TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
50nci
Birleşim
30
Ocak 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çiftçilerin
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgünün, 112 Ortak Çağrı Merkezi
Projesine ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, deprem hadisesine ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Kızılayın
Ensar Vakfı gibi vakıflara ne kadar para
aktardığını, BAŞKENTGAZ gibi kaç şirketin
vakıflara bağış yaparak vergiden
kaçındığını ve bu bağışlar
karşılığında devletten nasıl kazanç
sağlandığı ile bu şirketlerin hangileri olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, doğal afetlerle ürününü kaybeden,
girdi maliyetleri karşısında ezilen çiftçilerin BAĞ-KUR
primlerinin en az yüzde 50 oranında sübvanse edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
3.-
İzmir Milletvekili Ednan Arslanın, 1532 sayılı Çeşme
Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin Tespit ve İlan
Edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararına ilişkin
açıklaması
4.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, depremde can ve mal
kaybının önemli nedeninin plansızlık, denetimsizlik,
projelerin uygulanmasındaki teknik hizmet eksikliği ile umursamazlık
sonucu yapılan ruhsatlı veya kaçak yapılar olduğuna ve
Hükûmetin kentsel dönüşümü önemsediğine ilişkin
açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, devlet ve millet
olarak Elâzığ depreminin yaralarının sarılmaya,
acılarının dindirilmeye
çalışıldığına ilişkin açıklaması
6.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan
Barış Konferansında imzalanan zorunlu nüfus mübadelesine
ilişkin açıklaması
7.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, Samsun ili
Yabancılar Çarşısı ve esnafının sahipsiz
bırakıldığına ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, gerekli tedbir ve önlemlerin
alınmaması sonucu karşılaştığımız
felaketler sonrası süreçte ortaya konulan çalışmalardan övünç
duyulmasının ötesine geçilmesi ve ilk adım olarak ciddi risk
taşıyan Kanal İstanbul Projesinin durdurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, borç batağındaki
şirketleri kurtarmak için vatandaşların faturalarına üst
üste zam yapıldığına ilişkin açıklaması
10.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, yaşanılan
Elâzığ ve Malatya illerindeki deprem nedeniyle hayatını
kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, devletin
depremzedelere hibe etmek yerine 27 bin lira uzun vadeli faizsiz güçlendirme
kredisi vermesinin abesle iştigal olduğuna ilişkin
açıklaması
11.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzce ilindeki yoğun
bakım yatak sayısının bölge ortalamasına getirilerek
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Cezayir, Gambiya, Senegal ziyaretlerinde
yapılan ikili görüşmelerde ülkemizi güçlendirmek, ekonomimizi
büyütmek, ticaretimizi artırmak amacıyla
yatırımcılarımızı teşvik edecek kararların
alındığına ilişkin açıklaması
13.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Meclisimizdeki siyasi parti
gruplarının Amerika Birleşik Devletlerinin sözde
İsrail-Filistin Barış Planını yok sayan ortak
bildirisini milletimizin gönül dünyasında makes bulacak bir
çalışma olarak gördüğüne ilişkin açıklaması
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Çinde ortaya çıkan
corona virüsüne karşı önlem alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin ili Mut Devlet Hastanesinin uzman
hekim ve MR cihazı ihtiyacının karşılanarak
vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
16.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, üretmekten başka gayesi
olmayan çiftçilerimizin ilaç ve gübre kullanamaz durumdan
kurtarılması gerektiğine, kooperatiflerin çiftçiden
aldığı kaynak kullanım katılım payının
yasal dayanağının ne olduğunu ve çiftçilerin tarımsal
kredi borç faizlerinin silinmesi için çalışma yapılıp
yapılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
17.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli ili Dilovası ilçesi
Çerkeşli Mahallesinde yapılacak olan imar planlamasında
vatandaşları mağdur etmeyerek yerindelik ilkesinin esas
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
18.-
Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Adana İncirlik Hava Üssünde
çalışan 439 Türk işçinin iş akitlerinin feshedilerek hukuka
aykırılık teşkil eden işten çıkarma işlemine
karşı işçilerimizin yasal haklarının korunması
adına Dışişleri Bakanı ile Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanının ABDnin muhatapları nezdinde
girişimde bulunarak bir oldubittiye izin verilmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
19.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, ABD Başkanı Donald
Trumpın yüzyılın anlaşması olarak
açıkladığı sözde Orta Doğu Barış Planının
ölü doğduğuna, Türkiyenin Filistin meselesindeki tavrının
uluslararası hukuk ve meşruiyet ekseninde olduğuna ilişkin
açıklaması
20.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Nevşehir ili
Boğaz köyü ile Acıgöl ilçesinde bulunan organize sanayi bölgesine
doğal gaz hattının getirilmemesi nedeniyle yaşanılan
mağduriyete ilişkin açıklaması
21.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, öğretmenlerimizin özür grubu
atamalarında il, ilçe emri uygulamasının
kaldırılmasıyla yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesi adına gereken çalışmaların
yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
22.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, Kızılay
Başkanının Vergi kaçırmak başka, vergiden
kaçınmak başka. ifadesine ilişkin açıklaması
23.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Hükûmeti Yunan ilhakı
altındaki Aydın ili sınırları içindeki Hurşit,
Fornoz, Eşek, Nergizçik ve Bulamaç adaları ile Muğla ili
sınırları içindeki Keçi, Sakarcılar, Koçbaba ve Ardacık
adaları konusuna bir an önce müdahale etmesi gerektiği yönünde
uyardıklarına, Kızılayın vergi muafiyeti statüsünü
vasıta yaparak Ensar Vakfına vergi matrahından düşecek
şekilde 8 milyon dolar aktaran taraflar için de Vergi Usul Kanununun
3üncü maddesinin uygulanıp uygulanmayacağını öğrenmek
istediğine, Kızılay Başkanının Vergi
kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başkadır.
ifadesine, İYİ PARTİ Sakarya İl Başkanı Selçuk
Kılıçaslanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana hakaret ettiği iddiasıyla Emniyet Müdürlüğüne
ifadeye çağrılmasına ilişkin açıklaması
24.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Belçikanın Avrupa
Birliği terör listesinde açık şekilde yer alan PKKnın
terör örgütü değil savaşan taraf olduğu yönündeki siyasi
kararının yok hükmünde olduğuna ve bu kararı şiddetle
kınadıklarına, Brükselde düzenlenen Avrupa Parlamentosunda
Yunan Milletvekili Ioannis Lagosun Türk Bayrağını
yırtması olayında İslam
düşmanlığının, Türk nefretinin artarak sürdüğünü
müşahede ettiklerine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 29 Ocak 2020 tarihli
49uncu Birleşimde Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik
İzleme Toplantısında Türkiye hakkında yapılan
tartışmalara ve Uluslararası Şeffaflık Örgütünün
açıkladığı 2019 yılı Yolsuzluk Algısı
Endeksine yönelik aktarımlarda bulunduğuna ve bugün de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin 2019 istatistiklerine göre AİHMin
iş yükünün yüzde 15,5unu Türkiyenin oluşturmasının
Türkiyede hukukun üstünlüğü ile yargıda bağımsız ve
tarafsız duruşun olmadığının en açık
işareti sayılması gerektiğini ifade etmek istediğine,
BAŞKENTGAZ, Kızılay ve Ensar Vakfı arasındaki para
trafiğinin açıklanmaya muhtaç olduğuna, Kızılay
Başkanının Vergi kaçırmak başkadır, vergiden
kaçınmak başkadır. ifadesi ile Geçmişte de bu tür
protokoller yapıldı. ifadesine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Brükselde düzenlenen Avrupa
Parlamentosu Genel Kurulunun Yunan Adalarında İnsani Durum
başlıklı oturumunda Yunan Milletvekili Ioannis Lagosun Türk
Bayrağını yırtmasını nefretle
kınadıklarına ve 9 Eylül 1922 tarihinde Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün İzmirde Yunan Bayrağını yerden
toplattığının hatırlatılmasının
verilebilecek en güzel cevap olduğuna, Egedeki aidiyeti belirsiz
coğrafi parçacıklar ile ne Yunanistana ne de Türkiyeye ait olmayan
adaların Yunan Hükûmetince işgaline seyirci kalınmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Brükselde düzenlenen Avrupa Parlamentosunda Yunan Milletvekili Ioannis
Lagosun Türk Bayrağına yönelik eylemini şiddetle
kınadıklarına, gerek Millî Savunma
Bakanlığının gerekse Dışişleri
Bakanlığının Ege ve Akdenizde hak ve menfaatlerimizi
gözetecek şekilde gerekli mücadeleyi ortaya koyduklarına ve koymaya
devam edeceklerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti
olduğuna, yargıya intikal etmiş her meselenin
bağımsız ve tarafsız yargı organları
tarafından neticelendirildiğine, 5 siyasi partinin ortak iradeyle
İsrail-Filistin ihtilafına yönelik ABD yönetiminin açıkladığı
sözde barış planını yok sayarak esefle
kınadıklarına ilişkin hem Türkiyeye hem de dünyaya
sesleniş içerisinde olmasından dolayı tüm milletvekillerini
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Afyonkarahisar
Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ve düzeltilmesi için cezaevlerindeki insanların
sorunlarını dile getirdiklerine ilişkin açıklaması
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Türkiyede tutsak diye bir
kavramın olmadığına, bağımsız ve
tarafsız yargı tarafından verilen kararların herkesi bağlayacağına
ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, milletvekillerinin iddia da
olsa, araştırılmaya muhtaç da olsa Türkiyenin her alanında
ve her konudaki sorunlarını Parlamentoya taşımakla mükellef
olduğuna ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Selahattin
Demirtaşın iktidarın siyasi rehinesi olduğuna ve
bağımlı, taraflı yargının yürütmenin
direktifleriyle hareket ettiğine ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ve yasama üyelerinin yürütme adına konuşmasının
doğru olmadığına ilişkin açıklaması
33.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, hemşehrileri
tarafından 61 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında
Kastamonu iline yönelik verdiği örneğin hangi dönemde
yaşandığının sorulması üzerine, yeşil
alanın ticaret ve konut alanına dönüştürülmesinin Kastamonu
Belediyesini yöneten AKPli Belediye Başkanı Tahsin Babaş
döneminde yapıldığını ifade etmek istediğine ve
hangi dönemde kim tarafından yapılmış olursa olsun kente
karşı işlenen suçların araştırılarak hesap
sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması
34.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
kırmızı çizgilerinin 82 milyon insanımızın
tümünün kardeşliği esasına dayalı tek millet, tek bayrak,
tek vatan ve tek devlet umdeleri olduğuna ilişkin
açıklaması
38.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanı Tahir Akyürekin, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin
161 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun 161 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve siyasetlerinin rant siyaseti
değil hizmet siyaseti olduğuna ilişkin açıklaması
40.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun 161 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda
Yunan Milletvekili Ioannis Lagosun Türk Bayrağına yönelik alçakça
hareketini lanetlediğine, ABD-İsrail iş birliğiyle ortaya
konulmak istenen işgal planını hiçbir surette kabul
etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
42.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay halkının Ulu Önder
Atatürkün adının Hatay ilinde yapımı devam eden 25 bin
kişilik yeni stadyumda devam edeceği yönündeki açıklamayı
Gençlik ve Spor Bakanından beklediğine ilişkin
açıklaması
43.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
yaşanılan son depremdeki hızlı, etkin ve verimli
çalışmaların insanımızda birlikte iş yapma
kültürünün bulunmadığı söyleminin hatalı bir söylem
olduğunu herkese gösterdiğine ilişkin açıklaması
V.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkan
Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Çinde ortaya
çıkan corona virüsü salgınının Türkiyede olası bir
ölümcül enfeksiyon salgınına dönüşmemesi için gerekli
tedbirlerin ivedi şekilde alınması amacıyla 30/1/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 30 Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin ve
hukuksuzlukların araştırılması amacıyla 29/1/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan ülkemizdeki sığınmacılara
yönelik ülke kaynaklarından yapıldığı söylenen
harcamaların detaylarının belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan (10/2347) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
30 Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağın, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
KANUN TEKLİLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi
Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 161)
2.-
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması,
Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti
Vatandaşlarının Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, Genel
Kurulda söz isteme ve konuşma süreleriyle ilgili hatırlatma yapmak
istediğine ilişkin konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, araç kiralama
işlemlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/22821)
2.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özen'in, TBMM'de istihdam edilen personel ile
ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/23063)
3.-
Van Milletvekili Muazzez Orhan'ın, 27nci
Yasama Dönemi denetim faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı
(7/23413)
30 Ocak 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk konuşma, çiftçi
sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürere aittir.
Buyurun Sayın Gürer. (Alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürerin, çiftçilerin yaşadığı sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde çiftçi büyük
sıkıntı yaşıyor, bu dönemde gördüğü zulmü hiçbir
dönemde görmediğini söylüyor.
Ülkemizde 2002 yılında 13 milyon 800 bin
hektar olan hububat ekim alanları 10 milyon hektara gerilemiş
durumda; buğday ekim alanı 9 milyon 300 bin hektardan 7 milyon 300
bin hektara gerilemiş durumda; kuru bakliyat üretim alanları yüzde 35
daralmış, yalnızca kuru fasulyede yüzde 51 daha az ekim
alanı şu anda ülkemizde mevcut bulunuyor. 2000 yılında 6
milyon ton patates üretilirken şimdi 4,5 milyon tona düşmüş yani
çiftçi giderek tarımdan uzaklaşıyor.
Geçtiğimiz günlerde köy ve kasabalara gittim,
patates depoda duruyor, bir ay içinde satılmaz ise çürüyecek. 90
kuruş maliyeti olan patates ne yazık ki 85 kuruşa
alıcı bulamıyor. Soğanda maliyet 70 kuruş, onda da
şu anda üretici 60 kuruşa ürününü satamıyor. Bu durumda, Ticaret
Bakanı geçen yıl bastığı depolara bir kere gidip baksa
ve Tarım Bakanına Depodaki ürünler çürüyecek. Geçen yıl
terörist dediğimiz çiftçiye kendimizi affettirelim, onun için de
depodaki ürünleri Toprak Mahsulleri Ofisine alalım, üretici de ucuza ürün
alma şansına sahip olsun. dese. Keza, tarlada 5 lira olan fasulye
şu anda ithal lobisinin uyguladığı stratejiyle 30-40
lirayı bulmuş durumda. Nohudu 3 liraya tüccara satamayan çiftçi
mağduriyet yaşarken, mercimekte dahi üretimde
sıkıntılar varken ne yazık ki ithal lobisi ürünlerin
ithalatı için piyasayı yüksek tutuyor. Bunun sonucunda kendi çiftçimiz
değil, yabancı çiftçiler destekleniyor. Bu yolla ülkeye getirilen
ürünlerde de büyük vurgunlar oluyor. Şu anda tohum, ilaç ve gübrede yüzde
100ü bulan artışların yanı sıra elektriğe iki
yılda yüzde 108e yakın zam yapılması -sulama suyunda
kullanıldığı için- çiftçiyi ekim yapamaz noktaya
taşıdı.
Çiftçilerimizin acil istekleri:
Borçlarının en az beş yıla yayılarak ötelenmesi,
bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan faizlerin silinmesi.
Dün bir değerli milletvekili burada tarım
kredi kooperatiflerine methiyeler düzdü ama Hazine ve Maliye Bakanı
tarım kredi kooperatiflerini çiftçi kuruluşu saymıyor, ticari
işletme sayıyor. Onun için de tarım kredi kooperatifleri
çiftçiye ticari işletme gibi faiz uyguluyor. Kaynak kullanım bedeli
nedeniyle, çiftçi, tarım kredi kooperatifinden aldığı
krediden dolayı borcunu ödeyemediği için icralık oldu. Şu
anda çiftçiler kredilerini ödeyemediklerinden kefil olan arkadaşları
da mağduriyet yaşıyor. Çünkü borçlu ödemesini
yapamadığı için kefil devreye girdiğinden kefil ile borçlu
arasında sorunlar da oluşmaya başladı.
Çukurovadan bir çiftçi arkadaşı
aradım Ne yapıyorsun? dedim, ne ekeceğini sordum. Dedi ki:
Tarlalara gittim, her mevsimde bu dönem tarlalar sürülmüş olurdu,
çoğu tarla boş. Çiftçi şaşkın, ne ekeceğini
bilmiyor, ektiği zaman da ürettiği ürün değer bulmuyor.
Ülkemizde çiftçilerin yaşadığı sorunları çözmek için
de iktidar ne yazık ki bir girişimde bulunmuyor. Elektriğe gelen
zamların yanında, tohumda, gübrede, ilaçta yaşanan
sıkıntılara karşı da çözüm üretmiyor. Bunun sonucunda
ülkemizde tarım alanları daralıyor. Çiftçi Kayıt Sistemine
dâhil olan yaklaşık 700 bin çiftçi sistemden çıkmış
ama bunun dışında, Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil olmayan 2
milyona yakın çiftçi de artık toprağını ekmiyor.
Hazine arazilerinin, miras yoluyla bölünen arazilerin sorunları
giderilmediğinden buradaki üretimden de ne yazık ki iktidarın
haberi yok. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Aynı zamanda, on sekiz yıldır
tarım sayımı yapılmadığı için verilerin
yeterli olmadığı da bir gerçek. Bütün bunların sonucunda,
ülkemizde çiftçilerin yaşadığı mağduriyeti diğer
milletvekili arkadaşlarımızın da gördüğünü
düşünüyoruz ama görmeyen Tarım ve Orman Bakanlığı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer, tamamlayın
lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Bu anlamda
yaşanan mağduriyetlerin varlığı yanında, ne
yazık ki özel bankalar da yüksek faizlerle çiftçilere kredi veriyorlar,
albeniyle sunuyorlar, sigortaydı, vergiydi, benzer yükleri de çiftçiye
bindiriyorlar, sonra da çiftçinin ürettiğini elinden alarak
mağduriyetini katlıyorlar. Ziraat Bankası, tarım kredi
kooperatiflerinin dışında, özel bankaların da çiftçinin
boğazına sarıldığı bir dönemdeyiz. Hızla,
acilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde vermiş olduğumuz kanun
teklifleriyle çiftçi borçları beş yıl vadeye yayılarak
ötelenmeli, faizlerin silinmesi sağlanmalı. Ülkemizde eğer
çiftçi üretmezse bu ülkenin geleceği yok olur. Köylüyü, çiftçiyi, emekçiyi
Meclis olarak destekleyecek kanunları bir an önce çıkarmalıyız
diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gürer.
Gündem dışı ikinci söz, 112 Acil
Çağrı Merkezinde yapılan çalışmalar hakkında
konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgüne aittir.
Buyurun Sayın Polat Düzgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.- Ankara Milletvekili Arife Polat
Düzgünün, 112 Ortak Çağrı Merkezi Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 112 Ortak Çağrı Merkezi
Projesi hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri
izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ortak Çağrı Merkezi Projesi, ülkemizde
İçişleri Bakanlığı bünyesinde 2009 yılında
Antalya ve Isparta illerimizde başlamıştır. Proje
kapsamında Emniyet 155, Sağlık 112, İtfaiye 110, Jandarma
156, AFAD ve Orman 177 kurumlarının tek bir numara, 112 altında
birleştirilmesi amaçlanmıştır. 155, 110, 112 ve 156 gibi
kurum numaraları arandığında ASELSAN ve Yeni Nesil Acil
Çağrı Merkezi Yazılımı sayesinde çağrılar
112 numarasında birleştirilmektedir. Çağrı
karşılama personelleri, çağrıları ilgili kurumlara
aktarma, çağrının analizini yaparak asılsız
ihbarları filtreleme görevi görmektedir.
Sayın milletvekilleri, Ortak Çağrı
Merkezi Projesi sayesinde operasyonel kurumlarımız tek noktada
birleştirilmiştir. Alınan ihbarla ilgili birden fazla kuruma
aynı anda bilgilendirme yapılmakta, kurum temsilcileri arasında
fiziksel yakınlıkları dolayısıyla anlık
koordinasyon ve iletişim sağlanmaktadır. Proje kapsamında
ortak çağrı, 112ye geçişler devam etmekte olup acil
sağlık hizmetleri olarak 24 ilde mevcutta verilen ASELSAN
yazılımı hizmette aksaklık yaşamamak için
kullanılmaya devam edilmektedir. Ayrıca, 20 ilde Yeni Nesil Acil
Çağrı Merkezi Yazılımı kullanılarak hizmet
verilmektedir. Son olarak 15 Ocak 2020 tarihinde Kırklareli ortak
çağrı merkezine sağlık birimi dâhil edilmiştir.
Sağlık Bakanlığına bağlı Acil
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü İzleme ve
Değerlendirme Dairesi ile İçişleri Bakanlığı
yazılım ekipleri, Yeni Nesil Acil Çağrı Merkezi
Yazılımının sağlık modüllerini projelendirme,
analiz, tasarım ve geliştirme sürecine beraber
başlamış olup iş birliği yeni modül ve uygulamaların
geliştirilmesiyle devam etmektedir. İçişleri
Bakanlığı çağrı karşılama personelinin
yetersiz kaldığı ortak çağrı merkezi illerinde,
İçişleri Bakanlığı çağrı alıcı
personeline ek olarak sağlık personelimiz çağrı
alıcı personeli olarak hizmet vermektedir.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığımızın 112 acil sağlık hizmetinin
bazı verilerini ayrıca sizinle paylaşmak ve geldiğimiz
noktayı bildirmek istiyorum. 112 acil yardım istasyonu 2002
yılında sadece 481 iken yıl sonuna kadar bu sayıyı
2.910a ulaştıracağız. İstasyon başına
düşen nüfus sayısı 138 binden bugün 28 bine, ambulans
başına düşen nüfus sayısı 107 binden 14 bine
azalmıştır. Mevcutta 17 helikopter ambulans ve 3 uçak ambulansla
hizmet verilmektedir. 2008 yılından bugüne kadar hava ambulanslarıyla
45 binin üzerinde vakanın müdahalesi yapılmış ve nakli
gerçekleştirilmiştir.
Geçtiğimiz günlerde
yaşadığımız Elâzığ depreminde
etkinliğini gördüğümüz, UMKE diye bildiğimiz Ulusal Medikal
Kurtarma Ekibi olarak 81 ilimizde özel eğitimli, donanımlı ve
tamamı gönüllü 11.993 sağlık personeli yetiştirerek
dünyanın en büyük gönüllü medikal kurtarma ekibini kurmuş
bulunuyoruz. Bu kapsamda, Dünya Sağlık Örgütünün uluslararası
acil medikal takımlar akreditasyon başvuru işlemleri
tamamlanmış olup bu süreç sonlanmak üzeredir. Acil sağlık
hizmetleri sunumunda UMKE ekiplerinin acil yardım ve kurtarma faaliyeti
kapsamında drone kullanılması ülkemizde ilk olarak Antalya
UMKE ekiplerince gerçekleştirilmiş, 2018 yılında dronelar
UMKE envanterine katılmış ve ekiplerimizin çalışma
alanlarında kullanılmaya başlanmıştır. 2007
yılından günümüze kadar 6 deniz ambulans botuyla 20 bine yakın
vakanın müdahalesi ve naklini gerçekleştirdik. Ayrıca, Acil
Sağlık Eğitim Projesi kapsamında 30 ülkeden gelen 774
sağlık personeli ülkemizde acil müdahale eğitimi
almıştır.
112 Ortak Çağrı Merkezi Projesinde
emeği geçen kurumlara ve bu vesileyle acil şartlarda
vatandaşlarımıza hizmet veren
çalışanlarımıza teşekkür eder, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Polat
Düzgün.
Gündem dışı üçüncü konuşma,
deprem hadisesiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumana
aittir.
Buyurun Sayın Karaduman.
Süreniz beş dakikadır.
3.- Konya Milletvekili Abdulkadir
Karadumanın, deprem hadisesine ilişkin gündem dışı
konuşması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta hepimizi üzen elim bir afeti
hep birlikte yaşamış olduk. Öncelikle bu depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve
sabırlar diliyorum; yaralı kardeşlerimize de acil şifalar
temenni ediyorum. Başta Elâzığlı ve Malatyalı
vatandaşlarımız, Doğanyol ve Pütürgeli hemşehrilerim
olmak üzere tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Bizler de depremden etkilenen bütün
vatandaşlarımızın acısını yüreğimizde
hissediyoruz. Depremin hemen ardından
vatandaşlarımızın yaralarını sarmak üzere
seferber olan bütün vatandaşlarımıza ve görevlilerimize de
teşekkürü bir borç biliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülke olarak birçok felaket ve afeti hep birlikte
yaşamış olduk. Bunlardan başlıcası: 1999 Gölcük
depremi, yine aynı yıl gerçekleşen 1999 Düzce depremi, 2003
Bingöl depremi, 2011 Van depremi ve geçtiğimiz hafta gerçekleşen
Elâzığ ve Malatya depremi. Bütün bu afetlerin hepsi, ülke olarak
üzüldüğümüz ancak siyaset eliyle hiçbir önlem alınmayan, sadece birer
istatistik olarak tarihe geçmiştir. Dolayısıyla bu
konuşmamda sadece ama sadece şu hususları ifade etmek istiyorum:
Yer altında fay kırıklıklarından önce bağışlayın,
söylemek zorundayım- kırılan ar damarlarıdır.
Binaların yıkılmasının asıl sebebi ahlak
hırsızlığıdır, demokrasiden çalmaktır, hukuk
kapkaççılığıdır, siyaset yan kesiciliğidir ve
kamu yönetimi kalpazanlığıdır. Depremde
insanlarımızın ölmesi sadece malzemeden çalma
hırsızlığı elbette ki değildir, aynı zamanda
bir insanlık hırsızlığıdır. Elbette bütün bu
olanlar kader diye geçiştirilemez; tedbirli olmak, aklını
kullanmak insanın en büyük vasfıdır.
Türkiye yıllarca har vurup harman savurma
mantığıyla yönetildiği için bu sonuçları hep birlikte
yaşıyoruz. Gerçekleri konuşmalıyız, deprem konusunda
yıllardır ne yazık ki hiçbir önlem
alınmamıştır, yıllardır hiçbir çözüm
üretilmemiştir; sadece vaat üretilmiştir. Sorun sadece inşaat
malzemesi çalmaya indirgenemez. Depremlerde ortaya çıkan felaketin
asıl sebebi kamudaki yolsuzluklardır ve yönetim sorunudur.
Şimdi burada bahsettiğim bu sözler 2003
Bingöl depremi sonrası partisinin grup toplantısında
konuşan AK PARTİ Genel Başkanı ve dönemin
Başbakanı Sayın Erdoğanın sözleridir. Biz de bugün bu
sözlerin altına imzamızı attığımızı
ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karaduman.
Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme
giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Gaytancıoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Kızılayın Ensar Vakfı gibi
vakıflara ne kadar para aktardığını, BAŞKENTGAZ
gibi kaç şirketin vakıflara bağış yaparak vergiden
kaçındığını ve bu bağışlar
karşılığında devletten nasıl kazanç
sağlandığı ile bu şirketlerin hangileri olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bizler ilkokulda harçlıklarımızla
aldığımız pullarla Kızılaya yardım yapan bir
kuşağız. Siyah beyaz televizyonlarda beyaz
çadırlarıyla afetlerde halkımızın yanında olan
Kızılaya yardımı bir vatandaşlık görevi olarak
bilirdik ama son günlerde basından öğrendiğimiz şekilde
Kızılayın kullanılacağı değil bizim,
şeytanın bile aklına gelmezdi. Her şeyi olduğu gibi
Kızılayı da devriiktidarınızda yandaşa para
aktarma aracına dönüştürdünüz, ortak değerlerimizi
çıkarlarınız için kullandınız.
Şimdi soruyorum: Kızılay, Ensar
Vakfı gibi vakıflara ne kadar para aktarmıştır?
Kış günü gazını 1 metreküp daha az yakmaya
çalışan, evinde üşüyen vatandaşlarımızdan
aldığı paralarla kâr yapan BAŞKENTGAZ gibi kaç şirket
Kızılaya yardım adı altında Ensar gibi -sicili
belli, yandaş- vakıflara bağış yaparak vergiden
kaçınmıştır? Bu bağışlar
karşılığında devletten nasıl kazanç
sağlamışlardır? Bu şirketler hangileridir? Sizin
Kızılay Başkanı yaptığınız zat vergi
kaçırmakla vergiden kaçınmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gökçel
2.- Mersin Milletvekili Cengiz
Gökçelin, doğal afetlerle ürününü kaybeden, girdi maliyetleri
karşısında ezilen çiftçilerin BAĞ-KUR primlerinin en az
yüzde 50 oranında sübvanse edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizde BAĞ-KUR borcu olmayan çiftçi yok.
Çiftçi, prim borcu altında eziliyor. Üretimden kazanamayan çiftçiye bir de
prim borcu yükleniyor. Geçen sene 765 lira olan tarım BAĞ-KUR primi
yüzde 20 zamlanarak 913 liraya çıktı. Çiftçi artan girdi maliyetiyle
boğuşuyor. Doğal afetlerle, iklim değişikliğiyle,
düşük rekolteyle boğuşuyor, üstüne Yılda 11 bin lira
BAĞ-KUR primi öde. deniliyor. BAĞ-KUR primleri çiftçinin
altından kalkamayacağı kadar yüksek. Doğal afetlerle
ürününü kaybeden, girdi maliyetleri karşısında ezilen çiftçi
aşırı yüksek olan BAĞ-KUR primini ödeyemeyecek hâlde.
Çiftçilerimiz BAĞ-KUR primleri en az yüzde 50 oranında sübvanse
edilsin. diyor, üretimde kalmak, primini düzenli ödemek istiyor.
BAŞKAN Sayın Arslan
3.- İzmir Milletvekili Ednan
Arslanın, 1532 sayılı Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve
Gelişim Bölgesinin Tespit ve İlan Edilmesine ilişkin
Cumhurbaşkanı Kararına ilişkin açıklaması
EDNAN ARSLAN (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim
Bölgesi hakkındaki 1532 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararı 13 Eylül 2019 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanmıştır. Söz konusu düzenlemeyle
Çeşme ve Urladaki 511 parsel turizm bölgesi sınırları
içerisinde kalan özel mülkiyete ait alanların bütüncül planlama kararları
oluşturmasına imkân sağlamak üzere kamulaştırılmasına
ihtiyaç duyulmaktadır gerekçesiyle üstelik acele kamulaştırmaya
tabi tutuluyor. Buna neden ihtiyaç duyulmaktadır? Plan yapmak için
kamulaştırma yapmaya, üstelik acele kamulaştırmaya gerek
var mıdır? Vatandaşın mülkiyet hakkını neden
elinden alıyorsunuz? Planı yapın ve imar
uygulamalarını gerçekleştirin. Yöre halkı
yıllardır düşünü kurduğu turizm amaçlı otel, konut,
ticaret alanları imkânlarına kavuşsun. Turizm bölgesi
kararını eşitlikçi, sosyal, vatandaşı ve
doğayı koruyan, nitelikli planlama bilimine uygun olduğu,
mülkiyet hakkını koruduğu sürece desteklemeye hazırız.
Acele kamulaştırma kararından derhâl vazgeçin. Hem bu acele
niye? Bir yere mi gidiyorsunuz? Bir yerlere göz mü kırpıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Şeker
4.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, depremde can ve mal kaybının önemli nedeninin
plansızlık, denetimsizlik, projelerin uygulanmasındaki teknik
hizmet eksikliği ile umursamazlık sonucu yapılan ruhsatlı
veya kaçak yapılar olduğuna ve Hükûmetin kentsel dönüşümü
önemsediğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER(Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; depremlerde yıkılan binalarla ilgili yapılan
araştırmalarda zeminin problemli olması, donatı
eksikliği, kalitesiz beton kullanımı, kaçak, denetimsiz ve
bilinçsiz yapılaşma gibi nedenlerden dolayı
yıkımın çok olduğu ifade ediliyor. Depremde
yıkılanların sadece kaçak yapılar değil ruhsatlı
yapıların da olduğu bilinmektedir. Depremde can ve mal
kaybının önemli nedeni plansızlık, denetimsizlik, proje
uygulamadaki teknik hizmet eksikliği ve umursamazlık sonucu
yapılan ruhsatlı veya kaçak yapılardır. Öncelikle deprem
bölgelerinde deprem öncesi yapılan bütün binaların kontrolü
yapılmalı ve kentsel dönüşüme önem verilmeli. Hükûmetimiz bütün
imkânlarını seferber etmekte ve kentsel dönüşümü önemsemektedir.
Kentsel dönüşümde arzu edilen, dönüşümün öncelikle gönüllülük
esasına dayanılarak yapılmasıdır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, devlet ve millet olarak Elâzığ depreminin
yaralarının sarılmaya, acılarının dindirilmeye
çalışıldığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Elâzığ depreminin yaralarını
sarmaya, acılarını dindirmeye devlet ve millet olarak hep
birlikte çalışıyoruz. Türkiyenin tabii afetlere müdahalede
arama, kurtarma, yardım ve teknolojik yapıda geçirdiği büyük
dönüşüm Elâzığ depreminde bir defa daha görüldü. Devletimiz
bütün imkânlarını anında seferber etti. AFAD, Kızılay,
Jandarma Arama Kurtarma, UMKE, AKUT, itfaiyeler ve sivil toplum
kuruluşları el birliğiyle afetzedelere merhem oldu. 45 kişi
göçük altından çıkarıldı. Kışlık
çadırlar hemen kuruldu, konteyner kent çalışmalarına başlandı.
AFADın koordinesinde gelen yardım tırları şehrin
girişinde kilometrelerce kuyruk oluşturdu. Kira ve yıkım
yardımı yapıldı. Kalıcı konutlar yıl sonuna
yetişecek şekilde yapım çalışmalarına start
verildi. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan...
6.- Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan Barış Konferansında
imzalanan zorunlu nüfus mübadelesine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doksan yedi yıl önce, 30 Ocak 1923te Lozan
Barış Konferansında imzalanan zorunlu nüfus mübadelesiyle
vatanlarını terk etmek zorunda kalan ve tüm geçmişlerini bir
valize sığdırıp yola çıkan mübadillerin
acılarını ve geride bıraktıkları
hatıralarını bugün bir kez daha yürekten paylaşıyoruz.
Osmanlı döneminde Anadoludan Balkanlara göç eden bu özbeöz Anadolu
Türklerinden 2 milyon kişi topraklarını, iş yerlerini,
evlerini, ibadet mekânlarını, sevdiklerini ve mezarlarını
geride bırakarak Türkiye ile Yunanistan arasında zorunlu göçe tabi
tutulmuşlardır. Ana vatana göç yolunda hayatını
kaybedenleri rahmetle anıyorum. Mübadillerin doğdukları
toprakları ziyaret etmelerine uzun yıllar müsaade edilmemiştir.
Birinci kuşak mübadillerin tamamına yakını memleketlerini
tekrar göremeden vefat etmişlerdir. Mübadil vatandaşlarımızın
geride kalan yakınları hâlâ Türkiye ile Yunanistan arasında
yapılacak anlaşmayla vize uygulamalarında
kolaylaştırma beklemektedirler.
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu...
7.- Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun, Samsun ili Yabancılar Çarşısı ve
esnafının sahipsiz bırakıldığına
ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Memleketim Samsunda yaşanan kaygı verici
bir duruma dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Samsunun tam orta yerinde
Yabancılar Çarşısı var. Bu çarşıda 650 iş
yeri mevcut, 3 bin kişi çalışmakta, çarşı 10 bin
kişinin ekmek teknesi. Bugün bu çarşının esnafı kan
ağlıyor. Büyükşehir Belediyesi çarşıyı ve
esnafı kaderine terk etmiş. Çarşı
bakımsızlıktan dökülüyor. Çarşının
çatısı elek gibi, her yağmurda çarşıya su doluyor.
Belediye esnafa Çatıyı siz yapacaksınız. diyor.
Çarşının otuz yıllık esnafı üç gün üst üste bir
kuruş siftah yapmadan dükkân kapattığını söylüyor. Bu
esnaf borçla, faizlerle boğuşuyor ama sesini kimseye
duyuramıyor. Bu çarşıyı, bu esnafımızı
sahipsiz bırakanlar bu yaptıklarından utanç duymalı ve
derhâl görevlerini yapmalıdır.
BAŞKAN Sayın Özdemir
8.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemirin, gerekli tedbir ve önlemlerin alınmaması sonucu
karşılaştığımız felaketler sonrası
süreçte ortaya konulan çalışmalardan övünç duyulmasının
ötesine geçilmesi ve ilk adım olarak ciddi risk taşıyan Kanal
İstanbul Projesinin durdurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
En son ve maalesef gerekli tedbirlerin
alınmaması ve yapıların depreme dayanıklı
olmaması nedeniyle çok acı ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan
Elâzığ ve Malatya depremlerini yaşadık. Evet, depremin
hemen ardından ülke olarak dayanışma içinde kurtarma ve
yardım faaliyetlerinde bulunduk. Ancak artık gerekli tedbir ve
önlemlerin alınmaması sonucu
karşılaştığımız felaketler sonrası
süreçte ortaya konulan çalışmalardan övünç duyulmasının
ötesine geçmemiz gerekiyor. Bu anlamda, İstanbul başta olmak üzere,
deprem fay hatlarının geçtiği yerlerde bilim
insanlarının uyarılarına uygun olarak tedbirler
alınması konusunu bir kez daha sorumluların dikkatine sunuyorum.
İlk adım olarak, ciddi risk ve tehlikeler taşıyan Kanal
İstanbul Projesinin durdurulmasıyla başlanarak olası
depremlerin yaşanacağı İstanbul başta olmak üzere, tüm
bölgelerde gerekli tüm birimlerin acilen oluşturulması
çağrısı ve uyarısında bulunuyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Akın
9.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akının, borç batağındaki şirketleri kurtarmak
için vatandaşların faturalarına üst üste zam
yapıldığına ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Vatandaşın faturalarına borç
batağındaki şirketleri kurtarmak için üst üste zamlar
yapılıp duruyor. Şirketler de tartışmalı
vakıflara Kızılay üzerinden para aktarıyor. Vatandaş
kışın soğuğunda ısınamazken, elektrik
düğmesine basmaya korkarken kurulan bu düzen vatandaşın da
vicdanlarını yaralıyor; tam bir skandal yaşanıyor.
Patlayan skandalın düzeneği de ortaya çıkmış durumda.
Doğal gaz şirketleri elde ettiği gelirden şartlı
bağış adı altında tartışmalı Ensar
Vakfına para aktarımı yapsın, bir de bunun üzerinden vergi
avantajı sağlasın. Hep söylüyoruz Vatandaşı gerçekten
düşünen yok. Bunun bir şirketle kaldığını
sanmıyorum. Bu düzenek mutlaka ortaya çıkacak ve nasıl
yapıldığı çorap söküğü gibi belirlenecek. Net olarak
söylüyoruz: Yediniz içtiniz ve çok şiştiniz. Yetti gayrı,
düşün milletin yakasından! (CHP sıralarından
alkışlar.)
