TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
42nci
Birleşim
14
Ocak 2020 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Hatay
Milletvekili Hüseyin Yaymanın, 23 Nisan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışının 100üncü yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili Eber Gölü
çevresinde çıkan yangınlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Mardin
Milletvekili Ebrü Günayın, 9 Ocak 2013 tarihinde Fransanın
başkenti Paris kentinde Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemezin öldürülmesi olayına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Mardin Milletvekili Ebrü Günayın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinde yaşanan aşırı
yağışlar nedeniyle meydana gelen mağduriyete ilişkin
açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Suriyede gerçekleştirilen
operasyonlar sırasında şehit düşen hemşehrisi
İstihkam Astsubay Çavuş Sinan Köse ile Piyade Uzman Onbaşı
Halil Karakoça Allahtan rahmet dilediğine, Mersin ilinde yaşanan
sel felekati nedeniyle bölgenin doğal afet bölgesi ilan edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, sanayinin başkenti Kocaeli ilinde
ihracata dayalı büyümenin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme
Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
7.- Bursa
Milletvekili Yüksel Özkanın, emeklilikte yaşa takılanların
mağduriyetine ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, 19-20 Aralık 2019 tarihlerinde
Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği
tarafından İstanbulda düzenlenen İslam Birliği Kongresine
Bursa Büyükşehir Belediyesinin katkısının ne şekilde
olduğu ile yerel yönetimlerden bu derneğe yapılan yardımların
miktarını ve bu konuda soruşturma açılıp
açılmayacağını İçişleri Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şoför esnafının
sorunlarının giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 13 Ocak Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf Denktaşın
ölümünün 8inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
11.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, kamyoncu esnafına getirilen dijital
takograf zorunluluğundan vazgeçilip vazgeçilmeyeceğini, kamyoncu
esnafına mazot desteği, BAĞ-KUR prim desteği, otoyollardan
ve köprülerden indirimli geçiş desteği ile KDV ve MTV desteğinin
verilip verilmeyeceğini Hükümetten öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
12.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, pancar çiftçisinin
mağduriyetine, Nevşehir ili Derinkuyu ilçesi çiftçilerine
hastalığa dayanıklı anaç tohumlarının Tarım
Kredi Kooperatifleri aracılığıyla verilmesi ve Kozaklı
ilçesinde çıkan sıcak suyun kaplıcalarda kullanılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Cengiz Gökçelin, Suriyenin Resulayn kentinde teröristlerin hain
saldırısı sonucu şehit olan askerlerimiz ile Mersin ilinde
yaşanan sel felaketi nedeniyle hayatını kaybeden 3
vatandaşımıza Allahtan rahmet dilediğine ve Mersin ilinin
afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
14.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, yapılan yasal
değişiklik nedeniyle terörle mücadelede yaralanarak gazi olanlardan
çalışabilir durumda bulunanların erken emeklilik hakkından
faydalanamadığına ilişkin açıklaması
15.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, tüm yetkili
kurumları ve halkımızı tarikat ve cemaat
kadrolaşmaları sonucu savunma sanayisinde yaşanan beyin göçüyle
ilgili uyarmak istediğine ilişkin açıklaması
16.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğde ili Ulukışla
ilçesi Hacıbekirli köyünde bir evde çıkan yangında
hayatını kaybeden 26 yaşındaki anne Fadime Doğan,
çocukları 2 yaşındaki Murat Muhammet Doğan ve 5
yaşındaki Necati Doğan ile 51 yaşındaki anneanne
Mukaddes Subaşına Allahtan rahmet, yaralanan 3 kişiye
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
17.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, kamyoncu esnafının
mağduriyetine ilişkin açıklaması
18.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin ilinde 6-7 Ocak tarihlerinde meydana gelen
yoğun yağış nedeniyle hayatını kaybeden 2
vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ve Mersin ilinin afet bölgesi
ilan edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
19.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Adana ili Pozantı ilçesinde yaşanan
çığ felaketinde yaşamını yitiren vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, esnafın, çiftçinin, üreticinin
zararlarının karşılanması ve Feke ilçesinin elektrik
sorunun çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri ili Develi ilçesi çiftçisi,
esnafı ile köylüsünün zor durumda olduğuna ve tapulaştırma
sorununun çözümlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, artan maliyetler nedeniyle
evinden çıkamayan engelli bireylerin eğitimlerini üstlenen özel
eğitim kurumlarının hizmet vermekte zorlanması nedeniyle
Özel Eğitim Kurumları Federasyonunun taleplerinin yerine getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, ülkemizde grip ve uyuz
salgınları yaşandığına ilişkin
açıklaması
23.- Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Türkiye A Millî Kadın Voleybol
Takımını Hollandada elde ettiği başarıdan
dolayı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
24.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, 11 Ocak Cumartesi günü
Balıkesir ilinde gerçekleştirilen tiyatro gösterisi nedeniyle Devlet
Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt başta olmak üzere tüm
sanatçılara teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın, 2017 senesinde yayımlanan
kararnameyle taşerondan devlet kadroları ile kamu
kuruluşlarına ait şirketlere geçiş yapan işçilere hak
ettikleri ücret artışının yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
26.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, jeotermal enerji santralleriyle
havası, suyu, toprağı kirlenen Aydın ilinin kurulmak
istenen balık çiftlikleri ve tarıma dayalı organize sanayi
bölgesiyle de kirletilmeye çalışıldığına
ilişkin açıklaması
27.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 13 Ocak Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf Denktaşı
ölümünün 8inci, 14 Ocak Büyük Atatürkün annesi Zübeyde Hanım'ı
ölümünün 97nci yıl dönümünde rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
28.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, AK PARTİ
iktidarının kadına şiddet vakaları ile kadın
cinayetlerinde sorumluluk duyup duymadığını, bu şiddet
ve cinayetlere daha ne kadar sessiz kalınacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
29.- Amasya
Milletvekili Hasan Çilezin, 118 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Gana Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin Genel
Kurulca kabulünün önemli olduğuna ilişkin açıklaması
30.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu ili Esentepe
Mahallesi TOKİ konutlarında yaşanan mağduriyete
ilişkin açıklaması
31.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, 2019 yılında Amasya ili başta
olmak üzere Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde yaşanan dolu afeti
nedeniyle zarar gören çiftçi ve üreticilerin taleplerini iletmek üzere ziraat
odası başkanlarının Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret
edeceğine ilişkin açıklaması
32.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, gıda ve tarım ürünleri
dış ticaretinde Türkiye'nin net ihracatçı ülke konumunda
olduğuna ilişkin açıklaması
33.- Malatya
Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, esnafın ödemekle yükümlü
olduğu vergi sayısı fazla olduğu gibi BAĞ-KUR
primlerinin de yüksek olduğuna ilişkin açıklaması
34.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Irakın
kuzeyinde devam eden Pençe 3 Harekâtında teröristlerle çıkan
çatışmada şehit düşen Piyade Uzman Çavuş Bayram Günay
ile güvenlik korucusu İlyas Bağatere Cenab-ı Allahtan rahmet
dilediğine, 13 Ocak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu
Rauf Denktaşı ölümünün 8inci, 14 Ocak Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
muhterem anneleri Zübeyde Hanımı ölümünün 97nci yıl dönümünde
rahmetle yâd ettiğine, Türkiye A Millî Kadın Voleybol
Takımını Hollandada elde ettiği başarıdan
dolayı tebrik ettiğine, emekliye, işçiye ek zam verilerek
piyasalara can suyu sağlanması gerektiğine, Libyada diplomasiyi
ve diyaloğu savunduklarına ilişkin açıklaması
35.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Irakın kuzeyinde devam eden Pençe
3 Harekâtında teröristlerle çıkan çatışmada şehit
olan askerimiz ile güvenlik korucumuza Allahtan rahmet dilediğine, 13
Ocak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaşa vefatının 8inci, 14 Ocak Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün muhterem anneleri Zübeyde Hanıma ölümünün 97nci yıl
dönümünde Allahtan rahmet, Tarsus Devlet Hastanesinde meydana gelen patlamada
yaralanan vatandaşlara şifa dilediğine ilişkin
açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 5 Ocakta
kaldığı yurttan çıktıktan sonra haber alınamayan
Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2nci sınıf
öğrencisi Gülistan Dokunun kaybolduğu bölgedeki MOBESE
kayıtlarına nasıl ulaşılamadığını,
polis tarafından şüphelilerin ifadesinin neden
alınmadığını öğrenmek istediklerine, Mardin ili
Nusaybin ilçesinde bin beş yüz yıldır faaliyet gösteren Mor
Yakup Manastırı Rahibi Sefer Bileçenin tutuklanması
olayına, İstanbul Havaalanında uygulanan 36 dilde ve 80 lehçede
anlık çeviri hizmeti içerisinde Kürtçenin yer almamasının
anlaşılır olmadığına ilişkin
açıklaması
37.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, 14 Ocak Zübeyde Hanımı ölümünün 97nci,
13 Ocak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaşı vefatının 8inci yıl dönümünde
saygıyla andığına, şehitlerimize Allahtan rahmet
dilediğine, olimpiyatlara katılma başarısı gösteren
Türkiye A Millî Kadın Voleybol Takımını
kutladığına, orduda görev almak isteyen subay
evlatlarımıza sahip çıkılması, 15 Temmuz şehit ve
gazilerimiz için toplanılan paranın sahiplerine teslim edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
38.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Irakın kuzeyinde devam eden
Pençe 3 Harekâtında teröristlerle çıkan çatışmada
şehit düşen Piyade Uzman Çavuş Bayram Günay ile güvenlik
korucusu İlyas Bağatere Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine,
son terörist yok oluncaya kadar mücadeleye devam edeceklerine, 13 Ocak Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaşı vefatının 8inci, 14 Ocak Zübeyde
Hanımı ölümünün 97nci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiklerine
ve olimpiyatlara katılma başarısı gösteren A Millî
Kadın Voleybol Takımımızı tebrik ettiklerine
ilişkin açıklaması
39.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, 30 Aralık 2019 tarihinde
babasının vefatı nedeniyle gerek cenaze törenine katılan
gerekse taziyelerini ileten siyasi partilerin Genel Başkanları,
Meclis Başkanı, Meclis Başkan Vekilleri ile tüm
milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
40.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kars Miletvekili Ahmet Arslanın İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kars Miletvekili Ahmet Arslanın yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, taşımacılık
sektöründe yaşanılan sıkıntılara yönelik kalıcı
çözümler üretilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
43.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Samsun Miletvekili Fuat
Köktaşın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin 118 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 118 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, İYİ
PARTİ Grubu olarak FETÖnün siyasi ayağının, ekonomik
ayağının ve bağlantılarının
araştırılması için önerge verdiklerine, FETÖ
araştırma komisyonu kurularak kısır tartışmalara
son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının,
Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan
Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı hakkında yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
tezkeresinin (3/863) Cumhurbaşkanlığına iade
edildiğine ilişkin tezkeresi (3/1048)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı ve
üyelerinden oluşan heyetlerin Rusya, Güney Kore, Hırvatistan,
Belarus, Azerbaycan, Finlandiya, Romanya, Polonya ve Bulgaristana ziyarette
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1049)
3.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İstanbul
Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubundan istifa etmesiyle Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda (KPK) ve
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde (AKPM) boşalan üyelikleri ile Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter
Asamblesinde (AGİTPA) ve NATO Parlamenter Asamblesinde (NATOPA)
boşalan yedek üyelikler için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen ve Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun görülen üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/1050)
B) Önergeler
1.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, (2/2481) esas numaralı 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifini geri aldığına ilişkin önerge
yazısı (4/54)
2.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, (2/1447) esas numaralı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/55)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat
Andican ve 21 milletvekili tarafından, Kanal İstanbul Projesinin
ekolojik dengeleri bozabileceği, Marmaranın daha fazla kirlenmesine yol
açabileceği, Montrö Boğazlar Sözleşmesini hükümsüz
kılacağı, İstanbul Boğazında seksen yıldan
beri sürdürülen uluslararası dengeleri bozabileceği
iddialarının araştırılması amacıyla
14/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP
Grubunun, Van Milletvekili Tayip Temel ve arkadaşları
tarafından, Türkiyede basın ve ifade özgürlüğünün sağlanması
önündeki engellerin kaldırılması amacıyla 13/1/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 14 Ocak 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları
tarafından, Ulaştırma Elektronik Takip ve Denetim Sisteminin
esnafımız bakımından olumsuz yönlerinin
değerlendirilmesi amacıyla 13/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 118, 32, 149, 135, 133,
134, 79, 49, 46, 84, 99, 59, 112, 116, 62, 61, 51, 34, 47 ve 100 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7,
8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20'nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 14, 15 ve 16 Ocak 2020 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek Gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine ve bu birleşimlerde saat 24.00e kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, İç
Tüzükün Dinleyiciler başlıklı 169uncu maddesine
aykırı bir durum söz konusu olduğunda milletvekillerinin
görevlilerin görevlerini yapmalarına mâni olmamaları gerektiğine
ilişkin konuşması
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1533) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 118)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1366) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı:32)
3.-
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1585) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
149)
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1948) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 135)
5.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1546) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 133)
6.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1944) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 134)
7.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile Arjantin Cumhuriyeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1804) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 79)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklaması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
X.-
OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 118) İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
2.- (S.
Sayısı:32) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Zambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
3.- (S.
Sayısı: 149) İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi
Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
4.- (S.
Sayısı: 135) Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
5.- (S.
Sayısı: 133) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
XI.-
KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.-
01/01/2019-30/06/2019 tarihleri arasında komisyonlara gelen,
komisyonlardan çıkan ve 30/06/2019 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun
hükmünde kararnameler, Cumhurbaşkanı teklifleri, milletvekili
teklifleri ve tezkereler
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, personel istihdamı ile
ilgili bazı işlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/20613)
2.-
İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke'nin, Kamu Denetçiliği Kurumunun
çalışmalarına ve AKPM'nin Ombudsmanlık kurumu ile ilgili
tavsiyelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/21729)
3.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmen'in, bazı görevliler için diktirilen
kıyafetler ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/22013)
4.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, araç kiralama işlemlerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/22014)
5.-
İstanbul Milletvekili Özgür Karabat'ın, Milli Saraylar bünyesindeki
kafeteryaların işletmeleri ile ilgili iddialara ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin
cevabı (7/22016)
6.-
Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş'ın, TÜVTÜRK'e bağlı
bir şirketin sendikal üyeliği olan işçileri işten
çıkardığı iddiasına ve işçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/22398)
7.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Kamu Denetçiliği Kurumunun bir tavsiye
kararına ve Kurumun kararlarına uyum oranının
artırılması için yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin cevabı (7/22401)
8.- Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk'ün, TBMM'de istihdam edilen personel ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/22402)
9.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, kanun
tasarıları ve kanun teklifleri ile ilgili çeşitli verilere
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/22404)
10.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkin'in, yüksek öğrenim öğrenci
yurtlarıyla ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlunun cevabı (7/22474)
11.-
İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in, e-ticaret işlemlerinde
kayıtlı banka ve kredi kartı bilgilerinin
çalındığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/22555)
12.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya'nın, Gaziantep
Havalimanında devam eden inşaatlara ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/22556)
13.-
Muş Milletvekili Mensur Işık'ın, Ankara-Muş uçak
seferlerinin artırılması talebine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/22560)
14.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, 27. Yasama Dönemi 16
Aralık 2019 tarihi itibarıyla Bakanlığa yöneltilen soru
önergeleriyle ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/22741)
15.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, 27. Yasama Dönemi 16
Aralık 2019 tarihi itibarıyla Bakanlığa yöneltilen soru
önergeleriyle ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/22814)
16.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, 2002-2019 yılları
arasında Bakanlık ve bağlı kuruluşları
tarafından Adıyaman iline yapılan yatırımlara,
2009-2019
yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki bazı illere Bakanlıkça yapılan
yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/22815), (7/22816)
17.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlığın
merkez ve taşra teşkilatında farklı istihdam biçimlerine
göre çalışan personel hakkındaki bazı verilere ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/22923)
14 Ocak 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat
Altaca KAYIŞOĞLU (Bursa), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışının 100üncü
yılında Türkiye konusunda söz isteyen Hatay Milletvekili Hüseyin
Yaymana aittir.
Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, 23 Nisan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 100üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Değerli
Başkanım, Gazi Meclisimizin çok değerli milletvekilleri ve
ekranları başındaki çok değerli, aziz milletimiz,
değerli Hataylı hemşehrilerim; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Yeni yılın milletimiz için, devletimiz
için ve İslam dünyası için hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; gerçekten, Türkiye, tarihî zamanlara şahitlik
etmektedir. Bu yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışının 100üncü yılını idrak edeceğiz.
Yüz yıl önce, yüz yıl sonra meselelere tarihten
baktığımızda, gerçekten Türkiyenin yeniden büyük bir
jeopolitik ve küresel kuşatmayla karşı karşıya
olduğunu ve 23 Nisan 1920de Meclisimizin açılışındaki
risklerin ve sorunların bugün de emperyalistler tarafından Türkiyeye
yaşattırılmak istendiğini görüyoruz.
Ben, bu vesileyle Meclisimizin
açılışının 100üncü yılı
dolayısıyla yoğun etkinlikler düzenleyen Meclis
Başkanımız Mustafa Şentop Beye ve değerli Meclis
çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum.
Gerçekten, Türkiye, tarihî zamanlardan geçmektedir.
Bir an düşünün, 23 Nisan 1920de Meclisimiz nasıl açıldı?
Hangi şartlarda, hangi atmosferde, hangi koşullarda Türkiye Büyük
Millet Meclisi açıldı? İstanbulun işgaliyle başlayan
ve Mustafa Kemal Atatürkün Samsuna çıkmasıyla Amasya, Erzurum ve
Sivas Kongreleriyle devam eden süreç, 27 Aralık 1919da Mustafa Kemal
Atatürkün Ankaraya gelmesiyle önemli bir noktaya geldi ve Allah razı
olsun, devletimizin kurucusu, ulusal bağımsızlık
mücadelemizin kahramanı ve büyük Türk milletinin büyük lideri Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının riyasetinde,
başkanlığında Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı
23 Nisan 1920de. Meclisi, o günün en yaşlı üyesi Şerif Bey
açtı ve tarihî bir konuşma yaptı. İşte, dün Türkiye
Büyük Millet Meclisinin açılışındaki ruh, aynı zamanda
Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesini veren ruhtur;
Kuvayımilliye ruhudur. Bu ruh, dün olduğu gibi, bugün de milletimizin
ihtiyacı olan ruhtur.
Bizim Hatayda, Hatayın kurtuluşunda dile
getirilen bir söz vardır: Sen, ben yok; biz varız. Gerçekten,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasında da Sen, ben yok; biz
varız. diyerek Kuvayımilliye ruhuyla büyük bir mücadele, bir
istiklal ve istikbal mücadelesi başarıyla
sonuçlanmıştır. O ruh ve o değerler, milletimizi var eden
değerlerdir. Bugün de maalesef, Türkiye, küresel emperyalistler
tarafından bir kuşatmayla karşı karşıyadır.
Dün nasıl ki Sevri ortadan kaldırdıysak, nasıl ki
Fransızı, İngilizi Anadolu topraklarından kovduysak,
Ermeni çetelerine karşı bu millet büyük bir mücadele verdiyse bugün
de benzer çetelere ve benzer güçlere karşı büyük bir mücadele
vermektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihi, Türkiye'nin
tarihidir. Bu Meclis, Gazi Meclisimiz 4 tane Anayasa yapmıştır,
çeşitli darbelere ve müdahalelere maruz kalmıştır ve en
son, 15 Temmuzda hain FETÖcülerin Meclisi işgal girişimi gerçekten
önemli bir dönüm noktasıdır. Dünyanın en önemli jeopolitik ve
jeostratejik konumunda olan bir ülke olarak, dünyanın en pahalı
coğrafyasında yaşayan bir millet olarak Meclisimizin
açılışındaki o ruhla, Türkiye ruhuyla ve millet ruhuyla,
inşallah bundan sonraki mücadelelerimize de devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Zamanı gelmiş düşüncenin önünde kimse
duramaz. diye çok önemli bir söz vardır. Evet, artık Türkiye'nin
zamanı gelmiştir, aziz milletimizin zamanı gelmiştir ve
inşallah bu Meclis, 23 Nisan 2020de 100üncü yılının
ruhuyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Sayın
Başkanım, bir selamlama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Gazi Meclisimiz 23
Nisan 2020de, 1920 ruhuyla, inşallah, yeniden birlik beraberlik
içerisinde, kardeşlik içerisinde 21inci yüzyılın Türkiyesini
inşa etmeye devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce Meclisimizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Afyonkarahisarda bulunan Eber Gölü hakkında söz isteyen Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksala aittir.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisar ili Eber Gölü çevresinde çıkan yangınlara ilişkin
gündem dışı konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Eber Gölü, Afyonkarahisar ilimizin Çay, Sultandağı
ve Bolvadin ilçelerine sınırları bulunan, Türkiye'nin 12nci
büyük gölüdür. Balıkçıl kuşlara, karabataklara, pelikanlara,
sazan ve turna gibi balıklara ve birçok canlıya mesken olan
sazlıklarıyla, çiçekleriyle, yüzen adacıklarıyla âdeta bir
doğa harikası olan Eber Gölümüz, bugünlerde dip çamuru çıkarma
ihalesi adı altında verilen bedava torf çıkarma hakkıyla
ve 22 Aralık 2019 Pazar günü gölün 6 noktasında birden aynı anda
başlayan ve sabotaj ihtimalinin yüksek olduğu, hâlen de faillerinin
bulunamadığı bir yangınla gündemde.
Tarım ve Orman Bakanlığı
tarafından, Eber Gölünde 3.600 hektar alan için dip çamuru çıkarma
ihalesi bir şirkete veriliyor. Sözde amaç, gölün sazlıklarını
temizlemek ve gölü çamurdan arındırmak ama işin aslı
farklı; ihaleyi alan şirketin, seracılıkta ve çiçekçilikte
yoğun olarak kullanılan ve bir tür gübre olan torf madenini gölden
çıkarıp satması amaçlanıyor. Peki, torf madenini
çıkarmak için ne gerekiyor? Torf madenini çıkarmak için dördüncü
sınıf maden ruhsatına sahip olmanız gerekiyor, bilimsel ÇED
raporu gerekiyor, her altı ayda bir çıkarılan bölgede bilimsel
analiz yapılması gerekiyor; bunun yanı sıra, devlete vergi
ödeniyor, köylere hizmet götürme birliğine para ödeniyor,
çalıştırılan işçi için hayat sigortası
yatırılıyor yani torf çıkarma, biraz masraflı ve
bürokrasisi yoğun olan bir iş. Tabii, baktınız, yine her
zamanki yaptığınız gibi kapıdan değil pencereden
girmeyi tercih ettiniz. Derdiniz doğayı korumak ya da devlete para
kazandırmak filan değil yandaşı zengin etmek. Onun için de
kanunu dolandınız, torf maden ruhsatı aramaksızın bir
A4 kâğıdıyla yapmış olduğunuz ihaleyle dip
çamuru çıkarma adı altında hiçbir analiz yapılmadan,
bilimsel ÇED raporu olmadan, devlete de 1 kuruş vergi ödemeden, bedavadan,
altın tepsiyle oradaki torfu yandaş bir şirkete sundunuz.
Şimdi, biz de şunu söylüyoruz: Orada kanun
dışı bir işlem yaptırmamak için gerekirse gölün
başında nöbet tutturacağız ama oradaki torfu
yandaşlarınıza peşkeş çektirmenize izin
vermeyeceğiz. Bilimsel ÇED raporuna ihtiyaç var, analiz
yapılmasına ihtiyaç var. Bir dip çamuru çıkarma ihalesiyle bir
şirkete torfu zahmetsizce, bedavaya çıkarma hakkını
vermenin adı bizim literatürümüzde peşkeş çekmektir.
Orada yaşayan endemik türleri düşünmeden,
ekolojik dengeye bakmadan; bu işin göle ne gibi yararı var, ne gibi
zararı var, bunlara bakılmaksızın gölün torfunu altın
tepsiyle, devlete hiçbir bedel ödemeden bir şirkete sundunuz ve ne büyük
bir tesadüftür ki bu dip çamuru çıkarma ihalesi verildikten sonra, bu
alanlarda çalışılmaya başlandığı
sırada, bir pazar günü, rüzgârın şiddetli olduğu bir gün
gölün 6 noktasında birden aynı anda bir yangın çıkıyor
ve failleri bulunamıyor.
İşte -bölgeye gittim- bunlar yanan yerler,
Eber Gölündeki yakılan yerler. Bununla ilgili, kimin
yaptığına ilişkin, hâlâ doğru dürüst bir
soruşturma dahi yapma gereği duymadınız. Kim yaktı,
kim yaptı, bu kadar canlıyı kim öldürdü? Zaten yapılan
barajlar yüzünden ciddi anlamda suları azalan, aşırı
kirlenmeye maruz kalmış Eberimize bir darbeyi de işte bu
yangın vurdu. Bir de bilimsel ÇED raporu olmadan, analiz yapmadan, kara
düzenle Torf alacağız. diye canım gölün katledilmesine
razı oluyorsunuz.
Bakın Eber sarısı diye anılan
endemik bir bitki var, sadece Eber ve Akşehir Göllerinin kenarında
yetişiyor, dünya literatüründe koruma altına alınmış;
koparana, taşıyana 60 bin lira para cezası var ama sizin
sayenizde, verdiğiniz ihale yüzünden, o bilimsel analizler
yapılmadığı için bu türü de yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya bıraktınız. Şimdi
birilerinin fazla para kazanma hırsı yüzünden bu tür de yok olacak.
Derdiniz eğer Dipsiz Göl gibi Eberi de tamamen kurutup yok etmekse o
zaman biz de şunu söylüyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Toparlayacağım
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Köksal, sözlerinizi
tamamlayın, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Eber, o bölgenin tarım
ve hayvancılığının geleceğidir, bölge
insanının ekmek kapısıdır, bölgede yetişen
kirazın geleceğidir, meşhur Afyon kaymağının
üretildiği sütün sahibi olan mandaların yaşam
alanıdır; Eber, oksijen deposudur. Gelin, çok geç olmadan Eberi
kurtaralım diyorum.
Bunu da oradaki köylüler gönderdi; orada yanan
sazlar ve oradaki torf. Orada yaşayan insanlar diyor ki: Bu
hayvanların çığlıklarını duyduk yangında.
Eğer bu failleri ortaya çıkarmazsanız bunun vebali hepinizin
üzerinde.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
9 Ocak 2013 tarihinde Pariste öldürülen 3 kadın hakkında söz isteyen
Mardin Milletvekili Ebrü Günaya aittir.
Buyurun Sayın Günay. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- Mardin Milletvekili Ebrü Günayın, 9 Ocak 2013
tarihinde Fransanın başkenti Paris kentinde Sakine Cansız,
Fidan Doğan ve Leyla Şaylemezin öldürülmesi olayına
ilişkin gündem dışı konuşması
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyedeki Kürt sorununun demokratik bir
zeminde çözümünün ve demokratikleşmenin tesisine ilişkin
başlayan çözüm ve müzakere sürecinin ilk görüşmesi 3 Ocak 2013
tarihinde gerçekleşti. Ancak ilk görüşmenin hemen ardından, 9
Ocak 2013 tarihinde Fransanın başkenti Parisin en işlek
caddesinde Kürt Enformasyon Bürosunda 3 kadın katledildi. 3 kadın
siyasetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez siyasi
bir suikast sonucu katledildiler. Cinayet çözülemezken olay üzerindeki derin
çelişki ve bilinmezlikler maalesef, hâlâ devam ediyor.
3 kadın siyasetçiyi ve esasen devrimci
kadın mücadelesini hedef alan bu katliamı planlayanlar, emri verenler
bilinmesine rağmen Türkiye ve Fransa yargısı katliamı
yargılamadı, katiller cezalandırılmadı. Fransız
adli makamları, katliamdan sekiz gün sonra tutuklanan tetikçi Ömer
Güneyin MİT için çalıştığına, olaydan önce bir
yılda 13 kez Türkiyeye geldiğine ve Ankaradaki MİT kurumuyla
irtibatlı olduğuna işaret etti. Fransada tamamlanan dava
soruşturmasında gizliliğin kaldırılmasıyla
birlikte, katil Ömer Güneyin çelişkili ifadeleri, internete düşen
ses kayıtları ve MİTle olan ilişki düzeyine dair dosya
verileri ve telefon görüşmeleri basına yansımıştı.
Katliamın tetikçisi Ömer Güneyin ilk duruşmaya otuz altı gün kala
yani 17 Aralık 2016da cezaevinde şüpheli bir şekilde ölmesi,
davanın kapanmasına ve bu katliamın karanlıkta
kalmasına neden oldu. Oysa katil Ömer Güney katliamdan tam sekiz gün sonra
yakalanmıştı fakat yargılanması dört yıl boyunca
yapılmadı. Katliamdan hemen sonra Ömer Güneyin MİTin
elemanı olduğunun açığa çıkması, Ömer Güneyin
katliam emrini MİTten aldığını söylemesi aslında
katliamın iç yüzünü ortaya koyuyor.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan 15 Ocak 2013 tarihli AKP grup toplantısında Başlattığımız
bu barış süreci dinamitlenmek isteniyor. Buna fırsat
vermemeliyiz. şeklinde konuşmuş ve cinayetin
aydınlatılması gerektiğine dair açıklamalar
yapmıştı. Fakat ilerleyen aşamalarda cinayet
aydınlatılmadığı gibi buna ilişkin etkin bir çaba
da sarf edilmedi. Türkiyede devam eden yargılamada bir netice elde
edilememiş olması; cinayetin, yalnızca tetiği çeken Ömer
Güney üzerinden yürütülmesi, meselenin gerçek sorumlularının ve
planlayıcılarının açığa çıkmasını
engellemiştir. Oysa Oslo görüşmelerinde de yer alan bir MİT
yetkilisinin Pariste meydana gelen cinayetlerin planlayıcısı
olduğuna ilişkin iddialar hâlâ gündemde, hâlâ akıllarda.
Yargılama aşamasında, cinayetin tek sanığı olarak
bilinen Ömer Güneyin iletişime geçtiği telefon hattının
MİT Başkanlığına ait olduğu TELEKOM
tarafından onaylandı. MİTin ve Hakan Fidanın Bizim resmî
kayıtlarımız kullanılmış; kurum içerisinde, kurum
teknolojisiyle üretilmiş belgeler var. dediği ve MİTin bunun
dışında olduğunu inkâr etmediği ancak Biz
yapmadık, MİTin içerisinde olan çeşitli kesimler yaptı.
MİTin içinde cemaatçiler, ulusalcılar var; onlar yaptı.
şeklindeki açıklamaları hâlâ güncelliğini koruyor. Ancak bu
açıklamalara rağmen, Türkiyede açılan dosya yalnızca
usulen açılmış olup derinlikli bir inceleme maalesef ki
yapılmadı.
Değerli arkadaşlar, cinayetler tam da
Türkiyede çözüm sürecinin başladığı ve barış
umudunun yeşerdiği bir döneme denk gelmişti. O dönem Hükûmet
tarafından yapılan açıklamalar da bunu doğrulamaktayken ve
cinayetlerin barışa ve çözüme karşı olduğu
vurgulanırken derhâl aydınlatılacağına dair sözler,
çalışmaların yürütüldüğüne dair sinyaller verilmişti.
Yargılama aşamasında bir gelişme söz konusu olmasa dahi
Pariste gerçekleşen cinayetler sadece hukuki boyutu olan bir mesele
değil, siyasi önemi olan bir mevzudur. Bu cinayetlerin çözümü, belki
ülkedeki iç barışı sağlamanın ve korumanın
anahtarı niteliğindedir. Paris cinayetlerinin Parlamento
çatısı altında araştırılması ve
sorumlularının ortaya çıkarılması siyasi ve tarihî bir
sorumluluğun gereğidir.
Öte taraftan, aydınlatılmayan bu katliam,
aslında, hâlâ ülkemizde kadın katliamlarının
yapılmasının önünü açmakta, cezasızlık
politikasının sonuçlarını ve bedellerini biz kadınlara
ödetmektedir. Sonuç ne olursa olsun bizler mücadele etmeye devam edeceğiz
ve her türlü kadın katliamının aydınlatılması
için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Mardin
Milletvekili Ebrü Günayın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, hatibin
konuşmasında bahsettiği hadiseyle alakalı olarak, burada,
ölen şahısların işte kadın, erkek cinsiyetinden daha
ziyade kim olduklarıyla alakalı yapılan değerlendirmeyi
kabul etmediğimizi ifade etmek istiyoruz.
Sakine Cansız ve beraberindekiler PKKlı
teröristlerdir. Sakine Cansız denilen kişi, PKKnın
kurucularından olduğu bilinen, kod adı vesair, diğer
bilgileri devletimizin gerekli, ilgili birimlerinde olan ve dünya çapında
da PKKlı olduğu bilinen bir teröristtir. Onun nasıl katledildiği,
nasıl öldüğü veya öldürüldüğü meselesi başka bir
şeydir. Bu noktada herkes kafasına göre bir şeyleri ifade ediyor
olabilir ancak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
netice
itibarıyla Bu şahıslar kimdir? diye sorulduğunda, bunun kadın
cinayeti aktivist siyasetçi gibi birtakım
kılıflandırmalarla ifade edilmesi doğru değildir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti açısından PKKnın ne
olduğu bellidir. Bu, sadece Türkiye için değil, dünya çapında da
terör örgütü olduğu kabul edilen, Avrupa Birliği tarafından da
terör örgütü olduğu kabul ve tescil edilmiş olan bir terör örgütünün
mensubu ve kurucusu olan bir şahsiyettir.
Bunu Meclisin kayıtlarına geçmesi için
ifade ettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bir sataşma var. Dosya hakkında
detaylı bilgiye sahip olduğu için, izin verirseniz, Meral
Danış Beştaş Vekilimiz
BAŞKAN Grubunuz adına
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
Yerinizden yapın açıklamayı
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
oradan açıklama yapsam
BAŞKAN Sayın Beştaş, sizin
direkt şahsınızla ilgili bir şey yok, yerinizden lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok,
şahsıma değil, gruba sataşma var.
BAŞKAN Biliyorum, grup adına bu
açıklamayı size yaptırıyorum.
Buyurun.
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Her şeyden önce 9 Ocak Paris suikastları
uluslararası bir katliam olma özelliğini koruyor.
İkincisi: Ölen, katledilen 3 kadının
direkt terör ve terörizmle ifade edilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. Ne
Sakine Cansız hakkında ne Fidan Doğan hakkında ne Leyla
Şaylemez hakkında bir arama kararı, bir hüküm söz konusu
değildir. Sakine Cansız, kendisi hakkında verilen cezanın
infazını tamamlayıp yurt dışında yaşayan bir
kadındır. Fidan Doğan, bir siyasetçidir ve diplomasi
çalışmalarını yürütüyor. Fidan Doğan, Avrupada en üst
düzey görüşmelerde, konferanslarda temsiliyet özelliği bulunan bir
siyasetçidir aynı zamanda. Leyla Şaylemez de yine Avrupaya göç etmek
zorunda kalan bir ailenin evladıdır.
Biz, Grup Başkan Vekilinin bu şekilde
ölen, katledilen 3 kişiyi suçlamasını kesinlikle kabul
etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca bu suikastların olduğu tarih 9 Ocak 2013tür ve 3 Ocakta
İmralıda Sayın Öcalanla bir görüşme yapıldıktan
altı gün sonra bu katliam yapılmıştır. Dönemin
Başbakanı Erdoğan, o zaman bu konuya ilişkin açıkça
görüşlerini ifade etmiştir ve hatta Urfada yapmış
olduğu açıklamada bunun paralel yapının işi
olduğunu da ifade ederek konunun üstüne gidilmesi gerektiğini ve
çözüm sürecini hedeflediğini de beyan etmiştir. Bizce de bu
suikastlar doğrudan barış ve çözümü hedeflemiştir.
Ayrıca dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın ve ilgili yetkililerin görüşlerine
başvurmalarını öneririz.
Bugün dosya Ankarada sürüncemede
bırakılmaktadır. Paristeki dosya
kapatılmıştır ve tekrar açılması için
girişimler vardır.
MİTle ilgili iddialara da Hakan Fidan
doğrudan şu açıklamayı yaptı, çok iyi
hatırlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tamamlıyorum.
Hakan Fidan şunu demiştir: Üretilen bu
belge
Yani MİTin işin dâhilinde olduğuna dair iddialara
karşı bir belge kamuoyuna yansıdı. Orada imzalar bellidir,
dava dosyasında. Hakan Fidan şu açıklamayı yaptı:
Doğrudur, bu belge MİTte üretilmiştir. MİTin resmî
olarak bunu araştırması ve soruşturması gerekmektedir.
Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe
verdik, MİTin bu konudaki açıklaması hâlâ bekleniyor. Dosya
üzerinde gizlilik kararı var ve hâlâ gizlilik kararı
kaldırılmamıştır.
Özcesi, bu katliam, Türkiyede barışı
ve çözümü hedeflemiştir, lanetliyoruz bu katliamı; ölenlerin de suçlu
gibi gösterilmesini kabul etmiyoruz, bunu reddediyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 30 milletvekilimize yerlerinden söz
vereceğim. Sayın Grup Başkan Vekillerimizden ve bu 30 sayın
vekillerimizden sonra başka hiçbir milletvekilimizin 60a göre söz
talebini karşılamayacağım.
Sayın Barut...
3.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinde
yaşanan aşırı yağışlar nedeniyle meydana
gelen mağduriyete ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
aralık ayının son haftasından itibaren Adanada
yaşanan aşırı yağışlar nedeniyle 200 bin
dekardan fazla tarım alanı sular altında
kalmıştır. Aşırı yağışlardan en
fazla etkilenen Seyhan, Sarıçam, Yumurtalık, Karataş ve
Yüreğirde özellikle ekili ve dikili alanların tamamı sular
altında kalmıştır. Yüreğir ve Karataşta zarar
boyutu çok daha yüksektir. 23 Aralıktan bu tarafa ilimizde ve bölgemizde
aralıklarla çok şiddetli yağışlar devam etmiştir.
Uzmanlar, metrekareye 350 kilogramın üzerinde yağış
düştüğünü ifade etmektedir. Bölgemiz henüz afet bölgesi ilan
edilmemiştir. Tarım Bakanı Adanaya gelmemiştir, gelmesi
için daha ne olması gerekmektedir? Bölge çiftçilerimiz, Tarım Kredi
Kooperatiflerine, Ziraat Bankasına olan borçlarının faizsiz iki
yıl süreyle ertelenmesini, önümüzdeki yıl ekim dikim
yapılabilmesi için -ayni, nakdî- tohum, gübre, para ve kredi
yardımlarının yapılmasını beklemektedir. Her
yıl temmuz, ağustos aylarında tarımsal ürünlere verilen
destekleme primlerini afet ve yaşanan mağduriyet nedeniyle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek...
4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Suriyede
gerçekleştirilen operasyonlar sırasında şehit düşen
hemşehrisi İstihkam Astsubay Çavuş Sinan Köse ile Piyade Uzman
Onbaşı Halil Karakoça Allahtan rahmet dilediğine, Mersin
ilinde yaşanan sel felekati nedeniyle bölgenin doğal afet bölgesi
ilan edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta
Suriyede yapılan operasyonlar sırasında Tarsuslu hemşehrim
Astsubay Sinan Köse ve Mersin Toroslardan Piyade Uzman Onbaşı Halil
Karakoç şehit olmuşlardır. Şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Yine, geçtiğimiz hafta Mersinde yoğun sel
felaketi yaşanmış, Tarsustan Anamura kadar bütün ilçelerde baskınlar
oluşmuştur, binlerce dönüm arazi sular altında
kalmıştır. Bu arada, Muttan Yunus Gök ve Erdemliden Çoban
İbo sel baskınları sırasında hayatını
kaybetmiştir. Ben, geçtiğimiz hafta bölgemizi ziyaret eden Tarım
Bakanımıza teşekkür ediyorum ama Hükûmetin, Mersini doğal
afet bölgesi ilan ederek, Mersindeki bütün belediyelere, Sosyal
Yardımlaşmaya, Valilik ve kaymakamlıklara nakdî para göndererek
özellikle selden mağduriyet yaşayan
vatandaşlarımızın ve çiftçilerimizin yardımına
koşmasını talep ediyorum, nakdî yardım gelmesini talep
ediyorum. Altyapıda büyük hasarlar oluşmuştur, belediyeler bu
hasarları kendi imkânlarıyla tamir edebilecek durumda değildir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker, buyurun.
5.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, sanayinin
başkenti Kocaeli ilinde ihracata dayalı büyümenin devam ettiğine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk imalat sanayisinin ana üssü olan Kocaeli ihracatta
büyümeye ve yeni rekorlar kırmaya devam ediyor. Sanayinin başkenti
Kocaeli, dünyadaki belirsiz küresel ekonomik görünüme rağmen, 2019
yılında ihracatını bir önceki yıla göre yüzde 1,6
artırarak 29 milyar 12 milyon dolara çıkardı. İhracatta
İstanbuldan sonra 2nci sırada yerini alan Kocaeli, 180in üzerinde
ülke ve bölgeye ihracat yapmaktadır.
Kaliteli ve katma değeri yüksek mal üreterek
ülke ekonomisine ve Kocaeli ilimize katkı sağlayan
firmalarımıza, firmalarda çalışanlara, bu firmalara destek
veren ve her daim yanlarında olan Kocaeli Sanayi Odamıza; Kocaeli,
Gebze ve Körfez Ticaret Odalarımıza ve yatırımcıya,
altyapı hizmetlerini veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesine ve ilçe
belediyelerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftasına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu sabah, Mersin Tarsus Devlet Hastanesi klima
dış ünitesinin bakım ve onarımının
yapıldığı sırada meydana gelen kazada yaralanan
hemşehrilerime geçmiş olsun diyor, Cenab-ı Allahtan acil
şifalar diliyorum.
Dünyada, her yıl ocak ayının 2nci
haftası olan 7-14 Ocak tarihleri Beyaz Baston Görme Engelliler
Haftası olarak kabul edilmektedir. Engelli kardeşlerimize
yapabileceğimiz en önemli destek, sosyal hayata daha fazla
katılmalarını sağlayarak onların kendi ayakları
üzerinde durabilmelerine yardımcı olmaktır.
Bu amaçla, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığımızca görme engelli
vatandaşlarımız için erişilebilirlik düzenlemelerinden
rehabilitasyona ve istihdama uzanan birçok alanda çalışmalar
yürütülmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
7.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, emeklilikte yaşa
takılanların mağduriyetine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yıllardır emeklilikte yaşa
takılanların sorunları gündeme gelmesine rağmen, iktidar
tarafından hiçbir adım atılmamıştır. EYTlilerin
kazanılmış hakları ellerinden
alınmıştır; emekli olamadıkları gibi, başta
sağlık olmak üzere, hiçbir haktan yararlanamamaktadırlar. AK
PARTİ iktidarı bugüne kadar EYTlilerin haykırışına
kulak tıkadı. AK PARTİnin gündeminde EYT yok, Kanal
İstanbul var.
