TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
6’ncı
Birleşim
15
Ekim 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Emine
Yavuz Gözgeç’in, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlu’nun, adil yargılanma hakkına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İzmir Milletvekili Serpil
Kemalbay Pekgözegü’nün, kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili herkesin düşüncesini ifade
edebilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek’in, Türk milletinin de Türk devletinin de Barış Pınarı Harekâtı’nın
arkasında olduğuna, Suriye’nin Menbiç bölgesinde teröristlerin saldırısı sonucu
şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker’in, Barış Pınarı Harekâtı’nın da 1974 yılındaki Kıbrıs Barış
Harekâtı gibi bölgeye barış ve huzurun getirilmesi amacıyla teröristlere karşı yapıldığını
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlu’nun, terörle mücadele konusunda kenetlendiğimiz gibi
işsizlikle mücadelede de kenetlenmemiz gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Çelebi’nin, devletin engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik
hakkının gazilerimizin elinden alınmasıyla yaratılan yanlıştan dönülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylan’ın, esnaf ve sanatkârları bankaların insafına bırakmayacak, kara
liste sorununu kaldıracak ve uygulanması zorunlu olacak sicil affıyla ilgili
çalışmanın yapılıp yapılmayacağını Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
9.- Hatay Milletvekili Serkan
Topal’ın, kamuda işe yerleştirmelerin puan esasına göre yapılıp yapılmadığını,
düşük puan alanların işe yerleştirildiği iddialarının nedenini ve KPSS merkezî
bir yerleştirme sınavı ise neden hâlâ mülakat yapıldığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıç’ın, Ekim 1912’de başlayıp Eylül 1913’te biten Balkan
Savaşlarının tarihimizin en acı, en kara sayfalarından olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girgin’in, Muğla ilinde arı yetiştiriciliği ve bal üretimiyle ilgili
sorunlara çözüm üretebilmek için arı yetiştiriciliği ve balcılık araştırma ve
geliştirme enstitüsü kurulmasının düşünülüp düşünülmediğini Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkın’ın, Barış Pınarı Harekâtı’yla Kıbrıs Barış Harekâtı kadar hayati
öneme sahip bir adım atıldığına ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkaya’nın, zamlarla birlikte yükselen elektrik, doğal gaz, ham
madde, yakıt ve kredi maliyetleri nedeniyle Gaziantep Organize Sanayi
Bölgesi’ndeki sanayicilerin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
14.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, iktidarın yanlış tarım politikalarının bedelini 82 milyonun
ödediğine ilişkin açıklaması
15.- İzmir Milletvekili Murat
Bakan’ın, plastik kirliliğiyle ilgili etkili ve kararlı adımların atılabilmesi
için TBMM olarak harekete geçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutdere’nin, Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan hemşehrisi Piyade
Uzman Onbaşı Mesut Çelik’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
17.- Bursa Milletvekili
Atilla Ödünç’ün, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne ilişkin açıklaması
18.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filiz’in, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na, eğitimin ciddi bir
iş olduğuna ve usulüne uygun atamalar yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan’ın, DEAŞ ile YPG arasındaki ilişkiye, Barış Pınarı
Harekâtı’nın ülkemizin terör örgütlerine karşı meşru hakkı olduğunu tüm
dünyanın anlaması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kaya’nın, 2016 yılında Trabzon ili Beşikdüzü ilçesinde yaşanan sel
felaketi nedeniyle esnafın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili
Gamze Akkuş İlgezdi’nin, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin 26 Eylülde
İstanbul ilinde meydana gelen deprem nedeniyle can güvenliklerinin olmadığı
yönündeki taleplerinin dikkate alınması gerektiğine, aksi hâlde sorumlular
hakkında suç duyurusunda bulunulacağına ilişkin açıklaması
22.- Kırıkkale Milletvekili
Ahmet Önal’ın, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde geçici olarak çalışırken 696
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kadro verilen işçilere temmuz ve ağustos
aylarında neden maaş verilmediğini öğrenmek istediğine ve yaşanılan
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili Ayhan
Barut’un, 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 5’inci maddesiyle
ilgili talebe ilişkin açıklaması
24.- Kırıkkale Milletvekili
Halil Öztürk’ün, Barış Pınarı Harekâtı’nda çıkan çatışmada şehadete yürüyen
hemşehrisi Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
25.- Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarılı olacağına şüphe duymadığına
ve şehit düşen hemşehrisi Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
26.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Barış Pınarı Harekâtı’nın ordumuzun zaferiyle
sonuçlanmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, Menbiç’te şehit olan askerimiz
ile Mardin’de roket ve havan atışı münasebetiyle hayatını kaybeden vatandaşlara
Allah’tan rahmet dilediğine, sınır ötesi operasyonun millî bir konu olduğuna ve
siyaseten istismar edilmemesi gerektiğine, Türkiye’ye Barış Pınarı Harekâtı’yla
ilgili gerek Avrupa Birliğinde gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ve
gerekse Arap Birliğinde farklı ifadelerle yaklaşımda bulunulduğuna, KKTC
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “Barış Pınarı desek de akan su değil kandır.”
ifadesini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıyla devam ettiğine, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında olduğu gibi
Barış Pınarı Harekâtı’nda da dünyaya insanlık ve medeniyet dersi verdiğine,
Suriye’de terör tehdidi altındaki her bölge temizlenene kadar mücadelenin sona
ermeyeceğine, şehitlerimize ve vefat eden 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı,
16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı, CHP eski Genel Başkan
Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan Vekili Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
28.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki bir
grup öğrencinin darp edildiğine, 15 Ekim HDP’nin kuruluşunun 7’nci yıl
dönümüne, HDP’li belediyeler üzerindeki baskıların ve gözaltıların devam
ettiğine, kuzeydoğu Suriye savaşına ilişkin mühimmatın nereden geldiği
konusunda endişeli olduklarına, sınır ötesinde yapılan saldırılarda sivillerin
de bombalandığına ve Suriye’nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevin Halef’in
katledildiğine, Kürtçe konuştuğu için linç edilen Şirin Tosun’un yaşam
mücadelesini kaybettiğine, vefat eden 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı,
16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı Ali Topuz’a Allah’tan rahmet
dilediklerine ilişkin açıklaması
29.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül’ün, Sakarya ilinde vefat eden Şirin Tosun’a Allah’tan
rahmet dilediğine ve Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü iddiasının mesnetsiz
olduğuna ilişkin açıklaması
30.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, 15, 16, 18, 20, 22 ve 23’üncü Dönem CHP İstanbul Milletvekili,
15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler
Bakanı, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan Vekili Ali
Topuz’a ve Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan Piyade Üsteğmen Çelebi
Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediklerine, terörün bir insanlık suçu olduğuna,
Barış Pınarı Harekâtına bakış açısında farklılıklar olabileceğine ancak millî
politikanın tek olması gerektiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin an
itibarıyla bilgilendirilmemesini yadırgadıklarına, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan olaylarla ilgili ciddi endişeleri
olduğuna ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, 4 siyasi partinin ortak akılla harekete geçirmiş olduğu harekâtla
ilgili daha çok olumlu cümleyi hak ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın operasyon başlamadan önce bütün siyasi partilerin liderlerine bilgi
verdiğine, dışarıda Türkiye aleyhine oluşan yapılarla alakalı birlikte mücadele
edilmesi gerektiğine, şehit düşen İstihkâm Uzman Çavuş Hacı Bebek, Piyade
Sözleşmeli Er Ahmet Topçu, Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık ile sivil
vatandaşlara ve vefatı nedeniyle ülkemize gerek milletvekili gerekse bakan
olarak hizmet etmiş CHP İstanbul Milletvekili Ali Topuz’a Allah’tan rahmet
dilediklerine, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan
olayın kontrol altına alındığına, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Barış
Pınarı Harekâtı’yla ilgili Genel Kurulu bilgilendireceğine ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Türkiye kadar hiçbir Batı devletinin DEAŞ terör örgütünün
hedefi olmadığına, DEAŞ’la etkin ve başarılı bir şekilde mücadele eden tek
ülkenin de Türkiye olduğuna ilişkin açıklaması
35.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in HDP grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine yüzde yüz katıldıklarına ve
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili
Ali Şeker’in, IŞİD’in uluslararası istihbarat örgütlerince kurulmuş bir cinayet
örgütü olduğuna ilişkin açıklaması
39.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, 27 Haziranda Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından
Türkiye’de AKP-IŞİD ilişkileri üzerine TBMM Başkanlığına verilen önergenin
yaralayıcı sözler ifade ettiği gerekçesiyle reddedildiğine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve terör örgütlerine karşı olduklarına ilişkin açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili
Turan Aydoğan’ın, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Türkiye’nin DEAŞ’ı bir terör örgütü olarak kabul ettiğine
ilişkin resmî bir doküman olmadığı ifadesinin doğru olmadığına ve Adana
Milletvekili Kemal Peköz’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Adana Milletvekili Ayşe
Sibel Ersoy’un, dualarının Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan Mehmetçiklere
olduğuna, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda madalya kazanan Busenaz Sürmeneli
ile Elif Güneri ve Buse Naz Çakıroğlu’nu; Artistik Jimnastik Dünya
Şampiyonası’nda madalya kazanan İbrahim Çolak ve Ahmet Önder’i; EURO 2020
Avrupa Futbol Şampiyonası Elemelerinde liderliğini koruyan Millî Takım’ımızı
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun 105 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlu’nun, hiçbir zaman anayasal dayanağı olmayan bir sözü
söylemeyeceğine ilişkin açıklaması
49.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, AK PARTİ olarak her işi anayasal sınırlar içerisinde yaptıklarına ve
hukuksuz bir durumun söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması
50.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneş’in, PKK ve onun uzantısı PYD terör örgütüne karşı yapılan Barış Pınarı
Harekâtı’nda şehit düşenlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
51.- Diyarbakır Milletvekili
Oya Eronat’ın, bir Kürt olarak en büyük zulmü PKK’dan gördüğüne ilişkin
açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı sisteminin çöktüğüne, sürdürülemediğine
ilişkin açıklaması
53.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagil’in, dünya devletlerinin kendi insanlarının yaşamını
fakir devletleri sömürerek elde ettiğine ilişkin açıklaması
54.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın 105 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, tüm milletvekillerinin barıştan yana olduğuna inanmak istediğine ve
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
57.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in “Meclisi terörize
ediyorsunuz.” ifadesini kınadığına ilişkin açıklaması
58.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- Diyarbakır Milletvekili
Oya Eronat’ın, kendisinin PKK’nın öldürdüğü çocukları hatırlattığı için hedef
olduğuna ve Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
60.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
61.- Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in 105 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- İstanbul Milletvekili
Zeynel Emre’nin, eleştirilere karşı hoşgörülü olunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
63.- Antalya Milletvekili
Rafet Zeybek’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadelerini söylediğine
ilişkin açıklaması
64.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün 105 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
65.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, yaşanılan coğrafyada önemli olayların vuku
bulduğuna ve önemli olanın insanlık sorununun aşılabilmesi olduğuna ilişkin
açıklaması
66.- Antalya Milletvekili
Kemal Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
67.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuz’un, Barış Pınarı Harekâtı’nın teröre karşı yapıldığına ve
kardeşliğimize zarar vermek isteyenlere karşı beraber olup taviz verilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
68.- Muğla Milletvekili Burak
Erbay’ın, dünyanın en eski turizm ve seyahat acentesi Thomas Cook’un iflasıyla
turizmcilerin büyük sorunlarla karşı karşıya kaldığına, işsizler ordusuna yeni
insanların katılmaması için önlemler alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Asya Parlamenter Asamblesinde (APA) boş bulunan üyelik
için Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanlığı tarafından bildirilen Ağrı
Milletvekili Berdan Öztürk’ün üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede
uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/880)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun (2/209) esas numaralı İfade Özgürlüğünün Eksiksiz
Sağlanması Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/44)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve diğer
milletvekilleri tarafından, ülkemizde yaşayan sığınmacıların gerçek sayılarının
tespit edilmesi, kamu bürokratlarının yanında, ulusal düzeydeki dernekler,
sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin de görüşleri dikkate alınarak iddia
edilen sayıların ve bu sayıların kayıt altına alma tekniklerinin doğru ve
anlaşılır bir şekilde ortaya konulması, ilgili kurumların yaptığı çalışmaların
ve aldıkları önlemlerin yeterliliğinin araştırılması ve sorunun çözümüne
yönelik ortak aklın bulunması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de
gerçekleştirdiği saldırıların araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından, belediye iştiraklerine
yönelik ekonomik baskılar ile Hamidiye suyunun varlığını sürdürmesinin önündeki
tüm engellerin araştırılması amacıyla 11/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105)
2.- Konya Milletvekili Ziya
Altunyaldız ile 85 Milletvekilinin Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2213) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S.Sayısı:104)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD İstanbul
Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 48)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu’nun, Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalmakta olan
bir mahkûmun denetimli serbestlikten yararlanma durumuna ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13523)
2.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu’nun, Adıyaman Ceza İnfaz Kurumunda Ramazan Bayramı
haftasında görüş yapılmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13525)
3.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu’nun, bakıma muhtaç çocukları olan ve cezaevinde bulunan bir
çiftin denetimli serbestlikten yararlandırılmama nedenine ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13552)
4.- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Çelebi’nin, Bingöl ilinde yabancılara yapılan arazi satışlarına ve üzerinde
ipotek bulunan tarım arazilerine,
Bingöl ilindeki hava
kalitesine ve bu il için hazırlanan bir temiz hava eylem planı olup olmadığına,
- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlu’nun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü çalışanlarının rotasyona
tabi tutulacağı iddiasına ve rotasyon kriterlerine,
- Adana Milletvekili İsmail
Koncuk’un, 2002-2019 döneminde TOKİ tarafından kaç kişiye konut sağlandığına,
- Konya Milletvekili Esin
Kara’nın, Bingöl’ün Kültür Mahallesi’nde yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarına,
- Hakkâri Milletvekili Sait
Dede’nin, İller Bankası ile Yüksekova Belediyesi arasında imzalanan kredi
sözleşmesine ve usulsüzlük iddialarının soruşturulmasına,
- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun,
İstanbul Havalimanı ÇED raporunda kesilecek ağaç sayısını eksik bildiren
personele ve proje için yapılan ağaç kesimiyle ilgili iddialara,
- İstanbul Milletvekili Arzu
Erdem’in, Bingöl’ün Kültür Mahallesi’nde 2012 yılında başlayan kentsel dönüşüm
projesinin bitiş zamanına ve vatandaşların mağduriyetine,
- Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş’un, Konya’nın Sille Mahallesi’nde TOKİ projesi kapsamında
fiziki etüt çalışmalarının yapılıp yapılmadığına ve projenin akıbetine,
- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, daha yeşil ve yaşanabilir şehirler hedefi kapsamında yapılan
bisiklet ve yürüyüş yolu, gürültü bariyeri ve çevre dostu sokak çalışmalarına,
Sıfır Atık Projesi kapsamında
uygulama yapılan kamu kurumu sayısına,
- Bursa Milletvekili Nurhayat
Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’da kurulması planlanan rüzgâr enerji santrallerine,
Bursa’da faaliyet gösteren
taş, mermer, kum ve maden ocaklarına,
- Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlu’nun, Bartın’da yaşanan sel felaketi nedeniyle oluşan çevre
hasarlarının onarımına ve itfaiye ekipmanı yetersizliğine,
- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylan’ın, Çanakkale’deki kadastro çalışmalarına ve kadastrosu yapılmamış
yerleşim birimlerinin işlemlerinin bitirilme zamanına,
- İzmir Milletvekili Murat
Bakan’ın, hazineye ait tarım arazilerinin satışı uygulamasına,
- İstanbul Milletvekili Oya
Ersoy’un, Çorum’un Merkez ilçesindeki Gökköy ve Düdüklük köyü mevkiinde
yapılması planlanan baraj projesinin çevresel etkilerine ve köylerin sular
altında kalma riskine,
- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Çelebi’nin, Bitlis ilinde yüksek hava kirliliği potansiyeli bulunup
bulunmadığına ve Temiz Hava Eylem Planı’na,
- Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlu’nun, imar barışı olarak adlandırılan uygulama kapsamında yapı kayıt
belgesi verilmesine dair hukuki sınırlamalara,
- İzmir Milletvekili Murat
Bakan’ın, İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Şirince ve Belevi Mahallelerinde
yapılacak Mermer Ocağı Arama ve İşletme Projesi’nin durdurulması talebine
İlişkin soruları ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/13688), (7/13692), (7/13827),
(7/13936), (7/14181), (7/14435), (7/14437), (7/14646), (7/15235), (7/15609),
(7/15610), (7/15935), (7/15936), (7/15937), (7/15938), (7/16175), (7/16176),
(7/16228), (7/16439), (7/16440)
5.- Muğla Milletvekili Mürsel
Alban’ın, göreve başladığı tarihten itibaren Bakanlık ve bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından çıkarılan dergi sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/13713)
6.- Diyarbakır Milletvekili
Semra Güzel’in, Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir
soruşturmaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13917)
7.- Muğla Milletvekili Mürsel
Alban’ın, 11 Temmuz 2018 tarihinden itibaren Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlarca yapılan temsil, ağırlama ve tanıtım harcamalarına ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/13983)
8.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, atıkların ekonomiye kazandırılması ve geri dönüşümün sağlanması
amacıyla ilgili Bakanlığın çalışmalarına,
2018 yılında yapılan imar
affı düzenlemesinden yararlanan kişi sayısına ve yapı kayıt belgesi verilen
kaçak yapılara,
2002-2019 yılları arasında
TOKİ aracılığıyla ev sahibi olanların sayısına,
İlişkin Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’a soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un
cevabı (7/14015), (7/15310), (7/16070)
9.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yıllarında görev sırasında din
hizmetlerini kötüye kullanma suçu kapsamında hakkında adli işlem yapılan kişi
sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/14023)
10.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, yerli otomobil ile ilgili çalışmaların bulunduğu aşamaya ve
2018 ile 2019 yıllarında satışı yapılan elektrikli otomobil sayısına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/14278)
11.- İstanbul Milletvekili
Hüda Kaya’nın, Munzur Üniversitesi bünyesinde yaşandığı iddia edilen taciz
olaylarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/14430)
12.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’da Suriyeli mülteciler tarafından kurulan
şirketlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın
cevabı (7/14571)
13.- İstanbul Milletvekili
Dilşat Canbaz Kaya’nın, bir kitabın mahkeme kararıyla yasaklanmasına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/14601)
14.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Rize’de Bakanlığa ait binaların depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
cevabı (7/14710)
15.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Rize’de bulunan organize sanayi bölgelerinde istihdam
edilen kişi sayısına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa
Varank’ın cevabı (7/14741)
16.- Iğdır Milletvekili Habip
Eksik’in, Iğdır ilinde sınıra yakın yerlerde cep telefonları diğer ülke
operatörlerine geçen vatandaşların fatura mağduriyetinin giderilmesine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/14742)
17.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlu’nun, yenilenebilir enerji üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/14883)
18.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çalışan engelli personel
sayısına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı
(7/14929)
19.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Rize ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15179)
20.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Rize ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15180)
21.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, gizli tanıklık uygulamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15216)
22.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Adli Tıp Kurumunun otopsi hizmeti verdiği illere ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15333)
23.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, kırmızı bültenle aranan Çiftlik Bank kurucusunun sosyal
medyada paylaşılan görüntülerine ve yargı önüne çıkarılmasına yönelik
girişimlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15441)
24.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemir’in, Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında yargı reformu
içeren yasal düzenlemenin TBMM’ye sunulmamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15449)
25.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla illere göre
bedelsiz senedi kullanma suçundan tutuklanan ve hüküm giyen kişi sayısına
ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15502)
26.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, 2017-2019 yılları arasında sosyal medya paylaşımları nedeniyle
hakkında soruşturma başlatılan ve ceza alan kişi sayılarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
cevabı (7/15522)
27.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, 81 İlde 100 Deneyap Teknoloji Atölyesi Projesi’ne ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/15529)
28.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Anayasa Mahkemesinden Bakanlık İnsan Hakları Tazminat
Komisyonuna gönderilen dosya sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15557)
29.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, ön bürosu bulunan ve yeni icra dairesi modeli uygulanan adliye
sayılarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15561)
30.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Mardin ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların
binaları için depreme dayanıklılık testi yapılıp yapılmadığına ve depreme karşı
alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı
(7/15571)
31.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Şırnak ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli
personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15573)
32.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, 2017-2019 yılları arasında sürekli ve geçici görevle yurt
dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/15641)
33.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhan’ın, organize sanayi bölgelerindeki işletmelerin elektrik
maliyetlerinin düşürülmesi ve borçlarının yapılandırılması önerisine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15769)
34.- Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutdere’nin, Bakanlığın üst düzey bürokratlarının yenilenen
İstanbul seçimi sürecinde İstanbul’da görevlendirilip görevlendirilmediğine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15770)
35.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budak’ın, OSB’lerde kullanılan elektriğe yapılan zamma ve sanayide
girdi maliyetlerinin azaltılmasına yönelik planlamalara ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15771)
36.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, yerli uydu ve uydu teknolojilerinin geliştirilmesi ile ilgili
çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın
cevabı (7/15772)
37.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda 2018 ve 2019 yıllarında tadilat,
dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan harcama tutarına ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15773)
38.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda engelli hakları alanında yapılan
çalışmalara, istihdam edilen engelli personele ve binaların engelli erişimine
uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın
cevabı (7/15774)
39.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, 2017-2019 yılları arasında sürekli ve geçici görevle yurt
dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15775)
40.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, 6 ilde Yeni Sanayi Dönüşüm Projesi kapsamındaki illere ve
Proje’nin bulunduğu aşamaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/15777)
41.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, yeni nesil serbest bölgelerin kurulması ve mevcut bölgelerin
katma değerli yatırım ve ihracata yönlendirilmesi kapsamındaki çalışmalara
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15778)
42.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, tarıma dayalı yeni organize sanayi bölgelerinin kurulması
planlanan illere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın
cevabı (7/15779)
43.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Niğde Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi projesine ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15780)
44.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Mardin ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15784)
45.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Mardin ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli
personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,
Şırnak ilinde Bakanlığa bağlı
kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli
kullanımına uygunluğuna,
İlişkin soruları ve Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15785), (7/15786)
46.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Mardin ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki
fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/15787)
47.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Şırnak ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki
fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/15788)
48.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Şırnak ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15789)
49.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda 2018 ve 2019 yıllarında tadilat,
dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan harcama tutarına ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/15842)
50.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerinde kanser hastası olduğu tespit edilen
kişi sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı
(7/15912)
51.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 18 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla cezaevlerinde
kötü muamele iddiasıyla açılan soruşturmalar sonucu görevden uzaklaştırılan
personel sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı
(7/15914)
52.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 18 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla illere göre
cezaevi personeli hakkında açılan soruşturmalara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15916)
53.- İstanbul Milletvekili
Ali Kenanoğlu’nun, Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santralinin inşa edileceği zemin
yapısının boşluklar içermesine ve projenin taşıdığı riske,
- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, atık ısı enerjisinden elektrik üretiminin yaygınlaştırılmasına
yönelik çalışmalara,
İlişkin soruları ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/15933), (7/17248)
54.- Denizli Milletvekili
Gülizar Biçer Karaca’nın, yerel gazetelerle ilgili bazı verilere ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/15976)
55.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinde mevcut bulunan ve ihaleye çıkılacak olan
jeotermal işletmelerin çevresel etkilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/16111)
56.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Bitlis ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki
fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/16298)
57.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Isparta ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli
personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16303)
58.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Bitlis ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli
personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16304)
59.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Bitlis ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16305)
60.- Muş Milletvekili Mensur
Işık’ın, bir öğretmenin başka bir ile görevlendirilme sebebi ile ilgili
iddialara,
- Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalan’ın, Kürtçe öğretmeni atamalarına, ana dilde eğitim hakkındaki
çalışmalara ve son beş yılda seçmeli Kürtçe dersi alan öğrenci sayısına,
- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli Gebze Çoban Mustafa Paşa Mesleki ve Teknik Anadolu
Lisesinin eğitim öğretime hazır olduğu halde açılmadığı iddiasına,
İlişkin soruları ve Millî
Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un cevabı (7/16373), (7/16374), (7/16375)
61.- Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözer’in, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından
hazırlanan Kamu Çalışanı Anketi’ne ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktay’ın cevabı (7/16413)
62.- İzmir Milletvekili Atila
Sertel’in, Basın Kartı Komisyonunun oluşumuna ve üyelerine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/16419)
63.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhan’ın, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından yapılan
Kamu Çalışanı Anketi’ne ve anket formunda yer alan sorulara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/16421)
64.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplan’ın, son beş yılda Türkiye genelinde ve Gaziantep’te açılan icra
dosyalarına ve boşanma davalarına dair bazı bilgilere ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/16426)
65.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 30 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla kapatılan köy
okullarının sayısına ve taşımalı eğitime alternatif olarak hazırlanan
projelere,
- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, sendika üyeliği bulunan öğretmenlere,
Güvenlik kamerası bulunan
okulların sayısına,
Okul idarecilerine mobbing
hakkında kapsamlı bir eğitim verilip verilmediğine ve 2018-2019 eğitim yılında
mobbinge uğradığı gerekçesiyle şikayette bulunan öğretmen olup olmadığına,
Okullarda öğrencilerden
farklı adlar altında para toplanmasına son verilmesine,
Bakanlığın yeni öğretim
döneminde okul içi bazı görevlendirmelerin belirli kurallara bağlanmasına
yönelik bir düzenleme yapıp yapmayacağına,
İlişkin soruları ve Millî
Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un cevabı (7/16473), (7/16474), (7/16475), (7/16476),
(7/16477), (7/16478)
66.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatının
kullanımında bulunan taşıtlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/16487)
67.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürer’in, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nda oda
üyelerine ücret tarifelerine uyma mecburiyeti getirilmesi yönünde değişiklik
yapılması önerisine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı
(7/16506)
68.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, kamu görevlileri lehine çıkmış olan ve uygulanmayan mahkeme
kararları olup olmadığına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu
ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/16525)
69.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı birimlerde görevli kadrolu personel ve
taşeron işçi sayıları ile önümüzdeki üç yıl içinde yapılması planlanan personel
istihdamına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem
Kasapoğlu’nun cevabı (7/16595)
70.- Balıkesir Milletvekili
İsmail Ok’un, çocuklar ve gençler için internette kaliteli zaman geçirme ve
internete bağımlılığı azaltma yönünde herhangi bir çalışma olup olmadığına
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16643)
71.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı birimlerin kullanımındaki
binalara, bunlardan kiralık olanların sayısına ve yıllık kira giderlerine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16645)
72.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı birimlerde görevli kadrolu
personel ve taşeron işçi sayıları ile önümüzdeki üç yıl içinde yapılması
planlanan personel istihdamına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa
Varank’ın cevabı (7/16646)
73.- Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözer’in, Basın Kartı Komisyonunun oluşumuna ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/16684)
74.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, 2015-2019 yılları arasında mahkemelerin dudak okuma uzmanı
taleplerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/16708)
75.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlıkça verilen
hizmetlerin detaylarına ve hizmetlerden faydalanan vatandaşların sayısına,
2017-2019 yılları arasında
Bakanlıkça vatandaşlara sunulan hizmetlere,
İlişkin soruları ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/16793), (7/16800)
76.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlığa gelen istek,
şikayet ve öneri sayılarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/16956)
77.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Gümüşhane ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki
fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/16961)
78.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Çankırı ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli
personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16962)
79.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlığın yabancı
firmalardan temin ettiği mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16965)
80.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Gümüşhane ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16967)
81.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Gümüşhane ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli
personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16971)
82.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlığın acil eylem
planı kapsamında öncelikli gördüğü sorunlara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/17022)
83.- İzmir Milletvekili Murat
Bakan’ın, Harmandalı Geri Gönderme Merkezinde görevli yönetici ve personel
hakkında son beş yılda açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17079)
84.- Samsun Milletvekili
Erhan Usta’nın, Samsun Gıda OSB’nin amacına uygun kullanılmadığı yönündeki
iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı
(7/17135)
85.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza
Kanunu’nun 288. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
cevabı (7/17169)
86.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerinin koğuşlarında bulunan kitap sayısına
sınırlama getirildiği iddiasına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17171)
87.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin uzak
illere gönderilerek aileleriyle görüşmelerinin engellendiği iddiasına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
cevabı (7/17175)
88.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında cezaevlerinde kötü
muameleye maruz kalan kişi sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17179)
89.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza
Kanunu’nun 286. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
cevabı (7/17200)
90.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza
Kanunu’nun 318. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
cevabı (7/17205)
91.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza
Kanunu’nun 84. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
cevabı (7/17207)
92.- İzmir Milletvekili Murat
Bakan’ın, milletvekillerinin BİMER ve CİMER bilgi edinme başvurusu verilerine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17213)
93.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, Fiyat Etiketinde Yerli Üretim Logosu Kullanımına İlişkin
Tebliğ’de üretim yerinin etikette belirtilmesi zorunluğunun kaldırılması
yönünde yapılan değişikliğe ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/17222)
94.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan muhtelif suçlarla
ilgili olarak 2016-2019 yılları arasında yapılan şikâyet ve açılan davalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17228)
95.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerindeki sağlık hizmetlerine ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17232)
96.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında yıllara göre kadınlara
yönelik sözlü ve fiziksel taciz sebebiyle açılan davalara ve verilen cezalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17234)
97.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmen’in, devlet memuru statüsünde olup devlete veya özel teşebbüslere
ait şirketlerde çalışması sebebiyle birden fazla maaş alan Bakanlık personeline
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı
(7/17252)
98.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, son beş yılda benzin ve motorinle harmanlanan biyoetanol ve
biyodizel üretim miktarlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/17256)
99.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, son üç yıl içinde üretilen yerli petrol ve doğal gaz miktarı
ile yenilenebilir kaynaklardan sağlanan elektrik miktarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/17257)
100.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmen’in, devlet memuru statüsünde olup devlete veya özel teşebbüslere
ait şirketlerde çalışması sebebiyle birden fazla maaş alan Bakanlık personeline
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı
(7/17260)
101.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmen’in, devlet memuru statüsünde olup devlete veya özel teşebbüslere
ait şirketlerde çalışması sebebiyle birden fazla maaş alan Bakanlık personeline
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17277)
102.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, takograf ve taksimetre bulunan araç sayısına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17279)
103.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, sanayi sektöründe düşük verimli AC elektrik motorlarının
kullanılmaya devam edilip edilmediğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17280)
104.- İstanbul Milletvekili
Gamze Akkuş İlgezdi’nin, CİMER aracılığıyla yapılan bilgi edinme başvurularına
yönelik sınırlamalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın
cevabı (7/17293)
105.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında yıllara göre kadınlara
yönelik sözlü ve fiziksel taciz sebebiyle açılan davalara ve verilen cezalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17481)
106.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Muş ili için kendi
bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17587)
107.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Muş ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17589
108.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Muş ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki
fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank’ın cevabı (7/17590)
109.- İzmir Milletvekili
Bedri Serter’in, son on yıla ait boşanma ve nafaka verileri ile nafakanın
toplumsal bir sorun olduğuna dair istatistiki veri olup olmadığına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17653)
110.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girgin’in, Ilbıra Dağı’nın maden sahası ilan edilmesine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/17717)
111.- Eskişehir Milletvekili
Arslan Kabukcuoğlu’nun, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17875)
112.- Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözer’in, 24 Temmuz 2019 tarihinde toplanan Basın Kartı Komisyonunda
toplantı gündeminde olmayan başvurulara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17937)
113.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığında bazı gazete ve
televizyonların çalışanlarına basın kartı verilmemesi için liste hazırlandığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/17958)
114.- İzmir Milletvekili
Atila Sertel’in, Basın Kartları Komisyonunun oluşumuna ve Komisyona yapılan
başvurulara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/17960)
115.- İstanbul Milletvekili
Oya Ersoy’un, 2002-2019 yılları arasında görülen boşanma davası verilerine
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17965)
116.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Kilis ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18043)
117.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Kilis ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18044)
118.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Kilis ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların
binaları için depreme dayanıklılık testi yapılıp yapılmadığına ve depreme karşı
alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı
(7/18067)
119.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Kilis ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/18069)
120.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, çocuklar tarafından Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan
başvurulara ve Kurumun kararlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18083)
121.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, basın kartları onaylanmayanlar listesinde yer
alanlara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/18091)
122.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında Ardahan ilinde eziyet
ve işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı
(7/18098)
123.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında Bingöl ilinde eziyet
ve işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı
(7/18100)
124.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2019 Mart ayı itibarıyla mülteci ve sığınmacılara
yönelik ayrımcılık ve nefret suçlarının önlenmesi amacıyla yürütülmekte olan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18135)
125.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Siirt ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/18302)
126.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk’ün, Bakanlığa bağlı birimlerce satın alınan veya kiralanan
araçların sayısı ile bunların yakıt ve bakım giderlerine ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/18313)
127.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Siirt ili için
kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18352)
128.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi’nin, Siirt ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18355)
129.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk’ün, Bakanlığa bağlı birimlerce satın alınan veya kiralanan
araçların sayısı ile bunların yakıt ve bakım giderlerine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18356)
130.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk’ün, yıkılan ve kiralanan hizmet binalarına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı
(7/18480)
131.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’de görev yapan personel ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18484)
132.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, makam odalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18485)
133.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18486)
134.- Zonguldak Milletvekili
Ünal Demirtaş’ın, 10 Ağustos 2014 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanına hakaret
suçu nedeniyle yargılanan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18509)
135.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, 2019 yılında işsizlik fonuna başvuran mühendis sayısına ilişkin
sorusu ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un
cevabı (7/18543)
136.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürer’in, İŞKUR’a başvuruda bulunan kişilerin meslek ve branşlarına göre
dağılımına ilişkin sorusu ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra
Zümrüt Selçuk’un cevabı (7/18544)
137.- Diyarbakır Milletvekili
Semra Güzel’in, Diyarbakır’da okuma yazma bilmeyen yaşlı bir kadın hakkında
tuttuğu bir pankart nedeniyle mahkumiyet kararı verilmesine ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18674)
138.- Ankara Milletvekili
Murat Emir’in, son beş yılda erişim engeli kararı alınan internet haberi,
internet sitesi ve sosyal medya hesabı sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18788)
139.- Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş’ın, 2015 yılında gözaltına alınan bazı belediye başkanlarına
ve eski Hakkâri Belediye Başkanı hakkında verilen yargı kararına ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18789)
140.- Şırnak Milletvekili
Nuran İmir’in, Şırnak’ın Silopi ilçesinde bir kişi hakkında verilen ev hapsi
kararına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18791)
141.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, 2002-2019 yılları arasında mahkemeler tarafından yayın yasağı
getirilen olaylara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı
(7/18942)
142.- İstanbul Milletvekili
Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, son on yıl içinde öldürülen kadınlara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18945)
143.- Antalya Milletvekili
Feridun Bahşi’nin, 2014 yılından beri Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle açılan
dava sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı
(7/19180)
15 Ekim 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL
(Kütahya)
---0---
BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 6’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
İlk
söz, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü münasebetiyle konuşmak isteyen Bursa
Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’e aittir.
Buyurun
Sayın Gözgeç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 15 Ekim Dünya
Kadın Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
EMİNE
YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Ekim Dünya
Kadın Çiftçiler Günü nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, hedefi
terörle, teröristlerle mücadele olan Barış Pınarı Harekâtı’nda Rabb’im ordumuzu
muzaffer eylesin. İnanıyorum ki milletimizin tek yürek olan desteği,
mazlumların duası, Rabb’imin yardımıyla Mehmetçik’imiz zaferle dönecektir
inşallah. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Biz sadece yaşatmak için,
sadece barış ve huzur götürmek için gideriz çünkü biz Türkiye’yiz.”
Evet,
bugün 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü. Ülkemizde tarımsal üretimin yaklaşık
yüzde 50’sini kadınlarımız gerçekleştiriyor. Tohumdan hasada, tarladan sofraya
tarımsal üretimin her aşamasında kadın çiftçilerimizin alın teri, emeği var.
Bir çiftçi kızı olarak biliyorum ki Anadolu kadını sırtında bebeği, elinde
çapasıyla daima toprakla hemhâl olmuştur. Toprak ve kadın, sevginin ve
merhametin sembolüdür, yaşamın kaynağıdır; o yüzden “toprak ana” deriz. Anadolu
topraklarının en büyük gücüdür Anadolu kadınının azmi.
Tarım
ve gıda, bugün olduğu gibi, gelecekte hayatımızın belki daha fazla merkezinde
olacaktır. Tarımda kalitenin, sağlıklı gıdanın, üretimin artması kadın
çiftçilerimiz eliyle gerçekleşecektir. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin
başlattığı ata tohumu seferberliğine de kadın çiftçilerimizin destek olacağına,
millî tarım seferberliğine katkı koyacaklarına inanıyorum.
Bu
bilinçle kadınlarımızın, siyasi, sosyal, ekonomi, tarım velhasıl hayatın her
alanında yer alması amacıyla reform niteliğinde adımlar attık, atmaya devam
ediyoruz. Anayasa’da getirilen pozitif ayrımcılık ilkesiyle tüm desteklerde
kadınlarımıza pozitif ayrımcılık tanıyoruz.
Tarım
ve Orman Bakanlığımızca kadın çiftçilerimizin ekonomik ve sosyal yönden
güçlendirilmesi, kırsalda istihdamın artırılması amacıyla KOSGEB-İŞKUR iş
birliğinde verilen girişimcilik eğitimleri kadınlarımızın hayatlarında
farkındalık yaratıyor, başarı hikâyelerine imza atıyorlar. Bir kadın çiftçimiz
diyor ki: “Hayallerimi gerçekleştirmek için bir adım attım, önceden pazara
inmezken şimdi yurt dışına gidiyorum.” Çıtır Çilek Projesi’yle ödül alan Batman
Sason ilçemizden kadın çiftçimiz “Biz bu aşamaya gerçekten yüreğimizi vererek
geldik, yaşam koşullarımız değişti.” diyor. Başarı hikâyelerinin, bu güzel
örneklerin artarak devam edeceğine inanıyorum.
Tarım,
Aile ve Ticaret Bakanlıklarımızın iş birliğinde 2018 tarihinde kadın
kooperatiflerinin güçlendirilmesi, kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi,
kadınların kooperatifler yoluyla ekonomik ve sosyal hayata etkin katılımı
konularında iş birliği yapılmasını amaçlayan Kadın Kooperatiflerinin
Güçlendirilmesi İşbirliği Protokolü hazırlanmıştır; bu konuda çalışmalar devam
etmektedir.
Önceki
dönemde KEFEK bünyesinde Başkanlığını yaptığım Kırsal Alanda Kadının
Güçlendirilmesi ve Kırsalda Kadın Girişimciliğinin Desteklenmesi Alt
Komisyonumuz bakanlıklar, yerel yönetimler, akademisyenler, STK’lerle yapılan
görüşmeler ve yerinde incelemelerle çalışmalarını tamamlayarak rapor hâline
getirmiştir. Raporda kırsal kadın girişimcilerine verilen destekler, sorunların
tespiti ve çözüm önerilerimiz bulunmaktadır. Raporumuzdaki birçok önerimizin,
özellikle kadın kooperatiflerine ve kırsalda kadın girişimciliğinin
artırılmasına yönelik eğitim, girişimcilik, e-ticaret, danışmanlık gibi
alanlarda teşvik ve destek mekanizmalarının sağlanmasına dair önerilerimizin On
Birinci Kalkınma Planı’nda yer almış olması ayrıca sevindiricidir.
Ülkemizin dört bir yanında olduğu gibi, turizm, kültür,
sanayi kenti olması yanında tarım kenti olan Bursa’mızda da kadın
çiftçilerimizin kurduğu köy kadın derneklerimizin, kadın kooperatiflerimizin
sayısı her geçen gün artıyor. Bursa’mızda özveriyle çalışan, hayallerinin
peşinden giden, başka illere de örnek olan Saitabat Köyü Kadınları Dayanışma
Derneğini, Zeyniler, Tirilye, Yenişehir, Oylat, Karacabey Dağkadı kadın
kooperatiflerimizi, üreten tüm kadınlarımızı tebrik ediyorum. Çiftçi kadınlarımızla,
erkeklerimizle, annelerimizle, güçlü ailelerimizle, gencimizle, şehitlerimizin
bize vatan kıldığı bu toprakları hep birlikte işleyeceğiz, üreteceğiz;
devlet-millet kaynaşmasıyla çok daha güzel yarınlara ulaşacağız çünkü biz
Türkiye’yiz diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yavuz Gözgeç.
Gündem dışı ikinci konuşma, adil yargılanma hakkıyla
ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, adil
yargılanma hakkına ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan,
değerli milletvekilleri; adil yargılanma hakkı acil bir konu. O nedenle önce
bunun asgari gereklerini hatırlamamızda yarar var.
1)
Mahkeme hakkı
2)
Silahların eşitliği
ilkesi
3)
Bağımsız ve
tarafsız mahkeme hakkı
4)
Açık usul ve
çabukluk ilkesi
5)
Yargı kararlarını
uygulama yükümlülüğü
6)
Suçsuzluk karinesi
7)
Savunma hakları
İkinci soru: Acaba bu haklar Anayasa’mızda temellerini
buluyor mu? Evet, büyük ölçüde Anayasa’mızda bu hakların temelleri var fakat
Anayasa’mızda adil yargılanma hakkının temellerine ilişkin hükümlerin büyük bir
kısmı ihlal edilmektedir başta yürütme organı tarafından, sonra yargı organı
tarafından, sonra yasama organı tarafından. Hangi maddelerdir bunlar? Hukuk
devleti, Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı, devlet yetkisi, yürütme
yetkisi ve görevi, yargı yetkisi, Cumhurbaşkanının tarafsızlık ilkesine sadakati,
mahkemelerin bağımsızlığı ve devamı hükümlerini 3 devlet organı da ihlalde
yarışmaktadır.
Peki,
acaba adil yargılanma hakkına nereden başlamalı veyahut da ne olmazsa adil
yargılanma hakkı olmaz? Eğer olağanüstü hâl döneminde yapılan Anayasa dışı, hukuk
dışı ve akıl dışı düzenlemelere dokunulmazsa adil yargılanma hakkı konusunda
atılan her adım sahte adım olacaktır.
SES
Malatya Şubesi Eş Başkanı Bülent Uçar’ın 29 Ekim 2016’da yayınlanan kanun
hükmünde kararnamenin ek listesinde adı yer aldı. Kafede iş buldu, ek listede
adı yer aldığı için işten çıkarıldı; özel hastanede iş buldu, ek listede adı
yer aldığı için çıkarıldı; 3’üncü kez İŞKUR’a başvurduğu zaman da “Hayır, sen
iş bulamazsın.” dendi kendisine ve bu sırada, aynı gün, İŞKUR’dan döndüğü gün kalp
kriziyle öldü. OHAL İnceleme Komisyonu ise 26 Eylül 2019’da Bülent Uçar’ın işe
iade edilmesi yönünde karar verdi. Şubat ayında öldü ve dokuz ay sonra karar
veriyor.
Birkaç
cümle de üniversitelerden: Bunların başında Anadolu Üniversitesi gelmektedir ve
Anadolu Üniversitesinde tasfiye edilen öğretim üyelerinin yerine başka
üniversitelerden öğretim üyeleri transferi devam ederken hukuk felsefesi ve
sosyolojisi dersine artık İlahiyat Fakültesi Dekanı girmeye başladı. Yani
anlaşılan, dünyevi adaletten vazgeçtik, herhâlde uhrevi adalete yöneldik hukuk
fakültelerinde de. Bunun gibi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Haydarpaşa
kampüsüyle özdeşleşmiş bir fakülteyken Göztepe beton enkazına taşındı ve 67
hukuk fakültesinin üçte 1’i hukukçu olmayan dekanlarla idare edilirken, hukukçu
olmayanlar dekanlık yaparken burada biz yargı reformu yasa önerisi üzerinde
konuşuyoruz. Dolayısıyla, bu ve diğerleri, olağanüstü hâl düzenlemelerine el
atmayan herhangi bir yasal düzenleme yargı reformu olamaz kesinlikle.
İkinci
konu, ikinci yasak: Düşünce ve ifade özgürlüğüne el atmayan bir yasal düzenleme
yargı reformu olamaz. Olamaz, çünkü yüzlerce gazeteci, öğretim üyesi, avukat ve
politikacı seçilmişlerin hapiste bulunmasının ötesinde, çok güncel, yakıcı
sorunlar karşısında takınılan tavır, söylenen sözler, ifade özgürlüğünün ne
kadar acil olduğunu gösteriyor. “Yurtta barış, dünyada barış.” amacının Anayasa’sında,
üstelik “değişmez maddeler” blokunda yer aldığı bir devlette, yasama, yürütme
ve yargı organı, bu hükmü ihlal ederek barış veya savaş söylemine karşı hemen
harekete geçebilmektedir. İşte böyle bir ortamda, iç çelişkilerine,
eksikliklerine, zaaflarına ve sakıncalarına rağmen yargı reformu önerisinden
bahsedebilirsiniz, gündeme getirebilirsiniz ama burada tabii ki hepimiz,
hepiniz samimiyet testinden geçmekte olduğumuzu hiçbir zaman unutmayalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demek
ki adil yargı için, Anayasa’ya saygı, bir; iki, OHAL düzenlemelerini ele almak;
üç, ifade özgürlüğünün asgari gereklerini yerine getirmek, bunu güvence altına
almak, düşünceyi suç olmaktan çıkarmak ama dördüncü konu, en önemli konuysa,
Anayasa’da yargı bağımsızlığını, adil yargılanma ilkesini ihlal eden başta
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yeniden düzenlenmesi. Siz, taraflı bir kişiden
tarafsız yargıç atamasını bekleyemezsiniz, tıpkı şimdi olduğu gibi. Zira
bağımsızlık bir statüdür, tarafsızlık ise bir erdemdir. Eğer yargıç bağımsız
bir statüde değilse ondan erdem bekleyemezsiniz. Ama tabii ki ana sorun büyük
fotoğraftır, anayasal sistemdir ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, izninizle…
BAŞKAN
– Buyurun, bir dakika daha süre vereyim Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.
…tabii,
bütün bunlar, olağanüstü hâl düzenlemeleri, ifade özgürlüğü, düşünce suçu ve
Anayasa hükümlerine saygı gösterilmesi bize büyük fotoğrafı, sistem sorununu ve
Anayasa sorununu görmezlikten gelmememizi öğütlüyor çünkü öyle bir eşiğe
ulaştık ki tek kişi-parti-devlet bütünleşmesiyle yetinilmeksizin, âdeta
Mecliste temsil edilen diğer partilerin o parti içerisinde erimesi için çaba
gösterilmektedir. Kişi-parti-devlet özdeşleşmesinin ötesinde, bunun
tehlikesinin ötesinde, bütün partileri tek parti kotasında eritme girişimi
vardır. Bu girişimin önüne geçmek için demokrasiyi, demokratik hukuk devleti
hedefini öne almamız gerekir ve bunun için çalışmamız gerekir.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kaboğlu.
Gündem
dışı üçüncü konuşma, kadınların yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’ye aittir.
Buyurun
Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
3.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün,
kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
dünyanın yarısını oluşturan kadınların sorunlarına dikkat çekmek için söz almış
bulunuyorum.
Türkiye,
malum, bir bölgesel savaşın içerisine, Suriye bataklığı içerisine çekilmiş
durumda. İşgal girişimi ve savaş bütün halklar için, bütün ezilenler için ağır
bir yük olduğu kadar, kadınlar için de büyük bir yaradır, büyük bir acıdır;
göçtür, ölümdür, tecavüzdür, tacizdir. O nedenle, ilk önce sözlerime “Savaşa
hayır, barış hemen şimdi.” diyerek kadınlar adına başlamak istiyorum.
