TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
48inci
Birleşim
28
Ocak 2020 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli ilinin ülke ekonomisine
katkısına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, 24 Ocak Cuma akşamı
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan
depreme ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, sağlıkta şiddete
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, İzmir ili Çeşme ilçesi
Alaçatı Mahallesi ile Urla ilçesi Zeytineli köyüyle ilgili
kamulaştırma kararında İzmir Büyükşehir Belediyesiyle
gerekli koordineli çalışmanın yapılıp
yapılmadığını, kamulaştırılan alanda hangi
tür turistik tesislerin yapılacağını, turistik amaç
dışında başka türlü yapılaşmaya izin verilip
verilmeyeceğini Kültür ve Turizm Bakanından, mahkeme kararları
hiçe sayılan İzmir ili Karaburun ilçesindeki RES projesine devap
edilip edilmeyeceğini Çevre ve Şehircilik Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, olası depremlerde ve
diğer afetlerde depreme dayanıksız binaların
yıkılması sonucu bir tek vatandaşımızın dahi
hayatını kaybetmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
5.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, 24 Ocak Cuma günü Elâzığ ve
Malatya illerinde yaşanılan depremde hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, Adana ili Gezbeli Geçidinin kış
aylarında kapanmasıyla yaşanılan mağduriyete ve
Tufanbeyli ilçesi Akçal köyünün telefon şebekesi sorununa ilişkin
açıklaması
6.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Çevre ve Şehircilik
Bakanının Niğde ilinin çevre kirliliği sorunlarıyla
ilgilenmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması
9.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
10.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
11.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
13.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan
ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki
depreme ilişkin açıklaması
14.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, ülkemizde deprem vergisi toplanmaya
başlandığı yıldan bugüne kadar ne kadar vergi
toplandığını ve toplanılan deprem vergilerinin ne
kadarının Aydın ili için
kullanıldığını, Aydın ilindeki yapılar için
depreme karşı dayanıklılık testlerinin
yapılıp yapılmadığını ve depreme
karşı dayanıklılık testi yapılan bina
sayısı ile sonuçlarını Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktaydan öğrenmek istediğine,
jeotermal elektrik üretim alanlarında doğal ve tetiklenmiş
depremsellik kayıtları ile değerlendirme
uygulamalarının yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, grip ilaçları dâhil
olmak üzere birçok ilacın piyasada bulunmaması nedeniyle
yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması
16.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, Elâzığ ve Malatya illerinde
yaşanılan depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Çinde ortaya çıkan ve çok sayıda insanın
ölümüne neden olan corona virüsünün Türkiyeye girmemesi için etkili önlemlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 24 Ocak Cuma günü
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
18.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve
merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki
depreme ilişkin açıklaması
19.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Türkiyede kış
aylarında olmamıza rağmen son yılların en büyük
kuraklığının yaşandığına ilişkin
açıklaması
20.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin Cerattepede
madencilik faaliyeti yürüten firmanın şehrin içme suyuna yönelik
müdahalesine ilişkin açıklaması
21.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, DİSKe bağlı
GENEL-İŞ Sendikasına ait İzmir ili Urla ilçesi Zeytineli
köyü Böğürtlen mevkisindeki taşınmazlara yönelik hukuk
dışı karardan vezgeçilerek işçi ve köylülerin
haklarının iade edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 24 Ocak Cuma akşamı
yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan
depremde hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza Allahtan
rahmet dilediğine, depremin meydana geldiği andan itibaren
İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener başta
olmak üzere 81 il ve ilçedeki teşkilatlarının depremzedelerin
yaralarını sarmak için seferber olduğuna, 17 Ağustos
Marmara depreminin üzerinden yirmi bir yıl geçmesine rağmen gerekli
tedbirlerin alınmadığına ve depremin ülkemiz için her an
tehdit oluşturduğu gerçeğinin akıldan
çıkarılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 24 Ocak 2020 tarihinde meydana gelen
ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki
depremde hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, deprem bölgesinde AFADın, Kızılayın,
güvenlik güçleri ile diğer yetkili kurumların cansiparane
çalışmalarının takdire şayan olduğuna, MHP il ve
ilçe teşkilatlarının her türlü insani ve teknik desteği
vermek maksadıyla bölgede hazır bulunduğuna, ülke olarak içinde
bulunulan bu çetin günlerde devlet millet kaynaşmasıyla bir ve
beraber olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 24 Ocak 2020 tarihinde
Elâzığ ve Malatya illerinde yaşanılan depremde
hayatını kaybeden 41 yurttaşa Allahtan rahmet dilediklerine,
depremlerin engellenemez olduğuna ancak ölümlerin depremden değil
gerekli önlemlerin alınmamasından kaynaklandığına,
Elâzığ ve Malatya illerinin afet bölgesi ilan edilmesi yönündeki
kanun tekliflerine siyasi parti gruplarının destek vermesini
beklediklerine, 9 Ocak tarihinde Osmaniye 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda kalan mahpuslara göndermiş oldukları Ahmedi
Haninin Mem û Zîn adlı eseri ile Maksim Gorkinin Ana adlı
eserinin cezaevi yönetimi tarafından hangi anlayışla geri
gönderildiğini öğrenmek istediklerine ve bu durumu protesto
ettiklerine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 24 Ocak akşamı
Elâzığ ve Malatya illerinde meydana gelen depremde hayatını
kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, gelişmiş
ülkelerde 6 şiddetindeki depremlerde can kaybı olmazken Türkiyede
can ve mal kaybı yaşanmasının sorgulanması
gerektiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
Tabii bu tür afetler bizler için çok büyük bir imtihan ve bu konuda Müslüman
olmanın, bu noktada teslimiyetin hep en güzel örneklerini vermişiz.
ifadesine, Marmara depreminden yeterince ders alınmayarak gerekli
tedbirlerin alınmadığına, olası depremlere
karşı bina onarım ve güçlendirme
çalışmalarının incelenip yaşanılan
aksaklıkların saptanarak giderilmesi amacıyla 2018
yılında TBMM Başkanlığına sundukları Meclis
araştırması önergesini gündeme getirdiklerine ve depremle ilgili
komisyon kurulmasına ihtiyaç olduğuna ilişkin
açıklaması
26.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, merkez üssü Elâzığ ili Sivrice
ilçesi olan depremde hayatını kaybaden vatandaşlara Allahtan
rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
Meclis Başkanı Mustafa Şentop ve bakanların olay yerine
hemen intikal ettiğine, başta AFAD olmak üzere Kızılay ve
diğer kurumlara teşekkür ettiğine, dünyanın her yerinde
depremlerde insanların hayatını kaybettiğine ve
yakınını kaybedenlerin ailelerine inancımız
gereği yaşanılanların bir takdir olduğunun
söylenilmesinin cenaze namazındaki dua gibi düşünülmesi
gerektiğine ve deprem konusunda herkesin üzerine düşen sorumluğu
yerine getirmesinin önemli olduğuna, 17 Ocak 2020 tarihinde vefat eden
Rahşan Ecevite Allahtan rahmet dilediğine ve Genel Kurul gündemine
ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Kırklareli Miletvekili Selahattin
Minsolmazın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, HDP grup önerisine ret oyu vermelerinin usuli ve teknik
bir işlemden ibaret olduğuna ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve depreme ilişkin önlemlerin yeterince alınıp
alınmadığının araştırılıp
değerlendirilmesi ve bir rapor olarak sunulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
30.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve tüm partilerin ortak
önerisiyle deprem konusunda bir araştırma komisyonu kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
31.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, 2010 yılında tüm partilerin önerisiyle Deprem
Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun tekrar gözden geçirilmesini
önerdiğine ilişkin açıklaması
32.- Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrulun, bilim insanları tarafından yapılan
olası bir İstanbul depremine yönelik ciddi bir uyarı ortada
dururken deprem konusunda bir araştırma komisyonu
kurulmasının elzem olduğuna ilişkin açıklaması
33.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, 2010 yılında Deprem Riskinin Araştırılarak
Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun siyasi
partilerin ortak iradesiyle kabul edilmiş örnek bir rapor olduğuna ve
gerekirse bu raporun tartışılıp
değerlendirilebileceğine ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 113 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kabul edilmesiyle uluslararası kara yolu
taşımacılığında şoför
esnafımızın bugüne kadar yaşadığı
mağduriyetlerin giderilmesi noktasında olumlu adımlar
atıldığına ilişkin açıklaması
36.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, 113 sıra sayılı Kanun Teklifi konusunda gösterilen
ortak çalışmadan dolayı milletvekillerine ve Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancara teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
37.- Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemirin, 28 Nisan 1992 tarihli anlaşmanın revize
edilerek Özbekistanla ilişkilerimizin ivme kazandığı bir
dönemde yürürlüğe sokulmasının memnuniyet verici olduğuna
ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM AB
Uyum Komisyonu ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu üyelerinden
müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde
bulunmak üzere Strazburga bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin
tezkeresi (3/1063)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Çek Cumhuriyeti Temsilciler
Meclisi Başkan Yardımcısı Vojtech Filipin vaki davetine
icabetle TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç
Başkanlığında Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı
Lütfi Elvan, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş ile komisyon üyelerinden
oluşan bir heyetin 18-22 Mart 2020 tarihleri arasında Çek
Cumhuriyetine resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/1064)
B) Önergeler
1.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun, (2/1946) esas numaralı Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında 19 Eylül 2002 Tarihinde İmzalanmış Sivil
Havacılık İşbirliği Anlaşmasını Tadil
Etmek Üzere Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifini geri aldığına
ilişkin önergesi (4/58)
2.-
Samsun
Milletvekili Bedri Yaşarın, (2/1303) esas numaralı Tabii
Afetlerden Zarar Gören Çiftçi Kayıt Sistemine Kayıtlı
Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ile Tarım Kredi Kooperatiflerine
Olan Tarımsal Kredi Borçlarının Ertelenmesine Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/59)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 20 milletvekilinin, madde
bağımlılığındaki ve buna bağlı
ölümlerdeki artışların nedenlerinin incelenerek bu konuda
önleyici çalışmalar yapılması amacıyla 24/10/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/368) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
28 Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Van
Milletvekili Muazzez Orhan ve arkadaşları tarafından,
depremlerde can kayıplarının en aza indirilmesi, yaralanma ve
engelli kalma durumlarının azaltılması amacıyla
28/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan olası depremlere karşı bina
onarım ve güçlendirme çalışmalarının incelenerek bu
konuda yaşanan aksaklıkların saptanarak giderilmesi
amacıyla verilmiş olan (10/312) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
28 Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 162
sıra sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına; 64, 113, 161, 66, ve 50 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin ise yine bu kısmın sırasıyla 2nci, 3üncü,
4üncü 5inci ve 6ncı sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun, 28, 29 ve 30 Ocak 2020 ile 4, 5, 6, 11, 12, 13, 18, 19, 20, 25,
26 ve 27 şubat 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
161 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve İYİ
PARTİ Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/2536) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 162)
2.- İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Bolivarcı
Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin Geliştirilmesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/1600) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 64)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Karayolu ile Uluslararası Yolcu ve
Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2002) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 113)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161)
5.- İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bişkek
Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak İşletilmesi
ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının
Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1602) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 66)
VIII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 64)
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin
Geliştirilmesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı:
113) Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Karayolu ile
Uluslararası Yolcu ve Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü'nün, TBMM'de istihdam edilen personel
ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/22819)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, mülga Başbakanlıktan
TBMM'ye devredilen bir limuzine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/22820)
3.- Ankara
Milletvekili Murat Emir'in, son beş yılda yıllar itibarıyla
antidepresan kullanan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın cevabı (7/23036)
4.- İzmir
Milletvekili Mahir Polat'ın, ilaç fiyatlarına döviz kurundaki
dalgalanmalardan dolayı zam yapılmasının beklenmesi
nedeniyle oluşan mağduriyetlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın cevabı (7/23038)
5.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlık tarafından kiralanan
taşınmazlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin cevabı
(7/23101)
6.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydın'ın, Bursa'nın Gemlik ilçesinde bir
kimya sanayii işletmesinin derin deniz deşarjı soğutma
tesisi kurmasına izin verilip verilmeyeceğine ve tesisin deniz
canlıları ile çevreye verebileceği zararlara ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/23162)
7.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, Eber ve Akşehir
göllerinde meydana gelen yangın vakalarının sebebine ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/23167)
8.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, 2016-2019 yıllarında ülkemizin
kıyılarında avlanan sapan balığı
miktarlarına ve sapan balıklarının ağlara
takılarak verdiği zarar sonucu ortaya çıkan maddi kayıplara
ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/23168)
9.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmen'in, kistik fibrozis hastalarının
sayısına ve hastalığın teşhisi ile tedavisinde
kullanılan ilaç ve cihazların Devletçe karşılanması
önerisine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Fahrettin Kocanın cevabı (7/23248)
10.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu'nun, Türkiye genelinde ve
Bursa ilinde hava kirliliği ve hava kirliliğinin neden olduğu
hastalıklardan dolayı yaşamını yitirenlere
ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Fahrettin Kocanın cevabı (7/23265)
11.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, 2002-2019 yılları arasında
tıbbi cihaz ve malzemeler için yabancı firmalara yapılan
ödemelere ve yerli üretim için sağlanan teşviklere ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı
Fahrettin Kocanın cevabı (7/23266)
28
Ocak 2020 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 48inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk konuşma, Türkiyede 2019 yılında da en
yüksek 2nci ihracatı yapan Kocaelinin ekonomiye katkısı
hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili İlyas Şekere aittir.
Buyurun
Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaeli ilinin ülke ekonomisine katkısına ilişkin gündem
dışı konuşması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 2019da en yüksek 2nci ihracat yapan seçim bölgem Kocaelinin
ülke ekonomisine katkısı üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, 99 depremini yaşayan ve enkazdan çıkarılan
birisi olarak, 24 Ocak Cuma akşamı Elâzığda ve çevre
illerde yaşanan depremden dolayı üzüntülerimi ve anında müdahale
ile planlı bir şekilde yapılan arama kurtarma koordinasyon
çalışmalarından dolayı da memnuniyetimi ifade etmek
isterim.
Elâzığ
ve çevre illerde yaşanan depremde, sayın bakanlarımız vakit
kaybetmeden akşamdan bölgeye giderek, Türkiye Afet Müdahale Planı
kapsamında yapılan çalışmaları yerinde denetlediler,
destek oldular. Devletimiz, Hükûmetimiz ve Sayın
Cumhurbaşkanımız da bizzat bölgeye giderek
vatandaşımızın yanında oldu.
Devletin imkânları yaraların
sarılması için seferber edildi. Kurum ve kuruluşlar, yerel
yönetimler ve STKler de yardımlarını esirgemediler. Her birine
ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Depremde hayatlarını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı;
yaralılara acil şifalar diliyorum. Rabbim bir daha böyle elem, keder
göstermesin inşallah.
Değerli milletvekilleri, Elâzığ gibi
99da büyük bir deprem yaşayan seçim bölgem Kocaeli kısa sürede
toparlandı, ülke için üretmeye başladı. Kocaeli, Türkiye'nin en
büyük 500 firmasından 79una, 1.195 AR-GE şirketinden 128 tanesine,
15 adet tasarım merkezine ev sahipliği yapmaktadır. Kocaeli
aynı zamanda yabancı sermayeli ve büyük ölçekli işletmelerin de
tercih ettiği bir kenttir.
Kocaelide 6 tanesi ihtisas olmak üzere 14 adet
organize sanayi bölgesi, 5 adet teknopark ve 2 adet serbest bölge
bulunmaktadır.
İhtiyaç duyduğu bilgi ve kalifiye insan
kaynağını Kocaeli Üniversitesinden, Gebze Teknik
Üniversitesinden, TÜBİTAK MAMdan ve teknoparklardan
sağlamaktadır.
Kocaelinin Asya üzerindeki tüm ticaret
yollarının güzergâhında olması, liman kenti olması,
lojistik bakımdan her zaman yatırımcıların dikkatini
ve ilgisini çekmiştir.
Değerli milletvekilleri, Kocaeli, 27
Aralık 2019 tarihinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın katılımıyla ülkemizde sadece
Kocaelide olan ve ülke ekonomisine büyük katkı ve değer
sağlayacak olan AR-GE merkezlerinin bulunduğu Bilişim Vadisinin
açılışına ve Türkiyenin ilk yerli ve millî otomobilinin
tanıtımına ev sahipliği yaparak tarihe tanıklık
yapan bir kent oldu.
Değerli milletvekilleri, Kocaeli, 2018
yılı verilerine göre, Türkiye araç üretiminin yüzde 35,84ünü, kimya
sanayisinin yüzde 27sini, metal sanayisinin yüzde 19unu karşılayarak
ihracatta büyümeye ve rekor kırmaya devam ediyor. Kocaeli gümrüklerinden
alınan verilere göre, 2019 yılında ihracatını bir
önceki yıla göre yüzde 1,6 artışla 29 milyar 13 milyon dolara çıkarmıştır.
İstanbuldan sonra en çok ihracat yapan yine 2nci il olmuştur. 2019
yılı ithalatını ise yüzde 17 azaltarak 40,3 milyar dolarla
tamamladı. 69,3 milyar dolarlık dış ticaret hacmiyle 2019
yılında Türkiye dış ticaretinin yüzde 18,5unu karşıladı.
Kocaeli, kaliteli ve katma değeri yüksek mal üreterek Türkiyenin
en büyük ihracat yapan ülkelerinden biri olma vizyonuna da büyük destek ve
katkı sağlamaktadır. Kocaeli, 180in üzerinde ülkeye ve bölgeye
ihracat yapıyor. Otomotiv, lastik üretimi ve petrokimya katma değeri
yüksek ürünler dünya çapında büyük ilgi görüyor. Ülke ekonomisini
büyütmek, dünyada ilk 10 büyük ekonomiye sahip olmak için
yatırımcının ve sanayicinin önünü açan ve destek veren
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
saygılarımı sunuyorum, şükranlarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Kocaeli bütçeye katkı açısından 3üncü, vergi
tahakkuk ve tahsilatı açısından 1inci sırada yer
almaktadır. Üretim yapan, yatırım yapan tüm sanayicilerimizi,
iş insanlarını tebrik ediyor, çalışanları
kutluyor, her daim yanlarında olduğumuzu ifade ediyorum ve bu
firmaların ufkunu açan, destek veren sanayi ve ticaret odalarına,
altyapı hizmetlerini sunarak sanayicinin ve
yatırımcının önünü açan Kocaeli Büyükşehir
Belediyemize ve ilçe belediyelerimize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şeker.
Gündem
dışı ikinci konuşma, Elâzığ-Malatya depremi
hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Kadim Durmaza aittir.
Buyurun Sayın
Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
2.- Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, 24 Ocak
Cuma akşamı yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili
Sivrice ilçesi olan depreme ilişkin gündem dışı
konuşması
KADİM DURMAZ
(Tokat) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizi izleyen aziz yurttaşlarımız;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 24 Ocak akşamı, hepinizin bildiği gibi, merkez üssü Elâzığ
olan, ülkemizi büyük bir üzüntü ve acıya boğan depremi
yaşadık. 41 vatandaşımız hayatını kaybetti;
yüzlerce yurttaşımız yaralandı, evinden ocağından
oldu. Depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı
ve sabır diliyorum.
Kuranda kaderin tanımı, tedbiri
alıp takdiri Cenab-ı Hakka bırakmaktan geçer ama biz
depremlerin bir doğa olayı olduğunu, önüne geçilemez
olacağını bir türlü kabullenemedik. Tabii, bu kabullenememe
noktasında büyük sorumluluk, bu ülkeyi yönetme noktasında olan
iktidarlara, hele hele son on yedi yıldır ülkemizi yöneten Adalet ve
Kalkınma Partisine aittir.
Birçok zorlukları yaşadık ama
işte bu necip milletin özelliği, kıvançta, tasada
birlikteliği, yaşadığımız son üzücü olayda da
gösterdi; bütün yaraların sarılması noktasında herkes üzerine
düşeni yaptı. Ülkemizin dört bir yanından Cumhuriyet Halk
Partili belediyeler, diğer belediyeler, gerek teknik kadrosuyla gerek
aracıyla gereciyle gerekse kullanacağı battaniyesi,
çadırı, kuru gıdası, yiyecek maddesi, sıcak
mutfağıyla yöreye aktı ve oradaki yurttaşlarımızın
bir nebze olsun gözyaşlarını, acılarını
hafifletmeye çalıştı. Bu, bu milletin özelliği ama bu
yaşanan olaydan sonra şunu gördük ki bu milletin deprem vergisi
adı altında toplanan paralarının amacına uygun
kullanılmasının kaçınılmaz olduğu
Ve şu
anda İstanbulu tartışıyoruz ve sayın bakanlar da,
yetkililer de, bu ülkenin bilim adamları da şiddetli bir depremin
İstanbulda olmasının kaçınılmaz olduğuna
işaret ediyor. Ama biz hâlâ Kanal İstanbul derdine düşmüş,
İstanbulu bekleyen 9 şiddetindeki tehlikeyi aymaz bir
karşılama hâline dönüştürüyoruz. Ve işte, gelinen noktada,
şuradaki koltuklarda, biz bugün konuştuğumuz, insan
yaşamını ilgilendiren, 16-17 milyon İstanbulluyu da
bekleyen, fay hattında bundan farklı bölgelerdeki tehlikeleri de
işaret eden konuyu birinci ağızdan görüşüp, muhatap bulup,
soru sorup cevap alacağımız bakanlardan yoksun bir Parlamentoda
âcizleri oynamaktayız. Burada bizim vebalimiz yok, gelinen noktaya
getirenler -bu ülkede- belli ama yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Bu
ülkede birlikte yaşıyor, aynı gemide birlikte yolculuk
yapıyoruz. Öyleyse ne yapacağız? Bizden sonraki nesillere olan
borcumuzu ödeme noktasında el ele tutuşup ortak anlayışla
çıkaracağımız yasalarla önlemleri alacağız.
Arkadaşlar, bu ülkenin 81 milyon
yurttaşından deprem vergisi adı altında toplanan
paraları işte bu fay hattında bulunan okullarımıza,
resmî kurum ve kuruluşlarımıza düzenli bir şekilde harcar,
o depremi sağlıklı kentler oluşturarak bekler,
hazırlanır, karşılarsak elbette bu ülkede 1 yurttaşımızın
kaşı kırışmadan, canı yanmadan, acılara
meydan vermeden bunu başarırız. Ama şöyle bir
bakıyorum yerel yönetimlerin kadrolarına, jeofizik ve jeoloji
mühendisleri noktasında da bir fukaralık var. İşte bunu da
bir yasayla olmazsa olmazlar hâline getirip, mutlak ama mutlak belediyelerde bu
kadroların olmasını sağlamak zorundayız. Bunun için
neye gerek var? Bunun için, sadece, bu depremde yaraları sarma
noktasındaki birlikteliğin yasa çıkarma noktasında da
olmasına şiddetle ihtiyaç var. Ben bu kararlı gözlere
baktığımda bu kararlılığı görmek istiyorum
ama bireysel tanıdığım insanların, bu sıralarda
oturanların gözüne baktığımda Doğru söylüyorsunuz.
dediğini de görmekteyim. Öyleyse bunu hayata geçirelim, hiç de zor
değil, biz bunları başarabiliriz.
Olay yerini gördük. Bir sayın vali sanki
satış sonrası hizmet veriyor, müşteri memnuniyeti
ölçercesine Algı gayet güzel. diyor. Arkadaşlar, biz bu
manzaraları görmek ve yaşamak istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Durmaz.
KADİM DURMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
O yüzden, biz mutlak ama mutlak bunun önlemini almak
zorundayız. Bu vebal ve sorumluluk buradaki yüce Meclisin çatısı
altında bulunan 600 milletvekilinde. Sorumluluğumuzun gereğini
yapacağız.
Yine, değerli hemşehrilerim, büyük
kentlerdeki deprem toplanma merkezlerine baktığınızda,
birçoğunda o, Anadoludaki küçük esnaf ve sanatkârın da belini büken
AVMlerin yapıldığını görüyoruz. Bu kötü
alışkanlıklardan vazgeçeceğiz ve deprem toplanma
alanlarını yeniden insanların dikkatine sunup -şehir
girişlerinde, okullarda eğitimle, resmî kurum ve kuruluşlarda,
insanların yoğun olduğu yerlerde- mutlaka onların
yerlerini, adreslerini insanların bilinçlerine koymak durumundayız.
İşte bu noktada, mutlaka ama mutlaka önlemleri almak hepimizin
boynunun borcu diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Durmaz.
Gündem dışı üçüncü konuşma,
sağlıkta şiddet hakkında söz isteyen Iğdır
Milletvekili Habip Eksike aittir.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- Iğdır Milletvekili Habip Eksikin,
sağlıkta şiddete ilişkin gündem dışı
konuşması
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Elâzığ
merkezde meydana gelen depremde yaşamını yitiren
yurttaşlarımızın ailelerine
başsağlığı, kendilerine Allahtan rahmet ve
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlıkta
şiddet üzerine söz almış bulunmaktayım. Size birkaç isim
sayarak başlamak istiyorum: Doktor Göksel Kalaycı, Doktor Ali
Menekşe, Doktor Ersin Arslan,
Doktor Melike Erdem, Doktor Kamil Furtun, Doktor Abdullah Biroğul, Doktor
Aynur Dağdemir, Doktor Hüseyin Ağır, Doktor Said Berilgen ve
Doktor Fikret Hacıosman. Bu saydığım isimlerin hepsinin
ortak yönü, değerli milletvekilleri, sağlıkta şiddet sonucu
katledilmeleridir, yaşamlarının ellerinden
alınmasıdır.
İşte bu, sağlıkta şiddetin
temel nedeni de maalesef AKP iktidarının uyguladığı
yanlış politikalardır. AKP iktidarının
Sağlıkta Dönüşüm Programı neticesinde;
sağlığı piyasalaştırması,
ticarileştirmesi, sağlığı bir meta olarak görmesi
neticesinde, âdeta ilaç ve tıbbi malzeme lobilerine rant sağlama
merkezine dönüştürmesi sonucunda, hastaların müşteri olarak
algılanması ve öyle görülmesi neticesinde bu şiddet her geçen
gün daha da artmaktadır değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri,
coğrafyamızda koruyucu sağlık hizmetleri yok
edilmiştir ve sevk zinciri diye bir şey maalesef şu an
uygulanmamaktadır. Bir uzman hekim bir günde 100-120 hastaya
bakmaktadır. Beş dakikada bir bir hastaya muayene süresi
ayrılmaktadır ve bunun neticesinde de ciddi anlamda sorunlar ortaya
çıkmaktadır. Bugün performans sistemi dediğimiz, gerçekten insan
ahlakıyla da bağdaşmayan bir uygulama hastanelerde
uygulanmaktadır.
Yine, ana dilde sağlık hizmetinin
sunulmaması üzerine hastaların kendilerini ifade etmemesi ciddi
sorunlara sebep olmaktadır. Bütçe görüşmelerinde ana dilde
sağlık hizmetinin sunulmasının önemini
vurguladığım zaman konuşmamda maalesef Sağlık
Bakanı cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadı ama
Elâzığda bu durumla ilgili bir olay gerçekleştiğinde, bir
cümlenin bir insanın hayatını kurtardığını
gördüğünde de popülist bir yaklaşımla hemen sahiplendi ve
maalesef bunu siyasi bir ranta dönüştürmeye çalıştığını
hepimiz gördük.
Değerli milletvekilleri, liyakatsizlik,
yöneticilerin liyakatsiz bir şekilde atanması ve sözleşmelerin
imzalanması, hatta AKP iktidarının atadığı
sağlık müdürlerine, başhekimlerine orada tarihsiz istifa
dilekçelerinin imzalatılması da bu sorunun ayrıca başka bir
kaynağıdır. Yine, kanun hükmünde kararnamelerle, güvenlik
soruşturmalarıyla orada insanların iş güvencesinin
ellerinden alınması ve sendikalaşma önüne büyük engellerin
konulması, âdeta özlük haklarının gasbedilmesi bu sorunu
derinleştiren başka sebeplerdendir. AKP iktidarının
şiddet politikalarında ısrar etmesiyle bugün maalesef insanlar
ülkede şiddeti bir çözüm olarak görüyor ve şiddeti bir çözüm olarak
gördüğünden dolayı da her gittiği yerde bunu uygulaması
neticesinde de bu güzelim insanlar maalesef katlediliyor ve aramızdan
ayrılmak zorunda kalıyorlar.
Yine, baktığınız zaman
değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili maalesef
caydırıcı cezalar verilmemektedir. Bu şiddeti
uygulayanların çoğu yerde âdeta korunduğunu ve maalesef gerekli
cezaların verilmediğini görmekteyiz. 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının
hastanelerde uygulanmadığını da ayrıca görmekteyiz.
Orada bu şiddet vakalarının iş kazası olarak görülmesi
gerekirken uygulanmadığını, öyle görülmediğini,
uygulamada hiçbir şekilde bu yasanın orada etkin bir şeyinin
olmadığını görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, işte bu
sağlıktaki şiddeti tırmandıran AKP iktidarına
sendikalar, Türk Tabipleri Birliği ve bizler, siyasi partiler bir
çağrıda bulunuyoruz ve diyoruz ki: Gelin, hemen şimdi, Türk
Tabipleri Birliğinin hazırladığı sağlıkta
şiddet yasa taslağı hızla yasalaşsın. 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Yasası etkin olarak uygulansın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi
Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Muayene randevuları hastaya yeterli süre
ayrılacak şekilde düzenlensin. Acil servislerde sadece acil hastalara
hizmet verilsin. Birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilsin
yani koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilsin, esas
alınsın. Sevk zinciri uygulansın ve en önemlisi, işte
popülist yaklaşımla Sayın Bakanın da sahiplendiği, o
ana dilinde sağlık hizmetinin önemi fark edilsin ve ana dilinde
sağlık hizmeti uygulansın. diyoruz.
Değerli milletvekilleri, iktidarı ve
Sağlık Bakanlığını bu yanlış neoliberal
politikalardan vazgeçmeye, sağlıkta performans sistemini acilen
kaldırmaya, Sağlıkta Dönüşüm Programını durdurup
bu politikalardan vazgeçmeye davet ediyoruz. Sağlıkta şiddet
yasası çıkarılıncaya ve sağlık alanındaki
şiddet durduruluncaya kadar biz mücadele etmeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Eksik.
HABİP EKSİK (Devamla) Gelin,
sağlıkta şiddet yasa taslağını Meclisten
geçirelim ve Meclis olarak biz görevimizi yapalım, bu katliamlardan
dolayı vebal onların -iktidarın- boynunda kalsın, biz
Meclis olarak görevimizi yerine getirelim diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Eksik.
Değerli milletvekilleri, şimdi de sisteme
giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Çelebi
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
İzmir ili Çeşme ilçesi Alaçatı Mahallesi ile Urla ilçesi
Zeytineli köyüyle ilgili kamulaştırma kararında İzmir
Büyükşehir Belediyesiyle gerekli koordineli çalışmanın
yapılıp yapılmadığını,
kamulaştırılan alanda hangi tür turistik tesislerin
yapılacağını, turistik amaç dışında
başka türlü yapılaşmaya izin verilip verilmeyeceğini Kültür
ve Turizm Bakanından, mahkeme kararları hiçe sayılan İzmir
ili Karaburun ilçesindeki RES projesine devap edilip edilmeyeceğini Çevre
ve Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
24 Ocak 2020 tarihinde
Cumhurbaşkanlığı kararıyla İzmir Çeşme
Alaçatı mahallesinde ve Urla Zeytineli köyünde kamulaştırma
kararı alındı.
Turizm Bakanına soruyorum: Bahse konu olan
bölgede neden acele kamulaştırma kararı
alınmıştır? İzmir Büyükşehir Belediyesi,
Çeşme ve Urla belediyeleriyle gerekli koordineler yapılmış
mıdır? Kamulaştırılan alanda hangi tür turistik
tesisler yapılacaktır? Turistik amaç dışında,
başka türlü yapılaşmaya izin verilecek midir?
Ayrıca, İzmir Karaburun RES Projesi,
Yaylaköyün talanına sebep olmaktadır ve Çevre
Bakanlığı buna olur vermiştir. Çevre ve Şehircilik
Bakanına soruyorum: Mahkeme kararlarını hiçe sayan, Karaburun
Yarımadası ve Ildır Körfezi özel çevre koruma bölgesi ilan kararını
görmeyen tutumunuz devam edecek midir diyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
olası depremlerde ve diğer afetlerde depreme dayanıksız
binaların yıkılması sonucu bir tek
vatandaşımızın dahi hayatını kaybetmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, deprem bölgesinde
yaşıyoruz. Ülkemizin büyük bir kısmı aktif fay zonları
içerisinde ve nüfusumuzun büyük çoğunluğu bu bölgelerde
yaşamaktadır. İstatistiklere göre, son yüz yılda
depremlerden değil, depremlere dayanıksız yapılan
binaların yıkılmasından 80 binin üzerinde kişi
hayatını kaybetti.
Maalesef ülkemizde yılların birikimi
plansız kentler ve mühendislik hizmetlerinden yoksun, depreme
dayanıksız yapılar çoğunlukla mevcuttur. Olası
depremlerde ve diğer afetlerde artık bir vatandaşımız
dahi depreme dayanıksız binaların yıkılması
nedeniyle hayatını kaybetmemeli. Bunun için can güvenliği
sağlanmış, hayat kalitesi artırılmış,
çevreyle barışık şehirlerin oluşturulması için
kentsel dönüşümü desteklemek hepimizin görevidir.
Kentsel dönüşüm, kentteki hastalıklı
alanların teşhis ve tedavisidir, aynı zamanda koruyucu
hekimliktir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili
Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
24 Ocak Cuma günü Elâzığın Sivrice
ilçesinde meydana gelen ve Malatya başta olmak üzere çevre illerde de
hissedilen 6,8 büyüklüğündeki depremi yaşayan tüm
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Depremde
hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı ve sabırlar
diliyor, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Devletimiz, depremin ilk anından itibaren
yaraları sarmak ve acıları dindirmek için yapılması
gereken her şeyi büyük devletlere yakışır şekilde
yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Aziz milletimiz de
depremzedelerle tek yürek olmuş, maddi, manevi destekleriyle eşine az
rastlanır bir kardeşlik örneği göstermiştir.