Başta esnaf ve sanatkârlarımız olmak
üzere, emeklilik yaşını beklerken çalışamayanlar
sağlık hizmetinden faydalanabilmek için her ay genel sağlık
sigortası primi ödemek zorundalar. Bu da EYTlilerin mağduriyetini
daha da artırmaktadır. EYTlilerin tüm hakları verilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 19-20
Aralık 2019 tarihlerinde Adaleti Savunanlar Stratejik
Araştırmalar Merkezi Derneği tarafından İstanbulda
düzenlenen İslam Birliği Kongresine Bursa Büyükşehir
Belediyesinin katkısının ne şekilde olduğu ile yerel
yönetimlerden bu derneğe yapılan yardımların
miktarını ve bu konuda soruşturma açılıp
açılmayacağını İçişleri Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
19-20 Aralık 2019 tarihlerinde, kısa
adı ASSAM olan Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi
Derneği tarafından İstanbulda İslam Birliği Kongresi
düzenlendi; açılış konuşmasını, daha sonra istifa
eden Cumhurbaşkanı Güvenlik Başdanışmanı Adnan
Tanrıverdi yaptı. Kongrede yeni bir şeriat devletinin
anayasası yapıldı, bununla da kalmayıp Başkenti
İstanbul, resmî dili Arapçadır. denildi. Kongreye destek veren
kuruluşlar arasında, borcu katlanarak büyüyen Bursa Büyükşehir
Belediyesi de yer alıyor. En pahalı suyu Bursalılar içiyor, en
pahalı ulaşım Bursada; buna rağmen, Bursa Büyükşehir
Belediyesi, parasını şeriat devleti ilan edilen kongrelere
harcıyor.
Şimdi İçişleri Bakanına
soruyorum: Bursa Büyükşehir Belediyesinin katkısı ne şekilde
olmuştur? Yerel yönetimlerden bu derneğe yapılan yardımlar
ne kadardır? Bu konuda bir soruşturma açacak mısınız?
Tüm Bursalılara da buradan sesleniyorum:
Paralarınızın nerelere gittiğini iyi bilin ve
hesabını sorun.
BAŞKAN Sayın Gürer
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şoför
esnafının sorunlarının giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Başkan.
Kamyoncu, taksici, minibüsçü, otobüsçü ve servis
taşımacılığı yapan şoför esnafının
sorunları artmaktadır; akaryakıt, yedek parça, yol geçiş,
köprü geçiş, lastik fiyatları, trafik cezalarıyla
yaşadıkları sorunlar katlanmıştır. Genel olarak
ödedikleri gelir vergisi, katma değer vergisi, sigortalar, motorlu
taşıtlar vergisi, araç muayene bedelleri, K1, K2, C1, D1, D2 belge
ücretleri, komisyon ücretleri, tamir ve bakım masraflarındaki
artışlar bellerini bükmektedir; gelirleri daralmakta, giderleri
artmaktadır. Elektriğe, gıdaya her gelen zam şoförleri de
doğrudan etkilemektedir. Zor koşullarda çalışan şoför
esnafının üye olduğu odalarla istişare sağlanarak
sorunlarının giderilmesi iktidarın başlıca görevi
olmalıdır çünkü gittiğimiz her yerde bizlere
sorunlarını anlatıyorlar, gerçek anlamda mağduriyet
yaşamaktadırlar.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Filiz
10.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 13
Ocak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf
Denktaşın ölümünün 8inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kıbrıs Türkünün var oluş
mücadelesinin unutulmaz lideri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşı ölümünün 8inci
yılında rahmet ve minnetle anıyorum.
Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğüm döneminde, 5
Mayıs 2004 tarihinde fahri doktora unvanı törenindeki
konuşmasında Rauf Denktaş, o kritik günlerde kendisini
yalnız bırakanlara Tekrar ediyorum: Masada bir millî davayı
müdafaa edenlere hakaret etmek, uzlaşmazlıkla suçlamak, hatta
Türkiyeye kötülük yapmak için Mahsus direniyorlar. diyerek ithamda bulunmak
suretiyle direncimizi ortadan kaldırmak isteyenlere karşı,
şehitlerimiz gibi Biz, yok edilinceye kadar varız. demek
zorundayız. Kıbrısın tümü Türkiyesiz bir yere gidemez.
Türkiye direnebilirse bu işin içinden yine çıkabiliriz diye
düşünüyorum, başka yol görmüyorum; inşallah öyle
olacaktır. demişti; tarih onu haklı çıkardı. Ruhu
şad, mekânı cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Topal
11.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, kamyoncu
esnafına getirilen dijital takograf zorunluluğundan vazgeçilip vazgeçilmeyeceğini,
kamyoncu esnafına mazot desteği, BAĞ-KUR prim desteği,
otoyollardan ve köprülerden indirimli geçiş desteği ile KDV ve MTV
desteğinin verilip verilmeyeceğini Hükümetten öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bildiğiniz üzere, 1 Ocak 2020 itibarıyla
nakliye alanında çalışan kamyoncu esnafımıza dijital
takograf kullanma zorunluluğu getiren uygulama,
kamyoncularımızın haklı direnişi sonucu 30 Haziran
2020ye kadar ertelendi. Esnafımız bunun ertelenmesini değil, bu
mağduriyetin çözülmesini istiyor. Buradan, on binlerce ailenin geçimini
sağlayan, ülke ekonomisine ciddi katkı sunan emektar kamyoncu
esnafımız adına Hükûmete soruyorum: Dijital takograf zorunluluğundan
tamamen vazgeçecek misiniz? Kamyoncu esnafımıza mazot desteği,
BAĞ-KUR prim desteği, otoyollardan ve köprülerden indirimli geçme
desteği, KDV ve MTV desteği verecek misiniz? Bazen yük bazen de
-çoğu zaman- dert taşıyan
kamyoncular eşit vatandaş olarak devletten destek bekliyor, çözüm
bekliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
12.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın,
pancar çiftçisinin mağduriyetine, Nevşehir ili Derinkuyu ilçesi
çiftçilerine hastalığa dayanıklı anaç
tohumlarının Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla
verilmesi ve Kozaklı ilçesinde çıkan sıcak suyun
kaplıcalarda kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, borç batağında olan çiftçilerimizin pancar üretiminden
elde ettikleri avansları henüz ödenmemiştir. Ayrıca, pancar
kotasının doldurulamamasından dolayı, sözleşmeye
aykırı olarak, çiftçilere ton başı 90 TL ceza
kesilmektedir; çiftçilerimiz de bunu protesto etmek amacıyla bu yıl
pancar ekimi yapmamayı düşünmektedir.
Derinkuyu ilçemizde hastalığa
dayanıklı, anaç tohumun Tarım Kredi
aracılığıyla çiftçiye verilmesi artık bir
zorunluluktur çünkü çiftçilerimizin kendilerinin tohumu alıp üretme
şansları yoktur.
Ayrıca, Kozaklı ilçemizde çıkan
sıcak suyun, sağlıkta ve kaplıcada kullanılması
gerekirken ısıtmada kullanılması israftır. Bir an önce
Kozaklının doğal gaz ısıtma sistemine geçmesi
gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gökçel
13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Suriyenin
Resulayn kentinde teröristlerin hain saldırısı sonucu şehit
olan askerlerimiz ile Mersin ilinde yaşanan sel felaketi nedeniyle
hayatını kaybeden 3 vatandaşımıza Allahtan rahmet
dilediğine ve Mersin ilinin afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, geçtiğimiz hafta, Resulaynda, teröristlerin hain
saldırısında 2 Mersinli hemşehrimizin de bulunduğu 4
askerimiz şehit oldu. Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Mersinde 6-7 Ocak tarihlerinde meydana gelen
aşırı yağış sonucu sel afeti olması
nedeniyle tarımsal üretimde çiftçilerimizin büyük hasarları
oluştu. Bu arada 3 rahmetli vatandaşımız var, onlara da
Allahtan rahmet diliyorum. Yine Anamur, Bozyazı, Aydıncık
ilçelerimizde hortum afeti ve aşırı kar
yağışı nedeniyle meyve bahçelerinde hasarlar oluştu.
Afetlerden zarar gören çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum ve bu nedenle
Mersinin afet bölgesi ilan edilerek çiftçilerimizin acilen
yaralarını sarmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
(CHP sıralarından Onurumuzdur
gazilerimiz yazılı pankartların açılması)
14.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
yapılan yasal değişiklik nedeniyle terörle mücadelede
yaralanarak gazi olanlardan çalışabilir durumda bulunanların
erken emeklilik hakkından faydalanamadığına ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli vatandaşlarımız,
devletimiz, yüzde 40 üzerinde uzuv kaybı raporu olanlara Gazisin.
diyerek malullük maaşı bağlamaktadır. Gazilerden
çalışabilir durumda olanlara bir iş hakkı verilmektedir.
Gazi olduktan sonra on yedi on sekiz sene çalıştığı
zaman malullük aylığına ek olarak devletin engelli
vatandaşlara sağladığı erken emeklilik
haklarından faydalanabiliyorlardı, şimdi bu kalktı. Sen
yaşlılık aylığı almak istiyorsan 60lı
yaşlara kadar çalış. denmektedir. Bu adil mi? Kolu yok,
bacağı yok, gözü yok, 60 yaşına kadar çalış.
deniyor. Gazi Meclisimiz, gazilerimize bunu yapamaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
15.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
tüm yetkili kurumları ve halkımızı tarikat ve cemaat
kadrolaşmaları sonucu savunma sanayisinde yaşanan beyin göçüyle
ilgili uyarmak istediğine ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, üzülerek belirtmek isterim ki; iktidarın tarikatlara ve
cemaatlere olan sevdası bitmedi, bitmeyecek. Tarikat ve cemaatlerin ise
ordu ve savunma sanayisi kuruluşlarına olan sevdası bitmedi,
bitmeyecek. Önce FETÖ, şimdi de başka cemaatler
ASELSAN, TAI,
HAVELSAN, ROKETSAN gibi savunma sanayisinin önde gelen kuruluşlarında
yaşanan cemaat ve tarikat yapılanmalarını gözden
kaçırmamamız gerekir. Özellikle son dönemlerde savunma sanayisindeki
tarikat yapılanmaları ve kadrolaşmalardan ötürü buralarda
çalışan mühendislere yönelik mobbing ve baskılar sonucu birçok
önemli projede görev alan onlarca mühendisimiz yurt dışına ve
özel sektör projelerine yönelmiştir. Savunma sanayisinde yaşanan bu
tarikat ve cemaat kadrolaşmaları sonucu yaşanan beyin göçüyle
ilgili olarak yüce heyetinizin huzurunda tüm yetkili kurumları ve
halkımızı uyarıyorum.
BAŞKAN Sayın Gültekin
16.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğde
ili Ulukışla ilçesi Hacıbekirli köyünde bir evde çıkan
yangında hayatını kaybeden 26 yaşındaki anne Fadime
Doğan, çocukları 2 yaşındaki Murat Muhammet Doğan ve 5
yaşındaki Necati Doğan ile 51 yaşındaki anneanne
Mukaddes Subaşına Allahtan rahmet, yaralanan 3 kişiye
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dün gece saat 00.30
sularında, Niğde Ulukışla ilçesi Hacıbekirli
köyümüzde, yangın nedeniyle canımızı acıtan üzücü bir
hadise yaşanmıştır. 7 kişinin bulunduğu evde
sobadan sıçrayan kıvılcımla meydana gelen yangına AFAD
ve itfaiye ekiplerimiz hemen intikal ederek müdahale etmişlerdir.
Yangın sırasında meydana gelen göçük nedeniyle ev içinde bulunan
26 yaşındaki anne Fadime Doğan, çocukları 2
yaşındaki Murat Muhammet Doğan ve 5 yaşındaki Necati
Doğan ile 51 yaşındaki anneanne Mukaddes Subaşı
hayatlarını kaybetmişlerdir; evde bulunan diğer 3
kişiyse yaralı hâlde kurtulmuşlar ve hemen Niğde
Eğitim ve Araştırma Hastanemizde tedavi altına
alınmışlardır. Yaralı vatandaşlarımıza
acil şifalar, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum; başımız sağ olsun. Ailelerine,
sevenlerine, Hacıbekirli köyümüze ve Ulukışlamıza
geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerimi iletiyor,
Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
17.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, kamyoncu
esnafının mağduriyetine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son günlerde yaşanan ekonomik
sıkıntılarla boğuşan ve ayakta kalmaya
çalışan kamyoncu esnafı, yeterli teşviklerin
yapılmaması, ödemek zorunda kaldıkları yüksek oranda trafik
cezaları, köprü ve otoban geçiş ücretleri gibi giderlerdeki
artışların yanı sıra, büyük lojistik firmalarıyla
mücadele gibi sebeplerle rekabet gücünü kaybederek faaliyetini
sonlandırmak zorunda kalmaktadır. Bu çerçevede,
taşıyıcılar kooperatiflerinin 2019dan itibaren üye
sayıları yarı yarıya azalmıştır. Ülkemizin
çağın gerektirdiği dijital platforma geçişi, iş ve
çevre güvenliği açısından verilerin biriktirilmesiyle
yapılacak düzenlemelerin sağlayacağı fayda ortada olmakla
birlikte yeni düzenlemeler ve geçiş süreçlerinin, hâlihazırda
zorlukla ayakta kalmaya çalışan şoför esnafımızı
mağdur ettiği görülmektedir. Sistem çağa ayak uydururken
esnafımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Antmen
18.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin ilinde 6-7
Ocak tarihlerinde meydana gelen yoğun yağış nedeniyle
hayatını kaybeden 2 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine
ve Mersin ilinin afet bölgesi ilan edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Mersinde 6-7 Ocak
tarihleri arasında metrekareye 180-200 kilogram civarında
yağış düşerek çok ciddi bir afet meydana geldi. Mersin
Büyükşehir Belediyesi ve MESKİ ekiplerinin yoğun çabasıyla
bu zarar en az şekilde, en az zararla atlatılmaya
çalışıldı ama Tarsus ve Mersin bölgesinde pek çok
tarım arazisi sular altında kaldı. Çok ciddi zararlar var.
Cumhuriyet Halk Partisinin 3 Mersin Milletvekili olarak bölgenin, Mersin
bölgesinin afet bölgesi ilan edilmesiyle ilgili bir kanun teklifi verdik.
Sayın Cumhurbaşkanının ve Bakanlar Kurulunun bu konuda
Meclisimizle birlikte Mersin bölgesinin afet bölgesi ilan edilmesi için gerekli
çalışmaları yapmasını talep ediyoruz. 2 can
kaybımız var, bunlara da Allahtan rahmet diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
19.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana ili
Pozantı ilçesinde yaşanan çığ felaketinde
yaşamını yitiren vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, esnafın, çiftçinin, üreticinin zararlarının
karşılanması ve Feke ilçesinin elektrik sorunun çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Önce Adanada ardından Mersinde yaşanan
sel felaketlerinde, yine Adananın Pozantı ilçesinde yaşanan
çığ felaketinde yaşamını yitiren
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum, bütün Çukurovaya geçmiş
olsun. Büyük zarar gören esnafın, çiftçinin, üreticinin
zararlarının karşılanması, borçlarının
ertelenmesi talebimizi bir kez daha buradan dile getiriyorum.
Ayrıca, Feke ilçemizde kar
yağışıyla birlikte birçok mahalle günlerce elektriksiz
kaldı. Fekede elektrik direkleri yeni dikilmişti. Bu direklerin
tamamına yakını yılın ilk karıyla birlikte
yıkıldı, devrildi. Şimdi ağaçlardan yapılan
direklerin üzerinden teller geçirilerek elektrik götürülmeye
çalışılıyor. Buradan yetkililere soruyorum: Bu direklerin
kalitesi hiç mi kontrol edilmiyor? Bunların kalitesinin ortaya
çıkması için karın yağması mı gerekiyor? Günlerce
jeneratör kullanmak zorunda kalan Feke ilçemizin zararı nasıl giderilecek?
Hâlâ elektrik sorunu çözülmedi Feke ilçemizde.
BAŞKAN Sayın Arık
20.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri
ili Develi ilçesi çiftçisi, esnafı ile köylüsünün zor durumda
olduğuna ve tapulaştırma sorununun çözümlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Develi, Kayserimizin kendi kendine yeten en büyük
ilçelerinden biriydi; maalesef, şimdi her geçen gün kan kaybediyor,
sürekli küçülüyor. Develiye iş, aş sağlayan Saray Halı
vardı, batırıldı. Şimdi Develinin dağı
taşı, siyanürle altın bulacağız diye delik deşik
edilip halkı zehirleniyor. Develide çiftçimiz, esnafımız,
köylümüz perişan.
Sindelhöyük, Kılıçkaya, Hüseyinli,
Eşelik, Yenice gibi birçok mahallemizde vatandaşlara sorulmadan uydu üzerinden
ezbere tapulaştırma yapıldı. Vatandaşın sulu
arazileri ellerinden alınıp kurak araziler verildi. Babadan, dededen
kalan, ekip biçtikleri tarlalarına el konuldu. Üreten, üretmek isteyen,
doğduğu yerde doymak isteyen Develili hemşehrilerimizin tapulaştırma
sorununu bir an önce çözün.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
21.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, artan
maliyetler nedeniyle evinden çıkamayan engelli bireylerin
eğitimlerini üstlenen özel eğitim kurumlarının hizmet
vermekte zorlanması nedeniyle Özel Eğitim Kurumları
Federasyonunun taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, seçim bölgem İstanbuldan Özel Eğitim Kurumları
Federasyonu yöneticileri bizi ziyaret ettiler. Toplumun izole edilmiş,
evinden çıkamayan engelli bireylerinin eğitimlerini üstlenen özel
eğitim kurumları artan maliyetleri nedeniyle hizmet vermekte
zorlanıyorlar. Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine ödenen kamu
katkısı, ülkemizdeki ekonomik göstergelerle orantılı olarak
artırılmıyor. Kurumların hizmet sunum maliyetleri dikkate
alınmadan belirlenen ücretler hizmet sunumunu olumsuz etkilemektedir.
Engelli çocukların rehabilitasyon merkezine naklini sağlamak için
mutlak bir gereklilik olan servis hizmetleri bu kurum tarafından ücretsiz
sağlanmaktadır. 2004 yılında öğrenci için ödenen
aylık özel eğitim ödemesi desteği asgari ücret miktarı
kadarken 2019 yılında bu oran üçte 1e kadar gerilemiştir.
Federasyonun talebi, bu durumun düzeltilmesi için yüzde 35 oranında bir
iyileştirmedir. Federasyonun bu talebinin dikkate alınması
elzemdir ve bunun yerine getirilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan...
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
ülkemizde grip ve uyuz salgınları yaşandığına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugünlerde ülkemizde grip ve uyuz salgınları
yaşıyoruz, dikkatli olup önlem almalıyız.
Grip salgını ağır seyretmekte,
ölüm vakaları yaşanmaktadır. Özellikle
yaşlıların, çocukların, kronik hastalığı
olanların daha dikkat etmesi ve hastalardan uzak durması çok
önemlidir. Hasta olanların dinlenmesi gerekmektedir. Antibiyotik
kullanmanın bir gereği yoktur. Özellikle el temizliğine dikkat
edilmeli, kalabalık, kapalı ortamlardan mümkün olduğunca uzak
durulmalıdır.
Uyuz vakalarında da artış
vardır. Bunun için tüm ailenin tedavisi önemlidir. İlaç
sıkıntısı olduğu söylenmekte; piyasaya yeteri kadar
ilaç verilmesi gerekmektedir. Kıyafet ve çarşaf temizliğine de
özel önem gösterilmelidir.
Sağlıklı günler diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ersoy...
23.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Türkiye A
Millî Kadın Voleybol Takımını Hollandada elde ettiği
başarıdan dolayı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok çalışmanın, azmin ve takım
ruhunun önemini bizlere gösteren, çıktıkları her müsabakada
bizleri gururlandıran Türkiye A Millî Kadın Voleybol
Takımımızı Hollandada elde ettikleri başarıdan
dolayı canıgönülden tebrik ediyor, Tokyo 2020 Olimpiyatlarına
gitme hakkı kazanan millîlerimizin başarılarının
devamını diliyorum.
Türk kadınının bu güzel
başarısının bundan sonraki süreçte farklı alanlarda da
devam etmesi temennisiyle kadınlar güçlensin, Türkiye büyüsün diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin, buyurun.
24.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, 11
Ocak Cumartesi günü Balıkesir ilinde gerçekleştirilen tiyatro
gösterisi nedeniyle Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt
başta olmak üzere tüm sanatçılara teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2020
Sezonu Turne Programına alınan Balıkesir ilimizde ilk tiyatro
gösterisi 11 Ocak Cumartesi günü gerçekleştirildi. Balıkesirli
hemşehrilerimizin büyük beğeniyle takip ettikleri tiyatro
gösterisinin gerçekleşmesinde emeği geçen başta Devlet
Tiyatroları Genel Müdürü Sayın Mustafa Kurt olmak üzere, tüm sanatçılarımıza
çok teşekkür ediyor; Kültür Bakanlığından, Devlet
Tiyatroları kadrolarının kalıcı
olarak Balıkesirde yer almasını Balıkesir halkı
adına talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Keven...
Sayın
Ataş...
25.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, 2017
senesinde yayımlanan kararnameyle taşerondan devlet kadroları
ile kamu kuruluşlarına ait şirketlere geçiş yapan
işçilere hak ettikleri ücret artışının
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ
(Kayseri) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kamu kurum ve
kuruluşlarında taşeron yöntemiyle çalışan 900 bin
işçi, 2017 senesinde yayınlanan kararnameyle devlet kadrolarına
veya kamu kuruluşlarına ait şirketlere işçi statüsünde
geçiş yaptı. Geçiş yapan işçilerin ücretleri 31/12/2020
tarihine kadar altı ayda bir yüzde 4 zam gelecek şekilde düzenlendi.
Vatandaşımız bugün ekonomik krizi derinden hissetmekte. Bu
zamlar iki yıldır enflasyonun çok altında
kalmıştır. Asgari ücrete ve kamu işçilerine 2019 senesinde
yüzde 26, 2020 senesinde yüzde 15 zam yapılırken bu işçilerimize
sadece yüzde 8 zam yapılmıştır.
Bu bilgiler
ışığında, kamu kuruluşlarına ve bu kamu
şirketlerine geçen işçilerimizi ekonomik krize ve enflasyona
karşı koruma adına yapılan düzenlemelerin tekrar gözden
geçirilerek işçilerimizin hak ettikleri ücret
artışlarının yapılması gerekmektedir.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Bülbül...
26.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, jeotermal
enerji santralleriyle havası, suyu, toprağı kirlenen Aydın
ilinin kurulmak istenen balık çiftlikleri ve tarıma dayalı
organize sanayi bölgesiyle de kirletilmeye
çalışıldığına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin ve
Aydının turizm kentlerinden biri olan, temiz havası ve birçok
tarihî ve kültürel miras değerlerine sahip, mavi bayraklı plaj ve
koyların bulunduğu, milyonlarca yerli ve yabancı turisti
ağırlayan Didime, Tarım ve Orman
Bakanlığının teşvikiyle, balık çiftlikleri ve
balık çiftliklerine yönelik tarıma dayalı ihtisas organize
sanayi bölgesi kurulmak isteniyor. Bu, devlet eliyle çevrenin ve turizmin
katledilmesi demektir. Bu, Anayasanın sağlıklı çevreyle
ilgili 56ncı maddesine aykırıdır.
Tarıma
dayalı organize sanayi bölgesiyle birlikte ortaya çıkacak koku ve
denizde oluşacak kirlilik tüm Didimi bitirecektir. Didimdeki tüm
dernekler, esnaf odaları, sivil toplum kuruluşları, belediye,
kısaca tüm Didim halkı balık çiftliklerine karşı
dururken bu tesisleri yapma ısrarı halk iradesini hiçe
saymaktır. JESleriyle havası, suyu, toprağı kirlenen Aydının,
balık çiftlikleriyle, tarıma dayalı OSByle bir kez daha kirletilmesine
izin vermeyeceğiz.
Sayın Turizm
Bakanı, vermiş olduğunuz sözlerin arkasında duracak
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Kabukcuoğlu...
27.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
13 Ocak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf
Denktaşı ölümünün 8inci, 14 Ocak Büyük Atatürkün annesi Zübeyde
Hanım'ı ölümünün 97nci yıl dönümünde rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ömrünü Türklüğe
adamış, Kıbrıs Türkünün sembol ismi Benim tarihî
sorumluluğum, Kıbrıs Türk halkına olduğu kadar,
ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olmakla iftihar ettiğimiz büyük
Türk milletine karşıdır. Gücümü ve sabrımı bundan alıyorum.
Kuvvetimiz, Türkiyemizin mert insanlarından, kan ve can
kardeşlerimizin heyecanlarından kaynaklanmaktadır. diyen büyük
Türk milliyetçisi, Kıbrıs dağlarının bozkurdu, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu, merhum Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaşı ve Büyük Atatürkün annesi, ahlak ve fazilet sembolü
Zübeyde Hanım'ı ölüm yıl dönümlerinde saygı, rahmet ve
minnetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
28.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, AK
PARTİ iktidarının kadına şiddet vakaları ile
kadın cinayetlerinde sorumluluk duyup duymadığını, bu
şiddet ve cinayetlere daha ne kadar sessiz
kalınacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gaziantepte bir kadın geçtiğimiz günlerde
5-6 yaşlarındaki kızının gözü önünde sokak
ortasında eşi tarafından darbedildi, engel olamadık. Daha
yakın bir zamanda Orduda Ceren kızımız kimliği
belirsiz kişiler tarafından bıçaklanarak öldürüldü,
hesabını soramadık. 2019 yılının ilk on bir
ayında 430 kadına şiddet vakası ölümle sonuçlandı,
hiçbirine sahip çıkamadık, caydıramadık çünkü İstanbul
Sözleşmesine sadece imza attık, uygulayamadık. Kadını
vasıfsızlaştıran, kadına sınırlar çizmeye
çalışan AK PARTİ iktidarına sormak istiyorum: Bu
kadına şiddet vakalarından ve kadın cinayetlerinden hiç mi
sorumluluk duymuyorsunuz? Bu şiddet ve cinayetlere ne kadar daha sessiz
kalacaksınız?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Çilez.
29.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, 118 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gana Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin Genel
Kurulca kabulünün önemli olduğuna ilişkin açıklaması
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün gündeme gelecek
olan 118 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin Genel Kurulca kabulü bizce çok önemlidir. Dostluk Grubu
Başkanlığını yürüttüğüm Gana Cumhuriyetiyle
ilişiklerimizi hızla artırmaya gayret ediyoruz.
Yaklaşık 400 milyon dolar olan ticaret hacmimizi
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
açıkladığı 1 milyar dolar düzeyine çıkarmak için
iş adamlarımız, bürokratlarımız ve
Dışişleri Bakanlığımız yetkilileri olarak
çalışıyoruz. Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentopla,
Gana Dışişleri Bakanı ve beraberindeki heyeti Gazi
Meclisimizde kabul ettik, ülkemizin iyi niyetlerini kendilerine ilettik.
Gittiğimiz yerlerde Ne işiniz var? anlayışını
reddediyor, ülkemizin, aziz milletimizin ve insanlığın menfaati
için nerede olmamız gerekiyorsa oradayız diyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı
30.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu
ili Esentepe Mahallesi TOKİ konutlarında yaşanan
mağduriyete ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kastamonu Esentepe Mahallesinde bulunan TOKİ
konutlarında yaşayan binin üzerinde vatandaşımız
mağdur durumda. Site dışında kalmasına rağmen
sokak aydınlatma giderlerini TOKİ sakinlerinden tahsil etmek isteyen
ENERJİSA, geriye dönük yedi yılı kapsayan 140 bin liralık
fatura çıkarmış, konut sahiplerini de icraya vermiştir.
Böyle bir faturadan geçen yıl haberdar olan konut sakinleri, ayrıca
altı aydır sokak aydınlatmaları yanmadığı
için el fenerleriyle, cep telefonu ışıklarıyla evlerine
ulaşmaya çalışmaktadır. Büyük bir başarı gibi
gösterilerek özelleştirilen ve bugün 2 milyar doları aşan borcu
olan enerji dağıtım şirketlerinin borçları dururken
vatandaşı karanlıkla cezalandırma gafletine düşmesi de
iktidardakilerin buna göz yumması da kabul edilemez.
Enerji Bakanına
çağrımızdır: Bu borç yeniden yapılanmalı ve
ertelenmelidir. Sokak lambaları acilen yanmalı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
Yok.
Sayın Tuncer
31.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, 2019
yılında Amasya ili başta olmak üzere Türkiye'nin birçok il ve
ilçesinde yaşanan dolu afeti nedeniyle zarar gören çiftçi ve üreticilerin
taleplerini iletmek üzere ziraat odası başkanlarının
Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret edeceğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
2019 yılında Amasya ilinde ve ilçelerinde çok yoğun bir dolu
afeti sonucunda çiftçi, üretici büyük zarar görmüştü. Bu sadece Amasyada
değil, Türkiye'nin çok değişik illerinde, yörelerinde de
olmuştu. Bu amaçla yarın ziraat odası başkanları
Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekillerini ziyarete geliyor, çiftçiler
adına talepleri var. O talepleri de çiftçilerin mevcut
borçlarının bir defalığına mahsus silinmesi; bu
olmazsa beş yıl faizsiz ertelenmesi, ilk yılın da ödemesiz
olması. Bu konuda Meclisin ve milletvekillerinin üzerine düşeni
yapmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünlü
Yok.
Sayın Karahocagil
32.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
gıda ve tarım ürünleri dış ticaretinde Türkiye'nin net
ihracatçı ülke konumunda olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Muhalefet
diyor ki: Tarımsal gayrisafi yurt içi hasılada sürekli
düşüşler yaşanıyor. Bunu söyleyen ya konuyu hiç bilmiyor,
biliyorsa da yalan konuşuyor. Türkiye, gıda ve tarım ürünleri
dış ticaretinde net ihracatçı bir ülkedir.
İktidarımız döneminde ülkemizin bu durumunu daha da
güçlendirdik. 2002 yılında ülke yönetimini
devraldığımızda 24 milyar dolar olan tarımsal yurt içi
hasıla, 2018 yılında yüzde 83 artışla 44 milyar dolar
olmuştur. 2002 yılında 3,8 milyar dolar olan tarımsal
ihracatımızı 2018 yılı itibarıyla 4,7 kat
artırarak 17,7 milyar dolara yükselttik.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, lütfen başka
hiçbir milletvekilimiz sisteme giriş yapmasın. Milletvekillerimizin
söz talepleri Sayın Fendoğluyla karşılanmış
oluyor.
Sayın Fendoğlu, buyurun.
33.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun,
esnafın ödemekle yükümlü olduğu vergi sayısı fazla
olduğu gibi BAĞ-KUR primlerinin de yüksek olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Esnafımızın ödemekte olduğu
vergilerin sayısı çok fazla olmakla birlikte BAĞ-KUR primleri de
çok yüksektir. Kazancının büyük bir kısmını vergiye,
SGK ve BAĞ-KURa ödemekle yükümlü olan esnafımıza destekte
bulunmalıyız. SGKli çalışanların emekliliği için
7200 olan prim gün sayısı yeterliyken esnaf ve
sanatkârlarımız emeklilik için 9000 günü doldurmak zorundadır.
Tüm kesimleri eşit haklara sahip olan ve sosyal güvenlikte norm
birliğinin sağlanması için, SGK
çalışanlarının 2 katı kadar fazla mesai yapan esnaflarımızın
yıpranma payı düşünülerek ödemesi gereken prim gün
sayısının indirilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
milletvekillerimizin söz taleplerinin tamamı
karşılanmıştır. Tekrar ifade ediyorum, 60a göre
başka söz vermeyeceğim bugün.
Şimdi söz talebi olan Sayın Grup
Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
34.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Irakın kuzeyinde devam eden Pençe 3
Harekâtında teröristlerle çıkan çatışmada şehit
düşen Piyade Uzman Çavuş Bayram Günay ile güvenlik korucusu
İlyas Bağatere Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine, 13
Ocak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf Denktaşı
ölümünün 8inci, 14 Ocak Gazi Mustafa Kemal Atatürkün muhterem anneleri
Zübeyde Hanımı ölümünün 97nci yıl dönümünde rahmetle yâd
ettiğine, Türkiye A Millî Kadın Voleybol Takımını
Hollandada elde ettiği başarıdan dolayı tebrik
ettiğine, emekliye, işçiye ek zam verilerek piyasalara can suyu
sağlanması gerektiğine, Libyada diplomasiyi ve diyaloğu
savunduklarına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Irakın kuzeyinde yer alan Haftanin bölgesinde
devam eden Pençe-3 Harekâtında teröristlerle çıkan
çatışmada 1 askerimiz ve 1 güvenlik korucumuz şehit
olmuştur. Şehit uzman çavuşumuz Bayram Günaya ve korucumuz
İlyas Bağatere Cenab-ı Allahtan rahmet, kederli ailelerine
sabrıcemil niyaz ediyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Dün, ömrünü Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetimizin haklı bağımsızlık mücadelesine
adamış Rauf Denktaşın vefatının 8inci yıl
dönümünü idrak ettik. Kendisini büyük bir saygı ve rahmetle anıyorum.
Merhum Denktaşın ömrü boyunca hiç karşısında
durmadık, her zaman yanında yer aldık. Bundan sonra da, emaneti
olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini emanetimiz kabul edecek, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hak ve hukukuna hiçbir şartta halel
getirtmeyeceğiz.
Bugün, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün muhterem anneleri Zübeyde Hanımın 97nci ölüm yıl
dönümüdür. Zübeyde Hanım, oğlu Mustafayı Türklük gurur ve
şuuruyla, İslam ahlak ve faziletiyle büyütmüş, eli öpülesi bir
Türk kadınıdır. Kendisini ölüm yıl dönümünde hayır ve
rahmetle yâd ediyorum.
Ayrıca, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları
Avrupa elemeleri finalinde Almanyayı yenerek olimpiyatlara katılmaya
hak kazanan Kadın Voleybol Takımımızı da tebrik
ediyorum.
TÜRKİYE KAMU-SENin
araştırmalarına göre, 2019un Aralık ayında 4
kişilik bir ailenin asgari geçim haddi 6.897 lira, tek kişinin
yoksulluk sınırı ise 3.408 lira olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Çalışan tek kişinin açlık
sınırı bir önceki aya göre artarak 2.636 lira olmuştur. Bu
rakamlara göre 4 kişilik bir ailenin aylık zorunlu harcamaları
ortalama memur maaşının neredeyse 2 katına
yükselmiştir. Hâl böyleyken memura, emekliye, işçiye verilen yüzde
5lik zam, vatandaşımızı ekonomik sıkıntıdan
kurtarmayacak kadar yetersizdir. Memur ve emekliye ek zam verilerek piyasalara
can suyu sağlanmalıdır.
Dün, Moskovada, Rusya ve Türkiye'nin ara
buluculuğuyla gerçekleşen Serrac-Hafter anlaşmasına göre,
Sayın Cumhurbaşkanının geçmişte darbeci dediği
Hafter meşrulaştırılarak Berlin Konferansına
katılma hakkı elde etti. Ayrıca, kurulacak Libya hükûmetinde
Hafterin de temsil edilmesi neredeyse karara bağlandı yani Hafter,
Moskovada yapılan bu anlaşmadan güçlenerek çıktı. Hani Hafter
teröristti; madem teröristse nasıl Libyanın kurulacak yeni
yönetiminde yer almasına onay verildi? Üstelik ateşkesle beraber
Libyanın bugünkü hâli kabul edilmiş yani toprakların yüzde 94ü
Hafterin kontrolünde kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta, 5 Ocak
akşamı katıldığı bir televizyon programında
Bir tarafta darbeci, bir tarafta meşru hükûmet var. Meşru hükûmet
ile darbeci arasında ara bulucu olunur mu? demiş fakat üç gün sonra
Putinin Türkiyeye gelmesiyle ara bulucu olmayı kabullenmiştir.
Biz en başından beri Libyada diplomasiyi
ve diyaloğu savunuyorduk. Bunu, tezkereye hayır derken de
açıkça ve defaatle ifade etmiştik. Şimdi gelinen nokta
geçmişe oranla doğrudur; yanlış olan, en başta
yapıldığı gibi, başka bir ülkenin iç
savaşında taraf olma riskinin göze alınmasıydı.
Kayıtlara geçsin diye ifade ettim, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Bülbül
35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Irakın kuzeyinde devam eden Pençe 3 Harekâtında teröristlerle
çıkan çatışmada şehit olan askerimiz ile güvenlik
korucumuza Allahtan rahmet dilediğine, 13 Ocak Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşa
vefatının 8inci, 14 Ocak Gazi Mustafa Kemal Atatürkün muhterem
anneleri Zübeyde Hanıma ölümünün 97nci yıl dönümünde Allahtan
rahmet, Tarsus Devlet Hastanesinde meydana gelen patlamada yaralanan
vatandaşlara şifa dilediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Irakın kuzeyinde, Haftanin bölgesinde sürdürülen operasyonlarda 1
askerimiz ve 1 güvenlik korucumuz şehit olmuştur. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, aileleri başta olmak üzere aziz Türk milletine
sabırlar diliyorum.
Yine, Kıbrıs davasının büyük lideri,
Türk Mukavemet Teşkilatının Torosu, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaşı
vefatının 8inci yıl dönümünde rahmetle, minnetle
andığımızı ifade etmek istiyorum.
Bugün aynı zamanda, ülkemizin kurucu lideri
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün anneleri Zübeyde Hanımın
aramızdan ayrılışının 97nci yıl dönümüdür.
Nerede kaldı o anlar ki/ Analar kurt doğururdu/ Hilkat insan
çamurunu/ Destanlarla yoğururdu. mısralarındaki gibi bir anne
olan Zübeyde Hanımı rahmetle anıyor ve bu vesileyle bütün
annelerimize, hayatını kaybedenlere rahmet dilerken, hayatta olanlara
da sağlık ve huzur dilediğimizi ifade etmek istiyoruz.
Mersinin Tarsus ilçesindeki devlet hastanesinde
meydana gelen patlamada 2si ağır olmak üzere 5
vatandaşımızın yaralandığını
öğrenmiş bulunuyoruz. Vatandaşlarımıza acil
şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN- Sayın Oluç, buyurun.
36.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 5
Ocakta kaldığı yurttan çıktıktan sonra haber
alınamayan Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2nci
sınıf öğrencisi Gülistan Dokunun kaybolduğu bölgedeki
MOBESE kayıtlarına nasıl
ulaşılamadığını, polis tarafından
şüphelilerin ifadesinin neden alınmadığını
öğrenmek istediklerine, Mardin ili Nusaybin ilçesinde bin beş yüz
yıldır faaliyet gösteren Mor Yakup Manastırı Rahibi Sefer
Bileçenin tutuklanması olayına, İstanbul Havaalanında
uygulanan 36 dilde ve 80 lehçede anlık çeviri hizmeti içerisinde Kürtçenin
yer almamasının anlaşılır olmadığına
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Munzur Üniversitesi Çocuk
Gelişimi Bölümü 2ncı sınıf öğrencisi Gülistan Doku 5
Ocak tarihinde kaldığı yurttan çıktıktan sonra, aradan
on gün geçmesine rağmen kendisinden herhangi bir haber
alınamamıştır, on gündür Gülistan Doku ortada yoktur.
Ailesi herhangi bir tatmin edici bilgiye sahip olmadığını,
bizi arayarak, bize gelerek bu konudaki görüşlerini söylemiştir.
Somut bilgi ve belgeler aileyle paylaşılmamaktadır.
Şimdi, bu konuda ciddi bir araştırma
yapılmadığından ciddi olarak endişe etmekteyiz çünkü
soruyoruz yani Dersimde bir kimlik sorgulama noktasına yakın bir
yerde nasıl oluyor da tek bir kamera bulunmuyor? Nasıl oluyor da
Gülistan Dokunun kaybolduğu bölgedeki MOBESE kayıtlarına
ulaşılamıyor? Polis neden şüpheli olan herkesin ifadesini
almıyor? Gereken bütün araştırmaların ivedilikle
yapılması ve Gülistan Dokunun bir an önce bulunması gerekiyor.
Bu konuda bir örtbas etme meselesinin gündemde
olduğundan ciddi olarak şüphe ediyoruz çünkü ciddi bir
çalışma yürütülmediği kanaatindeyiz. Özellikle birinci fail
niteliğinde olan şahsın durumuyla ilgili henüz kamuoyu açık
ve net bilgilendirilmemiştir. Bu kişinin önce yurt dışına
çıktığı söylenmiştir ancak sonra gözetim altında
olduğu belirtilmiştir. Peki, gözetim altında olan bu
kişinin ifadeleri neden aileyle ve avukatlarla
paylaşılmıyor, bu da belli değildir. Son derece gizemli bir
durum on gündür devam etmektedir ve bugün bir vekil heyetimiz Dersimdedir,
Ağrı Milletvekilimiz Dilan Dirayet Taşdemir ve Batman
Milletvekilimiz Ayşe Acar Başarandan oluşan heyet orada
incelemeler yapmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Gülistan
Dokunun ailesi, arkadaşları ve oradaki kadın örgütleri ve
demokratik örgütler acilen bir bilgi ve sonuç istemektedirler. Öncelikle bunu
belirtmek istiyoruz.
İkinci değinmek istediğim konu
şudur: Mardinin Nusaybin ilçesinde bin beş yüz yıldır
faaliyet gösteren Mor Yakup Manastırı Rahibi Aho Sefer Bileçen
geçtiğimiz günlerde kiliseye yapılan bir baskın sonucunda
gözaltına alındı ve ardından da tutuklandı. Bileçenle
birlikte 3 din görevlisi daha gözaltına alındı. Rahip Bileçen,
2010 yılında restore edilen ve yeniden ibadete açılan
manastırda o tarihten bu yana görev yapmaktaydı. Ortada bir gizli
tanık ifadesi var, her zaman olduğu gibi gizli tanıklara
dayanılarak bu gözaltı ve tutuklamalar yapılıyor. Esas
itibarıyla, bu sorunun yaşandığı yerler, Süryani
yurttaşlarımızın tekrar geri dönmeye
başladıkları köyler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Süryanilerin
yaşadığı binlerce yıllık yerleşim
alanlarıdır aynı zamanda ve Süryanilerin yeniden kendi
yurtlarında, topraklarında özgürce yaşama imkânlarını
aradıkları yerlerdir. Bu nedenle, bu tür gözaltı ve
tutuklamaların aslında Süryani halkını, Süryani
yurttaşlarımızı ciddi ölçüde tedirgin eden, rahatsız
eden uygulamalar olduğunu özellikle belirtelim. Bu ülkede, Müslüman
olmayan azınlıklar bir güvercin tedirginliğiyle
yaşamaktadır. Bu gerçekliği bilerek hareket etmeliyiz ve Süryani
yurttaşlarımızın inanç görevlilerine yönelik bu
gözaltı ve tutuklamaların kesinlikle sona erdirilmesi ve serbest
bırakılmaları gerekmektedir. Zaten Rahip Bileçen kendisi de
verdiği ifadede demiştir ki: İnancım gereği,
kapıma kim gelirse gelsin yardım ederim. Bunun herhangi bir örgütle
alakası yoktur benim için. Bunu bir kez daha belirtmiş olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Değinmek istediğim son konu da
İstanbul Havaalanındaki uygulamayla ilgili. Anlık çeviri
sistemi uygulaması başlatıldı ve yolculara terminalin 35 farklı
noktasında 36 dilde ve 80 lehçede anlık çeviri hizmeti veriliyor.
