TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
52nci
Birleşim
5
Şubat 2020 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 8 Şubat Gaziantepe
gazi unvanı verilişinin 99uncu yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, ülke tarımının ve Yozgat
çiftçisinin sorunları ile çözüm önerilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisinde kabul edilen Avrupada Kayıp, Mülteci ve Göçmen Çocuklar
başlıklı rapora ilişkin gündem dışı
konuşması
III.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Suriyenin İdlib kentinde
şehit düşen hemşehrisi Uzman Çavuş Uğur Katran ile
Türkiyede toprağa verilen bütün şehitlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
2.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın ili Kuşadası,
Didim, Söke, Çine, Karpuzlu, Karacasu, Bozdoğan ve Köşk ilçelerinde
maden araması ve işletmesi yapılmak üzere toplam 4.783
hektarlık alanın ihaleye açılmasından vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Suriyenin İdlib kentinde
hain saldırı sonucu şehit düşen hemşehrisi Uzman
Çavuş Uğur Katran ile 7 şehidimize Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
4.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehirli
hemşehrilerinin doktor ihtiyacı ile donanımlı hastane
ihtiyacının karşılanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Çağdaş Hukukçular
Derneğinin tutuklu Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile
üye avukatlar Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Barkın Timtik, Ebru Timtik, Engin
Gökoğlu, Ayşegül Çağatay ve Oya Aslanın adil
yargılanma ve Grup Yorumun konser yasaklarının
kaldırılması talebiyle cezaevinde başlattıkları
açlık grevine ilişkin açıklaması
6.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Dünya Ticaret
Örgütünün 2019 yılı verilerine göre Türkiyenin dünyada
ihracatını en fazla artıran 7nci ülke konumunda olduğuna
ilişkin açıklaması
7.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, ilaçların perakende
fiyatlandırılmasında 2015 yılında Resmî Gazetede
yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünlerin
Fiyatlandırılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararına göre
uygulanılan rakamların yetersiz kaldığına ilişkin
açıklaması
8.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, yol işleticisi firmalar
ile navigasyon hizmeti sağlayıcıları arasında herhangi
bir iş birliği anlaşmasının olup
olmadığını ve bunların hangi usul ve esaslar
çerçevesinde denetlendiğini Ulaştırma ve Altyapı
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 5 Şubat laikliğin
kabulünün 83üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
10.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, BAŞKENTGAZ,
Kızılay ve Ensar Vakfı arasındaki para trafiğinin gün
yüzüne çıkmasıyla Kızılay Başkanının Vergi
kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başkadır.
ifadesiyle yüz elli yıllık geçmişi olan Hilal-i Ahmeri
şaibe altında bırakarak halkımızın güvenini
sarstığına, 5 Şubat Adnan Kahvecinin ölümünün 27nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
11.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 5 Şubat Mustafa Kemal
Atatürkün Niğdeye ilk resmî ziyarette bulunuşunun 86ncı
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
12.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir ilinin
İstanbul ilinden daha fazla deprem riski
taşıdığına ve risk altında bulunan 51 okul için
yıkım kararı alındığına, Millî Eğitim
Bakanlığınca bunca yıldır sistematik bir
planlamanın neden yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
13.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, merkez üssü
Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8 şiddetindeki depremden
Adıyaman ilindeki birçok yerleşim biriminin yanı sıra
Adıyaman Kapalı Cezaevinin de etkilendiğine ve hakkında
2013 yılında alınmış yıkım kararı
bulunan cezaevinin tutuklu ve hükümlülerinin komşu illere nakledilmesiyle
yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması
14.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, BirGün ve evrensel
gazetelerine Basın İlan Kurumu tarafından hukuksuz uygulanan
ilan ambargosunun kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
15.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, Suriyenin İdlib
kentinde Esad rejimine bağlı unsurlar tarafından
gerçekleştirilen hain saldırıda şehadete erişen 8
kahramanımıza Allahtan rahmet dilediğine, MHP lideri Devlet
Bahçelinin Türkiye dostluğu değerli, düşmanlığı
tehlikeli bir ülkedir. Barış ve huzur arayan mazlumların
arkasında Türk milleti vardır. ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, Cumhuriyet Savcısı Taner
Temur hakkında Hâkimler Savcılar Kurulunda yürütülen
soruşturmaya ilişkin açıklaması
17.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Van ili
Bahçesaray ilçesinde önce seyir hâlindeki minibüsün daha sonra da arama
çalışmalarına katılan kurtarma ekibinin üzerine
çığ düşmesi sonucu hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, 5 Şubat laikliğin kabulünün 83üncü
yıl dönümüne ve yüksek hızlı tren aylık abonman
fiyatlarına yapılan zammın yeniden düzenlenerek makul bir
seviyeye çekilmesi gerektiğine, yüzde 51 hissesi Çinlilere satılan
Yavuz Sultan Selim Köprüsü için özel inşaat firmalarına birinci
yıl araç geçiş taahhüdü gereği 3 milyar lira ödenmesinin
yarattığı israfa ve Hükûmeti bu konuda duyarlı davranmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
18.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Van ili Bahçesaray ilçesinde
önce seyir hâlindeki minibüsün daha sonra da arama çalışmalarına
katılan kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucu
hayatını kaybeden vatandaşlara, 3 Şubatta Suriyenin
İdlib kentinde hain saldırı sonucu şehit düşen
hemşehrisi Uzman Çavuş Halil Demir ile 7 şehidimize Allahtan
rahmet dilediklerine, 5 Şubat Gulca katliamının 23üncü yıl
dönümü vesilesiyle bu coğrafyada devam eden baskıların bir an
önce son bulmasını temenni ettiklerine ve İdlib meselesine
ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Van ili Bahçesaray ilçesinde
önce seyir hâlindeki minibüsün daha sonra da arama çalışmalarına
katılan kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucu
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediklerine,
depremden sonra en fazla can kaybının çığ felaketlerinde
yaşandığına, Hakkâri
1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşma sonrası Yüksekova
Belediye Eş Başkanı Remziye Yaşar hakkında verilen
tahliye kararının savcılığın itirazı üzerine
reddedilmesine ilişkin Adalet Bakanlığının mı
yoksa İçişleri Bakanlığının mı müdahalesinin
söz konusu olduğunu öğrenmek istediklerine, Gezi eylemleri
sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle
başından vurularak hayatını kaybeden Berkin Elvanın
ölümüne ilişkin açılan davanın duruşmasına, Karaman
ili Kazımkarabekir ilçesi Karalgazi ve Mesudiye köylerinde açılan
taş ocakları ile mermer ocaklarının doğayı ve
doğal yaşamı tahrip etmesiyle yaşanılan
mağduriyete ilişkin açıklaması
20.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Van ili Bahçesaray ilçesinde önce seyir
hâlindeki minibüsün daha sonra da arama çalışmalarına
katılan kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucu
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediklerine, 5
Şubat Adnan Kahvecinin ölümünün 27nci yıl dönümü ile laikliğin
kabulünün 83üncü yıl dönümüne, laiklik ilkesinden uzaklaşmanın
sonuçlarının 15 Temmuz darbe girişimine giden süreçte
ağır biçimde yaşandığına, Gaziantep ili Islâhiye
ilçesindeki çadır kentin kapatılmasıyla
çalışanların yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
21.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Van ili
Bahçesaray ilçesinde önce seyir hâlindeki minibüsün daha sonra da arama
çalışmalarına katılan kurtarma ekibinin üzerine
çığ düşmesi sonucu hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, 5 Şubat Adnan Kahvecinin ölümünün
27nci yıl dönümüne, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel
Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli ile
İSMEK çalışanları arasında yaşanılan
olayın yargıya intikal ettiğine, Hiç kimseyi işten
atmayacağız, bu bizim namus borcumuzdur. diyenleri verdiği bu
sözleri yerine getirmeye davet ettiğine, ilk yerli ve millî uçak gemimiz
TCG Anadolunun denize indirildiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın AK PARTİ grup toplantısında birçok konuda
önemli mesajlar verdiğine ilişkin açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter
Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli ile İSMEK
çalışanları arasında yaşanılan olaya ilişkin
açıklaması
23.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile
uslanmayanın hakkı kötektir." sözünü geri alması
gerektiğine ve bu sözlerin burada sarf edilmesinden hicap duyduğuna
ilişkin açıklaması
24.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Van ili Bahçesaray ilçesinde
önce seyir hâlindeki minibüsün daha sonra da arama çalışmalarına
katılan kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucu
vatandaşların hayatını kaybettiğine ve olayın
daha vahim bir hâl alabileceğine ilişkin açıklaması
25.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Nush ile
uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı
kötektir. ifadesinin Ziya Paşa tarafından söylenilmiş özlü bir
söz olduğuna, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter
Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli ile İSMEK
çalışanları arasında yaşanan ve yargıya intikal
eden olayın takipçisi olacaklarına, Hiçbirinizi işten
çıkarmayacağız. sözü verildiği hâlde hem İstanbul
Büyükşehir Belediyesinden hem de iştiraklerinden işten
çıkarmaların yaşandığına ilişkin
açıklaması
26.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Tekdir ile
uslanmayanın hakkı kötektir. lafını hiçbir milletvekilinin
kullanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
27.-
Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin, ailesi ve
yakınlarını ziyaret için Batmandan İstanbula gelen ve on
üç gündür haber alınamayan 56 yaşındaki hemşehrisi Mehmet
Balın nasıl kaybolduğunu öğrenmek istediğine ve
İçişleri Bakanlığını bu konuda göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Başkanlık Divanının
takdirinde olmak üzere Van ili Bahçesaray ilçesinde yaşanılan
çığ felaketiyle ilgili sağlıklı bilginin Parlamentoya
verilmesinden memnuniyet duyacaklarına ilişkin açıklaması
29.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Elâzığ Cezaevindeki sorunların ağır bir hâl
aldığına ve AKP Grubunu bu konuda duyarlı olmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
30.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Suriyenin İdlib
kentinde şehit düşen hemşehrisi Gökhan Orhan ile diğer
şehitlerimize, Van ili Bahçesaray ilçesinde yaşanılan
çığ felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet dilediğine, Afyonkarahisar ili merkez ilçe Dörtyol Mahallesi
ile İscehisar ilçesindeki TOKİ konutlarında yaşayan
vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması
31.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Suriyenin İdlib kentinde hain
saldırı sonucu hayatını kaybeden şehitlerimizle
yüreklerin yandığına, Ukrayna meselesinde nerede
durduğumuzun net olarak ifade edildiğine ancak son on yedi yılda
bambaşka bir dış politika izlendiğine ve Sivas Milletvekili
İsmet Yılmazın (3/1065) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı
Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.-
Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet Yılmazın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Savunma Komisyonu Başkanı
İsmet Yılmazın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin ve İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
39.-
Malatya Miletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Van ili Bahçesaray
ilçesinde çığ felaketleri nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, yaşanılan deprem
nedeniyle vergileri, SSK, BAĞ-KUR primleri ile elektrik ve doğal gaz
faturaları üç ay süreyle ertelenen Malatya ve Elâzığ illerindeki
esnaf ve sanatkârların üç ay sonra ödemelerini nasıl
yapacağı konusunun netlik kazanmadığına, SSK ve
BAĞ-KUR primlerinin altı ay süreyle devlet tarafından ödenerek
Malatya ile Elâzığ illerinin tamamının afet etkinlik
alanı içine dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
40.-
Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet Yılmazın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, acı
haberlerin üst üste geldiği bir günde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini
sürdürmesini uygun ve yerinde
görmediklerine ilişkin açıklaması
42.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Van ili Bahçesaray ilçesinde
yaşanılan çığ felaketlerinin ardından
İzmir-İstanbul seferini yapan uçağın Sabiha Gökçen
Havalimanına inişi sırasında pistten çıkarak
parçalanması olayının ardından Meclisin gündemine devam
etmemesinin doğru bir yaklaşım olduğuna ilişkin
açıklaması
43.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Van ili Bahçesaray
ilçesinde yaşanılan çığ felaketleri ile Sabiha Gökçen
Havalimanında cereyan eden uçak kazası nedeniyle Meclis
çalışmalarının sürdürülmesinin uygun
olmadığına ilişkin açıklaması
44.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Van ili Bahçesaray ilçesinde
yaşanılan çığ faciaları nedeniyle Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerinden oluşan bir heyetin olay yerine intikal
ettiğine, Sabiha Gökçen Havalimanında cereyan eden uçak kazası
nedeniyle Mecliste müzakerelere devam edilmesinin uygun
olmadığına ilişkin açıklaması
45.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Van ili
Bahçesaray ilçesinde yaşanılan çığ facialarının
ardından özel bir hava yolu şirketine ait uçağın Sabiha
Gökçen Havalimanında pisten çıkması sonucu meydana gelen kaza
nedeniyle grup başkan vekillerinin istişaresi neticesinde Meclis
çalışmalarını nihayetlendirme kararını
aldıklarına ilişkin açıklaması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla
yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011,
25/1/2012, 5/ 2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 10/2/2018 ve
5/2/2019 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179 ve 1207
sayılı Kararları ile birer yıl uzatılan izin süresinin
10/2/2020 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına,
ayrıca denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı
sağlanabilmesi maksadıyla unsurlarımızın bölge
ülkeleri kara suları dışında denizde terörizmle mücadele
görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1065)
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, 4
Şubat 2020 Salı günü Van ili Bahçesaray ilçesinde seyir hâlindeki
minibüsün üzerine çığ düşmesi nedeniyle 5 Şubat 2020
Çarşamba günü arama ve kurtarma çalışmalarına katılan
Jandarma asayiş komando timi ve personeli, Jandarma iç güvenlik timi
personeli, geçici koruma, COBRA
aracı personeli, AFAD köpekli arama kurtarma timi ve UMKE personelinin de
üzerine çığ düştüğüne, an itibarıyla Van Jandarma Komutanlığından
edinilen bilgiye göre yaşanılan çığ felaketlerinde 23
kişinin hayatını kaybettiğine, 28 yaralının
tedavilerinin devam ettiğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Türk
milletinin yaşanılan olaylar karşısında birlik ve
beraberlik içerisinde irade oluşturabilen dünyanın örnek
milletlerinden biri olduğuna ilişkin konuşması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20
milletvekilinin, işsizliğin vatandaşlar üzerindeki psikolojik ve
sosyal etkilerinin araştırılması amacıyla 31/1/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/2436) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 5 Ocak 2020 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi
Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 161)
2.-
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması,
Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti
Vatandaşlarının Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)
5 Şubat 2020
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 8 Şubatta
Gaziantepe Gazi unvanı verilişiyle ilgili söz isteyen Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filize aittir.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, 8 Şubat Gaziantepe gazi unvanı verilişinin 99uncu
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstiklal
Madalyalı, dünyada Gazi unvanına sahip ilk ve tek şehir olan
Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Gazi
unvanının verilişinin 99uncu yıl dönümü nedeniyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes
Anlaşmasının imzalanmasından kısa bir süre sonra,
Antep, 15 Ocak 1919da İngilizler tarafından işgal edildi.
Fransayla aralarındaki anlaşmazlık üzerine Ekim 1919 sonunda
İngilizler Antepi Fransızlara bırakmışlar ve 5
Kasım 1919da tamamı Ermeni gönüllülerinden kurulu Fransız
birlikleri Antepe girmiştir.
Bir Ermeni tercüman eşliğinde
Fransızların Akyol Karakolundaki Türk Bayrağı'nı
indirmesi ve Mehmet Kamilin, annesini Fransız askerlerinin alçakça
tacizlerinden korumak adına tepki göstermesi sonucunda şehit edilmesi
üzerine Antep halkı olaylara büyük tepki göstermiş ve bu tepki dalga
dalga yayılmıştır.
Fransız kuvvetlerinin üzerine kâbus gibi çöküp
kahramanca savaşan Karayılan ve arkadaşları, 1920
yılının Ocak ayında Fransızların bir süvari
birliğini pusuya düşürmüş, büyük zayiat verdirmiştir. Bu
durum karşısında, Fransızlar ek kuvvet istemişler,
onları da Antep-Kilis hattında karşılamak üzere
Şahinbey görevlendirilmiştir.
Şahinbey Fransız kuvvetlerine Kertilde
oldukça büyük zayiat verdirerek geri çekilmiş, ikinci hattı
Elmalı Köprüsünde kurmuştur.
Günlerden 28 Mart 1920, hava soğuk ve
yağmurlu, siperler kazılmış, sabah uyanır
Şahinbey, arkadaşlarının çoğu gitmiş, 19
kişi kalmışlar, onlar da derler ki: Şahin Ağam,
çekilelim, koca orduya karşı ne yapabiliriz? Şahinbey kabul
etmez ve Cesedimi çiğnemeden Fransızlar Antepe giremez. der.
Şahinbey tek başınadır, son kurşununa kadar
savaşır ve süngü takarak köprünün üzerine çıkar, sağ elini
kaldırarak Dur! diye bağırır. İşte, o
sırada bir ses yükselir semaya, Yavuz Bülent Bâkilerin kaleminden
sunuyorum o sesi:
Ben Antepliyim, Şahin'im ağam,
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim,
Yumruklarım memleket kadar büyük.
Hey, hey!
Yine de hey hey!
Kaytan bıyıklarım, delişmen
çağım,
Düşman kurşunlarına inat köprü
başında,
Memleket türküleri çağıracağım.
Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar
bizim dağımız,
Namusumuz temiz, bayrağımız hür,
Analarımız, karımız,
kızımız, kısrağımız,
Burada erkekçe dövüşür.
Bir bayrak dalgalanır Antep Kalesi üstünde,
Alı kanımdaki al, akı alnımdaki
ak,
Bayraklar içinde en güzel bayrak,
Düşüncem senden yanadır.
Hep senden yanadır çektiğim kahır,
Bu senin ülkende, senin gölgende,
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesın
duvaklar,
Korkum yok ölümden, kâfirden yana,
Alacaksa alsın beni şafaklar.
Hey, hey!
Yine de hey hey!
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey.
Bir sır var bu mavzerde, attığım
gitmez boşa,
Çıkmış bir eski savaştan,
Türkün bir karış toprak parçası
için,
Destanlar yazacağız yeni baştan.
Yıktım toprağın üstüne bir
sarı kurşunla birini,
Çıktı karşıma biri,
Çıktıkça çektim tetiği bismillahlarla
beraber,
Vurdum alnından kâfiri.
Bu kaçıncı kurşundur, bu
kaçıncı bismillah,
Bu kaçıncı ölüdür?
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah,
Vurun Antepliler, namus günüdür!
Ben Antepliyim, Şahinim ağam,
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim,
Yumruklarım memleket kadar büyük.
Şahin şehit olmuştur ama Antepi
mücadele ateşi sarar. Silahsızdılar, müdafaasızdılar;
azdılar, bir avuçtular ama yılmadılar. On ay sekiz gün süren
Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum. inancıyla yapılan
mücadele sonunda 6.317 evladını şehit vererek Antep teslim olur
ama Fransaya değil, açlığa teslim olurlar.
Kahraman Gaziantepliler, Gaziantep, dünyada bir tek
Türk kaldıkça senin ismin, mukaddes tanınacak; dünya durdukça senin
Gazi kalen, Türklüğün ebedî bir timsali olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Kendi gücüyle işgale on ay sekiz gün dayanan ve düşmana geçit
vermeyen Antep için, Bakanlar Kurulu Başkanı ve Millî Savunma Bakanı
Fevzi Çakmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6 Şubat 1921 tarihli 147nci
Toplantısında Meclis Başkanlığına, Antep
isminin Gaziantep olarak değiştirilmesini kapsayan bir kanun
teklifi sunar. 3 maddeden oluşan bu kanun teklifinin metni şöyledir:
Madde 1- Ayıntap livası merkezi olan
Ayıntap kasabasının namı Gaziayıntapa tahvil
olunmuştur.
Madde 2- Bu kanunun icrasına Dahiliye Vekili
memurdur.
Madde 3- İş bu kanun tarih-i
neşrinden itibaren meridir.
Oy birliğiyle kabul gören kanun teklifi 8
Şubat 1921 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
26 Ocak 1933 tarihinde 2 Gazi bir araya gelir.
Atatürkün Gaziantepi ziyaretinde, Kent Meclisince hemşehrilik
beratı verilir ve nüfusa bağlı olduğu yer olarak Gaziantep
Bey Mahallesi, 41inci hane olarak yazılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Başkanım, bitiriyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok güzel
konuşuyor, çok güzel konuşuyor hatip.
BAŞKAN Gaziantep için...
Buyurun.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Antep savunması hakkında Bu tek Türk
şehri, hiçbir yerden maddi yardım görmeksizin, kendi
kahramanlığıyla kendini kurtardı ve Gazi unvanına
bihakkın liyakat kesbetti. Türküm. diyen her şehir, her kasaba ve
en küçük Türk köyü, Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.
Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki? Onlar sadece Antepi
değil, Türkiyeyi de kurtardılar. diyen Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü, silah arkadaşlarını, 6.317 şehidimizi ve
ebediyete irtihal eden tüm gazilerimizi rahmet, minnet ve duayla anıyorum.
Gaziantepin Gazilik unvanını
alışının 99uncu yıl dönümünü Gazi Meclisimizin
çatısı altında kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gaziantepi herkes
alkışlıyor, hayırlı olsun.
Gündem dışı ikinci söz, tarım ve
Yozgat hakkında söz isteyen Yozgat Milletvekili Ali Kevene aittir.
Buyurun Sayın Keven. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, ülke tarımının
ve Yozgat çiftçisinin sorunları ile çözüm önerilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ KEVEN (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülke tarımının
sorunlarını ve çözüm önerilerini defalarca gündeme getirmemize
rağmen çiftçilerin ve ülke tarımının sorunları ne
yazık ki her geçen gün artarak devam ediyor. Kapısında
Çiftçinin kara gün dostu yazan Toprak Mahsulleri Ofisi son yıllarda
çiftçilerden adım adım uzaklaşarak görevini özel sektöre
devrediyor, Toprak Mahsulleri Ofisi tasfiye ediliyor, Toprak Mahsulleri Ofisine
ait şubelerin kapısına kilit vuruluyor.
Yozgatta Şefaatli ve Doğankent Ajans
Amirlikleri 1 Ocak itibarıyla kapatılıp sezonluk tesis
statüsüne indirildi. Bölgenin en büyük silolarına sahip Yerköy Şube
Müdürlüğü ise işlevsiz bir konuma getirildi. Yerköyde devlete ait
silolar bomboş dururken çiftçiler iki yıldır özel bir
şirkete ait lisanslı depoya yönlendiriliyor. Bu örnekler sadece
Yozgata ait. Türkiyenin her tarafında buna benzer örnekler mevcut.
Lisanslı depoculuk şirketlerinin
girdiği bölgelerde TMO şubeleri tasfiye ediliyor. Tarımı ve
çiftçimizi bu duruma düşürenlerin son umudu lisanslı depoculuk.
Tarım Bakanlığı nedense lisanslı depoculuk sisteminin
çok faydalı bir uygulama olduğunu şiddetle savunuyor. Bugüne
kadar savunduğunuz hiçbir şey çiftçimizi bir adım ileriye
taşımadı. Acaba Sayın Bakan bunun farkında mı?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çiftçilerin üretimden kopması, ekonomik zorluk içinde
olması, geçinememesi, iktidar tarafından, Bakanlık
tarafından, herkes tarafından görülüyor, biliniyor ama nedense
Bakanlığın lisanslı depoculuktan başka bir çözüm
önerisi yok.
Rakamlara baktığımız zaman,
çiftçinin sahipsizliği ve üretimden kopuşu açıkça görülüyor.
TÜİK tarafından yayımlanan bazı üretim bilgilerini sizinle
paylaşmak istiyorum: Ülkemizde buğday üretimi 2000 yılında
94 milyon dekar alanda yapılırken, her yıl azalarak 2018
yılında 73 milyon dekara düşüyor. Arpa üretimi ise 36 milyon
dekar alanda yapılırken 2018 yılında 26 milyon dekara
düşüyor. Buğday üretimi yirmi yıldır hiç
değişmiyor ve 19-20 milyon ton arasında devam ediyor. Arpa
üretimi de yine yirmi yıldır hiç değişmiyor, 7-8 milyon ton
arasında devam ediyor; oysa nüfusumuz sürekli artıyor. AKP iktidara
geldiğinde ülkemizin nüfusu 65 milyondu. Peki, şu an kaç? 82 milyon.
Nüfusumuz bunca artarken tarımsal üretim yerinde sayıyor. Aradaki
ihtiyacı gidermek için tercih ettiğiniz yöntem ise üretim değil,
ne yazık ki ithalat.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde üretim yapılmayan ve imara açılan
alanlarla birlikte tarımsal üretim alanları eriyor ve 26 milyon
hektardan 23 milyon hektara geriliyor. Çiftçi sayısı ise 2 milyon 760
binden 2 milyona geriliyor. Karşımızdaki üretim tablosu bu yani
çiftçilerimiz geçinemediği için üretimi terk ediyor, büyük kentlere göç
ediyor.
Artık herkes biliyor ki ülkemiz bir ithalat
cenneti. Bakınız tarım ülkesi dediğimiz ülkemizde 2018
yılında 5 milyon 800 bin ton, 2019 yılında 7 milyon ton
buğday ithal edildi. Türk çiftçisi perişan ama ithalat yapılan
ülkelerin çiftçileri gayet memnun. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel
Müdürlüğünün izin verdiği ithalat rakamlarına ise hiç girmeye
gerek yok. Bu tabloya karşı, Toprak Mahsulleri Ofisi bugüne kadar ne
yaptı, ithalat rakamlarını düşürmek için ne
yapıldı; çıkın açıklayın, biz de öğrenelim
diyorum. Bu veriler, devletin kurumu TÜİKin verileri. Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürü ve Sayın Bakan bu tablo karşısında ne
yapıyor, merak ediyoruz.
Çiftçilerimiz artık kaderlerine terk ediliyor,
seslerini duyuramıyorlar. Defalarca talep ettiğimiz borç ertelemesi
yönündeki taleplerimizi dikkate almadınız ve şu an yüz binlerce
çiftçi icra dosyalarıyla uğraşıyor. Sayenizde,
borçlarından dolayı, Atatürkün köylüsü, milletin efendisi çiftçilerimiz
cezaevlerinden bize mektup gönderiyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yozgatta ekilen tarım alanları on sekiz yılda
5,5 milyon dekardan 4,5 milyon dekara geriledi, 1 milyon dekar tarım
alanı eridi. Ağırlıklı kuru tarım yapıldığı
için, bunun 3,5 milyon dekarında arpa ve buğday ekimi yapılıyor.
Çiftçi 1 liraya buğday satıyor; 6,5 liraya mazot alıyor. Mazotta
KDV ve ÖTV derhâl kaldırılmalıdır. Yatta, kotrada vergi
nasıl kaldırıldıysa, traktöre, biçerdövere verilen mazotta
da öyle kaldırılmalıdır.
Biliyorsunuz, Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun sık
sık vurguladığı gibi, Yozgatın kokulu mercimeği
meşhurdur. Yeşil mercimek üretim alanı Yozgatta on sekiz
yılda 200 bin dekardan 105 bin dekara geriledi, üretimi ise 17.500 ton
iken 14 bin tona geriledi. Mercimek üreticileri destek bekliyor. Gelin, ihtiyaç
sahibi çiftçilere ücretsiz tohum verelim ve üretimi yeniden
artıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ALİ KEVEN (Devamla) Ayrıca,
Aydıncıkta, Kazankayada ve Yerköy ilçemizde soğan üreticileri,
ihracat yasağınızdan dolayı ürünlerini çürümeye terk
ettiler. İhracat yasağı acilen
kaldırılmalıdır, ithalat yasaklanmalıdır.
Şeker pancarı üretiminde 2nci olan
Yozgatta, şeker pancarı üreticileri, özelleştirme sonrası
yapılan değişikliklerden dertliler. Özelleştirilen Çorum
Şeker Fabrikası Yerköy ilçemize de hizmet veriyor. Yerköylü
şeker pancarı üreticileri fabrikanın yeni yönetiminin
sözleşme şartlarını yerine getirmediğinden yana
şikâyetçiler. Ayrıca, fabrikanın verdiği tohum ve gübreden
kaynaklı büyük oranda verim düşüşü yaşandı. Ancak
şirket bunun faturasını, şimdi, kotayı tutturamayan
üreticilere kesiyor. Üreticiler büyük miktarda cezalarla karşı
karşıyalar. Bunlar sadece Yozgata ait veriler ancak tüm Türkiyede
durum aynı. İnsanlar tarımdan geçinemiyor ve göç ediyor. Bunlar
dikkate alınmazsa, başka bir geçim kaynağı olmayan,
sanayisi olmayan Yozgatta gençlerimiz büyük şehirlere göç etmeye devam
edecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarımın daha fazla desteklenmeye ihtiyacı var.
Girdi maliyetlerini düşürecek çözüm önerilerini gelin
tartışalım, bulalım. Cumhuriyetimizin üreten köylüye,
çiftçilere miras bıraktığı Toprak Mahsulleri Ofisini
tasfiye etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEVEN (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha rica edebilir miyim.
BAŞKAN Kapsamlı bir çalışma
yapmışsınız Sayın Milletvekilim.
Buyurun.
ALİ KEVEN (Devamla) Gelin, hep birlikte bu
kurumu güçlendirelim, şube sayısını, kapasitesini
artıralım. Örneğin, Toprak Mahsulleri Ofisi bulunan bazı
ilçelerimiz -Boğazlıyan, Çandır, Çayıralan,
Yenifakılı- şu an Kayseriye bağlı. Yozgatta
kurulacak bir bölge müdürlüğü çatısı altında bu tesislerin
hepsini birleştirelim. Çiftçimizin ürün fiyatlarında adil bir fiyat
belirleyelim. Mazotu çiftçiye vergisiz verelim. Sulamada kullanılan
elektrikte yüzde 18 olan KDVyi acilen yüzde 1e indirelim. Tarım
Kanununda belirtildiği gibi, millî gelirin en az yüzde 1ini eksiksiz
tarımsal desteklemeye aktaralım. Üretimi teşvik edelim.
Tarımı ithalata mahkûm etmeyelim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bunlar, sadece şahsımın değil, buğday
ve arpa üretiminde ilk 5te olan, şeker pancarında 2nci olan,
yeşil mercimekte 1inci olan Yozgatlı çiftçilerimizin talebidir.
Eğer bu taleplere kulak vermezseniz yakında buğday ekecek,
soğan ekecek, pancar yetiştirecek çiftçi bulamayacağız.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kılavuz, şehitle ilgili bir söz
talebiniz vardı.
Şehidimize rahmet diliyorum.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Suriyenin İdlib kentinde şehit düşen hemşehrisi Uzman
Çavuş Uğur Katran ile Türkiyede toprağa verilen bütün
şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
İdlibde şehit olan Mersinli
hemşehrimize, çok kıymetli kardeşimiz şehidimize ve
Türkiyede toprağa verdiğimiz bütün şehitlerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum, acılı ailelerinin acılarını
gönülden paylaşıyorum. Cenab-ı Allah ailelerine ve milletimize
sabırlar versin, milletimizin başı sağ olsun.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Serap
Yaşarın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde kabul edilen
Avrupada Kayıp, Mülteci ve Göçmen Çocuklar başlıklı
rapora ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde kabul edilen Avrupada Kayıp
Mülteci ve Göçmen Çocuklar başlıklı rapor hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Serap Yaşara ait.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERAP YAŞAR (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, İdlib şehitlerimize Allahtan rahmet,
ailelerine sabır ve metanet diliyorum.
Ayrıca, bugün Bahçesarayda çığ
düşmesi sonucu meydana gelen felakette hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet; yaralılara, hâlen
çığ altında olanlara da acil şifalar diliyorum.
İki buçuk yıldır Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi bünyesinde raportörü olduğum Avrupada Kayıp
Mülteci ve Göçmen Çocuklar başlıklı raporumuz, geçtiğimiz
hafta Strazburgda gerçekleşen Kış Oturumunda yüksek bir oyla
kabul edildi.
Avrupa Polis Örgütü, 2016 yılında yayınladığı bir
raporda, 2015 ve 2016 Ocak ayı itibarıyla 10 binin üzerinde mülteci
çocuğun Avrupa Birliği ülkelerine geldikten sonra kaybolduğunu
belirtmiş; ardından, Alman yetkililer, 9 bin göçmen küçüğün
Almanyada kayıp olduğunu ifade
etmişlerdi. Ancak kayıplara yönelik bu sayılar, Europol ve Alman
Polis Teşkilatı tarafından
tespit edilebilenlere ilişkindi sadece yani buz dağının
yalnızca görünen kısmıydı. Diğer bir ifadeyle, bunlar
Avrupaya geçişi kayıt altına alınmış fakat
sonrasına dair kayıtları olmayan çocuklar yani akıbetini
hâlen bilmediğimiz çocuklardı. Aradan geçen zamana karşın
gerçek rakamları ise ne yazık ki hâlen kimse bilmiyor. Bunun
cevabını bulmak ve çocukların kaybolmalarının önüne
geçmek için, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bünyesinde bir rapor
hazırlama düşüncemiz oluştu çünkü burada rakam olarak bile ifade
edilemeyen aslında hayatlardı, üstelik istismara en açık ve en
savunmasız olanların hayatları. Bir söz vardır İstatistikler,
gözyaşları silinmiş insanlardır. diye.
Raporumuzu hazırlarken Missing Children Europe,
Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Konseyi, İnsan Ticaretine
Karşı Eyleme İlişkin Uzmanlar Grubu (GRETA),
Çocukların Cinsel İstismar ve Sömürüye Karşı Korunmasına
İlişkin Uzmanlar Komitesi (Lanzarote), INTERPOL gibi pek çok
uluslararası kuruluştan ve üniversitelerden uzmanlarla görüş
alışverişinde bulunduk.
Avrupa Parlamento Araştırma ve Belge
Merkezi aracılığıyla 54 ülkeye, ülkelerindeki kayıp ve
mülteci çocuklar, bunların kayıt sistemleri ve uygulamalarına
ilişkin anketler gönderdik. Gördük ki sarf edilen çabalar ile ihtiyaçlar
arasında büyük boşluklar var ve kayıpları engellemek
aslında onları bulmaktan daha kolay. Bunun için her zamankinden daha
fazla uluslararası iş birliğine, pratik, etkili eylemlere ve
öncelikle de farkındalığa ihtiyaç var. Tek bir cümleyle ifade
etmek istersek: Boyutları çok büyük ancak farkındalığı
çok küçük bir konu karşımızda olan. Boyutları o kadar büyük
ve durum o kadar vahim ki, 2014 ve 2018 yılları arasında, dünya
çapında her gün 1 kayıtlı göçmen çocuğun kaybolduğu
veya ölü olarak bildirildiği kayıt altına alındı.
Çocuklar, göçmenler ve sığınmacıların en
savunmasız grubu; onlar belki de nedenini bile bilmedikleri savaş ve
çatışmalar sebebiyle evlerinden, yurtlarından, ailelerinden
ayrı ve çoğu zaman bu tehlikeli yolculukta yapayalnızlar.
Başlarına gelebilecekler ise korkunç; yolculukları boyunca
şiddet, cinsel istismar, insan kaçakçılığı ve sömürü
gibi birçok tehlikeyle karşı karşıyalar. Tüm bu nedenlerle
özel korunmaya da ayrıca ihtiyaçları var. Belgesiz olanların
durumu ise daha da vahim; böyle bir çocuğun varlığından ve
ülkeye giriş yaptığından kimsenin haberi yok, yasalardan ve
onun korumasından da tamamen yoksunlar. Bu durumda, yetkililerle ilk
temaslarında, etkin ve uygun bir yöntemle, çocuğun üstün yararı
gözetilerek kayıtlarının yapılmasına ilişkin
öneriler getirdik.
