TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59uncu
Birleşim
20
Şubat 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün,
Almanyanın Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau
kasabasında gerçekleşen saldırıyı lanetlediğine
ve ırkçılığın dünyada yok edilmesi gereken bir kavram
olduğuna ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Türkiyenin
Berlin Büyükelçiliğinden Almanyada gerçekleşen terör
saldırısında 5 Türk vatandaşın hayatını
kaybettiğinin öğrenildiğine ve ölenlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Suriyenin
İdlib bölgesine düzenlenen hava saldırısında şehit
olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün,
milletvekillerinin Meclisin işleyişine riayet etmeleri ve özenli bir
dil kullanmaları gerektiğine ilişkin konuşması
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bayburt Milletvekili Fetani Battalın, 21 Şubat Bayburtun
düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Ankara Milletvekili Şenol Sunatın, Çorum ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul ili
Sultanbeyli ilçesinde yaşanan tapu ve mülkiyet sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Almanyada yaşanan
ırkçı saldırıyı kınadığına ve
saldırıda ölenlere Allahtan rahmet dilediğine, deprem
bölgesinde yaşıyor olmamız nedeniyle bireysel sorumlulukların
yanı sıra toplumsal ve kurumsal sorumlulukların da olduğuna
ilişkin açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 15 Temmuz darbe girişiminin seyrini
değiştiren, vatanın bütünlüğü için şehadet
şerbetini içen Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir ve
tüm şehitlere Cenab-ı Haktan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesine bağlı Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğünün
yapısının değiştirilerek Millî
Eğitim, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlıklarının UKOME üyesi
yapıldığına ve İstanbul halkının irade
gasbı anlamına gelen bu yönetmeliğin iptal edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun Gezi Parkı davasına beraat kararı veren
mahkeme heyeti hakkında inceleme başlatma kararını
bağımsız şekilde mi verdiği yoksa sarayın hukuk
tanımaz kurullarından gelen talimatla mı
yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
5.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, TÜRK-İŞin
açıkladığı rakamlara göre her 100 işsizden 21inin
üniversite mezunu olduğuna ilişkin açıklaması
6.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 19 Şubat Çanakkale
Savaşının 105inci yıl dönümü vesilesiyle tüm
şehitleri rahmetle yâd ettiğine ilişkin açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Gezi Parkı
davasında verilen beraat kararının vicdanları
yaraladığına ilişkin açıklaması
8.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, akaryakıt
dağıtım şirketlerinin benzin ve motorin fiyatlarına
yaptığı zamlarla ilgili EPDKnin görüşünün ne olduğunu
öğrenmek istediğine ve bu konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile EPDKyi göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
9.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, İstanbul Havalimanında işçi
kıyımı yaşandığına ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığının havaalanlarında ve
Demiryollarına hizmet veren şirketlerde yaşanan gerekçesiz işten
çıkarmalar konusunda önlem alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, ithalattaki
artışın sebebinin girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle
çiftçinin üretimden vazgeçmesi olduğuna ilişkin açıklaması
11.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, sağlık emekçilerinin
emeklerinin karşılığını
alamadığına ilişkin açıklaması
12.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Kütanya ili Zafer
Havalimanının gerektiği gibi
çalışmadığı Sayıştay raporlarına
yansımışken garanti ödemeleri için hiçbir şey
yapılmamasının hangi hukuka ve hangi vicdana
sığdığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya ili Aslanapa ve
Altıntaş ilçeleri başta olmak üzere orman arazisi veya
yaylalarındaki küçük ağıl, kışla ve
ahırların müsadere gerekçesiyle yıkılmasına
ilişkin tebligata ilişkin açıklaması
14.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Almanyada yaşanan
saldırıyı kınadığına ve hayatını
kaybeden vatandaşlara Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine, Gezi
ayaklanmasının terörizm, Vandallık ve ihanet demek
olduğuna ilişkin açıklaması
15.-
Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancarın, Osman Kavalanın
kesinleşmiş mahkeme kararı yok sayılarak tekrar
gözaltına alınmasının siyasi zayıflık
olduğuna ilişkin açıklaması
16.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, başta Avusturya, Almanya ve
Belçika olmak üzere artan ırkçılık ve İslamofobinin tüm
dünyayı tehdit ettiğine ilişkin açıklaması
17.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Rusyaya domates ihracat
kotasının dolduğunun duyurulmadığı,
İhracatçılar Meclisi ve Nakliyeciler Derneği
vasıtasıyla muhatap taraflar uyarılmadığı için
mağduriyet yaşandığına ilişkin
açıklaması
18.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, polis alımlarında
gözetilen yaş, renk körlüğü, boy ve kilo şartlarının
yeniden düzenlenmesinin birçok genç için müjdeli haber olacağına
ilişkin açıklaması
19.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, AKP Genel Başkan Vekili Numan
Kurtulmuşun Atıf Efendiyi Türkiye ölçeğinde
tanıtacağız. Atıf Efendiye yapılan anıt mezar
kıyamete kadar anlatılmasına vesile olur. ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, 20 Şubat Fırat
Yılmaz Çakıroğlunu ölümünün 5inci yıl dönümünde rahmetle
andıklarına, Malatya ilinde yaşanan deprem nedeniyle
kayısı üreticilerine faizsiz kredi imkânı tanınması,
önceden çekilen kredilerde sıfır faiz uygulanarak
yapılandırmaya gidilmesi ve sicil affı sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, Muğla ili Bodrum ilçesi
Turgutreis beldesine askerî sahil güvenlik limanı ve komuta merkezi
yapılmasının doğaya, çevreye ve sosyal yaşama telafisi
mümkün olmayan zararlar vereceği düşüncesiyle bu projenin şehrin
dışına yapılması konusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanı, Millî Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanına
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
22.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, her sabah bir felaket haberiyle güne
başlandığına ilişkin açıklaması
23.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde iline gerekli
yatırımların yapılmadığı, üreticinin
ürünlerinin değer bulmadığı ve iş
alanlarının daraldığına ilişkin
açıklaması
24.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin ilinde sağlık
alanında yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması
25.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 21 Şubat Londra
Konferansının 99uncu yıl dönümü vesilesiyle kurtuluş
mücadelesindeki Türk devlet adamlığına yaraşır onurlu
duruşun örnek alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, değerli
sanatçı Bozkurt İlham Gencere Devlet Sanatçısı
unvanının verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Millî
Eğitim, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlıklarının UKOME üyesi
yapılmasındaki amacın Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri
işlevsiz kılmak olduğuna ilişkin açıklaması
28.-
Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın, Mersin ili Finike, Demre ve
Kaş ilçelerini birbirine bağlayacak olan duble yol projesine
ilişkin açıklaması
29.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, şehadetinin
5inci yılında Fırat Yılmaz Çakıroğlu ile kutlu
davanın ülkücü şehitlerini rahmet ve minnetle andığına
ilişkin açıklaması
30.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın ili Efeler ilçesi
Kuyucular Mahallesinde yapılmak istenen jeotermal elektrik santraline
tepki gösteren hemşehrileri ile JES şirketinin güvenlik
elemanları arasında yaşanılan hadiseye ilişkin
açıklaması
31.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın, Antalya ili Serik İlçesi
Belek ve Kadriye sahillerindeki günübirlik ve kamping alanlarda yapılacak
imar planı değişikliğine ilişkin açıklaması
32.-
Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydının, Almanyada yaşanan
katliamı lanetlediğine, Gezi Parkı davasında verilen beraat
kararının vicdanları sızlattığına
ilişkin açıklaması
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak yerli ilaç sanayisini desteklediklerine ve bilinçli ilaç
kullanımının önemli olduğuna ilişkin
açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, Almanyanın
Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau kasabasında yaşanan
terör saldırısıyla ilgili tüm partilerin ortak açıklama
yapmasının uluslararası arenada etkili olacağına
ilişkin açıklaması
35.-
Ankara Milletvekili Asuman Erdoğanın, Millet Kütüphanesinin bütün
vatandaşların yirmi dört saat istifade edebileceği önemli bir
merkez olacağına ilişkin açıklaması
36.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Almanyada
yaşanan saldırıyı kınadığına, tarihte
ve günümüzde ırkçılık yüzünden nice katliamlar
işlendiğine ilişkin açıklaması
37.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Almanyada
gerçekleşen ırkçı saldırıyı
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, 20 Şubat Fırat
Yılmaz Çakıroğlunu ölümünün 5inci yıl dönümünde rahmetle
yâd ettiğine, İdlibden kötü haberler geldiğine ve konuyla
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilendirilmesi gerektiğine,
İran Sağlık Bakanlığı tarafından 2 İran
vatandaşının corona virüsü nedeniyle yaşamını
yitirdiğinin açıklandığına, coronavirüs tehlikesiyle
ilgili alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verdikleri
araştırma önergesinin iktidar tarafından reddedildiğine
ilişkin açıklaması
38.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 20 Şubat PKKlı
teröristlerce katledilen Fırat Yılmaz Çakıroğlunun
şehadetinin 5inci seneidevriyesi vesilesiyle vatan, millet ve ülkü
uğruna canından geçmiş bütün şehitlere şükran ve
minnet duygularını ifade etmek istediğine, Türkiyenin Berlin
Büyükelçiliğinden yapılan açıklamadan Almanyanın Frankfurt
kenti yakınlarındaki Hanau kasabasında yaşanan
saldırının ırkçı bir terör eylemi olduğunun
anlaşıldığına ve Alman makamlarınca
soruşturmanın bu minvalde yürütülmesi gerektiğine,
ırkçılığa ve aşırılığa
karşı dünya çapında tedbirler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
39.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Almanyanın Frankfurt kenti
yakınlarındaki Hanau kasabasında yaşamını
yitirenler arasında Türkiye vatandaşlarının da olduğu
saldırıyı nefretle kınadığına ve ölenlere
Allahtan rahmet dilediğine, ırkçılığın
lanetlenmesi gerektiğine, açıklanan Uluslararası Af Örgütü
yıllık raporuna, Türkiyenin Suriyede desteklediği kimi güçler
eliyle savaş suçu işlemeye devam ettiğine, Gezi davasından
çıkan beraat kararı sonrasında hakkında tahliye kararı
verilen Osman Kavalanın yeniden tutuklanmasıyla bir hukuk garabeti
yaşandığına ve benzer durumların daha önce de
görüldüğüne,
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
beraat kararı veren mahkeme heyeti hakkında inceleme
başlatmasının yargının bağımlı
olduğunu gözler önüne serdiğine, 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününe
ilişkin açıklaması
40.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Almanyanın
Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau kasabasında
gerçekleştirilen ırkçı saldırıyı nefretle
kınadıklarına ve ölenlere Allahtan rahmet dilediğine,
ırkçılığın bir insanlık suçu olduğuna,
gayriaskerî statüde olduğu hâlde Yunanistan tarafından
silahlandırılan 16 adanın isimlerinin ne olduğunu, bu
durumun ne zaman fark edildiğini ve fark edildiği günden bugüne kadar
neler yapıldığını, saray kabinesinin bütün üyelerinin
bu durumdan haberinin olup olmadığını Millî Savunma
Bakanından öğrenmek istediğine, Türk Silahlı Kuvvetleri
destekli ÖSO unsurlarının Saragib ve Neyrab kasabalarına taarruz
başlattığına ilişkin haberlere, Türkiyenin
İdlibde Mehmetçikimizin can güvenliğinin sağlanması için
askerî ve diplomatik girişimlere hız vermesi, Eylül 2018de imzalan
Soçi Anlaşmasındaki yükümlülüklerini revize etmesi, bölgesel ve
uluslararası diplomasiyi öncelemesi, İdlibden Türkiyeye gelmesi
kuvvetle muhtemel 1 milyon sığınmacının yükünün bölge
ülkeleriyle paylaşılması noktasında hazırlık
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
41.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Almanyanın Frankfurt kenti
yakınlarındaki Hanau kasabasında gerçekleşen ve
yabancı düşmanlığından kaynaklandığı
anlaşılan ırkçı saldırıda yaşamını
yitiren vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, Alman Hükûmetinin
Türklere yönelik saldırılara karşı gerekli tedbirleri
alması yönünde her türlü girişimin yapıldığına,
20 Şubat Fırat Yılmaz Çakıroğlunu katledilişinin
5inci seneidevriyesinde rahmetle andıklarına ilişkin
açıklaması
42.-
İstanbul Miletvekili Mehmet Muşun, Mardin Milletvekili Ebrü
Günayın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylanın 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay ilinde yaşayan 600 bin
Suriyelinin yük olmaya başladığına ancak AKPnin
Hataylıların taleplerini görmezden geldiğine ilişkin
açıklaması
45.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Burhanettin
Bulutun 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Diyarbakır
Milletvekili Dersim Dağın 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sonrasında yaşanan tartışmaya
ilişkin açıklaması
47.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, yaşanan
tartışmada uygun görmedikleri, tasvip etmedikleri bazı
ifadelerin tutanaklarda yer aldığını gördüklerine ve itham
edici ifadeleri tasvip etmediklerine ilişkin açıklaması
48.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Mersin Milletvekili Rıdvan
Turanın 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
49.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 25inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
50.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Muş
Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
52.-
İzmir Milletekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozanın 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasına müdahale edilmemesi,
saygıyla dinlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
53.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İzmir Milletekili Dursun
Müsavat Dervişoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.-
İzmir Milletekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
55.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, ordunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ordusu olduğuna ve sınırlar dışında
sıcak çatışma hâlindeyken durumu hakkında Meclise
kapalı oturumda bilgi verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
56.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
57.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Suriyenin İdlib
kentinde rejim güçlerinin hain saldırısı sonucu şehit
düşen hemşehrisi Er Mustafa Ertürke ve tüm şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
58.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 27nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Zonguldak Milletvekili Deniz
Yavuzyılmazın 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
27nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi
Ekonomi, Maliye, Plan ve Bütçe Komitesi üyelerinden oluşan heyete
"Hoş geldiniz." denilmesi.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ
ve 20 milletvekili tarafından, geçici koruma altındaki Suriyelilerin
gelecek yirmi yıl içerisinde ülkeye etkilerinin tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla 7/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/2498) esas numaralı
Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Şubat 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.-
HDP Grubunun, Van Milletvekili Murat Sarısaç ve 19 milletvekili
tarafından, ana dilde eğitim alamayan çocukların eğitim
hayatında yaşadıkları sorunların tespit edilerek
gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla 8/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/174) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Şubat 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki
artışın incelenerek millî bir enerji politikası
oluşturmak için mevcut politikalarda yapılacak revizyonların
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2489) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 88 Milletvekilinin
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 176)
20 Şubat 2020
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Almanyanın Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau
kasabasında gerçekleşen saldırıyı lanetlediğine
ve ırkçılığın dünyada yok edilmesi gereken bir kavram
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim ancak ifade etmek istediğim bir husus var, onu da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün
Almanyanın Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau
kasabasında gerçekleşen saldırıda 9 kişinin
öldüğünü öğrendik. Ayrı ayrı 3 kafeye yapılan bu
saldırıların, özellikle Türk yurttaşlarımızın,
Türk kökenli yurttaşlarımızın yaşadığı
bu kasabada gerçekleşen bu saldırının ırkçı bir
saldırı olduğu yönünde gerek Alman makamlarının
gerekse diğer yetkililerin değerlendirmelerini alıyoruz.
Şu anda resmî bir açıklama
yapılmamasına karşın, ölenler arasında Türk
yurttaşlarımızın olabileceği de ifade edilmektedir. Bu
konuda dikkatli bir dil kullanıyorum çünkü ölenlerin kimlikleriyle ilgili
resmî bir açıklamayı da henüz görmedik ama saldırı
yapılan kafelerden bazılarının sahiplerinin Türk
olması ve Türk yurttaşlarımızın
yaşadığı bir kasaba olması bu ihtimali güçlendiriyor.
Değerli arkadaşlarım,
ırkçılık, dünyada yok edilmesi gereken bir kavramdır, bir
düşünce sistemidir. Irkçılık kavramıyla ilgili olarak
kendisini o alana hapseden yurttaşların, başka ülke
vatandaşlarını bir yurttaş, bir insan olarak değerlendirmeyen
bir anlayışın, bugün, özellikle Batı dünyasında da
giderek arttığına tanık oluyoruz. Bu konuyla ilgili olarak,
özellikle Türk yurttaşlarımızın da her yerde korunması
ve bu konuda çok daha dikkatli olunması gerektiği ortaya
çıkıyor. Bununla büyük bir mücadelenin içerisinde olmalıyız
ve ırkçılık gibi, artık böylesine çağ
dışı kalmış bir zihniyetin dünya ölçeğinden
silinmesi açısından, Türk vatandaşları olsun başka
vatandaşlar olsun, ırkçılık üzerinden yapılan bu saldırılarla
ilgili olarak dünya ölçeğinde önemli bir mücadelenin yürütülmesi
gerektiğine inanıyorum ve -bu saldırıyı yapan
kişinin de intihar ettiği anlaşılıyor-
saldırıyı lanetliyorum ve kınıyorum.
Dünyanın neresinde olursa olsun, Türk
yurttaşları olarak bizler, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve
herkesin insan olmasından kaynaklanan, doğuştan gelen
hakları olduğunu kabul ederek herkesi bir birey olarak kabul ediyoruz
ve böylesine davranışları kınıyoruz ve lanetliyoruz.
(Alkışlar)
Resmî açıklamalar yapıldıktan sonraki
düşüncelerimizi ifade etme hakkımızı da saklı tutarak
bu konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
gündem dışı sözlere geçeceğiz.
Gündem dışı ilk söz, Bayburtun
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Bayburt Milletvekilimiz Sayın Fetani Battala aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Battal, süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bayburt Milletvekili Fetani Battalın, 21
Şubat Bayburtun düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
FETANİ BATTAL (Bayburt) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dün Almanyada
gerçekleştirilen ırkçı saldırıyı bütün
yüreğimle kınıyorum, lanet gönderiyorum.
Yarın 21 Şubat 2020. Bundan yüz iki
yıl önce gerçekleşen bir kurtuluş gününün idraki içerisindeyiz.
Meramım bunu sizlerle paylaşmaya çalışmak. Ama bunun da
ötesinde, 1916-1918 yılları arasında yaşanan bölgemizdeki
işgallerin arka planını anlamaya, onları hakkıyla
okumaya, bugün için idrak etmemiz gereken konuları idrak etmeye ve
yarınlarımızı inşa ederken bu donanımdan
faydalanmaya önemli bir şekilde ihtiyacımız olduğunun
altını çiziyorum. Çünkü 1916-1918 yılları arasında
yaşanan bölgemizdeki işgal hareketi Ardahan, Erzurum, Kars, Trabzon,
Bayburt ve Erzincan illerimizi kapsayan büyük bir hareketti. Ruslar çok
anlamlı bir ortamda gelmiş, 1915-1916 ortamında, Çanakkale
Savaşı bitmiş, orada bir destan yazılmış, ocak
ayında düşman Çanakkaleden çekilmiş, Ruslar şubat
ayında Erzuruma girmişti, 200 bin kişilik bir orduyla;
hedefleri altı ay içerisinde İstanbul önlerine varmaktı. Bir
taraftan İstanbul işgal altındaydı, bir taraftan
İngilizler, Fransızlar Çanakkaleyi denemiş ama politik
atraksiyonlarla İstanbulu işgal etmişlerdi. İşte
böyle bir ortamda Ruslar fırsatı kollamış ve Erzurumdan
giriş yapmışlardı. Aslında bu,
topraklarımıza Rusların ilk gelişi değildi. Onlar daha
önce de gelmişlerdi; 1916dan otuz dokuz yıl önce, 1877-1879
yılları arasında da bölgemize gelmişlerdi ve bizim 93
Harbi dediğimiz bu günlerde büyük acılar ve büyük
ızdıraplar yaşanmıştı. Ondan elli yıl önce
Ruslar bir daha gelmişlerdi, 1828-1829 yıllarında; hem
Kafkaslardan hem de Balkanlardan Osmanlı topraklarına hücum
ettiklerinde yine işgaller, yine can almalar, yine insan cesetleri, yine
kan, yine gözyaşı
Biz şunu biliyoruz ki
gözyaşının ırkı, dili, dini yok. Bütün çocuklar
dünyanın her tarafında aynı dille ağlıyorlar ve bütün
anneler dünyanın her tarafında aynı dille gülüyorlar, aynı
dille ağlıyorlar. Gözyaşının dili, dini,
ırkı olmaz. Dolayısıyla tarihimizin derinliklerinde
yaşanan bu işgallerin arka planında yaşanan hâletiruhiyeyi,
devletler arası büyük mücadeleyi hissetmezsek bugün yaşananları
anlayamayız. Tıpkı 1918de Suriyeden, Iraktan çekilip de yüz
yıl sonra o bölgeye gelen devletlerin, hedefleri, idealleri ve
amaçları için ve onların arka planında
taşıdıkları niyetleri ve idealleri için ortaya
koydukları bu acı tablo, bugün insanlığın
başında bela olmaya aynı şekilde devam etmektedir.
Dolayısıyla bölgemizde yaşanan mücadelenin anlamı o kadar
derin ve o kadar anlamlıdır. Çünkü Rusyanın hedefleri
doğrultusunda, altı ay içerisinde İstanbul önlerine gelmeyi
hedeflediği bir ortamda, Osmanlının en zayıf anında,
bölgeden toplanan yerel milis güçlerle büyük bir mücadele verilmesi tarihî bir
Plevne hadisesi gibidir. Dolayısıyla, o mücadele sonrasında
Ruslar altı ay orada tutunmuş, bu, Rusyaya bir devrim olarak geri
dönmüş, bunu kaldıramamış; çünkü, Rusların 100 bin
kayıp verdiklerini tarihî kayıtlar bize anlatıyor. 100 bin
kaybın Rusya ortamında ortaya çıkardığı
karmaşa Ekim Devriminin yollarını açarken Osmanlının
doğu bölgesinde yaptığı bu mücadele, bir yıl sonra
Erzurum Kongresinin yapılabileceği bir zemini ortaya
çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Battal.
FETANİ BATTAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Dolayısıyla, tarih bana şunu
öğretti: Ruslar kendilerini hiç hissettirmiyorlar; bekliyorlar,
bekliyorlar, bekliyorlar, en zayıf anınızda tepenizden,
tepenizden biniyorlar. İngilizler, hiç hissettirmiyorlar; hep
yanınızdalar, içinizden karıştırıp,
karıştırıp, karıştırıp, hiç
ummadığınız bir yerde tepenizde dikiliyorlar ve
Amerikayı ve İsrail fanatizmini göz önüne
aldığımızda, bugün yaşadığımız
hadiselerin yüz yıllık hadiselerin finali şeklinde dizayn
edildiğini müşahede etmek bize ayrı bir sorumluluk yüklüyor.
Onun için, bu duygu ve bu düşüncelerle, bu
meselenin arka planını hakkıyla idrak edebilme duygusuyla
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz de yüz iki yıl önce
düşman işgalinden kurtulan Bayburtlu
yurttaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, Çorum ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Sayın Şenol Sunata aittir.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Ankara Milletvekili Şenol Sunatın,
Çorum ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çorum ilimizin sorunlarını dile
getirmek üzere gündem dışı söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, biraz önce de Başkanın ifade
ettiği gibi, Almanyada meydana gelen ırkçı saldırıda
hayatını kaybeden kişilere Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum ve bu ırkçı saldırıyı
kınıyorum.
Evet, sayın milletvekilleri, Çorum, son elli
yılda kendi imkânlarıyla sanayileşmesini
gerçekleştirmiş ve zamanın gereklerine uygun olarak sektörel
dönüşüme ayak uydurmaya çalışan, girişimci, yenilikçi ve
çalışkan insanların yaşadığı bir Anadolu
kentidir. Tarihiyle, kültürüyle, ekonomiye olan katkısıyla ve ihracat
performansıyla önde gelen bir şehrimizdir Çorum. Çorum ilimizin 2019
yılı ihracat tutarı 423 milyon dolar civarındadır.
Çorum, ihracatı ithalatının üstünde olup dış ticaret
fazlası olan ve ülkemize bu konuda katkı sağlayan ender illerden
bir tanesidir.
Sayın milletvekilleri, Çorum aynı zamanda
bir kültür başkentidir. On beş bin yıllık geçmişi ve
merkezî ticaret yollarına olan yakınlığıyla tarihin
her döneminde önemini korumuş olan Çorum ilimiz, tarihî, kültürel ve
doğal değerleriyle turizm yatırımları için de cazip
imkânlar sunmaktadır. Turizm açısından Çorumun tarihî
değerlerinin daha iyi tanıtılması ve gerekli yatırımların
bir an önce yapılması gerekmektedir.
Evet, sayın milletvekilleri, Çorum ilimizin
ihracatının ve kültürel cazibesinin artırılabilmesinin
önündeki en büyük engel lojistikte ve ulaşımdaki zorluklardır.
Lojistik merkezi kurulması sanayi, yatırım, ekonomi, istihdam ve
kalkınmaya da büyük oranda katkı sağlayacaktır. Sanayisini
kendi imkânlarıyla geliştiren, ihracatı yarım milyar dolara
yaklaşmış, binlerce yıllık bir kadim tarihe ev
sahipliği yapan bu şehirde -yıllar önce söz verildiği
hâlde- nasıl havalimanı ve demir yolu yapılmaz? diye ilgili
bakanlığa soru önergesi verdim. İktidarın bir Çorum
milletvekili, bize hak vereceği yerde, basın
aracılığıyla bize akıl vermeye çalıştı
Siz Ankara Vekilisiniz, size ne Çorumdan! dedi. Bilmiyorlar ki bu sayın
vekiller, bizim için her karış vatan toprağı aynı
derecede kıymetlidir. Daha sonra, Bakanlık önergemize cevap verdi ve
dedi ki: Çoruma havalimanı yapmayacağız. Demir yolunun etüdü
de daha 2020 yılının sonunda bitecek. Yani özetle Çorumlular,
havalimanını unutun, demir yolunu da daha çok beklersiniz
Değerli milletvekilleri, bu cevaptan sonra bu kürsüye çıkmak ve
konuşmak şart olmuştu.
Çorum bu kadar önemli bir şehir ama Çoruma
sahip çıkan yok. Çorumlular AK PARTİ iktidara geldiğinden beri
büyük bir teveccüh gösterdiler. Bu şartlarda bile 4 milletvekilinin 3ü AK
PARTİli. İktidarın bir Çorum milletvekili çıkıp da
Bu şehre bu reva mıdır? diye sormuyor. İşte bu
yüzden ben soruyorum, işte bu yüzden ben takip ediyorum ve sonuna kadar da
dile getireceğim.
Sayın milletvekilleri, geçen aylarda Çorum
Osmancıkta kız öğrenci yurdunda doğal gazdan 105
öğrencinin zehirlendiği basına intikal etti. Valiyi
arıyorum, Vali Bey telefonlara çıkmıyor hatta geri dönme
nezaketinde bile bulunmuyor. Çorum Valisi Mustafa Çiftçiye buradan
sesleniyorum: Eski Meclis Başkanı Sayın Kahramanın Özel
Kalem Müdürlüğünden sonra Vali yapıldın. Siyaset yapamazsın
Sayın Vali, kimsenin adamı, kimsenin tarafı değilsin,
olmamalısın. Devlet terbiyesi bunu gerektirir.
Çorum peş peşe intiharlarla
sarsıldı. Son bir ay içinde gencecik 3 kişi, 2si kendini asarak,
1i bileklerini keserek intihar etti, ekonomik sıkıntılardan
sayın milletvekilleri.
Soğan ihracatı kısıtlandı,
soğan üreticileri yollara döküldü; dışarıdan ithal edilen
soğanlar yüzünden ellerindeki soğanlar çürümeye
bırakıldı. Hani, hatırlarsınız, geçen sene
terörist ilan edilmişlerdi soğan üreticileri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Sağ olun.
Ülkemizin kiremit tüketiminin yüzde
40ını, tuğla tüketiminin yüzde 10unu karşılayan
Çorumda artık kiremit fabrikaları kapatılıyor; çoğu
kapandı, kalanlar da kapatılıyor.
Evet, ceviz üreticileri, çeltik üreticileri birçok
sıkıntıyla boğuşuyor. Bizler, İYİ PARTİ
olarak Çorumdan milletvekili çıkaramadık ama Çorum ilimizin her türlü
mağduriyetinin giderilmesi noktasında var gücümüzle
çalışmaya devam edeceğiz. Belki bu gayretimiz birilerine ders
olur, ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri şehre olan
borçlarını ödemek için rantın değil, Çorumluların
yanında olurlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, İstanbul Sultanbeylide
yıllardır çözülemeyen tapu ve mülkiyet sorunları hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Akif Hamzaçebiye
aittir.
Buyurun Sayın Hamzaçebi (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul ili Sultanbeyli ilçesinde yaşanan tapu ve
mülkiyet sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbulun
Sultanbeyli ilçesinin, çıkarılan yasalara, atılan adımlara
rağmen, hâlâ tümüyle çözülememiş tapu ve mülkiyet sorunları
vardır. Bir kısım vatandaşlarımız
tapularını alabiliyor ama bir kısım
vatandaşlarımız da belediyenin takdir etmiş olduğu
bedellerin yüksek olması nedeniyle tapularını alamıyor.
İşte bu tapularını alamayan vatandaşlarımız
geçen hafta cuma günü, 14 Şubat Cuma günü Sultanbeylide bir eylem
yaptı. Sultanbeylide mülkiyet konusunda ilk kez bir eylem yapılıyor
ve bu vatandaşlarımız belediyenin takdir etmiş olduğu
bu bedellerin kendi bütçelerinin ödeme güçlerinin çok üzerinde olduğunu
belirterek yıllardır emek verdikleri, çilesini çektikleri o arsanın
kendileri tarafından satın alınmasının imkânsız
olduğunu ifade ettiler, seslerini duyurmak istediler. İşte, ben
bu kürsüde Sultanbeylili bu vatandaşlarımızın sesi olarak
bulunuyorum, onların derdini Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
paylaşmak için bu kürsüdeyim. Bu sese herkesin kulak vermesi lazım
değerli arkadaşlar.
Sultanbeylinin 15 mahallesi vardır:
Abdurrahmangazi, Adil, Ahmet Yesevi, Akşemsettin, Battalgazi, Fatih,
Hamidiye, Hasanpaşa, Mecidiye, Mehmet Akif, Mimar Sinan, Necip Fazıl,
Orhangazi, Turgut Reis, Yavuz Selim Mahalleleri. İşte bu mahallelerin
hemen hepsinde az veya çok bir mülkiyet sorunu vardır, bir tapu meselesi
vardır. 2/B meselesi vardı, 2012 yılında bununla ilgili bir
yasa çıktı, ona değinmeyeceğim. Hazine arazileri üzerindeki
yapılar var; bununla ilgili, imar barışı düzenlemesinde bir
hüküm yer aldı, buna değinmeyeceğim. Orman arazileri meselesi
var; Sultanbeylide bu var, Sultanbeylinin Hasanpaşa Mahallesinde var,
aslında, sadece orayla sınırlı değil, Beykozun
Tokatköyünde var, Yenimahallesinde var, Ümraniyenin bazı mahallelerinde
var. 2018 yılında Orman Kanununa ek 16ncı madde Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından kabul edilerek yasalaştı, onunla bir
adım atıldı. Bu araziler orman sınırı
dışına çıkarılmakla birlikte vatandaşlar hâlâ
tapularını alabilmiş değil; Sultanbeyli Hasanpaşa
Mahallesi, Beykoz Tokatköy, Yenimahalle. Arkadaşlar, bu önemli ama bugün
asıl konuşacağım konu, Sultanbeylideki hisseli tapular.
Vatandaşımız Anadoludan
İstanbula göç etmiş, çiftini çubuğunu, harmandaki ürününü
satmış, gelmiş; Sultanbeyliye yerleşecek, emlakçıya
gitmiş, bir para vermiş, bir yer göstermişler, almış.
Burası hazine arazisi değil, orman arazisi değil, üçüncü
kişilerin arazisi hisseli tapular dediğimiz arazi.
Aşağı yukarı 9 bin dönüme yakın böyle bir arazi var
Sultanbeylide. Yeri almış, arazi üçüncü şahsın. Zamanla
bazı şirketler bu arazileri toplamış.
Bu mülkiyet sorununun çözümü için Meclisten 2 yasa
çıktı; birincisi 2015 yılında, ikincisi de 2018
yılında. Bu şirketlerin üzerindeki araziyi hazineye, hazineden
belediyeye aktarmak, belediyeden de vatandaşlara bedeli mukabilinde
satarak mülkiyet sorununu çözmek amaçlandı ama gel gelelim, bedel
takdirinde problem var değerli arkadaşlar. Bir kısım
vatandaşlarımızın bütçelerine uygun olabilir ama takdir
edersiniz ki bir yasa eğer vatandaşın büyük
çoğunluğunu mutlu etmiyorsa, mağdur kesimler varsa bu yasada bir
sorun var demektir veya yasada sorun yok, uygulamada sorun var demektir. Bunu
çözmek hepimizin görevidir değerli arkadaşlar.
Vatandaşlara tebligatlar yapılıyor.
Canlı örnekleri: Bir kısmı internette var, videoları
internette var. Vatandaşlar eylem yaptı. Cemile Özgür kardeşimiz
-internette, kendisiyle görüşmüş değilim-
çırpınıyor -bir bilgi aldım, Hamidiye Mahallesinde, Sure
Sokakta oturuyor; eşinin 1.600 lira emekli maaşı var, gelen
rakam 189 bin lira; arazisi, arsası 410 metrekare- Ben bunu nasıl
ödeyeceğim? diyor. Bir başka örnek, Mehmet Akif Mahallesi,
İsmet Mavzer, 113.550 lira gelmiş, 1.800 lira emekli maaşı
var, Ben bunu nasıl ödeyeyim? diyor. Akşemsettin Mahallesi, Huriye
Çakır, benzer bir örnek; çoğaltabilirim. Burada kıymet
takdirleri de var. Burada şöyle bir yanlışlık var
arkadaşlar. Bir kere, belediye diyor ki: Ben size yüzde 50 indirim
yaptım. Hayır, yüzde 50 indirim sadece Sultanbeyli için değil
2/B arazisi olan bütün vatandaşlar için de; Sultanbeyliye özel bir
indirim yapılmış değil. Peşin ödeme indirimi 2/Bde de
var, burada da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Şimdi, bence burada şöyle bir yanlışlık
yapıldı, Sultanbeyliyle ilgili; kanun diyor ki: Bedel takdirinde
2/Byle ilgili yasadaki değerler esas alınır. Bana gelen bilgi,
aldığım bilgi, Sultanbeyli Belediyesi 2/B yasasındaki bu
değeri alıp o günden bugüne TÜFEyle bunu güncelledi.
Arkadaşlar, bu yöntem yanlış; iki sene önce, 2017 sonunda 100
lira olan bir malın değeri bugün, enflasyonu da dikkate
aldığınızda, 70 liraya inmiş durumdadır.
Gayrimenkulde fiyatlar yükselmiyor; gayrimenkulde fiyatlar üç sene öncesinin
altındadır arkadaşlar. Gayrimenkulde 2012deki fiyatı
alıp bugüne endeksleyerek getirirseniz yanlış
yapılmış olur. Sultanbeyli Belediyesinin bu değer
takdirlerini yeniden yapması ve bu vatandaşların sorununu
çözmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren değerli arkadaşlarımıza söz
vereceğiz.
Sayın Şeker
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Almanyada yaşanan ırkçı saldırıyı
kınadığına ve saldırıda ölenlere Allahtan rahmet
dilediğine, deprem bölgesinde yaşıyor olmamız nedeniyle
bireysel sorumlulukların yanı sıra toplumsal ve kurumsal
sorumlulukların da olduğuna ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Almanyada yaşanan ırkçı saldırıyı şiddetle
kınıyor, ölenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, deprem bölgesinde
yaşıyoruz. Bireysel sorumluluk yanında toplumsal ve kurumsal
sorumluluklarımız da vardır. Bireysel ve toplumsal olarak
sorumluluklarımızı yerine getirmediğimizde, bizden
kaynaklanan kasıt, ihmal, kusur, para hırsı, ahlaki zafiyet ve
benzeri eylemlerden dolayı insanların ölümüne sebebiyet verilmekte.
Toplumu oluşturan bireylerin deprem konusunda bilinçlenmesi eğitim
kurumlarından geçer. İlköğretimden yükseköğretime kadar her
kademede, yapacağımız, sorumlu olacağımız iş
ve işlemlerde, örneğin bir binanın yapımında, bireye, çalışana,
müteahhide, mühendise, sorumlu kuruma etik kurallara uygun görev yapma
eğitimi ve öğretimi verilmeli, etik kurallara aykırı
hareket edenler asla ve asla affedilmemeli diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN -
Sayın Ödünç
2.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 15 Temmuz
darbe girişiminin seyrini değiştiren, vatanın bütünlüğü
için şehadet şerbetini içen Astsubay Kıdemli Başçavuş
Ömer Halisdemir ve tüm şehitlere Cenab-ı Haktan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde yapılan 15 Temmuz hain darbe
girişimi sırasında, darbe yanlısı sözde general Semih
Terziyi durdurarak büyük bir kahramanlığa imza atan Şehit Ömer
Halisdemir, yapmış olduğu bu fedakârlıkla aziz milletimizin
gönlünü kazanmıştır. Kahramanlığıyla darbenin
seyrini değiştiren Ömer Halisdemirin bugün doğum günü. 15
Temmuzda vatanın bütünlüğü, ülkemizin bölünmemesi için şehadet
şerbetini içen Koruma Astsubay Ömer Halisdemir, 15 Temmuzun âdeta simgesi
hâline gelmiş ve yaptığı kahramanlıkla zihinlerimize
kazınmıştır. Bu vesileyle, Ömer Halisdemiri dünyaya
getiren anne babaya aziz milletimiz adına teşekkür ediyor, tüm
şehitlerimize Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum. Doğum günün
kutlu olsun büyük kahraman.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Ulaşım
Koordinasyon Müdürlüğünün yapısının
değiştirilerek Millî Eğitim, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlıklarının UKOME üyesi yapıldığına ve
İstanbul halkının irade gasbı anlamına gelen bu
yönetmeliğin iptal edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine
bağlı olan ve büyükşehir içindeki kara, deniz, demir yolu gibi
tüm hatlar üzerindeki taşımacılık hizmetlerinin
koordinasyon içinde yürütülmesinden sorumlu Ulaşım Koordinasyon
Merkezinin (UKOME) yapısı dün Resmî Gazetede yayımlanan
yönetmelikle değiştirildi. UKOMEdeki kamu görevlisi sayısı
15e çıkarılırken İstanbul Büyükşehir Belediyesi
görevlisi sayısı 11de kaldı. Millî Eğitim, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlıklarının
ulaşımda nasıl bir uzmanlıkları var ki UKOMEye
alındılar. Aslında yapılan bu siyasi değişiklik
seçim sonucunu hazmedemeyenlerin yerel yönetimlerin halkın
sorunlarının çözümü ve beklediği hizmetleri yapmasına engel
olmaya devam ettiklerini göstermektedir. İstanbul halkının irade
gasbı anlamına gelen, yetki gasbı olan kanuna aykırı
bu yönetmelik bir an önce iptal edilmelidir.
Teşekkürler Sayın Başkan.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi Ekonomi, Maliye, Plan ve Bütçe
Komitesi üyelerinden oluşan heyete "Hoş geldiniz."
denilmesi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ülkemizi
ziyaret etmekte olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi Ekonomi,
Maliye, Plan ve Bütçe Komitesi üyelerinden oluşan bir heyet şu anda
Meclisimizi teşrif etmiştir, kendilerine Meclisimiz adına Hoş
geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
Devam ediyoruz değerli milletvekillerimizle.
Sayın Zeybek
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun Gezi Parkı davasına beraat
kararı veren mahkeme heyeti hakkında inceleme başlatma
kararını bağımsız şekilde mi verdiği yoksa
sarayın hukuk tanımaz kurullarından gelen talimatla mı
yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
RAFET ZEYBEK (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gezi Parkı davasına bakan mahkeme heyetine
Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından inceleme
başlatılıyor. Bu, açıkça yargıyı tehdittir ve
anlamı AK PARTİnin beğenmediği hiçbir karar
verilmemelidir. demektir. Hâkimler ve Savcılar Kurulu, inceleme
kararını bağımsız bir şekilde mi vermiştir
yoksa sarayın hukuk tanımaz kurullarından gelen talimatla
mı yapmıştır? Hukuk devletinin vazgeçilmezi
bağımsız yargıdır. Bunun için, iktidarın
yargının üzerindeki elini çekmesi zorunludur. Aksi takdirde, hukuk
devletini yok eden bir iktidar olarak tarihe geçecektir.
BAŞKAN Sayın Filiz
5.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, TÜRK-İŞin açıkladığı rakamlara göre
her 100 işsizden 21inin üniversite mezunu olduğuna ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ocak ayında TÜRK-İŞin
açıkladığı rakamlara göre, 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırı 2.219 TL, yoksulluk sınırıysa
7.229 TLdir. İlaveten, ülkemizdeki işsizlik her geçen gün
artmaktadır. TÜİK verilerine göre, istihdam edilebilir nüfusun yüzde
14ü işsizdir; bu, 4 milyon 650 bin kişi demektir.
İşsizlerin yarısından fazlası 15-34 yaş grubu
arasındadır. Her 100 işsizden 21i üniversite mezunudur. Bu
oran, ülke nüfusundaki artışın çok üzerinde olup işsizlik
yakın gelecek için alarm vermektedir.
Sanayinin özellikle ihtiyaç duyduğu alanlarda
mesleki ve teknik eğitimin cazip hâle getirilmesi gençlerimize istihdam
imkânı sağlayarak genç işsiz sorununun çözümüne katkı
sağlayacaktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 19 Şubat Çanakkale Savaşının
105inci yıl dönümü vesilesiyle tüm şehitleri rahmetle yâd
ettiğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
19 Şubat 1915, Çanakkale efsanesinin başlangıcı.
Çanakkale öyle bir mücadeledir ki asırlardır yorgun düşmüş
bir milletin varlığını,
bağımsızlığını devam ettirme
savaşıdır. Kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden tüm
insanlarımız bu savaşta bir şekilde rol almış ve
vatanımızı can pahasına savunmuştur. Çanakkalede bir
asır önce neler yaşandığını bilmeyen,
Çanakkalede verilen mücadeleyi anlamayan, kavrayamayan hiç kimseye bu ülkenin
havası da suyu da ekmeği de helal olmaz. Çanakkaleyi ruhunun
derinliklerinde yaşatmayan hiç kimsenin bu ülkeyle ve bu milletle ilgili
tek bir cümle dahi kurmaya hakkı yoktur.
Yaşadığımız bu
toprakları bizlere vatan yapan tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor,
gazilerimize acil şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Gezi Parkı davasında verilen beraat
kararının vicdanları yaraladığına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Gezi Parkı davasında verilen beraat
kararı vicdanları yaralamıştır. Ülkeyi yangın
yerine çevirmenin, seçilmiş Hükûmeti devirmeye çalışmanın
en küçük bir masum tarafı yoktur. Bu olaylarda 46 kamu binası, 231
polis aracı ve 44 ambulans kullanılamaz hâle getirilmiştir;
vatandaşlarımıza ait 326 iş yeri, 201 araç tahrip
edilmiş, yağmalanmıştır; 80 belediye otobüsü ve 85
otobüs durağı yakılmıştır; 697 güvenlik
görevlimiz yaralanmış ve 1 polisimiz de şehit olmuştur.
Gezi olaylarının Türkiyeye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolar
iken dolaylı maliyeti ise yüzlerce milyar doları bulmuştur.
Hukuk karar verirken şiddetten başka
söyleyecek sözü olmayan terör odaklarını ve hainleri
cesaretlendirmemeli, aksine vergisini veren sıradan vatandaşın
ve kamunun Gezi olayları sebebiyle uğradığı
zararın hesabını sormasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, akaryakıt dağıtım şirketlerinin
benzin ve motorin fiyatlarına yaptığı zamlarla ilgili
EPDKnin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istediğine ve bu
konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile EPDKyi göreve
davet ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Son on yılda benzin fiyatları 3 lira 66
kuruştan 7 liranın üzerine çıktı yani tam 2 kat arttı.
İktidarın eli vatandaşın cebinde olmaya devam ediyor. Bu
yetmezmiş gibi bir de akaryakıt dağıtım
şirketleri elini vatandaşın cebine sokuyor. Bazı
akaryakıt dağıtım şirketleri birkaç aydır benzin
ve motorine 1er ya da 2şer kuruşluk zamlar yapıyor. Bu zamlar
kamuoyuyla paylaşılmıyor, gizli gizli zamlar ortaya konuyor.
Görevi, dağıtım şirketlerinin fiyatlarını
anlık olarak takip etmek olan EPDKnin konuyla ilgili görüşü nedir?
Vatandaşın cebindeki 1 kuruşa dahi göz diken
fırsatçılara karşı gereken önlemler alınıyor mu?
Sessiz sedasız yapılan bu zamlara karşı EPDK neden sessiz
kalıyor ve göz yumuyor? Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığını ve EPDKyi göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
9.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, İstanbul
Havalimanında işçi kıyımı
yaşandığına ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının
havaalanlarında ve Demiryollarına hizmet veren şirketlerde
yaşanan gerekçesiz işten çıkarmalar konusunda önlem alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir taraftan milyonlarca işsiz
yurttaşımız kendilerine bir istihdam kapısı ararken,
hâlâ bir işte çalışanların ise işsiz kalma korkusu
günden güne artıyor. İş cinayetleriyle gündeme gelen
İstanbul Havalimanında şimdi büyük bir işçi
kıyımı yaşanıyor. Bizlere gelen bilgilere göre,
havalimanını işleten şirket yüzlerce işçinin
işine son verdi ve vermeye devam ediyor, hiçbir haklı sebep
bildirmeden işlerine son veriyor. Türkiyede işsizlik korkusu öyle
bir boyuta ulaştı ki işçiler Belki ileride yine aynı şirkette
işe girebilirim. derdiyle mahkemelere bile gitmekten çekiniyor. Özel
şirketler tarafından işletilen havaalanlarında bu sorunlar
sıkça yaşanıyor. Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığının, özellikle havaalanlarında ve Demiryollarına
hizmet veren şirketlerde sıklıkla yaşanan bu gerekçesiz
işten çıkarmaların önlemini almasını diliyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Göker
10.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, ithalattaki artışın sebebinin girdi maliyetlerinin
yüksekliği nedeniyle çiftçinin üretimden vazgeçmesi olduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, tarım sektöründe 2019 yılındaki devasa
ithalat artışına Bakanlık, ayçiçeği için Konya ve
Adanada hasadın yapılamayışını, mısır
için kanatlı ve büyükbaş hayvan sayısındaki
artışı, pamuk sektöründeki artış içinse tekstil
sektöründeki gelişmeyi sebep olarak göstermekte ve hayatın
gerçeklerinden uzak olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Oysaki
ithalattaki artışın tek sebebi, girdi maliyetlerinin yüksek
oluşu sebebiyle çiftçimizin üretimden vazgeçmiş oluşudur.
Bakanlığı, komik mazeretler üretmek yerine, çiftçilerimizin
sorunları için acil ve gerçekçi çözüm üretmeye davet ediyorum; zira çiftçi
biterse Türkiye biter.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut
11.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
sağlık emekçilerinin emeklerinin
karşılığını alamadığına
ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yirmi dört saat esasıyla vatandaşa hizmet
veren sağlık emekçileri emeklerinin
karşılığını alamıyorlar. Adanada
sağlık çalışanları geçen yıl olduğu gibi bu
yıl da döner sermaye ödemelerinde hayal
kırıklığına uğramıştır.
Bilindiği gibi hazinenin yüzde 15, Bakanlığın yüzde 5,
Sosyal Hizmetlerin yüzde 1 pay aldığı döner sermayeden sadece
yüzde 39 ile 46 arası personele dağıtılmaktadır.
Ayrıca ek ödemeler ve performans vergisi kesilmekte ve emekli keseneğine gelir olarak
kaydedilmemektedir. Bu da sağlık emekçilerine emeklilik
yıllarında yine düşük ikramiye ve en düşük emekli maaşı
olarak dönmektedir. Acil önlem alınmazsa bundan sonra hekimler dâhil tüm sağlık
çalışanları sadece sabit ek ödemeye mahkûm kalacaktır.
Sabit döner sermaye tutar ve oranının artırılması,
emekten ve emeklilikten sayılması, genel bütçeden ödenmesi ve
sağlık çalışanlarına hak verilmesini talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Köksal...
12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Kütanya ili Zafer Havalimanının gerektiği gibi
çalışmadığı Sayıştay raporlarına
yansımışken garanti ödemeleri için hiçbir şey
yapılmamasının hangi hukuka ve hangi vicdana
sığdığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Başkanım.
Afyonkarahisara havaalanı
açacağız. deyip Afyonkarahisarlı hemşehrilerimi
kandıran, sonrasında yer seçimi konusunda kimseyi dinlemeyip dönemin
Kütahyalı olan ancak Afyonkarahisardan milletvekili seçilen AKPli Sait
Açbanın köyü olan Aykırıkçı köyünün yakınlarına
yapılan Kütahya Zafer Havalimanında 2012-2017 yıllarında
beş yıllık garantili yolcu sayısına ulaşılamadığı
için şirkete toplam 26 milyon 892 bin euro ödenmiştir ve daha önümüzdeki
yirmi dokuz yılda toplam 205 milyon 281 bin euro garanti bedeli taahhüt
edilmiştir. Zafer Havalimanının gerektiği gibi
çalışmadığı Sayıştay raporlarına dahi
yansımışken hâlâ bu garanti ödemeleri için hiçbir şey
yapılmaması ve göz göre göre milletin parasının çarçur
edilmesi, garanti ödemelere resmen peşkeş çekilmesi hangi hukuka,
hangi ahlaka, hangi vicdana ve hangi hakkaniyete sığar?
BAŞKAN Sayın Kasap...
13.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahya ili Aslanapa ve Altıntaş ilçeleri başta
olmak üzere orman arazisi veya yaylalarındaki küçük ağıl,
kışla ve ahırların müsadere gerekçesiyle
yıkılmasına ilişkin tebligata ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Orman Genel Müdürlüğü, Kütahya Orman Bölge
Müdürlüğü, Aslanapa, Altıntaş ilçelerimiz başta olmak üzere
Kütahyada orman arazisi veya yaylalarda küçük ağıl, kışla
ve ahırların, müsadere gerekçesiyle, işgal diye
yıkılmasıyla ilgili yüzlerce tebligat gönderdi. Ve
hayvancılığı bitirmek üzeresiniz, tarımı zaten
bitirdiniz. Bu kafa neyin kafasıdır? Bu küçük ağıllardan,
kışlaklardan ne alıp veremediğiniz var? Bu kafa Türkiye'yi
de bitirmek üzere. Bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmesi gerekiyor. 2011deki
gibi küçük çiftçiye bunların kiralanması daha uygun olur kanaatindeyim
çok geç kalmadan.
Çok teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kaya
14.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, Almanyada yaşanan saldırıyı
kınadığına ve hayatını kaybeden vatandaşlara
Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine, Gezi ayaklanmasının
terörizm, Vandallık ve ihanet demek olduğuna ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Almanyada yaşanan alçak
saldırıyı kınıyor, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza da Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Bugünlerde yine gündeme gelen Gezi olaylarıyla
ilgili Gezi davasından çekilenlerin, Geziyle gurur duyanların, Gezi
onurumuzdur, Geziyi savunuyoruz. diyenlerin, şanlı
bayrağımızı yakanları masum görenler ve göstermeye
çalışanların bilmesi gereken şudur: Gezi ayaklanması
terörizm Vandallık ve ihanet demektir. Seçilmiş Hükûmete
karşı yapılan ve ülke ekonomisine büyük zarar veren Gezi,
Türkiye'de gerçekleşmiş en büyük ayaklanmalardan biridir. Şimdi
Bizlere yapılanları hafızanızdan silin, unutun,
yaşanmamış kabul edin, yok sayın. diyorsunuz.
Sandığı değil, sokaktaki mücadeleyi meşru görenler
bilsinler ki biz dâhil milyonlarca insan Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
yanındadır. Yaşanan Vandalizmi, saldırganlığı
ve terörü unutmadık, unutturmayacağız diyerek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sancar
15.- Denizli Milletvekili Haşim Teoman
Sancarın, Osman Kavalanın kesinleşmiş mahkeme kararı
yok sayılarak tekrar gözaltına alınmasının siyasi
zayıflık olduğuna ilişkin açıklaması
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Sayın
Başkan, birkaç gündür yaşadığımız hukuk trajedisi
ülkemizde sağ sol gözetmeksizin herkesi zedelemiştir. Bugün Osman
Kavalanın beraat ederek, tahliye edilerek ardından tekrar acilen
gözaltına alınması ve tutuklanması ve yine kesinlenmiş
bir mahkeme kararını hâlâ yok saymak bir siyasi
zayıflıktır. Buradaki duruş, adaletin zedelenmesi, sadece
Türkiye'yi değil, dünyanın Türkiye'ye bakışını
çok ağır bir şekilde zedelemiştir. Yeniden tutuklama
kararını verenler, verdirtenler Türkiye Cumhuriyetini içeride ve
dışarıda bir hak mahrumiyetine, siyasi bir
zayıflığa uğratmışlardır. Bu facianın
artık bir an evvel önlenmesi ve hukukun, adaletin yerine gelmesi
gerekmektedir. Mahkemelere baskıyı acilen bırakmalı ve
Hükûmet hukuku özgür olarak uygulamaya ve uygulatmaya bir olanak
sağlamalıdır. Bunun da en büyük temeli devletin hukuk
anlayışıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
16.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
başta Avusturya, Almanya ve Belçika olmak üzere artan
ırkçılık ve İslamofobinin tüm dünyayı tehdit
ettiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Avrupada artan yabancı
düşmanlığı, İslamofobi yani ırkçılık
bugün yine çirkin yüzünü göstermiştir. Almanyanın Frankfurt
şehri yakınındaki Hanau kasabasında ırkçı bir Nazi
önce, çoğunlukla Türklerin ve Müslümanların gittiği bir kafeye, sonra da bir Türkün
işlettiği markete silahlı baskın düzenleyerek 11
kişiyi katletmiş, 1i ağır olmak üzere 6 kişiyi de
yaralamıştır.
Son yıllarda başta Avusturya, Almanya ve
Belçikada olmak üzere artan ırkçılık ve İslamofobi,
Avrupayı ve tüm dünyayı tehdit etmektedir. Dünyayı ve
kendilerini demokrasi ve insan hakları sözleriyle kandırmaya
çalışan Avrupa izlediği göçmen politikasını
değiştirmediği sürece daha vahim olaylarla karşı
karşıya kalmaya mahkûmuz. Avrupa Birliği ilkelerini sadece bir
inanç kulübü olarak oluşturan, ekonomi sistemini emperyalist sömürü
temellerine oturtan ülkelerin dünyayı da eninde sonunda getireceği
nokta vahimdir.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
17.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Rusyaya domates ihracat kotasının dolduğunun
duyurulmadığı, İhracatçılar Meclisi ve Nakliyeciler
Derneği vasıtasıyla muhatap taraflar
uyarılmadığı için mağduriyet
yaşandığına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
Rusyaya domates ihracatında yıllık 150 bin ton kota var. Bu
ihracatın çoğu da Hatayın özverili ihracatçıları
tarafından yapılıyor. Önceki yıllarda bu kota dolduktan
sonra yapılan girişimlerle arttırılır, ihracatçı,
üretici, nakliyeci mağdur edilmezdi. Şimdi Rusyayla yaşanan
siyasi gerginlik nedeniyle bu gerçekleştirilemiyor. Ticaret
Bakanlığı gümrükler vasıtasıyla kotanın
dolduğunu duyurmamış, ne İhracatçılar Meclisi ne de Nakliyeciler
Derneği vasıtasıyla muhatap taraflar uyarılmamış;
gelinen noktada yüzlerce tır ve şoförümüz, tonlarca domates
sınırda tıkanıp kalmış durumda. Kısaca,
Rusyayla yaşanan gerginlik, sorumluların gereğini
yapmaması, ihracatçıyı, üreticiyi, nakliyeciyi,
çalışanı mağdur ediyor.
Buradan Ticaret Bakanlığına
sesleniyorum: Kotanın arttırılmasını bir an önce
sağlayın, bunu sağlayamıyorsanız en azından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılavuz
18.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
polis alımlarında gözetilen yaş, renk körlüğü, boy ve kilo
şartlarının yeniden düzenlenmesinin birçok genç için müjdeli
haber olacağına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Vatanımıza ve milletimize hizmet
düsturuyla polis olmak isteyen on binlerce gencimiz kısmi renk
körlüğü, boy ve yaş şartı gibi sebeplerle hayallerine
kavuşamamakta ve bunalıma sürüklenmektedir. Kısmi renk
körlüğü probleminin polislik mesleğine engel olmayacağı
düşüncesiyle, bu şartın yeniden düzenlenmesi binlerce gencimizin
beklentisidir. Boy şartı ise kadın ve erkeklerde ülkemiz boy
standartları göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmeli ve yaş
şartı da polis alımlarında ciddi bir sorun teşkil
etmektedir. Yaş konusunun esnetilmesi birçok gencimizi rahatlatacaktır.