Tabii ki güzel -akıllı tabletler sayesinde bu yapılıyor-
buna bir itiraz yok. Çinceden Slovakçaya, Bulgarcadan Almancaya, Urducaya kadar
her dilde yapılıyor; bir tek dilde yapılmıyor, o da Kürtçe.
Yani Urducaya varıncaya kadar her dilde hizmet verilmesine rağmen, 20
milyondan fazla Kürt yurttaşımızın
yaşadığı, ulaşım imkânlarını
kullandığı bir ülkede bir kamu hizmeti olarak ana dillerinde bir
hizmet verilmiyor. Bunun nasıl bir gerekçesi vardır,
anlaşılır gibi değil. Bir taraftan TRTde TRT Kurdîyle
yayın yapacaksınız, öbür taraftan -geçen gün Adalet
Bakanının da söylediği gibi- savunmada Kürtçe konuşma
imkânı olacak. Bin yıldır konuşulan bir dile
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlelerim
efendim.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, son kez söz
veriyorum Sayın Oluç.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Adalet
Bakanı Bin yıldır konuşulan bir dile bilinmeyen bir dil
muamelesi yapılamaz. demiştir. Bütün bunlar ortadayken,
havalimanında verilen hizmette Kürtçenin yer almaması
anlaşılır bir durum değildir. Bu durumun
değiştirilmesi için gerekli adımların
atılmasını istiyoruz ve bu konuda da üzerimize düşenleri
yapacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 14 Ocak Zübeyde
Hanımı ölümünün 97nci, 13 Ocak Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşı
vefatının 8inci yıl dönümünde saygıyla
andığına, şehitlerimize Allahtan rahmet dilediğine,
olimpiyatlara katılma başarısı gösteren Türkiye A Millî
Kadın Voleybol Takımını kutladığına, orduda
görev almak isteyen subay evlatlarımıza sahip çıkılması,
15 Temmuz şehit ve gazilerimiz için toplanılan paranın
sahiplerine teslim edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Analardır adam eden adamı. derler ya
Bir evlat yetiştirerek Türkiye'nin gerçek Başkomutanını ve
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunu Türk milletine emanet eden Zübeyde
Hanımın 97nci ölüm yıl dönümü; kendisini bir kez daha
saygıyla ve minnetle anıyorum.
Olimpiyatlara katılma başarısı
gösteren voleybolcularımızı kutluyor, buradan bütün Meclisin
sevgi ve saygılarını iletiyorum.
Gerçekten Kıbrıs Türkü denince akla
gelen, Kıbrıs Türkünün ruhunu, çektiği acıları,
ızdırapları tüm dünyaya duyuran ve Kıbrıs Türkü için
hayatı boyunca mücadele eden Sayın Rauf Denktaşı ölüm
yıl dönümünde bir kere daha saygıyla anıyorum. Bu vesileyle
şehitlerimizin yakınlarına, Türk milletine
başsağlığı diliyor, saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bir anne düşünün,
Türkiye Cumhuriyetinin ordusuna bir evlat yetiştirmek için
çırpınsın. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan insanları
düşünün, Türkiye Cumhuriyetinin göz bebeği ordusuna evlatlar
yetiştirmek isteyen anaları düşünün; bu analar gurur duymak
istiyorlar, bu analar evlatlarını subay, general olarak görmek
istiyorlar ama hain terör örgütü, FETÖcü terör örgütü ordunun içerisine
sızıyor. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanları, ordunun
içine sızan hain terör örgütlerini tek tek tespit edip de ordudaki
görevlerine son verirken Türkiyede sanki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Müslümanlığı
yerine getirip namaz kılanlar ordudan ihraç ediliyormuş
algısı yaratılarak bu hainler Türk ordusu içerisinde
örgütlendiler.
Türkiye Cumhuriyetinin Genelkurmay
Başkanını bir gizli tanık tarafından haince
iftiralarda bulunulmasıyla müebbet hapse mahkûm eden Zekeriya Öz elini
kolunu sallaya sallaya Türkiye Cumhuriyetini terk ederken, bir numaralı
sanık Adil Öksüz hâlâ yakalanmazken
Askerî okul öğrencileri beraat
etmeleri gerektiği hâlde, bugüne kadar yapılan tüm suçlamalardan muaf
oldukları hâlde, bütün suçlamaları balistik raporlarına
varıncaya kadar delilleriyle reddedildiği hâlde bugün bir anne
evladı için feryat ederek yürüyüşe çıkıyor. Bu
evlatlarımızın sesini duymak zorundayız, Meclis olarak
duymak zorundayız, iktidar olarak duymak zorundayız ve
evlatlarımıza sahip çıkmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Evlatlarımıza, orduda görev almak isteyen subay
evlatlarımıza sahip çıktığımız gibi, 15
Temmuz hain darbe girişiminde ölen şehitlerimizin
yakınlarına da sahip çıkmalıyız.
Onlar için, teröre kurban giden kardeşlerimizin
yakınları için toplanan paraları Vakıf
kuracağız, hazinede tutuyoruz. uydurmacalarından kurtarıp
bir an önce bu yakınlarına teslim etmeliyiz. Bu da bizim
görevimizdir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
38.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Irakın kuzeyinde devam eden Pençe 3 Harekâtında teröristlerle
çıkan çatışmada şehit düşen Piyade Uzman Çavuş
Bayram Günay ile güvenlik korucusu İlyas Bağatere Cenab-ı
Allahtan rahmet dilediğine, son terörist yok oluncaya kadar mücadeleye
devam edeceklerine, 13 Ocak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucu
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşı vefatının 8inci, 14
Ocak Zübeyde Hanımı ölümünün 97nci yıl dönümünde rahmetle yâd
ettiklerine ve olimpiyatlara katılma başarısı gösteren A
Millî Kadın Voleybol Takımımızı tebrik ettiklerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Irakın kuzeyinde icra edilen
operasyonlarda teröristlerle çıkan çatışmada Piyade Uzman
Çavuş Bayram Günay ve güvenlik korucusu İlyas Bağater şehit
oldu. Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı diliyoruz. Son terörist yok oluncaya kadar,
son terör bataklığı kurutuluncaya kadar mücadelemiz
kararlılıkla devam edecek. Milletimizin başı sağ
olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucu
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın vefatının 8inci yıl
dönümüydü. Rauf Denktaş, Kıbrıs davasının önderi,
devlet adamı, vatan ve millet sevdalısı olarak tarihteki ve
kalplerimizdeki müstesna yerini daima koruyacaktır; bir kez daha rahmet ve
saygıyla yâd ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemalin annesi
Zübeyde Hanımın vefatının 97nci yıl dönümü. Zübeyde
Hanımı rahmetle ve duayla yâd ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, 12 Ocak 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları Avrupa
Kıta Elemeleri finalinde Almanyayı mağlup ederek bizleri
gururlandıran A Millî Kadın Voleybol Takımımızı
tebrik ediyoruz. Filenin Sultanlarına 2020 Tokyo Olimpiyatlarında
başarılar diliyoruz.
Tüm milletvekili arkadaşlarımı
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının, Anayasa ve
Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan Kocaeli
Milletvekili Saffet Sancaklı hakkında yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
tezkeresinin (3/863) Cumhurbaşkanlığına iade
edildiğine ilişkin tezkeresi (3/1048)
BAŞKAN - Anayasa ve Adalet Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan Kocaeli Milletvekili Saffet
Sancaklıya ait (3/863) esas numaralı Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi,
Cumhurbaşkanlığının 20 Aralık 2019 tarihli
yazısı doğrultusunda Cumhurbaşkanlığına iade
edilmiştir.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
2 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize
sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan
heyetlerin Rusya, Güney Kore, Hırvatistan, Belarus, Azerbaycan,
Finlandiya, Romanya, Polonya ve Bulgaristana ziyarette bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1049)
31/12/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan
heyetler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6ncı, 9uncu,
10uncu ve 11inci maddeleri gereğince Rusya, Güney Kore,
Hırvatistan, Belarus, Azerbaycan, Finlandiya, Romanya, Polonya ve
Bulgaristan'a ziyaretler gerçekleştirmiştir.
Söz konusu Rusya ziyaretine TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Volkan Bozkır, Denizli Milletvekili Ahmet Yıldız,
Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir ve Aydın Milletvekili Aydın
Adnan Sezgin; Güney Kore ziyaretine TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır, Bursa
Milletvekili Atilla Ödünç, Gaziantep Milletvekili Ali Şahin, Ankara
Milletvekili Ahmet Haluk Koç, Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir,
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ; Hırvatistan ziyaretine TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Volkan Bozkır, Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer
Katırcıoğlu, İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez
Çankırı, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur ve Kayseri
Milletvekili İsmail Özdemir; Azerbaycan ziyaretine TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Volkan Bozkır, Denizli Milletvekili Ahmet Yıldız,
İstanbul Milletvekili Yunus Emre, Kayseri Milletvekili İsmail
Özdemir; Belarus ziyaretine TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır,
İstanbul Milletvekili Ahmet Berat Çonkar, Karabük Milletvekili Niyazi
Güneş, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemir, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ; Bulgaristan ziyaretine
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Volkan Bozkır, İstanbul Milletvekili Yunus Emre, Kayseri
Milletvekili İsmail Özdemir, İstanbul Milletvekili Ümit
Özdağ'ın katıldığı ve TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Volkan
Bozkırın Avrupa Birliği Konseyi Romanya Dönem
Başkanlığı tarafından Romanya'nın başkenti
Bükreş'te ve Avrupa Birliği Konseyi Finlandiya Dönem
Başkanlığı tarafından Finlandiya'nın
başkenti Helsinkide düzenlenmiş olan Ortak Dış ve Güvenlik
Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
Parlamentolararası Konferanslarına katılımı ile
Polonya'nın başkenti Varşova'da düzenlenmiş olan
Varşova Güvenlik Forumuna ve Helsinki'de düzenlenmiş Helsinki Siyasi
Forumuna katıldığı, ayrıca TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanlığının
konuğu olarak Karadağ Parlamentosu Uluslararası
İlişkiler ve Göçmenler Komisyonu, Bulgaristan Ulusal Meclisi
Dışişleri Komisyonu, Norveç Parlamentosu
Dışişleri ve Savunma Komisyonu, Portekiz Parlamentosu Dışişleri
Komisyonu ve Sırbistan Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Dışişleri
Komisyonunun ülkemizi ziyaretleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 7inci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyü Millet Meclisi
Başkanı
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İstanbul Milletvekili Mustafa
Yeneroğlunun Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan istifa etmesiyle
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda (KPK) ve Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisinde (AKPM) boşalan üyelikleri ile Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde
(AGİTPA) ve NATO Parlamenter Asamblesinde (NATOPA) boşalan yedek
üyelikler için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen ve Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun görülen üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/1050)
7/1/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
İstanbul Milletvekili Mustafa
Yeneroğlu'nun Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan istifa etmesiyle
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda (KPK) ve Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisinde (AKPM) boşalan üyelikleri ile Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde
(AGİTPA) ve NATO Parlamenter Asamblesinde (NATOPA) boşalan yedek
üyeliklere 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 2'nci maddesine göre Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen ve anılan Kanun'un 12'nci
maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun görülen İzmir Milletvekili Cemal Bekle'nin Türkiye-AB KPK
üyeliği, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker'in AKPM
üyeliği, Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu'nun AGİTPA yedek
üyeliği ve Kars Milletvekili Ahmet Arslan'ın NATOPA yedek üyeliği
Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
B) Önergeler
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, (2/2481) esas
numaralı 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini geri
aldığına ilişkin önerge yazısı (4/54)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak Adalet Komisyonu, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilen (2/2481) esas numaralı, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından geri
alınmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul
Milletvekili Abdul Ahat Andican ve 21 milletvekili tarafından, Kanal
İstanbul Projesinin ekolojik dengeleri bozabileceği,
Marmaranın daha fazla kirlenmesine yol açabileceği, Montrö
Boğazlar Sözleşmesini hükümsüz kılacağı,
İstanbul Boğazında seksen yıldan beri sürdürülen
uluslararası dengeleri bozabileceği iddialarının
araştırılması amacıyla 14/1/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
14/01/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 14/1/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican ve 21
milletvekili tarafından Kanal İstanbul Projesi'nin ekolojik dengeleri
bozabileceği, Marmara'nın daha fazla kirlenmesine yol
açabileceği, Montrö Boğazlar Sözleşmesini hükümsüz
kılacağı, İstanbul Boğazı'nda seksen yıldan
beri sürdürülen uluslararası dengeleri bozabileceği gibi
iddiaların araştırılması amacıyla 14/1/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 14/1/2020 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Abdul Ahat Andican,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT
ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz bütçe görüşmeleri sırasında
Kanal İstanbulla ilgili olarak yaptığım konuşmada
Kanal İstanbul Projesi, iktidarın iddia ettiği gibi bir
medeniyet projesi değil; İstanbulun tarihine, bölgenin ekosistemine,
İstanbul halkına, Türk ekonomisine, Türk dış siyasetine ve
Türk milletinin geleceğine karşı sunulan bir ihanet projesidir.
demiştim.
Evet, değerli milletvekilleri, bu proje sadece
bir rant ve siyaset projesidir. Bugün bu konuyu Meclise bir araştırma
önergesi olarak getirme gerekçem olan siyasi boyutu değerlendirmek
istiyorum. Kanal İstanbul Projesinin, gündeme getirildiği ilk günden
beri, Türk milletinden gizlenen, gözlerden kaçırılan bir siyasi
boyutu var arkadaşlar ve bu siyasi boyut Türk dış siyasetini
önümüzdeki onlu yıllarda ipotek altına alabilecek niteliktedir.
Dolayısıyla konu Türkiye Büyük Millet Meclisinde enine boyuna
tartışılmalıdır. Türk siyaset gündemine 1994te Ecevit
tarafından getirilen ama daha sonra ekolojik açıdan, siyasi
açıdan, uluslararası anlaşmalar açısından sakıncaları
görüldüğü için geri çekilen Kanal İstanbul Projesi, hatırladığınız
gibi veya hatırlayacağınız gibi, daha sonra AKP Genel
Başkanı tarafından 2011de yeniden gündeme getirilmiştir.
Aradan geçen dokuz yıl boyunca iktidar, boğazlardaki güvenliğe
sağlayacağı katkılar konusunda, ülke ekonomisine
getireceği getiriler konusunda çok söylemlerde bulundu ama siyasi,
uluslararası siyaset boyutuna hiç değinmedi. Ne zamana kadar?
İki ay öncesine kadar. İki ay önce Sayın
Cumhurbaşkanı, kanala yönelik yapılan ciddi itirazlara verdiği
bir cevap konuşmasında şunu söylüyor, diyor ki: Bunun
yanında çok daha siyasi bir boyutu olacak, o siyasi boyutuyla da,
inşallah, Kanal İstanbul dünyada çok ciddi bir sükse yapacak. Çok
ciddi bir sükse yapacakmış.
Şimdi, sormamız gereken şey şu:
Bakanların, milletvekillerinin ya da Türkiyede Sayın
Cumhurbaşkanından başka hiç kimsenin bilmediği bu siyasi
boyut nedir? Bu siyasi boyut eğer Montröyle alakalı değilse
değerli arkadaşlar, uluslararası siyaset açısından,
uluslararası dünya açısından hiçbir önemi yoktur; demek ki
Montröyle alakalı bir şey bu. Zaten Sayın
Cumhurbaşkanı daha sonra yaptığı bir konuşmada da
Kaldı ki boğazlarda Montröde bize tanınan bir hak yok,
istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün, sizin boğazınızı
kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. diyerek Montröden şikâyetçi
olduğunu gündeme getiriyor. Daha da önemlisi, iktidarın emriyle ve
denetiminde yapılan ÇED raporunda, arka sayfalarda bir cümle olarak, ÇED
raporunu yapan ekip, hiç alakası yokken, İstanbul
Boğazıyla ilgili bir ÇED raporuna Marmara ile Saros Körfezini
birleştiren bir kanal projesi daha ekliyor. İlginç değil mi? Bu,
Sayın Cumhurbaşkanının Montröden sadece şikâyet
etmekle kalmayıp aynı zamanda Montröyü delmeye, Montröyü
etkisizleştirmeye çalıştığının ilginç bir
boyutu, göstergesi.
Montröden sadece Sayın Cumhurbaşkanı
şikâyetçi değil ya da delmek istemiyor, Amerika Birleşik
Devletleri de aynı sevdanın peşinde; mümkünse delmek istiyor,
kaldırmak istiyor. Amerikan Senatosunda bu konuyla ilgili yapılan
çalışmalar var ve bu çalışmalarda ABD güçlerinin
boğazlardan geçmesini engelleme projesi olarak, engelleme uygulaması
olarak Montrö suçlanıyor ve Montrö Sözleşmesini
değiştirmemiz veya ters yüz etmemiz gereklidir. deniyor.
Sonuç: Cumhurbaşkanı ABDnin bu
isteğine karşı çıkıyor mu yoksa taraftar mı? Bunu
da nereden anlıyoruz? 8-9 Temmuz 2016 tarihlerinde Varşovada NATO
Genel Sekreteri Jens Stoltenberge söylediği şu sözler var, çok
önemli: Karadenizde görünmüyorsunuz. Karadenizde görünmeyişiniz
Karadenizi âdeta Rusyanın bir gölü hâline dönüştürüyor. Karadenizi
tekrar istikrar havzası kılmalıyız. Bu sözler
Cumhurbaşkanına ait.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Andican, sözlerinizi
tamamlayın.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Sonuçta,
Stoltenberg imzasıyla NATO önümüzdeki yıllar için Karadenizde güçlü
NATO yol haritasını çiziyor.
Sonuç: Türkiye, Kanal İstanbul Projesi
aracılığıyla ABD ve Rusya arasındaki bir
çatışma eksenine sürükleniyor arkadaşlar, önümüzdeki onlu
yıllarda bununla karşı karşıya kalacağız.
Cumhurbaşkanı bunu aslında çok iyi biliyor, çok iyi biliyor. Ama
iç siyasette yaptığı gibi, hani o yıllarca birlikte
çalıştığı insanlardan Aldatıldım. diye
elini yıkaması gibi bu işten de kurtulacağını
zannediyor ama bu, mümkün değil değerli arkadaşlar,
dış politikada iş böyle yürümüyor. Dış politikada en
yakın Hafter olayında gördüğünüz gibi, öyle, önce Darbecilerle
görüşülmez, aracılık yapılmaz. deyip ondan sonra
aracılık yapmaya kalkarsanız sonuçta Türkiye'yi -ona verilen
reaksiyonu da göz önüne alırsanız- uluslararası camiada komik
duruma düşüren, zayıf gösteren bir reaksiyonla karşı
karşıya kalırsınız değerli arkadaşlar.
Bir an için Kanal İstanbul Projesinin
gerçekleştiğini düşünelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yalnız, bu şekilde
başka uzatma yapmayacağım, lütfen tamamlayın.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Bu projenin
gerçekleştirildiğini düşünelim. Bugün Suriye'de
Amerikalıların çizdikleri çizginin ötesine geçemeyen iktidarınız
-Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum- o dönemde ABDnin Montröyü
baypas isteklerine karşı nasıl direnecek? Mümkün değil.
Dolayısıyla en iyisi, Sayın Cumhurbaşkanı, siz Kanal İstanbul
Projesinden vazgeçin, vazgeçin. Boğazları Türkiye'nin denetiminde bırakan
Montrö Sözleşmesine delik açtırmayın, baypas ettirmeyin,
Türkiye'ye yapacağınız en büyük iyilik bu olur.
Tabii, Kanal İstanbulun inşa
edildiğini düşünürsek bu problemler ortaya
çıktığında muhtemelen Sayın Cumhurbaşkanı ve
AKP iktidarı artık tarih olmuş olacak, siyasi tarih olmuş
olacak, dolayısıyla bu sorunlarla Türkiye'nin o günkü yöneticileri
uğraşmak zorunda kalacak. Bu, çok kötü bir miras olur diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Kanal İstanbul Projesine
baktığımızda, boyutuna göre yeteri kadar
tartışılmamış bir proje. Bu sebeple de esasında
Türkiyenin tartışması gereken bir proje anlaşılan,
Hükûmetin getirmesi bunu ima ediyor ama her şeyden önce sanırım
Parlamentonun, bizlerin yeteri kadar aydınlanmadığından
gidersek bu tartışmaları yapmaya devam etmemiz gerekir diye
düşünüyorum.
Şimdi, arkadaşlar, Kanal İstanbula
proje olarak baktığımızda birçok yanı var, birçok
boyutu var ve bu boyutları üç dakika içinde konuşamayacağım
için ben bir iki boyutu üzerine birkaç cümle söylemek istiyorum. Bunlardan bir
tanesini şöyle ifade edeyim: Bugün Hükûmet, Türkiyede arzu ettiği,
istediği ama bir türlü beceremediği ekonomik iyileşmeyi
sağlamaya yönelik olmak üzere kaynak arayışında temel
olarak. Bu kaynaklardan bir tanesi Kıbrıs doğal gazı ve
Libya muhabbetiyle ilişkili olmakla birlikte bir diğeri de Kanal
İstanbul çünkü oradan büyük bir rant geliri elde edeceğini hesap
ediyor ve dolayısıyla da ihtiyacı olan kaynakları orada yaratabileceğini
düşünüyor. Fakat arkadaşlar, şunun altını çizmek
istiyorum: Türkiye, Orta Doğuyla ilişkili hâle geldikçe neredeyse
Orta Doğululaşıyor yani bundan kastettiğim, demokrasiden
uzaklaşıyor. Neden uzaklaşıyor? Çünkü arkadaşlar, Kanal
İstanbul gibi bir proje, o projeyi etkileyecek olan insanların görüşleri
alınmadan yapılamaz. Bu cümlem, bugünün demokrasi
anlayışının bir ifadesidir. Başka biçimde ifade
edeyim: Herhangi bir proje, o projeyle hayatları etkilenecek olan
insanların görüşleri alınmadan yapılamaz,
yapılırsa eğer meşru olmaz. Yani sizin Cumhurbaşkanı
olmanız, iktidarda olmanız kendi başına bir meşruiyet
sağlamaz; bir meşruiyet sağlayabilmesi için mutlaka ve mutlaka
-dediğim gibi, bu örnekten gidersek- İstanbulun, Türkiye'nin insanlarının
görüşlerini almak zorundasınız ki esas itibarıyla bunun,
böyle bir projenin bir referandum projesi olması gerektiğini söylemek
istiyorum.
Arkadaşlar, ikinci olarak şunun da
altını çizmek istiyorum -süre hızla geçiyor- böyle bir projeyi,
Bakanın açıklamasından anladığımız
kadarıyla 15 milyar dolar civarında olacak olan bu projeyi yapmak
üzere planlayan arkadaşlara şunu sormak gerekir diye
düşünüyorum: Bu proje bugünün ihtiyacı mıdır? diye bir
soru sormak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, bir dakika
veriyorsunuz değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Gerçekten, bugün
itibarıyla 15 milyar dolar böyle bir projeye yatırılmalı
mıdır, yoksa genel olarak kamunun, toplumun daha çok yararına
olabilecek olan başka projeler mi dikkate alınmalıdır? Bu
soru, bence çok açık ve net bir şekilde sorulması gereken ama
yeterince sorulmamış olduğunu düşündüğüm bir sorudur.
Kanaatim odur ki böyle
baktığımızda, bu projenin şöyle şöyle olumlu
sonuçlar üretecek olduğu konusunda iddialarınız olsa bile,
zamanlamasının, önceliğinin ne olduğunu sormanız lazım
diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bu soruyu sormadan, bu sorunun
cevabını almadan da atılacak her adımın
yanlış adım olacağını düşünüyorum.
Son on saniyem var, şunu da ekleyeyim:
Bakın, bugün yerel yönetimler birçok konuda karar verirken, mesela
Ankarada 7nci Caddeyi trafiğe açalım mı açmayalım
mı kararını verirken topluma sorma ihtiyacını
hissetmiş. Dolayısıyla, size önerim, Kanal İstanbul
meselesinin toplumla konuşulması gerekir, yeteri kadar
konuşulmamıştır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Öztunç, yerinizden
bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, 30
Aralık 2019 tarihinde babasının vefatı nedeniyle gerek
cenaze törenine katılan gerekse taziyelerini ileten siyasi partilerin
Genel Başkanları, Meclis Başkanı, Meclis Başkan
Vekilleri ile tüm milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Evet,
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
30 Aralıkta babamı kaybettim. Bu
vesileyle, gerek Ankarada gerekse Kahramanmaraştaki cenaze törenimize
katılan saygıdeğer milletvekillerimize, Sayın Meclis
Başkanımıza, sizlere, tüm Meclis Başkan Vekillerimize,
siyasi partilerimizin arayan Genel Başkanlarına ve bütün milletvekili
arkadaşlarımıza katıldıkları için,
aradıkları için çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul
Milletvekili Abdul Ahat Andican ve 21 milletvekili tarafından, Kanal
İstanbul Projesinin ekolojik dengeleri bozabileceği,
Marmaranın daha fazla kirlenmesine yol açabileceği, Montrö
Boğazlar Sözleşmesini hükümsüz kılacağı,
İstanbul Boğazında seksen yıldan beri sürdürülen
uluslararası dengeleri bozabileceği iddialarının
araştırılması amacıyla 14/1/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerindeki görüşmelere
devam ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gülizar
Biçer Karaca, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜLİZAR BİÇER KARACA
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİ tarafından verilen,
Kanal İstanbul konusunun araştırılmasına ilişkin
önerge üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede aklın
ve bilimin yol göstericiliğine, sağduyuya ve gelecek için
düşünerek adım atmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden
geçiyoruz. Bugünlerde Türkiye gündemine getirilen, Kanal İstanbul
adında, rant projesi diye ifade ettiğimiz bir projeyle günlerdir
uğraşıyoruz, bunu tartışıyoruz.
Biz, Kanal İstanbul Projesine ilk ortaya
çıktığından beri rant projesi demiştik ama AK
PARTİ sıralarından her defasında çok yoğun itirazlar
geldi ve geçtiğimiz gün -sanıyorum dündü- Ulaştırma
Bakanı çıktı, televizyon ekranlarında dedi ki: Kanal
İstanbul bir rant projesidir. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin bütün
söylemlerini aslında, bozuk saat günde 2 kez doğruyu gösterirmiş
hesabıyla Ulaştırma Bakanı da doğruladı. Kanal
İstanbula AK PARTİnin Genel Başkanı ne diyor: Kanal
İstanbul sükse projesidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
açlıktan intihar eden, çocuğuna mama alamadığı için
intihar eden, işsizliğin pençesinde inim inim inleyen
yurttaşlarımız var iken Türkiyede sükse projelerine değil,
sosyal adaleti sağlayacak, vatandaşlarımızın huzurunu
ve refahını artıracak projelere ihtiyaç duyuyoruz.
Şimdi Aklın ve bilimin yol
göstericiliğine çok ihtiyacımız var. demiştik. Bu
bağlamda Kanal İstanbul Projesinin ÇED dosyası
hazırlanırken TÜBİTAK da -yani göz bebeğimiz, ülkemizde
bilimi, teknolojiyi bize öğretecek ve çocuklarımıza bilimin ve
aklın yol göstericiliğini hayata geçirmekte katkı verecek olan
kurum- bir rapor ve görüş verdi ve bu görüşte, 14 madde hâlinde,
Kanal İstanbul Projesinin risklerini ve neden yapılmaması
gerektiğine ilişkin sorunları tek tek, bilimsel anlamda -6 bilim
insanının imzasıyla- sundu.
Sayın Genel Başkanımız
tarafından bu projeye ilişkin TÜBİTAK görüşü ifade
edildiğinde -üzülerek ifade etmek isteriz ki- Türkiyemizin gözbebeği
dediğimiz
Aklın ve bilimin yol göstericiliğine en çok ihtiyaç
duyduğumuz bugünlerden geçerken bu görüşüne dedi ki: Biz bu görüşü
yalanlıyoruz. Kim bunu dedi? Bunu, 6 bilim insanı değil,
TÜBİTAKtaki Başkan ve yöneticiler dedi. Eğer TÜBİTAK gibi
bir kurum, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde sunulan bu
görüşü siyasi iradenin baskısıyla geri çekmiş ve bu açıklamayı
yapmak zorunda kalmış ise gerçekten ülkemiz için, bizim için,
çocuklarımız için, geleceğimiz için çok büyük bir sorun var
demektir.
Peki, sadece TÜBİTAK mı görüşünden
vazgeçti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
Buyurun.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) Bu
projeyi, bu rant projesini, Ulaştırma Bakanının da ifade
ettiği bu rant projesini hayata geçirmek için Devlet Su
İşlerinin görüşü saklandı; Devlet Hava Meydanları
İşletmesinin Bu proje yapılırsa üçüncü
havalimanını kullanamayız. görüşü yine siyasi
baskıyla maalesef Sehven verdik. denilerek geri çektirilmek durumunda
kalındı.
Değerli milletvekilleri, Kanal İstanbul
Projesi eğer sadece boğaz trafiğini önleyecek bir projeyse ben
şunu sormak isterim: Projenin hayata geçirileceği güzergâhta
tarım alanları var ama bu proje yapılırken tarım
alanları neden tarım alanı olarak korunmuyor, tarım
alanlarında niye inşaat ve beton projeleri hayata geçirilmek
isteniyor? Neden o zaman boğaz trafiği dediğiniz sorunu sadece
kanal yaparak çözmüyorsunuz da kanalın etrafına yüzlerce inşaat
ve beton yığmaya çalışıyorsunuz?
Kanal İstanbul, bir rant projesidir. Kanal
İstanbul, iktidarınızın koltuğunu koruma projesidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Arslan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Kanal İstanbul Projesi, dokuz yıl önce
ortaya, gündeme getirilmiş; sonra, dokuz yıl sonra, iki ay önce
konuşulmuş bir proje değil. Dokuz yıl önce
açıklanırken de bir mutfak çalışması vardı.
Bendeniz o zaman da bu mutfak çalışmasının içerisinde bulunuyordum.
Daha sonraki süreçlerde, güzergâh çalışmaları birçok
üniversiteyle birlikte yapıldı. 2013-2014 yılında
yaklaşık 10 bin metre sondaj yapıldı. Daha sonraki dönemde,
200 bilim insanı, uzman, 16 profesör, 6 doçent, 16 doktor, birçok yüksek
mühendis ve mimarın da içinde bulunduğu ilave çalışmalar
yapıldı. Daha sonra, on sekiz ay boyunca da ÇED süreci devam etti ki
bu dönemde halkın katılımıyla da toplantılar
yapıldı. Özellikle bunu Avrasyada, Marmaray Projesinde, üçüncü
havalimanında da gördük. Önce bunların bir hazırlık süreci
vardır, o hazırlık süreçleri çalışıldıktan
sonra diğer ayrıntılar paylaşılır. Bütün bunlar,
bu çerçevede, bir günde olmadı, dokuz yılın emeğidir, dokuz
yılın sonunda bu aşamaya gelmiştir.
Boğazlar sadece bizim değil.
İstanbul, medeniyetlere başkentlik yapmış, birçok
medeniyetin değerlerini taşır. Bu değerlere sahip
çıkmak, bu değerleri korumak, dünya mirasını korumak bizim
boynumuzun borcudur. İşte bunu yapmak için İstanbul
Boğazını tehlikelerden kurtarmak, korumak hiçbir parayla
ölçülmez. Velev ki bir can dahi parayla kıyaslanmaz. İstanbulun
tarihî dokusunun korunması da parayla ölçülmez. O yüzden, Kanal
İstanbulun maliyeti düşünülerek Bundan vazgeçelim, İstanbul
Boğazına ve İstanbula ne olursa olsun. diyecek hâlimiz yok.
Bir şeyi özellikle ve özellikle vurgulamak
isterim: Montrö Sözleşmesi ne yazık ki iyi bilinmiyor, iyi
bilinmediği için de yanlış yorumlar yapılıyor. Montrö
Sözleşmesinde özellikle Boğazlar ifadesi geçer veya
Boğazlar genel deyimi. Boğazlar genel deyimi, hem Çanakkale
Boğazını hem Marmara Denizini hem İstanbul
Boğazını kapsar ki boğazlardan askerî bir geminin
geçişiyle veya diğer gemilerin geçişiyle ilgili işlem
yapılırken Çanakkale Boğazından girip İstanbul
Boğazından Karadenize çıkışına kadar olan
kısmı birlikte değerlendirilir; özellikle bunu vurgulamak
isterim.
Sayın Başkanım, cümlem yarım
kalmasın. Eğer bir süre verirseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız,
buyurunuz.
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sadece boğazlardan geçişi değil, bir de
Karadenizde bulunacak gemileri sınırlayan da bir kısmı var
bunun. O da özellikle savaş zamanları hariç, barış
zamanında da Karadenizde kıyıdaş ülkelerin
dışındaki ülkelerin savaş gemilerinin tonajının
45 bin tonu geçemeyeceğini, yirmi bir günden fazla
kalamayacağını özellikle sınırlar ve bu da Türkiye'nin
kontrolündedir. Hâl böyle olunca da Türkiye için boğazlar neyse, Çanakkale
Boğazı, İstanbul Boğazı, Marmara neyse bununla
birlikte Karadenizin güvenliği aynı şeydir.
Kanal İstanbul bir iç su yolu olarak gemilerin
geçişini kolaylaştıracak, İstanbula gelir getirecek,
İstanbulun yaşam konforunu artıracak, İstanbullunun
yaşam konforunu artıracak, bunda hiç şüphe yok. Ama bilinmeli ki
boğazlar tüzüğü ayrı bir şeydir, Montrö ayrı bir
şeydir, bir iç su yolu olarak yapılacak olan Kanal İstanbul
ayrı bir şeydir; bunları kesinlikle karıştırmamak
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AHMET ARSLAN (Devamla) Zira, biz hiçbir projeyi
ülkemize ihanet olsun diye yapmıyoruz, hiçbir projeyi insanımız
mağdur olsun diye yapmıyoruz; bu, üçüncü havalimanı için de
böyledir, Avrasya için de böyledir, Marmaray için de böyledir, Osmangazi Köprüsü,
Yavuz Sultan Selim Köprüsü için de böyledir. Zaman zaman farklı yorumlar
yapılmakla birlikte, biz, bütün bu projeleri ülkemizin
kalkınması, gelişmesi, büyümesi, insanımızın
refahını artırması için yaparız.
Bir şeyi daha özellikle vurgulamak isterim:
Ekonomik olarak ne kadar güçlüyseniz, dünya ekonomisi veya
komşularınızın ekonomisi size ne kadar bağlıysa
siyaseten o kadar güçlüsünüz anlamına gelir. İşte ülkemizin
yaptığı bu büyük ulaşım projelerinin, sağlıkla
ilgili projelerin, vesair projelerin amacı ülkeyi güçlendirmektir, büyütmektir;
bu, aynı zamanda, siyasi olarak da güçlü olmak, dünyada sözünüzün daha
fazla geçmesi anlamına gelir.
Kanal İstanbul bu amaçla çok önemlidir diyor ve
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kars Miletvekili
Ahmet Arslanın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatibi dinledik; geçmişte yaptığı görevleri ve o
yaptığı görevlerden dolayı projenin içinde olduğunu
söylüyor. Türkiye'nin önünde de Adalet ve Kalkınma Partisinin 2011 seçimlerinden
beri her seçim beyannamesinde, bir sene sonra Kanal İstanbula
başlayacağına ilişkin taahhüdü var. Sekiz yıldır
şeffaf, bilimsel, bütün Türkiye'nin dikkatle takip edebileceği bir
çalışma yürütmek yerine her seçim beyannamesinde Seneye
başlıyoruz. diyerek bu inandırıcılıktan yoksun,
kendi tezlerini şimdiden çökerten Biz bunu sekiz yıldır
çalışıyoruz. ifadelerini tamamen kendi seçim beyannameleriyle
yalanlamış bir konuşmayı dinlemiş durumdayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sataşmaya yol açmayalım
lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu çok nettir ki
eğer Kanal İstanbulu Türkiye'nin yararına bir proje olarak
düşünüyor olsanız, amacınız boğazlardaki kazaya engel
olmak olsa, bu rant olmasa ve Maliyetine her türlü katlanırız.
yaklaşımınız doğru olsa Kanal İstanbulu
yapıp etrafında çevre projeleri, etrafında ekolojik
tarımı falan önerirsiniz ama siz oraya dört başı mamur bir
rant projesi öneriyorsunuz.
Montrö bilinmiyor. diyor. Birazdan konu
hakkında ayrı bir tartışma da yürütülecek çünkü Meclise
karşı yapılmış büyük bir haksızlık var.
Lozan Anlaşmasının 23üncü maddesi -İsmet
Paşanın dehasıyla- yarın boğazların statüsü
değiştiğinde Lozan tartışmaya açılmasın diye
ek bir Lozan Boğazlar Sözleşmesine atıf yapar. O sözleşme
yapılmıştır ama Türkiye Cumhuriyetinin arzu ettiği
sözleşme değildir, Montröye kadar yürürlükte kalır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 1923ten aldığı
güçle Lozan kadar güçlüdür ama Montröde o sözleşme tartışılırken
Lozan tartışılmasın diye ayrıksı bir
boğazlar sözleşmesi vardır. Onun üzerine yapılan Montrö
Sözleşmesi büyük bir kazanımdır ancak bugün
yapıldığı bu mantıkla Montröyü bilmiyorsunuz. deyip
açtığı tartışma, Lozanı doğrudan
tartışmaya açmaktır.
Lozan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tapu
senedidir. Size millet tarafından verilmiş emanet, millet için
yürütme görevini yapmanız üzerineyken siz bu ülkenin tapu senedini
tartışmaya açarsanız görev alanınızı
aşarsınız, haddinizi aşarsınız; bu ülkeye büyük
bir kötülük yaparsınız. Lozan bu ülkenin tapusudur,
tartışmaya açılamaz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan, sadece
kayıtlara geçmesi adına iki cümleyi söylemek isterim.
BAŞKAN Ben size sataşmadan söz verecektim.
Buradan, kürsüden söz alın.
AHMET ARSLAN (Kars) Kayıtlara geçmesi benim
için çok daha kıymetli.
BAŞKAN Peki, buyurun.
AHMET ARSLAN (Kars) Çok teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
Birincisi şu: Biz elbette ki projeleri yaparken
uzmanların ortaya koyduğu bir termine göre bazı ifadelerde
bulunuruz ancak daha sonra görülür ki ilave çalışmaları yapmak
gerekir. AK PARTİ hükûmetlerinin yaptığı budur; ilave
çalışmaları yaparsınız, bütün süreçleri
tamamlarsınız, sonra da kazmayı vurursunuz. Sekiz yıldır
yaptığımız budur. Özellikle kendi kendini yalanlamak diye
ifade kullanıldı, bunun kayıtlara geçmesini isterim; bir.
İkincisi: Her zaman söylüyoruz: Kanal
İstanbulun, Montrö Sözleşmesiyle uzaktan yakından ilgisi yok;
sözleşme hükümlerini bozabilecek bir durum söz konusu değil.
Ülkemizin gelişmesi adına hangi projeyi yapmak gerekiyorsa biz onu
yapıyoruz, inşallah yapmaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, bir dakika da size söz
vereyim.
41.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kars Miletvekili
Ahmet Arslanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ben de
şunu ifade etmek isterim ki -hatip daha önce Sayın Binali
Yıldırımdan sonra Ulaştırma Bakanlığı
görevini de üstlenmiştir. Bu projelerin her yerinde olduğunu söyleyen
bir hatip şunu söylüyor: Biz 2011de Bu projeye bir sene sonra kazma
vurulur. diyecek kadar bilgisiz, vizyonsuz ve bu ülkeyi yönetmenin
ağırlığını taşıyamayan bir
iktidardık Bir sene sonra kazma vuracağız. dedik, 3 kez üst
üste seçim beyannamesine bunu yazdık, yazdırdık ama bugün
gelinen noktada sekiz yıl süreceğini öngöremedik. Kayıtlara
geçmesi açısından tekrar etmek isterim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul
Milletvekili Abdul Ahat Andican ve 21 milletvekili tarafından, Kanal
İstanbul Projesinin ekolojik dengeleri bozabileceği,
Marmaranın daha fazla kirlenmesine yol açabileceği, Montrö
Boğazlar Sözleşmesini hükümsüz kılacağı,
İstanbul Boğazında seksen yıldan beri sürdürülen
uluslararası dengeleri bozabileceği iddialarının
araştırılması amacıyla 14/1/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Tayip Temel ve
arkadaşları tarafından, Türkiyede basın ve ifade
özgürlüğünün sağlanması önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 13/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
14/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 14/1/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Ocak 2020 tarihinde, Van Milletvekili Sayın
Tayip Temel ve arkadaşları tarafından (4747 sıra
numaralı) Türkiyede basın ve ifade özgürlüğünün
sağlanması önündeki engellerin kaldırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 14/1/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Rıdvan
Turan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller ve ekran başında bizi izleyen
saygıdeğer halkımız; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, çok
uğultu var, lütfen
RIDVAN TURAN (Devamla) Türkiyede çok önemli bir
düşünce ve ifade özgürlüğü sorunu var. Çok uzun zamandan beri
iktidarlar, kendi varlık koşullarını muhalefetin sesini
kısmaya, sözünü söylemesini engellemeye bağlamış
durumdalar. Düşünce ve ifade özgürlüğü denilince tabii, bunun en
olmazsa olmaz taraflarından bir tanesi basın özgürlüğü.
Basın özgürlüğü önünde ülkemizde çok ciddi engeller var. Basın
özgürlüğü, Anayasada ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
anlaşmalarda ifade edildiği gibi bir özgürlük olarak
tanımlanmanın ötesinde, onun dışında, ne yazık ki
basının nasıl zapturapt altına alınacağı,
nasıl insanların özgürce düşünüp ifade edemeyeceği bir
biçime çevrilmiş, evrilmiş durumda. Artık, çağdaş
demokrasilerin en olmazsa olmaz taraflarından bir tanesi -herkesin
bildiği gibi- basın özgürlüğü meselesi. O nedenle, Meclis,
mutlaka, Türkiye'nin en temel sorunlarından bir tanesi olan özelde
düşünce ve ifade özgürlüğünü, daha özelde ise basın
özgürlüğünü ele almalı ve bu konuyu araştırmalı.
Değerli arkadaşlar, aslında
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar var; Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi var, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin içtihatları var, içtihat kararları var. Yine Avrupa
Konseyi ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Sözleşmesi gibi sözleşmelerde Türkiye basın özgürlüğünü
tanımış, bunların altına imza atmış durumda.