Son
derece eril politikalarla yönetilen, tek adam rejimiyle yönetilen Türkiye’de,
kadınlar her geçen gün, yüz yıllık kazanılmış haklarını da kaybederek geriye
doğru gidiyor. Hayatın her alanına baktığımız zaman, kadınların erkek egemen,
kapitalist zihniyetle ezildiğini, sömürüldüğünü, yok sayıldığını görüyoruz.
Buna savaş politikaları da eklendiği zaman, gerçekten de büyük acılara tanıklık
ediyoruz. Zaten her gün erkek şiddetiyle en az 3 kadın yaşamını yitiriyorken
bir de bunlara hemen sınırımızda yaşanan savaş sebebiyle, Nusaybin’de, sınır
bölgesinde yaşanan kadın cinayetleri, savaşta yaşamını yitiren kadınlar ve
çocuklar eşlik etmiş bulunuyor.
Biz
bu savaşa girilmemesi gerektiğini, bunun bir savaş ve işgal politikası olduğunu
söylediğimiz zaman, işte, tam da bunu söylüyorduk çünkü kadınların göç
ettirilmesi, kadınların, çocukların savaş bombalarının altında kalması bütün
yaşamları karartıyor ve yaşamdan bu insanları kopartıyor. Bugün daha altı gün
oldu bu işgal girişimi ve bu altı gün içerisinde şimdiden 300 bine yakın halkın
göç ettirildiğini, zorla göç ettirildiğini görüyoruz.
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) – İşgal diye bir şey yok, terörle mücadele var. Böyle
bir kelimeyi ben kınıyorum,
reddediyorum. İşgal diye bir şey yoktur arkadaşlar.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – İnsanlar bulunduğu, yaşadığı coğrafyadan,
kadınlar yaşadığı coğrafyadan başka yerlere bombalar atıldığı için göç etmek
zorunda kalıyorsa, bunun adına siz ne derseniz deyin…
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Bunun adı terörle mücadeledir, işgal değildir.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – …burada bir zorunlu göç varsa, yüz binlerce
insan eğer göç ediyorsa, insanlar ölüyorsa, kadınlar ölüyorsa, çocuklar
ölüyorsa o zaman biz bunun adını doğru koymalıyız.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) – Amerika ve Rusya girerken “işgal” demediniz ama.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Eğer adını doğru koyarsak o zaman çözümü de
doğru olarak yaparız.
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Türkiye’de ölen sivil şehitlerimize ne diyeceksiniz?
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Burada sorunun adı yanlış konmaktadır,
çarpıtılmaktadır. Dolayısıyla da çözüm üretmekten giderek uzaklaşılmaktadır.
Biz kadınlar adına diyoruz ki: Bir an önce bu savaş politikalarından
vazgeçilmelidir ve barış politikalarına sarılınmalıdır.
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Mersin) – Ben bir kadınım, sen benim adıma konuşamazsın.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bugüne kadar savaş politikalarıyla hiçbir yere
gidilmemiştir, hiçbir soruna çözüm bulunmamıştır.
NİLGÜN
ÖK (Denizli) – PKK’nın dağ kadrosunun kaçırdıkları için de aynı hassasiyeti
gösterdiniz mi bir kadın olarak?
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Arada yaşamını yitiren siviller, kadınlar,
çocuklar ve bütün halklardan ezilenleri düşündüğümüz zaman, bir an önce savaş
politikalarından vazgeçmek kadınların yararınadır.
NİLGÜN
ÖK (Denizli) – Orada ağlayan anneler, “Yeter, size verecek çocuğumuz yok."
diyen anneler için de bir kadın olarak aynı hassasiyeti gösterdiniz mi?
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Hani hekimler diyordu ya: “Savaş, bir halk
sağlığı sorunudur.” Burada ben de şunu eklemek istiyorum: Savaş aynı zamanda
kadın sağlığı sorunudur. Savaş kadınlara düşmandır. Biz savaşla, çatışmayla
sadece, ancak ve ancak ölüm ve göç ettirme, yoksulluk ve acı getirebiliriz.
Öte
yandan Türkiye'de bugün ekonomik kriz ağır bir yük olarak kadınların
sırtındadır. Kadınlar dünyanın yükünü taşıyorlar fakat kadınlar bir türlü
yaşamda kendilerine alan açamıyorlar. Kadınların adı bir türlü ifade edilmiyor,
ne siyasette ne hayatın başka alanlarında. Kadınlar iş yerinde eziliyor, evde
eziliyor ve siyasette de siyaset dışı bırakılıyorlar. Bakın, belediye eş
başkanlarımız kadın siyasetçiler olarak bugün de yine hukuksuz bir şekilde
tutuklandılar ve siyasetten menedildiler, hapishaneye kondular. Bunların adına
siz isterseniz “terör” deyin, ne derseniz deyin, kadın eş başkanlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun tamamlayın Sayın Kemalbay Pekgözegü.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Hemen 31 Martta Türkiye'de yerel seçimler oldu
ve eş başkanlarımız, kadın siyasetçiler olarak siyasete katılma hakkını halktan
aldıkları yetkiyle elde ettiler. Bugün siz kayyum gasbıyla, kayyum darbesiyle
onları, bu halkın iradesini kullanma hakkından uzaklaştırıyorsunuz. Hem halkın
iradesini gasbediyorsunuz hem de kadınların siyasete katılma haklarını
gasbediyorsunuz çünkü siz demokratik bir Türkiye’den rahatsız oluyorsunuz. Eğer
Türkiye gerçek anlamda kadınlar için, halklar için demokratikleşebilirse o
zaman bu tek adam rejimini, bu diktatörlüğü sürdüremezsiniz. O yüzden sizin her
zaman muhaliflerinizi kriminalize etmek gibi bir ihtiyacınız var ve terörize
etmek gibi bir ihtiyacınız var.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Diktatör için Kandil’e bakacaksınız, Kandil’e.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Neredeyse her gün ellerinizi açıp dua
ediyorsunuz “Bir yerde bir terör, şiddet olsa da biz koltuklarımızı daha da
sağlama alsak.” diye. Bu, utanç verici bir şeydir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİLGÜN
ÖK (Denizli) – Yazıklar olsun sana!
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) – O sizsiniz, siz; sizin varoluş nedeniniz terör.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Engel olmayın, ruh hastası konuşuyor!
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Kemalbay Pekgözegü.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın, bu politika utanç verici bir politikadır.
Türkiye’nin ağır sorunlarını çözmek varken Türkiye Hükûmeti çıkmış Suriye’de
ÖSO çeteleriyle, El Kaide unsurlarıyla, IŞİD artıklarıyla el ele vererek orada
kadınların hayatını karartmaya gidiyor.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – IŞİD’lileri YPG serbest bıraktı.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Biz biliyoruz, biz bu IŞİD artıklarını gayet iyi
tanıyoruz.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Tanıyorsunuz, dostunuz, dostunuz.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Şengal’de 7 bin kadını pazarlarda satan IŞİD
çeteleri bunlar.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Dostunuz.
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) – Ortaksınız, ortak.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Ortağınız, ortağınız, IŞİD sizin ortağınız.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ve bunlarla kol kola girerek Suriye’deki bir
çatışmayı hayata geçirmeniz gerçekten de sizin ne yapmaya çalıştığınızı gayet
açık bir şekilde ortaya koyuyor. İçerideki ekonomik krizi, yoksulluğu,
işsizliği, güvencesiz çalışmayı çözmek tabii ki sizin işinize gelmiyor çünkü
siz sermayenin, para babalarının iktidarısınız, onların hizmetkârısınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Onlara Suriye topraklarında inşaatlar kurabilmek
için bu politikalarınıza, savaş politikalarınıza sarılıyorsunuz.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kemalbay Pekgözegü.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – 60’a göre bir söz rica ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Kemalbay’ı hep beraber dinledik. Doğrusu, insan derin bir hüzne kapılıyor.
“Kadın hakları savunuculuğu” adı altında bir terör propagandasına varacak bir
konuşma dinlediğimizi düşünüyorum. Genel Kuruldaki arkadaşlarımızın da kanaati
bu yöndedir. Zira kendisi bilerek ve isteyerek, defaatle, şu anda devam etmekte
olan Barış Pınarı Askerî Harekâtı’nı hem bir işgal girişimi hem de savaş olarak
telakki etmektedir. Kendisi bu Mecliste olduğuna göre, Meclisimizde 4 siyasi
partinin ortak iradesiyle gerçekleşen yani gücünü, hukuki haklılığını millet
iradesinden alan bir harekâttan bahsediyoruz. O sebeple buraya çıkarak ısrarla
-ve devam edeceğini de düşünüyorum- bu ifadeleri kullanmanın başta Meclis
üzerinden milleti terörize etme harekâtının en dip noktası olduğu
kanaatindeyim. Bunu şiddetle reddediyoruz.
Kadın
hakları hepimizin savunduğu bir mesele. Ben, bir kadın, 3 çocuk sahibi bir anne
olarak hayatımız boyunca hep bu konuda mücadele içerisinde olduk, neyin savaş,
neyin terör olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kimler DEAŞ’la iş tutuyor, kimler
ekonomik çıkarlarını terör üzerinden devam ettiriyor, bunu Türkiye biliyor ve
hep beraber de Meclisimiz olarak dünya kamuoyuna bunu anlatmaya devam edeceğiz.
Ben,
Sayın Kemalbay’ın yapmış olduğu bu konuşmanın kadınlar için fevkalade terörize
edici bir konuşma olduğu kanaatindeyim.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Kurtulan.
2.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Barış Pınarı
Harekâtı’yla ilgili herkesin düşüncesini ifade edebilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Geçen
haftadan kalan tartışmaları yani bu mesele başladığından beri… “Savaş” demek
durumundayım, “mesele” deyip geçiştiremeyiz, “operasyon” da diyemeyiz.
Binlerce, yüz binlerce insanın yerinden yurdundan sürülmesi, terk etmek zorunda
kalması durumundan bahsediyoruz. Sivil ölümlerinden dolayı haberler geliyor. Ve
önceki hafta da ısrarla “Bu, bir işgal değil.” dedi özellikle Cumhur İttifakı
ve aslında diğer tüm gruplarca, üç aşağı beş yukarı, işgal olmadığı söyleniyor
fakat herkes bunu biliyor.
Mesela
Millî Savunma Bakanlığı da Barış Pınarı Harekâtı açıklamasında: “Belirlenen
hedefler ele geçirildi.” Milat gazetesi: “Rasulayn’ı ele geçirdik. Tel Abyad’ın
doğusu ele geçirildi.” CNN’in son dakika haberinde: “Rasulayn kent merkezi ele
geçirildi.” Habertürk: “Tel Abyad ele geçirildi.” Yani “Ele geçirildi…” Yine
mesela “Çamlıca Camisi’nde Mehmetçik için Fetih suresi okundu.” “Fetih’le
gidiyoruz, zaferle döneceğiz.” derken zaten siz kendiniz bir işgale gittiğinizi
kabul ediyorsunuz. Gelin şunu yapalım: Bu Meclisin sağlıklı çalışması için ta
başından “Bu, savaş değil; bu, işgal değil.” diye gerginliğe mahal verecek
açıklamalarda bulunmayalım. Herkes düşüncesini ifade etsin. Siz oradaki
Kürtleri kurtarmaya gittiğinizi iddia ediyorsunuz ama başta kadınların ve
çocukların ölüm haberleri geliyor; biz de böyle tanımlıyoruz diyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kurtulan.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, söz alabilir miyim.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay.
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında
söz almayacaktım Sayın Başkan da Sayın Kurtulan’ın son bir cümlesi var, çok
ilginçtir “Gelin, bu bir işgal değildir demeyin. Bu Barış Pınarı Harekâtı
lehinde konuşma yapmayın; bu, gerilime sebep oluyor.” diyor. Bu mantığı ben
anlayamadım yani Barış Pınarı Harekâtı, adı üstünde, terör unsurlarıyla
mücadeleyi öngören ve ayrıca da Türkiye’nin şu an itibarıyla 4 milyona yakın
sığınmacıyı misafir ettiği bir ortamda Suriyelilerin önemli bir kısmının da
vatanlarına kavuşturulması için yapılan bir harekât. Türkiye’ye Suriye’den 4
milyona yakın Suriyeli sığınmacı gelmiş. Neden gelmiş? Esad’ın, PKK/YPG’nin,
IŞİD’in saldırılarından kurtulmak için gelmişler; kadın, çocuk, yaşlı demeden
vatanlarını terk etmek zorunda kalmışlar. Türkiye, mazlumların sığınağıdır,
güvenli limanıdır. Aksine, bu zalimlerle, zulümle mücadele etmekte ve aynı
zamanda da Türkiye kendi haklı, hukuki ve meşru güvenliğini sağlama almaya
çalışmaktadır ve sivil katliamlarını da bu unsurlar yapmaktadır. “Terör örgütü”
dediğimiz PKK/YPG, IŞİD vesaire her gün bu saldırılarını devam ettiriyor. Yani
bunları görmezden gelerek Türkiye'yi bir savaşa girmekle suçlamayı doğru
bulmuyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Akçay.
Değerli
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer
dakika süreyle söz vereceğim, bu sözlerin ardından sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın
Şimşek…
4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Türk milletinin de
Türk devletinin de Barış Pınarı Harekâtı’nın arkasında olduğuna, Suriye’nin
Menbiç bölgesinde teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan askerlerimize
Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Barış
Pınarı Operasyonu’nda Suriye’nin Menbiç bölgesinde teröristlerin saldırısı
sonucu şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Suriye’de
PYD’den rahatsız olmayıp PTT’den rahatsız olanlar, ABD ve Rusya’dan rahatsız
olmayıp Mehmetçik’ten rahatsız olanlar, kafası karışık olup kenardan
dolananlar, Türk devletinden maaş alıp Türk milletine hakaret edenler, Barış
Pınarı Operasyonu’na işgal diyenler; bugüne kadar aklınız neredeydi? PYD, ABD,
Rusya yıllardır o coğrafyada cirit atıyor, tek kelime ettiniz mi? 2 PKK’lı için
ortalığı ayağa kaldıranların, Nusaybin’de, Mardin’de PYD’nin attığı havan
mermileriyle siviller şehit olduğunda iki kelime laf ettiğini gördünüz mü? Türk
milleti bunlara gereken cevabı verecektir; Türk milleti de Türk devleti de
Barış Pınarı Operasyonu’nun arkasındadır.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Şeker…
5.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Barış Pınarı
Harekâtı’nın da 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı gibi bölgeye barış ve
huzurun getirilmesi amacıyla teröristlere karşı yapıldığını KKTC Cumhurbaşkanı
Mustafa Akıncı’nın bilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı şunu bilmeli ki 1974’te
yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı da bugün yapılan Suriye Barış Pınarı Harekâtı da
bölgeye barış ve huzurun getirilmesi amacıyla teröristlere karşı yapılmıştır,
yapılmaktadır.
Ey
Akıncı, tıpkı PKK gibi EOKA adlı terör örgütünün Kıbrıs’ta çocuk, kadın ve
yaşlı savunmasız yüzlerce sivil Türk’ü vahşice yakarak katlettiğini, “Kanlı
Noel” olarak bilinen vahşi saldırıda yüzlerce sivil Türk’ün bir gecede
katledildiğini; PKK, PYD, KCK terör örgütünün çocuk, kadın, yaşlı demeden 40
binin üzerinde asker, polis ve sivili katlettiğini ne çabuk unuttun? 2.170
şehit vererek kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığına
yakışmıyorsun. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı senin gibi düşünmüyor diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Hancıoğlu…
6.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, terörle
mücadele konusunda kenetlendiğimiz gibi işsizlikle mücadelede de kenetlenmemiz
gerektiğine ilişkin açıklaması
NESLİHAN
HANCIOĞLU (Samsun) – Türkiye İstatistik Kurumunun bugün yayınladığı temmuz
ayına ilişkin işsizlik verilerine göre son bir yılda işsiz sayısı 1 milyon 65
bin kişi daha arttı. Bu rakamı gün hesabına vurursak eğer, işsizler ordusuna
her gün 3 bin kişi daha katıldı. Bir düşünün, her gün bir kasaba nüfusu kadar,
bir yıl içinde bir büyükşehir nüfusu kadar insan işsiz kaldı.
Bugün
terörle mücadele konusunda kenetlendiğimiz gibi, geleceğimize karabasan gibi
çöken işsizlik sorunuyla mücadelede de kenetlenmek zorundayız. Madem birlik ve
beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz, işsizlikle mücadele
konusunda da birlik olacağız. “Ben bilir, ben yaparım, kimseye hesap vermem,
kimseden de akıl almam.” anlayışı artık bitmek zorunda. İktidarı bu konuda bir
kez daha uyarıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Çelebi…
7.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, devletin
engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkının gazilerimizin elinden
alınmasıyla yaratılan yanlıştan dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Terörle
mücadelede yaralanarak gazi olanlardan çalışabilir durumda olanlara devlet
kurumlarında bir iş hakkı verilmektedir. Her malul gazi, aynı zamanda engelli
bir vatandaşımız olduğundan 5510 sayılı Kanun’un 28’inci maddesi gereği engelli
oranlarına göre devletimizin özürlü vatandaşlara sağladığı erken emeklilik
hakkından yararlanmakta idi, ta ki 5510 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi ve 6495
sayılı torba Kanun’un 80’inci maddesi çıkana kadar, bunlar yürürlüğe girene
kadar. Bu kanunlardan sonra gazilerimizin askerlik ya da gazilik öncesi sigorta
giriş ve primleri silinmiş, devletimizin engelli vatandaşlara sağladığı erken
emeklilik hakları gazilerimizin elinden alınmıştır. Bu sebepten, gazilerin emeklilik
durumları, ne kadar uzuv kaybı olursa olsun, mecburi olarak 60’lı yaşlara
kalmıştır.
Uğraşmadığınız
bir gazilerimiz kalmıştı, ayıptır, bu yanlıştan dönün diyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Ceylan…
8.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, esnaf ve
sanatkârları bankaların insafına bırakmayacak, kara liste sorununu kaldıracak
ve uygulanması zorunlu olacak sicil affıyla ilgili çalışmanın yapılıp
yapılmayacağını Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ekonomik krizin etkilerini toplumun bütün
kesimleri hissetmeye başladı. Damat Albayrak 2019’u yüzde 12 enflasyon ve yüzde
0,5 büyümeyle kapatmayı hedeflediklerini söylüyor. Bu yıl için kişi başı gelir hedefi
9.647 dolar olarak öngörülüyordu. Damat hedefi tutturamayacağını anlayınca
YEP’te hedefi 9.093 dolara indirdi. Bu şu demektir: Halkımız biraz daha
yoksullaşacak.
Esnafın
birer birer kepenk kapattığı, KOBİ’lerin üretemez hâle geldiği son dönemde saray
ve çevresi küçük esnafı ancak Ahilik Haftası etkinliklerinde hatırlar oldu.
Esnaf prim borcunu ödeyemiyor, dükkânına yeni mal çekemiyor. Esnaf ve
sanatkârlarımız kendilerini bankaların insafına bırakmayacak, kara liste
sorununu kaldıracak ve uygulamada zorunlu olacak bir sicil affı istiyor. Sayın
Bakan bu konuda bir çalışma yapacak mı acaba?
BAŞKAN
– Sayın Topal…
9.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, kamuda işe
yerleştirmelerin puan esasına göre yapılıp yapılmadığını, düşük puan alanların
işe yerleştirildiği iddialarının nedenini ve KPSS merkezî bir yerleştirme
sınavı ise neden hâlâ mülakat yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
KPSS
sonuçlarına göre yapılan atamalarda çok ciddi haksızlık yapıldığı iddiaları
var. Yüksek puan alan gençlerimiz hiçbir işe yerleştirilemezken daha düşük puan
alan adayların yerleştirildiği kamuoyunda tartışılmakta ve kamu vicdanını
yaralamaktadır.
İktidara
sesleniyorum: Kamuda işe yerleştirmeleri puan esasına göre yapıyor musunuz?
Kamuoyunda dile getirilen, düşük puanlıların yerleştirildiği iddialarının
nedeni nedir? KPSS, merkezî bir yerleştirme sınavı ise neden hâlâ mülakat
yapıyorsunuz? Bu mülakatlar devam edecekse açılımı “Kamu Personeli Seçme
Sınavı” olan KPSS’nin adını değiştirin “mülakata çağırma sınavı” olarak koyun
çünkü yaptığınız uygulamayla bu sınavlar yerleştirme değil, gençlerin
hayalleriyle oynama sınavına dönüşmüştür. Emek hırsızlığı yapmak iktidarın
görevi olmamalıdır. Hak edenin hakkını verin lütfen.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Kılıç…
10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Ekim 1912’de
başlayıp Eylül 1913’te biten Balkan Savaşlarının tarihimizin en acı, en kara
sayfalarından olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekim
1912’de başlayıp Eylül 1913’te biten Balkan Savaşlarının tarihimizin en acı, en
kara sayfalarından birisi olduğuna kuşku yok çünkü dört yüz yıldır elimizde
olan büyük vatan parçaları, en ağır mağlubiyetler serisiyle, kısa bir süre
içerisinde elimizden çıkıp gitti. Ölenlerin haricinde, zor şartlarda İstanbul
ve Anadolu’ya sığınabilen 1 milyona yakın Rumelili göçmenimiz vardı. Balkan
Savaşı, yenilgilerimizi gündeme getirmeme, olanlardan ders çıkarmama
özelliğimize en iyi bir örnektir. Oysa Balkan Savaşı, başarısız bir
diplomasinin, siyasete bulaşmış bir ordunun, yapıcı değil yıkıcı muhalefetin
bileşiminin nelere mal olduğuna dair açık bir örnektir. Gün, birlik günüdür;
aksi takdirde, tarih tekerrürden ibarettir.
BAŞKAN
– Sayın Girgin…
11.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla ilinde arı
yetiştiriciliği ve bal üretimiyle ilgili sorunlara çözüm üretebilmek için arı
yetiştiriciliği ve balcılık araştırma ve geliştirme enstitüsü kurulmasının
düşünülüp düşünülmediğini Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN
GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sorum,
Tarım ve Orman Bakanına: Muğla, ülke arıcılığında önemli yere sahip olan bir
ilimizdir. Muğla’yı öne çıkaran faktör, yüzyıllardır orman köylümüze kaynak
yaratan ulu çam ormanlarımızın bizlere verdiği çam balıdır. Dünyada çam balı
üretiminin yüzde 90’ı ülkemizde gerçekleşmekte ve bu üretimin de 25 bin tonla
yüzde 80’i Muğla ilimizde yapılmaktadır. Yüzyıllardır ilimiz arıcılığıyla özdeşleşen
çam balı üretimi ve kriterleri konusunda daha kapsamlı ve uluslararası kabul
görecek bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Türkiye’deki arı
yetiştiricilerinin ve bal üretiminin karşı karşıya kaldığı sorunlar üzerine
bilimsel, akademik, teknik ve diğer alanlarda araştırmalar yapmak, arı
yetiştiriciliği ve bal üretimiyle ilgili sorunların ortadan kaldırılmasına
yönelik çözümler üretmek için Muğla ilinde arı yetiştiriciliği ve balcılık
araştırma ve geliştirme enstitüsü kurmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Taşkın…
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Barış Pınarı
Harekâtı’yla Kıbrıs Barış Harekâtı kadar hayati öneme sahip bir adım atıldığına
ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Fırat’ın
doğusundaki Tel Abyad ve Rasulayn’da başlayan Barış Pınarı Harekâtı’nda gözler
Fırat’ın batısındaki Menbiç’e çevrildi. 7’nci gününe giren harekatta 595
terörist etkisiz hâle getirildi. Musul, Rakka ve Deyr el Zor yerle bir edilir
ve binlerce sivil öldürülürken seslerini çıkartamayanlar, Barış Pınarı
Harekâtı’nın başarısı karşısında, panik hâlinde “Operasyonu durdurun.”
çağrıları yapıyorlar. Son bir haftadır harekâta karşı içeriden ve dışarıdan
şahit olduğumuz tepkiler, Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın ifadesiyle, Barış Pınarı Harekâtı’yla bölgemize ve ülkemize yönelik
kimlerin hesabını bozduğumuzun açık bir ispatıdır. Türkiye, Barış Pınarı
Harekâtı’yla en az Kıbrıs Barış Harekâtı kadar hayati öneme sahip bir adım atmıştır.
Başladığımız
işi muhakkak bitireceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Yılmazkaya…
13.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, zamlarla
birlikte yükselen elektrik, doğal gaz, ham madde, yakıt ve kredi maliyetleri
nedeniyle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ndeki sanayicilerin zor durumda
olduğuna ilişkin açıklaması
BAYRAM
YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye
ekonomisinin hayati göstergelerinden biri olan sanayi üretimi on iki aydır üst
üste daralıyor. Ağustos ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre
yüzde 3,6 azaldı. Sanayicinin zamlarla birlikte elektrik maliyeti, doğal gaz
maliyeti, ham madde maliyeti, yakıt maliyeti, kredi maliyeti yükselmiştir. Öyle
bir noktaya gelindi ki âdeta, sanayici sadece devlete olan borçlarına
çalışıyor. Çekini, senedini ödeyemeyen sanayici, iş adamı, dün aldığı malı
bugün alamayan işletmeci batmamak adına çırpınıyor. Sanayici olarak en yüksek
tarifeden elektriği ve doğal gazı ödeyen kesim olduğu için, Gaziantep Organize
Sanayi Bölgesi’nde sanayicimiz boğulur hâle geldi.
Üretim
olmazsa ülke kalkınamaz ve gelişemez, işsizlik artar, ekonomi daha kötüye
gider. Bu yanlış ekonomi politikalarınızla hem işsizliği körüklüyorsunuz hem de
sanayici ve iş adamını batırıyorsunuz, artık durmanın zamanı geldi.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Gürer…
14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, iktidarın yanlış
tarım politikalarının bedelini 82 milyonun ödediğine ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidarın
yanlış tarım politikalarının bedelini ne yazık ki 82 milyon ödüyoruz. Çiftçi,
üretici, besici borcunu ödeyemez durumdadır, ürünü değer bulmaz hâldedir.
Tüketici ise pahalı ürün almak durumunda kalmaktadır.
Niğde’de
kışlık patates hasadı başladı. Şu anda, 60 kuruşa tüccar ürünü almıyor. 80-90
kuruşa mal olan patatesi ne yazık ki üretici satamadığı için depolamak
durumunda kalıyor, depoladıktan sonra da bekleyecek, tüccar gelip almazsa
patates bu yıl çürüyecek. Oysa geçen yıl patates en pahalı ürünler arasında
sayılıyordu, ithal edilmek durumunda kalınmıştı, bakanlar gidip depoları
basıyordu. Bu yıl patates üreticisi mağdur, ortada bakan da yok, çiftçinin,
üreticinin durumunu düşünen de yok. Bu bağlamda, iktidarın patates üreticisine
teşvik ve destek vermesinin gerekliliğini belirtiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Bakan…
15.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, plastik kirliliğiyle
ilgili etkili ve kararlı adımların atılabilmesi için TBMM olarak harekete
geçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT
BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, bilimsel araştırmalara göre Akdeniz’in yüzde
92,8’inde plastik var. Sadece Akdeniz değil, daha birkaç gün önce ABD’nin
Florida eyaletinde karaya vuran yavru bir deniz kaplumbağasının midesinden 104
tane plastik parça çıktı. Bu kirliliğin en büyük sebebi ise iki dakika kullanıp
attığımız tek kullanımlık plastikler. AB Konseyi tek kullanımlık plastikleri
yasakladı. Kulak pamukları, çatal bıçak setleri, tabaklar, pipetler, gıda
kapları 2021 yılından itibaren AB ülkelerinde kullanılmayacak. Peki, biz ne
yapıyoruz? Plastik çöp ithal ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak plastik kirliliğiyle ilgili
daha etkili ve kararlı adımlar atmak önceliğimiz olmalıdır. Tek kullanımlık plastiklerin
üretiminin ve tüketiminin sıfıra indirilmesi için acilen harekete geçmeliyiz.
Tek kullanımlık plastikleri yasaklayalım, yaşamı iki dakikada tüketmeyelim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Tutdere…
16.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Barış
Pınarı Harekâtı’nda şehit olan hemşehrisi Piyade Uzman Onbaşı Mesut Çelik’e
Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Barış
Pınarı Harekâtı’nda Adıyaman’ımızın Çelikhan ilçesi nüfusuna kayıtlı Mesut
Çelik kardeşimiz şehit olmuştur. Şehidimize Allah’tan rahmet, tüm ailesine,
akrabalarına başsağlığı ve sabır diliyorum; Adıyaman’ımızın, Çelikhan’ımızın,
milletimizin başı sağ olsun.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Ödünç…
17.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 15 Ekim Dünya Kadın
Çiftçiler Günü’ne ilişkin açıklaması
ATİLLA
ÖDÜNÇ (Bursa) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerek
dünyada gerekse ülkemizde tarımsal üretimin ve kırsal hayatın sürekliliğinin
sağlanmasında önemli bir rolü kırsal alanda yaşayan kadınlarımız
üstlenmektedir. Kadınların tarımsal üretimde, kaynakların sürdürülebilir
kullanımında, gıda üretiminde ve güvenliğinde sahip oldukları önemli konumdan
hareketle, Uluslararası Tarım Üreticileri Derneği 15 Ekimi Dünya Çiftçi
Kadınlar Günü olarak ilan etmiş ve ülkemizde de 1997 yılından itibaren
kutlanmaktadır.
AK
PARTİ iktidarı dönemimizde Tarım Bakanlığımız tarafından tarımsal üretim
sürecinin her aşamasında bulunan kadın çiftçilerin bilgi ve becerilerinin
artırılarak sürdürülebilir tarımsal faaliyetlerin yapılması ve kaliteli ürün
artışının sağlanması amacıyla, bağcılıktan hayvancılığa, meyvecilikten
seracılığa, arıcılıktan ipek böcekçiliğine kadar birçok tarımsal konuda çeşitli
yayın teknikleri kullanılarak...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Filiz...
18.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Hukuk
Mesleklerine Giriş Sınavı’na, eğitimin ciddi bir iş olduğuna ve usulüne uygun
atamalar yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hukuk
fakültesi mezunlarına yetkinlik kazandırmak amacıyla, Hukuk Mesleklerine Giriş
Sınavı’yla ilgili konuşurken sınavın çözüm olmadığını, birçok önerimle birlikte
hukuk fakülteleri için en az puan tespit edilerek yeterli başarı düzeyindeki
öğrencilerin girişleri sağlanmalıdır demiştim. Bundan sonra, 11 Ekim tarihinde
YÖK Genel Kurulunda başarı sıralamasının 190 binden 125 bine indirilme kararı
verilmiş olması olumlu bir gelişme olsa da yeterli değildir; ilaveten,
kontenjanlar bir daha gözden geçirilerek azaltılmalıdır.
Bir
diğer konu, 19 hukuk fakültesinin dekanının veteriner, ilahiyat, tıp gibi hukuk
disiplininin dışında atanmış olması, o fakültelerde ya profesör olmadığını ya
da keyfî uygulamaların olduğunu göstermektedir. Eğitimin ciddi bir iş olduğunu
ve YÖK’ün bu ve benzer uygulamalara son vererek usulüne uygun atamalar yapması
gerektiğini hatırlatıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Aycan...
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, DEAŞ ile YPG
arasındaki ilişkiye, Barış Pınarı Harekâtı’nın ülkemizin terör örgütlerine
karşı meşru hakkı olduğunu tüm dünyanın anlaması gerektiğine ilişkin açıklaması
SEFER
AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Barış Pınarı Harekâtı sırasında DEAŞ ile
YPG arasındaki ilişkiyi ibretle izlemek lazım, Türkiye’ye karşı ortak hareket
etmeleri, nasıl ve ne amaçla kurulduklarını göstermektedir. Emperyalist ülkeler
tarafından kurulan ve kollanan her iki terör örgütü, görülmekte ki Türkiye’ye
karşı ortak hareket edebilmektedirler.
Yine,
bilinmelidir ki terör bir insanlık suçudur; terörü övmek, teröre destek vermek
de insanlık suçudur. Barış Pınarı Harekâtı, ülkemizin terör örgütlerine karşı
meşru hakkıdır, bunu tüm dünyanın anlaması gerekir. Özellikle de beraber
yaşadığımız, kader birliği yaptığımız, kardeşlik hukuku içerisinde olduğumuz
insanlarımızın anlaması gerekir. Siyaset yapmak ile millî çıkarlarımız arasında
kalınmamalıdır. Aksi durum, Türkiye karşıtlığı olarak görülecektir, Türkiye
karşıtı olmanın da anlaşılabilir bir tarafı yoktur.
BAŞKAN
– Sayın Kaya…
20.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, 2016 yılında
Trabzon ili Beşikdüzü ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle esnafın yaşadığı
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET
KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bilindiği
gibi, 2016 yılında Trabzon’umuzun Beşikdüzü ilçesinde son yüzyılın en büyük sel
felaketlerinden biri yaşanmış ve 3 yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Ayrıca, bu
felaket sonrasında Beşikdüzü ilçemizde milyonlarca liralık hasar meydana
gelmiş, dükkânlarını su basan esnaflarımız büyük zararlara uğramıştı. Şimdi,
Beşikdüzülü sel mağduru bu esnaflarımıza Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliyeden
icra kâğıtları gönderilmektedir. Yaşanan sel felaketinin etkisiyle çok büyük
mağduriyetler yaşayan esnafımız, üzerine eklenen ve ülkemizi derinden sarsan
ekonomik krizin de etkisiyle siftah yapamaz, kullandığı kredilerini ödeyemez
hatta evine ekmek dahi götüremez hâle gelmiştir. Bu esnaflarımıza devletimizin
yardımcı olması gerektiğine inanıyoruz. Beşikdüzü esnafımızın devletimize olan
kredi borçlarının faizlerinin silinmesini, borçlarının yeniden
yapılandırılmasını ve imkânlar çerçevesinde ödemelerinin ötelenmesini talep
ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın İlgezdi…
21.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, İstanbul
Üniversitesi öğrencilerinin 26 Eylülde İstanbul ilinde meydana gelen deprem
nedeniyle can güvenliklerinin olmadığı yönündeki taleplerinin dikkate alınması
gerektiğine, aksi hâlde sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulacağına
ilişkin açıklaması
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul’da 26 Eylülde meydana gelen
deprem pek çok kamu binasında can güvenliğini tehdit eden hasarlar oluşturdu.
İstanbul Üniversitesi öğrencileri de haftalardır “Can güvenliğimiz yok.”
diyerek feryat ediyorlar, seslerini rektöre ulaştırmaya çalışıyorlar.
Üniversitede
devam eden inşaat çalışmalarında işçi sağlığı ve çevre güvenliği için tüm
tedbirlerin alınmasını, tüm kampüslerde 7/24 görev yapacak acil sağlık müdahale
ekiplerinin oluşturulmasını, üniversitedeki deprem dayanıklılık incelemelerinin
yapılmasını, deprem veya herhangi bir afete dair acil eylem planının
hazırlanmasını, öğrenci ve akademisyenlerden oluşan izleme komisyonu
oluşturulmasını istiyorlar.
Öğrencilerin
bu insani talepleri acilen karşılanmalı; aksi hâlde, sorumluluklarını yerine
getirmeyen, öğrencilerin hayatını tehlikeye sokan sorumlular hakkında suç
duyurusunda bulunacağımızı buradan belirtmek istiyorum.
BAŞKAN
– Sayın Önal…
22.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesinde geçici olarak çalışırken 696 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’yle kadro verilen işçilere temmuz ve ağustos aylarında neden maaş
verilmediğini öğrenmek istediğine ve yaşanılan mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET
ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.
24/12/2017
tarihli ve 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde okul, yetiştirme yurdu ve diğer kurumlarda geçici olarak çalışan
işçi kardeşlerimize güya kadro verdiniz. Sayıları Kırıkkale’de 107, Türkiye’de
on binleri bulan ve kadroya geçirildiği iddia edilen bu işçilere 10 ay maaş
verilip okulların kapalı olduğu gerekçesiyle temmuz ve ağustos aylarında maaş
verilmemektedir. Türkiye’de hiçbir kamu kurumunda böyle bir uygulama yokken
Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan, üstelik kadro verilen bu işçilere
neden 2 ay maaş verilmemektedir? Aylık maaşları 2.020 ile 2.300 lira arasında
değişen ve tamamına yakını açlık sınırının altında maaş alan bu işçilere 2 ay
maaş verilmemesinin gerekçesi nedir?
Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan bu işçilerin mağduriyetlerinin bir an önce
giderilmesi hem bir görev hem de bu Meclisin en temel problemlerinden biridir.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Barut…
23.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 7143 sayılı Vergi ve
Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun’un 5’inci maddesiyle ilgili talebe ilişkin açıklaması
AYHAN
BARUT (Adana) – Sayın Başkan, 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun’un 5’inci maddesiyle ilgili bir talepten söz etmek istiyorum. Bu madde
kapsamında yapılan matrah ve vergi artırımı ödemelerinin sehven unutulması veya
ekonomik nedenlerle zamanında yapılmamasından kaynaklı mağduriyetler
yaşanmaktadır. Bu kapsamdaki mükelleflerin mağduriyetlerinin giderilmesi,
geciken ödemeler için süre uzatılması talep edilmektedir. 7159 sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’a eklenen geçici maddeyle, benzer hak kaybı giderilmiş ve kullanamayan
yurttaşlar için aynı imkânlar tanınmıştı; 7143 sayılı Kanun’la alakalı da 2018
Aralık ve 2019 Ocak ayında ödenmesi gereken taksitlerin süreleri 2019 yılı
Şubat ayına dek uzatılmıştı. Bu kanundan kaynaklı hak mağduriyetlerinin
giderilmesi için, daha önce yapılan süre uzatımı gibi, ödemelerin 31 Aralık
2019 tarihine kadar uzatılması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Öztürk…
24.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, Barış Pınarı
Harekâtı’nda çıkan çatışmada şehadete yürüyen hemşehrisi Piyade Üsteğmen Çelebi
Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HALİL
ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, ordumuzun Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü
Barış Pınarı Harekâtı’nda çıkan çatışma sonucu hemşehrimiz, yiğidimiz Üsteğmen
Çelebi Bozbıyık şehadete yürümüştür. Türk milletinin, Kırıkkale’mizin ve acılı
ailesinin başı sağ olsun, Allah sabrıcemil eylesin.
Şehitlerimizin
ruhu bizlerden millî birlik, ordumuzdan ise kısa sürede zafer beklemektedir.
Kadim Türk inancına göre uçmağa varan ve dinimiz İslam’a göre hiç ölmemiş olan
şehitlerimizin ruhunu incitmemek adına her gerçek ve tüzel kişi “ama”lı,
“fakat”lı cümleler kurmayı bırakmalı, harekâta tam destek vermelidir. Allah,
bizleri onlara mahcup etmesin, ahirette onların yüzüne bakacak kullardan nasip
eylesin. Bilinmelidir ki şehitlerimizin hiçbirinin kanı yerde kalmayacaktır.
Hesabını sormazsak gök girsin, kızıl çıksın. Kahraman Mehmetçik’imize güç
kuvvet ve başarılar diliyorum.
BAŞKAN
– Sayın Can…
25.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Barış Pınarı
Harekâtı’nın başarılı olacağına şüphe duymadığına ve şehit düşen hemşehrisi
Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış
Pınarı Operasyonu’nda Kırıkkale’mize şehit ateşi düştü. Hemşehrimiz, canımız,
kardeşimiz Üsteğmen Çelebi Bozbıyık şehit oldu. Şehidimize Allah’tan rahmet
diliyorum. Ailesine, yakınlarına, Kırıkkale’mize başsağlığı diliyorum,
Allah’tan sabırlar diliyorum. Şehidimizin mekânı cennet olsun. Bütün
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Hiç
şüphe duymuyorum ki Barış Pınarı Operasyonu başarılı olacaktır, huzur
gelecektir, barış gelecektir.
Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkürler.
Değerli
milletvekilleri, şimdi de grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk
söz, İYİ PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu’na aittir.
Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Barış
Pınarı Harekâtı’nın ordumuzun zaferiyle sonuçlanmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz
ettiğine, Menbiç’te şehit olan askerimiz ile Mardin’de roket ve havan atışı
münasebetiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, sınır
ötesi operasyonun millî bir konu olduğuna ve siyaseten istismar edilmemesi
gerektiğine, Türkiye’ye Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili gerek Avrupa
Birliğinde gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ve gerekse Arap
Birliğinde farklı ifadelerle yaklaşımda bulunulduğuna, KKTC Cumhurbaşkanı
Mustafa Akıncı’nın “Barış Pınarı desek de akan su değil kandır.” ifadesini
kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Devam
eden Barış Pınarı Harekâtı’nın güzellikler içinde sürmesini ve şanlı ordumuzun
zaferiyle sonuçlanmasını da Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Fırat’ın
doğusuna düzenlenen sınır ötesi harekât bir haftayı tamamlamıştır. Tel Abyad ve
Rasulayn’da operasyon başarılı bir şekilde devam etmektedir. Netice itibarıyla,
bir askerî operasyon sürdürülmesi münasebetiyle de terörist saldırılar hızını
kaybetmemiş ve şehit haberleri de gelmeye devam etmektedir. Bu kapsam
içerisinde, Menbiç’te şehit olan yiğidimize ve Mardin’de roket ve havan atışı
münasebetiyle hayatını kaybetmiş 2 sivil vatandaşımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet
temenni ediyorum.
Bilindiği
gibi, sınır ötesi operasyonlara başlanması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
4 siyasi partisi ortak bir karar almıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
verdiği yetkiye bağlı olarak da sınır ötesi operasyon başlamıştır. Bu konu
millî bir konudur ve dolayısıyla siyaseten istismara kapalıdır. Buradan siyasi
rant devşirmeye kalkışmak gibi bir basiretsizlikle karşı karşıya kalınır ise
iş, millî birlik ve beraberlik boyutunda tartışılmayı aşar ve bu zamana kadar
yapılan hataların da gündeme geleceği, sürecin zaafa, akamete uğramasına da
vesile olabilecek nahoş tartışmalar beraberinde gelebilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin Sayın Dervişoğlu.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın
Cumhurbaşkanının böyle bir günde “Herkesi AK PARTİ’ye davet ediyorum.”
demesini, doğrusunu isterseniz, siyaseten doğru bulmuyorum, “yakışıksız”
demiyorum ama şık görmüyorum. O sebeple, böylesine önemli günlerde sarf
edeceğimiz sözlere özen göstermemizin lüzumuna işaret etmek istiyorum. Böyle
bir tartışma yaşanmasın diye, Sayın Genel Başkanımız özellikle bu süreçte olup
bitenlerin her türlü parti, fırka, dernek şuurunun üzerinde değerlendirilmesine
işaret etmek bakımından “Hepimiz al bayrak partiliyiz.” ifadesini dile
getirmişlerdir. Bizim tarafımızdan bakıldığında al bayrak, minarelerdeki
ezandır, gönderlerde dalgalanan şanlı bayrağımızdır, hedeflerde ve gönüllerde
“Turan”dır. Bunun çok doğru bir biçimde anlaşılması lazımdır. Yani bu konunun
siyaseten istismar edilmekten vazgeçilmesi icap etmektedir.
Şimdi,
bu kapsam içerisinde, Türkiye’ye gerek Avrupa Birliğinde gerek Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinde ve gerekse Arap Birliğinde farklı farklı
ifadelerle yaklaşımda bulunulmaktadır. Arap Birliğinin operasyonu kınaması,
bizim tarafımızdan bakıldığında kabul edilebilecek bir durum değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, toparlayın lütfen Sayın Dervişoğlu.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Özellikle bu noktada Filistin için bir parantez
açmak istiyorum. Filistin’in haklı mücadelesi ve özgürlüğü için yıllardır
verdiğimiz mücadeleye rağmen sessiz kalmasını ve Türkiye’nin yanında
durmamasını esefle kınıyorum. Avrupa Birliği içerisinde özellikle Macaristan’ın
verdiği ilk tepkiden ve safını belli etmesinden dolayı da Macaristan’ı tebrik
ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Dervişoğlu, bir dakika daha süre tanıyorum.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bir de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Mustafa Akıncı’nın Barış Pınarı Harekâtı’na ilişkin “1974’te biz adına ‘Barış
Harekâtı’ desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi ‘Barış Pınarı’ desek
de akan su değil kandır.” ifadesini kabul etmemizin mümkün olmadığını burada
ifade ediyorum. Bugün oturduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
makamını o gün, 1974 yılında gerçekleştirilen ve tıpkı bugünkü gibi hayata
geçirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’na borçlu olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Dervişoğlu.
Şimdi,
söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’a ait.
Buyurun
Sayın Akçay.
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Barış Pınarı
Harekâtı’nın başarıyla devam ettiğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Fırat Kalkanı
ve Zeytin Dalı harekâtlarında olduğu gibi Barış Pınarı Harekâtı’nda da dünyaya
insanlık ve medeniyet dersi verdiğine, Suriye’de terör tehdidi altındaki her
bölge temizlenene kadar mücadelenin sona ermeyeceğine, şehitlerimize ve vefat
eden 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve
Kooperatifler Bakanı, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan
Vekili Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin
Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü terörle mücadele operasyonu 7’nci gününde de
başarıyla devam etmektedir. Kurmay zekâ, yerli teknoloji silah ve mühimmatla
yürütülen bu harekât Türkiye’nin gücünü ve yetkinliğini tüm dünyaya bir kez
daha göstermektedir. Suriye’nin kuzeyinde daha önce yürüttüğümüz Fırat Kalkanı
ve Zeytin Dalı Harekâtlarında DEAŞ, PKK/YPG’yle başarıyla mücadele ettik, Barış
Pınarı’nda da bu mücadele devam etmektedir.
Barış
Pınarı Harekâtı, emperyalist projelerin taşeronu, bebek, çocuk, sivil vatandaş
katili teröristler, örgütler, PKK/YPG ve DEAŞ’a karşı yürütülmektedir. Barış
Pınarı Harekâtı'yla ülkemizin güney sınırlarına yönelen tehdit ve tehlikeler
kaynağında yok edilecek, güney komşularımızın toprak bütünlüğü korunacak ve
ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar vatanlarına kavuşturulacaktır.
Türk
Silahlı Kuvvetleri, sınır ötesindeki başarılı operasyonlarla gerek ülkemizin
gerekse komşu ülkelerin güvenliğine ve toprak bütünlüğüne, dünya ve bölge
barışına katkı sağlamaktadır. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekâtlarında olduğu
gibi, Barış Pınarı Harekâtı’nda da Türk Silahlı Kuvvetleri bütün dünyaya
insanlık ve medeniyet dersi vermektedir. Bölgede PKK/YPG ve DEAŞ unsuru
kalmamalı, bölgedeki güvenlik inisiyatifi tamamen Türkiye’de olmalıdır. Bu
bölgeden ülkemize YPG kaynaklı 700’ün üzerinde havan mermisi atılmış ve bu
saldırılarda 20 sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 200’ün üzerinde
vatandaşımız da yaralanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay, devam edin.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – PKK/YPG insanlık düşmanı, katil bir terör örgütüdür. Türkiye
açısından, Suriye’de terör tehdidi altındaki her bölge temizlenene kadar
mücadele sona ermeyecektir. Ayrıca, YPG ve DEAŞ ikiz kardeştir ve ABD’nin
kuluçkalarıdır. Bu mücadelemiz haklıdır, hukukidir, meşrudur.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ülkemizin güvenliği, terör unsurlarının temizlenmesi,
Suriyeli sığınmacı misafirlerimizin vatanlarına kavuşması için icra edilen
Barış Pınarı Harekâtı’nda kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizi,
Cumhurbaşkanımız ve Hükûmetimizi bütün kalbimizle destekliyoruz.
