TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
44üncü
Birleşim
16
Ocak 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, Niğde İl Özel İdaresinin
çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Kayseri ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, 1 Ocak itibarıyla İstanbul
Havalimanında uygulanmaya başlanılan İstanbul
Havalimanı Güvenlik Komisyonunun aldığı karara ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine yönelik gerekli bilgiyi aldıktan sonra
değerlendirme yapacaklarına ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, ilaç sektöründe sıkıntı yaşandığına
ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış
eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan Piyade
Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait Miyanyediye
Allahtan rahmet dilediğine, 20 Ocak tarihi itibarıyla
başlayacak olan yarıyıl tatilinin öğrenci, öğretmen,
idareci ve velilere hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış eğitimi esnasında
meydana gelen kazada şehit olan hemşehrisi Piyade Sözleşmeli Er
Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait Miyanyediye Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Mersin ili Mut Devlet Hastanesinin uzman doktor
ihtiyacına ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, Suriye, Irak ve Libya başta olmak üzere birçok
Müslüman ülkede kargaşa çıkaran şer güçlerinin birlik
beraberliğimizi bozmaya yönelik faaliyetlerine devam ettiğine, vatan
toprağında hür şekilde yaşama imkânı sağlayan
şehitlerimizi rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
7.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış
eğitimi sırasında şehit düşen askerlerimize Allahtan
rahmet dilediğine, Mısır polisinin Anadolu Ajansı Kahire
Ofisine yapmış olduğu baskını
kınadığına, açılışı yapılan
TürkAkım Projesinin ülkemize ve bölgemize hayırlı
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, mobilya sektörünü canlandırmak amacıyla yapılan
indirimlerin ihracatçı firmaları zor durumda bırakması
nedeniyle mobilya ham maddelerindeki KDVnin yüzde 8e düşürülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, tarımda girdi yükünün hafifletilmesi, üretimin
sürdürülebilir kılınması için elektrik birim fiyatının
düşürülmesi ve elektrik faturalarına yansıyan yüzde 1 Enerji
Fonu, yüzde 2 TRT payı, yüzde 18 KDVnin kaldırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Manisa Milletvekili
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, Türkiye Büyük Millet Meclisini
ziyaret eden ziraat odası başkanlarının dile getirdiği
çiftçi ve üreticilerin sorunlarına yönelik çözüm önerilerinin hayata
geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, öğretmen adaylarının atama,
ücretli öğretmenlerin de kadro beklediğine, maarif müfettişi
sayısının artırılarak atamalarının
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Muğla Milletvekili
Burak Erbayın, Avrupa Birliği tarafından Avrupa Birliğine
aday ülkelere ortak tarım politikası geliştirmek ve kırsal
kalkınma politikası oluşturmak için destek verilmesi
kapsamında Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu tarafından tarım potansiyeli olan 42 ilimizin projeye
alındığına ve Muğla ilinin de bu projeye dâhil
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, Kahramanmaraş Havalimanının
faaliyete geçmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, şehitlerimize Allahtan
rahmet dilediğine, ülkelerin stratejik konumunda boğaz ve
kanalların önemine ilişkin açıklaması
15.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, Aydın ilindeki çevre tahribatı ortadayken neden
şimdi de Çanakkale ve Asosa JES projesi için ÇED Gerekli Değildir.
kararı verildiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Yoncalı Fizik Tedavi Hastanesinde
çalışan fizyoterapistlerin sözleşmesinin yenilenmemesi nedeniyle
yaşanılacak mağduriyete ilişkin açıklaması
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, Kahramanmaraş çiftçisinin
mağduriyetine ve ülkemizin geleceği adına tarımsal
faaliyetlerin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde şehit olan
askerlerimize Allahtan rahmet dilediğine, kamyoncu esnafının
mevzuat ve uygulamalardan kaynaklı sorunlarının artarak devam
ettiğine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, rehabilitasyon öğretmenlerinin
Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamına dâhil edilerek
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- Kastamonu Milletvekili
Hasan Baltacının, 2 Ocakta Resmî Gazetede yayımlanan
kararın yüksek faiz oranlarıyla kredi kullanmak zorunda kalan ve
borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin sorunlarına çözüm
olmadığına ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili
Kani Bekonun, hayatın her alanında sorun yaşayan engellilerin
istihdamı konusunda kamuda büyük boşluğun olduğuna ve
engelli vatandaşların sorunlarının çözümlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, Kocaeli ili Kandıra ilçesinde yapılması
planlanan Sungurlu Barajı Projesinin gerçekleştirilmesi hâlinde
yüzlerce yıllık tarım arazileri ile birçok köyün yok olacağına
ilişkin açıklaması
23.- Kırklareli
Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Anayasanın Herkes, kamu
giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür. ibaresinin yer aldığı 73üncü maddesini Maliye
Bakanına hatırlatmak istediğine ilişkin
açıklaması
24.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet dilediğine, 2019 yılı değerlendirme
toplantısında ifade edilen üretim ve verimlilikle ilgili birçok çalışmanın
eksik yönlerini tespit ettiğine, Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi ile
Kiraz ve Beydağ ilçelerinin kendilerine söz verilen doğal gazın
gelmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Habibe Öçalın, İYİ PARTİ Antalya Milletvekili
Feridun Bahşinin 134 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki Kahramanmaraş Valiliğine ve
şahsına yönelik ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Basın İlan Kurumunun gazetelere
yönelik ilan ambargosunun devam ettiğine ilişkin açıklaması
27.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağ ilinde Cumhuriyet Halk
Partisinden Adalet ve Kalkınma Partisine geçen Süleymanpaşa,
Hayrabolu ve Kapaklı Belediyelerinde işçi kıyımı
yaşandığına ilişkin açıklaması
28.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, ağır ekonomik kriz ortamında yaşam
mücadelesi veren kamyoncu esnafına kolaylık sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
29.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, esnaf ve sanatkârların yaşadığı
sıkıntıların bir nebze olsun giderilebilmesi için kredi
faiz oranı düşürülmeden önce çekilen kredilere yönelik
yapılandırma çalışmasının yapılıp
yapılmayacağını, kredilerdeki yüksek kesinti kalemlerinin
yeniden düzenlenip düzenlenmeyeceğini, kredi borcu olan esnaf ve
sanatkârlara yeni kredi verilmeyeceğinin doğru olup
olmadığını Ticaret Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, vefat eden Meclis emektarı Orhan
Aydemire Allahtan rahmet dilediğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılacak cenaze törenine ilişkin açıklaması
31.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, İYİ
PARTİ Grubu olarak şahsi meselelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemini meşgul etmemesi yönünde duruşları olduğuna, 16
Ocak Türkmen Şehitler Gününe, Mısır polisi tarafından
Anadolu Ajansı Kahire Ofisine baskın düzenlenerek çalışanların gözaltına
alınmasını şiddetle kınadıklarına ve
yaşanılan bu vahim durumun Hükûmetin başarısız ve
yanlış dış politikasının sonucu olduğuna,
uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitchin Türk
bankalarına yönelik batık kredi uyarısına ilişkin
açıklaması
32.- Kahramanmaraş
Milletvekili Habibe Öçalın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe
Öçalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış
eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan 2 askerimize
Allahtan rahmet dilediğine, 16 Ocak Türkmen Şehitleri Günü vesilesiyle
bağımsızlık mücadelesi verirken şehit olan Doktor
Necdet Koçak, Adil Şerif, Doktor Rıza Demirci, Abdullah Abdurrahman
ve bütün Türkmeneli şehitleri ile tüm şehitlerimizi rahmetle
andıklarına, Mısır polisi tarafından 14 Ocak 2020
akşamı Anadolu Ajansı Kahire Ofisine baskın düzenlenerek
1i Türk vatandaşı olmak üzere 4 muhabirin gözaltına
alınması olayının takipçisi olacaklarına ve
muhabirlerin serbest bırakılarak Türkiyeden özür dilenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İnsan Hakları İzleme
Örgütünün yayımladığı raporun Türkiyeyle ilgili bölümünde
gazetecilerin, insan hakları savunucularının ve siyasetçilerin
keyfî tutukluluklarının Türkiyenin insan hakları ile hukukun
üstünlüğüne saygı gösterdiği iddialarına gölge
düşürdüğünün ifade edildiğine, Diyarbakır Barosu
Başkanlığını temsilen Baro Başkanı Cihan
Aydının İçişleri Bakanlığına,
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum atanması
kararının hukuka aykırılığını gerekçe
göstererek açmış olduğu yürütmeyi durdurma ve iptal
davasına, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun hâkim ve
savcıların terfileri konusunda aldığı karara,
İstanbul Havaalanında uygulanan 36 dilde ve 80 lehçede anlık
çeviri hizmeti içerisinde Kürtçenin yer almadığına ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış eğitimi
esnasında meydana gelen kazada şehit olan Piyade Sözleşmeli Er
Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait Miyanyediye Allahtan rahmet
dilediğine, evrensel gazetesinin
Basın İlan Kurumunun ilan ve reklam kesme cezasına
yaptığı itiraza, vefat eden Meclis fotoğrafçısı
Orhan Aydemire Allahtan rahmet dilediklerine ve Orhan Aydemirin
fotoğrafının milletvekillerinin vefatında olduğu gibi
Genel Kurul salonuna konulmasının Meclise uygun bir davranış
olacağına, Anayasa Mahkemesinin Soma maden faciasının
protestosu sırasında polis müdahalesi sonucu yaralanan Sıla Koç,
Betül Öztürk Gülhanın başvurusuna ihlal kararı vermesinin ibret
verici olduğuna, Varlık Fonunun Sayıştay denetimine tabi
tutulmadığı gibi Varlık Fonu denetim raporunun Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülmediğine ilişkin açıklaması
37.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış
eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan Piyade
Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait Miyanyediye
Allahtan rahmet dilediğine, Mısır polisinin Anadolu Ajansı
Kahire Ofisini basarak çalışanları gözaltına
almasını kınadıklarına ve konuyu yakından takip
ettiklerine, Hakkın rahmetine kavuşan Meclis fotoğrafçısı
Orhan Aydemir ile 16 Ocak yazar Afet Ilgaza ölümünün 5inci yıl dönümünde
Allahtan rahmet dilediklerine, 16 Ocak 1998 tarihinde Refah Partisinin
kapatılmasıyla Türk siyasetinin bir utançla daha karşı karşıya
kaldığına ve Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin
Erbakan Hocayı rahmetle yâd ettiklerine, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki Varlık Fonu
denetim raporuyla ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Grup
Başkan Vekillerinin Genel Kurulda yaptıkları her türlü
değerlendirmeyi önemli gördüklerine, her parti için üzerinde mutabakata
varılması gereken konuların
tartışılacağı bir toplantının
yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
40.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun HDP
grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisinin on iki yıldır Hrant
Dinkle ilgili araştırma komisyonu kurulması talebine yönelik
grup önerilerini reddettiğine ilişkin açıklaması
43.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Zonguldak Milletvekili
Ahmet Çolakoğlunun, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış
eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan Piyade
Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile hemşehrisi Piyade Sözleşmeli Er
Sait Miyanyediye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
45.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbulda son günlerde yaşanan çökme ve heyelan
vakalarının sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdikleri (10/1233) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi oylanırken
yarın öbür gün bir yerde bir bina çöktüğünde burada kullanılan
oyun, yapılan konuşmaların hatırlanılacağı
düşünülerek oy verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Orhan Aydemire ve tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, İç Tüzükte ya da
yasalarda milletvekili yakınlarının ticaret
yapamayacağına dair herhangi bir kısıtlamanın
olmadığına ve Parlamento çatısı altında
şahsi meselelerin tartışılmasını yanlış
bulduğuna ilişkin konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça,
İzmir Milletvekili Cemal Beklenin, Millî Savunma Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı (4/56) ile Ordu
Milletvekili Ergün Taşcının İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının
16/1/2020 tarihinde Başkanlığa ulaştığına
ilişkin önerge yazısı (4/57)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 20 milletvekilinin, YSKye
olan güvenin sağlanması, oluşan ve oluşabilecek
mağduriyetlere karşın alınacak idari tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/1096) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ocak 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve arkadaşları
tarafından, Hrant Dink cinayetinin araştırılması ve
arkasındaki derin ilişkilerin açığa
çıkarılması amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, İstanbulda son günlerde yaşanan çökme
ve heyelan vakalarının sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1233) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ocak 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 16 Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde
bastırılarak dağıtılan 160 sıra sayılı
Kanun Teklifinin (2/2503) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına alınarak bu
kısmın 1inci sırasına alınmasına; bu
birleşimde 160 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
olunmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve 19 Milletvekilinin; Manisa Milletvekili
Semra Kaplan Kıvırcık ve 31 Milletvekilinin; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Binali Yıldırım ve 36 Milletvekilinin;
İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın; MHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün; Hayvanların
Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve Kötü Muamelelerin
Önlenmesi için Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/102, 461, 682, 977, 981, 982) (S. Sayısı: 132)
B) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam
Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası Arasında İslam
İşbirliği Teşkilatı Tahkim Merkezi'nin Türkiye'de
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/2503) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayı 160)
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
X.- OYLAMALAR
1.- (S.Sayı 160)
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası Arasında İslam
İşbirliği Teşkilatı Tahkim Merkezi'nin Türkiye'de
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Mahir Polat'ın, 2019 yılında yapılan mühendis ve veteriner
hekim atamalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/22665)
2.- Konya Milletvekili Esin
Kara'nın, Bakanlık bünyesinde istihdam edilen ve istihdam edilmesi planlanan
ziraat mühendisi sayısına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/22668)
3.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbül'ün, tohum ithalatına ve yerli tohum üretilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/22795)
4.- Antalya Milletvekili Tuba
Vural Çokal'ın, sokak hayvanlarına ilişkin sorusu ve Tarım
ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/23157)
16
Ocak 2020 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Niğde İl Özel İdaresinin
çalışmaları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili
Selim Gültekine aittir.
Buyurun
Sayın Gültekin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğde İl Özel
İdaresinin çalışmalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
SELİM
GÜLTEKİN (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Niğde İl Özel İdaremizin
çalışmaları hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Hakkâri
Çukurcada atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada
şehadete yürüyen sözleşmeli erler Tolga Kaplan ve Sait Miyanyedi
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize acil
şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Bu
sabah Batmanda PKKya yönelik düzenlenen Kapan-4 Mava Operasyonunda da Türk
Silahlı Kuvvetlerimize üstün başarılar diliyorum.
Niğdemiz
131 köy, 23 belde, toplam 6 ilçesiyle 361 bin
vatandaşımızın yaşadığı, tarihî
yapıları, termal turizmi ve doğal güzellikleriyle birçok
medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehirdir.
İlimiz sınırları dâhilinde hizmet götürdüğümüz tüm
yerler için yatırımların belirlenmesi, takibi ve
uygulanmasında büyük bir başarı gösteren ve milletin iradesini
yansıtan İl Genel Meclisimizin idareyle arasındaki uyum ve
birliktelik hizmetlerde başarı getirmiş ve İl Özel
İdaremiz tüm çalışmalarda Türkiye genelinde her zaman ilk 3
idare içerisinde yer almıştır.
Gururla
söylemek isterim ki bugün 150 kilometresi bitümlü sıcak
karışım olmak üzere tüm köylerimize ulaşım asfalt
yollarla sağlanmaktadır. Vatandaşlarımızın daha
modern ve güvenli şartlarda kesintisiz ulaşımlarını
sağlamak adına 2019 yılındaki sadece yol projelerine toplam
33 milyon TL harcanmıştır.
Özel
İdaremizin çiftçilerimizin üretkenliğini artırmak,
tarımı daha modern şekilde yapmalarına yardımcı
olmak için mevcutta bulunan 219 tesisimize ek olarak 2019 yılında toplam
11 milyon 200 bin TL harcamasıyla 19 adet sulama projesi bitirilmiş
ve 876 hektar alan sulamaya açılmıştır.
Ayrıca,
hemşehrilerimizin kesintisiz ve daha sağlıklı içme suyunu
kullanmaları için tüm köylerimiz şebekeli içme suyu tesisine dâhil
edilmiş olup bakım, onarım, tesisat ve depo
yapımının da içerisinde yer aldığı 17 proje için
2019 yılında 7 milyon 500 bin TL harcanmış ve böylece içme
suyu olmayan köyümüz kalmamıştır.
Yine, altyapıda da üstün bir başarı
gösteren İl Özel İdaremiz tüm köylerimiz için 717.933 metre
kanalizasyon hattını başarıyla döşemiş,
kanalizasyon hattı olmayan köyümüz de kalmamıştır.
Köylerimiz şehir oluyor sloganıyla çalışmalarını
sürdüren İl Özel İdaremiz, tüm köylerimizin köy içi
yollarını da kilitli parkeyle kaplamıştır.
İdaremiz, 2020 yılı kilitli parke taşı
çalışmaları için de 3 milyon 500 bin TL ödenek
ayırmıştır.
İl Özel İdaremiz hem hizmet üreten hem de
ürettiği hizmetten gelir elde ederek tasarruf ve geri dönüşümü
önemseyen bir anlayışla çalışmalarını
yürütmektedir. Bu anlayışla, 650 kwlık güneş enerjisi
tesisi yapılarak elektrik üretimine başlanmış olup
ayrıca köylerimizin enerji ihtiyacını güneşten
karşılamak için 42 köyümüzün içme suyu motopomplarına güneş
enerjisi panelleri konulmuştur.
Aynı şekilde, idaremizin kendi
imkânlarıyla yaparak hem gelir elde ettiği hem de çiftçilerimizin
ürettikleri ürünleri daha az maliyetle depolamalarına ve raf ömürlerini
uzatmalarına imkân sağladığı oyma depolarımıza
ek olarak, 2019 yılında 1 milyon 250 bin TL harcama yapılarak 2
adet daha depo yapılmış olup 2020 yılında da oyma depo
yapmaya devam edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Yine, İl Özel İdaremiz marifetiyle, Bor,
Çamardı ve Çiftlik ilçelerimizde öğretmenevlerinin
yapımları tamamlanmış olup 2020 yılı içerisinde
de Niğde merkezde, modern, Niğdemize yakışır bir
öğretmenevimizin inşasına başlayacağız.
Geleceğimizin teminatı gençlerimize,
çocuklarımıza sporu sevdirmek ve teşvik etmek amacıyla,
muhtelif noktalarda 63 adet minyatür halı saha, 42 adet basketbol ve
voleybol sahası yaparak onların kullanımına sunduk.
2019 yılı içerisinde Niğdemizin
sağlık turizmine önemli katkı sağlayan
Çiftehanımıza peyzaj ve çevre düzenlemeleri için 7,5 milyon TL
harcama yapılmıştır. Ülkemizin önemli termal merkezlerinden
olan, 49 ile 53 derece arasındaki şifalı sıcak suyu, modern
konaklama imkânları, tarihî dokusu ve doğal güzellikleri ile tedaviyi
bir arada yaşayacağınız Çiftehan termal turizm merkezimize
siz değerli milletvekillerimizi ve tüm halkımızı davet
ediyorum.
Sadece köylere hizmet götürmekle yetinmeyip
şehir merkezinde de eğitimden sağlığa kadar birçok
projeyi başarıyla tamamlayan Niğde İl Özel İdaremiz,
2019 yılı sonunda 100 milyon TL bütçesi ile tahsisle gelen KÖYDES ve
KOP ödeneklerinin yüzde 70ini yatırım giderlerine, yüzde 20sini
cari giderlere, yüzde 10unu ise personel giderlerine harcamıştır.
2019 yılında tüm ilçe ve köylerde ihaleye çıkmaksızın
kendi ekip ve ekipmanlarıyla KÖYDES projesi kapsamında
Bakanlığa bildirdiği projeleri belirttiği tarihte bitirerek
Türkiye sıralamasında 1inci olan Niğde İl Özel İdaremizin,
103 milyon TL yeni bütçesiyle 2020 yılında da Niğdeli
hemşehrilerimizin yararına olacak birçok projeyi başarıyla
yapacağına gönülden inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gültekin, tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
SELİM
GÜLTEKİN (Devamla) - Bu hizmetlerin yapılmasında idaremize desteklerini
esirgemeyen, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana, bakanlarımıza, milletvekillerimize, ayrıca
İl Özel İdaremizin büyük başarılara imza atmasında
önemli payı olan Sayın Valimiz Yılmaz Şimşeke,
İl Genel Meclis Başkanımız Bülent Küçüktunaya ve İl
Genel Meclisi üyelerimize, İl Özel İdaremiz yöneticilerine ve her
şartta sahada azimle çalışan İl Özel İdaresi
personelimize yürekten teşekkür ediyor, Gazi Meclisimizi, aziz milletimizi
ve Niğdeli hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, Kayserinin sorunları hakkında
söz isteyen Kayseri Milletvekili Çetin Arıka aittir.
Buyurun
Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ÇETİN ARIK
(Kayseri ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Erciyes gibi
başı dik, hayırsever insanların diyarı Kayserimizin
sorunları üzerine gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bugün
Kalkınmayı kırsaldan, Sarızdan
başlatacağız. deyip de Sarız ilçemizin nasıl bir köy
hâline getirildiğinden, Sarızı unuttuğunuzdan
bahsetmeyeceğim. Bünyanda traktörüne haciz konulan çiftçimizin
sorunlarından da bahsetmeyeceğim. Yoğurduyla ünlü
Akkışladaki hemşehrilerimizin koyunlarının ellerinden
nasıl alındığından da bahsetmeyeceğim.
Felahiyemizin bir türlü bitirilemeyen Göğdere yolundan,
Sarıoğlanın kaderine terk edilen tarihî Şahruh
Köprüsünden de bahsetmeyeceğim. Tomarza ilçemizin kabak
çekirdeğinden, Yahyalı, Yeşilhisar ilçelerimizin
elmalarının nasıl çürütüldüğünden de bahsetmeyeceğim.
Kayserimizde her seçim döneminde söz verilen ama
yolu bir türlü Kayseriye düşmeyen hızlı trenden de
bahsetmeyeceğim. Yüksek hızlı tren gibi, havalimanının
genişletilmesinden, devlet tiyatroları sözünün nasıl yalan
olduğundan da bahsetmeyeceğim. Güzide Kayserisporumuza yapılan
ihanetten de bahsetmeyeceğim. Kayseri Büyükşehir Belediye
Başkanlarının Allaha şükür, beş kuruş borcumuz
yok. deyip de milyonlarca liralık borç çıkınca Ben
yapmadım, o yaptı. diye birbirlerini nasıl
suçladıklarından da bahsetmeyeceğim. Allahın suyundan
para mı alınır? diyerek vatandaştan oy isteyip su
parasına merkezde yüzde 19, kırsalda yüzde 49 zam
yapıldığından da bahsetmeyeceğim. Hayırsız
evlat gibi, Kayseride her şeyi satanların şimdi de Erciyes
Dağını satılığa çıkardıklarından
da bahsetmeyeceğim. AVM mantığıyla şehirlerin
dışına yapılan şehir hastanesine
vatandaşlarımızın ulaşım problemlerinden de
vatandaşlara aylar sonrası verilen randevulardan da
bahsetmeyeceğim.
Değerli milletvekilleri, ben, bugün, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Kayserideki adaletsizliğini
anlatacağım, güçlünün zayıfı nasıl ezdiğini
anlatacağım, can ve mal güvenliğimizin olmadığından
bahsedeceğim. Biz, bu tek adam sisteminde can ve mal güvenliği yok
deyince MHPnin Sayın Grup Başkan Vekili Hiçbir siyasetçi
Türkiyede can ve mal güvenliği yok. diyerek Türkiyeyi uçuruma itmek
için pusuya yatamaz. diyor. Her kim ki Türkiyeyi uçuruma itmek için siyaset
yapıyorsa alçaktır, namussuzdur ama şu da biline ki bizim vatan
sevgimiz, millet sevgimiz, bayrak sevgimiz en az sizinki kadardır.
Bakın, sayın milletvekilleri, ben,
şimdi, Kayseriden iki örnekle can ve mal güvenliğimizin, adaletin
olmadığını anlatacağım sizlere. Metropol ilçemiz
olan Kocasinan ilçemizde Cumhur İttifakından, MHP
kontenjanından belediye meclis üyesi seçilen bir kişi, yurt
dışında yaşayan Gülkız Sönmez isimli teyzemizin arsasına
talip olur ama Gülkız teyzemiz arsasını satmak istemez.
Gülkız teyzenin yurt dışında hayatını
kaybettiğini öğrenen bu belediye meclis üyesi sahte tapu düzenleyerek
Gülkız teyzenin arsasına 10 katlı bina diker. Bu sahte tapu
nasıl düzenlendi? Kim var bu işin içerisinde? Normal
vatandaşımıza ruhsat konusunda Yok, şerefiye parası,
yok, şu parası, bu parası
diyerek binbir zorluk çıkaran
belediye sahte tapuyla ruhsat alınmasına nasıl göz yumdu? Siz
burada mal güvenliği olduğundan bahsedebilir misiniz sayın
milletvekilleri?
Öte yandan, Pınarbaşının
Aslanbeyli köyünde yazın hayvanlarını otlatmak için tek
odalı, elektriği suyu olmayan evlere giderler, birkaç ay
kalırlar. Burada rant yok, burada para yok; amaçları iki üç
aylığına hayvanlarını otlatmak, bu tek gözlü evlerinde
kalmak. Niye elektriğimiz yok, niye suyumuz yok? diye dert de etmezler.
Şimdi Cumhur İttifakının belediyesi bu sahte tapuyla
dikilen 10 katlı binaya göz yumuyor ama bu yayla damını, tek
katlı damı yıkmaya kalkıyor. İşte, sizin
adaletiniz bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Zekeriya Altınok
ismini hatırladınız mı? Hani, yaşarken terörist ilan
ettiğiniz, şehit olunca da Vatan size minnettardır.
dediğiniz Zekeriya Altınoktan bahsetmek istiyorum sizlere. Zekeriya
Altınok Ankarada askerlik görevini yaparken polisleri askerlikten muaf
tutan bir yasa çıkar, o da terhis olup polislik mesleğine geri döner.
Polislik mesleğinde on yılı tamamlamasına on beş gün
kala FETÖden ihraç edilip hapse atılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arık, tamamlayın
sözlerinizi, buyurun.
ÇETİN ARIK (Devamla) Yargılanır,
suçsuz olduğu anlaşılır, beraat eder ancak görevine iade
edilmez. Sen teröristsin. dedikleri Zekeriya Altınoka Sen polislik
mesleğinde on yılını tamamlamamışsın,
askerliğini de yarım bırakmışsın; yeniden
askere. derler. Zekeriya Altınok da Seve seve. der ancak bu kez, daha
önce askerlik görevini yaptığı Ankaraya değil de sil
baştan Ağrının Doğubeyazıt ilçesine gönderilir.
Zekeriya Altınok terhis olmasına on beş gün kala hain, bölücü,
kalleş PKK terör örgütü tarafından şehit olur. Geride, gözü
yaşlı baba, ana, eş ve 2 yetim çocuk bırakır; bir de
vicdanı olanların vicdanında kapanmaz bir yara. Öte yandan,
kodamanların, zenginlerin davalarının görüldüğü gün TBMM
0028 plakalı bu makam aracının görülmesi ve aynı gün çok
sayıda kodamanın serbest bırakılması, zenginin serbest
bırakılması sizce tesadüf müdür sayın milletvekilleri?
Şimdi, siyasi gücü olanın, parası olanın, ensesi kalın
olanın, FETÖnün ağababalarının parayla
aklandığı bu ülkede adaletten söz edebilir misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇETİN ARIK (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlandı süreniz.
Sadece selamlama için mikrofonu açıyorum.
Buyurun.
ÇETİN ARIK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, işte, Kayserinin sorunu bu, Türkiye'nin sorunu bu.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine yönelik gerekli bilgiyi
aldıktan sonra değerlendirme yapacaklarına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, kürsüde gündem dışı konuşma yapan sayın
milletvekili hem Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilliğimize
MHP Grubuyla alakalı olarak bir isnatta bulundu hem de özellikle,
Kayseride bir belediye meclis üyemizle alakalı birtakım ifadeler söz
konusu oldu, birtakım ithamlar söz konusu oldu. Kayserideki meseleyle
alakalı da gereken bilgiyi alıp bunların hepsi için toplu bir
değerlendirme ve bir cevapta bulunacağız efendim. Bu
hakkımızı saklı tuttuğumuzu ifade ediyorum.
Şimdilik bu kadar, tutanakları inceleyip ona göre beyanda
bulunacağız efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, 1 Ocak itibarıyla
İstanbul Havalimanında uygulanmaya başlanılan
İstanbul Havalimanı Güvenlik Komisyonunun aldığı
karara ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
İstanbul Havalimanında bulunan, turizm sektöründeki acentelerin
misafir karşılama sisteminde 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla
başlatılan uygulamanın yaşattığı sorunlar
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı
sunarak sözlerime başlarken 2020 yılında
yapacağımız başarılı çalışmalarla Türk
milletinin beklentilerine cevap vermeyi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
itibarını artırmayı temenni ediyorum.
İstanbul Havalimanında 1 Ocak
itibarıyla uygulanmaya başlanan Güvenlik Komisyonu kararı
isabetsiz, yasalara aykırı ve Türk turizmine zarar veren bir karar
olduğu için, konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile
getirerek başta Kültür ve Turizm Bakanlığı ile
İstanbul Valiliği olmak üzere bütün yetkililerin dikkatini çekmek
istiyorum.
İstanbul Havalimanı Güvenlik Komisyonu
aldığı kararda şunları söylemektedir: Terminal gelen
yolcu katı gümrüklü salon çıkış kapısı önünde
karşılama alanına -yolcu yakınları
dışında- karşılama amacıyla gelerek elinde karşılayacağı
kişilerin ismi, firma adı, numarası, pankart ve döviz bulunduran
veya asan kişilerin bahse konu alana alınmayarak terminal
dışına çıkarılması ya da İGA meeting lounge
alanına yönlendirilmesi uygun görülmüştür. Bu açıklamadan,
gümrüklü salon çıkış kapısı önünden
karşılama alanına girerek turistleri karşılayan turist
rehberleri ve transfer görevlilerine engel getirildiği
anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanlığı
olan Kültür ve Turizm Bakanlığı ve yasayla kurulmuş bir
kamu kuruluşu niteliğindeki TÜRSABın acente görevlileri için
vermiş olduğu belgeleri yok saymak, yok sayarken de hanutçu ve
çığırtkan olarak tabir edilen kaçak olarak
çalışanlarla aynı tutmak, yasayla güvence altına
alınan transfer yapma faaliyetlerini güvenlik güçleri marifetiyle
engellemek hiçbir gerekçeyle izah edilemez.
Değerli arkadaşlar, bu konuda mağdur
olan acente sahiplerinin dün İstanbul Havalimanında yapmak
istedikleri basın açıklamasına İstanbul Valiliği engel
olmuştur. Bir taraftan Suriyelilerin mitingine izin verip diğer
taraftan mağdur vatandaşlarımıza izin vermeyenleri de
kınıyorum.
Sessiz havalimanı konsepti diyerek dünyada
örneği olmayan bir uygulamayı başlatmak, acente faaliyetlerinin
başlangıcı olan karşılama faaliyetini engellemek 1618
sayılı Yasa ve yasanın uygulanması için
çıkarılmış olan Seyahat Acenteleri Yönetmeliğinde
sayılan faaliyetlere de engel teşkil etmektedir.
Sessiz
havalimanı konseptinin uygulandığı ülkelerde yapılan
iş, anonsları azaltmak ve kapılarda anons yapmak
şeklindedir. Bu durumu en iyi bilen ve takip edenlerin de ülkemize
turistleri getiren acentelerin olduğunu hatırlatmak isterim. Hizmet
veren sektör temsilcileri görüntü kirliliğinin önlenmesi ve pankartlara
standart getirilmesine karşı olmadıkları gibi belgesi
olmayan kişilerin engellenmesine de taraftar olduklarını
açıklamışlardır.
Değerli
milletvekilleri, çok önemli gördüğüm bir husus da bu karşılama
görevinin İGA yetkililerine verilmiş olmasıdır.
Edindiğim bilgilere göre, bu karşılama için, gelen her turistten
4 avroya varan bir ücret tahsil edilmektedir. Doğrudan bir acentecilik
faaliyeti olan turist karşılama işini para
karşılığı yapmak hem yasalara aykırıdır
hem de Türk turizmini baltalamak demektir. Bu, İGAya yeni bir rant
yaratma gayretinden başka bir anlama gelmez ve acente haklarının
İGA tarafından gasbedilmesine yol açar. Bu durum asla kabul edilemez.
Ülkemizin gönüllü elçileri olarak Türkiyenin tanıtımında önemli
bir rol üstlenen, çok önemli döviz girdisi sağlayan, onlarca sektöre
ülkemize getirdiği turistlerin harcamaları yoluyla katkı yapan,
cari açığın kapanmasında başı çeken turizm
seyahat acentelerine yasayla tanınmış hakların
gasbedilmesine göz yumulamaz. Bu, haksız ve yanlış karardan
derhâl dönülmesini talep ediyor, ülke yararına çalışan turizm
sektörünün temsilcilerine başarılar diliyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren 30 milletvekili arkadaşımıza
yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Aydın
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, ilaç sektöründe
sıkıntı yaşandığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Israrla söylüyoruz, iktidarın sağlık
sistemi tamamen çöktü. Şimdi de ilaç sektöründe büyük bir
sıkıntı yaşanıyor. Halk arasında domuz gribi
diye tabir edilen ve tedavisinde kullanılan grip ilaçlarından,
tansiyon, epilepsi, göğüs ilaçlarından ağrı kesicilere
kadar birçok ilacı eczanelerde bulmak zor. 150ye yakın ilaç şu
anda piyasada bulunmuyor. Her yıl şubat ayında ilaca zam
yapıldığı için de firmalar ilaçları piyasaya
vermiyorlar. Fiyat Değerlendirme Komisyonunca özellikle yurt
dışından gelen ve ithal olan ilaçların
fiyatlarının değerlendirilmesinde kullanılan avro kuru
geçen yıl yapılan artışın ardından 3,40 liraya
yükselmişti. 20 Şubatta yeni kur belirlenecek. İlaç
firmaları depoya ilaç vermekten kaçındıkları için bu
dönemde, şu anda ilaçlar karaborsaya düşmüş durumda.
Bakanlık yılda 1 kez fiyat düzenlemesi yapacağına,
örneğin birkaç ayda bir küçük oranlarda zamlarla bu sorun
aşılabilir diyoruz. Buradan da Sağlık
Bakanlığına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
3.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Hakkâri ili Çukurca
bölgesinde atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada
şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile Piyade
Sözleşmeli Er Sait Miyanyediye Allahtan rahmet dilediğine, 20 Ocak
tarihi itibarıyla başlayacak olan yarıyıl tatilinin
öğrenci, öğretmen, idareci ve velilere hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün şehit olan askerlerimiz Piyade Er Tolga
Kaplan ve Piyade Er Sait Miyanyediye Allahtan rahmet, kederli ailesine ve
sevdiklerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, yarın Türkiye genelinde
18 milyonun üzerinde öğrenci ve 1 milyonu aşkın öğretmen
2019-2020 eğitim öğretim yılının birinci dönemini
tamamlamış olacaklar. Yarıyıl tatilinin tüm öğrenci,
öğretmen, idareci ve velilerimize hayırlı olmasını
diliyorum. Yoğun geçen dört aylık bir eğitim öğretim
döneminin ardından tatili hak eden öğrencilerimiz yarın
karnelerini alacaklar. Karne, öğrencinin okul yani akademik
başarısının bir göstergesidir. Çocuğun gerçek
yeteneği ile akademik başarısı farklılıklar
gösterebilir. Eğitimin amacı, çocuğun gerçek yeteneğini
keşfetmek, ortaya çıkarmaktır. Bir çocuğun akademik
başarısı düşük ancak hayat başarısı yüksek
olabilir. Velilerimiz karneleri değerlendirirken bu hususları da göz
ardı etmesinler diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
4.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde atış eğitimi
esnasında meydana gelen kazada şehit olan hemşehrisi Piyade
Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait Miyanyediye
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Hakkârinin Çukurca Hudut Tugayında meydana
gelen mühimmat patlaması sonucu Adıyamanımızın
Koruköy nüfusuna kayıtlı hemşehrimiz, Sözleşmeli Er Tolga
Kaplan ile silah arkadaşı, Zonguldak Çaycuma ilçesi nüfusuna
kayıtlı Sait Miyanyedi şehit olmuşlardır.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, tüm ailesine ve sevenlerine, milletimize
başsağlığı diliyorum. Aynı olayda yaralanan tüm
askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gökçel
5.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin ili Mut Devlet Hastanesinin uzman
doktor ihtiyacına ilişkin açıklaması
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) Sayın Başkan, Mersinin Mut ilçesinde bir Devlet
Hastanemiz var, 63 bin nüfuslu ilçemizin hastanesinde yeterli uzman yok.
Hastalar ya 80 kilometredeki Silifkeye ya da 170 kilometre ötedeki şehir
hastanesine gitmek zorunda bırakılıyor. Mutlu
hemşehrilerimizin en büyük korkusu hasta olmak. 2 uzman olması
gereken çocuk hastalıkları ve kadın doğumda 1er uzman
eksik. 63 bin nüfuslu ilçede kardiyoloji uzmanı yok, nöroloji uzmanı
yok, psikiyatri uzmanı yok, ortopedi uzmanı yok, anestezi uzmanı
yok. Biyokimyanın laboratuvarı var, uzmanı yok. Siz
sanıyorsunuz ki Mutun sağlığa ihtiyacı yok. Mut
Devlet Hastanesine atanması gereken uzmanların atamaları derhâl
yapılsın, Mutlu hemşehrilerimin sağlık çilesi son
bulsun.