Yine, Anayasanın amir hükümleri basının
sansürlenemeyeceğine dair ve düşünceyi ifade etme ve yayma
hürriyetine dair hükümlerle donatılmış durumda fakat ne
yazık ki söz konusu olan muhalif basın olduğunda; devrimci,
demokrat basın olduğunda ve özellikle de Kürt basını
olduğunda bu basın kuruluşlarının önüne akıllara
ziyan düzeyde engeller dikiliyor. OHAL kapsamında, örneğin, 29 Ekim
2016da çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle Özgür Gündem, Azadiya
Welat, Dicle Haber Ajansı ve Jin Haber Ajansı gibi pek çok özgür
basın kuruluşu kapatılmış durumda. Gerekçe? Gerekçe
yok. Peki, herhangi bir mahkeme kararı var mı? Herhangi bir mahkeme
kararı da yok. Bu kapatılmış olma hâli ne yazık ki
hâlâ devam ediyor. Aslına bakılırsa Kürt sorununda
çözümsüzlüğü eleştiren ve Kürt sorununun barışçı ve
demokratik bir biçimde çözülmesinden yana siyasi tutum içerisinde olan,
yayın yapan bütün basın kuruluşları bu baskının
altında, bu cenderenin altında, deyim yerindeyse, ezilmeye
çalışılıyor.
Ben Yeni Yaşam gazetesinin imtiyaz sahibiyim.
Bizim Yeni Yaşam gazetesi muhalif bir gazetedir, içerisinde her nevi
muhalif fikir yer almaktadır. Ve inanın ki bizim gazetenin
yemeğini yapanından yazısını yazanına kadar bütün
çalışanları bu baskının altındadır.
Neredeyse gözaltına alınmayan hatta cezaevine girmeyen tek bir gazete
çalışanı dahi -üzülerek söylüyorum- kalmamış durumda.
Yeni Yaşam gazetesine dair herhangi bir mahkeme kararı
olmadığı hâlde Örneğin, Yeni Yaşam gazetesinin
cezaevlerine girmesi Tutsaklar birbiriyle haberleşebilirler.
gerekçesiyle ve herhangi bir mahkeme kararı olmadan -tamamen keyfekeder-
yasaklanmış durumda.
Yine, değerli arkadaşlar, Basın
Yasası çerçevesinde kovuşturma ya da soruşturmaya uğrayan
tüm yazarlar, gazete çalışanları nihayetinde, eninde sonunda
terörle mücadele kapsamında ceza almaktalar. Örneğin Mezopotamya
Ajansı muhabirlerinden Sadiye Eser, Sadık Topaloğlu; yine DİHA,
Dicle Haber Ajansı muhabiri Hacı Yusuf Topaloğlu,
yazdıkları yazılar ve yaptıkları haberler sayesinde
örgüt üyeliği suçundan tutuklanmış durumdalar.
KHKlerle 179 tane medya kuruluşu
kapatıldı, binlerce basın emekçisinin işine son verildi.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının
istatistiklerine göre 11 bin gazeteci şu anda işsiz durumda
değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Yine, son beş
yılda 3.804 gazetecinin sarı basın kartı iptal edilmiş
durumda, 12 bine yakın gazeteci hâkim karşısına
çıkarılmış durumda. Tutuklu gazeteci sayısı 91e
-Çinden sonra dünyada en fazla gazeteci tutuklayan ülke unvanını
böylece almış olduk- çıkmış durumda.
Değerli arkadaşlar, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günüydü. Fakat ne yazık ki iktidarın
siyasi yönelimi doğrultusunda, iktidarın düşünce ve basın
özgürlüğü karşısındaki diktatöryal tutumu sayesinde -kimi
cezaevinde olduğu için, kimi adliye koridorlarında olduğu için,
kimi darbedildiği için, kimi sarı basın kartı elinden
alındığı için- bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Günü değil, çalışamayan gazeteciler günü hâline
dönüşmüş durumda. Bu da değerli arkadaşlar, demokrasi
tarihine sizin sayenizde geçecek bir şey oldu, size nasip oldu; kutluyorum
sizi (!)
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Utku Çakırözer, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisimizin 100üncü yılını kutlayacağımız 2020
yılının ülkemize huzur ve esenlik getirmesini dileyerek hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İşte arkamda yazıyor, Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. diyor ama değerli
arkadaşlarım, millet adına bu Mecliste
çıkardığımız yasalara uyulmadığını
görmek hepimizi düşündürmeli. 2019 yılında bu Mecliste
çıkardığımız ve kamuoyunda en fazla
tartışılan icraatınız yargı reformuydu.
Meclisteki tartışmalar sırasında iktidar sözcüleri hep
dediler ki: İfade özgürlüğünün önünü açacağız, bundan sonra
haber ve eleştiri suç olmayacak. Bizler ise yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
sağlanmadan bunun asla gerçekleşmeyeceğini vurguladık. Bu
kürsüde şu sözleri söylediğimi iyi hatırlıyorum: Bu kanun
çıktıktan sonra da savcılar ve hâkimler haberden, eleştiriden
terör, gazeteciden terörist çıkarmaya devam edecek. Haklı
çıktım demek için değil ama ülkemizin ayıplı hâlini
görmemiz açısından yaşananları sizinle paylaşmak
isterim.
Biz kanunu 17 Ekimde çıkardık, bakın
üç ayda neler yaşandı. Sadece manşet ve köşe
yazıları delil gösterilerek Sözcü gazetesine, Genel Yayın
Yönetmeni Metin Yılmaza, yazarları Emin Çölaşana, Necati
Doğruya, Gökmen Uluya Fetullahçı terör örgütüne bilerek
yardım suçundan hapis cezaları verildi. Bir yandan Sözcüye,
Cumhuriyete ve daha birçok basın organına asla
yapışmayacak FETÖcü çamuru atılmakta, diğer yanda
adliyelerde kurulan FETÖ borsalarında bu örgütün en üst noktalarında
yer alan bürokratlar, iş adamları, damatlar beraat etmekte,
aklanmakta. Bu yaşananlar akıl tutulması değil de nedir?
Bakın, Çalışan Gazeteciler Gününde
Cumhurbaşkanı basın özgürlüğünden bahsediyor. Ama aynı
gün Zonguldakta Halkın Sesi Yazı İşleri Müdürü Cevdet
Akgün yazdığı yazı nedeniyle hapse giriyor;
yazdığı yazı da Bank Asyanın avukatının bu
iktidar tarafından sınavsız hâkim yapılması.
İşte, daha dün, savcılar yazar Aslı Erdoğan için, hak
savunucusu Eren Keskin için dokuz yıl hapis cezası istediler. Bugün,
T24 yazarı, gazeteci Mehmet Yılmaz hâkim
karşısındaydı; dört yıl hapsi isteniyor
yazdığı yazı nedeniyle. Sadece Cumhuriyet yazarları,
muhabirleri, yöneticileri hakkında şu anda devam eden 90 tazminat
davası, 37 ceza davası var, hepsi haberler, manşetler nedeniyle.
Değerli arkadaşlarım,
tarafsızlığını yitiren mahkemeler sadece kanuna
direnmiyor, uluslararası hukuka, yüksek yargıya da direniyor.
Cumhuriyet davasında Yargıtayın Habercilik yaptılar.
diyerek hepsi için beraat istediği gazeteciler ve yöneticiler alt
mahkemelerde ısrarla ve inatla terörle suçlanıyor, hapis cezası
isteniyor; işte, Osman Kavala örneği, işte Wikipedia
örneği. Anayasa Mahkemesinden, AİHMden çıkan ihlal
kararları mahkemeler tarafından tanınmıyor.
Değerli arkadaşlarım, Meclisin
iradesine, yargı reformuna, AİHMe, Anayasa Mahkemesine kim, hangi
gerekçeyle direniyor; bunu hep birlikte sorgulamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, gazeteciler sokak ortasında dayak yiyorlar,
mahkemeler saldırganları cezalandırmıyor bile. Basına
baskının çeşidi ise sınırsız. İşte,
BirGün, Cumhuriyet, Evrensel gazetelerine resmî ilan ambargosu uygulanıyor.
Anadoluda yüzlerce yerel gazete üç kuruş borçları gerekçe gösterilerek
susturuluyor. Gazetecilerin en temel hakkı olan basın kartları
bile baskı aracı olarak kullanılıyor yazamasınlar,
konuşamasınlar, halk gerçekleri bilmesin diye. Tüm bunlar olup
biterken 10 Ocakta saraydan mesaj geliyor: Çok sesli, etkin, herhangi bir
kısıtlamaya maruz kalmayan medyanın varlığı
demokratik ve şeffaf toplumun olmazsa olmaz koşuludur. deniyor.
Gerçekten demokratik, gerçekten şeffaf toplum isteyenlerin ilk
yapması gereken, basının üzerinden ellerini çekmeleridir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Sayın Mustafa Canbey, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDPnin verdiği grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Bahse konu önergede Türkiyede basın ve ifade
özgürlüğü üzerinde baskı olduğu ve bunun günden güne
arttığı belirtilmiş ve Türk basınının ciddi
bir baskıyla karşı karşıya olduğu iddia edilerek
basın özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması
amacıyla önerge verilmiş.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Öyle de,
dinlemedin ki sen! Yoktun burada.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sen dinle!
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Özellikle şunu
belirtmek isterim ki Türkiyede basın son derece özgürdür, çok seslidir.
Bugün, medya, hukuk çerçevesinde, istediği manşeti atabilmekte,
istediği yayını yapabilmekte, dijital medyayla birlikte bu
mecralarda özgürce her birey ve basın mensubu düşüncelerini ifade
edebilmektedir.
Ülkemizde basın özgürlüğü ve kapsamı
5187 sayılı Basın Kanununda düzenlenmiştir. Şöyle ki:
Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme,
yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.
Basın özgürlüğünün kullanılması
ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sözcü gazetesine onun
için mi ceza verildi?
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Evet, evet
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sakince
dinleyelim lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet dedi vallahi!
BAŞKAN Sayın Tanal, Sayın
Çakırözere kimse itiraz etmedi, Sayın Turana da kimse itiraz
etmedi.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Çakırözer doğru
söylüyor.
BAŞKAN Hemen Canbeye itiraz ediyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, siz niye
tartışmaya katılıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Canbey, tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz
tartışmaya niye katılıyorsunuz? Biz sizinle muhatap
olmuyoruz, hatiple konuşuyoruz.
BAŞKAN Ben buranın düzgün bir
şekilde işleyişini sağlamaya mecburum.
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
başkalarının şöhret ve haklarının, toplum
sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik,
kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması,
Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç
işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve
tarafsızlığının sağlanması amacıyla
sınırlanabilir.
Basın hürdür ve bizim, basın
özgürlüğünü sonuna kadar savunmamız gerekir; savunuyoruz da. Fakat
sadece Türkiyede değil, dünyanın hiçbir ülkesinde teröre ve
şiddete destek veren, kamu düzenini bozan, ülkeyi bölmeye çalışan
-sadece basına da değil- hiçbir yapıya müsaade edilemez. Kanunda
da açıkça belirtildiği üzere, devletin millî güvenliğini tehdit
eden her unsurda olduğu gibi basın alanında da bu konularda,
kanun kapsamında gereği yapılmaktadır. Bugün, devletimiz
terörle her alanda mücadele etmektedir; medya alanında da terörle
mücadelemiz devam edecektir. Biz, Türkiyede aynı bayrak altında
yaşıyoruz; vatanımız aynı, kaderimiz aynı fakat
ısrarla bu ülkede Türk-Kürt ayrımcılığı yapma
noktasında bir gayret var ama bu ayrımcılık hiçbir zaman
tutmayacak çünkü biz et ve tırnak gibiyiz.
Bakın, bugün bir şehidimizin
kızını, bir Kürt kardeşimizi, Gülay Demir kardeşimizi
AK PARTİ Grubunda ağırladık. 81 ilden, şehitlerin
mezarlarından alınmış toprakla ekilmiş çiçeği,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana hediye
etti; ne kadar güzel, ne kadar anlamlı bir hediye. Grupta konuşan
Gülay kardeşimiz, öylesine duygulu, öylesine birleştirici bir
konuşma yaptı ki hepimizin gözleri yaşardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Bir dakika daha rica
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal sizin vaktinizi çok
çaldı, ben iki dakika süre vereyim size.
Buyurun.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Teşekkür ederim
Başkanım.
Gülay kardeşimiz ne dedi, biliyor musunuz?
Bence bütün vekillerimiz bu sözleri çok iyi dinlemeli: Ben, Türkiyenin incisi
Mardinde doğup büyümüş bir Kürt kızıyım; 81
şehrin her toprağı benim memleketim. Evet, yaram var ama
elhamdülillah, yarama yârenlik edenler de var. Kürt çocukları üzerinden
tiyatrolar yapıldı ama artık bilinmelidir ki perdeler
kapandı ve Kürt çocukları kendi filmlerinin kahramanı oluyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gülay
kardeşimize ait bu cümleler.
Ben herkesi, TBMM kürsüsünden, ülkemizin
birliği ve beraberliği için bu kızımızın
duyarlılığına sahip çıkmaya davet ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Teşekkür ederiz.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Eyvallah
Başkanım.
Medyayı destekleyen ve yaşaması için
mücadele eden iktidar partisinin mensubu olarak, ülkemizin millî birlik ve
beraberliğinden yana olan, görevini layıkıyla yapan
basının yanındayız ancak terör
çığırtkanlığı yapanlar, basın
özgürlüğünden dem vuramazlar. Ülkemizde Basın Kanununun basın
ahlak kuralları çerçevesinde herkes özgürce yayın yapabilmektedir.
Önergenin tersine, böyle bir komisyonun kurulmasına gerek yoktur.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve
arkadaşları tarafından, Ulaştırma Elektronik Takip ve
Denetim Sisteminin esnafımız bakımından olumsuz yönlerinin
değerlendirilmesi amacıyla 13/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
14/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 14/1/2020 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve
arkadaşları tarafından Ulaştırma Elektronik Takip ve
Denetim Sisteminin esnafımız bakımından olumsuz yönlerinin
değerlendirilmesi amacıyla 13/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1509 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 14/1/2020 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özkan Yalım;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarımız,
şimdi, biliyorsunuz, yılbaşından bu tarafa
Ben özellikle
bütçe görüşmelerinde de konuşmuştum, hayatımızı
idare etmek için en önemli sektörlerden biri olan ulaştırma
sektörünün sorunlarıyla alakalı. Biz bugünleri görüyorduk çünkü bu
sektörün içerisindeyiz; binlerce, milyonlarca
vatandaşımızın sorunlarını önceden görüyorduk.
Onun için özellikle de 5 Ocaktan itibaren Ağrıdan Tekirdağa,
Uşaktan Vana, Ankaradan İstanbula hatta Konyaya kadar birçok
ilimizde -saymayla bitmez- değerli nakliyeci arkadaşlarımız
sokaklara döküldü, yolları kapattılar veya belirli bir seviyede
kapatmaya çalıştılar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, peki, ne
oluyor, nedir, neden bunu yapıyorlar? İşte buradaki sorun
şu: Değerli arkadaşlar, 2020 yılındaki bütçe
açıklarını birilerinin sırtına yüklemeye
çalışıyorlar; işte bu sektörün üzerine yüklemeye
çalışıyorlar yani kamyoncu ve otobüsçünün, ulaştırma
sektörünün sırtına yüklemeye çalışıyorlar. Özellikle
de bunun altını çiziyorum. Ulaştırma sektörünün üzerine
yüklemeye çalışıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli vatandaşlarımız,
bakın, kamyoncunun ve otobüsçünün üzerindeki yükler nelerdir? İlk
önce bunu söyleyeyim, hemen otuz saniyede diğer konuya geçeceğim.
Değerli arkadaşlar, hem kamyoncunun hem
nakliyecinin hem de otobüsçünün üzerindeki ağır yükler: Ehliyet, SRC,
psikoteknik, K belgesi, kasko, sigorta poliçesi, bandrol, tako muayenesi, egzoz
muayenesi, fennî muayene, mazot, komisyon, garaj ücreti, trafik cezası,
otoban parası, yemek parası, tamircisi, parçacısı,
lastikçisi, banka kredisi, muhasebecisi, KDV vergileri, şoför
sigortası, şoför maaşı. Bu, bu şekilde
yaklaşık 50 kaleme kadar gidiyor ama siz özellikle de 2020
yılında başlayan
Değerli arkadaşlar, 2015
yılından bu tarafa uygulanan, fabrikadan her çıkan araçta
dijital takograf var, 2015 öncesindekilerde analog takograf var. Avrupa
uyumlarına göre hiçbir Avrupa ülkesinde, Belçikasından
Almanyasına, Bulgaristandan Avusturyasına, Fransasından
Hollandasına hiçbir ülkede 2015 öncesi araçlardaki analog
takografların dijital takografla değiştirilmesi diye bir kanun
yok. Bu, sadece sizlerin uydurması, sizlerin bulması olan bir durum.
Ben Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkan Vekiliyim, Avrupada da
nakliyecilik yapıyorum.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Avrupada
da
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Böyle bir şey yok
İsmail Bey, açık ve net söylüyorum. Olmayan bir şeyi siz
vatandaşımıza yüklemeye çalışıyorsunuz yani bizim
nakliyeci sektörümüzdeki vatandaşımızı,
esnafımızı, ulaştırma sektöründeki otobüsçümüzü
soymaya çalışıyorsunuz. Onun için olmayan bir şeyi burada
uygulamaya kalkıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben onun için söylüyorum: İşte, bu
araştırma önergesini bu sebepten verdim. Bakın, biraz sonra
hepiniz konuşacaksınız; AK PARTİ de konuşacak, MHP de
konuşacak, HDP de konuşacak, İYİ PARTİ de
konuşacak. Burada konuştuktan sonra bu araştırma önergesi
oylanacak. İşte, bu dediklerim yanlışsa 2015 öncesi
araçlardaki analog takografların dijital takograflarla
değiştirilmesi mecburdur. diyorsanız, Avrupada böyle bir
şeyin olduğunu iddia ediyorsanız; buyurun, gelin, komisyonu
kuralım ve de bunun araştırmasını yapalım diyorum
ama göreceksiniz, sizler birazdan -tüm vatandaşlarımız
izleyecektir- bu önergeyi reddedeceksiniz. Sizler otomatikman, zaten yükü
ağır olan kamyoncuya ve otobüsçüye daha fazla yükleneceksiniz,
özellikle bunu söylüyorum.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Kamyoncuların dokuz saatten fazla araba kullanması yasak.
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Değerli
vatandaşlarımız, İçişleri Bakanı Sayın
Süleyman Soylu, çok biliyor ya, kendisinin ulaştırma sektörüyle
alakası yok Bu veri bildirimleri altı ay uzatıldı. dedi.
Peki, bu altı ay gelmeyecek mi? Yani 10 Temmuza kadar uzatıldı.
10 temmuzdan sonra da bu kamyoncular yine aynı şekilde yollara
çıkacak, yine aynı şekilde tepkilerini gösterecekler çünkü
altyapısı uygun değil, bununla alakalı hiçbir altyapı
yok, veriler uygun değil. Bu şekilde veri verilmesine, yükü
boşaldıktan sonra altı saat içinde e-fatura kestirilmesine,
gerekli hiçbir altyapısı olmadan, bir eğitim verilmeden bu
sisteme geçişin mümkünatı yoktur. Onun için bunun kesinlikle en
azından 31/12/2020 yılına kadar uzatılması lazım.
Değerli vatandaşlarımız,
şimdi bununla birlikte bitmeyen bir sorun daha var. Özellikle Sayın
Süleyman Soylu dedi ki: 10 Temmuza kadar biz uzattık. Peki ilk bir
haftada binlerce vatandaşımız ceza yedi, trafik cezası yedi
bu sebepten dolayı.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Trafik
cezası kesilmedi hocam, trafik cezası yok, yanlış bilgi
veriyorsun.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Bunlar ne olacak?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Özkan
Hocam, trafik cezası kesilmedi.
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Bir an önce Sayın
Ulaştırma Bakanından ve İçişleri Bakanı
Sayın Süleyman Soyludan cevap bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yalım, sözlerinizi
tamamlayın.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Diğer bir konu otobüsçülerimizle ilgili.
Değerli vatandaşlarımız, bakın, çok fazla
uzatmayacağım sadece son bir dakika. Geçen yıl yani sadece
bundan üç beş ay önce veya bir ay önce 2019 yılı boyunca B1
yetki belgesi alacak olan bir kişi veya bir firma 60 bin lira ödüyordu.
Peki, 2020 yılında ne ödeyecek? 250 bin lira ödeyecek. B2 yetki
belgesi için geçen yıl 25 bin lira ödüyordu, bu yıl 180 bin lira
ödeyecek; D1 yetki belgesini geçen yıl alan bir kişi 30 bin lira
ödüyordu, bu yıl 200 bin lira ödeyecek; D2 yetki belgesini almak için 2019
yılında 15 bin lira öderken, şimdi 165 bin lira ödeyecek.
Arkadaşlar, tam 11 kat yani yüzde 1.100 zam yaptınız.
İşte, Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki
açığı, siz kamyoncunun, otobüsçünün sırtına yüklemeye
kalkıyorsunuz. Onun için, bu gidişata, göreceksiniz, tüm
vatandaşlarımız dur diyecek.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, İsmail Beye bir söz verin.
BAŞKAN Sizi mi kıracağım
Sayın Tanal, yaparım biraz sonra.
İYİ PARTİ Grubu Adına Sayın
Yasin Öztürk; buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamyoncular diyor ki: Yük değil, dert taşıyoruz. Hani kamyon
arkası sözler vardır ya Âşıksan vur saza, şoförsen
bas gaza. Tamam, gaza basalım da, trafik terörü işlemesinler ama,
adamlar bari kontağı çevirip evlerine ekmek götürebilsinler. Bütün
mesele de aslında bunun üzerine kurulu. Dertleri bir değil ki hangi
birine değinelim? Kamyoncu esnafı, mazot, yağ, lastik, yedek
parça, bakım, onarım, köprü ve otoyol geçiş ücretleri gibi
işletme giderlerini karşılayamaz durumdalar. Sektörde büyük
firmalarla mücadele etmek zorunda kalan küçük esnaf, yıkıcı
rekabetin altında ezilmekte ve iş hacmi gittikçe küçülen sektörde
hakkına düşen payı da yeterince alamamakta, hatta mazot
parasına taşıma yapmaktadır.
Kamyoncular gelir vergisi, motorlu
taşıtlar vergisi, araç muayenesi, egzoz pulu, zorunlu sigorta
primleri ve geçici vergi gibi birçok vergi çeşidiyle boğuşurken
K1, L1, N1, C2, SRC gibi belgeleri de almak zorundadırlar. Bahsi geçen
belgelerin her biri, kamyoncu için ayrı bir maliyet kalemi
oluştururken bu belgeleri alamayan esnaf, ya sefere çıkamamakta ya da
büyük cezalar ödemektedir. Kamyon garajlarında her gün onlarca araç, vergi borcundan dolayı bağlanmaktadır.
Bunlar yetmezmiş
gibi, kamyoncuya dayatılan bürokratik icatlar var. Zaten Karayolu
Taşıma Yönetmeliğini bir açıyorsunuz, kamyoncu ve
nakliyecinin alması gereken belgeler, alfabenin yarısını
kaplıyor.
En sonuncusu, Karayolu
Taşıma Yönetmeliğinde tanımlanan Ulaştırma
Elektronik Takip ve Denetim Sistemine geçiş zorunluluğu. Her bir
kamyoncu esnafı, bu sisteme yılık 700 küsur lira ödeme yapmak
zorunda kalacak. Gerçi bu düzenleme, 1 Ocak 2024e kadar ertelendi. Bu erteleme
süresinde tavsiyemiz, kamyoncunun taşıdığı yükün veri
tabanına aktarılmasının yük sahibi firmalarca
yapılması yönünde düzenlenmesinin sağlanmasıdır. Bu
düzenlemeler yapılırken temel sebep, kara yolu ve sürücü
güvenliğinin sağlanması olarak gösterilse de Karayolu
Taşıma Yönetmeliği gereğince yetki sahibi, yük
taşımacılığı yaptıkları araç ve
taşımasını üstlendikleri eşyalara ilişkin
bilgileri eşyanın kabul edildiği saatten en geç altı saat
sonrasına kadar Bakanlığın Ulaştırma Elektronik
Takip ve Denetleme Sistemine işleme zorunluluğunun bulunması,
dört buçuk saat çalışıp kırk beş dakika dinlenme
sonrası tekrar dört buçuk saat çalışarak günü tamamlama
zorunluluğunun getirilmesi, e-fatura beyan zorunluluğu, kamyoncu
esnafının sorunlarını çözmek yerine, yeni yüklerin
üzerlerine yüklenmesine neden olmuştur.
Bir kamyoncu için
dokuz saat çalışmak ne demektir? Uzun yolda ikinci bir şoför
zorunluluğu. Daha kendi evinin nafakasını çıkaramayan,
kendi BAĞ-KURunu ödeyemeyen bir kamyoncu, en az 6-7 bin liralık
ilave şoför maliyetini nereden karşılayacaktır? Hükûmet,
kamyoncu esnafından gelen talep üzerine dijital takometre uygulama
zorunluluğunu ve e-fatura beyan zorunluluğunu bir süre
ötelemiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK
(Devamla) Ancak bu öteleme, ne kamyoncuların mevcut sorunlarını
çözebilecek bir süredir ne de kanuni uygulamadaki eksiklikleri tamamlamaya
yeter bir süredir. Bu yüzden, kamyoncu esnafının sırtındaki
yüklerini ötelemek yerine, iktidarın yeni bir düzenleme yapması
zorunludur. Bu nedenle verilen araştırma önergesine, komisyon kurma
önergesine olumlu yönde oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Gurubu adına Sayın Ali
Kenanoğlu; buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı tarafından yayımlanan yönetmelikle dijital
takograf zorunluluğu getiriliyor ve bu, şimdilik, altı ay kadar
daha uzatıldı; ancak bu, çözüm değil. Çünkü bir taraftan Avrupa
Birliği standartları ölçü alınarak bu yapılıyor ama
kamyoncuları dinlediğimiz zaman kamyoncuların bu konuda
verdikleri çok net örnekler var, ben size bunlardan biraz aktarım
yapacağım.
Bununla ilgili şu an çok yoğun protestolar
var, kamyoncular birçok ilde, bölgede eylem yapıyorlar; akaryakıt
zamları, cezalar ve düşük ücretler nedeniyle geçinemez hâlde
olduklarını ifade ediyorlar. Örneğin şunu söylüyorlar:
Uygulamanın sürücülere günlük dokuz saat verdiği belirtiliyor.
Avrupaya ayak uyduralım diyorsunuz ama Avrupadaki kamyoncular dokuz
saatte 800 kilometre yol gidebiliyorlar, biz, Türkiye'de dokuz saatte 350-400
kilometre ancak yol alabiliyoruz. diyorlar. Dolayısıyla Avrupa
standartlarına uydurma konusundaki kriterle zaten burada ciddi anlamda bir
uyuşmazlık söz konusu.
İkinci bir konu da Buradan yükü
yüklediğimizde Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı veri tabanına altı saat içerisinde
bildirmemiz gerekiyor. Bunun altyapısı hazır değil, bu,
fiilen de mümkün değil. diyorlar.
Yine e-fatura uygulaması
Kamyonculara e-fatura
kesme zorunluluğu getiriliyor ve kamyoncular diyor ki: Vallahi biz bu
akıllı telefonları, tuşlu telefonları dahi zor
kullanıyoruz. Bunu biz nasıl ulaştıracağız,
nasıl yapacağız? Yirmi dört saat çalışıyoruz,
para kazanamıyoruz, dokuz saatte nasıl para kazanacağız?
diye veryansın ediyorlar ve bu konuyla ilgili olarak da birçok eylem ve
etkinlik içerisinde bulunuyorlar.
Kamyoncuların talepleri var, onları dile
getirmek istiyorum; kamyon ve tır şoförlerinin talepleri: Biz
kilometre üzerinden gelir elde etmek istiyoruz. K belgesi verirken taban
fiyatı uygulanması vardı, hiçbir zaman uygulanmadı, bunun
kontrol edilmesini istiyoruz. C2 belgeli araçların yurt içinde
çalışmamasını istiyoruz. Vergi, SGK borçlarının
düzenlenerek faizsiz olarak taksitlendirilmesini istiyoruz. Akaryakıtta
indirim yapılmasını ve çift ceza uygulamasından
vazgeçilmesini istiyoruz. diyorlar. Yanlış kantardan dolayı
biz ceza yemek istemiyoruz. diyorlar. Nakliye komisyonculuğu yapan
firmaların da bizler kadar denetlenmesini istiyoruz. diyorlar. Yemek,
yıkama, lastik tamiri, sanayi işçiliği ve benzeri birçok
giderimiz var ancak gider olarak gözükmüyor, gider olarak gözükmesini
istiyoruz. diyorlar yani masraf olarak bildiremiyorlar. Yollarda tesis
yetersizliğinden dolayı süre uzuyor ve dağ başlarında
dinlenmek zorunda kalıyoruz, yeterli dinlenme tesisi istiyoruz. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu, sözlerinizi
tamamlayın.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Avrupa
standartları belgesi isteyenlerden aynı standartlarda ücret istiyoruz.
diyorlar. Dijital takograf ve veri indirme uygulamasının
kaldırılmasını da ayrıca talep ediyorlar.
Kamyoncuların, tır şoförlerinin talepleri bundan ibaret. Bu
talepler için eylem yapan, çeşitli yerlerde demokratik tepkilerini ortaya
koyan kamyon şoförlerine, tır şoförlerine yönelik de hakikaten
bir zulüm uygulanıyor, bununla ilgili çok sayıda gözaltı var. Bu
uygulamaya da bir an önce son verilmesini buradan ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Fuat Köktaş konuşacaktır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, Türkiye'de can ve mal
kaybının önüne geçilmesi ve insanlarımızın ölümcül
kazalarla karşılaşmaması için Karayolu Taşıma
Kanununda -ulaştırma kanununda- birçok yasal düzenlemeye
gidilmiştir. Bunlarla ilgili de bugün gündemimize gelen
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın
açıklamış olduğu U-ETDS sistemi yani Ulaştırma
Elektronik Takip ve Denetim Sistemiyle gündeme gelen konu vardır.
Arkadaşlar, malumunuzdur, kara yollarında
hız ve çalışma sürelerini denetleyebilmek, kontrol edebilmek
için birtakım düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bunun da en kolay
elektronik takograf sistemiyle yapıldığını her birimiz
biliyoruz. Elektronik takograf sisteminde bir geçiş süreci yaşanmış
ve 2006 yılında alınan kararla hangi aracın, hangi tarihte
bu sisteme geçeceği belirlenmiştir. En son yapılan bu
çalışmada insanların can ve mal kaybının önüne
geçilmesi, ölümcül kazaların azaltılması
Bir bakıyoruz ki
bir otobüs bin kilometrelik yolu bir şoförle katetmeye
çalışıyor, ölümcül kazalarla karşılaşıyoruz
ve birçok masum insan hayatını kaybediyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bunun takografla
alakası ne? Analog takografta da oluyor bu.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Yine bunların
kontrol edilip
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bunun takografla bir alakası
yok ki.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Özkan Bey, ben sizi çok
rahat dinledim, ne konuştuğunuzu da anladım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen de laf attın, sen de.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Alakası yok ki...
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen
sabır
Sayın Yalım
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Lütfen siz beni
dinleyin, ondan sonra devam ederiz inşallah.
BAŞKAN Gitti iki dakika daha.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Zaten süremiz
kısıtlı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz kıstınız
ama, siz kıstınız.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Fuat Bey, otobüslerde
2 şoför var ama.
BAŞKAN Buyurun.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Efendim, bu sistemde
bilinen birçok yanlış tespit var. Evet, doğrudur, maliyetleri
artıracaktır, kamyoncu esnafı bundan mağdur olacaktır,
piyasayı tetikleyecektir, fiyatlar
Bunlara katılmamak mümkün
değil. Bunlar doğrudur ama ne yapalım? Bu sistemi hepten yok
sayıp, hiç yok sayıp bir düzenlemeye gidilmesin mi bu ülkede?
Yarın, Karayolları, İçişleri
Bakanlığı vesaire ölümcül kazalarla ilgili birçok konuda sorumlu
tutuluyor. Burada şunu düzeltmek istiyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Fabrikadan çıkanlarda
zaten yapılıyor, uygulanıyor, 2014ten öncesine gerek yok
Sayın Vekilim.
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama yanlış
söylüyor, bilmiyor.
BAŞKAN Sayın Yalım, böyle bir ifade
olur mu? Ne demek bilmiyor? Böyle şey olur mu?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yanlış
anlatıyor, yanlış bilgi veriyor.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, burada ciddi bilgi eksikliği var. Bilgi eksikliklerini
şöyle sıralamak istiyorum. Alınan 3 bin TL gibi bir ücretten burada
bahsediliyor. Belge ilk alındığında bir bedel ödenmesi
durumu söz konusudur ama her belge beş yılda bir yenilendiği
için sadece bedelinin yüzde 5i taraflardan alınmaktadır. Bunu
düzeltmek istiyorum.
Ayrıca, taşıtların altı
saat
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Ayrıca yük
yükleyen araç sahiplerinin, sürücülerin altı saat içerisinde nereye yükü
taşıyacağını sisteme girme imkânı vardır.
Burada, önergenizde Farklı yerlerde yük
boşaltırsa bunun altından nasıl kalkacak? diye bir soru
gördüm. İlk girdiğinde, boşaltacağı yükleri
girdiğinde bu bile kâfidir. Sistem buna müsaade ediyor.
Ayrıca, U-ETDS sistemine giremeyen belgeler
iptal ediliyor. beyanı doğru değildir; belge iptali yoktur.
ÖZKAN YALIM (Uşak) 4 sefer
yapılıyor, belgesi iptal ediliyor Sayın Vekilim, yapmayın,
ne olur ya!
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Bunları da
İçişleri Bakanlığımız, Ulaştırma
Bakanlığımız ve Sanayi
Bakanlığımızın görebileceği sistemde takograf
takma işlemi, 10 Temmuz 2027ye kadar ötelenmiştir. Ayrıca,
sisteme veri akışı 2021 yılına kadar
ertelenmiştir ve sistemin diğer bakanlıklara açılması
2024 yılına kadar ertelenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Dolayısıyla
olmayan bir konunun araştırmasının yapılması da
doğru değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Bülbül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
taşımacılık sektöründe yaşanılan
sıkıntılara yönelik kalıcı çözümler üretilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şu an
oylanmış olan grup önerisiyle ilgili olarak: Özellikle
taşımacılık sektöründe ve yük
taşımacılığı sektöründe yaşanan problemler
hepimizin malumudur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da biz, Türkiye
genelinde şu anda bu taşımacılık sektöründe bulunan
tarafları, taşımacılarımızı
dinlediğimizde oldukça büyük sorunlarla mücadele ettiklerini görmekteyiz.
Bu çerçevede, İçişleri
Bakanlığının e-fatura ve dijital takografla ilgili
yapmış olduğu süre uzatım uygulaması
tarafımızca isabetli görülmekle birlikte, diğer problemlerin
çözümüyle alakalı olarak bütün tarafların içerisinde bulunduğu
eş güdümle meselenin masaya yatırılarak özellikle girdiler,
mevzuata uyum, diğer haksız rekabet koşulları da dâhil
olmak üzere yaşanılan sıkıntılarla ilgili
kalıcı çözümler üretilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu çerçevede,
özellikle bireysel yük taşımacılığı yapan
kamyoncular ve tırcılar ile taşıma kooperatifleri
bünyesinde faaliyet gösteren kamyoncularımız,
tırcılarımız özellikle bu girdi maliyetlerinden, mevzuata
uyum zorunluluklarından, belge problemlerinden ve haksız rekabet
şartlarından çok daha fazla etkilenmektedir.
Bu kapsamda, en son Sakaryada Doğu Marmara
taşımacılar, yük taşımacıları kooperatifleri
üst birliğinin yapmış olduğu ve Türkiye genelinde bütün yük
taşıma kooperatiflerinin katılımıyla gerçekleşen
toplantıda oldukça tafsilatlı, sorunları, problemleri ortaya
koyan bir sonuç raporu da şu anda elimde bulunmaktadır.
Bunların, tabii ki Ulaştırma Bakanlığının,
İçişleri Bakanlığının da dikkate alacağı
şekilde çözümü son derece önemlidir. Bizler de Meclis çatısı
altında bu problemleri dile getiriyoruz. Özellikle bireysel
kamyoncuların, tırcıların bu problemlerinin hâlliyle
alakalı olarak pozitif ayrımcılıkla özellikle desteklenerek
bu sorunların çözülebileceği kanaatimizi dile getiriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Köktaş konuşmasının kurgusunu hatibimizin dile
getirdiği konuları tekrar edip Durum böyle değildir,
gerçeği yansıtmamaktadır. gibi ifadeler kullandı. Bu
sırada hatibimize de, söylemediği bazı sözleri atfetti.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Hayır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Normalde kürsüden cevap
hakkı var ama konunun bir an önce de sonuca kavuşması
açısından oylamanın da yapıldığı
düşünülerek yerinden bir dakika bir açıklama hakkı isterim.
BAŞKAN Sayın Özel, bakın, kaba,
yaralayıcı bir söz yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu o değil.
BAŞKAN Bir hakaret söz konusu değil.
Yani biz eğer her hatibin burada yapmış olduğu
konuşmanın içeriği noktasında bir eleştiride bulunacak
olursak bizim zaten bu görüşmeleri bitirebilmemiz, tamamlayabilmemiz
mümkün olmaz. Siz de bunu takdir ediyorsunuz değil mi Sayın Özel? Çok
deneyimli bir Grup Başkan Vekilisiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
BAŞKAN Yani zaten hepimiz içeriklerde
aynı düşünsek o zaman niye 5 tane burada farklı siyasi parti
olsun ki, tek parti olurdu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan bir
bütün olarak söylediğiniz sözlere katılıyorum ancak burada
şöyle bir nüans var; o da İç Tüzükün 69uncu maddesinde
Açıklama hakkı diye düzenlenmiş, diyor ki: Kişi,
söylediği sözün dışında bir söz kendine atfedilirse
BAŞKAN Öyle bir şey
yaptığını ben görmedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oldu efendim.
BAŞKAN Ne dedi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Diyor ki: Bu kürsüde şöyle
şöyle söylendi, doğru değildir. Oysaki
BAŞKAN Sadece Sayın Yalım
konuşmadı ki burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır ama Sayın
Yalımın söylediği ifadeleri tekrar ederek
Bir dakika
açıklama yapmak istiyoruz.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Yalım.
43.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Samsun
Miletvekili Fuat Köktaşın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Sayın Başkan,
konuşmam için söz verdiğinizden dolayı ilk önce teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, özellikle sizin de
dikkatinize: Bakın, buradaki, tüm vatandaşlarımızı ve
ülke ekonomimizi ilgilendiriyor. 2015 yılı ve sonrasında
fabrikadan çıkan her araçta -hangi marka olursa olsun- bütün araçlarda
dijital takograf söz konusu. 2014 ve öncesindeki bütün araçlarda analog
takograf var. Şu anda 2014 ve öncesi Avrupa ülkelerindeki yollarda
çalışan hangi ülkenin plakası kaydolmuşsa bütün araçlarda
hâlâ analog takograf olarak devam ediyor. Yani Türkiyede Avrupada
uygulanmayan yeni bir sistem uygulanmaya çalışılıyor. Bu,
milletimizin, sektörümüzün sırtına, her araca 3.500 TL civarında
bir yük getiriyor. Zaten ekonomisi zor durumda olan bu esnafın üzerine hiç
olmayacak bir şekilde yük getiriyorsunuz, artı Avrupa uyum
yasalarında da olmayan bir durumdur. Bunun özellikle de altını
çiziyorum. Bu sebepten araştırma önergesi verdim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Gündemin "Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
118, 32, 149, 135, 133, 134, 79, 49, 46, 84, 99, 59, 112, 116, 62, 61, 51, 34,
47 ve 100 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin sırasıyla 1,
2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20'nci
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 14,
15 ve 16 Ocak 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve
bu birleşimlerde saat 24.00e kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerisi
14/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 14/1/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 118, 32, 149, 135,
133, 134, 79, 49, 46, 84, 99, 59, 112, 116, 62, 61, 51, 34, 47 ve 100 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7,
8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20'nci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 14, 15 ve 16 Ocak 2020 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi ve bu birleşimlerde saat 24.00e kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde söz talebi yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Öneriler (Devam)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, (2/1447) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/55)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1447) esas numaralı Kanun Teklifimin TBMM
İçtüzüğünün 37nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Güzelmansur
Hatay
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Teklif sahibi Sayın Güzelmansur, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; kadınların sigorta
başlangıcından önce yaptığı doğumlar için de
borçlanma yapabilmesine olanak sağlayan kanun teklifim üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce Genel Kurula
ve karşılıklı sevgiyi, şefkati, emeği,
varlığın kaynağını temsil eden tüm annelerimize
en derin saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yürürlükteki mevzuatımıza göre, SSKli, BAĞ-KURlu ve memur
kadın çalışanlar 1 çocuk için iki yıl olmak üzere, toplamda
3 çocuk için altı yıla kadar borçlanma hakkına sahiptir. Böylece,
çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda olduğu süreler
için borçlanma yaparak prim gün sayısı kazanabilmektedir. Ancak,
burada öyle bir şart var ki bu şart derin bir eşitsizliğe,
adaletsizliğe yol açıyor. O şart şudur: Doğum
borçlanması, sadece sigorta başlangıcından sonraki
doğumlar için geçerlidir. Yani kadınlar, sigorta
başlangıcı öncesinde yaptıkları doğumlar için
borçlanamıyor. Bu durumda kadın çalışanlar sadece prim gün
sayısı kazanıyor ancak sigorta
başlangıçlarını ve dolayısıyla emeklilik yaş
şartını geriye çekme imkânına sahip olmuyorlar. Oysaki
erkek çalışanlar için getirilen askerlik borçlanmasında erkekler
iş hayatına atılmadan önce yaptıkları askerlik
sürelerini borçlanabiliyor ve böylece emeklilik yaş şartını
geriye çekebiliyorlar. İşte biraz önce bahsettiğim derin
eşitsizlik, adaletsizlik bu noktada ortaya çıkıyor. Anneler,
çalışan kadınlar, askerlik borçlanması ile doğum
borçlanması arasındaki bu adaletsizliğe, eşitsizliğe
isyan ediyor; haklı olarak diyorlar ki: Askerlik yapanın borçlanmasında
işe giriş tarihi sonrası diye bir kural aranmıyor da o
askerleri doğuran, yetiştiren, vatanına hizmete hazır hâle
getiren annelere niye bu şart koşuluyor? Bu haksızlık
değil mi? Bu adaletsizliğe neden göz yumuyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, kimi öngörü
eksikliğinden kimi bilgi noksanlığından kimi ideolojik nedenlerle
kimi kandırılmışlıktan kimi aymazlıktan
kaynaklanan uygulamalarla toplumun dört yanı adaletsizlikle,
eşitsizlikle, haksızlıkla kuşatılmış
durumda. Toplum, emeklilik yaşındaki adaletsizlikten, farklı
emeklilik maaşı uygulamalarındaki adaletsizlikten, işe
alımlardaki haksızlıklardan, kaynakların
dağıtımındaki adaletsizlikten, vergilere yapılan
zamlar ile maaşlara yapılan zamlar arasındaki
eşitsizlikten, eğitime, sağlığa ulaşımdaki
adaletsizliklerden, kanunlardaki adaletsizliklerden bıkmış,
bunalmış durumda.
