TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
58inci
Birleşim
19
Şubat 2020 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin, 21 Şubat Dünya Ana Dili
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Karabük Milletvekili Niyazi Güneşin, Karabük ili Karaağaç köyü
Keltepe Kayak Merkezine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, Kırıkkale ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Mehmet
Ruştu Tiryakinin yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, ekonomik kriz nedeniyle borç
batağına saplanan kesimin hesaplarına bloke uygulamasından
vazgeçilmesi, sicil affı çıkarılması, borçların
yeniden yapılandırılması ile esnaf, sanayici ve çiftçilere
destek verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, taşımalı eğitim
sisteminde çocukların ve velilerin yaşadığı
mağduriyeti gidermek için herhangi bir çalışmanın
yapılıp yapılmayacağını Millî Eğitim
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, dünyanın sayılı
kütüphaneleri arasında yer alacak olan
Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesinin 7/24 hizmet
vereceğine ilişkin açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, ülkenin yükselmesinin
önüne geçmek isteyen şer odaklarının Taksim Gezi Parkında
kaos ortamı oluşturmak istediğine ilişkin
açıklaması
6.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya ve
Elâzığ illerinde yaşanan deprem nedeniyle zor durumda olan
esnafa Halk Bankası ve Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi
aracılığıyla kredilerin kullandırılabilmesi için
bankaların bir yıllık maliye kaydı şartını
üç aya indirmesi, ipotek taleplerini ertelemesi, kredileri doğrudan
kullandırması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Antalya ili Serik ilçesi Kadriye ve
Belek beldelerindeki günübirlik ve kamping olarak kullanılan
alanların halktan alınıp yandaşlara verilmek istendiğine
ve bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak 21 Şubat Cuma günü Serik
Belediyesi önünde basın açıklaması yapacaklarına
ilişkin açıklaması
8.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Tarım
İl Müdürlüğüne verilen 176 projeden 73ünün hibe almaya hak
kazandığına, Afyonkarahisar iline niçin bu kadar az hibe
desteği verildiğini Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
9.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Elektrik Kuvvetli
Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 60ıncı maddesinde Tüm
yüksek gerilim tesislerinde en az bir teknik işlerden sorumlu elektrik
mühendisi bulunmalıdır. ifadesinin yer almasına rağmen
uygulamada denetleme olmaması nedeniyle trafo tesislerinin güvensiz
şekilde kullanıldığına, bu hususta Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
10.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirne ili İpsala
ilçesinde yapılan 30 yataklı hastanenin uzman doktor olmadan halka
hizmet vermesinin nasıl beklendiğini Sağlık Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersin Büyükşehir Belediyesi
Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından
uygulanan 2020 ücret tarifesinin mağduriyet yarattığına
ilişkin açıklaması
12.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, 2011 yılında uygulanmaya
başlanan sözleşmeli erbaşlardan en az yedi yıl hizmet
süresi dolmuş olanların Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda
belirtilen hakları gereği kamu kurumlarına
atamalarının ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
13.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, BAŞKENTGAZ,
Kızılay ve Ensar Vakfı arasındaki para trafiğine, KYK
kredi borçlarını ödeyemeyen milyonlarca öğrenci varken
Amerikadaki 200 öğrenci için sözde transfer edilen paraların
hesabının neden sorulmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
14.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Sarp Sınır
Kapısının yanında alternatif olarak açılması
gündemde olan Muratlı Sınır Kapısına ilişkin
belirsizliğin devam ettiğine ve bölge halkının taleplerine
rağmen Batum Havaalanından Ankaraya uçuşlarla alakalı
Türk Hava Yolları tarafından herhangi bir işlemin
gerçekleştirilmediğine ilişkin açıklaması
15.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, deniz kaplumbağaları
hastanesinin İztuzu Plajına yapılmak istenmesinin
amacının ne olduğunu ve hastane için Dalyan merkezde bir
alanın belirlenmesi yönünde çalışmanın olup
olmadığını Çevre ve Şehircilik Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Kanal Dde yayınlanan
Hekimoğlu dizisinin tıbbi tanıtım mümessilleriyle ilgili
talihsiz, etik değerlerden yoksun bölümüyle ilgili RTÜKü gerekli
mevzuatı işletmeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Sağlık
Bakanlığının açıkladığı gıda
denetim sonuçlarının Türkiyedeki sağlıksız gıda
sorununu açık şekilde ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
18.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Rusyanın Türkiyeden
domates alımını durdurmasıyla yaşanılan
mağduriyetin önlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
19.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, maruz kalınan ekonomik
saldırılar nedeniyle BAĞ-KUR primlerini ödeyemeyen esnafın
2020 yılı sonuna kadar sağlık hizmetlerinden
yararlanmasının sağlanmasının yanı sıra ilaçlarını
da alabilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
20.-
Konya Milletvekili Halil Etyemezin, parlamenter sistemin siyasi krizler ve
yaşanan bu siyasi krizlere bağlı ekonomik belirsizliklere neden
olmasına karşın Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin bürokratik oligarşi ve tüm belirsizlikleri ortadan
kaldırmada büyük bir adım olduğuna ilişkin
açıklaması
21.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Gümüşhane ili Şiran
ilçesinde gerçekleştirilen madencilik faaliyetleriyle daha ne kadar
doğanın, çevrenin katledilip halkın
sağlığının yok sayılacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
22.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, ülkenin tek ücretli tüneli olan
Göcek Tünelinden geçişlerin ücretsiz hâle getirilmesini Muğlalı
hemşehrileri adına Ulaştırma ve Altyapı
Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması
23.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ilindeki
yatırımlara yeterli ödeneğin neden
ayrılmadığı ve kamu yatırımlarına kaynak
almak için daha ne kadar beklenileceğini Cumhurbaşkanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
24.-
Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın, Grup Yorum üyelerine konser
yasaklarının kaldırılması ve adil yargılanma
hakkının tanınması için yetkilileri göreve, halkı da
duyarlı olmaya çağırdığına, Gezi
davalarının bitmediğine, tahliye edilen Osman Kavalanın
cezaevinden çıkmadan gözaltına alınmasının kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
25.-
Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, Kayseri-Malatya kara yolunun
yatırım programına alınarak vatandaşların can ve
mal kaybına uğradığı kazaların önüne geçilmesinin
elzem olduğu konusunda Ulaştırma ve Altyapı Bakanına
seslendiğine ilişkin açıklaması
26.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, elektrik
fiyatlarının üreticilerin maliyet sorunlarının
başında geldiğine, tarımdan başka geliri bulunmayan
Oğuzeli, Yavuzeli, Araban, Nurdağı, İslahiye,
Karkamış ve Nizip ilçelerindeki çiftçilerin aylık elektrik
faturalarını ödeyemediğine ilişkin açıklaması
27.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, engellilerin sadaka değil
iş istediğine, kamuda engelli istihdamının yüzde 3ten
yüzde 6ya çıkarılması konusunda kanun teklifi verdiğine,
engellilerin sadece Dünya Engelliler Gününde değil yıl boyunca
sorunlarıyla ilgilenilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, 2011
yılından beri ülkede yaşanılan mülteci
akınlarının salgın hastalıkların
yayılmasında etkili olduğuna ve İdlibden gelmesi muhtemel
1 milyon mülteci düşünüldüğünde büyük sorunlar yaşamamak
adına ciddi adımlar atılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
29.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, AKPli Bergama Belediye
Başkanının 3 kadın çalışana
sendikalarını değiştirmeleri konusunda baskı
uygulayıp işten çıkarmasının Anayasaya
aykırı olduğuna ve işçilerin yanında olduklarına
ilişkin açıklaması
30.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu ilinin hastane ve
doktor açığının karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
31.-
Konya Milletvekili Gülay Samancının, küresel ekonomideki zayıf
seyre rağmen Türkiye ekonomisinin canlanmasının yükselerek devam
ettiğine ilişkin açıklaması
32.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, söz isteyen tüm milletvekillerinin
taleplerini karşılama konusunda gösterdiği
duyarlılıktan ötürü Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Göke teşekkür ettiğine, Burdur Gölündeki çekilmenin
boyutları konusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını duyarlılığa ve çözüm bulmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
33.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın ekonominin kötü
gittiği bir dönemde İş Bankasını olumsuz ithamlarla
gündeme getirmesinin borsada manipülasyona sebep olduğuna, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Atatürkün vasiyetine sahip çıkma görev ve
sorumluluğu bulunduğuna ve İYİ PARTİ olarak konunun
takipçisi olacaklarını kamuoyuna ilan ettiklerine, Türk
Eczacıları Birliğinin birçok ilacın geri ödeme listesinden
çıkarılması ve muadil ilaçlarda geri ödeme payının
düşürülmesinin vatandaşların ilaca erişimini zorlaştıracağı
yönündeki açıklamasını yerinde bir tespit olarak gördüklerine,
tıbbi ilaçlara yapılan yüzde 12 zammın vatandaşların
sırtına yüklenen yeni bir külfet olduğuna ve Hükûmeti bu konuda
duyarlı olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması
34.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İdlibde yaşanan son
saldırılardan sonra milyonların Türkiye sınırına
doğru harekete geçmesiyle Türkiyenin sıkıntılı
sonuçlara gebe olduğuna ve Türkiyenin Soçi ve Astana
Mutabakatlarında tek taraflı olarak yükümlülük altına
girdiğine, stratejik bir mesele hâline gelen İdlib krizinde
ciddiyetin daha fazla sınanmasının muhataplar
açısından hayırlı sonuçlar vermeyeceğine, Çinin Uygur
Türklerine yaptığı baskıları, asimilasyon
politikalarını ve fişleme faaliyetlerini ortaya çıkaran Çin
devlet belgelerinin oldukça vahim hususları ihtiva ettiğine, Fransa
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun Eylül 2020 itibarıyla Fransa
genelinde okullarda yabancı dil ve kültür derslerinin iptal edileceği
yönündeki açıklamasına ilişkin açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, ilaçlara yapılacak
yüzde 12 zammın hem hastalar hem de emekçiler açısından son
derece vahim bir durum olduğuna, Türk Eczacıları Birliğinin
birçok ilacın geri ödeme listesinden çıkarılacağı ve
muadil ilaçlarda geri ödeme payının düşürüleceği yönündeki
açıklamasına, hastalarını ve yurttaşlarını
müşteri olarak gören sağlık anlayışının
vardığı bu noktanın kabul edilemez olduğuna, Mardin
Büyükşehir Belediyesine kayyum olarak atanan Mustafa Yamanın
yaptıklarının saymakla bitmeyeceğine ve Giresun,
Kırklareli, Balıkesir Valiliği yaptığı dönemde de
ciddi sorunlar yaşandığına, beraat eden Osman
Kavalanın gözaltına alındığına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Bir manevrayla
beraat ettirmeye çalıştılar. ifadesinin yargıya müdahale
olduğuna, kuvvetler ayrılığının
kalmadığına ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Büyük Atatürkün vasiyetinin
çiğnendiği dönemlerin ya darbe dönemleri ya da tek adam
yönetimlerinin yaşandığı dönemler olduğuna,
İş Bankası hisselerinden gelen kâr payının Türk Dil
Kurumu ile Türk Tarih Kurumuna aktarıldığına,
Cumhurbaşkanının İş Bankasına yönelik olumsuz
ithamlarından Türk ekonomisi, Türk finans çevreleri ve finans
yaşamının etkileneceğine, yaşanılan ekonomik
buhrana bağlı olarak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat
Bankası üzerinden çiftçilere gelen hacizlerin kabul edilemez
olduğuna, çiftçilerin finansal sorunlarının
araştırılarak bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin
tespit edilmesi amacıyla hazırladıkları Meclis araştırması
önergesini Genel Kurul gündemine getireceklerine, AK PARTİ grup
toplantılarının Çarşamba gününe alınmasına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla Meclise gelmesi hâlinde TBMM Koruma
Müdürlüğünün devre dışı bırakılarak
Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğünün Meclisin
güvenliğine el koymasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
37.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Yunanistan
Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulosun Batı Trakyadaki Türklere
yönelik Müslüman Yunan azınlık ifadesini
kınadıklarına, Türkiyenin azınlıklara Lozan
Antlaşmasına uygun şekilde statü tanımışken
Yunanistanın Türklere yönelik baskıcı tutumunu kabul
etmediklerine ve Batı Trakya Türklerinin haklarının
gasbedilmesine yönelik her türlü eylemin karşısında
olduklarına ilişkin açıklaması
38.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, AKPnin yüksek faiz uygulayan Ziraat
Bankasına müdahale etmeyerek çiftçiyi yabancı sermayenin
kucağına atmasının beka sorunu olduğuna, Türkiye
topraklarının yabancıların eline geçmesinin engellenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
39.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, süt üreticilerinin zor durumda
olması nedeniyle yem başta olmak üzere girdi maliyetlerini azaltacak
tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
41.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Tarım Kredi
Kooperatiflerince çiftçilere verilmiş olan kredilerdeki
yapılandırmaların düşük faiz oranlarıyla
gerçekleştirilmesine ilişkin açıklaması
42.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın, Denizli ili Çardak ilçesi
Gemiş Mahallesinde mermer ocağına izin verilmesinin ardıç
ormanına kıymak anlamına geldiğine ve bu projeden
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
43.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Millî Sarayların
Cumhurbaşkanlığına bağlanmasıyla Meclis bünyesine
alınan personelin bankamatik memuru olarak
çalıştırılması konusuna Meclis
Başkanının göz yummasını kabul etmediğine
ilişkin açıklaması
44.-
Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 19 Şubat Çanakkale
Savaşının 105inci yıl dönümü vesilesiyle vatan için
mücadele eden tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
45.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, iflas eden özel okulların
öğrencileri ile öğretmenlerinin durumunun ne olacağını
ve konuya ilişkin mevzuat çalışmalarının ne zaman sona
erdirileceğini Millî Eğitim Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
46.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, rehabilitasyon öğretmenlerinin
mağduriyetinin giderilmesi için Millî Eğitim
Bakanlığını harekete geçmeye davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
47.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kırk altı yıldır
kapalı olan Maraşın yeniden turizme açılmasının
tüm insanlık için büyük bir kazanım olacağına ilişkin
açıklaması
48.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, en fazla beyin göçü veren ülkelerden
birisi olan Türkiyede tersine beyin göçünün sağlanamabilmesi için faiz
affının getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
49.-
Giresun Milletvekili Necati Tığlının, Türkiye Hentbol
Federasyonu Kadınlar Süper Liginde Mardin Büyükşehir Başak Spor
Kulübü ile Görele Belediyesi Spor Kulübü arasında oynanan maçta
yaşananlara ilişkin İçişleri Bakanı ile Gençlik ve
Spor Bakanından açıklama beklediklerine ilişkin
açıklaması
50.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Ticaret
Bakanlığının attığı adımlarla önemli
bir ivme yakalayan ihracatla birlikte ekonominin canlanarak güçlenmeye devam
ettiğine ilişkin açıklaması
51.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, Hatay ili Amanos Tüneli Projesinin
tamamlanarak hem bölgeye hem de ülkeye yeni yatırım heyecanı
yaşatacağını umduğuna ilişkin
açıklaması
52.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin 81 ilde altı gün boyunca gıda denetimi
yapacağız. ifadesine ilişkin açıklaması
53.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, seçim vaadi olarak söz verilen 3600 ek
göstergenin tüm kamu personelini kapsayacak şekilde hayata geçirilmesi ve
emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
54.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 24 mahpusun
Bandırma Cezaevinden Afyon Cezaevine darpla sevk edilmesinin, telefon
haklarının kullandırılmamasının ve hücre
cezasına maruz bırakılmalarının kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
55.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın ili İncirliova
ilçesinde ihale edilecek alanı da kapsayan bölgede 2016 yılı
Temmuz ayında çıkan yangın sonrası neden
ağaçlandırma çalışmasının yapılmadığını
ve yargının ardından bölgenin maden işletmesine
açılmasının tesadüf olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
56.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Gezi davasının
sonuçlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Manevralarla beraat ettirdiler. ifadesine, Hâkimler ve
Savcılar Kurulu Birinci Dairenin beraat kararı veren mahkeme heyeti
hakkında inceleme başlatmasına ve Parlamentonun bu tür
gelişmeleri seyretmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
57.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
hakkında beraat kararı verilen Osman Kavalanın cezaevinden
çıkamadan gözaltına alındığına, Hâkimler ve
Savcılar Kurulu Birinci Dairenin beraat kararı veren mahkeme heyeti
hakkında inceleme başlatması olayına Meclisin el
atması gerektiğine ilişkin açıklaması
58.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, meseleye
yaklaşımlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Yargının vereceği her türlü karara da
saygılıyız. ifadesi yönünde olduğuna ilişkin
açıklaması
59.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
60.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
61.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylanın 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
62.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
63.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili Mahir
Polatın 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
64.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
65.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
66.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
67.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa ilinde mevcut bina envanterleri
ile yorgun bina stokları çıkarılmamışken ve
hasarlı binalarda eğitime göz yumulurken Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanlığının Bursa depreme hazır.
açıklamasının dehşete düşürdüğüne ilişkin
açıklaması
68.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Türkiyenin birçok bölgesinde görülen uyuz
vakalarının halk sağlığını tehdit
ettiğine ve uyuz salgınıyla mücadele için ulusal ölçekli bir
plan hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
69.-
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın, depreme
dayanıksızlığı nedeniyle yıkılan Zonguldak
ili Gazi Ortaokulu öğrencilerinin mağduriyetinin giderilmesi için
Millî Eğitim Bakanlığını verdiği sözü tutmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral
ve 20 milletvekili tarafından, çiftçilerin ekonomik sorunlarının
tespiti ve yüksek faizli borçlarının neden olduğu
sıkıntıların çözümlerinin belirlenmesi amacıyla
12/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/2520) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
19 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları
tarafından, son yıllarda ülkemizde artış gösteren çocuk
istismarının engellenmesi, caydırıcı hukuki
düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla 18/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, çiftçilerin finansal sorunlarının araştırılarak
bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla
verilmiş olan (10/2470) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
19 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 88 Milletvekilinin
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 176)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Kuzey Doğu Anadolu
Bölgesinde coğrafi ve iktisadi şartlar nedeniyle yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi önerisine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24157)
2.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'de bir içme suyu
kaynağının bulanıklaşmasına ve bir şirkete
tahsis edilen içme suyu kaynağı ile ilgili iddialara ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24158)
3.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel'in, son on yılda ithal edilen
atıklar ile bu atıkların denetimine ve plastik çöp
miktarına dair çeşitli verilere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24159)
4.-
İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, İzmir'den son iki yılda
yurtdışına göç edenlere ve göçü önlemek amacıyla
alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/24160)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, demiryolu yolcu
taşımacılığının özel sektöre
devredileceği iddialarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24161)
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Pir Sultan Abdal
Kültür Derneği Cemevi'ne yapılan saldırıya ve faillerine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/24162)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2019
yılı Aralık ayında İŞKUR
aracılığıyla istihdam edildiği iddia edilen
kişilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/24163)
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kanal
İstanbul Projesine ayrılacak finansman ile yapılabilecek kamu
hizmetlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/24164)
9.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya'nın, çiftçilerin tarımsal kredi
kullanımının kolaylaştırılmasına ve kredi
borçlarının yapılandırılmasına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24165)
10.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Elazığ 2.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bir davaya ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24368)
11.-
Batman Milletvekili Feleknas Uca'nın, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris'te 3
kişinin öldürüldüğü olayın soruşturulmasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/24369)
12.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, KHK ile
ihraç edilen kişilerin pasaportlarına konan tahditlerin
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/24372)
13.-
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Munzur Üniversitesi
öğrencisi bir kadının kaybolmasıyla ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/24373)
14.-
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy'un, DİSKİ'nin borç
miktarı ile su fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24374)
15.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 2002-2019 yılları arasında
buğday, un, maya ve ekmek fiyatlarındaki yıllık
değişimler ile iflas eden fırın sayısına ve
tüketilen ekmek miktarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/24376)
16.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, tarımda girdi yükünün
hafifletilmesi amacıyla elektrik alımı hizmetinin indirimli
uygulanmasına,
Çamardı'da
yetişen Amasya elmasının coğrafi işaret ve tescilinin
yapılmasına,
Sulama
amaçlı kuyu açılmasına ve ruhsatı dondurulan kuyuların
ruhsatının ailede toprağı işleyene devredilmesine
yönelik çalışmaların bulunup bulunmadığına,
Niğde
ilinde patates siğili nedeniyle uygulanan tarımsal karantinaya,
Kaba
yem üretimi ve sulu tarım yapan üreticilere elektrik enerjisinde indirim
uygulanması talebine,
Niğde
ilindeki kaya oyma depolarının artırılmasına,
Çiftçilerin
bankalara olan kredi borçlarının yapılandırılması
talebine,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/24377), (7/24384), (7/24386), (7/24387),
(7/24388), (7/24389), (7/24390)
17.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Nevşehir-Niğde yolunda
bulunan Yeşilgölcük çevre yolunun bitümlü sıcak kaplama olarak
yapılması projesinin durumuna,
Niğde-Tepeköy-Çiftlik
yolunun yapımına,
Kayseri-Niğde
Devlet Yolu yapım çalışmalarına,
Ankara-Niğde
otoyol çalışmasının akıbetine,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/24378), (7/24380), (7/24381), (7/24382)
18.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, doğalgaz
fiyatlarına gizli zam yapıldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/24383)
19.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, tarımsal üreticilerin
elektrik faturalarının aylık düzenlenmesi uygulamasından
vazgeçilmesi talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/24385)
20.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezlerine yönelik vergi muafiyeti ve çalışan maaşlarında
iyileştirme önerilerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/24392)
21.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, TÜİK
tarafından kullanılmak üzere yapılan ek hizmet binasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/24393)
22.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kocaeli 1 Nolu F
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bazı yayın ve
kitapların mahkûmlara verilmediği iddiasına ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24394)
23.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Üsküdar Devlet
Hastanesinde asansörlerin bozuk olduğu iddialarına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/24396)
19 Şubat 2020
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN YILMAZ (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, gündeme
geçmeden önce 3 değerli milletvekilimize gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 21 Şubat
Dünya Ana Dili Günü nedeniyle söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Ruştu Tiryakiye aittir.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
Salondaki uğultuyu da bir keselim değerli
arkadaşlarım.
Sayın Tiryaki, sizden önce bir açıklamam
olacak.
Değerli arkadaşlarım, sisteme giren
arkadaşlarımızın sistemin aldığı
kadarıyla tümüne söz vereceğim; kimse ayrılmasın yerinden.
Buyurun Sayın Tiryaki.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili Mehmet
Ruştu Tiryakinin, 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü nedeniyle gündem
dışı söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütü UNESCO, 2000 yılında, 21 Şubat gününü Dünya Ana
Dili Günü olarak kabul etti. UNESCO, yirmi yıldır, dünyada dilsel
farkındalık yaratmak ve çok dilliliği teşvik etmek için 21
Şubat günü bir dizi etkinlik düzenliyor, Dünya Ana Dili Gününü kutluyor.
UNESCO, Dünya Ana Dili Gününü her yıl
farklı bir temayla kutluyor. Örneğin geçen yıl Dünya Ana Dili
Günü dünya yerli dilleri temasıyla kutlanmıştı, bu
yıl da sınır tanımayan diller temasıyla kutlamalar
yapılacak.
UNESCO, haklı olarak, çok dilliliği ve
dilsel çeşitliliği sürdürülebilir bir kalkınma ve
kalıcı bir barış için vazgeçilmez görüyor.
Bakınız, dünya üzerinde konuşulan dillerin yüzde 40ı yok
olma tehlikesiyle karşı karşıya. 7 binin üzerinde dil
konuşuluyor ve bunun yüzde 40ının önümüzdeki yüz yıl
içerisinde kaybolup, yok olup gideceği varsayılıyor.
Etnoloji adlı internet sitesi, Türkiyede
konuşulmakta olan 39 dilden söz ediyor. UNESCO Dünya Tehlike
Altındaki Diller Atlasına göre daha önce bu Atlasın ismi
Dünya Tehlike Altındaki Diller Kırmızı
Kitabıydı- Türkiyede yok olmuş veya yok olma tehlikesi
altında olan 18 tane dil var arkadaşlar. 3ü tamamen yok olmuş
durumda, Ubıhça, Mlahso ve Kapadokya Yunancası; Hertevin diliyse yok
olmayla karşı karşıya. Hertevin ve Mlahso, Süryani dilleri
arasında. Bir diğer Süryani dili olan Turoyo da UNESCO listesinde
tehlike altında görülüyor.
UNESCO, tehlike altındaki dillerle ilgili
olarak bir ayrım yapıyor. Önce, ülkemizde konuşulmakta olan son
derece tehlike altında olan diller: Hertevin bu kategoride, Siirt kökenli
Kuzeydoğu Arami dillerinden biri. 1999 yılı verilerine
göre bu dili konuşan yalnızca bin kişi var. Ciddi anlamda
tehlike altında olan diller var ülkemizde: Gagavuzca, Türkiyeli Yahudilerin
konuştuğu Ladino ve biraz önce söylediğim gibi Süryani dili olan
Turoyo. Kesinlikle tehlike altında olan diller var: Abazaca,
Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Çingene dilleri Atlasa göre
Romanice- Süryani dil ailesinde yer alan Suret dili; yine Atlasa göre
Türkiyede artık bu dili konuşan kimse yok, en son konuşanlar da
bu ülkeyi terk etti. Güvencesiz durumda olan diller ise Abhazca, Adigece,
Kabar-Çerkez dilleri ve Zazaca.
UNESCO birçok ülkede
tehlike altındaki dilleri korumak için bir dizi girişimde bulunuyor,
yalnız Türkiyede uyguladığı hiçbir program yok UNESCOnun.
Kanımca bunun bir tek nedeni var: Ya Türkiyenin yok olmakta olan dillerle
ilgili herhangi bir kaygı hissetmediğini düşünüyor ya da
Türkiyede böyle bir program yürütemeyeceğini düşünüyor.
UNESCO
yayımladığı Atlasla birlikte bir de kılavuz
yayınlıyor. Bu kılavuzda da bir dilin yok olmaktan nasıl
korunabileceği söyleniyor. Şimdi ben bu kılavuzdan bir iki cümle
okuyacağım. Diyor ki bu kılavuz: Bir dili yok olmaktan
koruyabilmek için yapılabilecek en önemli şey, insanların o dili
konuşabilmesi ve çocuklarına öğretebilmesi için uygun
koşulları yaratmaktır. Bu, genellikle tehlike altındaki
dilleri, azınlık dillerini tanıyan ve koruyan ulusal
politikaların, ana dili eğitimini destekleyen eğitim
sistemlerinin, o dili konuşan topluluk ile dil bilimciler arasında
bir yazı sistemi ve biçimsel bir yapı kazandırmak için
yaratıcı bir iş birliğinin var olması gerekir. En
belirleyici etken dili konuşan topluluğun dile yönelik tutumu
olduğundan, çok dilliliği ve azınlık dillerine
saygıyı yüreklendiren bir dili konuşmanın ödev değil,
zenginlik olduğunu hissettiren toplumsal ve siyasi bir ortam
yaratmaktır. Evet, UNESCOya göre tehlike altında olan dilleri
korumak için yapılması gerekenler bunlar.
Hükûmetiniz
döneminde, farklı dönemlerde, farklı dil ve lehçeler konusunda
farklı politikalar uygulandı. Ana dilin korunması,
geliştirilmesi, öğrenilmesi ve ana dilde eğitim çoğu zaman
bu ülkede güvenlik sorunu olarak algılandı, temel bir insan
hakkı olarak algılanmadı. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetlerini tek başına suçlamak istemem çünkü bu politika, önceki
hükûmetler döneminde de yine bir güvenlik bakışıyla değerlendiriliyordu.
Fakat son dönemde Kürt diline bir saldırı olduğunu ben size
birkaç örnekle söyleyeceğim.
Bakın, sadece OHAL döneminden sonra OHAL
KHKleriyle birçok kurumu kapattınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - 676
sayılı KHKyle, Türkiyede günlük Kürtçe yayın yapan tek gazete
olan Azadiya Welat gazetesini kapattınız. Evrensel gazetesine
bağlı Kürtçe yayın yapan bir dergi vardı, Tiroj dergisi,
OHAL KHKsiyle kapattınız. Kürt Dili Araştırma ve
Geliştirme Derneği vardı (Kurdi-Der) kapattınız.
İstanbulda Kürt Enstitüsü vardı, kapattınız.
DBPli belediyelere bağlı çok dilli
eğitim veren, başta 850 öğrencili Ferzad Kemanger Okulu olmak
üzere, 18 okul ve kreşi kapattınız. Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesine bağlı Zarokistan ve Xalxalok
kreşlerindeki öğretmenlerin sözleşmesini feshettiniz ve bu
kreşlerde tek dile geçtiniz. Yine, DBPli belediyelere bağlı çok
dilli eğitim veren Aram Tigran Konservatuvarını
kapattınız. Cegerxwin ve Nuda başta olmak üzere pek çok sanat
kurumundaki çok dilli eğitime son verdiniz.
Şimdi sorsak diyeceksiniz ki: Kardeşiz,
et ve tırnak gibiyiz. Böyle kardeşlik olmaz. Kardeş
kardeşin dilini inkâr etmez, kardeş kardeşin diline sahip
çıkması için destek sunar, dolayısıyla buna
kardeşlik denmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) -
İki cümle ekleyeceğim Sayın Başkanım müsaade
edersiniz.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Kardeşinize bunu yapıyorsunuz da, kendi dilinize mi sahip
çıkıyorsunuz? Ona da sahip çıkmıyorsunuz.
Ben bu yabancı dille eğitim veren
okullardan bahsetmeyeceğim ama hepimizin yakından
tanıdığı bir lise var, Kartal İmam Hatip Lisesi.
Kartal İmam Hatip Lisesinde Millî Eğitim Bakanlığının
desteği ve himayesinde 5incisi düzenlenecek Model Birleşmiş
Milletler Simülasyonu kapsamında konferanslar varmış. Bu
konferansların dilleri sizce ne olabilir? Ben söyleyeyim mi?
İngilizce, Arapça ve Osmanlı Türkçesi. İyi mi? Daha ne diyeyim,
bilemedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, yerimden kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Muş, söz talebiniz
oldu.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmacıyı dikkatle
dinledim. Burada bizim ne Kürtçeye ne de başka bir dile, asla ve asla
hasmane bir tutum içerisinde olmamız söz konusu olamaz. Kürtçe de bizim
ülkemizin dili, Türkçe de ve diğer konuşulan diller de; bunların
hepsi bu ülkenin zenginlikleri. Burada verilen örneklerle alakalı Bunlar
Kürtçe olduğu için kapatıldı. yaklaşımına katılmadığımızı
ifade etmek isterim. Türkçe faaliyette bulunan başka pek çok dernek de
farklı sebeplerden dolayı kapatıldı. Burada bahsedilen bu
derneklerle veya kuruluşlarla alakalı, sırf Kürtçe faaliyet
gösterdiği için kapatıldığını iddia etmek bizim
yaklaşımımız açısından doğru değildir,
parti olarak da böyle bir yaklaşımımız
olmamıştır. Kaldı ki bizim iktidarlarımız
döneminde, şu anda özel okul açabilirsiniz, kurs açabilirsiniz; millî
eğitimde bununla alakalı hukuki düzenlemeler yapıldı;
Televizyon yayınları var. Bununla alakalı ciddi bir
serbestliği zaten AK PARTİ iktidarları
kazandırmıştır ülkeye. Asla ve asla hasmane bir tutum
içerisinde olmamız söz konusu değildir. Kürtçe de bizim dilimizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Oluç.
Talebiniz nedir?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu
tartışmayı şimdi sürdürmek istemiyorum çok fazla ama
kayıtlara geçmesi için
Sayın Muşun bu söylediklerinden
şöyle bir şey çıkarmış oluyorum ben: Yani
atanmış olan kayyumların Kürtçe diline karşı
yürüttükleri hasmane tutumları benimsemiyorlar. Benimsemiyorsanız o
zaman önce bu kayyumları atamış olan İçişleri
Bakanlığına bunu anlatacaksınız, sonra da o
kayyumların bunu yapmasını iktidar olarak engelleyeceksiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Karabük Milletvekili Niyazi
Güneşin, Karabük ili Karaağaç köyü Keltepe Kayak Merkezine
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, Karabük Kayak Merkezi hakkında söz isteyen
Karabük Milletvekilimiz Sayın Niyazi Güneşe aittir.
Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sonunda da herhâlde bir davet bekleyeceğiz
sizden, değil mi Sayın Güneş?
NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük)
İnşallah Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2019 yılı sonunda hizmete alınan Karaağaç Keltepe Kayak
Merkeziyle ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken; Elâzığ
depreminde, İdlibde, Vanda ve uçak kazasında yaşamlarını
kaybeden vatandaşlarımıza ve askerlerimize Yüce Rabbimden
rahmet diliyorum, yaralılarımıza şifalar diliyorum.
Ayrıca dün akşam da Manisada bir deprem oldu, Manisalı
kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimi buradan iletmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, günümüzde turizm, deniz,
güneş, kum, kamp ve ören yerleri gibi yaz mevsimi temelli yapıdan
alternatif turizm türlerini kapsayan bir anlayışa dönüşmektedir.
Özellikle yaz turizmine alternatif olarak tüm dünyada kış turizm
noktaları önemli bir cazibe merkezi hâline gelmektedir. Kış
turizm merkezleri, kayak, kızak, teleferik, doğa yürüyüşü ve
tırmanış gibi birçok turizm faaliyetini bünyesinde
bulundurmanın yanı sıra günübirlik ziyaret, konaklama ve dinlenme
gibi hizmetleri de sunmaktadır. Her yaşa hitap eden kayak merkezleri,
taşıdığı coğrafi özellikler bakımından
da âdeta bir sağlık ve spor merkezi hâline dönüşmüştür.
Dünyada kış turizmine ilginin artması bu turizme yönelik elverişli
alanları değerlendirme durumunu da beraberinde getirmiştir.
Ülkemizde AK PARTİ hükûmetleri döneminde kış turizmine ve
kış sporlarına özel önem verilmiştir. Bu sayede ülkemizin
turizm çeşitliliği daha da zenginleşmiş, kış
aylarında insanlarımıza hem turizmin hem de istihdamın yolu
açılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Karabükümüzde de uzun
süredir gündemde olan Kayak Merkezi Projesi, 2019 yılının son
günlerinde ülkemizin 53üncü kayak merkezi olarak nihayete
kavuşmuştur. Temeli 2015 yılında atılan kayak
merkezimizin bulunduğu yer, doğası, coğrafyası,
manzarası, blok ormanları, gölleri, temiz havası ve suyuyla
nadide bir vatan köşesidir. Karabük il merkezine 29 kilometre mesafede
bulunan kayak merkezimiz, Karaağaç köyü sınırlarında, 2
binli rakımda ve 172 bin metrekarelik alanda inşa edilmiştir.
Tesisin bulunduğu noktada karın yerde kalma süresi yaklaşık
yüz yirmi gündür. Bu süre, kış turizmi ve kayakseverler
açısından oldukça iyi bir potansiyeldir. Ayrıca kar kalitesi de
Uludağ, Kartalkaya ve Ilgazla eş değere sahiptir. Bu hususlar
da bize tesisimizin geleceği hakkında umut vermektedir. Kayak
merkezimizin, özellikle Kuzey Anadolu kış turizmi koridorunda yer
alan Kartepe, Kartalkaya, Esentepe, Ilgaz Kayak Merkezlerine de iddialı
bir alternatif olacağına inanıyoruz.
Sayın milletvekilleri, kayak merkezimiz
şimdilik günübirlik olarak hizmet vermekte ise de konaklama tesislerinin
yapılmasının akabinde sadece kış aylarında
değil, kongre, fuar, futbol ve gençlik kampları, dağ ve yayla
turizmi gibi faaliyetler çerçevesinde 4 mevsim birçok turizm kolunda hizmet
verecek ve katkı sunacak potansiyele sahiptir. Kayak merkezimizin
Karabükümüzün turizmine, ekonomisine ve istihdamına da artı
değer katacağı muhakkaktır. Yöre halkımızın
beklentisi de bu doğrultudadır. Açıldığı günden
itibaren geçen sürede Karabüklü hemşehrilerimiz kayak merkezine sahip
çıkmış ve her gün yüzlerce insan bölgeye akın
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, kayak merkezimizi dünya miras kenti Safranbolumuzun sahip
olduğu turizm potansiyeliyle birlikte değerlendirdiğimizde önemi
daha da artacaktır. Konaklama tesisleriyle ilgili
çalışmalarımız ve görüşmelerimiz sürmektedir. Bunun
yanı sıra, ihtiyaçlarımızı ve eksikliklerimizi de en
kısa sürede tamamlayıp kayak merkezimizi dünya standartlarında
bir tesis hâline getirmek öncelikli görevlerimiz arasındadır.
AK PARTİ iktidarında yöremize böyle
nitelikli ve nezih bir tesisi kazandırmış olmanın gururunu
ve ayrıca mutluluğunu yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl
yolunu sıcak asfaltla tamamladığımız Karaağaç
Keltepe Kayak Merkezine siz değerli milletvekillerini ve kayakseverleri
davet etmekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözünüzü.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Son olarak,
kayak merkezi fikrinin oluşumundan tamamlanmasına kadar emeği
geçen başta önceki milletvekillerimiz olmak üzere bakanlarımıza,
valilerimize, sivil toplum örgütlerimize ve kamu görevlilerine teşekkürlerimi
sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Güneş.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, Kırıkkalenin sorunları
hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Önala aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Önal, süreniz beş dakika.
3.- Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önalın, Kırıkkale ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kırıkkalemizin sorunları
hakkında parti grubum adına gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, başta hemşehrilerim olmak
üzere ekranları başında bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı ayrı ayrı selamlıyor,
saygılarımı sunuyorum.
Sözlerime başlarken, vatan savunmasında
canlarını feda eden kahraman askerlerimize Allahtan rahmet,
gazilerimize acil şifalar, milletimize başsağlığı
diliyorum.
Anadolunun tam ortasında yer alan, 42 vilayeti
birbirine bağlayan, cumhuriyetle birlikte kurulan ve gelişen
Kırıkkalemiz maalesef eski günlerinden çok uzakta. 2000li
yıllarda nüfusunun 1 milyonu bulacağı öngörülen
Kırıkkalemiz maalesef her gün küçülüyor, göç veriyor.
Tüm Türkiyede olduğu gibi
Kırıkkalemizin de en önemli sorunu işsizlik ve yoksulluk.
İş bulamayan hemşehrilerimiz Ankaraya, İstanbula göç
ediyor. Sadece Ankarada yaşayan Kırıkkalelilerin
sayısı 200 bini aşmış durumda. 2019 yılında
Kırıkkalenin nüfusu yüzde 1,25 oranında azalmıştır
yani sadece geçen yıl 3.500 Kırıkkaleli Kırıkkaleyi
terk etmiştir.
Yıllarca Kırıkkalenin istihdam
yükünü tek başına karşılayan Makina Kimya Fabrikaları
küçülmüş, bu fabrikalara bağlı birçok atölye ve entegre tesis
kapanmıştır. MKEnin özelleşme ya da özerkleşme
adı altında işletme devrinin yapılacağı
söylentileri şehrimizde ciddi endişe doğuruyor. Bunun
yanında, MKEde çalışan kadrolu işçilerin
maaşlarında iyileştirme yapılmamış,
ağır işçilik tazminatları verilmemiş, neredeyse
yılın tamamında yüksek vergi dilimi adı altında
yaşadıkları haksızlıklar giderilmemiştir. Daha
önce yayımlanan 2 tane kanun hükmünde kararname olmasına rağmen
MKE taşeron işçileri kadroya geçememiştir. Kadro alamayan
bazı MKE taşeron işçileri kış günü işten
çıkarılmıştır. Makina Kimyayla ilgili verilen sözlerin
hiçbiri tutulmamıştır.
280 bin nüfuslu Kırıkkalede emekli
sayısı 55 bin, işsiz sayısı 12 bindir, icra
dairelerindeki dosya sayısı 50 bindir. İŞKUR önünde bir
umut iş bekleyen Kırıkkaleliler umutlarını yitirmeye
başlamıştır. Çocuğunun okul masraflarını
karşılayamayan, evine erzak alamayan hemşehrilerimiz
perişan hâldedir.
Bakın, size Kırıkkaleden birkaç
fotoğraf göstermek istiyorum. Merkeze bağlı Karşıyaka
Mahallemizde 3+1 müstakil bir eve gelen doğal gaz faturası 750
TLdir. Yine, bunun yanında, merkeze bağlı Gürler Mahallemizde
ortalama bir eve gelen elektrik faturası 267 liradır. Dar gelirli
yurttaşlarımızın yaşadığı bu
mahallelerde hemşehrilerimizin çoğu ya asgari ücretle
çalışmakta ya da evi sadece bir emeklinin emekli maaşı
geçindirmektedir. Değerli milletvekilleri, soruyorum: Bu elektrik ve doğal
gaz faturasını Kırıkkaleliler nasıl ödeyecek?
Yine, değerli milletvekilleri, size
Kırıkkaleden bir tablo daha göstermek istiyorum. Bu fotoğraf,
Kırıkkalede bir yediemin otoparkında çekilmiştir.
Fotoğrafta, borcunu ödeyemeyen nakliyecinin kamyonunu, esnafın
tırını, icralık çiftçinin traktörünü hep birlikte
görüyoruz. Bu fotoğraf, üreticinin, esnafın, çiftçinin perişan
hâlini tek başına ortaya koymaya yetiyor. Bu fotoğrafın
başka bir söze gerek bırakmadığını
düşünüyorum. Uyguladığınız yanlış ekonomi politikaları
Kırıkkaleyi ve Türkiye'yi bu hâle getirdi.
Değerli milletvekilleri, hemen her gün
kapımızı iş bekleyen insanlar çalıyor, iş
istiyor. Bu insanların büyük çoğunluğu üniversite mezunu.
İçlerinde ziraat mühendisleri, makine mühendisleri, öğretmenler,
hemşireler, işletme mezunları var. Pırıl
pırıl gençlerimiz kapı kapı iş arıyor.
Kırıkkalemizin sorunları bununla da
bitmiyor. Bir süre önce merkeze bağlı Yuva Mahallemizde TOKİ
tarafından evi olmayan emeklilerimiz için 927 adet konut yapıldı
ancak ekonomik kriz gerekçe gösterilerek bu evlerin peşinat, ön ödeme ve
taksit sayıları neredeyse 2 kat artırıldı. Birçok
emeklimiz bu zamlardan sonra ev sahibi olmaktan vazgeçti yani
Kırıkkalede emeklilerin ev hayali başka bahara kaldı.
Değerli milletvekilleri, 17 ve 18 Ocak
tarihlerinde Kırıkkalede meydana gelen bir olayda
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz
Hastalıkları Polikliniğinde birçok vatandaşımıza
Altuzan adı verilen ilaçla enjekte tedavi yapıldı.
Yapılan tedavi sonucu birçok vatandaşımızın görme
duyularını yitirdiği basına
yansımıştır, bu konu ulusal basında da yer
almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ÖNAL (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım.
AHMET ÖNAL (Devamla) Yaşanan bu olaydan sonra
Kırıkkaleli hemşehrilerimiz Ankarada tedavi altına
alınmıştır. Aslında bu iğne bağırsak
kanserinde kullanılan ancak göz içi hastalıklarda da
kullanılmasına müsaade edilen, fiyat olarak da endikasyonlu
diğer 2 ilaca göre maliyeti düşük olan bir iğnedir. Altuzan
adı verilen bu ilacın kısa ürün bilgilerinde daha önce göz içi
kullanımlara uygun olmadığı yazılıyken bu
yazı Bakanlıkça kaldırılmıştır. Aynı
ilacın yurt dışı versiyonunda bu ilacın göz içi
rahatsızlıklarında kullanılamayacağı
yazılıdır. 2 tane ruhsatlı ürün varken, maalesef,
Sağlık Bakanlığı, hekimlerimizi ruhsatsız ilaç
kullanmaya zorlamıştır. Yani maliyet, hastaların
sağlığına tercih edilmiş;
vatandaşlarımız, Sağlık
Bakanlığının bu dayatması yüzünden gözlerini
kaybetmiştir. Bu konuda, başta hastalarımız ile
hekimlerimizin mağduriyetini önleyecek gerekli tedbirlerin acilen
alınması, yeni yaşanacak vakaların önüne geçilmesi
gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, işsizliğin
ve yoksulluğun olmadığı, gençlerimizin geleceğe umutla
baktığı bir Kırıkkale ve Türkiye diliyor, hepinizi
saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren değerli milletvekili arkadaşlarımıza söz
vereceğim.
Sayın Barut
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, ekonomik kriz nedeniyle borç batağına saplanan kesimin
hesaplarına bloke uygulamasından vazgeçilmesi, sicil affı
çıkarılması, borçların yeniden yapılandırılması
ile esnaf, sanayici ve çiftçilere destek verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
ekonomik krizin darbe vurduğu ülkemizde herkes borç batağına
saplandı, vatandaşlarımız ve esnaflarımız
kullandıkları kredileri, kredi kartlarını, ticari kredileri
ve konut kredilerini ödeyemiyor. Sanayici, iş insanı ve
esnaflarımız çekini yazdırdı, yüksek faize maruz kalıp
temerrüde düşenlerin kredi sicilleri bozulmuş oldu.
Vatandaşın bankalara ve finans şirketlerine kredi ve kredi
kartı borcu 611 milyarı buldu. Geçen yıl borcunu ödeyemeyen 1
milyon 403 bin kişi icra takibine takılırken aynı dönemde
borcunu ödeyemeyen 3 milyon 687 bin kişi var. 16 Şubat
itibarıyla 1 milyon 180 bin yeni icra dosyası açıldı.
İcra dairelerinde 20 milyon 520 bin dosya derdest bulunuyor. Bu krize
çözüm üretemeyenler şimdi Müflis tüccar eski defterleri
karıştırırmış. misali e-haciz sistemiyle
esnafından sanayicisine borçlu her kesimin hesaplarına bloke koyuyor.
Bloke uygulamasından vazgeçilmesini, sicil affı
çıkarılmasını, borçların yeniden
yapılandırılmasını; esnaf, sanayici, çiftçi ve
yurttaşlarımıza destek verilmesini istiyoruz
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karasu
3.- Sivas Milletvekili Ulaş
Karasunun, taşımalı eğitim sisteminde çocukların ve
velilerin yaşadığı mağduriyeti gidermek için herhangi
bir çalışmanın yapılıp
yapılmayacağını Millî Eğitim Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Taşımalı eğitim sistemi,
öğrencilerimizi ve ailelerini mağdur etmeye devam etmekte.
Sivasın birçok ilçesinde taşımalı sistemle
eğitimlerine devam etmeye çalışan çocuklarımız, mevcut
koşullar karşısında zorlanmaktadır. Özellikle
kış aylarında yolların kapalı olduğu, hava
muhalefeti nedeniyle okula gidiş-gelişlerin tehlikeli olduğu
ilçelerde eğitime sık sık ara verilmekte, eğitimde
süreklilik ortadan kalkmaktadır. Köylerine 25-30 kilometre
uzaklıktaki okullarına ulaşmaya çalışan
öğrencilerimiz gibi velilerimiz de bu sistemden nasibini almakta,
evlatlarını okullara endişe içerisinde göndermektedir. Zorunlu
öğrenim kapsamında ilkokul çağındaki
çocuklarımızın taşınması, eğitim sisteminin
en önemli sorunudur.
Bu bağlamda, Millî Eğitim Bakanına
sormak istiyorum: Taşımalı eğitim sistemiyle
çocuklarımızın ve velilerimizin yaşadığı
mağduriyeti gidermek için herhangi bir çalışma yapacak
mısınız?
BAŞKAN Sayın Özkan
4.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, dünyanın sayılı kütüphaneleri arasında yer
alacak olan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesinin 7/24
hizmet vereceğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Yarın açılacak olan
Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi 7/24 hizmet verecek.
125 bin metrekare kapalı alana sahip, aynı anda 5 bin kişiye
hizmet verebilecek kapasitede. 4 milyon basılı, 120 milyon elektronik
yayın, 550 bin e-kitap ve nadir birçok eser bünyesinde bulunuyor.
Dünyanın sayılı kütüphaneleri
arasında yer alacak böylesine muhteşem bir eserin ülkemize
kazandırılmasında öncülük eden başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere, yapımında emeği geçen herkese şükranlarımı
sunuyor, milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ülkenin yükselmesinin önüne geçmek isteyen şer
odaklarının Taksim Gezi Parkında kaos ortamı
oluşturmak istediğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2013 yılı Mayıs ayında,
ülkemizin yükselmesinin önüne geçmek isteyen şer odakları, Taksim
Gezi Parkında yaklaşık üç ay sürecek bir
kalkışmanın fitilini ateşleyerek ülkemizde bir kaos
ortamı oluşturmak istemişlerdir. Kamu binaları, MOBESE
kameraları, parti binaları ve iş yerleri tahrip edilmiştir;
belediye otobüsleri, özel araçlar, polis araçları ve ambulanslar ise
kullanılmaz hâle getirilmiştir. Gezi olaylarının
doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolarken dolaylı maliyeti ise yüzlerce
milyar doları bulmuştur.
Gezi olaylarında, kendilerinin ifadesiyle
Mesele ağaç değildi. Hedef, askerî darbelerde, muhtıralarda,
FETÖnün 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde olduğu
gibi devletimizdi, milletimizdi. Gezi olayları bizim gözümüzde
Vandalizmdir, bu konuda durduğumuz yer nettir.
Gezi olaylarının aziz milletimizin
vicdanındaki yeri mahkûmiyettir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
6.- Malatya Milletvekili Mehmet
Celal Fendoğlunun, Malatya ve Elâzığ illerinde yaşanan
deprem nedeniyle zor durumda olan esnafa Halk Bankası ve Esnaf ve
Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi aracılığıyla kredilerin
kullandırılabilmesi için bankaların bir yıllık maliye
kaydı şartını üç aya indirmesi, ipotek taleplerini
ertelemesi, kredileri doğrudan kullandırması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya)
Teşekkürler Başkanım.
Malatya ve Elâzığda yaşanan deprem
nedeniyle, esnaflarımıza, doğrudan Halkbank ve Esnaf ve
Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi aracılığıyla 50
bin TL faizsiz, beş yıl ödemeli kredi imkânı sağlanmıştır
ancak Malatyada bulunan Halkbank şubeleri, esnaflarımızdan bir
yıllık Maliye kaydı şartı ve ipotek istemektedir.
Kredi alamayanlar esnaf kooperatiflerine yönlenmektedir. Malatyada bulunan 20
bine yakın kayıtlı esnafımıza, iki ay içerisinde,
sadece kooperatifler aracılığıyla bu kredinin
kullandırılması mümkün değildir.
Bankaların bir yıllık Maliye
kaydı şartını üç aya indirmesi, ipotek taleplerini
ertelemesi ve kredileri doğrudan kullandırması
esnaflarımızın ve esnaf odalarımızın talebidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özer
7.- Antalya Milletvekili Aydın
Özerin, Antalya ili Serik ilçesi Kadriye ve Belek beldelerindeki günübirlik ve
kamping olarak kullanılan alanların halktan alınıp
yandaşlara verilmek istendiğine ve bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi
olarak 21 Şubat Cuma günü Serik Belediyesi önünde basın
açıklaması yapacaklarına ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Antalya Serikteki turizm merkezimiz Belekte
günübirlik ve kamping olarak kullanılan 180 bin metrekarelik alan ile
Kadriyedeki 125 bin metrekarelik alan halktan alınıp yandaşlara
peşkeş çekilmek istenmektedir. Kuş uçuşu 22 kilometrelik
sahil şeridi Belekte 880 metreden 280 metreye, Kadriyede 500 metreden
260 metreye düşürülüyor. Bölgedeki bin yataklı orta ölçekli bir otel
bile 200, 300 metre sahil şeridi kullanırken halkın
uğradığı haksızlığın boyutu
ortadadır. Anayasal hak olan sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkı halkın ellerinden alınamaz. 9 Martta
söz konusu plan askıdan indirilecek. Bu iş için, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak 21 Şubat Cuma günü saat on birde Serik Belediyesi önünde
basın açıklaması yapacağız.
Tüm halkımızı bu konuya duyarlı
olmaya ve hep beraber mücadele etmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
8.- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Tarım İl Müdürlüğüne verilen
176 projeden 73ünün hibe almaya hak kazandığına, Afyonkarahisar
iline niçin bu kadar az hibe desteği verildiğini Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Başkanım.
Afyonkarahisar Tarım İl Müdürlüğüne
verilen 176 projeden sadece 73 proje hibe almaya hak
kazanmıştır. Bu 73 proje de çoğunlukla 2
danışmanlık şirketine ait projedir. Afyonkarahisardaki tüm
danışmanlık şirketlerinin projelerine onay verilmesinde
maalesef objektif kriterlerin baz alınmadığı, siyasi
kriterler ve ahbap çavuş ilişkilerinin esas
alındığı iddiaları ortada dolaşmaktadır.
Projelerin onay almamasından dolayı en çok zararı
Afyonkarahisarlı hemşehrim, Afyonkarahisara yatırım yapmak
isteyen yatırımcı ve danışmanlık şirketleri
görmektedir.
Buradan Bakana bir kez daha soruyoruz: Sunulan
projelerin yarısı bile onay alamayan Afyonkarahisarımıza
niçin bu kadar az hibe desteği verilmektedir? Yıllardır iktidara
hatırı sayılır destek veren Afyonkarahisarlı
hemşehrim Adalet ve Kalkınma Partisi için üvey evlat mıdır?
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
9.- Nevşehir Milletvekili
Faruk Sarıaslanın, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri
Yönetmeliğinin 60ıncı maddesinde Tüm yüksek gerilim
tesislerinde en az bir teknik işlerden sorumlu elektrik mühendisi
bulunmalıdır. ifadesinin yer almasına rağmen uygulamada
denetleme olmaması nedeniyle trafo tesislerinin güvensiz şekilde
kullanıldığına, bu hususta Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Teşekkür
ederim Başkanım.
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri
Yönetmeliği madde 60 uyarınca Tüm yüksek gerilim tesislerinde en az
bir teknik işlerden sorumlu elektrik mühendisi bulunmalıdır.
denilmektedir. Ancak ilimiz Nevşehir genelinde yaklaşık 7 bin
trafo tesisi bulunmakta olup bu trafo tesislerinin 1.200 tanesi
dağıtım şirketi sorumluluğunda, geriye kalan
kısım ise özel trafo tesislerindedir. Elektrik mühendisleri
odasından çıkan yüksek gerilim işletme sorumluluğu tescil
belgesi sayısı 2020 yılı itibarıyla 57 adettir.
TEDAŞ, MEDAŞ gibi resmî kurum ve tescillerin görev ihmali
yaptığı görülmektedir. Uygulamada denetleme
olmadığı için trafo tesisleri güvensiz bir şekilde
kullanılmaktadır. Bu durum ilimiz genelinde yerel elektrik
kesintilerine, tarım arazilerinde yangınlara, elektrikte kazalara ve
hatta ölümle sonuçlanan vakalara neden olmaktadır. Enerji
Bakanlığını bu konuyla ilgili göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Edirne ili İpsala ilçesinde yapılan 30
yataklı hastanenin uzman doktor olmadan halka hizmet vermesinin nasıl
beklendiğini Sağlık Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sağlık Bakanına buradan bir şey
hatırlatmak istiyorum. Pirinciyle meşhur, 28 bin nüfuslu İpsala
ilçemizde Bakanlığınız 30 yataklı yeni bir hastane
yaptı; bu çok güzel. Hastanede bir tane bile uzman doktor yok, sadece
haftanın değişik günlerinde Keşan ilçemizden gününe göre
uzman doktor geliyor. İlçemiz hastanesi yaklaşık beş
altı yıl öncesine kadar kadın doğum ünitesi
ameliyathanesiyle insanlarımıza hizmet etmekteyken şu an
tahliller Keşana gönderilerek yapılmaktadır. AKP, bina
yapmış ama hastane yapamamış. İçinde uzman doktor
olmayan hastaneden halkımıza hizmet yapmasını nasıl
beklersiniz? Hastaneleriniz de adalet saraylarına benzedi. Doktorsuz
hastane, adaletsiz adalet sarayları tam AKP işi.
Sağlık Bakanına buradan soruyorum:
Eğer kendi hastanelerinizden zaman bulabilirseniz İpsalaya ne zaman
uzman doktor ataması yapacaksınız? Uzman doktor
göndermeyecektiniz niye hastane yaptınız? Uzman doktorları
olmayan bir hastanenin sağlık ocağından, aile hekimliğinden
farkı nedir?
BAŞKAN Sayın Kılavuz
11.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Mersin Büyükşehir Belediyesi Mersin Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından uygulanan 2020 ücret
tarifesinin mağduriyet yarattığına ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın
Başkanım, Mersin Büyükşehir Belediyesi MESKİ Genel
Müdürlüğü tarafından güncellenerek uygulanan 2020 ücret tarifesi
büyük bir mağduriyet yaratmıştır. İlk defa meskenine
su bağlatmak isteyen abonelerden 1 defaya mahsus alınan abonelik
ücretlerinde fahiş bir zam uygulamasına gidilmiş ve
vatandaşlarımız bu zamla mağdur edilmiştir.
Yine bazı ilçelerde su zammı
aşırı miktarda olup kademeli artışlar çok fazla
olmuştur. Katılım payı adı altında üst limit
olarak meskenin emlak vergi değerinin yüzde 2si oranında talep
edilen bu miktar, çok yüksek rakamlara tekabül etmektedir. Hemşehrilerimiz
ödemeyi yapamamakta, hanesine su bağlatamamaktadır. Bakım,
depozito ve tesisat ücretleri, su ve kanalizasyon katılım bedelleri
makul seviyelere indirilmeli, zamlı tarife bir an önce geri çekilmelidir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Keven
12.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, 2011 yılında uygulanmaya başlanan sözleşmeli
erbaşlardan en az yedi yıl hizmet süresi dolmuş olanların
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda belirtilen hakları gereği
kamu kurumlarına atamalarının ne zaman
yapılacağını öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Sayın Başkan,
2011 yılında uygulanmaya başlanan sözleşmeli erbaş
uygulamasında görev süresi yedi yılı dolup ayrılanlar
kanunda belirtilen hakları olan kamu kurumlarına
atamalarının yapılmasını bekliyorlar. Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu ek madde 1de en az yedi yıl hizmet süresi
dolmuş olanlardan nitelik belgesi olumlu olanların kamu kurumlarına
atanmasının yapılacağı açıkça
belirtilmiştir. Sözleşmeli erbaşlarımızın terör
bölgelerindeki yoğun mesailerinin sonrası görevlerini
tamamladılar ve şimdi kamu kurumlarına atamalarının
yapılmasını beklemektedirler. Binlerce sözleşmeli erbaş
bu doğrultuda kanunda belirtilen hususlara göre atamalarının ne
zaman yapılacağıyla ilgili acil bir duyuru bekliyorlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Kasap
13.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, BAŞKENTGAZ, Kızılay ve Ensar
Vakfı arasındaki para trafiğine, KYK kredi borçlarını
ödeyemeyen milyonlarca öğrenci varken Amerikadaki 200 öğrenci için
sözde transfer edilen paraların hesabının neden
sorulmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kızılayı da arpalık
yaptılar. Başkent Doğalgaz, 8 milyon doları, kurumlar
vergisi muafiyeti ve stopaj istinasıyla, hile ve hülle yolunu da
kullanarak Amerikada Ensar uzantısı bir vakfa transfer etti.
Manhattanda sözde öğrenci odaklı gökdelenler yapılıyor. Bu
etik olmayan hile ve hülle yollarıyla Kızılayın ismi de
karalanmış ve lekelenmiştir, Kızılayı da bu
işe alet ettiniz. KYK kredi borçlarını ödeyemeyen milyonlarca
öğrenci varken Amerikadaki 200 öğrenci için sözde transfer edilen bu
paraların hesabını neden sormuyorsunuz, zeytinyağı
gibi sürekli üste çıkıyorsunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
14.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Sarp Sınır Kapısının
yanında alternatif olarak açılması gündemde olan Muratlı
Sınır Kapısına ilişkin belirsizliğin devam ettiğine
ve bölge halkının taleplerine rağmen Batum Havaalanından
Ankaraya uçuşlarla alakalı Türk Hava Yolları tarafından
herhangi bir işlemin gerçekleştirilmediğine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiyeyi Gürcistana bağlayan Sarp
Sınır Kapısının yanında alternatif olarak
açılması gündemde olan Muratlı sınır
kapısına ilişkin olarak belirsizlik devam etmektedir. Her iki
parlamento arasında milletlerarası anlaşma olarak kabul edilen
ama bugüne kadar herhangi bir çivi çakılmayan bu kapının
açılmasına ilişkin her iki ülke halkının da beklentisi
vardır. Bu konuda ilgililerin, Dışişleri
Bakanlığının gerekli duyarlılığı
göstermesini istiyorum.
Ayrıca Batum Havaalanı bilindiği
üzere her iki ülkenin ortak kullanımındadır. Yıllardır
dile getirmiş olmamıza rağmen ne yazık ki Batum
Havaalanından Ankaraya uçuşlarla alakalı Türk Hava
Yolları tarafından herhangi bir işlem
gerçekleştirilmemiştir. Bölge halkı, İstanbulun tarifeli
uçak seferleri olmasına rağmen başkent ile Batum arasında
uçak seferlerinin yapılmasıyla alakalı talep ve beklenti
içerisindedir. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığının
ve Türk Hava Yolları yetkililerinin bölge halkının talepleri
doğrultusunda gerekli işlemleri yapmaları konusunda, bu talepleri
yerine getirme doğrultusunda gerekeni yapmaları için bu sorunu bir
kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirdim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin...
15.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, deniz kaplumbağaları hastanesinin İztuzu
Plajına yapılmak istenmesinin amacının ne olduğunu ve
hastane için Dalyan merkezde bir alanın belirlenmesi yönünde
çalışmanın olup olmadığını Çevre ve
Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Başkan.
Sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına: Deniz
kaplumbağaları yuvalama alanı olarak belirlen Dalyan İztuzu
Sahili, özel çevre koruma bölgesidir; doğal hayatın
çeşitliliği ve Muğla turizmi için önemli bir zenginliktir.
Dalyan İztuzu Plajında DEKAMER adlı, deniz kaplumbağalarına
yönelik kurtarma ve rehabilitasyon hizmeti veren bir merkez bulunmaktadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve DEKAMER, mevcut deniz
kaplumbağa hastanesini yenilemek amacıyla Dalyan İztuzu
Plajına yeni tesisler yapmayı planlamaktadır. Bölgenin
doğal dokusuna zarar verebileceği, Kıyı Kanununa aykırı
olacağı, sahilde başka yapılaşmaların da önünü
açacağı gibi sebeplerle hastanenin plaja yapılmasının
uygun olmayacağı şeklinde yaygın bir görüş
vardır. Hastanenin ısrarla İztuzu Plajına
yapılmasının amacı nedir? Hastane için İztuzu
Plajı yerine Dalyan şehir merkezinde bir alan belirleme yönünde bir
çalışma var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel...
16.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, Kanal Dde yayınlanan Hekimoğlu dizisinin
tıbbi tanıtım mümessilleriyle ilgili talihsiz, etik değerlerden
yoksun bölümüyle ilgili RTÜKü gerekli mevzuatı işletmeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
dün akşam Kanal Dde yayınlanan Hekimoğlu isimli dizide
tıbbi tanıtım mümessilleriyle ilgili talihsiz, etik değerlerden
yoksun bir bölüm sahnelenmiştir. Bu durum hem tıbbi mümessil,
represent mesleğini bir aşağılama hem de kadın
hakları açısından sorunlu bir yaklaşımdır.
Dizideki bu sahnede bir kadın mümessil, mesleğini yaparken bedenini
kullanıyor şeklinde resmedildiği için binlerce tıbbi
kadın mümessilin onuru kırılmıştır. Ayrıca
tüm tıp camiasında da yoğun üzüntüye sebep olmuştur. Bu
durumu telafi etme adına ilgili kanalı bu camiadan özür dilemeye ve
RTÜKü de bu konuda gerekli mevzuatı işletmeye davet ediyorum.
Ana akım medya ekranlarında hakarete
uğramayan muhalefet siyasetçisi kalmadı. Kan gövdeyi götürüyor,
kırılmayan kol, bacak, parmak kalmadı, ceza verilmedi; bari
tıbbi mümessillerin bu kırılan onurunu tamir edin.
BAŞKAN Sayın Aycan...
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, Sağlık
Bakanlığının açıkladığı gıda
denetim sonuçlarının Türkiyedeki sağlıksız gıda
sorununu açık şekilde ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Bakanlık gıda denetimlerinin sonuçlarını
açıkladı. Sonuçlar, Türkiyede hileli gıda,
sağlıksız gıda sorununu açık bir şekilde
göstermektedir.
Gıda, insan sağlığını
direkt etkiler. Gıdanın yetersizliği sorun olduğu gibi,
sağlıksız olması da sorundur. Fakat Türkiyede gıda
güvenliğinde sorun devam etmektedir. Bu nedenle, denetimler
artırılmalıdır. Sadece şikâyete dayalı denetim
yetersizdir, düzenli denetimler yapılmalıdır, merdiven altı
üretim önlenmelidir. Üretilen her seriden örnek alınmalı, ayrıca
piyasa denetimi yapılmalıdır. Gıda analiz sonuçları
açıklanmalı, hileli gıda üretenlere en ağır cezalar
verilmelidir, tekrar gıda üretim işine girmesine izin verilmemelidir.
Gıda üretimi, satışı ve kullanımı
sırasında gıda güvenliğine özen göstermeliyiz; böylece,
gıdaya bağlı hastalıkları önleyebiliriz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Şimşek
18.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Rusyanın Türkiyeden domates alımını
durdurmasıyla yaşanılan mağduriyetin önlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ocak, şubat ayları
özellikle seracılık yapan çiftçilerimiz için en zor aylardır,
binbir zorlukla o seralarda soba yakarak, seraları ısıtarak
yüksek maliyette sebze yetiştirmektedirler. Yalnız, Rusyayla
yaşanan sorunlardan dolayı Rusya şu anda domates ithalatına
kota koymuş, gemiyle gönderilen domatesleri geri göndermiş, şu
anda yüzlerce tır domates de gümrük kapılarında
bekletilmektedir. Çağrım Ticaret Bakanınadır:
İvedilikle bu soruna bir çözüm üretilmeli, gümrük kapılarında
bekletilen, en azından şu anda oraya kadar gitmiş olan
tırların Rusyaya girişi mutlaka sağlanmalıdır.