BAŞKAN Sayın Kasap
10.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, yaşanılan Elâzığ ve Malatya
illerindeki deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, devletin depremzedelere hibe etmek yerine 27
bin lira uzun vadeli faizsiz güçlendirme kredisi vermesinin abesle iştigal
olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Valinin dediği gibi algı iyi ama
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Elâzığ ve Malatyadaki
depremzedelere yapılacak yardımlarla ilgili açıklamasında
evi yıkılanlara 41 bin TL verileceğini, orta hasarlı evler
için ise hemen 5 bin lira acil yardım ödeneği ve 27 bin lira da uzun
vadeli faizsiz güçlendirme kredisi verileceğini belirtti. Bakan faizsiz
krediyle mi depremzedelerin derdine derman olacak? Devletin bu parayı
depremzedelere hibe etmesi gerekmektedir. Faizsiz kredi verilmesi abesle
iştigaldir. Bu yanlış uygulamadan derhâl vazgeçilmesi
gerektiğinin altını çizerek tekrar Elâzığ ve
Malatyada hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara
acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
11.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzce ilindeki yoğun bakım yatak
sayısının bölge ortalamasına getirilerek mağduriyetin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Düzce ilimizde özel, kamu, üniversite hastanelerinde
olmak üzere toplam 77 adet yoğun bakım yatak sayısı
mevcuttur. 387 bin nüfusu olan Düzce ilimiz ölçeğindeki diğer illerde
bu sayı ortalama 130 yoğun bakım yatak olarak görülmektedir. Düzceli
hemşehrilerimiz, yoğun bakım yatak sayısında
yaşadığımız eksiklikten dolayı, her gün,
rahatsızlanan hastalarına çevre illerden yer aramak durumunda
kalmaktadır. Ayrıca, yoğun bakım yataklarındaki
doluluk oranı yüzde 94ler seviyesinde olduğu için üniversite
hastanemizin kalp damar cerrahisi ve kardiyoloji dalları tarafından
anjiyografi ve baypas işlemleri ya hiç yapılamamakta ya da
sınırlı sayıda yapılabilmektedir; bu da Düzceli
hastalarımızın şehir dışında tedaviye gitmelerine
sebep olmaktadır. Sağlık Bakanlığı
yetkililerinden beklentimiz, bir an önce Düzcedeki yoğun bakım yatak
sayısının bölge ortalamasına getirilmesidir.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
12.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Cezayir, Gambiya, Senegal ziyaretlerinde yapılan
ikili görüşmelerde ülkemizi güçlendirmek, ekonomimizi büyütmek,
ticaretimizi artırmak amacıyla
yatırımcılarımızı teşvik edecek
kararların alındığına ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan Cezayir, Gambiya, Senegal ziyaretlerini
gerçekleştirdi. Ülkemizi güçlendirmek, ekonomimizi büyütmek, ticaretimizi
artırmak amacıyla yapılan ikili görüşmelerde
yatırımcılarımızın önünü açacak, teşvik
edecek, cesaret aşılayacak birçok karar alındı. Hamdolsun,
bu gayretlerimizin meyvelerini de son on yedi yılda hemen her sektörde
görmeye başladık. Türkiye için, Kuzey Afrika başta olmak üzere
tüm kıtayla kucaklaşmanın ticari ve ekonomik çıkarın
ötesinde bir anlamı vardır. Ülkemizin bu topraklara
bakışı asla tek taraflı bir kazanç hevesinin ürünü
olmamıştır, bin yıllık kadim
bağlarımızı güçlendirmektedir. AK PARTİ olarak
yakın uzak demeden her yere gidip tüm ülkelerle
bağlarımızı geliştirmek anlayışıyla
gece gündüz çalışıyoruz ve çalışmaya devam
edeceğiz. Gerçekleşen bu ticaretlerin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni ediyor, bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
13.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, Meclisimizdeki siyasi parti gruplarının Amerika
Birleşik Devletlerinin sözde İsrail-Filistin Barış
Planını yok sayan ortak bildirisini milletimizin gönül
dünyasında makes bulacak bir çalışma olarak gördüğüne
ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
Amerika Birleşik Devletlerinin Kudüsü başkent olarak tanıma
kararıyla Orta Doğuda başlayan sancılı süreç, bugün
itibarıyla sözde İsrail-Filistin barış planı olarak
hayata geçirilmek istenen Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksayı zincir
altına alma, bastırma ve emperyal kafa yapısının bu
bölgeyle ilgili hayallerini bir adım daha öteye taşıma
girişimini şiddetle telin ediyor, Meclisimizin -tüm gruplarınca-
bu planı yok sayan ortak bildirisini milletimizin gönül dünyasında
makes bulacak bir çalışma olarak gördüğümü ifade etmek
istiyorum. Sezai Karakoçun deyimiyle Ve Kudüs şehri./ Gökte
yapılıp yere indirilen şehir. / Tanrı şehri ve bütün
insanlığın şehri./ Altında bir krater saklayan
şehir. Bölgede dinamitin fitilini ateşlemek sadece kan, zulüm,
acı, ölüm demek. Beyinlerdeki, gönüllerdeki zincirleri kırma
vaktidir. Sapan taşlarının yanında füze / Başka
âlemlerle farkımız bizim.
Selam olsun Peygamber emanetinin yanında
olanlara, selam olsun başka âlemlerle farkımızı ortaya
koyan, aydınlık yarınların güzel yüzlü çocuklarına.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aycan
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, Çinde ortaya çıkan corona virüsüne
karşı önlem alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Çinde çıkan ve yeni corona virüsü olarak tanımlanan
grip vakaları dünya genelinde artmaktadır. Pandemi olarak
tanımlanan kıtalar arası yayılma eğilimi
göstermektedir. Bu nedenle ülke olarak da önlem almalıyız. Özellikle
kapılarda, sınır kapılarında güvenlik tedbirlerimizi,
sağlık güvenliği tedbirlerimizi artırmalıyız;
giriş ve çıkışlarda mutlaka taramalar yapmalıyız.
Özellikle Çine gidiş ve gelişleri sınırlamamız
gerekir. Ülke içerisinde de yüksek ateş, öksürük ve nefes
darlığı görülen vatandaşların mutlaka en kısa
zamanda sağlık kuruluşlarına başvurması gerekir.
Bu tür şikâyetleri olan tüm vatandaşların her zaman maske
kullanması önerilebilir. Kalabalık yerlerde bulunmamak ve
havalandırılmayan yerlerde uzun süre kalmamak en önemli önlemlerdir.
Genel sağlık direncini artırıcı tedbirler almak
gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Antmen
15.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, Mersin ili Mut Devlet Hastanesinin uzman hekim ve MR cihazı
ihtiyacının karşılanarak vatandaşların
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mersinin Mut ilçesinde 65 bin vatandaşımız
yaşıyor ancak bu güzel ilçemizdeki devlet hastanesi C
sınıfı. Bu hastanede bir MR cihazı yok, bu hastanede pek
çok uzman hekim bulunmuyor ve insanlarımız mağdur. Mut
halkı hastalarını 75 kilometre ötedeki Silifke ilçemize veya
Karaman şehrine taşıyorlar.
Sağlık Bakanına buradan sesleniyorum:
Bu insanlara, bu vatandaşlarımıza yazık değil mi? 65
bin hemşehrim adına talep ediyorum: Mut Devlet Hastanesi en
azından B sınıfı hâline getirilmeli, bir MR cihazı ve
uzmanı alınmalı, ayrıca eksik olan uzman hekimler tayin
edilmelidir; böylece halkımız bir nebze olsun mutlu edilebilir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Ceylan
16.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, üretmekten başka gayesi olmayan çiftçilerimizin ilaç ve
gübre kullanamaz durumdan kurtarılması gerektiğine,
kooperatiflerin çiftçiden aldığı kaynak kullanım katılım
payının yasal dayanağının ne olduğunu ve
çiftçilerin tarımsal kredi borç faizlerinin silinmesi için
çalışma yapılıp yapılmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
üretmekten başka gayesi olmayan çiftçimiz ilaç ve gübre kullanamaz
durumdan kurtarılmalıdır. Çiftçimiz borçsuz üretim yapamaz hâle
getirildi. Tarlasını ekebilmek, masraflarını
karşılayabilmek için bankalara mahkûm edilen çiftçimizin
sırtına bir de ortağı olduğu Tarım Kredi
Kooperatifleri biniyor. İndirimli tarımsal krediler, Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından veriliyor.
Ancak bu krediler gerçekten indirimli mi? Tarım Kredi Kooperatifleri Bina
Bağış Fonu, Destekleme Fonu, sigorta derken bir de üstüne kafasına
göre kaynak kullanım katılım payı ekliyor ve çiftçinin
belini büküyor; krediyi kullandırırken aldığı
ipotekler yetmezmiş gibi çiftçiyi birbirine kefil yaparak borçsuz
çiftçimizi de zor duruma düşürüyor, kefalet dolayısıyla
diğer bankalardan da kredi kullanamaz hâle getiriyor. Kooperatiflerin aldığı
katılım payının yasal dayanağı nedir?
Tarımsal kredi borçlarının faizlerinin silinmesi için bir
çalışma yapılmakta mıdır?
BAŞKAN Sayın Tarhan
17.- Kocaeli Milletvekili Tahsin
Tarhanın, Kocaeli ili Dilovası ilçesi Çerkeşli Mahallesinde
yapılacak olan imar planlamasında vatandaşları mağdur
etmeyerek yerindelik ilkesinin esas alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kocaeli Dilovası
Çerkeşli Mahallesinde 1/1.000lik imar planlaması
yapılacaktır. Yapılacak olan planlamada kanunun verdiği
haklardan fazla kesintiler yapılmakta, başka bölgelerden parseller
köy içine taşınmaktadır. Köylülerin arazileri parçalanmakta,
altı yüz yıllık köylerimizde tarım ve yerleşim
arazileri bozulmaktadır. Dilovası Çerkeşli Mahallesinde
yapılacak olan imar planlamasında planı uygulayıcı
şirketin, yerel yönetimlerin vatandaşlarımızı
mağdur etmeyerek yerindelik ilkesini esas alması gerekmektedir.
Askıya çıkan ve itiraz edilen imar planlarıyla ilgili
köylülerimizin haklarından yana kanunun takipçisi olmaya devam
edeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ersoy...
18.- Adana Milletvekili Ayşe
Sibel Ersoyun, Adana İncirlik Hava Üssünde çalışan 439 Türk
işçinin iş akitlerinin feshedilerek hukuka aykırılık
teşkil eden işten çıkarma işlemine karşı
işçilerimizin yasal haklarının korunması adına
Dışişleri Bakanı ile Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanının ABDnin muhatapları nezdinde girişimde
bulunarak bir oldubittiye izin verilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Sayın
Başkan, ABD Hava Kuvvetleri 39uncu Hava Üs Kanat
Komutanlığının İncirlik Üssü başta olmak üzere,
bağlı iş yerlerinde destek hizmetlerini yürüten ABD merkezli
Vectrus şirketinde çalışan 890 işçimizden, 32si kadın
olmak üzere, 439unun iş akitlerinin feshedileceği yetkili sendikaya
bildirilmiştir. Mevzuat hükümleri uyarınca yapılan fesih
bildiriminde gerekçe olarak ABDnin Suriye ve Irak operasyonlarında azalma
ve sona erme kararı gösterilmektedir. Söz konusu gerekçenin, işçilerimizin
iş yerinde yürütülen faaliyetler ve projeler dikkate
alındığında gerçeklerle
bağdaşmadığı ortaya çıkmaktadır. Hukuka
aykırılık teşkil eden işten çıkarma işlemine
karşı yetkili sendikanın vereceği mücadelede yalnız
kalmaması ve işçilerimizin yasal haklarının korunması
adına Dışişleri ve Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlıklarımızın, ABDli muhatapları
nezdinde girişimde bulunarak bir oldubittiye izin verilmemesi
gerektiğini vurgular, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Kaya
19.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, ABD Başkanı Donald Trumpın
yüzyılın anlaşması olarak açıkladığı
sözde Orta Doğu Barış Planının ölü
doğduğuna, Türkiyenin Filistin meselesindeki tavrının
uluslararası hukuk ve meşruiyet ekseninde olduğuna ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Önceki gün yüzyılın anlaşması
adıyla gündeme getirilen ve ABD Başkanınca ilan edilen tek
taraflı sözde barış planı ölü doğmuştur, âdeta
Filistin topraklarını gasbetmeyi hedefleyen bir ilhak
planıdır. Bu plan sonuçsuz kalmaya da mahkûmdur. Filistin halkı
ve toprakları asla parayla satın alınamaz. Filistin meselesinde
Kudüs Müslümanlarının onuru ve onların davası bizim
kırmızı çizgimizdir. Müslümanların ilk kıblesi olan
Kudüs, Filistinin de başkentidir. Geçen günkü açıklamayı
Kudüsün statüsünü kavramaktan uzak bir çaba ve girişim olarak görüyorum.
Türkiyenin Filistin meselesindeki tavrı, uluslararası hukuk ve
meşruiyet eksenindedir. İsrailin işgal ve zulmü
meşrulaştırılmaya yönelik adımlarına da asla izin
vermeyeceğiz, daima kardeş Filistin halkının yanında
olacağız. İşgalciler, işgal planlarına Orta
Doğuda son vermediği müddetçe Orta Doğuya barış
gelmez diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan...
20.- Nevşehir Milletvekili
Faruk Sarıaslanın, Nevşehir ili Boğaz köyü ile Acıgöl
ilçesinde bulunan organize sanayi bölgesine doğal gaz hattının
getirilmemesi nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin
açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Nevşehir ilimizin hem Boğaz bölgesinde hem
de Acıgöl ilçesinde bulunan Organize Sanayi Bölgesine doğal gaz
gelmemesinden dolayı yeni yatırımcılar gelmediği gibi,
var olan sanayicilerimiz de zor durumdadır. Bu bölgeye yapılacak
maliyeti 1 milyon euro olan doğal gaz dağıtım merkeziyle her
iki organize sanayiye yeni yatırımlar gelecektir. Devletimiz için bu,
çok büyük para değildir. Bu yatırımların
yapılması durumunda en az 500 kişilik istihdam
sağlanacaktır. Mecliste bu konuyu defalarca gündeme getirdiğim
hâlde iktidarın duyarsızlığını, umarsızlığını
anlamak mümkün değildir. İşsizlik, dışarıdan
faizle borç para alarak çözülmez; çözüm, devletin
yatırımcıların önünü açacak altyapıları
yapmasından geçer.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılavuz...
21.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, öğretmenlerimizin özür grubu atamalarında il, ilçe
emri uygulamasının kaldırılmasıyla
yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi adına gereken
çalışmaların yapılmasını beklediklerine
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İstikbalimizi inşa eden, nesilleri
yetiştiren öğretmenlerimize il, ilçe emri verilmemesi ve özür grubu
atamalarının gerçekleşmemesi büyük bir mağduriyet
yaratmaktadır. Birçok öğretmen, boş kontenjanların yer
değiştirmelere açılmaması nedeniyle sorun yaşamakta, uzak
bölgelerde çalışmaya mahkûm edilerek her gün neredeyse yüzlerce
kilometre gidiş geliş yapmaktadır. Bu durumu beş yıla
kadar yaşayan öğretmenlerimiz bulunmakta ve öğretmenlerimizin
aile birliği maalesef bozulmaktadır. Onları bu tür sorunlarla
uğraştırmak doğru değildir. Bu mağduriyetlerin
giderilmesi adına gereken çalışmaların ilgili
Bakanlıkça yapılmasını ve öğretmenlerimize müjdeli
haberin verilmesini hepimiz beklemekteyiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Göker...
22.- Burdur Milletvekili Mehmet
Gökerin, Kızılay Başkanının Vergi kaçırmak
başka, vergiden kaçınmak başka. ifadesine ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan,
Ankaradaki bir doğal gaz şirketinden bağış olarak
toplanan paranın bir vakfa aktarıldığı ortaya
çıkınca Kızılay Başkanı Vergi kaçırmak
başka, vergiden kaçınmak başka. gibi akıllara ziyan bir
açıklama yapmıştır.
Buradan kendisine söylüyorum: Sayın
Kızılay Başkanı, insan olarak doğmak başka,
ahlaklı insan olarak yaşamak başkadır. Kızılayı
paravan bir şirket hâline getirmek kimsenin haddine değildir. Bunu da
zamanı gelince hatırlamak üzere tarihe not ediyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkürler değerli
milletvekilleri.
Şimdi de Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk olarak İYİ PARTİ Grubu
Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın Türkkan.
23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Hükûmeti Yunan ilhakı altındaki Aydın ili
sınırları içindeki Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizçik ve
Bulamaç adaları ile Muğla ili sınırları içindeki Keçi,
Sakarcılar, Koçbaba ve Ardacık adaları konusuna bir an önce
müdahale etmesi gerektiği yönünde uyardıklarına,
Kızılayın vergi muafiyeti statüsünü vasıta yaparak Ensar
Vakfına vergi matrahından düşecek şekilde 8 milyon dolar
aktaran taraflar için de Vergi Usul Kanununun 3üncü maddesinin uygulanıp
uygulanmayacağını öğrenmek istediğine,
Kızılay Başkanının Vergi kaçırmak
başkadır, vergiden kaçınmak başkadır. ifadesine,
İYİ PARTİ Sakarya İl Başkanı Selçuk
Kılıçaslanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana hakaret ettiği iddiasıyla Emniyet Müdürlüğüne
ifadeye çağrılmasına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın ilimiz
sınırları içinde bulunan Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergisçik
ve Bulamaç Adaları ile Muğla ilimiz sınırları içindeki
Keçi, Sakarcılar, Koçbaba ve Ardacık Adaları Yunan ilhakı
altındadır. Hükûmet yıllardır
yaptığımız uyarıları duymazdan gelmiş, Türk
Silahlı Kuvvetlerine ilhakın önlenmesi için hiçbir direktif vermemiştir.
Ayrıca, fiilî ilhak girişimlerinin başladığı 2004
yılından bugüne kadar adaların ve kayalıkların
boşaltılması için Yunanistana nota dahi verilmemiştir.
Hükûmet her zamanki gibi geç kalmış, bu konuya da yerinde ve
zamanında müdahale edememiştir. Gördüğümüz kadarıyla hâlâ
daha Yunanistana resmî hiç bir kınama ya da uyarı yok. Bundan sonra
atılacak olan adımlar hiç değilse hızlı ve yerinde
olmalıdır. Hükûmeti bu konuda daha fazla zaman kaybetmemesi için
uyarmak istiyoruz.
Gelelim, bugün, dün televizyonlarda
ve kamuoyunda çok tartışılan Kızılay meselesine.
İktidara yakın olan bir şirket iki yıl önce
Kızılay üzerinden Ensar Vakfına 7 milyon 925 bin dolarlık
bir bağış yapmış. Yani firmaya muktedirlerce talimat
verilmiş, Ensar Vakfına da 8 milyon dolar bağış yap.
denmiş. Firma, bu yardımı vergi matrahından düşürmek
için yol arıyor, en sonunda buna en uygun yol olarak
Kızılayı buluyor. Kızılaya bir komisyoncu kuruluş
gibi Sana 75 bin dolar komisyon vereyim, al bunu benim adıma Ensar
Vakfına ver. diyor. Kızılay bu işten kazançlı
mı? Çok kazançlı, 75 bin dolar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam
edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Esas kazançlı kim? Ensar Vakfı. Ondan daha çok
kazançlı kim? BAŞKENTGAZ AŞ. Nasıl kazançlı? Hem bu
yaptığı bağış
karşılığında ciddi ihaleler alıyor hem de
yaptığı bu bağışı vergi matrahından
düşüyor. Vergi matrahından düşmek için ne yapıyor?
Kızılaya 75 bin dolar komisyon veriyor. Sayın Hamzaçebi burada
mı bilmiyorum, o hepimizden iyi bilir. Vergi Usul Kanununun 3üncü
maddesinin (B) fıkrasında
şöyle diyor, ispat maddesidir o: Vergilendirmede vergiyi doğuran
olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Yani
sizin o dolandırdığınız, arkadan dolaştığınız
gibi değil gerçek mahiyeti esastır diyor. Televizyonda
tartışan arkadaşlar bilmese bile, vergi hukukuyla meşgul
olan ve benim gibi yıllarca vergi cezalarına maruz kalan bir adam çok
iyi bilir bunu; vergi mükelleflerinin vergiden kaçınmak için
yaptığı işlemleri vergi idaresi olduğu gibi kabul
etmez, işlemin gerçek mahiyetini esas alır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan,
buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani siz istediğiniz
kadar bunu bu şekilde dolaştırın edin, hukuka uyguna hâle
getirdiğinizi zannedin, vergi daireleri bunun esasını,
işlemin gerçek mahiyetini kabul eder.
Şimdi buradan sormak istiyorum:
Kızılayın vergi muafiyeti statüsünü vasıta yaparak Ensar
Vakfına vergi matrahından düşecek şekilde 8 milyon dolar
aktaran taraflar için de bu maddeyi uygulayacak mısınız?
Hâlihazırda Kızılay Başkanı da yaptıkları bu
işlemin gerçek mahiyetini televizyon ekranlarından itiraf ediyor.
Hukukta bu duruma kanuna karşı hile deniyor, hukuki ismi de bunun
bu. Kızılay Başkanı söz konusu bağışı
Vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak
başkadır. diye savunuyor.
Ben size bir şey söyleyeyim mi Sayın
Kızılay Genel Başkanı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
biraz müsaade isteyeceğim.
Bu yaptığınız
ahlaksızlığı savunmak var ya daha büyük bir
ahlaksızlıktır aslında.
Bu kişinin hâlâ bu kurumun başında
oturması da çok büyük bir talihsizliktir. Bu ülkede
insanlarımızın sırtına vergi yükü bindiriyorsunuz.
Bütçe açığı var ülkenin. Vatandaş her adım
attığında vergi ödüyor, insanlarımız her şey için
vergi ödüyor; yediğine, içtiğine, barınmasına,
ısınmasına her şeye vergi ödüyor, bu vergilerden hiç
kaçınamıyor ama siz beraber iş tuttuğunuz şirketlerin
vergi matrahından düşmesi için onlara Kızılayı
aracı kullandırarak yol gösteriyorsunuz.
Dün, Sakarya İl Başkanımız
polisin davetiyle ifade vermeye çağırıldı. Sakarya İl
Başkanımız da daha önce burada milletvekilliği
yapmış, benim de dostum, benim öğrencilik dönemimde de Sakarya
yurt başkanı olan merhum Mustafa Kılıçaslanın -Allah
rahmet eylesin- oğlu Selçuk Kılıçaslan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın lütfen,
buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
10 Mart 2019 tarihinde
bir basın açıklaması yapıyor. O açıklamada, Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin Denizlide
düzenlenen mitingde halka hitaben Cumhurbaşkanının terörist
dediği Denizlililer, nasılsınız? sözlerini hedef alarak
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğanın Sayın
Akşenere dediği Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor,
aynı yola sen de düşebilirsin. Cumhurbaşkanına iftira
atamazsın. Türkiye yol geçen hanı değildir, bir hukuk
devletidir. sözlerini eleştirdi. Kılıçaslan, Sayın Meral
Akşeneri savunan birtakım sözler ifade etti:
Cumhurbaşkanlığı gücü ve imkânlarının
ardına sığınarak tehdit etmek kimsenin haddi değildir.
Sayın Genel Başkanımız aziz Türk milletinin evlatlarının
teröristlikle itham edilmesine sessiz kalmamış ve hakkı
haykırarak itham sahiplerini uyarmıştır. dedi. İl
Başkanımızın bu açıklamasından sonra Sakarya
Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma
açmış ve on ay sonra ifade vermek üzere Emniyet Müdürlüğüne
davet etmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Bir kez daha tamam ama bu sefer
bitirelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gerekçe ne?
Cumhurbaşkanına hakaret. Beyler, burada bu hiç
Cumhurbaşkanına hakaret vesaire değil, böyle herhangi bir konu
da yok, ifadelere baktığınızda bunun
olmadığını göreceksiniz; bu, sadece Sayın İl
Başkanımızın Sayın Meral Akşenerin sözlerini
aktarmasından ibaret.
Ama ben size bir şey söyleyeyim: Sayın
Cumhurbaşkanının etrafında kümelenmiş bir güruh var,
Sayın Cumhurbaşkanından daha fazla kralcı, adalette bunlar
daha fazla. Bu Sayın Savcı, Cumhurbaşkanına sinyal veriyor
aklı sıra, Sayın İl Başkanımızı ifadeye
çağırıyor. Sayın İl Başkanımızın
ifadelerinin arkasında durmaya devam edeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya
Milletvekili Sayın Muhammed Levent Bülbül, Grup Başkan Vekili
Buyurun.
24.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Belçikanın Avrupa Birliği terör listesinde
açık şekilde yer alan PKKnın terör örgütü değil
savaşan taraf olduğu yönündeki siyasi kararının yok
hükmünde olduğuna ve bu kararı şiddetle
kınadıklarına, Brükselde düzenlenen Avrupa Parlamentosunda
Yunan Milletvekili Ioannis Lagosun Türk Bayrağını yırtması
olayında İslam düşmanlığının, Türk
nefretinin artarak sürdüğünü müşahede ettiklerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün itibarıyla Belçika Federal
Savcılık yetkilileri, Belçika Yüksek Mahkemesinin PKK terör örgütü
bağlantılı 36 özel ve tüzel kişiye karşı Federal
Savcılığın 2010 yılında
başlattığı soruşturmanın yargıya
taşınmasını önleyen Belçika İddianame Odası
kararını onayladığını bildirmiştir.
Verilmiş olan karar son derece vahimdir. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu kararı en şiddetli şekilde
kınadığımızı ifade ediyoruz.
Dışişleri Bakanlığımız, devletimiz bu konuda
gereken açıklamaları yapmaktadır ve gördüğümüz
kadarıyla bu meselenin takipçisidir.
40 binden fazla insanımızın katledilmesine,
hayatını kaybetmesine sebep olan ve Avrupa Birliği terör
listesinde açık bir şekilde yer alan PKK terör örgütünü,
Belçikanın terör örgütü olarak kabul etmeyip onu bölgede iki ülke
arasında, iki taraf arasında bir ihtilafın tarafı olarak
gösteren bir anlayışta olması, örgütün yapmış
olduğu bütün saldırılar dünyaca biliniyor olmasına
rağmen bunu bu şekilde kabul ediyor olması çok büyük bir
skandaldır. Bunun mutlaka uluslararası hukuk açısından
birtakım neticeleri olacaktır. Özellikle bütün dünyada ülkelerin
terörle mücadeleye karşı ortak bir tavır geliştirmeye
çalıştığı bu süreç içerisinde bu tavrın
gelişmesine önemli bir engel teşkil edeceği açıktır.
Belçikanın almış olduğu bu karar, tabii ki hukuki
değil, siyasi bir karardır ve alınan bu karar tarafımızca
yok hükmündedir. Bu kararı bizler de şiddetle kınıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, yine Brükselde düzenlenen Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunun
Yunan Adalarında İnsani Durum başlıklı
toplantısında bağımsız Yunan milletvekilinin göçmen
sorunlarından bahsederken Türk Bayrağını, şanlı
Türk Bayrağını eline alarak İşte bu Türk
Bayrağı, bu ne yapılır? Yırtılıp
atılır. diyerek elindeki bayrağımızı
yırttığını ve çöpe attığını
görmüş olduk. Bu milletvekilinin yapmış olduğu bu eylemin
kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bayraklar, milletlerin bağımsızlık
sembolleridir ve kutsalıdır. Bizler, her ülkenin, hangi ülke olursa
olsun hiçbir ayrım yapmaksızın, Türk milleti olarak, Türk
devleti olarak her ülkenin bağımsızlık sembolü olan
bayraklarına her zaman, tarihimiz boyunca saygı duymuş bir
milletiz. Yunan milletvekilinde ve onunla aynı tavrı sergileyenlerde
yüz yıldan beri bitmeyen, yüz yılı aşkın süredir
bitmeyen bu Türk düşmanlığında herhangi bir
değişiklik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunlar
bilmelidirler ki geçmişte Türk düşmanlığıyla
harimiismetimize, vatanımıza saldırmış olan dedeleri
bizden nasıl bir muamele gördüyse, onları nasıl denize döken bir
iradeyle karşılaştılarsa bugün de aynı ruh bizlerde de
mevcuttur, bu kan damarlarımızda akmaktadır. Bunu herkesin çok
iyi bilmesi gerekmektedir. Fakat bu işin Batıda her geçen gün
arttığını, özellikle İslam
düşmanlığı ve bunun özelinde Türk nefretinin artarak devam
ettiğini, bunun Batılı kurumlarca da körüklendiğini
müşahede etmekteyiz. Batının bu davranışından,
bu tavrından ve bu duruşundan acilen vazgeçmesi gerekmektedir; aksi
takdirde ortaya koydukları bu nefret ve körüklemekte oldukları bu
korku, onları kendileri içerisinde bu nefrette boğulacakları bir
ortamı doğurabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, toparlayın lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Zaten bugünlerde
tartışmalı hâle gelmiş olan demokrasi, insan hakları
ve hukuk gibi kavramları; kendi kazanımları ve kendi
bünyelerinde var olduğunu iddia ettikleri bu değerler bu nefret,
İslam nefreti, Türk nefreti gibi birtakım girişimlerle
-özellikle siyasi alanda bunların çok daha görünür hâle gelmesiyle- yerle
bir olmaktadır. Bu durum, dünyada da çok ters ve çok negatif etkilere
sebep olabilecektir diyor, bu konuya dikkat çekiyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
25.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, 29 Ocak 2020 tarihli 49uncu Birleşimde
Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik İzleme
Toplantısında Türkiye hakkında yapılan
tartışmalara ve Uluslararası Şeffaflık Örgütünün
açıkladığı 2019 yılı Yolsuzluk Algısı
Endeksine yönelik aktarımlarda bulunduğuna ve bugün de Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin 2019 istatistiklerine göre AİHMin iş
yükünün yüzde 15,5unu Türkiyenin oluşturmasının Türkiyede
hukukun üstünlüğü ile yargıda bağımsız ve
tarafsız duruşun olmadığının en açık
işareti sayılması gerektiğini ifade etmek istediğine,
BAŞKENTGAZ, Kızılay ve Ensar Vakfı arasındaki para
trafiğinin açıklanmaya muhtaç olduğuna, Kızılay
Başkanının Vergi kaçırmak başkadır, vergiden
kaçınmak başkadır. ifadesi ile Geçmişte de bu tür
protokoller yapıldı. ifadesine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, dün yine bu saatlerde iki
uluslararası kurumdan aktarım yapmıştım. Biri,
Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik İzleme
Toplantısında Türkiye hakkında yapılan tartışmalara
ilişkindi ve Türkiyede demokratik hak ve özgürlüklerin, insan
haklarının nasıl çiğnendiği, seçim hakkının
nasıl gasbedildiğiyle ilgili çeşitli konuşmalar
yapıldığına dair örnekler anlattım ve hukukun
üstünlüğü, yargı alanında yaşanan sorunlara
uluslararası platformda nasıl işaret edildiğine dair
örnekler verdim.
İkincisi de
Uluslararası Şeffaflık Örgütündendi. O da yolsuzluklarla ilgili
2019 Yolsuzluk Algısı Endeksinde Türkiyenin gerilediğinin ve
son altı yıla baktığımızda bu gerilemenin
istikrarlı olarak sürdüğünün ve bunun nedeninin de esas
itibarıyla yargıda bu konudaki duyarsızlığın,
yargı tarafsızlığının ve
bağımsızlığının kalmamış
olmasının, hukuk üstünlüğünün kalmamış
olmasının saptandığını söyledim.
Bugün de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin 2019 istatistikleri açıklandı
ona ilişkin size birkaç şey söylemek istiyorum. Avrupa Konseyine üye
47 devlet var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde işlem gören.
Davalara, 2019 yılının rakamlarına baktığımızda
15.050 davada Rusyayla ilgili başvuru olmuş. Rusyayı kim
izliyor? Türkiye. Kaç dava? 9.250 dava başvurusuyla izliyor ve bu demek ki
AİHMin iş yükünün yüzde 25ini Rusya, yüzde 15,5unu Türkiye
oluşturuyor. Yani Türkiyeden başvurular 2nci sırada yer
alıyor. Bu ne demektir? Bu, Türkiyede hukukun üstünlüğünün
olmadığının ve yargıda bağımsız ve
tarafsız bir duruş olmadığının en açık
işaretlerinden bir tanesidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam
edin Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Geçen yıl Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 884 dava
kararı açıklamış, bunların 113ü Türkiyeyle ilgili,
Türkiyeye karşı açılmış olan davalar ve Türkiye
hakkında açıklanan kararların 97sinde Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin en az 1 maddesinin ihlaline hükmedilmiş.
Durum bu. Bu ihlal kararlarının çoğunluğuna
baktığımızda, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili maddesine
aykırılıklar, ihlaller tespit edildiği için
verildiğini görüyoruz. Yani Birleşmiş Milletlerdeki
tartışmanın devamı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde görünüyor. AİHM tarafından 2019da açıklanan toplamda 68
ifade özgürlüğü ihlali kararının 35i yani yarısından
fazlası Türkiyeye karşı açılmış davalar. Durum
bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani Türkiyede
hukukun üstünlüğü kalmamış -uluslararası alanda tespit
ediliyor- yargı bağımlı ve taraflı bir hâle
gelmiş. Kime bağımlı ve taraflı? İktidara ve
yürütmenin denetimi altında çalışıyor. Durumumuz bu,
uluslararası alanda da bu biliniyor.
Nitekim, iki örnekten söz etmek istiyorum:
Birincisi, yine AİHM kararıdır, önceki dönem Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında verilmiş
olan ve Türkiyede uygulanmamış olan karardır. İkincisi,
Osman Kavala hakkında verilmiş olan ihlal var kararıdır
ve uygulanmamıştır ve dün de mahkeme, AİHMin Osman Kavala
kararını uygulamamakta ısrar etmiştir.
Türkiyede iktidarın hukuku getirdiği
durum budur ve iktidar bu konuda son derece duyarsızdır,
vurdumduymazdır, bütün bu olan bitenler yok gibi davranmaktadır; bu,
asla kabul edilebilir bir durum değildir. Buna işaret etmek istiyorum
birinci olarak.
İkincisi, dün de burada konuşuldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın lütfen
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum.
Efendim, BAŞKENTGAZ, Kızılay ve Ensar
Vakfı; üç sabıkalı var karşımızda, üç
sabıkalı. Gerçekten dün burada söylendi, 7 milyon 925 bin
dolarlık bağış meselesi ve bir cevap alınamadı
ama dün cevap aslında akşam Kızılayın
başındaki kişiden geldi. Çok net, bakın: BAŞKENTGAZ,
Kızılay ve Ensar Vakfı arasındaki bu para trafiği
açıklanmaya muhtaç. Büyük bir ahlaksızlık var ortada, şöyle
böyle değil. Neden? Diyeceksiniz ki: Kızılayın
başındaki bu zat ne dedi dün? Dedi ki: Vergi kaçırmak
başkadır, vergiden kaçınmak başkadır. Yani Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde Rüşvetin belgesi mi olur? lafından sonra
şu laf, Vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak
başkadır. lafı tarihe geçti ve bu,
ahlaksızlığın en bariz ifadesidir ve bu kişi, hâlâ
Kızılayın başında durmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın lütfen,
buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
İnanılır gibi değil! Kızılay gibi bir kurumun
başında, ahlaksızca bir ifadeyi kullanmış olan bir
kişi durmaktadır. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir.
Bakın, aynı kişi dedi ki:
Geçmişte de bu tür protokoller yapıldı. Yani BAŞKENTGAZ,
Kızılay ve Ensar Vakfı arasındaki protokol gibi başka
protokoller de yapıldı. dedi. Soruyoruz buradan: Kimler
arasında yapıldı? Hangi protokoller yapıldı? Kaç
paralık protokoller yapıldı? Bunların şartları
yerine getirildi mi ve siz bunu kontrol ettiniz mi? Bunların
cevabını alamayacağımızı da biliyoruz. Ve bu
Kızılayın başındaki zat utanmadan bir de
telefonlarımıza SMS gönderiyor Onar liralık
bağış yapın. diye.
Şimdi, bu konuda iktidarın hiçbir
açıklaması yetmez. Çok açık söyleyelim, bu kişinin istifa
etmesi, Kızılayın başından
uzaklaştırılması ve yargı alanında yapılması
gerekenlerin hepsinin yapılması gerekiyor. Bu konunun takipçisi
olacağız, eminim diğer partiler de olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
Söz sırası CHP Grup Başkan Vekili
Engin Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
26.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Brükselde düzenlenen Avrupa
Parlamentosu Genel Kurulunun Yunan Adalarında İnsani Durum
başlıklı oturumunda Yunan Milletvekili
Ioannis Lagosun Türk Bayrağını yırtmasını nefretle
kınadıklarına ve 9 Eylül 1922 tarihinde Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün İzmirde Yunan Bayrağını yerden
toplattığının hatırlatılmasının
verilebilecek en güzel cevap olduğuna, Egedeki aidiyeti belirsiz
coğrafi parçacıklar ile ne Yunanistana ne de Türkiyeye ait olmayan
adaların Yunan Hükûmetince işgaline seyirci kalınmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, bütün milletler için bayrak
vatandır, bayrak millettir, bayrak istiklal, istikbaldir; bayrak her
şeydir. Sanıyorum, dün Avrupa Parlamentosunda ırkçı Yunan
milletvekilinin bir oturumda -ki oturumun içeriği de Yunan
Adalarında İnsani Durum başlıklı bir oturum-
şanlı bayrağımızı yırttığına
ilişkin bir haber görüntülü olarak da neşredildi. Ben de bu haberi
okudum ve gördüm. Ioannis Lagos adlı bağımsız
milletvekilinin yaptığı bu terbiyesizlik, bu edepsizlik tabii ki
asla ve asla kabul edilemez. Onun oradaki şanlı Türk
Bayrağına yaptığı hakaret, Türk Bayrağı'nın
şerefine halel de getirmez. Ancak, unutulmamalıdır ki Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, İzmirin kurtuluşunu müteakip İzmire
girişinde, girmek durumunda olduğu binanın merdivenlerine
Mustafa Kemal Atatürk çiğneyerek basıp girsin diye serilen Yunan
bayrağını, alelade bir şekilde de değil, usulü
dairesinde, usulüne uygun olarak toplatmış ve o saygıyı, o
insanlığı göstermiştir. Bu edepsiz Yunan milletvekiline
rahmetli Atatürk o yıl, sanki bugün verilecek cevabı vermiş.
Bunun böyle algılanmasını ve bu bilginin, bu edepsizliği yapan
bağımsız milletvekiline gönderilmesini,
ulaştırılmasını mümkünse gerçekleştireceğiz
ama tabii ki bayrağa saygısızlık sadece bizim
şanlı bayrağımız değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
hangi devletin,
hangi milletin bayrağı olursa olsun bir insanlık suçudur;
bunlar, dünya milletler ailesinin barışına,
karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı
dostluğuna halel getirecek tavır ve tutumlardır.
Ben tabii ki bu edepsizliğin, bu durumun
Türkiye-Yunanistan komşuluk ve dostluk ilişkilerine zarar getirmesini
istemem ama Yunanistanla öteden beri sorunlarımız olduğu da bir
gerçek. Biz ve milletvekillerimiz, ben şahsen ve birçok milletvekilimiz bu
Mecliste, bu kürsüde müteaddit defalar Ege adalarındaki coğrafi
aidiyeti belirsiz parçacıklarda ve ne Yunanistana ne Türkiyeye ait olan
adalarda Yunan işgaline karşı Hükûmeti çeşitli defalar
uyarmıştık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hükûmet, Millî
Savunma Bakanı, geçtiğimiz günlerde bizim
uyarılarımızı âdeta teyit edercesine bir açıklama
yaptı. Dolayısıyla, elbette Yunanistanla dostluk, komşuluk
ve kardeşlik ilişkilerimizin gelişmesini isteriz ama bu şu
demek değildir: Ege adalarında bizim tasarrufumuzda olan ya da
aidiyeti belirsiz coğrafi parçacıkların Yunanlılarca
işgaline de -Yunan Hükûmetince işgaline de; Yunanlılar
kelimesini geri alıyorum- Türkiyenin seyirci kalmaması lazım.