BAŞKAN
Sayın Kaya
6.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Suriye, Irak ve Libya
başta olmak üzere birçok Müslüman ülkede kargaşa çıkaran
şer güçlerinin birlik beraberliğimizi bozmaya yönelik faaliyetlerine
devam ettiğine, vatan toprağında hür şekilde yaşama
imkânı sağlayan şehitlerimizi rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
İSMAİL
KAYA (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Anadoluyu yurt
edindiğimiz 1071 Malazgirt Zaferinden beri ülkemiz üzerinde emelleri olan
ve bizi bu coğrafyadan silip atma arzusuyla yanıp tutuşan
dış güçlerin, yine bugünlerde de boş
durmadıklarını hepimiz görmekteyiz. Hemen yanı
başımızda Suriye, Irak ve Libya başta olmak üzere birçok
Müslüman ülkede çıkarılan kargaşa, akıtılan
gözyaşı ve kanın senaryosunu hazırlayan şer güçler,
birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik faaliyetlerine devam
etmektedirler. Sözde çeşitli bahaneler üreterek ülkemizi hedef alan
dış güçler dünkü yenilgilerini asla unutmasınlar. Biz de
ecdadımızın vatan sevgisini ve bu uğurda gösterdikleri
kahramanlıkları asla unutmayacağız,
unutturmayacağız. Konu vatansa gerisi teferruattır. diyerek
bizlere bu vatan toprağında, bayrağımızın
altında hür bir şekilde yaşama imkânını sağlayan
ve bu uğurda canlarını hiçe sayan tüm şehitlerimizi ve
gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
BAŞKAN
Sayın Durmuşoğlu
7.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Hakkâri ili Çukurca
bölgesinde atış eğitimi sırasında şehit
düşen askerlerimize Allahtan rahmet dilediğine, Mısır
polisinin Anadolu Ajansı Kahire Ofisine yapmış olduğu
baskını kınadığına, açılışı
yapılan TürkAkım Projesinin ülkemize ve bölgemize hayırlı
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Hakkârinin
Çukurca bölgesinde atış eğitimi sırasında şehit
düşen askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabırlar,
yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Mısır
polisinin Anadolu Ajansının Kahire Ofisine yapmış
olduğu baskını şiddetle kınıyorum.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Türkiye ile Rusya
arasındaki yakın iş birliğinin son nişanesi
TürkAkım Boru Hattının açılışı geçen hafta
çarşamba günü gerçekleştirildi. TürkAkımın kara
kısmı bir yıldan daha kısa bir sürede tamamlanarak
vanaları açıldı. 15 milyon hanenin doğal gaz
ihtiyacını karşılayacak olan bu dev proje, transit riskleri
de ortadan kaldırarak Rus doğal gazını ülkemize ve ülkemiz
üzerinden de Avrupaya taşıyacak. Enerjinin İpek Yolu olarak
görülen TANAP projesi ve TürkAkım Projesiyle Türkiye olarak bölgede
önemli bir ticaret merkezi altyapısına kavuşmuş olduk.
Enerji haritası bağlamında bu tarihî
projelerin ülkemize ve bölgemize hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer...
8.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, mobilya sektörünü canlandırmak
amacıyla yapılan indirimlerin ihracatçı firmaları zor
durumda bırakması nedeniyle mobilya ham maddelerindeki KDVnin yüzde
8e düşürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidarın sık sık müjde olarak
gündeme getirdiği ekonomik düzenlemeler aslında bir göz boyamadan
öteye geçemiyor. Bunun son örneği, mobilyada KDVnin yüzde 8e çekilmesi.
Mobilya ürünlerinde yüzde 18 olarak uygulanan KDV, daha önce birçok kez yüzde
8e çekilmişti. Mobilya sektörünü canlandırmak amacıyla
yapılan bu indirimler özellikle ihracatçı firmaları zor durumda
bırakıyor çünkü mobilya ham maddelerinde KDV yüzde 18 olarak
uygulanıyor. Girdilerdeki KDVnin yüzde 18, çıktılardaki KDVnin
ise yüzde 8de olması özellikle ihracatçı firmalarımıza
büyük sıkıntılar yaşatıyor. Mobilya üreticileri, ham
maddedeki KDV oranlarının da yüzde 8e indirilmesini talep ediyor. Sektörü
gerçekten canlandıracaksanız ham maddelerdeki KDVyi yüzde 8e
indirin.
BAŞKAN Sayın Gürer....
9.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, tarımda girdi yükünün
hafifletilmesi, üretimin sürdürülebilir kılınması için elektrik
birim fiyatının düşürülmesi ve elektrik faturalarına
yansıyan yüzde 1 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT payı, yüzde 18 KDVnin
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tarımsal
üretimde -başta sulama olmak üzere seralarda- hayvansal üretimde elektrik
enerjisi önemli bir tarım girdisidir. Tarımsal sulamada üreticilerimizin
en önemli sorunlarının başında elektrik fiyatları
gelmektedir. Tarımsal sulamada elektrik -Ocak 2018- Ocak 2020 döneminde-
fiyat artışları yüzde 108e ulaşmıştır.
Sürekli zamlarla tarımsal sulamada sağlanan fiyat avantajı
ortadan kalkmıştır. Tarımda girdi yükünün hafifletilmesi,
üretimin sürdürülebilir kılınması bakımından elektrik
birim fiyatları düşürülmelidir. Elektrikte faturalara yansıyan
yüzde 1 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT payı, yüzde 18 KDV
kaldırılmalıdır. Elektrikte çiftçi için destek
sağlanmalıdır ve indirimli tarife uygulanmalıdır.
Pahalı, zamlanan ilaç, tohum, gübre, mazot gibi elektrik de çiftçinin
sorunlarını katlamıştır. Elektrikle ilgili düzenleme
sağlanamazsa gelecek dönemde girdiler nedeniyle üretim yapılamaz hâle
gelinecektir.
BAŞKAN
Sayın Bakırlıoğlu...
10.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisini ziyaret eden ziraat odası başkanlarının
dile getirdiği çiftçi ve üreticilerin sorunlarına yönelik çözüm
önerilerinin hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin
şüphesiz ki en dertli kesimi çiftçilerimizdir. Dün ülkenin dört bir
yanından gelen Ziraat Odası Başkanlarımızı Meclis
olarak ağırladık. Bu vesileyle Manisalı oda
başkanlarıyla da bir araya geldik. Başkanlarımız,
sıkıntılarını ve taleplerini dile getirdiler.
Sorunların başında, artık ödenemez hâle gelen kredi
borçları vardı. Çiftçilerimiz, özel bankalara olan
borçlarının Ziraat Bankası bünyesinde toplanmasını,
bir yıl ödemesiz, beş yıl vadeyle
yapılandırılmasını, BAĞ-KUR primlerinin eskiden
olduğu gibi yarısının devlet tarafından
karşılanmasını ve sulama için kullandıkları
elektriğin faturalarını mahsulden mahsule ödemek istiyorlar.
Meclis olarak bu isteklerin yerine getirilmesi için gerekli
çalışmanın bir an önce yapılmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Fendoğlu...
11.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, öğretmen
adaylarının atama, ücretli öğretmenlerin de kadro
beklediğine, maarif müfettişi sayısının
artırılarak atamalarının yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL
FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
2020 yılında
yapılacak öğretmen atamalarını bekleyen öğretmen
adaylarımız var. Bu atamalarla birlikte 920 civarında
mağdur ücretli öğretmenlerimiz kadro beklemektedir.
Yine, Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinde 498 maarif müfettişi
bulunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı 80 bin kurumun bu sayıdaki müfettişle denetlenmesi
zor görünmektedir. Maarif müfettiş sayısının
artırılarak bir an önce atamalarının yapılması
gerekmektedir. Bu konulardaki çalışmaları adaylarımız
merakla beklemektedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erbay...
12.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, Avrupa Birliği tarafından
Avrupa Birliğine aday ülkelere ortak tarım politikası
geliştirmek ve kırsal kalkınma politikası oluşturmak
için destek verilmesi kapsamında Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından tarım potansiyeli
olan 42 ilimizin projeye alındığına ve Muğla ilinin de
bu projeye dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Birliği
tarafından aday ülkelerde tarımsal kalkınmayı
geliştirmek amacıyla IPARD yani Avrupa Birliği Katılım
Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Programı projeleri
yürütülmektedir. Bu projeyle, aday ülkelere ortak tarım politikası
geliştirmek ve kırsal kalkınma politikası oluşturmak
için destek verilmektedir. Bu kapsamda, Bakanlığa bağlı
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
tarafından ülkemizde de tarım potansiyeli olan 42 ilimiz proje
kapsamına alınmıştır. Ancak, bu iller arasında
maalesef Muğla yer almamaktadır. Muğlamız, her ne kadar
turizm kenti olarak bilinse de iklim özelikleri ve verimli toprakları
nedeniyle birçok ürün çeşidinin yetiştirildiği önemli bir
tarım ilimizdir. Büyük bir tarım potansiyeline sahip
Muğlamızda endüstriyel üretime yönelik birçok tarım ürünü
üretilmektedir. Muğla halkı, Türkiyede önemli bir tarım
potansiyeline sahip Muğlamızın da tarımsal kalkınma
projesi kapsamına alınmasını beklemektedir.
BAŞKAN
Sayın Öztunç
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, Kahramanmaraş
Havalimanının faaliyete geçmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Kahramanmaraşımıza çok güzel bir
havalimanı terminal binası yapıldı ama uçak inmiyorsa,
terminal binasının bir anlamı olmuyor, yok. Maalesef,
birtakım cihaz eksiklikleri nedeniyle Kahramanmaraşımıza
uçaklar inemiyor, ya Antepe ya da Adanaya iniyor. Bundan bizler, diğer
milletvekili arkadaşlarımız, iş adamları, herkes
rahatsız. Bu konuda bütçe görüşmelerinde konuyu gündeme
getirdiğimde Sayın Ulaştırma Bakanı Yok böyle bir
şey, uçaklar iniyor. demişti. O zaman sakalım yoktu, belki
dinlememişti ama bugün sakalım var, hem de sizinki gibi ağarmış,
umarım bu defa ciddiye alır ve Kahramanmaraş Havalimanının
tamamen faaliyete geçmesi için gereğini yapar diyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
şehitlerimize Allahtan rahmet dilediğine, ülkelerin stratejik
konumunda boğaz ve kanalların önemine ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Dünya üzerinde
doğal veya yapay yollardan açılmış önemli deniz
yolları olarak nitelenen boğaz ve kanallar, deniz ticareti hacminin önemli
bir kısmının gerçekleştiği alanlardır. Bu
bağlamda, boğaz ve kanallar, bulundukları ülkelerin stratejik
konumunu da büyük ölçü de etkiliyor. Özellikle, sonradan yapılan bu
kanallar, deniz yollarında gemilerin katettikleri mesafeleri ciddi anlamda
kısaltıyor.
Doğal
deniz yolları: İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Malakka,
Hürmüz, Babülmendep, Dover, Cebelitarık, Bering, Macellan
Boğazları. Hizmete açık kanallar: Süveyş 1 ve 2, Kiel,
Korint ve Panama Kanalları. Planlananlar: Kanal İstanbul, Akdenizdeki
Aşdodtan Kızıldenizdeki Eliat Limanı arasında
İsrailin Süveyşe alternatif olarak planladığı 163
kilometrelik su kanalı, hepsinden çılgını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ceylan
15.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Aydın ilindeki çevre
tahribatı ortadayken neden şimdi de Çanakkale ve Asosa JES projesi
için ÇED Gerekli Değildir. kararı verildiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, bir kent düşünün, o kentte
yaşlısı genci, kadını erkeği, çoluğu
çocuğu Yeni bir ÇED gerekli değildir. kararı verildi mi diye
Çevre Bakanlığının ve Çanakkale Valiliğinin web
sayfasını takip etsin. Çanakkale halkı, yaşam
alanlarını korumaya kararlıdır. Neden sürekli
halkımızın hassasiyetini test ediyorsunuz? Şimdi de hedef,
Ayvacık ilçemizin Büyükhusun köyü oldu. Valilik, 20 Aralık 2019da
başvurucu firmaya ÇED gerekli değildir, burayı delik deşik
edebilirsin. diyor. Sondaj izni verilen yerin köye mesafesi 1,2 kilometre.
Köylü, çiftçilik yaparak geçimini sağlıyor. Köy halkı bu
kararın iptali için yasal haklarını kullanacak ve Çanakkale
halkı haklı davalarında onlarla olacak. Aydındaki çevre
tahribatı ortadayken neden şimdi de güzel Çanakkalemizi, Asosumuzu
çürük yumurta kokusuyla kirleterek zehirleyecek bu jest projesi için ÇED
gerekli değildir kararı verdiniz?
BAŞKAN
Sayın Kasap
16.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Yoncalı Fizik Tedavi
Hastanesinde çalışan fizyoterapistlerin sözleşmesinin
yenilenmemesi nedeniyle yaşanılacak mağduriyete ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL
KASAP (Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yoncalı
Fizik Tedavi Hastanesi, günde 200 hastaya evde fizik tedavi hizmeti uyguluyor,
semt polikliniklerinde 550, çocuk hastalara 50, toplamda günde 1.400 hastaya
hizmet veriyor. 23 Ocak itibarıyla hastanede çalışan
fizyoterapistlerin sözleşmesi yenilenmiyor, evde bakım hizmetleri
iptal ediliyor. Bu felçli, bu yatalak hastalara hizmet vermemeye
başlayacak ve sağlıkta facia başlayacak. Hastaneden çok
hapishane yapıyorsunuz, 1.500 kişilik cezaevi yaptınız
Kütahyaya ama şehir hastanesini on sekiz yıldır bitiremediniz
ve şu anda inşaatı durdu. Sağlıkta tasarruf yaparak
itibardan kaybediyorsunuz.
Teşekkür
ederim.
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) Yani bunu Sağlık Bakanlığına iletiniz.
BAŞKAN
Bu, korsan bir giriş oldu Sayın Gürer.
Sayın
Aycan
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Kahramanmaraş
çiftçisinin mağduriyetine ve ülkemizin geleceği adına
tarımsal faaliyetlerin desteklenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, şehrim Kahramanmaraş
aynı zamanda önemli bir tarım şehridir fakat çiftçilerimizin
sıkıntıları vardır. Çiftçiler, en çok elektrik
fiyatlarının yüksek olmasından şikâyet etmektedirler.
Tarımsal amaçlı kullandığı elektrik
fiyatının düşürülmesini beklemektedirler. Bu kapsamda,
çiftçilerin kullandığı elektrikte KDV kaldırılabilir
veya bu konuda destekleme yapılabilir. Çiftçiler, hak ettikleri
tarımsal destek ödeneklerinin borçlarına mahsuben elektrik
şirketlerine aktarılmasına da itiraz etmektedirler. Ayrıca
elektrikte aylık fatura ödemesi sıkıntı yaratmaktadır.
Elektrik ücretlerinin hasat dönemine göre ayarlanması, hasat döneminde
ödenmesi şeklinde düzenleme istemektedirler. Tarımsal kredi
borçlarının yeniden yapılanmasını ve faiz
oranlarının düşürülmesini istemektedirler. Tarımsal
faaliyetler, ülkemizin geleceği adına desteklenmesi gereken
faaliyetlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Osmanağaoğlu
18.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, Hakkâri ili Çukurca
bölgesinde şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet dilediğine,
kamyoncu esnafının mevzuat ve uygulamalardan kaynaklı
sorunlarının artarak devam ettiğine ilişkin
açıklaması
TAMER
OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Hakkâri
Çukurcada şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diliyor, yaralılarımıza acil
şifa diliyorum.
Sayın
Başkanım, TÜİK Aralık 2019 verilerine göre ülkemizde kamyon
sayısı 846.039dur. Bu sayının 125 bin kadarı kooperatiflerde,
geri kalanı ise bireysel ve şirket bünyesinde çalışanlardan
oluşmaktadır.
Kamyoncularımızın
mevzuat ve uygulamadan kaynaklanan sorunlarının artan bir
şekilde devam ettiğini müşahede etmekteyiz. Böylesine büyük bir
kitlenin feryadı, sorunlarını duyurma gayreti, elbette yüce
Meclisin çatısı altında da görmezden gelinemeyecektir.
Bu
kapsamda, geçtiğimiz günlerde seçim bölgem İzmirde Milliyetçi
Hareket Partisi olarak kamyoncularımız ve kooperatiflerimizle
görüşüp sıkıntılarını dinleyip görüş alışverişinde
bulunduk. Sıkıntılarının takipçisiyiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kenanoğlu
19.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, rehabilitasyon
öğretmenlerinin Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamına dâhil
edilerek mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller;
engelli bireylerin eğitimlerini üstlenen özel eğitim
kurumlarının sorunlarını iki gün önce gündeme
getirmiştik. Bu sorunla birlikte özel eğitim kurumlarında
çalışan 30 bin öğretmenin sorunlarının olduğunu
hatırlatmak istiyorum.
Rehabilitasyon
merkezinde özel çocuklara çok özel eğitim imkânları
sağlanıyor ama burada çalışan öğretmenlerin
hakları yok. Taşeron işçi statüsünde işçi haklarına
sahip olmadan çalışmalarına müsaade ediliyor, göz yumuluyor.
Maaşları asgari ücret, özlük hakları yok, tatil hakları
yok, sigortaları asgari ücretten yatıyor, iş garantisi yok, ay
sonunu getiremiyorlar. Dertlere derman olabilmeleri için onların da derdine
derman olmak gerekiyor.
Rehabilitasyon
öğretmenleri yasal güvence istiyor. Kısacası, rehabilitasyon
öğretmenleri, Öğretmenlik Meslek Kanununda yer almak istiyor. Bu
mesleki ve insani taleplerinin kabul edilmesi için Meclisimizin gereken
düzenlemeyi yapmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Baltacı
20.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, 2 Ocakta Resmî Gazetede
yayımlanan kararın yüksek faiz oranlarıyla kredi kullanmak
zorunda kalan ve borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin sorunlarına
çözüm olmadığına ilişkin açıklaması
HASAN
BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2018
ve 2019 yıllarında özel bankalardan yüzde 40lara, Tarım Kredi
Kooperatiflerinden yüzde 32lere, Ziraat Bankasından ise yüzde 16lara
ulaşan yüksek faiz oranlarıyla kredi kullanmak zorunda kalıp
bugün bu borçlarını ödeyemeyen çiftçilerimize, başta Tarım
Kredi Kooperatifleri olmak üzere alacaklı kurumlar uyarı
yazıları ve icra göndermeye başlamıştır.
Çiftçinin
2002 yılında 2,5 milyar lira borcunun bugün 103 milyara yükselmesinin
sorumlusu olan saraya sesleniyoruz: 2 Ocakta Resmî Gazetede
yayımladığınız kararın içi boştur. Bu karar,
borcunu ödeyemeyen çiftçinin yeni bir krediye ulaşmasının
önündeki engelleri kaldırmamaktadır.
Çiftçilerin
Tarım Kredi Kooperatifleri ve bankalara olan borçları, faizleri
silinmek suretiyle en az beş
yıl vadeyle acilen yapılandırılmalıdır. Bu
adımı atmak, 2007 yılından bu yana Tarım Kanununu
hiçe sayıp üreticilerin hakkı olan 177 milyar lirayı gasbeden
iktidarın boynunun borcudur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Beko
21.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, hayatın her alanında sorun
yaşayan engellilerin istihdamı konusunda kamuda büyük
boşluğun olduğuna ve engelli vatandaşların
sorunlarının çözümlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
KANİ BEKO
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
nüfusunun yüzde 13üne yakını yani 10 milyonu aşkın
kişi engelli. Başta istihdam olmak üzere, eğitimde,
sağlıkta, ulaşımda, sosyal yaşamda, hayatın her
alanında sorun yaşıyorlar. Engellilerin istihdamı konusunda
kamuda büyük bir boşluk var, boşluklar maalesef doldurulmuyor;
doldurulan boşluklarda ise liyakatli olanlara yer verilmiyor.
Anayasanın 61inci maddesi gereğince, kamuda yüzde 4 oranında
engelli çalıştırılması gereklidir. 2019
yılında 14 bin engelli çalışan açığı
olmasına rağmen, kamuda engellilere yönelik atama
yapılmamıştır. 2020 yılında engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının bir an önce
çözülmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Tarhan
22.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli ili Kandıra ilçesinde
yapılması planlanan Sungurlu Barajı Projesinin
gerçekleştirilmesi hâlinde yüzlerce yıllık tarım arazileri
ile birçok köyün yok olacağına ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kocaeli
Kandırada yapılması planlanan Sungurlu Barajı Projesiyle
Akçaova ve Teksen köyleri sular altında kalacak, çevresindeki 16 köy
etkilenecek. Oysa bölge, birinci derece tarım arazisi. Kaynak
sularını zaten İSKİ alıyor. Yağmur
sularını toplayarak bölgede ayrıca baraj yapılmasına
gerek yok. Daha önce proje, İstanbul 11. İdare Mahkemesi
tarafından iptal edilmişti, Danıştay da kararı
onamıştı. Ancak, baraj yapımı yeniden gündemde. Bir
kez daha Gazi Meclisten sesleniyorum: Eğer vazgeçilmezse Sungurlu
Barajı, yüzlerce yıllık tarım arazilerini ve köylerimizi
yok edecek. Gelin, bu duruma hep birlikte dur diyelim.
BAŞKAN
Sayın Gündoğdu
.
23.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Anayasanın Herkes,
kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür. ibaresinin yer aldığı 73üncü maddesini Maliye
Bakanına hatırlatmak istediğine ilişkin
açıklaması
VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Maliye Bakanına
hatırlatmak istiyorum: Anayasanın 73üncü maddesi Herkes, kamu
giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür. diyor. Yani verginin adil, herkesin kazancına göre
olması gerekir diyor. Maliye Bakanlığımız, yeniden
değerleme oranı olarak yani devletin kendine belirlediği
enflasyonu yüzde 22,58 olarak açıklıyor. Vatandaş içinse enflasyon yüzde 11,84
diyor. Çalışana, emekliye ise sefalete devam, sana zam yüzde 4, yüzde
5 diyor. Doğal gaza, elektriğe yüzde 60lara ulaşan faiz,
zamlar, çarşı, pazar enflasyonu yüzde 60a çıkmış,
sarayın umurunda değil. Çünkü sarayın masrafları büyüyor,
karşılamak gerek, itibardan da tasarruf olmaz deniyor. Tasarruf,
garibanın, fakir fukaranın, ekmeğinden aşından olur
diyor sarayda yaşayanlar. Hak, hukuk, adalet bunun neresinde; Sayın
Bakana sormak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Serter
24.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde
şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet dilediğine, 2019
yılı değerlendirme toplantısında ifade edilen üretim
ve verimlilikle ilgili birçok çalışmanın eksik yönlerini tespit
ettiğine, Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi ile Kiraz ve Beydağ
ilçelerinin kendilerine söz verilen doğal gazın gelmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor,
artık yeter diyorum.
Bugün Cumhurbaşkanının 2019
değerlendirme toplantısını dinledim ama üretim ve
verimlilikle ilgili birçok çalışmanın çok eksikliğini
gördüm. Bu durum, iş dünyasının son durumundan da bellidir.
İzmirle ilgili, Menderes havzasında
bulunan Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi de, Kiraz da
Cumhurbaşkanının söz verdiği doğal gazı istiyor.
Bu konunun takipçisiyim. Kiraz da bizim, Ödemiş de bizim. Bu tür desteklere
ihtiyaç olan her yer bizim evlatlarımız gibidir, ayırt edilemez.
Ödemiş Organize Bölgesine de, Kiraz ve Beydağ ilçelerimize de bir an
evvel doğal gazın gelmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öçal
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, İYİ PARTİ
Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin 134 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki Kahramanmaraş
Valiliğine ve şahsına yönelik ifadelerine ilişkin açıklaması
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün İYİ PARTİ Antalya Milletvekili
Feridun Bahşi, Kahramanmaraş Valiliğimiz ve
şahsımı zan altında bırakacak ifadelerde
bulunmuştur. Kahramanmaraş Valiliğimiz gerekli
açıklamayı yapacaktır. Bir tek kuruş dahi almayan devlet
memuru öğretmen kardeşimin zan altında tutulması gerçek
dışıdır. Yıllarca hâkimlik yapmış bir
vekilin herhangi bir bilgi ve belgeye dayanmayan iftira dolu beyanatı,
sanıyorum ki İYİ PARTİde de rahatsızlık
uyandıracaktır. Kahramanmaraşta kamu kurum ve
kuruluşlarında malum yapıya karşı gösterdiğim
mücadele ve hassasiyet, itibar suikastına dönüşmüş vaziyettedir.
Bir siyasi partiye mensup milletvekilinin buna alet olmasını
şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
26.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Basın İlan
Kurumunun gazetelere yönelik ilan ambargosunun devam ettiğine ilişkin
açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Basın İlan Kurumunun gazetelere yönelik
ilan ambargosu tüm tepkilere rağmen sürmekte. Evrensel gazetesine kesilen
son cezanın gerekçesi inanılır gibi değil. Bayilere
gidilmiş, gazeteleriyle dayanışma gösteren okurlar resmen
fişlenmiş, Neden 1 yerine 2, 3, 5 gazete alıyorsunuz? diye
sorgulanmış ve gazeteye ceza kesilmiş. Okur
dayanışması suç sayılamaz. Evrensel, BirGün, Cumhuriyet
gazetelerine yönelik, hak ihlali teşkil eden bu ilan ambargosundan derhâl
vazgeçilmelidir. Havalimanlarına, Türk Hava Yolları uçaklarına
ve tüm kamu tesislerine hepimizin vergileriyle alınan gazete
takımlarında yıllardır yapılan
ayrımcılık artık sona ermeli; Sözcü, Cumhuriyet, Yeniçağ,
BirGün, Evrensel, Karar, Yeni Yaşam, Millî Gazeteye uygulanan ambargolar
kalkmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünal? Yok.
Sayın Aygun
27.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağ ilinde
Cumhuriyet Halk Partisinden Adalet ve Kalkınma Partisine geçen
Süleymanpaşa, Hayrabolu ve Kapaklı Belediyelerinde işçi
kıyımı yaşandığına ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tekirdağda Cumhuriyet Halk Partisinden AK PARTİye geçen
Süleymanpaşa, Hayrabolu ve Kapaklı Belediyelerinde, maalesef, büyük
bir kıyım yaşanmaktadır. Hayrabolu Belediye
Başkanı Osman İnan Hiçbir işçiyi
çıkarmayacağız. sözünü kendisi ayaklar altına
almıştır. Şu anda Süleymanpaşa, Kapaklı ve
Hayraboluda işçi kıyımı bütün hızıyla devam
etmektedir. Artık yeter diyoruz. Bu kış gününde,
çalışanın ekmeğiyle oynamaktan vazgeçin.
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin gelirini,
yetkilerini azaltmak için her şeyi yapıyorsunuz. CHPli belediyeleri
başarısız kılmak için her türlü oyunu oynuyorsunuz ama
vatandaş bunun farkında ve ne yaparsanız, bumerang olarak size
dönüyor. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerle ve kendi belediyelerinizdeki
garibanlarla uğraşmaktan vazgeçin. Çıkarılan işçileri
geri alın ve tüm haklarını iade edin. Yoksa bu millet iki
yakanızı bir araya getirmeyecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şevkin
28.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, ağır ekonomik kriz
ortamında yaşam mücadelesi veren kamyoncu esnafına kolaylık
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hayatının büyük bölümünü yollarda geçiren
kamyoncu esnafı, 1 Ocak 2020de devreye giren, ancak tepkiler nedeniyle
altı ay ertelenen Ulaştırma Elektronik Takip ve Denetim Sistemi
uygulaması, e-fatura, düşük ücret uygulaması, yüksek yakıt ve
vergi giderleri nedeniyle iflasın eşiğine gelmiştir.
Birçoğunun akıllı telefonu bulunmayan kamyoncu esnafı, uzun
yolda araç kullanmaya mı konsantre olacak, e-fatura, web sitesine irsaliye
bildirimi mi yapacak, dijital takograf kullanımı gibi zor uygulamalarla
mı uğraşacak? Ağır ekonomik kriz ortamında
yaşam mücadelesi veren esnafa kolaylık sağlanması
gerekirken yeni yükler bindirilmesi yerine, bu konunun iyice irdelenip
uygulanabilir kurallar getirilmesini ve kamyoncu esnafımızın
sesine Bakanlığın kulak vermesini istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
29.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, esnaf ve sanatkârların
yaşadığı sıkıntıların bir nebze olsun
giderilebilmesi için kredi faiz oranı düşürülmeden önce çekilen
kredilere yönelik yapılandırma çalışmasının
yapılıp yapılmayacağını, kredilerdeki yüksek
kesinti kalemlerinin yeniden düzenlenip düzenlenmeyeceğini, kredi borcu
olan esnaf ve sanatkârlara yeni kredi verilmeyeceğinin doğru olup
olmadığını Ticaret Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar
Kredi ve Kefalet Kooperatifleri, esnafa verilen kredi faiz oranlarını
6/1/2020 tarihinden sonra yüzde 6dan yüzde 4,5a düşürmüştür. Ancak
6/1/2020den önce kullandırılan kredi faiz oranlarını yüzde
6dan uygulamaya devam edecektir. Bu durum karşısında esnaf ve
sanatkârlar, mağdur olduklarını belirterek 6/1/2020den önce
kullanılan kredilerin yapılandırılarak faiz
oranlarının yüzde 4,5a düşürülmesini istemektedirler.
Ticaret Bakanı
Sayın Ruhsar Pekcana soruyorum: Ekonomide yaşanan olumsuzluklar ve
ekonomik kriz düşünüldüğünde, esnaf ve sanatkârların
yaşadığı sıkıntıların bir nebze olsun
giderilmesi ve eşitsiz durumun düzeltilmesi için, kredi faiz oranı
düşürülmeden önce çekilen krediler için bir yapılandırma
çalışması yapmayı düşünüyor musunuz?
Esnaf ve sanatkârlara verilen
kredilerdeki kesintiler yüksek miktardadır. Bu kesinti kalemlerini yeniden
düzenlenmeyi düşünüyor musunuz?
Daha önce ertelenen ya da taksitlendirilen
borcu bulunan veya yeniden yapılandırılmış kredi borcu
olup geri ödeme süreci devam eden esnaf ve sanatkârlara, borçlarının
tamamı ödenmeden kredi verilmeyeceği doğru mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
30.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, vefat eden Meclis
emektarı Orhan Aydemire Allahtan rahmet dilediğine ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılacak cenaze törenine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin emektarı Orhan Aydemir, Hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Orhan arkadaşımıza, emekçi
kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum; ailesine ve sevenlerine sabır
diliyorum.
Değerli
Başkanım -sizi çok ilgilendiriyor- biliyorsunuz, önceki dönem
milletvekillerinin ve mevcut milletvekillerinin ölüm töreni Meclisin ön
bahçesinde yapılmakta, buranın emektarı olan Orhan
kardeşimizin yarınki töreni basın kapısının
yanında yapılmakta. Bari, hiç olmazsa ölümlerde bir eşitlik
sağlayalım, ölüm törenlerinin bu şekilde farklı yerlerde
yapılması doğru değil. Bu, insanlıkla, hakikatle,
hümanizmle, ahlakla, dinle bağdaşmaz. Ölüm, sınıfı
kaldırmaz. Sizden istirham ediyorum, buna aracılık edin. Yani
milletvekillerinin ölüm törenlerinin yapıldığı yerde bunun
yapılmasını istirham ediyorum.
Tekrar hepimizin
başı sağ olsun. Sabır diliyorum ben.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Orhan
Aydemire ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Allah
rahmet eylesin. diyoruz buradan.
Tüm şehitlerimize de
Rabbimden rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
60a göre söz talebi olan başka milletvekilimiz var mı? Yok.
60a göre söz taleplerinin
tamamı karşılandı, bundan sonra da bugün 60a göre
milletvekillerimize bir daha söz vermeyeceğim.
Şimdi talebi olan Grup Başkan
Vekillerimize sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Müsavat Dervişoğlu Bey,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe
Öçalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, İYİ PARTİ Grubu olarak şahsi meselelerin
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini meşgul etmemesi yönünde
duruşları olduğuna, 16 Ocak Türkmen Şehitler Gününe,
Mısır polisi tarafından Anadolu Ajansı Kahire Ofisine
baskın düzenlenerek çalışanların
gözaltına alınmasını şiddetle
kınadıklarına ve yaşanılan bu vahim durumun Hükûmetin
başarısız ve yanlış dış
politikasının sonucu olduğuna, uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşu Fitchin Türk bankalarına yönelik batık
kredi uyarısına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de şehitlerimizi rahmetle anıyorum;
ruhları şad, mekânları cennet olsun. Yaralı
evlatlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Sözlerime, biraz evvel Adalet ve Kalkınma
Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal Hanımefendinin
hassasiyetlerini anladığımı ifade ederek başlamak
istiyorum ama kendisinin de anlayışlı davranması
gerektiği hususuna vurgu yapıyorum.
Dün Antalya Milletvekilimiz Feridun Bahşi Bey,
tarım için gönderilmiş bir krediden, Habibe Hanımın
öğretmen kardeşinin öğretmen olmasına rağmen pay
aldığını ifade etmiş. Şimdi kendisiyle bir
telefon görüşmesi yaptım. Habibe Hanımla dün
görüştüğünü, krediyi alanın öğretmen kardeşi
olmadığını ama bir diğer kardeşinin böyle bir
ticari işe ve işleme başvurduğunu, bundan da
yararlandığını ifade etti. Ben öğretmen
kardeşiyle ilgili olan bölümü Grup Başkan Vekili olarak düzeltiyorum.
İki milletvekili arkadaşımızın da kendi
aralarındaki bu sorunu çözebilecek medeni bir görüşme
yapmalarını da kendilerine tavsiye ediyorum.
İYİ PARTİ Grubu olarak bu şahsi
meselelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini meşgul etmemesi
yolunda da ciddi bir duruşumuz var; onu da bu vesileyle ifade etmiş
olayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, devam edebilir miyim efendim?
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bilindiği gibi, 16 Ocak 1980 tarihinde Bağdatta
Türkmen lider Albay Abdullah Abdurrahman ve dava arkadaşları Necdet
Koçak, Rıza Demirci ve Adil Şerif idam edilmişlerdir. 16 Ocak
tarihi de Türkmen Şehitleri Günü olarak anılmaktadır.
Şehadetlerinin 40ıncı yılında Türk
coğrafyasında Türklük için mücadele verirken hayatlarını
kaybetmiş tüm şehitlerimizi şükran, minnet ve rahmetle
anıyorum.
Mısır polisi tarafından Anadolu
Ajansının Kahire ofisine baskın düzenlenerek 4 çalışanın
gözaltına alınmasını endişeyle takip ediyor ve
İYİ PARTİ olarak şiddetle kınıyoruz. Yaşanan
bu vahim ve üzücü durum, Hükûmetin yıllardır sürdürdüğü
başarısız ve yanlış dış
politikasının bir sonucu olarak karşımıza
çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Çalışanlar gözaltına alındıktan sonra
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trumpla bir telefon
görüşmesi yapmış ve bu görüşmeden sonra ise Amerika
Birleşik Devletleri, Mısırdan çalışanların
serbest bırakılmasını istemiştir. Şu duruma
bakınız ki aralarında 1 Türk vatandaşımızın
da olduğu 4 çalışanımızın akıbeti,
Trumpın ricasına ve Sisinin merhametine kalmıştır.
Yaşanan bu durum, bölge ülkeleri nezdinde itibarımızın ne
hâle getirildiğinin somut bir göstergesidir. Yanlış politikalar,
devletimizin caydırıcılık vasfına tarifi mümkün
olmayan zararlar vermeye devam etmektedir.
Ayrıca, uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu Fitch, geçen hafta Türk bankalarının 2020
yılı sonu itibarıyla batık kredi oranlarının
yüzde 8e çıkacağını açıklamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Kasım 2019 tarihi itibarıyla yüzde 5,23 olarak
gerçekleşen batık kredi oranı, böylelikle 2008 krizi seviyelerine
ulaşmış oluyor. Aralık 2019 itibarıyla Türk
bankalarındaki toplam kredi hacmi ise 2,5 trilyon liraya
ulaşıyor. Fitchin öngörüsünün gerçekleşmesi hâlinde 2020 sonuna
kadar yaklaşık 200 milyar liralık kredi borcu, batık yani
ödenemez hâle gelecek. Açıklanan rapora göre, Türkiyede batık
krediler son bir yılda yüzde 41 artmış, batan kredi miktarı
ise 142 milyar liraya ulaşmıştır. Bununla beraber, Türkiye
Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun verilerine göre, Türkiyede sadece 2019
yılında 114.977 esnaf iflas etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Son dokuz yılın en yüksek rakamına ulaşan bu
iflaslar, 2018 yılına göre yüzde 8,2 nispetinde
artmıştır.
Bir yanda borçlarını ödeyemediği için
iflas edenler, diğer yanda bankaların bozulan bilançoları
sorunları büyütürken Hükûmetin 2020de bu konuyla ilgili atacağı
adımlar da bilinmemektedir.
Hükûmetimizi bu konuda daha şeffaf ve azami
ölçüde gerçekçi olmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim efendim.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, söz hakkı doğdu. Sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Size sataşma yapmadılar.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Diğer
kardeşimin herhangi bir şekilde
BAŞKAN Ben size söz vereyim.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
İç Tüzükte ya da yasalarda milletvekili yakınlarının
ticaret yapamayacağına dair herhangi bir kısıtlamanın
olmadığına ve Parlamento çatısı altında
şahsi meselelerin tartışılmasını yanlış
bulduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Burada, aslında, temel
itibarıyla da -yani şunu düzeltelim- ne İç Tüzükte ne yasalarda
Milletvekillerinin kardeşleri ya da çocukları iş yapamazlar, herhangi
bir yerde bir yere başvuramazlar. gibi bir kısıtlama falan yok.
Bunların üzerinden yapılan her türlü tartışmayı hele
de bu Parlamento çatısı altında külliyen yanlış
buluyorum.
Sayın Dervişoğlu, bu manada da sizin,
Sayın Bahşinin yapmış olduğu açıklamanın da
doğru bir açıklama olmadığını net olarak ortaya
koymanızı da beklerdim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Öçala söz vereyim, sonra
size söz vereceğim.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten çok gereksiz ve Parlamentoyu oldukça fazla
meşgul eden bir tartışma olduğu için özür diliyorum
öncelikle.
Hiçbir kardeşimin -mal bildirim beyannamelerini
de açık bir şekilde herkese ibraz edeceğim- devletten herhangi
bir ödenek, teşvik alması mümkün değildir; bu, birincisi.
İkincisi: Yıllarca Kahramanmaraşta
hâkimlik yapan, ağır ceza hâkimliği yapan Feridun Bahşi
hakkında da birtakım kötü söylentiler var. Biz bunu soru hâline
getirmeyi siyasi ahlak ve siyasi edebe uygun görmemekteyiz diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Keşke onu da söylemeseydiniz.
Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
33.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Efendim, ben takdir edersiniz ki bu kabil
şeylerde öncelikle sorunu çözmeye, varsa bir üslup bozukluğu onu
düzeltmeye gayret sarf ederim.
Şimdi, bir
şeyi düzeltirken bir başka şeyle de muhatap
kılınıyoruz, cevap vermesem arkadaşımın
hakkını hukukunu savunamamış olacağım.