Gençlerimizi müjdeli haberle buluşturalım ve hepsini
rahatlatalım.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
19.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, AKP
Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuşun Atıf Efendiyi Türkiye
ölçeğinde tanıtacağız. Atıf Efendiye yapılan
anıt mezar kıyamete kadar anlatılmasına vesile olur.
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Gün geçmiyor ki bir AKPli
yetkili bir Millî Mücadele düşmanını, vatan hainini takdim ve
taltif etmesin. Fesli Kadir ve Mustafa Sabri gibi örneklerden sonra
geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş
yaptığı konuşmada İskilipli Atıf Efendiyi yâd
etmiş, onun üzerinden cumhuriyete skandal ifadeler
kullanmıştır. Kimdir bu Atıf Efendi? Başında
bulunduğu Teali İslam Cemiyetiyle İngiliz ve Yunanlılarla
iş birliği yapan, Anadoluda cumhuriyete karşı
isyanları destekleyen bir şahıs. Bu şahsın
hazırladığı bildirilerde, Mustafa Kemal eşkıya
Kuvayımilliye alçaklar, kudurmuş haydutlar olarak
tanımlanıyor ve halkı, Mustafa Kemali ortadan kaldırmak için
yemin etmeye davet ediyor. Bu bildiri, 30 Ağustos 1920de Yunan
uçaklarıyla Anadoluya atılıyor.
Numan Kurtulmuş diyor ki: Atıf Efendiyi
Türkiye ölçeğinde tanıtacağız. Tanıtın, iyi
tanıtın, biz de vatan hainlerini taltif edenleri millete
tanıtalım. Atıf Efendiye yapılan anıt mezar,
kıyamete kadar anlatılmasına vesile olur. demiş, siz
Atıfla kıyamete kadar değil, gitseniz gitseniz ancak ihanete
kadar gidersiniz.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
20.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, 20 Şubat Fırat Yılmaz Çakıroğlunu
ölümünün 5inci yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Malatya
ilinde yaşanan deprem nedeniyle kayısı üreticilerine faizsiz
kredi imkânı tanınması, önceden çekilen kredilerde
sıfır faiz uygulanarak yapılandırmaya gidilmesi ve sicil
affı sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Tarih okurken tarih yazan şehidimiz Fırat
Yılmaz Çakıroğlunu rahmet, minnet ve dualarla anıyoruz.
Allah rahmet eylesin.
Malatyamızda 50 bine yakın ailenin geçim
kaynağı, 110 ülkeye ihraç edilen, Türkiyenin Avrupa Birliği
nezdinde coğrafi işaret tesciline sahip olan ve ülkemizin ekonomisine
250-300 milyon dolar her yıl ihracat sağlayan kayısı,
Malatya ekonomisinin can kaynağıdır.
Doğanyol, Pütürge, Kale, Battalgazi
ilçelerimizin yoğun etkilendiği bir deprem yaşadık. Bu
bölgelerimizde yaşayan vatandaşlarımızın çoğu
çiftçi ve kayısı üreticisidir. Çiftçilerimiz mazot, gübre, zirai araç
ve birçok girdiyle mücadele ederken üzerine depremde de can kaybı yaşamış,
köydeki evini yitirmiş, bahçesi zarar görmüştür. Bölgemizdeki
kayısı üreticisi olan çiftçilerimize, yaklaşan hasat döneminde
can suyu olacak faizsiz kredi imkânı acilen sağlanmalıdır.
Yine, çiftçilerimizin önceden çekmiş oldukları kredilerde
sıfır faiz uygulamasıyla yapılandırmaya gidilmeli ve
sicil affı sağlanmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erbay...
21.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın,
Muğla ili Bodrum ilçesi Turgutreis beldesine askerî sahil güvenlik
limanı ve komuta merkezi yapılmasının doğaya, çevreye
ve sosyal yaşama telafisi mümkün olmayan zararlar vereceği
düşüncesiyle bu projenin şehrin dışına
yapılması konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanı, Millî
Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanına çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Dünya cenneti Bodrum Turgutreiste askerî sahil
güvenlik limanı ve komuta merkezi yapılmak istenmektedir. Proje, 150
bin metrekarelik inşaat alanı ve 750 metre uzunluğunda
dalgakıran ile idari ve lojistik binaları kapsamaktadır.
Projenin yapımı için sahil şeridi yaklaşık 1 milyon
metreküp hafriyatla doldurulacaktır. Her yıl binlerce yerli ve
yabancı turistin geldiği 7 bin yatak kapasiteli bölgede bu büyüklükte
bir askerî limanın yapılması doğamıza, çevremize ve
sosyal yaşama telafisi mümkün olmayan zararlar verecektir. Bu projeyle
sahil şeridi kesintiye uğrayacak -yürüyüş ve bisiklet
yolları- vatandaşlarımızın denize
ulaşımı kısıtlanacaktır. Güvenlik gerekçesiyle
böyle bir projenin yapılması doğru olsa da bu projenin yeri
doğru değildir. Çevre ve Şehircilik Bakanına, Millî Savunma
Bakanına ve İçişleri Bakanına sesleniyorum: Bodrum
halkının beklentisi bu projenin şehrin dışında,
turizmi ve doğal çevreyi olumsuz yönde etkilemeyecek uygun bir yere
taşınmasıdır.
BAŞKAN Sayın Serter...
22.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, her
sabah bir felaket haberiyle güne başlandığına ilişkin
açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Her sabah bir felaket haberiyle gözümüzü
açıyoruz, ya bir işsiz vatandaşımız intihar ediyor, ya
bir kadın cinayeti, ya toplu katliam yapan şizofrenleri duyuyoruz, ya
tren kazalarını, ya çığdan insanlarımız ölüyor,
ya Suriyeye gönderilen yiğitlerimizden şehit haberleri geliyor, ya
deprem, ya enkaz ve hep ölüm, ölüm, ölüm; ya
ABD veya Rusyadan bir nota ve tek adam rejiminin kapalı
kapılar ardında ne konuştuğunu, nerelere söz
verildiğini ve nelerin vadedildiğini bilmediğimiz pek çok nokta,
merakla ve hayretle izlediğimiz olaylar... Allah aşkına
kendimize soralım: Biz nereye gidiyoruz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer...
23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğde iline gerekli yatırımların
yapılmadığı, üreticinin ürünlerinin değer
bulmadığı ve iş alanlarının
daraldığına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
TÜİK verilerine göre Niğde ilinde göç
devam etmektedir. Niğdeye gerekli yatırımlar
yapılmamaktadır. Üreticinin ürettiği ürün değer
bulmamaktadır. Niğde-Bor Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi, beş yıl geçmiş, hâlen ihale edilmemiştir.
YEKA kapsamında söz verilen yatırımlar
yapılmamıştır, temel olarak kalmıştır.
BİRKO gibi dev tesis ne yazık ki destek alamayıp
kapanmıştır.
Niğde merkez ile Çiftlik ilçesi arasındaki
35 kilometre yol beş yıldır bitirilememiştir. Söz verilen
havaalanı yirmi yıldır temel olarak durmaktadır.
Yüksek hızlı tren projesinde Niğde il merkezi yoktur.
Ankara-Niğde Otobanı bir türlü tamamlanmamaktadır.
Niğde-Bor arasındaki Akkaya Barajı çevre felaketi olarak yirmi
yıldır temizlenmemektedir. AKPnin her seçimde Petrol bulduk.
dediği Niğdeden yirmi yıldır bir türlü petrol
çıkmamaktadır. Hastanede yeterli branş doktorları yoktur.
İş alanları daralmaktadır. Suriyeliler Niğdede
iş yeri açarken Niğdeli esnaf ise iş yerini kapatmaktadır.
Niğdede son dönemde 816 iş yeri kapanmıştır.
BAŞKAN
Sayın Gökçel...
24.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin
ilinde sağlık alanında yaşanılan sorunlara
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üç ay önce
Mersinliler şehir hastanesinden randevu alamıyor, bu çile son
bulsun. demiştim ama hâlâ hastalar randevu alamıyor. Hematoloji
hastaları girişlerini dâhiliyeden yapıyorlar, dâhiliye
hastayı hematolojiye sevk ediyor. Ancak bunun için vatandaşın
182yi arayarak yeniden randevu oluşturması isteniyor. O kadar
yoğun talep var ki hastalara on beş gün içinde randevu verilemiyor.
Büyüklüğüyle övünülen şehir hastanesinde yalnızca 1 hematoloji
uzmanı var. Mersin hastanelerine bir an önce yeterli sayıda uzman
atanmalı, Mersinli hemşehrilerimin sağlık çilesi sona
ermelidir. Unutmayalım ki sağlık anayasal bir haktır.
BAŞKAN
Sayın Kabukcuoğlu...
25.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, 21 Şubat Londra Konferansının 99uncu
yıl dönümü vesilesiyle kurtuluş mücadelesindeki Türk devlet adamlığına
yaraşır onurlu duruşun örnek alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Birinci İnönü
Savaşı kazanılınca itilaf devletleri Sevr
Antlaşmasında değişiklikler yaparak bunları Türk
milletine dayatma arzusuyla 21 Şubat 1921de Londra Konferansı
yapılmasına karar vermiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisini
tanımayan itilaf devletleri Osmanlı Hükûmetini davet etmiş,
Ankara Hükûmetine ise 1 temsilci yollayabileceğini söylemişlerdir.
Ankara Hükûmeti buna karşı çıkınca, bu duruş
sonucunda, İtalya aracılığıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hükûmeti konferansa resmî olarak davet edilmiştir. Konferansta
Sevrdeki değişikliklere karşı çıkan Ankara
Hükûmetinin tutumu üzerine itilaf devletleri istediklerini alamamış,
onlar için konferans sonuç vermemiştir. Ankara Hükûmeti ise bir diplomasi
başarısı kazanmıştır. Kurtuluş
mücadelesindeki Türk devlet adamlığına yaraşır bu
onurlu duruş akıllardan asla çıkartılmamalı ve daima
örnek alınmalıdır.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
26.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, değerli sanatçı Bozkurt İlham Gencere Devlet
Sanatçısı unvanının verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Türk
müziğinin asırlık çınarı, büyük müzik insanı
Bozkurt İlham Gencer bugün 96 yaşındadır. Bu büyük Türk
milliyetçisi, devlet sanatçıları arasında yer
alamamaktadır. Bir asırlık ömründe Türkçe sözlü ilk pop
müziğini seslendiren, Türk diline yaptığı katkılar ile
Türkçe yazılmış şiir ve şarkılara müzikal
girişimleriyle katkı sağlayan ve hepsinden önemlisi
marşçı bir müzisyen olarak tanınan Sami Sefer Coşkunun
yazdığı sözlerle son Türk Marşını anonim olarak
uyarlayan Bozkurt İlham Gencer olmuştur. Bugüne kadar çok sayıda
ünlü müzik insanı yetiştiren ve çok sayıda ödül almış
olan değerli sanatçı Bozkurt İlham Gencerin bundan sonraki
hayatında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanıyla
anılması için gereğinin yapılmasını bekliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Millî Eğitim, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarının
UKOME üyesi yapılmasındaki amacın Cumhuriyet Halk Partili
belediyeleri işlevsiz kılmak olduğuna ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede yapılan mahallî seçimlerde büyük
illerdeki tüm belediye başkanlıklarını Cumhuriyet Halk
Partisi kazanmıştır. Ancak, bu seçimlerden sonra
bakanlığın yapmış olduğu yönetmelik
değişikliğiyle büyükşehirlerde UKOMEye üye veren AK
PARTİli bakanlıkların sayısının artması
nedeniyle şehirlerdeki ulaşım ve benzeri zamların hepsinden
bakanlıklar sorumludur. Buradaki amaç, Cumhuriyet Halk Partili
belediyeleri işlevsiz kılmak, halkın mağduriyetini CHPye
mal etmek. Aslında bunların hepsinin mağduriyetine bu yönetmelik
değişikliğiyle AK PARTİ Hükûmeti sebep olmuştur.
Kamuoyunun bilgisine arz olunur.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Turan
28.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın,
Mersin ili Finike, Demre ve Kaş ilçelerini birbirine bağlayacak olan
duble yol projesine ilişkin açıklaması
RIDVAN TURAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Finike, Demre, Kaş ilçelerinin birbirine
bağlanması amacıyla yeni bir duble yol projesinin hazırlandığını
öğrenmiş bulunuyoruz. Tamamı verimli ve dikili 3 bin dönüm
narenciye bahçesi geri döndürülemez bir şekilde yok edilecektir. Planlanan
yol, soğuk aylarda rüzgârı belirli nispette önleyeceği için don
tehlikesine karşı meyveleri daha korunaksız
bırakacaktır. Finike portakalına kendine has tat ve aromayı
veren makroklimanın bozulacağından endişe
duyulmaktadır. Ayrıca, yol çevresindeki tarım arazilerinin imara
açılma ihtimali de söz konusudur. Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü (FAO) Finike portakalını 450 ürün içerisinden
seçerek çalışma yapılacak 5 stratejik üründen 1i olarak ilan
etmiştir.
Finike sahili boyunca geçen D400 yolu yakın
zaman içerisinde yenilenmiş, duble yol olup yan yolları ve bisiklet
yolu da uluslararası standarttadır, yeni bir yolun
yapılmasına gerek yoktur.
BAŞKAN Sayın Erel
29.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, şehadetinin 5inci yılında Fırat Yılmaz
Çakıroğlu ile kutlu davanın ülkücü şehitlerini rahmet ve
minnetle andığına ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Hani bazı yaralar vardır bir türlü
kapanmaz, aklınıza geldikçe kanar, hep kanar, acısı bir
türlü dinmez; katran karası vicdanlar uyansın diye Egede bir
yiğit düştü yere, tarih okurken tarih yazan yiğidimiz.
Öğrenim gördüğü Ege Üniversitesinde eli kanlı, hain, alçak
PKKlı teröristlerce şehit edilen Fırat Yılmaz
Çakıroğlu, Anadoludaki bozkurtların şanıydı,
duruşuyla bu ülkenin yarınıydı, Alparslan ve Melikşahın
torunuydu. Canlarını adadıkları kutlu davamızın
ilk şehidi Ruhi Kılıçkırandan
Şehadetinin 5inci
yılında kahramanımız, yiğidimiz, vatan gülüşlü
son şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu ve kutlu
davanın ülkücü şehitlerini rahmet, minnet, özlem ve dualarla
anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Bülbül
30.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Aydın ili Efeler ilçesi Kuyucular Mahallesinde yapılmak istenen
jeotermal elektrik santraline tepki gösteren hemşehrileri ile JES
şirketinin güvenlik elemanları arasında yaşanılan
hadiseye ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Aydının Efeler ilçesi Kuyucular
Mahallesinde zeytin ağaçlarına ve su kaynaklarına çok
yakın bir yerde, yasaya aykırı bir şekilde yapılmak
istenen jeotermal elektrik santraline tepki gösteren ve çalışmaların
durdurulmasını isteyen hemşehrilerimize JES şirketinin
güvenlik elemanları tarafından müdahale edilmiş, müdahale
esnasında bir köylü vatandaşımız yaralanarak hastaneye
kaldırılmıştır. Ayrıca, iddiaya göre, bölgeye
gelen silahlı bazı kişiler havasını, suyunu,
toprağını JESlerden korumak isteyen, yaşam
hakkını savunan vatandaşlara tehditlerde bulunmuştur.
İçişleri Bakanına sormak istiyorum: Bu ciddi bir iddiadır,
bu iddialar araştırılmış mıdır? Silahlı
oldukları öne sürülen kişiler hakkında işlem başlatılmış
mıdır? Devletin görevi yaşam hakkını savunan
vatandaşını korumak değil midir?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Budak
31.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
Antalya ili Serik İlçesi Belek ve Kadriye sahillerindeki günübirlik ve
kamping alanlarda yapılacak imar planı değişikliğine
ilişkin açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kültür ve Turizm Bakanlığının
planlama yetkisinde olan ancak halkın kullanımı için AK
PARTİli Serik belediyesine tahsis edilen Belek ve Kadriye sahillerindeki
2 adet günübirlik ve 1 adet kamping alanında yapılacak imar plan
değişikliğiyle halkın zaten denize sınırlı
eriştiği bir bölgede 2 yeni otel yapılmaya
çalışılmaktadır. Belekteki yaklaşık 400 dönüm
olan günübirlik tesisten 80 dönüm ve Kadriye sahilimizde 160 dönüm olan
günübirlik tesisten sadece 90 dönüm yer bırakılması, yaz nüfusu
150 bini geçen Seriki ve Seriklileri cezalandırmak demektir. Kuş
uçuşu 22 kilometre sahil şeridi olan Serikte halkın denize erişiminin
Belekte 280 metreye, Kadriye sahilinde ise 260 metreye düşürülmeye
çalışılması tek kelimeyle insafsızlıktır.
Buradan AK PARTİli milletvekillerini verdikleri sözlere sahip
çıkmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın
32.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının, Almanyada yaşanan katliamı lanetlediğine,
Gezi Parkı davasında verilen beraat kararının
vicdanları sızlattığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Almanyada meydana gelen,
vatandaşlarımızın da içinde bulunduğu katliamı
lanetliyorum. Avrupadaki ırkçılığın geldiği
noktayı ibretle seyrediyoruz. Dünyada insanlık dışı
yapılan bütün muamelelere seyirci kalan Almanyanın özellikle de
Suriyede 1 milyon insanın ölümüne bugüne kadar seyirci kalması ve
oradan göç ederek Almanyaya, Avrupaya gitmek isteyenlere
yaptığı muameleleri de doğrusu unutmuyoruz,
hafızalarımızda sağlam ve canlı bir şekilde kalıyor.
Gezi Parkı davasında verilen beraat
kararı vicdanlarımızı sızlatmıştır.
Gezi olaylarının Türkiyeye maliyeti 1,5 milyar dolar. Dolaylı
maliyet ise yüzlerce milyar doları bulmuştur. Hukuk, karar verirken
terör odaklarını ve hainleri cesaretlendirmemeli; vergisini veren
sıradan vatandaşın da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa)
kamunun da Gezi
olayları sebebiyle uğradığı zararın
hesabını sormalıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
33.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak yerli ilaç sanayisini
desteklediklerine ve bilinçli ilaç kullanımının önemli
olduğuna ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, ilaç fiyatlarına yüzde 12 zam yapıldı. İlaç
stratejik bir üründür ve tamamen dışa bağımlı
olduğumuz bir alandır. Sağlık harcamalarımız
hızla artmaktadır. 2019 yılında 110 milyar sağlık
harcamamız oldu. Bunun yüzde 30u ilaç harcamasıdır. İlaç
harcamalarımız diğer Avrupa ülkelerine göre daha yüksektir ve bu
ilaca yapılan harcamaların yüzde 90ı SGK tarafından
karşılanmaktadır. Bu veriler fazla ilaç
kullandığımızı göstermektedir.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak yerli ilaç
sanayisini destekliyoruz. Yerli ilaç çalışmaları teşvik
edilmelidir. Kişilerin daha bilinçli, daha tutumlu ilaç kullanması önemlidir.
İlaç israfı, SGK ve millî ekonomi için yüktür, para hepimizin
parasıdır. Bilinçli ilaç kullanmalıyız. diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yeneroğlu
34.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, Almanyanın Frankfurt kenti
yakınlarındaki Hanau kasabasında yaşanan terör
saldırısıyla ilgili tüm partilerin ortak açıklama
yapmasının uluslararası arenada etkili olacağına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; dün akşam Hanauda
gerçekleştirilen terör saldırısıyla 11 kişinin
öldüğü bir ortamda en az 5 yurttaşımız da
katledilmiştir. Tabii, Almanya Şansölyesi Sayın Merkel bu
konuyla ilgili Irkçılık bir zehirdir ve toplumumuzda bu zehir
mevcuttur. şeklinde bir açıklama yaparak olayı
kınamıştır. Ancak bunun ötesinde de bu meselelerin son
zamanlarda Almanyada ciddi manada arttığını biliyoruz ve
bu çerçevede de özellikle şunu istirham etmek istiyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak bizler de, bireysel kınamaların ötesinde, özel
bir oturum yapabilmeliyiz. Grup Başkan Vekillerimiz konuyla ilgili ortak
bir açıklama mümkünse, değilse ayrı ayrı grupları
adına açıklama yapmak durumundalar. Tüm partilerin ortak bir
açıklama yapması ise uluslararası arenada çok daha fazla dikkate
alınacaktır diye düşünüyorum ve özellikle Almanyada
yaşayan 3 milyon insanımızın yanında olduğumuzu
ve Almanyanın çok daha ciddi manada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Türkiyenin Berlin Büyükelçiliğinden Almanyada
gerçekleşen terör saldırısında 5 Türk vatandaşın
hayatını kaybettiğinin öğrenildiğine ve ölenlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
Almanyadaki terör saldırısında Berlin Büyükelçiliğimiz, 5
Türk vatandaşımızın hayatını kaybettiğini
açıkladı. Ben konuşmamın başında da belirttim, bu
olayı lanetliyoruz, kınıyoruz. Hayatını kaybeden hem
Türk vatandaşlarımıza hem de diğer vatandaşlara
Allahtan rahmet diliyorum. Umuyor ve diliyorum ki bu
konuda Almanya-Türkiye arasında yapılacak görüşmelerle, bu
olayların bir daha tekrarlanmaması ve buna teşebbüs edeceklerin,
bundan sonra etmeyi düşünenlerin bir daha cesaret edemeyecekleri bir
ortamın yaratılması konusunda her türlü tedbirin
alınması gerektiği görüşümü tekrar paylaşıyorum
ve ölen bütün yurttaşlara, gerek Türk yurttaşlarımıza
gerekse diğer yurttaşların hepsine Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, son olarak 2 arkadaşımız kaldı,
onlara da söz verip Grup Başkan Vekillerimize geçelim.
Sayın
Erdoğan
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Ankara Milletvekili Asuman
Erdoğanın, Millet Kütüphanesinin bütün vatandaşların yirmi
dört saat istifade edebileceği önemli bir merkez olacağına
ilişkin açıklaması
ASUMAN ERDOĞAN
(Ankara) Teşekkürler Başkan.
Kubbesinde O,
kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.
ayetikerimesi yazılı, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın talimatlarıyla inşasına
başlanan, kültür ve medeniyetimizden aldığımız ilhamla
ve beşeriyetin hafızasını, bilgi ve birikimini yeni
nesillere aktarma idealiyle yapılan muazzam eser Millet Kütüphanemiz
eşsiz mimarisiyle bugün açılıyor. Bir Ankara Milletvekili
olarak, şehrimize kazandırılan bu değer için ayrıca
çok mutlu ve heyecanlıyım. Araştırma, çocuk, gençlik, nadir
eserler, süreli yayınlar, ses ve görüntü kütüphaneleri, eğitim
merkezi, konferans salonu, atölyeleri ve sosyal mekânlarıyla bütün
vatandaşlarımızın istifade edeceği önemli bir merkez
olacak. Yirmi dört saat açık olacak. 5 bin kişilik kapasiteyle, 134
farklı dilde yayınla medeniyetimize yakışır bu güzel
eseri ziyarete tüm milletvekillerimizi davet ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
36.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Almanyada yaşanan saldırıyı
kınadığına, tarihte ve günümüzde ırkçılık
yüzünden nice katliamlar işlendiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Almanyada
aralarında vatandaşlarımızın da bulunduğu, çok
sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve
yaralandığı silahlı saldırıyı
kınıyorum. Irkçılık, insanlığın baş
belası müzmin bir hastalıktır; ırkçılık,
bazı ırkların ötekilerden üstün olduğunu savunan görüş
ya da ön yargıdır. Bu görüşler, insanları derilerinin
rengine göre beyaz, siyah, sarı, esmer ve kızıl olarak
ayıran sınıflandırmaları temel
almıştır. Irkçılar, kendi ırklarını üstün,
diğer ırklardan olanları aşağı görüp
ayrımcılık uygular, onlara hak ve fırsat eşitliği
tanımazlar. Tarihte ve günümüzde ırkçılık yüzünden nice
cinayetler ve katliamlar işlenmiş ve işlenmektedir. Hâlbuki
insanlar asaletlerinin değil, kabiliyet ve işlerinin çocuklarıdır.
"En büyük düşmanıdır ruh-u Nebi tefrikanın/ Adı
batsın onu aramıza sokan kaltabanın."
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi değerli Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Grup Başkan Vekili Sayın Dervişoğlunda.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
37.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Almanyada gerçekleşen ırkçı
saldırıyı kınadığına ve hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, 20
Şubat Fırat Yılmaz Çakıroğlunu ölümünün 5inci
yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, İdlibden kötü haberler
geldiğine ve konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkilendirilmesi gerektiğine, İran Sağlık
Bakanlığı tarafından 2 İran
vatandaşının corona virüsü nedeniyle yaşamını yitirdiğinin
açıklandığına, coronavirüs tehlikesiyle ilgili
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verdikleri
araştırma önergesinin iktidar tarafından reddedildiğine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Almanyadaki ırkçı
saldırıyı şiddetle kınıyor ve hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum; bu kabîl
saldırıların da bir daha yaşanmaması temennisini ifade
ediyorum.
Beş yıl önce Ege Üniversitesinde bölücü
terör örgütü sempatizanları ve militanları tarafından katledilen
Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimi rahmetle yâd
ediyorum. 2015 yılında, iktidarın sözde çözüm süreci sayesinde
alan ve hâkimiyet kazanan örgüt mensupları üniversitelere hâkim olma
çabası içine girerken kendilerine karşı çıkan milliyetçi,
vatansever gençlere saldırmaya başlamışlardı. Ege
Üniversitesinde PKK propagandasına karşı
çıktığı için açıkça hedef gösterilen ve devlet
kapısında terör örgütünün eylemlerine karşı çare
aramasına rağmen beklentisine karşılık bulamayan
kardeşimi Cenab-ı Allah Peygambere komşu eylesin.
Ten fanidir, can ölmez/Çün gitti, geri gelmez/Ölür
ise ten ölür/Canlar ölesi değil. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
İdlibden kötü haberler alıyoruz. Tabii,
spekülatif de olabilir. Dolayısıyla iktidar kanadını,
konuyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisini yetkilendirmeye davet ediyorum.
Ayrıca, dün İran Sağlık
Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Kum kentinde
solunum yetmezliği şikâyetiyle gözetim altında tutulan ve
coronavirüs sonuçları pozitif çıkan 2 İran vatandaşının
yaşamını yitirdiği ifade edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Coronavirüs tehlikesi sınırımıza kadar
gelmiştir. Bununla ilgili alınacak tedbirler için verdiğimiz
araştırma önergesi de iktidar tarafından reddedilmiştir.
Siyasi bir konu olmamasına rağmen, tamamen sağlık baz
alınarak verilmesine rağmen önergemizin reddedilmesini doğrusunu
isterseniz anlamış değiliz. Virüs on beş gün içinde tespit
edilirken, havaalanlarına termal kamera yerleştirmekle tedbir
alınamayacağının bilinmesi gerekir. Sağlık
Bakanlığımızın bu konuda kapsamlı tedbirleri
kamuoyunu aydınlatacak bir şekilde açıklaması hem
partimizin hem de kamuoyumuzun bir beklentisidir. Allah milletimize güç kuvvet
versin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim.
Diler ve umarım ki karşı
karşıya bulunduğumuz sorunlar bir felakete dönüşmez.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve sorumluluk duygusu içerisinde hareket
edeceğine olan inancımı tekrarlıyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Bülbülde.
Buyurun Sayın Bülbül.
38.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
20 Şubat PKKlı teröristlerce katledilen Fırat Yılmaz
Çakıroğlunun şehadetinin 5inci seneidevriyesi vesilesiyle
vatan, millet ve ülkü uğruna canından geçmiş bütün
şehitlere şükran ve minnet duygularını ifade etmek
istediğine, Türkiyenin Berlin Büyükelçiliğinden yapılan
açıklamadan Almanyanın Frankfurt kenti yakınlarındaki
Hanau kasabasında yaşanan saldırının ırkçı
bir terör eylemi olduğunun anlaşıldığına ve Alman
makamlarınca soruşturmanın bu minvalde yürütülmesi
gerektiğine, ırkçılığa ve aşırılığa
karşı dünya çapında tedbirler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 20 Şubat 2015te,
öğrenim gördüğü Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümünde, hain PKKlı teröristlerce katledilen Fırat Yılmaz
Çakıroğlu kardeşimizin şehadetinin 5inci
seneidevriyesidir. Fırat, tahsil hayatındaki üstün
başarısının yanında güzel ahlakı yüzüne yansımış
bir kardeşimizdi. Türk milletini canı, Türk vatanını da
mabedi bilen Fırat, milletimize ve değerlerimize, bırakın
düşmanlığı, yan gözle bakılmasını dahi
kabullenemeyen her ülkü eri gibi sinmemiş, yılmamış, son
nefesine kadar bu şuurla yaşamış ve bu değerler
uğruna canını feda etmiştir. Allah bu memleketten
Fıratları eksik etmesin, sayılarını
çoğaltsın. Bu vesileyle, ilk ülkü şehidimiz Ruhi
Kılıçkırandan Fırat Yılmaz Çakıroğluna
kadar, vatan, millet ve ülkü uğruna canından geçmiş bütün
şehitlerimize şükran ve minnet duygularımızı ifade
etmek istiyoruz.
Sayın Başkan, son iki gün Meclis Genel
Kurulunda, sırasıyla, Belçikada yaşanan bir olay üzerinden ve
Fransada bizzat Fransa Cumhurbaşkanının beyanları
üzerinden, Avrupada Türkofobik ve İslamofobik uygulamalarla
ırkçılığa, Türk düşmanlığına ve
İslam düşmanlığına sağ parti-sol parti demeden
nasıl geçit verildiğini ve bu duyguların ne şekilde
körüklendiğini ifade etmiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bugün
Almanyanın Hanau kentinden gelen haber yüreğimizi yakmıştır.
Alman makamlarından henüz resmî olarak ayrıntılı bir
açıklama yapılmadığını bilmekteyiz fakat
Büyükelçiliğimiz tarafından yapılan açıklamadan,
saldırının ırkçı, Türk düşmanı bir terör
eylemi olduğu anlaşılmakta. Vefat eden 9 kişi içerisinde 5
Türk vatandaşımızın olduğu
açıklanmıştır. Almanyada, bazı haber sitelerinde,
saldırıyı gerçekleştiren şahsın psikolojik
sorunları olan biri gibi gösterilmeye çalışıldığına,
bu sayede saldırının bireysel bir eylem olduğu yönünde bir
zemin hazırlanmaya çalışıldığına da
şahitlik etmekteyiz. Bu, bizzat, kafalarımızı kuma
gömmekten başka bir şey olmaz. Bu hadise, ırkçı, Türk
düşmanı bir terör eylemidir ve soruşturma, Alman
makamlarınca öncelikle bu minvalde yürütülmelidir.
Bugüne kadar, Avrupa tarihi, dünyada emperyalizmin
ve ırkçılığın ne kadar büyük acılara, kana,
gözyaşına sebep olduğunu, nasıl kıyımlara sebep
olduğunu en çarpıcı şekilde gösteren bir tarihtir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Eğer
ırkçılığın yaşattığı veya
yaşatacağı acıları konuşacaksak Avrupanın
kendi tarihine baktığımızda yeterli delil, emare burada
fazlasıyla mevcuttur. Bunca acı, kan ve gözyaşından sonra,
geçmişte yaşanan bu kadar acıdan sonra, 21inci yüzyılda bu
fikirlerin, bu düşüncelerin yeniden Batıda hortlamış
olması son derece vahim bir durumdur. Bugün katledilenler, bugün
hayatını kaybedenler Müslümandır, Türktür. Batı, bundan
dolayı belki bir eza, cefa içerisinde hissetmiyor olabilir fakat bu bela
mutlaka onların başlarına dolanacaktır diyorum.
Bu noktada, bütün dünya çapında
ırkçılığa, aşırılığa
karşı gereken bütün tedbirlerin alınması gerektiğini
ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Kurtulanda.
Buyurun Sayın Kurtulan.
39.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Almanyanın Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau
kasabasında yaşamını yitirenler arasında Türkiye
vatandaşlarının da olduğu saldırıyı nefretle
kınadığına ve ölenlere Allahtan rahmet dilediğine,
ırkçılığın lanetlenmesi gerektiğine,
açıklanan Uluslararası Af Örgütü yıllık raporuna,
Türkiyenin Suriyede desteklediği kimi güçler eliyle savaş suçu
işlemeye devam ettiğine, Gezi davasından çıkan beraat
kararı sonrasında hakkında tahliye kararı verilen Osman
Kavalanın yeniden tutuklanmasıyla bir hukuk garabeti
yaşandığına ve benzer durumların daha önce de
görüldüğüne,
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
beraat kararı veren mahkeme heyeti hakkında inceleme
başlatmasının yargının bağımlı
olduğunu gözler önüne serdiğine, 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününe
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben de Almanyanın Hanau kentinde,
aralarında Türkiye vatandaşlarımızın da olduğu 9
kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı
nefretle kınıyorum. Yaşamını yitirenlere Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Kimi haber kaynaklarına göre, saldırganın bıraktığı
bir mektupta, Almanyadan sınır dışı edilmesi mümkün
olmayan kişilere yöneldiği görülüyor. Bu, aslında, yabancı
düşmanlığının, ırkçılığın,
üstün ırk algısına hapsolmanın yarattığı bir
sonuçtur. Her yerde ırkçılık kötüdür.
Irkçılığı her zaman lanetlemek, uzak durmak gerekiyor diye
belirtmek isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; Uluslararası Af Örgütü yıllık raporunu
açıkladı. Raporunda, Türkiyenin 9 Ekimde Rojavanın Serekaniye
ve Gire Spi kentlerine yönelik saldırısında 180 sivilin
yaşamını yitirdiğine yer verdi. Yine, Türkiyenin de
desteklediği kimi paramiliter güçlerle birlikte, kamu alanları, okullar, ekmek
fırınları ve sivil yerleşim yerlerine dahi hedef
gözetmeksizin saldırılar gerçekleştirdiği raporda yer
aldı. Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrin Halefin
yaşamını yitirdiği saldırıyı burada dile
getirdiğimizde yer yer gergin ortamlara neden olmuştu. Bu raporda
Hevrin Halefin saldırıya uğradığına
Kaçırmalar ve Yargısız İnfaz Olayları bölümünde,
başlığında yer verildiği görülüyor. Ayrıca,
raporda, Türkiye'nin, 20 Ocak 2018 tarihinde Özgür Suriye Ordusu gibi Selefi
gruplarca denetimine aldığı Afrinde de, Selefi gruplara yetki
verilerek, sivillerin evlerine geçmesini engellediği, sivillere ait evlere
el konulduğu ve kimi evlerin askerî üs olarak
kullanıldığı belirtildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sonuç olarak, orada
yaşanan -uzunca bir zamandır burada dile getirdiğimiz gibi, bu
raporda da tekrar altı çizilmiş- bir savaş suçudur. Türkiye,
orada desteklediği kimi güçler eliyle de savaş suçu işlemeye
devam ediyor. Oradan bir an önce çıkmak Türkiye'nin ortak
çıkarıdır diyorum.
Yine, değinmek istediğim bir
başlık, bir durum, Osman Kavalanın durumu. Dün yine bir hukuk
garabetine tanıklık ettik. İnsan hakları savunucusu ve
iş insanı Osman Kavala maalesef yeniden tutuklandı. Önceki gün
Gezi davasından çıkan beraat kararı sonrasında
hakkında tahliye kararı verilen, ancak aradan sadece altı saat
geçtikten sonra savcılık tarafından 15 Temmuz darbe
girişimi gerekçesiyle gözaltı kararı verilen Kavala ne
yazık ki dün akşam saatlerinde yeniden tutuklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
FATMA KURTULAN (Mersin) Buna benzer durumları
biz daha önce de yaşamıştık. Örneğin, önceki dönem
Eş Başkanlarımız Demirtaş ve Yüksekdağın
tutuklu iken tekrar, gece yarısı oluşturulan bir mahkemeyle yeniden
tutuklanması gibi bir durumu, bir hukuk katliamını burada
yaşamıştık; şimdi de Osman Kavala şahsında
yaşanan, biraz bu durum. Sormak lâzım: Ne oldu o altı saatte?
Üstelik, beraat kararı veren, Gezi davasında beraat kararı veren
hâkimlerin soruşturmaya alınması, sorgulanması sürecini de
biraz sormak lâzım. Özellikle AKP Genel Başkanının
beyanından sonra bu durumların yaşanmasının da oldukça
tartışılması gereken, yargının ne kadar
bağımlı olduğunu gözler önüne seren bir durum olduğunu
vurgulamak isterim.
Son olarak, yarın 21 Şubat yani Dünya Ana
Dili Günüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) Tabii ki.
Dil, bir yandan bütün insanlığın deneyimlerini
kendinden sonraki nesillere aktardığı canlı bir
varlıkken, bir yandan da farklı kültürlerin, kimliklerin
yaşamına devam etmesini sağlar. Özellikle de ana dilde
eğitim, kimlik, kültür aktarımının en önemli
ayaklarındandır. Türkiye de çok çeşitli dillerin varlık
gösterdiği ülkelerden biridir ancak bu dillerin anayasal güvenceye
alınmaması, kamu alanında hizmet alınıp verilmemesi ve
eğitim dili olmaması nedeniyle kimi diller yok olmuştur, kimileri
de yok olmayla yüz yüze kalmıştır. Türkiyede, çeşitli
kaynaklara göre 25 milyona yakın nüfusu oluşturan Kürt
halkının konuştuğu Kürtçe diline karşı -her zaman
dediğimiz gibi- anayasal güvence olmaması
Hatta yer yer
ırkçılığa bile neden olan yaklaşımlara da maruz
kalınmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitirelim lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) Türkiyede
kardeşliğin gerçek anlamda tesisi için mutlaka Kürtçenin ana dilde
eğitimde olması, kamu alanında hizmet alınmasının
ve verilmesinin sağlanması gerekiyor diyorum,
(x)
diyorum.
Teşekkürler ediyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
40.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Almanyanın Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau
kasabasında gerçekleştirilen ırkçı saldırıyı
nefretle kınadıklarına ve ölenlere Allahtan rahmet
dilediğine, ırkçılığın bir insanlık suçu
olduğuna, gayriaskerî statüde olduğu hâlde Yunanistan tarafından
silahlandırılan 16 adanın isimlerinin ne olduğunu, bu
durumun ne zaman fark edildiğini ve fark edildiği günden bugüne kadar
neler yapıldığını, saray kabinesinin bütün üyelerinin
bu durumdan haberinin olup olmadığını Millî Savunma
Bakanından öğrenmek istediğine, Türk Silahlı Kuvvetleri
destekli ÖSO unsurlarının Saragib ve Neyrab kasabalarına taarruz
başlattığına ilişkin haberlere, Türkiyenin
İdlibde Mehmetçikimizin can güvenliğinin sağlanması için
askerî ve diplomatik girişimlere hız vermesi, Eylül 2018de imzalan
Soçi Anlaşmasındaki yükümlülüklerini revize etmesi, bölgesel ve
uluslararası diplomasiyi öncelemesi, İdlibden Türkiyeye gelmesi
kuvvetle muhtemel 1 milyon sığınmacının yükünün bölge
ülkeleriyle paylaşılması noktasında hazırlık
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, Almanyada gerçekleştirilen
ırkçı saldırıdan dolayı üzgünüz. Ölenlerin 5inin
vatandaşımız olması ayrıca bizi üzen bir durum ama
hiçbiri vatandaşımız olmasa gene çok üzülürdük.
Irkçılık bir insanlık suçudur, umarım bu son olur. Biz,
bütün dünyada insanlığın barış ve kardeşlik
içinde yaşaması hayaliyle yaşıyor ve siyaset
yapıyoruz. Tekrar, ölenlere rahmet diliyorum, milletimizin başı
sağ olsun ve bu tür saldırıları nereden gelirse gelsin
şiddetle ve nefretle kınadığımızı belirtmek
istiyorum.
Sayın Başkan, Millî Savunma
Bakanımıza -kendisi burayı izlemiyordur ama herhâlde Bakanlıkta
birileri izliyordur diye- 4 soruyu yinelemek istiyorum, şunun için
istiyorum: Bölgede çok sıcak bir süreç yaşanıyor. Millî Savunma
Bakanı 23 Ocak Perşembe günü bir değerlendirme yaptı ve
Egede uluslararası anlaşmalarla belirlenen gayriaskerî statüdeki 23
adanın 16sının Yunanistan tarafından silahlandırıldığını,
asker konuşlandırıldığını ifade etti. Bu
tablo karşısında Türkiyenin o günden bugüne ne yapıp ne
yapmadığı Meclisin bilmesi gereken bir husustur. Bu sebeple,
ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bir siyasi partinin Grup
Başkan Vekili olarak, 82 milyon vatandaşımızın
temsilcisi olarak Sayın Bakanın şu sorulara cevap vermesini
istiyorum, Mecliste vermesini istiyorum:
1) Bu 16 adanın isimleri nelerdir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 2) Bu durumu ne
zaman fark ettiniz? Zira, Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu iki yıl önce -isim de vererek- Bulamaç
Adasının -üstelik bize ait olduğu hâlde- Yunanlılar
tarafından işgal edildiğini, asker
konuşlandırıldığını söylemiş ve
Hükûmeti göreve davet etmiş idi. Sayın Bakanın bu durumu ne
zaman fark ettiğini de Meclisle paylaşmasını istiyorum.
3) O fark ettiği günden, andan ya da 23 Ocak
2020 tarihinden bugüne kadar Türkiyenin bu konuda neler
yaptığını, hangi adımları
attığını Meclisin bilmeye hakkı vardır diye
düşünüyorum.
4) Bu konuyu saray Kabinesinde konuşabildi mi
Sayın Bakan, konuştu mu? Saray Kabinesinin bütün üyelerinin bu
durumdan haberi var mı -ayrıntılardan tabii- adaların
isimlerinden haberi var mı? Bunu da soruyorum. Bu sorularla Millî Savunma
Bakanlığı yerleşkesinde bizi dinleyen yöneticilere de
sesleniyorum: Bu konuda Sayın Bakanı bu talebimizle ilgili haberdar
etsinler ve bunlara cevap bulmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan,
öte yandan, El Cezire ve diğer haber kaynaklarına bir haber
düştü, Türk Silahlı Kuvvetleri destekli ÖSO unsurlarının
Saragib ve Neyrab kasabalarına bir saldırı, taarruz
başlattıkları, bu taarruzda da Türk Silahlı Kuvvetlerine
mensup tank ve ağır silahların
kullanıldığıyla ilgili.
Şimdi, karşılığında da
Suriye Merkezî Hükûmeti Ordusunun ve Rus uçaklarının da ÖSO
mevzilerine hava saldırısı ve ağır tank
saldırıları yaptığına, birtakım tankların
da imha edildiğine dair El Cezire dâhil birçok uluslararası haber
kaynağında haber var.
Şimdi, biz, İdlible ilgili,
başından beri, yapıcı, samimi
uyarılarımızı her vesileyle dile getirdik. Hükûmetin,
bölgede atacağı adımlarda, öncelikle Türkiyenin hak ve
menfaatlerini korumayı öncelemesini; ikincisi de Türkiyenin Orta
Doğudaki ağırlığının, Amerika ve Rusyaya
havale edilmeden
Suriye sınırımızın bir
kısmında Rusyayla, bir kısmında Amerikayla güvenlik
sağlama sevdasının çok doğru olmadığını
da belirttik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi
buradan, bu vesileyle tekrar etmek isterim ki İdlibde gözlem misyonunu
sürdüren Mehmetçikimizin can güvenliğinin sağlanması için
Türkiyenin askerî ve diplomatik girişimlere sağlıklı bir
şekilde hız vermesi gerekir ve Türkiyenin derhâl, Eylül 2018de
imzaladığı Soçi Anlaşmasındaki yükümlülüklerini
revize etmesi gerekir. Bunu etmediği vakit, hem Rusya hem Amerika
Türkiyeden çok farklı ve olması, gerçekleşmesi imkânsız
beklentiler içine girmektedirler.
Sayın Başkan, üçüncü olarak, Türkiyenin,
Suriyenin toprak bütünlüğünü tehdit eden rejim
değişikliğine odaklanmak yerine, cihatçı gruplarla
ilişkiyi kesmesinde bizce fayda vardır. Bu noktada, Türkiyenin,
bölgesel ve uluslararası diplomasiyi öncelemesi gerekir. En mühimi ve vahimi,
zaten 4 milyon sığınmacı Türkiyenin başında bir
sorundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitirelim
efendim.
İdlibden Türkiyeye gelmesi kuvvetle muhtemel
1 milyon sığınmacının -ki bunun içinde 10 bini
aşkın cihatçı teröristin olduğu da, olacağı da
bir gerçek- yükünün bölge ülkeleriyle -Birleşmiş Milletler, Avrupa
Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Rusyayla-
paylaşılması noktasında şimdiden Türkiyenin
hazırlık yapması ve adım atması gerektiğinin
altını çiziyoruz.
Allah, Mehmetçikimizin burnunu kanatmasın
diyoruz. Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir ama Türkiye,
bölgedeki hak ve menfaatleri için nerede durması gerekiyorsa orada da
şüphesiz duracaktır. Anlayış ve yaklaşımımızın
bu olduğunu bir kere daha teyit ediyorum.
Genel Kurulu ve sizi saygıyla selamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Muşta.
Buyurun Sayın Muş.
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Almanyanın Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau
kasabasında gerçekleşen ve yabancı
düşmanlığından kaynaklandığı
anlaşılan ırkçı saldırıda yaşamını
yitiren vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, Alman Hükûmetinin
Türklere yönelik saldırılara karşı gerekli tedbirleri
alması yönünde her türlü girişimin yapıldığına,
20 Şubat Fırat Yılmaz Çakıroğlunu katledilişinin
5inci seneidevriyesinde rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Almanyanın Hessen eyaletine
bağlı Hanau kentinde gerçekleşen ve yabancı
düşmanlığından kaynaklandığı
anlaşılan ırkçı saldırıda yaşamını
yitiren vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Son yıllarda
Avrupada giderek artan ırkçı eğilimlerin sonucu olarak
yapılan bu tip saldırıları net bir şekilde
kınadığımızı ifade etmek isteriz. Elbette Alman
adli makamları bu soruşturmayı yürütecektir fakat Alman
Hükûmetinin de Türklere yönelik bu tip saldırılara karşı
gerekli tedbirleri alması gerektiğini özellikle ifade etmek
istiyoruz. Almanyadaki vatandaşlarımızın güvenliği
Türkiye açısından önemlidir. Oradaki Türklerin hukukunu korumak için
her türlü girişimi yapmaktayız ve yapmaya da devam edeceğiz.
Bundan birkaç yıl evvel İzmirde
üniversite öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu
katledildi, şehit edildi. Onu öldüren PKKlı teröristleri
lanetliyorum. Fırat Yılmaz Çakıroğlunu da rahmetle
anıyoruz, acılı ailesine bir kere daha başsağlığı
dileklerimizi ve taziyelerimizi iletiyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul
Milletvekili Ümit Özdağ ve 20 milletvekili tarafından, geçici koruma
altındaki Suriyelilerin gelecek yirmi yıl içerisinde ülkeye
etkilerinin tüm yönleriyle araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 7/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2498) esas numaralı
Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Şubat 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
20/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/2/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ ve 20
milletvekili tarafından, geçici koruma altındaki Suriyelilerin
gelecek yirmi yıl içerisindeki ülkeye etkilerinin tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 7/2/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerin 20/2/2020 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi, önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, İYİ PARTİ Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ümit Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Özdağ.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Orta Doğuda, nüfus, yer isimleri,
sınırlar ve siyasi otoriteler gözümüzün önünde değişiyor,
değiştiriliyor. Suriyede de 2011 yılında başlayan iç
savaş öncesi 22 milyon olan Suriye nüfusu, Şamın banliyöleri ve
kırsalı, Hama ve Humus kırsalı, Halep, İdlib gibi
erleşim yerleri, ağırlıklı olarak Sünni Arap
yoğunluklu idi.
İç savaş sonrası, milyonlarca insan
ülkeyi terk etmiş ya da ülke sınırları içerisinde yer
değiştirmiştir. Milyonlarca Suriyeli de ülkelerini terk ederken
istikamet olarak ülkemizi seçmişler, Türkiyeye gelmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, Suriyenin kuzey
kısmı Arap nüfus yoğunluklu olmakla beraber, Arapların
yanı sıra, bölgede Türkmen ve Kürt nüfus da mevcuttur. Bölgesel
olarak, tarihsel olarak Osmanlı Devletinin
yıkılışından sonra demografi de, yönetim de Türklerden
Suriye devletine, Osmanlı-Türk Devletinden Suriye devletine, iç
savaş sürecinde de PKK/YPGnin eline geçmiştir. Suriyenin
kuzeyindeki bölgelerde PKK/YPG, Arap ve Türkmen nüfusu zorla göç
ettirmiştir.
İç savaş öncesi 22 milyon olan Suriye
nüfusunun 6 milyonu, özellikle İdlib ile Suriyenin kuzeyi arasında
ülke içerisinde yer değiştirmiştir. Şimdi de nüfusu 3 milyonu aşmış
bulunan İdlibe yapılan yoğun saldırılar sonucunda
burada bulunan Arap nüfus kuzeye, Türkiyeye doğru hareket hâlindedir.
Türk milletinin intihar vakalarıyla
hatırlayacağı ekonomik kriz döneminde milletimiz ekonomik
problemlerle boğuşurken Suriyeli sığınmacılar
politikası Türk milletine daha şimdiden 80 milyar doları
aşan bir maliyet ödetmiştir. AKP iktidarının Suriyede
Beşar Esad rejiminin yıkılmasını hedefleyen
politikasının sonucunda da Türkiyeye, kayıtlı 3,8 milyon,
kayıtsız 1,5 milyon olmak üzere toplam 5,3 milyon Suriyeli
sığınmıştır. Türkiyede hâlen bazı Avrupa
ülkelerinin nüfusundan daha fazla Suriyeli olduğunu biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Suriyeden Türkiyeye
yönelik özellikle 2003 sonrasında kitleler hâlinde gelen göç dalgası
Türkiyeyi siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik açılarından önemli
ölçüde olumsuz etkileyecektir. Tüm bunların yanı sıra,
tıpkı Suriyenin içerisinde uygulanan demografi mühendisliği
gibi, Türkiyeye yönelik bir stratejik göç mühendisliği yoluyla demografik
değişim gerçekleştirilmektedir ve Türkiyenin demografisi
değişmektedir. Eğer Türkiyede kayıtlı olan bu 3,8
milyon Suriyeli kalır ve vatandaşlık alırlarsa 2040
yılında, yirmi sene sonra 11,3 milyon Suriye kökenli insan Türkiyede
yaşayacaktır. Özellikle Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay, Kilis,
Adana ve Mersin gibi bölgelerde nüfus, kaldırılmaz ölçülere
varacaktır. Bugün Şanlıurfada kayıtlı ve
kayıtsız 680 bin civarında Suriyeli var, 2040 yılında
bu nüfus 1 milyon 958 bin olacak. Gaziantepte 600 bin civarında
-kayıtsızlarla birlikte tam, kesin rakam 653 bin civarında-
Suriyeli var, bu rakam 1 milyon 884 bin 558e ulaşacak; Kiliste 481 bine
çıkacak; Hatayda 1 milyon 847 bine ulaşacak bir nüfustan
bahsediyoruz. Keza, Adanada kayıtlı, kayıtsız 352 bin
Suriyeli var, bu rakam 1 milyon 15 bine ulaşacak ve Mersinde de
rakamın 1 milyon 174 bine ulaşacağını görüyoruz. Az
önce verdiğim Türk şehirlerinin demografik yapıları 2040
yılında değişecek ve bu iller Türk şehri olmaktan çok
Arap nüfusun hâkim olduğu iller hâline dönecek.
Değerli milletvekilleri, sadece demografi
değişmiyor, daha şimdiden işsizlik sayısında da
büyük artışlar var. Mesela Hatayda, Kahramanmaraşta ve
Osmaniyede Suriyelilerin henüz gelmediği 2012 senesinde işsiz sayısı
107 bin iken 2018de bu rakam 158 bine, 2019da 200 bine çıkıyor.
15-64 yaş arası istihdama katılabilecek toplam Suriyeli
sayısı Kasım 2019 itibarıyla -kayıtlılar
üzerinden- 2 milyon 161 bin civarında ve tabii, Suriyeliler istihdamda da
yer alıyorlar ama kayıtsız olarak; maliyet, şu ana kadar
48,5 milyar Türk lirası.
Sağlık sistemi üzerinde
oluşturdukları yükü biliyoruz. İç savaştan geçmiş,
travmatik, uyumlu yaşama konusunda sıkıntılı,
gettolaşan bu büyük Suriyeli sığınmacı kitlesinin
güney sınırımızda yoğunlaşması geleceğe
yönelik çok büyük tehditler içeriyor çünkü arada bir sınır olsa bile,
bu insanlar hâlen Suriyedeki hayat tarzlarını, değerlerini
koruyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla)
Tamamlayacağım.
Bu durumun önümüzdeki yirmi yıl içerisinde
devam etmesi hâlinde kültürel ve ekonomik hak talepleriyle birlikte siyasal hak
taleplerinde de bulunmaları kaçınılmazdır ve bu da Türkiye
için ciddi bir güvenlik sorunu hâline gelecektir. Daha şimdiden Türk
halkıyla sürtüşmelere ve yer yer gerginliklere sebep olan bu nüfusun
ileride ne gibi tehditlere yol açacağı bir millî güvenlik konusudur
ve Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılarak konunun incelenmesi gerekir.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz
Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Toğrul.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de Genel Kurulu ve
Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, Almanyanın Hanau
kasabasında yapılan ırkçı saldırıda
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Suriyeli mülteci meselesi, gerçekten, Türkiyede
önemli bir mesele işin doğrusu çünkü Suriye iç savaşı
başladıktan sonra, Türkiye, o zamanki siyasi iktidar, Suriye'deki rejimi
bir an önce devirmek adına Suriye iç savaşına müdahil oldu ve
önemli sayıda Suriyelinin topraklarını terk etmesine neden oldu.
Tabii, o dönemde açık sınır politikası izlendi, hiçbir
kayıt tutulmadı, kim geliyor, kim geçiyor; ciddi herhangi bir denetim
dahi yapılmadı.
Değerli arkadaşlar, şu anda, neticede,
ülkemizde ciddi sayıda bir Suriyeli var ve maalesef, bu Suriye, mülteci
meselesi hem iç politikada hem dış politikada iktidar tarafından
bir araç olarak kullanılıyor ve politika geliştirmenin bir
aracı olarak sunuluyor; kamuoyunda da Suriyelilerle ilgili çok ciddi,
yanlış birtakım bilgilerin el altından
yayılmasına neden olunuyor. Hatta, daha da ötesi, bugün ülkemizde
yaşanan işsizlik, ekonomik yoksulluk, yoksunluk neredeyse Suriyeli
mültecilere bağlanır dereceye getiriliyor.
Bakın, kamuoyunda yer alan birtakım
bilgilere göre, Suriyeliler ne haklara sahipmiş? İşte,
mülteciler.org sitesindeki bu yanlışlardan birkaç tanesini sizinle
paylaşacağım: Suriyeliler su, elektrik, doğal gaz
parası ödemiyor. Değerli arkadaşlar, bu, yanlış bir
bilgi. Yine, Suriyeliler devletten maaş alıyor. Suriyeliler
istediği üniversiteye sınavsız giriyor. gibi özellikle toplumda
yaşanan ekonomik sorunların kaynağını başka bir
yöne yansıtarak Türkiye'de ciddi anlamda toplumsal bir meselenin de zemini
hazırlanıyor.
Şimdi, doğrudur, Türkiye'de, bir defa
mültecilerin çok ciddi sorunları var, yarattığı sorunlar da
var tabii ki; hesapsız, plansız almanın getirdiği sorunlar
var. Aslında, sorunlar iki yönlü: Bir, Suriyelilerin, bu mültecilerin
Türkiye'ye girmesiyle beraber yarattığı sorunlar; iki, gelen
mültecilerin de yaşadığı ciddi sorunlar var. Bakın,
yarattığı sorunlar: Dediğim gibi, plansız
programsız içeriye dâhil edilmeleri, ucuz iş gücü
kullanımına gidilmesi sonucunda birçok
yurttaşımızın işsiz kaldığı
doğrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Hemen bitiriyorum
Sayın Başkan.
İşte, kiraların
arttığı vesaire gibi bilgiler, esnafın çeşitli
zararlara uğradığı bilgileri doğrudur ama aynı
şekilde, Suriyelilerin de çok ciddi sorunlar yaşadığı,
özellikle en kırılgan kesim olan Suriyeli kadınlar ve
çocukların birçok sorun yaşadığı, ucuz iş gücü
olarak kullanıldığı ve bunun için çoğunun binbir
zorluğu göze alarak Avrupaya gitmeye çalıştığı
da bir gerçektir. Bunun neticesinde, her gün, özellikle Egede birçok
cinayetin, birçok ölümün yaşandığını da biliyoruz.