Cenab-ı Hak aziz milletimizi ve ülkemizi her
türlü afetten korusun, muhafaza eylesin diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
4.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme
ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz cuma günü Elâzığ ve
Malatya başta olmak üzere birçok ilde gerçekleşen ve 40ı
aşkın vatandaşımızın hayatını
kaybetmesiyle sonuçlanan deprem felaketi Türkiyenin acı deprem
gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Deprem bu coğrafyanın bir gerçeği
olmasına rağmen bizler yaşanan her felaketin ardından
aynı sahneleri yaşamaya devam ediyoruz. Kader diyerek,
fıtrat diyerek depremden kaçamazsınız. Deprem bu
coğrafyanın bir gerçeğiyse bizler felakette yaşanacak can
kayıplarını en aza indirecek önlemleri almak zorundayız.
Başta İstanbul olmak üzere deprem kuşağında yer alan
birçok il için kaybedecek vaktimiz yok. Bizim kanallara değil, deprem
karşısında ayakta kalacak binalara ihtiyacımız var.
Gelin kanal sevdanızdan vazgeçin. Kanal değil, sağlam
İstanbul. diyoruz; İstanbulluları deprem felaketinden -tüm
Türkiyeyi- kurtarmaya davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Sümer
5.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, 24 Ocak Cuma
günü Elâzığ ve Malatya illerinde yaşanılan depremde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Adana ili
Gezbeli Geçidinin kış aylarında kapanmasıyla
yaşanılan mağduriyete ve Tufanbeyli ilçesi Akçal köyünün telefon
şebekesi sorununa ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Elâzığ ve Malatyada yaşanan depremde
hayatlarını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara da acil
şifalar dilerim.
Kışla birlikte Adananın kuzey
bölgelerinde büyük sorunlar yaşanıyor, elektrik direkleri
yıkılıyor, yollar kapanıyor. Adananın kuzeye
açılan penceresi olan Tufanbeyliyi Kayseriye bağlayan Gezbeli
Geçidi kış aylarında sık sık kapanıyor ve
açılması haftaları buluyor, bölgede bulunan 20 köyün
yaşamla tüm bağlantıları kesiliyor. Yol açılsa bile
özellikle Adana tarafından geçidin giderek darlaşması ve
güvensizlik olmasından dolayı vatandaşlar bu yolu korku içinde kullanıyor.
Gezbeli artık korku geçidi olmasın. Tufanbeylideki
vatandaşlarımızın sesini buradan yetkililere iletiyorum.
Yine,
Tufanbeylinin Akçal köyünde telefon şebekesi olmamasından
dolayı köylüler mağduriyet yaşıyor. Ulaştırma
Bakanlığına yazdıkları dilekçeye de hâlen bir cevap
verilmemiş. İletişim neredeyse yok gibi. Buradan
Ulaştırma Bakanına ben de sesleniyorum: Akçalın
şebeke sorununu bir an önce çözün.
BAŞKAN
Sayın Özkan
6.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 24
Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice
ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Elâzığda
meydana gelen, Malatya ve bölge illerimizde hissedilen depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
ailelerine sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Depremin en
az kayıpla atlatılması ve vatandaşlarımızın
can güvenliğinin sağlanması için AFAD ve Kızılay
başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımız bölgeye
yönlendirilmiş ve gerekli çalışmalar
başlatılmıştır. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere
bakanlarımız ve milletvekillerimiz deprem bölgesinden çalışmaları
yakından takip ederek her zaman milletimizin yanında
olduklarını ve yalnız olmadıklarını
göstermişlerdir. Devletimizin ilgili kurumları ve kadirşinas
milletimizin özverili çalışmalarıyla en kısa zamanda
vatandaşlarımızın yaralarının
sarılacağına inanıyorum. Rabbimden ülkemizi ve milletimizi
büyük depremlerden korumasını niyaz ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılavuz
7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 24
Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice
ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Elâzığ
ve Malatyada meydana gelen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Rabbim vatanımızı, milletimizi her
türlü afet ve musibetten korusun.
Deprem
bölgesinde zorluklar içinde fedakârca görev yapan AFAD, jandarma, polis,
sağlık ve itfaiye personelimize insan üstü gayretlerinden ötürü
şükranlarımı sunuyorum. Millet olmak acıda ve sevinçte bir
olmaktır. Zor günde birlik ve beraberlik örneği sergileyen mensubu
olmaktan onur duyduğumuz yüce Türk milletine teşekkürlerimi
sunuyorum. Seni kurtarmadan buradan çıkmayacağım. diyerek
Yüsra bebeği ve annesini kurtaran Jandarma Astsubay Zehra
Yıldızın, enkaz altındaki vatandaşımızla
yaptığı görüşmeyle hafızalara kazınan Emine
Kuştepenin, titreyen sesiyle Buradayız, geliyoruz. diyerek
umudumuzu diri tutan Yüzbaşımız Yusuf Mataracının ve
nice isimsiz kahramanın destansı fedakârlığı
göğsümüzü kabartmıştır.
Son olarak,
milletçe kenetlenmemiz gereken bu zor günlerde provokasyon yapan, devletimize
kin kusan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OLCAY KILAVUZ
(Mersin)
kaos için fırsat kollayan hainleri unutmayacak ve bu alçaklara
göz açtırmayacağız.
BAŞKAN
Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Çevre ve Şehircilik Bakanının Niğde ilinin çevre
kirliliği sorunlarıyla ilgilenmesini temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ilinde
çevre sorunları devam ediyor.
Niğde Bor arasındaki sulama amaçlı
kullanılan Akkaya Barajının suyunda canlı
yaşamıyor. Üniversitenin yanında baraj kokusu kenti
sarıyor. AKP iktidarı on yıldır Çözdük. Çözüyoruz.
diyor, sorun devam ediyor. Niğde merkez Dündarlı kasabasında ise
kanalizasyon sulama suyuna karışıyor. Dündarlı halkı
bahçelerine akan suya kanalizasyonun karışmasından tedirgin, bir
an önce önlem alınmasını istiyorlar. Bunun için de kanalizasyona
arıtma tesisinin yapılmasını bekliyorlar. Ayrıca,
Niğde ili Bor ilçesi Kızılca köyünün deresinde de artık
canlı yaşamıyor, çevre kirliliği had safhada.
Çevre ve Şehircilik Bakanının
Niğdedeki çevre kirliliği sorunlarıyla ilgilenmesini temenni
ediyorum.
Teşekkürler Başkanım.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
9.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme
ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Geçen Cuma günü saat 20.55te 6,8 şiddetinde
Malatya-Elâzığ Sivrice merkezli depremde hayatını
kaybedenlere Cenabı Allahtan rahmet, yakınlarına sabır,
yaralılarımıza acil şifalar diliyor ve Türk halkımıza
geçmiş olsun diyorum.
Depremde büyük özveriyle kurtarma
çalışmalarına katılan Jandarma Arama Kurtarma, AFAD, UMKE,
İHH, itfaiye ve emniyet güçlerimize, kamu personelimize,
Cumhurbaşkanımıza, bakanlarımıza, valilerimize,
kaymakamlarımıza, belediye başkanlarımıza ve kurum
amirlerimize çok teşekkür ediyorum.
Bundan sonraki süreçte yapılacak olanlar: O
bölgede yaşayan işçimiz, köylümüz, çiftçimiz,
esnafımızın bankalardan veya tarım krediden çekmiş
oldukları kredi borçlarının ertelenmesi; yine aynı
şekilde, bankalardan konut kredisi çekip ödemek zorunda oldukları
taksitlerin ertelenmesi bakanlarımızdan talebimizdir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
10.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Elâzığ Sivricede 24 Ocak 2020 günü saat
20.55te meydana gelen, başta Malatya olmak üzere birçok ilimizde de
hissedilen 6,8 büyüklüğündeki depremi hem bölge olarak hem de
kalplerimizde yaşadık.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın yakın takibiyle, depremin hemen ardından
ihtiyaç duyulan her türlü personel, araç gereç ve teçhizat çok kısa sürede
deprem bölgesine ulaştırıldı. Arama ve kurtarma
çalışmaları, yaralıların tahliyesi ve evleri
yıkılan vatandaşlarımızın konaklaması
konusunda gereken tüm tedbirler süratle alındı. AFAD koordinasyonunda
yürütülen ve 45 kişinin sağ kurtarıldığı
çalışmalar, enkaz altındaki son vatandaşımıza da
ulaşılmasıyla tamamlandı.
Son durumda, deprem nedeniyle 41
vatandaşımız hayatını kaybetti. Hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına da başsağlığı diliyor, bölge
halkına ve tüm milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyor;
başta bakanlarımıza, ilgili kurum ve
kuruluşlarımıza teşekkür ediyorum. Bir daha böyle bir
depremi yaşatmamasını Allahtan temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
11.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme
ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Elâzığ ve Malatya illerimizde yaşanan
depremde can kayıplarımız ve yaralılarımız
olduğu haberini büyük bir acı ve üzüntüyle, hep beraber
öğrendik. Devletimiz asil milletimiz ile tek yürek olmuş, tüm
kurumlarımız hızlı bir şekilde gerekli tedbirleri
alarak titiz çalışmalar yürütmüştür. AFAD, Türk
Kızılayımız, sağlık görevlilerimiz, UMKE,
itfaiyemiz, sağlık ekiplerimiz, polisimiz, jandarma arama kurtarma
timlerimize, âdeta zamanla yarışarak -tam bir koordinasyon hâlinde
çalışan- yıkılma tehlikesi olan binalara canı
pahasına girerek enkaz altındaki
vatandaşlarımızı, bebekleri, anneleri kurtaran kahraman
ekiplerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Şunu çok net bir
şekilde gördük: Dünyanın en iyi arama kurtarma ekibine sahibiz ve
yine, dünyanın en zengin ülkesi değiliz ama en cömert ülkesiyiz. Bu
vesileyle, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı,
yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Milletimizin başı sağ olsun.
BAŞKAN Sayın Arkaz
12.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme
ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Deprem kuşağında yer alan ülkemizde
son yüz yılda 57 büyük deprem meydana geldi. Bu noktada kentsel
dönüşüm çalışmalarına daha da hız verilmesi gerekiyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tespitlerine göre,
ülke genelinde 6,5-7 milyon civarında sağlıksız yapı
stoku var. Bu stokun temizlenerek yeni yerleşim alanlarının
hazırlanması Türkiye için millî bir zorunluluk ve gelecek tehdidi
hâline gelmiştir. Yüce Meclisimizin de bu anlamda destekleri ve bu konuyu
gündemde tutması büyük önem arz ediyor. Bu vesileyle, depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güneş
13.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme
ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 24 Ocak 2020 tarihinde, akşam saatlerinde,
Elâzığ Sivricede -çevre illerinde de hissedilen- 6,8 şiddetinde
deprem olduğunu üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Deprem
neticesinde 41 vatandaşımız hayatını kaybetmiş,
1.600 vatandaşımız yaralanmış, çok sayıda ev
yıkılmış veya hasar almıştır. Afetin
olduğu andan itibaren, çok kısa zamanda devletimiz tüm kurum ve
kuruluşlarıyla vatandaşlarımızın yanında yer
almıştır; mağdur vatandaşlarımızın
barınma, sağlık, giyecek, yiyecek gibi pek çok ihtiyacı çok
kısa sürede temin edilmiştir; pek çok vatandaşımız
enkaz altından kurtarılmıştır. Devletimiz,
milletimizin yanında olduğunu göstermiş, en kısa sürede
yaraların sarılacağı ifade edilmiştir. Ayrıca, bu
afet sırasında tüm milletimiz ve sivil toplum örgütlerimiz
kenetlenerek mağdurlarımızın yanında yer
almış, burada cefakârca ve fedakârca
çalışmışlardır; onlara da
şükranlarımızı arz ediyoruz. Afette hayatını
kaybeden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül
14.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
ülkemizde deprem vergisi toplanmaya başlandığı yıldan
bugüne kadar ne kadar vergi toplandığını ve toplanılan
deprem vergilerinin ne kadarının Aydın ili için
kullanıldığını, Aydın ilindeki yapılar için
depreme karşı dayanıklılık testlerinin
yapılıp yapılmadığını ve depreme
karşı dayanıklılık testi yapılan bina sayısı
ile sonuçlarını Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktaydan öğrenmek istediğine, jeotermal elektrik üretim
alanlarında doğal ve tetiklenmiş depremsellik
kayıtları ile değerlendirme uygulamalarının
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Aydın ili, Türkiyenin birinci derece deprem
riski olan illerindendir, son olarak 22 Ocak 2020de merkez üssü Efeler ilçesi
Emirdoğan köyü olan 3,5 şiddetinde deprem
yaşanmıştır. Bunun dışında, birinci derece
deprem riski olan Denizli, Manisa gibi çevre illerde yaşanan depremler de
Aydını etkilemektedir. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktaya sormak istiyorum: Ülkemizde deprem
vergisi toplanmaya başlandığı yıldan bugüne kadar ne
kadar vergi toplanmıştır? Aynı tarihler arasında
Aydın ilinden toplanan deprem vergisi ne kadardır? Toplanan deprem
vergilerinin ne kadarı Aydın ilindeki depremde oluşabilecek
hasarların önlenmesi için kullanılmıştır? Aydın
ilindeki yapılar için depreme karşı dayanıklılık
testi yapılmış mıdır? Depreme karşı
dayanıklılık testi yapılan bina sayısı
kaçtır? Kaç binanın yıkılması, kaçının
güçlendirilmesi gerekmektedir? Jeotermal kaynakların fazlaca kullanıldığı
arazilerde yapılan reenjeksiyon sismik aktiviteyi tetiklemekte ve depreme
sebep olmaktadır. Bu bağlamda, jeotermal elektrik üretim
alanlarında mutlaka doğal depremsellik ve tetiklenmiş
depremsellik kayıt ve değerlendirme uygulamalarının
yapılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kasap
15.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, grip ilaçları dâhil olmak üzere birçok ilacın piyasada
bulunmaması nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca
Piyasada ilaç krizi yok. dese de grip ilaçları da dâhil olmak üzere
120ye yakın ilaç piyasada bulunmuyor. İlaçlara 19 Şubat
itibarıyla yüzde 12 zam gelmesi bekleniyor. Sağlık
Bakanlığı ile ilaç firmaları arasında ilaç
zammına ilişkin pazarlık sürüyor. 20 Şubata kadar
insanlarımızın, vatandaşlarımızın
mağdur edilmemesi için -özellikle grip ilaçları başta olmak
üzere, kan sulandırıcı ilaçlar ve kalp ilaçları, hormon
ilaçları, insülin de dâhil olmak üzere ilaçlar bulunamıyor ve
hastalarımız mağdur durumda- Sağlık Bakanlığı,
üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve
insanlarımızın mağduriyetini derhâl gidermelidir. Her ne
gerekçeyle olursa olsun, Bakanlığın bu soruna çözüm bulması
gerekiyor.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Ünsal
.
16.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
Elâzığ ve Malatya illerinde yaşanılan depremde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Çinde ortaya
çıkan ve çok sayıda insanın ölümüne neden olan corona virüsünün
Türkiyeye girmemesi için etkili önlemlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Elâzığ ve
Malatya depreminde hayatlarını kaybeden hemşehrilerime
rahmetler, yaralılara sağlıklar diliyorum.
Çinde ortaya çıkan, tüm dünyayı tehdit
eden corona virüsü her geçen gün daha büyük tedirginlik yaratıyor. Deprem
nedeniyle sekonder olan corona virüsü nedeniyle bilinen ölümün 110
civarında olduğu tespit edilirken, hasta sayısının 5
bini bulduğu belirtiliyor.
Sayıların çok hızlı şekilde
artması dünya genelinde korku yaratırken Türkiye'de ciddi tedbirler
almalıyız. Havaalanında termal kamera sistemleri kurulduğu
açıklandı ancak bu hastalığa karşı termal
kameraların yetersiz kaldığı bir gerçektir çünkü her
ateşli kişi corona virüs hastası değildir. Çok sayıda
insanın ölümüne ve hastalanmasına neden olan corona virüsünün
Türkiye'ye girmemesi için çok etkili önlemler hayata geçirilmeli. Ülkeye
girişler çok daha kontrollü, sınırlı olmalı, hatta
Wuhandan gelenlere yasak bile konulmalı çünkü bu virüsün çok
hızlı ve kesin bir yayılma gücü olduğunu görüyoruz.
Başta Sağlık Bakanlığı
olmak üzere tüm yetkilileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, 24 Ocak Cuma günü yaşanılan ve merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depreme
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Elâzığ Sivricede yaşanan depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçelinin görevlendirmesiyle, Milliyetçi Hareket Partisinin heyeti de deprem
bölgesindeydi; Elâzığ ve Malatyada incelemelerde bulundu, bütün
depremzedelerle bir arada olundu, ziyaretler yapıldı. Cumartesi günü
deprem bölgesine gittiğimizde, Sayın Cumhurbaşkanı,
Bakanlar ve devletin tüm elemanları, 4 bin memur oradaydı; devlet
görevindeydi, görevinin başındaydı ve elinden geleni
yapmaktaydı.
Bugün, depremde polemik yapmanın zamanı
değildir, deprem bölgesinde yaraları sarma zamanıdır, depremzede
insanlarımızı yaşatma, onları hayata bağlama,
onların gereksindiği ihtiyaçları yerine getirme
zamanıdır; ucuz polemiklere girmeden herkes gereğini
yapmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
18.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 24 Ocak Cuma
günü yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi
olan 6,8 büyüklüğündeki depreme ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Elâzığ merkezli Malatya ve diğer çevre illerde yaşanan
deprem nedeniyle yaşamını yitiren
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralı
yurttaşlarımıza acil şifalar, yöre insanımıza ve
ülkemize büyük geçmiş olsun dileklerimi iletiyor,
yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza da
başsağlığı ve sabır diliyorum.
Korkuyla yaşanan bu deprem hareketleri,
insanlarımızın canını almakta, yaşamını
altüst etmektedir. Büyük acılar yaşanmadan depreme karşı
harekete geçilmeli ve önlem alınmalıdır. Depremlerin değil,
ihmalin öldürdüğü unutulmamalıdır. Bu gerçeği unutursak
başka acılar kaçınılmaz olarak maalesef
yaşanacaktır. Vakit varken önlem alınmalı, depreme
karşı etkin ve acil çözüm planı hazırlanıp
uygulanmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, gelin, aktif fay
hatlarında ve hassas deprem bölgelerindeki kentsel dönüşüm gerçekleştirilmek
üzere gelecek beş yılı seferberlik yılı olarak ilan
edelim diyoruz. İktidarın çılgın projeleri değil,
ilmin, bilimin ışığında akıllı projeleri
uygulamasını talep ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
19.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Türkiyede kış aylarında olmamıza
rağmen son yılların en büyük kuraklığının
yaşandığına ilişkin açıklaması
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kış
aylarında olmamıza rağmen Türkiye son yılların en
büyük kuraklığını yaşamaktadır. Özellikle temel
gıda maddelerimizden olan buğday için yeterli yağış
düşmemiş ve önümüzdeki günlerde de kuraklığın devam
edeceği öngörülmektedir. Şimdiden Tarım Bakanını
uyarıyorum: İthalatı destekleyici politikalardan artık
vazgeçin. Çiftçimizin düşük verim alacağı öngörüsüyle
şimdiden bir fon oluşturarak kuraklık desteği adı
altında bir desteklemeyle çiftçimizin olası mağduriyeti için
önlem alın. Zaten çiftçimiz ciddi anlamda borçlu; ayrıca, destekleri
zamanında ödemiyorsunuz, bari çiftçimizin kuraklıktan etkilenmemesi
için şimdiden önlemleri alın. Dünyanın en pahalı mazotunu
ve gübresini kullanan çiftçimiz hasat zamanı düşük bir verim elde
ederse ve az bir gelire sahip olursa o zaman ne yapacaksınız?
Kuraklık ciddi bir uyarıdır ve devlet burada görevini
yapmalıdır. Çiftçinin ve tüketicinin mağduriyetini önlemek için
destekleme yapılmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
20.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvin Cerattepede madencilik faaliyeti yürüten
firmanın şehrin içme suyuna yönelik müdahalesine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvin
Cerattepede madencilik faaliyeti yürüten firma bu faaliyeti olumlu ÇED
raporuna göre sürdürmektedir. Olumlu aldığı ÇED raporunda söz
konusu yörede yaptığı madencilik faaliyetinde hiçbir
şekilde içme sularına dokunmayacağını, sulama
sularından yararlanmayacağını ifade etmesine rağmen
geçen hafta Artvinin Dere Mahallesi mevkisinde yararlandığı,
kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan yere müdahale
ettiği, jandarmanın tespit tutanağı, belediyenin tespit
tutanağıyla ortaya çıkmıştır, suçüstü
yakalanmıştır yani Artvinde içme sularını
bulandırmış, içme sularını kirletmiştir.
Sabıkalı olan bu şirketin yapmış olduğu bu
faaliyeti kabul etmiyoruz.
Bu konuda, buna
müdahale etmesi gereken Jandarma ne yazık ki çekimser
kalmıştır. Peygamber ocağı olarak ifade
ettiğimiz Jandarma ne yazık ki maden ocağının
bekçiliğini yapmak zorunda kalmıştır. Üç yıldır
sayın bakanlara soru soruyorum. İaşesi, Jandarmanın
iaşesi Mehmet Cengiz tarafından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beko
21.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun,
DİSKe bağlı GENEL-İŞ Sendikasına ait İzmir
ili Urla ilçesi Zeytineli köyü Böğürtlen mevkisindeki
taşınmazlara yönelik hukuk dışı karardan vezgeçilerek
işçi ve köylülerin haklarının iade edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DİSK ve GENEL-İŞ
Sendikasının unutulmaz Genel Başkanı Abdullah Baştürk
ve arkadaşları tarafından işçilerin kullanımı
için 1975 yılında DİSK/GENEL-İŞ Sendikasına
kazandırılan İzmir Urla Zeytineli köyü Böğürtlen
mevkisindeki taşınmazlara saray tarafından hukuk
dışı bir biçimde el konulmuştur. Sendikanın yanı
sıra, köylüye ait birçok taşınmaz da aynı akıbete
uğramıştır. 12 Eylül faşist cuntası DİSK/GENEL-İŞ
Sendikasını kapattıktan sonra mal varlıklarına el
koymuştur. Yıllarca Anayasa Mahkemesi olarak
kullanılmış olan Çankayadaki bina DİSK/GENEL-İŞ
Sendikasının kendi mülkiyetidir. Kırk yıl sonra, aynı
anlayışla, Urla Belediye Başkanımız görevden alındıktan
sonra DİSK/GENEL-İŞ ve halkın arazileri, 12 Eylül
faşist cuntasının yaptığı gibi,
gasbedilmiştir. Alınan bu haksız ve hukuksuz karardan derhâl
vazgeçilmesini, işçilerin ve köylülerin haklarının iade edilmesi
konusunda adımların atılmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi de Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Türkkan, buyurun.
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 24
Ocak Cuma akşamı yaşanılan ve merkez üssü Elâzığ
ili Sivrice ilçesi olan depremde hayatını kaybeden 41
vatandaşımıza Allahtan rahmet dilediğine, depremin meydana
geldiği andan itibaren İYİ PARTİ Genel Başkanı
Meral Akşener başta olmak üzere 81 il ve ilçedeki
teşkilatlarının depremzedelerin yaralarını sarmak için
seferber olduğuna, 17 Ağustos Marmara depreminin üzerinden yirmi bir
yıl geçmesine rağmen gerekli tedbirlerin
alınmadığına ve depremin ülkemiz için her an tehdit
oluşturduğu gerçeğinin akıldan çıkarılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz Cuma akşamı
Elâzığ Sivrice merkezli yaşadığımız 6,8
büyüklüğündeki depremde yine yüreğimiz yandı. Elâzığ
ve Malatyada toplam 41 vatandaşımızı kaybettik.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun.
Depremin meydana geldiği andan itibaren Genel
Merkezimizde kurmuş olduğumuz acil koordinasyon masasıyla
bölgeden anında haber alıp 81 ildeki ve ilçelerdeki
teşkilatlarımızı yardım için seferber ettik. İl
ve ilçe başkanlıklarımızın topladığı
yardımları kendi imkânlarımızla tuttuğumuz
tırlara yükleyerek hem Elâzığa hem de Malatyaya ulaştırdık.
Başta Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak
üzere tüm teşkilatlarımız depremzedelerin yaralarını
sarmak ve onlara destek olmak için deprem bölgesine gittiler.
Şu bir gerçek ki depremden sonra aziz
milletimizin göstermiş olduğu birlik ve beraberlik takdire
şayandır. Zor günlerdeki kenetlenmemiz Türk milletinin ne kadar yüce
gönüllü olduğunu bir kere daha ispatladı. AFAD ve
çalışmalara katılan tüm arama kurtarma ekiplerimiz
olağanüstü iş yaptılar. Gece gündüz, çok zor şartlarda,
canla başla çalışan tüm kurtarma ekiplerimizi canıgönülden
tebrik ediyorum. Allah milletimize bir daha böyle acılar
yaşatmasın. Ancak 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden
yirmi bir yıl geçmesine rağmen, yaşanan acılardan ders
çıkarmadığımızı ve gerekli tedbirleri yeterince
almadığımızı bir kere daha gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan, devam edin
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Elâzığ depremi,
İstanbulda beklenen büyük Marmara depremi öncesinde -bunu üzülerek
söylemek istiyorum ama- bir uyarı olmuştur aslında. Depreme ne
kadar hazırız? Bu sorunun cevabını verebiliyor muyuz veya
ne kadar verebiliyoruz? Ülkemizin deprem bölgesinde olduğunu ve depremin
ülkemiz için her an tehdit olduğu gerçeğini aklımızdan
çıkarmamalıyız. Özelikle bilim adamlarının dikkat
çektiği deprem bölgelerinde, depreme dayanıklı kentsel
dönüşümler bir an önce tamamlanmalı, binaların depreme
uygunluğu ciddiyetle tespit edilmelidir.
Her türlü eleştiri hakkımızı
daha sonraya bırakıyoruz. Şu an acımız varken meseleye
siyasetüstü bir anlayışla yaklaşılması
gerektiğini düşünüyoruz. Yaralarımızı sardıktan
sonra elbette eksik gördüğümüz ve yanlış
yapıldığına şahit olduğumuz tüm durumları milletimize
aktaracağız.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Sayın Akçay, buyurun.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 24
Ocak 2020 tarihinde meydana gelen ve merkez üssü Elâzığ ili Sivrice
ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden
vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, deprem bölgesinde
AFADın, Kızılayın, güvenlik güçleri ile diğer yetkili
kurumların cansiparane çalışmalarının takdire
şayan olduğuna, MHP il ve ilçe teşkilatlarının her
türlü insani ve teknik desteği vermek maksadıyla bölgede hazır
bulunduğuna, ülke olarak içinde bulunulan bu çetin günlerde devlet millet
kaynaşmasıyla bir ve beraber olunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55te
Elâzığ ilimizin Sivrice ilçesi merkezli 6,8 büyüklüğünde bir
deprem meydana geldi ve depremin artçı etkileri Diyarbakır,
Gaziantep, Malatya ve Adana illerimizi de etkilemiştir. Deprem sonucunda
hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ve
yaralılarımızın olması ülkemizi derin bir üzüntüye
boğmuştur. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar ve milletimize sabrıcemil diliyorum.
AFADın, Kızılayın, güvenlik güçlerimizin,
diğer ilgili ve yetkili kurumların deprem bölgesindeki cansiparane
çalışmaları takdire şayandır. Bölgeden gelen her iyi
haber umutlarımızı yeşertmekte, devlet ve millet
dayanışmasını perçinlemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla
deprem bölgesine incelemelerde bulunmak, çalışmalara ve bölgedeki
vatandaşlarımıza destek olmak amacıyla milletvekili
arkadaşlarımızın da yer aldığı bir heyet
gönderilmiştir. Diğer yandan, il ve ilçe
teşkilatlarımız her türlü insani ve teknik desteği vermek
amacıyla bölgede hazır ve nazır bir durumdadır.
Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos
1999da Gölcükte, 12 Kasım 1999da Marmara Bölgesinde, 23 Ekim 2011de
Vanda, geçtiğimiz çeyrek yüzyılda ülkemizi derinden etkileyen depremler
meydana gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay, devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 22 Ocak 2020 tarihinde Manisa
ilimizin Akhisar ilçesinde 5,4 büyüklüğünde deprem olmuş ve
artçı etkileri İstanbulun birçok semtinde de hissedilmiştir.
Akabinde, 24 Ocak 2020de Elâzığ ve Malatyada gündemimize mevzubahis
olan elim hadise gerçekleşmiştir. Biraz önce de yine Manisanın
Kırkağaç ilçesinde 5,1 şiddetinde deprem meydana gelmiştir
ve sarsıntıların devam ettiğinin haberini de alıyoruz.
Son bir hafta içerisinde meydana gelen bu doğal
hadiseler bizlere jeolojik bir gerçeğimizi hatırlatmaktadır.
Ülkemiz dünyanın en önemli deprem kuşaklarından Alp-Himalaya
Deprem Kuşağında yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay,
bağlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Depremle yaşamaya her an
hazır olmak zorundayız. Bu gerçeği kabul etmekten, buna uygun
gelecek planlaması yapmaktan başka seçenek yoktur; aksi hâlde,
olası depremlerde can ve mal kaybı yaşanması
kaçınılmazdır.
Hatırlamak elzemdir lakin yapılması
gereken, olası depremler için gerekli fizibilite ve diğer teknik
çalışmaların ve idari koordinasyonun
yapılmasıdır. Ülke olarak çetin bir dönemden geçiyoruz. İtidal,
çaba ve dayanışmayla daha önce millet olarak bu zorlukları
nasıl aştıysak yine aynı kudret ve azme sahibiz. Gün, bir
ve beraber olma günüdür. Gün, devletin milletten ayrı
olmadığını görme ve gösterme günüdür. Gün, akıl ve
sağduyuyla yaralarımızı sarma günüdür. Biz tasada,
kıvançta bir olan Türk milletiyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tarihte bunu daha önce
defalarca başardık, yine başaracağız; 82 milyon
kenetlendik, Allahın izni ve milletimizin dirayetiyle bu
sıkıntıları da aşacağız.
Deprem sonrasında ortaya çıkan fay
hatlarından menşesi vatan sınırları
dışında olan odaklar ayyuka çıkmış,
avazlarının hayrın değil, şerrin ilanı
namına yükseldiğini de görmüş bulunuyoruz. Bu fesat ve şer
odaklarına karşı bir olmak, iri olmak şuur sahibi her bir
ferdin görevidir. İçinde bulunduğumuz bu çetin günlerde akıl ve
gönül mizanımız bizlere önemli bir vazife vermektedir. O da devlet-millet
kaynaşmasıyla bir ve beraber olmaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Oluç
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, 24 Ocak 2020 tarihinde Elâzığ ve Malatya illerinde
yaşanılan depremde hayatını kaybeden 41 yurttaşa
Allahtan rahmet dilediklerine, depremlerin engellenemez olduğuna ancak
ölümlerin depremden değil gerekli önlemlerin alınmamasından
kaynaklandığına, Elâzığ ve Malatya illerinin afet
bölgesi ilan edilmesi yönündeki kanun tekliflerine siyasi parti
gruplarının destek vermesini beklediklerine, 9 Ocak tarihinde
Osmaniye 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalan mahpuslara
göndermiş oldukları Ahmedi Haninin Mem û Zîn adlı eseri ile
Maksim Gorkinin Ana adlı eserinin cezaevi yönetimi tarafından hangi
anlayışla geri gönderildiğini öğrenmek istediklerine ve bu
durumu protesto ettiklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, evet, 27 Ocak 2020de
Elâzığda ve Malatyada ağır bir deprem yaşandı
ve bunun sonucunda, şu ana kadar 41 yurttaşımızın
hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Öncelikle,
hayatını kaybetmiş olan yurttaşlarımızın
hepsine Allahtan rahmet diliyoruz, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı diliyoruz. 1.600den fazla
yurttaşımızın yaralandığı biliniyor, onlara
da acil şifalar diliyoruz.
Bu tür olaylar, aslında, toplumsal
dayanışmanın, toplumda acıların ortak hissedilmesinin
ve ortak yaşanmasının ve paylaşılmasının en
önemli olduğu zamanlardır elbette. Daha önce de Türkiye bu tür
şeyleri gördü. Hatırlarsak, İzmit Gölcük depremi, ardından
Düzce depremi, Van Depremi; bütün buralarda çok ciddi bir toplumsal
dayanışma ortaya çıktı, acılar
ortaklaşıldı ve ortaya çıkan sorunların çözülebilmesi
için birlikte hareket edildi ve bu, böyle olması da gereken bir
şeydir. Ama bu durum, asla, depremle ilgili
tartışmalarımızı durdurması, engellemesi gereken
bir durum değildir. Bugün de yarın da önümüzdeki günlerde de bu konuları
Mecliste tartışmaya devam edeceğiz çünkü evet, deprem
engellenemez bir durumdur ama ölümler esas itibarıyla depremden
değil, alınması gereken önlemlerin alınmamasından
kaynaklanmaktadır yani deprem değil önlemsizlik öldürmektedir.
Dolayısıyla, konu aynı zamanda siyasidir, konunun enine boyuna
tartışılması son derece önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç, devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hele hele,
önümüzde büyük bir hızla yaklaşmakta olduğunu bildiğimiz
İstanbul depremi varken ve bu İstanbul depreminin, maalesef, çok
büyük sorunlara yol açacağı biliniyorken, bu konuda çok fazla rapor
varken alınması gereken önlemlerin tartışılması,
hangilerinin alınıp hangilerinin
alınmadığının değerlendirilmesi ve
eleştirilmesi, iktidarın bu konudaki tutumunun değerlendirilmesi
bizler açısından son derece önemlidir.
Bakın, AFAD Elâzığ, Malatya,
Diyarbakır, Adıyaman ve Maraşta bu deprem sonrasında bir
inceleme yapıyor, 13.346 binadan 378inin yıkılmış olduğunu
tespit ediyor, 3.249unun ağır hasarlı olduğunu tespit
ediyor, 214ünün orta hasarlı olduğunu tespit ediyor,
4.826sının az hasarlı olduğunu tespit ediyor, acil olarak
50 binanın yıkılması gerektiğini tespit ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç,
toparlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet, 13.346
binadan sadece 4.629 binanın hasarsız olduğu tespit ediliyor. Bu
bile bize şunu gösteriyor ki Türkiye gibi bir deprem ülkesinde, birçok
fayın Türkiyenin her tarafından geçtiği bir ülkede, son derece
ciddi sorunlar var, imar meseleleriyle ilgili, deprem önlemleriyle ilgili. Bu
vahim tabloyu mutlaka tartışmamız gerekiyor. Biz bir kanun
teklifi verdik bugün, özellikle Elâzığ ve Malatyanın afet
bölgesi ilan edilmesine dönük olarak bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifi
için diğer parti gruplarından da elbette ki destek bekliyoruz.