Değerli arkadaşlarım, gelin,
annelerin adalet talebine kulak verin; gelin, SSKli, BAĞ-KURlu ve memur
kadın çalışanlara sigortalı olmadan önce
yaptıkları doğumlar için borçlanma hakkının
verilmesine yönelik bu kanun teklifine evet deyin; gelin, böylece, toplumu
saran adaletsizlik zincirindeki halkaların birini söküp atın.
Değerli milletvekilleri, biliyorum, bugün
sizlere verilen evet denecekler listesinde bu kanun teklifi yok ama o
listenin dışına çıkmakla da bir kaybınız
olmayacak, aksine, önemli kazançlarınız olacak. En başta,
toplumsal yapımızda, gelenek ve kültürümüzde ve dinimizde baş
tacı edilen annelerin sevgisini ve kalbini kazanacaksınız, bir
adaletsizliği yok ettiğiniz için toplumsal rahatlama
sağlayacaksınız. Yüce Yaradan cenneti annelerin
ayaklarının altına seriyorken sizler de milletvekili olarak o
güzel anneleri emeklilikte birkaç yıl kazanma olanağından mahrum
etmemiş olacaksınız. Böylece, varlık sebebimiz olan
annelerimize vefa borcumuzu bir nebze ödemiş olacağız.
Annelerimizin, eşlerimizin, kız kardeşlerimizin yüzüne ve hatta
aynada kendi yüzünüze bakarken utanç duymayacaksınız.
Sarayın sözünden biraz olsun
çıkmış olmak tüm bunlara değmez mi? Bu adaletsizliğe
son verecek olan bu kanun teklifini on üç aydır komisyonda bekletme vurdumduymazlığını
da, hayır demeniz durumunda bunun gerekçelerini de topluma
anlatamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Ek süre istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Lükse, şatafata,
itibara milyarlarca lira harcarken, faydası yok ama zararı çok,
çılgın bir proje olan Kanal İstanbula onlarca milyar dolar
akıtmayı göze alırken Ülke bütçesine yük getirir.
diyemezsiniz. Askerlik borçlanmasında erkeklere tanınan
olanağı doğum borçlanmasında annelerden esirgerseniz
kadına pozitif ayrımcılık sözleriniz boş laftan
ibaret kalır. Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın
bu teklife evet demek boynumuzun borcudur.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken
cumhuriyetimizin kurucusu, ebedî liderimiz Mustafa Kemal Atatürkün
değerli annesi Zübeyde Hanımı aramızdan
ayrılışının 97nci yıl dönümünde rahmet, minnet
ve saygıyla yâd ediyorum. Ebediyete intikal eden tüm annelere rahmet
diliyorum. Başta şehit ve gazilerimizin anneleri olmak üzere tüm
annelere saygı ve selamlarımı sunuyorum, ellerinden öpüyorum.
Teşekkürler Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, İç Tüzükün Dinleyiciler başlıklı
169uncu maddesine aykırı bir durum söz konusu olduğunda
milletvekillerinin görevlilerin görevlerini yapmalarına mâni
olmamaları gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir
açıklama yapma zarureti hissettim, değerli grup başkan
vekillerimiz de dinleyebilirlerse.
İç Tüzükün 169uncu maddesi dinleyici
bölümleriyle ilgili ve şunu söylüyor: Dinleyiciler, birleşimin
devamı süresince kendilerine ayrılan yerlerde sükûnet içinde ve Genel
Kurulun vakarına uygun bir şekilde oturmak zorundadırlar. Bu
yasağa uymayanlar, o yerin düzenini korumakla görevli olanlar
tarafından hemen dışarı çıkarılırlar.
ifadesi vardır üçüncü paragrafında.
Değerli milletvekilleri, benim bütün
milletvekillerimizden ricam, dinleyicilerle ilgili olarak yasağa ya da
İç Tüzükün 169uncu maddesine uygun olmayan bir davranış ortaya
çıktığında, görevli arkadaşlarımız
dinleyicilere müdahale ettiğinde -bizim milletvekillerinden beklentimiz-
görevlilerimize yardımcı olmalarıdır, onları ikaz
ederek buna mâni olmamalarıdır.
Bu hatırlatmayı yapıyor ve
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.10
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER:
İsmail OK (Balıkesir), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1533) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 118) (x)
1inci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 118 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlunun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikli olarak Gazi Meclisimizin çalışma
usul ve esasları üzerine konuşmamız gerekmektedir. Birkaç saat
önceden hazırlanıp önümüze getirilen gündemlerle planlamalar
yapılmaktadır. Gelinen noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi
öngörülebilir ve planlı bir yasama faaliyeti gerçekleştirmekten
uzaklaşmakta, hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda denetim faaliyeti her
geçen gün azalmaktadır.
Sistemi işler kılacak olan gerçeklik ise
erklerin bağımsız ve tarafsız
kılındığı bir hükûmet etme
anlayışıdır. Gelişmiş devlet modellerinin tümü,
kuvvetlerin gücünü paylaştırmayı ve bu yolla birbirlerini
kontrol altında tutmayı sistem mekanizmasının
işlerliği açısından mecbur görmektedir. Gücün
dağıtımı onlar için esaslı bir kuvvetin ortaya
çıkışının engellenmesini ve kuvvetlerin dengelenmesini
sağlar. Bugün, tecrübe ettiğimiz bu Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin esaslı tek bir kuvveti ortaya
çıkarmadığını söyleyebilir miyiz? Ne yazık ki
hayır. Bu sistemin ceremesini çeken bu kurumun bir üyesi, milletimizin
iradesinin vekili olarak sizleri bu konuda öz eleştiri yapmaya davet
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, yasama
kanadını oluşturan mekanizmanın bu sistem içinde
bağımlılığı ve taraflılığıyla
karşı karşıya kalıyoruz. Değerli arkadaşlar,
bu bağımlılık ile taraflılık toplumun tümünün
sorunlarını, sıkıntılarını dert edinmekten
uzaktır ve dahası, bu sistem milletimizin refahını,
güvenini, güvenliğini, huzurunu tehdit eder bir hâl almaya doğru
güçlenerek ilerlemektedir. Bizleri seçip iradesine vekil tayin eden bu aziz
millet, hepimizi, kendileri için en iyiyi oluşturmaya, en iyiyi aratmaya
ve bulmaya sorumlu kılmıştır ama Gazi Meclisimizin, toplumun
en iyi hâlini aramanın yolu olan yasama faaliyetlerini tek bir
kişinin iradesi ve idaresi altında yerine getirmekle karşı
karşıya bulunduğunu gözlemliyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar, yasama
faaliyetinin kalitesizleşmesi, denge ve denetleme
mekanizmalarının zayıflatılması, Sayıştay denetimlerinin
kapsamının daraltılması, aflar ve torba yasalarla geçici
çözümler bulunması Gazi Meclisimizin sorumluluğunun geldiği
noktayı gözler önüne sermektedir. En güncel örnekler, 190a yakın kez
değiştirilen İhale Kanunu ile pek çok defa getirilen imar
afları uygulamasıdır veya başka bir örnek, yakın
tarihte görüştüğümüz 144 sıra sayılı 98 maddelik bir
kanun teklifidir. Bu kanun teklifi, içerik itibarıyla birçok kanunda ve
bir kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasını
öngören bir teklif. Teklif, 18 Kasım 2019 tarihinde akşam Meclis
Başkanlığına sunuluyor. 19 Kasımda Komisyon
toplantı çağrısı yapıyor ve teklifi görüşmek
üzere 21 Kasım günü Komisyon toplanıyor. Teklifin Meclise gelişi
ve Komisyonun kendi gündemine alarak toplantı çağrısı
yapması arasında sadece bir gün, toplanma günü ile teklifin
gelişi arasında iki gün varken, bu teklifin milletvekilleri
tarafından incelenmesi ise bu kırk sekiz saatin içine
sığdırılmış bir zaman aralığında
yer alıyor. Komisyon raporunu 25 Kasım tarihinde hazırlayıp
Genel Kurulda görüşülmek üzere Başkanlığa sunduk. Teklifin
gelişi, milletvekillerinin incelemesi, Komisyon görüşmelerinin
yapılması, raporun hazırlanması süreci ise sadece altı
gün.
Bakın, değerli arkadaşlar,
dünyanın hiçbir parlamentosu bu derece acele ve telaş içinde bir yasa
yapma anlayışını benimsemez, bu tekniği de makul
görmez. Bu acele ve süratli yasa yapma anlayışının iktidar
milletvekilleri için de çok zor olduğunu birlikte tecrübe ediyoruz. Hadi,
biz kendimizi geçelim, siz, iktidar partisi milletvekilleri bile teklife dair
inceleme yapacak vakti, sonrasında savını savunacak zamanı
bulmakta zorluk çekmiyor musunuz? Çekiyorsunuz elbette, Çekiyorsunuz. diyorum
çünkü bürokrasinin servis ettiği hazır kanunların altına
imza atan bir yasa yapıcı profili ortaya
çıkarmaktasınız.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisinin
alelacele hazırlanmış, yasama kalitesi açısından
sakıncalar içeren bu kanun teklifi hazırlama tekniği, Genel
Kurul gündemini yoğun ve verimsiz kılmaktadır. Dünya
parlamentolarında örneğine rastlanmayan torba kanun teklifi
hazırlama tekniği, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarının ve koalisyon ortağının en sevdiği
yasa yapma yöntemi olmuştur. Bu anlayışla kaliteli yasama
faaliyeti yapmak mümkün değildir. Torba kanunlar bugünkü
yapılarıyla yasama kalitemizdeki düşüklüğün bir
göstergesidir. Neredeyse yüz elli yıla dayanan Parlamento
geleneğimizin bugün geldiği nokta hepimiz açısından
düşündürücüdür. Ne toplumun ihtiyaçlarını giderecek bir yasama
faaliyetine ne de Meclisin önemli fonksiyonlarından olan müzakerenin
sağlıklı işlemesine imkân verilmektedir. Komisyonlar
etkisiz, verimsiz ve yetersiz çalışmaktadır. Milletimizin ve
sivil toplum kuruluşlarının yasa yapma sürecine katılımı
istenilen düzeyde değildir.
Değerli milletvekilleri, hadi bizleri ve
sizleri de geçelim, peki ya bu yeni sistemin
Cumhurbaşkanlığı makamı üzerindeki etkisi nedir, hiç
düşündünüz mü? Cumhurbaşkanı bile süreç içerisinde bu sistemin
sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Anayasa
hukukçularının çalışmalarından örnek vermek
gerekiyorsa, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
yürürlüğe girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinden 26 Aralık 2019
tarihine kadar toplam 55 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılmıştır. Bu 55
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinden 31i, diğer Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinde değişiklik yapılması hakkında
Cumhurbaşkanlığı kararnamesidir. Yani
Cumhurbaşkanımız 55 tane kanun hükmünde kararname
çıkarmış, sonra bu 55 kararnamenin 31ini düzeltmek için yeni
yasal düzenlemelere ihtiyaç duymuştur. Yani Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi içinde Cumhurbaşkanı, kendi yaptığı
şeyleri değiştirmek ve düzeltmekle zaman harcayan bir konuma
düşürülmüştür. Sistemin istikrarlı ve kalıcı bir
hükûmet etme algısı içinde olduğunu söylemek asla mümkün
değildir.
Değerli milletvekilleri, bu sistem; sizleri,
bizleri, Gazi Meclisi, devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile
toplumu ve ülkeyi tıkayan, önünü görmekte zora sokan, istikrardan uzak bir
noktaya doğru sürüklenmemize sebep olmaktadır ve bunu ekonomik,
sosyal, siyasal her türden sorunla yüzleşerek müştereken
yaşıyoruz. Parlamentomuzun etkin, verimli ve kaliteli bir yasa yapma
sürecine erişeceği; devletimizin ve milletimizin tüm kesimleriyle
temsilinin gerçekleşeceği; bağımsız ve tarafsız
bir erkler düzeninin işler kılınacağı; ekonomide,
siyasette, sosyal hayatın içinde güvenin, refahın ve mutluluğun
sağlanacağı bir sistem inşa etmek, Gazi Meclisimizin ve
bizim sorumluluğumuz altındadır. Bunu görmek ve doğru
değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Ülkemizi hızla paradoksa sürükleyen
bu ucube sistemin her gün bir dişlisi çürümektedir ve her geçen gün çark
dönmez, sistem işlemez hâle gelmektedir. İç siyasetimizde
yaşanan yozlaşmanın dış siyasetimize de sirayet
ettiği aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
2011de başlatılan Arap Baharı operasyonunun amacı, hedef
ülkelerin tamamını istikrarsızlaştırmaktı. Libya
ve Suriye gibi birçok Orta Doğu ülkesi bu kaderi müştereken
yaşamıştı. Böylece, bölge ülkelerine dış
müdahalenin de yolları açılmıştı. 2011
yılının 17 Martında Birleşmiş Milletler Güvenlik
Kurulunun Libyada sivil halkı koruma bahanesiyle uçuşa yasak bölge
ilan edilmesini öngören 1973 sayılı Karar onaylanmış, Libya
için planlanan kanlı bir oyunun önü açılmıştı ve
maalesef, iktidarımız da bu oyuna iştirak etmişti.
Kanlı hesapların
planlayıcısı aktörler, istikrarsızlaştırma
operasyonlarını artık kendi ordularıyla para harcayarak
yapmak istemeyip kendi açılarından çok daha kolay ve çok daha az
maliyetli bir yolu tercih etmiş görünmektedirler. Bu oyunda hedeflenen ise
Libyada istikrarsızlığın devam etmesidir. Bunun için,
savaşan tarafların birbirine üstünlük sağlayamaması
istenmektedir. 2011deki oyundan ders alınmamış olacak ki, 2020
yılında da yeni ve farklı maceralara doğru savruluyoruz.
Libyada taraflardan birinin galip gelmemesi bu planlanan oyunun esas gayesini
oluşturmakta, böylece Libyanın toprak bütünlüğünü koruyarak
yeniden istikrara kavuşmasının önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır. Dikkat edilecek olursa, kanlı planların oyun
kurucuları, Libyaya asker göndermemize ses çıkarmayıp denge
oyununda onlar adına taşeronluk yapmamızı beklemektedirler.
Biz, İYİ PARTİ olarak sesimizi yükseltiyoruz;
kandırılmayı âdet edinmiş ve yaşananlardan gerekli
dersleri çıkaramayan iktidarı uyarıyoruz: Sonu belirsiz iç
savaşların ve kanlı planların parçası olmayın,
Mehmetçikimizi de maceraya sürüklemekten azami ölçüde uzak durun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara geldiği
tarihten bugüne kadar, 3Yyle simgeleştirdiği yolsuzlukla,
yoksullukla ve yasaklarla mücadele ettiğini sürekli olarak dile getirdi
ancak bugün, bu üç kavramın da tarihî seviyelere yükseldiği
gözlemlenmektedir. Yasaklara ve yolsuzluklara boğulmuş Türkiyenin,
gelin, bir de yoksulluğundan bahsedelim. Bildiğiniz gibi 2020 için
asgari ücret 2.324 lira olarak belirlenmiştir. 4 kişilik bir ailenin
dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık
gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı ise
belirlenen bu asgari ücretin üzerindedir. Yani 4 kişilik bir ailenin
yeteri kadar beslenebilmesi için gereken gıdaları alabilmesi dahi
imkânsız görünmektedir. Bunun yanında, oturdukları ev kira ise
ne olacaktır? Elektrik, su, doğal gaz faturaları nasıl
ödenecektir? Çocukların eğitim ve öğretim masrafları
nasıl karşılanacaktır? Yaz aylarından beri doğal
gaza yaptığınız zamlar bu soğuk havalarda iyice
etkisini göstermeye başlamıştır, geçen yıl 300 lira
olan doğal gaz faturaları bu yıl 450 lirayı
aşmıştır. Elektrik faturası geçen yıl ortalama
100 lira olan bir aile bu yıl 150 lira faturayla yüz yüzedir yani bu aile
sadece karnını doyurmaya çalışsa buz gibi bir evin
içerisinde karanlıkta oturmak zorunda kalacaktır ya da evini
ısıtıp lambalarını yakacak olursa da aç
kalacaktır. Bakın, bu bahsettiğim kesim toplumun çok önemli bir
kesimini oluşturmaktadır. Yaklaşık 7 milyon asgari ücretli
olduğu varsayılmaktadır, eşleri ve çocuklarıyla
birlikte 25-30 milyon insanımızdan bahsediyoruz.
On yedi yıllık
iktidarınızın sonucunda toplam nüfusumuzun üçte 1i aç kalmaya
ya da soğuk ve karanlık odalarda yaşamaya mecbur kalıyorsa
bu düzen değişmelidir. Biz bunları söylediğimizde
gerçekleri çarpıttığımızı iddia ediyorsunuz.
Sosyal Güvenlik Kurumumuz her ay verileri açıklıyor. En son
açıklanan ekim ayı verilerine göre, genel sağlık
sigortası primi devlet tarafından ödenenlerin sayısı 8
milyon 900 bin kişiyi aşmıştır. Bu ne demek biliyor
musunuz? 9 milyona yakın insanımızın
yaşadığı hanede kişi başı gelir aylık
675 liranın altında. Çünkü bulunduğumuz hanede kişi
başına düşen gelir asgari ücretin üçte 1inden az ise devlet
genel sağlık sigortası primini karşılamakta. Yani
2002den bu yana arttığını söylediğiniz kişi
başına gelir belli ki bu insanlarımıza hiç
uğramamış. Hiçbir yerde olmadığı gibi gelir
dağılımında da adalet diye bir şey
bırakmamışsınız.
2000lerin başında bizimle aynı
statüde bulunan diğer ülke ekonomileri okullarından mezun olalı
yıllar oldu, biz ise açıklanan paket ve programlarla hâlen kurtarma
imtihanlarına giriyoruz. Demek ki neymiş? Ekonomi iyi demekle iyi
olmuyormuş, ekonominin iyi olması için tüm derslere oturup doğru
bir biçimde çalışmak gerekiyormuş. Zamanında sanayi,
teknoloji, hukuk, adalet gibi birçok dersten zaten sınıfta
kalmıştık. Soldan sağa, sağdan sola not toplayarak bu
iş düzeltilemez. Vakit kaybetmeden, tüm bu eksiklikleri tamamlamak için
gece gündüz çalışmalıyız.
Açıkça görüldüğü gibi ve hepimizin
tanık olduğu üzere, ülkemizin ve milletimizin gündemi son derece
yoğundur. Vatandaşımızın gündemi yokluktur,
yoksulluktur, işsizliktir. Vatandaşımız ödeyemediği
faturaları, altından kalkamadığı vergi
borçlarını konuşmaktadır. Ancak her nasılsa, son
günlerde iktidar partisinin tek ve önemli gündemi Kanal İstanbuldur.
Projenin detaylı bir biçimde incelendiği söylenmektedir. Bu proje akil
insanlar, bu işin ehli insanlar tarafından incelendiğinde bir
Kanal İstanbul değil, bir yalan İstanbul projesi ortaya
koyulduğu anlaşılıyor ve bu proje rant uğruna
İstanbulumuzu bitirme tehdidi içeriyor. 33 üniversiteden 200den fazla
bilim adamının görüşlerini aldığınızı
söylediniz ama televizyonlarda bu bilim adamlarına rastlamıyoruz.
Biz, televizyonlarda sadece havuz medyasının sözcülerinin projeyi
savunduğuna şahit oluyoruz. Herkes iyi bilsin; bu proje bir yalan
projesidir, asla ve kata gerçekleşmesi ve gerçekleştirilebilmesi
mümkün değildir, millet bunu size yaptırmayacaktır.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Görüldüğü gibi, sizin önceliğiniz Kanal
İstanbuldan yandaşlara sağlayacağınız rant,
bizim önceliğimiz ise maaşı kesilecek ve maaşı kesilen
gazilerimizdir. Sizin önceliğiniz bazı aileleri kalkındırmak,
bizim önceliğimiz ise 1 milyon 290 bin gencimize istihdam alanı
yaratmaktır. Sizin önceliğiniz 5 müteahhit, bizim önceliğimiz
ise emeklilikte yaşa, pardon, saraya takılanları haklarına
kavuşturmaktır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Sizin derdiniz tek adam, bizim derdimiz 82 milyon
vatandaşımızdır.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gana için geldik
Başkanım.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Kamil Aydın, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gana Dostluk Grubu
Başkanımız burada, dinlemeye geldi.
BAŞKAN Sayın Aydın, siz buyurun
lütfen.
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlar;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 21inci
yüzyılda ulaşım ve iletişim imkânlarının
artması sonucu mesafelerin kısalarak dünyanın küresel bir köy
hâline gelmesiyle birlikte yaşananlara ilgisiz, dünyadan
soyutlanmış, bağımsız kitlesel oluşum ve
yapılardan söz etmek mümkün değildir yani dünyanın bir ucundaki
siyasi, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel bir hareketlilik veya herhangi bir
terör olayı aynı anda domino taşı etkisiyle dünyanın
öteki ucunda da kendisini hissettirmektedir. Dolaysıyla böylesine bire bir
etkileşimin söz konusu olduğu dünya gerçeğini göz önünde
bulundurarak oluşan sorun ve sıkıntılardan kurtulmak
adına çok taraflı bölgesel veya en azından ikili
anlaşmalara dayalı oluşturulan uluslararası kurum, kuruluş
ve yapılarla birlikte uyum içinde çalışılması
gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri,
insanlığın ilk yerleşik düzenine; sosyolojik, siyasi,
kültürel ve inanç yapılarına ev sahipliği yapan Orta Doğu
ve Doğu Afrika coğrafyası maalesef tarihin her döneminde
sorunsal bir alan olarak güç savaşlarına tanıklık
etmiştir. Ne hazindir ki bugün de sahip olduğu kültürel, tarihî,
ekonomik ve kaynak zenginliğinden dolayı, ülkemizin de tam merkezinde
bulunduğu coğrafya, yeniden benzer mücadelelere maruz
bırakılmaktadır. Zaman zaman vekâlet savaşlarıyla
alanda katı güç bağlamında, zaman zaman ise diplomasi ya da masa
başında yumuşak güç bağlamında gerçekleştirilen
egemenlik mücadelesinde, her devlet gibi, her millet gibi Türk milleti de,
yirmi beş asırlık güçlü geleneğin temsilcisi olan Türk
devleti de üzerine düşeni yapmalıdır. Bunu yaparken muhtaç
olduğumuz kudret ve cesaret kaynağı ise sahip olduğumuz,
bizi biz yapan tüm yüksek değerlerin verdiği güven ve ilhamdır.
Tarihin her döneminde kurduğu güçlü devletlerle yaşama ve
yaşatma yüksek misyonuna bağlı olarak mazlumlara ümit
kaynağı olan yüce Türk milleti, bugün de son kurumsal
sığınağı olan Türkiye Cumhuriyeti devletiyle aynı
yüksek misyonu taşımaktadır. Bunun farkında olan sadece
bizler değiliz; bilakis, bu kadim coğrafyada hâkimiyet sağlamaya
çalışan, her türlü sömürüyü reva gören uzak-yakın güç
odakları da vardır ve bunlar da bunun farkındadır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün tüm bu plan ve
projeleri bozacak üstün hareket kabiliyetine sahip olduğunu çok açık
bir biçimde göstermektedir. Bunun da temelinde uyumlu ve kararlı bir iç,
dış siyaset birlikteliği yatmaktadır. Yani 82 milyonluk
Türk milletinin yüksek çıkar ve menfaatlerini önceleyip her türlü tehdit,
şantaj, baskı ve teröre içeride, dışarıda, kısaca
görüldüğü ve duyulduğu her yerde hak ettiği cevabı
vermektir. Bu nedenle Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugüne kadar
milletimizin varlığını, birliğini, dirliğini ve
güvenliğini önceleyen her hayırlı adımın
arkasında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Bu insiyak ve
kararlılıkla, son aylarda bizi Doğu Akdenizde boğup,
Anadoluda yok etmeye çalışan her hamleyi bozacak
anlaşmaları açık yüreklilikle destekledik. Çünkü bizler,
inandığı gibi yaşamayı hedefleyen yüksek ideal ve ülkü
sahibi ülkücü hareketiz. Yani kavlimiz ile kararımız, ilmimiz ile
amelimiz birdir ve söz konusu vatan olduğunda da gerisi lafügüzaftır
deriz. (MHP sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, diplomasi,
çoğunluk nerede ise orada olma sanatı değildir. Maalesef zaman
zaman, gerçekten, bu yüce kürsüden bu tür ifadelere tanıklık ettik.
Yani bir yerde yalnızsanız, bir anlaşmanın tarafları
söz konusu olduğunda, mukayese edildiğinde eğer siz az tarafta
iseniz sanki bir kusur, bir eksiklik, bir hata gibi ifade edilmelere
tanıklık ettik. Hâlbuki diplomasi -gerçekten uluslararası
ilişkiler bağlamında söylüyoruz- çoğunluğun
olduğu tarafta olma sanatı değildir. Aksine, diplomasi, hak ve
hakikat kabul ettiğin doğruları bilakayduşart sonuna kadar
savunmaktır. Şanlı tarihimize baktığımızda
görülecektir ki, tarihin hiçbir döneminde ne sahada ne de masada birileriyle
bir arada olmak adına hak ve hukukumuzdan vazgeçtik, tarihte böyle bir
vakaya tanıklık etmedik.
Bugün gerek Doğu Akdenizde
yaptığımız hidrokarbon arama odaklı araştırmalarımız
ve gerekse Libyanın merkezî Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle
imzaladığımız bir dizi anlaşmalar, bölgeye
doğrudan veya dolaylı dâhil olan tarafların kimyasını
bozmuş ve dünya kamuoyunda da diplomasi zaferi olarak kabul
görmüştür. Fakat böylesine doğru, stratejik ve dünya kamuoyunca kabul
görüp hasımlarımızı rahatsız eden hamlelerden bir
kısım siyasi muhalefetin de rahatsızlık duyması
akıllara ziyandır. Çünkü onların, içe kapalı,
sahasında sürekli savunmada ya da Bana değmeyen yılan bin
yaşasın. mantığıyla hareket ederek yapılan bu
uluslararası hamleleri diplomatik yalnızlık veya saha-masa
ikilemi takıntısı hâline getirmek kaydıyla
itibarsızlaştırmaya çalıştıklarına
tanıklık ettik. Diplomasi politikalarında çok iyi
olduklarını iddia edenlerin daha saha ile masanın birbirlerinin
doğrudan alternatifi olmadığı gerçeğini bile maalesef
kavrayamadıklarını görmekteyiz çünkü ne saha masanın
alternatifidir ne de masa sahanın alternatifidir, birbirlerini tamamlayan
kavramlardır. Hâlbuki uluslararası ilişkilerde, analitik
düşünceye tabi tuttuğumuzda, bazen saha masayı zorlamakta, bazen
masa sahayı zorlamakta veya mecbur bırakmakta, bazen de her ikisinin
eş zamanlı hükmünü sürdürdüğüne tanıklık etmekteyiz.
Yani bazen mücadele, alandaki savaş neyi zorunlu kılar? Anlaşmayı,
bazen de anlaşma adına bir araya gelmeyi ama anlaşamama ile
çözüm ya da çözümsüzlük noktasında sahayı devreye sokar, hatta bazen
de ikisinin birlikte, hem sahanın hem de masanın birlikte devam ettiğine
tanıklık etmekteyiz. Buna tarihsel süreçte baktığımızda,
diplomasi tarihinde bunların örnekleri çoktur, şimdi de
yaşadığımız bundan çok farklı değildir.
Değerli milletvekilleri, öte yandan
takıntı hâline getirilen diğer önemli bir husus da masada veya
anlaşmalarda çoğunluğun yanında
olmayışımızın diplomatik bir zaaf olarak
yansıtılmasıdır. Bu bağlamda yine doğru olan,
çoğunluğun yanında saf tutmak değildir; hakkın,
hukukun ve hakikatin yanında dik durabilmektir aslolan. Bunun aksini düşünmek
tevdi edilen bir görev ve taşeronluk yok ise tarihî ve coğrafi bir
cehaletin tezahürünün ta kendisidir. Bu durum, Birinci Dünya Harbi ve
İstiklal Harbinde de böyleydi, ayrıca Sevrde de böyleydi, Lozanda
da böyleydi. Yani çoğunluk her hâlükârda yanımızda yoktu,
yalnızdık ama hiçbir zaman bu
yalnızlığımızı bir komplekse dönüştürmeden
haktan, haklılığımızdan asla vazgeçmedik. Bu
mantıkla 1970li yılların dış politikası dizayn
edilseydi yani yalnızlığın bir kusur, uluslararası ilişkilerde
diplomatik girişimlerde eğer bir eksiklik olduğu kabul
edilseydi, inanın böyle bir uluslararası ilişkiler ya da
dış politika dizaynı, düzenlemesi 1970lerde hâkim olsaydı,
bakın, bugün ne Kıbrıs Türkünün
bağımsızlığından ne de Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin varlığından bahsedilecekti. Evet, orada da
yalnızdık ama haklıydık ve bu
haklılığımızı yedi düvele açık bir
şekilde haykırdık, bunu masada da haykırdık sahada da
haykırdık. Allah bizlere haksız olduğumuz çoğunluklar
içinde bulunmaktansa haklı olmanın gurunu taşıyan bir
bozkurt yalnızlığını nasip etsin diyorum bu anlamda.
(MHP sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, muhalefet etme
adına ibretle izlediğimiz diğer bir manzara da,
anlaşılmayan da artık savunma alanlarının ve
sistemlerinin sınırlar ötesine taşındığı bir
süreçte, milletimize musallat olan terörün ve yanı
başımızda oldubitti gecekondu yapılanmalarının
engellenmesi adına yapılan, gerçekleştirilen Fırat
Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı
Harekâtlarını benzer yaklaşımlarla tuzak, bataklık, kan
gölü gibi tanımlamalarla reddedip sonra tarihî zaferler
yaşanınca tarih yazan kahramanları tebrik sıralarına
girmeleridir. Benzer yanardöner tavır, Libya tezkeresinin kabulünde de çok
açık bir şekilde görülmüştür. Şöyle ki: Libya çöllerinde
Mehmetçikin ne işi var? diyerek, tezkereye şiddetle karşı
çıkarak reddedenlerin, akabinde Biz asker göndermeye
karşıyız demedik. teviliyle izaha muhtaç bir çelişkiyle
baş başa kaldık.
Saygıdeğer milletvekilleri, gerek sahada
gerek masada yani her türlü platformda, baktığımızda,
diplomatik kanalların özellikle işletilmesi noktasında tarihimiz
birbirinden yüce, birbirinden başarılı örneklere
tanıklık etmektedir. İşte, bugün bu saatte
konuşmamın bu aşamasında ben bu günün önemine ve sizlere de
kısmi bir rahatlık sağlayacağına
inandığım -günün anlam ve önemine binaen- bir şiir okumak
istiyorum: Benim iki bayrağım var/ Biri ana, birisi kız/ Benim
iki bayrağım var/ İkisinin de bağrında/ Namusumdur
ayla yıldız/ Biri damarlarımda kan/ Birisi alnımda
aktır/ Benim iki bayrağım var/ Birisi gönül yarası/ Biri
tükenmeyen aşktır/ Biri yüreklerde sabır,/
Biri yaştır kirpiklerde./ Benim iki bayrağım var./ Gölgesi
üstüme düşer,/ Pırıl pırıldır göklerde./ Biri
Anamurda gurup,/ Biri Girnede şafaktır./ Benim iki
bayrağım var./ Biri yurdumun tapusu,/ Biri kan bedelim, haktır./
Biri dudaklarda dua,/ Biri gözlerde âmindir./ Benim iki bayrağım
var./ Biri güneş kadar sıcak,/ Biri ay gibi serindir.
Evet, gerçekten,
bugünün Kıbrıs fatihi, büyük insan, Kıbrıs Türklüğünün
yalnız kurdu, kutlu lider Rauf Denktaşın, doğumuna atfen
yazılmış, okunmuş bu mısralarla, bir şiirle sözlerimi
noktalamak istedim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben bu dilek ve
temennilerle yapılan anlaşmanın amacına uygun bir
şekilde hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan
niyaz ediyor, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına ilk söz, Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken bu coğrafyada yaşayan kadim
halkların bugün kutlamış olduğu yeni yılı ben bir
kez daha kutlamak istiyorum. ...(x) Bu
coğrafyaya yeni yılın barış ve huzur getirmesi
dileğiyle...
Üzerine söz
aldığım anlaşma, Türkiye ve Gana arasında
yatırımların karşılıklı teşviki ve
korunması anlaşması. Gana, sizlerin de bildiği üzere, Gülen
cemaatinin AKP desteğiyle fazlaca ticari ilişki ve aynı zamanda
çok sayıda eğitim kurumunun oluşturulduğu bir yer. Fakat daha sonra AKPnin
FETÖyle arasının açılmasıyla beraber, FETÖyle yurt
dışında da -tırnak içinde- savaşmaya
başlamasıyla birlikte yani 2016 sonrasında Gana Hükûmetinin
FETÖyle ilişkilerinin sınırlandırılmasına dönük
adımlar attı Erdoğan Hükûmeti. Bunun sonrasında Gülen
cemaatinin yerine Erdoğana ve AKPye bağlı olan, yandaş
diye nitelediğimiz sermayenin kapıları açıldı. Ganada
150ye yakın Türk firması şu an faaliyet göstermektedir;
bunlardan bir tanesini örnek vermek istiyorum, METİŞ.
METİŞin -internete girebilirsiniz, araştırabilirsiniz- ne
yönetim kurulu ne hissedarları ne de hangi alanlarda faaliyet yürüttüğü
belli; ya bir paravan şirkettir ya da bilişimden azade bir
şirkettir. İşte, özellikle Afrika ülkelerine, Sahra altı
ülkelere bu tarz ilişkilerle yandaş sermayenin nasıl
götürüldüğüne bu anlaşmayla beraber de tanıklık ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz
günlerde, haftalarda Libya dış siyasette önemli bir yer kapladı
ve bugün grup toplantılarında bütün Genel Başkanların
üzerinde ağırlıkla durduğu konulardan biri. Tabii ki öyle
olacak çünkü peş peşe 2 anlaşma, akabinde Libya tezkeresi AKP ve
MHP oylarıyla bu Meclisten geçti. Peki, gelinen noktada, sadece şu
kısacık zaman zarfında, AKPnin MHPyle beraber bu
uygulamalarının nasıl netice verdiğine bir bakalım.
Putin Türkiye'ye geldi ve AKP iktidarının
dış siyasetine sağlam bir biçimde ayar verdi, bunu bütün dünya
kamuoyu gözledi. Hafter ve Serrac arasındaki ilişkileri düzeltmeye
kalkıştılar ve dediler ki Biz bunları masada bir araya
getireceğiz. Bunu ne kadar başarıp başaramayacaklarını
süreç içerisinde göreceğiz. Moskovada bir toplantı gerçekleştirildi,
toplantıyı da Hafter güçleri terk etti. Gerekçeleri ise Hafterin
Trablusa girebilmesi talebi ki Trablus, Cumhur İttifakının
önemli bir çizgisidir, kırmızı çizgisidir.
Bir diğeri, Trablus Hükûmetinin Tobruk
Temsilciler Meclisinden onay almayı talep etmesi ve Libyada Türk
askerinin olmaması, ayrıca da -bunun altını özellikle
çizmek istiyorum çünkü iktidar sıralarından bunu çürütmeye dair
konuşmalar da yapıldı- Suriyede savaşmak üzere gönderilen
gruplar Libyayı ivedilikle terk edecek
Oysaki Serrac Hükûmeti, özellikle
sizlerin desteklediği bu Hükûmet ve yandaş medyanız bunun böyle
olmadığını söylüyorlar çünkü Suriyeden Libyaya gönderilen
bu çetelere
Üzülerek ifade ediyoruz, sizin iktidarınız bunun
planlamasını kendileri yaptılar. Bu gelişmeler
ışığında bir başarı hikâyesi
anlatılıyor. Bugün AKP grup toplantısında AKP Genel
Başkanı uzun uzadıya bir Libya başarı hikâyesi
anlattı fakat bu başarı hikâyesinin başarı mı,
başarısızlık mı olduğuna 82 milyon
yurttaşımız karar verecektir. Bizler diyoruz ki
başarısızdır, gerekçeleri de şunlardır:
Bakın, Bingazi ve Tobruk başta olmak üzere, Türkiyenin oraya
müdahalesiyle kabileler Hafter ve Temsilciler Meclisine desteklerini
sıklıkla açıklamaya başladılar. Serracın
denetiminde olan Sirte, Hafter güçleri tarafından ele geçirildi. Biraz
daha Libya dışına taşacak olursak Yunanistan, İsrail,
Güney Kıbrıs Avrupa'ya doğal gazı taşıyacak olan
EastMed hattı için imza attı. Trablus için kriteriniz BMydi, Güney
Kıbrıs da BM tarafından kabul edilen bir ülkedir. O nedenle bu
anlaşmada Kıbrıs Cumhuriyeti olarak yer alıyor.
Putin Türkiyeye gelirken önce Suriyeye
uğradı. Erdoğanın Emevi Camisinde namaz
kılacağım. dediğini ve Suriye politikasını bu
eksende belirlediğini biliyoruz, bütün dünya kamuoyu buna tanıktır.
Dostu Putin, önce gidip Beşar Esadla görüştü; Emevi Camisinde namaz
kılmadı ama Emevi Camisini ziyaret etti ve 17nci yüzyıla ait
Kuran-ı Kerimi hediye olarak kabul etti. Bu arada TürkAkım
Projesiyle ağza bir parmak bal çalan Rusya -daha önce de ifade
ettiğimiz gibi- AKP Hükûmetini kullanarak Orta Doğu ve Kuzey
Afrikada, hatta Doğu Akdenizde daha fazla söz sahibi olmak için
adım adım ilerliyor. Burada kazanan Türkiye değildir,
Rusyadır. Çok açık ve net.
Bu başarı hikâyelerinde Bizler
kazandık. diyorsunuz. Burada kazananlar bellidir, daha fazla silah
satışı kazandı, yandaşlar, dünürler zengin edilmesi
olayı kazandı, SADAT gibi paramiliter güçlerle savaş
ihalelerinin açılabileceği kazandı; doğrudur ama
kazanamadıklarınız, IŞİD, El Nusra gibi katil örgütler
yenildiği için İhvancı çizginin bu coğrafyada yaşam
bulmasını sağlayamadınız. Yayılmacı
siyasetin her defasında ayağı takılmaktadır.
Peki, Türkiye halkları ne kazandı bundan?
Türkiye büyük kaybediyor. Doğu Akdenizde kaybedenler kulübünde iyice
yerimizi almaya başladık. Az önce ifade ettiğim EastMedde,
Kahirede toplanan gaz forumunda konsensüs oluşturan ülkeler
Ki Akdenize
kıyısı olan ülkeler çoğunlukla burada yer almaktadır
ama Türkiye burada hiçbir biçimde yer almamaktadır. Büyük oyun kuracağız.
dediniz, şantaj, askerî gemilerle büyük siyaset yapmaya
kalkıştınız ama elinizde ne yazık ki bunlar kaldı
geriye.
Gelelim Suriye meselesine. Sizin namaz
kılamadığınız Emevi Camisini -az önce de ifade
ettiğim gibi- Putin ziyaret etti ve hemen akabinde yıllar
yılıdır bu Meclis kürsülerinden muhalefet partileri, HDP sizlere
dedi ki: Suriye hükûmetiyle görüşün, barış üzerinde bir
uzlaşı sağlanmaya çalışılsın. Türkiye bu
rolü oynasın. Ama siz kabul etmediniz fakat dostunuz Putin geldikten
sonra MİT Başkanı Hakan Fidan ve Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu
Başkanı Ali Memlük Moskovada görüştüler. Ve bugün yine AKP
Genel Başkanı şunu ifade etti, bu görüşmeleri de elbette
arkasına alarak şunu söyledi: Güvenli bölge
oluşturulmalıdır. Mülteciler meselesi Türkiyede büyük bir
mesele hâline gelmiştir, mülteciler sorunu çözülmelidir. Onun için,
güvenli bölgede altyapı dâhil ev, okul, mabet, hastane inşa edelim.
Bunu Almanyaya Rusyaya söyledik ama bizi dinlemiyorlar fakat elbette ki bizim
zihinsel arka planımız var. Biz, bu zihinsel arka planda neyin
yattığını çok iyi biliyoruz. Güvenli bölge olsun
dediğiniz yerde insanlar yaşıyor, Kürtler yaşıyor.
Barış Pınarı Harekâtı diye
başlatılan -orada yaşayan halkların canına
kıyacağını biz burada defalarca ifade ettik, sizlerse bunu
savunmaya kalktınız- iktidarın terörist diye
tanımladığı ve müdahaleye kalktığı
coğrafyada çoğunluğu Kürt halkı oluşturmaktadır
ve orada halklar vardır. Onların evleri, okulları, mabetleri,
olduğu kadar da altyapıları var. Sizden de herhangi bir
talepleri yok. Tek talepleri, bu iktidar gölge etmesin de biz, Suriye
Hükûmetiyle haklarımızı oturup konuşalım. Suriye
anayasasında Kürtler ve diğer tüm halkların
varlığı kendi kimlikleriyle eşit vatandaşlık
temelinde olmalıdır. O nedenle, sizler de buna artık kulak
verin. Rusyanın egemenliğiyle bir siyaset yapmaya
kalkışarak bu coğrafyadaki düşmanlık
tohumlarını yeşertmek için değil, barış ve
kardeşlik tohumlarının ekilmesi için çaba
harcanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) -
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
talebi Sayın İsmail Atakan Ünverin.
Buyurun Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında belirtmek
isterim ki bugün Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkün annesi Zübeyde
Hanımın 97nci ölüm yıl dönümü. Bir Karamanlı olarak
gururla söylemek isterim ki Atamızın baba soyu Karamandan
Rumeliye, Kocacıka yerleşen Kızıloğuz, Kocacık
Yörük Türkmenlerindendir. Annesi Zübeyde Hanımın ataları da
yine Konya ve Karamandan Rumeliye göç eden ve bundan dolayı da Rumeliye
yerleşen diğer Yörük gruplarından ayrı olarak Konyarlar
diye bilinen Yörüklerdendir. Çeşitli tarih kitaplarında bu bilgilere
yer verilmiştir.
Bu fırsatla tarihî bir anekdotu paylaşmak
isterim: Ulu Önderin naaşı 10 Kasım 1953te Anıtkabire
nakledilirken görev alan önceki Anayasa Mahkemesi Başkanlarından
Yekta Güngör Özdenin naklettiği bir bilgiye göre, Atamızın
Anıtkabirdeki mezarına 67 vilayetten getirilen topraklarla birlikte
Selanik, Kıbrıs ve Zübeyde Hanımın memleketi olduğu
söylenerek Karamandan getirilen topraklar da konulmuştur. Dünyaya
getirdiği evlatla Türk ulusuna, makûs talihini yenecek bir önder ve dünya
milletlerinin tarihine de yüzyılın en büyük kahramanını
armağan eden bu büyük ananın, Zübeyde Hanımın aziz
hatırası önünde saygıyla eğilerek, rahmet ve minnet
duygularımı dile getirmek istiyorum.