Raporu yazarken, suç örgütlerinin elinde yok olup
ortadan kaybolmalarına engel olmak ve her şeyden önce çocuk, daha
sonra göçmen ve mülteci olarak hak ettikleri koruma ve bakımdan
yararlanmalarını sağlamak önceliğimiz oldu. Bu sebeple,
ulusal parlamentolara ve üye ülkelerin hükûmetlerine, göçmen ve mülteci
çocukların kaybını önlemek için, çocuğun üstün yararı
neyi gerektiriyorsa onu yapmaları konusunda çağrıda bulunduk.
Raporumuzla, farkındalığı oldukça az olan kayıp
çocuklar konusunu bir sorun olarak ilk defa ortaya koyduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SERAP YAŞAR (Devamla) - Kayıpların
önüne geçmek ve kaybolduysa bulmak, hatta çocuk kayıp mı, yoksa
hayatını mı kaybetmiş, bunun tespitini yapmak için ülkeler
arasında karşılıklı yardıma, bilgi
paylaşımının geliştirilmesine ve tüm ülkelerce
INTERPOL bültenlerinin ve Schengen Bilgi Sisteminin sistematik hâle
getirilmesine ilişkin tavsiyelerde bulunduk.
Oy kullanarak rapora destek veren çok değerli
heyet başkanımıza, Türkiye heyeti üyesi milletvekili
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Sadece, Konseyde
olduğu hâlde oy kullanmayan CHP Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközü bu
teşekkürün dışında tutuyorum ve sizlerle de bu durumu
paylaşmak istiyorum.
Diliyorum ve ümit ediyorum ki raporumuz, bu
yaralı konuda tüm devletlerin, toplumun her kesiminin
farkındalığının artmasına, kayıpların
önlenmesine ve kaybolmuş göçmen ve mülteci yavruların
bulunmasına vesile olur.
Sözlerime son verirken milletvekillerimize ve
Parlamentomuza bir çağrıda bulunmak istiyorum: Kayıp çocuklar
sorununun temelinde farkındalığın yeterli olmaması
yatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERAP YAŞAR (Devamla) Bir cümle. Başkanım,
çok özür diliyorum.
BAŞKAN Buyurun.
SERAP YAŞAR (Devamla)
Farkındalığın artmasına yapacağımız her
türlü katkı bir minik yavrunun hayatını kurtarmaya
yardımcı olacaktır.
Teşekkür ediyor; aziz milletimizi ve Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şöyle bir şey için
Sayın hatip Sayın Genel Başkan
Yardımcımız hakkında bir iddiada bulundu ve kendi
yargısını aktardı.
Sayın Genel Başkan
Yardımcımız yaklaşık yirmi dakika sonra burada olacak.
Ben de tutanak talep ettim. Cevap hakkımızı o durumda
kullanalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Bülbül
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Aydın ili Kuşadası, Didim, Söke, Çine, Karpuzlu, Karacasu,
Bozdoğan ve Köşk ilçelerinde maden araması ve işletmesi
yapılmak üzere toplam 4.783 hektarlık alanın ihaleye
açılmasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aydında Kuşadası, Didim, Söke, Çine,
Karpuzlu, Karacasu, Bozdoğan ve Köşk ilçelerinde olmak üzere toplam
4.783 hektarlık alan maden işletmesi ve araması yapılmak
üzere ihaleye açıldı. İhale 20 Şubat 2020 tarihinde
yapılacak.
İhaleye açılan araziler içerisinde
yerleşim yerleri, sit alanları, kültür alanları ve ormanlık
alanlar var. Karacasu ilçesinde ikinci derece sit alanı olan bölge ve Çine
ilçesinde kültür mirası içeriği taşıyan, geçmişi
milattan önce 6000e dayanan Tepecik Höyüğüne çok yakın yerler ve 4
köy yerleşim alanları içinde. İhale edilecek alanların
içerisinde Kuşadası Millî Parkına komşu ormanlık alan
da var. Kısaca, Aydında büyük tahribat ve yağma olacak.
Aydın, JESlerden sonra maden ihaleleriyle mi
cezalandırılmaktadır? Bu karardan bir an önce dönülmelidir;
Aydının havası, suyu, toprağı kirletilmemelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Suriyenin İdlib kentinde hain saldırı sonucu şehit
düşen hemşehrisi Uzman Çavuş Uğur Katran ile 7
şehidimize Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
İdlibde çatışmaların önlenmesi
maksadıyla bölgeye takviye olarak gönderilen unsurlarımıza,
bulunacakları yerler önceden koordine edilmesine rağmen rejim
unsurları tarafından yapılan topçu atışı
neticesinde 7si asker olmak üzere 8 kardeşimiz şehit
düşmüştür. Bölgede tespit edilen hedefler derhâl ateş destek
vasıtalarımızla yoğun şekilde ateş altına
alınarak gerekli karşılık verilmiş ve hedefler tahrip
edilmiştir. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda
şehit olan Mersin Gülnarlı hemşehrimiz Jandarma Uzman Çavuş
Uğur Katran kardeşimizi binlerce hemşehrimizin dualarıyla
dün Hakka uğurladık. Aziz şehitlerimize Allahtan rahmet,
kederli ailelerine sabır, asil milletimize
başsağlığı, yaralı kardeşimize acil
şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
4.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehirli hemşehrilerinin doktor
ihtiyacı ile donanımlı hastane ihtiyacının
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sağlık Bakanlığı Yönetim
Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2020 yılı Ocak dönemi isteğe
bağlı, iller arası yer değiştirme sonuçlarına
göre Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinden,
maalesef, 5 doktorumuz daha ayrılmıştır.
Kırşehirliler Bakanlıktan yeni uzman doktor ataması
beklerken mevcut doktor sayısındaki azalma yaklaşık 300 bin
kişiye hizmet veren hastaneyi ve büyük fedakârlıkla çalışan
sağlık emekçilerini de zor durumda bırakmaktadır. Kırşehirin
acil olarak, boş duran eski hastanesinin yerine donanımlı bir
hastaneye ihtiyacı vardır. Bu konuda Sayın Bakandan
Kırşehirliler adına rica ediyorum, lütfen, biraz önce gerçekten
de çok elzem bir ihtiyaç olan yeni hastane konusunu çözün. Zira vatandaş
sabah karanlıkta hastane önünde beklemekten ve tedavi için il
dışına gitmekten bıktı.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Çepni
5.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Çağdaş Hukukçular Derneğinin tutuklu Genel Başkanı
Selçuk Kozağaçlı ile üye avukatlar Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal,
Barkın Timtik, Ebru Timtik, Engin Gökoğlu, Ayşegül Çağatay
ve Oya Aslanın adil yargılanma ve Grup Yorumun konser
yasaklarının kaldırılması talebiyle cezaevinde
başlattıkları açlık grevine ilişkin
açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Çağdaş
Hukukçular Derneğinin tutuklu Genel Başkanı Selçuk
Kozağaçlı ile üye avukatlar Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Barkın
Timtik, Ebru Timtik, Engin Gökoğlu, Ayşegül Çağatay ve Oya Aslan
cezaevinde açlık grevine başladılar. İki yıldır
cezaevinde olan avukatların tek suçu, sermayenin, sarayın
çıkarlarını değil, halkın çıkarlarını savunmuş
olmalarıdır. Talepleri, Grup Yorum üyeleri hâlen ölüm orucunda olan
Helin Bölek ve İbrahim Gökçekin talepleridir, adil yargılanma ve
Grup Yorumun konser yasaklarının
kaldırılmasıdır. Sözde yargılamalarla, gizli
tanık komplolarıyla yüz elli dokuz yıldan fazla ceza verilen
ÇHDli avukatların talepleri kabul edilmelidir.
Tüm kamuoyunu da duyarlı olmaya, halkın
avukatlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Dünya Ticaret Örgütünün 2019 yılı
verilerine göre Türkiyenin dünyada ihracatını en fazla artıran
7nci ülke konumunda olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2002de 36 milyar dolar olan toplam
ihracatımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ hükûmetlerinin
uyguladığı ekonomik politikalar sonucunda 2019 yılında
180 milyar 468 milyon dolar gibi rekor bir rakama ulaştı.
İthalatımız yüzde 8,99 azalışla 210 milyar 394 milyon
dolar oldu. 2018de 54 milyar 323 milyon dolar olan dış ticaret
açığımız yüzde 44,9 oranında düşüşle 2019
yılı sonunda 29 milyar 926 milyon dolara geriledi. Dünya Ticaret
Örgütünün 2019 yılı verilerine göre, dünyada ihracatını en
fazla artıran 7nci ülke olduk. Küresel ticaretteki tüm zorluklara
rağmen bu tarihî rekorları kıran ülkemiz 2023te 500 milyar
dolarlık ihracat rakamını Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde inşallah
yakalayacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
7.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
ilaçların perakende fiyatlandırılmasında 2015
yılında Resmî Gazetede yayımlanan Beşeri Tıbbi
Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Bakanlar Kurulu
Kararına göre uygulanılan rakamların yetersiz
kaldığına ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
10 Temmuz 2015 tarihinde yayımlanan Resmî
Gazetede Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına
Dair Bakanlar Kurulu Kararına göre ilaçların perakende
fiyatlandırılmasında uygulanan rakamlar -özellikle 2018
yılında maruz kaldığımız ekonomik
sıkıntılar nedeniyle- günümüzde çok yetersiz kalmaktadır.
2015 yılında ortalama euro kuru 3 TL, ilaçta uygulanan kur ise 1,95
TLdir. 2020 yılına geldiğimizde euro kuru 6,59 TL ve ilaçta
uygulanan kur ise 3,40 TLdir. Yani reelde kur artışı yüzde 145,
ilaçtaysa yüzde 75 oranında olmuştur. Bu oranlara
baktığımızda, yeni bir ilaç fiyat kararnamesi
çıkarılması ve özellikle 100 TL ve 200 TLye kadar olan
ilaçların güncellenmesi gerekmektedir. Sayın Sağlık
Bakanımızdan tüm eczacılarımızın beklentisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yalım...
8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
yol işleticisi firmalar ile navigasyon hizmeti
sağlayıcıları arasında herhangi bir iş
birliği anlaşmasının olup olmadığını ve
bunların hangi usul ve esaslar çerçevesinde denetlendiğini
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Ulaştırma Bakanı,
ülkemizde ve özellikle İstanbulda vatandaşlarımız gitmek
istediği yere ulaşmak için otomobillerinde ve akıllı
telefonlarında yer alan navigasyon hizmeti
sağlayıcılarından faydalanmaktadırlar. Bulunulan
noktadan hedeflenen yere ulaşım yolları sorulduğunda
otomatik olarak, ücretli olan otoyol, köprü ve tünelleri içeren bir rota
önerildiği yönünde tespitler mevcuttur. Genellikle, geçiş garantisi
verilmiş olan yüksek ücretli yol, köprü ve tünellerden geçişlerin
bulunduğu rotalara yönlendirilmektedirler. Bu bağlamda, Sayın
Bakan, yol işleten firmalar ile navigasyon hizmeti
sağlayıcıları Bakanlığınızca hangi usul
ve esaslar çerçevesinde denetlenmektedir? Yol işleticisi olan firmalar ile
navigasyon hizmeti sağlayıcıları arasında herhangi bir
iş birliği anlaşması var mıdır? Milleti
soydurmaya devam ediyorsunuz. Milleti soydurmayınız diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir...
9.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 5
Şubat laikliğin kabulünün 83üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 5 Şubat, Türkiye Cumhuriyetinin laik bir
devlet olma ilkesinin Anayasamızda yerini almasının 83üncü
yıl dönümündeyiz. Özellikle son dönemlerde, eğitim başta olmak
üzere, devlet yapısı içinde birçok alanda laiklik ilkesinden uzaklaşmanın
sebep olduğu tahribat ve tehlikelere hepimiz şahit olduk. Atatürkün
laiklik tanımındaki tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din
özgürlüğü vurgusu, bugün ülkemizin karşı karşıya
kaldığı sorunlar ve bölgemizin içinde bulunduğu krizler
açısından bu kazanıma sahip çıkmamızın ne kadar
önemli, vazgeçilmez olduğunu göstermektedir. Yüce Meclisimizin 100üncü
yılını kutladığımız bu dönemde görev yapan
bizlerin, hiçbir düzenleme ve uygulamada laik, demokratik hukuk devleti olma
güvencemizden asla taviz vermememiz gerektiğini tekrar vurgulamak isterim.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Filiz...
10.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, BAŞKENTGAZ, Kızılay ve Ensar Vakfı
arasındaki para trafiğinin gün yüzüne çıkmasıyla
Kızılay Başkanının Vergi kaçırmak başkadır,
vergiden kaçınmak başkadır. ifadesiyle yüz elli
yıllık geçmişi olan Hilal-i Ahmeri şaibe altında
bırakarak halkımızın güvenini sarstığına, 5
Şubat Adnan Kahvecinin ölümünün 27nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27 Aralık 2017 tarihinde BAŞKENTGAZ
tarafından Türk Kızılayına yapılan 8 milyon
dolarlık bağışın 7 milyon 925 milyon dolarlık
kısmının Ensar Vakfına aktarılmasını
şart koşan dilekçenin gün yüzüne çıkması üzerine
Kızılay Başkanı, BAŞKENTGAZın vergi kaçırdığı
iddialarına karşı Vergi kaçırmak başkadır,
vergiden kaçınmak başkadır. diyerek literatürümüze yeni bir
kavram sokmuştur. Bu bir aldatmacadır. Yöneticilerin
yaptıkları bu yanlışlar, yüz elli yıllık
geçmişi olan Hilal-i Ahmeri şaibe altında bırakarak
halkımızın güvenini sarsmaktadır. Yöneticiler
taşıdıkları sorumluluğun farkında olsunlar
diyorum.
Ayrıca, bundan yirmi yedi yıl önce, 5
Şubat 1993 tarihinde Bolu Gerede yakınlarında geçirdikleri
trafik kazası sonucu ölen Adnan Kahveci ve ailesini rahmetle anıyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 5
Şubat Mustafa Kemal Atatürkün Niğdeye ilk resmî ziyarette
bulunuşunun 86ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bugün, Mustafa
Kemal Atatürkün Niğdemize ilk resmî ziyaret yaptığı
gündür; 5 Şubat 1934 tarihinde, 1932 yılında yapılan
Kayseri-Ulukışla demir yolunu kullanarak trenle Niğdemize
gelmiştir, büyük bir coşkuyla
karşılanmıştır. Halkevlerinde konuşan Atatürk, halkevlerinin
kültürümüz üzerindeki etkilerini anlatmış, Niğde ili ve
mübadeleyle gelen yurttaşlarımızın sorunlarıyla
ilgilenmiştir; ertesi gün Çiftehan Kaplıcalarına giderek gereken
düzenlemeler için talimatlar vermiştir. Atatürkümüzün Benim
Niğdeye karşı alakam büyüktür. Niğdelileri her zaman
sevmişimdir. sözleri Niğdeliler için büyük bir onurdur.
İşgal görmeyen Niğdeliler, Millî Mücadele
başladığı andan itibaren Atatürkün yanında olmuş,
gösterdiği hedeflere doğru yürümede hiç tereddütsüz yanında durmuşlardır.
Her cephede Niğdeli şehitlerimiz vardır. Her 5 Şubat günü,
Niğdede törenlerle Atatürkün Niğdeye gelişi
kutlanmaktadır. Cumhuriyeti ilk top atışlarıyla kutlayan
Niğdeliler, Atatürkün ülkemize ve Niğdemize yaptıkları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akın
12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesir ilinin İstanbul ilinden daha fazla
deprem riski taşıdığına ve risk altında bulunan
51 okul için yıkım kararı alındığına, Millî
Eğitim Bakanlığınca bunca yıldır sistematik bir
planlamanın neden yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Millî Eğitim Bakanlığının
kararıyla Balıkesirli hemşehrilerim evlatlarını bugün
okula endişe içinde gönderdiler. Çünkü hemşehrilerim 51 okulun deprem
riski taşıdığı için yıkılması
kararı alındığını bugün, bu sabah
öğrendiler. Balıkesirdeki 184 bin öğrencimizin, 15 bin
öğretmenimizin canı için yıllardır buradan uyarıyorum.
Bilim insanlarına göre, Balıkesir İstanbuldan daha fazla deprem
riski taşıyor, son zamanlarda da beşik gibi sallanıyor.
Evlatlarımızın canı için bu kararı almakta geç
kalmadınız mı? Allah aşkına, ne planınız var
ne programınız var; kararı alıyorsunuz, kafanıza göre
takılıyorsunuz. Bu kadar mı? Bunca yıldır sistematik
bir planlama neden yapmadınız? Şimdi, bu geç almış
olduğunuz karar bir şova yöneliktir. Millî Eğitim
Bakanlığında şovmenler mi var?
Çocuklarımızın canını şovmenlere mi emanet
ediyoruz? Yazıktır.
BAŞKAN Sayın Tutdere
13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, merkez üssü Elâzığ ili Sivrice ilçesi olan 6,8
şiddetindeki depremden Adıyaman ilindeki birçok yerleşim
biriminin yanı sıra Adıyaman Kapalı Cezaevinin de
etkilendiğine ve hakkında 2013 yılında
alınmış yıkım kararı bulunan cezaevinin tutuklu
ve hükümlülerinin komşu illere nakledilmesiyle yaşanılan
mağduriyete ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Merkez üssü Elâzığ Sivrice olan 6,8
şiddetindeki depremden Gerger, Sincik, Yaylakonak başta olmak üzere,
Adıyamanımızdaki birçok yerleşim birimi de
etkilenmiştir ve bu yerleşim birimlerinde bulunan çok sayıda
konut hasar görmüştür.
Ayrıca, 1970 yılında yapılan,
2013 yılında hakkında yıkım kararı bulunan
Adıyaman Kapalı Cezaevi de aynı depremden etkilenmiştir.
Adıyaman Kapalı Cezaevinde bulunan 311 tutuklu, 503 hükümlü
komşu illere nakledilmiştir.
Buradan Adalet Bakanlığına
çağrıda bulunmak istiyorum: Bu nakil işlemlerinden dolayı
bütün tutuklu ve hükümlü yakınları ve aileleri mağdur durumdadır.
Bu mağduriyetin bir an evvel giderilmesini talep ediyoruz. Ayrıca,
Kapalı Cezaevinde çalışan yaklaşık 300 gardiyan ve
cezaevi personeli hakkındaki belirsizlik de devam etmektedir. Bu
çalışanlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çakırözer
14.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, BirGün ve evrensel gazetelerine Basın İlan
Kurumu tarafından hukuksuz uygulanan ilan ambargosunun kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Basın İlan Kurumu, halkın haber alma
hakkı için gazetecilik yapan Birgün ve Evrensel gazetelerine
uyguladığı hukuksuz ilan ambargosunu hâlâ sürdürmekte. Daha
önce, neredeyse her başlığı, her sözcüğü sorgulanan
haberlerden ceza üretilmiş, gazetelerin toplam gelirlerinin üçte 1ini
oluşturan kamu ilanları durdurulmuştu; şimdi bu gazeteler
ilan alma haklarını tamamen kaybetme riskiyle karşı
karşıya bırakılmış durumda. Böyle bir durumda, bu
2 köklü gazetemiz yeni birer yayın organı gibi yeniden başvuru
yapmak zorunda kalacak ve ilan alma süreci üç yıla kadar uzayacaktır.
Basın İlan Kurumunun basın özgürlüğünü ihlal eden bu tutumu
kabul edilemez. Basın İlan Kurumu, elindeki yetkiyi cezalandırma
aracı olarak kullanmaktan vazgeçmelidir. Gazetelerden ve kamuoyundan gelen
taleplere kulak vermeye ve Birgün ile Evrensele yönelik bu hukuksuz tutumundan
vazgeçmeye Basın İlan Kurumunu çağırıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu
15.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, Suriyenin İdlib kentinde Esad rejimine
bağlı unsurlar tarafından gerçekleştirilen hain
saldırıda şehadete erişen 8 kahramanımıza
Allahtan rahmet dilediğine, MHP lideri Devlet Bahçelinin Türkiye dostluğu
değerli, düşmanlığı tehlikeli bir ülkedir.
Barış ve huzur arayan mazlumların arkasında Türk milleti
vardır. ifadelerine ilişkin açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İdlibde bulunan Türk gözlem noktasında
zalim Esat rejimine bağlı unsurlar tarafından
gerçekleştirilen hain saldırıda şehadete erişen 8
kahramanımıza Allah'tan rahmet, acılı ailelerine ve yüce
Türk milletine sabırlar diliyorum.
Rusya ve İran destekli Esat rejiminin Astana
Mutabakatını hiçe saydığı, İdlibdeki
insanlık dramını derinleştirmeye
çalıştırdığı muhakkaktır. Bilinmelidir ki
Türk devleti, Türk milletinden ve yüzünü Türkiye'ye dönmüş mazlum
milletlerden aldığı güçle zalimin elini kıracak kudrette,
zulme dur diyecek güçte, vahşilerin kökünü kurutacak
kararlılıkta büyük bir ülkedir. Liderimizin de dediği gibi:
Türkiye, dostluğu değerli, düşmanlığı ise
tehlikeli bir ülkedir. Barış ve huzur arayan mazlumların
arkasında Türk milleti vardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünsal
16.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
Cumhuriyet Savcısı Taner Temur hakkında Hâkimler Savcılar
Kurulunda yürütülen soruşturmaya ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; önceden HSYK yani Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
olan, sonradan yükseki kaldırılan, Hâkimler ve Savcılar
Kurulu olarak isimlendirilen Kurulda yürütülen bir soruşturmaya dikkat
çekmek istiyorum.
Yirmi beş yıllık Cumhuriyet
Savcısı Taner Temur hakkında HSKde soruşturma
açıldı ve müfettiş, savcıya ceza verilmesini önerdi,
ayrıca bu savcı Şanlıurfaya sürüldü. Soruşturma niye
açıldı? Cumhuriyet değerlerine ve Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürke düşman bir şahıs var; kim o?
Kadir Mısıroğlu. Bu kişi defalarca cumhuriyete ve Atatürke
yönelik saldırılarıyla gündeme gelmiştir, hatta Kurtuluş
Savaşında Yunan galip gelseydi... diyen vatandaştır.
Cumhuriyet Savcısı Taner Temura soruşturma
açılmasının nedeni, bu şahsın cenazesine katılan
bakan ve devlet yetkililerini eleştirmesidir. Yargının otuz
yıllık doktoru olarak, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun ve
yetkililerin bu yanlıştan dönmeleri gerektiğini
hatırlatıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu
17.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Van ili Bahçesaray ilçesinde önce seyir hâlindeki
minibüsün daha sonra da arama çalışmalarına katılan
kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucu hayatını
kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, 5 Şubat
laikliğin kabulünün 83üncü yıl dönümüne ve yüksek hızlı
tren aylık abonman fiyatlarına yapılan zammın yeniden
düzenlenerek makul bir seviyeye çekilmesi gerektiğine, yüzde 51 hissesi
Çinlilere satılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü için özel inşaat
firmalarına birinci yıl araç geçiş taahhüdü gereği 3 milyar
lira ödenmesinin yarattığı israfa ve Hükûmeti bu konuda
duyarlı davranmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Van-Bahçesaray kara yolunda çığ
düşmesi sonucu karlar altında kalan minibüs ve iş makinesinden,
gece boyu yapılan çalışmalarla şu ana kadar 12 kişiye
ulaşılmıştır; 5 kişi hayatını
kaybetmiş, 7 kişi ise yaralanmıştır. Şimdi, Genel
Kurula girerken ikinci bir çığ haberi daha aldık. İkinci
faciada ise hayatını kaybedenlerin sayısı 8 olarak
açıklanmıştır. Hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum, yaralı
vatandaşlarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.
5 Şubat 1937, laikliğin Türkiye
Cumhuriyetinin temel niteliği olarak Anayasanın değiştirilemez
hükümleri arasına girdiği tarihtir, bugünü anıyorum. Laiklik,
din ve vicdan hürriyetinin teminatı, demokratik hukuk devletinin
temelidir. Laikliğin inançlar üzerinde bir baskı aracı olarak
kullanılmasını kabul etmediğimiz gibi, laik devlet kavramından
dinsizlik anlamı çıkarmaya çalışan fesat
yaklaşımlara da izin vermeyeceğiz.
Yüksek hızlı tren aylık abonman
fiyatlarına yüzde 300den fazla zam yapılması, ekonomimizin ne
kadar kötü yönetildiğini ve ne kadar zor durumda olduğunu gösteren
bir delildir. Şimdi, siz Bu, zam değil, abonman fiyatlarında
iskonto düzenlemesi. diyeceksiniz ama bu, doğrudan doğruya
zamdır. Yapılan fahiş zamla birlikte, Ankara-Polatlı 220
liradan 877 liraya, Ankara-Eskişehir ve Ankara-Konya 480 liradan 1.687
liraya, Ankara-İstanbul ise 2.100 liradan 3.847 liraya
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bazı yerlerde yüzde 357e varan zamlara rağmen,
açıklanan enflasyon oranı ise sadece yüzde 8dir. Enflasyon madem
yüzde 8 ise çoğunlukla memur, işçi ya da öğrencilerin
kullandığı aylık tren biletlerine yüzde 300 zam neden
yapılmıştır, anlayabilmek mümkün değildir. Sayın
Cumhurbaşkanının ve Hükûmetin bu zamları yeniden
düzenlemesini ve hiç değilse makul bir seviyeye çekmesini bekliyoruz.
Ayrıca, Yavuz Sultan Selim Köprüsünün yüzde 51
hissesini Çinliler 4 milyar liraya satın almışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Araç geçiş garantisi verilen köprü için 2019
yılının ilk yarısında hazineden 1,4 milyar, ikinci
yarısında ise 1,6 milyar lira ödenmiştir; köprüden geçmeyen
araçlar için 2019 yılında toplamda devlet kasasından ödenen miktar
3 milyar liranın üzerindedir. Yap-işlet-devret modeliyle devletin
kasasından hiç para çıkmayacağını savunanların tezi de bu vesileyle çökmüştür. Devlet, özel
inşaat firmalarına sadece geçtiğimiz yıl içinde 3 milyar
lira ödemiştir. Üstelik, bu yap-işlet-devret projesi yirmi
yıllık bir projedir. Yirmi yıl boyunca devlet kasasından
daha kaç milyar lira ödeyeceğimiz de meçhuldür. Oysa birinci köprünün
maliyeti sadece 21 milyon dolar yani bugünkü kurla 126 milyon liradır.
Birinci köprü 126 milyona yapılmışken üçüncü köprü için sadece
birinci yıl araç geçiş taahhüdü yüzünden 3 milyar lira
ödenmiştir. Bu israftır, haramdır. Bu fakir millet bunu hak
etmiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Hükûmeti duyarlı davranmaya davet
ediyorum. Milletin hak ve hukukunu korumakla mükellef olduğunu
hatırlatıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bülbül...
18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Van ili Bahçesaray ilçesinde önce seyir hâlindeki minibüsün daha sonra da arama
çalışmalarına katılan kurtarma ekibinin üzerine
çığ düşmesi sonucu hayatını kaybeden
vatandaşlara, 3 Şubatta Suriyenin İdlib kentinde hain saldırı
sonucu şehit düşen hemşehrisi Uzman Çavuş Halil Demir ile 7
şehidimize Allahtan rahmet dilediklerine, 5 Şubat Gulca
katliamının 23üncü yıl dönümü vesilesiyle bu coğrafyada
devam eden baskıların bir an önce son bulmasını temenni
ettiklerine ve İdlib meselesine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam saatlerinde
Vanın Bahçesaray ilçesinde meydana gelen çığ felaketinde 5
vatandaşımız çığ altında kalarak Hakkın
rahmetine kavuşmuştur. Minibüste bulunan ve mahsur kalan 2 vatandaşımızı
kurtarma çalışmaları devam ederken maalesef, bugün ikinci bir
çığ felaketi yaşanmıştır. Arama kurtarma
çalışmalarını yürüten ekiplerimiz bugün çığ
altında kalmıştır. Şu ana kadar,
aldığımız bilgilere göre, ikinci çığ felaketinde
30 kişi çığın altından çıkarılmış
ancak 8 vatandaşımızın cansız bedenine
ulaşılmıştır. Arama kurtarma
çalışmaları hâlâ devam etmektedir. İnşallah,
çığ altında kalan diğer vatandaşlarımız da
arama kurtarma ekiplerimiz de sağ salim kurtulur diyorum. Bu ana kadar bu
çığ felaketlerinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın
Başkan, 5 Şubat, Doğu Türkistan Gulca Katliamının
yıl dönümüdür. 5 Şubat 1997 ile 5 Aralık 1997 tarihine kadar
yani on ay süreyle, 100 binden fazla soydaşımız tutuklanmış
ve çeşitli işkenceler altındaki binden fazla
soydaşımız Çin Hükûmeti tarafından idam edilmiştir.
Türk yurdu olan
Doğu Türkistanda Çin mezalimi altında can veren tüm
soydaşlarımızı dua ve minnetle yâd ediyorum. Bu
coğrafyada hâlâ devam eden baskıların da bir an önce son
bulmasını temenni ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
meselelerin de takipçisi olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, 3 Şubatta İdlibte
rejim unsurlarının ordumuza ait askerî konvoya topçu ateşiyle
yapmış olduğu saldırıda 7 askerimiz ve 1 sivil
personelimiz şehit olmuş, 10dan fazla personelimiz
yaralanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya)
Dün Sakaryada defnetmiş olduğumuz Uzman Çavuş Halil Demir
kardeşimiz olmak üzere, bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor,
yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz.
İdlib meselesi, bir defa daha görülmüştür
ki Türkiye açısından son derece önemli ve hassas bir meseledir.
Bugüne kadar sağlanan mutabakatlarla, Türkiye, İdlibte
gerginliğin azaltılması, çatışmanın önlenmesi
için son derece önemli diplomatik çabalar sarf etmiştir ancak ne
yazık ki Türkiye'nin de yer aldığı mutabakatlar, özellikle
Rusyanın güven ortamını sarsan ve rejime haksız,
insanlık dışı saldırı yapma imkânı veren
tutumu ve eylemleri neticesinde uygulanamaz hâle gelmiştir. Bu
şartlar altında, Türkiye, öncelikle, kendi millî güvenliği için
lazım gelen adımları atmakta kararlılık göstermelidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, rejimin İdlibte
oluşturduğumuz gözlem noktalarının gerisine çekilmesini,
çekilmediği takdirde, tek başımıza da olsa buna müsaade
etmeyeceğimizi vurgulaması son derece önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İdlibte
gerçekleşen saldırının yeni bir milat olarak tarif edilmesi
ve Türk askerinin kanının aktığı yerde hiçbir
şeyin aynı şekilde devam etmeyeceğinin ifade edilmiş
olması da son derece isabetlidir. Mevcut durumda, milletçe ordumuzun,
devletimizin yanında saf tutmak ve öncelikle Türkiye'nin menfaatlerini
merkeze koyarak, başka bir tavır içerisinde yer almadan, Ankara
merkezli olarak yürütülecek çabaların ve mücadelelerin yanında yer
almak herhâlde hepimiz açısından en önemli sorumluluk ve vazifedir
diye değerlendiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
19.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Van ili Bahçesaray ilçesinde önce seyir
hâlindeki minibüsün daha sonra da arama çalışmalarına
katılan kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucu
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediklerine,
depremden sonra en fazla can kaybının çığ felaketlerinde
yaşandığına, Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinde
görülen duruşma sonrası Yüksekova Belediye Eş Başkanı
Remziye Yaşar hakkında verilen tahliye kararının
savcılığın itirazı üzerine reddedilmesine ilişkin
Adalet Bakanlığının mı yoksa İçişleri
Bakanlığının mı müdahalesinin söz konusu olduğunu
öğrenmek istediklerine, Gezi eylemleri sırasında polisin
attığı gaz fişeğiyle başından vurularak
hayatını kaybeden Berkin Elvanın ölümüne ilişkin
açılan davanın duruşmasına, Karaman ili Kazımkarabekir
ilçesi Karalgazi ve Mesudiye köylerinde açılan taş ocakları ile
mermer ocaklarının doğayı ve doğal yaşamı
tahrip etmesiyle yaşanılan mağduriyete ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; önce
Van Bahçesarayda yaşanan çığ felaketi hakkında
konuşmak istiyorum. Dün, seyir hâlindeki bir minibüsün üzerine
çığ düşmesi sonucunda 5 yurttaşımız hayatını
kaybetti, 7 kişi yaralı olarak çığ altından
çıkarıldı, 2 yurttaşımıza ise hâlen
ulaşılamadı. Yine, birkaç saat önce de bu
çalışmayı yapan kurtarma ekiplerinin üzerine çığ
düştü. Ne yazık ki 8 kişinin öldüğü haberi geldi. Şu
anda tam sayı bilinemese de 15 civarında insanımızın
da çığ altında bulunduğuna dair bilgiler geliyor.
Çalışmalar devam ediyor. Öncelikle, yaşamını yitiren
bütün yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz,
yakınlarına ve halkımıza
başsağlığı ve sabır diliyoruz ve elbette, hastanede
tedavisi süren yurttaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Çığ felaketleri Türkiyede can almaya
devam ediyor ve baktığımızda, aslında, depremden sonra
en fazla can kaybının çığ felaketlerinde yaşanmakta
olduğunu görüyoruz.
İkinci olarak değinmek istediğim
konu, Yüksekova Belediye Eş Başkanımız
hakkındadır. 15 Ekim 2019da Ankarada gözaltına alınarak
tutuklanan Yüksekova Belediye Eş Başkanımız Remziye
Yaşarın -biliyorsunuz kayyum atandı Yüksekovada da- dün
Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşma sonrası
adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi fakat biz sevindik mi
buna? Hayır, sevinmedik çünkü uygulamayı biliyoruz. Nitekim, aradan
üç saat geçti, savcılık itiraz etti bu tahliyeye ve bu itirazı
değerlendiren 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararında direndi.
Kararında direnince ne oldu? Savcılık makamı, bir üst
mahkeme olan ayarlanmış 2. Ağır Ceza Mahkemesine gitti
aynı itirazla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
ve gece
yarısı apar topar toplanan mahkeme heyeti,
savcılığın bu talebini değerlendirerek Remziye
Yaşarın tahliyesine yapılan itirazı kabul etti ve
Yüksekova Belediye Eş Başkanımız Remziye Yaşarın
tahliye kararını reddetti. Bu ilk defa başımıza
gelmiyor. Tahliye kararı veriyor mahkemeler, savcılık itiraz
ediyor, savcılığın itirazından sonra bir üst mahkeme
alelacele toplatılıyor, bir yerden bulunuyor getiriliyor insanlar ve
bu savcılığın itiraz kararları kabul edilerek arkadaşlarımız
yine cezaevinde tutuluyor. Bir usul, bir âdet hâline getirdiler bunu.
Bizim merak ettiğimiz ve vurgulamak
istediğimiz konu esasen şudur: Savcılık ile tahliye
kararı arasında geçen zaman süresince kim müdahale ediyor? Adalet
Bakanlığı mı müdahale ediyor savcılıklara ve bu
tahliye kararlarını durdurup tekrar insanların cezaevinde rehin
tutulmasına karar verdiriyor yoksa İçişleri
Bakanlığı mı müdahale ediyor kayyum atadığı
yerlerdeki bu hukuksuz kayyum atamalarının ortaya çıkmaması
için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Aslında
hukuksuz bir şekilde rehin tutulan belediye eş
başkanlarının içeride rehin tutulmaya devam edilmesi için
İçişleri Bakanlığı mı müdahale ediyor bu mahkemelere?
Aslında bunu merak ediyoruz. Ortaya çok kolay
çıkarılmayacağını biliyoruz elbette. Ama gün gelecek
elbette ki birileri, bu hukuksuzlukları yapan birilerinin vicdanları
sızlayacak ve konuşmaya başlayacaklar. O zaman, bu
hukuksuzlukların arkasında kimlerin durduğunu hep beraber
anlayacağız, öğreneceğiz.