Depremle ilgili bunları söyledim. Bugün, dediğim gibi,
tartışmaya devam edeceğiz.
İkinci değinmek istediğim bir konu
var. Ben bugün buraya gelirken 2 tane kitapla geldim. Bu kitapları tabii,
yani okumak için getirmedim buraya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım lütfen, buyurun
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet, hızla
tamamlayacağım.
Efendim, 2 kitap var elimde. Bu 2 kitap -ve bunun
gibi başka kitaplar, hani çok fazla olmasın diye 2 tanesini getirdim-
9 Ocak tarihinde Osmaniye 2 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalan
mahpuslara göndermiş olduğumuz kitapların 2 tanesi. Bu kitaplar
teslim edilmeyerek bize iade edildi. Bunlardan bir tanesi Maksim Gorkinin Ana
romanı. Yani 1906 yılında Maksim Gorkinin Amerikada kaleme
aldığı ve aynı yıl New Yorkta yayımlanmış
olan yani -1906dan bahsediyoruz- 20nci yüzyılda, geçen yüzyılda
yayımlanmış olan bir kitap cezaevine gönderiliyor ve cezaevi
yönetimi tarafından, mahpuslara, sakıncalı olduğu için
verilmiyor, Maksim Gorkinin Ana kitabı; bu 1 tanesi. İkincisi -onu
da getirdim- Mem û Zîn.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum.
Mem û Zîn, Ahmedi Haninin 1692 yılında
yazdığı ünlü manzum eseri. Çevirisini yapmış olan, bu
kitabın, bizim geçmiş dönem Milletvekilimiz Kadri
Yıldırımdır ve Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle
yazılmıştır. Bu kitabın da, Mem û Zînin de
sakıncalı olması nedeniyle cezaevine
alınmadığını ve geri gönderildiğini tespit ettik.
Birbirine aşık olan ancak kavuşamayan iki gencin trajik öyküsünü
içerir esas itibarıyla Mem û Zîn. Bu yani Mem û Zînin ve Maksim Gorkinin
Ana kitabının hangi cezaevi yönetimi tarafından, hangi
mantıkla, hangi anlayışla geri gönderildiğini gerçekten
merak ediyoruz ve öğrenmek istiyoruz. Böyle bir hukuksuzluk, böyle bir
usulsüzlük gerçekten kabul edilebilir bir durum değil. Yani Kürt olan Mem
û Zîni okumasın, Türk olan da okumasın Mem û Zîni, bunu istiyor
cezaevi yönetimi belli ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Bu durumu protesto ediyoruz ve bu konunun -Adalet
Bakanlığına esas itibarıyla hitap ediyorum- cezaevi
yönetimleriyle mutlaka konuşulması gerektiğini bir kez daha
ifade etmiş oluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
Sayın Altay...
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
24 Ocak akşamı Elâzığ ve Malatya illerinde meydana gelen
depremde hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, gelişmiş ülkelerde 6 şiddetindeki depremlerde
can kaybı olmazken Türkiyede can ve mal kaybı
yaşanmasının sorgulanması gerektiğine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Tabii bu tür afetler
bizler için çok büyük bir imtihan ve bu konuda Müslüman olmanın, bu noktada
teslimiyetin hep en güzel örneklerini vermişiz. ifadesine, Marmara
depreminden yeterince ders alınmayarak gerekli tedbirlerin
alınmadığına, olası depremlere karşı bina
onarım ve güçlendirme çalışmalarının incelenip
yaşanılan aksaklıkların saptanarak giderilmesi
amacıyla 2018 yılında TBMM Başkanlığına
sundukları Meclis araştırması önergesini gündeme
getirdiklerine ve depremle ilgili komisyon kurulmasına ihtiyaç
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 24 Ocak akşamı sadece Elâzığ ve Malatya
değil, tüm Türkiye ve 82 milyon sarsıldı. Ölenlere
Allahımdan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun;
bölge halkına ve Türkiyeye geçmiş olsun diyoruz. Hani, bu son olsun
inşallah demek istiyorum ama depremlerin son olmasını temenni
etmek bile akla ve mantığa aykırı. O hâlde, Türkiye,
üstünde bulunduğu fay hatları da dikkate
alındığında, jeolojik şartlar ve koşullar dikkate
alındığında tedbir almak durumunda. 13 Mart 1992 Erzincan
depreminden bugüne kadar Türkiyede 6.0 ve üstünde -şiddet olarak- 18
deprem olmuş. Bakıldığı zaman, bu depremlerin
tamamında da can ve mal kayıpları yaşanmış ve
aradan geçen bunca sürede de Sayın Başkan, yürütmenin, devletin ve
yasamanın bu konuyu sadece depremin olduğu an itibarıyla ve
sonrasında konuşmanın dışında, üzülerek ifade
etmek istiyorum, milletimize mahcup bir şekilde ifade etmek istiyorum, çok
şey yaptığını söylemenin de imkânı yok. Burada,
böyle bir acı yaşanırken hiç şüphesiz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yürütme organıyla bir münakaşa yapacak değiliz.
Hepimizin derdi, dünyanın gelişmiş ülkelerinde 6-7
bandındaki, şiddetindeki depremlerde can kaybı olmazken
Türkiyede çokça can kaybı ve mal kaybı yaşanmasıdır.
Bunun samimiyetle, iyi niyetle, yapıcı bir şekilde
sorgulanması gereği vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yasama organına düşen, yürütmenin bu konudaki varsa
-ki bizce var- kusurlarını, ihmallerini hatırlatmak, yürütme
organının görevini, Meclisten aldığı bütçeyi,
milletten topladığı vergileri bu konuda bihakkın akla ve
bilime dayalı olarak kullanılmasını temin etmektir.
Sayın
Başkanım, Bu son olsun.u şöyle diyebiliriz ama:
İnşallah, bu hepimize ders olur, bundan sonra bu şiddetteki
depremlerde can kaybımız son olsun. Ancak Sayın
Cumhurbaşkanı 25 Ocak Cumartesi cenaze töreninde şöyle bir
ifadede bulundu: Tabii, bu tür afetler bizler için çok büyük bir imtihan ve bu
konuda Müslüman olmanın, bu noktada teslimiyetin hep en güzel örneklerini
vermişiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam
edin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani ölmenin güzel örneklerini vermişiz. Biz Bingöl
depremini yaşadık, biz Van depremini yaşadık, biz Simavı
yaşadık, Düzceyi, Sakaryayı, Boluyu yaşadık ama bu
millet bütün depremlerde sabırla bunları aşmasını
bildi ve başardı; şimdi bir imtihandayız.
Şimdi, imtihanda olan,
masumların can kaybı değildir. E, Müslümanız biz,
depremde ölmeyi de biliriz. ifadesini kabul etmem de mümkün değildir.
Depremde Müslümanlar ölebilir, sorun yok, Hristiyanlar ölmez; böyle bir
şey olabilir mi? Böyle bir yaklaşım olur mu? İmtihanda olan
biri varsa yürütme organının vazifesini bihakkın yerine getirip
getirmediğinin imtihanıdır. Elbette Hükûmet, siyasi partiler,
belediyeler, sivil toplum örgütleri, medya Elâzığ, Malatya
depreminden sonra hakikaten güzel bir sınav da verdi, herkes elinden
geleni yaptı, bir itirazım yok ama ben, Hükûmetin -bu
sınavı- depremden önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) ...Anayasaca,
kanunlarca, Parlamentoca kendine verilmiş vazifeleri yerine getirmesini
beklerim Sayın Başkanım. Depremle ilgili, büyük Marmara
depreminden Türkiyenin çok ders almadığı
anlaşılıyor. Hükûmetin, kentsel dönüşüm noktasında,
güçlendirme noktasında, kurtarma noktasında alması gereken çok
ciddi tedbirler var. Bu konuda Hükûmetin Meclisimize getirip
gösterebileceği, Şu şu tedbirleri aldık, şunları
yaptık. diyebileceği üç paragraflık bir metin olduğunu da
zannetmiyorum. Burada bir münakaşa peşinde değilim. Onun için,
bugün grubumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine depremlerle ilgili samimi bir
araştırma önergesi verecek. Buradan, AK PARTİ Grubuna ve
diğer siyasi parti gruplarına çağrı yapıyorum;
derdimiz bağcı dövmek değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım sözlerimizi
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum
Başkanım.
Alınması gereken tedbirler alınmadığı
için masum insanların canı, malı tehlike ve tehdit
altındadır; Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya el atması
tarihî ve kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bunu bir siyasi anlayışla,
yaklaşımla getiriyor değiliz; geçmişte, ta 2018de
verdiğimiz bir önergeyi getiriyoruz. Bu konuda, şimdiden Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üstüne düşeni yapacağından emin olmak
istiyorum ve bu vesileyle şunu bir kere daha ifade etmek istiyorum: Bu
depremlerde ölenlerin, insanların can kayıplarının -elbette
deprem bir faktör ama- devlet yetkililerinin görev kusuru olduğuyla ilgili
de doğal olarak vatandaşların kafasında soru işareti
var; hem bunların aydınlanması için hem de bu konuda gerçekten
tutarlı, sağlam bir hazırlık yapabilmek için böyle bir
komisyona da ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Takdir yüce Genel
Kurulundur.
Sizi ve yüce Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum. Tekrar milletimizin başı sağ olsun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Zengin, buyurun.
26.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan depremde hayatını kaybaden
vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan, Meclis Başkanı Mustafa Şentop ve
bakanların olay yerine hemen intikal ettiğine, başta AFAD olmak
üzere Kızılay ve diğer kurumlara teşekkür ettiğine,
dünyanın her yerinde depremlerde insanların hayatını
kaybettiğine ve yakınını kaybedenlerin ailelerine
inancımız gereği yaşanılanların bir takdir olduğunun
söylenilmesinin cenaze namazındaki dua gibi düşünülmesi
gerektiğine ve deprem konusunda herkesin üzerine düşen sorumluğu
yerine getirmesinin önemli olduğuna, 17 Ocak 2020 tarihinde vefat eden
Rahşan Ecevite Allahtan rahmet dilediğine ve Genel Kurul gündemine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ben de elbette konuşmamın
başında ve aslında ana hacmini oluşturan bölümünde merkez
üssü Elâzığın Sivrice ilçesi olan, 6,8 büyüklüğünde -son
derece büyük bir deprem- fakat sadece Elâzığda değil;
Elâzığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Batman,
Kahramanmaraş, Şanlıurfa, bu illerimizde geniş bir bölgede
hissedilen ve hasara sebep olan, can kaybına sebep olan bu depremden
dolayı üzüntülerimi paylaşıyorum. Hayatını kaybeden
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar
diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Şu ana kadar devletimiz,
bakanlarımız, Sayın Cumhurbaşkanımız, Meclis
Başkanımız olaydan hemen sonra olay yerine intikal ettiler.
Fakat orada çalışan kardeşlerimizde gördüğüm şey,
sadece bir görev bilinci değil, onun ötesine geçerek bence insan
olmanın en değerli hasletlerini ortaya koyarak canıgönülden
büyük bir gayret sarf ettiler. Yaralıların bir an evvel tedavisi
için, enkaz altında olanların çıkarılması için ve
cenazelerin de tabii ki, elbette defin işlemleri için ki Diyanet
İşleri Başkanımız da oradaydı, Millî Eğitim
Bakanımız hassaten oradaydı diğer 3 Bakanımızla
birlikte; hâl böyle olunca herkes elinden gelenin en iyisini yapmak için gayret
sarf etti. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz ama bunun
ötesinde sanıyorum en büyük teşekkür milletimizedir. Hiçbir
ayrım yapmaksızın çok büyük bir hassasiyet içerisinde
dualarıyla orada oldu insanlarımız, maddi olarak orada oldu,
yakınları olanlar bir an evvel koştular, gayret gösterdiler.
Başta AFAD olmak üzere bütün kurumlarımıza, Kızılaya
bir kez daha ben de teşekkür etmek istiyorum.
Bu konu tabii ki şöyle: 99 depreminden itibaren
yaşadığımız pek çok büyük deprem var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin, devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) 99da Yalovada,
Sakaryada, Kocaelide ve elbette İstanbulda çok ağır
tahribatlara sebep olan depremden sonra devamında Van depremini
yaşadık. Tabii çok daha geriye götürmek mümkün ama son yirmi yıl
içerisinde depremlerle alakalı yaklaşımımızda
fevkalade bir değişim oldu. Bunları elbette konuşalım
fakat şunu bilmemiz lazım: Dünyanın her yerinde her şeye
rağmen depremlerde maalesef insanlar hayatını kaybedebiliyor ve
gittiğiniz yerde hayatını kaybetmiş insanların
ailelerine onları teselli edecek bir şey söylemeniz lazım; bu da
çok tabii olarak inancımız gereği bunun bir takdir
olduğunu söylemektir. Bu, bunu normalleştirmek değildir ama
nihayetinde siz temas ettiğiniz insanlara, dokunduğunuz insanlara
onların kalbini bir nebze olsun ferahlatacak birkaç kelam içerisinde
bunları söylüyorsunuz. Bunu, bu söylenen ifadeleri tıpkı bir
cenaze namazındaki dua gibi düşünmek lazım. Devamında da
elbette depremle alakalı her birimize düşen sorumluluklar neyse
-zaten Meclise düşen şey bunları konuşmak- gereken neyse
hep beraber yapmaktır diye düşünüyorum.
Bugün ayrıca Manisada bir deprem var; tekrar
onlara, oradaki insanlarımıza da geçmiş olsun demek istiyorum.
Hamdolsun can kaybı yok, hasar yok, saat 14.26da oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin, devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kusura bakmayın
Sayın Başkanım, birkaç maddem daha var.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Oradaki
insanlarımıza, vatandaşlarımıza da geçmiş olsun
diyorum.
Elbette bugün biraz sonra görüşeceğiz-
Sayın Rahşan Eceviti de rahmetle yâd etmek istiyorum, kendisine
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Biraz sonra yapacağımız
kanun düzenlemesinin bu manada bizi bir araya getiren bir düzenleme
olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Tabii devamında bugün
yapacağımız kanunlar var. Bunlarla alakalı da
konuşmalarımızı daha fazla uzatmak istemiyorum.
Aslında imara dair yapacağımız bu düzenlemelerin özünde,
ruhunda depremle alakalı pek çok mevzuyu akılda tutarak
hazırlanmış bir kanun teklifi olduğunu da ifade etmek
isterim.
Genel Kurula iyi çalışmalar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM AB
Uyum Komisyonu ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu üyelerinden
müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde
bulunmak üzere Strazburga bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin
tezkeresi (3/1063)
17/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
TBMM AB Uyum Komisyonu ve Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa
Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere Strazburg'a bir
ziyaret gerçekleştirmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 26/11/2019 tarihli ve 26 sayılı Kararıyla
uygun bulunmuştur.
Söz konusu ziyaret, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 10'uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Çek Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi
Başkan Yardımcısı Vojtech Filipin vaki davetine icabetle
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç Başkanlığında
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa
Elitaş ile komisyon üyelerinden oluşan bir heyetin 18-22 Mart 2020
tarihleri arasında Çek Cumhuriyetine resmî bir ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/1064)
24/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Çek Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı
Vojtech Fılıp'ın vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç
başkanlığında Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı
Lütfi Elvan, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş ile Komisyon üyelerinden
oluşan bir heyetin 18-22 Mart 2020 tarihleri arasında Çek
Cumhuriyeti'ne resmî bir ziyarette bulunması öngörülmektedir.
Anılan ziyarete, Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen Plan ve Bütçe Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin
katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 6'ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun İç Tüzükün 75inci maddesine göre
kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önergesi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
B) Önergeler
1.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun, (2/1946) esas numaralı Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında 19 Eylül 2002 Tarihinde İmzalanmış Sivil
Havacılık İşbirliği Anlaşmasını Tadil
Etmek Üzere Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifini geri aldığına
ilişkin önergesi (4/58)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
100 sıra sayılı ve (2/1946) esas
numaralı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 19 Eylül 2002 Tarihinde
İmzalanmış Sivil Havacılık İşbirliği
Anlaşmasını Tadil Etmek Üzere Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifimi İç
Tüzükün 75'inci maddesi gereğince geri alıyorum.
Gereğini arz ederim.
Mustafa
Şentop
Tekirdağ
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gündemde bulunan (2/1946) esas numaralı Kanun
Teklifi geri çekilmiştir.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 20 milletvekilinin, madde
bağımlılığındaki ve buna bağlı
ölümlerdeki artışların nedenlerinin incelenerek bu konuda önleyici
çalışmalar yapılması amacıyla 24/10/2018 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/368) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
14/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 28/1/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü Türkkan
Kocaeli
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Antalya
Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 20 milletvekili tarafından, madde
bağımlılığındaki ve madde
bağımlılığına bağlı ölümlerdeki
artışların nedenlerinin incelenerek bu konuda önleyici
çalışmalar yapılması amacıyla 24/10/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 28/1/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu
adına Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Elâzığ merkezli depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu Meclis kürsüsünde defalarca konuşulmasına, dikkat
çekilmesine rağmen önlenemeyen, her geçen gün daha çok
insanımızı tehdit eden uyuşturucu kullanımı için
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir
anne düşünün, zeytin ekmekle büyüttüğü, gözünden bile
sakındığı, kokusunda umut ve huzur bulduğu
evladını, odasında kaskatı morarmış bir
şekilde buluyor; bir anne düşünün, çocuğunun uyuşturucu
bağımlılığını öğrendiğinde
çırpınmaya başlıyor; bir anne düşünün,
anneciğim diye sımsıkı sarılan çocuğunun krize
girdiğinde kendisini tanımadığını, kendisine
sarıldığını görüyor; bir anne düşünün,
evladı madde bağımlılığının
kıskacında Anne, ne olur kurtar beni!
çırpınışında, çaresizce ağlıyor. O anneyi ve
onunla aynı kaderi paylaşan anneleri, babaları düşünün.
Tehlikenin aslında hepimiz farkındayız ancak bu illete, bu teröre
maalesef ki çözüm bir türlü bulunamıyor. Bu bir kısır döngü,
uyuşturucu kullanımı beraberinde diğer suçlara bulaşmayı da
getiriyor. Dolayısıyla hem zehirlenen nesiller hem de artan suç
oranıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Uyuşturucuyla
mücadele büyük bir ciddiyetle, büyük bir titizlikle, ilgili bütün
kurumların katılımı ve desteğiyle, deyim yerindeyse,
bir seferberlik hâliyle yapılmalıdır. Geleceğimizi tehdit
eden uyuşturucu terörüne karşı topyekûn bir seferberlik
başlatmalıyız.
Değerli
arkadaşlar, 2011-2019 yılları arasında uyuşturucu
kullanımı neredeyse yüzde 100 oranında artmış
görünüyor. Uyuşturucu kullanım yaşı 10 yaşın
altına yani ilköğretim yaşlarına kadar düşmüş.
Düşünsenize, okul kantinlerinde satılan sağlıksız
yiyeceklere karşı mücadele başlatıyoruz, konuşuyoruz,
kamuoyu oluşturuyoruz ancak o okulun kapısında bekleyen
başka bir tehlikeyi, geleceğimizi tehdit eden büyük ve sinsi
tehlikeyi maalesef ki görmüyoruz. Bu ne demek biliyor musunuz? Daha on-on
beş yıl önceye kadar uyuşturucu tacirleri için transit bir
güzergâh olarak görülen ülkemizin, artık hedef pazar hâline gelmiş
olması demek.
Bakınız,
ülkemizde 2015te 22.019 kişi hakkında uyuşturucu
kullanımından işlem yapılırken bu rakam 2018de
66.535e kadar çıkmış. Madde
bağımlılığına bağlı ölümlerdeki
artış nasıl bir canavarla karşı karşıya
kaldığımızı gösteriyor. 2013 yılında 232
kişi, 2017de 941 kişi, 2018 yılında 657 kişi
hayatını kaybetmiş. Düşünün, tam 3.837 can bu
uyuşturucu terörüne kurban gitmiş. Salgın hastalık gibi
binlerce canımızı almış, üstelik, bu canların
yarısından fazlası 35 yaşın altında, daha çok genç.
Öncelikle
uyuşturucuyla mücadelenin hepimizi ilgilendirdiğini, bu illetin
belirli özelliklerdeki kişilere musallat olmayıp her çevreyi, her
ortamı, hepimizi tehdit ettiğini kabul etmeliyiz. Beylik lafları
bırakıp durumun ciddiyetini kavramalıyız. Uyuşturucunun
hedefi, bizim çocuklarımız, biziz, hepimiziz.
Uyuşturucuyla
mücadele merkezlerinin sayıları, yatak kapasiteleri maalesef ki
yetersiz. Bin
kapasiteye sahip olan bu merkezlere, Emniyet Genel Müdürlüğünün
rakamlarına göre, 251 bin kişi müracaat etmiş, bu illetten
kurtulmak isteyen 251 bin vatandaş ve bu kişiler ayakta tedavi olarak
kaydedilmiş. Bu kişiler soğuk algınlığı için
gelmiyor, bağımlılıklarından kurtulmak için geliyor.
Bunlar bir iki ilaç verilip gönderilemez;
bağımlılığın tespiti, tedavisi ve tedavi
sonrası takibi gerekiyor.
Ayrıca, uyuşturucuya ulaşmak
kolaylaşmış ülkemizde. Olayın vahametini şuradan
anlayabilirsiniz: İstanbulun göbeğinde hırsızlık
ihbarına giden polis bir oda dolusu Hint keneviri buluyor, ev tarla gibi
ve hırsızla birlikte ev sahipleri de uyuşturucu imalatından
gözaltına alınıyor. Düşünsenize, ya o
hırsızlık ihbarı olmasaydı?
Birçok uyuşturucu türü ülkemize
dışarıdan geliyor. Sınırları kevgire ve yolgeçen
hanına dönmüş ülkemizde uyuşturucunun girişi de kontrol
edilemiyor. Mesela eroin, tüm dünyaya Afganistandan yayılıyor ve
bizim sınırımızdan her gün binlerce Afgan elini kolunu
sallayarak giriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural Çokal,
tamamlayın lütfen.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Suriye
sınırımız zaten yolgeçen hanı. Sınır
güvenliği olmayan bir ülkede uyuşturucu ticareti engellenemez.
Konuşmamın sonunda uyuşturucuyla
mücadelenin nasıl bir bilinç gerektirdiğini bir
arkadaşımın yaşadığı olayla anlatmak
istiyorum. Uyuşturucu terörüyle mücadeleyi millî bir mesele olarak gören
arkadaşımın 8 yaşında bir oğlu var ve
babasının toplumu bilinçlendirme çalışmalarına
şahit olmuş. Okulda arkadaşlarıyla şeker yerken
arkadaşlarını uyarıyor, diyor ki: Arkadaşlar, bu
şekerlere benzeyen uyuşturucular var.
Tanımadığınız kimseden sakın şeker
almayın. Arkadaşım okula çağırılıyor ve
öğretmen, oğlunun yaşına göre davranmadığını
söylüyor. Arkadaşımın cevabı, 10 yaş altına
düşen uyuşturucu kullanımında 8 yaşındaki
çocukların tam da bu şekilde bilinçlendirilmeleri gerektiği ve
bu konuların ilgili müfredatlara eklenmesi gerektiği oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUBA VURAL
ÇOKAL (Devamla) Tamamlayayım Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın Sayın Vural Çokal.
TUBA VURAL
ÇOKAL (Devamla) Teşekkürler.
Değerli
milletvekilleri, uyuşturucu terörünün hedef aldığı yaş
grubu karşımızda yeni bir çocuk istismarı olarak duruyor ve
iyi ve kötü ayrımının yapılamadığı bir yaşta
hayatlar bir zehir bataklığına sürükleniyor. Buna ülke olarak
bütün boyutlarında önlem almak, Dur! demek zorundayız.
Geleceğimizi tehdit eden uyuşturucu terörü siyasetüstü bir konudur.
Biz muhalefet olarak uyuşturucuyla mücadelede başlatılacak olan
seferberliğe destek vermeye hazırız. Yeter ki daha çok çocuk
yaşta bedenler zehirlenmesin, hayatlar yitip gitmesin, analar, babalar
evlatlarına bakıp çaresizce ağlamasın, geleceğimiz bu
sinsi tehditten kurtulsun.
Gelin, hep
birlikte bir seferberlik başlatalım ve bu çatı altında
uyuşturucu tehdidine karşı geniş, kapsamlı bir
çalışma yapalım, her yönünü konuşalım deyip Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural Çokal.
Öneri üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Erol Katırcıoğlu konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç
dakikadır.
HDP GRUBU ADINA
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
vekiller, hepinize iyi günler diliyorum.
Şimdi
uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili bir önerge gerçekten de ciddiye
almamız gereken bir önerge çünkü her geçen gün -belki yeteri kadar dikkat
etmiyor olabiliriz ama- uyuşturucu kullanımı
yaygınlaşıyor Türkiyede, uyuşturucu kullanımıyla
ilgili ölümlerin sayısı artıyor ve dolayısıyla da biz
uyuşturucu kullanımıyla ilgili bilgilerimizi de
zenginleştirmek zorundayız ve o nedenle de böyle bir önergeyi
anlamlı ve doğru buluyorum.
Ben birkaç
noktaya değineceğim, zaten çok kısa bir süremiz var. Şimdi
çok açık bir tablo var. Yani ben buraya getirmedim ama ekonomideki
gelişmelerin trendleri ile uyuşturucu kullanımı trendleri
arasında neredeyse bire bir bir ilişki var yani 2000
yılından itibaren bakarsanız, 2002 yılından 2008
yılına kadar -yani sizlerin iktidarda olduğu dönemde- o
sırada dünya konjonktürünün el vermesi sonucunda iyileşen ekonomik
koşullarda uyuşturucu mücadelesinde de belli bir başarı
elde edilmiş gözüküyor. Fakat 2008, 2009dan sonra, işler kötüye
gittiğinde, uyuşturucu kullanımının da giderek
arttığını görüyoruz ve üstelik de bu artış,
devletin uyuşturucuyla mücadelede kullandığı
kaynakların artmasına rağmen böyle. Dolayısıyla da
demek ki daha ciddi bir durumla karşı karşıyayız ve
dibinde muhtemelen ekonomik sebeplerin olduğu, muhtemelen özellikle gençlerin
önünü görememesinden kaynaklanan, ki biliyorsunuz, genç işsizliğin
tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz, yüzde 27
civarında genç işsizlik var ve gençlerin kullanımı giderek
dikkat çekici bir hâle geliyor.
İkinci bir nokta, uyuşturucuyla mücadelede
iki alan vardır benim bildiğim kadarıyla. Bunlardan bir tanesi
arz yönlüdür yani satıcılarla ilgili bir mücadele alanı
vardır. Bir de taleple ilgili yani kullanıcılarla ilgili bir
mücadele alanı vardır.
Şimdi, bu iki alanın çok dikkatli bir
şekilde birbiriyle ilişkili kullanılması
lazımdır. Ama kabaca, benim gördüğüm kadarıyla,
yayınlanan raporlardan okuduğum kadarıyla,
anladığım kadarıyla, bizim uyuşturucuyla mücadelemiz
daha ziyade arz yönlü olmuş durumda yani uyuşturucu
satıcılarıyla uğraşıyoruz. Ama unutmayın ki
uyuşturucu satıcılarıyla uğraşmak sorunu çözmek
için yetmez, uyuşturucu kullanımıyla ilgili olarak da tedbirler
almalıyız ki bu tedbirler, esas itibarıyla uyuşturucu
kullanımını caydırmakla ilgili kamusal çabalardır diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bir dakika daha
verir misiniz.
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum zaten.
Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Bunun yanı sıra, taleple ilgili olarak,
talep yönüyle ilgili olarak uyuşturucuyla mücadeleyi dikkate
aldığımızda üzerinde çok düşünmemiz gereken noktalar
var.
Benim, çok kabaca, gördüğüm kadarıyla 2
tane gerçek var: Bunlardan biri uyuşturucu kullanımı giderek
daha fazla gençlerde yaygınlaşıyor, üstelik de kullanan yaş
seviyesi gerçekten çok düşmüş durumda. İkincisi de İstanbul
hariç -İstanbul büyükşehir olması itibarıyla- özellikle Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerde uyuşturucu
kullanımının artmakta olduğunu görüyoruz ve buralarda özellikle
İçişleri Bakanlığının bir mücadeleye girmesi
gerektiğini düşünüyoruz çünkü bu konudaki gelişmeler,
duyduklarımız ve gözlemlediklerimiz, bu yöredeki uyuşturucu
kullanımının gerçekten de çok can alıcı, can
yakıcı bir yere doğru evrilmekte olduğudur.
Dolayısıyla
da ben, grubum adına böyle bir önergenin arkasında olduğumuzu
söylemek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Katırcıoğlu.
Öneri üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uyuşturucu madde
bağımlılığındaki ve buna bağlı
ölümlerdeki artışa ilişkin araştırma komisyonu
kurulması talebiyle verilen önerge üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Tabii, ben de
Elâzığ Sivrice merkezli depremde hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı, sabır
diliyorum. Şu an hastanede tedavi gören
vatandaşlarımızın bir an önce sağlıklarına
kavuşmalarını diliyorum. Elâzığ, Malatya ve çevre
illerdeki ve bugün Manisadaki depremden etkilenen
yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Tabii, büyük Marmara
depreminin üzerinden yirmi yılı aşkın süre geçmesine
rağmen, vatandaşlarımızın hâlâ hasarlı ve çürük
bina sebebiyle canlarını yitirmeleri gerçekten çok acı. Tabii,
yaralarımızı saralım ama bunu yaparken de bir daha bu
acıları yaşamayalım diye açıkça tartışmak ve
bir an önce, acil bir şekilde bu önlemleri almak için harekete geçmek
gerekiyor, tıpkı, gene uyuşturucu madde bağımlılığında
hızlı bir şekilde hareket etmemiz gerektiği gibi. Çünkü
Türkiyede giderek yaygınlaşan ve maalesef artık kullanma
yaşı gittikçe aşağı düşen uyuşturucu
bağımlılığı, artık çok acil, çok ciddi ele
alınması gereken bir sağlık sorunu, halk
sağlığı sorunu durumuna gelmiş durumda.
Şimdi, aslında bu önergeler verilen ilk
önergeler değil. Bundan önce de bu alanda çalışmak için
komisyonlar kuruldu. 2008 yılında 23üncü Dönemde ve geçtiğimiz
26ncı Dönemde erken seçim öncesinde komisyonlar kuruldu. Onun öncesinde
2014te mücadele için bir yüksek kurul kuruldu, 2017de güncellendi, 2018de
Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Ama bu esnada
aslında bizim bu sorunu çözmüş olmamız gerekiyor yani arz ve
talebi bu noktada azaltmış olmamız gerekirken geldiğimiz
noktada baktığımızda tam aksi durum söz konusu çünkü
uygulanmayan raporlar, güncel istatistiklerle, verilerle gerçek ölçme ve
değerlendirmelerin yapılmadığı raporlar, tozlu
raflarda kalanlar, komisyonlardaki çalışmalar ve en sonuncusunda
tabii ki bunlardan yoksun bir şekilde sadece kâğıt üzerinde
kalan stratejik eylem planları
Bu çalışmalardan maalesef sonuç
alamıyoruz biz bu noktada.
İşte bu noktada samimi olmak lazım.
Bir kere Meclis olarak bizim bu hazırladığımız
raporlara sahip çıkmamız lazım ve Hükûmetin burada sorulan
sorulara, ne yapıldığına ne yapılmadığına
cevap vermesi gerekiyor. Ve bizler bu noktada İYİ PARTİnin grup
önerisini, bu öz eleştirinin yapılması, bugüne kadar
yapılmış raporlara sahip çıkılması ve Hükûmeti,
iktidarı sorumluluğa davet etmesi noktasında bu önergeyi de anlamlı
buluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Bununla yüzleşmek
gerektiğine inanıyoruz bu dönem milletvekilleri olarak da ve
özellikle gerçekten, hepimize başvuruda bulunan ailelerin ortak bir talebi
var. Tedavi olmak isteyen çocuklarını yatıracak bir tedavi
merkezi, rehabilite edecek bir merkez bulamıyorlar. Yüz binlerce
başvuru var, topu topu bin yatak var. Türkiyede 130 AMATEM, ÇEMATEM var.
Bunların çok az bir kısmı yataklı hizmet veriyor. Bu
noktada strateji planlarımız var. 2018-2023 planına
bakıyorsunuz, iki yılı geçmiş 14 AMATEM, 11 ÇEMATEM
yapacağım. diye söylenmiş ama baktığımızda
bunların sadece kâğıt üzerinde kaldığını
görüyoruz. İktidarın hatipleri çıkacaklar, o yüzden ben
onları buradan samimiyete ve sorumluluk üstlenmeye davet ediyorum ve bir
kez daha bu kadar hayati, bu kadar acil, bu kadar önemli bir sorunun çözülmesi
noktasında da yeniden böyle bir komisyonun kurulup geçmişteki
raporların değerlendirilmesini ve orada eksik kalan önerilerin de
tekrar hayata geçirilmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yüceer.
Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün konuşacaktır.
Buyurun Sayın Polat Düzgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri
ekranları başında izleyen aziz vatandaşlarımız;
ben de Elâzığ ve Malatyadaki depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum ve
bizim uyuşturucuyla mücadele çalışmalarımızla ilgili
notları iletmek istiyorum.
Öncelikle, daha önceki vekillerimizin de ifade
ettiği gibi, 26ncı Dönemde uyuşturucu madde
bağımlılığı ve yeni
bağımlılık türlerinin araştırılmasıyla
ilgili bir Meclis araştırması komisyonu kurulmuş ve bu
komisyon raporunu sunmuştur. Biz ne yaptık? Arkasından, 2018-2023
Uyuşturucu ile Mücadele Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı
yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte, biraz önce
konuşmalarınızda da bahsettiğiniz gibi, arzın
önlenmesi, talebin önlenmesi, mücadelede iletişim, mücadelede sürecin
koordinasyonu, izlenmesi ve değerlendirilmesi planlarıyla ilgili
birçok çalışma yapılmıştır. Bu
çalışmaları, bu bilgi notlarını istediğiniz zaman
bakanlıklarımızdan temin edebilirsiniz.