Bazı tırlar da oraya girmek üzere Ukrayna üzerinden
yönlendirilmişler, şu anda onları da almıyorlar. Bu hem iç
piyasadaki domates fiyatlarını etkiliyor hem çiftçiyi perişan
ediyor. Bu konuda acil bir çözüm üretilmesini talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaşıkçı
Yok.
Sayın Yılmaz
19.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, maruz kalınan ekonomik saldırılar nedeniyle
BAĞ-KUR primlerini ödeyemeyen esnafın 2020 yılı sonuna
kadar sağlık hizmetlerinden yararlanmasının
sağlanmasının yanı sıra ilaçlarını da
alabilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2018 Ağustosundan itibaren maruz
kaldığımız ekonomik saldırılar nedeniyle
BAĞ-KUR primlerini ödemeyen esnafımız sağlık
hizmetlerinden yararlanamamışlardır. Esnafımızın
sesini duyan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın
Selçuk önce prim borcu olanların 2019 yılı sonuna kadar muayene
ve tetkiklerini yaptırabileceklerini açıklamış, sonra 8
Ocak 2020 tarihinde bu süreyi 2020 yılı sonuna kadar
uzattığını söylemiştir. Bu yapılan
uygulamayı desteklemekle beraber eksik bulduğumuzu ifade etmek
istiyoruz. Zira prim borcu olan esnafımız her ne kadar muayene
oluyorsa da altmış günün üzerinde prim borcu olan esnafımız
ilaçlarını alamamaktadır. Hastanın muayene olup
ilaçlarını alamaması hastaya hiçbir fayda
sağlayamayacağı göz önünde bulundurularak en azından yıl
sonuna kadar prim borçlu esnafımızın ilaçlarını
alabilmesi sağlanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Etyemez
20.- Konya Milletvekili Halil
Etyemezin, parlamenter sistemin siyasi krizler ve yaşanan bu siyasi
krizlere bağlı ekonomik belirsizliklere neden olmasına
karşın Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
bürokratik oligarşi ve tüm belirsizlikleri ortadan kaldırmada büyük
bir adım olduğuna ilişkin açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
bugün 19 Şubat. 19 Şubat 2001 tarihinde, bundan tam on dokuz yıl
önce Millî Güvenlik Kurulunda dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezerin elindeki Anayasa kitapçığını dönemin
Başbakanı olan rahmetli Bülent Ecevitin önüne
fırlatmasıyla ülkenin, tarihimizin en büyük siyasi ve ekonomik
krizlerinden biri başlamıştır. Yakın geçmişte
uygulanan parlamenter sistemin, koalisyon hükûmetleri, bitmeyen siyasi krizler
ve yaşanan bu siyasi krizlere bağlı ekonomik belirsizliklere
neden olması hepimizin hafızalarında tazeliğini
korumaktadır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, bürokratik oligarşi ve tüm belirsizlikleri ortadan
kaldırmada çok büyük bir adım olmuştur. Yeni sistemle birlikte,
ekonomi yönetiminde çok başlılık ve kurumlar arasındaki
uyumsuzluk ortadan kaldırılmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
değişikliğiyle millî iradenin üstünlüğü ilkesini
demokrasimizin tam merkezine yerleştirdik. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle Türkiyenin kayıplarla geçen yılları tarih
olmuştur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
21.- Kocaeli Milletvekili Tahsin
Tarhanın, Gümüşhane ili Şiran ilçesinde gerçekleştirilen
madencilik faaliyetleriyle daha ne kadar doğanın, çevrenin katledilip
halkın sağlığının yok
sayılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gümüşhanenin Şiran ilçesinde
gerçekleştirilen madencilik faaliyetlerinde tehlike geliyorum diyor, bölge
halkı sesini duyurmaya çalışıyor. Temmuz 2019da
Gümüşhanenin Karamustafa köyünde bulunan altın işletmelerinin
atık su borularının patlaması sonucu Midi Deresine siyanür
karıştığı ve bu duruma bağlı olarak bölgede
ölüme varan ciddi sağlık sorunları yaşandığı
görüldü. Şimdi, yine, Şiranın Kırıntı köyünde
maden ocağı için sondaj çalışmaları
yapılıyor. Bölge halkı ve çevre örgütleri siyanür tehlikesi
nedeniyle endişeli.
Sormak istiyorum: Daha ne kadar doğayı,
çevreyi katledip halkın sağlığını yok saymaya
devam edilecek?
BAŞKAN Sayın Erbay
22.- Muğla Milletvekili Burak
Erbayın, ülkenin tek ücretli tüneli olan Göcek Tünelinden
geçişlerin ücretsiz hâle getirilmesini Muğlalı hemşehrileri
adına Ulaştırma ve Altyapı Bakanından talep
ettiğine ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Muğlamızda Türkiyenin en önemli turizm
merkezlerini birbirine bağlayan 950 metre uzunluğundaki Göcek Tüneli
âdeta bir soygun tüneli hâline dönüşmüştür. Bu tünel, Türkiyedeki
242 tünel içerisinde ilk ve tek ücretli tüneldir. Muğla halkı devlete
tünel yapılsın diye vergi veriyor ama devlet kendisi tünel yapmak
yerine özel şirkete tünel yaptırıyor ve bu şirketlerin de
fahiş geçiş ücretleri uygulayarak vatandaşı soymasına
göz yumuyor. Şubat ayında yapılan son zamla birlikte Göcek
Tünelinden arabaların geçişi 7 TLden 9 TLye, otobüs ve
kamyonların geçişi 14 TLden 20 TLye, tırların geçişi
ise 22 TLden 30 TLye yükseltilmiştir. Çift taraflı olarak
alınan bu ücretler her gün bu tünelden geçen vatandaşlara, tur
otobüslerine ve nakliyeci esnafımıza ağır yük
getirmektedir. Buradan Ulaştırma Bakanına Muğlalı
hemşehrilerim adına çağrı yapıyorum: Türkiyenin tek
ücretli tüneli olan Göcek Tünelinden geçişlerin bir an önce ücretsiz hâle
getirilmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tutdere
23.- Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ilindeki yatırımlara yeterli
ödeneğin neden ayrılmadığı ve kamu
yatırımlarına kaynak almak için daha ne kadar
beklenileceğini Cumhurbaşkanından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
2020 Yılı Yatırım Programı
12 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlandı.
Cumhurbaşkanlığı yatırım programına
baktığımızda, Adıyamanımızın hak
ettiği ödenekleri alamadığını görmekteyiz.
Ayrıca, yatırım programında yer alan, Adıyamandaki
kamu yatırımları için ayrılan ödeneklerin, projelerin
tamamlanması için yetersiz olduğu açıktır. Ayrılan
kaynaklarla, yapımı devam eden kamu
yatırımlarının, sulama projelerinin, barajların,
yapılması gereken diğer yatırımların
zamanında, süresinde gerçekleşmesi imkânsızdır.
Ayrıca, Adıyaman halkının yapılmasını
beklediği yeni projelerin hayata geçmesi de imkânsızdır.
Adıyaman halkı adına Cumhurbaşkanına sormak istiyorum:
Adıyamandaki yatırımlara hak ettikleri ödenekleri neden
ayırmadınız? Adıyamanı neden ihmal ediyorsunuz?
Adıyaman kamu yatırımları için, kaynak almak için daha ne
kadar bekleyecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Turan
24.- Mersin Milletvekili
Rıdvan Turanın, Grup Yorum üyelerine konser yasaklarının
kaldırılması ve adil yargılanma hakkının
tanınması için yetkilileri göreve, halkı da duyarlı olmaya
çağırdığına, Gezi davalarının
bitmediğine, tahliye edilen Osman Kavalanın cezaevinden
çıkmadan gözaltına alınmasının kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
RIDVAN TURAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Grup Yorum defalarca albümleri satış
rekoru kıran, ülkemizin en köklü, devrimci müzik gruplarından biridir.
Adil yargılanma hakkı ihlali ve keyfî konser yasakları sebebiyle
iki yüz elli gündür açlık grevinde ve ölüm orucundadır. Zaman
daralmıştır, tıbbi komplikasyonlar
başlamıştır; ölüm oruçlarının geri dönülmez
sonuçlar üretmesi an meselesidir. Bu cinayete ortak olmamak için konser
yasaklarının kaldırılması ve adil yargılanma
hakkının tanınması için yetkilileri göreve,
halkımızı duyarlı olmaya çağırıyorum.
Yine, dün Gezi davası sonuçlandı; bu
davada Osman Kavala dâhil tüm sanıklar beraat etti ancak Gezi davaları
bitmedi, hâlâ çok sayıda insan somut herhangi bir delil
olmaksızın Gezi davasından yargılanmaktadır.
Diğer davaların da hızla düşürülmesi elzemdir.
Diğer yandan, dün tahliye edilen
Kavalanın, cezaevinden çıkmadan, 15 Temmuz gerekçe gösterilerek gözaltına
alınması kabul edilemez. Bu Gezi olmadı, darbeden verelim.
yargısı, adaletten nasip almamış, mafyatik bir
teşkilatın yargı içindeki etkisini göstermesi
açısından dikkat çekicidir. Osman Kavalaya düşman hukuku
uygulanmaktadır. Osman Kavala derhâl serbest
bırakılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
Yok.
Sayın Ataş
25.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, Kayseri-Malatya kara yolunun yatırım
programına alınarak vatandaşların can ve mal kaybına
uğradığı kazaların önüne geçilmesinin elzem olduğu
konusunda Ulaştırma ve Altyapı Bakanına seslendiğine
ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kayseri-Malatya kara yolunda özellikle
Pınarbaşı-Göksun arasında sık sık kazalar
olmaktadır; özellikle kış aylarının bölgede sert
geçmesi nedeniyle kazalarda artış yaşanmaktadır. Birçok can
ve mal kaybına yol açan kazaların sıklığı
konusunda Hükûmeti uyarmamıza, ilgili Bakana defalarca sormamıza
rağmen herhangi bir adım atılmamıştır.
Dün, yine, saat 23.00 sularında Kayseri-Malatya
kara yolunun 120nci kilometresi olan Olukkaya mevkisinde kaza meydana
gelmiş, 14 kişi yaralanmıştır. Bu son üç ay içerisinde
gerçekleşen 5inci büyük otobüs kazası oldu. Sayın
Ulaştırma Bakanına bir kez daha sesleniyorum: Batıyı
doğuya bağlayan bu önemli ve işlek kara yolunun proje
aşamaları tamamlanmış olup Kayseri-Malatya kara yolunun
artık yatırım programına alınması ve vatandaşlarımızın
can ve mal kaybına uğradığı kazaların önüne
geçilmesi elzemdir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Filiz
26.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, elektrik fiyatlarının üreticilerin
maliyet sorunlarının başında geldiğine, tarımdan
başka geliri bulunmayan Oğuzeli, Yavuzeli, Araban, Nurdağı,
İslahiye, Karkamış ve Nizip ilçelerindeki çiftçilerin aylık
elektrik faturalarını ödeyemediğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarımsal ve hayvansal üretimde, sulamada,
seralarda elektrik önemli bir girdi olduğundan elektrik fiyatları
üreticilerimizin maliyet sorunlarının başında gelmektedir.
Ocak 2018-Ocak 2020 döneminde fiyat artışları yüzde 108e
ulaşmıştır. Girdi yükünün hafifletilmesi ve üretimin sürdürülebilir
kılınması bakımından tarımda kullanılan
elektrikte birim fiyatlar düşürülmeli; yüzde 1 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT
payı ve yüzde 18 KDV kaldırılmalıdır. Seçim bölgemde
tarımdan başka geliri bulunmayan Oğuzeli, Yavuzeli, Araban,
Nurdağı, İslâhiye, Karkamış ve Nizip ilçelerimizde
çiftçilerimiz aylık faturaları ödeyememektedirler. Gerekli
düzenlemeler yapılarak tarımsal sulama abone grubundan elektrik alan
üreticilerimiz için aylık tahakkuk uygulamasından vazgeçilmeli, hasat
dönemleri dikkate alınarak yılda 1 ya da 2 kez ödeme olacak
şekilde tahsilat yapılmalıdır diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
27.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürerin, engellilerin sadaka değil iş istediğine, kamuda
engelli istihdamının yüzde 3ten yüzde 6ya
çıkarılması konusunda kanun teklifi verdiğine, engellilerin
sadece Dünya Engelliler Gününde değil yıl boyunca sorunlarıyla
ilgilenilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Engelli yurttaşlarımızdan mail ve
posta yoluyla mektuplar alıyorum. Cesur kardeşimiz Engelliyim, ikiz
çocuklarım var, bir buçuk yıldır iş bulamıyorum,
evimin geçimini sağlamakta zorlanıyorum. Hiçbir gelirim yok. diyor.
Mert kardeşimiz zihinsel ve gözden engelli, annesiyle birlikte geçim
sıkıntısını çektiklerini ifade ediyor. Sinan
kardeşimiz ortopedik engelli, babasından kalan engelli
maaşıyla geçinemediklerini, annesinin yatalak olduğunu,
vefatı hâlinde ne yapacağını bilemediğini belirtiyor.
Levent kardeşimiz görme engelli olduğunu, yaşamını çok
zor şartlarda sürdürdüğünü belirtiyor; örnekler çok. Engelliler
sadaka değil, iş istiyorlar, devletteki boş olan kadroların
bir an önce engellilerle ilgili doldurulmasını talep ediyorlar. Kanun
teklifi de verdim. Kamuda engellilerin istihdamı yüzde 3ten yüzde 6ya
çıkarılmalıdır. Engellilerin sadece Dünya Engelliler
Gününde değil yıl boyunca sorunlarıyla ilgilenilmelidir.
Engelliler evde yaşamaya mahkûm kılınmamalı, sosyal yaşamın
içine katılmaları için de onlara kamuda mutlaka iş olanağı
yaratılmalıdır. Şu anda engellilerin sorunlarına
iktidar ne yazık ki çözüm üretmiyor. Engellilerin sorunları dikkate
alınmalıdır.
BAŞKAN Sayın İlhan
28.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, 2011 yılından beri ülkede
yaşanılan mülteci akınlarının salgın
hastalıkların yayılmasında etkili olduğuna ve
İdlibden gelmesi muhtemel 1 milyon mülteci düşünüldüğünde büyük
sorunlar yaşamamak adına ciddi adımlar atılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemize 2011 yılından beri
gerçekleşen mülteci akınlarının salgın
hastalıkların yayılmasında etkisi olduğu tüm
kamuoyunca bilinen bir gerçektir. Mevcut savaş mağduru mültecilerin
üçte 1inin çocuklardan oluştuğu düşünüldüğünde,
Sağlık Bakanlığının bu çocukların başta
aşı olmak üzere, diğer sağlık durumlarını
kontrol ve takibinde büyük eksiklikleri bulunduğu ortadadır.
Ülkemizde neredeyse sıfırlanan birçok çocuk
hastalığının tekrar ortaya çıkmasında takibi
yapılamayan mülteciler ve değişime uğrayan aşı
politikaları birincil sebep olarak karşımıza
çıkmaktadır. Suçiçeği, kızamık, uyuz, menenjit, el
ayak hastalığı gibi Türkiye'de sıfıra yakın
oranda olan hastalıkların görülme sıklığı muazzam
ölçüde artmaktadır. Bu konuda maalesef Hükûmetten tatmin edici
adımlar henüz atılmış değildir çünkü Bakanlık
verilerine bakıldığında her şey yolunda gitmektedir.
Önümüzde İdlibden gelmesi beklenen 1 milyon mülteci
düşünüldüğünde bir an önce bu konuda gereken özen gösterilip ileride
çok büyük sorunlar yaşamamak adına ciddi adımlar
atılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Beko
29.- İzmir Milletvekili Kani
Bekonun, AKPli Bergama Belediye Başkanının 3 kadın
çalışana sendikalarını değiştirmeleri konusunda
baskı uygulayıp işten çıkarmasının Anayasaya
aykırı olduğuna ve işçilerin yanında olduklarına
ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm çalışanlar için
sendikalaşma hakkı anayasal ve uluslararası sözleşmelerle
güvence altına alınmış sosyal bir haktır ancak
İzmirin Bergama ilçesinde, yine bir AKP belediyesinde işçilerin,
emekçilerin sendikalaşma hakkının engellendiğini görüyoruz.
AKPli Bergama Belediye Başkanı DİSK GENEL-İŞ
Sendikasına üye oldukları için 3 kadın çalışana mobbing
uygulamış, sendikalarını değiştirmelerini
istemiştir, bu yönde baskılar uygulamıştır;
işçileri önce farklı birimlere sürmüş, ardından da
işçileri işten atmıştır. Bu, sosyal bir cinayettir ve
Anayasaya aykırıdır. Yaşanan baskılara karşı
işçi arkadaşlarımın yanında olduğumu, sorunun
derhâl çözülmesi adına gerekli adımların atılması için
çabaladığımızı bir kez de buradan vurgulamak
istiyorum. Alev, Gonca ve Nazlı işçilerimiz yalnız
değildir. Atılan işçiler geri alınsın.
BAŞKAN Sayın Baltacı
30.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonu ilinin hastane ve doktor açığının
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sağlık Bakanlığı verilerine
göre Kastamonuda ayda ortalama 2.011, günde ise ortalama 67 hasta il
dışına sevk edilmektedir. Sevk edilen illerin başında
da Karabük ve Ankara gelmektedir. Geçtiğimiz günlerde Karabük AKP
Milletvekili Niyazi Güneş bir açıklama yapmış,
Kastamonudan gelen hastalar nedeniyle Karabüklülerin mağdur olduğunu
ve yeni bir hastane çalışması
başlattıklarını kamuoyuyla paylaşmıştır.
Bu açıklama, hastane ve doktor yetersizliği nedeniyle aylar
sonrasında tedavi sırası alabilen, bu seçeneği tercih
etmemesi hâlinde cebindeki 3 kuruşu sevk yollarında harcamaya mahkûm
bırakılan Kastamonululara AKPnin değer vermediğinin
itirafıdır. Kastamonu kaderine terk edilemeyecek kadar
değerlidir. Kastamonunun hastane ve doktor açığı acilen
karşılanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Samancı
31.- Konya Milletvekili Gülay
Samancının, küresel ekonomideki zayıf seyre rağmen Türkiye
ekonomisinin canlanmasının yükselerek devam ettiğine
ilişkin açıklaması
GÜLAY SAMANCI (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Küresel ekonomideki zayıf seyre rağmen
Türkiye ekonomisinin canlanması yükselerek devam ediyor. Ekonomiye güvenin
artması ve finansman maliyetinin düşmesiyle beraber yatırım
iklimi de yeniden canlanmaya başladı; otomobilden konuta kadar her
sektörde bunun işaretini görüyoruz. Sanayi üretimimiz yirmi bir ay sonra
yüzde 8,6lık bir artışla rekora imza attı, imalat sanayisinde
siparişler artıyor, iç talep güçleniyor.
Buradan tüm iş dünyamıza seslenerek
diyorum ki: Zaman yatırım zamanıdır. Yatırım
olacak ki üretim ve istihdam olsun, ihracat artsın. AK PARTİ Hükûmeti
olarak yatırım, üretim, AR-GE ve istihdam desteklerimiz artarak devam
etmektedir, faizler ciddi manada gerilemiş vaziyette. Açıkça
görülmektedir ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
liderliğindeki ekonomi yönetiminin almış olduğu
kararların olumlu sonuçlarını görüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Göker
32.- Burdur Milletvekili Mehmet
Gökerin, söz isteyen tüm milletvekillerinin taleplerini karşılama
konusunda gösterdiği duyarlılıktan ötürü Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Göke teşekkür
ettiğine, Burdur Gölündeki çekilmenin boyutları konusunda Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını duyarlılığa ve
çözüm bulmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, öncelikle, söz isteyen milletvekillerinin tümünün talebini
karşılamak konusunda gösterdiğiniz duyarlılık için
size şahsım adına teşekkür ediyorum.
Bilindiği üzere, çevre bizim değil,
çocuklarımızdan devraldığımız bir mirastır
ve bunun siyaset üstü bir konu olduğu gerçekliği üzerinde
konuşmak istiyorum. Bizler Salda Gölünü korumaya çalışırken
Burdur Gölünü kurtarmayı maalesef göz ardı ettik çünkü göldeki
çekilme ciddi boyutlara ulaşmış ve geri dönüşümü mümkün
olmayan bir boyuta girmek üzeredir. Belediyemizin ve yerel yönetimlerin bu
konuda yapabileceği çabalar bizi aşmaktadır ve etrafta, kuruyan
alanlarda biriken ağır metallerin sağlıkta oluşturduğu
sorun ekstra bir sorun olarak gündemimize yansımaktadır.
Bu konuda Çevre Bakanlığını
duyarlılığa ve çözüm üretmeye davet ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Peki.
Değerli milletvekilleri, teşekkür
ediyorum.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sayın
Başkan, söz talebimiz karşılanmayacak mı?
BAŞKAN - Söz almak isteyen diğer
arkadaşlarımıza gündemimiz ilerledikten sonra söz
vereceğim.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşlarından önce grup başkan vekillerimize söz vereceğim.
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Dervişoğlu.
Buyurun efendim.
33.- İzmir Milletvekili Dursun
Müsavat Dervişoğlunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın ekonominin kötü gittiği bir dönemde İş
Bankasını olumsuz ithamlarla gündeme getirmesinin borsada manipülasyona
sebep olduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Atatürkün vasiyetine
sahip çıkma görev ve sorumluluğu bulunduğuna ve İYİ
PARTİ olarak konunun takipçisi olacaklarını kamuoyuna ilan
ettiklerine, Türk Eczacıları Birliğinin birçok ilacın geri
ödeme listesinden çıkarılması ve muadil ilaçlarda geri ödeme
payının düşürülmesinin vatandaşların ilaca
erişimini zorlaştıracağı yönündeki
açıklamasını yerinde bir tespit olarak gördüklerine, tıbbi
ilaçlara yapılan yüzde 12 zammın vatandaşların
sırtına yüklenen yeni bir külfet olduğuna ve Hükûmeti bu konuda
duyarlı olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan İş Bankası hisselerinin hazineye devredilmesini
bugün tekrar gündeme getirdi. İş Bankasıyla ilgili
söylediklerinden sonra bu hafta İş Bankası borsa hisseleri
değer kaybetti. Sayın Cumhurbaşkanı, ekonominin kötü
gittiği bir dönemde İş Bankasını sürekli olumsuz
ithamlarla gündeme getirerek bilerek ya da bilmeyerek borsada bir manipülasyona
sebep olmaktadır. Bu durumdan en büyük zararı da ekonomimiz
görmektedir. Piyasaların rahatlamaya ve güvenceye ihtiyacı
olduğu önemli günlerden geçerken Sayın Cumhurbaşkanının,
sözlerine daha da özen göstermesi gerektiğine inanıyoruz. Konuyla
ilgili İYİ PARTİ olarak bu tartışmada gözden
kaçtığını düşündüğümüz ve dikkat çekmek
istediğimiz en önemli husus şudur: Devredilmesi gündemde olan bu
hisseler Atatürkün Türk Dil Kurumuna ve Tarih Kurumuna
bıraktığı mirastır. Atatürkün kurduğu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, Atatürkün vasiyetine sahip çıkmak gibi bir görev
ve sorumluluğu vardır. İYİ PARTİ olarak bu konunun
takipçisi olacağımızı kamuoyuna ilan ediyoruz.
Ayrıca, Sağlık
Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 14
Şubat 2020 tarihli Fiyat Değerlendirme Komisyonunda tıbbi
ilaçlara yüzde 12,10 zam yapılmıştır. Zamlı tarife
bugünden itibaren geçerli olacak. Memura, işçiye, emekliye yüzde 5 ila 6
oranında zam verilirken en temel ve en acil ihtiyaç malzemesi olarak kabul
edilen ilaçlara yüzde 12 zam yapılması vatandaşın
sırtına yüklenen yeni bir külfettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Diğer yandan, Türk Eczacıları Birliğinin,
birçok ilacın geri ödeme listesinden çıkarılacağına ve
muadil ilaçlarda da geri ödeme payının düşürüleceğine
ilişkin bir açıklaması vardır. Yapılan bu
açıklama, bu uygulamanın vatandaşın ilaca erişimini
zorlaştıracağı ve yerli ilaca da bir darbe
vuracağı şeklindedir. Türk Eczacıları Birliğinin
bu açıklamasını yerinde ve haklı bir tespit olarak
görüyoruz. Artan tıbbi malzeme fiyatları yüzünden üniversite
hastanelerinde yapılacak ameliyatlar için aylar sonrasına randevu
veriliyor, kanser hastalarına bile altı ay sonrası için ameliyat
sırası veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Üstelik belli bir fiyatın üzerinde olan, üniversite
hastanelerinin alım listesinde bulunmayan bazı sarf malzemeleri
yüzünden ameliyatlar için gerekli tıbbi malzemenin çoğu hastalardan
isteniyor. Sağlıkta devrim yaptık. demekle devrim
yapılmış olmuyor, işte rakamlar ve işte gerçekler.
Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bülbülde.
34.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, İdlibde yaşanan son saldırılardan sonra
milyonların Türkiye sınırına doğru harekete geçmesiyle
Türkiyenin sıkıntılı sonuçlara gebe olduğuna ve
Türkiyenin Soçi ve Astana Mutabakatlarında tek taraflı olarak
yükümlülük altına girdiğine, stratejik bir mesele hâline gelen
İdlib krizinde ciddiyetin daha fazla sınanmasının
muhataplar açısından hayırlı sonuçlar vermeyeceğine,
Çinin Uygur Türklerine yaptığı baskıları, asimilasyon
politikalarını ve fişleme faaliyetlerini ortaya çıkaran Çin
devlet belgelerinin oldukça vahim hususları ihtiva ettiğine, Fransa
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun Eylül 2020 itibarıyla Fransa
genelinde okullarda yabancı dil ve kültür derslerinin iptal edileceği
yönündeki açıklamasına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyenin, rejim güçlerine, İdlib gerginliği
azaltma bölgesinde bulunan gözlem noktalarımızın gerisine
çekilmesine dair vermiş olduğu süre sona ermek üzeredir. Bu süreçte
Rusyayla yürütülmüş olan heyetler arası görüşmelerden herhangi
bir sonuç çıkmadığı gibi, Türkiyenin ortaya koyduğu
hassasiyetlerin hilafına, sahada Suriye rejim güçleriyle birlikte
milyonlarca sivili hedef alan bir imha harekâtı yürütülmektedir.
İdlibde yapılan bombardımanlarda, helikopterle atılan
varil bombalarında terörist-sivil ayrımı gözetilmediği
herkesçe malumdur. Son saldırılardan sonra İdlibde yaşayan
milyonlar Türkiye sınırına doğru harekete geçmiştir.
Bu durum Türkiye adına son derece sıkıntılı sonuçlara
gebedir. Türkiye, Soçi ve Astana Mutabakatlarında tek taraflı olarak
yükümlülük altına girmemiştir; burada Rusya ve İran da belli
yükümlülükler altındadır. Bu yükümlülüklerden biri de rejim
güçlerinin İdlibde belirlenen sınırların içerisinde
müdahale etmemesidir. Bu şart, bizzat Rusyanın teşvikiyle
çiğnenmektedir. Rusyanın kurnazca yürüttüğü bu siyaset,
şartları oldukça zora sokmaktadır. Türkiye adına taktik bir
mesele olmaktan çıkıp stratejik bir mesele hâline gelen İdlib
krizinde ciddiyetimizin daha fazla sınanması muhataplarımız
açısından hayırlı sonuçlar vermeyecektir. Milliyetçi
Hareket Partisi ülkemizin bu meselede atacağı
adımların yanındadır; milletimizin duası
Mehmetçikimizle beraberdir.
Sayın Başkan,
geçtiğimiz gün uluslararası haber ajansları tarafından
duyurulan, Çinin Uygur Türklerine yaptığı baskıları,
asimilasyon politikalarını, fişleme faaliyetlerini ortaya
çıkaran Çin devlet belgeleri oldukça vahim hususları ihtiva
etmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam
edelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sözde eğitim kamplarında binlerce Uygur Türkünün ve
ailelerinin nasıl bir baskı ve zulüm uygulamalarına muhatap
olduğunun bir kez daha ortaya çıktığı yeni bilgiler
ışığında, Çin devletinin bu uygulamaya son vermesini
ve Uygur Türklerine yaptığı baskı ve zulümden vazgeçmesi
gerektiğini bir defa daha dile getirirken, Türkiyede bu kampları köy
enstitülerine benzetip masum göstermeye çalışan Çin muhibi gönüllü
ajanları milletimizin takdirine sunuyorum.
Sayın
Başkan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yapmış
olduğu açıklamada, Eylül 2020 itibarıyla Fransa genelinde
okullarda yabancı dil ve kültür derslerinin iptal edileceğini
açıklamıştır. Macron yaptığı
açıklamada, yeni bir düzenleme yapılacağını, bununla
dersleri veren öğretmenlerin kontrole tabi tutulacağını,
Fransızca konuşabilen öğretmenlerin bu hususta
görevlendirileceğini ve ders müfredatının kontrol altına
alınacağını ifade ederken bu konuda Türkiyeyle anlaşamadıklarını
beyan etmişlerdir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam
edelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Eğer anlaşma sağlanmazsa da bu derslerin toptan
iptal edileceğini ifade etmişlerdir. Anlaşılan Macron,
Türkiyeye Kırk katır mı, kırk satır mı?
demektedir.
Fransanın toptan
bir şekilde İslamı ve Türkleri hedef alan, antidemokratik ve
temel hak ve özgürlüklere aykırı uygulamalarının sebebini
bizler bilmekteyiz. Biz biliyoruz ki bu uygulamaların kaynağı,
Fransa devletinin Türkiyeyle arasında ortaya çıkan menfaat
uyuşmazlığı ve Türkiyeye karşı hasmane
tutumlarıdır. Fakat ne yazık ki muhatap olarak Türkiye
Cumhuriyeti devleti değil, Fransanın içerisinde yaşayan bizim
soydaşlarımız ve vatandaşlarımız burada muhatap
alınmaktadır. Bu, büyük bir haksızlıktır. Bunun kabul
edilmesi mümkün değildir diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
35.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, ilaçlara yapılacak yüzde 12 zammın hem hastalar hem
de emekçiler açısından son derece vahim bir durum olduğuna, Türk
Eczacıları Birliğinin birçok ilacın geri ödeme listesinden
çıkarılacağı ve muadil ilaçlarda geri ödeme
payının düşürüleceği yönündeki açıklamasına,
hastalarını ve yurttaşlarını müşteri olarak gören
sağlık anlayışının vardığı bu
noktanın kabul edilemez olduğuna, Mardin Büyükşehir Belediyesine
kayyum olarak atanan Mustafa Yamanın yaptıklarının
saymakla bitmeyeceğine ve Giresun, Kırklareli, Balıkesir
Valiliği yaptığı dönemde de ciddi sorunlar
yaşandığına, beraat eden Osman Kavalanın
gözaltına alındığına, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın Bir manevrayla beraat ettirmeye
çalıştılar. ifadesinin yargıya müdahale olduğuna,
kuvvetler ayrılığının kalmadığına
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; önce,
sağlık politikası ve buna bağlı olarak ilaç
sektöründeki gelişmelerle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Biliyorsunuz,
bugünden itibaren ilaçlara yüzde 12 zam yapılacak ve bu, son derece vahim
bir durum yani hem hastalar açısından hem emekliler, emekçiler
açısından son derece vahim bir durumla karşı
karşıyayız.
Türk Eczacıları Birliği geçen hafta
bir açıklama yapmıştı, o açıklamasında da Sosyal
Güvenlik Kurumunun yaklaşık 130 ilacı geri ödeme listesinden
çıkarmayı düşündüğünü ifade etmişti; ayrıca,
eş değer ilaca Sosyal Güvenlik Kurumunun ödediği farkın da
yüzde 10dan yüzde 5e çekileceğini belirtmişti. Bir ilacın geri
ödeme listesinden çıkarılması demek, sosyal güvencesi olan
hastaların bile ilaç parasını cebinden ödemesi anlamına
geliyor. Özellikle ücretli çalışanlar açısından, emekçiler,
işçiler açısından, emekliler açısından bu son derece
vahim bir durumu gösteriyor. Hangi ilaçlar geri ödeme kapsamında
olduğu, hangilerinin olmadığı bile tam olarak bilinmiyor
çünkü listeler Sağlık Bakanlığı tarafından
sürekli olarak keyfî bir biçimde değiştiriliyor. Bu konuda
sıkıntılar çok büyük ve özellikle Sağlıkta
Dönüşüm Programı başladığından beri finansman
sıkıntısı yaşandıkça bazı ilaçlar ödeme
kapsamından çıkarılıyor. İşte,
hastalarını ve yurttaşlarını müşteri olarak gören
sağlık anlayışının varacağı nokta
budur. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir, bir kere bunu vurgulamış
olalım.
İkinci değinmek istediğim konu
şu: Efendim, biliyorsunuz, Mardin'de bir kayyum var, Mustafa Yaman,
vakaları saymakla bitmeyen bir kişi. En son, Mardin Büyükşehir
Başakspor ve Giresundan gelen Görele Belediye Spor takımlarının
geçen pazar günü Mardinde karşılaşmalarını izlerken
bir olay yarattı; sahaya indi, rakip takım oyuncularının,
hakemlerin ve teknik ekibin üzerine yürüdü, hakaretler yağdırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İşte
tabii, oyuna kısa bir süre ara verildi. İlginç olan, rakip
takımın teknik direktörü ve eşinin Yamanın
talimatıyla gözaltına alınması. Eşinin gözaltına
alınma nedeni de kendisinin sahaya indiği sırada
yaptıklarını telefonuyla çekmiş olması esas
itibarıyla, görüntüleri silmesi için kendisine baskı
yapıldı.
Tabii, burada teknik direktörün ifade ettiği
bir cümle var, ona da değinmek istiyorum. Teknik direktör diyor ki: Biz,
güvenli olduğu için eşimi tribünde, Valinin hemen arka
sırasına oturttuk. Tabii, Giresundan gelince belki bilememiş
olabilir arkadaşlar; Mardinde valinin arkası değil, halkın
içi güvenli olandır. Çünkü bu Mardin Valisi olan ve kayyum olarak
atanmış olan Mustafa Yamanın yaptıkları gerçekten
saymakla bitmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) En son, Kent
AŞnin başına yeğeni Yunus Emre Akçayı getirdi ama
Yunus Emre Akça nerede yaşıyor? İzmirde yaşıyor,
"home office" çalışması yapıyormuş. Daha
evvel de aynı kişi Belediyede görevlendirilmişti ve Belediyenin
Destek Hizmetleri Daire Başkan Vekili olarak atanmıştı. Bu
bir istismar, bunu bir kenara bırakalım. Şimdi, bu savunulan ve
Çok önemlidir. diye ikinci defa atadığınız kayyumdan söz
ediyorum, İçişleri Bakanının atadığı
kayyumdan.
Bakın, bunun yaptıklarını tekrar
hatırlatmak istiyorum; iktidar bunu savunuyor, bu kişiyi savunuyor
iktidar: Bu kişi 2009da Dersimde beyaz eşya ve mobilya
dağıttı seçim rüşveti olarak, ceza aldı. Bu kişi
Giresunda Valilik yaptığı sırada, şu anda FETÖden
hapiste olan Mehmet Baransunun yayınladığı Mösyö
kitabını satın alarak halka dağıttı ve çok ciddi
tepki topladı. Bu kişi Kırklarelide Valiliğe atandı,
çok ciddi sorunlar yaşadı. Balıkesirde Valilik yaptı, o
zaman Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Adalet ve
Kalkınma Partili Edip Uğurla sorun yaşadı ve Edip
Uğur -bu kişi Balıkesir Valiliği yaptığı
sırada- bu kişi hakkında dedi ki: Nitelikli
dolandırıcılık yapan ve yatırımları sabote
eden bir kişidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Aynı kişi Ankara'da bir ev satın
aldı, büyük bir rezalet ortaya çıkardı; detayları bende
var, istenirse onları da anlatırım. Yani neden bunları
söylüyorum? En son da İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı
ve diğer bazı siyasetçilerle ilgili faturalar düzenlediği ortaya
çıktı, hediye aldığı yüz binlerce liralık
faturalar ortaya çıktı, fotoğraflar ortaya çıktı ve bu
fotoğrafların ve faturaların
karşılığında bu kişi hakkında herhangi bir
işlem yapılmadı. Yani yolsuzluk, usulsüzlük, yanlış
harcama, hırsızlık, her türlü şey Mardin Belediyesi içinde geçerli
hâle geldi. Bunu bir kez daha dile getirmiş olalım.
Efendim, son olarak bir konuya değinmek
istiyorum, hukukla ilgili olduğu için bunu konuşmadan
yapamıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, bir dakika daha ilave
ediyorum, toparlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamam,
teşekkür ederim.
Osman Kavala, biliyorsunuz, dün beraat etti ve
tahliyesi bekleniyordu ama tahliye edilmedi, şu anda gözaltında,
sorgusu sürüyor. Bunun sonucunu bekleyeceğiz fakat ben Osman
Kavalanın tahliyesiyle ilgili, söylemekten öte, bir noktaya değinmek
istiyorum. Şimdi, bakın, Cumhurbaşkanı bugün
konuşmasında Bir manevrayla beraat ettirmeye
çalıştılar. dedi. Yargıya müdahale... Daha önce
demişti ki: Yargıya gerekli talimatları verdik. Yine Cumhurbaşkanı
bunu söylemişti. Yargıya müdahale... Daha önce Selahattin Demirtaş
konusu olduğunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı
gelince demiştir ki: Karşı hamlemizi yapar, işi
bitiririz. Yargıya müdahale... Yine Selahattin Demirtaş
hakkında dedi ki: Bırakamayız. Yargıya müdahale...
Şimdi, Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı,
her an, her gün, her saat yargıya direktif veriyor ve müdahale ediyor.
Kuvvetler ayrılığı kalmamıştır.
İşte, tek kişi yönetimi budur. Bunu da bir kez daha
vurguluyoruz.
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
36.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Büyük Atatürkün vasiyetinin çiğnendiği
dönemlerin ya darbe dönemleri ya da tek adam yönetimlerinin
yaşandığı dönemler olduğuna, İş Bankası
hisselerinden gelen kâr payının Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih
Kurumuna aktarıldığına, Cumhurbaşkanının
İş Bankasına yönelik olumsuz ithamlarından Türk ekonomisi,
Türk finans çevreleri ve finans yaşamının etkileneceğine, yaşanılan
ekonomik buhrana bağlı olarak Tarım Kredi Kooperatifleri ve
Ziraat Bankası üzerinden çiftçilere gelen hacizlerin kabul edilemez
olduğuna, çiftçilerin finansal sorunlarının
araştırılarak bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin
tespit edilmesi amacıyla hazırladıkları Meclis
araştırması önergesini Genel Kurul gündemine getireceklerine, AK
PARTİ grup toplantılarının Çarşamba gününe
alınmasına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
AK PARTİ Genel Başkanı sıfatıyla Meclise gelmesi
hâlinde TBMM Koruma Müdürlüğünün devre dışı
bırakılarak Cumhurbaşkanlığı Koruma
Müdürlüğünün Meclisin güvenliğine el koymasının kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aslında değinmeyecektim ama Sayın
Müsavat Dervişoğlunun değinmesi üzerine ben de kamuoyundaki bu
İş Bankası tartışmalarıyla ilgili belki ilk ve
son defa bir iki cümle etmek istiyorum.
Sayın Başkan, Büyük Atatürkün vasiyetinin
çiğnendiği dönemler ya darbe dönemleridir ya katı tek adam
yönetimleri dönemidir. İki defa buna tevessül edilmiş, 1953te ve 12
Eylül 1980de. Her ikisinde de Türkiyede demokrasi normları
yükseldiğinde Büyük Atatürkün vasiyetine uygun bir yasal düzenleme,
birinde Anayasa Mahkemesi marifetiyle, birinde Ankara 3. Ticaret Mahkemesi
marifetiyle sağlanmış ve Büyük Atatürke karşı, onun
vasiyetine karşı yapılan bu saygısızlık ve
hadsizlik hukuk yoluyla düzeltilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak hiç şüphe
duymuyoruz ki böyle bir duruma tevessül edilmesi hâlinde biz, Türkiyede hukuk
devletinin ortadan kalktığı bir dönem
yaşadığımızı düşüneceğiz ve bir an önce
Türkiyede demokrasi standartlarının yükselmesi ve hukuk devletinin
egemen olması için çaba ve gayretimize şüphesiz devam edeceğiz.
Özetle şunu demek istiyorum: Bu
yaklaşımın Cumhuriyet Halk Partisine maddi bir zararı hiç
olmaz. Bu yaklaşımın Gazi Mustafa Kemal Atatürkün manevi
şahsiyetine ve Anayasamızda da öngörülen miras hukukuna
ağır, açık bir darbe olduğu gerçeğiyle toplum da
yüzleşir. Bu da bir yana, gerek dış gerek iç finans çevrelerinde
yeni bir panik ve kaos ortamı kendiliğinden oluşur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Özetle, bu
hisselerden dolayı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine bu vasiyetten
itibaren beş kuruş, beş kör kuruş girmemiştir.
Vasiyetin gereği olarak Cumhuriyet Halk Partisinin tayin ve tespit
ettiği 4 yönetim kurulu üyesi, sembolik olarak, Mustafa Kemal Atatürkün
hisseleri adına orada görev yapmaktadırlar ve bu hisselerin kâr
payları da bilindiği gibi Türk Dil ve Türk Tarih Kurumlarına
aktarılmaktadır.
Şimdi, buradan Sayın Erdoğan ne murat
ediyor, ben onu bilmem. Bu, Cumhuriyet Halk Partisine aba altından sopa
göstermekse Cumhuriyet Halk Partisine böyle numaralar sökmez. Ama Türk
ekonomisinin, Türk finans çevrelerinin, finans yaşamının bundan
çok etkileneceği açıktır. 82 milyonun da vicdanının
kanayacağı çok açıktır.
Ben böyle bir olayın
gerçekleşebileceğine ihtimal vermiyorum. Böyle bir olay ancak ve
ancak bir darbe döneminde ya da katı tek adam yönetimlerinde olabilecek
şeylerdir. Sayın Erdoğanın da hukuk devletine ve
Anayasaya sadakatiyle ilgili önemli bir sınavı, hep beraber
göreceğiz.
Sayın
Başkan, benim bugün Grup Başkan Vekillerinin
kullandığı bu hakta asıl bahsetmek istediğim husus,
çok unuttuğumuz, çok unutulan hem yürütme organının hem yasama
organının bir parça unuttuğu Türk köylüsüdür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam
edelim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Türk köylüsünün,
çiftçimizin içinde yaşadığı ekonomik buhran ve buna
bağlı olarak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası
üzerinden çiftçimize gelen hacizler kabul edilebilir sınırların
çok üstüne çıkmıştır, sadece Kastamonu ilinin Araç
ilçesinde yüzlerce çiftçinin traktörü haczedilmiştir. Bu sebeple
Cumhuriyet Halk Partimiz -İYİ PARTİ de bu yaklaşımla,
tesadüfen böyle denk gelmiş, bence çok da iyi olmuş- bugün
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Ahmet Akının Türk
çiftçisinin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankasıyla ilgili
borçlarından kaynaklı sorunları içeren Meclis
araştırması önergesini Genel Kurul gündemine getirecek.
İYİ PARTİmizin grup önerisi de benzer mahiyettedir. Burada da
Kastamonu Milletvekilimiz Sayın Hasan Baltacı, benim de biraz önce
değindiğim, Kastamonunun başta Araç ilçesi olmak üzere birçok
ilçesinde ve Türkiyenin birçok ilinde, ilçesinde, köyünde yaşanan,
Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçimiz üzerindeki icra ve haciz
baskılarını gündeme getirecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım,
buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Pek kısa, bir hususa da değinmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın
Cumhurbaşkanının AK PARTİ Genel Başkanı
sıfatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip grup
toplantıları yapmaları çok doğaldır, tabiidir; buna
bir laf edecek hâlim yok. Grup toplantılarının çarşamba
gününe alınmasını da tabii, kendi takdirleridir- şöyle
yorumluyorum: Eskiden biz Sayın Erdoğana cevap yetiştiriyorduk,
cevap veriyorduk, belli ki şimdi Sayın Erdoğan muhalefete cevap
yetiştirmek gibi bir zorunluluk hissetmiş. Bu bir sorumluluk ve güven
kaybı işaretidir. Kendisini defans ve savunmaya çekme noktasına
gelmesi, iktidar bakımından uygulamalarının kamu
vicdanında, kamuoyunda çok olumlu
karşılanmadığının işaretidir diye
yorumlarız. Mesele kendi takdirleridir ama bir şey bizi rahatsız
ediyor, o da şu: Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir Koruma Müdürlüğü var bildiğim kadarıyla, Meclisin
güvenliğinden de bu Koruma Müdürlüğü sorumlu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Çok önemli Sayın Başkan, müsamahanıza
sığınıyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Yalnız, Sayın Cumhurbaşkanı AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla Meclise geldiği vakit Türkiye Büyük
Millet Meclisi Koruma Müdürlüğü devre dışına
çıkarılıyor, Cumhurbaşkanlığı Koruma
Müdürlüğü Meclisin her metrekaresinde, bizim odalarımızın
bulunduğu salonlar dâhil, koruma ve güvenliğe el koyuyor. Sayın
Başkan, bu, asla kabul edilemez. Bu konuda Meclis Başkanlığına
yönelik ayrıca girişimlerimiz olacak. Elbette Sayın
Erdoğanın koruması en iyi şekilde
yapılmalıdır, buna bir itirazımız olmaz ama Sayın
Erdoğan, partisinin 1inci parti olduğu Meclise yüzlerce polisle niye
girer, ben bunu anlamam. Biz Sayın Erdoğanı koruruz,
kılına halel getirtmeyiz, hiç merak etmesin. Sayın
Erdoğanın Mecliste olduğu süre içinde Meclisin tepesinde
helikopter gezdirilmesi kadar komik ve saçma bir şey olamaz, ayıp bir
şeydir. Yani Erdoğan yokken Meclise bir şey olursa mesele
değil, Erdoğan varken olmasın. gibi bir mantıktır.
Bu, Meclisi küçümsemektir; bu, Meclisi aşağılamaktır; bu,
Meclise yapılabilecek bir saygısızlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum efendim.
Evet, Sayın Erdoğanın
korumaları Erdoğanın güvenliğini en iyi şekilde
sağlıyor ama Meclis Koruma Müdürlüğü devreden
çıktığı için 600 milletvekilinin güvenliği tehdit altına
giriyor ve hoş olmayan durumlar gelişiyor.
Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğündekiler,
tanımadıkları için, bazen kimi parti ayrımı
yapmıyorum, AK PARTİ milletvekillerine de olduğunu biliyorum-
milletvekillerimize çok saygısız, çok hadsiz, çok kaba ve çok küstah
davranışlar içine giriyorlar. Bu, benim meselem değil; bu,
Meclisteki 10 siyasi partinin de meselesidir, 5 büyük grubun da meselesidir. Bu
konuyu Genel Kurulun ve zatıalinizin dikkatlerine sunmayı da bir
görev sayıyorum.
Tekrar ediyorum: Erdoğanın Meclise
yüzlerce korumayla gelmesi, hem kendisi için hem Meclis için bir utanç ve
ayıptır.
Teşekkürler. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, AK PARTİ
Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Muşta.
Buyurun Sayın Muş.
37.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulosun
Batı Trakyadaki Türklere yönelik Müslüman Yunan azınlık
ifadesini kınadıklarına, Türkiyenin azınlıklara Lozan
Antlaşmasına uygun şekilde statü tanımışken
Yunanistanın Türklere yönelik baskıcı tutumunu kabul
etmediklerine ve Batı Trakya Türklerinin haklarının
gasbedilmesine yönelik her türlü eylemin karşısında
olduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yunanistan
Cumhurbaşkanının Batı Trakyayı ziyaretinde Müslüman
Türk kardeşlerimizin kimliğinin önünde kullandığı
Müslüman Yunan azınlık ifadesini kınıyoruz. Batı
Trakyadaki Müslüman azınlık Yunan değil, Türktür. Batı
Trakya Türklerinin millî kimliği asla tartışma konusu yapılamaz,
Yunan Hükûmeti Türk kimliğini reddedemez. Hiç kimse unutmasın ki
Batı Trakya Türkleri altı yüzyılı aşkın bir
süredir Balkanlarda bulunan Türk varlığının bir
parçasıdır. Yunanistan Cumhurbaşkanının Türk
kelimesini ifade etmekten imtina göstermesi, bu tarihî gerçeği
değiştirmez. İnsan hakları konusunda koca koca sözler
söyleyen, iddialı ilkeler ortaya koyan Avrupa Birliğinin bir üyesi
olan Yunanistanın Türklerin millî kimliklerini inkâr etmesi, aslında
bu değerlerden nasiplerini almadıklarının ispatı
olmuştur. Yunanistan Cumhurbaşkanının İstanbul Rum
azınlığını Yunan azınlık olarak
nitelendirirken Batı Trakyadaki Türkleri Yunan Müslüman
azınlık olarak nitelendirmesi çifte standartlı bakış
açısının ikrarı olmuştur. Türkiye, ülkesinde bulunan
azınlıklara Lozan Antlaşmasına uygun şekilde statü
tanımışken Yunanistanın Türklere yönelik bu
baskıcı tutumunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Türkiye olarak,
Batı Trakya Türklerinin yanındayız ve onların
haklarının gasbedilmesine yönelik her türlü eylemin
karşısındayız. Bu minvalde, Yunanistan
Cumhurbaşkanının sözlerini bir kez daha en sert şekilde
kınadığımızı ifade etmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Şahin, bir söz talebiniz olmuş,
buyurun.
38.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, AKPnin yüksek faiz uygulayan Ziraat Bankasına müdahale
etmeyerek çiftçiyi yabancı sermayenin kucağına
atmasının beka sorunu olduğuna, Türkiye topraklarının
yabancıların eline geçmesinin engellenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiye'de tarım arazilerinin
yaklaşık yüzde 15i ipotekli ve tapusunun üzerine ipotek konulan
çiftçi sayısı 2 milyona dayanmış durumda. AKPnin çöken
ekonomi politikaları sonucu, bugün, geliri düşen çiftçinin
yatırımının ve ekim alanının azaldığı,
kooperatiflerin de çiftçiye fayda sağlamakta yetersiz
kaldığı raporlara yansımıştır. Çiftçiye
kredi vermek üzere görev yapan Ziraat Bankasının yüksek faiz
uygulamasıyla, daha düşük faiz veren yabancı sermayenin elinde
olan özel bankalara yönlenmiş olan yerli çiftçimiz topraklarını
yabancılara kaptırdı ve daha fazlasını da
kaptırmak üzere. AKP, yüksek faiz uygulayan Ziraat Bankasına müdahale
etmemiş, bilerek veya bilmeyerek yerli çiftçiyi yabancı sermayenin
kucağına atmıştır. Bu bir beka sorunudur. Ziraat
Bankası derhâl çiftçimize uzun vadeli ve düşük faizli kredi
sağlayarak yabancı sermayeli bankalara olan borçlarının
kapanmasını sağlamalı, Türkiye topraklarının
yabancıların eline geçmesini engellemelidir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Antmen, size de söz
verelim, bekletmeyelim sizleri de.
39.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Mersin Milletvekilimiz
Mersindeki MESKİ abonelik ücretlerinden dem vurarak yüzde 2
katılım payının fahiş olduğunu belirttiler. Ancak
burada bir yanlış bilgilendirme var, bu oran Belediye Gelirleri
Kanunundan doğmakta ve Sayıştayın 2018 Raporunda
eleştirilerde yer almaktadır. Belediye Kanununun 87, 88 ve 89uncu
maddelerine göre bu para alınmaktadır ve hatta belediyeler,
altyapı masraflarının tamamını aslında
kullanıcılara yüklemeleri gerekirken bu oran yüzde 2nin üzerinde
olduğu için kanun üst limitten alınmasını istemektedir.
Yüzde 25 peşin uygulamasıyla bu oran yüzde 1,5 olarak Mersinde
tahsil edilmektedir, isteyen de iki yıl vadeyle ödeyebilmektedir.
Mersin hizmete açtır. Mersin Büyükşehir
Belediyesi çalışmaktadır. Bu nedenle, bu konuda bir fahiş
uygulama olmadığını saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN Sayın Gökçel, size de söz
verelim.
Değerli arkadaşlar, diğer
arkadaşlarıma grup önerileri bittikten sonra söz vereceğim.
Buyurun.
40.- Mersin Milletvekili Cengiz
Gökçelin, süt üreticilerinin zor durumda olması nedeniyle yem başta
olmak üzere girdi maliyetlerini azaltacak tedbirlerin alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; süt üreticileri perişan.
Sektördeki büyük şirketler bir bir iflas ederken küçük ölçekli aile
işletmeleri üretimde kalmak için direniyor. Ülkemizin içinden geçtiği
en derin ekonomik krizde üretimde kalan küçük üreticiler maalesef hak ettikleri
şekilde desteklenmiyor. Süte gelen zam yemdeki artışı karşılamıyor.
Süt üreticisi 3 bin euroya aldığı ithal düveleri çaresizlikten
kesime gönderiyor. Bu nedenle, üretim fazlası olması gereken dönemde
süt talebi karşılanamıyor. Krizde bile üretimde kalan küçük aile
işletmeleri doğru bir şekilde desteklenmiyor.
Destekleme modelleri değişmeli, yatırım
desteklemelerine geçilmelidir. Yem başta olmak üzere, girdi maliyetlerini
azaltacak tedbirler alınmalıdır.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 20 milletvekili
tarafından, çiftçilerin ekonomik sorunlarının tespiti ve yüksek
faizli borçlarının neden olduğu sıkıntıların
çözümlerinin belirlenmesi amacıyla 12/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2520)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 19 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
19/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/2/2020 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 20
milletvekili tarafından, çiftçilerin ve tarım emekçilerinin ekonomik
sorunlarının kaynaklarının tespiti, tarım
üreticilerinin Ziraat Bankası, özel bankalar ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan yüksek faizli borçlarının
yarattığı sorunların çözümü amacıyla 12/2/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 19/2/2020 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi önerinin gerekçesini
açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Ankara
Milletvekilimiz Sayın İbrahim Halil Oral konuşacak.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Oral.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu önerisi olarak
verdiğimiz, görüşülmesini istediğimiz, çiftçilerin ve tarım
emekçilerinin ekonomik sorunlarının kaynaklarının tespiti,
tarım üreticilerinin Ziraat Bankası, özel bankalar ve Tarım
Kredi Kooperatiflerine olan yüksek faizli borçlarının yarattığı
sorunların çözümü hakkındaki araştırma önergesinin gerekçesini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye,
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre
23,7 milyar hektarla Avrupada en büyük tarım arazisine sahip ülkedir. 1980
yılından bu yana pek çok hatalı politika üretilmiş ve
elimizdeki tarım alanları 5 milyon hektar daralmıştır,
tarım ürünlerindeyse ülkemizin ithalatı almış
başını gitmektedir. Yalnızca 5 bitkisel ürün yani
buğday, mısır, soya, ayçiçeği, pamuk, canlı hayvan ve
kırmızı et ithalatı için ödenen bedel, yaklaşık
6,6 milyar dolar yani yaklaşık 30 milyar Türk lirasıdır.
Yapılan pek çok uluslararası anlaşmayla da ülkemize tarım
ürünü girişlerindeki gümrük bedelleri ve vergiler son derece
düşürülmektedir. Tohum, ilaç, mazot, elektrik ve gübre fiyatlarındaki
yüzde 100ü bulan artışlarsa yerli üreticiyi büyük zorluğa
sokmaktadır. Son yedi yılda 3,4 milyon hektarlık alan,
çiftçilerimiz tarafından terk edilmiştir.
Kısacası, ülkemiz, tarımda çok büyük
potansiyellere sahipken şu an gittikçe kaybeden bir ülke hâline
gelmektedir. Bizim gençlik yıllarımızda,
çocuklarımızın ilkokula başladığı
yıllarda okullarda hep şu öğretilirdi: Türkiye, tarımda kendi
kendine yetebilen 7 ülkeden birisidir. Bugün geldiğimiz noktadaysa Türkiye,
tarımda bazı ürünlerde yüzde 50lere varan ithalatla yeterlilik
sağlayabilmektedir. Bu çıkmazdan kurtulmanın yoluysa tarım
üreticilerini desteklemek, tarım üretimini artırmak ve
modernleştirmektir.
Kıymetli milletvekilleri, geçtiğimiz ay
Türkiye Ziraat Odaları Birliğine bağlı pek çok oda
başkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisine âdeta çıkartma
yaptı. Biz de Ankaradaki ziraat odaları
başkanlarımızı ağırladık. Bize sorunlarından
bahsettiler ve çeşitli raporlar ilettiler. Ben, bugün bu kürsüden
aslında partim adına olmaktan çok, Ankaradaki ziraat odaları
başkanları adına söz almış bulunuyorum diyebilirim.
Hiç kendim yorum yapmadan, ziraat odası
başkanlarımızın taleplerini ve şikâyetlerini yüce
heyetinize aktarmak istiyorum. Çünkü, bu mesele, siyasi rant elde edilebilecek
bir mesele değildir. Bir an önce çözüme kavuşturulması gereken
gerçek bir beka meselesidir.
Sayın milletvekilleri, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu verilerine göre 2019 Eylül ayı
itibarıyla son bir yılda tarım ve balıkçılık sektöründe
kullandırılan kredi miktarı, 101,2 milyar Türk lirasından
104,6 milyar Türk lirasına ulaşmıştır. Bu dönemde
Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye kullandırdığı
kredi miktarı da yüzde 5,6 artışla 8,5 milyar Türk lirasına
erişmiştir. Özellikle Tarım Kredi Kooperatiflerinde yüzde
30lara, 40lara varan faizler oluşmuştur.
Bunlarda bazı indirimlere gidilse de
borçların çevrilmesindeki büyük zorluklar devam etmektedir çünkü çiftçiler
bu noktada elektrik fiyatlarından da muzdariptir. Özellikle tarımsal sulamada
elektrikli motorların kullanılması ve sulama sistemlerinin
elektrikle çalışıyor olması, sulama noktasında ciddi
sorunlar yaratmaktadır. Bu konuda Sayın Gaziantep Milletvekilimiz
İmam Hüseyin Filiz Bey detaylı açıklamalar yaptı, kendisine
teşekkür ederim.
Ocak 2018 ve Ocak 2020 döneminde yapılan
zamlarla fiyat artışları 108,2ye
ulaşmıştır. Elektrik firmaları ise biriken borçlar
sebebiyle çiftçilerin elektriklerini kesmekte, yeni aboneliklerde veya
açtırmalarda yüksek meblağlı teminatlar istemektedirler. Ziyaret
ettiğimiz köylerde, kasabalarda çiftçilerimiz açıkça şunu
söylemektedirler: Biz köyümüzü satsak dahi bu borçları asla ödeyemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim, tamamlayalım.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Buradan İYİ PARTİ Grubu adına
çağrıda bulunuyorum: Gelin, bu konuyla alakalı kalıcı
çözümler üretecek bir araştırma komisyonu kuralım. Türk
çiftçisi, Türkiyenin geleceğidir, geleceğimizi karartmayalım.
Grup önerimize olumlu oy kullanmanız noktasında görüşlerimi
iletiyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın
Rıdvan Turanda. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Turan.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Tarım
Komisyonu olarak bu ay içerisinde çiftçi borçlarıyla ilgili bir
çalışma yaptık, gerçekten ulaştığımız
veriler son derece dikkat çekici. Sadece konu başlıklarından
bahsedeyim: AKP döneminde çiftçi borçları 64 kat arttı. Takipteki
kredi miktarı 4,3 milyar lira. 8 bine yakın çiftçi, icralık
durumda. Tarımla geçinen 2 milyon işsiz var. 700 bin çiftçi,
toprağını terk etti. Son yirmi yılda tarım
alanları yüzde 12 azaldı.
Şimdi, genel olarak
bakıldığında bu tür eleştirilere AKP cenahından
verilen cevap hep şudur: Tarımsal gayrisafi millî hasılada
Avrupa 1incisiyiz. denir. Gerçi, bu sene, biliyorsunuz Fransa 1inci oldu ama
bu hesaplama yöntemi, doğru bir hesaplama yöntemi değildir.
Avrupadaki 10 tane ülkenin toplam tarım alanı, Türkiye kadar
değil, düşünün yani eşit olmayanları birbiriyle mukayese
etmek, doğru bir sonuca bizi götürmez. Ayrıca, doğru hesaplama
yöntemi bu değildir. Doğru hesaplama yöntemi, toplamda ihracatın
ithalatı karşılama oranıdır. Meseleye buradan
bakıldığında ne yazık ki Türkiyedeki tarım
manzaralarının hiç anlatıldığı gibi ya da arzu
ettiğimiz gibi olmadığını görüyoruz.
Temel mesele şudur sevgili arkadaşlar:
Evet, girdi fiyatları yüksek, mazot pahalı, zehir pahalı -ne
bileyim- diğer girdiler, tohum pahalı, şu pahalı, bu
pahalı ama çiftçimizin temel sorunu, örgütsüzlüğü meselesidir.
Uluslararası tarım tekellerinin karşısında ve
onların Türkiyedeki yerli iş birlikçilerinin ya da
ortaklarının karşısında kırsal kesim,
yoksulluğa ve yoksunluğa mahkûm edilmiş durumdadır.
Kooperatifler ya da çiftçi sendikalarıyla
örgütlenmiş çiftçinin olmadığı yerlerde piyasayı
belirleyecek olan, her zaman uluslararası tarım tekelleri olur. Bunun
karşısında çiftçinin caydırıcı bir gücünün
olması, ancak ve ancak çiftçilerin çiftçi sendikalarında ya da
kooperatiflerde örgütlenmesiyle mümkün olur ama 80den beri gelinen noktada ve
AKPyle şahikasına erişmiş olan noktada görülen şey,
bu kesimlerin örgütlenmesi değil, tam tersine, sermayeye ucuz girdi
sağlaması açısından örgütsüzleştirilmesi
olmuştur. Yetmiyormuş gibi, Birleşmiş Milletlerin karar
altına aldığı kırsalda çalışanların
haklarına ilişkin karara Türkiye, çekimser oy kullanmış
durumda. Dolayısıyla, meseleye buradan
bakıldığında, tarım sektörünün gelişmesi
değil, Niye sorunları var? değil, Nasıl ayakta duruyor,
hâlâ insanlar nasıl üretim yapıyor? sorusunu sormak daha doğru
bir yaklaşım olacaktır.
Türkiye tarımının çok boyutlu
sorunları kuşkusuz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bunları ortadan
kaldırmanın yöntemi, özellikle tarımı, mücavir bir sektör
olarak değil, sanayiyi destekleyecek bir sektör olarak tek
başına bu şekilde görerek değil; tam tersine,
tarımı, kırsal kalkınmanın anahtarı olarak görmek
ve ülkenin stratejik bir meselesi olarak görmekle işe başlamak
lazım. Böyle bakıldığında kaçınılmaz olarak
kırsal kalkınma için adımlar atılacaktır, çiftçinin
yerinde üretmesi ve doyması için ivedi tedbirler alınacaktır,
böylece de Türkiye tarımının içine düşmüş olduğu
derin buhrandan kurtulması için imkân sağlanmış
olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekilimiz Sayın Hasan
Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. İYİ PARTİnin vermiş
olduğu öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Öncelikle, basit bir temel gerçeği
hatırlatmakla başlamak istiyorum. Dünya üzerinde tarıma ve
tarıma bağlı sanayiye yatırım yapmadan gelişen,
büyüyen, kalkınan tek bir ülke yok, bunun tek bir örneği yok. Olsa
olsa bu alana yatırım yapmayanlar, bu alana yatırım yapan
gelişmiş ülkelerin sadece pazarı olabiliyorlar değerli
arkadaşlar; Türkiyenin de bugün içinde bulunduğu durum bundan
farklı değil.
Az önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz Engin
Altay bahsetti, Çiftçinin icra takip ve ithalat baskısı olmadan
üretmesini güvence altına almalıyız. dedi. Bu grup önerisi
üzerine de sözü ben aldım çünkü Türkiyede kırsal nüfusun yüzde 44le
en fazla olduğu bölgelerden birisi de Kastamonu değerli
arkadaşlar. Kastamonudaki çiftçilerimizden partimize gelen en önemli
taleplerden bir tanesi de bu Tarım Krediye olan borçlar ve Tarım
Kredinin yapmış olduğu icra ve takipler. Bu bakımdan,
öncelikle şundan bahsetmek istiyorum: Tarım Kredi Kooperatiflerinin
sitesine girdiğinizde kuruluş amacıyla ilgili Misyon bölümünde
şöyle bir şey yazıyor: Tarım Kredi Kooperatiflerinin
misyonu şudur: Türk çiftçisinin her türlü ihtiyacını
karşılamaya dönük mal ve hizmetleri zamanında, güvenilir,
kaliteli ve uygun şartlarda sağlamayı amaç edinir. Vizyon
kısmında da şöyle bir şey söylüyor: Çiftçilerimizin sosyoekonomik
güvencesi
diyor, devam ediyor. Peki, durum böyle mi gerçekten? Bir çiftçi,
Tarım Kredi Kooperatifine gittiğinde gerçekten bu misyona uygun bir
tabloyla karşılaşıyor mu? Hayır,
karşılaşmıyor. Neyle karşılaşıyor?
Mesela gübre almaya gidecek, torbasını 95 liradan alıyor.
Hâlbuki piyasada gübrenin torbası 80 lira. Süt yemi almak için Tarım
Kredi Kooperatifine gittiğinde yemin torbasını 85 liradan
alıyor hâlbuki piyasada torbası 70 lira değerli arkadaşlar.
Sayın hatipler bahsetti, ben de söylemekte
yarar olduğunu düşünüyorum: Son bir yılda Tarım Kredi Kooperatiflerinden
çekilen kredi, yüzde 5,1 artmış, 8,5 milyar liraya
yaklaşmış. Değerli arkadaşlar, geçen yıl
şubat ayında bir kanun çıktı, denildi ki: Bu kredi
borçlarının yüzde 10unu çiftçi karşılasın, yüzde
5ini biz karşılayalım, Hazine karşılasın,
beş yıl vadeli olarak biz bunu yapılandıralım. Fakat
şöyle bir sorun var: Yapılandırmaya gittiğinizde çiftçiden
ipotek isteniyor. Şimdi düşünün, çiftçi, bu kadar borç
batağı içerisindeyken tarlasını, traktörünü ipotek
vermişken daha bu krediyi yapılandırmak için hangi ipoteği
verebilir? Elinde bir tane canı kalmış, değerli
arkadaşlar. Onun için şöyle bir şeye ihtiyacımız var
Bakın, özellikle Tarım Kredi Kooperatiflerinde kredi çekmek için
kefil isteniyor. Bir kredi için 4 kefil isteniyor. Kastamonunun Ağlı
ilçesinde 77 kişi icraya verilmiş. 77 kişinin 4 kefilinden hesap
ettiğinizde küçücük bir ilçede 308 kişi borçlu, değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Baltacı.
