TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
62nci
Birleşim
27
Şubat 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Şırnak Milletvekili Nuran İmirin, Şırnak ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığının Hatay ilindeki yatırımlarına ve
Hataylıların taleplerine ilişkin gündem dışı
konuşması
3
Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 28 Şubat postmodern darbe sürecine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Çanakkale ili NESKO Madencilikte
işçilerin aylardır emeklerinin
karşılığını alamadığına ve bu
işletmenin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı tarafından denetlenip denetlenmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hatay Milletvekili Hüseyin
Yaymanın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Toprak Mahsulleri
Ofisinin 2 Mart tarihinden itibaren 20 bin ton fındığı
satışa çıkarmasının üreticiyi devlet eliyle zarar
ettirmek anlamına geldiğine, piyasanın kendi serbest ticaret
koşullarında çalışmasına müsaade edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, İzmir ili Bergama Belediyesinde 4
kadın işçinin sendikalarını değiştirmeme
konusunda direnç göstermesi nedeniyle işten
çıkarıldığına, Bergama Belediye
Başkanının emek karşıtı uygulamalardan vazgeçmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Suriyenin Tel Abyad kentinden hububat
ithal edilmesinin yerli tarıma ihanet, yerli çiftçiyi ölüme terk etmek
anlamına geldiğine ilişkin açıklaması
6.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, deprem bölgesinde
yaşamamız nedeniyle belediyelerin imar planlarını fay
hatlarına, alüvyon ve çökme bölgelerine göre yeniden gözden geçirmesi
gerektiğine ve Regaip Kandilini tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Regaip Kandilini tebrik
ettiğine, 27 Şubat büyük dava adamı Necmettin Erbakanın
vefatının 9uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, süt üreticilerinin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Regaip
Kandilini tebrik ettiğine, Suriyenin İdlib
bölgesinde rejim güçlerinin düzenlediği hava saldırısında
şehit olan hemşehrisi Piyade Uzman Çavuş Soner Enes
Baykuşa Allahtan rahmet dilediğine, 23 Şubat 1925 tarihinde
TBMM kararıyla Kuran-ı Kerimin tercüme ve tefsir edildiğine,
28 Şubat darbesinin 23üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
10.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Türkmenistanın coronavirüs
nedeniyle sınır kapılarını kapatmasıyla
mağduriyet yaşayan tır şoförlerine sahip
çıkılması konusunda Ticaret, Sağlık ve
Dışişleri Bakanlarına seslendiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 22 Şubat Kilisli
Muallim Rıfat Bilgenin ölümünün 67nci yıl dönümüne ve Regaip
Kandilini kutladığına ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, iktidar partisinin yerel
yönetimlerin yetkilerini gasbeden ve yetki alanındaki hizmetleri merkezî
yönetime devreden yasal düzenlemelere başvurduğuna ilişkin
açıklaması
13.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, memur ve işçi
emeklilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
14.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, İslam âleminin
Regaip Gecesini tebrik ettiğine ve 28
Şubat postmodern darbesinin 23üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
15.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, Manisa ili
Gölmarmara ilçesi halkının belediyenin ağaç kesme
ısrarından vazgeçmesini beklediğine ve Regaip Kandilini
kutladığına ilişkin açıklaması
16.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Regaip Kandilini
kutladığına, Suriyenin İdlib bölgesinde şehit olan
askerlere Allahtan rahmet, yaralı olan hemşehrisi Uzman Çavuş
Veli Özsoy ile diğer yaralılara şifa dilediğine ve ülkenin
içinde bulunduğu duruma ilişkin açıklaması
17.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 27 Şubat 54üncü
Hükûmetin Başbakanı Necmettin Erbakanın vefatının
9uncu yıl dönümüne, İslam âleminin Regaip Gecesini tebrik
ettiğine ve
28 Şubat postmodern darbesinin
23üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
18.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, halkın alım gücünün
azalmasıyla esnafın zor duruma düştüğüne ilişkin
açıklaması
19.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Dünya Sağlık Örgütünün
coronavirüs karşısında tüm dünyayı önlem almaya
çağırdığına, ülkede bu konuda nasıl önlem
alındığını Sağlık Bakanından, Meclisin
korunması için herhangi bir önlemi olup olmadığını da
Meclis Başkanlığından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, 27 Şubat 54üncü
Hükûmetin Başbakanı Necmettin Erbakanın vefatının
9uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
21.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, millî tarımın ithalat
yüzünden zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
22.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Regaip Kandilini tebrik
ettiğine, Suriyenin İdlib bölgesinde rejim güçlerinin
düzenlediği hava saldırısında şehit olan Piyade Uzman
Çavuş Soner Enes Baykuş ile İstihkâm Uzman Onbaşı
Şükrü Elibola Allahtan rahmet dilediğine, Esad güçlerinin Türk
askerî birliklerine saldırmaya devam ettiğine, askerlerin şehit
olmasını engelleyecek tutarlı ve kararlı bir dış
politikanın izlenmesi, bölgede doğru adımların
atılması gerektiğine, 27
Şubat 54üncü Hükûmetin Başbakanı Necmettin Erbakanın
vefatının 9uncu yıl dönümüne, 28 Şubatın Türk siyasi
tarihinin en karanlık günlerinden birisi olduğuna ve İYİ
PARTİ Genel Başkan Meral Akşenerin dönemin İçişleri
Bakanı olarak 28 Şubat darbesine ve askerî vesayete karşı
mücadele ettiğine, dün de bugün de milletin yanında olduklarına
ilişkin açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Suriyenin İdlib bölgesinde
şehit düşen Piyade Uzman Çavuş Soner Enes Baykuş ile
İstihkâm Uzman Onbaşı Şükrü Elibola ve Er Mecit
Demire Allahtan rahmet
dilediğine, 24 Şubat 2020 tarihinde Suriyenin kuzeyindeki Tel
Rıfatta güvenlik güçlerimiz tarafından terörist
elebaşılara yönelik koordineli bir operasyon
gerçekleştirildiğine, Türkiyenin hiç bir emperyal çıkar
gözetmeksizin meşru davasının peşinde olduğuna, 28
Şubat hareketinin 23üncü yıl dönümüne, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak her türlü darbe girişiminin, antidemokratik hareketin
karşısında durduklarına ve durmaya devam edeceklerine, 27
Şubat siyaset ve devlet adamı Necmettin Erbakanın
vefatının 9uncu yıl dönümüne, İslam âleminin Regaip
Kandilini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
24.-
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun, corona virüsü riski nedeniyle
Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinde 18 kişinin hastanede
karantina altında olması, Gürbulak Sınır
Kapısında 60 kişinin gözetim altında bulunması
nedeniyle önlemlerin acilen alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, şubat ayında
verileceği açıklanan mazot ve gübre desteğinin Hatay ili dâhil
23 ile verilmediğine, pamuk primlerinin ödenip ödenmeyeceğini,
eğer ödeme yapılacaksa ne zaman ödeneceğini Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Regaip Kandilinin
ülkeye ve coğrafyaya barış, eşitlik ve kardeşlik
getirmesini dilediklerine, 28 Şubat darbesinin 23üncü yıl
dönümüne, darbenin her türlüsüne her
koşulda karşı olduklarına, darbenin mağduru
olmanın her zaman bundan ders çıkarmak anlamına gelmediğine,
28 Şubat 2015 tarihinde demokratik bir anlayışla
oluşturulan Dolmabahçe mutabakat metnine, Parlamentodaki partilerin önemli
görevlerinden bir tanesinin de tarihsel, siyasal ve sosyal sorunları
konuşarak diyalog içinde çözmek olduğuna ilişkin açıklaması
27.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Anayasa Mahkemesi önünde adalet
nöbeti tutmak istedikleri için polis tarafından darbedilen Çorlu tren
kazasında yaşamını yitiren 25 kişinin ailelerinin
yargı karşısına çıkarılmasının adalet
arayışına gözdağı vermek anlamına geldiğine
ilişkin açıklaması
28.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, 2 Şubat
Dünya Sulak Alanlar Günü vesilesiyle sulak alanlar bakımından Avrupa
ve Orta Doğunun en önemli ülkelerinden olmamıza rağmen ülkenin
su imkânının sınırlı sayılabileceğine ve
verimli kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
29.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Suriyenin
İdlib bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Çavuş Soner Enes
Baykuş ile İstihkâm Uzman Onbaşı Şükrü Elibola
Allahtan rahmet dilediklerine, artık şehit haberleri almak
istemediklerine, Regaip Kandilini kutladıklarına, 27 Şubat
54üncü Hükûmetin Başbakanı Necmettin Erbakanın
vefatının 9uncu, 28 Şubat darbesinin 23üncü yıl dönümüne,
2018 KPSSden aldığı puanla fizik öğretmenliği
alanında Türkiye 1incisi olan Deniz Eren Demir ile 2019 KPSSde
coğrafya öğretmenliği alanında 1inci olan Alparslan
Uysalı düşük puan verilerek mülakatla eleyen sistemin parti devleti,
ideolojik ayrım ve aile üzerinden öğrencileri fişleme sistemi
olduğuna, kadın cinayetlerini protesto ediyorlar diye Ankara
Üniversitesinde okuyan 7 öğrencinin bursunun kesilmesinin, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi
Leyla Mavilinin kaldığı yurttan
çıkarılmasının ne demek olduğunu öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