Türkiye'nin
ticaret kanunları bellidir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de İç
Tüzük'ü bellidir. Hiçbir milletvekilimizin herhangi bir
yakınının ticaret yapmaktan kısıtlanması da
mümkün değildir ama bu meseleye ticari ahlak noktainazarından bakmak
da bizim siyasi sorumluluklarımıza dâhildir. O sebeple, eğer bir
yanlış anlaşılma var ise, bu bir şahsi
tartışmaya da dönüştürülmek isteniyorsa 2 kıymetli
milletvekilimizin bunu kendi arasında çözmesi gerektiği hususunu
tekrarlıyor ve Genel Kurulu zatıalinizin de ifade ettiği gibi- bu
özel meselelerle meşgul etmenin anlamsızlığına bir
kere daha vurgu yapıyorum. Lütfen, birbirimize karşı ifadelerde
bulunurken hele yokluklarında bizleri de zor durumda bırakmayın
çünkü nasıl sizin arkadaşlarınızın siyasi
şeyinden mesulseniz biz de arkadaşlarımızın siyasi hak
ve hürriyetlerini korumakla mükellefiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Ben bunu hepimiz adına yapmaya
gayret sarf ediyorum; Adalet ve Kalkınma Partisi için de, Cumhuriyet Halk
Partisi için de, Halkların Demokratik Partisi için de, Milliyetçi Hareket
Partisi için de aynı duyarlılığı sergiliyorum. Burada
bulunan her arkadaşımızı kıymetli buluyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bülbül
34.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde
atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan
2 askerimize Allahtan rahmet dilediğine, 16 Ocak Türkmen Şehitleri
Günü vesilesiyle bağımsızlık mücadelesi verirken şehit
olan Doktor Necdet Koçak, Adil Şerif, Doktor Rıza Demirci, Abdullah
Abdurrahman ve bütün Türkmeneli şehitleri ile tüm şehitlerimizi
rahmetle andıklarına, Mısır polisi tarafından 14 Ocak
2020 akşamı Anadolu Ajansı Kahire Ofisine baskın
düzenlenerek 1i Türk vatandaşı olmak üzere 4 muhabirin
gözaltına alınması olayının takipçisi
olacaklarına ve muhabirlerin serbest bırakılarak Türkiyeden
özür dilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri Çukurcada atış
eğitimi sırasında yaşanan kazada 2 askerimiz şehit
olmuş, 2 askerimiz de yaralanmıştır. Şehitlerimize
Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Bugün, 16 Ocak Türkmen Şehitleri Günüdür. 1960
yılında kurulan Bağdat Türkmen Kardeşlik Ocağı
Başkanı Albay Abdullah Abdurrahman, Irak Türklerinin tanınan
büyük liderlerinden biri olarak, 16 Ocak 1980 tarihinde Saddam rejimi
tarafından her türlü işkenceye maruz kalarak, millî dava
arkadaşları Doktor Necdet Koçak, Adil Şerif, Doktor Rıza
Demirciyle birlikte idam edilmişlerdir. Bağımsızlık
mücadelesi verirken kahramanca şehit olan Doktor Necdet Koçak, Adil
Şerif, Doktor Rıza Demirci, Abdullah Abdurrahman ve bütün Türkmeneli
şehitlerimizle birlikte bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve
şükranla anıyoruz.
Sayın Başkan, Mısır polisi, 14
Ocak 2020 akşamı Anadolu Ajansı Kahire Ofisine baskın
düzenlemiş, 1i Türk vatandaşı olmak üzere 4 çalışan
muhabiri hiçbir gerekçe göstermeden gözaltına almıştır.
Mısır İçişleri Bakanlığı tarafından
yapılan açıklamada, söz konusu ofisin yalan ve olumsuz bilgi
yaydığı ifade edilerek yapılan baskın haklı
gösterilmeye çalışılmıştır. Bu gerekçeler ortaya
konulsa da yapılan iş bizzat haydutluktur. Dünyada da büyük
yankı uyandıran bu olay, darbeci Sisi yönetiminin hukuk
tanımazlığının en büyük örneğidir. Ülkemiz
etrafında oluşturulmaya çalışılan ateş çemberinin
körüklenmesi için yapılan bu faaliyetlerin ne Mısıra ne de
beraberindekilere bir faydası olmayacaktır. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak konunun takipçisi olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yapılan
yanlıştan bir an önce dönülmelidir, muhabirler serbest
bırakılmalıdır ve Türkiye'den derhâl özür dilenmelidir. Bu
vesileyle, başta Anadolu Ajansı camiası olmak üzere Türk
basınına geçmiş olsun dileklerimizi ifade ediyor, devletimizle
birlikte, bu meselede atılacak her türlü adımın yanında
olduğumuzu ifade etmek istiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
35.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İnsan Hakları
İzleme Örgütünün yayımladığı raporun Türkiyeyle
ilgili bölümünde gazetecilerin, insan hakları savunucularının ve
siyasetçilerin keyfî tutukluluklarının Türkiyenin insan hakları
ile hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiği iddialarına gölge
düşürdüğünün ifade edildiğine, Diyarbakır Barosu
Başkanlığını temsilen Baro Başkanı Cihan Aydının
İçişleri Bakanlığına, Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesine kayyum atanması kararının hukuka
aykırılığını gerekçe göstererek açmış
olduğu yürütmeyi durdurma ve iptal davasına, Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun hâkim ve savcıların terfileri konusunda
aldığı karara, İstanbul Havaalanında uygulanan 36
dilde ve 80 lehçede anlık çeviri hizmeti içerisinde Kürtçenin yer
almadığına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, uluslararası İnsan
Hakları İzleme Örgütü bu yıl 30uncusunu yayınladı
raporlarının, 2020 Dünya Raporu ve 100e yakın ülkedeki insan
hakları uygulamalarını gözden geçirdi. Bu raporun Türkiyeyle
ilgili bölümünde; gazetecilerin, insan hakları savunucularının
ve siyasetçilerin uzun süreli ve keyfî tutukluluklarının Türkiyenin
insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiği
iddialarına gölge düşürdüğü ifade ediliyor ve son dört
yılda Türkiyede, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin zedelenmesiyle
giderek derinleşen bir insan hakları krizi
yaşandığı açıkça belirtiliyor. Örnekler
saymışlar, örneklerin içinde, tabii ki, HDPli 32 belediye
başkanının görevden alınması ve 23ünün çeşitli
suçlamalarla tutuklanmış olması geçiyor. Bunların görevden
alınmaları ve tutuklanmalarıyla birlikte seçim
sonuçlarının yok sayıldığı raporda belirtiliyor
yani bizim burada neredeyse her gün konuştuğumuz konu,
uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütünün raporunda da
tespit edilmiş vaziyette.
İnsan Hakları İzleme Örgütünün Avrupa
ve Orta Asya Direktörü yaptığı açıklamada Hükûmeti
eleştirenlerin hapsedilmesi ve muhalefet partilerinin
kazandığı yerel seçim sonuçlarının iptal edilmesi,
Erdoğan yönetiminin Türkiyede insan hakları ve demokrasiyi zedeleme
yönünde ne kadar ileriye gidebileceğini gösteriyor. diyor ve örnekler
saymaya devam ediyor. Bunu bir kez daha vurgulamış olalım,
gerçekten, bütün dünyada, Türkiyede yaşanan hukuksuzlukların, insan
hakları ihlallerinin ve demokrasi ihlalinin tartışılmakta
olduğuna dair yeni bir örnektir, o nedenle değinmek istedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Değinmek
istediğim ikinci konu -hukuk konuşmadan yapamıyoruz- yine
hukukla ilgili. Ortaya çıktı ki Diyarbakır Barosu
Başkanlığını temsilen Baro Başkanı Cihan
Aydının İçişleri Bakanlığına,
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum atanması kararının
hukuka aykırılığını gerekçe göstererek
açmış olduğu yürütmeyi durdurma ve iptal davasına Ankara 2.
İdare Mahkemesi önce yürütmeyi durdurma kararı verdi 18 Aralık
2019da; aynı mahkeme, aradan on iki gün geçtikten sonra, 30 Aralık
2019da Yanlış karar verdik. diyerek bu kararı geldi aldı
yani on iki gün zarfında bir mahkeme kararını tamamen aksi yönde
çevirmiş oldu.
Şimdi biz
sormak istiyoruz: On iki günde neler yaşandı bu mahkeme ile
İçişleri Bakanlığı arasında? İçişleri
Bakanlığı bu mahkemenin kararını tam tersine çevirmek
için neler yaptı? Talimatı kim verdi? Böyle bir emsal karar var
mı? Bir mahkemenin on iki gün içinde Yanlış karar
vermişiz. diye tam tersi yönde aldığı bir emsal karar var
mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul) Çok açık bir hukuksuzlukla karşı
karşıya olunduğu besbelli ama sadece hukuksuzluk değil, hep
söylediğimiz şey, yürütmenin doğrudan doğruya yargı
üzerinde bir tahakküm kurduğu, bir baskı kurduğu ve
yargının kararlarını doğrudan doğruya
belirlediği bir örnek daha yaşanmış oluyor. Burada, yürütme
adına bu işi yapmış olan da elbette ki İçişleri
Bakanlığı. Bu durumun bir kez daha görülmüş olması
gerekiyor diye düşünüyoruz.
Şimdi, hep
yanlış işlerden bahsediyoruz ya -hani bazen Bozuk saat bile
günde 2 kere doğruyu gösterir. denir ya- Hâkimler ve Savcılar Kurulu
da bir tane doğru karar almış, onu da söyleyelim, sonra
Doğruları söylemiyor. demeyin. Aldığı karar şu,
diyor ki Hâkimler ve Savcılar Kurulu: Hâkim ve savcıların
terfileri yapılırken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemelerde ihlal
kararına sebebiyet verip vermedikleri, neden oldukları ihlalin
niteliği ve ağırlığı ile ilgililerin Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasayla teminat altına
alınan hakların korunması konusundaki gayretleri de dikkate
alınacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul) Yani Hâkim ve savcıların terfileri konusunda,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi içtihatları ve Anayasa Mahkemesi kararları dikkate
alınacak. diyor Hâkimler ve Savcılar Kurulu. Tabii, doğru bir
karar almış, çok gecikmiş bir doğru karar fakat vahim durum
şudur: Dün de konuştuk, bugün de konuşmaya devam ediyoruz, her
gün de konuşacağız. Türkiyede hâkim ve savcılar hem
Anayasanın 90ıncı maddesine o kadar aykırı
davranıyorlar ve çiğniyorlar hem de Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatlarını o kadar çiğniyorlar ki yani kaç tanesi terfi
alıp da bir üste yürüyebilir, onu doğrusu bilemiyoruz.
Son olarak şuna değinmek istiyorum, dün de
burada dile getirdim fakat Ulaştırma Bakanlığından
henüz herhangi bir cevap gelmediği için bir kez daha değineceğim
ve bu konunun peşini bırakmayacağımızı söylemek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Konu
İstanbul Havalimanında uygulanan anlık çeviri sistemiyle
ilgiliydi. Biliyorsunuz, dün de söyledim, Urducadan Dancaya, Felemenkçeden
Katalancaya kadar her dilde -36 dil ve 80 lehçede- anlık çeviri
yapılıyor fakat ne hikmetse Kürtçe ve Kürtçenin lehçeleriyle ilgili
hiçbir işlem yapılmamış vaziyette. Bu havalimanını
sadece Türkiyede yaşayan milyonlarca Kürt yurttaşımız
kullanmıyor, aynı zamanda İranda, Irakta, Suriyede, Avrupada
ya da dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan Kürt
yurttaşlarımız da kullanıyor, Kürt insanları da
kullanıyor. Dolayısıyla Kürtçenin ve Kürtçenin lehçelerinin
İstanbul Havalimanında kullanılmıyor olması, tekrar
vurgulayarak söylüyorum, Ulaştırma Bakanlığının
ırkçı anlayışıdır ve bu ırkçı
anlayıştan vazgeçilmesi gerekiyor. Ulaştırma
Bakanlığından bu konuda bir cevap bekliyoruz ve bir adım
atmasını bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde
atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan
Piyade Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait
Miyanyediye Allahtan rahmet dilediğine, evrensel gazetesinin Basın İlan Kurumunun ilan ve reklam
kesme cezasına yaptığı itiraza, vefat eden Meclis
fotoğrafçısı Orhan Aydemire Allahtan rahmet dilediklerine ve
Orhan Aydemirin fotoğrafının milletvekillerinin vefatında
olduğu gibi Genel Kurul salonuna konulmasının Meclise uygun bir
davranış olacağına, Anayasa Mahkemesinin Soma maden
faciasının protestosu sırasında polis müdahalesi sonucu
yaralanan Sıla Koç, Betül Öztürk Gülhanın başvurusuna ihlal
kararı vermesinin ibret verici olduğuna, Varlık Fonunun
Sayıştay denetimine tabi tutulmadığı gibi Varlık
Fonu denetim raporunun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hakkâri Çukurcada 15 Ocak 2020 tarihinde
atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada Piyade
Sözleşmeli Erlerimiz Tolga Kaplan ve Sait Miyanyedinin şehit
olduğunu, 2 Silahlı Kuvvetler personelinin de
yaralandığını büyük bir üzüntüyle öğrendik. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, bugün, Evrensel gazetesinin,
Basın İlan Kurumunun ilan ve reklam kesme cezasına
yaptığı itiraz reddedildi ancak bu reddediliş
sırasında akılalmaz açıklamalar okuduk. Evrensel gazetesine
yapılan okur dayanışması cezalandırılıyor. Diyorlar
ki: Biz takip ettik, Evrensel gazetesini 3 tane alan, 4 tane alan yani
okuyacağından fazla gazete alıp başka yerlere götürenler
var. Oysaki insanlar bu gazeteyi ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Böyle bir şeye merak salanlara şunu söyleyebiliriz: Evrenselin resmî
tirajı, gerçek tirajı ortada ama sırf tirajını 100
binin üzerine çıkarıp Basın İlan Kurumundan daha fazla ilan
almak için kendi holdinginin şirketlerine gazete satın
aldıranları bütün Türkiye, bütün basın camiası biliyor,
bunu en iyi de Basın İlan Kurumu biliyor. O konuda hiçbir şey
yapmayanlar, filanca holdingin 10 bin tane gazete almasına, hem de her gün
almasına ses çıkarmayanlar
Birisi, bir emekli öğretmen 3 tane
Evrensel almış, 1ini kahveye, 1ini berbere bırakmış,
1ini evine götürmüş; efendim, bu suçmuş, ilan kesilmeliymiş.
Ya, bu kadar vicdansızlığa, artık elde edilen kamu gücünün
bu kadar orantısız olarak, muhalif sesleri kesmek için
kullanılmasına Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl tevessül
ediyor ve bu partiye gönül verenler veya milletvekilleri nasıl bunu yapan
bürokratlara sessiz kalıyorlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Şu İletişim Başkanlığı her
akşam yandaş gazetelerin Biraz daha büyüt, biraz daha büyüt
manşetini. diye, muhalefete hakaret dolu manşetlerini görüp, onay
verip basıma sokarken bu Basın İlan Kurumunun bu
yaptıklarına daha ne kadar sessiz kalacaksınız, bu konuda
AKPden hiç mi tepki yükselmeyecek, gerçekten merak ediyoruz.
Sayın
Başkan, bugün çok üzücü bir haber aldık. Orhan Aydemir, bu Meclis
Genel Kurulunun emekçisi, otuz beş sene bu Mecliste fotoğraf çekti.
Benim şahsen Mecliste tanıdığım ilk personeldi çünkü
geldik, bir fotoğraf çektirmek lazımdı, indik, güler yüzlü, son
derece nazik, işini çok önemseyen Orhan ağabeyimiz ilk
fotoğrafımı 2011 seçimlerinden sonra çekti, onun çektiği
fotoğraf da hâlen daha albümlerde, kimliklerde kullanılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hepimizde emeği var. Parti ayrımı
yapmaksızın hepimize güler yüzle hizmet etti, buralarda
koşturdu. Dönemin Başbakanının, şimdiki
Cumhurbaşkanının fotoğraflarını -o zaman
Cumhurbaşkanı fotoğrafçıları gelip görev yapmıyordu,
Genel Kurula bir tek Orhan ağabey girebiliyordu- bütün partilerin genel
başkanlarının, grupların fotoğraflarını
çekti. Kanserle boğuşuyordu, sağlığını takip
ediyorduk, maalesef, bugün yaşamını yitirdi. Kendisini bir kez
daha minnetle, rahmetle anıyoruz.
Gruplardan bir kişinin vefatı durumunda
fotoğrafını -büyük ihtimalle de onun çektiği
fotoğrafı- buralara koyuyoruz. Takdir sizde olmak üzere, bugün, Genel
Kurulda, sizin takdir edeceğiniz bir yere kendisinin
fotoğrafını -bir milletvekilinin hayatını
kaybettiğinde yaptığımız gibi- koyabilirsek bence
Meclisimize çok uygun bir davranış olmuş olur Sayın
Başkan. Bunu da Başkanlık Divanının takdirine arz
ediyorum.
Bugün bir Anayasa mahkemesi kararı var,
gerçekten ibret verici bir karar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anayasa Mahkemesi bu kararda
-Somadaki 301 madencinin ölümünü protesto etmek isterken Sıla Koç, Betül
Öztürk Gülhanın yüzlerine biber gazı sıkıldı- Bu
yapılan müdahaleyle hem insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının maddi ve usul boyutunun hem de toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmediyoruz.
diyor. Koç ve Gülhana yirmişer bin lira manevi tazminat ödenmesine
hükmediyor. Umarım, artık, polisin barışçıl
gösterilere müdahale etmekten uzak duracağı, bizzat
İçişleri Bakanının kanunsuz emirlerinin tatbik
edilmeyeceği ya da bu emirlerin verilmeyeceği, insanların temel
hak ve özgürlüklerini kullanabileceği günlerin gelmesi noktasında bu
kararın ön açıcı, kolaylaştırıcı, çabuklaştırıcı
olmasını ümit ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Somaya, cumhuriyet tarihinin
en büyük iş cinayetine yönelik bu kararın ardından bir kez daha
hatırlatmak istiyoruz ki bu tip gösteriler anayasal haktır, bu
gösterilere müdahale hukuksuzdur, orantısız güç ve biber gazı da
vicdansızlıktır. Emri ben verdim. diyen İçişleri
Bakanının yaptığı da kanuna aykırı emirdir,
uygulanmaması gereken emirdir. Süleyman Soylunun bu konularda son
günlerdeki tavırlarına karşı da Anayasa Mahkemesinin bu
kararı yön gösterici, menedici ve ibret verici niteliktedir.
Sayın
Başkan, son olarak, önemli bir tartışma yürüttük geçmişte.
Varlık Fonu kuruldu ve kurulan Varlık Fonuna, bu ülkenin çok önemli
değerleri, Türk Hava Yollarından TÜRK TELEKOMa, Ziraat
Bankasından Halk Bankasına, Türkiye Petrolleri, BOTAŞ, PTT,
TÜRKSAT
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa)
Borsa İstanbul, Millî Piyango, Devlet Demiryolları,
Denizcilik İşletmeleri, Eti Maden, Kayseri Şeker, ÇAYKUR,
Türkiye Jokey Kulübü ve Antalya, Aydın, İstanbul, Isparta,
İzmir, Kayseri, Muğlada hazineye ait bütün taşınmazlar
devredildi. Sonra da Varlık Fonu, Sayıştay denetimine tabi
tutulmadı. Biz dedik ki: Bu yanlış, Sayıştay denetimi
olmalı. Dediler ki: 6741 sayılı Kanunun 6ncı maddesine
göre denetlenecek. Yani Cumhurbaşkanının başında
olduğu Varlık Fonu, çıkarılan kanunun 6ncı maddesine
göre, kendince bir denetime tabi tutulacak.
Recep Özel,
hadi hukuka saygısızsın, bari Parlamentoya biraz saygın olsun.
Birazcık
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne yaptım ben sana ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya sürekli konuşuyorsun!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne yaptım ben sana?
Kendi aramızda bir şeyler söyledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İnsicamımızı bozuyorsun ya! Gözünü seveyim ya!
RECEP ÖZEL (Isparta) Uyarırsın yani!
Seni dinlemek zorunda değilim ki ben! Hayırdır?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent Turan her seferinde
dönüp bizim arkadaşlarımızı uyarır burada.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bir şey değil ki,
biz bir şey paylaşmıyoruz ki! Biz bir şey yapmadık ki
efendim!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olmaz
Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Daha nazik
uyarabilirsiniz, Özgür Bey ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya sen, Sayın Turan, her
seferinde dönüp bizim gruba ağır ağır laflar ediyorsun, biz
de diyoruz ki: Susun arkadaşlar, Grup Başkan Vekili konuşuyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sana bağırsa
müdahale ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya gözünüzü seveyim,
yapmayın ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Daha sakin ol, daha günün
başındayız. Bir şey yok.
BAŞKAN Sayın Özel, siz sözlerinizi
tamamlayın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz kendi aramızda bir
şey konuştuk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Recep Özel, kendi
aranızda bir şey konuşacaksanız, gidip orada
konuşacaksın, burada konuşmayacaksın!
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz kendi aramızda
konuşuyoruz, sana ne kardeşim ya! Sana ne kardeşim! Sana ne!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bana ne olur mu ya, ben
konuşuyorum!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sana ne tabii!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haddini bil!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen de haddini bil!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haddini bil!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen de haddini bil, şov
yapma burada!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, ne şovu ya!
RECEP ÖZEL (Isparta) Şovmensin sen ya, tam
bir şovmensin sen!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşturmuyorsun,
konuşturmuyorsun sen! Git ya buradan! Bak, dışarıda
konuş; gel, görevini burada yap.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sana ne kardeşim ya!
ATİLA SERTEL (İzmir) Bak, o zaman, hiç
konuşturmayız ha!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz de Bülent Turanı
konuşturmayız o zaman, öyle şey mi olur! Saygılı ol
biraz!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde
atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan
Piyade Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait
Miyanyediye Allahtan rahmet dilediğine, evrensel gazetesinin Basın İlan Kurumunun ilan ve reklam
kesme cezasına yaptığı itiraza, vefat eden Meclis
fotoğrafçısı Orhan Aydemire Allahtan rahmet dilediklerine ve
Orhan Aydemirin fotoğrafının milletvekillerinin vefatında
olduğu gibi Genel Kurul salonuna konulmasının Meclise uygun bir
davranış olacağına, Anayasa Mahkemesinin Soma maden
faciasının protestosu sırasında polis müdahalesi sonucu
yaralanan Sıla Koç, Betül Öztürk Gülhanın başvurusuna ihlal
kararı vermesinin ibret verici olduğuna, Varlık Fonunun
Sayıştay denetimine tabi tutulmadığı gibi Varlık
Fonu denetim raporunun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmediğine
ilişkin açıklaması (Devam)
BAŞKAN Görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sayın Özel, sizde kalmıştık.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Türkiye'nin çok önemli değerleri ve şirketleri, kamu bankaları
Varlık Fonu bünyesine devredildi, o süreçte biz bunun Sayıştay
denetimine tabi olması gerektiğini söyledik. Denildi ki: 6741
sayılı Kanunun 6ncı maddesine göre denetlenecek. Kim
denetleyecek? Kendi kendini denetleyip bir rapor yolluyorlar. Bu rapor Plan ve
Bütçe Komisyonuna gelecek. Kanunun 6ncı maddesi ne diyor? Ekim ayına
kadar gelmesi lazımdı. Yani 2018in raporu 2019un Ekiminde
sunulacak. Gelmedi, Plan ve Bütçe Komisyonu da bu Varlık Fonu denetim
raporunu görüşemedi. Ne durumla karşı karşıyayız?
Kendi değiştirdiği Anayasaya kendisi uymayan iktidar şimdi
de kendi çıkardığı Varlık Fonu Kanununun denetim
maddesine uymuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Düşünün ki bu ülkenin
Varlık Fonunu bu ülkenin Meclisi adına denetim yapan
Sayıştayın denetlemesi lazım. Hayır, kendisi bir
denetim raporu sunacak
Hiç olmazsa buna uyun, Plan ve Bütçe Komisyonu bunu
görüşsün; bunu da sağlamadılar.
BAŞKAN Benim İç Tüzük 64e göre girmemem
gerekiyor ama ben Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı olduğum
dönemde bu düzenleme yapıldığı için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Buyurun.
BAŞKAN - Yani Varlık Fonu kendisi bir
rapor sunmuyor. Şöyle: Bağımsız denetim şirketinin
raporu üzerinden yapılan bir denetimle ilgili, Varlık Fonu
yönetiminden bağımsız olmak üzere bir rapor buraya geliyor ama
geciktiği ise doğrudur tabii.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
anlatmaya çalıştığımız şu: Şimdi,
Varlık Fonu Kanunu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
çıktı. Sayıştay denetimi yok, özel bir usulle denetlenecek,
Meclise sunulacak ama vahim olanı bunu da yapmıyorlar. Yani
Varlık Fonunun denetim raporunun Meclise sunulup en geç ekim ayında
gelip 2019da görüşülmesi lazımdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve bu konu Meclisin önemli
denetim görevlerinden bir tanesidir. Bunun ortadan
kaldırılmasını kabul edilebilir bulmuyoruz. Tüm siyasi
partileri ve özellikle Adalet ve Kalkınma Partisini, Varlık Fonu
raporunun bir an önce Meclise gelmesi ve Plan ve Bütçe Komisyonunda incelenmesi
konusunda hassasiyet göstermeye, tutum takınmaya davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Turan.
37.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde
atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan
Piyade Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile Piyade Sözleşmeli Er Sait
Miyanyediye Allahtan rahmet dilediğine, Mısır polisinin
Anadolu Ajansı Kahire Ofisini basarak çalışanları
gözaltına almasını kınadıklarına ve konuyu
yakından takip ettiklerine, Hakkın rahmetine kavuşan Meclis
fotoğrafçısı Orhan Aydemir ile 16 Ocak yazar Afet Ilgaza
ölümünün 5inci yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediklerine, 16 Ocak 1998
tarihinde Refah Partisinin kapatılmasıyla Türk siyasetinin bir
utançla daha karşı karşıya kaldığına ve
Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan Hocayı rahmetle
yâd ettiklerine, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki Varlık Fonu denetim raporuyla ilgili ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün, Hakkâri Çukurca bölgesinde atış
eğitimi esnasında meydana gelen kazada Piyade Sözleşmeli
Erlerimizden Tolga Kaplan ve Sait Miyanyedi şehit oldular, 2 askerimiz de
yaralandı. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralı
Mehmetçiklerimize de acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mısır polisi Anadolu Ajansının Kahire
Ofisini basarak 1i vatandaşımız, 4 çalışanı
gözaltına aldı; şiddetle kınıyoruz. Dün bu konuyu
Meclisimizde değerlendirmiştik. Tüm dünyada basın özgürlüğü
savaş ortamında bile asla ihlal edilemez bir prensiptir, bir
dokunulmazlıktır. Ajans çalışanlarını derhâl
serbest bırakmalarını ümit ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuyu yakından
takip ediyoruz. Ümit ediyorum, arkadaşlarımız bir an önce
sağ salim özgürlüğüne kavuşurlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yıllarca Genel Kurulda
fotoğraflarımızı çeken, emek veren, Gazi Mecliste birçok
anı ölümsüzleştiren Meclisimizin değerli
fotoğrafçısı Orhan Aydemir ağabeyimiz dün Hakkın
rahmetine kavuştu. Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz; ailesine,
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün önemli gazeteci ve yazarlarımızdan Afet
Ilgazın vefatının 5inci yılı. Bir Çanakkale Vekili
olarak, Çanakkale Ezine doğumlu hemşehrimiz Afet Ilgaz
Hanımefendiye de Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Türk demokrasi tarihinde kara leke diye ifade edilen
günlerden bir tanesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - 28 Şubat 1997de
başlayan malum süreçten sonra 16 Ocak 1998de Türk siyaseti bir utançla
daha karşı karşıya kaldı; Refah Partisinin kapatılmasıyla
demokrasi âdeta bir darbe yedi, siyasi hayatımızda önemli bir yeri
olan bu partinin kapatılması maalesef bugün gerçekleştirildi.
Türkiye'de, her alanda olduğu gibi demokrasi alanında da önemli gelişmeler
yaşandı; artık parti kapatmaları tarihte kaldı,
gündemden kalktı, Türkiye bu konuda önemli bir mesafe aldı. Bu
duygularla, demokrasiye vurulan darbenin en büyük mağdurlarından
Refah Partisinin Genel Başkanı kıymetli Necmettin Erbakan
Hocamızı da rahmetle yâd ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
az önce Özgür Beyin ifade ettiği konuyla ilgili de şunu söylemek
isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Belli konulardaki rapor
görüşmelerini -KİT raporu olsun, Kamu Denetçiliği Kurumu raporu
olsun, bunları- tüm partilerle görüşerek, belli bir hassasiyetle
değerlendirerek, ortak bir gün belirleyerek Genel Kurulda görüşme
imkânı bulmuştuk. Bu komisyon raporlarının
görüşülmesini çok kıymetli buluyoruz, önemli buluyoruz. Bahsedilen
konuda, ümit ediyorum, Genel Kurulun hassasiyetini Plan ve Bütçe Komisyonumuzda
mutlaka paylaşacaktır.
BAŞKAN O, Komisyonda görüşülüyor zaten,
Genel Kurula gelmiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onu diyeceğim
Sayın Başkan. Genel Kurulun bu hassasiyetini ilgili komisyon da
değerlendirerek bir an önce bu adım atılacaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Ben teşekkür ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurunuz.
38.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, daha önce cevap vereceğimizi belirttiğimiz
Cumhuriyet Halk Partisi Kayseri Milletvekili Sayın Çetin Arıkın
gündem dışı konuşmasıyla ilgili olarak bir iki değerlendirme yapmak gerektiğini düşünmekteyiz.
Şimdi, burada,
öncelikle Kayseri Kocasinan Belediyesinin Milliyetçi Hareket Partili meclis
üyesinin sahte tapu düzenlediğini -tutanakları aldım,
tutanaklardan okuduğum husus budur- ve Gülkız teyzenin arsasına
10 katlı bina diktiğini ifade etmiştir.
Şimdi, öncelikle
şunu ifade etmek lazım: MHPli belediye meclis üyesinin bu yönde bir
sahte tapu düzenlemek... Ki çok ciddi bir iddiadır bu sahte tapu düzenleme
meselesi, bu çok ciddi bir meseledir.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Savcıya versin böyle bir şey varsa.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Bununla ilgili olarak bir yargı süreci olmalıdır,
bunun soruşturulması gerekmektedir, kaldı ki bir soruşturma
sürecinin de olduğu anlaşılmaktadır. Burada, hakkında
kesinleşmiş bir yargı kararı olmaksızın,
Anayasamızda çok açık bir şekilde ifade edilen masumiyet
karinesinin hilafına hareket ederek, hakkında kesin bir hüküm
olmayan, suçlanmayan, hüküm giymeyen bir kişi hakkında Sahte tapu
düzenledi. diyerek Meclis kürsüsünden bu şekilde ifade ve isnatta
bulunulması hukuki anlamda hiç doğru bir şey
olmadığı gibi, Meclis çatısı altında da ifade
edilmesi uygun olmayan bir husustur, bir görüştür.
Şimdi, burada,
meclis üyemizle görüştüğümüzde -Kayseri Milletvekilimizle de beraber
bir temas kurduk- meselenin yargıya
aktarıldığını, bu konuda kriminal incelemelerin
yapıldığını, daha sonrasında...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam
edin lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - ...bu arsayla alakalı geçmişte yapılmış
bir kat karşılığı sözleşme olduğunu, bu kat
karşılığı sözleşmede bu habersiz dediğiniz
Gülkız teyzenin noterde sol el parmağıyla işaretlediği
bir sözleşme olduğu ve devamında, mirasçıların,
Gülkızın bizzat oğlunun bu apartmanda bir dairede
oturduğunu ifade etmiştir; bir izaleişüyu davası da
açılmış olduğunu ve görülmekte olduğunu ifade
etmiştir. Bu, hukuki bir uyuşmazlıktır. Bu hukuki
uyuşmazlıkta kim haksız çıkarsa, kimin
sıkıntısı varsa tabii ki bedelini ödeyecektir, hukuk bunun
gereğini yapacaktır. Fakat burada ileri bir değerlendirmeyle
âdeta bir suçlama noktasında sanki hüküm giymiş gibi bunun ilan edilmesi, bu
noktada bizim meclis üyemizin de kişisel haklarına oldukça önemli bir
saldırıdır, bir iftira niteliği taşımaktadır.
Bu konuda bir düzeltme yapılmasını, böyle bir yargı
kararı olmadığını, bu manada kendisinin hüküm
giymediğini, sahte tapunun bizzat belediye meclis üyemiz tarafından
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi böyle bir değerlendirme
olmadığını ifade etmek lazım.
Sizler de çok
iyi biliyorsunuz ki bu dönemdeki bütün görevden almalarda konuşulduğu
gibi, kayyum atamalarında konuşulduğu gibi bunların hepsi
bir tedbir işlemidir. Bu, hakkında kesin hüküm oluştuğundan
dolayı yapılan bir işlem değil; bu, yargılamanın
önünü açmak ve bu noktada herhangi bir istifhama sebep olmamak üzere tedbiren
yapılmış bir uygulamadır. Dolayısıyla,
İçişleri Bakanlığının bu kararına istinat
edip -dayanarak- böyle bir değerlendirme yapmak hiç uygun
olmamıştır. Bu konunun düzeltilmesinde yarar olduğu
kanaatindeyiz.
Ayrıca,
Sayın Çetin Arıkın konuşmasında
yaptığı, özellikle Hiçbir siyasetçi için Türkiyede bu tek adam
sisteminde can ve mal güvenliği yok. şeklindeki CHP
değerlendirmesi üzerine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya)
bunun uygun bir değerlendirme
olmadığını ve MHP tarafından da kabul
edilmediğini ifade eden Grup Başkan Vekilimizin bu ifadesine
karşı Sayın Çetin Arık Her kim ki Türkiyeyi uçuruma itmek
için siyaset yapıyorsa alçaktır, namussuzdur. ifadesini
kullanmıştır. Ben de bu ifadeyi aynen tekrar ediyorum. Daha
bunun başka bir söze ihtiyacı yok. Bunu değerlendirecek olan, tabii
ki -eğer bu noktada hukuken bir sıkıntı varsa- yüce
yargıdır, bunun ötesinde de yüce Türk milletidir. Bu noktada daha
fazla bir değerlendirme yapmaya ihtiyaç olmadığını
düşünüyorum.
Yalnız, bu
demin ifade ettiğim gibi, sahte tapu meselesinden bizzat kendisinin hüküm
giymediği, suçlanmadığı bir meseleyle ilgili olarak böyle
değerlendirilmiş olmasını da kabul etmediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel
39.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, Grup Başkan Vekillerinin Genel Kurulda yaptıkları
her türlü değerlendirmeyi önemli gördüklerine, her parti için üzerinde
mutabakata varılması gereken konuların
tartışılacağı bir toplantının yapılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, hatibimiz, konuşmasını bir
bütün olarak ele aldığımızda, Milliyetçi Hareket Partisinin
Sayın Grup Başkan Vekili Erkan Akçayın Türkiyede can ve mal
güvenliği yok. diyenler. diyerek peşine söylediklerini biraz önce
Sayın Grup Başkan Vekili de tekrar etti ve o da Kayseride, Kayseri
kamuoyunda çok tartışılan, orijinal tapunun ve tahrif
edilmiş tapunun gazetelerde basıldığı, elden ele
dolaştığı bir olayı bu konuya kanıt olarak gösterdi.
Elbette ki yargılama süreci tamamlanmadığı için bu konunun
kesinleştiğiyle ilgili bir ifade kullanmadı ama kendi
savını desteklemek üzere de İçişleri
Bakanlığının ilgili belediye meclis üyesini görevden
aldığını söyledi. Dolayısıyla, bu suçlama Milliyetçi
Hareket Partisine yapılan bir suçlama olmaktan da çıkmış
oluyor; görevden alınmış ve şu anda -Milliyetçi Hareket
Partisinin kendi iç hukukunda durum nedir bilmiyoruz ama- belediye meclis üyesi
olarak, MHPli bir belediye meclis üyesi olarak anılmıyor zaten.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Açalım sistemi
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ama bir mal güvencesinin ortadan
kaldırıldığına siyasi bir kanıt olarak, yoksa
hukuki bir kanıt olarak değil. Hukuki kanıt mahkemeye
sunulmuş durumda, kararı adalet mekanizması verecek.
Ancak
Cumhuriyet Halk Partisi Bu ülkede can ve mal güvenliği yok.
dediğinde buna tepki gösterenlere biz hep şunu söylüyoruz: Bizim
örneğin OHALle ilgili eleştirilerimize de Türkiyeye yabancı
sermayenin gelmesine engel oluyorsunuz. diyorlar. Oysaki OHAL olan yere
yabancı sermaye gelmiyor, yoksa biz bunu söyledik diye değil. Yani
bir uçak içinde yabancı sermayedarlar ve parasıyla inerken
ineceği havaalanının ışıklarını
kapatmak neyse OHAL ilan etmek de oydu. Sonra o uçak pas geçince biz diyoruz
ki: Gördünüz mü bak, ışıkları kapattınız diye
oldu. Diyorlar ki: Yok, siz ışıkları
kapattığımızı söylediniz diye oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Açar mısınız mikrofonu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Uçaklar, pistin karanlık olduğunu söyleyenler
yüzünden değil, pistin ışıklarını kapatanlar
yüzünden pas geçerler ya da giderler. Türkiyede can ve mal güvencesini ortadan
kaldırdığınız zaman insanlar Türkiyeye gelmez, bunu
söylediğiniz zaman değil.
Bir
bütün olarak ifademiz, siyasi bir çelişkiye siyasi bir kanıt
yönündedir. Hukuki kararı hep beraber takip edeceğiz. Yalnız,
Kayseri kamuoyunun çok yakından takip ettiği çok sorunlu, çok
şüpheli bir alandır.
Bunun
dışında, içeride
sizinle de konuştuğumuz gibi bazı konuların Mecliste,
kesinleşmeden veya kesinleşse bile konuşulup
konuşulmaması hususunda Grup Başkan Vekillerinin
değerlendirme yapmasını -sizlerin de varlığında-
önemli görüyoruz. İki yıl oldu; Meclisi yöneten Başkan Vekilleri
ile Grup Başkan Vekillerinin bir toplantı yapmasını, her
parti için üzerinde mutabakata varılması gereken konuların
tartışılacağı bir toplantı olmasını
bekliyoruz; daha hâlâ bu toplantı da yapılmadı.
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN Bu
toplantının yapılmasını önemsiyorum. Ben de içeride
-burada da söylerim bunda sıkıntı yok ama- Genel Kurulda yereli,
bir yerel siyaset adına bu kadar çok burada tartışmayı
Genel Kurul için, Meclisin itibarı için doğru
bulmadığımı söyledim. Bir de, insanların aileleriyle
falan uğraşmanın, bunları burada dile getirmenin tamamen
yanlış olduğunu ifade ettim.