Suriyeli meselesinin bu şekilde manipüle edilerek toplumun karşı
karşıya getirilmesinin doğru olmadığını
düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekilimiz Sayın Yaşar
Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Tüzün.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİnin vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz
almış oldum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Almanyada yaşanan bu ırkçı
saldırıda ölen vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, grup önerisinin
içeriğine baktığımızda, yüce Meclisimizin, mutlak
surette, böyle önemli bir konuyu denetlemesi, böylesine önemli bir konuda
komisyon kurulması ve Türkiyeye böylesine maddi ve manevi maliyeti olan
bu konuyu araştırmasında fayda var. O nedenle, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak İYİ PARTİnin vermiş olduğu bu
grup önerisinin lehinde olacağımızı belirtmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, özellikle 2011
yılından bugüne kadar, Türkiyede 3 milyon 571 bin Suriyeli
bulunmaktadır. Bu sayı, diğer kayıtlı olmayanlarla
birlikte 5 milyon 300 bine çıkmaktadır. Ülkemizde bunca işsizlik
sorunu varken, bunca ekonomik sıkıntı varken buralara
yapılan masrafların 40 milyar dolar olduğu söyleniyor ama
bununla ilgili elimizde resmî bir tespit, resmî bir kayıt yok. Türkiye
Büyük Millet Meclisine, bugüne kadar, bunun araştırılması
noktasında verilen tüm öneriler, maalesef, AKP Grubu tarafından
onaylanmamıştır, AKP Grubu tarafından
desteklenmemiştir dolayısıyla böylesine bir komisyon
kurulamamıştır.
Sevgili arkadaşlar, bakınız,
eğer bu şartlar bu şekilde devam eder ise Suriyelilerin
ülkemizdeki yaş ortalaması 22, Türkiye'nin yaş ortalaması
32. Bugün Kiliste yaşayan Suriyelilerin nüfus oranı yüzde 81.
Şanlıurfamızın Akçakale ilçesinde 115 bin yerli nüfus var,
buna karşılık 140 bin Suriyeli nüfus bulunmaktadır.
Beş yıl sonra 100 kişiden 5i Suriyeli olacak, maalesef
-burası da çok önemli- elli yıl sonra 4 kişiden 1i Suriyeli
olacak bu artış oranı bu şekilde devam ettiği
müddetçe. Gerçekten, böyle bir nüfus oranının gelecekte ülkemizi
nereye taşıyacağı büyük kaygı veriyor.
Sevgili arkadaşlarım, o nedenle, 40 milyar
dolar harcandığı söylenen ve bugüne kadar komisyon
kurulmadığı için bunun ne noktada olduğunu bilmeyen
parlamenterler ve Parlamento durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Gelin, bunu
araştıralım, bu karma eğitimde ilköğretim
okullarında çocuklar hangi seviyede ders alıyorlar. Türkiye'de karma
eğitim olduğu için, bu çocuklar, sınıflarda, Türk
öğrencilerin ortalamasını, derecesini düşürüyorlar.
Sağlık noktasında hangi sorunlar yaşanıyor,
Suriyelilere sağlık noktasında hangi öncelikler veriliyor;
bunların araştırılmasında bir sakınca yok.
Biz, İçişleri Komisyonu olarak,
geçtiğimiz ay yapmış olduğumuz toplantıda
Suriyelilerin kamplarını inceleyelim, burayı bir
araştırma komisyonu olarak değil de Komisyon üyeleri olarak
ziyaret edelim, onların durumlarını bir gözden geçirelim. diye
karar aldığımızda, maalesef, yukarıdan bir el dokundu,
bu ziyaret de iptal oldu.
Dolayısıyla yüce Parlamentonun bu yönde
bir komisyon kurup araştırmasında bir sakınca
olmadığını belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Ahmet Berat Çonkara aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Çonkar.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİnin grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçtiğimiz günlerde İdlibde
şehit olan 14 vatan evladımız da dâhil olmak üzere,
vatanımız ve kutsal değerlerimiz için can veren tüm
şehitlerimizi rahmetle anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Ayrıca, dün gece Almanyada gerçekleşen ırkçı
saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
da Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Almanya Hükûmetini ırkçı,
İslam ve Türk düşmanı terör eylemlerine karşı çok
ciddi ve kararlı bir mücadele yürütmeye davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, İkinci
Dünya Savaşından bugüne, dünyanın belki de en dramatik mülteci
hareketiyle karşı karşıya. Yüz binlerce insanın ölümü
ve milyonlarca insanın da evlerini terk etmesine sebep olan Suriye
savaşının ürettiği insani bir kriz var; bizi de
ilgilendiriyor, aynı zamanda çok boyutlu olarak da etkiliyor.
Batılı ülkeler dikenli tel örgüleriyle sorumluluktan kaçmaya devam
ederken Türkiye olarak, bulunduğumuz zor şartlara rağmen 4
milyona yakın Suriyeli göçmene ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz.
Bu süreçte Türkiye'nin sergilediği insani kriz yönetimi, uluslararası
toplum için örnek mahiyetindedir. Türkiye olarak, kendimizi bölgemizden
soyutlama imkânına sahip olmadığımız ortadır.
Böylesine çalkantılı bir ortamda dış politikamızı
doğru vizyona ve manevra yeteneğine sahip, hedef ve ilkelerine
bağlı nitelikte yürütmek için büyük bir çaba göstermekteyiz.
Diplomasi alanında Türkiye olarak üzerimize düşen bütün görevleri
layıkıyla yerine getirmenin gayreti içerisindeyiz. Sahada da
varız ve var olacağız. Ne insani sorumluluklarımızdan
ve değerlerimizden ödün vereceğiz ne de menfaatlerimizden taviz
vereceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da
söylediği gibi, İdlib başta olmak üzere Suriye
halkının hayatta kalma ve onurunu koruma mücadelesine destek vermek
hem tarihî hem ahlaki hem de insani sorumluluğumuzdur.
Bugün Suriyede mücadeleden imtina edersek
yarın çok daha çetin mücadeleleri kendi topraklarımızda yürütmek
zorunda kalacağız. Suriye ve Libya halkının özgürlük
mücadelesi 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının beka
mücadelesinden ayrı değildir. Elbette, içerisinde bulunduğumuz
bu durumun ülkemize ve milletimize, ekonomik, güvenlik, eğitim, kültür
başta olmak üzere birçok alanda etkileri vardır ve olacaktır.
Ancak devletimizin bütün birimleri geçici koruma altındaki Suriyelilerle
yakından ilgileniyor, olumsuzluklara mahal verilmemesi için gereken
tedbirleri alıyor; bu noktada milletimiz de hoşgörü ve büyük bir
yardımseverlikle hareket ediyor.
Şunu ifade etmeliyim: Bu mesele siyaseten rant
devşirilecek bir mesele değildir. Böyle millî bir meselede tüm
siyasiler olarak bizlerin, sorumlu davranmak, provokatif tutumlardan uzak
durmak, ülkemiz üzerinde, bulunduğumuz coğrafyada birtakım
hayaller kuranları sevindirmemek, onların her türlü insan
hakkını çiğneyerek hayata geçirmeye
çalıştıkları kirli planlarına karşı durmak
gibi bir görevimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
AHMET BERAT ÇONKAR (Devamla) Muhalefet
kanadındaki bazı yöneticilerimizin de bu konularda dikkatli
davranması ülkemizin ve milletimizin menfaatinedir. Hükûmetimiz bu hususta
yapıcı ve iyi niyetli olan her türlü katkıya açıktır.
Malumunuz, Türkiye olarak, özellikle siyasi sürecin neticeye
ulaştırılması noktasında çok önemli çabalar
gösteriyoruz. Güvenli bölge uygulamalarımız, özellikle ABD ve
Rusyayla yaptığımız anlaşmalar bu anlamdaki
Son dönemde,
özellikle Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesine ve Afrinde yaptığımız
Zeytin Dalı Harekâtı bölgesine 350 binden fazla
sığınmacının geri dönüş
yaptığını biliyoruz. Bu süreci inşallah, İdlibde
ve uluslararası toplumun desteğiyle diğer bölgelerde de hayata
geçirmek için çabalarımıza devam edeceğiz ve göçmen
hususlarıyla alakalı da tüm kurumlarımız olarak
duyarlı bir şekilde hareket etmeye devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Murat
Sarısaç ve 19 milletvekili tarafından, ana dilde eğitim alamayan
çocukların eğitim hayatında yaşadıkları
sorunların tespit edilerek gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla
8/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/174) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
20 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/2/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Ekim 2018 tarihinde Van Milletvekili Sayın
Murat Sarısaç ve arkadaşları tarafından ana dilinde
eğitim alamayan çocukların okullarda yaşadığı
psikolojik sorunların tespiti amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan (10/174) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 20/2/2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay
konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Günay.
HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partimin ana dilde eğitim
önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Türkiye kültür ve dil çeşitliliği
bakımından zengin olmasına rağmen, farkları tehlike
gören politikalar nedeniyle birçok otokton halk tarih sahnesinden silinmiş
gitmiştir. Mevcut dillerin varlığının korunup
sürdürülmesinin dolayısıyla sonraki kuşaklara
aktarılmasının yolu ana dilin eğitim dili olarak
kullanılmasına bağlıdır. Ancak Türkiyede ana dilde
eğitimin önünde anayasal ve politik engeller hâlâ devam etmektedir. Ana
dilde eğitim üzerindeki yasaklamalarla Türkiye, uluslararası hukuku
ağır bir biçimde çiğnemektedir.
Bugün Birleşmiş Milletler üyesi 194 ülke
içerisinde 113 ülke 1den çok resmî dili kullanmaktadır. İngiltere,
İspanya, Almanya, İsveç gibi birçok ülkenin ana dilde eğitime
yer vermesi bilimsel, çağdaş ve demokratik değerler üzerine
inşa edilmiş bir eğitim sisteminin sonucudur.
Türkiyede bugün
canlılığını koruyan tek kimlik esasına
dayalı politikalara karşı ana dilde eğitim hakkı,
başta Kürtlerin olmak üzere, Lazların, Çerkezlerin, Asurilerin,
Süryanilerin, Keldanilerin ve Mıhellemilerin siyasal ve toplumsal alandaki
en temel talepleridir.
Değerli arkadaşlar, çocukların ana
dilleriyle eğitim yapmalarının yasaklanmasıyla,
çocuğun eğitim çağına erişinceye kadar doğal
çevresinden öğrendikleriyle oluşturduğu iç dil yıkıma
uğrar; çocuğun o ana kadarki kelime dağarcığı,
duygu, düşünce, kavram ve imgelem dünyası, soyutlama becerisi tümüyle
silinmiş olur. Bu durum, çocuğun zihinsel gelişimine olduğu
kadar, öğrenme yeteneğine de ciddi anlamda zarar verir. Çocuğun
kendi ana dilinde karşılığını bulan fikrî
kapasitesi, zihinsel birikimi ve evren tasavvuru yok edilip bilmediği bir
dilde eğitime tabi tutulması, onun bütün alanlarla olan
ilişkisini koparmak demektir. Hiç bilmediği ya da çok az
bildiği, bilgi sahibi olduğu, yeni öğrenmeye
çalıştığı yabancı bir dille eğitime tabi
tutulan bir çocuğun, istenilen düzeyde bir eğitim alması ve
başarı göstermesi maalesef mümkün değildir.
Nitekim, dil bilimciler, eğitimciler,
psikologlar ve pedagoglar tarafından gerçekleştirilen güncel
araştırmalar ile bu alana ilişkin ulusal ve ulusal üstü ölçekte
hazırlanan raporlar, ana dil dışındaki bir dille
yapılan eğitimin zorluklarını ve öğrenciler üzerinde
yarattığı olumsuz sonuçları ortaya koymakta ve ana dilinde
eğitimin çocuklar üzerindeki pozitif etkisine vurgu yapmaktadır. Ana
dili öğrenme ve ana dilinde eğitim görme hakkı, kültürel
haklardandır. Bir dilin yok olmaması ve yeni nesiller tarafından
etkin şekilde kullanılması, ana dilin eğitim hayatında
yer almasıyla mümkündür.
Türkiyede 20 milyon nüfusa sahip bir halkın
ana dili olan Kürt dilinin yalnızca ortaokul seviyesinde, haftada sadece
iki saat, seçmeli ders olarak okutulması, ana dilde eğitim
hakkına bir alternatif değildir ve bizim ana dil talebimizi
karşılamaktan uzaktır. Kaldı ki Kürtlerin ana dilde
eğitim taleplerini karşılamamakla birlikte, bu iki saatlik
Kürtçe seçmeli ders dahi okullarda fiilî olarak kaldırılmaya
çalışılıyor. Okul idaresi yeteri bilgilendirmede
bulunmadığı için veliler yanlış yönlendiriliyor. Bunun
dışında, okul müdürlerinin öğrencilere Kürtçe seçmeli dersi
seçtirmemesi, yine Bakanlık tarafından Kürtçe öğretmenlerinin
atamalarının yapılmaması ve ataması yapılan bir
avuç Kürtçe öğretmeninin de okullarda başka derslere girmeye
zorlanması, Kürtçenin seçmeli ders olarak verilmesi
politikasının sonuçlarını ortaya koymaktadır. Kürtçe
öğretmenlerine sembolik olarak bazı yıllarda 2 veya 3
kişilik kontenjan verilmesi ve bazı atama yıllarında ise
hiç kontenjan ayrılmaması iktidarın Kürtçeye olan
yaklaşımını gösteren bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, on yılda sadece
80 Kürtçe öğretmen atamasının yapılması,
iktidarın Kürt diline karşı yasakçı uygulamalarından
vazgeçmediği ve yüz yıllık yok sayma ve asimilasyon
politikalarını devam ettirdiğinin kanıtıdır. Oysa
Türkiyede 20-25 milyon nüfusa sahip bir halkın ana dili olan Kürt dili,
Türkiye demokrasisinin turnusol kâğıdı durumundadır ve
demokrasisinin eşiğidir.
Ben, bitirirken buradan, bu kürsüden -yarın 21
Şubat Dünya Ana Dili Günü- tüm dünya halklarının Ana Dili
Gününü kutluyorum ve aynısının Kürtçesini de buradan ifade
etmek istiyorum:
(x) (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ya, Kürtçe bir de
tercüman getirsinler Sayın Başkan. Ne dedi? Türkçesini anlayalım
bari.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Söyledi ya!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın Başkan,
ikisini ayrı dilde söyledim zaten; Türkçesini de Kürtçesini de.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Türkçesini söylesin
bari. Ne güzel ya!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Türkçesini de söyledim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Zoruna mı gitti?
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ya, bırak bu
işleri! Türkçe konuşun.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Türkçe
konuşsunlar Başkanım. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
Buyurun Sayın Muş.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Türkiyede Kürtler de yaşıyor.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ya, Kürtler varsa
gidin Kürdistanda kurun meclisi.
BAŞKAN Sayın Enginyurt, lütfen
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Hayır, ben Türkçe de
söyledim, dinleseydin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Tamam.
Buyurun Sayın Muş.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Olabilir.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Gelme o zaman!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Halkların Meclisi
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Gelmeyin o zaman!
BAŞKAN Sayın Enginyurt
Lütfen
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sana mı
soracağız!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayın lütfen.
Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Miletvekili Mehmet Muşun,
Mardin Milletvekili Ebrü Günayın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün diller bizimdir, hepsi bizim
için kıymetli. Dolayısıyla bizim, dillere karşı hiçbir
dönemde bir ön yargımız veya yasakçı bir
yaklaşımımız olmamıştır, bunu da
yaptığımız uygulamalarda görmek mümkündür.
Dolayısıyla diller toplumlarda doğarlar ve yaşarlar, bunun
önüne hiçbir zaman set koymak gibi bir anlayışa sahip olmadık,
bundan sonra da olmayacağız.
Şunu kabul etmediğimizi ifade etmek
isterim: Hatip, konuşmasında iktidarın asimilasyon
politikalarını sürdürmek istediği ya da sürdürdüğü gibi bir
şeyler söyledi; bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Hem bu ülkede
konuşulan bütün dilleri bizim dillerimiz olarak görürüz hem de bu ülkenin
kültürlerinin tamamı Türkiyeyi ortaya çıkarır, bir tanesi eksik
olsa Türkiye olmaz, başka bir şey olur bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla asimilasyon inkâr ret gibi kavramların bizim
parti politikalarımızda da siyaset kültürümüzde de insan olarak
inancımızda da anlayışımızda da yer bulması
mümkün değildir diyorum. Zaten, bununla alakalı bizim hatibimiz de
konuşma yapacaktır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Murat
Sarısaç ve 19 milletvekili tarafından, ana dilde eğitim alamayan
çocukların eğitim hayatında yaşadıkları
sorunların tespit edilerek gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla
8/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/174) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Şubat 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nazizm iş başında. Dün yeni bir
ırkçı saldırıyla maalesef, 11 kişi hayatını
kaybetti. Şu bir gerçek: Irkçılığa karşı tüm
uluslar, bütün toplumlar ortak hareket etmediği sürece maalesef, bu tür
saldırılar herhâlde yeryüzünde ilanihaye sürecektir.
Önergeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamak
istiyorum. Bu ülkenin resmî dili Türkçedir, anayasal güvence altına
alınmıştır ve tartışılmayacak bir gerçektir.
Bir başka gerçeklik de şudur ki eşit yurttaşlık ilkesi
sosyal devletin vazgeçilmezidir. Her yurttaş kimliğini,
inancını, yaşam tarzını, dilini özgürce
kullanabilmelidir. Zaten, toplumsal zenginlik buradan beslenir;
ayrıştırmayla, ötekileştirmeyle toplumlar asla
zenginleşemez, farklılıklarla zenginleşir. Her
vatandaşın en temel eylemi kimliğini ve farklılığını
ortaya koyabilmesidir. Bu önemli bir haktır.
Ülkemizde 3 üniversitede Kürt dili ve edebiyatı
bölümü açılmıştır. Güzel. Peki, buradan mezun olanlarla
ilgili nasıl istihdam olanakları düşünülmüş de mezun
olanların mezuniyetten sonra nerelerde çalışacağıyla
ilgili somut bir belirti var mıdır? Yok. Peki, ne oluyor bu yüzlerce
genç? O bölümleri bitiriyorlar ama hiçbirisi iş bulamıyor. Deniyor
ki: Kürtçe seçmeli ders olursa bu öğretmenler orada istihdam edilir.
Böyle bir şey yok. Ana dil bir haktır ama bunun da
tartışılması meşru zeminde mutlaka ama mutlaka
olmalıdır. Bu tartışılmadığı zaman,
sorun her zaman karşınıza çıkacaktır. Ana dil
eğitimi, ana dilde eğitim; bu farklılıkları da ortaya
koymak gerekir. İşte bu Parlamentonun asli görevlerinden bir tanesi
de budur.
Bakın değerli arkadaşlar, Konfüçyüse
soruyorlar: Seni bir ülkeyi yönetmek üzere çağırırlarsa ne
yaparsın, ilk işin ne olur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Süre verecek
misiniz?
BAŞKAN Devam edin.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Konfüçyüsün
cevabı çok ilginçtir, Konfüçyüs diyor ki: İlk işim, önce dili
düzeltirim çünkü dil bozulursa kelimeler düşünceleri iyi anlatamaz.
Düşünceler iyi anlatılamazsa yapılması gereken işler
yapılmaz, görevler gereği gibi yapılamaz. Görevler gereği
gibi yapılmazsa töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa adalet
yoldan sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine
düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını
bilemez. Bunun için de hiçbir şey dil kadar önemli değildir.
Herkesin en doğal hakkı olan o dili
O nedenle, kimliği ne
olursa olsun; Kürt, Arap, Çerkez, Laz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gürcü de var.
TEKİN BİNGÖL (Devamla)
Gürcü ve onlarca
etnik gruba mensup yurttaşlarımız -baş tacı
yurttaşlarımız- mutlaka dil konusunda özgürleştirilmeliler.
Bakın, değerli arkadaşlar, dil yok
edilirse kültürler yok ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Kültürel
zenginlik yok edildiğinde bu kadim toprakların en önemli, en büyük
zenginliği olan halkların bir arada, özgürce, barış içinde
yaşamaları da ortadan kalkmış oluyor.
Onun için, bu araştırma önergesinin kabul
edilmesinde hiçbir beis görmüyorum. Parlamento tartışsın,
ayrıntılar ortaya konulsun. Bu işin sosyolojik boyutu, pedagojik
boyutu ortaya çıkarsa çok net bir şekilde konu
anlaşılır bir hâle gelir diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın
Hacı Ahmet Özdemire aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Özdemir.
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR
(Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Meclisi, Genel Kurulumuzu, milletvekillerimizi ve
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, Engin Beyin de Gürcü kökenli
olduğunu öğrenmiş olduk. Bu vesileyle ona da ayrıca
saygılar sunuyorum.
Çok değerli milletvekillerimiz, bu, dil
meselesine geldiğimizde: Biz, Osmanlı Devletinin bakiyesi bir
milletiz ve devletiz, bir imparatorluktan bir ulus devlete
dönüşmüşüz. Onun için, ülkede, Kurmancilerin olması,
Zazaların olması, Arnavutların olması, Arapların
olması yani Türk unsuru dışında diğer unsurların
olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Fatihin kendisini Roma
İmparatoru olarak filan kabul etmesi de bu imparatorluk
anlayışını pekiştiren bir husustur. Bu bakımdan,
bizim ana dillere saygısızlık gibi, hele hele Türk kültürü
açısından baktığımızda, İslam medeniyeti
açısından baktığımızda böyle bir
saygısızlık içinde olmamız asla düşünülemez. Herkesin
ana dilini öğrenmesi, ana dilini konuşması en doğal
hakkıdır, buna kimsenin itirazı olmadığı da bir
gerçektir. Fakat eğitim dilinin böyle imparatorluk bakiyesi toplumlarda
tek bir dil olarak belirlenmesi de yine doğal bir sonuçtur, tabii bir sonuçtur.
Kaldı ki AK PARTİnin bu kültür kodlarıyla, medeniyet
kodlarıyla barışık siyasetinin sonucu, biz, bugün ana dilde
eğitim isteyen özellikle Kürtlere, Kurmancilere ve Zazalara ama bakın
onların dışındaki diğer dillere de birtakım
iyileştirmeler yapmışız; enstitüler kurulmuş,
Doğu dilleri enstitüleri. Düne kadar aramızdaydı -buradan
kendisine saygılarımızı, selamlarımızı
iletiyoruz- Kadri Yıldırım Bey; kendisiyle ben o enstitüde
görüştüm de, bu enstitü faaliyette. Şu anda Kürtçe
kurslarının önü açılmıştır.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Enstitüleri
kapatıyorsunuz. Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü
kapatılıyor.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) İzninizle
tamamlayayım.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Artuklu Üniversitesi
Yaşayan Diller Enstitüsü şu an kapatılıyor.
BAŞKAN Sayın Günay, rica ederim
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Sadece Kürtçe
değil -izninizle- Zazacanın, Kurmancinin yanında Lazcanın,
Gürcücenin, Çerkezcenin -hatta Çerkezcenin Adigecesi ve Abhazcası
ayrı olmak üzere- Arnavutçanın, efendim Boşnakçanın önü de
açılmıştır; AK PARTİ bu noktada pek çok
iyileştirmeler yapmıştır. Düne kadar Kürt müziği
dinlemek suç olarak kabul edilirken bugün rahatlıkla dinlenebilmektedir.
Hatta, biz bugün TRT Kürdî kanalının da resmî olarak yayında
olduğunu biliyoruz. Fakat böylesine çok dillerin konuşulduğu çok
kültürlü bir ortamda tek bir dilde eğitim yapılması
kaçınılmaz bir sonuçtur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla)
Tamamlıyorum.
Dolayısıyla önergenin kabul edilebilir bir
tarafı olmadığı kanaatiyle tekrar sizleri
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki artışın
incelenerek millî bir enerji politikası oluşturmak için mevcut
politikalarda yapılacak revizyonların belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan (10/2489) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Şubat 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
20/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/2/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, elektrik ve doğal gaz
fiyatlarındaki artışın incelenerek millî bir enerji
politikası oluşturmak için mevcut politikalarda yapılacak
revizyonların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2489) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 20/2/2020 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Ünal Demirtaş
konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Demirtaş.
CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve ekranları başında
bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikli olarak Almanyada
vatandaşlarımıza yapılan ırkçı
saldırıyı da nefretle kınadığımı ifade
etmek istiyorum. Saldırıda ölenlere Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi Türkiye büyük bir ekonomik krizin içinden geçiyor ve bu ekonomik kriz,
sarayda yaşayan kayınpeder ve damadın yanlış
politikaları sonucu derinleşerek devam ediyor. Bu krizin
ağır faturasını da maalesef dar gelirliler ödemektedirler;
emekliler, asgari ücretliler, esnaflar, memurlar, çiftçiler ve daha da önemlisi
işi olmayanlar ve özellikle de genç işsizler.
Değerli milletvekilleri, neden faturalardaki
fahiş artışın araştırılmasını
istiyoruz? Çünkü vatandaşlarımız mağdur
olmuşlardır çünkü vatandaşlarımız fahiş
zamların altında ezilmişlerdir çünkü faturalardaki
artışlar maalesef soyguna dönmüştür.
Vatandaşlarımız bu soğuk kış gününde
ısınamamaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, 31 Mart seçiminden
önce AK PARTİli yetkililer, başta Enerji Bakanı olmak üzere,
elektrik ve doğal gaz faturalarında artış
yapmayacaklarını ifade etmişlerdir. Seçim bitti, sözler unutuldu
ve vatandaşlarsa maalesef zam yağmuruna tutulmuşlardır, üst
üste insafsızca hem elektriğe hem de doğal gaza zamlar
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, son iki
yılda doğal gaza yüzde 62, elektriğe ise yüzde 71 oranında
zam yapılmıştır. Bakıyoruz, emekliye ne kadar zam
gelmiştir? Yüzde 5. Memura yüzde 5 ve asgari ücretliye de yüzde 15 zam
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
kandırılan, mağdur olan yine vatandaşlarımız
olmuştur. Doğal gaz faturaları ortalama 600-800 lira gibi
rakamlara fırlamıştır, elektrik faturaları da 200-300
lira gibi rakamlara fırlamıştır.
Değerli arkadaşlarım, halk ise çözümü
başka şekillerde bulmaya çalışmıştır. Ne
yapmıştır? Vatandaşlarımız, çareyi doğal gaz
peteklerini kapatmakta bulmuştur; sadece bir odadaki doğal gaz
peteğini açmakta, en düşük ısıda ve çoğu zaman da
geceleri açarak ısınmaya çalışmaktadırlar.
Vatandaşlarımız elektrik faturalarını
değişik tasarruf tedbirleriyle düşürmeye
çalışmaktadırlar çünkü fahiş doğal gaz ve elektrik
faturaları vatandaşlarımızın ellerini ve ceplerini
yakmaktadır.
Bugün, milyonlarca dar gelirli
vatandaşımız açlık sınırının
altında ücretlerle geçinmeye çalışmaktadır. Ama asgari
ücretlinin maaşının yüzde 25i, emeklinin
maaşının yüzde 30u, öğretmenin maaşının ise
yüzde 13ü doğal gaz ve elektrik faturalarına gitmektedir. Peki, bu
insanlar kirayı nasıl ödeyecekler, karınlarını
nasıl doyuracaklar ve diğer giderlerini nasıl
karşılayacaklar, faturalarını nasıl ödeyecekler?
Ödeyemiyorlar da zaten.
Değerli arkadaşlarım, Enerji
Bakanının yapmış olduğu açıklamaya göre, 2019un
ilk dokuz ayında 3,5 milyon vatandaşımızın
elektriği kesilmiş, 710 bin vatandaşımızınsa
doğal gazı kesilmiştir yani milyonlarca
vatandaşımız, aile doğal gaz ve elektrik
faturalarını ödeyememektedir.
Değerli milletvekilleri, zam
yapıldıkça da doğal gaz tüketimi düşmektedir. Yine, Enerji
Bakanlığının verilerine göre, 2019un Kasım
ayında doğal gaz ithalatı yüzde 17 azalmıştır,
konutlardaki tüketim yüzde 29,4 düşmüştür ama doğal gaz tüketimi
düşmesine rağmen faturalar yine ödenememektedir. Doğal gaz
kullanmak Türkiyede âdeta lükse kaçmıştır, lüks tüketime
dönüşmüştür. İşte, bütün bunları
araştırmamız gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde maalesef
enerjide yüzde 70 oranında dışa bağımlıyız,
doğal gazda ise rakam yüzde 99,5tir. Doğal gaz Rusya, Azerbaycan ve
İran gibi ülkelerden gelmektedir. Bu ülkelerle hem uzun süreli hem de
yüksek bedelli doğal gaz alım kontratları yapılmıştır.
Oysa Avrupaya satılan gazın bin metreküpü 110-120 dolarlara
düşmüşken bize satılan bin metreküp doğal gazın
fiyatıysa 250-280 dolar civarındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Avrupa son on
yılın en ucuz doğal gazını kullanırken maalesef
Türkiye Avrupanın en pahalı doğal gazını kullanan
ülkelerden biri hâline gelmiştir. Bu sebeple doğal gaz
kontratlarının lehimize güncellenmesi gerekmektedir, aksi takdirde bu
yapılan yanlışların faturasını bütün Türkiye daha
uzun yıllar ödemeye devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, tabii, doğal gaz
faturaları kış aylarında daha fazla artmaktadır çünkü
doğal gaz şirketleri vatandaşlarımıza tüketmedikleri
doğal gazın bedelini yansıtmaktadırlar. BOTAŞ,
sıcak günlerde 0,9 katsayısıyla faturalandırma
yapılması talimatı vermiş iken soğuk günlerde 1,21
katsayısıyla faturalandırma yapılması
talimatını vermiştir; bu da vatandaşımıza
yansıtılmaktadır. Yani vatandaşlarımız,
kullanmadıkları doğal gazın faturalarını ödemek
zorunda bırakılmaktadırlar. Tabii ki bunu da kabul etmemiz
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bir başka konu da
BAŞKENTGAZdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Son kez
toparlayayım.
BAŞKAN Lütfen, bir dakikada
toparlayalım.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Kartlı
abonelere geriye yönelik olarak fiyat farkı
çıkarılmaktadır, bu da kabul edilemez bir durumdur. Bakın,
Kızılay paravan olarak kullanılarak Ensar Vakfına 8 milyon
dolarlık bir bağış karşılığında
yönetmelik değiştirilmiştir ve ayrıca, bu 8 milyon dolarlık
bağış önce Kızılaya yapılarak vergi
kaçırılmıştır. Kızılay gibi
kuruluşundan beri gurur duyduğumuz bir millî dernek, maalesef vergi
kaçırmak için paravan olarak kullanılmıştır. Bugün
Ankaralılar BAŞKENTGAZın önüne gitti ve geriye yönelik olarak
çıkartılan bu faturalarla ilgili eylem yaptı. Değerli
arkadaşlarım, bunu da kabul etmemiz mümkün değildir.
Yanlış ekonomi ve enerji politikaları
halkımızı perişan etmiştir. Gelin, bu
yanlıştan dönün ve bu şekilde,
vatandaşlarımızın daha ucuz doğal gaz kullanması
için bu önerimizi kabul edin.
Saygılarımızı sunuyorum, iyi
günler diliyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın
Bedri Yaşar.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Yaşar.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, Almanyada ırkçı
saldırı sonucu hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum ve bu saldırıyı
şiddetle, nefretle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
kullanılan doğal gazın neredeyse tamamı, petrolün de yüzde
93ü ithal ediliyor yani enerjide neredeyse yüzde 100 oranında
dışa bağımlıyız. Son dönemde, özellikle boru
hatlarıyla beraber Türkiye, enerji koridorları üzerinde yer
aldı; biz de bundan mutluluk duyduk. Mavi Akım Projesi olsun,
TürkAkım Projesi olsun, bu projelerle enerji koridorları üzerinde
ciddi manada yerimizi aldık ama bunları alırken biz ümit ettik,
bekledik ki hiç olmazsa bu hizmetlerin karşılığında
kullandığımız doğal gazda da bir miktar indirim olur,
daha uygun şartlarda doğal gaz tedarik ederiz. Maalesef, bugün bizim
üzerimizden kullanılan, geçen doğal gazın bin metreküpünü Avrupa
110 ile 120 dolar mertebesinde kullanırken bizim
kullandığımız değer 250 ile 280 dolar civarında.
Dolayısıyla bu aşamada hep fiyatlardan şikâyet ediyoruz. Bu
rakamları düşürmek mümkün. Bugün gaz tüketiminin, gaz
arzının önemli bir kısmını sadece Rusyadan
sağlıyoruz, belki bunu farklı alternatiflerle de
zenginleştirmemizde fayda var. Yoksa bu şartlar altında bizler
pahalı enerji tüketmeye devam edeceğiz.
Özellikle, Türkiyede 7-8 milyon kişi asgari
ücretle çalışıyor. Tabii, enerji fiyatları artınca,
bunların faturalarına baktığınız zaman doğal
gaz faturası yaklaşık 450-500 lira mertebesinde, elektrik
faturası 200 lira, su faturası 100 lira; bunların hepsini
topladığınız zaman 800 lira. Bunun 2.324 lira olan asgari
ücretteki payına baktığınız zaman insanların
neredeyse yaşama hakkı ortadan kalkıyor. İşte,
rakamlara bakıyoruz, 2020 yılında Türkiyede kullanılan
doğal gaz miktarı düştü. Neden düştü biliyor musunuz? Bu
faturalar ödenemediği için. İnsanlar bulundukları ortamda sadece
tek odayı ısıtmak suretiyle asgari şartları
sağlayarak bu imkânlarda yaşamaya çalışıyorlar.
Dolayısıyla belli rakamların üzerindeki miktarın devlet
tarafından finanse edilmesi lazım yani bu da bir destektir.
Bunların üzerindeki vergi yükleri en azından
kaldırılabilir. Dar gelirlilerin geçim standartları neyi
gerektiriyorsa o miktar doğal gaz, aynı şekilde
kullandığı enerji miktarı kadar da devlet tarafından
finanse edilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım, buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Suda bir miktar bu finanse ediliyor; gazda ve
elektrikte de bu kesinlikle finanse edilmeli.
Dolayısıyla biz bu önergeyi destekliyoruz.
Bu, toplumun 7 milyonunu, 8 milyonunu ilgilendiriyor. Her gün sokaklarda elinde
elektrik faturası, doğal gaz faturası gördüğümüz binlerce,
neredeyse milyonlarca hemşehrimiz var, vatandaşımız var.
Bunların dertlerine çare olmak da Parlamentonun birinci görevi.
Bu vesileyle tabii, bugün Şiran Akademispor,
Voleybol 2. Liginde şampiyon oldu. Ben buradan da onları tebrik
ediyorum. Belki sizler için çok anlamlı değil ama nüfusu 6 bin
civarında olan Gümüşhanenin küçük bir ilçesi için, 65-70
yaşında voleybol izleyicisi olan bir ilçe için bu çok önemli. Ben
buradan tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.
Aynı şekilde, Samsunspor da
şampiyonluk yolunda emin adımlarla gidiyor. İnşallah,
Samsunsporun şampiyonluğunu da bu kürsüden kutlamak hepimize nasip
olur diyorum.
Öneriye olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın
Katırcıoğlu.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Değerli Başkan, saygıdeğer vekiller;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, baştan, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun enerji fiyatlarıyla ilgili olarak vermiş olduğu
önergeyi desteklediğimi söyleyerek konuşmak istiyorum ama eksik
olduğunu düşünüyorum, eksikliği de konuşmamda
belirtmiş olacağım.
Şimdi, arkadaşlar, gerek elektrik
fiyatlarının yüksekliği gerekse doğal gaz
fiyatlarının yüksekliği bir sonuçtur esas itibarıyla yani
Türkiyede bu, mal ve hizmetleri üreten sektörlerdeki yapının bir
sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Şimdi, arkadaşlar, biliyorsunuz, biz
elektrik piyasasını bir vakitler özelleştirdik fakat bu
özelleştirme bütün itirazlara rağmen istediğimiz gibi
olmadı. Şimdi, bakın, elektrik piyasası, doğal tekel
dediğimiz bir niteliğe sahiptir, doğal gaz da aynı
şekilde. Şimdi, bu türden sektörleri özelleştirmeye
kalktığınız zaman parçalamanız lazım,
ayırmanız lazım. Neyle neyi? Üretim ile
dağıtımı, dağıtım ile perakendeyi
ayırmanız lazım ancak öyle özelleştirilebilirdi. Bunlar
söylendi fakat elektrik piyasası özelleştirilirken
hatırladığım kadarıyla Rekabet Kurumunun bütün
itirazlarına rağmen, özellikle dağıtım ile perakende
arasındaki ilişkiye dokunulmadı hatta teşvik edildi. Yani
bugün Türkiye 21 tane bölgeye ayrılmıştır, 21 tane
dağıtım firması vardır fakat bu dağıtım
firmaları aynı zamanda perakende satışını da
yapmaktadır. Dolayısıyla da bu yükselmiş olan elektrik
fiyatları, doğal olarak, tekelleşmiş olan bu
yapının bir sonucudur, aldığımız ithal fiyatlarıyla
falan ilgisi yoktur; burada şişirilmiş fiyatlar vardır ve
bunun sonucunda elektrik fiyatları yükselmiştir.
Baktığımızda da zaten bunu görmeniz mümkün arkadaşlar.
Bu sektöre biraz yakından bakın, göreceksiniz ki hemen hemen 3-4
şirket elektrik fiyatlarını belirler hâle gelmiştir.
Doğal gaz piyasasıyla ilgili olarak da
birkaç şey söyleyeyim, zamanım zaten çok sınırlı.
Doğal gaz piyasası da benzer bir durumdadır; BOTAŞ
vardır. BOTAŞ, yüzde 85 civarında doğal gaz üretmektedir. O
arada SOCAR vardır; biliyorsunuz o da piyasaya girip piyasada özellikle
devlet desteğiyle önemli bir tekelci olmaya yönelmiştir.
Dolayısıyla da doğal gaz fiyatları da devletin özellikle
BOTAŞ üzerinden oluşturduğu bu fiyatlar üzerinden
şişmektedir.
Dolayısıyla da arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi -bana çok komik geliyor- ara ara serbest piyasadan yana
olduğunu söylüyor ama serbest piyasanın ne olduğuyla ilgili
olarak bir tartışmayı da kabul etmiyor; onun ötesinde,
verdiği kararlarla, benim görebildiğim kadarıyla, dünyayı
da şaşırtacak kadar çarpık bir piyasa
mekanizmasını kabul etmiş oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Özetle, bugün
eğer elektrik fiyatları artmışsa, doğal gaz
fiyatları artmışsa bu, doğrudan doğruya elektrik
piyasasındaki ve doğal gaz piyasasındaki tekelci
yapının bir sonucudur arkadaşlar. Dolayısıyla da bu
tekelci yapıyı çözmeden herhangi bir şekilde
halkımızın enerji ihtiyacını karşılamak,
anlamlı bir biçimde karşılamak mümkün değildir. Dolayısıyla
da eğer bir şey yapılacaksa, araştırma önergesi kabul
edilecekse -ki edilmeyeceğini adım gibi biliyorum ve boşuna
konuştuğumuzu da adım gibi biliyorum ama insanoğlu
işte konuşmadan da edemiyor- sıra bana geldiği için de ben
bunları size söylemek istedim. Yapılan yanlıştır.
Yanlışlıktan da iktidar sorumludur. Dolayısıyla
eğer sorunu çözmek gibi bir derdi varsa bu önergeye destek vermek gerekir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Nevzat Şatıroğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın
Şatıroğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA NEVZAT ŞATIROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken Almanyadaki
ırkçı saldırıyı kınadığımı ve
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
dilediğimi belirtmek istiyorum.
Ülkemiz için enerji ve doğal kaynaklar
alanında artan enerji ihtiyacının karşılanması
noktasında; yerli ve yenilenebilir kaynaklardan maksimum faydanın
sağlanması noktasında enerjimizin millî ve yerli teknolojilerle
üretilmesi için yapılan çalışmalar yoğun bir şekilde devam
etmektedir. Bu doğrultuda ortaya konan millî enerji ve maden
politikası kapsamında gerekli olan tüm adımlar hızla
atılmakta, öncelikli stratejiler hayata geçirilmektedir.
Kararlılıkla yürütülen bu çalışmaların amacı
rekabetçi, şeffaf, tüketicinin korunduğu öngörülebilir bir piyasa
modelinin ortaya çıkarılmasını sağlamaktır.
Millî enerji ve maden politikası
doğrultusunda, başta yerli kömür olmak üzere, rüzgâr, güneş,
hidrolik, jeotermal gibi yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarımızın enerji portföyünde payının
arttırılması yönünde çabalarımız çevreci bir
anlayışla devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu politikalarımız çerçevesinde 2019
yılında enerji ithalatımız bir önceki yıla göre yüzde
4,2 oranında azalarak 41,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Pahalı
olduğu için kullanan kalmadı.
NEVZAT ŞATIROĞLU (Devamla) Elektrik
üretimindeyse yerli ve yenilenebilir kaynaklar açısından çok
başarılı bir yılı geride bıraktık. Yerli
kaynaklarımızın payı yüzde 62, yenilenebilir
kaynaklarımızın payı yüzde 44 olarak
gerçekleştirilmiştir. Elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir
kaynaklardan üretmenin sonucu olarak 37 milyar kilovatsaat ilave yerli kaynakla
enerji üretilmiş ve bunun karşılığında da 2 milyar
dolar civarında doğal gaz ithalatının önüne
geçilmiştir.
Yine, 2002 yılında 12.305 megavat olan
yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulu güç kapasitesi, 2019 sonu
itibarıyla 44.700 megavata ulaşmıştır. Bu da bu
politikalarımızın ne kadar yenilenebilir olduğunu
göstermektedir. Kurulu güçte yerlilik oranımız yüzde 61i,
yenilenebilir oranımız ise yüzde 49u aşmıştır.
2002 yılından günümüze kadar hidrolik
kaynaklarda 16.262 megavat, rüzgâr enerjisinde 7.572 megavat, güneş
enerjisinde 5.995 megavat, jeotermal ve biokütlede 2.633 megavat kapasite olmak
üzere, toplam 32.462 megavat ilave yenilenebilir kaynağı
işletmeye almış bir Hükûmetiz.
Yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızı
ekonomiye kazandırmak adına çalışmalarımız
hızla devam ederken 2017-2027 döneminde ilave 10 bin megavat rüzgâr, 10
bin megavat güneş enerjisi kapasitemizi artırmayı
hedeflemekteyiz.
Dar gelirli ve sosyal yardım alan 2,5 milyon
aileye katkı olması anlamında elektrik faturalarında ayda 150 kilovata yakın elektrik bedeli
-ayda yaklaşık 100 lira civarına denk gelmektedir- katkı
olarak sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Şatıroğlu.
NEVZAT ŞATIROĞLU (Devamla) Burada
doğal gaz tüketiminin düştüğünü ifade etti sayın
milletvekilleri, şu bilgiyi vermek isterim: 2020 yılı Ocak
ayı, 6,7 milyar metreküp doğal gaz tüketimiyle ülkemizde aylık
bazda en yüksek doğal gaz tüketilen ay olarak gerçekleşmiş
bulunmaktadır ve bu konuda da doğal gaz hizmeti veren bütün
kuruluşlarımız kesinti ve kısıntı yapmaksızın
bu hizmeti sağlamaya devam etmektedir.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Konutlarda
düştü, konutlarda.
NEVZAT ŞATIROĞLU (Devamla)
Vatandaşlarımızın 2002 yılında asgari ücret
içerisinde yüzde 32 olan doğal gaz payı 2020de yüzde 9,2ye; yine,
yüzde 15 olan elektrik faturası oranı da yüzde 4,5e gerilemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak milletimizin dertlerini çözmeye devam
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, grup önerimizin oylanmasında karar yeter
sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.41
BAŞKAN: Başkan Vekili
Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Değerli milletvekilleri, gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Aydın
Milletvekili Mustafa Savaş ile 88 Milletvekilinin Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 176 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlayacağız.
İkinci bölüm 22 ila 40ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde söz isteyen
gruplarımızın değerli sözcülerine söz vereceğim.
Değerli arkadaşlar, bu arada bir
hatırlatma da yapalım.
Bildiğiniz gibi, ben tüm
arkadaşlarımın konuşmalarını mümkün
olduğunca tamamlamaya gayret ediyorum ama çok sayıda
konuşmacı olduğunu dikkate alarak, yaklaşık 20
maddenin ve bir bölümün de görüşüleceğini dikkate alarak
arkadaşlarımızın süre konusunda titiz
davranmalarını ve bu hoşgörü içerisinde diğer
arkadaşların da haklarına, hukuklarına riayet etmelerini
rica edeceğim çünkü mümkün olduğu kadar
arkadaşımızı televizyon yayın saati içerisinde
konuşturmak istiyoruz, dolayısıyla arkadaşlarımız
bu çerçevede davranırlarsa iyi olur.
Şimdi ikinci bölüm üzerinde ilk söz,
İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın
İsmail Tatlıoğluna aittir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Tatlıoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer mensupları; ilgili kanun teklifinin
ikinci kısmıyla ilgili genel bir değerlendirme yapmak üzere
İYİ PARTİnin görüşlerini paylaşmak amacıyla
huzurlarınızdayım.
Kanun teklifinin 22nci ile 40ıncı
maddeleri arasındaki düzenlemeler, genellikle Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu ve Sermaye Piyasası Kurulunun alanı içerisine
girmekte ve finansal piyasada bir düzenleme ve yeni aktörlerin biçimlenmesi
şeklinde tanımlayabileceğimiz bir teklifler dizisi. Ama bunun
evvelinde belirtmek gerekir ki finansal piyasaların etkin
çalışabilmesi, ekonominin etkin hedeflere ulaşabilmesi için
temel unsur güvenin sağlanmasıdır. Ekonomide esas yönetici
güvendir ve siyasi atmosferin bunu sağlayıcı nitelikte
olması gerekir. Bu bağlamda, esas olan, sistemin şeffaflık
içerisinde ve hukuku önceleyen bir şekilde yürümesidir. Bu nedenle,
talimatla adalet nasıl olmazsa hukuksuz bir zeminde metinler ne kadar iyi
düzenlense de metinler ne kadar masum ve çağdaş olsa da bunların
işlerliğinden beklenen sonuç alınmaz. Bu bağlamda, temel olarak
hukuk altyapısını inşa etmeden veya yeniden revize etmeden,
Türkiye finansal yapıda da istediği amaçlara ulaşamaz.
Bu teklifin 22nci, 23üncü ve 24üncü maddeleri
factoringle ilgili, factoring şirketlerinin sermayelerini ve ihlalleriyle
ilgili sınırlamaları düzenliyor ve bizim tarafımızdan
da olumlu bulunmaktadır. 20 milyon liralık sermayenin 50 milyon
liraya çıkartılması olumlu bir gelişmedir ve factoring
piyasalarındaki sınır aşımlarının
cezalandırılması da olumludur.
25inci ve 27nci maddeler gayet teknik, yine de
olumlu bulduğumuz maddelerdir. Esas olarak 28inci ve 29uncu maddelerde
altyapısı düzenlenen ve 30uncu maddeyle beraber finansal piyasaya
giren kitle fonlaması önemli bir konudur. Bu kitle fonlaması, esasında
2017 yılında kanunlaşmış ve Ekim 2019da da
tebliğle yayınlanmış bir enstrümandır. Dünyada da çok
kullanılan bir enstrümandır. Bugün itibarıyla dünyada
aşağı yukarı kitle fonlaması 15 milyar dolar
seviyesinde bir hacme ulaşmıştır. 2025 yılı
hedefi -Dünya Bankasının raporuna göre- 90 milyar dolarlık bir
yapıya, çizgiye ulaşacağı şeklindedir ve burada kitle
fonlaması konusunda temel olarak öncül ülkeler Çin, Orta Avrupa ve
Doğu Asya gibi ülkelerdir. Bunların gelişmekte olan ülkeler olması,
Türkiyede de böyle bir potansiyelin varlığına ve bu
düzenlemenin Türkiye için de olumlu olduğuna delalettir.
Nedir kitle fonlaması? Bir ürün, organizasyon
ya da projenin dijital platformlar aracılığıyla
tanıtılması ve gerçekleştirilmesi için gerekli fonun
doğrudan bu platformlar üzerinden sağlanmasıdır.
Zamanın ruhuna çok uygundur ve bu, bankalardan beklentilerin biraz daha
sermaye piyasasına aktarılması, daha ucuz ve daha kolay bir
fonlama alanının yakalanmasıdır. Esasında bununla
ilgili düzenlemeler yapılmış ama bu sistemde 3 önemli aktör var:
1incisi proje sahibi, 2ncisi projeyi fonlayanlar, 3üncüsü de bunu organize
eden dijital platform.
Tabii, burada ürün bazlı kitlesel fonlama var,
hisse bazlı kitlesel fonlama var ve borçlanma bazlı kitlesel fonlama
söz konusu. Esas olarak, daha önceki düzenleme kitlesel fonlama çerçevesinde
ürün bazlı kitlesel fonlama, şimdi borçlanma bazlı kitlesel
fonlamada yeni bir düzenleme getirilerek bunun işlerlik
kazanmasının sağlanması arzu ediliyor çünkü kanun
çıkmasından itibaren kitlesel fonlamayla ilgili bir gelişme ve
bir ilerleme yok. Aslında bu kitlesel fonlama, Türkiyede istismarı
da söz konusu olan finansal olmayan fonlama yani deprem, afet ve benzeri
durumlar için yardım toplama, kampanyalar yapma süreçlerini de organize
edebilir ve bunların da sermaye piyasasının kontrolünde
gerçekleşmesini sağlayabilir. Bu nedenle, vicdan yolsuzluğunun
ve vicdan sömürüsünün önüne esasında geçilebilir ve insanları, bu
anlamda, vicdanları koruma ve ahlakın aşınmasını
önleme konusunda da gerçekten faydalı bir gelişme olarak bunu da
tanımlıyoruz.
Bir başka önemli konu proje finansmanı,
31inci ve 34üncü maddelerde. Bu proje finansmanıyla ilgili konu
kamuoyunda da tartışıldı ve özellikle de
Kanal İstanbul paralelinde tartışılan bir finansman modeli.
Tabii ki bu proje finansman modeli esasında Batıda uygulanan ve
teminata bağlı olmadan, fizibiliteye dayalı kredi ve fon
sağlama sistemi üzerine kurulan bir süreçtir ve bulunduğu her
yapıda çok ciddi bir fayda sağlar çünkü normalde bu, para
piyasaları üzerindeki baskıları kaldırır ve daha
düşük maliyetli bir fonlamayı getirir. Tabii ki foncular
açısından riskler de barındırır.
Burada da bu
sistemin de faydalı olduğunu ve doğru bir düzenleme
olduğunu söylememiz gerekiyor. Fakat burada belirsizliklerin de
varlığından söz etmemiz gerekiyor. Aynı zamanda birçok
belirsizliğin de beraberinde taşındığını
görmekteyiz. Mesela, fon için alınacak projenin hangi şartlarda
alınacağı, fonlara kaynak sağlanmasının nasıl
yapılacağı, nitelikli yatırımcıya mı yoksa
küçük yatırımcıya mı menkul kıymetleştirme gibi
bir satış şeklinde yolun belirlenmesi gerekmektedir? Bu sorulara
cevap verilmesi gerekmektedir. Burada, eğer fonlar menkul
kıymetleştirilip küçük yatırımcıya satılacaksa
proje finansmanının sürelerinin ve gelirlerinin uzun dönemli
olması ve bu sebeple bu fonları alanların ne tür haklara sahip
olacağı, fon paylarını satıp satmayacağı, bu
kapsamda bir al-sat pazarı olup olmayacağı
açıklığa kavuşturulmalıdır.
Bu çerçevede,
ekonomik krizde gelir akışlarının nasıl garanti
altına alınacağı, projeye başlangıçta müteahhit
riskinin nasıl aşılacağı, proje sahibi eğer fon
ve ona yatırım yapan yatırımcı olacaksa projenin
işletmecisini belirleme yetkisinin olup olmayacağı, eğer
projeyi sponsor müteahhit alırsa daha sonra müteahhidin devletten
alacağı hakların tamamının projede yeni ortaklara
aynen devredilip devredilmeyeceği bir belirsizlik içerisindedir. Bu
belirsizliklerin açıklıkla tanımlanması ve
anlatılması, açıklıkla vurgulanması gerekmektedir.
Bu teklifle ilgili birinci bölümde genel
değerlendirme yaparken de vurguladım; metinler masumdur, önemli olan
uygulamadır. Gerçekten bu metinlerin uygulanması, doğru ve şeffaf uygulanması
ülke ekonomisine ciddi katkılar yapacaktır. Ancak referanslara
baktığımızda ileriye çok da olumlu bakma
imkânımız kalmıyor çünkü geriye doğru olumlu bir referans
yok. Özellikle yolsuzluk iddiasının bulunduğu hiçbir yere bir
denetim gelmemesi ve bu alanda çok ciddi de yolsuzluk iddialarının
olması, bu tür yeni projelerin başarılı olmasının
önünde en büyük engel. Ben, bu sorunun da aşılacağını
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bu
düzenlemeyi, teklifi getirenlerin beraberinde arkasından gelecek adalet ve
hukuk reformuyla beraber adalete bir adalet kazandırmamız gerekir ve
bu sistem bu şekilde yürür. Aksi takdirde hiçbir güzel projenin, hiçbir
güzel kanunun hedefini bulması mümkün değil.
Biz, dolayısıyla, bu düzenlemeleri metin
olarak olumlu buluyoruz. Belirsizliklerin giderilmesini ve şeffaflığın
vurgulanmasını ve tesis edilmesini temenni ediyoruz.
Teşekkür ederim. Saygılar sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Garo Paylanda. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Paylan.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yarın Ana Dili Günü, bir de ana dilimde
selamlayayım hepinizi.
(x)
Değerli arkadaşlar, bir torba yasayla daha
karşı karşıyayız ve ben yaklaşık beş
yıldır milletvekiliyim; maalesef henüz reform diyebileceğimiz
herhangi bir yasa Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmedi. Hep günlük arkadaşlar,
palyatif, duruma göre vaziyet alan yasalar. Bu yasaların bir kötü
özelliği daha var arkadaşlar; hep yüzde 1in yasaları oldular
arkadaşlar, yüzde 1; sarayın, sarayın
yandaşlarının ve sermayenin yasaları oldular. Maalesef,
halkın yararına, yoksulların yararına, işsizlerin
yararına yasalar görüşemedik; varsa yoksa saray ve
yandaşları.
Değerli arkadaşlar, bakın, torba yasa
önünüzde. 40 madde var torba yasada değil mi? Hani, ne görüşüyoruz?
Bankacılık alanını düzenliyoruz değil mi? Bankalar
var, elbette olmalı; onlarla ilgili düzenlemeler yapılabilir.
Memlekette 55 tane banka var, bu bankaların patronları var ve saray
var; bunların talepleri var, bunlar bu torbaya yansımalı,
doğaldır ama bu bankaların bir de müşterileri var
değil mi? O bankalara borçlu olan milyonlarca vatandaşımız
var değil mi? 32 milyon vatandaşımızın bireysel kredi
borcu var, kredi kartı borcu var; bunların 1,5 milyonu icrayla
karşı karşıya, milyonlarcası borcunu ödeyemiyor,
yalnızca borcunu çeviriyor ve faizlerle bu borçlar kat kat
katlanıyor. Vatandaşlarımız buhran içinde, geleceğini
göremiyor.
Şimdi, vicdanlı bir meclisin vicdanlı
milletvekilleri böyle bir durumda ne yaparlar? Ya, der ki:
Vatandaşlarımız borçlu ya, zor durumda. Her gün intihar ediyor
vatandaşlarımız, bakın, her gün, borç altında intihar
ediyorlar. Böyle bir durumda vicdanlı bir meclis ne yapar, vicdanlı
milletvekilleri ne yapar? Ya, önce şu borç altında olan, intihar
eden vatandaşlarımızla ilgili düzenlemeleri bu torbaya
koyalım. der. Var mı? Yok arkadaşlar. 40 maddede, bu borç altında
inim inim inleyen, intihar eden vatandaşlarımızı
rahatlatacak 1 madde dahi yok maalesef; bundan dolayı utanç duyuyorum,
maalesef yok.
Bakın, arkadaşlar, ne yapmamız
lazımdı? Ya, elbette bankacılık alanını
düzenleyelim ama şu borç altında olan
vatandaşlarımızın da icralarını durduracak,
faizlerini silecek, anaparayı da uzun vadeli, onu rahatlatacak
şekilde yapılandıracak bir düzenlemeyi neden bu torbaya
koyamıyoruz ya, neden? Neden bunu öne alamıyoruz? Size nedenini
söyleyeyim: Çünkü saray, sarayın yandaşları başka
dertlerde. Ne istiyor? Sarayını büyütmek istiyor. Ahlata saray
yapayım; yazlık saray, kışlık saray yapayım.
Başka ne istiyor? Patronları rahatlatmak istiyor. Başka ne
istiyor? Suriyede savaş çıkarmak istiyor, bütün kaynakları
silaha yatırmak istiyor. Başka ne istiyor? 5 yandaşını
ihya etmek istiyor. Vatandaşın hâlinden uzaklar, saraylarda
başka bir dünyada yaşıyorlar. Vatandaş başka âlemde,
artık vatandaşımızın sesini duyma zamanı.