30.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İslam âleminin Regaip
Kandilini tebrik ettiklerine, Suriyenin İdlib
bölgesinde rejim güçlerinin düzenlediği hava saldırısında
şehit olan Piyade Uzman Çavuş Soner Enes Baykuş ile
İstihkâm Uzman Onbaşı Şükrü Elibola Allahtan rahmet
dilediklerine, ülkenin güvenliği ve terör konusunda geri adım
atmayacaklarına, 27
Şubat 54üncü Hükûmetin Başbakanı Necmettin Erbakanın
vefatının 9uncu seneidevriyesine ve 28 Şubat postmodern
darbesinin 23üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
31.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 27 Şubat 54üncü Hükûmetin
Başbakanı Necmettin Erbakana vefatının 9uncu yıl
dönümünde Allahtan rahmet dilediğine, Regaip Kandilinin ülkeye,
İslam âlemine barış, huzur ve sağlık getirmesini temenni
ettiğine ilişkin açıklaması
32.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Trabzon ilinde alan bazlı gelir
desteğinden yararlanabilmek için Çiftçi Kayıt Sistemine
başvuruyu süresi içinde yapamayan çok sayıda fındık
üreticisinin mağduriyetini önleyebilmek için başvuru süresinin
uzatılmasını Tarım ve Orman Bakanından talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Teknik Üniversitesinde kantin
fiyatlarının yüksekliğini protesto eden öğrencilerin
okuldan atılması ile kız öğrencilerin yurttan atılarak
aldıkları bursun kesilmesini kınadıklarına
ilişkin açıklaması
34.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, tekraren, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tekraren, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, iktidar partisi olmanın
ağırlıklı ve sorumlu iş yapmayı gerektirdiğine,
Manisa Milletvekili Özgür Özelden Çanakkale ili Bayramiç ve Çan
Belediyelerinden atılarak mağdur edilen işçilerin
haklarını takip etmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
39.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Ankara Milletvekili Arife Polat
Düzgünün HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara
Milletvekili Arife Polat Düzgünün HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Trabzon
Milletvekili Salih Coranın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
44.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasının 28 Şubatın ruhuna
uygun bir açıklama olduğuna ilişkin açıklaması
47.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, ümitsizlikten
dolayı intihar edenlerin arttığı, gençlerin
umutlarının tükendiği, vicdanın ve adaletin
olmadığı, mülakat sistemiyle
kayırmacılığın olduğu bu düzenin daha ne kadar devam
edeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
48.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Regaip Kandilinin hayırlara
vesile olmasını dilediğine, Sağlık
Bakanlığının corana virüsüyle ilgili kamuoyunu
bilgilendirmesi, kriz masasının kurulması ve ülkeye virüsün
girmemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
49.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, dünyanın en bereketli
topraklarının bulunduğu Çukurovada girdi maliyetlerinin
getirdiği ağır yükle uğraşan çiftçilerin elektrik
sorunuyla da boğuştuğuna ilişkin açıklaması
50.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, üniversitelerin dört yıllık
psikoloji bölümlerinde okuyan psikolog adaylarının taleplerine
ilişkin açıklaması
51.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Türkiye İstatistik Kurumunun 2019
yılına ilişkin açıkladığı evlenme ve
boşanma istatistiklerine ilişkin açıklaması
52.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Yalova Belediye Başkanı Vefa
Salman ile Başkan Yardımcısı Halit Güleçin görevden
uzaklaştırılmasının
itibar suikastı olduğuna ve kınadıklarına
ilişkin açıklaması
53.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadeleri ile Yalova Belediye Başkan ve Başkan
Yardımcısıyla ilgili konuyu takip ettiklerine ilişkin
açıklaması
54.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Ağrı Milletvekili
Abdullah Koçun görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki kışkırtıcı,
ayrıştırıcı dili reddettiklerine ilişkin
açıklaması
55.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
56.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Suriyenin İdlib bölgesinde rejim güçlerinin
düzenlediği hava saldırısında şehit düşen
hemşehrisi Teğmen Ali Emre
Fırıncıoğullarına Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, üniversite mezunu genç işsizlerin
istihdamı ve ülke ekonomisine katkıda bulunabilmeleri için
aşamalı mücadele programı uygulanması, istihdam için
yatırımların yapılması, açılan üniversitelerin