HASAN BALTACI (Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
Bunun gibi Türkiye'de yüzlerce örnek var. Hâlbuki
bugün yediğimiz ekmeği, içtiğimiz sütü, eti, sebzeyi, meyveyi
üretenlere karşı borçluyuz; hem onları ayakta tutmak adına
borçluyuz hem de yasal olarak borçluyuz. Tarım Kanununun 21inci
maddesine göre, ödenmesi gereken 177 milyar lira borç var. Hâlbuki, çiftçinin
borcu, yaklaşık 115 milyar civarında, özel bankalara olan
borcunu da sayarsak belki bunun daha da fazlası. Şimdi, bize
düşen görev, bu borçları ödemek değerli arkadaşlar.
Şunu iktidar partisine hatırlatmayı
da kendime borç biliyorum: Bugüne kadar, on yedi yıldır iktidarda
olmanızın sebeplerinden bir tanesi de kırsal nüfustan
almış olduğunuz oy oranlarıdır. Şimdi,
kırsal nüfustan bu kadar oy alıp iktidarda tutunurken on yedi
yılda çiftçinin yaşadığı yıkımı ve
hayal kırıklığını görmek zorundasınız.
Bu borçları biz değil, siz ödeyin. derseniz, en kısa zamanda,
Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında bu borçları ödemeyi de taahhüt
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Tamer
Dağlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Dağlı.
AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ
Grubu önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetlerimiz dönemlerinden önce
ülkemizde yüzde 59 seviyelerinde olan tarımsal kredi faiz oranları,
yüzde sıfır ile yüzde 9 aralığına
düşürülmüştür. Birçok tarımsal faaliyet, faiz indirimli kredi
kapsamına alınmış, çiftimiz, yüksek faiz yükü altında
ezdirilmemiştir.
Üretimin önü açılmış,
hayvancılık, sulama, sertifikalı tohumluk üretiminde faizsiz
finansman dönemi başlatılmış, kredi faizleri
sıfırlanmıştır. 3 Ocak 2020 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan karara göre, tarımsal faaliyette bulunan çiftçilerimizin
31 Aralık 2019 tarihine kadar olan borçları beş yıla kadar
vadelendirilecek, çiftçilerimizin ödemedikleri ya da ödeyemedikleri
tarımsal borçları yapılandırılacak ve refinansman
sağlanarak kapatılıp beş yıl vade ve yüzde 9 faiz
oranı uygulanacaktır. Böylece, doğal afetlerden etkilenen veya
ekonomik sebeplerden dolayı kredi geri ödemelerinde sorun yaşayan tüm
tarımsal faaliyetleri devam eden üreticilerimiz, geçtiğimiz
yıllarda olduğu gibi rahatlayacak ve mevcut borçlarını bir
sezonda aldığı tarımsal gelirlerle ödeme yükünden
kurtulacak ve böylece de Ziraat Bankası çiftçilerimizin kredi borç yükünü
üstlenmiş olacaktır.
Tarım Kredi Kooperatiflerince 2019
yılında yaklaşık 400 bin üreticiye 8,5 milyar TL
tutarında kredi kullandırılmıştır. TKK tarafından
kullandırılan kredilerin yüzde 75i, üreticilere ayni olarak
kullandırılmakta yani üreticilerimizin tohum, gübre, zirai ilaç,
motorin ve benzeri girdileri, doğrudan Tarım Kredi Kooperatifleri
tarafından kredilendirilmektedir. Tarım Kredi Kooperatiflerince 2019
yılı Ekim ayı itibarıyla tohum, gübre ve yem gibi
girdilerin finansmanında sabit faizli kredi uygulamasına
geçilmiştir. Örnek vermek gerekirse, hâlihazırda, sabit faizli kredi
uygulaması kapsamında kredi kullanan bir çiftçinin, 10 bin TL
tutarında gübre alan bir üreticinin bir yılın sonunda
ödeyeceği tutar 10.550 TL olmaktadır. Sabit faizli kredinin
Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarına yıllık maliyet
oranı, bugün itibarıyla yüzde 5,5tir.
Ayrıca, 7166 sayılı Kanun
kapsamında Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından, ödeme
güçlüğü içindeki 19.663 çiftçinin 883 milyon TL tutarındaki borcu
yapılandırılmıştır. Bu kapsamda, üreticilere
yaklaşık 61 milyon TL faiz indirimi sağlanmış ve
üreticilerimizin borçları 5 takside bölünerek
yapılandırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
TAMER DAĞLI (Devamla) - Ekonomimiz üzerinde
dış odakların Gerekirse ekonominizi mahvederim. ifadesinden
sonra, biliyorsunuz, ülkemizde faiz oranları yükselmiş ve döviz
kurlarında bir yükselme görülmüştü. O dönemde faiz oranları,
yüzde 30 seviyelerine gelmişti. Bugün ise bu oran, tekrar yüzde 5,5
seviyelerine düşürülmüştür. Bu tür dış mihraklı güçler
ve Gezi Parkı gibi, 15 Temmuz süreci gibi vesayet odaklı veya darbe
niyetli girişimlerin Türkiye'nin büyümesine engel
olamayacağını bir kez daha burada ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbülün bir söz talebi
var.
Buyurun Sayın Bülbül.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Tarım Kredi Kooperatiflerince çiftçilere verilmiş
olan kredilerdeki yapılandırmaların düşük faiz
oranlarıyla gerçekleştirilmesine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizim Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Cumhur İttifakının içerisinde bulunmadığı
grup önerilerine karşı herhangi bir şekilde söz talebimiz
olmuyor, kürsüden bu konuda söz almıyoruz ve siyasi kararımız
gereğince hiçbir şekilde de bu grup önerilerini desteklemiyoruz. Bu
meselesinin önemine binaen bizde yerimizden birtakım düşüncelerimizi
ifade etme gereği hasıl olmuştur.
Gerek bütçe görüşmeleri döneminde, gerekse
özellikle şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin tümü
üzerine yapılan görüşmelerde konuşmacımız
tarafından da özellikle Tarım Kredi Kooperatiflerince çiftçimize
verilmiş olan kredilerdeki yapılandırmaların çok daha
doğru bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
daha düşük
faiz oranlarıyla gerçekleşmesini ve aynı zamanda kamu ve özel
bankalarında çiftçimize yük olan ve şu an itibarıyla ödeme
güçlüğü içerisine düştükleri kredilerde de bir yeniden yapılandırma
imkânının tanınması noktasında Milliyetçi Hareket
Partisi olarak da görüşlerimizi ifade etmek istiyor, teşekkür
ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 20 milletvekili
tarafından, çiftçilerin ekonomik sorunlarının tespiti ve yüksek
faizli borçlarının neden olduğu sıkıntıların
çözümlerinin belirlenmesi amacıyla 12/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2520)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik
Partisinin Meclis İçtüzüğümüzün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.- HDP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, son
yıllarda ülkemizde artış gösteren çocuk istismarının
engellenmesi, caydırıcı hukuki düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla 18/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/2/2020 Çarşamba
günü bugün- toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
18 Şubat 2020 tarihinde İstanbul
Milletvekili Sayın Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, son
yıllarda ülkemizde artış gösteren çocuk istismarının
engellenmesi, caydırıcı hukuki düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 5390 sıra
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 19/2/2020 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Dersim Dağ. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Dağ.
HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde yaşanan hak ihlallerinde en büyük
mağduriyeti yaşayan, çocuklar olmaktadır.
Kanunlarımız, yasalarımız, çocukları korumayı bir
kenara bırakın, onlara karşı işlenen suçlarda
caydırıcılık barındırmadığı için
daha çok teşvik etmekte ve çocukları hedef hâline getirmektedir.
Yaşadığımız ülke, öyle bir hâle gelmiş
bulunmaktadır ki her gün çocuklar katledilmekte, yoksulluk ve açlıkla
cebelleşmekte veya istismara uğramaktadır; AKP Hükûmetinin
iktidara geldiği günden bu yana gençler, kadınlar ve çocuklar için
yaşanılamaz bir hâle gelmiştir. Her kesimin yaşam
alanına, düşüncesine müdahaleyi bir hak olarak gören Hükûmetin ülkeyi
getirdiği nokta, saray rejimi ve talan edilmiş bir
toplumsallıktır. Yıllardır emrinizdeki yargı, size
yaranmaya çalışan yandaş medya, içini
boşalttığınız eğitim sistemi ve izlediğiniz
politikalarla ülkeyi ve toplumu bir çöküntüye götürmektesiniz.
İstanbul Esenyurtta Belma Barut
İlkokulunda yaşanan istismar olayını haberleştirmeye
çalışan muhabir, polis şiddetine maruz kalarak gözaltına
alınmaya çalışılmıştır. Aynı ilkokulda
son yedi yılda dört istismar olayının
yaşandığını da bilmekteyiz. Yaşanılan bu
olay, istismar vakalarını nasıl örtmeye
çalıştığınızın en açık örneğidir.
Bu toplumu ahlaki bir çöküntüye sürüklemenizi birkaç
veriyle belirtmek istiyorum: 2006dan 2019a kadar olan süreçte cinsel istismar
suçlarında 10 kat artış olmuştur. TÜİK verilerine
göre, son altı yılda 142.298 çocuk, çocuk yaşta anne
olmuştur. 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak
doğum yapan çocuk sayısı, 15.937 olarak kayıtlara
geçmiştir.
Türkiye, çocuğun cinsel istismarında dünya
listesinde 3üncü sıradadır. İşte, Hükûmetinizin, dünya
listelerinde bize kazandırdığı dereceler bunlar; istismar,
yoksulluk, adaletsizlik, işsizlik. Utanç tablosu resmen. Bu rakamlar, bu
ülkede yarattığınız ahlaki çöküntünün resmi
niteliğindedir.
Cinsel istismar konusunda ülkenin durumu bu iken,
bölge illerinde durum çok daha vahimdir. Birkaç örnekle oradaki durumu da
sizlere aktarmak istiyorum. Diyarbakırda, 2018-2019 tarihleri
arasında 1.116 çocuk, cinsel istismara maruz kalmıştır. Bu
istismara uğrayan 1.116 çocuktan 513ü, 15 yaşından küçük
çocuklardır. Şanlıurfada 2019 yılında 842 çocuk
istismara uğramıştır. Bölgedeki illerde sadece kayıtlara
girmiş istismar vakalarının bu denli çok olması bile
korkutucu ve bir an önce acil önlemler alınması gerektiğini
açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Belirttiğim gibi, bu
vakalar, adli mercilere ve karakollara yansımış vakalardır,
asıl, gerçek sayının katbekat fazla olduğunu hepimiz çok
iyi bilmekteyiz. Ailelerin toplumsal baskı nedeniyle
yansıtmadığı vakalar, bölgede devam eden
çatışmalı ortamdan kaynaklı açığa çıkmayan
veya çıkartılmayan istismar vakaları, ülkemizde bulunan binlerce
mülteci çocuğun maruz kaldığı istismarlar ve daha birçok
vaka, kayıt altına alınmamıştır. Bu utanç
tablosunun mimarı, AKP Hükûmetidir. Yıllardır izlediğiniz
politikaların ülkeyi getirdiği son nokta işte budur; cinsel
istismarda dünya sıralamasında 3üncü olmak.
Üniversiteleri pedofiliyi savunan akademisyenlerle
doldurdunuz. Eğitim sistemini laik, bilimsel, demokratik değerlerden
uzaklaştırıp tekçi bir anlayışı hâkim
kıldınız. Eğitim kurumlarını ve yurtları
tarikatlara ve dinî vakıflara peşkeş çekmek durumundasınız.
Neredeyse her gün eğitim kurumlarında ve yurtlarda çocuklar istismara
uğramaktadır. Diyanete bağlı müftülükler, açık bir
şekilde fetvalar vermekte, çocuk yaşta evliliği savunmaktan
çekinmemektedir. Zaten Hükûmet, önümüzdeki günlerde Meclise getireceği
ikinci yargı paketiyle çocuk yaşta evliliği
yasallaştırmayı planlamaktadır.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Kandildekilerden de bahset.
BAŞKAN Hatibi dinleyelim değerli
arkadaşlar.
DERSİM DAĞ (Devamla) İstismara
uğrayan çocuğun, istismarcısıyla evlendirilmesine yönelik
çalışmalarınızın olduğunu bilmekteyiz. Her geçen
gün artarak devam eden istismar vakalarının sonlanması için
caydırıcı cezalar verilmesi yerine, yargıya intikal eden
vakalar neredeyse cezasızlıkla sonuçlandırılmaktadır.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Şehitlerden bahset.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Cevap
vermenize gerek yok, rol yapıyorlar zaten.
BAŞKAN Arkadaşlar sessiz olalım
lütfen, hatibi dinleyelim.
DERSİM DAĞ (Devamla) Bu uygulamalara bir
an önce son verilmelidir. Türkiye, tarafı olduğu Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin gereklerini yerine
getirmelidir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Gitsin
bunları Diyarbakır Annelerine anlatsın.
DERSİM DAĞ (Devamla) Çocuk
istismarını dinî ve yasal kılıflarla meşru bir hâle
getirmek yerine, ciddi, caydırıcı önlemler
alınmalıdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Bir dinle, bir dinle, bir dinlemeyi öğren.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Yaranız var, değil mi bu konuda?
BAŞKAN Lütfen
DERSİM DAĞ (Devamla)
Cezasızlık durumuna son verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayalım.
DERSİM DAĞ (Devamla) Bizlerin temel
sorumluluğu, çocuklarımıza, gençlerimize
yaşanılabilir, güzel, mutlu yarınlar yaratmaktır. Bu
Meclis, mevcut utanç tablosunu düzeltmek zorundadır. Yoksa bu acı gerçek,
vicdanlarınızı ömrünüzün sonuna kadar sızlatacaktır;
tabii, hâlâ bir vicdanınız varsa. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bir
saniye
Her partinin konuşmacıları var değerli
arkadaşlarım. Rica ediyorum
Yerlerinizden niye
sataşıyorsunuz?
İYİ PARTİ Grubu adına söz
isteyen, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kabukcuoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cinsel istismar, başkalarınca cinsel
olarak kötüye kullanılmaktır. Kişi istemediği hâlde
başkalarının cinsel yönelimlerine hedef olmaktadır. Cinsel
istismarın çocuklar üzerinde görülen belli başlı etkileri, stres
bozukluğu, aşırı alınganlık, panik,
unutkanlık, kendine zarar verme, benliğinin zedelenmesi, depresyon,
korku, kızgınlık ve bazen de intihar girişimleridir. Hedef
obje, aciz içinde veya toplumsal baskıyla zedelenmiş kimlikteyse
toplumda yer bulamayacağını düşünerek karşı
tarafın saldırısını reddedememekte veya bu
saldırıyı topluma anlatamayacağını
düşünüyorsa söyleyememektedir. Cinsel istismar, aile içinde, iş
yerinde, okulda, öğrenci yurtlarında ve arkadaş çevrelerinde
daha sık olarak karşımıza çıkıyor.
İstismar, tanımadığı
çevrelerden veya kişilerden gelince kişinin bunu açığa
çıkartması, ifşa etmesi daha kolayken;
tanıdığı kişiden ya da çevrelerden gelirse bunları
açığa çıkartmakta, ifşa etmekte kişi
zorlanmaktadır.
Çocuklar, cinsel saldırıyla
yetişkinlere göre daha zor baş etmektedir. Eğitim ve
kişisel hakların gelişmediği toplumlarda istismar, hem
gizli kapaklı kalmakta hem de bunların açığa
çıkması engellenmektedir. Bu durumdaki mağdurlara desteğin
sağlanması, daha büyük zorluklar içermektedir.
2017 UNICEF verilerine göre, dünyada 1-19 yaş
arasındaki 15 milyon kadar kız çocuğu ömürlerinde en az bir kez
cinsel ilişkiye zorlanmışlar ya da saldırıya maruz
kalmışlar. Cinsel şiddete maruz kalan ergen kızların
yalnızca yüzde 1i, profesyonel yardım alabilmiş. TÜİK
verilerine göre, ülkemizde 2017 yılında 18.623 çocuk, cinsel
istismara maruz kalmıştır.
Cinsel istismarı önlemek için neler
yapılmaktadır? UNICEFin önerileri şöyledir: Çocuk
istismarını engelleyecek eğitim, sosyal refah, adalet ve
sağlık sistemleri, toplumla ve çocuklarla iş birliği
yapılarak programlanmalıdır. Yetişkin
davranışlarını değiştirecek ekonomik, toplumsal
eşitsizlik ile şiddeti mazur gösterecek toplumsal kültürel normlar
düzeltilmeli, yetersiz yasal düzenlemeler gözden geçirilmeli, şiddetin
rahatlıkla dile getirilebileceği ve tespit edilebileceği
eğitimler verilmelidir.
Arkadaşlar, bizim Anayasamızın
41inci maddesinde Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirleri alır. denilmektedir. Aynı
şekilde, Ceza Kanunumuzun 103üncü maddesinde çocuğu cinsel yönden
istismar eden kişilere sekiz ila on beş yıl arasında ceza,
çocuğun vücuduna bir organ veya sair cisimlerin sokulması durumunda
on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezası,
Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması
hâlinde verilecek ceza, on sekiz yıldan az olamaz. gibi şartlar
konulmuştur. Tüm bunlarla görülmektedir ki son on dört yılda bu
suçların 10 misli arttığı dikkate alınırsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Kabukcuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Ben, sayın
milletvekillerine şöyle seslenmek istiyorum: Çok azınız ebe,
dededir; çok azınız da anne baba değildir ama herkes
haladır, dayıdır, teyzedir, amcadır ve bir şekilde,
yeğenleriniz vardır, akrabalarınız vardır.
Arkadaşlar, bu suç gittikçe artıyor ve Türkiye Cumhuriyetinde
bununla baş edilemiyor. Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir
araştırma komisyonu, araştırma müessesesi, yılda 1
çocuğu, 1 ruhu bu saldırıdan kurtarırsa eğer,
değil 1 tane, 10 tane daha, 20 tane daha araştırma komisyonunun
kurulması yerinde olur.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Alpay Antmen.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Antmen.
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, cinsel istismar
suçlarına dair bilgiler baroların CMK servisleri tarafından,
mağdurlara atanan müdafi sayısı ve daha da acısı, adli
tıp verileriyle vahim bir şekilde karşımıza
çıkmakta ve maalesef, her geçen gün, ülkemizde cinsel istismar
suçları ve çocuklara karşı istismar vakaları büyük
artış göstermektedir.
Özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar
suçlarının giderek arttığı günümüzde, çocukların
cinsel istismarı tanımlayabilmesi ve tanıması, vücuduna
kendisinden habersiz kimsenin dokunamayacağı konusunda bilinçlenmesi,
karşısındaki kişi büyük de olsa istemediği durumlarda
Hayır. diyebileceğini öğrenmesi, tehdit bile edilse anne
babasından saklanacak sırlarının olmaması
gerektiğini öğrenmesi, iyi dokunma ve kötü dokunma arasındaki
farkı anlayabilmesi ile kendini bu eylemlere karşı koruyabilmesi
konusunda eğitmek istismar vakaları için son derece büyük önem
taşımaktadır.
Öncelikle, esas görevlerinden biri de insan
haklarını korumak ve kollamak olan barolarımızın
çocuğa karşı işlenen bu tip suçlarda davalara müdahale
taleplerinin kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak bazı siyasilerin söylemleri,
medyada kullanılan dil ve laiklikten geri adım atılması
çocuk istismarını artırmaktadır. Kız
çocuklarının eve kapatılması, ailelere ve çocuklara yeterli
eğitim verilememesi ve her gün bir adaletsizliğin ortaya
çıkması da masumları sindirirken tacizcileri cesaretlendirmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede, 14
yaşındayken 12 kişinin tecavüzüne uğrayan çocuklara
şahit olduk. 13 yaşındaki bir kız çocuğu
aralarında kaymakamlık yazı işleri müdürü, yüzbaşı,
muhtar ve korucuların da bulunduğu 28 kişinin cinsel istismar ve
tecavüzüne maruz kaldı, ardından sanıklara rıza indirimi
yapıldı yani neredeyse tecavüze uğrayan
kızcağızımızı suçlu çıkaracaklardı. 12
yaşındaki bir evladımız tecavüze uğradı
Rızası var. denildi, mahkeme tecavüzcüyü serbest bıraktı.
Değerli milletvekilleri, bebekler, evet,
bebekler, 3 yaşında, 5 yaşında çocuklarımız
istismara uğruyor. Bu örnekler o kadar çok ki inanın dava
dosyalarını okumaya yüreğiniz yetmez, yüreğiniz kaldırmaz.
Çocuklar hepimizin. Çocuklarda siyaset, din, ırk, mezhep aranmaz, yoktur,
onların hepsi masumdur. İstismara uğrayan her çocuk hepimizin
evladıdır. Çocuk istismarı politiktir, bu nedenle çocuk
istismarını önlemenin yolu da politiktir, politikadan geçer.
Bakın değerli milletvekilleri,
yapılması gereken iş, devlet politikası olarak aile içi
şiddet başta olmak üzere kadına ve çocuklara karşı her
türlü istismarı önleyici tedbirleri en doğru ve en hızlı
şekilde almaktır. Bu işin siyaseti ve önlem alınmazsa geri
dönüşü yoktur.
Değerli milletvekilleri, gelin, bu öneriyi
kabul ederek çocuklarımız için neler yapabileceğimizi birlikte
araştırıp birlikte çözelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Tamamlayayım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Evet, değerli milletvekilleri,
gelin bu öneriyi kabul edin. Çocuklarımız için neler
yapabileceğimizi birlikte araştıralım, birlikte çözüm
önerileri getirelim, bu sorunu birlikte çözelim ve çocuklarımıza hep
birlikte güzel yarınlar hazırlayalım.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekilimiz Sayın
Yılmaz Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Tunç.
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Çocukların cinsel, fiziksel, duygusal
istismarı ve çocuk ihmali sadece ülkemizde değil, Avrupa ülkeleri
başta olmak üzere, bütün dünyanın önemli bir sorunu. Çocuklar,
çevresinden gelecek olan tehlikelere karşı en savunmasız toplum
kesimi. O nedenle, çocuklarımızı korumak, başta anne
babaların ama en önemlisi de devletin asli görevi. Bu nedenle çocukların
korunması konusunda ülkemizde başta uluslararası
sözleşmeler olmak üzere, yasal mevzuatımızda uygulamaya yönelik
önemli adımlar atıldığını yıllar içerisinde
görmüş bulunuyoruz. 1990 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesini ilk imzalayan ülkelerdeniz. Çocukların Cinsel
Suiistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına
İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini 2007de imzaladık.
Yine, 2005 yılında Türk Ceza Kanununda çocukların cinsel istismarı
suçu düzenlendi ve suçun cezasında Avrupa ülkelerindeki üst
sınır bizim ülkemizde alt sınır. Hatta 2014
yılında cezalardaki artış nedeniyle bu çocuk
istismarına yönelik suçlarda verilecek cezaların oldukça yüksek
olduğunu da akademisyenlerimiz belirtiyorlar.
Tabii, sadece cezaların
artırılması bu olayların sona erdirilmesine yetmiyor. Evet,
tek bir çocuğun istismara uğraması bile hepimizi derinden
yaralıyor. O nedenle, bu tür hoş olmayan durumları ülkemiz
gündeminden kaldırmak için aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi de
çalışma yaptı. Yani bu konuda biz komisyon kurduk, işte
komisyon raporu, 2016 yılında, ben de
başkanlığını yapmıştım, güzel de bir
çalışma oldu. Burada 11 profesör, çocuk istismarı alanında
çalışan 8 sivil toplum kuruluşu, 13 kurum, 22 uzmanın
hazırladığı -hem barolardan hem de üniversitelerden- 52
adet rapor bu komisyon raporumuza yansıdı. Bu raporda da 88 tane acil
somut öneri var. 2016daki rapordan bu yana hayata geçirilen çok önemli
hususlar var. Bu önerilerden büyük bir kısmı: Yurtların
denetimi, ruhsatlandırılması -özel, kamu- hepsinin Millî
Eğitim Bakanlığına verilmesi gibi. Türk Ceza Kanunundaki
103üncü maddenin yeniden düzenlenmesi gibi. Yine, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının
çocuk istismarı alanında hem çocuklara yönelik hem de anne babalara
yönelik eğitimler vermesi gibi. BTKnin internette getirdiği
sınırlandırmalarla ilgili çok önemli ilerlemeler gibi. Çocuk
izlem merkezlerinin kurulması gibi. Bunlar, bu uygulamadaki tedbirler
alınmaya devam ediyor, daha alınacak birçok tedbir var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ve bu Komisyon raporumuz,
aslında çocuk istismarı alanında, ülkemizde iktidarıyla
muhalefetiyle milletvekillerimizin de önemli katkısıyla önemli bir
kaynak.
Şurada şunu düzeltmemiz lazım: Çocuk
istismarı, evet, hepimizi derinden sarsar, önlensin, çocuk
istismarının her türüne karşıyız; cinsel istismara da
karşıyız, duygusalına da fiziksel istismarına da karşıyız;
çocukların ihmaline de karşıyız ama dağa
kaçırılan kız çocuklarının istismarına da
açıkça buradan karşı koymamız gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İstatistiklerle ilgili de yanlış
bilgiler veriliyor, burada yanıltıcı rakamlar veriliyor:
İşte yüzde bin diyen var, yüzde 400 diyen var, bir milletvekilimiz
10 kat arttı. dedi. Adalet Bakanlığının resmî
istatistikleri. 2002 yılında açılan dava sayısı 4.988
-gönül isterdi ki hiç olmasın- 2002den 2008e
baktığımızda 4.988den 4.061e düşüyor, 4.061.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bağlıyorum.
2009da UYAP sistemine geçiyoruz ve istatistik
yöntemi değişiyor. Burada dava sayısı değil; karar
sayısı, suç sayısı, birtakım değişiklikler
nedeniyle istatistiğin bir anda 2008de 4.061 iken 2010da 16.135e
çıktığını görüyoruz. Bu mümkün mü, 4 kat artar
mı? Yüzde 400?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Evet.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Artar mı?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Evet.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bir yılda?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Evet.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 4 binden 16.135e? Bu, UYAP
sisteminden kaynaklanıyor ve 2010da 16.135; 2018, en son istatistik
15.560.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
UYAP neyi ölçüyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tabii, hepimiz bu
rakamın daha da aşağıya düşmesi için
çalışmalıyız, hiçbir çocuğumuzun istismara
uğramaması için çalışmalıyız. Bu noktada
Hükûmetimizin de çalışmaları devam ediyor. Bu nedenle, bu
kurulan Komisyonun raporunu iyi bir inceleyelim, 88 somut öneriyi de takip
edelim.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
çiftçilerin finansal sorunlarının araştırılarak bu
sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla verilmiş
olan (10/2470) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2020
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
19/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/2/2020 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, çiftçilerin finansal
sorunlarının araştırılarak bu sorunlara ilişkin
çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan (10/2470)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmelerinin
Genel Kurulun 19/2/2020 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Akın konuşacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Akın.
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; grup önerimiz adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi değerli arkadaşlar, Köylü
milletin efendisidir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
Bir kere bunu üstüne
basa basa söylemek istiyorum. Neden söylemiş? Bu cümleyi neden bizim çok
iyi anlamamız gerekiyor? Şimdi, düşünün, köylü ekmeden,
üretmeden kalkınma olabilir mi? Olamaz. Köylümüz, çiftçimiz,
hayvancımız üretecek ki, kazanacak ki memleket kalkınsın.
Şimdi geldiğimiz noktada durum nasıl?
İktidarınız bırakın çiftçiyi ürettirmek, bitirmek için
mücadele ediyor. Şimdi bunu söylerken şunu düşünüyor
olabilirsiniz: Çiftçimiz bitse de olur, biz ithal edelim. Nasılsa biz
ithalatı seviyoruz, ithal ederiz, çiftçimiz de rahat rahat köyünde
oturur. Ama maalesef, köylerimiz de bomboş duruma geldi. Size bir
tavsiyem var değerli arkadaşlarım. Bakın, Balıkesir
Milletvekiliyim. Lütfen, gelin Balıkesire gidelim, Balıkesirin
köylerini bir dolaşın; gelin görün ki oradaki insanlarımız
ne yapıyorlar. Şimdi, tarımla, hayvancılıkla
uğraşan insanlarımıza gidin bir dokunun ama şunu da
bilin ki: Bir dokunacaksınız, bin ah işiteceksiniz çünkü şu
anda köylümüz, çiftçimiz bu durumda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, çiftçimiz kazanamıyor.
Kazanamayınca ne yapıyor? Ekemiyor. O zaman ne yapıyor?
Tarımdan vazgeçiyor yani toprağını terk ediyor. Örnek
olarak: 2002 yılında 93 milyon dönüm buğday ekilirken bugün 68,5
milyon hektara düşmüş durumda. Şimdi size soruyorum: Bu
çiftçimiz bunu keyfinden mi bıraktı, keyfinden mi ekmiyor? Ne oluyor
sonra? Demin de söyledim, ithalat en sevdiğiniz kelime. İthalata
hizmet ediyorsunuz ama maalesef, bizim çiftçimize hizmet etmiyorsunuz.
Bakın, 2018de 5,6 milyon ton, 2019da 9,8 milyon ton sadece buğday
ithal ettik. 2019da da ithalatta şampiyon olduk. Ne şampiyonu olduk?
Türk çiftçisini bitirme, ithal çiftçiyi kazandırma şampiyonu olduk;
sizleri tebrik ediyorum(!) İktidarınız, maalesef, Türk
çiftçisine değil, bakın, Amerika, Rusya, Polonya vesaire ülkelerin
çiftçilerine çalışıyor. Hatta, hatırlayınız, bir
bakanınız Fransız çiftçisine destek olduğundan dolayı
madalyayla ödüllendirildi. Ama hiç merak etmeyin, önümüzdeki ilk seçimde Türk
çiftçisi sizin yakanıza madalyayı takacak Yolcudur Abbas,
bağlasan durmaz. diyecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
politikalarınız gerçek anlamda halktan koptuğu için bitmiş
durumda. Tarımda da aynı şekilde, baştan
aşağı yanlış. Balıkesirden yine bir örnek:
Bakın, başta Bigadiç olmak üzere, Kepsutta, Sındırgıda
geçen yıla kadar tam 14 bin dönüm arazide haşhaş ekiliyordu ki o
bölgenin haşhaşı afyon değeri en yüksek olan
haşhaş. Şimdi TMO 14 bin değil, biz bunu satamıyoruz,
ihraç edemiyoruz, 3 bin 500 dönüm ekeceğiz. dedi ve kota getirdi. Ne
oldu? Orada bunu eken çiftçilerimiz zor duruma düştü. Şimdi,
ithalatı, maşallah, çok iyi beceriyorsunuz ama Türk milletinin, Türk
çiftçisinin ürününe gelince bizim çiftçimize diyorsunuz ki: Ekmeyin, biz
satamıyoruz. Arkadaşlar, o zaman, satacak insanlara yerinizi bırakın.
Alın, burada Cumhuriyet Halk Partisi, Türk milletinin çiftçisine sonuna
kadar sahip çıkar. Hiç merak etmeyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
İktidarınız, çiftçinin dilinden
anlamıyor, sözünden anlamıyor. Değerli arkadaşlar, çok
basit -halktan koptunuz- gidin çiftçiye, hayvancıya bir bakın,
şu anda size anlatacaklardır dertlerini. Mazotu, gübreyi, ilacı
yabancı şirketlerin belirlediği fiyatlardan
sattırıyorsunuz. Yani ne yapıyorsunuz? Bizim çiftçimizi,
maalesef, yabancı şirketlerin sömürüsüne bırakıyorsunuz.
Ziraat odası başkanları ve ekipleri
geçen ay Meclisimize ziyarete geldiler, tüm nezaketleriyle misafir oldular ve
tüm milletvekillerini dolaştılar, bana da geldiler, sizlere de
geldiler. Burada nezaketle tepkilerini ortaya koydular, para istemediler Borçlarımızı
silin. demediler; istedikleri, çözüm önerilerini ortaya getirmek. Ama ne
yaptınız? Çözüm ürettiniz mi? Hayır. Aksine, o gün,
arkadaşlarımız buradayken bir kararnameyle 45 bin ton çeltik
ithalatı için izin verdiniz. Buna da ancak şu denir: Ayıptır,
yazıktır, günahtır!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Akın.
AHMET AKIN (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, doğrular maalesef
acı. Cumhuriyet tarihinin -gelmiş geçmiş- çiftçisine en çok
eziyet eden iktidarı sizsiniz. İktidar, çiftçisini hiçbir dönemde bu
kadar ezmedi, bu kadar yok saymadı. Gerçekten ayıp, yazık,
günah!
Üstüne üstlük tarım sulama ücretleri var, orada
elektrik fiyatları var. İki yılda elektrik fiyatları yüzde
108 arttı. Elektrikte, mazotta, gübrede, ilaçta, hepsinde birim
fiyatlarını düşürmeniz lazım. Çiftçimizin 1 kuruş ama
1 kuruş borcu olduğu zaman desteklemelerine el koyuyorsunuz. Bunu da
sizin vicdanınıza bırakıyorum.
Bakın, hayvancımız, sütçümüz,
besicimiz zor durumda. Ya, süt inekleri mezbahaya gidiyor. Sütçülükle ilgili
hiçbir şey bilmiyorsanız, 1 kilo süt 1,5 kilo yem satın
alsın, geri kalanını bizim Türk çiftçisi halleder.
Değerli arkadaşlar, bakın,
çiftçilerimizin sırtındaki yükü almak zorundayız. Bizim
çiftçilerimiz borçlu, tüccara borçlu, herkese borçlu, bankaya borçlu, sizden
destek bekliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın ve selamlayalım.
AHMET AKIN (Devamla) Sadece Balıkesir için
değil, tüm Türkiyedeki çiftçilerimiz adına diyorum ki: Gelin birlik
olalım, beraber olalım, bu Türk çiftçisine destek olalım.
Eğer bu işi beceremiyorsanız gidin, zaten en yakın zamanda
iktidardayız, biz gerekli çalışmayı yaparız.
Hepinize saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın
Fahrettin Yokuş
Yok.
Değerli arkadaşlar, devam edelim, siz de
bir haber verin arkadaşımıza.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol
Katırcıoğluna aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın
Katırcıoğlu.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, artık sanırım krizi bir
şekilde konuşuyoruz. En azından, krizden çıkma ihtimali
üzerine Sayın Bakan bazı açıklamalarda bulunuyor ki bir krizde
olduğumuzu anlıyoruz, onların da kabul ettiği bir durum
olduğunu düşünüyoruz artık.
Fakat arkadaşlar, krizler herkesi eşit ve
aynı şekilde etkilemezler. Özellikle son yıllarda, 2018
krizinden sonra iktisatçılar gelir dağılımıyla krizler
arasındaki ilişkiyi araştırıyorlar ve buradan çıkan
şey şu, diyorlar ki: Krizlerde gelir
dağılımının üstünde olanlar yani -tırnak içinde
söylüyorum- varlıklılar, varlıklı kesim, tasarruf edebilen
kesim tasarruf yapar ve bankalara tasarruflarını verirler, böylelikle
faiz geliri elde etmeye devam ederler. Fakat gelir dağılımında
belli bir gelir seviyesinin altında olan insanlar aksine borçlanırlar
arkadaşlar.
Bakın, bence, bu, önümüzdeki dönemin en önemli
kelimesi ya da kavramı borçlanmak. Özetle, Türkiye en azından üç
yıldır ciddi bir kriz altında ve dolayısıyla da bu
kriz, gelir dağılımının altında olan
çiftçilerimizi
Ki, bugünkü araştırma önergesinin konusu bu
olduğu için çiftçiler diyorum, çiftçilerin dışında tabii
ki toplumun çok çeşitli kesimleri, gelir
dağılımının altında olan kesimleri, yani gelir
dağılımında belli bir düzeyin altında olan kesimleri
esasında bu krizden yukarıdakilerden daha fazla etkilenmiş
oluyorlar. Şimdi, çiftçilerin durumuna baktığımızda
Arkadaşlar, çiftçi dediğiniz, tarımdan söz ediyoruz ve geçen
sene soğanın peşinde koştuk, patatesin peşinde
koştuk ve iktidarın tarım konusunu özellikle dikkate alması
gerektiğini bu Mecliste de çok kişi ifade etti. Şimdi
arkadaşlar, böyle baktığımızda, çiftçilerimiz
gerçekten zor durumda. Bakın, aşağı yukarı 160 milyar
Türk lirası borçları var ve bu borçları herhangi bir
yılın hasadıyla ödeyebilecek durumda değiller ve tarım
yapan insanların arazilerinin önemli bir kısmı bankalarca ipotek
altında. Yani, bizim arkadaşlarımızın
yaptığı hesaba göre 40 milyon dönüm ipotek altında özel
bankalarla ilgili olarak veya Trakyada bir özel banka, binlerce, yüz binlerce
diyebilirim, alanı ipotek altına almış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla da arkadaşlar, önümüzdeki dönemin krizden
çıkmakla ilgili olarak bir anlamı varsa sizler için de, o zaman
tarımda güç durumda olan çiftçilerimizin durumunu iyileştirmeye
yönelik bir şeyler yapmamız lazım ve bu araştırma
önerisi bu anlamıyla önemli bir fırsat olabilir arkadaşlar çünkü
çok açık bir şey var, nasıl iktidar sanayicilerin
borçlarını silebiliyorsa, bence yapılması gereken
şeylerin başında çiftçilerimizin borçlarının silinmesi
gelmektedir. Dolayısıyla da çiftçilerimizi rahatlatmaya ve önümüzdeki
dönemde de tarımsal üretimin artmasına yönelik olmak üzere bir
inisiyatifi yerleştirmiş oluruz diye düşünüyorum. O sebeple de
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu öneriye olumlu
baktığımızı ve destekleyeceğimizi söylüyorum.
Hepinize iyi günler diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, İYİ
PARTİ Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin
Yokuşta. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Yokuş.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çiftçilerimizin içinde bulunduğu sorunlar
defalarca bu kürsüde anlatıldı. Zaman zaman biz de anlattık.
Hafta sonu Konyada çiftçilerimizle yaptığım görüşmelerde
gördüm ki Konyada özellikle elektrik parasını ödeyemeyen 4 binin
üzerinde çiftçi icralık olmuş. Konya bazında bu kadar çiftçimiz
sadece kuyulardan su çekmek için kullandığı elektrik borcundan
dolayı icralık olduysa, bu çok önemli bir gösterge olarak ortaya
çıkıyor. Yine, çiftçilerimizin en yoğun olduğu köy ve
kasabalara gittiğimizde gördük ki köy ve kasabalarımız ören
yerine dönmüş; artık köylerimizde kala kala 50 yaş üstü
çiftçilerimiz kalmış, birçok köy boşalmış.
Şimdi, bu gerçekleri buradan zaman zaman ifade
ettiğimizde, Çiftçiyi ihmal ettiniz. dediğimiz zaman, icralardan
bahsettiğimiz zaman şöyle bir savunma oluyor: Efendim, biz,
çiftçimize hak ettiğini verdik. Efendim, eğer çiftçimize hak
ettiğini vermiş iseniz gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde
1ini hangi yıl verdiniz, 2006dan bu yana? Vermediğinizi, hatta
yarısını verdiğinizi buradan defalarca anlattık.
Eğer zaten o kanun gereği vermeniz gereken hibe ve destekleri
verseydiniz bugün çiftçilerin ne icra meselesini konuşurduk ne Tarım
Krediyi konuşurduk ne Ziraat Bankasını konuşurduk ne de
köylerden göçü konuşurduk ama vermediğiniz haklar yüzünden,
zamanında vermediğiniz teşvikler yüzünden, zamanında
vermediğiniz hibeler yüzünden köylerimiz artık
boşalmış, çiftçimiz üretemez olmuş ve sonuçta toprağa
küsen çiftçi göç ederek şehirlerde amele olmaya başlamıştır.
Buradan defalarca söyledik; eğer Türkiye bir
yerlere varacaksa tarımı ihmal etmememiz gerektiğini defalarca
anlattık; çiftçimizin, hayvancılıkla
uğraşanlarımızın mutlaka ciddi manada gözetilmesi
gerektiğini söyledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Hatta dedik
ki: Köylerde hâlen yaşayan, çiftçilik yapan, besicilik yapan
insanlarımızı -inanın, samimiyetle burada ifade ettik-
birer altın madalya takarak ödüllendirseniz -hem de cumhuriyet
altını- Siz bizim için kıymetlisiniz, siz var olduğunuz
sürece Türk milleti, bu millet var olur. Aman köyünüzü,
toprağınızı terk etmeyin, yıllarca biz sizi ihmal
ettik ama bundan sonra etmeyeceğiz, size bakacağız, sizi
köylerde huzur içinde yaşatacağız, mutlu yaşatacağız,
hak ettiğiniz değeri vereceğiz. deseniz inanın köylü mutlu
olur, çiftçi mutlu olur ve artık köyden şehre değil,
şehirden köye göçün yolu açılır diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekilimiz Sayın Yunus
Kılıça aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kılıç.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
konuşmacılarımızın da ifade ettiği gibi, çiftçi
sermaye yeterliliği en az olan kesim. Elbette ülkede birtakım
sıkıntılar olduğu zaman çiftçi de, zaten meşakkatli
bir iş yapmakta olan üretici de ne yazık ki buradan payına
düşeni almak durumunda kalıyor. Hatırlarsanız konuştuklarımız
son bir buçuk yıla ait meseleler. Burada ülkemizin içerisine sokulmaya,
çekilmeye çalışıldığı bu kaos ortamında faiz
oranlarının yükselmesi, dövizin artması, girdi
fiyatlarının artmasıyla beraber tabii ki çiftçinin de bizim
hükûmetlerimiz zamanında ulaşımını
kolaylaştırdığımız krediye daha yüksek faiz
oranlarıyla ulaşmasına sebep oldu, bu doğru. Yalnız
şimdi 31 Ocak 2019 itibarıyla borçlarını çeşitli
sebeplerle ödemekte sıkıntı çeken çiftçilerimizin üzerindeki bu
yükü hafifletmek, azaltmak, tekrar üretimde kalabilmelerini sağlamak
adına da çok önemli adımlar atmaya başladık.
Bunlardan bir tanesi, Ziraat Bankası, ödemesi
gelmiş olan, ödemekte sıkıntı çekilen borçlarla
alakalı beş yıl süreyle yeniden yapılandırma
yaptı ve şu anda çiftçilerimiz bu borçlarını yılda
yüzde 9 gibi düşük bir faiz oranıyla beş yıla yayarak
yapılandırma imkânına kavuştu.
Yine, en fazla çiftçimize nakdi ve ayni kredi
kullandırmakta olan Tarım Kredi Kooperatifi de -ki 800 binin üzerinde
üyesi var- yine aynı şekilde Ziraat Bankasını takip ederek
borçlarını üç yıl vadeyle yapılandırma kararı
aldı. Hatta çok ileri bir karar daha aldı, geçen yıl, evvelsi
yıl yüksek faiz oranlarıyla almış oldukları kredileri
ödeme zorluğuna girmiş olan üreticilerinin, ortaklarının bu
kredilerini reel düşük faiz oranlarıyla yeniden
yapılandırma kararı aldı ve bunun Tarım Kredi
Kooperatifine yıllık maliyeti 33 milyon liranın üzerinde. Bu
şekilde yararlandırmayı düşündükleri üye sayısı
50 binin, yeniden kredilendirecekleri rakamsa 500 milyon liranın üzerinde.
Saygıdeğer milletvekilleri
-konuşmacıları dinlerken tabii bazı şeylere de
duyarsız kalmamız mümkün değil- bizim, tarımda
ithalatçı bir ülke olduğumuzu her çıkan konuşmacı
ısrarla vurguladı. Arkadaşlar, istatistiklere güvenmemiz
lazım. Biz, tarımda, özellikle son on sekiz yıldır,
açık ara ihracatçı bir ülke konumundayız; her yıl ortalama
4,5 milyar dolar ihracatımız ithalatımızdan fazla yani cari
dengeye katkısı olan bir sektör tarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yine, konuşmacıların, Ahmet Akın
Beyin ısrarla söylediği buğday ithalatı
Keşke bu
şekilde daha fazla ithalat yapabilsek. Neden biliyor musunuz? Dâhilde
işleme rejimiyle biz bu buğdayı ithal ediyoruz ve bunu katma
değerli ürünlere dönüştürdükten sonra satmamızdan kaynaklı
yılda aşağı yukarı en az 800 milyon dolar ülkemizin
ilave bir geliri var. On sekiz yılda Türkiye'ye bu yolla
kazandırılmış döviz miktarı toplam 12 milyar doların
üzerindedir. Yani Türkiye aslında buğdayda rahatlıkla kendine
yeten bir ülkedir, hatta 1 milyon ton fazla üretimi vardır ama
almış olduğu buğdayı makarna, bisküvi, irmik gibi
katma değeri daha yüksek ürünlere dönüştürerek dünyaya
satmaktadır ve ülkesine ilave döviz kazandırmaktır.
Şunu söylemek gerekirse, biz, çiftçimizin
üzerindeki bu yükü azaltmak için on sekiz yıldır
yaptığımızı yapmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç,
tamamlayın.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çiftçimizin üzerindeki bu yükü azaltmak için dünya
ve Avrupa ortalamalarının üzerinde -yaklaşık yüzde 1in
üzerinde- yapmış olduğumuz desteklemelerle çiftçimizin üretimde
kalmasını, üretimini sürdürmesini, yükünün hafiflemesini sağlamaya
devam edeceğiz. 2020 yılı da bunun açık bir göstergesi olsa
gerek; Tarım Bakanlığının bütçesi 33 milyardan 40
milyara yükseltilmiş ve Bakanlık bütçesi içerisindeki çiftçiye
verilecek destekleme oranı da yüzde 48den yüzde 55lere
yükselmiştir. Bu, çiftçimizin ne kadar yanında olduğumuzu
gösteren bir tablodur.
Yine, konuşmacılardan Sizin
iktidarınız çiftçiyi anlamıyor. diye bize bir eleştiri
geldi ama hiç merak etmeyin, on sekiz yıldır bizi en iyi anlayan
çiftçidir. Biz çiftçiyi, çiftçi bizi anlamaya devam edecektir diyor, hepinize
en derin saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
sisteme giren arkadaşlarımızdan bir kısmına söz
vereceğim. Sonra kısa bir ara vereceğiz.
Sayın Girgin
Yok.
Sayın Serter
Yok.
Sayın Karaca
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Denizli Milletvekili Gülizar
Biçer Karacanın, Denizli ili Çardak ilçesi Gemiş Mahallesinde
mermer ocağına izin verilmesinin ardıç ormanına kıymak
anlamına geldiğine ve bu projeden vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Denizli ili Çardak ilçesi Gemiş Mahallesinde
yaklaşık 105 bin metrekarelik bir alanda maden ocağı
işletmesi için işletme izinleri alınmaya
başlamıştır. Proje tanıtım dosyasına baktık,
faaliyet sahasının tamamı orman arazisidir ancak proje
tanıtım dosyasını hazırlayan ekipte bir orman
mühendisi dahi bulunmamaktadır. Bahsi geçen alan da 700 yaşından
genç olmayan ardıç ağaçlarından oluşan bir ardıç
ormanı durumundadır. Denizli Orman Bölge Müdürlüğü inceleme için
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünden ve DSİden
görüş alınmasını istemiştir ancak dosyada herhangi bir
görüş de bulunmamaktadır. Bu hâliyle bu güzel ormana, ardıç
ormanına kıymak ihanettir ve aymazlıktır diyorum ve bu
projeden bir an önce vazgeçilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
43.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, Millî Sarayların
Cumhurbaşkanlığına bağlanmasıyla Meclis bünyesine
alınan personelin bankamatik memuru olarak
çalıştırılması konusuna Meclis
Başkanının göz yummasını kabul etmediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sizin vasıtanızla Meclis
Başkanlığına soruyorum Değerli Başkanım.
Millî Saraylar Cumhurbaşkanlığı makamına devredildi,
Millî Saraylarda çalışan personel ise Meclisin kadrosunda kaldı
ancak Millî Saraylarda bu personel şimdi
çalıştırılmıyor. Bu
çalıştırılmayan personelin sayısı takriben 300
kişi. Bunların çalışacak herhangi bir işleri
olmadığı için evlerinde yatıp kalkıyorlar, işe
gitmiyorlar. Bunlar bankamatik kartlı ve bu bankamatik kartlılar
işe gitmediği gibi aynı şekilde Millî Saraylarda
bunların yerine de yeniden personel alınıyor. Yani bu devlet
politikası nasıl bir politika? Ya bu insanlar tekrar orada
çalıştırılsın veyahut da bunlar değerlendirilmeyecekse
başka kurumlara gönderilsin. Bu kadar insan boşta gezerken,
insanlarımız açılıktan, yoksulluktan, sefaletten
kıvranırken -bankamatik kartla- Meclis Başkanının buna
göz yummasını kabul etmiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Ödünç
44.- Bursa Milletvekili Atilla
Ödünçün, 19 Şubat Çanakkale Savaşının 105inci yıl
dönümü vesilesiyle vatan için mücadele eden tüm şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Çanakkale, aziz
milletimizin dirilişi, özgürlük mücadelemizin destanlaşmış
hâlidir. Bu nedenle, Çanakkale, nesillerimize iyi anlatılmalı ve iyi
anlaşılmalıdır. Çanakkale üzerinden İstanbulu ele
geçirmek isteyen itilaf devletleri, boğazların kontrolünü de elinde
tutmayı amaçlamış ve 19 Şubat 1915 tarihinde Çanakkale
Savaşı başlamıştır. Çanakkale cephesinin Anadolu
halkına verdiği azim, umut ve kararlılık Kurtuluş
Savaşının meşalesini ateşlemiştir. Çanakkale,
Türk milletinin bağımsızlık ve hürriyeti söz konusu
olduğunda ne denli kararlı ve kahraman olduğunu sonsuza dek
anımsatacak büyük bir vesikadır. Çanakkale ruhu bizi bir, iri ve diri
kılacaktır. Bu vesileyle, vatan için mücadele eden tüm
şehitlerimizi, gazilerimizi, rahmetle ve minnetle anıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
45.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, iflas eden özel okulların öğrencileri ile
öğretmenlerinin durumunun ne olacağını ve konuya
ilişkin mevzuat çalışmalarının ne zaman sona
erdirileceğini Millî Eğitim Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye genelinde faaliyet gösteren bir özel okulda
öğretmenler aylarca maaşını alamamış,
eğitime ara verilmiş ve binlerce öğrenci büyük bir
mağduriyet yaşamıştı; bu sorun ancak okulun
satılmasıyla çözülebilmişti. Bir daha böyle bir sorun
yaşanmaması, çocukların mağdur olmaması için neler
yapıldığını Millî Eğitim Bakanı Sayın
Ziya Selçuka sorduk, bize Mevzuat çalışmaları devam ediyor.
diye cevap verdi.
Dün de seçim bölgem Adanada bir özel okul iflas
ettiğini açıkladı. Öğretmenlerin yaklaşık bir
yıldır maaş alamadıkları ortaya çıktı.
Yaşananlar, okulları bir eğitim kurumu olarak değil,
ticarethane olarak görmenin bir sonucu. Öğrencilerin durumunun ne olacağı
belli değil. Velilerden peşin olarak alınan ücretin geri ödenip
ödenmeyeceği belli değil. Öğretmenlerin ödenmeyen
maaşlarının ne olacağı belli değil.
Buradan yetkililere soruyoruz: Sayın
Bakanın konuyla ilgili bahsettiği mevzuat çalışmaları
ne zaman sona erecek? Öğrencilerin ve öğretmenlerin durumu ne olacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şevkin
46.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, rehabilitasyon öğretmenlerinin mağduriyetinin
giderilmesi için Millî Eğitim Bakanlığını harekete
geçmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok sayıda sınıf, özel eğitim,
okul öncesi, çocuk gelişimi bölümü mezunu gibi
öğretmenler, sertifika programıyla özel rehabilitasyon merkezlerinde
görev yapıyor. Ancak gerek yasal statü gerekse ekonomik
kaygılarından ötürü, maalesef mesleki itibarlarını kaybeden
öğretmenler, şoför, hizmetli, temizlik görevlisi, aşçı ve
ortaöğretim diplomasına sahip usta öğretici gibi
değerlendiriliyor. Devlet okullarında öğretmenler birçok sorunla
boğuşurken rehabilitasyon öğretmenleri kamuda görevli olan meslektaşlarından
daha çok sorunla karşılaşıyor. Rehabilitasyon merkezlerince
hazırlanan sözleşmelerin bir yıl gibi süreyle yenilenmesi
nedeniyle kıdem tazminatı hakkı yok sayılabiliyor. Buna benzer
onlarca sorundan bahsetmek mümkün. Eğitim ideali uğruna yıllarını
veren rehabilitasyon öğretmenlerimizin statü, özlük hakları ve
çalışma koşulları sorunlarına kulak verilmesini talep
ediyoruz, Millî Eğitim Bakanlığını bu konuda harekete
geçmeye davet ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
47.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde kırk altı yıldır kapalı olan
Maraşın yeniden turizme açılmasının tüm insanlık
için büyük bir kazanım olacağına ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kahramanmaraşımızla
adaş olan Kapalı Maraş, Kıbrısın en önemli
bölgesiydi. Yapılan anlaşmalar sonrası büyük bir kısmı
iskâna kapatılmıştır. Çoğu kişinin tatil
amacıyla gittiği bölge, Kıbrıs Harekâtından sonra
birçok önemli olaya ev sahipliği yapmak durumunda
kalmıştır. Maraş, İkinci Kıbrıs
Barış Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından kurtarılmıştır. Maraş, şu
sıralar BM tarafından denetlenen ve adayı ikiye ayıran
Yeşil Hat tampon bölgesindedir. Şu anda, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti yetkililerinin açıklamaları doğrultusunda,
Maraşta öncelikle bir envanter çalışması yürütüleceği
ve ardından, şehrin tekrardan turizme açılacağı
bildirilmiştir. Bunun gerçekleşmesi tüm insanlık için büyük bir
kazanım olacaktır.
BAŞKAN
Sayın Güzelmansur
48.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, en fazla beyin göçü veren ülkelerden birisi olan Türkiyede
tersine beyin göçünün sağlanamabilmesi için faiz affının
getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR
(Hatay) Sayın Başkan, ekonomik kriz, gelecek kaygısı,
özgürlüklerin daralması gibi nedenler iyi eğitimli, nitelikli kesimde
beyin göçü vermemize neden oluyor. Türkiye en fazla beyin göçü veren ülkelerden
biri. Amerika, Almanya gibi gelişmiş ülkeler tersine beyin göçüne
teşvik ederken biz yüksek faizlerle âdeta beyin göçüne yol açıyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığı
1416 sayılı Kanunla,
yurt dışına yüksek lisans ve doktora yapmaya giden,
öğrenimini başarıyla tamamladıktan sonra kişisel,
ailevi ve diğer nedenlerle yurt dışında kalan bilim insanlarımıza
haksız ve adaletsiz faiz oranları uygulanıyor. Tersine beyin göçü için bu
insanlara daha önce 2006, 2011 ve 2014 yıllarında uygulanan faiz
affının getirilmesi gerekmektedir. Bu konuda gerekli adımlar bir
an önce atılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tığlı
49.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, Türkiye Hentbol Federasyonu Kadınlar Süper
Liginde Mardin Büyükşehir Başak Spor Kulübü ile Görele Belediyesi
Spor Kulübü arasında oynanan maçta yaşananlara ilişkin
İçişleri Bakanı ile Gençlik ve Spor Bakanından
açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Türkiye Kadınlar Hentbol Süper Liginde
mücadele eden Mardin Büyükşehir Başakspor ile Görele Belediyespor
hentbol takımları arasında oynanan maçta yaşananlara
ilişkin iddialar çok vahim. Müsabaka devam ederken Mardin Valisinin 10-15
polisle sahaya indiği, oyuna ara verildiği, Görele Belediyesporlu
kadın oyuncuların, teknik ekibin, hakemlerin ve gözlemcinin üzerine
yürüdüğü, tehdit ve hakaretler yağdırdığı; teknik
direktör ve eşinin Vali talimatıyla gözaltına
alındığı, telefonuna el konulan çiftin çektiği
görüntülerin zorla silinmesiyle serbest bırakıldığı
belirtilmektedir. Rakip takımın sıcak suyunu
kapattırıp soğuk suyla duş aldırmaksa ayrı bir
işkence.
6222 sayılı Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun devleti temsil eden
makamların eliyle ihlal edilmesi ve şikeden kadına yönelik
şiddete kadar dehşete düşüren iddialarla ilgili olarak
İçişleri ile Spor Bakanından acil bir açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
50.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Ticaret Bakanlığının
attığı adımlarla önemli bir ivme yakalayan ihracatla
birlikte ekonominin canlanarak güçlenmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ticaret Bakanlığımızın
attığı adımlarla ihracatımız önemli bir ivme
yakalamış olup ekonomimiz canlanarak güçlenmeye devam etmektedir.
2020 yılına, cumhuriyet tarihimizin en yüksek ocak ayı
ihracatını gerçekleştirmenin gururu ve sevinciyle
başladık. 2019 yılında ihracatta yakalanan
başarılı yükselişin 2020 Ocak ayında da
hızlanarak devam ettiği görülmektedir. Bu yılın ocak
ayında ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 6,1 artarak 14,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. On iki aylık
ihracatta ise 181,6 milyar dolara ulaştık. Seçim bölgem Osmaniye,
2019 yılında gerçekleştirdiği 307 milyon dolar ihracatla
iller arasında 31inci sırada yer alarak önemli bir başarı
göstermiştir. Ülkemizin büyümesine ve güçlenmesine doğrudan
katkı sağlayan tüm üretici ve ihracatçılarımızı
bu vesileyle tebrik ediyor, başarılarının
devamını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
51.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, Hatay ili Amanos Tüneli Projesinin tamamlanarak hem bölgeye hem
de ülkeye yeni yatırım heyecanı yaşatacağını
umduğuna ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem olan Hatay ilimizde projesi onaylanan
ama bir türlü ihalesi ve inşaatı başlatılmayan Amanos
Tüneli Projesi için bugüne kadar verilen sözlerin hiçbiri yerine
getirilememiştir. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini
İskenderun Körfezine bağlayacak olan bu proje, ülkemizin ve
bölgemizin ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır; Hassa Organize
Sanayi Bölgesinin yapımıyla entegre olacak şekilde
planlanması büyük önem arz etmektedir. Görünen o ki Amanos Tüneli, OSBye,
bölgeye gerçekten derin bir nefes aldırmakla kalmayacak, bölgenin
geleceğini de şekillendirecek. Umarım, ağırdan alınan
yatırım kararı hız kazanarak hem bölgeye hem de ülkemize
son dönemde ihtiyacımız olan yeni yatırım
heyecanını yaşatacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Serter
52.- İzmir Milletvekili Bedri
Serterin, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin 81 ilde
altı gün boyunca gıda denetimi yapacağız. ifadesine
ilişkin açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirliye 81
ilde altı gün boyunca gıda denetimi yapacağız. dediği
açıklamasını sormak istiyorum: Bugüne kadar aklınız
neredeydi? Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin, 82 milyonun gıda denetim
işini on yedi yılda çözemeyip de altı günde mi çözmeyi
düşünüyorsunuz Sayın Bakan? Yoksa halkımıza kötü ve hijyenik
olmayan zehirleri satan ve üreten bu türlü firmalara altı günlük bir zaman
mı tanıyorsunuz ya da firmalara Elindeki kötü ürünleri bir yerlere
depola, altı gün sonra tekrar piyasaya sürebilirsin. diye mesaj mı
veriyorsunuz? Yaptığınız bu işlem kümülatif
yanlıştır. Tarım Bakanlığına bağlı
bulunan, bu tür gıda ve ilgili kontrolleri ve tespitleri yapmakla mükellef
olmasına rağmen bugüne kadar bu işlemleri yapmayan tüm
personelinizin işine son verin. Yepyeni, dinamik, akılcı ve
gıda güvenliğinin ve sağlığının ne demek
olduğunun farkında olan işsiz 15 bin gıda mühendisine
iş imkânı yaratın. Sadece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin
53.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, seçim vaadi olarak söz verilen 3600 ek göstergenin tüm kamu
personelini kapsayacak şekilde hayata geçirilmesi ve emeklilikte yaşa
takılanların mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP ve MHP Genel Başkanları bir buçuk
yıl önce meydanlarda seçim vaadi olarak 4 meslek grubunun ek
göstergelerini 3600e yükselteceklerini söylemişti. 3600 ek gösterge vaadi
4 meslek grubuyla sınırlı kalmamalıdır. 3600 ek
gösterge meselesinin daha fazla uzatılmaması, adaletli ve herkesin
üzerinde anlaşma sağlayabileceği, tüm kamu personelini
kapsayacak şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Bir diğer sorun ise emeklilikte yaşa
takılanlardır. EYTlilerin kazanılmış hakları
ellerinden alınmıştır; emekli olamadıkları gibi,
başta sağlık olmak üzere, hiçbir haktan
yararlanamamaktadırlar. Emeklilik yaşını beklerken
çalışamayanlar, sağlık hizmetinden faydalanabilmek için her
ay genel sağlık sigortası primi ödemek zorunda kalmakta,
EYTlilerin mağduriyeti daha da artmaktadır.
Çığlıklarını duyun artık. AKP, kendini,
yandaşlarını zengin etmek uğruna, hayalini kurduğu
kanallara, inşaatlara değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, 2
arkadaşım kaldı, lütfen sisteme girmeyelim; ben daha sonra,
günün ilerleyen saatlerinde değerlendirmeler yaparım.
Sayın Beştaş
54.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 24 mahpusun Bandırma Cezaevinden
Afyon Cezaevine darpla sevk edilmesinin, telefon haklarının
kullandırılmamasının ve hücre cezasına maruz
bırakılmalarının kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bandırma Cezaevinden 24 mahpus Afyon Cezaevine,
işkence eşliğinde, ters kelepçeyle ve gerçekten ciddi bir darpla
sevk edildi. Aileler aralıksız bir şekilde bizi arıyorlar.
Şu anda hepsi tek kişilik hücrelere konulmuş durumda ve on
altı gündür telefon açmadıkları için aileleri ciddi kaygı
içindeler. Özellikle iktidar partisinin bu konuda gerekli
açıklamaları yapmasını ve neden telefon
haklarının kullandırılmadığını,
sevklerin bu şekilde neden işkenceyle, baskıyla, zorla
yaptırıldığını ve hücre cezasının
gerekçesini öğrenmek isteriz. Tabii ki bunları kabul edilemez
bulduğumuzu, ceza infaz sistemi açısından ve anayasal
açıdan reddettiğimizi de beyan etmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bülbül
55.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Aydın ili İncirliova ilçesinde ihale edilecek
alanı da kapsayan bölgede 2016 yılı Temmuz ayında
çıkan yangın sonrası neden ağaçlandırma çalışmasının
yapılmadığını ve yargının ardından
bölgenin maden işletmesine açılmasının tesadüf olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aydında geçen ay açıklanan 3.783
hektarlık maden arama ve işletme ihalesinden sonra yine, 3 ayrı
ilçede yapılacak 110 hektarlık bir ihale de var. İhaleye
çıkarılan 110 hektarlık arazinin birinci sınıf
tarım arazisi kapsamında olup olmadığı konusunda
şüpheler var. Orman arazisi var mıdır, yok mudur; bu konuda da
şüphelerimiz var. Aydın, çevre katliamı ve doğa
katliamı açısından maden arama ve işletme ihalelerinin
olduğu bir yer hâline geldi. JESlerden sonra artık Aydın
madenlerle anılan bir şehir hâline geldi.
Bu nedenle Sayın Bakana sormak istiyorum:
İncirliova ilçesinde ihale edilecek alanı da kapsayan bir bölgede
2016 yılı Temmuz ayında bir yangın çıkmış ve
yaklaşık 80 dekarlık bir alan söz konusu yangından zarar
görmüştür. Zarar gören alanda neden ağaçlandırma
çalışması yapılmamıştır? Yangının
ardından bölgenin maden işletmesine açılması bir tesadüf
müdür?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.47
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Aydın Milletvekili
Mustafa Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 170 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 1inci maddenin önerge
işleminde kalınmıştı.
Şimdi kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
aynı mahiyette 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasının arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş Batman Bitlis
Kemal
Bülbül Meral
Danış Beştaş
Antalya Siirt
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Atila
Sertel Sibel
Özdemir Mahmut
Tanal
İzmir İstanbul İstanbul
Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Şenol
Sunat
İzmir Adana Ankara
Ümit
Beyaz Feridun
Bahşi Ayhan
Altıntaş
İstanbul Antalya Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu
Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1nci
maddesiyle ilgili eleştirilerimi sizinle paylaşmaya
çalışacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başka konularda söz aldığımda da
elimden geldiğince dile getirmeye çalıştım, tekrar
edeceğim. Şimdi, insanoğlunun son iki yüz yıllık, üç
yüz yıllık serüveninde bu kadar büyük bir atılım
gerçekleştirmesinin temel nedeni şu: İnsanoğlu üç yüz
yıldır bilmediğini biliyor, bilmediği konularda
araştırma yapıyor ve elbette bunun yanında düşüncesini
özgürce ifade edebiliyor. Bütün bunlar bizim iki yüz yıllık, üç yüz
yıllık hikâyemizin bu kadar gelişkin olmasını
sağladı.
Şimdi, yalnız, Türkiyede durum böyle mi?
Türkiyede düşünce, ifade özgürlüğü tehdit altında. Gerçekten
temel hak ve özgürlükler bir bütün olarak tehdit altında ama en önemlisi
de düşünce ve ifade özgürlüğü tehdit altında. Daha önce de
söyledim, tekrar edeyim yine: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
yakın tarihli kararlarında yaşam hakkından sonra
gördüğü en önemli temel hak düşünce ve ifade özgürlüğü. Neden?