Gelelim bu 40 maddeye. Ne içeriyor? Hükûmet
getirmiş, bazı vekillerimiz imzalamış. Sayın Bakan
Yardımcımız Komisyona geldi; tutanaklardan söylüyorum, aynen
şunu söyledi arkadaşlar: Biz, bankacılık düzenini,
sistemini zapturapt altına almak istiyoruz. Aynen böyle söyledi. Biz,
bankacılık düzenini, bankaları zapturapt altına almak
istiyoruz. dedi. Ha, bir orası kalmıştı; memleketi
zapturapt altına aldılar, şimdi de bankaları zapturapt
altına alacaklar. Neden? Çünkü bankalar kendi talimatlarını
yerine getirmiyor. Diyorlar ki: Kredi ver. Bazı bankalar diyor ki:
Arkadaş, piyasada kriz var, şirketler batıyor; ben nasıl
kredi vereyim? Diyelim ki şirketin kredisini ödememiş, bankaya
telefon açılıyor Yapılandır. diye. Banka
yapılandırmıyor. Şimdi eğer bu torba geçerse
arkadaşlar, telefonlar gidecek, Demoklesin kılıcı havada,
zapturapt yasası devrede; bundan sonra cezalar devreye girecek Eğer
benim telefon açtığım şirketin borcunu
yapılandırmazsan sana bu zapturapt yasasıyla her türlü
müeyyideyi yaparım. denilecek arkadaşlar.
Bakın, bu düzenlemeler başka ülkelerde de
var. diyeceksiniz. Avrupada da var. Evet, var ama orada bir demokratik
gelenek var. Hiçbir cumhurbaşkanı, hiçbir başbakan, hiçbir
partili yetkili, o ülkede bir bankayı arayıp da Şu şirkete
borç ver, bu şirkete verme. demez ama burada öyle olacaktır
maalesef, o sistem de zapturapt altına alınacaktır. Ama sonucu
ne olacaktır? Maalesef o sistem daha da çökmeye mahkûm hâle gelecektir.
Bakın, HSBC Bank terk etme kararı aldı. Başka yabancı
sermayeli kuruluşlar da terk etme kararı alacaklar ve sermaye kaçmaya
devam edecek. Arkadaşlar, sermaye piyasası, finansal piyasalar güven
üzerine kuruludur; eğer bir ülkeye, bir sisteme, bir hükûmete, o ülkenin
kurumlarına güveniyorsa gelir. Şimdi, BDDKmiz burada, SPKmiz
burada. Allahınızı severseniz, SPK ve BDDK bağımsız
mı ya! Çıksın bir AK PARTİli vekil, desin ki: Onlar
bağımsız. Onlar regülasyon görevlerini hakkıyla yerine
getiriyorlar; siyasetin, vesayetin üzerinden de değil. Yani gerçekten
bunu derseniz ben kendimi inkâr edeceğim çünkü o durumda değil;
arkadaşlar, vesayet altındalar, görevlerini yapamıyorlar,
regülasyon görevlerini yapamıyorlar.
Bakın, yasa ne diyor, biliyor musunuz
arkadaşlar? Yasa, aynen şöyle söylüyor: Diyelim ki bir banka analisti
gelecek yıl doların yükseleceğini öngördü, Ben doların 7
lira olacağını öngörüyorum. dedi. Şimdi, madde
vatandaşları ve yatırımcıları gerçeğe
aykırı yönlendirmek diye bir ceza ortaya koyuyor. Şimdi,
eğer ki gerçek dediğimiz şey Tayyip Beyin kafasındaki
Dolar yükselmeyecek. ve Berat Beyin kafasındaki Dolar yükselmeyecek.se ve Tayyip Beyin
önerdiği Faiz neden, enflasyon sonuçtur arkadaş. göndermesine
karşı Hayır, faiz neden değildir, enflasyon sonuç
değildir. gibi bir ifade, bir yönlendirme olursa -ki benim iktisat bilgim
onu gerektiriyor; faiz neden, enflasyon sonuç değildir ama- bir analist
bunu söylerse, Tayyip Beyin belirlediği gerçek de buna
aykırıysa arkadaşlar, vay o bankanın hâline, o
bankacının hâline; cezalar yağacak.
Bakın, arkadaşlar, siyasette
eleştirilemiyorsunuz çünkü medya göstermiyor, medya sizi
eleştiremiyor. Ne oluyor? Daha çok hata yapıyorsunuz, daha çok hata
yapıyorsunuz eleştirilemedikçe. Eleştirilmekten değil,
eleştirilmemekten korkun. Şimdi, finansal sistemde de kimse eleştiri yazamayacak. Herkes
diyecek ki: Güllük gülistanlık, her şey muhteşem. Hani Berat
Bey diyor ya -Alice Harikalar Diyarında- Her şey çok güzel, Türkiye
uçuyor. Vatandaş da diyor ya: Türkiye nereye uçuyor acaba? Ben açım
arkadaş, faturamı ödeyemiyorum. Hani böyle bir gerçeklik
ayrışması var ya, şimdi bir bankacı eğer ki
çıkıp da o gerçeğe aykırı analiz yazarsa hemen cezalar
devreye geçecek. İşte sorun burada arkadaşlar; sorun yasalarda
değil, sorun uygulamacıda.
Bakın, arkadaşlar, olumlu rüzgârlar var.
ABD, Avrupa Merkez Bankası bol para dönemini yaşattı; bundan
faydalandık ama bu böyle devam etmeyecek. Rüzgâr tersine döndüğünde,
maalesef ayazda kalacağız. Bunun için bir an önce
çatımızı sağlam hâle getirmemiz gerekiyor.
Torbada ne var arkadaşlar? Varlık Fonu
düzenlemesi var değil mi? Varlık Fonu düzenlemeleri niçin var biliyor
musunuz? Kanal İstanbul için var arkadaşlar. Bakın, bir
Meclisin, vicdanlı bir Meclisin önceliği ne olur? İstanbul gibi
depremi bekleyen bir şehri depreme hazırlamak olur değil mi? Ama
orada rant yok, orada yandaşlara akıtılacak kaynak yok. Kanal
İstanbulun çevresindeki araziler kapatılmış, Kanal
İstanbul yapılmak zorunda çünkü angajman var ve kaynaklar oraya
aktarılacak. Varlık Fonuyla ilgili iki düzenleme var, diyor ki: Bir,
Varlık Fonuna sınırsız borçlanma yetkisi vereceğiz.
Hani varlık olacaktı ya, Norveç torunlarına Varlık Fonuyla
varlık bırakacak. Biz ne bırakacağız
çocuklarımıza, torunlarımıza Varlık Fonuyla?
Sınırsız borçlanmayla borç bırakacağız
arkadaşlar. Başka ne yapacağız? Büyük bir risk altına
giriyoruz. Hani evimizde annemizin son bilezikleri vardı ya, onlar
saklanırdı kara gün için, bizim de son bileziklerimiz kaldı
artık. Her şeyi sattınız, her şeyi
özelleştirdiniz, geriye kaldı Ziraat Bankası, Halk Bankası,
BOTAŞ, Türk Hava Yolları. Şimdi ne yapacaklar biliyor musunuz
sınırsız borçlanmayla? İşte, bu altın
bilezikleri, evde kalan son bilezikleri satmayacaklar, teminat gösterecekler ve
kredi alacaklar. Kredi batacak çünkü Kanal İstanbul batacak eğer
girerlerse, yapabilirlerse, yapmamaları için mücadele edeceğiz ama
batarsa bu altın bilezikler de gidecek.
Bakın, arkadaşlar, bu yeni rejim maalesef
kendi etini yiyen bir canavara dönüşmüş durumda. Kendi etini yiyor
artık çünkü dışarıdan kaynak gelmiyor, kendi etini yiyor.
Aynı zamanda, evlatlarını yiyen bir canavara dönüşmüş
durumda, evlatlarımız intihar ediyor. Bir an önce
vatandaşlarımızın çıkarına düzenlemeler yapmazsak
bu canavar etini yemeye, evlatlarını yemeye devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, adrese teslim bir düzenleme var biliyor musunuz burada? Ne
diyor biliyor musunuz Mustafa Bey getirdiği teklifte?
Yatırımcının genel riskine az maruz kalması için
Proje Finansman Fonunu getirdik. diyor. Kime yapılmış bu
biliyor musunuz? Cengiz, Kolin, Limak, Kalyon. Cengiz, Kolin, Limak, Kalyon,
İstanbul Havalimanından dolayı borçlarını
ödeyemiyorlar biliyor musunuz? Hep erteliyorlar. Başka borçları da
var. Şimdi, bu ihale onlara adrese teslim verilecek, bu projeye girecekler;
diğer borçlarından dolayı, İstanbul Havalimanı
borçlarından dolayı Kanal İstanbul Projesindeki borçları
haczedilemeyecek.
Değerli arkadaşlar, işte böyle bir
vahim düzenlemeyle karşı karşıyayız. Eğer buna
dur demezsek arkadaşlar, emin olun altın bilezikler de gidecek,
evlatlarımız da intihar etmeye devam edecek.
Sayın Başkan, müsaadeniz olursa bir dakika
daha alabilir miyim?
BAŞKAN Kısa bir şey, bir dakika
değil de siz tamamlayın, ben bitireyim hemen çünkü süre
sıkıntımız var.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, gerçeğe aykırı yönlendirmeyle
ilgili size bir örnek vermek istiyorum. Dün Sayın Cumhurbaşkanı
ne dedi? Sorosun Türkiye ayağı içerideydi, onu bir manevrayla
beraat ettirmeye kalktılar. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, ben size bir
fotoğraf gösteriyorum burada. Bu kim? Recep Tayyip Erdoğan. Bu kim?
Egemen Bağış. Bu kim? Ömer Çelik. Karşısındaki
kim? George Soros. 2003 yılında Bana destek olun. diye George
Sorostan ricacı olan Tayyip Erdoğan, geldi Osman Kavalayı
Sorosun Türkiye ayağı olmakla önce Geziden mahkûm etmeye
kalktı, şimdi de -oradan beraat etti arkadaşlar- 15 Temmuz
darbesini planlamaktan dolayı yargılamaya kalkıyor. İşte
böyle bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz arkadaşlar. Hukuk
devleti olmadığımız sürece, anayasal düzeni
savunmadığımız sürece bankacılık düzeni de kendi
kendini yemeye devam eder, hem huzurumuz kaçar hem de refahımız kaçar
arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunarım.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 176 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanunla ilgili,
konuşmacıları dikkatle dinliyoruz. Burada dün de
yaptığım konuşmalarda şunu söyledim: Her partinin
bankacılık sektörüne, ekonomik aktivitelere, ekonomik politikalara
yönelik farklı bakışları olabilir, bu doğal bir
şeydir. Dolayısıyla, her parti aynı baksa farklı
partiler olmazdı. Bu anlamdaki bakış açılarına bir
itirazımız olmaz. Fakat burada Buna sipariş yasa
yapılıyor, şuna peşkeş çekiliyor, fon özel olarak
bunun için kuruluyor
bunlara katılmadığımızı
ifade etmek isterim. Bunlar doğru değildir. Yapılan düzenleme,
sermaye piyasalarının genişletilmesi, derinleştirilmesiyle
alakalı olan bir çalışmadır. Arzu eden vatandaşlar
proje finansmanına katılırlar, arzu etmezlerse katılmazlar.
Bu, onların takdir edeceği bir şeydir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizim, savaş
falan çıkarmak gibi bir isteğimiz, bir arzumuz söz konusu olamaz.
Türkiyede savunma sanayisinin, yerli sanayinin geliştirilmesi konusunda
zaten çabamız, çalışmalarımız var. Bunu savaşla
ilişkilendirmek, savaşla bağdaştırmak doğru
değildir. Bizim, Suriyede ya da diğer bölgelerde, ülkemizin
etrafındaki gelişmelere karşı
yaklaşımımız Türkiye Cumhuriyeti devletinin
güvenliğini sağlamak maksadıyladır, başka hiçbir
niyetimiz söz konusu değildir.
Hiç kimsenin iradesiyle buralara gelmedik;
milletimizin desteği, milletimizin gücüyle geldik. Şimdiye kadar
milletimizden aldığımız güçle buralara kadar geldik, bundan
sonra da millet yetki verdiği müddetçe buralardayız.
İktidarı başka alanlarda, başka yerlerde hiçbir dönemde
aramadık, bundan sonra da aramayız.
Genel Kurula saygılarla sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Muğla Milletvekilimiz Sayın Süleyman Girgine aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Girgin.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, bu yasa teklifi, iktidarın
ekonomi üzerinde yorum yapanlar için tahakküm kurduğu bir yasadır.
Biliyorsunuz, bekçilerle ilgili yeni düzenleme Komisyondan geçti. Pazartesi
günü de yine bir torba yasa -Dernekler Yasası- Plan ve Bütçe Komisyonunda
konuşulacak. Üzerinde konuştuğumuz bankacılık
düzenlemesiyle birlikte bekçiler düzenlemesi ve torba yasadaki dernekler
düzenlemesi bir bütündür arkadaşlar. Bu düzenlemeler fiilî bir OHAL
rejiminin kalıcılaştırılmak istenmesinin bir ürünüdür.
Yaşamın bütün alanları üzerinde bir kontrol kurulmaya
çalışılıyor, lütfen bunu görelim.
Bugün tartıştığımız
Bankacılık Yasası, iktidarın yumuşak karnı
ekonomiyi eleştirenleri hedef alıyor. Bekçilerle ilgili yeni
düzenleme, bekçilerin mahalle mahalle görevlendirilmesi, iktidarın, günlük
hayatın bütün gözeneklerine girmesi amacını açık ediyor.
Bekçiler âdeta bir monitör gibi yerelin bilgisini iktidara aktaran araçlar
olarak düşünülüyor.
Torba teklifteki -pazartesi günü görüşülecek
olan- dernekler düzenlemesi ise vatandaşlarımızı
fişleyerek örgütlenme hakkını gasbediyor. Bütün bunlar
iktidarın üzerinde yükseldiği zeminin kaydığını
göstermektedir. İktidarın buna olan tepkisi ise halkın her yaptığını
kontrol altına alarak kendisine tehdit gördüğü bütün demokratik
örgütlenmeleri ve eleştirel fikirleri yok etmek.
Değerli arkadaşlar, elimizdeki
bankacılık teklifi, hiçbir kurumun görüşü alınmadan saray
koridorlarında talimatla hazırlanmıştır. Sayın
Albayrak Ekonomi kötü diyenlerin, terör eylemlerinkinden farkı yok.
diyerek zaten bu yasanın sinyallerini 2019 Kasım ayında
vermişti. Bu kanun teklifi iktidarın, düşürülemeyen
işsizlik, yoksulluk yüzünden yaşanan intiharlar, bir türlü belini
doğrultamayan ülke ekonomisi, kamu bankalarının yandaş
şirketleri kurtarma operasyonları ve Varlık Fonunun gizlenen
işlemleri gibi devasa sorunlar hakkında gerçeklerin söylenmesinin
önüne geçmesi içindir.
Teklif, çok açıktır ki bir yağma
düzeni öngörüyor. Neden mi? Çünkü Varlık Fonuna tabi olan bankalara
sınırsız kredi kullanma yetkisi veriliyor. Oysa,
bankacılık sorunlarını konuşmaya, banka
çalışanlarının dertlerinden, bankalara borcu olan milyonlarca
kredi borçlusundan, batık kredisi olan esnaf ve çiftçiden başlamalıydık.
Emekçinin mutfağının böyle bir düzenlemeye ihtiyacı yok;
üreten, hakça bölüşen, vergi vereni koruyan bir ekonomiye ihtiyacı
var.
Değerli arkadaşlar, Komisyonda söyledim,
bu kürsüden bir kez daha söylüyorum, Varlık Fonuna sınırsız
borçlanma hakkı getiren bu düzenlemenin anlamı şudur: Bir,
yağmaya sınır yok. İki, sınırsız
borçlanacağız. Vatandaş açısından ise bu ne demek?
Varlık Fonu, öde öde bitmez borcu. Varlık Fonu bütçe fazlası
olan ülkelerde olur. Bu ülkelerde bütçe fazlası, kamu yararına olan
çeşitli yatırımlara yönlendirilir. Türkiye gibi bütçe
fazlası olmayan ülkelerde Varlık Fonu olmaz; olursa,
kaynaklarını peşkeş çekip gelecek nesilleri
borçlandırma fonu olur. Bunun adı vatandaş için yokluk fonudur
iktidar içinse Varlık Fonu, borcu gizlemek için iyi bir araçtır,
denetimi zayıf, hazine dışı borçlanma kanalıdır
yani paralel bir bütçedir. Hazinenin bile 4749 sayılı Kanunla
borçlanması sınırlandırılmıştır arkadaşlar.
Yaptığı işlemleri kamuoyuna açıklamayan Varlık
Fonuna hiçbir sınırlama getirmeksizin borçlanma yetkisi verilmesi
hukuka aykırıdır. Bu düzenleme yerine ne yapmalıydık?
Önce, ekonomiyi yabancı sermayeye bağımlı,
kırılgan hâlden kurtarmalıydık; üreten, hakça bölüşen,
vergi vereni koruyan bir düzen kurmalıydık ancak bu şekilde
ekonomi vatandaşın penceresinden geçer not alırdı. Bunu da
adaletine güvendiğimiz halkımızın teveccühüyle Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında bizler gerçekleştireceğiz dostlar.
Değerli arkadaşlar, madde 31e ve madde
34e bakalım: Kamunun yaptığı bazı projelerde yeni bir
fon toplama yöntemi getiriliyor. İktidar yandaşlara ödeme garantili
projeler dağıtmıştı, o zaman nedense böyle bir fonlama
yöntemi aklına gelmemişti muhtemelen. Unutmayalım, sadece 2020
yılında garantili ödemeler için bütçeden 18 milyar liradan fazla para
aktarıldı; şimdiyse, Kanal İstanbul gibi akıl ve
bilimle çelişen ve aynı zamanda ekonomik getirisi olmayan projeler
gündemde. Bu projelere finansman bulunamadığı ve yandaşlara
verilecek geçiş garantisi ve kaynak olmadığı da ortada, o
yüzden zorlama bir finansman yöntemi icat ediliyor. Bu yöntemle bu projelere
doğrudan vatandaşı ortak ederek muhtemel yüksek zararlar
toplumun sırtına yıkılmaya çalışılıyor.
Değerli arkadaşlar, madde 32yle getirilen
düzenlemeyse şunu öngörmektedir: Girişim sermayesi yatırım
ortaklıkları aracılığıyla bazı
şirketleri fonlar üzerinden kurtarmak. Nasıl mı? Ziraat
Bankasının görevi, öncelikle çiftçiye, üreticiye destek
olmaktır. Oysa ne olmuştu hatırlayalım: Bu banka,
batık Simit Sarayını kurtarmak için yüz milyonlarca dolar kamu
kaynağını kullanmaya çalışmıştı,
halkımızın tepkileri üzerine vazgeçtiğini de hepimiz
biliyoruz. Yapılan bu düzenlemeyle, zor durumdaki yandaş
şirketler girişim sermayesi yoluyla kurtarılmaya
çalışılıyor arkadaşlar, Simit Sarayı
örneğinde olduğu gibi. Ziraata üç kuruş borcu olan çiftçi bile
hacze uğrasın, siz gidin, Simit Sarayını kurtarın, el
insaf!
Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyle
yargı sopa gibi kullanılmak isteniyor. Ekonominin gidişatı
hakkında yapılacak her türlü olumsuz yorum, suç kapsamına
alınmak isteniyor. Ekonomik krizden bahseden vatandaşlar, fiilî OHAL
kıskacına alınmak isteniyor. Kanun teklifinde yer alan hususlar
yoruma açık ve muğlaktır. Böylelikle, Hükûmetin ve Sayın
Bakanın hoşuna gitmeyen her yorum gerçeğe aykırı
bilgi ve manipülasyon olarak görülecektir. Hangi işlemlerin manipülatif
olduğu, yanıltıcı işlemin ne olduğu,
bankacılık sistemini tehlikeye düşüren işlemleri
yapmanın ne anlama geldiği nasıl belirlenecek arkadaşlar?
Bunlar, ucu açık bırakılarak iktidara fikirlere doğrudan
müdahale etme şansı tanımakta, bir otosansür mekanizması
canlı tutulmak istenmektedir. Yasalarımızda, örneğin,
Sermaye Piyasası Kanununun 107inci maddesinde, Bankacılık
Kanununun 74üncü maddesinde manipülasyonu engelleyici düzenlemeler zaten
mevcuttur. Yürürlükte olan bu yasalar neyi engellemiyor da şimdi,
karşımıza böyle ucu açık, belirsiz, muğlak bir
düzenleme getiriliyor?
Tabii ki gerçek anlamıyla manipülasyon suçtur.
Farz edelim ki bir grup borsadaki bir şirketin değerini yüksek
göstermek için bu şirketin hayalî bir yabancı şirketi satın
alacağı haberini yayıyor. Bu şekilde, yapay yolla
hisselerin değerini yükselterek haksız bir şekilde kazanç elde
ediyor. İşte bu, manipülasyondur. Peki, gelelim size, gelelim iktidar
yetkililerine, onlara sormak isterim: İşsizliğin
kapsamını değiştirip işsizlik rakamlarıyla
oynarken, enflasyon sepetindeki ürünleri değiştirerek enflasyonu
düşük gösterirken, kamu kurumlarının verileri birbiriyle
tutarsızken, istihdam hedefleri açıklanırken, bahsedilen
projelerin hiçbiri hayata geçirilmezken, ekonomiye ilişkin gerçek
dışı verilerle bir dediği diğerini tutmayan ve
ekonomiyi yanlış yorumlayan iktidar yetkililerinin
açıklamalarını da manipülasyon kapsamına alacak
mıyız? Manipülasyon suçtur ve cezası vardır ama ekonomi iyi
olmadığı hâlde İyidir. demek suç değil, manipülasyon
değil, Kötüdür. demek manipülasyon, öyle mi?
Değerli arkadaşlar, ceza tehdidiyle
ekonomiyi iyi göstererek vatandaşlarımızın hukuk devletine
olan güveninin biraz daha yaralanmasına yol açıyorsunuz. Şunu
çok iyi biliyoruz ki bu yasadaki muğlaklık ilerleyen dönemlerde
iktidar tarafından istismar edilecektir. Bu yasayla Yaşasın
kral! demenin serbest, Kral çıplak! demenin yasak edildiği bir
düzene bir çivi daha çakılacaktır.
Değerli milletvekilleri, iktidar istiyor ki
ekonomik kriz konuşulmasın, Kızılayı paravan
şirket olarak kullananlar konuşulmasın, deprem
paralarının, şehitler için toplanan paraların nereye
harcandığı konuşulmasın, TÜİKin rakamlarla
oynayıp işsizliği, enflasyonu düşük göstermesi
konuşulmasın, son iki yılda 2 bin şirketin konkordato ilan
etmesi, 25 bin şirketin kapanması konuşulmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Girgin.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla)
Tamamlayacağım Başkanım.
Avrupada gelir dağılımı
adaletsizliğinin en yüksek olduğu 2nci ülke olduğumuz
konuşulmasın, kapanan kepenkler, tarlada kalan ürünler, artan icra
sayıları, kabaran faturalar, kaynamayan tencereler konuşulmasın,
Çocuklarım aç! diye kendini yakan baba, borcu varken iş
bulamadığı için intihar eden üniversite öğrencisi
konuşulmasın. Yani ekonomi kötü ama kötü denmesin yani aç gezmek
serbest, dile getirmek yasak; ne diyeyim arkadaşlar, kötülüğün de bir
dozu olmalı diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerinde söz
isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekilimiz
Sayın Mustafa Baki Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ersoy, şahsınız adına
da söz talebiniz var; sürenizi on beş dakika olarak belirliyoruz.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşma yapmak üzere söz hakkı almış
bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve ekran başında bizleri izleyen
yüce Türk Milletinin tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.
Teklifle, kamu kurum ve
kuruluşlarımızın ihtiyaçları ile son dönemlerde
vatandaşlarımızdan gelen taleplerin karşılanması
amacıyla çeşitli kanunlarda kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi
amaçlanmaktadır. Söz konusu teklifin ikinci kısmında Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda yer alan idari para
cezalarının güncellenmesi söz konusudur. Böylece, idari para
cezası tutarlarının güncellenmesi ve
aykırılığın birden fazla işlenmiş
olması veya idari para cezasının uygulanmasından itibaren
iki yıl içerisinde tekrarlanması durumlarında cezanın 2
katına kadar artırılması öngörülmektedir. Özellikle de son
dönemlerde insanların kredi kartlarını bilinçsiz bir
şekilde kullanması ve bunun nihayetinde kendilerinin ve ailelerinin
mağdur olması göz önünde bulundurulduğunda uygulamanın
caydırıcı olabileceği ve olası mağduriyetlerin
önüne geçebileceği kanaatindeyiz.
Bir diğer düzenleme, factoring
şirketleriyle ilgili. Kanunda yapılan düzenlemeyle factoring
şirketlerinin kuruluşunda sermaye artışının
aranması öngörülmektedir. Böylece, factoring şirketlerinin kuruluşunda
nakden ödenecek sermaye tutarı 20 milyon Türk lirasından 50 milyon
Türk lirasına çıkartılacaktır. Ayrıca, teklifle
Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununda yer alan
idari para cezaları güncellenecektir. İdari para ceza tutarlarının
güncellemesi ve aykırılığın birden fazla
işlenmiş olması veya idari para cezasının
uygulanmasından itibaren iki yıl içerisinde tekrarlanması
durumunda cezaların 2 katına kadar artırılması
öngörülmektedir.
Bir diğer düzenleme ise factoring
şirketlerinin sermaye artırmaları için verilecek süreyle
ilgilidir. Bu süre bir yıldır. Söz konusu teklifle, halka açık
ortaklıkların önemli nitelikte işlemlerinin yeniden düzenlenmesi
öngörülmektedir. Yapılacak düzenlemelerle, halka açık
ortaklıkların birleşme, bölünme işlemlerine taraf
olması, tür değiştirmesi, imtiyaz öngörmesi veya mevcut
imtiyazların kapsam veya konusunu değiştirmesi gibi
yatırımcıların yatırım kararlarının
değişmesine yol açacak ortaklığın yapısına ilişkin
temel işlemler, önemli nitelikte işlem sayılacaktır. Mal
varlığının devredilmesi, faaliyet konusunun
değiştirilmesi ve borsa kotundan çıkılması, önemli
nitelikteki değişiklik kapsamından
çıkarılmaktadır. Görüşülen teklifle, önemli nitelikteki
değişim sonucu pay sahiplerinin ayrılma hakkına
ilişkin esasların yeniden belirlenmesi söz konusudur. Mevcut
düzenlemede, önemli nitelikteki değişim sonucu pay sahipleri
ayrılma hakkını kullanmak istediklerinde, ortaklık,
işlemin kamuya açıklandığı tarihten önceki otuz gün
içindeki ortalama fiyat üzerinden payları almakla yükümlüydü; öngörülen
düzenlemeyle, halka açık ortaklığın satılacak
payları, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenecek
esaslara göre adil bir bedel üzerinden satın alması öngörülmektedir.
Bir diğer düzenleme ise halka açık anonim
ortaklıklarla ilgili. Teklifle, halka açık anonim ortaklıklarda
hâkim ortağın değişmesi durumunda gerçekleşen pay
alım teklifi zorunluluğunun, payın ya da oy hakkının
iktisabına ilişkin bilginin kamuya açıklandığı
tarihte pay sahibi olan yatırımcılara tanınması
sağlanmaktadır.
Teklifle, borçlanma aracı sahipleri kurulu
müessesesinin oluşturulması amaçlanmaktadır. Böylece,
ihraççının tedavülde bulunan borçlanma araçlarının
sahiplerinden müteşekkil bir borçlanma aracı sahipleri kurulu
oluşturulmaktadır. Kurul kararlarını, borçlanma
araçlarının nominal bedelleri toplamının en az
yarısını temsil eden borçlanma aracı sahiplerinin veya
tedavülde bulunan tüm borçlanma araçlarının nominal
tutarının en az yarısını temsil eden borçlanma
aracı sahiplerinin olumlu oyuyla alabilecektir. Ayrıca, borçlanma
araçlarının ödenmesinde temerrüde düşülmesi durumunda
yatırımcılar ve ihraççının yeniden
yapılandırma konusunda mutabakata varmaları hâlinde, daha önce
başlatılmış takiplerin durması, zaman aşımı
ve hak düşürücü sürelerin işlememesi ve borçlanma
araçlarının ifasıyla takiplerin düşmesi öngörülmektedir.
Ayrıca, teklifle Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenecek
sermaye piyasası araçları teminat altına alınabilecek ve
teminata konu varlıkların mülkiyeti teminaten ve teminat yönetim sözleşmesi kapsamında teminat yöneticisine
devredilecektir. Düzenlemede, teminat yöneticisi tarafından
yükümlülüklerin yerine getirilmesi, teminat yönetim sözleşmesine
aykırılık durumunda Serbest Piyasa Kurulu tarafından
alınabilecek tedbirler ve teminata konu varlıkların amaç
dışı kullanımının cezai yaptırıma
bağlanması yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu teklifle kitle fonlamasının borçlanmaya
dayalı yapılabilmesi öngörülmektedir. Düzenlemeyle kitle fonlama
platformları üzerinden yürütülecek kitle fonlaması faaliyetlerinin
ortaklığa veya borçlanmaya dayalı olarak halktan para
toplanması suretiyle yapılması konusunda Serbest Piyasa Kuruluna
yetki verilmesi ve borçlanmaya dayalı kitle fonlaması faaliyetlerine
bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanması sağlanacaktır.
Ayrıca, payları kayden izlenen girişim şirketlerinin genel
kurullarına elektronik ortamda katılma imkânı tanınmakta ve
kitle fonlaması işlemlerine ilişkin hazırlanan bilgi
formunu imzalayan gerçek ve tüzel kişilerin bilgi formunda yer alan
yanlış, yanıltıcı veya eksik bilgilerden kaynaklanan
zararlardan sorumlu olması düzenlenmektedir. Teklifle yatırım
kuruluşları ve portföy yönetim şirketleri tarafından proje
finansmanı faaliyetleri kapsamında kredi veya ödünç verilmesi ya da
döviz hizmeti sunulması yan hizmet olarak belirlenmektedir. Bununla
birlikte, tüzel kişiliği bulunmayan yatırım fonları,
tapu, ticaret sicili ve diğer resmî sicillerde tescil,
değişiklik, terkin ve düzeltme talepleri dâhil olmak üzere her türlü
sicil işlemlerinde tüzel kişiliği haiz sayılacaktır.
Ayrıca, yatırım fonlarının tapu işlemlerinin bu
kuruluşları temsil eden birer yetkilinin müşterek
imzalarıyla gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, tüzel kişiliği
bulunmayan konut finansmanı fonları ve varlık finansmanı
fonlarının her türlü sicil işleminde tüzel kişiliği
haiz sayılması ve sicillerde fon adına yapılacak olan bu
işlemlerin, fon kurucusu ve fon kurulunu temsilen birer yetkilinin
müşterek imzasıyla gerçekleştirilmesi öngörülmektedir.
Proje finansmanı fonu kurulmakta ve bu yolla,
uzun vadeli büyük kredi gerektiren altyapı, enerji, sanayi, teknoloji
yatırımları ve buna benzer projelere münhasıran, proje
bazında fon sağlanması amacıyla projeye dayalı menkul
kıymet ihraç imkânı sağlanacaktır.
Yapılan düzenlemelerle, izahname, ihraç belgesi
ve kamuyu aydınlatma belgelerinde belirtilen taahhütleri zamanında
yerine getirmeyen, bu aykırılık için Sermaye Piyasası
Kurulunun belirttiği süre içerisinde geçerli bir ekonomik ya da finansal
neden göstermeyen ilgililerin ihraçtan elde ettikleri gelirlere Sermaye
Piyasası Kurulu tarafından ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz isteme
yetkisi ile aykırı işlemin iptali için dava açma yetkisi
verilmektedir.
Kanunda belirtilen emredici hükümlere
aykırı hareket eden tüzel kişilere, brüt satış hasılatının
yüzde 1i ile vergi öncesi kârının yüzde 20si arasında yüksek
olanına kadar idari para cezası öngörülmektedir.
Denetim personelinin talep ettiği her türlü
bilgi ve belgenin verilmesi zorunluluğunu yerine getirmeyen kişi ve
kurumlara, gerçeğe aykırı bilgiler vermek suretiyle denetime
başlanmasına neden olan kişilere idari para cezası
getirilmektedir.
Sermaye piyasası araçları ya da
ihraççılar hakkında ilgili sermaye piyasası
araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya
yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek
nitelikteki ve henüz kamuya duyurulmamış bilgilere dayalı olarak
sermaye piyasası araçları için alım ya da satım emri veren,
verdiği emri değiştiren veya iptal eden, bu suretle kendisine
veya bir başkasına menfaat temin eden kişilere verilen hapis
cezasının alt sınırı iki yıldan üç yıla
çıkarılmakta, üst sınır olan beş yıl ise
değiştirilmemektedir.
Son olarak, sermaye piyasası
araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve
taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı
izlenim uyandırmak amacıyla alım veya satım yapan, emir
veren, emir iptal eden, emir değiştiren veya hesap hareketleri
gerçekleştiren kişilere hapis cezasının alt
sınırı iki yıldan üç yıla çıkarılmakta, üst
sınır olan beş yıl ise değiştirilmemektedir.
Kanun teklifinin ikinci bölümüne değindikten
sonra değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan Kayserimizin çok önemli
bir sorunundan bahsetmek istiyorum. Kayseri, İç Anadolu Bölgesinin
ticaret ve sanayi merkezidir. Kayserimizde 3 merkez, 13 taşra olmak üzere
toplam 16 ilçemiz bulunmaktadır. Özellikle de Akkışla, Bünyan,
Develi, Felâhiye, Hacılar, İncesu, Özvatan, Pınarbaşı,
Sarız, Sarıoğlan, Tomarza, Yahyalı ve Yeşilhisar
ilçelerimizde son yıllarda taşradan büyük şehre göç probleminin
yaşandığı, merkezlere büyük bir göç akımının
olduğu bir gerçektir. Ülkemizin cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren kalkınmasında büyük rolü olan tarım sektörünün temel
iş gücü rolü oynadığı bu ilçelerde tarımsal üretimin zayıflaması
ve özellikle de genç nüfusun işsizlikle mücadele edememesi, göç vermenin
en büyük sebebidir. Üretken ve genç nüfusun topraklarını terk etmesi,
tüm sektörlerde sıkıntıların artacağına yönelik
öngörüleri kuvvetlendirmektedir. Nüfus dengesinin sağlanması, yerli
üretimin devamlılığı, şehir merkezlerindeki hava
kirliliğinin ve trafik probleminin önüne geçilmesi başta olmak üzere
birçok problemin önlenmesi için taşradan merkeze göçün önüne geçmek
gerekmektedir. Bunun için ise öncelikle temel geçim kaynağı
tarım ve hayvancılık olan ilçelerimizin bu alanlarda
desteklenmesi, sağlıklı ve ihtiyaç merkezli devlet desteklerinin
uygulanması gerekmektedir. Gerekli teşvik ve desteklerin
sağlanması durumunda yeni iş arayışına yönelmeye
gerek kalmayacak, özellikle de maddi sıkıntılar sebebiyle
atıl ve terk edilmiş topraklar yeniden değerlenecek ve üretim
artacaktır, göç probleminin bir nebze olsun önüne geçilmiş
olacaktır.
Taşra ilçelerden bahsetmişken
Kayserimizde çözülmesinin öncelikli olduğunu düşündüğüm bir
diğer problemimiz ise özellikle de Sarız ve Pınarbaşı
ilçelerimizdeki yayla problemidir. Bu ilçeler, coğrafi yapısı ve
mera varlığı nedeniyle hayvancılığa
elverişli konumdadır. İklimin elverişli olması bu
bölgede hayvancılığı geliştirmiştir. Öyle ki bu
ilçelerin temel geçim kaynağı tarım ve
hayvancılıktır. Burada yaşayan besicilerimiz, yaz
aylarında hayvanlarını otlatmak ve üretim faaliyetlerini
gerçekleştirmek üzere, ortalama üç aylık sürelerle
Pınarbaşı ve Sarız ilçeleri
sınırlarımızdaki yaylalara çıkmaktadırlar. Bu
süre zarfında temel ihtiyaçlarını karşılamak için
kulübeler ve hayvanların barınması amacıyla küçük
ahırlar yapmışlardır fakat bu yapılara yıkım
emri çıkmıştır. Neredeyse tek geçim kaynağı
hayvancılık olan, buralardan kesinlikle hiçbir rant elde etmeyen yöre
halkı mağduriyet yaşamaktadır. Söz konusu
yıkımların gerçekleşmesi, yörede hayvancılık
sektörünün büyük oranda gerilemesine, dolayısıyla da zorunlu göçe
sebep olacaktır.
Benzer bir durum, Develi ilçemizin Sindelhöyük
Mahallesinde de söz konusudur. Yetkililerden aldığımız
bilgiye göre, bölgede 25 adet bina mera arazisine yapılmış olup
bu binalardan 3 tanesi yıkılmış, kalan 22 binanın da
yıkılması için çalışmalar
başlatılmıştır. Mera vasfındaki bu arsaların
hazine arazisine dönüştürülüp üzerindeki maliklerine rayiç bedelleri
üzerinden satışının yapılması bu problemi
çözecektir diye düşünüyorum.
Benim, bu konuda, konunun muhatabı olan
yetkililerden talebim, buralardaki yıkım emirlerinin
kaldırılması ve zaten ekonomik olarak zor dönemler geçiren
çiftçilerimizin ve besicilerimizin mağduriyetlerinin önüne geçilmesidir.
Üzerinde durmadan geçemeyeceğim bir diğer
husus ise Cumhurbaşkanlığı 2020 yılı
yatırım planıyla ilgili. Yatırım planında
Kayserimize ayrılan bütçe için, başta Cumhurbaşkanımız
olmak üzere tüm ilgililere, yetkililere teşekkür ediyorum. Fakat
yatırım programında genel tabloya baktığımız
zaman, Kayseri ilimize ayrılan miktarın toplamda 460 milyon TL
olduğunu görüyoruz. Bu meblağ, özellikle de diğer illere
kıyasla Kayserimizin potansiyelini de düşündüğümüz zaman
beklentilerimizi maalesef tam anlamıyla karşılayamamıştır.
Özellikle de yüksek hızlı tren hattının bir an önce
faaliyete geçebilmesi için yeterli ödenek maalesef bu sene de
sağlanmamıştır. Bu konuda Kayserililer olarak beklentimiz
ve ısrarımız oldukça fazladır. Ben de tüm Kayserililer
adına bir kez daha buradan dile getirmek istiyorum: Yüksek hızlı
tren Kayserililere verilmiş bir sözdür, bir an önce bu sözün yerine
getirilmesi Kayseri halkının en büyük arzusudur.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
yıl şubat ayında kaybettiğimiz, Kayseride ülkücü camianın
sevilen isimlerinden, dava ve yol arkadaşlarımız Cuma Uluçay ve
Mehmet Özete Cenab-ı Allahtan tekrar rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
ruhları şad olsun diyorum.
Evet, bugün ise 20 Şubat; Fırat
Yılmaz Çakıroğlu kardeşimizin, yiğidimizin
şehadet şerbetini içtiği gün. Kendisini şu sözlerle anmak
istiyorum:
Mustafalar ölür belki onurla,
Allah davası ölmez. dedi gururla,
Önkuzu misali aynı şuurla,
Egede bir yiğit şehidim Yılmaz,
Hainler yılar da Fıratım
yılmaz. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle teklifimizin milletimize ve devletimize hayırlı
sonuçlar getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum. Genel Kurulumuzu ve
ekranları başında bizi izleyen büyük Türk milletinin tüm
fertlerini saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP, AK PARTİ ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ikinci
bölümde şahıslar adına son söz Aksaray Milletvekilimiz
Sayın Ayhan Erele aittir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin ikinci bölümünde yer alan Sermaye Piyasası
Kurulu Kanununda yapılan değişiklikleri kısmen olumlu
bulmakla beraber, bununla alternatif finansman kaynaklarına
ulaşılması, yatırımcıların tasarruf yapmaya
teşvik edilmeleri, yatırım getirilerinin
artırılması ve yatırım maliyetlerinin düşürülmesi
hedeflenmektedir. Örneğin, 28 ve 29uncu maddelerde önerilen
değişiklikle yurt dışında bulunan tröst benzeri
yapılanmaların borçlanma aracı sahipleri kurulu kapsamında
oluşturulmasının yasal dayanağı oluşturulmakta
olup sermaye piyasalarının etkin olmasının önü açılmak
istenmektedir. Keza, 31inci maddede Sermaye Piyasası Kurulu
kapsamında olan yatırım kuruluşları ve portföy yönetim
şirketlerinin hisse senedi işlemleriyle sınırlı
tutulmuş olan kredi ve borç verme alanları genişletilmektedir.
Böylelikle yine, bankacılık kesiminin üstüne binmiş olan
finansman yükü yatırım kuruluşları ve portföy yönetim
şirketlerine kaydırılabilecek, başta proje finansmanı
olmak üzere uzun süreli kredi finansman ihtiyacı gerektiren yatırımların
finansmanının sermaye piyasalarından
sağlanmasının önü açılacaktır.
34üncü maddede önerilen en önemli olumlu
değişiklik, bu maddenin devreye girmesiyle projelere özel fonlar
oluşturmak ve bu fonları yatırımcılara sunmak
olanaklı hâle gelecektir. Böylelikle hem alternatif finansman
kaynakları yaratılmak suretiyle, bankacılık sisteminin
üstündeki finansman yükü azaltılacak, yatırımcılara yeni
yatırım araçlarına yatırım olanağı
sağlanacak, faiz hassasiyeti olan kimselere daha fazla yatırım
ve getiri elde etme imkânı sunulacaktır. Dolayısıyla
Sermaye Piyasası Kanununda önerilen değişikliklerle hem
yatırımcılar kâr faizinden daha yüksek getiri elde edecekler hem
de finansman ihtiyacı olan kurum, kuruluş ve proje sahipleri daha
kolay, daha ucuz fonlamaya ulaşma olanağına sahip
olacaklardır.
Teklifte yer alan düzenlemelerin
bazılarına, sebeplerini yukarıda
açıkladığımız şekilde lehte
yaklaşmaktayız. Fakat 40 maddeden oluşan teklifin ruhuna
baktığımızda, şeffaflık ilkesini ihlal edecek,
finans piyasasındaki rekabeti olumsuz etkileyecek ve yeni dengesizlikler
yaratacak düzenlemelerin de öne çıktığı ortadadır. Bu
kanun teklifi Komisyonda görüşülürken iktidar, burnundan kıl
aldırmama konumundan vazgeçip bu alanda deneyimi, bilgisi, birikimi
Türkiye tarafından bilinen muhalefet milletvekillerinin görüş ve
düşüncelerini dikkate alarak metne şeklini vermiş olsaydı
bu kanun teklifi daha verimli, daha uygun olacaktı diye düşünüyoruz.
Tabii ki konu banka ve para olunca da Türkiyede
yaşayan insanlarımızın bu alanda, ekonomik alanda, parasal
alanda, bankaların uyguladığı düzlemsel alanlarda ne kadar
sıkıntıda olduğu hepimizce bilinmektedir. İhtiyaç
kredisindeki ve diğer kredilerdeki borçlu kişi sayısı
günümüzde 25 milyonu aşmıştır. Buna bağlı olarak
da son beş yıl içerisinde icraya verilen vatandaş
sayısı da bu alanda 4 milyonu aşmıştır. Yine,
çiftçilerimizin Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçları artık çiftçiler tarafından ödenemez hâle
gelmiştir. Dolayısıyla, bugüne kadar borcunu ödeyemeyen
vatandaşlarımız -varsa elinde-
taşınmazlarını, motorlu taşıtlarını satmak
zorunda kalmaktadır, bundan mahrum olanlar ise borcu borçla kapatma yoluna
gitmektedirler.
Dolayısıyla, ekonomik
sıkıntılar Türkiyede yaşayan insanlarımızı
artık canından bezdirir hâle gelmiştir. Keşke bu teknik
kanunlar arasına vatandaşlarımızın nefes
almasını sağlayacak, onların yarınlarından
endişe etmelerini ortadan kaldıracak düzenlemeleri de koyabilseydik
diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şahin, sisteme
girmişsiniz, size bir söz vereyim, ondan sonra devam edelim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay
ilinde yaşayan 600 bin Suriyelinin yük olmaya
başladığına ancak AKPnin Hataylıların
taleplerini görmezden geldiğine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hatayda yaşayan 600 bin Suriyeli, misafir
olmaktan çıktı, vatandaşın omuzlarına yük olmaya
başladı. Kapımıza yine binler dayandı, birini
kaldıracak maddi ve manevi gücümüz yok. Birlikte yaşıyoruz,
ekmeğimizi bölüşüyoruz ancak Hataya ne ek ödenek veriliyor ne de
beşinci teşvik bölgesine alınıyor. Ne hastane talepleri ne
lojistik köy ne Amanos Tüneli ne narenciyeye soğuk hava deposu ne
hızlı tren ne turizm yatırımı; bir buçuk yılda
bir arpa boyu yol alınmadı. Halkın
çığlığını yüce Meclise taşıyoruz ancak
nafile; AKP, Hataylının çığlığını
duymuyor. Hatay halkı bu görmezden gelinmeyi, ilgisizliği,
cezalandırılmayı hak etmiyor. Üç beş yandaşı
zengin ettiğiniz mega projelerinizden istemiyoruz; sadece huzur, refah,
istihdam alanları istiyoruz. En yüksek vergiyi veren Hataydan al ama
yatırımı yapma. AKP, Hataya üvey evlat muamelesi yapmakta.
Artık yeter, millet aç, kendini yakıyor.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, soru-cevap
işlemi bulunmadığından ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Suriyenin İdlib bölgesine düzenlenen hava
saldırısında şehit olan 2 askere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, şu
anda aldığımız bir habere göre, Millî Savunma
Bakanlığının yaptığı bir açıklamada
İdlibde hava saldırısı sonucu 2 askerimizin şehit
olduğunu, 5 askerimizin de yaralandığını büyük bir
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Hayatını kaybeden kahraman
askerlerimize, şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
ailelerine ve Türk ulusuna başsağlığı diliyorum.
Yaralanan diğer asker kardeşlerimizin hepsine de acil şifalar
diliyorum. Ulusumuzun başı sağ olsun.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
22nci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 22nci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 22- 21/11/2012 tarihli ve 6361
sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri
Kanununun 5 inci maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve mevcut ikinci fıkra
üçüncü fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.
(2) Birinci fıkranın (e) bendinde
öngörülen tutar faktoring şirketleri için elli milyon Türk Lirası
olarak uygulanır.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Altıntaş Yasin Öztürk
İzmir Ankara Denizli
Feridun
Bahşi Ahmet
Kamil Erozan Şenol
Sunat
Antalya Bursa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekilimiz Sayın Şenol Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İdlibte şehit düşen 2 vatan
evladına Allahtan rahmet diliyor, kederli ailelerine
başsağlığı diliyor ve milletimizin başı
sağ olsun diyorum.
Evet, teklifin 22nci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz aldım, Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ekonomimiz günübirlik,
günü kurtarmaya yönelik saray bürokratlarının
hazırladığı yasalarla krizden çıkarılmaya
çalışılıyor. Yaptığınız kanunlara bile
uymayıp yenisini yapıyorsunuz. Banka kredileriyle yandaş
müteahhitlerin borçlarını kapatanlar, karşımıza
geçmiş Bankacılık sektörünü ayağa kaldırmak
istiyoruz. diyorlar. Tuz koktu sayın milletvekilleri. Bu topraklarda
yıllarca milletimizin kötü gün dostu olmuş, yüz elli yıllık
Hilal-i Ahmeri yani Kızılayı naylon şirkete dönüştürüp
yandaş vakıflara para aklatanlar Her şey yolunda. diyorlar.
Evet, bir de yüzleri kızarmadan çıkıp Her şey yolunda.
diyorlar sayın milletvekilleri. Kriz nedeniyle güzel memleketimizde her
gün insanlarımız yokluktan, yoksulluktan intihar ediyor ve
gençlerimiz bunalımda.
Evet, sayın milletvekilleri, Varlık fonu
nedir? diye sorulduğunda, yabancı ülkelerde bu fon,
aşırı üretimden ve kazanç fazlasından biriken gelirin
toplandığı ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarının
karşılanması için biriktirilen bir fondur yani gelecek
nesillerin teminat altına alınmasıdır. Varlık
fonlarına sahip olan ülkeler petrol, doğal kaynaklar, dış
ticaret fazlası ve finansal işlemlerden sağlanan gelirlerle
fonlarına kaynak sağlarlar. Bizde ise durum tam tersi. Bizde petrol
yok, dış ticaret fazlası yok, üretim yok. Bu iktidarın,
cumhuriyetin kazanımlarını, sata sata bitiremedikleri elde kalan
kamuya ait kurum ve kuruluşlarını Varlık Fonu altında
paralel bir hazine gibi elde topladıkları bir fon. Özetle, bizim
ülkemizin elde kalan kurumlarını aldılar, saraya
bağladılar, denetimi kaldırdılar, aile şirketi
yaptılar. Garip gurebanın hakkını yediler, yetmedi, hâlâ
daha da fazla borçlanma yetkisi istiyorlar. Doğmamış
çocuklarımızın, evlatlarımızın
haklarını da gasbetmenin peşindeler. Yakında Hazineyi de
fona bağlar, memleketi açık artırmayla satışa
sunarlarsa hiç şaşırmayacağız.
Sayın milletvekilleri, biz böyle
konuştuğumuz zaman bazı vekiller kızıyor, celalleniyor
Biz burada neciyiz, izin vermeyiz. diyorlar. Biz, sizlerin görmek istemediği
acı gerçekleri söylüyoruz.
Sayın milletvekilleri, bizim, milletvekilleri
olarak, bu ucube Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde
ne bir ağırlığımız ne de bir yetkimiz kaldı.
Gazi Meclisin itibarı zedelendi, yerle bir edildi. Denetim Hak getire,
sorularımıza bile cevap verilmiyor. İktidar grubu, saray
bürokratları tarafından ellerine tutuşturulan kanun
tekliflerinin altında İmzalarımız var. diye yasama
faaliyeti yaptığını zannediyor. Saray tarafından
belirlenen gündem dışına çıkmadan yaptığınız
konuşmalarla sayın milletvekilleri, bazen de boşa
düştüğünüz konuşmalarla milletin sesi olduğunuzu mu
zannediyorsunuz? Yasama ve denetleme görevlerinin göstermelik hâle geldiği
Gazi Meclisin sıralarında otururken hiç mi vicdanınız
sızlamıyor diye sormak istiyorum. Keşke size muhalefet edenler
olmasa sayın milletvekilleri, tüm muhalefeti istediğiniz gibi dizayn
edebilseniz ama bunun mümkün olmadığını buradan
hatırlatmak istiyorum.
Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu
Meclis, yedi düvele meydan okuyan kahramanların kurduğu Meclistir. Bu
Meclis, yandaş müteahhitlere para aktaran, hazineyi soyanların
değil, canını da malını da ülkesi için feda edenlerin
kurduğu Meclistir. Bu Meclis, İngilizinden Rusuna, yobazından
ajanına her türlü hainin oyununu bozmuş, düşmanı bu
topraklardan kovmuş ecdadımızın Meclisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Bu Meclis
Padişahım çok yaşa. diyenlerin değil, Türk milletinin
istiklali ve istikbali için padişaha boyun eğmeyen, Mustafa Kemal
Atatürkün ve silah arkadaşlarının kurduğu Meclistir.
Bizlere düşen görev sayın milletvekilleri,
tarihi şan ve şerefle dolu olan Gazi Meclisimize tekrar eski
itibarını kazandırmaktır. Bunun yolu ise
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemden
geçmektedir. Bu, bizim ecdadımıza olan borcumuz, gelecek
nesillerimize olan sorumluluğumuzdur. Böyle giderse tek adamın her
şeye karar verdiği, demokrasinin olmadığı, hukuk
devletinin ortadan kaldırıldığı, kuvvetler
ayrılığı yerine kuvvetler birliğinin
yaşandığı bu ülkenin geleceği yok. Bir gün
çıkardığınız bu yasalar sizleri de vuracak. Bir gün
adalet size de lazım olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 22 - 21/11/2012 tarihli ve 6361
sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri
Kanununun 5inci maddesine birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
ilave edilmiş ve mevcut ikinci fıkra üçüncü fıkra olarak
teselsül ettirilmiştir.
"(2) Birinci fıkranın (e) bendinde
yer alan tutar faktoring şirketleri için elli milyon Türk Lirası
olarak uygulanır."
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul İstanbul İzmir
Emine Gülizar
Emecan Burhanettin Bulut
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın Burhanettin Bulut. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İdlibde şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, ülkemizin başı sağ olsun. Yine,
aynı şekilde, Almanyada yaşanan şiddetle ilgili gerek
vatandaşlarımızın gerekse orada yaşayanların hepsine
Allahtan rahmet diliyorum. Bu tür ırkçı saldırıları
kınıyoruz.
Değerli arkadaşlar, dönemin
özelliğine uygun yine bir torba yasayla karşı
karşıyayız, sarayın torba yasası. Yine yeni vergiler,
yine yeni borçlanmalar, yine yeni güç talepleri üzerine kurulu bir torba yasa;
halkın gündemi yok burada. Halkın gündemi nedir? diye
sorarsanız halkın gündemi boş tenceredir, halkın gündemi
boş cüzdandır, halkın gündemi algı değildir en
azından. Algıyla halk yönetilemiyor. Halk pazara gittiğinde
cebinde ne kadar var, onunla hayatını devam ettiriyor. Bununla ilgili
daha bugün Berat Albayrak, Sevgili Bakan şöyle bir ifade
kullanmış Antepte: Enflasyonda, kurda, faizde
başarının devamını sağlıyoruz. Bu
nasıl bir yönetim şeklidir, bu nasıl bir ifadedir, anlamakta
zorluk çekiyoruz. Sadece bir şey söyleyeyim: Bakan olduğunda kur
4,61; şimdi dolar kuru 6,10.
Tabii, bu algı yönetimleriyle ülkeyi yönetmeye
çalışıyorlarsa da biz de rakamlarla bunun gerçekliğini
ifade etmeye çalışıyoruz. Örneğin, son beş yılda
kredi kartı ve tüketici kredisi kullananlardan 3 milyon 687 bin kişi
icra takibine uğramış. Son yılda, 2019 yılında
kredi kartı ve tüketici kredisi borcundan dolayı icra takibine
uğrayan kişi sayısı 1 milyon 403 yani bunu 5le
çarptığınızda geçmiş dönemin neredeyse 2 katı
kadar 2019da icra takibine uğrayan vatandaşımız var.
Yine, tüketici kredisi ve tüketici borçlarına
baktığımızda, 2002 ile bu yılı mukayese
ettiğimizde tam 93 katına çıkmış. Bu oran 2002de 6,6
milyarken şimdi 611 milyar lira.
Yine, bu rakamlar yetmiyor ise başka rakamlar
da verelim: Örneğin, Türkiyedeki resmî işsiz sayısı 4
milyon 308 bin, resmî olmayan işsiz sayısı ise 8 milyonlara
yaklaşıyor. Tabii, bu oran sadece rakamlardan ibaret değil; bu
oran cumhuriyet tarihinin en yüksek oranı, en yüksek işsizlik
oranı. Neredeyse savaş dönemlerindeki işsizlik
oranlarını yaşıyoruz şu anda Türkiyede. Örneğin
genç işsizlerde oran yüzde 25 yani genç nüfusun neredeyse dörtte 1i
işsiz durumda.
Yine, bir başka rakam: Son üç yılda
elektriği kesilen abone sayısı 18 milyon.
Tüm bu rakamlar belki yetmeyebilir, size bir
başka rakam daha vereyim: Son bir haftada, geçim
sıkıntısı nedeniyle intihar girişiminde bulunanlar,
intihar edenler Şırnakta, Konyada, Hatayda, İstanbulda
Bunların
2018 sonrası TÜİK verileri yok ama 2002 ile 2018 arasındaki yani
on yedi yıldaki rakamları var: 50 bin. Yine bu dönemde günde 8
kişi intihar ediyor; daha nasıl bir ifade lazım, daha nasıl
bir gösterge lazım, açıkçası anlamak da mümkün değil.
Ekonomiye ilişkin bu veriler varken bu
tedbirleri alması gereken kurumlar var; işte, bir tanesi elbette
yürütme ama diğeri de yasama yani bizler. Ama yasamaya
baktığınızda, maalesef halkın gündemine ilişkin
değil, biraz önce ifade ettiğim gibi, sarayın ihtiyaçlarına
ilişkin yasa çıkartıyor. Burada bu görev, bunları ifade
etmek sadece bize düşmüyor, 2nci partiye, 3üncü partiye düşmüyor,
5inci partiye düşmüyor; iktidar partisine de düşüyor çünkü bu yeni
sistem, iktidar partisine yani 1inci partiye de denetleme görevi veriyor.