Ama hepimiz, ekranlarımızın
başında, televizyonda -her gün gördüğümüz- narkotik
çalışmalarını hep birlikte izledik. Narkotik Suçlarla
Mücadele Daire Başkanlığının kurulması, narkotik
dedektörlerin artırılması, bilişim yoluyla
uyuşturucuyla mücadele, posta ve kargo işlem merkezlerinde tarama
sistemlerinin kurulması
Kolluk kuvvetleri tarafından, yasa
dışı ekim ve narko terörle mücadeleye yönelik operasyonlar
artırılmıştır. Çok yakın zamanda, bütçe
görüşmeleri sırasında, özellikle İçişleri
Bakanımız Sayın Süleyman Soylunun belirttiği gibi, biz
uyuşturucuyla mücadele için vatandaş gözetiminin ve
katkısının sağlanması amacıyla bu eylem
planlarını uygulamaya koyduk ve oldukça da başarılı gidiyoruz.
Şöyle anlatayım: Bu mücadelede Türkiyede
uyuşturucuya bağlı ölümler 2013ten itibaren 232, 497, 590, 920
ve 2017de 941 iken 2018de 657 ve 2019da da muhtemelen 500 olarak
görülmektedir. Bu azalmayı bu stratejik planların ve
çalışmaların mücadelesiyle söyleyebiliriz. Öyle ki eylem
planları bizde, sizin de belirttiğiniz gibi bir siyasi politika
değildir. Devlet politikası olarak bunlarda özellikle
yürüttüğümüz kararlı çalışmalarla büyük başarılar
sağlanmıştır, ölüm oranları
azaltılmıştır. Tedavi boyutunda da sayılar
artırılmıştır, yatak kapasiteleri
artırılmıştır. BM 2019 Dünya Uyuşturucu
Raporunda özellikle 2009 ile 2017 yılları arasında dünya
genelinde uyuşturucu madde kullanımının yüzde 30
arttığı belirtilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi
Sayın Polat Düzgün.
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Devamla) Coğrafi
konumu nedeniyle Türkiye, uyuşturucu güzergâhları açısından
risk altında olan bir bölgededir ve yıllardır, gelir
kaynağı uyuşturucu olan terör örgütleriyle mücadele etmektedir.
Ulusal düzeyde yaptığımız bu çalışmalar da
uluslararası kamuoyu nezdinde karşılık
almıştır ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından iyi
uygulama örneği olarak diğer ülkelerin istifadesine sunulmak üzere
özellikle Türkiye örnek olarak gösterilmiştir.
Ben buradan, uyuşturucuyla mücadele eden bütün
bakanlıklarımıza teşekkür ediyorum ve bu konuda
oranların, ölüm oranlarının daha da azaltılması
haberlerini size ileriki yıllarda da müjdeleyeceğimizi söylemek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Polat
Düzgün.
İYİ PARTİ grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Van
Milletvekili Muazzez Orhan ve arkadaşları tarafından,
depremlerde can kayıplarının en aza indirilmesi, yaralanma ve
engelli kalma durumlarının azaltılması amacıyla
28/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28
Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
28/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/1/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
28 Ocak 2020 tarihinde Van Milletvekili Sayın
Muazzez Orhan ve arkadaşları tarafından depremlerde can
kayıplarının en aza indirilmesi, yaralanma ve engelli kalma
durumlarının azaltılması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan 5027 sıra numaralı Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 28/1/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul konuşacaktır.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlar; hepinizi öncelikle
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 24 Ocakta
Elâzığ Sivrice merkezli, 6,8 şiddetinde bir depremle
sarsıldık. Depremin etkisi Gaziantepten Trabzona kadar çok
geniş bir alanda hissedildi ve deprem neticesinde maalesef 41 yurttaşımız
yaşamını yitirdi, 1.600ün üzerinde yaralı var.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce,
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır
diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında her
fırsatta vurguladığımız bir şey, Türkiye deprem
riskiyle karşı karşıya olan, ciddi risk içeren
fayların üzerinde olan bir ülke. Çarpıcı bir örnek vermek
istiyorum değerli arkadaşlar: 17 Ağustos depreminden bu yana
ülkemizde 165 bin deprem olduğu ifade ediliyor, 165 bin yani aslında
neredeyse sürekli oynayan fay hatları üzerindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki depremle ilgili üç aşama var. Birincisi:
Depremden önce yapılması gerekenler, atılması gereken
adımlar. İkincisi: Deprem sırasında yapılması gerekenler
ve nihayetinde üçüncüsü: Depremden sonra yaşananlardan
çıkarılması gereken dersler ve yapılması gerekenler
şeklinde.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ülkemiz 17 Ağustos depreminde büyük bir
yıkımla karşı karşıya kaldı. O tarihte
depremin yaralarını sarmak ve aynı zamanda önlemlerin
alınmasını sağlamak üzere o dönem bir özel vergi de koyduk;
özel iletişim vergisi adı altında koyduğumuz vergi önce
bir yıllığına, sonra da sürekli hâle getirildi. Bu vergiyle
şu ana kadar ülkemizde 65 milyarın üzerinde bir paranın
toplandığı biliniyor yani eski rakamla 65 katrilyon.
Değerli arkadaşlar, bu parayı ne yaptınız diye
sorduğumuzda yürütme tarafından neredeyse vatan hainliğiyle
karşı karşıya kalan ifadeler kullanılıyor. Peki,
sormayacak mıyız değerli arkadaşlar, ne yaptınız
bu deprem paralarını? Bu parayla kaç binayı güçlendirdiniz? Ne
kadar bina hâlâ risklidir? Bakın, ben daha buraya çıkarken Manisa
Kırkağaçta 4,3 şiddetinde bir deprem yaşandı, düşünün,
4,3 şiddetindeki depremde bile yıkımla karşı
karşıya kalıyoruz. Bu ne demektir? Gerekli önlemler
alınmamış demektir değerli arkadaşlar. Gerekli
önlemler alınmadığı gibi tam tersi, aslında
binaların yapılması sırasında da gerekli çalışmaların
yapılmadığını da görüyoruz. Tam tersine,
binaların kaçak yapılması, ruhsatsız yapılması
için de zemin hazırlanıyor. Biliyorsunuz, imar barışı
adı altında yasalar getirildi. Burada da, şu ana kadar 16 milyar
civarında bir para toplandı. Peki, ne oldu bu paralar? İmar
barışı nedir? Kiminle barışıyorsunuz? Deprem
olduğunda enkaz altında yaşamını yitiren
yurttaşlarımızla mı barışıyorsunuz
değerli arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar, yeterli önlemin
alınmadığını, bu paraların da hukuksuz bir
şekilde harcandığını biliyoruz. Dönemin Maliye
Bakanına bu paranın akıbeti sorulduğunda Duble yollar
yaptık. dendi. Duble yollar yurttaşların
yaşamını kaybetmesini engellemedi değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, tabii, önemli bir
diğer nokta da deprem sırasında yapılması gerekenler.
Şunu öncelikle ifade etmek gerekir ki Türkiye halkları gerçekten,
Elâzığ depreminde ciddi bir sınav verdiler. Kürtüyle Türküyle,
Alevisiyle Sünnisiyle bu coğrafyada yaşayan tüm yurttaşlar
yaraların sarılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerimizi bağlayalım
Sayın Toğrul.
Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum.
yurttaşlara ilk yardımın
yapılması noktasında hemen hızlıca, el birliğiyle
olay yerine koştular fakat anlaşılıyor ki burada
sıkıntı halklarımızda değil ama yürütme gerçekten
ciddi anlamda sıkıntılı değerli arkadaşlar.
Ergani Belediyemizin ilk yardım malzemesini götürmek istediği iki
tır İçişleri Bakanlığının talimatıyla
Elâzığ iline sokulmadı değerli arkadaşlar, polis
eşliğinde, devamında Erganiye geri gönderildi. Bu,
aslında, Hükûmetin son zamanlardaki ayrıştırıcı,
kutuplaştırıcı dilinin maalesef bir felaket
sırasında dahi unutulmadığını gösteriyor. Biz, bu
durumu protesto ediyoruz, reddediyoruz, doğru
bulmadığımızı ama buna rağmen, bu halkların
dayanışmasının engellenemeyeceğini, engellenmemesi
gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, yeterince ders
alıp deprem sonrasında da Şimdi konuşmanın
zamanı değil, yaraların sarılması
zamanıdır. deyip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Sayın
Başkan, son
BAŞKAN Buyurun Sayın Toğrul, lütfen
bağlayın.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) -
asıl
tartışmaları, yapmamız gereken tartışmaları
yani Türkiye'nin ciddi bir risk ülkesi olduğunu, deprem riski ülkesi
olduğunu gözden kaçırmamamız gerekir. Yapılması
gerekenleri bir an önce yapmamız gerektiği noktasında
anlaşılıyor ki yürütme eksik kalıyor. Dolayısıyla
bu görevi yasamanın yani milletin temsilcileri olarak bizlerin üstlenmesi
gerekiyor. Ve acilen bir komisyon kurulmalıdır. Bu konuda, deprem
öncesinde yapılması gerekenler, deprem sırasında yapılması
gerekenler ve depremden sonra çıkardığımız dersler
üzerine bir araştırma komisyonuna ihtiyaç var.
Ben Meclisten bu önergemize destek vermesini
bekliyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Toğrul.
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Değerli arkadaşlar, HDP Grubunun depremle alakalı
olarak verdiği araştırma önergesi hakkında söz aldım.
Ben Kocaeli Milletvekiliyim, 1999 yılında
depremi iliklerine kadar yaşamış bir
arkadaşınızım. Biz Kocaelide hiç deprem
konuşmayız, bilir misiniz, deprem konuşulan yerden de
kaçarız. Çünkü her birimizin ailesinde mutlaka ve mutlaka bir deprem
şehidi vardır. Ya kardeşimiz, ya oğlumuz, ya gelinimiz, ya
annemiz, ya babamız mutlaka göçük altında kalmıştır ve
biz çıkartamamışız. Onların cenazelerini beklemek gibi
bir acı yaşamışız. Canlı
çıkmayacaklarını bildiğimiz hâlde cenazelerini beklemek
için başında beklemişiz.
Böyle bir depremden sonra Türkiye ilk defa bir
deprem felaketi hissetti, Bu bir felaket. dedi. Daha önce ben
hatırlarım, daha ufak yaşlarda
yaşadığımız depremler vardı. Mahalledeki boş
arsaya bir şeyler serip sandık vesaire- konu komşu geçer, sonra
evlerimize dönerdik. Ama 1999 depremi bir şey öğretti Türkiye'ye, Bu
bir felaket, buna karşı önlem alınması lazım. dedi.
Böyle bir önlem alınması için Hükûmet ciddi tedbirler aldı. Hani
şimdi sizin hiç beğenmediğiniz, hani Ne yaptılar ki?
dediğiniz o zamanki o koalisyon hükûmeti çok ciddi tedbirler aldı,
Türkiyenin gerçek anlamda bir depremle tanışmasının
ardından çok ciddi önlemler aldı. Deprem vergisi diye bir vergi
koydu, bu verginin depremle ilgili meselelerin çözümünde
kullanılacağına dair taahhütte bulundu. Deprem toplanma
alanları yarattı. Çok ciddi, bütün belediyelerde makro planlara
deprem toplanma alanları koydu. Bu deprem toplanma alanlarının
amacı şuydu: Böyle büyük bir depremde insanların orada belki bir
ay, belki iki ay, belki üç ay yaşayabileceği alanlardı bunlar.
Bunlar, İstanbul için rakam vereyim size, 496ydı; 496 deprem
alanı yaratıldı. Bu 496 deprem alanı daha sonra, siz
iktidar olduktan sonra sizin iştahınızı kabarttı, siz
bunlara arsa gözüyle baktınız, siz bunlara Nasıl malı götürürüm,
rant elde ederim? gözüyle baktınız ve bunların sadece 77si
kaldı; 419una AVM diktiniz. Neler var biliyor musunuz, ben size birkaç
tane yer söyleyeceğim burada: Mesela Zorlu AVM. Zorlu AVM İstanbulun
deprem toplanma alanıydı. Starcity Outlet Center diye bir yer var
Bahçelievlerde, orası öyle. Bahçelievlerdeki Zaman gazetesi, deprem
toplanma alanıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - KİPTAŞın
Tuzla 2nci, 3üncü etap konutları, DAP Royal Center, Kemal Park Evleri,
Çınar Olimpia Park Sitesi, Ataköy Konakları
İstanbullular
bilir, sahildeki Ataköy Konakları, çok büyük bir alan vardı, deprem
toplanma alanıydı. Bu deprem toplanma alanlarının hiçbir
tanesi alan olarak kalmadı, böyle AVMler vesaire gibi şeylere
müsaade ederek siyasetin finansmanı yolunda kullanılmak üzere
yandaşlarınıza peşkeş çektiniz ve buraları imara
açtınız, sadece 77 tane kaldı.
Sayın Cumhurbaşkanı ifade etmiş,
gördüm ben İstanbulda 10 bin tane deprem toplanma alanı var
demiş. Beyler, bakın, deprem toplanma alanı ile deprem geçsin
diye bekleme alanı vardır ya, onlar farklı şeyler. Bunlar
cami avlusuna deprem toplanma alanı demiş.
Evet, Zorlunun önündeki o park var ya, Zorlu
üzerine yıkılacak, bakın, girin Googleda göreceksiniz,
orası da deprem toplanma alanı. Onlar depremde acil toplanma
alanı yani orada toplanacak insanlar esas deprem toplanma alanlarına
sevk edilecek. Öyle bir yer var mı? Yok. Onları imara
açtınız ve ranta kurban ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bitirin Sayın Türkkan, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ezcümle, sayın
milletvekilleri, bu iş ciddi bir iş, bu iş siyasetüstü bir
iş. Biraz evvel anlattım, öyle bir deprem yaşadık ki
insanlar çocuklarının cesetlerini bekledi. Yalovaya gidemeyen Bakan
gördüm ben. Yalovada kendi bacanağı göçük altında
kalmış, Yalova-İstanbul yolu yarılmış, gidemiyor,
deniz yolundan bir tekneyle gitmek zorunda kaldı.
Böyle bir felaket karşısında daha
ciddi şeyler yapmanız gerektiği için, uyarma maksatlı
verilen bu önergelere destek vermenizi hepinizden rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ,
CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ali Şeker konuşacaktır.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cuma akşam saatlerinde Elâzığda
meydana gelen 6,8 şiddetindeki depremde 41
vatandaşımızı kaybettik ve biz, o kaybettiğimiz 41
vatandaşın acısına değil, ne kadar güzel kurtarma
faaliyeti yürüttük diye bir şov yapılmasına şahitlik ettik.
Bizim bir vatandaşımızı dahi kaybetme lüksümüz yok, bu 41
vatandaşın her biri de ayrı bir can.
Bugün, buraya gelmeden önce 5,1 şiddetinde
Manisada bir deprem daha meydana geldi. Manisada olan önceki depremi
İstanbuldan da -ben geçen hafta İstanbuldaydım-
hissetmiştik, bu da yine hissedildi ama maalesef ve maalesef, buradaki AKP
ve MHP sıralarındaki milletvekilleri Ankarada hiçbir depremi
hissetmiyorlar, hiçbir depremle ilgili önerilerimizi dikkate almıyorlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ciddiye almıyoruz seni
de ondan!
ALİ ŞEKER (Devamla) Depremi ciddiye
alın, beni değil ve işinizi ciddiye alın. Sizi buraya
insanlar işinizi yapasınız diye gönderdi, onların can güvenliğini
koruyasınız diye gönderdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bizim işimiz sizin önergelerinizi kabul etmek değil,
işine bak. Sen konuş, devam et. Bizi ne
karıştırıyorsun?
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Belediye Başkanı tatilde Erzurumda.
ALİ
ŞEKER (Devamla) Ben kaybettiğimiz vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Çok değil,
yedi gün önce burada bir araştırma önergesi getirdik.
İstanbulda heyelan bölgelerine kırk katlı binalar dikildi,
dere yataklarına binalar dikildi, bunlar kendiliğinden eğiliyor,
bir deprem olduğunda çok daha büyük felaket olacak. Bu depreme
karşı tedbir alma konusunda Meclis ilgilileri
çağırsın, kendi ne yapması gerekiyorsa yapsın. diye
bir önerge verdik, o önerge de yine iki grubun oylarıyla reddedildi. Hani
diyorlar ya Depremden sonra konuşmayalım, duralım. Depremden
bir hafta önce konuşmayalım, depremden sonra konuşmayalım,
depremden sonra da önce de çözüm üretmeyelim, millet ne hâli varsa görsün.
diyorsunuz. O zaman sizler niye burada oturuyorsunuz?
Yirmi
yılı aşkın bir süredir, 99 depreminden sonra para
toplandı. Toplanan para ne? 36 milyar dolar. O günkü doları bugünkü
Türk lirasına çevirdiğinizde 205 milyar lira, eski parayla 205
katrilyon lira demek. Bu parayla ne yapılabilirdi?
Bayındırlık fiyatları üzerinden 120 bin ila 150 bin liraya
mal oluyor 100 metrekare konut. 1 milyon 440 bin ile 1 milyon 800 bin
arası konut yapılabilirdi. Buralarda 7 ila 8 milyon insan
barınabilirdi. İstanbulun yarısı yıkılıp
yeniden yapılabilirdi. Siz ne yaptınız? Yandaş
yazarlarınız diyor ki: 80 bin konut yaptı. 1 milyon 800 bin
konut nerede, 80 bin konut nerede? Ne yaptınız bu deprem
paralarını, bunun hesabını verin. diyor halk ve hainlik
yapmıyor. Bu paraları yerinde harcamayanlar hainlik yapıyor.
Siz
sanatçıları, duyarlı insanları sindirerek, görevlerinizi
yapmayarak bu halka ihanet ediyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şeker, tamamlayın sözlerinizi.
ALİ
ŞEKER (Devamla) Tedbiri ilmî ve insani olarak almazsanız,
takdiriilahi diyerek bu işten kurtulamazsınız. İstanbul
depremi, Elâzığ depreminin binlerce katı etki yaratacak. O
binlerce kat etkiyi yarattığında, siz bırakın
algıyı kurtarmayı, kendinizi de kurtaramayacaksınız,
ülkeyi de kurtaramayacaksınız. Ülkeyi de batıracak büyük bir
felaket
Bunu önlemenin yolu bilim adamlarına kulak
vermekten geçiyor, Naci Görüre kulak vermekten geçiyor. Naci Görür diyor ki:
Sivricede deprem olacak, lütfen önlem alın. Siz önlem
almıyorsunuz. Siz, önlem almadığınız gibi,
üniversitede hoca olarak Çocuk yaşta evliliklere izin verilmedi diye
deprem oldu. diyen profesör titrli meczuplara çocuklarımızı
emanet ediyorsunuz.
Erzincan depreminde, depremin hemen ertesi günü o
meczup gazetelerden biri, bir profesör titriyle şöyle yazıyordu: Fay hattı, tektonik dalga gibi
safsatalarla insanları oyalıyorlar, ilahi ikazı görmelerini
engellemeye çalışıyorlar. Bilimden gidilmeyen yolun sonu
karanlık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla) Bu ülkeyi daha fazla
karanlığa, daha fazla bedel ödemeye itmemek için lütfen bu önergelere
olumlu oy verin. Bir hafta, on gün önce buna olumlu oy vermediniz,
araştırmadınız, bu felaketi yaşadık. Daha da
büyük olan felaketi yaşamadan önce lütfen görev ve sorumluluğunuzu
yerine getirin ve bu halka karşı borcunuzu ödeyin diyor,
saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şeker.
Öneri üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, geçtiğimiz cuma günü
Elâzığda gerçekleşen, Malatyada ve diğer illerde de
yoğun miktarda hissedilen acı depremden ötürü
yaşamlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, milletimize başsağlığı ve yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
HDP Grubunun, Anayasanın 98inci maddesi ve
Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
verdiği Meclis araştırması açılması yönündeki
grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yaşanan Elâzığ depreminde
yaşamını yitiren 41 vatandaşımızın ve
1.600ün üzerinde yaralı vatandaşımızın
acısını içimizde hissediyoruz. Afet ve deprem tabii ki siyasetin
konusu olmalıdır ama siyasetin üzerinde de bir konudur. Bu konuda
Meclisi, Hükûmeti, kurumları, sivil toplum örgütlerini Afetler
gerçekleştikçe hiçbir şey yapmadılar. şeklinde suçlamak da
bence yersizdir, hele hele bugünlerin konusu hiç olmamalıdır. Tabii
ki konuşacağız, tabii ki bilimin egemen olmasını, bu
konuda mühendislerin, mimarların, yer bilimcilerin, şehir
planlamacıların, belediyelerin, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının, il özel idarelerinin, akademisyenlerin ve
bununla ilgili olan tüm kurumların bu husustaki
çalışmalarını ve çabalarını destekleyeceğiz;
bugüne kadar da böyle oldu.
Erzincan depreminden sonra bu afet konusu ilk kez
Türkiye gündeminde masaya çok yoğun yatırılarak ama farklı
kurumların çatısı altında yürütülen bir eylem planı
hâline geldi. Ama hepimizin, belki de bu masalarda oturan tüm parti
gruplarındaki değerli milletvekillerinin hepsinin tanık
olduğu 1999 Marmara depremiyle kapsamlı bir çalışma ve
eylem planı hâline getirildi. Gerçekten o günden bugüne hiç
azımsanmayacak, yerel yönetimlerin ve merkezî hükûmetlerin
yaptıkları sayesinde... Bugün depremler olan gerçekler, bunları
değiştirme şansımız yok ama sonuçları konusunda
önemli adımlar atıldığını da görmekteyiz. 1 can
bile çok önemlidir, 41 can değil; 1 yaralı bile önemlidir. Hiçbir
şekliyle Can azaldı. diye, Yaralı azaldı. diye bu bir
şekilde kabul olamaz. Hiç kimsenin ölmemesi, 1 canın dahi
canının yanmamasıdır aslolan. Ama bu kadar kısa bir
süre içerisinde böylesi bir öneriyle ilgili Hükûmetin ve bizlerin ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin de bugüne kadar neler yaptığını
anlatmak -çok kısa bir süre üç dakika- mümkün değil. Ama bir yasal
mevzuat açısından öncelikle afet alanlarında çok ciddi
çalışmalar yapıldı. 1 milyon 350 bin
bağımsız bölümün dönüşümü sağlandı. Buna
bağlı olarak yine 1,5 milyon yapının da -yılda 300 bin
yapı yapılırsa beş yılda tamamlanacak- çok ciddi bir
eylem planının ciddi anlamda devam ettiğini görmekteyiz. Tabii,
süre çok kısıtlı, burada 13 milyarın üzerinde bir kaynak da
bu amaçla harcandı değerli milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın sözlerinizi
lütfen.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) Hiçbir
şekilde bir şey yapılmadığını söylemek bu
konuda emek veren insanlara çok ciddi haksızlık olur. Daha iyi
şeyler yapılması amacıyla da tabii ki hep birlikte
çalışılmalıdır. Öncelikle bilim öne konulmalı, bu
konuda emek veren herkesin de arkasında durulmalıdır.
Ben, bu kadar kısa sürede, burada,
yapılacakları anlatmaya tabii ki vaktimin
olmadığının farkındayım ama -bir mühendis olarak-
mimarların, mühendislerin, şehir plancılarının,
belediyelerin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının,
AFADın, bu konuda emek veren tüm paydaşların, sivil toplum
örgütlerinin emeklerini görmek gerekiyor. Depremin olduğu ilk günden
itibaren başta Cumhurbaşkanımız, Bakanlarımız,
AFAD, sivil toplum örgütleri, sağlık teşkilatı ve
Mehmetçikimiz, orada canla başla bir mücadele vererek hasarın en az
şekilde atlatılması için elinden geleni
yapmıştır.
Ben, orada emek veren tüm kardeşlerimize
teşekkür ediyorum. Kaybettiğimiz canlara
başsağlığı diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Minsolmaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneriyi
oylarınıza sunacağım; sonra da size söz vereceğim
Sayın Grup Başkan Vekilleri.
Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Siyasetüstü konuydu hani? Niye reddediyorsunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen sorasın
diye.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Kırklareli Miletvekili Selahattin
Minsolmazın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bir yanlış anlaşılmanın
oluşmaması için söz aldım.
Biraz önce AK PARTİ Grubu adına
konuşan hatip, bu deprem tartışmalarıyla, müzakereleriyle
ilgili Suçluyorsunuz. gibi, Hükûmeti suçlayıcı
konuşuyorsunuz. gibi bir anlam çıkaracak bir şey söyledi. Gerekirse
o da olur ama bu acı yaşanırken şimdi deprem polemiği
yapmak istemiyoruz. Bunun altını özenle çizmek istiyorum. Ben gerek
Cumhuriyet Halk Partisinden gerek İYİ PARTİ ve HDPden de
suçlayıcı bir ifade duymadım ama muhalefetin, yürütmeyi ve
yürütmeyi destekleyen partiyi bu depremle ilgili, görev kusuru, ihmal gibi
sorgulamasının Suçluyor. gibi ifade edilmesini doğru bulmam.
Muhalefetin elbette uyarmak, önermek, sorgulamak,
hatırlatmak, yol ve yön göstermek hakkı vardır, bu bizim
varlık sebebimizdir ama bu acı yaşanırken
suçlayıcı bir ifade kullanmıyoruz, en azından bugünlerde
bunu da doğru bulmuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Turan
28.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, HDP grup önerisine ret oyu vermelerinin usuli ve teknik
bir işlemden ibaret olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce önem verdiğimiz bir önergenin reddine
ilişkin söz aldım. Öncelikle, şunu söylemek isterim ki bu ret
usuli ve teknik bir konudan ibarettir; şundan dolayı söylüyorum:
Şu an Meclisimizde çok fazla sayıda komisyon çalışmakta,
zaten biliyorsunuz. Şimdiye kadar birçok konuda ortak öneri vererek bu
konularda araştırma komisyonu kurduk. Eğer ihtiyaçsa bunu tekrar
değerlendiririz, bu adımı atarız beraber; bunda hiçbir beis
yok. Mesele AK PARTİ iktidarının meselesi veya değili
değil, mesele Türkiye'nin depremle karşı karşıya
kaldığı; böyle bir gerçek var, bir yüzleşme var. Bizden
önceki hükûmetler de önemli adımlar attı, biz de önemli adımlar
attık.
Konuşmacılar ifade ettiler Sayın
Başkan, çok sayıda mevzuat değişikliği başta
olmak üzere, kentsel dönüşüm başta olmak üzere, kamu
binalarının yenilenmesi başta olmak üzere çok önemli adımlar
atıldı. Bunların daha iyi olmasını, daha fazla
olmasını hep beraber takip ederiz tabii ki ama bunun için bir ortak
uzlaşı zemini hazırlarız, konuşuruz, eğer
ihtiyaçsa bunu yaparız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu taahhüt
olarak alabilir miyiz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama dediğim gibi
reddedilmesi teknik bir, usuli bir işlemdir, bunun hesabı kitabı
arkadaşlarımız daha iyi biliyor- vardır, buna
ilişkindir.
Fakat bunun yanında şunu söylemek isterim
Sayın Başkanım: Şu an devletimizin tüm kurumları, çok
sayıda kurum, askerimiz, polisimiz de işin içinde olmak üzere deprem
bölgesinde insanüstü bir gayretle beraber süreci götürmekte. Kaldı ki son
depremden yani büyük depremden bugüne alınan tedbirlerin de yavaş
yavaş hayatımıza yansıdığını,
yolların, kamu binalarının, yenilenen tüm binaların
mevzuata uygun hâle getirildiğini daha dikkatle, önemle takip ediyoruz.
Ümit ederim, tüm partilerin ortak yaklaşımıyla, yeni dönemde bu
tarz çalışmaları beraber takip ederiz ve depreme rağmen
hayatta kalmayı hep beraber başarırız.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, tutanaklara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi ben
Sayın Turanın bu konuşmasını şöyle mi
anlayayım: Yani bir teamül oluştu, Meclis araştırması
komisyonları bütün grupların mutabakatıyla kurulur.
Doğrudur ama bu deprem çok hassas, acil bir konu; mutabakat beklemez.
Eğer mutabakat bekliyorsa da on dakika ara verin, toplanalım, bunu
yapalım. Bunda ne kadar samimi olduğunuzu anlarız. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Hatta şunu yaparız: AK PARTİ Grubu önerisi,
gerekirse Danışma Kurulunu yeniden toplarız, bunların hepsi
mümkün. Bülent Turan şunu diyorsa, yine, amenna diyeceğim:
Yarınki Genel Kurulda AK PARTİ de depremle ilgili bir öneri getirir
ve 5 siyasi parti olarak deprem araştırma komisyonunu
kuracağız. Bunu dedi mi, anlamadım şimdi. Yani sizin
söylediğinizi ben de anlamadım, Genel Kurul da anlamadı. Var
mısınız, yok musunuz? Depremi araştıracak
mıyız, araştırmayacak mıyız? Net söylemek
lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ben diyeceğimi dedim; deprem, alkışa konu olacak, bu tarz siyasi
polemiklere konu olacak bir mesele değildir Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kaçma konusudur!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii, kaçma
konusu hiç değil!
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
29.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve depreme ilişkin önlemlerin yeterince alınıp
alınmadığının araştırılıp
değerlendirilmesi ve bir rapor olarak sunulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; gerçekten çok ciddi bir meseleyi
konuşuyoruz. Yani konu sadece, bugüne kadar Türkiyede
yaşanmış olan depremlerle ilgili değil, onlar
yaşandı, çeşitli sonuçlarını hep birlikte gördük ama
daha önemli bir şey var, gümbür gümbür gelen bir İstanbul depremi
var. İstanbul depremi dediğimiz şey -maalesef, üzülerek
bunları söylüyorum- çeşitli projeksiyonlara
baktığımızda, on binlerce binanın
yıkımı, on binlerce insanın ölümüne yol açabilecek bir
konudur, hafife alınacak bir şey değildir. İstanbul depremi
Türkiye açısından büyük bir felakete yol açacaktır. İstanbulda
bu ülkenin her şehrinden insanlar yaşamaktadır, İstanbul
kozmopolit bir yapıdır. Dolayısıyla, bugün belki de burada
konuşan İstanbul vekillerinin bir kısmı artık burada
konuşamayacak duruma geleceklerdir. Maalesef, bu kadar vahim bir tabloyla
karşı karşıyayız. Dolayısıyla, şuna
katılıyoruz: Bu konu şu ya da bu siyasi partinin meselesi
olmaktan çok daha ciddi bir meseledir. Dolayısıyla, eğer Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu Bu konuda yapılan
çalışmaların yeterli olup olmadığını hep
birlikte araştıralım. diyorsa biz de hazırız bu
önergeyi desteklemeye. Yani biz önerge verdik diye reddediyorlarsa
İstanbul depremi dâhil olmak üzere deprem çalışmalarına
ilişkin araştırma önergesi versinler, biz desteklemeye
hazırız. Bu konu ciddi bir meseledir, dolayısıyla, üstünden
atlanabilecek bir konu değildir kesinlikle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şunu
söyleyeyim: Kimseyi suçlamak için bu konuları
tartışmıyoruz; eleştiriyoruz, dikkat çekiyoruz çünkü konu,
suçlama konusunun çok ötesinde bir ciddiyet arz etmektedir. O nedenle bizim bütün
siyasi partilerin gruplarına çağrımızdır bir kez daha:
Bizim ya da başka bir siyasi partinin bu konuda vereceği
araştırma önergesini kesinlikle destekleyeceğiz ve hep birlikte
bir komisyon kuralım istiyoruz. Bu komisyon, depreme ilişkin
önlemlerin yeterince yerine getirilip getirilmediğini
araştırmalıdır, tartışmalıdır,
değerlendirmelidir ve halkımıza bir rapor olarak bunu
sunmalıdır diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
30.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve tüm
partilerin ortak önerisiyle deprem konusunda bir araştırma komisyonu
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, bundan üç dört ay evvel 2 Ekim 2019 tarihinde İYİ
PARTİ Grubu olarak 26 Eylül 2019 tarihinde Marmara Denizinde meydana
gelen depremin ardından olası İstanbul depremiyle alakalı
bir çalışma yapılması için biz yine araştırma
önergesi vermiştik. Bu konuda Sayın Bülent Turan Deprem ciddi bir
konu, hep beraber bir araya gelmemiz lazım. dedi. İyi de 5 bina
yıkıldı, memlekette tufan koptu, İstanbulda 500 bina
yıkılırsa ne olacak? 50 bin binanın
yıkılacağını söylüyor uzmanlar, 50 bin bina. Bu
insanları toplayacak hiçbir bir alanınız yok. Cami avlusu, okul
bahçesi yetmez bu işlere, insanlar birbirini yer sokakta ya. Yani bu
iş bu kadar önemli arkadaşlar, kompleks yapmaya gerek yok, herhangi
bir şeye de gerek yok. Bugün hep beraber gelin, CHPninkini kabul
etmeyelim, HDPninkini kabul etmeyelim, gelin 5 parti bir araştırma
önergesini Danışma Kuruluyla getirelim, bunu oturup
tartışalım, ondan sonra da bir komisyon kuralım; var
mısınız? Bu iş ciddi bir iş yani insanlar can
kaybı yaşadıktan sonra, eşini dostunu, çoluğunu
çocuğunu kaybettikten sonra bu işler yapılırsa günah olur,
bu insanların, bu canların vebali bize ait olur. Sayın
Turanın bu sözlerini samimiyet olarak anlıyorum ama bu samimiyetin
burada gösterilmesi gereken zaman şimdi diye işaret etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Turan, buyurun.