Nedeni şu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: Eğer
bir yerde düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa orada esasen toplantı
ve gösteri yürüyüşü hakkı yoktur çünkü toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkı dediğiniz şey insanların kolektif
olarak ortaklaşa düşüncelerini ifade etmesidir. Yine, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: Eğer bir ülkede düşünce
ve ifade özgürlüğü yoksa esasen orada örgütlenme ve dernek kurma hakkı
da yoktur. Neden? Çünkü örgütlenme özgürlüğü dediğimiz şey,
dernek kurma hakkı dediğimiz şey aynı düşünceye sahip
insanların ortaklaşa bir örgüt kurmasıdır. Eğer
düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa o ülkede örgütlenme özgürlüğü
de yoktur, dernek kurma özgürlüğü de yoktur. Yine, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi diyor ki: Eğer bir ülkede düşünce ve ifade
özgürlüğü yoksa esasen orada din ve vicdan özgürlüğü de yoktur, çünkü
insanlar ne dinlerini özgürce yaşayabilirler ne de vicdani kanaatlerini
açıkça dile getirebilirler. Tabii, Türkiyede düşünce ifade
özgürlüğü tehdit altındadır. derken esasen kastettiğim
şey iktidarı rahatsız eden düşüncelerdir. Yoksa,
iktidarın hoşuna giden düşünceleri dile getirdiğiniz zaman
tam tersine muteber bir vatandaş oluyorsunuz ve taltif ediliyorsunuz.
Örnek vermek gerekirse: Bakın, barış istediği için bu
ülkede insanlar, akademisyenler yargılandılar, cezaevlerine
atıldılar, işlerinden oldular ama barış isteyenleri
Kanlarında yüzeceğiz. diye tehdit edenler bu ülkede
aklandılar, savcılar bu kişiler hakkında takipsizlik kararı
verdi, mahkemeler de bunu düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirdi. Şimdi, iktidar kendisine muhalif olan herkesi
teröristlikle suçluyor. Biz burada bunun çok canlı
tanığıyız. Hangi konuda konuşursak konuşalım
iktidar adına, birinci parti adına birisi cevap verirse iki
cümlesinden biri mutlaka bizi terörist olarak suçlamak.
Dündü sanırım, Adalet ve Kalkınma
Partisinin sözcüsü bir açıklama yaptı, dedi ki: Seçilmiş
makamlarda olanları, seçilmiş organları teröristlikle
suçlarsanız büyük bir haksızlık yapmış olursunuz.
Yani sanki biz seçimle gelmedik de bu Meclise gelmek için tombala çektiler, biz
de oradan milletvekili olduk. İktidarı teröristlikle suçlamak, seçme
ve seçilme hakkına saygısızlık, bu kurumlara
saygısızlık ama muhalefet milletvekillerine gece gündüz
terörist demek serbest; iktidar açısından bunun ismi de
düşünce ve ifade özgürlüğü.
Şimdi, niye bunu söylüyorum? Teklifin 1inci
maddesiyle, Bankacılık Kanununun 26ncı maddesinde bir
değişiklik yapıyorsunuz. Bankacılık Kanununun 26ncı
maddesi şöyle bir sınırlama getiriyor, diyor ki yasa: Kanunun
8inci maddesinde sayılan koşulları taşımayanlar,
bankalarda genel müdür, genel müdür yardımcısı veya imzaya
yetkili kişi olamazlar. Eğer olursa bu koşulları
taşımayanlar, derhâl görevden alınır ve imza yetkileri
iptal edilir. ya da Denetim sonucunda bu kanunu veya diğer
kanunları ihlal ettiği tespit edilenler, bankanın güvenilir
şekilde çalışmasını tehlikeye düşürdüğü
tespit edilenler ve bir de hakkında kovuşturma başlatılanlar
da görevden alınır ve bunların imza yetkisi iptal edilir.
Şimdi, yasa hükmü imza yetkisinin hangi
hâllerde iptal edileceğini tek tek, açıkça ve
anlaşılır bir şekilde düzenlemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tiryaki, bitirelim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Peki, şimdi siz ne yapmak istiyorsunuz bu yasa
değişikliğiyle? Diyorsunuz ki: Yalnız bankayı
değil, bankacılık sistemini tehlikeye düşürecek söylemde
bulunan kişi de görevden uzaklaştırılır. Bu
bankacılık sistemi çok geniş bir kavram, bankanın
herhangi bir imza yetkilisi -genel müdürü veya herhangi bir bankanın genel
müdürü, genel müdür yardımcısı- bu sisteme ilişkin bundan
sonra hiçbir eleştiride bulunamayacak.
Bir düzenleme daha yapıyorsunuz, yasa diyor ki:
Hakkında kovuşturma başlatılanlara görevden el
çektirilebilir. Diyorsunuz ki Hakkında soruşturma
başlatılanlar için de aynı hüküm uygulanır. Bu ülkede
savcıların ne kadar geniş bir soruşturma yetkisine sahip
olduğunu buradaki herkes biliyor. Sırf soruşturma
başlatıldı diye bir kimse bu görevlerden
uzaklaştırılmamalı, imza yetkisi elinden
alınmamalı diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerine
söz isteyen, Antalya Milletvekilimiz Sayın Cavit Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Arı.
CAVİT ARI (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Öncelikle Genel Kurulu
ve bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Düzenlemenin 1inci maddesinde değerli
arkadaşlar, birtakım değişiklikler yapılmakta,
bazı hususlar maddeye ilave edilmekte ve bir husus da
değiştirilmekte.
Şimdi Bankanın emin bir şekilde
çalışmasını tehlikeye düşürdükleri tespit edilen ve
haklarında kanuni kovuşturma talep edilen denir iken aynı
şekilde buraya bankacılık sistemini ilave edilmekte yani bu
durumda bankacılık sistemini ve bankanın emin bir şekilde
çalışmasını tehlikeye düşüren olarak
anlaşılacak bundan sonra. Burada bir değişiklik
yapılarak kanuni kovuşturma talep edilen şeklinde bir
düzenleme var iken cumhuriyet başsavcılığına
yazılı başvuruda bulunulan olarak değişiklik talep
edilmekte. Böyle bir kişi kimdir? Bunlar bankanın mensupları.
İşte, Kurul tarafından bu durumda olanlar hakkında yani
cumhuriyet başsavcılığına kendisi hakkında
müracaatta bulunulan kişi Kurul kararıyla o görevden alınmakta,
geçici olarak sözde. Bundan kim etkileniyor? Değerli arkadaşlar,
bankaların personeli etkilenmekte. Bu durumda aslında, esas
itibarıyla bankacılık sektörü içerisinde yer alan kişiler artık
bankacılık sistemiyle ilgili en küçük eleştirisel bir
değerlendirmede bulunmasının, sistemle ilgili en küçük
eleştiri içerisinde bulunmasının önüne geçilen bir durum
yaratılmakta yani esasen bir gözdağı verilmekte yargı
aracı kullanarak.
Değerli arkadaşlar, bakın, daha
önceki düzenlemede kanuni kovuşturma talep edilen denilmekte.
Şimdi, kanuni kovuşturma nedir, soruşturma nedir?
Değerli arkadaşlar, bakın, soruşturma, bir kişi
hakkında cumhuriyet savcılığına şikâyette
bulunulur ve cumhuriyet savcılığı o kişi hakkında
gerek kendisi gerekse kolluk kuvvetleri tarafından değerlendirme,
inceleme, yerine göre bilirkişi incelemesi yapar ve o kişi
hakkında dava açmaya gerek görür ise iddianame tanzim eder; gerek görmezse
takipsizlik kararı verir. Bugün ülkemizde cumhuriyet
savcılıklarına yapılan şikâyetlere hemen hemen
neredeyse yüzde 70 oranında takipsizlik kararı verilmekte; yüzde 30
dava açılmakta hemen hemen.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kişi
hakkında iddianame düzenlenir ve o iddianame düzenlenmiş olsa dahi
daha kovuşturma aşamasına geçilmez, o iddianamenin ilgili
mahkeme tarafından kabulü gerekir. İşte, eğer bu
aşamaya kadar gerçekleşmişse kovuşturma evresine
geçilmiş olur.
Şimdi, bu düzenlemeyle siz ne yapmaya
çalışmaktasınız? Bir kişi hakkında bir dilekçe
cumhuriyet savcılığına verilsin yani ilgili hakkında
müracaatta bulunulsun, hemen o kişinin tüm yetkileri, çalışma
hayatı Kurul kararıyla askıya alınsın. Geçici
olarak. denmekte. Değerli arkadaşlar, bakın, bugün bir cezai
soruşturmanın gerek şikâyet aşaması gerek iddianame
düzenlenme aşaması gerek ceza yargılama sürecinin devamı
yıllar almakta. Yani siz bir kişinin çalışma hak ve
özgürlüğünü yıllar sürebilecek bir yargılama süreci boyunca
elinden alma tehdidi altında bırakmaktasınız.
İşte, burada, sizin düzenlemeniz kanuna uygun olabilir yani siz bu
kanunu bu şekilde düzenlersiniz Kanuna uygun yaptık. dersiniz ama
evrensel hukuk kaidelerine uygun bir düzenleme olmuyor değerli
arkadaşlar. Yani, bakın, bir kişiyi suçlu sayabilmemiz için
hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olması
gerekir. Önceki düzenlemede bu da yok yani bir mahkûmiyet kararı yok ancak
en azından bir iddianamenin kabulü aşaması süreci var. Yani
ilgili hakkında cumhuriyet savcılığı soruşturma
açmış, inceleme yapmış, değerlendirme yapmış
ve sonrasında bir iddianame hazırlamış ve bu iddianame
mahkeme tarafından kabul edilmiş; aşamaları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Lütfen, toparlayın.
CAVİT ARI (Devamla) Yani en azından bu
aşamaları geçirmiş. Yani en azından hukuki olarak da
birtakım belgeler ve deliller temin edilmiş. İşte, önceki
düzenlemede, bu aşamada ilgili görevden alınabilmekte; şimdiyse,
bir dilekçe ver, Kurul görevden alsın. Yani bu, çalışma hak ve
özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıran, meslek hayatını ve
çalışma hayatını tehdit eden, Demoklesin
kılıcı gibi bir tehdittir. Dolayısıyla, bu, genel
hukuk kaidelerine uygun bir düzenleme kesinlikle değildir. Bu düzenlemeden
vazgeçilmesi gerektiğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Altıntaş.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinin 1inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu maddede, AK PARTİnin kanun tekliflerinde
hep karşılaştığımız gibi bir belirsizlik,
bir muğlaklık var. Belirsiz, muğlak ifadelerle kanun teklifleri
yapıp yorumlama hakkını saklı tutarak, tehdit unsuru olarak
kullanıyorsunuz. Keşke aynı başarıyı
dış politikada da görebilseydik.
Bu madde ne içeriyor? Mevcut mevzuatta yer alan
Bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye
düşüren ve haklarında kovuşturma talep edilen kişilerin
imza yetkisinin kısıtlanması
hükmüne eklemeler
yapılıyor.
Birinci eklemeyle, imza yetkisinin
kısıtlanmasına bankacılık sistemini tehlikeye
düşürmek de gerekçe yapılmış yani artık
bankacılar bankacılık sistemi hakkında
konuşamayacaklar. Bakınız, olumlu da olsa konuşamayacaklar.
Çünkü bankacılık sistemini neyin tehlikeye düşüreceğine
dair somut ölçütler yok. İkinci eklemeyle de imza yetkisinin iptali için
BDDKnın cumhuriyet başsavcılığına müracaatı
yeterli görülüyor. Bu değişiklikler bankacılara karşı
ciddi bir baskı unsurudur.
Bu düzenlemeyle, BDDKden cumhuriyet
başsavcılığına yazılı bir başvuruyla,
kovuşturma açılması bile beklenmeden banka yöneticilerinin imza
yetkisi geçici olarak kaldırılabilecek. Bu ifadelerle özel
bankaları ve serbest piyasayı zapturapt altına almayı
amaçlamışsınız. Anlaşılıyor ki ekonomik
tedbirleriniz krizi önlemekte yetersiz kalmış, işi tehditle
hâlletme noktasına gelmişsiniz.
Bankacılar sistemin içindeki en önemli unsurlardır.
Sistemdeki aksamaları görecek olan da olanlardır. Siz, yorum ve
görüş beyanı yetkisini ellerinden alırsanız
sağlıklı geri bildirim alamazsınız, aksamaları
fark edemezsiniz. Sistem önce içindeki insanları korumalıdır,
insanlar özgürlük içinde kanaatlerini ifade ettikçe sistem ve düzen
gelişecektir.
Değerli arkadaşlar, Devlet hayatında
samimi eleştiri şarttır. Eleştirisiz devlet kısa
zamanda çöker. Bu sözler Sayın Cumhurbaşkanının sık
sık alıntı yaptığı, konuşmalarında
sık sık şiirlerini kullandığı değerli
şairimiz Sezai Karakoça ait. Biz bu söze tamamen katılıyoruz
ama siz söylenenleri işitmiyorsunuz, işittiklerinizden ders
çıkarmıyorsunuz.
Bir türlü kabul etmediğiniz ekonomik kriz
nedeniyle ülkede para kalmadı, insanlar yoksul ve işsiz. Siz ise ülkede
artık para edecek ne varsa el koymaya bakıyorsunuz, en son
İş Bankası aklınıza geldi.
Arkadaşlar, teşbihte hata olmaz,
değerli bir köşkte yaşayan mirasyedi gibisiniz. Önce,
köşkte para edecek ne var ne yok sattınız, ayrıca konu
komşudan bol bol da borç aldınız. Aldığınız
paranın çok azını ev halkına dağıtıp tabiri
caizse ağızlarına bir parmak bal çaldınız. Ama
paranın çoğunu hovarda arkadaşlarınıza yedirdiniz,
maşallah onlar da çok sayıda, en bilinenleri 5 tane. Ama paralar yine
bitti, son çare olarak köşkün kapısını, penceresini söküp
satmaya çalışıyorsunuz.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul
Bahçelievlerde bir bina çöktü, Allahtan bina daha öncesinde risk nedeniyle
boşaltılmıştı, can kaybı yaşanmadı.
İddialara göre, bu binanın çökmesinin esas nedeni kolonlardaki
demirlerin satılmak için alınmasıydı. Binanın ayakta
durmasını sağlayan kolonları keserek para kazanma ve günü
kurtarma derdine düşmüşler. Türk ekonomisi de bu durumda, çökmek
üzere, tedbir alınması gerekiyor. Biz binada güçlendirme beklerken
resmen kolonlardaki demirler satılmaya başlandı. İş
Bankasına el koymak budur, Türk ekonomisinin kolonlarındaki demirleri
satmaktır.
CHP'nin İş Bankasına
ortaklığı seksen yılı geçti, 1 kuruş gelir
almıyorlar, neyi yanlış yaptılar da miras hukukunu hiçe
sayarak el koymaya kalkıyorsunuz? Aksine, İş Bankası çok
sayıda iştirakiyle bugün neredeyse 100 milyar dolarlık bir
ekonomik büyüklüğe ulaştı. Böyle güzel çalışan bir
bankayı bozarsanız yabancılar Türkiye İş
Bankasını İngilizce olarak
(x) olarak
okuyacaklardır yani Türkiye iflas etti. diye okuyacaklardır.
Değerli milletvekilleri, Bankacılık
Kanununda iyileştirmeler yapılmasına karşı
değiliz ama bu iyileştirmelerin istişareyle yapılması,
finansal sistemde istikrarın sağlanması hedeflenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Bankaların
işlem masrafı, komisyon ve benzeri ücretlerinin
sınırlandırılmasına, kredi ve diğer finansal
enstrümanların maliyetlerinin azaltılmasına taraftarız
ancak bu maddedeki gibi, serbest piyasayı tehdit eden, banka
yöneticilerine baskı yapılmasını amaçlayan düzenlemelere
karşıyız. Bu nedenle bu maddeye olumlu
bakmadığımızı belirtir, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, 1inci madde
görüşülürken diğer maddelere baktım
konuşmacıların sayısını saptamak
açısından, her maddede aşağı yukarı 3 ya da 4
arkadaşımızın önergesi ve konuşmaları var. Bu
nedenle, bundan sonra konuşacak arkadaşlarımızın
konuşmalarını beş dakika içerisinde
toparlamalarını kendilerinden rica edeceğim çünkü çok
sayıdaki konuşmacıyı da dinlemek gerekiyor. Zamanı
ekonomik kullanalım.
Değerli arkadaşlarım, 2nci madde
üzerinde 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş İstanbul Bitlis
Meral
Danış Beştaş Kemal
Bülbül Mehmet
Ruştu Tiryaki
Siirt
Antalya Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 2nci maddesi, kalkınma ve
yatırım bankaları ile katılım bankaları
arasındaki farklılığı gidermek ve böylelikle, daha
önce faizsiz bankacılık olarak kabul edilen katılım
bankacılığına açık olan bazı yöntemlerin
kalkınma ve yatırım bankaları tarafından da
kullanılmasını temin etmek fakat buradaki sorun -aslında
Bankacılık Yasasında bu tür işlemlerle ortaya çıkan
varlıkların kredi olarak kabul edileceği yazıyor- bu
teklifle getirilen farklılık, neyin kredi sayılacağıyla
ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna bir yetki
verilmiş olması. Yani bu yetkiyi nasıl kullanacak, nasıl
bir yönetmelik, nasıl bir tüzük ortaya çıkacak, bilmiyoruz.
Doğrusunu isterseniz, esasında bu teklifle ilgili olarak çok fazla
bir şey bilmiyoruz, öyle söyleyeyim size. Çünkü bu teklif garip bir
şekilde getirildi Plan ve Bütçe Komisyonuna, kırk sekiz saat önce
olması gerekiyor ki bunu hafta sonuna getirdikleri için getirmiş gibi
yapıyor Plan ve Bütçe Komisyonu fakat sonuç olarak, herhangi bir
şekilde, ciddi bir şekilde inceleme imkânı vermiyor bizlere ve
böylelikle, Plan ve Bütçe Komisyonunda -işte, teklifi getiren o
arkadaşlar en az üç ay çalışmış oluyorlar- bizler bir
kere dahi yasayı okuma fırsatı bulmadan teklif üzerine
konuşmak zorunda kalıyoruz.
Şimdi, arkadaşlar, bu düzenlemeler önemli.
Bu düzenlemeler neden önemli biliyor musunuz? Bunu açıklamaya
çalışayım size: Şimdi, Türkiye'de var olan sistem bir
ekonomik kriz yaşıyor ve bu krizi aşmanın yolu olarak da
çeşitli yöntemler üretmeye çalışıyor iktidar;
doğrusunu isterseniz biraz el yordamıyla bazı düzenlemeler
yaparak, geçici de olsa bazı rahatlamalar sağlayarak yürümeye
çalışıyor. Fakat bu yasayla getirilmiş olan tedbirleri,
esas itibarıyla, biraz daha yapısala yönelik olan tedbirler diye
düşünmek mümkün.
Şöyle ki daha önce bankaların
Ki
biliyorsunuz, Bankacılık Yasası 2001 krizinden sonra
bayağı ciddi bir düzenlemeyle belli limitler içinde iş yapar
hâle getirildi. Bir anlamda kendi holding şirketlerine kredi verme
imkânlarından yoksun hâle getirildi vesaire ve biraz daha kurallı
çalışan bir bankacılık sektörümüz var. Fakat bu
bankacılık sektörü benim anladığım kadarıyla
iktidarın istediği gibi çalışmıyor. Zaten Sayın
Cumhurbaşkanı da zaman zaman kredi genişlemesi talebiyle
yükseltirken sesini, bankalara da çatmaktan kendini alıkoyamıyor bir
bakıma. Bunda belli haklılığı da olabilir ama sonuç
olarak bankacılık sistemi denilen sistem, belli bir
finansallaşmaya imkân veriyor. Onun ötesinde, iktidarın
istediği, talep ettiği bir likiditeyi sağlamak, bir kredi
genişlemesini sağlamaktan yoksun.
Şimdi, bu sebeple, benim
anladığım kadarıyla bu tedbirler -bu yasayla getirilen
tedbirler- bankacılık sektörü içinde kalkınma ve
yatırım bankaları ile katılım bankalarının
diğer bankalar karşısında güçlenmelerini sağlayarak
yeni kredi imkânları oluşturabilecekleri düşüncesiyle gündeme
getiriliyor.
Şimdi, sayın vekiller, şunu
söyleyeyim: Deminki konuşmamda da esasında altını çizmeye
çalıştım. Yaşadığımız iktisadi olaylar
geçmişte bildiğimiz yöntemlerle, politik önlemlerle giderilebilecek
gibi değil. Burada iktisat teorisi de çok yardımcı olmuyor,
dolayısıyla da bir el yordamıyla gidiş hâli var.
Fakat çok kabaca da baktığımızda
şunu söyleyebiliriz: Üretimin ima ettiği finansman
imkânlarının ötesinde bir finansman tabii ki özellikle kriz
anlarında ekonominin genişlemesi için gerekiyor fakat
arkadaşlar, aynı şey, yani finansallaşma dediğimiz
hadise, aynı şekilde, özellikle yoksulların,
çalışanların daha fazla kredi kullanımına yol açıyor
ve maalesef bu kredi kullanımı dediğimiz, özellikle yoksul
kesimlerin geri ödeyememe hâli ortaya çıkıyor. Deminki maddeyi
konuşurken, Cumhuriyet Halk Partisi önergesini konuşurken de
söylemiştim; örneğin çiftçiler hakikaten bir kredi batağına
girmiş durumdalar, 160 milyar Türk lirası kredileri var, bu
kredilerin bir şekilde ödenmesi lazım ve o imkânlara sahip
değiller ama tamamen tüketici kesimleriyle ilgili olarak
baktığımızda da benzer bir hadiseyi, hatta aynı
şeyi görmemiz mümkün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bugün, kredi
kartı borcu olan çok sayıda yurttaşımız var ve bu
yurttaşların gerçekten var olan sorunlarını çözmek için de
bu önerilen yasa herhangi bir şekilde yardımcı olmayacaktır
diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- 5411 sayılı Kanunun 48 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bankalarının
finansal kiralama yöntemiyle sağladığı finansmanlar
ibaresi bankaları şeklinde, benzer ibaresi Kurul tarafından
belirlenecek diğer şeklinde değiştirilmiştir.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz Feridun
Bahşi
İzmir İstanbul Antalya
Şenol
Sunat Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Ankara
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gezi davası
sonucunda çıkan karar, adalet adına umut vermekle birlikte, cezaya
dönüşen uzun tutuklulukların nasıl mağduriyet
yarattığını ortaya çıkarması bakımından
da ibret vericidir. Ayrıca, Osman Kavalanın tekrar gözaltına
alınmasını da anlamak mümkün değil. Evrensel ceza hukukunun
en önemli ilkelerinden biri olan masumiyet karinesi Anayasa ve
yasalarımızda da garanti altına alınmıştır.
Yargı bağımsızlığının
sağlandığı, adalete güvenin yeniden tesis edildiği bir
Türkiye özlemiyle, bu yönde atılmış bir adım
olmasını diliyorum. Ancak umudum var mı? Tabii ki yok.
Sayın Cumhurbaşkanı önce, verilen mahkeme kararıyla ilgili
Bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar. deyip sonra, gözaltı
kararıyla ilgiliyse Bu karara saygı duymak lazım.
demiştir. Tanrım, aklıma mukayyet ol, diyorum; bu kadar
çelişki
Değerli milletvekilleri, teklifin 2nci
maddesinde görüleceği üzere, faizsiz finansman yöntemlerinin
çeşitlendirilmesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruluna yetki verilmektedir. Sadece nakdî kredi kullanan müşteriler
tarafından sağlanan fonlara ilave olarak, gayri nakdî kredi
kullanmışsa eğer, onları da sağlamış
olduğu fonların mevduat sayılmaması hüküm altına
alınmak istenmektedir. Genelinde ise bankacılık sektöründe ve
sermaye piyasalarında idari, hukuki ve cezai yaptırımlar söz
konusudur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bankalarla ilgili olarak en çok tartışılan
konulardan biri de malumlarınız, ücret ve komisyonlardır.
Bankaların kâr zarar tablosuna bakıldığında, 2019
yılında toplam faiz gelirlerinde yüzde 14lük bir artış
olduğu görülmekte, kredilerden alınan ücret ve komisyonlardaki
artış ise yüzde 34,4tür. Bankacılık hizmetleri
gelirlerinde dosya parası olarak bildiğimiz hususta ise yüzde
34,6lık bir artış meydana gelmiştir.
Vatandaşımızın çaresizce, mecbur bırakılarak
ödemek zorunda kaldığı dosya ücretlerine ve komisyona bir
standart getirilmeli. Evine ekmek götürmekte zorlanan dar gelirli işçi,
memur, emekli, çiftçi ve esnaf için bu önemli, arkadaşlar.
Diğer bir husus da
vatandaşlarımızın acil sicil affı beklentisi.
Malumunuz, kredi taksitini, çekini ödeyemeyen bir kişi, risk merkezi
kayıtlarında, diğer bir deyimle kara listede yer alıyor.
Borcunu ödese bile beş yıl boyunca kredi kullanamıyor.
KOBİlerde de çok sıkıntı var. KOBİ kredilerinde
takipteki kredi oranı yüzde 10,14; genel ortalamanın 2 katı
olmuş. Küçük ölçekli işletmeler borcunu ödeyemiyor, bunun için de
takibe uğruyor. Bunun için finansal yapılandırmanın acil
olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Küçük ve orta ölçekli esnaf ve
işletmelerin durumu ortada, siftahsız kepenk kapatıyor,
işçilerin maaşlarını ödeyemiyorlar. Çiftçimizin hâli perişan,
sıkıntı içindeler. Ziraat Bankasının tarım kredi
borçlarını uygun şartlarda ödeyebilecekleri miktarda ve uzun
vadede yapılandırmasını bekliyorlar. Çiftçilerimiz nefes
almak istiyor. Mevcut yapılandırmanın hiçbir cazibesi
kalmadığı için çiftçilerimizi rahatlatacak acil bir
yapılandırma modeline gidilmeli.
İşsizliğe, mutfaktaki yangına
kulak tıkayan AK PARTİnin bu teklifteki proje finansmanını
Kanal İstanbul için düzenlemek istediğini biliyoruz. Kanal
İstanbul Projesinin bir devlet projesinden çok, yandaş yerli ve
yabancı şahıslara ve firmalara rant kapısı
olacağı aşikârdır.
Benim bölgem Antalyadaki EYTlilerin beklentileri
var. Kapanan fabrika ve iş yerlerindeki işsiz kalan
vatandaşların iş beklentisi var, akşam olduğunda
evlerinin kapısından ellerinde ekmekle girmek isteyen insanlarımız
var. 3600 ek göstergeyi de unutmayalım. Hani Yasa
hazırlıyoruz. diyorsunuz ya, ne oldu? Bizim
hazırladığımız yasa tekliflerini Genel Kurula
getirmiyorsunuz, önergelerimizi reddediyorsunuz.
Hazırlayacağınız yasa teklifini bekliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 2- 5411 sayılı
Kanunun 48 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
bankalarının finansal kiralama yöntemiyle
sağladığı finansmanlar ifadesi "bankaları
şeklinde, "benzer ifadesi "Kurulca belirlenecek diğer
şeklinde değiştirilmiştir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Sibel
Özdemir Atila
Sertel Emine
Gülizar Emecan
İstanbul İzmir İstanbul
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen, Samsun
Milletvekilimiz Sayın Neslihan Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Hancıoğlu.
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına verdiğimiz önergeye ilişkin söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teklifteki maddeyle, kalkınma ve
yatırım bankalarının farklı yöntemlerle
sağladıkları finansmanlar kredi olarak kabul edilir hâle
getirilecek. Oysa şimdiye kadar bu tür finansman yöntemleri sadece
isimlendirilen katılım bankaları için kredi olarak kabul
edilmekteydi. Bu madde, teklifin 5inci maddesiyle birlikte okunduğunda
finans sektöründeki diğer aktörler arasındaki dengeleri bozma
tehlikesi doğuracağı görüşündeyiz.
Değerli milletvekilleri, bankacılık
ve finans sektöründe uzun yıllar çalışmış bir
arkadaşınız olarak, ülkemizde bankacılık ve finans
sektörünün yapısal anlamda büyük sorunlar
yaşadığını, ilgili mevzuatın tepeden
tırnağa yeniden kaleme alınması gerektiğini
savunanlardan biriyim. Fakat şu an önümüze getirilen metin, bankacılık
ve finans sektörünün değil, iktidarın acil siyasal
ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmış
bir tekliftir. İktidar, şu anda, kendi yarınını
öngöremez durumdadır ve bugününü kurtarma telaşı içindedir ve
çok daha vahimi, iktidar, kendi belirsizliğine Türkiye'nin
tamamını da ortak etme gayreti içindedir.
Değerli milletvekilleri, yanlışa
yanlış demek bizim görevimiz; aynı görev ve sorumluluğun,
ekonomi eğitimi almış, bu alanda geçmişte devlet tecrübesi
bulunan değerli bürokratlarımızın ve bilim
insanlarımızın da sorumluluğunda olduğunu biliyoruz.
Şimdi, önümüze getirilen bu teklif Ekonomi yanlış yönetiliyor,
şu yanlış işler yapılıyor, bunun sonu
felakettir. diyenleri de suçlu ilan etme telaşının bir
ürünüdür. Miting meydanlarında kürsülerde vatandaşa Dövizlerinizi
satın. deyip bir yandan da yandaşına piyasadan ucuz döviz
toplama ortamı yaratanlar manipülasyon yapmamış sayılacak
ama Bu borçlanma politikası, Merkez Bankası üzerindeki siyasi
baskılar, kamu bankalarına dayatılan politikalar ekonomide kaos
yaratacak, kuru ve faizleri yükseltecek. diyen finansal analistler,
ekonomistler suçlu ilan edilecek. Yok böyle bir şey. Bu milletin iktidara
verdiği yetki ülkeyi yönetme yetkisidir; vatandaşını
Pollyanna masalıyla uyutma, uyutamadığını da
cezalandırma yetkisi değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
adına Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen
sistemde yaklaşık iki yılımızı geride
bıraktık. Biz, tek adam rejimi kaos yaratacak, devleti felç edecek,
ekonomiyi belirsizliklere sürükleyecek, dedik ve şimdi bütün
söylediklerimiz tek tek yaşanıyor. Özellikle ekonomideki tahribat çok
daha ağır. Üretim darboğazında bulunan küçük ve orta
ölçekli işletmeler, kredi darboğazındaki firmalar, ödeme
güçlüğü çeken ve çarşı-pazar enflasyonu altında ezilen
memur, küçük esnaf, işçi, çiftçi ve milyonlarca işsizimiz bu
yıkıntının altında âdeta kendileri terk edilmiş
durumdadır.
Bugün iktidardaki anlayış, gelir
yaratacak, üretimi artıracak, istihdam yaratacak politikalara sırt
çeviren bir yönetim anlayışıdır. Saray
iktidarının tuttuğu yol; rantı kollamak ve öncelemek,
tüketimi körüklemek, gelir yaratamadığı için çok
borçlandırılan, aşırı finansallaşan bir ekonomi
modeli yoludur. Ülkemizde yaşanan ekonomik felaketin en temel sebebi de
budur. Bugün finansal piyasaların etkin işlememesi ve
kaynakların verimli kullanılmamasının sebebi finansal araç
eksikliği değildir; bunun nedeni kuralsızlıktır,
keyfîlik düzenidir. Bu teklifin kuralsızlığı ve
keyfîliği daha da artıracağını düşünüyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Neslihan
Hancıoğlu ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesinde geçen
şeklinde ibaresinin olarak biçiminde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Muhittin Taşdoğan Baki
Şimşek Esin
Kara
Gaziantep Mersin Konya
İbrahim
Ethem Sedef Ümit
Yılmaz
Yozgat Düzce
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
salonda bir uğultu var; rica ediyorum arkadaşlarımıza, o
uğultuyu bir keselim çünkü bir konuşmacıyı davet
edeceğiz.
Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın Ali Muhittin Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Taşdoğan.
Biraz sessiz olalım değerli
arkadaşlarım.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünya
genelinde yaşanan ve küresel ölçekte sorunlara neden olan çoğu
ekonomik sıkıntıların gerekçesi bankacılık
sisteminde ortaya çıkan eksiklikler olarak
tanımlanmıştır. Küreselleşen dünya ekonomik sisteminin
kaçınılmaz sonucu olarak sermaye hareketliliğinin
artmasıyla birlikte bankalar klasik bankacılık
yapısından uzaklaşmış ve operasyonel risk
tanımları değişmiştir. Bu noktada, artık sorunlar
ortaya çıkmadan tedbirlerin alınması gerektiğine dair genel
bir uzlaşı oluşmuştur.
Malum olduğu üzere, bankacılık
faaliyetleri arttıkça risk alanları da artmaktadır. Küresel
ekonomik sistem, sürekli genişleyen kredi hacmine ve çeşitlenen
finansal araçların oluşturduğu risklere karşı küresel
ölçekte düzenlemeler oluşturmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda
ilk olarak 1988 yılında Uluslararası Takas Bankası
bünyesinde Basel Bankacılık Denetim Komitesi kurulmuştur. Basel
1 olarak bilinen ilk kriterler yayımlanmış ve devamında,
yeni sorunların ortaya çıkmasıyla birlikte Basel 2 ve Basel 3
kriterleri ilan edilmiştir. Görüldüğü gibi, gelişen ekonomik
sistem ve artan riskler karşısında elde edilen deneyimlere
dayanılarak küresel ölçekte düzenlemeler yapılmaktadır. Hâl
böyleyken 5411 sayılı Bankacılık Kanununun bazı
maddeleriyle ilgili değişiklikler gelişen piyasalar ve ortaya
çıkan riskleri önleme bakımından önemli hususlar içermektedir.
Sayın milletvekilleri, görüşülen söz
konusu düzenlemeyle bankaların risk grubu tanımının
yeniden belirlenmesiyle kredi hacminin genişletilmesi, kalkınma ve
yatırım bankalarının fon kaynaklarının
genişletilmesi, bankaların mali sorunlarla
karşılaşmadan önce önlem planı hazırlanması,
finansal istikrarı sağlamak için spekülatif ataklara neden olan işlemlerin
düzenlenmesi, kalkınma ve yatırım bankaları ile
katılım bankalarının farklılığının
dikkate alınarak mevduat bankalarına uygulanan
sınırlamaların bunlara da uygulanmasının
sakıncalarına vurgu yapılması gibi önemli
değişiklikler yapılmaktadır. Bilindiği üzere,
Türkiyede katılım bankaları, esas itibarıyla, mevduat
bankalarıyla benzer koşullarda rekabet etmektedirler. Faizsiz
bankacılık sisteminin dahi kendi içinde ciddi farklılıklar
içerdiği bir durum varken ticari bankalarla benzer kısıtlamalara
tabi olmaları bu alternatif fon kaynağının gelişimini
engellemektedir. Keza vatandaşlarımızı yakından
ilgilendiren bankaların uyguladıkları komisyon, ücret ve
masrafların tek elden belirlenmesiyle ilgili yapılan
değişiklik, bankacılık sistemindeki adil rekabetin
sağlanmasını ve mudilerin bankacılık sistemine olan
güvenini de artıracaktır. Ayrıca, bankacılık
sisteminde güveni ortadan kaldıracak işlemler
karşılığında uygulanacak para cezalarının
güncellenmesinin sistemde ortaya çıkacak risklerin azaltılması
bakımından yararlı olacağı düşünülmektedir.
Ezcümle, yapılan değişikliklerle, ülkemizde ortaya çıkan ve
çıkması muhtemel bankacılık sistemi risklerinin
azaltılması hedeflenirken diğer taraftan da sistemin kredi
genişlemesi yapabilmesine imkân tanınmaktadır.
Sayın milletvekilleri, küresel kaynakların
azaldığı ve ülkelerin daha fazla fon elde edebilmek için rekabet
ettiği bir ekonomik ortamda ülkemizin küresel fon arzından daha fazla
faydalanmasının ve bunu sağlarken de kendi koşullarımıza
bakarak riskleri minimize etme çabalarının yapılan
değişikliklerin esasını oluşturduğunu
düşünmekteyiz. Bankacılık sisteminde ortaya çıkacak
problemlerin reel sektör de dâhil olmak üzere tüm ekonomi için büyük bir tehdit
olduğunu belirtmek isterim. Reel sektörüyle göz dolduran, 180 ülkeye
yaptığı ihracatla küresel bir şehre dönüşen
Gaziantepin Vekili olarak, bankacılık sistemindeki risklerin her
sıkıntılı ortamda reel sektörü ve üretim potansiyelini
erittiğini defalarca gördüğümüzü tekraren hatırlatmak isterim.
Gaziantepin üretim gücünün bankacılık sisteminden kaynaklanabilecek
risklere karşı korunmasının Türkiyenin üretim ve ihracat
gücünün korunması olduğunun bilinmesini isterim.
Gaziantepin adaşı olan Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, 60a
göre, pek kısa bir söz talebim vardır.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Gezi davasının sonuçlanmasının
ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
Manevralarla beraat ettirdiler. ifadesine, Hâkimler ve Savcılar Kurulu
Birinci Dairenin beraat kararı veren mahkeme heyeti hakkında inceleme
başlatmasına ve Parlamentonun bu tür gelişmeleri seyretmesinin
kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, biz şimdi tek adam
deyince, diktatör deyince bu Tayyip Bey kızıyor; kızıyor
da bunu söylememiz için de elinden geleni yapmaya devam ediyor. Dün sonuçlanan
Gezi davasından sonra kendisi bugün Manevralarla beraat ettirdiler. diye
bir açıklama yapmıştı. Üstelik dün danışmanı
da Bu bir mahkeme kararıdır, saygı duyuyoruz. mealinde bir söz
etmişti. Şimdi, biraz önce, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci
Dairesi Gezi duruşmalarını yürüten mahkeme heyeti hakkında
inceleme başlatmış. Şimdi, hakikaten, burada, gelip
işte Kuvvetler ayrılığı asıl bu sistemde var,
yasama, yürütme, yargı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bir ülkede yürütmenin
başı, işine gelmediği, onu mutlu etmeyen her karardan sonra
o kararı veren mahkeme heyeti hakkında HSK yoluyla, Adalet
Bakanlığı yoluyla inceleme başlatıp, soruşturma
başlatıp onları sürgün ederse, görev yerlerini
değiştirirse bu ne demek? Bu şu demek: Hitlerin adamı
nasıl, gitmişti, mahkemelere, karar verirken Bu kararı verirsem
Hitler nasıl düşünür, nasıl sevinir, buna göre karar verin.
talimatı vermişti, şimdi Türkiye bunu yaşıyor. Beraat
kararı verildi. Efendim, bu, bir manevraymış! Sana ne, ona ne?
Yani Cumhurbaşkanı mısın, Anayasa Mahkemesi
Başkanı mısın, Yargıtay Başkanı
mısın? Bu, kabul edilemez Sayın Başkan. Bu Parlamentonun bu
tür gelişmeleri seyretmesi de kabul edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu, Parlamentonun
varlık sebebini inkârdır, bunu şiddetle reddediyorum. Bu konuda
yürütmenin kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapmasını
diyeceğim; hayır, yapamaz; yapamaz çünkü niyet belli. Yani kin
bürümüş Sayın Erdoğanın gözünü. Bu Osman Kavalayla bir
husumet mi, ne var bilmiyorum. Bırak, mahkeme kararını versin.
Dün de İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısının beraat kararının hemen
peşinden Efendim, bunun 15 Temmuz davasında da adı vardı,
ben buna şimdi gözaltı kararı veriyorum. demesi
Türkiyede
artık, monokrasi var ama, bir monarşi var ama şöyle bir şey
var: Sabah monarşi, öğleden sonra jüristokrasi, olmayan tek şey
demokrasi. Biz Parlamentodayız, demokrasiyi savunmak zorundayız
Sayın Başkan. Buna isyan ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
57.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, hakkında beraat kararı
verilen Osman Kavalanın cezaevinden çıkamadan gözaltına
alındığına, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci
Dairenin beraat kararı veren mahkeme heyeti hakkında inceleme
başlatması olayına Meclisin el atması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biz de aynı konuda haberi şimdi okuduk,
çok vahim bir gelişme gerçekten. Dünden bu yana, Gezi olayları olarak
bilinen davada mahkeme heyeti Osman Kavala ve diğer yargılananlar
hakkında beraat kararı verdi ve iki buçuk yıldır cezaevinde
olan Kavala her nasılsa dün başsavcılığın
aklına geldi ve cezaevinden dışarı çıkarılmadan,
çıkamadan, açıkça bir hürriyeti tahdit suçu işlenerek
gözaltına alındı ve Vatan Caddesindeki Emniyet
Müdürlüğünde hâlâ tutuluyor ve dün en çok tartışılan mesele
buydu tabii ki. İki buçuk yıl harekete geçmeyen savcılık
neden tahliye olduğu gün gözaltı kararı verir? Zaten elinin
altında, istediği zaman gidip onun ifadesini tespit edebilir,
kovuşturma başlatır ya da takipsizlik kararı verir ama
işlemi yürütebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama
bugün grup toplantısında bunun sebebini öğrendik. AKP Genel
Başkanı grup konuşmasının önemli bir bölümünü Gezi
direnişine ayırarak ne kadar kötü olduğunu, görseller
eşliğinde, ne kadar vahim olduğunu, bir kalkışma
olduğunu anlatarak yargıya meydan okudu aslında, hukuk
devletinin temellerine meydan okudu, tehdit etti, beraat kararı veren
mahkeme heyetini tehdit etti ve gözaltı kararının kendisi
tarafından verildiğini bütün dünyaya ilan etti. Hatta
yanılmıyorsam şöyle bir cümle kurdu: Beraat kararı vermeye
kalkıştılar. gibi, mealinde bir söz. Beraat kararını
zaten cumhurbaşkanları vermez, beraat kararını Türkiye
Büyük Millet Meclisi vermez, beraat kararını siyaset kurumu vermez,
beraat kararını yargı makamı verir. Yargı, iki buçuk
yıldır bir kovuşturma yaptı ve beraat kararı verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tamamlıyorum.
Şimdi, son gelen haberle, bu grup
konuşmasından sonra HSK de üstüne düşeni yapmış, bu
talimatı vazife kabul etmiş ve başsavcı, haksız yere
gözaltı kararı veren başsavcılık yerine mahkeme heyeti
hakkında inceleme başlatmıştır. Bu, çok çok vahim bir
gelişmedir, Türkiyede yargı erkinin açıkça baskı, tehdit
ve baskı tehdidiyle yönetildiğinin ilanıdır. Demirtaş
kararında da bunu görmüştük; olmayan bir soruşturmadan tutuklama
kararı verildi ve ertesi gün aynı Erdoğan Biz onları
bırakamayız. dedi. Bu işe derhâl Meclisin el atması
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
58.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, meseleye yaklaşımlarının
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Yargının
vereceği her türlü karara da saygılıyız. ifadesi yönünde olduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu Gezi meselesiyle alakalı
değerlendirmelerimizi dün yaptık, aynı konuya girmeyeceğim.
Dün bu karar açıklandığı zaman da biz
yaklaşımımızı ortaya koyduk. Ha, biz, Geziye
nasıl baktığımızı söyledik ama mahkemenin
verdiği karara da saygılı olduğumuzu söyledik. Ne karar
verirse, yargı sistemiyle alakalı buradan bizim bir yönlendirme
yapmamız söz konusu olamaz veya yargı kararlarıyla alakalı
müdahale yapmamız söz konusu olamaz. Kendi içerisinde vereceği
kararlarla alakalı ortaya çıkacak olan sonuçlara
saygılıyız. Dün ne karar verdiyse bugün başka bir karar
verir ama bizim burada müdahil olma gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Dün
buradaki yaptığım konuşmada da biz bunu ifade ettik.
Şimdi, sürekli bir tarafa çekiliyor, kaldı ki Sayın
Cumhurbaşkanımız konuşmasının sonunda da
Yargının vereceği her türlü karara da
saygılıyız. dedi. Dolayısıyla meseleye
yaklaşımımız budur, ben de bunun Genel Kurul
tarafından bilinmesini istedim.
Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 3üncü
madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Serpil
Kemalbay Pekgözegü Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş
İzmir
Bitlis
Meral
Danış Beştaş Kemal
Bülbül Mehmet
Ruştu Tiryaki
Siirt
Antalya
Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Serpil Kemalbay. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye halkları
ağır bir ekonomik kriz içerisindeyken biz, bankaların ve sermayeye
fon aktarmanın tartışmasını yapmak durumunda
kalıyoruz. Varlık Fonu, kamusal fonların sarayın
kişisel hesabına dönüştürülmesinin paravanıdır. Kamu
bankaları -Ziraat, Vakıf ve Halk Bankası- Varlık Fonuna
devredilerek keyfî işlemlerin daha kolay yapılmasının yolu
açılmıştı; şimdi de bu yasa teklifiyle Ziraat
Bankası, Vakıfbank ve Halk Bankasının risk grubunu
genişleten düzenlemeler yapılmak isteniyor. Yani ne istiyorsunuz?
Sınırsız borçlanabilmek istiyorsunuz.
Bu yasayla, halkın bütçe hakkının
tamamen gasbedildiğine şahitlik ediyoruz. Kanal İstanbul gibi,
doğmamış çocuklarımıza borç ve büyük bir ekolojik
yıkım getirecek olan projeleri bu yetkilerle ihya etmek istiyorsunuz.
Sınırsız bir borçlanma yetkisi getirmek, halkın bütçesine
sınırsız bir soygun getirmektir. Tüm görev
zararlarımızı nasıl olsa hazine ödeyecek. diyerek bu
borçlanma haklarınızı, yetkilerinizi genişletmek
istiyorsunuz. Yani, bu hazine ödemeleri nasıl olacak? Halk tarafından
ödenecek.
Kamu-özel iş birliği
anlaşmaları, halkın parasıyla, yandaş inşaat
şirketlerine servet aktarma iş birliği hâline gelmiştir.
Parası olmayan şirkete halkın parasını verip 5
liralık işi 25 liraya yaptırarak Yol, köprü, baraj
yaptırıyorum. diyorsunuz ve halkımızı ömür boyu
borçlandırıyorsunuz. Halkın alın terini, yoksulun, yetimin
hakkını Cengize, Koline, Limaka peşkeş çekiyorsunuz.
Açıkçası, sarayın Varlık Fonu halkın yokluk fonudur,
işsiz gençlerin çalınan geleceğidir. Bakın, Türkiyede
saraylar, saltanatlar büyürken, hanedan peşinde koşulurken,
yandaşlarınız, hısım akrabalarınız
zenginleşirken halkın işi, ekmeği kalmadı.
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Hakan
Taşdemir iş arıyordu bir süredir, intihar etti. Bugün,
İstanbul Üniversitesinden arkadaşları protesto ediyorlardı
ekonomik krizi ve Hakan Taşdemirin intiharına sebep olan tabloyu;
intiharları değil öğrencileri durdurdunuz ve polis şiddeti
uygulattınız.
Yine, Konyada bir tır şoförü, Mevlüt
Çankaya yaşamına son verdi, bankalara ve çevresine borcuyla biliniyordu
ve tır şoförü olan Mevlüt Çankaya kamyonuna kendisini asarak
yaşamına son verdi.
Bütün bu sorunların hangisine çözüm
arıyoruz? diye baktığımızda, hiçbirine çözüm
aramıyoruz; tam tersine, halkın sofrasından, geleceğinden
çalan bu yasaları konuşuyoruz. Diyoruz ki halkın
sofrasından, geleceğinden, hayatından, canından artık
ellerinizi çekin; bu, sermayeye, yandaşa, para babalarına kıyak
yasa tekliflerini geri çekin. Gelin, gençlerin işsizliğini
konuşalım, intiharları konuşalım, ekonomik krizi
konuşalım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Varlık
Fonu Anonim Şirketi, bugüne kadar memleketin en büyük halka ait kârlı
şirketlerini bünyesinde topladı; PTTden ÇAYKURa kadar, bütün bu
şirketler kâr ederken büyük zararlar edilmeye başlandı.
Örneğin ÇAYKUR bir yıl önce kâr ederken 2019da ve Varlık Fonuna
devredildiğinden beri toplamda 1 milyara yakın zarar etti.
Bankaların eş dost kapitalistlere şüpheli krediler vererek
soyulduğuna tanıklık ediyoruz, sonra Bunlar görev zararı.
deyip hazineden ödeniyor.
Değerli arkadaşlar, Kaynak yok. diyerek
yap-işlet-devret adrese teslim ihaleler yapıyorsunuz ve yine hazineyi
kefil yaparak buradan zenginlere, yandaşlara, sermayedarlara para
aktarıyorsunuz. Sermayeye para aktarmak için girişilen bu
işlemlerin tamamı toplumun yararına değildir, toplumun
çıkarına değildir; sermayeye para aktarmak için girişilen
bu işlemler halkın faydasına değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Kemalbay
lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Halkı
bankalara şirketlere, şirketokrasiye kul köle yapan bu sisteme
artık bir son vermeliyiz. Bu sistemi kabul etmiyoruz; bu yasayı kabul
etmiyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 3 - 5411 sayılı Kanunun 49 uncu
maddesinin ikinci, beşinci, altıncı ve yedinci
fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Bir banka ile bankanın nitelikli pay
sahipleri, banka yönetim kurulu üyeleri, genel müdürü, genel müdür
yardımcıları ile başka unvanlarla istihdam edilseler dahi
yetki ve görevleri itibarıyla bunlara denk veya daha üst konumlarda görev
yapan yöneticileri ile bunların eş ve çocukları, birlikte veya
tek başına, doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettikleri
ya da sınırsız sorumlulukla katıldıkları veya
yönetim kurulu üyesi ya da genel müdürü oldukları ortaklıklar,
bankanın dahil olduğu risk grubunu oluşturur."
"Sermayesinin çoğunluğu ayrı
ayrı veya birlikte Hazineye, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına, veya merkezî yönetim kapsamındaki kamu
idarelerine ait bankaların her biri, doğrudan veya dolaylı
olarak kontrol ettikleri ortaklıklar ile birlikte ayrı bir risk grubu
oluşturur.
Kamu iktisadi teşebbüsleri ile hisselerinin
çoğunluğu Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının elinde bulunan diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının her biri, sermaye, yönetim ve denetimlerine hâkim
oldukları bağlı ortaklık, iştirak ve müesseseler ile
birlikte ayrı bir risk grubu oluşturur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve
esasları belirlemeye Kurul yetkilidir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul
İstanbul İzmir
Emine
Gülizar Emecan Selin
Sayek Böke
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Selin Sayek Böke.
Süreniz beş dakika Sayın Böke.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konular değişiyor, sorunlar büyüyor ama
değişmeyen tek bir şey var, o da düzen. Değişmeyen bir
şey daha var, o da düzenin ortaya çıkardığı kriz ve o
krizi görmeyen iktidar. Bir kez daha, tam da böyle bir yasayla karşı
karşıyayız.
Şimdi, bu krizi aşmanın bir tek yolu
var artık, düzenin değiştirilmesi gerekiyor ama iktidarın
varlığı bu düzene bağlı olduğu için
iktidarın düzeni değiştirmesi mümkün değil.
Değiştiremez. demiyorum Değiştirmez. diyorum çünkü bu
düzen ancak, bu iktidarı ayakta tutar. Tam da bu nedenle, işte böyle,
ancak günü kurtaran yasalar geliyor karşımıza ve üstelik de öyle
yasalar ki Türkiyenin bugününü de yarınını da ipotek
altına alıyor, yani hepimizi hep beraber batıran yasalarla
karşı karşıyayız; bu yasa da öyle bir yasa.
Bu kanun günü kurtarmak için getirilmiş ama
krizi derinleştirmeyi vadediyor. Neden? derseniz, çok açık;
şimdi, kanun şöyle bir iddia koyuyor, diyor ki: İki şey
yapacağım; finansal piyasaları derinleştireceğim,
finansal piyasaları etkinleştireceğim. O zaman şu soruyu
sormak gerekiyor: Neden etkin değil de bir yasaya ihtiyaç var, neden derin
değil de bir değişikliğe ihtiyaç var? Yanıtını
verelim: Finansal piyasalar derin ve etkin değil çünkü artık Türkiye
ekonomisine kimse güvenmiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Güvenin olmadığı yerde finansal piyasaların derinleşmesi
mümkün değil.
Hikâyeyi anlatalım: Kuralların yerine
keyfîliği koyarsanız, kurumların yerine şahısları
geçirirseniz güven ortadan kalkar. Güvenin olmadığı yerde
herhangi bir ekonomik karar alınamaz; ne tüketebilirsiniz ne
yatırabilirsiniz ne de finansal araçlarla herhangi bir işlem
yaparsınız çünkü öngörü ortadan kalkar. Öngörünün
olmadığı yerde de finansal piyasaların ne etkinliği ne
derinliği ne de bir ciddiyeti kalır.
Güvenin olmadığını 2 veride çok
net görüyoruz. CDS risk primimiz, Rusyanın 4 katı, Meksikanın
3 katı, Brezilyanın 2 katı. İnsanlar Türkiye ekonomisine
dışardan baktığında riskli görüyorlar. İkinci
veri, mevduatların içerisinde yabancı para cinsinden olan
mevduatların oranı, yüzde 52ye ulaşmış vaziyette.
Türkiye içerisinde parası olan kendi parasına yatırmaktan
kaçınıyor, güven ortadan kalkmış vaziyette.
Şimdi, güvenin olmadığını
tespit ediyorsak, o zaman Bu yasa güveni sağlar mı, sağlamak
için ne gerekiyor? sorusunu sormak gerekiyor. Önce güvenilir olmak gerekiyor.
Milyonlar ekonomik krizin pençesindeyken, insanlar intihar ederken bunlar
yokmuş gibi davranmamak gerekiyor; krizin var olduğunu her
şeyden önce kabul etmek gerekiyor. Gerçekleri yazana terörist,
uyduruktan haber yazan yandaşa gazeteci dememek gerekiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu dediğiniz zaman güven ve
güvenirlilik ortadan kalkıyor. Mesela özgürlükleri sağlamak
gerekiyor. Aynı şeye bakıp farklı bir şey görebilecek
kadar özgür hissetmeli insanlar. Gerçeğin kantarını tekeline
almaması gerekiyor iktidarın. Gerçeği gören gözlerin o
gerçeği farklı yorumlamasına izin vermesi gerekiyor. Şimdi,
bu yetkiyi kime veriyor, gerçeğin tekel kantarını? Dönüyor,
BDDKye veriyor. O BDDK ki Kriz var. diyen gazeteciyi, sanatçıyı,
ekonomisti mahkeme salonlarında süründürüyor.
Peki, başka ne gerekiyor? Mali disiplin deyip
sonra denetimsiz, şeffaf olmayan, paranın üzerine konmak için
kurulmuş olan paralel bir hazineyi yani Varlık Fonunu kapatmak
gerekiyor. Düzenlemek değil, buradaki gibi yetki alanını
genişletmek değil, Varlık Fonunu kapatmak gerekiyor.
Kapatmadığınız zaman güven ortadan kalkıyor.
Şimdi, öyle adımlar atıyoruz ki
hiçbir güvencesi olmayan, şeffaf olmayan, hiçbir denetime tabi olmayan,
hazinenin zaten bütün kaynaklarına el koymuş olan ipotek fonu
Varlık Fonuna bu sefer de sınırsız kredi alma, borçlanma
yetkisi getiriyorsunuz. Hiç kimse denetleyemeyecek; ne için
kullanıldığını hiç kimse görmeyecek. Ne için
kullanılacak? İktidarı ayakta tutmak için kullanılacak.
Bunu yapmamak gerekiyor. Kanunla belirlenmiş risk gruplarını,
ayrı ayrı alt fonlarının her birini ben ayrı
sayarım, bunlara kredi imkânı sağlarım." diye
cinliklerin peşinde koşmamak gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra da
dönüp Varlık Fonunun altında, istediğiniz zaman istediğiniz
kadar alt fon açmamak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Yani bu yasada yapıyor
olduklarınızı yapmıyor olmak gerekiyor. Bunlar
yapıldığı için kriz çıkıyor. Bu düzen sizin
değiştirmeyeceğiniz bir düzen, tekrar ediyorum,
değiştiremeyeceğiniz değil,
değiştirmeyeceğiniz bir düzen ama biz mutlaka bir gün
değiştireceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 3üncü maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 3- 5411 sayılı Kanunun 49 uncu
maddesinin ikinci, beşinci, altıncı ve yedinci
fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Bir banka ile bankanın nitelikli pay
sahipleri, banka yönetim kurulu üyeleri, genel müdürü, genel müdür
yardımcıları ile başka unvanlarla istihdam edilseler dahi
yetki ve görevleri itibarıyla bunlara denk veya daha üst konumlarda görev
yapan yöneticileri ile bunların eş ve çocukları, birlikte veya
tek başına, doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettikleri
ya da sınırsız sorumlulukla katıldıkları veya
yönetim kurulu üyesi ya da genel müdürü oldukları ortaklıklar,
bankanın dâhil olduğu risk grubunu oluşturur.
Sermayesinin
çoğunluğu ayrı ayrı veya birlikte Hazineye,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, Türkiye
Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketine, Türkiye Varlık Fonuna
veya bunların sahip olduğu fonlara veya merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerine ait bankaların her biri, doğrudan
veya dolaylı olarak kontrol ettikleri ortaklıklar ile birlikte
ayrı bir risk grubu oluşturur.
Kamu iktisadi teşebbüsleri
ile hisselerinin çoğunluğu Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi
Anonim Şirketinin, Türkiye Varlık Fonunun veya bunların sahip
olduğu fonların elinde bulunan diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının her biri, sermaye, yönetim ve denetimlerine hâkim
oldukları bağlı ortaklık, iştirak ve müesseseler ile
birlikte ayrı bir risk grubu oluşturur.
Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurul tarafından
belirlenir.
Şenol Sunat Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Ankara Adana Antalya
Ümit Beyaz Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol Sunat.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere, Merkez Bankası, Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı kredi sınırlanmasına tabi olmayan
işlemler kapsamında yer almaktadır. Bu teklifle artık
Türkiye Varlık Fonu ve bunlara bağlı alt fonlar da kredi
sınırlanmasına tabi olmayacaktır.
Peki, sayın
milletvekilleri, bu ne anlama geliyor? Hâlihazırda zaten denetlenemeyen,
paralel bir hazine mantığıyla ve kayınbaba-damat ikilisi
olarak aile şirketi gibi yönetilen Varlık Fonuna
sınırsız bir finansman yetkisi veriliyor. Bu fondaki kurumlar ve
gelirleri rehin gösterilerek dış borç almak
kolaylaştırılıyor.
Peki,
sakıncaları neler? Mali disiplin iyice bozulacaktır. Varlık
Fonunun finansal denetimi ve kontrolü tamamen imkânsız hâle gelecektir.
Var olan ekonomik kriz daha da derinleşecektir yani hoş geldin
Düyun-ı Umumiye.
AK PARTİ iktidarı neden bu düzenlemede
ısrar ediyor? İktidarın, Kanal İstanbul gibi akla ziyan,
hayalî projeleri hayata geçirebilmesi ve rant düzenini devam ettirebilmesi için
Varlık Fonuna ihtiyacı vardı ve Varlık Fonunu kurdu ama
Varlık Fonuna para dayanmıyor, krediler yetmiyor. Bu düzenlemeyle hem
bankaların kredi verme limitleri zor da olsa artırılacak hem de
bankaların yasal bir bahane sunması engellenecektir. Sonuç olarak ne
olacak sayın milletvekilleri? İktidar, akla ziyan projelerini yapmaya
devam edecek; şehir hastanelerinde, üçüncü köprüde, yeni
havalimanında ve birçok projede olduğu gibi yap-işlet-devret
yöntemiyle doğal kaynaklarımız ve milletimizin hakkı hukuku
yandaşlara peşkeş çekilecektir. Aynen Deli Dumrul hikâyesinde
olduğu gibi, milletimiz hiç kullanmadığı köprülere, yollara,
hastanelere ve birçok yeni projeye yıllarca vergi ödemeye devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, bugün milletimizin
derdi çılgın projeler değil, her gün hızlı bir
şekilde artan işsizliktir, milletimizin derdi hızla artan
yoksulluktur. Vatandaşlarımız çaresizdir, içlerinde, eve ekmek
götüremediği için tek çareyi intihar etmekte görenler vardır. Dün
Cizrede 4 çocuk babası vatandaşımız kendi canına
kıydı, fark ettiniz mi sayın milletvekilleri? Hatayda kendini
yakan babayı gördünüz mü? Kendini kamyonuna asan babanın
isyanını duydunuz mu? Mecliste intihara kalkışan
kişinin derdini anladınız mı? İş
bulamadığı için intihar eden 2 gencecik
evladımızın isimlerini hatırlıyor musunuz sayın
milletvekilleri? Evet, ülkeyi yönetenler bu manzarayı gördüklerinde üzülüyor
ya da vicdanları sızlıyor mu? Sızlamıyor. Vicdanlar
sızlasa her gün yoksulluktan intiharların
yaşandığı bir ülkede Cumhurbaşkanı
sarayının bahçesindeki inşaatlara 2 milyar 845 milyon lira,
sarayların sadece bakım ve onarımına 610 milyon lira
harcanmaz; milletini seven bir insan, vatandaşı açlıktan inim
inim inlerken saraylarda yaşamaz, yeni saraylar yaptırmaz,
milyonlarca lirayı şatafata harcamaz; bazı iktidar yöneticileri
Kimse açlıktan kendini yakmaz. Öyle olsaydı Afrika ülkelerinde insan
kalmazdı. diye hadsiz cümleler kuramaz.
Değerli milletvekilleri, öğrencilerimiz
aldıkları öğrenim kredilerini dahi ödeyemiyorlar;
vatandaşlarımız doğal gazını açamıyor,
elektrikten tasarruf ediyor, karanlıkta oturuyor; esnaf kan ağlıyor;
memur ay sonunu getiremiyor; emeklilerimiz Allaha emanet yaşıyor;
gençlerimiz işsiz, esnafımız mutsuz, çocuklarımız
umutsuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENOL SUNAT (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Diclenin
kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim
altındadır. diyen Hazreti Ömeri örnek aldıklarını
iddia edenlere sesleniyorum: Saraydan dışarı çıkın, zırhlı
araçlarınızdan inin, halkın içine girin ve görün gerçekleri;
bakın bakalım kenar Diclede koyun mu kalmış, bu
topraklarda adalet mi kalmış.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3üncü maddesiyle 5411
sayılı Kanunun 49uncu maddesinin değiştirilen
beşinci fıkrasında yer alan "veya bunların sahip olduğu
fonlara ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve
değiştirilen altıncı fıkrasında yer alan
,Türkiye Varlık Fonunun veya bunların sahip olduğu
fonların ibaresinin "veya Türkiye Varlık Fonunun şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Mustafa
Demir
İstanbul İstanbul İstanbul
Muhammed
Fatih Toprak Recep
Özel Oğuzhan
Kaya
Adıyaman Isparta Çorum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Türkiye Varlık Fonuna ait alt
fonların kontrol ettikleri ortaklıklarıyla ayrı bir risk
grubu oluşturmasına ilişkin düzenlemenin madde metninden
çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde
3ü aynı mahiyette olmak üzere 5 önerge bulunmaktadır, önergeleri
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Mahmut Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül
Muş Bitlis Antalya
Mehmet
Ruştu Tiryaki Meral
Danış Beştaş
Batman Siirt
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Sibel
Özdemir
Antalya Konya
İstanbul
Neslihan
Hancıoğlu Atila
Sertel Mahmut
Tanal
Samsun İzmir İstanbul
Emine
Gülizar Emecan Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Şenol
Sunat Ümit
Beyaz
İzmir Ankara İstanbul
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi
Adana Adana Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Muş Milletvekilimiz Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğite aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, yine bir torba kanunla karşı
karşıyayız. Bu, AKPnin geleneksel Meclisi
çalıştırma yaklaşımının bir
yansıması. Bunu sürekli yapıyorlar ve torba kanunlarla
aslında getirip paket paket çıkarmaya çalışıyorlar.
Bugün üzerinde konuştuğumuz teklifin
kendisi gerçekten bu ülke için ihtiyaç mıdır, gerçekten böyle bir
düzenlemeye ihtiyaç var mı? Buna iki açıdan bakmak gerekiyor.
Eğer ezilenler cephesinden, halklar cephesinden, Türkiye işçi
sınıfı cephesinden bakarsak, hayır, böyle bir düzenlemeye
ihtiyaç yoktur ama AKPnin cephesinden bakarsak, evet, bu düzenlemeye çok fazla
ihtiyaçları vardır ve bu düzenleme, şu anda onlar için neredeyse
olmazsa olmaz minvalinde bir düzenlemedir. Neden? Çünkü 2001 krizinden sonra iktidara
gelen AKP, Kemal Derviş programını devraldı, buradan hiçbir
sapma aslında yaşamadı, özelleştirme, serbestleştirme,
piyasalaştırma ve kuralsızlaştırma meselesinde oldukça
ileri adımlar attı ve buna rağmen, aslında bütün o krizin
yükünün halka ödetilmesine rağmen, sermaye lehine birçok düzenleme
yapılmış olmasına rağmen, şimdi, biz, yeni bir
ekonomik krizin içerisindeyiz. Neden? Çünkü bu ülkede demokrasi yok, bu ülkede
bir siyasi kriz var, bu ülkede bir rejim krizi var, bu ülkede bir demokrasi
krizi var, bu ülkede insan hakları krizi var ve bütün bu krizlerin
müsebbibi de AKP iktidarından başkası değildir.
2002 yılında ileri demokrasi, Avrupa
Birliği, Kopenhag Kriterleri diye yola çıkanlar, bu ülkedeki
mazlumları ağlatmayacağını iddia edenler, bugün, her
gün mazlumların göz yaşlarının üzerinde zevküsefa
içerisinde yaşıyorlar. Bunu açık ve net bir şekilde
söyleyelim.
Halkımız gerçekten, açlıktan ve
yoksulluktan inim inim inlerken, insanlar yoksulluk nedeniyle
yaşamlarına son verirken AKP neyin peşinde? AKP aslında
mega çılgın büyük diye tariflediği Kanal İstanbul
Projesinin finansmanı için arayışlara girmiş durumda.