Burada, yasama, hüviyetini sadece yürütmenin ihtiyacına göre
karşılamaz; vatandaşın ihtiyacına göre de
karşılaması gerektiğini ifade ediyoruz çünkü bu sistemin
amacı, gayesi, vatandaşın ihtiyaçlarına göre yasama
hizmetlerinin yapılması, yasama görevinin yerine getirilmesi ama
bakıyoruz, yürütmede Tayyip Erdoğan; hukukta, yargıda Tayyip
Erdoğan. Bari yürütmeyi de Tayyip Erdoğana bırakalım,
vatandaşın ihtiyaçlarını karşılayan yasalar
çıkartalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bulut.
BURHANETTİN BULUT (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce ifade ettiğim gibi
bugünkü iktidara ilişkin birçok söz söylenebilir, ama ekonominin temeli
güvendir. Eğer güven o ülkede yoksa ekonomi dip yapar; yabancı
yatırımcılar gelmez, insanlar birbirine güvenmez, ekonomik
olarak da herhangi bir yatırıma girmez. Güven için de ne gerekir?
Birincisi, adalet gerekir; ikincisi, şeffaflık gerekir; üçüncüsü,
denetleme gerekir; bireysel özgürlük gerekir, bağımsız yargı
gerekir, kaliteli yasama gerekir, özgür basın gerekir ama
bakıyorsunuz, bunların hiçbiri bu ülkede yok. O nedenle ekonominin
dip yapması kadar da doğal bir şey yok.
Son söz olarak, yürütmeye ve Meclisin 1inci
partisine önerim, yirmi aydır ne yapıyorsanız onu yapmayın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun
teklifi, müzakerelerini yaptığımız teklif
Bankacılık Kanunu ile Sermaye Piyasası Kanununda bazı
değişiklikleri öngörüyor. Amacımız ne? Amacımız,
Türkiye'deki finansal piyasaların genişlemesini, derinleşmesini
sağlamak, işletmelerin finansmana rahat ulaşımını
sağlamak. Amacımız bunu içeriyor. Bu neyi getirecektir? Bu,
ekonomik aktivitelerin finansmanında firmaların daha ucuz maliyetli
bu kaynağa ulaşma imkânını getirecektir ki bunlar ekonomik
büyümeye katkı sağlayabilsin. Bu düzenleme içerisinde yeni bir vergi
söz konusu değildir, burada bir vergi maddesi yok. Sarayın
ihtiyaçlarını karşılamak için bu kanun
çıkmamaktadır, burada Külliyeyle alakalı herhangi bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bunların altını özellikle çizmek isterim.
Bir de eleştirileri anlayabiliyoruz fakat
burada Kul hakkı yiyorsunuz. Tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yiyorsunuz. diyorsunuz, bunlar
hoş ifadeler değil.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Burada iktidar ya da muhalefet, 1inci parti ya da 5inci
parti, burada hiçbir partinin milletvekillerinin ya da millî iradeyle
seçilmiş olan arkadaşların böyle bir şeye müsaade
edeceğine biz inanmıyoruz. Biz müsaade etmedik. Şimdiye kadar en
hassas olduğumuz konulardandır. Ama bu ifadeleri kullanıyorken
bunlar, Kullandık gitti. Konuşma yaptık gitti. olmuyor. Bunlar
ağır izler bırakan ifadeler. O açıdan herkes
kullandığı kelimeleri özenle seçerse daha iyi olur. Bu hak
yeniyorsa, böyle bir durum olmuş olsa o zaman en büyük tokadı zaten
millet bu iktidara atar. Şimdiye kadar da iktidarları bu nedenle
değiştirmiştir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sayın Başkan, hatibimizin konuşmasını
maksadı dışına çıkartmıştır, yerinden
bir dakikalık söz istiyoruz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Böle bir usul yok Sayın Başkanım ya!
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Bir kelimeyle...
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne demek dışına Sayın Başkan? Siz
Meclis Başkan Vekilliği yaptınız.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar...
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Kendi fikrimizi söyleyemeyecek miyiz ya?
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Hatibimize bir dakika yerinden söz istiyoruz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Böyle bir şey var mı ya?
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Ama bir itham var Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Bulut, şuraya gelin, bir açıklama yapın,
kayıtlara geçsin.
Buyurun.
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Sayın Grup Başkan Vekili şu ifadeyi kullandı:
Bugünkü yasa maddelerinin içerisinde sarayla ilgili bir şey yok. dedi
ama biliyoruz ki bu maddelerin en önemli özelliği, Varlık Fonunun
yeni borçlanma yetkisini alması ve bankacılık
uygulamalarının da Varlık Fonuyla iliştirilmesi.
Varlık Fonunun başındaki kişi de Sayın
Cumhurbaşkanı, doğal olarak da bağlantısı buradan
kuruluyor.
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
(İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Adana Milletvekili Burhanettin Bulut
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın Bulut, Sayın Muş; bir konuşmacı davet
edeceğim. İsterseniz dışarıda konuşmaya devam
edin arkadaşlar. Bir sayın konuşmacıyı davet
edeceğim. Sayın Bulut, Sayın Muş; bir konuşmacı
davet edeceğim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesinde bulunan
şirketleri için ifadesinin şirketlerine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Garo Paylan Dersim
Dağ
Siirt Diyarbakır Diyarbakır
Kemal Peköz Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül
Adana Mersin Antalya
Serpil Kemalbay Pekgözegü Tulay
Hatımoğulları Oruç
İzmir Adana
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş.(HDP
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
Bankacılık Kanunuyla ilgili görüşmelerimiz devam ediyor ve bu
konudaki eleştirilerimizi, ekonomik krizin gelmiş olduğu
aşama, dolar ve altının engellenemez bir yükselişte
olduğunu ve bunun Türkiyedeki krizle, yoksullukla, açlıkla birlikte
değerlendirilmesi gerektiğini, aslında siyasi perspektiften,
ideolojik yaklaşımlardan, partisini koruma kaygısından
hareket etmezse iktidar partisi milletvekilleri, bu realiteyi görecektir.
Evet, gerçekten şu anda on sekiz yılda
damga vuran gelişmeler, Türkiyede yaşanan tartışmalar...
Daha dün gözümüzün önünde bir davaya Cumhurbaşkanı hâkimlik
yaptı, beraat kararı veren hâkimler hakkında HSK soruşturma
açtı. Daha önce tahliye olduğu bir davadan Osman Kavala, aynı
soruşturmadan tekrar tutuklama kararıyla cezaevine gönderildi. Dediğim
gibi, dolar ve altın yükselişte, İdlibden kötü haberler
geliyor, Türkiyenin birçok yerinden kötü haberler geliyor ama bizim, hâlâ bu
krizin yaşandığını nasıl örtebiliriz, bunun
önündeki engelleri, bankacılığı nasıl bunun önüne set
olarak çekeriz diye uzun yaptığımız tartışmalar
var. Evet, gerçekten değişimin ve dönüşümün ellerimizde
olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Biz, bu hafta sonu büyük kongremizi
yapacağız, Ankara Arenada. Halkların Demokratik Partisi olarak,
şu anda gelecek günlere hazırlıkların da
tartışılacağı ve çok güzel günlerin yakında
olacağını bütün halklara, Türkiye yurttaşlarına
müjdelemek istiyoruz. 23 Şubatta karanlıkların
aydınlığa dönüşme umudunu büyük bir gururla ve inançla
kongremizde göstereceğiz. Ve ne diyoruz her zaman? HDP
barıştır, kardeşliktir, sevgidir ve her gün kendisini
yeniden, yeniden yeşerten umuttur çünkü HDP, ben değil, bizdir.
Emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin, kadınların,
çocukların, öğrencilerin, gençlerin partisidir. HDP alın
teridir, emektir ve içinde bulunduğumuz karanlığı
yırtacak güçtür. Bu vesileyle herkesi kongremize davet ediyorum. 23
Şubatta Ankara Arenada Özgürlük halayında buluşalım.
diyorum.
Şimdi, başka bir mesele var. Yarın,
Dünya Ana Dili Günü, 21 Şubat. Eşitliğin olmadığı
bir yerde Ana Dili Gününe dair, biraz önce de tartışıldı,
dillere saygıdan söz edildi. Tabii ki bu beyan önemli ama saygı
yetmez, sözlü bir saygıdan söz etmiyoruz. Biz dillerin önündeki
yasakların kaldırılmasını istiyoruz. Yani saygı
ve zenginlik ifadesi ne demek? Bir dil var eğitimi yasak, kamuda
konuşulması yasak, kamuda hizmet verilmesi yasak, uçakta anons
edilmesi yasak, o dilde türkü söylenmesi yasak, o dilde afiş
asılması yasak, o dilde ve ve ve her şey yasak ama ben bu dile
saygı duyuyorum; böyle bir şey yok.
Dillerin kardeşliği ve
eşitliğinden söz ediyorsak Kürtçenin de, Lazcanın da,
Urducanın da, Süryanicenin de, Ermenicenin de, Zazacanın da aynı
koşullarda değer görmesi lazım ve yasalarda, Anayasada önündeki
engellerin kaldırılması lazım.
Şu anda kamu hizmeti verilirken ana dilinde
verilmesi yasak. Ben bunu binlerce örnekten biliyorum. Türkçe bilmediği
için sağlık sorununu anlatamayan annelerimiz var, kardeşlerimiz
var. Doktor yanlış teşhis koyuyor. Bundan daha öte bir şey
olabilir mi? Annemize tercümanlık yapıyoruz doktora giderken. Diyoruz
ki: Neren ağrıyor? Nasıl anlatsın, o dili bilmiyor. Gidiyor
bir devlet dairesine dilekçesini ya da talebini o dilde ifade edemiyor.
Kamu hizmetlerinin ana dilinde verilmesi için
defalarca kanun teklifi verdik ama maalesef burada garip bir şekilde
reddedildi. Garip diyorum çünkü Dile saygı duyuyorum. deyip buna
ilişkin talepleri reddetmek de bir çifte standarttır, bir iki
yüzlülüktür. Dili kullanım özgürlüğü, en geniş
anlamda aynı zamanda ifade özgürlüğüdür. Fakat uluslararası
hukukta kabul gören bu ilke, Türkiyede maalesef yoktur. Örneğin, Kürtler
vergi vermiyor mu, askere gitmiyor mu? Peki, neden ana dilinde hizmet
alamıyor? Neden doktorlar ana dilini öğrenmiyor, öğretmenler
neden bilmiyor? 20 milyon bir nüfustan söz ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bir de şunu söyleyeyim: İstanbul
Havalimanında -önerge de verdim, cevap alamadım- dünyanın bütün
dillerinde anons var, Urduca bile var ama Kürtçe yok. Her gün Kürtler biniyor o
uçağa, o yok. Diller arasında eşitlik yok. Bu vesileyle Dünya
Ana Dili Gününü kutluyorum. Kürtçede çevirisi şu, isteyenler için:
(x) diyorum.
Eşitsizliğin
olduğu yerde ekonomik eşitlikten söz edilemez. İşte,
önümüzdeki kanun da ekonomik eşitsizliği derinleştirecek bir
ortamda, bir atmosferde ve bir arka planla yapılıyor. Sadece Ankara
ve Gökova Okluk Koyundaki yazlık saray için harcanan paranın 3
milyar 280 milyon lirayı bulduğunu halkımıza söylemek
isterim. Evet, sizler açlık ve yoksulluk çekerken saraylara paralar
harcanmaya devam ediyor.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde
kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, 23üncü madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır; önergeleri
okutup aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 23üncü maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 23- 6361
sayılı Kanunun 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 44- (1)
Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek suretiyle şirketlere bu
Kanunun;
a) 8inci maddesine
aykırılık durumunda yirmi beş bin Türk Lirasından
elli bin Türk Lirasına kadar,
Dursun Müsavat Dervişoğlu Yasin Öztürk Aydın Adnan Sezgin
İzmir Denizli Aydın
Şenol Sunat Feridun Bahşi Ahmet Kamil Erozan
Ankara Antalya Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Aydın Milletvekilimiz Sayın Aydın Adnan Sezgin. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün Almanyada gerçekleştirilen
ırkçı saldırıyı şiddetle kınıyoruz.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum.
Evet, Batı Avrupada ırkçılık
vardır. Milyonlarca vatandaşımızın
yaşadığı bu ülkelerde o ülkeler yönetimleriyle ve ana
akım partileriyle iş birliğine gitmeliyiz çünkü bu afet yok
edilemiyor. Bunu, bu iş birliğini yeterli ölçüde düşünmüyoruz ve
yeterli ölçüde gerçekleştirmiyoruz maalesef.
İdlibde bugün şehit düşen
Mehmetçiklerimize de Allahtan rahmet diliyorum, başımız
sağ olsun. Suriye politikasının
yanlışlığının,
çarpıklığının acısını ve tehdidini
yaşıyoruz milletçe.
Değerli arkadaşlar, bugün burada
Aydın vilayeti açısından çok önemli, esasen ülkemizi de
yakından ilgilendiren büyük bir soruna yeniden değinmek istiyorum:
Jeotermal enerji santrallerinin zararları. Evet, bazı alanlarda
yaptırımlar ağırlaştırılıyor, bankacılık
sektöründe mesela. Ancak nedense Aydında insan
sağlığı, çevre, tarımsal üretim, hayvancılık
ve doğal kaynaklara çok ciddi zararlar vermekte olan denetimsiz JESlere
herhangi bir yaptırım uygulanmaktan imtina ediliyor. Denetimsiz
JESlerin yarattığı riskler giderek artarken Elâzığ
depreminin ardından şimdi bir de JESler nedeniyle Aydında
ortaya çıkan deprem riski daha kuvvetli şekilde
hatırlanmalıdır. Uzmanlara göre, yer altı kaynaklarına
yönelik endüstriyel girişimler, örneğin büyük barajlara su doldurma
veya boşaltmanın yarattığı yük değişimi,
derin maden kazıları ve jeotermal enerji üretimi gibi
çalışmalar nedeniyle depremlerin tetiklenmesi mümkün hâle
gelebilmektedir. Dünyada jeotermal alanlarda, büyük miktarda enerji üretimi
yapılan ülkelerde çok sayıda deprem gözlendiği bilinmektedir.
Büyük Menderes havzası da tarihte hasar ve can
kaybına neden olmuş depremler bakımından depremselliği
yüksek bir alandır. Aydında da geçmişte yıkıcı
depremler meydana gelmiştir. 1970 yılından sonra bölgede
yaşanan deprem sarsıntısı sayısı hızla
artmıştır. Uzmanlar, 70lerde kurulmaya başlanan ve
sayısı giderek artan JESlerin depremleri tetiklediğini öne
sürmektedir. Özellikle Germencikte, yüz ölçümüne kıyasla dünyanın
sayısal olarak en fazla sayıda jeotermal santrali, en fazla
sayıda jeotermal kuyusu, en uzun ve derin jeotermal kuyuları
bulunmaktadır. Aydında sayısal olarak en fazla depremin
Germencik ilçesi ve etrafında meydana gelmesi de tesadüf değildir.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını bu konuyu ivedilikle ele almaya ve JESlerin
etkilerine ilişkin yapılan inceleme ve değerlendirmelere,
JESlerin deprem üzerindeki etkilerini de eklemeye davet ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin toplam sulak
alan varlığı 2,5 milyon hektardır. Son kırk yılda
tarım amaçlı kurutmalar, doldurmalar, sanayi kirliliği, büyük
baraj inşaatları gibi müdahaleler nedeniyle yaklaşık 1
milyon 300 bin hektar sulak alanımız, ekolojik ve ekonomik
değerini yitirmiştir. Bir başka deyişle, Türkiye, kırk
yıl gibi kısa bir sürede sulak alanlarının
yarısını kaybetmiştir.
Menderes Nehrinin durumu da maalesef vahimdir.
Sulak alanlara yönelik diğer tehditlerle birlikte JESler, Menderes
havzasında durumu daha da berbat hâle getirmektedir. JESlerin
denetimsizliği, bütün bu tehditlere ek olarak, ayrıca, yangın
felaketi gibi riskleri ihtimal dâhiline sokmaktadır. Ülkemizde ve
başka bazı ülkelerde kritik enerji ve sanayi tesisi
yangınları yaşanmıştır. Maazallah, JES
tesislerinde yangın felaketi başımıza gelse nasıl bir
müdahale yapılacaktır? Ne tür tedbirler
alınmıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İlgili resmî makamların ve
şirketlerin, böyle bir durumda hangi tedbirlerle kontrol
sağlanacağını kamuoyuyla geniş şekilde
paylaşması gerekmektedir. Felaketler yaşanmadan önlemlerin
alınması ve bunların kamuoyuyla paylaşılması,
çağdaş devletlerin ve sorumluların yükümlülüğüdür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesiyle değiştirilen 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı
Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 44üncü
maddesine eklenen
(4) Kurul, aykırılığın
yaptırım kararı verilinceye kadar birden fazla
işlenmiş olmasını veya idari para cezasının
uygulanmasından itibaren iki yıl içerisinde aynı
aykırılığın tekrarlanmasını dikkate alarak
bu maddede yer alan tutarları iki katına kadar artırarak
uygulamaya yetkilidir.
ifadesini içeren fıkranın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul İstanbul İzmir
Emine Gülizar
Emecan Bedri Serter
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İzmir Milletvekilimiz Sayın Bedri Serter. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bankacılık Kanununda değişiklik
yapılmasına dair kanuna ilişkin söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Memlekette adalet yok, hukuk yok, para yok, banka
yok, iş yok ve bu yokları dile getiren vatandaşa hapis çok;
onlar için acı da çok.
Son bir hafta içinde, İzmirde 2 kişi,
kendini metro raylarına atarak canına kıydı. Memleketin
dört bir yanından bu tür felaket haberlerinin gelmesi içimizi
yakıyor, değil mi sayın milletvekilleri? Halk, açlıktan
çöpten ekmek toplamakta. Emekli, marketin önünde avaz avaz
bağırıyor, Sadece gözümü doyuruyorum, cebimde beş
kuruşum yok. diyor. Bunun yanında, 800 bine yakın
vatandaşım, iş bulamadığından, utancından
evinden dışarı çıkamıyor; uyanın sayın
milletvekillerim.
Yine, yeniden, bankacılıkla ilgili,
adı düzenleme mi yoksa değiştirme mi, bilemediğimiz bir
yasayı geçirmeye çalışıyoruz. Farkında
mısınız, bu yasayla da Varlık Fonuna bunları da dâhil
edelim. diye tepeden gelen talimatların peşinde koşuyorsunuz;
uyanın sayın milletvekillerim.
2003te Halka hizmetkâr olmaya geldik. dediniz,
vatandaş inandı, oylarını verdi. Son düzlükte, 2018
yılında Varlık Fonu AŞ dediğiniz bir kuruluşla
tüm milletimizin varlıklarını tek adam yetkisine getirip teslim
ettiniz; uyanın sayın milletin vekilleri.
Büyük Atatürkün bu yüce Mecliste 1922de
yaptığı konuşmayı hatırlayalım: Bugünkü
uğraşımızın amacı tam
bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık
ise ancak mali bağımsızlıkla gerçekleşir. Biz bugün
burada, bırakın mali bağımsızlığı, son
kertede, tek adam düzeniyle; cumhuriyet kurulduğundan bu yana kurulan mali
düzenin ortadan kaldırılması için Meclisin aracı
yapıldığını maalesef acı bir gerçek olarak
yaşıyoruz. Uyanın sayın milletvekilleri!
Şöyle bir yakın geçmişe uzandım,
2018in Aralık ayında Hazinenin anahtarını damada teslim
ettiniz. demiştim ama bugüne geldiğimde bakıyorum ki ne anahtar
kalmış ne kapı. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Hazinenin önüne duvar örülmüş, duvar. Uyanın
sayın milletin vekilleri!
Nasıl? diye sorarsanız, işte, bugün
konuştuğumuz bankacılığın gerçek
fotoğrafını sizlere sunayım: Şu anda ülkemizde 34
mevduat bankası var. Şaşkınım arkadaşlar, bunun
sadece 3 tanesi kamu bankası, 9 tanesi yerli sermayeli özel banka ve
-burada çok dikkat edin söyleyeceğim rakama- 21 tane banka yüzde 100
yabancı sermayeli, yüzde 50den fazlasının sermayesi
onların elinde. Uyanın sayın milletvekilleri!
Hakikaten büyük lidermiş Atatürk. İzmir
İktisat Kongresinin açılış konuşmasında, bundan
doksan yedi yıl öncesinde Burayı yabancıların sermayesine
mahkûm, esir ülkesi yaptırmayız. demiş. Uyanın sayın
milletin vekilleri!
Sizlerle bir şeyi paylaşmak istiyorum:
Biliyor musunuz Avrupa Birliği ülkelerinde banka kurmak isteyen
yabancı sermaye sahiplerine ne yapıyorlar? Diyorlar ki: Banka
kurarsın ama sadece yüzde 20sine sahip olursun. Neden acaba? Ülkemizin
millî sermayesiyle kurulmuş, ülkenin öz sermayesinden beslenen bankalar,
bugün Türkiyemizde yabancıların eline teslim edilmiştir. Bu
bankalar ne yaptılar biliyor musunuz? Tarımla uğraşan
köylümün arazilerini, traktörlerini, evlerini ipotek alıp kredi kullandırdılar.
Şu an itibarıyla o köylü kardeşim, aldığı
kredilerini ödeyemiyor ve icraya düşmüş durumda. Bunun sonucu ne
demek biliyoruz, değil mi? Araziler ipotekten yabancı menşeli
bankaların eline geçmekte yani cumhuriyet kurulmadan önceki
kapitülasyonları biz yeniden canlı canlı yaşıyoruz.
Topraklarımız da yabancı sermayenin eline geçmiş durumda.
Uyanın sayın milletin vekilleri!
Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekilleri,
üstatlarımız bu kürsüden yasayla ilgili teknik bilgileri tek tek
anlattılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
BEDRİ SERTER (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Benim o kadar derin teknik detaylara girmeye
zamanım yetmeyecek maalesef ama size bir şey söyleyeyim: Ne BDDK
bıraktınız, ne Merkez Bankası bıraktınız, ne
de Bankalar Birliği; her şeyi Varlık Fonu AŞye teslim
ederek tek adam düzenine kamyon kamyon odun taşıdınız.
Uyanın sayın milletin vekilleri!
Şunu da sizlerle paylaşmadan
geçemeyeceğim: Hani var ya bir dönem bangır bangır bütün
bankalar, KGF kredileri verdi; üretim artacaktı, fabrikalar yükselecekti,
çoğalacaktı. Birçok yandaş ve tabela şirketine bu krediler
verildi. Çok merak ediyorum, bu kredilerin dönüşü ne oldu? Bildiğim
bir şey var ki bu kredilerin yüzde 80e yakını, batık kredi
olarak hazinenin elinde patladı. Şimdi, şöyle düşünüyorum:
Bizim gibi düşünen milletvekili arkadaşlarım da Evet, gerçek
bu. diyorlar ama maalesef ki düzene kendini teslim etmiş milletvekili,
söylediklerimi cankulağıyla dinlemektedir. Çünkü fikirlere
kurşun işlemez, gerçekler çok acıdır. Uyanın sayın
milletin vekili arkadaşlarım!
Söyleyeceğim bu kadar, teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinde bulunan Kurul
kararıyla ve gerekçesiyle belirtilmek suretiyle ifadesinin Gerekçesi
belirtilmek suretiyle kurul kararıyla olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dersim
Dağ Kemal
Peköz Garo
Paylan
Diyarbakır Adana Diyarbakır
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül
İzmir Mersin Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Dersim Dağ.
Süreniz beş dakika Sayın Dağ. (HDP
sıralarından alkışlar)
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, Hükûmetin önümüze apar topar
getirdiği bir kanun teklifini görüşmekteyiz. Bu teklife
baktığımızda tabii ki halkın çıkar ve
refahına yönelik düzenlemeleri bulmak mümkün değil. İktidar, bu
kanun teklifiyle sadece günü kurtarmaya ve finans piyasalarını dizayn
etmeye çalışmaktadır. Üstelik bunu BDDK üzerinden yapması,
ayrı bir tartışma konusudur.
Bu kanun teklifi, yine, sınırsız
yetkiler, ucu açık ve her tarafa çekilebilecek, istismara ve her türlü
hukuksuzluğa açık kavramlar ve maddeler içermektedir. Neredeyse Kriz
var. diyen herkesin terörist ilan edildiği ülke hâline geldik.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Diplomat katilleri, terörist mi?
DERSİM DAĞ (Devamla) Kendi
politikalarınız ve siyasi vizyonsuzluğunuz nedeniyle
yarattığınız bu krizi dillendiren kişi, kurum, parti
ve STKleri hain ilan etmekten başka yapabildiğiniz bir şey yok.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Diplomat katilleri, terörist mi?
BAŞKAN Lütfen
Hatibi dinleyelim.
DERSİM DAĞ (Devamla) Ancak bu çabalar,
beyhude çabalardır. Ne yazık ki ekonomik kriz öyle bir hâl
almış bulunmakta ki kanun değişikliğiyle düzelecek ya
da görmezden gelerek, baskı kurarak aşılacak gibi değildir.
Yıllardır izlediğiniz politikaların sonuçlarını
bir bir yaşamaktayız. Bu krizin yaratıcısı, sorumlusu
sizlersiniz. Bu gerçeği asla değiştiremezsiniz.
Çoğu arkadaşımız, intihar
konularına değindi ama tekrar vurgulamakta fayda var çünkü siz ve
sizin yandaş medyanız bu konuda üç maymunu oynamaktasınız.
Bakın, daha dün, Manavgatta Halil Yılmaz adlı
yurttaşımız, bankaya olan 26.450 TL borcunu ödeyemediği
için yaşamına son verdi.
Gençler, geleceksizlik ve işsizlik yüzünden
intihar ediyorlar. Sibel Ünlü, gencecik bir üniversite öğrencisi 1 liram
var, 1 lirayla karnımı doyurabilir miyim? dedikten sonra
yaşamına son verdi. Hakan Taşdemir, İstanbul Üniversitesi
4üncü sınıf öğrencisi, işsizlik ve yoksulluktan
kaynaklı, gencecik yaşında yaşamına son verdi. Daha
ismini sayamadığım onlarca yurttaşımız, ekonomik
krizden kaynaklı intihar etmektedir.
Biliyoruz, şimdi sizler ve yandaş
medyanız kalkıp bu intihar eden kişiler hakkında Akli
dengesi yerinde değil epilepsi hastası Zaten daha önce de intihar
girişiminde bulunmuştu. Devleti küçük düşürmeye yönelik
hareketler terörist deyip algı yönetmeye
çalışacaksınız. Gerçeklikten o denli kopup
uzaklaşmışsınız ki insanların kriz nedeniyle
kendilerinin ve çocuklarının yaşamına son vermesi gibi
acı ve çarpıcı bir hakikati görmüyorsunuz veya görmek
istemiyorsunuz. Bu yarattığınız krizden en çok etkilenenler
kuşkusuz, gençlerdir. 3 milyon 516 genç ne istihdamda ne de eğitimde
yer almaktadır. TÜİK 2019 verilerine göre 15-24 yaş grubundaki
gençlerde işsizlik oranı yüzde 27,4tür. Bu oran, cumhuriyet
tarihinde rekor bir nitelik arz etmektedir.
İşsizlik ve düşük ücretlendirme
nedeniyle öğrenci kredisini ödeyemeyen 5 milyona yakın üniversite
mezunu genç bulunmaktadır. Kredi borçlarının silinmesi yerine
bugüne kadar 250 bin gence e-haciz uygulanmıştır. Yandaş
şirketlerin milyonluk vergi borcunu sildiren bu Hükûmet, başta
gençlerin olmak üzere yoksul halkın cebindeki iki kuruşu gözünü
kırpmadan almaktadır.
İşsizlik oranının ve
rakamlarının her geçen gün arttığını görmekteyiz,
ekonomik kriz ve işsizlik etkilerini her zaman olduğu gibi
varlığını en ağır biçimde işçiler, emekçiler
ve dar gelirli vatandaşlar üzerinde hissettirmektedir.
İşsizliğin rekor seviyelerde seyretmesi, aşılamayan
enflasyon sorunu, asgari ücretin yaşamaya elvermeyecek biçimde yetersiz
oluşu ve milyonlarca kişinin açlık sınırında
yaşamak zorunda bırakıldığı bir yaşamdan
muzdarip vatandaşlarımız bir bir intihar etmektedir. 2020
yılı için brüt 2.943 TL olarak belirlenen asgari ücret, kesintiler
sonunda emekçinin cebine net 2.324 TL olarak girmektedir. Türkiye'de açlık
sınırı 2.017 TL, yoksulluk sınırı ise 6.976
TLdir. Bu verilere bile baktığımızda milyonlarca
yurttaşın açlığa mahkûm edildiğini açık bir
şekilde görmekteyiz. İşte ülkenin hâli bu; bir tarafta
açlık, yoksulluk, işsizlik ve intiharlar; bir tarafta da lüks,
şatafat ve talan.
Son olarak şunu belirtmek istiyorum: Gençlik
meclislerimize yönelik baskılar ve tutuklamalar, her gün artarak devam
etmektedir.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Önce
elinizdeki, Erbildeki kanı yıkayın ya!
BAŞKAN Sayın Öçal, rica ediyoruz, hatibi
dinleyelim lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Niye
tepki gösteriyorsunuz?
DERSİM DAĞ (Devamla) Gençlik meclisi
üyemiz Hebun Sümeli on sekiz aydır hukuksuzca tutuklu bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
DERSİM DAĞ (Devamla) Tamamlıyorum.
Hebun Sümeli ve onunla birlikte tutuklanan 7 gencin
iddianameleri on sekiz aydır hazırlanmadı. Hebun Sümeli ve
onunla aynı dosyadan tutuklu bulunan tüm gençlerin yargı önüne
çıkması için bir an önce iddianameleri hazırlanmalı ve adil
bir yargılanmaya tabi tutulmalıdırlar. Yasal dayanağı
olmayan suçlamalar sonucu tutuklu bulunan Hebun Sümeli ve tüm gençlik meclisi
üyelerimiz derhâl serbest bırakılmalıdır.
21 Şubat Dünya Ana Dili Günü sebebiyle
konuşmamı ana dilim olan Kürtçeyle bitirmek istiyorum:
(x) (HDP sıralarından
alkışlar)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Size bu
özgürlüğü sağlayan bu Hükûmete teşekkür edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neye
itiraz ediyorsunuz, neye!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Dağdan gelip
dağ kanunlarını burada uygulayamazsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neye
itiraz ediyorsunuz ya, neye itiraz ediyorsunuz! Bir cümle Kürtçe konuştu
ya! Çok ayıp gerçekten.
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Katiller!
BAŞKAN Kanunun üzerinde işlem
yapıyoruz, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cani
diyor ya!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Katiller.
Katilsiniz, katil!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya,
oradan bize caniler diyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, oradan bize cani diyor.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Katilsiniz
tabii.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cani
diyor Başkan, cani dedi.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Lütfen susalım değerli arkadaşlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bunu kabul
etmiyoruz Sayın Başkan, böyle bir şey olamaz!
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Niye
bağırıyorlar bize!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bunu söyleyen özür
dilesin!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, oradan cani dedi, tutanaklara bakın lütfen.
Cani diyemez bize.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Cani kendileridir
o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kendisidir cani.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bir
saniye, lütfen oturun
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen,
bakar mısınız?
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bir saniye
Değerli arkadaşlarım, bakın, bir
kanun işlemi yürütüyoruz. Partilerinizin sözcüleri var. Yani kanun
işlemini yürütürken de arkadaşlarımız özgürce burada
düşüncelerini ifade edecekler. (AK PARTİ ve HDP
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cani
diyemezsiniz burada, haddinizi bileceksiniz!
BAŞKAN Sayın Beştaş, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cani
sizsiniz!
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Ne
yapacaktınız!
BAŞKAN Sayın Öçal, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne
bağırıyorsun arkadan, çık kürsüden konuş! (AK
PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen bir
sükûneti temin edelim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Varsa bir sözünüz,
çıkın kürsüye, oradan ne konuşuyorsunuz be!
BAŞKAN Sayın Toğrul
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sözün
varsa çık konuş!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, tutanaklara bakın.
BAŞKAN Sayın Paylan
Değerli arkadaşlarım, söz isteyen
herkese söz veriyorum. Lütfen, yerinizden söz atmayınız. Buranın
bir sükûnet içerisinde yürümesini temin etmeye çalışıyorum. Yani
ne oluyor? Niçin laf atıyorsunuz birbirinize? Rica ediyorum
arkadaşlar, birbirimizin hukukunu koruyarak burada bir işlem
yapacağız. Bir kanun işlemi yürütüyoruz, Meclisi
çalıştırmaya çalışıyoruz, burada atılan
sözlerle birbirimizi incitmenin gereği yok ki. Lütfen, sükûnetli
olalım ve teklifin görüşmelerine devam edelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, devam edemezsiniz
BAŞKAN - Diğer önergeyi okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 23üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Madde Görüşülmekte
olan 44- (1) Kurul kararıyla ve
gerekçesi belirtilmek suretiyle şirketlere bu kanunun ifadesindeki
belirtilmek suretiyle ibaresinin belirtilerek olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nevin
Taşlıçay Halil
Öztürk Arzu
Erdem
Ankara Kırıkkale İstanbul
Saffet
Sancaklı Sefer
Aycan
Kocaeli Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 176 sıra sayılı Bankacılık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 23üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletimizi
saygılarımla selamlıyorum.
İdlibde ateşkesi sağlamak üzere
bulunan askerlerimize düzenlenen hain hava saldırısı sonucu 2
kahraman evladımız şehit olmuştur, 5 kahraman
evladımız ise yaralanmıştır. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Dualarımız
kahraman Türk ordusuyla. Rabbim ayaklarına taş, gözlerine yaş
değdirmesin. Her kim ki vatanın bölünmez bütünlüğüne,
bayrağımıza, ezanımıza kastediyorsa Rabbim
kahreylesin. (AK PARTİ sıralarından Amin sesleri) Rabbim Türk
ordumuzu muzaffer eylesin. (AK PARTİ sıralarından Amin
sesleri)
Almanyanın Hanau kentinde iki kafeye silahlı
saldırı gerçekleştirilmiştir. Bu ırkçı
saldırıda 11 kişi yaşamını yitirmiştir, 5
kişi de ağır yaralanmıştır. Vefat edenler
arasında Türk vatandaşlarımız da vardır. Allahtan
rahmet diliyorum ve orada bizi bayrak misali temsil eden tüm
kardeşlerimize buradan selamlarımı gönderiyorum,
dualarımı gönderiyorum.
Değerli milletvekilleri, 20 Şubat 2015
tarihinde, tam beş yıl önce Ege Üniversitesinde PKKlı hainler
tarafından şehit edilen Ege Üniversitesinde bayrak olup tüm
ülküdaşlarına bir destan bırakan ülkücü şehidimiz
Fırat Yılmaz Çakıroğlunun şehadetinin
seneidevriyesinde kıymetli kardeşimi rahmetle anıyorum, ruhu
şad, mekânı cennet olsun. Başta yiğit evladımız
Fırat Yılmaz Çakıroğlu olmak üzere tüm şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun
teklifiyle ülkemizin finansal sektörünün denetim ve düzenleme çerçevesinin
uluslararası ilkeler ve standartlarla tam uyumunun sağlanması,
finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi
sisteminin etkin bir şekilde çalışması, tasarruf
sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması, bankacılık
sisteminin etkili ve ihtiyatlı kurallarla düzenlenmesi ve mevzuata
aykırılıkların caydırıcı cezalara tabi tutulması
amaçlanmaktadır. Teklifin ülkemiz ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, düzenlemeler
yapılırken bazen o düzenlemelerin sonucunda mağduriyetler ortaya
çıkabilmektedir. İşte, bu konuyla ilgili e-haciz
uygulamasına ilişkin bir açıklamada bulunmak istiyorum ve bu
konuyla ilgili yapılacak olan iyileştirmeyi de gözden geçirmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Vergi ve SGK borcu olan yüz binlerce
işletmeye elektronik haciz yani e-haciz işlemi uygulanmaktadır.
Borcunu ödeyemeyen yaklaşık 2,5 milyon vergi mükellefiyle, SGK
borcunu ödeyemeyen 800 bin civarındaki şirket veya kişilere
e-haciz giderken, toplam mükellef sayısının 3,5 milyona
ulaştığı belirtilmiştir. Elektronik haciz sebebiyle
hesaplarına bloke konulan mükelleflerin mağduriyetlerini gidermek
adına borcu kadarına bloke konulması ve hesabın
kalanının kullanıma açılmasının mutlaka
sağlanması gerekmektedir. Örneğin vergi borcu, SGK prim borcu,
trafik cezası borçları gibi kamu borçları olanlara
Söz konusu
borç örneğin 50 bin lira olsun. Hesabındaki parasının 50
bin liralık kısmına haciz konduğu vakit kalan
kısmını kullanabilmektedir ve darboğaza düşmemektedir
veya farklı bir mağduriyete yol açmamaktadır. Tüm parasına
bloke konulan iş insanları ödemedeki aksaklığı daha kısa
yoldan giderebilecekken böyle bir durumda hem ticari işlemleri sekteye uğramaktadır
hem de daha fazla maddi kayıp yaşanabilmesi söz konusu
olmaktadır. Ayrıca, art arda gelen e-hacizler sebebiyle çaresiz kalan
esnafa e-haciz işlemi başlatmak yerine yapılandırma yolu
açılarak esnaflarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
faydalı olacaktır. Herkesin gelir düzeyine uygun, milletimizin
geçimini zora sokmayacak şekilde borçların geri ödenmesi hususunda
alternatif bir değerlendirme, bir çözüm yolu bulunması gerekmektedir.
Son olarak özellikle şunun üzerinde durmak
istiyorum: Malatya Milletvekilimiz Sayın Mehmet Fendoğlu Beyin de
altını çizerek üzerinde durduğu Malatya-Elâzığ depremi
ve Malatyadaki kayıplardan sonra orada bulunan esnafımızla
ilgili yapılması gereken kredi düzenlemesine ilişkin. Deprem
sebebiyle Elâzığ ve Malatyada yaklaşık 87 binanın
yıkıldığı, 1.287 binada ağır hasar, 56
binada orta hasar ve 876 binada ise az hasar tespit edildiği
belirtilmiştir. Depremden etkilenen iş yerlerinin kredi
borçlarının bir yıl süreyle ertelenmesi ve mağdur iş
yeri sahiplerinin faizsiz kredilerle desteklenmesi gerekmektedir. Bir
Malatyalı olarak ben de buradan Malatyalı hemşehrilerime tekrar
geçmiş olsun diyorum, Elâzığlı hemşehrilerime
geçmiş olsun diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ARZU ERDEM (Devamla) Yine, depremde
kaybettiğimiz, vefat eden herkesi buradan rahmetle tekrar anıyorum.
Yaralılara acil şifalar diliyorum.
Hepinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, 23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 23üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın Oluç, bir talebiniz oldu.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağın 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sonrasında yaşanan
tartışmaya ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, biraz evvel
yaşanmış olanlarla ilgili tutanakları istedik, sizin de
tutanaklara bakmanızı rica ediyoruz Sayın Başkan. Onun
için, kısa bir ara verelim lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Durum ciddi.
BAŞKAN Nedir konu, anlamadım Sayın
Oluç? Yaşanan tartışmada geçen birtakım sözlerle ilgili mi?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bizim
kulaklarımızla duyduğumuz kadarıyla ağır
hakaretler edildi.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Ne hakareti!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu hakaretlerin
tutanaklara geçip geçmediğini de görmek istiyoruz. Siz de bakın,
eğer böyleyse o konuda konuşmamız gerekiyor.
BAŞKAN Peki. Tutanakların
çıkması biraz zaman alıyor, bir madde daha görüşelim, o
arada tutanaklar da çıkmış olur. Arkadaşlar,
tutanakları ben de talep ediyorum, bana da getirin.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN 24üncü madde üzerinde 5 önerge
bulunmaktadır.
Önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 24üncü maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 24- 6361 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Faktoring şirketlerinin asgari
ödenmiş sermayelerinin artırılması
GEÇİCİ MADDE 6- (1) Faktoring
şirketleri asgari ödenmiş sermayelerini bu maddenin yürürlük
tarihinden itibaren bir yıl içinde 5 inci maddenin ikinci
fıkrasında öngörülen tutar uyarınca zorundadır.
(2) Kurulca uygun görülmesi halinde birinci
fıkrada öngörülen süre Kurulca iki yılı geçmemek üzere
uzatılabilir.
Enez
Kaplan Ayhan
Altıntaş Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Tekirdağ Ankara İzmir
Yasin
Öztürk Feridun
Bahşi Ahmet
Kamil Erozan
Denizli Antalya Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
İYİ PARTİ Grubu adına,
Bankacılık Kanunu Teklifinin 24üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum.
Dün Almanyadaki ırkçı
saldırının ardından bugün de İdlibde 2 şehidimiz
olduğu haberini aldık. Hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza ve şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Arkadaşlar, ekonomimiz şu an için kötü
durumda. Tabii ki düzelir, Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlet fakat ekonomiyi
düzeltmek mucizeyle olmaz, öncelikle yatırım ortamını
iyileştirmek lazım. Yatırımcı güven ister,
yatırımcı demokrasi ister, yatırımcı özgürlük
ister.
Türk ekonomisine ve bugün geldiği noktaya
baktıkça aklıma bir fıkra geliyor. Komik değil ama bence
durumumuzu yansıtıyor.
Şöyle ki: Su kenarındaki bir kasabada bir
papaz yaşıyormuş. Kasabaya yaklaşmakta olan sel ve
fırtınaya karşı tüm kasabalı tedbir alırken,
papaz Tanrı bizi korur. diyormuş. Sular yükselmeye
başlamış, halk kasabayı terk ediyormuş. Bir
komşusu papaza Papaz efendi, gel seni de götürelim, arabamızda yer
var. demiş. Papaz efendi yardımı hâlâ Tanrıdan
bekliyormuş. Neyse, bir süre sonra kiliseyi su basmış, kayıkla
gelenler olmuş Papaz efendi, gel gidelim. demişler. Israrlara
rağmen papaz efendiyi ikna edememişler; aksine, papaz onları
inançsız ilan etmiş Ben her gün Tanrıya dua ediyorum, o beni
kurtarır. demiş. Su iyice yükselmiş, papaz çatıya
çıkmış, sulardan uzakta Tanrının
yardımını beklemiş. En son helikopter gelmiş, merdiven
sarkıtılmış Papaz efendi, gel. demişler. Papaz
efendi orada da Tanrıyı beklediğini belirtmiş ve neticede
boğulmuş. Fıkra bu ya, Tanrıyla buluşmuş ve ilk
olarak Ulu Tanrım, sana o kadar inandım, güvendim, eksiksiz ibadet
ettim ama senin yaptığına bak, beni kurtarmadın.
demiş. Gür bir ses cevap vermiş: Papaz efendi, önce haber
yolladım, sonra araba, sonra da kayık yolladım; bunları
kabul etmedin, çatıya çıktın; en son da helikopter
yolladım, daha ne yapayım?
İşte, Hükûmetimize de Allah muhalefeti
gönderiyor, vatandaşları gönderiyor. İkazları ifade
ediyoruz, şikâyetleri ifade ediyoruz ama ikazlara, şikâyetlere
aldırmıyorsunuz; kendi bildiğinizin tek doğru olduğunu
düşünüp size yardımcı olmaya çalışanları
duymuyorsunuz, dinlemiyorsunuz.
Üretim olmayan ekonominin güçlenmesini nasıl
beklersiniz? Fabrikaları kapatırsanız, dışarıya
karşı ekonomik olarak asimetrik bir bağımlılık
yaratırsanız, gençlere yeni iş sahaları açmazsanız
ekonomi çökmeye başlar. Sonra Nerede hata yaptık? diye düşünür
durursunuz ya da suçu dış güçlere atıp kurtulmaya
çalışırsınız.
Örneğin, İngilterenin vazgeçtiği
kamu-özel iş birliğiyle yapılan şehir hastaneleri. Çok
büyük, çok yeni, çok modern diyerek vatandaşın semtine yakın
hastaneleri kapatıp hastaları şehrin öteki ucundaki şehir
hastanesine mahkûm ediyorsunuz. Madem çok büyük olunca çok iyi oluyor, o zaman
size bir öneride bulunayım: Türkiyedeki tüm hastaneleri kapatın,
Türkiye'nin merkezine yani Yozgatın Boğazlıyan ilçesine tek bir
devasa hastane yapın -adına da sağlık kent mi dersiniz,
şehr-i şifa mı dersiniz, ne derseniz deyin- tüm Türkiyedeki
hastaları oraya getirip orada tedavi olmalarını bekleyin,
Boğazlıyana da 16 şeritli yollar yapın. Büyük
düşünün, şehir hastaneleri değil ülke hastanesi kurun.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, işin
şakası bir yana bilimde optimum diye bir kavram vardır. Bir
şeyin küçüğü verimli olmaz, büyüğü ise hantal olur,
kullanışlı olmaz. Dolayısıyla uygun olan yani optimum
olan bu ikisinin arasındadır. Hastaneler için de 200 ila 600 yatak
büyüklüğünün optimum olduğuna dair bilimsel makaleler var ama
maalesef bunlar yeterince dikkate alınmadı. Bankacılık
Yasasını da uyarıları dikkate almadan, inatla,
istediğiniz gibi Meclisten geçiriyorsunuz. Bununla bankacılıkla
ilgili sorunların biteceğini düşünüyorsanız çok
iyimsersiniz. Şu ana kadar pek çok konuda pek çok yasa geçirdik ama hâlâ
halk yoksul; çiftçi, köylü, memur, esnaf perişan; gençler işsiz.
Söylenecek pek çok şey var ama tesiri yok. O
nedenle sözü burada kesiyor, vatandaşlarımıza iyi dileklerimle
Genel Kurulu selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN Peki.
Önergeyi oylarınıza sunacağım
ama karar yeter sayısı talep edildiği için karar yeter
sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 18.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ve
arkadaşlarının 24üncü madde üzerindeki önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın Bostancı, bir söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, yaşanan tartışmada uygun görmedikleri,
tasvip etmedikleri bazı ifadelerin tutanaklarda yer
aldığını gördüklerine ve itham edici ifadeleri tasvip
etmediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Biraz önce arkada tutanaklara baktık.
Tutanaklarda uygun görmediğimiz, tasvip etmediğimiz bazı
ifadeler olduğunu da gördük. Genelleştirilmiş, itham edici bu
tür ifadelerin doğru olmadığı, Meclisin müzakere diline,
tarzına, tavrına uygun düşmediği konusunda zaten Mecliste
genel bir mutabakat olduğunu biliyoruz; bunu bir kez daha bu vesileyle
ifade etmek isterim. Bizim, elbette siyasi eleştirilerimiz olacaktır.
Bu eleştirileri yaparken kasıt, müzakere ortamını muhafaza
ederek dil üzerinden gidebilmektir; karşılıklı, en azından
birbirimizi anlayabildiğimiz bir zemin üzerinden gidebilmektir çünkü
burası Meclistir. Dolayısıyla, bu tür itham edici ifadelerin
doğru olmadığı kanaatindeyiz, bunları tasvip
etmiyoruz; bunları bildirmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
oturabilir miyiz yerlerimize lütfen, görüşmelere devam edeceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİ
Meclisin ahengini bozuyor Sayın Başkanım, müdahale ederseniz...
Şu hareketliliğe bak ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
yerlerimize oturalım.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, milletvekillerinin Meclisin işleyişine riayet etmeleri
ve özenli bir dil kullanmaları gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, ben de
birkaç söz söylemek istiyorum.
Bakın değerli arkadaşlarım, bu
kanun tekliflerinin görüşmelerinde ya da Meclisteki görüşmelerde pek
çok arkadaşımızın emeği var, konuşmaları
var, Grup Başkan Vekillerinin birbirleriyle olan diyalogları var.
Yerlerinde oturup konuşmaları izleyen
arkadaşlarımızın, bir kere, Meclisin işleyişine,
kendi Grup Başkan Vekillerine, Grup Başkanlarına riayet ederek
konuşmaları izlemeyi sürdürmeleri en doğru yoldur. Onun
dışındaki sataşmalar, söz atmalar, maksatları ve kastı
aştığı gibi, Meclisin işleyişini de engelliyor.
Biz de burada Divan olarak, önümüzdeki kanun
teklifinin görüşülmesine, bir işin bitirilmesine katkı
sağlamaya çalışıyoruz. Dün gece bire kadar
çalıştık, bugün çalışmalarımızı
sürdüreceğiz. Yani, önemli olan, mümkün olduğu kadar nazik bir üslup
içerisinde, kürsü özgürlüğünü de kullanarak konuşmaların
sürdürülmesi. Dışarıdan laf atmalarla kimse işi
zorlaştırmasın. Buna hep beraber dikkat edelim. Bütün herkes
için söylüyorum.
Sonuçta, kanun teklifini sayın
milletvekillerimizin büyük bir dikkatle izlemesinde sayısız yarar
var. Burada herkesin katkılarını almak mümkün, bu hakkı
tanıyoruz, konuşmak isteyen her arkadaşımıza da
olabildiğince söz veriyoruz ama Meclisin işleyişini -gruplar
arasında görüşülüp işlenmesine karar verilen konularda ve
süreler konusunda da- bozucu davranışlar içerisinde
bulunulmamasını ben herkesten rica ediyorum.
Sonuçta, bu Meclisin açılmasının
büyük bir maddi bedeli de var, bu bedeli de Türk milleti olarak
yurttaşlarımız ödüyor; onlara uygun davranmak durumundayız.
Özenli bir dil kullanmak konusunda hepimizin çok dikkatli olması
gerektiğinin altını bir kez daha çiziyorum. Birbirimizi
incitmeyelim.
Görüşmelerini sürdürdüğümüz bu kanun
teklifini, bugün, inşallah, arkadaşlarımızın
çabalarıyla bitirmeye çalışacağız. Bu gayret
içerisinde olmanızı hepinizden rica ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Fikret
Şahin Cavit
Arı Abdüllatif
Şener
Balıkesir Antalya Konya
Neslihan
Hancıoğlu Sibel
Özdemir Atila
Sertel
Samsun İstanbul İzmir
Mahmut
Tanal Emine Gülizar
Emecan
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Fikret Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, şehit olan
Mehmetçiklerimize ve ırkçı saldırı sonrası
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bankacılıkla
ilgili bir yasayı konuşuyoruz ama vatandaşın gerçek gündemi
keşke banka olsaydı; vatandaşın gerçek gündemi
işsizlik, geçim sıkıntısı. Kötü yönetim nedeniyle
cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini hep birlikte
yaşıyoruz. Evine ekmek götüremeyen, çocuğuna harçlık
veremeyen babalar; evinde, mutfağında tenceresini kaynatamayan
analar, mevcut iktidardan çözüm bekliyorlar.
Ülkede üretim bitmiş. Eskiden dünyada kendi
kendine yeten 7 ülkeden 1i iken bugün neredeyse ithal etmediğimiz
tarımsal ürün kalmamış. Çiftçi ürettiğinin, işçi
alın terinin karşılığını alamıyor;
esnaf günü siftahsız kapatıyor, emekli yaşamak için direniyor,
sanayici onlarca yıllık tesisini elden çıkarıyor, kepenk
kapatıyor.
İşsizlik cumhuriyet tarihinin en üst
düzeyine ulaşmış, 8 milyonu aşmış. Gençlerde
işsizlik yüzde 27 oranında, üniversite mezunu her 3 gençten 1i
maalesef işsiz. Gençlerin ülkelerinin geleceğine dair umutları
kalmamış, geleceklerini yurt dışındaki başka
ülkelerde arıyorlar, beyin göçü her geçen yıl artıyor. Herkes
borç batağında, 17 milyon vatandaş yoksulluk içinde, açlık
sınırının altında aylık ücretle
yaşamını devam ettirmeye çalışıyor.
Ekonomik koşulların
ağırlaşması, vatandaşların
yaşadığı geçim derdi ve gelecek kaygısı toplumun
fiziksel ve ruhsal sağlığının da bozulmasına
neden olmuş durumda. Bakınız, AK PARTİnin iktidara
geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana
vatandaşlarımızın hastaneye başvuru oranı yüzde
376, kullanılan antidepresan ilaç oranı yüzde 393, kanserden ölüm
oranı yüzde 75 oranında artmıştır. Yani özetle
diyebiliriz ki AK PARTİ iktidarı -ileride muhtemelen tıp
literatürüne de geçecek- depresyona ve kansere sebep olan faktörler
arasında sayılabilir.
Yine AK PARTİnin iktidarda olduğu süre
boyunca intihar sayılarında da her geçen yıl artma görüyoruz. On
yedi yılda toplam 50.378 kişi intihar etmiş durumda. Üstelik AK
PARTİ yönetiminde intiharlar bireysel olmaktan çıkmış,
ailesel boyuta ulaşmış. Her geçen gün, her gün ortalama 9
kişinin intihar ettiği günümüzde, intiharlar âdeta politik cinayetler
hâline gelmiştir. Peki Vatandaş, sağlığını
bozan bu ekonomik krizle baş etmeye çalışırken
Sağlık Bakanlığı ne yapıyor? derseniz,
Sağlık Bakanlığı da bocalıyor, Sağlık
Bakanlığının da sağlığı bozulmuş
durumda.
Bakınız, Sayın Sağlık
Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği 12 Kasım 2019
tarihinde şöyle bir ifade kullandı: Biz artık şehir
hastanelerinin nasıl yapıldığını öğrendik,
bundan sonra genel bütçeden yapacağız hastaneleri. dedi ve
-verdiği sayı- 10 tane şehir hastanesinin genel bütçeden
yapılacağını söyledi. Bir ay sonra, 14 Aralıkta Genel
Kurula geldi, 10 dediği sayıyı 12ye yükseltti. Sayın
Bakana hangi 2 hastaneyi eklediğini sorduğumuz zaman cevap gelmedi.
Geçen hafta, 12 Şubat 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı
2020 Yılı Yatırım Programını açıkladı;
burada, yine, genel bütçeden yapılacak şehir hastanesinin
sayısı 10 olarak ifade edildi. Yani Bakanlıkta gelgitler oluyor.
Öyle anlaşılıyor ki Sağlık
Bakanlığının da kafası çok karışmış,
tutarsızlıklar içinde.
Bu konuda bir örnek daha vermek istiyorum:
Bakınız, şu elimdeki, Sağlık
Bakanlığının 2020 yılı bütçe teklifi; burada,
hizmetteki 10 tane şehir hastanesinin kira ve hizmet bedelleri 10 milyar
415 milyon lira olarak açıklanmış. Yine, şu da geçen hafta
Cumhurbaşkanlığının yayınlamış
olduğu 2020 Yatırım Programı, yapılacak olan 10
şehir hastanesi için ayrılan bütçe de 10 milyar 95 milyon lira.
Bakın, değerli milletvekilleri, 10 hastane için kira ve hizmet bedeli
10 milyar 415 milyon lira, aynı nitelikte 10 tane hastane
yapıyorsunuz, yine 10 milyar 95 milyon lira. Şunu demek istiyorum:
Hizmetteki her bir şehir hastanesi için her yıl ödediğiniz kira
ve hizmet bedeliyle 1 hastane yapıyorsunuz ve bakın, yirmi beş
yıl ödeme yapacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Tamamlamak
üzereyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın.
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Elinizi
vicdanınıza koyun; vatandaş perişan, açlık
sınırında yaşamak zorunda kalıyor ama şehir
hastaneleri üzerinden yabancılara döviz bazında, oluk oluk kaynak
aktarıyorsunuz. Gelin, bu işten vazgeçin.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesinde bulunan artırmak
ifadesinin arttırmak olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dersim
Dağ Garo
Paylan Rıdvan
Turan
Diyarbakır Diyarbakır Mersin
Kemal
Peköz Kemal Bülbül Serpil Kemalbay Pekgözegü
Adana Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin
Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Turan.
RIDVAN TURAN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün daha yoğunluklu olmak üzere, iki günden beri
Geziye ilişkin birtakım değerlendirmeler yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, bu Gezi direnişi bizim açımızdan
önemlidir. 15-16 Haziran büyük, şanlı işçi direnişi bu
ülkede ne kadar bir yer edinmişse, bu ülkenin tarihine nasıl
kazınmışsa Gezi direnişi de bizim açımızdan
kıymetlidir. Bunu kriminalize etme çabalarının, Oraya
katılanlar teröristti, vatan hainiydi. çabalarının siyaseten
anlamı olmadığı gibi, kırıcı bir
konuşmayı da tetiklediğini ifade etmek istiyorum. Bakın,
ben, hiç kızmadan, bağırmadan, bu konuda AKP nerede duruyor, biz
bu konuda nerede duruyoruz, bunları ifade etmeye
çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, Gezi direnişi,
aslına bakılırsa iktidarın o zamana kadarki siyasetine bir
kitlesel karşı koyuştu, aslında, bir kamusal alan inşa
çabasıydı. Savaşa karşı barışın
savunulduğu, monarşiye karşı demokrasinin savunulduğu,
erkek egemenliğine karşı toplumsal cinsiyet
eşitliğinin savunulduğu ve AKPnin
başaramadığı bir yeni kamusal alan
inşasıydı. Fakat iktidar bu kamusal alan inşası
çabasına otoriterizm inşasıyla karşılık verdi
çünkü iktidarın elinde bundan başka bir şey yoktu.