31.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, 2010 yılında tüm partilerin önerisiyle Deprem
Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun tekrar gözden geçirilmesini
önerdiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; konunun uzamasını istemem, iyi niyetle
bir izahta bulundum. Burada her gün 5 partimizin tümü araştırma
önergesi için söz alır, talepte bulunur ve bunları biz usulen
reddederiz Meclisin gündemi olduğundan dolayı. Eğer ihtiyaçsa,
bir daha diyorum, tartışırız, karar veririz ancak bir
gerçek var ki o da şudur: Örneğin 2010 yılında tüm
partilerin ortak önerisiyle zaten depremle ilgili bir komisyon kurulmuş,
aylarca tüm partilerin vekilleri çalışmışlar, önemli bir
rapor ortaya koymuşlar. Yüzlerce sayfadan oluşan raporu hükûmet
başta olmak üzere tüm ilgililer değerlendirmiş; Meclisin yasal
çalışmalarında kaynak olmuş, hükûmet icraatlarına
kaynak olmuş bir rapor zaten var Başkanım. Mesele, komisyonu
kurmak kurmamak meselesi değil. Zaten komisyonun eski yıllarda
kurulmasından kaynaklı büyük oranda bir fayda var ortada, yasal
faaliyet var ortada. Bu faaliyetin tekrar gözden geçirilmesini öneriyorum
arkadaşlarımıza. Eğer buna rağmen ihtiyaçsa beraber
değerlendiririz diyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi açısından bir noktayı
vurgulamak isterim.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika süreyle söz
verebilirim.
Buyurun Sayın Toğrul.
32.- Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrulun, bilim insanları tarafından yapılan
olası bir İstanbul depremine yönelik ciddi bir uyarı ortada
dururken deprem konusunda bir araştırma komisyonu
kurulmasının elzem olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Elâzığ depreminden
sonra bilim insanlarının ciddi bir uyarısı var. Büyük
İstanbul depreminden önce, Elâzığda gerçekleşen depremden
sonra aslında şu anda özellikle Adıyaman
Gölbaşı-Pazarcık-Türkoğlu hattında ve yine kuzeyde de
Bingöl Karlıova-Erzincan hattında ciddi bir enerji birikimi olduğunu
söylüyorlar. Dolayısıyla bu, üzerinde
uzlaşacağımız, tartışacağımız bir
konu değil; çok acil olarak yapılması gereken şeyler var
karşımızda ve bunların
yapılmadığını da maalesef görüyoruz. Bakanların,
devlet görevlilerinin olay yerine gitmesi hasarı azaltmıyor. Topluma
öz güven veriyor olabilir ama hasar oluyor. Dolayısıyla şimdi,
önümüzdeki bu enerji birikiminden dolayı bir
sıkıntının yaşanmaması için acil olarak böyle bir
kurulun, böyle bir komisyonun kurulması elzemdir diyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
33.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, Sayın Bülent Turanın söylediği 2010
yılında kurulan o Komisyon çalışmaları ve
raporları Hükûmete iletildikten sonra Hükûmet bu konuda çok acele davrandı.
Biraz evvel 419 tane toplanma alanının AVM ve benzerlerine, toplu
konuta açıldığını ifade etmiştim. 2010
yılında bu rapor açıklandığında bu 419 toplanma
alanının 200ü duruyordu. Hükûmet çok acele etti ve 200ünü daha AVM
ve toplu konut alanı ilan etti imar planlarıyla beraber. Yani sevgili
dostum, muhterem Bülent Turan, raporun hazırlanması da yetmiyor,
rapora uyacak irade de lazım. Yani bu raporun hazırlanması,
komisyon kurulması tamam ama bence önce şunu bir yapın: Bu
raporlar ciddi raporlar, bu raporların sonucunda aksi şeyler
geliştiğinde insanlar ölüyor. Yani orada rant elde edecek
şekilde acele etmek yerine bu insan kayıplarını önleyecek
önlemleri almakta acele etmekte fayda var diye düşünüyorum. Umarım bu
bize ders olmuştur. Umarım bundan sonra buna göre davranırlar,
bundan sonra bu tip acılar yaşanmaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
polemik daveti, buna girmeyeceğim Başkanım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan olası depremlere karşı bina
onarım ve güçlendirme çalışmalarının incelenerek bu
konuda yaşanan aksaklıkların saptanarak giderilmesi
amacıyla verilmiş olan (10/312) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Ocak 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım.
28/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/1/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan olası depremlere
karşı bina onarım ve güçlendirme çalışmalarının
incelenerek bu konuda yaşanan aksaklıkların saptanarak
giderilmesi amacıyla verilmiş olan (10/312) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
28/1/2020 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Haydar Akar
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Elâzığ depreminde
Elâzığda ve Malatyada yaşamını yitiren
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Evet, 1999a tanık olmadık
arkadaşlar, 1999u yaşadık. 1999 depremini yaşayanlardan
biriyim ben. Tanık olmak farklı bir şey, yaşamak
farklı bir şey. O ilk, kırk beş saniye süren, daha sonra
hemen peşinden gelen depremde 2 çocuğumu bir kolonun,
kapının altında nasıl
koruyacağımı düşünürken o depremi yaşıyorduk,
hep birlikte yaşadık. 17 Ağustos 1999 depremine ve 12 Kasım
1999 Bolu depremine baktığımızda, 17.733
vatandaşımız canını kaybetti. Biraz evvel söyledi
arkadaşlarım; bunlar bizim akrabalarımızdı, bunlar
bizim eşlerimizdi, bunlar bizim çocuklarımızdı, bunlar
bizim annelerimiz babalarımızdı.
Gerçekten o günlerde çok acı şeyler
yaşadık. İnanın, olimpik buz pateni
yapılmıştı İzmitte, morg olarak kullanıldı
olimpik buz pateni. Cenazelerimizi
cenaze namazı kılmadan, kireçleyerek gömüyorduk o günlerde. Sakarya
etkilenmişti, Yalova etkilenmişti, İstanbulun küçük bir kısmı
etkilenmişti, Kocaeli en çok etkilenen ildi, Eskişehir dahi
etkilenmişti. Bugün düşündüğümüzde, bu illerin toplam nüfusu
İstanbulun dörtte 1i arkadaşlar. Eğer dörtte 1 nüfusla -o
tarihte o nüfus da yoktu ama- 17 bin deprem şehidi vermişsek bugünkü
rakamları İstanbul için telaffuz dahi etmek istemiyorum. Böyle kötü
günler yaşadık ama görüyorum ki bundan hiç ders almadık çünkü
burada bir araştırma önergesi veriliyor, yine reddediliyor.
Ben 2011de milletvekili oldum. Meclisin açık
olduğu her 17 Ağustosta burada konuşma yaptım, çeşitli
zamanlarda araştırma önergeleri verdim; hepsi reddedildi
araştırma önergelerinin. Şimdi, tekrar bir araştırma
önergesi veriyorum; gerekçelerim var bunun için. Dedim ya, merkez üssü
Gölcüktü, en çok Kocaelide akrabalarımızı,
vatandaşlarımızı kaybettik. Sevgili arkadaşlar,
kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Evet, çeşitli kanunlar
çıkarıldı, kentsel dönüşüm kanunları
çıkarıldı, farklı deprem vergisi geldi, inanın
bunların hiçbirini yirmi bir sene geçmesine rağmen Kocaelinin en
ufak bir ücra köşesinde dahi görmedik. 2018de sadece Gölcükte 544
konutluk bir kentsel dönüşüm projesi yapıldı ama Kocaelide
-hemen söyleyeyim rakamları- aslında depremden sonra tespit edilen
617 binanın yıkılması gerektiği söylenmişti,
2012de Valiliğin yaptırmış olduğu bir
çalışma sonucunda 3.756 binanın yıkılması
gerektiğini, oturulmaması gerektiğini ifade etmelerine
rağmen
Bunlar toplamda 9.971 konut yapıyor arkadaşlar, 9.971
konut. Sadece Kocaeliden bahsediyorum. Bunların 4.200 tanesinde kiracılar
oturuyor. Ben bu evlere tabut evler diyorum. İstanbul depremi olsun,
Kocaeli depremi olsun, Sakarya depremi olsun, Allah göstermesin,
gösterdiği anda bunlar içindeki insanlarla beraber yıkılacak ve
yine bu kürsülerden biz onlara taziyelerimizi bildireceğiz,
yaralılara acil şifalar bildireceğiz. Her depremden sonra ben bu
kürsüde bunu söylüyorum; üç gün sonra unutuyoruz. Maalesef, depremle ilgili
Türkiyenin hiçbir köşesinde bir çalışma yapılmıyor.
Akademisyenler bağırıyor, biz tanık olmadık, yaşadık diyoruz, biz
bağırıyoruz canlarımız gitmesin diye. Yapmayın
Allah aşkına diyorum, Kanal İstanbul için 75 milyar
diyeceğinize 75 milyarla Türkiyenin tüm konutlarını
halledersiniz; hasarlısı, hasarsızı, orta
hasarlısını halledersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bilin ki bunu yaptığınız zaman insanlar size dua eder ama
Kanal İstanbul için size küfrederler çünkü yüz yıl boyunca o Kanal
İstanbulun vergileri bu vatandaşın cebinden çıkacak. Sizden
rica ediyorum, sizden bir kez olsun Türkiyedeki vatandaşların
sıkıntılarına derman olmanızı diliyorum.
Japonyada depremlerde 1 milyon kişide 1 kişi ölüyor arkadaşlar,
diğer deprem ülkelerinde 1 milyonda 4 kişi ölüyor, Türkiye'de 1
milyonda 16 kişi ölüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Akar.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Teşekkür ederim.
Türkiye'de
-dediğim gibi- 16 kişi ölüyor. Biz bunu yapabilir miydik?
Yapabilirdik. Rahmetli Eceviti buradan bir kez daha anarak söylemek istiyorum:
Bir deprem vergisi konmuştu iletişim vergisi adı altında,
çeşitli vergiler vardı ki geçiciydi bunlar; 2004te, sizin
iktidarınız döneminde bunlar kalıcı hâle getirildiler ve
özel iletişim vergisi adı altında birleştirildiler.
64 milyardan
bahsediyoruz, bugüne kadar toplanan para. Bu kentsel dönüşüm ya da
diğerlerinden alınanlardan, imar barışlarından
alınanlardan bahsetmiyorum. Bu 64 milyarla bugün Elâzığ ve
Malatyada kaybetmiş olduğumuz 41 kişi yaşıyor
olacaktı arkadaşlar, Vanda kaybetmiş olduğumuz 600
kişi yaşıyor olacaktı ama bir kez daha görüyoruz ki siz
bundan ders almamışsınız, hep birlikte -kendimi de katarak
söylüyorum- ders almamışız.
Türkiye'nin
bana göre birinci önceliği, yoksulluğu geçtik, açlığı
geçtik, asgari ücreti geçtik, vatandaşımızın
canıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Akar, bağlayın sözlerinizi.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Tamamlıyorum.
Gelin, 5 siyasi
parti birlikte araştırma komisyonumuzu kuralım, bu komisyonun
hazırlayacağı önceliklere göre de Türkiye kaynak yaratabiliyorsa
yap-işlet-devret modelleriyle Efendim, öyle olmazsa kamuyla
yaratabiliriz. dediğiniz kaynakları önce
vatandaşımızın canı için kullanalım. Hatta daha
ileri bir şey söyleyeyim, İstanbulda milyona yakın konut stoku
var, eğer varsa bu gücümüz, paramız, bu depremden etkilenecek
konutlardaki vatandaşlarımızı buraya yerleştirelim,
yirmi yıllık faizsiz kredilerini açalım, insanlar rahat nefes
alsın, insanlar yaşama tutunsun. Her birimiz, hepimiz, özellikle
batıda yaşayanlar, Anadoluda Egede yaşayanlar, deprem
bölgelerinde yaşayanlar, herkes endişe içinde arkadaşlar, herkes
endişe içinde. Sizden rica ediyorum: Gelin, bu önergeye destek verin ve
hep birlikte bir araştırma komisyonu kuralım ve bunun
çözümlerini bir an önce hayata geçirelim diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akar.
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Samsun Milletvekili Bedri Yaşar konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, Elâzığ ve Malatyada yaşanan
depremden sonra bir kez daha deprem gerçeğiyle yüz yüze gelmiştir.
Maalesef yaşanan bu depremde de, daha önce yaşanan depremlerde
olduğu gibi yine can kayıpları olmuştur. 6,8
büyüklüğündeki bu depremde 41 vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, 1.670 vatandaşımız da
yaralanmıştır. Hasar gören binalar, yıkılan binalar
nedeniyle de binlerce vatandaşımız evsiz
kalmıştır. Depremde hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine de
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, deprem gerçeğini hiçbir zaman
unutmamalıdır, Elâzığ ve Malatyada yaşanan bu son
deprem bunu açık bir şekilde göstermiştir. Türkiye, hepimizin
bildiği gibi, net, fay sistemleri üzerinde bulunmaktadır. Özellikle
1990dan önce yapılan binalardan -bugün hangi deneyleri yaparsanız
yapın, içinizde teknik olan arkadaşlarımız var- alınan
numuneler, karot numuneleri incelendiğinde bu binaların önemli bir
kısmının depreme dayanıklı
olmadığını hepimiz biliyoruz çünkü bu tarihlerde
kullanılan malzemelere baktığımız zaman betonda kullanılan
agreganın tüvenan olduğunu, deniz kumu
kullanıldığını, özellikle kullanılan çeliğin
düz demir olduğunu görüyoruz. Ki o zaman zaten devletin tekelindeydi bu
üretimler, üretimlerin yüzde 80i, 90ı düz inşaat demiriydi,
kullanılan malzemeler de tüvenandı. İlk defa 1976
yılında Türkiye'de beton santrali kuruldu. On-on iki sene, 80li
yılların sonuna kadar bu sektörde bir gelişme olmadı.
90lı yılların başında Türkiye hazır beton
sektörüyle tanışmaya başladı, nitelikli binalarla da ilk
defa o zaman tanıştı. İşte, gazeteci
kızımızın gösterdiği bu inşaatta kullanılan
düz demir, normalde kendi tabiriyle Burgulu olması lazım.
dediği demir, aslında o gün Türkiyedeki sektörlerin tamamında
kullanılan inşaat demiriydi, tamamında kullanılan agregadan
ibaretti. Dolayısıyla o yıllardan sonra standartlar yükselmeye
başladı. Bunu şunun için söylüyorum: Bu tarihten önce
yapılan binaların kesinlikle 6,8-7 gibi depreme dayanma
şanslarının olmadığını buradan tekrar ifade
ediyorum. Uyarıyoruz, biraz önce Grup Başkan Vekili söylemişti,
bugün bu konuları konuşma zamanı değil ama uyarma görevimiz
de var.
Aynı
şekilde, bakın, işte, biz imar affı yasasını
çıkardık. Değerli arkadaşlar, siz sadece müracaatları
aldınız, paraları topladınız. Bunların hangisi
depreme dayanıklı bir bilgimiz yok, hangisi şehirlerde ne tür
işlevler görüyor, bilgimiz yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayın sözlerinizi Sayın Yaşar.
Buyurun.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
Dolayısıyla
buradan yine uyarıyoruz. Değerli arkadaşlar, lütfen, bu
müracaatları tek tek irdeleyin, inceleyin, eğer bunlar depreme
dayanıklı yapılar değilse bu müracaattan elde
ettiğiniz paraları iade edin, bir.
Bakın,
bu sektörde çalışan insanların bir standardı yok. Yalova
depreminde Veli Göçeri hatırlayın, hiçbir bilimsel
karşılığı yok, hiçbir teknik bilgisi yok ama binlerce
konut yapmış, o konutların altında onlarca
arkadaşımız ruhunu teslim etmişti. Onun için, bilime
inanmamız lazım, bilimden başka hiçbirimizin
çıkış yolu yok. Biz deprem sonrası yapılan
faaliyetlerin tümünü -hepsinden Allah razı olsun- takdirle
karşılıyoruz. AFADdır, Kızılaydır,
belediyelerdir, bu depremde 82 milyon tek vücut olmuştur, hepsi Siz nefes
almadığınız sürece biz de nefes almıyoruz
Elâzığ, Malatya. demiştir, hepimizin birlik ve
beraberliğine vesile olmuştur; bu, başka bir şey ama bunun
yanı sıra da uyarıları yapmamızda fayda var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayın lütfen.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Ben Bülent Beyin ifadesinden bir miktar
umutlandım.
Bakın
arkadaşlar, depremin ne zaman geleceğine dair hiçbir fikrimiz yok;
bu, yarın da gelebilir, bir hafta sonra da gelebilir, bir ay sonra da
gelebilir. Biz üç ay önce önerge vermişiz, siz yine reddettiniz.
Bırakın, siz önergenizi getirin. On yıl önce Komisyon kurulduğunu
söylüyorsunuz. Teknoloji çok hızlı gelişiyor, o günden bugüne
değişen bir sürü sistem var, oturup çalışmakta fayda var,
önlem almakta fayda var.
Bizim her türlü
çalışmaya katkı vermeye hazır olduğumuzu Grup
Başkan Vekilimiz ifade etti, ben de tez zamanda, behemehâl, beklemeden bu
araştırma önergesini getirin, bu konuyu enine boyuna
konuşalım diyor, bu önergeye olumlu oy vereceğimizi ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yaşar.
Öneri üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Oya Ersoy konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç
dakikadır.
HDP GRUBU ADINA OYA
ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet, yeni bir
depremle, bir kez daha depremde hayatını kaybeden
yurttaşlarımızın acısıyla bugün buradayız ve
lütfen bunun hassasiyetiyle -eğer konuşmak istiyorsak da
dışarıda konuşarak- bu konu üzerine odaklanalım diye
öneriyorum. Sabahtan beri bu tartışıldı, evet, deprem
tartışıyoruz ve bundan sonra da tartışmaya devam
edeceğiz arkadaşlar.
Bakın, 17
Ağustos depreminden sonra gerçekten yapılması gerekenler üzerine
bilim insanları çalıştı, gerçekten dikkate değer,
dikkate almamız gereken birtakım sonuçlar ortaya çıktı. Ben
AKP, bu 17 Ağustos depreminden sonra, iktidara geldiğinden beri
hiçbir şey yapmadı. demiyorum. Yaptı. Ne yaptı? Deprem
vergilerini özel iletişim vergisi adı altında kalıcı
hâle getirdi. Alanında uzman kişilerden oluşan
bağımsız Ulusal Deprem Konseyini lağvetti. Zorunlu DASK sigortası
inşaat sektörüne peşkeş çekildi. Deprem toplanma
alanlarında AVMler dikildi.
Şimdi, burada
İstanbul tartışılıyor tabii ki çünkü
yaklaşık 16 milyon insanı barındıran bir şehirde
deprem sonrası toplanma alanlarının sayısı sadece 77.
Ama bu sadece İstanbulun sorunu değil, Türkiyenin dört bir
tarafının sorunu. Barınma sorunu İstanbula özgü bir sorun
değil ve toplanma alanlarını sadece sizin kâğıt
üzerinde belirlemeniz de sorunu çözen bir şey değil. Deprem sonrası toplanma
alanlarının, üzerinde geçici kentlerin yaratılabileceği ve
insanların asgari düzeyde yaşamını devam
ettirebileceği alanlar olması lazım. Bunlar var mı,
bakalım? Türkiye'nin dört bir tarafında böyle toplanma alanlarını
göremezsiniz. Peki, klasik ve şu anda herkesin evinde sorduğu soruyu
bir daha buradan soracağım: Yirmi bir yıldır halktan
toplanan deprem vergileriyle ne yaptınız? Bunu bugün burada
soruyoruz; bundan sonra da depremi unutmayacağız,
unutturmayacağız, sormaya da devam edeceğiz. Halkın
parasının halkın yaşayabileceği güvenli konutlar ve
depreme karşı dayanıklı şehirler için
harcanmadığını bizzat yaşıyoruz. Üstelik,
bırakın halkın yaşadığı konutları, kamu
kurumları bile, kamu hastaneleri bile
Daha birkaç ay önce, 26 Eylülde
yaşadığımız İstanbul depreminde Cerrahpaşa
Hastanesinin çatladığını gördük arkadaşlar biz.
Öğrencilerin gittiği okulların
boşaltıldığı, hastanelerin çatladığı
yerde bu paralar kamu hastaneleri ve kamu binalarına da harcanmamış
demek ki. Oysa, depreme ilk başta dayanıklı olması gereken
yerler buralar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Ersoy, buyurun
tamamlayalım.
OYA ERSOY (Devamla) Evet, deprem bilimsel bir
gerçektir. Yüzde 98i aktif ve farklı deprem kuşakları üzerinde
yer alan bir deprem ülkesinde teknik gereklilikler yerine getirilerek depreme
dayanıklı binalar yapılması zorunludur. Bakın,
Japonyadan örnek veriyoruz, bu mümkündür. Binaların, yapıların
dayanıklılığı kadere bağlanamaz, bilimseldir ve
tekniktir. Soruyorum buradan: Niye sizin Cengizin, Limakın, Kolinin,
Sabancının, Koçun, bunların hiçbir akrabasının ve
kendilerinin oturduğu binalar yıkılmıyor bu ülkede de
yoksulların, halkın oturduğu binalar yıkılıyor?
Demek ki kaderden değil, kamusal denetimi yok edip halkın yaşam
güvenliğini ranta tercih ettiğiniz için insanlar ölüyor, ölümlerle
karşılaşıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli
Rasathanesi Başkanı O sona yaklaşıyoruz. diye
uyardı. Evet, burası halkın Meclisiyse Meclis ölümleri
izleyemez, derhâl hep birlikte harekete geçmek zorundayız.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ersoy.
Öneri üzerinde
son söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Hulusi Şentürke ait. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; sözlerime başlamadan evvel geçtiğimiz
günlerde Elâzığda meydana gelen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
da acil şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar Coğrafya kaderdir. diye bir söz vardır. Ülkemiz de
bir deprem bölgesinde yaşıyor, dolayısıyla bu gerçekle
yaşamayı, bu kaderimizle yaşamayı başarmak
mecburiyetindeyiz. Bunu başarmanın yolu da sağlıklı
yapılaşmadan geçmektedir.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin bu gerçekle yaşayabilmesi, bir daha benzeri
acıların olmaması için yıllardır çok yoğun
faaliyetler sürdürülmektedir ve yine bu konuda kentsel dönüşüm eylem
planı kapsamında da çok ciddi hedefler ortaya konulmuştur.
Arkadaşlar,
bu rakamlara şöyle bir göz attığımızda bugüne kadar ne
kadar önemli faaliyetlerin gerçekleştirildiğini çok rahat
görebiliyoruz. 197 bin yapı ki 632 bin bağımsız bölüme
tekabül ediyordu, riskli olup acil yıkılması gereken
yapılardandı ve bunların 165 bininin yani 516 bin
bağımsız bölümün yıkımı bugüne kadar
gerçekleştirilmiştir.
Yine bugüne
kadar yapılan faaliyetler neticesinde riskli alanlara kira
yardımı, riskli yapılara kira yardımı, hak sahiplerine
kentsel dönüşüm kapsamında binalarını yenilemek için
aldıkları kredilere faiz desteği, TOKİ, İlbank ve
belediyelerimizin yaptığı kentsel dönüşüm faaliyetlerine
proje desteği ve hizmet alımları olmak üzere 13 milyar 398
milyon lira da kaynak aktarılmıştır. Önümüzdeki beş
yıl içerisinde de 1,5 milyon yapının bu kapsamda
dönüştürülmesi hedeflenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu yapılanlar elbette ki yeterli değil. Türkiyenin
içerisinde bulunduğu coğrafi şartlar ve ne yazık ki çok
uzun yıllardan bugüne gelen, acı bir miras olarak
sağlıksız yapı stokumuz çok büyük boyutlardadır.
Dolayısıyla bu kadar büyük sorunları aşabilmemiz için
elbette ki büyük mali kaynaklara ihtiyaç duyulduğu gibi, bundan çok daha
önemli bir kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır ki o da toplumsal bilinç
düzeyidir. Geçtiğimiz günlerdeki depremde bir vatandaşımızın
acı bir ifadesi vardı; "Evet, kefenin cebi var ya! diyerek bir
öz eleştiride bulunmuştu. Biz, bu mantaliteyi yıkmak, maddi
çıkar uğruna kentsel dönüşüm ve yapı dönüşümü karşısındaki
toplumsal direnişi de kırmak mecburiyetindeyiz. Bunun için, tüm siyasi
partilerimizin, tüm kurumlarımızın, üniversitelerimizin,
medyamızın, mesleki teşekkül ve sivil toplum
kuruluşlarımızın desteğine ihtiyacımız
bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, CHP grup önerisinde depremle ilgili riskin, alınacak
önlemlerin ve yapılan faaliyetlerin araştırılmasıyla
ilgili bir komisyon kurulması isteniyor. Oysa şu an bu Mecliste
bulunan birçok arkadaşımız bile çok iyi hatırlayacaklar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen Sayın Şentürk.
HULUSİ ŞENTÜRK
(Devamla)
2010 yılında bütün partilerimizin ayrı ayrı
verdikleri önergelerden sonra bu Mecliste bir komisyon kuruldu. Bu komisyon,
aylar süren çalışmalarından sonra faaliyetlerini ve
bulgularını rapora döktü; finanstan mevzuata, teknolojiden sosyokültürel
alana kadar her hususta alınması gereken faaliyetleri de rapora
dercettiler ve rapor 7 Nisan 2011 tarihinde de bu Genel Kurulda görüşüldü.
Dolayısıyla yeni bir araştırma komisyonu kurulmasına
ihtiyaç olduğunu düşünmüyoruz. İhtiyacımız olan
şey, acılar üzerinden siyaset yapmadan toplumsal bilinci
geliştirmek ve tüm kurum ve kuruluşlarımızın iş
birliğini güçlendirmektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şentürk.
Sayın Zengin,
buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, 2010 yılında Deprem Riskinin Araştırılarak
Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun
siyasi partilerin ortak iradesiyle kabul edilmiş örnek bir rapor
olduğuna ve gerekirse bu raporun tartışılıp
değerlendirilebileceğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
biraz evvel gündeme gelmesine binaen, 2010 yılında kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun bir raporu var, burada da göstermek
istiyorum arkadaşlarıma: Deprem Riskinin Araştırılarak
Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu.
(Uğultular)
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) - Sayın Başkanım, çok uğultu var. Bana mı öyle
geliyor?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Ama siz, AK PARTİliler gelsin diye zaman çalmak için
top çeviriyorsunuz. Oylama yapılsa öneri kabul edilecek zaten.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen,
hatibi sessizce dinleyelim.
Buyurun Sayın Zengin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oylamadan sonra
verin sözü efendim, geniş geniş konuşsun. Şu anda
çoğunluk bizde, onun için yapıyor, süre çalmak için yapıyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, Meclisi herhâlde siz yönetiyorsunuz. Bana söz verdiniz,
müsaade ederseniz tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Zengin.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bu rapora baktığınız zaman -özellikle
raporun sonuç bölümüne- bütün siyasi partilerin ortak rızasıyla
verilmiş ve yine siyasi partilerin ortak iradesiyle kabul edilmiş bir
rapor, örnek bir rapor görüyoruz ve çok teşekkür ediyoruz emeği geçen
herkese.
Burada şu rakamları verme ihtiyacı
duyuyorum: Rapora baktığımızda, 1923 ile 1999 arasında
29 tane kanun düzenlenmiş bu konuya dair. 1999 ile 2000 arasında 6
tane kanun düzenlemesi var. 2000den 2010a geldiğimizde 11 tane kanun
düzenlemesi ve -kanunlarla aynı değerde olduğunu
bildiğimiz, o da o dönemin bir uygulaması- 31 tane kanun hükmünde
kararname var.
Şimdi, buradan şunu ifade etmek istiyorum:
Cumhuriyet kurulduğundan itibaren depremle alakalı pek çok kanun
düzenlemesi yapmışız, kaldı ki 2010dan sonra da
yaptık. Hatta, devamında bugün, bugün değilse de yarın,
belki de bu hafta içerisinde başlayacağımız verdiğimiz
teklifle alakalı maddelere bakıldığında, orada da
zihnimizin arkasında olan maddelerden bir tanesinin de depremle
alakalı mevzu olduğunu görebileceğimizi düşünüyorum.
Buradan şuraya gelmek istiyorum: Bu
yapılan çalışmalar
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel Merkezden
gelenler var, onları da bekleyelim!
BAŞKAN Sayın Zengin, devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Buradan
baktığımızda, aslında burada yapılan, bizlere
anlatılanlar, bugüne kadar depremi bütün siyasi partilerin ve hükümetlerin
en temel mesele olarak zaten görmüş olmaları. O sebeple, biz, elbette
ki her tür tartışmaya açığız. Mecliste bu
konuların konuşulması, itiraz edilmesi, ikazlar; bunların
her biri bizler için çok kıymetli. Ama şu anda
yaptığımız şey bundan sonrasıyla alakalı;
hasarı, yaralarımızı toparlamak, bu konuya dair kanun
düzenlemesi yapmaya zaten parti olarak, AK PARTİ hükûmetleri olarak devam etmek
ve bunun altını tekrar çizmek istedim. Elimizde bir rapor var, bunu
gerekirse tartışalım, üzerinden geçelim, müzakere edelim;
hangileri hayata geçmiş, bununla alakalı bir değerlendirme
yapalım.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel Merkezden
gelecekler de geldi Özlem Hanım, tamam!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
oylamadan sonra söz alacağım.
BAŞKAN Olur, tamam.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan olası depremlere karşı bina
onarım ve güçlendirme çalışmalarının incelenerek bu
konuda yaşanan aksaklıkların saptanarak giderilmesi
amacıyla verilmiş olan (10/312) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
28 Ocak 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
(CHP sıralarından Kabul.
sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Divan üyeleri
arasında anlaşmazlık olduğu için, oylamayı elektronik
cihazla tekrarlayacağım.
Elektronik cihazla oylama için iki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 162
sıra sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına; 64, 113, 161, 66, ve 50 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin ise yine bu kısmın sırasıyla 2nci, 3üncü,
4üncü 5inci ve 6ncı sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, 28, 29 ve 30 Ocak 2020 ile 4, 5, 6, 11, 12, 13,
18, 19, 20, 25, 26 ve 27 şubat 2020 Salı, Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 161 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
28/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/1/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Özlem
Zengin
Tokat
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 162
sıra sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına; 64, 113, 161, 66, ve 50 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin ise yine bu kısmın sırasıyla 2nci, 3üncü,
4üncü 5inci ve 6ncı sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun, 28, 29 ve 30 Ocak 2020 ile 4, 5, 6,
11, 12, 13, 18, 19, 20, 25, 26 ve 27 şubat 2020 Salı, Çarşamba
ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
28, 29, 30 Ocak ile 4, 5, 6, 11, 12, 13, 18, 19, 20,
25, 26 ve 27 şubat 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde saat 24.00e kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
161 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
161 Sıra
Sayılı İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin
Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2512) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1.
Bölüm |
1
ila 18inci maddeler |
18 |
2.
Bölüm |
19
ila 37nci maddeler |
19 |
Toplam
Madde Sayısı |
37 |
BAŞKAN Öneri üzerinde söz talebi yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
2.-
Samsun
Milletvekili Bedri Yaşarın, (2/1303) esas numaralı Tabii
Afetlerden Zarar Gören Çiftçi Kayıt Sistemine Kayıtlı
Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ile Tarım Kredi Kooperatiflerine
Olan Tarımsal Kredi Borçlarının Ertelenmesine Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/59)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1303) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Bedri
Yaşar
Samsun
BAŞKAN Önerge sahibi olarak Samsun
Milletvekili Bedri Yaşar konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçi Kayıt
Sistemine Kayıtlı Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası AŞ ile
Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Tarımsal Kredi Borçlarının
Ertelenmesi Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınması konusunda söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, millî ekonominin
temeli tarımdır. Toprak, emek vermeden ve alın teri dökmeden
bizi doyuramaz. Topraklarımızın bizi doyurması için
tarımsal kalkınmaya çok büyük önem vermemiz gerekiyor. Dünyanın
her yerinde olduğu gibi tarım ülkemizde de desteklenmeli ve
tarım serbest piyasa şartlarına göre
değerlendirilmemelidir.
Yani özeti şu: Bizim özellikle tarım
üreticilerimizin buğday fiyatları olsun, çeltik fiyatları olsun,
pamuk fiyatları olsun, fındık fiyatları olsun, efendim,
dünyayla rekabet etmesi lazım. gibi, Serbest piyasa şartlarına
göre biz de fiyatlarımızı oluştururuz, siz de bu pazar ekonomisine
göre elde ettiğiniz ürünleri satarsınız. gibi bir mantıkla
hareket etmek doğru değildir.
Biz diyoruz ki: Savunma sanayisi ne kadar önemliyse
tarım ve tarım ürünleri de o kadar önemlidir ve de stratejiktir.
Dolayısıyla tarım üretimi kesinlikle desteklenmelidir.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz hafta içerisinde Ziraat Odası
Başkanları bizleri ziyaret ettiği gibi sizleri de ziyaret
ettiler. Şahsen Samsundaki 9 Ziraat Odası Başkanımız
bize geldi, iktidar partisine de geldi, sizlere de geldi. Anlattıkları
ortada, açık ve net; diyorlar ki: Biz, aldığımız
kredileri ödemekte zorlanıyoruz. Bizim kredilerimizin faizleri yüksek,
özellikle Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldığımız
kredilerin faiz oranları -2018-2019- yüzde 40larda, yüzde 45lerde. Hatta,
Bafralı bir üreticimiz diyor ki: Ben 25 bin lira kredi aldım,
krediyi ödemeye gittiğimde 35 bin lira oldu. Yani bu faiz
oranlarıyla bu kredilerin ödenmesi mümkün değil. Sizden de bu
taleplerde bulundular, dediler ki: Gelin, hiç olmazsa, özellikle bu kredileri
bir yapılandıralım. Bunları yapılandıralım
ki çiftçimize bir destek olsun, üretimimize bir destek olsun, bir katkı
olsun. Bunun yanı sıra bir şey daha söylediler, dediler ki:
Özellikle elektrik fiyatlarındaki artışlar
Biz 80 kuruşa
kullanırken kilovatsaatini, özellikle konutlarda 69 kuruşa
kullanılıyor. Yani tarımsal sulamada kullanılan elektrik
fiyatlarındaki iki yıllık artış yaklaşık
yüzde 108. Talepleri şu, çok basit: Bizler, hasılat zamanında
bu paraları ödeyelim. Yani ürünü ne zaman elde ediyorsak o gün bu
parayı, elektrik parasını ödeyelim. Bundan daha doğal bir
talep olabilir mi? Yani buğday hasadında elektrik parası
ödeyelim, pamuk hasadında elektrik parasını ödeyelim, çeltik
hasadında elektrik parasını ödeyelim. Bunun
dışındaki zamanlarda ödeme yapmamız mümkün değil.