Efendim, üçüncü değinmek istediğim konu,
yine, bir duruşma, Berkin Elvan duruşması. Berkin Elvan, 2013te
Gezi eylemleri sırasında polisin attığı gaz
fişeğiyle başından vurulan ve iki yüz altmış
dokuz gün boyunca verdiği yaşam mücadelesini 11 Mart 2014te kaybeden
genç bir insan. 14 yaşında, evinden ekmek almak için
çıkmıştı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Berkin
Elvanın öldürülmesinin ardından altı yıl geçti ve
altı yıldır bu davada Berkin Elvanın ailesi adalet
arıyor ama hâlâ iş sürüncemede. O günden bu yana hiçbir kolluk
mensubu tutuklanmadı. Mahkeme sanık polisin kusurunun
araştırılmasını istedi ve Jandarma, Berkini kendi
ölümünde tali kusurlu olarak buldu. Nasıl oluyorsa bu tali kusurlu
olmak? 24 Ocak 2020de mahkemeye gönderilen bilirkişi
raporunda bu yazıldı ve bunu kabul eden, böyle bir bilirkişi
raporunu kabul eden yargının ise hiçbir şekilde vicdan
azabı çekmediğini de görüyoruz.
Şimdi,
yargı sisteminin sorunuyla karşı karşıyayız.
Mahkeme salonunda Gezi döneminde şiddet görmüş ve öldürülmüş Ali
İsmail Korkmazın ve Ethem Sarısülükün anneleri de mahkeme
salonundaydı ve Berkin Elvanın annesiyle dayanışma
içindeydiler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Toparlıyorum.
Öyle duyarsız
bir mahkeme heyetiyle karşı karşıyayız ki bir sonraki
duruşmayı Berkin Elvanın ölüm tarihine erteliyor; böyle bir mahkeme
heyeti, itirazlar üzerine tarihi değiştiriyor. Yani altı
yıldır görülen bu davada adaletin sağlanmasını
beklemiyoruz ama bir sonucun alınması gerekiyor artık bir an
evvel. Bunu da vurgulamış olalım.
Son bir noktaya
değinmek istiyorum: Karamandan yurttaşlarımız
gelmişti, ziyaret ettiler ve köylerine yapılan taş ve mermer
ocağının hem doğayı hem oradaki doğal
yaşamı hem de kendilerinin tarımla ilgili attıkları adımları
ne kadar tahrip ettiğine dair bilgi verdiler. Karaman ili
Kazımkarabekir ilçesi Karalgazi ve Mesudiye köyleri ve civar köylerdeki
taş ocaklarına ilişkin eleştirilerini ifade ettiler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayınız.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Toparlıyorum efendim.
Adı geçen
köylerde 10 binlerce dekar tarım arazisi var, son derece verimli araziler;
orada elma, domates, arpa, buğday, mısır üretimi
yapılabiliyor. Sadece Karalgazi köyünde bin adet küçükbaş hayvan
bulunuyor ve bu hayvanlar köylerin meralarında, tepelerinde
otlatılıyor. Bu yapılan taş ocakları ve mermer
ocaklarıyla ilgili ÇED raporları alınamamış vaziyette
ve bu arazi yolları, araziler aslında mermer ocakları ve
taş ocaklarıyla beraber tahrip edilir durumda. Şikâyetlerini
dile getirdiler, biz de bunu bir kez daha dile getiriyoruz ve bu alanda,
Karamandan gelen köylülerin taleplerinin ciddiye alınması
gerektiğini ifade ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Özgür
Bey, buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Van ili Bahçesaray ilçesinde önce seyir hâlindeki minibüsün
daha sonra da arama çalışmalarına katılan kurtarma ekibinin
üzerine çığ düşmesi sonucu hayatını kaybeden
vatandaşlara Allahtan rahmet dilediklerine, 5 Şubat Adnan
Kahvecinin ölümünün 27nci yıl dönümü ile laikliğin kabulünün
83üncü yıl dönümüne, laiklik ilkesinden uzaklaşmanın
sonuçlarının 15 Temmuz darbe girişimine giden süreçte
ağır biçimde yaşandığına, Gaziantep ili Islâhiye
ilçesindeki çadır kentin kapatılmasıyla çalışanların
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Van Bahçesarayda meydana gelen çığ
nedeniyle bir minibüsün çığ altında kalması sonucu 5
vatandaşımızın yaşamını yitirdiği
haberini dün geç saatlerde öğrenmiş ve üzüntülerimizi ifade
etmiştik. Çığ altında kalan 2
vatandaşımızı kurtarma çalışmaları da
sürüyordu. Bu sırada ekipler arama kurtarma çalışması
yaparken ikinci bir çığ faciası gerçekleşti ve 8
kişinin daha yaşamını kaybettiğini öğrenmiş
bulunuyoruz. Çok sayıda vatandaşın da çığ altında
olduğunu, rakamın da net olmadığını kaygıyla
takip ediyoruz. Arama kurtarma çalışmasında bulunan ekiplere
kolaylıklar diliyoruz; onları yeni facialardan Allah esirgesin
diyoruz. Hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilerken yaralı olarak
kurtarılanların da sağlığını yakından
takip ediyoruz ve kendilerine acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, 5 Şubat, Türkiye
siyasetinin Anavatan Partili eski bakanlarından Adnan Kahvecinin
şüpheli bir trafik kazası sonucunda yaşamını
yitirdiği bir gün olarak da tarihte yerini aldı. Kahveci ailesine, yakınlarına
bir kez daha başsağlığı diliyoruz. Çalışkan,
siyasi etiğe önem veren, siyaseti dürüstlük ilkesiyle yapan ve kaybı
sadece partisi açısından değil, tüm siyaset tarihimiz açısından
da önemli bir kayıp olarak nitelendirilen Adnan Kahveciyi bir kez daha
rahmetle anmak isteriz.
5 Şubat 1937de laiklik ilkesi Anayasaya
eklenerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel niteliklerinden biri hâline
gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Laiklik ilkesi, sadece din ve
vicdan özgürlüğünü değil, ifade ve düşünce özgürlüğünü de
garanti altına almaktadır ve bu topraklarda barış içinde,
bir arada, huzur içinde yaşayabilme idealinin temelini
oluşturmaktadır. 37 yılında Anayasamıza dâhil edilen
laiklik ilkesi, yıllar içinde farklı kesimler tarafından idrak
edilememiş, belli çevreler tarafından siyaseten karşıt
durmaları gereken bir kavrammış gibi
kullanılmıştır. Ancak, yakın tarihimiz ve yanı
başımızdaki coğrafya, laiklik ilkesine duyduğumuz
ihtiyacın her geçen gün anlaşılmasına neden olan kötü
anılarla doludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ülkemiz, son olarak 15 Temmuz
darbe girişimine giden süreçte, laiklik ilkesinden uzaklaşmanın
sonuçlarını çok ağır biçimde
yaşamıştır. Devlet kadrolarının liyakate göre
değil, doğrudan siyasi otorite tarafından dinî bir gruba
yakınlıkları gerekçe gösterilen bir gruba teslim edilmiş
olmasının bedelini ülkemiz 251 yurttaşımızın
şehit olduğu kanlı bir darbe girişimiyle ödemiştir.
Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, laiklik
ilkesinden uzak duran siyasi kadroların dahi 15 Temmuz darbe
girişiminin ardından sımsıkı
sarıldığı bir ortamda laiklik ilkesinin önemini
ısrarla anlatmaya; din, vicdan ve ifade özgürlüğünün önündeki
engellerin kaldırılması için çaba göstermeye, bizi bir arada
tutan cumhuriyetimizin kurucu değerlerini ödünsüz olarak savunmaya devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son
olarak, dün Meclisteki makam odamda ağırladığım
konukları ve onların ortaya koyduğu bir isyanı dile
getirmek boynumun borcu. İslâhiyede 2014te bir çadır kent kurulur
ve ilkokul, ortaokul, lise, üniversite mezunu toplam 654 kişi 20 bin
kişilik bu İslâhiye çadır kentinde istihdam edilir. Bu
çadır kent Daha sonra tekrar buraya sığınmacılar
gelecek. denilerek 31 Temmuz 2017 tarihinde onarıma, bakıma
alınır ve çalışanlarının işlerine son
verilir. Burada çalışan kişilerin hiçbirine kıdem ve ihbar
tazminatları ödenmezken, burada, dönemin Gaziantep Milletvekili, AK
PARTİ İlçe Başkanı, İslâhiye Belediye
Başkanı ve İl AFAD Müdürü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bu kişilere
Altmış yetmiş gün içinde çadır kent tekrar faaliyete
geçecek, sizler işinize döneceksiniz; sakın mahkemeye
başvurmayın. demiş ve bu altmış günlük sürede
işe iade davası açma imkânı kalmamıştır. Bu 654
kişi sıkıntılarını dile getirdiklerinde, 24
Haziran seçimleri öncesinde başta bugünkü Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül olmak üzere, genel seçimlerdeki dönemin İlçe Başkanı,
İl Başkanı kendilerine sözler vermiş, ancak bu 654
kişi işe dönememiş ama daha sonra 138i farklı yöntemlerle,
birazdan ifade edeceğim şekilde, farklı yerlerde istihdam
edilmiş; geriye kalan 516 kişi günlerce dertlerini dile getirdikleri
hâlde derman bulamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 31 Mart seçimlerinde, isteyen
herkese ulaştırabileceğim ses kayıtlarıyla AK
PARTİnin İl Başkanı, İlçe Başkanı,
Abdulhamit Gül, milletvekili adayları, milletvekilleri, belediye
başkan adayları Size bir önceki seçimde mahcup olduk ama bu sefer bu
sorunu çözeceğiz. demişler. Ben videolarını kendim izledim
-geceleyin kahve konuşmaları, gündüz konuşmaları- her
isteyene yollayabilirim.
Bu arkadaşlar bana oradaki 654 kişinin
kaydını verdiler; isimleri, soy isimleri, T.C. numaraları var.
Bir de bilgi verdiler, ben sormadım ama söylediler; tamamı bu göreve
gelmek için AK PARTİye üye olmuş. Hepsini sorgulayabilirsiniz;
bunlar AK PARTİ üyesi yapılmışlar,
Cumhurbaşkanının mitingine götürülmüşler, Rabia
yapmışlar, tezahürat etmişler, oy vermişler ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMET YILMAZ (Sivas) Hepsi AK PARTİli.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepsi AK PARTİli. diye
Sayın Bakanımız İsmet Yılmaz da teyit ediyor.
Şimdi AK PARTİye gittiğimizde de
şu anda kapılar yüzümüze kapanıyor. diyorlar. Bir sayın
milletvekili kovmaktan beter ediyor, Yanlış
anlaşılmış, size iş taahhüdümüz yok. diyor. Ben,
tabii, sayın milletvekilini itham edemem; ismini de verdiler. Kişinin
adı belli, telefonu belli; takdim ederiz, hemen ararlar. Bu,
İslâhiyedeki 654 kişiden 138i nasıl iş buldu dedik,
Onlar ikinci bir kez doğrudan torpil buldular. Biz sadece AK PARTİ
üyesi olduk, işe alındık, atıldık. dediler.
En trajik tarafı şu Sayın
Başkan: Bu kişilere, dava açmaları için avukat
göstermişler. Avukat AK PARTİden İslâhiye Belediye Meclis üyesi
seçilmiş. Başvurusu gününde yapılmadığı için
birinci celsede mahkeme kaybedilmiş. Dünya kadar avukat parası
çıkmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET KAYA (Trabzon) Tam Aziz Nesinlik iş
vallahi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi bu avukat
parasını da bizden istiyorlar. Dünya kadar avukat parası var.
Biz gariban insanlarız. diyorlar.
Şimdi, bu konu: Avukat bir de Belediye Meclis
üyesi seçilmiş, şimdi de avukat parası istiyor bunlardan. Bunların
hepsinin listelerini isteyene vereceğim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Jet
Fadılı geçmişler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vicdan sahibi AK PARTİli
arkadaşlarımız bu kişileri arasınlar, bu
kişilerin derdini sorsunlar. Ama dinledim ya, oy isterken 24 Haziranda söz
verdik, mahcup olduk ama söz, 31 Martta verin oyu, biz bir daha sizi işe
aldıracağız. diyor; yine aynı durum. İçlerinde AK
PARTİ üyesi olmayan bir kişi yok, sorgulamak bedava.
Vicdanlarınıza havale ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
21.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Van ili Bahçesaray ilçesinde önce seyir hâlindeki
minibüsün daha sonra da arama çalışmalarına katılan
kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucu hayatını
kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, 5 Şubat Adnan
Kahvecinin ölümünün 27nci yıl dönümüne, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem
Şişli ile İSMEK çalışanları arasında
yaşanılan olayın yargıya intikal ettiğine, Hiç
kimseyi işten atmayacağız, bu bizim namus borcumuzdur.
diyenleri verdiği bu sözleri yerine getirmeye davet ettiğine, ilk
yerli ve millî uçak gemimiz TCG Anadolunun denize indirildiğine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın AK PARTİ grup
toplantısında birçok konuda önemli mesajlar verdiğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün ve dün
itibarıyla Vanın Bahçesaray ilçesinde, üzerlerine çığ
düşmesi sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Çığ altında kalan kardeşlerimize
ulaşılması için çalışmalar yoğun kar
yağışı altında yürütülüyor. Bir taraftan, yeni bir
çığla karşı karşıya kalınmaması için
önlem alınırken diğer taraftan da zor tabiat
şartlarında çalışmalar gayretle yürütülüyor.
Bu vesileyle, orada bulunan bütün ekiplerimize
kolaylıklar diliyor ve kendilerine yürekten teşekkür ediyorum.
Bugün Adnan Kahveciyle birlikte ailesinden
Rahmetirahmana kavuşanların ölüm yıl dönümü. Bu vesileyle ben
de dürüst, ilkeli ve ufuk açıcı siyaset yaklaşımıyla
milletimize hakikaten büyük hizmetlere vesile olmuş bu devlet
adamını, bu Bakanımızı rahmetle ve minnetle yâd
ediyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde geçtiğimiz günlerde Genel Sekreter
Yardımcısı Yeşim Meltem Şişlinin İSMEKte
çalışan kadın personele sarf ettiği sözleri, ben burada
ifade etmekten hakikaten hicap ve haya duyuyorum. Çalışanların
inançlarıyla, kılık kıyafetleriyle ve kişilikleriyle
dalga geçmek hiç kimsenin haddi değildir. Bu ifadeler ve
yaklaşım, halka rağmen halk için, faşist, jakoben
anlayışının yansımalarıdır; asla kabul
edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (İzmir) O faşistlik
size yakışır!
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuçta, tabii, bu konuda bu ifadelere muhatap olan
oradaki bütün kişiler gerekli suç duyurusunda bulunmuşlar ve iş
yargıya intikal etmiştir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Bırakın artık bunları ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bizler de bu süreci yakından takip edeceğiz ve
mağdur edilen çalışanların ve işten
çıkarılan çalışanların yanında olmayı sürdüreceğiz.
İSMEKteki olay münasebetiyle, daha önce Çalışan hiç kimseyi
işinden etmeyeceğiz. diyerek 31 Martta iş başına
gelen CHPli Büyükşehir Belediye Başkanının ve
yöneticilerinin taahhütlerinin tam tersine bir şekilde binlerce
kişinin İSMEKten çıkartıldığı, binlerce
kişinin hem Büyükşehir Belediyesinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Partiye
kaydolmayanı işe almıyorsunuz ya!
BAŞKAN Sayın Gürer, laf atmayalım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Gerçekleri
çarpıtıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
hem de bağlı şirketlerinden maalesef işten
atıldığı gerçeğini tekrar hatırlatıyor ve
Hiç kimseyi işten atmayacağız; bu, bizim namus borcumuzdur.
diyenleri, bu sözlerini yerine getirmeye davet ediyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Sizden
bekliyoruz Tekirdağda.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, savaş uçak gemimiz
geçenlerde, iki gün önce denize indi ve test çalışmaları
başladı. Türkiyenin gururu, dosta güven veren, düşmana korku
salan ilk yerli ve millî uçak gemimiz olan çok maksatlı amfibi hücum
gemisi TCG Anadolu, elhamdülillah denizlere indi. AK PARTİ
iktidarında yüzde 20lerden yüzde 70lere
çıkarttığımız bu millî savunma sanayisiyle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şu an millî savunma sanayisinde büyük projelere
-700ün üzerinde- hakikaten destek veriyoruz ve bu konuda Türkiyenin gücüne
güç katıyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Tam faşist
oldunuz faşist, yeminle!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Sayın Cumhurbaşkanımızın Ukrayna
gezisi münasebetiyle grup toplantımızı bugün yaptık; bu
grup toplantısında birçok konuda önemli mesajlar verdi, özellikle
İdlible ilgili ve bölgeyle ilgili çok net mesajlar verdi. İlgili
taraflar ve unsurlar gereğini yapmadığı takdirde Türkiye
kendi güvenliği, bölge halkının selameti açısından ne
gerekiyorsa onu yapacak kudrettedir ve kararlılıktadır. Tabii ki
sulh hepimizin lehinedir ve arzumuzdur. Çünkü bizim hedefimiz yurtta sulh,
cihanda sulhtur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla beraber, yurtta sulhun ve cihanda sulhun
gerçekleşmesi için bunun mütemmim cüzü olan bir başka terkibimiz de
vardır: Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile
uslanmayanın hakkı kötektir." (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Çok
yeni bir söz, çok yeni bir söz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla, bu anlayış çerçevesi
içerisinde biz her daim gereğini yapmaya muktedir olduğumuzu da
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 23
Haziranda zaten aldınız cevabınızı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
bütün dünyaya yüce Meclisten tekrar ifade etmek
suretiyle hepimizin duygularına ortak tercüman olduğumuzu ifade
ediyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi ve heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Ya,
şiddet bir eğitim dili olabilir mi? Kötekle tehdit ediyorsun Muhammet
Bey ya! Arkanızda İsmet Bey var. Sonra, şiddet iyi bir şey
mi?
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hakikaten özür dilemesi lazım.
BAŞKAN Grup Başkan Vekili
konuşamıyor arkadaşlar.
Buyurun Sayın Özel.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Anladık da kötek lafını geri alması gerekiyor.
Bunu sizin uyarmanız lazım.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Gerçekten ya! Millî Eğitim eski Bakanı arkanızda, hâlâ kötekten
bahsediyorsunuz ya!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hakkı kötektir. ne demek Sayın Başkan ya?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Terbiye için kötekten bahsediyorsunuz. Çok çok eski bir sözdür. Tekrar etmeyin,
size yakışmıyor.
BAŞKAN Özgür Bey, başlayın,
buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Atasözü, ata.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Yanlış ama.
BAŞKAN Filiz Hanım, söz vereyim,
konuşun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Verin o zaman.
BAŞKAN Müdahale etmeyin, bekleyin.
Özgür Bey, buyurun.
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter
Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli ile İSMEK
çalışanları arasında yaşanılan olaya ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, İslâhiye meselesi var; parti devleti yani bir asgari ücret
verecekler çadır kentte, herkesi partiye üyeliğe zorluyorlar, sonra
istihdamdan falan bahsediyorlar. O konulara hiç cevap vermek yok, Merak
ettik. yok, Öyle bir olay olmadı. demek yok. Olay su gibi ortada ama
geliyor, diyor ki: İstanbulda İSMEK. İstanbuldaki İSMEK
olayını bir anlatayım da ağzınız bir açık
kalsın, bir dinleyin.
İSMEK ne biliyor musunuz, bu meslek edindirme
kursları? Belediye bunu kendisi yapacağına ihaleye veriyor.
İhalenin bir dosyası var. Sürekli aynı firma kazanıyor,
sebebi şu: Bu işi son üç yıl içinde en az bin
çalışanla yapmış ve bu boyutta bir ihale kazanmış
olma gibi ihale dosyasına şart koymuş, aynı kişiyi
tarif ediyor İstanbul Büyükşehirin bir önceki yönetimi. Bu işle
ilgili çalışmalar başlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz önce, kendileri
adına zaman zaman hakaret eden, iftira atan, bir kadına en ağza
alınmayacak lafları manşetten söyleyen ve benim söylemekten,
tekrar etmekten hicap duyacağım o manşeti atanlar diyorlar ki:
Yeşim Meltem Şişli başörtülü personele ağır
hakaretlerde bulundu.
O toplantının tarihi 19 Ağustos 2019,
şikâyet tarihi 31 Ocak 2020, şikâyet edenler şikâyetten dört gün
önce işten çıkarılmışlar. İşten
çıkarılma gerekçeleri şu: Cumhurbaşkanlığı
İletişim Merkezine, CİMERe kurs görenler tarafından
Parasız kursta bizden para topluyorlar, makbuz vermiyorlar.
şikâyeti üzerine yapılan çalışmada
Örneğin,
Davutpaşa Pastacılık Kursunda pastacı yetiştirilmek
üzere kursa gelen garibanlardan 500 lira kayıt dışı para
toplanması gibi birçok örnek var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gruplara
dağıtabiliriz, teker teker de okuyabiliriz. Kursiyerler
Cumhurbaşkanlığına şikâyette bulunmuşlar,
CİMER yazı yazmış, İSMEK Teftiş Kurulu
değerlendirmiş, şikâyetçileri dinlemiş ve ücretsiz olan
çayı 2,5 liraya satana, Bu kurstan mezun olmak isteyen şuraya 200
lira koyacak. diye topladıkları o paraları hiç kayda geçirmeden
aralarında paylaşanlara yüz kızartıcı suçlarla ilgili
25inci maddeden tazminatsız çıkış verilmiş ama
hakkında böyle şikâyet olmayan dünya kadar başörtülü insan
çalışmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu kişiler, işten
çıkarıldıktan dört gün sonra ama yapılan toplantıdan
beş ay sonra gitmişler ve Bize hakaret edildi. demişler ve
daha dava dilekçesinin mürekkebi kurumadan manşetler, matbaalar falan
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
eğer işten çıkarılanların -şimdi bir de onlar
mahkemeye de verildi- bu ayıplarına sahip çıkmayı sadece
bir siyasi rekabet işi üzerinden çözümleyecekse
Vallaha biz Yeşim
Meltem Şişlinin kendi talebiyle Teftiş Kurulunu harekete
geçirdik. Ekrem İmamoğlu dedi ki: Benim yanımda
çalışan hiç kimse böyle bir davranışta bulunamaz. Ama
kayıt cihazları var; o günkü toplantının
çıkışında Yeşim Meltem Şişli ile kursiyer
hanımefendilerin, daha doğrusu toplantıya katılanların
ve sonradan şikâyetçi olanların gülüşerek sarmaş dolaş
oradan ayrılmaları, toplantının pek huzurlu sona ermiş
olması var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben Yeşim Meltem
Şişliyle bizzat da görüştüm, bizzat; dedim ki: Bu meselenin
arkasından ne çıkacak, ne olacak, ne bitecek değil, bu
başörtüsü meselesi temel istismar alanı CHPye karşı, o
toplantıda ne oldu? Biz o toplantıda kadın kadına
konuştuk, söyleştik, dertleştik; kimseye hakaret etmedim. Bu
konuda şahitlerim var, bu konuda kayıtlar var. diyerek kendi
güvenini ifade ediyor.
Ama Genel Başkanımızın
Sayın Abdulkadir Selvinin bugünkü köşe yazısındaki tutumu,
partimizin kurumsal tutumudur; İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının tutumu, kurumsal tutumumuzdur; destek verdiğimiz
Sayın Başkanın kişisel tutumu, kurumsal tutumumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir kişiye giyiminden
kuşamından, tercihinden dolayı böyle bir davranışta
bulunulduğu iddiasının, bu iddialarla ilgili CİMERe
yapılan yolsuzluk başvurusu üzerine tazminatsız işten
çıkarılıp savcılığa suç duyurusunda
bulunulmasından ve İSMEKin kursiyerlerinin verdiği ifadelerden
sonra yapılması meselesi, taktığı başörtüsü
nedeniyle istismar yapıldığı iddiası bir başka
yapılan yolsuzluğu gizlemeye dönerse onun arkasında
duranları mahcup eder.
Biz net duruyoruz Sayın Başkan. Siz
şahidimiz olun; bu konuda mahkeme, Teftiş Kurulu, her şey, bütün
somut deliller çıktıktan sonra
Ha, Yeşim Meltem Şişli
diyor ki: 2 başyardımcımdan 1i başörtülü ve önceden beri
görev yapıyor, aramız bu kadar iyi, benim hakkımda da bu konuda
şahitlik yapabilecek kişilerden biri. Dinleyeceğiz,
göreceğiz; yargısız infaz, daha mahkemeye çıkmadan bilmem
ne kadın -özür dilerim- manşetleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son sözüm.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
o manşetlere sahip
çıkan, o manşetin ayıbını paylaşan bir grup
yönetim dili bizi ürkütür, korkutur, endişeye sevk eder.
Biz o manşetin onda 1ine tahammül edemeyiz ama
mesele, Cumhurbaşkanlığına giden bir ihbardan sonra fakir
fukaraya iş bulmak için Bedava iş kursu var. diye usulsüz para
toplamalardan iş akdinin feshinin devamına dönerse o da sizin
bileceğiniz iş. Okurum bu tutanakları o gün
utanırsınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Filiz Hanım, buyurun.
Kısa değerlendirmeler yapalım,
gündeme geçelim. Bütün arkadaşlara söylüyorum.
Buyurun.
23.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki Nush ile uslanmayanı
etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." sözünü
geri alması gerektiğine ve bu sözlerin burada sarf edilmesinden hicap
duyduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Zaten uzun söyleyecek bir şey yok.
Sadece burada, sürekli, böyle birbirine tırnak
içerisinde- ayar verme ya da kitleleri coşturma saikiyle hakikaten
şiddet dili kullanılmasını onaylamamız gerekiyor. Bunu
uyarmak istedim. Yıllardır ortadan kaldırmaya
çalıştığımız bir söylem. Tekdirle yani
uyarıyla uslanmayanın hakkı kötekmiş. Bunu bir Grup
Başkan Vekilinin söylemesi bence yakışıksız. O nedenle
bu sözün geri alınması gerektiğini ve burada sarf edilmesinden
de hicap duyduğumu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Size sonra söz vereyim.
Sayın Bülbül, buyurun.
24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Van ili Bahçesaray ilçesinde önce seyir hâlindeki minibüsün daha sonra da arama
çalışmalarına katılan kurtarma ekibinin üzerine
çığ düşmesi sonucu vatandaşların hayatını
kaybettiğine ve olayın daha vahim bir hâl alabileceğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, tabii, bu polemiğin dışında zikretmekte çok
büyük önem arz eden bir mesele daha var.
Demin ifade ettiğimiz 8
vatandaşımızın çığ altında
hayatını kaybettiği noktasındaki açıklamadan sonra
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan
açıklama yüreğimizi -açıkçası- dağladı. Valinin
açıklamasına göre, bu çığ faciasında yani bu 2
vatandaşımızı kurtarmak için çalışma yapan 300e
yakın personelin içerisinden şu an tespit edilen 8 jandarma, 3
güvenlik korucusu ve 1 itfaiye eri olmak üzere 12 güvenlik gücümüzü,
personelimizi, askerimizi, güvenlik korucumuzu bu çığın
altında kaybetmiş bulunuyoruz. Burada, çığ altında
kalmış olabileceği düşünülen 50ye yakın insan var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunların ne
görev yaptığı bilinmiyor fakat bunların UMKE ekipleri, AFAD
ekipleri olma ihtimali yine yüksek. Burada durum, olaya müdahale eden bütün
kamu görevlilerimiz, güvenlik güçlerimiz, bu noktadaki kurtarma personelimiz
açısından daha vahim bir hâl de alabilir. Şu hâliyle dahi bu,
ülkemiz ve milletimiz açısından çok büyük bir üzüntüdür.
Bu noktada, ben rahmetli olan, hayatını
kaybeden bu güvenlik güçlerimize Allahtan rahmet diliyorum; ailelerine,
yakınlarına, bütün Türk milletine başsağlığı
diliyorum; acımız büyüktür.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Biz de ölenlere rahmet diliyoruz,
milletimizin başı sağ olsun.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
25.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile
uslanmayanın hakkı kötektir. ifadesinin Ziya Paşa
tarafından söylenilmiş özlü bir söz olduğuna, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim
Meltem Şişli ile İSMEK çalışanları arasında
yaşanan ve yargıya intikal eden olayın takipçisi
olacaklarına, Hiçbirinizi işten çıkarmayacağız. sözü
verildiği hâlde hem İstanbul Büyükşehir Belediyesinden hem de
iştiraklerinden işten çıkarmaların
yaşandığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak Nush
ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı
kötektir. Ziya Paşanın terkibibendidir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hâlâ mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Özlü bir sözdür; bir sayfa, üç sayfa, beş sayfa
anlatılacak meseleyi özetleyen bir terkibibenttir; bana ait değildir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Yani
siz şiddetle terbiye etmeyi savunuyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, ne diyorum: Yurtta sulh, cihanda sulh.
Barış olmuyorsa savaşla kendi menfaatlerinizi ülke olarak
koruyacaksınız, bundan daha doğal bir durum da söz konusu
değildir. Bu kadar gerçekliği ve hakikati, hayatın içinde olan
bir gerçekliği, uluslararası hukuku birtakım böyle
yaklaşımlarla yok saymanızı hakikaten ben anlayamadım;
onu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - O noktada yani özellikle terörle mücadele konusunda
teröristlere, PKK/PYD, DAEŞ gibi terör örgütlerine bunları
hatırlatırsanız daha isabet olur.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, bana bir sataşma var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, İkinci olarak
şunu ifade edeceğim: Biraz evvel bir konuşma içerisinde
kamuoyunda gündeme gelen bir konuyla ilgili, Büyükşehir Belediyesinde
İSMEKle ilgili gündeme gelen konunun yargıya
taşındığını, bunun da sonuna kadar takipçisi
olacağımızı ifade ettik. Ve İSMEK başta olmak
üzere, binlerce kişinin hem Büyükşehir Belediyesinden hem de
iştiraklerinden, KİPTAŞ gibi, İGDAŞ gibi,
İSKİ gibi, İETT gibi iştiraklerinden de maalesef
Hiçbirinizi işten çıkarmayacağız. sözü verenlerin mobbing
yapmak suretiyle işten çıkardıklarını ifade ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tekirdağa da gelsene.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Hırsızlık yapmışlar, hırsızlık!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mesela KİPTAŞta yaklaşık yirmi
yıldır çalışan Şerife Tekel ve
arkadaşlarının mobbing uygulanmak suretiyle işten
çıkartılmasının nasıl bir izahı söz konusu
olabilir?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bankamatik
kartlılardır onların çoğunluğu Sayın
Başkanım, bankamatik kartlılar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuçta, Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; bakınız, kim yolsuzluk yaparsa yapsın,
sıfatı ne olursa olsun, kıyafeti ne olursa olsun bunlardan
bağımsız bir şekilde, hukuka aykırı bir iş,
eylem ortaya koyanın hukuk yakasından yapışır ve
gerekli işlemleri kendisine hukuk devleti çerçevesinde tarafsız ve
bağımsız yargı münasebetiyle uygular.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz, sağ
olun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunun dışında da söylenecek hiçbir söz
yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sağ olun.
Filiz Hanım söz istemişti. Yalnız,
değerli milletvekilleri, affedersiniz sizin için söylemiyorum ama
milletvekillerimizden bize mesajlar geliyor gündeme
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben çığla ilgili
konuşacağım.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Bir şey demiyorum. Yani
toparlıyoruz ve bu son konuşmalardan sonra gündeme döneceğiz.
Kayıpla ilgiliyse isterseniz söyleyin Filiz
Hanıma, o söylesin Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Ben
söyleyeyim mi Başkanım?
BAŞKAN Filiz Hanım, buyurun.
26.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. lafını
hiçbir milletvekilinin kullanmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben aslında sataşmadan da söz alabilirdim Sayın
Başkan çünkü her konunun teröre bağlanmasından
sıkıntı geldi bize yani ne konuşuyorsak onu
konuşalım. Biz burada şiddet dilinden bahsediyoruz. Ben buraya
Kadının karnını sıpasız, sırtını
sopasız bırakmamak gerek derler. diyen atasözlerinin boşanma
ret gerekçelerine, kararlara geçtiği bir tarihten, kadın hakları
mücadelesinden geliyorum. Öyle, bu lafları biz burada yemeyiz, terör
merör diye bulamaç yaparak ortada
hakkı kötektir. lafını
burada hiçbir erkek milletvekili de kadın milletvekili de
kullanmamalı. Bu bir şiddet dilidir, bundan bahsediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir kayıpla ilgili değil mi?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
27.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu
Tiryakinin, ailesi ve yakınlarını ziyaret için Batmandan
İstanbula gelen ve on üç gündür haber alınamayan 56
yaşındaki hemşehrisi Mehmet Balın nasıl
kaybolduğunu öğrenmek istediğine ve İçişleri
Bakanlığını bu konuda göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mehmet Bal adlı hemşehrim önceki hafta
ailesi ve yakınlarını ziyaret için Batmandan İstanbula
gelmiş, 24 Ocak 2020 tarihinde bir akrabasıyla Bağcılar
Çınar Mahallesinde görüşmüş; oğluna, akşam da
Gebzede oturan bir arkadaşına gideceğini söylemiştir.
Ancak 24 Ocak 2020 tarihinde arkadaşının evine gitmemiştir.
Çocukları, arkadaşına gitmediğini öğrenmiş,
telefonla da kendisine ulaşamamıştır. Dört gün boyunca
kendisine ulaşılamaması üzerine oğlu 27 Ocak 2020 tarihinde
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına
başvurmuştur. Aradan geçen on üç günde soruşturmada hiçbir
gelişme kaydedilmemiştir. Güvenlik birimleriyle bizzat
yaptığım görüşmelerde, TİBle yapılan bir yazışmaya
ancak on beş gün sonra yanıt alındığı ifade
edilmiştir. 56 yaşında, daha önce İstanbula defalarca
gelmiş bir yurttaş nasıl kaybolur? Biliyoruz ki İstanbul,
baştan başa kameralarla donatılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Yurttaşların yirmi dört saati, yürüdüğü yollar, bindikleri toplu
taşıma araçları, bütün kamu kurum ve
kuruluşlarının içi, dışı etrafının
kameralarla izlendiği bir yerde on üç gün boyunca hiçbir bilgiye
ulaşılamamıştır. İçişleri
Bakanlığını bu konuda göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, son sözü veriyorum
ben, gündeme döneceğiz.
Buyurun.
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Başkanlık Divanının takdirinde olmak üzere Van ili Bahçesaray ilçesinde yaşanılan
çığ felaketiyle ilgili sağlıklı bilginin
Parlamentoya verilmesinden memnuniyet duyacaklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, zaten bu ikinci cevaptan sonra söyleyecek bir şey daha yok.
Zaten canımız sıkkın, kayıp sayısı 20yi
geçmiş. Bu konuyla ilgili partimizden de bir heyeti görevlendirdik,
bölgeye gidecek ve çalışmalar yapacak.