Tatillerde Türkiyeden binlerce insan Yunan
adalarına ve Yunanistana gider, Yunanistandan binlerce insan
İstanbula ve Türkiyeye gelir. İki ülke halkları arasında
bir sorun olmadığı açıktır ama Yunanistanda iç
siyaset malzemesi olarak gelmiş geçmiş bütün hükûmetlerin de
Türkiyeye yönelik hasmane tutumları bir gerçektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Böyle bakıldığı zaman, Avrupa
Parlamentosunda şanlı bayrağımıza bir Yunan
milletvekili tarafından yapılmış bu
saldırıyı nefretle kınıyoruz. Tekrar ediyorum: Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün 9 Eylülde İzmirde yaptığı hareket, Yunan
bayrağını yerden toplatması, o küstaha verilebilecek en
güzel ve en büyük cevaptır diye düşünüyorum efendim. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Söz sırası AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunda.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Brükselde düzenlenen Avrupa Parlamentosunda Yunan
Milletvekili Ioannis Lagosun Türk Bayrağına yönelik eylemini
şiddetle kınadıklarına, gerek Millî Savunma
Bakanlığının gerekse Dışişleri
Bakanlığının Ege ve Akdenizde hak ve menfaatlerimizi
gözetecek şekilde gerekli mücadeleyi ortaya koyduklarına ve koymaya
devam edeceklerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti
olduğuna, yargıya intikal etmiş her meselenin
bağımsız ve tarafsız yargı organları
tarafından neticelendirildiğine, 5 siyasi partinin ortak iradeyle
İsrail-Filistin ihtilafına yönelik ABD yönetiminin açıkladığı
sözde barış planını yok sayarak esefle
kınadıklarına ilişkin hem Türkiyeye hem de dünyaya
sesleniş içerisinde olmasından dolayı tüm milletvekillerini
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, aynı şekilde
diğer Grup Başkan Vekili arkadaşlarımızın ifade
ettiği gibi, bizim de Avrupa Parlamentosunda Yunan milletvekili
tarafından ortaya konulan bu alçakça eylemi kınadığımızı
belirtmek isterim öncelikli olarak. Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Dolayısıyla, ay yıldızlı al
bayrağımıza, bütün milletimizin ve devletimizin sembolüne
yönelik bu eylemi şiddetle kınadığımızı,
gerek Yunan makamlarının gerekse Avrupa Parlamentosunun bu konuyla
ilgili, ilgili işlemleri yapmaları gerektiğini hatırlatmak
isterim.
Şunu da ifade etmek isterim ki Ege ve
Akdenizde millî politikalarımız çerçevesinde gerek Millî Savunma
Bakanlığımız gerek Dışişleri
Bakanlığımız ve bütün ilgili birimlerimiz bu konudaki hak
ve menfaatlerimizi gözeterek gerekli işlem, eylem ve gerekli mücadeleyi
hakikaten her noktada ortaya koymaktadır ve koyacaktır. Bu konuda da
hiç kimsenin şüphesi bulunmaması gerektiğini de hatırlatmak
isterim.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devletidir, yargıya intikal etmiş her mesele bağımsız
ve tarafsız yargı organları tarafından
değerlendirilmek suretiyle neticelendirilir, bu netice de bütün kişi,
kurum ve kuruluşları bağlayıcı nitelik arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda bu hususları da ifade ettikten sonra, dün
hakikaten Meclisimizde ortak bir bildiriyle, bütün grupların ortak
imzasıyla yayınlanan bir Filistin sözde barış planına
ilişkin, Amerika Birleşik Devletleri ile İsrailin kendi
aralarında anlaşarak ortaya koydukları planla ilgili bir ortak
bildirimiz nedeniyle ben tekrar Meclisimizi tebrik ediyorum, bütün milletvekillerimize
teşekkür ediyorum. Bu konuda Türk milleti ve devleti, Filistin devleti ve
halkının yanındadır, sonuna kadar da yanında
olacaktır. Bu konuda en ufak bir tereddüdümüz söz konusu değildir.
Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanımız, İslam
İşbirliği Teşkilatı dönem
başkanlığı münasebetiyle Kudüsün İsrailin
başkenti olduğuna ilişkin Amerikan yaklaşımıyla
ilgili bu hususu Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna getirmiş ve
orada Amerika Birleşik Devletlerinin tezinin 9a karşı
-Türkiyenin öncülüğünde- 130a yakın ülkenin reddiyle beraber Genel
Kurul kararıyla, 1967 Birleşmiş Milletler hükmü, kuralları,
uluslararası hukuk çerçevesinde ele alınması gerektiği
tekrar vurgulanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla aslında arka planında
evangelik Hristiyanlar ile Yahudi siyonistlerin Tanrıyı
kıyamete zorlamak ve Nilden Fırata büyük İsrail
planını gerçekleştirmeye yönelik yeni dünya düzeni ve Orta
Doğuya ilişkin kendi kafalarının arkasında olan
planın bir bakıma adımı olan, bir barış
planı olarak yutturulmaya çalışılan, aslında
işgali ilhaka dönüştürmeye, mülteci sorunlarını görmezden
gelmeye yönelik bir yaklaşım olan bu planın arkasındaki
iradeyi Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti çok iyi görmekte ve topyekûn
bunun karşısında durmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ve kesinlikle bu konuda en ufak bir taviz vermeden, bütün
dünya Görmedik, bilmedik, duymuyoruz. dese, üç maymunu oynasa bile, Türkiye
Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti bu meseleyi bütün platformlarda en üst
düzeyde, gerektiği iradeyi en üst noktada ortaya koymak suretiyle Kudüsün
Filistinin başkenti olduğu gerçeğinden hareketle, 1967 Birleşmiş
Milletler kararları doğrultusunda bu hususu gündemde tutmayı ve
bunun gereğini yapmayı üstün bir gayretle ortaya koyacaktır. Bu
vesileyle ben, bu ortak iradeyi en yüksek perdede ifade eden, dünyaya deklare
eden Türkiye Büyük Millet Meclisimizi de tebrik ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
Değerli milletvekilleri, şimdi de gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ
PARTİ Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, Çinde ortaya çıkan corona virüsü
salgınının Türkiyede olası bir ölümcül enfeksiyon
salgınına dönüşmemesi için gerekli tedbirlerin ivedi
şekilde alınması amacıyla 30/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/1/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili ve
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Çinde ortaya çıkan
corona virüsü salgınının aralık ayında Çinin Wuhan
kentinde başlamasından bu yana 6 binin üzerinde kişi enfekte
olmuş, 132 kişi hayatını kaybetmiştir. Alınan tüm
önlemlere rağmen, virüs şu ana kadar Çin dışında 14
ülkeye daha sıçramıştır. Küreselleşmeyle birlikte
ulaşım teknolojilerinin ve yoğunluğunun son derece
arttığı bir dönemde, hiçbir ülke insandan insana hava yoluyla
bulaşabilen bir virüs riskinden uzak değildir. Bu sebeplerden
dolayı, Türkiye'de olası bir ölümcül enfeksiyon
salgınının önlenmesi için gerekli tedbirlerin ivedi bir
şekilde alınması amacıyla 30/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 30/1/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Eskişehir Milletvekili
Arslan Kabukcuoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubumuzun coronavirüs enfeksiyonu hakkında
Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.
Coronavirüs bir RNA virüsüdür. İnsanlarda
nadiren ölümle sonuçlanan solunum yolu enfeksiyonlarına neden olur. Bu
ailede yer alan virüsler 2002de Uzak Doğuda SARS, 2012de Suudi
Arabistanda MERS vakaları olarak rapor edildi ve bunlarla insanlık
tanıştı.
Coronavirüsün Çindeki deniz ürünlerinden
bulaştığı düşünülmektedir. Enfeksiyon, Çinin Wuhan
kentinde ortaya çıktı. 6 binden fazla insanda enfeksiyon rapor
edildi. Şimdiye kadar 170 vaka hayatını kaybetti. Çin
dışında 14 ülkeye daha sıçramış
bulunmaktadır. Mortalitesi net olarak bilinmemekle birlikte yüzde 2
civarında tahmin ediliyor. Aşısı yoktur, virüse yönelik bir
ilaç yoktur. Pek çok ilaç ampirik olarak uygulanmış olmasına
rağmen henüz bir sonuç alınamamıştır.
Coronavirüsün kuluçka süresi on dört gün olarak
kabul edilmektedir. Tıbbi olarak 2019-nCov olarak tabir ediliyor. 28 Ocak
2020de bir Alman iş adamının Çine gitmesi, orada enfeksiyonu
kapması ve döndükten sonra etraftaki insanların hasta olmasıyla
kişiden kişiye hastalığın yayılabileceği
anlaşılmıştır. Bu şekilde kişiden
kişiye yayılmanın Uzak Doğuda pek çok örnekleri daha sonra
ortaya çıkmıştır.
Coronavirüs, hastalarında kuru öksürük,
hapşırık, burun akıntısı, hafif ateş, adale
ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, solunum
zorluğuyla ortaya çıkmakta ve belirti vermektedir. Zatürre en önemli
yan etkilerinden birisidir ve ciddi sorunlar yaratır.
Yaşlılık, kalp yetmezliği ve başka bir
hastalıktan muzdarip olma gibi nedenler hastalığın
şiddetinin artmasına neden olur. Böbrek yetmezliği nadiren
olabilir. Virüsü taşıyan ancak hastalık belirtisi olmayan
kişilerce hastalığın yayılıyor olması büyük
bir tehlikedir. Tanı burun, boğaz ve kan kültüründen virüsün
seçilmesiyle konur. Sindirim sistemi ve sinir sistemi etkisi nadirdir.
Coronavirüs gaitadan, solunum yolu sıvılarından, kişiler
arası kontaktan ve virüsün bulaştığı eşyalardan
insanlara geçmektedir. Mutfakta çiğ deniz ürünlerini ve eti kesmekte
kullanılan bıçak ve diğer mutfak eşyalarının
değiştirilmesi, sebze gibi başka bir hazırlıkta
kullanılmaması öneriliyor. Özellikle, ıslak gıda ürünleri
satın alındığında ellerin mutlaka yıkanması
gerekmektedir. Pişmemiş deniz ürünleri, süt, et ve sakatat
tüketilmemelidir.
Nasıl korunmalıyız? Tüm
enfeksiyonlarda olduğu gibi, tüm solunum yolu enfeksiyonlarında
olduğu gibi burada da birinci öncelik el yıkamadır. Sosyal el
yıkama dediğimiz, yirmi saniye devam eden bir el yıkama
vardır. Özellikle, alıştığımız şekilde
bileklere kadar elleri yıkadıktan sonra tırnaklar, parmak
araları ve başparmak gayet etkili bir şekilde yıkanmalı
ve durulanmalıdır. Yine, hapşırırken gelişigüzel
serbest hapşırık olmaması lazım. Özellikle, domuz
gribinde öğrendiğimiz, hapşırırken hiç mendiliniz
yoksa kola hapşırma en iyisidir. Pek çok yerde gördüğümüz,
elinize hapşırıp ondan sonra da böyle böyle yapmak bu
hastalığın yayılmasında en kötü nedendir. Mutlaka
herkesin yanında bir kullanımlık bir cep mendili
taşıması önemlidir. Yine, hapşırırken
örneğin, şu anda benim konuştuğum şiddetteki
konuşma esnasında tükürük damlacıkları -ki bunlar virüsle
bulaşmış oluyor- 7 metreye kadar yayılabilmektedir.
Ayrıca, kontrolsüz bir şekilde hapşırıp bir mekândan
ayrılırsanız orada droplet nuclei denilen tükürük üzerine
yapışmış virüslerin başkaları tarafından
aspire edilmesiyle, solunmasıyla bu da enfeksiyona neden olmaktadır.
O yüzden elimizi gelişigüzel bir yere dokunmamalı,
ağzımıza, gözümüze götürmemeli, rastgele bir eşyaya
dokunmamalı ya da odalar sık sık
havalandırılmalıdır. Toplu taşıma
araçlarında, merdiven tırabzanlarında ve de toplu
ulaşım araçlarında tutamaklar bu enfeksiyonların
yayılmasında çok önemli bir nedendir, amildir.
Dünya Sağlık Örgütü konuyla ilgili rapor
yayınlamamış ve takip ettiğini belirtmektedir. Virüsün
dünyada yayılma hızı artarken alınan önlemlerin
salgını önlemeye yetmediği görülmektedir. Ülkemizde, çok şükür
ki, şimdiye kadar rapor edilmiş bir vaka yoktur, ancak bu olmayacağı
anlamına da gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kabukçuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Coronavirüs
hakkındaki bilgilerimiz buz dağının görünen yüzü kadar.
diye tarif edilmektedir. Ben bu bilgileri British Journal of Medical
Practitioners ve The Lancetten edindim.
Değerli milletvekilleri, bu kadar tehlikeli bir
salgın riskinin Türk insanını etkilemesi ve yurdumuzu etkilemesi
çok kuvvetle muhtemeldir çünkü o Uzak Doğu ülkeleriyle bizim
insanlarımızın irtibatı vardır.
Biz, İYİ PARTİ Grubu olarak bir
Meclis araştırması için komisyon kurulması ve enine boyuna
bunların araştırılması ve ülkemizde alınması
gereken tedbirlerin ortaya konulmasından yanayız.
Saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kabukcuoğlu.
Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüs
büyük bir hızla dünyada yayılıyor. Tüm dünya coronavirüsü
konuşuyor ama Türkiyede Sağlık Bakanlığı gereken
tedbirleri almıyor, öyle görüyoruz. Neden? Çünkü bakın,
Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın bir açıklaması
var: Aksarayda çıkan şüpheli vakalar vardı. Çinden gelen 9
kişilik kafilenin tur operatörüne takibi uygun gördük ama belirtileri
zatürreymiş. Bugün sonuç H1N1 çıktı ve emin olduk. Bundan sonra da
mevsimsel grip olarak bu vakaya yaklaşacağız. diyor ama
işin aslı böyle değil. Sayın Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca Bu vakalar grip vakası, coronavirüs vakası
değil. diyor ama ben Tabipler Birliği Merkez Konseyi
Başkanı Sinan Adıyaman Beyle görüştüm ve kendisinin
hocalarımızla görüşmeleri sonucu ortaya çıkan tablo
şu: Bu vakalarda grip tanısı kesin değil, coronavirüs de
çıkabilir. Daha kesinleşmiş durumda değil, o yüzden
Sağlık Bakanlığının böyle hemen kesin bir
şekilde konuşması doğru bir hadise değil, konuya
dikkatle yaklaşmak gerekiyor.
Yine, coronavirüsle ilgili Türkiye Cumhuriyeti
devleti şu anda ne tedbir alıyor? Çin ve Türkiye arasındaki uçak
seferleri devam ediyor. Bakın, çok önemli: Çine gidip gelen çok Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı var ve hâlen seferler devam ediyor. Birçok
dünya devleti Çine yapılan uçuşları iptal etti ama Türkiye
iptal etmiyor. Rusya sınırları kapattı Çinle, Türkiye
etkin bir önlem almıyor. Bugün, az evvel bir açıklama yapıldı,
Türk Hava Yolları, yine, seferleri iptal etmemiş, 5 Şubat-29
Şubat arası için seferleri azaltma yoluna gitmiş. Bu doğru
bir tedbir değil, seferleri azaltırsınız ama bu virüstür ve
hemen yayılır. Kişiler oraya gidip gelirse seferleri azaltma
gibi bir tedbir doğru bir tedbir olamaz, seferlerin kaldırılması
gerekiyor.
Ben şunu düşünüyorum, acaba bu seferlerin
kesin olarak bitirilmemesinin, tüm dünyanın konuştuğu
coronavirüsü meselesinde doğru ve kesin tedbirlerin
alınmamasının nedeni şu mu: Biliyorsunuz, iktidar son çare
olarak Çin devletiyle ekonomik ilişkileri geliştirmeyi buldu ve Uygur
Türkleriyle ilgili çok önemli sorunlar olmasına rağmen Çin devletiyle
temmuz ayında Cumhurbaşkanı Erdoğanın
yaptığı gezide 50 milyar dolarlık bir iş
anlaşması, ekonomik anlaşma, karşılıklı
uluslararası bir anlaşma yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın lütfen
Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) -
Şu anda soruyorum: Acaba gerçekten bu kesin tedbirlerin
alınmaması, bu uçak seferlerinin iptal edilmemesi, bu
anlaşmalara bir gölge düşmemesi ve kesintiye uğramaması
için mi?
Basit bir olay değil gerçekten, coronavirüs çok
büyük bir hızla yayılıyor. Şu ana kadar 170 kişi
ölmüş durumda, 16 ülkede görülmüş durumda, 7 bine yakın vaka
var. Biz doktorlar, bu pandemilerin eğer ki Türkiyeye
bulaşırsa, gelirse çok hızlı bir şekilde
yayılabileceğinden korkuyoruz ve Sağlık
Bakanlığının bir an evvel ciddi tedbirler alması
gerektiğini düşünüyoruz.
İYİ PARTİnin önergesini
destekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Gergerlioğlu.
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi grubu
adına Bursa Milletvekili Yüksel Özkan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları
başında bizi izleyen yurttaşlarımızı ve sizleri
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Ben de grubumuz adına İYİ
PARTİnin önerisi doğrultusunda konuşma yapacağım ve
bu araştırma önergesini desteklediğimizi peşinen vurgulamak
istiyorum.
Konuşmacılar da vurguladılar,
gerçekten coronavirüs salgını yeni bir salgın değil,
1960lı yıllara uzanan bir hikâyesi var. O yıllarda saptanan
coronavirüs, daha sonra 2002 yılında ve 2012 yılında SARS
ve MERS denen salgınlara sebebiyet vermiştir yani coronavirüsün 6
tipi saptanmış ve bunlardan SARS ve MERS tipleri bu salgınlarda hızla
yayılarak toplu ölümlere sebebiyet vermiştir ki özellikle MERS
salgınında, yakın tarihte, 2012 yılında kısa
adı Middle East Respiratory
Syndrome dediğimiz yani Orta Doğu solunum yetmezliği sendromu
dediğimiz o salgında 300 kişinin vefat ettiğini biliyoruz,
bunlardan 1i Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Tabii ki güncel olan,
2019 yılında Aralık sonunda Wuhanda ortaya çıkan
yeni bir coronavirüs tipi ve bunun da oluşturduğu salgın ki
özellikle Çinde alınan radikal önlemler var. Wuhan kentine giriş
çıkışlar kapatılmış, maske kullanımı
zorunlu hâle getirilmiş, toplu taşıma araçları
kullanımı yasaklanmıştır ve çevre ülkelerden
bazıları da, aldığımız bilgiler
doğrultusunda söylemek isterim, kapılarını Çine
kapatmış ve bazı ülkeler eğitim kurumlarının kapılarını
kapatmış. Yani olayın ciddiyetinin ne boyutta olduğunun bir
göstergesi.
Değerli milletvekilleri, bu hastalıkla
ilgili biraz önce hatipler de vurguladılar, gerçekten asemptomatik de
seyredebiliyor veya aysbergin, buz dağının görünen
kısmı gibi de bir belirti verebiliyor, dolayısıyla bunu
ciddiye almalıyız. Bu doğrultuda da ben dün Sayın
Sağlık Bakanına cevaplamak üzere bir soru önergesi gönderdim ve
bu soru önergesinde de ne tür önlemlerin alındığını,
özellikle eğitim kurumlarıyla ilgili ilk ve orta eğitim
kurumlarımızda bunlarla ilgili bir önlem, bir kriz
masasının oluşturulup
oluşturulmadığını, olası senaryolar çerçevesinde
kamu ve özel hastanelerde ne tür tedbirlerin alındığını
kendilerine sorduk. Malumunuz, bu tür hastalıklarda, virüslerde, virüslerin
sebebiyet verdiği üst solunum yolu enfeksiyonları bazen çok hafif
seyredebildiği gibi çok ağır da seyrediyor ve özellikle çocukluk
yaş grubunda ve 65 yaş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın lütfen
Sayın Özkan.
YÜKSEL ÖZKAN (Devamla)
üzerinde ve eşlik
eden diyabet gibi, kanser gibi yani immün sistemi baskı altında tutan
hastalıklarda bu ölümcül seyrediyor. Ve özellikle de yapılan
çalışmalarda, bugün SARS ve MERSle ilgili tecrübelerimizde görüyoruz
ki sağlık çalışanlarının yüzde 23ü tehdit
altında ve bu hastalıktan yani bu virüsün sebebiyet verdiği
pnömoni ki, Dünya Sağlık Örgütüne göre her sene yaklaşık 55
milyon insan pnömoniden ölmektedir ki, bunların üçte 1inin sebebi
coronavirüs gruplarının içinde olduğu pnömoni çeşitleridir.
Dolayısıyla bu hasta gruplarında, yaklaşık üçte
2sinde ağır solunum yetmezliğiyle ölümlere sebebiyet
vermektedir. Bu olayın ciddiye alınmasını ve tüm toplumu
bilgilendirme anlamında da Sağlık
Bakanlığımızın toplumdaki endişeyi gidermek için
kamu spotlarını yayınlamasını bekliyoruz.
Ben bu öneriyi desteklediğimizi vurgulayarak
tüm siyasi partilerin bu konuda hassas davranacağını biliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Recep Şekere ait.
Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ŞEKER (Karaman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİ Grubunun coronavirüs ve diğer enfeksiyon
salgınının önlenmesi konusunda vermiş olduğu grup
önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Soğuk algınlığına neden
olan coronavirüsler her yıl genellikle mevsimsel grip döneminde
görülmektedir. İnsanlarda dolaşımda olan ve çoğu soğuk
algınlığına neden olan corona virüsünün dört alt tipi
vardır. Benden önceki konuşmacıların da dile getirdiği
gibi aslında biz bu corona virüsünün alt tipleriyle 2003 yılında
ortaya çıkan SARSla karşılaştık ve alınan
önlemler sayesinde dünyada hâlen SARS görülmemekte, ülkemizde de SARS
vakası hiç görülmemiştir.
Yine, bu coronavirüsün alt tiplerinden 2012
yılında ortaya çıkan MERSe karşı da alınan önlemlerle
ilgili hastalığın görülme sıklığı
azalmıştır. Ülkemizde 2014 yılında görülen tek bir
MERS vakası vardır, bunun dışında da başkaca bir
vaka görülmemiştir.
31 Aralık 2019-30 Ocak 2020 arasında
Çinde meydana gelen yeni coronavirüs alt tipiyle ilgili 7.783 laboratuvar
tarafından doğrulanmış 2019-nCoV vakası rapor
edilmiştir. Bu vakalardan 170 tanesinin hayatını kaybettiği
bildirilmiştir. Vakaların 7.678i Çinden, 105i diğer
ülkelerdendir. Olaydan haberdar olunmasının hemen akabinde
Sağlık Bakanlığımıza bağlı Halk
Sağlığı Genel Müdürlüğü ilgili acil kriz Grip Bilimsel
Danışma Kurulunu toplamış ve beraberinde 2019-nCoV risk
değerlendirmesi, 2019-nCoV hastalık rehberi, 2019-nCoV vaka bilgi
formu gibi formlar geliştirilmiş ve bunlar ilgili sağlık
personellerinden diğer kamu kurum ve özel kuruluşlarına,
Dışişlerine, Turizm Bakanlığına, TÜRSABa varana
kadar her birime iletilmiştir. Alınması gereken tedbirler
uçağın içinden başlayıp havalimanındaki termal
kameralara, akabinde yurt dışından gelen şüpheli durumların
en alt taşra merkezinden hastanelere kadar neler yapılacağı
belirtilmiş, bununla birlikte şüpheli 68 kişiden solunum yolu
numunesi alınmış ama hiçbir pozitif vakaya
rastlanmamıştır. Aynı zamanda, kamu hastanelerimizde
şüpheli vakaların sevk edilebileceği 25 referans hastane de
belirlenmiştir. Bu hastanelerin belirlenmesinde, ilgili tüm
branşların bulunduğu üçüncü basamak erişkin, çocuk, yeni
doğan yoğun bakımlarının, üçüncü basamak acil servis ünitelerinin,
diyalizden bilgisayarlı tomografiye, MRa kadar, ayrıca temas ve
solunum izolasyon odalarına kadar bulunan tüm teşkilatlı,
hazır olan hastaneler tercih edilmiş, aynı zamanda
uluslararası havalimanlarına da yakın olan hastaneler tercih
edilmiş. Aynı zamanda, bugün A400 tipi kargo uçağı ambulans
uçağa çevrilerek gerekli malzemeler ve sağlık personeli
eşliğinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Şeker.
RECEP ŞEKER (Devamla)
Çinde bulunan 34 Türk
vatandaşımızın, 7 Gürcü, 7 Azerbaycan ve 1 Arnavutluk
vatandaşının da gerekli sağlık tedbirleri, alet
edevatı ve personeliyle beraber alımıyla ilgili
uçağımız kalkmıştır; inşallah gelecekler, on
dört gün tedbirli bir şekilde izlemleri yapılarak hayatlarına
devam etmeleri sağlanacaktır.
Sağlık Bakanlığımız ve
taşra teşkilatı, bu konunun ilk anından itibaren 7/24
çalışarak gerekli tedbirleri almaya devam etmektedir.
İnşallah, ülkemizde herhangi bir vaka görülmeden, bundan önceki SARS
ve MERS vakalarında olduğu gibi, ülkemizi bu
hastalığın da teğet geçmesi tek temennimizdir.
Sağlık Bakanlığımız ve diğer kamu
kuruluşlarımız gerekli tüm tedbirleri almıştır.
Ben heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Herkese teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Peki.
Öneriyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Oylamayı elektronik cihazla
yapacağız.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisinin ikinci
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Oylamayı elektronik cihazla
yaptıracağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneri
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, cezaevlerinde
yaşanan hak ihlallerinin ve hukuksuzlukların
araştırılması amacıyla 29/1/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/1/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
29 Ocak 2020 tarihinde, İstanbul Milletvekili
Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından -5120 grup
numaralı- cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin ve
hukuksuzlukların araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
30/1/2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul konuşacaktır.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri salonda
bir uğultu var, lütfen sessizliği sağlayalım; hatip
kürsüdedir, konuşmasını sükûnet içinde dinleyelim.
Buyurun Sayın Toğrul.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, cezaevlerindeki durum gerçekten artık
dayanılmaz bir noktaya gelmiş durumda. Bu vesileyle, demokrasi
mücadelesi veren başta Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ olmak üzere tüm siyasi tutsakları
buradan saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hak ihlallerinin en
yoğun yaşandığı yerlerden biri kuşkusuz
hapishanelerdir. Bugün cezaevlerinde en temel insani gereksinimler dahi
görmezden geliniyor, karşılanmıyor. Cezaevlerinde uygulanan
tecrit işkenceye varan boyutlardadır ve işkence iddiaları
cezaevlerinde neredeyse her gün rutin haber hâline gelmiştir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin
5inci maddesi ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası
Sözleşmesinin 7nci maddesi, hiç kimsenin işkence veya diğer
zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı
muamele veya cezaya maruz bırakılmayacağını
içermektedir. Oysa bugün cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, 12 Eylül
sürecinde tutuklulara yönelik sistematik işkenceleri aşmış
görünmektedir. Türkiye hapishaneleri, başta yaşam hakkı
ihlalleri olmak üzere her türlü insanlık dışı ve onur
kırıcı muamelenin yapıldığı birer
işkence mekânları hâline dönüşmüştür. Sivil toplum
örgütlerinin ihlalleri tespit edip defalarca rapor hazırlamasına ve
bu ihlalleri kamuoyuyla paylaşmasına rağmen hapishanelerin bu
gerçekliği ne yazık ki değişmemiştir. Türkiye
hapishanelerinde başta yaşam hakkı ihlali olmak üzere sevk ve
sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolasyon, aile
görüşlerinin engellenmesi, haberleşme haklarının
engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak
ihlalleri yaşanmaktadır. Hasta tutsaklar ölüme terk edilmiş,
cezaevleri âdeta Guantanamo kamplarını andırmaktadır.
Mahpusa tecrit öyle bir noktadadır ki havalandırma alanının
üzeri tel kafeslerle kapatılmıştır yani iktidar, bir parça
gökyüzünü bile mahpuslara çok görmektedir.
Cezaevlerindeki saldırılar sistematik bir
şekilde sürmekte, saldırılar âdeta bir cezaevi rutini
şeklinde işlemektedir. Tüm cezaevlerinde askerî nizamda sayım,
tekmil dayatması insanlık dışı muamelenin boyutunu
gözler önüne sermektedir. 12 Eylülde bile siyasi mahpusların
yaşamları pahasına kabul etmedikleri ayakta sayım ve tekmil
uygulaması insanlık onurunu hiçe sayan, kişiliği örseleyen
bir işkence yöntemidir. Cezaevi idareleri keyfî olarak mektup
yasağı, telefon yasağı, görüş yasağı, kitap,
dergi yasağı getirerek, hücre cezası, para cezası gibi
cezalar vererek, o hapishane senin bu hapishane benim sürgün ederek mahpusları
sindirmeye çalışmaktadır.
Hâl böyle olunca hapishanede sağlıklı
kalmak da mümkün olmuyor, var olan hastalıklar hızla ilerliyor,
iyileşmiş hastalıklar yeniden nüksediyor, eğer hiç yoksa
bile yeni hastalıklar ortaya çıkıyor ve bir zaman sonra mahpuslar
hayatını idame ettiremez hâle geliyor. Tedavi olmak istediklerinde
ring aracı, kelepçe dayatılıyor, kabul etmezlerse hasta
tutsaklar ölüme terk ediliyor. Hasta mahpuslar dilekçelerle, avukatları
aracılığıyla Adli Tıp Kurumunun
kapısını onlarca kez çalıyorlar ama burada da maalesef,
hasta mahpusların tedavisini engelleyecek raporlar düzenleniyor, ezkaza
olumlu bir rapor düzenlense de bu raporların gereği yerine
getirilmiyor.
Değerli milletvekilleri, elimizdeki
kısıtlı verilere göre cezaevlerinde 457si ağır hasta
olmak üzere 1.334 hasta tutsak var ve hasta tutsakların tedavi
edilmemesinin sonucunda -sivil toplum kuruluşlarının verilerine
göre- 2019 yılında 50ye yakın hasta tutsak
yaşamını yitirmiştir. Siyasi iktidar, hasta
tutsakların cezaevlerinde yaşamını yitirmesini
Takdiriilahi. şeklinde açıklayarak aslında bakış
açısını göstermektedir. Bu ölümlerin adı açıkça
cinayettir. Bu cinayetlerin failleri de sorumluları da onların tedavi
hakkını engelleyen siyasi iktidarın ta kendisidir.
Değerli arkadaşlar, örneğin Afyon
Cezaevinde mahpuslar kendilerine dayatılan çıplak aramayı kabul
etmedikleri için, yarım saat boyunca hakaret, tehdit, kaba dayak, falaka
gibi yöntemlerle işkenceye maruz bırakılmıştır.
Yine, Tarsus Cezaevinde on beş gündür sıcak su akmıyor. Tüm
Türkiye cezaevleri aynı durumdadır. Gaziantep L Tipi aynı
durumdadır, Türkoğlu aynı durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Patnos Cezaevi ise açıldığı
günden bugüne su sıkıntısıyla gündeme geliyor, suyun içine
lağım suyu karıştığı ifade ediliyor. Bugüne
kadar sadece Patnosta 2 hasta tutsak yaşamını yitirmiştir.
Türkiye cezaevleri bugün ölüm merkezleri hâline
gelmiş durumdadır. Aslında cezaevlerinin tüm
sorunlarının sebebi tabii ki mutlak tecrittir. İmralı
Cezaevinden başlayıp tüm cezaevlerinde sistematik hâle getirilen
tecrit, bugün Türkiyede bütün alanlara yayılmış
durumdadır. Siyasi tutsaklar için Türkiye infaz hukuku uygulamakta, onlar
neredeyse intikamvari şekilde, âdeta ceza mantığıyla
işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmaktadırlar. Bu
uygulamalar insanlığa karşı suç niteliğindedir. Daha
önce Eş Genel Başkanımız ve Diyarbakır Belediye
Eş Başkanımız Sayın Gültan Kışanakın
bir yazısı çıktı. Kandıra Cezaevinde kitapların
nasıl yasaklandığını anlatan bir yazıydı.
Yazıya göre ise cezaevi idaresi tarafından önce kitap
yasağı konuluyor; tutsaklar infaz müdürlüğüne, infaz
hâkimliğine başvuruyor ve infaz hâkimliği olumlu karar veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Toğrul, sözlerinizi
bağlayın lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Ama ne yazık ki
Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılıyor. Olumlu
rapor bildiren savcı ne hikmetse o arada izne ayrılıyor, yerine
gelen savcı yasağın devam ettirilmesi yönünde görüş
bildiriyor ve nihayetinde 1. Ağır Ceza Mahkemesi kitap
yasağını onaylıyor. Aslında bu bile Türkiyede hukukun
nasıl işlediğinin somut olarak bir göstergesi. Cezaevleri
meselesini bir an önce önümüze koyup gerçekten bununla ilgili gerekli
çalışmaları başlatmalıyız. Bu önergeye bundan
dolayı desteğinizi istiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Toğrul.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, söz
talebiniz var ama konuşmalar tamamlandıktan ve oylama
yapıldıktan sonra sizlere söz vereceğim sırasıyla .
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konuyla ilgili, sadece kayıtlara geçmesi
açısından ben açıklama yapacağım, o kadar.
BAŞKAN Tamam, olsun, yine de söylersiniz yani
tamamlayalım usul olarak. Yani her bir madde için de aynı şeyi
uygulayacağız yoksa çok dağılır, anlayış
gösterin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tutsak kelimesinin kullanılmasıyla ilgili,
yeri gelmişken kısaca sadece şu saptamayı yapmak istiyorum:
Türkiyede tutsak bulunmamaktadır, tutuklu ve hükümlüler söz konusudur. Bu
ibareyi reddettiğimizi ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akbaşoğlu.
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi İYİ PARTİ Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Cezaevlerimizin durumu aslında hepimizin malumu
ama şu acı gerçekle başlamak istiyorum: 2002 yılında
bu güzel ülkemizde cezaevlerinde tutuklu ve mahkûm sayısı 66 binken
bugün 284 bine ulaşmıştır yani yüzde 470
artmıştır. Aynı dönemde Türkiyenin nüfusu ise yüzde 28
artmıştır. Hani Sayın Cumhurbaşkanı ve AK
PARTİ zaman zaman diyor ya Çağ atlayan Türkiye Nereden nereye
Allah aşkına nereden nereye geldiniz? Bu var ya, bu bir utanç
tablosudur. Eğer bu ülkede siz, Türkiyedeki nüfus
artışının 15-20 katı artan mahkûmlarla cezaevlerini
doldurmuş iseniz bu sizin adaletsiz, hukuksuz, ayrımcı
politikalarınızın, demokrasiye inanmamanızın, yaptığınız
icraatların bir sonucudur; bunu bir yere koyalım.
Gelelim ikinci tarafa, cezaevlerindeki
mahkûmları konuşalım, konuşalım. İnsan
hakları ihlalleri olmasın, doğru. Ama kardeşim,
cezaevlerinde çalışan 67 bin çalışandan niye bahsetmiyoruz?
Bu insanların sendika kurma hakkı yok, bu insanlara Emniyet
sınıfına geçme hakkını vermezsiniz, fazla mesai
hakkı yok. Bunlar gönüllü mahkûm, bunlar Biz cezaevinde
çalışıyoruz. bile diyemiyorlar. Bu insanların o kadar çok
sorunları var ki
Bir cezaevindeki gardiyanla Allah aşkına
konuşun, hele hele evlenmemiş, bekâr gardiyanla bir konuşun,
diyorlar ki: Bize kız vermiyorlar. Evet, kız vermiyorlar.
Şimdi, eğer bir konuyu konuşacaksak,
bir konu üzerinde çalışacaksak önce o kurumdaki
çalışanların yani cezaevi çalışanlarının
sorunlarını çözelim ki onlara insanca yaşayabilecekleri ücreti
verelim ki onlara -cezaevinde üretilen- oradaki insanlara
dağıtılması gereken ek ücretleri adaletli
dağıtalım ki yine cezaevi personeli arasındaki
sözleşmeli, sözleşmesiz kadro ayrımlarını ortadan
kaldıralım ki önce çalışanlara bir huzur getirelim. Önce
çalışanlara insan haklarını getirelim de onlara insan
haklarının neler olduğunu içselleştirelim de onlar da
cezaevlerinde mahkûmlarımıza, hükümlülerimize,
tutuklularımıza adam gibi muamele etsinler, insan haklarını
ihlal etmesinler, adam gibi muamele etmezlerse de gereğini hep beraber
yapalım. Gelin, bir işi kökten çözelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Yokuş.
Buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Cezaevleri
çalışanlarından başlayalım, onların
haklarını hukuklarını gözeterek başlayalım.
Onların şartlarını düzeltmeden cezaevi
şartlarını düzeltemezsiniz. Onun için, gelin, yanlış
yerden başlamayalım, doğru yerden başlayalım ve bu
sorunu da kökten çözelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yokuş.
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür etmek istiyor canım bazen,
yaptıklarından dolayı iktidara teşekkür etmek istiyor, öyle
bir nezaketli yanım var ama son dönemde teşekkür edecek hiçbir
şey bulamıyorum. Şimdi konuştuğumuz konu da
aslında iyi şeyler yapsaydınız teşekkür etmemiz
gereken bir konuydu ama kötü şeyler yapıyorsunuz, sizi teşhir
etmemiz gerekiyor.
2002 yılında 59 bin tutuklu ve hükümlüyle
cezaevlerini teslim aldınız, şu anda 290-300 bin civarında
tutuklu ve hükümlüyle beraber cezaevi yapma kralları çıkarmaya
çalışıyorsunuz içinizden; 300ün üzerinde cezaevi var, son
dönemde 137 tane daha cezaevi yaparak sorunların üstesinden
geleceğinizi zannediyorsunuz. Bozduğunuz ekonomik düzenle
yoksullaştırdığınız insanların suç
işleme kapasitesini artırarak çözümü bu yollarda ararsanız
ikinci bir yol daha hayata sokmanız lazım, cezaevlerinin yanında
ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri de açmanız lazım çünkü
toplumun ruh hâlini de çok fazla bozmuş durumdasınız.
Şimdi, cezaevlerinde sorunlar o kadar çok ki
öyle üç dakikaya sığacak gibi değil; aslında infaz
sistemiyle alakalı, tutukluluk rejimiyle alakalı, her şeyle
alakalı.
Mesela Osman Kavalayı ziyaret ediyoruz,
Türkiyenin önemli bir iş adamı, AİHMden hak ihlaline
uğradığına dair karar gelmiş ama sanıyorum ta
tepeden talimatlarla beraber, kararla infaza geçilecek şekilde tahliye
edilmesi engelleniyor. İşte, bu ve benzeri sebeplerden dolayı da
cezaevlerinde çok insan var, biliyor musunuz?
Son dönemde yapmış olduğunuz 20 küsur
cezaevinin 16 bin civarında kapasitesi olacak. Sadece
Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla aşağı
yukarı o kadar insanı içeride yatıracak durumdasınız.
Hoşgörüsüzsünüz, adaletsizsiniz,
cezaevlerindeki insanların da çok fazla canını yakıyorsunuz.
Zannediyorsunuz ki insan hakkı denilen şey sadece cezaevinin
dışında olan insanlara ait; hayır. Bu Anayasada
sayılmış olan temel hak ve özgürlüklerin tamamı, aynı
zamanda, kısıtlandıkları medeni haklar hariç, cezaevinde
kalan insanların da hakkıdır; yaşama hakkı, beden
bütünlüğü hakkı, sağlık hakkı, bütün bunlar cezaevinde
yaşayan insanların da hakkıdır.