Maşallah, zaten bu dağıtım şirketlerinin
uyguladığı faizlerin bankadan da bir farkı yok. Neredeyse
bunlar, küçük rakamlara da razı ama bu kanun teklifiyle, en azından
bu üreticilerimizin elektrik paralarını hasılat zamanlarında
ödemesini, tahmin ediyorum, hepiniz takdir edersiniz. Yine, üreticinin ve
çiftçinin desteklenmesi açısından bu borçların
yapılandırılması şart. Bu borçlanmaları
yapılandıramadığımız takdirde
Türkiye, özellikle
bu on yedi senelik iktidarınızda tarımda yüzde 10ların
altına düştü. Sizin 17 milyar dolar diye bahsettiğiniz
tarımdaki ihracat, Hollandanın 130 milyar doları yanında
devede kulak bile değil. Dolayısıyla Tarımda 17 milyar
dolar ihracat yaptık. 180 ülkeye ihraç tarım ürünlerimizi gönderdik.
demek yeterli değildir. Türkiye bir tarım ülkesi olmalıdır;
tarım, her hâl ve şerait altında dahi desteklenmelidir. 17
milyar dolar rakamları bugün için çok komik rakamlardır.
Ümit ediyoruz
ki çiftçimizi ucuz mazotuyla, vergilerinden
arındırılmış mazot fiyatıyla, aynı
şekilde, elektrik tüketiminde
Mesela, bugün, elektrik
faturalarının üzerinde TRT payı var, almasak ne olur, yüzde 2
olan TRT payını çiftçiye verdiğimiz elektrikten almasak ne olur?
Dolayısıyla
bakın, buradan sizleri tekrar uyarıyorum: Bu Ziraat Odası Başkanları
bize geldiği gibi sizlere de geldiler, buradan bizleri seyrediyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yaşar.
Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
Bu, hiç olmazsa
bir kereye mahsus bunların borçlarının ertelenmesine, elektrik
faturalarının da özellikle üretimin yapıldığı
dönemlerde ödenmesine dair basit, sıradan bir kanun teklifi. Bu konuya
gerekli desteği vereceğinizi ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yaşar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.47
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve İyi Parti
Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın Devlet Mezarlığı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve İYİ
PARTİ Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/2536) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 162) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 162 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
DEVLET
MEZARLIĞI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
6/11/1981 tarihli ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı
Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
1 inci maddenin
birinci fıkrasında sayılanların eşleri de vasiyetleri
üzerine Devlet Mezarlığına defnedilebilir.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen,
İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet
Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi hakkında söz
aldım. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Kaderin cilvesine bakın, 5 tane partinin ortak
kanun teklifi görüşülüyor ve bu da bir mezarlık teklifi. Yani
keşke, daha başka kanunlarda da bir araya gelebilsek, teklif
verdiğimiz kanunlar da iktidar tarafından böyle olumlu
karşılanmış olsa.
Mecliste grubu bulunan 4 siyasi partiyle beraber
bizim de imzamız olan bu kanun teklifiyle Devlet Mezarlığı
Hakkında Kanunun ek 1inci maddesine Devlet Mezarlığına
defnedilenlerin eşleri de vasiyetleri üzerine Devlet Mezarlığına
defnedilebilir. fıkrası ekleniyor. Tüm partilerin ortak
imzasıyla hazırlanan teklifte, eşlerin makam sahibinden önce
vefat etmesi hâlinde de Devlet Mezarlığına gömülmesinin önü
açılıyor. Eski Başbakanlardan Bülent Ecevitin 2006 yılında
vefatı üzerine, Devlet Mezarlığıyla ilgili düzenlemeleri
içeren kanun teklifiyle yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve merhum
Başbakan Ecevitin Devlet Mezarlığına defnedilmesinin yolu
açılmıştı. Ancak, o zaman -hatırlayanınız
vardır- eşi Rahşan Ecevitin Hükûmet yetkililerine, eşi
vefat ettiğinde Ben eşimin yanına gömülmek istiyorum. Böyle bir
kanunda bu mümkün değil. Dolayısıyla ben eşimin Devlet
Mezarlığına gömülmesini arzu etmiyorum. diye bir ifadesi
olmuştu. Ancak o zaman Hükûmet yetkilileri tarafından Rahşan
Ecevite eşinin Devlet Mezarlığına defnedilmesiyle ilgili
izin vermesi hâlinde kendisi için de düzenleme yapılacağı ve
vefat etmesi hâlinde hayat arkadaşının yanına
defnedileceği sözü verilmişti. Bu sözün ardından merhum Bülent
Ecevit Devlet Mezarlığına defnedildi.
Merhum Eceviti
bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyorum. Rahşan Ecevit
Hanımefendiyi de on bir gün önce kaybettik. Ona da Allahtan rahmet
diliyorum. Vasiyetinin yerine getirileceğiyle ilgili Rahşan Ecevite
verilen söz on dört yıl sonra tutulmuş oldu, 5 partinin
ortaklaşa aldığı prensip kararıyla Rahşan
Ecevitin Devlet Mezarlığına defni de mümkün hâle geldi.
Elâzığda yaşanan depremin ardından ortaya konan birlik ve
beraberlik Rahşan Ecevitin defni konusunda da sergilendi. Kanunda
yapılan bu değişiklik belki de gecikmiş bir karardı.
Biraz evvel de
ifade ettim; keşke böyle, cenazelerde, acılarda, mezarlıklarda
değil ülkenin refahıyla ilgili, ülkenin birliğiyle ilgili,
ülkenin dirliğiyle ilgili meselelerde de ortak kanun tekliflerine birlikte
imza atma imkânı bulabilsek. Son on sekiz senedir bu imkânı maalesef
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı kaldırdı ortadan, ben
bilirim, ben yaparım noktasında ilerledi ve geldiği nokta ne
kadar iç açıcı, tartışılır.
Yıllarca
kader birliği yapmış, hayat arkadaşlığı
yapmış, her şeylerini paylaşmış eşlerin
ebedi hayatta da birlikte olmak istemesi eşlerin arzusu olabilir, bunu
normal karşılıyorum.
Bu vesileyle bu
anlamlı kanunun hayırlı olmasını diliyorum, yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkkan.
Sayın
Akçay, yerinizden söz istediniz, buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Mezarlığı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi 5 siyasi parti grubunun ortak imzasıyla 18 Ocak 2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur.
Meclis Başkanlığınca 20 Ocak 2020 tarihinde Millî Savunma
Komisyonuna havale edilen kanun teklifi, dün görüşülerek kabul edildi.
1981 tarihli 2549 sayılı Devlet Mezarlığı
Hakkında Kanunun 1inci maddesinde kimlerin devlet
mezarlığına defnedilebileceğine yönelik düzenlemeler yer
alıyor. Bu düzenlemeye göre Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanları
ve Başbakanları ile Büyük Önder Atatürkün en yakın silah
arkadaşları olan İstiklal Harbinin kahraman komutanları
Devlet Mezarlığına defnedilebilmektedir.
Merhum Bülent Ecevit, 5 Kasım 2006 tarihinde
rahmetli olduğunda kendisi için özel bir kabir yeri
hazırlanmıştı ancak eşi Rahşan Ecevit vefat
ettiğinde eşinin yanına defnedilmek istediği için itiraz
etmişti. 8 Kasım 2006 tarihinde çıkarılan 5554
sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla merhum Ecevit Devlet
Mezarlığına defnedilmiştir. Rahşan Ecevitin vefat
etmesi ve Devlet Mezarlığına merhum Bülent Ecevitin
yanına defnedilmek istemesi nedeniyle yeni bir düzenleme yapma zarureti
doğmuştur. Türk milletinin örfi ve dinî değerleri eşlerin
bir arada defnedilmesi hususuna önem verir, hatta eşler yaşarken
kabir yerlerini hazırlarlar ve yan yana defnedilmek için vasiyette
bulunurlar. Rahmetli Bülent Ecevit, ülkemize ve milletimize önemli hizmetler
yapmış bir devlet adamıdır.
Rahmetli Rahşan Ecevitin de eşinin yanına
defnedilme vasiyeti öğrenildiğinde, buradaki eksikliği gidermek
için, bütün siyasi parti grupları bir araya gelerek ortak kanun teklifi
vermiştir. Merhume Rahşan Ecevitin merhum Bülent Ecevitin
yanına defnedilmesiyle ilgili talebi de bu çerçevede Meclisimizce
değerlendirilmiş ve Mecliste grubu bulunan 5 siyasi parti ortak bir
kanun teklifi vermiştir. Bu kanun teklifiyle, 2549 sayılı
Kanunun 1inci maddesinde belirtilen Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanları
ve Başbakanlar ile cumhuriyetin kuruluşuna hayat veren Ulu Önder
Atatürk'ün en yakın silah arkadaşları olan İstiklal Harbi
komutanlarının kahramanları- eşlerinin de vasiyetleri
üzerine Devlet Mezarlığına defnedilebilmelerine yönelik
düzenleme gerçekleşmiştir.
Millî Savunma Komisyonuna sevk edilen bu kanun
teklifiyle kanunun 1inci maddesinin sonuna bir fıkra olarak Birinci
fıkrada sayılanlardan vefat edip Devlet mezarlığına
defnedilenlerin eşleri de vasiyetleri üzerine Devlet
mezarlığına defnedilebilir. ibaresi eklenmiştir.
Bu kanun teklifinin Millî Savunma Komisyonunda dün
gerçekleşen görüşmeleri sırasında, birinci fıkrada
sayılanların eşlerinin daha önce vefat etmesi dikkate
alınarak grupların ortak teklifiyle kanun teklifi
değiştirilmiş ve 2549 sayılı Kanunun ek 1inci
maddesine fıkra eklenmek suretiyle düzenleme yeniden
yapılmıştır. Bu düzenlemeyle 1inci maddenin birinci
fıkrasında sayılanların eşleri de vasiyetleri üzerine
Devlet Mezarlığına defnedilebilir. şeklinde
değiştirilmiştir.
Bu düzenlemede emeği geçenlere teşekkür
ediyor, bu vesileyle ülkemize ve milletimize önemli hizmetler yapmış
olan rahmetli Bülent Ecevite ve ayrıca eşi rahmetli Rahşan
Ecevite Allahtan rahmet diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
teklifi çok önemliydi. Uzun zamandır bir konsensüsün, uzlaşmanın
olmadığı Parlamentoda 5 parti grubunun bir ortamda
buluştuğu bir kanun teklifi, altında her grup başkan
vekilinin imzası var. O anlamda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Meclisteki grubu bulunan diğer partilere
saygılarımızı, teşekkürlerimizi sunuyoruz. Neden?
Çünkü Bülent Ecevit bizim 3üncü Genel Başkanımız, bizim için
çok önemli, Türk siyaseti için çok önemli.
Hangi Bülent Ecevit, önce onları ifade edelim,
ondan bahsedelim. Ne diyor Ecevit? Bizim iki gücümüz var: Hak ve halk. diyen
Bülent Ecevit. Toprak işleyenin, su kullananın. diyen Bülent Ecevit
değerli arkadaşlarım. Ne ezilen ne ezen; insanca, hakça düzen.
diyen Bülent Ecevit. Bir ülkede banka kapıları zenginler için
açık, fakirler için daracıksa o ülkede demokrasi yoktur. diyen
Bülent Ecevit değerli arkadaşlarım. Biz milliyetçiliği
sokak duvarlarına değil, Kıbrısın topraklarına,
Egenin deniz yataklarına, Batı Anadolunun haşhaş
tarlasına yazmışız. diyen Ecevit değerli
arkadaşlarım. Böyle bir Ecevit, halkçı Ecevit, dürüstlük
denildiğinde Türk siyasetinde ilk akla gelen Ecevit; o nedenle bu çok
önemli. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu
konuşmayı benim yapmam da benim açımdan çok önemli. Bundan
yaklaşık elli yıl önce, bir yarım asır önce Artvine
geldikleri zaman 7 yaşındaki bir çocuğa bir balon veren
Rahşan Ecevit; onu duyguyla hatırlayan bir kişi olarak bu konuşmayı
yapıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bundan elli
yıl önce deselerdi ki Başbakanın eşi Rahşan
Hanımın defniyle alakalı konuşmayı Mecliste siz
yapacaksınız. Nostradamusun kehaneti gibi bu kehaneti öngöremezdik
değerli arkadaşlarım. O nedenle, Artvin Milletvekili olarak bu
anlamda büyük bir onur taşıyorum. Sayın Grup Başkan Vekilim
Engin Altaya da şükranlarımı arz ediyorum değerli
arkadaşlarım.
Bakın, Kıbrıs çok önemli değerli
arkadaşlarım. Kıbrısta, 1974te, Cenevre
görüşmelerinde ne diyor Turan Güneş? Ayşe tatile
çıksın diyor. Bugünlerde olanlar gibi ellerden icazet alan değil,
Türk ordusunu gözünü kırpmadan Rum mezaliminin
yaşandığı Kıbrısa gönderen Bülent Ecevit. Daha
sonra, 1980de darbe olduğu zaman, o kötü günlerde, o kötü acılar
çekildiği zaman Zincirbozanda acıları çeken Bülent Ecevit.
Her günde, her ortamda, her saatte, her dakikada
onunla beraber olan, Türk siyasetinde belki de örneği olmayan bir eş,
onunla beraber dayanışma duyguları içerisinde olan bir eş;
Zincirbozanda o kötü günler yaşandığı zaman yanında
olan da Rahşan Hanım, Başbakanlığa yükselip Türk
siyasetinin en uç noktalarına ulaşan, dürüstlüğün sembolü Bülent
Ecevitin yanında olan da Rahşan Ecevit. O anlamda, Rahşan
Ecevit çok önemliydi. Daha önce, 2006 yılında Eceviti
kaybettiğimizde buradan, Ankaradan dualarla uğurladık; on dört
yıl sonra
Altmış yıllık beraberliklerinde beraber
olan, yan yana yürüyen, Robert Kolejde başlayan bir aşk değerli
arkadaşlarım. Türk siyasetinde belki de böyle bir olgu, böyle bir
ortam, böyle bir tarih yaşanmamıştır.
O anlamda, yüce Parlamentonun bu konuda bir ortak
çizgide buluşmuş olması, yüce Parlamentonun 5 parti grubunun bu
kanun teklifine imza atması gerçekten çok önemli, çok değerli
değerli arkadaşlarım. Bundan sonra da inanıyoruz ki Devlet
Mezarlığıyla alakalı bir ortamda buluştuğumuz
gibi, her siyasi parti grubunun aynı kanun teklifinin altına imza
atmış olduğu gibi bu coğrafyada bundan sonra da
özgürlükler, demokrasi, hukuk, adalet ve diğer uğraşlarda da
temennim aynı kanun tekliflerinin altına imza atan bir Parlamento
gerçeğini Türkiyede sağlarız değerli
arkadaşlarım.
Bakın, Çalışma Bakanı;
Türkiyede emek mücadelesinin en önlerinde yürüyor Ecevit. Çalışma
Bakanıyken ortaya koymuş olduğu tekliflerle; emek, iş,
aş mücadelesiyle, çok önemli mücadelelerle kendisini ortaya koyan Ecevit.
Başbakanlık görevini 2002 yılında devredene kadar
sağlık sorunlarıyla boğuşan Ecevit. Ama biraz önce de
ifade ettiğim gibi, altmış yıllık
yaşamlarında bütün dünyaya, bütün Türkiyeye örnek olan bir siyasal
yaşam, bir aşk öyküsü Rahşan Ecevit ile Bülent Ecevitin öyküsü.
2006da Bülent Ecevit öldüğünde ne diyordu
Rahşan Ecevit? Beni mutlaka eşimle beraber aynı yere defnedin.
Bugün o vasiyeti kabul eden Parlamento, o vasiyeti meşru kılan bir
kanun teklifinin altına 5 parti grubu olarak imza attı. Bir kere daha
bu konuda saygılarımızı, müteşekkir olduğumuzu
Parlamentodaki bütün siyasi parti gruplarına, Mustafa Kemalin partisinin
milletvekili olarak onun yüce Parlamentosundan, kürsüsünden haykırmaktan
büyük onur ve mutluluk duyuyorum değerli arkadaşlarım.
Eğer uygun görürseniz, Ecevitin, eşine,
en büyük aşkım dediği Rahşan Ecevite yazmış
olduğu dizelerle sözlerimi bitirmek istiyorum. Diyor ki:
El Ele Büyüttük Sevgiyi
Birlikte öğrendik seninle
avcumuzda yüreği çarpan
kuşa sevgiyi
el ele duyduk kumsalda denizin
milyon yılda yonttuğu
taşa sevgiyi
tırtılları tanıdık seninle
baharda
tırtılken daha sevmeyi öğrendik
sevgiden üreyen kelebeği.
Değerli arkadaşlarım, Bülent Ecevit
sağlığında üç şeyi çok sevmişti. Bunlardan bir
tanesi vatanıdır; en büyük eserim dediği, en büyük sevgilim
dediği Türkiye Cumhuriyetidir, Mustafa Kemalin Türkiye Cumhuriyetidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bayraktutan.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bir diğer sevgisi ise cumhuriyetin banisi,
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Önderi, mavi gözlü dev
adamdı, iki mavi gözü çok sevmişti. Bir büyük aşkı da
Rahşan Ecevitti. Üç büyük aşkını da bütün
yaşamında kendine şiar edindi.
Sözlerimi
bitiriyorken kendisine Allahtan rahmet diliyorum, ışıklar
içinde uyusunlar diyorum. Rahşan Eceviti, Bülent Eceviti bu ülkenin
sosyal demokratları, yurtseverleri, devrimcileri yaşamları
boyunca, yaşadıkları müddetçe kalplerinde bir güvercinin
çırpıntısı gibi hatırlayacaklar. Onlara ruhunuz
şad olsun diyorum.
Sözlerimi
bitiriyorken bir kere daha Mustafa Kemalin milletvekili olarak ruhları
şad olsun, mekânları cennet olsun diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Refik Özen
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA REFİK ÖZEN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Elâzığda ve Malatyada meydana gelen depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralı olanlara da acil şifalar diliyorum. Ayrıca, bu süreçte,
enkaz altında kalan vatandaşlarımızın
çıkarılması için canla başla mücadele eden başta AFAD,
UMKE, Jandarma ve tüm emek verenlere yürekten teşekkür ediyorum.
Ayrıca depremin meydana geldiği ilk andan itibaren bir olmayı
başarabilen, yardımlarıyla da bunu her zamanki gibi gösteren
asil milletimizi de saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde
kaybettiğimiz, Türk siyasi hayatının saygın
şahsiyetlerinden eski Başbakanlarımızdan Sayın Bülent
Ecevitin saygıdeğer eşi Rahşan Ecevite de Allahtan
rahmet diliyorum. Ayrıca, bu vesileyle de 1974 Kıbrıs
Barış Harekâtını gerçekleştiren Sayın Bülent
Ecevit ve Necmettin Erbakan Hocamıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Bu vefat, 6
Kasım 1981 tarihli ve 2549 sayılı Kanunla düzenlenen Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanları ve Başbakanlar ile cumhuriyetin kuruluşuna hayat
veren Gazi Mustafa Kemal Atatürkün en yakın silah
arkadaşlarının eşlerinin de Devlet
Mezarlığına defnedilmesiyle ilgili eksikliği de ortaya
çıkarmıştır. Bu kanunla, devlet büyüklerimizin ömürlerini
paylaştıkları değerli eşlerinin de ebedi
istirahatgâhlarında beraber olma arzularının gerçekleşmesi
önündeki eksikliği de gidermiş oluyoruz. Bu çerçevede, bu kanun
teklifiyle kanunun çerçeve 1inci maddesine işlenecek hükümde yer alan
vasiyetleri ibaresine açıklık getirilerek vasiyetin kim
tarafından ve ne şekilde verileceği belirtilmiş ve Devlet
Mezarlığına defnedilebileceklerin eşlerinin önce vefat
etmesi hâlinde de vasiyetleri üzerine Devlet Mezarlığına
defnedilebilmelerini sağlamış oluyoruz.
Bu kanun
teklifini ortaklaşa hazırlayan Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan tüm siyasi partilerimize ve Millî Savunma Komisyonumuzda katkı
koyan milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.
Bu yasayla,
diğer taraftan aralarındaki sevgi ve saygıyla örnek olan
Rahşan ve Bülent Ecevit çiftine de aslında son vazifemizi
yapmış oluyoruz.
Sözlerimi benden önce konuşmasını
yapan Uğur Beyin dile getirdiği Bülent Beyin Rahşan
Hanıma yazmış olduğu şiirin devamıyla,
dizeleriyle bitirmiş olayım:
acısıyla sevinciyle sevdik
yazıyla kışıyla sevdik
köy-köy ülke-ülke
gökler gibi sardı dünyayı
yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz
elele büyütüp elele derdik
elele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi.
Rahmetirahmana kavuşan tüm devlet
büyüklerimizi minnetle anıyor, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özen.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu
Kanun 1/1/2020 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
Şimdi
de teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 2nci sıraya alınan İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Bolivarcı
Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin Geliştirilmesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Bolivarcı
Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin Geliştirilmesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/1600) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 64) (´)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Komisyon
Raporu 64 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin
tümü üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgine aittir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim, yetişemedi arkadaşımız,
mümkünse ikinci konuşmacıya söz verir misiniz?
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İsmail Özdemir konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
ülkemiz ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin
Geliştirilmesi Anlaşmasının Onaylamasının Uygun
Bulunduğuna Dair Anlaşmayla ilgili söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerimin
hemen başında da 24 Ocak Cuma günü Elâzığ Sivricede
meydana gelen ve başta Malatya olmak üzere, civardaki illerimizi de
etkileyen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Cenab-ı Allahtan rahmet, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Amerika Kıtasının
keşfinden bu yana güney bölgesi zenginlikleriyle öne çıkan bir yer
olmuştur. Sömürge anlayışına karşı bilinen ilk
geniş kapsamlı mücadeleyi veren ise 1783 yılında doğan
Simon Bolivardır. 1800lü yılların ilk diliminde sömürgeci güçlere
karşı Venezuela merkezli olmak üzere hürriyet mücadelesi veren
Bolivar, ilerleyen yıllarda Güney Amerika bölgesinin siyasi
birliğinin sağlanması için uğraş veren bir isim olarak
da tanınmıştır. Her iki Dünya Savaşından sonra
ise Güney Amerika bölgesi, giderek yeni sömürge faaliyetlerinin yeni
yöntemlerle yol almaya çalıştığı bir bölge hâline
gelmiştir. Güney Amerika, 1960lı yıllardan itibaren burada
bulunan ülkelerin rejimlerinin değiştirilmesi girişimlerine
sahne olmuştur. Aynı ülkelerin neredeyse tamamında askerî
darbeler bu dönemden itibaren uygulamaya konulan yaygın bir müdahale
girişimi hâlini almıştır. Güney Amerikadaki
aşırı uçtaki silahlı yapılanmaların desteklenip
silahlandırılmaları, hedef bölge üzerindeki
istikrarsızlık yaratma girişiminin temel stratejisi olarak
görülmüştür. Özellikle ABDnin benimsediği bu yolla, Güney Amerika'da
bulunan çok sayıdaki rejim karşıtı silahlı örgütlerin
zaman zaman ABDye dahi götürülerek eğitim almaları
sağlanmış, ardından bu gruplar kendi ülkelerine tekrar
gönderilerek nihai hedefe hizmet etmeleri beklenmiştir. Aynı
gruplardan türeyen kırsal ve kent yapılanmalı terör
grupları, mesela FARC gibi terör örgütleri, hâlen Güney Amerikada
eylemlerini sürdürmeye devam ediyor.
1960lı ve takip eden yılların dikkat
çekici bir başka tarafı ise küresel uyuşturucu
baronlarının ve çetelerinin ortaya çıkışı ve
adından söz ettirmeye başladıkları dönemle eş
değer bir zamanlamaya denk gelmesidir. Bugün uluslararası suç
örgütlerinin arasında ismi anılan tüm grupların ve meşhur
olmuş isimlerin miladı neredeyse aynı dönemlere dayanıyor.
Tarihî gelişmelere bakıldığında, Güney Amerika
bölgesini kontrol etmek isteyen ülkeler amaçlarına ulaşabilmek için
her yolu mübah görmüşlerdir. Özellikle, ABD ve Rusya arasında
yaşanan Küba krizi olarak bilinen olaydan sonra artan çabalar bugün dahi
geçerliliğini koruyor görüntüsü vermektedir. Bizim açımızdan
dikkat çekici konu ise tıpkı Güney Amerikadaki ideolojik ve eylemsel
muadilleri gibi terör örgütü PKKnın da uyuşturucu ticaretinin
içerisinde bulunuyor oluşudur. 1980lerin arifesinde kurulan Marksist ve
Leninist çizgideki insanlık düşmanı PKK terör örgütü,
uyuşturucu ticaretine dayalı çabalarında Güney Amerika'daki
gelişmelerden etkilenmiştir. Bir başka deyişle, Güney
Amerikadaki terör örgütlerinin temelini atıp hayata geçiren karanlık
odaklar bu tecrübeyi zaman içerisinde PKKya da öğretmiştir. PKK gibi
küresel uyuşturucu ticaretinin içerisinde bulunan çok sayıda terör
örgütü de zaman içerisinde hep aynı yolun yolcusu olmuştur.
İçişleri Bakanlığının 2019 yılının
başında açıkladığı bilgilere göre, PKK terör
örgütünün sadece uyuşturucu ticaretinden elde ettiği gelir
yıllık 1,5 milyar dolar seviyesindedir. Bununla beraber, küresel
uyuşturucu ticaretinin ortalama olarak 500 milyar dolara
ulaştığı da ifade edilmektedir. Bu rakam dünya ticaret
hacmiyle kıyaslandığında, küresel uyuşturucu
ticaretinin, küresel hacmin yaklaşık olarak yüzde 2sinden fazla
olduğu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda bu korkunç rakam,
suç ve terör örgütlerinin yönettiği miktardan ziyade onları var edip
kendi amaçları için yönlendiren kesimlerin günahlarının
büyüklüğünü de göstermektedir. Dolayısıyla Güney Amerika
Kıtasında yaşanan gelişmeler, ekonomik, siyasi ve askerî
olarak tüm dünyayı her dönemde etkileme potansiyeline sahip olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geride
bıraktığımız 2019 yılı, çok sayıdaki
ülkede yaşanan iç karışıklıkların vuku
bulduğu bir dönem olmuştur. Karışıklık
yaşanan ülkelerin listesine, olayların seyrine, yönlendiriliş
biçimlerine ve bilhassa da tarihî kronolojisine
baktığımızda Güney Amerika yine pilot bir bölge olarak
âdeta karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Venezuelada
baş gösteren siyasi belirsizlik, istikrarsızlık, kanun
tanımama, siyasi gerginlik, toplumsal eylemler ve nihayetinde gözlemlenen
askerî darbe girişimi bir bakıma diğer ülkelerde de aynı
seyriyle tecrübe edilen gelişmelere sebep olmuştur. Bu nedenle
Venezueladaki olayların gelişme seyrine bakmakta fayda vardır.
Dünyanın en zengin petrol rezervine sahip olan Venezuelada ekonomi,
Maduronun iktidara gelmesinin ardından dış müdahalelerle
bozulmaya başlamış; küresel piyasada petrol
fiyatlarının da ani düşüşü, dış müdahaleler ve
yaptırımlar sebebiyle oldukça vahim bir hâle sürüklenilmiştir.
Ülkenin en önemli gelir kaynağı olan petrolde yaşanan
kaybın faturası Venezuela için son derece ağır
olmuştur. Enflasyon oranı hâlihazırda yüzde 1 milyonu
aşmış durumdadır. Yaşanan ekonomik
sıkıntı, ülkede yaşayan insanları derinden
etkilemiş ve bu bozulmayla birlikte gıda ve ilaç
kıtlıkları, yoksulluk, kamu düzenini, vatandaşların
mal ve can güvenliğini tehdit eden suçları da beraberinde
getirmiş ve bütün bunlarda da artış gözlemlenmiştir.
Ülkedeki ekonomik bozulma, beslenme ve sağlık hizmetlerinin
kalitesinin azalması ile asayişsizlik gibi türlü gerekçelerle,
sayıları 3 milyonu aştığı ifade edilen Venezuela
vatandaşı ülkelerini terk etmiştir.
Maduronun erkene
alma iradesiyle Mayıs 2018de yapılan seçimlerde muhalefetin boykot
kararıyla birlikte katılım oranının düşük
seyretmesi, şimdiki dönemde yaşanan ve dış müdahaleye
açık hâle gelen krizin bir başka sebebi olmuştur. Bahse konu
olan seçimlere katılım oranı yüzde 46 seviyesinde kalırken
Maduro, kullanılan oyların yüzde 67,7sini alarak ikinci kez ve
altı yıllığına tekrar seçilmiştir. Ülkedeki
muhalif kesim ise, bu seçimlerin normal koşullar altında
yapılmadığını ve meşru
olmadığını öne sürmektedir. İlave olarak,
başını eski Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidonun
çektiği muhalif kesim, ülkede yaşanan ağır ekonomik krizin
faturasını Maduroya keserken Venezuela halkının bu
şartlarda aynı ismi görev başında görmek istemediğini
ilan etmiş, seçimlerin bu nedenle şaibeli olduğu
iddiasını öne sürmüştür. Maduronun 2017 yılında
Ulusal Meclise alternatif olan yeni bir Kurucu Meclis tesis etmesi ülkedeki
yetki tartışmalarını daha da alevlendirmiştir.
Sorunun bununla
beraber ilerleyen dönemlerde uluslararası boyut kazanması ise
Venezueladaki siyasi krizi giderek çözülmez bir hâle getirirken halkın
üzerindeki ekonomik ve sosyal bunalım artmış, asayişsizlik
yükselmeye koyulmuştur. Muhalif lider ve bir önceki Ulusal Meclis
Başkanı Guaido da, bu şartlarda, Anayasada bulunan bir madde
gereğince, devlet başkanlığının otuz gün süreyle
boş kalması durumunda Meclis Başkanının ülke
yönetimini geçici olarak devralacağı bahsinden hareketle kendisini
Venezuelanın sözde Devlet Başkanı olarak ilan etmiştir. Bu
ilan, Maduronun Mayıs 2018 yılında yapılan seçimlerden
altı ay sonra yemin ederek ikinci kez görevine başlayacağı
süreçle yakın zamanlı işlemiştir. Guaido taraftarları ve
uluslararası destekçilerine göre Venezuela seçimleri şaibeli ve geçersiz
olduğundan ötürü bu ülke yasaları gereğince Guaidonun böylesi
bir adım atmaya hakkı olduğu, bu muhalif lideri destekleyen çevrelerce öne sürülmektedir.
Bu şartlarda Venezuela halkının iradesiyle görev
başına gelen Maduro ise karşı hamle olarak yaşanan
kriz sonrası ülkede parlamento seçimlerinin yeniden yapılması
restinde bulunmuştur. İlerleyen zaman diliminde bizzat ABDnin
desteklediği darbe girişimi ve bununla beraber Venezuelada
demokrasiye darbe girişiminde bulunulmuş olması neticede
sonuçsuz kalmış, kazanansa Venezuela halkı olmuştur.
İşte, bu serüvenin benzerlerini bugün
dünyanın pek çok ülkesinde görebilmek mümkündür. Sadece 2019
yılında karışıklığın
yaşandığı, iç toplumsal gerilimlerin ve büyük olayların
gözlendiği ülke sayısı 30u aşmıştır. İsimler
ve figüranlar farklı olsa da hemen hepsinde yöntem aynıdır, amaç
ortaktır. Zengin petrol kaynaklarının bulunduğu yahut bu
kaynakların küresel piyasaya arz olunmak istendiği hangi
coğrafya varsa hepsi içeriden karıştırılmaya
çalışılmaktadır. Bu şartlarda, ülkemizin, Venezuela
örneğinde olduğu gibi halkın iradesinin yanında olacak
tutum sergilemesi ve Bolivarcı Venezuela Hükûmetiyle ikili iş
birliğini geliştirmesi önemlidir. Venezuela konusunda sergileyeceğimiz
tutum, aynı zamanda dış müdahalelerle iç yapıların
karıştırılarak karanlık projelerin uygulanması
girişimlerine karşı sergileyeceğimiz önemli bir tutumu da
yansıtacaktır.
Bu çerçevede, bahse konu olan anlaşmayı
desteklediğimizi ifade ediyor, Gazi Meclisimizi bir kez daha sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özdemir.
Şimdi İYİ PARTİ Grubu adına
Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin konuşacaktır.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Elâzığda yaşanan ve pek çok
yerleşim merkezini etkileyen depremde zarar gören
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum; yaraların bir an önce
sarılmasını temenni ediyorum.
Venezuelayla imzalanan bu ticaret
anlaşmasının 2nci maddesindeki Anlaşmanın eklerine
ilişkin değişiklikleri doğrudan onaylamaya
Cumhurbaşkanı yetkilidir. ifadesi oldukça sorunlu bir ifadedir. Cumhurbaşkanına
verilen bu yetki, başta Anayasamızın 90ıncı
maddesinin lafzı ve ruhu olmak üzere kanun, mevzuat, uygulama ve
yerleşik teamüllere aykırıdır. Ayrıca,
anlaşmanın 21inci maddesinde belirtilen ortak komitenin anılan
anlaşmayı tadil etme işlevini de üstlendiği ifade
edilmektedir. Ortak komitenin bu işleviyle ortaya çıkacak
sonuçların hangi usule göre onaylanacağı ise belirsizdir. Yani
ortak komite tarafından anlaşma metninde yapılacak olan
değişiklikleri onaylamaya kim yetkili olacaktır? Bu çerçevede,
anlaşma ve ilgili kanun teklifine İYİ PARTİ olarak muhalif
olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanının Venezuela
Devlet Başkanı Maduroyla yakınlığı çok dikkat
çekicidir. Venezuela, Latin Amerikanın doğal kaynaklar
açısından en zengin ülkelerinden biridir. Bölgenin en müreffeh
ekonomilerinden biri hâline gelebilirdi. Ancak maalesef Maduro ne bir demokrasi
öncüsü ne de iyi bir yönetici olarak temayüz edebilmiştir. Tam tersine,
popülizmden otoriterleşmeye hatta totaliterleşmeye yönelmiş,
ülkenin zengin kaynaklarını olabilecek en verimsiz şekilde
kullanmış ve heba etmiştir.