Şimdi, biz şuna
alışığız: İşte, biliyorsunuz, normalde, klasik
anlamda baktığınızda, bir kapitalist düzenlemede, bir
serbest piyasa düzenlemesinde aslında bu tarz uygulamalar olmaz ama
AKPnin derdi bu değil ki. AKP, kapitalizmi de kendisine uydurmak istiyor
yani kendisi açısından da otoriter bir kapitalizmi, otoriter bir
piyasa sistemini hayata geçirmek istiyor ve bugünkü düzenleme de aslında
bunun yansıması değerli arkadaşlar. Şimdi, kamu
fonlarını, kamunun bütçesini, kamu bankalarını -zaten
yeterince içini boşalttılar- işlevsizleştirdiler ama
yetmiyor çünkü gerçekten, açık çok büyük, çünkü AKPnin zevküsefası
için, çılgın projeleri için bu ülkenin kaynaklarını
bırakın, bütün ülkelerin kaynaklarını toplasanız
aslında yetişemeyecek. Bu da çok açık ve net.
Peki, aslında
sadece bankacılık sisteminde mi bir otoriter eğilim beliriyor?
Hayır, AKP bütün alanlarda bir otoriter konsolidasyon peşinde. Ne
yapıyor? Bir taraftan bekçilik yasası getirerek kendisine
bağlı yasallaşmış tırnak içerisinde- bir güç
oluşturmaya çalışıyor, bir taraftan bankacılık
üzerindeki düzenlemelerle özel bankalar üzerinde sonuna kadar yetki kullanmaya
çalışıyor ama bir taraftan da STKleri, yargıyı,
demokratik düzeni ve Parlamentoyu işlevsizleştirerek kendi otoriter
konsolidasyonu için bir araç hâline getiriyor. Bunun yansımaları
mı? İşte, dünden beri takip ettiğimiz Gezi
duruşması bunun en tipik örneğidir. Osman Kavala niçin hâlâ
gözaltındadır? AKPnin bu sorunun cevabını vermesi gerekir.
Bugün AKPnin Genel Başkanının çıkıp Birileri Geziyi
beraat ettirmeye çalıştı. demesi yargıya müdahale
değil de nedir? Ya da birilerinin saraydaki görevlendirmeleri nedeniyle
kendi nüfuzunu kullanıp İranın Escobarını, bir
cinayet zanlısını arayıp da serbest
bırakmasını neyle ifade edeceğiz? Ya da eski dönem Eş
Genel Başkanımız Sayın Demirtaşın, Sayın
Yüksekdağın duruşmalarındaki tutumlarını,
yaklaşımlarını neyle açıklayacağız? Her biri
işte bu otoriter konsolidasyonun birer parçasıdır ve ne
yazık ki yargı da bunun için
araçsallaştırılmıştır.
Şimdi
soruyoruz: Demokratik bir ülkede yargı kumpas kurar mı? Demokratik bir ülkede
yargı şantaj yapar mı? Demokratik bir ülkede yargı
aslında tuzak kurar mı? Hayır. Demokratik bir ülkede hiçbiri
olmaz ve mahkemeler serbesttir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Mahkemeler özgür iradeleriyle, kanunlar, hukuk doğrultusunda karar
verirler ve bu verdikleri karar neticesinde de bir soruşturmaya tabi
tutulmazlar.
Peki, az önce arkadaşlarımızın
ifade ettiği dünkü mahkeme kararını veren heyete HSKnin
soruşturma açmasını nereye koyacağız? Hani yargı
bağımsızdı? Hani mahkemelerin kararları mahkemeleri
bağlardı? Siz bütün iktidarınızı bugün yargı
eliyle ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Muhalifleri bastırmak
için yargıyı araçsallaştırdınız ve bugün de
işte bankaların içini boşaltmak, aslında özel bütün
teşebbüsleri, bütün finans kaynaklarını toparlamak için yine
Meclisi araçsallaştırmaya çalışıyoruz.
Biz bu Meclise halkın haklarını,
ezilenlerin hakkını, işçinin hakkını savunmak için
geldik. Sizler finanssınız, sizlerin rant politikalarınız
için burada değiliz. Bunu da sonuna kadar ifade edeceğiz.
Bu uygulamaya da sonuna kadar karşı
olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasal düzenlemeyle alakalı
eleştirileri takip ediyoruz biz de. Tabii, bunlar her siyasi partinin
ekonomiye yaklaşımıyla alakalı eleştiriler olabilir,
ona bir itirazımız olmaz. Fakat burada bazı ithamları kabul
etmediğimizi ifade etmek isterim. Bu yasal düzenlemenin bankaların
içini boşaltmak için getirildiği gibi bazı ithamlar ortaya
atılıyor. Bunlar doğru değil, bunlara
katılmıyoruz. Bankaların nasıl yönetileceği, ne
şekilde faaliyet göstereceği Bankacılık Kanununda mevcut.
Bankalar kredi verecekleri zaman teminatsız, ipoteksiz kredi veremezler.
Bu kurallar, Türkiye'nin 2001de yaşadığı
bankacılık krizinden sonra çok net şekilde, çok katı
şekilde tayin edilmiş, belirlenmiş ve dolayısıyla
buradaki yöneticilerin vermiş oldukları kredilerle alakalı zaten
sorumlulukları var, kılı kırk yararak hareket etmek
zorundalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdiye kadar
da -yakında yine açıklayacaklardır- kamu bankaları bizim
dönemlerimizde zarar yapmadılar yani kâr açıkladılar ve en son
2019la alakalı yine kâr açıkladılar ve kârları da
bankacılık sektöründeki diğer bankalarla mukayese edildiği
zaman hayli yüksek. Demek ki kamu bankaları piyasaya uygun şekilde
hareket edebiliyor. Yani bu kamu bankaları talimatla, emirle ya da
rasyonel olmayan krediler vermiş olsalardı, bu oranda bir
kârlılık açıklamaları mümkün olmazdı.
Dolayısıyla, biz halkımızın
şundan emin olmasını özellikle istirham ediyoruz: Bu
kuruluşlar, bu kamu bankaları piyasada piyasanın gereklerine
göre hareket eden birer finansal kuruluştur. İlgili
kanunlarımız da zaten bunu teyit etmektedir.
Teşekkür ederim.
Kanunumuz hayırlı olsun.
BAŞKAN Peki, sağ olun.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Aynı maliyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Bülent Kuşoğlu.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
biraz sessiz olabilir miyiz, yine salondan bir uğultu duyuyorum. Rica
ediyorum değerli arkadaşlar, lütfen konuşmaları kulislerde
yapalım.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarımız; söz aldığım madde bu teklifin en
önemli maddelerinden bir tanesi, 4üncü madde.
4üncü maddeyle 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun Kredi sınırlamalarına tâbi
olmayan işlemler başlıklı maddesini düzenliyoruz. Burada,
mevcut durumda, kredi sınırlamasına tabi olmayan işlemler 9
madde hâlinde sayılmış. Biz (b) fıkrasında
sayılan Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Toplu Konut
İdaresi Başkanlığına ilaveten Türkiye Varlık
Fonunu da kredi sınırlamasına tabi olmayan işlemleri yapan
kurumlar arasında sayıyoruz.
Şimdi, Türkiye Varlık Fonu, kurulumu
gereği bir Hazine Müsteşarlığı gibi ya da
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı gibi, Toplu Konut
İdaresi gibi bir kamu kurumu değil, özel hukuka tabi bir kurum da
değil. Yani Varlık Fonu ne olduğu tam belli olmayan, farklı
bir kamu kuruluşu -muhakkak öyle- ama kamu kuruluşlarının
tabi olduğu esaslara tabi olmayan, daha farklı mahiyette bir
kuruluş. Varlık Fonunu da buraya almakla biz
Sanırım biraz
sonra verilecek bir önergeyle bunlara ait fonlar ibaresi
çıkarılacak ama Varlık Fonu bu hüküm içerisinde yer alacak
sınırlamalara tabi olmayan kuruluşlardan bir tanesi olacak ama
biraz önce söylediğim gibi, Varlık Fonu kamu kuruluşu
değil.
Varlık Fonu neden kuruldu? Varlık Fonu,
kredi bulabilsin, finansman bulabilsin diye kuruldu, bu ülkeye kredi bulabilsin
diye kuruldu. Varlık Fonu kamu bankalarının fonlarını
kullanacaksa, kredilerini kullanacaksa -ki buna göre öyle- neden var, neden
kuruldu? Ve bunlara ait fonlarla ibaresi vardı, şimdi onu
çıkarttırıyoruz inşallah dediğim gibi verilecek
önergeyle. Sınırsız bir şekilde olacaktı, şu anda
da sınırlamaya tabi olmadan borçlanabilecek. Varlık Fonunu biz
kredi bulsun diye, Türkiyeye finansman sağlasın diye kurduysak ki
öyle oldu- bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Ne anlamı kaldı
bunun kurulmasının, Varlık Fonunun kurulmasının? Yani
bu Bankacılık Kanununa getirilen bu hükümlerle, Türkiye Varlık
Fonunun buraya ilave edilmesiyle, hem 3üncü maddeye hem de 4üncü maddeye
ilavesiyle aslında Varlık Fonunun kurulma amaçlarının
ortadan kalktığını, Varlık Fonunun iflas ettiğini
kabul etmiş oluyoruz. Varlık Fonu, kuruluş amaçlarına uygun
hareket etmemiştir, iflas etmiş vaziyettedir.
Değerli arkadaşlarım, devlette
kurallar var. 4749 sayılı Kanunun 5inci maddesine göre hazine yani
devlet borçlanırken belli sınırlara tabi. Bütçenin
başlangıç ödenekleri ile başlangıçta gösterilen giderler
arasında yani bütçe açığı kadar en fazla,
başlangıçtaki bütçe açığı kadar borçlanabilir devlet,
hazine. İlave olarak bir yüzde 5, bir yüzde 5 de Cumhurbaşkanının
iradesiyle borçlanabilir, ilave yüzde 10. Hazineye bile, devlete bile
borçlanmada sınır getirirken Varlık Fonunu devreye sokup
sınırsız borçlanma imkânı getirmemiz, Varlık Fonu
gibi, kamu kurumu mudur, özel hukuka tabi bir kurum mudur, ne olduğu belli
olmayan bir kurum yaratmamız, devleti altüst etmemiz, devlet
varlığını altüst etmemiz doğru mudur, doğru
olması mümkün müdür?
Bakın, Varlık Fonu 2016nın
ortasında kuruldu, 2016 ve 2017yi zar zor denetledik, daha doğrusu 2
kere toplandık Plan ve Bütçe Komisyonunda, yapılan denetimleri gözden
geçirdik. 2020deyiz, 2018 yılı hâlâ denetlenmiş değil.
Faaliyetleri bile doğru dürüst denetlenemeyen bir kuruma şimdi de
borçlanma yetkisi veriyoruz. Nereye kadar ve niçin? Hani bu Fon Türkiyeye
finansman sağlayacaktı, kredi bulacaktı altında bulunan
büyük varlıklı, kârlı kuruluşlarla? Ki en büyük, en
varlıklı kuruluşları, kurumları Varlık Fonunun
altına verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiyeye hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan
kredi getirecekti; hiçbir şekilde kredi getiremedi, hiçbir şekilde
kredi temin edemedi -bir de o zamandan beri yapılan masrafları var,
sıkıntıları var- tam tersine, götürdü. Yani ne olduğu
belli olmayan bir kurum oluşturduk, devleti, devlet kurallarını,
hiyerarşisini altüst ettik ve amacına da ulaşamadı,
ulaşılamadı. Varlık Fonunun hakikaten kapatılması
lazım, derhâl kapatılması lazım. Sadece götürüyor,
getirdiği bir şeyi yok, amacına
ulaşılamamıştır. Ülkenin finans penceresinden
bakıldığında devlet yönetimi için Varlık Fonu bir
sorundur artık. Bu konunun düzeltilmesi lazım. Bu vesileyle,
bunları anlatmak istedim.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen, Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 4üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, günün mana ve
ehemmiyeti bakımından Türkiyede adalet ve yargı
bağımsızlığından biraz bahsedeceğim.
Demokrasi kavramı yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki
bir denge ve denetleme mekanizmasından ibarettir. Yasama, yürütme ve
yargı her siyasi rejimde vardır ancak denge ve denetleme
mekanizmaları sadece ve sadece demokrasilerde vardır. Bu denge ve
denetim mekanizmalarıyla kuvvetler arasında -birbirleri
arasında- bir uyum içerisinde gerçekleştirilen güçlerin denetlenmesi
sadece yargı organı marifetiyle yapılmaktadır.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay
rejimle, hukukun üstünlüğüyle ve hukuk devletiyle doğrudan
bağlantılı ve günlük siyasi hayatımızı doğrudan
etkileyen 3 önemli kurum hâline gelmektedir.
Yasama organını Anayasa Mahkemesi, yürütme
organını ise Danıştay ve idare mahkemeleri dengeler ve
denetlerken, tarihi içerisinde ciddi sorunlarla karşı
karşıya kalmış Yargıtayı da ilave ettiğimiz
zaman yargı sistemimiz bütünüyle sorunlar yumağı hâline
dönüşmüştür ve Türkiyenin önünde çözüm bekleyen en ciddi sorun
olarak bulunmaktadır. Bu kapsam içerisinde değerlendirdiğimizde,
AK PARTİ on sekiz yıl içerisinde temel sorunlara çözüm olacak yetki
ve imkâna sahipken yargının sorunlarına çözüm bulmak yerine,
yeni sorunlar eklemiştir.
Bilindiği gibi, 2002 yılından beri
sayısını unuttuğum kadar yargı reform paketi
açıklandı. Daha geçenlerde yeni bir paket daha
açıklanmışken bir yenisinin de yolda olduğunu biliyoruz.
İktidara geldiklerinde yüzde 80lerde olan yargıya güven, onca reform
paketine rağmen günümüzde yüzde 20lere düşmüştür. Adliye
sarayları inşa etmekle, yargı reform paketi çıkarmakla
adalet ve adalete güven sağlanamazmış!
Değerli arkadaşlar, ülkemizde yaşanan
hukuksal sorunlar, atamalar, KHKler, torba yasalar, hukuksal dayanaktan yoksun
seçim yenilemeleri, parlamenter sistemden ayrılarak bu ucube sisteme
geçiş ve tek kişinin elinde bulunan güç, hukukun üstünlüğünü yok
etmiştir. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve yargı
bağımsızlığı ile insan hakları ancak
kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulandığı
yönetim sistemlerinde gerçek anlamına kavuşur. Bugün ülkemizin içinde
bulunduğu durum hukukun üstünlüğünü ve yargı
bağımsızlığını sorgular hâle
getirmiştir. Yargıdan hep şikâyet ettik. Ben de bir yargı
mensubu olarak bu şikâyetlere yakından şahidim ve zamanında
ben de çok şikâyet ettim. Yargıdan öncelikle Adalet ve Kalkınma
Partisi şikâyetçiydi ve yargıyı hedef hâline getirdi. Şimdi
ise yargıya onlardan başka güvenen yok çünkü yargıyı
siyasallaştırdılar. Siyasallaşan yargıyı silah
olarak kullanmaya başladılar. İktidarları süresince
yargı üzerine bu kadar titrememiz veya yargı üzerine bu kadar oynamanızın
sebebi elbette vardı. On sekiz yıllık süre içerisinde
yandaş sermaye yarattınız, yandaş basın
yarattınız; yandaş olmayan basını korkuttunuz. On
sekiz yıllık iktidarınızda yandaş bürokratlar devleti
ele geçirdi. Yine bu süre içerisinde yargı yargıyla korkutuldu;
hâkimler korkutuldu, Yargıtay üyeleri korkutuldu, savcılar
korkutuldu, kâtipler korkutuldu, sanıklar korkutuldu, müdahiller
korkutuldu, mübaşirine kadar yargının her kademesi korkunun
esiri hâline getirildi. Sonuç itibarıyla Türkiye'nin demokrasi ve hukuk
devleti açısından en ciddi, en temel sorununu siz yarattınız.
Değerli milletvekilleri, bu çerçeve içerisinde,
bu kadar, rejimle, demokrasiyle, hukuk devletiyle ilgili sorunlar
yaratırken yargı mensuplarının çözüm bekleyen
sorunlarının da hiçbirine çare getirmediniz. Yargının
iş yükünü azaltacak, yargıya teknolojik destek sağlayacak,
yargı personelini işe motive edecek
Yargı
mensuplarının iş riski, adalet tazminatı, teknik hizmet
tazminatı, fazla mesai ücreti, servis ve kreş hizmeti gibi
sorunları dağ gibi büyüdü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, işsizlerin arttığı,
fabrikaların kapandığı, kendi doğal
kaynaklarımızın yabancılara peşkeş
çekildiği, ormanlarımızın yok edildiği,
doğanın katledildiği, çocukların, kadınların ve
hayvanların maganda ve ruh hastaları tarafından tecavüz edilip
öldürüldüğü, hukukun ve temel insan haklarının ihlal
edildiği bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde çözümsüz
bırakılan sorunlar, sadece yargının sorunları
değil yargıdan hizmet bekleyen vatandaşların da temel
sorunları hâline geldi. Çünkü yargının sorunu, sadece yargı
mekanizmasının değil yargı hizmetini bekleyen milletimizin
de sorunudur yani tüm Türkiyenin sorunudur.
Bir an önce bu sorunların çözüme
kavuşturulmasını diliyor, Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan Türkiye
Varlık Fonu veya bunların sahip olduğu fonlarla ibaresinin
Türkiye Varlık Fonu ya da bu Fonun sahip olduğu fonlar ile olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sefer
Aycan Nevin
Taşlıçay Metin
Nurullah Sazak
Kahramanmaraş Ankara Eskişehir
Ümit
Yılmaz Olcay
Kılavuz
Düzce Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Olcay Kılavuz.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan tam beş yıl önce, 20 Şubat
2015te Ege Üniversitesinde bölücü terör örgütü mensuplarınca şehit
edilen Fırat Yılmaz Çakıroğluyla ilgili söz
almış bulunmaktayım. Şehidimizi rahmetle, minnetle ve
özlemle anıyorum. Cenab-ı Allah ruhunu şad, makamını
cennet eylesin.
Fırat, ülkücü hareketin ve büyük Türk
milletinin gönlünde bir bayrak olmuştur. Onun mübarek kanı
tıpkı şehit dedeleri gibi vatan toprağına
karışmış, aziz hatırası milletimizin
hafızasındaki ve tarihten bugüne dek uzanan şehitler
kervanındaki yerini almıştır. Fırat Yılmaz
Çakıroğlu, merhum şairimiz Dilâver Cebecinin ifadesiyle
Oğuz mayasıyla gök ışığın eri, ülkü
çağının bahadır meleğiydi. Dudaklarında soylu
sevda türküleri ve saçlarında kurt nefesi rüzgârlarla aramızdan
ayrıldı.
Şimdi, onun ülkü edindiği, uğruna
şehit olduğu yolda nice Fıratlar yetişmekte ve Fırat
Yılmaz Çakıroğlu ismi dilden dile, gönülden gönüle, nesilden
nesile bir bayrak gibi aktarılmaktadır. Ölümlü bedeni ebediyete
intikal etmiş ama fikirleri, mücadelesi ve emanetleri ilelebet
yaşayacaktır. Doğan her Türk çocuğunun göz bebeğinde,
gençlerimizin Türklükle çarpan kalbinde, büyüklerimizin dualarında,
evlatlarımızın dudaklarında bir destan gibi
anlatılacak ve yaşatılacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkücü hareket, 4 Ocak
1968de şehit olan Ruhi Kılıçkıran ağabeyden
Fırat Yılmaz Çakıroğluna binlerce şehidi ve gazisiyle
Türklük yolunda, İslam uğruna, millet hizmetinde, vatan nöbetinde
Ezan dinmesin, bayrak inmesin. diyerek toprağın kara
bağrında sıra dağlar gibi duran, bir gül bahçesine
girercesine kara toprağa girenlerin otağıdır.
Fırat Yılmaz Çakıroğlu, yüksek
ahlaka sahip, asil, dürüst, çalışkan ve eğitim hayatında
başarılı bir Türk genciydi. Kardeşimiz Ege Üniversitesinde
tarih öğrencisiydi. Eğer bölücü örgütün aşağılık
militanlarınca katledilmiş olmasaydı bugün tarih öğretmeni
olarak çok sevdiği memleketine ve milletine hizmet edecekti. Gülümseyen
yüzü, umut saçan çehresiyle aramızda bulunacaktı. Ancak gözlerini kan
bürümüş caniler, öğrenci kılıklı teröristler,
barış, kardeşlik, özgürlük gibi kavramların arkasına sığınan,
demokrasi, adalet, eşitlik gibi sözlerle kendini maskeleyen cinayet
şebekeleri Fırat Yılmaz Çakıroğlunu şehit
etmiştir.
Gençlerimiz, geleceğimizin teminatı,
aydınlık yarınlarımızın mimarlarıdır.
Onların güvenliğini sağlamak, huzur içerisinde eğitim
almalarını temin etmek devletimizin öncelikli görevidir. Bu konuda
son yıllarda gösterilen hassasiyetten dolayı memnun olduğumuzu
belirtmek isterim. Devletimiz bu konuda gereken iradeyi gösterecek kudrete,
mücadele için gereken donanıma ve bilgiye fazlasıyla sahiptir.
Milletimiz bu konuda devletimizin sonuna kadar yanında ve
arkasındadır. Kaybedecek bir Fıratımız daha yoktur.
Ercesine, yiğitçesine, mertçesine duruş sergileyen, vatan, millet,
bayrak sevdalısı Fırat Yılmaz Çakıroğlu
kardeşimiz sonsuza kadar kalbimizde yaşayacaktır. Bu vesileyle
Başbuğumuz Alparslan Türkeş, ülkücü şehitlerimiz ve
Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimizin aziz
hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Özlem annemiz, Fuat
babamız ve camiamız başta olmak üzere sevenlerinin acılarını
yürekten paylaşıyorum. Milliyetçi, ülkücü hareketin başı
sağ olsun. Yolun, yolumuz; davan, davamız; kavgan, kavgamız;
emanetlerin namusumuzdur.
Sözlerimi şu dizelerle bitirmek istiyorum:
Buradan uğurlarken onu binlerce bozkurt,
Orada karşılayan binlerce alperen var.
O gün Tanrı Dağı'nda tan
ağardığı çağda,
Dediler Oğuz Hanın otağına
giren var.
Töredir, konan göçer, doğan gün batar elbet,
Tanrı zeval vermesin; devlet, din ve Kur'an
var.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK
PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4üncü maddesinde yer alan ,
Türkiye Varlık Fonu veya bunların sahip olduğu fonlarla
ibaresinin veya Türkiye Varlık Fonuyla şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
İstanbul İstanbul Kırıkkale
Mustafa
Demir Recep
Özel Oğuzhan
Kaya
İstanbul Isparta Çorum
Fehmi
Alpay Özalan
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Takdire bırakıyoruz Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, kredi sınırlamalarına tabi
olmayan işlemler arasında yer alması öngörülen Türkiye
Varlık Fonuna ait alt fonlarla yapılan işlemlerin bu kapsamdan
çıkarılması amaçlanmaktadır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak bir yoklama talebi var, bu yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Şevkin, Sayın
Hamzaçebi, Sayın Sancar, Sayın Karaca, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Arı, Sayın Girgin, Sayın
Tığlı, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Bülbül,
Sayın Özkan, Sayın Karabat, Sayın Sümer, Sayın Barut,
Sayın Köksal, Sayın Tokdemir, Sayın Zeybek, Sayın Kaya,
Sayın Kaboğlu, Sayın Yüceer, Sayın Ünlü.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum değerli
arkadaşlar.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Mehmet Muş
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
Değerli arkadaşlar, pusula gönderen
arkadaşlarımız lütfen ayrılmasınlar, hepsine tek tek
bakacağım.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Emine Yavuz Hanım burada mı?
Burada.
Emine Zeybek Hanım burada mı? Burada.
Sayın Hacı Turan burada mı? Burada.
Sayın Yakup Taş burada mı? Burada.
Değerli milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
Değerli milletvekilleri, 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır,
önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin Kanun Teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Kemal
Bülbül Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş Antalya Bitlis
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Ruştu Tiryaki
Siirt Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Antalya
Milletvekilimiz Sayın Kemal Bülbül.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli Genel Kurul;
düzenlemeyle, kalkınma ve yatırım bankalarının, BDDK
tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde, tüm kredi
müşterilerinden sağlayacakları fonların da mevduat olarak
değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Düzenlemeyle, kalkınma ve
yatırım bankaları, bankalara faizsiz fon kullandırabilecektir.
Teklifin 5inci maddesinde, kalkınma ve yatırım
bankalarının BDDK tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde
tüm kredi müşterilerinden sağlayacakları fonların mevduat
olarak değerlendirilmesiyle ilgili değişiklik teklifinin etki analizi
yapılmadığı için düzenlemeyle birlikte kalkınma ve
yatırım bankalarının gelişmesinde pozitif bir etki
oluşup oluşmayacağı öngörülememektedir. Aslında dünden
beri yasanın tümü üzerinde ya da maddeler üzerinde yapılan
konuşma, yorum ve önerilerde tıpkı eğitimde
bağımlılık, ekonomide bağımlılık,
yargıda bağımlılık arayışları gibi
bankacılıkta da bir bağımlılık
arayışı ve giderek bağımlılığı da
ortadan kaldıran bir bağlılık, bir bağlama
çalışması söz konusu. Bunu, bugün ve dün, en güzel, Gezi
eylemleri üzerinden yapılan yorumlarda, Gezi eylemleri üzerinden
yapılan grup konuşmalarında, Gezi eylemleri üzerinde
yapılan çeşitli yargı kararı girişimlerinde gördük.
Gezi eylemi meşru, demokratik bir halk hareketi
olup Türkiye'de demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla
yerleşmesini sağlayan ve bu amaçla meşru, demokratik
hakkını kullanan bir halk hareketi iken, Gezide Berkin Elvanlar,
Gezide Ali İsmail Korkmazlar katledilmişken, Gezide Berkin
Elvanların anneleri meydanlarda yuhalatılmışken, bu duruma
Vandallık tanımı getiren ama barbarlığı bir
yana bırakmayana herhâlde Mahzuni baba olsaydı şöyle diyecekti:
Ey erenler gözüm yaşı/Gizli bir seyhana benzer/Hâli haktan ayrı
kişi/Dil bilen hayvana benzer/Kamil söyler arif dinler/Kendini bilmez
hainler/Yetim hakkını yiyenler/Gül yüzlü şeytana benzer. Bu da
yetmeyecekti; Reyhani babanın tabiriyle Sırtıma verdiler sitem
yükünü/Yel devirsin sebeplerin kökünü. pozisyonu ortaya çıkacaktı.
Şimdi, meşru demokratik bir eylemi,
ülkesinden, doğasından, ağacından, insanından,
demokrasisinden, kamusal yaşamından, sosyal, kültürel, inançsal
yaşamından sorumluluk duyan bir hareketi Vandallık diye tasvir
etmek ve buna dair verilmiş yargı kararı üzerinde tahakküm
oluşturup bağlı bir yargı oluşturmak, bununla da
yetinmeyip talimat vermek ortadayken, hâlâ Gezi eylemleri sırasında
katledilen çocuklarımız suçlu sayılırken, Gezi eylemleri
sırasında katledilenler sanki kendi kendini katletmişler gibi
bir vahamet söz konusuyken, bu saldırının, bu katliamın, bu
faşizmin sebebini sorgulamak gibi ahlaki, insani, vicdani bir görev varken
Geziyi Vandallık diye tabir etmek ve Osman Kavala hakkında
bunları yapmak akılla açıklanacak bir şey değil.
Bir başka şey: Bakınız, önceki
gün daha önce Parlamentoda da vekillik yapmış, burada bulunmuş
Sevgili Mahmut Alınak arkadaşımıza
barbarlığın da ötesine geçen, 68 yaşında, suçu sadece
kitap yazmak olan ve hakkında yargı kararı yürütülürken
halkın, ailesinin, çocuklarının önünde zorla kelepçelenmek
suretiyle Vandallık uygulanan bir durum karşısında Geziyi
güncellemek, Geziyi yeniden yapmak, yeniden alanlarda meşru, demokratik
hakları savunmak, kamusal yaşamın yaşanabilir
olmasını savunmak artık bir hak olmuştur ve bu hakkı
oluşturabilmek için bir tek çare vardır: Bu hakka engel olan
faşizmi itlaf etmek gerekir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 5 5411 sayılı Kanunun
60ıncı maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kalkınma ve yatırım
bankalarının Kurulca finans sektöründeki diğer aktörler de
dikkate alınarak belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kredi
müşterileri, ortaklıkları ve ortaklarından sağlayacakları
fonlar ile bankalardan, para piyasaları, sermaye piyasaları ve
organize piyasalardan kullanacakları fonlar bu Kanun uygulamasında
mevduat sayılmaz.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Sibel
Özdemir Atila
Sertel Emine
Gülizar Emecan
İstanbul İzmir İstanbul
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sibel Özdemir.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de
görüştüğümüz kanun teklifinin 5inci maddesi üzerine söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 5inci maddesiyle Bankacılık
Kanununun 60ıncı maddesinde önerilen değişiklikle,
aslında mevduat toplama yetkileri olmayan kalkınma ve
yatırım bankalarının fon, bir tür mevduat toplayabilecekleri
alan genişletilmektedir. Teklifteki bu düzenlemeyle, söz konusu bankalar
BDDKnin yapacağı düzenlemeye bağlı olmakla birlikte kredi
müşterilerinin tüm fonlarını mevduat gibi kabul
edebileceklerdir.
Değişiklik önergemizde de ifade
ettiğimiz üzere, söz konusu düzenlemeyle Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kuruluna verilmiş bulunan yetkinin finans sektöründeki
diğer aktörler de dikkate alınarak dengeleri ve kurumlar arası
rekabeti bozucu tarzda kullanılmaması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin geneline
baktığımızda bankacılık ve finans sektörüne
kaynak yaratmak ve bazı ihtiyaç duyulan teknik düzenlemeler, düzenleyici
ve denetleyici kurumların görev ve yetkilerine ilişkin bazı
tartışmalı düzenlemeler dikkat çekmektedir.
Teklifin gerekçesinde ve teklif sahibince de ileri
sürüldüğü gibi ekonomik büyümeyi sağlamaya yönelik düzenlemeler
olduğuna ilişkin tez, ülkenin şu an içinde bulunduğu
ekonomik darboğazdan çıkması noktasında çözüm bekleyen
yapısal sorunları çözmekten çok uzaktır. Ulusal ve
uluslararası yatırımcılara güven ortamını tesis
eden, ekonomi ve finans alanındaki belirsizlikleri ve
kırılganlıkları ortadan kaldıran, özellikle de bunun
için hukuk, adalet, yargı bağımsızlığı,
kuvvetler ayrılığı ve en önemlisi, kurumsal
yapıların özerk ve bağımsızlığının
güvence altına alındığı yasal düzenlemeler ve
uygulamalar asıl önceliğimiz olmalıdır. Bu temel
yapısal sorunlar ortadayken finans sektörü ve Bankacılık
Kanununda yapılacak olan düzenlemeler gerekçenizde savunduğunuz gibi
güçlü ve büyüyen bir ekonomi için yeterli olmayacaktır. Bu temel sorun alanlarına
çözüm üretilmedikçe ekonomideki olumsuz gidişat maalesef daha da
derinleşecektir. Bundan önce ve bu kanun teklifinde de görüldüğü
üzere değerli milletvekilleri, günübirlik, kısa vadeli kaynak
yaratmaya dönük çözümlerle enflasyon, döviz kuru, faiz sarmalı,
işsizlik, geçim sıkıntısı, ekonomik darboğaz gibi
temel sorunlara çözüm üretilmemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir diğer önemli konu olarak, bu kanun da
hızlıca Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Sevk edilen tali
komisyonların görüş ve değerlendirmelerine ilişkin bir
rapor dahi Komisyona sunulmadı. Daha da önemlisi, açıkçası bu
değişikliklere baktığımız zaman kanunun ilk
çıkış noktası Avrupa Birliği normlarına uyum
kapsamındaydı ve bu kanun teklifinde benim de üyesi olduğum ve gerçekten
yasaların Avrupa Birliği müktesebatına uyumunu görüşmek
olan Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun görüşü dahi alınmadı.
Oysaki teklifin gerekçesinde uluslararası kuruluşların
değerlendirmelerinin dikkate alındığı belirtiliyor.
Ancak son yayınlanan Avrupa Birliği Türkiye raporunda ekonomi ve
finans alanında ciddi uyarılar var ve bu uyarıların hiçbiri
dikkate alınmadı. Şöyle ki: Raporda, ülkemizin Kopenhag siyasi
kriterlerindeki gerilemelerinin ardından ekonomik kriterlerde de ciddi
gerilemeler yaşandığı ifade edilmektedir. Özellikle
raporda, bu kanunun da kapsamında olan BDDK, Merkez Bankası, SPK gibi
özerk ve bağımsız olması gereken düzenleyici ve denetleyici
kurumlara yapılan atamalar, yönetimlerinin belirlenmesi, görev ve
yetkileriyle ilgili düzenlemelerin güven vermediği tespiti
yapılmaktadır ve Türkiye'de bu özerk kurumların
yapısının yanında bağımsız işleyen
piyasa ekonomisinde ciddi geriye gidişler yaşandığı
belirtilmekte ve özellikle de yeni sistemle birlikte
Cumhurbaşkanının özerk olması gereken düzenleyici ve
denetleyici kurumlar üzerindeki etkisinin arttığı,
kurumların ve kararlarının siyasallaştığı ve
şahsileştiği uyarısı yapılmaktadır. Ama bu
yasal düzenlemeyle bu uyarı ve önerilerin karşılanması
mümkün olmadığı gibi, ekonomideki bu önemli kurumlar için yeni,
muallak ve daha geniş yetki alanları yaratmakta, ekonomimizdeki
belirsizlik ve güvensizliği daha da artırmaktadır.
Sonuç olarak, görüştüğümüz ve Meclisten
geçirilen bu yasalarla, bu düzenlemelerle ekonomi başta olmak üzere, temel
sorunlara kalıcı çözümler üretilmediği ortadadır.
İşte, son açıklanan işsizlik rakamları: Resmî olmayan
verilere göre 8 milyonu aşan işsizlik var ve giderek her geçen gün
artan işsiz sayımız. Aylık geliri 673 liranın
altında olan vatandaşımızın sayısı 8 milyonu
aşmıştır. Enflasyon yüzde 15 seviyesine
ulaşmıştır. Kredi kartı ve tüketici kredisi
borçlarını ödeyemeyen 1 milyon 400 bini aşan ve bankalar
tarafından icra takibine alınan vatandaşlarımız
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ürettiğinin
karşılığını alamayan çiftçinin borcunun on
altı yılda 48 kat arttığı bir tabloyla karşı
karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bugün gençlere,
üniversite mezunlarına, iş arayan milyonlara, emekliye, esnafa,
çiftçiye bir gelecek sunamayan, üretimi, istihdamı teşvik etmeyen bu
kanun teklifinin de ülkemizin ve halkımızın öncelikli
sorunlarını çözmekten uzak olduğunu ben tekrar ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 5inci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 5- 5411 sayılı Kanunun 60
ıncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Kalkınma ve yatırım bankalarının
Kurul tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kredi
müşterileri, ortaklıkları ve ortaklarından
sağlayacakları fonlar ile bankalardan, para piyasaları, sermaye
piyasaları ve organize piyasalardan kullanacakları fonlar bu Kanun
uygulamasında mevduat sayılmaz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
İzmir Adana Antalya
Şenol
Sunat Ümit
Beyaz Arslan
Kabukcuoğlu
Ankara
İstanbul Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerine söz isteyen Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Arslan
Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Kalkınma
bankaları küçük ve büyük ölçekli firmalara uzun vadeli finansman
sağlar. Yalnızca kâr getirebilecek fikirleri değil, aynı
zamanda topluma yararlı olacak projelerin de gerçekleşmesine ve
girişimciliğe de destek olur. Uzun vadede belirsizlikler
karşısında yatırımların
devamlılığını sağlar. Kalkınma
bankaları, şirketlere pazar araştırması, yabancı
ortaklık ve benzeri konularda teknik destek vererek hata payını
minimuma indirmeyi hedefler. Gelişmiş ülkelerin hemen hepsi kalkınma
süreçleri boyunca kalkınma bankalarından
yararlanmışlardır.
5inci madde, finans
aktörleri arasındaki dengeyi bozacak bir düzenlemedir. Bu kanun teklifinin
asıl amacı ve bu amaca hizmet eden 5inci madde Kanal İstanbul
Projesine finans sağlama çabasının bir parçasıdır.
Rant modeline dayanan ekonomik anlayışın neticesinde bugün
vatandaşlarımızın yaşadığı
ağır bunalımlara Kanal İstanbul gibi yeni bir rant
modeliyle çözüm aramak akla ve mantığa zarardır.
Türkiye, orta gelir
tuzağına takılıp kalmıştır. Bu problemleri
çözmek için, bu tuzaktan çıkmak için köklü yapısal
değişikliklere ihtiyaç var; ahlaken, eğitim olarak, adalet
olarak, fikir hürriyeti olarak, liyakat olarak yeniden tesis edilmelidir.
On sekiz
yıllık AK PARTİ hükûmetlerinin ortadan
kaldırdığı orta direk, her ülkenin eğitim, fikir
hürriyeti, adalet, asayiş ve sağlık kaygılarını
taşıyan ve bunları takip eden toplum katmanlarıdır.
İkili bir toplumsal yapı oluşmuştur. Bir tarafta
iktidarın kendisinin de yarattığı yüzde 5lik bir eli
yağda bir eli balda olan kesim, bir tarafta geçimle boğuşan,
günlük sorunlardan kafasını kaldıramayan insanlar; dengeyi
sağlayacak, ülke gelişimini yakından takip edecek orta direk ise
yoktur.
Yoksulluk toplumun birinci sorunudur. Gençlerimizin
yüzde 29u çalışmıyor ve herhangi bir okula gitmiyor, yüzde
27siyse iş arıyor. PISA ve üniversiteye giriş
sınavlarında gençlerimizin eğitim açısından ne kadar
donanımsız bırakıldığı ortadadır.
Şirket CEOlarının yüzde 24ü aradıkları nitelikte elaman
bulamadıklarından şikâyetçidir. Bulunmasında zorluk
gösteren meslek yazılımcı, tasarımcı değildir,
işçi ve kalifiye işçi başta olmak üzere mühendislerdir. Bir
tarafta iş arayanlar, bir tarafta işçi arayanlar
Bunlar, çözüm
üretemeyen tek adam yönetiminin Türkiye'ye
kazandırdıklarıdır.
İşsizlik, yoksulluk bizi toplumsal
cinnetin eşiğine getirdi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden
toplu intiharlar, Evlatlarım aç. diye kendini yakanlar,
Cumhurbaşkanının kulağının dibinde Ben
işsizim. diye bağıran insanlar var. 610 milyara ulaşan kredi
borçları, 20 milyonu geçmiş icra dosyalarıyla çıkmaza
girmiş insanların; mazotun, gübrenin
pahalılığından tarlasını ekip işleyemeyen
çiftçilerin; doğal gaz, elektrik, okul masraflarını nasıl
öderim diye düşünen, günü kurtarmaya çalışan vatandaşlarımızın
feryatları ülkemizin rutinlerindendir. Toplumsal sorunlar artık iç,
dış düşman beka sorunu gibi mazeretlerle
geçiştirilemeyecek boyutlara ulaşmıştır.
Kalkınma bankacılığı
toplumun öncelikli sorunlarına çare aramalıdır, Kanal
İstanbul tarzı rantlara değil.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.44
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, 6ncı maddeyi
görüşeceğiz.
6ncı madde üzerinde 4 önerge
bulunmaktadır. Önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ruştu Tiryaki Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Ankara Batman Muş
Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül
Bitlis Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Filiz Hanım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Erdoğanın Gezi direnişiyle ilgili sözleri açıkça
yargıya müdahale ve yargıyı baskı altında
bırakarak cezalandırmaya teşviktir. Bakın, ne diyor
Erdoğan? Kimin ne olduğunu bilmeniz açısından bu çok
önemli. Bakınız, bunlar masum bir ayaklanma hadisesi değildir.
Ciddi anlamda, Soros türü, bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle
oraları karıştıran tipler vardır; onun da Türkiye
ayağı, malum, içerideydi. Bir manevrayla onu dün beraat ettirmeye
kalktılar. Evet Bir manevrayla onu dün beraat ettirmeye kalktılar.
Bu sözler resmen Erdoğan yargılı infazdır. Devam ediyor:
Toplumumuzu bölmeyi amaçlayan Gezi olaylarını ülkemize yönelik her
olay gibi milletimizle omuz omuza bitirdik. Gezi olaylarını
milletimizle omuz omuza vererek bitirdik. Milyonlarca insan millet değil
miydi peki? Ve milletle omuz omuza filan değil; gazlarla, mermilerle,
plastik mermilerle, ölümle bitirdiniz aslında Geziyi. Gezi zamanı 8
gencimiz hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı, plastik
mermilerle gözlerini kaybetti. Vandallık diyorsunuz ya işte
Vandallık budur aslında.
Ve tabii ki bir başka şey daha var. Diyor
ki: Her kim masum çevre hareketi diyorsa ya gafildir ya da bu milletin
düşmanıdır. Adaletin tecellisi için son ana kadar takip
edeceğiz. Şimdi, bunlar mı yargı kararına saygı?
Yani Adaletin tecellisi için son ana kadar takip edeceğiz. diyor bir
Cumhurbaşkanı ve Bir manevrayla onu dün beraat ettirmeye
kalktılar. diyor. Ve bunun hemen arkasından bugün öğreniyoruz
ki Gezi davasının mahkeme üyelerine HSKden soruşturma izni
veriliyor. Şimdi, hangi hâkim kendisini güvencede hissedebilir? Bu
hâkimler ya sürülecekler ya başka bir şey gelecek başlarına
ve ondan sonra siz beraat kararı vermesini bekleyeceksiniz hâkimlerden.
Evet, Erdoğan yargıya müdahale edemez. Bu yaptıkları
açıkça yargıya baskı ve müdahaledir. Türkiye, artık, bu
kutuplaştırıcı, bu düşman ceza hukuku yüklü siyasetten
yılmış ve usanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; isterseniz konuya dönelim, dönebiliyorsak gerçekten. Mahmut
Alınak 68 yaşında cezaevinde. 50 kişilik sanki bir
savaş güçleri ordusu gibi kendisini almaya gidenler. Mahmut Alınak
her gün ortalıkta dolaşan bir insanken -bir siyasetçi, Kürt
siyasetçi- alınıyor ve şu anda cezaevinde. Osman Kavala tahliye
oldu, aynı şekilde 15 Temmuz davasından tekrar gözaltında,
şu anda Vatan Emniyet Müdürlüğünde ve biz isterseniz gündemimize
devam edelim.
Evet, bankalardan konuşalım. Artık,
parası olanın fabrika açması, istihdam yaratması yerine,
para üzerinden para kazananların düzeninden konuşalım
bakalım. Türkiyede bu politikaların etkisini rakamlarla ele
alalım. Bireysel kredi kullanan kişi sayısı son bir
yılda 600 bin artarak 31,9 milyona çıktı. Aralık
ayında 388 bin kişi ilk kez kredi kartı, 147 bin kişiyse
ihtiyaç kredisi kullandı. Son altı ayda tüketici kredisi borcu 401,5
milyar liradan 483,9 milyar liraya tırmandı. Kredi borcunu
ödeyemeyenlerin sayısı 1 milyona yaklaştı. Türkiye 82
milyon, nüfus artmaya devam ediyor fakat ülke ekonomisi istihdam
yaratamıyor. Kış ayında ısınma giderlerinin de
artmasıyla yoksulluk daha da derinleşti, özellikle faizlerin de
düşmesiyle yurttaşlar ihtiyaçlarını dahi borçlanarak
karşılıyorlar ve insanlar doğal gaz faturası ödemek
için kredi çekiyorlar.
Peki, bu borçlar nasıl ödeniyor? Ödenemiyor.
2019 yılında 952.405 kişi bireysel kredi borcunu ödeyememiş
durumda. Evet, 2019 yılında 952.405 kişi bireysel kredi borcunu
ödeyememiş durumda. Bankalar ise insanların bu eğilimine yönelik
her gün yeni ürünler üretiyor. Gelirlerinin büyük kısmını zaten
bankalar kredi kartı ve ihtiyaç kredilerinden sağlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün, gencecik
üniversite öğrencileri, iş isteyen insanlar yaşamlarına son
verme noktasına gelmişken bu Meclisin istihdam yaratmayı, üretim
ve dağıtım politikalarındaki adaletsizliği önlemeyi
konuşması gerekirdi; tabii ki hepsinden önce de insan hak ve
özgürlüklerini, demokrasiyi çünkü onlar olmadan da üretim
ve dağıtım politikalarındaki adaletsizliği gidermek,
ekonomiyi düzeltmek mümkün değil. Fakat açık ki sizin gündeminizde bu
sorunlar yok. Ancak halkın sorunlarına yanıt bulamayan, çözüm
bulmayan iktidarların halkın ilgisine uzun süre mazhar
olmayacağını bilmek için de sadece temel bir tarih bilgisi
bilmek yeterli arkadaşlar.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 6- 5411
sayılı Kanuna 66 ncı maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 66/A maddesi eklenmiştir.
Bankalarca
hazırlanacak önlem planı
MADDE 66/A- Kurul
tarafından sistemik önemli olarak belirlenen bankalar, Kanun ve Kanuna
istinaden çıkarılan düzenlemelerde yer alan koruyucu hükümlere
uyumsuzluk nedeniyle veya sair suretle mali bünyelerinde bozulma yaratacak
hâllerden herhangi birinin görülmesi veya görülme ihtimalinin ortaya
çıkması hâlinde alınacak tedbirlerin önceden belirlenmesi
maksadıyla, Kurul tarafından belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde önlem planı hazırlamak ve Kuruma göndermekle yükümlüdür.
Bu bankalar,
konsolide veya konsolide olmayan bazda yaptıkları
değerlendirmeler sonucunda, mali bünyelerinde bozulma yaratacak hâllerden
herhangi birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin ortaya
çıkması durumlarında, önlem planında yer alan konsolide
veya konsolide olmayan bazda uygulanacak tedbirleri almak ve ivedilikle Kuruma
bilgi vermekle yükümlüdür.
Kurum
tarafından konsolide veya konsolide olmayan bazda yapılan denetimler
sonucunda mali bünyede bozulma meydana getirecek hâllerin
gerçekleştiğinin veya gerçekleşme ihtimalinin tespit edilmesi
hâlinde Kurum, bankadan önlem planında yer alan tedbirlerden birini veya
birkaçını almasını isteyebilir. Bu maddenin
uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Aylin
Cesur İsmail
Tatlıoğlu
İzmir Isparta Bursa
Şenol
Sunat Ümit
Beyaz Feridun
Bahşi
Ankara İstanbul Antalya
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Isparta
Milletvekilimiz Sayın Aylin Cesur.
Süreniz beş dakika Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 19 Şubat 2020. Yeni Türkiye'nin
sorunlarının ilk defa tartışıldığı
İzmir İktisat Kongresinin 97nci yılını iki gün evvel
geride bıraktık. Kongreyi anarak sözlerime başladım; Büyük
Atatürkün ileri görüşlülüğünün en önemli örneklerinden olduğu
için ve savaşta bile ekonominin devletin can damarlarından biri
olduğunun hatırlatılması için. Savaştan
çıkmış, yanmış yıkılmış ve küllerinden
doğan bir Türkiye. O dönemde dahi sorunlarını hızla idrak
ederek, hızla çözüm önerilerini gündeme koyan bir yönetim. Bugünse içine
düştüğümüz krizden çıkaramayan bir iktidar ve demokrasiyi,
hakkı, hukuku boş vermiş bir yönetim. Piyasanın
doğasında bulunan akılcı ve özgürlükçü ruh ise her
fırsatta ihlal edilmiş.
Türkiye ekonomisinin büyük badirelerden geçtiği
şu dönemde Bankacılık Kanununun revize edilmesi çok yerinde ve
gerekli. 2005 yılından kalma hükümlerin günümüz konjonktürüne uygun
olarak yeniden düzenlenmesi, ekonomide iyileşmenin sağlanması,
şeffaf ve kalıcı reformlarla ekonominin ayağa
kaldırılması Hükûmetin önemli önceliklerinden biri olmalı,
olmalı da bu teklif, maalesef bunu karşılamadığı
gibi, zaman kaybı ve içinde acabalarla, bunların bolca yer almasıyla
derinleşen kötüye gidişe ilaç da olamayacak.
Küreselleşen dünyada diğer devletler de
acil önlem planları aramakta. 2011deki Paris G20 Zirvesine
baktığımız zaman önlem programlarının
hazırlanması önerileri var ve bunlar bankalar için tavsiye
niteliğinde. Bu tavsiyelerin, Bankacılık Kanununa adaptasyonun
hızla yapılması gerekli. Türkiye'nin içinde bulunduğu
ekonomik kriz acil durum planlarının gerekliliği için sinyal
vermiyor, artık itfaiye sinyali veriyor. Yanlış ekonomi yönetimi
ve israfla gelinen nokta, sıradanlaşan her şey gibi her gün
artan ve artık maalesef sıradanlaşmaya yüz tutan,
parasızlıktan intihar vakaları. Birilerinin her an
atacağı bir tweetle, labilitesi yüksek iniş
çıkış oynaklığına mahkûm edilmiş
doların durumuyla bitmeyen depremler ülkesi hâline gelmiş ülkemizde,
bu kanundaki gibi küçük reformlar yerine, köklü reformlara ihtiyaç var.
Dünyada, özellikle Suriyede yaşanan
gelişmelerden fazlasıyla etkilenen Türkiye, ekonomik
darboğazını ancak akılcı adımlarla yok edebilir.
Bu konuda kısıtlı hâle getirdiğiniz kaynaklarımızı
en uygun şekilde kullanma konusunda Hükûmetin üstüne düşen görevler
var: İsrafa son vermek, bir numaralı görev. Bu görevlerin
yapılmadığı, enflasyon ve büyüme rakamlarıyla göz
önünde maalesef.
Sizin ya da -size haksızlık etmeyeyim-
sizin düşünmeden ellerinizi kaldırarak desteğinizi sunduğunuz
ekonomi yönetimleriniz diyelim, şifreyi göremiyor değerli
arkadaşlarım. Öyle dedim de siz de temize çıkmıyorsunuz,
olanların vebaline ortaksınız, bunu da eklemem lazım.
Bizi buraya getiren milletimiz için şifreyi
veriyorum, not edin. Bakarken göremediğiniz, duyarken artık
tıkanmış kulaklarınızla
duyamadığınız ve ellerinizi yardıma uzatmak gerekirken
daha da derin krizler için kaldırdığınız hâlde, size
oy veren ve sizin temsil ettiğiniz milletimizin de hakkı için
şifreyi veriyorum: Şifre demokraside; demokrasinin, güvenliğin,
şeffaflığın ve özgürlüğün yeniden kol kola
dolaştığı bir Türkiyede; milletin vekillerinin sözde
değil, özde temsil ettiği bir parlamenter sistemde; laik ve demokratik
yeni bir anayasanın oluşturulmasında ve hukuk devletinde;
güvenlik ortamının sağlanmasında; ekonomimizin uzun
zamandır aradığı istikrar ortamına tekrar geri
dönmesini sağlayacak uygulamalarda yani. Sağlam bir demokrasi ve
hukuk devletinin en büyük dayanağı, sağlam bir ekonomi
olmalı. En başta da söylediğim gibi, Türkiye Cumhuriyetinin yüz
yıla yakın devlet geleneğinde de ekonomik
bağımsızlık en önemli konularımızdan biri.
Burada söylenenlere arkanızı dönmeyiniz
değerli arkadaşlarım. Bakınız, basketbolda Türkiye:
THY Avrupa Liginde Anadolu Efes deplasmanda Barcelonayı 86-82 yendi.
Oyun devam ederken 2 teknik faul alan koç Ergin Ataman diskalifiye edildi,
sonra kulübün resmî internet sitesinde şunları söyledi: Son çeyrekte
oyuncularımız oyundan düştü, ben de 2 teknik faul aldım.
Böylelikle onları motive ettim, bir şeyleri değiştirmek
zorundaydım ve maçı kazandık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kendilerini tebrik ediyorum, doğru
yapmışlar.
Değerli arkadaşlarım, siz hep teknik
faul alıyorsunuz burada ve bu, bir basket maçı değil. Ergin
Atamanın yaptığı taktik burada işe yaramıyor
maalesef. Bu kanunla da aldınız ve sonunda siz temelli diskalifiye
edileceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Hep maçı kazanacaksınız zannetmeyin,
kaybedeceksiniz; kaybettiniz hatta, benden söylemesi. Bu hususta ben herkesi
sağduyuya, cumhuriyetimizin gerçekten ihtiyacı olan köklü, siyasi ve
ekonomik reformlara destek vermeye ve bunun için kenetlenmeye
çağırıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 6 - 5411 sayılı Kanuna 66ncı
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 66/A maddesi ilave
edilmiştir.
Bankalarca hazırlanacak önlem planı
MADDE 66/A - Kurulca sistemik önemli olarak
belirlenen bankalar, Kanun ve Kanuna istinaden çıkarılan
düzenlemelerde yer alan koruyucu hükümlere uyumsuzluk nedeniyle veya sair
suretle mali bünyelerinde bozulma yaratacak hâllerden herhangi birinin
görülmesi veya görülme ihtimalinin ortaya çıkması hâlinde
alınacak tedbirlerin önceden belirlenmesi maksadıyla, Kurulca
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde önlem planı hazırlamak ve
Kuruma göndermekle yükümlüdür.
Bu bankalar, konsolide veya konsolide olmayan bazda
yaptıkları değerlendirmeler sonucunda, mali bünyelerinde bozulma
yaratacak hâllerden herhangi birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme
ihtimalinin ortaya çıkması durumlarında, önlem planında yer
alan konsolide veya konsolide olmayan bazda uygulanacak tedbirleri almak ve
ivedilikle Kuruma bilgi vermekle yükümlüdür.
Kurumca konsolide veya konsolide olmayan bazda
yapılan denetimler sonucunda mali bünyede bozulma meydana getirecek hâllerin
gerçekleştiğinin veya gerçekleşme ihtimalinin tespit edilmesi
hâlinde Kurum, bankadan önlem planında yer alan tedbirlerden birini veya
birkaçını almasını isteyebilir. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.
Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan Mahmut
Tanal
Antalya İstanbul İstanbul
İbrahim
Özden Kaboğlu Atila
Sertel Neslihan
Hancıoğlu
İstanbul İzmir Samsun
Abdüllatif
Şener
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Süreniz beş dakika Sayın Kaboğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 176
sayılı Yasa Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
konuşacağım ama konuşmam daha çok
anayasallığı üzerine yoğunlaşacak. 6ncı madde
konusunda, örneğin, Sistemik önemli banka nedir? bunun bile
tanımı yapılmamış bulunuyor. Tabii, bunun nedeni,
torba yasa olması ve esasen işe İç Tüzük madde 38e
aykırı bir biçimde başlamış olmamızdan
kaynaklanıyor. Bu nedenle, anayasasızlaştırma sürecine
yasasızlaştırma da eklenmiş bulunuyor. Bunun sonucu,
iktisadi düzen bakımından istikrarsızlık, bunalım ve
belki de çöküş tehlikesi diyebiliriz.
Şimdi, bu yasa açısından iki önemli
kurum öne çıkmakta: Birincisi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu; ikincisi, Türkiye Varlık Fonu. Ama Anayasa maddeleri
açısından özellikle çalışma ve sözleşme
özgürlüğü, piyasaların denetimi, ifade özgürlüğü ve
Cumhurbaşkanının statüsü öne çıkmaktadır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bir bağımsız
idari otorite olarak özerk ve uzman birim şeklinde 1999da kurulmuş,
2005te statüsü korunmuş, 2011de geriletilmiş ama bu yasayla hemen
hemen tamamen bağımsız bir birim hâline getirilmektedir.
Türkiye Varlık Fonuna gelince, Türkiye
Varlık Fonu aslında sadece Anayasaya aykırı olmakla
sınırlı kalmıyor, hukuk düzenini ve devlet
yapısını sorgulayan bir fon veya kurum biçiminde düzenleniyor.
Bu bir anonim şirket, özel hukuk hükümlerine tabi. deniliyor fakat
hukukta -kamu hukukunda ve özel hukukta- böyle bir kategori yer
almamaktadır. Şöyle ki: Devletin başı,
Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı, Başkomutan olan
kişi bu şirketin başında yer alıyor. Ticaret
Kanunundan muaf, tescil bakımından, denetim bakımından
tamamen ayrık ve kamufle edici hükümler getirilmiş bulunuyor. Bu
bakımdan, Anayasa hukuku açısından olduğu gibi ticaret
hukuku açısından da herhangi bir statüye sahip değildir.
Şimdi, devletin Başkanı, tüzel
kişilerin tüzel kişisi, bir anonim şirketin başında;
seçilmiş olan Devlet Başkanı fakat onun atadığı
kişi en az 4 unvan kullanabiliyor: Cumhurbaşkanı, Devlet
Başkanı, devletin başı ve Başkomutan. Monokrasiye
geçileli iki yıl oldu ama iki ay süreyle Türkiyeyi vekâleten bu kişi
yönetti, bu da tabii ki derin bir çelişki.
Fakat esasen bir başka çelişki var ki bu
çelişki de bankalar ve Varlık Fonu arasındaki ilişkiler
çerçevesinde ortaya çıkıyor. Biraz önce konuşuldu, risk grubu tanımlanmış;
bankalarda akrabalık ilişkileri. Fakat bankalar bankası olan
Varlık Fonunun Başkanı ile Başkan Vekili arasındaki
ilişki kayınpeder ve damat ilişkisi. Şimdi, risk grubu
bankalar için öngörülmüşse böyle bir ilişki üst kurul için
öngörülebilir mi?
Bunun ötesinde, esasen, tabii bu
bağımsız idari otoriteler olarak
yapılandırılmış bulunan Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu, aslında bu uzman ve özerk kuruluşlar anayasa
hukukunda dördüncü erk olarak nitelendiriliyor fakat bu, bağımlı
hâle getirildiği gibi, esasen tek kişi yönetimi yani monokrasi,
monokratik yönetim yasama, yürütme ve yargı üzerindeki etkisiyle birinci
boyut; ikinci boyut, yerel yönetimler üzerindeki vesayet ve kayyum yetkisiyle;
Türkiye'nin çevresel ve ülkesel doğal değerleri üzerindeki yetkisiyle
üçüncü boyut ve şimdi finansal anlamda tek kişiye yönelik yetkilerin
merkezîleştirilmesiyle bir tür dördüncü erk yerine iktidarın
kişiselleştirilmesinin dördüncü boyutuna, dördüncü eşiğine
ulaşmış bulunuyoruz. Bu açıdan, aslında düşünce ve
ifade özgürlüğü açısından gerçeğe aykırı bilgiler
yayma yoluyla, manipülasyon birincisi; ikincisi, Anayasa ve hukuk
dışı yollarla merkezîleşme dikkate
alındığı zaman devletin özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa madde 48deki devletin, özel
teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun
yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde
çalışmasını sağlama ve para, kredi, sermaye, mal ve
hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli
işlemelerini sağlama ve geliştirme yükümlülüğüyle tamamen
çelişmektedir. Yani bu 2 maddeyi bu düzenleme askıya almaktadır.
Özetle, ekonomik kamu hukukunun düzenleme, denetleme
ve yaptırım mekanizmaları bu düzenlemeyle askıya
alınmakta ve iktisadi liberalizmin yok olması bir yana, esasen bir
tür iktisadi totalitarizmden söz edilebilir fakat tabii ki bundan daha çok bu
düzenleme tarzı, Varlık Fonunun 15 Temmuz ürünü olduğunu
dikkate alırsak, monokratik yönetimin yine 15 Temmuz ürünü olduğunu
dikkate alırsak esasen Anayasa ve hukuk yerine kişisel tercihlerin
öne çıktığı bir yönetim tarzı olarak tam da bu
düzenlemede somutlaştırılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Bu
bakımdan nedir tek kişi yönetimi? İşte monokrasi budur
diyebiliriz. Bu yasa bunu teyit etmektedir. Bu açıdan
bakıldığı zaman -ben özel hukuk uzmanlarına da ticaret
hukuku uzmanlarına da sordum Türkiye Varlık Fonunu nasıl
anlamlandırıyorsunuz diye- Türkiye Varlık Fonunun Anayasa
hukukumuzda yeri olmadığı gibi özel hukukta da yeri
bulunmamaktadır, tamamen bir muvazaa düzenlemesidir. Bu bakımdan,
eğer biz Türkiye Cumhuriyetinin sürekliliğini savunuyorsak -Anayasa
madde 1 ve 2- Varlık Fonuna derhâl son vermemiz gerekir. Varlık Fonu
var olduğu sürece, bu tür korsan düzenlemeler için Meclis
araçsallaştırıldığı sürece zannediyorum, biz
saygınlığımızı daha çok kaybedeceğiz.
Yasama, yürütme, yargı ayrılığını düzenlerken,
ararken ülkemizi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya
bulunuyoruz. Devletimiz için, ülkemiz için, toplumumuz için bunları
aşalım, geride bırakalım diyorum.
Teşekkür ederim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin son cümlesinde yer
alan Kurulca ifadesinin Kurul tarafından şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Özdemir Erkan
Haberal Tamer
Osmanoğlu
Kayseri Ankara İzmir
Ahmet
Özyürek Arzu
Erdem
Sivas İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Kayseri
Milletvekilimiz Sayın İsmail Özdemir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Kayseri, 1 milyon
400 binden fazla olan nüfusu ve 3 organize sanayi bölgesi, 4 üniversitesiyle
Orta Anadolunun sanayi, ticaret, eğitim, sağlık, aynı
zamanda turizm merkezidir. Bu potansiyeliyle Kayseri, etrafında bulunan
komşu ve hatta civar illerimiz açısından da merkez
konumundadır. Özellikle, ticaret mevzubahis olduğunda Kayserinin
kendisine bakıp tahlil yapmak bölge illeri açısından da önemli
olacaktır. Bu sebeple, Gazi Meclisimizin dikkatini Kayseride sektörel
bazda kullanılan kredilere ve bu kredilerin takibe düşen
oranlarına çekmek istiyorum. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun açıklamış olduğu verilere göre, Kayseri
Aralık 2019 tarihi itibarıyla ziraat ve balıkçılık
sektöründe 1 milyar 888 milyon 813 bin liralık kullanılan krediyle bu
sektörde ilk sırada yer almaktadır. Gıda, meşrubat ve tütün
sektörü ise 1 milyar 849 milyon 718 bin lirayla 2nci sırada, toptan
ticaret ve komisyonculuk sektörü ise 1 milyar 525 milyon 605 bin lirayla 3üncü
sırada yer almıştır. Aynı dönemde inşaat sektörü
245 milyon 592 bin liralık takipteki krediyle ilk sırada dikkatleri
çekerken toptan ticaret ve komisyonculuk sektörü 177 milyon 283 bin
liralık takipteki kredi oranıyla 2nci sırada, ziraat ve
balıkçılık sektörüyse 74 milyon 265 bin lirayla 3üncü
sıradaki yerini korumuştur. Yüzdelik olarak
baktığımızda, bu takipteki kredi oranı verilerine göre
inşaat sektörü yüzde 30,78le ilk sırada bulunurken turizm sektörü
yüzde 21,10la 2nci sırada, toptan ticaret ve komisyonculuk sektörüyse
yüzde 11,62yle 3üncü sırada yer almıştır. Bu rakamlar göz
önünde bulundurulduğunda, Kayseride inşaat, turizm ve toptan ticaret
ile komisyonculuk anlamında faaliyet gösteren Kayserili iş
insanlarımızın sorunlarının giderilmesi için hem
genelde hem de yerel düzeyde önlemlerin acilen alınması gerekiyor.
Bu kapsamda, yakın bir zaman öncesinde
yapılan düzenlemeyle bankalarca ticari müşterilerden
alınabilecek ücretlere ilişkin usul ve esaslarda değişiklik
yapılması pek tabii yerinde olmuştur. Böylelikle, ticari
kredilerde hâlen yüzde 2 ila yüzde 6 aralığında belirlenen erken
ödeme komisyonu yeni düzenlemeyle kalan vadesi iki yıla kadar olanlarda
yüzde 1e, vadesi iki yıldan uzun olanlardaysa yüzde 2ye
düşürülmüştür. Temennimiz, Kayseri örneğinde Gazi Meclisimizin
dikkatine arz ettiğimiz gibi, acil çözüm bekleyen sektörler
açısından da yine sektörel bazlı olmak üzere hassas
yaklaşımların bundan sonra da sergilenmesidir. Bu durum sadece
iç piyasamızı rahatlatmakla kalmayacak, aynı zamanda Kayseri
gibi ihracatta öne çıkan illerimize katkı sağlayacağı
için de yine ülkemizin küresel rekabetteki gücüne de katkı
sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevzubahis Kayseri olduğunda bir konuya daha dikkatinizi
çekmek istiyorum. Kayserinin toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 70 ila
75i merkezde yaşamaktadır. TÜİK tarafından açıklanan
adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre Kayseri
ilimizde İncesu, Talas, Melikgazi, Kocasinan ve Develi haricindeki
diğer ilçelerimizde nüfus sürekli azalmakta, merkeze göç sürmektedir. Bu
durum sorun arz eden iki sonucu da beraberinde doğurmaktadır.
Birincisi: Merkezde yeteri kadar istihdam yaratamama, buna bağlı
olarak yine kamu hizmetlerinin kalitesinin de sorgulanmasıdır.
İkincisi ise bilhassa ilçelerimizde tarımsal faaliyetlerin
azalmasıdır. Dolasıyla Kayseri örneği başta olmak
üzere daha verimli bir ekonomi, tarım ve sosyal politikaların
yürütülebilmesi için ülkemizin sürdürülebilir yerel kalkınma
çalışmalarını tamamlayıp hayata geçirmesi gerekiyor.
OECD tarafından açıklanan bir raporda 2050 yılında merkez
illerin nüfusunun yüzde 70i aşacağının beklendiği
ifade edilmektedir. Henüz bu tarihe ulaşmadan, Kayserinin
yaşamış olduğu bu sıkıntıya
baktığımızda bu tarih gelmeden ve hatta yaklaşmışken
bir an evvel kırsal kalkınmada model çözümlerin uygulamaya
konulmasının elzem olduğu gerçeği de
karşımızda bulunuyor.
Bu vesileyle sözlerime son verirken Gazi Meclisimizi
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır.
Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül
Muş Bitlis Antalya
Mehmet
Ruştu Tiryaki Meral
Danış Beştaş
Batman Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
Bankacılık Kanunu üzerindeki görüşmelerimiz sürüyor.