R tipi cezaevi diye bir cezaevi modelini hayata
soktunuz. Bazen trajikomik işler yapıyorsunuz orada. İki eli
olmayan bir insanın yanına onunla beraber kalsın diye, biri
belden aşağı felçli, diğeri boynundan itibaren felçli
kişileri veriyorsunuz. Bu insanlar o cezaevinde ihtiyaçlarını
bile karşılayamaz hâle geliyor. İnsanlık dışı
yaşam alanları yaratıyorsunuz ve ortaya ikinci bir
cezalandırma yöntemi çıkarıyorsunuz. Aynı şey çocuk
cezaevlerinde var; zaten bu kürsüye çıktığımda daha önce de
söyledim, çocuklarla ilgili dramatik bir alandayız. Çocuk tutuklu diye
bir kavramı bu ülke, bir defa, zihninden silmek zorunda. Çocuk
cezaevlerinde çocuklar kötü muameleye maruz kalıyor; anneler,
çocuklarıyla beraber tutukluluk süresini geçiriyor. Çocuklarıyla
beraber cezaevine giren kadınlarla ilgili bir yasa teklifi verdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Sayın Başkanım,
devam edebilir miyim?
BAŞKAN Bağlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Yine buradan
seslendim, dedim ki: Çocuklar belli bir yaşa gelene kadar annelerin
infazı ertelensin.
Aynı şey, hasta tutuklularla alakalı
var. Adli Tıp Kurumu raporu geliyor; gelmesi bir mesele, gelene kadar
içerideki insanlar yeterince sağlık sorunu yaşıyor,
geldiği zaman da uymuyorsunuz. Adli Tıp Kurumu raporuna gerek yok;
kurumlardan alınmış olan, devlet kurumlarından
alınmış olan raporu bu iş hızlı olsun diye yeterli
bulun dedik, bir kanun teklifi verdik, ona da hiç bakmıyorsunuz.
Sayın Bakan çıkıyor, diyor ki: Hastalarla ilgili ayrı bir
infaz rejimini hayata geçirmemiz gerekir. Az önce burada, sevgili dostum,
milletvekili arkadaşım söyledi; 457 ağır hasta var bu ceza
ve tutukevlerinde. Eğer Bakan bunu düşünüyorsa siz bizden
hızlı davransanıza, bu rejimle ilgili teklifi getirsenize
kardeşim. Memleketi talan edeceğiniz kanun tekliflerini bir gecede
geçiriyorsunuz da bu insan hakkı ihlalleriyle ilgili kanun teklifleri,
Bakanın ağzından çıkmasına, bizim vermemize
rağmen niye hiç alanınıza girmiyor? Başka bir alanda
mısınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Efendim, izin
verirseniz tamamlayım sözlerimi.
BAŞKAN Sürenin üçte 2sini eklemiş
oluyorum ama sözlerinizi bağlamanız için tekrar açtırıyorum
mikrofonu.
Buyurun.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Şimdi, bütün bunlardan anlamamız gereken
şeyler var. Bir sanatçı şu anda ölüm orucunda. Cezaevlerinde 50
civarında insan, geçen yıl içerisinde çeşitli
hastalıklardan dolaylı öldü. Bir grip virüsü bile çıksa, 5-10
kişi ondan etkilenmiş olsa o konuya ilişkin göstermiş
olduğunuz hassasiyeti neden Bu 50 insan neden öldü? konusunda
göstermiyorsunuz? Cezaevinde insanlar ağır hastayken durduk yerde
onların taleplerini Biz ilgileniyoruz. diye reddeden bir idare
yapısına sahipsiniz. Öldükleri zaman da herhâlde fıtrat ve
takdiriilahi diyorsunuz. Bu insan haklarına sağır ve dilsiz
hâliniz bir zulümdür. Devleti yönetiyorsunuz, devlet eliyle beraber bu ülkede
yeni bir tutukluluk rejimi yaratıyorsunuz, birçok insanı cezaevine
sokuyorsunuz, soktuğunuz insanlara da zulmediyorsunuz; inşallah
ileride hesabını verebilirsiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydoğan.
Konuşma sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim
Yurdunusevende.
Buyurun Sayın Yurdunuseven. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Elâzığ depreminde
yaşamını yitiren kardeşlerimize Allahtan rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
ABD yönetiminin yayımladığı
sözde barış, özünde istikrasızlık ve çatışma
mahiyetindeki planı yok sayıyor ve esefle kınıyorum,
Kudüsün kırmızı çizgimiz olduğunu bir kez daha
hatırlatmak istiyorum.
AK PARTİ olarak ceza infaz
kurumlarını başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin belirttiği standartlara
uygun hâle getirdik. Ceza infaz sisteminde hükümlü ve tutukluların
haklarını koruyacak gerekli tüm tedbirleri aldık. Bu sayededir
ki geçmişte ülkemizi mahcup eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları artık tarihe karışmıştır. Adalet
Bakanlığımız tarafından ceza infaz kurumlarında
görev yapan personelin mesleki yeterliliğinin artırılması
için 5 adet Avrupa standartlarında hatta dünya standartlarında
eğitim merkezi de kurulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ceza infaz kurumlarında sağlık sorunu olan
hükümlü ve tutukluların ilk muayene, tedavi ve reçete edilen
ilaçların temini hizmetleri kurum revirinde verilmektedir. Hükümlü ve
tutuklular kurum hekimi, aile hekimi veya diş hekiminin uygun gördüğü
durumlarda tetkik ve tedavi için devlet hastanelerine, ileri hizmet gereken
yerlerde üniversite hastanelerine sevk edilerek gerekli tedavileri
yapılmaktadır. Acil durumlarda 112 çağrılarak gerekli
tıbbi müdahalelerde bulunulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yapılan çalışmalar sonunda elde edilen en
önemli kazanım, insan onuruna yakışır şartlarda, temel
hak ve özgürlüklerin daha çok gözetildiği bir ceza infaz sisteminin
yaygınlaştırılması ve bu konudaki tüm tarafların
ve ilgililerin farkındalığının
artırılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, Hükümlü ve Tutuklu
Hakları Alt Komisyonu olarak içerisinde HDP milletvekilinin de
bulunduğu bir heyetle başta Bakırköy, Silivri, Maltepe,
Elâzığ, Diyarbakır ve Düzce olmak üzere birçok cezaevine
ziyaretler gerçekleştirdik. Adalet Bakanımız Sayın
Abdulhamit Gül Beyin de belirttiği gibi, cezaevlerinde şiddete
sıfır toleransla hareket edilmektedir. Yapılan bu ziyaretler ve
incelemeler neticesinde hiçbir cezaevinde organize şiddet veya
işkence şikâyetinde bulunulmamıştır. Birçok mahkûmla
görüşülmüş, hatta içlerinde terör örgütü üyesi olmaktan mahkûm
olanlar dâhil olmak üzere hiçbir mahkûm kendilerine organize şiddet
uygulandığına dair bir şikâyette
bulunmamıştır. Belki bireysel bazı şikâyetler
olabilir, bunlarla ilgili de her türlü adli ve idari soruşturma
yapılmaktadır.
Grup önerisinin gerekçe kısmında
belirtilen Nurcan Bakırın Ağustos 2019 tarihinde Burhaniye
Cezaevine nakledildiği, 15 Ocak 2020 tarihinde de kendini asmak suretiyle
intihar ettiği tespit edilmiştir. Bu dönem içerisinde 1 defa cezaevi
aile hekimine muayene olmuş, Eylül 2019 tarihinde Burhaniye Devlet
Hastanesi ortopedi servisine sevki yapılmış ancak kendisi tedaviyi
kabul etmediğini, muayeneye gitmeyeceğini beyan ederek imzası
alınmıştır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Niye acaba?
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) -
Kendisinin devam eden bir rahatsızlığı ve takibi gereken
bir rahatsızlığı yoktur, psikiyatri servisine müracaatı
yoktur ve kendisinin ceza ertelemesiyle ilgili hiçbir talebi de yoktur. Şu
an Bursa Adli Tıpta kesin ölüm nedeniyle ilgili rapor yazılmakta olup
bununla ilgili her türlü adli ve idari soruşma da açılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Yurdunuseven, buyurun.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Yine, grup önerisiyle ilgili, içerisinde
bulunduğu Tekirdağ Cezaevindeki Hüseyin Polatın ölümüyle ilgili
Minnesota Otopsi Protokolü gereğince cezaevlerindeki bütün ölümlerle
ilgili Adli Tıp raporu mutlaka aldırılmakta, bununla ilgili
rapor beklenmekte, ilgililer hakkında gerekli adli ve idari
soruşturmalar da başlatılmış bulunmaktadır.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 16ncı
maddesinin (6)ncı fıkrasına göre kişinin toplum
açısından sakınca teşkil etmesi hâlinde mahkûmun
cezası ertelenemez, infazı devam ettirilebilir. Bu durumda
şahısların toplumun tamamını tehdit eden suçları
işleme ihtimaline, örneğin canlı bomba olması ihtimaline
binaen tüm toplumun güvenliği dikkate alınarak infazları devam
ettirilmektedir.
Aynı zamanda, Çocuk Hakları Alt Komisyonu
üyesi olarak en son yaptığımız düzenlemeyle birlikte 0-6
yaş çocuklar, istenirse ailesinin yanında cezaevinde
bulundurulabilmekte ama bunun dışında aile isterse bu çocuklar
devlet korumasına alınmakta, akraba veya başka bir
yakınının yanına yerleştirilmekte, her türlü kreş
hizmeti verilmekte ve burada eğitimleri yapılmaktadır.
Cezaevlerinde mahkûm başına 10 adet kitap
hakkı bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla)
Başkanım, son cümlem.
BAŞKAN Buyurun, bağlayın
sözlerinizi.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla)
Mahkûmlarımız bu haklarını kullanmaktadır ancak
sıkıntı, aldıkları bu kitapları iade
etmemelerinden kaynaklanan bir kitap sıkıntısıdır.
Mahkûmlar aldıkları kitapları süresinde iade edebilse...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kandıra
Cezaevinin aldığı karar açıktır.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) Buyurun,
siz söz talep edin, cevabınızı orada verirsiniz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Söyledim ama cevap
vermediniz.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) Bugüne
kadar cezaevlerinin iyileştirilmesiyle ilgili yapılan tüm
çalışmalarda, projelerde ve yatırımlarda katkısı
bulunan başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere, Adalet Bakanımız Abdullah Gül Beye
ENGİN ALTAY (İstanbul) Abdulhamit,
Abdulhamit Gül
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla)
pardon,
Abdulhamit Gül Beye, tüm Adalet Bakanlarımıza, cezaevleriyle ilgili
çalışan tüm Bakanlık personelimize ve özellikle gerçekten büyük
bir özveriyle çalışan infaz koruma memuru kardeşlerimize çok
teşekkür ediyorum.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yurdunuseven.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Önce oylama yaptırayım,
sonra söz vereceğim.
Evet, Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Oluç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve düzeltilmesi için
cezaevlerindeki insanların sorunlarını dile getirdiklerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, şimdi biz bu cezaevleri
meselesiyle ilgili ne zaman konuşmaya başlasak iktidar
milletvekilleri çıkıyorlar ve cezaevlerinde her şeyin güllük
gülistanlık olduğunu bize anlatıyorlar. Şimdi bu
konuşanların, hayatlarında hiçbir zaman cezaevinde
yatmadıkları çok açık, cezaevlerinde yaşanan
koşulları bilmedikleri de çok açık; dertleri Aslında her
şey çok güzeldir.i anlatmaktır, başka bir şey değil.
Bakınız, insani meselelerden bahsediyoruz.
Cezaevlerinde bulunan insanların sorunları var. Size bunları
aktarıyoruz ki düzeltilebilsin diye. Sizin derdiniz ise başka bir
şey. Ya, öyle değil! Bakın, ben dün getirdim, burada gösterdim.
Mecliste danışmanlarımızla kitap gönderttik -Osmaniye Cezaevinde,
en basitinden başlayacağım- Osmaniye Cezaevine; 2 kitabı
bize geri gönderdiler, sakıncalıdır diye teslim etmediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Oluç, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Biri Maksim
Gorkinin Ana romanı, öbürü Mem û Zîn. İkisini getirdim, burada
iki gün önce size gösterdim. Buradan danışmanlarla gönderttik, bize
geri gönderdiler Osmaniye Cezaevinden. Gerekçesi nedir? Maksim Gorkinin 1906
yılında yazdığı Ana romanı neden sakıncalıdır?
Mem û Zîn neden sakıncalıdır? Bu belli değil, bu en
basiti. Cezaevlerinde gazetelerin bazıları verilmiyor, Yeni
Yaşam gazetesi verilmiyor mahkûmlara. Neden? Piyasada satılan,
dağıtılan, her gün yayın yapan bir gazete verilmiyor.
Neden? Keyfilik var, hukuk yok.
Şimdi, basit olanlarını söyledim,
gelelim öbürlerine: Efendim, kötü muamele var, işkence var, insanlar bunu
gelip anlatıyorlar, bunu avukatları yoluyla bize bildiriyorlar,
yaşananlar ortada. Biz düzeltilmesi için bunları dile getiriyoruz.
Siz ise -derdiniz- pembe tablolar çizip Yok bir şey. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Bağlıyorum efendim.
Bakın, hatip burada konuşuyor, diyor ki:
Allahtan, AİHMin o kararları da artık tarihe gömüldü. diyor.
Ya, Allahtan korkun! Biraz evvel size AİHMin 2019 istatistiklerini
okudum, AİHMin Türkiye hakkında verdiği ihlal
kararlarının sayılarını okudum, Türkiye
hakkındaki dava dosyalarının Rusyadan sonra 2nci sırada
olduğunu okudum. 2019 istatistikleri; bundan bile haberiniz yok.
Çıkıyorsunuz oraya, kürsüye, her şey pembeymiş gibi
anlatıyorsunuz, külliyen yalan anlatıyorsunuz, doğru değil.
Biz düzeltin diye söylüyoruz. Tekrar söylüyorum: Cezaevlerinde bulunan
insanlar, insandırlar; onların hakları vardır, siz
onları neredeyse Osmanlı zindanlarında tutar gibi tutmaya
başladınız, taş çıkartıyorsunuz oraya, biz bunu
anlatıyoruz size. Biraz ciddiye alın efendim, burası propaganda
için kullanılacak bir kürsü değildir ki sadece, insanların
sorunları var.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Geçen hafta
Afyonda yaşandı, gidin Afyon Cezaevine bir bakın.
BAŞKAN Sayın Toğrul lütfen.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Türkiyede tutsak diye bir kavramın olmadığına,
bağımsız ve tarafsız yargı tarafından verilen
kararların herkesi bağlayacağına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, Sayın Oluç Burası propaganda
yeri değil. dedi ama aslında kendisi propaganda yaptı yani,
başka bir şey değil. Siyasi tutsak hasta tutsak söylemleri,
propaganda niyetiyle söylenmiyor mu burada? Türkiyede tutsak diye bir kavram yok, Türkiyede bağımsız ve tarafsız
yargı organlarınca tutuklu veya hükümlü olarak nitelendirilen
insanlar var. Dolayısıyla, onlarla ilgili sorunların da gündeme
getirilmesi gayet doğaldır, onda bir problem yok. O, hepimizin
müşterek meselesidir ve ilgili yürütme organımız Adalet
Bakanlığımız da cezaevleri müdürlüklerimiz de konu neyse
ilgili açıklamaları, ilgili iddiaları karşılayacak
şekilde yaparlar. Varsa bir mesele mutlaka halledilir. Bunun gündeme
getirilmesi başka bir şey.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ama tamamen propagandaya dönük, yalan
olduğu, iftira olduğu açık olan hususlara ilişkin de bizim
arkadaşlarımız tarafından işin hakikatinin ortaya
konmasından kimsenin gocunmaması lazım.
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Komisyon kuralım o zaman.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Dolayısıyla, bu konuda bu
hususu bu şekilde toparlamak istedim. Türkiyede bağımsız
ve tarafsız yargı tarafından verilen kararlar var. Bu kararlar
herkesi bağlar.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Talimatı ben verdim. diyorlar.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Söylemi çoğaltmakla,
bağırmakla tutsak kelimesini kabullendirmeniz mümkün değil
çünkü hakikat dışı bir kavramsallaştırmadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akbaşoğlu.
Buyurun Sayın
Altay.
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
milletvekillerinin iddia da olsa, araştırılmaya muhtaç da olsa
Türkiyenin her alanında ve her konudaki sorunlarını Parlamentoya
taşımakla mükellef olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, bu
konuyla ilgili, konu işkence ve kötü muamele olunca burada şöyle bir
gerekçe olamaz: Efendim, ben IŞİDliye yapıyorum. Böyle
denmiyor ama... Efendim, ben FETÖcüye yapıyorum. Efendim, ben
PKKlıya yapıyorum. denmese bile, bu konularla ilgili bu tür
uygulamaların varlığı, hem bizim partimizin Cezaevi
İnceleme ve İzleme Komisyonunun yaptığı incelemelerde
hem biraz önce işte İstanbul Milletvekilimiz Sayın Turan
Aydoğanın hem Sayın Toğrulun konuşmalarında bu
iddialar var.
Benim karşı
çıkışım şuna Sayın Başkan: Burası
Parlamento. Parlamentoda milletvekilleri, Türkiyenin her alanında her
konudaki sorunları buraya taşımakla mükellef zaten. Bu, iddia da
olabilir; araştırılmaya muhtaçtır, teyide muhtaç olabilir.
Bakın, şimdi
biraz önce, Sayın Toğruldan sonra konuşan Sayın
İbrahim Yurdunuseven Bey şöyle dedi. İbrahim Bey konuşurken gözümü
kapatsam, iki konuşmacıyı gözüm kapalı dinlesem
Milletvekili, teyide muhtaç da olsa bir iddia ortaya attı, yürütme
adına Adalet Bakanı da bu iddiayı peşinen, tetkik etmeden
reddetti ve yalanladı. diye yorumlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu doğru
bulmam, şunun için bulmam: Takdir kendisinin ama yasama organı,
yürütme organının yalancı şahidi olmamalı. Ben
İbrahim Bey yalan söylüyor. diye demiyorum bunu, her konuda
Bakın,
mesela Akbaşoğlunun konuşmasının girizgâhına
katılmadım ama sonra şöyle bir şey dedi: Ya buna
bakılır, edilir, ilgililer inceler. Bu kadardır. Yani
yasamanın yürütmeyi böyle peşinen sahiplenip yürütme adına
konuşması doğru değil, hele bu yeni sistemde hiç doğru
değil.
Allah aşkına ya, hakikaten
ayıptır. Ben Ana romanını 12 yaşında okudum.
Aradan geçmiş kırk beş, kırk altı sene, bugün bir
cezaevine Ana romanı sokulmuyorsa bu ülkede ve bu yönetimde bir gariplik
vardır. Bunu da tutanaklara geçirmek istedim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Oluç
31.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Selahattin Demirtaşın iktidarın siyasi rehinesi olduğuna
ve bağımlı, taraflı yargının yürütmenin
direktifleriyle hareket ettiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Akbaşoğlu, iki
ayrı konuyu tartışıyoruz, önce onu birbirinden
ayıralım. Bir tanesi: Biz, cezaevlerinde var olan insan hakları
ihlalleri, kötü muamele vesaireyle ilgili bir şey söylüyoruz şimdi.
Burada olması gereken şey, bizim söylediklerimiz doğru
değilse bunu bir araştırıp ortaya çıkarmaktır ya
da İnsan Hakları Komisyonu üyeleri diyebilir ki: Bu konuyu araştıralım,
biz gidelim, Komisyon olarak araştıralım. Bunların hiç
birini söylemiyorsunuz, bunları külliyen reddediyorsunuz. Biz de diyoruz
ki ya reddetmeyin, var, insanlar anlatıyor, bir sorun var. Biz şunu
demiyoruz
Bu insanlar orada sorun yaşamadan bulunsunlar, bir kere bunu
görmek lazım çünkü tamam, bir ceza aldılarsa, o cezayı orada
çekiyorlarsa insani koşullarda yaşamak haklarıdır ve
devletin görevidir onları o şekilde yaşatmak, buna işaret
ediyoruz. Bu bir konu, bunu bir kenara koyalım. Bunun takipçisi
olacağız çünkü burada, bu Mecliste cezaevinde yatmış olan
birçok milletvekili vardır, çeşitli partilerden vardır üstelik,
bunu biliyoruz; 12 Eylül dönemi sonrasında da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun, devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Onlar bilirler
cezaevi sorunlarının ne olduğunu, o vicdanla yaklaşmak
lazım, biz buna işaret ediyoruz; o yüzden dedim bir propaganda
meselesi değil bu diye.
İkincisi: Ben konuşmamda siyasi tutsak
lafını kullanmadım ama -isterseniz kayıtlara da bakın-
şimdi şunu söyleyeyim: Evet, sizin siyasi rehineleriniz var, rehine
tuttuklarınız var, iktidarın siyasi rehinesi var. Bakın,
Selahattin Demirtaş, iktidarın siyasi rehinesidir. Neden siyasi
rehinesidir? Çünkü yürütmenin başı ve sizin Genel
Başkanınız Recep Tayyip Erdoğan dedi ki:
Bırakamayız. Yani kendisini savcı ve hâkim yerine koydu, bunu
hep söyleyeceğiz. Sizin siyasi rehinenizdir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bana göre de
katildir, bana göre katildir.
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) O, siyasi
rehineniz olduğu gibi diğer milletvekillerimiz, seçilmişlerimiz
de sizin siyasi rehinelerinizdir. Bu bir konu.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sana göre rehine,
bana göre katildir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Diğer
konu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ben de kayıtlara
geçsin diye söylüyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sizinki
kayıtlara geçsin, önemi yok.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Geçiyor, geçiyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
şunun için söylüyorum, kayıtlara geçmesi lazım:
Bağımsız, tarafsız yargı dediniz. Yani kesinlikle
değil. Kayıtlara geçsin; bağımlı, taraflı
yargıdır, yürütmenin direktifleriyle hareket etmektedir. Daha geçen
gün yine sizin Genel Başkanınız dedi ki: Yargıya
talimatları verdik. Siz niye yargıya talimat veriyorsunuz ya? Sizin
Genel Başkanınız, AKPnin Genel Başkanı veremez,
yürütmenin başı da veremez. Hani kuvvetler
ayrılığı vardı? Yani yargıya talimat
vereceksiniz, yargıya istediğinizi yaptıracaksınız;
zorla ve tehditle, sürülme tehdidiyle hâkimlere istediğiniz kararları
aldıracaksınız, ondan sonra bağımsız, tarafsız
yargı diyeceksiniz. Bağımlı ve taraflı, yürütmenin
tahakkümü altında bir yargı vardır, bunu söyleyeyim.
Son cümlem: Neden Maksim Gorkinin Ana
romanını vermediler? Bir tek açıklaması var, onu söyleyeyim
size: Kürt, anasını görmesin diye. İşte anlayışınız
budur sizin, anlayışınız budur. Ana romanını
bile vermiyorsunuz.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Analar kapınızın önünde yatıyorlar, onlara niye ana
demiyorsunuz? Onlar da anne.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikli olarak şunu söyleyeyim: İktidar
grubu diyebileceğimiz 1inci partinin grubunun yürütme adına
konuşma yetkisinin varsayılmayıp muhalefetin
varsayılması, muhalefetin yürütme adına konuşma yetkisinin
var sayılması, kendi içinde bir garabet ve çelişkidir; bir.
İkinci olarak, ne tutsak ne rehine olarak herhangi bir kimse, Türkiye
Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde bulunmamaktadır.
Bunlar külliyen iftiradır.
Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar,
İnsan Hakları Komisyonumuz bütün partilerin üyelerinden
müteşekkil bir şekilde zaman zaman cezaevleriyle ilgili rutin
birtakım incelemeler ve birtakım sorular ve sorunlar üzerine gündeme
getirilen iddialar üzerine incelemeler yapmak suretiyle bunları kamuoyuyla
da paylaşmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğü tarafından bu konuyla ilgili kişisel anlamda
iddia edilen hususlara ilişkin de gerektiğinde basın
açıklamasıyla kamuoyuna duyurular yapılmak suretiyle
bilgilendirilmektedir ancak burada sözün özü anlamında en son sözü
bitirirken Sayın HDP Grup Başkan Vekili Kürt anneleri vurgusuna
önem atfetti. Şunu söyleyeceğim: Bakın, biz Türkiyede sessiz
devrimleri gerçekleştirmiş bir partinin mensuplarıyız AK
PARTİ olarak.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Geçti onlar, geçti.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Geçmedi, hiç geçmedi, devam ediyor.
Sonuç itibarıyla, 81 milyon
insanımızın tamamının demokratik bir şekilde hak
ve özgürlükler ekseninde kendini ortaya koyabileceği en büyük devrimleri
yaptık; hukuk devleti, demokrasi konusunda da Türkiyenin hakikaten çok
mesafe katetmesine vesile olduk. Bununla beraber
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık bağlayın lütfen
Sayın Akbaşoğlu ve bu konuyu tamamlayalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bana da söz
verin.
BAŞKAN Size söz vereceğim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Bununla beraber Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Kanunlar
ortadadır. Kanunlar hepimiz için bağlayıcıdır, bir
kısmımız için değil. Konusu suç teşkil eden, işte
6-8 Ekim olayları gibi, Yasin Börünün katledilmesi gibi vesair, bu konuda
çağrılar yapan, bu konuyla ilgili birtakım teröristlerle iş
birliği içerisinde olan kişilerle ilgili de bağımsız
ve tarafsız yargının vermiş olduğu kararlar, hepimiz
için bağlayıcıdır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Bağımsız yargı karar vermiyor, Cumhurbaşkanı
karar veriyor, Cumhurbaşkanı!
OYA ERSOY (İstanbul) Bağımsız
yargı nerede?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ve hiçbir şekilde yürütmenin yargıya yönelik
bir talimatı yoktur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) AKP Genel
Başkanı talimat verdi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - İdari anlamda talimatlar, idari anlamda
verilmektedir. Bağımsız ve tarafsız yargı, hepimiz
için bağlayıcı sonuçlar doğurur. Bunu kabullenmek
durumundasınız. Sizin bu konuyu reddiniz, hakikati
değiştirmez değerli arkadaşlar. Bunun böylece
kayıtlara geçmesini isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
Sayın Altay
32.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ve yasama üyelerinin yürütme adına
konuşmasının doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
Sayın Akbaşoğlu burada kendi mevkidaşlarının
söylediklerini çarpıtmak ve kendine göre oradan yürümek konusunda epey yol
aldı.
Sayın Akbaşoğlu, ben on sekiz senedir
buradayım ve Genel Başkanı Cumhurbaşkanı olan yani
Genel Başkanı yürütmenin başı olan bir siyasi partinin
yürütmeyi desteklemesini garipseyecek kadar da salak değilim.
Benim söylediğim ne, sizin söylediğiniz ne
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Genel bir şey söyledim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben şunu
söylüyorum: Ben diyorum ki yürütmeyi desteklemek sizin en tabii
hakkınız ve göreviniz ama sizin çok övdüğünüz, üzerine hamasi
nutuklar attığınız bu sistem, yeni bir sistem ve bu sistemde
yasama ve yürütme ayrı. Eski sistemde yürütme içinizden çıkar,
şuraya otururdu. Orada ne var şimdi? Bayrak var. Orada bayrak var,
yürütme yok. Dolayısıyla, bu Parlamentoda kim olursa olsun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bak, bakanlar
yok. Bakanlar dışarıdan, milletvekili olamıyor.
Şuraya işaret ettim Sayın
Akbaşoğlu: Parlamentonun yani yasama üyesinin yürütme adına
konuşması, lehte ya da aleyhte, bir şekilde doğru
değil. Yürütme adına konuşacaklar belli, yasama adına
konuşacaklar belli. Bir buna dikkat çektim.
Bir de şunu bu vesileyle söyleyeyim: Müdahale
yok. diyorsunuz. Allahtan korkun. Sayın Erdoğanın birçok
konuyla ilgili -benim şu kulağımda duruyor hâlâ, Metin
İyidil noktasında- Bu konuyla ilgili gerekli talimatı verdim.
sözü hepimizin hafızalarında. Bu, açıkça yargıya bir
talimattır, müdahalenin ötesindedir, yargının tepesinde bir
sopadır. Hâkimlerin kafasının sokulduğu bir giyotine
dönüştü artık iktidarınız. Bunu da
görmeniz, kabullenmeseniz yani itiraf edemeseniz bile sükût ikrardandır,
susabilmeniz lazım. Çünkü toplum sizin bu salvolarınızı,
iddialarınızı izlerken sizi ayıplıyor bence. Çünkü
Erdoğanın Gerekli talimatı verdim. sözü herkesin
hafızasında.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlıyoruz değil mi Sayın Altay?
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sisteme girmişsiniz, şunu söyleyin ya:
Erdoğanın Gerekli talimatı verdim. sözü doğru mudur,
değil midir, ahlaki midir, gayriahlaki midir? Çıkın cevap verin
ya! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Lafı çok
uzatmak istemiyorum fakat Sayın Akbaşoğlu 6-8 Ekimden
bahsettiği için, kayıtlara geçmesi için birkaç cümle etmek istedim.
Birincisi,
bakın, tekrar hatırlatayım: Defalarca burada araştırma
önergesi verdik bu konuyla ilgili, hep siz reddettiniz. Biz
araştırılmasını istiyoruz, siz reddediyorsunuz 6-8
Ekimle ilgili. Haftaya gene getireceğiz. Şimdi söylüyorum,
bakın, isterseniz tek cümlelik getirelim 6-8 Ekimi
araştıralım. diye, kabul edelim araştıralım. Ne
çıkacaksa o araştırma komisyonunun sonucundan, biz
razıyız. Çünkü biliyoruz ne olduğunu; 53 kişi ölmüş
44ü bizim arkadaşımız. Bakın, 44ü bizim
arkadaşımız, seçmenimiz. Bunu bir kenara koyalım.
Sürekli bir ezberi
tekrar ediyorsunuz ya, biraz araştırın Allah aşkına.
Selahattin Demirtaşın Yasin Börü davasıyla bir alakası hiç
olmadı. Siz onu alakalandırmak için uğraştınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Yasin Börü mahkemesinin heyeti Selahattin
Demirtaşın bu davayla alakası yoktur. diye karar verdi ve
dâhil etmedi mahkemeye. Yani siz burada aynı şeyi tekrar ediyorsunuz
ama lütfen hukukçularınızdan, danışmanlarınızdan
meseleyi öğrenin. Propaganda yapıyorsunuz. derken böyle
şeyleri kastediyorum, kara propaganda bu çünkü.
Şimdi,
dolayısıyla, tekrar söyleyeyim, son cümlem: 6-8 Ekimi gelecek hafta
getireceğiz. Bakın, burada söylüyorum herkese, getireceğiz.
Kimin reddedip kimin kabul edeceğini göreceğiz. Eğer 6-8 Ekimin
gerçekten araştırılmasını ve ortaya
çıkarılmasını istiyorsanız biz varız.
Getireceğiz bir cümleyle, kabul edelim, araştıralım.
Bakalım ne çıkacak arkasından.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Sayın Akbaşoğlu, söz talebiniz var
ama, lütfen, sadece bir dakika süreyle söz vereceğim ve
tartışmayı yeniden başlatacak şekilde
konuşmamanızı rica ediyorum.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii, bütün arkadaşlarımız
kendi görüş ve kanaatlerini ortaya koydu, biz de gerekli kanaatlerimizi
net bir şekilde ortaya koyduk. Eski sistemde de yeni sistemde de
parlamenter hükûmet sisteminde de Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminde de kuvvetler ayrılığı söz konusudur; yasama,
yürütme ve yargıda herkes kendi görevini yapmaktadır. Nasıl bir
siyasi partinin genel başkanı, Başbakan olarak, yürütmenin
başı olarak eski sistemde görevlerini deruhte ediyorduysa şimdi
de yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanı, bir partinin genel
başkanı olarak veya olmayarak sonuçta bu görevleri ifa
edebilmektedir. Dolayısıyla, sistemik açıdan da herhangi bir
problem yoktur. Ancak bu konuyla ilgili, biraz evvel cezaevleriyle ilgili
görüşlerimizi de net bir şekilde ortaya koyduk. Bu konuyla ilgili,
yasama kendi görevini, yargı kendi görevini, yürütme de kendi görevini
yapmaktadır. Yürütmenin yargıya herhangi bir talimatı söz konusu
değildir. Yürütmenin talimatları idari talimatlardır. Bunun
böyle kayda geçmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN İki saattir Sayın
Baltacının söz talebi var dün yaptığı bir
konuşmadaki bilgiyi, daha doğrusu hususu düzeltmek için.
Sayın Baltacı, buyurun.
33.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, hemşehrileri tarafından 61 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında Kastamonu iline yönelik
verdiği örneğin hangi dönemde yaşandığının
sorulması üzerine, yeşil alanın ticaret ve konut alanına
dönüştürülmesinin Kastamonu Belediyesini yöneten AKPli Belediye
Başkanı Tahsin Babaş döneminde
yapıldığını ifade etmek istediğine ve hangi
dönemde kim tarafından yapılmış olursa olsun kente
karşı işlenen suçların araştırılarak hesap
sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Başkan.
Öncelikle, dün Genel Kurulda görüşülen, imar
değişikliklerini konu alan kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde
yapmış olduğum konuşmamda imar planı
değişiklikleriyle ortaya çıkan ranta ve haksız kazançlara
değinmiş ve bu konuda İstanbuldan ve Kastamonudan örnekler
göstermiştim. Konuşmamın sonunda ise Bugünden
sonrasını planlamak ne kadar önemliyse bugüne kadar yapılan imar
yolsuzluklarının hesabını sormak da o kadar önemli.
demiştim. Bu açıdan Kastamonuyla ilgili verdiğim örnek
Kastamonulu hemşehrilerimiz tarafından ilgi görmüştür.
Yalnız, hemşehrilerimiz, gerek bana ulaşarak gerek İl
Başkanımıza ulaşarak yapılan bu yanlış
uygulamanın hangi dönemde yapıldığını merak
etmiştir. Bu uygulama yani 18 uygulamasıyla elde edilen bir
yeşil alanın 3 emsal verilerek ticaret ve konut alanına
dönüştürülmesi 2014-2019 yıllarında Kastamonu Belediyesini
yöneten AKPli Belediye Başkanı Sayın Tahsin Babaş
döneminde yapılmıştır.
Bu konuda MHP Grup Başkan Vekili Sayın
Erkan Akçaya konuya sahip çıkarak göstermiş olduğu ilgi ve hassasiyetten
dolayı ve bizleri bilgilendirdiği için Kastamonu Belediye
Başkanı Sayın Galip Vidinlioğluna teşekkür ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun Sayın Baltacı.
HASAN BALTACI (Kastamonu) Bir kez daha
hatırlatmakta fayda görüyorum, hangi dönemde ve kim tarafından
yapılmış olursa olsun kente karşı işlenen suçlar
mutlaka araştırılmalı ve hesap sorulmalıdır.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Baltacı.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
ülkemizdeki sığınmacılara yönelik ülke kaynaklarından
yapıldığı söylenen harcamaların detaylarının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2347) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30 Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
30/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/1/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, ülkemizdeki
sığınmacılara yönelik ülke kaynaklarından
yapıldığı söylenen harcamaların detaylarının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2347) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
30/1/2020 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin
Altay konuşacaktır.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, bu önerge gruplara
dağıtıldı. Buradan muradımız bu noktada bir ön
yargı, geçici koruma altındaki Suriyeli
sığınmacılara harcanan paralarla ilgili peşin bir
hüküm vermek değil. Önergemizin görüşülmesini istememizin gerekçesini
bizatihi önergemizin gerekçesinden çok kısa okumak istiyorum ve 1inci
partinin Sayın Grup Başkan Vekillerinin özellikle dikkat etmesini -tümünü
okumuyorum- rica ediyorum: Türkiyenin Suriyeli
sığınmacılar için yaptığı harcamaları
ve yardımları bütün boyutlarıyla, şeffaflık ve hesap
verebilirlik ilkelerine uygun olarak açıklaması, başta Avrupa
Birliği ve diğer uluslararası kuruluşların
yapacakları yardımların yol haritası olacaktır. Böyle
bir şeffaflık uluslararası kuruluşları,
yapacakları yardımların niteliğini ve niceliğini
artırmaya teşvik edecektir. diyor.
Şimdi, bence bu, yapıcı muhalefetin
somut, güzel bir örneği. Yalnız, tabii, Sayın
Cumhurbaşkanı gerek Suriyeli sığınmacılara
harcanan paralarla, kaynaklarla ilgili gerek 15 Temmuz şehit
yakınları ve gazilerimiz için toplanan kaynaklarla ilgili gerek
Beşiktaş saldırısı sonrası toplanan kaynaklarla
ilgili ve deprem sonrası toplanan yardım ve bağışlarla
ilgili hesap verme, bilgi verme konusunda çok katı, keskin, hatta biraz da
öfkeli.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önce peşinen şunu söylemek isteriz ki bir ülkede
demokrasi var mı yok mu, işliyor mu işlemiyor mu, bunu
anlamanın bir sürü kriteri var. Mesela temel hak ve özgürlüklerin
kullanılması, işkence ve kötü muamelenin -biraz önce
konuştuk- yapılmıyor olması, düşünceyi ifade
özgürlüğü başta olmak üzere bütün hakların özgürce
kullanılıyor olması o ülkede, o devlette demokrasinin
varlığı, yokluğu noktasında temel kriterlerden birkaç
tanesidir ama bir kriter daha var ki en az bunlar kadar önemli, bir kriter daha
var ki en az temel hak ve özgürlükler kadar demokrasi konusunda önemli.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu da şeffaflık
ve hesap verebilirlik. Bir ülkede yönetim, bırakın toplanan
yardım ve bağışları, vatandaşın ödediği
vergilerin kör kuruşunun bile hesabını vermekle mükelleftir.
Hesap vermeyen bir yönetimde demokrasinin varlığından söz
edemeyiz. Yönetim hesap veriyorsa o ülkede demokrasi vardır, yoksa adına
faşizm de, diktatörlük de, tek adam yönetimi de, monarşi de,
krallık de, ne dersen de.
Peki, şimdi, ben burada, yüce Meclisin
huzurunda yüce Meclisin saygıdeğer üyelerine soruyorum: Bu
düşüncemde bir yanlışlık var mı? Yani hesap
verebilirliğin ve şeffaflığın olmadığı,
hatta hesap soranların üstüne gidildiği, onlara hakaret edildiği
bir dönemde biz neye güveneceğiz? İşte, Kızılay
trajedisi ortada. Sürem az, bugün basın toplantısı yaptım,
bütün çıplaklığıyla olayı anlattım. Yani ben
eminim, Meclisteki muhalefet partileri değil, AK PARTİnin
saygıdeğer milletvekilleri de bu Kızılay
kepazeliğinden rahatsız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, önergede
de bahsettiğimiz üzere, Türkiyede göçmen mülteci ve
sığınmacı adı altında ve geçici koruma
altındaki Suriyeliler dâhil olmak üzere yaklaşık 3 milyon 600 bin
insan var. Bakın, değerli arkadaşlar, Hatay, Kilis, Antep, Urfa,
İstanbul gibi şehirlerimizde bu rakamlar o şehirlerin normal
günlük hayatının akışına engel olacak noktaya geldi.
Bununla beraber, Adana, Kilis, Maraş, Hatay ve Osmaniye illerimizde de kamplar
ve barınma merkezleri var. Kamplarda ve barınma merkezlerinde kalan
sığınmacı sayısı düşerken meydanlarda,
sokaklarda, şehirlerde geçici koruma altındaki
sığınmacıların sayısı artıyor.
40 milyar dolar rakamı ciddi bir rakamdır.