Fırsatını bulmuşken, Cumhur
İttifakı sözcülerinin her kürsüye çıkışlarında
methiyeler dizdiği Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
bir yıllık pratiğini bir hukukçu olarak değerlendirmek
isterim. İcat edilen ucube sistemin adı, vatandaştan
korkulduğu için Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
olarak konuldu. Dünyada bu isimde bir yönetim sistemi yok. Cumhur
İttifakının yaptığı bu değişiklik
yasama faaliyetini, dolayısıyla Meclisi, sadece bürokrasinin yasal
statüye kavuşturmak istediği işlere bu imkânı sağlayan
prosedürel bir aşama pozisyonuna düşürmüştür. Kurtuluş
Savaşını yürütüp zaferle sonuçlandıran, vatanı
kurtaran, Türkiye Cumhuriyetini kuran bu Gazi Meclisi işlevsizleştirmek,
tarihî misyonuna vefasızlıktır. Bu çatı altında bulunup
da bu vefasızlığı yapanları tarih affetmeyecektir.
Siyaset bilimciler, devletin üç ana fonksiyonunu
yasama, yargı ve yürütme olarak tarif etmişlerdir. Siz, bunu, Türkiye
için yasama, yargı ve saraya dönüştürdünüz. Ve o saray öyle bir saray
ki başa oturttuğunuz partili Cumhurbaşkanı partisinin
Meclisteki gücünü kullanarak yasamayı, yaptığı
yargısal atamalarla da yargıyı kontrol ediyor. Aslında
bizim hep tarif ettiğimiz, sizinse hep kızdığınız,
saray olarak ifade edilen bir tek adam rejimine dönüştü ülke yönetimi.
Biz böyle tarif edince bazı arkadaşlar Elbette yürütme tek adam
olacak. diye itiraz ediyorlar. Öyle olsa tartışılır. Biz
uygun bulmayız ama teorik ve bilimsel bir tartışmaya hatta bir
siyasi tartışmaya dahi konu edilebilir ama öyle değil ki.
Yukarıda anlattım, öyle bir
Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturuldu ki hem
yasamayı hem yargıyı kontrol ediyor. Bu hâliyle bu yönetim
şeklinin dünyadaki gelişmiş demokrasilerde bir örneği yok.
Bu sistem, mühürsüz referandumla millete dayatıldı.
Dayatıldıktan sonra bunu kimlerin savunduğuna
baktığımızda enteresan bir durum var
karşımızda. Mesela geçmişte, şimdi benim söylemekten
sarfınazar ettiğim sözleri söyledikten sonra gidip saraya
kapılananlar bu sistemi savunup kraldan çok kralcılık
yapıyorlar. Mesela tek başına ya da bir siyasi ittifakın
başaktörü olarak ülkeyi yönetme iddiasında olmayan veya vazgeçen
siyasi partiler bu sistemi büyük bir hararetle savunuyorlar. Kimileri sistemin
ve partinin en etkili pozisyonlarını ele geçirdiler, kimileri ise tek
adam rejiminin oyun kuruculuğunu sahipleniyorlar. Acaba bunlar niye böyle
yapıyorlar? diye bir soru mutlaka akıllara geliyordur. Bugünkü
pozisyonlarını nasıl Erdoğan sayesinde kazandılarsa,
koruyabilmelerinin de Erdoğanın akıbetine bağlı
olduğunu öngörüyorlar. O yüzden, AK PARTİnin kuruluşunda yer
alan bazı kişilerin muhalefet ettiği bu sisteme herkesten fazla
bunlar sahip çıkıyorlar. Peki, bunlar böyle yapıyorlar da
Erdoğan bunları niye yakınına sokup etkili ve yetkili
pozisyonlara getiriyor? O da bu ikbal peşindeki muhterislerin zafiyetini
biliyor ve bu zafiyetlerini kendisine sadakate dönüştürerek gücünü
pekiştirmek için kullanıyor. AK PARTİnin kuruluşundan beri
yol arkadaşlığı yapan AK PARTİliler ise
Erdoğanın eski günleri, beraber yürüdükleri yolları, beraber
ıslandıkları yağmurları hatırlamasını
bekliyorlar ama daha da çok bekleyeceğe benziyorlar.
Belirtmek isterim ki bu yönetim şekli
Atatürkün kurduğu demokratik cumhuriyet iradesine de Türk milletinin
tarihi boyunca sahip olduğu ve geliştirdiği özgürlük bilincine
de uygun değildir. Bazıları bu sistemin tarihimize uygun
olduğunu ileri sürse de bu, tarihî gerçekleri kendi amaçları
doğrultusunda eğip bükmek değilse tarihi iyi bilmemektir. 3üncü
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Atatürkün naaşı -az önce bahsettiğim
şekilde- Etnografya Müzesinden alınıp Anıtkabire
nakledilirken düzenlenen törende şöyle konuşmuştur:
Padişah yapmak istediler, olmadın; halife yapmak istediler,
olmadın; seni sevmek millî ibadettir. Hatırlatayım: Bütün büyük
liderler ne olmak istediklerine kendileri karar verirler, etraflarındaki
muhterislerin yakıştırmalarına kulak asmazlar.
Bu getirdiğiniz sistemi yani sizin deyiminizle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tarif et. deseler bir
buçuk yıllık tecrübeye dayalı olarak şöyle bir tarif
sanırım uygun olur: Simidi devlet, tankı özel sektör üretsin;
yolu, köprüyü, havaalanını yandaş yapsın; memleket yalandan
uçsun; yese de yemese de, geçse de geçmese de, uçsa da uçmasa da
parasını vatandaş ödesin. İstanbulda boğaz
trafiğinin yeğenden, darbe teşebbüsünün enişteden
öğrenildiği; bunca yıldır biriken borç ve faizi IMFci
denilip eski Ekonomi Bakanına, Suriye bataklığına
saplanmayı eski Dışişleri Bakanına havale etmenin,
darbe teşebbüsü olunca da Aldatıldık, Allah affetsin. deyip
sütten çıkmış ak kaşığa dönüşmenin
adıymış Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.
Hadi Adalet ve Kalkınma Partisi sütten
çıktı, ak kaşık oldu, diğer Cumhur İttifakı
ortaklarına ne oldu? Çıkıp çıkıp hükûmet sistemi
güzellemesi yapıyorlar. Seçime giderken Cumhur İttifakı, bir
diğer deyişle iktidar ortağı MHP, EYT ve af konusunda
topluma taahhütte bulundu, Cumhurbaşkanı adayım Erdoğan.
derken yaptı bunu. Erdoğan o zaman Bu olmaz. demedi. Seçimi Cumhur
İttifakının ortak adayı Erdoğan kazanarak bu sistemin
ilk Cumhurbaşkanı oldu, şimdi bu taahhütlerini yerine
getirmiyorlar. Koalisyon olsaydı bu vaatler her iki partiyi de
bağlardı. Şimdi, ne oluyor? İkisini de
bağlamıyor. Cumhur İttifakı partileri ayrı ayrı
halka taahhütte bulunacaklar, seçimde tek bir aday gösterecekler, seçimi
onların adayı kazansa da taahhütlerini yerine getirmeyecekler. Oh ne
âlâ memleket, ne âlâ siyaset, ne âlâ Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi.
Ne yapılırsa yapılsın, bu sistem
daha 1inci yılında batmıştır. Siz ne kadar
allayıp pullasanız da bu sistem ölü doğmuştur. Siz ne kadar
makineye bağlı yaşatmaya çalışsanız da beyin
ölümü gerçekleşmiştir ve hayata dönüşü de mümkün
olmayacaktır.
31 Mart ve 23 Hazirandan sonra Türkiyede artık
yeni bir siyasi iklim var. Bu iklim, şimdiye kadar iktidarın rantla
ayakta tuttuğu siyasetini sekteye uğratmış durumda. Buna
bir çare olarak karşımıza iktidar tarafından Kim ne
söylerse söylesin yapacağız. diyerek bir Kanal İstanbul
meselesi çıkarıldı, günlerdir bu
tartışılıyor. Yandaşını verdiği
garantiler ve rantla besleyen iktidar, şimdi büyükşehir
belediyelerinde kaybettiği bu olanağı bu şekilde tekrar ele
geçirmek istiyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Eskiden bir söz vardı Verdiğiniz vergiler
size yol, su, elektrik olarak geri dönecek. denirdi. Şimdi hem vergi
ödüyoruz hem de yapılan yollara, köprülere, havalimanlarına,
hastanelere para ödüyoruz. Toplanan vergileri ne yapıyorsunuz? Saray;
yazlık, kışlık, baharlık, uçan, yüzen, küçük, büyük
saray yapıyorsunuz.
Şimdi konuşmamın sonunda
Değirmenci Dayının şu sözünü hatırlatmak isterim: Bu
nasıl çark yahu? Buğday bizim, ezilen biziz. Un olan biz, aç kalan biziz.
Kim yahu bu doymak bilmeyen ekmeksiz? diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kuaförde sıra
bekleyene sıra vermiyorsunuz; şiir kolay.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Karaman
Milletvekili İsmail Atakan Ünverin 118 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partili hatibin
konuşmasında ifade ettiği bazı hususlar dikkatimizi çekti.
Partimize yönelik sataşma olarak da kabul edilebilecek hususlardır
ama yerimizden söz almayı uygun bulduk.
Şimdi Seçimde beraber olup sonrasında
ayrı ayrı vaatler verdiler. deyip bundan sorumlu hissetmemek
noktasında bir değerlendirme yaptı; Milliyetçi Hareket
Partisinin, işte, Adalet ve Kalkınma Partisinin ayrı ayrı
vaatte bulunduğunu ifade etti, ittifaka rağmen. Yani, şu an
itibarıyla bildiğim kadarıyla Cumhuriyet Halk Partisi de
kurmuş olduğu ittifak çerçevesinde başka siyasi partilerle ve
tüzel kişiliklerle beraber hareket etmiştir, hepsinin de her birinin
de ayrı ayrı seçim beyannamesinin olduğunu biliyoruz. Bu noktada
Milliyetçi Hareket Partisinin de kendisine ait bir seçim beyannamesi
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçi
Hareket Partisi, her defasında dile getirdiğimiz gibi, kendi
gündemine hâkimdir. Bu noktada yürütme imkânına, yürütmede bir söz sahibi
olabilme, bu noktada bir imkân sahibi olabilme, Mecliste 300 milletvekilinden
fazla bir milletvekiline sahip olabilme durumunda bu millete vermiş
olduğu sözleri tutma noktasında taahhütlerinin arkasındadır
ancak buna rağmen, elindeki mevcut imkânlarla da
vatandaşımızın, insanlarımızın
sorunlarıyla, sıkıntılarıyla ilgilenmeyi de kendisine
bir sorumluluk addetmektedir, bu sorumluluk çerçevesinde hareket etmektedir.
Cumhur İttifakı çerçevesinde bizler de memleketin meselelerini kendi
üslubumuzca dile getiriyoruz, bu noktada eksiklikleri söylüyoruz ve
bunların giderilmesini talep ediyoruz. Bu noktada herhangi bir
şüpheye mahal olmamasına rağmen bu değerlendirmelerin bu
şekilde yapılmasını kabul etmediğimizi ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1533) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 118) (Devam)
BAŞKAN Evet, değerli milletvekilleri,
teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GANA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI
TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 1 Mart
2016 tarihinde Akra'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Gruplar adına ilk söz
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İsmail Koncukun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti
devleti ve Gana Cumhuriyetine hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. Zaten oy birliğiyle kabul edilmiş bir anlaşma,
sözleşme.
Değerli milletvekilleri, Türk milleti beş
bin yıllık tarihe sahip ve devlet yönetme konusunda gerçekten çok
teşkilatçı bir millet, çok ciddi bir devlet yönetme geleneği,
birikimi olan bir millet. Ama tabii, şu anda yaşadığımız
ortama bakıyorum, bu beş bin yıllık tarihi bir yana
koyuyorum, şu anda devlet yönetimindeki eksikleri, kusurları
gördüğüm zaman gerçekten hâlipürmelalimize ağlamaktan,
gözyaşı dökmekten başka, bunları burada anlatmaktan
başka elimizden bir şey gelmiyor.
Bugün yanıma bir hemşire geldi, Ankara
Üniversitesi Hastanesinde hemşirelik yapıyor, eşinin tayini
Bitlise çıkmış, eşi polis. Şimdi, bu
kızcağız Bitlis Tatvana tayin istiyor, Sağlık
Bakanlığı kabul etmiyor. Usul şöyle: Sağlık
Bakanlığı, Ankara Üniversitesine bir yazı yazacak, diyecek
ki: Filan hemşirenizi ben Tatvandaki devlet hastanesinde görevlendirmek
istiyorum. Onlar da uygun görecekler ve o kişi, hemşire, Tatvana
tayin olacak. Yapmamışlar. Dava açmış, kazanmış,
bölge idare mahkemesi bozmuş bu sefer de kazandığı
davayı.
Değerli milletvekilleri, bu
kızımızın eşi beş yıl Bitliste görev
yapacak, beş yıl sonra da Ankaraya tayin olup olmayacağı
belirsiz, belli değil, belki on yıl Türkiyenin muhtelif yerlerinde
gezecek ama o kızımız Sağlık Bakanlığı
kabul etmediği için tayin isteyemeyecek.
Bakın, bu, devlet yönetiminde çok küçük gibi
gelebilir size; böyle, Nedir canım, bir tane hemşire
diyebilirsiniz ama öyle değil; bu durumda olan binlerce insan var
çeşitli kurumlarda ve böylesine derin bir devlet yönetme geleneğine,
tecrübesine sahip ülkemizin bu kadar küçük meselelere bile çözüm
bulamadığını üzülerek görüyoruz. Dolayısıyla
bunların mutlaka çözümü olması lazım.
Devlet sistemle yönetilir. Gerçi siz, Allaha
şükür, sistem falan da bırakmadınız. Beş bin
yıllık tarihî tecrübemiz var iken hâlâ biz Türkiyenin nasıl
yönetilmesi gerektiğini tartışıyoruz. Hâlâ
Başkanlık sistemi mi olsun, demokratik parlamenter sistem mi olsun?
tartışmasını yaşıyoruz. Bu tartışmayı
da bundan sonra daha da hızlı sürdüreceğiz. Gerçi hepiniz
göreceksiniz, böyle bir sistemin Türkiyenin yönetimine bir katkı
sağlamayacağını her biriniz zaten biliyorsunuz,
farkındasınız. Muhalefet bunları söylüyor ama sizler
görüyorsunuz, hissediyorsunuz, biliyorsunuz, sizlerin söyleyebilme imkânı
yok ama bu ülke kaybediyor, bu ülke kaybediyor.
Bakın, Kanal İstanbul Projesi
Şimdi,
tabii, hakaret anlamında olmasın diye ağır sözler söylemek
istemiyorum ama böyle bir projenin gerekçeleri bir kere ortada yok, bir gerekçe
yok. Aklıma Nedimin Sadabadla ilgili o şiiri geldi, Nedim
şöyle diyor: Gülelim oynayalım, kâm alalım dünyadan/Mâ-i tesnim
içelim çeşme-i nev-peydadan/Görelim abıhayat aktığın
ejderhadan/Gidelim serv-i revanım yürü Sadabada. Yani Kanal
İstanbul da o Sadabadın o meşhur derelerine benzeyecek diye de
bir endişemiz var, olmalı çünkü başka da bir işe
yarayacağını kimse düşünmüyor.
Değerli milletvekilleri, devlet yönetmek,
verilen sözlere sadık kalmakla müsemmadır, eş değerdir.
Seçim sathımailinde, seçim meydanlarında her türlü sözü vereceksiniz,
seçim bittikten sonra o sözün gereğini yerine getirmeyeceksiniz
3600 ek
göstergeden bahsediyorum, Sayın Cumhurbaşkanının
yaklaşık beş yüz elli gün önce vermiş olduğu sözden
bahsediyorum. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun en kabul
edilemez, en eskimiş ve Türkiye'nin ekonomik gerçeklerine hiç de uygun
olmayan en önemli yönü ek gösterge rakamlarıdır. Hani, devlet
yönetmekten bahsediyoruz, adaletten bahsediyoruz, siz ek gösterge konusunda
dahi adaleti sağlayabilmiş değilsiniz. Sayın Cumhurbaşkanının
seçim meydanlarında milyonlarca insanın gözünün içine baka baka
verdiği söz beş yüz elli gün sonra tutulabilmiş değildir.
Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Böyle bir siyasi ahlak olabilir mi?
Olamaz. Onun için, bu 3600 gösterge meselesini çözmek durumundasınız.
Geçenlerde parti sözcünüz Efendim,
çalışma yapılıyor 3600 ek göstergeyle ilgili. diye
açıklamada bulundu. Zaman zaman Çalışma Bakanı
açıklamalar yapıyor Efendim, bu,
Cumhurbaşkanımızın verdiği sözdür, elbette tutulacak.
diyor ama aradan beş yüz elli gün geçmiş ve beş yüz elli gün
sonra tutulmayan bir söz var. Siyasi etik gereği bu sözün mutlaka
tutulması lazım ama tutulması lazım derken ne zaman
tutulması gerektiğini tartışmamız lazım. Bugün
tutulmalı, bugün tutulmalı. Millî Eğitim
Bakanlığının 100 Günlük Eylem Planı içerisine
aldığınız bir konudur aynı zamanda bu. O 100 Günlük
Eylem Planı üzerinden üç yüz-dört yüz gün geçmiş, hâlâ o söz yerine
getirilmemiş. Ya, bu millet bu kadar aldatılmaya layık bir
millet midir, bu kadar aldatılmayı hak eden bir millet midir? Kaldı
ki karşınızdaki insanların büyük bir çoğunluğu;
din görevlileri, sağlık çalışanları, öğretmenler,
Emniyet teşkilatı mensupları bu ülkenin mürekkep
yalamış insanlarıdır. Aldatamazsınız,
unutturamazsınız. Bakın, şunu da söyleyeyim: Yarın
seçim sathımailinde bu sözü tutmanızın da bir anlamı yok.
Bu sözün aslında sadece bu 4 grup açısından değil, bütün
kamu çalışanları açısından yerine getirilmesi
lazım. Yani bu ek gösterge rakamlarının tamamen
değişmesi lazım. Diyorsunuz ki: Biz devleti iyi yönetiyoruz. Bu
nasıl devlet yönetmek ya? Bakın, devlet memurlarına yüzde 4 zam
yapıldı, artı enflasyon farkı. İşçilerimize yüzde
3 zam yapıldı, artı enflasyon farkı ama siz yeniden
değerleme oranını yüzde 22,58 olarak tespit ediyorsunuz. Yani
alacağınızı yüzde 22,58le alırken vereceğinizi
yüzde 4le, yüzde 3le veriyorsunuz. Hani tüccara sormuşlar: 2 kere 2 kaç
eder? diye. Tüccar da demiş ki: Alırken mi, satarken mi?
Şimdi, siz alırken farklı, satarken farklı bir mantıkla
bu millete yaklaşıyorsunuz. Şimdi, bu millet bu
yaptıklarınızı unutmayacak. Bu
yaptıklarınızı devlet memurları, işçiler, esnaf,
köylü vallahi not ediyor. Öyle uçuk kaçık, akıl dışı
projelerle milleti aldatmaya çalışmayın. Bu millet geçim aczi
içerisinde yaşayacak, yüzde 27 oranında genç işsizlik olacak bu
ülkede, 1 milyon 250 bin üniversite mezunu işsiz gezecek, umutsuz olacak;
siz akıl almaz, mantık dışı, hayali projelerle, ne
yaptığını bilmez bir anlayışla Kanal
İstanbul diyeceksiniz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu millet bunu yemez, bu millet buna inanmaz, bu millet
buna inanmayacak. Onun için aklınızı başınıza
alın diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada aslında birçok konuyu dile
getiriyoruz, konuşuyoruz ve konuştuğumuz maddelerden birisi de
Türkiye ve Zambiya arasında yatırımların
karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşması.
Zambiya... Şimdi, normalde Halkların
Demokratik Partisi, biz, birçok ülkeyle, barış için, uzlaşmak
için, bir arada yaşamak için her türlü anlaşmanın,
teşvikin, karşılıklı bilgi alışverişinin
olmasından yanayız fakat bazı şeyler gelirken
içeriğinde ne var, ne oluyor, insan merak ediyor. Zambiya...
Birçoğumuz haritaya baktığında Nerededir? diye
düşünmemiz lazım. Zambiya, Afrikada alt kesimde, denizden uzak, bir
tarafında Angola, bir tarafından Demokratik Kongo Cumhuriyeti,
Zimbabve olan, işte bazen böyle olumsuzluklarda ve ticari rakamlarda
çıkan bir ülke. Geçmişinden bugüne kadar pek bir ilişkimiz yok
fakat 2000lerden sonra bir ilişki var. Yakın tarihte bir
büyükelçilik orada açılıyor. 2013te onlar Ankarada büyükelçilik
açıyor -tarihlere bakalım, işte, on yedi-on sekiz yıl
iktidardan söz ediliyor- ve peşinden, 2018de, bizim 24 Haziran
seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanının yemin törenine oranın
cumhurbaşkanı geliyor, peşinden, yirmi gün sonra
Cumhurbaşkanı oraya ziyarete gidiyor. Bunları niçin
anlatıyorum? Bu teşvik ve gidiş gelişler
baktığımızda bir dönem artıyor, 2018den sonra. Ne
oluyor bu teşvik ve korunma için, baktığımızda? Türkiyede
biz her yandaş dediğimizde burada kıyamet kopuyor, itirazlar
çıkıyor; Cengizler Holding orada ciddi yatırım yapmaya
başlıyor, ciddi ithalat yapmaya başlıyor, ihracat yapmaya
başlıyor ve biz yandaş dediğimizde yine
anlaşılmıyor. O yüzden, belki de bu anlaşmanın ismini
Zambiya arasında karşılıklı yatırım
anlaşması değil de AKPyle arasında
karşılıklı anlaşma yapmak lazım, yandaşla
arasında karşılıklı teşvik anlaşması
diye tanımlamak lazım. Çünkü ne konuşursak konuşalım,
içeriğine baktığımızda
Yani Türkiye Cumhuriyetinde
yaşayan yurttaşlar, kurumlar, kişiler, bizler yararlanmıyoruz.
Bu yandaşlardan söz ettiğimizde nedense itirazlar yükseliyor. Ama bu
yandaşlar doymuyorlar, doymuyorlar, bir kıyamet koptuğunda da
her şeyi söylüyorlar. 17-25 Aralıkta, Cengiz Holding dediğimizde,
küfürleri hâlâ kulaktan çıkmıyor. Ne oluyor? Bunlar
doymadıkları gibi
Biz biliyoruz ki bu yandaş Türkiyede
korunduğunda bütün her şeyimize müdahale ediyor. Neler yapıyor?
Doğayı tahrip ediyor, işçi haklarını yiyor, insanlar
işçi sağlığı olmadığı için iş
güvenliğinden, canından oluyor. İş kazası değil,
iş cinayetlerinden söz ediyoruz. Şimdi, biraz özetlemeye
çalışacağım, paranın üstüne para katıyor. Fakat
Türkiyede biz işten, emekten, yoksulluktan, işsizlikten söz
ettiğimizde hemen itirazlar yükseliyor ve bu yandaş tatmin olmuyor;
medyasından, enerjisinden, sanayisinden, otoyolundan, köprüsünden her
adımda, her yerde var. Türkiye haritasında yandaşların
şeyini çıkarırsak her tarafa sinmişler,
yaşamımızın her alanında var.
Peki, bunlar neden oluyor? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti
artık bir parti devletine dönüştü. Biz bunu söylediğimizde Ya,
nasıl olur? Normalde, bu Meclis açıldığında parti
devleti dediğimizde, Bu sistemde giderek birçok problem çıkacak.
dediğimizde kimse inanmıyordu. Fakat bugün kamusal kurumlar, devlet
kurumları artık AKPyle eşit bir tarza geldi, AKP de
yandaşla eşit bir tarza geldi ve her yerde her adımı
yürütüyorlar. Ne oldu? Hatta geçenlerde anımsarsanız, Hükûmetin
başı, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşmasında
dedi ki: Fransa, İngiltere, Almanya ve şahsım bir zirve
yaptık. Bu şahıs anlayışı, bu zirve
anlayışı işte bu yandaşlıkla beraber eşit
gidiyor. O zaman bunların ismini de hiç kamufle etmeyelim, direkt
isimlerini koyalım, ya holdingin ismini veya direkt diyelim ki şu
yandaş firmalarla, şu ülkeler arasında ilişki olsun.
Arkadaşlar, bunlar peki ne yapıyorlar?
Baktığınızda, ben, size bu Mersindeki nükleer güç
reaktöründen mi söz edeyim, size Hasankeyf Ilısudan mı söz edeyim,
size üçüncü havalimanından mı söz edeyim? Birçok şey sayabilirim
fakat yakın tarihteki bir şeyden söz etmek istiyorum, Mardinin
Mazıdağı ilçesi. Bugün, bildiğiniz gibi, bir taraftan
olaylar olurken, bir taraftan kıyamet koparken, yatırımlar
olmazken Mardin Mazıdağında -öteden beri, devletin
kuruluşlarından Etibank diye bir kurum var- fosfat üretiliyor, gübre
üretiliyor, birçok çalışma yürütülüyor.ve bunun
özelleştirilmesine karar veriliyor birçok kurum gibi. İtalyanlar
talip olmaya çalışıyorlar, İtalyanlar bir şekilde
vazgeçiyor, Cengiz Holding burayı alıyor. Koskoca bir dağ,
fosfat var, başka madenler var, birçok şey üretiliyor. Peki,
burayı aldıktan sonra Cengiz Holding ne yapıyor? Cengiz Holding
burayı aldıktan sonra, yaptığı işlemlerden
birisi, diyor ki: Burada yol yok, yol yapmak lazım. Tamam. Karayolları
Genel Müdürlüğü diyor ki: Yol yapalım oraya. Sadece oraya -ondan
sonraki Mardin yolu uzun süre bekledi- yol yapılıyor. E, diyor ki:
Ben buraya yol yaptım, bu da yetmiyor, bir güvenlik
Tamam, güvenlik
zaten nasıl olsa
Hemen bir kamuflaj bulalım, hemen şey yapalım,
korucuları artıralım, güvenliği, bir de kulübe
yaptıralım. Tamam. Diyor ki: Ben buradan bunları üretirsem
olmaz ki ben bunu nasıl pazarlayacağım? Nasıl
pazarlayacaksın? Diyor ki: Ben bunu tırlarla götüremem, bir demir
yolu ağı lazım. Kurtalan Ekspresi dediğimizin
yıllardır daha herhangi bir işlemi yok, bir yenileme yok. Ben
Batman Vekiliyim, Batman ile Diyarbakır arasındaki demir yolunda bir
onarım yok, hâlâ tren bir buçuk saatte gidiyor, iki saatte gidiyor ve
doğru dürüst durmuyor. Mardine bir tren yok. Mardin
Mazıdağı fosfat tesislerine Cengiz Holdinge demir yolu
döşeniyor özel taşıması için. Hadi bu da geçti, Cengiz
Holding doymuyor, yandaş doymuyor. Diyor ki: Bu demir yolu ihalesini
yapın. İhale açılıyor, 109 milyon fazla veren firma
ihaleyi alıyor. Kim? Cengiz Holding. Bu kadar da olmaz ya, pes!
Şimdi, bu ülkeyi yağmaladınız,
yediniz, bitirdiniz, sıra Zambiyaya mı geldi? Ve böyle devam
ediyorsunuz; bu şahıs hükûmeti ve işte, iktidar hükûmeti buna
dönüşüyor. Biz bunları Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşurken
Mazıdağından muhtar aradı. Bir şekilde orada
olduğumuzu duyunca Karataş Köyü muhtarı dedi ki: Vekilim, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığına yazıyoruz, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına yazıyoruz, kabul edilmiyor; valiye
çıkıyoruz, kabul edilmiyor. Evimiz
Bunlar bir taraftan maden
ararken, bir taraftan yeri dinamitlerle patlatırken gece gündüz
kapımızı açamıyoruz, penceremizi açamıyoruz; toz duman
içerisindeyiz, hepimiz hasta olmuşuz, bu hâl midir? Ve bu patlamalar
esnasında demir yolu inşaatı da başlayınca kimi zaman
içme suyumuza, açılan kuyulara çamur karışıyor; çamurla
beraber su geliyor, vali buna bir şey yapamıyor. Bu Cengiz Holding
devletin yerine mi geçmiş? Bakan cevap vermiyor, vali cevap vermiyor; bunu
bir söyler misiniz? Yani, siz yandaş diyorsunuz; yandaş demeyin,
bunun yerine ismini devlet koyun. Devlet bunların yandaşı
konumuna gelmiş, bu hâlden bu hâle gelmişiz. Ve bu, son yedi
yılda -daha önce 70 iken- 710 milyara varan bir ciro yapıyor. Ve
biliyor musunuz, yakın tarihte ne oldu? Yakın tarihte, Avrupanın
ve dünyanın en iyi ekonomi kurumları bir araştırma
yaptı; dünyada ilk 10a giren, son yıllarda gelişen müteahhit
firmalar: Cengiz, Limak, Kolin ve bu yandaş dediğimiz kesimler. Ve
bunlar yapılırken bir taraftan Artvinde, bir taraftan Hasankeyfte,
bir taraftan Mersinde nükleer santrallerde hepimizin geleceği tümüyle yok
edilmek isteniyor, çevre tümüyle altüst ediliyor. Sadece bugüne değil,
çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğine
ipotek konuluyor ve bu yandaş doymuyor, doymuyor; hepimizin geleceğini
resmen ipotek altına almak istiyor. Ve geldiğimiz aşamada, biz,
bir taraftan da baktığımızda, anımsarsanız,
bunların bir vergi affı gündeme geldi Türkiyede. Her seferinde
burada vergiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor. Arkadaşlar,
Cengiz Holdingin vergi borcu bir tek kalemde -bir dakika, rakama bakayım-
422 milyon, o günkü, 2010daki. Ben bir hesap yaptım, bugünle
karşılaştırdığımızda 1 milyar 610
milyon vergi bir seferde yok ediliyor, çiziliyor. Ya, bu yandaş burada
bunları yapıyor, vergisi çiziliyor, ödül alıyor, teşvik
alıyor, ceza almıyor, her şeyi yapabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, burası bitti, oradaki aldığı parayla
tekrar buradaki kıyıma mı kalkışacak, bize katkı
mı sunacak? Hayır. Bu şahıs devletinden, yandaş
devletinden, parti devletinden çıkmadığımız sürece,
herkese eşit ulaşmadığımız sürece hepimizin
geleceği ipotek altına alınmakta.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Ali Çelebi.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce gazilerimizin sorunlarına
değinmek istiyorum. Devletimiz, malumları olduğu üzere, yüzde 40
üzerinde uzuv kaybı raporu olan vatandaşlarımıza Gazisin.
diyerek malullük maaşı bağlamaktadır -yani yüzde 40 uzuv
kaybı gerekmektedir bunun için- ve bu gazilerimizden çalışabilir
durumda olanlara ise kamuda bir iş hakkı vermektedir. Daha sonra,
gazi olduktan sonra on yedi on sekiz sene çalıştığı
zaman da malullük aylığına ek olarak devletin engelli vatandaşlara
sağladığı erken emeklilik hakkından faydalanabiliyorlardı.
Yani, gazi maaşını alıyor, gazi iken kamuda bir işe
giriyor, on yedi on sekiz sene çalışıyor, devletin engelli
vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkından
yararlanıyordu; bunu bitirdiniz. Yani diyorsunuz ki şu an
Gazilerimiz -kolu yok, bacağı yok, bazılarının gözü
yok- 60lı yaşlara kadar çalışsın. Bu adil mi
şimdi? Yapılacak iş mi? Gazilerimizle neden
uğraşıyoruz?
Bakın, Gazi Meclisin gazilere bunu
yapamayacağını ben söylüyorum. Çünkü yarı şehitler
gazilerimiz bizim başımızın tacıdır, onları
incitmememiz gerekiyor. Ve bu kanun nasıl geçiyor, biliyor musunuz?
Değerli milletvekilleri, bu kanun Komisyondan geçmiyor, bu kanun Genel
Kurulda bir önergeyle geçiyor, Komisyonda dahi görüşülmemiş
-işte o önerge de elimde- yani yeteri kadar
çalışılmamış üzerinde, Malullük
aylığını yüzde 25 artıracağız. denilerek
gazilerin emeklilik aylıkları kesilmiş durumda. Burada bir hata
var, bunun düzeltilmesi gerekmektedir. Peki, nasıl düzeltilecek? Ben
burada bu uygulamaya geçmeden evvel en az 3-4 kere uyardım, Komisyonda da
uyardım, inadına getirdiniz bu işi yaptınız, göz göre
göre yaptınız. Yapılması gereken şu, kanun
teklifimizde var: 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunun 4üncü maddesinin 2nci
fıkrasının son cümlesi madde metninden çıkarılacak;
bir cümle, bir cümle çıkarılması gerekiyor. O cümleyi
çıkarmıyoruz da gazilerin canını çıkarıyoruz yani
Gazi Meclis gazilere bunu yapamaz.(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bitmedi; bakın, kişi gazi olduğu an
geçmişe dönük sigortalarını da siliyoruz. Bakın, nasıl
bir mağduriyet var? Şimdi, bununla ilgili bir örnek vereceğim
size. 1994 senesinde PKKyla girdiği çatışmada sol gözünden
yaralanan bir gazimiz; bakın, 1994te sol gözünden yaralanıyor, sonra
GATA gazilik vermiyor yanlış bir raporla -1994te yaralanıyor,
GATA vermiyor- 2016da olay düzeltiliyor ve 2016da gazi olduğu için
1989dan 2016ya kadar cebinden verdiği sigortalar siliniyor. Üç bin
altı yüz on gün cebinden ödeyerek sigortalılığını
sağlıyor ama gaziliği 2016da aldığı için
mağdur oluyor. Bu olabilir mi? Yani Gazi olmuşsa ben gerisini
silerim. E, sildiğin zaman böyle mağduriyet oluyor işte. Bunun
da düzeltilmesi gerekiyor. Yani gazi olduğu an geçmişte
çalışmışsa
Şimdi, bu gazi 2016da gazi olduğu
için ne zaman emekli olacak? Üzerine yirmi sene daha bindi ama ödemiş
zaten. Tabii, böyle mağduriyetler de var, bunların düzeltilmesi
gerekiyor.
Şimdi, başka bir mağduriyete geçmek
istiyorum, o da şu: 15 Temmuz davalarıyla ilgili gerçekten ciddi
hukuk ihlalleri yaşanmaktadır. FETÖden biz de mağdur olduk ama
hukuksuzluğun kimseye yapılmamasını istemek asıl
görevimizdir bizim yani FETÖcü avına çıkarak masum insanları
zor durumda bırakmamak gerekiyor çünkü FETÖ o mağdurları
istismar ediyor, onların istismar edilmesine engel olmamız
lazım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, bir örnek: 2009 mezunu teğmen,
2010da ATAK helikopter pilotu, kara havacı; bu da benim gibi kara
havacı. Kumpas davaları 2007de başlıyor, 2008de ilk
tutuklanan muvazzaf subay benim. Ben tutuklandığımda da harp
okulunda FETÖcüler Harbiyelilere, 3 bin Harbiyeliye ciddi işkence
yaptı ve attı biliyorsunuz, onlardan birisi bu çocuk, orada
işkence görüyor. 2010 yılında Ergenekon Kurt Kuvvetleri
adı altında FETÖ soruşturması ve kumpasına dâhil
ediliyor. Bakın, aynı çocuk, 2014 yılında, tam evlenecek,
bu sefer de başka bir FETÖ kumpası İzmir Askerî Casusluk
davasına dâhil ediliyor, hepsinden sırayla gidiyor. 15 Temmuz
darbesinde de, hâlen görevine devam eden, şu an bir alay
komutanının yazılı emriyle Malatyadan Ankaraya
helikopterle intikal ediyor. Sonra ne oluyor? O gece silahla tehdit edilmesine
rağmen intikal uçuşu gerçekleştirmeden o bölgeden ilk
fırsatta uzaklaşıyor, polise ihbarda bulunuyor, Ankara TEM
tarafından gözaltına alınılıyor, tutuklanıyor, üç
sene yatıyor, bin kırk yedi gün yatıyor. Kanun hükmünde
kararnameyle tutukluluğunun 1inci yılında yani 14 Temmuz 2017
tarihinde TSKden ihraç ediliyor; ihraç ettik. Tutukluluğunun 2nci
yılında baskılar nedeniyle eşinden ayrılıyor
çünkü eşine de baskı oluyor. OHAL Komisyonu, tutuklu olması
nedeniyle karar duruşmasından hemen önce ihraç işlemine yönelik
yaptığı itirazı reddediyor. İhraç edildi, itirazı
da reddetti mahkemeden önce ve karar duruşmasında tüm suçlamalardan
beraat ediyor. Şimdi beraat edip tahliye olduktan sonra da hiçbir yerde
işe almıyorlar bu pilotu; bakın, bu pilota devlet
ağırlığınca altın harcamıştır.
Akrabalarının yardımıyla ve asgari ücretle çalışan
kardeşinin desteğiyle şu an geçimini sağlıyor.
İdare mahkemesine başvurmuş, belirlenen süre de üç yıl, üç
yıl bekleyecek. Bana söylediği son cümlesi: Komutanım,
yanlış anlamayın ama bir iki bin liraya bile
çalışılacak bir iş imkânı olursa mutlu olurum. diyor
bu pilot; durum bu. Bunları iyi değerlendirmemiz gerekiyor yani bu
mağduriyetleri ivedi olarak çözmemiz gerekiyor. Bunu yapacak kudretteyiz.
Şimdi, biraz da Doğu Akdeniz
politikaları üzerinde konuşmak istiyorum. Şu an asker gönderdik
ama asker göndermek dış politikada bugüne kadarki yapılan
hataların bir sonucu yani dış politikada yapılan hatalar
toplandı ve bugün oraya asker göndermek zorunda kaldık. Oraya asker
göndermek bize zaman kazandırabilir, doğru ama mavi vatanı
kazandırmaz. Yapılması gereken bazı şeyler var.
1) Türk askerinin orada, bir defa, taarruzi görev
almaması gerekiyor; orada savaşacaksa Ulusal Mutabakat Hükûmetinin
savaşçıları savaşacak, Mehmetçikin burnu kanamayacak,
birinci şart bu.
2) Bu ateşkes ortamının
sağladığı zamandan faydalanarak Suriye, Mısır,
İsrail ve Lübnanla bir an evvel masaya oturmamız gerekiyor yoksa o
tek başına mavi vatanı kurtarmaya yetmez, Mısırla da
oturulması gerekiyor, İsrail ve Suriyeyle de oturulması
gerekiyor; Rusyayla zaten iş birliği ve eş güdüm
sağlanmış durumda.
Şu an bize yapmak istedikleri şey, sözde
Sevilla haritasıyla 189 bin kilometrekarelik mavi vatanı bölüp sadece
41 bin kilometrekareyi bize bırakmak, hedefledikleri şey bu yani bizi
Antalya Körfezine hapsetmek istiyorlar ama bizim yapabileceğimiz bir
şey var burada. Biz, tek taraflı, devlet olarak Doğu Akdenizde
münhasır ekonomik bölge ilanı yapabiliriz. Bunu neden
yapmıyoruz? Öncelikle yapılması gereken şeylerden bir
tanesi bu. Bizim yaptığımız anlaşma münhasır
ekonomik bölge anlaşması değil, deniz yetki
alanlarının sınırlandırılması
anlaşması. Münhasır ekonomik bölgeyle denizin üzerinde olan su
kütlesindeki ekonomik kaynaklardan da yararlanabiliriz. Sadece orkinos
balıkçılığında yıllık kaybımız 400
milyon dolar. Niye ilan etmiyoruz? Onu da ilan etmemiz gerekir.
Ayrıca, bakın, buraları nasıl
koruyup kollayacağımıza dair bir münhasır ekonomik bölge
kanunumuz yok şu an. Asker gönderiyoruz, bayağı atıp
tutuyoruz ama buraları nasıl koruyacağımıza dair
münhasır ekonomik bölge kanunumuz yok, acil çıkarılması gerekir.
Artı, Türk deniz egemenlik ve deniz yetki alanlarında yabancılar
tarafından yapılacak bilimsel araştırmalar hakkında
kanun çalışması da yapılması gerekiyor, bunun da
eklenmesi gerekiyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ivedi
tanınması için diplomatik çabaları artırmamız
gerekiyor.
Toplam değeri 3 trilyon dolar olan doğal
gaz rezervleri, Türkiyenin beş yüz yetmiş iki yıllık
ihtiyacını karşılıyor ama burada bize dayatılan projeler var. Nedir onlar?
1) "EuroAsia
Interconnector" Denizaltı Elektrik Kablosu Projesi; bizim
alanımızdan geçiyor, bunun engellenmesi gerekir.
2) Yine ABnin enerji
koridoru olarak adlandırılan EastMed; bu da bizim
alanımızdan geçiyor.
Bunların
engellenmesi gerekiyor, bununla ilgili diplomatik çabalar
artırılmalıdır.
Artı, şimdi
diğer ülkeler Şubat 2019 da Doğu Akdeniz Gaz Forumunu kurdu,
biz buna karşılık bir atak, cevap veremedik.
Dolayısıyla Doğu Akdeniz enerji forumunu kurmamız
gerekiyor. Daha geniş bir çerçeveden baktığımızda da
Orta Doğuya barış ve istikrarın gelmesi için -Genel
Başkanımız da söyledi- Ortadoğu Barış ve
İstikrar Teşkilatının (OBİT) kurulması gerekir.
Bunlar da diplomatik çabalardan bazıları.
Güney Kıbrıs
birçok anlaşma yaptı, buna karşı -ihlal ettikleri bölgeler
var- gambot, sismik ve sondaj diplomasisi devam ettirilmeli. Deniz yetki
alanlarına sahip olmamıza dair Uluslararası Adalet Divanı
ve Uluslararası Hakem Heyeti kararları var, bunların
arkasında ciddi bir şekilde durmalıyız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ
ÇELEBİ (Devamla) - Son bir dakika alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN
Toparlayın lütfen.
MEHMET ALİ
ÇELEBİ (Devamla) - Toparlıyorum.