Bunu yapalım
ama, önemsiyorum.
Sayın Bülbül,
buyurun.
40.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, tabii,
bu bütün partilerimizi, bütün Türk siyasetini ilgilendiren bir mesele. Yani
Türkiyede itibar suikastından çok çekildi, çok sıkıntılar
yaşadık. Yani hiç kimsenin şahsına, ailesine, aile
efradına
Bu noktada sabit olmayan bir meseleden dolayı söz ederken
en azından İddia ediliyor. gibi bir kelimeyle, bir cümleyle belki
bir şeyler söylenebilirse de
Sanki kesinleşmiş gibi, burada
tutanakta, işte, Sahte tapu düzenleyerek bina dikilmesi. olarak ifade
ediliyor. Belki maksadını aşan bir ifade olmuş olabilir ama
bundan sonra, Sayın Başkanımızın da ifade ettiği,
sizlerin de ifade ettiği gibi, bu meselelere hep birlikte bir dikkat
gösterirsek bu noktada kimsenin canı acımamış olur.
Şimdi, burada, bu meclis üyesi yarın suçlanabilir, suçlu
addedilebilir. Bugün itibarıyla Anayasamızın 38inci maddesi
kapsamında masum hükmündedir; anlatabiliyor muyum? Hani, bu noktada hep
beraber hassasiyet gösterelim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) - Bir itibar suikastı olabilir. Şimdi, bizim
partimiz de bu noktada -Sayın Özel bahsetti tabii ki- bu konularda oldukça
hassastır. Bu konularda herhangi bir duraksamaya yer vermeden gereğini
her zaman yapmış bir siyasi partidir ama basında çıkan
haberlerde de MHPli meclis üyesi olarak çıktığı için,
bunu hem partimiz açısından hem de burada olmayan bir meclis üyesinin
hukukuna dair doğru
gördüğümüz birtakım ifadeleri belirtmek adına söz aldık. Bu
düzeltme ihtiyacını hissettik.
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Belki de bu süreçte İç Tüzükü daha düzgün
çalıştırıp yani İç Tüzükün 156ncı maddesiyle
birlikte başlayan disiplin cezalarına ilişkin hükümleri net bir
şekilde burada uygulamaya başlarsak belki de bunların bir
kısmının bu şekliyle önüne geçmiş oluruz ama tabii,
Parlamento, milletvekili arkadaşlarımız bu şeye
düşmemeli.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlıkça, İzmir Milletvekili Cemal Beklenin, Millî Savunma
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı (4/56)
ile Ordu Milletvekili Ergün Taşcının İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısının 16/1/2020 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı (4/57)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İzmir
Milletvekili Sayın Cemal Beklenin Millî Savunma Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı ile Ordu
Milletvekili Ergün Taşcının İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısı 16 Ocak 2020 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve
20 milletvekilinin, YSKye olan güvenin sağlanması, oluşan ve
oluşabilecek mağduriyetlere karşın alınacak idari
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1096) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ocak 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/1/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 20
milletvekili tarafından YSK'ye olan güvenin sağlanması,
oluşan ve oluşabilecek mağduriyetlere karşın
alınacak idari tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 16/1/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Fahrettin
Yokuş.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yüksek Seçim Kuruluna olan güvenin yeniden sağlanması için
verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, Yüksek Seçim Kurulu özel
kanunlara göre milletvekilliği, il genel meclisi üyeliği,
Cumhurbaşkanlığı, belediye başkanlığı,
belediye meclis üyeliği, muhtarlık, ihtiyar heyeti üyeliği
seçimlerinde ve Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların
halk oylamalarına sunulmasında genel yönetim ve yargısal
denetimi sağlamakla görevlidir. Yüksek Seçim Kurulunca alınan
kararlar, bütün kamu kuruluşlarını ve görevlilerini
bağlamaktadır. Yine, seçim sonuçlarına yapılacak her türlü
itiraza karşı başvurulabilecek son merci Yüksek Seçim Kuruludur.
Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararlar kesindir. Yüksek Seçim Kurulunun
vermiş olduğu kararlara karşı herhangi bir yargı
mercisine başvurulamamaktadır.
Devletin temel organlarından olan Yüksek Seçim
Kurulu, bu tarafsız görevlerine karşın, son yıllarda
yapılan seçimlerde çelişkili ve taraflı kararlarıyla ne
yazık ki kurumsallığını kaybetmiştir. Seçim dönemlerinde,
seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik propagandaların
taraflı yapılmasına Yüksek Seçim Kurulu göz yummuştur.
Yine, basın ve yayın organlarının taraflı
yayınlar yapmasına karşın önlem almayan Yüksek Seçim
Kurulu, haksız bir rekabet durumunun oluşmasına sebebiyet
vermiştir.
Vatandaşlarımızın
vatandaşlık görevlerini yaparak demokratik hakkı olan seçme ve
seçilme hakkının güvende olabilmesi, temel hak ve özgürlüklere
dayalı olması, Anayasa ve hukuk devletimizin görevidir. Yüksek Seçim
Kurulu, ne yazık ki, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi
seçimleri olmak üzere, siyasi iktidarın talimatıyla seçimi yenileme
yoluna gitmiştir. Yüksek Seçim Kurulu, son yıllarda, her seçim
öncesinde ve sonrasında en çok tartışılan kurum hâline
gelmiştir. Her seçim dönemindeki şaibeli kararlarıyla bu kuruma
güven, maalesef, tamamen sarsılmıştır.
Yüksek Seçim Kurulu kurumunun kuruluş
amacı dışına çıkarak taraflı olduğuna
defalarca tanık olduk. Halka güven teşkil etmeyen
çalışmaları hukuk devletimiz adına endişe verici duruma
gelmiştir. Bunun bir örneğini de en son 31 Mart 2019 tarihinde
gerçekleşen mahallî idareler seçimlerinde gördük ki siyasi partilerin ve
oy kullanan vatandaşların Yüksek Seçim Kuruluna olan inancı
tamamen sarsılmıştır.
Buradan bir
örnek verirsek, bildiğiniz gibi Kırıkkale ilimizin Keskin
ilçesinde seçimler bir gerekçeyle yenilenmiştir. 6 oy farkla seçimleri
kazanan Millet İttifakı Belediye Başkanı Necati Alsancak
Bey seçimi kazanmasına rağmen, bir hafta makamına
oturmasına rağmen ve bütün itirazların reddine rağmen
Yüksek Seçim Kurulu, seçimi kazanmış, makamına oturmuş bir
belediye başkanını makamından indiriyor. Gerekçe? Efendim,
6 oy farkla kazanmış, oy kullanma ya da seçme ve seçilme ehliyetine
sahip olmayan 8 kişi oy kullanmış. İyi de kardeşim,
bunun sorumlusu, seçilen belediye başkanı mı? İlçe seçim
kurulu yanlış yaptıysa, il seçim kurulu yanlış
yaptıysa, Yüksek Seçim Kurulu yanlış yaptıysa faturayı
seçilmiş belediye başkanlarına nasıl kesersiniz? İlçe
seçim kurulu o listeleri ilan etmiyor mu? Gelin, hukuksa, adaletse bunları
düzeltelim; gelin, ilçe seçim kurulu hata yaptıysa cezasını
çeksin, il seçim kurulu yaptıysa cezasını çeksin, Yüksek Seçim
Kurulu yaptıysa cezasını çeksin. Böyle bir yönetim anlayışı
olabilir mi?
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, tüm bu ve benzeri durumlar, maalesef
Yüksek Seçim Kurulunun itibarını kaybetmesine sebep olmuştur.
Seçme ve seçilme hakkının korunması, seçilen adayların ve
seçmenin Yüksek Seçim Kuruluna güvenlerinin yeniden sağlanması,
yaşamış olduğumuz mağduriyetlerin ve
olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi için, geliniz,
verdiğimiz araştırma önergemize destek veriniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Bir dakika efendim
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Böylece, Yüksek Seçim Kurulunu tekrar itibarlı hâle
getirelim. Şu anda Yüksek Seçim Kurulunda, bütün bu
yanlışları yapmış oldukları hâlde, maalesef
pişkin pişkin oturan Seçim Kurulu üyelerine de ortak bir ders verelim
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından Bravo! sesi, alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Koç,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime partimizin İstanbul il örgütüne yapılan
saldırıyı kınamakla başlamak istiyorum. Hiçbir
saldırının bizi yolumuzdan etmeyeceğini burada belirtmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, seçime dayalı tüm dengeleri sağlayacak ve
tarafsız olması gereken YSKnin görevlerini yerine getirmediğini
birkaç sözle dile getirmek istiyorum. Seçim esnasında ve sonrasında
Cumhurbaşkanı 298 sayılı Seçim Kanununun 65inci maddesine
açıkça aykırı davranmakta ve buna bağlı olarak da
Anayasanın 103üncü maddesini de ihlal etmektedir. Buna tarafsız
kalan ve buna çanak tutan Yüksek Seçim Kurulu.
16 Nisan
2017de Anayasa değişikliğinde mühürsüz milyonlarca oy
pusulasını geçerli hâle getiren yine Yüksek Seçim Kurulu.
31 Mart
seçimlerinde mazbataları elinden alınmış 6 belediye eş
başkanımıza önce seçim vizesi veren, daha sonra da elinden almak
suretiyle 2nci sıradaki kişilere başkanlığı
veren yine Yüksek Seçim Kurulu.
OHAL KHKleri
yüzünden mazbataların verilmemesi tam bir hukuk skandalıdır.
2972 sayılı Kanun kimlerin başkan olmayacağını,
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunundan almaktadır. Bu,
11inci madde yollanmasında kamu hizmetinden yasaklı olan
kişileri bildirmekte fakat KHKyle uzaklaştırılan
kişilerin başkan olmayacağı konusunda herhangi bir husus
yok. Başkan seçilmemiş herhangi birine mazbata verilmesi bir hukuk
garabetidir ve yapmış oldukları tüm işlemler tamamen hukuka
aykırıdır. Şırnakta usulsüz seçmen kaydına da
sessiz kalan yine Yüksek Seçim Kuruludur. Peki, böyle bir YSKden seçim
güvenliği beklemek mümkün müdür? Asla mümkün değildir. Seçim
öncesinde ortaya çıkan tüm hukuksuzluklara sessiz kalmış ve eski
uygulamaların hepsini bu Yüksek Seçim Kurulu yok saymıştır.
27 Aralık 2018de trafik yasasının bulunduğu torba
yasanın içerisinde Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin görevleri
uzatılmıştır ve böyle bir YSKden adalet beklemek de mümkün
değildir. Seçme ve seçilme hakkı tamamen ihlal edilmektedir.
İstanbul seçimlerinden sonra oy avına çıkıldı, Kime
oy verdiniz? şeklinde halka yapılan baskıyla Anayasanın
25inci maddesinin İçişleri Bakanlığı kanalıyla
ihlali söz konusuydu, buna da sessiz kalan yine Yüksek Seçim Kuruluydu.
Tarafsız ve bağımsız yargının ihlali yakın
tarihte YSKnin uygulamalarıyla ayyuka çıkmış
durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tarafsız ve bağımsız bir Yüksek Seçim
Kurulunun oluşturulabilmesinin, tamamen diğer bütün
kurumlarının da özellikle adalet sisteminin de bağımsız
ve tarafsız olabilmesinin pansuman tedbirlerden değil, yepyeni bir
toplumsal sözleşmenin yapılmasından geçtiğini belirtmek
istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Zeynel Emre konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyetinin bir demokrasi olarak yoluna devam edebilmesi için Yüksek Seçim
Kurulunun görevini layıkıyla yerine getirmesi lazım. Şimdi,
bildiğiniz üzere YSK bir yargı organıdır,
dolayısıyla yargı organından dünyanın her yerinde
beklenen 3 tane temel şey olur. Birincisi, yasalara uygun davranması
yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı yasalara
uygun kararlar vermesi. İki: İçtihatlara uygun davranması yani
aynı yasalar, aynı koşullar devam ederken
içtihatlarını değiştirmemesi, öngörülebilir olması.
Üç: Tarafsız ve bağımsız olması.
Şimdi değerli arkadaşlar,
bakalım bizde nasıl? Bu üç konuda da maalesef YSK iyi performans
göstermiyor. Bir: En son Anayasa referandumunda yasanın açık hükmüne
rağmen yani Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesine rağmen mühürsüz
oyların geçerli sayılmasına ilişkin karar verdi.
İki: 31 Mart yerel seçimlerinde hem
yasanın hem yerleşmiş içtihatların aksine karar verdi.
Bakın, Seçim Kanunu madde 112 Gerekçe ve delil gösterilerek itiraz
edilir. demesine rağmen -özetle söylüyorum- birçok sandıkta
gerekçesiz ve delilsiz bir şekilde yeniden sayım kararları
verildi.
Biliyorsunuz, seçim hukuku şeklî bir hukuktur.
Belli süreler dâhilinde denetimler yapılır, ondan sonra
kesinleşir. Daha sonradan seçim sonucunu değiştiren somut
deliller ortaya konulursa bu iptal sebebi yapılabilir. YSKnin tüm
içtihatları bugüne kadar bu yöndeydi ama 31 Martta bunun tam tersi bir
karar verdi.
Şimdi, gelelim tarafsızlık konusuna.
Burada da çok vahim sıkıntılar var. Bakın, değerli
arkadaşlar, İstanbul seçimleri için seçimin iptali ve yeniden
yapılması kararı verilirken hemen hemen dilekçesi bile aynı
olan Bursanın Mustafakemalpaşa ilçesinde İYİ
PARTİnin yaptığı itirazı reddetti, hemen hemen
aynı. Böyle birçok örnek var yani geçmişten gelen çok örnek var ama
güncel, hemen hemen aynı tarihlerde verdiği çelişkili kararlar
bunlar.
Bir başka problemli durum değerli
arkadaşlar, bakın, Yüksek Seçim Kurulu adaylık için
başvuranları belirli şartları taşımıyorsa,
yasaya aykırıysa veto edebilir ama o denetimi yaptıktan sonra,
seçim sonucu ortaya çıktıktan sonra Sen seçilme yeterliliğini taşımıyorsun.
diyemez. Burada çarpıcı bir örnek var: Diyarbakır Bağlar
ilçesinde yüzde 70 oy alan HDPli belediye başkanına mazbata
verilmedi, yüzde 25 oy alan AKPli isme verildi. Şimdi, burada hiçbir demokrasi
yok.
Değerli arkadaşlar, seçim kurulları
adayı reddedebilir, bu ayrı tartışılabilirdi ama bu,
seçmen iradesine tuzaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ZEYNEL EMRE
(Devamla) Şimdi, açıkçası, bu konuda tabii, çok uzun örnekler
verilebilir ama uzunca bir süredir YSK sistemli bir şekilde yasaları
ihlal ediyor. Aslında esas sorun şu: Esas sorun, YSK son dönemde tüm
yüksek yargı organlarının yaşadığı sendromu
yaşıyor. Ne o sendrom? Saray sendromu. Yani Erdoğan izin
verirse, Erdoğanın izin verdiği sınırlar içerisinde
ya da daha önceden ikna edilmek koşuluyla farklı kararlar verebilir
ama bir konuda Erdoğan kararlıysa o konuda muhakkak öyle karar
çıkıyor, YSK de bu konuda Erdoğanın kararlı
olduğu her meselede âdeta esas duruşta duruyor. Biz uzun süredir
söylüyoruz, siz de uzun süredir tepkisiz kalıyorsunuz. Bu sürdürülebilir
bir şey değil, biz bu önergenin lehine oy kullanıyoruz. Bunun
araştırılması bir dahaki seçimlerin sağlıklı
olabilmesi için elzemdir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Sabri Öztürk.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu
Başkanlığının YSKnin 31 Mart 2019 mahallî idareler
seçiminde vatandaşımızın inancını
sarstığını, bu nedenle YSKye yeniden güvenin
sağlanması iddiasıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması açılması önerisi üzerine grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, çok partili demokratik seçimlerin yapılmaya
başlandığı 1950den beri Yüksek Seçim Kurulu görev
yapmaktadır. Bugün, Anayasamızın 79uncu maddesi ve 298
sayılı Kanunla seçimlerin yönetim ve denetimi YSKye
verilmiştir. Seçimlerin başlamasından bitimine seçimin düzen
içinde yürütülmesi, dürüstlük içinde bütün işlemlerin yapılması,
bütün şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama
görevi Yüksek Seçim Kurulunundur.
Ülkemizde
seçimler uzun bir tecrübeyle dünyadaki ülkeler içinde en iyi şekilde
yapılmaktadır. Bu yüzden vatandaşımızın YSKye
güveni tamdır zira dünyanın en gelişmiş ülkelerinde
seçimlere katılım oranı oldukça düşükken ülkemizde
seçimlere katılım oranı yüzde 85lere varan, bazen aşan bir
orandadır. Bu da vatandaşımızın Yüksek Seçim Kuruluna
ne kadar güvendiğini göstermektedir.
Yüksek Seçim Kurulu, vatandaşın seçmen
kaydı, oy kullanması, seçim sonuçlarının hızlı
bir şekilde açıklanması gibi birçok konuda yenilik
getirmiş, son derece örnek teşkil eden güzel çalışmalar
yapmıştır. Bunlardan birkaç tanesine değinmek istiyorum.
2014te yerel seçimlerde görev alan sandık
kurulu başkanlarının cep telefonlarına oy verme günü
yapacakları iş ve işlemlerle ilgili olarak bilgilendirme
mesajları -SMS- ilk defa gönderilmeye başlanmış, bundan
sonra rutin olarak uygulanmaya devam edilmiştir.
Yine, yurt içi ve yurt dışında seçmen
sorgulama hizmetine mobil uygulamalar aracılığıyla
akıllı telefon ve tabletlerden erişim imkânı
sağlanmıştır.
Yine, SEÇSİS sistemi hizmete sunulmuştur.
Mahallî idareler genel seçimlerinin sonuç
tutanaklarının barkotlu olarak ilgili sandığa özel olarak
üretilmesi sağlanmış, böylece tutanaklar oy verme süresinin
bitiminden ilçe seçim kurullarında taranarak elektronik ortama
aktarılmış ve eş zamanlı siyasi partilerle
paylaşılarak seçimlerin şeffaflığı ve
güvenirliliği artırılmıştır.
Ayrıca, taranan ıslak imzalı
tutanaklar seçim sonuçlarının kesinleşmesinden itibaren Yüksek
Seçim Kurulunun web adresinde yayımlanmaya başlanmış ve
vatandaşın erişimine açılmıştır. Bu gibi
güzel örnekleri çoğaltabiliriz.
Sayın milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulu
binlerce personeliyle 57 milyon seçmenin bulunduğu ülkemizde seçimleri
başarıyla yürütmektedir. Tüm dünyaya örnek teşkil eden böyle
güzide bir kuruluşumuzu farklı düşüncelerle yıpratacak,
halkın nazarında güvenini sarsacak söz ve yorumlardan uzak durmak
gerektiği kanaatindeyiz.
Siyasi partilerimizin elbette görüş
ayrılığı, farklı fikirleri, aralarında rekabet
olabilir ancak bu görüş ayrılıklarının ülkemizin
anayasal kurumlarını yıpratmaması gerektiği
kanaatindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, sözlerinizi
tamamlayın.
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla) Oy milletimizin
namusudur. Sandık milletimizin bizlere emanetidir. Buna sahip çıkmak
hepimizin elbette görevidir. Seçimlerde olabilecek olası bir
usulsüzlüğe önce biz karşı çıkarız. O yüzden, YSK gibi
ülkemizin gözbebeği kurumları yıpratmamalıyız,
onları tartışmaya açmamalıyız.
Bu düşüncelerle, ilgili bir Meclis
araştırması önergesini yerinde bulmuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz çokuz Başkanım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayalım efendim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayalım Başkanım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Daha fazlayız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, kâtip
üyeler aynı fikirde mi?
BAŞKAN Efendim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kâtip üyeler aynı fikirde
değil.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Cihazla açık oylama
yapalım.
BAŞKAN Kâtip üyeler arasında
anlaşma olmadığı için
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İşlem bitti
Başkanım.
BAŞKAN Efendim, işlem değil,
elektronik yapacağım, müsaade edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
oylamayı yaptık ama az önce, işlem geçti.
BAŞKAN Sayın Başkan, işlem
geçti, itiraz var, kâtip üyeler arasında da bu konuda
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zamanında itiraz
olması lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, karar sayısı
istemediler, sadece oylamanın sonucuna ilişkin bir itiraz söz konusu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İstemedim ki, Say.
dedim.
BAŞKAN - Kâtip üyeler arasında da
anlaşmazlık var, ben de bunun için bunu elektronik olarak
yapacağım. İstiyorsanız geçelim arkaya, Grup Başkan
Vekilleri, bu konuyu tartışalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kaç defa
oylayacağız o zaman?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır Sayın
Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Hayır efendim.
BAŞKAN - Elektronik oylamayı
başlatıyorum. Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup önerisi
reddedilmiştir.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve arkadaşları
tarafından, Hrant Dink cinayetinin araştırılması ve
arkasındaki derin ilişkilerin açığa
çıkarılması amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/1/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Ocak 2020
tarihinde İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm ve
arkadaşları tarafından Hrant Dink cinayetinin
araştırılması ve arkasındaki derin ilişkilerin
açığa çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan 4757 sıra numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 16/1/2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Sayın Mahmut Toğrul, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Meclisin sevgili
çalışanları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Başkan, bundan tam on üç yıl önce 19 Ocak 2007 tarihinde
İstanbulda kurucusu olduğu ve yayın yönetmeni olduğu Agos
gazetesinin önünde sevgili Hrant Dink alçakça bir cinayete kurban gitti.
Öncelikle, burada sevgili Hrant Dinki anarken anısı önünde
saygıyla eğildiğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Hrant
Dinki bu sürece götüren olay 2004te yazdığı bir
yazıydı. 2004te Sabiha Gökçen haberi nedeniyle önce ırkçı,
milliyetçi kesimler tarafından hedef alınmış, bir nefret
söylemi başlamış, önce Genelkurmay
Başkanlığı bir açıklama yapmış,
ardından Hrant Dink İstanbul Valiliğine
çağrılmış, aba altından sopa gösterilerek tehdit
edilmiş, milliyetçi, ırkçı güruhlar her gün Hrant Dink aleyhine
gösterilere başlamış ve maalesef Hrant Dink o dönemi şöyle
anlatıyordu: Bir güvercin tedirginliğiyle yaşıyorum ama
biliyorum ki güvercinler bu ülkede öldürülmez. Gerçek düşüncesi buydu
Hrant Dinkin ama maalesef, bu ülkede barış güvercinleri katledildi
ve maalesef, bu sürece giden yolda hukuk da gereğini yapmadı. Bu
sürecin, bu katliamın arkasındaki karar vericiler aslında
kimlerdi, nasıl hayata geçirildi? Hiç kimse maalesef bunun gereğini
yerine getirmedi.
Hrant Dink cinayetinden sonra 3 ayrı dosya
açıldı. Bu ilk dosya katliamından hemen sonra Nisan 2007de
açıldı ama maalesef, katliamcılar örgüt üyeliğinden serbest
bırakıldı. Ardından, Yargıtay itiraz etti -bu sefer
mahkemeler süreci, takipsizlik- gerekli hassasiyet gösterilmedi ve maalesef,
yine bu süreç akamete uğradı. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine taşınan davayla ilgili, AİHM, Türkiye'de Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin yaşam hakkı, ifade
özgürlüğü ve mahkemeye etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğine oy birliğiyle karar verdi ama yine de gerekli sonuca
ulaşılamadı.
Darbe girişiminden sonra dava bir kez daha
açıldı. Davaya FETÖ ve FETÖnün o dönemki savcısı Zekeriya
Öz de dâhil edildi fakat davada istenilen sonuç asla alınmadı.
Değerli arkadaşlar, aslında aynı
nefret söylemi günümüzde de maalesef bir başka şekliyle sürdürülüyor.
Bu ülkede kamu çalışanları, hatta Hükûmet yetkilileri maalesef
her gün ayrıştırıcı,
çatıştırıcı, kutuplaştırıcı bir
dil kullanıyorlar. Hâlbuki Türkiye, bu noktada, nefret söyleminden büyük
acıları yaşamış bir ülke. 6-7 Eylül olayları,
Maraş katliamı, Sivas katliamı, Ape Musanın, Musa Anterin
katli, bunların hepsi nefret söyleminin sonuçlarıydı ama
maalesef, biz bundan ders almış değiliz. Bugün aynı
söylemlerle partimizin İstanbul il binasının önüne bunlardan, bu
nefret söyleminden cesaret alarak oraya gidiliyor, havaya ateş
açılıyor.
Tiyatroya katıldığı gerekçesiyle
bu ülkede sanatçılar tehdit ediliyor. Aslında, değerli
arkadaşlar, muhalifse herkese aba altından sopa gösterilerek bu tür
sıkıntılı süreçlerin de yolu bir şekilde
açılmış oluyor. Bunlarla ilgili cezasızlık da maalesef
devam ediyor değerli arkadaşlar. İşte bu nedenle Hrant Dink
katliamının ardındaki nedenlerin
araştırılması ve bundan, gerekli derslerin
çıkarılması elzemdir. Gelin, hep beraber bu karanlık
katliamı aydınlatalım ve öyle bir şekilde
aydınlatalım ki bu ülkede kimse bir daha nefret söylemini
dillendirmeye cesaret edemesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen
Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Ama maalesef,
dediğim gibi, Hükûmetin kendisi bizatihi bu yolun yolcusu olduğu
için, bu nefret söyleminin bir yerde sahiplenicisi ve
kullanıcısı olduğu için biraz sonra göreceksiniz ki eller
kalkacak ve sevgili Hrantın katliamının arkasındaki
karanlık, karanlıkta kalmaya devam edecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, kürsüde konuşan hatip konuştuğu sırada
özellikle Milliyetçi, ırkçı güruhun nefret söylemleriyle muhatap
olduğu derken Hrant Dink için sıralarımıza bakarak bu
ifadeleri kullanmıştır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Allah Allah!
BAŞKAN Öyle yapmadım. diyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Öyle bir şey
yapmadım Sayın Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Düzeltirsiniz,
yapmadığınızı söylersiniz.
Şimdi, olay sadece bakıştan ibaret
değil, güruh ifadesiyle neyi kastettiğini de anlatarak bunu
açıklığa kavuşturmak mümkün. Güruh ifadesi çok çirkin bir
ifadedir, milliyetçi güruh ifadesi yakışıksız bir
ifadedir; bu noktada, bunun düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Gruplaşınca grupların neler yapacağını
Maraşta, Sivasta, birçok yerde gördük Sayın Grup Başkan
Vekili.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Biz Hrant Dinkin
fikirlerine, düşünce dünyasına hiçbir zaman iştirak
etmemişizdir, her zaman da şiddetli bir şekilde tepki
göstermişizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ancak cinayet
meselesi başka bir şeydir, bununla da Milliyetçi Hareket Partisinin
veya milliyetçi düşüncenin bu noktada töhmet altında
bırakılmasını kabul etmiyoruz. Güruh değersiz,
aşağı görülen, küçümsenen topluluk ve sürü olarak tarif
edilmektedir Türk Dil Kurumunun sözlüğünde. Bu çok
yakışıksız bir ifadedir; milliyetçilik gibi, Türk milliyetçiliği
gibi çok yüksek ve şerefli bir idealin hiçbir şekilde yan yana
gelemeyeceği bir kelimedir diyor, saygılar sunuyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, benim ifadelerim gayet net ve açıktı. Sadece o an oraya
baktığımı düşünüyor Grup Başkan Vekili,
farkında değilim. Kaldı ki ben sadece milliyetçi demedim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçi
tarafını söyledim ben de.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) O dönemde
ırkçı gruplar o süreci ne hâle getirdiler, toplumu nasıl
harekete geçirmeye çalıştılar
Güruh da
Evet, bir grubun bir
amaca yönlendirilip düşünmesi sağlanmazsa o grubun neler
yapacağını Türkiye tarihindeki birçok örnekte gördük Sayın
Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçiler
sürü değildir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Benim Milliyetçi
Hareket Partisine böyle bir kastım olmadı ama niye üstlerine
aldılar, ona da şaşırmış durumdayım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Türk
milliyetçiliği, Türk milliyetçiliği
BAŞKAN Sadece Milliyetçi Hareket Partisi
olarak değil, genel olarak milliyetçiler olarak bir değerlendirme
yaptı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Milliyetçi ve
ırkçı dedim Sayın Başkan, bir grubun tek bir
tanımlaması olmaz.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve arkadaşları
tarafından, Hrant Dink cinayetinin araştırılması ve
arkasındaki derin ilişkilerin açığa
çıkarılması amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Ocak
2014 tarihinde Diyarbakır Koşuyolu Parkında, İnsan
Hakları Anıtı önünde, öğlen saatlerinde Hrant Dinki anma
töreninde şunlar konuşulmuştu: Hrantı öldürenler
halklarımızın ortak vicdanına kastetti. Hrant
halkların demokrasi içinde, kardeşçe yaşaması için mücadele
verdi. Devletin birçok güvenlik ve istihbarat kurumunun bilgisi ve gözetiminde,
besleme çetelerce, gün ortasında, tarihteki mahsus teşkilatların
yöntemleriyle uyumlu şekilde, Hrantı arkadan, alçakça vurdular. Tetiği
çeken piyon sınırlı bir ceza alsa da ve görünürde ona
yardım eden birkaç kişi yargılanıyorsa da cinayetin
arkasındaki gerçek tablo aydınlatılmadı ve olayda
sorumluluğu olan çok sayıda kamu görevlisi soruşturulmadı.
Ermeni halkının hakikati gibi Hrant Dinkin katlinin hakikatinin de
üstü kapatılmak isteniyor. Ama biz hem Ermeni halkının hem de
Hrant Dink cinayetinin hakikatini çok iyi biliyoruz. Bu konuşmayı
Hrant Dink gibi sevgili dostum Tahir Elçi 2014 tarihinde Hrant Dinki anarken
Diyarbakırda yapmıştı. Hrant Dink de dostumdu ve
öldüğü gün geçen yıl da söylemiştim- cenazesinin
başındaydım, öldürüldüğü yerdeydim. Aradan on üç yıl
geçti, maalesef, 2-3 tetikçi dışında cinayet aydınlatılmadı.
Geçen yıl da bu kürsüden çağrıda
bulunmuştum, yine çağrıda bulunuyorum Hükûmete,
Cumhurbaşkanına çağrıda bulunuyorum: Bir Genelkurmay
Başkanı Hrant Dink için neden MİT Başkanını arar;
MİT Başkanı neden MİT İstanbul Bölge Başkanını
arar; MİT İstanbul Bölge Başkanı neden İstanbul
Valisini arar; İstanbul Valisi neden görevlilere talimat verir ve Hrant
Dinki makama çxağırır ve Hrant Dinkle ilgili olarak da Vali
Yardımcısı konuşur? Bütün bunlar
aydınlatılmadı. MİT Yasasında engeller var. Devam
eden duruşma 14. Ağır Ceza Mahkemesinde 18-20 Şubatta
yapılacak. Ve MİTe yazılan yazı var, bu görevlilerin
mahkemede dinlenilmesi ve bilgilerine başvurulması noktasında.
Ben bir kez daha buradan Adalet ve Kalkınma Partisi vasıtasıyla
Hükûmete sesleniyorum, Cumhurbaşkanına sesleniyorum, MİTe
sesleniyorum: Eğer gerçekten bu cinayette dahliniz yoksa, bu cinayete
katılmadıysanız ve sorumluluğunuz yoksa o zaman o
görevlilerin mahkemede, 18-20 Şubat tarihlerinde beyanda bulunmasına
ve sorulara açık hâle gelmesine izin verin. İzin vermediğiniz
sürece
O zaman da siz Hükûmettiniz 2007 tarihinde, şimdi de Hükûmetsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Adalet ve
Kalkınma Partisi bu cinayetin işlenmesinden önce, işlendiği
sırada ve işlenmesinden sonra Hükûmettir. Eğer gerçekten
dahliniz yoksa, gerçekten yoksa MİT görevlilerinin MİT Yasasına
rağmen 18-20 Şubat tarihlerinde ağır ceza mahkemesinde
dinlenilmesine izin verin. Yoksa Hrant Dinkin ölümü arkasındaki giz
aydınlanmaz ve Adalet ve Kalkınma Partisinin tarihsel
sorumluluğu devam eder diyorum. Tekrar Hrant Dinki saygıyla,
sevgiyle anıyorum ve seni unutmayacağız ...(x)
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Pakize Mutlu Aydemir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA PAKİZE MUTLU
AYDEMİR (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hrant Dink, 19 Ocak
2007 tarihinde menfur bir saldırı neticesinde vefat etmiş ve
akabinde hemen soruşturma ve kovuşturmalar
başlamıştır, adalet önünde faillerin cezalandırılması
için davalar açılmıştır. Olayın faili Ogün Samast,
yakalandığında 18 yaşından küçük olması nedeniyle
İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanması
sonucu 2011 tarihinde adam öldürme suçundan yirmi iki yıl on ay hapis cezasıyla
cezalandırılmış, karar Yargıtay tarafından 2012
tarihinde onanmıştır. Diğer sanıklar hakkında ise
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 17/1/2012
tarihinde kararlar verilmiş, yapılan temyiz incelemesi sonucunda ise
-ayrıntısına tek tek girmeyeceğim kararlar hakkında -
bozma ve onamalar gerçekleşmiştir. Hâlen devam eden yargılamalar
ise 18, 19, 20 Şubat 2020 tarihlerinde görülmeye devam edecektir.
Yargılama kısa süre içerisinde sonuçlanacak ve haklarında adalet
tecelli etmiş olacaktır.
AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde, her alanda
elde etmiş olduğumuz kazanımlar ve reformlar sayesinde
artık ülkemiz, faili meçhullerin aydınlatılmadığı
bir ülke olmaktan çıkmıştır. Adalet
Bakanlığımız, adalet alanında yapmış
olduğu reformlar, günümüz şartlarına uygun
yayınladığı genelgelerle AK PARTİ hükûmetlerimizin,
faili meçhuller başta olmak üzere adalet konusundaki hassasiyetini öne
koymaktadır.
Önergede bahsedilen olaylar yargının
gündemine gelmiş, bağımsız yargı tarafından
soruşturulmuş, bir kısım soruşturma hâlen devam
etmektedir. Ancak davanın seyrinin özellikle 17-25 Aralık yargı
darbesinden sonra yargının ve emniyetin içerisindeki illegal
yapının ortaya çıkmasından sonra değiştiğini
de hep beraber görüyoruz ve hazırlanan 3üncü iddianameyle beraber
davadaki sürecin hızlandığını söylemek de artık
mümkündür. Cinayetin FETÖ/PDY terör örgütü bağlantısına dair
delillerin ortaya çıktığını 3üncü iddianameyi
okuduğumuz zaman daha net anlıyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
iddianamede özellikle şundan bahsediliyor: Dink cinayetini
gerçekleştiren bazı kamu görevlilerinin, eylemi başından
sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıkları ve
denetledikleri, cinayetin işlenmesine nezaret ettikleri, potansiyel
şüphelileri ve eylemi gerçekleştirenleri bildikleri hâlde FETÖ/PDY
amaçları doğrultusunda Dinkin öldürülmesini engellemedikleri, aksine
suça iştirak ettikleri belirtiliyor. Bu davada özellikle 3üncü
iddianameyle beraber, FETÖ elebaşı ve örgütün iltisaklı
olduğu tespit edilen üyeler ile dönemin Jandarma görevlilerinin ve
gazetecilerin de aralarında bulunduğu tutukluların İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın
duruşmaları da yukarıda bahsettiğim gibi 18-19-20
Şubat tarihlerinde yapılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) Eğer,
devlet içerisinde çöreklenen illegal yapılar varsa yine bu illegal
yapıların hukuki çerçevede zaman içerisinde nasıl ortaya
çıkarıldığını ve hukuk önünde hesap verdiklerini
unutmamak gerekiyor.
Devam eden bir dava var ve hızlanan bir dava
var. Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme
kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez. Devam eden davayla ilgili bir
araştırma komisyonu kurulması İç Tüzük gereği mümkün
değildir.
Bu nedenle, önergenin aleyhinde olduğumuzu
belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisinin on iki
yıldır Hrant Dinkle ilgili araştırma komisyonu
kurulması talebine yönelik grup önerilerini reddettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Adalet
ve Kalkınma Partisi tam on iki yıldır Hrant Dinkle ilgili araştırma
komisyonu talepleriyle ilgili grup önerilerini reddediyor, on iki
yıldır. Asla doğru bulmadığımız bir milat
var; bir suç örgütü varsa o sizin nasırınıza
bastığı tarihten önce suçsuz, o tarihten sonra suç örgütü olmaz.
Ama velev ki bir an için bunun böyle olduğunu düşünseniz bile ne
yapmış oldunuz? 2007den 17-25in gerçekleştiği tarihe
kadar, yedi yıl boyunca muhalefet partileri, daha birçoğumuz
buralarda yokken size Gelin, bu cinayeti araştıralım. dediler
ve bugün sizin paralel yapı dediğiniz o Fetullah Gülen cemaatinin
bu işte suçlu olduğunu, şüpheli olduğunu söylediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adalet ve Kalkınma
Partisi ret oyu kullandı hep başka gerekçelerle. Ne oldu o gün o
ret oyunu kullananlar? Çok daha önceden bu FETÖ terör örgütünün Hrant Dink
cinayetindeki payını, suçunu, iştirakini ortaya çıkarma
imkânı varken buna karşı örgüt lehine oy kullanmış
oldular. Şimdi pişmansınız, o anlaşılıyor
ama yine reddediyorsunuz. Ama bu sefer çok önemli bir ayırt var.
BAŞKAN Oylamayı yapmadım daha.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
grupları adına reddedeceklerini söyledikleri için, aleyhte
konuştuğu için
Şunu söyleyeceğim Sayın Başkan,
diyor ki: Yasama meclisinde mahkemelerde görüşülen bir konu hakkında
bu konu görüşülemez. Şu an tartışmaya
açtığı, Başkanlık Divanının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu önergeyi Anayasaya ve
İç Tüzüke uygun görüp, aykırı görmeyip Meclis gündemine
aldı Başkanlık Divanı ve bunu, şu andaki
Başkanlık Divanı Anayasaya ve İç Tüzüke uygun
gördüğü ve reddetmediği -reddetme hakkı var- bu önergeyi
müzakere ettiriyor; birazdan oylanacak.
Şimdi, diyorsunuz ki: Bir usul
tartışması veya bir idari itiraz
Diyorsunuz ki: Bu, burada
görüşülemez. Oysa Başkanlık Divanı, Meclis
Başkanlığı uygun görmüş, görüştürüyor. Bu
yaptığınız: Biz buna ret oyu vereceğiz çünkü görüşülemez.