Tabii, burada önemli bir eksiklik de Parlamentoda
hangimiz danışmanlarımızdan ya da basından
öğrenirse bilgiyi o veriyor. Biraz önce de Sayın Grup Başkan
Vekili bu son artışı söyledi, baktık. Esasen Hükûmetten
bilgi alma
İsmet Yılmaz eski görevinde olsaydı hemen ilgili
bakanla konuşacaktı, burada en sağlıklı bilgiyi
verecekti ama bu imkânların da kaybedildiği bir Parlamentoda böyle
biz bize oturup, biz bize üzülüp biz bize söyleniyoruz. Bu konuda artık
Başkanlık Divanının takdirinde olmak üzere
sağlıklı bilgi Parlamentoya verilirse de çok memnun oluruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 92nci
maddesine göre verilen bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının,
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının; bölgede seyreden
Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticari gemilerin
emniyetinin etkin şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca
yürütülen deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
müşterek mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara
destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı
Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012, 5/ 2/2013,
16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 10/2/2018 ve 5/2/2019 tarihli 956,
984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179 ve 1207 sayılı
Kararları ile birer yıl uzatılan izin süresinin 10/2/2020
tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına, ayrıca
denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi
maksadıyla unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1065)
30/1/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri hakkında 2008
yılından bu yana kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararları ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve
934 sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği, bilahare
2/2/2010 tarihli ve 956 sayılı, 7/2/2011 tarihli ve 984
sayılı, 25/1/2012 tarihli ve 1008 sayılı, 5/2/2013 tarihli
ve 1031 sayılı, 16/1/2014 tarihli ve 1054 sayılı, 3/2/2015
tarihli ve 1082 sayılı, 9/2/2016 tarihli ve 1107 sayılı,
8/2/2017 tarihli ve 1136 sayılı, 7/2/2018 tarihli ve 1179
sayılı ve 5/2/2019 tarihli ve 1207 sayılı Kararlarıyla
birer yıl süreyle uzattığı izin çerçevesinde, Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları konuşlandırılmak
suretiyle, bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafaza edilmesi, uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu,
silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle müşterek mücadele
harekâtlarına aktif katılımda bulunulması, anılan
bölgelere yapılan insani yardım faaliyetlerine destek verilmesi, Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının harekât etkinliğinin
ve bölgeye ilişkin tecrübesinin artırılması
sağlanmış, bu alanda ilgili ülkelerle iş birliğinin
sürdürülmesine yönelik millî politikanın desteklenmesi ve
Birleşmiş Milletler sistemi içinde, bölgesel ve küresel ölçekte
oynadığımız rolün ve görünürlüğümüzün
pekiştirilmesi temin edilmiştir.
Anılan bölgelerde meydana gelmeye devam eden
deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle uluslararası
toplumca mücadele edilebilmesine cevaz veren Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin ilgili kararlarının süresi son olarak 4/12/2019
tarihli ve 2500 sayılı Kararla on iki ay daha
uzatılmıştır.
Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararıyla verilen ve son olarak 5/2/2019 tarihli ve 1207 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla 10/2/2019 tarihinden itibaren bir
yıl uzatılan izin süresinin, anılan kararlarda belirlenen ilke
ve esaslar dâhilinde, 10/2/2020 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılması; ayrıca, denizde terörizmle mücadele
harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için izin verilmesi
hususunda gereğini Anayasanın 92nci maddesi uyarınca
bilgilerinize sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Şimdi
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşme açacağım. Gruplar ve şahsı
adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri, gruplar için yirmişer
dakika ve şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okutuyorum:
İYİ PARTİ Grubu adına Aydın
Adnan Sezgin, Aydın Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kamil Aydın, Erzurum Milletvekili; Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Tulay Hatımoğulları Oruç, Adana
Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ahmet Ünal Çeviköz,
İstanbul Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İsmet
Yılmaz, Sivas Milletvekili; şahısları adına Yunus
Emre, İstanbul Milletvekili; Ali Şahin, Gaziantep Milletvekili.
BAŞKAN Şimdi, İYİ PARTİ
Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, son çığ faciasında
hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, başımız sağ olsun.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi ve civarında görevlendirilmesine
ilişkin tezkere üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Gücünü uluslararası meşruiyetten alan bu
tür tezkereleri destekliyoruz. Aden Körfezi ve onu Kızıldenize
bağlayan Babülmendeb Boğazı hem uluslararası ticaretin hem
de bölgenin güvenliği açısından stratejik öneme sahiptir.
Özellikle Asya ve Orta Doğu pazarları ile Avrupa arasındaki
ticari faaliyetlerin büyük kısmı bu rota üzerinden
gerçekleşmektedir, Afrika bağlantısı da çok önemlidir
tabii. Afrika Boynuzu olarak da adlandırılan bölge, ekonomik,
siyasi ve askerî olarak önemli bir ilgi odağıdır.
Yurt dışındaki en büyük askerî
üssümüz Somalidedir. Cibutide ABD, Fransa ve Çin başta olmak üzere
birçok ülkenin askerî üsleri bulunmaktadır. Rusya da son dönemde, Eritre
ve Somalide askerî üsler kurma yönünde girişimlerini
yoğunlaştırmıştır. Aden Körfezini çevreleyen
Yemen ve Somalideki siyasi otorite ve güvenlik boşluğu bölgeyi
istikrarsız ve kırılgan hâle getirmiştir 2008
itibarıyla bölgede baş gösteren istikrarsızlık, açık
denizlerdeki korsanlık faaliyetlerinin artmasını da beraberinde
getirmiştir. Ağır silahlara sahip deniz haydutları, büyük
petrol tankerlerine, hatta silah taşıyan kargo gemilerine bile el
koyabilmişlerdir. 2009 yılının Ocak ayında, Birleşmiş
Milletler öncülüğünde, Aden Körfezi ve Hint Okyanusunda korsanlıkla
mücadele için Birleşik Görev Kuvveti-151 adıyla uluslararası
bir deniz gücü kurulmuştur. Ülkemiz de 2008 yılının sonlarından
itibaren, bölgedeki NATO deniz güçlerine ve Birleşmiş Milletler
Birleşik Görev Kuvveti-151e katkı yapmaktadır.
Türkiye'nin dış ticaret hacminin yüzde
20si Aden Körfezi üzerinden gerçekleştirilmektedir, burada kendi ticari
gemilerimizin korunması önemlidir. Ayrıca, uluslararası
seyrüsefer serbestisine katkıda bulunmak, denizlerde huzur,
barış ve istikrarın teminine uluslararası meşruiyet
çerçevesinde yardımcı olmak da Türkiyeye yakışan bir
görevdir. Uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunmak,
cumhuriyetin geleneksel dış politikası ve Atatürkün Yurtta
barış, dünyada barış. anlayışıyla da uyumlu
bir tutumdur.
Aden Körfezindeki ülkelerden Yemende yaşanan
insani kriz çok ciddi boyutlara ulaşmıştır, gerçek bir
insanlık trajedisi yaşanmaktadır. Uluslararası camia,
maalesef, Yemen krizine bir çözüm ortaya koyamamıştır. Bu
trajedide doğrudan ya da dolaylı yoldan rol alan tüm ülkeler
ağır suç işlemektedir. Krizin başlangıcından
bugüne AK PARTİ iktidarının yaklaşımı, diğer
dış politika meselelerinde olduğu gibi hatalarla ve
yanlış hesaplarla maluldür.
2015 yılında Yemene Suudi Arabistan
öncülüğünde bombardıman başladığında, Sayın
Erdoğan Durumun gidişatına bağlı olarak lojistik
destek vermeyi düşünebiliriz. şeklinde açıklama
yapmıştı. Geçtiğimiz eylül ayında
yaptığı bir konuşmada ise Yemende bu süreç nasıl
başladı? Yemen yerle yeksan oldu. Bunun müsebbibi kimlerdir?
Bunların üzerinde durmak lazım. ifadelerini
kullanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı aynı
tutarsız yaklaşımı 2011de Libyada da izlemiştir ve
bugünkü felaketin sorumluları arasında yer almaktadır. Libyaya
NATO müdahalesinin tartışıldığı dönemlerde,
Sayın Erdoğan, önce NATOnun ne işi var Libyada? Türkiye
olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey
düşünülemez. demiş, ardından 5 savaş gemisi, 1
denizaltı ve hava kuvvetlerimizle Türkiyeyi Kaddafi
karşıtı operasyona dâhil etmiştir. İzmirdeki NATO
Hava Unsur Komutanlığı bu operasyonda kilit rol
oynamıştır. Bu mübeddel ve yanlış tutumlar maalesef,
Türk dış politikasının temel karakteristiği hâline
gelmiştir. Bütün gelişmelerde refleks olarak hep yanlış
adım atılmaktadır. AK PARTİ iktidarlarının
dış politika hatalarının şahikası ise Suriyedir.
Geçen yıl 5 Şubat tarihinde, yine Aden Körfezi tezkeresi üzerindeki
görüşmeler sırasında şu ifadeleri
kullanmıştım: Türkiye için en vahim ve güncel tehlike
İdlib konusudur. Son gelişmeler gösteriyor ki Moskova, Şam
rejiminin İdlibe bir operasyon düzenlemesi gerektiği konusunda
ısrarlıdır. Böyle bir olasılığın ülkemiz
açısından yaratacağı büyük tehlikeler aşikârdır.
Değerli arkadaşlar, bunlar geçen yıl bugünlerde
söylenmişti.
Biz, başından beri, Hükûmetin Suriye ve
İdlib politikasının yanlış olduğunu
değerlendiriyor ve çeşitli vesilelerle dile getiriyorduk.
İdlibdeki tehdidi en sık ve kuvvetli şekilde ve her zeminde
dile getirmiş olan siyasi parti İYİ PARTİdir. Bununla
övünmüyoruz ancak sürekli uyarılarımızın dinlenmemiş
olmasından dolayı da derin üzüntü duyuyoruz. Maalesef, önceki gün
yaşanan acı olay, uyarılarımızda haklı olduğumuzu
bir defa daha göstermiştir.
Serakib bölgesinde Suriye rejim güçleri tarafından
yapılan saldırıda şehit olan askerlerimize ve sivil
vatandaşımıza Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifalar
diliyorum.
İdlib gerilimi elbette bir anda ortaya
çıkmamıştır, uzun bir evveliyatı vardır. Sorunu
Türkiyeye en az zarar verecek şekilde çözmek mümkünken bu
başarılamamıştır.
Son resme bakacak olursak İdlible ilgili neler
yaşanmıştır? 8 Ocakta Putin Türkiyeye gelmiş,
İdlib ve Libya ele alınmıştır. Esasen, İdlibi
düşünürken Libyanın da aklımızın bir köşesinde
bulundurulması mutlaka gereklidir, bunu kuvvetle vurguluyorum. Putinin
ziyaretinin ardından Moskovada bir toplantı daha yapılarak
İdlibde 12 Ocak itibarıyla ateşkes uygulanması kararı
verilmiştir. Ateşkes sürmemiştir. Bu esnada, Suriyenin ve
Türkiye'nin istihbarat başkanlarının görüşmesi kamuoyuna
ilan edilmiştir. Kısa süre öncesine kadar da taraflar arasında
her seviyede görüşmeler devam etmiştir. Askerlerimizin şehit
olmasına yol açan olay, İdlibdeki gözlem noktalarında bulunan
askerlerimize matuf değil, Millî Savunma Bakanlığının
açıklamasında da belirtildiği gibi, bölgeye takviye olarak
gönderilen unsurlarımıza yönelik olarak Suriye ordusu tarafından
yapılan bir saldırı sonucu ortaya çıkmıştır.
Anlaşılan o ki bu sevkiyat oldukça kritik bir nitelikteydi. Bu
durumda, Rusyanın bundan haberinin olmadığını
düşünmek de mümkün değildir. Kimi değerlendirmeler, Türkiye'nin
bu şekilde bir tuzağa çekilmeye
çalışıldığını öne sürmektedir. Ayrıca
şu hususun da altını çizmem lazım: İktidar,
Şamın İdlible ilgili planlarını ve hedeflerini
pekâlâ biliyordu; Rusya da Şamın bu hedeflerini kendisi
açısından uygun ve gerekli görmekteydi, iktidar bunu da biliyordu.
Suriye ordusu bu plan ve hedefler istikametinde hareket etmiştir ve
öngördüğü hedeflere yaklaşmıştır. Burada akla gelen
soru şudur: İktidar, Astana ve Soçi Mutabakatlarında öngörülen
taahhütlere uymuş mudur? İktidar, Astana Mutabakatında
öngörülen üç çatışmasızlık bölgesinde rejimin hâkimiyet
kurmasına göz yummuştur ama Soçide, İdlib konusunda
üstlendiği taahhütleri yerine getirip getirmediğine dair net bir
açıklamada bulunamamaktadır. İdlibde El Kaide türevi olan
HTŞ ile AK PARTİ iktidarının yakın bir temas içinde
olduğuna dair kuvvetli alametler vardır. Hatta, iktidarın
İdlib politikasının HTŞyi korumaya öncelik verdiğine
dair iddialar mevcuttur. Bu iddialar doğruysa iktidar, Mehmetçikin
kanının dökülmesi uğruna, HTŞnin koruyuculuğunu mu
üstlenmektedir? Gelinen vahim noktada, gelişmelerin bir hata veya
bazı çevrelerin provokasyonu sonucunda kontrolden çıkma ihtimali de
gündemdedir. Olayı tırmandırmaya yönelik hamleler her an çok
büyük bir kazaya dönüşebilir ve feci sonuçlar yaratabilir. Bu da ilk
aşamada, Türkiye ile Suriye arasında topyekûn savaş
anlamını taşır. Bunun tahliline ve gerçek
tanımına girmiyorum.
Bizim bugüne kadar devamlı uyarıda
bulunduğumuz başka bir husus da Suriyede Türkiye'nin başka
güçlere tabi bir duruma düştüğüdür. Biz bunu belirtirken Rusyayla
ilişkilerin, karşılıklı çıkar anlayışına
dayalı olarak, en üst düzeye yükseltilmesi gerektiğini ancak bu
ilişkide bir tarafın yekdiğerine tabi bir hâle düşmesinin
yanlış olduğunu söylüyorduk; maalesef, Türkiye tabi konuma
düşmüştür. Bugün ise Rusyayla gerginliğin artması ihtimali
vardır.
Sayın Cumhurbaşkanının, rejim
güçlerine şubat ayı sonuna kadar gözlem noktalarımızın
gerisine çekilme çağrısı yapması sahadaki gerçeklerle
çelişki içindedir. Umarım, iktidar, inatları uğruna böyle
bir yüksek gerilimin Türkiye'nin çıkarlarına hizmet etmeyeceğini
takdir etme basiretini gösterir. Önceki gün Sayın Çavuşoğlu ve
Lavrov görüşmüşlerdi, henüz bu konuda Dışişleri
Bakanlığımız resmî bir açıklama
yapmamıştır. Rus Dışişlerinin
açıklamasına bakıldığında ise İdlibdeki son
hamleden geri adım atmaya hazır olduğumuz sonucu ortaya
çıkmaktadır. Eğer 2 Bakan arasındaki görüşmeye dair Rusyanın
yaptığı açıklama gerçekleri yansıtıyorsa o zaman
niye böyle maliyetli, acıklı bir gövde gösterisine gerek
duyulmuştur? Görüşmede böyle bir uzlaşı çizgisi temin
edildiyse Sayın Cumhurbaşkanının bugün rejime tarih vererek
çekilme uyarısı yapması ne anlama gelmektedir? Zaten Sayın
Cumhurbaşkanı ile Putin arasında dün yapılan görüşmeye
dair Türkiyenin ve Rus tarafının açıklamaları da
birbirinden çok farklıdır.
İdlibde yaşananlar Suriye
politikamızın fiyasko boyutunun yeni bir aşamasıdır.
İdlib krizinin üstesinden gelinmesi için bir an önce Esadla
görüşülmesi gerekmektedir. Suriyenin bütünlüğünü istiyor muyuz,
istemiyor muyuz? Bölgedeki insanlık trajedisi bitsin istiyor muyuz,
istemiyor muyuz? İstiyorsak -ki bu aynı zamanda Türkiyenin
güvenliğidir- o hâlde Esadla bir mutabakata varmamız gerekir. Bu
mutabakat da İdlible sınırlı kalmamalı, tüm Suriyeyi
kapsamalı, ikili ilişkilerimizin normalleştirilmesine matuf
olmalıdır.
İdlib konusunda iktidar Rusyaya çok bel
bağlamıştır ancak Rusya, iktidarın tasarladığı
gövde gösterisine karşı el yükseltmiştir, o durumdayız
şimdi. Olayları okuyamamaktan, Rusyanın tutumunu yine iyi
hesaplayamamış olmaktan dolayı kayıp verilmiştir. İdlib
üzerinden bölgede ağırlığını artırma
çabasına giren iktidarın bu çabası sonuçsuz
kalmıştır. İktidarın dış
politikasının bir politikasızlıktan ibaret olduğunu,
savrula savrula bir hâl olduğumuzu söyleyegeldik; savrulmanın yeni
bir boyutu da Suriye bağlamında ABDyle ilişkilerimize dair
iddialardır. Anlaşılan iktidar, bu konuda SETAyı sözcü
olarak kullanmaktadır. Sürekli olarak eleştirdiğiniz ve
ilişkilerinizi bozduğunuz ABD ve ABye âdeta istirhamda
bulunuyorsunuz Gel de durumu kurtar, İdlibe methaldar ol. diye. ABDyle
İdlibe ilişkin herhangi bir görüşme yapılmış
mıdır? Bu görüşmeden ne sonuçlar çıkmıştır?
ABD Dışişleri Bakanı Pompeonun son açıklaması ile bu görüşmeler
arasında bir irtibat var mıdır?
Geçen hafta Genel Kurulda yaptığım
bir konuşmada, iktidarın lider diplomasisi diye bir kavram üreterek
dış politikadaki tek adam yönetimine kavramsal bir kılıf
uydurmaya çalıştığını
vurgulamıştım. Bu kavram kullanılarak dış
politikadaki beceriksizliklerin örtbas edilmeye
çalışıldığını belirtmiştim. Gelinen
noktada lider diplomasisinin, bırakın krizleri çözüme
kavuşturmayı, bizatihi kriz ürettiği besbellidir. Türkiye, bu
sözde diplomasi yaklaşımıyla istikrar üreten bir ülke olmaktan
çıkmıştır, istikrarsızlığa yol açan ülkeler
grubuna hızla sürüklenmektedir. Sözde lider diplomasisi yoluyla
dış politikadaki kurumların yıpratılarak kişisel
çabaların ön plana çıkartılmasına yönelik eleştirilere
karşı, iktidar cenahı tarafından Rusya örneği
verilmektedir. Doğrudur, Rusyada da benzer uygulamalar zaman zaman
gözlenmektedir ancak Rusyanın bize göre bir üstünlüğü vardır, o
da siyasetini ulusal çıkar ve akıl üzerine şekillendirmektir.
Bizde ise -daha önce de defalarca altını çizdiğimiz gibi-
ideolojik hayaller ve hevesler dış politikayı ikame
etmiştir. Elimizdeki araçlarla ve sahadaki gerçekliklerle uyumsuz
dış politika amaç ve heveslerimiz maalesef, sürekli savrulan ve
güvenilmez bir ülke profili çizmemize neden olmaktadır. İdlibde
yaşanan gelişmeler 1 milyona yakın sivilin
sınırlarımıza dayanmasına neden olmuştur.
Suriye sınırıyla ilgili çok hayati
bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Sınırda bir güvenli bölge
yaratmak istediği anlaşılıyor Türkiyenin. Rejim, M4 ve M5
kara yolları üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmaktadır, er
ya da geç bunu gerçekleştirecektir. Rejim, güvenli bölge olarak tasarlanan
bölgeye saldırdığı takdirde, bambaşka bir tablo ortaya
çıkacaktır. Böyle bir senaryonun önüne geçmek için iktidarı
sağduyuya, telkin ve uyarılarımızı dinlemeye davet
ediyoruz. Her hâlükârda, daha önce de belirttiğimiz gibi,
sınırımızın yanı başında böyle bir
bölge Türkiye için orta ve uzun vadede çok büyük risk teşkil edecektir.
Bölgede oluşacak nüfus yoğunluğu ve bu nüfusun içinde
teröristlerin de bulunacağı hesaba katılmalıdır. Böyle
bir formülün bir kere daha değerlendirilmesinde fayda görüyorum. Bunu
ancak geçici bir yöntem olarak telakki etmek gerekir.
İYİ PARTİ tarafından, iktidara,
kapalı oturum gerçekleştirme ve altüst hâle gelmiş olan Suriye
politikamızı ulusal güvenliğimize uygun hâle getirerek millî bir
zemine oturtma daveti yapılmıştır. Gayet isabetli, bu
davet, aslında iktidar için de önemli bir fırsattı. Kapalı
oturum talebimizi reddeden iktidarın Suriyede ne yapmak, nereye varmak
istediğiyle ilgili mevcut şüphelerimiz ve kaygılarımız
daha da artmıştır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın, 4 Şubat 2020 Salı günü Van ili
Bahçesaray ilçesinde seyir hâlindeki minibüsün üzerine çığ
düşmesi nedeniyle 5 Şubat 2020 Çarşamba günü arama ve kurtarma
çalışmalarına katılan Jandarma asayiş komando timi ve
personeli, Jandarma iç güvenlik timi personeli, geçici koruma, COBRA aracı
personeli, AFAD köpekli arama kurtarma timi ve UMKE personelinin de üzerine
çığ düştüğüne, an itibarıyla Van Jandarma Komutanlığından
edinilen bilgiye göre yaşanılan çığ felaketlerinde 23
kişinin hayatını kaybettiğine, 28 yaralının
tedavilerinin devam ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Vanın Çatak ilçesi, Yukarınarlıca Mahallesi mülki
sınırları içerisinde, 4 Şubat 2020 Salı günü saat
17.00 sıralarında Çatak-Bahçesaray kara yolu üzerinde çığ
düşmesi sonucu kayıp 2 şahsın arama faaliyetlerinin
devamı esnasında, 5 Şubat 2020 Çarşamba günü saat 12.15
sıralarında arama faaliyetlerini icra eden 2 Jandarma asayiş
komando timi ile 4 Jandarma iç güvenlik timi 29 personeli, Jandarma asayiş
komando timi 25 personeli, geçici koruma 90 kişi, COBRA aracı 4
personeli ve arama kurtarma köpek timi 3 personeli ile AFAD ve UMKE
personelinin üzerine çığ düşmüştür, Jandarma Genel
Komutanlığınca bölgeye genel maksatlı helikopter
görevlendirilmiş, olay bölgesine Ağrı, Muş, Hakkâri, Bitlis
ve Siirt illerinden AFAD ekipleri intikal etmiştir. Van Jandarma
Komutanlığı olay yerine ulaşmış olup kendisinden
alınan ilk bilgilere göre, bir Jandarma astsubay, 7 uzman çavuş, 3
geçici koruma, 1 Karayolları görevlisi, 2 itfaiye görevlisi, 9
vatandaş olmak üzere toplam 23 şehit olduğunun, 5 kişinin
çığ altında olduğunun değerlendirildiği bilgisi
alınmıştır. Çatak Devlet Hastanesine 13 şehidin
cenazesi getirilmiştir, çığ altından kurtarılan 28
yaralının 10u Çatak Devlet Hastanesine, 12si Van Bölge Eğitim ve
Araştırma Hastanesine, 3ü Yüzüncü Yıl Eğitim ve
Araştırma Hastanesine ve geçici korumalar da sevk edilerek tedavi
altına alınmıştır.
Milletimizin başı sağ olsun.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla
yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011,
25/1/2012, 5/ 2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 10/2/2018 ve
5/2/2019 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179 ve 1207
sayılı Kararları ile birer yıl uzatılan izin süresinin
10/2/2020 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına,
ayrıca denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı
sağlanabilmesi maksadıyla unsurlarımızın bölge ülkeleri
kara suları dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1065) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydına söz veriyorum.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının, Aden Körfezi, Somali kara suları
ve açıkları, Arap denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesinin
10/2/2020 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına dair
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine konuşmak üzere
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce ben de Meclis Başkan Vekilimizin ve Grup Başkan
Vekilimizin üzüntülerini ifade etmelerine katılarak şunları
ifade etmek istiyorum: Adam boyu karların yağıp saçın,
sakalın, bıyığın buzlandığı ve
dokunduğunuz her şeyin elinize yapışıp derinizi
soyduğu iklim şartlarının ağırlığının
farkında olan, o bölgeden gelen bir kardeşiniz olarak gerçekten derin
bir üzüntü içerisinde olduğumu ifade etmek istiyorum çünkü bu olay
hepimizin başına gelebilecek çok doğal görünen bir olaydı,
o bölgede yaşayanlar bunu çok iyi bilir.
Daha bir hafta önce Elâzığ ve Malatyadaki
afetten, depremden dolayı yaralarımız, acımız,
üzüntümüz küllenmemişken üzerine bir de Vandan gelen bu haber üzüntümüzü
gerçekten katbekat artırmıştır. Ben orada cansiparane,
gerçekten, bir vatandaşını kurtarma adına, büyük bir
fedakârlıkla, hiçbir coğrafi ve iklim şartını dikkate
almaksızın kahramanca mücadele edip şehadet şerbeti içen
asker ve sivil bütün şehitlerimize, bütün kayıplarımıza
Allahtan rahmet diliyorum, aziz hatıraları önünde saygıyla
hürmetle eğiliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, aslolan bir
şeyi öğrenmek, bilmek veya ona vâkıf olmak değildir,
aksine, öğrenilen, bilinen veya vâkıf olunan şeyin, yüksek ülkü,
ilke ve değerlerin yaşatılarak uygulamaya
aktarılmasıdır. Kısaca ilim ile amel, iman ile itikat
tutarlılığın veciz ifadesi yani şerefli bir insan
olmanın gereği bu duruş hem dünyevi hem de uhrevi yüce bir
düsturun açık bir yansımasıdır. İnandıkları
bu yüce değerler uğruna serden geçen bu yüce düsturun efendileri,
işte bugün andığımız Vandaki şehitlerimiz,
İdlib şehitlerimiz başta olmak üzere tüm şehitlerimizi
rahmet ve minnetle yâd ediyorum, Resulullaha komşu olmalarını
yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, insanlık
tarihiyle paralel olarak varlığından söz ettiren mücadele
yöntemleri ve araçları her dönemin genelgeçer koşullarına göre
değişkenlik arz etmektedir. Yapılan mücadelelerin zaman zaman
bireysel yani karşılıklı iki kutup arasında tezahür
ettiği gibi kitlesel veya ittifaklar şeklinde de meydana
geldiğine tanıklık etmekteyiz. Yani Birinci ve İkinci Dünya
Savaşlarıyla 20nci yüzyılda gördüğümüz mücadele yöntemleri
ve kullanılan konvansiyonel silahların 21nci yüzyılda
geldiğimiz nokta itibarıyla farklı bir yapıya
evrildiği çok açık ve nettir. Bugün, artık, tarafların
doğrudan alanda muhatap olduğu çatışmalardan çok vekâlet
grup, çete veya terör örgütlerinin maşa olarak
kullanıldığı yeni bir evreye geçildiğini görmekteyiz.
Bu mücadele ve çatışmalarda kullanılan yöntem ve araçların
da ekonomiden siber kumpaslarla oluşturulan sanal imgeler ve
önyargılara, yaratılan sosyal bunalım ve sokak hareketlerinden
suikastlara ve enfekte salgınlara kadar geniş bir yelpazeye
uzandığının farkındayız.
İşte bugün görüşmekte olduğumuz
bu tezkerenin mahiyeti de biraz bununla bağlantılıdır.
Malumunuz daha önceleri de sıklıkla meydana geldiği gibi, dün
Mogadişu yakınlarında bir Türk şirketinin, inşaat
grubunun şantiyesine saldırı gerçekleştirildi. Bu, tabii,
sistematik, belirli bir kurumsal yapı tarafından değil, biraz
önce ifade etmeye çalıştığım gibi bir taşeron,
bir vekâlet terör grubu tarafından gerçekleştirilen bir
saldırıydı ve bu saldırıda, maalesef, bizim 6
vatandaşımız yaralandı.
Şimdi, tabii, bu tür anlaşmaların
kimleri nasıl, nerede rahatsız ettiğini sahada çok rahat bir
şekilde görmekteyiz. Buradan yola çıkarak yeni savunma konseptlerinin
de artık sınırlar ötesi kurgulandığını çok
açık ve net bir şekilde görmekteyiz. Yani, işte, mücadele
alanı Somali, Mogadişu ve hiç de muhatap olunmayan, kâğıt
üzerinde yok sayılan çeteler tarafından, orada inşaat
faaliyetinde bulunan bizim varlığımıza yönelik taciz,
tecavüz ve saldırılar...
Sayın milletvekilleri, bu tarz alan
mücadelelerinin doğal bir yansımasını da masada yani
müzakere ve görüşmelerde görmekteyiz. Alandaki başarı ve
başarısızlığın iz düşümü diplomasi
bağlamında da kendini göstermektedir. Bu genel çerçeve
ışığında, ülkemizin jeopolitiğini ve tarihî
tecrübesini de dikkate alarak yapılması gerekenlerin
başında önce ülkem ve milletim düşüncesiyle Ankara merkezli
bir vizyon gereği uluslararası meselelere bakma yükümlülüğü
gelmektedir. Bu da bugün çark edilerek Dış politikada millî olmak
gerekir. sözde söylemiyle değil, sözlerimin başında ifade
ettiğim gibi, ahlaki bir tutarlılık adına, bu söylemlerin
eyleme dönüştürülerek genel bir siyasi tavra
yansıtılmasıyla mümkündür yani eylem ile söylem birlikteliği
arasında ciddi siyasi, ahlaki bir tutarlılık söz konusudur.
Çünkü millîlik, sadece dış politika söz konusu olduğunda
değil, tüm ülke siyasetini şamil kılacak topyekûn bir duruş
ifade ettiği sürece anlamlıdır. Diğer bir ifadeyle,
beden-ruh bütünlüğü misali, iç ve dış politikayı
birbirinden ayırmadan millî bir eksene oturtulan siyaset, ulusal
çıkar ve değerlerin vazgeçilmez kılınmasını
gerektirmektedir. Somutlaştırmak gerekirse
saygıdeğer milletvekilleri, sözüm ona uluslararası birçok
yapı ve kuruluşun alınan tüm kararlarda ülkemiz ve aziz
milletimizi zan altında bırakan tek taraflı tutumları
karşısında her zaman ilkeli duruş sergilemek bu tarz millî
bir siyasi tavrın ifadesidir. Şimdi, Kıbrıs, Suriye,
Doğu Akdeniz, Libya ve son günlerde yaşadığımız
İdlib hususları bu minvalde değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Şimdi, bu
saydığım, bugün bizim iç siyasetimizin de dış
siyasetimizin de ana gündemini oluşturan bu meselelere kronolojik
kısa bir göz atmak gerekirse, gerçekten, bizim yıllarca önümüze
ısıtılarak, aleyhimize her türlü hile ve desiselerle konulan bir
Kıbrıs meselemiz olmuştur ama hiç kimse 1960ların
Kıbrısıyla ilgili tek kelime söylememektedir.
Şimdi, ben
birazcık Kıbrıs ile Filistin mevzusunu paralel ifade etmeye
çalışarak dikkatlerinize sunmaya çalışacağım.
Bakınız, Filistinin pürmelal hâlini, burada, bugüne kadar
konuşmacılar, özellikle en son yüzyılın projesi olarak
aktarılan bir mevzuda dile getirdiler. Sayın
Cumhurbaşkanının Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
da çok açık bir şekilde haritalar üzerinden konuşarak ifade
ettiği gibi, bir baktık ki büyük Filistin küçülmüş; küçük İsrail,
olmayan İsrail büyümüş, büyük bir devlet hâline gelmiş.
İşte, 1960larda Kıbrıs Türkünü yok sayan, Kıbrıs
Türkünü öteleyen, onun haklarını her türlü gaspa muhatap kılan
bir yapı eğer 1974te Barış Harekâtıyla, nokta
atışla akamete uğratılmasaydı, inanın işte
bugünkü Kıbrıs Türkünün de durumu Filistindeki -aynen- Filistinlinin
durumundan çok farklı olmayacaktı. Dolayısıyla, işte
bundan, bir kıssadan hisse babında diplomatik bir ders
çıkarmanın gerçekten gerekliliğini özellikle vurgulamak
açısından birazcık detaylara girdim.
Tabii, günümüze geldiğimizde,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, 2000li yılların başında ne
Irakın işgalinde ve akabinde bölünüp parçalanmasında ne de
2011de aynı olaylara muhatap kılınan Suriyenin iç
savaşında ve akabinde işte bugün bölünme, parçalanma sürecine
götürülmesinde zerre miskal kadar dahli ve sorumluluğu yoktur. Bunu iddia
etmek gerçekten iftiradır, bühtandır. Ama nedense, sonuçları
itibarıyla, sürekli Türkiye Cumhuriyeti devleti masaya
yatırılmakta, hesap vermek üzere birtakım ithamlara matuf
kılınmaktadır. Yani 4 milyon göçmenin hesabını
soruyoruz, konuşuyoruz, iç siyasette yaşadığımız
sıkıntıların bundan kaynaklandığını
ifade ediyoruz ama nedenlerini hiç kimse gündeme getirmiyor, konuşmuyor;
oradaki müsebbipleri kimse uluslararası platformda ifade etmiyor.
Dolayısıyla, bütün bu sıkıntıların ekseninde
baktığımızda, iç ve dış siyasette
yeknesaklık içerisinde millî bir tavır, millî bir hafızanın
sahaya yansımasıyla gerçekten çok rahat bir şekilde ortaya
konulacak meselelerdir bunlar.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizim bugüne kadar ulusaldan uluslararasına
aktardığımız bir duruşumuz vardır, o da nedir?
Efendim, gerçekten, Ankara merkezli, önce ülkem ve milletim deyip
uluslararası meseleler söz konusu olduğunda iktidar-muhalefet
ayrımı gözetmeksizin dik duruş sergilemekten, ülkenin, milletin
ali menfaatlerini öncelemekten geçtiğini çok açık bir şekilde
ifade ettik, ediyoruz. Bütün bu haksız ve mesnetsiz suçlamalara
karşı söylendiği gibi, dış politika veya
uluslararası ilişkilerde iktidar-muhalefet psikolojisinden ari, millî
bir refleksle hareket ederek gerçek müsebbiplerden hesap
sorulmalıdır. Yani çok açık yüreklilikle, açık bir
şekilde uluslararası bağlamlarda şunu net bir şekilde
açık alın, ak bir yüzle ifade etmemiz kaçınılmazdır:
Bizim, gerçekten, utanacak, sıkılacak, ayıplanacak
uluslararası en ufak, herhangi bir hamlemiz söz konusu değildir. Bu
tarihî miras dün bize aktarıldı, biz de bunu şerefli bir
şekilde yaşayıp, yaşatıp bizden sonraki kuşaklara
aktaracağız.
Bu bağlamda, son zamanlarda bütün bunlar
yapılırken, dikkat etmemiz gereken çok ince bir husus daha söz konusu:
Millî menfaatler söz konusuyken şehitler üzerinden zaman zaman siyasi
pozisyon alma adına, duygularımızla oynamaya
kalkılması da en büyük hassasiyetimizdir. Buna da müsaade etmeyeceğimizi
çok net bir şekilde ifade ediyoruz. Zira, dün PKK, FETÖ
ortaklığıyla Bingölde, Iğdırda, Ankara
Kızılayda ve Türkiyenin birçok yerinde kahpece tuzaklarla
şehit edilenlere seslerini çıkaramayıp bunu suni, bir
karşılığı olmayan etnik soruna bağlayarak bugün
timsah gözyaşı dökenlerin yaptıkları bu hareketler pek de
inandırıcı değildir ve milletin maşerî vicdanında
bir karşılık bulmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, bizatihi
katıldığımız toplantılarda edindiğimiz
gözlemlerimiz ışığında, gerek Avrupa gerekse dünya
gündemini dikkate alarak yaşadıklarımız ölçeğinde
uluslararası ilişkilerde veya dış ilişkilerde millî
olmanın somut birkaç gerçeğinden söz etmek gerekir. Yüce milletimize
ve devletimize yönelik uygulanan çifte standardın sıklıkla
görüldüğü bu uluslararası platformda gerekli direnci, gerekli
mukavemeti göstermek yükümlülüğümüzdür. Burada ülkemizi köşeye
sıkıştırma ya da tecride tabi tutma noktasında bize en
fazla dayatılan 3 önemli husus var. Bunlar artık
klasikleşmiş, bunlar artık prototip hâline gelmiştir.
Bunların bir tanesi, terördür. Dünyanın her yerinde küreselleşen
bir terörün varlığından söz edilirken, inanın bütün dünya
başkentlerindeki olaylar teker teker telaffuz edilip telin edilirken, Barcelona,
Madrid, Londra, Paris, Berlin baskınları bahane edilerek terör
lanetlenirken Türkiye bu konuda ağır bedeller ödemesine rağmen
ülkemizdeki terörün uluslararası bağlamlarda bir defa dahi
işte, hep birlikte katıldığımız arkadaşlarımız
buradalar, hazırun burada, söylesinler aksi var ise- telin edildiğine,
bir defa protesto edildiğine ya da sorunlarla ilgili bir iki cümle
söylendiğine nedense tanıklık etmedik. Şimdi, bu çifte
standardı biz nasıl kabul edeceğiz uluslararası
ilişkiler ya da evrensel değerler adına?