Bütün
şehitlerimizi rahmetle anıyoruz, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyor,
yaralı gazilerimize şifalar temenni ediyoruz.
Sayın
Başkan, Türk siyasetinin duayen isimlerinden Cumhuriyet Halk Partisi eski
milletvekili ve eski Bayındırlık ve İskân Bakanı ve bir dönem de Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekilliği yapan Ali Topuz’un vefatını teessürle
öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileklerimizle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi
camiasına da başsağlığı dileğimi iletiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Akçay.
Söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulan’a ait.
Buyurun
Sayın Kurtulan.
28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki bir grup öğrencinin darp edildiğine,
15 Ekim HDP’nin kuruluşunun 7’nci yıl dönümüne, HDP’li belediyeler üzerindeki
baskıların ve gözaltıların devam ettiğine, kuzeydoğu Suriye savaşına ilişkin
mühimmatın nereden geldiği konusunda endişeli olduklarına, sınır ötesinde
yapılan saldırılarda sivillerin de bombalandığına ve Suriye’nin Geleceği
Partisi Genel Sekreteri Hevin Halef’in katledildiğine, Kürtçe konuştuğu için
linç edilen Şirin Tosun’un yaşam mücadelesini kaybettiğine, vefat eden 15’inci
Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı Ali
Topuz’a Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Aslında,
bir süredir yani yaklaşık bir saattir acil bir durum vardı, izah etmek istedim
ama sanırım göremediniz. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde
şu an içeride bulunan öğrencilerden gelen bilgi üzerine bu bilgiyi
paylaşıyorum. Bir grup öğrenci içeride darbedilmiş ve 70-80’e yakın sağ görüşlü
öğrenci “Kürt ve sol görüşlüleri burada linç edeceğiz.” demişler, saldırmışlar.
Ben çeşitli girişimlerde bulunmak istedim. Sayın AKP Grup Başkanı Naci Bostancı
bir girişimde bulundu, emniyet güçleri oraya gittiler yalnız henüz sorun
çözülmüş değil, sadece bu saldırgan grubun biraz daha geriye gitmesini sağlamışlar.
İçerideki öğrenciler hâlâ kaygılı, dışarı çıkmakta zorlanıyorlar. Acil olarak
buna bir çözüm bulunmasını, yetkililerin sesimizi duymasını temenni ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, bizim partinin, HDP’nin 7’nci kuruluş yıl
dönümü. Çok kültürlü ve katılımcılığı esas alan, demokrasiyi, kadın
özgürlüğünü, kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesini destekleyen ve geliştiren,
rantın ve talanın doğa üzerindeki tahakkümünü reddeden ve bunlar için
mücadeleyi esas alan önemli bir programa sahip partimiz. Partimiz, programını
uygularken tüm baskılara rağmen diz çökmeyen tutumuyla mücadelesini
sürdürmektedir.
İki
gün önce İstanbul’da kuruluş yıl dönümü vesilesiyle yapmak istediğimiz toplantı
ne yazık ki yasaklandı. Parti olarak yıllardır çok çeşitli baskılara, yasaklara
maruz kaldık ama parti kuruluş yıl dönümü toplantısının yasaklanması sanırım
bir ilktir; bunu da kınadığımı paylaşmak istiyorum.
Bununla
sınırlı değil…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler.
Bir
süreden beri, daha doğrusu geçmiş dönemden bugüne belediyelerimiz üzerindeki
baskılar bitmiyor. Bu sabah, Hakkâri Belediyesi Eş Başkanı Cihan Karaman evine
baskın yapılarak gözaltına alındı, Yüksekova Belediyesi Eş Başkanları Remziye
Yaşar ile İrfan Sarı da gözaltına alındı, Nusaybin Belediyesi Eş Başkanı Semire
Nergiz ve Ferhat Kut evlerine baskın yapılarak gözaltına alındı. Nusaybin’de
kriz merkezi olarak kurduğumuz bir merkeze baskın düzenlendi, merkezin kapısı
kırıldı, merkezde çalışanlar darbedildi, kimi meclis üyeleri de gözaltına
alınmış durumda. Erciş Belediyesinde yine aynı şekilde bir baskın yapıldı, Eş
Başkanlar Yıldız Çetin ve Bayram Çiçek ile Meclis üyesi Erhan Akbaş; HDP Erciş
İlçe Eş Başkanları Hicran Kandemir, Şakir Asıl ile Baran Karaca gözaltına
alındı. Aynı zamanda Gençlik Meclisi Sözcümüz Hülya Ertaş ve 10 Gençlik Meclisi
üyemiz AKP’nin zulmü altında şu an gözaltındalar.
Yine
hepimizin, herkesin kendi cephesinden ele aldığı kuzeydoğu Suriye savaşına bir
değinmek isterim. Hem sınırın bu tarafından hem öbür tarafından sivillere dönük
bazı şeylerin olduğu; ölümlerin, baskınların, saldırıların olduğu bilgileri
geliyor. Nusaybin, Akçakale, Suruç, Ceylanpınar ve birkaç saat öncesinde de
Kızıltepe’nin bir köyüne havan toplarının atılmasıyla, şu an elimizdeki bilgiye
göre, yaşamını yitiren yaklaşık 20 kişi, ağır yaralılar ve 100’ün üzerinde de
yaralı var. Yapılan incelemede de halka gidip görüşlerini aldığımızda da
aslında bunların nereden geldiğini bilen yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) - İktidar medyasında çok farklı
söylemler var bu bombardımanlara ilişkin yani mühimmatın nereden geldiğine
dair. Bu mühimmatın nereden geldiği, menşesinin ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Bir
an önce bunun aydınlığa kavuşturulması lazım. Geçmiş dönemde de, biliyorsunuz,
MİT Müsteşarının bu konudaki bir ses kaydı açığa çıkmıştı yani “İhtiyaç varsa
bir saldırı nedeni oluşturabiliriz.” demişti. Bunu da hesaba kattığımızda, halk
da bizler de endişeliyiz, mutlaka bunun araştırılması gerektiğini bir kez daha
burada da söylüyoruz.
Yine, sınır ötesinde yapılan saldırılarda da siviller
bombalandı, katlediliyor. İki gün önce aralarında gazetecilerin de olduğu bir
konvoy tarandı ve orada, Suriye’nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevin
Halef de aracın içerisinde, tüm dünyanın gözünün önünde –izlenerek- katledildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın artık lütfen.
Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler.
Şunu söylemek isteriz: Hakikaten sağduyuya çok ihtiyaç
olan bir dönemden geçiyoruz. Bu savaşın Türkiye’ye bir yararı olmadığını,
halkların kardeşliği umudunun tümüyle zedelendiğini söylemek istiyorum.
Yine, son kez: Mevsimlik işçi olarak Adapazarı’nda
bulunan bir Kürt işçi, Şirin Tosun Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle katledildi,
elli günlük yaşam mücadelesini kaybetti ve sonuç olarak ben de bunu kınadığımı
söylüyorum.
Son olarak; Sayın Ali Topuz’un vefatından dolayı
kendisine rahmet, ailesine ve CHP camiasına başsağlığı diliyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, çok
affedersiniz, ben… Tutanaklara geçmesi açısından önemlidir efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.
29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Sakarya
ilinde vefat eden Şirin Tosun’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Kürtçe konuştuğu
için öldürüldüğü iddiasının mesnetsiz olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Fatma Kurtulan
demin, sadece Kürtçe konuştuğu için öldürülen bir şahıstan bahsettiler.
BAŞKAN – Mikrofon açık zaten Sayın Bülbül, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Öyle mi? Teşekkür
ederim, öyle daha iyi olur çünkü Meclisin aydınlanması açısından da faydalı
olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN – Tabii, buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu şahıs Sakarya’da
vefat etmiştir. Bununla alakalı basında dönem dönem… Çünkü bir dönem yoğun bakımda
uzun süre kaldı bu kardeşimiz; arkasından, dün vefat etti. Konuyla ilgili bir
araştırma yaptık ve yaptığımız bu araştırma neticesinde, bir grubun saldırısına
uğradığı ortaya çıktı. Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü gibi bir iddia
mesnetsizdir, asılsızdır ve maksatlıdır efendim; şundan dolayı: Kendisine
saldıran grubun içerisindeki 3 kişinin de Kürt kökenli vatandaşlarımızdan
olduğunu orada Emniyet Müdürlüğü tespit etmiş, kayıtlara girmiş; Ağrı doğumlu,
Kürt kökenli kardeşlerimizin karışmış olduğu bir olay ve vakayiadiyeden bir saldırı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Nihayetinde bir ölümle
neticelenmiştir, Allah rahmet eylesin.
Fakat geçen, yine Sakarya’nın Hendek ilçesinde 1 kişinin
aynı şekilde, Kürt olduğu için, Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü noktasında
bir iddia olmuştu. Sakarya ili özelinde de bunu söylüyorum: Ciddi bir
hassasiyet doğurmaya yönelik bir çalışma olarak değerlendiriyoruz bunu çünkü
Sakarya, bu noktada, millî refleksleri kuvvetli olan bir ildir. Burada birtakım
tahrikler ve provokasyonlar neticesinde bir şeyler elde edilmeye çalışılıyorsa
bu, son derece vahim bir teşebbüstür, bunu asla ve asla kabul etmek mümkün
değildir. Sakarya’mızda da Türkiye’de de biz bunlara karşı son derece uyanık bir şekilde mücadele ediyoruz.
Gerçekleri, bizzat dosyalarını inceleyerek, doğru bir
şekilde Genel Kurulda paylaşmak lazım. Bu meselenin Kürtlükle, Kürtçe
konuşmakla alakası yoktur; altını çiziyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.
30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
MHP’den de beklenen şey budur zaten.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – MHP olarak değil,
Sakarya Milletvekili olarak söyledim.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Kürtler katledilir, PKK’ye
bağlanır; Kürtler katledilir, başka bir gerekçe uydurulur. Sanki bu durum ilk
defa yaşanıyor. Yıllardan beri, Kürtçe konuşulduğu için, kimi illerde özellikle
Kürtler katlediliyor. Bunu kabullenmek lazım.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Dosya üzerinden konuşuyorum ben.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Ben de dosya üzerinden konuşuyorum, ben de onun üzerinden
konuşuyorum.
BAŞKAN
– Sayın Kurtulan, devam edin siz.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Yıllardır, bu vakalarla çok karşılaştık arkadaşlar, çözüm
bulmak lazım, Meclisin buna çözüm bulması lazım. Burada destek çıkarsanız
“Millî duyguları gelişkin bir kentimizdir.” deyip bunu oraya bağlarsanız işte,
böyle olmaz.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İftira atmayın. İftira atıyorsunuz!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Katliamlara davetiye çıkarmak olur. Orada Kürtçe konuştuğu
için linç edilmeye davetiye çıkarmak olur, böyle doğru değil!
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İftira atıyorsunuz!
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kurtulan.
Şimdi,
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin
Altay’dadır.
Buyurun
Sayın Altay.
31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 15, 16, 18, 20, 22
ve 23’üncü Dönem CHP İstanbul Milletvekili, 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı,
16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı, CHP eski Genel Başkan
Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan Vekili Ali Topuz’a ve Barış Pınarı
Harekâtı’nda şehit olan Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet
dilediklerine, terörün bir insanlık suçu olduğuna, Barış Pınarı Harekâtına
bakış açısında farklılıklar olabileceğine ancak millî politikanın tek olması
gerektiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin an itibarıyla
bilgilendirilmemesini yadırgadıklarına, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan olaylarla ilgili ciddi endişeleri
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi
ve yüce Genel Kurulu grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak bugün üzgünüz, bir kaybımız var.
15, 16, 18, 20, 22 ve 23’üncü Dönem İstanbul Milletvekili, kıymetli devlet ve
siyaset adamı, Cumhuriyet Halk Partisinin “Ali ağabeyi”, İmar ve İskân
Bakanlığı, Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlıkları yapan, bu esnada şanlı
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın kararının alındığı Hükûmetin de üyeliğinde bulunan,
son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili olarak görev yapan, Türk siyasetine ve Türk demokrasisine emek ve hizmet
veren Ali Topuz Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ülkemizin, aziz milletimizin,
Cumhuriyet Halk Partisi ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun diyorum.
Kendisini, grup olarak rahmet ve minnetle anıyoruz.
Sayın
Başkan, öte yandan, Millî Savunma Bakanlığı verilerine göre, 7’nci günde
operasyon kaynaklı 20 sivil kaybımızın, 5 de şehidimizin -ki hepsini şehit
sayıyoruz şüphesiz- olduğu operasyon sürecinde bugün itibarıyla da Menbiç’te
havan ve topçu atışı sebebiyle 1 askerimizin şehit, 8 askerimizin yaralandığını
büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Şehit Piyade Üsteğmenimiz Çelebi
Bozbıyık’a grubumuz olarak Allah’tan rahmet; milletimize, kederli ailesine
sabır ve başsağlığı diliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun devam edin Sayın Altay
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hiç şüphesiz terör bir
insanlık suçudur. Bu Mecliste grubu bulunan bulunmayan bütün sayın
milletvekillerinin de aksini söyleyeceklerine inanmıyorum. Bununla beraber,
düşüncesinden dolayı kimsenin suçlanmasını da yargılanmasını da demokrasimiz
adına doğru bulmuyoruz. Operasyona bakış açılarımızda farklılıklar olabilir. Bu
farklılıklar esastan kaynaklanabilir, usulden kaynaklanabilir, şekilden
kaynaklanabilir ancak bu süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında
polemik, gerilim, istismar asla ve asla yaşanmamalıdır. Bunlardan özellikle
hepimizin kaçınması lazım. Aynı şekilde, bu operasyona seçmen konsolidasyonu
gözeterek bakmak insanlıktan çıkmak demektir. Biz, grup olarak böyle
düşünüyoruz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; “Bu bir savaş mıdır?” polemiği aslında AK
PARTİ’nin başlattığı bir polemiktir. İlkin AK PARTİ’nin Sayın Genel Başkan
Vekili, daha sonra kimi Sayın Bakanlar bu işin adını “savaş” koydular; bu,
yakışık almamıştır. Bu işin adını “fetih” koydular; bu, yakışık almamıştır.
Önce AK PARTİ’den bu konuda bir netlik beklemek Parlamentonun üyeleri olarak
hepimizin hakkıdır.
Sayın
Başkan, partilerin görüşleri şüphesiz farklı olabilir ancak millî politika
tektir ve tek olmalıdır. Yürütmenin yanlış politikalarını görmüyor değiliz ama
ortada bir realite var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - Zaten orada olan, o bölgede var olan Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarımızın, askerlerimizin, komutanlarımızın hatta daha önce burada bir
konuşmamda da söyledim 9 No.lu gözetleme noktasındaki askerlerimizin
akıbetinden endişe ettiğimi.
Bu
operasyon AK PARTİ’nin operasyonu değildir. Operasyon 9 Ekimde başlamıştır. Çok
üzülerek ifade etmek gerekir ki Erdoğan, Meclisten aldığı bu operasyon
yetkisini, Meclisin yetkilendirdiği Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu operasyonunu
AK PARTİ’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın operasyonu gibi pazarlamak yanlışına
düşmüştür. Sayın Erdoğan’ın böyle bir tabloda, 9 Ekimde operasyon başlamış iken
10 Ekimde kullandığı şu cümle AK PARTİ’lilerin de içini sızlatmıştır; o cümle
şudur: “Milet İttifakı’nın zayıflaması, parçalanması çok önemlidir.” Oldu mu
şimdi?
Sayın
Erdoğan, sen Millet İttifakı’nı parçalamayı bırak, becerebiliyorsan IŞİD’i,
FETÖ’yü, PKK’yı parçala. Biz de öyle deriz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, toparlayın lütfen Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - Bununla beraber aynı şekilde, AK PARTİ’nin yine sanıyorum
aynı toplantıda Sayın Erdoğan’ın bütün fertleri AK PARTİ saflarına daveti de
şık olmamıştır. Bu, tutarlı değildir, ayağı yere basan siyasi bir yaklaşım
değildir. Trump için “Ey Trump!” diyen “Buyur Trump!” diyen, şimdi de “Şaka
yapıyor.” diyen Erdoğan’ı, üzülerek, tutarsız politikalarıyla dünyaya da
maskara olan, aziz milletimizin de yüksek refleksini alan Trump’a benzetmeye başladım;
bundan üzüntü duyuyorum. Ama böyle bir operasyonda “Millet İttifakı’nı
parçalamak millî görevdir, herkesin AK PARTİ saflarına katılması gerekir.”
derseniz; bu olmaz, bu yanlış. Bunu sevgili mevkidaşımın da savunabileceğini
zannetmiyorum.
Öte
yandan, 7’nci gündeyiz. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Millî Savunma
Bakanı AK PARTİ il başkanlarını operasyonla ilgili “brief”e ederken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bağlayın lütfen Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - …Türkiye Büyük Millet Meclisinin an itibarıyla -evet, yarın
gelecek- ne Millî Savunma ne Dışişleri Bakanları tarafından “brief”e
edilmemesini, bilgilendirilmemesini de çok yadırgadığımızı ve bu işin Türkiye
Büyük Millet Meclisine itibar ve irtifa kaybettirdiğini de üzülerek burada
itiraf etmek zorundayız, hepimiz itiraf etmek zorundayız.
Sayın
Başkan, Dışişleri Bakanı yarın gelecek. Bu konuda, umarım, Meclise sağlıklı bir
bilgilendirme yapar ama tekrar altını çiziyorum: Meclisimizin AK PARTİ il
başkanlarından sonra bilgilendirilmesi bu Meclise yapılmış bir hakarettir.
Yarın bunu ayrıca enine boyuna konuşuruz.
Bununla
beraber, son olarak Dil ve Tarih Fakültesinin önünde bir provokasyon
hazırlığıyla ilgili ciddi duyum ve endişelerimiz vardır. Bir grup öğrencinin
içerideki başka bir grup öğrenciye saldırmak için beklediğiyle ilgili bilgiler
arkadaşlarımıza da intikal etmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bağlayın sözlerinizi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Son cümlem olsun. Hükûmeti de buradan samimi ve yapıcı bir
şekilde uyarıyorum. Dil ve Tarih Fakültesinde bir kişinin burnu kanarsa bu,
Hükûmetin sorumluluğundadır, bunu Hükûmet yapmış sayarız.
Saygılarımla.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Altay.
Şimdi,
söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’dedir.
Buyurun
Sayın Zengin.
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, 4 siyasi partinin
ortak akılla harekete geçirmiş olduğu harekâtla ilgili daha çok olumlu cümleyi
hak ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın operasyon başlamadan
önce bütün siyasi partilerin liderlerine bilgi verdiğine, dışarıda Türkiye
aleyhine oluşan yapılarla alakalı birlikte mücadele edilmesi gerektiğine, şehit
düşen İstihkâm Uzman Çavuş Hacı Bebek, Piyade Sözleşmeli Er Ahmet Topçu, Piyade
Üsteğmen Çelebi Bozbıyık ile sivil vatandaşlara ve vefatı nedeniyle ülkemize
gerek milletvekili gerekse bakan olarak hizmet etmiş CHP İstanbul Milletvekili
Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediklerine, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan olayın kontrol altına alındığına,
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili Genel
Kurulu bilgilendireceğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum. Doğrusu Meclisimizin, milletvekillerimizle birlikte 4 siyasi
partinin ortaklaşa olarak, ortak bir akılla harekete geçirmiş olduğu, daha
doğrusu hukuken altlığını oluşturmuş olduğu bu harekâtla ilgili olarak daha çok
olumlu cümle söylemeyi hak ettiğimizi düşünüyorum çünkü Türkiye'nin geleceğiyle
alakalı bir konudan bahsediyoruz, memleketimizin bekasından bahsediyoruz ve
görüyorsunuz dünyanın her tarafından da yalnız bırakılmış durumdayız. Hâl böyle
olunca öncelikli olarak birbirimize sahip çıkmamız ve iyi yaptığımız işleri
büyütmemiz gerekiyor. Siyasi partiler bu harekâta “evet” diye karar verirken
sadece başlangıcı için değil, bence devam eden süreçle alakalı temel bir
sorumluluğun altına ellerini koymuş oluyorlar. Bu manada Sayın Cumhurbaşkanımızın
operasyon başlamadan hemen evvel bütün siyasi partilerin liderlerini -Sayın
Akşener’i, Sayın Kılıçdaroğlu’nu, Sayın Bahçeli’yi, herkesi- tek tek arayarak
operasyonun başlayacağına dair bir bilgi vermesi, zaten bu konuya dair
yaklaşımın nasıl olduğunu gösteren bir tutumdur -beraber yaptığımız- hem olumlu
taraflarını hem de Allah göstermesin, ortaya çıkacak bütün tabloya dair
sorumluluğu aslında birlikte üstlendiğimizi gösteren bir harekettir diye
düşünüyorum.
Devamında elbette şu var: Bu tarz işler hesapsızlık
içerisinde yürür. Buradan bir siyasi rant üretmeye çalışmak “evet” diyerek ya
da “hayır” diyerek hiç kimseye yakışmaz. Sonuçta eğer buradan bir kâr hasıl
olacaksa bu ancak milletimiz için olacak bir kârdır. Bu manada sevineceğimiz,
örneklik teşkil edecek bir şeyin altını çizmek isterim: Dün itibarıyla,
biliyorsunuz, PAB Toplantısı (Parlamentolar Arası Birlik) vardı Sırbistan’da.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu toplantıda tüm siyasi parti
gruplarımız bir araya gelerek Meclis Başkanımızın önderliğinde, Fransa’nın
öncülüğünü yaptığı İngiltere, Almanya, İsviçre, Mısır gibi ülkelerin de destek
verdiği bir kınama harekâtını, aslında operasyonunu diyelim, tüm milletvekillerimizin,
daha doğrusu Mecliste destek veren partilerin milletvekillerinin desteğiyle ve
ortak aklıyla Türkiye durdurmuş oldu. Şu anda sadece Mecliste değil, Meclisin
içinde, dışında ve Türkiye’nin dışarısında Türkiye aleyhine oluşan bütün bu
yapılarla alakalı hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor.
Sayın Altay dilden bahsetti; evet, dil çok önemli. Bizi
farklı yapan şeyler var ki farklı siyasi partiler altında toplanıyoruz ama
bugün yapacağımız şey, birbirimizin hassasiyetlerine nezaket göstermek. Yani eğer
bazı kelimeler bizlerde... “Bizler”den kastımız sadece milletvekilleri değil,
biz burada bir grubu temsil ediyoruz, insanları temsil ediyoruz, her birimizin
arkasında pek çok geniş kitle var. Çok tabii olarak bir kelimeyi ifade ederken,
rahatsızlığımızı söylerken şahsi rahatsızlığımızı değil, bize oy veren
insanların, hatta vermeyen insanların hakkını, hukukunu korumak gayretiyle
cevap verme ihtiyacı duyuyoruz. O yüzden hangi kelimelerden rahatsız olduğumuz
belli, hiç olmazsa şu günde birbirimize daha fazla ihtimam gösterelim
kullandığımız kelimelerde, tavırda, üslupta. Ben de ortak akıldan yanayım, bir
kez daha altını çizmek istiyorum bu meyanda.
Vaktinizi çok almayacağım ama muhakkak ifade etmek
istiyorum, şehitlerimizin adlarını zikretmek istiyorum: Hacı Bebek
Kahramanmaraş’tan, istihkâm uzman çavuşuydu, Hakk’ın rahmetine kavuştu; Ahmet
Topçu Ankara’dan, piyade sözleşmeli erdi, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Biraz
evvel Kırıkkale Milletvekilimiz Ramazan Can Bey ifade etti, Çelebi Bozbıyık
piyade üsteğmendi, Hakk’ın rahmetine kavuştu. 18 sivil şehidimiz var. Tek tek
her birine Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Bence onların aziz hatırasına hürmeten burada yaptığımız konuşmaları ayrıca bir
hassasiyetle yapmamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın Sayın Zengin, buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Birkaç nokta daha…
Ben
rahmetli Ali Topuz Beyefendi’yi de rahmetle yâd etmek istiyorum. Ülkemize bakan
olarak hizmet etmiş, milletvekili olarak hizmet etmiş CHP Milletvekili Ali
Topuz Beyefendi’yi rahmetle yâd ediyorum ben de, mekânı cennet olsun.
Biraz
evvel Fatma Hanım, Fatma Kurtulan Hanımefendi bahsetti, Ankara Dil ve Tarih
Fakültesiyle alakalı bilgi vermek isterim. Emniyet güçlerimiz oraya intikal
ettiler. Evet, iki grup arasında bir şey var ama şu anda her şey kontrol
altında, yaralı kimse yok, incinen kimse yok ve münakaşa boyutunda kalacağını
ümit ediyoruz. Takip edildiğinin Genel Kurulun bilmesinde fayda var diye
düşünüyorum.
Yarın,
inşallah, Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, genel anlamda, yirmi
dakikalık bir sunum yapacaklar bize operasyonla ilgili olarak. Daha evvelinde
de bu hafta içerisinde siyasi parti gruplarını ziyaret etti Hulusi Akar Bey Millî
Savunma Bakanı olarak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Son bir kez daha rica ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın lütfen.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Burada da tabii bu harekât olgunlaştıkça peyderpey konuya dair
bilgilendirmenin devam edeceğini belirtmek isterim. Aslında geçen hafta
planlamıştık fakat harekâtın çok sıcak olması hasebiyle bu hafta içerisinde
aslında gerçekleşmiş oldu bu bilgilendirmeler ve bunlar devam edecek. Bu konuda
her bir arkadaşımızın bu konuya dair hassasiyetimize ve samimiyetimize itimat
etmesini hassaten rica ediyorum. Bu mesele AK PARTİ meselesi değildir, bu
mesele Türkiye meselesidir.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, çok kısa efendim, tutanaklara geçirmek için…
BAŞKAN
– Buyurun.
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Dil
ve Tarihte yaşanması muhtemel olaylardan yola çıkarak sayın mevkidaşım
Emniyetle görüştüklerini, işte gereken tertibatın alındığını söyledi; iyi,
güzel.
Ben
şöyle bir anlayış içinde hepimizin olması gerektiğini düşünüyorum: Emniyet
kuvvetleri yani Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, bu gibi
toplumsal olaylar noktasında yani Türkiye’nin tümüne sirayet edebilecek ya da
herkesi biraz etkileyecek olaylarda AK PARTİ yönetimine yaptığı bilgi akışını Cumhuriyet
Halk Partisine de HDP’ye de MHP’ye de İYİ PARTİ’ye de yapmalıdır. Bunu, hem
buradan tutanaklara geçirmek hem de bizi dinleyen Emniyet ve Jandarma teşkilatı
yöneticilerine hatırlatmak istedim. Onlar AK PARTİ’nin polisi, AK PARTİ’nin
jandarması -itham anlamında söylemiyorum, çok ulaşamıyoruz bazen- değillerdir;
milletin jandarması, milletin polisleridir.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Hiç öyle bir şey yok.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Bunu, bir itham olarak söylemedim ama bundan sonra daha
dikkatli olmalarının gereğinin Meclis adına altını çizmek için söyledim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkürler.
Değerli
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Asya
Parlamenter Asamblesinde (APA) boş bulunan üyelik için Halkların Demokratik
Partisi Grup Başkanlığı tarafından bildirilen Ağrı Milletvekili Berdan
Öztürk’ün üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/880)
9/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun’un 2'nci maddesine göre Asya Parlamenter Asamblesinde (APA) boş bulunan
üyelik için Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanlığı tarafından bildirilen,
mezkur kanunun 12'nci maddesi gereğince Başkanlık Divanında yapılan incelemede
uygun görülen ve aşağıda ismi belirtilen milletvekilinin üyeliği Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Berdan
Öztürk Ağrı Milletvekili.
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk,
Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve diğer milletvekilleri tarafından, ülkemizde
yaşayan sığınmacıların gerçek sayılarının tespit edilmesi, kamu bürokratlarının
yanında, ulusal düzeydeki dernekler, sivil toplum kuruluşları ve
üniversitelerin de görüşleri dikkate alınarak iddia edilen sayıların ve bu
sayıların kayıt altına alma tekniklerinin doğru ve anlaşılır bir şekilde ortaya
konulması, ilgili kurumların yaptığı çalışmaların ve aldıkları önlemlerin
yeterliliğinin araştırılması ve sorunun çözümüne yönelik ortak aklın bulunması
amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 15/10/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve diğer
milletvekilleri tarafından, ülkemizde yaşayan sığınmacıların gerçek sayılarının
tespit edilmesi, kamu bürokratlarının yanında ulusal düzeydeki dernekler, sivil
toplum kuruluşları ve üniversitelerin de görüşleri dikkate alınarak iddia
edilen sayıların ve bu sayıları kayıt altına alma tekniklerinin doğru ve
anlaşılır bir şekilde ortaya konulması, ilgili kurumların yaptığı çalışmaların
ve aldıkları önlemlerin yeterliliğinin araştırılması ve sorunun çözümüne
yönelik ortak aklın bulunması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 15/10/2019 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi, İYİ PARTİ Grubu adına
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Özdağ. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en ağır sorun, hiç şüphesiz
5,3 milyonunu Suriyelilerin; 1,4 milyonunu başta Afganlılar, Iraklılar ve
İranlılar olmak üzere 195 ülkeden gelen sığınmacıların oluşturduğu toplam 6,7
milyon sığınmacı kitlesidir. Bu nüfus, Türkiye nüfusunun yüzde 8,5’unu
oluşturmaktadır. Türkiye, stratejik göç mühendisliğinin sonucu olan bir
Kavimler Göçü’yle karşı karşıyadır.
Değerli
milletvekilleri, Pentagon’un 1997’de hazırladığı, 2007’de güncellediği ve
2014’te TSK’yle paylaştığı bir raporda şu cümleler yer almaktadır: “İklim
değişikliği nedeniyle buzlar eriyor, yeni ticaret yolları açılıyor, iklim
değişikliği ABD’nin güvenliğine tesir ediyor. Doğu Akdeniz, İtalya’nın
altından, İran’dan Afganistan’a kadar Türkiye dâhil kuraklaşacak; 46 ülke zor
duruma düşecek, güneyden yukarı doğru büyük göçler yaşanacak, bizim yapacağımız
rejim değişiklikleri de bu göçleri çarpan olarak artıracak.” Özetle, bugün yaşadıklarımız
öngörülmüş, tasarlanmış süreçlerdir. Önemli olan, bizim nasıl bir politikayla
cevap vereceğimizdir.
Ülkemizde
kayıtlı 3 milyon 650 bin Suriyeli var, 150 bin civarında da vatandaşlık
verilmiş; özetle, kayıtlı 3,8 milyon Suriyeli var. Kayıtsız 1,5 milyon Suriyeli
nüfus ise resmî rakamların incelemelerine dayalı tahminleri olarak sunuluyor.
Resmî rakamlara göre, örneğin İstanbul’da Ekim 2019’da 549.216 Suriyeli var.
Oysa Binali Yıldırım, 31 Mart Yerel Seçimlerinden önce gerçek rakamın İstanbul için
700 bin olduğunu söyledi yani açıklanan rakamdan 150 bin daha fazla. Şimdi
İstanbul Valisi olan Sayın Ali Yerlikaya Gaziantep Valisiyken 2017’de
Gaziantep’te resmî Suriyeli sayısının 343 bin ama gerçek rakamın 500 bin
olduğunu açıkladı. Bugün Sayın Erdoğan Bakü’de yeni bir rakam daha açıkladı.
Ben yeni duydum konuyu bu kadar yakından incelememe rağmen; eminim, şimdi siz
de yeni duymuş olacaksınız. 3,650 bin Suriyeli var ama kayıtsız 350 bin Suriye
Kürdü olduğunu açıkladı. Bu rakam hiçbir yerde görülmüyordu, demek ki gerçek
rakam, kayıtlı 4 milyon Suriyeli. Göç İdaresi ne diyor? Göç İdaresi “3 milyon
650 bin kayıtlı Suriyeli var.” diyor, 1 milyon 250 bin de diğer ülkelerden yani
toplam 4,9 milyon sığınmacı olduğunu iddia ediyor.
3
milyon 800 bin Suriyelinin Türkiye’de kalması durumunda 2040 yılında
Türkiye’deki Suriyeli nüfusu 7 milyon 460 bine ulaşacak. Kayıtlı-kayıtsız 5,3
milyon Suriyeli Türkiye’de kalırsa 2040 yılında nüfusu 10,4 milyona ulaşacak.
Bütün sığınmacıların kalması durumunda ise 12,4 milyon sığınmacıdan oluşan bir
nüfus oluşacak ki her 8 kişiden 1’i sığınmacı olacak Türkiye’de. Daha bugün
bazı illerimizdeki durumun vahameti kendisini ortaya koyuyor. Şanlıurfa’da
sadece kayıtlılar sayıldığında nüfusun yüzde 21’ini Suriyeliler oluşturuyor, Gaziantep’te
yüzde 22’sini oluşturuyor, Kilis’te çoğunluğu oluşturuyorlar, Hatay’da yüzde
27’sini oluşturuyor, Adana’da yüzde 10’unu, Mersin’de yüzde 11,3’ünü
oluşturuyor. Kayıtlı ve kayıtsız birlikte hesapladığımızda yüzde 28
Şanlıurfa’da bugünkü durum. Peki, 2040’ta ne olacak? Yüzde 43 olacak.
Gaziantep’te kayıtlı-kayıtsız birlikte yüzde 29’unu oluşturuyor, 2040’ta bu
rakam yüzde 46’ya çıkacak. Hatay’da bugün yüzde 39,4’ünü oluşturuyor, 2014’ta
yüzde 64’ünü Suriyeli Araplar oluşturacak. Adana’da eğer kayıtlı-kayıtsız
birlikte hesaplanırsa yüzde 26’sını Suriyeliler oluşturacak 2014’ta ve
Mersin’de yüzde 26’sını oluşturacak.
Değerli
milletvekilleri, ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi ve bilim insanı
olarak bu rakamları araştırıp paylaştığım için Göç İdaresi Genel Müdürü, beni
halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmekle suçlayarak hakkımda suç duyurusunda
bulunacağını açıkladı.
Şimdi,
verdiğimiz soru önergelerine zaman zaman yürütme geç cevap veriyor, zaman zaman
hiç vermiyor ama şimdi yeni bir şeye de başladılar, suç duyurusunda da
bulunacaklarmış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Özdağ.
ÜMİT
ÖZDAĞ (Devamla) - Kendisinin yeterli çalışmadığını Recep Tayyip Erdoğan’ın,
Binali Yıldırım’ın ve Vali Yerlikaya’nın açıklamalarından anladığımız Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün göçmenlere yönelik çalışmalarının değerlendirilmesi
ve sorunlarının, sebeplerinin araştırılarak ele alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Bu,
bir parti teklifi değil, Türkiye'nin geleceği, hepimizin geleceği. Bu konuyu
Mecliste bir komisyon kurup araştıralım. Gerçek rakamları birlikte görelim.
Bazıları diyorlar ki: “Bu insanlar Türkiye’de kalsınlar.” Kaldığı takdirde
sayının ne olacağını ve bunun Türkiye’ye nelere mal olacağını bu komisyonda
tartışabiliriz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Özdağ.
Öneri
üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Kemal Bülbül’de.
Buyurun
Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel
Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce sayın konuşmacının verdiği istatistiki bilgilerden durumun ne olduğu
aslında çok bariz bir şekilde ortada ama bu araştırmaya, cesedi sahile vuran
bebekler, balıklara yem olan analar, bacılar, kadınlar, çocuklar, dilencilik
yapan, sokakta ekmek bulamayan, aç kalan, evsiz kalan ve sürekli “Ey Avrupa,
kapıları açıp size gönderirim!” demekle tehdit edilen mülteci sayısı dâhil
oluyor mu acaba? Bunun içerisine, şu anda bizim adına “işgal ve savaş”
dediğimiz zaman karşı çıktığınız, kendiniz söylediğiniz zaman suç olmadığı,
bizim söylediğimiz zaman suç telakki ettiğiniz bir hakikat bağlamında sınırlara
dayanacak yüz binlerce yeni mülteci dâhil oluyor mu acaba?
Değerli
milletvekilleri, bu hakikatin içerisine, nerede, hangi koşullarda, nasıl
barındıkları belli olmayan, sadece onlara sınır kapısı açmakla büyük bir
lütufta bulunulmuş gibi davranılan, küçücük bir iyiliğin bile sürekli başına
kakıldığı ve psikolojik olarak, sosyolojik olarak, ekonomik olarak, yaşamsal
olarak tamamen çökmüş insanlık dâhil ediliyor mu? Ayrıca, kaldı ki Türkiye’nin
yarısından çoğu neredeyse mülteci. Siyasi mülteciler buna dâhil ediliyor mu,
düşüncelerinden dolayı gitmek zorunda kalanlar buna dâhil ediliyor mu, barış
istediği için işlerinden ihraç edilenler buna dâhil ediliyor mu? KHK’lerle
ekmeğe muhtaç edilen, adı konmamış bir idama mahkûm edilenler de mülteci
pozisyonundadır, yeri yurdu yoktur, ekmeği yoktur, aşı, işi yoktur; bunlar işin
içerisine dâhil ediliyor mu? Yoksa, mültecilik, göç sorunu, sadece istatistiki
bir sorundan ibaret değildir. İnsanların yerine, yurduna, yaşamına, diline,
varlığına, inancına, her şeyine müdahale ederek, her şeyinden edilerek,
insanlığından edilerek ortaya çıkmış olan bu hakikat karşısında bir nebze, bir
dakika düşünüp de aslında bu soruna köklü çözüm yeri bulmanın burası olduğunu,
savaşı, operasyonu, işgali tartışmak yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tüm sıralarını doldurarak Kürtleri, Türkleri, Türkiye’de yaşayan tüm halkları,
eşit, özgür, adil bir şekilde, laik, demokratik cumhuriyette nasıl
yaşatacağımızın tartışması varken bizi “‘Savaş’ diyorsunuz, ‘işgal’ diyorsunuz,
suç işliyorsunuz.” diye ikide bir tehdit etmek, sabah erken operasyonlar
yapmak, meydanlarda polislerle bizi darbetmek siyasi zebaniliktir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın Sayın Bülbül.
KEMAL
BÜLBÜL (Devamla) – Buradan açık ve net ilan ediyorum: Geçen hafta, Maltepe
Meydanı’nda, polisler bir milletvekili olarak beni darbedip yere düşürdü.
Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden açık ve net söylüyorum:
Bundan sonra hangi devlet görevlisi bana nasıl davranırsa ben de ona öyle
davranacağım, açık ve net; bana nasıl davranırsa ben de ona öyle davranacağım.
Hiçbir şekilde kaba kuvvet kullanmadım, güç kullanmadım; sadece müzakereyle
sorunu çözme çabası içerisindeydim; darbedildim, yere düşürüldüm, hastaneye
gitmek zorunda kaldım.
İşte
terör budur, işte zebanilik budur, işte insanların düşüncelerini yasaklamak,
siyaseti, hakkı, hakkaniyeti yasaklamak budur; kınıyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Bülbül.
Söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkaya’da.
Buyurun
Sayın Yılmazkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun önerisi üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde
yaklaşık 6 milyona yakın nüfus başka ülkelerden göç hâlinde gelmiştir. Bunun
resmî kayıtlarda 3,8 milyonu Suriyeli göçmenler olup ayrıca Afganistan, Irak,
İran, hatta Moğolistan’dan bile ülkemize çeşitli nedenlerle göç gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki bir insanın ülkesini terk edip göçmen durumuna
düşmesi kimsenin istediği bir şey değildir. Ancak bir ülkeden diğerine göç,
dünyanın birçok ülkesinde belirli sayıda, kontrollü bir şekilde olmaktadır.
Maalesef, ülkemize gelen göç kontrolsüz bir şekilde olmuştur ve bunun birçoğunu
Suriyeli göçmenler oluşturmaktadır. 2011 yılı Mart ayında Suriye’de yaşanan iç
savaşla birlikte ülke olarak bizim de izlediğimiz yanlış politikalar nedeniyle
ülkemize olan Suriyeli mülteci göçünü daha fazla kontrol altında tutmamız ve
engellememiz gerekirken, Suriyeli göçmenleri sınırlarında kurulacak geçici
kamplarda veya sınırımızda kuracağımız kamplarda durdurmamız gerekirken
çoğunluğunu büyük şehirlerimize alarak Suriyeli mültecileri âdeta ülkemize göçe
daha fazla teşvik eder hâle getirdik. Daha da tehlikelisi, ülkemizin belli
illerinde, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Kilis, Mardin bölgesinde yaklaşık 2,5
milyon Suriyeliyi göçmen olarak bulundurmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde bu şekilde düzensiz mülteci göçü ve
bunların kabul şekli yoktur. Örneğin, ilim Gaziantep’te yaklaşık 480 bin
Suriyeli göçmen var. Evet, bunların bir kısmı ucuz işçi olarak çalışmakla
birlikte çoğunluğu geçimini sağlayamamaktadır. Diğer illerde olduğu gibi,
ilimde de Suriyeliler belli mahallelerde, belli bölgelerde, hep beraber,
birlikte yaşamakta; yaşamlarını ve ticaretlerini birlikte idame
ettirmektedirler. Âdeta Suriyeli gettolar oluşmuştur. Bunun getireceği en
önemli tehlike, yarın olası bir provokasyonla o bölgede sokak, bölge ve etnik
kargaşa tehlikesidir. İşsiz ve aç olan genç topluluk çeşitli nedenlerle kavga
etmektedir ve bu kavga daha büyük boyutlara ulaşabilme ihtimalindedir.
Bildiğiniz
gibi, partimiz de bu konuda yakın zamanda Suriyeli göçmen sorunuyla ilgili
kongresini yapmıştır ve görülmüştür ki maalesef, bu Suriyelilerin yaklaşık
yüzde 50’si tekrar geri dönmeyi düşünmemektedir. Daha da ilginci, fırsat
bulduklarında, ne şartlarda olursa olsun Avrupa ülkelerine gitmeyi
düşünmektedirler.
Türkiye’nin
birçok iline dağılmış olan bu Suriyeli mültecilerin sayısı net olarak tespit
edilemediği gibi, Emniyet ve MİT tarafından da takiplerinin olanaksız hâle
geldiği açık bir şekilde görülmektedir. Suriyelilerin bulunduğu illerde taciz,
tecavüz gibi cinsel suçlarda görülen artışların yanı sıra hırsızlık ve asayiş
olaylarındaki artış toplumda büyük kaygılara ve infiallere sebep olmaktadır.
Bu
gerçekler ışığında, Türkiye’ye sığınmış ve tam sayıları belli olmayan
Suriyelilerin, ulusal güvenliğimiz başta olmak üzere, yaşanacak toplumsal
patlamaların bütün boyutlarıyla ele alınarak gerekli araştırma, inceleme ve
önlemlerin alınması doğrudur. Bu açıdan önergeyi destekliyoruz.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Yılmazkaya.
Öneri
üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili
Pakize Mutlu Aydemir’de.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Suriye Millî
Ordusuyla birlikte Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı
başlatmış olduğu Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan askerlerimize ve
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve aziz Türk milletine
başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar dileklerimi sunarak başlıyorum.
Suriye rejimi ve terör örgütlerinin baskısından yani
ölümden kaçarak ülkemize sığınan geçici koruma altındaki 3,6 milyon Suriyeli
göçmene ülkemiz ensar olmuştur. Ülkemizde bulunan Suriyeliler için en çok
kullanılan terimler “Suriyeli mülteciler” ve “Suriyeli sığınmacılar”
şeklindedir. 22 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği
uyarınca, ülkemizde bulunan Suriye vatandaşlarının hukuki statüsü “geçici
korunan”dır.
Sayın milletvekilleri, Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz,
göç alanına ilişkin politika ve stratejileri uygulamak, bu konularla ilgili kurum
ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlamak, yabancıların Türkiye'ye giriş
ve Türkiye'de kalışları, Türkiye'den çıkışları ve sınır dışı edilmeleri,
uluslararası koruma, geçici koruma ve insan ticareti mağdurlarının korunmasıyla
ilgili iş ve eylemleri yürütmek üzere İçişleri Bakanlığına bağlı olarak
kurulmuştur. Genel Müdürlüğümüz kurulduktan sonra, 2015’te 1.740 olan geri
gönderme merkezi kapasitesi 20 bine çıkarılmış, Düzensiz Göç Strateji Belgesi
ve Ulusal Eylem Planı hazırlanarak, kaynak ülkelerle iş birliği geliştirilerek
Düzensiz Göç Ortak Veri Tabanı kurulmuş, Ulusal Destekli Gönüllü Geri Dönüş
Mekanizması oluşturulmuştur. 22 kamu kurumuyla entegre çalışan Göç-Net sistemi
kurularak veri paylaşımı sağlanmaktadır. Düzensiz göçü kaynağında önlemeye
yönelik ulusal ve uluslararası mekanizmalar ve iş birliklerinin
güçlendirilmesi, düzensiz iş gücü göçünün etkin ve kapsamlı politikalarla
yönetilmesini sağlamıştır.
Sayın milletvekilleri, benim de üyesi olduğum, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm partilerin üyelerinden oluşan İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu alt komisyonu olarak 2015 yılında kurulan Göç ve
Uyum Komisyonu aktif olarak çalışmakta, mültecilerle ilgili tüm kurullarımız ve
sivil toplum kuruluşlarıyla koordineli bir şekilde çalışmalarını yapmaktadır.
Komisyon üyesi İYİ PARTİ Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş Bey de bunu
onaylayacaklardır.
Komisyonumuz,
26’ncı Dönem 2018 yılında çalışmalarını bir rapor hâline getirerek siyasi parti
grupları ve tüm kesimlerle paylaşmıştır. Bugün amacımız güney sınırımızda
oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve bölgeye barış ve huzuru
getirmek olan Barış Pınarı Harekâtı’yla…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Aydemir.
PAKİZE
MUTLU AYDEMİR (Devamla) - …oluşturacağımız güvenli bölge sayesinde Suriye’nin
toprak bütünlüğü korunacak, tüm bölge halkı terörün pençesinden kurtarılarak
Suriyeli geçici korunanların ülkelerine dönmeleri de sağlanmış olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle, sadece barış ve huzur için Barış Pınarı
Harekâtı’nı gerçekleştiren kahraman Mehmetçik’imizin duacısıyız.
İYİ
PARTİ önergesinin aleyhinde olduğumuzu belirtiriz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Aydemir.
İYİ
PARTİ Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat
SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL
(Kütahya)
---0---
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırıların
araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 15/10/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15
Ekim 2019 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından verilen 3956 grup numaralı IŞİD'in Türkiye'de gerçekleştirdiği
saldırıların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 15/10/2019 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
işin doğrusu, tabii, şuradan başlamak gerekiyor: 2011 yılında Suriye’de iç
çatışmalar, Suriye iç savaşı başladığında aslında Türkiye'nin politikasını
belirleyen AKP yanlış bir Suriye politikası uygulayarak işe başladı. Neydi
Suriye politikamız? Suriye politikası öncelikle Esad’ı bir an önce devireceğiz,
yerine AKP’ye yakın İhvanvari, Selefi bir yönetim gelecek ve belki de bundan
daha önemlisi Sykes-Picot’un yüzüncü yılına doğru gidilirken olası bir Kürt
statüsünün Suriye’de engellenmesi anlamında ne gerekiyorsa yapılması kararı
alındı. Aslında bu en tehlikeli, en zor olandı. Oysa daha kolay olanı vardı.