Görüşülür, komisyon kurulur. Orada, Anayasanın menettiği,
yargı yetkisinin kullanımına ilişkin şunu
yapamazsınız, diyemezsiniz ki: Ey filanca hâkim, sen niçin şunu
delil olarak kabul etmedin? Sen niçin filancanın
tanıklığını kabul etmedin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, yargı yetkisinin
kullanımına ilişkin yasama faaliyeti yapmak olur ama Hrant Dink
cinayetinin mahkemenin ilgilendiği boyutunun dışında,
örneğin 2009 yılında söylenmiş Bu işin içinde
başka bir iş var. diye. O mahkemenin o kararı alması
mümkün değildi ama bu Meclis otursaydı, konuşsaydı,
kuracağı komisyonla belki sizin bugün kürsüden söylediklerinizi o gün
açığa çıkarabilirdi; bu yüzden, burada bunun
görüşülemeyeceğini söylemek usul yönünden kusurludur.
Başkanlık Divanı takdir etmiş, okumuş, getirmiş,
müzakereye açmış, oylatıyor; siz hayır diyorsanız
niyetinizi gizlemeden hayır deyin. Biz hâlâ Hrant Dink cinayetinde konu
görüşülürse partimizin aleyhine birtakım durumlar ortaya
çıkabilir diye yine, on iki yıldır
yaptığımız gibi ret oyu kullanıyoruz.
diyebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu komisyonun kurulması
Anayasaya aykırı. derseniz, o zaman neden Başkanlık
Divanı bunu aldı getirdi? Neden Grup Başkan Vekilleriniz usul
tartışmasıyla buna karşı çıkmadılar? Niçin
daha önce benzer komisyonlar kuruldu? Darbeleri Araştırma Komisyonu
darbeyle beraber, Rabia Naz Komisyonu Rabia Nazın
Şu anda kurduk mu
Komisyonu? Rabia Nazın katil zanlıları şu anda
yargılanmıyor mu? O konuda mahkeme yok mu? Nasıl Rabia Naz
Komisyonuna üye veriyorsunuz? Nasıl oluyor? Darbeleri
Araştırmaya üye veriyorsunuz, darbe ana davası yürüyor, Meclisin
bombalanma davası yürüyordu o tarihte. O yüzden bu doğru bir yaklaşım
değil. Bu konuda ortaya koyduğunuz şey, Hrant Dink için biz de
üzgünüz, ellerimizi FETÖ şampuanıyla yıkadık, temizlendik
ama Anayasaya uygun olmadığı için
Yok, öyle şey. Rabia
Naz Komisyonuna
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, bir dokun, bin ah
işit. Yani bir dakikaya on dakika cevap veriyorsunuz maşallah.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu cevap için değil,
önemli bir şey var.
Keşke usul
tartışması açsalarmış.
Rabia Naz Komisyonuna üye veren AK PARTİ Grubu
bu savunmayı yapamaz, söyleyeceğimiz budur; ya samimice Hrant
Dinkin davasının görüşülmesini doğru bulmuyoruz.
Nasıl o zaman FETÖyü koruduysak bugün de koruyup kollamamız
gerekenler var. diyorsanız, onu yaparsınız. Bu savunma
doğru bir savunma değil.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Toğrul, İç Tüzük
60a göre söz vermiyorum. Size burada 69u uygulayacağım bir hüküm de
yok, o yüzden söz veremeyeceğim.
Sayın Turan, buyurun.
43.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; öncelikle şunu ifade etmek isterim ki
araştırma taleplerini çok saygıyla karşılıyoruz.
Türkiye'de tartışma konusu olan hangi konu varsa bunun Mecliste
gündem olmasını, bunun hassasiyetle takibini çok önemsiyoruz. Anayasa
gereği çizilen çerçeve bağlamında
baktığımızda Mecliste her konu
tartışılabilir, her konu hakkında da araştırma
komisyonu kurulabilir. Arkadaşımızın ifade etmiş
olduğu mesele, yargıya talimat vermeme yasağı tarzı
sınırlardır. Bunu da anlayışla karşılamak
durumundayız. Fakat şimdiye kadar hep ifade ettik.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Önergemizi yasa
dışı buldu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Mahmut Hoca
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama biraz önce öyle
söyledi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eğer bir sır
perdesi varsa, bir sis perdesi varsa, bir engel varsa, bununla ilgili öncelikle
ilgili kurumların yani yargının bu konuda adım atmasını,
bunun takibini beraber yapmayı görev biliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zaten komisyon kurma
taleplerinin -şimdiye kadar olduğu gibi- tüm partilerin ortak
yaklaşımıyla olduğunu da hatırlatmak isterim. Mesele
-dediğiniz gibi- araştırmaksa, bu perdelerin
kaldırılmasıysa bununla ilgili yargının zaten şu
an önemli bir mesai harcadığını biliyoruz. İhtiyaç
dediğimiz zaman da beraber oturur konuşuruz, adım atarız.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve arkadaşları
tarafından, Hrant Dink cinayetinin araştırılması ve
arkasındaki derin ilişkilerin açığa çıkarılması
amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Çolakoğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun, Hakkâri ili Çukurca bölgesinde
atış eğitimi esnasında meydana gelen kazada şehit olan
Piyade Sözleşmeli Er Tolga Kaplan ile hemşehrisi Piyade
Sözleşmeli Er Sait Miyanyediye Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri Çukurca bölgesinde silah
eğitiminde meydana gelen kaza sonucunda şehit olan sözleşmeli
erlerimizden Tolga Kaplan ve seçim bölgem olan Zonguldak ili Çaycuma ilçesi
Dereköseler köyünden Sait Miyanyediye Allahtan rahmet, bütün şehit
ailelerimize sabır, milletimize başsağlığı
diliyorum.
Ayrıca, vatan savunmasında mücadele eden
Mehmetçikimize de görevlerinde başarılar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Çolakoğluna söz verdim çünkü
kendisi cenaze için Zonguldaka gidiyordu ama cenaze bugün
kalkmayacağı için geri geldi. O yüzden, İç Tüzük 60a göre
kendisine söz verdim. Bunu da Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, İstanbulda son günlerde yaşanan çökme
ve heyelan vakalarının sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/1233) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ocak 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 16/1/2020 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan İstanbul'da son günlerde yaşanan çökme ve
heyelan vakalarının sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1233) esas
numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin Genel
Kurul'un 16/1/2020 Perşembe günlü (Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Ali Şeker.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın Başkan, öncelikle,
Meclisin emektarı Orhan Aydemiri rahmetle ve saygıyla anıyorum,
ailesine sabırlar diliyorum.
Ayrıca, iyi
hekimlik için mücadele veren doktor Ali Özyurtu kaybettik. Kendisinin iyi
hekimlik yapılması için çok büyük çalışmaları,
emekleri vardı; onu da saygı ve rahmetle anıyorum, Allahtan
rahmet diliyorum.
Bugün buraya,
İstanbulun değişik bölgelerinde yaşanan heyelan ve
çökmelerle ilgili size bilgi vermeye ve bir araştırma önergesinin
kabul edilip bunların sıkıntı yaşanmadan
araştırılmasını talep etmeye geldim.
Buradaki bu haritada
görüyorsunuz: Büyükçekmece, Beylikdüzü, Haramidere, Esenyurt ve Avcılar
bölgelerinde çok ciddi kayma alanları var. Ve bunların bir
kısmında, o hani dikey yapılaşmadan şikâyet
ediyorsunuz ya, o dikey yapılaşmanın ürünleri var. Ve bu
bölgelerde normalde 2 katlı yapıların bile yapılması
sakıncalıyken buralara 30 kat, 40 kat binalar dikildi. Ve bunlar
sağlam zeminde değil, Pisa Kulesi gibi yamulmak üzere ve
bazıları da yamuldu, yıkıldı, yeniden
yapıldı.
Şimdi, böylesi
bir durumda, şöyle durduk yerde yıkılan binaların
olduğu bir yerde, 3 katlı, 2 katlı binalar
yıkılırken siz kalktınız 40-45 katlı böyle
binalar yaptırdınız, hem de bu heyelan bölgelerine ve burada
binin üzerinde insan yaşayacak tek bir binada. Ve bu binin üzerinde
insanın yaşayacağı binalar sağlam zeminde değil.
Ve bununla ilgili olarak zemin etütleri doğru düzgün yapılmadı
ve bunlara anormal kat yükseklikleri verildi. Ve burada yaşayanların
deprem olmasını beklemelerine gerek yok, zaten zemin
kendiliğinden kayıyor ve bu binalarda hiç bir şekilde
güvenlikleri yok. Şurada görüyorsunuz, kayan zeminler hemen altında,
üstünde 40-45 katlı binalar. Bu, aslında devletin yükümlülüğünü,
sorumluluğunu yerine getirmediğinin işaretleri. Siz dediniz ki:
Biz, imar barışıyla merkezî olarak rüşveti
merkezîleştirelim, merkeze paramızı alalım, burada
yaşayanlar ister ölsün ister kalsın, bizim umurumuzda değil.
Avcılarda depremden dolayı yıkılması gereken
binalardan 74ü hâlâ yıkılmamış durumda ve bir depremde 100
binin üzerinde -en az 100 bin- can kaybı bekleniyor ve biz hâlâ bozuk
zeminlerde bu inşaatları yapmaya devam ediyoruz. İstanbula
ihanet edildi. Evet, doğru, ihanet edildi ama o ihanetin sonucunda
insanlar canlarını kaybedecekler. Bunların
araştırılması gerekiyor, önlem alınması
gerekiyor.
Sadece bu değil, özellikle Kanal İstanbulun
geçeceği güzergâhta, Avcılar kıyısı göl, lagün.
Artık burası lagün olmaktan çıkıp akarsuya dönüşecek
ve bu, heyelan bölgelerini tetikleyecek, orada yaşayan yüz binlerce
insanı tehdit edecek. Bu kanalın Marmara ağzında zaten
depremin yıkıcı etkileri bekleniyor; bu, akarsu hâline gelen
bölge buradaki kaymaları ve zemin sıvılaşmalarını
daha da artıracak, bu da başka bir probleme yol açacak.
Bizim talebimiz şudur: Bu yüksek
yapıların olduğu yerlerde mutlaka bir araştırma
yapılması gerekiyor insanlar bunun bedelini canıyla ödemeden
önce.
Biliyorsunuz, daha önce deprem toplanma
alanları vardı, bunların her biri imara açıldı ve
yüksek katlı binalar yapıldı. Siz, işte, coğrafik
bilgi sistemleriyle ilgili yeni bir yasa getirdiniz. Aslında burada
yaptığınız şu: Rantı merkezîleştirmek,
rüşveti merkezîleştirmek. Hâlbuki siz ne diye geldiniz?
Ademimerkeziyet diye geldiniz; Yerinden yönetimi güçlendireceğiz.
dediniz ama bütün yönetim erklerini merkeze topladınız. Daha önce bir
başbakan şunu demişti: Küçük ölçekli bir şeyler olursa
yapabilirim ama orta ve büyük ölçeklilere doğrudan reis karar veriyor.
Biz de diyoruz ki: O bölgede yaşayanlar karar versin. Eğer siz
bütün gelirleri bu yasa değişikliğiyle merkeze toplarsanız,
o merkezden harcayacağınız parayı oradaki vatandaş
için nasıl harcayacaksınız? Çöpü için, kanalizasyonu için, altyapısı
için orada yerel yönetime hiçbir şey bırakmıyorsunuz; bu, yanlış
bir şey.
Bununla ilgili olarak, daha öncesinde Mall of
İstanbul diye bir yer var. Bu Mall of İstanbul dediğimiz
yerde şöyle bir bina yükseldi, önce inşaatı böyleydi ve bu
inşaat yükselen yerin, buranın hikâyesi, rantsal dönüşümü de
şöyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (Devamla) Bir dakika alabilir
miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla) Burası
vatandaşın elinde. Vatandaşa diyorlar ki: Bize ver. TOKİ
devreye giriyor, Torunlar İnşaat devreye giriyor, AKP'li belediye
başkanı devreye giriyor; alamayınca, burayı, şu
binanın olduğu yeri okul alanına çeviriyorlar. Okul alanına
çevirdikten sonra diyorlar ki: Devlet okul yapacak, sen burayı bize ver.
Ve görüyorsunuz, okul yapılması gereken yerde koskoca bir rezidans
yükseldi, iş merkezi yükseldi. Yani bunları yapan iktidar diyor ki:
Bize güvenin, biz sizin adınıza en doğru kararları
veririz. Hani Derenin intikamı ağır olur. deniyordu ya,
derenin intikam aldığı yer burası. Orası baraj gibi
tıkanmıştı, onun üzerine siz bu gökdelenleri
yaptınız oraya.
Bir kere daha diyoruz ki: Bu rantsal dönüşüm bu
halka çok büyük bedeller ödetecek. Siz halkı düşünün biraz. Bu
heyelan bölgelerini araştıralım ve bu halk daha çok can vermeden
çözüm bulalım.
Saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Hayrettin Nuhoğlu
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son günlerde İstanbul'da yaşanan çökme ve
heyelanlarla ilgili söz aldım. Selamlarımı sunarak başlamak
istiyorum.
Son günlerde değil, İstanbul'da son
yıllarda artarak devam eden çökmeler
Ve bazılarının da
ölümlü olduğunu söylemek gerekiyor. Anadolu yakasında Üsküdar,
Ataşehir, Ümraniye ve Sancaktepede yoğunlaşmasına
rağmen en büyük çökmelerin Beyoğlu ve Kâğıthanede
olduğunu görüyoruz. İstanbulun zemininin büyük bir kesimi zaten
kaygan zemindir. Her depremde nasıl korkuyorsak artık
İstanbulda yaşayanlar her yağmur sonrası korkmaya
başladı neresi çökecek diye. Bunun bir tek sebebi var: İstanbul
uzun yıllardan beridir mühendislerle çalışmıyor. Bu
işlerin çözüm ortağı mühendislerdir, mühendis odalarıdır
ve teknik üniversitelerdir ama İstanbulu yönetenler uzun yıllar
mühendisleri dışlayarak çalıştılar. Bu mühendisleri
dışlamanın en tipik örneğini en son Kanal İstanbulda
görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yayınlanan ÇED raporunu incelemeye devam ediyorum ben ve
görüyorum ki orada da bu İstanbulun zeminiyle ilgili ciddiye
alınmayan raporlar vardır. İstanbul Kanalı diye ÇED
raporundaki çalışmaları incelediğimiz zaman 45 kilometrelik
bu kanal güzergâhının genellikle silt taşı, kil
taşı ve kum taşından oluştuğunu ama Karadenize
yaklaştıkça her an kayabilecek, çökebilecek çok gevşek bir
zemine sahip olduğunu görmek gerekir. Ama buna rağmen, burada
yapılan ÇED raporuna konulan kazı çalışmaları hiç
dikkate alınmadan yapılmıştır.
Tabii bu konuya
zaman zaman bu kürsüde çokça değineceğiz çünkü yapılan bütün
hesaplamalar yanlış ve çoğu hayalî hesaplamalardır ama bir
tek şunu izah etmek istiyorum: 1 milyar 155 milyon metreküp kazı
çıkacak diye hesap yapılmıştır, en düşük kot esas
alınmıştır ve bu çökmeler, heyelanlar hiç dikkate
alınmamıştır. Bunun üzerine yapılan hesaplamada da
200 metreküplük kamyonlarla -400 kamyon çalışacak- ve dört senede bu
kazı tamamlanacak. diye konmuştur. Bu hesap külliyen
yanlıştır. Bir defa 200 metreküplük kamyon, bırakın
İstanbul Kanalı için, Türkiyede yok, ayrıca maden
şantiyeleri için üretilmiş bir kamyondur, böyle şantiyelerde
çalışma şansı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
O kazıdan çıkacak miktarın 1 milyar
155 milyon metreküpten 2,3 milyar metreküpe kadar hesaplanma tarzlarıyla
karşılaştık. En düşüğünü esas alsak bile,
Türkiyede Karayolları Yönetmeliğine göre en çok yüklenecek 20
metreküplük bir kamyon 36 ton ediyor. Bu hesaplamayla bu kazının otuz
iki senede tamamlanması öngörülür, orada yazıldığı
gibi dört senede tamamlanma ihtimali yoktur.
Bu hesapları ben bu kürsüden zaman zaman dile
getirerek ortaya koymaya çalışacağım. Çünkü son
konuşmamda hesaplamaların çapsız insanlar tarafından
yapıldığını söylemiştim, AKP Grubu tepki göstermişti.
Ben gruba demedim, bunu hazırlayanlara dedim ama bu konu maalesef
değerlendirilmiyor. Onun için bu hesapları buraya getirmeye devam
edeceğim.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İstanbulda yaşanan çökme ve heyelanlar
üzerine söz aldım parti grubumuz adına. Tabii, buna bir de depremi
eklemek gerekiyor. Çünkü yaşadığımız şehir Ben
İstanbul Milletvekiliyim, orada yaşıyorum- 15 milyon nüfuslu bir
şehir ve 15 milyon nüfus ciddi bir yoğunluk içerisindeki bir kentte
yaşıyor ve burada oluşabilecek herhangi bir depremin,
heyelanın, kaymanın ne tür büyük hasarlara yol açabileceğini, ne
çok fazla insan yaşamına mal olabileceğini hepimiz az çok tahmin
edebiliyoruz. Kaldı ki bu konudaki raporlar, bilim insanlarının
yayınlamış oldukları veriler de bunu gösteriyor.
Şimdi, şunu ifade
etmek isteriz arkadaşlar: Bu önerge ciddiye alınmalıdır. Bu
önergeye ret oyu verecekler büyük bir vebal altında kalacaklardır
çünkü yaşanabilecek bir deprem, yaşanabilecek bir felaket,
İstanbul açısından başka şehirlerle
kıyaslanamayacak ölçülerde büyüktür. Bu konuda açıklanan veriler
bellidir yani bir deprem esnasında 100 bin binanın
yıkılabileceği ifade ediliyor ve 30 bin kişinin ölümle
karşı karşıya kalabileceği
Tabii, bunların kat
kat üstünde de yaralanmalar ve hasarlar oluşacak hem insanlarda hem
binalarda. Dolayısıyla bu meselenin ciddiye alınıp,
hakikaten partilerüstü bir mesele olarak alınıp
araştırılması gerekiyor çünkü İstanbul, nüfusumuzun,
ekonomimizin önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu sorunların hepsi, İstanbulda toplanma,
toparlanma, bu kadar nüfusun İstanbula yığılması,
belli büyük kentlerde oluşturulması da güvenlikçi politikaların,
siyasetin de bir sonucudur. Şimdi, köyler boşaltıldı,
yaylalar yasaklandı, insanlar hayvancılık yapamaz hâle geldi ve
buradan kaynaklı olarak da büyükşehirlere göç etmek durumunda
kaldılar. Zannetmeyin ki sadece bu, Kürtlerin yaşadığı
illerde oldu, benim memleketim olan Tokatta da aynı şeyle
karşı karşıya kaldık. 80li yıllarda benim köyüme
yayla yasağı getirilmesiyle birlikte şu anda köyde oturan
kimseyi bulamazsınız çünkü insanlar hayvancılıkla
geçiniyorlardı ve hepsi göç etmek durumunda kaldı. Nereye?
İstanbula. Şu anda İstanbulda hepsi toplandılar. Ve
büyükşehirlerde toplanmanın sonucunda da bu tür riskler
oluşmuş durumda. 60larda gecekondular vardı, çarpık
yapılaşma diye ifade ediliyordu. Tabii ki ruhsatsız, kaçak
yapılardı, tek katlı, bahçeli evlerdi. Şimdi
geldiğimiz noktada, sanki farklı bir şey varmış gibi,
artık tek katlı gecekondular değil, onlardan çok daha güvensiz
bir şekilde çok katlı gökdelenler var. Artık bu çok katlı
gökdelenler de kaçaktır yani.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ALİ
KENANOĞLU (Devamla) Bu çok katlı gökdelenlerin de kimisi ruhsatsız, kimi imar
planına uygun olmayan ya da kimi açısından da imar planı
değiştirilerek yapılmış çok katlı
binalardır. Ve özellikle 80li, daha sonra 90lı yıllarda
inşaat sektörünün bir rant sektörü hâline dönüştürülmesi, yandaş
besleme sektörü hâline dönüştürülmesiyle birlikte bu gökdelenler de
yükselmeye başladı ve buradan kaynaklı olarak da
yaşanılan riskler artmaya başladı. Bütün bu sorunların
araştırılması gerekmektedir.
Bunu da ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın İlyas Şeker.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin Meclis araştırması önergesi üzerine AK
PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gerek jeopolitik gerekse jeolojik olarak hareketli
bir bölgede yaşıyoruz. Ülkemizde geçmişte yaşanan birçok
yıkıcı depremlerin sonucunda büyük can ve mal
kayıpları oldu, bundan sonra yaşanacak olan depremlerde de olma
ihtimali yüksek. Bu depremler bize depremin gerçeğini hatırlattı
demiyorum, depremin ne olduğunu öğretti.
Değerli milletvekilleri, 2019 yılında
İstanbulda 2 noktada meydana gelen bina çökmesi ve yer kaymasından
birincisinde, Kartal ilçesinde Yeşilyurt Apartmanının ve
etrafındaki 10 binanın da bununla birlikte
yıkılmasıyla 129 konut ve 29 iş yerinin tamamı yıkılmıştır
ve bunların yerine Bakanlık tarafından 105 konut, 25 de dükkân
yapılarak hak sahiplerine teslim aşamasına gelmiştir. Yine
ikinci bölge, Kağıthane ilçesi, Yahya Kemal Mahallesinde meydana
gelen toprak kayması neticesinde 706 birim tahliye edilmiş, 123 binanın
yıkımı gerçekleştirilmiştir. Buradaki hak sahiplerine
de verilmek üzere -yatay mimari dikkate alınarak- şu anda
çalışmalar hızlı bir şekilde devam etmektedir. Her iki
alanda da vatandaşlarımıza kira yardımları ve
taşınma giderleri devlet tarafından
karşılanmıştır.
İstanbul ilimizde 23 ilçede toplam 1.678
hektarlık alanda 65 adet riskli alan ilan edilmiştir. Yine, 15
ilçemizde 34.520 hektar büyüklüğünde 32 noktada revize yapı
alanları belirlenmiştir. Bu alanlarda 76 bin yapı yani 231.586
konut ve ticaret bağımsız birimi dönüşüm kapsamına
alınmıştır. Kira ve yapım işleri için bugüne
kadar 4 milyarın üzerinde bir harcama gerçekleşmiştir. Bununla
birlikte, vatandaşlar tarafından da İstanbulda 67.896 bina
riskli olarak tespit edilmiş ve bunların yenilenmesi konusunda da
çalışmalar devam etmektedir.
Diğer taraftan, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız 19/2/2019 tarihinde 81 ilimizin
valiliğine ve belediyelerine yazı göndererek öncelikle yenilenmesi
gereken alanların tespitini istemiş ve gelen çalışmalar
doğrultusunda da Bakanlık çalışmaları hızlı
bir şekilde yapmaktadır. Yine, İstanbulda afet riski yüksek
alanların tespitine yönelik olarak Bakanlık, Dünya Bankası, AFAD
ve Boğaziçi Üniversitesiyle birlikte ortak projelerin yapımı
devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Gerek
hükûmetlerimiz gerekse belediyeler, olası depremlerde ve diğer
afetlerde artık 1 vatandaşımızın dahi burnunun
kanamaması için deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası her
türlü tedbirleri alma konusunda ciddi çalışmalar yapmakta. Olası
depremlerde ve diğer afetlerde artık 1
vatandaşımızın dahi burnunun kanamasını
istemiyoruz. Bunun için, can güvenliği sağlanmış, hayat
kalitesi artırılmış, tarihe, doğaya ve çevreye
duyarlı şehirlerin oluşturulması için kentsel dönüşümü
desteklemek hepimizin görevidir. Kentsel dönüşüm, kentteki
hastalıklı alanların teşhis ve tedavisidir yani aynı
zamanda bir koruyucu hekimlik görevi görmektedir.
Dolayısıyla, Bakanlık ve belediyeler
gerekli çalışmaları önemle ve hassasiyetle yaptığı
için ayrıca bir araştırma yapmaya gerek
olmadığını düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hiçbir
şeyi araştırmayalım, işi oluruna bırakalım!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Benim
uzmanlık alanım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Zaten
uzmanlık alanınızda yapıldı. Uzmanlar katletti zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
kısa söz
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbulda son günlerde yaşanan
çökme ve heyelan vakalarının sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdikleri (10/1233) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi oylanırken yarın öbür gün bir
yerde bir bina çöktüğünde burada kullanılan oyun, yapılan
konuşmaların hatırlanılacağı düşünülerek oy
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
birazdan milletvekillerimiz oy kullanacak. Ben bu Mecliste çok kötü olarak
hatırladığım, bir araştırma komisyonuna
hayır oyu verildiği bir günü hatırlatmakla yetineceğim
sadece. Soma faciasından altı ay önce biz dedik ki: Madenler
ısınıyor, işçiler şikâyet ediyor. Bir patlama
Bir
endişe var, bir tehlike var. Bunun araştırılması
lazım. O gün AK PARTİ adına çıkan bir arkadaş Korkulacak
bir şey yok. Ben sordum, en güvenli madenler bizim madenlerimiz. dedi. O
arkadaş o ifadesinden çok mahcup. Ben Sayın Güllücenin bu hâle
düşmesini istemem ama o gün o önergeye evet oyu vermeyen, hayır
oyu veren kimse, o oyunu savunamadı daha sonra. Ama biz o Komisyonu
faciadan on beş gün sonra kurduk bütün partilerin oy birliğiyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de bu kadar hassas bir
konuyu araştırsak ne olur? Heyelan riski, deprem riski, dere
yataklarındaki kentleşme
Yarın öbür gün yine bir yerde bir bina
çöktüğünde bu sefer burada kullanılan oy hatırlanır, burada
yapılan konuşmalar hatırlanır. Bence herkes burada bunu
düşünerek oyunu kullansın diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, İstanbulda son günlerde yaşanan çökme
ve heyelan vakalarının sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/1233) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ocak 2020 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 16 Ocak 2020 Perşembe günkü
birleşiminde bastırılarak dağıtılan 160 sıra
sayılı Kanun Teklifinin (2/2503) ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
alınarak bu kısmın 1inci sırasına
alınmasına; bu birleşimde 160 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam olunmasına ilişkin önerisi
16/1/2020
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 16/1/2020 Perşembe günü yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
önerilmiştir.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Bülent Turan Özgür Özel Hakkı
Saruhan Oluç
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Muhammed Levent Bülbül Dursun Müsavat
Dervişoğlu
Milliyetçi Hareket Partisi İYİ
PARTİ
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
1) Genel Kurulun 16/1/2020 Perşembe günkü
(bugünkü) birleşiminde, bastırılarak dağıtılan
160 sıra sayılı Kanun Teklifinin (2/2503) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına alınması ve bu kısmın birinci
sırasına alınması,
2) Bu birleşimde 160 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam olunması önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın birinci sırasında yer
alan, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 19
milletvekilinin; Manisa Milletvekili Semra Kaplan Kıvırcık ve 31
milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25
milletvekilinin; İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve 36
milletvekilinin; İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan
Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün; Hayvanların Haklarının Korunması ile Hayvanlara
Eziyet ve Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken
Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan
(10/102, 461, 682, 977, 981, 982) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 132 sıra sayılı Raporu
üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 19
Milletvekilinin; Manisa Milletvekili Semra Kaplan Kıvırcık ve 31
Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve 36
Milletvekilinin; İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın; MHP Grubu adına Grup
Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün;
Hayvanların Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve
Kötü Muamelelerin Önlenmesi için Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/102, 461, 682, 977, 981, 982)
(S. Sayısı: 132) (×) (´´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
İç Tüzükümüze göre Meclis araştırması
komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge
sahiplerine aittir. Daha sonra, İç Tüzükümüzün 72nci maddesine göre
siyasi parti gruplarına ve şahısları adına 2 üyeye söz
verilecektir.
Alınan karar gereğince, siyasi parti grupları
adına yapılacak konuşmalar 1den fazla kişi tarafından
kullanılabilecektir. Ayrıca, istemi hâlinde Komisyona da söz
verilecek, bu suretle Meclis araştırması komisyonu raporu
üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır İç
Tüzük madde 103, 104e göre.
Konuşma süreleri, komisyon ve siyasi parti
grupları için yirmişer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar
için onar dakikadır.
Komisyon Raporu 132 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Rapor üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
Gruplar adına: İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Zeki Hakan Sıdalı, Mersin Milletvekili;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Hasan Kalyoncu,
İzmir Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Rıdvan Turan, Mersin Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Gülizar Biçer Karaca, Denizli Milletvekili,
Sayın Deniz Yavuzyılmaz, Zonguldak Milletvekili; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Yel, Tekirdağ
Milletvekili.
Şahıslar adına: Sayın Saliha
Sera Kadıgil Sütlü, İstanbul Milletvekili; Sayın Yunus
Kılıç, Kars Milletvekili.
Şimdi
görüşmelere başlıyoruz.
İlk söz
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Zeki Hakan
Sıdalı Bey'in.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Dün gece
Hakkâride şehit düşen Mehmetçiklerimiz Mersinli Tolga Kaplan ve
Zonguldaklı Sait Miyanyediye Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize
acil şifalar diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun.
Değerli
milletvekilleri, yoğun ve verimli geçen bir Araştırma Komisyonu
sürecinin ardından hazırlanan raporun bugün Genel Kurulda
görüşülmesi hem hayvanlar hem de biz hayvanseverler adına umut verici
bir gelişme olarak karşımızda duruyor. Bu konuda ne kadar
az bildiğimizi fark ettik. Hayvan hakları konusunda daha yeni
başlıyoruz diyebiliriz. İYİ PARTİ olarak bizim
bakışımız hayata saygı prensibi üzerinden
şekilleniyor. Sessiz dostlarımızı yalnızca
korunması gereken varlıklar değil, hakları olan
canlılar olarak görüyoruz. Hayvanların yaşam
haklarının anayasal güvence altına alınmasını
istiyoruz. Anayasada yapılacak düzenleme hayvanlara karşı
uygulanan sistematik zulüm ve hak ihlallerinin engellenmesine önayak
olmalıdır.
Komisyon
çalışmaları sırasında çok verimli bir ortam
oluştu. Tüm partilerin milletvekilleri bir arada çalışarak bu
raporu hazırladık. Bugüne kadar birlikte
başaramadığımız ortak, konsensüs içinde yasa
yapmayı bu sefer gerçekleştirmek boynumuzun borcu. Bu yüzden yasaya
dönüşmeden önce Komisyondaki mutabakat ortamının yeniden
sağlanacağını umuyorum. Bu kanunu bir partinin himayesinde
değil, tüm partilerin görüş birliğinde olduğu ve beraber
çalıştığı bir kanun teklifine çevirirsek çok daha iyi
sonuçlar alacağız; diğer kanunlarda olduğu gibi bir parti
tarafından hazırlanıp muhalefet partilerinin
itirazlarını içeren bir teklif olmasını istemiyoruz. Tekrar
etmek istiyorum: Komisyonda parti gözetmeksizin aynı fikirde
birleştiğimize göre kanun teklifini de hep birlikte
hazırlamamız faydalı olacaktır.
Komisyon sürecinde alanında uzman yüzlerce
kişiyi dinledik. Bu görüşmelerin sonucunda, hayvanlarla ilgili çok
geniş kapsamlı ve kronik sorunların olduğunu hep beraber
gördük. Aslında, bu konuda hepimizin ne kadar bilgisiz olduğunu,
birçok noktayı göremediğimizi de tespit ettik.
Buradaki önemli meselelerden birisi hayvanları
tanımlarken yaşadığımız kavram sorunu, öncelikle
bunun çözülmesi gerekiyor. Komisyon olarak burada önemli bir adım
attık. Biz, öncelikle hayvanları eşya mal olarak
tanımlamaktan çıkarıp onların yaşayan, duyguları,
hisleri olan canlılar olduğu konusunda mutabakat sağladık.
Yapılması düşünülen kanunun hayvan hakları kanunu olarak
teklif edilmesi dahi bu konudaki değişimi göstermekte.
Bir diğer önemli meseleyse hayvanların
korunması hususunda mevcut yapının yaşadığı
yetersizlik ve performans eksikliği. Ne yazık ki mevcut sisteme çok
başlılık ve yetki karmaşası hâkim. Farklı
kurumların yetki ve yetkisizlikleri birçok noktada
çakışıyor. Bu çakışmayı gidermek için yeni bir
organizasyon şemasının hazırlanması gerekiyor. Bu
şemada işlevsellik, denetim, yaptırım ve sonuç
odaklılık ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu
organizasyona bağlı çözümler kamu adına yetkili tüm makamlar baz
alınarak düşünülmeli. Konu, bütüncül bir bakış
açısıyla ele alınarak uzmanlaşmış kadro
eksikliklerinin her kademede giderilmesi, bu kadroların doğru
noktalara kanalize edilmesi, yerel yönetimler üzerindeki psikolojik ve
toplumsal baskıyı da azaltacaktır. Her safhanın doğru
işlendiği bir sistem hem hayvan hem de insan
sağlığı için faydalı olacaktır.
Uzmanlaşmış kadrolar konusunu ciddi
bir şekilde önemsiyoruz. Örneğin, devlet kurumlarında istihdam
edilen veterinerlerin ihtisas alanlarının olması daha
sağlıklı hizmet verilmesini sağlayacaktır. Hayvan
bakımevinde çalışan veteriner ile mezbahada çalışan
veterinerin uzmanlık alanlarının farklı olması
gerekmekte.
Bunun yanı sıra, eleştirilen bir
diğer konuysa belediyelerin hayvanlarla ilgili birimlerinin sürgün
merkezi olarak adlandırılmasıdır. Doğru yerde
doğru kadroların konumlanması durumunda işini severek yapan
personel hiçbir sorun yaşamayacak, oradaki hayvanlarsa daha fazla refah
içerisinde olacaktır. Şu an için hiçbir fonksiyonu, aktif denetim
görevi bulunmayan il hayvanları koruma kurulları aktif hâle
getirilmeli, kurulun toplanma sıklığı ve mevcut kurul
üyeleri yeniden düzenlenmelidir. Çünkü bu kurulun varlığı
özellikle yerel yönetimlerin ulaşamadığı taşra
bölgeleri için ciddi bir önem taşımaktadır.
Sayın milletvekilleri, Komisyonumuz
tarafından hazırlanan raporda yer alan, hayvanların
korunmasında görevli ve yetkili kurumların netleştirilmesi,
Bakanlığın denetim yetkisinin güçlendirilmesi, hayvan kolluğu
ve hayvan hakları fonu kurulması, hayvanların
kimliklendirilmesi, hayvan sahiplenme ve bakım kriterlerinin belirlenmesi,
mobil kısırlaştırma sorunu ve yasaklanması, hayvanlara
ilişkin süreçlerin yerine getirilmesindeki personel yetersizliği,
yurt dışından kaçak hayvan girişi, yaban hayatını
tehdit eden unsurlar, deney hayvanları ve etik kurallar, hayvanat
bahçeleri, kara ve su sirklerinin yasaklanması gibi onlarca maddenin ele
alındığı bu rapor, hayvan dostlarımız ve medeni
bir toplum yaşamı için büyük bir önem arz etmektedir. Bu rapordaki
kıymetli ve önemli görüşlerin eksiksiz bir şekilde kanunda da
yer almasının takipçisi olacağımızı belirtmek
istiyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz Hayvan
Hakları Araştırma Raporunu aslında hayvanlarla ilgili
çalışmalarda birinci etap olarak görüyoruz. Sorunları dinledik,
kavramları belirledik ve bu hususu kamuoyunda tartışmaya
açtık. Ancak ikinci etaba geçerken de aynen bu süreçte olduğu gibi
bir ortak akla ihtiyacımız var, hiçbir yeri atlamadan ilerlememiz
gerekiyor. Çünkü atlanılan, boş bırakılan her yerde bundan
zarar görecek hayvanlar ve insanlar olacaktır. Hayvanların
sorunlarını giderebilmek adına ciddi bir maddi kaynağa
ihtiyacımız olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu sebeple, Komisyonda
da dile getirdiğimiz, hayvan refah fonunun gerekliliğini bir kez daha
dile getirmek istiyorum. Bu konudaki ek görüşümü de tekrar etmek
istiyorum: Fon kaynaklarının dağıtımı
esnasında belediyelere pay aktarılması netleştirilmeli ve
hayvanlarla ilgili kesilen cezalar icracı belediyelerin bütçesine
aktarılmalıdır. Sokaklardaki, bakımevlerindeki hayvanlara
baktığımızda, ne yazık ki birçoğunun sahiplenilip
sonra terk edilmiş hayvanlar olduğunu görüyoruz.
Yıllarını ev koşullarında, insan kontrolü altında
geçirmiş, onlarla duygusal bağlar kurmuş hayvanların
sokaklara, bakımevlerine, kırsal alanlara terk edilmesi, onları
doğrudan ölüme mahkûm etmek demektir. Bu olumsuz durumun önüne geçebilmek,
hayvan sahiplendirme kriterlerinin belirlenmesiyle olur. Hayvan sahiplenecek
kişinin daha önce bir hayvanı terk edip etmediği, hayvan
bakım giderlerini karşılayıp
karşılayamayacağı, hayvana bakacağı yerin fizikî
şartlarının etolojik ve tür özelliklerine uygun optimum
şartları taşıması muhakkak göz önünde bulundurulmak
zorunda.
Hayvanları, artık, hevesimizi
aldıktan sonra bir köşeye bırakabileceğimiz eşyalar
gibi görmekten vazgeçmeliyiz. Bunun için ciddi ve caydırıcı
cezai yaptırımlara ihtiyaç var. Örneğin bu eylemi
gerçekleştiren kişilere yüksek miktarda para cezası verilmesi
yanı sıra, bir daha hayvan sahiplenmekten menedilmesi yerinde bir yaptırım
olacaktır. Mevcut yasalarda hayvanlara karşı işlenen
suçlardaki cezalar caydırıcı değildir ve çoğu suç
kabahat kabul edilerek idari para cezasıyla geçiştirilmektedir.