TLye çevirip Türkiyedeki 3 milyon 600 bine bölerseniz oldukça büyük bir rakam
ortaya çıkar. Ben, bu paraları yürütme iç etti, cebine attı
demedim. Ama bu paraların nasıl harcandığının
bilinmesi gerekir. Bunu bilmedikten sonra bu ülkede demokrasiden söz edemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay,
bağlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Değerli
milletvekilleri, aziz vatandaşlarım; kalkınmış bütün ülkelere
bakın, kişi başına millî gelirin yüksek olduğu bütün
ülkelere bakın. Neden yüksek biliyor musunuz? Orada, örneğin,
Finlandiyada, Norveçte, İsveçte, Fransada, İsviçrede kişi
başına düşen gelir 40-50 bin, 60 bin dolarsa bunun sebebi
şu: Vatandaş vergisini öder, çatır çatır da
hesabını sorar. Yani orada vatandaş der ki: Vergim nerede,
vergimle ne yaptın? Yönetim der ki: Kardeşim, işte bu; senden
şu kadar vergi aldım, şuraya şuraya harcadım, bu da
üstüne fazlalık olarak çıktı. Türkiyede, fazlalıktan
geçtik, her bütçede 80 milyar açık. diyoruz, 160 milyar açıkla
kapatıyoruz. Bir yanda bu var, bir yanda harcamaların vatandaşça
yani işin asıl sahibi tarafından bilinememesi var. Bu, şuna
benzer: Bir avukat müvekkilinin davasına girer, bir hüküm verilir; hükmü
avukat bilir, müvekkil bilmez. Aynı böyle bir şeydir. Yani adam ceza almıştır
ama adam ne kadar ceza aldığını bilmiyorsa, onu
avukatı biliyorsa ve bu ne kadar saçmaysa bu şeffaflıktan uzak
tutum o kadar saçmadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım sözlerimizi
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben bunu bir
hırpalama olarak görmemenizi rica ediyorum. Söz verip de vermediği 3
milyar avroyu Avrupa Birliğinden almak istiyorsak -ki almalıyız,
daha fazlasını vermeliler, bu yükü Türkiye tek başına kaldıramaz-
biz önce kendi 82 milyonumuza, sonra dünyaya Bak kardeşim, kalem kalem
sana 3 milyon 600 bin geçici koruma altındaki
sığınmacı için harcadığım para.
diyeceğiz. Bunu derseniz dünyadan para yağar. Bunu demediğiniz
sürece, Elâzığ depreminde olduğu gibi, ayın 27sinde Acun
Ilıcalı, sadece Acun Ilıcalı 73 milyon topladık.
deyip de iki gün sonra AFAD basın açıklaması yapıp 71
milyon geldi bize. derse -Acunun kampanyasının
dışındakileri saymıyorum- sadece Acunun programında
toplanan paranın bile 2 milyonuyla ilgili kafalarda bir şaibe
oluşursa ne olur biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım, çok
özür dileyerek
Müsamahanızı çok istismar ettim.
BAŞKAN Yani biraz, evet, zorluyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hemen bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN Ama 3üncü kere ek süre veriyorum,
bağlamanızı rica ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya da siz açmadan ben
cümlemi bağlayayım, açmayabilirsiniz.
BAŞKAN Tamam, bağlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu, şudur: Millet
ile devlet arasındaki güven bağı kopar. İşte, bir ülke
için en büyük tehlike budur.
Samimiyiz, sahiciyiz, dürüstüz, iyi niyetliyiz;
gelin, bu konuyu araştıralım ve Türkiye bu Suriyeli yükünü hak
ettiğinden daha fazla çekmek zorunda kalmasın diyorum.
Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, üç dakika süre verdiniz,
her bir Suriyeli için bir saniye konuşsam altmış üç gün on iki
saat konuşurum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Dinlemek zorunda
değiliz.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Ama bu da tam belli
değil çünkü ne kadar Suriyeli olduğu belli değil.
İçişleri Bakanlığı 3 milyon 650 bin diyor,
Cumhurbaşkanı da üzerine 350 bin ekledi yani 4 milyon oldu; 112
binine de vatandaşlık verdik, 4 milyon 112 bin ama biliyoruz ki
kayıtsızlarla birlikte 5,3 milyon var. Yapılan, bir stratejik
göç mühendisliği ve bu stratejik göç mühendisliğiyle Türkiyenin
demografik yapısı bir dış müdahaleye açık hâle gelecek
şekilde şekillendiriliyor.
Cumhurbaşkanlığının
fonladığı bir araştırma var, Hacettepe Üniversitesinin
yaptığı. Sonuç: Suriyeli kadınlar 5,3 çocuk
doğuruyorlar. Bunun sonucu, eğer bunlara vatandaşlık
verirseniz ve Türkiyede kalırlarsa 2040 yılında sadece
kayıtlı Suriyeliler 11,3 milyona ulaşıyor. Bakın,
Şanlıurfada bugün 429 bin kayıtlı Suriyeli var, 2040
yılında, yirmi sene sonra 1 milyon 240 bin; Gaziantepte 451 bin
kayıtlı var, 2040 yılında 1 milyon 308 bin; Kiliste 334
bin, Hatayda 1 milyon 270 bin, Adanada 698 bin, Mersinde 569 bin Suriye
kökenli Türk vatandaşı olacak.
Diyorsunuz ki: Suriyeliler bombalardan kaçıp
Türkiyeye geliyorlar. Suriyeliler bombalandıkları için Türkiyeye
gelmiyorlar, Türkiyeye gelsinler diye bombalanıyorlar. 19 Aralıkta
buradan, bu kürsüden sizi, Libyaya Suriyeden ÖSOcu transferi yapmayın, Ruslar
ve Suriye ordusu harekete geçecek diye uyarmıştım. Şimdi
400 bin Suriyeli daha İdlibde kapımıza dayandı ve
Cumhurbaşkanı Artık alacak gücümüz kalmadı. diye
bağırıyor.
CHP vermiş olduğu önergede diyor ki:
Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre 368 bin Afgan,
Iraklı, İranlı, Somalili ve diğer milletlerden yabancı
var. Bu rakam doğru bir rakam değil efendim, Birleşmiş
Milletler uzun zamandan beri tutmuyor ama CHPye siz vermediğiniz için,
rakamın ne olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Onu da gizli tutuyorsunuz
bizden.
Bakın, 17 Ocakta Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü Uyum ve İletişim Başkanı Ali Rıza
Beşkat dedi ki: Bugün Türkiyede 3,6 milyon Suriyeli geçici koruma
kapsamında; Iraktan, Somaliden, Afganistandan, farklı ülkelerden
yüz binlerce insan uluslararası koruma bulmak amacıyla,
savaştan, zulümden kaçtığı için bu topraklarda bizlerle bir
arada yaşıyor. Şimdi, lütfen dikkat edin, devamında ne
diyor: Ancak bugün itibarıyla sayıları 1 milyonu
aşmış olan ikamet izni sahibi insan, 100 bini
aşmış olan çalışma iznine sahip insan Türkiyeyi
yaşamak için seçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla)- Sayın
Başkan, süre rica ediyorum.
BAŞKAN Veriyorum. Buyurun Sayın
Özdağ.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Bu
bahsettiğim 1 milyon insan, savaşlardan, zulümlerden kaçan insanlar
değildir; Türkiyede yaşamak, Türkiyede çalışmak, iş
kurmak için gelmiş, bizlerle bir arada yaşayan insanlardır.
Değerli milletvekilleri, sizin bu 1 milyon
insandan haberiniz var mı? Burası vatandı bizim bildiğimiz,
tatil köyü mü burası? Nasıl seçiyorsunuz da 1 milyon insanı
buraya alıyorsunuz? Bu 1 milyon insan nereden geliyor? Bunlar Afgan
değilse, Iraklı değilse, İranlı değilse bu 1
milyon insan hangi milliyete mensup? Bunu dahi bilmiyoruz.
Bakan en son yaptığı resmî
açıklamada 40 milyarı aştı. diyor. Yahu, ne kadar
aştı 40 milyarı? Gerçek rakam 40 milyar değil, biz de
biliyoruz 40 milyar olmadığını. Peki, gerçek rakam ne? Aralık
2017de Sağlık Bakanının açıkladığı
rakam var: 1 Suriyelinin maliyeti ayda 301 dolar. Bunun üzerinden
hesapladığımız zaman gerçek maliyet ne biliyor musunuz?
58,2 milyar dolar ve Avrupa Birliğinden gelen 7,1 milyar dolar var, bunu
yani 7,1 milyar doları düştüğümüz zaman 51,1 milyar doları
biz harcamışız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ekleyeceğim
Sayın Özdağ.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Lütfen, lütfen
BAŞKAN - Ama sonra bağlamanızı
rica ediyorum.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Tamam.
2015ten sonra patlıyor. 2015te 6,7 milyar
dolar, 2016da 9,8 milyar dolar, 2017de 11,3 milyar dolar, 2018de 12,8 milyar
dolar ve 2019da 13,1 milyar dolar harcamışız Suriyelilere. 2020
ve 2021de harcayacağımız toplam para, bu eğilim üzerinden
27,2 milyar dolar olacak. Bakın, bunun içinde Suriyedeki 3 milyon insan
için harcanan para yok, ÖSOya yaptığımız ödemeler yok,
devlet memurlarına ödediğimiz maaşlar yok, vergi kaybı yok.
Tamamı ne kadar biliyor musunuz? Maliyet aşağı yukarı
80 milyar dolara dayanıyor. Ha, bunun sonucu ne oluyor? AKP iktidarı
bir çöküş yolunda. Bunu siz de görüyorsunuz. Bu bizim için sorun
değil ama AKP çökerken Türkiyeye de geride inanılmaz kötü bir miras
bırakıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Özdağ.
Öneri üzerinde söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylana
ait.
Buyurun Sayın Paylan.(HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
Süreyi hatırlatıyorum ama zaten kimse
uymuyor süreye.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, evet, son dönemde
ülkemize gelen 5 milyona yakın sığınmacı var. Evet,
bunların 4 milyona yakını Suriyeli ve değerli
arkadaşlar, bu insanlar çoğu zaman ırkçılığa
varan boyutta eleştiriliyorlar. Bu ırkçılığı
yapanların ya kendisi ya babası ya dedesi ya da dedesinin
babası, 1 kuşak, 2 kuşak, 3 kuşak önce bu topraklara
sığınmış insanlar arkadaşlar. Bu ülkenin
vatandaşlarının ve bu Meclisin en az yarısının
atası, dedesi bu toprakların dışından bu topraklara
gelen insanlar. Bu ırkçılığı yapanlar da maalesef bu
insanlar arkadaşlar. Bundan utanalım lütfen. Bu Mecliste bu
ırkçılığı yapmayalım.
Değerli arkadaşlar, kimse vatanından
keyfiyle dışarı çıkmaz, kimse ülkesini keyfiyle terk etmez,
mecbur kalırsa terk eder. Arkadaşlar, Suriyedeki meseleyi kim
yarattı ya, kim yarattı? Bir aynaya bakalım lütfen; hepimiz,
lütfen, bir aynaya bakalım. Oradaki yangına biz benzin dökmedik mi?
Suriye iç savaşı yangınına benzin dökmedik mi? O
insanların burada olmasından biz sorumlu değil miyiz? Biz
sorumluysak, onlar için ne yapıyorsak azdır demeliyiz
arkadaşlar.
Bakın arkadaşlar, sekiz yıldır
burada bu insanlar, hayata tutunmaya çalışıyorlar; iş
kurdular, çocuklarına eğitim aldırmaya
çalışıyorlar, şehirlerde yaşamaya
çalışıyorlar; pek çok nefret söylemine ve nefret suçuna maruz
kalıyorlar. Ne hakla biz onlara nefret suçları ve nefret söylemleri
kullanıyoruz?
Bakın arkadaşlar, 40 milyar dolar
harcandı. dendi; Sayın Cumhurbaşkanı 20 milyar dolardan
açtı pazarı, 40 milyar dolara kadar yükseltti. Nerede bu para? Ben
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, dört yıldır soruyorum, diyorum ki:
Arkadaş, nereden harcadın bu parayı? Suriyelilere soruyoruz,
diyorlar ki arkadaşlar Bizim cebimize bir kör kuruş girmedi. Onlar
da tıpkı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi
çocuklarına eğitim aldırıyorlar, bu mu maliyet? Onlar da
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi sağlık hizmeti
alıyorlar, bu mu maliyet? Yollarımızdan geçiyorlar, bu mu
maliyet? Genel bütçeden herkese harcanan parayı bölüyorsunuz, diyorsunuz
ki: Suriyelilere 40 milyar dolar para harcadık. Allahtan korkun!
Onların cebine giren 1 lira para yok. Onlar da bu ülkede üretiyorlar,
çalışıyorlar, vergi veriyorlar, birlikte yaşıyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nerede
çalışıyorlar, nerede vergi veriyorlar? Kendi kendine gaz yapma
orada!
GARO PAYLAN (Devamla) Bu anlamda, hep beraber
yaşıyorsak bu maliyeti de hep beraber paylaşacağız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Nerede vergi veriyorlar?
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, vatandaşlarımızın
sorunları var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nerede vergi veriyorlar?
Kendi kendine tiyatro yapıyorsun!
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın,
vatandaşlarımızın sorunları var. Emeklilikte yaşa
takılanlar, sorunlarının çözümünü bekliyor.
İşsizliği olanlar, sorunlarına çözüm bekliyor.
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Emperyalizmin
tetikçisi!
GARO PAYLAN (Devamla) Siz eğer ki 40 milyar
dolar harcadık. derseniz 240 milyar TL yapar. Tabii ki
vatandaşımız isyan eder, Arkadaş, sen bütçeden Suriyelilere
maaş veriyorsan neden emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarını çözmüyorsun? der ve aklına bir nefret söylemi
girer.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika süre ekliyorum Sayın
Paylan.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) Niye bu Suriyelilere bu
parayı harcıyoruz? Benim, emeklilikte yaşa
takılanların sorununu çözmek varken, ben daha iyi maaş alacakken
niye Suriyelilere para harcıyorsunuz? der ve bu, nefret söylemine ve
nefret suçlarına yol açar arkadaşlar; buna çok dikkat edelim.
Suriyelilere maaş filan verilmiyor, Suriyeliler bu ülkede tutunmaya
çalışıyorlar, yaşıyorlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Orta yerde
söyleme bari.
GARO PAYLAN (Devamla) Arkadaşlar, asgari
ücretin altında maaşlara işçi olarak sömürülüyorlar, güvencesiz
çalıştırılıyorlar. Gelin, Suriyelilerin meselelerini
masaya yatıralım. Onların da bu ülkenin vatandaşı
olduğunu ortaya koyalım.
Sayın Recep Tayyip Erdoğana buradan
çağrımdır. Dört yıldır pek çok soru önergesi verdim,
pek çok araştırma önergesi verdim. Gel, bu 40 milyar doların
hesabını ver. Hangi bütçeden harcandı? Bütçeden harcanan,
maaş olarak, tek kuruşluk bir para yok. Avrupa Birliğinden gelen
paralar da
Değerli arkadaşlar, onu da söyleyeyim.
Bakın, fonlardan paralar geldi, dünya kadar para geldi, onlar kamplardaki
Suriyelilere harcandı ve Recep Tayyip Erdoğan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan, ben
de bir iki dakika daha süre istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) -
Suriyelileri bir silah
olarak kullandı Avrupa Birliğine karşı, Kapıları
açarım. diye tehdit etti.
Değerli arkadaşlar, yapmadı mı
bunları? Eğer beni eleştirirsen, ey Merkel, Suriyelilere
kapıları açarım. dedi. Sayın Merkel 3 kere buraya geldi ve
sonucunda 3 milyar dolarlık bir anlaşma yapıldı. Hâlâ
Suriyeliler bir silah olarak kullanılmaya çalışılıyor
3 milyar dolar daha alınsın diye. Bu, Suriyelilere yapılmış
bir hakarettir.
Onların büyük çoğunluğu bu ülkede
kalacaklar ve tıpkı hepiniz gibi, pek çoğunuz gibi, bu ülkeye
sığınan pek çok insan gibi, bu ülkenin onurlu
vatandaşları olmayı hak ediyorlar. Bu çerçevede, gelin, birlikte
onların sorunlarını çözmeyi düşünelim ve Hükûmete de
buradan çağrımdır; gelsin, 40 milyar doların hesabını
versin.
Bu araştırma önergesine destek veriyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sonra söz vereceğim.
Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
hayır, 69a göre söz istiyor.
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, 69a göre söz istiyorum, sataşma var çünkü.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özdağ.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ben
Özdağın ismini anmadım ki, ben ismini anmadım.
BAŞKAN - Hayır, sataşma değil,
yerinizden söz vereyim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, hayır;
69a göre söz vermeniz lazım, şahsına ifade edilen suçlamalar
var.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Özdağ, buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ümit
Özdağın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın CHP grup
önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Hatip
Suriyeli sığınmacılara karşı çıkmayı
ırkçılık olarak nitelendirdi. HDP, PKKnın bu konudaki
tavrının çok açık olduğu ortada; Suriyede yapılan
stratejik göç mühendisliğiyle, Suriyenin kuzeyinde bir PKKistan,
Amerikan desteğiyle kurulmaya çalışılıyor ve oradan
etnik temizlik Türkiyeye yönelik yapılıyor. Ondan dolayı
Suriyelilerin geri dönmesini istemiyorlar. Çünkü birlikte siyaset
yaptıkları ve terör eylemlerini destekledikleri örgüt, orada
devletleşme süreci içerisinde. Şimdi siz daha iyi anlıyor
musunuz kimler Suriyede kalsın istiyorlar ve neden kalsın
istiyorlar? Çünkü bu bir büyük kürdistan projesidir. Sıra Türkiyeye
gelecek. İlk önce Irakta bir devlet yapılanması
yapıldı, şimdi Suriyenin kuzeyine bir yapı kuruyorlar,
bunu İran izleyecek ve sıra Türkiyeye gelecek. Onun için
Suriyelilere burada vatandaşlık verin. diyorlar; amaç bu. Hâlbuki
biz Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini istiyoruz. PKK tarafından
şiddet kullanılarak oradan Türkiyeye yollanan insanların
dedelerinin vatanlarına geri dönmelerini istiyoruz ve burada iki, üç
nesilden beri de bulunmuyoruz biz, bin seneden beri burada bulunuyoruz, gelecek
bin senede de burada duracağız. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) İstediğiniz kadar
emperyalizmle iş birliği yapın, Türk milleti bu coğrafyada
yaşamaya devam edecek. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, siz kendiniz
konuşacaksanız, oylamadan sonra Grup Başkan Vekillerine söz
vereceğim.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Başkanım, bu kadar ağır bir sataşma
Böyle bir
şey olmaz! Faşizmin kürsüde hâlini gördük yani. Bu kadar olmaz ki!
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Suriyelilere vatandaşlık isteyince farklı mı oluyor?
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
ülkemizdeki sığınmacılara yönelik ülke kaynaklarından
yapıldığı söylenen harcamaların detaylarının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2347) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30 Ocak 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Başka söz isteyenler de var.
Zaten şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşmadan sonra söz taleplerini karşılayacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öcalanın mektubunu
nasıl okuttunuz, onu da bir anlatın, bir duyalım!
BAŞKAN Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA DERYA BAKBAK (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, Elâzığ ve Malatyada meydana gelen depremde hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, milletimize
başsağlığı ve yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Türkiye, yaşanan bu depremde tek yürek olurken,
Elâzığda enkaz altındaki Dürdane kardeşimizi Suriyeli
Mahmut enkazı tırnaklarıyla kazıyarak
çıkarmıştır. Depremin sembollerinden olan Mahmut,
yalnızca bir vatandaşımızın hayatını
kurtarmamış, dünyaya da kardeşlik dersi vermiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mahmut Afganlı
çıktı yalnız, haberiniz olsun! Yanıltmışlar sizi!
DERYA BAKBAK (Devamla) Türkiye, bu
kardeşliğin mimarıdır. Çevresinde yanan ateşe, dökülen
kana ve gözyaşına karşı, ülkemiz bir huzur adası
hâline gelmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, bugüne kadar mazlumların umudu olmuş, bundan sonra da
olmaya devam edecektir.
Ülkemizde 3,6 milyon Suriyeli bulunuyor.
Bunların içinde Kürt de var, Arap da, Ezidi de var, Türkmen de. Biz, bu
insanlarla kız alıp kız vermiş, Gaziantepten Şama
ticaret yaptığımızda bu insanların evlerinde
kalmışız. Bu insanlara sırtımızı dönmek,
geçmişimize ihanet, tarihimize, inancımıza ve
insanlığımıza sırt çevirmektir. Bu yüzden, kimse
insanlara sırtımızı dönmemizi beklemesin, dünyanın
yaptığı gibi zulme gözümüzü kapamamızı beklemesin.
Değerli milletvekilleri, 24 Ocak 2020 tarihi
itibarıyla ülkemizde bulunan geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin
sayısı 3 milyon 571 bin 175tir. Geçici barınma merkezlerinde
kalan Suriyelilerin sayısı 63.452, geçici barınma merkezi
dışındaki Suriyelilerin sayısı ise 3 milyon 507 bin
723tür. Fırat Kalkanı Operasyonunun başlamasından
günümüze gönüllü geri dönüş yapan Suriyelilerin sayısı 396.258
olmuştur. Sayılara bakıldığında, Suriyelilerin
geri dönüşü istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.
Ülkemizde bulunan Suriyeliler, 2011
yılından beri kamu hizmetlerinden faydalanmaktadır; eğitim,
sağlık, kamu düzeni ve güvenliği, belediye hizmetleri ve bunun
gibi. Suriyelilere doğrudan yapılan harcamalar ve kamu hizmetlerinden
yararlanmaları sonucu oluşan maliyet 40 milyar dolar
civarındadır. Biz, idari, siyasi, hukuki olarak şeffafız.
Söz konusu harcamanın içerisinde insani yardım harcamaları,
sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan harcamalar,
geçici barınma merkezi için yapılan harcamalar da yer
almaktadır. Avrupa Birliği kaynakları ise 2016
yılından bu yana sadece 3 milyar avroluk destek verebilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Bakbak,
bir dakika süre veriyorum.
DERYA BAKBAK (Devamla) Bu maddi yük, Avrupa
Birliği ve uluslararası kuruluşlar söz verdiği fonları
sağlamadığı sürece, bir ülkenin tek başına
altından kalkabileceği miktarın çok üzerindedir. Buna
karşı Türkiye göçmen krizini en iyi yöneten ülke olmuş,
kardeşlik anlayışıyla mazlumlara kucak açmıştır.
Bu misafirperverliği gösteren milletimize
huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyor, Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kabul edildi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kabul edildi Başkan,
kabul edildi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, kabul edildi yani mümkün değil bu sayıda.
Kapıları kapatalım, yeniden sayalım.
BAŞKAN Sayın Altay, bir talebiniz var
mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok.
BAŞKAN Oyların sayılması
konusunda bir talep geldi gibi gördüm.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Geçti, geçti.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Oylama
yapıldı efendim.
BAŞKAN Saydırmıştım,
söylediğimiz sonuç doğrudur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz adaletinize
güveniyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, iki noktaya
değineceğim.
Birincisi: Bu konu -evet, sonuçta
araştırma önergesi reddedildi ama- üzerinde ciddiyetle
durulması, düşünülmesi, tartışılması gereken bir
konu çünkü bakın, dünyanın birçok ülkesinde göç ve mültecilik meseleleri
bir sorun olarak yaşanmıştır. Bu, zaten bizim çok
yakından da bildiğimiz bir konudur. Neden? Türkiyeden milyonlarca
insan Avrupaya göçmen işçi olarak gitmiştir ve orada şu anda
yaşamaktadırlar -milyonlarca insan- ve bu insanlar yaşadıkları
ülkelerde, 1960ların başından bu yana baktığımızda,
çok ciddi yabancı düşmanlıklarıyla karşı
karşıya kalmışlardır ve
baktığımızda yine tek tek -ister Almanya ister Fransa ister
Hollanda olsun, hepsine bakabiliriz- bu ülkelerde yabancılara yani diyelim
ki Türkiyeden gelmiş olanlara düşmanlık yapanlar da hep
ırkçılar olmuşlardır. Bu, dünya çapında da bilinen bir
şeydir yani yeni keşfedilen bir konu da değildir.
Dolayısıyla, yabancıya düşmanlık yapmak böyle
algılanır ve siyasette de böyle tartışılır.
Şimdi, bu bir mesele; bir kere, bunu bir kenara koyalım.
İkincisi -şimdi bu örnekten devam edecek
olursak- Avrupaya, Almanyaya 1960ların başından sonra,
yaklaşık kırk elli yıl arasında bir zaman boyunca
Türkiyeden milyonlarca insan gitmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bakın,
bugün Almanyada Türkiyeden 3,5-4 milyon arası insan
yaşamaktadır ama bu 3,5-4 milyonluk topluluk yaklaşık
kırk elli yıl arasında bir zamanda oraya yerleşmiştir.
Onun için, o süre boyunca altyapısı oluşmuştur, eğitim
vesaire gibi haklar yavaş yavaş elde edilmiştir, böyle bir
noktaya gelinmiştir.
Şimdi bizim sorduğumuz şu: Çok
kısa bir sürede, yedi sekiz sene gibi kısa bir sürede Suriyeden
savaş nedeniyle ülkemize yaklaşık 4 milyon insan gelmiştir.
Bu, ciddi bir meseledir yani altyapısı olmayan, onların
eğitim, sağlık, iş gibi konularda ihtiyaçlarına cevap
verilemeyecek bir durum söz konusudur. Biz demiyoruz ki -öyle bir iddiamız
yok, bu söylendi ama öyle bir iddiamız yok- bu insanların hepsine
Türkiyede yurttaşlık verilsin, böyle bir iddiamız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım lütfen.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Biz diyoruz ki:
Buraya gelmiş olan, mecbur sebeplerden dolayı buraya gelmiş olan
insanlar, evet, misafirlerimizdir, başımızın üstünde
yerleri vardır ama gündelik ihtiyaçları da vardır; işten
tutun, aşa kadar; çocuklarının eğitimine,
sağlığına kadar. Buna ilişkin altyapının
oluşması ve bu hizmetlerin verilmesi gerekiyor. Böyle bir durumla
karşı karşıyayız. Dolayısıyla,
tartıştığımız konu esas itibarıyla budur ve
buna ilişkin yapılmış olan harcamaların
karşılığının görülmediğini iddia eden
araştırma önergesini de bu nedenle destekliyoruz. Şimdi
bunları söylemiş olmak istiyorum kayıtlara geçsin diye.
Sonuncusu da; efendim, biraz evvel İYİ
PARTİli sayın hatibin partimiz hakkında sarf ettiği
rencide edici lafların hepsini kendisine aynen iade ediyoruz, asla kabul
etmiyoruz. Bu tür laflarla da zaman kaybedecek hâlimiz yok, siyasi cevabı
da hak etmeyen laflardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öncelikle, sayın
hatibin ifadelerini ırkçılıkla nitelemenizi
şaşkınlıkla izliyorum. Bizler ırkçı değil,
Türk milliyetçileriyiz, bunu öğrenmenizi istiyorum; bu bir.
Diğer taraftan, bu memleketin geleceğini
düşünmek, bu memleketin birliğini, dirliğini düşünmek suçsa
biz bu suçu son nefesimizi vereceğimiz güne kadar işlemeye devam
edeceğiz, son nefesimizi; hiç tereddüdünüz olmasın. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Size yönelttiği suçlamalarda PKK
lafından rahatsız olduysanız çıkın deyin ki: Bizim
kurumsal yapı olarak, siyasi parti olarak PKKyla hiçbir ilişkimiz
olmadığı gibi, PKKyı lanetliyoruz. Ben bu konuda sizin
ifadenizi doğru kabul ederim ve biat ederim, derim ki: Bu ifade
doğrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu ifadeden yola
çıkarak, sizi bundan sonra böyle bir konuda suçlamaya da hiç kimsenin
hakkı olmaz. Ama bunu hem söylemeyeceksiniz hem de bu konuda yapılan
suçlamalarda Hayır, ırkçısınız. diye suçlamada
bulanacaksınız; böyle bir şey yok Sayın Oluç.
Bir iki şey daha söylemek istiyorum Türkiye'nin
geleceğiyle, sizin çocuklarınızın da geleceğiyle
ilgili: Garo Paylan ne düşünür bilmiyorum ama Türkiyede 5 milyon
Suriyeliyi
Demografik açıdan Türkiye'nin yapısını
değiştirecek, ekonomik açıdan Türkiyeyi zafiyete uğratacak
böyle bir hadiseyi kabullenmek Türkiyeye ihanet etmektir, Türkiyeye
düşmanlık etmektir. Ben, bu sıralarda oturan hiç kimsenin
Türkiyeye ihanet etmek üzere, Türkiyeye düşmanlık etmek üzere
buraya geldiğine inanmak istemiyorum ama bu konuda ısrarla devam
ediyorsa söylemlerine, onu hain olarak ilan etmeye hazırım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Oluç...
35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Önce şunu belirteyim: Ben, sizin hatibinizle
ilgili bir ırkçı suçlamasında bulunmadım,
ağzımdan böyle bir şey çıkmadı. Sadece, Yabancı
düşmanlığı dünyanın değişik ülkelerinde
yapıldığı zaman, bu, ırkçılıkla
tanımlanır. dedim ve örnek olarak da Almanyada Türkiyeden
gitmiş olanların yıllarca yaşadıklarını
anlattım.
Şimdi, mesela, biliyorsunuz, bizim illerimizde,
ilçelerimizde, küçük yerlerde de orada yaşayan insanlar arasında
zaman zaman çeşitli sorunlar yaşanıyor ve zaman zaman da
karşı karşıya geliniyor, bazen linç meselesine kadar
varabiliyor; böyle şeyler yaşandı çeşitli küçük yerlerde.
Dolayısıyla, bununla ilgilidir yapılan tanımlamalar,
konuşmalar esas itibarıyla. Bir kere, önce bunu belirteyim, yoksa ben
böyle bir ifadeyi kullanmadım. İsterseniz, getirin, tutanaklara da
bakalım yani hatibinizle ilgili bir şey söylemedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Bağlıyorum.
Siyaset terminolojisinde bu konuyla ilgili
nasıl tartışılır ona ilişkin bir şey
söyledim.
İkincisi; ben de sizin
anlattığınızı anlattım, dedim ki: Çok kısa
bir sürede, altı yedi sene gibi bir süre içinde 4 milyona yakın
Suriyeli mücbir sebeplerle buraya geldi ve bunun altyapısı yoktu
burada, hâlâ da yok ve bu insanların ihtiyaçları var. Şimdi,
biz, bu insanları zorla geri gönderemeyeceğimize göre... Ayrıca,
ben gideceklerini de düşünmüyorum ama ayrı bir tartışma bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu konuda bir siyaset
geliştirilmeli. Geri gönderme siyaseti geliştirilmeli.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla, söylediğimiz şudur: Bu insanların
çocuklarının eğitimi, sağlık meselesi, iş
meselesi gibi konularda gündelik ihtiyaçlarına cevap verilmesi gerekir;
biz buna işaret ettik. Dolayısıyla, burada yaşarken bir
zulüm çekmemeleri gerekir; buna işaret ettik esas itibarıyla yoksa
konuştuğumuz konunun başka bir yanı yoktu.
Dolayısıyla, sizin söylediğinize cevap olarak da söylenmiş
bir konu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bağlayalım Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem.
Şimdi, bir durum var; bu insanlar geldiler,
buradalar. Şimdi, dolayısıyla, burada insanca yaşamalarının
imkânlarını biz sağlayalım. Yarın gitmek isteyenler
olursa giderler. Bizim, size yönelik değil de iktidar politikası
açısından eleştirdiğimiz -izin verirseniz son bir cümle bu-
iktidarla daha evvel tartıştığımız konu
şudur: Onlar Kuzeydoğu Suriyede bir operasyon yapıp, o
coğrafya üzerinde bir ameliyat yapıp, Türkiyeye gelmiş olan
milyonlarca insanı -2 milyondan bahsediliyordu sonra 1e inildi- oraya
yerleştireceğiz yani orada demografik bir değişim yaratacağız.
diyorlardı. Biz de bunun gerçekçi olmadığını ve
doğru olmadığını anlatıyorduk, hâlâ da aynı
fikirdeyiz. Dolayısıyla, o tartışma sizinle olan bir
tartışma değildir esas itibarıyla, iktidarın
politikalarıyla ilgili bir tartışmadır.
Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili ismimi anarak sataşmada
bulunmuştur. Söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, ben Suriyelilerin de istedikleri sürece bu ülkenin onurlu
yurttaşları olarak yaşamaya hakları vardır. dedim;
kıyamet bundan koptu.
Bakın, gitmek isteyen elbette gider,
Suriyedeki iç yangın biter, demokratik bir Suriye kurulur, gitmek isteyen
gider ama şunu biliyoruz ki -dünyadaki örnekler de bunu gösteriyor- büyük
çoğunluğu burada kalacak arkadaşlar; 3,5 milyonun, 4 milyonun
belki birkaç yüz bini gidecek ama büyük çoğunluğu burada kalacak.
Bunların sorunlarını çözmek de bizim boynumuzun borcu çünkü
Suriyedeki yangına biz benzin döktük arkadaşlar. Büyük
çoğunluğu da burada kalacak ve sorunlarını çözmeliyiz.
Bakın, Sayın Lütfü Türkkan az önce
söyledi, ben biliyorum ki kendisinin de kökleri Türkiye
sınırları dışından ama Osmanlı
sınırlarının içindeydi. diyecek belki. Arkadaşlar,
Türkiye sınırlarını biliyoruz, Osmanlı
sınırlarını biliyoruz; mevzubahis Türkiye
sınırları içiyse Lütfü Türkkan da onun dışında
kalır ama Osmanlı sınırlarıysa Suriyelilerin
tamamı da Osmanlı sınırlarının içinde kalır.
Bu ülkede Araplar da var, Türkler de var, Ermeniler de var, Kürtler de var;
hepimiz bir arada yaşamayı biliyoruz. Balkanlardan gelenler de
Kafkaslardan gelenler de bizim vatandaşımız olduysa, bir arada
yaşayabiliyorsak, sınırımız suni bir sınır
olarak çekilmişse, sınırın her iki tarafında da Araplar,
Kürtler, Türkmenler yaşıyorsa hepsinin de bir şekilde burada
yaşayabilmesini mümkün kılmamız lazım ama gelenlerin arzu
edenleri varsa elbette gidebilir.
Arkadaşlar, bakın, 40 milyar dolar
harcandı, 240 milyar TL harcandığı söyleniyor, hep tekrar
ediliyor; bu bir nefret söylemine yol açıyor
vatandaşlarımızda ve sonucu ne oluyor, biliyor musunuz? Bir olay
oluyor, suçu olmadığı hâlde Suriyelilerin dükkânları
taşlanıyor, Suriyeliler öldürülüyor Lütfü Bey ve nefret
suçlarına yol açıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, bırak bu
işleri Allah aşkına!
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Kim öldürdü,
yalancı!
GARO PAYLAN (Devamla) Bu söylemlerden -müsebbibi
vardır arkadaşlar- bu nefret söylemlerinden ve nefret
suçlarından vazgeçelim arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkiyede asayiş yok
oldu Suriyeliler sayesinde.
İSMAİL OK (Balıkesir) PKKlılar
öldürüyor, PKKlılar!
GARO PAYLAN (Devamla) Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
sırasıyla gidiyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Müsaade ederseniz ben
yerimden konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Türkiyede benim gibi Balkanlardan gelen
Rakam vermek istemiyorum, öyle çok
rakam veriliyor ki, o verilen rakamlarla
başladığınızda, Türkiye'nin nüfusu 500 milyona kadar
çıkıyor. Çünkü Türkiyede herkes, kendisinin, bu kadar Samsunlu, bu
kadar Kafkas göçmeni olduğundan bahsediyor. Rakam vermek istemiyorum ama benim
gibi evladıfatihan torunlarının tamamı, Garo Paylan
Beyefendinin yaptığı gibi, Suriyeli ve Balkanlardan gelen
göçmenlerin kıyaslanmasından o kadar çok rahatsız ki.
Biz altı yüz sene o topraklarda uç beyliği
yaparak geldik buraya. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Ben Balıkesir Karesiliyim, Karesiden oraya
gitmiş bir ailenin çocuğuyum. Konya Karamandan oraya gidenler var,
Samsundan gidenler var, Nevşehirden gidenler var, Afyondan gidenler
var. Bilmiyorum, Hakkı Oluçun ailesi nereden gitmiş ama netice
itibarıyla, biz altı yüz yıl bekçilik yapıp Git.
denilince giden, Gel. denilince gelen ailelerin çocuklarıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz buraya
geldiğimizde, Türk vatanına yük olmak değil, Türk
vatanını kalkındırmak için çalıştık.
Sahillerde nargile fokurdatıp hastanelerde bedava muayene olmadık.
Devletten para almadık, devletten bir kuruş para almadık, bir
santim de yer almadık. Dolayısıyla, böyle kalkıp Suriyeden
buraya gelen, kendi vatanlarını korumaktan aciz insanların
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Suriye
düşmanlığı işte bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
bir Balkan göçmeniyle
kıyaslanmasından esef duydum; bir Balkan göçmeni olarak, Rumeli Türkü
olarak bunu reddediyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Sayın Akbaşoğlu
.
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, kırmızı çizgilerinin 82 milyon
insanımızın tümünün kardeşliği esasına
dayalı tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet umdeleri
olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şu hususu
açıklıkla ifade etmek isterim ki, bizim kırmızı
çizgimiz 82 milyon insanımızın tümünün kardeşliği
esasına dayalı olarak tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet
umdeleridir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türk Bayrağı
Türk devleti
Türk dili
Onların ismi Türk.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bizlere sığınmak için gelen herkese, her
milletten, her renkten, her dinden insanlara insani yardım konusunda
kucağımızı açar ve insanlığımızı
gösteririz çünkü biz Türkiye olarak, Türk milleti olarak
insanlığın vicdanıyız. Dolayısıyla, bunun
bilinmesini istiyorum.
İkinci olarak da; devletimizin vatanıyla
ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasına aykırı bir
şekilde, gerek içeriden gerek dışarıdan hangi terör
gruplarınca -PKK, PYD, DAEŞ vesaire- kimler tarafından
yapılırsa yapılsın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
bizi bölmeye, parçalamaya yönelik her türlü eylemin de
belini kırarız, her türlü teröriste haddini bildiririz, bu güç ve
kudretteyiz. Bunun da bilinmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17:43
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70
Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512)
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 161 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı ve 1inci maddenin önerge işleminde
kalınmıştı.
Şimdi, 1inci maddenin önerge işlemine
geçiyoruz.
1inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Coğrafi verilerin toplanması, üretimi,
paylaşımı ile mali ve cezai hükümler
MADDE 1- (1) 49 sayılı Coğrafi Bilgi
Sistemleri Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
kapsamında onaylanan Ulusal Coğrafi Veri Sorumluluk Matrisinde yer
alan coğrafi verilerin;
a) Ulusal Coğrafi Veri Paylaşım
Matrisine göre kamu kurum ve kuruluşları arasında
paylaşımı, erişimi ve kullanımı bedelsizdir.
b) Ulusal güvenliğe ilişkin hükümler ile
fikrî, sınai ve ticari haklara ilişkin mevzuat hükümleri saklı
kalmak ve veri üretmekle sorumlu kurumun uygun görüşü alınmak
kaydıyla, veri madenciliği ve yeni veri üretimi konularındaki
hasılat paylaşımına yönelik işbirlikleri
kapsamında, kamu hizmeti ifa eden özel hukuk tüzel kişileri ve
üniversiteler ile paylaşımı bedelsiz olarak yapılabilir.