Sayın milletvekilleri, evrensel değerler,
ulusal çıkarlarla çakışmamalı. Ulusal çıkarlara
mugayir bir evrensel değeri savunmak gerçekten boşa kürek çekmektir.
Çünkü millî olan değerler topyekûn olarak taşınır
uluslararası boyutta evrensel değerleri oluşturur. Yani bendeki
terör sayılmayıp bir başkasındaki, bir komşudaki
terörün terör sayılması hiçbir evrensel kaide, kuralla
açıklanamaz.
Yine, Türkiyeye ısıtılıp
ısıtılıp dayatılan bir başka ön yargı,
uluslararası bağlamdaki bir ön yargı ise, maalesef, yaşanan
göç olayları, kontrolsüz nüfus hareketlilikleridir. Bakınız,
Avrupa Karma Parlamentosu toplantılarında, inanın, gündem ne
olursa olsun, Yunanistanın sıklıkla dile getirdiği bu
göçtür. Adalardaki 40 bin civarındaki mülteci akını büyük bir
sorun olarak anlatılıyor, anlatılıyor ve sorumlusu,
dolaylı olarak Türkiye tutulmaya çalışılıyor. Kimseden
ses yok
Orada bu tür teklif ve önerilere parmak kaldıran, inanın,
nüfusları, Türkiyedeki şu anda kontrolsüz göç sonucu ya da mülteci
olarak bize gelen nüfusun çok altında olan ülkelerin temsilcileri de buna
çok rahat bir şekilde destek veriyor. Böyle bir çifte standardı hangi
uluslararası bağlamda, hangi diplomasiyle izah edeceğiz?
Düşünebiliyor musunuz 40 binin büyük bir sorunsal alan
oluşturduğu bir mülteci mevzusunda 4 milyonu anlatmakta,
anlaşılır kılmakta, inanın, yalnız
kalıyoruz. İşte, burada, gerçekten, biz, her zaman Körler
çarşısında ayna satan durumunda olmadan, ısrarla, sürekli
kılarak, millî vicdanımızın sesine kulak vererek bunu
sürekli tekrar etmek, anlatmak zorundayız.
Daha acısını söyleyeyim: Geçen
hafta bir deprem yaşadık. Bakınız, dünyanın neresinde
bir afet varsa biz oradaki acıyı acı biliriz çünkü bu hem
ilkelerimiz hem ülkülerimiz hem de inancımızın gereğidir.
Bir vücudun uzuvları gibiyizdir. Kim olursa olsun, nerede olursa olsun bir
salgın, bir hastalık, bir doğal afet ama inanın
Türkiye'deki depremin bilmezlikten, duymazlıktan gelindiğine ve buna
karşılık inanın bir geçmiş olsun mesajı dahi
verilmediğine tanıklık ettik ve gündemle alakasız bir
mevzuda konuşurken en sonunda dayanamadım, gerçekten eleştiri
olma adına 47 ülkenin temsilcileri adına ben buradan Türkiye'deki
deprem bölgesine geçmiş olsun dilek ve temennilerimi ifade ediyorum,
üzüntülerini paylaşıyorum. dedim. Şimdi bakınız, bir
doğal afette dahi Türkiye'nin ne kadar
yalnızlaştığına, ötekileştirildiğine
tanıklık ettik.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle, ben, özellikle Vandaki
trajediyi de dikkate alarak, bütün şehitlerimize, bu konuda emeği
geçen, mücadele eden ve toprak altında, kar altında kalan bütün
kardeşlerime Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailelerine, bölgemize,
milletimize, devletimize geçmiş olsun diyorum.
Bu bağlamda,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz konusu bu tezkereye de kabul oyu
kullanacağımızı ifade ederek huzurlarınızdan
ayrılmak istiyorum.
Saygılarımla.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Vandan elim haberler aldık. Vanda çığ
altında kalan vatandaşlarımızın ailelerinin ve
Türkiye'nin başı sağ olsun diyorum.
Değerli
halklarımız, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali karasuları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesiyle
ilgili daha önce çıkarılmış olan bir tezkerenin süresinin
yeniden uzatılmasını görüşüyoruz.
Somali tezkeresinin uzatılmasını
doğru bulmuyoruz. Bu Meclis çok sayıda tezkereye onay verdi ve
tezkereleri çıkarırken esasen hangi mantık üzerinde bu
tezkerelerin çıkarıldığı, esas sorunların sebebi
nedir, kaynağı nedir gibi sorulara -bu Meclis- yanıt aramak
yerine, en kestirme yoldan tezkere çıkarıp asker göndermeyi,
başka ülkelerin denizlerine, toprağına asker göndermeyi
neredeyse bir marifet hâline getirmeye başlamış durumdadır.
Türkiye, uluslararası ilişkilerini askerî
zora, emperyalist paktlara, uluslararası saldırgan siyasete mahkûm
etmek zorunda değildir. Dünyada eşitsizlik ve zulüm almış
başını gidiyor. Hiçbir devletin, askeriyle polisiyle ve
paramiliter güçleriyle hatta istihbarat örgütüyle
uğraştığı sorunların esas kökenine
inmediğini ifade etmeliyiz. Türkiye de bu ülkelerden biridir. Bu
sorunların ortaya çıkış sebepleri, ekonomik, sosyolojik,
kültürel altyapısı nedir diye sorunların kökenine inmekten
kastettiğim tam da bunlardı. Bu konularda değerlendirme
yapıp sonuçlarla uğraşmak yerine nedenleri açığı
çıkarıp ve gerçekten demokratik bir ülke anlayışıyla
bu sorunların çözülmesine dair adımlar
atılmadığını, atılmama konusunda da ısrar
edildiğini görüyoruz.
Bu konuşmayı dinleyen sayın
milletvekilleri kuvvetle muhtemel içlerinden şunu dile
getiriyorlardır, düşünüyorlardır: Böyle bir düzende bu
bahsettikleriniz mümkün değil çünkü küresel ölçekte sermayenin bir
yapılanması var; kapitalist sistemde yaşıyoruz; bu düzen
böyle bir askerî teçhizat, böyle bir donanım ve böyle işler
gerektirir. dediğinizden de eminim. Biz de diyoruz ki: Biz, bozuk düzenin
çarkına uyum sağlamak zorunda değiliz.
Burada devlet aygıtının en temel
görevi, Suriyeye, Libyaya, başka deniz açıklarına, başka
karalara asker göndermek değil gerçekten, başka ülkelerin iç
işlerine karışmak hiç ama hiç değil. Mesela deniyor ki:
Somalide korsanlar var; gemilerimizin, ticari gemilerimizin oradan geçerken
güvenlikleri yoktur. Bu nedenle bazı ülkeler buraya asker göndererek
denizde güvenlik sağlayacaklar. Hangi denizlerde güvenlik
sağlayacaklar? Somaliye kıyısı olan Arap Denizinde, Aden
Körfezinde ve Hint Denizinde bunu sağlayacaklar.
Şimdi, burada ben şunu sormak istiyorum:
Bir muktedir devletin işi gücü kalmamış, korsanlarla mı
uğraşacak? 2010 yılında bu tezkere
çıkmıştı, bugün, 2020 yılında tekrarı
konuşuluyor ve biz HDP olarak bu tezkereye hayır diyoruz. Çünkü
diyoruz ki: Korsan avcılığı Türkiye Cumhuriyeti devletinin
işi değildir.
Bu korsanlar nereden çıktı, biraz buna
bakmak lazım. Somali dağıldı, yönetsel zafiyetler
yaşandı. İnsanlar açlıktan, yoksulluktan
kırılıyor; tenlerine baktığımızda,
açlıktan ve yoksulluktan insanların kemikleri gözüküyor. Böyle bir
yaşam içinde onların tek geçim kaynağı olan deniz ürünleri
ve balıkçılığa uluslararası güçler, sermaye müdahale
ediyor. Yani bu insanların yaşam alanlarına ciddi bir biçimde
müdahale ediliyor ve burada insanlar, sizlerin uzaklaştırmak veya
öldürmek istediğiniz bu korsanlar kendilerini korumak için bir bakıma
öz savunma dediğimiz bir yöntemle ortaya çıktı. Elbette ki
daha sonraki süreçlerde bu başka yerlere ve başka şeylere
evrilmiştir ama bunun sebeplerine bakalım derken tam da bu
noktayı kastediyoruz. Ezcümle Somali korsanları dediğiniz,
yoksul Somali vatandaşlarıdır; gerçekten, yoksulluktan, açlıktan
yaşamlarını idame ettiremeyen insanlardır.
Bu sorunlara uluslararası güçler, devletler tam
da sorunların kaynağına inerek çözümler üretmeli. Oralara asker
yollayarak, insanları korkutarak, kaçırtarak, öldürerek çözüm
bulunamaz, bulunmamalıdır.
Somali ilişkilerinde bir noktaya daha
değinmek istiyorum. Somalide El Kaidenin akrabası sayılan El
Şebab örgütü var. Elbette Türkiyenin, Somaliyle ilişkileri ticaret
ve güvenlik bağlamında geliştirirken aynı zamanda El
Şebab örgütü ile Somali Hükûmeti arasında bir aracı görevi
görmek için de çaba harcadığı gözlerden kaçmamaktadır. Biz
HDP olarak, iktidarın yayılmacı siyasetine, her ülkede askerî üs
kurma hevesine, uluslararası ilişkileri askerî ilişkilere
indirgeyen anlayışına, kan gölüne dönmüş Orta Doğu ve
Afrika ülkeleriyle silah ticareti geliştirme heveslerine, başka
ülkelerin iç işlerine karışma hakkını kendinde görerek
müdahaleyi işgal derecesine vardıracak anlayışına
kökten karşıyız. Bu tezkereye hayır diyoruz; Türkiye
ordusunun, donanmasının, değil bu tezkerenin çıkıp
orada kalmasını, derhâl oraları terk etmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri ve bizi ekranları
başında izleyen değerli yurttaşlar; başka ülkelerin iç
işlerine karışma mantığı, bütün ülke
ilişkilerine baktığımızda ne yazık ki AKP
iktidarı zamanında bu şekilde kendini göstermeye devam ediyor.
Bakın, Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığını
ve parti genel başkanlığını bir arada yürüttüğü
için salı günü grup toplantısı yapamayan AKP bugün grup toplantısını
gerçekleştirdi ve ben, AKP Genel Başkanı Sayın
Erdoğanın konuşmasını dinledim. Diyor ki: Ülkemizin
Suriyedeki varlığından rahatsız olanlar koalisyon
güçlerine baksın, ABDye baksın, Rusyaya baksın, Körfez
ülkelerine baksın; orada herkes var, biz de olacağız. Herkes
işgalciyse biz de mi işgalci olalım? Ben, bu soruyu başta
AKPnin dönüp kendine sorması gerektiğini düşünüyorum. Bizler
oralarda bulunan bütün işgalci güçlerin, bütün emperyalist güçlerin Suriye
savaşının müsebbibi olduğunu bildiğimiz için zaten
bütün ülkelere Oradan çıkın. diyoruz. Oradaki halklar kendi iç
meselelerini kendileri öz dinamikleriyle çözebilir diyoruz; tam da bunu ifade
ediyoruz. AKP Genel Başkanı konuşmasında yine diyor ki:
İşgal güçlerini engellemek istiyoruz. Peki, ben şu soruyu
soruyorum: İşgali işgalle mi engelleyeceksiniz? Çivi çiviyi
söker misali mi uygulayacaksınız? Ben işgale ortak bir
anlayışla orada olduğunuzu düşünüyorum.
Suriye halklarına sorun Türkiyeyle ilgili
yorumunuz nedir? diye. Düzeltmek isterim, AKP iktidarıyla ilgili, mevcut
olan bu yönetimle ilgili fikriniz nedir? diye sorarsanız size verecekleri
yanıt şudur: Savaş eğer bugüne kadar Suriyede bu kadar
uzadıysa; Türkiyenin, Suriye devletine karşı savaşan
IŞİD, El Kaide uzantısı El Nusra ve onun da uzantısı
olan örgütlere 911 kilometrelik sınır kapılarını
açmış olmasından dolayıdır. Oraya sağlanan
askerî, istihbarat ve her anlamdaki desteğin kesintisiz bir biçimde
sürmesinden dolayıdır. Orada
ÖSO, Suriye Millî Ordusu adı altındaki oluşumları;
Türkiyenin, mutfağında bu işleri pişirip Suriyeye o
pişmiş yemeği gönderip dayatmasının sonucudur.
diyecekler size ve diyecekler ki: Emevi Camisinde namaz kılma hayalleri
beslediniz.
Bir azınlık yani Nusayri olan
Beşşar Esad bir ülkeyi yönetiyor, yönetemez. dediniz. İştebrakta,
Lazkiyede Aleviler katledildiğinde buralarda tatlılar
dağıtılmasına müsaade ettiniz, sesinizi
çıkarmadınız.
Şunu hatırlatmak istiyorum: Yüzlerce
Suriyeli Sünni kardeşimiz öldü orada. Sünni kardeşlerimiz eminim
şu soruyu bizlere soruyor: Bizler IŞİDe karşı
savaş verirken Türkiye ne yaptı, neredeydi? Siz de adınız
gibi biliyorsunuz ki eğer Suriye halkları, başta Sünniler -ki
çoğunluğu onlar oluşturmaktadır- mevcut olan iktidarla
çatışmalı bir hâlde olsaydı bu iktidar zaten çoktan
düşerdi. Bunun böyle olmadığını adı gibi
bildiği hâlde AKP Genel Başkanı bu mezhepçi ve nefret
söylemlerini sürdürmeye devam etti.
Bir de tabii ki Suriyeli Kürt
vatandaşlarımız bize şunu sorar: Ne istediniz bizden?
IŞİDe karşı en güçlü mücadeleyi Suriyede bizler yürüttük,
IŞİDin yenilebileceğini ilk kez bizler gösterdik. O korku
salan, kırk haramiler gibi namı önce köylere giden, daha sonra
arkasından kendi gelip asan, kesen, kelle uçuran IŞİDe
karşı en güçlü mücadeleyi ve yenilebilirliğini gösteren kimdi?
Orada Kürt halkının verdiği mücadeleydi ve Kürt halkı diyor
ki: Biz sekülerizmi savunduk, kadın-erkek eşitliğini savunduk
burada. Yoksulun yanında durduk, küçük komünler oluşturduk ve bu
küçük komünlerin bir sistematiğe dönüşmesini istedik. Orta Doğu
böyle bir yönetim modelini kendisi de örnek alabilir dedik. Çok mu buldunuz bu
taleplerimizi? Kobanide biz yenilseydik çok mu mutlu olacaktınız?
IŞİD komşunuz olsaydı daha mı iyiydi? Afrini
işgal ettiniz, elinize ne geçti? gibi sorular emin olun ki Suriyeli Kürt
vatandaşlardan da sizlere yöneltilmektedir.
Evet, en sıcak konulardan biri olan İdlib
meselesine de değinmek isterim. Yine, ülkenin ali çıkarları
İdlibte tahkim edilmeye çalışıldı. Oysaki gelinen
noktada durum nedir? Şu an İdlibte 12 gözlem noktası verildiği
hâlde Türkiyeye, o gözlem noktaları görevlerini yerine getirmedi.
Hatırlayacaksınız Soçi ve Astana sürecini, dendi ki: Türkiye
burada bir çatışmasızlık bölgesi oluşturacak, M4 ve M5
kara yollarını açacaktı. Bu anlaşmanın, bu 12 gözlem
noktasının verilmesinin en temel, en önemli sebebi buydu ve bunun bir
zamanı vardı, zamanla tahditliydi. Ama ne yaptınız? Tam
tersi, orada kendinizin de terör örgütü kabul ettiğiniz Heyet Tahrir
el-Şamı desteklediniz. İdlibte Selefi cihadist çetelerin, El
Nusra, El Kaide ve uzantıları olan örgütlerin
varlığını sürdürmesi için elinizden geleni
yaptınız. Bugün gelinen noktada, değerli arkadaşlar,
İdlibteki durum şu: Şehre, Doğu Guta, Halep, Humus, Dera
gibi şehirlerden tahliye edilen cihatçı çetelerin aileleri ve
kendileri yerleştirilmiş oldu.
Çinin Uygur Özerk Bölgesinden gelen Türkistan
İslam Partisinin 3 bin savaşçısı ve aileleri oralara
yerleştirildi. Binlerce Çeçen vatandaşı -savaşçı- yine
aileleriyle Türkiye üzerinden, Türkiyede kara ve hava yolu kullanılarak
oralara yerleştirildi. İdlibin nüfusu, Hatayın
sınırındaki İdlibin nüfusu -özellikle bunun
altını önemle çizmek isterim yani Türkiyeye sıfır
noktasında olan bir ilden bahsediyoruz- 1,5 milyondan 3 milyona
yükselmiş durumda ve ondan sonra deniyor ki Suriyede savaş sonlara
doğru vardırılmaya çalışılırken ve demokratik
düzeltiyorum- anayasa çalışmaları devam ederken
Biz sürekli
demokratik diyoruz çünkü biz, bütün anayasaların demokratik
olmasını
Bilinçaltımıza hep bu yerleşmiş
olduğu için, her anayasanın önüne demokratik yerleştirmek
tabii ki içimizden geçen bir duygudur, bunu da ifade etmek isterim.
Bu son gelişmelerden sonra Rusyanın Soçi
anlaşmasını ihlal ettiğini iddia ediyor AKP Genel
Başkanı Erdoğan. Burada ben şunu sormak istiyorum:
Keşke biz Türkiyedeki siyaseti savunabiliyor olsaydık da -yaşanılan
bu çelişkileri, uyarılarımızı defaatle bu Meclisten,
bu kürsülerden, komisyonlardan ve başka mecralardan dinlemediği
hâlde- yanlış Suriye politikasının yani derin stratejinin
bu ülkeyi nasıl bir uçuruma götürdüğünü dinleseydiniz de şimdi
bunları biz konuşmuyor ve bu değerlendirmeleri yapmıyor
olsaydık. Ve dendi ki: Soçi anlaşması ihlal edildi, bunun
sonucu bunlar yaşandı. Ben buradan sormak istiyorum: Soçiyi ihlal
eden kim? Az önce maddelerinin birkaç tanesinden bahsettim. Bu maddeleri yerine
getirme yükümlülüğünü üstlenen AKP iktidarı değil miydi bu ülke
adına? Yerine getirdi mi? Hayır, getirmedi. Peki, o zaman şimdi
neden bu serzenişlerde bulunuluyor? Neden bulunulduğunu tahmin
ediyoruz. Çünkü şu anda Erdoğanın Ukraynayla
geliştirmiş olduğu ilişkiden her şeyi zaten
anlayabiliyoruz. Yani, dostunuz Putin de ne yazık ki sizleri hayal
kırıklığına uğrattı; aldatılmaya
alışmışsınız, bir kez daha Rusya da sizi
aldattı.
Biz buradan defaatle söyledik: Rusya, siyasetini
geliştirirken bir sepete bütün yumurtaları koymaz ama AKP
iktidarı bir sepete bütün yumurtaları koydu ve her seferinde bu
sepetteki yumurtaları kırıyor, paramparça ediyor, kendine de
etrafına da bulaştırıyor.
Erdoğan Kieve gitti ve Kırımla
ilgili şunu söyledi: Rusyanın, Kırımı yasa
dışı ilhakını tanımıyoruz, Ukraynaya
ordusunu geliştirmesi için 200 bin TL değerinde katkı
sağlayacağız. Ve Rusyanın esas kırmızı
çizgilerine burada değmeye başladınız.
Buradan şunu sormak istiyoruz: Rusyayla
ilişkileri ne yapacaksınız? Eğer Rusyayla bir
çatışma hâli yaşanırsa sizi Rusyadan
aldığınız hava savunma sistemi S-400ler mi koruyacak? Bu
ülke, NATO ve Avrasya Paktı arasında sıkışmak zorunda
mıdır? Bütün bu sorulara bu iktidar açıkça cevap verebilmelidir.
Türkiye ne yapabilir? Çok şey yapabilir
değerli arkadaşlar. Türkiye, en önemlisi, bu 2 pakttan kendini
ayırarak barış siyaseti izleyebilir. Sahip olduğu
jeopolitik konumu -iktidar- pazarlık konusu yapmaktansa barış
siyasetine nasıl hizmet edebileceğini açığa
çıkarabilir, bununla ilgili plan ve projeler geliştirebilir.
Suriyede devam eden savaşta El Nusra, El
Kaide, ÖSO, Suriye Millî Ordusu gibi terör örgütlerine destekten hızla
vazgeçebilir. Suriye Hükûmeti muhatap alınabilir. Yazımı devam
eden Suriye Anayasasında, IŞİDe karşı bütün
halklarla birlikte savaşan Kürt halkının statüsünün
tanınması için çaba harcayabilir. Tabii ki bunu yapabilmek için
öncelikle Türkiyede Kürt sorununun barışçıl ve demokratik
yöntemlerle çözülmesini sağlaması gerekir.
Şunu bir kez daha ifade etmek isteriz ki kendi
ülkesinde barışı ve huzuru tesis edemeyen, kendi ülkesinde
halklar sorununu çözememiş bir ülkenin diğer ülkelere
taşıyabileceği şimdiki örnekte olduğu gibi tezkeredir,
askerdir ve benzeridir. O nedenle diyoruz ki Kürt sorununun çözümü için derhâl
diyalog süreci başlatılmalıdır. Ancak böyle Orta Doğu
coğrafyasına barışı taşıyabilirsiniz.
Mülteciler meselesi, evet, sadece bu ülkenin
değil dünyanın kanayan yarası çünkü savaşlar devam ettikçe
mültecilik, göçmenlik kanayan yara olmaya devam edecektir. Şu an
Türkiyede 4 milyona yakın Suriyeli mülteci var ve İdlibdeki
sıkışıklık devam ettikçe az önce ismini
zikrettiğimiz özellikle oradaki terör örgütleri mensuplarının
akın akın Türkiyeye gelme ihtimali artmış durumdadır.
Bizler şunu ifade ediyoruz: Bu artan mültecilik meselesiyle ilgili, Avrupa
Birliği ülkelerine karşı mültecileri şantaj olarak
kullanmaktan vazgeçmelisiniz. Bir dönem 3 milyon avro, bir dönem 25 milyon avro
pazarlığını bitirmelisiniz. Mülteciler bütün dünyanın
ortak problemiyse Avrupa Birliği ülkeleriyle masaya oturulmalı ve
mültecilerin, kendilerinin yerleşmek istedikleri bölgelere planlı bir
biçimde yerleştirilmesi sağlanmalı. Mülteciler üzerinden bir
kazanç sağlamaya çalışmak gerçekten bizlerin ayıbıdır.
Bir diğer mesele de bugün Erdoğanın
sıklıkla ifade ettiği güvenli bölge oluşturma. Bunu yine
bu kürsüden daha önce de ifade ettik. Eğer mültecilerde, mültecilerle
ilgili amaç onları araçsallaştırmak
Sınır hattı
boyunca onlara oralarda briketten barınaklar yapıyoruz. derken
-tırnak içerisinde söylüyorum- insanları barınaklarda
yaşamaya mahkûm eden bir araçsallaştırma işinden, bölgenin
demografik yapısını burada yaşayan Suriyeli Arapları
kullanarak değiştirme tutkunuzdan vazgeçmelisiniz. Güvenli bölge
oluşturmak gerçekten Türkiyenin işi değil. Bu, uluslararası
düzeyde ortak bir kabulle mümkün olacak bir şeydir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; tabii ki
burada söylenecek çok söz var ama bütün bunlarda çözümün bir noktada
odaklandığını unutmamalıyız: Halkların
birliği, dayanışması ve onlara destek olacak yönetim
anlayışları.
Ben yeniden Filistinli şair Mahmud
Dervişin şiirini bu kürsüden sizlerle paylaşmak istiyorum:
(x)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Ne
oluyoruz Sayın Başkanım? Sayın Başkanım, hangi
dilde konuşuyor?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.41
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 52nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
(3/1065) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı
Tezkeresinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Şimdi, söz sırası
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkanım, 60a göre çok kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN - Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Elâzığ Cezaevindeki
sorunların ağır bir hâl aldığına ve AKP Grubunu
bu konuda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aileler, Elâzığ Cezaevinde görüşten
çıktıktan sonra, yarım saat önce beni aradılar, çok vahim
bir tablo aktardılar. Elâzığ Cezaevinde şu anda açık
bir darp, şiddet ve işkence olduğunu ifade ettiler. Özellikle
sayım sırasında ayağa kalkılmadığı
zaman 10-15 kişilik gruplarla, ekiplerle kaba dayak atılıyor;
kitaplar verilmiyor, sadece eğitim kitapları okunuyor ve özellikle
depremden sonra çatlayan odalarda hâlâ kalan mahpuslar bulunuyormuş ve oda
değişim talepleri ısrarla reddediliyormuş. Bunun üzerine
eğer direnirlerse Bizim odalarımızı değiştirin.
demeleri hâlinde, karşı çıkmaları hâlinde de ciddi disiplin
cezaları var. Hatta arayan eş Bir yıldır eşimle
görüşemiyorum. dedi. Yani bu cezaevlerindeki sorun gitgide ağır
bir hâl alıyor. Bu konuda özellikle AKP Grubunu duyarlılığa
ve sorunu çözmeye bir kez daha davet ediyorum.
Teşekkürler.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla
yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011,
25/1/2012, 5/ 2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 10/2/2018 ve
5/2/2019 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179 ve 1207
sayılı Kararları ile birer yıl uzatılan izin süresinin
10/2/2020 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına,
ayrıca denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı
sağlanabilmesi maksadıyla unsurlarımızın bölge
ülkeleri kara suları dışında denizde terörizmle mücadele
görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1065) (Devam)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Ünal
Çeviköze ait.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev
süresinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sözlerime başlamadan
evvel, Vandaki çığ faciasında hayatının kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor, acılı
ailelere sabır diliyor, yaralıların acil şifa
bulmasını diliyor ve kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımızın
da sağlıklı bir şekilde kurtarılmasını
temenni ediyorum.
Sayın Başkan, bu tezkere, Aden Körfezi,
Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde vuku bulan deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemlerine
karşı 2008 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi tarafından alınan bir karar uyarınca
hazırlanıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Birleşmiş
Milletler sistemi içinde bölgesel ve küresel ölçekte oynadığımız
rolün ve görünürlüğümüzün pekiştirilmesinin temin edilmesi hususunda
alınacak kararları desteklediğimizi bu vesileyle belirtmek
isterim. Esasen, Birleşmiş Milletleri savunduğumuzu göstermek
için her fırsatta bu düşüncemizi dile getirmemiz lazım.
Örneğin, konu Suriye olduğu zaman Suriyedeki anayasa sürecini ve
Cenevredeki görüşmeleri, konu Libya olduğu zaman Birleşmiş
Milletlerin 2259 sayılı Güvenlik Konseyi Kararını,
Birleşmiş Milletlerin arabuluculuk kararını ve Berlin
Konferansının kararlarını aynı şekilde
savunmamız, desteklememiz lazım.
Cumhuriyet Halk Partisi bugüne kadar Somali ve Aden
Körfeziyle ilgili tezkerelere olumlu oy kullanmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu tezkereye olumlu oy kullanmasının temel
gerekçelerini şu şekilde sıralamak ve sizlere sunmak isterim:
1) Deniz
haydutluğu ve korsanlığın uluslararası
dayanışmayı gerekli kılan ortak tekliflerden biri
olması,
2) Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının sağladığı
meşruiyet,
3) Bu
bölgelerde deniz haydutluğu ve korsanlık yapan çeteleri etkisiz hâle
getirmenin çok güçlü donanmalara sahip olan büyük devletlerin kapasitelerini
aşması ve uluslararası iş birliği ve
dayanışmayı zorunlu kılması,
4) Kıyı
şeridi uzunluğu 3 bin kilometre olan Somalinin, doğu
kıyısında ve geniş kıyı şeridinde otorite
sahibi olamaması,
5) Korsanlık
faaliyetlerinin, uluslararası ticareti ve deniz
taşımacılığını olumsuz şekilde
etkilemesi, can ve mal emniyetine çok ciddi tehdit oluşturması,
6) Bu
deniz yolunu yoğun şekilde kullanan Türk gemileri ve denizcilerinin
de bu tehditten ciddi şekilde etkilenmeleri,
7) Dünya
barış ve istikrarına yapacağı olumlu katkı ve
ulusal çıkarlarımız için taşıdığı önem.
Bugüne kadar bu tezkere ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Somali ve Aden Körfezindeki varlığı 10 kez
uzatıldı ve biz geçen sene 9uncu uzatma sırasında
yaptığımız bazı uyarıları da tekrar
hatırlayalım diye düşünüyorum. O zaman da dedik ki:
Korsanlık konusunda Aden Körfezinde hâlen bu sorun çözülemiyorsa sadece
askerî önlemlere başvurmayı yeterli bir yöntem olarak görmüyoruz.
Türkiye olarak diplomatik ve siyasi çözüm önerilerini de bu ülkelerle olan
görüşmelerimizde mutlaka gündeme almalıyız.
Önümüzdeki dönemde tıpkı dış
politikanın diğer alanlarında olduğu gibi bu bölgede de
hataları, eksiklikleri gözlemeye ve izlemeye, bunları düzeltmek için
müdahalelerde bulunmaya ve her şeyden önemlisi, Cumhuriyet Halk Partisi
hakkında sürdürülen gülünç algı operasyonlarına karşı
yurttaşlarımıza doğruları anlatmaya devam
edeceğiz.
Mesele, Cumhuriyet Halk Partisinin
yurttaşlarımıza doğruları anlatmaya devam etmesi
olduğunda, işe Suriyeden başlamak isterim. Suriyenin
kuzeybatısında yer alan İdlib eyaletinde yaşanan
gelişmeler üzerinde de durarak başlamak istiyorum. Suriye devleti
rejim unsurlarının saldırısı sonucu 7 askerimiz ve 1
sivil vatandaşımız şehit oldu. Yüce Meclisin huzurunda, bir
kez daha, kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, yaralı
askerlerimizin de bir an evvel sağlıklarına
kavuşmasını temenni ediyorum. Bu saldırıyı
şiddetle kınadığımızın da altını
çizmek isterim.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
bölgedeki statükonun ve cihatçı unsurların korunmasına yönelik
izlemiş olduğu politikalar, günün sonunda İdlibde
askerlerimizin can kaybına, ülkemizin de giderek itibar kaybına neden
oluyor. İktidarın yanlış dış politika
uygulamaları nedeniyle tek bir askerimizin kılına dahi zarar
gelmesi asla kabul edilemez. Peki, nedir bu yanlış politikalar?
Bunları halkımıza anlatmak, bizim en önemli sorumluluğumuz.
Bu nedenle, İdlibde de bugüne nasıl gelindiğini kısaca
hatırlatmak isterim.
Hatırlayacaksınız, Suriyedeki
çatışmaların durdurulması için düzenlenen Astana sürecinin
14-15 Eylül 2017 tarihlerindeki 6ncı toplantısında İdlib
kenti ve çevresinde çatışmasızlık bölgesi
oluşturulması kararlaştırılmıştı.
İdlib, çatışmasızlık bölgesi olma statüsünden son
zamanlardaki gelişmeler nedeniyle tamamen çıkmıştır ve
her an patlamaya hazır bir bomba hâline gelmiştir.
İdlibin nüfusu 1 milyonu aşar. Önemli bir
kısmı şu anda Suriye Hükûmetine karşı savaşan
silahlı grupların kontrolünde bulunan Suriyedeki tek eyalettir.
Ayrıca, Halepten tahliye edilen silahlı militanlar da aileleriyle
birlikte İdlibe yerleştirilmişlerdir. İdlibin zorlu bir
yer olmasının başında, burada birden fazla aktörün yer
alması ve cihatçı grupların en güçlü olduğu yer olması
gelmektedir. Sadece El Kaideyle doğrudan bağlantısı olan
ve Suriyenin İdlib bölgesinde faaliyette bulunan militanların
sayısının 36 bin kişi olduğu ileri sürülüyor. Buna
ilişkin çok çeşitli rakamlar var. Bu rakamların 40 binden 70
bine kadar değiştiği, birçok kaynakta görülüyor.
Şimdi, böyle bir yerin Suriye rejimi için ne
kadar kritik bir öneme sahip olduğunu tahmin edersiniz. Buna rağmen,
Astana süreci sonunda varılan çatışmasızlık bölgeleri
kurulması kararından bir yıl sonra, 17 Eylül 2018 tarihinde
Soçide yapılan zirvede varılan ve İdlible ilgili olan
mutabakatta iktidar, yerine getirilmesi oldukça güç taahhütler altına
girdi. Soçide verilen ve iktidar tarafından yerine getirilemeyen sözleri
de şu şekilde hatırlatmak isterim:
Tüm radikal terörist gruplar,
silahsızlandırma bölgesinden 15 Ekime kadar çıkarılacak;
bahsettiğim yıl 2018.
Çatışan taraflara ait tüm tanklar, çok
namlulu roketatarlar, toplar ve havanların da aralarında
bulunduğu ağır silahlar 10 Ekimde İdlibdeki
silahsızlanma bölgesinden çekilecek.
M4-M5 otoyolu, güvenliğinin yıl sonuna
kadar sağlanması suretiyle, transit trafiğe açılacak.
M5 kara yolu gibi Halepten başlayıp
başkent Şama kadar uzanan ve M4 kara yolu gibi de Halepi Akdenize
bağlayan iki stratejik kara yolu varken ve Şamın buraların
kontrolünü sağlamayı hedeflediği ve bölgedeki şiddetin daha
da artacağı bilinmekteyken, Türkiye, üzerine aldığı
yükümlülükleri yerine getirmek bir yana, bu yolların kontrolünün Suriye
yönetimine geçmesini engellemek için elinden geleni yaptı.
Saydığımız bu kritik maddeler,
yerine getirilmesi imkânsız maddeler olduğu için, Soçi
mutabakatı aslında daha kurulduğu andan itibaren kadük oldu ama
kadük olmasının esas nedeni, Türkiye'nin üzerine almış
olduğu yükümlülükleri 2018 yılının sonunda yerine
getirememiş olmasıdır.
Şimdi, bakıyoruz, 28 Ocak 2020
itibarıyla, İdlibde M5 kara yolu üzerindeki en büyük yerleşim
birimlerinden biri olan Maaret El Numan, Suriye ordusu tarafından
temizlenmiş ve kendi kontrollerine alınmış durumda. Bu
durum, elbette, Türkiyeye yönelik göç dalgasını çok ciddi bir
şekilde hızlandıracak ve Türk Silahlı Kuvvetleri gözlem noktalarından
biri daha kuşatma altına alınmış olacak.
İdlibdeki yüz binlerce insan da giderek çok daha dar bir alana
sıkışıyor ve giderek kuzeye doğru, Türkiye
sınırına doğru ilerliyor. İktidarın İdlible
ilgili olarak acilen adım atması ve İdlibden ülkemize
yönelebilecek tehditleri bertaraf edecek bir siyaset izlemesi
şarttır.
Biz, 8 Eylül 2018 tarihinde, Tahran Zirvesini
takiben, İdlible ilgili olarak 6 maddelik bir çağrı
yapmıştık. O çağrının da maddelerini tutanaklara
geçmesi için hatırlatmak isterim:
1) Bölge halkı ve terörle
bağlantısı olmayan grupların, Suriye
sınırları içinde kalacak şekilde İdlibden tahliyesi
için, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm ilgili
kuruluşlara ve ülkelere çağrıda bulunulmalıdır.
2) Türkiye, İdlibde bulunan bütün muhalif
gruplardan silahlarını bırakmalarını istemeli ve bunun
sağlanması için yoğun çaba göstermelidir.