Bizim artık
Vatan bir bütündür, parçalanamaz anlayışını çok daha iyi
anlamamız gerekiyor. O da nedir? Vatan dediğimizde artık, ana
vatan Türkiye, yavru vatan Kıbrıs, mavi vatan denizlerimiz ve bunların
semaları aklımıza gelmeli. Dolayısıyla Vatan bir
bütündür, parçalanamaz. dediğimizde Ana vatan, yavru vatan, mavi vatan
ve semaları bir bütündür, parçalanamaz. şeklinde kamuoyuna
anlatmamız gerekiyor. Mavi vatan dediğimizde, o şudur:
Misakımillînin denizdeki karşılığıdır. Mavi
vatan dediğimizde anlamamız gereken budur. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Mavi vatan doktrini de
yetki alanlarımızın ekonomik, jeopolitik, savunma eksenli
perspektifidir. Buna uygun hareket etmemiz gerekir diyorum ve mevzubahis
vatansa gerisi teferruattır diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına Sayın İsmail Özdemir.
İsmail Bey,
şahsı adına da söz talebiniz var, onu da beraber
kullandıracağım.
Toplam süreniz on
beş dakikadır.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, bugün gündemimizde bilhassa Afrika
kıtasındaki bazı ülkelerle yapmış olduğumuz ikili
anlaşmalar var. Bu anlaşmalar kapsamında Zambiyayla
yapılan Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmayla alakalı yüce Meclisimize hitap etmek
istiyorum. Bilhassa da yine aynı çerçevede, Zambiya ve Afrika
Kıtasıyla ilgili bazı gözlemlerimizi arz etmek istiyorum. Bu
anlamda da Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, ömrünü
Türklüğe ve Kıbrıs davasına adamış,
yaşamının her bir anında hürriyet ve istiklal
mücadelesinden ayrılmamış olan büyük dava adamı Rauf
Denktaşı vefatının 8inci yılında rahmetle ve
minnetle anıyorum.
Gündemimizde bulunan Zambiyayla ilgili olan malum
anlaşma hiç şüphe yok ki her yönden büyük önemi haizdir. Ülkemiz ve
Zambiya arasındaki ilişkilerin son yıllarda giderek artan bir
ivme yakaladığını ifade etmemiz lazım. 17 milyondan
fazla nüfusa sahip olan Zambiya, Sahra Altı Afrikadaki konumu
itibarıyla madencilik ve tarımsal faaliyetleriyle öne çıkan bir
ülkedir. Bu kapsamda, ülkemiz, Zambiyadan bakır cevheri ithal etmektedir.
İthalatımızın yüzde 75i de bakır ve yine bu cevherden
üretilen ürünleri kapsamaktadır. İlave olarak, kobalt da yine
Zambiyadan ithal ettiğimiz bir başka madendir.
Ülkemiz ve Zambiya arasındaki ticari
ilişkilere baktığımızda, 2012 yılından itibaren,
Türkiye açısından, net seviyede ihracatçı konumuna
ulaştığımız gözlemlenmektedir. Bu durum hiç şüphe
yok ki memnuniyet verici bir gelişmedir. Gelinen noktada ise Zambiyayla
aramızda olan ticaret hacminin 18,5 milyon dolar seviyesine
ulaştığını görüyoruz; bunun 15 milyon dolar
kadarı ülkemizden Zambiyaya yapılan ihracatı kapsarken 3 milyon
dolarlık kısmı ise Zambiyadan yaptığımız
ithalatı içermektedir. Zambiyaya yaptığımız ihracatın
makine, cihazlar ile bunların ürünleri, tekstil mamulleri, mobilya,
şekerleme gibi gıda ürünlerini kapsadığı da
anlaşılmaktadır.
Bununla beraber, Zambiyanın önemli akarsu
yatakları ve bu ülkenin enerji ihtiyacı dikkate
alındığındaysa ülkemizin Zambiyayla
gerçekleştireceği iş birliği seviyesinin artmasıyla bu
ülkedeki enerjiye dayalı yatırımlarımızın daha da
artabilecek potansiyeli olduğu görülmektedir. Sayın
Cumhurbaşkanının 2018 yılında ülkemizden Zambiyaya
Cumhurbaşkanlığı düzeyinde yaptığı ilk
ziyaretten bu yana karşılıklı ilişkilerimizin göreceli
olarak artması sadece ülkelerimiz açısından değil, Afrika
Kıtası ve bu bölgeyle alakalı millî hedeflerimiz için de umut
verici bir gelişme olmuştur. Bu ziyarette ülkemizi temsil eden
heyette çok sayıda bakanımızın da yer almış
olması yine ülkemizin Zambiyayla ilişkilere gösterdiği önemin
vurgulanması anlamında oldukça değerli olmuştur. Zambiya,
Türkiyeyle ilişkilerinden memnuniyet duyduğunu açıkça
göstermektedir. Dolayısıyla yatırımların
karşılıklı olarak teşvik edilmesinin
sağlanması ilişkilerimizi daha üst seviyeye çıkarabilecektir.
Türk Hava Yollarının 14 Aralık 2018
tarihinden itibaren Zambiyaya sefer düzenlemeye başlamış
olması ikili ilişki anlamında olumlu netice doğuran bir
başka durumdur ki bilhassa Zambiya tarafı da bundan duyduğu
memnuniyeti ifade etmektedir ve TİKAnın Zambiyada yürüteceği
faaliyetler yine Lusaka Hükûmeti nazarında da özlemle beklenmektedir.
Afrika Kıtasındaki yaygın
istikrarsızlığa rağmen Zambiyanın nispeten
barış ve istikrarlı bir durumda olması hem bugünün hem de
geleceğin planlanması açısından dikkate
alınmalıdır. Temennimiz, dost gördüğümüz Zambiyanın
istikrarının tesisinde Türkiyenin katkı sağlaması,
kalkınmasına ve gelişmesine yardımcı olması, ayrıca
bölgenin geri kalanına örnek olabilecek bir modeli de
yansıtabilmesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Afrika Kıtası her yönden dünyanın ilgi
odağı hâline gelmiş bir bölgedir, geniş ve küresel ticaret
açısından son derece önemli su ağlarıyla çevrilmiştir.
Kıta üzerinde nüfus yoğunluğu artan ancak eğitim seviyesi
düşük, yaşam şartlarının zor olduğu, devlet
otoritelerinin ise güç bir şekilde tesis edilebildiği bir yapı
mevcuttur. Bu durum, emperyal ülkelerin son yıllarda ilgi odağı
olarak Afrikayı öncelikli sıraya koymalarına sebep
olmuştur. Bugün Sayın Genel Başkanımızın
partimizin grup toplantısında ifade ettikleri üzere Afrika, dünya
petrol rezervinin yaklaşık yüzde 12sine, ilave olarak altın,
elmas, kobalt ve uranyum gibi stratejik madenlere sahip olarak küresel güç
odaklarının ve emperyalist çevrelerin hedefindedir. Şimdiye kadar
çok sayıdaki ülke ya kıta genelindeki
istikrarsızlıkları ve terör oluşumlarını
besleyerek ya karşılanması mümkün olmayan göstermelik
altyapı yatırımlarının karşılığı
olarak ya da diğer baskı araçlarıyla sömürü
anlayışını hâkim kılmak istemektedir. Kuzey Afrika
sahası, böylesi bir düzlemde, yeni bir umut arayanların Avrupaya
geçiş için kullandığı göç güzergâhlarının ana
merkezi olmuştur. Kızıldeniz boyunca uzanan saha ise kıtaya
dışarıdan gelen, emperyalist hedefleri olan diğer ülkelerin
askerî üs bölgeleri hâline gelmiştir. Sadece petrol ve altın gibi
değerli kaynakları sömürme değil, stratejik su
yollarını ve dolayısıyla ticaret ve enerji
hatlarını kontrol etmek isteyen ülkelerin ana odağında,
dikkatinde ve perspektifinde Afrika vardır. Ayrıca, artan nüfusu
sebebiyle Afrika, yeni pazar yaratma çabasında olan ülkelerin de yine
hedefleri arasındadır.
Bu hedefi benimsemiş, insanlığın
huzurunu umursamayıp sadece kendi menfaatini düşünen ülkeler ise ne
hazindir ki yaptığı yanlışların
faturasını kendilerine gelen Afrikalı göç ve
sığınmacı akınlarıyla ödemektedirler. Göç ve
sığınmacı sorununun beraberinde gelen entegrasyon meselesi,
bilhassa Avrupa ülkeleri açısından içinden çıkılmaz bir hâl
almıştır. Ne hazindir ki bahse konu olan ülkeler çareyi son
derece insanlık dışı yerlerde aramakta, daha iyi bir
yaşam hedefleyenlerin türlü trajedilerle Akdenizde
boğulmalarını âdeta teşvik eder tarzda
davranmaktadırlar. Batının sabıkalı ve kirli yüzü
burada da karşımıza çıkıyor. Akdenizde insanlık
boğulurken Avrupa ne hazindir ki insan haklarını, temel
yaşama hürriyetini dahi görmezden gelmektedir.
Terör saldırıları ise aynı
çevrelerin bir başka meselesi, dahası dünyanın geri
kalanının sorunu hâline gelmiştir çünkü malum terör eylemleri,
artık sadece doğduğu coğrafyalarda kalmamakta, gelişen
şartlar sebebiyle kolaylıkla dünyanın diğer bölgelerine de
yayılabilmektedir. Sömürü anlayışını güderek
Afrikanın insanını ve kaynaklarını kullanma arayışına
girenler bugün kendi yarattıkları sorunlarla yüzleşmek durumunda
kalmışlardır. Oysa Afrika ülkelerinin gelişmesi,
kalkınması ve her yönden seviyenin yükselmesi hedeflenmiş
olsaydı bugün aynı ülkelerin göç ve terörizm gibi bir sorunu acaba
olacak mıydı, bunun üzerinde de düşünülmesi gerekir.
Yapılan her yıkımın faturasının artık sadece
hedef bölgede kalmadığı gerçeği Afrikanın
hakikatlerine bakıldığında açıkça görülmektedir. Bu
tecrübe, bir gerçeği daha karşımıza getirmektedir: Rüzgâr
eken fırtına, huzur eken de elbette refah biçer; niyet hayır
olursa akıbet de hayır olacaktır.
Bütün bu şartlar altında, Türkiyenin
millî hassasiyetleri gözeterek insani bir anlayışla Afrika
Kıtasıyla ilişkilerini geliştirmeye koyulması son
derece önemlidir. Bu önem yalnızca bizim açımızdan değil,
örnek oluşturabilmesi, politika ve ülkeler arası ilişkilerde
cazibe yaratabilmesi anlamında da değerlidir. Gelinen noktada,
Afrikada toplam 46 dış temsilciliğimizin bulunduğu ifade
edilmektedir. Bunlardan 42 tanesinin büyükelçilik seviyesinde temsil
edildiği belirtilmektedir. Hükûmetimiz ve Dışişleri Bakanlığımızdan
farklı zamanlarda yapılan açıklamalara
bakıldığındaysa Afrikada yer alan büyükelçilik
sayımızın 50ye çıkarılmasının
hedeflendiği anlaşılmaktadır. Yine, bu kıtadaki
ülkelerin toplam sayısının 54 olduğu
düşünüldüğünde bu sayının gerçekten değerli bir
anlamı olduğunu da ifade etmemiz lazım. Temennimiz, aynı
seviyenin ticaret, kültür, din ve askerî ataşelikler sayısında
da yakalanabilmesidir. Zira, her alanda ve her anlamda Afrikayla
ilişkilerimizin geliştirilmesi gerekir.
Türklüğün eşsiz, zengin,
kucaklayıcı ve saygın anlayışının bu
kıtada yeniden hâkim olması ticari menfaatlerimizden çok daha büyük
öneme sahiptir. Birileri istikbal kaygısında olabilir; biz Türkiye
olarak insan saygısında olduğumuzu gösterebilmeliyiz.
Medeniyetimiz ve binlerce yıla uzanan devlet geleneğimizin esası
da bunu gerektirir. Türk milleti tarihin her döneminde aranan ve beklenen
olmuştur. Bugün Afrika Kıtası denildiğinde pek çok ülke,
bu kıtada yaptıkları katliamlar, soykırımlar,
köleleştirme faaliyeti ve sömürü düzeniyle anılırken biz
Türklerse yapmış olduğumuz eserler ve kültür
miraslarının yanı sıra hoş bir sedayla
anılıyorsak bize göre yarım kalmış işlerin de
bundan sonra tamamlanması gerekir. İşte, bu kapsamda, TİKA
gibi kuruluşlarımıza da konu Afrika olunca büyük işler
düşmektedir.
Bununla beraber, başta FETÖ terör örgütü olmak
üzere Türkiye aleyhinde çalışan bazı oluşumların da
Afrika Kıtasında bazı çevrelerce faal tutulmaya
çalışıldığı ise dikkatlerimizden
kaçmamalıdır. Bugün, çok sayıdaki Türkiye merkezli vakıf ve
derneğin de Afrika Kıtasında bazı yardım
faaliyetlerinde bulunduğunu bizler biliyoruz. Beklentimiz, bu
faaliyetlerin yetkili kuruluşlar tarafından yakinen takip edilmesi ve
hangi Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyorlarsa
çalışmalarını mutlaka o ülkedeki büyükelçiliğimiz
gözetiminde yapmasıdır. Zira, başkaca olumsuz faaliyetlere
sebebiyet verilmemesi anlamında, bu kapsamda devletimiz de sorumlu
davranmalıdır. Orada ne amaçlanıyorsa -insani yardım olsun
diğer kültürel faaliyetler olsun- her şeyden evvel bu faaliyetlerin
Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından bilinmesi büyük öneme sahiptir.
Hiçbir koşul ve şart altında Türkiye ve Türk milletinin leke
tutmaz büyük ismi üzerinden kirli faaliyetler yapmalarına müsaade
edilmemelidir. Aksi takdirde yapılan yanlışların sadece
bahsettiğimiz dernek ve vakıflara mal edilmeyip doğrudan ülkemiz
aleyhindeki kötü propagandaya hizmet edeceği neticesiyle
karşılaşmak durumunda kalırız. O yüzden, şimdiden
bu tedbirlerin alınması gerçekten büyük anlam ve öneme sahiptir. Nitekim
FETÖyle küresel çaptaki mücadelemize baktığımızda da
geçmişte bu anlamda yaşanmış bulunan sorunun bugün
karşımıza farklı sebeplerle, farklı neticelerle
geldiği gerçeğini şimdiden görmemiz gerekiyor. Pek tabii,
burada, bu anlamda başarılı çalışmaları olan
diğer sivil toplum kuruluşlarını da zan altında
bırakmak istemeyiz. Ancak, bilhassa da Afrika Kıtasında, orada
her ülkenin var olmak istediği bir dönemde, bu türden yardım
kuruluşlarını kullanarak faaliyetlerini yürüttüğü bir
dönemde, ülkemizin de yine Türkiye merkezli faaliyet gösteren bu sivil toplum
kuruluşları üzerindeki denetim mekanizmasını doğru
işletmesi elzemdir ve pek tabii oradaki faaliyetlerini de takip etmemiz
gerekiyor.
Türkiye, Afrika Kıtasıyla ilgili
heyecanlı, aktif, akılcı ve insani bir yol izlerken bu
anlattıklarımız çerçevesinde her ihtimali de bizler
düşünmek mecburiyetindeyiz. Zaten hassasiyetimizin esası da budur.
Bu gerekçelerle, gerek üzerinde görüşmüş
bulunduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma gerek Zambiya Cumhuriyeti
Hükûmetiyle yatırımların karşılıklı
teşviki, yine, benzer minvaldeki anlaşmalara ve diğer,
Fildişi Sahili olsun, Çad olsun, Somaliyle olsun -ki bunlarla alakalı
zaten Dışişleri Komisyonumuzda da Milliyetçi Hareket Partisi
olarak görüşlerimizi ifade etmiştik- anlaşmalara destek
verdiğimizi, müspet baktığımızı ifade etmek
isterim.
Sözlerime son verirken bütün bu
anlaşmaların hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan
niyaz ettiğimizi belirterek Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın Cengiz Gökçelin.
Buyurun Sayın Gökçel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin olağanüstü bir zamandan
geçiyor. Bugün Tarsus Devlet Hastanesinin ısıtma ve soğutma
ünitesinin bakım ve onarımı sırasında patlama meydana
geldi. 2si ağır, 5 işçimiz yaralandı.
İşçilerimize geçmiş olsun diyorum.
Aksilikler üst üste geliyor. Önceki gün Tarsusta
denize açılan 2 bekçimizden hâlâ haber alınamadı.
Balıkçı ağları dışında bir ize
ulaşılamadı. Aileleri endişeli. Arama kurtarma çalışmaları
devam ediyor. İyi haberlerini bekliyoruz.
Diğer yandan, her gün şehit haberleri
alıyoruz. Tüm ülkemizin ciğeri yanıyor. Gencecik
fidanlarımız Suriyede, Irakta şehit düşüyorlar. Geçen
hafta Mersine 2 şehit ateşi düştü. Tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize sabır
diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta
Mersin, yakın tarihinin en ağır afetlerinden birine daha maruz
kaldı. Anamurdan Tarsusa, Toroslardan Akdenize tüm ilçelerimiz bu
afetten zarar gördü, ovaları su bastı, dağlarda kar yolları
kapattı, Toroslar ilçemizde kar meyve ağaçlarını
kırdı. Bu afette 3 vatandaşımızı da kaybettik.
Ölen vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Bu süreçte bizleri en çok üzen şey şu
oldu: Afetten zarar gören bölgelerde dere ıslahı, kanal
açılması gibi projesi olan, hatta ihalesi yapılan
yatırımlar tasarruf tedbirleri diye yapılmamış. Bu
yatırımlar Mersinin, Mersinlilerin hakkıdır. 2018de
Mersin olarak 14 milyar lira vergi ödemişiz, karşılığında
sadece 8 milyar lira kamu yatırımı almışız.
2019un ilk 9 ayında 11 milyar liradan fazla vergi ödedik, 7 milyar
liralık kamu harcaması yapıldı; Mersinliler
haklarını istiyor. Mersinlilerin 6 milyar lirasına el konuluyor
ama 1 milyon liralık dere ıslahı bile yapılmıyor,
sonra o dere taşıyor, vatandaşın tarım arazisini
mahvediyor. Biz bunu değil, hakkımız olan
yatırımları istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Mersinde evler,
iş yerleri, tarım alanları su altında kaldı; esnaf
borç içindeydi, mallarından oldu; çiftçiler ise hepten perişan. 6-7
Ocak tarihlerinde meydana gelen afet sonucunda Mersinde 5 binin üzerinde
çiftçimize ait onlarca hayvan ve ağıl, 5 bin arı kovanı,
1.000 dekar bahçe, 8.500 dekar sera, 60 bin dekar tarla zarar gördü. Mersinli
çiftçilerimizin toplamda 110 milyon liradan fazla zararı var, 110 milyon
lira değerli arkadaşlar. Geçtiğimiz yıllarda doludan sele,
dondan hortuma birçok afete maruz kaldık. Çiftçilerimiz milyonlarca
liralık zararlarını kendileri karşıladı. Uçan
kuşun borçlarını yapılandıran Ziraat Bankası
çiftçilerimizin borçlarını ertelemedi, yapılandırmadı;
çiftçilerimiz daha yüksek faizle daha çok borçlandı. Bu yıl
ürünlerinden kazanıp borçlarını ödemek istiyorlardı, afet
ürünleri çürüttü. Çiftçinin borcunu ödeyecek dermanı kalmadı. Her gün
haberlerde tarlasına, traktörüne haciz gelen çiftçileri görüyoruz.
Çiftçiye deniyor ki: Tarım sigortası yaptır. Arkadaşlar,
Türkiyedeki tarım arazilerinin çoğu parçalı, hisseli ve
intikalleri yapılmamış. 2/B arazilerinde üretim yapan
çiftçilerimiz var. Bu kişiler ÇKS kaydını
yaptıramıyor. ÇKS kaydını yaptırabilen çiftçilerimiz
de sigorta primlerini karşılayamıyor. TARSİM araziye
bölgenin risk durumuna göre sigorta masrafı çıkarıyor; 10 bin
liralık ürün için 2.500 lira sigorta masrafı çıkan yerler var.
Çiftçi bu parayı nasıl ödesin? Çiftçiler zaten borçta, sigorta
yaptırmak için bile ayrıca borçlanmaları gerekiyor.
Dolayısıyla, Mersinin acilen afet bölgesi ilan edilmesi,
yaraların bir an önce sarılması gerekiyor. Tarımsal
üretimimiz düşmesin, çiftçilerimiz topraktan kopmasın.
Mersinin afet bölgesi ilan edilmesi için Cumhuriyet
Halk Partili 3 Mersin Milletvekili olarak Meclis
Başkanlığına bir kanun teklifi verdik. Başta Mersin
milletvekilleri olmak üzere, her partiden tüm milletvekillerini bu teklifimize
destek olmaya çağırıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gökçel, tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
Buyurun.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Mersin ili ve çevresi afet bölgesi ilan edilsin;
çiftçilerimizin, esnaflarımızın borçlarının faizleri
silinerek ertelensin diyoruz, çiftçilerimize ayni ve nakdî yardımlarda
bulunulmasını istiyoruz. Kanal açılması -yani Kanal
İstanbul Projesi değil, arazileri su basmasın diye
yapılması gereken kanallar- dere ıslahı gibi
Bakanlığın yatırım programında bulunan ama bir
türlü hayata geçirilemeyen projeler bir an önce tamamlansın diyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 1inci
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
1inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:20.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
118 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İbrahim Halil
Oralın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 32 sıra sayılı -uluslararası
anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair-
Kanun Teklifi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Kıbrıs Türklüğüne büyük
hizmetler etmiş 2 önemli ismi anarak başlamak istiyorum. 13 Ocak 2012
tarihinde vefat eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurucu
Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türk halkının mücahit
önderi Rauf Denktaşı ve 15 Ocak 1984 tarihinde vefat eden
Kıbrıs Türk halkı liderlerinden Doktor Fazıl Küçük'ü rahmet
ve minnetle anıyorum, Allah ruhlarını şad etsin.
Kıymetli milletvekilleri, Kıbrıs ve
Doğu Akdeniz her geçen gün daha çok önem kazanan bir
coğrafyadır. Bugün Doğu Akdenizde yaşanan güç mücadelesi
bunu yeniden bizlere göstermektedir. Türkiye bu noktada bir hamle
yapmış ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınan
Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle bir deniz anlaşması
yapmıştır. İYİ PARTİ olarak biz buna destek
vermiştik ancak sonrasında olayın boyutu
değişmiştir. Bugün Libyada ülkemizin de içinde bulunduğu
yoğun bir kriz yaşanmaktadır. Libya tezkeresi öncesinde,
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi,
yaptığı açıklamada diplomasi ve ara buluculuk meselesine
işaret etmişti. Ancak ne hikmetse iktidar bu çağrının
toplumun pek çok kesiminden gelmesine kulak tıkamıştı, ta
ki Rus lider Putin benzer şeyleri söyleyene kadar. Putin diplomasi
kanalını işaret edince iktidar bir anda o yolu tercih etmeyi
denedi ve başardı. Genel Başkanımız bu konuda çok
güzel bir söz söyledi: Milletine sırtını dönmüş, el âlemin
dediğinin peşinde koşuyorlar. El iyisi bunlar. İktidar
kendi muhalefetini, kendi milletini dinlemedi, el iyisi olmayı seçti. Biz
deyince gayrimillî olduk, Putin söyleyince millî ve doğru oldu.
Hafter bugün ateşkesi reddetmiştir.
Ateşkesi kabul etsin diye Mehmetçik mi can verecektir? Sayın
milletvekilleri, zaten mesele de burada başlamaktadır.
İktidarın dış politika karnesi zayıftır,
Suriye'de Emevi Camisinde namaz kılacağım. derken, Emevi
Camisine maalesef Putin gitmiştir. Biz ise milyonlarca
sığınmacının sorunlarıyla, dertleriyle
boğuşmaktayız. Yarın bunun aynısının
Libyada olmayacağının garantisi yoktur. İktidar
dış politikada artık bir millî mutabakat zemini
oluşturmalıdır. Dışişleri Bakanı, partimizin
genel merkezine bilgilendirmeye değil, istişare etmeye gelmelidir
artık. Libyada Atatürkün ve Enver Paşanın verdiği
mücadeleyi hepimiz biliyoruz, bunu Sayın Cumhurbaşkanı da örnek
verdi. Ben buna bir ek yapmak istiyorum ki Trablusgarpta o mücadeleyi
verenler, Balkan Savaşları çıkınca yani ateş eve daha
da yaklaşınca Trablusgarptan gerisin geriye dönmüşlerdi,
Osmanlı da diplomasi yolunu tercih etmişti. Bugün de biz, Suriye iç
savaşının ateşini ülkemizin her yerinde hissettiğimiz
İran krizinin zirve yaptığı günlerde bu yolu tercih
etmeliyiz.
Sayın milletvekilleri, biz bugün
Kıbrısta elimizi güçlendirecek başka adımları da
atmalıyız. Bir an önce, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla uluslararası
tanınırlığa ulaşmasını
sağlamalıyız. Bu, son derece elzem ve önemli bir husustur.
Dün Ergenekon kumpasını rahmetli
Denktaşa dokundurmaya çalışanlar, Denktaşın
Türkiyedeki programlarına ambargo koymaya kalkanlar, Denktaşa
marjinal diyenler bugün bir anda Kıbrıstaki
haklarımızı hatırlayıverdiler nedense.
Atalarınız bir gölge gibi sizi takip etmektedir. Bu gölge, ülkemiz
için bir karanlık hâlini almıştır. Türkiyeyi
karanlığa mahkûm etmeyeceğiz, yeni hatalarınıza da
asla izin vermeyeceğiz.
Kıymetli milletvekilleri, Irak ve İranda
yaşanan kriz de bizi düşündürmektedir. Amerika Birleşik
Devletlerinin bölgedeki varlığı coğrafyamızı
germektedir. Bu noktada bir uyarıda bulunmayı önemsiyorum: Kasım
Süleymaninin öldürülmesinden sonra başlayan süreçte Irakta mezhep
çatışmasını yeniden körükleyecek bir durum ortaya
çıkmıştır. Bu meseleden de en çok etkilenebilecek toplum
Irak Türkmenleridir. Irak Türkmenlerinin bir kısmı Şii iken bir
kısmı da Sünnidir. Şii Türkmen kardeşlerimizin bir
kısmı ve hatta bazı Sünni grupları da Haşdi
Şabiyle ortak operasyonlar yapabilmektedirler. Haşdi Şabi
içinde Türkmen birlikler bulunmaktadır. Türkiye de bu durumu çok iyi okumalıdır.
İktidar, Irakta yaşanacak olası bir İranABD
çatışması ve mezhep savaşında Iraklı Türkmen
kardeşlerimizin haklarını savunabilmelidir. Irakta Barzaniyle,
Talabaniyle, şununla bununla değil, doğrudan ve direkt Türkmen
kardeşlerimizi merkez alan politikaları mezhep gözetmeksizin
uygulamak zorundadır. Bu vesileyle, Iraklı Türkmen
soydaşlarımıza selamlarımı ve sevgilerimi
gönderiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ara verdiği sürede ülkemizde pek çok şey
yaşandı. Bunları Genel Kurulda dile getirme
şansımız olmadı. Yerel yönetimlerimizde yaşanan bir
meseleye, özellikle Ankara bağlamında değinmek istiyorum.
Yarın, üyesi bulunduğum
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunda bir kanun teklifi görüşülüyor olacak. Teklif daha yeni
elimize ulaştığı için tamamen inceleme şansım
olmadı ama gördüğüm kadarıyla ortada bir gerçek var:
İktidar, her fırsatta, TBMM eliyle yerel yönetimlerin ellerindeki
yetkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ve benzeri
kurumlara devretmeye çalışıyor. Bunu neden yapıyor? 2015te
benzeri düzenlemeler gündeme geldiğinde, imar planı
değişikliklerinden doğacak değer farklarının
yerel yönetimlere bırakılacağı, o gün partinizin Genel
Başkanı ve Başbakan olan Ahmet Davutoğlu tarafından
bizzat ifade edilmişti. Bugün ise bakıyoruz, bu değer
farkının yüzde 25i ilçe belediyesine, yüzde 25i büyükşehir
belediyesine, yarısı ise -yani aslan payı- merkezî bütçeye
aktarılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, o günden bugüne
ne değişti de büyükşehir belediyeleri bu kadar devre
dışı bırakıldı? Ben cevaplayayım: Büyükşehir
belediyelerinde iktidar değişti. Ankarada, İstanbulda,
Mersinde, Antalyada ve pek çok yerel yönetimde Millet İttifakı
adayları kazandı. Siz, bu uygulamalara rağmen, milletin 31
Marttaki tercihlerini yargılıyor ve cezalandırıyorsunuz.
Kanal İstanbul diretmenizin de sebebi budur. Üstüne bir de
belediyelerimize, olmayan şeyleri söylüyorsunuz. Geçtiğimiz hafta,
Ankaranın görevden alınan devrik belediye başkanı dâhil,
AK PARTİnin pek çok yetkilisi, Ankarada yaşanan yoğun kar
yağışı nedeniyle Ankara Büyükşehir Belediyesini topa
tuttu, karalama kampanyası başladı. 2008de çekilmiş
fotoğrafları paylaşıp 2020 Ankarasını
eleştirdiler.
Değerli milletvekilleri, biz, yirmi beş
yıl Ankarayı yöneten ama her yağmurda alt geçitlerin yüzme
havuzuna dönmesine engel olamayan başarısız yönetimleri iyi
tanıyoruz. Karda, buzda millet mağdur olunca utanmadan Tuz dökün,
yalayın. diyenleri unutmadık. Ankaranın kaynaklarını
dinozorlara, heykellere, fantezi parklarına harcayanları asla
unutmadık. Ankarada yolsuzluğa, hırsızlığa ve
hizmetsizliğe Dur. diyen Sayın Mansur Yavaşı ve
belediyemizi yedirmeyeceğiz. Ankaralılar da aynı şekilde
belediyesinin dimdik arkasındadır. Siz ne kadar kanunla bastırmaya
çalışsanız da Millet İttifakı belediyelerinin
başarıları artacak ve milletimiz de inşallah bunu gelecek
seçimlerde takdir edecektir.
Kıymetli milletvekilleri, sözlerimi
sonlandırırken bizlere demokratik, sosyal ve gelişen bir Türkiye
bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ahlaklı, dindar ve tertemiz
annesi Zübeyde Hanımı da vefat yıl dönümünde rahmet ve minnetle
anıyorum. Ülkemiz Zübeyde Hanım gibi nice analar, nice evlatlar
yetiştirmiştir ve yetiştirecektir. Bizlere düşen ise
analarımızı ve bütün kadınlarımızı korumak,
şiddeti engellemek ve kadının toplumda daha görünür, daha aktif
olmasını sağlamaktır diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, doğrusu, Grup Başkan Vekilimiz de
açılışta söylemişti, Gülistan Doku... Gülistan Doku, genç
bir kadın, Munzur Üniversitesinde öğrenci, resmi de bu, on gündür kayıp.
Ve bugün bizden, partimizden bir heyet de Dersime gitti, öğrencilerle
görüştü, ailesiyle bir araya geldi ve on gündür bir şehir ayakta.
Özellikle öğrenci arkadaşları hemen hemen her gün Dersimde
yürüyüş yaparak, protesto eylemleri düzenleyerek Bizim
arkadaşımız nerede? diyorlar, Gülistan Doku nerede? diyorlar.
Olay ne peki? Değerli milletvekilleri, çocuk gelişimi bölümü 2nci
sınıf öğrencisi kendisi. En son Uzunçayır Baraj Gölü
üzerindeki Dinar Köprüsü yakınlarında görüldüğüne dair bir veri
var elimizde. Şimdi, kritik bilgi de kendi erkek arkadaşı,
Zaynal isimli bir şahıs. Bu çocuğun, Zaynalın babası
emekli bir polis memuru, orada görev yapıyor, Rus asıllı. Onunla
bir arkadaşlığı var, bunu ailesi de biliyor, zaten
Zaynalın ailesi de biliyor bu arkadaşlığı ve erkek
arkadaşı tarafından darbedilerek minibüse bindirildiğine
dair de güçlü veriler var, iddialar var ve en son görüştüğü kişi
de yine Zaynal isimli şahıs ama Zaynal gözaltında değil,
gözetim altındaymış. Yani bütün veriler bu şahsı
gösterdiği hâlde hâlâ gözaltı işlemi yapılmamış.
Zaynalın ailesi, annesi, babası ve varsa yakınları
Dersimi terk etmiş, şu anda ilde değiller. Emniyet ve Valilik
Gerekli arama çalışmalarını yapıyoruz. diye
yanılmıyorsam 1 defa -taradım- açıklama yapmış
ama daha bugün polis arama çalışmalarına katılmış
ve şu ana kadar... Yani gerçekten nasıl, bir genç kadın, Dersim
gibi küçücük bir ilde kaybolabilir ve nasıl hiçbir veriye
ulaşılamaz; sinyal bilgileri, telefon kayıtları gibi?
Şunu da biliyoruz ki MOBESE kayıtlarıyla, iletişimin
dinlenmesiyle yirmi dört saat hepimizin hayatı gözetim altında. Peki,
genç kadın nasıl bulunamaz? Yani cenazesi demek istemiyorum -Allah
korusun- umarım sağ olarak görülecek ve annesinin, ailesinin çığlıkları
dinecek, bu acı bitecek ama şu ana kadar hiçbir veri elimizde
değil.
Şunu söyleyeyim: Pazarda
Cumhurbaşkanını eleştirdi diye kadın gözaltına
alınıyor. Bir diş hekimi camdan geçen konvoya laf attı diye
gözaltına alınıyor. Türkiye açık bir cezaevine dönüşmüş
durumdayken üniversite öğrencisi genç bir kadının on gün
bulunmamasını kabul etmiyoruz, edemeyiz ve biz de
arkadaşlarıyla birlikte Gülistan nerede? demeye devam
edeceğiz.
Bugün yeni bir gelişme oldu; bazı medya,
basın yayın organlarına Efendim, intihar notu bulundu. diye
bir haber geçti; Milliyet ve Hürriyette okudum. Sonra, yapılan
açıklamalar üzerine haber düzeltildi çünkü arkadaşları bu notun
bir yıl önce yazılan bir şaka olduğunu ifade ettiler. Notu
ben de okudum, diyor ki: Ben gidiyorum, odamı temiz tutun, ölürsem bana
Kirlisin. demesinler. Buruşmuş bir kâğıt yani gerçekten
bir şaka. Daha doğrusu, aramayı yapmayan akıl, Gülistan
Dokunun intihar ettiği bilgisini servisle olayı soruşturmaktan
kurtulacağını düşünüyor. Ama gerçekten, kadınlara
yönelik şiddet, taciz, tecavüz, kaybettirilme, kaybolma vakaları ilk
değil maalesef, Gülistan da ilk değil. Ama şunu söyleyeyim: Bu
bir kaybolma vakası değil, bu bir kaybettirme vakasıdır.
Yani kaybolma vakasını bulmak ve bunun izini sürmek kesinlikle daha
kolaydır. Yani her fırsatta Emniyetin olanaklarıyla övünen
iktidarın bu konuda söz söylememesi de ayrıca dikkat çekicidir. Her
konuda konuşan bir İçişleri Bakanı var Türkiyede ama kendi
görev alanında, Emniyetin sorumluluğunda olan bir meselede nedense
dut yemiş bülbül gibi, bir açıklama yapmıyor ve biz Gülistan
Dokuyu bulun. diyoruz. Gülistan Dokunun ailesi on gündür Dersimde iki gözü
iki çeşme ağlıyor ve kendi olanaklarıyla bile aramaya
çalışıyor. Ama Gülistanı bulmak yerine onun
bulunmasını isteyen protestocuları, öğrencileri gaz
bombasıyla gazlamakta da bir beis görmüyorlar. Bu da aslında
olayın vahametini ortaya koyuyor.
Değerli milletvekilleri, başka bir mesele
Kemal Kurkut
Bu fotoğrafı gösterirken canım çok yanıyor,
istemezdim bunu canlı yayında göstermeyi. Kemal Kurkut böyle vuruldu
iki yıl önce, Diyarbakır Nevrozunda böyle vuruldu, yarı
çıplak ve kameralar aynen bu görüntüyü video olarak aldı. Ne oldu
biliyor musunuz? Bugün davası var, o yüzden söylüyorum, maalesef, tekrar,
fail tutuklanmadı, -polis memuru- ismi belli, cismi belli, kimliği
belli- ve ailenin başvuruları sonuçsuz kaldı.
Peki, Kemal Kurkuta ne oldu biliyor musunuz? Bu
görüntüler çıkınca Vali hemen bir açıklama yaptı
hatırlayacağım- canlı bomba şeklinde bir şey
söyledi. Sonra görüntüler ortaya çıkınca, bunu çeken basın
mensupları ortaya çıkınca Diyarbakır Valisi Üzgünüm. diye
açıklama yaptı. Yani bunlar kayıtlarda var, benim söylediklerim
değil. Sonra ne oldu? Bu görüntü çeken medya mensuplarının
görüntülerine el konuldu, videolarına el konuldu ama mecburen sanık
ismini söylemeyeyim, sonuçta kişilik hakları var- onun hakkında
bir dava açıldı. Evet, sanık polis memuru
yargılanıyor. Ve canlı yayın denilebilecek
Diyarbakır Nevrozunda 21 Mart 2017de öldürüldü. Gitar çalan, genç, hayat
dolu, sadece bayram kutlamaya giden bir gençten söz ediyoruz ve üstünü de
şey sebebiyle çıkarmış -oradakiler söylüyor- arama
sırasında ikna olmayınca Ben üstümü çıkarabilirim
sanırım. demiş yani verilen, en azından benim
aldığım bilgiler. Bugün sanırım 8inci
duruşmasıydı, yapıldı ve ne oluyor? Peki, Kemal
Kurkutun failine ne yapıldı? diyeceksiniz. Hiçbir şey
yapılmadı, bu polis memuru tek bir gün tutuklanmadı ya.
İnsan -yani hukukçu arkadaşlar çoktur milletvekili olarak- bilinçli
taksir diye usulen bir tutuklar ya, hani istemedi ama öngörebilirdi, o
silahı ateşlediğinde öngörebilirdi diye; bir fiil var ya da
Kastı yoksa bunu savunmalarıyla ispatlasın. denilebilir
yargılamada. Buna ilişkin çok şey var.
Peki, dosyada ne delil var? Ulusal Kriminal
Bürosunun hazırladığı ilk raporda kasten hedef
alınarak bu öldürme işinin gerçekleştiği söyleniyor, resmî
bilgi. Ve mahkeme -hiçbir çelişki yok bu raporda, hiçbir çelişki yok-
tekrar 2nci raporu istiyor, bu Ulusal Kriminal Büronun raporunu tekrar ATKye
gönderiyor ve ATK bu sefer diyor ki: Seken kurşunla ölmüş. Tekrar
gönderiyorlar, yedi ay sonra tekrar bugün rapor geliyor ve Seken kurşunla
öldürüldü. diyorlar. Adli Tıp Kurumu iktidarın bir kuruluşu
olmaya devam ediyor; Adli Tıp Kurumu asla bilimsel, hukuka uygun verilerle
hareket eden bir kurum özelliğini taşımıyor.
İşte, faili polis olan meselelerde kesinlikle faili koruyan, devleti
koruyan, vatandaşı suçlu ilan eden -suçun cezasız kalması
için- benzer raporları birçok dava dosyasında
hazırladığını biliyoruz. Evet, gerçekten bu bir
yargısız infazdır. Kemal Kurkutu öldüren polis
yargısız bir şekilde bu infazı yapmıştır. Üç
ay açığa alındığına dair bilgiler var ama bugün
polis memuru hâlâ polislik vazifesini devam ettiriyor. Bir tweet attı
diye insanlar cezaevinde, düşüncelerini açıkladı diye insanlar
hapiste ama gencecik bir çocuğu öldüren eğer kolluk görevlisiyse
maalesef elini kolunu sallayarak gidip görevine devam ediyor.
Son olarak, yineliyorum: Kemal Kurkutun faillerini
korumaktan vazgeçin ve Gülistan Dokuyu bir an önce bulun. Gülistan Doku
hepimizin kızı, kardeşi, bir yakını olabilirdi.
Gülistan Dokuya ve kadınlara sahip çıkalım.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarımla
ilgili sorunlar her geçen gün artıyor. Bu bağlamda, patates ürünüyle
ilgili de soğan ürünüyle ilgili de bakanların
açıklamalarını dinliyoruz. Yurt dışına patates ve
soğanın gönderilmesiyle ilgili yeni düzenlemelere gidildi. Onun için
bu konuyu enine boyuna burada değerlendirip yetkilileri bir kez daha
uyarmak istedim.
Bildiğiniz gibi, ülkemizin 71 ilinde patates
ürünü yetişiyor, keza soğan da yetişiyor. Bu ürünlerden patates
1999 yılında 6,5 milyon ton üretimi olan bir ürünken 2018
yılında 4,5 milyon tona geriledi. Yani patates ürünü geçmişe
göre ülkemizde yaklaşık 1,5 milyon ton daha az üretiliyor.
Geçtiğimiz yıl da rekoltenin düşük olması nedeniyle patates
ve soğan ithal etmek durumunda kaldık. Patates, stratejik bir ürün,
keza soğan da hemen hemen her evde kullandığımız,
tükettiğimiz bir ürün. Bunlarla ilgili planlamayı dahi doğru
yapmayınca sorunlar ortaya çıkıyor.
Bakınız, patatesten 30a yakın ürün
elde etmemiz olası ama Türkiyede patatesin en çok üretildiği
Niğde ilinde patatesi işleyecek bir entegre tesisimiz yok. Onun için
de patates hasat edildikten sonra satılmazsa depolanır, bir yıl
sonrasının nisan ayına kadar bu ürünün satışı
gerçekleştirilir. Geçtiğimiz yıl, Ticaret
Bakanlığı, depoları bastığında patates
üreticisini, soğan üreticisini stokçu ilan etti. Esasında hasat
edilen ürünün depolanıp turfanda ürün çıkıncaya kadar bu ürünlerin
satışa sunulduğunu bilselerdi böyle bir vahim hata yapmaz, kendi
çiftçisine terörist demezlerdi. Bu yıl ise geçtiğimiz yıl
patates para ettiği için, soğan para ettiği için çiftçi daha çok
patates ve soğan ekti. Patates ürününün 500 bin tona yakın tohumu
ithal olarak ülkemize gelir; Hollandanın, Fransanın tohumuyla
Türkiye'de patates ekeriz yani yerli patates tohumumuz yok. Son olarak
Niğde Patates Araştırma Enstitüsünün geliştirdiği,
birine de Niğdenin tarihî adı olan Nahita isminin verildiği
patates tohumu nasip olursa 2020de ülkemizde tohum olarak değer bulmaya
başlayacak. Patates gibi bir üründe dahi dışa
bağımlı tohum elde ederek ürün eken bir ülkeyiz.
Tabii, patates ve soğanda sorunlar daha ekim
anında başlıyor. Bakınız, gübresi, tohumu, ilacı
ithal olan, mazotun pahalı olduğu yerde patates ürünü özellikle Orta
Anadoluda yer altından çıkarılan sulama suyuyla sulanır.
Bu yer altından çıkarılan sulama suyu içinde elektrik gideri
vardır. Son iki yılda elektriğe gelen yüzde 60ın
üzerindeki zam çiftçiyi gerçek anlamda mağdur etmiştir. Artık
bir yere gittiğinizde tohumdan, gübreden, ilaçtan daha çok söylenen Bu
elektrik faturasını nasıl ödeyeceğiz vekilim? sorusudur.