Örneğin bir hayvan öldürüldüğünde, eğer sahipliyse mala zarar
verme fiili üzerinden işlem yapılabiliyor; sahipli değilse bu
işlem de yapılamıyor. Bir hayvanın ateşli silahla
öldürülmesi durumunda yalnızca, genel güvenliğin tehlikeye
sokulması maddesiyle işlem yapılabiliyor; o da ateş edilen
yer meskûn mahal olursa. Hayvanların zehirlenmesi konusu da yalnızca,
çevrenin kasten kirletilmesi bağlamında ele alınabiliyor. Hayvan
dövüştürmekse yalnızca kumar suçu dâhilinde. Böylece, mevcut yasalar,
caydırıcı olmayı bırakın söylemekten
utanıyorum- teşvik edici bir hâl alıyor. Hiçbir
canlının hayatına son vermenin parasal bir
karşılığı olamaz, bunu kabul etmiyoruz. Bu tarz canice
işlemleri gerçekleştirenler muhakkak ki hapis cezasıyla
yargılanmalıdır. İşlediği suçun mahiyetine göre
ise rehabilite edilmek adına, hayvanların yararına kamu
hizmetinde bulundurulması hükmü getirilmelidir. Yaptırılacak bu
hizmetle birlikte suç işleyen kişilerin hayvanların da kendisi
gibi doğanın bir parçası ve üyesi olduğu düşüncesi
muhakkak ki kuvvetlenecektir. Bu sebeple caydırıcı çözümler
getirmek zorundayız ve bu çözümlerde sahipli, sahipsiz hayvan
ayrımı yapmadan hareket etmeliyiz. Sokaktaki dostlarımız
sürekli katliam haberleriyle gündeme geliyor. Türk toplumu olarak artık
bir katliam haberi daha duyacak sabrımız kalmadı. Meclisimiz bu
sorunu kökünden çözecek kudrete sahip, bir an önce harekete geçmeli, artık
daha fazla vicdanlarımız sınanmamalı. Komisyonda dile
getirdiğim bir öneriyi burada da tekrar etmek istiyorum: Hayvanlara
karşı işlenen suçların gösterge suçu olarak nitelenmesi
gerekiyor.
Sayın
milletvekilleri, mevcut yasalarımızda bulunmayan bu kelimeye dikkat
ediniz: Gösterge suçu. Yapılan araştırmalara göre, ilerleyen
yaşlarda suç işleyen kişilerin geçmiş yıllarda
hayvanlara şiddet uyguladıkları büyük bir oranda tespit
edilmiştir. Bu gösterge suçu kavramının acı örneklerinden
birine büyük bir üzüntüyle yakın zamanda hepimiz şahitlik ettik.
Orduda Ceren Özdemir kızımızı katleden cani katilin de
önceki dönemlerde hayvanlara şiddet uyguladığı kendi
ifadelerinde yer aldı. Bu sebeple gösterge suçu olarak tanımlanacak
bu fiili işleyenlerin profillerinin çıkartılması ve
cezalandırmanın yanında rehabilitasyona tabi tutulmaları
sonraki dönemlerde işleyecekleri suçları engelleyebilecektir.
Şehirlerimizin sokaklarında yaşayan
hayvanlarımızın sayısını henüz bilmiyoruz. Bu
hayvan popülasyonunu kontrol altına alma ciddi bir eksikliğimiz,
bilgi eksikliği de aynı zamanda rasyonel çözümü imkânsız hâle
getiriyor. Yapılacak olan çipleme ve kimliklendirmeler için tek bir veri
tabanı oluşturulmalı ve görevli kurumlar yaptıkları
işlemleri bu ulusal veri tabanına girmelidir. Kimliklendirme
konusunda ulusal düzeyde tek bir merkez oluşturursak tüm verilerin burada
toplanmasını sağlayabiliriz. Örneğin Tarım ve Orman
Bakanlığı bünyesinde bir hayvan nüfusu genel müdürlüğü
kurularak sahipli, sahipsiz hayvanlar, besi hayvanları, kümes
hayvanları, tek tırnaklıların kimlik bilgileri bu müdürlük
havuzunda toplanmalıdır. Kurulmasını önerdiğimiz bu
genel müdürlüğün taşradaki işlerini yerel yönetimlere
bağlı veterinerlik müdürlükleri yapabilir. Bunun yanı sıra
tüm yurt genelinde bir kısırlaştırma seferberliği
başlatılmalı. Bu seferberlik sivil toplum kuruluşları,
ilgili bakanlıklar, veterinerlik fakülteleri, yerel yönetimler ve medya
desteğiyle bir bütün olarak yönetilmelidir.
2014-2018 verilerine göre, zoonotik
hastalıklarda da sürekli bir artış yaşandığı
tespitinde bulunmamız mümkün. Avrupa ülkelerinde neredeyse sıfır
rakamına kadar indirilmiş olan kuduz hastalığının
ülkemizde hâlen varlığını sürdürdüğü ve hatta son dört
yılda 100 bin vaka artışı olduğu belirtiliyor. Bu
artışlar ülkemizde kuduzla mücadele noktasında yetersizlik ve
başarısızlığı gösteriyor. Zoonotik
hastalıkların önlenmesi için sorunların net belirlenmesi, çözüm
için gerekli desteklerin sağlanması ve bir zoonotik hastalıklarla
mücadele eylem planının hazırlanarak uygulamaya konulması
da acilen gerekli.
Değerli milletvekilleri, aslında bizim
kanun değişikliğinden öte bir zihniyet
değişikliğine gitmemiz gerekiyor. Eğer bu zihniyet
değişikliğini sadece kanunlara bırakırsak yeni
kanunlar çıkaracağız, kurumları düzenleyeceğiz,
cezaları koyacağız ama nihayetinde, toplumun genelini
yönlendirip bilgilendirmediğimiz takdirde sadece bir ceza mekanizması
çalışacak. Bizim yalnızca sopaya değil, havuca da
ihtiyacımız var. İnsan yaşamının en erken
evresinden başlamak üzere verilecek eğitim ve değerler bütünü
özellikle her tür canlının yaşama hakkını koruyabilme
bilinci adına atılacak en kıymetli adım olacaktır.
Eğitim, suç oluşumunu engelleyecektir. Cezai kanunlar suç
oluştuktan sonraki sürecin düzenlenmesini yapmaktadır. Ceza fiziksel
olarak oluşmadan toplum şuuruna doğru kazanımlar yapmak
suçu azaltacaktır. Bu kazanımları elde etmek ise ancak
eğitimle mümkündür. Bu iş yalnızca müfredata ekleyerek de olmaz.
Çocuklarımızın büyüyüp işe el atmasını bekleyecek
kadar hayvanların vakti yok. Bunu kamu spotlarında, belirli popüler
televizyon programlarında, sinemalarda, ibadet yerlerinde daha fazla
işlememiz lazım. Sadece hayvanları koruma gününde o dostlarımızı
anmak yetmiyor. Her canlının yaşam hakkına saygı
duyabilme ve koruyabilme bilincini yediden yetmişe herkese
aşıladığımız takdirde bu konuda
başarılı olmuş olacağız ve Komisyon
çalışmaları işte o zaman amacına
ulaşmış olacak.
Hayvan sevgisi ve hayvanlarla birlikte yaşamak,
mevcut sistem içerisindeki hayvanat bahçeleri, yunus parkları, sirkler ve
benzeri gösteri merkezlerinde hayvanları doğal ortamlarından
koparıp esaret altında tutmak demek değildir. Ülkemizin
imzalamış olduğu uluslararası anlaşmaların birçok
maddesini de çiğneyen ve teknik olarak yasalara aykırılık
teşkil eden bu tür merkezlere ruhsat verilmemelidir. Eğer
çocuklarımıza hayvan sevgisi, bilimsel merak ve doğa koruma
anlayışı aşılamak istiyorsak 7 boyutlu görüntülü lazer
teknolojileri ve hologram temelli sistemler de artık mevcut. Hiçbir
hayvanın esaret altında tutulmadığı ve insanlar için
herhangi bir risk barındırmayan bu uygulamalar ülkemizde teşvik
edilebilir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda Türkiyenin
ihtiyacı olan, bu tür gelişmiş eğitim ve eğlence
araçlarıdır.
Ülke gündeminde büyük yer tutan bir diğer konu
ise fayton kullanımıdır. Bu konu ciddi bir şekilde ele
alınarak hayvan refahına yönelik kalıcı çözümleri rapora
uygun olarak kanunlaştırmalıyız. Hayvanlarla nasıl
birlikte yaşayacağımıza dair bir kültür, zihniyet
oluşturmamız lazım ki hayvanlarımız bundan gerekli
faydayı sağlayabilsin. Türk toplumunun tarihî süreç içinde her zaman
hayvanlarla çok iyi bir ilişki içerisinde olduğu hepimizin malumu.
Kuş köşkleri yapan, sokak hayvanları için tedavi ve beslenme
merkezleri kuran, vakıflar açarak göçmen kuşların bile
tedavisine kaynak yaratan bir milletiz. Maalesef ki son zamanlarda bu ruhu
kaybettiğimizi görüyorum. Bu ruhu tekrar yakalamamız gerekiyor. Ben
eminim bu Meclisin tüm üyeleri bunu yakalayabileceğimize inanıyordur;
gereğini yapmalıyız.
Araştırma Komisyonunda görev alan ve bu
raporun hazırlanmasında emeği geçen tüm Komisyon üyelerine,
Meclis personeline, Komisyon toplantılarına gelerek değerli
görüşlerini paylaşan hayvanseverlere, sivil toplum temsilcilerine,
bürokrat ve akademisyenlere teşekkür ediyor, kanun hazırlama
sürecinde kıymetli görüş ve desteklerine
başvurulacağını umut ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Hasan Kalyoncu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Hayvanların
Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve Kötü Muamelelerin
Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun Raporu
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, benim de üyesi
olduğum bu Araştırma Komisyonu Mecliste bulunan bütün partilerin
ayrı ayrı verdikleri önergeler üzerine kurulmuştur. Bundan
anlamamız gereken şey belki sonunda ulaşacağımız
noktayı göstermesi bakımından ibretliktir. Bütün parti
grupları, siyasi düşüncelerimizdeki farka rağmen, hayvanlara
eziyet ve kötü muamelenin toplumsal bir sorun hâline geldiğini ve
hayvanların korunması gereken hakları olduğunu tespitte
aynı görüşe sahiptir. Bu uzlaşma takdire değer görünse de
aynı zamanda toplumumuzun üzücü derecede bir yozlaşmayla
karşı karşıya kaldığı gerçeğinin
farkına varmamız açısından da önemlidir.
Hayvanlara eziyet eden insanların daha
yoğun ve acımasız şekilde insanlara da eziyet ettiğini
kamuoyuna yansıyan haberlerden hepimiz biliyoruz. Çocuk ve kadınlara
karşı uygulanan şiddet, istismar ve tecavüz vakaları,
sağlık çalışanlarının maruz
kaldığı şiddet, trafikte çıkan
tartışmanın kavga ve ölümle sonuçlanması gibi olaylar
toplumsal olarak bir sükûnete ihtiyacımız olduğunu
göstermektedir; dolayısıyla, bu cinnetten zarar gören sadece
hayvanlar değildir.
Hayvan hakları konusuna gelecek olursak,
öncelikle, böyle bir sorunumuzun varlığına millet olarak
şaşırmamız gerektiğini ifade etmeliyim. Neden? Çünkü
biz toplum olarak ahırdaki ineğe, ata, karakaçana, kapıdaki
karabaşa ve hemen dibimizdeki kediye adlar veren ve hatta gurbetten
yazılan mektuplarda ailenin fertleri gibi hâl ve
hatırlarını soran insanlardık. Türk kültürüne
baktığımızda, evcil hayvanların sadece ekonomik ve
fonksiyonel değerleriyle değil, can taşıyan birer
varlık olarak görüldüğüne şahit oluruz; hatta şehirlerde
kuşların bakımına hizmet eden vakıflar kurmuş bir
medeniyetin çocuklarıyız. Ağır kış
şartlarında yaban hayvanlarına bile yem vermek için zahmetlere
giren insanlarımızın varlığını da göz
ardı edemeyiz. Bu ruhu toplumun geniş kesimlerinin hâlâ
koruduğunun farkındayız ve biz, o kültürün ve değerlerin
sürdürücüsü Türk milletiyiz. Millî kültürümüzün temel motifi hâlini
almış olan İslam inancı da tabiatla uyumlu
yaşamayı ve ister evcil olsun ister yabani olsun bütün hayvanlara
şefkat ve ihtimamla davranmayı gerektirmektedir.
Sayın milletvekilleri, Kuran-ı Kerime
şöyle bir baktığımızda, ekosistemin önemli üyeleri
olan hayvanlara verilen önem hemen fark edilir. Kuranın bazı
sureleri çeşitli hayvan adlarını taşır. Ayrıca,
Kuranın çeşitli yerlerinde çeşitli hayvanlardan da bahsedilir.
Bu, Kuran-ı Kerimin hayvanlara verdiği değerin göstergesidir.
Kuranın hayvanlarla ilgili dikkat çekici bir yönü de, hayvanların
da bizler gibi ümmet olduklarının ifade edilmesidir. İslami
gelenek ve kaynaklarda özel ve önemli bir kavram olan ümmetin, Enam suresi
38inci ayetinde hayvanlar için de kullanılması gerçekten dikkat
çekicidir: Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiç bir
kuş yoktur ki onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta
hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra onlar
Rablerinin huzurlarına toplanacaktır. Elmalılı Hamdi
Yazıra göre, sürünen, uçan, koşan bütün hayvanlar, hepsi asli
yaratılışları ve varlık nizamlarıyla ilahi
kudretin birer delili ve hikmet kitabının ayetleridirler. Bütün
hayvanların böyle birer ayet olduğunu anlamak ve benzerliklerden
sonuç çıkarmaya çalışmak da insanın vazifesidir.
Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre, hesap
gününde boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı
bir hakikattir. Peygamberimiz fiilen çevrecilik yapmış, çeşitli
vesilelerle Müslümanlara bu konuda tavsiye ve öğütler vermiştir.
Hazreti Peygamber kendi devrinde çevreciliği bir siyaset hâline
getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bizim hayvan
hakları meselesine bakışımızı Türk kültürü ve
İslam ahlakının yaklaşımı çerçevelemektedir.
Bütün doğa gibi hayvanlar da yeryüzünde insanın yararlanması
içindir ve ona emanettir. Can sahibi her varlık ayrıca azizdir.
Kaldı ki kadim anlayışımızda suyun, dağın,
ağacın bile bir canı, ruhu olduğu kabul edilmiştir.
İnsan, hayvan, çevre arasında sıkı bir ilişki söz
konusudur.
Canlılar kendileri için en uygun çevrede
hayatlarını sürdürürler ve ekolojik dengeyi bozmadan birbirleriyle
etkileşimde bulunurlar. Bu dengede meydana gelecek bir aksaklık o
ortamdaki tüm canlıları etkilemektedir. Bu durum sadece karasal
ortamda değil, sucul ortamda da aynı şekilde cereyan eder.
Doğada besin zinciri ve enerji piramitleri
birbirlerine bağımlı olan canlı gruplarından
oluşturulur. Bu sebeple insan hayatının varlığı
ve sürdürülebilirliği diğer canlı gruplarına
bağımlıdır.
Burada raporunu değerlendirdiğimiz
araştırma komisyonunun kuruluş gerekçesi olan hayvan
hakları denilince konunun magazin boyutunun öne
çıkartıldığı ve fayton atları ile sokak
hayvanlarına indirgendiği görülmüştür fakat meselenin bundan
ibaret olmadığı ortaya çıkan raporla
ayrıntılı biçimde açıklanmaktadır. Her şeyin
başında, hayvanlara karşı eziyet ve kötü muamele
yapılmasının önüne geçilmelidir. Biraz önce ifade ettiğim
gibi, bu canlar bizim can yoldaşımızdır.
Hayvanlara her türlü fiziksel zarar verenlere
karşı yaptırımların caydırıcı düzeye
getirilmesi ve tavizsiz uygulanması gerekmektedir. Hayvanlara
karşı işlenen suçların ceza kapsamına alınması
gereklidir. Ancak şehirlerimizin sokaklarının önce sahiplenilip
bakamayınca terk edilmiş hayvanların doğal yaşam
alanı hâline getirilmesinin de hem güvenlik hem de sağlık
açısından getirdiği riskler vardır. Bu anlamıyla dünya
uygulamaları da incelenerek hem insan hem de hayvanlar için sürdürülebilir
bir modelin oluşturulması gerekmektedir.
Şehir parklarının serbest
dolaşan tasmasız, tanımsız ve sahipsiz hayvanların
barınağı hâline gelmesi, başta çocuklar olmak üzere o
parklarda hoş zaman geçirmek isteyen halkımız için de sorunlar
oluşturmaktadır. Buna çözüm bulmakta yerel yönetimlerin hem maliyet
hem de nitelikli personel yokluğu dolayısıyla yetersiz
kaldığı ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla merkezî hükûmetin burada sorumluluk alması
gereklidir. Sokaklarda hayvan popülasyonunun hızla artmasının
önüne geçilmelidir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için
kısırlaştırma çalışmalarının bir an
önce tamamlanması gerekmektedir. Kısırlaştırmanın
tamamlanması uzun vadede sorunun kesin çözümüdür.
Kısırlaştırma işlemlerinin bitirilmesinin
ardından hayvan sahiplendirme işlemlerinin düzenlenmesi ve hayvanlara
mikroçip, etiket ve kimlik uygulamaları, sorunun tamamen çözülmesi
anlamına gelmektedir. Bu işlemler tam anlamıyla
gerçekleştirildikten sonra hem belediyeler üzerindeki hem de merkezî
hükûmet üzerindeki maddi yük de ortadan kalkacaktır.
Hayvanların ömür
uzunlukları göz önüne alındığında problem
oluşturan durumlar yaklaşık on yıl gibi bir zaman süreci
içerisinde ortadan kalkacaktır. Tabii ki bunun ortadan kalkabilmesi için
az önce söylediğimiz durumların gerçekleştirilmesi
gerekmektedir.
Aynı şekilde,
sahipleri tarafından orman gibi yaban ortamlara terkedilen evcil hayvanlar
da hem kendileri tehlike altına girerken hem de
bırakıldıkları ortam için tehdit
oluşturmaktadırlar. Belediyeler tarafından işletilen veya
denetlenen barınakların yeterli düzeye getirilmesi için finansal ve
insan kaynağı desteği sağlanmalıdır. Bu kapsamda,
gönüllü kuruluşların da etkin bir şekilde çözüme katkı
sağlamaları için gerekli önlemler alınmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
bugün dünyanın her yerinde nesli tükenme tehlikesi altında olan
birçok hayvan ve eziyete uğrayan birçok canlı mevcuttur. Bunun en son
örneği açık ve net olarak Avustralyada kendini göstermiştir.
Söylemde hayvansever olan dünya Avustralyadaki deve katliamına sessiz
kalmaktadır. Sebep her ne olursa olsun, bu katliamı şiddetle
kınıyorum. Orada öldürülen develer rahatlıkla bölgeden tahliye
edilebilirdi.
Hayvanların korunması için kanunlar
oluşturmanın yanında emniyet birimleri içerisinde bir birim
oluşturulması da gerekmektedir. Ve bu birim sadece koruma
amacıyla oluşturulmamalı, aynı zamanda kurtarma ve acil
tıbbi müdahaleyi de yapabilecek bir birim olmalıdır. Ayrıca
hayvan saldırılarına da müdahale edebilecek yeterlilikte
olmalıdır. Bu birim oluşturulurken veteriner hekimlerden ve
biyologlardan istifade edilmeli ve bu meslek gruplarına da istihdam
alanı oluşturulmalıdır. Ayrıca, bu birimin sadece
evcil hayvanları değil, vahşi hayatı da denetim altına
alması sağlanmalıdır.
Tüm
bunların yanında, hayvan ve doğa sevgisinin
çocuklarımıza aşılanması gerekmektedir. Bu durumu
gerçekleştirecek olan birim ise Millî Eğitim
Bakanlığıdır fakat ders müfredatlarına
baktığımızda biyoloji ders saatlerinin
azaltıldığı net olarak görülmektedir. Biyoloji ders
saatlerinin artırılması ve müfredatın yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir.
Sadece
üniversiteye hazırlık değil, aynı zamanda yeşil bir
geleceğe, hayvan ve bitkileri korumaya hazırlık da
düşünülmeli ve eğitim bu yönde yapılmalıdır. Ülke
genelinde yayılış gösteren hayvanlar gençlerimize
tanıtılmalı, insan yaşamı ve ekosistem üzerindeki
etkileri ve değerleri anlatılmalıdır. Bu eğitimler
anaokulundan başlatılmalı, değerler eğitimine önem
verilmeli, çevre ve hayvan sevgisi yanında, Türk milletinin değerleri
de çocuklarımıza öğretilmelidir. Aynı zamanda,
çocuklarımıza bu cennet vatanımızda var olan her şeyin
korunması ve geleceğe aktarılması gerektiği
benimsetilmelidir. Vatan sevgisinin sadece bir kara parçasıyla sınırlı
olmadığı, tüm değerlerinin korunması ve
yaşatılması gerektiği öğretilmelidir.
Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen
insan, yaşadığı toplumda ilerleyerek sosyal bir varlık
hâline gelmektedir. Bu süreçte en önemli etkenlerin başında aile ve
okul gibi kurumlar gelmektedir. Aile, çocuk için doğal eğitmendir,
okul ise profesyonel rol oynayan eğitmendir. Bu yüzden, okul, çocuğu
hayata hazırlayan, onun sosyalleşmesinde rol oynayan en önemli
kurumdur. Dolayısıyla okullar salt bilgi vermeyi hedefleyen kurumlar
değil, bireyi hayata hazırlayan beceriler de kazandırmayı
amaçlar. Eğitici kol çalışmaları bireyi hayata
hazırlayan çalışmalardan birisidir. Eğitici kol
çalışmalarında verilen eğitim, insanın
doğasındaki fiziksel, zihinsel ve ahlaki
yeteneklerin geliştirilmesi süreci olarak tanımlanabilir.
Hayvanları koruma
kolu eğitsel kol çalışmaları kapsamında aktif hâle
getirilerek, özel gün ve haftalarda okullar, belediyeler ve diğer
kuruluşlar arasında etkinlikler, barınak ziyaretleri
düzenlenmeli, okullarda çıkarılan dergi ve gazetelerde etkinliklere
ve hayvan hakları konusuna yer verilerek, okullarda film, belgesel ve
benzeri gösterimler izletilmelidir. Tüm bunların yanında mükemmel bir
kanun yapmak da sorunların çözümünde yeterli değildir.
Çıkarılan kanunların işleyişini incelemek için denetim
mekanizması sağlanmalıdır. Denetim doğru düzgün
yapılmadıktan sonra hedeflenen amaca ulaşmak mümkün olmaz.
Ayrıca, oluşturulacak olan yasal düzenleme, suçu önleyici mahiyette
ve caydırıcı nitelikte olmalıdır.
Katkıda
bulunduğumuz Komisyon raporu, hayvan haklarıyla ilgili eksiklikler ve
yapılması gerekenleri kapsamlı şekilde ortaya
koymuştur. Fakat önemli bulduğum birkaç hususu da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Hayvanları Koruma
Kanununun adı Hayvan Hakları Kanunu olarak
değiştirilmelidir. Popülasyon kontrolü amacıyla öncelikle
şehirlerdeki sahipli ve sahipsiz hayvan sayısının
coğrafi olarak dağılımı tespit edilmeli ve buna göre
de eylem planı oluşturulmalıdır.
Hayvanlara yönelik
yapılan, bir hayvan neslini yok etme, öldürme, acımasızca
eylemlerde bulunma, cinsel istismar ve dövüştürme eylemleri suç
kapsamına alınmalı, ev hayvanlarını terk edenlere
idari para cezaları artırılmalı ve hayvan sahibi
olmaları engellenmelidir. Cezalandırılmada sahipli-sahipsiz hayvan
ayrımına son verilmelidir. Hayvanlarla ilgili eğitici
yayınlar, zorunlu yayın kapsamında tekrar
yayınlanmalıdır. Kaçak avcılıkla etkin mücadele
edilmeli, kaçak avcılık kabahat değil, suç kapsamına
alınmalıdır. Yaban hayatının korunması ve
sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Ülkemizde kürk
hayvanı üretiminin ve ithalatının yasaklanması
gerektiği değerlendirilmelidir. Faytonların ulaşım
amacıyla kullanılmaması, ulaşım gereksinimi olan
bölgelerde ivedilikle elektrikli ulaşım araçlarının
kullanımına geçilmelidir. Faytonlarda kullanılan atların da
rehabilitasyon merkezlerine alınması gereklidir. Eğitimde, deney
hayvan kullanımının azaltılması için üniversitelerde
deneylerde alternatif bilimsel yöntemlerin kullanılması teşvik
edilmelidir. Öğrencilerin, profesyonel düzeyde bile olsa bir canlıya
zarar vermeye veya öldürmeye zorlandıklarında insan
dışı canlıların yaşamına
duyarlılıklarını kaybetmesi önlenmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim, hayvanlara
karşı işlenen suçların Ceza Kanunu kapmasına
alınması yönünde tavrımız net olup bu durum liderimiz
Devlet Bahçeli Beyefendi tarafından kamuoyuyla
paylaşılmıştır. Sayın Genel
Başkanımızın ifadeleriyle, Hayvanları Koruma
Kanununda ihtiyaç duyulan iyileştirmeleri de kesinlikle
sağlayacağız, bu konuda desteğimiz tamdır. Yine
Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle, hem insan hem
de hayvan katilleriyle mutlaka hesaplaşacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın
Başkan, değerli vekiller ve televizyonları başında
bizi izleyen değerli halkımız; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Evet, yasalar önemli ama yasalardan daha önemlisi
galiba zihniyetler. Bizim hayvanları koruma noktasında sağlam ve
köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var.
Aslında temel mesele şu: Biz insan olarak kendimizi bu ekosistemde,
bu dünyada nerede konumlandırıyoruz? Eğer diğer
canlıların de en az bizim kadar eşit yaşama hakkına
sahip oldukları kanısında değilsek, eğer insan
merkezli bir dünya tasavvuruna sahipsek, eğer her şeyin bizim için
olduğunu ve her şey üzerinde sonsuz tasarruf hakkına sahip
olduğumuzu düşünürsek değerli vekiller, hayvan hakları
ilanihaye karşılanamaz, hayvan haklarına ilişkin yasal
düzenlemeler yapılsa da zihniyet değişikliği söz konusu
olmaz ama eğer insan dışındaki bütün canlıları da
bizimle eşit yaşama hakkına sahip canlılar gibi görürsek
yani aslında demokratik bir ilişki tesis edersek işte o zaman
hayvan haklarını tanımak ve hayvan hakları noktasında
ivedi adımlar atmak mümkün olur.
Bakın egolojik bir toplum içerisindeyiz.
İnsanı her şeyin tepesinde gören; istediğini asan, istediğini
kesen; hayvan üzerinde ve doğa üzerinde her türlü tasarrufa sahip olan bir
toplumsal form içerisinde yaşıyoruz ne yazık ki. Şu
gördüğünüz grafik doğrultusunda düşünüldüğünde buradan
hayvan haklarına ilişkin doğru dürüst bir düzenlemenin
çıkması ya da bunun uygulanabilmesi mümkün değil.
İnsanın, erkek formunda aynı zamanda, en tepede olduğu ve
hiyerarşik bir biçimde yukarıdan aşağıya bütün
canlıların dizildiği bir egolojik toplum. Egolojik toplumdan
ekolojik topluma geçmenin zamanı gelmiştir değerli vekiller.
Ekolojik toplum, insanı diğer
canlılar gibi dünyada yaşam hakkına sahip olan, herkesin
hakkını gözeten ve bu anlamda dünya merkezli, insan merkezli bir
dünya tasavvuruna sahip olmayan toplum demektir.
Ekolojik toplum, aynı zamanda hayvan haklarının
iadesi noktasında hayvanlara gereken değerin gösterilmesi, bir bütün
olarak doğanın korunması noktasında dönüşmemiz gereken
zihniyettir. İşte, yasalar değil, esasen zihniyet değişikliğidir
önemli olan derken buradan buraya geçişi kastediyorum. Buraya
geçtiğimiz koşullarda ancak ve ancak hayvan haklarına riayet
eden bir toplumsal yaşamı hep beraber kurabiliriz.
Değerli arkadaşlar, egolojik toplum,
kibirdir, her şeyin üstünde kendini görmektir, diğerlerinin hak ve
hukukunu nazarıitibara almamak demektir. Oysa insan niye bu kadar kibirli,
niye egolarına bu kadar bağlı? Size bir şey söyleyeyim:
Yüzde 16 oranında lahanaya benzediğinizi genetik olarak biliyor
musunuz? Yüzde 98 oranında da şempanzeye benziyorsunuz arkadaşlar.
Hâl böyleyken insanın kendisini bütün canlıların üzerinde
görerek -deyim yerindeyse- onlara işkence çektirmesi bir defa felsefi
olarak kabul etmememiz gereken bir şeydir, reddetmemiz gereken bir
şeydir.
1500lü yıllardan bu yana 780den fazla hayvan
türü dünyadan yok oldu değerli arkadaşlar ve insanın dünyada
arzıendam ettiği zamandan bu zamana kadar da bütün hayvanların
yüzde 83ü insan sebepli bir biçimde ortadan kalkmış durumda.
İnsanı buradan çekip çıkarsak dünyanın kendisini
onarması için biliyor musunuz 5 ila 7 milyon yıl arasında bir
zamana ihtiyaç var, en azından bilim insanları böyle söylüyorlar.
Peki, niye böyle? Çünkü aslında sermaye düzeni,
doğadan sürekli alan, doğaya bir şey katmayan, sürekli
doğayı kirleten bir niteliğe sahip. Bakın, eğer
Çinliler, Çin halkı ABDli halk gibi tüketmeye kalksa tam 6 tane daha
dünyaya ihtiyacımız var. Fakat buna rağmen bir büyüme
merakı burada da çok fazla kullanılıyor; buna rağmen
mülkiyetin sınırsızlığı, daha fazla mülk edinme
fikri insanı esir almış durumda. Değerli arkadaşlar,
nereye kadar büyüyebilirsiniz; dünyanın sınırları belirli,
rezervler belirli, doğanın kaldırabileceği yük belirli?
İşte, sermaye düzeninin yani kapitalizmin, bu kadar dizginsiz bir
biçimde doğayı insan için bir hâle getirirken yok ettiği
şeylerin başında hayvanlar geliyor ve ne yazık ki
hayvanların hukuku geliyor.
Develerden
bahsedildi. E kardeşim, muhtemelen ormanı yakan develer değildir
değil mi? Ekolojik krizin sebebi de develer değil ama her zaman
olduğu gibi, insanın, özellikle kâr hırsına sahip olan
insanın doğayı getirdiği yerin ceremesini ne yazık ki
hayvanlar çekiyor. Kapitalizm, gölgesini satamadığı
ağacı keser. derler. Gerçekten, sistemin doğa üzerindeki bu
tasallutu hayvanların büyük kitleler hâlinde yok olmasına sebep
oluyor. Kendi ülkemiz üzerine bile konuşsak 60larda, 70lerde var olan
pek çok endemik türün neslinin artık ne yazık ki tükendiğini
söyleyebiliriz.
Bu Komisyon raporu başarılı bir
rapordur, emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum
ancak Zaten uygulanmayacak buradan neşet edecek yasa, bu sebeple çok da
önemli değil. fikrine bağlı kalınarak bu kadar ciddi bir
uzlaşmanın olduğunu da düşünmek istemiyorum doğrusunu
isterseniz. Evet, anlaşılan konular önemlidir ve anlamlıdır,
evet, bizi bir adım daha ileriye taşımaktadır ancak ki birazdan
şerhlerimiz de var, onlardan da bahsedeceğim- bunların mutlaka
ve mutlaka uygulanması gerekir. Önce zihniyet değişikliği,
ardından gelen yasal değişiklikle birlikte yapılması
gereken şey, esas olarak, ortak bir yasa olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bizim iki açıdan
şerhimiz var. Bunlardan bir tanesi, ülkemizde yaşanan faytonlar
meselesi. Özellikle Adayla müsemma olan bu konu kanayan yara niteliğinde.
Raporda turistik amaçla, daha doğrusu tarihî değer taşıdığı
için belirli alanlarda, kısa mesafelerde faytonculuğun devam
edebileceğine ilişkin bir ibare var. Biz Halkların Demokratik
Partisi olarak, faytonculuğun Adada ya da başka yerlerde tamamen
kaldırılmasından yanayız. Hayvanlara işkence çektirilerek
kültür yaşatılmaz değerli arkadaşlar. Ayrıca, atlar
çok önemli bir ruam hastalığı rezervuarı hâlindedir.
Adanın tümü deyim yerindeyse rezervuar hâline dönmüş
durumdadır. Ruam hastalığı -içimizde hekimler var,
bilirler- son derece tehlikeli bir hastalıktır. Bu nedenle, biz, HDP
olarak fayton taşımacılığının tamamen
kaldırılmasını talep ediyoruz.
İkinci mesele ise hayvan deneylerine
ilişkin sorunlar. Burada, Bilimsel sebeple olursa yapılabilir de
başka sebeple olursa yapılamaz. gibi ibarelerin anlamlı
olmadığı kanısındayız. Şundan dolayı:
Vallahi, kimse Ben, keyif için kobayları doğruyorum, köpeklerin
koroner damarlarını bağlayıp nasıl öldüklerine
bakıyorum. falan demiyor, herkes bilimsel bir sebeple bunu yapıyor
ama dünyanın başka yerlerinde uygun modeller var yani hayvan
deneylerini aratmayacak uygun modeller var. Bu sebeple, biz, HDP olarak
aynı zamanda hayvan deneylerinin de azaltılmasını
değil tam anlamıyla ortadan kaldırılmasını
savunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, burada öneri olarak
özellikle şunun altını çizmek isterim: Hayvanların
yaşam hakları mutlaka ve mutlaka Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının teminatı altına alınmak zorundadır.
Anayasada hayvan tanımı yapılmalıdır, Anayasaya
Devlet doğal hayatı ve hayvanların yaşam
haklarını korumakla mükelleftir. diye bir madde eklenmelidir. Bu
çerçevede zaten hayvan hakları kanunu çıkartılacak, buradaki
tartışmalar yasaya dercolacak. Bunun olumlu bir gidişat
olduğunu düşünüyorum.
Mevzuatta
sahipli/sahipsiz hayvan ayrımı kaldırılmalıdır.
Sahipli hayvanlar kadar sahipsiz hayvanların da hakkı hukuku
vardır. Ayrıyeten, çiftlik hayvanı, şehir hayvanı,
yaban hayvanı gibi oluşturulmuş olan kategorik
farklılıklara şehirde bizimle birlikte yaşayan yaban
hayvanları kategorisinin de eklenmesi gerekir. Ama şurası çok
önemli: TCKde mutlaka hayvanlara karşı işlenen suçlar bölümü
yer almalıdır. Hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce
davranış, cinsel şiddet, işkence, hayvan dövüştürme,
bir hayvanın neslinin yok edilmesi gibi fiillere mutlaka hapis cezası
getirilmelidir ve getirilen hapis cezası da asla ve asla, yok, hükmün
açıklanmasının geri bıraktırılması, yok,
mahkemede uygun tavrı görüldüğü için bilmem ne olması, seçenek
yaptırımlara yönelinmesi ya da hapis cezasının ertelenmesi
gibi bir niteliğe sahip olmamalıdır. Hâkim tarafından
takdirî indirim yapılmamalıdır. Bu mesele çok önemli ve çok
temel bir meseledir değerli arkadaşlar.
Yine, hayvana
şiddet eğer Tarım ve Orman Bakanlığının
görevlileri ya da belediyelerin görevlileri tarafından
yapılmış ise -ki bunların vazifesidir hayvanların
korunması- burada işlenen cürüm nitelikli olarak kabul edilerek bu
doğrultuda cezalandırılmaları sağlanmalıdır.
Yine, özel koruma alanlarında hayvanlara eğer şiddet
uygulanıyorsa bu da nitelikli bir suç kapsamında değerlendirilmelidir.
Ayrıca,
değerli arkadaşlar, evcil egzotik hayvanların üretimi, ticareti
yasaklanmalıdır. Köpek, kedi, kuş, hamster, ve sair
hayvanların bu hayvan satış merkezlerinden mutlaka ve mutlaka
kurtarılması, pet shoplardan kurtarılması bir zorunluluktur.
Hayvanları Koruma Kanunundan doğan
görevlerini yerine getirmeyen veya eksik yerine getiren belediye tüzel
kişiliklerine idari yaptırımlar uygulanmalı ve ihlali
gerçekleştiren kişiye de bu yaptırımlar rücu edilmelidir.
Mevcut yasada bir 6ncı madde var; bu çok
önemlidir, hem hayvan hakları savunucularının hem de bizim
kırmızı çizgimizdir, o da şudur: Bakımevlerinde
rehabilitasyon sürecini tamamlayan ve yuvalandırılamayan hayvanlar
alındıkları yere tekrar geri bırakılmalıdır.
Onların toplama kamplarına
tıkıştırılmasına ya da daha önceki yıllarda
konuşulduğu gibi, okul, hastane, park, ibadethane gibi
insanların yoğun olduğu yerlere
bırakılamayacağına ilişkin ibareyi kabul etmek mümkün
değildir. Hayvanlar nerede yaşıyorlarsa orada yaşamaya devam
etmelidirler.
Yine
apartmanlarda evcil hayvan besleme engelleri ortadan
kaldırılmalıdır. Hayvanlarını terk eden insanlara
en az 10 bin lira idari para cezası kesilmelidir.
Mobil
kısırlaştırma merkezleri yasaklanmalıdır.
Yine
yasaklı ve tehlikeli ırklar söylemi koruma kapsamına
aykırıdır ve tümden kaldırılmalıdır.
Yasaklı ve tehlikeli ırk yoktur, yasaklı ve tehlikeli insanlar
vardır. İnsanlar, hayvanları kötü koşullarda yaşatmak
suretiyle onlara yasaklı ve tehlikeli ırk yaftasını
yapıştırmaktadır. Ruh hastası olan aslında
onların sahibidir, bu sebeple rehabilite edilmesi gereken de
onlardır.
Hobi olarak
yaban hayvanı bulundurmak yasaklanmalıdır.
Av ve
avcılık turizmi yasaklanmalıdır. Değerli
arkadaşlar, buradan kazanacağımız para, para değil
gerçekten. Bakın, endemik türler yok oluyor. Her sene yayımlanan
sirkülerde Şu hayvanın, bu hayvanın avı serbesttir.
deniyor. Şimdi de trekking yapıyoruz, o hayvanlar dahi artık
görülmemeye başladı. Çok kısa süre sonra çocuklar ancak
bunların resmini görecekler.
Yine hayvanat
bahçeleri yasaklanmalı, mevcut hayvanat bahçeleri yaban hayatı
kurtarma ve rehabilitasyon merkezleri hâline dönüştürülmelidir. En son ne
zaman hayvanat bahçesine gittiniz bilmiyorum ama hayvanat bahçeleri birer Nazi
toplama kampına dönmüş durumda ne yazık ki.