3) İdlib konusu, Türkiye için bir ulusal
güvenlik sorunudur. Moskova ve Tahranla yapılan görüşmelerde bu
anlayışımız kuvvetle vurgulanmalıdır. Suriye
yönetimiyle temasa geçilmeli ve 1998 Adana Mutabakatı ruhuyla 2 komşu
ülke arasında yeniden görüşmeler başlamalıdır.
4) Suriye konusunda Amerika Birleşik
Devletleriyle yapılan görüşmeler, sadece Menbiç ve PYD-YPG
bağlantılı sorunlarla sınırlanmamalı, Amerika
Birleşik Devletleriyle Astana ve Soçi süreçleriyle ve son Tahran
toplantısıyla ilgili de bilgi paylaşımında bulunularak
daha geniş bir çerçeveye oturtulmalıdır.
5) Avrupa Birliğiyle yapılan
görüşmeler de konunun insani boyutunu öne çıkarmakta ve yeni bir
mülteci sorununu engellemek amacıyla
çalışıldığı görülmektedir. Türkiye, İdlib
sorununun esas itibarıyla kendi ulusal güvenliğine tehdit
oluşturduğunu Avrupa Birliğine özenle ve sabırla anlatarak
Suriyede barış ve istikrarın kurulması
çalışmalarında Avrupa Birliğiyle de iş birliğini
yoğunlaştırmalıdır.
6) İdlibde konuşlanmış bulunan
ve gözlem misyonu görevini sürdüren Mehmetçikin herhangi bir
saldırıya maruz kalmaması için Suriye yönetimini böyle bir
saldırıya tahrik edebilecek eylemlerde bulunan gruplar üzerinde
Türkiye, güçlü bir şekilde denetim ve kontrol sağlamalı,
askerimizin güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri
almalıdır.
2018 yılının 8 Eylül tarihinde
yapmış olduğumuz çağrılar. Eğer
çağrılarımız dikkate alınsaydı bugün Türkiye daha
güvenli bir ülke olacak, İdlibdeki askerlerimizin hayatı da
tehlikede olmayacaktı.
Cumhuriyet Halk Partisinin son gelişen yeni
duruma ilişkin de bir yol haritası var. Dün Sayın Genel
Başkanımız tarafından açıklanan yol
haritasını da huzurlarınızda bir kez daha hatırlatmak
isterim:
1) İdlibde konuşlanmış bulunan
ve gözlem misyonu görevini sürdüren Mehmetçikimizin can güvenliği her
şeyden önemlidir. Dolayısıyla, İdlib bölgesi başta
olmak üzere, Suriyede görev yapan tüm Mehmetçiklerimizin can güvenliğini
sağlamak adına gereken tüm askerî ve diplomatik adımlar
kararlılıkla atılmalıdır.
2) Türkiye, Soçi Mutabakatıyla ilgili
yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasından kaynaklanan yeni
koşullar nedeniyle en kısa zamanda Rusyayla birlikte İdlibde
mevcut durumu yeniden değerlendirmelidir. Gerekli görülmesi hâlinde Soçi
Mutabakatının unsurları, değişen koşullara
uyarlanmalıdır. Sahadaki mevcut duruma göre, gerekirse yeni bir
ateşkes hattı belirlenmeli, Türk askeri de bu yeni ateşkes
hattına göre pozisyonunu almalıdır.
3) İktidar, öncelikle Suriyede rejim
değişikliğine odaklanan siyasetini terk etmelidir. Ülkenin
toprak bütünlüğünü tehdit eden gruplarla her türlü iş birliğini
sonlandırmalıdır. Suriyede akan kanın durması ve
siyasi geçiş sürecinin sağlanması için çaba gösterilmelidir.
Bunun için bölgesel ve uluslararası planda diplomatik çabalar
artırılmalı, en kısa zamanda anayasal sürecin yeniden
canlandırılması için gerekli koşullar
yaratılmalıdır.
4) İdlibdeki durum, Türkiyeye doğru yeni
bir sığınmacı dalgasını hareketlendirmiştir.
Bu konuda Türkiye'nin yalnız bırakılmaması gerekir. Bu
sığınmacıların Suriye sınırları içinde
oluşturulacak güvenli bir bölgeye tahliyesi ve bu bölgede iskânları
için Rusya ve rejimle birlikte, Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Birliğinin
de sorumluluk üstleneceği bir süreç ivedilikle
başlatılmalıdır.
5) İdlib, ülkemiz için bir ulusal güvenlik
sorunudur. Aynı zamanda, İdlibin Suriye toprağı
olduğu gerçeği de unutulmamalıdır. Bu bağlamda,
küresel bir tehdit olan terörist unsurlar ile muhalif grupların silah
bırakmasına yönelik çabalar artırılmalı, silah
bırakmaya yanaşmayan terörist ve muhalif gruplara karşı her
türlü kararlılık gösterilmelidir.
Değerli milletvekilleri, İdlib konusunda
pazartesi günü aldığımız şehit haberleri maalesef ilk
değildir. Daha önce de Türk Silahlı Kuvvetlerinin 9 ve 10
numaralı gözlem noktalarına saldırılar
gerçekleşmiş ve 10 numaralı gözlem noktasına 27 Haziran
2019 tarihli saldırıda 1 askerimiz şehit olmuş, 3 askerimiz
de yaralanmıştır.
Bu gelişmeler ışığında
Mehmetçiklerimizin can güvenliği için bir araştırma önergesi,
Meclise sunulmuş maalesef kabul edilmemiştir. İdlibde
yaşanan bu gelişmeler nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon
kurulmasının elzem hâle geldiği, tarafımızca aylar öncesinden
dile getirilmiştir.
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler ara
buluculuğunda Cenevrede yürütülmekte olan siyasi sürecin ilerletilmesi
için sahada gerekli koşulların hazırlanmasına katkıda
bulunması görevi de artık sona ermiştir. Rejim unsurları,
artık bölgede bizim için hedeftir. sözleri, aslında bunun
ispatı niteliğindedir. Bu sözleri, diplomatik bir okuyuşla
dikkatle değerlendirdiğinizde, bu, açık bir savaş
ilanıdır.
Morek, Mar Hattat, Raşidin ve Surmandaki
gözlem noktalarımız da hâlihazırda rejim kuvvetlerinin çemberi
içinde kuşatılmış bulunmaktadır. Bu nedenle, iktidar,
hasmane tutum sergileyerek askerlerimizi daha fazla risk altına
sokmamalıdır. Türkiye, yanlış dış politika
uygulamaları nedeniyle Suriyedeki vekâlet savaşının bir
aktörüyken tek ve başat aktörü hâline gelmek üzeredir.
Değerli milletvekilleri, İdlib konusundaki
bir diğer önemli husus da oluşan göç akınıdır.
İdlibdeki sivilleri korumak ve olası bir mülteci
akınının yükünü hafifletmek için, Suriye içinde insani
koridorlar açılması konusunda, Türkiye, kuvvetle ısrarcı
olmalıdır. Mülteci akınlarını yönetebilmek için
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliğiyle iş birliği
yapılmalıdır.
Biz, Ankara ile Şam arasında kurulacak
olan bir diyaloğun İdlibden ülkemize yönelebilecek göç
dalgasının ve sınırlarımızdan sızabilecek
radikal cihatçı unsurların da önlenmesini
sağlayacağını hep düşündük ve bunu da hep dile
getiregeldik. Türkiye, bugün gelinen noktada -İdlibdeki ateşe benzin
dökmek suretiyle çatışmaların devam etmesine karşın-
sınırını güçlendirerek cihatçı teröristlerin ülkemize
sızmasının önüne geçilmesinin tedbirlerini almalıdır.
İdlibde yaşanan bu gelişmeler, Suriyede Türkiyesiz bir
barış sürecine gidilmesinin yavaş yavaş düşünülmeye
başlandığını gösteriyor. Türkiye için tarihî bir
fırsat niteliğinde olan Suriyenin barışında
kolaylaştırıcı rol oynama ihtimalinin sona ermesi,
Türkiye'nin huzuru açısından da çok önemli bir kayıp
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, iktidar bugüne kadar
yaptığımız uyarıları dinleseydi ya da -bir
başka deyişle- İdlibdeki cihatçıları desteklemek
yerine Suriye yönetimiyle diyalog içinde olsaydı daha az insan ölür, terör
tehdidi kontrol edilebilir, sınır hattımız daha güvende
olurdu. Bundan sonra yapılması gereken, Ankara-Moskova
diyaloğudur. Diplomasiyi ihmal ederek kaybedilen her saniye, yüz binlerce
insanın hayatını ve ülkemizin güvenliğini olumsuz
şekilde etkileyecektir.
Türkiye'nin Rusyayla arasındaki gerilim de
giderek tırmanmakta. İdlibin iç bölgelerine yapılan yoğun
askerî sevkiyatın bölgedeki gerilimi giderek artırdığı
ve Türkiyeyi Rusyayla da karşı karşıya getirmek üzere
olduğu, hiçbir şekilde gözden kaçırılmamalı. Türkiye,
Rusyayı operasyon konusunda uyarmadığı için Türk askerinin
Suriye ordusu tarafından vurulduğu belirtildi. İktidar
tarafından da Rusyaya bilgi verilmediği şeklindeki
açıklama doğru değil. denildi ve Türkiye, Rusyaya düzenli ve
anlık bilgi vermektedir. Bu son olayda da bilgi verilmiştir, bilgi
verilmediğinin söylenmesi doğru değildir. Yürürlükteki
mekanizmalar her zamanki gibi
çalıştırılmıştır. ifadesinde bulunuldu ama
hiçbir şekilde Rusyanın bu aldığı bilgiyi Suriye
tarafıyla paylaşıp paylaşmadığı
sorgulanmıyor. Eğer paylaşmadıysa, bunun altında ne
gibi bir kasıt olduğu da hiçbir şekilde düşünülmüyor.
Değerli milletvekilleri, egemen bir politika
izlemek kadar ülkelerle konjonktürel ilişkiler kurmamak da bir
eksikliktir. Mesela, Kırım Tatar Türkleri, sadece Rusyayla
ilişkilerin test edildiği bir dönemde akla geliyor. Kırım
konusu, sadece etnik bir konu değil, tarihsel olarak da oldukça önemli bir
konudur, hele bizim ülkemiz ve soydaşlarımız için. İktidar,
Kırım konusunda bugüne kadar etkin bir dış politika
geliştirememiştir. Kırımın ilhakına göz yumulduğu
gibi, Kırımdaki insan hakları ihlallerinin insanlık
suçlarına dönmesine engel olmak konusunda da aktif bir politika
izlenememiştir. İktidar, bugüne kadar Kırımın
işgalini tanımadıklarını söylemekle yetinmiştir,
ta ki Rusyayla kurulan ilişkilerin liderler üzerinden de yürütülemeyecek
bir duruma gelmesine kadar.
Türkiye'nin, Ukrayna ordusuna 200 milyon
liralık bir hibede bulunacağı, Ukrayna Büyükelçisi
tarafından ifade edilmiş. Oysa biliyorsunuz, Plan-Bütçe Komisyonundan
ve Genel Kuruldan 2020 bütçesi yeni geçti, 2020 yılı için dost ve
müttefik ülkelere yapılacak hibenin parasal sınırı 20
milyon lira olarak sınırlanmıştı. Bu rakam yani
Ukraynaya teklif edilen 200 milyonluk hibe, Resmî Gazetede yayımlanan
yıllık hibe tutarının 10 katıdır. Seçilmiş
milletvekilleri olarak vergi mükellefi vatandaşlarımızın
haklarını ve çıkarlarını temsil ettiğimizi
hatırlatmak isterim. Bu paranın ve bu fazlanın nereden
geldiğinin hesabının mutlaka verilmesi gerekir. Adana
Mutabakatı ve daha birçok konuda bugüne kadar Putini dinleyen iktidar,
bugün ne oldu da birdenbire Ukraynayı yeniden keşfetme gereği
duydu?
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Türkiye'nin gerilimlere neden olmadan Ukrayna ile Rusya
arasındaki gerilimin çözülmesi konusunda da tutarlı ve
barışçıl politikalar yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz
ve bunu savunuyoruz ama şunu tekrar vurgulamak ve altını çizmek
isterim: İzlediğimiz dış politika, barışçı,
yumuşak güç kullanmayı önceleyen, Birleşmiş Milletlere ve
uluslararası hukuka saygı gösteren bir politika olmadıkça
Türkiye'nin, dış politikada daha başı çok derde girecektir.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından akışlar.)
BAŞKAN Burcu Hanım, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın, Suriyenin İdlib kentinde şehit düşen
hemşehrisi Gökhan Orhan ile diğer şehitlerimize, Van ili
Bahçesaray ilçesinde yaşanılan çığ felaketinde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
dilediğine, Afyonkarahisar ili merkez ilçe Dörtyol Mahallesi ile
İscehisar ilçesindeki TOKİ konutlarında yaşayan
vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikli olarak, İdlibde şehit olan
hemşerim Gökhan Orhan ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına sabırlar diliyorum.
Vandaki çığ faciasında da
hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet diliyorum.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili merkez Dörtyol
Mahallesindeki 2+1 TOKİ konutlarında yaşayan dar gelirli
vatandaşlarımız ile İscehisar ilçesi 2+1 TOKİ
konutlarında yaşayan vatandaşlarımız oldukça mağdur.
Yüksek gelen doğal gaz faturaları ve aylık 100 liranın
üzerinde ödedikleri aidatları, âdeta bellerini bükmüş durumda. Öyle
ki doğal gaz tesisatındaki ve sayaçlardaki sıkıntı
yüzünden 2+1 TOKİ konutlarında ödenen doğal gaz bedeli, 3+1
TOKİlerden daha yüksek. Keza, aidatlar da 2+1 TOKİlerde daha fazla.
Vatandaş, faturalardaki bu usulsüzlüklerin giderilmesini istiyor,
aidatların nereye ödendiğini bilmek istiyor. Ayrıca, site
yönetiminin el değiştirmesini ve şeffaf bir yönetim
oluşmasını, hakkaniyete uygun aidat alınmasını
istiyorlar.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla
yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011,
25/1/2012, 5/ 2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 10/2/2018 ve
5/2/2019 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179 ve 1207
sayılı Kararları ile birer yıl uzatılan izin süresinin
10/2/2020 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına,
ayrıca denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı
sağlanabilmesi maksadıyla unsurlarımızın bölge
ülkeleri kara suları dışında denizde terörizmle mücadele
görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1065) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sivas Milletvekili Sayın İsmet Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan
denizde terörizm, deniz haydutluğu ve denizde silahlı soygun
eylemleriyle uluslararası mücadele kapsamında Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının görevlendirilmesi hususunda yüce
Meclisimiz tarafından Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin
uzatılması maksadıyla hazırlanan tezkere hakkında AK
PARTİ Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimin her bir mensubunu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
konuşmamın hemen başında bu vatanda bu aziz milletin
özgürce ve huzur içinde yaşaması için can veren tüm
şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Hayatta
olan gazilerimize de Allahtan sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Elâzığ ve Malatyadaki depremde ve
Bahçesaraydaki çığ felaketinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Aziz milletimin
başı sağ olsun. Birlikte, beraberlik içinde, 83 milyonluk Türkiye
Cumhuriyeti bir olarak, bir vücut olarak inşallah bu
yaralarımızı birlikte saracağız, bu zor günlerden de
hep birlikte geçeceğiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 90ı, deniz
taşımacılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu
nedenle, uluslararası deniz ticaret yollarının güvenliği,
seyrüsefere açık tutulması, bütün ülkelerin öncelikli güvenlik
konuları arasındadır. Aden Körfezi, Somali kara suları
açıkları gibi istikrarsız bölgelerde ticari malları
taşıyan gemiler, deniz haydutları bakımından cazip
birer hedef hâline gelmektedir. Deniz ticaretinin önemli bir bölümünün de
geçiş güzergahı olan Aden Körfezi, Somali kara suları, Arap
Denizi ve mücavir bölgelerinde bilhassa 2008den itibaren ortaya çıkan
deniz haydutluğu ve denizde silahlı soygun eylemleri, seyrüsefer
serbestisini kesintiye uğratmış, deniz
taşımacılığını ve uluslararası ticareti
de olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Süveyş Kanalı,
Kızıldeniz, Aden Körfezi, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
yılda 20 binin üzerinde ticari gemi geçiş yapmaktadır. Bu
geçişler, dünya ticaretinin takriben yüzde 14üne ve petrol
taşımacılığının ise yaklaşık
dörtte 1ine karşılık gelmektedir.
Bölge, Türk dış ticareti
açısından da hayati önemi haizdir. Türkiye'nin bu güzergâhtan Türk bayraklı
ve Türkiye bağlantılı yılda ortalama bin ticaret gemisi
geçmekte, Türk dış ticaret hacminin yüzde 20si
gerçekleştirilmektedir. Bölgeden geçiş yapan Türk bayraklı veya
Türkiye bağlantılı ticari gemi sayısı, ihracatın
artışına bağlı olarak da her yıl
artmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bu deniz ticareti bölgesinde ortaya çıkan tehditler ve riskler
karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince
uluslararası toplumun deniz haydutluğuna karşı ortak bir
mücadele etmesi kararı alınmıştır. Somali Hükûmetiyle
iş birliği içinde olmak kaydıyla Birleşmiş Milletler
üyesi ülkelere deniz haydutluğu konusunda gerekli tüm önlemlerin
alınması bakımından yetki verilmiştir. Bu yetki, son
olarak 4 Aralık 2019 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 2500 sayılı Kararıyla bir yıl daha
uzatılmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ülkemiz, deniz haydutluğu, korsanlık ve silahlı soygun ile
mücadelede uluslararası iş birliğine özel önem atfetmektedir. Bu
çerçevede deniz haydutluğuyla mücadele alanındaki uluslararası
çabaları başından beri desteklemektedir. Birleşmiş
Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve IMO gibi, bünyesinde yürütülen
çalışmalara aktif olarak katılmakta ve katkıda bulunmaktadır.
Bu çerçevede ülkemiz, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı Kararı çerçevesinde deniz
haydutluğuyla etkin mücadele amacıyla oluşturulan Somali
Açıklarında Korsanlıkla Mücadele Temas Grubu kurucu üyesidir.
Ülkemiz, söz konusu temas grubu tarafından Somali açıklarında
korsanlıkla mücadele eden devletlerin inisiyatiflerini destekleme
amacıyla tesis edilen Emanet Fonuna da katkıda bulunmaktadır.
Hükûmetimiz, vatandaşlarımızın
can ve mal emniyetinin sağlanması, ulusal
çıkarımızın korunması ve bu bağlamda
uluslararası ticari faaliyetlerimizin güvence altına
alınması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinden yetki
talebinde bulunmuş, bu çerçevede 10 Şubat 2009 tarihinde kabul edilen
934 sayılı Hükûmet Tezkeresini takiben, uluslararası
kuruluşlar bünyesinde yürütülen çalışmalara aktif olarak
katkıda bulunmaya başlamıştır. Ülkemiz, 17 Şubat
2009 tarihinden bu yana Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde
oluşturulan Birleşik Görev Kuvveti-151 emrinde görevlendirdiği
bir fırkateynle Aden Körfezi, Somali karasuları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde denizde terörizm, deniz
haydutluğu ve silahlı soygunla uluslararası mücadeleye
katkı sağlamaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali Karasuları ve
Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde Görev Süresinin Bir
Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkere son olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 5 Şubat 2019 tarihli Kararıyla 10 Şubat 2019
tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılmıştır. Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları, anılan bölgelerde
yürüttüğü faaliyetlerle dış politikamızın
görünürlüğünü somut olarak pekiştirmekte, ayrıca bölgeden
geçiş yapan Türk bayraklı ve ülkemizle bağlantılı
ticari gemilerin emniyetini sağlamakta ve bölgeye yapılacak insani
yardım faaliyetlerine destek vermektedir. Bu çerçevede, süresi 10
Şubat 2020 tarihinde dolacak olan tezkere kapsamındaki faaliyetlerin
önümüzdeki yıllarda da sürdürülmesinin yararlı
olacağını değerlendiriyoruz. Gazi Meclisimiz
tarafından daha önce Hükûmetimize verilen yetki gerekçeleri bugün de
varlığını sürdürmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bir hatip, bu tezkerenin doğru olmadığını ifade ediyor
ancak Birleşmiş Milletler farklı söylüyor. Somali
açıklarında Korsanlık Temas Grubunun 20 Haziran 2019 tarihli
22nci genel kurul toplantısı nihai bildirisinde, korsan
saldırılarının son yıllarda kayda değer biçimde
azaldığı ancak tamamen ortadan kalkmadığı, bu
nedenle korsanlıkla mücadelede çok boyutlu uluslararası
yaklaşımın sürdürülmesi ve bölgedeki deniz haydutluğuyla
mücadele misyonlarının devamlılığının
gerektiği yönünde değerlendirme ön plana
çıkmıştır.
Bu ana kadar aldığımız
yetkilerle doğru bir sonuca ulaştık. Terörizmle mücadelede bir
başarı gösterildi, korsanlıkla mücadelede başarı
gösterildi, olumlu neticeler alındı. Tehditler ve riskler azaldı
ama ortadan kalkmadı. İşte bu ortadan kalkıncaya kadar bu
uluslararası çabanın devamında fayda görmekteyiz.
Türkiyenin terör örgütlerine karşı
mücadelesi, uluslararası hukuka dayanır. Türkiye devleti, 83 milyon
Türk vatandaşının ortak devletidir ve vatandaşların
huzuru için mücadele eder.
Yine, bir hatip, geçici koruma altındaki
kimseler üzerinden bir kazanç sağlamaktan bahsetti. Bu, ülkemiz için söz
konusu değildir. Uluslararası bir sorun var, bu sorunun
uluslararası toplum tarafından adil olarak
paylaşılması gerektiğini söylüyoruz, doğrusu da budur.
Yine, bir başka sayın hatip Suriyede ne
işimiz var? dedi. Oysa herkes biliyor ki bu coğrafyada haritalar
yeniden çizilmekte. Ülkeleri bölmek, güçsüzleştirmek, halklar
arasındaki farklılıkları derinleştirmek, bir
çatışma alanı hâline getirmek istiyorlar, ülkeleri daha kolay
yönetmek ve daha kolay yönlendirmek istiyorlar. Yemende Türkiye yoktu,
bölündü; Libyada Türkiye yoktu, ne hâle geldiğini biliyorsunuz; Irakta
Türkiye yoktu, ne hâle geldiğini biliyorsunuz; Sudanda Türkiye yoktu,
bölündü; Somalinin de ne durumda olduğunu biliyoruz; Suriyede de Türkiye
yoktu, biz olmadan bu hâle geldi. Ne yaptık sadece? Evi yananlara,
yangından kaçanlara, kimyasal silah altında saldırıya
uğrayanlara, mazlumlara geçici olarak kapımızı açmak
zorunda kaldık. Şimdi Suriyeye gitmeyin. deniyor. Suriyeye
gitmezseniz bir terör koridoru oluşacak. Allah için, Türkiyenin güneyinde
bir terör koridoru oluştuktan sonra Türkiyede istikrar ve güveni
sağlayabilmek mümkün mü? Vatandaşlar için huzurlu bir ülke, huzurlu
bir vatan sağlayabilmek mümkün mü? Peki, ordu olmadan bunu nasıl
sağlayacaksınız?
Türkiyede 3 milyon 700 bin Suriyeli var, daha önce
söylediğimiz gibi, yangından kaçtı, kimyasal silahtan kaçtı
ülkemize sığınmak zorunda kaldı. İlave bir 4 milyon
Suriyelinin yerinden yurdundan edilmesine müsaade edilmesi doğru mudur?
İlave bir 4 milyon Türkiyeye gelse bu Türkiyenin güvenliğine ve
istikrarına bir tehdit midir? Sadece Türkiyenin de değil,
Avrupanın da güvenliğine, istikrarına bir tehdittir. O hâlde ne
yapmak lazım? Bu 4 milyon insanı yerinde tutmak lazım.
Bunların hepsi terörist midir? Hayır, hepsi terörist değildir.
Peki, içlerinde terörist var mıdır? Evet, terörist vardır.
Niçin? Bunları siz Deyrizorda, Rakkada otobüslere bindirerek davulla
zurnayla, halayla gönderdiniz? Ne yapacağız? Masum insanları
bombalamadan, masumla teröristi birbirinden ayırarak, bir mekanizma
kurarak orayı masum insanların yaşadığı, 4 milyon
insanın yaşadığı bir huzur adası hâline
getirmemiz lazımdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu insanları orada tutarsak bu Türkiyenin de
menfaatinedir, Avrupanın da menfaatinedir.
Yine, bir başka hatip Türkiyenin
Kırım politikasının sanki değiştiğini
söyledi -bizden önceki hatip de söyledi- ama Türkiye olarak
Kırımın ilhakından beri bu ilhakı hiçbir zaman
tanımadığımızı söyledik, bundan sonra da söylemeye
devam edeceğiz. Bu bugünün de konusu değildir. Ancak şunu çok
net söylüyoruz: Rusyayla her konuda aynı düşünüyor değiliz;
Karabağda farklı düşünüyoruz, Kırımda farklı
düşünüyoruz, Suriyede farklı düşünüyoruz. Bir ülkeyle
farklı düşünmemiz o ülkeyle ilişkilerimizin
geliştirilmesine engel değildir diyoruz. Sorunlarımız
vardır, bunlar daha fazla diyaloğu gerektirir ancak ilişkimizi
geliştirebileceğimiz alanlarda da ilişkilerimizi
geliştirelim diyoruz. Rusyayla yaptığımız budur.
Yine, sayın hatip İdlibdeki durumun
sorumluluğunu Türkiyeye yükler gibi konuştu, bu da
insafsızlıktır. Diğer üç gerginliği azaltma bölgesi
rejimin saldırıları nedeniyle düşmüşken o üç bölgede
Türkiye yoktu. İdlibde tabii ki terörle mücadele yapılacak ama
Suriye rejimi ve Rusyanın yöntemleriyle değil, sivil halkın
durumu da dikkate alınarak Rusyayla birlikte buradaki insanları
yerinde yurdunda tutarak bir terörle mücadele mekanizması
oluşturulması lazım. Bazı konuşmacılar bu 4
milyon insanın; çoluk çocuk, kadın, masum demeden -hepsini- sanki
orada Deyrizordan, Rakkadan, Suriyenin diğer, başka yerlerinden
teröristler buraya aktarılmadan da önce, burada hiçbir insan
yaşamıyormuş gibi, hepsini terörist ilan ediyorlar, bu da
doğru bir şey değildir. Bunca yıldan sonra bu kadar masum
insan yerini yurdunu terk etmişken bunları -yerini yurdunu terk eden
insanları- terörizmle suçlamak, terörle bağlantılı olarak
suçlamak doğru değildir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye-Somali ilişkileri Osmanlı
İmparatorluğu dönemine uzanan bir geçmişe sahiptir. Somalideki
iç savaş sebebiyle 1991 yılında kapatılan Mogadişu
Büyükelçiliğimiz 2011 yılında yeniden
açılmıştır. Türkiye, Somaliye ikili düzeyde en çok yardımı
yapan ülkedir.
Yine bir sayın hatip söyledi: Denizde
korsanlıkla mücadele iyidir, doğrudur, gerekir ancak yeterli
değildir. Biz de bunu söylüyoruz. Ne yapmak lazım? Kara ülkesindeki
sorunları da çözmek lazım. Bunun için ne gerekiyor? İnsani
yardım ve Somali Hükûmetinin kapasitelerinin -kurumsal kapasitesinin-
güçlendirilmesi lazım. İşte Türkiyenin yaptığı
da budur. Yirmi yılı aşkın süredir bir iç savaşla
boğuşan Somalide devlet kurumlarının yeniden
inşası amacıyla Birleşmiş Milletler ve
uluslararası toplumun desteğiyle devam eden teknik iş
birliği faaliyetlerinde ülkemiz öncü rol oynamaktadır. Bu kapsamda,
Somali devlet kurumlarının gerekli kapasitesinin kurulması
sürecinde eğitim ve teknik iş birliği desteği ve
altyapı kurulması desteği verilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türk ve Somali halkları birbirlerinin zor günlerinde
karşılıklı olarak destekleyerek gerçek dost
olduklarını kanıtlamışlardır. Ülkemiz deniz
haydutluğuyla mücadeleye katkılarının yanı sıra
diğer alanlarda da Somaliye yardımlarını sürdürmektedir.
Bu çerçevede, Somaliye insani yardım, kalkınma ve altyapı
projeleri ile siyasi uzlaşma, askerî ve güvenlik alanlarında da
destek vermektedir. Somali Silahlı Kuvvetlerinin teşkilat,
eğitim, öğretim, askerî altyapı ve lojistik sistemlerinin iyileştirilmesini
teminen Somalide bir Türk Görev Kuvveti 2017 Eylül ayından itibaren
göreve başlamıştır. Türk Görev Kuvvetinin görevine
başlamasıyla birlikte Somalide üst düzey yönetim kademesini
oluşturacak kadroların yetiştirilmesi, Somali Silahlı
Kuvvetlerinin harekât kabiliyeti kazanarak ülkede güvenliği tesis etmesi
ve istikrarın sağlanması yönünde çalışmalar devam
etmektedir. Bu çerçevede, resmî açılışı 30 Eylül 2017
tarihinde yapılan askerî eğitim tesisimizde bölük eğitimleri yapılmakta,
harp okulu ve astsubay okulu eğitimleri de verilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
önümüzdeki dönemde Somaliyle güvenlik iş birliğimiz askerî,
istihbari ve polis özel harekat eğitimi alanlarında olmak üzere
artarak devam edecektir. Türkiye, uluslararası toplumla iş
birliği içerisinde Somalideki çok boyutlu faaliyetlerini
kararlılıkla sürdürmektedir. Alınan önlemler sayesinde Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde son bir yıl içerisinde Türk Bayraklı veya Türk bağlantılı
hiçbir ticari gemi saldırıya uğramamıştır. Keza
2010 Mart ayından bu yana Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı herhangi bir ticari gemi de
kaçırılmamıştır. Bütün bu olumlu gelişmelere
rağmen deniz haydutluğu potansiyeli hâlâ bir risk olarak devam
etmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
stratejik önemi her geçen gün artan bölgeye yönelik politikamız
doğrultusunda, bölgeden geçiş yapan Türk Bayraklı veya Türkiye
bağlantılı ticaret gemilerinin emniyetinin etkin şekilde
muhafazasının, bölgeye yönelik insani yardım faaliyetlerinin
korunmasına destek sağlanmasının, ayrıca
Birleşmiş Milletler sistemi içerisinde ve bölgesel ölçekte etkinlik
ve görünürlüğümüzün sürdürülmesini teminen deniz haydutluğu, denizde
silahlı soygun ve denizde terörizmle mücadele için millî olarak ya da çok
uluslu deniz görev grupları bünyesinde bölgede varlık gösterilmeye
devam edilmesinin ülke menfaatleri açısından gerekli olduğunu
değerlendirmekteyiz. Esasen deniz unsurlarımızın bölgede
varlığını sürdürmesi başta Mogadişudaki askerî
eğitim tesisimiz olmak üzere, güvenlik alanındaki
yatırımlarımızın ve görünürlüğümüzün bir
tamamlayıcısı olacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
açıklanan bu gerekçelerle biz AK PARTİ Grubu olarak Anayasanın
92nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının 10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla belirlenen ilke ve esaslar
dâhilinde ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararı
çerçevesinde ve son olarak 5 Şubat 2019 tarihli kararla bir yıl
süreyle uzatılan deniz haydutluğu ve denizde silahlı soygun
eylemleri ile denizde terörizmle mücadele görevinin Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde 10
Şubat 2020 tarihinden itibaren bir yıl süreyle bir kez daha uzatılması
hususundaki tezkereye destek olacağımızı belirtiyor
-şu ana kadar hemen hemen bütün gruplarımız destek
olacaklarını ifade etti, bundan dolayı da bütün gruplara
teşekkür ediyorum- yüce Meclisten de bu tezkereye destek verilmesini talep
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Suriyenin İdlib kentinde hain saldırı sonucu hayatını
kaybeden şehitlerimizle yüreklerin yandığına, Ukrayna
meselesinde nerede durduğumuzun net olarak ifade edildiğine ancak son
on yedi yılda bambaşka bir dış politika izlendiğine ve
Sivas Milletvekili İsmet Yılmazın (3/1065) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi Sayın
Başkanım, tabii son günlerde yüreğimiz 8 şehidimizle
yandı, bu konuda tüm gruplar üzüntülerini ifade ettiler. Bu 8 şehitten
önce
Tabii, biraz önce grubumuz adına konuşan Ünal Çeviközün çok
doğru şekilde ortaya koyduğu gibi, biz Ukrayna meselesinde
nerede durduğumuzu net olarak ifade ediyoruz o ilhakla ilgili ancak
Türkiye'nin geleneksel dış politikası, bulunduğu jeopolitik
konum gereğince de bir denge politikasını çok titizlikle
izlerken son on yedi yılda bambaşka bir dış politika
izliyoruz ve önceki birikim, cumhuriyetin en önemli birikimlerinden bir tanesi
monşerler diplomasisi diye dışlandı ve hatta bu konuda
çok deneyimli isimler âdeta devletin başı tarafından da
itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.
Şimdi, Sayın Bakanın
konuşmaları sırasında benim dikkatimi çeken -bunu
konuşmak, bunu kayda geçirmek veya bunu tartışmak isteriz- husus
şu: Ukraynaya 200 milyonluk bir askerî yardımda bulunduk. Bunu
yapacak güçteyiz, kudretteyiz ama 50 milyonu bulamadığımız
için Tank Palet Fabrikasını Katarlılara verdik yirmi beş
yıllığına, 50 milyonu bulamadığımız
için.
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Biri TL, biri dolar...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oraya 50 milyonu bulamayan
Türkiye, 200 milyonu Ukraynaya verince, arasından su
sızmadığı Putine de bizim konvoyun
koordinatlarını verince, rejim güçleri de bizim konvoyu eliyle
koymuş gibi vurunca burada acaba yaptığınız konuşmanın
bütünselliği içinde ve bu politikaların doğru gittiğiyle
alakalı sizin içinizde hiçbir şüphe oluşmuyor mu? Biz nereden
nereye savruluyoruz? Attığımız bu adımlar ne manaya
geliyor? Biz dış politikayı monşerler gibi değil de
şirket yönetir gibi yönetiyoruz ama başımıza neler geliyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mesela bu meseleleri hiç
düşünmüyor musunuz? Ben askerî yardımı bir Tank Palet
Fabrikasına 50 milyonu bulamadık konusundan söylüyorum, o konuda da
merak ederim eski Millî Savunma Bakanı olarak görüşünüzü. Ama bir de
merak ederim ki Rusyaya koordinatlarını verdiğimiz konvoy tam
da Rusyanın nasırına bastığımız bir günde
avucunun içi gibi vuruluyorsa bu konuda böyle Ey Trump! falan yapanlar, Ey
Merkel! yapanlar, Ey Putin! yapanlar, bir zamanlar Rus
uçağını -FETÖ düşürmüş ama- sen düşürdün, ben
düşürdüm -Cumhurbaşkanı, Başbakan- yarışına
tutuşanlar bugün bu meselelerde hiçbir çıkarım yapmıyor. Böyle şey gibi mi yorumlayacaksınız? İşte,
herhangi bir gazetenin köşe yazarı olsa biraz daha sorgular, o kadar
doğal akışında gidiyor ki her şey. Valla, biz Mecliste
bir Millî Savunma Bakanı bulamadığımızdan, ellerinize
sağlık, geçmişten bir Millî Savunma Bakanı görünce, bu
soruları size yöneltelim istedik.
Teşekkür ederim.
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın
Başkanım, bana bir...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tabii tabii, doğrudan size sordum Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Grup Başkan Vekilinin
tabii her zaman...
BAŞKAN Buyurun.
32.- Millî Savunma Komisyonu
Başkanı İsmet Yılmazın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Başkanım,
teşekkür ederim.
Tank Palet
Fabrikasıyla ilgili olarak: Tank ihalesi yapılırken pekâlâ
Savunma Sanayii Başkanlığı bütün bu tankı yapabilme
kapasitesi olan herkese teklif gönderdi, buna OTOSAN da dâhil olmak üzere.