Onun için, destekleme adı altında verilen teşvikler de ne
yazık ki üreticinin sorunlarını çözmüyor. Üretici
ilacını, tohumunu, gübresini attıktan sonra bunları
işleme aldığı ürünün üretim dönemi genelde ekim-kasım
dönemidir. Orada hasat ettikten sonra da ürünü tüccar gelir alır, onun
dışında satacağı bir yer yok, yalnızca tüccara ürününü
verir çünkü devlet Toprak Mahsulleri Ofisini geçmişte 1-2 kere bu amaçla
kullansa da son dönemlerde devreye almıyor. Geçtiğimiz yıllarda
patates çürüdü, teşvik yurt dışı satış için
verilmediği için çiftçi mağdur oldu, 2 kez de yurt
dışı için teşvik sağlanmıştı.
Aslında yurt dışına da sattığımız
patates öyle atla deve değil, 200 bin ton civarında yurt
dışına bir patates gider; Irak, Suriye gibi ülkelere göndeririz
ama Mısır gibi ülkelerle ilişkilerimiz bozulunca patates
göndereceğimiz çok ülke de yok. Ha, bu yıl Avrupadaki kuraklık
-bizde de kısmen olan kuraklık- nedeniyle patatesin Avrupadan
farklı ülkelere ihracında sınırlamalar getirilmeye
başlanınca Türkiye de bundan herhâlde çekindi ki hemen patatesle
ilgili farklı sınırlamalara gitmeye başladı.
Önce ne yapıldı? Önce bugüne kadar
uygulanmayan patatesle ilgili, kasım ayında, bir düzenleme getirildi.
Pestisit ve ağır metallerle ilgili laboratuvar analizi istendi. Bu
konuda Niğde bölgesindeki analizler çok geçerli olmadığı
için ürünü yurt dışına satacaksanız önce tıra
yükleyeceksiniz, tıra yüklediğiniz ürünü Mersine götüreceksiniz,
Mersinde laboratuvarda kontrol edilecek, eğer orada olumsuz bir rapor
olursa tüccarın aldığı ürün kamyonun üstünde kalacak,
geriye de getiremeyecek. Öyle olunca tüccar bu işe yaklaşmak
istemiyor. İstiyor ki bana getirilen bu sınırlamaların
alanda kontrolü yapılsın -tarım il müdürlüklerimiz var-
kontroller tamamlansın ben de ihracat yapabileyim. Şimdi bunun
sağlanmamasının dışında ocak ayında Ticaret
Bakanımız çıktı, dedi ki: Artık, patates ve
soğan izne tabi ürün olarak Tarım Bakanlığının
vereceği karar doğrultusunda yurt dışına gidecek.
Tabii büyük bir tepki oluştu. Neden? Çünkü tüccar 90 kuruşa mal olan
patatesi Niğde bölgesinde, Nevşehirde 60 kuruşa almadı.
Şimdi sorunun önemli bölümü buradan kaynaklanıyor. 60 kuruşa
tüccarın gelip depodan almadığı patatesi tüketici de 4
liradan, 5 liradan almak zorunda kalıyor. Aracılık sisteminin
ortadan kaldırılmaması sebebiyle ürünün üreticiden
çıktıktan sonra tüketiciye de pahalı gitmesine neden oluyor.
Yıllardır bu seyrediliyor. Bununla ilgili düzenleme yapılamaz
mı? Yapılır. Örneğin, şimdi, yurt
dışına gidişle ilgili getirilen düzenleme
oluştuğunda mevcut iktidar Toprak Mahsulleri Ofisine demeli ki: Bak,
depoda patates varmış... Patates, nisan ayında, mayıs
ayında Çukurova bölgesinde turfanda olarak çıktığında
Niğdede, Nevşehirde depodaki patatesler mevsim etkisiyle çürümeye
başlar, çillenir çünkü bizim oradaki depolar da çok gelişmiş
değildir, Niğde lisanslı depoculuk kapsamına da
alınmadı, herkes evinin altındaki depoda bu patatesi korumak
durumunda. Patates çillendiği zaman yenmez, çürür. Ee, bu, bir millî
servet, Toprak Mahsulleri Ofisi, 90 kuruş maliyetse, bu patatesi gidip
çiftçiden 1,2-1,5 lira aralığında almalı ve bunu tüketiciye
ucuz yolla ulaşımının da yolunu açmalı çünkü çiftçinin
başka türlü ekim yapabilme şansı yok.
Bakın, bütün çiftçilerin krediyle kredi
döndürdüğü bir döneme geldik. Çiftçi borçlarının ötelenmesi,
faizinin silinmesi için kanun teklifleri veriyoruz, Mecliste bu konular
görüşülmüyor. Oysa çiftçiler her sene ekimden uzaklaşıyor. Çifti
Kayıt Sistemine dâhil olan çiftçi sayısı son beş
yılda 800 bin civarına düştü. Ayrıca, afetlerle
uğranılan zararlar var. Bu zararlarda, Çiftçi Kayıt Sistemine
dâhil değilseniz, TARSİMde de sigortalı değilseniz devlet
sizi desteklemiyor. Oysa o çiftçinin ekim yaptığı
koşullarda Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil olup olamayacağına
bakan yok çünkü ülkenin miras yoluyla el değiştiren
tarlalarının çoğunda çiftçinin gidip Çiftçi Kayıt Sistemi
üzerinden üretimin içinde olma şansı yok, sistem buna izin vermiyor.
Hazine arazisine ekenler var.
Şimdi, Niğdede 840 bin ton patates
yetiştiriliyor, Türkiye 1incisi, patatesin yüzde 16sı Niğdede
üretiliyor; 2nci Konya, 3üncü Afyon. Şimdi, burada, patates üretiminin
yüzde 16sının yapıldığı Niğdede hazine
arazilerinde yetişen patates kayıtlara girmiyor.
Bakanlığın en büyük hatası, 840 bin ton rekolteyi görüyor,
Türkiyeyle ilgili hesaplamaları yapıyor ve ona göre olaya
bakıyor, oysa dönem dönem kayıt dışı 1 milyon 200 bin
tona erişen patatesin varlığından haberdar
olmadığı için piyasa dengeleri oynuyor, onun sonucunda da
patatesin değer bulmayıp çürüdüğü dönemler
oluyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gürer, teşekkür ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Son cümleyi söyleyeyim.
BAŞKAN - Son
cümle için açıyorum, son cümleyi alayım.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Şimdi -Bakanın açıklamasıyla- eğer yurt
dışı satışı için gerekli düzenleme
yapılmış olsaydı, bugün çiftçinin patatesi 60 kuruşa
depoda beklerken değer bulacak, çiftçi mağdur olmayacaktı.
İktidarın bu
konudaki düzenlemelerini gözden geçirmesini temenni ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, şahsı
adına ilk söz Sayın Veli Ağbabanın.
Buyurun Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün bir gazetede, daha doğrusu gazete olduğu iddia
edilen bir kâğıt parçasında bir manşeti görünce insan hem
üzülüyor hem böyle büyük yalan nasıl söylenir diye düşünmeden
edemiyor. Eminim ki sizin resmî gazeteniz bu, sürekli okuduğunuz bir
gazete, diyor ki: FETÖ CHPnin eseri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yuh!
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bu başlık... Aslında havuz medyası ve haram
medyası bütün dünyada yalan bitince doğru yazıyor. Biz bu
manşetlere alışığız. Peki, bu manşetleri
nereden örnek alıyorlar? Siyasette her atılan adımda örnek
aldıkları gibi, Hitlerin Propaganda Bakanı Goebbelsten
alıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, Goebbelsin taktiği ne? Bir yalan ne kadar büyükse ve ne
kadar çok tekrarlanırsa inanan çıkar. diyor. Aslında havuz
medyası ve haram medyası uzunca bir süreden beri bu işi
yapıyor. Ne diyor manşet: FETÖ CHPnin eseri.
Değerli arkadaşlar,
bu manşetten sonra AKP sözcüleri ya da AKP Genel Başkanı
yarın bununla ilgili, bu manşetle ilgili konuşma yaparsa
şaşırmayız. Sanırım siz daha iyi biliyorsunuz ama
şimdi baktım, Fetullah Gülen 1941 doğumlu. Yarın reis
çıkar Bu Fetullahın sorumlusu tek parti, CHP, İnönü.
diyebilir. Niye? Der ki: Bu Fetullah Gülenin annesi 1941de hamile
kaldı, ey İnönü, ey tek parti dönemi, buna niye müdahale etmedin?
diyebilir. Der m? Der, bu manşeti görünce der. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, böyle giderse
Sayın Tuma Çelikin konuşması güme gidiyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) Başka ne der?
Ey CHP, ey İnönü, Fetullah Gülenin annesi tek parti döneminde hamile
kaldı, niye kürtaj yaptırmadınız? der misiniz? Dersiniz
çünkü
Bu yalanları okuyunca vallahi benim yüzüm kızarıyor, bu
manşeti atanların ya da bu manşeti attıran siyasi iradenin
yüzü nasıl kızarmıyor hayret ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, FETÖnün
okulunda okuyan siz, Bank Asyaya para yatıran siz, Türkçe
Olimpiyatlarında nutuk atan siz, FETÖnün iş adamlarının
derneklerinde bağıran çağıran, konuşan siz
-birbirinize dirsek atıyordunuz hangimiz önde gideriz diye- 81 ilin 74üne
Emniyet müdürü atayan siz, Balyozda, Ergenekonda kumpas kuran siz, orduyu
çökerten siz, 12 Eylül 2010 referandumunda FETÖyle iş birliği yapan,
yargıyı FETÖye teslim eden siz, Bitsin bu hasret. diyen siz, 17
Aralıktan sonra bir gazeteciyi sulh sağlamak için Pensilvanyaya
gönderen siz, Pensilvanyada el etek öpen siz, fotoğraf veren siz; FETÖcü
kim? FETÖcü biz! Bakın, değerli milletvekilleri, bu Balyozda,
Ergenekonda mağdurların avukatı kimdi? Balyozda ne dedi o
dönemki Genel Başkanımız Deniz Baykal? Ben bu davaların
avukatıyım. dedi. Bu davaların savcısı kimdi?
Savcısı da Recep Tayyip Erdoğandı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi bu manşetlere bir bakın
değerli arkadaşlar; bakın, şu manşetlere bakın;
muhtemelen siz de görünce biraz yüzünüz kızarır. Son balyoz indi.
diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi gazete o? Güneş.
VELİ AĞBABA (Devamla) Güneş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoksa Cumhuriyet der bunlar.
VELİ AĞBABA (Devamla) Ne diyor Yeni
Şafak, bu resmî gazete? Paralel ordu kuruldu. diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AK PARTİnin
Pravdası bu.
VELİ AĞBABA (Devamla) Pravdası.
Ne diyor? Utanmaz darbeci. Değerli
arkadaşlar, sonra aynı gazete
Onu da bulacağım hemen. Bir
başkası -şuraya bakın- Kumpasın komuta kademesi
diyor. Kim? Fetullah Gülen, gazeteciler
Kim eksik biliyor musunuz burada?
Burada birisi daha eksik. Burada eksik olan kim biliyor musunuz? Bu
davanın savcısı eksik bu resimde, savcısı; bu
davanın savcısı yok burada, resimde. Ya, insan hayret ediyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, bu grupta
Fetullah Gülenin makamına gidip, Pensilvanyanın makamına
gidip, başına türban bağlayıp resim çektiren bir kadın
milletvekili yok, sizde var; eski Grup Başkan Vekiliniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sizde de Grup Başkan
Vekili var ya!
VELİ AĞBABA (Devamla) Önüne diz
çökmüş, türbanı bağlamış, sanki o bir şeyh,
orası sanki kutsal bir mekân gibi
Bir de bir şey söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) Hemen bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, teşekkür
ediyorum.
VELİ AĞBABA (Devamla)
Başkanım, hemen bir cümleyle bitireceğim.
BAŞKAN Siz bitirin, açmayacağım
ama.
VELİ AĞBABA (Devamla) Niye
Başkanım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Veli Ağabey,
haksızlık olmasın diye televizyon süreleri için.
BAŞKAN Gruplar arası bir mutabakata
binaen.
VELİ AĞBABA (Devamla) Peki
Başkanım, hemen bitiriyorum.
AKP'nin MYKsi gidiyor, Pensilvanyada resim
çektiriyor, onlar FETÖcü olmuyor, FETÖcü biz!
Ben size söyleyeyim, bu FETÖ baklavacıda var,
börekçide var, topçuda var, popçuda var; nerede yok? Burada. Hodri meydan!
Gösterin, araştıralım. Hodri meydan! (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın 118 sıra sayılı Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
arkadaşların 21.00 ısrarından dolayı kürsüye
çıkmayı talep etmedim ancak bu dil, iyi bir dil değil Sayın
Başkan. Sabahtan beri nezih bir ortamda güzel bir çalışma
takvimi ortaya koyduk, birçok hususu dile getirdik. Fakat şunu söylemek
zorundayım: Kendi istemediği haberi yapınca hemen havuz
medyası haram medya tarzı ithamların çok yanlış
olduğu kanaatindeyim. Kaldı ki bize de her gün çok sayıda
-onların ifadesiyle- karşı havuzun gazeteleri, hep itham eden
gazeteler, aynı şekilde onların resmî gazetesi o zaman. Bu
doğru bir yaklaşım değil Sayın Başkan.
Gazetenin bir iddiası var,
katılırsınız katılmazsınız. Kaldı ki
konuşmanın tümüne baktığımızda hâlâ o gazetenin
iddiasına, manşetine yanlış demedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Belge var ortada. diyor
gazete. Bunu yalanlamadılar. Kaldı ki bu FETÖ denen lanet örgüt elli
yıldan beri var. Sayın Başkan, CHPde olmuş, diğer
partilerin döneminde olmuş, AK PARTİde olmuş yani bu AK
PARTİnin döneminde çıkmış olan bir örgüt değil. Bir
daha söylüyorum. Bakınız, ısrarla bazı AK PARTİli
vekillerin Pensilvanyaya gittiğini iddia etti sayın
konuşmacı. Ben de söylüyorum: Sizin bir vekiliniz, kendi Grup
Başkan Vekilinizin fotoğrafını koyarak Bu adamın ne
işi var orada? demedi mi, onunla itham etmedi mi? Bir başka CHPli
vekil Bizim partimiz yani CHP FETÖye alet oldu, onun altında
kaldı. deyip de ihraç konusu olmadı mı?
Sayın Başkan, bu dil FETÖyü bulma dili
değil, FETÖyü aklama dilidir. FETÖyle ilgili herkesin daha hassas, daha
adil, daha genel bir dil kullanmasının herkese katkı
sağlayacağı kanaatindeyim Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hani söz
almayacaktınız.
BAŞKAN Sayın Özel
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
diğer siyasi partiye haksızlık yapmamak için kürsüden ve uzun
bir şey yerine kısaca: Yalanlanmadı. dediği belge,
FETÖnün Cumhuriyet Halk Partisine bağış yaptığı
makbuz. Göstereyim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) FETÖ mü yapmış?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, Fetullah Gülenin.
GittiGidiyor internet sitesinden 10 liraya satıldığı,
doldurulduğu ve bu şekilde Reşat Petek tarafından iddia
edildiği ortaya çıktı. Reşat Peteke kriminalde
incelettirmek üzere makbuzu teslim etmesini söyledik. Edemem, kaybettim.
dedi, vermedi ve daha sonra da kendisine bunu kimin
ulaştırdığını bilmediğini, hatırlamadığını
söyledi. Reşat Petekin bu konudaki mahcubiyeti, bu yalanın
altında kalışı bu Meclisin tutanaklarının
altındadır.
Teşekkür ediyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin o zaman.
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Başkanım, en doğrusu bir Meclis araştırma önergesi
veririz
47.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bakınız,
Reşat Peteke nereden bağladı bilmiyorum konuyu. Fakat özellikle
FETÖye son dönemdeki yani terör örgütü olduğu herkesçe malum olduktan
sonraki destekleri malumdur. Örneğin Zaman gazetesinin yaşaması
için her türlü desteği vereceğiz. diyor. Ne Reşatı, Kemal
Kılıçdaroğlu söylüyor bunu. Onun dışında, daha
yüzlerce, Bank Asyaya sıraya girip para yatıran, Dershaneleri
kapattırmam. diyen CHP vekilleri var. Kendi CHP vekilleri ihraç konusu
oldu oraya destek olduklarından dolayı. Bu, doğru bir
yaklaşım değil. FETÖ konusunda herkesin şeffaf, adil bir
yaklaşıma izin vermesi lazım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
konuşmacıdan sonra cevap hakkını kullanacağım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle yok, öyle yok.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1533) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 118) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap işlemi yok.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Tuma Çelikin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TUMA ÇELİK (Mardin)
Sayın Başkan, değerli Kurul üyeleri; bizim için çokça
karşılaştığımız, her gün gördüğümüz ama
belki sizin için yeni olan bir hikâyeden bahsetmek istiyorum ben. Son günlerde
hepiniz duymuşsunuzdur, Midyatın, Nusaybinin ve İdilin tam
ortasında yer alan bir dağ var, bizim İzla Dağı
dediğimiz Bagok Dağı, bu dağdaki Dibek köyünde bir
manastırı ve bu manastırın bir rahibinin, Rahip Ahonun
hikâyesini anlatmak istiyorum ben size.
Rahip Aho yıllarca İstanbulda
yaşamış ve ardından din görevlisi olmak için yurt
dışında eğitim almış çünkü Türkiyede ne
Süryanilerin ne de diğer Hristiyanların ruhban okulu yok. Rahip Aho
daha sonra kendi isteğiyle 1.200 metre yükseklikte bulunan Süryanilerin
İzla Dağı dedikleri Bagok Dağında bulunan Mor Yakup
Manastırında görevlendiriliyor. Manastırın etrafı
boşaltılmış Süryani köyleriyle çevrili. Aynı rahip
çalışmaya başlıyor ve sırtında taş
taşıyarak bu manastırın restore edilmesi için çaba sarf
ediyor çünkü devlet, ibadet edilecek olan kilise ve manastırları
restore etmiyor. Bu yüzden Süryaniler kendi ceplerinden kilise ve
manastırlarını restore ediyorlar.
Geçmişte büyük bir kültürün ve sarsılmaz
bir inancın eseri olarak inşa edilen eserler, muktedirlerin bilinçli
politikalarıyla değişime uğradı. Bu yüzden de bugün
yaşadığımız coğrafyada yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya bulunan pek çok yapı var.
Araştırmalar gösteriyor ki çoğu binlerce yıllık tarihî
yapı niteliğinde olan bu dinî mekânların büyük çoğunluğu
maalesef yok olmakla karşı karşıya bulunmaktadır.
Çünkü Mor Yakup Manastırı örneğinde de olduğu gibi birçok
manastır ve yaşam alanı, savaş, imha, inkâr ve baskı
politikaları sonucunda boşaltıldı.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen 2000li
yılların başında Süryanilerin yaşadıkları
yerlere geri dönmeye başlamalarıyla birlikte yıllar sonra
İzla Dağı ve çevresindeki köylerde yaşam yeniden
başlıyor. Yıllarca zorla evlerinden, köylerinden edilmiş
Süryaniler bu bölgede oluşturulmaya başlanan yeni yaşamda yer
almaya çalışıyorlar. Ama evlerinde oturmak için bu sefer de
davalar açmak zorunda kalıyorlar, bunun için sürekli mahkeme
salonlarına gidip geliyorlar. Hukuktan umudunu kesenler ise kendi
evlerini, tarlalarını yeniden satın almak zorunda
kalıyorlar. Yılmıyorlar, evlerini yeniden inşa ediyorlar,
iş kuruyorlar, Midyatın köylerinde pizzacı dükkânları
açıyorlar. Mardin, Batman ve Şırnak arası yani Turabdin
bölgesi dediğimiz alan kaybedilen ruha yeniden kavuşmaya
başlıyor. Mardin ve Midyata dönüşler hızlanıyor. Önce
daha yaşlı olanlar son günlerini yaşamak için
çocukluklarının geçtiği mahallelere, tarlalara, bostanlara,
köylerine geri dönüyorlar, sonra da onların çocukları ve
torunları geri dönüyor. Bu yüzden, sizin deyiminizle Mardin ve Midyat son
iki yıldır turist rekorları kırıyor. Oysa sizin
turist dediklerinizin on binlercesi kendi köyünü görmeye gelen Süryaniler.
2018 yılında bir gece Mor Yakup
Manastırına 2 insan geliyor ve yemek istiyor. Rahip Aho yemek
veriyor bunlara. Sonra bu Rahip Aho Süryani metropolitine ve jandarmaya bilgi
veriyor. Tutanak tutuluyor, ifadesi alınıyor Rahip Ahonun.
Bir rahip, inancı gereği bulunduğu
manastırın kapısına geleni içeriye buyur etmek
zorundadır ve bundan hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz,
tutulmaması gerekir. Eğer güvenlik sorunu varsa bunu çözmek devletin
görevidir.
Aradan iki yıl geçmiş. 9 Ocakta yirmi dört
saat manastırda yaşayan rahip yaka paça, yangından mal
kaçırır gibi gözaltına alınıyor. Bütün
yaşadıklarını ifadesinde anlatıyor ve bir gün sonra
çıkarıldığı mahkeme tarafından hızla
tutuklanıyor. İnancının gereğini yerine getirmiş,
kendisini inancına adamış, yirmi dört saat manastırda
yaşayan bir rahip yirmi dört saat geçmeden tutuklanıyor.
Dünyanın her tarafında yaşayan Süryaniler ve dostları buna
tepki gösteriyor ve itirazlarını ortaya koyuyorlar. 14 Ocak yani
bugün rahibi tutuklayan mahkeme, yapılan itiraz sonucunu kabul ediyor ve
onu serbest bırakıyor. İşte adalet sistemimiz de maalesef
bu durumda.
Biz Süryaniler bu toprakların
insanlarıyız; evlerimiz, köylerimiz, kilise ve
manastırlarımız, hatıralarımızın hepsi bu
topraklarda. Bizler bizi biz yapan bu topraklardan isteyerek gitmedik.
Nasıl gittiğimizi herkes biliyor. Bilmeyen varsa da açıp biraz
tarih okusun lütfen.
Osmanlıdan bu yana devam eden baskılar
sonucu bütün hatıralarımızı bırakıp buralardan
gitmek, köylerimizi, evlerimizi terk etmek zorunda kaldık. 1990lı
yıllara geldiğimizde çoğumuz gitmişti bile. Çünkü
90lı yıllarda 50den fazla insanımızı faili meçhul
cinayetlere kurban vermiştik ama çekilen bütün bu acılara rağmen
yıllar sonra yeniden köylerimize döndük. İçinde acı, ölüm ve
gözyaşı da olan hatıralarımızla yeniden buluştuk.
Aradan geçen yıllara rağmen bu ülkede
muktedirlerin zihniyeti maalesef değişmedi; iktidarlar
değişti, yöntemler değişti ama zihniyet
değişmedi. Yıllar önce manastırlarımız
kapatılıyordu, şimdi de rahiplerimiz tutuklanarak
manastırlarımızın kapanmasına zemin
hazırlanıyor. Yıllar geçti, dünya değişti ama bu
ülkede manastırda yaşayan rahip hâlâ tutuklanabiliyor.
Buraya gelene kadar daha pek çok sorunla
boğuşmak zorunda kaldık. Lozana rağmen bu ülkede Süryanilere
yıllarca en temel hakları verilmedi, Süryanilerin yıllarca okulu
olmadı. 2013 yılında onlarca görüşmeden sonra, onlarca
tepkiden sonra Süryaniler kendi imkânlarıyla bir anaokulu açabildiler. Bu
ülkede vergi mükellefi olan Süryaniler maalesef herkes gibi eğitim
hakkından yararlanamıyor çünkü çoğunlukta ya da sadece
Süryanilerin yaşadığı yerlerde bir ilköğretim
okulları yok. Midyat, Süryani nüfusunun en yoğun olduğu
bölgedir, burada bir anaokulları dahi yok. Türkiyede
ayrımcılık yok, Ermeni ve Rumların durumu da aynı
Süryaniler gibi, Türkiyede yaşayan diğer birçok halk gibi. Onlar da
vergi vermelerine rağmen okullarını yaşatmak için ve
çocukları kendi ana dillerinde eğitim alsın diye ayrıca
para vermek zorunda kalıyorlar.
Din ve ibadet hürriyeti en temel insan
haklarından biridir ancak bu ülkede hâlen Hristiyanların ve
diğer farklı inanç gruplarının tüzel kişilikleri yok.
Sarayda ağırlanan patriklerin, dinî liderlerin kim olduğuna dair
yazılı tek bir mevzuat yok bu ülkede. Yani canınız
istediğinde talimatname yazılıyor, istemediğinde
yazılmıyor. Demokrasi oyunu oynanmak istendiğinde patrikler
uçaklarda gezdiriliyor ama kim olduklarını yasalara yazın
dediğimizde kulaklar kapatılıyor.
Süryanilerin ellerinde kalan tek tüzel
kişilikleri, fermanlarla kurulmuş vakıflarıdır.
Cumhuriyet tarihi boyunca üzerlerinde kılıç hiç eksik olmadı,
şimdilerde de tavır aynı. Bu vakıflarda istediğiniz an
istediğinizi yapsın diye, muhalefet etmeyen yöneticiler gitmesin diye
yedi yıldır seçim yönetmeliği yayınlanmadı bu ülkede.
Bu ülkede kaç kabine değişti, kaç seçim yapıldı,
sonuçları beğenilmeyen kaç seçim tekrar edildi, ülkenin sistemi
değişti ama cemaat vakıfları hâlâ seçim yapamıyor.
Sandık, sandık diyorsunuz ama sandıkları
kaldırıyorsunuz. Sizi seven yöneticiler koltuklarını
kaybetmesin, rantınız dağılmasın diye cemaat
vakıflarına âdeta kayyum atadınız.
2013 yılında Cumhurbaşkanı
Erdoğan dönemin Başbakanı sıfatıyla Mor Gabriel
Manastırının gasbedilen mülklerinin iade edileceğini
söylemişti. Aradan yedi yıl geçti, bu söz hâlâ yerine getirilmedi.
Ama hakkınızı vermek gerekiyor, mülkiyet sorunuyla ilgili
istikrarlı bir tavrınız var. 2017 yılında Süryani
vakıflarının onlarca mülküne, kilisesine, manastırına
bir kararla el koydunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
TUMA ÇELİK (Devamla) İbadethaneleri de
dalga geçer gibi Diyanete devrettiniz. Tepkiler gelmeye başlayınca
bir kısmını iade ettiniz, araziler ve diğer mülkler hâlâ
Hazinede.
Daha konuşulması gereken çok şey var
ama sonuç olarak ben şunu söylemek istiyorum: Süryaniler ve diğer
halklar bu ülkede süs için vitrine konulan biblo değiller. Tarihleriyle,
harcadıkları emekle ve yarattıkları değerlerle
Türkiyenin gerçekliğidirler. Bunun böyle kabul edilmesi ve gereklerinin
yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu görev de bu Meclisindir, hepimize
düşüyor.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, konuşun Sayın Özel,
kayıtlara girsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kayıtlara girsin
değil efendim, aynı oturum içindeyiz. Takdir edersiniz ki Sayın
Bülent Turan biraz önce ayağa kalktı ve Kayıtlara geçsin.
diyerek partimize çok ağır eleştiri de değil, hakaretlerde
bulundu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, bir cümleyle
cevap verdim Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz bir başka siyasi
parti grubuna mağduriyet yaratmamak, verilmiş ortak sözün
tutulması için bu hakkımızı erteledik, şimdi o
konuşma da gerçekleştiğine göre cevap hakkımızı
kullanmak istiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Özel, aynı şeyi
Sayın Turan da yapmıştı. İsterseniz cevap hakkı
için Sayın Turandan başlayayım, ondan sonra da size vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, o yaptı
BAŞKAN Sayın Turan da aynı
şeyi söyledi çünkü.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben, bırakın
sataşmayı, sadece bize sataşan CHP milletvekiline cevap verdim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki. Sayın Özel, siz buyurun o
zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam. Sayın Ağbaba
kullanacak efendim grup adına. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, size de söz
vereceğim kesin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmaz belki.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ağbaba.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Değerli
arkadaşlar, Sayın Turan; bu FETÖ konusunda bize en son laf söyleyecek
grup ve milletvekili sizsiniz. O nedenle bu konuda bizimle hiç
tartışmayın, çıkın milletten özür dileyin, bizden özür
dileyin bu işi çözün. Bakın, hele hele bu çatı altında
sizin bize laf söylemeye hakkınız yok.
15 Temmuzda darbe yapanların, 15 Temmuzda
buraya bomba atanların, boğaz köprüsünde, Genelkurmay
kavşağında insanlara kurşun sıkanların
sorumluluğu sizde. Niye sizde? O bombaları atan darbeci generallerin
tamamı sizin döneminizde terfi etti, o generaller sizin döneminizde terfi
etti. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, 12 Eylül 2010un hesabını hâlâ
vermediniz. 12 Eylül 2010da diyordunuz ya okyanus ötesine, Pensilvanyaya
kucak dolusu selam gönderiyordunuz, bunların hesabını vermek
zorundasınız. Bu yargıyı çökerttiğiniz için bu darbe
oldu. Değerli arkadaşlar, o nedenle susun oturun.
Bakın, ben diyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunda Fetullahın önünde eğilen, resim veren bir tane milletvekili
yok. Ayrıca bir şeyi daha belirtelim: Balyozda, Ergenekonda sizin
mağdur ettiklerinizi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili yaptı. Siz
o dönem savcılık yaparken o mağdurları biz milletvekili
yaptık.
Bakın, birkaç resim göstereceğim
arkadaşlar, bu resimler sizin döneminizden. Bakın, şuraya
bakın arkadaş, şuraya bakın. Bunların hepsi sizin
MYKnizdeki arkadaşlar. Şuraya bakın, şuraya, şuraya
bakın! Yine, burada söylenen sözlere bakın arkadaşlar. Allah
aşkına, şu manzaraya bakın ya, şu manzaraya
bakın, insan utanır biraz, şuna bakın. (CHP
sıralarından alkışlar) Bak, İlknur İnceöz,
bakın, İlknur İnceöz burada. Ya, İlknur İnceöz türban
takmıyor, gitmiş Fetullahın huzurunda türban takmış,
şu resme bakın arkadaşlar. İlknur İnceöz buradaysa bir
kez daha sataşıyorum, bakın, kalksın cevabını
versin. Şu resimlere bakın. Yine, arkadaşlar, şu resimlere
bakın, şunlara bakın, bakın, şunlara bakın,
şu fotoğraflara bakın arkadaşlar. Bunların hepsi sizin
eseriniz, hepsi sizin eseriniz. Bundan utanıyor musunuz veya pişman
mısınız? Değilsiniz. Hâlâ cemaatlerle ilişki
kuruyorsunuz, hâlâ cemaatlerin, şıhların önünde diz
çöküyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı buna dâhil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Lütfen, yapmayın
diyoruz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, teşekkür
ediyorum.
VELİ AĞBABA (Devamla) Lütfen, devleti
cemaatlere teslim etmeyin diyoruz. Bizim hesabımız bu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, teşekkür
ediyorum.
Sayın Turan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakınız, burada mesele üzüm yemekse
üslubumuzun, tarzımızın daha sakin olması lazım. Elli
yıldan beri bu ülkede var olan bir terör örgütünden bahsediyoruz. AK
PARTİnin kurulması on sekiz yıl önce ama AK PARTİ yokken
bu terör örgütü vardı. Az önce sayın konuşmacının
gösterdiklerinin çok daha ötesinde fotoğraf bende var ama bunlar
anlamsız. Şu an yargı başta olmak üzere birçok kurumumuzun
takip ettiği süreç var. Eğer biz bu süreci beraber takip edeceksek
baş tacı ama sadece bir kayıkçı kavgası gibi Sen
sorumlusun. Sen sorumlusun. derseniz, bu yanlış olur.
AYHAN EREL (Aksaray) Bülent Bey, resimlere bir
bakabilir miyiz?
BÜLENT TURAN (Devamla) Vereceğim,
vereceğim. Çok merak ediyorsanız söyleyeyim: Örneğin, Sayın
Kılıçdaroğlunun Zaman gazetesi kapanmasın diye elimden ne
gelirse yapacağım. demesi var, terör örgütü olmasından sonra.
Örneğin, bir başka CHP'li vekilin Zaman gazetesine abone
olduğunun iddiası var yakın tarihte. Örneğin, bir
başka vekilin, yine CHP vekilinin Ben tüm maaşımı Bank
Asyaya yatıracağım. iddiası var. Örneğin, daha ötesi,
CHP'li bir belediye başkanının Kılıçdaroğlu bize
Digiturkten çıkın. talimatı verdi FETÖ'yle ilgili.
dediğini görüyoruz. Onun dışında, bir başka vekilin,
CHP'den FETÖ yapılanmasını ifşa ettiğim için ihraç
edildim
Bunun gibi birçok var. Ama daha ötesi, eski yıllarda iyi
niyetle, okul açılsın mesanetiyle birçok başbakanın;
Demirelin, Ecevitin, Erbakan Hocanın, Mesut Yılmazın,
Çillerin, Özalın, Kasım Gülekin, hepsinin örgütle beraber
fotoğrafı var. Ecevite diyor ki: Ben size şefaatçi
olacağım.
Bakın, değerli arkadaşlar, kavga
etmek kolay, sen bana bağır, ben sana bağırayım ama
mesele bu değil ki elli yıldan beri bir örgüt var ama bildiğimiz
bir mesele daha var, biz bu adamlarla mücadele ederken sizi hiç
yanımızda görmedik. MİT krizinde, dershanelerin
kapatılmasında, Bank Asyada, diğer meselelerde, hiçbirisinde
yanımızda olmadınız. Allahtan ki Erdoğan var,
Allahtan ki AK PARTİ Grubu var ki bu adamlarla mücadele ettik biz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hocam, sizi
çok özledik. diyen kimdi? Hocam, sizi çok özledik, bir an önce gelin. diyen
kimdi?
BÜLENT TURAN (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha izin verir misiniz.
BAŞKAN Buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bakınız, size bir
ipucu daha vereceğim Sayın Başkan, değerli arkadaşlar:
Bu örgütün en önemli özelliği kasetli operasyon yapması, kasetli bir
örgüt bu örgüt. Dönün geriye, AK PARTİden önceye veya şimdiye, bu
örgüt, elindeki en büyük argüman olan kasetle bir operasyon yaptı.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Kim izin
verdi; kim, kim? Kasetli operasyon yapılırken iktidarda kim
vardı?
BÜLENT TURAN (Devamla) AK PARTİnin güya ses
kayıtlarını, tapelerini Mecliste kim hukuksuz, yargı
kararı olmaksızın
yayınlamışsa o örgütün gölgesini orada arayın Sayın
Başkan. Aynı şekilde, o örgüt MHPye operasyon yaptı
kasetle beraber.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Kim
Başbakandı o zaman, kim; kim Cumhurbaşkanıydı?
BÜLENT TURAN (Devamla) Yıllarca
uğraştılar ama başaramadılar fakat o örgüt kasetle bir
genel başkan operasyonu yaptı. O örgüt kasetle hangi partinin genel
başkanını değiştirmişse FETÖnün gölgesini,
ilişkisini orada arayın Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, itham etmek kolay,
mücadele etmek zordur. Biz FETÖyle en iddialı hâliyle mücadelemize size
rağmen devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Ağbaba
konuşacak.
BAŞKAN Buyurun.
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın
Başkan, hakikaten insan utanıyor; şu manşete bakın,
şu manşet ne diyor: FETÖ, CHPnin eseri. diyor. Bu sizin resmî
gazeteniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Belge var mı?
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir dakika, bir
dakika, bakın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugün.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bu, bugünkü
gazete. Şu gazeteye bakın arkadaşlar, bu sizin gazeteniz. Siz
destek veriyorsunuz, siz reklam veriyorsunuz; TELEKOM buradan reklam veriyor, devletin
bütün kurumları buraya reklam veriyor. 2012 yılında
attığı manşete bir bakın ya! Ne zaman? 8 Aralık
2012 Çarşamba. Attığı manşete bakın: CHPnin
Güleni Bitirme Planı (CHP sıralarından alkışlar)
İnsan hayret ediyor ya! İnsan biraz utanır.
Reşat Petek nerede şimdi, bilmiyorum. Hani
Komisyon Başkanı yaptınız ya, Darbe Komisyonu
Başkanı. Şimdi niye milletvekili değil, bilmiyorum. 3.500
lira paramı aldı.
Arkadaşlar, bakın, ne diyor burada:
CHPye bağışta bulundu, mason oldu. CHPye
bağış yapmış. Ya, arkadaş, sahte olduğu
ortaya çıktı, Reşat Petek sahte olduğunu söyledi ama hâlâ
bunun üzerinden, Fetullah Gülen
O zaman 5 bin TL 560 dolar yapıyor. Bir
vaiz bu parayı CHPye niye bağışlasın, anlamak mümkün
değil.
Bir başka konu
Eğer kimin geçmişte
ne söylediğini çıkarırsak geçmişte
Başbakanlığınızı yapmış, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı adayınız olmuş,
Cumhurbaşkanı reisiniz, sizler neler söylediniz, hepsi
hafızamızda. Bakın,
burada muhtemelen Zaman gazetesine abone olmayan vekil yok arkadaş! Gelip
bize laf söylüyorsunuz.
İSMET YILMAZ (Sivas) Biz olmadık!
VELİ AĞBABA (Devamla) STVnin,
Fetullahın önünde resim çektirmeyen vekil yok, geliyorlar bize laf
söylüyorlar.
BAŞKAN Sayın Başkan, müdahale etmek
istemiyorum ama ediyorum burada yani böyle bir genelleme yapılmaz.
VELİ AĞBABA (Devamla) Ayrıca,
Sayın Turan Efendim, geçmiş dönemde de FETÖ vardı, Ecevit de
destekledi. diyorlar ya
Değerli arkadaşlar, bakın, FETÖ 70de
mi çıkmış, ne zaman çıkmışsa
Ama Demirel, Ecevit
veya geçmiş dönemde politika yapan hiçbir siyasetçi Fetullahçıyı
genel müdür atamadı, Fetullahçıyı vali yapmadı,
Fetullahçıyı müsteşar yapmadı, Fetullahçıyı
emniyet müdürü yapmadı. Bunları atayan sizsiniz, siz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Bugün, 81 ilin
74üne emniyet müdürü atayan sizsiniz! Sorumluluk sizde, utanması gereken
birisi varsa o da sizsiniz! CHPye laf söylemeyin, bize laf söylemeyin! (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Başkan, bütün
vekillere ithamda bulundu.
VELİ AĞBABA (Malatya) E, cevap ver
Abone değilim. de!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
sayın konuşmacı aynı konuşmayı bir daha
yaptı. Konuşmalarım zabıtlarda var, aynı şeyi bir
daha söylüyorum: Bu örgütün en büyük özelliği kasetle operasyon
yapması. Herkes aynaya baksın Sayın Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) O zaman
ortaklardı, ortaklardı.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, İYİ PARTİ Grubu olarak FETÖnün siyasi
ayağının, ekonomik ayağının ve
bağlantılarının araştırılması için
önerge verdiklerine, FETÖ araştırma komisyonu kurularak
kısır tartışmalara son verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yine nazara geldi Genel Kurul.
BAŞKAN Kifayetimüzakere diyeceğiz zaten
sizden sonra.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Şimdi, hangi gündemle toplanıyor olursak olalım,
bir tartışma çıktığında işin ucu FETÖye
dayanıyor. Siyasi partiler de birbirlerine Ben değilim, sensin.
türünden itham altında bırakmak suretiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir şaibenin oluşmasına vesile oluyor.
Biz İYİ PARTİ olarak 3 önerge verdik
FETÖnün siyasi ayağının, ekonomik ayağının ve
bağlantılarının araştırılması için.
Zannediyorum Cumhuriyet Halk Partisinin de verilmiş ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından kabul edilmemiş önergeleri var. Bunu
kısır tartışmalara dönüştürmek yerine kuralım bir
FETÖ araştırma komisyonu, önce komisyonda, sonra da Türkiye Büyük
Millet Meclisinde tartışalım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Kimse de bundan kaçmasın çünkü bu tartışma böyle
ilanihaye devam ettikçe Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı
zedeleniyor. Ben bu Mecliste ne bir teröristin bulunduğuna ne de bir
FETÖcünün bulunduğuna inanmak istemiyorum. Bu ithamların da
karşılıklı olarak araştırma önergesinin kabul
edilmesiyle ortadan kalkacağına inanıyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şu an mahkemeler
açılıyor Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Mahkemelerden muafiyetiniz var.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1533) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 118) (Devam)
BAŞKAN Evet, tekrarlıyorum, madde
üzerinde konuşmalar tamamlandı.
Soru-cevap işlemi yok.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, teklifin tümü
açık oylamaya tabidir ama bugün görüşmesini ve oylamasını
yapacağımız bütün teklifler açık oylamaya tabidir.
Tamamında, hepsinde açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin -ki bu açıklama bütün oylamalar için de
geçerli olacak- teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy
sayısı : 287
Kabul : 272
Ret : 5
Çekimser :
10 (x)
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Emine
Sare Aydın Yılmaz
Bursa İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Zambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1366) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:32) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 32 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE ZAMBİYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 28 Temmuz 2018
tarihinde Lusakada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 278
Kabul :
264
Çekimser :
14 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Emine Sare
Aydın Yılmaz
Bursa İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
3üncü sıraya alınan İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi
Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1585) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
149) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 149 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz ve soru talebi yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FİLDİŞİ
SAHİLİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR
ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 29 Şubat 2016 tarihinde Abidjanda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve eki Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı
yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN İzmir
Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 285
Kabul :
284
Çekimser :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Emine Sare
Aydın Yılmaz
Bursa İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sıraya alınan,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1948) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 135) (x)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Komisyon raporu 135 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz ve
soru talebi yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇAD
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN
VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 26 Aralık 2017 tarihinde
Enceminede imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çad Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde
söz ve soru talebi yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
söz ve soru talebi yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çad Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 287
Kabul :
287 (x)
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Emine
Sare Aydın Yılmaz
Bursa İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
5inci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1546) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 133) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 133 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz ve soru talebi yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SOMALİ
FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE
VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 3
Haziran 2016 tarihinde Mogadişuda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Somali
Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 286
Kabul :
285
Ret :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Emine Sare
Aydın Yılmaz
Bursa İstanbul
Kanun teklifi kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime bir dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.35
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
6ncı sıraya
alınan 134 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1944) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 134)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sıraya alınan
79 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile
Arjantin Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden
Kaçınmaya Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1804) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 79)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 15 Ocak 2020 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.37
XI.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/01/2019-30/06/2019 tarihleri arasında
komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2019 tarihinde
komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, Cumhurbaşkanı
teklifleri, milletvekili teklifleri ve tezkereler (×)
(x) 118 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 32 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 149 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 135 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 133 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(×) Komisyonlar Bülteni tutanağa eklidir.