nitelik ve altyapı takibinin sağlanabilmesi amacıyla 27/2/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından, Türkiyenin ihtiyacı olan nitelikli ilaç üretimi,
ruhsatlandırılması, yurttaşlara ilacın ucuz
ulaştırılabilmesi ve ilaç bulunmaması sorununun giderilebilmesi
amacıyla 25/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından,
Türkiyenin dış politikada
son dönemde yaşadığı savrulmalar ve ülkenin
yaşadığı kayıplarda büyükelçiliklere yapılan
teamül ve liyakat dışı atamaların etkisinin belirlenmesi amacıyla
26/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün
Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 173)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile
Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına
İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol Iin Yerini Alan
Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol IIIün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 141)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Serbest Ticaret Anlaşması'nın `Menşeli
Ürünler' Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sini
Değiştiren 1/2017 Sayılı Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun
Teklifi (2/1362) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 29)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Mahir Polat'ın, Menderes ilçesi Değirmendere
Mahallesi'nde yapılacağı iddia edilen mermer ocağı
projesine ve projenin seracılığa, içme suyuna ve tarihi eserlere
olası etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Murat Kurumun cevabı (7/24133)
2.-
Şırnak Milletvekili Nuran İmir'in, Habur Sınır
Kapısı'ndaki uygulamalara yönelik bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/24153)
3.-
Adana Milletvekili Ayhan Barut'un, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda görevli personelin terfi işlemlerine ilişkin sorusu
ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/24361)
4.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy'un, Kayseri ilindeki toplu konut
projelerine ait ödeme koşulları ve taksit tutarlarının
sonradan değiştirildiği iddialarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı (7/24417)
5.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu'nun, 1999 yılından
itibaren depremin zararlarından korunmak için toplanan Özel
İletişim Vergisi tutarına ve kullanımına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı
(7/24597)
27 Şubat 2020
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Şırnakın sorunları hakkında söz isteyen
Şırnak Milletvekili Nuran İmire aittir.
Buyurun Sayın İmir. (HDP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Şırnak Milletvekili
Nuran İmirin, Şırnak ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
NURAN İMİR (Şırnak) Genel
Kurulu selamlıyorum.
Yaşatılan onca acıya rağmen ayakta
kalmaya çalışan kentimiz Şırnakın
sorunlarını sizlerle paylaşmak için gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Önce, buradan, bütün Şırnak
halkımıza sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
içinden çıkılamaz hâle gelen siyasal krizin yaratmış
olduğu yaşam kaygısı, yolsuzluk, işsizlik ve
olağanüstü koşullar gün geçtikçe artmaktadır.
Şırnakta ise çok daha ağır bir tabloyla karşı
karşıyayız. İnsanlar canına kastedecek seviyeye kadar
gelmiş. Cizrede sadece bir gün arayla ne yazık ki 2
insanımız intihar girişiminde bulunmuş ve bunlardan bir
tanesinin hayatına mal olmuştur, ölmüştür. Bu da bizi ciddi
anlamda endişelendirmektedir.
İktidar, Şırnakı sadece
seçimler sürecinde tanımış, gelmiş notlar almış,
yazmış, vaatlerde bulunmuş, sonra da kendi kaderine terk
etmiştir. Güvenlik politikaları ve onların ihtiyacı
dışında, âdeta halk ve ihtiyaçları yok
sayılmıştır. Sormak istiyorum: Şırnak, güvenlik dışında,
sosyal anlamda ne zaman iktidarın ilgi odağı olacak?
Kent olarak temel sorunlarımızdan bir
tanesi eğitimdir; yoğun bir talep olmasına rağmen
çocuklarımızın kendi ana dillerinde eğitim görmemesidir.
İstisna dışında bütün okullarda liyakatten uzak yöneticilerin
atanması direkt iktidara yakın sendikaların eliyle
yapılmaktadır. Okul yurtlarında ise temel yaşam
ihtiyaçları konusunda sıkça öğrenci velilerinden şikâyet
almaktayız. Kaloriferlerin yanmaması, sıcak suyun
akmamasından dolayı temel ihtiyaçlar karşılanmamaktadır.
İstisnasız ilkokul sıralarından üniversite düzeyine kadar
Şırnakta öğrenciler bilinçli, sistematik olarak
değerlerinden ve kültürlerinden uzak tutulmaktadır, dayatmacı
bir eğitim sistemiyle karşı karşıyadır. Bu da
ciddi bir travmaya sebebiyet veriyor, çocukların eğitime
karşı duygusunu öldürüyor, ilgisiz bırakıyor.