Neydi? Hem Türkiye’deki kendi Kürt’üyle barışma hem de özellikle komşulardaki
Kürtlerle de iyi komşuluk ilişkileri geliştirme imkânı varken Türkiye maalesef
–AKP- bunu uygulamadı. Tam tersine, statüyü engellemek adına ne gerekiyorsa her
yolu mübah saydı. İşte bununla beraber, bu engellemeyi IŞİD’le dahi yapma
noktasında açık sınır politikası uyguladı değerli arkadaşlar. Ve açık sınır
politikası neticesinde, 2014 yılına geldiğimizde, dünyanın çeteleri, Antep,
Urfa ve Hatay sınırından Suriye’ye sokuldu, orada halklara karşı savaştırıldı
ve aynı çeteler Türkiye içerisine girerek maalesef kanlı katliamlara imza
attılar. 2015 7 Haziranından hemen iki gün önce Diyarbakır İstasyon
Meydanı’ndaki mitingimiz bombalandı. Ardından 20 Temmuzda Suruç katliamı
yaşandı. 10 Ekimde Ankara Gar katliamı yaşandı. Şimdi, bu açık sınır
politikasında özellikle dünyanın çeteleri Suriye’ye giriş ve çıkış yaparken
aslında Türkiye’de izleniyor, fiziki takip yapılıyor, teknik takip yapılıyor.
Antep’te 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yürüyen IŞİD dosyasında bunlar açık açık
izleniyor ama maalesef bu katliamlara engel olunmuyor.
İşin
ilginç tarafı, şunun da not edilmesi lazım, bu katliamların hepsi içeride de AKP
muhaliflerine yönelik yapılıyor. Bunun bir yere not edilmesi gerekir değerli
arkadaşlar. Bakın, verdiğimiz önergede de var; Ebu Ubeyde isimli, IŞİD’in
Türkiye emiri olduğunu söyleyen kişinin itirafı, diyor ki: “Millî İstihbarat
Teşkilatıyla toplantılar yaptık, bu toplantılarda Suruç katliamı ve 10 Ekim Gar
katliamı da konuşuldu. 2 Türk askerinin yakılmasının engellenmesine karşılık,
IŞİD tutuklularının bırakılmasına dair pazarlık yapıldı.” Daha da ötesi, bakın,
IŞİD’in Türkiye elçisi olduğunu ifade eden Ebu Mansur el Mağribi “Görevim
DAİŞ’in Türk istihbaratıyla ilişkilerini yönetmekti. MİT’le çok sayıda yüz yüze
toplantı yaptım. Toplantıların çoğu Türk askerî tesislerinde oldu. Özellikle
Antep ve Ankara’da toplantılar yapıldı.” diyor.
Bununla
yetinilmiyor değerli arkadaşlar “Türk istihbaratı ile IŞİD emniyet güçleri
arasında yaralanan milislerin sınırdan geçişleri konusunda bazı anlaşmalar ve
tolerans vardı.” diyor. “Türk İstihbarat Teşkilatı MİT’le çok sayıda yüz yüze
toplantı yaptık.” diyor.
Yine,
El Mağribi “Sınırı rahatça geçiyordum. Bana araç tahsis ediliyordu ve koruma
eşliğinde gidiyorduk. Beraberimde 2-3 kişi daha oluyordu ve ekibin lideri
bendim.” diyor. Buna benzer birçok ifadesi var değerli arkadaşlar. Asıl
sıkıntılı olanı, bu kadar ifadeye rağmen AKP’den bu ifadelere bir cevap
verilmemiş olması.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayınız Sayın Toğrul.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, aslında bugün de bu iş birliğinin devam
ettiğine dair birçok emare var. Bakın, AKP bugün bir işgale yöneliyor, IŞİD
çetelerinin Kobani’de yenilmesinden sonra -önemli oranda yenilgiye uğratıldığı
biliniyor ama- bugün tekrar o IŞİD çetelerine bir hayat öpücüğü veriliyor,
hayata döndürülmesi noktasında bir çaba gösteriliyor.
AKP
yetkilileri konuştuğunda “Kürtlerle bir sorunumuz yok.” diyorlar ama biz bunun
Kürtlere karşı bir tutum olduğunu açıkça biliyoruz. Söze geldiğinde deniyor ki:
“Kürtler bizim kardeşimizdir.” Ya, insan kardeşinin dilini yasaklar mı?
Japonya’da 40 kişilik bir kurs açılıyor, engelliyorsunuz. Bakın, bu tutumlar
hâlâ devam ediyor.
İki
gün önce Barzani’yi tehdit ediyor “Sıra sana da gelecek.” diyor.
AKP’nin
kiminle sorunu var? Evet, Kürtlerin tamamıyla bir sorunu olmayabilir ama
AKP’nin hak talep eden Kürtlerle bir sorunu var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sözlerinizi tamamlayın lütfen Sayın Toğrul.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Eğer
bir Kürt hak talebinden vazgeçmişse, hiçbir hak talep etmiyorsa AKP’nin tabii
ki onunla bir sorunu yok ama hak talep eden tüm Kürtlerle AKP’nin sorunu var.
Değerli
arkadaşlar, AKP’nin IŞİD’le, özellikle bu katliamların arkasındaki güçle bir
sürü istihbaratı olmasına rağmen engellenmemesi, arka planının hâlâ açığa
çıkarılmamış olması böyle bir araştırmayı zorunlu kılıyor. Bu araştırmayı
desteklemenizi ve bu belanın bir an önce son bulmasını istiyoruz. Bu bela
tükenmiş değil. Bakın, bu bela başka başka şekillerle, El Nusra, ÖSO şeklinde
hâlâ dünyanın başına tehdit olarak durmaya devam ediyor.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Tel Abyad’da hapishanedeki IŞİD’lileri salan PYD/PKK.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Toğrul.
Sisteme
girdiğinizi fark etmedim Sayın Akçay, sonra söz vereceğim.
Öneri
üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Ali Şeker’e aittir.
Buyurun
Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDP’nin El Kaide’nin, IŞİD’in yaptığı eylemlerle ilgili verdiği araştırma
önergesi üzerine konuşuyorum.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi kankaları zaten, vallahi, IŞİD kendi kankaları.
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Şimdi, bu konuda, IŞİD’in kimin kankası olduğunu… IŞİD’i
anlatırken İçişleri Bakanının lakayt bir şekilde gülerken anlatması “Bundan
korkulacak bir şey yok.” demesi Türkiye adına bir utançtır. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ciddiye almadık.
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Ve IŞİD bu ülkede en büyük katliamı yapan, vahşi, insanları
boğazlayacak bir örgüttür. Bu Meclise gelse yüzde 99’unu katledecek, barbar,
boğaz kesen bir örgüttür.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Doğru, doğru.
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) – Doğru.
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Ve bunları destekleyen ve bunların, koridor açıp Türkiye’den
bütün IŞİD militanlarının geçişini sağlayan da Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarıdır.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – O yanlış, deminki doğruydu, bu yanlış.
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Bunu anlatan kimler biliyor musunuz? Bunu anlatan Ebu Ubeyde,
İlyas Aydın; bu örgütün kurucularından, Türkiye temsilcilerinden. O tutukluydu
ve şu anda cezaevinde değil. Nerede biliyor musunuz?
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) – Siz daha iyi bilirsiniz.
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Kuzey Suriye’deydi ve orada da en son anılan iddialara göre,
oradaki en son IŞİD pınarı diye…
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) – Barış Pınarı…
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Şu anda yaptığınız, “Barış Pınarı” dediğiniz şeyde o IŞİD’li
militanlar hapishanelerden çıktı ve dünyaya yayılıyorlar.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PYD kaçırdı, PYD.
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Ve o kişi şu anda serbest.
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) – Barış Pınarı’nı kim yapıyor?
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Ve bu konuda siz artık Türkiye'de kimin millî olup olmadığına
karar verdiğiniz gibi Suriye’deki çeteleri topladınız ve bunları da “Suriye
millî ordusu” diye Türkiye Cumhuriyeti devletinin ordusuna muhatap ettiniz. Bu
da Türkiye adına bir utançtır, bu da sizin döneminizde yaşandı. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) – Barış Pınarı’nı kim yapıyor?
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Ayşenur İnci diye bir kişi Habur’da teslim oldu 15 Aralık 2018’de
ve 1,5 milyon TL ödül vardı bu IŞİD militanına. Ne oldu biliyor musunuz? Bu
kişi serbest bırakıldı adli kontrol şartıyla. Bir kişiye IŞİD’den dolayı 1,5
milyon TL ödül koyuyorsunuz ve bu kişiyi bırakıyorsunuz. Ne kadar ciddi bir
devlet yönettiğiniz, ne kadar ciddi bir iş yaptığınız da ortada. Baki Yiğit
2003 yılında İstanbul’da sinagogların bombalanması eylemini organize eden ve
müebbet hapse mahkûm olan birisi. El Kaide’ci bu kişi Esad’a karşı savaşırken
orada öldü. Burada tutukluydu, cezaevinden yok oldu, orada öldü.
Ezidi
bir kızımız orada 14 yaşında kaçırılıyor, burada Keçiören’de senelerce IŞİD
emirinin yanında, onun ikinci eşi olarak maalesef burada çocuk doğuruyor. Ve bu
kişiyi kim kurtarıyor? Kardeşi kurtarıyor, erkek kardeşi kurtarıyor. Ve o
kişiyle ilgili dava açıldı mı? Ortada bir şey yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Şeker.
ALİ
ŞEKER (Devamla) – Şimdi, bu kadar üst üste, bu Selefi bir örgütün, Türkiye'nin
yüzde 99’unu katledecek bir örgütün artık Türkiye’den destek görmemesi
gerekiyor. Oradan, İdlib’den gelen militanların Türkiye'nin güdümünde o bölgeye
yerleştirilmemesi gerekiyor. Eğer bu bölgeye bir barış gelecekse bu barışı
Türkiye'de yaşayanlar olarak, bölgede yaşayanlar olarak biz kurmalıyız.
Amerikalıların barışı kendilerine hayreder, Rusların barışı kendilerine
hayreder; Türkiye’de, bu bölgede yaşayanların barışı bir arada kurulursa bu
bölgede yaşayanlara hayrolur. Bunun için de öncelikle komşularımızla
birbirimizi yemek yerine oturup “Barışı nasıl inşa edebiliriz?” diye Meclisin
buna kafa yorması gerekiyor. Bu Meclisin görevi bölgeyi daha da büyük bir kan
gölüne çevirmek değil, bölgede barışı sağlamak ve bunu sağlamak için oturup
konuşmak. Bu bölgede biz Suriye’yle niye savaş alanında karşı karşıya
geliyoruz, niye masada karşı karşıya oturamadık? Bunun bir hesabını vermek
lazım. Bu ülkeye, bu bölgeye bir an önce, hep beraber barışı getirmek, IŞİD
belasını da artık himayeden çıkartmak gerekiyor.
Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Şeker.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akçay ve Sayın Zengin, sizlere söz vereceğim
Sayın
Akçay, daha önce söz istemiştiniz, önce size söz veriyorum, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye kadar hiçbir
Batı devletinin DEAŞ terör örgütünün hedefi olmadığına, DEAŞ’la etkin ve
başarılı bir şekilde mücadele eden tek ülkenin de Türkiye olduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
bu grup önerileri üzerine yerimizden konuşmak da mümkün. Ben bu DEAŞ’la ilgili
birkaç hususu, görüşlerimizi de dile getirmek maksadıyla söz aldım.
Öncelikle,
şunu bilmemiz gerekiyor: Dünya üzerinde gerek sahada gerekse de terör örgütünün
sosyal ve mali kaynakları bağlamında DEAŞ’la en etkin ve başarılı şekilde
mücadele eden tek ülke Türkiye’dir, bir kere bunu bilmemiz lazım. İkincisi,
çünkü DEAŞ bizim için yanı başımızdaki bir terör tehdididir. Türkiye, 2014-2017
arasında DEAŞ’ın 10 canlı bomba, 1 bombalı ve 3 silahlı saldırısına hedef
olmuştur ve bu saldırılarda 300’ün üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Öte yandan, örgütün yayınlarında Türkiye “fethedilecek küfür
ve şirk diyarı” olarak tanımlanmakta ve Sayın Cumhurbaşkanımız dâhil tüm
siyasetçiler kâfir olarak nitelendirilmektedir.
Türkiye,
bu örgütü, Eylül 2013’te “terör örgütü” olarak tanımlamış ve mücadelesini de
çok boyutlu olarak sürdürmüştür. 2013-2017 yılları arasındaki mücadeleden bazı
rakamları dikkate sunmak istiyorum: DEAŞ’la ilişkisi olduğu belirlenen 12
dernek kapatılmış, 3.840’ı yabancı uyruklu olmak üzere 9.350 kişi gözaltına
alınmış, 4.550 kişi sınır dışı edilmiş, çatışma bölgesine gitmek isteyen 99
ülkeden 4.957 kişi sınır dışı edilmiş, 146 ülkeden 53.781 kişiye yurda giriş
yasağı konmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sözlerinizi bağlayın lütfen Sayın Akçay.
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Bağlıyorum.
DEAŞ’la
mücadelemiz sahada da etkilidir. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda 3.500 DEAŞ’lı
etkisiz hâle getirilmiştir. Özetle, DEAŞ bir terör örgütüdür, hiçbir Batı
devleti Türkiye kadar DEAŞ’ın hedefi olmamıştır. Türkiye, bu örgütle mücadele
etmiştir, etmektedir. Türkiye’yi DEAŞ’la suçlamak haksızlıktır ve gerçekleri
çarpıtmaktır. DEAŞ’ın bölgemizi dizayn etmek isteyen emperyal güçlerin bir
aparatı olduğu da açıktır. Trump bile bu konuda Amerika’daki bazı siyasilerin
rolünü açıkça ifade etmiştir.
YPG-DEAŞ
iş birliği bugünlerde de açıkça ortaya çıkmaktadır. Daha dün Ankara ve diğer
şehirlerde kapsamlı bir DEAŞ operasyonu da yapılmıştır ve kamuoyuna
yansımıştır.
Bu
görüşlerimi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Zengin…
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul
Milletvekili Ali Şeker’in HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine yüzde yüz katıldıklarına ve Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul’un HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aslında,
Milletvekilimiz Hilmi Dülger Beyefendi grubumuz adına fikirlerimizi açıklayacak
ama çok kısa birkaç şey söyleme ihtiyacı duyuyorum.
Sayın
Şeker’in konuşmasında yüzde yüz katılacağımız pek çok unsur vardı, hatta
arkadaşlarımız da sesli olarak “Evet, evet, evet” dediler. DEAŞ’la alakalı
tespitine, bu manada, ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğuna hepimiz “evet”
diyoruz fakat DEAŞ’ı yaratan akılla Türkiye ile DEAŞ arasında paralellik
kurmaya çalışan akıl aynı akıldır, aynı akıl. Biz, ilk defa 2013 yılında DEAŞ’ı
Bakanlar Kurulunda bir terör örgütü olarak kabul eden bir ülkeyiz, AK PARTİ
bunu yaptı, terör örgütü olduğunu söyledi ve devamında da en çok zarar gören
ülke olduğumuz için –“ülkelerden bir tanesi” bile demeyeceğim, biraz evvel
Sayın Akçay saydı tek tek neler olduğunu- biz başından itibaren DEAŞ’la alakalı
doğru tanımı yaparak mücadele eden bir siyasi partiyiz. Hâl böyle olunca da
buna dair bu tarz yaklaşımları…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bağlayın lütfen Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – …fevkalade ağır buluyoruz ve şiddetle reddediyoruz ve
devamında da şunu ifade etmek isterim: İşte, “İhvan” “Selefi akımlar” gibi
kavramların altı çok boş; gerçek manada ne anlama geldiği dahi bilinmeden
kullanıldığını görüyorum. O yüzden böyle savruk ifadeler kullanmak yerine
Türkiye'nin kurumsal olarak Bakanlar Kuruluyla, Cumhurbaşkanlığıyla neler
yaptığını görerek konuşmanın ben Meclis ciddiyetine daha yakışacağı
kanaatindeyim.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırıların
araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
– Öneri üzerinde söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kilis
Milletvekili Sayın Dülger’de.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Başkanım, ben de sisteme girmiştim.
BAŞKAN
– Özür dilerim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Neyse artık, tamam, ondan sonra yaparız.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Dülger, sizden sonra Sayın Altay’a söz vereceğim.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; IŞİD terör örgütüyle ilgili verilen HDP grup önerisinin
aleyhinde, AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Barış Pınarı
Harekâtı’nda şehit olan kahraman askerlerimize, şehitlerimize Allah’tan rahmet,
gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Az
önce söylendiği gibi, bunun bir bölgeyi kan gölüne çevirme değil kanı kurutma
operasyonu olduğunu da bilmeyenlere ayrıca yinelemekte yarar görüyorum.
Ayrıca
bölgede kan, gözyaşı, ölüm kusanların ellerindeki silahları… Soruyorum: “Acaba
Doçka silah fabrikası IŞİD’in, PKK’nın vardı da biz mi bilmedik?” diyorum. Bu
silahları bunların ellerine kim verdiyse onların silah arkadaşı olduklarının da
görülmesi gerektiğine inanıyorum.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Tırlar nereden geldi?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Siz verdiniz, 2015’te siz verdiniz, AKP verdi.
MUSTAFA
HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Ayrıca Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili, sadece kendi
düşüncelerini ortaya koyan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının
söylemlerini de bu arada kınadığımı belirtmek istiyorum.
Şimdi,
bu İlyas Aydın’ın bir klinik vaka olduğunun, ifadelerinin incelenmesi sonucunda
ortaya çıkacağını da herkesin bilmesi gerektiğine inanıyorum. İlyas Aydın diyor
ki: “Biz istihbarat servislerinin gayrimeşru çocuklarıyız.” Yine, birilerinin
otorite olarak başvurdukları İlyas Aydın diyor ki: “Bizi en çok CIA kullandı,
bu iş Sovyetlere karşı Afgan savaşında başlamıştır.” Yine İlyas Aydın diyor ki:
“İlk günden beri dünya istihbaratları tarafından muhacirlerin Suriye’ye
bilinçli sokuluşları söz konusu olmuştur.” Ve ben de bir Kilis Milletvekili
olarak diyorum ki: Kilis’te sınırlarımızı delip geçmeye çalışırken yakalanan
70’den fazla -70’den fazla, evet- IŞİD militanının var olduğunu istihbarat
kaynaklarından değil, emniyet kaynaklarından, adli kaynaklardan bilen birisi
olarak konuşuyorum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Madem bunları söylüyorsun Sayın Konuşmacı, Türk
istihbaratıyla ilgili ne söylediğini niye söylemiyorsunuz? Türk istihbaratıyla
ilgili ne söylediğini de söyle.
MUSTAFA
HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Dolayısıyla, bu bölge bazı ülkeler tarafından sosyal
ve siyasal arıtma tesisi olarak kullanılmakta, bugün de bu teröristlerin
ülkelerine döndüklerinde 10 kat fazla Vietnam sendromu oluşturacaklarını
bildikleri için bu bölgedeki kan, gözyaşı ve barutun devamında fayda
görmektedirler. Bunun için, bu bölgede kan ve gözyaşını bitirmek üzere biz
Barış Pınarı Harekâtı’nı başlatmış bulunuyoruz. Diyoruz ki: İlyas Aydınlar
kimseyi doğru yola götürmez, bunlar psişik bir vakadır ve bunun için diyorum
ki…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım Sayın Dülger.
MUSTAFA
HİLMİ DÜLGER (Devamla) - 1998 yılında Beykoz baskınında ölü ele geçirilen
Hizbullah lideri Velioğlu’nun yanında yakalanan Cemal Tutar’ın ifadeleriyle
karşılaştırıldığında bire bir örtüştüğünü herkesin göreceğini söylüyor ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Bir sürü dosya takipsizlikle kapatıldı. Hizbullah’tan
ne çıkarttınız ki? Bütün dosyalarda akladınız, sizin döneminizde hepsi aklandı.
Sizin döneminizde bütün Hizbullah katliamları aklandı.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Dülger.
Sayın
Altay, söz talebiniz vardı… Değerli Grup Başkan Vekilleri, söz talebiniz bazen
önümdeki monitöre yansımıyor. Biraz önce de yine silinmişti Sayın Altay, o
nedenle atlayabiliyorum. Lütfen oradan işaretle beni ayrıca uyarın.
Buyurun
Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Şimdi, biz “Adalet ve Kalkınma Partisi, an itibarıyla IŞİD’i
destekliyor.” demedik, Sayın Milletvekilim de demedi.
Sizin
yani AK PARTİ’nin -şöyle bir hafızamızı tazelersek- geçmişte de FETÖ’yle
ilgili, örneğin Kamer Genç -rahmet olsun- burada FETÖ’yle ilgili laf ederken bu
sıralardan Kamer Genç’e, ben diyeyim 50, siz deyin 100 milletvekili laf attı
“Hoca Efendi’ye laf söyleme.” diye. Sonra FETÖ’nün gerçek yüzünü hepimiz
görünce FETÖ tu kaka oldu ama bu, AK PARTİ’nin geçmişte FETÖ’yle bir ilişkisi,
iltisakı olduğunu ortadan kaldırmıyor. FETÖ reddimiras edildi.
Şimdi,
IŞİD’le ilgili de AK PARTİ bir reddimiras yaptı ama biz şuna dikkat çekmek
zorundayız. Bu ülkede 81 vilayet var, bunun 70’inden IŞİD’e insan kaynağı
sağlandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun tamamlayalım Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Bu AK PARTİ iktidarları döneminde yapıldı.
Bir
şey daha yapıldı. İnsan kaynağı, silah, mühimmat, lojistik malzeme, teçhizat ve
tıbbi malzemeler sadece IŞİD’e değil, cihatçı terör örgütleri dersek aslında
daha doğru bir ifade kullanmış oluruz, gene AK PARTİ Türkiye'yi yönetirken
Türkiye üzerinden gitti. Nitekim, şu meşhur MİT tırları meselesinde, o konu
açıldığında Sayın Erdoğan’ın hiddetlenmesinin altında yatan da odur; Sayın
Erdoğan “Oldu bir kere.” diyecek, diyemiyor. Bunu söylüyoruz, bunu söylemeyi de
kendimize hak görüyoruz çünkü IŞİD, an itibarıyla, bütün diğer terör
örgütlerine göre -hepsi aynı ama- en vahşi, en insanlık dışı bir terör örgütü
ve geçmişte Türkiye Cumhuriyeti’nin bunda vebali var. Bunu görmezden gelerek
deve kuşu gibi başımızı kuma gömerek buradan sıyrılamayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Yoksa, an itibarıyla AK PARTİ yönetiminin ve saygıdeğer
milletvekillerinin IŞİD’i alkışladığını söylemedik ama şunu söylüyoruz: Musul
Başkonsolosluğu basıldığında, oradaki elçimiz, konsolosumuz rehin alındığında,
Sayın Erdoğan dâhil hiçbir AK PARTİ’liden “Bunlar terörist.” ifadesini Türkiye
duymadı, duyan varsa beri gelsin. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine,
aynı şekilde, dönemin Başbakanının -şimdi ihraç etti galiba AK PARTİ onu-
“Bunlar öfkeli çocuk” dediği bir vakıa -Karaman’dı galiba- bir vilayetimizdeki
AK PARTİ il genel meclisi üyesinin de “IŞİD, Allah kurşununu eksik etmesin.”
dediği de Türkiye’de hafızalardan silinmedi.
Genel
Kurulun takdirine arz ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
Sayın
Zengin…
37.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul
Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bugün sayın mevkidaşım hep en son sözü söylemeyi
tercih ediyor, bugüne dair bir teamül geliştirdi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ne alaka ya?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Ne alakası olduğunu söylerim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Hayır, en son hep siz mi konuşacaksınız?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Hiç öyle değil ama sizin öyle bir tarzınız var, bugün öyle
davranıyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Peki, ben bir daha söz alayım o zaman.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Bir defa, başından itibaren
DEAŞ’la alakalı en ufak şüpheye yer verecek hiçbir şey yok.
Bu
mesele bizim için önemli bir mesele. Neden önemli mesele? Buradan yola çıkarak
dünya Müslümanlıkla alakalı bir saldırıya geçiyor, dünya bir İslam düşmanlığı
yapıyor. Her şeyi bir kenara koyun, DEAŞ üzerinden yapılan şey, dünyada İslam’a
dair bir nefret uyandırmak. Biz kendi adımıza -grubumuz olarak- muhafazakâr
kimliği ağır olan insanların oluşturduğu bir grubuz. Hâl böyle olunca, bir
defa, İslam’a dair yapılan bu saldırılara teşne olacak bir yapıya bizim
yapacağımız en önemli şey, en, en keskin hâliyle muhalif olmaktır. Başından
itibaren de bu yapılmıştır zaten. Fakat ben şunu anlamakta zorlanıyorum…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayalım Sayın Zengin.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – IŞİD’e silahı ver, bütün sınır kapılarını aç, ondan sonra…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Lütfen söyleyin, mevkidaşım, arkadaşınız söz alsın, cevap
versin, cevap versin.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – IŞİD’e kapıyı açan sensin, Avrupa’dan gelenlere…
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, lütfen…
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) – Dinle, dinle! Bir dinlemesini öğrensene!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Ne Avrupa’dan gelen…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Yüzünüze vurmayacak mıyız?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, dinlesin. Arkadaşları biraz edebe davet
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, lüften…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Ne Avrupa’dan gelen ne de dünyanın herhangi bir yerinden
gelen…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – IŞİD’e kapıları aç, ondan sonra…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Altay, ben sizi zannediyorum bu partinin grup başkan
vekili. Başka mı var? Sizde her zaman her şeyden çifter çifter var.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bizde askerler yok…
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, lütfen…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Ne askeri? Askeri seven sizsiniz, senelerce askere siz alan
açtınız, askere selam durdunuz. Bütün yasakları askerler getirirken hepsine siz
selam durdunuz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Hadi canım! Hadi canım! Kenan Evren’e rahmet okuttunuz.
Darbeciler sizi! Darbeciler sizi! Darbeciler sizi!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Hâlâ özür dilemediniz. Vicdansızlar! Hâlâ özür dilemediniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Hayret bir şey!
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, lütfen…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Asker demek sizsiniz, darbe destekçisi sizsiniz. Senelerce
darbeleri sizler desteklediniz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Yüzünüze vurmayacak mıyız IŞİD’e yaptıklarınızı?
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Ağbaba…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Grup Başkan Vekili, devam mı edecek böyle arkadaşınız?
Böyle mi olacak? Üslup bu mudur burada?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bir sürü gencimiz öldü. IŞİD’e destek verdiniz, nokta. Silah
verdiniz, nokta. Lojistik verdiniz, nokta.
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, lütfen...
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Grup Başkan Vekili konuşuyor. Gerekirse söz isteyin, yerinizden söz vereyim
ama konuşurken lütfen müdahale etmeyelim. Buyurun, sisteme girin, size de söz
vereyim.
Sayın
Zengin, devam edin lütfen.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, Ağbaba her daim böyle yapıyor yani ben şahsen
bu üslup sorununu anlamakta zorlanıyorum. Burada ben efendice cevap veriyorum.
Eğer istiyorlarsa -dediğiniz gibi, teşekkür ederim- lütfen söz veriniz, cevap
versinler.
Biz
bu ülkede askerden, darbelerden en çok incinen insanlarız hepimiz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kenan Evren’e rahmet okuttunuz, Kenan Evren’e! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – 1960 darbesine dönünüz, bakınız; 1980 darbesine dönünüz,
bakınız. Hiç kimse bizi askerle ilintilendiremez, önce kendi hesabınızı verin.
Madem öyle FETÖ’yle ilgili meseleniz var, neden bugün FETÖ’nün tezlerini
savunuyorsunuz? Bütün tezlerinin arkasında sizler varsınız, savunuyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – FETÖ’yü besleyen de büyüten de sensin! FETÖ’nün askerleri
sizi!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Bu arada, DEAŞ’la alakalı Türkiye’yi örtüştürdüğünüz her şey
bu ülkeye zarar veriyor. Bu ülkenin yanında mısınız, değil misiniz; karar
veriniz.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Hadi canım! Hadi canım!
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Siz başlattınız siz! Siz başlattınız desteği!
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Size söz vereceğim.
Ali
Şeker’in bir söz talebi vardı, sonra Sayın Kurtulan söz talep etti. Hepsine
sırayla söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Şeker.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Sataşmadan dolayı kürsüden mi efendim?
BAŞKAN
– Hayır, yerinizden lütfen. Size bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
38.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, IŞİD’in uluslararası
istihbarat örgütlerince kurulmuş bir cinayet örgütü olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Şimdi, mesele şu: IŞİD, uluslararası istihbarat örgütlerince
kurulmuş bir cinayet örgütü.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Doğru, doğru.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Bu cinayet örgütüne maalesef ve maalesef bizim ülkemiz
koridor açtı, otoban açtı ve bununla ilgili olarak…
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Yok öyle bir şey!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – …Newsweek dergisi dedi ki: “Cihat Otoyolu: Kocaeli’den
Suriye’ye minibüsler…”
Biz
Adıyaman’a gittik, Adıyaman’da IŞİD’e katılan ailelerle görüştük. Ne kadar
kolay o Renault’larla geçtiğine de orada şahitlik ettik.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Yok öyle bir şey!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Biz emniyet müdürünün odasında “IŞİD’e katılan gençler var,
evlerine gelmişler, lütfen dinler misiniz.” dedik “Türkiye’de seyahat özgürlüğü
var.” dediler.
Mesele
şudur: IŞİD, İslam düşmanlığına rıza üretimine hizmet eden bir örgüttür ve
maalesef ve maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi de gerek MİT tırlarıyla gerek
yolları açarak, o sınırları, sınır kapılarını açarak IŞİD’e hizmet etmiştir.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yalan, yalan!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – MİT tırlarının FETÖ’yle alakası örtüştürüldü. Hâlâ “MİT
tırları” demek FETÖ demektir! FETÖ’yü destekliyorsunuz!
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Şeker.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – IŞİD’e destek veren şerefsizdir! [CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar(!)]
Yalan
yere itham eden de şerefsizdir! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Hadi canım sen de! Hadi canım sen de!
BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, biraz sükûnet lütfen…
Sayın
Kurtulan, buyurun.
39.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 27 Haziranda
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından Türkiye’de AKP-IŞİD ilişkileri
üzerine TBMM Başkanlığına verilen önergenin yaralayıcı sözler ifade ettiği
gerekçesiyle reddedildiğine ilişkin açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben,
CHP Sayın Grup Başkan Vekilinin IŞİD ile AKP ilişkisinin geçmişte kaldığını,
tıpkı FETÖ ilişkileri gibi geçmişte kaldığını…
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Tel Abyad’da hapishaneden IŞİD’lileri salan YPG’dir,
PKK’dır. (HDP sıralarından gürültüler)
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Konuşma oradan, konuşma, konuşma!
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Milletvekili, lütfen…
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Otur yerine, otur yerine!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Otur, otur. Tansiyonun yükseldi, tansiyonun!
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Niye oturacakmış?
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Çık burada konuş, çık burada konuş.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İstediğim yerde konuşurum.
BAŞKAN
– Sayın Demirbağ, lütfen…
Buyurun
Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, bugün, Türkiye’de AKP-IŞİD ilişkileri üzerine
bir önerge vermek istemiştik. Sayın Meral Danış Beştaş 27 Haziranda bir önerge
veriyor, Kanunlara gönderiyor, işleme alınıyor. Şimdi, buraya getirmek
istediğimiz önerge yaralayıcı sözler ifade ettiği gerekçesiyle reddedilmişti.
Demek ki bundanmış işte, ilişkilerinizin tartışılmasını istemiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Şimdi CHP Grup Başkan Vekili geçmişte kaldığını söylüyor.
Şunu söylemek isterim: IŞİD’liler sadece sakalını kesti, ÖSO’ya dâhil oldular,
şu anda oradaki savaşın asıl yürütücüleridir. (AK PARTİ sıralarından “PYD’ye
dâhil oldular.” sesleri, gürültüler)
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – PYD oldu, PYD oldu.
REFİK
ÖZEN (Bursa) – Hapishaneleri boşaltanlar kimler oldu?
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Petrol kaynaklarını aktarıyor size, petrol kaynaklarını.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – IŞİD PKK oldu, PKK!
REFİK
ÖZEN (Bursa) – Hapishaneleri boşalttınız onlarla beraber.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Az önce bir konuşmacı, yakın zamanda, iki gün önce Ezidi
bir kadının bir IŞİD emiri tarafından kaçırıldığını -ikinci eşi değil- tecavüz
ettiğini, 14 yaşında bir kız çocuğunu getirip burada yıllarca tecavüz ettiğini
ve şimdi yeni yakalandığını ancak kızın ağabeyi tarafından kurtarıldığını…
REFİK
ÖZEN (Bursa) – Ya, sosyal medyada bir sürü yalanınız var, o yalanlardan bir
tanesi bu.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Fakat bu emirin yani desteklediğiniz kişinin şu an nerede
olduğunun akıbeti bilinmiyor. Belki siz biliyorsunuz, biz bilmiyoruz. Bu
ilişkiyi gizleyemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REFİK
ÖZEN (Bursa) – Hayatınız yalan!
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Şu an doğu-kuzey Suriye savaşını onlarla birlikte
yürütüyorsunuz, bunu inkâr edemezsiniz.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – IŞİD PKK oldu!
REFİK
ÖZEN (Bursa) – Hapishaneleri boşaltıp saflarınıza kattınız siz, saflarınıza.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Suçüstü yakalandınız tırlarla silahları götürürken. Birçok
vaka var, size hangisini söyleyeyim. Mersin’de Adana bombacısı yakalandığında
“Ben MİT’le görüştüm, MİT gerekli teminatı yaptı.” diyor.
PAKİZE
MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Dağa kaçırdığınız, tecavüz ettiğiniz kızları söyle!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – “MİT, aleti, her şeyi bana verdi, TNT’yi o bana sağladı.”
diyor. “Ki ev kiraladım…”
PAKİZE
MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Dağa kaçırdığınız, tecavüz ettiğiniz kızları söyle!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Günlerce kalıyor Adana’da, Mersin’de, benim de orada
bulunduğum bir zamanda, bombayı, o çiçeği getirip oraya bırakmıştı.
PAKİZE
MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Diyarbakır annelerini söyle sen!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Bunun hepsinin destekçisi sizsiniz arkadaşlar.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) - Ya, terör örgütünden sen nasıl bahsediyorsun?
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sizsiniz, bunu inkâr etmeyin. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kurtulan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Sayın Altay…
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Terör örgütüne destek veren partisiniz.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Bir sus, bir sus!
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – PKK’yı destekliyorsunuz. Nasıl konuşuyorsunuz burada?
BAŞKAN
– Sayın Eronat, lütfen…
FATMA
KURTULAN (Mersin) – IŞİD’i kabul et hele.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Altay…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Benim sözüm bölünüyor.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Burada konuşamazsınız.
BAŞKAN
– Sayın Eronat, lütfen…
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Sana mı soracağız kimin nasıl konuşacağını?
BAŞKAN
– Sayın Acar…
OYA
ERONAT (Diyarbakır) - PKK’yı destekliyor.
BAŞKAN
– Karşılıklı konuşmayı bırakalım lütfen.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Yerinde zıplayıp konuşmaktan başka bir şey yaptığın
yok.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) - Konuşuyorum işte. Sana mı soracağım ne söyleyeceğimi?
Saygısız!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Bize saldırarak kendini var etmeye çalışıyorsun.
BAŞKAN
– Sayın Altay’a söz verdim, kendisi konuşacak.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Tabii, konuşurum.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Rantçısın, rantçı. Sen bize bağırmazsan olmaz.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Türk ordusu böyle bağırttırır adamı!
40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Özlem Hanım, grup başkan vekili siz misiniz, yoksa
arkadaşlar mı, Zülfü Bey mi?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Türk ordusu böyle bağırttırır adamı!
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – AK PARTİ grup başkan vekili Zülfü Bey mi oldu? Ne zaman
oldu? Hayırlı olsun Zülfü Bey, grup başkan vekili olmuşsunuz galiba(!) Sen Veli
Ağbaba konuşurken bana çakarsan ben de öyle oradan… Burada grup başkan vekili
konuşuyor, milletvekili bağırıp duruyor. Grup başkan vekili siz misiniz, Zülfü
Bey mi?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bizim Grup Başkan Vekili konuştuğunda, Özlem Hanım
konuştuğunda niye bırakmıyorsunuz?
BAŞKAN
– Sayın Demirbağ…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Veli Ağbaba burada istediği kadar konuşabilir. Öyle
diyeyim yani ne diyeyim.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Özlem Hanım konuştuğunda niye bırakmıyorsunuz?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ben Veli Bey’e “Yapma, etme Veli Bey.” diyorum, sana kimse
otur demiyor Zülfü Bey. Grup Başkan Vekili Özlem Hanım, sen dur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Altay, devam edin lütfen.
Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Son söz falan yok, İç Tüzük 61 açık: “Mecliste söz, istem ve
kayıt sırasına göre verilir.” Başkan da bunu yapıyor; bir.
Ben
şunu yanlış anladıysam çok memnun olacağım: Sayın Grup Başkan Vekilim, siz
biraz önce şöyle mi dediniz: “Efendim, “IŞİD’i de çok eleştirmemek lazım.” yani
mealen?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Öyle bir şey demedim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Hayır, hayır, bitireyim.
“Bu,
İslam’a yönelik saldırılara dayanak oluyor.” Böyle bir şey mi? Ben mi yanlış
anladım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Ben düzelteyim, anlamamışsınız.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Böyleyse bu çok vahim bir durum. Bunu bir düzeltmek lazım
bir kere. Yani “Aman IŞİD’i eleştirmeyin, bu İslamofobiyi körüklüyor.”
derseniz; bu, IŞİD’i büyütür, küçültmez, yok etmez. Bir onu söylemek istiyorum.
İkincisi,
IŞİD, Fethi Şahin ve Sefter Taş isimli
2 kahraman askerimizi yakmış vahşi bir örgüttür.
Ben
şunu söylüyorum: Yanlıştan dönmek de bir erdemdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Tamamlayalım Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sizin IŞİD’e şimdi gösterdiğiniz refleksi geçmişte göstermediğiniz,
82 milyonun bildiği bir vakadır; bunu da kaşıyacak değiliz. Ama bari bu konu
konuşulurken bu konuda kraldan çok kralcı olmaya ya da sütten çıkmış ak kaşık
gibi kendinizi göstermeye zorlarsanız, gösteremezseniz, kendinize daha çok
zarar verirsiniz; benim görüşüm budur. Yoksa şu anda AK PARTİ’nin resmî olarak
IŞİD’i de FETÖ gibi bir terör örgütü olarak nitelendirdiğini hepimiz de
biliyoruz.
Bir
de şuna üzüldüm: “FETÖ’nün tezlerini savunuyorsunuz.” dediniz, bu bir
sataşmadır aslında ama FETÖ tartışmasını dilerseniz uzun uzun açarız ve mahcup
olursunuz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Altay.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Zengin.
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul
Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve terör
örgütlerine karşı olduklarına ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, son bir şey ifade edeceğim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Son sözü Özlem Hanım söylesin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Yo, hayır, hiç önemli değil, ben öyle son meraklısı değilim.
BAŞKAN
– Yok, Sayın Kurtulan da söz istedi, ona da verecektim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Şimdi, ben Sayın Engin Altay’ı kıvrak zekâsıyla tanıyorum,
beni çok iyi anladığı kanaatindeyim. Eğer hakikaten...
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ben böyle anladım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – O zaman, eğer samimiyetle yöneltiyorsa, ben de samimiyetle
cevap vermek isterim. Ben şunu söylüyorum: Dünyada bilerek, isteyerek kurulan
DEAŞ örgütü, İslam’la ilgili olarak bir antikampanyanın yüzüdür artık, başından
itibaren böyle kurgulandı, İslam düşmanlığı yapmak için kullanılıyor. Biz
diyoruz ki: Daha kökten karşı olmamızın en temel sebeplerinden bir tanesi
budur. Dünyada eğer İslamofobinin temsilcisiyse, başından itibaren kurulurken
kafadaki kurgu böyleyse, biz ta başından itibaren bizatihi bu sayeye muhalefet
ediyoruz, bu yüzden en fazla karşıyız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım Sayın Zengin.
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Devamında, ülkemize verdiği zarar için, dünyayı terörize
ettiği için, bölgeyi terörize ettiği için karşıyız. Bir kez daha çok açık,
sarih ve net bir şekilde ifade ediyorum: Biz bütün terör örgütlerine karşıyız,
DEAŞ’a, “IŞİD” diyorsanız IŞİD’e, PKK’ya, PYD’ye ve terörü savunan herkese. Biz
aleni olarak fikir özgürlüğünden yanayız ve terör yandaşlığının yanında durarak
bizi onlarla eş değer olarak göstermek isteyen herkese de tek tek neye, nasıl
muhalefet ettiğimizi de anlatmak için buradayız.
Tekrar
ifade etmiş olayım grubumuz adına.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırıların
araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve
arkadaşları tarafından, belediye iştiraklerine yönelik ekonomik baskılar ile
Hamidiye suyunun varlığını sürdürmesinin önündeki tüm engellerin araştırılması
amacıyla 11/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 15/10/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından, belediye iştiraklerine
yönelik ekonomik baskılar ile Hamidiye suyunun varlığını sürdürmesinin önündeki
tüm engellerin araştırılması amacıyla 11/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1283 sıra
no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/10/2019 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
öneri sahibi İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Efendim, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ben,
size havadan, sudan bahsedeceğim. Az önceki tartışmanın üzerine havayla, suyla
etrafı yumuşatalım biraz. Ama havadan, sudan bahsetme nedenim de sizsiniz, işi
gücü bıraktınız, havayla, suyla uğraşıyorsunuz. Ülkenin havasını yeterince
kirlettiniz de suyundan ne istiyorsunuz? İnsanlara zarar verdiniz, çevreye
zarar verdiniz, doğaya zarar verdiniz, bırakın da millet, suyunu rahat rahat
içsin.
Efendim,
biliyorsunuz, bir 31 Mart vakası yaşadık, o vakadan sonra seçimler iptal
edildiğinde buradan size seslendim, dedim ki: Ekrem İmamoğlu’yla uğraşmayın.
Ekrem İmamoğlu’yla uğraşırsanız size döner bu, İstanbul halkı bunun faturasını
size sorar. Hatta sizin bir parti büyüğünüzün örneklemesiyle söyledim.
“Uğraşmayın, saldırmayın bu adama.” demişti Sayın Bülent Arınç. Saldırdınız,
cevabını aldınız, İstanbul halkı size 800 küsur bin oy fark attırdı. Şimdi,
buraya kadar anlaştık, resmî 800 küsur bin oy farkı yediniz; o resmî.
Buradan
başka bir yere geçeceğim, Anayasa’nın 104’üncü maddesi, Cumhurbaşkanının
görevlerini tarif ederken diyor ki: “Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla
Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın
uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.”
Bu, Sayın Cumhurbaşkanının görevi. “Kamu” ne demek? “Kamu” Türk Dil Kurumunda
“Halk hizmeti gören devlet kurumları, bir ülkede halkın bütünü.” diye tarif
ediliyor. İşte, bu halk hizmeti gören devlet kurumlarından bir tanesi de
belediyelerdir. Sayın Cumhurbaşkanının merkezî idarenin tüm organları ile
belediyelerin arasındaki ilişkiyi gözetleyip problem varsa müdahale etmesi
gerekir. Artı, yine aynı Sayın Cumhurbaşkanı, bu yeni Anayasa sisteminde uçan
kuştan dahi sorumludur. Neden sorumludur? Çünkü bire bir kendisi sistemin tek
adamıdır.
Bahsedeceğim
birtakım kurumlar… Bakın, sakın yanlış anlaşılmasın “Bu kurumlar niye su
almıyor?” diye sormayacağım ben. Suyu herkes istediği yerden alabilir. Niye
aldı, niye almadı tartışması da yapmayacağım; sadece ve sadece belli bir
tarihten sonra, 23 Haziran seçimlerinden sonra on yıl, on beş yıl, yedi yıl,
sekiz yıl boyunca almış oldukları Hamidiye suyu, bir merkezden talimatlı gibi
neden bıraktılar, onu soracağım. Sakın, buraya çıkıp da “Falanca alıyordu,
feşmekânca bırakmıştı. Şu da alıyor muydu?” falan diye sormayın, mahcup
olursunuz. Benim sorduğum bu değil, benim sorduğum on yıl, on yedi yıl, yedi
yıl, sekiz yıl boyunca bu kurumlar bu suyu aldıktan sonra, 23 Hazirandan sonra
tek merkezden bir şekilde ite kaka mı bıraktırıldılar, yoksa hakikaten hiçbir
iradeyi takmadan kendiliğinden mi bıraktılar? Bıraktıysalar gerekçeleri neler?
(CHP sıralarından alkışlar)
Bu
kurumlar nereler, ufak ufak sayayım ben size, ufak ufak sayayım: Kültür
Bakanlığı, kamu kurumu…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Çok ayıp, kültürsüz Kültür Bakanlığı!
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) – Çok ayıp etmiş gerçekten.
Vakıfbank,
o belediyenin iştirakleriyle beraber çalışanlarının, 84 bin civarında kişinin
maaşının yattığı banka, Bilim ve Sanayi Bakanlığı, Millî Saraylara bağlı
iştirakler… Bir kısmı yıl sonu itibarıyla bırakacaklar, sakın polemiğe girmeyin
“O bırakmamıştı.” falan diye, yıl sonu itibarıyla bazıları bırakacak. TEDAŞ,
Türkiye Elektrik İletim AŞ, BDDK, Türk Hava Yollarına bağlı TGS. Bunların
toplamda 1 milyon 800 küsur bin civarında yıllık alımları var ve bıraktılar.
Bıraktılar da ne oldu? İstanbul halkı sahiplendi; yok satıyor bu su, haberiniz
olsun, yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bayilikler isteniyor, yok satıyor,
üretimi 2 katına çıktı neredeyse, alıcısı çok. Sağ olun var olun, yanlışlarınızla
her şeyi büyütüyorsunuz.
Ama
bir yanlış daha yapıyorsunuz. Bu su yüz on yedi yıllık kamu mirası, buna ihanet
edemezsiniz, bu kurumlar edemezler, kamu kamuya ihanet edemez. Üstelik, yine
yapımcılarının belediye iştiraklerinden ve belediyeden destek aldığı, adına
“Payitaht” dizisini yaptığınız, II. Abdülhamit’in kurduğu bir sudur bu. Bu,
bizim yüz yıllık mirasımızdır, en çok da sizin sahiplendiğiniz padişahın
mirasıdır. Çıkıp buraya “Padişahımızın mirasını reddediyoruz.” demezsiniz
inşallah; demeyin de tavsiye etmem.
Ha,
diyeceksiniz ki “Sayın Cumhurbaşkanımızın bu işle ne alakası var? Külliye’ye
laf atma.” Atarım. Niye atarım? Çünkü hukuk politikalarından sorumlu Sayın
Burhan Kuzu -oraya niye gitti bilmiyorum zaten- çok uzun süre uğraşa uğraşa
hukuk profesörü olmasına rağmen, hukukla uğraşıp biraz daha kendisini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bağlayalım Sayın Aydoğan.
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) – Ama kaçırttınız işin özünü, ben size söyleyeyim Başkanım,
bana biraz daha avans sağlayın siz, ben bu kısmı anlatayım.