OTOSANa da gönderdi, FNSSe de gönderdi, BMCye de gönderdi ve onlara bu
ihalede şunu da sordu: Bu tankı üretirken devletin hangi
imkânlarından faydalanmak istiyorsanız, hangi imkânlarını
kullanabilecekseniz, lütfen onları da bu teklifinizde açıklayın.
dediler. Dolayısıyla her firma, devletin imkânlarının
kendilerine sunulacağı... Sonuçta, bu tank işleminin sonunda
kazanacak olan millet. Silahlı Kuvvetlere şu ana kadar tank
yapılmamış. Bu ana kadar yaptıklarımızı bazen
Almanyadan almışız, bazen Amerikadan almışız;
onlar da yenilerini vermemiş, hep eskilerini almışlar.
Onların eskilerinin modernleşmesini İsraile
yaptırmışız. İlk defa kendi tankımızı
üreteceğiz. Kendi tankımızı üretirken de diyoruz ki
gelenlere: Bizim, devletin elindeki imkânları da bilin ve onları da
tekliflerinizde değerlendirin. Şimdi, firmalardan birisi diyor ki:
Evet, devletin elindeki şu imkânı... Ben bununla ilgili bilgiyi çok
net bir şekilde isteyene verebilirim. Aynen şartnamede var,
şartnamede var. O da Bu imkânlardan faydalandım. diyor. Allah için,
bunun Katarlı olmasından niye rahatsızlık duyuyoruz?
Bakın, bir cümle
daha söyleyeyim de ondan sonra... Bakın, savunma sanayisinde bir
yeteneği kazanmak çok zordur ama kazandığınız o
yeteneği -içimizde Silahlı Kuvvetlerde daha önce
çalışmış olanlar var- sürdürülebilir hâle getirmek ise çok
daha zordur. Savunma sanayisi şirketlerine şunu söyledik: Bizim
savunma sanayisi şirketimiz var; gelsin Azerbaycan ortak olsun, gelsin
Pakistan ortak olsun, gelsin Malezya ortak olsun. Ortak uçak yapımında
Endonezyayla birlikte yapalım. Niçin? O yeteneği kazandıktan
sonra ihracat
yapabilmeniz lazım. Avrupa'ya da bakın, ihracat firmaları,
savunma sanayi firmaları artık kapanıyor ya da 4, 5 ülke bir
araya gelerek bir ürün ortaya çıkarmak istiyor. Dolayısıyla
burada Katarlı bir firmanın olması Türkiye açısından
bir ayıp, bir eksiklik, bir nakısa değildir; aksine,
Katarlının yanında bir Pakistanlıyı, bir
Azerbaycanlıyı, bir Malezyalıyı, bir Endonezyalıyı
da koyarsak tankta Türkiye'nin edinmiş olduğu bu kabiliyeti
sürdürülebilir hâle getirebiliriz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla, ben, isteyen bütün sayın
milletvekillerinin her birine
Sizlerin de bu ülkeyi sevdiğini, en az
benim kadar sevdiğini, bu ülkenin daha iyi olmasını
istediğinizi biliyorum, onda şüphe yok ama eksik bilgilerle yola
çıkılırsa bunun doğru olmadığını
söylüyorum.
Teşekkür ediyorum Muhterem Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, şu anda Sayın
Bakan Komisyonu temsil etmiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
BAŞKAN - Siz eski Bakan olarak kendisine
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama eldeki imkân bu efendim.
Yenisini bulsak
SERVET ÜNSAL (Ankara) Yeniyi bulamıyoruz ki
zaten.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yeni bulsak yeniyle
idare edeceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya da ben söyleyeyim, belki
ona da şey yapacak.
BAŞKAN Siz Sayın Akbaşoğlu
adına da konuşun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, dünden beri böyle bir
geleneğimiz var.
BAŞKAN Buyurun.
33.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet
Yılmazın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, Sayın
Bakanın Şüphesiz, siz de bizim gibi ülkenin menfaatlerini
düşünüyorsunuz. demesine teşekkür ederim. Şüphesiz,
düşünüyoruz Sayın Bakan. Bir gün siz muhalefette, biz iktidarda
olduğumuzda veya o gün için benim bugünden söyleyeceğim söz
şudur: Biz de bazı şeyleri alacağız, bazı
şeyleri vereceğiz. Örneğin, biz, Sabiha Gökçen
Havalimanına o Katarın yolladığı uçan sarayı
getireceğiz, içine ne kadar Katarlı subay, Katarlı teknisyen,
Katarlı işçi varsa bindireceğiz Türkiye Cumhuriyetinin
kimseden bilabedel alacağı bir uçak yoktur. Uçak sizindir, Tank Palet
milletindir. diyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
34.- Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, tabii biraz evvel CHP
Grup Başkan Vekili Sayın Özelin açıklamaları çerçevesinde
ortaya koyduğu bazı iddialar var, açıklama yaparken bazı
iddialar ortaya koydu. Şunu ifade edeyim: Sayın Bakanımız
gayet efradını cami, ağyarını mâni bir şekilde
meseleyi teknik olarak ortaya koydu ama siyasi mülahazalarla da bazı
hususlar grubumuza, AK PARTİye, Kabineye yöneltilmiş oldu. Şunu
söyleyeyim: Tank Palet Fabrikası milletindi ve ilelebet milletin olacak.
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 3,5 milyar avroluk, Türkiyenin ilk
etapta 250 adet millî ve yerli tankının yapılmasıyla ilgili
İhale Kanunu çerçevesinde ihale açılmış ve buna farklı
ortakları olan 3 tane firma girmiş. Bir tanesinin ortakları
Amerikan, bir tanesinin ortağı İngiliz, bir tanesinin
ortağı da Katarlı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Motor nerede?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sonuç itibarıyla İhale Kanunu çerçevesinde en
uygun teklifi verende bu kalmış ve aynı şekilde bu
çerçevede mesele 50 milyon meselesi falan filan asla değil, 3,5 milyar
avroluk bir yerli, millî tankın üretilmesi meselesi. Bunun da devamı
gelecek, daha sonra bu 250 bine, daha üzerine çıkarak
Aynı zamanda
Türkiye savunma sanayisi sisteminde bugün 700ün üzerinde muazzam projeye imza
atar vaziyette. Bunun her birini görüyorsunuz sizler de. Milletçe övüncümüzü
artıran bir süreç, vetire yaşıyoruz. İki üç gün önce
Anadolu uçak gemimizi denize indirdik biliyorsunuz. Havadan havaya, havadan
karaya, karadan havaya, sonuç itibarıyla muazzam işlere hep beraber
imza atıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Evet, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu milletçe övüneceğimiz bir husustur
arkadaşlar.
Bir, bunu uzatmak imkânı var ama kısa
kesiyorum. Bunları açıkladık. Tank Paletle ilgili biz de
biliyorsunuz burada detaylı bir şekilde meseleyi zabıtlara
geçirdik. Fazlasını zahit görüyorum. Zabıtlara bakılabilir
net bir şekilde.
Bunun dışında biz proaktif bir
dış politikayı ortaya koyuyoruz. Millî eksen içerisinde, kendi
eksenimiz içerisinde Rusyayla da Amerikayla da Avrupa Birliğiyle de
bütün ülkelerle de millî menfaatlerimizi önceleyerek hareket ediyoruz. Hiç
kimsenin uydusu, peyki olmadık, olmayız çünkü biz Türkiyeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum efendim, toparlıyorum
BAŞKAN Buyurun, buyurun Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, bu konuda hiç kimsenin
endişesi olmasın. Biz, Türkiye'nin bütün müktesebatından, bütün
birikimlerinden istifade eder ve en doğru, en isabetli, en
kalıcı olanı Türk milleti adına ve Türkiye Cumhuriyeti
adına, 83 milyon insanımız adına -her yiğidin bir
yoğurt yiyişi vardır- kendi yoğurt yiyişimizle millete
hesap vermek, Meclise hesap vermek suretiyle ortaya koyarız. Bundan hiç
kimsenin şüphesi olmasın.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
35.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii,
muhatabımızı dikkatle dinleyip ciddiyetle de yararlanmak isteriz
de
Ben kendisine şunu tavsiye ederim, herhangi bir
arama motoruna Ethem Sancakın Tank Paletle ilgili
konuşmasını yazsın, çok özetle şunu görecek: Bana
Reis dedi ki: Sana bu Sakaryadaki fabrikayı versek BMC olarak orada tank
üretebilir misin? Ben dedim ki: Bana Katarlıları ortak edersen,
onlarda para çok, ben bu işin altından kalkarım. Sağ
olsunlar Emiri aradılar, onlar da onu kırmadılar, bizi Tank
Palette ortak etti. Sonra da bana, bizdeki yüzde 51in yarısı için
Trabzonlu bir deli buldu ifade kendisinin- ve o deliyle birlikte bu işin
altından kalkacağız evvelallah.
SALİH CORA (Trabzon) Samsunlu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karadenizli dedi pardon.
Salih Cora haklı, Samsunlu, doğru.
Şimdi, Ethem Sancak bunları söyleyecek,
siz de ertesi gün çıkıp Bu utanmaz nasıl böyle söylüyor. Bu
bunları söyledikten sonra bu ihaleyi aldıysa biz bu ihaleyi mercek
altına alıyoruz. demeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çıkıp burada
diyeceksiniz ki: Biz ihale yaptık, ihale şeffaf, herkese açık.
Onlar almasaydı başkaları alsaydı aynı imtiyazlardan
onlar da yararlanacaktı. falan. Sonra biz de ya hakikaten, Sayın
İsmet Yılmaz, çok kıymetli Akbaşoğlu, onlar hakikaten
Alice Harikalar Diyarında, Ethem Sancak başka bir rüya görüyor ama
hakikat bunların anlattığı gibi diyeceğiz. Sonra Ethem
Sancakın bir konuşması içinden... Mesela FIRTINA-2 ihalesi
ayrı olacak. diyecek, FIRTINA-2nin de aynı ihaleyle verildiği
ortaya çıkacak. Fabrikada tank paleti bile üretilmiyor. diyecek, tank
paleti üretilmesini bırakın, Recep Tayyip Erdoğanın
FIRTINA obüsüne kaynak yaptığı videolar servis edilecek.
Öyle bir
noktadayız ki mızrak çuvala sığmıyor. Bu kadar gerçek
dışı bir durum varken
Siyasette bazen şunlar olur,
çıkar dersiniz ki: Kardeşim, ben bunları bilmiyordum. Ben buna
bakacağım, dediğiniz gibiyse araştıracağım.
O zaman bir tek Gündemi eksik takip etti. deriz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Ben bir şey daha söyleyeyim, Ethem Sancaktan değil benden duyun bu
sefer, yarın çıkar onu da söyler. Yapılan anlaşmaya,
sözleşmeye göre Ethem Sancak fabrikadaki işçilerin
maaşını ödeyecekti ya, devlet ödüyor. Aksini, bugün bakın,
yarın cevaplayayım. Bırakın, mavi ve beyaz
yakalıların da maaşlarını hâlen daha, bu ay bile
devlet ödüyor. Bu işler nasıl oluyor diye bakarsanız, Ethem
Sancakın anlattığı gibi oluyor, sizin dediğiniz
ihaleyle mihaleyle olsa olmaz. Devlet artık bir saray devleti olunca reis
bir telefonla yabancı ortak, bir telefonla Karadenizli deli, bir telefonla
bilmem ne bulup da gerisi şekil şartı tamamlamaya kalınca,
siz de bunları savununca ben de kusura bakmayın ama bunları
hatırlatmak zorunda kalıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
36.- İzmir Milletvekili Dursun
Müsavat Dervişoğlunun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bu Tank Palet
Fabrikasının devredilmesi hadisesi uzunca bir zamandan beri
Türkiyenin gündemini meşgul ediyor, siz de sıklıkla buna cevap
veriyorsunuz, hararetli cevaplar da veriyorsunuz; buna rağmen hâlâ ikna
edici bir sonuç ortaya çıkmış değil. Bu noktainazardan
bakıldığında, elbette ki bir eksikliğin ortada
bulunduğu da belirlenmiş oluyor.
Şimdi,
diyorsunuz ki: Tank
Palet Fabrikası ihaleyle verilmedi. İhale, yapılacak olan
tanklar için, o 3,5 milyarlık tank için yapıldı. Eğer bu
tankın yapımı ve ihale şartnamesi içinde Ben bu
tankları yaparım ama bana Tank Palet Fabrikasını
verirseniz ancak bunu yaparım. dediler ise bu daha vahim bir durum. O
zaman birisi de çıkar der ki: Benden 300 bin araç alma garantisi verin ve
Bursadaki OYAKı da bana devredin. Şimdi, OYAK
fabrikasını çıkıp da verirseniz Bu da bir meşru
iştir. derseniz de duruma kargalar bile güler.
Proaktif şeyden bahsettiniz. Elbette ki millî
savunma sanayisinin gelişmesi, yükselmesi bizim açımızdan çok
önemlidir. Bu coğrafyada tutunabilmek için öncelikle güçlü bir millî
savunma sanayisine ihtiyaç vardır. Bu yolda yapılmış bütün
adımları da takdirle karşılıyoruz ama
abartılmaması kaydıyla. Yani ortada uçak yokken
Uçağımız havada uçuyor. dersek ya da ortada henüz uçak gemisi
yokken Daha iki gün önce bunu denize indirdik. dersek bu sefer ciddiyetsiz
bir durum ortaya çıkar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Bu da hafife alınmanıza ve ikna etme kabiliyetinize
zarar verir diye düşünüyorum.
Proaktif dış politikaya gelince. Bu alanda
attığınız maceraperest birçok adımın kötü
sonuçlarıyla bugün Türkiye'nin başı beladadır. Bu
adımları atmaya Büyük Ortadoğu Projesiyle
başladınız, ondan sonra Suriye meselesi oldu. Oysaki yola
çıktığınızda komşularınızla
sıfır sorun hayalindeydiniz. Bugün bütün
komşularımızla ciddi, büyük sorunlarla karşı
karşıya bulunuyoruz.
Onun için, daha uzlaşmacı bir üslup, daha
doğrucu bir tavır takınmanızı sizden istirham
ediyorum. Meseleleri enine boyuna, doğruca tartışma zemini
oluşturmanın da faydalı olacağı kanaatini
taşıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
söz hakkı doğurmadan değerlendirme yapın lütfen.
37.- Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin ve
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, çok sakin bir
şekilde, tane tane bunları anlattık, anlatıyoruz ama
hakikatlere gözlerimizi kaparsak, kulaklarımızı tıkarsak
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur. kabilinden aynı
şeyleri tekrarlamak durumunda kalırız. Bunlar konuşuldu,
zabıtlara geçti.
Değerli arkadaşlar; 3,5 milyar avroluk
ihalenin tank yapımıyla ilgili ihale olduğunu biraz evvel çok
açık bir şekilde beyan ettim. Bir daha tekrarlıyorum: Millî ve
yüzde yüz yerli tankın yapılmasıyla ilgili bir ihale
açıldı, bu ihaleye 3 şirket girdi, bu 3 şirketin de yabancı
ortakları var, 1 tanesi bunu kazandı. Daha önce bu yerli ve millî
tankın 5 tane prototipi üretilmişti, bununla ilgili prototip
çalışmalarını yapan firma da işin içindeydi, teklif
verenler arasındaydı. Ancak, uygun teklif başkası
tarafından verilince
Ve bu 5 tane tankın yapılmasında da
Sakaryadaki Tank Palet Fabrikasının mekânları kendilerine
tahsis edilmişti. Sonuç itibarıyla, ihaleyi alan firma,
fabrikasını Sakaryada inşa ederek yapacak idi. Bununla beraber,
bunun bir zaman kaybına sebebiyet vereceği ve ordumuzun da acil tank
ihtiyacının olması münasebetiyle, mevcut olan mekânın -daha
önce prototipin üretilmesi için kullandırıldığı gibi-
kullandırılmasıyla ilgili bir imkân, devletin imkânı devlet
için kullandırıldı. Herkese kullandırıldı.
Dolayısıyla, orada birimler birbirinden farklı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bu süreç çok uzun bir süreç Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum, evet.
Anlaşılsın diye de yumuşak bir
üslupla gayet tane tane anlatıyorum dikkat ederseniz.
BAŞKAN Anlaşıldı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sesimi, volumeümü hiç yükseltmiyorum ama mızrak
gerçekten çuvala sığmıyor. Hani, mızrak niye çuvala
sığmıyor? Hakikati ıskalar da hakikat dışı
işleri torbaya atmaya kalkarsanız
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Akbaşoğlu, Sayın Bakan olayı bilerek bir cevap verdi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, cevap verdi.
BAŞKAN Özgür Bey itiraz etti.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben de o itiraza cevap veriyorum.
Sonuç itibarıyla, sözün özü şu: Hakikaten,
bu konuyla ilgili gerekli açıklamaları biz Mecliste yaptık,
zabıtlara geçti. Herkesle her ortamda bunu enine boyuna konuşmaya da
hazır olduğumuzu ifade ediyor, hepinize selam ve hürmetlerimi
sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey, ucu açık bir
televizyon programına
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle yapalım, öyle
yapalım evet.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, bir cümle, bir tek cümle
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, bu Meclisin çalışmalarını Akbaşoğlu
engelliyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Engin Özkoçla bir program durumu
vardı biliyorsunuz Hodri meydan! dedik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaçtınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kaçmadık.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Sayın Akbaşoğlu
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz
katılmadınız programa.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır
Hayır... Bir dakika
Sosyal medyaya
bakın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Özel, rahat bırakın da cevap vereyim yahu.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
buyurun.
38.- İzmir Milletvekili Dursun
Müsavat Dervişoğlunun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Şimdi, evvela, nazik üslubunuz için teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Tam karşımda olduğunuz için
size bakıyorum, yoksa size değil yani genele.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tamam tamam, doğru.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Siz, memleket meselesi konuşurken bana bakıyorsunuz,
hoşuma gidiyor aslında, demek ki memleketi görüyorsunuz bizde;
sağ olun, bir rahatsızlığım yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam, tam karşımdasınız, bir problem
yok yani göz göze geliyoruz, evet.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Birileri tank ihalesini aldı. Almış olduğu
bu ihaleyi gerçekleştirmek ve tankları üretebilmek için onun
fabrikaya ihtiyacı vardı, biz de devletin fabrikasını ona
verdik. mi demek istiyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Öyle değil.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Öyle
dediniz zaten, söylediğiniz o.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Öyle değil yani benim demediğimi diyerek yorum
yapıyorsunuz, mesele orada işte.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Biz öyle
anladık, biz öyle duyduk.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) İfadenizden bu çıkıyor. Eğer bunu
söylüyorsanız zaten tartışmanın odağını da o
oluşturuyor. Ben de tane tane izah etmiş oldum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu Malatya
depremiyle ilgili acil bir şeyi duyurmak istiyor.
Buyurun.
39.- Malatya Miletvekili Mehmet
Celal Fendoğlunun, Van ili Bahçesaray ilçesinde çığ felaketleri
nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, yaşanılan deprem nedeniyle vergileri, SSK,
BAĞ-KUR primleri ile elektrik ve doğal gaz faturaları üç ay
süreyle ertelenen Malatya ve Elâzığ illerindeki esnaf ve
sanatkârların üç ay sonra ödemelerini nasıl yapacağı
konusunun netlik kazanmadığına, SSK ve BAĞ-KUR primlerinin
altı ay süreyle devlet tarafından ödenerek Malatya ile
Elâzığ illerinin tamamının afet etkinlik alanı içine
dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Öncelikle, Van Bahçesarayda meydana gelen
çığdan dolayı hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara da acil şifalar dilerim.
Yine, Malatya ve Elâzığda meydana gelen
depremden dolayı Malatya ve Elâzığdaki
esnaflarımızın, sanatkârlarımızın vergilerinin,
SSK, BAĞ-KUR primlerinin, elektrik ve doğal gaz
faturalarının üç ay süreyle ertelendiğini kamuoyuyla
paylaşmıştır devletimiz ancak üç ay sonra esnaf ve
sanatkârların geri ödemeyi nasıl ve ne şekilde
yapacağı netlik kazanmamıştır. Üç ay sonra, biriken
alacakların hepsi toptan istendiği zaman esnaf ve
sanatkârlarımız bunun altından nasıl kalkacaktır,
nasıl ödeyecektir? Bu durum, borçlarını ödeyemeyen esnafın
sicillerinin bozulmasına sebep olacaktır. KOSGEB ve bankalardan kredi
çekemeyen esnafımızın durumu ne olacaktır? Depremden
dolayı mağdur olan esnaf ve sanatkârların vergi, SSK ve
BAĞ-KUR primlerinin altı ay süreyle devlet tarafından ödenmesi
ve afet etkinlik alanı içerisine Malatyanın ve
Elâzığın tamamının alınması talebimizdir.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
cümle sadece
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kayda geçirmek için
Tartışmanın başında söylediğim söz şu: Tank
Palete bu parayı bulamadınız, Ukraynaya verdiniz. Ama
devamında söylediklerime manidar bir şekilde hiç tepki gelmemesini
kaydediyorum. Yani diyorum ki: Ukraynaya gidip 200 milyon verdiniz ya silah
yardımı için veya savunma sanayisine yardım için, o sırada
Rusyaya da konvoyun koordinatlarını verdiniz ya, rejim güçleri de bizim
konvoyu avucunun içi gibi bilip de vurdu ya, Acaba bununla ilgili eski Millî
Savunma Bakanının aklına hiçbir şey gelmiyor mu? dedim ya,
o cevapsız kaldı ya, Tank Palet falan; ben bunu kayda geçireyim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, önemli bir konu. Yani konu
bitmişti, biliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, bitmiş
değil, sen Tank Paleti konuştun. Öbürünü
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır.
Tamam, konu bitti.
BAŞKAN İsterseniz İsmet Bey cevap
versin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Buyursunlar, tamam.
BAŞKAN İsmet Bey, buyurun.
40.- Millî Savunma Komisyonu
Başkanı İsmet Yılmazın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, ülkelerle
sorunlarınız olabilir. Ülkelerle sorunlarınız var diye o
ülkelerle ilişkiler kesilip atılmaz.
Daha önce de söylediğim gibi, biz Amerikayla
da her konuda mutabık değiliz. NATOda müttefikiz, işte Korede
varız, Afganistanda varız; birçok yerde yan yana mücadele
ettiğimiz de olmuştur ama Suriye konusunda aynı düşünmeyiz;
Kudüs konusunda, Filistin konusunda aynı düşünmeyiz. Rusyayla da
Karabağ konusunda aynı düşünmeyiz, Kırım konusunda
aynı düşünmeyiz, Suriye konusunda aynı düşünmeyiz.
Dolayısıyla, biz
karşımızdakiyle sorumlu bir devlet olarak bir sözleşmeye
taraf olmuşuz, altına imza koymuşuz, güvenli bölgeler
oluşturulmuş, bu güvenli bölgelerdeki muhatabımızın
Suriye rejimi değil, Rusya olduğunu belirtmişiz, gereken
bildiriler 1 değil, 2 sefer yapılmış. Dolayısıyla
da o yapılan bildirilerin gereği yapılmamışsa siyaset
olarak yine diplomatik yoldan bunun sonucu araştırılır ve
yerine getirilir, hiç merak etmeyin.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla
yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi
için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı
Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012, 5/ 2/2013,
16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 10/2/2018 ve 5/2/2019 tarihli 956,
984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179 ve 1207 sayılı Kararları
ile birer yıl uzatılan izin süresinin 10/2/2020 tarihinden itibaren
bir yıl daha uzatılmasına, ayrıca denizde terörizmle
mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1065) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, şahsı adına
ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emreye söz veriyorum.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
YUNUS EMRE (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten çok acı olayları arka arkaya
yaşadığımız bir hafta, on günlük bir süre oldu.
Elâzığ ve Malatya depremi, hayatını kaybeden
yurttaşlarımız; arkasından, Suriyede askerlerimize yönelik
saldırı, şehitlerimiz ve son olarak bugün Vanda en son
haberlerde 33 yurttaşımızın hayatını
kaybettiğini, sayının 33e yükseldiğini üzülerek okudum.
Gerçekten çok acı verici olaylar hemen hepsi. Ben de hayatını
kaybeden bütün yurttaşlarımıza rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Ama tabii, bizler milletvekilleri olarak,
siyasetçiler olarak bu kürsülerde sadece başsağlığı
dilemekle, rahmet dilemekle yetinmemeliyiz diye düşünüyorum. Meclis
siyasete yön veren, ülke yönetimine yön veren çok etkili bir kuruluş
olmalıdır. Biz bu türden konularda kendi fonksiyonumuzu,
işlevimizi sadece rahmet dilemekle sınırlarsak kanaatimce bu çok
doğru bir yol olmaz. Doğal afetlerde, terör, dış politika
sorunları, güvenlik meseleleri; bütün bu konularda Meclisin çok aktif, çok
etkin şekilde çalışması, politikalar oluşturması,
araştırmalar yapması gerekir. Bunları kayda geçirmek
istiyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz Aden
Körfezindeki korsanlıkla mücadeleyle ilgili tezkereye -benden önce
grubumuz adına konuşan Sayın Çeviköz de yine belirtti- biz parti
olarak destek oluyoruz tabii. Burada bir konunun altını çizmek
istiyorum: Bizim partimize dönük bir eleştiri var birçok AK PARTİ
sözcüsü tarafından da gündeme getirilen, deniliyor ki: Siz muhalefet
olarak her şeye karşı çıkıyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, bu örnek olay da bundan önce
yaşadığımız birçok olay da gösteriyor ki doğru
atılan bütün adımlara biz destek oluyoruz. Ben
Dışişleri Komisyonunun üyesiyim, hemen her toplantıya 8-10
kadar anlaşma geliyor, biz önemli bir çoğunluğuna destek
oluyoruz. Yani bizim muhalefet olarak anlayışımız,
Türkiyenin ihtiyaçları, bölgenin huzuru, demokrasinin gelişmesi gibi
adımları desteklemektir ama bunun dışında, Türkiye
için faydalı olmayacağını düşündüğümüz konulara
da karşı çıkıyoruz, bunu anlatıyoruz. Özellikle
dış politikada, değerli arkadaşlarım, Türkiyede
yaşanan, arka arkaya yaşanan önemli dış politika
fiyaskolarının karşısında ne yazık ki ders
çıkarmıyorsunuz. Ders çıkarmadığınız için ya
da bunun yanında Türkiyede ne yazık ki kurumsal işleyişi,
dış politikanın geçmişte olduğu gibi cumhuriyetin,
hatta Osmanlı modernleşmesinin bütün tarihsel birikimini göz
ardı ederek, bunu devre dışı bırakarak bu kurumsal
işleyiş yerine şahsi yakınlık, kişisel
yakınlık ve hatta aile yakınlığını
koyduğunuz için biz bunlara itiraz ediyoruz ve itiraz etmek bizim için bu
kapsamda önemli bir görev.
Yine, dış politikada Türkiyenin
ihtiyaçlarını, bölge insanlarının ihtiyaçlarını
gözetmek yerine, iç politikada size destek sağlayabilecek konular olarak
ele aldığınız için birçok dış politika konusunu,
biz bu sebeple itiraz ediyoruz. Özetle, böyle bir yaklaşım tarzına,
dış politika genel çerçevesini çizdiğim böyle bir
yaklaşım tarzına tabii ki destek veremiyoruz. Biz birçok defa
söyledik, dış politikanın millî olması lazım,
doğru; millî olan girişimleri destekliyoruz, böyle olmayan
girişimleri eleştirmenin ve size doğru yolu anlatmanın da
gerçek millî görev olduğunu düşünüyoruz, bu sebeple bunu
yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, birçok parti sözcümüz
gündeme getirdi, ben de söyledim, hep şunu anlattık: Orta Doğu
bataklığından uzak durun, Türkiyeyi Orta Doğu
bataklığına sokmayın. Bakın, değerli
arkadaşlar, bizim buradaki muradımız bir bölgeyi, Orta
Doğuyu, oranın kültürünü, hayat tarzını, orada
doğmuş semavi dinleri kötülemek, aşağılamak falan
değil. Biz bir siyasi tespit yapıyoruz. Bir örnekle açıklamaya
çalışayım: Geçmişte, sosyal bilimlerde çok kilit, önemli
bir kavram vardı çok kullanılan balkanlaşma, balkanizasyon.
Yani şu anlatılmaya çalışılırdı: Balkanlarda
etnik, dinsel bölünmeler yüzünden insanlar, gruplar birbirlerine zarar
veriyorlar, orada istikrarlı yönetimler oluşamıyor.
Dünyanın bir bölgesinde bu türden çatışmalar
ağırlık kazanırsa denilirdi ki Bu bölge
Balkanlaşıyor. yani bir eğilimden bahsedilirdi.
Yani biz Orta Doğu bataklığı
derken de buranın kültürüyle ilgili, hayat tarzıyla ilgili bir
şey söylemiyoruz. Orta Doğudaki son yüzyıla şekil veren
kötü yönetim, dış müdahale, etnik dinsel çatışmalar,
diktatörlükler, adaletsizlikler; bunlara işaret ediyoruz, Türkiyenin
böyle bir bataklığa saplanmamasına işaret ediyoruz.
Ve şuna dikkatinizi çekmek istiyorum:
Bakın, bizim cumhuriyet Türkiyesinin başarısı Orta
Doğu bataklığına bulaşmamasıdır çünkü biz,
bütün sorunlarına rağmen özgür seçimleri bütün cumhuriyet tarihi
içerisinde yapabildiysek, demokrasiyi belli bir noktaya getirebildiysek Orta
Doğu bataklığından uzak durduğumuz içindir.
12 milyonluk, 13 milyonluk nüfusunun yüzde 80inden
fazlası köylerde yaşayan bir toplumu, bugün -80 milyonluk-
sanayisiyle, turizmiyle, karmaşık ekonomisiyle bu noktaya
getirebildiysek bu Orta Doğu bataklığından uzak durduğumuz
içindir.
Yine bu kapsamda, eğitimde çok önemli
sorunlarımız var, bu çok doğru ama Türkiyede eğitim
yaygınlaşabildiyse, bugün Türkiyede 200e yakın üniversitemiz
varsa, kadınların, genç kadınların yüksek okullaşma
oranında neredeyse yarıya yakını yüksek okullara
gidebiliyorsa Türkiye bu Orta Doğu bataklığından uzak
durduğu içindir.
Ve yine, bütün Orta Doğuda bulunmayan çok
önemli, çok temel bir kavram Türkiyede karşılık bulduysa,
yurttaşlık, yurttaş olma kavramı Türkiyede
karşılık bulduysa bu bizim başarımızdır,
cumhuriyetin başarısıdır; Orta Doğudan uzak durma,
Orta Doğu bataklığından uzak durma
anlayışıdır. Bu, Orta Doğudaki kardeş toplumların,
milletlerin dertleriyle dertlenmemek değildir.
Bakın, Türkiye, geçmişte de sizden önceki
dönemlerde de Orta Doğudaki toplumların meseleleriyle çok ilgiliydi
ama bu ilginin anlamı, sizin döneminizde yapıldığı
gibi çatışmalara aktif olarak taraf olmak değildi, bir
tarafın yanında silahlı çatışmaların tarafı
olmak değildi. O bölgelerde bu çatışmaların sönümlenmesine
yardımcı olmak, o bölgelerde barışın, huzurun,
istikrarın sağlanmasına yardımcı olmaktı. Bunun
birçok örneği var biliyorsunuz. Ve Türkiyenin Orta Doğuda
yaşamış olduğu bütün bu sorunlar karşısında
biz parti olarak Bölgeye sırtımızı dönelim. demiyoruz.
Bölgede iş birliğini, barışı, huzuru
geliştirebilecek bir projeyle karşınıza
çıkıyoruz. 2018deki seçim beyannamemizde yer alan bir projeyle
çıkıyoruz: Orta Doğu barış ve iş birliği
teşkilatının (OBİT) kurulmasını öneriyoruz.
Başlangıçta, Türkiyenin komşuları olan Irak, İran ve
Suriyenin üye olacakları bir iş birliği
teşkilatının gerekliliğinden bahsediyoruz.
Değerli arkadaşlarım; bakın,
dünya bir Birinci Dünya Savaşını yaşadı; buna çözüm bulunamadı
ve o savaşın bir devamı İkinci Dünya Savaşı
gerçekleşti. Bu savaşın ortaya çıktığı
Avrupa Kıtasında Avrupa toplumları Nasıl olur da bir daha
Avrupada savaş olmaz, Avrupada barış, iş birliği
mümkün olur? diye bunun üzerine kafa yordular. En önemli girişim bu
kapsamda, önce Avrupa Konseyinin kurulması, ardından da Avrupa
bütünleşmesiydi. Ve dikkatinizi çekmek istiyorum: Batılılar,
kendi sorunlarına; savaş, çatışma, milyonlarca insanın
hayatını kaybetmesi sorunlarına böyle bir çözüm buldular. Yine
dikkatinizi çekmek istiyorum: Soğuk savaş döneminde
Doğu-Batı arasındaki gerilimi azaltmak, vekâlet
savaşlarına, çatışmalarına son vermek için, bütün bu
bölgede, sonradan adı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı olacak bir teşkilat kuruldu.
Değerli arkadaşlar, burada bir
bakış açısı var, bir vizyon var. Ve biz kendi bölgemizde
hemen her komşumuzla bütün meseleleri bir çatışma konusu hâline
getirirsek iş birliğini, birlikte çalışmayı ve bölgeye
huzuru getirecek açılımları yerine getirmezsek
başımız beladan kurtulmaz.
Özetle, Türkiyenin çok kapsamlı meseleleri var
ama bu kapsamlı meselelerinin sorunlarının çözümleri de var,
yeter ki bu çözümleri uygulamaya koyabilecek bir siyasi vizyonunuz olsun. Ama
bu sorunlardan siyasi olarak beslenmeyi, bu sorunlar eliyle size olan
desteği sürdürülebilir kılmayı amaç edinirseniz kendinizin de
ülkenizin de başı beladan kurtulmaz.
Biz özetle diyoruz ki: Türkiye'nin bütün önemli
meselelerde muhatabı devletler olmalıdır. Devlet
dışı aktörler, aşiretler, tarikatlar, terör örgütleri;
bunlarla siyaset yapılmaz. Bölgede başımıza ne geliyorsa bu
devlet dışı aktörlerle yapılan siyasetten geliyor.
Ayrıca, şunu da hatırlatmam gerekli:
Türkiye'nin önemli bir tarihsel birikimi var. Buradan
çıkardığımız en önemli ders de uluslararası
politikanın büyük güçleriyle yürütülen ilişkinin çok özenli, çok
dikkatli olması gerektiğidir ancak burada, ne yazık ki bu
özenden, dikkatten uzak bir yaklaşım çok uzun süredir AK PARTİ
iktidarları tarafından yürütülüyor ve ne yazık ki Türkiye
savruluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUNUS EMRE (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili,
toparlayın.
YUNUS EMRE ( Devamla) Teşekkür ederim.
Bir gün Rusyayla ittifakla ilgili çok kapsamlı
şeyler söylenirken bir sonraki gün bambaşka şeyler söyleniyor;
aynı şekilde, Amerika Birleşik Devletleriyle ilişkiler
bakımından da.
Özetle, bizim meselemiz çok, Türkiye'nin meseleleri
çok ancak bunların çözümü var, yeter ki az önce ifade ettiğim gibi,
bunları çözmeyi amaç edinin. Türkiyede muhalefetin bu yaklaşım
tarzının -hem bizim hem diğer muhalefet partilerinin- önemli
olduğunu düşünüyorum. Yani yapıcı bir anlayışla
Türkiye'nin sorunlarını gündeme getiren ama bu Aden Körfezi
örneğinde olduğu gibi uluslararası meşruiyet bulunan gerekli
konularda da bu girişimleri destekleyen bir yaklaşım
tarzımız var.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
ikinci olarak Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Arap Denizi ve Somali
açıklarında, o bölgede gerçekleşen korsan saldırılarını,
deniz terörünü engellemek adına, bir yıl süreyle yeniden misyon
üstlenmesi adına Meclisimize sunulan Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle siz değerli milletvekillerini ve aziz
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Kederli birkaç gün geçirdik. Önce, İdlibde 8
askerimizi şehit verdik. Bu 8 askerimizden 2si, 2 askerimiz maalesef
Gaziantep şehrimizden, gazi şehrimizden. Ben, şehadetleriyle
gazi şehrimizi onurlandıran Onur Şükrü Özler ve Uğur Kurt
kardeşlerimi buradan saygıyla, minnetle anıyorum ve ailelerine sabrıcemil
diliyorum.