(2) Gerçek kişilerin ve özel hukuk tüzel
kişilerinin Türkiyeye ait Ulusal Coğrafi Veri Sorumluluk Matrisi
kapsamındaki coğrafi verileri; toplaması, üretmesi,
paylaşması veya satması; özel kanunlardaki hükümler saklı
kalmak kaydıyla ve ticari faaliyetleri gerçekleştirmek için gerekli
belgelere sahip olması şartı ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının iznine tabidir. İzne tabi olacaklar için,
izin süresi ve verilere ilişkin usul, esas ve içerikler Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca belirlenir. İzin bedeli
1/1000lik pafta başına yerli gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel
kişileri için 25,00 TLdir. Bu tutarlar takvim yılı
başından geçerli olmak üzere her yıl bir önceki yıla
ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan
edilen yeniden değerleme oranında artırılarak
uygulanır. Alınan izin bedeli Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri
hizmetlerinde kullanılmak üzere Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğünün
ilgili hesabına yatırılır. İzin alınmaması
durumunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca izin bedelinin
10 katı tutarında idari para cezası uygulanır. İdari
para cezası kararı, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat
Kanunu hükümlerine göre kararı veren merci tarafından ilgiliye
tebliğ edilir.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Aksaray
Adana
Antalya
İbrahim
Halil Oral İsmail
Ok
Ankara Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir
Milletvekili İsmail Ok konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL OK (Balıkesir) - Coğrafi
Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izlemekte
olan bütün vatandaşlarımızı saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum.
Öncelikle, Elâzığ ve çevre illerimizde
meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
da acil şifalar diliyorum.
Bu maddeyle, kamu kurum ve
kuruluşlarının birbirleri arasında coğrafi verilerle
ilgili erişim, paylaşım ve kullanımının bedelsiz
bir şekilde Coğrafi Bilgi Platformu üzerinden sağlanması ve
bunun yanı sıra, yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişilerin
söz konusu coğrafi verileri toplayabilmesine, üretebilmesine,
paylaşabilmesine ve satabilmesine yönelik düzenleme
yapılmaktadır.
İYİ PARTİ Grubu olarak bu kanun ve
maddeleri üzerindeki kaygılarımızı hem Komisyonda hem de
kanunun tümü üzerinde yapılan konuşmalarda ifade ettik. Özünde
faydalı ve gerekli bir düzenleme olmakla birlikte, maddenin iki
noktasında tekrar tekrar değerlendirmeler yapılması
gerektiğini düşünüyoruz. 1inci maddenin (b) bendinde yer alan
yapılabilir ibaresi muğlaktır. Yine, bilgilere
ulaşılması için belirlenen 25 ve 50 lira, otoban, tren yolu gibi
geniş alanlarda ciddi meblağlara neden olacaktır. Zaten bu
konularla ilgili, her kurum çok büyük ücretler talep etmektedir. Böyle bir
ücretin tekrar alınması hakkaniyete uygun değildir.
Bu madde üzerinde, özellikle, verilerin yabancı
gerçek kişilere de verilebileceği ifadesi bizleri
kaygılandırmaktadır. Millî güvenliğimiz
açısından, tabii kaynaklarımızın, askerî
bölgelerimizin ya da kritik alanların yer aldığı
coğrafyamızın haritalarının yabancı kişilere
verilmesini asla doğru bulmuyoruz ve bu durumu engelleyecek ibarelerin bu
maddede yer almaması gerektiğine inanıyoruz; bu konuda özellikle
AK PARTİ Grubunu sorumluluk almaya davet ediyoruz. Aksi takdirde, bu
vebalin altından, başta AK PARTİliler olmak üzere hiçbirimiz
kalkamayız. Bu konudaki kaygılarımızın dikkate
alınarak gerekli düzenlemelerin yapılmasının elzem
olacağı kanaatindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokrasinin bir gereği olarak halkımız bizleri
oylarıyla seçerek bu yüce Meclise gönderiyor ve bizlere diyorlar ki:
Bizim verdiğimiz vergilerden maaşınızı alın,
bizim refahımız ve huzurumuz için çalışın.
Şimdi, buradan sormak istiyorum:
Elâzığda vatandaşlara karşı görevimizi yaptık
mı? Maalesef yapmadık. Bir tek Elâzığda değil, 81
vilayetteki vatandaşlarımıza karşı görevimizi
yapmadığımız şu son Elâzığ depremiyle bir
kez daha ortaya çıkmıştır. Deprem riskleri her geçen gün
artmaya devam ederken bizler hâlen Kanal İstanbul ve imar
iskânının hangi kurumlar tarafından verilmesi gerektiğini,
gelirlerini hangi kurumların alması gerektiğini konuşuyoruz
ve tartışıyoruz. Bırakın milletvekilliğini, bir
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu içinde bulunduğumuz
durumdan gerçekten utanıyorum.
Milyonlarca çürük bina, AFAD merkezi bulunmayan il
büyüklüğündeki binlerce ilçe merkezi ve deprem vergileri yok edilmiş
bir Türkiye dururken hâlâ vatandaşın cebinden çıkacak
paranın hangi kurumlara gideceğini tartışmak korkunç bir
durum olsa gerek. Bugün, milletvekillerinin bu konuda kendilerini
sorgulaması gerektiğini ve parti aidiyetinden uzaklaşarak samimi
bir muhasebe yapmaları gerektiğini düşünüyorum.
Son olarak, seçim bölgem Balıkesirin
Bandırma ilçesinde belediye meclis üyelerinin yapmış olduğu
çalışma sonucunda Depreme Karşı Alınması Gereken
Önlemler başlığı altında AFAD merkezinin
Bandırma ilçesinde bulunmamasını büyük bir sorun olarak belirlemişlerdir
ve ben de bu düşünceye aynen katılıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ok, sadece bir dakika süre
ekleyeceğim.
Bundan sonraki konuşmacıların hepsi
için de bu kuralı uygulayacağım.
İSMAİL OK (Devamla) Anlayışınız
için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Rica ediyorum.
Buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) Başta
Bandırma ve Edremit olmak üzere, Körfez ilçelerimiz,
Ayvalıkımız, Burhaniyemiz birçok ilden daha büyük nüfusa
sahipler. Ayrıca bu ilçelerimiz bir turizm beldesi. Yazın 50 bin
nüfuslu ilçelerimiz 500 bin hatta zaman zaman 1 milyon misafiri
ağırlamakta. Bu da böyle ilçeler için AFAD merkezlerinin
kurulmasının ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermektedir.
İşte, deprem gerçeğini her gün yaşıyoruz. Maalesef, seçim
bölgem Balıkesir de beşik gibi sallanmakta ve buradan Balıkesir
halkının temsilcisi olarak Balıkesir halkı adına,
özellikle Türkiyede olduğu gibi seçim bölgem Balıkesirde gerekli
tedbirlerin, önlemlerin alınmasını talep ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ok.
Değerli milletvekilleri, tekrar
hatırlatayım: Kanunun görüşmelerine başladık ve
önergeler üzerinde konuşma süresi her hatip için beş dakikadır.
Konuşmasını bu süre içerisinde tamamlayamayan hatiplere bir
kereye mahsus bir dakika ek süre tanıyacağım. İkinci bir ek
süre talebinde bulunmamanızı rica ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin 1inci
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve 1inci maddesinin 2nci fıkrasının
kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
b) Ulusal güvenliğe ilişkin hükümlerle
fikrî, sınai ve ticari haklara ilişkin mevzuat hükümleri saklı
kalmak ve veri üretmekle sorumlu kurumun uygun görüşü alınmak
kaydıyla, veri madenciliği ve yeni veri üretimi konularındaki
hasılat paylaşımına yönelik işbirlikleri
kapsamında, kuruluşlar, üniversiteler, meslek örgütleri, sendikalar,
odalar, sivil toplum kuruluşları, alanda bilimsel ve gönüllü
çalışma yapmak isteyen gerçek kişiler ile paylaşımı
bedelsiz olarak yapılır.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz Habip
Eksik
Ankara
Adana
Iğdır
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Hüseyin
Kaçmaz Erol
Katırcıoğlu
Kocaeli
Şırnak
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Erol Katırcıoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, esasında, sıra
sayısı 161 olan bu Yasa Teklifinin adında coğrafi bilgi
sistemi kelimesi özellikle geçmekle birlikte, içeriğine
baktığımızda imar kanunlarıyla ilgili yani imarla ilgili
kanunlarda bazı değişiklikler içeriyor. Olabilir; yani, her
zaman hayat değiştiği için yasalarda da değişiklik
olması gerekiyor, vesaire fakat biraz dikkatli baktığımda
ben şöyle bir sonuç ya da şöyle bir kuşku edindim: Bu
yasanın özellikle ivedi yargılama usulünü gündeme getirmiş
olması esas itibarıyla bir hızlı iş yapma yani mevcut
yasaların ima ettiği mülkiyet ilişkilerinin, imar meselesiyle
ilgili olarak ortaya çıkacak olan mülkiyet ilişkilerinin mahkemelere
iletilmesi sonucunda ortaya çıkacak olan
karmaşıklığı gidermeye yönelik olmak üzere veya en
azından -başka biçimde söyleyecek olursak- daha hızlı arsa
ve arazi düzenlemesi yapabilmeyi amaçlamak adına böyle bir ivedilik ima
eden bir usul önermiş olması, doğrusunu isterseniz, bu yasanın
amacıyla ilgili olarak kuşku duymama sebep oldu benim. Yani, esasında açıkça
söyleyeyim: Bu yasada ben iki acil, ivedi şey görüyorum; bunlardan bir
tanesi galiba Kanal İstanbulla ilgili olarak ortaya çıkacak olan
mülkiyet ilişkileri meselesi, bir de Ahlattaki saray meselesiyle ilgili
bir düşünceyle birlikte oluşmuş olan bir yasa tasarısı
olduğu kanaatindeyim.
Şimdi, arkadaşlar, şunu
söyleyebiliriz: Gerçekten de baktığımızda, imarla ilgili
olarak yaşanan sorunlar
Ben, doğrusunu isterseniz, şehir
plancısı falan değilim, onun için de çok ayrıntılı
bir şey söylemeyeceğim ama özellikle arsa ve arazi düzenlemeleriyle
ilgili olarak ortaya çıkan mahkeme meseleleri gerçekten çok zaman alan ve
dolayısıyla da maliyeti olan süreçler. Fakat arkadaşlar, böyle
bir sorunu aşmak için -bence olmaması gereken- Anayasanın
125inci maddesi çerçevesinde idarenin aldığı kararların mahkemeye
götürülmesi gerekliliğini neden pas geçelim? Yani bunun bir gerekçesi
olması lazım. Tamam, anlıyorum, bugüne kadar bazı
gerekçelerle -mesela özelleştirmeyle ilgili olarak olabilir, turizm
yatırımlarıyla ilgili olabilir, afetle ilgili olabilir- bazı
meselelerde ivedilik usulü kabul edilmiş ve yürürlükte. Fakat
arkadaşlar, onlara da bence istisnai durumlar diye bakmak lazım.
Dolayısıyla da ben bunu şuna benzettim bu yasayı okurken:
Nasıl ki her bir devlet kurumu diyeyim, Kamu İhale Yasasından
kendisini uzak tutmak için bir çaba içinde ise tıpkı onun gibi, arsa
ve arazi meseleleriyle ilgili olarak ortaya çıkacak olan sorunların
aşılmasında normal mülkiyet haklarını dikkate alan,
adil yargılamayı dikkate alan bir çizgide, bir çerçevede iş
yapmaktansa bundan uzak durmak ve dolayısıyla da muhtemel zaman
kayıplarını ortadan kaldırmak gibi bir amaçla
düşünülmüş olduğunu görüyorum. Ama arkadaşlar, Kamu
İhale Yasasının gerçekten hâlipürmelal-i hepinizin bildiği
bir mesele. Yani bugün itibarıyla Kamu İhale Yasamız var
mı yok mu? derseniz, Nelere uygulanıyor? diye
baktığınızda, hangi kurumların kararları Kamu
İhale Kanununun kapsamı alanında olduğuna
baktığınızda çok az sayıda olduğunu görünce o
zaman şöyle bir sonuç çıkarmak mümkün: Demek ki Kamu İhale Kanunu
diye bir kanun var ama aslında yok yani aslında bence bir zombie
kanunla karşı karşıyayız.
Şimdi, dolayısıyla buradaki meselemiz
de biraz böyle gibi geliyor bana. Yani imar meseleleriyle ilgili olarak
önümüzdeki dönemde -demin ifade ettiğim gibi- Kanal İstanbul sorunu
çerçevesinde bir acelenizin var olduğu anlaşılıyor ve o
çerçevede de bunu hızlandırmak istiyorsunuz. Fakat arkadaşlar,
ben süremi uzatmayayım ama şunu tekrar edeyim, bunun birkaç defa
altını çizmiştim: Demokrasiler ağır
çalışır ama genellikle doğru sonuçlar üretir ancak despotik
sistemler hızlı çalışır ve yanlış kararlar
üretir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Katırcıoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki 25,00 TL ibaresinin 5,00
TL olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ulaş
Karasu Ednan
Arslan İlhami
Özcan Aygun
Sivas İzmir Tekirdağ
Vecdi
Gündoğdu Orhan
Sümer Hasan
Baltacı
Kırklareli Adana Kastamonu
Gökan
Zeybek
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Gökan Zeybek konuşacaktır.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa
teklifinin aslında tek bir maddesi var coğrafi bilgi sistemleriyle
ilgili, o da 1inci madde, geriye kalan maddeler benden önce konuşan
hatibin söylediği gibi daha çok imar yasasındaki
değişikliklerle ilgili.
Şimdi, burada üzerinde anlaşmamız
gereken bazı noktalar var ve bunu ben Genel Kurulun bilgisine ve
Komisyonun bilgisine sunup bazı da sorular soracağım.
Şimdi, kanun teklifinin 1inci maddesinde 49
sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine atıfta bulunarak
Ulusal Coğrafi Veri Sorumluluk Matrisine göre hükümler getiriyorsunuz.
Sözü edilen sorumluluk matrisi hâlen yayınlanmamış ve
yayınlanmamış bir bilgiye dayanarak kanun maddesi öneriliyor. Bu
kanunun çıkmasıyla birlikte matrisin yayınlanmasına kadar
geçecek sürede bu veri üretimine yönelik izinler nasıl ve neye göre
verilecek? Bu konuda Komisyonun bir açıklama yapmasını
istiyorum.
Bir başka önemli nokta şu: Biz
İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi coğrafi bilgi sistemleri
matrisine sahip olan belediyelerin portalları üzerinden veri
kullanımını yapacak olan vatandaşlar, bundan sonra bu
uygulamayı nasıl yapacaklar? Bu konuda da bir açıklığa
ihtiyaç var. Gelir hasılat paylaşımı üzerinden
üniversitelerin yapacağı protokollerle matrisleri alabileceği
söyleniyor. Peki, akademik kariyer açısından bu hizmeti üretecek
olan, teknoloji çalışması yapacak olan üniversitelerin bilim
adamları bu coğrafi bilgi sistemine nasıl ulaşacaklar?
Eğer hasılat paylaşımı yoksa bu konuda bir
açıklığa ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Bir başka nokta, deprem gibi çok önemli bir
konuda denetim görevini yapacak olan, 1954 yılında kurulmuş olan
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı meslek
odalarının denetim hizmetini yerine getirirken denetleyici projeleri
kontrol etmek için kendisine lazım olan coğrafi bilgi sistemine
nasıl ulaşacağı konusunda da -bu konuda da yasanın bir
kapsayıcılığı olmadığı için- bir
açıklamaya ihtiyaç vardır.
Bir başka önemli nokta, biz Türkiye
ölçeğinde coğrafi bilgi sistemlerini kullanarak araştırma
yapacak olan kişi ya da kuruluşlara, yerli kuruluşlara, pafta
başına 25 TL gibi bir rakam getiriyoruz. Türkiyenin bütün
büyüklüğü dikkate alındığında her bir pafta satın
alınmak istendiğinde ödenecek rakam 33 milyon TLnin üzerindedir.
Türkiyedeki üniversitelerde her ne kadar çok başarısız
eğitim verseler bile, ben Türk gençliğine son derece güveniyorum. Yazılım,
donanım ve bilişim alanında Türkiyenin de hızlı bir
atağa geçebileceğine ve teknolojik atılımlar konusunda
coğrafi bilgi sistemlerini baz alarak bunlar üzerine inşa edilecek
çok ciddi sayıda yazılım olduğuna inanıyorum. Mesela,
20 yaşında bir üniversite öğrencisi, ortalama zekâ seviyesi de
çok üst düzeydeyse; Googleı kuranlar, Facebooku kuranlar ya da dünyadaki
diğer büyük yazılım, donanım şirketlerini kuran
gençler gibi, bizim gençlerimiz, çocuklarımız ortaya çıkarsa bu
bilgilere nasıl ulaşacaklar, bu bedeller nasıl ödenecek? Bu
konuda özendirici ve teşvik edici herhangi bir madde yok.
Bir konuyla da ilgili, tabii, şu soruyu da gene
Komisyona sormak istiyorum: Teklifin 1inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendi kapsamında kamu
yatırımları, ihtiyaç duyulan coğrafi verilerin paylaşımı
bedelsiz olacak mı? Ne demek istiyorum? Yani devletin ya da belediyenin
kurumları tarafından yapılmış olan ihalelere girip bu
ihaleler sonucunda coğrafi bilgi sistemleri üzerine ihaleyi kazanan ve bu
datalara ihtiyacı olan kişiler ya da şirketler, bunları
bedel karşılığında mı alacaklar yoksa ücretsiz
olarak mı alacaklar? Bu konuyu da Komisyonun açıklığa
kavuşturmasını istiyorum.
Süremi de fazla uzatmadan Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zeybek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) Sayın
Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum izniniz olursa.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürekin,
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin 161 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) Gökan
Beye teşekkür ediyoruz, kendisi, Komisyonumuzda da kanun tekliflerine
önemli katkılarda bulunuyor, Komisyonumuza doğrudan soru yöneltti
Şu anda Bakanlık iznine tabi olacaklar için süre, usul, esaslara
ilişkin tespitler yapılıncaya kadar ne olacak? diye sordu.
Şu anda alabiliyorlar, kararname ekindeki matrislerden şu anda
matrisler yönlendirmesiyle alınabiliyor. Bilim insanları bu alanlarda
çalışma yapacaklar.
Evet, teklifin 1inci maddesinin (a)
fıkrasında Kamu kurum ve kuruluşları arasında
paylaşımı, erişimi ve kullanımı bedelsizdir.
ifadesi var. Fakat kamu yatırımlarıyla ilgili de (b) fıkrasıyla ilgili Komisyon olarak görüşümüz, kamu
yatırımlarında coğrafi verilerin paylaşımı
bedelsiz olacaktır.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akyürek.
VII.- KANUN TEKLİLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70
Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512)
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)
BAŞKAN -
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
161 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "49 sayılı Coğrafi Bilgi
Sistemleri Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
kapsamında onaylanan ibaresi ile aynı fıkranın (b)
bendinde yer alan "özel ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını ve ikinci fıkranın ikinci
cümlesinde yer alan "olacaklar için, ibaresinin "olacaklar ile
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Mehmet Doğan
Kubat Abdullah
Güler
Çankırı İstanbul İstanbul
Zeynep Gül Yılmaz İsmail
Bilen Mihrimah
Belma Satır
Mersin Manisa İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu Radiye Sezer
Katırcıoğlu Hüseyin
Şanverdi
Hatay Kocaeli Hatay
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR
AKYÜREK (Konya) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle anlam
bütünlüğünün sağlanarak madde metninin sadeleştirilmesi
öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde
2si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır. İlk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. 2sini birlikte
işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Aksaray Adana Antalya
İbrahim Halil Oral Dursun
Ataş
Ankara Kayseri
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz Habip
Eksik
Ankara Adana Iğdır
Ömer Faruk Gergerlioğlu Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Kocaeli Şırnak Batman
Sait
Dede
Hakkâri
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR
AKYÜREK (Konya) Aynı mahiyetteki önergelere katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde ilk söz, Kayseri Milletvekili Dursun Ataşa ait.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Elâzığ ve Malatyada meydana
gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralı
vatandaşlarımıza acil şifalar dileyerek sözlerime
başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, düzenlenen bu maddeyle
5609 sayılı Kanun ile 775 sayılı Kanun hükümleri
arasındaki çakışmaların kaldırılması
amaçlandığı söylense de yapılan bu düzenlemelerin yerel
yönetimler ile TOKİ arasındaki yetki karmaşasını
ortadan kaldırmak gerekçesiyle yapıldığı belirtilse de
asıl amacın yerel yönetimlerin yetkilerini TOKİye devretmek
olduğu gayet açıktır. Bu düzenlemeler göstermektedir ki
belediyelerin yetki alanları sınırlandırılarak
yetkileri merkezî yönetime devredilmektedir. Ne yazıktır ki AKP, 31
Mart ve 23 Haziranda sandıktan çıkan sonucu doğru
okuyamamış, milletin iradesine saygı göstermeyip milletin
iradesini gasbetmek için bu gibi yöntemlere başvurmaya
başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP tarafından
2013 yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanunla
büyükşehir belediye sayısı 30a yükseltilmiştir.
İktidar, merkeziyetçiliği azaltacağını, yerinden
yönetimleri güçlendireceğini söylemiş, köylere ve şehrin her
köşesine daha hızlı, daha kaliteli hizmet götüreceğini
belirterek köyleri dahi mahalle yapıp büyükşehre bağlamış,
seçimlerde de başarı elde etmişti. Nasıl ki
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkemizi
uçuracağı söylenerek sistem değişikliği
yapıldıysa o dönemde de bu düzenlemelerin mahallî idareleri
uçuracağı, daha iyi hizmetler verileceği söylenerek büyükşehir
belediyelerinin yetkileri artırılmıştı. Bugün ise
belediyeleri kaybettikleri için tam tersi hareket ederek yerel yönetimlerin
elindeki yetkileri merkeze almayı hedeflemektedir. AKP, bu zihniyetle
hareket ettiği sürece, nasıl ki belediyeleri kaybettiyse
iktidarı da kaybedecektir.
Değerli milletvekilleri, AKP, iktidarda
bulunduğu on yedi yıl boyunca imar rantlarını yandaş
müteahhitlere, kişi ve gruplara dağıtmıştır;
dağıtılan bu rantlarla kendi yandaş şirketlerini
oluşturmuştur. Şimdi soruyorum: Kamuoyunda AKPnin
imtiyazlı beşlisi diye bilinen bu şirketlerin rantı
kesilecek diye mi bu değişiklikler yapılmaktadır, yoksa
muhalefete geçen belediyeler hizmet üretemesin diye mi bu
değişiklikler yapılmaktadır?
Değerli milletvekilleri, AKP, imar
kanunlarında ve yönetmeliklerinde defalarca değişiklik yaparak,
şehirlerin görünümünü bozan, yapı yoğunluğunu artıran
ve altyapısız yapılaşmanın maalesef ki önünü
açmıştır. AKPli belediyelerce pek çok yeşil alan imar
değişiklikleriyle önce sanal parklara dönüştürülmüş, sonra
da bu parkların üzerine AVMler ve gökdelenler inşa edilmiştir.
Günümüze gelindiğinde ise Sayın Cumhurbaşkanı kendi
iktidarları döneminde şehirlerimize ihanet ettiklerini açıkça
söylemektedir. Şimdi ise son yıllardaki imar rantının en
büyüğü olan Kanal İstanbul Projesiyle karşı
karşıyayız. Kanal İstanbulun planlandığı
bölgede Katarlıların, aile mensuplarının ve yandaş
müteahhitlerin yoğun bir şekilde arsa aldıkları kamuoyunca
bilinmektedir. Bu ülkenin toprakları kimseye peşkeş çekilemeyecek
kadar kutsaldır; her köşesinde aziz şehitlerimizin kanı,
her metrekaresinde öksüzün, yetimin hakkı vardır.
Değerli milletvekilleri, imar
değişikliklerinde yandaşlara rant sağlamak uğruna
ülkemizdeki deprem gerçeği planlamalarda ve uygulamalarda yok
sayılmaktadır. Yok sayılan bu gerçek ancak yeni bir deprem meydana
geldiğinde yetkililerin aklına gelmektedir. Üniversiteler, bilim
çevreleri ve meslek odaları depremle ilgili yıllardır
çalışma yapmakta, depremin oluşturduğu sorunları ve
çözüm yollarını dile getirmektedir. Maalesef ki iktidarın
kaderci yaklaşımı, siyasi istismarı, rant kaygısı
ve sorumluluğu bir türlü üstüne almaması nedeniyle gerekli
adımlar bir türlü atılamamaktadır.
İktidar, belediyeler muhalefete geçti diye
belediyelerin yetkilerini TOKİye aktarmakla uğraşmak yerine bir
an önce kentleri deprem gerçeğine uygun hâle getirmek için
çalışmalar yapmalıdır. Unutulmamalıdır ki deprem
öldürmez, ihmal öldürür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ataş.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşma Hakkâri Milletvekili Sait Dedeye ait.
Buyurun Sayın Dede. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 2nci
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, 24 Ocak günü meydana
gelen, merkezi Elâzığın Sivrice ilçesi olan depremde
hayatını kaybeden insanlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır ve yaralılara acil şifalar diliyorum.
6,8 şiddetindeki depremden etkilenen bölgelerde
yaşayan yüz binlerce insanımız zor şartlar altında
bulunmaktadır. Bir an önce gerekli ihtiyaçların
karşılanıp mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyor.
Yalnız SMS yardımlarıyla değil ciddi bir yaklaşımla,
yıllardır toplanan, depreme yönelik yaratılan mali kaynaklar kullanılmak
suretiyle yurttaşlarımızın ihtiyaçları giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri, deprem ülkemizin bir
gerçeği, Türkiye de bir deprem ülkesi, bunu görmezden gelmek, hafife almak
en amiyane tabirle kafamızı kuma gömmektir. Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğinin yayınladığı rapora göre,
Türkiye nüfusunun yüzde 98i deprem tehdidi altında
yaşamaktadır. Yine, sanayi kuruluşlarının yüzde 98i
deprem bölgelerinde ve yüzde 73ü de aktif fay zonları içinde yer
almaktadır. Aynı şekilde, barajların yüzde 95i bu
tehlikeli topraklar üzerinde bulunmaktadır. Deprem doğal bir
süreçtir. Depremi afete çeviren, yetkililerin bilim dışı ve
tamamen ranta dayalı yaklaşımlarıdır. Bugün
dünyanın birçok yerinde gerçekleşen büyük şiddetli depremlerde
insanların burnu bile kanamazken maalesef ülkemizde meydana gelen
depremlerde korkunç boyutta can ve mal kaybı yaşanmaktadır.
Depremden sonra olay yerine Hükûmet yetkililerinin gitmesi yeterli
değildir; önemli olan, öncesinde can ve mal kayıplarını
azaltacak bir politikanın hayata geçirilmiş olmasıdır.
Önceden, etkili ve bilimsel yöntemlerle deprem öncesi hazırlık
yapmak, konutları ve yaşam alanlarını bir plan ve proje
dâhilinde denetlemek gerekmektedir. Yine, hukuk kuralları herkes için
uygulanmalı, rant çevreleri korunmamalıdır. Bu bağlamda,
daha önceleri gerçekleşen depremlerde sorumluların
yargılanması noktasında toplum vicdanı
rahatlatılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, çeşitli dönemler
çıkarılan ve bir gelenek hâline gelen, sadece belli birtakım
rant çevrelerini tatmin etmek amacıyla yapılan imar düzenlemeleri,
kanun hükmünde kararnameler, özel imar izinleri, emsal artışları
ve benzeri uygulamalarla kentlerin mekânsal kültürü yok edilirken şimdi
ise gelinen noktada üzerine konuştuğumuz kanun teklifinin 2nci
maddesiyle de belediyelerin yetkileri kaldırılıp yetkiler
Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurum olan
TOKİye devrediliyor.
775 sayılı Gecekondu Kanununa getirilmek
istenen bir ek maddeyle belediye sınırları içerisinde veya
dışarısında Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca oluşturulan veya oluşturulacak olan
alanlarda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkili
kılınmak isteniyor. Yerel yönetimlerin kentler üzerindeki yetkileri
kısıtlanmakta, yerel yönetimler işlevsizleştirilmekte,
etkisizleştirilmekte ve imar konusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ve TOKİ üzerinden merkezî yönetimin kentlere
doğrudan müdahale hakkı genişletilmektedir.
Mevcut hâliyle teklif, Kanal İstanbul
Projesine hazırlık özelliğini göstermektedir. Bu, hukuku
dolanmaktır. Bu, başta İstanbul olmak üzere aslında bütün
il ve ilçelere kayyum atamaktır. Belediye sınırları
içerisine dâhil olan yerlerde belediyelerin yetkisinin olmaması kabul
edilecek bir durum değildir, hele hele bu yetkinin TOKİ gibi
tartışmalı bir kuruma devri gelecek adına vahim ve
endişe verici bir durumdur.
Başlangıçta düşük ve orta gelirli
ailelere konut projeleri gerçekleştirmek için kurulan veya en azından
öyle olduğu söylenen TOKİ, günümüzün en şaibeli kurumu
durumundadır. Gerek Cumhurbaşkanlığına ve gerekse
ilgili bakanlıklara TOKİyle ilgili vermiş olduğumuz soru
önergelerimizin tamamı cevapsız
bırakılmıştır. Örneğin, kendi seçim bölgem
Hakkâride ve komşu kentimiz Şırnakta TOKİ tarafından
yapılan hukuksuzlukları milletvekilleri olarak defalarca dile
getirdik ancak ilgililerden herhangi bir cevap alamadık.
Yüksek Vadi 5inci Etapta yapılan
konutların ilk etaplarının kuraları çekilmiş
olmasına rağmen hak sahiplerine teslimi gerçekleşmemiştir.
3.063 konuttan kura çekimi yapılan 1.256 konutun teslimi için arsa
payı bedeli ortak yaşam alanları bedeli tapu
masrafları adı altında, birçok farklı kalemde hak
sahiplerinden projenin amacına aykırı olarak para talep
edilmektedir. Ödenmesi istenen paranın hangi kriterlere göre
belirlendiği konusunda da bir netlik bulunmamaktadır. Benzer durumda
olanlara farklı ödeme planları çıkartılarak zaten
mağdur olan insanlar bu sefer de TOKİnin kâr
mantığıyla karşı karşıya kalarak bir kez
daha mağdur edilmektedir. Kış mevsiminin erken
başladığı ve sert geçtiği Yüksekovada konutların
teslimi için eylül ayında kura çekiliyor. Eylül ayından önce zaten
insanlar kirada kaldıkları evlerinde kışlık
yakacaklarını temin etmiş oluyorlar. Dar gelirli ailelerin yeni
bir eve geçip tekrar yakıt giderlerini karşılamaları mümkün
değildir. Yapımı ilkbaharda biten konutların kura çekiminin
sonbaharda yapılmasının da hiçbir izahatı yoktur.
Şimdi kura çekimi gerekçe gösterilerek hak sahiplerine ödenen kira
yardımları da kesilmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Dede,
tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin 2003 yılında imzalayarak yürürlüğe
koyduğu Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Uluslararası Sözleşmesinin 11inci maddesi barınma hakkını
düzenlemekte ve sözleşmeci taraflara bu konuda yükümlülükler
getirmektedir. Barınma hakkı artık temel insan haklarından
biri olarak görülmektedir. Ancak ne yazık ki, elverişli konut
hakkını düzenleyen bu sözleşmenin gerekleri maalesef yerine
getirilmemektedir. Evleri yakılan yıkılan insanlar bürokratik
engeller ve kâr hırsıyla sokaklarda bırakılmamalı,
sosyal devlet ilkesinin gereği derhâl yerine getirilmelidir.
Şırnak ve Yüksekovadaki TOKİ konutları amacına ve
korunan menfaate uygun olarak ivedilikle hak sahiplerine teslim edilmeli,
mağdurların yaraları bir an önce sarılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Dede.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ulaş
Karasu Mehmet
Akif Hamzaçebi Gökan
Zeybek
Sivas İstanbul
İstanbul
Hasan
Baltacı Türabi
Kayan Özcan
Purçu
Kastamonu Kırklareli
İzmir
MADDE 2- 20/7/1966 tarihi ve 775 sayılı
Gecekondu Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 6- Bu Kanun uyarınca; 5609
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra belediye
sınırları içerisinde veya dışarısında 775
sayılı Gecekondu Kanununa göre Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca
oluşturulan veya oluşturulacak alanlardaki uygulamalarda Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı yetkilidir.
22/3/2007 tarihli ve 5609 sayılı Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce 2/3/1988 tarihli ve 3414
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra belediyelerce
775 sayılı Gecekondu Kanununa göre oluşturulan veya
oluşturulacak alanlardaki uygulamalarda ise ilgili belediyesi yetkilidir.
Belediyeler bu hak, yetki ve görevleri yetkili
organları eliyle kullanırlar.
Büyükşehirlerde bu Kanunun tatbikatı
büyükşehir belediyelerinin koordinatörlüğünde ilçe belediyelerince
yapılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi konuşacaktır.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergeyle ilgili önce
şu bilgileri vermek istiyorum.
Teklifin bu maddesi, 775 sayılı Gecekondu
Kanunu kapsamında, belediyelerin ve büyükşehir belediyelerinin
yetkilerini olduğu gibi onlardan alıp Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına veriyor, TOKİye veriyor.
Teklif sahipleri bu düzenlemenin gerekçesini
şöyle açıklıyorlar: Efendim, uygulamada birtakım
problemler var, idare mahkemelerinde ve çeşitli yargı
organlarında açılmış olan davalar bir
karışıklığa neden oldu, bir karmaşaya neden oldu,
yetki çatışmaları var, görev çatışmaları var,
bütün bunları gidermek amacıyla bu düzenlemeyi getiriyoruz;
görüleceği gibi, maddenin ikinci fıkrasında da belediyelerin
yetkilerine dokunmuyoruz.
Hemen ifade edeyim ki yapılan bu açıklama
kanunlara uygun değil, gerçeğe uygun değil. Şu bilgiyi
vermek istiyorum: 1966 yılında çıkarılmış olan
775 sayılı Gecekondu Kanunu var. Çok güzel bir kanundur,
layıkıyla uygulanabilseydi Türkiye'de gecekondu sorunu
olmayacaktı. Hem o zamanki Bayındırlık ve İskan
Bakanlığına hem de belediyelere mevcut gecekonduları ıslah
ve tasfiye etmek ve bir daha kente göç nedeniyle gecekondu
oluşmasını önlemek amacıyla da gecekondu önleme bölgelerini
oluşturmak görevini vermiştir ancak kanun başarılı
olamamıştır. Başarılı olamamasının en
önemli nedeni merkeziyetçi bir yapının olmasıdır.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının çok
büyük yetkileri vardı. Bu nedenle Turgut Özal zamanında, onun
Başbakanlığı döneminde -Allah rahmet etsin; Gecekondu
Kanunu Süleyman Demirel döneminde çıkmıştı, ona da
Allahtan rahmet diliyorum- 1988 yılında 3414 sayılı Kanun
çıkarılıyor. Bu Kanunla 775 sayılı Gecekondu
Kanununda Bayındırlık ve İskan Bakanlığına
ait olan yetkilerin tamamı belediyelere devrediliyor, Büyükşehir
belediyesi olan yerlerde bu yetkiler büyükşehir belediyesinin
koordinasyonunda kullanılır. hükmü getiriliyor; çok önemli bir
düzenleme.
Şimdi, bu yetkiler olduğu gibi
belediyelere aittir. Daha sonra, 5609 sayılı Kanunla 2007
yılında bir düzenleme yapılıyor. 1988 yılında
Bayındırlık ve İskan Bakanlığından
belediyelere devredilmiş olan yetkiler vardı; 3414 sayılı
Kanunun 1inci maddesinde hiçbir değişiklik yapmaksızın,
775 sayılı Kanundaki Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı ibarelerini Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı olarak değiştiriyor. 3414 sayılı
Kanunun 1inci maddesi olduğu yerde duruyor. Bu 1inci madde bütün
yetkileri belediyelere devretmiş. Bu maddede değişiklik
olmadığı sürece 775 sayılı Gecekondu Kanunu
uygulamasındaki bütün yetkileri belediyeler kullanır. Konu
yargıya intikal ediyor, idare mahkemeleri TOKİ lehine karar veriyor
ancak temyiz üzerine Danıştayın vermiş olduğu karar
gayet açık, net: TOKİnin burada hiçbir yetkisi yoktur, yetki
belediyelerindir. Bu kararı Danıştay ne zaman veriyor? 2011
yılında. Şimdi, teklif sahibi arkadaşlarımız
diyor ki: Efendim, biz yetki-görev çatışmasını
gideriyoruz. E, Danıştay 2011 yılında karar vermiş
arkadaşlar, yıl 2020, dokuz yıl geçmiş; dokuz yıl
sonra mı siz bunu gideriyorsunuz? Hayır. Amaç, AK PARTİnin
yerel seçimlerdeki başarısızlığı sonrasında
büyükşehir belediyelerinin Cumhuriyet Halk Partisine geçmiş
olması nedeniyle, bu yetkileri Cumhuriyet Halk Partili büyükşehir
belediyelerinin kullanmasını önlemek, yetkiyi TOKİye
almaktır. Bizim önergemiz bu haksızlığı gideriyor.
Bizim önergemiz yerel yönetimlerin güçlendirilmesi amacını takip etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi,
sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bir
yandan iktidar tarafından kamuoyuna yerel yönetim reformu şeklinde
birtakım mesajlar verilirken, açıklamalar yapılırken,
burada merkeziyetçi bir yapının oluşturulmasını,
belediyelere ait olan yetkinin götürülüp TOKİye verilmesini asla kabul
etmiyoruz. Bunun objektif bir nedeni yoktur. Bunun sübjektif nedeni, yerel
seçimlerin AK PARTİ tarafından kaybedilmiş olmasıdır.
Sevgili arkadaşlar, bunu yapmayın. Her
seçim sonucuna göre düzenleme yaparsanız bunlar ters teper. 1950li
dönemlerde, iktidarların, seçim sonuçlarına göre illeri ilçe
yaptığını gördük; bu yola teşebbüs etmeyin, tavsiye
etmiyorum.
Son cümlem şu, bir genel uyarı aynı
zamanda, teknik bir uyarı; bu maddede de var: Oluşturulacak diyor,
iki yerde oluşturulacak kelimesi geçiyor. Başka maddelerde de var.
Kanunlarda gelecek zaman hiçbir zaman kullanılmaz, daima geniş zaman
kipi kullanılır.
Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz Habip
Eksik
Ankara Adana Iğdır
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Kocaeli Şırnak Batman
Garo
Paylan
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Elâzığ ve
memleketim Malatyada gerçekleşen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın ailesine
başsağlığı diliyorum. Malatyaya, Elâzığa
ve Türkiyemize geçmiş olsun. Ama değerli arkadaşlar, bu
cümleyi kurarken bir yandan da utanıyorum. Bu ülkenin Meclisinin bir üyesi
olarak inanın, bakın, şu haritayı görüp de yani nerelerde
deprem olacağını bilim söylerken, Elâzığ ve Malatya bu
deprem hattının üzerindeyken, bununla ilgili tedbir almamış
bir Meclisin üyesi olarak bu başsağlığı dileğini
söylerken utanıyorum. Ancak biz sorumluluğumuzu yerine getirmeye
çalıştık sevgili vatandaşlar, AKP ve MHPnin oylarıyla
defalarca reddedildi deprem araştırma önergelerimiz. Maalesef depremle
ilgili araştırma önergelerimiz reddedildi ve
vatandaşlarımız bir afet sonucu değil, maalesef bir cinayet
sonucu taammüden öldürüldü arkadaşlar. Çünkü bakın, bu haritaya
baktığımızda nerelerde tedbir
alacağımızı bilim bize söylüyor, biz bu tedbirleri etkin
bir şekilde almadığımız sürece bütün ölümlerin vebali
de boynumuzadır, özellikle AKP ve MHPnin boynunadır arkadaşlar.
Bakın, teklif sahibi Sayın Mustafa Demir
-az önce buradaydı, şimdi yok sanıyorum- bir teklif
getirmiş. Arkadaşlar, böyle bir yıkım üzerine bir Meclis ne
yapar? Önceliğini belirler, öyle değil mi? Önceliğini belirler.