Biz elbette, daha ziyade Venezuela
vatandaşlarına zarar veren ABD yaptırımlarını,
baskılarını tasvip etmiyoruz ancak bugün Venezuela
halkının çektiği sıkıntının birinci
müsebbibi, ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi sorunların nedeni Maduro
rejiminin ağır hatalarla dolu politikalarıdır. Venezuela
bugüne kadar yaptırımlara kısmen dayanmışsa, Maduro
mukavemet edebilmişse, bunu, bölgeyi yeni bir güç dengesi mücadelesi
alanı olarak gören Rusyanın ve bir ölçüde Kübanın
yardımıyla gerçekleştirmiştir.
Türkiye'nin, halkının
çıkarlarını öncelemek yerine ülkeyi bir deneme tahtası
hâline getiren, hem otoriter hem de kötü bir yönetici olan Maduronun
yanında bu denli iştahla saf tutması da herhâlde
yadırganacak bir durumdur.
Venezuela ABD tarafından tek taraflı,
Avrupa ve Latin Amerika ülkeleri tarafından da çok taraflı
yaptırımlarla karşı karşıyadır.
Dünyanın yaptırım uyguladığı Venezuelayla
yapılan bu anlaşma, anlaşılan İranda olduğu gibi
ambargo ihlalini ima etmektedir. Venezuelayla yapılan altın
ticaretiyle ilgili geçmişte önemli iddialar gündeme gelmişti,
biliyoruz bunları. Bu da akıllara İran ve Rıza
Sarrafı getiriyor maalesef. Umuyorum, bu anlaşmayla,
uluslararası ticari ilişkilerimizi ve sicilimizi olumsuz etkileyecek
birtakım planların hayata geçirilmesi amaçlanmıyordur.
Ayrıca, yine, bu anlaşma kapsamında
Venezueladan ithal edilecek tarım ürünleri, canlı hayvan ve
hayvansal ürünler için sıfır gümrük ya da vergi indirimi
uygulanacağı anlaşılmaktadır. Ülkemiz ekonomisi ve
üreticilerin yaşadığı sıkıntılar göz önünde
bulundurulduğunda, böyle bir düzenlemenin ekonomik rasyonaliteye
aykırı olduğu, ekonomimizin ve yetiştiricilerimizin
çıkarlarıyla ters düştüğü açıktır.
İktidar tarafından diğer ülke
tüccarlarına verilen imtiyazlar Venezuelayla sınırlı
değildir. Son dönemde özellikle Suriyenin Afrin bölgesinden temin edilen
zeytinyağı nedeniyle, Türkiyede geçimini zeytinden temin eden çok
önemli bir kesim mağdur olmaktadır. Afrin başta olmak üzere
Suriyenin çeşitli bölgelerinden ithal edilen zeytinyağı,
üreticilerimize ağır darbe vurmaktadır. Ayrıca, bölgedeki
zeytinyağı ticaretinden bazı devlet dışı
yapıların ve terör örgütlerinin maddi kaynak temin ettiği de
iddia edilmektedir. 2018 yılında Suriyeden 24 bin ton
zeytinyağı ithal edildiği, 2019 yılında bu
miktarın 50 bin tona ulaştığı öne sürülmektedir.
Suriyeden zeytinyağı ithalatının Tarım
Satış Birlikleri Anonim Şirketi tarafından
yürütüldüğü, ihraç kayıtlı olarak getirilen yağların
ihraç edilmemesi durumunda uygulanması gereken cezaların
caydırıcı olmadığı, hatta bazı
cezaların silindiğine dair kuvvetli duyumlar ve bilgiler mevcuttur.
Tek ithalatçı durumundaki Tarım Satış Birliklerinin
Suriyeden ucuza aldığı zeytinyağını Türkiye'deki
ihracatçıların fiyatlarının çok daha altında
sattığı, zeytinyağı üreticilerimizin ciddi bir pazar
ve ciro kaybına uğradığı yönünde şikâyetler
giderek artmaktadır. Bu olumsuzluklar, Türkiye'de zeytinyağı
üretimiyle geçinen 300 binin üzerinde aileyi mağdur etmektedir. Ülkemizde
zeytin ve zeytinyağı üretim maliyetleri zaten diğer birçok
üretici ülkeye oranla yüksektir. Girdi maliyetlerinin yüksek olması,
özellikle uluslararası rekabet açısından üreticileri çok zor
durumda bırakmaktadır. Bu zorluklara bir de Suriyeden getirilen
zeytinyağının yarattığı zararlar
eklendiğinde üreticilerimiz çok ciddi mağduriyetle
karşılaşmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Suriyede durum gittikçe daha sıkıntılı
bir hâl almaktadır ancak iktidar Suriyede aynen Libyada olduğu gibi
eşit ortaklık yerine Rusyaya tabi olma tutumunu tercih
etmiştir. Bunun İdlibde de çok ağır sonuçları
olacaktır. İlan edilen son ateşkes de çoktan bozulmuş
durumdadır. İdlibde Şam ve müttefiklerinin sivil yerleşim
yerleri de dâhil olmak üzere saldırıları giderek
artmaktadır. Bölgenin doğusu her an Esad yönetiminin eline geçebilir.
İdlibde ateşkes lafta kalmış, aldanan yine Ankara
olmuştur. Sığınmacı akını durumun vahametini
artırmaktadır. İktidar ise sadece sınırımıza
yaklaşan sığınmacılarla ilgili rakamlar verip
gelişmeleri aciz içinde izlemektedir. İdlibde
sınırımıza bitişik bir bölgede tampon bir güvenli
bölge yaratılması dahi ülkemiz için sürekli, müzmin ve çok
ağır bir tehdit, pimi çekilmiş bir bomba, hatta bir atom
bombası olacaktır. İdlibin Türkiye için oluşturduğu
tehdidi burada defalarca dile getirdik. Bu çok önemli muhtemel tehdidi de bugün
tekrar ifade etmeyi bir görev addediyorum.
Ülkemizin yanı başında
gerçekleşecek ve aralarında mutlaka teröristlerin de yer
alacağı nüfus yoğunlaşması siyasi gelişmelere
göre Türkiye'ye ve halkımıza yönelik daimi bir risk zemini
oluşturacaktır. Bu tehdit, başkalarının tercihine göre
tarafımıza karşı kullanılabilecektir. İdlibde
kaç Türk askeri bulunduğuna yönelik sorularımıza da iktidar
tarafından yanıt verilmemektedir. Oysa bu bilgiler, Rus ve Amerikan
makamları ve kamuoyu tarafından bile pekâlâ bilinmekte, Türkiye
kamuoyundan ise ısrarla gizlenmektedir.
İktidarın Libya konusunda da yine ve hâlâ
yanlış okumalar içinde olduğunu görüyoruz. Gerek 27 Kasım
2019 tarihli güvenlik ve askerî iş birliği mutabakat
muhtırasının gerek asker gönderme tezkeresinin Meclisteki
görüşmeleri sırasında temel görüşlerimizi ve
kaygılarımızı dile getirdik. Maalesef iktidar bizleri
dinlememiştir. Biz, asla Libyaya kayıtsız kalalım. Demiyoruz;
iktidarın Türkiye'nin aleyhine neticeler veren dengesiz yöntemlerine
itiraz ediyoruz. Hem muhtıra hem de tezkere, Serrac Hükûmetine
yardımcı olmak ya da meselenin barışçı yollarla
çözümüne katkıda bulunmak şöyle dursun, sahadaki olayları
kışkırtmıştır, ateşkes sadece sözde
kalmıştır, Arap ülkelerinde Türkiye'ye yönelik tepkilerin
artmasına da neden olmuştur.
Hafteri darbeci ve terörist ilan eden Sayın
Cumhurbaşkanı, muhalefet partilerinin defaatle önerdiği
diplomasi ve ara buluculuk kanallarını ısrarla reddetmiştir
ancak ne hikmetse Putinin talebini kabul ederek Moskovada pazarlığa
oturmuştur. Hatırlanacağı gibi, bu defa da Hafter masadan
kalkmış, gerekçe olarak da Türkiyenin Libyadaki askerî varlığını
öne sürmüştür, Türkiyenin Libyada herhangi bir rol üstlenmesine
ağır itirazlarda bulunmuştur. Yani asker gönderme tezkeresi,
iktidarın iddia ettiği gibi, Libyada ateşkese vesile
olmamış; aksine, olası bir ateşkesi ve barış
görüşmelerini baltalamıştır. Berlin Konferansından da
herhangi bir sonuç alınamamıştır. Suriyede ÖSO ve
diğer gruplardan savaşçıların, Türkiye üzerinden Libyaya
paralı asker olarak gönderildiğine dair kuvvetli duyumların
kanıtları toplu hâlde ortaya çıkmaktadır. Geçtiğimiz
günlerde uluslararası basında yer alan haberlerde, 2 bin
civarında Suriyeli savaşçının Türkiye üzerinden Libyaya
savaşmak üzere gittiği aktarılmıştır. Libyadaki
ÖSO mensuplarının geçtiğimiz haftalarda sosyal medyadan
yaptığı öne sürülen paylaşımlar da bu iddiaları
desteklemektedir. İddialar doğruysa, uluslararası hukuk ve
imajımız açısından ülkemizin maruz kalacağı
maliyetlere ilişkin olarak iktidar tarafından nasıl bir muhasebe
yapılmaktadır? Ülkemizin uluslararası çıkarları bağlamında
muhatap olacağı olası sakıncalar hakkında
iktidarın değerlendirmesi nedir? Bu sorular yanıtlanmaya
muhtaçtır.
Ayrıca, tezkere nedeniyle, Türkiyenin
diplomasi yerine askerî yöntemleri önceleyen bir ülke olarak
algılanması gibi menfi sonuçlar ortaya çıkmaya
başlamıştır. Türkiye bu tezkereyle ikinci defa bir iç
savaşa doğrudan taraf hâline gelme hatasını
yapmıştır. Bu, aslında gayrimillî bir
anlayıştır.
Ayrıca, Rusyayla Moskovada
başlatılan ve iyi hesaplanmadan girişilen ateşkes
hamlesinin mutlak bir fiyaskoyla sonuçlanması itibarımızı
daha da sarsmıştır. Zaten Libyada böyle bir ateşkese,
böyle bir sonuca, Rusyaya tabi bir dış politika izleyerek
varılabileceğini düşünmek, bırakın amatörlüğü,
aymazlığın ta kendisiydi. Bu kürsüden defalarca
tekrarladık; Rusyayla eşit birer partner olarak ortak
çıkarları azamileştirmek için elimizden geleni yapmamız
gerekmektedir. Ama iktidar eşitliği seçmiyor. Suriyede olduğu
gibi Libyada da Rusya ile ABDnin anlaşacağını defaatle
belirttik. Nitekim Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini
Libya konusunda Moskovada toplamaya yönelik çalışmalar
yapmaktadır. Moskovada Hafterin masadan kalktığı
ateşkes anlaşması ve Berlinde Hafterin
imzalamadığı mutabakat çökmüş, Türkiye seyirci
kalmış, aldanmış, dışlanmıştır.
Son günlerde
Mısrata bölgesinde çatışmalar artarak devam etmektedir. Libya
daha da karışmakta, Libyalılar daha çok acı çekmektedir.
Tezkere sayesinde ateşkesi temin ettik. diyen iktidar ise aciz
içindedir. Olan, Türkiyenin saygınlığına ve itibarına
olmaktadır. Dış politikamız açısından berrak, net
bir mağlubiyet, ülkemiz açısından ise yeni riskler
kapıdadır. Şimdi de iktidar lider diplomasisi diye bir kavram
üreterek dış politikadaki tek adam yönetimine kavramsal bir
kılıf uydurmaya çalışmaktadır. Türkiye lider diplomasisiyle
uluslararası sistemde yaşanan krizleri çözüme kavuşturmaya devam
ediyor. ifadeleriyle dış politikadaki beceriksizlikler örtbas
edilmeye çalışılmaktadır. Oysa Türkiye, bırakın
krizleri çözüme kavuşturmayı, bizatihi kriz üreten bir ülke hâline
gelmiştir; istikrar üreten bir ülke olmaktan çıkmış,
istikrarsızlığa yol açan ülkeler grubuna hızla sürüklenme
yolundadır. Hâlbuki cumhuriyet dış politikasının ana
sermayesi, bölgesinde ve dünyada istikrar üretme yeteneğiydi. Suriyedeki
iç savaşın büyümesinde ve uzamasında AK PARTİnin ciddi bir
rolü vardır. Libyada Türkiyenin attığı adımlar
ateşkesi âdeta ateşe atmıştır. Uzlaşma zemininin
yıpranmasında iktidarın dış politikasının
çok önemli payı vardır. Libya meselesinin egemenlik sorunu olarak
görülmesi yersiz ve abartılmış bir yorumdur. Komşu
ülkelerle ve Doğu Akdenizdeki ülkelerle ideolojik saplantılarla
didişmek yerine diplomasi öne çıkarılmış olsaydı
durum bugünkü hâle gelmeyecekti. Suriyede ve Libyada atılan
yanlış adımlar açıkça gösteriyor ki Türkiye dış
politika hamlelerine hapsedilmek istenmektedir. Nedeni çok açık: Ekonomi
felakete sürükleniyor ve iktidarın dış politika
şovenizminden başka tutunabileceği hiçbir zemin
kalmamıştır. Dış politikamızda bu olaylar
yaşanırken, millî güvenliğimize yönelik tehditler tedricen
artarken ve uluslararası ilişkilerimiz böylesine kötü yönetilirken
muhalefet tarafından yapılan sağduyulu öneriler dikkate
alınmamakta ve hatalar zincirine yenileri eklenmektedir.
Millî Savunma Bakanlığının
bütçesinin Komisyondaki görüşmeleri sırasında sorduğum bir
soruda S-400 hava savunma sistemlerinin alınmasında Türkiyenin
Batı savunma ekosisteminden bağlarını koparma amacı
olup olmadığını gündeme getirmiştim. Sayın Hulusi
Akar, verdiği yanıtta, bölgemizdeki istikrarsız ortamdan
kaynaklanan muhtemel tehditler nedeniyle Türkiyenin hava ve füze savunma
sistemlerine ihtiyacı olduğunu belirtmiştir; S-400 satın
alınmasına rağmen uygun koşullar sağlanması
hâlinde Patriot sistemlerinin de alınmasına hazır
olunduğunu ifade etmiştir. S-400lerin Türkiyenin ilan edilmiş
olan hangi ortak üretim ya da teknoloji transferi önceliğini
karşıladığını bilemiyoruz. Bu soruyu da sordum
Sayın Akara, sorum cevapsız kaldı. Oysa bunu bilmek de
kamuoyunun hakkıdır. Teknoloji transferi gerçekleşmeyeceği
yönünde Moskova tarafından defaatle açıklama
yapılmıştır. Her zamanki gibi yetersiz ve muğlak bir
yanıt verilmiş olmasının bende yarattığı
hayal kırıklığını Genel Kurulla paylaşmak
istedim.
Dış
politika yönelimi ve güvenlik şemsiyesi tercihi konusundaki kafa
karışıklığı devam etmektedir. Bunun adı, çok
boyutlu dış politika değil, kararsız ve iradesiz
dış politikadır; politika bile değildir aslında.
İktidar, uluslararası alandaki her yeni gelişmede Bu defa hangi
ülkeye tabi olmak daha doğru olur? diye bir değerlendirme yaparak
karar almaktadır. Filistinde Filistin halkının tüm
kazanımları tek tek aşındırılmaktadır, bunda
da iktidarın sorumluluğu vardır. İktidarın
dış politikası, gönül coğrafyamız olarak tanımlanan
bölgelerdeki bütün gönül dostlarımıza, soydaşlarımıza
ve mazlum halklara bir katkıda bulunmamış hatta zarar
vermiştir. Dış politika karar
alıcılarımızı sağduyulu ve ulusal
çıkarlarımıza uygun bir tutuma dönmeye davet ediyoruz.
Dış politika geleneği bölgesinde ve dünyada istikrara
olabildiğince katkıda bulunma anlayışına ve
pratiğine dayalı Türkiyenin istikrarsızlık üretme
eğiliminden hızla sıyrılması itibarının ve
millî menfaatlerinin gereğidir. Bugün, Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Konseyi, Türkiyenin periyodik incelemesini yapmaktadır.
Göreceğiz yine dünya âleme nasıl mahcup
olacağımızı. Ülkemizde demokrasinin ve insan
haklarının kaydettiği gerileme yeniden tescillenecek. Bu yüz
kızartıcı gelişmelere karşı tek çare,
iyileştirilmiş parlamenter demokratik sisteme dönüştür.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sezgin.
Şimdi de
söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruça ait.
Buyurun Sayın Hatımoğulları Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Bolivarcı Venezuela
Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin Geliştirilmesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifini görüşüyoruz.
Bu kanun teklifinin
ayrıntılarında saklı olan, cümlelerde saklı olan ve
baştan beri bizlerin karşı çıktığı,
Cumhurbaşkanının bu kadar yetkilendirilmesidir. Öncelikle
şunu belirtmeliyiz ki anlaşmada yapılacak
değişikliklerin Meclise sunulmadan doğrudan
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasını hiçbir biçimde
doğru bulmuyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
dair başından beri yaptığımız eleştirilerin
temelinde tek adam rejimi, tek adam sistemi ve saray merkezli yönetime dair
eleştirilerimizi bizler her daim yineledik, şimdi de yinelemek
istiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
şayet AKP Anayasayı değiştirecek düzeyde bir oy alabilseydi
ve bir çoğunluğu elde edebilseydi, inanın ki şu an bu
anlaşma bugün bu Meclise bile gelmeyecekti, saraydan noter gibi
onaylanacak ve geçecekti. Bundan ne milletvekillerinin haberi olacaktı ne
Türkiye halklarının, kamuoyunun haberi olacaktı. Hasbelkader bu
güce erişemedikleri için mecburen komisyonları
çalıştırıyormuş gibi yapıp anlaşmaları
Meclise getiriyorlar ve bununla yetinmeyerek Cumhurbaşkanı kendini
daha fazla yetkiyle donatmak istiyor. Şunu gerçekten çok merak ediyorum:
Cumhurbaşkanı hakikaten Venezuelayla ilgili bu
ayrıntıları oturup okuyacak mı? Çünkü bir tane madde
değil ki yüzlerce, binlerce dosya saraya gidiyor ve saraydan onay
bekliyor. Hepsini tek tek inceleyip işlem mi yapacak? Tabii ki hayır.
Burada Meclis apaçık bir biçimde baypas edilerek saray merkezinde
kurulmuş, yandaşlardan elde edilmiş kadrolarla kurulmuş
birimler tarafından bunlar onaylanıp geçilecek.
Burada, ben iktidar sıralarında oturan
milletvekillerine seslenmek istiyorum: Sizler bunu hiç mi
sorgulamıyorsunuz? Halkın oylarıyla, halkın iradesiyle
seçilmiş olan milletvekilleri olarak bu sıralarda bu görevi yerine
getirirken Cumhurbaşkanının, tek adamın bu kadar yetkiyle
donatılmış olması sizleri hiç mi rahatsız etmiyor? Bu
Meclisin kendi komisyonları var. Dışişleri Komisyonunun kendisi
neden bu değişiklikleri öngörüp, kendi içinde değerlendirip
Meclisin onayına sunmasın da Cumhurbaşkanı bu işlere
el atsın? Bunun nedeni nedir? Bunun bir tane açıklaması
vardır, o da bizim başından beri eleştirdiğimiz tek
adam rejimidir, tek adam sistemidir. Adına her ne kadar
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi deseniz de bu,
aslında, saray merkezli padişahlık sistemidir.
Buna en iyi yanıtı gerçekten kadınlar
verdi. Kadınlara 3 çocuk doğurun; 3 yetmez, 5 doğurun. Kürtaj
yasaktır. diye dönemin Başbakanı, şimdinin
Cumhurbaşkanı açıklamalar yaptığında
kadınlar şu soruyu sordu sokaklarda, alanlarda, meydanlarda:
Cumhurbaşkanı mısın, jinekolog musun? İşte,
Cumhurbaşkanının kendi yetkileriyle ilgili artık karar
verme zamanı geldi de geçti.
Şunu da belirtmem gerekir ki çoğunluk
sizde, çoğunluk AKP ve ona destek olan MHPde. Neden
Cumhurbaşkanı yetkilerine bu kadar açık bir biçimde ön
verilmiş, önü açılmış? Niye kendinize güvenmiyorsunuz da
her şey Cumhurbaşkanının noterinden geçsin? Çünkü
zorunluluktan bir parti var ve zorunluluktan mevcut olan partinin ne kadar
işlevsizleştiği -bunu iktidar partisine doğrudan
söylüyorum- bunun da göstergelerinden biridir.
Evet, Venezuelayla yapılacak anlaşmada
ticaretin geliştirilmesi gibi oldukça geniş ve kapsamlı
başlıklar var; bunun içinde tarım ürünleri, canlı hayvan,
hayvansal ürünler yer alıyor. Biz yine HDP olarak başından beri
şunu ifade ettik: İster Venezuela olsun ister başka ülke olsun,
eğer o ürünler bu ülkede yetiştirilebilir ürünlerse asla ve asla
ithalata başvurmamak lazım. Bugün bu ülkede AKP iktidarıyla daha
da derinleşen tarım politikasızlığının
şu an sonuçlarını bizler yaşamaktayız. Bugün
dünyanın en zengin topraklarına ve su kaynaklarına sahip olan,
iklimi dolayısıyla da tarımsal ürünler bakımından gerçekten
en zengin olan, üretim bakımından en zengin olan ülke Türkiyedir
fakat yanlış tarım politikalarıyla oraya kota uygulayarak,
buraya kota uygulayarak ve Yurt dışıyla, diğer ülkelerle
ilişkiler geliştireceğim. adı altında burada
tarım bitirildi, çiftçilik bitirildi. Bu nedenle de şunu ifade etmek
isteriz ki derhâl tarım politikaları desteklenmelidir ve oturup bu
ülkeden ithal ettiğimiz ürünler arasında kalem kalem kendimizin
üretebileceği hangi ürünler varsa, bunlar hangi topraklarda ve devlet
neyini nasıl teşvik edebilirse, ne kadarını finanse
edebilirse yeterli üretim elde edilebilir; bunun
çalışmasının yapılması gerektiğini
düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, değerli halklarımız; bugün Türkiye'de
haftalardır gündemimizi belirleyen Libya meselesi tabii ki gündemden
düşmedi çünkü biz daha önce de bu konuyla ilgili
yaptığımız konuşmalarda ifade etmiştik; bu ülkede
gerçekten insanlar açlıktan, yoksulluktan kırılırken,
işsizlikten kırılırken, elektrik, doğal gaz
faturalarını ödeyemezken yandaş medyanın da parlatarak
ortaya koyduğu Libya gündemi elverişli bir gündem gibi görünebilir.
Ama dikkat edin ki bu gündem Türkiye halklarının, işçilerin,
emekçilerin gündemini birkaç gün kaplayabildi sadece çünkü gerçekten insanlar
aç. İnsanların midesi zil çalarken açlıktan, evlerinde
üşürken, tir tir titrerken, doğal gaz faturalarını
ödeyemezken sizin saçma sapan Libya siyasetinizle ilgilenecek hâlleri yok. Yani
sanmayın ki Türkiye kamuoyunu, Türkiye toplumunu sizler artık bu
sahte dış siyaset politikalarıyla ikna edebiliyorsunuz.
Bakın, Berlin Konferansı gerçekleşti
ve Berlin Konferansında, Berlin masasında, Cumhurbaşkanı
Erdoğana ve Dışişlerinde çalışan bütün
yetkililere -başta Bakan olmak üzere- birçok şey söylediler. Ama
benzer şeyleri burada muhalefet partileri ifade ettiğinde bizlere
sağır kulaklarını çevirdiler ama Berlin masasına
sağır kulaklarını çeviremezlerdi. Bakın, bununla
ilgili birkaç değerlendirme yapmak istiyorum.
Birincisi: Sayın Cumhurbaşkanı iki
saat önce toplantıyı terk etti, acaba neden? Bunu Türkiye kamuoyu
tabii ki çok merak ediyor. Biz de bu merakı gidermek için bu konuyla
ilgili açıklamalarımızı yapacağız.
Berlin Konferansında çıkan sonuçlara
baktığımızda, özellikle 25inci maddede Libya Temsilciler
Meclisinin onayladığı tek, birleşik, kapsayıcı ve
etkin bir hükûmetin kurulmasını destekliyoruz. diyor Berlin
masası. Peki, burada Ulusal Mutabakat Hükûmeti ne olmuş oluyor? Yani,
Türkiye'nin 2 anlaşma yaptığı ve tezkere
çıkardığı Libya meselesinde muhatabı olan bu hükûmet
bu işin neresinde? Bu maddelerde diyor ki: Bu hükûmet, Libya Temsilciler
Meclisinden onay almadığı sürece muhatap değildir.
Dolayısıyla imzaladığınız 2 anlaşma ve
çıkan tezkere boşa düşmüştür.
Yine 25inci maddede Libya Siyasi
Anlaşmasını Libyadaki siyasi çözüm için geçerli çatı
kabul ettiğini, desteklediğini belirtir, 2015te Fasın Suheyrat
kentinde imzalanan Libya Siyasi Anlaşmasına göre Serrac Hükûmetinin
yapacağı anlaşmaların işlerlik kazanabilmesi Libya
Temsilciler Meclisinin onayına bağlıdır. diyerek az önce
söylediğimizi bu maddenin devamında bir kez daha tescillemiş
oluyor.
Yine Berlin Konferansının 13üncü
maddesine göre ve hatta 19uncu maddede yineleyerek ifade etmişler:
Birleşmiş Milletlerin terörist kabul ettiği gruplarla iş
birliği yapılmasını kabul etmiyor, tüm aktörleri
çatışmayı körükleyici eylemlerden kaçınmaya
çağırıyor. Buna askerî kapasitenin güçlendirilmesi için
sağlanan finansman ve paralı asker desteği de dâhildir.
şeklindeki vurgular oldukça açıktır. Yani Libyaya
savaşçı sevkini apaçık bir biçimde yasaklamaktadır ve bu
madde âdeta Türkiye için çıkarılmış gibi yani bu
iktidarın, muhalefetin reddine rağmen çıkarmış
olduğu tezkere ve imzaladığı anlaşmalara apaçık
bir cevap olmuş.
Yine,
20nci madde -devam ediyor- bununla ilgili diyor ki: Terörist gruplara
desteğe son verilmeli. Destekçinin, terörist faaliyetin failliğinden
sorumlu tutulacağı ifade ediliyor. Yani bugün Türkiye, bu iktidar,
AKP iktidarı eğer bu Mecliste konuştuklarını gerçekten
yapacak olursa uluslararası düzeyde suçlu olacaktır. Diyeceksiniz ki:
Bize ne başka ülkelerden? Ki bu kürsüde bunu çok söylediniz bize. Biz de
şunu söylüyoruz: Sizin ne işiniz vardı o zaman Berlin
masasında? Madem siz bu ülkeleri muhatap almayacak, önemsemeyeceksiniz,
neden bu toplantıya gitmek için kendinizi paraladınız?
Gelelim
bu iktidarın canhıraş bir şekilde Libyaya asker gönderme
sevdasına. Az önce de ifade ettim, bu ülkenin yoksul halk çocukları,
Suriyede ve Libyada savaşması için gönderilmek isteniyor. Kim için?
Örneğin, Libyada İhvancılara destek olmak için. Yazık
değil mi, günah değil mi? diye sorduk bu sıralardan, sormaya
devam edeceğiz.
Şimdi,
tezkere, elbette boşa düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan
Berlin dönüşü bununla ilgili yaptığı açıklamada da
aslında aldığı yenilginin özetini kendi sözleriyle
şöyle ifade etmiş oluyor: Biz buraya şu anda askerî güç
göndermiyoruz. Biz sadece eğitmen olarak, eğitici olarak buraya bir
kadro gönderdik, o kadar. Bunlar da orada eğitim yaptırıyorlar. Bunun
için miydi bu kadar kıyamet koparmanız? Bunun için miydi yandaş
medyanın gece gündüz Libya, Libya diye başlıklar atma sebebi?
Evet
değerli vatandaşlarımız, bizleri ekranları
başında izleyen değerli halklarımız; şu
sıralarda Beyaz Saraydan gelen açıklamalar doğrultusunda,
Türkiye saatiyle sekiz gibi, ABD, yüzyılın anlaşması olarak
tabir ettiği planı ifade edecek. Hatırlayacağınız
üzere, yüzyılın anlaşması, Filistin ve İsrail
arasındaki sorunu sözüm ona çözmek üzere hazırlanmış bir
plandır. Fakat bizler şunu çok iyi biliyoruz ki Filistin, Trump ve
damadı Kushnerin yürüttüğü bir planın bir kez daha kurbanı
edilmek isteniyor. Bu plana kim destek oluyor? Suudi Prensi Selman, Muhammet
bin Selman. Dedi ki Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbasa Gel, 10
milyar dolarla bu işi kapatalım ya da Batı Şeriada
çeşitli işletmeler kuralım ve bu işi kapatalım. Tabii
ki Filistin halkı bu plana ve bu projeye evet demedi, demiyor. Filistin
halkı, başta Arap Birliği ülkeleri olmak üzere, bölgedeki bütün
ülkelere yüzyılın projesine, anlaşmasına karşı
çıkması ve bu konuda tavır koyması için
çağrısını yapmıştır. Bu çağrıya
bütün ülkelerin kulak vermesi gerekiyor, Türkiye'nin kulak vermesi gerekiyor.
Fakat sormak gerekiyor ki Türkiye -sadece Mavi Marmara örneğinden yola çıkacak
olursak- Filistin halkının gerçekten ne kadar yanında? Bu,
bizler açısından her daim bir soru işaretidir.
Hatırlayacağınız üzere, Türkiye, İslam
İşbirliği Teşkilatını alelacele bir
toplantıya çağırmıştı. Ne zamandı bu
çağrı? Kudüsün İsrailin başkenti ilan edildiği
zamanlarda. O toplantıda Kudüsü Doğu Kudüs ve Batı Kudüs
şeklinde ayırmaya, onay vermeye ramak kalmıştı. Biz
buradan bir kez daha ifade ediyoruz: Kudüs, Kudüstür, doğu-batı diye
ayrılamaz ve Filistinin başkentidir.
Öncelikle, bizler HDP olarak Filistin meselesine
dair şu önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz: İsrail
1967de işgal öncesindeki sınırlarına çekilmek
zorundadır. Birleşmiş Milletler kararı temelinde
İsrail, Filistin toprakları üzerinde kurduğu yerleşim bölgelerini
boşaltmalıdır. Her iki tarafın destekleyeceği,
Birleşmiş Milletlerin tanıyacağı ara bulucu heyet
tarafından çözüm süreci başlatılmalıdır. Filistin
halkının karşılaştığı insan
hakları ihlallerinin ve aynı zamanda sebep olunan maddi
zararların ve can kaybının -tabii ki can kaybını
gidermek mümkün değil ama- bu kayıpların maddi ve manevi
telafisi için adımlar atılmalı ve İsrailin
yaptıkları savaş suçu olarak ilan edilmelidir.
Filistin halkının izolasyonuna sebep olan
tüm tek taraflı müdahaleler ve yaptırımlar son bulmalı, göç
etmek zorunda kalmış Filistinlilerin kendi topraklarına
dönüşüne önayak olunmalıdır, bu sağlanmalıdır.
Evet değerli arkadaşlar, Libya, Suriye,
Irak derken iktidarın dış politikasıyla ilgili kısaca
bir sağlama yapacak olursak karşımıza neler
çıkıyor: Bakın, 16 Ocakta 3üncü kez toplanan Gaz Forumuna yine
Türkiye dâhil edilmedi. Fransa resmî olarak katılımcı olmak için
başvuru yaptı, ABD gözlemci heyet göndermek istediğini belirtti
ama yine Gaz Forumunda Türkiye yok.
Bölgede Rusyanın siyasetinin önünü açma
görevini üstlenmiş bir iktidarla karşı karşıyayız.
Evet, size kaşıkla veriyor ama kepçeyle alıyor. Bunu nerede
gördük? Mersin Limanını kullandırmanızdan, nükleer enerji
üretiminde Mersinde suları onlara açmanızdan, toprakları onlara
açmanızdan zaten açığa çıkmıştır.
Yine aynı şekilde S-400lerle bağlanmanızdan
belli olmuştur. Yine aynı biçimde İdlib; İdlibde, evet
dediler ki sizlere: İdlibde bir çatışmasızlık
bölgesi ilan edilsin, Türkiye bu konuda görev üstlenmek istiyorsa buyursun
gelsin, 12 gözlem noktası veriyoruz. Oysaki Türkiye, orada çatışmasızlık
bölgesi yaratmak yerine, onu sağlamak yerine bölgede
sıkışıp kalmış olan Selefi cihadist çeteleri,
katil çeteleri nasıl koruyacağına baktı ve onlara
nasıl zarar gelmez, nasıl korurum diye kafa yordu. Burada da bir kez
daha Türkiye, bu iktidardan dolayı kaybetti ve şu anda İdlibde
ateşkes -sözde ateşkes- olmasına rağmen -ki Libyada da
ateşkes ilan edildi sözüm ona ama bu ateş hiçbir şekilde
kesilmedi- Suriye Hükûmeti İdlibde ilerliyor, Rusya da buna çok açık
bir biçimde destek oluyor. İşte sizin Orta Doğudaki
partnerinizin size yaptıkları.
Değerli
arkadaşlar, bizler bu ülkede eğer barış politikası
üretemezsek hep birlikte kaybetmeye mahkûmuz. Burada Filistin sorununun
çözümüne dair nasıl sesimizi yükseltiyorsak hep birlikte, aynı
biçimde Kürt sorununun çözülmesi için sesimizi daha fazla yükseltmeye ve daha
geliştirilmiş projeler sunmaya ihtiyacımız var. Bu Meclisin
böyle bir görevi vardır.
Bakın,
yıllardır devam eden, bu ülkenin iç ve dış siyasetinde çok
ciddi bir biçimde gelişmesinin önünü kesen Kürt sorunu şayet
barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmezse -ben bunu
Meclisteki bütün partilere söylemek istiyorum- sizler ne Libyaya
barış taşıyabilirsiniz ne Filistin halkıyla
dayanışabilirsiniz ne de bölgeye barış götürebilirsiniz. O
yüzden bizler eğer bu bölgenin barış ve kardeşlik içinde yönetilmesini
istiyorsak, bunu tesis edeceksek başta kendi evimizden başlamak
zorundayız. Yani başta Türkiye olmak üzere yakın coğrafya
olan Suriyede Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle
çözülmesi için adım atmak dışında gerçekten hiçbir seçeneğimiz
yoktur. Bu konuda da Meclisteki bütün partilere görev düşmektedir. Elimizi
hep beraber taşın altına koymak zorundayız.