Yine bugün, maalesef bir çığ felaketi
sonrası çok sayıda vatandaşımızı Van ilimizde
kaybettik. Ben, bu çığ felaketinde hayatını kaybeden
kardeşlerimizi rahmetle anıyorum, Allahtan rahmet diliyorum,
ailelerine sabır diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Değerli kardeşlerim, değerli
milletvekilleri; Asyanın steplerinden Anadolunun bağrına
coşkun bir ırmak gibi akışımız bir tesadüfün
değil, bir kaderin tecellisi. Orta Asya gibi, Kafkaslar gibi, Orta
Doğu gibi, Balkanlar gibi 4 önemli çatışma
coğrafyasının ortasında, yüzyıllardır bu
coğrafyada istikrarı ve adaleti tesis etmek için var olma
savaşı veriyoruz. Zor bir coğrafyada yaşıyoruz ve bu
zor coğrafyada yaşamanın mutlaka birtakım bedelleri var.
Onun içindir ki gazi şehirlerin, kahraman şehirlerin, şanlı
şehirlerin şehit evlatlarıyız.
Değerli milletvekilleri, bugün burada, Aden
Körfezinde, Somali açıklarında, o bölgede misyon icra edecek Türk
Silahlı Kuvvetleri ve deniz unsurlarımızın tezkeresini
görüşmek üzere bir araya geldik. Öncelikle, o bölgenin önemini, o bölgenin
ehemmiyetini kavramamız gerekiyor. Şunu belirtmek gerekir ki dünya
ticaretinin yüzde 90ı deniz ticaretiyle gerçekleşiyor ve bu deniz
ticaretinin yüzde 20lik kısmı da Süveyş Kanalı,
Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Arap Denizi dediğimiz bu bölge
üzerinde gerçekleşiyor. Senelik yaklaşık 20-22 bin
civarında ticaret gemisi bu coğrafyada, bu bölgede seyrüsefer hâlinde
ve bu 20-22 bin geminin ise bine yakını Türk bayraklı veya Türk
menşeli bizim gemilerimizden oluşan gemiler.
Yine, bu bölgenin altını çizmemiz gereken
ikinci önemli hususu şu: Aden Körfezi ve Arap Denizi; Orta Doğunun
Avrupaya, Amerikaya akan, özellikle transfer edilen petrolleri için de çok
önemli bir güzergâh noktasında. Bu açıdan da
baktığımızda, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarımızın bu bölgede misyon üstlenmesi son derece önemli ve
değerli; her şeyden önce, oradaki kendi ticari gemilerimizin, kendi
ticari menfaatlerimizin korunması adına. Diğer açıdan
bakıldığında, uluslararası yürütülen bir
korsanlığa karşı, deniz terörüne karşı yürütülen
bir faaliyete ortaklık etmek adına, o coğrafyada adaleti ve
istikrarı tesis etmek adına yine Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarımızın orada bulunması çok önemli. Malumunuz
olduğu üzere, Somalide askerî güçlerimiz var, o bölgedeki askerî
güçlerimizin yine güvenliğinin sağlanması noktasında destek
unsuru olması bağlamında da Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının bölgede bulunmasını önemsiyoruz.
Değerli arkadaşlar, tarihçiler ve
stratejistler şöyle derler: Denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur. Bu
açıdan da bakıldığında Adende ne işimiz var?
veya Suriyede ne işimiz var? Somalide ne işimiz var? Libyada
ne işimiz var? gibi soruları kendimize sormak yerine, tam dört yüz
yıldan bu yana bu coğrafyada hüküm sürmüş bir milletin
evlatları olarak yöneltmemiz gereken soru, bugün itibarıyla
Ankarada ne işimiz var? sorusu olmalıdır.
Aramızda Tıbbiyeli
arkadaşlarımız var, mutlaka bileceklerdir. Değerli
arkadaşlar, Suriye bizim bir fantom ağrımızdır, Somali
bizim bir fantom ağrımızdır, Libya bizim bir fantom
ağrımızdır, Irak bizim bir fantom
ağrımızdır. Kolunu veya bacağını
kaybetmiş olan kişilerde fantom ağrısı diye
tanımlanan bir ağrı oluşur. Kolunu veya bacağını
kaybetmiş olsa dahi, kaybedilmiş o uzuvda o uzvun
acısını beden ve beyin hissediyor ve tıp, bunu bir fantom
ağrısı olarak niteliyor. Bu açıdan
bakıldığında, bugün, Suriyeyi kaybetmiş olsak bile,
bu coğrafyalar, Somali, Libya bizden kopmuş parçalar olsa dahi, o
coğrafyalar bizim fantom ağrılarımız olarak hâlâ
mevcut.
Değerli arkadaşlar, bu coğrafyayla
alakalı, Orta Doğuyla alakalı söz sahibi olacak ülkeler
şöyle bir listelense, ilk sıraya yazılacak bir ülke varsa o da
Türkiye olmak zorundadır.
Diğer belirtmek ve altını çizmek
istediğim bir husus ise, Türk Silahlı Kuvvetleri, yüzyıllar
boyunca gittiği her bir coğrafyaya barışı götürdü,
istikrarı götürdü. Türk Silahlı Kuvvetleri, tarihin hiçbir evresinde
bir işgal ve istila ordusu olmadı, tam tersi bir merhamet ordusu
oldu.
Bu anlamda, bu coğrafyada, Orta Doğu
başta olmak üzere, Somali açıklarında, Adende,
Kızıldenizde ve Arap Denizinde misyon üstlenen Türk Silahlı
Kuvvetlerinin oradaki varlığının sadece ülkemiz değil,
bölge halkları ve bütün bir insanlık için hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20 milletvekilinin,
işsizliğin vatandaşlar üzerindeki psikolojik ve sosyal
etkilerinin araştırılması amacıyla 31/1/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/2436) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 5 Ocak 2020 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/2/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20
milletvekili tarafından, işsizliğin
vatandaşlarımızın psikolojik ve sosyal durumlarında
oluşturduğu olumsuz etkilerin araştırılması
amacıyla 31/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 5/2/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
Dursun Ataşa söz veriyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 31 Ocak
tarihinde 21 İYİ PARTİli milletvekili arkadaşımla
birlikte, işsizliğin vatandaşlarımız üzerinde
yaptığı psikolojik ve sosyal olumsuzlukları incelemek,
gerekli önlemleri almak, çözüm önerilerini sunmak amacıyla vermiş
olduğumuz Meclis araştırma önergemiz hakkında söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, evvelki gün
İdlibde, dün ve bugün Van Bahçesaray ilçemizde çığ altında
kalarak şehit olan tüm şehitlerimize ve hayatlarını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, Türk
milletinin başı sağ olsun diyorum, yaralılara da acil
şifalar diliyorum ve sözlerime başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki
işsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamlarına
ulaşmıştır. Döviz kurlarındaki artışlar,
zorunlu ihtiyaçlara peş peşe gelen zamlar, paranın alım
gücünün enflasyona bağlı olarak düşmesi ve işsizlik
artık milletimizin dayanamayacağı bir hâle gelmiştir.
Ülkemizde işsizlik son bir yılda yaklaşık
1 milyon artarak 7 milyona yaklaşmıştır. İş bulma
ümidini yitiren insanımızın sayısı her geçen gün
artmaya devam ediyor. Mühendis, avukat, veteriner, işletme gibi daha
birçok üniversite mezunu gencimiz asgari ücretle çalışacağı
bir iş dahi bulamamaktadır. Yalnızca üniversite mezunu genç
işsiz sayımız, Birleşmiş Milletlerce tanınan 70
ülkenin nüfusundan daha fazladır.
İktidara soruyoruz: Üniversite mezunu
işsiz gençlerimize istihdam yaratacak projeniz var mı? Yok.
İşsizliğin yarattığı yıkıcı
sonuçları telafi edecek çalışmanız var mı? Hayır.
İşsiz gençlerin ne hâlde olduğunu biliyor musunuz? Hayır.
Ama çıkıp Gençler evlenmiyor. diyorsunuz. Gençler,
bırakın evlenmeyi, sayenizde karnını bile doyuramayacak
hâle geldi.
Değerli milletvekilleri, iktidarın yandaş
politikasının yıllardır yarattığı
işsizlik, müteahhit düzeninin, ranta dayalı büyüme modelinin
kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımızda duruyor. Bir
kısım saray zengini sefa sürerken vatandaşımız
yaşam mücadelesinde yorgun düşmektedir. İktidar, kendine ve
yandaşlarına inşa ettiği israf saltanatında lüks ve
şatafat içinde yüzerken milletimiz işsiz, evinde tencere
kaynamıyor, doğal gaz faturaları yüzünden soğukta oturuyor.
Yanan, doğal gaz değil; evladının istediği şeyi
alamayan bir babanın yüreği. Yanan, ocaktaki yemek değil;
babasından harçlık alırken utanan, sıkılan genç
işsiz kardeşimizin canı. Damadın ülke ekonomisini
getirdiği durumun faturasını vatandaşa kesemezseniz.
Değerli milletvekilleri, işsizlik
gerçeğinin geldiği noktada artık ölümler, toplu intiharlar,
cinayet vakaları baş göstermiştir. Yıllara göre intihar
sayıları sürekli artış göstermektedir ve bu
intiharların önemli bir kısmının nedenini ise işsizlik
ve geçim sıkıntıları oluşturmaktadır.
Antidepresan kullanan kişi sayısı ülkemizde 5 kat
artmıştır. Yani işsizlik her yönüyle sosyal, ekonomik
yaşamımızı etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri, işsizliğin
bu kadar artmasında önemli bir etken de ülkemizde bulunan milyonlarca
Suriyelidir. Bilindiği üzere, kayıt dışı
istihdamın önemli bir kısmını Suriyeliler
oluşturmaktadır. Sigortasız ve kendi
vatandaşımızdan çok daha ucuza çalışan Suriyeliler,
kendi vatandaşlarımızın işsiz kalmasına, iş
bulamamasına, en iyi hâlde ise asgari ücretin altında
çalışmasına neden olmaktadır. Bir taraftan yurt içindeki
Suriyelilerin sayısı hızla artarken, diğer yandan
sınırımızda yeni bir göç dalgasıyla karşı
karşıyayız. Nitekim ülkemizde 0-9 yaş arası
kayıtlı Suriyelilerin sayısı 1 milyonu
aşmıştır ve Türkiyede günde 400den fazla Suriyeli
bebeğin dünyaya geldiği bilinmektedir. Suriyelilerin
yarattığı tüm bu durumları araştırmak için bir
yıl önce araştırma önergesi vermiştim, reddedilmişti.
Bugün gelinen durumun vebali iktidarın ve o önergemizi reddeden milletvekillerinin
omuzlarındadır.
Değerli milletvekilleri, bu bakımdan,
işsizliğin ekonomik ve sosyal boyutlarıyla
yarattığı sorun diğer sorunlarımızdan daha acil
çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Dursun Bey.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Tüm bunlar
göstermektedir ki ülkemizde işsizlik, birçok konuda olumsuz etkilere sahip
bir gerçektir. Vatandaşımıza, özellikle de gençlerimize hak
ettikleri özen ve değerin verilmesi, onların işsizlikle
mücadelesini kolaylaştırmak ve çözüm yollarını bulmak için
Meclis araştırmasının yapılması elzemdir.
Önerimize destek vereceğinizi umuyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbaya söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Sayın milletvekilleri, değerli halkımız; Van
Bahçesaraydaki çığ felaketinde yaşamlarını yitiren
yurttaşlarımızın yakınlarına buradan
başsağlığı diliyorum. Çok büyük bir faciadır bu,
hele hele kurtarma esnasında ölümlerin artması tamamen büyük bir
skandaldır. Sorumluların da hesap vermesi gerektiğini burada
söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, işsizliğin
Türkiye tarihinin en büyük rakamlarına ulaşmış olması
bir tesadüf değildir, tamamen Hükûmetin sermaye yanlısı
politikalarından kaynaklanmaktadır, tercihlerinden
kaynaklanmaktadır ve işsizliğin ortadan kalkması için ancak
bu iktidarın da ortadan kalkması gerektiğini düşünüyoruz.
Bakın, öyle ki işsizlik bu kadar büyürken TÜİK verileri manipüle
edilerek işsizlik sanki ortadan kalkmış gibi gösteriliyor. 2019
yılından önce TÜİK rakamlarına göre her yıl
çalışma yaşına gelenlerin yüzde 97si çalışmak
için, iş için başvururken nasıl oluyorsa 2019 yılında
bunların sadece yüzde 9u başvuruyor. Yani böylece işsizlik
rakamları ortadan kaldırılıyor ve AKPnin işsizlik
karnesi TÜİK eliyle düzenlenmiş oluyor.
Değerli arkadaşlar, sürekli rakamlarla
büyüdüğünü söyleyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
2018de 17nci büyük ekonomiye sahipti, şimdi 19a düştü fakat bu
büyüklüğün bütün faturasını işçiler öderken, emekçiler
öderken kaymağını patronlar yiyor. Bakın, Türkiyede işsizlikle
ilgili olarak ancak seçim dönemlerinde AKP işsizleri toplum yararına
programlara alarak seçim dönemlerinde bu kadar istihdam ederken seçim olmayan
dönemlerde de şu gördüğünüz şekilde istihdam etmemektedir yani
işsizlere işi bile seçim politikalarına göre, onlara oy
vermelerine göre değerlendirmektedir.
Kadınların istihdamdaki yeri ise
1990ların da gerisine düşmüştür. Bu da yine Türkiyede
kadın istihdamına yaklaşımdan, kadınların
bedenine, emeğine, kimliğine el koyma anlayışından
kaynaklı bir sorun olarak görülmelidir. Bakın, yine, İspanya ile
Türkiye 90lı yıllarda kadın istihdamında yüzde
40lardaydı yani aynı seviyedeydi fakat bugün İspanyada
kadın istihdamı yüzde 80lerde seyrederken Türkiyede yüzde 30lara
düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - AKP
iktidarının son on sekiz yılda uyguladığı
muhafazakârlaştırmacı politikaların sonucu olarak
kadınlar iş bulamamaktadır. Eğer bu şekilde
politikalara devam edilirse sittinsene Türkiyede kadınların istihdam
konusunda erkeklerle eşit olamayacağını görürüz.
Yine, işsizlik ödeneği işsizlere
gitmiyor, işsizlik fonları sermayeyi sübvanse etmek için
kullanılıyor. Örneğin, 2018 yılı içerisindeki
işsizlik fonlarında 100 liranın sadece 26 lirası
işsizlere gitmiştir ve nitel olarak baktığımızda
bunun da işsizlere hiçbir faydasının da
olmadığını, işsizliği kalıcı olarak
gidermediğini görüyoruz. Bu nedenle, AKP politikalarının, hem
mültecilerin kayıtsız, güvencesiz çalışması hem
emeklilerin ücretlerinin düşürülmesi nedeniyle çalışma
hayatına katılmak zorunda olmaları hem sermaye yanlısı
politikalar sebebiyle hem de kadın düşmanlığı
politikaları sebebiyle işsizliği büyüttüğünü
söyleyebiliriz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vandan gelen acı haberler
yüreğimizi yaktı. Çığ faciasında
yaşamını yitiren şehitlerimize ve vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve
sabırlar diliyorum.
Evet, bugün gündemimiz işsizlik. Şöyle bir
tarihe doğru bakarsak 1988 ve 2002 yılları arasında
işsizlik oranı 8,8 yani bu demektir ki o yıldan sonra Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarı sırasında işsizlik
oranı artmış, işsizlik oranını Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı maalesef büyütmüş. Şimdi, hiçbir
şey yapılmamış mı? Tabii birtakım şeyler
yapılmaya başlanmış olsa da rakamlara
baktığınızda kadın işsizliği daha büyük bir
facia, genç kadın işsizliği daha kötü ama şunu da unutmamak
lazım: Eğer bugün kadın işsizliği olmasaydı,
kadın istihdamı OECD ülkeleri ortalaması kadar olsaydı,
bugün ülkemizde kişi başı gelir de bunun çok çok üzerinde
olacaktı.
Diğer taraftan
baktığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
sırasında istihdam yaratılsın, işsizliğe çare
bulunsun diye 15 tane teşvik paketi yapılmış; bu
yetmemiş, 5 tane de ekonomi paketi değişik isimler altında
yapılmış ve toplam 20 paket. Zannetmişler ki bu istihdam
paketlerini, teşvik paketlerini yaptıklarında başarı
sağlanacak ve işsizlik oranı düşecek ama tabii bunlar
yeterli olamamış. Şimdi, neden olmadığını
tekrar ifade edeceğim.
Bunların yanı sıra, yine aynı
iktidar döneminde, baktığımızda, özellikle
İşsizlik Fonundan 54,7 milyar lira istihdama teşvik için 18
destek paketine aktarılmış; sonuç, yine elde var
sıfır. Sadece 2012 yılında bu oran 9,8e düşmüş
ama tekrar devralmış. Unutmayalım ki Adalet ve Kalkınma
Partisi 10,3le devraldı işsizlik oranını, şimdi
gelinen nokta da zaten ortada.
Üstelik, 2007 yılında bir düzeltme
yapıldı, teknik olarak yöntem değiştirildi. Eğer bu
yöntem değişikliği yapılmamış olsaydı
değerli vekiller, şu anda görünen işsizlik rakamı,
işsizlik oranı çok daha yüksek olacaktı, gerçek işsizlik
oranına da tekabül etmiş olacaktı.
Demek ki teşvikler işe yaramıyor.
Peki, sorun nerede? Sorun nerede? Güçlü bir ekonomi olunamamasında. Sorun
nerede? Rant ekonomisi olmasında, üretim ekonomisine geçilememesinde.
Sorun nerede? Bunun için iyi bir üretim reformu ve de eğitim reformu
yapılmamasında ve buna öncelik verilmemesinde. Peki, başka sorun
nerede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla) Tamamlayabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Devamla) Sorun nerede? Türkiye'nin
dünyadaki karnesinde; Hukukun Üstünlüğü Endeksinde geldiği noktada,
yargı bağımsızlığında, Yolsuzluk Algı
Endeksinde. Bunları, size, onlarca sayabilirim, artırabilirim.
Bunların ekonomiyle ilgisi var mı? Evet, tabii ki var. Bunlar
ekonomiye olan güveni azaltan unsurlar ama maalesef, bunlara kafa yormuyor
iktidar. Sadece birkaç göstermelik teşvikle başarı
sağlayacağını umut ediyor ama durum böyle olmuyor ve her
başarısızlığa da dengelenme diye de yeni bir tabir
kullanıyorlar. Bunun adı dengelenme değil, bunun adı
başarısızlık, bunun adı sınıfta
kalmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Son bir cümle ifade edeyim: Tabii, bu
işsizliğin sonrasında sosyal bozulmalar artmakta, kadın
cinayetlerinden tutun da suçluluk oranının her türlüsü. Çünkü
işsizlik kötülüklerin anasıdır dediğimiz bir
kavramdır, bütün sosyal bozulmalarda etkisini de gözlemlemekteyiz. Bu
nedenle, biz iktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Bu yolunuz yanlıştır,
yöntemleriniz doğru değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla) Üretim
politikanızı ve eğitim politikanızı
değiştirmek zorundasınız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.
Buyurun Sayın Orhan Bey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ
PARTİ Grubunun vermiş olduğu önerge hakkında konuşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yakın zamanda, depremde, yine Vanda
çığ faciasında ve İdlibdeki saldırıda
kaybettiğimiz ve şehit düşen bu milletin aziz evlatlarına
Cenab-ı Allahtan rahmet, acılı ailelerine sabırlar diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun.
Önergede, evet, doğru söylüyorlar,
işsizlik rakamlarımız arttı. Daha önce birkaç defa bu
kürsüde konuştuğumuz bu konu hakkında bu kez rakamlar üzerinden
değil de biraz daha farklı bir değerlendirme yapmak istiyorum müsaadenizle.
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye 2000
yılı öncesinde sınırları içindeki hadiselere yerinde
çözümler ortaya koyamayan, bölgesel ve küresel meselelerde kendi iradesini
ortaya koymaktan geri duran, çekingen duran bir ülkeden; 2003 yılı
sonrasında, sınırları içerisindeki tüm meselelerini
derinlemesine irdeleyen, samimi olarak ve gayretle meselelerini yoluna koyan,
küresel meselelerde ortaya koyduğu tavırla insanlığın
vicdanında karşılık ve destek bulan ve bölgesel sorunlarla
mücadelede söz söylediğinde, sahada olduğunda dünyanın süper
güçlerinin alışık olmadıkları bir şekilde
planlarını bozan veya altüst eden bir ülke konumuna, siyasi, ekonomik
ve sosyolojik açıdan altyapısı güçlenen ve güçlendikçe sömürü ve
zulüm sahiplerinin konforunu bozan, işini zorlaştıran veya
planlarını ters döndüren bir ülke konumuna geldi.
Sorgusuz sualsiz dünyanın her yerinde ve
özellikle, Orta Doğu dedikleri bu coğrafyada istediği her
şeyi istediği gibi yapma hakkını kendinde gören ve
Türkiyeden kayıtsız şartsız bu planları kabullenmesi
ve destek vermesi beklentisinde olan -tırnak içinde- süper güçler
işte bu büyüyen, büyüdükçe güçlenen, güçlendikçe masada, sahada, karada,
denizde, havada kendi iradesi ve milletinin iradesiyle tavır ortaya koyan ve
netice alan Türkiye'nin ellerini kırmak, belini bükmek ve diz çöktürmek
için asimetrik olarak ülkemize karşı saldırılara
başladılar. Siyasi, askerî, diplomatik, ekonomik, her alanda ülkemizi
küçük ve zayıf düşürecek birçok hamleyi içeride ve
dışarıda kimle iş birliği içerisinde yapabileceklerse
onlarla yapmaya çalıştılar. Kalkışmalar, darbe
girişimleri, çukurlar, ambargolar, şantajlar, ek vergiler,
yatırımcıya tehditler, turizm seyahat engelleri ve benzeri daha
neler neler. Özellikle, son yıllarda artık iyice ortaya çıkan bu
tavırları ve açık açık yaptıkları tehdit ve
girişimler son birkaç yılda evet, yatırımları, evet,
istihdamı ve evet, buna bağlı ilişkilerimizin hepsini
zorlaştırdı, zora soktu.
İşsizliğin yıllardır dünya
ekonomik konjonktüründe, dünyada önemli bir sorunken bugünlerde ülkemizde de
önemli bir konu ve sorun hâline geldiği doğru.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Başkanım,
özür diliyorum
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Vekil.
ORHAN YEGİN (Devamla) Rakamların ortaya
koyduğu gerçeği gizleyecek, üstünü örtecek, böyle bir çabanın
içerisinde olacak değiliz ancak son birkaç yıldır
yaşadığımız bu zorluk ne bu ülkenin potansiyeli ne bu
milletin potansiyeli ne de AK PARTİnin potansiyeli ve
başladığı günden beri yazdığı hikâyenin
kendisi değildir. Bu, az önce özetlediğim hadiselerin neticesi olan
dönemsel bir durumdur. Bu durumu Allahın izni, milletimizin sabrı,
Kabinemizin gayreti ve sizlerin, hepinizin desteğiyle inşallah,
yavaş yavaş aşarak 2003ten beri sürekli bir şekilde gördüğümüz
büyüme rakamlarına inşallah, yeniden ulaşacağız.
Yatırımları, üretimi, istihdamı, işi, ekmeği,
aşı artırarak daha müreffeh bir ülke olmaya hep beraber
inşallah, devam edeceğiz. El ele, hep beraber milletimizin
menfaatleri doğrultusunda, birbirimizi eleştirerek ama daha
doğru olana teşvik ederek istişareyle alacağımız
isabetli kararlarla ve atacağımız adımlarla daha güçlü ve
büyük Türkiyeyi milletimize ve bizden sonra gelecek nesillere inşallah,
hep beraber sunacağız diyor, hepinizi saygı ve hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 52nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İzmir Milletvekili Dursun
Müsavat Dervişoğlunun, acı haberlerin üst üste geldiği bir
günde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini sürdürmesini uygun ve yerinde görmediklerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Son birkaç gündür
acı haberler alıyoruz, bugün de yenileri eklendi. Parlamentonun da
gündemi yoğun ama bu yoğun gündemin bunca acıyla sürdürülebilmesini
de çok yerinde ve uygun görmüyoruz.
Vanın Bahçesaray
ilçesindeki çığ felaketinde kayıplarımız her geçen gün
büyüyor. Geçtiğimiz günlerde İdlibden kara haberler
almıştık, şimdi de İstanbul Sabiha Gökçen
Havalimanında bir uçağın pistten çıkarak 3 parçaya
bölündüğünü, şimdilik bir ölüm vakasının
olmadığını ama ne olacağının da
baktığımız yerden kestirilmesinin mümkün görülmediğini
öğrendik. Bu şartlar altında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemini sürdürebilmesi pek tabiidir ki kolay değil.
Ben, biliyorsunuz,
aynı zamanda da İzmir Milletvekiliyim, sürekli irtibat hâlindeyim.
İzmirde de yoğun bir infial var. Kanaatim ve inancım odur ki
diğer siyasi partilerdeki İzmir milletvekillerinin de durumu
aynıdır.
Başkan
Vekilimizin riyasetinde diğer Grup Başkan Vekilleriyle birlikte
yaptığımız toplantı sonucunda bir karar aldık,
kararı zannediyorum ki Başkanımız açıklayacaktır.
Allah milletimize
böyle acılı günler yaşatmasın. Dilerim ve umarım ki
kayıplarımız büyümez, acılarımız büyümez. Ama
şartlar ne olursa olsun acılar da sevinçler de
paylaşılması icap eden şeylerdir.
Aziz milletimizin
acısını yürekten paylaşıyorum. Yüce Meclise de hem
başsağlığı diliyorum hem de bu tutarlı
davranışından ötürü kutluyorum.
Saygılarımı
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Bülbül...
42.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Van ili Bahçesaray ilçesinde
yaşanılan çığ felaketlerinin ardından
İzmir-İstanbul seferini yapan uçağın Sabiha Gökçen
Havalimanına inişi sırasında pistten çıkarak
parçalanması olayının ardından Meclisin gündemine devam
etmemesinin doğru bir yaklaşım olduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Van Bahçesarayda arka arkaya
meydana gelen çığ facialarında tablo her geçen dakika
ağırlaşmaktadır. Şehitlerimiz, can
kayıplarımız vardır. Allah milletimize sabır versin,
bu şehitlerimizin yakınlarına büyük sabırlar ihsan etsin
diyorum.
Yine aynı şekilde,
İzmir-İstanbul seferini yapan yerli hava yolu şirketine
bağlı bir uçağımız Sabiha Gökçen Havalimanına
inişi sırasında piste tutunamayıp kazaya
uğramıştır. Bunun neticesinde uçağın
parçalandığı görülmekte. Fakat, 177 yolcunun olduğu ifade
edilen uçakta şu ana kadar bir can kaybının
olmadığı ifade edilmektedir. İnşallah, bu süreç
içerisinde, bütün kurtarma faaliyetleri de tamamlandıktan sonra, bu
meselede, hiçbir can kaybı olmadan bu faaliyetler
sonlandırılır diye temenni ediyorum.
Bu süreç içerisinde,
acılarımızın, meselelerin vahameti
karşısında tabii ki Meclisimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında daha başka meselelerin görüşülmemesi
doğaldır; Türkiye'nin şu an itibarıyla bundan daha önemli
bir gündemi söz konusu değildir.
Ben milletimize başsağlığı
diliyor, geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, Allah bir daha bu
acıları memleketimize, milletimize yaşatmasın diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Oluç
43.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, Van ili Bahçesaray ilçesinde yaşanılan
çığ felaketleri ile Sabiha Gökçen Havalimanında cereyan eden
uçak kazası nedeniyle Meclis çalışmalarının
sürdürülmesinin uygun olmadığına ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; dün Van
Bahçesarayda başlayan çığ felaketi bugün daha da büyüdü
maalesef. Dün 5 yurttaşımız hayatını kaybetti, bugün,
şu ana kadar ortaya çıkan veriler öyle gösteriyor ki 38
insanımızı yitirdik. Ölenlere Allahtan rahmet,
yakınlarına, ailelerine başsağlığı ve sabır
diliyoruz; halkımıza da başsağlığı
diliyoruz. Gerçekten çok ağır bir durum. Bir çığ
felaketinin sonucunda bu kadar çok insanımızın
hayatını yitirmesi çok acı verici bir şey. Orada
yaralananlar var, onlara acil şifalar diliyoruz. Çok büyük bir
dayanışma oluştu hemen ve acıları birlikte
paylaşmak için bu dayanışmanın da sürdürülmesinin önemini
bir kez daha vurguluyoruz.
Bugün de -biraz evvel burada görüşmeler
sürerken haberini aldık- Sabiha Gökçende bir uçak kazası cereyan
etti. İnşallah, herhangi bir can kaybı olmadan bu mesele de
sonuçlanır. Şu ana kadar gelen haberler can kaybı olmadığı
doğrultusunda. Ucuz atlatılmış bir durum. Bu
koşullarda herkese, özellikle Sabiha Gökçende uçağın içinde
bulunanlara, ailelerine tekrar geçmiş olsun diyoruz. Yaralılar varsa
onlara da acil şifa diliyoruz.
Bu koşullarda
çalışmalarımızı sürdürmek bugün için zor olur. O
nedenle yarın itibarıyla devam etmenin daha hayırlı ve
uygun olacağı kanaatindeyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
44.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Van ili Bahçesaray ilçesinde
yaşanılan çığ faciaları nedeniyle Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerinden oluşan bir heyetin olay yerine intikal
ettiğine, Sabiha Gökçen Havalimanında cereyan eden uçak kazası
nedeniyle Mecliste müzakerelere devam edilmesinin uygun olmadığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Haftaya iyi dileklerle
başlamıştık ama iki gündür üst üste çok kötü haberler
alıyoruz. Van Bahçesarayda dün 5, bugün 33e varan
kayıplarımızı, 38 kişinin çığ
faciasında hayatını kaybettiğini, çok sayıda
vatandaşımızın tedavi altında olduğunu
öğrendik. Oradan daha fazla kayıp haberi almamayı ümit ediyoruz.
Yaralılara, tedavi altında olan vatandaşlarımıza acil
şifalar diliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 4
arkadaşımızdan oluşan bir heyeti Van Bahçesaraya göndermiş
durumdayız.
Yine, bir saat kadar önce Sabiha Gökçen
Havaalanında bir uçağın pistten
çıktığını, üç parçaya
ayrıldığını ve bir yangının hızla
söndürüldüğünü hep birlikte takip ettik. Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Sayın Cahit Turhanın
açıklamalarından, şu ana kadar bir can kaybı
olmadığını ancak pilotlarla irtibat
sağlanamadığını ve uçağın içinde henüz
çıkarılmayı bekleyen yaralılar olduğunu öğrendik.
Bu kurtarma çalışmasının hiçbir ölüm haberi almadan
sonuçlanması en büyük temennimiz.
Meclisin hâletiruhiyesi milletinkinin
aynısıdır. Meclis milletin aynasıdır. Bu şartlar
altında müzakere yapmak, eleştiri yapmak ya da yasa yapmak uygun
düşmeyecektir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş
olduğumuz araştırma önergemizi çekiyoruz. Yarın da durumu,
tekrar, diğer gruplarla da değerlendirerek görüşeceğiz.
Kimsenin şöyle bir şey düşünmesini
istemeyiz: Bazen terör saldırılarında falan biz bu Meclisi
özellikle açık tutuyoruz. Bu, devlete, vatandaşlarımıza
karşı yapılan saldırılarda bu Meclisin
kararlılığını göstermek içindir ancak böylesine
acı bir durumda Meclisin çalışması, polemik yapması
veya eleştiri, tartışma; bunların hiçbirine yer yok.
Sayın Grup Başkan Vekillerimin
kanaatlerine aynen iştirak ediyorum. Takdir sizde olmak üzere biz de
durumumuzu ortaya koymuş olalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akbaşoğlu
45.- Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Van ili Bahçesaray ilçesinde
yaşanılan çığ facialarının ardından özel bir
hava yolu şirketine ait uçağın Sabiha Gökçen Havalimanında
pisten çıkması sonucu meydana gelen kaza nedeniyle grup başkan
vekillerinin istişaresi neticesinde Meclis
çalışmalarını nihayetlendirme kararını
aldıklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, ben de hepinizi
hürmetle selamlıyorum.
Tabii, hakikaten acımız büyük. Bugün Van
Bahçesarayda ikinci kez çığ olayının oluşması
münasebetiyle acımız daha da büyüdü. Bu münasebetle, ben, Van
Bahçesarayda hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza
Cenab-ı Haktan rahmet ve mağfiret diliyorum, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Bütün ekipler, devletin bütün birimleri orada,
gerekli müdahaleyi yapmaktalar.
Aynı şekilde, bugün akşam saatlerinde
özel bir hava yolu şirketine ait bir uçağın Sabiha Gökçen
Havalimanında pistten çıkması sonucu oluşan bir kaza söz
konusu. Bakanlıkla yaptığımız münasebet çerçevesinde,
elhamdülillah, şu anda herhangi bir can kaybının
olmadığı, yaralılara da hastanelere götürülerek hemen
müdahale edildiği ifade edildi.
Ben, bu münasebetle, bu uçak kazasındaki
vatandaşlarımızdan da inşallah, hiçbir can kaybı
olmadan, güzel, bizi mesrur edecek, sevindirecek haberleri hepimizin
almasını ümit ediyorum.
Bu münasebetle, biz de, Grup Başkan Vekili
arkadaşlarımızın istişaresi neticesinde, hep beraber,
sizlerin de takdiriyle, bugünkü çalışmalarımızı
nihayetlendirme kararı aldık.
Bu vesileyle tekrar milletimize
başsağlığı diliyor, yüce heyetinizi de saygıyla
selamlıyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın, Türk milletinin yaşanılan
olaylar karşısında birlik ve beraberlik içerisinde irade
oluşturabilen dünyanın örnek milletlerinden biri olduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Milletimizin büyüklüğünü, olaylar
karşısında oluşan iradesinin ne kadar güçlü olduğunu
hep birlikte görüyoruz. Türk milleti, bu olaylar karşısında,
hadiseler karşısında daima birlik ve beraberlik içerisinde irade
oluşturan dünyanın örnek milletlerinden bir tanesidir; bu gururla
ifade ediyorum. Grup Başkan Vekillerimizi, milletvekillerimizi tebrik
ediyorum.
Bir eski
arkadaşınız olarak zaman zaman bana Meclisi tarif edin.
dediklerinde ben Meclisin Türk milletinin şah damarı olduğunu
ifade etmişimdir, bugün de onu görüyoruz. Gerçekten çok büyük bir acı
duyuyoruz hep birlikte. Özellikle Van Bahçesarayda henüz sonuç tam ortaya
çıkmış değil ama 38 kişi; Sayın Grup Başkan
Vekilinin söylediği gibi, bizdeki resmî bilgiler de öyle.
Ayrıca
İzmirden İstanbula gelen uçaktaki olaylar da henüz tam
çözülmüş değil. Dolayısıyla, ortaya çıkan irade
milletimize yakışan bir iradedir. Hepinize teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisi ve Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi geri çekilmiştir.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin
Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan 66 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmesine
başlıyoruz.
2.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bişkek
Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak
İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti
Vatandaşlarının Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 6 Şubat 2020 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kapanma
Saati:19.47