Sayın
Burhan Kuzu, hukukla uğraşıp kendini geliştirmesi gerekirken ne yaptı biliyor
musunuz? Dedi ki: “Bu su hijyenik değil.” E be Hocam ya, sen zaten
sulandırıyorsun sürekli, biz senin söylediklerini çok da ciddiye almayız. Sen
zaten konuştuğun zaman biz deriz ki hocadır, ne derse yeridir ama sokma burnunu
böyle şeylere; bak, sarayı zan altında bırakıyorsun. Sonra, Külliye’den geldi
bu ses deriz biz. Neyse, bunlar işin şakası. Kamunun mirası hepimizin ortak
malıdır. Bu saldırı tek merkezden mi, değil mi? Kamu, kamuya karşı bu
mücadeleyi niye yükseltiyor? 23 Haziran seçimlerinden sonra ne oldu da sizin bu
kurumlarınız birdenbire bu işten vazgeçti? “Yerli ve millî” çağrısı yapan
sizlerin bazı kurumları neden Fransız suyunu içer hâle geldi? Yüreğiniz
yetiyorsa gelin, burada bunları konuşalım; “Yok.” derseniz “Yüreğiniz
yetmiyor.” diyeceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Aydoğan.
Öneri
üzerinde söz sırası, İYİ PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’e
aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, belediyelere yönelik ekonomik
baskıların araştırılması ve Hamidiye suyuyla ilgili olarak verdiği grup önerisi
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Öncelikle,
Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek
amacıyla başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nın 7’nci günündeyiz. Cenab-ı
Allah’tan Türk Silahlı Kuvvetlerimize, dünyada yalnız kalmış güzel ülkemize
yardımcı olmasını, bu toprakları bir an önce huzur ve güvene kavuşturmasını
temenni ederim.
Değerli
milletvekilleri, partili Sayın Cumhurbaşkanının bir sözünü hatırlatarak
konuşmama başlamak istiyorum: “Sultan Abdülhamit Han kutuplaşmanın en büyük
kurbanlarından birisidir. Birileri inatla bizi kadim değerlerimizden koparmaya
gayret ediyor.” Neden bu cümleyle sözüme başladım? Çünkü AK PARTİ’lilerin
ağızlarından düşürmedikleri, kutuplaşmanın en büyük kurbanı olarak
niteledikleri Sultan Abdülhamit Han’ın mirası Hamidiye suyunu kutuplaşmaya
kurban etmeleri. Konunun özü bu. Sultan II. Abdülhamit’in emriyle İstanbul
halkının su ihtiyacını karşılamak amacıyla 26 Mayıs 1902 tarihinde su verilmeye
başlanmış olan Hamidiye kaynak suyu, bugün modern tesislerinde İstanbulluların
yanı sıra 27 ülkede güvenle içilmektedir; hatta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
el değiştirmeden önce de bütün kamu kurumlarının tercih ettiği yerli ve millî
bir su markasıdır. Son yıllarımızda işitmeye başladığımız, AK PARTİ’nin
demagojiye en açık cümlelerinden biri de “yerli ve millî” sözü. Söz ağızdan
çıkar ama önemli olan gereğini yapmaktır. Hamidiye suyu Abdülhamit’in kendi
adıyla anılan bir kurumdur yani yerli ve millîdir. Hâl böyle iken ve hâlâ AK
PARTİ iktidardayken tüm resmî kurumların kullandığı yerli ve millî Hamidiye
suyunun alımı bırakılmış Fransız menşeli bir su markası devlet kurumları
tarafından tercih edilmeye başlanmıştır. İktidar on yedi yıldır aynı ama
Abdülhamit Han’ın mirasından yararlanma şekli oyun rengine göre değişiyor.
Belediye AK PARTİ’nin elindeyse Hamidiye kaynak suyu yerli ve millî, belediye
el değiştirince Hamidiye suyu tu kaka. Vatandaşın siyasi tercihi değişebilir
ama sizin vatandaşın tercihine göre, arkasında durduğunuzu iddia ettiğiniz
değerden, sözden vazgeçmeniz garabettir. Sultan Abdülhamit Han’ın
hayratlarından olan suyu tercih etmeyip yabancı bir firmayla anlaşmanız sizin
ne kadar millî olduğunuzun açık göstergesidir. Bu tercihiniz sizlerin Sultan
Abdülhamit Han’dan bile vazgeçeceğinizin resmidir ve başka türlü izah edilemez.
TRT televizyonunda izlediğimiz Payitaht filmine bile konu olmuş Hamidiye suyu
için “Allah bu çeşmenin suyundan içenlere sağlık nasip etsin. Allah tüm
milletimizi su gibi aziz eylesin.” denilirken Abdülhamit Han ise “İnşallah hem
bu sudan istifade ederler hem de sahip çıkarlar.” deyip bir vasiyet niteliğinde
temennide bulunmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen Sayın Öztürk.
Buyurun.
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) – Sizler Sultanın mirasına böyle mi sahip çıkıyorsunuz?
Sayın
milletvekilleri, İstanbul’un el değiştirmesi bütün kamu kurumlarının su alım tercihlerinin
değiştirilmesine neden olurken Ankara’da Seğmenler suyun kaynakları da
mühürlenmiştir. 31 Mart seçimlerinin hemen ardından Ankara Valiliği, Seğmenler
suyunun üretiminin durdurulması için 6. İdare Mahkemesi vasıtasıyla 31 Mayıs
2019’da su kuyularını mühürlemiştir. Bir yandan İstanbul’da üretilen suyun
satışını, öte yandan Ankara’da ise üretimini engelliyorsunuz. Yukarıda da
söyledim, vatandaşın siyasi tercihi değişebilir ama devletin valisi iktidara
göre şekil değiştiremez. Hezimetinizi tekraren yüzünüze vurmak istemeyiz ama
vatandaşın çoğunluğunun desteği artık sizde değil, zihniyetiniz kirlenmiş
olabilir lakin milletin suyunu kirletmeyin.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Öztürk.
Öneri
üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylan’a aittir.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Allah insanın önce aklını alırmış. Saray da son dönemde uyguladığı
yanlış politikalarla maalesef hem huzurumuzu kaybettiriyor hem refahımızı
kaybettiriyor. İnanın, akıl dışı politikalarla karşımızdasınız ve yalnızca AKP
kaybetse alimallah bir şey demeyeceğiz ama 82 milyon olarak hep beraber
kaybediyoruz arkadaşlar. Ya, 82 milyon da yetmiyor, bütün bölgeye
kaybettiriyoruz uyguladığımız savaşçı ve düşmanca politikalarla hem ülkemize
hem bölge halklarına hep beraber maalesef AKP’nin politikaları kaybettiriyor.
Değerli
arkadaşlar, huzurumuzu ve refahımızı kaybediyoruz. Hem içeride hem dışarıda
yanlış politikalar uyguluyorsunuz. Bütün dünya bu saldırıya karşı olmasına
rağmen burnunuzun dikine gidiyorsunuz. Ama burnunun dikine gidenler kaybederler
arkadaşlar. Bakın, biliyorsunuz, dışarıda dayak yiyen zalim baba, eve gelip
eşini ve çocuğunu dövermiş. Maalesef Türkiye’de yaşadığımız sendrom da budur,
dışarıda dayak yiyen zalim gelip içeride bizlere zulmetmeye çalışıyor.
Bakın,
daha bugün Erciş, Nusaybin, Yüksekova, Hakkâri belediyelerimizin eş
başkanlarını gözaltına aldınız arkadaşlar. Niye? Çünkü dışarıda dayak yediniz,
içeride zülüm yapmaya devam etmeye çalışıyorsunuz.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Teröriste yardım edersen görevden alırlar.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bakın, arkadaşlar, bu öneri de bir akıl tutulmasıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi bazen zannediyor ki belli politikalara sessiz
kaldığında “Bu, yalnızca HDP’lilere dokunacak.” Öyle değil. HDP’li belediyelere
zulmeden iktidar gelip İstanbul’da da İzmir’de de zulmünü devam ettirmeye
çalışıyor.
Sayın
Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını gasbetmeye çalıştınız, hep beraber o mazbatayı
geri verdik. Ama şimdi işte akıl tutulması devreye giriyor. Ekrem İmamoğlu’nun
belediyesi ne satıyor? Hamidiye suyu satıyor. Ne yapacağız? Kamu kurumlarına
talimat vereceğiz, Hamidiye suyu almayacaklar. Allah akıl fikir versin
arkadaşlar.
Bakın,
ben, bu tasarrufunuz üzerine, mahallemdeki Hamidiye suyu aradım, Hamidiye suyu
aradım ve Hamidiye suyuna geçmek istedim. Ne dedi biliyor musunuz Hamidiye suyu
yetkilileri? “Efendim, kusura bakmayın, su yok, sizi sıraya yazabiliriz.” dedi.
Ne zaman verirsiniz? “Vallahi belli değil, su yok satıyor, sıra var.” dedi.
Yani Hamidiye suyunun bundan daha iyi reklamını yapamazdınız. Herhâlde Hamidiye
suyu satış rekorları kırıyor şu anda.
Değerli
arkadaşlar, bakın, yandaş gazeteleri pompalıyorsunuz bütün kamu kaynaklarıyla;
Ziraat Bankasına, Halk Bankasına, Vakıfbanka reklamlar verdiriyorsunuz. Ne
oluyor? Bakın, Türk Hava Yollarına biniyorum -orada gazete kalmazdı, biliyor
musunuz- yüzlerce o yandaş gazeteyi oraya koyuyorsunuz, bir kişi eline alıp
okumuyor…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (Devamla) – …o yandaş gazeteleri, bir kişi eline alıp okumuyor çünkü
“Padişahım çok yaşa.” diyen gazeteler. Gazetecilik bu değil ki. Ne yapıyorlar?
Yanlarında muhalif gazeteleri getirip okuyorlar çünkü o gazetelerin Türk Hava
Yolları tarafından dağıtılmasına izin vermiyorsunuz. İşte, akıl tutulması
buralarda arkadaşlar. Hep beraber aklımızı başımıza devşirelim. Eğer sarayın
aklı tutulmuşsa bu Meclisin bir aklı varsa devreye geçmeli, hem huzurumuz için
devreye geçmeli hem refahımız için devreye geçmeli. Toplumsal barışımız büyük
bir tehdit altındadır. Hep beraber aklımızı başımıza devşirmezsek bu ateş
hepimizi yakar arkadaşlar.
Hepinize
saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Paylan.
Öneri
üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Eyüp Özsoy’a aittir.
Buyurun
Sayın Özsoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Suriye ve Suriye Millî Ordusu’yla
birlikte, bebek katili PKK, YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı başlattığı
Barış Pınarı Harekâtı’nda Mehmetçik’imize muvaffakiyetler diliyorum. Teröre ve
terör sevicilere ülkemizin hiçbir yerinde yer olmadığını, buna Meclisin de
dâhil olduğunu buradan bir daha ifade etmek istiyorum. Ayrıca rahatsızlığı
nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli
Beyefendi’ye de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Söz
almış olduğum CHP grup önerisindeki ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Türk
Hava Yolları Basın Müşavirliği tarafından yapılan açıklamalardan da
anlaşılacağı üzere Türk Hava Yolları, ekonomi sınıfında Hamidiye bardak
sularının ikramına yıllardır olduğu gibi aynen devam etmektedir. Bu konu ulusal
basında gündeme gelmiş ve gerekli açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca, biraz önce
hatibin ifade ettiği gibi değil, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bulunan
bütün birimlerde de Hamidiye su kullanımı devam etmektedir. Buradan anlaşılıyor
ki CHP daha işin başında İstanbul Büyükşehir Belediyesini yönetemeyeceğini
anlamış ve buna bahaneler üreterek belediyeden çıkardığı işçilerin gündem
olmaması için bu tür manipülasyonlara başvurmaktadır.
Ben
buradan CHP’ye şunu sormak istiyorum: Yüz on yedi yıllık yerli ve millî olan
Hamidiye sularından bahseden CHP’nin İstanbul’daki 14 ilçesinden kaç tanesi
Hamidiye suyu kullanmaktadır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca, Ekrem
İmamoğlu 2014 yılında Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu zaman ilk
icraatlarından biri olarak neden Hamidiye suyuyla anlaşmayı bırakmıştır?
Ayrıca, anlaşmayı iptal ettikten sonra işi hangi firmaya vermiştir ve verdiği
firmanın sahibi şu anda Büyükşehir Belediyesinde önemli bir göreve gelmiş
midir? Ben bunların cevaplarını talep ediyorum.
AK
PARTİ olarak bizler hiçbir zaman doğru olmayan ifadeler üzerine siyaset
yapmadık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde on yedi
yıllık iktidarımız boyunca Türkiye’nin menfaatlerini her türlü değerin üzerinde
tutarak birçok hizmeti ülkemize kazandırdık. Bunları yaparken de hiçbir zaman
bize oy veren veya vermeyen ayrımı yapmaksızın herkese ve her yere eşit hizmet
götürdük. Türkiye olarak sadece Türk milleti için değil mazlum coğrafyalardaki
tüm insanların huzuru ve refahı için mücadele vermekteyiz. İnşallah bundan
sonra da aynı inanç ve azimle mücadelemiz devam edecektir.
Bu vesileyle, grup önerisinin aleyhinde oy
kullanacağımızı bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özsoy.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bir dakika Sayın Başkan…
Efendim, bir izahatımız vardı.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Oylamayı ben konuştuktan sonra
yapsaydınız belki kabul edilirdi.
Konuşan hatip Cumhuriyet Halk Partisini zan altında
bırakacak ifadeler ve ithamlarda bulundu. Uygun görürseniz grubumuz adına İstanbul
Milletvekilimiz cevap versin efendim.
BAŞKAN – Yerinden mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma diye değerlendiriyoruz,
takdir sizin.
BAŞKAN – Yerinizden söz veriyorum Sayın Aydoğan.
Buyurun, açıklamalarınızı yapın.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, İstanbul
Milletvekili Eyüp Özsoy’un CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Efendim, teşekkür ediyorum.
Hiçbir şeyi çarpıtmadık. Bir defa muradımız anlaşılmadı.
Biz “Kim su alıyor, su almıyor.” diye sormadık. Israrla dedim ki: Su, herkes
istediği yerden alabilir. “Alırken boykota kim dönüştürdü?” sorusunu sorduk,
sevgili kardeşim anlayamamış. Bir daha söyleyeyim: Kim alırken yedi yıl, sekiz
yıl, on yıl aldıktan sonra, 23 Haziran seçimlerinden sonra boykota dönüştürdü?
Verdiği bilgiler de doğru değil. Türk Hava Yollarının iştirak şirketi TGS 594
bin lira civarında yıllık alım yaparken, dokuz yıl boyunca bu alımı yaptıktan
sonra bırakmıştır. Sevgili meslektaşıma bilgi olarak vereyim: Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı toplam 42.840 liralık alım yaparken iki yıl sonunda alımı
bırakmıştır. Milli Saraylar iktisadi işletmeleri yıllık 127 bin liralık alım
yaparken on beş yıl alım yaptıktan sonra alımı bırakmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika daha süre veriyorum Sayın Aydoğan.
Buyurun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Doğru bilgilensin halkımız.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kültür Bakanlığı yıllık 249 bin liralık alım yaparken üç
yıllık sözleşmesinde değişiklik yapmış, sadece bardak su alımını bırakmış,
damacana su alımını da sözleşme bitiminde bırakacağını açıklamıştır. Türkiye
Elektrik Dağıtım AŞ yıllık ortalama 246 bin liralık alım yaparken bir yıllık
sözleşmenin ardından bırakacağını açıklamıştır. Türkiye Elektrik İletim AŞ
yıllık ortalama 95 bin liralık alım yaparken, o da muhtemelen aynı sebepten,
bir yılın sonunda bırakacağını açıklamıştır.
Burada
anlatmak istediğimiz, alıp almamaları değil, kamu organlarının bir başka kamu
organını boykot etmesidir. Herkes istediği yerden su alabilir ama boykot etmek
kamuda olmaması gereken bir şeydir. Kamu kamuya hınçla yaklaşamaz çünkü
Hamidiye su bir kamu malıdır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Aydoğan.
Değerli
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun
(2/209) esas numaralı İfade Özgürlüğünün Eksiksiz Sağlanması Bağlamında;
Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/44)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/209)
esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN
– Teklif sahibi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
(2/209)
esas numaralı, ifade özgürlüğünün eksiksiz sağlanması noktasında hazırlamış
olduğum Kanun Teklifi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurula başarılar
diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de şu anda ifade özgürlüğü yoktur; sınırlandırılmamış, tamamen
yerle bir edilmiştir. Kimsenin, bu ortam içerisinde, muhalif bir görüşü ifade
etmesinin zemini kalmamıştır; bu hem iktidar tarafından yok edilmiştir hem de
yargı tarafından yok edilmiştir.
Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütüne göre, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü
sıralamasında Türkiye 180 ülke arasında 157’ncidir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi önünde Türkiye, en fazla mahkûm olmuş ülkedir. Çağdaş Gazeteciler
Derneğinin 2019 yılı verilerine göre, şu anda 142 gazeteci hapistedir, 3 binden
fazla gazeteci işsiz kalmıştır. Son üç yılda, Cumhurbaşkanına hakaretten, 3.221
kişi mahkûm olmuştur. Bunun dışında, Terörle Mücadele Yasası’nın 7’nci
maddesinden 2017 yılında 24.585, 2018 yılında 19.892 dava açılmıştır;
diğerlerini saymıyorum. Dolayısıyla, şu anda milletvekilleri olarak bizlerin
dahi ifade özgürlüğü yoktur, ağzımızı açtığımızda arkamızdan direkt fezleke
gelmektedir.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz, iktidarın bize çizdiği sınırlar
içerisinde konuşmak mecburiyetinde değiliz, iktidarın kavramlarıyla konuşmak
zorunda değiliz; hiç kimse değil. Herkes terörü övmemek kaydıyla, şiddeti
övmemek kaydıyla düşüncelerini serbestçe ortaya koyar, koyma hakkına sahiptir
ama bizlerin dahi milletvekili olarak konuşma özgürlüğümüz yok, bu kürsüde bile
konuşma özgürlüğümüz yok. Bize, bu Parlamentoya, kanun hükmünde kararnameyle
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı kayyum olarak atandı. Bunu ta o zaman, kanun
hükmünde kararnameyle milletvekillerini soruşturma ve yargılama yöntemini
değiştirdiğiniz zaman da söylemiştim. Kayyum olarak atadınız Ankara Cumhuriyet
Başsavcısını bu Parlamentoya. Hangi milletvekili Türkiye’nin neresinde
konuşursa konuşsun ertesi gün -basın açıklamasıyla beraber- bir fezleke geliyor
ve bir soruşturma başlatılıyor. Bu ortam içerisinde, milletvekillerinin konuşma
özgürlüğünün olmadığı, farklı bir görüşü ortaya koyma özgürlüğünün olmadığı bir
ortamda yurttaşlar nasıl konuşacak? Nasıl konuşacak yurttaşlar?
Bakın,
demokrasi, özgürlükler, ifade özgürlüğüyle gelişir. Muhalefet de eleştiri özgürlüğüne
sahip olmalıdır, iktidar da tahammüllü olmalıdır ama bugün herhangi bir
operasyon konusunda veya bu savaş konusunda farklı bir düşünce ortaya
koyduğumuz zaman, başta İçişleri Bakanı olmak üzere, iktidar yetkilileri
tarafından “hain” “düşman” “terörist” “dış mihraklardan yana” ilan ediliyoruz.
Önceki
gün benimle ilgili başlatılan soruşturma… Değerli arkadaşlar, bakın, buna ben
değil, buna sizlerin karşı çıkması lazım, iktidar partisinin karşı çıkması
lazım. Bu düşünceme karşı çıkabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, aynı düşüncede
olmayabiliriz ama zaten ifade özgürlüğü bu değil mi? İktidar sizsiniz, güç
sizsiniz; sizler bizi koruyacaksınız kendi iktidar aygıtlarınızla ama maalesef
korumak bir yana, aynı zamanda sözlerinizle mahkûm ediyorsunuz. O sözlerden güç
alan yargı muhalefeti işleyemez hâle getirmeye çalışıyor. Bakın, sadece bu son
bir hafta içerisinde -İçişleri Bakanının ifadesiyle- sosyal medya paylaşımı
yapan ve bu operasyona ve savaşa karşı çıkan 500 kişi şiddeti övmediği hâlde,
bakın eleştirdiği için gözaltına alındılar, tutuklandılar.
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) – Savaş yok, savaş.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Numan Kurtulmuş da dedi ya, Numan Kurtulmuş da dedi.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, bizler sizlerin kavramlarıyla konuşmak
zorunda değiliz, uluslararası hukukun kavramlarıyla, hukukun kavramlarıyla
konuşmak durumundayız. 140 bin kişinin bir hafta içerisinde yerlerinden olduğu,
400 bin kişinin muhtemelen yerinden olacağı, her gün en büyük savaş araçlarının
kullanıldığı bu harekâta ne diyeceğiz, ne diyeceğiz?
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – “Terörle mücadele” diyeceğiz. “Terörle ve teröristle
mücadele” diyeceğiz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sadece bir mağaraya mı operasyon yapıyorsunuz? Ben
“savaş” derim, siz “operasyon” dersiniz; ben “savaş” derim, siz başka bir şey
söylersiniz.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Yok, öyle bir şey yok.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Dolayısıyla bunları söyleme özgürlüğümüzü, ifade
özgürlüğümüzü elimizden aldığınız ölçüde kendi haklarınızı kaybedersiniz, kendi
tezlerinizle kaybedersiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Tanrıkulu, tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Dolayısıyla bizim ifade özgürlüğümüzün güvencesi
iktidar olmak zorundadır ama şu anda iktidarın bir aygıtı hâline gelen yargı
maalesef muhalefeti hapsetme durumunda. Bunu kabul etmek mümkün değil.
Evet,
benim bir sözüm Sayın Akçay’a ve Sayın Grup Başkan Vekili Özlem Hanım’a.
Sayın
Başkan, bir saniyenizi rica edeceğim.
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Şöyle: IŞİD’le ilgili olarak Genel Kurulu biraz
önce yanlış bilgilendirdiniz. Bu iddiayı her yerde tartışmaya hazırım. Bakanlar
Kurulunun IŞİD’in terör örgütü olarak ilan edildiği hiçbir kararı yoktur.
Bakın, hiçbir kararı yoktur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Mardin 2. Ağır Ceza yapmış, Bakanlar Kurulunun yok.
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) – Siz CHP adına mı konuşuyorsunuz, PKK adına mı
konuşuyorsunuz?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bir saniye arkadaşlar…
Geçen
dönem de burada tartıştık. 2 Bakanlar Kurulu kararı getirildi buraya. “Türkiye
IŞİD’i” diye bir örgüt terör örgütleri listesine alınmamıştır. Emniyet Genel
Müdürlüğünün böyle bir kararı yoktur, Darbe Komisyonu tutanakları açıktır.
İkinci
olarak da 2014 yılında 2 Bakanlar Kurulu kararı vardır, doğru bilgilendirmek
açısından söylüyorum, 2 Bakanlar Kurulu kararı vardır. O 2 Bakanlar Kurulu
kararı şudur değerli arkadaşlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, bağlayın sözlerinizi Sayın Tanrıkulu; bir dakika daha süre
veriyorum.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Birleşmiş Milletlerin Terörizmi Önleme Anlaşması
kapsamında Irak ve Şam İslam Devleti ile bağlantılı olan şahsiyetlerin mal
varlıklarına el konulması kararının Türkiye’de Bakanlar Kurulu tarafından
yerine getirilmesine ilişkin karardır ve o karara göre, o Bakanlar Kurulu
kararına göre de görev Maliye Bakanlığına verilmiştir. IŞİD’le Maliye Bakanlığı
aracılığıyla mı mücadele ediyorsunuz? Dolayısıyla, böyle bir karar yoktur.
2015
yılında 2 Yargıtay kararı vardır; biri bozma kararıdır, Gaziantep’ten giden,
diğeri ise Gümüşhane’den giden yine onama kararıdır. O kararla, ilk defa 2015
yılının Ağustos ayında Türkiye’de bir yargı kararıyla IŞİD, terör örgütü olarak
kabul edilmiştir. Ondan önce yargı kararı yoktur, Emniyet Genel Müdürlüğü
kararı yoktur ve Bakanlar Kurulu kararı yoktur. O nedenle Sayın Davutoğlu çok
doğru bir biçimde –onu o şekilde bilgilendirmişti çünkü- 10 Ekim saldırısından
sonra şunu söylemişti bakın: “Eylem yapmadan yakalayamıyoruz.” Neden bunu
söylemişti? Çünkü IŞİD üyeliği Türkiye’de suç değildi, IŞİD’in propagandasını
yapmak suç değildi, IŞİD’e yardım etmek suç değildi; eylem yapınca
yakalanıyorlardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Eğer suç olsaydı, yani örgüt üyeliği olsaydı,
örgüt olarak tanımlanmış olsaydı yardım etmek de propaganda yapmak da suç
olurdu; ellerini kollarını sallayarak dolaşamazlardı.
Bu
doğru bilgiyi de burada paylaştım, aksini her zaman bu kürsüde
ispatlayabilirsiniz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin "Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
105) (x)
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
10/10/2019
tarihli 5’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 11’inci
maddenin önerge işleminde kalınmıştı.
11’inci
madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 11’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salihe
Aydeniz Erol
Katırcıoğlu Erdal
Aydemir
Diyarbakır İstanbul Bingöl
Mahmut
Celadet Gaydalı Ömer
Faruk Gergerlioğlu Kemal
Peköz
Bitlis
Kocaeli Adana
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Adana Milletvekili Kemal Peköz konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
KEMAL
PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinin 11’inci maddesi üzerine konuşmak için söz aldım. Bu maddede
insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılmasına ilişkin amacın
gerçekleştirilmesi için Türkiye Adalet Akademisi kurulması yer alıyor. Sanırım
iktidarın haberi yok ama siz bu belgeyi açıklamadan önce 2 Mayıs 2019’da
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu kurumu zaten kurmuştunuz. Aslında 2003’te de
aynı kurumu kurmuştunuz ama 15 Temmuz darbesi girişiminden sonra “Gülen
yapılanmasının hizmetinde” diye gösterip 2018’de kanun hükmünde kararnameyle
kapatmıştınız. Hatta bu kurumu kapattığınız kanun hükmünde kararnameyle kurumun
yerine Hâkim ve Savcı Eğitim Merkezi kurmuştunuz ki daha sonra onu da
kapattınız ama siz iktidar olarak aynı kurumları tekrar tekrar açıp tekrar
tekrar kapatmaya zaten alışıksınız. Mesela Van’da hizmete giren fuar merkezini
2 kez, Amasya’da yaptırılan katı atık bertaraf tesisini 5 kez, Sultangazi
Haseki Eğitim Araştırma Hastanesini 2 kez açmıştınız ve daha sonra bir defa
tekrar tekrar açmıştınız.
Değerli milletvekilleri, şimdi, beş ay önce açılan bir
kurumun neden tekrar açılmış olabileceğine gelirsek; yargı bağımsızlığı
açısından ciddi tartışmalar yarattığı için; Anayasa’ya aykırı bulunduğu için;
yargının kötüye kullanılması, Cumhurbaşkanının eline teslim edilmesi olarak
görüldüğü için; Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısının bağımsız ve tarafsız
bir yapı olmadığı, dolayısıyla bu Kurulun baştan itibaren yeniden düzenlenmesi
gerektiği, mahkemelere tavsiye ve talimat verildiği için; erklerin ayrılığına
aykırı olduğu, yasama ve yürütmenin yargının üzerinde tahakkümünün olmaması
gerekirken bir Cumhurbaşkanının çıkıp “Bunlara bırakamayız, eğer bunlara
bırakırsak ebedî âlemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar.” diyememesi
gerektiği için; saydığım bu sebeplerden dolayı biz 11’inci maddenin tekliften
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet başsavcılığının
başlattığı soruşturma kapsamında bugün Van Erciş Belediye Başkanımız Yıldız
Çetin ile 3 kişi, Hakkâri Belediye Başkanı Cihan Karaman ile Yüksekova Belediye
Başkanı İrfan Sarı polisin sabaha karşı düzenlediği operasyonla gözaltına
alındı. Öte yandan, Mardin Nusaybin Belediye Başkanı HDP’li Semire Nergiz,
Belediye Başkan Yardımcısı Ferhat Kut ve belediye meclis üyesi Mehmet Emin
Alkan gözaltına alındı.
HDP’nin kuruluş yıl dönümünde, 13 Ekimde İstanbul’da
yapılmak istenen açıklama yasaklandı. Açıklamayı protesto etmek için yürüyen ve
sadece “Savaşa hayır, barış hemen şimdi." diye ifade kullanan 9
arkadaşımız gözaltına alındı, arkasından da tutuklandı. Barış istemenin örgüt
propagandası sayıldığı şu günlerde hâlâ bu ülkede bağımsız bir yargı varmış
gibi yargı paketlerini görüşmek komik olmanın ötesinde, trajikomik bir hâl
almış durumda.
Son sözlerimi de şöyle söylemek istiyorum: Bugün
kuzeydoğu Suriye’de attığınız Kürt, Türk, Arap halklarını birbirine düşürecek
bir adımın insanlık suçu olduğunu ifade etmek istiyorum.
Sizin,
muhalefetin “Barış Pınarı” diye adlandırdığı, başlattığı işgal hareketi
gerçekten bir kan pınarı olmanın ötesinde, başka bir şeyi ifade etmemektedir.
Her zaman söylediğimiz gibi, yine de söyleyeceğiz: Savaşa hayır, barış hemen
şimdi.
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) – Savaş değil, terör operasyonu.
KEMAL
PEKÖZ (Devamla) - Siz Kürtlere karşı olmadığınızı sürekli söylüyorsunuz ama
yaptığınız eylemlerde ortak şeyin sadece Kürtler olduğunu hep beraber
görüyoruz.
27
Eylül 2017’de Kuzey Irak’ta Kürdistan yönetiminin, bölgesel yönetimin yaptığı
referanduma karşı çıktınız çünkü onlar Kürt’tü.
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) – Hainlerin, teröristlerin yok edilişi.
KEMAL
PEKÖZ (Devamla) - Daha sonra, Afrin’de… Bugüne kadar Afrin’de Türkiye’ye
herhangi bir olumsuzluk yaşattırılmadığı hâlde Afrin’e müdahale ettiniz çünkü
oradakiler Kürt’tü. Japonya’da ve Çin’de Kürtçe, okullarda ders olarak
okutulmak istendi, buna karşı çıktınız çünkü onlara, Kürtlere düşmanlık
yapıyordunuz.
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) – Kürtlere en büyük zalimliği yapan kim ya?
KEMAL
PEKÖZ (Devamla) - Türkiye’de siz “İşgal etmiyoruz, oraya barışı götürüyoruz.”
diyorsunuz ama orada PTT’den hastaneye, hastaneden üniversiteye, üniversiteden
sokak isimlerine kadar hepsini değiştirerek Kürtlere düşmanlık yapmaya devam
ediyorsunuz. Siz Kürtlere düşmanlık yaptığınız sürece de biz daha çok
kimliğimize sarılacak, daha çok bunu dile getirecek ve daha çok her gün burada
konuşmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Peköz.
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) – Kürt kökenli kardeşlerimizi bağrımıza bastık. Hainlere,
vatan hainlerine, bebek katillerine karşı bu harekât.
KEMAL
PEKÖZ (Devamla) – Siz istediğiniz kadar bağırın çağırın, biz konuşmaya devam
edeceğiz.
Son
kez şunu da söylemek istiyorum, bir dileğim var, umarım bu dileğime karşı
çıkmazsınız: Madem –gönderdiğiniz- yaptığınız harekât barış harekâtıdır, madem
“Barış Pınarı”dır, o “Barış Pınarı”ndan akan her neyse, bunun size de nasip
olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Peköz.
Sayın
Akçay, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye’nin DEAŞ’ı
bir terör örgütü olarak kabul ettiğine ilişkin resmî bir doküman olmadığı
ifadesinin doğru olmadığına ve Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün 105 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Şimdi, biraz evvel Sayın Sezgin Tanrıkulu partimizin de adını
zikretmek suretiyle Türkiye’nin DEAŞ’ı bir terör örgütü olarak kabul ettiğine
ilişkin resmî bir doküman olmadığını ifade etti, bu sözler doğru değil.
Şimdi,
30 Eylül 2013 tarihli ve 5428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla DEAŞ’ı bir
terör örgütü kabul etmiştir ve 21 Mayıs 2014 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla
da bu konudaki tutum yinelenmiştir. 2014 yılı içinde Niğde ve Bayburt Ağır Ceza
Mahkemelerinden alınan iki farklı kararla DEAŞ’ın terör örgütü olarak kabul
edildiği yargı kararlarına da girmiştir. 2015 yılında ise Yargıtay 16. Ceza
Dairesinin 15 Temmuz 2015 tarihli ve 2015/3515 esas, 2015/2323 karar no.lu
Kararı’yla DEAŞ’ın terör örgütü olduğuna yönelik içtihat da oluşmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 (1999), 1988
(2011) ve 1989 (2011) sayılı kararlarıyla listelenen kişi, kuruluş veya
organizasyonların tasarrufunda bulunan mal varlığının dondurulmasına ilişkin
ekli kararın yürürlüğe konulması, Maliye Bakanlığının 12 Eylül 2013 tarihli ve
5092 sayılı yazısı üzerine 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun’un 5’inci maddesine göre Bakanlar Kurulunca 30 Eylül 2013
tarihinde kararlaştırılmıştır.
Ben
buna ilişkin yaptığım konuşmamda da –tutanaklar tekrar okunursa görülür-
özellikle vurguladım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Dünya üzerinde gerek sahada gerekse terör örgütünün sosyal ve
mali kaynakları bağlamında da DEAŞ’la en etkin ve başarılı mücadeleyi veren tek
ülkenin Türkiye olduğunu da ifade ederek sözlerime başlamıştım. Bunları ifade
ediyorum.
Ayrıca,
biraz evvel kürsüde konuşan sayın konuşmacının konuşması da tamamen gerçekleri
karalamaya, perdelemeye yönelik provokatif birtakım sözlerden ibarettir. Barış
Pınarı Harekâtı, ismiyle müsemma; gerçekten bölgemize barışı, huzuru, güvenliği
getiren ve sağlayan bir harekâttır, tıpkı Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı
Harekâtı’nda olduğu gibi. Gerçekler hiçbir şekilde gizlenemez, somut bir gerçek
olarak Türkiye bu konuda dünyaya örnek olmaktadır.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Ersoy, 60’a göre söz talebiniz vardı.
Buyurun.
44.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, dualarının Barış
Pınarı Harekâtı’nda görev alan Mehmetçiklere olduğuna, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda
madalya kazanan Busenaz Sürmeneli ile Elif Güneri ve Buse Naz Çakıroğlu’nu;
Artistik Jimnastik Dünya Şampiyonası’nda madalya kazanan İbrahim Çolak ve Ahmet
Önder’i; EURO 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemelerinde liderliğini koruyan
Millî Takım’ımızı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
AYŞE
SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Güney
sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek amacıyla Silahlı
Kuvvetlerimiz tarafından başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan tüm
Mehmetçiklerimize “Kalbimiz ve dualarımız sizlerle.” diyerek sözlerime başlamak
istiyorum.
Ayrıca,
elde ettikleri başarılarla ve ödül törenleri sırasında Mehmetçik’imize olan
destekleriyle bizleri gururlandıran sporcularımız, Dünya Kadınlar Boks
Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Busenaz Sürmeneli ile gümüş madalya
kazanan Elif Güneri ve Buse Naz Çakıroğlu’nu; Artistik Jimnastik Dünya
Şampiyonası’nda altın madalya kazanan İbrahim Çolak, gümüş madalya kazanan
Ahmet Önder’i; yine, dün akşam Avrupa Futbol Şampiyonası Eleme Grubunda
Fransa’yla berabere kalarak grup 1’inciliğini koruyan Millî Takım’ımızı da
tebrik ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Ersoy.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
105) (Devam)
BAŞKAN
– Biraz önce görüşmesini yaptığımız önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
11’inci
madde üzerinde 1 önerge daha vardır, onu da okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “Eğitim, Türkiye Adalet
Akademisince yaptırılır.” cümlesinin “Eğitim, Türkiye Adalet Akademisi
tarafından yaptırılır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş
Kayseri Adana Konya
Ayhan
Erel Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı
Aksaray Denizli Mersin
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge hakkında söz isteyen, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ tarafından “yargı reformu” olarak adlandırılan ancak
içeriğine bakıldığında birkaç kanunda yapılan düzenlemeden öteye geçemeyen bir
torba kanun üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada, Barış Pınarı Harekâtı’na sürekli “savaş, işgal”
diyenlere seslenmek istiyorum. Eskiden, Osmanlı Devleti zamanında matrak oyunu
vardı, ordu hazırlıklı olsun diye antrenman niyetine oynanırdı. Türk ordusu
teröristle savaş yapmaz, olsa olsa matrak yapar; bilginiz olsun.
Üzerinde söz aldığım teklifin 11’inci maddesi, 2018
yılında kanun hükmünde kararnameyle kapatılan ve 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle yeniden kurulan Türkiye Adalet Akademisini hukuki çerçeveye
oturtmak için yapılan düzenlemeyi içermektedir yani sadece şeklen yapılan bir
düzenleme reform olarak önümüze getirilmektedir.
Türkiye Adalet Akademisinin tarihçesine bir bakalım.
Akademi, hâkim ve savcıları eğitmek, yargıda bağımsız kararların hâkim olmasını
sağlamak amacıyla, 2003 yılında kabul edilen 4954 sayılı Kanun’la kurulmuştur.
Dikkatinizi çekerim, tarih Temmuz 2003; AK PARTİ iktidardaki ilk yılını
doldurmamış, Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi çıraklık dönemleri. 15 Temmuz
2016 darbe girişiminin hemen ardından, Gülen yapılanmasının hizmetinde olarak
gösterilen kurum Temmuz 2018 tarihinde kapatılıyor. Yine dikkatinizi çekerim,
2003 ile 2018 yılları arasında AK PARTİ iktidarda. Sayın Adalet Bakanı Türkiye
Adalet Akademisinin kuruluşunun ardından sosyal medyada şu mesajı
yayınlamıştır: “Yeniden ve daha güçlü bir vizyonla kurulan Türkiye Adalet
Akademisi, ülkemize, milletimize, Adalet teşkilatına ve hâkim, savcı adaylarına
hayırlı olsun. Yeni Adalet Akademisi, yargının insan kaynağını nicelik ve
nitelik olarak yükseltme hedefimize büyük katkı sağlayacaktır.” Hani denir ya
yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Temennimiz, yargı sözde değil özde
bağımsız olsun ve hiçbir kurumun, kişinin ya da cemaatin kontrolü altına
girmesin çünkü adalet ve güvenlik hepimiz için şart. Ancak görünen o ki cemaat
yapılanması hizmetinde olduğu gerekçesiyle kapatılan kurum bu sefer de siyasi
iktidarın hizmetine sunulmaya çalışılıyor. Bu bir muhalefet partisi
milletvekili iddiası değil ya da muhalefet için söylenmiş bir söz değil. Bir
kere, kanunla kurulması gereken bir kurum -ki geçmişte de kanunla kurulmuş-
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulamaz.
Bir
yılda kurumun yapısında ne değişmiş? Önce, görev Adalet Bakanlığı Eğitim
Dairesi Başkanlığına verilmiş; bu arada, kurumla birlikte bütün personel
lağvedilmiş. Arkasından, geçiş döneminde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle atama
sayısı sınırı aranmaksızın açıktan ve naklen atama yetkisi verilmiş. Sonra,
yine, aynı kararnameyle Akademinin görevleri sıralanmış “Kanunlarla ve
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen görevleri yapmak.” olarak belirlenmiş.
Ağzımızı açınca diyoruz ki: “Yargı bağımsızdır.” Hadi, “kanun”u anladık ama
“Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen görevleri yapmak.” yargı
bağımsızlığıyla bağdaşır mı?
Yine,
kararnamede “Gelirler” başlıklı bir bölüm var ki Akademiye yapılacak her türlü
yardım, bağış ve vasiyetler “gelirler” adı altında sıralanıyor. Türkiye Adalet
Akademisi TÜRGEV değil ki, bağımsız yargı mensuplarını yetiştirecek bir kurum.
Devlet kendi yargı sistemini finanse edecek güce sahip değil mi ki adalet
sistemimizin omurgası hâkim ve savcıları yetiştiren Akademiyi yardım, bağış ve
vasiyetlere ihtiyaç duyar bir konuma getiriyor. O zaman adı “FETÖ” olmaz da
başka bir cemaat olur, çıkar grubu olur, örgüt olur; parayı verir ve kontrolü
eline geçirir.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin gerekçesinde “Türkiye Adalet Akademisinin
açılması sebebiyle hâkim adaylığı mülakat kurulu daha geniş tabanlı bir yapıya
kavuşturulmaktadır.” ifadesi yer almaktadır. Hepimiz biliyoruz ki “mülakat”
daha etkin, gücü olanın göreve getirilmesinin önünü açan sihirli anahtar
kelimedir, hak edenin hakkını alabilmesi için bile referans aradığı, liyakatin
sıralamada neredeyse son aşamada geldiği bir eleme sistemidir. Hukuki bilgi,
birikim ve eğitimi olmayan mülakat komisyon başkanları oldu. Karşısında
mülakata alınan adayı hukuki bilgisiyle ölçebilecek yeteneğe sahip olmadığı
için olacak ki CV’sinde AK PARTİ geçmişi olması onlar için yeterli oldu.
İşte,
kandırılma ve liyakatsiz mülakat sisteminin yargıdaki sonucu ortadadır. 15
Temmuz 2016 kalkışmasındaki en büyük yarayı yargı mekanizması almıştır.
Binlerce hâkim ve savcı ihraç edilmiştir, oluşan boşluk mülakat usulü
atamalarla doldurulmuş ve yargıda deneyimsiz bir kadro oluşmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Öztürk, tamamlayın sözlerinizi lütfen.
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) – Can havliyle staj süresini kısaltarak hızlandırılmış bir
şekilde göreve başlayanlarla birlikte yaklaşık 21 bin hâkim ve savcının yüzde
45’inin meslekte görev yaptığı sürenin üç yıl ve altında olduğu tespit
edilmiştir. Bu, hukuk sistemimiz adına, yargılama ve mevzuat tecrübesi adına
bir garabettir. Ülkemizde yargı ve adaletin tecellisi zaten başlı başına bir
zaman kaybı ve maliyetle eş anlamlıdır; tabii, sonunda adalet tecelli edebiliyorsa
ya da vatandaş bu kadar uzun yargılama süresine rağmen, adaletin tecelli
ettiğine inanabiliyorsa veya inandırabiliyorsanız. Ne yazık ki Yargıya Güven
Endeksi son zamanların en alt seviyesine inmiştir. Yapılması gereken “reform”
adı altında göz boyama olmamalıdır. Hukuk sistemimiz altüst olmuştur, hukuk
aklımız yerle bir edilmiştir, yeniden oluşturmak, toplum nezdinde katılım
sağlanacak bir mutabakatla olmak zorundadır. Siz, bir yıl önce FETÖ nedeniyle
kapattığınız bir kurumu, Mecliste bütün tarafların görüşünün alındığı,
Komisyonda her yönünün tartışıldığı bir yasayla çıkarmaz, kararnameyle,
oldubittiyle dayatırsanız bu, ne vatandaşın içine siner ne de adalet ve yargı
eski saygınlığına kavuşur.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Özden Kaboğlu Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Süleyman
Girgin Cavit
Arı
Muğla Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun söz talebi
vardır.
Buyurun
Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri;
aslında Komisyonun önergeye neden katılmadığının gerekçesini de belirtmesi
gerekir.
Bunu
hatırlattıktan sonra, esasen yasayla kurulmuş olan Türkiye Adalet Akademisinin
703 no.lu Kanun Hükmünde Karaname’yle kaldırılması, kaldırıldıktan sonra
yeniden yasayla kurulması gerekirken Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuş
olması Anayasa’nın 140’ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına açıkça aykırıdır çünkü
yargıçlar ve savcıların eğitimiyle ilgili olarak bütün konular yasayla
düzenlenir, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulamaz. Bu itibarla, Anayasa'ya
aykırı olan bir düzenleme burada yasaya konulmuş olarak ve yasaya konulduktan
sonra bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi doğrultusunda, çerçevesinde yasal
düzenleme yapmak suretiyle esasen 2017 Anayasa değişikliğinde bozulmuş olan
normlar hiyerarşisi ilkesi tamamen altüst edilmiş oluyor. Şöyle ki: Kavânîn,
Kanuni Esasi, Teşkilatı Esasiye Kanunu, Anayasa sürecinde oluşan yüz elli
yıllık geleneğimizin 2017’de kaldırılmış olması -hukuk devletinde hukuki
yapılanma normlar hiyerarşisine dayandığı ölçüde hukuk devletinden söz
edilebilir- aslında Anayasa’nın 104’üncü maddesinin on yedinci fıkrasının son
cümlesiyle teyit edilmiş oluyor: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda
kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hâle gelir.” Bu
durum, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Anayasa'ya uygun olması varsayımında
geçerlidir. Yani her Cumhurbaşkanlığı kararnamesi karşısında Meclis yasa
çıkarabilir ve o konuda yasayla düzenleme yaptığı an Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi ortadan kalkar. Bu madde bile, bu cümle bile normlar hiyerarşisinin
altüst edildiğini gösteriyor. Ama bu önümüzdeki 34 no.lu Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi Anayasa dışı bir kararnamedir, Anayasa'ya aykırıdır. Bu bakımdan,
Anayasa Mahkemesinin kararını beklemek gerekir; Anayasa Mahkemesi karar
vermeden, Anayasa’ya uygunluğu tartışmalı olan bir konuda, Meclis yasama
yetkisini o kararname çerçevesinde kullanamaz. Bu itibarla, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 1 Temmuz 2019 günü verilen İç Tüzük Değişikliği
Teklifi’ne göre, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini izleme ve inceleme
komisyonunun kurulması konusu hâlen Anayasa Komisyonuna gelmemiş bulunuyor.
Şimdi,
ben, 1’inci ve 3’üncü sıradaki partilere sesleniyorum. Onlar ki
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tavizsiz bir biçimde savunmaktalar. Esasen
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini izleme ve inceleme komisyonu Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemini savunanlar açısından önemlidir çünkü, eğer gerçekten yaşatmak
istiyorlarsa, o zaman bu kararnamelerin anayasal çerçevesini ve yasayla
ilişkisini incelememiz gerekiyor, izlememiz gerekiyor, Anayasa’ya aykırı
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi karşısında burada yasama faaliyetinde bulunmamız
gerekiyor, aksi hâlde Anayasa’nın 7’nci maddesi “Yasama yetkisi devredilemez.”
ilkesini biz ihlal ediyoruz demektir. Anayasa’nın 6’ncı maddesindeki “Hiçbir
kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
şeklindeki amir hüküm ihlal edilmiş oluyor.
O
bakımdan, biz, her ne kadar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sadece söylemde
var olduğunu, esasen böyle bir sistemin olmadığını, gerçeği yansıtmadığını ve
Türkiye için de sürdürülebilir olmadığını savunuyor olmakla birlikte, hukuka
saygımız çerçevesinde Anayasa’nın yürürlükteki hükümlerine uyma yükümlülüğü
Anayasa madde 11 gereği hepimize düştüğüne göre, biz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine karşı olduğumuz hâlde bunu savunuyoruz yani Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin anayasal çerçevede yer alması gerektiğini savunuyoruz ama tabii
ki hukuk etiği adına, Anayasa etiği adına, esasen Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini savunanların 2017’de oylanmış olan Anayasa değişikliği çerçevesinde
bir uygulamayı savunmaları gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, sözlerinizi bağlayın lütfen Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bunu
savunmaları, onlar için aynı zamanda bir tutarlılık sorunudur ama tabii ki
tutarlılık yanında bir içtenlik sorunudur ve bir de dürüstlük sorunudur.