Dünyaca ünlü
Filistinli çizim ustası Naci el-Alinin çizdiği bir karikatür bütün
dünyaca bilinir: Hanzala. Hanzala bir Arap çocuğudur ve Filistin-Orta
Doğu coğrafyasında dökülen kanı, şiddeti protesto
etmek için sırtını insanlara ve güneşe dönmüş bir
semboldür. Bu sembolü eminim ki hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın Sayın Hatımoğulları Oruç.
Buyurun.
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Hanzalanın yüzünü güneşe
çevirmek yani bölgedeki, coğrafyadaki bütün çocukların yüzünü
güldürmek -tabii ki bizim bu çorbada tuzumuz olabilmeli- hepimizin görevidir.
Kürt kızı Ceylan Önkolun yarım kalan bakışları
Hanzalanın gözleriyle buluşacak, mutlaka buluşacak. Bölgemizi
savaş ve şiddet sarmalına mahkûm edenlere karşı
Hanzalaların, intifadanın çocuklarının,
(X) yaşayan Ceylanların
bakışları yarım kalmayacak. Güneşin bu çocukların
yüzlerini pırıl pırıl aydınlatması için hepimizin
yapabileceği bir şeyler var ve ben bu Meclisi bu göreve bir kez daha
davet etmek istiyorum. Bütün çocukların yüzünü güldürelim.
Hanzalaların, Ceylan Önkolların bakışıyla
barış, dostluk ve kardeşlik içinde bu bakışmanın
gerçekleşmesini hep beraber sağlayabiliriz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hatımoğulları Oruç.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin Altayda söz.
Buyurun Sayın
Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu Parlamentoda yüzlerce
uluslararası anlaşma onaylandı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak özellikle bu uluslararası anlaşmalarda iç siyasi
gözlüğümüzü çıkarıp bir kenara atıyoruz ve anlaşmaya
Türkiyenin menfaatleri bakımından bakarak bir tavır ve değerlendirme
geliştiriyoruz.
Şimdi, bugün, biraz önce AK PARTİnin
kabul edilen grup önerisi doğrultusunda 64 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti arasında
yapılan bir uluslararası anlaşma geldi, şimdi onu
görüşüyoruz; biraz sonra da yine kabul edilen grup önerisi
doğrultusunda 113 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile
Özbekistan Cumhuriyeti arasında yapılan, imzalanan bir
anlaşmayı görüşüp onaylayacağız ya da
onaylamayacağız. Sistemimiz uluslararası anlaşmalarla ilgili
yürütmeyi yetkilendirirken aziz milletimiz adına bu anlaşmaların
onaylanma yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş bir sistem.
Anayasa da böyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü de böyle,
mevzuat da böyle.
Şimdi, tabii, bu 64 sıra sayılı
Teklifte, anlaşmada hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem de İYİ
PARTİnin muhalefet şerhi var. Peşinen şunu söylemek
isterim ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak Venezuela ile Türkiye arasında
iyi ilişkilerin -askerî, ekonomik, ticari, eğitim, sağlık,
sanayi, tarım dâhil- ticaret hacminin maksimum seviyeye
çıkmasından son derece memnun oluruz. Önemli bir ülkedir. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Latin Amerikadaki böyle bir ülkeyle, dünyada da son
dönemde çok popüler olan bir ülkeyle Türkiyenin iyi ilişkileri bizi
memnun eder.
Tabii, uluslararası ilişkilerde
karşılıklı menfaat esası önemlidir yani bir
tarafın menfaatine bir tarafın zararına bir anlaşma zaten
olmaz. Nitekim bu anlaşmanın içeriğinde de -bakın,
farklı bir şey söylüyorum- sorun yok ama bu anlaşmada çok önemli
bir sorun var, o da şu: Bu anlaşmayla Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkileri yürütme organı tarafından gasbediliyor. Bunun örneğini
pek bulamazsınız. Sanıyorum 2002-2003te, AK PARTİnin
Parlamentoya geldiği ilk dönemde yani 22nci dönemde biraz sonra size
okuyacağım sakıncalı bir anlaşma partiniz
tarafından sonra geri çekildi hafızam beni yanıltmıyorsa;
bunu da hatırlıyorum.
Değerli arkadaşlar, niye muhalefet
şerhi koyduk? Şunun için koyduk, şöyle, çok kısa:
Bolivarcı Venezuela Cumhuriyetiyle imzalanan söz konusu
anlaşmanın 2nci maddesinde (1) 1 inci maddede belirtilen
Anlaşmanın eklerine ilişkin değişiklikleri
doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. deniliyor. O
olmadı, yetki devri.
Şimdi şudur: Uluslararası
anlaşmalar yapılır, Meclisin önüne gelir, onaylanır
onaylanmaz, ayrı, genelde de onaylanıyor zaten. Meclis bunu
onayladıktan sonra bu anlaşma yürürlükte iken örneğin
eğitimle ilgili, sağlıkla ilgili ya da teknoloji transferiyle
ilgili bu iki ülke arasında bu anlaşma revize edilebilir, edilmelidir
de. Artık revize edildikten sonra bu anlaşma, siz yüce Genel Kurulun
onayladığı anlaşma olmaktan çıkar ve o yeni bir
anlaşmadır ve onun da buraya gelmesi icap eder. Şimdi, bu
anlaşmada böyle bir sıkıntı var. Biz bunun içeriğine,
anlaşma hükümlerine itiraz etmiyoruz ama bu yönüyle, yetkilerimizin, aziz
milletimizin bize verdiği yetkinin; Meclisin, sadece ve sadece Meclisin
kullanma hakkı olan bir yetkinin yürütme organınca
kullanılmasını sakıncalı buluyoruz. Eminim siz de
sakıncalı bulursunuz. Bu doğru değil.
Devamen hemen söyleyeyim: Anlaşmanın
Kurumsal Hükümler başlıklı IV. Fasıl içinde yer alan
Ortak Komite başlıklı 21inci maddenin (2)nci
fıkrasında tarafların kuracakları Ortak Komitenin
işlevleri listelenmiştir. Bunlar arasında anlaşmada her
türlü tadilatı yapmak ve anlaşmayı değiştirmek de yer
almaktadır. Bakın, ikinci bir sorun. Yani bunu 3 kere reddetmemiz
lazım. Bir Ortak Komite var, Ortak Komite anlaşmayı tadil
edebiliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisini gene baypas edebiliyor. Ortak
Komite bu anlaşmada değişiklik yaptığı takdirde
anlaşmanın tekrar her iki ülkede onay sürecine girip girmeyeceği
belirsiz.
Değerli arkadaşlar, Sayın Kubat;
hukukçusunuz, gelin, söyleyin, deyin ki: Bu anlaşma Meclisin yetkilerini
baypas etmiyor. Ediyor yani Ortak Komite anlaşmayı tadil ediyor,
değiştirebiliyor; değişikliklerin ülke
parlamentolarınca onayına, en azından Türkiye tarafından
Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanacağına dair bir konu burada
yok.
Ayrıca, Venezueladan sıfır gümrükle
ya da vergi indirimiyle tarım ürünleri, canlı hayvan ve hayvansal ürünler
ithal edileceği anlaşılmaktadır. Genel olarak Türkiye
ekonomisinin, özel olarak da tarım ve hayvancılığın
içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında
üreticilerimizin hilafına olacak bu duruma da bir çekince koyuyoruz ama
tekrar ediyorum: Ana rezervimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini
Sayın Cumhurbaşkanına devretmesidir. Doğru değil
değerli milletvekilleri. Yani AK PARTİnin, belki Milliyetçi Hareket
Partisinin Parlamento çoğunluğuyla bu kabul edilebilir, buradan
geçebilir ama bu, Parlamento bakımından, Meclisimiz
bakımından bir harakiridir. Yani hani başkanlık sistemine
geçtik, güya Kuvvetler ayrılığı daha katı, daha
güzel, daha ayrı işleyecek. derken iddianız o, biz tam tersini
söylüyoruz, geldiğimiz noktada bu anlaşma bu tür sakıncaları
barındırıyor. Tekrar altını çiziyorum: Bolivarcı
Venezuela Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında her türlü ikili
ilişkinin gelişmesi ve güçlenmesi Cumhuriyet Halk Partisini sadece ve
sadece memnun eder ama tekrar altını çizerek söylüyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisine ait bir yetkinin bir kişi tarafından
kullanılması da Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına halel
getirir. Gelin, bence bu günaha ortak olmayın. Bu hükümlerin bir
şekilde değiştirilmesi gerekir ya da burada çoğunlukla
geçerse de siz, en azından, AK PARTİ mensubu sayın
milletvekilleri, bu anlaşmanın bir an önce tadil edilip Meclise
gelmesi için partinize baskı yapın. Meclisi sevin.
Erdoğanı sevin, bir şey demem, saygı duyarım, seveni
var sevmeyeni var ama Meclisi de sevin. Meclisi sevmek milleti sevmektir.
Meclisi sevmek millî iradenin önünde şapka çıkarmaktır. Meclisi
sevmek milletin önünde boyun eğmektir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu yapabilmemiz lazım. Bunu yapamazsak Hükûmetten
gelen her anlaşmayı sorgusuz sualsiz kabul edersek asli işimizi
çok yapmış olmayız.
Değerli
milletvekilleri, bunun hemen peşine 113 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolu
ile Uluslararası Yolcu ve Eşya
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifini
görüşeceğiz. Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buradan
söylüyorum, bu ikinci anlaşmada yapacağımız şudur:
Meclisin mesaisini de gereksiz yere işgal etmemek için, dost ve
kardeş Özbekistanla ekonomik, ticari ilişkilerimizin daha da
güçlenerek gelişmesi için oturduğum yerden bir dakikalık söz
alacağım Sayın Başkan, bu Özbekistan
anlaşmasının tümünde ya da maddelerinde söz
almayacağız. Türk-Özbek kardeşliği kutlu olsun,
hayırlara vesile olsun diyeceğiz, kabul oyu vereceğiz. Buna
kabul oyu vereceğiz, bu doğru, bunda yanlış yok, buna kabul
diyoruz, diyeceğiz ama bu yanlış. Ben diyorum ki gelin dönün,
yanlıştan dönmek erdemdir. Venezuelaya birileri gidecekse gelecekse,
bir resmî ziyaret yapılacaksa ben onu bilmem, bunun için aceleye
getirildiyse ben onu bilmem ama öyleyse bile gidildiğinde hemen bu
anlaşma orada revize edilebilir, gelir; biz de hay hay deriz, kutlu olsun,
hayırlı olsun deriz.
Değerli
arkadaşlar, buradan tabii anlaşılan şu: Dış
politika ve uluslararası ilişkileri -hep söylerim- iç politik argüman
olarak bırak kullanmayı, düşünmeye
başladığınız anda size yanlış
yaptırır. Nitekim, çevremizde, bulunduğumuz coğrafyada yaşanan
son gelişmeler de yürütmenin bu konuda büyük yanlışlar içine
düştüğünü açık bir şekilde gösteriyor. Yanlış
olabilir, diplomaside yanlış tolere edilebilir ama uluslararası
ilişkilerde, diplomaside çelişki, ikirciklik kabul edilemez. Yani bir
konuda bir karar alırsınız, dünyadaki diğer ilgili
ülkelerin size bakışında farklı hükümler olabilir,
kızan olur, seven olur, bu ayrı. Ama dış politikada
tutarsız, ikircikli, çelişkili hâl ve yol izlerseniz bırak
içerisini, bırak CHP'yi -öyle diyor ya sizinki Ce-Ha-Pe- dünyanın
diğer ülkeleri, Birleşmiş Milletler ailesi, dünya milletler
ailesi, içinde bulunduğunuz coğrafyadaki komşuların size
güveni kalmaz, güvenmezler, derler ki: Bunun ne yapacağı belli
değil; sabah başka, akşam başka. İşte, bu,
Türkiye'yi o alanda, Doğu Akdenizse Doğu Akdeniz, Kuzey Iraksa
Kuzey Irak, Suriye'yeyse Suriye, İran-ABD gerilimiyse o, güveninizi
yitirdiğiniz zaman dış politikada
ağırlığınızı da yitirirsiniz, gücünüzü de
kaybedersiniz, etkisiz eleman olursunuz. Örneğin, Türkiye, Orta Doğu
coğrafyasında AK PARTİ, dış politikasını
pelikan grubuna, mehdi bekleyen danışmanlara ve SETAya teslim
etmeden önce belirleyici ülke idi, bak, belirleyici ülke idi. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama şimdi Türkiye dış
politikasını pelikana, efendim, mehdi bekleyen danışmanlara,
SETAya ve bilimsellikten uzak kafalara ve Dışişleri Bakanlığının
yıllardır sürdürdüğü diskura, geleneklere aykırı
kafalara teslim ettiğinden beri Türkiye -belirleyici olmaktan geçtim,
etkileyici olmaktan da geçtim- etkisiz eleman oldu değerli arkadaşlar,
buna üzülüyoruz. Bunu, Türkiye'nin, 82 milyonun hak etmediğini
düşünüyoruz.
Şimdi, biz Libyada dedik ki
1974
Barış Harekâtında şu mu zannediliyor, çok merak ediyorum:
Dönemin Libya Devlet Başkanı ile -Kıbrıs Barış
Harekâtından bahsediyorum- dönemin Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının özel hukukundan kaynaklı olarak mı Libya,
Kıbrıs mücadelemize destek verdi? Kim buna Evet. diyebilir?
Hayır, Libya ile Türkiye arasındaki kadim ilişki, dostluk,
tarihî köklü bağlardır Libyanın 1974te Türkiyeye samimi
destek vermesinin gerekçesi. Yani o dönemdeki Kaddafi ile merhum Ecevitin
-ikisi de rahmetli- özel hukuku değildir. Hâl böyle olunca ne dedik?
Yahu, bizim için aslolan Libya, Libya halkı, Libyadaki
kardeşlerimiz, dostlarımız. Efendim, Libyada Trablusta
Serrac, Tobrukta Hafter; bunlar didişiyor. Ya, siz komşunuzun
evinde, alt katınızda evin iki oğlu kavga ederse üst kattan inip
birine bir tokat atar mısınız? Atamazsınız,
yanlıştır. Türkiyenin Libya politikasına girizgâhı bu
idi. Biz dedik ki: Yapma, etme; bizim için önemli olan Libya ahalisidir, bin
yıllık dostluktur. Bugün Serrac var, yarın kadrac olur; bugün
Hafter var, yarın bilmem ne olur. Ne dendi? Efendim, birisi darbeci,
birisi meşru. Birleşmiş Milletler bunu tanıyor, ben de bunu
tanırım. Yahu, Birleşmiş Milletlerin
tanıdığını tanıyorsan burnunun dibinde Esad var;
Esadı da tanı, Esadı da tanı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Peki, CHP dedi ki: Ey Erdoğan, bize
yakışan ara buluculuk, iki kardeş kavga ediyorsa birine
şamar atmak, birini arkana almak değil; onları
kucaklaştırmak mümkünse, değilse, kavga ettirmemek.
Hatırlayın Teröristle, darbeciyle ara bulucu olunmaz, masaya
oturulmaz. dedi. Gene hatırlayın, tam üç gün sonra Sayın
Putinle Türkiyede bütün televizyonların karşısında
cümleye şöyle başlandı; Biz ara bulucular olarak
diye
başlandı. Şimdi Allah var, bu çelişki değil mi? Daha
vahimi var. Daha sonra, üç beş gün sonra da tekrar Hafterle masaya
oturmam, kimseyi oturtmam. var. Ee, şimdi, böyle yapınca şu
oluyor: Söz konusu coğrafyadaki hak ve menfaatlerin korunabilmesi
noktasında, dediğim gibi, bırak belirleyici olmayı,
etkileyici olmayı, etkisiz eleman noktasına gelirsiniz. Doğu
Akdenizde KKTCnin ve bizim mavi vatanımızdaki hak ve menfaatlerimiz
eğer hakikaten Trablustaki Serracla olan hukukumuza kaldıysa Allah
bize selamet versin! Böyle bir şey olabilir mi? Ne derler? Ağaca
yaslanma, kurur; insana yaslanma, ölür. Türkiyenin yaslanması gereken
Serrac değil, Türkiyenin yaslanması gereken Libyayla kadim hukuk ve
ilişkidir, böyledir bu iş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Efendim, ben
demişim ki -evet, tekrar ediyorum- birisi İhvan kardeşliği
üzerinden yürüyor, birisi daha seküler. Ha bu, biri haklı, biri
haksız demek değil; ben sonuca bakarım, ben sonuca bakarım.
Hangisi Libya halkının desteğini almışsa Türkiye
onunla ilişkilerini sürdürür, bu kadar basit.
Bakın, bu
şuraya da yansıyor: Sizin Libyadaki, Suriyedeki
çelişkileriniz, yanlışlarınız İran-Amerika
Birleşik Devletleri gerilimine de yansır. Yani şunu
yapamazsınız: Suriyede elinizde bir bidon benzin, ateşe
koşacaksınız; Libyada elinizde bir bidon benzin, ateşe
koşacaksınız; sonra onu bırakıp bir bidon su alıp
İrana yürüyeceksiniz; size gülerler. Yani burada gerilim, burada
yumuşama; yok böyle bir şey, böyle bir şey yok. Bir ülkenin
dış politikasında bir doğrultu tutarlılığı
olur, bir omurga olur.
Ayrıca,
dış politika üzerinden, içeride ekonomik kriz başta olmak üzere
kimi yanlış politikalardan dolayı kaybettiğiniz
itibarınızı tolere edemezsiniz, hiç mümkün değildir;
örneğini de bulamazsınız. Anlıktır, saman alevi gibi,
bir aslanım, kaplanım der millet; sandığa giderken de
mutfağına bakar, cebine bakar, gelen icra dosyasına bakar,
bakar, bakar, bakar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunları sonra konuşuruz. Şimdi
Türkiye'nin acil sorunu deprem. Çelişkimiz, acil sorunumuz depremdir,
temel sorunumuz da ekonomidir.
AK PARTİnin saygıdeğer
milletvekilleri, vatandaşın içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntıyı, ekonomiyle ilgili isyanı, hiç şüphe
etmeyin, AK PARTİnin üst düzey yöneticileri de görüyor ama yukarıdakiler
biraz sağır olur, işlerine geldiği gibi görür, olanı
görmez olmasını istediğini görür. Siz saygıdeğer
milletvekillerine düşen, size yansıyan feryadı -çünkü hep
sokaktasınız, milletin içindesiniz, biliyorum- AK PARTİnin üst
yönetimine, AK PARTİnin tepesine iletmektir; hepimize, sadece AK
PARTİye değil. Biz bunu Parlamentoda muhalefet olarak
yapacağız, siz özelde, parti içinde de yukarıya Kral
çıplak. diyeceksiniz. Bu denirse hem AK PARTİnin bunda menfaati
olur hem Türkiye'nin. Denmezse ne olur? Türkiye de kaybeder, anketlerde
görüldüğü gibi AK PARTİ de kaybeder. AK PARTİ kaybetsin,
Cumhuriyet Halk Partisi kaybetsin, hiç önemli değil. Önemli olan, 82
milyonun huzurudur, refahıdır, mutluluğudur; önemli olan, yurtta
da dünyada da barıştır.
Sizleri saygıyla selamlıyorum efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Şimdi de şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
Söz Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanda.
Buyurun Sayın Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
uluslararası anlaşma üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmayı
onaylıyorum, destekliyorum; bunu baştan belirtmek istiyorum.
Ben, bugün, uluslararası anlaşmadan çok
deprem üzerinde konuşmak istiyorum. Elâzığda
yaşadığımız deprem sırasında
Kahramanmaraşta bulunuyordum ve deprem çevre illerin tümünü
etkilemişti. Bunun üzerine Sayın Genel Başkanımız
tarafından, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan 5 milletvekilinden ve
beraberinde bölgedeki MYK üyelerimiz ve il başkanlarımızdan bir
heyet oluşturuldu ve görevlendirildi. Biz cumartesi günü deprem bölgesine
hep beraber gittik ve deprem bölgesi Elâzığda ve Malatyada
incelemelerde bulunduk. Evleri yıkılan, çadırlarda yaşayan
vatandaşları ziyaret ettik; kriz merkezlerine giderek depremle ilgili
bilgi aldık. Devlet görevdeydi, devletin bakanlıkları
görevdeydi, Sayın Cumhurbaşkanı da deprem bölgesindeydi ve
gördüğümüz kadarıyla herkes, elinden geldiği kadar deprem
bölgesindeki vatandaşın yaralarının sarılması
için çalışıyordu.
Şimdi, deprem olduğunda aslında kriz
yönetiminde üç aşama vardır. Depremden önce yapılacaklar, deprem
sırasında yapılacaklar ve depremden sonra yapılacaklar diye
olayı üç aşamada incelemek lazım. Deprem olduğunda önemli
olan, enkaz altından vatandaşı çıkarmak, bunları
kurtarmak ve sağlık hizmeti vermek, ondan sonrasında da bu
insanların yerleşim yerlerinde yaşamını devam
ettirmeye çalışmaktır. Polemik yapmanın hiçbir yararı
yoktur, oradaki insanların polemiğe ihtiyacı yoktur. Oradaki
insanların sıcak bir çorbaya ihtiyacı vardır, kalacak bir
yere, sevgiye ve güvene ihtiyacı vardır.
Deprem sonrasında görülen en önemli
sağlık sorunlarından biri posttravmatik depresyon sendromudur.
Tıbbi adıyla bilinen posttravmatik depresyon sendromu, özellikle
depremden sonra, bir ay sonra yaşanan bir sıkıntıdır.
Bunun için, depremden sonra o insanlara verilecek en önemli hizmet sıcak
bir el, sıcak bir çorbadır. Bunun bilinciyle hareket etmek
lazım. Onlara psikolojik destek vermek gerekir, onların yanında
olduğumuzu hissettirmek gerekir. Bugün hepimize düşen görev budur.
Polemik yapmaktansa oralara gidip en azından bir tas çorba götürmek çok
daha anlamlı ve çok daha yara sarıcıdır.
Bu vesileyle,
Marmara depremi üzerinde de konuşmak istiyorum. Çünkü bazı
kişiler oturdukları yerden, yirmi bir yıl önce olmuş
Marmara depremi üzerine ahkâm kesmektedir. Ben, o gün -Marmara depreminde-
Sağlık Bakanlığında Temel Sağlık Hizmetleri
Genel Müdürlüğünde Genel Müdür olarak çalışan bir kişiydim
ve depremde, Sağlık Bakanlığının kriz
koordinatörü olarak hem Marmara depreminde hem Düzce depreminde hem de Afyon
depreminde krizi yöneten, sağlık hizmetlerini koordine eden biriydim.
Bu yüzden O gün devlet yoktu. diyenlere buradan cevap vermem gerektiğini
düşünüyorum. O gün devlet vardı, görevinin başındaydı.
Bildiğiniz gibi, deprem üçü iki geçe olmuştu, 7.4 şiddetindeydi,
uluslararası kaynaklara göre 7.8 şiddetindeydi. Deprem üçü iki geçe
oldu, biz üç buçukta Sağlık Bakanlığında
toplandık, saat beş buçukta Boludaydık, yedi buçukta
Sakaryadaydık. Devlet oradaydı, Sağlık
Bakanlığı oradaydı, tüm bakanlıklar da oradaydı.
Daha sonra Kocaeliye geçtik. Kocaeliye geçtiğimizde dönemin
Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit saat 19.30da deprem bölgesindeydi.
Devlet yoktu. diyenlere hatırlatmak istiyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer kastettiğiniz
Başbakansa, Başbakan Bülent Ecevit saat 19.30da Kocaelideydi. O gün
deprem bölgesinde tüm bakanlıklar elinden geleni yapmıştır.
18.500 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 50 bin
yaralımız olmuştur. Bu 50 bin yaralı için hava köprüsü,
ambulans köprüsü oluşturularak Sakaryadaki yaralılar Ankaraya,
Kocaelideki yaralılar İstanbula, Yalovadaki yaralılar
Bursaya taşınmıştır ve Sağlık
Bakanlığı 18 bin operasyon yapmıştır, bir günde
18 bin operasyon yapmıştır. Biz deprem bölgesine
gittiğimizde, saat beş buçukta Sakaryaya gittiğimizde orada
hayatını kaybetmiş, eşini kaybetmiş, çoluğunu
çocuğunu kaybetmiş insanlarla beraberdik. Bugün depremle ahkâm
kesenler neredeydi bilmiyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) O gün depremi yaşayan insanlar
Bir hemşirenin yaptıklarından
bahsederek sözlerime devam etmek istiyorum. Hayatınızda hiç deprem
yaşadınız mı? Depremde çocuğunuzu kaybettiniz mi? O
gün orada, depremde çocuğu hayatını kaybetmiş olan
hemşire çocuğunu bıraktı ve sonra işinin
başına geçti, yaralılara hizmet etti. Biz, orada genel müdür
veya bakan olarak bulunmadık, bir doktor olarak bulunduk; eldivenlerimizi
elimize geçirdik, yaralılara hizmet ettik. Diyorlar ki: Ne yaptı? O
zaman devlet yoktu. Başbakan oradaydı, bakanlar oradaydı,
sağlık teşkilatı oradaydı, Bayındırlık
Bakanlığı oradaydı, Tarım Bakanlığı
oradaydı. O gün Sağlık Bakanlığının
yaptığı hizmetler tarihe geçmiştir. O gün
yaptıklarımızı, verdiğimiz hizmetleri nasıl
yaptığımızı daha sonra Japonya bizden
öğrenmiştir, oluşturduğumuz hava köprüsünü nasıl
yaptığımızı onlara da anlattık.
O deprem bölgesine verdiğimiz hizmetlerden
bahsedeyim. 45 bin konut yaptık. Hani Devlet yoktu. diyorlar ya 45 bin
konut yaptık orada. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Orada devletin harcadığı para 20 milyar
dolardır yani bugünkü karşılığı yaklaşık
120 milyar liradır. O gün Devlet yok. denirken devlet bunları
yapıyordu.
Sadece deprem sırasında yıkılan
ev sayısı, hasarlı ev sayısı 350 bin konuttur yani 350
bin konut depremden çok veya hafif, orta derecede etkilenmiştir. 50 bin
yaralı vardı, bu yaralıların 18 binine operasyon
yapıldı. Ve orada -sadece tabii ki depremde bitmiyor- bu insanların
yaşantısını kamplarda devam ettirmek gerekiyor. Bugün de
aynı riskler var. Şimdi, bugünler kış günleridir; toplu
yaşanılan yerlerde solunum yoluyla bulaşan hastalıklar
sık görülür. Hep denildi ki: Devlet nerededir? Kriz çıkacak, sorun
çıkacak, hastalıklar patlayacak. O kış mevsiminde, geçici
yerleşim yerlerinde yaşayan insanlara aşıyı götürdük.
O günler yaz günleriydi, bütün sular klorlanarak deprem bölgesine götürüldü. Su
şebekesi çökmüştü ama hiç kimsede ishal vakası olmadı;
bölgedeki tüm sular veya taşınan sular klorlanmıştı,
bir tane ishal vakası bile yaşanmamıştı. Çadırda
yaşayan insanlar kızamığa yakalanmamıştı,
herhangi bir solunum yolu enfeksiyonu yaşanmamıştı. O gün
devlet oradaydı, devlet görevinin başındaydı, milletiyle
beraberdi ve elinden gelen hizmetleri de en iyi bir şekilde vermişti.
Bugün de aynı şekilde, devlete düşen, millete hizmet etmektir;
devletin milletiyle bir arada olmasıdır. Depremlerde polemik
yapmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Önemli olan, depremlerde
devletin sıcaklığını ve varlığını
hissettirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Aycan,
tamamlayın lütfen.
SEFER AYCAN (Devamla) - Tüm millet olarak da bir
arada olmanın, birlik içerisinde olmanın zamanıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum. Saygılar sunarım.
(MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aycan.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE BOLİVARCI VENEZUELA CUMHURİYETİ
ARASINDAKİ TİCARETİN GELİŞTİRİLMESİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA VE ANLAŞMANIN
EKLERİNE İLİŞKİN
DEĞİŞİKLİKLERİN CUMHURBAŞKANINCA
DOĞRUDAN ONAYLANMASINA DAİR YETKİ VERİLMESİNE
İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE
1- (1) 17 Mayıs 2018 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin
Geliştirilmesi Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) 1
inci maddede belirtilen Anlaşmanın eklerine ilişkin
değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tutanaklara
geçmesi bakımından efendim, bu teklifin, anlaşmanın 2nci
maddesi, yürürlükte bulunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Değerli milletvekilleri, şimdi de teklifin
tümünün oylamasına geçiyoruz.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığına ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, pusula verenlerin
salondan ayrılmamaları gerekiyor, bunu hatırlatıyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
64 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümünün
açık oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi açık oylamayı
tekrarlayacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama başlandı)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, tekrar hatırlatmam gerekiyor ki pusula
verenler salonda kalmalıdır. Oylamadan sonra pusulaları
eşleştirmek üzere isimleri okuyacağız.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, şimdi pusulaları okuyacağım.
İsmini okuduğum milletvekillerinin kendilerini tanıtması
gerekiyor.
Pakize Mutlu
Aydemir? Burada.
Hüseyin Yayman?
Burada.
İrfan Kartal?
Burada.
Ali Özkaya? Burada.
Ceyda Çetin Erenler?
Burada.
Atilla Ödünç?
Burada.
Serkan Bayram?
Burada.
Emine Yavuz Gözgeç?
Burada.
Niyazi Güneş?
Burada.
İbrahim Halil
Yıldız? (CHP ve HDP sıralarından Yok, yok. sesleri)
Değerli
milletvekilleri, elektronik oylama tutanakları ile pusulaları
karşılaştıracağız, sonra da sonucu
açıklayacağız.
Değerli milletvekilleri, İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile
Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin
Geliştirilmesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifinin açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
"Kullanılan oy sayısı : 202
Kabul :
202 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Rümeysa Kadak
Burdur İstanbul"
Değerli milletvekilleri, böylece teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi de 3üncü sıraya alınan
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolu ile
Uluslararası Yolcu ve Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Karayolu ile Uluslararası Yolcu ve
Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2002) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 113) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 113 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeleri
tamamlanmış sayıyoruz.
Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KARAYOLU İLE ULUSLARARASI
YOLCU VE EŞYA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 25 Ekim 2017 tarihinde Ankara'da
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Karayolu ile Uluslararası Yolcu ve Eşya
Taşımacılığı Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 113 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kabul edilmesiyle uluslararası kara yolu
taşımacılığında şoför
esnafımızın bugüne kadar yaşadığı
mağduriyetlerin giderilmesi noktasında olumlu adımlar
atıldığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti
arasında yapılan bu anlaşmayla uluslararası kara yolu
taşımacılığında Türk nakliyecilerimizin,
şoför esnafımızın da bugüne kadar
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi noktasında
önemli ve olumlu birtakım adımlar atılmıştır. Bu
çerçevede, bu anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde Meclisin de
zamanını çalmamak adına görüşmesiz kabul edilmesi
düşünce ve anlayışımızı ortaya koyuyoruz.
İki ülkeye ve nakliyecilerimize
hayırlı olsun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Zengin, buyurun.
36.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, 113 sıra sayılı Kanun Teklifi konusunda gösterilen
ortak çalışmadan dolayı milletvekillerine ve Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancara teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de bugün
yaptığımız çalışmalardan dolayı çok
teşekkür ediyorum ama özellikle şunu ifade etmek isterim: Özbekistan
Cumhuriyetiyle yapmış olduğumuz kara yolu ve uluslararası
yolcu ve eşya taşımacılığına dair
anlaşmada tüm siyasi parti gruplarımızın gösterdiği
anlayış, ortak çalışma hassasiyetinden dolayı bütün
milletvekillerimize, tüm siyasi parti gruplarına ve size hassaten
teşekkür ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
İsmail Özdemir bir açıklama yapacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özdemir.
37.- Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemirin, 28 Nisan 1992 tarihli anlaşmanın revize
edilerek Özbekistanla ilişkilerimizin ivme kazandığı bir
dönemde yürürlüğe sokulmasının memnuniyet verici olduğuna
ilişkin açıklaması
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Özbekistan, ülkemizin tarihî ve kültürel anlamda
bağlarının olduğu önemli dost ve kardeş ülkelerimizden
bir tanesi. Tabii, geride bıraktığımız yıllarda
1992 tarihli bir anlaşma vardı ancak karşılıklı
uygulamalar noktasında yaşanan bazı problemler nedeniyle bu
anlaşmanın şimdi tekrar revize edilerek özellikle de
ilişkilerimizin ivme kazandığı bir dönemde yürürlüğe
sokulması, son derece memnuniyet vericidir. Gerek Özbekistana gerekse
Özbekistan üzerinden diğer Türk dünyası ülkelerine
taşımacılık yapan nakliyecilerimizin bu anlaşmadan
büyük menfaatleri olacaktır. Aynı şekilde Özbekistandan da
Türkiyeye yönelik taşımacılıkta bulunan Özbekistan
plakalı araçların girişlerinde de büyük kolaylıklar sağlanacaktır.
Hayırlara vesile olmasını biz de temenni ediyoruz. Bunun
Meclisimizden büyük bir çoğunlukla beraber geçmiş olması
memnuniyet vericidir.
Unutulmaması gerekiyor ki Buhara neyse,
Taşkent neyse, Semerkant neyse bizim için Ankara da İstanbul da
Kayseri de Konya da odur çünkü bu yerlerin hepsi, aynı tohumun birer
meyvesidir diyorum, saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özdemir.
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Karayolu ile Uluslararası Yolcu ve
Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2002) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 113) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Başkanlığa pusula ulaştıran değerli milletvekillerinin
salonu terk etmemelerini de ayrıca hatırlatıyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolu ile
Uluslararası Yolcu ve Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucunu okuyorum:
"Kullanılan oy sayısı : 291
Kabul :
291 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Rümeysa Kadak
Burdur İstanbul"
BAŞKAN - Böylece teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, 4üncü sıraya
alınan 161 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sıraya alınan 66 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
5.- İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bişkek
Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak
İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının
Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1602) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
66)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 29 Ocak 2020 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.29
(´) 162 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(´) 64 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir
(´) 113 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.