Nedir önceliğimiz, ne olmalı? Depremi konuşmalıyız,
öyle değil mi? Sayın Mustafa Demir ve sizler: Ya, bu da bir hafta konuşulur,
on beş gün konuşulur. Ne var ki İzmit depreminde 18 bin
vatandaşımız öldü, iki ay konuşuldu. Diğer depremlerde
yüzlerce insan konuşuldu, on beş gün konuşuldu, yirmi gün
konuşuldu sonra unutuldu, bu da unutulur. diyorsanız, bundan sonra
bu deprem hatlarında olacak bütün depremler de depremlerin vebali de
boynunuza olur arkadaşlar.
Sayın Mustafa Demir bu ülkede on beş
yıl Belediye Başkanlığı yaptı, Fatihte Belediye
Başkanlığı yaptı. Ben de Fatihte esnaflık
yaptım, akrabalarım orada yaşıyor. O binaların
durumunu çok iyi biliyorum, biliyor musunuz? Ayakta zor duruyor Fatihteki
binalar, ayakta zor duruyor. Bırakın depremi, o Kartaldaki binadaki
gibi kendi kendine yıkılacak durumda. Ben, Sayın Mustafa Demiri
suçlamak için söylemiyorum bunu, yapısal bir sorunumuz var ama Mustafa
Demir de sorumlu, vebali boynunadır. On beş yıl Belediye
Başkanlığı yaptı. Yıllarca siz yönettiniz bu
deprem bölgelerini ve hiçbir tedbir almadınız arkadaşlar.
Önceliklerimizi belirlememiz lazım. Peki, on
beş yıl Belediye Başkanlığı yapmış
Mustafa Demir, teklifinde ne getiriyor? Van, Bitlis Ahlatta saray
yapacağız; efendim, Kanal İstanbul yapacağız, orada
bazı sorunlar var. Bu mudur on beş yıl Belediye
Başkanlığı yapmış bir insanın önceliği
bir deprem ülkesinde? Önceliğimiz, o tabut evlerde, o ayakta zor duran
evlerde yaşayan, yaşamak zorunda bırakılan
vatandaşlarımızı kurtarmak değil mi? Bakın,
milyonlarca vatandaşımız patlamaya hazır bir bombanın
üzerinde yaşıyor arkadaşlar ve Meclis bununla ilgili hiçbir
şey yapmıyor. Ne yaptı Meclis? Bir buçuk yıl önce İmar
affı çıkardı, seçim kazanmak için, AKP ve MHP seçim
kazansınlar diye imar affı çıkardı. İşte, o imar
aflı binalarda ne yapıldı? Cepheleri boyandı, içleri çürük.
İçinde vatandaşlarımız ölümü bekliyorlar arkadaşlar. O
binaların yenilenmesi lazım, güçlendirilmesi lazım. Arkadaşlar,
bu yasanın derdi vatandaşlarımızı kurtarmak mı?
Asla değil. Bu yasanın derdi Kanal İstanbul, Ahlattaki saray.
Bundan utanmalıyız arkadaşlar ve bu yasayı mutlaka geri
çevirip esas konumuza, depreme dönmeliyiz.
Bakın, Sayın Süleyman Soylu ne dedi
arkadaşlar? İstanbulda 7,5 şiddetinde bir deprem bekliyoruz.
dedi. Evet, bilim de öyle söylüyor, 7,2 ila 7,6 arasında bir deprem
çıkacak. eğer Süleyman Soylunun ve bilimin söylediği
doğru çıkarsa. İstanbulda bilim yine şunu söylüyor: 200
bin ölü olacak, 200 bin vatandaşımız hayatını
kaybedecek, 2 milyon vatandaşımız yaralanacak. Değerli
arkadaşlar, o durumda ne olacak, biliyor musunuz? Bazı mahallelere
giremeyeceğiz, iş makinaları dahi giremeyecek. Bakın, 4
tane bina çöktü, bir haftada vatandaşlarımızı ancak
çıkardık. Aylarca o enkaz kalkmaz, vatandaşlarımız o
binalardan çıkarılamaz ve bunun vebali de hepimizin boynuna olur
arkadaşlar.
Ne yapmamız lazım? Değerli
arkadaşlar, kentsel dönüşüm bazı yerlerde oluyor. Nerede oluyor?
Rantın olduğu yerlerde oluyor. Az katlı binaların
olduğu yerlerde oluyor. Oraya yüksek katlı imarlar veriyorsunuz ve
oraya müteahhitler giriyor ama şehrin eski semtlerinde, Mustafa Demirin
de belediye başkanlığını yaptığı Fatih
gibi semtlerde, oralarda çok kat yapılamıyor, zaten çok katlı o
binalar ve oralarda yoksullar yaşıyor arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Yoksulların sahibi yok
bu ülkede, rantçıların sahibi var; Ağaoğluların, müteahhitlerin
sahipleri var ama yoksulların sahibi yok. Yoksulların sahibi bu
Meclis olmalı arkadaşlar. Milyonlarca vatandaşımız
tabut evlerde yaşıyor. El birliğiyle, bütün partiler ortak bir
komisyon kuralım, depremle ilgili master bir plan yapalım. Yoksa Elâzığla,
Malatyayla ilgili Efendim, geçmiş olsun. demek kolay. Bizlerin
sorumluluğu var. Bu sorumluluğu yerine getirmediğimiz sürece,
bundan sonra olacak her depremde de bunların vebali öncelikle sizlerin
boynunadır arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu Teklifinin
3üncü maddesinin sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
(yasa yürürlüğe girmeden önce TOKİ
mülkiyet alınında bulunan gecekondular ecrimisil kapsamı
dışındadır)
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı Kani
Beko
İstanbul
Kastamonu
İzmir
Orhan
Sümer Ednan
Arslan Vecdi
Gündoğdu
Adana
İzmir
Kırklareli
Ulaş
Karasu Ayhan
Barut İlhami
Özcan Aygun
Sivas
Adana
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Kani Beko konuşacaktır.
Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DİSK/GENEL-İŞ
Sendikasının unutulmaz Genel Başkanı Abdullah Baştürk
ve arkadaşları tarafından işçilerin kullanması için
1975 yılında DİSK/GENEL-İŞ Sendikasına
kazandırılan İzmir Urla Zeytineli köyü Böğürtlen
mevkisindeki denize sıfır 68 dönümlük araziye saray tarafından
hukuk dışı bir şekilde maalesef el konulmuştur.
Sendikanın yanı sıra, birçok köylüye ait taşınmaz da
aynı akıbete uğramıştır. Önce,
taşınmazlar üzerine kamulaştırma şerhi konulmuştur,
hemen sonra da 25 Ocak Cumartesi günü Resmî Gazetede yayımlanan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle acele
kamulaştırma yapılmıştır. Yapılan
işlemlerin sürati son derece dikkat çekicidir. Henüz sendikaya ve
diğer mağdur köylüye resmî olarak kamulaştırma kararı
maalesef tebliğ edilmemiştir.
Bu bölge önceden sit alanı statüsündeydi. 13
Eylülde yine bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
Çeşme, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilmiş,
sit alanı statüsünden maalesef çıkarılmıştır. Bu
şekilde, 500ün üstünde parselin oluşturduğu uzun bir
kıyı alanı kamulaştırılıp özel kişi ve
kuruluşlara uzun dönemli kiraya verilecektir. Bu arada, bazı
kişi ve kurumlara ayrıcalık tanınıp
kamulaştırma kapsamı dışında tutulduğu
bilgileri de gelmektedir. Çevrecilik bakımından da
sıkıntı yaratacak konular söz konusudur. Köy merası,
tarım arazisi niteliğinde bazı taşınmazların golf
sahası yapılması söz konusudur. Bu, su kaynakları için tehlike
oluşturacak bir planlamadır; öte yandan, Anayasanın mülkiyet
hakkıyla ilgili düzenlemelerine de aykırıdır.
Zamanında işçilerin tatil yapması hedeflenerek
alınmış taşınmazların köylülerin,
vatandaşların elinden alınarak lüks otel yatırımlarına
dönüştürülmesi, onların gelirleri itibarıyla asla
yararlanamayacakları, işçilere fiilen yasak bir
kamulaştırma nasıl kamu yararı amacı güdecektir,
sormak gerekiyor. İşçilerin ailelerinin o civarda
topraklarını ellerinden aldınız. Köylülerin, çoluk
çocuğun denize girmeye hakkı yok mudur?
Yarattığınız bu ekonomik kriz sonucunda, zaten zor geçinen
bu işçiler geçinemiyorlar ve bir de topraklarını da ellerinden
alıyorsunuz.
12 Eylül faşist cuntası
DİSK/GENEL-İŞ Sendikasını kapattıktan sonra mal
varlıklarına da el koymuştur. Bugün Ankara Çankayada
yıllarca kullanılmış olan Anayasa Mahkemesi binası
DİSK/GENEL-İŞ Sendikasının kendi mülkiyetidir yani bu
bina işçilerindir. Kırk yıl sonra, aynı
anlayışla, Urla Belediye Başkanımız görevden
alındıktan sonra DİSK/GENEL-İŞin ve halkın
arazileri 12 Eylül faşist cuntasının yaptığı gibi
gasbedilmiştir. Urla Belediye Başkanını da FETÖcü
olduğu için değil, Urlayı daha önce yönettiğiniz
İstanbul ve Ankara gibi ranta, talana açmak istediğiniz için görevden
aldığınız anlaşılmaktadır. Bu uygulama
gösteriyor ki kayyum ve meclisin iptali tamamen stratejik ve politik bir
hamledir. Amaç, yerel halkın ve belediyenin sesini azaltmak, yok etmek ve
böylece buradaki rant ve talan amacını gerçekleştirmektir.
Kamulaştırma yapılan DİSK/GENEL-İŞe ait bu
bölgenin yanı başına geçmişte
Cumhurbaşkanlığı için yapılan villalar yani sevgili
arkadaşlarım, bu görmüş olduğunuz kaçak villalar
Dolayısıyla anlaşıldığı üzere,
Katarlılara, Suudi Arabistanlılara,
yoldaşlarınızı kesinlikle zenginleştirmek, oteller,
moteller, pansiyonlar yapabilmek için bu güzelim araziler maalesef
kamulaştırılmıştır. 12 Eylül faşist
cuntası DİSK/GENEL-İŞ Sendikasını
kapattıktan sonra mal varlıklarına da el koymuştur. Bugün,
Ankara Çankayada -maalesef üzülerek söylüyorum- işçilerin ana malı
olan araziler maalesef bugün devletin elindedir. Erdoğanın tatilini yaptığı
kaçak villaların varlığı da gözden
kaçırılmamalıdır. Ayrıca aynı bölgede Ensar
Vakfına ait arazileri neden kamulaştırmadınız? Özel
bazı kişilere menfaat sağlamaktan başka hiçbir anlamı
ve amacı olmayan ve adına kamulaştırma dediğiniz bu
arazileri şöyle, son olarak ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Beko.
Buyurun.
KANİ BEKO (Devamla) Peki.
Orta yerde DİSK/GENEL-İŞ
Sendikasının arazisi -kırk yıllık arazi- sağ
tarafta Ensar Vakfının arazisi, sol tarafta da Recep Tayyip
Erdoğanın kaçak villaları. Yani eğer bir kamulaştırma
yapılacaksa bana göre tamamının yapılması gerekir diye
düşünüyorum. Ensar Vakfını bırakıyorsunuz, bir
diğer tarafta da Recep Tayyip Erdoğanın kaçak
villalarını bırakıyorsunuz, tam ortadaki
DİSK/GENEL-İŞ Sendikasının yani işçilerin ve
oradaki köylülerin o güzelim arazilerini kamulaştırıyorsunuz.
Ben bu konuyla ilgili, bir an önce, yapılan bu kamulaştırmadan
geri dönülmesini diliyorum.
Çalışmalarınızda
başarılar diliyorum. Beni dinleyenlere teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Beko.
Önergeyi
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkanım, hatibin konuşmalarını
reddettiğimizin kayıtlara geçmesini istiyorum. Hiçbiri doğru
değil.
BAŞKAN Tamam, geçmiştir kayıtlara.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, biz de hatibin konuşmalarını kabul
ettiğimizin kayıtlara geçmesini istiyoruz.
BAŞKAN Tamam, ikisi de kayıtlara geçti,
emin olun.
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, belgeler burada.
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin ilk fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Aksaray
Adana
Antalya
İbrahim
Halil Oral Dursun
Ataş
Ankara Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Feridun Bahşi konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçen hafta cuma günü yine ülkemiz büyük bir felaket
yaşadı. Elâzığ, Malatya ve çevre illerde meydana gelen
depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybetti, 1.607
vatandaşımız da yaralandı. Ölen
insanlarımızın ruhu şad olsun,
yaralılarımıza sağlık diliyorum.
AK PARTİ iktidarı tarafından
yıllardır uygulanan ayrıştırma politikalarına
rağmen büyük Türk milleti kederde ve sevinçte bir bütün olmayı bir kez
daha başardı ve bu felaketten de yüz akıyla çıktı.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşenerin de dediği
gibi, bizim doğal afetlerden siyasi kazanım sağlama gibi bir
anlayışımız yoktur, acılar ve felaketler üzerinden
siyaset yapmıyoruz. Böyle zamanlarda birlik ve dayanışma ruhu
öne çıkarılmalı, siyaset de bu ruhu desteklemelidir. Temennimiz,
yaralarımızın hızla sarılarak
vatandaşlarımızın huzurlu ve güvenli bir ortama
kavuşturulmasıdır ancak elbette ki yapılan
yanlışlara da gözlerimizi kapatacak değiliz. Yapılan ve
yapılması gereken icraatları takip edeceğiz, toplanan
deprem vergilerini sormaya, soruşturmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, inşaat
getiriminin ele geçirdiği kent planlaması ve iktidarın imar
affıyla ruhsatlandırdığı deprem güvenliği olmayan
milyonlarca yapı meydana getirdi. Bu depremde bunun faturası
çıktı. Bundan sonra yaşanacak depremlerde de bunların
faturasını hep beraber ödemeye devam edeceğiz. Deprem, ne zaman
ve nerede yakalanacağımız belli olmayan bir felakettir. Deprem
sırasında hayatını kaybeden insanların gerçek failleri
binalar değil, binaları uygun vasıfta yapmayan yükleniciler ile
bunlara ruhsat ve depreme dayanıklılık raporu veren
görevlilerdir. Nitekim, yaşanan Elâzığ depremindeki görüntülere
dikkat edersek birçok sağlam binanın ortasında tek bir
binanın yıkıldığını görüyoruz. Sürsürü
Mahallesindeki yıkılan bina 2010 yılında yaşanan
Kovancılar depreminde hasar görmüş ancak hiçbir yenileme çalışması
yapılmamış, depreme dayanıklı raporu verilmiş,
çevresindeki bütün binalar ayaktayken bu bina çökmüş ve birçok
vatandaşımıza da mezar olmuştur.
Değerli milletvekilleri, ülkenin yaşanan
bunca felaketlere rağmen hâlâ bir deprem politikası yoktur. Peki, ne
yapmalı? Öncelikle, binalarda toplam kalite anlayışı
yerleştirilmelidir. İnşaatlarda sonuç odaklı değil,
süreç odaklı bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.
Bina denetçi ücretlerinin denetlenen yükleniciler tarafından verilmesi
uygulamasına son verilmelidir. Yapı denetimi yüklenicilerin finanse
ettiği özel firmalar aracılığıyla değil, yerel
yönetim birimleri tarafından gerçekleştirilmelidir.
Sağlıksız ve çarpık kentleşmeye yol açan imar
affı yasaları çıkartılmamalı ve konuyla ilgili kesin
ve etkin bir kararlılık gösterilmelidir. Yapımı
tamamlanmamış ve yapım aşamasında olan bütün binaların
dayanıklılık ve kalite sorunlarına ilişkin
çalışmalar bir an önce bitirilmelidir. Beton kalitesinden
kullanılan demirin çapına kadar her türlü teknik analiz
gerçekleştirilmelidir.
Yeryüzünde yaşayan bütün insanlara, hatta
hayvanlara bir kimlik kartı verilirken, bunca tehlike altında
yaşanırken binaların kimlik kartının olmaması
düşünülemez. 6 Şubat 2019 tarihinde her binaya kimlik kartı
verilmesi hususunda bir kanun teklifi verdik ancak bir türlü Genel Kurul gündemine
alınmıyor. Her binaya, kim tarafından hangi tarihte
yapıldığı, taşıdığı teknik
şartlar, kullanılan malzeme ve bileşimlerin niteliği,
denetleyenler, onay ve ruhsat verenler, jeolojik ve jeofizik incelemesini yapan
kurumlar, binanın kalitesi, yapım süresi, sorumlular ve benzeri
hususları içeren bina kimlik kartı sistemi getirilmeli ve sorumluluk
duygusuna sahip denetim organları tarafından sürekli takip
edilmelidir. Bina kimlik kartlarındaki özel bilgiler binaların
girişlerine konulmalı, ayrıca binanın yapım
aşamasından tamamlanması aşamasına kadar her türlü
işlem yetkililer tarafından tutturularak bina kimlik kartında
kayıt altına alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bahşi,
tamamlayın sözlerinizi lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
İnsanların, yaşadıkları binaların ya da
binaların kurulduğu zeminlerin ne kadar güvenli olduğunu bilme
hakkı vardır. Depremin zararlarının ortadan
kaldırılması için her şeyden önce bu konudaki temel
politika saptanmalı; depremden sonra çare arama politikası yerine deprem
öncesi önlemler içeren, halkın yararına bir deprem politikası
gecikmeden oluşturulmalıdır. Depremlerden en az zararla
kurtulmak ve gerekli önlemleri almak elimizdedir.
Bu vesileyle, tekrar ülkemizin böyle felaketler
yaşamamasını diliyor, Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bahşi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz Habip
Eksik
Ankara
Adana
Iğdır
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Kocaeli
Şırnak
Batman
Oya
Ersoy
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu yasa teklifinin aslı
aslında rantın tekelleştirilmesi ve
mutlaklaştırılması; çünkü, 31 Mart ve özellikle 23 Haziran
İstanbul seçimlerinde yerel yönetimlerde kaybettiğiniz hâkimiyeti bu
yasa teklifiyle yeniden sağlama derdindesiniz; bunu da yıllardır
yaptığınız gibi, yine TOKİ üzerinden yapmaya
çalışıyorsunuz; işin özeti budur. TOKİ ikinci bir
özelleştirme dairesi sizin için. Yıllardır kamunun yani
halkın olan arsaları ve taşınmazları TOKİ
aracılığıyla müteahhitlere peşkeş çektiniz ve
inşaat gelirini de paylaştınız. Özelleştirme
İdaresi de KİTleri sattı; artık KİTler kalmadı
ama
Bakın, Metal Yapı, Ağaoğlu, VARYAP, Torunlar,
Dumankaya, İhlas, Soyak; bunlara daha yüzlercesi eklenebilir. FETÖcü
şirketleri bile TOKİ üzerinden palazlandırdınız ve büyüttünüz.
Bakın, dün gazeteci Celal Eren Çelik
BAŞKENTGAZın Kızılaya, oradan da Ensar Vakfına 8
milyon dolar bağış yaptığının belgesini
ortaya çıkardı. Kızılay Genel Müdürü çıktı, bir
açıklama yaptı. Zannedersiniz ki kendisine dair bir açıklama
yapacak; hayır, şirketi savundu. Şirket vergi
kaçırmamış, vergiden kaçınmış. Peki,
BAŞKENTGAZ kimin? Torunların. Torunlar kim? Erzincanda bakkal
dükkânıyla ticarete atılıp inşaat rantıyla büyüyen
Aziz Torunun; Erdoğanın imam hatipten arkadaşı.
Şimdi, 2
tane soru:
1) BAŞKENTGAZ durduk yerde bir dinci vakfa,
adı çocuk istismarıyla anılan Ensar Vakfına 8 milyon dolar
bağışı neden yapar?
2) Buna bir kamu kurumu neden aracılık
eder? 8 milyon dolar Torunların, o AKP iktidarı boyunca
büyüttüğü işlerinin bedelinin karşılığı
mıdır? Yani, Ali Ağaoğlunun tabiriyle kendisine kesilen
ceza miktarı mıdır? Muhtemel hizmet, himmet, minnet -ne
derseniz artık onun adına- bedeli midir? Yani, bu yolsuzluğun
ardında, üçte 1 fiyatına alınan BAŞKENTGAZın,
TOKİ tarafından peşkeş çekilen eski Ali Sami Yen
Stadının arazisinin, Torun Center inşaatında
hayatını kaybeden 10 işçinin kanının bedeli mi
vardır?
Şimdi, bu yasa teklifi işte tam da bu
BAŞKENTGAZ etrafında anlattığım ittifakı
anlatıyor, onun için getiriliyor. Yani kamu ihaleleri, imar rantları,
yerel yönetimlerle kurmuş olduğunuz tezgâhın sorun çıkmadan
devam etmesini sağlamak için bizden daha fazla yetki istiyorsunuz. Tabii,
sermayeye de bu arada Yerel seçimleri kaybetmiş olabiliriz ama güç hâlâ
bizde. demek istiyorsunuz çünkü iktidarınız, İstanbul
rantı ve inşaat sektörü üzerinden yükseliyor. İşte, Kanal
İstanbul
Bilim insanları uyarıyor; İstanbulda 1 milyon
konut güvenli değil, 100 bini aşkın konut olası depremde
yıkılabilir. Ama siz ne yapıyorsunuz? Derdiniz rant. TOKİ
aracılığıyla 16.713 hektarlık alanda arsa üretimi
yapılması planlandığı söyleniyor Kanal İstanbul
Projesiyle. Evet, TOKİ her şeye muktedir. Bakın,
Elâzığ depreminin ardından Erdoğan şunu söylüyor:
TOKİ olarak hemen adımlarımızı atacağız.
Sanki TOKİ Genel Başkanı konuşuyor. Nerede diyor? Cenaze
töreninde diyor, yani enkaz altından çıkarılan
yurttaşlarımızın cenazesinin başında diyor.
İşte, siyaset yapmak tam da budur arkadaşlar. Siyaset, rant
siyasetidir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, hayat
politiktir. Yaptığınız ve yapmadığınız
her şey, sizin politik tercihinizdir. Halkı deprem
karşısında koruyacak güvenli konutlar yapmak, depreme
dayanıklı şehirler inşa etmek yerine ölümlerden sonra
TOKİ demek, sizin politik tercihinizdir. Depreme karşı güvenli
hastaneler, okullar, kamu binaları yapmak yerine geçmediğimiz köprü,
yol, kullanmadığımız havalimanları yapmak da sizin
politik tercihinizdir. Deprem sonrası toplanma alanlarını
artırmak yerine -bakın, bu İstanbulda bir toplanma alanı,
şurada görüyorsunuz- var olan toplanma alanlarının yerine
AVMler dikmek de sizin politik tercihinizdir. İşte, dikilen
AVMlerin şirketleri üzerinde yazılı. Zaman kaybetmemek için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) Ayrıca Kaz
Dağlarında, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde siyanür havuzu
kurmak da işte sizin politik tercihinizdir. Büyük İstanbul depremine
hazırlık için kaynak ayırmak yerine rant için Kanal İstanbul
yapmaya kalkmak da sizin politik tercihinizdir. Bilim insanlarının
uyarılarına, önerilerine kulaklarınızı
tıkayıp deprem olduktan sonra Bu tür afetler bizler için büyük bir
imtihan. Müslüman olmanın, bu noktada teslimiyetin hep en güzel örneklerini
vermişiz. demek yine sizin politik tercihinizdir.
Ben de buradan soruyorum o zaman, bu kürsüden halk
adına soruyorum: Saray kaç şiddetinde depreme karşı
yapıldı?
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
siyasetlerinin rant siyaseti değil hizmet siyaseti olduğuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel kürsüde
konuşan hatibin, grubumuza ve iktidarımıza yönelik
yapmış olduğu eleştirileri reddediyoruz. TOKİ, yüz
binlerce konutun üretilip vatandaşlarımıza
kazandırılmasında çok önemli başarılara imza
atmış, 80 binin üzerinde kalıcı konutu depremzedelere yuva
yapmış önemli bir kuruluşumuz. Bunun dışında, en
son, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın,
TOKİ marifetiyle iki yüz kırk ay vadeli, kira öder gibi sabit bir
fiyatla 100 bin konutun oluşturulmasına, 81 vilayetimize
kazandırılmasına ilişkin bir projesi de söz konusu. Vatandaşlarımızın
da buna büyük bir güvenle bir rağbeti söz konusu.
Dolayısıyla bizim siyasetimiz rant
siyaseti değil, hizmet siyasetidir; bunu da takdir eden aziz
milletimizdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
OYA ERSOY (İstanbul) Sadece kayıtlara
geçsin diye
BAŞKAN Buyurun.
OYA ERSOY (İstanbul) - Ben bu konuda bir
araştırma önergesi veriyorum hemen ve TOKİnin, özellikle 2011
sonrasında yaptığı bütün icraatları bir masaya
yatıralım, araştırma komisyonu kuralım.
BAŞKAN Teşekkürler.
VII.- KANUN TEKLİLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70
Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512)
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı
Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 4- 1164 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 5- Bu Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (ı) bendi kapsamında alınacak olan
ecrimisiller ve taşınmazın tahliyesi hakkında 8/9/1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesine
göre işlem yapılır ve tahsil edilen tutarların, %40'ı
genel bütçeye gelir kaydedilir, %40'i tahsilatı takip eden ayın
sonuna kadar Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ve
Büyükşehir belediyesinin olduğu illerde; %10'u büyükşehir
belediyesine, %10'u ilgili ilçe belediyesine; Büyükşehir belediyesi
olmayan illerde ise; % 20'si ilçe belediyesine aktarılır.
Ulaş
Karasu Vecdi
Gündoğdu Ednan
Arslan
Sivas Kırklareli İzmir
İlhami
Özcan Aygun Orhan
Sümer Ayhan
Barut
Tekirdağ Adana Adana
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı
İstanbul Kastamonu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında Sivas
Milletvekili Ulaş Karasu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Karasu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ULAŞ KARASU (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Elâzığ
Sivricede meydana gelen ve birçok ilimizde hissedilen depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Ancak yaşadığımız bu
acı olay yine iktidarın cadı avına sahne oluyor. Sosyal
medyada deprem vergilerini soran, deprem yardımlarının
akıbetini araştıran vatandaşlarımız hakkında
soruşturmalar açılıyor, adli işlem
başlatılıyor. İktidar Deprem oldu, siyasetin
sırası mı? diyor, amma velakin siyasetin âlâsını
yapıyor. İnsanlar sokakta yatıyor; İçişleri
Bakanı sosyal medyada ava çıkmış, Acaba kim iktidarı
eleştiriyor? diye bakınıyor.
Depremin siyaseti olmaz. diyenlere buradan sormak
istiyorum: Siyasetten anladığınız nedir? Siyaset, Man
Adası üzerinden milyonlarca doları aklamak mıdır? Siyaset,
kentsel dönüşümü sadece ve sadece rant kapısı olarak görmek
midir? Siyaset, 15 Temmuz şehitleri için toplanan parayı yok etmek
midir? Siyaset, Tank Palet Fabrikasını Katara peşkeş
çekmek midir? Biz siyasetten bunu anlamıyoruz. Bizim
anladığımız siyaset, bilim insanlarının
uyarılarına kulaklarını tıkayıp deprem
olduğunda kader diyen yetkililerden hesap sormaktır; bizim
anladığımız siyaset, çürük okulları, hastaneleri yapan
yandaş şirketlerin peşine düşmektir; bizim
anladığımız siyaset, toplanan 34 milyar dolarlık
deprem vergisinin akıbetini sorgulamaktır.
Bakın, 2003 yılında Bingölde meydana
gelen ve 176 vatandaşımızın hayatını
kaybettiği deprem sonrasında dönemin Başbakanı Tayyip
Erdoğan Kırılan, fay hatlarından önce ar
damarıdır. demiş. Aranızdan hiç kimse o dönem
çıkıp da Başbakana Siyaset yapma. dedi mi? Ülkede ne olursa
olsun bizi eleştirmeyin, siyaset yapmayın. anlayışına
sahip, deprem toplanma alanlarının sayısını dahi
bilmeyen, "Deprem vergileri nerede? sorusuna cevap veremeyen bir iktidar,
yönetim kabiliyetini kaybetmiş demektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kanun teklifine geldiğimizde ise teklifin
özünde, kaybettiğiniz belediyelerde millî iradeyle hesaplaşma
yatıyor. İstanbulda yüzde 54le, Ankarada yüzde 51le,
İzmirde yüzde 58le, Adanada yüzde 53le, Mersinde yüzde 45le,
Antalyada yüzde 50yle, Aydında yüzde 53le hesaplaşmak
istiyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gelecek dönem yüzde 70 olacak
hepsi.
ULAŞ KARASU (Devamla) Burada amaç 31 Martta
kaybettiğiniz belediyelerin yetkilerini nasıl tırpanlarım,
nasıl gasbederim ve onları nasıl
zayıflatırım?dan ibaret.
Şimdi, 4üncü maddede Ecrimisillerin yüzde
50sini TOKİye, geri kalanını ise merkezî bütçeye devredelim.
diyorsunuz. Peki, o kentlerde yolu, suyu, temizliği sağlayan
belediyelere bir pay var mı? Ne yazık ki yok. Bütün işleri de
ihaleleri de arsaları da TOKİye vermeye, rantını da oradan
yandaşlara aktarmaya çalışıyorsunuz. Bu TOKİ nedir
sizin için? TOKİ, sizin için rant sağlama aracı, Dar gelirliyi
konut sahibi yapıyorum. diyerek cebindeki son kuruşu da alma
projesidir.
Bakın, Sivasta Danişment Gazi
Mahallesinde yapılmış olan TOKİnin 762
konutunda yaşananları aktarmak istiyorum. Bu konutlarda okul yok,
sağlık ocağı yok, bağlantı yolları yetersiz;
cami yapılmış, imam yok. 2+1 evler için en alt peşinat
limiti 20 bin lira. Yüz seksen ay üzerinden 672 lira taksit ve 100 ila 120 lira
arasında değişen aidat ödeniyor. Ayrıca bu rakamlara her
altı ayda bir sabit yüzde 4 zam geliyor. Üstüne üstlük TOKİ
konutlarında doğal gaz faturaları üzerinden bir soygun
yaşanıyor. Aylık ortalama 750 lira doğal gaz faturası
ödüyor bu vatandaşlarımız yani asgari ücretin yüzde 30unu
doğal gaz faturasına veriyor. Üstelik, bu faturalarda bile sahtecilik
yapılıyor. 11.155 lira olan toplam doğal gaz
faturasını Sivas Doğal Gaz Dağıtım AŞde
sorguladığınızda 7 bin lira olarak karşınıza
çıkıyor. Aradaki fark kimlerin cebine gidiyor? diye sormak bizim
boynumuzun borcu. Bu site yönetimleriyle on yıllık sözleşme
imzalayıp vatandaşlarımızın çok daha ucuza mal
edeceği hizmetler için bu rakamları alanlardan hesap sormak bizim
siyaset anlayışımızdır.
Ülkemizde
insanlarımız intihar ediyor; açlık, yoksulluk almış
başını gidiyor; yurttaşlarımız depreme
dayanıksız konutlarda oturuyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Karasu, buyurun.
ULAŞ KARASU
(Devamla) İktidarın temel görevi, tüm yurttaşlarının
can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Bunu yapmayan iktidara da
güle güle demek bu milletin hakkıdır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.(CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karasu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederim.
MADDE 4- 1164
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave
edilmiştir.
EK MADDE 5- Bu Kanunun
2 nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi
kapsamında alınacak olan ecrimisiller ve taşınmazın
tahliyesi hakkında 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 75 inci maddesine göre işlem yapılır ve
tahsil edilen tutarların, %30u genel bütçeye gelir kaydedilir. %
40ı ilgili Belediyeye aktarılır. % 30u ise takip eden ay sonuna
kadar TOKİye aktarılır.
Ayhan Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Aksaray Adana Antalya
İbrahim Halil Oral Hayrettin
Nuhoğlu
Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı
sunarak başlıyorum.
Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerine konuşacağım.
Şehirlerin yaşanabilir ve sürdürülebilir
olması için düzenli ve kontrollü yapılaşmanın
sağlanması bir gerekliliktir. Bu amaçla uygulamada
karşılaşılan bütün sorunların çözülebilmesi için
ihtiyaç duyulduğunda yasal düzenlemeler yapmak zorunlu hâle gelmektedir.
Bu teklifle uygulamalara yön verebilmek için
coğrafi veri altyapısı konusunda düzenleme yapma ihtiyacı
olduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda
hazırlanıp Komisyona, oradan da Genel Kurula böyle bir teklif
gelmiş olsaydı memnuniyetle karşılar, gerekli
katkıları vermeye çalışırdık ama böyle
olmadı. Coğrafi veri altyapısı altında toplam 10
kanunda değişiklik yapılmak istenmektedir. Bu kanunların
her biri ve her bir maddesi son derece önemlidir. Âdeta oldubittiyle
geçiştirilecek bir durumla karşı karşıyayız ve
bu, kabul edilebilir durum değildir.
Gecekondu Kanunu, Arsa Üretim ve
Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun, İdari Yargılama Usulü
Kanunu, İmar Kanunu, Kıyı Kanunu, Yapı Denetimi
Hakkında Kanun, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, Lisanslı
Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun ile
İskân Kanunu gibi gerçekten çok önemli kanunlar üzerinde yapılmak
istenen değişiklikler yeterli çalışma yapılmadan,
yeteri kadar tartışılmadan ve bir mutabakat aranmadan Genel
Kurula getirilmiş bulunuyor.
Biz yaptık oldu anlayışı
doğru bir anlayış değildir. Bu anlayış ülkeye bir
fayda getirmiyor, kısa zaman sonra yeniden değişiklik
yapılması kaçınılmaz oluyor. İşte buna en güzel
örnek Kamu İhale Kanunudur, on yedi senede defalarca
değiştirilmiştir. Böyle oldubittiler Türkiye Büyük Millet
Meclisinin güvenilirliğini de sarsmakta, itibarını
düşürmektedir. Üstelik, getirilen bu teklifin Anayasaya
aykırılığı söz konusudur. Anayasa Mahkemesinin
reddettiği bazı düzenlemeleri yeniden değişik kanunlar
içine saklayarak Meclis gündemine getirmek gerçekten üzücü bir durumdur.
Diğer taraftan, torba kanun uygulamasına
artık son verilmesini istiyoruz. Bu teklifte olduğu gibi, torbaya
konulan kanun maddeleri dolayısıyla tali komisyon olarak Adalet ve
Plan ve Bütçe Komisyonları devre dışı
bırakılmıştır. Bu anlayış yasama
organına gölge düşürmektedir.
Değerli milletvekilleri, gelelim Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla ilgili, teklifin 4üncü
maddesine. Görüldüğü gibi Coğrafi Bilgi Sistemleri
başlıklı kanun teklifinin 4üncü maddesi arsa üretimi ve
değerlendirilmesiyle ilgilidir. İşte torba kanun tam da böyle
bir şeydir. Biz gene de görüşümüzü belirtelim: Bu maddede eksiklik ve
muğlaklık söz konusudur, ecrimisil taksimi bizce sorunludur. Mahallî
seçimlerde kaybedilen büyükşehir belediyelerinden intikam alma
düşüncesinin bir ürünü olduğu kendini göstermektedir. Yerel
yönetimlerin zayıflatılması öngörülmektedir. Doğru olan,
ecrimisil taksiminde ilgili belediyelere en az yüzde 40ın verilmesidir.
Yüzde 30unun genel bütçeye, yüzde 30unun da Toplu Konut İdaresine gelir
kaydedilmesi uygun olacaktır.
Bu doğrultuda vermiş olduğumuz
değişiklik önergemize destek verilmesini bekliyoruz.
Yüce Meclise bu vesileyle saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Nuhoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu İsmail
Bilen Abdullah
Güler
Çankırı Manisa İstanbul
Hüseyin
Şanverdi Zeynep
Gül Yılmaz Mehmet
Doğan Kubat
Hatay Mersin İstanbul
Radiye
Sezer Katırcıoğlu Hacı
Bayram Türkoğlu Mihrimah
Belma Satır
Kocaeli Hatay İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekçe
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 20/A maddesinde değişiklik yapan
maddenin teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, böylece, 5inci madde
teklif metninden çıkarılmıştır. Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için mevcut Komisyon metni
üzerinden görüşmelere devam edeceğiz. Kanunun yazımı
esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
6ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesindeki yer alan
ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz Habip
Eksik
Ankara Adana
Iğdır
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Kocaeli Şırnak
Batman
Musa
Piroğlu
İstanbul
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Musa Piroğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Piroğlu.(HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, ülke beşik gibi sallanıyor, son bir aydır devam
eden sarsıntılar son olarak Elâzığ ve Malatyada 41
insanın hayatını kaybetmesi, yüzlercesinin yaralanmasıyla
sonuçlandı. Ardından, dün, Denizli, Manisa ve Marmariste yeni sallantılar
oldu. Ve herkes eli yüreğinde büyük İstanbul depremini bekliyor çünkü
biliyor ki büyük İstanbul depremi neredeyse kıyamet gibi bir
yıkım olacak ama bu Meclis çoğunluğunun, iktidarın
gündeminde bu depremler yok, onların bir tane gündemi var: Yüzen
sarayın, ak sarayın, yazlık sarayın, uçan sarayın
yanına Ahlatta yeni bir saray yapmak ve Kanal İstanbul üzerinden
besledikleri, büyüttükleri inşaat baronlarına yeni rant alanları
çıkarmak. Umurlarında deprem yok çünkü biliyorlar ki depremde sadece
yoksullar ölüyor. Saray yıkılmayacak; köşkler
yıkılmayacak, yaşadığınız rezidanslar,
apartman daireleri yıkılmayacak, insanların üzerine,
yoksulların üzerine yaşadıkları evler yıkılacak.
Bu yüzden de depremle hiçbir zaman ilgilenmiyorlar ve ilgilenmemeye de devam
edecekler.
Kamuoyu ısrarla soruyor: Deprem paraları nereye
gitti? Doğal olarak biz de bunu dile getiriyoruz ama aslında biz
deprem paralarının nereye gittiğini gayet iyi, yakından
biliyoruz. Nereden mi biliyoruz? Kızılayın Ensar Vakfına
aktardığı paradan biliyoruz. Nereden mi biliyoruz? Bu, Ahlatta
yapılacak sarayın ve benzer sarayların hangi parayla
yapıldığından biliyoruz.
Kızılay üzerinden BAŞKENTGAZ, Ensar
Vakfına yani çocuklara cinsel saldırıyla damgalanmış,
yargılanmış bir vakfa 8 milyon dolara yakın bir para
aktardı ve bu para BAŞKENTGAZın parası değil. Çünkü
BAŞKENTGAZ bunu doğrudan Ensar Vakfına verseydi yüzde 5 vergiden
düşecekti, şimdi tamamını vergiden düştü. Yani, hani
Vergiler nereye gitti? dedik ya, işte, bu 8 milyon dolar para halkın
vergisinden oluşuyor ve bu 8 milyon dolarla BAŞKENTGAZ 312 bin evin
bir yıllık doğal gazını ödeyebiliyor. Halk
soğuktan titriyor ama bizim vergilerimiz yandaş tarikat
vakıflarına akmaya devam ediyor.
Vergiler nereye mi gidiyor? Ben şöyle
söyleyeyim: Vergilerimiz yandaş tarikatlara gidiyor; İşsizlik
Fonu patronlara akıyor; devlet bütçesi savaşa ve sarayın
harcamalarına harcanıyor. Bir avuç çapulcuyu zengin etmek adına
milyonları yoksullukla, açlıkla ve ölümle sınıyorsunuz ve
bunu kader ve imtihan diye sunmaya devam ediyorsunuz. Çok
rahatsınız, yargılanmayacağınızı, hesap
vermeyeceğinizi sanıyorsunuz. Çünkü diyor ya Cumhurbaşkanı
Hesap vermeye zamanım yok. Bir laf var: Her fâni hesap verecektir ya
Hakkın huzurunda ya halkın huzurunda. Biz diyoruz ki: Bu işi
Hakka bırakmayacağız, halkın huzurunda hesap vermeniz için
size fazlasıyla zaman yaratacağız. O iktidar
yıkıldığı gün, inanın çok fazla
zamanınız olacak ve saray ve sarayla beraber davranan herkes o
halkın huzurunda hesap vermeye devam edecek.