Dolayısıyla 1’inci sıradaki partiyi ve 3’üncü sıradaki partiyi bu anayasa
ahlakına ve Anayasa’nın üstün hükümlerine uymaya davet ederek hepinizi saygıyla
selamlar, bu maddenin metinden çıkarılmasını takdirlerinize sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kaboğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
11’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
60’a
göre söz talepleri var, onları da yeri geldikçe karşılayacağım.
Sayın
Akçay, siz sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
evvel kürsüde konuşma yapan sayın konuşmacı işte “1’inci sıradaki parti”
“3’üncü sıradaki parti” vesaire pek de… Kendisinin üslubudur.
BAŞKAN
– 4 demesi lazımdı.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi samimiyet, tutarlılık,
ilkelilik bakımından zaten tartışma götürmez. Bunu en yüksek düzeyde, en
kararlı bir şekilde hem Sayın Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi hem
de Milliyetçi Hareket Partisi olarak -başta Sayın Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeli olmak üzere- bizler defaatle ifade ettik ve sistem tartışmaları bizim
bakımımızdan da bitmiştir, buna gerek de yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Şimdi bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve
kurallarıyla işlemesi evresindeyiz ve baş ilkesi olan “Yönetimde istikrar,
temsilde adalet, güçlü hükûmet ve güçlü Meclis” ilkesi de hayata geçirilmiştir.
Bundan sonra yapılacak işler de… Daha evvel de çeşitli vesilelerle ifade
ettiğimiz gibi, İç Tüzük’le ilgili bazı düzenlemeler yapılabilir.
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin nasıl çıkacağı zaten Anayasa’mızda gayet
açık, net bir şekilde düzenlenmiştir ve bu, Türkiye'nin istikrarına,
demokrasisine katkı veren bir durumdur.
Şu
anda Meclisimiz aleyhine bile o kadar çok gereksiz, kara propaganda, haksız
propaganda yapılıyor ki şu Meclisimiz, 24 Haziran 2018 seçimleriyle temsilde
adaleti en yüksek düzeyde gerçekleştirmiş, 9 siyasi partinin, 5 parti grubunun
yer aldığı bir Meclistir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bağlayalım lütfen Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Meclisimiz güçlüdür, fonksiyoneldir ve görevini de
yapmaktadır.
Dediğim
gibi, önümüzdeki süreçte belki İç Tüzük’te yapacağımız birtakım tadilat
çalışmalarıyla sistemin bütün kural ve kurumlarıyla yerleşmesi için
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Kaboğlu…
46.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Gerçi
Akçay düzeltti ama özür diliyorum Meclis üyelerinden. Adalet ve Kalkınma
Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisini kastetmiştim, 1’inci ve 4’üncü parti
demem gerekiyordu.
Anayasa
madde 140 açık “Kanunla düzenlenir.” diyor. Anayasa madde 104, fıkra on yedi
açık “Kanunla düzenlenmesi öngörülen alanlarda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılamaz.” diyor. Dolayısıyla şimdi iki husus var, birincisi Sayın Akçay’ın
değindiği sistemin sürdürülebilir özelliği ama biri de teknik konu. Ben teknik
konuya değinmiştim. Anayasa’nın açıkça öngördüğü… Ve bu 2017 Anayasa
değişikliğiyle oylandı, Anayasa madde 104 en uzun madde olarak yazıldı, madde
104 on yedi fıkra şeklinde ayrıntılı olarak yazıldı ve orada Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi anayasal olarak çerçevelendi. Yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.
5,
6, 7 kategori kararname var ama en az o kadar da anayasal sınırı var. Dolayısıyla
Cumhurbaşkanına tanınmış bir yetki ama keyfî yetki değil, Anayasa tarafından
çerçevelenmiş bir yetkidir. Bu konu da budur, ben bu teknik yönüne dikkat
çektim yoksa tabii ki sistemin işlemediğini ve esasen Külliye’de veya sarayda
bir tür paralel hükûmetin inşa edilmek üzere olduğunu görmekteyiz, bu da
sistemin sürdürülemez özelliğidir. Bu ayrı bir tartışma ama ben özellikle bu
teknik konuya dikkat çekmek istedim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kaboğlu.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
Sayın
Akçay, buyurun.
47.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Şimdi, sistemin işlemediği vesaire bunlar boş laflardır yani
artık bunları kabul etmek mümkün değil, sistem işlemektedir. Ayrıca, atıfta
bulunduğu 104’üncü madde ve diğer hususlar, Cumhurbaşkanının yetkileri, kanuni
düzenleme gerektiren hususlarda kararname düzenlenemeyeceği hususlar bizim de
belki yüzlerce defa üzerine vurgu yaptığımız hususlar yani bunda ayrı
düşünülecek bir husus bulunmamaktadır. Sistem gayet sürdürülebilir ve
iddialarımız arasındadır.
Zaman
zaman Sayın Kaboğlu “Ya, hiçbir Anayasa kitabında yazmıyor böyle bir sistem.”
diyor. Evet, yazmıyor ama bundan sonra bu sistem Anayasa kitaplarında yazacak
arkadaşlar. Bundan sonra bu sistemler yazılacak ve başka ülkeler de bu modeli
örnek alacaklardır; bu da bizim iddiamızdır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Kaboğlu, buyurun.
48.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, hiçbir
zaman anayasal dayanağı olmayan bir sözü söylemeyeceğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben
bütün vekiller gibi burada ant içtim hukukun üstünlüğüne Anayasa madde 81
çerçevesinde. Hiçbir zaman boş laf etmem, anayasal dayanağı olmayan bir söz
söylemem ve biraz önce gerek kürsüde yaptığım konuşma gerekse buradan yaptığım
konuşma hep anayasal dayanağı olan konuşmalardır, bunlar açık hükümlerdir, bu
benim tarzım değildir. Bunu tavzih etmek için söz aldım.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sürdürülemez olduğu nerede yazıyor Anayasa’da? Sürdürülebilir,
siyaseten de…
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Zengin.
49.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, AK PARTİ olarak her
işi anayasal sınırlar içerisinde yaptıklarına ve hukuksuz bir durumun söz
konusu olmadığına ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, tabii, asıl işimizi biraz aksatıyoruz, o
yüzden konuşurken imtina ediyorum ama söyleme ihtiyacı duyuyoruz. Çok doğal
olarak, biz AK PARTİ olarak, her yaptığımız işte anayasal sınır içerisinde
kalarak bunu yapıyoruz. Bu manada bence tekrar bir üstünden geçmemizde fayda
var. Yani yaptığımız işlerin bir kısmını Meclis olarak yapıyoruz, bir kısmını
da yürütme kendi görevi olarak yapıyor ve bunların her biri de anayasal
zeminden kaynaklanarak yapılıyor. Hukuksuz bir durum olmadığının tekrar altını çizme
ihtiyacı duyduk.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
60’a
göre söz talepleri var, şimdi onları karşılayacağım.
Sayın
Güneş...
50.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, PKK ve onun uzantısı
PYD terör örgütüne karşı yapılan Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit düşenlere
Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış Pınarı Harekâtı’nın yedinci gününe
ulaşmış bulunmaktayız. Bu uğurda şehit olan kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan
rahmet, gazilerimize acil şifalar dilerim. Allah ordumuza güç ve kuvvet versin,
her türlü beladan korusun.
Barış
Pınarı Harekâtı, emperyalistlerin dediği gibi, Kürt kardeşlerimize karşı
yapılan bir hareket değildir. Kürtler bizim bin yıllık kardeşimizdir. Filistin fatihi Selahaddin Eyyubi’nin
torunları bize emanettir. Bu kardeşlerimizle bu topraklarda acı günlerimizde de
güzel günlerimizde de beraber olduk, Çanakkale’de, Kutülamare’de vatan
müdafaası için omuz omuza verdik, kız alıp kız vermişizdir, etle tırnak gibi
olmuşuzdur.
Barış
Pınarı Harekâtı, bebek katili, Marksist-Leninist, din düşmanı, PKK ve onun
uzantısı olan PYD terör örgütüne karşı yapılmaktadır. Bunlara karşı mücadelemiz
sonuna kadar sürecektir. Türkiye'nin bağımsızlığından, birliğinden
bütünlüğünden ödün vermeyeceğiz. Çıktığımız bu kutlu yolda Allah ordumuzun,
milletimizin ve devletimizin yâr ve yardımcısı olsun diyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba...
Sayın
Eronat, buyurun.
51.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, bir Kürt olarak
en büyük zulmü PKK’dan gördüğüne ilişkin açıklaması
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce HDP adına
konuşan ve Adana Milletvekili olan sayın hatip, Kürtlerin sürekli olarak zulüm
altında olduğunu söyledi. Birincisi, ben bir Kürt olarak kendilerinin benim
adıma konuşamayacağını söylemek isterim.
MENSUR
IŞIK (Muş) - Biz seni zaten Kürt kabul etmiyoruz.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – İkincisi, yine bir Kürt olarak en büyük zulmü PKK’dan görmüşüm ama bir gün olsun PKK’nın
Kürtlere yaptığı zulüm konuşulmamıştır, en önemli örneklerinden biri de HDP
önünde oturan annelerdir. Evlatlarını nerede kaybettilerse orada arıyorlar.
Saygılarımla.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Tanal…
52.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı
sisteminin çöktüğüne, sürdürülemediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı sistemi, Türkiye’de kamuoyu referandumuna
sunulurken şunlar deniliyordu: “Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemi geçerse
Türkiye’de ayrımcılık bitecek, yolsuzluk bitecek, fişlemeler yapılmayacak.
Ekonomi uçacak. Adaletsizlik bitecek, hukuksuzluk bitecek. Terör bitecek,
işsizlik bitecek. Enflasyon düşecek, döviz düşecek, zam olmayacak. Basın
özgürlüğü tam gerçekleşecek. İstihdam yaratılacak. Her şey güllük gülistanlık
olacak. Kayırmacılık bitecek, şatafat bitecek, israf bitecek.” Evet,
Cumhurbaşkanlığı sistemi artık çökmüştür, sürdürülemiyor. Anayasa kitaplarında
şu yazacak: “Cumhurbaşkanlığı sistemi uygulanamaz, uygulanması imkânsızdır,
sürdürülemez.” Bu şekilde geçiyor Anayasa kitaplarında. “Başka şekilde
geçecek…” Nasıl geçecek? Övünerek mi geçecek? Yani işsizler mi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Karahocagil…
53.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, dünya
devletlerinin kendi insanlarının yaşamını fakir devletleri sömürerek elde
ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Dünya
devletleri dediğimiz, büyük devlet dediğimiz devletler, ne yazık ki bugüne
kadar hep kendi milletlerinin, kendi insanlarının yaşamlarını diğer fakir
devletleri sömürerek elde ettiler fakat Müslümanlara “cani” dediler,
Müslümanlara “terörist” dediler.
Şimdi
ben onlara soruyorum: 17 milyon insanın öldüğü Birinci Dünya Savaşı’nı kimler
çıkardı? Bundan 4 misli daha fazla, 65 milyon insanın öldüğü İkinci Dünya
Savaşı’nı kimler çıkardı, kimler birbirini öldürdü? Hiroşima’ya, Nagazaki’ye
bomba atarak 100 bine yakın insanın ölümüne kimler neden oldu? Avustralya’da 20
milyon Aborjin’i kim katletti? Kuzey ve Güney Amerika’da 150 milyon
Kızılderili’yi kimler imha etti çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
Birleşime
on dakika ara veriyorum .
Kapanma Saati: 18.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL
(Kütahya)
---0---
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
105
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
105) (Devam)
BAŞKAN
– Komisyon yerinde.
12’nci
madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle değiştirilmekte olan 2802 sayılı Kanun’a
eklenen ek madde içerisinde yer alan “Türkiye Adalet Akademisine öğretim
elemanı olarak atanan veya görevlendirilen hâkim.” ibaresinin “Türkiye Adalet
Akademisine öğretim elemanı olarak atanan yahut görevlendirilen hâkim.” ibaresi
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş
Kayseri Adana Konya
Hayrettin
Nuhoğlu Feridun
Bahşi Ayhan
Erel
İstanbul Antalya Aksaray
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYHAN
EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
yargı reformu paketinin 12’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi partim İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Adalet Akademisinin ders ücretlerini bu madde düzenlemektedir. Bu madde ders
ücretlerini düzenlerken bugün, atanamayan 700 bin öğretmen de hemen, bir
çırpıda aklımıza gelmektedir. Millî Eğitim Bakanlığında öğretmen açığını
gidermek adına yaklaşık 100 bin ücretli öğretmenle bu eksiklik giderilmeye
çalışılırken maalesef 700 bin öğretmenimiz de bir yandan atama beklemektedir.
Madem öğretmen açığımız var, atama bekleyen 700 bin öğretmenimiz var, eğitimde
uluslararası alanda rekabet etme iddiamız var; o hâlde, açığı neden ücretli
öğretmenlerle gidermeye çalışıyoruz? Bakanlığın ilk etapta, en azından,
ümitleri, hayalleri, düşleri sönmek üzere olan, artık gelecekten ümidini kesmiş
bulunan gençlerimizin bir kısmının ümitlerine kavuşması, hayallerine, sevdalarına
erişmesi adına 100 bin öğretmen atamasının yapılmasını, atama bekleyen
öğretmenler adına ilgili makam ve mevkilerden rica etmekteyiz.
Yine,
ücretli öğretmenlerden de İsmet Yılmaz Bey’in vaadi doğrultusunda 5 bin
öğretmen alınacağı söylenmişti, bir kısım atama yapıldı, diğer bir kısım
öğretmen de atama beklemektedir.
Sayın
Başkanım, hazır fırsat varken bir de seçim bölgem Aksaray’la ilgili bir sorunu
gündeme getirmek istiyorum. Geçen yıl bütçe görüşmelerinde Çevre ve Şehircilik
Bakanına bildirdiğim hâlde, bir yıla yaklaşan zaman diliminde, çözüm bekleyen
sorun maalesef çözülmemiştir. Aksaray kanalizasyon şebekesinin sona erdiği
noktada maalesef arıtma tesisi bulunmamakta ve kanalizasyondan gelen maddeler
doğrudan doğruya, arıtma tesisi olmaksızın oradaki bir ufak dereye
karışmaktadır. Burası, Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesine yaklaşık 1
kilometre uzaklıktadır. Yine, bu küçük derenin geçtiği yerde Hırkatol,
İsmailağatolu, Kazıcıktol, Yenimahalle, Yeşilova yerleşim birimleri vardır. Bu
ırmağın geçtiği yerde, kanalizasyonun sahaya bırakıldığı yerde maalesef kokudan
durulmamaktadır, hastalarımız bu kokudan rahatsız olmaktadır. Bu çevrede
yaşayan insanlar, bu ırmağın bölgesinde bulunan yerleşim merkezlerinde yaşayan
insanlarımız 21’inci yüzyılda hak etmedikleri bir şekilde hayatlarını idame
ettirmek zorundadırlar. Oysa Anayasa’nın ilgili maddesi insanlarımızın sağlıklı
bir çevrede yaşamasını öngörmektedir. Bu kanalizasyonun karıştığı su yer altı
sularına karışmakta, yer altından tulumbalarla kullanma suyu çekildiğinde bu su
maalesef o suyu kullanılmaz hâle getirmektedir. Yine, hayvanlar buradan
sulanmakta ve yine tarla ve bahçeler bunlarla sulanmaktadır. Ben buradan bir
kez daha hem Aksaray’daki hastaların bu pis kokudan kurtulması hem de ırmağın
etrafında yaşayan insanlarımızın daha insanca bir çevrede yaşaması adına
ilgilileri göreve davet etmekteyim.
Türkiye’de
yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tartışmaya açıldığı süreçte yargı
reform paketi çalışmalarına başlamış bulunmaktayız. Özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş
demokrasinin temeli hukuk devleti ilkesidir. Hukuk devletinden söz edebilmek
için de herkesin sorumlu olduğu bir hukuk düzeni olmalı ve herkes bu hukuk
düzenine uymalıdır. Bağımsız bir yargı bu denetimi hiçbir tesir altında
kalmadan yapabilen yargıdır. Hukuk devletinin temel gereklerinden biri de
kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığı yargı bağımsızlığının da temelidir.
Yargı bağımsızlığı insan hakları ve özgürlüklerin de güvencesidir. Bugün,
Türkiye’de yargı bağımsızlığından söz edebilmek için çok iyi niyetli olmak
gerekmektedir. Özellikle son yıllarda siyaset için bir araç hâline dönüşen
yargı, Türk milletinin vicdanında her geçen gün güven kaybı yaşamakta ve artık
Türk milleti maalesef yargıya ve yargıçlara güvenemez hâle gelmiştir. Bakın, üzerinde
görüş beyan ettiğimiz konu yargıda reform paketi. Nedir reform? Düzeltme demek.
Demek ki yanlış giden bir şeyler var ki düzeltme ihtiyacını hissediyoruz. Şimdi
görmeniz gereken gerçek şu: Yargı siyasallaşmıştır…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Erel.
AYHAN
EREL (Devamla) - …yargının siyasallaşması Türk yargısının bağımsızlığını
zedelemiştir. Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine bu şekliyle getirmemiz
mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, siyasi iktidarın emrinde yargı olamaz. Siyasetin etkisi
altında karar veren yargıcın mahkemesinden adalet çıkmaz. Yargıda reform paketi
gibi iddialı başlık taşıyan girişimi değersizleştirmek amacında değilim. Oysa
günümüzde kanunlarımızda çok büyük problem bulunmamaktadır. Esas problem bu
kanunları uygulayanların kafasında ve zihniyetindedir diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Erel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu’na eklenen ek madde 2’nin birinci fıkrasındaki “aşan” ibaresinin,
“geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Zeynel
Emre
İstanbul
Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Aydın
Özer Süleyman
Bülbül
Antalya Antalya Aydın
Sibel
Özdemir Ünal
Demirtaş
İstanbul
Zonguldak
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de kanun teklifinin 12’nci maddesi üzerine
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üçüncü
Yargı Reformu Strateji Belgesi temelinde hazırlanarak Meclis gündemimize gelen
bu yasa teklifi birçok hatibin belirttiği gibi, farklı alanlarda düzenleme
yapan malum bir torba yasaya dönüştü ve bu yargı paketiyle özellikle adalet
sistemindeki mağduriyetlerin çözüleceğine dair çok büyük bir beklenti oluştu.
Ancak baktığımız zaman, getirilen bu 1’inci torba yasayla tam anlamıyla
beklentiler karşılanmadığı gibi kısmi ve geçici çözümler getirildiğini
görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, benim üzerinde söz almış olduğum 12’nci madde hâkim, savcı
adaylarına, gerekirse noterlere, avukatlara eğitim planları hazırlamak ve
uygulamak gibi çok önemli bir görevi olan Türkiye Adalet Akademisinde görev
yapacak olan öğretim üyelerinin ve öğretim üyeleri dışındaki hâkim, savcı gibi
dışarıdan uzmanların ders ücreti, ders saati gibi düzenlemeleri yapmaktadır. Az
evvel de tartıştığımız gibi, 34 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle yeniden
kurulan Türkiye Adalet Akademisinin bu kararnamedeki düzenlemelerini aslında
biz bu torba yasayla kanun hâline getiriyoruz.
Aslında,
yine bu iktidar döneminde Avrupa Birliği hukukuna uyum süreciyle 2003 yılında
kanunla kurulan Türkiye Adalet Akademisi, maalesef yine bu iktidar döneminde
bir cemaat yapılanmasının hâkim olduğu ve adalet sistemimiz içinde tahribata
uğrayan önemli kurumların başında gelmiştir ve 15 Temmuz sonrasında kurum
2018’de bir KHK’yle kapatıldı. Oysa bu kurumun tekrar kanunla kurulması
gerekirken bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle -az evvel Değerli Hocamız Sayın
Kaboğlu’nun gerekçelerini Anayasa bağlamında anlattığı gibi- Anayasa’mıza
aykırı olarak kuruldu ve bu konuda son kararı verecek Anayasa Mahkemesidir.
Değerli
milletvekilleri, bu pakette Türkiye Adalet Akademisiyle ilgili birkaç önemli
düzenleme oldu. Şimdi, bunlardan bir tanesi, özellikle 10’uncu maddede Mülakat
Kurulunun yapısı genişletilerek Adalet Akademisi Danışma Kurulundan bir üyenin
Mülakat Kurulunda yer alması düzenlendi ve teklif sahipleri, bu düzenlemeyi
gerçekten paketin en olumlu ve Mülakat Kurulunu objektif bir düzeye
dönüştürecek bir düzenleme olarak anlattılar.
Şimdi,
Adalet Akademisinin Danışma Kurulundan bahsetmek istiyorum. Bu Danışma Kuruluna
baktığımız zaman, evet, son yapılan Anayasa değişikliğiyle, aynı zamanda bir
siyasal partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından atanan Adalet
Bakanının belirlediği bakan yardımcısının başkanlığında toplanacak ve yine
Bakanın belirlediği 3 üye ve yine partili Cumhurbaşkanının ağırlıklı olarak
atama yaptığı HSK tarafından belirlenen üyeler ve yine Cumhurbaşkanının atadığı
YÖK’ten gelen üyelerden oluşuyor. Şimdi, bu Danışma Kurulundan bir üyenin
Mülakat Kurulunda yer alması, gerçekten yürütmenin, siyasi iradenin etkisinden
bağımsız, objektif bir Mülakat Kurulu oluşturacağına inanıyor musunuz? Yani
yapılan bu düzenlemeyle mülakat uygulamasına olan güven gerçekten sağlanacak
mı? Ben şahsen bu düzenlemenin gerçekçi olduğunu düşünmüyorum.
Değerli
milletvekilleri, Komisyonda da dile getirmiştim, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyesi olarak bu paketi ve reform paketini Avrupa Birliği perspektifinden de
değerlendirmek istiyorum. İlki 2009, ikincisi de 2015 yılında yayınlanan Yargı
Reformu Strateji Belgelerinin ortaya çıkışı, resmî aday üyesi olduğumuz Avrupa
Birliği müktesebatı ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere uyuma
dayanmaktadır; yargı, temel haklar, adalet ve özgürlükler alanlarında
uyumlaştırma düzenlemelerini amaçlamaktadır. Oysa baktığımız zaman Avrupa
Birliği ilerleme raporlarında özellikle son on yılda en fazla geriye gidişin
yaşandığı alanlar yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, adil yargılanma,
adalete olan güven ve temel insan hakları olduğu kaydedilmektedir. Biz ne
yaptık? Biz bu raporları çöpe atarken öz eleştiri yerine “ey” diye diplomasi
dışı cevaplar neticesinde geldiğimiz aşamada, değerli milletvekilleri, yargıda
yeni bir reform belgesine ihtiyaç duyduk ve gerek bu paketin gerekçesinde gerek
reform strateji belgelerinde biz bütün bu geriye gidişleri kabul ettik ve yine
bu iktidarın hazırlamış olduğu geçmiş reform strateji paketlerindeki
kazanımlarımızı da kaybettik ama eksiklikler hâlâ devam ediyor. İşte son,
Üçüncü Yargı Reform Strateji Belgesi’nden sonra Avrupa Birliğinin değerlendirme
raporlarındaki bazı tespitleri sizinle paylaşmak istiyorum. Özellikle üzerinde
konuştuğumuz Adalet Akademisiyle ilgili olarak bakın İlerleme Raporu’nda şu
tespiti yapıyor: Akademinin oluşumunun idari ve mali özerkliğinin özellikle
yürütme erkinden bağımsızlığının güvence altına alınması. Size az evvel bu
akademinin Danışma Kurulunun yapısından bahsettim ve kapasitesini daha da etkin
kullanması gerektiğini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özdemir, tamamlayın.
SİBEL
ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ama bunun dışında bakın İlerleme Raporu’nda daha önemlisi,
yürütmenin başı olarak bir siyasi partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanının
HSK gibi üst düzey yargı kurullarının atamalarında belirleyici ya da yetkili
olmasının yargının yürütme erkinden bağımsızlığı konusunda ciddi endişeler
yarattığı, bunun yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığını zedelediği ve
ortadan kaldırdığıdır. Diğer bir konu: Hâkim ve savcılarının atama ve
terfilerinde nesnel, liyakate dayalı, yeknesak kriterlerin bulunmamasıyla ilgili
önemli uyarılarda bulunuyor. Yine, tutuklama kararlarının, AİHM içtihatları ve
AYM kararlarının alt derece mahkemeleri tarafından uyulmadığı. Yine, en
önemlisi -kanunda da var tutuklamayla ilgili süreler- tutuklama, adli ve idari
tedbirlerle delile dayalı, şeffaf usullerle AİHM’in ve Venedik Komisyonunun
adil yargılama kriterlerine uyulmadığı gibi çok ciddi düzenlemeler ve
uyarılarda bulunmaktadır. İşte, ulusal düzeyde şahit olduğumuz ve uluslararası
düzeyde raporlara yansıyan adalet sistemimizin sorunlarının temelini oluşturan
bu nedenler…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL
ÖZDEMİR (Devamla) – İzninizle Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun, pek yapmıyorum ama.
SİBEL
ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim izniniz için.
Evet,
değerli milletvekilleri, bakın rapordan çok önemli tespitleri Genel Kurulun
gündemine getirdim. Ulusal düzeyde şahit olduğumuz bütün bu sorunlar ve
uluslararası düzeyde de bütün tarafı olduğumuz uluslararası raporlara yansıyan
ve adalet sistemimizin sorunlarının temelini oluşturan bütün bu nedenler ortada
duruyorken bu torba yasayla beklenilen iyileştirmeleri maalesef yapamayacağız;
biz bu endişeleri taşıyoruz ve bunları da Genel Kurulun gündemine getiriyoruz.
Bunlarla ilgili çok önemli düzenlemelerimiz var, kanun tekliflerimiz ve
önerilerimiz var, bunların bir an evvel gündeme alınmasını söylüyoruz.
Değerli milletvekilleri, işte, sonuç olarak, yürütmenin
başının bir siyasal partinin genel başkanı olduğu yeni hükûmet sistemiyle
ortaya çıkan, yürütmenin yargı üzerindeki etkisini ortadan kaldırmadan, yargı
üst kurullarının oluşumunu yürütmenin etkisinden kurtarmadan ve kuvvetler
ayrılığını gerçek anlamda tesis etmeden ve bütün bunları düzenleyen ciddi bir
anayasal düzenleme yapmadan maalesef bugün burada konuştuğumuz paketler
gerçekten beklenen sonuçları doğurmayacaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, özellikle teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde, 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3
önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salihe
Aydeniz Ayşe
Acar Başaran Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Batman
Siirt
Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu Erdal
Aydemir
Bitlis
İstanbul Bingöl
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş
Kayseri
Adana
Konya
Hayrettin
Nuhoğlu İbrahim
Halil Oral Zeki
Hakan Sıdalı
İstanbul
Ankara
Mersin
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşma
Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’a aittir.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben 105 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi, bu madde Komisyon sürecinde de çok tartışıldı.
13’üncü maddede, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesine “Haber verme
sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç
oluşturmaz.” diye bir cümle eklenmiş. Çok güzel eklenmiş. Ama maalesef bu
kanuna bir cümle eklenmesiyle Türkiye’de ifade özgürlüğünün önü açılmış
olmuyor. Türkiye’de maalesef bu “çok geniş” olarak yorumlanan, neredeyse
toplumun büyük bir çoğunluğunun artık terörist olarak kabul edildiği, neredeyse
insanların barıştan söz ederken bile “propaganda” tanımlamasıyla hedef
gösterildiği bir süreçte bir maddeye böyle bir cümlenin eklenmesi hiçbirimizin
derdine deva olmaz. Biz bugün burada konuşmalar yaparken arkadaşlarımız
-özellikle AKP-MHP ittifakının dış siyasete ilişkin yaptıkları eleştiriler-
yine aynı cümlelerle, “Bu Meclis çatısı altında terör örgütü propagandası
yapılıyor.” cümleleriyle açıklama getirdi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bizler yani toplumun belli bir kesimi iktidardan farklı
düşünebiliriz; iktidarın siyasetini benimsemeyebiliriz; iktidarın diliyle,
cümleleriyle, bize koyduğu çerçeveyle konuşmak zorunda değiliz. Kendileri
“harekât” der; biz “işgal” deriz, biz “savaş” deriz, ki biz bunları derken de
bir cümle kurarız, yani barış propagandasını, barış siyasetini savunuruz.
Şimdi,
maalesef ki Türkiye dünyaya bir örnek oldu değerli arkadaşlar. Dünyanın hiçbir
ülkesinde -bakın, ben daha önce de söylemiştim burada- barış propagandası suç
sayılmaz. Aksine, Türkiye’nin de imza koymuş olduğu Birleşmiş Milletler Medeni
ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 20’nci maddesi çok açık bir
biçimde der ki: “Her türlü savaş propagandası yasalarla yasaklanır.” 2’nci
maddesinde “Ulusal, ırksal ya da dinsel nefretin ayrımcılık, düşmanlık ya da
şiddete kışkırtma şeklini alacak biçimde savunulması yasalarla yasaklanır.”
der. Bu sözleşmeye Türkiye de 23 Aralık 2013 tarihinde imza koymuş. Yani, imza
koyduğumuz uluslararası anlaşmalar… Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrası:
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”
En son cümlesinde de “Bir uyuşmazlık olması durumunda uluslararası sözleşme
esas alınır.” der arkadaşlar. Yani bu imza koyduğumuz Birleşmiş Milletler
Uluslararası Sözleşmesi’ne göre aslında iktidarın ya da belli bir kesimin
yaptığı şey suç; savaş propagandası yapılıyor. Açık, aleni, televizyonlarda, yirmi
dört saat canlı yayında şehirlerin bombalandığı gösterilerek, basın mensupları
tarafından, iktidarların sözcüleri tarafından, milletvekilleri tarafından günün
yirmi dört saati savaş propagandası yapılıyor ve savaş propagandası,
arkadaşlar, suçtur ama savcılar ne yapıyor? Boş verin savcıları. Ülkede artık
savcılar soruşturma başlatmıyor, Emniyet Genel Müdürlüğü bir açıklama yapıyor,
diyor ki: “Biz harekâtla ilgili olarak bazı söylemlerde bulunanlarla ilgili
soruşturma başlattık.” Ülke polis devleti ya, savcı soruşturma başlatmıyor,
Emniyet Genel Müdürlüğü soruşturma başlatıyor. Peki, bu kişiler ne demişler?
Barışı kutsamışlar. Biz savaş istemiyoruz, biz başka bir ülkenin toprağının
işgalini istemiyoruz. Yaptığınız, üç gün sonra, Türkiye halklarının menfaatine
olacak bir girişim değildir. Bakın, şu anda dünya bu meseleyi konuşuyor ve
“İnsanlığa karşı suç işlendi.” diyor. “Bu atılan adımlar, bunların hepsi, üç
gün sonra bütün fatura, bütün Türkiye toplumuna çıkartılacak.” diyen herkes
gözaltına alınıyor çünkü talimat iktidardan, çünkü iktidar savaş siyasetiyle,
işgal siyasetiyle, kırım siyasetiyle kendini var etmeye çalışıyor. Bu,
Türkiye’nin savaşı mı? Değil. Bu, halkların savaşı mı? Değil. Ama bunun
karşısında ses yükseltene cezaevi kapısı gösteriliyor, gözaltı gösteriliyor. Bu
meseleyle ilgili 500’e yakın kişi gözaltına alınmış ama büyük çoğunluğu da
bizim partimizin mensubu arkadaşlarımız. Bakın, en az, bizim partimizin mensubu
il eş başkanlarımız, ilçe eş başkanlarımız 135 kişi bu süreç içerisinde gözaltına
alınmış. Bunlardan 13’ü tutuklanmış. Ne yapmış bu insanlar? Barış demiş. Ne
demek barış, suç? Nasıl barış demek suç olabiliyor? Nasıl iktidarı eleştirmek
suç olabiliyor? Buraya bu maddeyi koydunuz diye bu uygulama ortadan mı
kalkacak? Kalkmayacak arkadaşlar. Gazeteciler haber yaptıkları için, bu
meseleyle ilgili haber yaptıkları için sabah baskınıyla gözaltına alındılar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın Sayın Başaran.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) – Tabii, ben yandaş basından söz etmiyorum. Peki, yandaş
basının durumu ne? Yandaş basın, Nusaybin’de insanlar can havliyle patlamadan
kaçarken, yaralılarını, ölülerini taşımaya çalışırken “Kim yaptı?” “Kim yaptı?”
sorularını soruyor, cevabını istediği gibi alamıyor, “Ya, ben YPG
dedirtemiyorum.” diyor, demiyorlar YPG’nin yaptığını, ondan sonra o insanlara
saldırıyor “terörist seviciler” diye. Peki, ne yapıyor iktidar? İşte, o
insanları, o 4 kişiyi gözaltına aldı. İşte, kanun, yasa Türkiye'de böyle
uygulanıyor. Orada insanlar bir şey söylemediği için gözaltına alındı. Bırakın
söylemeyi, susmak bile hain damgası yemek demek bu ülkede, susmak bile terörist
olmak demek bu ülkede. “Tarafınızı belli edin.” diyorsunuz. Bizim tarafımız
barıştan, özgürlükten, ortak yaşamdan yana. Sizin işgal, savaş siyasetinize
karşı da sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN
TİN (Denizli) – PKK’ya da “Silahları bırak.” desene.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Çok barıştan yanasınız, çok! Çok barıştan yanasınız! Bayıldım,
bayıldım!
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Başaran.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Zengin.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran’ın 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Başaran konuşmasında aslında gün
içerisinde defaatle konuştuğumuz konuları tekrar daha ağır bir şekilde
dillendirmiş oldu. Çok tabii olarak bir açıklama yapma ihtiyacı hasıl oluyor.
“İşgal siyaseti” “kırım siyaseti”. Bunlar benim bildiğim kadarıyla terörize
kelimelerdir. Bunlar aslında terörün kullandığı, yücelttiği kavramlar. Eğer
barıştan bahsediyorsak bu barış dilini önce burada hâkim kılmak lazım. Burada
özgürlüklerle alakalı… 13’üncü madde önemli bir şey getiriyor ifade
özgürlüğüne. Ya, bir şey ya iyidir ya iyi değildir yani. Eğer iyiyse nedir bu
hararet, nedir bu bağırma çağırma anlamakta zorlanıyor insan. Velhasılıkelam
burada asıl mesele bence kullanılan bu dilin hâlâ aynen bu şekilde devam ediyor
olması ve Meclis Genel Kurulunun terörize ediliyor olması. Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetleri -sadece AK PARTİ’yi kastetmiyorum, hatta gelmiş geçmiş bütün hükûmetleri
kastederek söylüyorum- asla ve kata kendi milletine karşı bir kırım siyaseti
yapmamıştır, yoktur. Evet vardır, yaşadığımız zulümler sıkıntılar vardır ama
bir kırım siyaseti değildir kasıtlı olarak, bir etnisite üzerine bir kırım
siyaseti yapılmamıştır, bir işgal siyaseti yoktur, Osmanlı’da da ecdatta da
yoktu ki bizde olsun, hiçbirimizde yok. O sebeple böyle bir üslup kullanmayı
Genel Kurulu terörize etmek için kullanılan kasti bir üslup olarak telakki
ediyorum ve şiddetle reddediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Kurtulan, buyurun.
55.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, genel olarak eleştirilerimizi sunduğumuzda
AKP, söyleyecek sözü, kendisini savunacak bir sözü olmadığı zaman hemen teröre
sarılır. Şu an -çok ağır bir itham hakikaten- Meclis bunu nasıl kabul eder?
Böyle mi düşünüyor gerçekten Meclis? “Meclisi terörize ediyorsunuz.” demek…
Geçenlerde yine bir grup başkan vekili “Ya burada kalın, ya Kandil’e gidin.”
dedi, ondan öncesi daha başka bir şey söyledi. AKP’nin her gün bu ithamlarına
maruz mu kalacağız? Susalım mı? Yani hakikaten size şunu mu söyleyelim, ne
konuşacağımızı yazın getirin bize, öyle mi konuşalım diyeceğiz, onu mu bize
dayatıyorsunuz?
Sizin
“işgal” demediğiniz, işte “Gidip Kürtleri kurtarıyoruz.” Bilmem şunu yapıyoruz
dediğiniz şeye biz “İşgal”… Orada, ha Kürtlerin menfaatine dediği, Türklerin
menfaatine de değil. Orada Aleviler de yaşıyor, Türkmenler de yaşıyor, Araplar
da yaşıyor. Ortak yaşam…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Oradaki halkların ve inançların birlikte ortak bir yaşam
kurma çalışması, çabasını siz farklı ele alıyorsunuz, biz farklı ele alıyoruz.
Bize göre siz başka bir amaç içerisindesiniz, siz başka bir savunma
içerisindesiniz.
Bu
şekilde ağır konuşmalar gerçekten Meclise de yakışmıyor, Meclisin bunu kabul
etmemesi lazım. Sıkıştığınızda hemen “terör” demeyin, bize güçlü argümanlarla
gelin. Niye oradasınız? Ne yapıyorsunuz? “140 tane köyümüz olacak.” diyor sizin
Bakanınız. Cumhurbaşkanı Birleşmiş Milletlerde böyle sunum yaptı. O köylerdeki
kimleri kovuyorsunuz da kimi götüreceksiniz?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sahiplerini.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – “140 tane köyümüz” denilir mi?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi sahiplerini, sahiplerini.
HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) – Her yere bağırıp duruyorsun.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hadi be!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Siz kendiniz bunu söylüyorsunuz, itiraf ediyorsunuz.
Arkadaşlar “Şu kadar ilçemiz olacak; 1 milyon Suriyeliyi götüreceğiz.”
diyorsunuz. Orası boş bir arazi değil, orada köyler, insanlar var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Onları nereye göndereceksiniz de onların evine
yerleşeceksiniz? Bu işgal. Ya, arkadaşlar, ikide bir bunu söylemeyelim. Çok acı
günler yaşıyoruz, herkes ölüyor orada. Bu ülkenin çocukları toprağa düşüyor,
siz hâlâ şu kavram ile “İşgal midir, savaş mıdır? Savaş şunlarla olur, bilmem
bu bunlarla olur.” Gidin Allah aşkına ya! Çocuk oyuncağı değil, kan dökülüyor,
kan.
ŞAHİN
TİN (Denizli) – PKK bebek katilidir.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Zengin.
56.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, tüm
milletvekillerinin barıştan yana olduğuna inanmak istediğine ve Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, biraz evvel Sayın Başaran’ı dinliyoruz,
konuşmasında kendisi barıştan yana yani bizler barıştan yana değil miyiz ya, bu
nasıl bir ithamdır? Nasıl bir ithamdır yani? Bir defa iyi niyetle yaklaşmak
lazım. Ben şuna inanmak istiyorum ve inanıyorum: Bu Mecliste olan herkes
barıştan yanadır, tercihini buradan yana yapmıştır. Seçilerek gelmeyi, millet
iradesine saygı duymayı kabul ederek buraya gelmiştir. O yüzden cevap yetersizliğinden
falan nasıl bahsedersiniz? Ne münasebet? Yani böyle bir konuşma olmasa böyle
bir cevap olmayacak, bu kadar basit. Kimseye söylemiyoruz biz “onu söyle, bunu
söyleme” ama bunu yaparken kendinizi doğru, değerli, daha ahlaklı, daha
barışçıl… Bizi eğer terörize ederseniz elbette buna cevap vereceğiz, bunun
başka bir karışlığı yok ki.
MENSUR
IŞIK (Muş) – Savaş çığırtkanlığı yapıyorsunuz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Bu sebeple benim kastettiğim şey, burada hangi amaçla
bulunduğumuz belli, özgürlüklere dair yargıda bir kanunla alakalı çalışma
yapıyoruz ve 13’üncü maddede itiraz edilecek tek bir şey de yok açık söylemek
gerekirse. E, hâl böyleyken yani dön dolaş aynı şeyleri sabahtan beri işitmek
zorunda mı bu Genel Kurul? Biraz işimizi devam ettirelim lütfen.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zengin.
Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Meclis
konuşma yeri, tartışma yeri elbette tartışalım ama ben bir şeyi tutanaklara
geçirmek için söz aldım. Biraz önce konuşan Sayın Başaran’ın konuşmasından
sevgili mevkidaşım rahatsız oldu.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Evet.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Şunu söyleyeyim, daha düz söyleyeyim: Sayın Başaran’ın
konuşması ile Sayın Numan Kurtulmuş’un ve Sayın Erdoğan’ın konuşması arasında
ne fark var? Birisi bana çıksın söylesin. Sayın Başaran diyor ki: “Savaş ve
işgal.” AK PARTİ Genel Başkan Vekili diyor ki: “Savaş.” AK PARTİ Genel Başkanı
diyor ki: “Fetih.” Fetih, bir şehir veya ülkeyi savaşarak almaktır. Yani
işgalle aynı şeydir üç aşağı beş yukarı. Bir yerde, demin de ben üç dakikalık
konuşmamda söyledim, bu işin “savaş mı” “terörle mücadele mi” “güvenli bölge
tesisi mi” olduğu noktasında AK PARTİ’nin çıkıp doğru dürüst bir şey söylemesi
lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - Efendim “Suriye’nin toprak bütünlüğü için de oradayız.”
diyen bir ülkenin, Suriye merkezî yönetimiyle görüşmeden oraya fakülte kurması
dünyanın aklıyla dalga geçmektir ve oraya biz Suriye’nin bir çakıl taşını bile
almaya gitmedik. Biz bu tezkereye “Suriye’nin çakıl taşını alalım.” diye evet
demedik. Türkiye’nin meşru, haklı bir terörle mücadelesi vardır. Bu noktada
“Ulusal güvenliğimiz ve sınır güvenliğimiz bakımından ille bu gerekiyorsa hadi
bakalım." dedik. Kaldı ki içeride zaten askerimiz vardı ama en başta,
bugün Meclis açıldığında söyledim, bu işi siyasi polemik konusu yapmak
yanlıştır; bunu yapmayalım diye tekrar hatırlatma gereği duydum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.
57.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin’in “Meclisi terörize ediyorsunuz.” ifadesini
kınadığına ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Zengin
söylediğini tekrar savunuyor, ben bunu kınadığımı söylüyorum. “Meclisi terörize
ediyorsunuz.” denmesi doğru olmamıştır. Eğer bir terörizelikten söz edilecekse
tüm Orta Doğu’ya kadar yayılan politikasıyla kendilerini gözden geçirsinler.
Müsaade ederseniz bunun dışında bir şey söylemek
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Biz, kadınların -belki AKP
Grubundaki kadınlar bunun farkında değil ama- kadın örgütlerinin yıllardan beri
verdikleri mücadele sonucunda, eşit temsiliyete doğru bir mücadelenin
sonucunda, her seçimde kısmen de olsa daha doğrusu, azıcık yükselen bir kadın
oranıyla buraya geliyoruz. Biz HDP olarak gerçekten her bir kadının buraya
gelişini hangi grupta olursa olsun önemseriz. Kendilerinin bakanı bütçe zamanı
buraya geldiğinde o kadar saçmaladı ama biz o kadına sataşmayı doğru görmedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Özlem Zengin bir kadın
olarak söz aldığında, biz kadınlar, HDP kadın grubu “Hedeflemeyiz, doğru
görmeyiz. Bir kadının orada, o mevkide de olması önemlidir.” deriz. Fikirlerine
katılmayız, doğru görmeyiz... Ama bu son savaş başladığından beri sanki biz
burada el kaldırdık, sanki biz bu tezkereyi onayladık, AKP’nin kadınları öne
gelmiş, bize lafı söylüyor, söylüyor. Özlem Hanım artık şunu yaptırmamalı,
AKP’deki kadın arkadaşları, hele hele ben konuşunca Oya Eronat -tekrar dile
getirmek istemiyorum ama- bırakmıyor beni iki cümleyi üst üste kurayım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Doğru söylersen hiç söz etmem.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Ben çocuğunun katili değilim
Oya Eronat. Haddini bileceksin, haddini bileceksin! Tekrar, bak, söylüyorum:
Haddini bileceksin! Bunu daha önce sana söyledim, bak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Size de şunu söyleyeyim: Lütfen bizler konuşurken orada,
AKP Grubundaki kadınların bize sataşmasına müsaade etmeyin, biz etmiyoruz,
doğru görmüyoruz. Bu, bizim haksız olduğumuzdan, onların haklı olduğundan
değil; siyasi etik böyledir. Kadın dayanışması… Her şeye rağmen, tüm savaş
politikalarınıza rağmen biz böyle bir yerde duruyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Zengin, artık tamamlayalım lütfen karşılıklı konuşmaları.
Buyurun,
son kez size de veriyorum.
58.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben birkaç şey söyleyeceğim fakat son söz
olarak Oya Hanım’a da bir söz vermeniz gerektiğine inanıyorum çünkü şahsen bir
ifade var.
BAŞKAN
– Veririm, sorun değil.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Şimdi, şöyle, birkaç şeyi muhakkak ifade etmem lazım: Bir
defa, benim burada kastettiğim şey, Mecliste, Genel Kurulda terör örgütünün
kullandığı kavramlar var.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Nedir bu ya?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Kavramsallaştırıyor, kendi meselesi. Bu kavramsallaştırmayı
herkes biliyor diye düşünüyorum. Benim kastım, bu kavramsallaştırmanın ben
Genel Kurula taşınmasını doğru bulmadığımı söylüyorum. Bunu söylemek de en
tabii hakkımdır. Hangi fikirde olursak olalım, kadın dayanışmasına sonuna kadar
varım, sonuna kadar. Bu Genel Kurulda şu an, buraya geldiğim andan itibaren,
hiçbir kadın arkadaşıma buraya gel, şöyle konuş… Ben zaten arkadaşlarıma asla
bunu söylemem, söyleyemem; onlar bilirler nerede ne yapacaklarını. Böyle bir
tavır asla ve kata olamaz. Ve nihayetinde de burada bir anne, her şeyi kenara
koyun, evladı terör örgütü tarafından öldürülmüş bir anne ve bir milletvekili.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – Ben şunu görüyorum, bu Genel Kurulda oturduğum müddetçe, neden
bilmiyorum, hiç kimseye olmadığı kadar Oya Hanım’a karşı bir şedit tavır
görüyorum. Nedendir? Bunu anlamakta zorlanıyorum. Nedendir? Yani başkaları söz
söylediğinde ses yok, çıt yok; eğer Oya Eronat bir şey söylüyorsa bakıyorum,
tak, enteresan bir muhalefet etme hâli.
Ben
herkes için saygı rica ediyorum, kendim için değil sadece, bütün arkadaşlarım
için; kadın-erkek, zaten baktığımda kadın-erkek diye de ayırmıyorum, herkesi
önce insan olarak görüyorum. Ve nihayetinde de burada birbirimizle alakalı
konuşurken de bir terminolojiyi, bu topluluğa ait, bu milletvekili camiasına,
buraya, bulunduğumuz yere ait daha üst bir terminolojiyi kullanamaz mıyız? İlla
birilerinin söylemlerini buraya taşımak zorunda mıyız ve buna itiraz ettiğimiz
zaman neden bu değersiz bir şey hâline dönüşsün? Lütfen “ya” demeden konuşalım.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
Sayın
Eronat, buyurun.
Sayın
Eronat, yerinizden söz veriyorum.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Adımı söyleyerek sataştı.
BAŞKAN
– Konuşma yok, herhangi bir şey yok; size 60’a göre yerinizden söz veriyorum.
Buyurun.