Aslında hiçbir gereği yokken, acelesi yokken, ülkenin gündemi çok
daha farklıyken önümüze kondu. Biz de itirazlarımızı,
muhalefetimizi tabii ki yapmaya devam edeceğiz.
Evet, bu düzenleme Genel Kuruldan geçerse ne olacak?
Hani, iktidar partisi, çoğunluğuyla maalesef, bütün muhalefete
rağmen, olumlu bütün önerilerimize rağmen, diğer bütün
kanunlarda olduğu gibi, ısrarında devam ediyor. Bizde hani
şu anki hâliyle bir hızlandırma baskısı,
basıncı da var açıkçası. Ne olacak? Mesela bu gece
çalışıyoruz, dışarıda çok farklı bir dünya
devam ediyor; insanların, yurttaşların gündemi ayrı ama biz
burada Bankacılık Kanununu konuşuyoruz. Ne demiştik? Kriz
kanunları konuşuyoruz, bu da bir kriz kanunu.
Ne olacak? Belli başlı bankalar -bu
geçerse- yani iktidara yakın olan bankalar korunacak, iktidarın
sevmediği sermayedarlar, bankalar risk altında olacak. Bu açık
ama bundan daha önemli bir şey var: Daha yasa Genel Kurula gelmeden HSBC
Bank Türkiyeden çekilme kararı aldı. Parasını kurtaran
diğer bankaların, yabancı sermaye gruplarının da
böylelikle Türkiyeden çekilmesi an meselesi, bu hiç de ihtimal
dışı bir mesele değil. Peki, bunun sonucunda ne olacak?
Ciddi bir finans krizi doğacak aslında ve bu finans krizi kimi
vuracak? Tabii ki -tahmin edeceğiniz gibi- iktidarı ya da sarayı
vuracak hâli yok. Kimi vuracak en çok? Hatırlarsınız, Demirören
çok ileri tarihli bir kredi çekmişti ve Ziraat Bankasından
çekmişti bu krediyi. Ne yapmıştı? Doğan grubunu
almıştı. Tabii ki Demirören grubu da bu finans krizinden
etkilenmeyecek. Yoksullar, emekçiler, işçiler, memurlar, orta
sınıf hatta beyaz yakalılar yani kısacası ücretli
çalışanlar bu krizden en çok etkilenen kesim olacak yine. Bu kriz,
AKPnin zenginlerini değil, tüm ülke halklarını çeşitli
aşamalarda, çeşitli biçimlerde vuracak; bunu üzülerek tespit
ediyoruz.
Bir de başka bir mesele var. Bu pencereye
nereden baktığınıza bağlı yani bu ekonomik kriz,
demokrasi ilişkisini çok güçlü kurmamız lazım. Başka bir
vekil de galiba söyledi. Demokrasinin olmadığı yerde, güven
ortamının bozulduğu bir ülkede tabii ki ekonomik kriz olur,
dünyanın her yerinde bu bilinen bir gerçektir. Şimdi, insanlar neye
güvenini yitirdi? Yargı en temel kurumlardan biri değil miydi?
Yargıya güven yok artık. Vatandaşa soruyorsunuz, bütün
anketlerde yargıya olan güven diplerde. Bugüne kadar yargı
dışında en çok güven duyulan kurumlarda da -sayacak zamanım
yok- yine sıfırlanıyor. İnsanlar düşüncelerini
söyleyemiyor, şimdi, bu yasa teklifiyle bu sefer ekonomi konusunda da
düşüncelerini söylemekten men edilecek, diyecek ki vatandaşa: Sen ne
yaşıyorsan yaşa, bunu söyleyemezsin çünkü sen manipülasyon
yapabilirsin. En büyük manipülasyonu zaten iktidar yapıyor.
Bir de halkın gündemine dair sadece bir
rakamı vereceğim size. Demokrasi, ekonomi ilişkisini; hak,
hukuk, adalet, özgürlük ilişkisini doğru kurmazsak bu ülke düze
çıkmayacak ve bir yönetememe krizi de almış başını
gidiyor. Şimdi, saraydan bakınca rakamlar çok janjanlı ama
gelin, bir hesap yapalım: Evli ve 3 çocuklu bir işçi için asgari
ücret neymiş? Geçim indirimi dâhil 2.479 lira ve 21 kuruşu da var.
Doğal gaz faturası -bu gerçek hayattan aldım- en az 600 lira,
elektrik en az 120 lira, su en az 80 lira, ev kiraları en az bin TL,
dolmuş ücreti gidiş geliş- en az günlük 6 TL. Bunu
hesaplayalım, üstüne giyimi, mutfağı, çocuk eğitimini,
çocuk kıyafetini koymadım. Vatandaş bunu yaşıyor,
asgari ücretle karnını doyurmayı düşünüyor ve her gün
ekmekle doyan aile sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Her gün bulgur
yemek zorunda olan, çorba içmek zorunda olan milyonlarca yurttaş var bu
ülkede ama bu iktidarın gündemi olamıyor. Bizim gündemimizle
halkın gündemi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum zaten, uzatmayacaktım, hiç uzatmayayım.
BAŞKAN Rica ederim, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Çok
teşekkür ediyorum, zamanı almak istemiyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 7nci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 7- 5411 sayılı Kanunun 67 nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
h) 66/A maddesi kapsamında önlem planında
öngörülen tedbirleri derhal almaması, alınan tedbirlere rağmen
sorunların giderilemediğinin belirlenmesi veya tedbirlerin
alınması durumunda dahi sonuç alınamayacağının
belirlenmesi,
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
İzmir
Adana
Antalya
Şenol
Sunat Ümit
Beyaz Yasin
Öztürk
Ankara
İstanbul
Denizli
Hasan
Subaşı Aylin
Cesur
Antalya
Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
176 sıra sayılı Yasa Teklifi
hakkında söz aldım. Yine, bir torba yasa ve bu torbanın içine
ekonomik çöküşün sonucunda nasıl düzeltiriz
Hemen hemen her gün
düşünülüp karşımıza bir torbayla çıkılıyor
ama şu yaşadığımız süreçte, bu torbaların
içine ne koyarsanız koyun ekonomide bir karşılığı
olacağını sanmıyorum. Çünkü neden
yaşadığımız süreç diyorum? Türkiye hukuk güvencesini
kaybetmiştir. Bakın, ben 19 Aralık 2019 tarihinde şu
konuşmayı yapmışım: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Osman Kavala hakkında derhâl salıverilmesine ilişkin kararı
uygulanmadığı gibi, sanıyorum uymamak için
bağlayıcı kararı dolanma yolları aranmaktadır.
Böyle demişim 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Yasa Teklifinde.
Bunu söylemişim ama ben diyorum ki: Dolanmak değil, bugün
Cumhurbaşkanını dinledikten sonra, dolanmak ne kelime, tam
bodoslama Hukuk beni bağlamaz, ben ne dersem o. denmiştir. Yani
bugün Türkiye farklı bir dönemece girmiştir. Hukuku tanımıyorum,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini tanımıyorum,
Ağır Ceza Mahkemesinin Gezi süreciyle ilgili verdiği beraat
kararını tanımıyorum. diyebilmiştir ve bunu da bütün
dünyanın gözü önünde yapmıştır. Geziyi sadece Cumhurbaşkanı
tanımlamıştı, 2013 yılında, onun
dışında da Bu bir terör eylemidir, Hükûmeti devirmeye dönük bir
eylemdir. diyen olmamıştı. Bugün aynı sözleri hem
İnsan Hakları Mahkemesinin hem de Ağır Ceza Mahkemesinin
kararlarına karşı diyebilmiştir, açıkça dünyaya da ilan
etmiştir. Artık Türkiyede hukuk güvencesini aramak son derece zordur,
bu tür torba yasalarla da ekonomiyi düzeltmek neredeyse mümkün değildir.
Vahim bir tabloyla bugün
Vahim tablo ilerliyordu ama bu kadar açık ve
vahimini, yargı kararlarına karşı bodoslama Beni
bağlamaz. dendiğini hiç duymamıştık; asla kabul
edilemez ve şahsım adına şiddetle kınıyorum.
Gezi sosyal bir olay. Sosyal olaylarda, hele böyle
geniş katılımlı olaylarda devlet, eğer
yatıştırıcı önlemler alamazsa, süreci doğru
yönetemezse bu ülkede terörist barındığını biliyoruz,
anarşist barındığını da biliyoruz tam da
onların aradığı iklim hâline gelir.
Osman Kavala
çağırıldığında yurt dışından
çıkıp gelmiş bir iş insanıdır; devletine
güvenmiştir, Mademki çağırıldım, ifademi vermeye
geliyorum. demiştir ama Sayın Cumhurbaşkanının
dediği gibi, ne otobüs yakmıştır, otobüs yakan barbarlar
içindedir ne de kaldırım taşlarını sökerek
saldıranlardandır. Hukuk bunlarla ilgili irtibat ve delil arar;
yargı demek ki bulamamış ki beraat kararı vermiş.
Bunları tekrarlayarak, ilan ederek bu vahim tabloyla
karşılaşmamız gerçekten son derece yanlış
olmuştur.
Geçenlerde hemşehrilerimiz Finike
portakalı göndermişler, hep birlikte tattık. Finike
portakalını gönderen Belediye Başkanımız Mustafa
Geyikçiye hepimiz adına teşekkür ediyorum ama ayrıca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) İzin verirseniz,
önemli olduğu için bir iki cümleyle toparlayayım.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) O portakal
paketlerinin içinde, Finike Meyve Üreticileri Tarımsal Birliği
Başkanı Fahrettin Çağlayan Beyin ve Finike Ziraat Odası
Başkanı Halil Sarıçobanoğlunun da bir mektubu ve bilgi
notu var. Finike gibi dünyanın portakal konusunda en iyi iklimine sahip,
en leziz portakalını üreten bu ovanın ortasından
geçirilecek yol çok ciddi tehlike arz etmekte. Bunu koymuşlar mektup
olarak ve haritalarıyla. Oysa bugün sahildeki yolun yıllar önce
yapılmaması için çok direnilmişti Bu kadar büyük yol
yapılmasın. diye. Binlerce dönüm narenciye bahçesi zayi
olmuştu. Yine, bu ortadan giden yol iklimi de değiştirecek bir
tehlike arz etmekte.
Vaktim bittiği için ben bu konuyu
sonrasında da tekrar gündeme getireceğim.
Saygılar sunuyorum. İyi akşamlar
diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Madde 7- 5411 sayılı Kanunun 67nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ilave
edilmiştir.
h) 66/A maddesi kapsamında önlem planında
öngörülen tedbirleri derhal almaması, alınan tedbirlere rağmen
sorunların giderilememesi veya tedbirlerin alınması durumunda
dahi sonuç alınamayacağının belirlenmesi,
Cavit
Arı Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir
Antalya İstanbul İstanbul
Emine
Gülizar Emecan Atila
Sertel Abdüllatif
Şener
İstanbul İzmir Konya
Neslihan
Hancıoğlu
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Genel Kurul, görüşülmekte olan 176
sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli arkadaşlar,
Bankacılılık Kanununu görüşüyoruz ancak kanun teklifine
geçmeden önce içinde bulunduğumuz duruma şöyle bir göz atalım
isterseniz: Evet, mevcut durum, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi içerisinde her geçen gün artan, ağırlaşan bir krizle
karşı karşıyayız. Krizden etkilenen iş
insanları, esnaf, işçi, çiftçi, memur, herkes bir kredi borcu
batağına batmış durumda, girmiş durumda.
İşsizlik tarihî rekorlarını kırıyor, 8 milyona
ulaşmış durumda işsiz sayısı ülkemizde ve
enflasyon altında da tüm halkımız ezilmekte. Yaşanılan
ağır ekonomik krizin artık toplumsal bunalımlara da sebep
olduğunu görüyoruz. Her gün artık intihar haberleriyle, bu acı
haberlerle basınımız bizleri bilgilendiriyor. Hangi birinden
burada bahsetmeli, inanın şaşırıyorum. Tabii, bu
krizin ana sebebine baktığımızda iktidarın üreten,
istihdam yaratan politikalar yerine rantı önceleyen, gelir yaratmayan ve
sürekli borçlanan, her gün daha fazla vergi ve zamlarla halkı daha da
ağır bir yükün altına sokan bir politika izlediğini
görüyoruz.
Şimdi, bankacılık sisteminde,
finansal sistemde düzenlemeler yapılıyor. Elbette bu düzenlemelerin
yapılması önemli. Bu kanun teklifinde de bazı düzenlemelerle
iktidar bu krizi çözmek için daha çok kredi peşinde koşuyor, yeni
kredi imkânları ve yeni kredi ortamları yaratmaya
çalışıyor aslında. Peki, bunlar çözüm olabilir mi? Olamaz
değerli arkadaşlar, ortamın hiç iyi olmadığı
ortada. Bugün finansal piyasaların günlük işleyişine ve faiz ve
döviz piyasalarına ciddi şekilde müdahale edilmekte ve durum
baktığınızda çok daha kötüye gitmekte aslında.
Devletin hazinesi artık her türlü kaynağa göz dikmiş durumda
değerli arkadaşlar. En son, Merkez Bankası kârı ve ihtiyat
akçesi, nisan ayında yapılması gereken kâr paylaşımının
ocak ayına çekilmesiyle 35 milyar Türk lirası kârdan, 5,5 milyar lira
da yedek akçeden olmak üzere toplam 40,5 milyar lira hazineye
aktarılmıştır. Ne olmuştur? Evet, göstergeler düzelmiştir
ama bu düzelme gerçeklerin üzerini örtememektedir. Türkiye'nin kredi risk primi
de çok yüksek, bunu biliyorsunuz, her bulunduğumuz ortamda buna
değiniyoruz. Hazine, çok yakın zamanda, bir hafta önce beş
yıl vadede, yüzde 4,45 oranında, çok yüksek bir oranla faizle, dolar
bazında borçlanmak zorunda kalmıştır değerli
arkadaşlar.
Değerli vekiller, bir de BDDK yani
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu var, adı üstünde
piyasada düzenleme ve denetleme yapması gereken bir kurum, bir üst kurul.
Tabii, bu kurulun görevlerini gerektiği gibi yapabilmesi için ne olması
gerekiyor? Hem piyasalardan hem de devletin etkisinden bağımsız
yani özerk olması gerekiyor.
Peki, şu anda BDDKnin içinde bulunduğu
durum ne? Tamamen iktidarın altında, yönetimine girmiş, talimat
alan, bakın altını çiziyorum, talimat alan bir kurum olmuş
durumda ve bu kanun teklifinde de BDDKye birçok yetki veriliyor; tabii, bu,
bizleri çok endişelendiriyor. Güven ortamının kaybolmasında
kurumların iktidarın emri altına girmiş olmasının
büyük payı vardır.
Evet, değerli vekiller; şimdi
Paranın döndüğü yer neresi? dediğimizde, evet, geliyoruz
bankacılık sektörü. Nedir? Bankacılık sektörü ve finansal
piyasalarda bankalar ne yapar? Senden, benden mevduat toplar, sonra o
mevduatı işler, kullanır, kredi olarak verir. Kredi olarak
verdiği, piyasalara verdiği bu krediler piyasalarda
yatırımlara dönüşür ve işte, böyle bir sistem; piyasa
döner.
Peki, bu sistem şimdi işliyor mu bir de
ona baktığımızda; bahsettiğimiz sistemin aktif
büyüklüğü 4,5 trilyon lira olan bir sektör. Toplanan mevduatın
krediye dönüşme oranına baktığımızda; 2017de
yüzde 123 iken bunun yüzde 106ya düştüğünü görüyoruz.
Yine bir oran daha paylaşacağım
değerli arkadaşlar, reel sektöre yani piyasalara verilen kredi
2017de yüzde 65 iken 2019da yüzde 59a düşmüş, hazinenin
bankacılık sisteminden aldığı kredilere baktığımızda,
2017de yüzde 12, 2019da yüzde 15e çıkmış. Yani bir yandan
sistemdeki parayı çeken bir hazine, diğer yandan da bankaları
kredi vermeye zorlayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bu durum kesinlikle çözüm olmayacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Başkanım, bir tolerans istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Neden
çözemezsiniz? Çünkü siz kaynakları yaratsanız da hep
öncelediğiniz yandaş şirketleri kurtarmak oluyor. Çünkü siz
fırsatları, kaynakları heba ediyorsunuz. Hazineye paralel bir
yapı olarak oluşturulan Varlık Fonu da kamu bankalarından
sınırsız kredi çekme imkânı sağlayacak olan bir
düzenleme olduğu için ve küçük bir düzeltme yapılmasına
rağmen, işte, aynı tehlike Varlık Fonu için de geçerlidir.
Piyasanın kullanması gereken kaynakları çekecektir ve piyasa
daha da darboğaza girecektir.
Şimdi, 7nci madde de tabii, BDDK
tarafından sistemik önemli diye tanımlanan bankalar hakkında
bir madde. Bankalara, bozulma yaratacak hâllerden birinin ortaya çıkması
hâlinde önlem planı hazırlama ve BDDKye gönderme zorunluluğu
getiriyor. Basel Kriterlerine uyum, evet ama bugün aslında
bankacılık sisteminin ne kadar zorluk altında olduğunu da
gösteriyor bu düzenleme. Çünkü sistemik öneme sahip bu bankalar piyasanın
yaklaşık yüzde 90ını oluşturan bankalar ve birine bir
şey olsa piyasada ciddi bir kriz yaşanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Çok özür
dileyerek toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, peki.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Çok
teşekkür ederim, Sayın Başkan.
Evet, Sayın Başkanımın
toleransını daha fazla zorlamak istemiyorum ama şunu da söylemek
istiyorum: Çözüm, tek başına yasak getirmek değil; çözüm,
denetim mekanizmalarının doğru işletilerek şeffaf ve
hesap verebilen bir yönetim sergilemektir. Reçete çok basit değerli
arkadaşlar; daha güçlü demokrasi, bağımsız kurumlar,
bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü ile hak ve
özgürlüklerdir. Bu kanun teklifi çare olmayacaktır ekonominin düzelmesine.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Engin Bey, ben alamadım
talebinizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar yeter
sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur değerli arkadaşlar.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:21.02
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
7nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylama işlemini
tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Arkadaşlarım, biraz sessiz olabilir miyiz
lütfen.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, uğultuyu
keselim lütfen, rica ediyorum.
Bakın, önergeler üzerinde sürekli oylamalar
yapacağız, salondan da arkadaşlarımızın
ayrılmamasını rica ediyorum, kanunu hep beraber takip edelim.
8inci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır.
Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Ebrü
Günay Meral
Danış Beştaş
Muş Mardin Siirt
Mehmet
Ruştu Tiryaki Kemal
Bülbül Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Antalya Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mardin
Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Günay, bir saniye lütfen...
Değerli arkadaşlarım, çok yoğun
bir uğultu var. Sessizliği sağlayalım değerli arkadaşlarım.
Bakın, vakit geçiyor ve bu uyarıları yaparken de vakit geçiyor.
Değerli arkadaşlarım, lütfen, herkes kendi grubundaki
arkadaşlarının durumuna bir baksınlar ve
konuşanları da uyarsınlar. Ben sizlere karşı
artık bu uyarıları yapmaktan da gerçekten üzüntü
duyuyorum ama maalesef salondaki sessizliği, sükûtu da sağlamak
durumundayız.
Sayın Günay,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun
teklifinin 8inci maddesi üzerine söz aldım.
Biz yine memleketin
asıl ve esaslı sorunlarını değil de bir torba
yasayı konuşuyoruz maalesef. Hükûmetin yaşanan ekonomik krize
bağlı yeni bir finansal kriz yaşamamak için kriz korkusuyla
hazırladığı bir teklifle karşı
karşıyayız. Bu teklifle, tüm alanlara dayatılan
merkezileşme, tekelleşme ve otoriteleşmeye bankacılık
sektörü de eklenmiş oldu.
Bu kanun teklifinin
halkın ihtiyaçlarına, sorunlarına ve beklentilerine cevap
vermediğini açık bir şekilde görüyoruz. İktidarın
ekonomi politikalarındaki rotası halkın ihtiyaçlarına cevap
verebilecek bir doğrultuda değildir; tam tersine, kendi
iktidarını ekonomik olarak sağlamlaştırma, iktidara
yandaş olan bütün kuruluşlara yeni imkânlar sağlama
çabasıdır. İktidar kamu bankalarına
yaptırdığı işlemleri şimdi özel bankalara
yaptırmanın önlemlerini almaya çalışıyor. Tam denetim
altında olmayan özel bankaları ceza tehdidiyle, baskıyla kendi
hâkimiyetine almayı hedefliyor.
İktidar,
insanların yaşadığı sorunlara gözünü
kulağını kapatmış durumda. İnsanlar
faturalarını ödeyemiyor, evine doyunca ekmek götüremiyor.
Öğrenciler geleceğe dair umutsuz ve mezun olduktan sonra iş
bulamayacaklarını düşünüyorlar. Asgari ücretle günde on-on iki
saat çalışmak zorunda kalan insanlara bir bakalım. Her
defasında ekonomik krizi örtbas etmeye çalışmakla, ekonomi krize
kriz diyenleri terörist diye yaftalamakla kriz ortadan
kaldırılmış olmuyor, hatta daha çok
derinleştirilmiş oluyor.
DİSK-AR Ocak 2020
İşsizlik Raporunda geniş tanımlı işsizliğin
7 milyonun üzerinde olduğunu açıkladı. Rapora göre, son bir
yılda, bir yıldan fazla süredir iş arayanların oranı
yüzde 37,9; on bir aydır iş arayanların oranı ise yüzde 68
arttı. İş bulma ümidi kalmayanların sayısı yüzde
38 artarak 668 bine yükseldi.
Sosyal olanaklardan
yoksun, işsiz, ümidini kaybetmiş ve gelecek kaygısı
yaşayan bireyler için sosyal ve ekonomik önlemler alıp istihdam ve
sosyal politikalarda sorunları gidereceğine, öğrencilerin
borçlarını azaltacağına, EYTlilerin sorunlarını
çözeceğine, çiftçilerin ve esnafın dertlerine çare
olacağına, asgari ücretle açlık ve yoksulluk
sınırının altında yaşayanların dertlerine
çare üreteceğine, ataması yapılmayan öğretmenlerin durumlarını
iyileştireceğine, kadın istihdamını artıracağına, iktidar,
Bankacılık Kanunuyla uğraşıyor. Kalıcı
önlemlerin alınmadığı, ekonomik kriz nedeniyle artan
yoksulluk, geçim sıkıntısı, işsizlik ve borç
insanları intihara sürüklüyor. Yüksek orandaki genç ve kadın
işsizliği, iş bulma ümidini kaybedenlerin
sayısının artması, borçlar, geleceğe dair umudunu
kaybetmek insanları intihar etme noktasına getiriyor. Hatayda
açlıktan ve yoksulluktan, çocuklarına yemek alamadığı
için kendini yakan babayı hepimiz hatırlıyoruz. Konyada kamyon
şoförü intihar etti borçları nedeniyle. İstanbul Üniversitesi
öğrencisi, gencecik, pırıl pırıl bir insan, Hakan
Taşdemir ekonomik sorunlardan kaynaklı, yaşamına son verdi.
Cizre Kaymakamlığına yaptığı iş
başvurusu reddedilen vatandaş Kaymakamlığın
penceresinden atladı. Burası Bankacılık Kanunu
çıkarırken, banka borçları yüzünden bir vatandaş
yaşamına son verdi Antalyada. Ataması yapılmayan
öğretmenler intihar etti. Son on iki günde 9 insan yaşamına son
verdi. İktidar, bunların karşısında vicdan azabı
çekeceğine, sorunu çözmek için uğraşacağına, insanlara
aslında saygısızlık edip psikolojik ve kişisel
sorunlarından kaynaklı intihar ettiklerini söylüyor. Yaşanan bu
intiharların nedeni kişisel sorunlardan kaynaklı değil,
ekonomik krizin toplumdaki etkilerinden kaynaklanmakta.
Değerli arkadaşlar, son olarak şunu
ifade etmek istiyorum: Mardin Valisi Mustafa Yaman -kayyum aynı zamanda-
16 Şubat günü Mardin Büyükşehir Başakspor ile Görele Belediye
Sporun kadın hentbol takımlarının Mardinde oynanan
maçı esnasında sahaya inerek takım oyuncuları ve hakemlerin
üzerine yürüdü, hakaretler yağdırdı, bu da yetmezmiş gibi
takımın teknik direktörünü ve orada bulunan eşini gözaltına
aldırdı; telefonlarına aldıkları videoları da
sildirdi, Emniyetten bilişim uzmanlarını çağırtarak
sildirtti. Ben buradan sormak istiyorum: Mardin Valisi yetkisi
olmadığı hâlde gözaltı kararını nasıl verdi?
Büyük bir hızla ve süratle sevgili Osman Kavala hakkında bir an önce
gözaltı kararı veren mahkemeler, aynı yargı sistemi neden
Vali Mustafa Yaman hakkında teknik direktör ve eşinin hürriyetlerini
tahdit ettiği için bir işlem başlatmıyor, bunu buradan
sormak istiyorum. Esasında, tek adam rejiminin yereldeki en somut
örneğidir. Kendisini sınırsız yetkilere, her şeye
muktedir gören iktidarın yereldeki temsilcileri kayyum valiler
gözaltı kararı da verebiliyor, insanların hürriyetlerini tahdit
de edebiliyor, yeri geldiğinde sporculara da saldırabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EBRÜ GÜNAY (Devamla) Toparlayacağım.
BAŞKAN Tamamlayın.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) Buradan şunu da
hatırlatmak isterim ki: Aslında, atadığınız
kayyumun Türkiye toplumları için bir sonuç olacağını da
buradan defalarca söyledik. Giresundan gelen sporculara yapılan, teknik
direktör ve eşine yapılan bu uygulama aslında bunun çok somut,
açık, net örneğidir. Bir an önce Vali Mustafa Yaman hakkında
hürriyeti tahdit suçundan cezai işlemin başlatılması
gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 8- 5411 sayılı Kanunun 68 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan (a), (b),
(c) ve (d) ibaresi (a), (b), (c), (d) ve (h) şeklinde, fıkrada yer
alan Kurumun ibaresi Kurum tarafından şeklinde ve plân ibaresi
program şeklinde değiştirilmiştir.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Şenol
Sunat Ümit
Beyaz
İzmir Ankara İstanbul
Yasin
Öztürk Aylin
Cesur Feridun
Bahşi
Denizli Isparta
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli
Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİsinin en önem
verdiği konulardan biri olan paradan para kazanma üzerine verilen bir
kanun teklifini görüşmek üzere İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Parasız mutlu olabilmenin
yolları konusunda formüller arayan vatandaşlarımızı ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milattan önce 390 yılında
Galyalıların bir istilası sırasında, Capitol
Tepesindeki Tanrıça Judo Tapınağında bir kaz sürüsü,
çığlıklarıyla, Romayı savunan askerleri uyarmışlar
ve onları yenilgiden kurtarmışlardır. Romalılar da
askerlerini uyaran Tanrıça Moneta adına bir tapınak inşa
edip burada önce bronz, sonra gümüş madenî para üreten ilk Roma
darphanesini oluşturmuşlardır. Tabii, paralarının ön
yüzüne de Monetanın başını resmetmişlerdi.
İngilizce money kelimesi bu tanrıçanın isminden gelmektedir.
Yine Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerimde Necm suresi 20nci
ayetikerimesinde, Kâbede Allaha ortak koşulan 3 putun ismi geçiyor.
Bunlardan birisi de Menat; Monetanın Arapça söylem hâli. Bunu niye
anlattım? Belki bazılarının parayı
kutsamasının nedeni bu olabilir.
Para nedir? Para modern yaşamın olmazsa
olmaz bir parçasıdır. Para, bazı temel fonksiyonları yerine
getiren özel bir maldır. İktisatçılar parayı
Değişim aracı, değer saklama aracı ve hesap
birimidir. ve Para, paranın yaptığı şeydir. diye
tanımlarlar. Ülkeler, paralarını iyi veya kötü yönetmelerine
göre başka ülkeler üzerinde hükümranlık kurabilirler ya da başka
bir ülkenin boyunduruğu altında yaşamak zorunda kalırlar.
Bu, paranın ülkeler üzerindeki oyunudur. Enflasyon da nihayetinde parasal
bir olgudur. Enflasyon, paranın üzerindeki belirsiz, gizli bir vergidir ve
paranın gariban, yoksul üzerindeki oyunudur. Kimi zaman da para
insanın inandığı değerlerin dışına
çıkıp çıkmayacağının imtihanı olur.
İslam âlimi Burhanettin Asuki demiş ki: İnsan emir ve tesiri
altında olduğu şeyin kölesidir. Dolayısıyla
parayı amaç olmaktan çıkarıp helaline haramına, akına
karasına, nereden ve ne şekilde geldiğine bakmaksızın
amacınız hâline getirirseniz, Allah muhafaza, imtihanı
kaybedersiniz. İmtihanı kaybeden parayı
inandığına ortak koşar. Bu da paranın inanç üzerindeki
oyunudur.
Genel Kurulumuzda bugün, para
piyasalarının en önemli oyun kurucuları bankalar ve bankalara
ilişkin düzenlemeleri görüşüyoruz. Tabii, enflasyonu, banka
mağdurlarını, borçları, kartları, kredileri, sokaktan
gelen çığlığa kulakları tıkayıp
duvarların ardına bırakarak görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bankacılık
sektörü 2019 yılını son yılların en düşük kâr
oranıyla kapattı. Bankacılar kâr etsin, vatandaşın
üzerinden büyük paralar kazansın diye bir temennimiz yok ancak
bankaların zarar etmesinin en büyük nedeni batık kredi
oranlarının yükselişi yani vatandaşın
aldığı kredinin borcunu kapatamaması, kart borcunu
ödeyememesi; diğeri de vatandaşın Türk parasına güvenmeyip
parasını dolarda bekletmesi. Gerçi bankalar 2020
hesaplarını düşen faizler, ticari kredilerdeki büyümeye yönelik
teşvikler üzerine kursa da istikrarsız ekonomi ve Hükûmetin kendi
finans kuruluşlarını oluşturmak üzerine yaptığı
hesaplar Türk ekonomisinde yaşanacak soğuk rüzgârların
esintisini şimdiden hissettiriyor.
Parası olmayanın zaten parayla işi
yok da parası olanın da Türk parasıyla işi yok. Parası
olan, bankaların döviz hesabında döviz yükselsin diye el
ovuşturuyor. Merkez Bankası verilerine göre gerçek ve tüzel
kişilerin yabancı para mevduatı katılım fonu dâhil 1
trilyon 327 milyar lira -eski parayla katrilyonun üzerinde- toplam mevduat ise
2,6 trilyon lira. Bu demek oluyor ki yabancı para mevduatının
toplam mevduata oranı yüzde 50,9. İşte, bu yükseliş
bankacılık sektörü için sıkıntı oluşturuyor ve
bankalar da Tamam, dövizin bizim bankamızda durması iyi de birden
yükselirse ne olur? diye kara kara düşünüyor. Piyasaları denetim
altına alması gereken ekonomi patronu Damat Bey de Merkez
Bankasına alternatif yeni bir oluşum hayalleri kuruyor. Ne TÜİK
tarafından törpülenen uyduruk enflasyon rakamları ne banka faizlerine
müdahale, parası olanı etkilemiyor.
Yine, Merkez Bankasının 2019
yılında açıkladığı 96,7 milyar liralık
takipteki alacak miktarının 2019 Aralık ayında 147 milyara
ulaşmasının aynen Hükûmeti etkilemediği gibi. Velhasıl
zenginin parası züğürdün çenesini yormaya devam ediyor, vatandaş
borcundan dolayı ailesiyle birlikte siyanür içip intihar ediyor,
Çocuklarım aç. diye kendini yakıyor, kamyonuna kendini asıyor
ama bu durumda bile AK PARTİsi vicdanını acıtmak yerine
psikiyatrik teşhislerle vatandaşı suçlamaya devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, hep diyorum ya,
artık kanun teklifleri gelirken Hazinedeki gedik ne kadar
kapatılacak, kimin işine yarayacak, hangi inat için kanun
çıkarılacak? ona bakmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Yine, önümüzde ceza
eşittir para denkleminden yola çıkan Hükûmetin getirdiği
parasal oranda düzenlemeler, Avrupa Birliğinin deklare ettiği
düzenlemeler, Varlık Fonunun para kasalarını dolduracak
düzenlemeler, yurt içinden umudunu kesen Hükûmetin yurt dışından
sermaye getirmeye yönelik yaptığı düzenlemeler Hükûmet nezdinde
bir kabul sağlasa da Anayasaya aykırılıklar, Ben getirdim
oldu. şeklinde yaptırımlar ve palyatif önlemlerle
sınırlı olması sebebiyle, Meclisin onayından
geçse bile vicdanların onayından geçmeyen kanunlar. Bu nedenledir ki
AK PARTİsinin, bir defa daha, günü kurtarma adına alelacele Meclise
getirilmiş kanun teklifleri yerine ülkenin gerçek gündemine
odaklanmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Muş bir talebiniz oldu herhâlde, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
60.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün müzakereler sırasında
Mardin Valisiyle ilgili, Mardin Büyükşehir Belediyesine kayyum olarak
görevlendirilen valiyle ilgili, bir yeğeninin İzmirde oturuyorken
valilikte, valiliğin bir şirketinde, büyükşehrin bir
şirketinde genel müdür olarak görevlendirildiği iddiası dile
getirildi. Ben bu konuyla alakalı bilgi istedim, bilgi talep ettim. Böyle
bir şey olmadığı ifade edildi bize. Eğer HDP Grubu bu
noktada, bunun doğru olduğu iddiasında ısrarcıysa, bu
isim kimdir, bunun sigorta vesaire falan girişleri varsa bunları
bizimle paylaşsınlar çünkü ben aldım, net bir şekilde böyle
bir şey olmadığını ifade ettiler bize. Eğer
bunlar varsa, bizimle paylaşırlarsa biz de ona göre tekrar durumu
ileteceğiz ilgililere.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 176 sıra sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 8- 5411
sayılı Kanunun 68inci maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde bulunan "(a), (b), (c) ve (d) ibaresi "(a), (b), (c),
(d) ve (h) şeklinde ve fıkrada bulunan "plân ibaresi
"program şeklinde değiştirilmiştir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Sibel
Özdemir Atila
Sertel Mahmut
Tanal
İstanbul İzmir İstanbul
Emine Gülizar
Emecan Serkan
Topal
İstanbul Hatay
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
-Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen, Hatay milletvekilimiz Sayın Serkan Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Ocak ayı
ekonomik verilerini bir kez daha sizinle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlar. Enflasyon, TÜFE bazında maalesef yüzde 12,2ye yükseldi. İşsizlikte
resmî rakamlar: Tarım
dışı işsizlik oranı yüzde 15,7ye yükseldi, genç
işsizlik oranı yüzde 25,3e yükseldi, genel işsizlik oranı
yüzde 13,7ye yükseldi. Dört kişilik bir ailenin açlık
sınırı 2.219 lira, yoksulluk sınırı 7.229 lira
değerli arkadaşlar. Bütün bunlara rağmen, manipülasyon
yapılmasına rağmen, millet görmesin diye manipülasyon
yapılmasına rağmen, yine de birçok vatandaşımız
hayatına kıymaya devam ediyor.
Rakamlar gizlenmeye çalışılıyor,
enflasyon sepeti değiştirilmeye çalışılıyor.
Bütün bunlara rağmen halk pazara gidemiyor, halk bakkala gidemiyor,
markete gidemiyor, hatta hastanelere bile gidemiyor çünkü her yerde para
alınıyor. İnanın, doğan bebekten para
alınıyor, ölenden bile para alınıyor. Ancak ne kadar para alınırsa
alınsın, yine maalesef ekonomi düzelmiyor, ülkeye huzur gelmiyor,
refah gelmiyor çünkü mevcut iktidar halkı değil, rantı
düşünen bir anlayışla hareket ediyor. Tabii, bunun için hep
diyoruz Büyümek için üretmek gerek, büyümek için ekonomiye müdahale etmemek
gerek. ama maalesef AK PARTİ yine bildiğiniz AK PARTİ.
Değerli arkadaşlar, ülke kaynakları
bir bir yok ediliyor, bir Varlık Fonu var, oraya aktarılmaya
çalışılıyor ve şu anda yine bu kanunla
bankacılığa müdahale etmeye çalışılıyor.
Tabii, kamu bankalarını yandaş şirketlerin finansman
açığını kapatmak için kullanıyor. Hatta kuruluş
amacı çiftçiyi desteklemek olan Ziraat Bankası, müteahhitlerin elde
kalan AVMlerini satın almak için araç olarak kullanılıyor,
hatta futbol takımlarının borcunu ödemek için de
kullanılıyor. Keşke, keşke can çekişen
ayakkabıcı esnafımıza yardımcı olabilselerdi.
Şimdi, tabii, son zamanlarda
bankacılık sektörü iyi. Madem bankacılık sektörü iyi, bu
kanun neden geldi arkadaşlar? Hadi, bir de Ekonomik kriz yok. deniliyor.
Ekonomik kriz yoksa o zaman Varlık Fonunu niye borçlanma aracı olarak
kullanıyorlar? Bir kez daha buradan sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, başkanlık
sisteminden önce, AK PARTİli arkadaşlarımız Ülkeyi
şaha kaldıracağız. dediler ama geldiğimiz yerde ne
şahı, ne şahı, mat oldu arkadaşlar. Ekonomi
çökmüş hatta işlemeyen, özürlü bir demokrasiyle karşı
karşıyayız.
Şimdi, tabii, değerli arkadaşlar,
elde ne var ne yok Varlık Fonu adıyla müzayedeye
çıkarıldı her şey yani hazinemiz müzayede salonuna döndü.
Devletin içinde, denetimden uzak, paralel bir ekonomik yapı kuruldu
Varlık Fonuyla. Bin yıllık devlet geleneğimiz tek
hissedarlı anonim şirkete çevrildi. Yönetimde tek adam, denetimde tek
adam, hepsi tek adam, Cumhurbaşkanı tek adam, Genel Başkan tek
adam, Varlık Fonu Başkanı da yine aynı adam. Şimdi,
bunu gerçekten içinize sindirebiliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Bakın, burada her fırsatta beka sorunu
diyen arkadaşlara da buradan birkaç şey söylemek istiyorum: 82
milyonun bekasını, yetkiyi tek kişiye vererek mi
düşünüyorsunuz? Bakın, bu beka kimin bekası; sarayın
bekası mı, halkın bekası mı? Gerçekten otoriter bir
rejime gidildiğinin farkında değil misiniz değerli
arkadaşlar?
Tabii, şimdi, biz bunu burada söylediğimiz
zaman oradan laf atan arkadaşlarımız
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Oradan laf atmayın, herhâlde bundan
sonra da, sataşmalardan dolayı bakanlık kurulmayacak, o yüzden
laf atmanıza gerek yok. Çıkın bu kürsüye, benim söylediklerimin
doğru olmadığını söyleyin değerli
arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakınız, bir çok siyaset bilimci demokrasi ile ekonominin doğru
orantılı olduğunu örneklerle açıklıyorlar. Mesela
tarihten Atina ve Sparta devletlerini, günümüzden de Güney Kore ve Kuzey Kore
örneklerini veriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın,
şimdi, bunu her zaman söylüyoruz: Demokrasi güçlü olursa adalet güçlü
olur; demokrasi güçlü olursa ekonomi güçlü olur, eğitim güçlü olur;
demokrasi güçlü olursa üretim artar, güven artar, yatırım artar,
huzur gelir, bereket gelir. Ama tabii, maalesef şunu özellikle belirtmek
istiyorum değerli arkadaşlar: Önce AK PARTİnin yükselme dönemi
vardı, gökdelenler vardı, o zaman dikey mimari; şimdi duraklama
dönemi ve gerileme dönemi, yatay mimari; bir de arkadaşlar önümüzdeki
süreçte parçalanma dönemi, o da düşey mimari olacak muhtemelen, önümüzdeki
süreçte bunu göreceğiz.
Son olarak tarihten bir anekdotla kapatmak istiyorum
cümlelerimi değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, Osmanlı İmparatorluğu
döneminde dönemin padişahı IV. Murat devletin çöküşünü
engellemek adına herkese diyor ki: Bana bir rapor hazırlayın.
Tabii, kimse buna cesaret edemiyor. O dönem biri çıkıyor, cesurca,
özgürce padişaha bir risale hazırlıyor. Devlet
kurumlarının içerisindeki bütün aksaklıkları, çöküşü,
rezaletleri cesaretli kalemiyle anlatıyor, Koçi Bey Risalesi diyoruz biz
buna, Koçi Bey Risalesi. Şimdi, değerli arkadaşlar, AK
PARTİnin bugüne kadarki, on sekiz yıllık, ekonomideki
tahribatını, bırakın Koçi Bey Risalesini, burada 600
milletvekilinin risalesi bile düzeltemez. Evet, çözüm var mı? Çözüm var,
bir tek çözüm var: AK PARTİnin parçalanma döneminde ve önümüzdeki ilk
süreçte, Allahın izniyle de ilk seçimde Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında Türkiyeyi şaha kaldıracağız, ekonomiyi
düzelteceğiz ve Türkiyeyi dünyada istediği konuma getireceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır.
Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mahmut
Celadet Gaydalı Meral
Danış Beştaş
Muş
Bitlis Siirt
Mehmet
Ruştu Tiryaki Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül
Batman Mersin
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan.
Süreniz beş dakika. (HDP sıralarından
alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Yüksek cari açık ve dış borca dayalı
sermaye birikim rejimi duvara tosladı. Önce uluslararası süreçlerin
etkisiyle bir döviz krizi, ardından döviz kurundaki anormal dalgalanma
sebebiyle reel sektörün, şirketlerin borcunu ödeyememesinden kaynaklı
büyük bir borç krizi ve ardından da finansal kriz arzıendam etti.
Şimdi, bir finansal kriz süreci
yaşanıyor, bankaların kâr marjları ciddi manada
düşmüş durumda. 2009un on birinci ayı itibarıyla bir
önceki yıla göre yüzde 8in üzerinde bu kâr payları azalmış
durumda. Batık kredi miktarı bir önceki yıla göre yüzde 56
oranında artmış ve bankaların bütün bu kriz konjonktürü
sebebiyle borçları hem artmış hem de var olan borç sebebiyle
durumları ciddi sıkıntıya girmiş durumda.
Şimdi, AKP, banka zararlarının sebebi
kendisi değilmiş gibi, bu zamana kadar yaptığı
biçimde, geldiği yol ve yöntemlerle bu sorunu çözeceğini var
sayıyor. Oysa düşük faizli kredi ve düşük kur politikası,
AKPnin siyasi zoruyla bankalara, finans piyasasına dikte ettirdiği
bir şeydi. Amacı neydi? Konut stokunun azalması, kredilerin ucuzlaması
ve insanların rahatlıkla konut almaya
Yani AKPnin destek
kıtası hâline dönmüş olan bu inşaat baronlarının
cebini doldurmak için, balon hâline gelen emlak sektörünü yeniden üretim
yapabilir hâle getirmekti. Şimdi, krize sebep olan bu merkeziyetçi, bu
garnizonvari politikalarla krizden çıkacağını varsayan bir
fasit dairenin içerisine yuvarlanmış durumda. Aynı
dolaşmış orlonla oynayan kedi yavrusu gibi, orlonun
başı nerede sonu nerede belli değil ama belli ki bu inzibati yol
ve yöntemlerle, özellikle BDDKnin etki alanının
arttırılmasıyla, Varlık Fonuna sınırsız
borçlanma hakkının tanınmasıyla beraber bunun içerisinden
çıkılacağı ufukta görünmüyor.
Değerli arkadaşlar, her krizin iki cephesi
vardır; bu cephelerden bir tanesi sermaye ve iktidar cephesidir,
diğeri halk ve yoksullar cephesidir. AKP bu teklifiyle sermaye ve iktidar
cephesine ilişkin bir çözüm sunduğunu varsayıyor. Aslında
onun için dahi bir çözüm söz konusu değil çünkü bu verili yapıyla
finansal sektörün, sermaye piyasalarının yapısal krizlerinin
çözülmesi mümkün değil ama yoksullar cephesi, halk cephesi söz konusu
olduğunda buraya ilişkin herhangi bir tedbir söz konusu değil.
Bütün krizlerde bölüşüm ilişkileri devlet
eliyle yeniden tariflenir ve bütün krizlerdeki eğilim alt
sınıflardan yukarıya doğru bir servet transferinin
olması ve sermayenin merkezîleşmesidir. İşte, aslında
AKPnin getirmiş olduğu bankacılık düzenlemesiyle birlikte
aşağıdan yukarıya doğru bir servet transferi olurken
aynı zamanda bölüşüm ilişkileri de yeniden tarifleniyor.
Bakın, bu insanı tanıyor musunuz,
bilmiyorum. Bankacılıkla çok yakın ilişkisi olan bir
kişi, teklifin ilk elden muhatabı şu gördüğünüz; tanır
mısınız, bilmiyorum; gerçi artık
tanıyamazsınız, dün itibarıyla arkasında bir not
bırakıp intihar etti banka borçları yüzünden ve parasal
sorunlardan. Denizbanka 26 bin, Fibabanka 450 lira borcum var, ödeyemedim.
Kimseye kızgın değilim. Herkes hakkını helal etsin.
diyor Halit Yılmaz. Son. diye de altına yazmış.
Dedim ya, her krizin iki cephesi vardır; bir cephe
sermaye ve zenginlere ait cephedir. İşte AKP, bankacılık
sektöründeki düzenleme çabasıyla birlikte aslında hem bu sektörün, bu
kesimin, bu cephenin ihtiyaçlarını karşılarken ve
onların krizden çıkmasını sağlarken aynı zamanda
bir başka şeyi daha yapıyor; o yaptığı şey
de bu egemen blok içerisinde, daha sonra belki İş Bankasına
çökmek suretiyle, BDDKnin yetkilerini artırmak ve bu alanda finansal bir
konfigürasyon değişikliğini yeniden sağlamak suretiyle
kendisine ciddi bir sermaye kaynağı da oluşturmuş olacak
ama az önce gösterdiğim resimdeki insana ve sayabileceğimiz daha
binlerce insana ilişkin hiçbir çözüm önerisi sağlanmış
değil, o da bankazede arkadaşlar, bankayla onun da ilişkisi var.
Bankaların zarar etmesi, kâr marjlarının düşmesi, borç
içerisinde, batık içerisinde olması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
batmış olması sayenizde ve
aslında bir taraftan da onları kurtarmaya
çalışıyorsunuz hem de kendi sermaye sisteminizin
sürerliğini sağlamaya çalışıyorsunuz ama diğer
taraftan bankacılığın, finans sektörünün diğer yüzü,
madalyonun diğer tarafı olan şu mektubun sahiplerine ilişkin
yaptığınız şey üç kuruşluk asgari ücret
zamlarının ötesinde bir şey değil. Dolayısıyla,
bakın, banka için batık kredi batık kredidir ama böyle insanlar
için batık kredi bir felakettir, bir toptan yok oluştur.
Değerli arkadaşlar, bir yandan sermaye
gelsin diye uğraşan bir ticari zekâ, diğer taraftan, böyle
inzibati tedbirlerle, her şeyi Erdoğana bağlayıp bütün
finans piyasasını, bütün bankacılık sektörünü tek elde
toplama aklıyla sermaye dışarıya kaçsın diye
uğraşan bir başka ticari zekâ; siz hangisisiniz, vallahi
işin içerisinden çıkmış değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) Son cümlem Sayın
Başkan.
Size sormak istiyorum değerli AKPliler, siz
kimsiniz, ne yapmaya çalışıyorsunuz ve bu konuda neye hizmet
etmeye çalışıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkalığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 9uncu maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 9- 5411 sayılı Kanunun 69 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan Kurumca ibaresi Kurum
tarafından şeklinde, birinci fıkrasının (a) bendinde
yer alan (a), (b), (c) ve (d) ibaresi (a), (b), (c), (d) ve (h)
şeklinde, (b) bendinde yer alan , (g) bendi ile ilgili olarak ibaresi
veya şeklinde, plân ibaresi program şeklinde ve plânın
ibaresi programın şeklinde değiştirilmiştir.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Şenol
Sunat
İzmir Adana
Ankara
Ümit
Beyaz Dursun
Ataş Feridun
Bahşi
İstanbul
Kayseri
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYON SÖZCÜSÜ İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Sayın
Dursun Ataş.
Süreniz beş dakika Sayın Ataş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesi üzerine İYİ PARTİ grubu adına söz almış
bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İlgili maddeyle 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 67nci maddesinde bazı düzenlemeler
yapılmaktadır. Bu yapılan düzenlemelerle finansal piyasalarda
daha etkin ve verimli çalışma amaçlansa da yapılan bu
düzenlemeler finansal piyasaların şeffaflık ilkesini ihlal
edecek, finansal piyasalarda haksız rekabeti oluşturacaktır.
Böylelikle, bu düzenlemeler finansal piyasalarda dengesizliğe yol
açacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu torba kanuna
baktığımızda, geneli üzerinde
değerlendirdiğimizde -tabii ki birçok madde var; içinde
katıldığımız maddeler var, katılamadığımız
maddeler var ama- insan odaklı, şu anda içinde bulunduğumuz
ekonomik krizde insanlarımızı rahatlatacak bir tane bile madde
yok. Maalesef ki bu kanunla beraber, her zaman olduğu gibi -daha önce de
kanun tekliflerinde gördük ki- yandaşlara devamlı bir şeyler
çıkarılmakta, kamu bankalarını yöneten yöneticiler ve
aynı zamanda ailelerine farklı statüler veya farklı düzenlemeler
getirilmektedir. Görüyoruz ki bu maddeyle de yine bu yandaşlar korunmaya
devam edilecektir.
Değerli milletvekilleri, günlerdir söylüyoruz,
vatandaşın sorununa çare olacak bir madde de bunun içerisine
konulabilirdi. Borçları yüzünden günlerdir -buralarda dile getiriyoruz-
insanlar intihar ediyor ve şu anda piyasalar tıkanmış
durumda ve daha önce çıkardığımız birçok düzenleme de
Üst üste 2 taksidini ödeyemeyen birçok vatandaşımız mağdur
durumda ve 4 milyon civarında vatandaşımız şu anda
bizden bir kanun bekliyor. Yeniden, vergi, SGK, KYK borçları, trafik
cezaları, bunlarla alakalı e-hacizler başladı, araç
yakalamaları başladı, banka hesaplarına blokeler konulmaya
başlandı; keşke bu maddeler içerisine böyle de bir madde konulup
yeniden bir düzenleme yapılsaydı çünkü 4 milyon civarında
vatandaşımız bu kanuni düzenlemeyi beklemektedir.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan 2020
Yılı Yatırım Programı 13 Şubat tarihinde
açıklandı. Kayserimize yine tatmin edici bir ödenek
çıkmamıştır. 12 başlık altında düzenleme
yapılan bu programda toplam 77,1 milyar Türk lirası yatırım
öngörülmektedir. Maalesef ki Kayseriye düşen yatırım
miktarının toplamı 460 milyon Türk lirasıdır. Bu 460
milyon Türk lirasının içerisine belediyelerin 102 milyonluk
borçlandırılması da dâhildir ve bunu da düştüğümüzde
Kayseriye merkezî Hükûmetten toplam yatırım miktarı 358 milyona
düşmektedir. Kayseriye ne yapıldıysa 2020 yılında da
aynı şey devam etmektedir ve toplam bütçeden Kayseriye ayrılan
pay, maalesef ki 0,49dur, yüzde 1 bile değildir. Kayseri Büyükşehrin
bütçesi 1,3 milyar olup yatırım bütçesi Kayseri bütçesinin üçte 1ine
bile tekabül etmemektedir. Melikgazi Belediyemizin 480 milyon bütçesi var.
Kayseriye ayrılan toplam yatırımın miktarı bir ilçe
belediyemizin bütçesi kadar bile değildir. Peki, bu 358 milyonun
içerisinde neler var? 3 tane üniversitemiz
Tıp fakültesine ayrılan
ödenek 96 milyon yani üçte 1i. Şehirler arası kara yollarına
-ki kara yolu ağı en büyük illerden biridir- sadece 36 milyon.
Bahçecik Barajı on sekiz yıldır devam ediyor, sulamalarıyla
alakalı kanallar bir türlü bitirilemedi, yine 38 milyon
ayrılmış. Proje tutarı 2,2 milyar olan Develi II. Merhale
Barajına ayrılan ödenek dalga geçer gibi sadece bin lira.
Değerli milletvekilleri, proje tutarı 140 milyon lira olan
Yeşilhisar Kovalı Sulama Projesine sadece 500 bin lira ödenek
ayrılmış. Şehir içi ulaşıma 166 milyon lira
ödenek ayrılmış. Develi Şehir Hastanesine 12 milyon lira
ödenek ayrılmış ve diğer tarafı da ufak tefek
yatırımlar. Bu yatırım planında yüksek hızlı
tren -yılan hikayesine dönen, her geldiklerinde müjdesini verdikleri-
projemiz maalesef ki yok. Havaalanı için 326 milyon TL ödenek
istenmiş, karşılığında sadece bin TL gibi bir
ödenek ayrılmış. Tramvay aracı için 135 milyon Türk
liralık ödenek istenmiş, maalesef ki 10 bin lira ödenek ayrılmış.
Turizm kenti diye baktığımız, ticaret kenti olan Kayseriye
turizmle alakalı en ufak bir yatırım öngörülmemiş.
Şehrimize ivme katacak, istihdam yaratacak herhangi bir yatırım
maalesef ki planlanmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Burada -tabii ki yetiştiremeyeceğim, daha
sonraki konuşmalarımda dile getireceğim- Kayseriye ayrılan
bu ödenek dışında, örnek vereceğim 3 tane şehrimiz
var. Sakın bunlar alınmasınlar, tabii ki her şehrimize
ödenek ayrılması, yatırım yapılması lazım,
sadece karşılaştırmak için veriyorum: Konyaya tramvay
hattı için, sadece 2 proje için 2,3 milyar dolar; Mersine tramvay
hattı için tek kalemde 1,5 milyar Türk lirası; Kocaeliye tramvay
için 600 milyar ayrılmış. Şimdi, buradan
baktığımızda, bizim Kayseriye toplam ayrılan
ödeneğin 3 katı, 5 katı, 7 katı sadece projelere
ayrılmış.
Konuşacağım bu konuda çok şey
var. Kayseri maalesef ki her seçimde Reise rekor oylar vermiştir ama Reis
Kayseriyi her zaman hiçe saymaktadır.
Bunun dışında, havaalanına 10
bin lira gibi bir ödenek ayrılırken Rizeye 460 milyon, Yozgata 100
milyon, Elazığa 45 milyon, Bayburt-Gümüşhaneye 140 milyon,
Hakkâriye 100 milyon ayrılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Evet, bu,
yıllardır, maalesef ki böyle süregelmektedir. Milletvekillerimiz de
137 proje 139 proje adı altında açılışlar
yapmaktadır ve kamuoyunda böyle bir algı yaratmaktadır.
Şimdi, bu ödenekleri de gördükten sonra -burada
daha çok söyleyecek şeylerim var- sayın milletvekillerimiz, AK
PARTİli milletvekillerimiz, Cumhur İttifakı milletvekillerimiz
Kayseriye bunu nasıl anlatacak, Kayseri halkımıza bunu
nasıl izah edecek? İlerleyen süreçte bunları da göreceğiz
inşallah diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul Edenler
Kabul Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 9 - 5411 sayılı Kanunun 69 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde bulunan (a), (b),
(c) ve (d) ibaresi (a), (b), (c), (d) ve (h) şeklinde, (b) bendinde
bulunan ,(g) bendi ile ilgili olarak ibaresi veya şeklinde, plân
ibaresi program şeklinde ve plânın ibaresi programın şeklinde
değiştirilmiştir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul İstanbul İzmir
Emine
Gülizar Emecan Mustafa
Tuncer
İstanbul
Amasya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYON SÖZCÜSÜ İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Amasya
Milletvekilimiz Sayın Mustafa Tuncer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclisin gündemi finans olunca ben de Et ve Süt
Kurumunun finansıyla ilgili bir konudan sizlere bahsetmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, KİT alt
komisyonumuzca Et ve Süt Kurumunun 2017 ve 2018 yılları
Sayıştay raporları görüşmeleri
yapılmıştır. Bu görüşmeler esnasında, Kurumun en
önemli gider kalemlerinden bir tanesinin de kira giderleri olduğu
görülmüştür, şöyle ki: Et ve Süt Kurumu Yönetim Kurulu, 20 Mart 2006
tarih ve 32 sayılı Kararıyla genel müdürlük hizmet binası
kiralamak üzere Genel Müdürlüğe yetki vermiştir. Bu karar
uyarınca Genel Müdürlük tarafından Ankara Çankaya Balgatta 3.886
metrekare kullanım alanı olan iş yeri beş yıllık
kira sözleşmesiyle kiralanmıştır. Sözleşmenin bitim
tarihi olan 1 Haziran 2014 tarihinden sonra da kira sözleşmesi,
sözleşmenin hususi şartlar bölümünün 19uncu maddesi gereği
her yıl uzatılmıştır. Bu binanın yetersiz
kalması üzerine de Kurum Yönetim Kurulunun 20 Mart 2013 tarihli
kararıyla ek hizmet binası olarak kullanılmak üzere yeni bir
bina daha üç yıllık kira sözleşmesiyle
kiralanmıştır. Genel Müdürlük ve ek hizmet binası olarak
kullanılmak üzere kiralanan binalar için, kiralandıkları
dönemden 2016 yılı sonuna kadar olan sürede toplam 8 milyon TL kira
bedeli Kurum tarafından ödenmek zorunda kalınmıştır.
Sayıştay, 2011 yılı raporunda
Kurumun kendi mülkiyetindeki bir binada hizmet vermesini ve kira ödemekten
kurtulması gerektiğini önermiş, bu öneri doğrultusunda,
Kurumca yapılan yazışmalar sonunda, Ankara Yenimahallede bulunan
16.816 metrekare yüz ölçümlü hazineye ait taşınmaz tahsis
edilmiş ve bu arsa üzerindeki pürüzler giderilmiş, 25/9/2014 tarihi
itibarıyla imar tadilatı da kesinleşmiştir.
Kurum, kendi mülklerine yapacakları hizmet
binaları için gerekli olan avan projesini, uygulama projesini ve
yaklaşık maliyet hesabını 5 Mart 2015 tarihinde
yaptırmış ve bu işin 2016 yılı yatırım
programına alınması için Kalkınma
Bakanlığına, bugünkü Cumhurbaşkanlığı
Strateji Daire Başkanlığına başvuruda bulunmuştur
ancak ödenek verilmediği için 2016 yılında hizmet binası
inşaatına başlanılamamıştır. Kurum,
inşaata başlanılması için 2017, 2018, 2019 ve 2020
yıllarında başvurularını yinelemiş ancak tasarruf
tedbirleri gerekçe gösterilerek yine programa alınmamıştır.
Tüm bu işlemler yapılırken Kurum da kirada oturmaya ve epeyce
yekûn tutan kira bedellerini ödemeye devam etmiş ve hâlen de etmektedir.
Hatta, Et ve Süt Kurumu Yönetim Kurulunun 25/1/2017 tarihli Kararıyla,
mevcut kiralık binaların hizmete elverişli
olmadığı gerekçesiyle, daha elverişli olan başka bir
bina aylık 185 bin TL artı KDVyle kiralanmıştır.
Hâlen bu yerde kiracı olan Et ve Süt Kurumu 2020 yılında bu yere
aylık 248 bin TL artı KDV kira bedeli ödemektedir -yani 292.640 lira
her ay kira bedeli olarak ödemekte- on beş yıllık ödenen kira
miktarını da varın siz hesaplayın.
AK PARTİ iktidarı, Et ve Süt Kurumunun
kendi mülkiyeti olan hizmet binasının yapımını sürekli
ertelemesi nedeniyle bina yapımı için harcanacak paradan kat kat daha
fazlasının kiraya ödenmesine sebebiyet vererek Kurumu ekstra zarara
uğratmaktadır. Görevi, canlı hayvan, et ve süt
piyasasının fiyatlarındaki dengenin üretici ve tüketici aleyhine
bozulmasını önlemek olan ve bu amaçla görev yapan Kurumun kendisine
ayrılan bütçeden 3,5 milyon lira parayı kira bedeline ayırması
da üretici ve tüketicinin haklarını korumak için yapılacak
harcamanın eksik yapılmasına sebebiyet vermektedir.
Yine, saray için her türlü harcamanın tasarruf
tedbirlerine bakılmaksızın yapıldığı,
Beştepedeki saray yetmezmiş gibi ayrıca yazlık ve
kışlık saray yapılmasına devam edildiği, uçan ve
yüzen saraylar alındığı dikkate
alındığında, tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek
milletin yararına çalışan Et ve Süt Kurumu hizmet
binasının yapılmayarak Kurumu yüksek ve sürekli kira ödemeye
mahkum etmenin ne tasarruf tedbirleriyle ne de samimiyetle uzaktan
yakından ilgisi yoktur. Bir örnek vermek gerekirse, Kurum 2017
yılında 250 bin büyükbaş hayvan ithal etmiştir. Bu
hayvanların 205 bin adedi Avustralyadan ithal edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayın.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Avustralya Hükûmeti kendi
hayvanlarının ESCAS isimli güvenlik belgesi olan kombinalarda
kesilmesini şart koşmuş, Et ve Süt Kurumu bu belgeye uygun
kombinası olmadığı için 205 bin baş hayvanı özel
sektörde kestirmek zorunda kalmış ve fazladan kesim ücreti
ödemiştir. Şayet Kurum, kira için yıllık 3,5 milyon lira
ödememiş olsa, çok rahat, aranan standartlarda kombinaları da kendisi
kurabilecektir. Bir an önce Et ve Süt Kurumu hizmet binasının
yapılarak Kurumun kira için ödediği paraların da üretici ve
tüketici menfaatleri için ödenmesinin sağlanması
kaçınılmazdır diyor, Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 10uncu madde üzerine
3 önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin Kanun Teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Kemal
Bülbül Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş Antalya Bitlis
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Ruştu Tiryaki Tulay
Hatımoğulları Oruç
Siirt Batman Adana
Garo
Paylan
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben dün Gezi
davası için Silivrideydim. Defalarca Silivriye gidiyoruz, biliyorsunuz.
Dün, Türkiyenin bir vatandaşı ve milletvekili olarak
yaşadıklarımdan utanç duydum arkadaşlar, utanç. Bakın,
Türkiye tarihinin en meşru ve en haklı direnişini biz hep
beraber yaptık, milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyla
birlikte.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - 30 milyon
GARO PAYLAN (Devamla) - Ve ben, Gezide olmaktan her
zaman onur duydum.
Arkadaşlar, Gezide bir şiddet vardı
ama şiddet, polisin şiddetiydi; o dönemde sizlerin
atadığı, FETÖcü dediğiniz valinin, FETÖcü
dediğiniz Emniyet müdürlerinin şiddeti vardı ve
çocuklarımızı kaybettik, gençlerimizi kaybettik,
insanlarımızın gözleri çıktı.
SALİH CORA (Trabzon) Belediye otobüslerini
yaktılar orada.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) 185 tane polis
arabasını kim yaktı?
GARO PAYLAN (Devamla) Buna karşı,
yalnızca bizler orada bir arada durmayı başardık. Orada
AKPliler de vardı, CHPliler de vardı, HDPliler de vardı,
MHPliler de vardı. O zaman İYİ PARTİ yoktu, eminim ki
onlar da vardı, onların da gençleri vardı. Hep beraberdik, hep beraber tek bir
itirazımız vardı: Tek adama, tek adamın her şeye karar
vereceği bir düzene itiraz ediyorduk Her şeye tek adam karar
vermesin. diyorduk Hep beraber karar verelim. diyorduk.
KADİR AYDIN (Giresun) AKPliler vardır
ama AK PARTİliler yoktur.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Geziye karşı maalesef dört yıl sonra
-bakın, Gezi 2013 yılında oldu- 2017 yılında kurgu bir
soruşturma hazırlandı çünkü toplumu kutuplaştırmaya
ihtiyaç vardı, Gezideki ruhu yok etmeye ihtiyaç vardı. Geziye
karşı kurgu bir soruşturma tezgâhlandı ve bunun sonucunda
Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu tutuklandı, pek çok arkadaşımız
da yargılandı arkadaşlar. İddianame bile bir buçuk sene
beklendi, bir buçuk sene sonra kurgu bir iddianame önümüze konuldu.
Neymiş? Bizim hep beraber ortaya koyduğumuz bu direnişi Osman
Kavala organize etmiş. Efendim, Sorosla ilişkisi varmış,
şuymuş buymuş diye tezgâh, kurgu, iğrenç bir iddianame
önümüze kondu ve dedik ki arkadaşlar: Yapmayın, bu yolda yürümeyin.
Ancak bakın, yargılama sürecinde pek çok itirazımız oldu.
Arkadaşlar, mahkeme başkanı Osman Kavalaya tahliye verdi
biliyor musunuz? Ne yapıldı? HSK, mahkeme başkanını
hemen görevden aldı, hemen görevden aldı, üç ay önce oldu bu olay.
Başka bir mahkeme başkanı atadı HSK. Sonra ne oldu?
AİHM tahliye kararı verdi. AİHM kararına
uymadınız Uymak zorunda değiliz. dediniz, AİHM kararını
da çiğnediniz.