Okullarda ve çevresinde her gün artarak devam eden
istismar ve uyuşturucu vakalarına karşı herhangi bir önlem
de alınmamaktadır. Sanki bilinçli bir el bütün Şırnak
genelinde uyuşturucu ve istismarın yaygınlaştırılmasını
sağlamaktadır. Artan cinsel istismar vakaları ve madde
bağımlılığı suçluları hakkında
yürütülen davaların sürekli cezasızlıkla sonuçlanması ise
politik bir tutumdur. Bir yıl içerisinde Şırnakta suçu tespit edilen
4 öğretmen şahsında gelişen istismar ve taciz
olaylarına rağmen öğretmenler görevlerine devam etmektedir.
Bütün çabalarımıza rağmen bu yüz kızartıcı suç
görmezden gelinmektedir. Cizre Anadolu Lisesinde Müdür
Yardımcısı B.E. isminde bir İngilizce öğretmeni tam
30 genç kadına istismar ve tacizde bulunmuş ancak bu kişinin, bu
zatın Cizreden Urfaya, Urfadan İstanbula ataması
yapılmıştır.
İkinci önemli bir husus da sağlık
sorunu. 500 bin nüfuslu kentimizde maalesef ki yeterli sayıda
sağlık personelinin olmaması halkımıza ciddi
mağduriyetler yaşatmakta. Çok basit rahatsızlıklardan dolayı
her gün onlarca hastamız çevre illere gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Kentteyse fiziki koşulların uygun olmaması sebebiyle doktorlar
çoğu kez hastalara bile müdahale edememektedir. Çok somut bir örnek vermek
istiyorum: Beytüşşebap ilçemize bir kadın doğum uzmanı
atanıyor, gönderiliyor ancak ilçede doğumhane olmadığı
için doktorun Şırnak şehir merkezine görevlendirmesi
çıkarılıyor. Bir kadının olası doğumu
durumunda bu doktor arkadaşımız 120 kilometre yol katetmek
zorunda kalıyor ve bu 120 kilometre ne yazık ki Şırnakta
dört saate tekabül etmektedir. Yani yol kendi başına bir eziyet,
imkânsızlıklar kendi başına bir eziyet. Âdeta toplumu
çileden çıkaran bir sağlık politikasıyla karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURAN İMİR (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
NURAN İMİR (Devamla) Özellikle, Habur
Sınır Kapısından giriş-çıkış yapan,
yaşları 18 ile 35 yaş arasında olan gençlerimiz ciddi hak
ihlalleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu
işle geçimlerini sağlayan gençlerimizin yüzde 80i birkaç paket
sigara veya 1 kilo çay yüzünden binlerce lira para cezasına
çarptırılmaktadır, yüzlerce gencimiz şimdi cezaevlerinde
tutulmaktadır. Bu konunun da ivedilikle ele alınmasını ve
halkımızın yaşamış olduğu bu mağduriyetlerinin
giderilmesini Şırnak halkımız ve
yurttaşlarımız adına talep ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Çanakkale ili NESKO Madencilikte işçilerin aylardır
emeklerinin karşılığını
alamadığına ve bu işletmenin Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından denetlenip
denetlenmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale NESKO Madencilikte işçiler aylardır emeklerinin
karşılığını alamıyor. Çalışma
koşullarının kötülüğü, ücretlerin düşüklüğü,
işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin
eksikliğinden ötürü DEV.MADEN-SENde örgütleniyorlar. Sömürünün
derinleştiği madencilikte işçinin sendikal mücadeleyi
keşfetmesinden ürken patron, baskıyı artırmış ve
işçileri Ya sendika ya da iş. tehdidiyle sendikadan istifaya
zorlamış ancak işçiler buna karşı koymuştur.
İşverenin ücretsiz izin ve toplu işten çıkarma
girişimleri ya çalışma yasasından bihaber
olduklarının ya da arkalarındaki iradeye güvenlerinin
göstergesidir. 90ın üzerinde işçinin
çalıştığı madendeki işçiler Ambulansın
aküsü dahi yok. diyor. İş sağlığı ve
güvenliği tedbirlerinin asgari düzeyde dahi uygulanmadığı
bu işletme Çalışma Bakanlığı tarafından
denetlenmiş midir? İşçilerin emeklerinin
karşılığını alamadığı bu
çalışma düzeni kabul edilemez. Şu anda yer altında direnen
40 maden işçisi yalnız değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Hatay Milletvekili Hüseyin
Yaymanın, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığının Hatay ilindeki yatırımlarına ve
Hataylıların taleplerine ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
2020 yılında Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığının Hataydaki yatırımları hakkında
söz isteyen Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymana attir.
Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Değerli
Başkanım, Gazi Meclisimizin çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Sözlerimin
başında, bugün Regaip Kandili, tüm milletimizin ve İslam
âleminin kandilini tebrik ediyorum, Allah hayırlara vesile
kılsın diyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bu vesileyle, yine İdlibde şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Milletimize
başsağlığı ve sabır diliyorum. Bu vesileyle, yine
Hatayda, geçen haftaki şehidimiz Tankçı Teğmen Ali
Fırıncıoğulları kardeşimize Allahtan rahmet ve
onun kederli ailesine de sözlerimin başında
başsağlığı ve sabırlar diliyorum, mekânı
cennet olsun. Rabbim milletimize bir daha böyle acılar
yaşatmasın.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; ekranları başındaki
vatandaşlarımızı ve bizleri Hataydan izleyen değerli
hemşehrilerimi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Gerçekten, Ulaştırma
Bakanlığı, AK PARTİ hükûmetlerimizin en
başarılı olduğu alanlardan bir tanesidir. Yollar, köprüler,
havalimanları, otoyollar; gerçekten Türkiye'nin 2023 hedeflerine, 2030
hedeflerine varması için çok çok önemli adımlar olmuştur.
Rahmetli Adnan Menderesin çok güzel bir sözü vardır: Millet, kendisine
hizmet edeni asla unutmaz. Türkiye'yi bir baştan bir başa yollarla,
demir ağlarla ören Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana, eski Başbakanımız ve Ulaştırma
Bakanımız Binali Yıldırım Beye ve şimdiki
Ulaştırma Bakanımız Sayın Cahit Turhan Beye sizlerin
huzurunda teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Gerçekten, Türkiye'de 2002 yılında
bölünmüş yol miktarı 6 bin kilometre iken bugün 28 bin kilometreye
ulaşmıştır. Yine, aynı biçimde, 2003 yılında
1.714 kilometre olan otoyol uzunluğu da 2020 yılında 3.065
kilometreye ulaşmıştır. Bunlar gerçekten çok çok önemli
hizmetlerdir. Yol medeniyettir ve insanların sevdiklerine kavuşması
bakımından çok çok önemli kamu yatırımlarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten, Hatayda çok çok önemli Ulaştırma
Bakanlığı yatırımları vardır. Bunlar için
Sayın Bakanımıza tekrar teşekkür ediyoruz. Ve bir taraftan
Samandağ-Antakya yolu, Reyhanlı-Antakya yolu, Hassa-İslahiye
yolu, İslahiye-Antakya yolu, yine, aynı şekilde otobanın
devamı; bunlar çok çok önemli yatırımlardır. Ve yine,
Hatayımız için en önemli projelerden bir tanesi Samandağ ile
Arsuz arasındaki aşılmaz denen yolun
başlamasıdır. Bunun için de ben AK PARTİ milletvekillerine,
Hatay milletvekillerine sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum. Biz,
farklı partilerden olabiliriz, farklı siyasi görüşlerimiz
olabilir ama söz konusu Hataysa gerisi teferruattır diyerek birlik
beraberlik içerisinde Hatayımız için, Hataydaki
hemşehrilerimiz için çalışmaya devam ediyoruz.
Bu vesileyle, Bakanımızdan bir
ricamız olacak. Sayın Bakanımız Hataya geldi, yarın
da yine kendisini medeniyetler şehri Hatayımızda misafir
edeceğiz. Kendisinin, daha önce Hataya geldiğinde üzerinde
durduğu çok önemli birkaç proje vardı; bir tanesi Hassa Amanos
Tüneli. Sayın Cumhurbaşkanımızın da bizlere, Hatay
halkına bir müjdesi vardı. Bu tünelin projesi tamamlandı,
artık uygulama ihalesinin yapılmasını istirham ediyoruz.
Diğer taraftan, Belende Sarımazıya
ulaşmış olan otobanın inşallah Cilvegözü
Sınır Kapısına kadar
ulaştırılmasını istiyoruz.
Yine, Erzin ile Dörtyol arasında otobanın
ücretsiz hâle getirilmesini Sayın Bakanımız ve Karayolları
Genel Müdürümüz temin etti; kendilerine şükranlarımızı
sunuyoruz ama otobanın Erzin Gözenelerden İskenderuna kadar
ücretsiz hâle getirilmesi vatandaşlarımızın talebidir.