Ben küçükken rahmetli annem ağzıma bir
avuç biber doldurdu. Bir saat köyün çeşmesinde ağlayarak
yıkadım. Nedenini hatırlamam ama bir tek şeyi bilirim, o
günden beri küfür etmiyorum. Ama ben bu adamın suratını her
gördüğümde, gazetede haberi her okuduğumda o biberleri yeniden
hatırlıyorum ve bu ülke halkına bu resmi bir daha gösteriyorum.
Bu adamı, bunun ismini unutmayın çünkü bu herif, insanlar can
derdinde, enkazın altındayken, küçücük çocuklarla nikâh kıyma
hayali kuran biridir. Bu sapkınlıktır, bu düşkünlüktür, bu
sapıklıktır. Ve bu herifin bu düşüncelerini dillendirmesine
yol açan sizin iktidarınızdır, bu da
vicdansızlıktır; bu vicdansızlık size aittir.
Bizim miting meydanlarında
haykırdığımız bir laf vardı: Biz,
çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız. Siz ne
bırakacaksınız? Ben, bunu ısrarla ve özenle merak ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bu
vicdansızları, bu sapıkları konuşturarak siz ne
bırakacaksınız?
Buradan sözlerime son verirken, eli yüreğinde
İstanbulda deprem bekleyen, deprem kuşağında yaşayan
ülkenin bütün insanlarına bir söz söylemek istiyorum: Bu Meclisten bir
hayır beklemeyin. Bu Meclisin çoğunluğu sizin ölmenizi bekliyor
ve inanın, o enkazların altında kaldığınız
gün, bu Meclis, o enkazların üstünden yeni TOKİ konutları
yapmanın hayalini ve planlarını yapacak.
Bir tek şey yapılabilir: Ya sosyalist
Kübaya bakacaksınız ve o depremde niye bir tane insanın burnu
kanamadı diye soracaksınız ya da ufacık
Elâzığdaki orta hâlli depremin niye bu kadar yıkım
yaptığına, harcadığınız paraların
nereye gittiğine bakacaksınız.
Ben halka bir kere daha sesleniyorum:
Hakkınızı aradığınız zaman mücadele
ederseniz bu yıkımı durdurursunuz. Yoksa, sadece deprem değil
bütün ülke enkaz gibi üstümüze çökecek ve biz altında kalacağız
ve ben, buradan söylüyorum hepinize: Bu enkazın altında saray
kalacak, bu enkazın altında siz kalacaksınız. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Piroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Akbaşoğlu, size söz
vereceğim ama bir dakika kuralı sizin için de geçerli onu
hatırlatayım.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun 161
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz evvelki
konuşma hakikaten tamamen gerçek dışı olmakla beraber
talihsiz bir konuşma. Burada Meclisin çoğunluğu milletin
ölmesini bekliyor. gibi ipe sapa gelmez yani hakikaten, hakikatten tamamen
kopuk bir konuşma yapıldı. Biz milletin önünde her zaman hesap
veriyoruz yargı anlamında da siyasi vicdan anlamında da ve on
yedi yıldır da hesap verdiğimiz için, şeffaf olduğumuz
için, hizmet yaptığımız için iktidarız; bu kadar açık
ve seçik.
Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar,
kendi oluşturmaya çalıştığınız böyle hayalî
bir dünyada yaşamayın lütfen. Bu konuda bir sürü olumsuzluğu bir
araya getirerek bocalayıp, boca yapıp Meclisin mehabetine
aykırı bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sözümü bitireceğim.
BAŞKAN Bir dakika süre kuralını
herkese uygulayacağım dedim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama 3 kere verdiniz efendim. Bakın, üç
dakikalık konuşmaları
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, izin
verin, sözünüzü tamamlatacağım.
Öyle değil; kanunun görüşmelerine
başladığımızda uyardım ve bunu, diğer bölümü
ayırdım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dinleyin beni lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
Başlarken konuşmaya dedim ki: Sayın
milletvekilleri, şimdiye kadar biraz daha fazla ek süre verdim ama kanun
görüşmelerindeki önergeler üzerinde sadece bir dakika ek süre
vereceğim, sizlere de birer dakika vereceğim.
Size bu seferlik, istisnaen, sözünüzü
tamamlamanız için bir dakika daha veriyorum ama bir daha
vermeyeceğim, sadece bir dakika süre tanıyacağım.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bir de ek süre kullanmadım, bir
dakikalık açıklama süresini kullandım.
BAŞKAN Tamam, onu diyorum, sizlere de bir
dakika
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakınız, bir sataşma var açıkça. Ben
kürsüye çıkıp sataşmadan dolayı iki dakika konuşma
hakkına sahibim ama sonuç itibarıyla bizler de sadece kayıtlara
geçsin ve hakikat ortaya çıksın diye yerimizden söz alıyoruz.
Biz bu mehabeti ve nezaketi gösterirken herkesin de bu nezaketi bize göstermesi
gerekir. Sonuç itibarıyla, ben bir ek süre almadım, bir açıklama
yaptım, sözümü de tamamlamak istiyorum; bu kadar.
BAŞKAN Tamamlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar,
buraya çıkıp yalan yanlış, iftiraya varan böyle birçok sözü
söyleyip de vurkaç taktiğiyle gitmenin de bir anlamı yok.
Bunların hiçbirini kabul etmemiz söz konusu değildir. Biz onurlu
hizmetler yaptık. Cumhuriyet Döneminde, seksen yılda yapılan
hizmetleri terazinin bir kefesine koyun, on yedi yılda AK PARTİ
iktidarlarının hizmetlerini bir kefeye koyun, AK PARTİnin
yapmış olduğu hizmetler ağır basar; bunu herkes
biliyor. Bu hakikati de biz burada dillendireceğiz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TEKLİLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70
Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512)
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
6ncı maddesindeki yer alan ibaresinin tanımlanan olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ulaş
Karasu Vecdi
Gündoğdu Ali
Şeker
Sivas Kırklareli İstanbul
Ednan
Arslan İlhami
Özcan Aygun Orhan
Sümer
İzmir Tekirdağ Adana
Gökan
Zeybek Ayhan
Barut
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Ali Şeker konuşacaktır.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar, burada günlerdir depremi
konuşuyoruz. Depremde yapılacaklar belli ve belli olan bu
konuları on yıl önce Meclis bir araştırma komisyonu kurarak
orada tartışmış. O günden bugüne, maalesef ve maalesef,
istenen bu şeylerin hiçbiri doğru düzgün yerine getirilmemiş.
Biz de dedik ki: O günden bugüne kadar yerine getirmediğiniz konuları
tekrardan konuşalım, ne yapılabileceğini tekrardan ortaya
koyup çözüm üretelim.
Deprem Konseyini kapattınız, Deprem
Şûrasında alınan kararları uygulamadınız. Daha
önce bir Otopark Yönetmeliği çıkmıştı, dendi ki:
Otopark paraları alınsın, belediyelere verilsin. O belediyeler
de bölge otoparkları yapsın. Paraların hepsi alındı,
bölge otoparklarının bazıları yapıldı, onlar da
yandaş birilerine verildi. Yani ne doğru düzgün otopark
yaptınız ne doğru düzgün plan yaptınız.
Depremin esası nedir? Zemine uygun
yapılmayan, imal edilmeyen inşaatlar. Zemine uygun olup
olmadığının tespiti önce zeminleri kontrol etmekten,
jeoloji ve jeofizik mühendisleriyle bu işi yapmaktan geçiyor. Bunu
Türkiyede seferberlikle yapmamız lazım. Şehir planlama
uzmanları, mimarlar ve mühendisler tarafından bu zeminlere uygun bir
planlama yapılması lazım. Bu planlamadan sonra da ona uygun
inşaat imalatının yapılması lazım. Ama siz
inşaat teknik lisesi değil, imam-hatip lisesi açıyorsunuz ha
bire.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Biz hepsini açıyoruz.
ALİ ŞEKER (Devamla) Siz, insanlar
güvenli yaşasın değil, cenazeleri nasıl kaldırabiliriz
daha çok onun hesabını yapıyorsunuz. Size, artık bilime
uygun, tekniğe uygun insanlar yetiştirmeyi öne alın diyorum.
Denetleme firmaları dedik, denetleme
firmalarını kendi seçtiği için denetlenmedi. Şimdi
Havuzdan alınacak. diyorsunuz. Büyük firmalar kendilerine şirket
kuruyor ve onların da parasını yine onlar vereceği için
orada da bir denetim olmayacak. Bunu öğrenmek için bir yirmi yıl daha
geçmesine gerek yok. Biz, 99 depreminden -21inci yıla girdik- hâlâ ders
çıkarmış değiliz, bu derslerin alınmayacağını
da maalesef buradaki davranışlarımızdan görüyoruz.
Siz imar barışı dediniz, sizin imar
barışı dediğiniz şey ben... Kaçak olarak, işte
Kartalda yapılan 5 katın üzerine 3 kat çık, onun üzerine biraz
daha çık ama sen orada can güvenliği olmadan oturmak için bana
rüşvet ver. dediniz, merkezî idareye Rüşvet ver. dediniz.
Bugün depremzedeler için toplanan paralarla, 36
milyar dolar parayla onlara konut yapmadığınız gibi,
yaptığınız 80 bin konutu da parasıyla
sattınız onlara, bedavadan vermediniz. Sanki 80 bin konut yaptık
da onu bedava verdik gibi anlatmayın insanlara.
AKP, 2002de iktidara geldiğinde ne diyordu?
Yolsuzlukla mücadele ediyorum. diyordu. En büyük yolsuzluk kaynağı
imar düzenlemelerinde oldu ve imarla ilgili düzenlemeler 10 defa
değişti. Hâlbuki imarla ilgili düzenlemeler bir ülkenin geleceğini
de ilgilendirir ama siz hep kendinizi düşündünüz. Nasıl? Kamu
İhale Kanununda 200e yakın değişiklik
yaptıysanız sadece daha çok rantı kendimize nasıl
aktarırız diye düşündünüz.
En son yaptığınız
kamulaştırma. Araplaştırmanın adı
kamulaştırma mı oldu? Araplara, Suudi Arabistanlılara bir
yeri anahtar teslimi vermek istiyorsunuz, araya devleti koyuyorsunuz,
vatandaşın, köylünün orada yüzyıllardır olan
malını şu kararnameyle bir anda alıp Arabistan şirketlerine
veriyorsunuz. Yani köylüsünü, işçisini kendi yurdunda yabancı
yaptınız. O işçiler, zamanında para toplayıp köylünün
yanı başında, orada işçi çocukları da gelsinler, tatil
yapabilsinler diye orada 68 dönüm yer almışlardı. Ama siz Arap
sermayesi orayı istediği gibi kullansın ve devlet olarak da biz onlara
aracılık edelim. diyorsunuz, 511 parsel arsayı
kamulaştırma adıyla Araplaştırıyorsunuz; bu
kabul edilebilecek bir şey değil.
Burada mevzi imar planlarının
yapılmasının, küçük ölçekli yapılmasının önünün
alınması doğru bir şey ama siz neyi getiriyorsunuz; Ahlata
saray yapılmasını getiriyorsunuz, önümüze koyuyorsunuz. Hâlbuki,
Bu millet güvenli konutlarda nasıl yaşar; bunu dert edinin, bunu
tartışın, bu konuşun istiyor bu millet sizden ama sizin
derdiniz başka.
161 tane gökdelen yapıldı sizin döneminizde
ve bu gökdelenler de uygun olmayan zeminlerde inşa edildi. Siz,
BAŞKENTGAZ gibi bir firmayı önce yandaşa verdiniz. O yandaş
firma nasıl bu kadar büyük inşaat zengini ve bu gaz
şirketlerinin sahibi oldu? Oradaki imar değişikliklerinizle
oldu. Peki, o imar değişikliklerinde elde ettikleri servetler
ceplerinde duruyorken siz diyorsunuz ki O yaptıkları yapı
stokunu bir an önce eritebilelim diye inşaata bir fren koyalım, o
yandaşlarımız bir an önce o ürettikleri imalatlarını
satabilsinler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker, tamamlayın
lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla) Burada, maalesef ve
maalesef, Ensar gibi çocuk tecavüzleriyle anılan bir -vakıf demeye
dilim varmıyor- vakfın, Kızılay gibi bir değerli
yardım kuruluşunu istismar etmesine de göz yumdunuz. Orada verilen
para doğrudan Ensara verilseydi yüzde 5i matrahtan düşülecekti ama
bu şekliyle yüzde 100ü matrahtan düşüldü. Ama esas olan ne? Oradaki
verilen yardım Kızılayın kullanımı için
değil, başka bir amaçla; Kızılayın istismar edilmesi.
Burada da Maliyenin görevini yapması gerekiyor. Orada
Kızılayın istismar edilmesinin de Maliyenin istismar edilmesinin
de önüne geçilmesi gerekiyor. Gıda bankacılığı
üzerinden de yandaşlarınız uygunsuz düzenlemelerle vergi
vermekten imtina ediyorlar. Ama ne diyorsunuz siz? Vergilendirilmiş
kazanç kutsaldır.
Ben bir kere daha diyorum ki halkın can
güvenliğini düşünün. Halkın can güvenliğinin nasıl
sağlanacağı belli, yeter ki siz bunu dert edinin.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şeker.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mithat Sancarın, Genel Kurulda söz isteme ve
konuşma süreleriyle ilgili hatırlatma yapmak istediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Genel
Kurulda söz isteme ve konuşma konuları hakkında bazı
hatırlatmaları tekrar tekrar yapmak gerekiyor sanırım. Grup
Başkan Vekillerinin birleşimi açtığımız
sırada iki dakika veya bir dakika ek süreyle üç dakika
konuşmaları teamül gereğidir. Genel Kurulda konuşma 60a
göre bir dakika süreyle olabilir, 69a göre sataşmadan söz istenebilir.
Bunun dışında önergeler üzerinde konuşma sürelerinin hepsi
belirlenmiştir. Belirlenen sürelere herhangi bir ilave yapıp yapmamak
birleşimi yöneten Meclis Başkan Vekilinin yetkisindedir. 60a göre
söz talep edenlere ne zaman söz verileceğini veya verilip verilmeyeceğini
takdir etmek de Meclis Başkan Vekilinin görevidir, yetkisindedir.
Şimdi ben, olabildiğince konuşmalar
tamamlansın ve herkes meramını ifade etsin diye konuşma
sürelerini esnek tutuyorum. Böyle bir mecburiyet yok. Söz vermediğim
takdirde de buna karşı işletilecek herhangi bir başvuru
yolu yok, İç Tüzükte yazılanlar dışında.
Bu konuda herkesi gerekli olgunluğu ve gerekli
anlayışı göstermeye, İç Tüzükün ruhuna, burada sergilenen
demokratik tutuma değer vermeye bir kez daha davet ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 6- 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı
İmar Kanununun 7 inci maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendinde bulunan mevzi ibaresi madde metninden
çıkartılmıştır.
Ayhan
Erel İbrahim
Halil Oral Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Aksaray
Ankara
Adana
Tuba
Vural Çokal Feridun
Bahşi Hüseyin
Örs
Antalya
Antalya
Trabzon
Şenol
Sunat
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örs konuşacaktır.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz torba kanun teklifi 37 maddeden oluşmakta ve genelinde imar
konusunda birtakım değişiklikleri içermektedir. İktidar
partisi imar hususunda, şehirlerin siluetlerini bozan, beton
yoğunluğunu artıran uygulamaların önünü açarcasına
imar kanunlarında birçok değişikliğe imza
atmıştır. İmar üzerine çıkarılacak kanunlar,
sürekli üzerinde değişiklik yapılabilecek kanunlar
değildir. Yapboza dönen imar kanunları şehirlerimizi ucube
yapılarla doldurmuş ve durum içinden çıkılamaz bir hâle
gelmiştir. Sürekli çıkarılan imar afları ve imar
barışları bu düzeni iyice bozmuştur. En son
çıkarılan imar barışı kapsamında,
vatandaşlarımızın iki bakanlık arasındaki
anlaşmazlık sonucu yaşadığı sorunlar gün gibi
ortadadır. Kısacası, iktidar partisi imar konusunda
başarısız olmuş ve sınıfta
kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, bugün
burada, İstanbul Ümraniyede yaşanan bir vakayı takdirlerinize
arz etmek isterim: İstanbul Ümraniyede bulunan ve Trabzonlu İş
Adamları ve Bürokratları Derneği (TİAB) tarafından
yaklaşık on yıl önce Orman Bakanlığından
kiralanan ve Trabzon Parkı adıyla halkın kullanımına
sunulan, içerisinde kafe, restoran, sanat galerileri, spor alanları gibi
birçok sosyal donatıların bulunduğu mesire yerine Ümraniye
Belediyesi tarafından âdeta el konulması Trabzonlu hemşehrilerimizin
haklı tepkisine yol açmıştır. On yıl önce kiralanan,
kirası düzenli şekilde ödenen ve düzenlenerek güzelleştirilen,
taş duvar ve güvenlik kameralarıyla donatılan, halkın
güvenli ve huzurlu bir şekilde ailece kullanabileceği bir sosyal
yaşam bölgesi hâline dönüştürülen bu yerin kira sözleşmesinin
yenilenmesi için ilgili dernek TİAB tarafından yapılan
başvuru Orman Bakanlığı yetkililerince -yerinde
yapılan araştırmalar neticesinde- olumlu bulunmuştu ancak
tam bu sözleşme yenilenmesi sırasında Ümraniye Belediyesi,
TİABın tahsisinde bulunan bu alana talip olmuştur. Belediye
ısrarla Trabzonlu İş Adamları ve Bürokratları
Derneğinin Çırçır Ormanı ve mesire alanındaki üst
kullanım hakkının iptal edilmesini ve alanın kendilerine
tahsis edilmesini istemiştir. Ve nihayet, bugün geldiğimiz süreçte,
Orman Bakanlığının aldığı yeni kararla
Trabzon Park, Ümraniye Belediyesinin uhdesine
bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, TİAB
tarafından sadece Trabzonluların değil İstanbulda
yaşayan tüm vatandaşlarımızın hizmetine sunulan bu
mesire yerinin, ortada hiçbir problem yok iken âdeta yangından mal
kaçırırcasına TİABın elinden alınıp
Ümraniye Belediyesine tahsis edilmesi izaha muhtaç bir vakadır. Trabzon
Parkın yanında bulunan ve Ümraniye Belediyesine tahsisli bir
alanın önceki yıllarda, değerlendirilemeyeceği
gerekçesiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesine devredildiği
hafızalarda iken Ümraniye Belediyesinin TİABa tahsisli Trabzon Park
üzerindeki ısrarının sebebi nedir? Ayrıca, bölgede, Orman
Bakanlığına ait başka alanlar varken neden ille de Trabzon
Parkın tahsisinde ısrar edilmektedir? Yoksa bu alanın
adının Trabzon Park olmasından bir rahatsızlık mı
duyulmaktadır? Unutulmamalıdır ki TİAB, on yıldır
devletimizden ve Belediyeden hiçbir maddi yardım almadan bu alanı
Trabzon Park adıyla ilçenin ve çevredeki
vatandaşlarımızın aktif kullanımına
açmış, kültürel ve sosyal çalışmaların merkezi hâline
getirmiş ve her şeyden önce, Anadolu yakasında atıl olan
bir alanı halkın hizmetine sunmuştur. Bu noktada, bu alanın
Trabzon Park adına düzenlenip halkın kullanımına
açılmasında çok büyük emeği olan TİAB kurucu
Başkanı merhum Atalay Şahinoğlu ağabeyimizi de rahmetle,
saygıyla anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Örs, tamamlayın
lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) TİABın bugün
uğradığı haksız uygulamanın ortadan
kaldırılması ve yasal haklarını kullanma
noktasındaki girişimlerinde konunun takipçisi
olacağımı söylüyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Örs.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi ile 3194 sayılı
Kanunun 8inci maddesinin (ç) ve (ğ) bendinin birinci cümlesinden sonra
ilave edilen cümlelerin, son fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan proje ibaresinden önce etüt ve ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz Habip
Eksik
Ankara
Adana
Iğdır
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Kocaeli
Şırnak
Batman
Tulay
Hatımoğullar Oruç
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tulay
Hatımoğulları Oruç konuşacaktır.
Buyurun Sayın Hatımoğulları
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Elâzığda
yaşanan depremde yaşamını yitiren
yurttaşlarımızın ailelerine
başsağlığı diliyorum, bütün Türkiye halklarına
başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil
şifalar.
Doğal afet değil kâr hırsı
öldürür, deprem değil bina öldürür. Bu sözleri deprem gibi doğal
afetler yaşandığında her defasında hepimiz sarf ederiz
ama gelin görün ki buna dair alınacak önlemler hususunda hiç kimse
doğru düzgün elini taşın altına koymaz. Bunlar afaki sözler
değil. Gerçekten, yaralar sarılırken bize deniyor ki: Siyasi
hamasetler yapılmasın, bu yaralar nasıl sarılacak ona
bakılsın. Tabii ki bizlerin HDP olarak bu konuda kendi
yaklaşımlarımız, duyarlılığımız,
belediyelerimizin bu konudaki dayanışması AKPnin reddine
rağmen ortadadır. Fakat şunu mutlaka ifade etmeliyiz: Böyle
demagojiyle, duygusal sömürü yapmaya kalkarak vatandaşın iktidardan
hesap sormasının önü kesilemez, engellenemez. Vatandaş şunu
soracak: Deprem vergisi nereye kullanıldı? Neden depremi önleme faaliyetlerinde
kullanılmadı? Depremde zarar görenlerin yaraları nasıl
sarılıyor, nasıl sarılacak? Bu konuda bir Twitter
paylaşımından dolayı insanlara soruşturma açmak...
Daha deprem yeni yaşanmış, sıcağı
sıcağına, daha insanlar enkaz altındayken hemen yaptırım,
hemen kolluk kuvvetleri devrede, hemen yargı devrede. Bugün Türkiyedeki
bütün vatandaşlar, vicdan sahibi olan, hak sahibi olan her vatandaş
bu soruları soracak; iktidardan hesap sormanın tam da şimdi
zamanıdır.
Bakın, dünden beri defalarca bu kürsüden dile
getirildi; BAŞKENTGAZ, Kızılay ve Ensar Vakfı ilişkisi
belgeleriyle ortada. Bu, utanç verici bir şey ya, utanç verici;
Kızılay Başkanının yaptığı
açıklama daha da utanç verici. Burada iktidar partisine sesleniyorum: Bu
utançla biraz daha siyaset yapmayı düşünüyor musunuz hakikaten? Bu
bir skandal ya. Buna dair nasıl doğru düzgün bir açıklama
yapmazsınız? Kaldı ki Ensar Vakfını hepimiz şöyle
tanırız: Çocuk tacizine, çocuk istismarına
bulaşmış, bununla ilgili yargılanan ve kanunsuz yurtlar
yapan...
Ayrıca da şu soruyu sormak istiyoruz: Bu
kadar para gönderilmişse bu vakfa, yapılmış yurtlar
nerededir, bunların da belgelerini talep ediyoruz. Bugün bizler bununla
ilgili soru önergesi verdik. Soru önergemizin yanıtını burada,
Genel Kurulda bütün vatandaşlarımızın, değerli
halklarımızın huzurunda bir kez daha talep ediyoruz.
Bakın, bugün görüşülmekte olan bu 7nci
maddede dikey yapılaşmadan bahsediliyor. 2016nın sonunda
açıklanan verilere göre, İstanbulda 121 gökdelenin 117si AKP
zamanında yapılmış. Şu an bu 7nci maddeyi bu
şekilde getirmek, bugüne kadar bu iktidarın kendi
yaptığını sanki başka bir iktidar yapmış
gibi ortadan kaldırmaya çalışma adımıdır. Buna
da, bu konudaki aldatmacalarınıza inanın, hiç kimse
inanmıyor. Bakın, Kanal İstanbul, Katar Prensinin annesine,
Şeyha Mozaya peşkeş çekiliyor. İzmirde yapılan
kamulaştırmalar, Çeşmedeki kamulaştırma, bunlar kime
peşkeş çekilecek? Arap sermayesine peşkeş çekilecek. Bütün
bunların altında yatan, gerçekten yandaşa ve AKPnin kendi
iktidarına rant sağlamaktır, başka bir şey
değildir. Diyor ki Erdoğan bir toplantıda: Dikey mimari yok
bundan sonra, yatay mimari. Ya, siz değil miydiniz son çeyrek
asırdır İstanbulu yöneten? Siz değil miydiniz o binaları
diken? Şimdi aklınıza ne geldi? Çünkü oradaki rant kapısı
kapandı. Çünkü müteahhitlik, şantiyecilik iflas etti. Ülke ekonomisi
şantiyeciliğiniz yüzünden dip yaptı. Şimdi başka
projeler geliştirerek yeni konutlarla açılım yapmaya
çalışıyoruz.
Ahlat sarayı, evet, bugün bu kanun önümüze
gelmişse bir nedeni de Ahlat sarayıdır. Ahlat sarayı ve
sarayların hepsine karşı olduğumuzu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Hatımoğulları Oruç.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Bu
sarayları halkın vicdanı asla ve asla kabul etmiyor, etmeyecek.
Burada, bir yanıyla mimari ama öte yanıyla siyasal anlayış
bağlamında saraylara hep beraber, bütün Türkiye kamuoyu olarak
karşı duracağız, karşı çıkacağız
ve bu iktidarın sökülen dikişlerini tek tek teşhir etmeye devam
edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oruç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7nci
maddesindeki Sanayi alanları, ibadethane alanları ve tarımsal
amaçlı silo yapıları ibaresinden önce Kamuya ait tesisler
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ulaş
Karasu Vecdi
Gündoğdu
Aziz Aydınlık
Sivas
Kırklareli
Şanlıurfa
Ednan
Arslan İlhami
Özcan Aygun Ayhan
Barut
İzmir Tekirdağ
Adana
Gökan
Zeybek
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili Aziz Aydınlık konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aydınlık. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan 161 sıra
sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7nci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum.
Sayın Başkan, Elâzığ, Van,
Malatyada deprem nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben sizlere Urfanın kanayan yarası elektrik
sorunundan bahsetmek istiyorum. Şanlıurfada günde 4-5 sefer, dört
beş saat elektrik kesintisi yapılıyor. Elektrik kesintisi
yüzünden günde yüzlerce televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi
yanıyor, sanayide yüzlerce kaynak makinesi, torna ve matkap yanıyor.
Bu nedenle altyapının, tellerin ve direklerin değişmesi
lazım. Bunun üzerine TEDAŞa gittim, TEDAŞ Müdürüyle
konuştum. TEDAŞ dedi ki: Sayın Vekilim, biz 2015te bu ihaleyi
alırken o günün Başbakanıyla yapılan anlaşmaya göre
yılda 100 milyon TL yatırım yapabiliriz. Bu, sözleşmede
yapılmış ve imza atılmış ama bugün 100 milyon
TLyle bir köy yapılamıyor, bir sokak yapılamıyor. O
nedenle, bu elektrik sorunu bu ihalenin ya iptal edilmesiyle ya da o
sözleşmenin yeniden yapılmasıyla, yılda en aşağı
1,5 milyar TL kaynakla düzelebilir; bunun dışında düzelmesi hiçbir
zaman mümkün değildir. Elli yıl da geçse demek ki
Şanlıurfanın elektrik sorunu çözülmeyecek. Ama bunu devlet
yapabilir, devlet buna el atabilir, bir iki yıl içerisinde bunu çözebilir;
çözmezse, Şanlıurfanın elektrik sorunu hiçbir zaman çözülmeyecektir.
Değerli arkadaşlarım, bir
imalatçı, bir sanayici günde sekiz saat işçi
çalıştırıyor. O sekiz saat içerisinde günde dört saat
elektrik kesilirse o sanayici, o imalatçı ne şekilde
çalışır; üretimi nasıl yapabilir; insanların, o
işçilerin hakkını nasıl ödeyebilir? Çek-senetlerini
nasıl öder, ben bunu sizlere sormak isterim? Bu durumda, dünyada
elektrikten daha önemli hiçbir şey yok.
Çiftçiye gelince, çiftçi kardeşlerimiz
şimdi pamuk ekemiyor, mısır da ekemiyor. Kendi imkânlarıyla
kuyu kazan insanlara 1 kuyu için yılda en aşağı 200 veya
250 milyar -eski parayla- civarında fatura geliyor. Bize gelen yüzlerce
fatura var. Millet pamuk ekemiyor, mısır ekemiyor. Bir ay sonra bu
vatandaş buğdaya ve arpaya su vermelidir. İnanın ki
Şanlıurfada bundan sonra buğdaya da su verilmeyecek, arpaya da
su verilmeyecek. Neden? Çünkü faturalar şişirildiği zaman,
200-250 bin lira fatura geldiği zaman bunun yapılması gerçekten
hiç mümkün değildir.
Yılda yüzlerce kaza olan
Şanlıurfa-Akçakale yolu sorununu soru önergesi olarak
Ulaştırma ve Altyapı Bakanına verdim ama bu sorun maalesef
bugüne kadar çözülmedi.
Şanlıurfa-Suruç, Suruç-Birecik arası
duble yol olmadığı için gerçekten yılda en
aşağı 100 tane kaza oluyor, yüzlerce insanımız orada
ölüme mahkûm ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, Urfanın
incisi olan Birecik ve Halfetiyi bağlayan, sahil yolu denilen ve
heyelan nedeniyle yıkılan yol altı aydır
açılmadı. Yani ben bunu sizlerin vicdanına bırakıyorum.
Urfanın incisi olan Birecik ve Halfetiyi bağlayan yolun altı
aydır yapılmamasına insanlar üzülüyor.
Bir de Danıştay 10. Dairesi verdiği
kararda diyor ki: DEDAŞ tarafından çiftçinin destekleme primlerine
el konulamaz. Doğru, konulamaz ama DEDAŞ, çiftçinin destekleme
primlerine hem el koyuyor hem de çiftçinin haberi olmadan çiftçinin
hesabından parasını alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayalım Sayın
Aydınlık.
AZİZ AYDINLIK (Devamla) Bu nasıl adalet?
Bu 10. Dairenin kararının uygulanmasını istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydınlık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan Beş yıl ibaresinin On
yıl olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Halil Oral Feridun
Bahşi Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Ankara Antalya Adana
Tuba
Vural Çokal Ayhan
Erel
Antalya Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
İbrahim Halil Oral konuşacaktır.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 161 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde verdiğimiz önerge
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, teklifin 7nci
maddesi çok fazla başlıkta düzenleme yapmaktadır. İlkesel
olarak bina yüksekliklerine getirilen sınırlamalar ve bunlarla
alakalı düzenlemeler ile elektronik ortamda işlem
yapılmasının önünü açan uygulamalar doğrudur,
destekliyoruz. Burada itirazlarla alakalı bir düzenlemeyi yapıp
vatandaşın e-devlet üzerinden itiraz işlemlerini yapabilmesinin
önü açılabilir ve açılmalıdır. Ayrıca, buradaki itiraz
süresi olarak belirlenen beş yıl vatandaşlarımızda hak
kaybı yaratabilir. Özellikle kırsalda, Büyükşehir Belediyesi
Kanununa tabi yerlerde vatandaşlarımız imar barışını
ve benzeri afları dahi kaçırabilmektedirler, bilgi sahibi
olamamaktadırlar. Bu noktada Borçlar Kanununa uygun bir şekilde on
yıllık bir süre olarak belirlenmesi daha uygun olacaktır. Hatta
bir örnek vereyim: Geçtiğimiz hafta sonu Ankarada Çankaya pazar
ziyaretinde bir vatandaşımız yanımıza geldi. Kendisi
imar barışıyla alakalı gelişmeleri takip
etmediğinden çıkarılan kanundan yararlanmamış.
Balkonunda da bir PVC kapama durumu olduğunu, daha önceki kanunda
olmadığı için bir sorun yaşamadığını
ifade etmişti. Şimdi, bir komşusu şikâyet edince mahkemelik
olmuş ve yıkımına karar verilmiş. Vatandaş ne
yapacağını bilmiyor. Bu gibi konularda kalıcı çözümler
yaratabilecek düzenlemeler yapmak zorundayız.
Kıymetli milletvekilleri, teklifte kırsal
özellik olmadığı noktasında karar verme mercisi olarak
büyükşehir belediye meclisleri işaret edilmektedir. Bu durum
aslında Büyükşehir Belediyesi Kanununun ne kadar yanlış,
eksik ve sorunlu olduğunu bizlere göstermektedir. Ben Ankarada
Polatlı, Gölbaşı, Haymana, Elmadağ gibi ilçelerimizin
köylerini sıkça geziyorum, Allahın bir kulu gösteremeyiz ki
Büyükşehir Belediyesi Yasasından memnun olsun. Bu düzenleme gibi
palyatif çözümler yerine kalıcı çözümler üretmeliyiz. Büyükşehir
Belediyesi Yasasında köklü bir değişim şarttır. Bu
konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
çalışma yaptığını Komisyon
Başkanımızdan öğrenmiş bulunuyoruz. Umarım
büyükşehir belediyelerinin yetkilerini kısıtlayan, kuşa
çeviren, yeni sorunlara yol açacak bir düzenlemeyle
karşılaşmayız.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
Ankaradaki ziraat odaları başkanları ziyaretimize geldi. Ziraat
odaları, özellikle Ziraat Bankası ve tarım kredi
borçlarında yüzde 30lara, 40lara varan faizlerden şikâyetçiler. Şu
an tarım ve balıkçılık sektörünün 105 milyar lira borcu
var. Tarım Kredideyse 8,5 milyar lira borç görünüyor. Özellikle
tarımsal sulamada çok önemli olan elektrikte yüzde 100 fiyatlar
artmış durumda. Acil bir şekilde çiftçi borçlarının
faizsiz, uzun vadeli bir ertelemeyle yapılandırılması
gerekmektedir. Gelin, siyasi partiler olarak hep birlikte bu işin yolunu
açalım.
Kıymetli milletvekilleri, Türk
Kızılayı, BAŞKENTGAZ ve Ensar Vakfı üçgeninde birkaç
gündür tartıştığımız, son derece üzücü ve kabul
edilmez konunun bir başka yönüyle alakalı birkaç söz söylemek
isterim. Son bir yılda doğal gaza yapılan yüzde 50yi aşan
zamlar, şu soğuk kış günlerinde milletimizin belini
bükmüştür. Böyle bir ortamda BAŞKENTGAZ şirketinin 8 milyon
dolar dile kolay- gibi bir meblağı vergiden düşmek için Ensar
Vakfına vermesi vicdanlarda kabul edilir bir durum değildir. Biraz
Allahtan korkun, kuldan utanın. Bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bir inisiyatif almalıyız. Madem bu şirketler vergiden
düşmek için hayır yapmak istemektedirler, o zaman bu
meblağları abonelerin faturalarından, doğal gaz
fiyatlarından düşebilmeleri için bir düzenleme getirebiliriz,
aynı benzin fiyatlarında ÖTVden
karşılandığı gibi bir uygulamaya gidebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi
bağlayın Sayın Oral.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Teşekkür ederim.
Allah katında en makbul hayır ve iyilik,
üşüyen çocuğu, ihtiyarı biraz olsun ısıtmak, bu kara
kışta yüzünü güldürmektir diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oral.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
Sisteme giren 3 sayın milletvekili var, onlara
söz vereceğim.
Sayın Kılavuz...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda Yunan Milletvekili Ioannis
Lagosun Türk Bayrağına yönelik alçakça hareketini
lanetlediğine, ABD-İsrail iş birliğiyle ortaya konulmak
istenen işgal planını hiçbir surette kabul etmeyeceklerine
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda teröristten
farksız Yunan milletvekilinin Türk Bayrağına yönelik
aşağılıkça ve alçakça hareketini lanetliyorum. Tarih,
bayrağımıza uzanan ellerin nasıl
kırıldığının, denize dökülenlerin ne
olduğunun en yakın şahididir. Bayrağımıza uzanan
elleri kıracak, Türk düşmanlarına her alanda hak ettiği
cevabı verecek vatan evlatları her zaman mevcuttur.
Ayrıca, Kudüs, İslamın ilk
kıblesi, Müslümanların mabedi, Türkün gönül
coğrafyasının mahzun şehridir. Kudüs, dinmeyen
acımız, kapanmayan yaramız, içli gözyaşımızdır.
ABD-İsrail iş birliğiyle ortaya konulmak istenen işgal
planını, Orta Doğuyu ve Filistini kana bulayanların
zorbalık, hukuksuzluk ve dayatmasını hiçbir surette kabul etmeyeceğiz.
Kudüs, Müslümanların miracıdır, Kudüsün sahibi Yüce
Allahtır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin...
42.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, Hatay halkının Ulu Önder Atatürkün adının
Hatay ilinde yapımı devam eden 25 bin kişilik yeni stadyumda
devam edeceği yönündeki açıklamayı Gençlik ve Spor Bakanından
beklediğine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Hatayda yapımı devam eden 25 bin
kişilik yeni stadyumun inşası bitmek üzeredir. Gençlik ve Spor
Bakanı Mehmet Kasapoğlunun Hatay programı kapsamında
ziyaret etmesi ve yeni stadın adını Hatay Stadyumu olarak
ifade etmesi üzerine Hatayda başlayan isim tartışmasında
memleketin genel görüşü, stadyumun Atatürk adıyla devam etmesi
yönündedir. Atatürk adının konulup konulmaması
konuşulmakta, düşünülmektedir. Yetkililer bu
tartışmayı sonlandırmalıdır. Hasta
yatağında bile Hatayı düşünen, Hatay benim şahsi
meselemdir. diyerek Hatayı Türk topraklarına katan Ulu Önderimiz
Atatürkün adı yeni stadyumda devam etmeli, Hatay Atatürk Stadyumu
kurtarıcısının adıyla yaşamalıdır.
Hatay halkı, Gençlik ve Spor Bakanından Hatay Atatürk Stadyumu
adının devam edeceği yönünde açıklama beklemektedir.
BAŞKAN Sayın Kılıç...
43.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, yaşanılan son
depremdeki hızlı, etkin ve verimli çalışmaların insanımızda
birlikte iş yapma kültürünün bulunmadığı söyleminin
hatalı bir söylem olduğunu herkese gösterdiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaşadığımız son depremdeki hızlı, etkin ve verimli çalışmayla
ortaya koyduğumuz takdirlik gayret, insanımızda birlikte iş
yapma kültürünün bulunmadığı söyleminin ne kadar da hatalı
bir söylem olduğunu ortaya koydu. Birlikte iş yapma kültürü tüm
insanlığın ve insanımızın genlerinde mevcuttur
ama bu kültürün unutturulduğu yer ve zamanlar olabilmiştir.
Kültürümüzde imecemiz vardır. İmece usulü; bağ ve bahçelerin
bellenmesi, tarlaların sürülmesi, ürünlerin hasadı gibi işlerde
gönüllülük esasına dayalıyken köy arklarının yapılması,
meranın temizlenmesi, düğün ve mezar yerlerinin kurulması, köye
gelen misafirlerin ağırlanması, okul ve cami inşası
gibi işlerde zorunlu tutulmuştur. Bu da iş gücü veya maddi
katkılarla yapılması veya yaptırılması
esasına dayanmaktadır.
BAŞKAN
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.14
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
VII.- KANUN TEKLİLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161)
(Devam)
BAŞKAN 161 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, 66 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
2.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bişkek
Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak
İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti
Vatandaşlarının Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
olamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 4 Şubat 2020 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.17