Yine çok önemli bir mesele -bakın, Parlamentoda
da ciddi kulis yapıldığını biliyorum bu konuda-
hayvanlı kara ve su sirkleri yani yunus parkları
yasaklanmalıdır, mevcut tesisler en fazla bir yıl içerisinde
kapatılmalı, bu tesislerdeki hayvanlar koruma altına
alınmalıdır. Bunların bilimsel, tıbbi hiçbir
faydası yoktur. Kendi doğal ortamlarından zorla
taşınarak kafes havuzlara hapsedilen bu hayvanlar, gerektiğinde
şiddet uygulanmak suretiyle, gerektiğinde aç bırakılmak
suretiyle terbiye edilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda
yapılan kulis konusunda da lobi konusunda da herkesi uyarmak istiyorum.
Çok önemli bir mesele.
Yine, hayvan dövüşlerinin yasaklanması,
hayvan güreşlerinin yasaklanması gerekli. Canlı hayvan
ticaretinin yasaklanması gerekli değerli arkadaşlar, canlı
hayvan ticaretinin.
Hayvan deneylerinden bahsettim.
Gümrüklerde el konulan hayvanlar için özel koruma
tedbirleri oluşturulmalı.
Yine, kürk satışı ve kürk üretimi
yasaklanmalı. Kürk giymesin kimse. Hiç kimse bir diğerinin derisini
kendisine elbise olarak giymek zorunda değil; böyle bir zorunluluğu,
böyle bir yükümlülüğü yok. Giymeyin kardeşim! (HPD ve CHP
sıralarından alkışlar)
Çocuklara doğa ve hayvan sevgisini
aşılayacak eğitimler yapılmalıdır. Bir yasa
teklifi verdik; ilk ve ortaöğretime tarım dersinin konulması
noktasında zorunlu dersler eklenmelidir. İl Hayvanları Koruma
Kurulları görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Şu
havai fişek faciasına artık son verilmeli. Düğünlerde,
kutlamalarda atılan havai fişeklerle binlerce kuş ölüyor
arkadaşlar. Bunun yasaklanması lazım.
Tarımsal alanlarda yaşayan
hayvanların yaşamını desteklemek için başta zehirli
tohum ve gübre olmak üzere bunların kısıtlanması son derece
önemli.
Ve gelelim ekolojik yıkım getiren
projelere; bu, Hükûmeti çok ilgilendiriyor. Yaban hayvanlarının
yaşam ortamlarının işgal edilmesi, zorunlu göçe tabi
tutulması demektir. Burada çok önemli şeyler var. Bakın, mesela,
taslak raporda Kumburgazdaki hayvanlar için 500 dekarlık bir gölet
oluşturulmasından bahsediliyor. Arkadaşlar,
yaptığınız üçüncü havalimanıyla orada binlerce
dekarlık gölü yok ettiniz, şimdi yeniden Göl yapalım.
diyorsunuz. On iki bin yıllık bir gölü ki hayvanların da
faydalandığı bir gölü yok ettiniz. Kaz Dağlarındaki
orman katliamı ortada. Ağaç dikmekle orman yapılmaz; orman
ekolojik bir bütündür, börtüsü böceği, kurbağası
tavşanı, kurdu tosbağasıyla beraber ekolojik bir bütündür.
Orman, ağaçların toplamından çok daha fazla bir şeydir.
Yine, kuruyan göller, endüstriyel tarımın
hayvanlara verdiği zarar, zehirler, baraj ve HES yapımları,
madencilik, termik santraller
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Rapor
güzel ama olağan koşullarda, bu rapora imza atan zihniyetin iktidar
açısından konuşuyorum- aynı zamanda hayvanların toptan
kırımına sebep olacak bu politikalara yönelmemesi beklenir ama
gördüğümüz şey bu değil.
Yine, değerli arkadaşlar, 5199
sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uygulanmadığı ve
kanunda eksik maddeler olduğu için, bunun tekrar bir düzenlenmesi
lazım; yönetmelikler uygulanmıyor, bunun düzenlenmesi lazım. Bir
de tabii, çıkarılan yönetmeliklerde bir tuhaflık var, bir
ciddiyet sorunu var. Dün biz kısmen bunu tartıştık
Tarım Komisyonunda. Şimdi, hayvanların kimliklendirilmesine
ilişkin bir yönetmelik var, yönetmeliğin başlığı
şu: Köpek, Kedi ve Gelinciklerin Kimliklendirilmesine İlişkin
Yönetmelik Ben hayatımda kimlikli bir gelincik tanımadım,
gelinciğin ne olduğunu biliyorum. Sonradan Bakanlığa
sorduk, Vallahi, biz de bilmiyoruz. Avrupadan bize ne geldiyse, biz onu
çevirdik. dediler. Arkadaşlar, gelincik vahşi bir hayvan, biliniyor.
Acaba, bir çeviri hatası mı var dedim, İngilizce metne
baktım, ferrets İngilizcesi. Ferrets dağ gelinciği
diye çevrilmiş; gelinciğe çok benzeyen bir hayvan olmakla birlikte
kokarca ve porsukla akrabalığı olan bir başka hayvan. Bu
hayvanın Türkiyede alınması, satılması yasak.
Türkiyede üretilmeyen ve alınması, satılması yasak olan
bir hayvan için, gelinciklerin kimliklendirilmesine ilişkin biz bir
yönetmelik çıkarmışız. Biraz daha ciddiyete ihtiyaç
olduğu kanısındayım değerli arkadaşlar. Bu
mesele, gelinciklerin kimliklendirilmesi konusu koskoca Bakanlıkta, o
kadar bürokratın olduğu, mevzuyu bilen o kadar insanın
olduğu yerde hiç kimsenin dikkatini çekmedi mi Allah aşkına ya?
Bir kişi çıkıp da Ya, bu gelincikleri biz niye kimlik sahibi
yapıyoruz? Gelinciklere çip mi takacağız? diye hiç kimse
sormadı mı? Komik bir durum gerçekten ya! Anlaşılması
gerçekten son derece zor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Meseleye şuradan
bakalım: Hayvan haklarını korumak, aynı zamanda, bir bütün
olarak ekolojiyi korumakla mümkündür. O nedenle, örneğin, karbon
salınımını düşürmek için ne türden bir projeniz var
değerli iktidar? Her yere açtığınız termik
santrallerle sera gazı emisyonunun giderek artmasını
sağlarken, memlekette en fazla karbon geri alınımını
sağlayan ormanları tahrip ederken ne türden bir doğal
hayatın daha fazla sürebileceğini düşünüyorsunuz bilmiyorum.
Yani atılan adım ile yaptıklarınızın
arasındaki çelişkiyi ben gözler önüne sermek istiyorum.
Sözlerimi bitirirken şunu özellikle vurgulamak
isterim: Ana hatlarıyla destek olduğumuz, desteklediğimiz bu
çalışmadan, umut ediyorum ki Hayvanları Koruma Kanunu olarak
iyi bir metin çıkar ve umut ediyorum ki yürütme bu işin
arkasında olur, ciddi bir denetim mekanizması oluşturulur ve hep
beraber iyi bir Hayvanları Koruma Kanunu çıkarmış oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
RIDVAN TURAN (Devamla) İnsanları,
halkımızı selamladım; sözlerimi, ülkemizdeki bütün
hayvanlara, hayvan dostlarımıza da saygılarımı sunarak
bitirmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Gülizar Biçer Karaca. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Karaca, süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA GÜLİZAR BİÇER KARACA
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, 132 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunu görüşmek üzere bugün
buradayız. Gerçekten, ortak akılla ve bir konu üzerinde
ayrıntılı bir şekilde hep birlikte, bir araya gelip
konuşabildiğimizde doğruları nasıl ortaya
dökebildiğimizi ve bunu da bu Genel Kurulda bu şekilde
konuşabilme olanağına kavuştuğumuzu bu raporda hep
birlikte yaşadık ve tecrübe ettik.
Hayvanları korumak, hayvan hakları
ihlallerinin ve hayvanlara karşı eziyetin
araştırılması amacıyla kurulan bu Komisyon ilk
toplantısını 8 Mayısta gerçekleştirdi ve 8
Mayıstan itibaren toplam 12 toplantı ve 4 yerinde inceleme
gerçekleştirdik. 12 toplantıda üniversitelerin temsilcileri olan
bilim insanlarını çağırdık, ardından
belediyeleri, ardından baroları ve hayvan hakları mücadelesi
veren sivil toplum örgütlerini, federasyonları ve hayvan barınma
evlerine sahip belediyeleri çağırdık, hepsini teker teker
dinledik ve gerçekten sabırla, hep birlikte birbirimizden çok şeyler
öğrendik ve elde ettiğimiz sonuçlarda da gerçekten çok fazla
muhalefet şerhinin yer almadığı, aslında çok
geniş anlamda bir hayvan hakları kanununun
çıkarılmasını da 50 madde hâlinde madde madde
sıraladık. Çok fazla bir şey yapmamıza gerek yok. Bir
kanunu çıkarmak için yapılabilecek en geniş, sağlanabilecek
en geniş konsensüsü Hayvan Hakları Araştırma Komisyonunda
sağladık. Bütün toplumun her bileşenini dinledik ve birlikte hem
siyaseten hem STKler olarak hem yurttaşlar hem bilim insanları
olarak bir araya geldik ve artık, 5199 sayılı Kanunda
değişiklik yapılmasına ilişkin ya da yeni bir kanun
ihdası için gereken tüm şartlar oluşmuştur.
24 Haziran seçimleri öncesinde, AK PARTİ Genel
Başkanı 27nci Dönemin ilk kanunu olacak. demişti, söz
vermişti. Seçime giren tüm siyasi parti liderleri ve illerimizdeki
milletvekili adaylarımızın neredeyse tamamı bu
taahhütnameye imza atmıştı. 27nci Dönemde bir buçuk
yılı aşkın zaman geçti, hâlâ bu konuda bir kanun teklifi
yok elimizde.
Peki, 5199 sayılı Kanunda neler
değişsin istemiştik? Hayvan hakları mücadelesinde bu
kanunun nasıl düzenlenmesi, bir bakış açısının,
zihniyetin nasıl gelişmesi gerektiğine baktığımız
zaman, korumacı bir anlayıştan çıkıp hak temelli bir
yaklaşımı benimsemek zorunda olduğumuzu hep birlikte
gördük. İşte bu nedenle, 5199 sayılı Hayvanları
Koruma Kanunu adının değiştirilmesini, hayvanların da
bir eşya değil, bir canlı olduğunun kabulüyle hayvan
hakları kanunu olarak düzenlenmesini hep birlikte talep ettik ve
görüş birliğine vardık. Peki, kanunun ismi bu kadar mı
önemli? Elbette kanunun ismi çok çok önemli. Eğer hayvanların bir
canlı olduğunu kabul edersek -onlara karşı işlenen her
türlü suçta- onlar için hayatı kolaylaştırmanın ve birlikte
yaşamanın en doğru yolunu bu şekilde hayata
geçirebileceğimizi hep birlikte biliyoruz. Hayvanlar bir eşya
değildir. Bu coğrafyayı ve mekânları birlikte
paylaştığımız bizim canlı
dostlarımızdır hayvanlar. Avustralya yangınını
hatırlıyorsunuz değil mi? Oradaki resimlere bakın, bir
hayvan ile bir insanın o iklim krizinin sonucu oluşan yangında
nasıl birbirine sarıldığını ve bir
kaygıyı, bir paniği, bir kurtarma ve birlikte olma mücadelesini
nasıl birbirine sarılarak ortaya döktüler? İşte biz diyoruz
ki: Hayvanlar, bizim bu yaşamı birlikte
paylaştığımız diğer canlılar gibi bu
ekolojik sistemde, bu yaşam alanlarında birlikte, yan yana
olabileceğimiz ve yaşayabileceğimiz canlı
varlıklardır. İşte bu nedenle, bu kanunun adının
hayvan hakları kanunu olarak değişmesi oldukça önemli ve bize
göre de aslında, bir zihniyetin tamamen ortadan
kaldırılması, bir eşya bağlamından
çıkartılıp bir canlı bağlamına girmesiydi.
Evet, hayvan dostlarımız başka neler
istiyordu? Hayvanseverlerimiz bizlerden başka neler talep ediyordu?
Özellikle, belediye ve il özel idaresine bağlı olarak
çalışan hayvan bakımevleri ve bakım merkezleri
yetkililerinin hayvan hakkı ihlallerinde bir sorumluluk, cezai bir
yaptırım uygulanmasını bizden talep ediyorlardı. Ve
biz de bütün Komisyon olarak dedik ki: 5393 sayılı Belediye
Kanununun 14üncü maddesinde belediyenin görevlerini sayarken işte,
hayvan bakımevlerinin kurulmasını ve hayvan hakları
mücadelesinde etkin mücadele anlayışının benimsenmesini bir
görev olarak tanımlayalım. Görev olarak tanımlarsak görevini
yerine getirmeyen yetkililer hakkında da Türk Ceza Kanununa göre görevi
ihmal suçunun unsurları oluşacaktır dedik. Peki, başka ne
dedik? Sadece büyükşehir belediyelerimiz bütün il sınırlarından
sorumlu ama büyükşehir olmayan belediyelerimiz kendi ilçelerinden. O
zaman, il özel idarelerini de tıpkı büyükşehirlerdeki gibi bu
yaptırım kapsamına, bu düzenleme kapsamına hep birlikte
alalım dedik.
Peki, hayvanlarla ilgili bu mücadelede özellikle
hayvan popülasyonunun önüne geçilmesi ve hayvan dostlarımızın
yaşam alanlarında bir rahatlama sağlanabilmesinin yolu neydi?
Kısırlaştırma. Tek yöntemin
kısırlaştırma olduğu bilim insanları
tarafından bizlere anlatıldı ve biz de Komisyon üyeleri olarak
ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak da tek yöntemin bu olduğunu kabul ederek
kısırlaştırma merkezleri açılması noktasında
da raporumuzda görüşlerimizi ifade ettik. Belediyelere genel bütçeden bu
iş için -il özel idareleri ve belediyelere- sadece
kısırlaştırma için bir bütçe ayrılmasını
özellikle öngördük. Aslında, en önemli hususlardan birisi de
hayvanların bir canlı olduğunu kabul ederek hayvanlara
karşı bir nesli yok etme, hayvan öldürme, hayvana
acımasızca, zalimce eylemlerde bulunma, hayvanların cinsel
istismarı ve hayvan dövüştürme suçlarını Türk Ceza
Kanununda düzenleyelim ve özellikle de paraya çevrilemeyen, ertelenemeyen bir
cezai süre koyalım ve bu kapsamda da caydırıcılık ve
hayvan dostlarımızın yaşamlarına ve
istismarlarına, şiddetine artık bir dur diyelim istedik.
Sadece hayvan dostlarımıza yönelik bu
suçları cezalandırmak bir tek onlar için değil, aynı
zamanda bizler için de önemli bir husustu ve kamuoyunda küçük yaştaki
çocuklara cinsel istismarda bulunanların geçmişine bakıldığında
genellikle bir hayvana cinsel istismarda bulunduğu ya da şiddet
uygulayanların geçmişine bakıldığında da yine bir
hayvana şiddet uygulandığını gördük.
Evet değerli milletvekillerimiz, bizler
eğer bu kanunu bir an önce yürürlüğe alır, bir an önce kanun
teklifi bu Parlamento çatısı altına gelir ve bu, suç kapsamında
Türk Ceza Kanununda tanımlanırsa aslında,
çocuklarımıza cinsel istismar suçlarının ve bir bireye, bir
insana şiddet suçlarının temeline inmiş olacağız
ve bunun önlenmesi için de aslında önemli bir adımı da hayata
geçirmiş olacağız.
Bugüne kadar, burada bulunan siyasi partilerimizin
tamamının milletvekilleri bu anlamda değişik yasa
teklifleri verdiler. Bu Komisyon Raporunda tüm bu yasa tekliflerinde önerilen
her husus aslında yer alıyor. Bu kadar geniş katılımla,
bu kadar konsensüsle, bu kadar ortak kararla çalışmış, emek
vermiş bu Komisyonumuzun -50 madde hâlinde- siz değerli
milletvekillerimizin karşısına, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunduğumuz bu raporunun bir an önce kanun teklifine dönüşmesini ve
her birimizin konuşmalarından da anlaşılacağı
üzere, kanunlaşabileceğini görüyoruz ve bunu talep ediyoruz.
Evet, faytonlara geldik. Ben, buradan faytonlarla
ilgili, özellikle Adalardaki faytonlarla ilgili bir müjdeyi de sizlerle
paylaşmak isterim. İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğluyla
yaptığımız görüşmede, İstanbul Valiliği ve
Büyükşehir Belediye Başkanımız ortaklaşa, Adalardaki
faytonların tamamen kaldırılması, faytonlara koşulan
atların büyükşehir belediyesi tarafından satın
alınması konusunda bir görüş birliğine varılmış
ve bu atların da Tarım ve Orman Bakanlığına ait bir
alanda rehabilite edilmesi ve orada bakılması, gözetilmesi,
yaşamlarının kalanına orada devam ettirilmesi konusunda da
çalışmaların mart sonunda tamamlanacağı bize ifade
edildi. (CHP sıralarından alkışlar) Hatta, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Plan ve Bütçe Komisyonunda bu atların
Büyükşehir Belediyemizce satın alınmasına ilişkin de
görüşmeler bugün itibarıyla yapılıyor. Oradan çıkacak
bir evet kararıyla Adalarda ve diğer yerlerde faytonlara
koşulan atlarımızın da aslında, bu anlamda
sorunları büyük ölçüde veya tamamen çözülmüş olacak. Mart ayı
sonu itibarıyla artık faytonlarla insan taşınmayacak,
elektrikli araçların temini yoluna gidilecek. Faytoncuların da
sorunları giderilecek ve onlara da Plan ve Bütçe Komisyonundan
çıkacak bir kabul kararıyla gereken maddi destekler, maddi ödemeler
de hayata geçirilecek. Bugüne kadar insanları taşımak, yük
taşımak için kullanılan ve gerçekten, Komisyon olarak
gittiğimizde çok olumsuz şartlarda gördüğümüz atlarımızın
da artık bu eziyetten kurtulmaları sağlanmış olacak.
Evet, son olarak şunu ifade etmek isterim: Un
var, şeker var, yağ var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) - Gelin,
Parlamentoda grubu bulunan tüm siyasi partiler olarak
hayvanlarımızın haklarının teslimi, can
dostlarımızın haklarının teslimi için hayvan
haklarını koruma kanununu Meclisimize hemen getirelim -hazır
teklif aslında, Komisyon Raporu bir tekliftir, 50 maddelik bir tekliftir-
ve bunun yasalaşması için her türlü ortak çalışmayı
sağlayalım ve bu kanun bu Parlamentonun yüz akı olarak buradan
çıksın diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
- Bravo!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ikinci söz talebi Sayın Deniz Yavuzyılmazın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri Çukurcada
şehit olan, Zonguldak Çaycuma ilçesi doğumlu Piyade Sözleşmeli
Er Sait Miyanyediye ve Adıyaman doğumlu Tolga Kaplana Allahtan
rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı, yaralanan
askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
dünyamız sadece insanlar için değil, tüm canlılar için bir
yaşam alanı. Hayvanların da insanlar gibi doğma, büyüme ve
yaşama hakkı var. Büyük bilge Mahatma Gandi diyor ki: Doğa,
sadece ihtirasları ve bencillikleri karşılayamaz.
İşte, biz, insanların doğaya karşı olan bu
ihtiras ve bencilliklerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmak için
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Hayvan Hakları Araştırma
Komisyonu olarak görev yaptık. Mecliste grubu bulunan partilerin 12
üyesiyle toplam 12 toplantı gerçekleştirdik; Komisyon görevlileri,
STKler ve konunun tüm paydaşlarıyla gerek Komisyon
toplantılarında gerekse sahada bizzat inceleme yaparak bir araya
geldik.
Hayvan hakları ve hayvanlara eziyet nedir?
Konuya biraz daha verilerle ve biraz daha derinine inerek yaklaşmak
istiyorum. Hayvana eziyet; hayvana işkence etmek, aç susuz
bırakmaktır. Hayvan dövüştürmek, hayvanı zehirlemek veya
zehirlemeye teşebbüs etmek, hayvanı terk etmek, hayvanı zalimane
bir şekilde taşımak, vicdansızca, zalimce
aşırı bir şekilde çalıştırmak, hayvana
cinsel saldırı ve bunun gibi daha nice eziyetler
Dünyada hayvan
hakları ve hayvanlara eziyete karşı alınan bazı
tedbirler var. Mukayeseli bir değerlendirme yapmak oldukça önemli. Bu
bakımdan, hayvanlara yönelik fiillerin hapis cezasıyla
cezalandırıldığı ülkelerden bazı örnekler vermek
istiyorum. İtalya, İngiltere, İsviçre, Belçika, Amerika
Birleşik Devletleri, Avusturya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde hayvana
eziyete hapis cezası da verilebilmektedir. Ancak yaman bir çelişkidir
ki maalesef, bu ülkeler, buldukları başıboş sahipsiz
hayvanları çok kısa süre, bir hafta, iki hafta gibi sürelerle
bakımevlerinde tuttuktan sonra, eğer sahiplerini bulamazlarsa onlara
ötanazi uygulamakta ve onları itlaf etmektedir. Buradan da
anlaşılmaktadır ki bir örnek teşkil edecek bu ülkelerin çok
daha ilerisine geçerek Hayvan Hakları Araştırma Komisyonunun
Raporunun maddelerini değiştirmeden, altını boşaltmadan
bir hayvan hakları kanununa dönüştürdüğümüz takdirde bu alanda
dünyada bir numara olabiliriz. Kültürümüzle, coğrafyamızla, her
şeyimizle de 1 numara olmayı hak edecek vicdana sahip Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarıyız.
2 tane çok kötü örnek vereceğim 2 ülkeden.
Devlet uygulamasıyla hayvanlara karşı eziyeti bir politika
hâline getirmiş 2 ülke; biri Tayvan, biri Hindistan. Tayvanda köpeklere
uygulanan işkence sıradan bir hâle gelmiş, sokak köpekleri
vahşi bir şekilde bir kafeste, su dolu bir tankta, kafesin içinde
boğularak itlaf edilmektedir. Yine, Hindistanda, yakalanan
başıboş köpekler içi su dolu bir tankın içinde veya
römorkta tutularak elektrik verme yoluyla öldürülmektedir.
Peki, dünyadaki bu örneklerden sonra, şu anda
Türkiye'deki durum nedir, neyle karşı karşıyayız?
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün verilerine göre,
bugün itibarıyla Türkiye'de 2 milyon sahipsiz hayvan var, 1 milyonu
kısırlaştırılmamış ve sürekli üreyen
hayvanlar; aynı zamanda, sürekli tehdit altında kaldıkları
için hayatta kalma refleksiyle de üreme hızları gittikçe artıyor.
Biz devlet kurumları olarak yılda 200 bin
kısırlaştırma yapıyoruz ve 30 milyon TL de para
harcıyoruz. Eğer bu hızla gidersek on yılda 300 milyon TL
kısırlaştırmaya para harcamış olacağız
ve elimizde de sokaklarda da sahipsiz 3 milyon hayvan olacak.
Bu verilerden hareketle, bizim Hayvan Hakları
Araştırma Komisyonu olarak önerilerimiz nelerdir? Önerimiz, öncelikle
ülkemizdeki sahipli-sahipsiz hayvanların sayımının,
coğrafi dağılımını da tespit ederek 1 Temmuz 2020
tarihine kadar yapılmasıdır. Ardından, yılda 500 bin
sahipsiz hayvanın kısırlaştırılması ve
başlatılacak beş yıllık bir
kısırlaştırma seferberliğiyle birlikte de bu sorunu
tümüyle çözmeyi öneriyoruz. Sahipli ve sahipsiz hayvanların
kimliklendirilmesi ve takibinin yapılması çok önemli.
Kısırlaştırma yapacak olan veterinerlerin, görevlilerin
eğitim alması, sayılarının artırılması
ve bütçe olarak güçlendirilmeleri ve tıbbi cihazlarla da desteklenmeleri
bu kısırlaştırma seferberliğinin gerçekten hayata
geçip sonuç vermesi için çok önemli çünkü bu beş yıllık
programın içinde herhangi bir sıkıntı ve akamet
oluştuğu anda, bir kısır döngü şeklinde harcanan para
da boşa gidecek, kaybedilen zaman da boşa gitmiş olacak.
Hayvan
refahı fonu kurulmasını, hayvan kolluğu
kurulmasını öneriyoruz.
En önemli
maddelerden bir tanesi, hayvana eziyeti Kabahatler Kanununa göre değil,
TCKye göre hapis cezasıyla cezalandırmak istiyoruz. Bu hapis
cezasının ertelenemez, para cezasına çevrilemez ve adli sicile
işlenecek şekilde kanunun düzenlenmesini istiyoruz.
Belediyelerimizin
durumu nasıl? Belediyelerimizin durumunu size tek bir veriyle
anlatacağım. Ülkemizde toplam 1.397 belediye var, bu belediyelerin
sadece 254ünde hayvan bakımevi var yani yüzde 18inde.
Evet, bir
diğer konu AK PARTİ politikaları. AK PARTİ
politikaları maalesef, doğayı korumaktan ziyade doğayı
tahrip etmek üzerine kurulu. Bir örnek, Kaz Dağlarında
bildiğiniz gibi bir ağaç kıyımı yapıldı,
binlerce ağaç kesildi. Bunun üzerine AK PARTİ yöneticilerinin de
milletvekillerinin de Evet, ağaçlar kesildi ama onların yerine fidan
diktik. şeklinde açıklamaları oldu. Unutmayın ki
değerli milletvekilleri, doğa bir bütündür. Fidan dikeceğiz,
tabii ki dikmeliyiz ve bu kısmını destekliyoruz, daha da fazla
dikmeliyiz ama unutmayın ki siz tilki, ayı, tavşan dikemezsiniz.
O nedenle, sadece yapay bir yaklaşımla doğacı görüntüsüne
kavuşmak maalesef, inandırıcı olmamaktadır.
Kaçak
avcılık konusunda maalesef, çok
sıkıntılıyız; ruhsatlı avcı
sayımız 150 bin, ruhsatsız avcı sayısı 250 bin.
Dünyadaki 5
önemli kuş göç yolunun 2si İstanbul Havaalanının
üzerinden geçiyor, hem de on binlerce yıldır geçiyor.
Hayvanlı kara sirklerinin
yasaklanmasını istiyoruz.
Bu kibirli havai fişek kullanım
alışkanlığına sınırlandırma
getirilmesini istiyoruz.
Kürk hayvanı üretimi ve ithalatının
Komisyonca yasaklanmasını istiyoruz.
Deniz
memelileri ve hayvanları gösteri ve terapi merkezlerinin biz, Komisyon
olarak iki yıllık bir sürecin içinde kapatılmasını
talep etmiştik, ben ek görüş bildirmiştim; bunun en geç 2020
yılının 11nci ayında kapatılmasını talep
ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DENİZ
YAVUZYILMAZ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu yunus ve
deniz memelilerinin bulunduğu gösteri amaçlı parklarda 75 yunus, 51
fok var, 9 tane böyle park var. Bu 9 park da belirli bir siyasi görüşe
sahip olan tek bir kişiye ait olan şirketler grubuna aittir.
Birkaç tane çok
pozitif ilave yapmak istiyorum. Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel
Müdürlüğünün daire başkanlığına dönüştürülmesi
konusunda bir girişim vardı sarayda. Bundan haberdar olduk ve Hayvan
Hakları Araştırma Komisyonu olarak oy birliğiyle, daire
başkanlığına dönüştürülmemesi, Genel Müdürlük olarak
kalması gerektiği konusunda görüş bildirdik. Bu görüş
hayata geçmiş, Genel Müdürlük olarak faaliyetine devam etmektedir.
BOTAŞ
kurumu da Tuz Gölündeki flamingo popülasyonunun artırılması
konusunda dünyada ödül almış. Bir KİT Komisyonu üyesi olarak
oraya yaptığımız gezide de kendi Komisyonumuzla bağ
kurdurarak bu doğrultuda da onlara bir teşekkür yazısı
gönderdik Komisyon olarak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son
cümlelerinizi alayım, buyurun.
DENİZ
YAVUZYILMAZ (Devamla) Onlar da bu teşekkür yazısını
çerçeveleterek astılar.
Evet, 9 Kasım 2019da kısacık ömrünü,
tüm canlıların iyiliğine adamış Sevgili Burak
Özgüneri kaybettik. Hayvan Hakları Yasasının
çıkarılması konusunda uzun yıllar mücadele veren,
Komisyonumuzun çalışmalarına ve bu raporun
hazırlanmasına destek olan hayvan hakları savunucusu, iyi
kalpli, sevgi dolu, örnek insan Burak Özgüneri sevgiyle ve dostlukla
anıyorum.
Milletvekillerimize de sesleniyorum, diyorum ki:
Değerli milletvekilleri, gelin, hayvan hakları kanununu Hayvan
Haklarını Araştırma Komisyonunun
raporu doğrultusunda çıkaralım; içini, altını boşaltmayalım,
bir hayvan dostumuz daha eziyet çekmeden hep birlikte dünyanın bir
numaralı devleti olalım diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Yel.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekillerimiz ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletim; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Hakkâri Çukurcada bir eğitim
çalışması sırasında şehadete yürüyen 2 kahraman
askerimiz Tolga Kaplan kardeşim ve Sait Miyanyedi kardeşime Allahtan
rahmet ve diğer 2 gazimize de sağlıklı, şifalı
günler diliyorum. Allah, inşallah, bundan sonra bizlere, bu aziz millete
şehit haberleri aldırmasın diyorum.
Özellikle de
Hayvanların Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve
Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonumuzun genel görüşmesinin de hayırlı ve uğurlu
olmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz 8 Mayıs tarihinde, Mecliste grubu bulunan
tüm partilerin, tüm grupların ayrı ayrı vermiş
oldukları önergelerin birleştirilerek geçtiğimiz şubat
ayı içerisinde kurulmasına karar verilen bu Komisyon, 8 Mayıs
tarihinde ilk toplantısını yapmasıyla
çalışmalarına başladı. Ben de bu Komisyonun
Başkanı olarak, özellikle tüm partilerden bu Komisyona çok
değerli katkılar veren, birbirinden çok değerli 11
milletvekilimize ayrı ayrı huzurlarınızda teşekkür
etmek istiyorum.
Yine, bu Komisyon
çalışmalarına destek veren Meclis
çalışanlarımıza, uzman arkadaşlarımıza ve
yine Meclise gelip de sunumlarını hazırlayan 5
Bakanlığımızın değerli bürokratlarına, 13 belediye
başkanlığı yetkililerimize ve yine STKlerimize; 21 tane
doğasever ve hayvansever STKlerimizi dinledik, onların gerçekten
hepimizi ayrı ayrı bilgilendirdikleri çok önemli görüşleri
vardı; hepimize ilham veren bu görüşlerinden dolayı hepsine
ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yine, baro
başkanlıklarımız ve konuyla ilgili, muhatap
olabileceğini düşündüğümüz farklı farklı gruplardan
toplamda 81 kişi ve onlarla birlikte gelen yüzlerce kişinin de yine
görüşlerini aldık. 4 tane ayrı gezi düzenledik. Bu gezilerde de
sahadaki durumu yakından görme şansımız oldu.
Benden önceki konuşmacılar birçok konuda
tabii ki kapsamlı bilgiler verdiler. Tabii, en önemlisi de bir merhamet
kültürünün temsilcisi olarak bizlerin, dedelerimizin,
atalarımızın aslında dünyaya örneklik teşkil
etmiş olan pek çok çalışması, pek çok ahlaki
duruşundan sonra acaba ne oldu da günümüzde geldiğimiz dönemde
hayvanlara eziyet eder olduk, birbirimizi kırar olduk, gönüllerimizi
kırar olduk? Esas mesele buydu, işin ruhuna böyle
başlamamız gerekiyordu. Sadece kanunlarla bizim yapabileceklerimizin
dışında da aslında bütün toplumumuzu uzlaştırmak,
toplumumuzu birleştirmek ve birbirimizin gönüllerini kazanabilmek,
aynı zamanda, birlikte nefes alıp verdiğimiz
canlarımızı, yakın dostlarımız olan hayvanları
da düşünerek bu dünyada hep beraber yaşamalıyız, mutlu
yaşamalıyız, biz beraber de mutlu olabilirizi, bu
mantığı oturtmamız gereken bir çalışma içerisinde
olduk. İleride çocuklarıma, torunlarıma
bırakabileceğim en iyi miraslardan bir tanesinin bu Komisyon
çalışmasında bulunmak olduğunu düşünüyorum. Bu
Komisyonda bulunmak gerçekten benim için ayrı bir onur ve kıvanç
meselesi. Çünkü, kimsesizlerin kimsesi olmak, o canların, bize emanet
olunan o canların kimsesi olabilmek için yapmış olduğumuz
mücadele, bu konuda karınca kararınca da olsa düşüncemizin
olması ve bundan sonra yapılacak olan -inşallah- mevzuat
çalışmalarına da iyi bir altlık oluşturduğunu
düşündüğümüz bu raporun da ben vatanımıza, milletimize ve
bu can dostlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar yapmış olduğu çok önemli
atılımlarla, temel hak ve özgürlükler alanındaki
gelişmelerle birlikte hayvan hakları konusunda da yapmış
olduğu çalışmaları bir kat daha artırarak, vites
büyüterek dünyaya atalarımızın örnek olduğu gibi yine örnek
olacaktır diye düşünüyorum. Bizim, aslında bu anlamda
Batıdan alacağımız bir şey yok. Tarihimize
baktığımız zaman, atalarımıza döndüğümüz
zaman, hem dinî düşüncelerimizi hem gelenek ve göreneklerimizi
incelediğimiz zaman pek çok iyi örneği görüyoruz. İşte,
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammedin, kedisi Müezzayı, ayakları
dibinde, fistanının üzerinde uyuduğu zaman uyandırmamak
için eteğini kestiğini biliyoruz. Yine, ordusuyla bir yerden hareket
ettiği zaman, yavrularını emziren bir köpeği rahatsız
etmemek için ordusunun yönünü değiştirdiğini biliyoruz. Yine,
bizim Osmanlı ve Selçuklu ecdadımızın kuş evleri
yaptığını; göçmen kuşların, yolda düşkün
kalan hayvanların bakımını yapabilecekleri, Bursada
Gurabahane-i Laklakan ismiyle oluşturdukları o yapıları,
hastaneleri, şifahaneleri, pek çok vakfı biliyoruz. İşte,
bizler böyle bir medeniyetin bekçileriyiz. Atalarımızdan
aldığımız bu asil ruhla evelallah başaramayacağımız
hiçbir şey yoktur. Bu anlamda, bütün milletimiz de bizimle aynı hususta
hemfikirdir. Bu çalışmalar sırasında da gördük ki tüm
siyasi parti gruplarından temsilcilerimiz de aynı şeyi
düşünmektedirler ve bizler üç aylık araştırma komisyonu
süresi içerisinde bu çalışmamızı hiç de zorlanmadan
arkadaşlarımızın büyük bir desteği, emek ve gayretiyle
bitirdik, tamamladık; 21 Ekim tarihinde bitirdiğimiz raporumuzu 22
Ekim tarihinde Sayın Meclis Başkanlığımıza da
sunduk. İşte, şimdi, bundan sonra, bugüne kadar
yapılmış olan veya olmayan, çeşitli nedenlerle eksik kalan
hususların tamamlanması süreci başlıyor diye
düşünüyorum.
Aslında, baktığımız zaman,
2004 yılında çıkarılmış olan 5199
sayılı Yasanın çağdaş bir yasa olduğunu, amma
velakin uygulamadan kaynaklanan sıkıntılardan dolayı da
zaman zaman problemler yaşandığını görüyoruz.
Tabii, özellikle doğasever ve hayvansever
STKlerimizin üzerinde özellikle durdukları birkaç bazı konudan ben
bahsetmek istiyorum.
Öncelikle, 5199 sayılı Hayvanları
Koruma Kanununun isminin hayvan hakları kanunu olarak
değiştirilmesini talep ediyorlar ve biz de bunu Komisyon olarak gayet
uygun gördüğümüzü ve raporumuza da bunu
aldığımızı, bundan sonra yapılacak olan
yasanın isminin de mutlaka hayvan hakları kanunu olarak
değiştirilmesini ve hayvanların refahını gerçekten
insanlar gibi canlı, duygusal varlıklar olduğunu düşünerek,
5199 sayılı Kanunda bir mal ve eşya olarak
tanımlanmasından uzaklaşarak bunun günümüze uygun hâlde,
onların da duygusal birer varlık olduğunu gözeterek ve
artık hukukun bir öznesi hâline gelmesinin mutlaka zorunlu olduğunu
düşünerek yolumuza devam etmek gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, özellikle bu mal ve eşya olarak
sayılmasından dolayı, Kabahatler Kanununa göre, bir
canlıya, bir hayvana zarar verildiği zaman hiç de
caydırıcı olmayan idari yaptırımların, idari cezaların
bugüne kadar sonuç alıcı olmadığını gördük ve o
nedenle, hem sosyal medyada, görsel ve yazılı medyada hem de günlük
hayatımızda rastladığımız,
vicdanlarımızı sızlatan, zaman zaman gerçekten
ağladığımız veya gözyaşımızı
içimize akıttığımız görüntülerin artık bundan
sonra olmaması için elimizden gelen gayreti göstermek zorundayız.
İşte, bu nedenle bunun kurumsal olması lazım. Sadece
üzülmek yetmiyor, aynı zamanda bunun
karşılığının da mutlaka cezai
yaptırımlarla sağlanmasının zorunlu olduğunu
düşünüyoruz. Bu nedenle de Türk Ceza Kanununa göre bu fiillere
karşı ertelenmesi mümkün olmayan, paraya çevrilmesi mümkün olmayan
şekilde en az iki yıl bir ay olmak üzere
cezalandırılmasının, bu hayvanlara yapılan
işkence ve kötü muamelenin bertaraf edilebilmesi, bundan sonra bu
görüntülerle karşılaşılmaması için de çok anlamlı
ve elzem olduğunu düşünüyoruz.
Bunları yaparken bu işte görevli olan
kurum ve kuruluşlara da tabii ki göz attık. Bu konuda, merkezî olarak
Tarım ve Orman Bakanlığımız Doğa Koruma ve Milli
Parklar Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu işlere
baktık. Bu konudaki eksiklik, aksaklıklar nedir, ne değildir,
yapılması gerekenler nedir; personel araç gereç ve ödenek konusunda
daha çok takviye edilmesi gerektiğini raporumuzda belirttik. Bununla
ilgili, yine, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü uhdesinde
bir hayvan refahı veya hayvan hakları fonunun
oluşturulmasının elzem olduğunun altını çizdik.