Erdoğanın her televizyona çıktığında hakaret
ettiği, aşağıladığı kitleler Bu biçimde
yaşamaya mecbur değiliz; başka bir kamusal alan, bizim
kuracağımız bir kamusal alan, bizim demokratik olarak içinde var
olabileceğimiz bir kamusal alan... şiarıyla sokağa
çıktılar.
Gezi, kurucu bir
felsefeye dayanıyordu. Ancak, kurucu bir felsefeye dayanmayan fikirler,
her zaman, kurucu olan ve yeniyi vadeden fikirler karşısında
eğer fikrî hegemonya kuramıyorlarsa, zoru egemen kılmaya
çalışırlar. İşte, hiç kimsenin burnunun
kanamayacağı bir Gezi süreci, önce yakılan çadırlarla,
ardından olağanüstü bir iktidar şiddetiyle bildiğimiz
noktaya taşındı.
AKP Geziyi
kavrayamadı; Geziyi kavrayacak entelektüel ve fikrî donanıma ne
yazık ki sahip değildi. Bir kutlu dava söyleminin etrafında
yığılmış, aile, tarikat, ticaret, cemaat
zincirlerinden oluşan rejim, onun çekirdeği, âdeta AKPyi var eden bütün
entelektüel dimağı, camiayı kara bir delik gibi içerisine çekti.
Cumhuriyetin kurulduğu zamandan bugüne kadar yıktığı
hiçbir şeyin yerine alternatifini koyamadı. Kindar ve dindar nesil
yetiştirmek için yola çıkan imamların her birinin aklında
Acaba nasıl Millî Eğitim müdürü olurum? fikri yer aldı.
Eğitim sistemi yıkıldı ama yerine alternatif
konulamadı.
Bakın,
Erdoğan rejimi alternatif bir entelektüel ideolojik hegemonyayı
yaratacak hiçbir ama hiçbir kavram ve eser üretemedi. Mimari ortada,
şehirlerin ne hâle geldiğini Sayın Cumhurbaşkanı
söyledi. Sinemaya ilişkin, tiyatroya ilişkin, felsefeye ilişkin,
müziğe ilişkin, AKP iktidarı, yeni bir kültürel iklim yaratmak
noktasında, değerli arkadaşlar, sınıfta kaldı.
Siyasal İslam önce kendi evlatlarını yedi, az sayıda Müslüman
entelektüel ya iktidara yedeklendi ya da kendi içerisine kapandı ve
sürecin dışına düştü. Padişah sofrasında yemek
yiyen âlimlerse âlim olma sıfatlarını çoktan yitirdiler.
Kanaat önderlerine dönüldü bakıldı; tarikat liderleri zaten çoktan
iktidardan pay kapma, kamu ihaleleri alma, yurtlar açma, okullar kurma derdine
ve sevdasına düşmüşlerdi. Türkiyede gazeteler hep yalan
yazardı, değil mi? Hep öyle söylerdiniz. Hep yalan yazardı ama
sizin medyanız önceki yalancıların ruhuna rahmet okuttu. Kimdi?
Şu Elif Çakırın Kabataş fantezisi, Camide içki içtiler.
hikâyesi
Erdoğan demişti ya Bu cuma çıkartıyorum. diye.
Yüzlerce haftadır kamuoyu bekliyor bunlar ne zaman çıkacak diye.
Deniliyor ki: Ya mesele, ağaç meselesi
değil. Evet, arkadaşlar, mesele ağaç meselesi falan değil.
Bakın, başörtüsü talebi de zaten sadece başörtüsü talebi
değildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) Onun arkasında bir
toplumsal ve siyasal nizam fikriyatı vardı ve bu doğaldır.
Bütün siyasi talepler böyledir.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Benim adıma
konuşma! Sen benim adıma konuşma! Ne münasebet!
RIDVAN TURAN (Devamla) Ama MGK nasıl o zaman
Bunlar başörtüsü takmak değil, bunlar şeriat istiyor. diyorsa,
şu anda AKP ileri gelenleri MGK ağzıyla konuşuyor. Gezi de
yalnızca ağaç meselesi değil, yeni bir kamusal, demokratik bir
kamusal nizam yaratma çabasıydı.
Şimdi, gelinen noktada
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Gezi ile
başörtüsünü nasıl kıyaslayabiliyorsunuz?
RIDVAN TURAN (Devamla) Bakın, Marx Üretim
araçlarını elinde tutanlar, entelektüel üretim araçlarını
da elinde tutarlar. der. Siz hem maddi üretim araçlarını elinizde
tuttunuz hem fikrî üretim araçlarını ama yeniye ilişkin ne
yazık ki var olanı yemekten başka bir şey elde etmediniz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Önergeniz neydi?
RIDVAN TURAN (Devamla) Anadolu
Müslümanlığı ile AKP İslamcılığı
arasındaki fark beş yıldızlı otellerde iftar açanlar
ile zeytine, peynire talim edenler arasındaki fark kadar çoktur.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Hatip,
önergeniz neydi?
BAŞKAN Sakin olun değerli
arkadaşlarım, sakin olun. Rica ediyorum. Grup Başkan Vekilimiz
burada, rica ediyorum.
RIDVAN TURAN (Devamla) Arkadaşlar, Çav
Bellaya İslami sözler yazarak, Grup Yorum marşlarına
İslami sözler yazarak yeni bir kültür oluşturulmuyor. Bunun için
başka bir şey yapmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın lütfen.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bu sebeple, sizden Geziyi
anlamanızı beklemiyoruz değerli arkadaşlar ve Geziye
ilişkin saldırgan tutumunuzun da bu entelektüel ufka sahip
olmamaktan, bu entelektüel ufku hızla kaybetmiş olmaktan
kaynaklı olarak bir kin davaları seti olduğunu düşünüyoruz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Ne alakası var?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Gezi bir
kalkışma.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Önergenizin ne
olduğunu anlatın.
BAŞKAN Arkadaşlar,
sataşmayalım lütfen. Hatibi dinleyin.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bu davalar, var
olmanın tek koşulunu yalnızca kendi
karşısındakini yok etme siyasetine dayandıran
davalardır.
Türkiyede siyasi davaların niteliği,
artık onların kin davası olmasıdır.
Demirtaşın içeride tutulmasının da, Osman Kavalanın
cezaevinde tutulmasının da esbabımucibesi bunların kin
davası olmasıdır ve ne yazık ki yargı da bu kin
davalarının aracıdır. Yargı, ne yazık ki
Erdoğan ile muhalefet arasında kin davalarının silahı
hâline gelmiştir.
Ben, tekrar, Geziye katılan bütün
arkadaşlarımı bu büyük demokratik hedef için kutluyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın 176 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada kanunu müzakere ediyoruz. Biz
burada herhangi bir şeyi dile getirince Genel Kurul geriliyor. Önergeyle
hiçbir alakası yok konuşmanın, tamamen
Bizimle alakalı
tanımlamayı bırakın da biz kendimiz yapalım; siz
çıkın, fikriyatınızı anlatın.
AK PARTİ Müslümanlığı
Müslümanlık, bir parti Müslümanlığı olmaz. Müslümanlık
vardır.
RIDVAN TURAN (Mersin) Müslümanlık demiyorum
ben, İslamiyeti diyorum, İslamcılığı diyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Müslümanlık
vardır. İslamiyet dini vardır, ona inananlara da Müslüman
derler. Bunun A partisi, B partisi diye bir tanımı olmaz.
Biz bu Gezi darbesiyle alakalı kanaatlerimizin
ne olduğunu söyledik. Siz öyle bakarsınız, biz böyle
bakarız. Siz farklı bakarsınız sanata, biz farklı
bakarız. Sizin yolunuz size, bizim yolumuz bize.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin son
fıkrasında yer alan Kurulca ifadesinin Kurul tarafından olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sefer Aycan Halil Öztürk Saffet Sancaklı
Kahramanmaraş Kırıkkale Kocaeli
Ayşe Sibel Ersoy Arzu Erdem
Adana İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz isteyen, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Saffet Sancaklı.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Sayın Sancaklı.
SAFFET SANCAKLI
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kanun görüşüyoruz
ama hem biraz atmosferi dağıtayım hem de hafta sonu oynanacak
olan 2 tane derbi maçı var, onunla ilgili bir sükûnet ve sağduyu
çağrısı yapmak istiyorum buradan bütün futbolseverlere. Çünkü
birileri bu işi fazla kaşımaya başladı; bilerek,
bilmeyerek alet olanlar da var. Ülkemizin zor günler geçirdiği bu dönemde
futbolun ve sporun ne manaya geldiğini bize unutturmaya
çalışıp başka mecralara çekmek isteyenler var. O yüzden,
buradan büyük Türk milletine ve spor camiasına, futbol camiasına
hafta sonuyla ilgili bir sükûnet çağrısı yapmak istiyorum.
Bizler sporun ve
futbolun ne manaya geldiğini kavramaktan uzaklaştık.
Aslında biliyoruz ne olduğunu ama atmosfer ve bu gelişen olaylar
öyle bir hâle geldi ki biz sporu ve futbolu tamamen mecrasından
uzaklaştırdık. Spor ve futbol, insanları bir araya getiren,
kaynaştıran, eğiten, bütünleştiren, güzel duygular
yaşatan, içinde estetik ve her türlü güzellikleri olan bir sanattır
ve bir kültürdür. Şimdi, bunu bizim böyle algılamamız
gerekiyorken biz konuyu başka taraflara götürdük, bunda da yöneticilerin
demeçlerinin, futbol yorumcularının, teknik direktörlerin,
futbolcuların, biz siyasilerin -hepimizin- biraz payı var.
Tabii, sporda
rekabet var fakat sadece rekabet yok. Neden yok? Siz tek başına bir
ligde oynarsanız, eğer rakipleriniz olmazsa rekabet
yapamazsınız. Aslında, bu futbol ligi ve bu futbol bir iş
birliğidir. Rekabet var, evet, doğru ama rekabetin yanında bir
iş birliği vardır. Nasıl? Bir tarafla yapmak
zorundasın bunu, taraflarla yapmak zorundasın ki rekabet olsun. Yani,
bugün eğer karşı taraf yoksa futbolda, siz de yoksunuz; tek
başına bir ligde oynayamazsınız. Demek ki diğer
kulüpleri de yaşatmamız ve bunlara da saygı göstermemiz ve
beraber rekabet etmemiz gerekiyor. Bugün düşünün ki futbol kulüplerini
birbirlerine düşman etmek isteyenler, halkı sokağa dökmek
isteyenler, bu konuda, şunu bize unutturuyorlar: Bugün Galatasaray olmazsa o
ligde Fenerbahçe ne yapacak, Fenerbahçe olmazsa Beşiktaş ne yapacak,
Beşiktaş olmazsa Trabzonspor ne yapacak? Böyle bir lig
düşünebiliyor musunuz? O zaman demek ki, bütün bunlar bizim olmazsa
olmazlarımız. O yüzden de paydaşlarımıza,
rakiplerimize biz saygı göstermek zorundayız.
Spor, futbol, aynı zamanda, kuralları
olan, içinde adalet ve hakkaniyet barındıran eğlendirici bir
oyundur. Tarifi böyle yapılıyor. İşte, Türkiyede bu
sarsıldı. Hem kamuoyu hem demeçler hem hepimizin ortak hareketleriyle
bu adalet duygusu bizde sarsıldı. Yani ligin adaletli
oynanmadığı, birilerinin kayrıldığı
şeklinde kamuoyunda bir atmosfer
Doğruluk payı olanlar da var tabii;
bu adaleti ve hakkaniyeti bozan, bozmak isteyen, bunun için çaba gösteren belli
gruplar da var. E bunu gören halk, bunu gören taraftarlar bu sefer diyor ki:
Bu lig hakkaniyetli oynanmıyor, adaletli oynanmıyor. Bu sefer
karşı tarafa husumet ve düşmanlık oluşuyor. E peki, biz
futbolu tarif ettik, sporu tarif ettik, bir eğlence olduğunu, bir
sanat olduğunu söyledik; eğer bunu düşmanlık aracı
olarak kullanacaksak bunun adı spor olmuyor, futbol olmuyor; keyif
almıyorsak, seyrederken zevk almıyorsak bunun adı spor
olmuyor.
Biliyorsunuz, evde anne baba var, çocuklar var; baba
başka takımı tutuyor, anne başka takımı tutuyor,
çocuklar başka takımı tutuyor. Maç seyrediliyor,
eğleniyorlar, birbirlerini kızdırıyorlar, güzel bir zaman
geçiriyorlar ama biz bundan uzaklaştık. Burada buna parmak basmak
istiyorum.
Bütün kulüpler bizimdir. Hassas günler
geçirdiğimiz bu dönemde, hangi takımı tutarsak tutalım, biz
spor yoluyla bütünleşip tekrar birlikte, ortak hareket edebiliriz. Zaten
sporun ve futbolun evrensel felsefesi de budur.
Şimdi, bir örnek vereyim: Elâzığ,
Malatya depreminden hemen sonra -tahmin
ediyorum 3üncü gün olması lazım- Malatyaspor-Trabzonspor maçı
vardı. Federasyon da doğal olarak maçı erteledi. Neden erteledi?
Enkazın altında insanlar var, Türkiye seferber olmuş, ülke
seferber olmuş, hava soğuk; o insanları, canlı
insanları kurtarmaya çalışıyoruz, ölülerimizi
çıkarıp defnetmeye çalışıyoruz. Federasyon da
maçı erteledi. Kıyamet koptu Türkiyede Bu maç niye ertelendi? O
kulüp demeç veriyor, öbürü demeç veriyor: 3 puan alacaktık, 5 puan
verecektik, şampiyon olacaktık.
Anlatmak istediğim şu: Enkazın
altında yüzlerce insanımız var, ölülerimiz var, canlı
çıkarmaya çalıştıklarımız var; burada 3
puanı, şampiyonluğu konuşuyorlar. Lanet olsun o 3 puan da o
şampiyonluk da. Yani biz insani değerlerimizi kaybetmeye
başladık. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
O yüzden, bir örnek vereceğim: Rahmetli Metin
Oktayın, Galatasarayın ve Türk futbolunun efsanesinin jübile
maçı var. Maçta ezelî rakibi ve dostu Fenerbahçeyle oynuyor. İlk
yarı maç oynanıyor, ikinci yarı rahmetli Can Bartu,
Fenerbahçenin efsanesiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sancaklı, ben size bir
saat süre vereyim; bizi, Genel Kurulu iyice rahatlatın böyle.
Bir dakika daha ekleyelim.
Buyurun.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Çok teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
Rahmetli Metin ağabey ilk yarı
Galatasarayda oynuyor, Can ağabey de Fenerbahçede oynuyor; 2si de kendi
takımlarının efsaneleri. Devre arasında Can Bartu ile Metin
Oktay formaları değişiyor; Can Bartu Galatasarayda oynuyor,
Metin Oktay da Fenerbahçede oynuyor. Düşünün ki nezaketi, düşünün
ki
İşte, burada biraz daha yaşça büyük ağabeylerimiz var;
eskiden ortak seyrediliyordu maçlar, tribün ayrımı da yoktu, hep
beraber maç seyredilip gidiliyordu. Şimdi, gelinen noktada ise büyük bir
kaos var.
Hafta sonundan tedirgin olmayan kimse var mı?
Benim burnuma kötü kokular geliyor, onun için bu konuşmayı yapmak
istedim.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Hocam, kim getirdi bu
duruma?
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Birileri
kaşıyor, bilerek kaşıyanlar var ama büyük bölümümüz de
bilmeden bu işe alet oluyoruz. Allah korusun, ben bir, bir buçuk sene önce
bu kürsüden dedim ki: Bu futbol işini düzeltmezsek; bu kulüpleri, bu
anlayışı, bu sistemi kurmazsak futbol terörü geliyor.
Aslında söylemek istemediğim kelimeler bunlar. Futbol terörü
geliyor. dedim, çok anlaşılmadı ama şu anda
aldığımız duyumlar, kokular
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Sancaklı.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Ben rahatsızım arkadaşlar; bir
sporsever olarak, bir milletvekili olarak, bir vatansever olarak, ülkesini
seven birisi olarak ben bu işten tedirginim ve rahatsızım.
Türkiye şu anda zor günler geçiriyor.
Suriyede, Libyada, birçok coğrafyada beka mücadelesi veriyoruz; bunu
verirken birileri futbol üstünden bu terörü kaşıyabilir ve bize
sıkıntı yaratabilir. Onun için, herkes, kendi
takımıyla ilgili olsun, rakip takımla ilgili olsun,
konuşurken ederken biraz daha dikkatli olmalı.
Hafta sonu oynanacak olan hem Fenerbahçe-Galatasaray
hem Beşiktaş-Trabzonspor maçlarında da bütün
takımlarımıza başarılar diliyorum. Ek süre
verdiğiniz için de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
(MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin
çerçeve 24üncü maddesiyle 6361 sayılı Kanuna eklenen geçici
6ncı maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
(3) Bu maddede öngörülen sürelerde asgari
ödenmiş sermayelerini artırmayanların faaliyet izinleri iptal
edilir.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
İstanbul İstanbul Kırıkkale
Fehmi Alpay
Özalan Oğuzhan
Kaya Recep Özel
İzmir Çorum Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Takdire bırakıyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçeyi
okutalım efendim.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
biraz sessiz olalım lütfen.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Şuna bak!
Burası Kızılay Meydanına döndü Sayın Başkan. Bu
ne yahu!
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bazen sesler yükseliyor ve Meclisin de gerçekten düzenini bozuyor.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bu ses değil Sayın Başkanım. Bu, mutat bir
ses değil yani.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Adalet ve
Kalkınma Partisinin kendi getirdiği önergeye saygısı yok
yahu!
BAŞKAN Arkadaşlarımızın
dikkatli olmasını rica ediyorum. Sık sık uyarmaktan da
büyük bir üzüntü duyuyorum değerli arkadaşlarım.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede faktoring şirketlerinin asgari
ödenmiş sermayelerinin 1 yıl içerisinde artırılması ve
Kurula bu süreyi iki yıl geçmemek üzere uzatabilme yetkisi öngörülmüş
olup önergeyle, bu süreler içerisinde sermaye artırımını
gerçekleştirmeyen şirketlerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesi
düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 25inci madde üzerinde
3 önerge bulunmaktadır. Önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin
25inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Dersim
Dağ Garo
Paylan
Muş Diyarbakır Diyarbakır
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Kemal
Peköz Kemal
Bülbül
İzmir Adana Antalya
Rıdvan
Turan
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Muş
Milletvekilimiz Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün birkaç üzücü olaya
tanıklık ettik. Bunların başında, Almanyada
yaşanan, insanın kanını donduran ırkçı
saldırı geliyor. Almanyanın ırkçılık üzerine
yaşadığı bu kadar acıdan sonra, 21inci yüzyılda
buna tanıklık etmemiz gerçekten çok üzücü. Ama şunu iyi
biliyoruz: Sonuçta, ırkçılık kendiliğinden ortaya
çıkan bir şey değil, ırkçılığı
sistemler yaratır, sistemler besler. Irkçılık
karşısında etkin bir mücadele olmadığında da
aslında hiç beklemediğiniz yerde, birden bire
karşınıza çıkabilir.
Ülkemizde de aslında ırkçı
yaklaşımlar oldukça yaygın ve ne yazık ki bu
ırkçı yaklaşımlar, milliyetçilik kisvesi altında
pazarlanıyor ve milliyetçilik olarak da topluma anlatılmaya,
yedirilmeye, toplumun ana karakteri hâline getirilmeye
çalışılıyor. Eğer toplumdaki
farklılığı zenginlik olarak görmezseniz ve farklılıkları
birbirinin karşısına konumlandırırsanız en
nihayetinde, o zaman toplumsal barışı baltalar, ortak
geleceği, ortak yaşam taahhüdünü de yok edersiniz.
Çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı ülkemizde
hâlâ bu zenginliği kapsayacak bir demokratik yapının
kurulmamış olması, demokratik bir rejimi inşa edememiş
olmamız da trajik bir durumdur ve hepimizin bunda sorumluluğu
olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor.
Tabii, bu karşıtlaştırma
politikası en fazla da AKP eliyle yürütülüyor çünkü AKP, 7 Haziran 2015ten
beri yüksek dozda karşıtlaştırma, toplumu
karşıtlık üzerinden konsolide etme, seçmeni konsolide etme
siyasetini birebir yürütüyor. Bu ayrıştırma
politikasının ve toplumun bir kesimini, özel olarak da Kürtleri yok
sayma politikasının bugün bizi getirdiği yer Suriye
savaşındaki batak değerli arkadaşlar. Evet, sırf
Kürtler Suriyede bir statü sahibi olmasınlar diye, sırf Nusayri olan
Esad iktidarda olmasın, onun yerine İhvancı bir iktidar gelsin
diye ya da ortalık toz dumanken sınırları defakto olarak
genişletelim diye Suriye savaşına girildi. Emevi Camisinde
namaz kılma hülyası bugün için İdlibde bizi bir batağa
saplamış durumda. Evet, bu batağı daha da derin olarak
görmemiz gerekiyor.
Şimdi, İdlibten haberler geldi. Rusya bir
hava saldırısı gerçekleştirmiş, 2 asker
yaşamını yitirmiş, 5 asker yaralı. Tabii, bunlar henüz
teyit edilmiş rakamlar değil, belki de daha fazla. O zaman buradan bu
Meclisin şunu sorma görevi yok mudur? Bu askerler niçin ölüyor? Kimin için
ölüyor? Bu askerler İdlibde niçin bulunuyor? Bu askerler İdlibde
neyi koruyor? Kimi koruyor? Bu soruları sormadan, bu sorulara yanıt
oluşturmadan, sanırım sadece burada
başsağlığı ve taziye dileklerinde bulunarak bu ülkenin
sorunlarını çözemeyiz.
Meclisin en önemli görevi, ülkenin
sorunlarını tartışarak bir uzlaşı kültürüyle
çözmektir ama ne yazık ki şu anda adı konulmamış bir
fiilî savaşın içerisinde olan Türkiye, bugün burada
bankacılık düzenlemelerini konuşuyor ve AKPnin
finansını nasıl yapacağına dair bir tartışma
yürütmek zorunda kalıyor. Sanırım, bunun herkes
açısından çok üzücü bir durum olması gerekir, en azından
Türkiye halkları ve bizim açımızdan gerçekten utanç
duyulması gereken bir tablodur.
Bir de bu savaşın meşruluğuna
dair bir tartışma yürütmemiz gerekir. Bakın, siz şu anda
İdlibde çıkardığınız sınır ötesi
operasyon tezkeresiyle bulunuyorsunuz. Yani bu Meclis bir savaş
kararı vermedi, bu Meclisten bir savaş tezkeresi geçmedi ve defakto
olarak, fiilî olarak yürütülen bir savaş var. Bu, hem Anayasanın
hiçe sayılmasıdır, hem de uluslararası sözleşmelerin
hiçe sayılmasıdır. O zaman, bir savaş mı yürütmek
istiyorsunuz, buraya gerekçeleriyle beraber getireceksiniz ve bütün Türkiye
halkı sizin nasıl Suriye batağına girdiğinize, bütün
ülkeyi nasıl kan gölüne çevirmek istediğinize bir kez daha
tanıklık edecek.
Şimdi, Rusya sizin askerlerinizi, Türkiye'nin
askerlerini vuruyor ama sizin buna karşı hiçbir savunma gücünüz yok.
Şimdi, ne istiyorsunuz? NATOdan Patriotları Hataya
konuşlandırmasını istiyorsunuz. Peki, o zaman soralım:
Bir zamanlar Putine yaranmak için aldığınız S-400lere ne
oldu? Sanırım, sarayın müze bölümünde sergilemeyi
düşünüyorsunuz. Ya da Mersin Akkuyudaki inşaatı, Akkuyudaki
tesisin yapım işini nasıl yapacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Yani en nihayetinde, günün sonunda
karşılaştığımız tablo şudur: Bir
taraftan siz ABDnin, NATOnun Rusyayla olan çelişkilerini kullanıp
kâh Rusyaya yanaştınız, kâh ABDye, NATOya
yanaştınız ama en sonunda bu ülkeyi bir savaşın
içerisine çektiniz ve bu savaşın sahada durduğu gibi
olmayacağını; bütün ülkeye, bütün bölgeye yıkım
getireceğini, acı getireceğini, yeni göç dalgası
getireceğini görmek için de kâhin olmaya gerek yok.
Son bir sözü de Ana Dili Günü için söyleyelim: Bu
ülkede keşke bütün diller özgürce konuşulsaydı ve burada
simultane tercümanlık sistemi olsaydı, hepimiz kendi ana dilimizle
birbirimize derdimizi anlatsaydık. Ben bu anlamda
(x)
diyorum yani Dünya Ana Dili Günü kutlu olsun diyorum ve 23 Şubat tarihinde
yapacağımız 4üncü Büyük Olağan Kongremize bütün
halklarımızı davet ediyorum. Eşitlik, özgürlük,
barış ve demokrasi; gelin, hep beraber yürütelim bu mücadeleyi, omuz
omuz verelim ve Türkiyeyi aydınlık geleceğe çıkaralım
diyorum.
Selamlar, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarında alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) O bir
cümleyi de kâğıttan okuyorsun.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
. Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmalarda
ayrıştırma üzerine bir politikamızın olduğundan
bahsediliyor. Biz, Türkiyede en fazla vilayetten milletvekili çıkaran bir
partiyiz yani ülkenin sadece doğusunda, sadece batısında ya da
sadece belli bir bölgesinde olan bir parti değiliz. Türkiyede 79 ilden
milletvekili çıkaran tek partiyiz. Dolayısıyla Türkiyenin
kuşatıcı partisidir Adalet ve Kalkınma Partisi.
İkinci konu: Kürt
düşmanlığından bahsediliyor. Değerli arkadaşlar,
bizim milletvekillerimiz de var, parti teşkilatlarımız var,
akrabalıklarımız var. Bizim Kürt
düşmanlığı diye bir tabiri kabul etmemiz asla mümkün
değildir. Düşmanlığımız var;
düşmanlığımız hem Kürtlerin hem de Türklerin
azılı düşmanı PKK düşmanlığıdır,
ona destek olanlara karşı olan hasmane tutumumuzdur. Bizim
tavrımız çok nettir.
Bu ülkenin 83 milyon vatandaşının
-Kürt olmuş, Türk olmuş veya başka bir etnik kökenden
olmuş- bizim nazarımızda hiçbir ayrımı yoktur.
Türkiyenin yürüttüğü operasyonların tek bir amacı vardır;
Türkiyenin birlik, beraberlik ve bütünlüğünü muhafaza etmek,
geleceğini, istikrarını ve güvenliğini sağlamak ve bu
ülkede yaşayan 83 milyon insanın -sadece bir bölgenin değil,
sadece bir şehrin değil, ülkenin tamamının- güven içinde
yaşamasını temin etmek.
Bir de şu konu var: Sermaye
piyasalarını bizim nasıl geliştireceğimizle
alakalı bir teklif bu; eleştirilebilir. Tabii ki ben şunu arzu
ederim, denir ki: Öyle değil, siz bu şekilde geliştiremezsiniz,
şöyle geliştirirsiniz. Bunu beklerim.
Şimdi Teklif, AK PARTİnin finansını
nasıl yapacağıyla alakalı bir kanun teklifi.
Arkadaşlar, burada AK PARTİyle alakalı ya da başka bir
partiyle alakalı en küçük bir kelime geçiyorsa biz bu teklifi geri
çekeceğiz ve Meclis çalışmalarını
sonlandıracağız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
Sayın Bülbül, buyurun.
50.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin 176
sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, konuşmasını yapan HDPli hatip, Almanyada
gerçekleşen ve 5 vatandaşımızın hayatını
kaybetmiş olduğu menfur, ırkçı terör saldırısından
dolayı üzüntülerini ifade ettikten sonra,
ırkçılığın Türkiyede de oldukça yaygın
olduğunu ifade etmiş ve bunun milliyetçilik kılıfı
altında yutturulmaya çalışıldığını dile
getirmiştir.
Bu açıklamaları kesinlikle ve
şiddetle reddediyoruz. Türkiyede, Türk milletinde ırkçılık
denilen hastalık Allaha şükürler olsun bugüne kadar zuhur
etmemiştir. Bu, önemli bir millî haslettir, millî bir özelliktir, bir
vasıftır, yüksek bir özelliktir. Şimdi bunun altını
çiziyorum.
Türkiyede Irkçılık nedir?
Ötekileştirme nedir? diye sorulursa herhâlde, Türkiyenin belli bir
bölümünü kürdistan olarak ifade etmektir; herhâlde, Türkiyede 81 ilimizden
hangilerinin olduğunun belli olmadığı hâlde, hangi iller
olduğunu söylemeden Kürt illeri diye belli illeri ayırarak belli
bir etnik yapıya, mezhepsel yapıya hasrederek Türkiyeyi parça parça,
Türkiyeyi farklı bir yapıda göstermeye çalışmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Veyahut da
toplumumuzun içerisinde herhangi bir düşmanlık
olmadığı hâlde, kimin nereden, hangi etnik kökenden, hangi
mezhepten olduğu konusu hiç önemli olmamasına rağmen,
toplumumuzda sanki bunlar çok önemliymiş ve bu konuda ciddi bir
ayrışma varmış gibi göstermeye çalışmaktır
herhâlde Türkiyede ırkçılık yapmak. Bunu şiddetle
reddediyoruz.
Bizim milliyetçiliğimiz insan sevgisine
dayanır, ortak geçmişe, ortak dile, kültür birlikteliğine ve
mensubiyet şuuruna dayalıdır. Burada etnik, mezhepsel bir
ayrım veya bu noktada bir önceleme söz konusu değildir. Kendimizi bir
başkası üzerinden tarif etmeyiz, kendimize bir düşman yaratma
hevesi içerisinde değiliz, biz kendimizin ne olduğunu biliriz,
başkasını ötekileştirme veya ayrıştırma gibi
bir tavır içerisinde olmayız. Türk milliyetçiliği, bu
memlekette, Türk milleti açısından birleştiricidir,
bütünleştiricidir, kucaklayıcıdır. Bunun böyle bilinmesini
arzu ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sarfınazar
ettim.
BAŞKAN Peki.
Sayın Oluç, buyurun.
51.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle şunu söyleyeyim; Milliyetçi Hareket
Partisiyle ilgili bir konuşma yapılmadı hatibimiz
tarafından.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçilikle
ilgili olduğu için
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamam. Yani
önce onu tespit edeyim.
İkincisi: Evet, milliyetçi bir tek Milliyetçi
Hareket Partisi değil Türkiyede, kendilerine milliyetçi diyen
başka gruplar da var. Dolayısıyla genel olarak bir eleştiri
yapıldığı zaman ya da bu kavram
kullanıldığı zaman bunu doğrudan doğruya üstünüze
alınmanız gerekmiyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Siyasi program
olarak bizde.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamam, siz öyle
iddia ediyorsunuz ama sizin dışınızda olanlar da var.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Hiç
kimse üstüne alınmasın mı?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla Türkiyede zaman zaman ırkçı galeyanlar ortaya
çıkıyor, bu tür linç girişimleri oluyor, bunu hepimiz izliyoruz,
görüyoruz, bunların olmaması için hep birlikte bir mücadele veriyoruz
ve bunları sakinleştirmeye çalışıyoruz çünkü
farklılıkların bir arada bulunmasının hepimiz için bir
zenginlik olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu açıdan bakmak
gerekiyor meseleye. Ona bir kez daha işaret edeyim.
Bir de polemiğini yapmak için değil ama
kayıtlara geçsin diye son bir şey söylemek istiyorum: Biz, evet
kürdistan coğrafyası lafını kullanıyoruz, bunun
tarihsel, sosyolojik ve kültürel bir arka planının olduğunu
düşünüyoruz ve kullanmaya devam da edeceğiz ama -bu, şimdi
tartışarak aşabileceğimiz bir konu olmadığı
için- Sayın Grup Başkan Vekili bunu bir ırkçılık
kavramıyla birlikte ele aldı, bunu tabii ki kabul etmiyoruz, bunun
tarihsel, sosyolojik ve kültürel bir arka planı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Oluç, ondan sonra devam edelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Bunu da burada ya da bir komisyon kurarak da her
yolla tartışmaya da hazırız sonuç itibarıyla ama bunu
bir ırkçılıkla değerlendirmeyi biz de asla kabul etmiyoruz.
BAŞKAN Peki.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 25inci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 25- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(1) Halka açık ortaklıkların
birleşme, bölünme işlemlerine taraf olması, tür
değiştirmesi, imtiyaz öngörmesi veya mevcut imtiyazların kapsam
veya konusunu değiştirmesi gibi yatırımcıların
yatırım kararlarının değişmesine neden olacak
ortaklığın yapısına ilişkin temel işlemler bu
Kanunun uygulanmasında önemli nitelikte işlem sayılır.
Kurul, önemli nitelikteki işlemleri, önemlilik ölçüsü de dâhil olmak üzere
bu nitelikteki işlemlerde bulunulabilmesi veya kararların
alınabilmesi için uyulması zorunlu usul ve esasları, halka
açık ortaklıkların niteliğine göre belirlemeye yetkilidir."
İmam
Hüseyin Filiz Yasin
Öztürk Feridun
Bahşi
Gaziantep Denizli Antalya
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Ahmet Kamil
Erozan
İzmir Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Filiz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 25inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş
olduğu önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
25inci maddeyle, 6362 sayılı Sermaye
Piyasası Kanununun 23üncü maddesinin birinci fıkrası
değiştirilerek ortaklıkların önemli nitelikteki
işlemlerini düzenleyen hüküm kapsamı daha sade ve
anlaşılır hâle getirilmektedir, bu değişiklik
uygundur.
Değerli milletvekilleri, bugün İdlibde
şehit düşen 2 yiğidimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
ve Türk milletine başsağlığı diliyorum, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Diyanet
İşleri Başkanlığının
yayımladığı Aile dergisinde yer alan Tasarruflu pazar
alışverişi nasıl yapılır?
başlıklı yazıda Ucuza almak için akşam saatlerini
bekleyin. tavsiyesinde bulunulmuş, dalga geçmiş gibi. Hiç pazara
gitmemişler anlaşılan. Gitseler zaten, fakir fukaranın,
emeklinin, dar gelirlinin, olabilecek indirim beklentisiyle akşam
saatlerinde alışveriş yaptıklarını görür, yine de
filelerini dolduramadan ancak tadımlık miktarda sebze meyve aldıklarına
şahit olurlardı.
Değerli milletvekilleri, halkımız
gerçekten zor durumda, yapılan zamların altında geçimini zor
temin etmekte, maksimum tasarrufla yaşamaktadır. Diyanetin
Tasarruflu pazar alışverişi nasıl yapılır? diye
akşam saatlerini göstermesini, kıt kanaat geçinen halkımız
açısından doğru bulmuyorum.
Ayrıca, Diyanet İşleri
Başkanlığının son zamanlardaki faizle ilgili
çelişkili görüşleri de kurumun saygınlığına gölge
düşürmektedir. Yüz yıllık bir geçmişe sahip bulunan bu
kurumun, gereksiz ve çelişkili beyanlarla zayıflatılması
yanlıştır.
Değerli milletvekilleri, tasarruf
kavramı toplum hayatımızda, ülkemizin ekonomik hayatında
çok fazla önemsenmesi gereken bir anlayıştır. Varlıklı
olanlarımız ve kamudaki yöneticilerimiz bu kavrama, maalesef, fazla
aşina olmasalar da tasarruflu yaşamak ya da tasarruf etmek ülke
ekonomisi için önemlidir. Türkiyede enerjide, meyve sebzede, ekmekte, suda
israf öyle boyutlardadır ki Türkiye İsrafı Önleme
Vakfının hazırladığı rapora göre, bir yılda
millî gelirin yüzde 15ine ulaşmaktadır.
Yine, rapora göre günde 6 milyon ekmek de çöpe
gitmektedir. Bu, korkunç bir rakamdır.
Değerli milletvekilleri, ekonomisi
gelişmiş, kişi başına düşen millî geliri çok
yüksek sıralarda olan ülkelerde israftan bahsedemezsiniz. Örnek vermek
gerekirse, kişi başına düşen millî geliri 54 bin dolar olan
İsveçte jileti bile çöpe atmıyorlar, geri dönüşüme
gönderiyorlar. Ha, bu arada Ankara Büyükşehir Belediyesinin berberlere
kullanılmış jiletleri toplamaları için kutu
dağıttığını duydum; çok güzel bir teşebbüs,
Sayın Başkan Mansur Yavaşı tebrik ediyorum, diğer
belediyelerimize de örnek olmasını diliyorum. Tekrar İsveçe
dönersek, bazı üniversitelerin binaları İsveçte kiralıktır.
Öğretim üyelerinin odaları 1 masa, 2 sandalye ve 1 kitaplık
sığar ölçüdedir.
Değerli milletvekilleri, bir de bize
bakın, tam tersi. Ekonomik ömrü dolmadan yıkılan binalar,
yöneticilerin zevklerine uymadığı için değiştirilen
mefruşatlar, makam araçları, kiralanan lüks arabalar, özellikle
taşrada yapılanlar; insan çileden çıkıyor. Soran yok tabii,
Sen bunu niye değiştirdin? diyen de yok; Sayıştay
vardı, artık onun raporlarını da değerlendiren yok. O
kadar çok alanda israf ve tüketim yapmaktayız ki saymakla bitmez.
Gariban vatandaşlarımıza tasarrufun
nasıl yapılacağını öğütleyen Diyanet başka
konulara dokunsa, mesela sonuçları gerçekçi bir şekilde hesaplanmadan
aceleyle hazırlattırılan projelerle araç geçiş garantisi
verilen köprüler, yolcu garantili havalimanları ve hasta garantili
şehir hastaneleri için hazineden milyarlar ödenmesine sebep olan ilgililer
ve yetkililere bir tavsiyede bulunsa; devletin imkânlarını şahsi
gelecekleri için kullananlara, yetim hakkını yani kamunun
parasını sanki birinin parasını başka birine
harcıyormuşçasına tüketen vurdumduymazlara bir tavsiyede bulunsa
isabetli bir iş yapmış olur.
Değerli milletvekilleri, israfı önlemenin
en önemli yolu eğitimdir. Eğitimin düzeyi ile israf ters
orantılı olarak gitmektedir. Eğitim, gerçeklerin
öğretilmesi değildir, düşünmek için aklın eğitilmesidir
diyor Einstein. Akıl, düşünmeye yönlendiremiyorsa yapacak bir
şey yok demektir.
Değerli milletvekilleri, bir toplumda kamunun
parasını harcarken hâkim olan anlayış, kendi
paranızı kendinize harcamak şeklinde olmalıdır. Bunun
için de liyakatli, ahlaklı ve dürüst olmak ve aynı zamanda liyakatli,
ahlaklı ve dürüst kadroları iş başına getirmek
şarttır; aksi takdirde, sorumluluktan kaçamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Filiz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, Küçük harcamalardan sakının, ufak bir
delik koskoca bir gemiyi batırmaya yeter. diyor Benjamin Franklin.
Kuran-ı Kerimde Araf suresi 31inci ayette İsraf etmeyin çünkü
Allah israf edenleri sevmez. denilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Sevgili
Peygamberimizin Bir ırmaktan abdest alırken bile suyu israf
etmeyiniz. sözüyle konuşmamı tamamlıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.(İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 25- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanununun 23 üncü maddesinde bulunan birinci fıkra
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(1) Halka açık ortaklıkların
birleşme, bölünme işlemlerine taraf olması, tür
değiştirmesi, imtiyaz öngörmesi veya mevcut imtiyazların kapsam
veya konusunu değiştirmesi gibi yatırımcıların
yatırım kararlarının değişmesine yol açacak
ortaklığın yapısına ilişkin temel işlemler
bu Kanunun uygulanmasında önemli nitelikte işlem sayılır.
Kurul, önemli nitelikteki işlemleri, önemlilik ölçüsü de dâhil olmak üzere
bu nitelikteki işlemlerde bulunulabilmesi veya kararların
alınabilmesi için uyulması zorunlu usul ve esasları, halka
açık ortaklıkların niteliğine göre belirlemeye yetkilidir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Emine Gülizar
Emecan
Antalya Konya İstanbul
Neslihan
Hancıoğlu Sibel
Özdemir Atila
Sertel
Samsun İstanbul İzmir
Mahmut
Tanal Suzan
Şahin
İstanbul Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Hatay
Milletvekilimiz Sayın Suzan Şahin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli üyeler; yine yüreğimiz dağlandı,
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Varlık Fonu, 2016da, Türkiyede
ekonomik büyümeye katkı ve kaynak sağlamak amaçlarıyla kuruldu.
Böylece, AKP Hükûmetinin Türkiyeye dayattığı bilinmezlerine bir
yenisi daha eklenmiş oldu. Yabancı ülkelerden borç alması çok
zorlaşan Türkiye'de, Varlık Fonuyla Ziraat Bankası, ÇAYKUR gibi
kamu kuruluşlarının varlıkları sermaye olarak
gösterilecek ve yeni faizle borç alınacak, kamu kurumları ipotek
sayılacaktı. Diğer ülkelerdeki varlık fonları,
genellikle cari fazla üreten veya ticari mal geliri olan, petrol üreticisi
ülkelerin sağladıkları döviz rezervindeki artışı
değerlendirmek adına işlettikleri fonlardır, kamu
birikimlerini daha korunaklı yerlerde değerlendirmek için
kurulmuşlardır. Türkiyede ise durum bunun tam tersidir.
Gelişigüzel hayata geçirilen ve zarar eden projelere bu kamu
kuruluşlarının sermayesini kullanıp batıracak yanlış
fon politikanızla, Türkiyeye yeni dış borç bulmak adına
millî varlıklarımızı ve cumhuriyet
kazanımlarımızı rehin bırakacaktınız.
Arkadaşlar, eğer ülkenin fazla
kaynağı varsa, bu fazla kaynak Varlık Fonuyla geleceğe
aktarılır. Oysaki Türkiyede cari açık var, tasarruf zayıf,
kuruluşların kârları ve vergileri bütçeye aktarılmayıp
fona aktarılırsa bütçe açığımız daha da artar ki
öyle de oluyor; bu da gösteriyor ki Varlık Fonunun yönetiminde ciddi
sorunlar var. Bugün gelinen noktada, Varlık Fonuna devredilen
şirketlerin açıkladığı yüksek zararlar gözler
önündedir.
Sayıştay raporlarına göre, fondaki
bazı şirketlerin hesaplarında usulsüzlükler tespit edilirken
bazı ihalelerin ise adrese teslim yapıldığı ortaya
çıktı. Varlık Fonu, amaçlandığı gibi ilave
finansman yaratamadı. AKPnin iş bilmez, başarısız
dış politika hamleleri, ülkede bağımsız
yargının kalmaması, totaliter baskıcı tek adam rejimi
ve özgürlük alanlarının daraltılması, Türkiye ekonomisine
kimsenin güvenmemesi sonucunu doğurdu. Yabancı
yatırımcı Türkiyeden uzaklaştı. Varlık Fonunda
olan çok kıymetli varlıklarımıza rağmen kredi bulamaz
hâle geldik. Şimdi de kalkmış Bari gidip bizim Ziraat
Bankasından, Halk Bankasından Fona sınırsız kredi
alalım. diyorsunuz. Hani dış kaynaktan gelen krediler? ÇAYKUR,
Fona devredildiğinden beri üst üste zarar etti. Hani Fondaki
şirketlerin kârlılığı? Hani kamu yararı? Tüm
bunlar yoksa Varlık Fonunun varlığına da gerek yok.
Görüldüğü gibi, Varlık Fonu amacına
ulaşamamıştır.
Kara delik hâline gelen bütçe
açığını kapatmak için Merkez Bankasının,
hazinenin kaynaklarına el uzatan politikalarınız artık
sınıra dayandı. Yolsuzluk ve israflarınızla
çıkardığınız ekonomik krizi çözmek yerine daha çok
borç peşinde koşarak yol almaya çalışmanız bir çözüm
değildir. Varlık Fonunun sınırsız
borçlanmasını sağlamanız, bünyesindeki bankaları
istediğiniz firmalara, yatırımlara veya projelere yasal
sınırları aşan borç kaynağına çevirmeniz yeni
iktisadi ve siyasi krizler doğuracaktır.
Değerli üyeler, Türkiye Cumhuriyeti,
borçlanmalarını hazine üzerinden yapar ve belirlenmiş limitlere uymak
zorundadır. Ülkeyi ben yönetiyorum, istediğim gibi
borçlanırım. demek, Türkiye'nin bütün geleceğini ipotek
altına almak demektir. Özel kanunla korunan Fon sınırsızca
borçlanacak, Sayıştay dahi denetleme yapamayacak; bilanço yok, hesap
verme yok, kâr-zarar veya harcadığı paralar gizlilik
kapsamında; niçin? Kurulduğundan bu yana yayınlanan bir rapor
yok, şeffaflığa da ihtiyaç duyulmuyor. Varlık Fonu
değil, bildiğiniz örtülü ödenek. Boşuna adına Varlık
Fonu demiyorsunuz, şu kesin ki birilerini illa varlıklı
yapacaksınız. Borçlanacak, gelecek nesillere varlık yerine borç
bırakacaksınız. Bunu da siyasi ikballeriniz ve
doymazlığınız nedeniyle günü kurtarmak için yapacak,
yarınları düşünmeyeceksiniz; yanlış ve yazık.
Rant projeleriniz için Fondan tahvil çıkaracak, bankalara koyacak ve yüzde
25lik borçlanma limitine takılmadan yüzde 100üne kadar tahvil
çıkarabileceksiniz. Bu düzenlemenin talan ve keyfîliğinize perde
olacağını sanıyorsunuz. Her şey ortada, bu millet rant
hırsınızı yönetemediğinizi de görüyor. Milleti
kandırmaktan vazgeçin artık.
Sayın üyeler, Varlık Fonuna
sınırsız kredi açabilir hâle getirilen kamu
bankalarının da Varlık Fonunun da sahibi aynı yani hazine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Şahin.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Yönetim Kurulu
Başkanı Cumhurbaşkanı, Başkan Vekili Hazine ve Maliye
Bakanı damat. Ziraat Bankasının yüzde 100üne sahip olan
Varlık Fonu sanki saraya bağlı bir holding ve holdingin sahibi
kendi bankasından sınırsız kredi alacak. Niçin? Kanal
İstanbul gibi rant projelerini finanse etmek için. Varlık Fonunu
büyük bir borç yükü altına sokmaya, ülkeyi yeni bir Düyun-ı Umumiye
tehlikesi altına almaya kimsenin hakkı yoktur; artık yeter,
kendinize gelin. Vatandaşın sırtına bindirdiğiniz zam
ve vergilerle beslenen kaynakları babanızın malı gibi
kullanamazsınız. Millet açım diye bağırıyor,
kendini yakıyor; vatandaş işsiz, borçlu; torba yasada millete
bir şey yok. Bankaları da emrinize alacaksınız; keyfî
uygulamalarınıza dayanak yaratma peşinde olduğunuz
gerçeğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkan, bitiriyorum, selamlayayım.
BAŞKAN Buyurun.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Kamu
bankalarını örtülü olarak hortumlayan, varlıkları
artıran değil varlıkları yağmalayan, mali disiplin ve
güveni yok eden, şeffaflığı ortadan kaldıran bu yasa
teklifinin siyasi ve ekonomik krizi daha da derinleştireceğini
görüyoruz.
Hükûmeti bir kez daha uyarıyor ve
vatandaşın vergilerini siyasi ikballeriniz uğruna hiç etmemeniz
ümidiyle bu düzenlemeleri reddediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 26ncı madde
üzerinde 3 önerge bulunmaktadır. Önergeleri okutup
aykırılık sırasına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Dersim
Dağ Garo
Paylan
Antalya Diyarbakır Diyarbakır
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Kemal
Peköz Rıdvan
Turan
İzmir Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekilimiz Sayın Kemal Bülbül.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; herkese iyi akşamlar.
Öncelikle, Almanyada gerçekleşen, ne
yazık ki insanlarımızın katledilmesine yol açan
ırkçı, faşist saldırıyı kınıyorum.
Avrupa hükûmetlerinin eğitim politikası, erdem politikası,
felsefe politikası üretememe politikası karşısında
Avrupadaki insan hakları kuruluşlarını, sivil toplum
örgütlerini Erasmusların, Da Vincilerin, Giordano Brunoların,
Jean-Paul Sartreların, Karl Marxların, Sokrateslerin mirasına
sahip çıkmaya ve Avrupayı, yeni bir Rönesansa, yeni bir
varoluşa ve bu kapitalist kuşatmadan kurtarmak için insan
hakları ve özgürlükler mücadelesine davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, İdlibde ortaya
çıkan sonuç: İdlibde bulunmanın yanlış olduğunu,
Libyada bulunmanın yanlış olduğunu
Ne yazık ki 2 eve
yine ateş düştü, ne yazık ki 2 asker can gitti; bu,
İdlibde, Libyada, yurdun dışında herhangi bir sebeple
-hangi sebeple olursa olsun- bulunmanın meşru ve doğru
olmadığını gösteren acı bir sonuçtur, oradan çekilmeyi
gerektiriyor.
Bu arada bizimkilerin dikkatinden kaçan çok ilginç
bir şey oldu, Diyanet İşleri
Başkanlığının Fransadaki Din Hizmetleri
Ataşeliğiyle ilgili hesaplarının tamamı donduruldu. Bu
niye oldu acaba? Bu sorunun üzerine de gitmek lazım. Biraz önceki bir milletvekili
konuşmacımızın ifade ettiği şey çok önemli.
Bakınız, Diyanet İşleri Başkanlığı
fetva veriyor, diyor ki: Pazara akşam gidin. Şöyle bir fetva
vermiyor: Pahalılık kötüdür, yoksulluğa karşı
mücadele edin, dayanışma içinde olun, millî geliri iyi
paylaşın, ekonomiyi düzeltin. fetvası vermiyor ya da
açıklaması yapmıyor, pazara akşam gitme önerisinde
bulunuyor.
Şimdi, dün burada sözleşmeli
öğretmenlerle ilgili konuştuk.
Millî Eğitim Komisyonu üyesiyim; mesajlar geliyor, telefonum kilitleniyor,
sözleşmeli öğretmenler ve rehabilitasyonlarda çalışan
öğretmenler İmdat! diyorlar; bunu tekrar dile getirmek
durumundayım.
Bankacılık Yasasına gelince,
Türkiyede bir ekonomik model değişikliğine mi gidiliyor?
Yeniden bir devlet kapitalizmi mi inşa ediliyor? Yeniden bir tek adam
kapitalizmi mi inşa ediliyor? Vaktiyle Amerikadan devşirilen ve
ekonomist olduğu iddia edilen bir Başbakan, Türkiyedeki ekonomik
modele sosyalist model demişti. Şimdi, Türkiyede yeniden merkezî
devlet eliyle yürütülen, devlette tekelleşmiş ve devlet şahsında
da tek adamda tekelleşmiş bir bankacılık modeli ve bir
ekonomik model mi uygulanmaktadır; bu mu amaçlanmaktadır? Bunun
yanında, yargıda teklik, eğitimde teklik, basında teklik,
inançta teklik, kamusal yaşamda teklik, yürütmede teklik, sarayda teklik,
partide teklik ve sonuç itibarıyla ekonomi de teklikle
taçlandırılacak gibi gözüküyor.
Şimdi, eskiden Türkiyede zaman zaman ekonomik
krizler olurdu, şimdi tüm zamanda ekonomik krizi yaşıyoruz. Tüm
zaman, ekonomik krizin olduğu bir hâle dönüşmüş durumda. Kamusal
yaşam, ekonomik iktisadi yaşam bunu kaldıracak dirençte
değildir; bu, bir felç olmaya; bu, giderek bir çökmeye yol açacaktır.
O nedenle bir an önce bu tutumun gözden geçirilmesi gerektiği
kanısındayız.
Şimdi, tabii, bu tekçiliklerden söz ederken
yine ısrarla dile getirmemiz gereken bazı şeyler var.
Bakın, dün söyledim, tekrar söylemek zorundayım: 68 yaşında
sadece kitap yazmak suçu nedeniyle -kitap yazmak niye suç oluyorsa- derdest
edilen ve adliye koridorunda tepesine çökülüp kelepçe takılan Mahmut
Alınaka karşı, yazarlara karşı, edebiyata
karşı, sanata karşı suç işlenmiştir ve Gezi
direnişi şahsında Gezi direnişine katılan -biraz önce
Rıdvan Vekilimizin ifade ettiği gibi- kamusal yaşamı
düzenlemek, adaleti ve demokrasiyi hâkim kılmak dışında
hiçbir niyeti olmayan kesime yapılan saldırı ve hakaretler de
bir suç unsuruna dönüşmüş durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bakınız, bu suç unsurunun İslami
literatürdeki adı tağutiliktir -lütfen, bu
kavramı özellikle incelemenizi rica ederim- siyaset literatüründeki
adı faşistliktir, Alevi literatüründeki adı da Yezidliktir.
Bu tutumdan bir an önce vazgeçilmeli. Burası Meclistir, meclis
kavramı c-l-s kökünden gelir, celse de cülus da oradan gelir; cülus
oturum demektir, meclis istişare etmek demektir. Oturduktan sonra
hepimizin, seçilmişlerin, halkın iradesiyle gelmiş olan bizlerin
düşünce belirtme, tartışma, konuşma, eleştirme
hakkımız vardır ve bu hak, hiçbir şekilde hiçbir kimse
tarafından ihlal edilemez. Bu da bir insan hakları ihlaline
girmektedir.
Osman Kavalaya yapılan, Gezi direnişi
üzerinden yapılan spekülasyon insan haklarını da aşan,
uluslararası ölçekte evrensel bir insan hakları ihlaline
dönüşmüş durumdadır. Bunun da bir an önce düzeltilmesi gerekir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 26ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 26- 6362 sayılı Kanunun
24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 24- (1) 23 üncü maddede belirtilen
önemli nitelikteki işlemlere ilişkin genel kurul
toplantısına katılıp da olumsuz oy veren ve bu muhalefeti
tutanağa geçirten pay sahipleri, paylarını halka açık
ortaklığa satarak ayrılma hakkına sahiptir. Kurul, halka
açık ortaklığın niteliğine göre, ayrılma
hakkını, ayrılma hakkına konu önemli nitelikteki
işlemin kamuya açıklandığı tarihte sahip olunan paylar
için kullanılabilmesine ilişkin esasları belirlemeye yetkilidir.
Halka açık ortaklık bu payları pay sahibinin isteği
üzerine, Kurulca belirlenecek esaslara göre adil bir bedel üzerinden satın
almakla yükümlüdür. Kurul, ayrılma talebine ilişkin payların
ortaklık tarafından satın alınmasından önce diğer
pay sahiplerine veya yatırımcılara önerilmesine ilişkin
usul ve esasları düzenleyebilir.
(2) Pay sahibinin 23 üncü maddede belirtilen önemli
nitelikteki işlemlere ilişkin genel kurul toplantısına
katılmasına veya oy kullanmasına haksız bir biçimde izin
verilmemesi, çağrının usulüne göre yapılmaması veya
gündemin gereği gibi ilan edilmemesi hâllerinde, genel kurul
kararlarına muhalif kalma ve muhalefet şerhini tutanağa geçirtme
şartı aranmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Ayrılma hakkının
doğmadığı durumlar ile ortaklığa bu hakkın
kullandırılması yükümlülüğünden muafiyet verilmesine, bu
hakkın kullanılmasına ve adil bedelin hesaplanmasına
ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından belirlenir. Kurul
ayrılma hakkının kullanılmasına ilişkin bu
hususlarda ortaklıkların niteliğine göre farklı usul ve
esaslar belirleyebilir.
Ahmet Kamil
Erozan Dursun Müsavat
Dervişoğlu Dursun
Ataş
Bursa İzmir Kayseri
Yasin
Öztürk Feridun
Bahşi
Denizli Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Bursa
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kamil Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erozan.
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifine ilişkin en
uzun önergeyi ben vermişim ama bu konuda konuşmayacağım,
sizi yormayacağım bu konuda.
Sözlerime şu şekilde devam etmek isterim:
Biliyorsunuz, dün akşam bir ırkçı saldırıda 5
kardeşimizi kaybettik, bugün 2 şehit verdik İdlibde. Bir defa,
kaybettiklerimizin hepsine Allahtan rahmet diler, ailelerine de sabır
niyaz ederim.
Ben sizi şaşırtmayacağım,
yine dış politikadan bahsedeceğim ve maalesef, bugün
verdiğimiz 2 şehit sonrasında da kes-yapıştır
modelinde diyebileceğim bir taziye mesajı duyduk. Ne diyor
kes-yapıştır taziye mesajı? Misliyle mukabele
edilmiş, şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır
ve
O veden sonrası bence önemli
ileride de
bırakılmayacaktır. Hâlbuki ben başka bir şey duymak
isterdim. Artık orada, İdlibde bir daha şehit vermemek üzere
elimizden geleni yapacağız. Askerî yöntemlerden vazgeçeceğiz,
konuyu siyasi arenaya taşıyacağız ve çözümü
üreteceğiz. demesini beklerdim iktidardan. Ama bize hâlâ bir felaket
işareti geliyor İleride de bırakılmayacaktır, ileride
de şehitler vereceğiz. demişçesine.