59.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, kendisinin PKK’nın
öldürdüğü çocukları hatırlattığı için hedef olduğuna ve Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Özlem
Başkanıma cevap vermek istiyorum “Neden Oya Eronat?” diye sordu da. Çünkü Oya
Eronat PKK’nın öldürdüğü çocukları hatırlatıyor. Oya Eronat’ın hedef olması
bunun için çok normal geliyor bana.
Şimdi
“Senin oğlunu ben öldürmedim.” diyor. Benim oğlumu elbette sen öldürmedin ama
benim oğlumu öldüren terör örgütünü hiçbir zaman kınamadın ve desteklediğin
kanaatindeyim. Bu da açık ve net bir şekilde ortadadır. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) 3 Ocak 2008’de 6’sı çocuk, 1’i baba hayatını kaybettiği
zaman ailesinin başına para saçan katil beş gün sonra yakalanınca sizlerden bir
milletvekili “Ben o çocuğa çok acıyorum.” dedi. Acıdığı benim çocuğum veya
diğer çocuklar değildi, katil yakalandığı için acıdığını belirten bir
milletvekiliydi. Bence bundan biraz çekinmelisiniz, utanmalısınız. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Kurtulan, söz talebiniz var mı, yoksa tamam, burada bitiriyor muyuz
konuyu?
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Bitiriyorum Başkan, bir iki cümle kurayım.
BAŞKAN
– Buyurun.
60.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronat’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Eronat, siz de biliyorsunuz ki çocuğunuz o vahim
olayla karşılaştığında, vefat ettiğinde, öldürüldüğünde -camiye belki sizden
önce- bizim arkadaşlar oradaydı, biz oradaydık.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Gelmesin.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Biz gideriz.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Gelmeyin.
BAŞKAN
– Sayın Eronat, bakın, siz konuştunuz, bir durun.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Biz gideriz, şu an yaşamını yitiren askerlerin ailelerine
de gitmek isteriz.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Kurtla kuzuyu avlayıp sonra çobanla ağlayın; yok öyle bir
şey, istemiyorum.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Biz bu savaş dursun isteriz. Bu savaşı ciğerinde en bariz
hisseden bizleriz. El kaldırdınız, gittiniz, evlerinizde yattınız.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Tabii, tabii!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Öyle demeyin Oya Hanım, bak, lütfen, sizden rica ediyorum,
böyle olmaz. Ağzımızı açtığımızda öne geliyorsunuz, sürekli sataşıyorsunuz,
böyle olmaz.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Gerçeği söylüyorum.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – HDP bir kez daha söylüyor: Bir Kürt sorunu vardır, bunu
çözmediğimiz sürece senin gibiler de benim gibiler de çok gelir buraya.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım artık lütfen Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Bunu çözelim. Herkese çağrımız: Senin gibiler de benim
gibiler de çoğalmasın, mağdurlarıyız bu savaşın. Örnekler…
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – “Sen” diye hitap edilmez, “siz” diye hitap edilir.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Allah aşkına, her yerden laf…
BAŞKAN
– Sayın Kurtulan, siz Genel Kurula hitap edin.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Ne kadar birliğinizi sağlıyorsunuz mesele Kürtler olunca.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) – Kürtlerle ne alakası var ya! Bu kadar laf cambazlığı olur mu!
Laf cambazlığı yapıyorsunuz ya!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Özlem Hanım’a da şu hiç yakışmadı…
BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, lütfen…
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) – Olmaz ama ya! Ama nereye getiriyor ya! Bu kadar demagoji olmaz
ki ya!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Bizim milletvekilimiz konuşunca sürekli konuşuyorsunuz.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) – Ama demagoji olmaz bu kadar ya!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Özlem Hanım’a da şunu hiç yakıştıramadım: “Birilerinin
sözlerini alıp buraya gelmek…” “Birileri” dediği kimdir? (AK PARTİ sıralarından
“PKK!” sesleri)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) – PKK.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Ha, PKK’nın sözleri… Her zaman giden, oraya şu an karargâh kuran
sizsiniz, her gün propagandasını burada yapan sizsiniz, iki lafınızdan biri
“PKK” olan sizsiniz; biz değiliz. Dolayısıyla, hemen buranın arkasına
sığınmayın arkadaşlar. Savaşı bitirin, çözüm, çözüm, çözüm.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Savaş değil, terörle mücadele; bunun adını koyalım.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kurtulan.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
105) (Devam)
BAŞKAN
– Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Ankara Milletvekili
İbrahim Halil Oral’a aittir.
Buyurun
Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi
Kanunu’nda değişiklik öneren teklifin 13’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Barış Pınarı Harekâtı’nın Türk milleti ve Türk devleti için, Orta Doğu
coğrafyasının huzuru ve barışı için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türk
ordusunun kılıcı keskin olsun. Harekât sırasında şehit olan kahraman askerlerimize
ve sivillerimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
Özellikle,
hain PKK/PYD-YPG terör örgütünün sivillere saldırılarını bütün dünya görmeli ve
idrak etmelidir. Şu unutulmamalıdır ki: Barış Pınarı Harekâtı kesinlikle,
binyıldır birlikte yaşadığımız Kürt kardeşlerimize yönelik değildir. Bunu
düşünmek bile aymazlıktır. Harekât, terör şebekesi PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG
ve IŞİD’e karşıdır, ihanet sarmalını parçalamak, ezmek içindir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şahsiyetlerini Kandil’e, İmralı’ya, bebek katiline
teslim etmiş odaklara da tavsiyem, bu gerçeği görmeleridir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, toplumumuz uzun zamandır yargıda
bir iyileştirme beklentisi içerisindeydi ancak toplumumuzun beklentisi,
kanunlarda yapılacak 20-30 maddelik değişiklikten çok, zedelenen adalet
duygusunun yeniden tesisidir. Cenab-ı Allah’ın sıfatlarından birisi El-Adl’dir
ve her cuma namazında hutbede dinlediğimiz ayet gibi pek çok ayetle bizlere
adaleti emretmektedir. Türk-İslam geleneği “Devletin dini adalettir.” şiarıyla
bize bir mesaj vermektedir. Hazreti Ömer ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Adalet
mülkün temelidir.” ilkesini bizlere rehber olarak göstermektedir ancak darbeci
Mehmet Dişli’nin kardeşi Şaban Dişli Lahey Büyükelçisi olabilirken, FETÖ’den
tutuklu Rektör Mehmet Pakdemirli’nin kardeşi Bekir Pakdemirli Bakan olabilirken
ve hatta Zaman gazetesinin eski ortağı Fettah Tamince turizm ajansı yöneticisi
olabilirken “Mor Beyin” kumpasından haksız yere ceza alan vatandaşımızın
kardeşi öğretmenlik mülakatında FETÖ’den dolayı eleniyor. Emekli Özel Harekâtçı
bir baba ve annenin suçsuz, günahsız bir şekilde müebbet hapsi alan 19
yaşındaki askerî öğrenci çocukları için feryatları Meclis koridorlarında,
odalarında yankılanıyorken Türkiye’de adaletin selası okunmuş, kefeni
hazırlanmış, namazı da Beştepe Millet Camisi’nde kılınmış demektir. Adaletin
cenaze namazını kimin kıldığını benim söylememe gerek dahi yoktur değerli
milletvekilleri.
Teklifin
13’üncü maddesiyle kanuna eklenecek olan ifade aynen şöyledir: “Haber verme
sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç
oluşturmaz.” Gazi Meclisin çatısı altında yasama faaliyetleri yapıyoruz ve
aramızda pek çok hukukçu milletvekilimiz var, sizlere sormak istiyorum: Zaten
suç olmayan bir hususu suç olmaktan çıkarmaya çalışmanın manası nedir?
İsterseniz ben açıklayayım: Demek ki AK PARTİ iktidarları döneminde bütün yasal
düzenlemelere, uluslararası anlaşmalara ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına rağmen basın mensuplarının ya da vatandaşların fikir beyanları ya
da haber alma, verme özgürlüklerini kullandıklarından dolayı yüzlercesi ceza
almıştır. Bu teklifin 13’üncü maddesi açıkça iktidarın suç itirafıdır, ifade
özgürlüğünün kısıtlandığının ispatıdır.
Kıymetli
milletvekilleri “habercilik” adı altında terör propagandası yapanlar tavizsiz
cezalandırılmalıdır. Hangi ifadenin haber verme amaçlı, hangisinin propaganda
olduğuna karar verecek kişiler hâkimler olacaktır. Peki, zaten Anayasa ve
uluslararası anlaşmalarla sağlanmış bir hakkı bugüne kadar tanımayan bir kısım
seçme hâkim bundan sonra tanıyacak mıdır yoksa HSK “Bize sormadan tahliye
kararı vermeyin.” dayatması yaptığı gibi “Bize sormadan haber verme hakkı
kararı vermeyin.” diyecek midir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, rica ediyorum…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Oral, devam edin.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim.
Burada
adalet duygusu devreye girmelidir. Adalet duygusu da sadece kanunlarla düzenlenemez.
Öncelikle yargı üzerindeki siyasi baskıyı kesmek gerekir.
Sayın
Cumhurbaşkanımız yasama yılı açılışında burada bir cümle kurdu ve Genel Kurul
salonunda gülüşmelere sebep oldu, demişti ki: “Elbette Cumhurbaşkanı
milletvekillerinin yerine geçip kanun çıkarmaya, hâkimlerin yerine geçip hüküm
vermeye kalkacak değildir.” Asıl sorun da zaten buradadır. Adaletin terazisine
elini koyup dengeyi bozan Sayın Cumhurbaşkanımızın ve iktidarın hatalarıdır,
yanlış politikalarıdır.
Değerli
milletvekilleri, Fırat’ın kenarındaki koyun çoktan kapıldı ama adli ilahinin
millet vesilesiyle hesap sorması yakındır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Oral.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesi ile değiştirilen 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu’nun 7'nci maddesinin (2)’inci fıkrasının ilk paragrafı
ve (3)’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve talep
ederiz.
“Terör
örgütünün; cebir ve şiddet içeren eylemlerini övecek ya da bu eylemlere
başvurmayı alenen teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, altı aydan
iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu
ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve
yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları
hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:”
"Terör
örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde,
kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatarak cebir ve
şiddete başvuranlar veya her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı
ya da yaralayıcı maddeler bulunduranlar veya kullananlar 3 yıldan 5 yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.”
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Zeynel
Emre
İstanbul Mersin İstanbul
Aydın
Özer Süleyman
Bülbül Ünal
Demirtaş
Antalya Aydın
Zonguldak
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan konuşacaktır.
Süreniz
beş dakikadır.
Buyurun
Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sevgili Başkanım.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
hamaseti bir kenara bırakmamız lazım bu tip kanunları düzenlerken, bunlar can
alıcı kanunlardır, bunlarda şovenizm vesair gibi duygularla hareket etmemeliyiz.
Bu noktadaki kanuni düzenleme bir hukuk tekniği ve bir hukuk “background”u
gerektiriyor. Bizim bu 7/2’yle “background”umuz Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinden bugüne kadar almış olduğumuz ihlal kararları ölçü alınarak ortaya
koyulabilecek durumda. O zaman, 7/2’yle ilgili bir düzenleme yaparken
-Komisyonda çok sıkça dile getirdik, anlatmaya çalıştık- dedik ki: Bir terör
tarifi yapmamız lazım. Bunu neden söylediğimi tekrar anlatayım: Bu ülke dönem
dönem birbirinin muhaliflerini terörist ilan ettiği bir ülkedir. Sayın
Cumhurbaşkanı, 17-25 Aralıkta süreci kıl payı atlatmıştır. Terör örgütü egemen
olsaydı bu ülkede, Sayın Cumhurbaşkanına da terörist muamelesi yapılacaktı
değil mi? Böyle bir hukuk gerçeğiyle karşı karşıyayız, böyle bir hukuk
zafiyetiyle karşı karşıyayız, böyle bir düzenleme zafiyetiyle karşı karşıyayız.
O zaman, “terör örgütü” ya da “terör örgütüne yardım” tarifini yaparken çok
dikkatlice ve hukukçulara –az önce sevgili meslektaşımın da söylediği gibi-
kulak vererek düzenleme yapmamız gerekiyor. Bir siyasal baskı aracı hâline
getireceğimiz bir maddeyle beraber muhaliflerimizi yok etmek için yola çıkar
isek kim muktedir olursa o muhalifini o maddelerle yok eder hâle gelir. O
zaman, bu maddede ele alınması gereken nedir? Bu maddede ele alınması gereken
cebir ve şiddet ögesidir. Cebir ve şiddet açıkça bu maddede tarif edilmediği
sürece, ağzınızla kuş tutsanız hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü zaten mükerrer
bir düzenleme yapıyorsunuz, anlaşmalarda var olan, Anayasa'mızda var olan -Türk
Ceza Kanunu 301’inci maddesi örnek veriliyor- 301’inci maddesinde var olan
“Eleştiri amacıyla…” diye başlayan kısmı alıyorsunuz. Ne var, 301’de bu var da
ne var, binlerce insan içeride yatıyor, binlerce insan içeride yatıyor. Böyle
bir açılımı bu maddenin altına koyduğunuz andan itibaren; düşünen, tartışan,
yazan; bilim adamı, fikir adamı, ne kadar insan varsa, onun yazdığını,
çizdiğini uygulamacıların elinin altına verip onu aksini ispatlamak
mecburiyetinde bırakır hâle gelirsiniz. Üstelik, bu kadar beceriksiz, bu kadar,
saçımızı keserken kafamızı kesecek kadar beceriksiz bir hukuk ordusu
yarattığınız yerde ve inisiyatifsiz bir hukuk ordusu yarattığınız bir yerde ve
bu tek adam anayasasıyla beraber kendi partidaşlarınızı yargıya
yerleştirdiğiniz yerde siz inanıyor musunuz böyle bir maddeyle beraber düşünce
özgürlüğü sağlayacağınıza, böyle bir maddeyle beraber terör ile düşünce arasına
mesafe koyabileceğinize inanıyor musunuz?
Bu
ülkenin ayıpları var. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı terörist diye yargılandı.
Bu ülkenin yazarları çizerleri terörist diye yargılandı. Bu ülkede AİHM
kararlarıyla Füsun Üstel’inden Ayşe Çelik’ine kadar, Sırrı Süreyya Önder’den
tutun onlarca karar karşımızda bir şey tarif ediyor, diyor ki: “Kardeşim, bu
madde yetmiyor; bu maddeye cebir ve şiddet ögesini eklemek zorundasınız.” Cebri
ve şiddeti alenen övmeyen bir maddeyle beraber nereye gelirseniz gelin cevaz
görmeyecek çünkü bizim ülkemizde ağır baskıcı bir rejim yaşanıyor. Bir kişiyi
bu maddelerle ilgili yargılayacaksanız bir muktedir ağızdan önce onunla ilgili
bir ifade ortaya atılıyor: “Yargılarız ha!” “Tutuklarız ha!” “İçeri atarız ha!”
“Peşini bırakmayız ha!” Ondan sonra bu süreç böyle başlıyor.
Elinizin
altında bu madde olduğu sürece, bu ülkenin bütün bilim adamları, bir şekilde
gelecekteki cezaevinin içini dolduracak insanlardır. Bu maddede terör tarifini
doğru yapmadığımız sürece, bu maddeye cebir ve şiddeti açıkça
yerleştirmediğimiz sürece hiçbir ilerleme kaydetmemiş oluruz. Bunu “reform”
falan diye tarif etmeye kalkmayın lütfen. Az önce örneğini verdim, madde 301’in
altına aynı fıkra yerleştirilmiş vaziyette. Bu ülkede düşünce açıklamasından
dolayı, Türklüğe hakaret ettiğinden dolayı, milletimizi aşağıladığından dolayı,
çok çeşitli vesilelerle 301’inci maddeden yargılanan çok değerli aydınlar ve
münevverler var. Biz bir yasa yapıyor isek bu noktayı aşmakla mükellefiz.
Komisyonda yaptığımız çağrıyı burada da yapıyoruz. Önerdiğimiz, bu maddenin alt
fıkrasının sağlıklı hâle getirilmesi önerisidir. Önerdiğimiz, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde ihlallerden dolayı yaptırıma uğradığımız yerin telafi
edilmesi noktasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Aydoğan, tamamlayalım lütfen.
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) – Önerdiğimiz, bu ülkede düşünen, yazan, çizen insanlar ile teröristleri
birbirinden ayırabilecek en net önermedir. Buna karşı duruşunuzu anlamak mümkün
değil. Yani terör olacak, cebir ve şiddet içermeyecek; nasıl olacak bu? Nasıl
olacak, bunu anlatabilir misiniz? Terörün kendisi, bir şekilde cebir ve
şiddetle içselleştiği zaman anlam kazanan bir şey. Neden buraya bir cebir ve
şiddet ögesini yerleştiremiyoruz, bir terör tarifi yapamıyoruz? Neden acaba?
Acaba gelecekte de bu maddeyi muhaliflerinize karşı kullanacaksınız da ısrarla
mı bu yolu bu şekilde yürümeye çalışıyorsunuz?
Tekrar
ediyorum: Getirdiğimiz önerge çok anlamlıdır. Destek vermenizi arzu ediyorum.
“Reform yaptık.” diyorsanız bu önergeye destek vermeniz gerekir; aksi takdirde,
yaptığınız hiçbir şeydir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Aydoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
13’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 13’üncü madde kabul
edilmiştir.
14’üncü
madde üzerinde, 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır. İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
Aydın İstanbul
Mersin
Zeynel
Emre Ünal
Demirtaş Rafet
Zeybek
İstanbul Zonguldak
Antalya
Aydın
Özer Abdurrahman
Tutdere
Antalya Adıyaman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Salihe
Aydeniz Erol
Katırcıoğlu Oya
Ersoy
Diyarbakır İstanbul İstanbul
Erdal
Aydemir Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
Bingöl Kocaeli Bitlis
BAŞKAN
– Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşma Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutdere’ye ait.
Buyurun
Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
buraya çıkmadan önce, AK PARTİ iktidarı döneminde bu yüce Mecliste kaç tane
yargı paketi konuşulmuş, kaç tane yargı reformu tartışılmış onlara bir baktım.
Epeyce, torba kanun tarzında, torba kanun tekniğinde, temel kanunlarda,
Anayasa’da çok ciddi anlamda, çok büyük değişiklikler yapılmış. Peki, bunca
değişiklik yapılmış olmasına rağmen, ülkemizde adaletin ve hukukun içinde
bulunduğu sorunlar çözülebilmiş mi? Mesela, hâkimlerimizin tarafsızlığı
sağlanabilmiş mi? Savcıların, avukatların, yargı çalışanlarının talepleri
karşılanabilmiş mi? Cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu olarak bulunan binlerce
insanın adalet özlemi, adil yargılanma hakkı, talebi karşılanmış mı? Üzülerek
söyleyeyim ki maalesef karşılanmamıştır. O zaman, şu anda tartışmasını
yaptığımız yargı paketine bakıldığında bu paketin de bu talepleri
karşılamayacağı aşikârdır.
Sayın
milletvekilleri, aslında bizim hukuk sistemimizde baştan bir sorun var. Baştaki
sorun şu: Hukuk fakültelerinde sorun var. Her ne kadar bu pakette, biz, yargı
mesleklerine alınmada birtakım kriterler getiriyor isek de, sınavlar getiriyor
isek de bunun tek başına yeterli olmayacağı açık. Hepinizin bildiği gibi, hukuk
fakülteleri hukuk biliminin eğitiminin verildiği alanlar. Ancak Türkiye’deki
hukuk fakülteleri bu şekilde mi? Bir kısmı böyle ancak bir kısmı için aynı şeyi
söylemek mümkün değil.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde şu anda aktif olarak 67 tane hukuk fakültesi var. Bu 67
hukuk fakültesinden 19 tanesinin dekanı hukukçu değil. Hukukçu dekanların
yönetmediği hukuk fakültelerinden mezun olan, orada eğitim gören çocukların bir
hukuk felsefesiyle, bir hukuk bilgisiyle tam anlamında donanımlı olmalarını
beklemek mümkün mü? Mümkün değil.
Değerli
arkadaşlar, bu 19 tane fakültenin dekanlarının mesleklerinden birkaç tanesini
söyleyeyim size: Veteriner var, kimyacı var, ilahiyatçı var, maliyeci var.
Şimdi, bu meslek gruplarının yönetmiş olduğu, idare ettiği hukuk fakültelerinin
yetiştirdiği hukuk mezunlarının ülkemizdeki adalete katkıları ne kadar
olabilir, bunu düşünmek zorundayız, bunu tartışmak zorundayız. Eğer biz işe
buradan başlamaz isek bin tane torba da getirsek, bin tane torbayı burada
tartışıp götürsek de maalesef ülkemizdeki hukuk sorunlarını çözmeye
yetmeyecektir. Ben, özellikle iktidardaki arkadaşlara şunu açıkça ifade etmek
istiyorum: Sizler hukuk fakültesinin dekanının hukukçu olmamasından hoşnut
musunuz? Mesela, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinin rektörünün ilahiyatçı
olmasından memnun musunuz arkadaşlar? Hiçbirimiz memnun değiliz. Çünkü hukuk
fakültesinde hukuk eğitimini, hukuk bilimini iyi öğretemezsek oradan yetişen
gençlerimizin, hukukçularımızın yarın hâkim olarak, avukat olarak, savcı olarak
uygulamaya çıktıklarında hata yapmaları kesindir. Bunlardan hata yapmamalarını
beklemek mümkün değildir. Onun için, gelin, bir işe bir yerden başlayalım. Bir
kere, şu, her tarafa hukuk fakültesi açma politikasından vazgeçelim.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ iktidarı döneminde, ilçe merkezleri de dâhil, çok yerde
hukuk fakültesi açıldı. Aynen bizim Adıyaman çiğ köfte salonları gibi her
tarafa hukuk fakültesi açtınız. Olmaz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Hukuk
fakültesini her yere açmakla siz ülkenin hukukuna hizmet etmiş olamazsınız.
Onun için, gelin, bu hukuk dekanları olmayan, hukuk hocaları olmayan
fakülteleri bir kere kapatalım, yeteri kadar hoca yetiştirelim ve ondan sonra
kaliteli hukukçular yetişsin ve uygulamada sorunlar olmasın.
Değerli
arkadaşlar, aslında bizim mevzuatlarımızda çok güzel düzenlemeler var ancak
ülkemizdeki mesele uygulama meselesi, zihniyet meselesi. Bakınız, Türkiye,
1954’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış, ondan sonra çok kapsamlı,
gerçekten özgürlükçü yasa değişiklikleri yapmış ancak günümüzde kürsüde bunu
uygulayan hâkimler, bunun uygulayıcıları, bu kanunları uygulamaktan sarfınazar
ediyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım Sayın Tutdere.
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Devamla) – Sorun zihniyet sorunu, sorun hukuka bakış sorunu.
Dolayısıyla bizim ülke olarak bir kere hukuk anlamında zihniyetimizi, iktidar
olarak da sizlerin hukuka bakışınızı mutlaka gözden geçirmemiz lazım. Aksi
takdirde biz bu Parlamentoda daha çok kanun yaparız ancak bu sistemin yaratmış
olduğu, yetiştirmiş olduğu hukukçular kürsülerde kaş göz çıkarmaya devam
edecek, ihlaller üstüne ihlaller yaşamaya devam edeceğiz. Kurmuş olduğumuz
istinaf mahkemeleri de, yolunu açmış olduğumuz temyiz mahkemeleri de bu
hakları, bu adil yargılanma hakkını yetiştirmeye yetmeyecektir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Tutdere.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşma, İstanbul Milletvekili Oya
Ersoy’a aittir.
Buyurun
Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
OYA
ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi
önümüze bir kez daha “yargı reformu” adı altında gelen bu torba yasa çok net
iki şeyi gösteriyor: Birincisi, AKP iktidarının yargıda işlerin yolunda
gitmediğinin itirafıdır, tescilidir. İkincisi ise yargının mevcut sorunlarına
ve toplumun adalet beklentisine yönelik bir çözümü bu yasanın içermemesidir
çünkü yargıyı bu hâle getiren iktidarın bizzat kendisidir. Yargının temel
sorunu da onu AKP iktidarının elinden kurtarmaktır.
Şu
ana kadarki “yargı reformu” adı altında getirilen, bu Meclisten onaylanan,
çıkarılan bütün paketlerde iktidarın bir tek hedefi var, kendi iktidarını
korumak. İkinci hedefi topluma kendi politikalarını kabul ettirmek. Üçüncüsü de
toplumsal muhalefeti baskı altına almak, onun için yargıyı araçsallaştırmak.
Siyasi çıkarları doğrultusunda her defasında yargıyı yeniden dizayn etmek
dışında bir paket çıkmadı bu Meclisten. Yargı bağımsızlığı ülkemizde her daim
sorun oldu ama Türkiye, bugüne kadar, hukukun bu kadar kişisel ve grupsal
çıkarlar için kullanıldığı bir yargı hâline hiçbir zaman gelmedi, hiçbir dönem
yaşamadı.
On
yedi yıl boyunca kendisi için dikensiz gül bahçesi yarattı AKP iktidarı.
Birincisi, memleketin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yerli ve yabancı
sermayeye peşkeş çekilmesi için bu politikaların önünden yargı engelini
kaldırdı. İkincisi, yolsuzlukların, adam kayırmaların, kişisel ve grupsal
çıkarların önündeki yargı engelini kaldırdı ve kadrolaşmanın önündeki yargı
engelini kaldırdı. Gelinen noktada, yargı, toplumun adalet ihtiyacını
karşılamaktan son derece uzaktır. Bu nedenle bugün yapılması gereken yargıda
bir reform değil, yargıda bir devrimin burada konuşulmasıdır.
Düşünün,
gelinen aşamaya dair birtakım örnekler vermek istiyorum: Duruşmada avukatın
etek boyuna karışan iş hukuku hâkimi, şikâyetçi olduğu yani müştekisi olduğu
bir davayı kendisi görmeye kalkan bir asliye ceza yargıcı, halı sahada maç
sırası kapmak için öğretmenleri gözaltına aldıran savcı ve yakın zamanda
yaşanmış bunun gibi, bu ve bunlar gibi birçok örnek münferit olaylar olmaktan
çıkmıştır artık bu ülkede. AKP’nin inşa ettiği yargı sisteminin herkesçe
görülen, bilinen doğal ve gündelik hâli hâline gelmiştir. Bunun adı yargıda
açıkça yozlaşmadır.
Temel
hak ve özgürlükleri güvence altına alması beklenen yargı, siyasi iktidarın
elinde ve emrinde kaba bir zor aygıtına dönüşmüştür. İktidarın siyasi
rakiplerini tasfiye, muhalif düşünce ve eylemleri bastırma aracı hâline
getirilmiştir. Yargının, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirileri veya ülke
gündemine dair düşünce açıklamalarını suç görüp cezalandırma konusundaki heves
ve heyecanını, bizler iş cinayetlerinde, çocuk istismarında, kadın
cinayetlerinde, doğanın talanının önlenmesinde ve bunun gibi bir sürü
sayacağımız, halka karşı işlenen suçlarda da aynı şekilde görmek isteriz ama
buna hiç kimse tanık olmuyor bu ülkede. Çünkü hakimler artık, bir karar
verirken sadece önlerindeki dosya hakkında karar vermiyorlar, aynı zamanda
kendileri hakkında da karar veriyorlar. “Sürgün edilir miyim?” “Nereye
sürülürüm?” “Görevden alınır mıyım?” “Benim başıma ne gelir?” “Atılır mıyım?”
Bütün bunları soru hâline getiren dosyalarla karşı karşıyayız.
Peki,
burada tartıştığımız teklif yargının hangi sorununu çözecek? Tabii ki bu tablo
karşısında hiçbir sorununu çözmeyecek ve şu an yargının öznelerinin niteliğini
ve yeterliliğini artırmak adına bir de bu paket içinde sınav düzenlemesi var.
Hukuk
fakültelerinin hâli belli. Öncelikle tabela üniversiteleri olarak açılan hukuk
fakültelerini bir kenara bırakıyorum, özellikle son dönemde, düşüncelerini
özgürce açıkladığı için, barış istediği için üniversitelerden uzaklaştırılan
bilim insanlarını da gözler önünde bir kere daha söylemek istiyorum. Bakın,
geçen hafta Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinde barış çağrısı yapan 6 bilim
insanı OHAL KHK’leriyle ihraç edildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım Sayın Ersoy.
Buyurun.
OYA
ERSOY (Devamla) – Şimdi, neredeyse eğitim verilemez konumuna düşen bu fakültede
OHAL KHK’leriyle ihraç edilen öğretim üyeleri yerine, hukuk felsefesi ve
sosyoloji dalına CV’sinde bir cemaat önderinden icazet aldığı da yazılı olan
bir ilahiyatçı getirildi. İlahiyatçıların hukuk felsefesi anlattığı bir hukuk
eğitiminden bahsediyoruz. Bu ülkede 67 hukuk fakültesi dekanından 19’u hukukçu
değil; 4’ü ilahiyatçı, veteriner var, maliyeci var, kamu yönetimi yani hukuk
dışında her türlü meslekten var. Ve hukuk fakültelerini bu hâle getireceksiniz,
arkasından da “Nitelikli mezun verecek.” diye sınav getireceksiniz, bununla bu
sistemi değiştirmeyi düşüneceksiniz. Ne için? Kimin için? Ataması yapılmayan
öğretmenlere ataması yapılmayan hukukçular eklemek için mi? Ama tabii, AKP
iktidarının düşünen, araştıran, yorum yapan ve hukuk yaratan hukukçulara
ihtiyacı yok; sadece kendi çıkarlarını koruyan yargı mekanizması yeterli. Ve bu
ülkede yaşayan herkesin adalete…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA
ERSOY (Devamla) – Son sözlerim, toparlıyorum.
BAŞKAN
– Selamlamak için veriyorum son bir söz.
OYA
ERSOY (Devamla) – Son olarak, bu ülkede yaşayan herkesin adalete ve bu adaleti
daim kılacak, denetleyecek bir demokratik işleyişe ihtiyacı var. Ve bugün
çocuklar için, kadınlar için, yaşam alanlarımız için, kentlerimiz için, doğamız
için, herkes için adalete ihtiyaç var ve herkes için adalet için de yargı
reformuna değil bir yargı devrimine ihtiyaç var.
Ve
son olarak, bu ülkenin yargısında, adalet sisteminde yarattığınız bu tahribatı
savaş tamtamlarıyla, ekonomik krizi de “savaş” adı altında örtemeyeceksiniz,
örtemezsiniz. Halk bütün sorunların farkında, bizim özgürlüğe, eşitliğe ve
adalete ihtiyacımız var.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Ersoy.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesiyle değiştirilmekte olan 4787 sayılı Aile
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un (1)’inci
fıkrasında yapılan değişiklikle eklenen “Aile mahkemeleri, 1. Davanın esasına
girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular
hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve
inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek.” ibaresinin “Aile mahkemeleri, 1.
Davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece
istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık sebeplerine ilişkin
araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek.” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş
Kayseri Adana Konya
Hayrettin
Nuhoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Aylin
Cesur
İstanbul Mersin Isparta
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYLİN
CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama yılındaki
ilk konuşmamda yüce Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’nin kuzeyinde başlattığı operasyon en önemli
gündemimiz. Millet olarak dileğimiz odur ki Allah ordumuzu muzaffer etsin, tek
evladımızın, askerimizin kanı akmasın, canı yanmasın. Dualarımız ve var olan
her şeyimiz onlaradır.
Maalesef,
şehitlerimiz var, Allah rahmet eylesin. Milletimize sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Senelerdir
PKK terörü kan ve gözyaşı döküyor. Daha evvel olduğu gibi Silahlı
Kuvvetlerimizle, güvenlik güçlerimizle, Türk’üyle Kürt’üyle, kadınıyla
erkeğiyle Türk milleti olarak bunu da aşarız biz, kimsenin kuşkusu olmasın.
Her
dakika attığı “tweet”lerle dünyanın ayarlarıyla oynayan Amerikan Başkanının
yaptığı açıklama nedeniyle şunun altını çizmek istiyorum: Operasyon yapılan,
Suriye’nin kuzeyinde yerleşik ve devlet kurma hayaliyle kan döken PKK ve
uzantılarıdır, devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan Kürt kardeşlerimiz
değildir. Türkiye’yi yönetenler uluslararası kamuoyuna ve milletimize bunu daha
net anlatmalıdırlar ve dışarıdan yapılan hadsiz açıklamalarla şanlı tarihimizde
hiç olmadığımız kadar küçük düşürülmemize artık fırsat vermemelidirler.
Kınamalar olduktan sonra anlatmaya çalışmak ne kadar fayda eder, ne sağlar,
bilmiyorum ama haklı olmak yetmez, haklılığınızı anlatacaksınız, iyi
anlatacaksınız. Bu da uluslararası diplomasiyi iyi işletmekle ancak mümkün.
Bir
önemli husus da dış medyada yer bulan “IŞİD bölgede canlanacak.” iddiası. Bu,
diplomatik yolla çürütülmeli. Uzun vadeli, yeni ve içinden çıkılmaz sorunlar
yumağına ülkemiz sokulmamalı.
Bu
kürsüden yirmi bir sene evvel 1 Ekimde Cumhurbaşkanı Demirel konuşuyor, diyor
ki: “Suriye, Türkiye’ye karşı açık bir husumet politikası izlemekte ve PKK
terör örgütüne destek sağlamayı sürdürmektedir. Suriye’ye karşı müdahale
hakkımızı saklı tutmaktayız ve sabrımızın taştığını dünyaya ilan etmek
istiyorum.” Ve sonuç, diplomasi işletildi, Öcalan 9 Ekim 1998’de Suriye’den
çıkarıldı -yüz otuz gün süren bir kovalamaca bu- ve Amerika Türkiye’ye destek
oldu. Ecevit Başbakan, Demirel Cumhurbaşkanıydı, Türkiye diplomasisini iyi
çalıştırdı ve Türkiye’nin gücünü dünyaya en iyi şekilde anlattı. Elebaşı,
bölücü başı Kenya’da teslim edildi. On beş yıl sürdürülen mücadele sonunda çok
önemli bir adım atılmış oldu, terör neredeyse sıfıra inmişti. Süreç iyi
yönetilmiştir değerli arkadaşlarım. Aynı Demirel, yeri geldi, Kıbrıs’a
uygulanan silah ambargosu üzerine 25 Temmuz 1975’te Amerikan üs ve tesislerini
kapattı. 21 üs ve tesiste 5 bin asker ve sivil bulunuyordu, kapı dışarı
edildiler ve Kıbrıs çıkarmasından ambargo altında dünyadan dışlanmış bir
Türkiye vardı ve o Türkiye, Bakanlar Kurulunun aldığı kararla Amerika’yı sözde
değil, icraatıyla kapı dışarı etmişti. 1978’de ambargo kararı kalkmasına rağmen
üs ve tesisler hiç açılmadı, ta ki 12 Eylül müdahalecileri göreve gelinceye
kadar.
Değerli
milletvekilleri, o günden bugüne nasıl gelindi? Elebaşı nasıl oldu da seçim
sürecinin içine kadar dâhil edildi? Bizler bu memleketin, cumhuriyetimizin ve
vatanımızın ne pahasına olursa olsun gönüllü bekçileriyiz. Ordumuzun ve
tezkeremizin arkasındayız. Ancak bu sorumluluğumuz gereği yarın neyin, neden
yapıldığının ve sonuçlarının hesabını sormayacağımız anlamına gelmez. Varsa bir
sorun bugünlere nasıl gelinmiştir, zihinlerde en ufak bir şüphe kalmayacak
şekilde bunlar anlatılmalıdır.
Niyetim,
ilk konuşmamda, nerede kalmıştır diyerek geçen sene seçim vaadi olarak
milletimize sunduğunuz ancak tutmadığınız sözlerinizi hatırlatmaktı. Önümüze
gelen yargı reformu paketi özelinde bunu anlatacaktım. Çünkü bizim, önceki
yasama yılını kapatıp yeni yasama yılını açıncaya kadar sorunlarımız durmadı,
katbekat arttı. Ülkemizin bugün çok sorunu olduğu doğru, yapılan pek çok
yanlışla bugüne gelindiği de doğru. Milletimiz ekonomik anlamda tarihin en
sıkıntılı dönemini yaşarken yepyeni bir gündemle Meclisimiz açıldı. Kaygı
toplumsal bir hastalık olarak gündemi meşgul ediyor ve buradan, ekranları
başında izleyen ve derdim var diyen tüm vatandaşlara seslenmek istiyorum: Kararıp
kalmayınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bağlayın lütfen sözlerinizi Sayın Cesur.
Buyurun.
AYLİN
CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim.
Kuvvetler
ayrılığı tarihte tozlu raflara kaldırılmış gibi görünse de bizler milletimizin
huzurunda ve görevimizin başındayız, sözlerin tutulmasının takipçisiyiz.
Bugünleri getirenler çıkaramazsa biz çıkaracağız, kuşkunuz olmasın. İyi
yönetimin şartları var elbette ve en önemli şartı, rejimin işlemesi ve
demokrasinin kurumları ve kurallarıyla işletilmesi. Yargı reformu diye
sunduğunuz bu düzenlemelerle kanser hastasına belki serum takarsınız, daha
fazla ileriye gidemezsiniz, benden söylemesi. Her getirdiğiniz kanunda
Anayasa’ya aykırı olduğunu beyan ettiğimiz pek çok unsuru görmezden
geliyorsunuz ve çoğunluk bizde nasıl olsa diyerek geçiriyorsunuz yasaları ancak
bu, Anayasa’yı çiğnemek... Yargıyı konuşalım, konuşmaya devam edelim, iyi ve
doğruyu buluncaya kadar konuşalım; yeter ki gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır,
vicdanlarımız kullanılmamış olmasın değerli arkadaşlarım.
Bu
düzenlemeyle, hukuk fakültesini bitiren ve mesleğe yeni atılan genç avukatlara
ne soracaksınız ve onları eleyeceksiniz bilmiyorum ama huzuru mahşerde
sorulacak soru belli: Hayatın boyunca kul hakkı yedin mi, adil ve vicdanlı
olabildin mi?
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Cesur.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14’üncü madde
kabul edilmiştir.
15’inci
madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle değiştirilmekte olan 4787 sayılı Kanun’un
6’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasında yapılan değişiklikle eklenen "Aile
mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 5’inci
maddeye göre görevlendirilen uzmanlardan yararlanılabilir. Bu kararlara
uyulmaması halinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 398’inci maddesi uygulanır.”
ibaresinin "Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine
getirilmesinde 5’inci maddeye göre görevlendirilen uzmanlardan
yararlanılabilir. Bu kararlara uyulmaması durumunda Hukuk Muhakemeleri
Kanununun 398’inci maddesi uygulanır.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Kayseri Adana İstanbul
Ayhan
Erel Zeki
Hakan Sıdalı Muhammet
Naci Cinisli
Aksaray Mersin Erzurum
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Yargı Reformu
Strateji Belgesi temelinde oluşturulan ve birinci yargı reformu paketi ismiyle
duyurulan bu teklif her şeyden önce bir reform olma niteliğinden hayli uzakta
olmakla birlikte, aslında 15 farklı kanunda değişiklik öngören bir torba yasa.
Ayrıca, görüştüğümüz kanun tekliflerinin hazırlanması Meclisimizin
uhdesindeyken yargı reformu gibi toplumsal mutabakatı sağlaması gereken bir
teklifin bile baştan sona yürütmenin gölgesinde hazırlanması hem millî egemenliğimizi
temsil eden Meclisimizi göz ardı etmiş oluyor hem de demokrasimizde ağır bir
yara açıyor. Bu nedenle yapılması gereken ilk ve en doğru iş, yargı reformunu
ve diğer yasaları düzenleyen mercinin Anayasa’mızda belirtildiği gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olduğunun kabullenilmesidir. Şüphesiz ki yargı reformu
yasama faaliyetlerimize, bağımsız yargımıza gölge düşüremediği bir ortamda yüce
Meclisimizin Adalet Komisyonunda vücut bulmalı.
Meclisimizin dışında hazırlanan metinlerin üzerine inşa
edilen kanun teklifleri güçler ayrılığı ilkesini derinden etkilemekte. Bu
bağlamda, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha kesin kuvvetler ayrılığı ve
denetlenebilir bir yapı getireceği defalarca ifade edilmiş, seçimlerde
propaganda olarak kullanılmıştı. Ancak bir yılı aşkın süredir uygulanmakta olan
yeni sistemde milletvekillerinin, çoğu zaman dışarıda hazırlanan, içeriklerine
bile hâkim olmadıkları kanun tekliflerine imza atmakta olduklarını görüyoruz.
Yeni hükûmet sisteminin dezavantajlarını her gün beraber yaşıyoruz ve siz her
gün bizim parlamenter sisteme dönüş isteğimiz için yeni gerekçeler
yaratıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümü kaldırılmadan ifade
özgürlüğü alanında gerekli reformun yapılamayacağını görmezden gelemeyiz.
Ülkemizde adalet sisteminde zihinsel bir reform yapılması ihtiyacı çok açık
ancak bu reformun Anayasa’dan başlaması ve torba kanun mahiyetinde
düzenlemelerle gerçekleştirilmemesi gerekiyor. Bu kanun teklifi, başta yargı
bağımsızlığı olmak üzere OHAL döneminin yarattığı tahribatlara, yargıya güven
ve yargının siyasallaşması sorunlarının hiçbirine ne yazık ki bir çözüm
getirmiyor. Yargılama usullerinde çeşitli değişikliklere giderek dava sayısını
azaltma ve hızlı yargılama yapmanın amaçlandığı düzenlemeler ancak bugünü
kurtarmaya yarayacaktır. Amaç, hakkı ve adaleti doğru şekilde teslim etmek
olmalıdır. Zihinsel reform yapılmadıkça kâğıt üstünde kalacak olan sözde
reformist değişiklikler ülkemizi geleceğe taşıyamaz.
Üzerinde
konuştuğumuz maddede aile mahkemeleriyle ilgili bir konuda ifade değişikliği
öngörülüyor fakat aile mahkemelerinin asıl sorunları ne yazık ki ne birkaç
kelimeyle çözülebilir ne de birkaç maddeyle. Aile mahkemesinin görevleri
arasında kadınların şiddet ve her türlü saldırıdan korunması yer alıyor ancak
yalnızca Eylül 2019 verilerine baktığımızda bile ne yazık ki 53 kadının
cinayete kurban gittiğini üzülerek görüyoruz yani daha geçen ay, Eylül 2019.
2016 Eylülünde 35 olan bu sayı her sonraki eylül ayına baktığımızda yaklaşık
yüzde 20 artarak maalesef devam etmekte. Esas mesele budur. Bu vahşete artık
hep beraber “Dur!” dememiz gerekiyor. Konuyla ilgili gerek İstanbul Sözleşmesi
gerekse 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun’u görmekteyiz ki caydırıcılık anlamında hedefine ulaşamamaktadır.
Üzerinde durmamız ve bu yüce Meclis çatısı altında tartışmamız gereken konu
kadın cinayetleri meselesinin hangi yapısal ve hukuksal reformlarla
düzeltileceğini ortaya koymaktır. Bu bir siyaset meselesi değil, artık ülkemiz
için utanç meselesidir. Yüce Türk milletinin en önemli dayanağı olan aile
kurumunun tüm fertlerinin gerek sosyal hayatta gerekse devlet nazarında
korunmasını ve her türlü yıpratıcı meselelerden ayrı tutulmasını sağlamak
önceliğimiz olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ
HAKAN SIDALI (Devamla) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın Sayın Sıdalı.
ZEKİ
HAKAN SIDALI (Devamla) – Herkesin siyasetüstü bir bakışla bu meseleye
yaklaşmasını ve özellikle kadın cinayetlerinin son bulmasına katkı sağlamasını
gönülden temenni ediyorum.
Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Sıdalı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesiyle 4787 sayılı Aile
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 6'ncı
maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikteki "verilen” ibaresinin
"alınan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül
İstanbul Mersin Aydın
Zeynel
Emre Rafet
Zeybek Aydın
Özer
İstanbul Antalya Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Rafet Zeybek söz istemiştir.
Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ben bu teklifin 10’uncu maddesi
üzerinde geçen hafta bir konuşma yapmıştım, orada dedim ki: Eğer biz adalet
istiyorsak bağımsız ve tarafsız bir yargı bir zorunluluktur. Bu nedenle,
tarafsız ve bağımsız bir yargıyı sağlamanın yolu da ona inanmaktır, gerçekten
adalet istemektir ve onun gibi hareket etmektir, hâkim ve savcıyı bağımsız
kılmaktır. Onun devamında, sarayda hâkim, savcı kuralarının çekilmemesi, yine
adli yıl açılışının yapılmamasını söyledim, AK PARTİ’li bazı milletvekili
arkadaşlarımız tepki gösterdiler. Ama şimdi size 25 Mayıs 2019 tarihinde
çekilen hâkim, savcı kurasında Sayın Cumhurbaşkanının yapmış olduğu konuşmanın
bir kısmını okuyacağım. Bu konuşmanın yarısı gerçekten hukukla ilgilidir -yani
onu sizler de takip edebilirsiniz- ama yarısı da tamamen muhalefete yönelik bir
konuşmadır. Bu muhalefete yönelik konuşmaların çok az bir kısmını okuyacağım:
“Dün yine bir siyasi partinin genel başkanı Meclisteki grup toplantısında yargı
mensuplarımızla ilgili ahlak, edep, insaf, hepsinden önemlisi insanlık dışı
sözler sarf etti. Bunlar öyle ileri gittiler ki, affedersiniz, affınıza
sığınıyorum, bir küfretmedikleri kaldı, her türlü hakareti yaptılar. Hakaret
ederek yapılan eleştirilerin adı densizliktir, had bilmezliktir, hatta
ahlaksızlıktır. Kırk yıldır siyasetin içinde olan birisi olarak bu tür kişileri
‘politikanın yüz karaları’ olarak değerlendiriyorum. Siyaseti, marjinal
çevrelere yaranma, ideolojik saplantıları hayata geçirme, kuru gürültüyle üste
çıkma vasıtası olarak görenlere en güzel dersi yine yargımızın vereceğine
inanıyorum.”
Değerli
arkadaşlarım, bu konuşma yargıya talimattır. Biz dün, daha doğrusu ben
özellikle on yedi yıldır “Gülen cemaati bu ülkenin geleceği için bir tehdit ve
tehlikedir.” dediğimde vatana ihanet etmiş olmakla suçlanmıştım. Evet, bugün de
diyorum: Dün nasıl FETÖ yargıya talimat veriyorsa, ne acı ki, bugün de iktidar
yargıya talimat veriyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu şekilde bir yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlayamazsınız, bunu ısrarla söylüyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2009 yılında, aynı şekilde, bir yargı reformu paketi hazırlandı.
Ben o zaman cumhuriyet savcısı olarak görev yapıyordum; dikkatle takip ettim,
okudum. Benzer şeyler öngörülüyordu, “Evet, yargı bağımsız ve tarafsız olacak.”
deniyordu; devamında da, 2011’de, 2012’de, 2013’te yargıyı tarafsız kılmak
için, bağımsız kılmak için yasa teklifleri getirdiniz ama yargıya güveni her
geçen yıl düşürdünüz, yargının bağımsızlığını asla sağlayamadınız, bu teklifler
de sağlayamayacaktır. Ben, o nedenle, diyorum ki: Önce inanacağız ve onun
gereğini yapacağız.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye son yıllarda fiilî durumlarla idare edilir bir ülke
hâline gelmiştir. Yasalar, anayasalar yok sayılıyor; fiilî durum neyse ona göre
karar veriliyor, ondan sonra Anayasa ona uyduruluyor, yasalar ona uyduruluyor.