Bu yapıldıktan sonra da özellikle belediyelere verilen görevlere göz
attığımızda, Türkiyedeki 1.800ün üzerindeki belediyeden
ne yazık ki sadece ve sadece 234ünde ancak barınaklar olduğunu,
amma velakin bunların da çok önemli bir kısmının yeterli
olmadığını, bir kısmında hatta hayvanlara işkence
edilir hâlde uygulamaların olduğunu gördük.
Peki, buna sebep olan nedir? Buna kurumsal olarak,
kanuni olarak baktığımız zaman, bu kanunlardan mülhem,
herhangi bir şekilde ihmalî olarak kimsenin
cezalandırılmadığı hususuna göz attık ve
özellikle 5393 sayılı Kanunun 14üncü maddesinin, bu konuda
asıl olarak önümüze bir şekilde çözüm önerisi getirebilecek madde
olduğunu gördük. Çünkü belediyeler, asli görevleri olarak 5393
sayılı Kanunda sayılan görevleri yapmakla kendilerini mükellef
görmekteler. Çoğu zaman ya belediye başkanı ve ekibinin
duyarsız kalmasıyla veya bu konularda ödenek yetersizliği bahane
edilerek diğer tali konuların üzerine gidilmediğini gördük. O
hâlde biz, bunu, hayvan sevgisi olsun olmasın, mutlaka bir belediye
başkanının bu sorunu çözmek zorunda olduğu Burada bir
sorun alanı var, bu sorun alanını biz çözmek zorundayız.
diyebileceği bir hâle getirmek zorundayız. O hâlde 5393
sayılı Kanunun 14üncü maddesinde asli görevlerine bunu
saydıktan sonra, bu konuda ihmali olanlarla ilgili de 4483
sayılı Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında
Kanuna göre haklarında görevi ihmal veya görevi kötüye kullanmadan
dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılmasının da
zorunlu olduğunu, bunun da mutlaka yeni yasada gerçekleştirilmesi
gerektiğini önemsediğimizi hatırlatmak istiyorum.
Tabii,
özellikle, barınaklarda bir de personelle ilgili sıkıntılar
var. Barınaklardaki personelin nasıl istihdam edileceği, hangi
yeti ve yetkiyle donatılacağı konusu eksik. Bu konuda,
barınakların, belediye başkanının kafasına göre
kızdığı personelin sürgün yeri olarak gözetilen bir yer
olmaması lazım. Barınaklarda, mutlaka, başta gönüllü
personel olmak üzere, bu konuda eğitim almış, eğitim
sertifikalı personelin çalıştırılabileceği ve
bunun dışında hiçbir personelin
çalıştırılamayacağının zorunlu hâle getirilmesi
lazım. Barınakların mutlaka yirmi dört saat kameralarla gözetim
altına alınmasının ve belediyelerin web sitelerinden de
vatandaşlarımızın, bizlerin 7/24 izleyebileceği hâle
getirilmesinin zorunlu olması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, mevcut 5199 sayılı Kanunun
6ncı maddesinde bahsedilen kısırlaştırma ve
rehabilitasyonla ilgili bazı problemler olduğunu görüyoruz ve
özellikle bizim önerimiz, yasa çıktıktan sonraki ilk altı ay
içerisinde sokak köpeği ve sokak kedilerinin sayılarının
mutlaka resmî olarak tespit edilebilmesi.
Şu anda tam ne olduğunu bilmediğimiz
ve sorunu çözmek konusunda yüzde 100 bir strateji geliştiremediğimiz
bir hususla karşı karşıyayız. Bu anlamda, stratejimizi
doğru belirleyebilmek adına da altı ay içerisinde
belediyelerimiz başta olmak üzere, valiliklere, özel idarelere,
muhtarlıklarımıza vereceğimiz görevlerle de sokak
hayvanlarının gerçek sayısını tespit edip hemen
akabinde, dört yıllık bir süre zarfında da
kısırlaştırma seferberliği yapma zorunluluğumuz
var. Bunu yapmadığımız takdirde
Mevcut kanunun 6ncı
maddesinde Sokak hayvanları rehabilitasyon merkezinden sonra
bulundukları alana bırakılırlar. ifadesi var. Özellikle
hayvansever toplum kuruluşları, STKlerin de bu hususu
önemsediğini biliyoruz; Bizim kırmızı çizgimizdir, biz
mutlaka bu hayvanların buraya bırakılmasını
istiyoruz. diyorlar. Toplumda da huzursuzluk noktası burada
başlıyor. Bu sefer, hayvandan korkan, hayvanların bir
şekilde kendilerine saldırdıklarıyla ilgili çeşitli
hikâyeleri olan ve bu konuda gerçekten saldırıya uğrayan
vatandaşlarımız var. Bizim de bu konuda bu hayvanların
sayısal olarak denetlenmesi, orta vadede bu işin çözümlenebilmesi ve
popülasyonun kontrol altına alınabilmesi için önemsediğimiz bir
konu kısırlaştırma seferberliği. İnanıyorum
ki, Batı dünyasının yaptığı gibi uyutmak yani
öldürmek bir çözüm değil; bizler vicdanlı bir milletiz, bu konuda da
Batıya örnek olmamız lazım. Bizler birbirimize tahammül ederek,
hayvanseverler hayvanlardan korkanları anlayarak, hayvanlardan korkanlar
hayvanseverleri anlayarak, toplumsal konsensüsümüzü, huzurumuzu bir arada
gözeterek bu sorunun da üstesinden geleceğimizi düşünüyorum.
Bu hayvanların takip edilmesi için de hem
sahipli hayvanlara hem sahipsiz hayvanlara mutlaka çip takılması
Birbirlerine transfer yapılan yani bir köyden kente, bir kentten
diğer kente transfer yapılarak bu işin takip edilemez hâlde
olduğu günümüzden, bütün hayvanlara çip takılarak bu hayvanların
denetlenmesi, takibi, sağlık kontrollerinin yapılması,
zoonotik hastalıklara müdahale edilebilmesi ve her türlü tedbiri alabilmek
için de, kontrol altına alınabilmesi için de çip uygulamasıyla
birlikte, özellikle bir hayvanı sahiplendikten sonra sokağa
bırakan vatandaşlarımıza da en az 10 bin lira olmak üzere
bir idari yaptırım cezası getirilmesinin de zorunlu
olmasını öneriyoruz, ki bu şekilde bir hevesle alınan
hayvanlar kolay kolay sokağa bırakılmasın, herkes sorumlu
bir şekilde davransın. Onların da bir can olduğunu unutmadan,
onları da mutlaka gerekli çalışmaların
yapılabileceği konusunda, bu anlamda, tüm toplum olarak
bilinçlenmemiz için zorunlu olduğunu düşündüğümüz bir husus
olarak değerlendiriyoruz.
Bunun yanı
sıra, tabii, değerli arkadaşlarımız hep dile
getirdiler, bizler aslında sadece sokak hayvanlarıyla ilgili
hususlarda görüşlerimizi bildirmedik; bu konuda, canlı olan, bizimle
birlikte nefes alıp verebilen, bu toprakları beraber
paylaştığımız, suyunu beraber içtiğimiz güzel
ülkemizin diğer güzel canlılarıyla beraber yaşama
zorunluluğumuzdan dolayı, yaban hayatımızda
karşılaştığımız sorunların
giderilebilmesi için de önerilerimiz oldu.
Göçmen
kuşlar konusunda da Türkiye gerçekten çok önemli bir yerde. Dünyada 5 tane
çok önemli kuş göç yolunun 2 tanesi Türkiyede. Bu anlamda, göçmen
kuşların kollanması ve gelecek nesillere bunların da bir
emanet olarak bırakılması için bizim üzerimize düşen pek
çok görev var, bunların da raporda kapsamlı bir şekilde ele
alınmasını sağladık.
Bunun yanı sıra, kamuoyunu çok
yakından ilgilendiren faytonlarla ilgili, özellikle adalardaki fayton
sorunlarıyla ilgili olarak da gidip yerinde incelemelerde bulunduk;
gerçekten vicdanlarımızı sızlatan görüntülerdi. Dünyada
metrekare başına en fazla atın düştüğü yerin adalar
olduğunu öğrendik. Yaklaşık 1.800 tane at orada, adalarda
sıkıştırılmış vaziyette, 277 tane fayton
engebeli ada arazisinde büyük sıkıntılar içerisinde
çalıştırılmakta. Ne yazık ki hem hayvan hakları
ihlalleriyle ilgili hem de insan haklarıyla ilgili çok çarpıcı
görüntülere sahne olan yerleri gördük. İşte, bunun giderilebilmesi
için de gerekli tedbirlerin alınmasını raporumuzda ifade
etmiştik. Bunlarla ilgili olarak, tabii, özellikle sadece adalara matuf
olarak bu sorunun da ele alınmaması lazım. Türkiyede at ve
çeşitli benzer hayvanların da çektiği kızaklar, Doğu
Anadoluda kış şartlarında zorunlu olarak kullanılan,
bu konuda bazı zorunluluklardan kullandığımız durumlar
var. Bunu da gözeterek yeni yapacağımız yasada da il hayvan
hakları kurullarının güçlü bir yapıya kavuşturulmasını
ve her il için o ilde tedbirler alınmasını, hayvanlarla ilgili
bu tarz hak ihlallerinin olmaması için de hem faytonlar hem de diğer
konularda il hayvan hakları kurullarının güçlendirilmesini
istiyoruz. Bu kurullar hâlihazırda var ama bunun daha da güçlü bir
yapıya sahip olması için doğasever ve hayvansever STKlerin daha
çok bu kurullarda yer almasının, barolardan buralarda temsilciler
bulundurulmasının, bu konunun üzerinde hassasiyetle
durulmasının da bir zorunluluk olduğunu görüyoruz.
Bu konularla ilgili bizler adım atmaya
hazırız. Biraz önce de bahsettiğimiz gibi, tarihten
aldığımız bir gücümüz var, bunu da gelecek nesillere
taşımak konusunda kararlıyız. Özellikle eğitim
alanında yapılması gereken bazı çalışmalar var.
Ana sınıfı öğrencilerimizden, okul öncesi
öğrencilerimizden başlamak üzere de bu konuda atılması
gereken adımları Millî Eğitim Bakanlığımızla
paylaşıyoruz ve özellikle ilkokul 4üncü sınıflarda hayvan
hakları dersinin okutularak tüm gençlerimizin de bu konuda hem
geçmişteki iyi örneklerimizi öğrenmesi hem de yapılması
gerekenleri bir şekilde profesyonelce daha iyi öğrenebilmesi için
bunun müfredatımıza girmesinin bir zorunluluk olduğunu
görüyoruz.
Tabii, yine, bunun yanı sıra
-İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soyluyla da
görüştüm- hayvan kolluğunu önemsiyoruz. Biraz önce bahsetmiş
olduğumuz, Türk Ceza Kanununa göre fiillere uygulanacak işlemlerin
bir şekilde hem önleyici kolluk gücü hem de bir olay, bir fiil
işlendikten sonra bunların soruşturma ve
kovuşturmasının da yapılabilmesi için polis, jandarma ve
belediye zabıtasında bir kolluk gücünün de olmasının
zorunlu olduğunu, bunun da bir farkındalık
yaratacağını, artık her önüne gelenin hayvanlara eziyet
etmek konusunda rahat davranamayacağını ve
izlenebileceğini, bu konuda ceza alabileceğinin
caydırıcılığının fazla olacağı bir
kolluk gücünün de elzem olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Tabii, değerli arkadaşlar,
konuşmamızda Hayvan Hakları Komisyonumuzla ilgili, gerçekten,
arkadaşlarımızın bize değerli katkılarından
bahsettim. Bizim de iktidarımız döneminde, 2002 yılından bu
yana baktığımız zaman başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
göstermiş olduğu yolda, her alanda olduğu gibi çevreye
duyarlılık alanında da önemli gelişmeler görüyoruz. Biz
2002de geldiğimiz zaman Türkiye Cumhuriyetinde orman alanı 20
milyon 900 bin hektarı kaplarken şu anda, Allaha şükürler olsun
ki 23 milyon hektara yakın orman alanımız var. Son dönemde
ülkelere baktığımız zaman, orman
varlığını fiilî olarak, gerçek anlamda artıran
ülkelerden bir tanesiyiz. Gelişebilmek için koruma, kullanma dengesini gözeten,
bu anlamda, mutlaka, kullanırken korumayı da aklımızdan
eksik etmeyen bir hükûmetiz Allaha şükürler olsun ve yapmış
olduğumuz çeşitli uygulamalarla da bunu hep gösterdik, milletimizin
gönlünde bu anlamda taht kurduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yel, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUSTAFA YEL (Devamla) Bundan sonra da
inşallah, milletimizin hizmetkârı olarak her alanda olduğu gibi
çevre alanında da, hayvan hakları konusunda da, mazlum
coğrafyalarda da olmak kaydıyla bizlerden hizmet bekleyen kim varsa
herkese hizmetkâr olmak konusunda, inşallah, Sayın
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde yolumuza devam
edeceğimizi bir kez daha buradan aziz milletimize duyurmak ve bu
Komisyonun çalışmalarının inşallah, gelecek dönemde, önümüzdeki
günlerde Meclisimize geleceğini düşündüğümüz hayvan hakları
yasasının bir altlığı olacağını
belirterek konuşmama son vermek istiyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ilk söz Sayın
Sera Kadıgilin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın üyeler, raporun görüşülmesi için
bugün burada bizimle olan değerli uzmanlarımız, görüş
aldığımız kıymetli Bakanlık mensupları;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ne yaptığımızı anlatmak
istiyorum önce size, bence bayağı önemli bir şey yaptık.
Bu, elimde gördüğünüz rapor; belki de bu Mecliste, biz buraya
geldiğimizden beri ilk defa AKP, CHP, HDP, MHP, İYİ PARTİ,
biz bir konuda mutabık kaldık, biz bunu başardık. Hayvan
Hakları Araştırma Komisyonu olarak ben bundan gerçekten gurur
duyuyorum. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz, burada grubu olan 5 siyasi parti insan konusunda
mutabık kalamıyoruz, ülke konusunda mutabık kalamıyoruz ama
bir konuda, hayvan canı konusunda mutabık kalmayı
başardık.
Ben -her şeyden önce doğruya doğru
demek lazım- buraya genelde her çıktığımda sesim de
yükseliyor, heyecanlanıyorum, haklı olarak bağırıp
çağırıyorum size; bu sefer öyle yapmayacağım, ben bu
sefer teşekkür edeceğim. Başta Komisyon
Başkanımıza teşekkür edeceğim, Komisyon üyelerimize
teşekkür edeceğim. Çünkü şunu gördük: İşin içinde
insan çıkarı olmadığı zaman, sanıyorum, insanlar
da biraz daha vicdanlı yaklaşabiliyorlar her konuya ve gerçekten,
güzel yaptık biz bunu.
Nasıl yaptığımıza gelelim:
İyi niyetle yaptık sevgili arkadaşlar, birbirimizi dinleyerek
yaptık, birbirimizi duyarak yaptık; partizanlık yapmadık
mesela. Biz bu raporu hazırlarken çok çeşitli yerlerden bize
şikâyetler geldi. Ne CHPli belediyeleri şikâyet ettiklerinde biz
zıpladık Bizde öyle şey olmaz. diye ne AKPli bir belediyeden
şikâyet geldiğinde AKPli arkadaşlarımız ne MHPli
arkadaşlarımız ne HDPli ne İYİ PARTİli
arkadaşlarımız. Bu şekilde, grubu olan partileri
sayıyorum çünkü bu Komisyonda grubu olan partilerimiz vardı bizim ama
bu Meclis çatısı altında 5 siyasi parti daha temsil ediliyor,
onlar da o Komisyonda bizimle birlikte olsaydı, eminim ki onlar da bu
Komisyon raporuna büyük bir gönül rahatlığıyla evet
diyeceklerdi çünkü burada bizim tek bir amacımız vardı; bizlere
emanet hayvanların canını insandan koruyabilmek.
Biz bunu neden yaptık? Biraz da bunu
konuşalım. Çıkan arkadaşlarım içeriğini
anlattı ama neden yaptığımızı da anlatmak
lazım belki. Çünkü hayvan hakları konusunda ben on yıldan fazla
süredir çalışıyorum ve bu konuda çalışan tüm hayvan
hakları savunucuları gibi sık sık şunu duyuyorum:
Yahu, ülkenin bu kadar derdi var, siz uğraşa uğraşa
hayvanlarla mı uğraşıyorsunuz? Emin olun, bu
görüşmeleri şimdi bütün partilerden bütün arkadaşlarımız
yayınlayacaklar akşam kendi sosyal medyalarında, altına
gelen 10 yorumdan belki 6sında, belki 7sinde Ülkede bu kadar dert var,
siz oturup bunlarla mı uğraştınız 12 milletvekili?
diye, yine, herkese akıl vermeye çok meraklı ama nedense kendisi
evinde oturup topluma hiçbir katkı sunmayan insanlar tarafından
çeşitli eleştirilere uğrayacağız. O yüzden, bunu neden
yaptığımızı anlatacağım, göstereceğim
hatta ben bunu neden yaptığımızı. Böyle şeyler
yaşıyoruz biz bu ülkede: Bu bir köpek yavrusu, 4
bacağını kesmişler, sokağa atmışlar; böyle
delilerle -sapıklarla diyeceğim arkadaşlar- böyle
sapıklarla yaşıyoruz bu toplumda biz. Başka bir
sapığı göstereceğim size: Bir gariban canı
arabanın arkasına bağlamış, sürükleyerek öldürüyor ve
bunlar hani, böyle, çok ajite, sizin dikkatinizi çekmek için
kullandığım örnekler değil. Emin olun, biz burada şu
anda konuşurken bu hayvancıkların
yaşadığını binlerce hayvan Türkiye'nin dört
köşesinde yaşamaya devam ediyor. Biz bunu, bunun için yaptık.
Öncelikle İnsan türünün diğer türler üzerindeki tahakkümünü bu
seviyeye artık getirmeyelim, buna bir Dur! diyelim. diye yaptık.
Buna eleştiri getirecek tüm insanlara söylemek istiyorum, ben 3 gruba
ayırmak istiyorum insanları: İnançlı olan insanlar için çok
basit zaten bunu neden yaptığımızın cevabı.
Çeşitli konuşmacılar da değindi, hangi inanç sistemine,
hangi kutsal kitaba bakarsanız bakın, hayvanların
canının insana emanet olduğunu, korunması kollanması
gerektiğini, vicdanlı yaklaşılması gerektiğini
görürsünüz. İslam Onlar benim sessiz kullarımdır. diye refere
eder ve korunması gerektiğinin altını ısrarla çizer. O
yüzden Hayvanlarla neden uğraşıyorsunuz? diye inançlı bir
insanın sorma lüksü yoktur, olamaz. İkinci gruba geliyorum: Hiçbir
insan inançlı olmak zorunda değildir ama her insan, Ben
insanım. diyen herkes vicdanlı olmak zorundadır ve vicdanlı
olan bir birey de bilmelidir ki insan egosunun, türün türe eziyetinin kabulü
mümkün değildir. Yani biz vicdanlı olmakla, düşünebilmekle,
analitik bir yapı kurmakla övünüp duruyoruz ya, eğer bir parça
insanlık vicdanımız varsa işte bu vahşeti, insan eliyle
hayvanlara yaşatılan bu zulmü önlemek bizim boynumuzun borcudur.
Üçüncü gruba geliyorum: Ne inançlısınız ne
vicdanlısınız diyelim. Allah hepimizi sizden korusun öyle iseniz
ama en azından akılcı ve faydacı olmanız gerekir,
değil mi? Akılcı ve faydacı bir bakış
açısıyla baktığınızda da az önce Gülizar
Başkanım da değindi- mesela, hayvana şiddet olayları
sadece hayvanlardan ibaret değil, yapılmış çok sayıda
araştırma var, Amerikan hapishanelerinde özellikle seri katiller
üzerinde yapılan araştırmalar var, bizim hapishanelerimizde de
bilim insanları tarafından yapılan araştırmalar var.
Bu araştırmalar şunu gösteriyor bize sevgili arkadaşlar:
İnsanlara bu şekilde eziyet edebilen, vahşice tecavüz eden,
vahşi yollarla öldüren katillerin geçmişine dönüp baktığınızda
yüzde 90a yakınının geçmişinde hayvana şiddet
olduğunu görüyorsunuz. Hayvanlar, hayvan canı, türün türe tahakkümü
umurunuzda olmayabilir ama kendi türünüzü düşünüyorsanız bile biliniz
ki bu köpeğe bunu yapabilen bir canlı yarın öbür gün sizin çocuğunuza
da bunu yapabilir ve biliniz ki bir çocuğa, bir insana zarar veren, onu
katleden insanın geçmişinde muhakkak ama muhakkak hayvana yönelik de
bir eziyet ve şiddet vardır. O yüzden, binlerce yıl önce biz
evcilleştirmişiz bu hayvanları ve yanımıza almışız
bizi korusunlar, bizimle ilgilensinler diye. Şimdi, biz şehirlere
taşındık
Var ya öyle: Köpekler var, şunu
yapamıyoruz, yahu bu kedilerden bize gına geldi. Böyle bir nankörlük
insanlığa yakışmaz diye düşünüyorum ben. Hele hele
bizim ülkemiz -yani bu konuda ne mutlu ki Avrupayı falan örnek
almamıza gerek yok- geçmişten beri bu konuda bizim kültürümüz bize
yeter. Bizim hayvanlarla birlikte yaşama pratiğimiz diğer tüm
kültürlerden çok daha önemli bir noktadadır ve bunu biz hayata geçirmekle
mükellefiz Türk Parlamentosu olarak diye düşünüyorum.
Peki, biz bu raporda -kısaca şuna
değineyim, zamanım da azalıyor ama- hangi konularda mutabık
kaldık? Yani bu 5 parti, hiçbir ulusal mevzuda dahi mutabık kalamayan
bu 5 siyasi parti, bu raporda hangi konularda mutabık kaldı? Bir:
Hayvanlar duygulu varlıktır. dedik arkadaşlar. Hayvanlar
eşya değildir, hayvanlar bu şekilde alınıp
satılamaz, bu şekilde yok edilemez; hayvanlar duygulu varlıklardır,
hayvanların da canı vardır. Bu sebeple, Hayvanları Koruma
Kanunu değil -yani biz, bu kadar da değil, hani bu kadar bencilce
yaklaşmayalım- hayvan hakları kanunu olması lazım
çünkü nasıl insanın insan olmaktan kaynaklı hakları varsa
hayvanın da canlı olmaktan kaynaklı hakları vardır.
Bunu buradaki tüm partiler kabul etmiştir. İki: Hayvana eziyet suç
olmalıdır. Bu konuda 5 parti bu Mecliste mutabıktır.
Sayın Grup Başkan Vekili, önümüzdeki hafta getirirseniz bunu, oy
birliğiyle kanunu geçirebilecek durumdayız şu anda, hepimiz
mutabıkız bu konuda. Hayvanı öldüren, hayvana eziyet eden,
hayvana tecavüz eden ahlaksızların, biz, Türk Ceza Kanunu
kapsamında cezalandırılmasını istiyoruz.
Cezalandırılmakla kalınmamasını, en az iki yıl
bir ay olarak bunun Türk Ceza Kanunumuza getirilmesini istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizden kastım -dediğim
gibi- Cumhuriyet Halk Partisinden ibaret değil; bunu AKP de istiyor, bunu
HDP de istiyor, bunu ne mutlu MHP de istiyor, ne mutlu İYİ PARTİ
de istiyor. Biz hepimiz bunu istiyoruz ve ilk defa hep birlikte bir şey
yapabilme lüksümüz var, gerçekten bundan da mutluluk duyuyorum. Bir
kırmızı çizgimiz var, altını çizmem gerekiyor: 5199
sayılı Kanunun 6ncı maddesi; hayvanlar, özellikle Türkiyedeki
sokak hayvanları sokaklara aittir. Sokaklarda bizim kültürümüzün bir
parçasıdır bu hayvanlar. 5199un 6ncı maddesine
dokunmayacağız, dokundurtmayacağız diyoruz biz Hayvan
Hakları Komisyonu olarak.
Belediyeler bütçe ayırmak zorunda diyoruz. Ya
belediyelere yüklemişiz bütün yükü, bakacaksın, edeceksin diyoruz;
bütçe ayıran yok, bununla ilgilenen yok, topu o ona atıyor, o ona
atıyor, o ona atıyor, ortada yine sahipsiz bir hayvan popülasyonuyla
biz karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Belediyelere
buna bütçe koyacaksın kardeşim diyoruz. Kendi belediyelerimiz dâhil,
bütün belediyelere de bunu diyelim diyoruz. Tarım Bakanlığı
desteklerini artırsın, bu işin sahibinin adı artık bir
belli olsun diyoruz, hep birlikte diyoruz bunu.
Bir hayvan fonu kuralım diyoruz bu güzel
işleri yapabilmek için. Ayrıca bir hayvan kolluğu kuralım
diyoruz. Bunun örnekleri Avrupada var. Evet, hiçbir insan hayvanlarla bire bir
yakın ilişkiye girmek zorunda olmayabilir ama çok hayvan hakları
savunucusu, çok hayvansever polisimiz var, jandarmamız var. Hayvanlarla
ilgili bir sorun olduğunda bu insanlar severek, isteyerek, gönülden
yapsınlar bu işleri diyoruz. Az önce Sayın Başkan da ifade
etti, ya sürgün yeri, o bakımevlerinin hâlini Allah aşkına bir
gidin görün. Her partide bu böyle yani beğenmediği personeli
alıyor, hayvanların başına sürgün ediyor, ondan sonra o
hayvanların başına gelmeyen kalmıyor; insan bu, kendi
kariyerindeki sıkıntıyı ne yazık ki götürüyor, oradaki
gariban hayvanlardan çıkartıyor, bunun değişmesi
lazım. Sadece bunun mu değişmesi lazım? Hayır.
İnsafsızca insanlar tarafından yapılan hayvan sömürüsünün
tamamının ortadan kalkması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bunun başında kürk geliyor. Az önce
Rıdvan Bey söyledi, kürk moda değildir, kürk bir giysi değildir,
kürk cinayettir. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürkün ve kürk hayvanı
üretiminin yasaklanması gerektiğini düşünmektedir, bunu bu
raporda da ifade etmektedir.
Hayvanat bahçeleri denen o eziyet
yuvalarının, derhâl ve derhâl yenilerinin açılmasının
önlenmesi gerekmektedir, mevcutlarının hâlinin düzeltilmesi
gerekmektedir. Yunus parkı dediğimiz o yunus işkence haneleri
var ya, geliyorlar burada lobi yapıyorlar, onları biz
kaldıracağız; biz bu karara vardık, 5 parti olarak bu
karara vardık, en geç iki sene içerisinde bunu
kaldıracağız. Buradan da tüm vatandaşlardan rica ediyorum,
çocuklarınızı hayvanlara eziyet edilen, işkence edilen bu
yerlere götürmeyin, bunların değirmenlerine su taşımayın
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
On dakika konuşmak uzunmuş biraz.
BAŞKAN On bir dakika
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) On
bir dakika
Toparlıyorum Sayın Başkan. Lütfen kusura
bakmayın. Yapıcı konuşuyorum.
BAŞKAN Ben size söz veririm.
Buyurun.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla)
Kısaca, toparlamam gerekirse Sirkleri ortadan kaldıralım.
dedik, Yunus parklarını kapatalım. dedik, Petshoplarda
canlı hayvan satışını yasaklayalım. dedik.
Hayvan dövüşlerine karşıyız
arkadaşlar, böyle bir Orta Çağ anlayışının 2020
Türkiyesinde yeri yok; bunu kaldıralım.
Kaçakçılığı önleyelim, kaçak avcılığın
önüne geçelim. Şu havai fişek görgüsüzlüğünü Allah
aşkına artık bir sona erdirelim.
Kısırlaştırma seferberliği ilan edelim. Bunların
hepsini bir an önce yapalım. Bu raporu burada kabul edip ondan sonra
lütfen lafta bırakmayalım. Eğer öyle bir şey yapmaya
kalkarsanız peşinen söylüyorum, bu Komisyonun tüm üyeleri adına
söylüyorum, iki cihanda iki elimiz yakanızda olur.
BAŞKAN Söz verdin Eylem
yapmayacağım, aktivistlik yok. diye ama gene de
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Söz
verdim eylem yapmayacağım. Gerçekten, biz bu yasa
tasarısını bekliyoruz, çok hazırız, çok güzel
çalıştık. Gelin, bu yasa tasarısını geçirelim.
Deniz de bahsetti, bize çok yardım eden bir arkadaşımız
var, Burak. Burakı 32 yaşında kaybettik, bu raporun her
köşesinde emeği vardır Oytun Hocayla Emrahla birlikte. Ben bu
raporu da izniniz olursa 32 yaşındaki kardeşimiz,
arkadaşımız Buraka adamak istiyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci söz, Sayın
Yunus Kılıçın.
Buyurun Sayın Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, Hakkâride şehit olan
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Ailesi ve milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, bütün konuşmacılar
konuşmalarını yaptıktan sonra gözlediğimiz çok güzel
bir şey var. Öncelikle, hayvan haklarını hayvanlara teslim etmek
noktasında bir fikir birliğimiz var. Zaten öyle olması lazım.
Karsta çok güzel bir atasözü vardır, badaksız işimizi
badağa salma diye yani işi zorlaştırmak sonra onun çözümünü
aramak. Hayvanlarla olan münasebetlerimizde biz, onların
yaşamlarını zorlaştıran tarafız. Yani,
hayvanların, kendi ekosisteminde, Mevlamın onlara
bahşetmiş olduğu alanlarda yaşamalarına müsaade
etmiş olsaydık zaten bugün ne onların bizden bir
sıkıntısı ne de bizim onlarla alakalı bir
sıkıntımız olacaktı. Dolayısıyla, bunun
müsebbibi olarak bu noktada, birçok sözleşmede, kutsal kitaplarda,
öğretilerde, inançlarda zaten üzerimize vazife olan
sorumluluklarımızı da yerine getirme noktasında, evet,
hayvanlara karşı, birlikte yaşadığımız
diğer canlılara karşı yapmamız gereken daha fazla
şeyin olduğu açık.
Ayrıca, Türkiyenin imza koymuş
olduğu uluslararası sözleşmeler var. Hayvan Hakları
Evrensel Bildirgesi bize bu noktada birtakım sorumluluklar yüklüyor. Ve
burada, insanların insanlara saygı göstermesinin, onların
haklarını teslim etmesinin ve onların haklarına saygı
göstermesinin hayvanlara saygı göstermesinden bir farkının
olmadığı; hayvanların insanlar üzerinde
haklarının olduğu ve hayvanların bir birey
olmadığı için bu haklarını talep edemediklerinden
kaynaklı, insanların bunların haklarını teslim etmek
ve korumak gibi birtakım zorunluluklarının,
sorumluluklarının olduğunu da ifade ediyor ki bizim de ülke
olarak bunun altında imzamız var. Aynı zamanda, yine, Bern
Sözleşmesinde, yaban hayatın ve buraların korunmasıyla
alakalı sözleşmeler altında da ülke olarak imzamız var.
Biz, bu Komisyon çalışmaları
sırasında bu, hayvan haklarıyla alakalı işlenen
suçlar, fiiller ve bunların karşısında verilen
cezaların caydırıcı olmadığını,
Kabahatler Kanununda değerlendirildiğini, dolayısıyla
beklenen sonuçları elde edemediğimizi gördük. İstenilen en önemli
ve toplumumuzun da beklentiler içerisinde olan kısmı burası:
Kabahatler Kanunundan çıkarılması, ceza yasasında
karşılığının olması. Bizim de Komisyon
üyeleri olarak çok iyi bir çalışma ortamı yürüttüğümüzü
arkadaşlarımız ifade etti; e doğrusu da bu. İnsanlar
olarak kendi aramızda o hukuku, anlaşmayı yapamazsak
hayvanların haklarına nasıl saygı göstereceğiz? O
yüzden Komisyon üyelerinin çok güzel bir çalışma ortamıyla
toplumun her kesimini dinleyerek
Burada bilim insanlarımız var,
benim de arkadaşlarım akademisyenler var, Tarım
Bakanlığının teşkilatından üyelerimiz var. Hepsi
katıldı, vatandaş boyutunun, hayvan hakları
koruyucularının, doğa koruyucularının hepsinin dinlendiği
ve dört başı mamur bir kanun yapılmasına zemin
hazırlayacak bir metnin ortaya çıkmasıyla alakalı ciddi ve
iyi niyetli bir çalışma yapıldı ve 50 maddeden ibaret çok
güzel de sonuçlar deklare edildi.
Şimdi bu
süreçte, arkadaşlar hatırlayacaklar, Komisyonumuza katkı yapmaya
gelen ve uzun yıllardır bunun içerisinde bulunan, fikir bildiren
insanların en önemli tereddütlerinden bir tanesi neydi arkadaşlar?
Gene bizi dinleyeceksiniz ama gereğini yapmayacaksınız. Ama
biz inanıyoruz ki AK PARTİnin de içerisinde olduğu bütün
partilerin topluma deklare etmiş oldukları süreçler bunlar ve hep
birlikte takipçisi olacağız. Ben aynı zamanda biliyorsunuz
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı da olduğum
için bu yasanın bir an önce bizim de içerisinde katkımız olacak
şekilde çıkmasını en fazla arzu edenlerden birisiyim. Gün
geldiği zaman böyle hayırlı bir iş içerisinde bulunmuş
olmayı gönülden isteriz.
Arkadaşlar,
tabii, içerisinde bulunduğumuz sıkıntıların en önemli
başlığını sokaklarda başıboş
dolaşan, sahipsiz, korumaya muhtaç ve çeşitli eziyetlere,
işkencelere maruz kalan, kayıtlarda yaklaşık 2 milyon ama
bana göre daha fazla
Çünkü dünya gerçekleriyle uyumlu
baktığımız zaman, dünyada şöyle bir kural var: İnsan
sayısının onda 1i kadar köpek varlığı
vardır. Dolayısıyla Türkiyede sahiplileri de içerisine koyacak
olursanız yaklaşık 8 milyon civarında köpek, bunun üçte 1i
kadar, bazen yarısı kadar kedinin olduğunu kabul etmemiz
lazım.
Kısırlaştırma faaliyetleri var.
Yani bu popülasyonun öncelikle kontrol altına alınması
lazım ki toplumun bunlardan şikâyetleri azalsın ve
hayvanların bu işkence ve eziyete maruz kalmalarının önüne
geçilebilsin. Biz bununla alakalı en pratik yöntemin, en uygulanabilir
şeyin kısırlaştırma olduğuna karar verdik, bütün
dünya gerçekleri de böyle ama arkadaşlar, şu anda Türkiye'de
biliyorsunuz, yılda yaklaşık 100 bin civarında
kısırlaştırma yapılabiliyor. Oysa popülasyonun büyüme
hızını hesapladığınız takdirde bunun en az
300-400 bin civarında, hiç olmazsa ilk beş yılda bu kadar
olması lazım. Bunun bütün yerel yönetimlerin üzerine düşen
vazifeleri eksiksiz yerine getirmesiyle mümkün olabileceğine
inanıyoruz. Oysa -arkadaşlar ifade ettiler- Türkiye'deki 1.389
belediye içerisinde bu tür faaliyetleri yürüten sadece 230-240 civarında
belediye var ve bunların da birçoğu kendi mücavir alanlarındaki
hizmetleri bile yerine getiremeyecek kadar küçük ve geniş bir alana sahip
değiller. Dolayısıyla bizim bu manada iyi bir aktivasyon
almamız lazım, tabii bunu fonlamamız lazım, bunu
bütçelendirmemiz lazım, denetlememiz lazım her yılın
sonunda, bu fonların nerelere kullanıldığını
takip etmemiz lazım. Elbette -arkadaşların ifade ettikleri gibi-
bunun bir kolluğa ihtiyacı var, denetlenmesine ihtiyaç var, korunmasına
ihtiyacı var ve hatta adliyelerde ihtisas mahkemelerinin
oluşturulması süreçleriyle tamamlanması lazım.
Şimdi, bir şeyi de buradan
paylaşayım: Yakın zamanda inşallah Tarım
Bakanlığının katkısıyla köpeklerin, kedilerin,
gelinciklerin kimliklendirme süreci başlıyor; çip takılacak,
kimliklendirilecek, takip edilecek. Yalnız burada bir şeyi daha ilave
etmek lazım buna: Buna sahipsiz hayvanların da dâhil edilmesi ve
hızlı bir şekilde yapılması lazım. Biz buradaki
popülasyonu tam olarak bilebilmeliyiz ki ona göre projeksiyonlar
yapmalıyız.
Ben Komisyonun çalışmalarından kanun
yapma sürecinde son derece, büyük ölçüde yararlanacağımıza
inanıyorum ve kanun yapma sürecinde ciddi bir çalışma
olduğuna, bir emek olduğuna ve tamamlanmasına da yakın
olduğuna, bu raporun da büyük oranda buraya
yansıtılacağına inanıyorum. Üzerimize düşeni bir
an önce hep beraber yapmamız gerektiğini ifade ediyor, görüş
bildiren, başta bilim insanlarımız olmak üzere veteriner
hekimlerimiz, kardeşlerimiz olmak üzere katkı sunan herkese
teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Hayvanların Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve
Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme
tamamlanmıştır.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Niğde Milletvekili Yavuz Ergun
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda
boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanal aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1inci
sırasına alınan Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ticaret, Sanayi ve
Tarım Odası Arasında İslam İşbirliği
Teşkilatı Tahkim Merkezi'nin Türkiye'de Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B)
Kanun Teklifleri
1- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası
Arasında İslam İşbirliği Teşkilatı Tahkim
Merkezi'nin Türkiye'de Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/2503) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayı 160) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 160 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz ve
soru talebi yoktur.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE İSLAM TİCARET, SANAYİ VE TARIM ODASI ARASINDA
İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI
TAHKİM MERKEZİNİN TÜRKİYEDE KURULMASI HAKKINDA ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN
TEKLİFİ
MADDE
1- (1) 27 Kasım 2019 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası
Arasında İslam İşbirliği Teşkilatı Tahkim
Merkezinin Türkiyede Kurulması Hakkında Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz ve soru talebi?
Yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz ve soru talebi yok.
Görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde de söz ve soru talebi yok.
Madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığına
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ticaret,
Sanayi ve Tarım Odası Arasında İslam
İşbirliği Teşkilatı Tahkim Merkezinin Türkiyede
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 243
Kabul :
242
Ret :
1 (x)
|
Kâtip Üye Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Bursa |
Kâtip Üye Emine Sare Aydın
Yılmaz İstanbul |
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından, denetim konuları ve
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 21 Ocak 2020 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.51
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(×) 132 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(´´) (10/102, 461, 682, 977,981, 982) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmeleri 20/2/2019 tarihli 55inci Birleşimde yapılmıştır.
(x) 160 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.