Soçi Mutabakatının
ayrıntısına girmeyeceğim, neleri
yapmadığımızı hepiniz biliyorsunuz. Ama şunu
hatırlatma gereğini duyuyorum: İdlibde ne PKK var ne PYD var ne
YPG var ne FETÖ var. Bunların hiçbiri yokken biz ne uğruna
oradayız?ı bana kimse izah edemiyor maalesef, Niye biz
oradayız?ı birisi söylesin bize. Buna mukabil, HTŞ ve
şürekası dediğimiz, uluslararası terörizmin
bayraktarlığını yapan, kendilerini ne uğruna
olduğu meçhul bir savaş için oralara getirmiş insanlar var. Ama
aradan geçen süre içinde, maalesef
Biraz evvel
arkadaşlarımızdan Bir İdlib bataklığına
saplandık. diyenler de oldu, bana sorarsanız biz bugün
saplanmış durumda değiliz, gömülmüş durumdayız ve
maalesef, nasıl çıkacağınızı da bilemiyorsunuz
iktidar olarak.
Bundan bir buçuk sene evvel şöyle bir cümle
sarf etti Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü:
Türkiye'nin İdlibdeki çabalarını aktif hâle getirmesini ve
üstlendiği yükümlülükleri tamamen yerine getirmesini bekliyoruz. bir
buçuk sene evvel. Bu hafta başka bir açıklama yaptılar, dediler
ki: İdlibde ne olup bitiyorsa bunun sebebi Türkiye'nin kronik
yaklaşımlarıdır. Bu akşam 2 şehit verdik. Rus
uçakları geldi, vurdu. Bu, bizi hızla nereye götürüyor, biliyor
musunuz? Rus uçağını düşürdüğümüz günlere gitmek
üzereyiz biz şu anda. Bunun sonucunda
Vatandaş, genelde
dış politika konusunda oy kullanmıyor dış politika
iyi veya kötü diye bir oy kullanmıyor ama şu konularda oy
kullanıyor: Ben bu domatesleri kime satacağım? Bu turistler
niye gelmiyorlar artık? Bu ihaleler niye bize verilmiyor? Bunlar
sokaktaki seçmeni, maalesef, A veya B partisi lehinde veyahut aleyhinde oy
kullanmaya sevk eden hususlar.
Kaç tane gözlem noktamız kaldı? 12
taneydi, ilave 3 tane yaptınız, 15 oldu; bugün kala kala 4 tane
kaldı. Ne oldu geri kalanlar? Hepimizin çocukluğunda duyduğumuz
bir söylem vardı: Orda bir köy var, uzakta; o köy bizim köyümüzdür. Biz
bugün İdlibde ne diyoruz, biliyor musunuz? Orada bir gözlem noktası
var uzakta; o gözlem noktası bizim gözlem noktamızdır. Ama
nerede o gözlem noktası? Çatışma hattının 10, 15, 20,
30 kilometre gerisinde. Mehmeçiki dağ başında bıraktınız,
koruma yeteneğiniz bile yok. Niye yeteneğiniz yok? Hava desteğiniz
yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yahu, Türk ordusu
seferde, sen ne konuşuyorsun burada!
BAŞKAN Sayın Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Türk ordusu
seferde, sen ne konuşuyorsun burada!
BAŞKAN Sayın Bülbül, rica ediyorum...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Allahtan korkun
birazcık! Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Bülbül, rica ediyorum
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Böyle bir şey yok ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yazıklar
olsun size!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, rica
ediyorum
Sayın konuşmacı
konuşmasını yapıyor, itirazı olan konuşur daha
sonra. Rica ediyorum...
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Olmaz ama böyle ya!
Oradakiler kahraman evlatlarımız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Gayet
yumuşak bir şekilde millet ile devleti
aşağılıyorsun!
BAŞKAN Rica ediyorum değerli
arkadaşlar, rica ediyorum
Buyurun Sayın Erozan.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla)
Yaralılarımızı bile Rusyanın izniyle
taşıyabiliyoruz helikopterle. Bizim size söylediklerimiz belki sizi
rahatsız ediyor olabilir ama
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Her şeyin
konuşulacağı bir yer, zaman var. Biraz vicdan, merhamet ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen,
sessiz, sakin olalım. Konuşmacı görüşlerini ifade ediyor,
siz de ifade edersiniz.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Biz bu Mecliste,
Genel Kurulda bir gizli oturum da istedik, reddettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın konuşmanızı.
AHMET KAMİL
EROZAN (Devamla) İstedik reddettiniz. Dolayısıyla bizim
vazifemiz her zaman olduğu gibi... Biz iktidar değiliz, bizde yürütme
yetkisi yok ama bizim görevimiz sizleri uyarmak, aklıselime davet etmek,
İdlibde ve Suriyenin bütününde akılcı bir çözümü
sağlamanız için çağrıda bulunmaktan ibarettir.
Teşekkür ederim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, müsaadenizle önergeye geçmeden önce bir
söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Eski monşer!
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen, rica ediyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- İzmir Milletekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozanın 176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasına
müdahale edilmemesi, saygıyla dinlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Şimdi, ağzımızdan
çıkanı kulağımız duysun, şu monşer
laflarını falan bir tarafa bırakalım. Birbirimize de laf
atmayalım, önce birbirimizi dinlemeye ve anlamaya
çalışalım; bu üslup, doğru bir üslup değil. Yani
muhataplarımız bir şey söyleyecek, biz önce onu bir
dinleyeceğiz, kavrayacağız, yorumlayacağız; ona göre
şey yapacağız; görüşlerimizi beyan edeceğiz.
Şimdi, sayın
hatibimiz önergeyle ilgili söz talebinde zaten kendisinin önergeye dair bir
şey konuşmayacağını ve Genel Kurula da sürpriz
olmayacak şekilde dış politika anlatacağını ifade
etti. Sevgili mevkidaşım da alınganlık gösterdi;
doğrudur, hassasiyetini anlamlı bulurum. Türkiye orada bir felaket
durumla karşı karşıyadır. Sayın hatibimizin de
zaten ifade etmeye çalıştığı, orada girdiğimiz
felaket ve bataklıktır, onu anlatmaya çalışıyor. Ama
Türkiye, böyle bir durumla karşı karşıya olduğunda
gerçekleri göz ardı edecek bir ülke de değildir. Orada karşı
karşıya bulunduğumuz bir sıkıntı var ise o
sıkıntının bertaraf edileceği yerdir Türkiye Büyük
Millet Meclisi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Yani buna bu hususta özen
gösterilmesini hassaten istirham ediyorum.
BAŞKAN Devam
ediyor musunuz?
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Müsaadenizle.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Şimdi Ya, Türkiye bu hâlde de
sen ne konuşuyorsun! E, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bunu
konuşmayacağız da neyi konuşacağız biz? Yani bunu
konuşacağız tabii ki. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Bilgileri nereden alıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Dervişoğlu, Genel Kurula hitap edin siz.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Efendim, ben Genel Kurula doğru
hitap ediyorum. Siz konuşurken ben ağzımı açıp kimseye
laf
atmıyorum.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul)
Alışkın Başkanım onlar, ondan yapıyorlar.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bunu yapmayalım. Birbirimizi anlamaya
çalışalım. Türkiye zor bir durumla karşı
karşıya arkadaşlar. Ama Türkiye her zor durumla karşı
karşıya kaldığında da Büyük bir millî mesele var.
deyip hatalarınızın üzerini örtemeyiz. Siz de bunu pek tabiidir
ki saygıyla dinlemeye gayret sarf edeceksiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, siz de söz
istediniz ama toparlayalım. Yani az önce tepkinizi belirttiniz.
53.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İzmir Milletekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yo, bu önemli
Sayın Başkan.
Biz, şu an ordumuz seferdeyken ve Rus hava
unsurları tarafından bombardımanla şehitlerimizin
olduğunu öğrendiğimiz bir süreçte, meselenin her türlü ciddiyet
kesbettiği bir anda sizli bizli konuşarak o bölgeyi tarif etmek
Türkiyenin, Mehmetçikin orada cansiparane bir mücadele verdiği bir anda Adalet
ve Kalkınma Partisi mi var İdlibde şu an? Şu an orada Türk
ordusu var, Mehmetçikimiz var. O zaman o Mehmetçike şu an
itibarıyla yaptığı işin yanlış olduğunu
veyahut da bu noktada zarar ve ziyan içerisinde olduğunu hatırlatmak
bile dezenformasyondur bu memlekette. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkürler.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu, düşman
beşinci kol faaliyetidir. Bunu asla ve asla kabul etmiyorum!
BAŞKAN Sayın Bülbül, lütfen
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu şuurda
olacağız. Bu anlayışta olmak durumundayız.
BAŞKAN Sakin bir dil
Sakin bir dille rica
ediyorum, sakin bir dille
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tezkere
görüşmeleri varken Sayın Erozan bütün eleştirilerini dile
getirmiştir. O dönemde de kalkıp çıt sesimizi
çıkartmadık. Bu, İYİ PARTİnin görüşü olabilir
fakat şu an ordumuz orada canhıraş bir mücadele veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Türk milleti
olarak ona sahip çıkmak bizim için şeref borcudur, boyun borcudur!
Başka bir şey yok. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Dervişoğlu, bir saniye
Değerli arkadaşlarım, bu kürsüde
konuşmak isteyen herkesin kendisini ifade etme özgürlüğünün
olduğunu hepimiz kabul edelim. Konuşan kişinin
konuşmalarına katılınır, katılınmaz; o
ayrı meseledir ama herkesin de grupların da ona bir cevap hakkı
olduğunu ben zaten geniş imkân tanıyarak bildiriyorum. Ama
konuşmaları sükûnet içerisinde dinleyerek cevap verme
hakkınızı kullanmak isterseniz de kullanırsınız.
Lütfen buna riayet ederek görüşmeleri götürelim.
Sayın Dervişoğlu, siz de
toparlayın meseleyi, artık diğer önergeye geçelim.
54.- İzmir Milletekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bakın, genellikle hep toparlamak bana kalıyor da
Şimdi ben toparlamaya gayret sarf ederken ithamla karşı
karşıya bulunmayı da istemiyorum.
Şimdi, orada olup bitenlerin içini
kanattığı bir ruh hâlindeyim zaten ben. Yani İdlibden
gelen kötü haberlere bağlı olarak sorumlu bir anlayışla
Bu, spekülasyon da olabilir. Dolayısıyla iktidar grubu bu konuyla
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisini aydınlatıcı
açıklamada bulunsun. diyen kişiyim ben. Bir dezenformasyona falan
niyetim olsaydı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, bitirelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Şahsınıza yönelik değil.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Hayır, ben biliyorum benim şahsıma
konuşmadığınızı. O konuyu gayet iyi biliyorum ama
belki siz de bu hissiyat içerisinde
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Siz bizim
hissiyatımızı anlamışsınızdır
inşallah.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben anladım; benden iyi kimse anlamaz Muhammed Başkan,
elbette ki ben anlarım ama biz de birbirimizi anlamaya
çalışalım. Ya burada bir Genel Kurul faaliyetinde bulunuyoruz,
çalışmasında bulunuyoruz. O sebeple birbirimizi incitmeyelim,
birbirimizi kırmayalım. Türkiye'nin karşı karşıya
bulunduğu her sorunda biz set oluruz sizlerle beraber, Türkiye Büyük
Millet Meclisiyle beraber. Bunun bilinmesini istiyor, biraz da hoşgörü istiyoruz.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Peki, ben teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay, sizin de bir
talebiniz oldu, buyurun.
55.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, ordunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ordusu olduğuna ve sınırlar dışında
sıcak çatışma hâlindeyken durumu hakkında Meclise
kapalı oturumda bilgi verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Konu önemli. Burada tartışan diğer 2
mevkidaşımın da iyi niyetli olduklarından şüphe etmem,
konuşan hatibin de iyi niyetli olduğundan şüphe etmem.
Şimdi, yalnız, bir şeyi ortaya
koymamız lazım; o şu: Ordu, Erdoğanın ordusu
değil. Ordu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ordusu. Anayasamıza göre
de bu böyle; bu, bir.
İkincisi: Elbette ordumuz
sınırlarımızın dışında bir sıcak
çatışma hâlindeyken Meclisin, kendisine ait olan ordunun hâlini -hani
eski tabirle- hâlinin nice olduğunu, nasıl olduğunu bilmesi
gerekir. Kurtuluş Savaşımız yapılırken bu
Meclis, başkomutanlık yetkisi verdiği Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü Meclise çağırıp çağırıp hesap
sormuştur. Elbette çatışma esnasında
Meclis bu konuları konuşamaz düşüncesi doğru değil.
Ama tabii şu da değil: O dönem, Birinci Meclis döneminde, evet, Meclis
komutan olarak Mustafa Kemalden hesap soruyordu, cephelerdeki zafiyetlerle,
başarılarla, başarısızlıklarla ilgili ama o dönem
böyle bir iletişim ağı yoktu. Yani Birinci Mecliste
konuşulanlar askerimizin çatıştığı,
savaştığı Yunan karargâhına intikal etmiyordu belki.
Şimdi ne var? Şurada öksürüğümüz Rusyanın,
Amerikanın bilgisi dâhilinde oluyor. Onun için Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz başından beri ne dedik? Hükûmet, yürütme, Meclis
adına orduya başkomutanlık görevini üstlenmiş zat, Meclise
bilgi vermeli dedik. Nasıl vermeli? Kapalı oturumda vermeli.
Şimdi, Allah
için ya
Evet, ben Levent Beyin hassasiyetine de katılıyorum,
konuşan hatibin eleştirilerine da katılıyorum; manzara bu
çünkü. Daha önce de ben, şehidimizi helikopterle alamadık demiştim
ilk saldırıda. Yani Meclisin işi ne?
Yaptığımız işe bak ya! Askerimiz ölüyor, gerekirse 80
milyon ölür deyip
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Altay lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Askerimiz ölüyor; ordunun oradaki hâliyle ilgili
sağlıklı bilgi Mecliste, milletvekillerinde, hiçbirimizde yok
arkadaşlar; birbirimizi kandırmayalım, hiçbirimizde
sağlıklı bilgi yok. Yabancı ajansların verdiği bilgilerden fikir yürütüyoruz.
Dolayısıyla bu konuların
Elbette Meclis, kendisine ait olan
ordunun saçının kılına halel gelmesini istemez; istemiyoruz
ama bilgi sahibi olmak istiyoruz kardeşim. Bunun da kapalı
oturumlarda yapılmasını istiyoruz. Doğru olan budur,
yakışan budur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Muş, sizin de kısa bir söz talebiniz oldu, buyurun.
56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu an Türkiye Cumhuriyeti
devleti
Suriye konusu tartışıldı; farklı
boyutları ortaya kondu, farklı yaklaşımlar ortaya kondu.
Şunu demek bugün geldiğimiz noktada kolay: Şöyle
yapsaydınız böyle olurdu, bu şekilde yapsaydık farklı
olurdu. Bugün geldiğimiz noktada bunu söylemek tabii ki kolay ama
şunu değerlendirmemiz lazım: Ordumuzun orada verdiği bir
mücadele var ve ordunun bu mücadelesi 780 bin kilometrekarelik vatan
toprağı için yapılıyor. Tabii ki ordu ne AK PARTİnin
ordusudur ne başka bir partinin ordusudur. Ordu, Türk milletinin ordusudur; bu devletin,
bu milletin ordusudur ve mücadeleyi de Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve
milletinin geleceği için yapıyor, bu ülkenin gelecekteki
güvenliği için yapıyor; bu ülke ileriki yıllarında, ilerleyen
yıllarında daha büyük problemlerle karşılaşmasın
diye bugünkü mücadeleler veriliyor.
Biz başından beri bütün samimiyetimizle, sorumluluk noktasında
olan ilgili bakanlarımız, Hükûmet, Cumhurbaşkanımızla
tek yaklaşımımız, ne Suriyenin bir karış
toprağında bir gözümüz var dedik ne de orada başka bir amaçla
bulunuyoruz. Tek amacımız, ülkemizin birliğini,
beraberliğini ve güvenliğini sağlamaktır. Eğer bugün o
mücadeleyi orada vermezsek yarın daha farklı şekilde farklı
bir mücadeleyle karşı karşıya kalacağımız
aşikârdır.
O açıdan, ben şuna eminim: Parlamentomuzun
tamamı Türk ordusunun arkasındadır, burada bir şüphe
duymuyorum ve yaklaşımın da bu yönde olacağına dair en
küçük bir kuşkum yok ama niyet budur. Tabii ki gelen haberlerle,
yaklaşılan, ortaya çıkan bazı gelişmelerle ilgili hepimizin
canı sıkılabiliyor, sinirlerimiz gerilebiliyor ama Türkiye bu
haklı mücadelesinde buradan da kazanarak, bu mücadelesini haklı
şekilde ortaya koyarak çıkacaktır.
Teşekkür ediyorum, hayırlı
akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Peki.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 6362 sayılı Kanunun
24üncü maddesinin 1inci fıkrasının üçüncü cümlesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Adil bedel hesaplanması ile ilgili genel
esaslar kurul tarafından çıkartılacak bir yönetmelikle
belirlenir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul İstanbul İzmir
Emine Gülizar
Emecan Abdurrahman Tutdere
İstanbul Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Tutdere.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 26ncı maddesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Şehitlerimize de Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, şu anda
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin gerekçesine
baktığımızda, ekonomik sistemin iyi işlemesi,
özellikle bankacılık sektörünün önündeki engellerin
kaldırılması, ekonomik krizin etkilerinin azaltılması
için bir yasa teklifinin geldiğini görmekteyiz. Ancak, iktidar sahipleri
ve teklif sahiplerinin gözünden kaçan bir husus var; özellikle, iyi
işleyen bir ekonomik sistem için iyi işleyen bir adalet sistemine
ihtiyaç var.
Peki, ülkemizde adalet sistemi iyi işliyor mu?
Son bir haftaya, şu anda içinde bulunduğumuz haftaya bakalım.
İlkin, Silivri Mahkemesi, yıllardır adalet özlemi çeken Gezi
sanıkları hakkında beraat kararı verdi ve bu beraat
kararıyla Türkiyede adalet özlemi çeken insanların umutları
tekrar yeşerdi. Akabinde yaşananlara
baktığımızda, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı hemen, talimatla harekete geçti ve bu
sanıklardan biri hakkında yakalama kararı çıkararak
alelacele sulh ceza mahkemesine sevk edip tutuklattı. Akabinde ne oldu?
Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bu kararı veren mahkeme hakkında
soruşturma başlattı.
Değerli arkadaşlar, Anayasamız
burada, açık, hukuk devleti. Anayasanın 138inci maddesi açık,
Hiçbir makam, hiçbir merci mahkemelere talimat veremez, genelge gönderemez.
diyor. Aynı şekilde, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu düzenleyen
Anayasamızın 159uncu maddesi Hâkimler ve Savcılar Kurulu,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. diyor. Peki, ben
buradan soruyorum: Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bu kararı veren
mahkeme hakkında hangi gerekçeyle soruşturma başlatıyor?
Siz, Hâkimler ve Savcılar Kurulu olarak Anayasanın bu hükmünü
açıkça ihlal etmiyor musunuz? Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
Başkanı kim? Adalet Bakanı. Adalet Bakanı, Hükûmetin bir
üyesi. Nasıl oluyor bu iş? Bunu bütün dünyaya nasıl
anlatacaksınız değerli arkadaşlar?
Siz, bankacılık sektörünü güçlendirmek
adına ne kadar kanun çıkarırsanız çıkarın,
ekonomiyi kurtarmak adına ne kadar mükemmel yasa getirirseniz getirin,
Meclis gece yarılarına kadar ne kadar çalışırsa
çalışsın
Ekonomiyi düzeltmek için Meclis
çalışıyor, ekonomiyi batırmak için hâkimleriniz,
savcılarınız maalesef, Türk yargı tarihine kara leke olarak
geçen kararlar veriyorlar. Artık bu işi herkesin düşünmesi
lazım. Bir ülkede hukuk yoksa, bir ülkede yargı
bağımsızlığı yoksa ekonomik krizi çözme
şansınız yoktur. En mükemmel kanunu da getirseniz hiçbir sermaye
ülkenizde yatırım yapmaz, hiçbir sermaye buradaki piyasaya güvenmez.
Bu milletin vekilleri olarak, bu Meclisin üyeleri olarak, hepimizin artık
bu gerçeği görmesi gerekiyor. Birbirimizi kandırmaya gerek yok, gece
yarılarına kadar buralarda yasaları tartışmaya da
gerek yok. Yasada var, yazılı; CMKde var, yazılı ama
bunlar uygulanmadıktan sonra, kanun çıkarmanın da bir
anlamı yok.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin her
tarafından esnafımız, çiftçimiz, köylümüz, bütün halk kesimleri,
yoksul insanlar ekonomik krizle boğuşuyor. Sizler, Varlık
Fonunun önündeki engelleri kaldırmak, onu desteklemek adına kanun
getiriyorsunuz. Halk sizden ne bekliyor biliyor musunuz? Esnaf, çiftçi, köylü,
emekçi, dar gelirli bütün insanlar, ekonomik krizden kurtulmak adına,
sizlerden bunları güçlendirecek yasa yapmanızı bekliyor. Getirin
bu yasaları, halkımızı rahatlatacak, ekonomik krizden
kurtaracak yasaları getirin; bunları konuşalım. Türkiyenin
gerçekleri bunlar. Vatandaş elektrik faturasını
yatıramıyor, doğal gaz faturasını
yatıramıyor, çocuklarına harçlık veremiyor değerli arkadaşlar.
Bunlar Türkiyenin bir numaralı gündem maddesi.
Bakınız, daha geçen hafta, seçim bölgem
olan Adıyamanda Esnaf Odasıyla bir toplantı
gerçekleştirdik. Esnafın hiçbiri BAĞ-KUR primini
yatıramıyor, kepenk kapatma aşamasına gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tutdere.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Adıyamandaki esnaf neyse Türkiyedeki esnaf da odur.
Esnaflarımız bir taraftan ekonomik krizle boğuşurken bir
taraftan da Hükûmetinizin icadı olan bu zincir marketlerle
boğuşuyor. Türkiyenin her tarafını zincir marketler
işgal etmiş durumda. Değerli milletvekilleri, artık esnaf
zincir marketlerden çekiyor, ekonomik krizden çekiyor; insanların hepsi
iflas aşamasına gelmiş. Buna da bir çözüm getirin, buna
ilişkin de bir yasa teklifi getirin, ivedilikle getirin.
Milletin vekilleri olarak hep beraber bu sorunlara
çözüm bulalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın Filiz, sizin bir talebiniz oldu, önemli
bir konu olduğu için söz veriyorum, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
Suriyenin İdlib kentinde rejim güçlerinin hain saldırısı
sonucu şehit düşen hemşehrisi Er Mustafa Ertürke ve tüm
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İdlibde bugün rejim güçlerinin hain
saldırısı sonucu hemşehrimiz Tankçı Sözleşmeli Er
Mustafa Ertürk şehit olmuştur. Şehidimize ve şehit
düşen bütün yiğitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve Türk
milletine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de tekrar, şehit olan
askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Ailelerine ve ulusumuza tekrar
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. İnşallah
askerlerimizin saçının bir tek kılına dahi zarar gelmez.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
27nci madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır. Önergelerini
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 27nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dersim
Dağ Mahmut
Toğrul Kemal
Peköz
Diyarbakır Gaziantep Adana
Garo
Paylan Serpil Kemalbay
Pekgözegü Rıdvan
Turan
Diyarbakır İzmir Mersin
Kemal
Bülbül
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerine söz isteyen Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizleri ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP, yasama önceliğinden gerçekten bihaber. Emekçinin ve
yoksulun sorunlarını çözmek yerine Bankacılık Kanunuyla
uğraşıyoruz. Oysa öncelik, sosyal politikalarda, istihdam
politikalarında ve işsizlikte olmalı; öğrenci
borçlarında olmalı; ataması yapılmayan öğretmenlerde,
EYTlilerde, çiftçilerin ve tarım çalışanlarının
sorunlarında, esnafın derdinde, asgari ücretle açlık ve
yoksulluk sınırının altında yaşayanların
derdinde olmalıdır. Ancak AKP, tercihini yine halktan, emekçiden ve
işçiden yana değil, kendilerinden yana kullanmaya çalışıyor.
AKPnin insanları açlığa ve yoksulluğa mahkûm ettiği
yanlış politikalarındaki ısrarı, artık
halkın sofrasındaki lokmaya değil, canına göz diker noktaya
gelmiştir. AKP politikaları, yaşatmaktan ziyade can almaya devam
eden bir noktaya gelmiştir. İnsanların bugününe ipotek koyan
iktidar artık yarınlarını da hayal edemeyecek noktaya
getiriyor. Umut edemeyen yoksullar, işsizler çaresizlikle
yaşamlarına son vermekte; aslolan yaşamak, yaşatmak
olması gerekirken maalesef insanlar intiharların eşiğine
getirilmiş durumda. Bu ülkede insanlar nasıl ölmekte ve ne
şekilde gömülmektedir? Aslında Albert Camusun daha önce
söylediği gibi: Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede
insanların nasıl öldüğüne bakın. Bir ülkede yoksulluktan
insanlar ölüyorsa o ülkede doyumsuz, açgözlü bir grup vardır ve
bunların artık kim olduğunu herkes biliyor. İktidar,
ülkenin yoksulluk sorunuyla ilgilenmek, ekonomiyi düzeltmek için adımlar
atmak yerine suni gündemler yaratarak iktidarının biten ömrünü
solunum cihazıyla uzatmaya çalışıyor. Bugünkü iktidar da
bunun kendi iktidarının sonu olduğunu gayet artık görmeye
başladı. Bugünlerde kendini intiharla açığa vuran
açlık ve yoksulluğun, mücadele fikriyle birleştiğinde
taşıyıcı ve yıkıcı potansiyelinin gayet
farkındalar. Çaresizlik nedeniyle intiharın eşiğine gelen
toplum, gün gelecek kendi hayatlarına değil, sizin
iktidarınıza artık son verecektir.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede artık
hukuk kalmamıştır maalesef. Dün Osman Kavala iki yılı
aşkın bir süre boyunca, AİHMnin hak ihlaline rağmen
hukuksuzca cezaevinde tutulduktan sonra beraat etti. Tahliye edilmesi
gerekirken, her ihtimale karşı yedekte bekletilen ve numarası
dahi belli olmayan bir soruşturma nedeniyle tekrar tutuklandı. Bu bir
hukuk katliamıdır. Bizler bunu, Türkiyedeki hukuk sistemini ortadan
kaldıran bu nefret dolu yargı mühendisliğini, düşman hukuku
uygulamasını, Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaş hakkında tahliye kararı verilmesine
rağmen kararın icrasını geciktirip yeniden bir
soruşturma dosyasıyla suç uydurarak tutuklama kararı
verilmesinden biliyoruz. Hukuku, adaleti ve insan haklarını her gün
ayaklar altına alıp çiğneyen, demokratik siyasete kelepçe vurmak
isteyen bu iktidar, daha önce 9 defa tutuklanan Mahmut Alınakı bir
kez daha tutuklamıştır ve maalesef, o kelepçe görüntüleri
aslında tarihe bir not düşmüştür AKP zulmü hakkında.
Türkiyede Kürtlere ve tüm muhaliflere
karşı çılgınca kin güden, intikam peşinde koşan
bu iktidarın hukuksuzluklarının sonu yoktur. Bu iktidar, kamusal
ve demokratik meşruiyetini tamamen yitirmiştir. Yargıyı
kendilerine bağlayarak ve çeşitli komplolarla siyasetçileri rehin
alarak ayakta tutmaya çalıştıkları düzenlerinin artık
sonu görünmektedir. Hiç lafı eğip bükmeden söyleyelim: Bu bir
diktatörlük uygulamasıdır ve literatürde bunun adı da
faşizmdir.
Değerli arkadaşlar, söz konusu 27nci
madde, bilhassa halka arz oranı düşük olan şirketler için
ortaklık yapısının değiştirilmesinde
ayrılma, teklifte bulunma ve satın alma sürecinin hisse
değerlendirmeleri bakımından spekülatif ve manipülatif bir
biçimde işletilebileceği riskini göz ardı etmiş
durumdadır. Halka arz oranı düşük olan şirketler,
borsanın mevcut manipülatif etkisinden çok daha fazla etkilenebilir
durumdadır. Bu bahisle, söz konusu şirketlerden pay almak isteyen
yurttaşlar açısından mağduriyet yaratacak ihtimallerin
ortadan kaldırılmasını ve manipülatif etkilerin ortadan
kaldırılmasını sağlayacak tedbirleri içermediği
sürece adil fiyat ilkesini gerçek anlamda hayata geçirecek nitelikte de
sayılmayacaktır. Sonuç olarak, AKPnin toplumsal meşruiyet sorunu,
aynı zamanda bir kamusal rıza krizine dönüşmüş
durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Gramscinin de
vurguladığı gibi, iktidar sadece baskı ve zor yoluyla
değil, aynı zamanda kamusal rıza mekanizmalarını
üreterek de iktidar olup yönetme meşruiyetini sağlar ancak toplum
artık AKPnin pek çok icraat, eylem ve projesine destek vermemekte,
rıza göstermemektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun 176 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 27nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hatip konuşmasında bizden
Kürtlere ve tüm muhalefete kin güden bir iktidar, bir parti olarak bahsediyor.
Bu, doğru değil. Biz ne Kürtlere karşı ne de bize
karşı farklı siyaset anlayışında olanlara
karşı hiçbir zaman kin gütmedik, böyle bir tavrımız olamaz.
İnsanlar farklı görüşlerde olabilirler. Bakın, Parlamentoda
grubu olan 5 tane siyasi parti var. Dolayısıyla insanlar farklı
düşünebilirler ki bu, Türkiyeyi demokratik ülke yapan bir özelliktir.
İkincisi: Türkiyede demokratik seçimler
düzenli olarak yapılmaktadır. Daha birkaç ay evvel yerel seçimleri
yaptık. Orada, sizin de içinde olduğunuz blok, İstanbul, Ankara
seçimlerinde başkanlığı kazandı. Demek ki Türkiyede
demokratik mekanizmalar işliyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
İşlemiyor, el koydunuz ama.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Eğer
diktatörlük olsaydı, diktatörler hiçbir zaman seçim kaybetmezler, her
zaman kazanırlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hukuksuz bir
şekilde el koydunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ve siz bu kürsüden
yaptığınız eleştirileri diktatörlüğün olduğu
bir yerde yapamazsınız, size yaptırmazlar.
Dolayısıyla, Türkiye demokratik bir ülkedir, bunun altını
çizelim. Eleştirilerinizi yapacaksınız ama eleştirinizi
yapıyorken bizimle ilgisi olmayan, alakası olmayan, hak
etmediğimiz şeyleri bize atfedemezsiniz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Aynı davadan
2
BAŞKAN Sayın Toğrul
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Peki.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 27nci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 27- 6362 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesinin birinci fıkrasına "iktisap edilmesi hâlinde"
ibaresinden sonra gelmek üzere "söz konusu payların veya oy haklarının
iktisabının kamuya açıklandığı tarihte pay sahibi
olduğu belirlenen" ibaresi eklenmiştir.
Zeki Hakan
Sıdalı Dursun
Müsavat Dervişoğlu Yasin
Öztürk
Mersin İzmir Denizli
Feridun
Bahşi Ahmet
Kamil Erozan Muhammet Naci
Cinisli
Antalya Bursa Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin
Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Sıdalı.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İdlibden kötü bir haber
aldık, şehit düşen Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet, kederli
ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Almanyanın Hanau kentinde gurbetçi
vatandaşlarımızın işlettiği 2 kafeye
gerçekleştirilen, tamamen ırkçı saiklerle yapılan
saldırıları da lanetliyorum. Saldırılarda hayatını
kaybeden 5 Türk vatandaşımıza Allahtan rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu saldırı
maalesef ilk değil ve gerekli adımlar atılmadıkça son da
olmayacak. Son yıllarda Avrupada yükselen popülizm ve
ırkçılığın sonucu olan ve birtakım medya
kuruluşları üzerinden siyasi partilerin de desteğiyle artarak
devam eden bu saldırılar artık son bulmalıdır. Avrupa
Birliği ülkelerinde yapılan bir araştırmaya göre etnik
kökene dayalı ayrımcılık bugünlerde yüzde 64lerle birinci
sırada yer alıyor. Avrupa Kıtasına göçmen olarak gelen en
kalabalık nüfusu teşkil eden gurbetçi Türk vatandaşlarımız,
söz konusu saldırılarda ilk ve ana hedef oluyor. Önceki
saldırılar inançlar üzerinden ibadethanelere, özel mülklere,
şahsi araçlara yapılıyordu ancak son saldırılar
artık doğrudan gurbetçi vatandaşlarımıza fiziki
saldırılara dönüştü. Hanauda yaşanan olaysa artık
saldırıları münferit olmaktan çıkarttı, âdeta toplu
katliama dönüştürdü. Artık Avrupa ülkelerinin güvenlik birimlerinin
öncülüğünde, ilgili tüm devlet kurumlarının daha duyarlı ve
çok daha kapsamlı çözümler üretmesi ve konunun Avrupa Konseyi ve Avrupa
Parlamentosu dâhil her noktada gündeme getirilmesi şarttır. Bu
bağlamda, gurbetçilerimizin sorunlarının ilgili yabancı
ülkede çözümü için, devlet olarak taleplerimizin ciddiye alınarak
dinlenmesi gerekir. Bu yüzden güçlü ülke ve devlet olmalısınız.
Güçlü devlet olmanın ilk ve temel şartı güçlü bir ekonomiye
sahip olmaktır.
Sayın milletvekilleri, ekonomiyle ilgili olan
bu kanun teklifinizde, işte, bahsettiğim güçlü ekonomiden eser yok.
Şöyle ki: Eğer bir güç Türkiyeyi ekonomik olarak batırmak isteseydi
ne yapardı? Önce devleti borçlandırırdı; sonra devletin
elinde bulunan, ekonomik olarak katkı yapan üretim merkezlerini
satardı; sonra da özel şirketleri aşırı
borçlandırır, kura hassas hâle getirirdi; en son da en temel
yetkinliğini, tarımını kendine bağımlı hâle
getirirdi; sonra finans kuruluşlarının içini boşaltmaya
başlar, ülkeyi tamamen ekonomik olarak ele geçirirdi. İşte,
bahsettiğim bu kötü senaryo örneklerini şu anda tam anlamıyla
yaşamıyor muyuz, takdirlerinize bırakıyorum. Bakın,
yaklaşık yirmi yıllık iktidarınız döneminde
mutlaka faydalı işler de yaptınız ancak yapılan
iyilerin yanında telafisi mümkün olmayan o kadar adımlar
attınız ki yaptıklarınızın anlamı
kalmadı.
Dünyada varlık fonları neden
kurulmuştur sayın milletvekilleri, amaçları nedir? Varlık
fonları, bir ülkenin elindeki fazla tasarrufları, uzun dönemde
istikrarı sağlamak, öngörülemeyen global krizlere karşı
ülkeyi hazır tutmak, ülkenin gelecek nesillerinin refahını
bugünkü tasarruflarla daha iyi planlamak adına yapılan, kısaca,
ülke zenginliklerinin en iyi şekilde değerlendirilmesiyle tam bir
devlet aklı hamlesidir. Mesela, Çin hazinesi döviz rezervi
açısından o kadar zengindir ki varlık fonu hamleleriyle elindeki
bu rezervi maksimum faydayla ve kârla yönetmeyi hedeflemektedir. Aynı
şekilde, Norveç veya bazı Körfez ülkeleri de varlık fonu
mantığının kurulduğu öncü ülkelerdir.
Peki, siz ne yaptınız? Olmayan
varlığın fonunu kurdunuz, tasarrufu değerlendirmek için
kurulması gerekirken daha çok borçlanmak adına
varlıklarımızı ipoteklendirdiniz. Bu şekilde,
Hazinenin kontrollü borçlanmasını ortadan kaldırarak, kontrolsüz
borçlanma alanı yaratıyorsunuz. Kısaca, kamu Hazine üzerinden
belirli limitlerle borçlanacak, Varlık Fonu borçlanmasıyla her kurum
kendi başına sınırsız borçlanma yetkisine sahip
olacak. Bu yüzden Gelecek nesilleri ipotek altına alıyorsunuz.
diyoruz. Önce devlet borçlandırıldı, sonra özel sektör;
üretmeden tüketen, borçlanmaya ve inşaat ekonomisine dayalı ekonomik
modeliniz bugün tıkandı kaldı. Şimdi de
vatandaşın birikimleriyle bu tıkanıklıktan kurtulmaya
çalışmayın. Karneniz bu kadar zayıfken bırakın,
vatandaşımızın birikimleri, kara gün akçesi ceplerinde
kalsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HAKAN ZEKİ SIDALI (Devamla) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 27 6362 sayılı Kanunun
26ıncı maddesinin birinci fıkrasına iktisap edilmesi
hâlinde ibaresinden sonra gelmek üzere söz konusu payların veya oy
haklarının iktisabının
kamuya açıklandığı tarihte pay sahibi olan ibaresi
eklenmiştir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Sibel
Özdemir Atila
Sertel Mahmut
Tanal
İstanbul İzmir İstanbul
Emine Gülizar
Emecan Deniz
Yavuzyılmaz
İstanbul Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Zonguldak
Milletvekilimiz Sayın Deniz Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yavuzyılmaz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle İdlibde şehit
olan askerlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Ayrıca, Almanyadaki ırkçı saldırıyı
kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, size,
KİTlerde yapılan usulsüzlükleri ve yapılan yolsuzluklarla
devletin ve dolayısıyla halkın nasıl soyulduğunu
anlatacağım, KİTlerle kurulan saadet zincirini
açıklayacağım.
Öncelikle, KİT nedir? KİT, kamu iktisadi
teşebbüslerinin kısaltılmış hâlidir. Ekonomik alanda
faaliyet gösteren devlet kuruluşlarına verilen isimdir. Örnek vermek
gerekirse, BOTAŞ, Devlet Demiryolları, Türkiye Kömür
İşletmeleri, Eti Maden, PTT, TEDAŞ, TEMSAN gibi kurumlar
KİT kuruluşlarıdır. Aynı zamanda KİTlerin bir de
iştirakleri vardır, bu iştirakler nedir? KİT kurumlarının
ortak olduğu şirketlerdir. Kimine yüzde 16 ortaktır, kimine
yüzde 48 ortaktır.
Peki, KİTlerdeki ihale sistemi neden önemli?
İhaleler, devlet kaynaklarının en verimli şekilde
kullanılmasını ve devletin maksimum kâr elde etmesini amaçlayan
ve ihaleye giren şirketlerin eşit rekabet koşullarında
katılımını sağlayan bir sistemdir.
Evet, şimdi gelelim KİTler nasıl
soyuluyor? Sistem şöyle çalışıyor: Önce, bir KİT
kuruluşu diğer bir KİT kuruluşundan istisna kapsamında
ihalesiz olarak bir işi alır. Aldığı bu işi yine
ihalesiz olarak kendisinin küçük ortağı olduğu bir iştirake
verir. Bu iştirak yine makam olurlarıyla ihalesiz bir şekilde
işi yükleniciye, yüklenici de işi ihalesiz bir şekilde alt
yükleniciye aktarır. Başından sonuna kadar bir komisyon sistemi
çalışır, komisyonlar alınır. İştiraklerin ve
onların alt yüklenicilerinin hiçbirinde ne çalışan vardır
ne araç gereç vardır ne de bir emek vardır, tamamen bir sistem
çalışır. Bir örnek vermek gerekirse, EÜAŞtan bir maden
sahasını ihalesiz olarak, Kamu İhale Kanununa göre istisna
olarak alan TKİ, kendi iştirakine yine ihalesiz olarak bu sahayı
verir, iştiraki bir kâr payı alır, yüklenicisine işi verir;
yüklenici bir kâr payı alır ama hiçbir şekilde emek üretmez,
hizmet üretmez; o da alt yüklenicisine verir, o da hiçbir şey yapmaz, o da
alt yüklenicisine verir. Yani aslında, Türkiye Kömür İşletmeleri
Kurumu, işin başında ihale yapsa ve işi yapacak firmaya
verse 100 birim kâr edecekken 40 birim kâra razı olur ve büyük bir gelir
kaybına neden olur.
Şimdi, gelelim bu konunun ispatına:
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu 2018 Yılı Sayıştay
Denetim Raporu bakın ne diyor: Kurum tarafından kömür üretim
sahalarının çoğunlukla ihale yapılmaksızın,
herhangi bir üretim faaliyeti bulunmayan ve Sayıştay denetimi
dışında bulunan kurum iştiraklerine verildiği,
iştiraklerin ise bu sahalarda üretimi başka şirketlere
yaptırdığı, dolayısıyla bu işlemlerin
dolaylı yoldan kömür üretim sahalarının ihalesiz, kritersiz
olarak şirketlere verildiği tespit edilmiştir. TKİde 2018
yılında 9 adet zincir var ve bunun yıllık maliyeti 700
milyon TL gelir kaybıdır.
Bitti mi? Bitmedi. TEMSANdan örnek verelim. 2017
Yılı Sayıştay Raporunda bir bulguda Kamu
kuruluşlarından ihalesiz alınan işlerin şirketin tabi
olduğu KİT mevzuatı hükümlerine aykırı olduğu
değerlendirilen doğrudan makam olurlarıyla yüklenici firmalara
ihalesiz olarak verildiği anlaşılmaktadır. Nitekim, 2017
yılında 17 adet işten 13 adedi makam olurlarıyla ihalesiz
olarak yaptırılmıştır. deniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) Yine TEMSAN,
yıl 2018, yine Sayıştay Raporu. Sayıştay
raporlarında en fazla geçen kelime ihalesiz kelimesi zaten. 2018
yılında EÜAŞtan alınan 19 adet işten 17 adedi
yüklenicilerle sözleşme imzalanmak suretiyle ihalesiz olarak
yaptırılmaktadır, burada da toplam 17 adet zincir var.
Yine, bir KİT kuruluşu PTT örnek
gösterilebilir; o da iştirakleri üzerinden derin, kocaman bir delik
açılmış bir KİT kuruluşudur, 2017 yılındaki
kârı 641 milyon TLdir. İştirakleri üzerinden iş
yaptıra yaptıra, yoluna yoluna, komisyoncu şirketler
oluştura oluştura geldiğimiz durum, 2019 yılı
itibarıyla 1 milyar TL zarar eden PTTdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) Oysa bu
komisyonculara giden paralarla yüzlerce okul, yüzlerce hastane
yaptırılabilirdi, fabrikalar yaptırılabilirdi ve burada
genç işsizliğe çözüm üretilebilirdi. Bu kaybedilen paralar, bu
peşkeş çekilen paralar nedeniyle doğal gaz, elektrik, su faturalarına
zam üzerine zam geliyor.
Sayın milletvekilleri, o nedenle, gelin, Kamu
İhale Kanununu hızlı ve etkin olacak şekilde
değiştirelim. Gelin, denetimi artırın, bu suça ortak
olmayın.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 27nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sayın milletvekilini dikkatle
dinledim, KİT raporlarından bahsetti. Bizim bildiğimiz, bunlar
KİT Komisyonunda müzakere edildi, cevapları verildi ama eğer
sayın milletvekilinin bu konuda içi rahat değilse -ki bu kadar
detaylı izahat yapıyor- bu detaylı izahatıyla birlikte ve
anlattığına göre bunlar suç teşkil ediyor ve burada kamu
zararı ortaya çıkıyorsa, kendisinden istirhamımız,
aynı bu şekilde, o elindeki raporları da buna dayanak göstermek
suretiyle cumhuriyet savcılığına ilgili kurumlarla
alakalı suç duyurusunda bulunmasıdır ki oradaki
savcılık da bunun gereğini yapsın, bununla alakalı
tahkikat, soruşturma başlatsın.
Teşekkür ederim.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak)
Kılıfına uydurmuşsunuz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile
88 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 176) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 27nci maddesinde yer alan iktisap edilmesi
hâlinde ifadesinin iktisap edilmesi durumunda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Halil
Öztürk Saffet
Sancaklı Arzu
Erdem
Kırıkkale Kocaeli İstanbul
Sefer
Aycan Nevin
Taşlıçay
Kahramanmaraş Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Sefer Aycan.
Buyurun Sayın Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün şehit olan askerlerimize ve vatanı
uğrunda şehit olan tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Askerimizin İdlibde ne
aradığını soranlara en hafif ifadeyle diyorum ki:
Şehitlerimize saygısızlık yapmayalım. Bizim
İdlibde ne aradığımız belli de Rusyanın,
Amerikanın, Fransanın ne aradığını
sormamız gerekmez mi? Biz orada ülkemizin güvenliği için bulunuyoruz.
900 kilometre sınır komşumuz Suriyedeki her olay Türkiyeyi
ilgilendirir. Ülkenin güvenliği sınır içinde değil,
sınır dışında başlar.
Tabii, bu arada Rusyanın ikircikli
davranışlarını da nefretle kınıyorum. Genel
Başkanımızın dediği gibi, biz Rusyayı biliyoruz,
Rusyanın Rusluğunu, kalleşliğini hep biliyoruz ama bu bir
kez daha gösteriyor ki Türkün Türkten başka dostu yoktur. Onun için,
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve bu milletin
aylığını alan milletvekillerinin hepsinin en azından
bugün için birlik ve beraberlik içerisinde olması gerektiğini
hatırlatmak istiyorum.
Ayrıca, Fırat Çakıroğlu
şahsında, ülküleri uğruna şehit olan tüm ülkücü
şehitlerimizi de rahmetle, minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün sermaye
piyasasını konuşuyoruz, finansman konuşuyoruz, ben
aslında bu kapsamda, sağlık hizmetleri finansmanındaki
sıkıntılar üzerinde konuşmak için söz
almıştım. Evet, bildiğiniz gibi ilaç fiyatlarına yüzde
12 zam yapıldı ve bu da tabii ki sağlık
harcamalarını daha da artırdı. Türkiyede yılda 110
milyar sağlık harcaması yapıyoruz ve bu harcamaların
önemli bir kısmı aslında tedavi harcamasıdır; yüzde
50si tedavi harcamasıdır, yüzde 30u ise piyasadan alınan ilaç
harcamalarıdır yani yüzde 80-85i tedaviye gitmektedir. Bu
harcamaların yüzde 80i zaten SGK tarafından
karşılanmaktadır veya kamu tarafından karşılanmaktadır.
Şahıs adına yapılan harcama yüzde 20dir. Bu şunu
gösteriyor ki sağlık harcamalarında esas yük kamunun
üzerindedir, SGKnin üzerindedir. Fakat SGKnin bu sağlık
harcamalarını karşılamakta hakikaten ciddi bir sorunu
vardır çünkü Türkiyede prim toplamada bir sorun yaşıyoruz.
Genel sağlık sigortası
prim esaslı bir sistemdir ama nüfusumuzun önemli bir kesimi, 20 milyon
insanımız prim ödeyemiyor, bunu devlet sübvanse ediyor. Bu da tabii
ki özellikle sağlık harcamalarında ciddi bir yük teşkil
etmektedir; sorun vardır. Bu sorun kendini özellikle kamu hastanelerinde,
devlet hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde göstermektedir.
Yıllardır SUT fiyatlarında, Sağlık Uygulama
Tebliğindeki fiyatlarda artış olmuyor. Yani devlet burada ciddi
bir fedakârlık yapıyor, özveride bulunuyor ve hakikaten çok
düşük primlerle sağlık hizmetlerini finanse etmeye
çalışıyoruz.
Dünyanın her yerinde sağlık
hizmetleri pahalıdır, belki de en ucuz olan yerlerden biri
Türkiyedir. Fakat bu fiyatlarla sistem dönmüyor, özellikle devlet
hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde ciddi bir sıkıntı
vardır. Bütün üniversite hastanelerinde, şehrim
Kahramanmaraştaki üniversite hastanesinde de, kurum olarak
çalıştığım Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesinde de, tüm hastanelerde de sorun vardır. Bundan şu yüzden
kaygı duyuyorum: Bu, tabii ki bütün hastanelerde ciddi bir borç yükü
olduğu için hastanenin hizmetlerini önemli bir şekilde etkilemektedir
ve hizmet kalitesini etkilemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Aycan.
SEFER AYCAN (Devamla) Tamamlıyorum.
Bu, gelecek açısından ciddi bir sorundur.
Aynı zamanda tıp fakülteleri eğitim yapan kurumlardır.
Evet, pahalı hizmettir tıp fakültesi hizmeti. Bunun
sürekliliğini sağlamamız lazım, ülkemizin geleceği
için, tıp eğitimi için geleceğimizi sağlamamız
lazım. Burada şunu söylemek istiyorum: Bir şekilde
sağlık hizmetlerinin finansmanını sağlamamız
lazım. 82 milyon insan kamunun verdiği sağlık
hizmetlerinden yararlanıyor ve sistemin dönmesi, sistemin devam etmesi
lazım. Onun için de mutlaka SGKnin ya prim toplayarak ya da başka
kaynaklardan sağlık hizmetlerini sübvanse ederek bu işi
sürdürmesi lazım. Vatandaş olarak da kaynağın hepimizin
kaynağı olduğuna dikkat edip tasarruflu kullanmak gerekir diye
düşünüyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar, birazcık ellerimizi
kaldıralım. Biz oturanlara göre saymıyoruz, kalkan ellere göre
sayıyoruz.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 27nci madde kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde 2 önerge bulunmaktadır,
önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Dersim
Dağ Garo
Paylan
İzmir Diyarbakır Diyarbakır
Kemal
Peköz Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül
Adana Mersin Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Serpil Kemalbay. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli halklarımızı ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dün Almanyanın Hanau kentinde iki ayrı
mekâna yapılan ırkçı saldırıda yaşamını
yitiren 9 kişiyi burada anmak istiyorum. Bunlardan 5i Türkiye
vatandaşı, Kürt, hepsine başsağlığı
diliyorum ve ailelerine sabır diliyorum.
Almanya Sol Parti Eş Genel Başkanı
Kipping, bu ırkçı saldırıyı kınarken 3 dilde bir
kınama yaptı ve Yas tutuyoruz. cümlesini 3 dilde söyledi. Kendisine
teşekkür etmek istiyorum. Ben de 3 dilde söylemek istiyorum: Yas tutuyoruz
(x)
Yine, yarın Dünya Ana Dili Günü, Dünya Ana Dili
Günü kutlu olsun.
(x) Dil
yaşamdır.
Değerli arkadaşlar, bu Meclisin ana dile
saygı göstermesinin ve Türkiyede ana dil sorununun bütün ana diller için
çözülmesinin en büyük dileğimiz olduğunu söylemek istiyorum.
Saygı, ana dilin hayatın her alanında hayata geçirilmesiyle,
eğitimden sağlığa kadar kamusal alanlarda hayata
geçirilmesiyle başlar. Saygı, burada, Mecliste bilinmeyen dil x
olarak yazılan Kürtçenin, Kürtçeye karşı saygısızca
ifadenin ortadan kaldırılması ve Kürtçenin bu Mecliste
tanınmasıyla sağlanır. Yine, dünyanın pek çok
ülkesinde 1den fazla resmî dil vardır. Resmî diller ülkeleri,
toplumları bölmezler. Nasıl başka ülkeler 1den çok resmî dille yaşayabiliyorsa
Türkiye de yaşayabilir. O yüzden resmî dil talep etmek de bölücülük
değildir, tam tersine, yeni bir yaşamı, yeni bir Türkiyeyi var
etmek için ana dilinde bir yaşamı herkes için
sağlamalıyız diye düşünüyorum ve bir kez daha 21 Şubat
Dünya Ana Dili Gününü kutluyorum.
28inci maddeye dair birkaç şey söylemek
isterim: 28inci madde kanuna eklenmesi öngörülen 31/(A) maddesiyle borçlanma
aracı sahipleri kurulu müessesini yaratmaya çalışıyor.
Böyle bir kurul yaratılarak aslında şirketlere, ihracatçılara
ve yatırımcılara bir imkân sağlanmak isteniyor. Herkes
durduğu yerden konuşurmuş, ben de çalışanlar
açısından, işçiler, emekçiler açısından bu yasa
maddesine baktığım zaman şunu söylemek isterim: Eğer
bir yerde -çünkü bu maddenin içerisinde var, temerrüde düşülmesi hâlinde
yeniden yapılandırmayı öngörüyor- iflas varsa orada
çalışanların haklarını korumak öncelikli olarak ele
alınmalıdır diyorum. Şöyle: Diyelim ki bir fabrika
eğer iflas ettiyse hemen o fabrikanın makinelerini, teçhizatlarını
satıp fabrikayı ortadan kaldırmak, dağıtmak bir çözüm
değildir; fabrikada çalışan işçilerin
çalışmalarına devam edecekleri şekilde oradaki
yaşamı düzenlemek gerekir ve işçilerin kolektif bir şekilde
o fabrikanın işletilmesinde rol almaları için bir kamusal hizmet
hayata geçirilebilir. Bu öncelikli olarak ele alınmalıdır.
Aynı zamanda, işçi alacakları da yine bu yasa maddesinde
öncelikli olmalıdır diye düşünüyorum çünkü genellikle, bu tür
durumlarda bankalar sermayedarların, patronların, işverenlerin
zararlarını kapatmak için orada inisiyatif alıyorlar fakat
işçiler en sona bırakılıyorlar. Türkiyede bugün büyük bir
ekonomik kriz olduğunu düşündüğümüzde, ağır
çalışma koşulları ve işsizliğin ne kadar büyük
olduğunu düşündüğümüzde yasaları yaparken işçilerin,
emekçilerin, işsizlerin, halkın, ezilenlerin yanında durarak
yasaları yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bugün eğer,
Türkiyede intihar vakaları arka arkaya yaşanıyorsa
aslında, bunun anlamı şudur: İntiharlar var çünkü siz
varsınız. Çünkü intiharları ortadan kaldıracak, ekonomik
krizi ortadan kaldıracak, eşitsizlikleri, büyük gelir
adaletsizliklerini ortadan kaldıracak bir yönetim anlayışı
burada hayata geçirilmiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
tam
tersine, nasıl sermaye biriktirilir, yandaşlar nasıl sermaye
biriktirir, bunun üzerine temellendiriliyor; işte, Varlık Fonundan
tutalım da bütün yasalar ve bütün kamu kaynakları buna göre
düzenleniyor.
Son olarak... İdlibde yaşanan bir
savaştır ve İdlibdeki bu çatışmayı ve savaşı
biz engellemeye çalıştık, burada tezkereye yönelik önergeler
vererek, tezkereyi olumlamayarak herkesin tezkerenin karşısında
olması gerektiğini söyledik çünkü bunun bir savaş tezkeresi
olduğunu söyledik ama bunu dinlemediniz. Bugün, bu Genel Kurulda ordunun
seferde olduğu söylendi yani bizim Savaş tezkeresidir.
dediğimiz şey doğrulandı. Türkiye bugün İdlibde
operasyon için değil, savaş için bulunuyor ve oradan tabutlar
geliyor. Bu kabul edilemez. Derhâl müzakere ve barış süreci
işletilmeli; Suriyede de, Türkiyede de barış
kazanılmalı diyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 28inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Zeki Hakan
Sıdalı Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Mersin Eskişehir
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Gaziantep Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray
Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; sözlerimin
başında, İdlibde şehit düşen askerlerimize
Cenab-ı Haktan rahmet, gazilerimize şifalar diliyorum.
Yine, Almanyadaki ırkçı
saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah rahmet eylesin diyorum.
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 28inci maddesinde
verdiğimiz önerge üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 28inci maddesiyle,
yatırımcıların değişen şartlara göre toplu
bir şekilde hareket edebilmesine ve ihracatçılar ile
yatırımcıların borçlanma araçlarının hüküm ve
şartlarının değişmesi yönünde mutabakata
varılabilmesine imkân sağlanması amaçlanmıştır.
Ayrıca, yeniden yapılandırma hususunda mutabakata varılması
hâlinde takiplerin durması, zaman aşımı ve hak
düşürücü sürelerin işlememesi ve borçlanma araçlarının
ifasıyla takiplerin düşmesi amaçlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, devlet, milletin siyasi
teşkilatlanmış hâlidir. Devlet ne için vardır? Devlet,
kendisinin siyasi teşkilatlanmasını sağlayan milletini
mutlu etmek, huzur içinde yaşatmak, yarınlarında umut içerisinde
olmasını sağlamak ve eğitimi, sağlığı,
güvenliği sağlamak, onların her türlü talep ve isteklerine
imkânlar dâhilinde cevap vermek için vardır. Ama günümüze
baktığımızda, maalesef devletimiz, bırakın
insanları mutlu etmeyi, onların mutsuz olması için elinden ne
geliyorsa yapıyor. Yani kendi imkânlarıyla bile maalesef -üzülerek
ifade etmek istiyorum ki- insanlarımızı mutsuz ediyoruz. Devlet
memurları kadrosuna bakıyorsunuz, içerisinde çok çeşitli
sınıflarda kadrolar var, süresiz sözleşmeli diye bir kadro
var. Bu vatandaşların, bu kadroda bulunan insanların ne tayin
hakkı var ne eşleriyle bir arada yaşama hakkı var ne
çocuklarıyla aynı evde, aynı çatı altında yaşama
hakkı var ne de mesleklerinde yükselme hakkı var. Mademki
devletimizin bu memurlara ihtiyacı var, mademki bu memurlar devletimizin
birçok görevini yerine getiriyor, bu ayrımı ortadan
kaldıralım, bu şartlarda çalışan bütün
memurlarımız aynı hakta, aynı, eşit statüde olsunlar.