Değerli arkadaşlar, Mahkûm et.
talimatını almıştı yeni mahkeme başkanı,
demişlerdi ki: Mahkûm et Osman Kavalayı. Savunmanın bütün
taleplerini yok saydı mahkeme başkanı ve mahkûmiyete doğru
yürüyordu. Değerli arkadaşlar, dün bir şey oldu, hani diyordunuz
ya, hiçbir şey olmadıysa dün bir şeyler oldu. Mahkeme
başkanına gelen talimat değişmişti, bir an önce karara
yürümeye çalışıyordu dün mahkemede biliyor musunuz? Savunma
diyordu ki: Elimde deliller var, sunmak istiyorum. Reddetti. Ne yapmak
istiyordu? Karara yürümek istiyordu mahkeme başkanı. Arkadaşlar,
sonucunda mahkeme başkanı bütün arkadaşlarımızı
saat üçte beraat ettirdi biliyor musunuz? Saat onda başladık, saat
üçte bütün arkadaşlarımızı beraat ettirdi hem de bütün
hâkimlerin oy birliğiyle beraat ettirdi. Ne oldu biliyor musunuz
arkadaşlar? Türkiyeyi normalleştirmek isteyenler bir şekilde
Sayın Cumhurbaşkanına ulaşmışlar ve onu ikna
etmişler. Sen talimat verdin, Osman Kavala tutuklandı ama dünyada bu
bizi zor duruma düşürüyor. Batıyla normalleşmek için gel bu
arkadaşları serbest bırakalım, bu talimatını
kaldır. dediler herhâlde, Cumhurbaşkanını ikna ettiler ve
sonucunda Osman Kavala ve bütün arkadaşlarımız beraat etti. Ama
arkadaşlar, saat üçten saat sekize kadar ne olduğunu hep beraber
sormamız lazım. Bakın, saat üçte beraat verildi; saat sekizde,
Osman Kavalanın 15 Temmuzu yönetmekten dolayı veya sorumlu
olmasından dolayı tutuklanmasına kadar, gözaltı
kararına kadar ne olduğunu hep beraber sormamız lazım. O
beş saatte neler değişti? Türkiyeyi normalleştirmeye
çalışan dinamik devre dışı kaldı, Türkiyeyi daha
derinlere, daha karanlığa itmek isteyen dinamik devreye geçti.
Pelikancılar devreye geçti arkadaşlar, pelikancılar.
Pelikancılar operasyonu başlattılar trolleriyle birlikte medya
üzerinden.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Kim bu pelikancılar?
GARO PAYLAN (Devamla) Sonra yargı
ayağı devreye geçti, sonra siyasi ayak devreye geçti ve bu sefer
Osman Kavalayı tekrar tutuklatmaya Cumhurbaşkanını ikna
ettiler maalesef. Maalesef diyorum arkadaşlar, utanç duyuyorum çünkü
bakın, Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 125 ülke içerisinde
109uncu sırada. Bu kararla beraber 125inci sıraya doğru
gerileyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yalan, yalan bilgi!
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, normalleşmek istemeyen çete, yapılar,
devlet içindeki yapılar devreye geçti ve maalesef Türkiyeyi daha da
aşağıya çekmek istiyorlar, normalleşmeyelim istiyorlar.
Erdoğanı Osman Kavalayı tutuklatmaya ikna etmişlerdi, evet
ve arkadaşlar, şimdi de tekrar tutuklama talebiyle Osman Kavala
mahkemeye sevk edildi, biliyor musunuz? Şu saatlerde mahkemeye sevk
edildi. Ne dediler biliyor musunuz dün serbest bırakan hâkimle de ilgili?
FETÖcü hâkimler diyorlar bugünlerde. Bugün de diyorlar ki: Daha HSKnin iki
ay önce atadığı hâkimler, yeni hâkimler FETÖcü hâkimler. diye
soruşturma açıldı. İşte, böyle bir yargı
düzeninin içinden geçiyoruz.
Değerli arkadaşlar, ne oldu?
Normalleşme isteyenler kaybetti, normalleşme istemeyenler kazandı
pelikancılar kazandı ama Türkiye kaybetti.
Dün Silivride yaşadıklarım bir film
olsaydı Hadi canım oradan! derdim Böyle kurgu mu olur? derdim
Böyle rezil bir film mi olur? derdim ama maalesef bu rezil filmi hep beraber
Türkiyede yaşıyoruz ve hep beraber kaybediyoruz arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bülbül, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 176
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, konuşmasını yapan hatip Gezi Parkında
MHPlilerin de olduğunu ifade etmiştir, başka siyasi
Bozkurt
işaretini yapan herkes Milliyetçi Hareket Partilidir anlamı
taşımaz. Bozkurt işareti, bir elin parmaklarıyla
gerçekleştirilebilecek bir işarettir. Bu noktada provokatif
maksatlarla da kullanıldığına çok kez şahit
olmuşuzdur.
Milliyetçi Hareket Partisi başıboş
insanların kendi kafasına göre hareket etiği, ülkücü hareket
başıboş insanların kendi kafasına göre hareket
ettiği bir hareket değildir. Ülkücü hareket
teşkilatlıdır ve teşkilatının ortaya koyduğu
tavır ve davranışlar doğrultusunda hareket eder. Nitekim
Sayın Genel Başkanımız, 6 Haziranda yapmış
olduğu MYK ve il başkanları toplantısının
ardından Gezi Parkı hadiselerinin büyük bir provokasyon ve
yıkım eylemi olduğuna çok net bir şekilde işaret
etmiştir. O dönemde meselenin yönetilmesi veyahut da işte
Cumhurbaşkanı olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bülbül,
lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Cumhurbaşkanı ve Hükûmet arasındaki fikir
ayrılıkları noktasında meseleyi ayrıca
eleştirmesi başka bir şeydir, Gezi Parkına dair
görüşlerimiz başka bir şeydir.
Biz Gezi Parkındaki provokasyonu,
bölücülüğü, hainliği net bir şekilde görmüş ve o zaman
işaret etmiş bir partiyiz. Gençliği de sokakların
karanlığından çıkarıp okul koridorlarına
yöneltmiş, kütüphane masalarında Türkiyenin geleceğinin
şekillendirilmesine katkı sağlamasına yönlendirmeye
çalışmışızdır. Milliyetçi Hareket Partisinin
tavrı budur, ülkücü hareket de böyle hareket etmiştir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesiyle eklenmesi öngörülen fıkranın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Cavit
Arı Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir
Antalya İstanbul İstanbul
Emine
Gülizar Emecan Atila
Sertel Abdüllatif
Şener
İstanbul İzmir Konya
Neslihan
Hancıoğlu Selin
Sayek Böke
Samsun İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Selin Sayek Böke. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Teşekkür
ederim Başkanım.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bu çağın en önemli sermayesi veri. Veri
dediğimiz şey, esasında bilgi ve bu bilgiler bizim bütün
kişisel bilgilerimizi içeriyor. Yani bugün
metalaştırılmış olan, dijital dünya içerisinde
artık en büyük sermaye olan veri dediğimiz şey içinde;
ismimizi, adresimizi, fiziksel özelliklerimizi, kişisel özelliklerimizi
hatta yapay zekânın makine öğrenmesi metodunu kullanarak ruhsal
durumumuzu dahi değerlendirebilecek bir bilgi bütününden bahsediyoruz.
Öyle bir veri ki başkasıyla paylaşılıp
paylaşılmayacağına dair karar bizim olmalı çünkü veri,
kişisel bir veri ve bu özel mülkiyetin özellikle bunca tekelleşen bir
dünya düzeninde çokça da korunması gerekiyor, şüphesiz. Ama
korunması gereken, nereden korunması gerektiğine dair tahlilin
de çok açıklıkla yapılması gerekiyor. Verimizin, biz olan
bilginin 2 temel güçten korunması gerekiyor. Bunlardan bir tanesi, bu
veriyi kullanarak bir tekel gücü oluşturan ve bu tekelleşen güç
üzerinden bizim verimizi satarak, sattığı veri üzerinden bugün
var olan eşitsizlikleri yeniden üreten ve o tekel gücü üzerinden rant elde
eden piyasayı mutlaka düzenlememiz gerekiyor. Ama bir ikinci güç daha var,
bu maddede hiç değinilmeyen, kişisel verilerimizin korunması
gereken; o güç de otoriter rejimlerde devlet gücünü kullanarak kişisel
veriyi kişiye karşı kullanabilecek kamu gücünün
partileşiyor olması riskinden doğuyor. Yani veriyi, bizim bütün
bilgimizi içeren bugünün o sermayesini sadece ve sadece tabana yaymak için
tekelleşen piyasa güçlerine karşı korumamız yetmez,
aynı zamanda, o veriyi halka ve kişiye karşı kullanma iradesini
gösterecek olan kamu gücünü elde ettiği için kendisini
tekelleşmiş gören o kamu gücünden de korumamız gerekiyor. Bu
madde, bu ikinci korumayı tamamen göz ardı ediyor.
Birincisi için ihtiyaç şuradan doğuyor:
Sayılı marka, elinizdeki cep telefonunu, bu cep
telefonlarını üretiyor yani bir avuç şirketin elinde
verilerimiz. O cep telefonunun içine giren yazılımlar
sayılı markalar tarafından üretiliyor yani oradan giden veriler
bir tekel gücün elinde birikiyor ama aynı zamanda şu da oluyor: Kamu
gücünü eline geçirmiş olan otoriter anlayışlar o listelerden
kişisel veri olan kürtaj verilerini elde edip terörist ilan etmeye gidecek
kadar kamu gücünü suistimal edebiliyorlar. O zaman eğer kişisel
verilerimizi ve halkı, gücü halka karşı kullananlara
karşı bir korumayla donatacaksak bu koruma sadece bankalara
karşı değil, gücü suistimal ediyor olan kamuya karşı
da korumakla yükümlüyüz yani bir dengeye ihtiyacımız var. Kamu gücüne
yaslanarak bireylerin veri güvenliğinin keyfî bir biçimde ihlal
edilmemesini sağlamalıyız. Öte yandan veri güvenliği
kavramına sığınarak da halkın ulaşma hakkı
olan verilere ulaşabilmesinin önünde de engel
oluşturmamalıyız. Bu denge bu maddede sağlanmıyor.
Dolayısıyla bu madde kişiyi ve halkı koruyan değil, kamu gücünü suistimal edebilmek için veri güvenliğinin
arkasına sığınan bir madde. Bu madde, bu düzeni var eden,
esasında kamu gücünü kendi iktidarı için kullanan
anlayışı tekrar eden bir madde. Neden? derseniz,
yanıtı şurada yatıyor: Maddeye göre BDDK -tırnak
içerisinde- ekonomik güvenlik sorunu görürse verilerin paylaşılmasına
engel olabilir. Kimin ekonomik güvenliği? Bu BDDK Burada bir kriz
görüyorum, aman ha durduralım. diyen vatandaşına hain
terörist damgası vuran bir BDDK. Kimin ekonomik güvenliğini
koruyacak? Ayrıca ekonomik güvenlik denen kavram, muğlak bir kavram,
tanımı ne? Somut değil Anayasayı bile ihlal ediyor. Çünkü
keyfîliğe kapı açan bir maddeyle karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE
(Devamla) Hemen toparlıyorum.
Hangi bilginin
sır olması gerektiğine nasıl karar verildiğini birkaç
örnekle vereyim. Partimizden değerli milletvekillerimiz sormuşlar:
TRTye 2 milyar lira ödüyor vatandaş, bu para nereye
harcanmış? Yanıt gelmiş: Ticari sırdır.
Milletvekillerimiz sormuş: Şehir hastaneleri... Müthiş bir yük
altındayız. Para nereye gidiyor? Cevap gelmiş: Ticari
sır. Milletvekillerimiz sormuş: Afrinden kaçak getirilen
zeytinyağlarının ne kadarı piyasaya sürüldü? Yanıt
gelmiş: Ticari sır. Burada yanıt çok belli: Her şeyi
ticari sır yapıp halktan kaçırmayı düşünüyorsunuz.
Bu madde, bir kez daha
düzende krizi çıkartmaya devam eden bir maddedir, mutlaka geri çekilmesi
gerekir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle eklenmesi
öngörülen fıkranın aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Sır
niteliğindeki bilgilerin, üçüncü ve dördüncü fıkralar uyarınca
yapılacak paylaşım ve aktarımlarına ilişkin
kapsam, şekil, usul ve esasları belirlemeye veya bunlara ilişkin
sınırlamalar Kurul tarafından hazırlanan yönetmelikle
belirlenir.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Şenol
Sunat Feridun
Bahşi
İzmir Ankara Antalya
İsmail Koncuk Hayrettin
Nuhoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Adana İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hayrettin Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık
Kanunu başlıklı torba kanun teklifinin 10uncu maddesi üzerine
söz aldım. Selamlarımı sunarak başlıyorum.
Son yıllarda kanunlarda yapılan
değişikliklerin büyük çoğunluğunda kısa süre sonra
yeniden değişiklik yapma zarureti hasıl olmaktadır. Bunun
esas sebebi, iktidarın uzun vadeli ve planlı düşünme ve
çalışma yeteneğinin olmamasıdır. Çok bilinmeyenli
denklemler karışışında bocalayan ve kısa vadeli
çare arayanlar köklü çözümler getiremez. Artık kanun teklifleri Bakanlar
Kurulu tarafından hazırlanmıyor, Külliyede hazırlanıp
torba kanun tekliflerine doldurularak komisyona, oradan da Genel Kurula
geliyor. Geliyor gelmesine de kanunlaşmadan önce, kanunlaşmış
gibi de paylaşılıyor. İşte bu davranışlar
devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz.
Diğer taraftan, 10uncu madde, uygulamada
keyfîliğe neden olabilecek nitelikte olup şayet Anayasaya
aykırılık yönünden Anayasa Mahkemesine gidilirse iptal
edilebilecektir. Günümüzde gelişen teknolojik ortamda kişisel
verilerin önemi çok artmıştır. Kişileri ve toplumu veriler
üzerinden sahtekârların tuzağına düşürmekten korumak
devletin görevi olmalıdır. Tekelleşen piyasa koşulları
ve iktidarı elinde tutanların verileri kullanma ihtimali
vatandaşı korumasız bırakabilir. Bu sebeple, sır
niteliğindeki bilgilere sınırlama getirme yetkisinin bir kurula
verilmesi keyfîliğe yol açabilecektir. Biz, bu hâliyle maddeyi uygun
görmüyoruz, sadece 10uncu maddeye değil, kanunun tümüne hayır
diyoruz.
Değerli milletvekilleri, son günlerde gene
FETÖnün siyasi ayağı yoğun olarak konuşulmaya
başlandı. Ben size siyasi ayakla ilgili bir örnek vermek istiyorum:
Bir üniversitemizde FETÖ soruşturma komisyonu kurulmuş. Komisyon
başkanı sanığa soruyor: Cemaat toplantılarına
gitmişsin, doğru mu? Evet, gittim efendim. Nasıl gittin?
Bülent götürdü efendim. Bülent kim? Yanınızda oturuyor efendim.
Dönüyor Bülente Bülent, bu adamı cemaat toplantılarına sen mi
götürdün? Başkanım, birlikte götürmüştük ya. diyor. Gerçek
durum bu olaydaki gibidir. Defalarca tekrarladık,
başkalarını suçlayanlar etraflarına veya aynaya bakarlarsa
FETÖnün siyasi ayağını göreceklerdir.
Değerli milletvekilleri, siyasi ayak başka
konularda da aranmalıdır. Çözüm süreci adını vererek
terörle mücadeleyi askıya alan; güneydoğudaki önemli birçok
yerleşim yerini hendeklerle, bombalarla kuşatan; 800e yakın
güvenlik görevlisinin şehit olmasına, 300den fazla sivil
yurttaşın hayatını kaybetmesine yol açan olayların
arkasındaki siyasi ayak nerededir? Haburda çadır mahkemeleri
kurdurarak PKKlı teröristleri -üstelik terörist kıyafetlerini
çıkarmadan- törenlerle karşılayan, rahatsız olmasınlar
diye Türk Bayrağı ve Atatürk posterlerinin bile kaldırılmasını
sağlayan siyasi ayak kimdir, kimlerdir? İmralıyla görüşen,
Osloda müzakere eden, Dolmabahçede mutabakat metni yayınlayanların
siyasi ayağı yok mudur? Bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü
peşmerge kıyafetli PKKlıları kaymakamlara, valilere
ağırlatarak Kobaniye geçmesini sağlayan; PYD-YPGye
katılarak Afrinde, Azezde Türk askerlerini şehit edenleri oralara
gönderen siyasi ayak nerededir? Suriyenin kuzeyindeki PYD ve YPGyi kuran,
yöneten elebaşıları Ankaraya getirip görüşenlerin ve
pasaport verenlerin siyasi ayakları yok mudur? Ege Denizinde 18 Türk adasının
Yunanistan tarafından işgal edilmesine göz yumulmasının
arkasındaki siyasi ayak kimdir? Bugün Mustafa Akıncı Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
makamını işgal ederek Türk milletini incitecek sözler sarf
ediyorsa, onu Cumhurbaşkanlığına getiren süreçte Rauf
Denktaşı Ergenekoncu diye tutuklamaya kalkışan, Annan
Planının kabul edilmesi için baskı yapan siyasi ayağı
araştırmak gerekmez mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Sakallı
emekli generalin bir ay önce İstanbuldaki bir toplantıda Kurulacak
ASRİKA devletinin başkenti İstanbul, resmî dili Arapça olsun.
demesine rağmen hakkında hiçbir cumhuriyet savcısının
soruşturma başlattığını bugüne kadar
duymadığımıza göre, dayandığı siyasi ayak
yok mudur?
Kızılay gibi bir kuruluşun
itibarını düşüren, kurban paralarını
topladığı hâlde kurban kesmeyen şartlı
bağış adı altında milyonları Vergi
kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başkadır.
diyerek başka yerlere gönderen ve hâlâ orada pişkince oturmaya devam
eden kişiye sahip çıkan siyasi ayak yok mudur?
Siyasi ayak konusunda İYİ PARTİ
olarak verdiğimiz araştırma önergeleri reddedilse de Türk
milletinin menfaatlerini korumaya devam edeceğimizi bildirir,
saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Maddenin
oylamasında karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
10uncu maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.23
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, oylama işlemini
tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
10uncu maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, 11inci madde üzerinde
3ü aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge bulunmaktadır.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutup
daha sonra birlikte işleme alacağım. İlk önce aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş Kocaeli Bitlis
Mehmet
Ruştu Tiryaki Kemal
Bülbül Meral
Danış Beştaş
Batman Antalya Siirt
Diğer önergenin imza sahipleri:
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Hüseyin
Örs İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi
Trabzon Adana Antalya
Şenol
Sunat
Ankara
Diğer önergenin imza sahipleri:
Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan Mahmut
Tanal
Antalya İstanbul İstanbul
Sibel
Özdemir Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
İstanbul Konya Samsun
Atila
Sertel
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, önergeler üzerinde söz
isteyen arkadaşlarımıza söz vereceğim.
İlk söz Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Ömer
Faruk Gergerlioğluna aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL döneminde çok
cinayetler işlendi, çok büyük hukuksuzluklar yapıldı iktidar
tarafından. İnsanlar bir gece yarısı sorgusuz sualsiz
işlerinden ihraç edildi ve bir köşeye
sıkıştırıldı ve ardından insanlar bu
hâlleriyle intihar etmeye başladı. En az 60 kişi intihar etti,
binlerce kişi kanser oldu, kalp kriziyle hayatına veda etti.
Bunların çoğu yetişkin insanlardı ama OHAL döneminin
zulümleri sadece yetişkinleri bulmadı, çocukları da buldu
maalesef.
Bugün, size çok önemli bir vakayı
anlatacağım, lütfen dikkatle dinleyin. Bu vaka
karşısında -siyasi parti ayırt etmeksizin- vicdanı
sızlamayan bir vekil olacağını tahmin etmiyorum ve çözüm
için gayret etmeyen bir vekil olacağını da tahmin etmiyorum.
Değerli arkadaşlar, şu
gördüğünüz çocuk, Ahmet Burhan Ataç anne ve babasının şok
bir şekilde gözaltına alındığı tarihte kemik
kanserine yakalanıyor. Doktorlar tarih olarak bu gözaltı dönemini
söylüyorlar. Büyük bir şok yaşıyor çocuk. İmmün direnci
düşüyor ve kemik kanseri oluyor. Sol skapula kemiği alınıyor
ve sol kolu işlemez hâle geliyor. Ameliyatlar, kemoterapiler,
radyoterapiler
Bu arada, çocuğun babası cezaevinde, annesinin de
yurt dışı yasağı var. Babasını ziyarete
gittiğinde -ki babasını çok seven bir çocuk, saçları
kemoterapiden dolayı dökülen bir çocuk- babası empati yapmak için
Oğlum bak, benim de saçlarım döküldü. diyerek, usturaya vurarak onu
karşılıyordu ve çocuğu teskin etmeye
çalışıyordu. Çocuk, baba hasretiyle yanıp tutuşuyordu
ve aile babanın tutuksuz yargılanması için bir çare
arıyordu ama bir türlü olmuyordu. Aile beni de ziyaret etti Mecliste ve
durumları için bir çare istediler, aradılar.
Saçları dökülmüş Ahmet Burhan Ataçı
görüyorsunuz, inanın ki çok duygusal bir çocuktu. Yanında baba
dediğimde gözyaşları dökülen, kendisine dokunduğumda
ağlayan bir çocuktu; depresyonda, çok üzüntülü, sıkıntılı
bir çocuktu ve çare bulunamıyordu, hastalık ilerliyordu. 4üncü evre
kemik kanseri oldu artık geçtiğimiz aylarda ve çocuğun durumu
kötüleşiyordu. Ardından yeni bir tedavi umudu doğdu. KHKli
Profesör Haluk Savaş Almanyada bir tedavi denemişti. Ölmek üzereydi
Türkiyedeki tedaviler sonrası. 2-3 ay ancak yaşarsın.
denmişti ama Almanyadaki farklı bir teknolojik destekli
kemoterapiyle şu anda hâlen yaşıyor ve âdeta dirildi, ömrü
uzadı, çok iyi bir durumda. Bu çocuk için de aynı tedavi Almanyada
düşünüldü ve Almanyaya gitmesi istendi ama baba cezaevindeydi, annenin
yurt dışı yasağı vardı ve yurt
dışına çıkışları büyük problemdi. Aylarca
anne mahkemeye dilekçeler verdi, yurt dışı yasağı
kaldırılmadı. En sonunda Almanyaya gidişi babaannesiyle
mecburen oldu ve bu arada, tabii, Almanyadaki kemoterapi için 50 bin euro
gerekiyordu. Sosyal medya kampanyalarıyla tüm vicdanlı insanlar bu 50
bin euroyu topladı ve Almanyaya ancak babaannesiyle gitti ama çocuk
babaannesiyle giderken annesi ona pembe bir yalan attı, Ardından ben
de geleceğim. dedi. Çocuk kemoterapiyi aldı ama sürekli
ağlayarak ağrılar, acılar içindeyken Annem nerede? dedi
ve onu ikinci kemoterapi kürüne kadar Almanyada tutamadılar, mecburen Türkiyeye
döndü. Kemik kanseriydi ve metastaz yapmıştı, bacak kemiklerine
sıçramıştı, bacak kemiklerinde kırıklar ortaya
çıkmıştı, alçıya alınmak zorunda kaldı.
Çocuk çok zor durumdaydı, tekrar Almanyaya annesiz gitmek istemiyordu.
Bunun üzerine mahkemeye baskı yapıldı ve sonunda Mersin 7.
Ağır Ceza Mahkemesi yurt dışı yasağını
kaldırdı şu kararla. Anne pasaport için hemen müracaat etti ama
karşısına ikinci bir soruşturma çıktı,
hakkında bir soruşturma dolayısıyla Adana
Savcılığı yurt dışı yasağı
koymuştu. Tüm vicdanlı insanlar Twitterda hashtag çalışmasıyla
Ahmet Almanyaya annesiyle gitsin. dedi. 270 bin tweet atıldı,
Türkiye Twitter tarihinin rekoru kırıldı ve pazartesi günü Adana
Savcılığı çocuğun sağlık nedenleri dolayısıyla
Bu yasağı kaldırıyoruz. dedi. Herkes çok sevindi, bayram
etti âdeta tüm insanlık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Ama
ardından gelen gün bir şok haberle karşılaştık. 7
Şubatta yurt dışı yasağını kaldıran
Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesi Adana Cumhuriyet
Savcılığının 16 Şubattaki kararı
sonrası her nedense 17 Şubatta tekrar yurt dışı yasağı
koydu. Değerli arkadaşlar, kulaklarımıza inanamıyoruz,
gözlerimize inanamıyoruz, evraklar burada. Yani bir çocuğun yurt
dışına gitmesini engellemek hangi anlayışla
açıklanabilir, hangi devlet anlayışı bunu yapabilir?
Değerli arkadaşlar, yargı, hukuk ne
için vardır, ben size sorarım? Hukuk, adalet için değil midir?
Onu da geçelim, hukuk insan için değil midir? Bu annenin yurt
dışı yasağı niye hâlen devam ediyor? Ben tüm Meclise
sesleniyorum: Lütfen bu insanlık ayıbını gelin hep birlikte
kaldıralım, bu çocuk 27 Şubatta ikinci kür için Almanyaya
gidecek ve onu tüm bir Türkiye toplumu olarak, parti ayırt etmeksizin
lütfen gönderelim, hepimiz gayret edelim. Bu ayıbı insan olarak kabul
etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerindeki konuşmacımız Trabzon Milletvekilimiz
Sayın Hüseyin Örs.
Süreniz beş dakika Sayın Örs.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 11inci maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım, hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, etkin bir sermaye
piyasasının oluşumunun temelinde güven ve fırsat
eşitliği ilkeleri yer almaktadır. Ancak, zaman zaman piyasalarda
bu ilkelere ters düşen işlem ve davranışların
olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bazı piyasa
katılımcılarının rasyonel olmayan
davranışlarla hisse senedi fiyatlarında dayanağı
olmayan beklenmedik dalgalanmalar yaratarak yatırımcıları
yanlış yönlendirmeleri ve bundan haksız kazanç sağlamaya
çalışmaları manipülasyon olarak nitelendirilmektedir. Özellikle,
bireysel yatırımcının korunması açısından
manipülasyon, yasal düzenlemelerle de önlenmeye çalışılmaktadır.
Ekonomimizde halka açık şirket sayısı ve yerli, yabancı
yatırımcı sayısı artmış gibi görünse de
gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında yeterli
seviyede olmadığı görülmektedir. Ülkemizde yaşanan ekonomik
krizler ve piyasalardaki güven eksikliği, yaşanan olumsuzlukları
da tetiklemektedir.
Değerli milletvekilleri, özellikle piyasa
dolandırıcılığı olarak da nitelendirilen
manipülasyonlar, ekonomik oyun kurallarının tam olarak
netleşmediği ve uygulamada belirsizlik olan ortamlarda daha sık
karşılaştığımız bir durumdur. Birçok kesimi
ilgilendiren manipülasyon, ülke ekonomimizi etkilediği gibi yerli ve
yabancı yatırımcıların piyasalardan
uzaklaşmasına da sebep olmaktadır.
Hukuki açıdan suç sayılan manipülasyon
tanımlanmakta zorlanılsa da bütün ülkelerde yasaklayıcı
çeşitli düzenlemeler mevcuttur. Bizim ülkemizde de Sermaye Piyasası
Kanunu manipülasyonu suç saymış ve yasal yaptırımlara tabi
tutmuştur ama bizde de neyin manipülasyon sayılacağı konusu
maalesef netleşmemiştir. Bu değişiklikle neyin manipülasyon
sayılacağı konusu BDDKye bırakılmaktadır.
Günümüzde gelişen teknoloji, yaygın
internet kullanımı, finansal bilgilere erişimin
kolaylığı manipülasyon yapma şekillerini
çoğaltmış ve çeşitlendirmiştir. Teknolojik imkânlarla
farklı farklı yollar denenerek gerçekleşen manipülasyon suçunun
takibi, bu çeşitlilik karşısında zaten yetersiz kalan yasal
düzenlemelere bir de manipülasyon tanımının belirsizliği
eklenince daha da zorlaşmaktadır. Dolayısıyla bilişim
teknolojilerindeki gelişmeler gözlemlenerek, yeni yöntemler incelenerek ve
gerektiği yerde uzmanlardan yardım alınarak manipülasyon suçuyla
etkin bir şekilde mücadele edilmelidir.
Finansal piyasalarda manipülasyon ve
yanıltıcı işlemler olarak kabul edilen işlem ve
uygulamaları gerçekleştirenlere sağlanan menfaatin 2
katından az olmamak üzere, bir önceki yıl sonu finansal
tablolarında yer alan faiz, kâr payı gelirleri, alınan ücret ve
komisyonlar ile bankacılık hizmet gelirlerinin toplamının
yüzde 5i kadar idari para cezası uygulanmaktadır. Fakat menfaat
sağlayıcıların bilinmesi mevcut durumda imkânsız gibi
gözükmektedir. Manipülatör menfaat sağlamak için mutlaka bir aracı
kurum üzerinden işlem yapmak zorundadır. Yapılan işlemler
uzman kişilerin görev yaptığı bağımsız
denetim kurum ya da kuruluşlarca denetlenmelidir. Bu denetim sonrası
yanıltıcı işlem yaptıkları belirlenenler MASAK
benzeri kuruma iletilmeli, bu kurum manipülatörleri takip ederek belli
aşamalardan sonra yargı sürecini başlatmalıdır.
Şunu da belirtmek zorundayım ki yapılan yapısal
değişiklikler belirsiz manipülasyon tanımları nedeniyle
manipülasyon yapılan süreçleri denetim altına almakta ve engellemekte
çok yetersiz kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, manipülasyonların
engellenmemesinin getirdiği zararlar sadece sermaye piyasası ve
aracının fiyatı üzerinde sınırlı kalmayacak,
bütün piyasayı ve ülke ekonomisini etkileyecektir. Manipülasyon suçunu
işleyenlerin cezalandırılması kadar bu suçtan ötürü zarara
uğrayanların zararının da tazmini gerekmektedir. Fakat bu
zarara uğrayanların zararlarının nasıl
karşılanacağına dair bir çözüm hâlâ getirilememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Manipülasyon nedeniyle
yatırımcılar yanıltılmakta, aldatılmakta,
dolandırılmakta ve haksız kayıplara uğramaktadır.
Bu durumun giderilmesi, ekonomik ortamlarda güvenin tesis edilmesi için gözetim
ve denetim mekanizmalarının etkinliğine ihtiyaç vardır. Bu
eksikliklerin giderileceği inancıyla yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerine
söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı.
Buyurun. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Arı.
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Tüm Genel
Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, finansal piyasalarda
manipülasyon ve yanıltıcı işlemlerle ilgili
Bankacılık Kanununun 76ncı maddesinin (a) bendinde düzenleme
yapılmak istenilmekte. Bu düzenlemeyle Bu Kanun kapsamındaki
bankalar tarafından; 4 üncü maddede sayılan işlemler yoluyla
finansal piyasalarda yapay arz, talep veya döviz kuru dahil fiyat
oluşumunu sağlamak amaçlı işlem ve uygulamaların
yapılması, internet ortamı dahil farklı araçlarla
gerçeğe aykırı veya yanıltıcı bilgilerin
yayılması, tasarruf sahiplerinin gerçeğe aykırı veya
yanıltıcı şekilde yönlendirilmesi ya da bu amaçları
sağlamaya yönelik benzer işlem ve uygulamaların
yapılması finansal piyasalarda manipülasyon ve
yanıltıcı işlemler olarak kabul edilir. Hangi işlem ve
uygulamaların bu madde kapsamına gireceği Kurul tarafından
belirlenir ve Resmi Gazetede yayımlanır. hükmü getirilmeye
çalışılmakta.
Değerli arkadaşlar, hangi işlem ve
uygulamaların bu madde kapsamına gireceğine burada kim karar
veriyor? Değerli arkadaşlar, burada kararı Kurul vermekte yani
bu kapsama hangi işlemlerin gireceğine dair yetki Kurulda, Kurul
tarafından karar verilmekte.
Değerli arkadaşlarım, bu
şekliyle Kurul, yasa koyucunun yerine geçmekte. Bu düzenleme Anayasaya
açıkça aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devletidir. Hukuk devletinin en temel özelliklerinden biri kanunsuz suç ve
cezalandırmanın olamayacağıdır. Suç ve cezada
kanunilik ilkesinin unsurlarını sayabilirsek eğer, suç konusunun
ve suçu oluşturan eylemlerin kanunda tanımlanması gerekmekte,
birinci ilke. Temel niteliklerinin belirlenmesi gerekir. Suç ve cezada
kanunilik ilkesiyle ilgili Anayasa Mahkememizin çok sayıda kararı
vardır değerli arkadaşlar. Yani öncelikle bir eylemin suç
olabilmesi ve bunun karşılığında da bir ceza tayin
edilebilmesinin temel yolu, öncelikle bunun kanunda yazılı
olması gerekmektedir. Burada ise biz yetkiyi Kurula vermekteyiz.
İşte bu düzenleme bu şekliyle açıkça Anayasaya
aykırıdır.
Anayasanın 2nci maddesinde belirtilen hukuk
devletinin eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini
bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir, hukuk
devleti.
Yine hukuk devletinin bu temel ilkelerinden biri
belirliliktir. Belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirlilik değil
aynı zamanda hukuki belirliliği içermektedir. O nedenledir ki bir
düzenlemeyi kanuna almak, bir düzenlemenin kanunda yer alması demek, bunun
hukuka uygunluğu anlamına gelmeyecektir. İşte şu an
yapılmakta olan bu düzenlemeyi Kanuna uygun şekliyle düzenledik.
diye siz ifade edebilirsiniz ancak bu hukukun temel ilkelerine uygun
değildir ve açıkça Anayasaya aykırıdır değerli
arkadaşlar. Yani kısa özet, kanunla belirlenmemiş hiçbir eyleme
ceza konulamaz. O nedenle Kurula yetki verilmesi doğru değildir.
Burada hangi eylem ve işlemlerin suç teşkil edeceği açıkça
ifade edilmelidir. Kanunlar öncelikle düzgün bir şekilde Anayasaya,
evrensel hukuk kaidelerine uygun düzenlenmelidir. Ve sonrasında da yine,
aynı şekilde, düzgün bir şekilde yargı tarafından
uygulanabilmelidir.
Bugün Türkiyede yargıyla ilgili
sıkıntıların olduğunu hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayalım.
CAVİT ARI (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Bugün Türkiyede en önemli konulardan birisinin
yargının tarafsızlığı ve
bağımsızlığı olduğunu biliyoruz. Bugün
Türkiyede yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı
konusunda maalesef ki şu an yüzde 38ler civarında bir güvenilirlik
kalmıştır değerli arkadaşlar.
Ben, getirmeye
çalıştığınız bu düzenlemenin Anayasaya
aykırı olduğunu ifade etmek istiyorum ve bu düzenlemeden
vazgeçilmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 11inci maddesiyle 5411
sayılı Kanuna eklenen 76/A maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bu madde kapsamına giren işlem ve
uygulamalar Kurul tarafından belirlenir ve Resmi Gazetede
yayımlanır.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
İstanbul İstanbul Kırıkkale
Fehmi
Alpay Özalan Recep
Özel Oğuzhan
Kaya
İzmir Isparta Çorum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 76/A maddesi kapsamına giren
işlem ve uygulamaların Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu tarafından belirlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, elbette gecenin
ilerleyen saati oldu ama biraz sabırlı olursak ve
konuşmacılarımız da süresinde tamamlarlarsa
aşağı yukarı bir buçuk, iki saatlik bir süremiz kaldı.
Bunu, bugünkü akışımızı bir tamamlayalım diye
uğraşıyoruz, ben de gayret ediyorum Divan olarak. Sizlerden de
ricam canlı, seviyeli ve düzeyli bir şekilde bugünkü
konuşmalarımızı, her şeyi bitirerek bir
çalışma gününü bitirmektir.
12nci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır.
Önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 12nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
İzmir Adana Antalya
Şenol
Sunat İsmail
Koncuk Ayhan
Erel
Ankara Adana Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 12nci maddesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce Türk milletini
ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
20 Şubat 2015 tarihinde, bölücü terör örgütü
hainlerinin saldırısı sonucu şehit olan ülkücü
şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlunun şehadetinin
yarın 5inci yıl dönümü, kendisini rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, yine, bir torba
yasayla karşı karşıyayız. Özal hükûmetleri döneminde
başlayan ancak AK PARTİ hükûmetleri tarafından tamamen rutin
hâline getirilen torba yasa yöntemine bu yasada da başvurulduğunu görüyoruz.
Yasalar sorun çözmek için çıkarılır, yeni sorunlar
çıkarsın diye değil. AK PARTİnin daha önce
çıkardığı torba yasalarda unutulmuş, eksik
bırakılmış, sakıncalı bulunmuş hususlar yeni
torba yasalarla düzeltilmeye çalışılmakta ancak yeni torba
yasalar yeni sakıncalar doğurmaktadır. Torba yasalar yapboz,
dene yanıl, koy kaldır yasalarıdır. Alelacele,
yangından mal kaçırır gibi çıkarılan yasalar
sağlıksız ve sorunludur. Bütün bunları daha önce defalarca
söylememize rağmen iktidar yanılmaz olduğunu düşünüyor,
yaptığı her işin de doğru olduğuna inanıyor.
Daha önce de yine defalarca dile getirdiğimiz
gibi, Romada milattan önce 98 yılında kabul edilmiş bir kanunla
yasa yapma tekniğinin ilkesi çizilmiştir. Bu ilke yasalarda konu
birliği olması ilkesidir yani tek konu ya da sıkı
bağlantı içindeki konuların bir yasa içerisinde düzenlenmesi
zorunluluğu ilkesidir. İki bin yüz on sekiz yıl önce
konulmuş evrensel hukuk ilkesine bizim Parlamentomuzda bugün bile
uyulmamakta ısrar edilmekte, aralıksız torba yasalar çıkarılmasına
devam edilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisini bu şekilde
çalıştırmak doğru değildir.
Değerli milletvekilleri, bugün ilk
konuşmamdan itibaren Türk yargısına zaman zaman değindim,
yine değineceğim. Türk yargısının durumu da yine içler
acısı hâldedir, hukuk ve adalete güven sıfırlanmıştır.
Konuşmalarımızda ilk günden beri vurgu
yaptığımız husus, hukukun üstünlüğü ve yargı
bağımsızlığıdır. İktidar, Türk
yargısını son on sekiz yıldır arka bahçesi hâline
getirmek için çabalamış ve gelinen noktada bunu becermiştir.
Başta Ergenekon kumpasları ve 15 Temmuz sonrası yaşananlar
Türk yargısını bitirmiştir.
Şu unutulmamalıdır ki adalet bir gün
herkese lazım olacaktır. Geçmişte adaletsizliğe
uğradıklarını iddia edenler, bir an önce bu adaletsiz
uygulamadan vazgeçmelidir. Adalet, gün gelecek en büyük sığınağınız
olacak ancak böyle giderse öyle bir günde sığınılacak bir
adaletten söz etmek dahi mümkün olmayacaktır. Dün muktedirlerce tahsis
edilen zırhlı arabalara binip kendilerini adaletin mutlak hâkimi
gören ve bu güce güvenerek her türlü adalet katliamını yapan FETÖ
terör örgütü mensubu hâkim ve savcıların bugünkü durumu, bugün adalet
mekanizmasında görev yapıp hukuksuz ve adaletsiz davrananlara örnek
olmalıdır. Çok geç olmadan yapılması gereken, yargının
sorunlarının siyasi saiklerle değil, evrensel ilkeler ve
objektif kıstaslara göre tespit edilerek çözüme
kavuşturulmasıdır.
Değerli milletvekilleri, yargı
bağımsız olmak zorundadır. Tüm dünya ülkelerinde bu konuda
kesin düzenlemeler vardır. Ülkemizde de yargı
bağımsızlığı Anayasa hükümleriyle kesin kurallara
bağlanmıştır. Nitekim Anayasamızın 9uncu
maddesinde Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
ve tarafsız mahkemelerce kullanılır., 138inci maddesinde ise
Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. denmek suretiyle
kurallara bağlanmıştır. Yani, hâkimlerin
bağımsızlığı, kararlarını verirken hür
olmalarını, hiçbir dış baskı ve tesir altında
bulunmamalarını gerektirir. Baskı yapılması kadar,
yapılabilme ihtimali de hâkimlerin
bağımsızlığını zedeler. Ne var ki, 2017
Anayasa değişikliği referandumu yasama organının
Cumhurbaşkanı karşısında
bağımsızlığını ortadan
kaldırdığı gibi, yargı organının
bağımsızlığını da tamamen ortadan
kaldırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Diğer
bir ifadeyle, sadece yasama organını değil aynı zamanda
yargı organını da Cumhurbaşkanının kontrolü
altına sokmuştur. Şunu özellikle belirtmek isterim ki, yasama,
yürütme ve yargı kuvvetlerinin elinde toplandığı
kişinin kim olduğunun bir önemi yoktur. Bu kişi, bir bilge kral
veya halk tarafından yüksek oyla seçilmiş bir başkan olsa bile
durum değişmez. Her gücün doğasında kötüye kullanılma
eğilimi vardır. Yüz otuz yıl önce Lord Actonın
söylediği gibi, İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar
mutlak yozlaştırır. Türk yargısı bir an önce
iktidarın egemenliğinden kurtarılmalıdır.
Bu vesileyle, yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.(İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Madde 12- 5411 sayılı Kanunun 77nci
maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Katılım bankaları ile kalkınma
ve yatırım bankalarına ilişkin hükümler
MADDE 77- Kalkınma ve yatırım
bankaları, bu Kanunun 43 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 54, 55,
56, 57, 61, 63, 64, 106 ilâ 129 uncu maddeleri, 130 uncu maddesinin (a) bendi,
131 ilâ 142 nci maddeleri hariç olmak üzere diğer hükümlerine tâbidir.
Kurul, kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlerin
uygulanmasını ve finans sektöründeki diğer aktörlerin durumunu
da dikkate alarak, kalkınma ve yatırım bankalarından biri,
bir grubu ya da tamamı için, belirlenen asgarî veya azamî standart oranlar
ve sınırlardan farklı bir oran veya sınır tesis etmeye,
hesaplama ve bildirim dönemlerini farklılaştırmaya veya genel
olarak belirlenmemiş oran ve sınırlar tespit etmeye yetkilidir.
Katılım bankaları ile kalkınma
ve yatırım bankalarınca faizsiz yöntemlerle
gerçekleştirilebilecek faaliyetlere ilişkin usûl ve esasları
belirlemeye Kurul yetkilidir.
Katılım bankaları ile kalkınma
ve yatırım bankalarının faizsiz finansman sağlamak
amacıyla katıldıkları ortaklıklar 49 uncu maddenin
ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmez.
Katılım bankalarının, faizsiz
yöntemlerle finansman sağlanması nedeniyle edindikleri ortaklık
paylarının toplam tutarı katılım bankaları
tarafından kabul edilen katılım fonlarının yüzde
ellisini aşamaz ve 56 ncı maddenin birinci fıkrasında
belirtilen sınırların hesabında dikkate alınmaz.
Katılım bankalarınca faizsiz yöntemlerle finansman
sağlanması nedeniyle üstlenilen yükümlülüklerden dolayı
gayrimenkul ve emtia üzerine yapılan işlemler 57 nci madde
kapsamında değerlendirilmez.
Cavit
Arı Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir
Antalya İstanbul İstanbul
Emine
Gülizar Emecan Atila
Sertel Abdüllatif
Şener
İstanbul İzmir Konya
Neslihan
Hancıoğlu
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bankacılık Kanunuyla ilgili Kanun
Teklifinin 12nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, madde 12ye
baktığımız zaman, bu maddedeki düzenlemeyle
Bankacılık Kanununun 77nci maddesinde yapılan bir
değişiklikten söz ediyoruz burada. Bu yapılan değişiklikle
bankacılık sisteminin geneli için belirlenen standart oran ve
sınırların kalkınma ve yatırım bankaları
için farklı belirlenebilmesi konusunda BDDKye yetki verilmektedir. Yani
burada kalkınma ve yatırım bankaları dediğimiz
faizsiz bankalardan söz ediyoruz, faizsiz bankacılık yapan
bankalardan söz ediyoruz. Yani BDDK, kalkınma ve yatırım
bankaları için belirlenen asgari veya azami standart oranlardan ve
sınırlardan farklı bir oran veya sınır tespit edebilecek
bu maddeye göre. Sonuç olarak, bu düzenlemedeki risk, farklı imtiyazlar
sağlanarak serbest piyasa ekonomisi içinde rekabetin bozulabilme riskidir.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
konuşmalarımızda sürekli bahsediyoruz, daha önce de
konuştuk. İşte, bu madde yine BDDKye yetki veren bir madde.
BDDK nasıl bir üst kurul demiştik? Artık emir alan bir üst kurul
yani özerkliğini kaybetmiş ve Hükûmet tarafından
yönlendirilebilen, emir alan ve aldığı emirleri uygulayan bir
kurul olarak görüyoruz. Şimdi, tabii, burada bu kurula bu yetki
verildiği zaman piyasa ekonomisi içinde rekabetin bozulması yönünde
kararlar alabilme riski de var. Bizim bu noktada uyarılarımız
var. Dileriz ki bu noktada BDDK tedbirli davranır ve bankacılık
sektöründe bozulmaya sebep olacak kararlar almaz.
Aslında bu kanun teklifinin tamamına
baktığımızda, ne bu madde ne diğer maddelerin
sorunlara hiçbir şekilde çözüm olmadığını da
görüyoruz. Yaşanan daralma rakamlarla da ortada. Bugün kamu
bankalarının kârları her geçen gün azalmakta. Size bir iki tane
banka örneği vereceğim arkadaşlar. 2017 ve 2019 itibarıyla
aktif büyüklüklerine göre birkaç bankanın net dönem kârlarına
baktığımızda -Türkiye Bankalar Birliği verileri-
örneğin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının 2017de net dönem
kârı 6 milyar 507 milyonken 2019da bu 3 milyar 844 milyona
düşmüş. Yine, bir örnek de Halk Bankasından verelim. Yine,
2017de 3 milyar 10 milyonken baktığımızda 924 milyona
düşmüş. Aslında daralma bu rakamlarla da -daha
fazlasını vermeye gerek yok- görülüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, finans
sektörünü bankacılık, sermaye piyasaları ve
sigortacılık sektörü oluşturmakta. Şimdi, Türkiye'de
baktığımızda finans piyasaları içerisinde, finans
sektörü içinde bankacılığın oranı yüzde 80-90larda
yani sermaye piyasaları ve sigortacılık sektörünün bu finans
sektörü içerisindeki payı çok küçük. Gelişmiş ülkelere
baktığımızda ise bunun tam tersini görmekteyiz. Oralarda
bankacılığın oranı çok daha düşük, sermaye
piyasaları ve sigortacılık sektörü çok daha geniş anlamda
yer buluyor.
Şimdi, bugün bu maddeyle neyi düzenliyoruz?
Sektörün içinde küçük bir yer tutan kalkınma ve yatırım
bankalarıyla ilgili bir düzenleme yapıyoruz. Hâlbuki gerçekten
finansal piyasalarda bir gelişme istiyorsak bizim bunlardan ziyade sermaye
piyasaları ve sigortacılık sektörünü geliştirecek
düzenlemeler yapmamız lazım. Aslında hiçbir şeyi doğru
yapamadığınız getirdiğiniz kanun tekliflerinden de
belli çünkü aceleyle, günü kurtarmak için yapılan düzenlemeler hiçbir
işe yaramıyor maalesef. Örneğin, İstanbul Borsasına
baktığımızda, bir türlü büyüyemediğini görüyoruz, yeterli
derinliğe sahip olamadığını görüyoruz. Hâlbuki
borsanın rakamlarının büyümeye odaklı olması, büyümesi
lazım. O zaman da onunla ilgili yeni girişimlerde bulunulması,
yeni düzenlemeler yapılması gerekiyor değerli arkadaşlar.
Son olarak bir de 1inci maddeyle ilgili bir
düzenleme var, ona değinmek istiyorum. Bankacılık sisteminin
emin bir şekilde işleyişini tehlikeye düşürdüğü
gerekçesiyle bir bankacının, cumhuriyet
savcılığına başvuruda bulunularak, imza yetkisi
kaldırılabilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakikada toparlayın lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Örneğin, bir bankacı Ekonomide gelecek yıla ilişkin
beklentimiz pozitif büyüme değil negatif büyüme. yani Küçülme var.
şeklinde rapor yazarsa ne olacak? O zaman bu durumda cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunulacak mı? Bu
soruların netleşmesi gerekiyor. Bu düzenleme bankacılık
sektöründe çalışan bankacıları baskı altına
alacak bir düzenlemedir. Yani bu düzenlemelerin değiştirilmesi ve
düzeltilmesi gerekiyor. Bu hâliyle bu kanun teklifini kabul etmiyoruz,
reddediyoruz.
Teşekkür ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde bulunan Katılım
bankaları ile ibarelerinin Katılım bankalarının
yanı sıra olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Katırcıoğlu Kemal
Bülbül Mehmet
Ruştu Tiryaki
İstanbul Antalya Batman
Mahmut
Celadet Gaydalı Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Meral
Danış Beştaş
Bitlis Muş
Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, bu madde bence düzenlemenin veya
teklifin önemli maddelerinden bir tanesi ama bunu anlamlandırmak ve belli
bir perspektifte değerlendirmek için birkaç şey söylemem gerekiyor daha
önceden.
Biliyorsunuz 2008 krizi esasında iktisat
politikaları bağlamında büyük bir çıkmaza soktu bütün
dünyayı yani Bu krizden nasıl çıkılması gerekir?
sorusunun cevabı bilinmiyordu çünkü bundan önceki krizler
küreselleşmenin yaygınlaşmadığı dönemlere ait
olduğu için daha çok Keynesyen politikalar dediğimiz politikalarla
kontrol edilebiliyordu fakat arkadaşlar, bu krizle birlikte bir anlamda
her ülke kendi çıkış stratejisini veya bu meseleyle
uğraşmayla ilgili kendi tercihlerini belirledi. 2009 yılından
itibaren, benim gördüğüm kadarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi
bu bakımdan yolu kararların merkezî alınmasına ilişkin
hâle getirmeyi amaçlamak noktasına geldi. Yani kısacası
şunu demek istiyorum: Serbest piyasa ekonomisi falan deniyor, bu densin
önemli değil, olup olmadığı da çok önemli değil ama
Temel kararları biz verelim. diye bir çaba içine girdi Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti.
Şimdi, arkadaşlar, bunun sonucu öyle bir
noktaya geldi ki tabii, zaman değişiyor, toplum değişiyor,
ekonomi değişiyor- ve bu geldiğimiz noktada, krizin
derinleştiği noktada atlayarak düşündüklerimi
söyleyeceğim- her şeyi kontrol edebilen bir Hükûmet olmakla birlikte
bankacılığa çok fazla el süremeyen bir Hükûmetle karşı
karşıyayız. Çünkü bunun bir sebebi var, biliyorsunuz,
bankacılık sektöründe 2011 krizinden sonra kabul edilen
düzenlemelerle uluslararası standartlar getirilmişti ve işin
ilginç tarafı da bankalarımızın çoğu
yabancıların eline geçmişti. Bakmayın siz, 50 küsür banka
var diyoruz ama bankaların pazar paylarına bakarsanız çok
sayıda olmadığını görürsünüz; 7-8 tane banka var ve
bunların önemli bir kısmının da yabancı sermayeli
olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla da Hükûmet şu anda
likiditeyi artırmak, kredi vermek, bir genişleme yaratmak ve
böylelikle krizden çıkmak gibi bir perspektifi benimsemişken kontrol
edemediği veya hükmedemediği önemli bir değişken var,
bankaların kredileri.
Şimdi, bakın, mevduatların kredilere
dönme oranına baktığımızda, aşağı
yukarı 1 olduğunu görürsünüz. 1 veya 1,07 gibi bir rakama tekabül
eder bu. Yani bu, şu demektir: Bankalar, esasında
topladıkları mevduatları aynen krediye geçirebiliyorlar fakat
daha fazla krediye ihtiyaç var. Çünkü gerçekten de toplum, bu krizden
çıkabilmek için, üretime yeniden dönebilmek için bir parasal genişleme
ihtiyacı içinde ve bunun da
Faizleri zaten indiriyoruz ve bunun
mekanizmaları şu andaki tartışmanın konusu değil
ama sonuç olarak, baktığımızda bu bankacılık
sektörünün yapısını değiştirmek gerektiğini
hissetti ve bu önümüze gelen kanun teklifiyle de esasında bu
yapıyı değiştirmek değil -dikkat edin, bakın-
değiştirmek değil ama temel bankacılığı yani
mevduat bankacılığını ve onların
yarattığı kredileri baypas ederek başka alanlar üretmek
zorunda hissetti kendini ve o sebeple de bu maddeyle şunu yapmak istiyor:
Biliyorsunuz, üç tip banka vardır. Bunlardan bir tanesi mevduat
bankacılığı dediğimiz mevduat kabul eden
bankalardır. İkincisi, katılım kabul eden yani faizsiz
bankacılık yapan katılım bankaları vardır. Bir de
yatırım ve kalkınma bankaları vardır.
Şimdi, yatırım ve kalkınma
bankaları mevduat kabul edemez kanunu itibarıyla, fon da kabul
edemez; yapabileceği tek şey, kredi bulup kredi imkânları
yaratmaktır. Şimdi, burada bu kanunun bu maddesiyle esasında bu
çıkmazı değiştirmek istiyorlar, kalkınma ve
yatırım bankalarını da faizsiz bankacılık yapar
hâle getirmek istiyorlar. Şimdi, bu olabilir ama Bunun olabilmesi için,
daha doğrusu, bu kanunun çerçevesinde bunu sağlayabilecek mi? diye
sorduğumuzda onlar da bence karar veremedikleri için benim anladığım
kadarıyla- BDDKye bir görev olarak veriyorlar. Yani BDDKye diyorlar
ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bu
bankaların uyumunu sağlamak yani yatırım ve kalkınma
bankalarını faizsiz bankacılık yapan katılım
bankaları hâline dönüştürmek için BDDK her türlü uyumu
sağlayacak tedbirleri alır. deniyor. Fakat arkadaşlar, bunun
hakikaten, CHPli arkadaşımın söylediği gibi, doğrusu
kanunen Anayasaya aykırılık taşıyan bir yönünün olduğunu
düşünüyorum.
İkincisi de, bankacılık sektörünün
yapısını değiştirmek yerine onu baypas ederek bir
çözüm yolu bulmaya çalışmayı düşünüyor olması Hükûmetin
esasında krizle ilgili olarak yeteri kadar düşünemediğini
söylüyor bana.
Son bir cümle: Arkadaşlar, Gezi olayı
hepimizin üzerinde ciddi ciddi düşünmesi gereken bir olaydır. Öyle bir iki cümleyle geçiştirilecek bir olay değildir, siyasi bir
arka planı olan sosyolojik bir olaydır. Yani bununla ilgili
konuşmaları dinliyorum, maalesef, bu konuda çok gayribilimsel bir
bakış açısının olduğunu görüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12nci
madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde
3 önerge bulunmaktadır. Önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin kanun
teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Meral
Danış Beştaş Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş Siirt Bitlis
Mehmet Ruştu Tiryaki Kemal
Bülbül
Batman Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Muş Milletvekilimiz Sayın Gülüstan
Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, 13üncü maddeyi konuşuyoruz ve üzerinde
konuşacağımız madde aslında ilginç bir madde. Çünkü
biz buradaki bütün tekliflerde ya da bütün düzenlemelerde
Cumhurbaşkanlığına geniş yetkiler veren düzenlemeleri
konuşurken burada aksi bir uygulama var. Yani bankaların ücret ve
masraflarının belirlenmesi yetkisinin
Cumhurbaşkanlığından alınarak Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasına verilmesi amaçlanıyor. Sanırım burada
Merkez Bankası Başkanlığında emrivaki bir şekilde
görev değişikliği yapılması ve bunun da, aslında
Merkez Bankası Başkanının da saraya uyumlu bir faiz
politikası izlemesi de bu maddenin uygulanmasında önemli diye
düşünüyorum, bunu bir jest olarak da değerlendirebiliriz.
Tabii, gecenin bu
ilerleyen saatlerinde biz AKPnin finansal krizini nasıl çözeceğini,
yandaşlarına nasıl para aktaracağını
konuşurken aslında bugün burada konuşmamız gereken
şeyin ülkenin içinde bulunduğu vahim tablo olduğunu ifade
etmemiz gerekiyor.
Evet, biz burada
şu anda konuşurken Türkiye Cumhuriyeti devletinin ordusu
sınırımızdaki, yakınımızdaki Suriye
devletiyle bir savaşın eşiğine gelmiş, hatta adı
konulmamış bir savaşı yürütmek durumundadır. Sizin
Kürtlere karşı yürüttüğünüz düşmanca politika nedeniyle,
Kürt karşıtlığınız nedeniyle girdiğimiz Suriye
topraklarının her bir tarafında yavaş yavaş, hezimeti
yaşaya yaşaya da -ne yazık ki- buralardan çekilmeye
başlıyorsunuz. Şimdi İdlibde Türkiye'nin ne işi
var? sorusunu hepimizin sorması gerekiyor. Evet, İdlibde bizim ne
işimiz var ve oradaki çeteleri nasıl oluyor da destekliyoruz? Ya da
düne kadar Dostum Putin dediğiniz, her türlü iş birliğini
gerçekleştirdiğiniz, Afrin operasyonunda icazet aldığınız,
Gri Sipi ve Serekaniyeye yönelik saldırılarda icazet
aldığınız Putin nasıl oldu da şimdi bütün bu
cihatçı çetelerinizi orada tutmak için size icazet vermiyor ve şimdi
siz Suriye toprağında yeni bir batağı
yaşıyorsunuz? Ama sadece yaşamıyorsunuz, bütün bu ülkeye
yaşatıyorsunuz ve bu ülkenin kaynaklarını, şu anda
yapacağınız düzenlemeyle elde edeceğiniz bütün gelirleri de
işte bu cihatçıları fonlamak, onları Suriye
topraklarında savaştırmak, onları Doğu Akdenize
göndermek üzerine kurguladığınız da çok açık ve net.
Şimdi, bütün bu savaş
politikalarının yarattığı krizin kendisi ve bu krizi
yönetme biçiminiz bu ülkeyi baş aşağı götürüyor; bu çok
açık ve net. Bakın, bu ülkede on iki günde 9 yurttaş
açlıktan, yoksulluktan, kredi borcundan dolayı yaşamına son
vermiş. Şimdi, biz bu 9 insanın ölümünü, intiharını
intihar diye değerlendirebilir miyiz? Hayır,
değerlendiremeyiz; bunlar cinayettir. AKPnin yoksulluk politikaları
sonucu, AKPnin bütün kaynakları talan eden anlayışı
nedeniyle, kendisine kepçeyle alıp insanları aslında neredeyse
ölüm sınırına getiren mali düzenlemeleri nedeniyle bunların
her biri cinayettir ve bu cinayete azmettirenin de AKPnin kendisi
olduğunu, AKPnin bu politikası olduğunu ifade etmemiz
gerekiyor.
Şimdi, siz, her şeyin üzerini kapatarak
pembe tablolar çiziyorsunuz ve sanki bunlar hiç olmamış gibi
davranıyorsunuz. Ama tabii burada işinizi kolaylaştıran
şeyler de yok değil. Örneğin Devletin Diyanet İşleri
Başkanlığı gerçekten bu ülkede ne yapıyor? diye
sorduğunuzda, sizin bütün yanlış politikalarınıza dinî
fetvalar yazmakla uğraştığını ifade edebiliriz.
Örneğin, 8 icracı bakanlıktan fazla
bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı, yoksul
halkımıza nasıl bir fetva, nasıl bir yaşam biçimi
öngörüyor? Diyor ki: Günün geç saatlerinde, mümkünse akşam saatlerinde
pazara gidin çünkü akşam saatlerinde pazarda fiyatlar ucuz olur. Peki,
soruyoruz Diyanet İşleri Başkanlığına: Siz
nasıl oluyor da son model arabalara binerken, bu ülkedeki 8 icracı
bakanlıktan çok daha fazla bütçeye sahipken, bu ülkedeki saraya her gün
milyon eurolar harcanırken -ki birkaç tanesini söyleyeyim- bunlara bir söz
etmeyip yoksulluktan, canından bezmiş halka pazarın geç saatleri
tavsiyesinde bulunuyorsunuz? Yakında şunu duyarsak sanırım
hiç şaşırmayacağız. Diyanet İşleri
Başkanlığı Aslında çöplerde o kadar da kötü
şeyler yok, çöplerin yanından da beslenirsiniz. dese inanın ki
şaşırmayacağım çünkü bu kadar yüzsüz, bu kadar
fütursuz politikaları kendiniz için düstur edinmişsiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Biraz da PKKdan bahset.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Şimdi, bir iki rakam verelim, bu savaş kimi zenginleştiriyor? Bu
savaş ve rant politikalarından kimler nemalanıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Örneğin, Kanal İstanbula nazır arazi satın alan Berat
Albayrakın bütün bu arazi meselesine ilişkin haberlere mahkemeler
erişim engeli getiriyor. Ya da şunu ifade edelim: Erdoğanın
yazlık ve kışlık sarayına 488 milyon euro
harcandı.
TAMER DAĞLI (Adana) Milletin sarayı,
milletin.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Hâlâ yazlık inşaatı devam eden sarayın bitmesi için 20
milyon euroluk ek bütçeye ihtiyaç var. Bu da değil sadece, yine bütün bu
sarayların masraflarını karşılamak için 93 milyon euro
da bütçeden pay ayrıldı. Siz bu kadar yerken içerken, saraylarda
yaşarken halkımız canından oluyor, halkımız
yoksulluktan inim inim inliyor; bunun müsebbibi sizsiniz. Şimdi yeni bir
düzenlemeyle bu ülkenin kaynaklarını bir kez daha
yandaşınıza peşkeş çekmek istiyorsunuz. Bunu kabul
etmediğimizi bir kez daha buradan ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bir söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
62.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki konuşmaların
teknik anlamdaki değerlendirmelerine bakıyoruz. Farklı olarak
yaklaşmaları pek doğal partilerin fakat burada bizi Kürt
düşmanlığıyla itham ediyor hatip. Bunu kabul etmemiz mümkün
değil. Bizim nazarımızda 83 milyon
vatandaşımızın birinin diğerinden hiçbir farkı
yoktur. Nazarımızda hepsi bizim için değerlidir, hepsi bizim
için kıymetlidir, hepsi bizim için eşittir ve bu 83 milyon
vatandaşımızdan toplanan vergiler, yapılan bütçelerle
beraber tekrar 83 milyon vatandaşımıza geri
aktarılmaktadır. Eğer bu mekanizmalarda problem olsa
vatandaş kuyumcu hassasiyetiyle -dört yılda ya da beş yılda
bir yapılan seçimlerde- değerlendirir, ona göre iktidarın
ibresini değiştirir, başka bir iktidar getirirdi. Demek ki AK
PARTİnin uygulamış olduğu politikalar
yağmaymış, talanmış değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
zevküsefa
politikaları değilmiş ki vatandaşımız Adalet ve
Kalkınma Partisini ve Cumhurbaşkanımızı görevde
tutmaya devam etmiş.
Bir diğer mesele
Bakın, bir Külliye
yapıldı. Bunun içerisinde cami var, kongre merkezi var ve yarın
açılışı yapılacak olan çok güzel bir kütüphane var.
Bunların hepsi halkımıza açık, halkımızın
kullanımına açılmış eserlerdir. Kütüphane, yirmi dört
saat vatandaşlarımıza, öğrencilerimize hizmet verecektir.
Oradaki ikramlar da ücretsiz olacaktır. Burada konuşma yapan,
eleştirel yaklaşan, buraları lüks olarak tanımlayan
milletvekillerini de yarınki açılışa ben de bir
milletvekili olarak davet ediyorum. Oradaki kütüphaneyi, oradaki eseri, orada
gençlere hizmet verecek olan güzelliği görmelerini tavsiye ederim ki milletimiz
gördüğü için AK PARTİyi güçlendirerek yerinde tutmaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 13üncü maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 13- 5411 sayılı Kanunun 144 üncü
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
Cumhurbaşkanı ibaresi Kurul şeklinde, bu maddede belirtilen
işlemlerde sağlanacak ibaresi her türlü işlemlerinden elde
edecekleri ücret, masraf, komisyon ve şeklinde değiştirilmiş
ve ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İsmail Koncuk
Adana
İzmir
Adana
Şenol
Sunat Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar
Ankara
Antalya
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZSÜCÜ NİLGÜN ÖK (Denizli)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Samsun
Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
176 sıra sayılı Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde grubumuz adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, teklifin 13üncü
maddesinde Bankacılık Kanununda yapılan değişiklikle
bankaların kredi, mevduat, dış ticaret, transfer, nakit yönetimi
ve kredi kartı gibi tüm faaliyetlerden aldıkları ücret, masraf
ve komisyonların belirlenmesi konusunda Cumhurbaşkanında bulunan
yetki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına verilmektedir. Hepimiz biliyoruz
ki Sayın Cumhurbaşkanımızın önünde bekleyen hakikaten
binlerce imza var. Bu iş yükünün Sayın
Cumhurbaşkanımızdan alınıp Merkez Bankasına
verilmesini destekliyoruz.
Hatta, özellikle son dönemlerde, bu hidrolik
santraller daha çok vadilerde kuruluyor, bu vadiler de daha çok orman arazileri
içerisinde. Orman arazilerinden bu tahsislerin yapılması dahi
Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasına tabi. Hatta
bugün KİT Komisyonunun bir denetimindeydik. Bir havaalanına ismin
verilmesi bile yine Sayın Cumhurbaşkanımızın
yetkisinde; sırası gelmişken onu da burada analım. Son
dönemlerde, Hatayda Hatay Tayfur Sökmen Havaalanı isminin verilmesini
biz Komisyonda benimsedik Hatay Milletvekili arkadaşımızın
teklifiyle. Bunun isminin verilmesi bile Sayın
Cumhurbaşkanımızın yetkisinde. Sayın
Cumhurbaşkanımızı bu kadar yetkilerle donatıyoruz
-itirazımız yok- ama bu iş yükünün altından kalkması
da mümkün değil.
Şimdi, burada da bir bankanın çek
tahsilatından, senet tahsilatından veya bir
havaleden para almasının, ne kadar para alacağının
yetkisinin Cumhurbaşkanlığından alınıp Merkez
Bankasına verilmesi doğrudur, bunu destekliyoruz. Tabii, bankalar
iş dünyasının da bir parçası. Bugün, özellikle bankalarda
-ne kadar eskiye yönelik siciller silinse bile- bir kredi talebinde
bulunduğunuz zaman, hangi bankaya giderseniz gidin ya Bundan on sene önce
bir kredi ödemeniz gecikti. veya Bir çekiniz yazıldı.
şeklinde ibareler önünüze geliyor, bugün bile kredi almanız
imkânsız hâle geliyor. Hâlbuki, biz 3 tane yasa çıkardık bu
sicillerin tamamen silinmesine yönelik. Bankalar Birliğinin,
maşallah, kredi verirken bu konuda iş birlikleri fevkalade iyi. Bütün
bankalar kendi aralarında buna baktığı anda Sen falanca
tarihte şu bankadan şu işlemi yapmışsın, bunda
bir gecikme var, dolayısıyla kredi alamazsınız. diyor.