Bu şekilde bir ülkede hukuk devleti olma iddiasını sürdüremezsiniz. Eğer hukuk
devleti olma iddianız yoksa bu ülkede düzeni sağlayamazsınız. Belki
iktidarınızı korursunuz ama ülkenin geleceği açısından çok ciddi tehlikelere
yol açar. Bakın, Cumhurbaşkanının o günkü kura çekiminde adaletle ilgili de
sözü var, çok da güzel söylemiş: “Adaletin olmadığı bir devlet tıpkı temelsiz
bir bina gibi eninde sonunda yıkılıp gitmeye mahkûmdur.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun tamamlayın Sayın Zeybek.
RAFET
ZEYBEK (Devamla) – Biz de bunu diyoruz, adalet yoksa bu devlet çöker. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama değerli arkadaşlarım, bu devlet çökerse biz de
altında kalırız siz de altında kalırsınız, bizim çocuklarımız da altında kalır
sizin çocuklarınız da altında kalır. Bu nedenle diyoruz ki gelin, bu ülkede
tarafsız ve bağımsız bir yargı sağlayalım.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zeybek.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
15’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 15’inci madde kabul
edilmiştir.
Sayın
Akbaşoğlu, burada olduğunuzu hemen belli ediyorsunuz, ısrarla ve acele söz
istiyorsunuz, oylamayı yapayım.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun,
Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz
evvel konuşmacının haksız eleştirileri olunca cevap vermek zaruretinden dolayı
söz aldım. Zira Sayın Cumhurbaşkanımızın yargıya talimat verdiğinden söz
ettiler. Bu asla ve kata doğru bir şey değildir.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Daha nasıl diyecek ya? Daha nasıl diyecek ya?
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler ayrılığı
sert bir şekilde uygulanmaktadır. Bunun tezahürü de Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemidir. Yürütme erkini temsilen ve bu erkler arasındaki uyumu gözetmekle
Anayasa’nın görevlendirdiği Sayın Cumhurbaşkanımız güncel meselelerle ilgili
kanaatlerini de ortaya koymuştur, herhangi bir talimat söz konusu değildir.
Lakin, sayın konuşmacı hem kırk yıldır siyasetin içerisinde olduğundan bahisle
vurgu yaparak hem de savcılık mesleğini icra ettiğinden bahisle bir vurguda
bulunarak herhâlde kendisiyle karıştıran bir yaklaşımı ortaya koydu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun tamamlayın Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tarafsız ve bağımsız yargı hususunu anayasal bir
değişiklikle güvence altına alan bir iktidardır AK PARTİ ve yüce Meclis.
Dolayısıyla bu konuda bunun dışındaki ithamların hiçbir isabetli yönü
bulunmamaktadır.
BAŞKAN
– Teşekkürler.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla
hem insanımızın hak ve özgürlüklerini teminat altına almaya hem de devletimizin
ebet müddet bir devlet anlayışı çerçevesinde baki olmasına yönelik bir
yaklaşımı usulü dairesinde, hukuk içerisinde ortaya koymuş bir anlayışa
sahibiz.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Akbaşoğlu.
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Emre.
62.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, eleştirilere
karşı hoşgörülü olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, biraz, eleştirilerde hoşgörülü olmanızı bekliyoruz. Artı
bizim hatibimizin söylediği hususa defalarca biz hep birlikte şahit olduk.
Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi kararları için dahi “Mahkemelere ben saygı
duymuyorum, siz de uymak zorunda değilsiniz.” açıklamalarından sonra yerel
mahkemelerin buna uymadığına şahit olduk, buna uyan mahkemelerin de ertesi gün
her birinin başka bir yere sürüldüğüne şahit olduk. Dolayısıyla bu eleştiriler
maalesef içinde yaşadığımız durumda sıklıkla karşılaştığımız, bizim
eleştirdiğimiz durumlar. Artı Trump’ın defalarca, Erdoğan’a, istediği kişilerin
tahliyesi konusundaki ricalarını yerine getirdiği için teşekkürleri de herkesin
önünde duruyor. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Emre.
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) - Dolayısıyla bence bu konuda hatibimizin eleştirisine cevap
vermek yerine -yargının bağımsız ve tarafsız olabilmesi açısından yapılan
yapıcı eleştirilerdir- bunlara katkı vermenizi bekleriz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Emre.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bizim hatibin Recep Tayyip
Erdoğan’ın sözlerini okuması yanlış anlaşılmış Sayın Grup Başkan Vekili
tarafından; onu izah etmek istiyor.
BAŞKAN
– Sayın Grup Başkan Vekili gerekli açıklamayı yaptı.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – İzin verirseniz, hatip arkadaşımız ne anlatmak istediğini
anlaşılır bir dille bir kez daha tekrarlasın çünkü bir sıkıntı var ortada.
BAŞKAN
– Sayın Akar, Grup Başkan Vekilliğine Sayın Emre’nin vekâlet ettiği bildirildi;
eğer bir talep varsa bana iletsin ya da… Kendisi cevap verdi. Bunun dışında, ne
dediğinizi duyamadım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, arkadaşımızın konuşmasını yanlış anladığını
ifade etmeden… Farklı bir şey anlatıyor, bağlamından saptırarak anlatıyor.
Bizim arkadaşımız onu söylemedi; lütfen, arkadaşımızın düzeltmesine izin verin.
BAŞKAN
– Lütfen… Arkadaşınız kendisi de bunu talep edebilir, grup başkan vekili de
talep edebilir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Yerinizden söz veriyorum Sayın Zeybek.
Buyurun.
63.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadelerini söylediğine ilişkin açıklaması
RAFET
ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben
sadece metinden Cumhurbaşkanının söylediklerini anlattım ve zamanıyla,
özellikle 2010 yılından sonra yargının FETÖ’ye teslim edilişinden bahsettim, o
tehlikeyi anlattım. Ben o zaman da evet “Yargı kuşatma altında, adalet
dağıtılmıyor.” dedim, hatta bu kumpas davalarıyla ilgili “Böyle dava olmaz.”
dediğimde, Sayın Cumhurbaşkanı o zaman da “Ben bu davaların savcısıyım.”
demişti. “Yanıldık.” dediler, yarın yine “Yanıldık.” demeyesiniz diye
anlatıyorum. Yanılıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Zeybek.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
105) (Devam)
BAŞKAN
– 16’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına
göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Salihe
Aydeniz Abdullah
Koç Kemal
Bülbül
Diyarbakır Ağrı Antalya
Erol
Katırcıoğlu Erdal
Aydemir Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İstanbul Bingöl
Kocaeli
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, Değerli Genel Kurul; toplumun ağır bir beklentiye sokulması “hukuk
reformu” adı altında, sanki yaşamda, yargıda, tutukluluk hâlinde, gereksiz ve
uyduruk suçlamalarda bir yenilik, bir değişiklik yapılacakmış gibi beklentiye
sokulmuş olmasından kaynaklı olarak bu, bir hukuk reformu değil, hukukun
deforme edilmesidir. Türkiye'de bir anayasasızlık, Türkiye'de bir yasasızlık
hâli söz konusudur. Türkiye'de siyasetin kilitlenmesi, siyaset kurumunun bir
şey üretememesi gibi bir hakikat söz konusudur. Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; siyaset her zaman her şeyi çözemez, böylesi durumlarda bazen
de hakikati devreye koymak gerekir. Bugün savaş, işgal, fetih, sefer vesaire
adı altında tartıştığımız duruma ilişkin de, Kürt sorununa ilişkin de,
Türkiye'nin genel sorunlarına ilişkin de size biraz fantastik gelse de savaş
fantezisinden daha değerli olan bir iki öneride bulunacağım.
İlk
önerim Adalet ve Kalkınma Partisinin Grubuna, sayın vekillerine ve sözcülerine:
Hani yetkilileriniz vaktiyle dedi ya “Biz gidip Emevi Camisi’nde namaz
kılacağız.” Bu “Emevi Camisi’nde namaz kılacağız.” sözü toplumun büyük bir
bölümünü incitmiştir çünkü Şah-ı Şehidan Hüseyni Hüdavendigâr’ın başını
kesenler, başını Emevi Camisi’ne götürdüler. Bir daha bunu söylemeyin, Alevi
toplumunu ciddi anlamda rencide ediyorsunuz. Ben size başka bir öneride
bulanayım, gelin, Ahmedi Hani makamına gidin, Feqiye Teyran makamına beraber
gidelim ve orada Hak için, hakikat için, adalet için, namaz mı kılıyorsunuz,
niyaz mı yapıyorsunuz, sorunun çözümünün ne olduğunu orada konuşalım,
tartışalım.
Bir
önerim Cumhuriyet Halk Partisinin sayın vekillerine, sayın grup başkan vekillerine:
“Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi asla vazgeçilmeyecek, Türkiye'de aklı
başında hemen herkesin kabul edeceği bir hakikattir. Bu hakikatten hareketle
“72 millete bir nazarla bakmayan kırk yıl müderris olsa hakikatte asidir.”
diyen Hacı Bektaş makamına gidelim, orada cemolalım, Türkiye’nin sorunlarını,
Kürt sorununu, demokrasi sorununu, laiklik sorununu konuşalım.
Bir sözüm Milliyetçi Hareket Partisinin ve İYİ PARTİ’nin
sayın vekillerine: Bakınız, Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacib ne der? Der ki:
“İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür; aklın süsü dil, dilin süsü sözdür.” Bu
hakikatten hareketle Bayburt’a Dede Korkut makamına gidelim, Dede Korkut’un
insanlığa, Anadolu’ya, herkese olan öğütlerinden, ifadelerinden bir çıkarsama
yapalım ve bu çıkarsamadan hareketle soruna bir çözüm bulmaya çalışalım.
Bunun dışında, herkesin kendi çıkarından hareketle hele
de Hükûmetin sıkışmışlığından, partinin üçe bölünmesinden, farklı farklı
durumlardan hareketle, yeni konsolidasyon hareketleriyle yapabileceği hiçbir
şey yoktur. Ciddi bir sıkışma, ciddi bir bunalım, ciddi bir çıkmaz içerisine
girilmiştir. Savaşla, istilayla, seferle çözülecek hiçbir sorun yoktur.
Bakınız, daha bugün, içinde bulunduğumuz bugün ne yazık ki ne günah ki ne ayıp
ki 5 asker canımızı, 20 sivil canımızı kaybetmiş durumdayız ve bunu, bizim,
kendilerinin anne babaları, kendilerinin yakınları gibi hissedebilmemiz mümkün
değil. Hiç kimsenin, istediği kadar başsağlığı dilesin, istediği kadar acıyı
paylaştığını söylesin, onlar kadar acıyı anlayabilmesi mümkün değil. Ama bu
hakikatler dikkate alınmıyor, illa da “Siyasetin çıkmazları içerisinde sorunlar
çözülecektir. Biz bir başkasını yok edeceğiz, bir başkasını teröristlikle
suçlayacağız.” diye düşünülüyor ve hâlâ bize “terörist” diye bir muamele
yapılıyorsa Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan’ın bir kıssasıyla hatırlatma yapmak
isterim. Rivayet edilir ki Şah-ı Merdan yabanıl bir alanda gezmekteydi
yarenleriyle beraber, bir ayıya denk geldi, ayıya dedi ki: “Nasılsın dağların
gülü?” Yine rivayet edilir ki ayı dile geldi, dedi ki: “İyiyim ayı.” Dediler ki
“Ya Ali, sana ‘ayı’ dedi, niye bir şey demiyorsun?” Dedi ki: “Herkes kendi
sıfatını söyler.” Ve hâlâ bizi “terörist”, hâlâ bizi “bölücü” diye ifade eden,
suçlayanlara bunu hatırlatarak yol yakınken barış yapmak, sorunları çözmek
mümkünken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayalım Sayın Bülbül.
KEMAL
BÜLBÜL (Devamla) - …hâlâ istilada, hâlâ seferde, hâlâ işgalde, hâlâ savaşta
ısrar eden ve bu kavramları ortadan kaldırmak, bu kavramları menetmek, bu
kavramları kullanmayı suç saymayı düşünenlere diyorum ki: Yol yakınken dönün,
yoksa Suriye’ye sefere giderken evdeki iktidardan olacaksınız.
Teşekkür
ediyoruz, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Bülbül.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 75’inci maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra
gelmek üzere eklenen cümledeki “koşuluyla” ibaresinin, “şartıyla” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Zeynel
Emre
İstanbul Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Aydın
Özer Süleyman
Bülbül
Antalya Antalya Aydın
Ünal
Demirtaş Utku
Çakırözer
Zonguldak Eskişehir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer söz talebinde
bulunmuştur.
Buyurun
Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma Türkiye’nin kanayan yarası.
Milletimizin yüzde 80’i bu ülkede yargıya güvenmiyor. Bu nedenle zaten burada
yargı reformunu konuşuyoruz. Bu kanayan yaranın bir türlü kapanmayan bölümü ise
basın ve ifade özgürlüğü. Peki, bu paket bu yarayı kapatır mı? Geçmişte
yaptığımız reformlardan sonra basın özgürleşti mi, bir bakalım.
2004-2005
yıllarında AB reformları yaptık, AB’ye tam üye adayı olduk. 2005 yılında Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütünün sıralamasında basın özgürlüğünde 98’inci
sıradaydık dünyada, 2009’da 123’üncü sırada. 2009 yılında yargı reform paketi
çıkarıyoruz, işe yarıyor mu? 2010 yılında basın özgürlüğü alanında 138’inci
sıraya düşüyoruz. 2010’da yargıyı derinden etkileyen Anayasa referandumu yaptık
“sessiz devrim” diyenler bile oldu; 2011 yılında 2 paket çıkardık. Bakıyoruz,
2012 yılında 10 basamak daha düşerek 148’inci sıraya geriliyoruz. 2013 ve 2014
yıllarında 3 kapsamlı düzenleme burada, Mecliste geçiriliyor. Bakıyoruz, bu
reformlardan sonra, 2014 sonunda 149’uncu sıraya düşüyoruz. 2015 yılında bir
reform belgesi daha önümüze geliyor, 2017’de 6 sıra geriliyoruz, 155’inci
sıraya düşüyoruz. 2018’de 157, 2019’da yine 157’nci sıradayız. Dibe demir
atmışız.
Değerli
arkadaşlarım, inanması güç ama burada reform yaptıkça demokrasimizde, basın ve
ifade özgürlüğümüzde batıyoruz. Bizler şu anda burada adaleti, özgürlükleri
konuşurken Türkiye'de en az 300 gazeteci yargılanıyor. Sadece eylül ayı
başından bu yana 60 gazeteci hakkında yargılama devam etti, 7 gazeteciye toplam
yirmi yıl hapis cezası verildi, 5 gazeteciye yeni dava açıldı. Peki, şimdi
yargı reformuyla karşımızdasınız. On yedi yıllık tek parti iktidarınız
süresince dibe çakılan basın özgürlüğünü bir kanuna “Haber ve eleştiri suç
olmaz.” cümlesini ekleyerek düzeltme iddiasındasınız. Doğru, haberin suç
olmaması gerekir, eleştirinin suçlanmaması şart ama bunun için bu düzenlemeye
gerek yok, zaten var; Anayasa'da var, TCK’de var, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararlarında var, Yargıtay içtihatlarında, AİHM kararlarında var. Peki, olmayan
ne? Yargı bağımsızlığı yok, yargı tarafsızlığı yok. Yargı, tek adam yönetiminin
siyasi baskısı altında.
Bu
kanunun gerekçesinde diyorsunuz ki: “Avrupa Birliği sürecinin önünü açacağız.”
Var olan ama savcıların, hâkimlerin hiçbir şekilde uymadığı maddeleri bir kez
daha yazarak ne basın özgürlüğü sağlanır ne de Avrupa'nın yolu açılır çünkü bu
paket çıktığında dahi bazı hâkimler cübbelerinde ilik aramaya devam edecek. Biz
bu akşam bu kanunları değiştireceğiz ama yarın sabah bazı savcılar, bazı
hâkimler bu kuralı görmezden gelecek. Nereden mi biliyorum? Bakın, günlerdir
yargı reformunu konuşuyoruz ama İstanbul’da, Ankara’da savcılar Hükûmetin dış
politikadaki kararlarını eleştiren yurttaşları kolaylıkla terör damgasıyla
damgalayarak soruşturma açabiliyor. Ne AİHM kararları ne anayasal güvenceler ne
kanunlar, içtihatlar ne de buradaki konuşmalarımız onları bu keyfiyetten
alıkoymuyor, koymayacak. Açıyor gazeteyi, televizyonu, Twitter’ı, Facebook’u;
satır satır suç arıyor, olmayan delili yaratıyor. Habere “haber” değil “terör”
diyor; yoruma, eleştiriye “terör” diyor.
İşte
Cumhuriyet davası. Meslektaşlarım, gazeteciler Murat Sabuncu, Kadri Gürsel,
Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara ve diğerleri bir buçuk yıl cezaevinde
yatırıldı. Gerekçe, teröre destek olmaktı. Bir bölümü istinaf onaylayınca
ikinci kez hapse girdi ama sonunda ne oldu? Yargıtay kararı bozdu, beraat
istedi. Savcılar ve hâkimler kanunlarımıza harfiyen uysaydı, haberi, eleştiriyi
suç olarak görmeselerdi, siyasetin baskısında olmasalardı Parti Meclisi Üyemiz
Eren Erdem on beş aydır hapiste olur muydu? Ahmet Altan bin yüz on sekiz
gündür, Nazlı Ilıcak bin yüz yetmiş bir gündür tutuklu. Yargıtay onların
hakkındaki cezayı da bozdu. Altanlar ve Ilıcak’ı eleştirebilirsiniz görüşleri
nedeniyle ama hiç kimseyi, eleştirdi diye ömür boyu hapiste tutamayız.
Bakın,
bir de güncel örnek vereyim. Amerikan Başkanı Trump’ın Türkiye “tweet”leri
bugünlerde fenomen. “Türk ekonomisini mahvedeceğim, daha önce de yapmıştım.”
diyor. Bu tehdit dili asla kabul edilemez. “Daha önce” dediği, Ağustos
2018’deki “tweet”leri ve sonrasında gelen yaptırımlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Çakırözer, tamamlayın lütfen.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Devamla) – Trump “Mahvedeceğim.” diye "tweet" attı,
ekonomimiz krize girdi. Peki, arkadaşlarım, biz kimi yargıladık biliyor
musunuz? “Ekonomik kriz geliyor.” diyen gazetecileri ve yazarları yargıladık,
hâlâ yargılıyoruz, “ekonomiye zarar vermek” suçlamasıyla yargılanıyorlar.
Şimdi, bu zihniyetteki savcıya, hâkime hangi reformu yaparsanız yapın bu
gidişat değişir mi? Türkiye'de gazetecilere, yazarlara, aydınlara, öğrencilere
yönelik haksız yargılamaların, hukuksuz tutuklamaların, insanların
hayatlarından çalınan ayların, yılların gerekçesi kanunlarımızın yetersizliği
değildir. Bu adaletsizliğin gerekçesi, bağımsız ve tarafsız kalması gereken
yargının, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında kalmasıdır. Bu reform
paketi de bu hâliyle hâkimlerin, savcıların haberden suç, Twitter’dan terör
yaratma ezberlerinin önüne geçemeyecek. İhtiyacımız olan, güçler ayrılığına
dayalı bir hukuk devletidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakırözer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Akçay, söz talebiniz var, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
64.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Antalya Milletvekili
Kemal Bülbül’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Kemal Bülbül konuştuğu zaman söz istemiştim,
şimdi Sayın Kemal Bülbül de Genel Kurulda yok ama en azından duyanlar
duymayanlara, Kemal Bey’e de söyler veya kendisi tutanaklardan okur.
Tabii, Sayın Kemal Bülbül’ü sık sık yaptığı konuşmalarda
sufi meşrep ifadelerinden de tanıyoruz, değişik kültür kaynakları, kitaplar da
tavsiye ediyor dinleyicilere; teşekkür ediyorum.
Bugün AK PARTİ’ye, Cumhuriyet Halk Partisine, Milliyetçi
Hareket Partisine ve İYİ PARTİ’ye bazı hatırlatmalarda bulundu bazı kültür
kodlarından hareketle. Bizim de payımıza Kutadgu Bilig ve Dede Korkut düştü.
Tabii, biz, temel kültür kaynaklarımızdan bu Kutadgu Bilig ve Dede Korkut’u
okuyarak büyüdük. Siyasi bakımdan çok yararlı kaynaklar olduğunu da ifade
edebilirim. Tabii, sufi meşrep…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kemal Bülbül Bey bu hatırlatmaları
yaptı ama sufiliğin birinci şartı da tabii önce aynaya bakmak. “Acaba ayna
kendisine ne dedi? Bütün parti gruplarına öneride bulundu da HDP’ye bir önerisi
yok mudur?” diye soracaktım. İnşallah, Kemal Bey onun da cevabını verir.
BAŞKAN
– Kemal Bey de geldi bu arada, sizi dinledi.
Sayın
Dervişoğlu, sizin de söz talebiniz var, buyurun.
65.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun,
yaşanılan coğrafyada önemli olayların vuku bulduğuna ve önemli olanın insanlık
sorununun aşılabilmesi olduğuna ilişkin açıklaması
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben
polemikten ziyadesiyle uzak durmaya gayret sarf eden biriyim, yüce Meclisin de
zamanını çalmak gibi bir niyet asla taşımam.
Şimdi,
yaşadığımız coğrafyada önemli olaylar oluyor, bunların çok büyük bir kısmı da
elim ve sonuçları itibarıyla yürek yaralayan olaylar. Dolayısıyla ben özellikle
bizim coğrafyamızda olayların yaşanması hadisesini esas itibarıyla bir insanlık
sorunuyla bağdaştırmaya gayret sarf ediyorum. Sayın hatip elbette ki bütün
siyasi partilerle birlikte İYİ PARTİ’ye de birtakım önerilerde bulundu. Ben
asla ve kata birilerini incitmem, hiç kimseye, özellikle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çatısı altındaysalar ne “terörist” derim ne de “bölücü” derim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Devam edin Sayın Dervişoğlu, buyurun.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çünkü yarın benim torunlarım evladımdan hesap
sorar ve “Senin babanın Mecliste olduğu dönemde Mecliste teröristler varmış,
bölücüler varmış, FETÖ’cüler varmış.” denilmesini arzu etmem. O sebepten biz
kimseyi yaptıkları iş yönüyle eleştirmiyoruz, biz sadece diyoruz ki: Terörle
aranıza mesafe koyun. Bu reddedilecek bir şey değil, elbette ki yapabilirsiniz.
İktidar partisi de gayet iyi biliyor, sizi muhatap alsınlar istiyorum, ne zaman
sıkışsalar TRT kamerasını alıp Kandil’e gitmesinler, ne zaman sıkışsalar
İmralı’ya gitmesinler, sizinle konuşsunlar. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Biz bu konuşmanın sizinle yapılmasından asla ve kata rahatsız
olmayız. Önemli olan insanlık sorununun aşılabilmesidir. Ama Meclis açıldığı
andan itibaren, gün içinde, sürekli savaştan bahsediyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin Sayın Dervişoğlu.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Siz Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk güvenlik
güçlerinin yurt içinde de terörle mücadelesine zaman zaman “savaş” diyorsunuz.
Bu üslubun da değiştirilmesi lazım. Bakın, aramızda 5 metre var, Grup Başkan
Vekilleriyle arka odada her şeyi karşılıklı konuşabiliyoruz. Güzel şeyler
konuşmayı becerebilmek lazım.
Sayın
Bülbül’e benim bir tavsiyem asla olamaz ama Hacı Bektaş Veli’den bir dörtlük
okuyacağım: “Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma/Gerçek erenlerin sözünden
çıkma/Eğer insan isen ölmezsin, korkma/Âşığı kurt yemez, uc’da değildir.”
Teşekkür
ediyorum efendim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Dervişoğlu.
Sayın
Bülbül, yerinizden, buyurun.
66.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum.
Öncelikle
MHP’nin Sayın Grup Başkan Vekiline şunu söylemek isterim: Bunu bir HDP vekili
olarak, HDP adına söyledim zaten. Dikkat ederseniz saydığımız isimler, Ahmedi
Hani, Feqiye Teyran, Hacı Bektaş Veli, Dede Korkut, bunlar, Türkiye’de
toplumsal kesimlerin tamamının üstünde mutabık olacağı, tamamının hakikat üzere
kabul ettiği, saygı duyduğu değerlerdir. Bu değerler üzerine ifade ettim; bir.
İkincisi, bunu ifade ederken de sorunun sadece siyasetle değil Türkiye’de,
Anadolu’da bir gelenek olduğu üzere akılla, usulle, yöntemle çözülmesi gerekir
gibi bir seçeneğimiz de vardır ve bu seçeneği yaşama geçirme beceri ve basireti
bizde vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) – Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Mecliste grubu bulunan
sayın grup yetkililerine, grubun mensuplarına hitaben söylenmiş bir şeydir bu,
kimseyi incitmek maksadıyla söylenmemiştir. Biz “İncinsen de incitme.” diyen
Hünkârımızın desturuyla konuşur, onun desturuyla söyleriz; lakin “İncinsen de
incitme.” kavramını çok iyi anlamak ve bunu dilimizde, yaşamımızda,
söylemimizde, siyasetimizde ifade etmek gerekir. Bu üzere söyledik düşüncemizi,
kimseyi ötekileştirmek ve kırmak için ifade etmedik.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Bülbül.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
105) (Devam)
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave
edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Kayseri Adana Aksaray
Hasan
Subaşı Hayrettin
Nuhoğlu Aydın
Adnan Sezgin
Antalya İstanbul
Aydın
Zeki
Hakan Sıdalı
Mersin
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın söz talebi vardır.
Süreniz
beş dakikadır.
Buyurun
Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN
SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu
reform teklifinin bütünü hakkında geçen hafta, neden reform olamayacağını
konuştuğum için, tekrar olmaması bakımından o konuya girmiyorum. Sadece 16’ncı
maddesiyle ilgili şunları söyleyebilirim, sonra da toplumdaki şiddet
eğiliminden söz etmek istiyorum.
Görüşmekte
olduğumuz teklifin 16’ncı maddesi, yalnız adli para cezasını gerektiren veya en
fazla altı ay hapis cezasına eşlik eden adli para cezalarında failin on gün
içinde talep etmesi ve cumhuriyet savcısının onaylaması hâlinde ceza için
belirlenen ön ödeme miktarının 3 taksit hâlinde ödenmesini düzenlemektedir.
Ayrıca bu düzenleme, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 74’üncü
maddesinin 2’nci fıkrasının 1’inci cümlesinde yer alan suç ile Dernekler
Kanunu’nun 32’nci maddesinin 1’inci fıkrasının (d) bendinde yer alan suçları da
75’inci madde kapsamına alıyor. Umuyorum, bu düzenlemeler adaletin yerini
bulmasına katkı sağlayabilir.
Hukuk
sistemimizde ve adalet anlayışımızda öyle vahim sıkıntılarımız var ki böyle
parça bölük torba yasa düzenlemeleriyle üstesinden gelmek mümkün değildir.
Kapsamlı ve torba vasfını taşımayan bir adalet reformu elzemdir. Hukukun
üstünlüğünün ortadan kalktığı, adalet sisteminin güvenilirliğini yitirdiği,
cezaların caydırıcılık özelliğinin kaybolduğu bir ortamdayız. Buna siyasi
etiğin aşınmasının toplumdaki yansımaları ve giderek artan ekonomik krizin
sosyal ve psikolojik etkileri de eklendiğinde, toplumsal bir cinnet hâli
kontrol edilemez bir noktaya varmıştır. Toplumsal cinnetin kadına yönelik
şiddete dönüştüğü örneklerden birkaç tanesini alt alta sıralayıp, adalet sisteminin
işleyişinin yetersizliğinin yansımalarını ortaya koyunca ürpermemek elde değil.
2018
Martında, Giresun’da 25 yaşındaki Yeliz Unutkan’ı aracıyla ısrarla takip edip
tacizlerde bulunan, fiziksel şiddet uygulayıp kafasını dükkân kepenklerine
vurup yaralayan Erhan Dura’ya sadece 2 bin lira adli para cezası verildi,
cezası ertelendi.
İstanbul’da
bir mekânın sahibi, bir kadın ve erkek çalışanına şiddet uyguladı. Suç, görüntü
kayıtlarıyla sabitti. Kadın çalışan Gaye Akıl’ın olayı gündeme taşımasının
ardından mekân sahibi gözaltına alındı, Emniyetteki işlemlerden sonra adli
kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Antalya’da
Mert K. isimli kişi, sokaktaki 3 kadına arkalarından tekme ve yumruklarla
saldırdı. Kadınlardan Burcu Nihan Barshan yoğun bakımda tedavi altına
alınırken, Mert K. çıkarıldığı nöbetçi hâkimlik tarafından adli kontrol şartı
getirilerek serbest bırakıldı.
Ankara’da
bir hastanede doktor olarak görev yapan Filiz Y.K. eşinin kendisini
çocuklarının önünde üç saat boyunca darbettiğini ve bıçakla tehdit ettiğini
ifade ederek savcılığa başvurdu. Mahkeme, sanığın silahla tehdit ve hakaret
suçu işlediğine dair delil elde edilemediği gerekçesiyle sanığın bu suçlardan
beraatine karar verdi. Böyle sayısız örnek var.
Değerli
arkadaşlar, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hazırladığı rapora
göre 2018 yılında 400 kadının erkek şiddetiyle hayatını kaybettiği belirtildi.
Raporda, 2018 yılında 1.217 çocuk istismarının basına yansıdığı ve 26 çocuğun
öldürüldüğü kaydedildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Subaşı, tamamlayın lütfen.
HASAN
SUBAŞI (Devamla) – 2019 rakamları henüz belli değil ancak bilanço maalesef
giderek kabarıyor. Bunları sık sık dile getirmeye çalışıyoruz ki iktidar cenahı
hukuk ve adalet anlayışının ne hâle geldiğini tekrar tekrar hatırlasın ve torba
kanunlarla bütün hukuk sistemini karmakarışık ve kalitesiz hâle getirmekten
vazgeçerek kapsamlı ve geniş çaplı bir adalet reformunu yapmaya yönelsin.
İktidarın bu niyetten uzak olduğunu biliyoruz. Israrla ikna etmeye çalışıyoruz.
Adalet sisteminde bir reform yapılması ihtiyacı çok açıktır.
Yasa
paketine İYİ PARTİ olarak düştüğümüz şerhte de vurguladığımız gibi, adalet ve
hukukun üstünlüğünün tekrar tesis edilmesi için bir reform yapılmasını talep
ettiğimizi yeniden hatırlatıyoruz. Ne hazindir ki 2019 Türkiyesinde hâlâ
hukukun, devlet yönetiminin 18’inci yüzyılda geliştirilen değerler üzerinden
tartışmalarını yürütüyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Subaşı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
16’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... 16’ncı madde kabul
edilmiştir.
17’nci
madde üzerinde 2 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi'nin 17’nci maddesiyle değiştirilmekte olan 5237 sayılı Kanun’un
136’ncı maddesine eklenen "Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236
ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve
görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.” şeklindeki fıkranın
“Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve
altıncı fıkraları gereğince kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda
verilecek ceza bir kat artırılır.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Kayseri Adana İstanbul
Ayhan
Erel Zeki
Hakan Sıdalı Tuba
Vural Çokal
Aksaray Mersin Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
TUBA
VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Erkeğimiz
ordu, kadınımız devlettir. Bir Türk, bayrağını, ordusunu selamlamak için hiçbir
yerden müsaade istemez. Sahada selam duran futbolcularımı da buradan
selamlıyorum, cephede bayrağımı selamlayan Mehmet’imi de selamlıyorum, Allah
ayaklarına taş değdirmesin diyorum.
Ülkede
demokrasi, hak, hukuk, adalet, insan hakları, özgürlük filan kayboldu. Sistemin
adı yok. Başkanlık sistemi desek değil, yarı başkanlık hiç değil, parlamenter
sistem desem o da değil. Garip ve acayip bir sistem bu. Aslında bütün kurumlar
var ama çoğu çalışmıyor, daha doğrusu, tek kişinin gözünün içine korkuyla
bakarak görev yapıyorlar. Ülkemizde adalete, yargıya, hukuk sistemine olan
güven her geçen gün azalıyor. Yapılan araştırmalara göre, ülkemizde her 2
kişiden 1’i adalete güvenmiyor, her 3 kişiden 2’si yargının bağımsız olduğuna
inanmıyor. AKP’ye oy verdiğini söyleyen her 4 kişiden 1’i yargının bağımsız
olmadığını, yine her 4 kişiden 1’i de mahkemelerin tarafsız olmadığını
düşünüyor. Mahkemelerin verdiği bazı kararlar, siyasilerin yaptığı açıklamalar,
hâkim ve savcılara yapılan baskılar, sosyal medya paylaşımları nedeniyle
tutuklanan vatandaşlar, Anayasa’nın bizzat devletin yöneticileri tarafından
çiğnenmesi yargıya olan güveni her geçen gün azaltıyor.
Bir
yandan bazı suçlarla ilgili caydırıcı cezaların verilmemesinden bahsederken
diğer yandan da düşünce özgürlüğü alanında, anayasal hakların ihlalleri
alanında ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bakınız, kadın cinayetleri aldı başını
gitti. 2018’de 440, 2019’un ilk dokuz ayında 347 kadın cinayeti gerçekleşti bu
ülkede; her 3 kadından 1’inin şiddete maruz kaldığı biliniyor. Yazarlar,
karikatüristler, siyasiler aylarca, yıllarca tutuklu kalırken, Anayasa
Mahkemesinin kararları bile uygulanmazken, kadına saldıran, darbeden,
yaralayan, katleden saldırganlar kısa süre içinde serbest kalabiliyorlar bu
ülkede. Aynı şekilde, çocuk tacizcilerine karşı da gerekli cezai adımlar bir
türlü atılmıyor. Toplumun vicdanında en ağır şekilde cezalandırılanlar serbest
kalırken biz hâlâ düşünce suçlarını tartışıyoruz bu ülkede.
Yargıda
yaşanan sorunları herkes görüyor, hissediyor ama bir türlü AK PARTİ iktidarı
görmüyor, duymuyor, hâlâ “Yargı bağımsız, yargı güçlü.” diyerek konunun üstünü
örtmeye çalışıyor. Birden fazla terör örgütüyle irtibatlı olduğu söylenerek
tutuklanan, onlarca yıl hapis cezasıyla yargılanan Rahip Brunson olayını
yaşayan bu millete yargının bağımsız olduğunu nasıl anlatabilirsiniz?
“FETÖ
borsası” iddialarını bizzat AKP’li arkadaşlar ortaya attı. Parası olan, arkası olan,
siyasetin içinde olan serbest kalırken okullarda ders veren, kurban bağışı
yapan, çocuğunu okula gönderenlerin hayatları karardı bu ülkede.
Yargı
reformunu önemsiyor, bağımsız bir yargının önemini biliyoruz ama bu
magazinleştirilerek yapılamaz. Bu, Anayasa göz ardı edilerek yapılamaz. Bu,
özgürlükler kısıtlanarak yapılamaz.
Bakın
“yeni bir yargı paketi” diyorsunuz ama mahkeme tarafından aklanmış insanların
pasaportlarını vermeyi belirli şartlara bağlıyorsunuz. Anayasal bir hak olan
seyahat özgürlüğünü ancak bir mahkeme kararı durdurabilir. “Mahkemenin suçsuz
bulduğu birini bir de siz mi yargılayacaksınız?” diye sormak gerekiyor. Size bu
yetkiyi kim verdi? Yargı paketinde bile yargının yetki alanlarını çiğniyor,
kararlarını yok sayıyorsunuz.
Üniversite
sınavlarında en yüksek puanlarla girilebilen hukuk fakültelerinin mezunlarının
avukatlık yapabilmesi için sınav zorunluluğu getiriyorsunuz. Sınavı kazanamayan
hukuk fakültesi mezunu ne olacak, hiç düşündünüz mu bunları? Bu zamana kadar
yaptığınız hangi sınavda adil davrandınız? Kamuoyunun vicdanını tatmin ettiniz
de hukuk mezunlarına sınav mı yapıyorsunuz?
Bakınız,
içinde bulunduğumuz bu Gazi Meclisin çatısı altında görev yapan memurlar
arasında yapılan görevde yükselme sınavında 98 puan alan elenirken 62 puan alan
görevde yükseltildi. Öğretmen adaylarının mülakat sınavlarında yaşananlar zaten
evlere şenlik. Şimdi de “Biz hukuk fakültesi mezunlarına sınav getiriyoruz.”
diyorsunuz. Adam, özel avukatlık yapacak, hukuk bilgisi iyiyse para kazanacak,
kötüyse dava alamayacak, alsa da kazanamayacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
–Tamamlayın lütfen.
Buyurun
Sayın Çokal.
TUBA
VURAL ÇOKAL (Devamla) – Teşekkürler.
Kendi
ofisinde çalışacak kadar hukuk bilgisi olmayan öğrenciye sınav yapmak yerine,
ona o diplomayı veren hukuk fakültesini kapatın, en güzeli bu olur.
Hukuk
sisteminde yaşanan sorunlar almış başını gitmişken, bizim burada yargı
bağımsızlığı, düşünce özgürlüğü, şeffaflık gibi konuları konuşmamız gerekirken,
avukata yeşil pasaportu konuşuyoruz. Her şeyde olduğu gibi yargı paketini de
sayenizde magazinleştirdik. Avukatların sempatisini kazandırmak, Barolar
Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na avukatlardan gelen eleştirileri azaltmak
için paketin içine konduğu anlaşılan yeşil pasaport, yargının diğer tüm
sorunlarının önüne geçti. Bu yeşil pasaportu verecekseniz ayrı bir konu olarak
getirirsiniz Meclise, tartışırız. Bu kadar hayati bir konu içinde yeşil
pasaportun ne işi var diye sormadan geçemiyor insan.
Bu
bile amacın bağımsız, tarafsız bir yargı olmadığını bize gösteriyor deyip Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Çokal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 136’ncı maddesine eklenen ikinci fıkradaki “durumunda” ibaresinin
“halinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Zeynel
Emre
İstanbul Mersin İstanbul
Aydın
Özer Süleyman
Bülbül Ünal
Demirtaş
Antalya
Aydın Zonguldak
Gamze
Akkuş İlgezdi Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi konuşacaktır.
Buyurun
Sayın İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yargı reformunun 17’nci maddesi
üzerinde söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Büyük
Usta Rıfat Ilgaz bundan otuz yıl önce “Ne gençlerden ne çocuklardan bir
yakınmam yok/Arap’ın dediği doğru: ‘Çocuk mazbut…’/Memleketse görünüyor
işte/Güllük gülistanlık/Ne var ki güllerin dikeni çok.”
Aradan
geçen onca yıla rağmen bir yandan çocuklarımızı esir alan sefaleti, diğer
yandan karanlığa mahkûm eden cehaleti konuşuyorsak; bir taraftan bizleri
örseleyen şiddeti, öte taraftan vicdanları zedeleyen istismardan yakınıyorsak
ne yazık ki bir arpa boyu yol alamamışız. Bugün çocuklarımız hayatları boyunca
izlerini taşıyacak travmalar yaşıyorlar, oysa çocuklar ayna gibidir. Her gün
içinde yaşadıkları, gördükleri, duydukları ve izledikleri hayatın şeklini
alırlar yani bizleri yine bizlere yansıtırlar ve ne yazık ki hayat karşısında
örselenmiş çocuklar kırık aynalara benzerler. Nasıl ki kırık aynalar bantla tamir
edilemiyorsa, şiddete, tacize, istismara ve ayrımcılığa uğramış evlatlarımızın
ruhlarındaki derin yaralar da tedavi edilemiyor.
Bugün
yargı reformunu görüşüyoruz. Sizce bu teklif içerisinde, her parçasında derin
yaralar açılan şiddet mağduru çocuklar için bir gelecek var mı? İyice çevirin
sayfaları, bulamazsınız. Peki, her yerde mağdur edilen, toplum tarafından
unutulmuş taciz ve istismar mağduru 18.290 çocuk için düzenlenen bir şey var
mı? Öyle ya, şu anda görüştüğümüz 39 madde arasında önleyici düzenlemeler
olmadığı için, geçtiğimiz yıl günde tam 50 çocuk saldırıya maruz kaldı, kalmaya
da devam ediyor.
Bakın,
çok uzağa gitmeye gerek yok, daha iki gün önce, yaşları 7 ve 9 olan iki kardeş
cinsel tacize uğradı. Faili, öz dedeleriydi. Türkiye'nin en acı gerçeklerinden
olan bu olay, sıradan bir cinsel istismar vakası olarak kayıtlara geçti. Peki,
iki bölümden oluşan yargı paketinde ensesti önleyecek bir madde var mı? Elbette
yok. Reform demetinin içinde 10 binden fazla kelime var da son on altı yılda istismara
uğrayarak doğum yapan 15 yaşından küçük 15 bin çocuğumuz için bir reçete yok.
Ben arıyorum, arıyorum bu pakette kuma olan, başlık parasına satılan, erken
evliliğe zorlanan, sayıları 691 bine ulaşan kız çocuklarımız için gelecek
bulamıyorum.
Değerli
vekiller, korkunç rakamlardan bahsediyoruz, farkında mısınız? Giderek
kötüleşiyoruz. İstismara uğrayıp işkenceyle öldürülen 8 yaşındaki Eylül,
kaçırıldıktan sonra açlıktan yaşamını yitiren 4 yaşındaki Leyla, komşusu
tarafından öldürülen 3 yaşındaki Irmak, diri diri yakılan 6 yaşındaki Gizem ve
daha niceleri… Ben bir anne olarak istismar, taciz, tecavüz, şiddet ve ensest
haberlerini okurken nefes alamıyorum, yutkunamıyorum; çocuklarımızı
koruyamadığımızı gördükçe kahroluyorum. Ülkemiz evlatlarımız için cehenneme
döndü. Birileriyse çocuk istismarını aklama peşinde.
Biliyor
musunuz, çocuk korktuğu, adalet ise kolladığı için susuyor; elbette
biliyorsunuz. Ne acıdır ki idam ve hadım tartışmaları arasında, saldırganlar
hâlâ iyi hâl indiriminden ve saygın tutum gerekçelerinden yararlanmaya devam
ediyorlar. Her cinsel şiddet olayında rıza arayan ve bir şekilde eksik teşebbüs
yaratan yargı, saldırganlar için cezasızlığı kutsuyor âdeta. Başka bir
ifadeyle, cinsel şiddet her gün, her şekilde yeniden üretiliyor ve yaygınlaştırılıyor.
Hatırlayın, eski bir adalet bakanı, çocuklarla evlenen yetişkinlerin hapisle
cezalandırılması üzerine “Burada bir dram var.” demişti. Kendisini savunamayan
çocuklar için adaleti sağlamak yerine istismarın cezalandırılmasına dram
derseniz ülkenin geleceğini ateşe verirsiniz. Parlamentoyu itibarsızlaştırır,
yasaları arkadan dolaştırırsanız sorunları daha da kökleştirirsiniz.
Çocuklarımızın yaşadıkları travmayı kaldıracak düzenlemeler yerine sadece
pansuman yaparsanız kangreni önleyemezsiniz. Çocuklar kendini mutlu, sağlıklı
ve güvende hissedebilmek için sadece ve sadece adalet bekliyorlar. Dolayısıyla
yargı reformu, adıyla değil içeriğiyle olur.
Siyaseti
bir kenara bırakarak vicdanınıza sesleniyorum: Bizler çocuklarımızın
çıkaramadıkları ses olmalıyız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İlgezdi, tamamlayın.
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Bu utanç tablosunu örtbas etmeye çalışanlardan, çocuk
istismarını meşrulaştıranlardan hesap sormalıyız. Gelin, kadına ve çocuğa
yönelik bütün ayrımcı yasaları burada bir gecede kaldıralım. Gerekiyorsa bir ay
boyunca gece gündüz, sabaha kadar çalışalım ama istismarın önüne geçecek
düzenlemeleri yasalaştıralım, gerçek yargı reformunu böyle yapalım.
Yoksulluğun, sömürünün ve şiddetin karşısında haklarımız, hayatlarımız ve
çocuklarımız için çalışalım. “Bir toplumun gerçek ruhunu en iyi gösteren şey o
toplumun çocuklarına nasıl davrandığıdır.” der Nelson Mandela.
Sözlerimi
bitirirken, çocuklarımızın sesini, nefesini, umudunu, geleceğini, neşesini
kaybetmediği, onları her türlü şiddetin öznesi olmaktan uzak tutabildiğimiz ve
en önemlisi, istismarın, tacizin ve eşitsizliğin son bulduğu aydınlık yarınlara
olan inancımla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın İlgezdi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
17’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
İç
Tüzük 60’a göre 3 sayın milletvekilinin söz talebi var, onları karşılayacağım
şimdi.
Sayın
Kılavuz…
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
67.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Barış Pınarı
Harekâtı’nın teröre karşı yapıldığına ve kardeşliğimize zarar vermek
isteyenlere karşı beraber olup taviz verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Takım’ımızı ve
askerlerimizi biz de asker selamıyla selamlıyoruz, başarılarının daim olmasını
temenni ediyoruz.
Barış
Pınarı Harekâtı ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa
hakkını kullanarak düzenlediği, teröre karşı yapılan bir harekâttır. Kürt
kökenli kardeşlerimiz milletimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Barış Pınarı
Harekâtı yalnızca milletimizi ve mazlumları tehdit eden teröristleri bulundukları
topraklarda yok etmek için yapılmaktadır. Utanmadan, arlanmadan “Türkiye,
Kürtlere savaş açtı, işgalci.” diyen gafiller, Türkiye Cumhuriyeti devleti
hiçbir zaman işgalci olmadı. Bin yılda karıldı bu ülkenin harcı, ayrıştırmak
kimin harcı. Herkes üslubuna dikkat etmeli, nifak, zehir ve tefrika tohumu
ekmek isteyenlere karşı, kardeşliğimize zarar vermek isteyenlere karşı bir ve
beraber olup taviz vermemeliyiz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Şahin… Yok.
Sayın
Erbay…
68.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, dünyanın en eski
turizm ve seyahat acentesi Thomas Cook’un iflasıyla turizmcilerin büyük
sorunlarla karşı karşıya kaldığına, işsizler ordusuna yeni insanların
katılmaması için önlemler alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
BURAK
ERBAY (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz
günlerde yüz yetmiş sekiz yıllık bir geçmişe sahip olan dünyanın en eski turizm
ve seyahat acentesi Thomas Cook battı. 2018 yılı verilerine göre Thomas Cook
Türkiye’ye toplam 1 milyon 155 bin turist taşımıştır. 2019 yaz sezonunda ise
Thomas Cook aracılığıyla Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı 700 bin
civarındadır. Bu firmanın batması sonucunda özellikle çok önemli bir turizm
bölgesi olan Muğla’mızda ve diğer turizm bölgelerimizde turizmcilerimiz büyük
sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Ülkemiz için önemli bir gelir kapısı ve
istihdam alanı olan turizm sektörünün zarar görmemesi ve işsizliğin had safhada
olduğu şu dönemde işsizler ordusuna yeni insanların katılmaması için derhâl
gerekli önlemler alınmalıdır. Turizm temsilcileri gerekli önlemlerin bir an
önce alınarak yaraların sarılmasını ve sektörün önümüzdeki yıllarda daha büyük
sorunlarla karşılaşmaması için gerekli desteğin sağlanmasını bekliyor.
BAŞKAN
– Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati 21.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL
(Kütahya)
---0---
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
105
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
105) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada bulunan 104 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ile 85
Milletvekilinin Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2213) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S.Sayısı:104)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada bulunan 48 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1412) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 48)
BAŞKAN
– Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için
16 Ekim 2019 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.36