Yani devlet için bunu gerçekleştirmek çok mu zor?
İnsanlarımızın bu şekilde bir nebze de olsa mutlu
olmalarını, bu güzel insanlarımızdan, bu yüce milletimizden
niçin esirgiyoruz? Devlet, eğer bu memurlarla misyonunu, işlevini
yerine getirecekse memurlar arasındaki bu eşitsizliğe son
vermelidir. Süresiz sözleşmeli diye bir kavram var. Bu vatandaşlar,
bu memurlar her yıl sözleşme imzalamak durumunda. Sözleşme
zamanı geldiğinde geceleri uykuları kaçıyor,
rüyalarında Acaba, sözleşmem yenilenir mi, yenilenmez mi?
şeklinde hafakanlar basıyor diyebiliriz. Mademki devletin bu
insanlara ihtiyacı var, kaldırın bu süresiz sözleşmeyi,
kadroya alın, bunların korkularına son verin.
Yine, yurt dışında yıllarca
çalışıp Türkiye Cumhuriyeti devletine, memleketimize döviz
kazandıran insanlar, emekli olduktan sonra, yurt dışındaki
özlük haklarını kaybetmemek adına birinci adresleri olarak yurt
dışındaki adreslerini göstermek zorundalar, ikinci adresleri de
Türkiyede ikamet ettikleri yer. Ama günümüzde bu vatandaşlarımızı
aile hekimliği sisteminden, birinci adresleri Türkiye
olmadığı için, çıkarıyoruz. AK PARTİli
arkadaşlarımızın baş tacı olan Suriyeli göçmen
kardeşlerimize bedava sağlık hizmeti verirken kendi vatandaşlarımıza bu hizmeti niçin vermiyoruz? Niçin
onların mutsuz olmasına sebep oluyoruz? Gelin yıllarca gurbet
kahrı çeken, yaban ellerde memleketimizin ekonomisine katma değer
sağlamak için çile çeken bu insanlarımızın bu derdine çözüm
bularak kısmen de olsa onların mutsuzluğunu giderelim.
Başta da söyledim, devletin amacı insanlarımızı mutlu
etmektir ama maalesef son yirmi yıla yakındır
insanlarımız mutlu değiller. Bakın, çarşıda,
pazarda, sokakta, metroda, herhangi kalabalık yerlerde yüzü gülen
insanı bulmak, neredeyse Sayısal Lotoda en büyük ikramiyeyi kazanmak
gibi bir şey oldu.
Bu duygular içerisinde
hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, 28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 28inci madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde
3 önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesinin kanun
teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü Günay Dersim
Dağ Garo
Paylan
Mardin Diyarbakır Diyarbakır
Rıdvan Turan Kemal
Bülbül Kemal
Peköz
Mersin Antalya Adana
Serpil Kemalbay Pekgözegü Erol
Katırcıoğlu
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Sayın Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu 29uncu madde üzerine
konuşacağım.
29uncu maddede esas
itibarıyla bir kurum ihdas ediliyor, bu kuruma teminat yöneticisi
deniyor. Niçin böyle bir kuruma ihtiyaç gösteriliyor? Komisyon orada, onlar
tabii dinliyorlar mı emin değilim ama neyse. Çünkü biliyorsunuz halka
açık şirketlerin dışında da şirketler tahvil
çıkarabiliyorlar, borçlanabiliyorlar dışarıdan.
Dolayısıyla da bunun karşılığında ipotek ve
teminat ya da teminat mektubu gibi bir karşılık gösteriliyor.
Nitekim 2019 yılı itibarıyla, aşağı yukarı,
benim gördüğüm -rakam olarak söyleyeyim- 300 milyar Türk lirası
civarında tahvil ihraç edilmiş ve burada aşağı yukarı
1 milyara yakın bir temerrüt gerçekleşmiş, söz konusu
olmuş.
Şimdi dolayısıyla da bu maddeyle
esasında şu yapılmaya çalışılıyor: Bu
temerrütte düştüğü zaman bir şirket, onun alacakları ve
sahipleriyle ilgili olumsuzlukları giderebilmek açısından bir teminat
yöneticisi, bir tür trusty diyebileceğimiz bir kurum
oluşturulmuş oluyor. Güzel, yani bunda bir sakınca yok
doğrusu. Fakat Komisyona şöyle bir soruyu -maalesef Plan ve Bütçe
Komisyonunda sorma şansımız olmadı- sormak lazım:
Neden böyle bir kuruma ihtiyaç duyuyorsunuz? Sanırım bunun
cevabı şu: Teminat gösterilmiş olan ipotekler, teminat
mektupları, her neyse bunların nakde dönmesiyle ilgili bir yargı
süreci ima ediyor bu ilişki ve bu uzun sürüyor, dolayısıyla da
bunu kısaltmak gerekiyor, kısaltmak için de böyle bir kurum bir
anlamda bir tür yediemin gibi, bir tür aracı bir kişi gibi devreye
giriyor ve sorunu çözüyor. Fakat arkadaşlar, buradan şunu
anlamamız lazım: Çünkü Türkiyede yargı sistemi çok
ağır çalışıyor, çok ağır
çalıştığı için özellikle ipotek
karşılığı alınan krediler veya tahvil ihracı
gibi meselelerde nakde çevrilme imkânları son derece
sınırlı oluyor veya çok maliyetli oluyor dolayısıyla
da bu maddeyle bu maliyetleri aşmaya çalışmak gibi bir yol
buluyoruz. Ama benim daha önceki konuşmalarımda söylediğim gibi,
bu bir palyatif tedbirdir. Bu, Türkiye ekonomisinin sorunlarını
çözmekle ilgili olarak köklü bir anlayışı ifade etmiyor. Köklü
bir anlayış için, açıkçası, ekonominin yanı sıra
yargı sisteminin de etkin çalışır hâle getirilmesinin bir
gereklilik olduğunu unutmamamız lazım geldiğini
düşünüyorum. Dolayısıyla da bu vesileyle bunları söylemek
ihtiyacı hissetim. Fakat kürsüye çıkmışken deminki
tartışmalarla ilgili birkaç cümle de ben etmek istiyorum
doğrusunu isterseniz.
Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarından, bizim arkadaşlardan biri konuşurken cani
katil gibi laflarla bir saldırı oldu. Bir vekil
arkadaşımız, Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarından, böyle bir çıkış yapmak ihtiyacı
hissetti.
Şimdi, arkadaşlar, çok açıktır
ki birinin diğerine cani katil demesi için onu bir tür düşman
görmüş olması lazım. Eğer biz düşman değilsek
niye birbirimizle ilgili olarak -öfkelenebiliriz belki, aynı şekilde
düşünmeyebiliriz belki- cani katil ya da ona benzer cümlelerle bir ifade
oluşturuyoruz, gerçekten kabul edilebilir değil. Nitekim Naci
Bostancı arkadaşımız da bunu teyit eden bir konuşma
yaptı.
O kadın arkadaşımızın bir
özür dilemesi gerektiği düşüncesindeydim. Ama kendisi de yok galiba
gördüğüm kadarıyla, burada göremedim, Maraş Milletvekili.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Buradayım.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Orada
mıydınız? Peki.
Yani sizden böyle bir özür dilemeyi bekliyorum ben
açıkçası. Çünkü parlamentolar
RECEP ÖZEL (Isparta) Niye açıyorsunuz ki
kapanmış konuyu?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Nasıl?
RECEP ÖZEL (Isparta) Grup Başkan Vekilimiz
konuştu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Üstünü örtelim,
konuşmayalım öyle mi?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Biten bir
tartışmayı devam ettirmeyelim.
Sayın Katırcıoğlu, siz Genel Kurula
hitap edin.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
şunu söylemeye çalışıyorum: Parlamentodaki partiler
düşman partiler değildirler, sadece rakip partilerdir. Dolasıyla
da birbirimize hitap ederken buna dikkat etmemiz lazım.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Niye üzerinize alındınız?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şimdi, benim
bunu konuşmama itiraz ediyorsunuz oradan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Katırcıoğlu
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, neyse
Daha
fazla konuşmama gerek yok, yeter.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, bir
anlayış içerisinde götürüyoruz. Yani durup dururken bir anda
elektriklenme olmasının gereği yok. Kanunu hızlı bir
şekilde bitirmek durumuna geliyoruz. Rica ediyorum sizlerden
Bakın, herkes önemli bir çaba sarf ediyor ki bu
kanunun işleyişinde bir süreyi öne alalım diye.
Lütfen,
konuşmacılara müdahale etmeyelim. Konuşmacılara cevap
verecek olan Grup Başkan Vekillerimiz son derece yetkin
arkadaşlarımız. Onların da söyleyecek sözleri olduğu
zaman zaten ben her birine, ayrı ayrı söz veriyorum.
Değerli
arkadaşlarım, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 29uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 29- 6362
sayılı Kanuna, bu Kanunla eklenen 31/A maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Teminat
yönetim sözleşmesi ve teminat yöneticisi
MADDE 31/B- (1)
Kurulca belirlenecek sermaye piyasası araçları, bu araçlardan
doğan yükümlülüklerin vadesinde yerine getirilmesini temin etmek
amacıyla Kurulun uygun göreceği varlıklarla teminat altına
alınabilir. Teminata konu varlıkların mülkiyeti teminaten genel
saklama yetkisine sahip yatırım kuruluşu niteliğini haiz
teminat yöneticisine devredilir veya bu varlıklar üzerinde teminat
yöneticisi lehine sınırlı ayni hak tesis edilir. Teminata konu
varlığın, teminaten devredildiği hususu ilgili sicilde
beyanlar hanesine kaydedilir.
(2) Teminat
yöneticisi, sermaye piyasası araçlarından doğan yükümlülüklerin
teminatını teşkil etmek üzere mülkiyeti kendisine devredilen
veya üzerinde lehine sınırlı ayni hak tesis edilen teminat
konusu varlıkların sevk ve idaresinin sağlanması,
korunması, muhafazası, hukuki yollara müracaat edilmesi, temerrüt
hâlinde ya da kanun veya sözleşme hükümlerinde öngörülen sebeplerle,
teminattan alacağın karşılanması söz konusu
olduğunda; teminata konu varlığın paraya çevrilmesi,
teminata konu varlıkların satış tutarının
yatırımcılar arasında paylaştırılması,
yatırımcıların alacağı
karşılandıktan sonra arta kalan değer olursa bunun teminat
verene iadesi, borcun sona ermesi ile birlikte teminat konusu
varlıkların teminat verene iade edilmesi,
yatırımcıların menfaatlerinin korunması da dâhil
diğer her türlü iş ve muamelelerin yerine getirilmesi için ihraçtan
önce, ihraççı ile yazılı olarak akdedilecek bir teminat yönetim
sözleşmesi ile yetkilendirilir. Teminat yönetim sözleşmesinin tabi
olduğu usul, esas ve asgari unsurları belirlemeye Kurul yetkilidir.
Yasin Öztürk Dursun Müsavat Dervişoğlu Hüseyin Örs
Denizli İzmir Trabzon
Feridun Bahşi Ahmet Kamil Erozan
Antalya Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; 29uncu madde üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bugün acı haberler aldık. İdlibde
şehit olan kahramanlarımıza Cenab-ı Hakktan rahmet
diliyorum.
Ayrıca, Almanyadaki ırkçı
saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
da Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı
dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2018 Ağustos
ayında yaşanan kur şokunun ardından Türk ekonomisinde son
on yıldır biriken yapısal problemler su üstüne
çıkmış ve neredeyse tüm makro göstergelerde bu durum gözlenir
hâle gelmiştir. Enflasyon ve dolayısıyla faizde yaşanan artışlar,
krediye bağımlı hâle getirilen ekonomide daralmayla
sonuçlanmıştır. Bu daralmanın hangi şartlar ve hangi
politika uygulamalarına rağmen gerçekleştiğine
baktığımızda önümüzdeki tablo daha da netleşmektedir.
Daha önce başvurulmayan bir yol olarak Merkez Bankası ihtiyat akçesi
2019da Hazineye aktarılmış, bu da yetmemiş gibi yine
Merkez Bankası değerleme hesabı da Hazineye aktarılarak ek
kaynak yaratılmaya çalışılmıştır. 2019
yılı, uzun zaman sonra ilk defa bütçenin faiz dışı
açık verdiği bir yıl olmuştur. Tüm bunları alt alta
koyduğumuzda şunu söyleyebiliriz ki Türk ekonomisinin uzun süredir
içinde bulunduğu yapısal tıkanma daha da
derinleşmiştir.
Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz
29uncu maddeye baktığımızda, bu maddeyle Türk sermaye
piyasasına teminat yönetim sözleşmesi ve teminat yöneticisi
kavramları getirilmektedir. Yani gerçek ve tüzel kişiliği haiz
teminat yöneticileri oluşacaktır. Peki, bu kişiler ne yapacak ve
piyasaya etkileri nasıl olacaktır? Ona da bakacak olursak şöyle
Teminat yöneticisi, sermaye piyasası araçlarından doğan
yükümlülüklerin teminatını teşkil etmek üzere mülkiyeti
kendisine devredilen veya üzerinde lehine sınırlı ayni hak tesis
edilen teminat konusu varlıkların sevk ve idaresinin
sağlanması, korunması, muhafazası, hukuki yollara müracaat
edilmesi, temerrüt hâlinde ya da kanun veya sözleşme hükümlerinde
öngörülen sebeplerle, teminattan alacağın karşılanması
söz konusu olduğunda; teminata konu varlığın paraya
çevrilmesi, teminata konu varlıkların satış
tutarının yatırımcılar arasında
paylaştırılması, yatırımcıların
alacağı karşılandıktan sonra arta kalan değer
olursa bunun teminat verene iade edilmesi, borcun sona ermesiyle birlikte
teminat konusu varlıkların teminat verene iade edilmesi,
yatırımcıların menfaatlerinin korunması da dâhil
diğer her türlü iş ve muamelelerin yerine getirilmesi için ihraçtan
önce, ihraççıyla yazılı olarak akdedilecek bir teminat yönetim
sözleşmesiyle yetkili olacaktır.
Peki, bu durum piyasalara ne getirecektir, bir de
buna bakalım. Teminat yöneticileri, şirket ve firmaların
varlıklarında, mamul ve yarı mamul stoklarında yediemin
görevi yapacaklardır. Böylece, para ve sermaye piyasalarında kredi
imkânı oluşturulacaktır. Ülkemizdeki şirket ve
firmaların birçoğunun bilanço verileri olumsuz olduğu için,
kullanacakları krediler için teminat sıkıntısı
oluşmuştur. Bu nedenle, şirket ve firmaların
varlıkları, mal stokları yeni teminat enstrümanı olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, dünyada buna benzer
stok finansmanı yöntemi uygulanmaktadır, doğrudur. Ülkemizde de
uygulanması için bazı hukuki düzenlemelerin olması
gerekmektedir, aksi hâlde sorunların oluşması
kaçınılmazdır. Öncelikle, lisanslı depoculuk ve depo
düzenlemeleri yapılmalı ve stokların güvenliği ve ürünlerin
piyasa fiyatını bozmayacak şekilde yönetilmesi
sağlanmalıdır. Eğer bu düzenlemeler yapılmazsa
korkarım ki piyasa bozucu faaliyetlerin önüne de geçemeyiz. Bu
düzenlemeler yapılmazsa sadece kamu bankalarının belirli
kişi ya da şirketlere kredi aktarmasının yolu
açılır ve yeni batak krediler oluşur endişesiyle sözlerime
son veriyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kabul eden parmak
daha fazlaydı.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
kanun teklifinin sahibi olan arkadaşlarımızın salon
içerisinde biraz daha fazla olmalarını rica ediyorum. Hep beraber
yakından izleyelim, yavaş yavaş sona doğru geliyoruz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 29- 6362 Sayılı Kanuna, bu Kanunla
ilave edilen 31/A maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde
ilave edilmiştir.
Teminat yönetim sözleşmesi ve teminat
yöneticisi
MADDE 31/B- (1) Kurulca belirlenecek sermaye
piyasası araçları, bu araçlardan doğan yükümlülüklerin vadesinde
yerine getirilmesini teminen Kurulun uygun göreceği varlıklarla
teminat altına alınabilir. Teminata konu varlıkların
mülkiyeti teminaten genel saklama yetkisine sahip yatırım
kuruluşu niteliğini haiz teminat yöneticisine devredilir veya bu
varlıklar üzerinde teminat yöneticisi lehine sınırlı ayni
hak tesis edilir. Teminata konu varlığın, teminaten devredildiği
hususu ilgili sicilde beyanlar hanesine kaydedilir.
(2) Teminat yöneticisi, sermaye piyasası
araçlarından doğan yükümlülüklerin teminatını teşkil
etmek üzere mülkiyeti kendisine devredilen veya üzerinde lehine
sınırlı ayni hak tesis edilen teminat konusu
varlıkların sevk ve idaresinin sağlanması, korunması,
muhafazası, hukuki yollara müracaat edilmesi, temerrüt hâlinde ya da kanun
veya sözleşme hükümlerinde öngörülen sebeplerle, teminattan
alacağın karşılanması söz konusu olduğunda;
teminata konu varlığın paraya çevrilmesi, teminata konu
varlıkların satış tutarının
yatırımcılar arasında paylaştırılması,
yatırımcıların alacağı
karşılandıktan sonra arta kalan değer olursa bunun teminat
verene iade edilmesi, borcun sona ermesi ile birlikte teminat konusu varlıkların
teminat verene iade edilmesi, yatırımcıların menfaatlerinin
korunması da dâhil diğer her türlü iş ve muamelelerin yerine
getirilmesi için ihraçtan önce, ihraççı ile yazılı olarak akdedilecek
bir teminat yönetim sözleşmesi ile yetkilendirilir. Teminat yönetim
sözleşmesinin tabi olduğu usul, esas ve asgari unsurları
belirlemeye Kurul yetkilidir.
(3) Teminat yöneticisi, teminatlara ilişkin
tapuya tescil işlemleri, gemi sicili, araç sicili ve
taşınır rehin sicili dâhil ancak bunlarla sınırlı
olmamak üzere özel sicillerde yapılacak rehin, ipotek veya herhangi bir
ayni hakkın, şerhin, takyidatın, hak ve alacağın
tescili, kaydı ve bunlar için gerekli olan her türlü işlem dâhil
olmak üzere teminatın tesisi, terkini, fekki, sona erdirilmesi konusundaki
tüm iş ve muameleleri kendi adına ve yatırımcılar
hesabına yerine getirmeye yetkilidir.
(4) Kurulun onayladığı her teminat
yöneticisinin ticaret unvanı, hangi ihraçla ilgili olarak
atandığı ve yetkileri, ihraççı tarafından
ihraççının merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline
ayırt edici şekilde tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde
ilan olunur.
(5) Temerrüt hâlinde ya da kanun veya sözleşme
hükümlerinde öngörülen sebeplerle, teminattan alacağın
karşılanması söz konusu olduğunda; herhangi bir ihbar veya
ihtarda bulunma, süre verme, adli veya idari merciden izin ya da onay alma,
teminatın açık artırma ya da başka bir yol ile nakde
çevrilmesi gibi herhangi bir ön şartı yerine getirme yükümlülüğü
olmaksızın, teminat yöneticisi teminata konu varlıkları
satıp bedellerini yatırımcılar arasında
paylaştırabilir.
(6) Teminat konusu varlıklar, teminat
yöneticisinin malvarlığından ayrıdır ve ayrı
izlenir. Teminat konusu varlıklar, teminat yöneticisinin borçları
nedeniyle kamu alacakları için olsa dahi haczedilemez, rehnedilemez, iflas
masasına dâhil edilemez ve üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz
konulamaz.
(7) Teminata konu varlıkların türleri ve
nitelikleri, sermaye piyasası araçları ile teminata konu
varlıklar arasındaki teminat uyumu, teminata konu varlıklara
ilişkin kayıtların tutulması, hak ve yükümlülükler, teminat
yöneticisinin nitelikleri, ticaret siciline tescili, terkini ve teminat
yöneticisine hizmetleri karşılığında ödeme
yapılmasına ilişkin usul ve esaslar ile sermaye piyasası
aracı ihracında teminat yapısına ilişkin diğer
hususları belirlemeye Kurul yetkilidir.
(8) Teminat yöneticisinin sorumluluğunu
hafifleten ya da kaldıran anlaşmalar, hüküm veya ifadeler
geçersizdir.
(9) Sermaye piyasası kurumlarının
teminat yöneticisi olarak atanması durumunda, bu maddenin ikinci
fıkrasındaki yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmeyen
teminat yöneticilerine 96 ncı maddenin birinci fıkrası; bu
maddenin altıncı fıkrasına aykırılık hâlinde
ise 92 nci maddenin birinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.
(10) Teminat
yöneticisinin teminaten mülkiyeti devredilen varlıkları tasarruf
amacı dışında kullanması durumunda 5237
sayılı Kanunun 155 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre
hükmedilecek ceza beş yıldan az olamaz.
(11) Kurul,
bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Neslihan
Hancıoğlu
Antalya Konya Samsun
Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir Atila
Sertel
İstanbul İstanbul İzmir
Burcu
Köksal Emine Gülizar
Emecan
Afyonkarahisar İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Afyon
Milletvekilimiz Sayın Burcu Köksal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, sevgili Divan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak
Almanyadaki ırkçı saldırıda yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
İdlibde şehit olan askerlerimize de Allahtan rahmet, yakınlarına
sabırlar diliyorum.
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini
görüşüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi diyor ki: Biz sahada
vatandaştan gelen talepleri ivedilikle Meclise getiriyoruz. Allah
aşkına, sevgili AKPliler söyleyin: Şu an vatandaşın
öncelikle bizden çözüm beklediği konulardan biri, Bankacılık
Kanununun daha çok sertleşmesi ve bir bankanın mali analisti
Önümüzdeki günlerde ekonomik kriz patlak verebilir. şeklinde rapor
sunduğunda Bankacılık sistemini tehlikeye atıyor.
gerekçesiyle savcının karşısına çıkarabilecek bir
teklif mi? Gerçekten merak ediyoruz. 1inci maddede
yaptığınız değişiklikle bankacıları,
ekonomik değerlendirmeleri nedeniyle bankacılık sistemini
tehlikeye sokuyor gerekçesiyle savcılığa şikâyet tehdidine
maruz bırakıp bankacılık sektörünü, yargıyı
tepelerinde âdeta bir kılıç gibi kullanarak tahakküm altına
almak mı amacınız? Vatandaşın önceliği ve
talepleri ile AKPnin önceliği ve talepleri ne zaman uyuşacak?
Sahada bizden beklenen sorunlar
diye getirdiğiniz sorunların
kaçı vatandaşın önceliği? Yarın seçim olduğunda
Meclise getirdiğiniz tekliflerle ilgili vatandaşa ne diyeceksiniz?
Mesela, sürekli söz verip de sırtınızı döndüğünüz
emeklilikte yaşa takılanlara ne cevap vereceksiniz? 100 Günlük Eylem
Planına aldık. deyip de yüzlerce gündür çözüm üretmediğiniz
3600 ek göstergeyle ilgili ne bahane üreteceksiniz? Atama bekleyen yüz binlerce
öğretmene ve KPSSye girdiği hâlde hâlâ atanamayan engellilere, düşük
ücretle, güvencesiz ve okul idarecilerinin keyfî tasarrufları altında
çalıştırılan ücretli öğretmenlere, tayin hakkı
tanımayıp aile bütünlüğünü âdeta yok ettiğiniz
sözleşmeli öğretmenlere, dört kişilik bir ailenin yoksulluk
sınırının altında bir maaşla
çalıştırdığınız kadrolu öğretmenlerin
yüzüne nasıl bakacaksınız? TÜİK verilerine göre 4 milyon
650 bin olan, ancak biliyoruz ki gerçekte sayıları 8 milyon
civarında bulunan işsiz vatandaşlarımıza söyleyecek
bir sözünüz kaldı mı? İcra dairelerinde 10 Şubat 2020
tarihi itibarıyla icra takibine düşmüş dosya sayısı 20
milyon 509 bin olmuşken yani ülkedeki her 4 vatandaştan 1i
icralıkken siz kime, ne umut vereceksiniz?
Bankacılık Kanununu konuşuyorsunuz
da vatandaşın bankalara olan borçlarını hiç ama hiç
konuşmuyorsunuz. Vatandaşın takibe alınan kredi kartı
ve tüketici kredisi borcu Ocak 2020 itibarıyla yaklaşık 21
milyar liraya dayanmış, umurunuzda mı peki? Küresel Emeklilik
Endeksine göre 37 ülkeyi kapsayan en iyi emeklilik araştırmasında
sondan 3üncü yaptığınız Türkiyedeki emeklilere, 100
milyarın üzerinde borca batırdığınız ve hak
ettiği desteklemelerin yüzde 55ini ödemediğiniz çiftçilere,
açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm
ettiğiniz asgari ücretlilere, kamuda esas işi yaptığı
hâlde kadro dışı kalan taşeronlara, yıllardır kadro
alamayan geçici ve mevsimlik işçilere, statü değişikliği
bekleyen üniversiteli işçilere, üniversiteyle ilişiği
kesilmiş ama hâlâ af bekleyen 470 bin öğrenciye, BAĞ-KUR primini
ödeyemez hâle gelmiş esnafa, kredi sicil affı bekleyen
vatandaşa, iflas etmiş veya bir umut konkordatoyla toparlanmaya
çalışan iş insanına hâlâ mı vaat vereceksiniz?
Yapılacak birkaç değişiklikle gazilik
hakkına kavuşacak olan ama sizin için nedense bir türlü önceliğe
alınmayan 19 bin malul sayılmayan gaziye, haklarını
gasbedip maaşını kestiğiniz 237 gaziye, sadece seçim
döneminde hatırladığınız şehit
yakınlarına, 669 sayılı KHKyle okullarını
kapatıp hayatlarını kararttığınız askerî
öğrencilere ne deyip oy isteyeceksiniz? On sekiz yıllık
Üretiyoruz, büyüyoruz, kazanıyoruz. klasik yalanınıza mı
sığınacaksınız? İşçi, memur, emekli, esnaf,
çiftçi büyümeden pay alamıyorsa büyümenin ne anlamı var Allah
aşkına?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Toparlayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Gelecek nesillere
varlık aktarırsan, borç azaltırsan, işsizliği çözersen
sağlıklı büyüme olur. Yani aldığın parayı
betona yatırmayacaksın, hırsızlıklarla
çürütmeyeceksin, yeteneksiz yandaşlarına aktarmayacaksın, kamu
bankalarını özel kasan olarak görmeyeceksin.
Gerçi, ekonominin bu kadar kötü olduğu,
milletin maddi sıkıntılar yüzünden canına
kıydığı ülkemizde berbat yönetiminiz gündemde
konuşulmasın diye, sırf gündemi değiştirmek için bir
yalan atıp yırtmaya çalışırsınız, tıpkı
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğluna
ve ekibine FETÖnün siyasi ayağı iftirasını
attığınız gibi. Ama artık vatandaş yemiyor çünkü
herkes biliyor ki FETÖnün siyasi ayağı, Pensilvanyaya gidip onunla
boy boy fotoğraf çektirip icazet alanlardır, kürsülerde Gel de bu
hasret bitsin. diye haykıranlardır, FETÖnün Türkçe
Olimpiyatlarında ona methiye düzenlerdir, yine o ağlak FETÖnün
sümüklü mendilini bir şeref nişanesi gibi cebinde
taşıyanlardır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitirin artık, tamamlayalım.
BURCU KÖKSAL (Devamla)
FETÖnün evlerinde
maklubeye kaşık sallayanlardır. Biz o kaşıkları
sallamadık ki karnımız ağrısın.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, 29uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde
kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, biraz daha sükûnetli
olalım.
Sizlerin de önünüzü görmeniz açısından ne
olacağıyla ilgili şöyle bir bilgi vereyim: Arkadaşlar, 2
maddede 4 konuşmacımız var, ondan sonra hızlı
gideceğiz, ona göre yirmi-yirmi beş dakikalık bir zaman dilimini
rica edeceğim. 32nci maddeden sonra beş dakika zorunlu bir ara
vereceğim, Grup Başkan Vekilleriyle bir görüşme yapmam
gerekiyor. Ondan sonra hızlı hızlı bitireceğiz.
Değerli milletvekilleri, 30uncu madde
üzerinde, 2 önerge bulunmaktadır. Önergeleri okutup
aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tulay
Hatımoğulları Oruç Garo
Paylan Dersim
Dağ
Adana Diyarbakır Diyarbakır
Kemal
Peköz Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül
Adana Mersin Antalya
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Filiz
Kerestecioğlu Demir
İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30uncu madde
kitle fonlamasıyla ilgili. Böyle bir düzenleme elbette yapılabilir
fakat Çiftlik Bank, Süt Bank gibi, binlerce yurttaşın mağdur
olduğu örnekler ortadayken bu fonlama tipinin yasayla güvence altına
alınmadan Sermaye Piyasası Kurulunun kontrolüne
bırakılmasının başka mağduriyetlere yol
açacağını düşünüyoruz. Bu nedenle, yine, torba kanun
biçiminde değil, ilgili komisyonlarda görüşülerek bu
yatırım platformlarının düzenlenmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiyede en
ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı
bir alandan, hapishanelerden söz etmek istiyorum. Hapishaneler
başından beri devletlerin yeni düzenlemeleri ve aslında yönetim
tekniklerini denedikleri ve olgunlaştırdıkları yerler.
Sömürgeci devletlerin sömürgelerde ilk inşa ettikleri yerlerden birinin
ceza kampları olması bir tesadüf değildi. 20nci
yüzyılın totaliter ve faşist rejimleri kamplar ve hapishanelerde
kuruldu. Bu hakikat bugün de geçerli. Dünyanın her yerinde faşist ve
otoriter rejimler baskıcı güvenlik paradigmalarını
hapishaneler yoluyla inşa ediyorlar. Dünyanın bir kısmında
hapishaneler kapatılırken, hapsetme dışı infaz
yöntemlerine yönelim artarken Türkiyede 2005 yılında 55.870 olan
mahpus sayısı bugün 280 bine ulaştı. Rejim
otoriterleştikçe yeni hapishaneler yapılıyor ve yeni hapishane
demek, mahpuslar üzerindeki izolasyonun artması, asgari ihtiyaçların
dahi lüks görülmesi ve asgari sosyal ilişkilerin kurulmasının
zorlaşması demek. Aslında bu iktidar başından beri 19
Aralık katliamının mirasını sahiplendi.
Dünyanın bir kısmında bunlar olurken
-dediğim gibi- hapishaneler azaltılırken Türkiyede keyfî,
baskıcı rejimin en sert hüküm sürdüğü yerler yine hapishaneler.
Örneğin, Türkiyede 557si ağır, 1.334 hasta mahpus var.
Hastalıkların ciddi bir kısmı kötü hapishane
koşullarından kaynaklanıyor ya da kötü koşullar nedeniyle
hastalıklar artıyor. Hasta mahpuslar af falan değil,
yalnızca infaz ertelemesi ya da infazın evde tamamlanması
talebiyle başvuru yapıyor hem de birden fazla başvuru
yapıyor, Adli Tıp raporlarıyla yapılıyor bu
başvurular ama hepsi reddediliyor; gerekçe, güvenlik.
Geçtiğimiz yıl, ağır kanser
hastası Koçer Özdal, yoğun bakımda iki ay kaldı, güvenlik
gerekçesiyle serbest bırakılmadı, kolunda kelepçeyle yatağa
bağlı hâlde öldü. Bunu güvenlikle nasıl izah edebilirsiniz? Bu,
apaçık bir suçtur. Bu, işkenceyle kasten ölüme sebebiyet verme
suçudur. Keyfiyetin, hukuksuzluğun, insan onurunu ve haklarını
çiğnemenin, yok saymanın adı güvenlik kaygısı oldu.
Tüm bunlara bir de gayriciddilik hâkim ki aslında ürkütücü olan da o.
Adalet Bakanlığı, geçen hafta
hapishane kütüphanelerinden 2019 yılında 1 milyon 102 bin
kitabın ödünç alınmasıyla övündü ancak hapishane idareleri
mahpuslara gönderilen kitaplara el koyuyor, kitap sınırlaması
getiriyor ve gazeteleri yasaklıyor.
OHAL uygulamalarının hepsi geri
dönmüş durumda. Yakınlarla görüştürme engellenebiliyor, her
şey soruşturma konusu olabiliyor kıyafetine ve yediğine
kadar. Görüş, haberleşme yasakları ve uzun hücre cezalarıyla
mahpusların tüm hakları ihlal ediliyor.
Sincan kadın hapishanesinde -yani burnumuzun
dibindeki Sincanda- örneğin iki yıldır kirli su sorunu tam
olarak çözülmüyor arkadaşlar. Devlet olarak insanları bazı
özgürlüklerinden mahrum bırakıyorsanız en azından, insanca
bir yaşam için gerekli temel hakları kusursuz biçimde
sağlamanız gerekiyor.
Yine Sincandan bir örnek, mahpuslar yemeklerin
yetersiz olduğunu anlatıyor. Çocuklu kadınlar iaşe
yetmediği için, süt almak zorunda kalıyor. Süt kantinde 5 liraya
satılıyor. Mahpusların çoğu, dışarıdan
gelecek bir maddi destek dışında kendileri bir imkâna sahip
değiller ve bu 5 lirayı vererek süt alabilecek durumda değiller.
Biz, bebekli kadın mahpuslar için hapsetme dışında bir ceza
infaz yöntemini konuşmak yerine, erken ve zorla evliliklerin önünü açacak
yasa tekliflerini konuşabiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Size bir örnek vermek istiyorum bu korkunç gayriciddilik konusunda:
Geçen hafta bir gazeteciyle bir röportaj için randevulaştım ve Ankara
İl Örgütü önünde buluşabiliriz, beş dakika orada yaparız,
sonra başka bir toplantıya geçeceğim zaten. dedim. Ankara
İl Örgütümüzün önüne geldiğimiz zaman arkadaşlar dediler ki: 2
otobüs dolusu polis güvenlik şubeden buraya geldiler. Ve sormuşlar
Neden buradasınız? diye, onlar da demişler ki: Vekil
geliyormuş. Bir şey mi yapacaksınız, basın
toplantısı mı var burada? Biz bilmiyoruz. demiş
arkadaşlar. Yani telefonlarımızı dinliyorsanız bari
dinlediğinizi anlayın demek istiyorum. Bir röportaj için oraya
geliyorum ve 2 otobüs dolusu güvenlik şubeden polis geliyor. Bu, kamu
zararı aynı zamanda ve gerçekten bir suç, bir ihlal. Bunu buradan
aynı zamanda suç duyurusu olarak da ifade etmek isterim.
Son olarak, sizleri 23 Şubattaki kongremize
bekliyoruz, büyük bir coşkuyla orada olacağız. Geleceğimize
yürüyoruz.
İyi akşamlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 30uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 30- 6362 sayılı
Kanunun 35/A maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
cümleler, ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle ve maddeye
aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
"Kurul, kitle fonlama platformları
üzerinden yürütülecek kitle fonlaması faaliyetlerinin; ortaklığa
veya borçlanmaya dayalı olarak halktan para toplanması suretiyle
yapılması konusunda belirleme yapabilir. Borçlanmaya dayalı
kitle fonlaması faaliyetlerine bankacılık mevzuatı
hükümleri uygulanmaz.
"Payları kayden izlenen girişim
şirketlerinin genel kurul toplantılarına 29 uncu madde ile 30
uncu maddenin ikinci ve beşinci fıkraları kıyasen Kurulun
belirleyeceği esaslar çerçevesinde uygulanır.
"(6) Kitle fonlaması işlemlerine
ilişkin hazırlanan bilgi formunu imzalayan gerçek ve tüzel
kişiler bilgi formunda yer alan yanlış, yanıltıcı
veya eksik bilgilerden kaynaklanan zararlardan müteselsilen sorumludur.
Cavit
Arı Abdüllatif
Şener Emine Gülizar
Emecan
Antalya Konya İstanbul
Neslihan
Hancıoğlu Sibel
Özdemir Atila
Sertel
Samsun İstanbul İzmir
Mahmut
Tanal Selin Sayek
Böke
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İzmir Milletvekilimiz Sayın Selin Sayek Böke. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dünden beri görüşüyor olduğumuz bu
kanunla, finansal piyasalara yeni araçlar ve bir kez daha yeni ve yine fonlar
geliyor. Bu kanun, finansal piyasaları derinleştirmeyi ve
etkinleştirmeyi amaçlıyor ama bunun için yapılması gerekeni
yapmadığı gibi, ne yapılmaması gerekiyorsa da onu
yapıyor. Çünkü esasında, finansal piyasaların derinleşmesi
veya etkinleşmesi için yapılması gereken iş belli:
Risklerin azaltılması gerekiyor yani hukuksuzluğa son vermek
gerekiyor, yani kuralsızlığa son vermek gerekiyor, yani politika
istikrarsızlığına son vermek gerekiyor. Şimdi, soru şu:
Yarın, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ekonominin
kurallarının değişmeyeceğinin garantisi var mı?
Yok, yok; hiçbirimiz açısından yok. Peki, o kuralların
piyasaların işleyişine ağır müdahaleler anlamına
gelmeyeceğinin bir güvencesi var mı? O da yok. Dolayısıyla
sorun buyken yeni finansal araçlarla piyasadaki bu
sığlığın aşılması mümkün değil.
Yani azıcık yakından baktığınızda bunun
mümkün olmayacağı, bilakis, riski artıran bir unsura
dönüşeceği çok açık.
Mesela bu maddede kitle fonlaması, sonraki
maddelerde proje finansman fonu kurulması, sonrasında da o proje finansman
fonunun projeye dayalı menkul kıymetler ihraç etmesi bekleniyor.
Sormak gerekiyor: Peki, bugün hukuksuzluk, keyfîlik, istikrarsızlık
nedeniyle öngörü yetisini kaybetmiş olan yatırımcılar
açısından bu yeni araçlar ne ifade edecekler? Soru şu: Bu yeni
araçlar, hukuku mu tesis edecek? Hayır. Bu yeni araçlar, tek adam
rejiminin yol açtığı istikrarsızlığı mı
giderecek? Hayır. Bu yeni araçlar, keyfîliği bitirip
kurumsallığı mı getirecek? Hayır. Yanıt belli: Bu
maddeyle getiriliyor olan sermaye ve borçlanma kitle fonlamasının
riski, geleneksel finansman araçlarının riskinden yüksektir. Yüksek
riskli bir araç getirmek için bu teklifte madde düzenlenmiş. Yüksek çünkü
geleneksel finansman araçlarında, bankalarda bu işi bilenler
aracılık yapıyor ve borçlanana gerekli noktalarda uyarıda
bulunabilecekleri mekanizmalar tasarlanmış. Oysa, kitle
fonlamalarında Çiftlik Bankın elinde yok edilmeye mahkûm
bekliyorsunuz. Böyle bir garanti yok. Yani işletmeler açısından
risk ve yatırımcı açısından risk çok daha yüksek. Kitle
fonlamaları, internet üzerinde forumlarda ve sosyal medyada
kullanılıyorlar, buradan işliyor. Yani siber
saldırılara açık, yani sahtekârlığa çok açık bir
sistem. Dolayısıyla, riski yüksek bir fonlama biçimi.
Esasında görüyoruz ki kedi, kuyruğunu
kovalıyor. Diyoruz ki Risk var, yatırımcı, piyasaya
girmediği için sığlık var. sonra, dönüyoruz diyoruz ki
Yaşasın, yüksek riskli yeni araçlar getirdik, şimdi bu sorunu
çözeceğiz. Kedi, kuyruğunu kovalıyor, yakalaması mümkün
değil.
Şimdi, bu araçların riski
azaltmayacağı açık, esasında, bilakis riski
artıracaklar. Nereden biliyoruz? Çünkü bu araçlarda riski ortadan
kaldıracak olan güvenceyi ve katı kuralları sağlayan
bankaların altında değil, istisnaların olacağı
esnek mevzuatlara tabi tutuluyor.
Bir diğer deyişle, diyorsunuz ki
Kurallı işleyen bir ekonomik düzeni ortadan kaldırdık,
dolayısıyla bize borç verecek olanlara bir esneklik
sağlamamız gerekiyor ki gelsinler de bize yatırım
yapsınlar.
Soru şu: Neyin eksikliğini gideriyoruz bu
mevzuat esnekliğini sağlayarak? Eksikliğini gidermeye
çalıştığınız şey, hukuksuzluğunuz;
eksikliğini gidermeye çalıştığınız şey,
keyfîliğiniz. Bunu mevzuat esnekliğiyle gidermeye
çalışıyorsunuz.
Şimdi, diyorsunuz ki Bunu, özellikle mega
projelere, enerjiye, otoyola, hastaneye -yani kara deliklere- biraz daha para
aktarmak için kullanacağız.
Şimdi, böyle bir mevzuat esnekliğine niye
ihtiyaç var? Çünkü bu projeler, ancak ve ancak garantiler verilirse
yatırımcının fonlamayı seçtiği projeler. Ne
garantisi veriliyor? Yolcu. Ne garantisi? Hasta. Ne garantisi? Ödeme.
Şimdi de mevzuat esnekliği garantisi veriliyor:
Dokunmayacağız, rahat olun, kurallara falan tabi
olmayacaksınız.
Bu projeler, bugüne kadar kamu-özel iş
birliğiyle yapıldı ve bugün bütün dünya kamu-özel iş
birliği projelerinden kaçıyor. Niye? Çünkü dünya, uluslararası
bulgularla şunu gördü: Kamu-özel iş birliği projeleri, yolsuzluk
projeleridir. Kamu-özel iş birliği projeleri, kamu yararına
işlemezler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Kamu-özel iş
birliği projeleri, esasında halkın yararına
işlemezler; bunu uluslararası bulgular söylüyor. Bu nedenle kamu-özel
iş birliği projeleri modelinden dünya vazgeçiyor. Dünyanın
vazgeçtiği modelden bizim bütçeye, halkın omzuna sadece bu sene 19
milyar lira yük geliyor. Şimdi soruyorum size: Henüz akademisyenlerin tam
çalışmadığı, henüz işleyişi konusunda bir
uygulamanın ve pratiğin olmadığı Proje Finansman
Fonunun, kamu-özel iş birliğinin kara deliklerine
dönüşmeyeceğinin garantisi var mı? Yok çünkü kimse bilmiyor bu
sistemin nasıl işleyeceğini.
Bu kanuna göre, Proje Finansman Fonu bir de projeye
dayalı menkul kıymet ihraç edecek. Hatırlayın, 2008-2009
küresel ekonomik krizinin çıkışı, varlığa dayalı
menkul kıymetlerdendi. Şimdi diyorsunuz ki: Bu krizdeki ekonomiye
çare olarak varlığa dayalı menkul kıymet ihracı
getiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Krizi büyüten, tek
tipleştiren ve ülkeyi riske batıran bu kanun teklifi eğer
geçerse yarınlarımız bugünden karanlık olacaktır. Bu
yasa teklifinin bu hâliyle geçmemesi gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde kabul
edilmiştir.
32nci maddede 1 önerge vardır, önergeyi okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 32nci maddesinde bulunan limited
ifadesinin limitet olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tulay
Hatımoğulları Oruç Dersim
Dağ Garo
Paylan
Adana Diyarbakır Diyarbakır
Kemal
Peköz Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül
Adana Mersin Antalya
Serpil Kemalbay
Pekgözegü
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Adana
Milletvekilimiz Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Oruç.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yarın Dünya Ana
Dili Günü. (x)
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Hangi
dilde konuşuyor Başkan?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, ülke adım adım savaşa sürükleniyor
dedik. Bugün gelen asker ölümleri ve haberlerle bunun
haklılığımızın
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Şehit,
şehit!
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) Ölüm
değil, şehit!
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
susalım lütfen. Değerli arkadaşlarım, hatibi dinleyin
lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
ne kadar
doğru olduğunu ve bu konuda bütün söylediklerimizin
haklılığının nasıl açığa
çıktığını bugün bir kez daha gördük.
Bugün Mehmetçiki seviyor olsaydınız o
tezkereye evet demeyecektiniz. Bugün İdlibde yaşananlar
Dostunuz
Putin
Eğer bugün sizler Biz burada Putini kınıyoruz.
diyorsanız ve Erdoğanı ve Hükûmeti Putinle ilgili
uyarmamışsanız, burada sizler herkes kadar sorumlusunuz.
İdlibe yardım tırları adı altında briketler
gönderiyorsunuz. Şu soruyu biz artık bu Meclisten açık ve net
sormak zorundayız: Siz orada, binlerce askerle, tankla, topla, tüfekle
Suriye Hükûmetiyle mi savaşıyorsunuz, çetelerle mi
savaşıyorsunuz? Orada kimi, niçin korumak için bu kadar asker ölümüne
göz yuman bir siyasi çizgiye nasıl savruldunuz? Bu ülkeyi siz nasıl
bu kadar uçurumun kenarına taşımayı
başardınız? Burada, Mecliste
bu sorulara yanıt vermek zorundasınız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) - Askerler ölmez,
şehit olur!
BAŞKAN Arkadaşlar, sükûnetli olun
lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Bugün
buradan öyle kolay tezkere çıkarıp -tezkere ötesi bir yetkiyi- ülkeyi bir savaşa sürüklemenin
hesabını bu Mecliste bu halklara vermek zorundasınız.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sana mı
vereceğiz?
BAŞKAN Sükûnetli olalım değerli
arkadaşlar, rica ediyorum.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bankacılık sistemi, finans
tartışılırken sadece şubat ayında yoksulluktan
dolayı yaşamına son verenlerle ilgili kısa bir sunum yapmak
istiyorum. 7 Şubatta Hatay Valiliği önünde Çocuklarım aç,
iş istiyorum, anlıyor musunuz? diyen Adem Yarıcı,
hayatına son verdi. 13 Şubatta Meclisin Çankaya kapısında
Açım, çocuklarım aç. diyen bir yurttaş, intihar
girişiminde bulundu. Ankara Batıkentte on beş yıllık
matematik öğretmeni, eğitimde yaşanan
sıkıntıları protesto etmek için bir video çekiyor, sosyal
medyada paylaşıyor ve ardından yaşamına son veriyor.
Antalya Manavgatta Borçlarımı ödeyemiyorum. diye not bırakan
Halit Yılmaz, yaşamına son veriyor. İstanbul
Üniversitesinde bir öğrenci; 4üncü sınıfta, Radyo, Televizyon
ve Sinema Bölümünde okuyan Hakan Taşdemir, yaşamına son veriyor.
Kamyonunu tamir ettiremediği için kamyoncu Mevlüt Çankaya, kendini
kamyonunda asarak yaşamına son veriyor ve buna karşın
yapılan açıklamalar; bakın, Yarıcı için Ağrı
Belediyesi AKPli Meclis üyesi Selma Gökçen şunu diyor: Kimse kendini aç
olduğu için öldürmez. Nijeryada, Çadda hiçbir insan
yaşamını sürdüremezdi ki. diyor ve devam ediyor Böyle ucuz
siyasi manevraları millet yemez. diyor. Hangi siyasi manevra ya?
İnsan canına kıyıyor, hangi siyasi manevra? Sonra, o insan
tekrar dirilip bunun muhasebesini, siyasi manevrasının
sonuçlarını mı analiz edecek? Bu kadar vicdansızlık
olamaz. Ama balık, baştan kokmuş. Bu ülkede eğer
Cumhurbaşkanı ve damadı, Alice Harikalar Diyarında gibi bir
ülke ve ekonomi sunuyorsa bu millete, bu halklara; canlarını vermiş,
yoksulluktan dolayı yaşamlarına son vermiş insanların
daha bedenleri toprakla buluşmamışken eğer insanlar bunun
propagandasını, bu açıklamaları capcanlı, dipdiri
yapabiliyorsa bu, vicdansızlığın ta kendisidir.
Özetle şunu söylüyoruz: Gerçekten
yönetemiyorsunuz, yönetemediğiniz, her halinizle artık ortaya
çıkmaktadır; dış siyasette çıkmaktadır, iç
siyasette çıkmaktadır, ekonomiyi yönetmede çıkmaktadır.
Ülke bu kadar uçurumdayken bankacılık sistemini daha fazla denetim
altına almak için
yaptığınız girişimlerle bu, daha fazla
açığa çıkmaktadır.
Biz şunu iyi biliyoruz ki: Bu sorunun çözüm
kaynağı ancak ekonomik krizin işçilerle, yoksullarla ve tek adam
rejimine hep beraber sesimizi çıkarmakla, doğru düzgün bir muhalefet
örgütlemekle mümkün olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Ahmed
Arifin dediği gibi, binlerce yıldır sağılıyor bu
ülke, korkunç atlılarıyla parçalanıyor nazlı seher sabah
uykuları. Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, haraç
salmışlar üstüne. Fırsatçının, zalimin, celladın
karşısında Anadolu ve Mezopotamya topraklarının onurlu
ve namuslu gençleri, insanları var. Onlar ne İskender taktı ne
şah ne sultan, sarayı da, tek adam rejimini de takmayacaklar. Bu
toplumsal sorunların çözümü için, bu siyasal sorunların çözümü için
köklü bir reçeteye ihtiyacımız var. Köklü reçeteyi bu ülkenin Anadolu
ve Mezopotamya topraklarının onurlu insanları üretecektir ve
hayata geçirecektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 32nci madde kabul edilmiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatibin
iddialarını kabul etmediğimizi, bu iddialara yönelik
cevaplarımızın Meclisin kayıtlarında mevcut
olduğunu Genel Kurula hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
Sayın Altay, sizin de bir söz talebiniz oldu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tedbiren
almıştım, gerek kalmadı.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 33üncü
madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
35inci madde kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde 1 önerge
bulunmaktadır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 36ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 36- 6362 sayılı Kanunun 103
üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle ve
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Tüzel kişilere,
aykırılığın ağırlığı ve
etkilediği mağdur sayısı dikkate alınarak bu
fıkranın birinci cümlesinde yer alan asgari miktardan az olmamak
üzere bağımsız denetimden geçmiş yıllık finansal
tablolarında yer alan brüt satış hasılatının %1'i
ile vergi öncesi kârının %20'sinden yüksek olanına kadar idari
para cezası verilir.
"(7) Kurul veya bu Kanuna göre
görevlendirilenler tarafından ilgili gerçek ve tüze kişilerden bu
Kanun ve ilgili diğer mevzuatın sermaye piyasasına ilişkin
hükümleriyle ilgili olarak talep ettikleri bilgi, belge, açıklama ve
kayıtları (elektronik ortamda tutulanlar dâhil) süresi içinde hiç
veya istenen şekliyle vermeyen veya eksik, gerçeğe aykırı,
yanıltıcı nitelikte veren veya açıklamalarda bulunan
kişiler ve Kurul veya bu Kanuna göre görevlendirilenlerin görevlerini
yapmalarını engelleyen veya zorlaştıran kişilere
birinci fıkranın birinci cümlesi uyarınca idari para cezası
verilir.
(8) Kurula gerçeğe aykırı,
yanıltıcı nitelikte bilgi, belge vermek veya açıklamalarda
bulunmak suretiyle gereksiz olarak Kanunun 88 inci maddesi uyarınca
denetim yapılmasına neden olan kişiler hakkında bin Türk
Lirasından yirmibeş bin Türk Lirasına kadar idari para
cezası verilir.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Abdullah
Güler
İstanbul İstanbul İstanbul
Oğuzhan
Kaya Erol
Kavuncu
Çorum Çorum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Takdire bırakıyoruz efendim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 6362 sayılı Kanunun 103üncü
maddesi uyarınca yükümlülüklerine aykırı hareket eden
kişilere verilecek cezaların belirlenmesi hususuna açıklık
getirilmektedir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 36ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
36ncı madde kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
37nci madde kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.
38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
38inci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, sayın Grup
Başkan Vekillerini beş dakikalığına odama bekliyorum.
Lütfen, sizler de ayrılmayın. Beş dakika sonra, kanunu bitirmek
için hep beraber burada olacağız.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.26
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
176 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır. Önce, kısa bir açıklamam
olacak bu konuyla ilgili olarak, ondan sonra işlemimize devam
edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Sayın Mehmet
Muş ve arkadaşlarının verdiği yeni madde ihdasına
dair önerge, şu anda 176 sıra sayılı Kanun Teklifiyle
görüştüğümüz maddelerin içeriklerini değiştiren bir teklif
değildir. Başka bir kanuna atıfta bulunan, 6502 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundaki bir maddeyi
değiştiren bir tekliftir. İç Tüzükümüzün 87nci maddesinin
üçüncü ve dördüncü fıkralarını beraber
değerlendirdiğinizde Görüşülmekte olan teklifin konusu olmayan
sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi
niteliğindeki değişiklik önergeleri işleme konulmaz.
Görüşülmekte olan teklife konu kanunun,
komisyon metninde bulunmayan, ancak teklif ile çok yakın ilgisi bulunan
bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açılır. hükmünü haizdir.
Ben, yaptığım değerlendirmelerde
şu anda görüştüğümüz kanun teklifinin yani 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinin Komisyonda görüşülmesi
sırasında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundaki bir
yetkinin Merkez Bankasına devredilmesinin unutulduğu sonucunu çıkarıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifinde BDDKnin bir kısım
yetkilerinin Merkez Bankasına devrini amir hükümler vardır. Bu
hususun gerek kanun teklifinin hazırlanmasında ve gerek Komisyon
tartışmaları sırasında unutulduğunu
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, yasama
kalitemizin artırılması bakımından komisyon
çalışmalarına özen gösterilmesinin öneminin bir kez daha
altını çiziyorum. Daha sonra bir unutkanlık fark edilebiliyor
ama o unutkanlığın telafisi de İç Tüzükün ne yazık ki
zorlanmasıyla mümkün olabiliyor.
Ben, az önce, görüştüğümüz 176 sıra
sayılı Kanun Teklifinde hiç yer almayan 6502 sayılı
Kanunda değişiklik getiren bu önergeyle ilgili olarak 5 siyasi parti
grubunun görüşünü aldım, onların herhangi bir
itirazı olup olmadığı konusunda kendilerinin görüşlerini
aldım. Eğer bir tanesi dahi itiraz etseydi bu önergeyi işleme
almayacaktım. Ancak, İç Tüzükteki usule uygun olmamakla beraber, 5
siyasi parti grubumuzun itirazına uğramayan ve bir dahaki sefere de
emsal teşkil etmemek kaydıyla bu önergeyi şu anda işleme
alacağım; bunun özellikle kayıtlara, zabıtlara hepinizin
huzurunda geçirilmesini arzu ediyorum.
Şimdi, bu
ihtirazi kayıtla ve emsal teşkil etmemek kaydıyla,
açıklamalarını yaptığım önergeyi işleme
alıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla -16 üyesiyle- katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Eğer
Komisyon salt çoğunlukla önergeye katılmaz ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
176 sıra sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE 39 7/11/2013
tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun 4üncü maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde
yer alan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ibaresi Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası şeklinde değiştirilmiştir.
Mehmet Muş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
İstanbul İstanbul Kırıkkale
Fehmi Alpay Özalan Oğuzhan
Kaya Recep Özel
İzmir Çorum Isparta
Rümeysa Kadak
İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz
vardır, önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Değerli arkadaşlarım, soru-cevap
işlemi de bulunmadığından, Komisyonun salt çoğunlukla
katılmış olduğu, söz talebinin bulunmadığı
ve soru-cevap işleminin de bulunmadığı yeni maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylelikle yeni bir madde kabul edilmiş ve
teklife yeni bir madde eklenmiştir.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine
mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden
devam edilecek, kanunun yazımı esnasında madde numaraları
teselsül ettirilecektir.
Değerli milletvekilleri, Başkanlık
Divanımızın bu konulardaki titizliğinin, özellikle
Meclisimizin yasama faaliyetleri konusunda ne kadar hassas olduğunun
sergilenmesi açısından da bütün üyelerimiz tarafından bilinmesinde
yarar vardır. Biz, her gelen önergeyi, kanun metnini kılı
kırk yararak inceliyoruz ve özellikle İç Tüzükümüze,
yasalarımıza, Anayasamıza uygun bir şekilde
görüşmelerin yürütülmesine naçizane katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, 39uncu madde
üzerinde önerge yoktur.
39uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
39uncu madde kabul edilmiştir.
40ıncı madde üzerinde önerge yoktur.
40ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
40ıncı madde kabul
edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir talebiniz mi vardı Sayın
Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, benim yorumuma göre, bu oylamanın açık oylamaya tabi
iş olduğu kanaatindeyim ancak takdir yüce makamınızındır.
Bunun tutanaklara geçmesinde fayda gördüm.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bütçeye ek yük getiren yani bütçenin mali külfetini artıran konular
olduğu zaman açık oylamaya gidiyoruz. Bu getirilen kanun teklifinde
kimi mali hükümler olmakla beraber bunların hiçbiri bütçe kanununa ek
külfet getiren maddeler değildir.
İç Tüzük 86ncı maddeye göre de talepte
bulunan arkadaşımız olmadığından teklifin
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Değerli milletvekilleri, gündemimizde
başka bir konu bulunmadığından, alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 25 Şubat 2020 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.36
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(´) 176 S. Sayılı Basmayazı 18/2/2020 tarihli 57nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.