Yeri gelmişken
söyleyeyim: Bu, geri dönülemez bir şekilde nasıl yok edilir;
4üncüsüyle mi yok edilir, 5incisiyle mi yok edilir en pratik, Sayın
Cumhurbaşkanımızın çıkaracağı bir
kararnameyle mi yok edilir, bilemiyorum ama bu sicil önemli. Bugün, özellikle
Hükûmet piyasayı kredi vererek canlandırmaya
çalışıyor, piyasaya para arzı yapmaya
çalışıyor. Bu doğrudur, kredidir, desteklenmelidir ama
bazı kurum ve kuruluşların çok rahat aldığı
kredileri, özellikle küçük ve orta boy esnaf alırken yedi sülalesinin
sorgulandığını hepimiz biliyoruz; o da yetmiyor, memur
kefilden tutun hatırlı kefile kadar bir sürü uygulamaları var.
Yine, bunun
devamında, özellikle bankalarda bu çek meselesi var. Bakın, çekten
dolayı şu an birçok insan ya hapiste ya da hapse girmeyi bekliyor,
bunu daha önce de bu kürsüden dile getirdim. Değerli arkadaşlar, Çek
Yasasıyla çeke getirdiğimiz hapis cezasıyla ben çok da fazla
çeklerin ödendiğini düşünmüyorum çünkü bu ceza yokken yazılan
çek miktarı ile bu ceza çıktıktan sonra yazılan çek
miktarı arasında bir değişiklik yok. Bunlara denetimli serbestlik
kapsamında bir uygulama yapalım; hiç olmazsa dışarıda
kalsın, işlerine devam etsinler, hem de borçlarını ödemeye
çalışsınlar.
İkincisi: Sıkıntılı
şirketleri yöneten insanlar uluslararası arenada itibarlı
insanlar. Bunlar kriz yönettiler, krizde gemilerini iyi idare ettiler. diyor
ama bugün sıkıntıları yaşayan firma ve
işletmeler, bunları yöneten idareci ve yöneticiler bankalarda hep
ikinci sınıf insan muamelesi görmeye devam ediyor. Zaten
bankacılık yapısı itibarıyla özelleştirmelerle
beraber elimizde yerli banka sayısı bir elin parmaklarını
geçmiyor. 53 tane banka var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Özellikle, zaten kredi kullanımında, konut
kredilerinde -hepiniz görüyorsunuz- Hükûmet aşağı çekmeye
çalışırken mevcut yabancı sermayeli bankaların bunlara
uyum göstermediğini de hepimiz biliyoruz. Bunun dışında,
diğer faaliyetleriyle ilgili elde ettikleri gelirler de Merkez
Bankasına aktarılıyor. Hâlbuki, bunun, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun uhdesinde kalması lazım.
Bağımsız denetim kuruluşları tarafından bu kurum
ve kuruluşların kesinlikle denetlenmesi gerekiyor. Bu faslın,
yani (b) faslının BDDK kapsamına aktarılmasının
daha doğru olacağını düşünüyoruz; bunun Merkez
Bankasında olmaması lazım, Merkez Bankasının yeterince
iş yükü var. Dolayısıyla -özellikle bu bankacılık
sektörüyle ilgili- bankacıların biraz daha üreticiye, esnafa daha
uygun şartlarda kredi sağlaması da denetim altına
alınırsa daha faydalı olacağını düşünüyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 13- 5411 sayılı Kanunun 144 üncü
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"Cumhurbaşkanı ifadesi Merkez Bankası şeklinde, bu
maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak ifadesi her türlü
işlemlerinden elde edecekleri ücret, masraf, komisyon ve şeklinde
değiştirilmiş ve ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan Mahmut
Tanal
Antalya İstanbul İstanbul
Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu Atila
Sertel
Konya Samsun
İzmir
İsmail
Atakan Ünver
Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Karaman Milletvekilimiz
Sayın İsmail Atakan Ünver. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifle, bankaların, bankacılık
faaliyetleriyle ilgili olarak çeşitli adlar altında
aldığı ücretleri belirleme yetkisi Merkez Bankasına
devrediliyor.
Tabii, Merkez Bankası denilince Merkez
Bankası Başkanının değiştirilme sürecinde
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Verilen talimatlara uymayan bu
arkadaşımızın bir değişikliğe tabi
tutulmasının gerektiğine inandık. sözü hâlâ
kulaklarımızda çınlıyor. Bu sözün bizim
kulağımızda çınlaması önemli değil de Türkiyede
yatırım yapan ya da yatırım yapacak
yatırımcıların kulağında da çınlıyor.
Piyasa ekonomisinin temel esaslarından biri,
Merkez Bankasının, kararlarını bağımsız
olarak ve ekonominin koşullarını göz önüne alarak vermesidir.
Eğer siz Merkez Bankasına talimat vererek kararlar
aldırıyorsanız, bu, yatırımcı güvenini sarsar.
Üstelik, bir de ülkenizdeki hukuk kuralları öngörülebilir olmaktan
çıkmışsa, yargıya müdahale edildiğine dair güçlü
kanıtlar varsa ya da var olan hukuki metinlere, mesela anayasal
güvencelere ve kanunlarla belirlenmiş yasaklara dahi uyulmuyorsa çok ihtiyaç
duyduğunuz sermaye ülkenize gelmez.
Siz, tüm uyarılara rağmen, ülkedeki
hukuksal metinleri ve uygulamaları öngörülebilir olmaktan
çıkarıyorsunuz. Yargıya müdahale etmek isteyen, eden bir
anlayış hâkim yürütmenin başında. Yargı makamları
üzerine Karar verirken bizim gibi düşüneceksiniz.
anlayışı bazen sessiz, bazen de bağıra
çağıra pompalanıyor. Yargıya ve piyasa ekonomisine göre
bağımsız, özerk olması gereken kurumlara yapılan
müdahaleler sermayeyi ürkütüyor. Ürken sermaye de yatırım yapmaktan
kaçınıyor, bu da son dönemlerde yaşadığımız
ekonomik darboğazın derinleşmesine sebep oluyor. Mesela, sanayi
üretimi 2019 yılında binde 6 daralmış durumda. Bu daralmaya
çareniz, sanayi üretimini artıracak bir çözümünüz var mı? Yok.
Aksine, yaptığınız düzenlemelerle ekonomiyi daha da açmaza
sürüklüyorsunuz. Bugünlere, yarattığınız sanal bir ekonomik
refah algısıyla geldiniz. Hep rakamlara yalan söylettiniz, kendiniz
de bu yalanların tercümanlığını yaptınız.
Bugüne kadar Ekonomiyi 3 kat büyüttük. söylemini kullandınız, bu
söylemle halkımızın bir kesimini de inandırdınız.
Bu dönemde, vatandaşın bankalara olan borcunu 90 kat, devletin
borçlarını ise 5,5 kat artırdınız. 2002
yılında vatandaşın bankalara olan borcu 6 milyar 600 milyon
lirayken bugün 596 milyar 200 milyon lira; artış tam 90 kat.
İktidara geldiğiniz 2002de devletin iç ve dış
borçları toplam 243 milyar lirayken bugün 1 trilyon 86 milyar lira oldu.
Size bir soru: Borç niye artar? Tabii ki geliriniz
giderinizden azdır ki borcunuz artar. Kurduğunuz düzen, ortada bir
yiğit olmasa da Borç yiğidin kamçısıdır. atasözümüze
dayanıyor yani sizin ekonomik düzeniniz kamçılı ekonomik düzen.
Ekonomimiz üretime değil, tüketime dayanıyor. Rakamların ortaya
koyduğu gerçek şu: Üretmeden, kazanmadan borçla tüketim yapıyoruz,
tükettikçe kamçılanıyoruz, kamçılandıkça tüketiyoruz. Böyle
bir ekonomik düzenin sürdürülebilmesi zaten mümkün değildi. Şimdi,
kamçı bulmak da o kadar kolay değil, bulunsa da bedeli ağır
oluyor. Hani bizi kıskanan Almanya var ya, otuz yıl vadeyle ve eksi
faizle borçlanıyor. Ekonomisi size göre uçan, bize göre batan Türkiye ise
yüzde 4ler, 5ler civarında borçlanıyor. Evet, Almanya bizi
kıskanıyor. Nasıl kıskanmasın ki? Vatandaş yeni
borç bulamaz olunca ve yeterli geliri olmadığı için eski borcunu
da ödeyemeyince takibe alınan borçlarda patlama oldu. 2002de takibe
düşen tüketici kredisi ve kredi kartı borç miktarı 278 milyon
lirayken bugün takibe düşen borç miktarı 20 milyar 800 milyon lira
oldu. Ocak 2020 verilerine göre icra dairelerindeki derdest dosya
sayısı 20 milyon 391 bine ulaşmış durumda. Sanayide
üretim daraldığı için karşımıza çıkan
kaçınılmaz bir gerçek ve trajedi de işsizlik. İşsizlik
yüzde 13,3e, işsiz sayısı da 4 milyon 308 bin kişiye
ulaşmış durumda. Gençlerde ise durum daha vahim, her 4 gençten
1i işsiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Ünver.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Bu
tablonun anlattığı gerçek hiç de sizin
anlattığınız gibi 3 kat büyüyen bir ekonomi gerçeği
değil. Karşı karşıya kaldığımız
gerçek: Evine ekmek götüremediği için Çocuklarım aç. diye
bağıra bağıra kendisini yakan baba, elektrik borcunu
ödeyemedikleri için birlikte siyanür içip ölen kardeşler,
çocuklarını saç kurutma makinesiyle ısıtıp kendisini
yan odada asan anne gerçeğidir.
Bu gerçekler karşısında yapmanız
gereken aslında bırakıp gitmenizdir. Ancak sizin
bırakıp gitmek gibi bir niyetiniz olmadığını
biliyoruz. Umudumuz yurttaşlarımızda. Nasıl sizi 31 Martta
yerel yönetimlerden attıysa, hatta bu ders yetmeyince 23 Haziranda bir de
sağlamasını yaptıysa, yapılacak ilk seçimde sizi ülke
yönetiminden gönderecek. Vatan millet için, geleceğimiz için,
çocuklarımız için o günün her gün bir gün daha
yaklaştığını görüyor, yurttaşlarımıza
zor günlerin geçeceğinin müjdesini bugünden vermek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 2 önerge bulunmaktadır.
Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı
Mardin Batman Bitlis
Kemal
Bülbül Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Antalya Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Mardin
Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Günay.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz kanunun 14üncü maddesi
üzerinde söz aldım.
Bu maddede, Bankacılık Kanununda yer alan
ceza tutarlarının güncellenmesi, finansal piyasalarda manipülasyon ve
yanıltıcı işlemlerde ceza uygulanması öngörülmekte. Yaptırım
kararı verilinceye kadar aykırılığın 1den fazla
kez uygulanması ve idari para cezası verilmesi sonrasında iki
yıl içerisinde tekrarlanması hâlinde BDDKye idari yaptırımı
ağırlaştırma yetkisi veriyor. Söz konusu maddede, BDDKnin
kuruluşlara verdiği idari para cezalarının
miktarlarını güncelliyor.
Teklifte yer alan ifadelerden hareketle, hangi
işlemlerin manipülatif olduğu, yanıltıcı işlemin
ne olduğu, bankacılık sistemini tehlikeye düşüren
işlemler yapmanın ne anlama geldiği bilinmemektedir. Söz konusu
ifadeler, tanımı yapılmamış, yoruma açık ve
duruma göre değişebilecek işlem ve eylemlerdir ve böylesi yeni
bir suç tanımı BDDKye yetki vererek değil ancak yeni bir
yasayla yapılmalıdır. Dolayısıyla, madde hukuka uygun
değildir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın 31 Mart seçimlerinden önce Gözlerinin yaşına
bakmayız. dediği bankaların manipülatif işlemlere imza
attığı kanaati BDDKde oluşursa söz konusu bankaların
yıllık gelirinin yüzde 5ine el konulacaktır. Düzenlemenin,
yabancı ortaklı bankaların Türkiyeden çekilmesine neden
olabileceği düşünülüyor. Nitekim, teklif TBMMye geldiğinde
-sunulmadan bir süre önce- HSBCnin bu yönde karar açıklaması dikkat
çekici.
Uzmanlar, söz konusu teklif için, 2001
yılında yaşanan banka krizinin bir benzerini doğurabilir.
açıklamasını yapıyor ancak iktidar her zaman olduğu
gibi uzman görüşünü es geçip kendi bildiğini okuyor ve ülkeyi yeni
bir kriz içerisine doğru götürüyor.
Değerli arkadaşlar, çiftçi de esnaf da
sabit gelirli de borçlu. Borçlar yüzünden tarımsal üretim durmuş,
hayvancılık gerilemiş, ülkede üretim yapılmıyor. Siz,
kalkmış, bankaları da tekelinize almak için ne kanunlar
çıkarabileceğinizi düşünüyorsunuz.
Mısır ve buğday üretimine öncülük
eden Mardinde DEDAŞ yüzünden tarlalar kurumuş, bunu önleyecek
teklifiniz var mı? Hayır, yok. Sadece kendi
çıkarlarınız için hazırladığınız bu
teklifler ve ülkede uyguladığınız tekçi politikalarla
halklarımızı borçlandırdınız. Şimdi,
borçluyu daha yüksek faizle borçlandırarak batağa sürüklüyorsunuz.
Başta Meclis ve tüm kurumları tekeli altına alan tek adam
rejimi, şimdi de bankaları siyasi baskıyla ehlîleştirmeye
çalışıyorsunuz; bunu da iktidarın sopası hâline
getirdiğiniz BDDK eliyle yapıyorsunuz. Önce kamu bankalarına,
şimdi özel bankalara; amaç ne peki? Amaç, iktidarın bekası.
Amaç, AKP iktidarının ülkeyi içerisine soktuğu ekonomik krize
karşı önlemler almak ve iktidarın bu ekonomik enkaz altında
kalmasını önlemek. Kısacası, bu kanun teklifi, bankacılık
sektörünün sorunlarını çözmek için değil, ekonomiyi gün geçtikçe
daha derin bir krize sokan AKP iktidarının bir yıl daha fazla
yaşayabilmesi için sunulmuştur.
Devlet sistemleri öngörülebilirlikler üzerine
kuruludur. Hukuk açık, net ve hiçbir şüpheye yer bırakmayacak
şekilde düzenlenmelidir. Dolayısıyla, üzerinde söz
almış bulunduğum 14üncü madde, Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumunun kuruluşlara verdiği idari para cezası
miktarını düzenliyor. Peki, bunu neye göre yapıyor? Bilmiyoruz.
Hangi işlemler manipülatif belli değil. Yanıltıcı
işlem dediğimiz şey ne? Tam bir muamma. Bankacılık
sistemini tehlikeye düşüren işlemler yapmanın anlamı ne?
Onda da bir açıklık yok. Yasak koyuluyorsa neyin
yasaklandığı tanımlanmak zorunda; yoruma açık, duruma
göre değişebilecek işlem ve eylemleri kanun koyucu olarak Meclisimiz
tanımlamak zorunda. Aksi; keyfî, hukuka aykırı işlemlerin
önünü açmak demektir ki biz bir hukuk devletiyiz, buna izin vermemeliyiz.
Manipülatif, yanıltıcı işlemlerin suçu, BDDKye yetki
vererek değil, yasa içinde tanımlanarak yapılmalıdır.
Yani bu bir yasama faaliyeti yetkisini herhangi bir kuruma devredemeyiz,
kurumlar yasa koyucu yerine geçemez. Dolayısıyla, bu madde de hukuka
aykırıdır ve çekilmesi gerekiyor.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesiyle değiştirilen Bankacılık Kanununun 146ncı
maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener
Neslihan Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul İstanbul İzmir
Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Anayasamızın 2nci maddesi Türkiye
Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir. der. Hukuk devletinde, yönetilenler kadar
yönetenler de aynı zamanda, hukuka ve Anayasaya bağlı kalmak
zorundadır. Eğer bir ülkede yönetenler, yönetilenler gibi kendini
hukuka bağlı saymıyorlarsa o ülkede despotluk vardır; onun
anayasasında ne yazarsa yazsın, o ülkenin turnusol
kâğıdı yani demokratik olup olmadığı kanunlara
bağlı kalmasına, kanunların uygulanmasına,
yargının o ülkedeki tutumuna bağlıdır ve üzerindeki
baskısına bağlıdır. Şimdi, eğer bir ülkede
hukuk yoksa, hukuk güvenliği yoksa siz o ülkede banka düzenleme kanunu
değil, hangi kanunu getirirseniz getirin, o ülkede istihdam olmaz,
yatırım olmaz, işsizlik bitmez, adaletsizlik bitmez.
Şimdi, sıcak simit gibi Ülkede gerçekten
hukuk var mıdır, yok mudur? sorusu
Osman Kavala davasını
ne kadar bilirsiniz, bilemiyorum; ben size sürem içerisinde ayrıntılı
olarak belirteyim: Osman Kavala, ilk tutuklandığı zaman iki
soruşturma nedeniyle tutuklandı. Birincisi, FETÖ
soruşturması nedeniyle 2017/96115 soruşturma numarasıyla
soruşturma yapıldı ve buradaki tutuklama Türk Ceza Kanununun
309uncu maddesine göreydi. Gezi davasıyla ilgili tutuklama ise Türk Ceza
Kanununun 312nci maddesine göreydi. Tabii, sekiz yüz kırk gün tutuklu
kaldıktan sonra beraat etti ve tahliye kararı
Ancak bu, FETÖ
soruşturmasından dolayı yani 2017/96115 numaralı
soruşturma dosyasında savcının istemi doğrultusunda
tahliye kararı verilen bir davadır; bu davada bugüne kadar herhangi
bir iddianame düzenlenmemiştir, herhangi bir dava
açılmamıştır. O dosya gayet rahat cumhuriyet başsavcılığında
bekletilmektedir. Geliyoruz
312nci maddesinden beraat ve tahliye
kararıyla ilgili olarak peki şunu sormazlar mı: Bu iddianameyi
kim düzenlemişti?
Bakın, değerli arkadaşlar, bugüne
kadar beraat kararı verilen gerek Ergenekondaki, Balyozdaki ve gerekse
Gezi davasındaki tüm davaların iddianamesini hazırlayan
savcıların hepsi FETÖden ihraç edildi. Dün beraat edilen
davanın iddianamesini de aynı şekilde FETÖden ihraç edilen bir
savcı düzenlemişti. Şimdi, bu dosya bugüne kadar bekletilecek,
bu hukuk devletinde yaşanan bir hadise değil. Tüm hukukçu
arkadaşlarımız bilirler, eğer bu şekilde bir tahliye
kararı verilmiş ise siz sil baştan alıp yeniden sorgu
yapamazsınız; bu, yasak sorgu sistemine girer, ki
Anayasamızın 38inci maddesinin altıncı fıkrası
uyarınca bunlar bir iddianamenin düzenlenmesine esas teşkil etmez
değerli arkadaşlar. Yani doldur boşalt yöntemiyle Ben senden
istediğim ifadeyi alıncaya kadar seni tahliye ederim,
tutuklarım; tahliye ederim, tutuklarım. Bu, yasak sorgu yöntemidir,
Ceza Muhakemesi Kanunu bu tür uygulamayı yasaklamıştır; bu,
aynı zamanda Anayasamıza da aykırıdır.
Geliyoruz... Efendim, buradaki tutuklamaya sevk
yazısında şu deniliyor: Dışarıda bulunan filan
filan kişilerle görüşülmüş. Görüşüldü. dedikleri
kişilerle bu telefonun içeriğinin ne olduğu belli değil.
Yani her telefon görüşmesi, yabancı bir kişiyle telefon
görüşmesinin yapılmış olması... Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin, daha doğrusu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin 154üncü paragrafında Bu bir tutuklama sebebi
de olamaz. deniliyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, eğer bir ülkede bu şekilde,
sekiz yüz kırk günden beri keyfî bir şekilde herhangi bir iddianame
düzenlenmiyor, herhangi bir delil araştırılmıyor...
Buradaki tutuklamaya sevk yazısında sadece bulgulara dayalı
olarak deniliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Özür dilerim,
bitireceğim Başkanım.
Hepimiz, kim suç işlemişse mutlaka
cezalandırılmalı. Biz, suç işleyen hiç kimsenin
korunmasını, kayırılmasını istemiyoruz ama
değerli arkadaşlar, siz bir insanla ilgili soruşturmayı
sekiz yüz kırk gün önce başlatacaksınız yani 2017
yılının soruşturma numarasıyla
başlatacaksınız, 19/2/2020, bugünkü tarihle de tutuklamaya sevk
edeceksiniz; bunun adı keyfîliktir. Böyle bir ülkeye hiçbir yatırımcı
gelip o ülkede yatırım yapmaz. Hepinizin başına gelebilir.
Efendim, hatta burada deniliyor ki: Darbe sürecinde karar mekanizmasına
katılanlardan olduğu şüphesiyle... O zaman demek ki ellerinde,
bu darbe teşebbüsündeki karar mekanizmasına katılanların
hepsini açıklamaları gerekiyor. Kimler bu karar mekanizmasına
katıldı? Bugüne kadar karar mekanizmasına katılanların
listesi açıklanmadı değerli arkadaşlar. Yani eğer biz
gerçekten burada hukuk arıyorsak, adalet arıyorsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım, çok özür dilerim.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, burada hâkimlerin pusulası
Cumhurbaşkanının söylediği sözler olmamalı. Hâkimlerin
pusulası adalet olmalı, hukuk devleti olmalı, hukukun
üstünlüğü olmalı. Bakın, Türkiye, hukuk devleti
sıralamasında 125 ülke arasında şu anda 109uncu
sırada, 125 ülke arasında biz 109uncu sıradayız. Burada,
bizim üzerimizde hangi ülkeler var değerli arkadaşlar? Üst sıralarda
olanlar; Tunus bizim üzerimizde, 61de, Gürcistan 41de, Şili 25te,
Özbekistan 94üncü sırada değerli arkadaşlar. Siz burada hangi
yasayı yaparsanız yapın, fabrikalar kapanıyorsa bir ülkede,
cezaevlerinin sayısı sürekli artıyorsa, o ülkede hukuk güvenliği
yoksa yapacağımız bu şekildeki -sübvansiyon- düzenlemelerle
bu ülke rahatlığa kavuşmaz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunarım.
İyi çalışmalar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 15inci madde üzerinde
1 önerge bulunmaktadır.
Önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 15 5411 sayılı Kanunun 147 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde bulunan beşbin
Yeni ibaresi yüzbin şeklinde, onbeşbin Yeni ibaresi ikiyüz bin
şeklinde, (b) bendinde bulunan beşbin Yeni ibaresi yüz bin
şeklinde, yirmibin Yeni ibaresi ikiyüz bin şeklinde, (c) bendinde
bulunan beşbin Yeni ibaresi elli bin şeklinde, yirmibin Yeni
ibaresi ikiyüz bin şeklinde değiştirilmiştir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul İstanbul İzmir
Emine
Gülizar Emecan Mahir
Polat
İstanbul
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Mahir Polat. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Polat.
MAHİR POLAT (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Getirilmeye çalışılan bu kanun
değişikliğiyle idari para cezalarındaki miktar ve
oransallık açısından bakıldığında
Anayasayla güvence altına alınmış olan hukuk güvenliği
ilkesi, hukuki belirlilik ilkesi ve ölçülülük ilkesine
aykırıdır. Bankacılık Kanununun günümüzün ekonomik
şartlarına göre düzenlenmesi bir ihtiyaçtır. Genel Kurula gelen
her yeni kanun teklifiyle birlikte ekonomik gerçeklerden ve iktidarın
ülkenin ekonomik gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha
görmekteyiz.
Toplum, gizlenmeye çalışılan bir
ekonomik buhranla karşı karşıyadır. Ne kadar gizlemeye
çalışırsak çalışalım Açım. diyerek intihar
eden insanlar, en acı şekilde kendini yakarak intihar eden
insanlarımızla birlikte ekonomik buhranın boyutları da göz
önüne serilmektedir. Siz Gerekirse simit satar, onurumla yaşarım.
sözünü de yanlış anlamıştınız.
Ülkenin devlet bankası olan Ziraat
Bankası, Simit Sarayını kurtarmak için 500 milyon lira kredi
vermeye kalktığında, sosyal medya baskısı ve
halkımızın tepkileri sonucunda geri adım atmak ve Ziraat
Bankasını bu utançtan, Simit Sarayının sponsoru olmaktan
vatandaşımız kurtarmıştı. Bunlar
yaşanırken yerli üreticiler, çiftçiler tarlalarını
ekemiyor, ekenlerse hasat edemiyor durumdaydılar. Tarım ve
hayvancılığı desteklemek üzere kurulmuş olan Ziraat
Bankası, maalesef sarayın yandaşlarına kredi vermekle
yükümlü hâle getirilmiş durumdaydı. Üreten çiftçi, hayvan üreticisi,
hayvanlarını ve tarlalarını, ata dede
topraklarını satarak maalesef köyden kente göçmek zorunda
kalmışlardı. Üreticimizin, çiftçimizin kredi taleplerini ucuz
bir şekilde karşılamak üzere kurulmuş olan Ziraat
Bankası üzülerek söylüyorum ki yandaşa altın tepside krediler
sunmak durumundadır, Doğan medya grubunun Demirören grubuna
satışı sırasındaki 700 milyon dolar verilen kredi
gibi. Sahi, Ziraat Bankasının kuruluş amacı neydi?
Yine, bir devlet bankası olan Halkbankın
var olma sebebi Türkiyede kalıcı bir ekonomik kalkınma
sağlamak, esnaf, sanatkâr ve küçük meslek sahiplerine uygun kredi temin
etmekti ancak bu banka, yandaş medyayı beslemek, muhalefetin sesini
kısmak için alet edilir durumdadır. Özel bankaların ve
yabancı finans kuruluşlarının kredi vermediği
Çalık Holdingin, Sabah ve ATV ihalesi için Halkbank ve Vakıflar
Bankasından ciddi kredi aldığını biliyoruz. Bu
krediler geri ödendi mi, bilinmez çünkü devlette şeffaflık ilkesi
ortadan kaldırıldı, bu yasayla birlikte biraz daha karanlığa
doğru sürdürülecek.
Kamu bankaları görev zararlarını
açıklarlar. Bu açıklanan görev zararları Hazine tarafından
kapatılıyor. Bu kurumların görev zararları için 3 milyar
821 milyon Türk lirası ödendi. Bu ödemenin yüzde 96sı, yani 3 milyar
681 milyon Türk lirası Ziraat ve Halk Bankasının görev
zararlarından oluşmaktadır. Vakıflar Bankası daha önce
bir KİTken iktidar tarafından yapılan düzenlemeyle özel banka
statüsüne kavuşturulmuş, Sayıştay denetiminden
uzaklaştırılıp bir arpalığa
dönüştürülmüş durumdadır.
Her gün onlarca şirket konkordato ilan ediyor,
binlercesi iflas ediyor, ürettiğimiz tek şey vergi ve cezalardaki
artışlar olmakta. Faiz düşürmekle enflasyonu düşürme
planı da maalesef işlemiyor.
Türkiyede geçen senenin en iyi sektörü 50 milyon
turist sayısı ve 34 milyara ulaşan gelirle turizm sektörüyken,
2019 yılında bankacılık sektörünün turizme ödediği
sorunlu kredi oranlarındaki artışa bakacak olursak 2019un
başında 4,88ken 2 kat artarak 9,41e yükselmiş, Türkiyenin en
iyi sektöründe batık krediler 150 milyar liranın üzerine
çıkmış bulunmaktadır.
Sevgili arkadaşlar, Sürekli aynı
gemideyiz. diyorsunuz. Evet, aynı gemide olabiliriz fakat siz o geminin
lüks kamaralarındayken bu halkı kürek mahkûmu hâline
dönüştürdünüz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, divandan bir istirhamım olacak.
BAŞKAN Bir saniye
Maddeyi oylayalım,
ondan sonra.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
istirhamımız şudur: Hatipler konuşmasını
yaptıktan sonra -doğal olarak- mensubu bulundukları
grupların kendilerini alkışlamak durumu var. Fakat, siz, hatip
konuşmasını bitirir bitirmez, bizim alkışlamamıza
fırsat vermeden oylamaya geçiyorsunuz ve böylece hatiplerin bu konudaki
marifetlerine bağlı hak ettikleri iltifatlar yerine getirilemiyor.
Bunu arz etmek istedim efendim. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kısa bir söz
talebimiz vardır.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili Mahir Polatın 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, 2001 krizinden sonra
yapılan düzenlemelerle, eğer hükûmet kamu bankalarına bir görev
yaptırmak isterse bunun kaynağını hazineden ödemek zorunda.
Yani, 2001den önce yapılan bu çalışmalarda, o dönemki
hükûmetler Çiftçiyi sübvanse et, şu oranda faiz ver. demiş ve bu
maliyetler bankaların üzerinde kaldığı için zaten 2001
krizi
Birikmiş, birikmiş, birikmiş, birikmiş; 2001de
bunlar patlamış. O günden sonra, o dönemde yapılan
düzenlemelerle eğer siz, çiftçiye düşük faizli kredi verecekseniz o
aradaki farkı hazineden buraya ödemek zorundasınız. Bu, kanun;
bunu yapmak zorunda. Dolayısıyla, hazine bunun
kaynağını koymak zorunda ki bunu yapabilsin.
Dolayısıyla, böyle bir durum olduğu için, görev zararı
bunların yapma imkânı yok. Ha, faizler yüzde 10dur, hükûmet yüzde
5le çiftçiye kredi verecektir; aradaki farkı verir bankaya, banka bunu
yerine getirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
konu şudur: Bankalar, Sayıştay denetimine tabidir; yani
Vakıfbank da Sayıştay denetimine tabidir, diğer bankalar da
Sayıştay denetimine tabidir. Oradaki denetimlerde kredilerle
alakalı işte Şu A şirketi kredi aldı; ödedi,
ödemedi. veya oradaki ödenmeyen kredi oranları, ne varsa bunlar
değerlendirilir ve burada KİT Komisyonuna o raporlar gelir;
dolayısıyla, orada bütün milletvekilleri bunları görür ve
değerlendirir. Yani, milletin gözünden saklanan, gizlenen,
şeffaflıktan uzaklaştırılmış gibi bir durum
söz konusu değildir. Raporlar gelir, oturup incelemek isteyen inceleyip
burada istediği bilgiye ulaşma imkânına sahiptir. Yine, KİT
Komisyonuna raporlar gelecektir; burada ilgi duyan milletvekillerini ben davet
edeyim, KİT Komisyonundaki çalışmalara katılsınlar,
kamu şirketleriyle alakalı değerlendirmeleri görsünler orada.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Peki, ben de teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, 60a göre söz talebim var efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
64.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu
bankalarının tamamı KİT Komisyonu tarafından denetlenmiyor,
önce bunu ifade edeyim. Ziraat Bankasının sermayesinin tamamı
Türkiye Varlık Fonuna aittir. Türkiye Varlık Fonu da
Sayıştay denetimine ve KİT Komisyonunun denetimine tabi
değildir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bankanın
kendisi geliyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, banka tabi değildir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Banka geliyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayır, bakın, Ziraat Bankasının tamamı Türkiye
Varlık Fonu kapsamında, sermayesi Türkiye Varlık Fonuna ait
olduğu için Sayıştay denetimine tabi değildir.
Sayıştay denetimine tabi olmadığı için KİT
Komisyonuna Sayıştay tarafından gönderilen herhangi bir rapor da
yoktur.
İkincisi: Türkiye Varlık Fonunun
kuruluş yasası incelendiğinde görülecektir ki Türkiye
Varlık Fonu Sayın Cumhurbaşkanının
görevlendireceği bağımsız denetim kurumları
tarafından denetlenecek, bağımsız denetim
kurumlarının raporu 3 müfettiş tarafından denetlenecek ve
bu rapor da bilgi amaçlı olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna
sunulacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Varlık Fonu üzerinde Sayıştay denetimi, dolaysıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisinin denetimi yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
denetiminin hangi çerçevede olduğunu söyledim. Bu bilgi amaçlı
gönderilen raporun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesinden ibaret bir
husustur. Burada örneğin Türkiye Varlık Fonunun Ziraat
Bankasından sınırsız bir şekilde
borçlanmasının önü açıldı 4üncü madde aynen kabul edilmek
suretiyle. Burada herhangi bir değişiklik yapılmadı. Yani
Varlık Fonu kendi sahibi olduğu Ziraat Bankasından
Bankacılık Kanununun öngördüğü yüzde 25lik
sınırlamaya tabi olmaksızın sınırsız bir
şekilde borçlanacak ve bu işlemler de hiçbir zaman Sayıştay
tarafından denetlenmeyecektir. Bunu Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir açıklama
zarureti
BAŞKAN Buyurun siz de yapın, kısa
bir açıklama olsun, devam edelim ondan sonra.
65.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi, ben Sayın Hamzaçebi konuşuyorken
bankaların genel müdürlerini teyit için tekrar aradım ve bunlar
Sayıştay denetimine tabiler ve raporları geliyor.
Şimdi, şöyle bir durum var: Varlık
Fonu, doğru, bağımsız denetime tabi. Bir
bağımsız denetim raporu düzenleniyor ve bu
bağımsız denetim raporu, bu rapor -Akif Beyin de dediği
gibi- denetçiler tarafından incelenmek suretiyle bir rapor
hazırlanıyor ama bankanın kendisinin raporları -yani Ziraat
Bankası Anonim Şirketi Sayıştaya tabii- her dönem
Varlık Fonuna hisseleri devredilse dahi denetime giriyor; Vakıfbank
da giriyor, Halk Bankası da giriyor. Yüzde 51den fazlası kamuya
Varlık Fonu da aslında bir kamu yapısı, Varlık Fonu
AŞ, Türkiye Varlık Fonu AŞnin kendisi bağımsız
denetime tabi ama alttaki iştirakler Sayıştay denetimine
tabiler. Bu bilgiyi özellikle ilgili bankaların genel müdürlerini arayarak
tekrar teyit ettim ki kamuoyuna bu bilginin doğru gitmesi önemlidir.
Dolayısıyla o Sayıştay raporlarında KİT
Komisyonunda her şey görülebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bizim KİT
Komisyonu üyelerimiz var, Cumhuriyet Halk Partisinin de KİT Komisyonu
üyeleri var, onlar da bunu bilirler diye düşünüyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bir ilave yapayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
66.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ziraat Bankasının sermayesinin tamamı
Varlık Fonuna ait olduğu için -örnek veriyorum- bu yasa teklifinin
4üncü maddesi uyarınca Varlık Fonu Ziraat Bankası
kaynaklarından sınırsız bir şekilde borçlanabilecek ve
bu borçlanma işlemi Varlık Fonu Sayıştay denetimine tabi
olmadığı için Sayıştay tarafından
denetlenmeyecektir. Ziraat Bankasının bir anonim şirket
olması nedeniyle ayrıca KİT Komisyonuna raporlarının
gelmesi hususu ayrı bir konudur ama 4üncü madde uyarınca Varlık
Fonu Ziraat Bankasından sınırsız bir şekilde
borçlanacağı için, borçlanabileceği için bu asla ve asla
Sayıştay ve dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
KİT Komisyonu tarafından denetlenmeyecektir, denetim
dışıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
16ncı madde üzerinde 2 önerge bulunmaktadır. Önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş Batman Bitlis
Meral
Danış Beştaş Kemal
Bülbül
Siirt Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Batman
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Süreniz beş dakika Sayın Tiryaki.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
16ncı maddesine ilişkin eleştirilerimizi sizinle paylaşacağım.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bir kez daha hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yasa Teklifinin 16ncı maddesiyle 5411
sayılı Yasanın 148inci maddesini değiştiriyorsunuz.
5411 sayılı Yasanın 148inci maddesi neyi düzenliyor? Yasada
düzenlenen sınırlamalara, kararlara ve düzenlemelere aykırı
hareketler dolayısıyla idari para cezalarının
miktarını ve oranlarını.
Peki, ne öneriyorsunuz? Diyorsunuz ki: 10 bin yeni
Türk lirasını 500 bin Türk lirası yapacağız, binde 5
oranını yüzde 5e çekeceğiz, 5 bin yeni Türk lirasını
50 bin Türk lirası yapacağız, bir de yasada düzenlenen
sınırlamalara, kararlara ve düzenlemelere aykırılık
birden fazla kez işlenirse bu mükerrerlikten dolayı cezayı 2
katına çıkaracağız. Yani genel olarak ceza
miktarlarını artıran bir düzenleme; dolayısıyla,
bankacılık açısından çok büyük bir sorun oluşturmuyor.
Ancak bir önerimiz var, her seferinde bu miktarların yeniden, yeniden
düzenlenmesi yerine yasaya bir geçici madde ekleyin ve böylece her seferinde
yasa değişikliği yerine yeniden değerleme oranlarıyla
bu sorun çözülmüş olacak.
Binde 5 oranındaki cezanın yüzde 5 olarak
düzenlenmesi ise çok adil gözükmüyor çünkü bu, yüzde 1.000 oranında
artış anlamına geliyor bir seferde; binde 5ten yüzde 5e
çıkarmanız bunu yüzde 1.000 oranında artırmanız
anlamına geliyor ki bunun adil olmadığını
düşünüyoruz.
Bir de idari para cezasının tekerrürü
hâlinde diyorsunuz ki: Bu durumda cezalar 2 kat uygulanacak. Benim
bildiğim kadarıyla, ilk kez bir idari para cezasının
tekerrürü hâlinde cezayı 2 katına çıkarıyorsunuz.
Bakın, mevzuatta çokça düzenleme var idari para cezasına ilişkin
ve bu idari para cezalarının tekerrürü hâlinde bu cezanın 2 kat
uygulanması basit gibi görünebilir ama umarım bunu yol
yapmazsınız, umarım bunu başkaca yasalara da yedirmezsiniz.
Teklifle ilgili bu görüşlerimi paylaştıktan sonra bir konu, bir
sorun, bir hukuk cinayeti hakkında görüşlerimi sizinle
paylaşacağım.
Evet, Mahmut Alınak, bir siyaset duayeni, 68
yaşında, eski bir milletvekili, Meclis tarihinin belki de
gördüğü en çalışkan milletvekillerinden birisi. Her zaman
demokrasi ve insan hakları mücadelesi vermiş bir ağabeyimiz.
Daha önce hakkında onlarca dava açıldı, neredeyse
tamamından beraat etti, 9 kez tutuklandı. Bir avukat, bir
milletvekili olarak, değil Türkiye'nin herhangi bir yerinde dünyanın
neresinde olursa olsun çağrıldığında ikiletmeden
gelecek bir ağabeyimizdi ama ne yaptınız? Gecenin bir
yarısında evini onlarca özel harekât polisiyle bastınız ve
çok önemli suç delilleri elde ettiniz çünkü gözaltına alınma sürecinin
tamamı kayıt altına alınmıştı ve bir polis
memuru büyük bir gururla 21 tane kitap ele geçirildiğini söylüyor,
yüzlerce kitap içerisinden 21 tane kitap. Günlerce gözaltında tutuldu,
tutuklama talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edildi; çok çok büyük, çok
önemli bir terörist Mahmut Alınak tutuklandı! Peki, suçlamalar neydi?
Hangi silahlı eylemlerde bulunmuş bilmiyoruz ama polis
tarafından, savcı tarafından, hâkim tarafından sadece
yazdığı kitaplar, sadece okuduğu kitaplar, sadece
konuşmaları, sadece yazıları ve barış için,
aileleri barıştırmak için yaptığı girişimler
soruldu. Evet, 2020 Türkiyesinde Bunları yapanlar teröristtir, okuyanlar
teröristtir, yazanlar teröristtir, eleştirenler teröristtir.
İşte, siz böyle bir Türkiye yarattınız.
Bir şey daha yaptınız.
Yaptınız. diyorum çünkü İçişleri Bakanlığı
sizin Hükûmetinizin bir Bakanı ve Emniyet Genel Müdürlüğü de
İçişleri Bakanlığına bağlı. Tutuklama kararı
verildikten sonra polisler zorla Mahmut Alınakı kelepçeledi.
Bakın, Ceza Muhakemesi Kanunu madde 93 ne diyor? Yakalanan, tutuklanan
kişinin kaçması veya kendisi ya da başkasının hayat ve
beden bütünlüğü için tehlike oluşturması söz konusuysa kelepçe
takılabilir. Mahmut Alınak kaçmadı, hiç kimseye zarar vermedi,
kendisine de zarar vermedi ama zorla kelepçe taktınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Çok
özür dilerim Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Mahmut Alınaka niye kelepçe taktınız biliyor musunuz, yasayı
umursamadığınızı göstermek için, kanun benim demek
için ve belki de Mahmut Alınakı esir
aldığınızı göstermek için kelepçe taktınız.
Mahmut Alınakı bedenen esir alabilirsiniz
ama asla fikirlerini esir alamazsınız çünkü fikirler tutsak edilemez
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 16- 5411 sayılı Kanunun 148 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan onbin Yeni
ibaresi beşyüz bin şeklinde, binde beşine ibaresi yüzde
beşine şeklinde değiştirilmiş, (b) bendinde yer alan
alınan kararlara ibaresinden sonra gelmek üzere ve verilen talimatlara
ibaresi eklenmiş, aynı bentte yer alan beşbin Yeni ibaresi
elli bin şeklinde, onbin Yeni ibaresi beşyüz bin şeklinde
değiştirilmiştir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya
Samsun
Sibel
Özdemir
Atila Sertel Emine
Gülizar Emecan
İstanbul İzmir İstanbul
Mahmut
Tanal Selin
Sayek Böke
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen, İzmir
Milletvekilimiz Sayın Selin Sayek Böke.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Değerli
milletvekilleri, bir kez daha yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede bugün 4 milyon 380 bin kişi
işsiz, çalışabilir durumda, iş arıyor ama iş
bulamıyor. Üstelik geçen seneye kıyasla yine çalışabilir
durumda olup iş aradığı hâlde iş bulamayanların
sayısı 850 bin kişi artmış. Gerçek,
verilerle ortada. Dün, bugünden biraz daha iyiymiş; bugün, dünden çok daha
kötü. Yani 4 milyon 380 bin kişi için gerçek böyle. Oysa iktidara
bakarsanız, şubat ocaktan daha iyi; mart şubattan daha iyi; bu,
böyle akıp gidebiliyor.
Şimdi,
karşımızda olan soru şu: Bir banka analisti, bir ekonomist
şu analizi yaparsa Türkiyede işsizlik artmıştır,
işler iyi gitmemektedir. Bu analizi yapan analistin durumu ne olacak? Bu
kanunla karşımıza gelen soru bu. Gerçeğin kantarı
iktidarın elinde, o karar veriyor neyin gerçek olduğuna. Ve iktidara
göre işsizlik sorunu yok, işsizlikten intihar edenlerin ağır
gerçekliği yok, çözülmesi gereken bir kriz yok. İktidara göre bunun
aksini düşünen herkes gerçek dışı düşünmektedir,
yanıltıcıdır, haindir ve bu kanuna göre
cezalandırılmalıdır.
Türkiyede bugün
gençlerin yüzde 24,5i işsiz. Geçen sene gençlerin yüzde 20si
işsizmiş. İşsizlik artmış. Gençler için hayat bugün
dünden çok daha zor. Şimdi soru şu: Bir finansal analist Türkiyede
gençler arasında işsizlik çok artmıştır. Türkiye
ekonomisi açısından bu büyük bir üretim kapasitesi
kaybıdır, derhâl telafi edilmelidir. derse, bu raporu yazan finansal
analiste ne olacak? Karşımızda olan soru bu. Gerçeğin
kantarı iktidarın elinde. İktidara göre gençlerin işsizlik
sorunu yok; iş değil, eş sorunu var. İktidara göre zaten
gençlerin iş bulması sorunu olmadığı gibi, her
üniversite mezununun da çalışma zorunluluğu da yok.
Gerçeğin kantarı iktidarın elinde ama işsizlik
gerçeğinin ağırlığını yaşıyor olan
da gençler. Şimdi, iktidara göre bunu yazan finansal analist gerçek
dışı bir yazı yazdığı için,
yanıltıcı bilgi paylaştığı için
cezalandırılacak. Karşımızda olan kanun bu.
Türkiyede 2002de
vatandaşın bankalara borcu 6,6 milyar lira, bugün, en güncel veriye göre, 611
milyar lira; 93 kat artmış.
Bir banka analisti yazmış: Türkiye'de
vatandaşın borcu çok artmıştır. Bu borcun geri
ödenememesi riski vardır, bankalar açısından durum tehlikeli
olabilir. Soru şu: Bu analizi yapmış olan ekonomiste ne olacak?
Gerçeğin kantarı iktidarın elinde. İktidara göre bir borç
sorunu falan yok, herhangi bir ekonomik sorun varsa iktidarın bulduğu
tek çözüm var, daha çok kredi, daha çok borç, daha çok finansallaşma.
Gerçeğin kantarı iktidarın elinde ve iktidarın
gerçeğine göre böyle bir sıkıntımız yok. O zaman,
iktidara göre aksini düşünen herkes gerçek dışıdır,
yanıltıcıdır, haindir ve bu kanuna göre
cezalandırılması gerekir. Aman ha, bu yasa sorun
çıkarır, gerçekler konuşulamaz; konuşulamazsa finansal
piyasalar ölür, ekonomi için işler zor olur. diyenlerimize Komisyonda
dendi ki Öküzün altında buzağı arıyorsunuz. Ya, hiçbir
yerde bir şey aramıyoruz, gerçekler apaçık ortada, ortada. Bu
ülkede 38 kişi Kriz var. dediği için mahkemede, haklarında
soruşturma açılmış. Bir şey aramıyoruz bir
şeyin altında, açıkça yaşanıyor mahkeme
salonlarında. Gerçeğin kantarını elinize
almışsınız, alternatif düşünen herkes suçlu, herkes
yanlış, herkes hain, herkes cezalandırılmalı.
Şimdi, diyelim ki baskıyla, zorbalıkla, böyle kanunlarla herkesi
tek tipleştirdiniz, hepimiz aynı finansal araca bakıp aynı
değeri biçiyoruz yani analizlerimiz artık aynı,
ihtiyaçlarımız aynı çünkü iktidarın gözlüğünden
bakıyoruz. Şimdi, ihtiyaçlar farlı değilse,
yaptığımız analiz farklı değilse, gerçeği
yorumlamamızın farklı olmasına izin verilmiyorsa o zaman
piyasada alım satım yapabilecek, arbitraj imkânı sağlayacak
yani finansal piyasalarda herhangi bir ekonomik işlem yapmak için sebebi
ortadan kaldırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Neyle? Tek
tipleştirerek. Yani bu yasayla
Nasıl ki bize her düzlemde tek
tipleştirici bir baskı uyguluyorsanız, bu yasayla da ekonomide
aynı şeyi yapıyorsunuz. Olacak şey: Nasıl ki her yerde
özgürlükler ortadan kalkıyorsa ekonomide de finansal özgürlüklerle
birlikte ekonomik özgürlükler ortadan kalkacak.
Şimdi, biz buzağı falan
aramıyoruz; hukuk arıyoruz, adalet arıyoruz, özgürlük
arıyoruz ve eşitlik arıyoruz, hepimiz eşit olalım
istiyoruz. Siz yapmazsınız ama biz mutlaka yapacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16ncı madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 17nci madde üzerinde
önerge bulunmamaktadır.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde 1 önerge bulunmaktadır,
okutup işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 18inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Özdağ
İzmir Adana İstanbul
İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi Şenol
Sunat
Adana Antalya Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ümit Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Özdağ.
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben yasanın 56ncı
maddesinin üçüncü fıkrası ve 57nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yapılmak istenen değişikliklerle ilgili
İYİ PARTİnin itirazlarını ve tespitlerini paylaşacağım.
18inci madde önerisinde yapılan
değişiklikle Bankacılık Kanununun 56ncı maddesinin
üçüncü fıkrası lağvedilerek bankaların reel sektöre ortak
olmalarındaki sınırlar kaldırılmaktadır. Bu
durum, bankacılık sistemi ile reel sektörün iç içe bir ortaklık
yapısı içine girmesine ve önceki maddelerde yapılan
değişikliklerle banka kaynaklarının kontrolsüz bir
şekilde, riski azaltacak çeşitlendirme yapmadan
kullanılmasına neden olacaktır. Yine bu durum, 2001 öncesinde
yaşadığımız gibi bankaların ilişkili taraflara
kontrolsüz kredi açarak risklerin artmasına ve mali yapının
bozulmasına neden olabilecektir.
Değerli milletvekilleri, maddede yapılan
ikinci değişiklik daha vahim görünmektedir. Daha önceki maddelerde
olduğu gibi bu değişiklikle katılım bankalarına
diğer ticari bankalarda olmayan imtiyazlar verilmekte; özellikle
gayrimenkul gibi likit olmayan varlıkları bilançolarında
bulundurmaları teşvik edilmektedir. Bu uygulama, katılım
bankalarının, bilançolarının, gayrimenkul ve benzeri nakde
dönmesi zor, esas bankacılık faaliyeti dışında kalan
kıymetlere yoğunlaşmasına neden olacaktır. Yine, bu
hakkın sadece bu katılım bankalarına sağlanması,
piyasa ekonomisinin serbest rekabet koşullarına aykırı
olarak bankacılık sistemi içinde dengesizlikler yaratacaktır.
Değerli milletvekilleri, biz bu yasa üzerinde
konuşurken ve yasanın maddeleri burada
tartışıldıktan sonra teker teker geçerken İdlibde de
gerilimin her geçen saat biraz daha arttığını ve dengelerin
sürekli bir değişim içerisinde olduğunu görüyoruz. Rus ordusu
bölgeye ağır bir takviye sürecini gerçekleştiriyor. Keza ordumuz
da çok büyük bir güçle dar bir alanda konuşlanmış durumda.
Burada en son yaptığım konuşmada ifade ettiğim gibi,
Türk konuşlanması, bölgeden Türkiyeye göçün durdurulmasını
sağlamak anlamında olumlu ve etkili bir konuşlanma olmuştur
ancak göçün Türkiyeye gelmesini engellemek için konuşlanmak başka
bir şeydir, bölgede büyük bir savaşa girmek için konuşlanmak
başka bir şeydir. Hele hava savunması olmayan bir askerî
birliğin Rusya gibi bir güçle bölgede savaşa girmesi, sadece ve
sadece PKKnın siyasi olarak kazanç sağlayacağı bir
gelişme olacaktır. Türk ordusu her şart altında
başarı kazanır ve böyle bir çalışmadan galip
çıkar ama bu bir Pirus Zaferi olur; bunun siyasi getirisinden sadece bölgede
devletleşme için elinden geleni yapmakta olan ve Amerika Birleşik
Devletleri tarafından da desteklenen PKK/YPG kazançlı
çıkacaktır.
Bundan dolayı her türlü gerilimi kontrol
altında tutarak diplomasi masasında kazanmayı hedefleyen bir
yaklaşım, inşallah, sarayda Türkiyeyi yöneten akla hâkim olur;
aksi takdirde Türkiye, Orta Doğuda yeni bir büyük maceranın
içerisine sürüklenir ve bu maceradan biz kazançlı çıkmayız.
Siyasi kazancı, Suriyeyi bölmek ve Türkiye'nin güneyinde Türkiye için
yaşamsal bir tehdit oluşturmayı hedefleyen bir terörist
yapı elde eder.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir önerge
bulunmamaktadır.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde 1 önerge bulunmaktadır.
Önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 20nci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 20- 23/2/2006 tarihli ve 5464
sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 26
ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, azami akdi
ve gecikme faiz oranlarını tespit etmeye ve ilan etmeye yetkilidir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Dursun
Müsavat Dervişoğlu İsmail
Koncuk
Adana
İzmir
Adana
Şenol
Sunat Feridun
Bahşi Fahrettin
Yokuş
Ankara
Antalya
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Konya
Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika Sayın Yokuş.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Beş yıl
önce Ege Üniversitesinde bölücü hainler tarafından katledilen Fırat
Çakıroğlunu, onun şahsında bütün şehitlerimizi
rahmetle bir kez daha anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün AK PARTİ Konya milletvekillerimizden bir
kardeşimiz gündem dışı söz alarak Konyamızın
yatırımlarından, yaptıkları büyük hizmetlerden
bahsetti. Âdeta Konyayı uçurduk. dedi. Yoldan tutunuz da okula,
hastaneden barajlara, tarımdan hayvancılığa pek çok
hizmetleri tek tek anlattı. Hele bir cümlesi vardı ki şöyle
diyordu: Osmanlıdan bugüne uzanan asırlık rüya proje Mavi
Tüneli hayata geçirdik. Evet, doğru, Mavi Tünel Projesi Konyaya
yıllık 400 milyon metreküp su getirdi; bunun bir
kısmını içme suyunda kullandık, geri kalanını
ovada ama Konyanın yıllık 3 milyar metreküpten fazla suya
ihtiyacı var. Eğer siz buna Yüzyılın projesi,
Konyayı ihya ettik. filan diyorsanız vallahi hayal
satıyorsunuz. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Gelin,
Konyayı susuzluktan kurtarmak istiyorsanız şu Kanal
İstanbulu bırakın da Kanal Konya yapalım.
Dicle-Fırattan yılda 8-10 milyar metreküp su getirelim, hem her
yıl tabandan çektiğimiz 3 milyar metreküp yerine bunu koyalım ve
ihtiyacımız olan 3 milyarın daha fazlasıyla da Konya
Ovasını, sadece Konya değil, doğru dürüst para
ayırmadığınız KOP projesi içinde kalan 8 vilayeti ihya
edelim. Hem de nasıl biliyor musunuz? Kanal İstanbulun dörtte 1
fiyatına bunu yaparız ama yeter ki rant değil, halk deyin,
millet deyin, vatandaş deyin.
Değerli milletvekilleri,
Konya sürekli
kan kaybediyor diyorum, göç veriyor diyorum anlatamıyorum. Şimdi bir
daha anlatayım: Türkiye'nin nüfusu AK PARTİ iktidarı döneminde
yüzde 27 artmış, Konyanınsa yüzde 19 artmış. Hemen
bize benzer vilayetleri söylüyorum: Kayseri yüzde 31, Eskişehir yüzde 30,
Bursa -metropol kent- yüzde 34 artmış. Allah aşkına, Konya
niye göç veriyor? Şimdi, Konya milletvekillerim -Allah razı olsun-
Konyanın neden Türkiye ortalamasından 8 puan geriye
kaldığını, bu metropol kentin sürekli göç verdiğini
bir anlatsınlar da duyalım, dinleyelim. Yatırım
yaptık, uçurduk kaçırdık ama nüfusumuz da kaçtı, gitti.
Evet, Konyanın öyle çok sorunları var ki
Bakın, Konyayı Beyşehir üzerinden Antalyaya bağlayacak
olan Gembos yolu bitmedi, duruyor. Yunak-Akşehir bölünmüş yolu
duruyor. Yoğun kazaların yaşandığı
Seydişehir-Bozkır yolu duruyor. Konya çevre yolunun 2nci etabı
yeni bitirilmiş, 3üncü etabın projesi de yeni
yapılmış, daha ne zaman biteceği belli değil.
Konyada Konya hikâyesi anlatıyoruz ya, muhteşem
Konya- borsa çiftçiyi soyuyor ama kimsenin haberi yok. Hamaliye parası
alıyor getirdiklerinden yüzde 4, hamal filan kalmadı ama alıyor,
soymaya devam ediyor. Ve borsada işlem gören çiftçinin malları
maalesef tüccarlar tarafından taban fiyatın altında alınarak
pazarlıkla, çiftçiler perişan ediliyor ama kimsenin haberi yok. Hani
Yollar yaptık, köprüler yaptık; efendim, okullar yaptık
Bakın, Çeltik bizim bir ilçemiz. Çeltikte bir
Anadolu lisesi, duvarları yıkık ve bunun gibi onlarca okul.
16/8/2018de valiliğe, Millî Eğitim İl Müdürlüğüne
yazı yazılmış. Bir buçuk yıldır daha Çeltik
ilçemizin Anadolu lisesinin okul bahçesini bile yapmamışlar. Yani o
kadar çok Konya sorunu var ki, bu üç beş dakikaya sığmaz,
anlatmaya devam edeceğim ama bir şeyi daha söyleyeyim sizlere:
Konyanın Beyşehir Gölü için yedi yıl önce o dönemin
Başbakanı Sayın Erdoğan tarafından temizlenme sözü
verilmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
Düşünebiliyor musunuz, kirli göl ancak yedi yıl sonra, inşallah
bu sene temizlenecek. Bakın, ne kadar hızlı
çalışıyor iktidarımız, yedi yıl sonra(!) Daha
buna benzer, kuruttukları gölleri mi anlatayım?
Ya, Konya çiftçisi, pancar üreticisi, Ilgın
Fabrikasına şu anda mal veren 7 ilçemizin çiftçileri maalesef
perişan. Neden? Çünkü taahhüt ettikleri ürünü alamadılar. Diyorlar
ki: Evet, biz pazarlık ettik fabrikayla ama Rabbimizle pazarlık
etmedik ki, o bize vermedi. İklim şartları kötüydü, vermedi ve
biz mağduruz. PANKOBİRLİKin Konya Şeker Fabrikası,
Çumra Şeker Fabrikası çiftçiyi cezalandırmaz ama
iktidarımızın satamadığı, elinde kalan Ilgın
Şeker Fabrikası vatandaşı cezalandırır.
Evet, sürem bitti, uzatmıyorum.
İnşallah bir başka konuşmada güzel Konya manzaraları
anlatmaya devam edeceğim(!)
Teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde 1 önerge bulunmaktadır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen fıkranın son cümlesinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Atila
Sertel Sibel
Özdemir Mahmut
Tanal
İzmir İstanbul İstanbul
Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen, Konya
Milletvekilimiz Sayın Abdüllatif Şener. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Şener.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gecenin bu geç saatinde idari para cezalarıyla
ilgili 21inci maddeye gelmiş bulunuyoruz.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununun 35inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Bu değişiklikle idari para cezası
tutarları artırılmaktadır. Madde incelendiğinde şu
görülmektedir: 2 bin lira olan cezalar 25 bin liraya
çıkarılmaktadır yani 12,5 kat artırılmaktadır,
başka bir ifadeyle yüzde 1.250 artış vardır. 10 bin lira
tutarındaki cezalar ise 50 bin liraya çıkarılmaktadır yani
5 kat artırılmaktadır, başka bir ifadeyle yüzde 500
artış yapılmış olmaktadır. 50 bin lira
tutarındaki cezalarsa yine aynı maddede 250 bin liraya
çıkarılmakta, yine 5 kat artırılmakta yani yüzde 500
artış sağlanmış olmaktadır. İş bununla
da kalmıyor, belli durumlarda bu cezaları 2 katına kadar
artırmaya Kurul yetkili kılınıyor. Yani 12,5 kat olarak
artırılan ceza 25 kata çıkarılıyor, 5 kat
artırılan ceza 10 kata çıkarılıyor ve idari para
cezalarında fahiş bir artış düzenleniyor. Vermiş
olduğumuz önergede bu fahiş artışları 2 katına
kadar çıkaran fıkranın kanun teklifi metninden
çıkarılması gerektiği öngörülmektedir ama bu idari para
cezaları vesilesiyle şunu ifade etmek isterim: 2020 bütçesine
baktığımızda, bu Hükûmetin 2020 yılı için
öngördüğü para cezaları tahsilatı miktarı 13 milyar 728
milyon liradır. 2020 yılında tahsil etmeyi öngördüğü trafik
cezaları miktarıysa 5 milyar 654 milyon liradır. Yani
değerli arkadaşlar, böylesine fahiş trafik cezalarıyla,
para cezalarıyla bütçe açıklarını kapatmaya kalkmak bu
Hükûmetin, bu iktidarın vergi toplama konusundaki acziyetini gösterir.
Nitekim, 2019 yılına baktığımızda, vergilerin tahsil
oranı tahakkuka göre çok düşük kalmıştır. Bu nedenle,
bütçe açıkları çok yüksek düzeye ulaşmıştır.
Merkez Bankasından, bir taraftan kârlarına, bir taraftan ihtiyat
akçelerine el konulmuş olmasına rağmen 70 küsur milyar
liralık Merkez Bankası kaynağı bütçeleştirilmiş
olmakla birlikte 124 milyar lira açıkla 2019 bütçesi
bağlanmıştır. 2020 bütçesinde de bu açığın
138 milyar lira olması öngörülmüştür. Hemen ocak ayında yine
Merkez Bankasının ihtiyat akçesi ve kârı Hazineye
devredilmiş, bütçeleştirilmiştir. Böylece 40,5 milyar
liralık Merkez Bankası kaynağı aktarılmak suretiyle
bütçe dengesi tutturulmaya çalışılmıştır. Sadece
Merkez Bankası kaynaklarına başvurmuyor bütçenin deliğini,
açığını, patlağını tamamlamak için Hükûmet,
aynı zamanda para cezalarıyla, trafik cezalarıyla da
vatandaşı yormaya devam ediyor.
Bu para cezalarının ve trafik
cezalarının ne kadar ağır olduğunu bütçe gelirleri
içerisindeki diğer kalemlere baktığımız zaman hemen
görüyoruz. Bakın, beyana dayanan kurumlar vergisi miktarı 2020
yılı için 7 milyar 276 milyon liradır yani bütçede tahsili
öngörülen para cezaları miktarının aşağı
yukarı yarısı kadar, beyana dayanan kurumlar vergisinden
yapılan tahsilat.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şener,
tamamlayalım.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Böyle bir
gelir politikası olmaz. Bu politika tamamıyla
yanlıştır. Vatandaş özellikle bu trafik
cezalarının fahiş görüntüsü nedeniyle feryat etmektedir.
Bugün bir arkadaşım vergi dairesinden
geldi, birkaç sıra hâlinde vatandaşlar trafik cezalarını
ödemek için kuyruğa girmişler ve Hükûmet aleyhine dünyanın
lafını, resmî bir dairede hiç çekinmeden söylüyorlar. Bu trafik
cezalarına devam ettiğiniz sürece, normal gelirlerden bütçeyi finanse
edemediğiniz takdirde Adalet ve Kalkınma Partisinin sadece bu konu
nedeniyle sandıkta durumunun hiç de iyi olmayacağını
hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Özkan, 60a göre bir söz talebiniz
vardı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
67.- Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, Bursa ilinde mevcut bina envanterleri ile yorgun bina
stokları çıkarılmamışken ve hasarlı binalarda
eğitime göz yumulurken Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanlığının Bursa depreme hazır.
açıklamasının dehşete düşürdüğüne ilişkin
açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 4 Şubat 2020de
buradan sormuştum Bursada deprem tehlikesi nedeniyle yıkılan
veya boşaltılan toplam 36 okulda hasar tespiti ne zaman
yapıldı? diye, cevabı da basından öğrendim. Hasar
tespiti 2015 yılında yapılmış olmasına
rağmen çocuklarımız beş yıl boyunca bu binalarda
eğitim görmüştür.
Geçen yıl da Marmara depreminin yıl
dönümünde hasarlı bina sayısı nedir? Depreme hazır
mıyız? diye sordum, tabii ki yine cevap yok. Fakat geçenlerde Bursa
Büyükşehir Belediye Başkanlığı Bursa depreme
hazır. diye bir açıklama yaptı.
Daha mevcut bina envanteri, yorgun bina
stokları çıkarılmamışken ayrıca imar
barışı adı altında bu binalarda hiçbir teknik
araştırma yapmadan sadece para toplamak için ruhsat dağıtılmışken,
hasarlı binada eğitime göz yumulurken Depreme hazırız.
açıklaması bizleri dehşete düşürdü. Hazırız.
derken -Allah korusun- olası bir depremde cenazeleri çıkarmaya
hazırız mı diyorsunuz, ilgili bakanlara tekrar ısrarla
soruyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
68.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Türkiyenin birçok bölgesinde görülen uyuz vakalarının halk
sağlığını tehdit ettiğine ve uyuz
salgınıyla mücadele için ulusal ölçekli bir plan
hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Türkiye'nin birçok bölgesinde görülen uyuz vakaları toplumsal bir
tedirginliğe yol açtığı gibi halk
sağlığını da tehdit ediyor. Ülkemizin her yerinde,
seçim bölgemiz Adana ve ilçelerinde de geçmiş yıllara oranla uyuz
vakalarında çok ciddi artış yaşandığı dile
getiriliyor. Sağlık kurumlarında salgın boyutuna
ulaşan bu durumla mücadele edildiği, ancak yeterli ölçüde
başarı sağlanamadığı ifade ediliyor. Kentimizdeki
çeşitli okullarda öğrenim gören ve bazı yurtlarda kalan
öğrencilerin uyuz salgını nedeniyle sağlık
kurumlarına yönlendirildiği, tedavi süresince okul ve yurtlara
gidemediği yönünde tarafımıza bilgi veriliyor. Bu soruna acilen
çözüm üretilmesini, eczanelerde uyuz tedavisinde kullanılan ilaçların
bulunmadığı yönündeki şikâyetlerin ortadan
kaldırılmasını istiyoruz. Toplumsal bir tedirginliğe
yol açan ve halk sağlığını tehlikeye atan uyuz
salgınıyla mücadele için ulusal ölçekli bir plan
hazırlanmasını da talep ediyoruz.
BAŞKAN Son olarak, Sayın
Yavuzyılmaz
69.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın,
depreme dayanıksızlığı nedeniyle yıkılan
Zonguldak ili Gazi Ortaokulu öğrencilerinin mağduriyetinin
giderilmesi için Millî Eğitim Bakanlığını verdiği
sözü tutmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın
Başkan, Zonguldakta bulunan Gazi Ortaokulu depreme
dayanıksızlığı nedeniyle üç yıl önce
yıkılmış, 210 öğrencisi geçici olarak bir ilkokula,
Mithatpaşa İlkokuluna taşınmıştır. İl
Millî Eğitim Müdürlüğü yetkilileri yeni okul inşaatı
bittiğinde öğrencilerin tekrar okullarına döneceği sözünü
vermiştir. Ancak inşaat tamamlandıktan sonra verilen sözler
tutulmamış, yeni okullarına dönmeyi bekleyen öğrencilere
binanın başka okullara tahsis edileceği söylenmiştir.
Mağdur olan öğrenciler ve velileri on altı gündür Zonguldak
Madenci Anıtında Okulumuzu istiyoruz. diyerek
haykırmaktadır. Öğrencilerin eğitim ve öğretim
motivasyonunu yok eden, devlet kurumlarına olan güvenlerini daha bu
yaştan itibaren sarsan yetkilileri özür dilemeye, Millî Eğitim
Bakanlığını da verdikleri sözü tutmaya davet ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa
Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
şekilde birinci bölümdeki maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.49
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 00.51
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 20 Şubat 2020 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 00.52