Yine, 2020 yılında bizim için olmazsa
olmaz projelerden bir tanesi, tüm milletvekilleri olarak, AK PARTİ
milletvekilleri olarak talebimiz, Altınözü-Antakya yolunun bir an önce
başlaması ve tamamlanmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın Sayın
Milletvekili.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hatay, gerçekten, Türkiyenin medeniyetler şehridir,
tarih şehridir, kültür şehridir, turizm şehridir; hepsinden
önemlisi barış ve kardeşlik şehridir. İdlibden
dolayı da Hatayımız gerçekten diken üstündedir. Bu konuyla
alakalı, geçen hafta hem Savunma Bakanımız hem Genelkurmay
Başkanımız gelmiştir ve sorunları orada, bire bir
yerinde incelemiştir. Biz, inşallah, İdlibdeki meselenin
barış yoluyla, kardeşlik yoluyla çözülmesini istiyoruz ama
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın dediği
gibi, Türkiye Cumhuriyeti devleti, hem Soçi Mutabakatından hem Astana
sürecinden hem de Adana Mutabakatından kaynaklanan uluslararası
sözleşmelerdeki haklarını sonuna kadar kullanacaktır ve bu
sebeple gözlem noktalarının gerisine çekilmeyi talep etmekteyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle değerli
heyetinizi bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Güzelmansur.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Ben, Değerli
Vekilime Hatayın gerçeklerini, Hatayın diken üstünde
olmasını söylemesinden dolayı teşekkür ediyorum. Gerçekten
Hatay diken üstünde. Hatay, şu an Türkiye'nin değil dünyanın
gözde noktası hâlinde.
Sayın Vekilim Adana-Hatay Otoyolunun
yapımı için emeği geçenlere teşekkür etti fakat bu otoyolun
başlangıç noktası olan projesini yapan Cumhuriyet Halk
Partisinden Sayın eski Bakanımız Onur
Kumbaracıbaşına teşekkür etmeyi unuttu.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Hiç kimseden
bahsetmedim.
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Ben de Sayın eski
Bakanımıza Hatay halkı adına teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkanım, emeği geçenlere teşekkür ettim tutanaklara
geçmesi için.
BAŞKAN Şimdi, değerli
milletvekilleri, milletvekillerimiz buraya kadar gelip söz istediklerinde
onları kırmakta zorluk çekiyorum ben haklı olarak.
Sayın Nuhoğlu, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğlunun, Toprak Mahsulleri Ofisinin 2 Mart tarihinden
itibaren 20 bin ton fındığı satışa
çıkarmasının üreticiyi devlet eliyle zarar ettirmek
anlamına geldiğine, piyasanın kendi serbest ticaret koşullarında
çalışmasına müsaade edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Toprak Mahsulleri Ofisi, 17 Şubat 2020
tarihinde yayınladığı duyuruyla, 20 bin ton
fındığı 2 Mart tarihinden itibaren satışa çıkaracağını
açıklamıştır. Bu kadar yüksek miktarda
fındığın satışa sunulması, serbest piyasada
kabuklu fındık fiyatının düşmesine neden
olmuştur. Toprak Mahsulleri Ofisinin, fındık satış
tarihini makul zamandan önce ilan etmesi arz-talep dengesini üretici aleyhine
bozacak, büyük fındık tüccarlarına aşırı kazanç
sağlayacaktır. Son yıllarda üreticisini mutlu etmekten uzak
kalan ve dolar karşısında aşırı değer
kaybeden bu stratejik ürüne müdahale edilmesi, ürününü değerinde satmak
için bu zamana kadar bekleyen üreticiyi devlet eliyle zarar ettirme
anlamına gelmektedir. Yetkililerden talebimiz, bu satış
politikasından vazgeçilerek piyasanın kendi serbest ticaret
koşullarında çalışmasına müsaade etmesidir.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3 Konya Milletvekili Halil
Etyemezin, 28 Şubat postmodern darbe sürecine ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
28 Şubat postmodern darbe süreci hakkında söz isteyen Konya
Milletvekili Halil Etyemeze aittir.
Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 28 Şubat süreciyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İdlib şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralı askerlerimize acil şifalar ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
28 Şubat sürecinin en büyük mağduru
rahmetli Necmettin Erbakan Hocamızın da vefatının 9uncu
seneidevriyesinde kendisini rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, darbeler hepimizin
ortak ve büyük yarası, zulmün adresidir. Ne zaman ülkemiz güçlenmeye,
milletimizin refahı artmaya başladıysa demokrasimiz rayına
oturdukça karanlık ellerin taşeronları devreye girerek ülkemizin
ve milletimizin önünü kesmiştir. 27 Mayıs ihtilali, 12 Mart
muhtırası, 12 Eylül darbesi, 27 Nisan e-muhtırası, 28
Şubat postmodern darbe, 15 Temmuz hain FETÖnün darbe ve işgal
girişimi; bunların hepsi millet iradesine, milletin seçtiği
iktidara yapılan operasyonlardır ve darbelerdir. Buradan, demokrasimizin
merkezinden, Gazi Meclisimizden bir kez daha tüm darbeleri şiddetle
kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, demokrasiyi
hazmedemeyen darbeciler 4 Şubat 1997de Sincanda tanklar yürüterek kendi
deyimleriyle demokrasiye balans ayarı yapmak istediler. 28 Şubatta
toplanan Millî Güvenlik Kurulunun ise 18 maddelik kapkara bir listesi Hükûmete
dayatıldı. Vesayet odaklarının figüranları ise
sokaklarda yürüyüş yaptılar. Toplumumuz nezdinde Beşli Çete
olarak adlandırılan sözde sivil toplum örgütü sendikalar siyasete
verilen muhtıraya destek açıklaması yaparak âdeta içimizi
acıttılar. Yapılan bu baskıların sonucunda, maalesef,
merhum Necmettin Erbakan 18 Haziranda Başbakanlıktan istifa etmek
zorunda kaldı.
Değerli milletvekilleri, 28 Şubatla,
milletimizin değerlerine göre siyaset yapılmasının,
toplumun inançlarını yaşama hakkının, ekonomideki
gelişmenin önüne geçilmek istenmiştir. Vesayet odaklarının
medya, yargı, sivil toplum ve ekonomik çevreleri kullanarak
gerçekleştirdiği bu darbeyle, eğitim başta olmak üzere
yargı, ekonomi, medya, sivil toplum; kısacası, her alan yeniden
dizayn edildi.
28 Şubat sonrası, antidemokratik
uygulamalar sahneye konuldu. Kızlarımız turnikelerin önünde
bekletildi, başları açılmak istendi; başörtülü
kızlarımız mezuniyet törenine dahi alınmadı, ikna
odaları imha sürecine sokuldu. İmam hatiplerin orta bölümleri
kapatılırken imam hatip liseleri ve meslek liselerinden üniversiteye
geçişler imkânsız hâle getirildi. Başörtüsü kamu kurumlarında
yasaklandı, Batı Çalışma Grubu eliyle dindar insanlar
devletten tasfiye edilmek istendi. Ekonomik sistem çökertilerek Anadolu
sermayesi yerle bir edildi.
Değerli milletvekilleri, İzleri bin
yıl sürecek. denilen demokrasimizin kara lekesi 28 Şubat darbesi, 3
Kasım 2002 seçimleriyle birlikte tarihin karanlık sayfalarında
yerini almıştır. O gün şiir okuduğu için cezaevine
konulan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın kararlılığı, Allahın yardımı,
milletimizin desteğiyle antidemokratik uygulamaları Türkiye olarak
hep birlikte sildik. 2010 Anayasa değişikliğiyle parti
kapatmalarının önüne geçilmiştir; imam hatip liselerine ve
meslek liselerine uygulanan farklı katsayı uygulamaları ortadan
kaldırılmıştır; inancı gereği
başını örtenlerin üniversite eğitimi almasının ve
kamu kurumlarında çalışmasının önü
açılmıştır; Kur'an kurslarında yaş
sınırı getiren 28 Şubat düzenlemesi ortadan
kaldırılmıştır; askerî yargı ve
sıkıyönetim kaldırılmıştır; yargıda
birlik sağlanmıştır; Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği sivilleştirilmiş, EMASYA Protokolü ortadan
kaldırılmış, Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlıkları İçişleri Bakanlığına,
Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları
ise Millî Savunma Bakanlığına bağlanmıştır.
2002den bugüne, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılması,
Hâkimler ve Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesinin yeniden
yapılandırılmasıyla yargıdaki vesayetin
kurtarılması yolunda önemli adımlar
atılmıştır.
Değerli milletvekilleri, darbe zihniyetiyle
mücadelemizi hazmedemeyen şer odakları, FETÖ eliyle, 15 Temmuz
2016da, ülkemizi bölmek, demokrasimize kastetmek ve millet iradesiyle seçilen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanı ve
Hükûmetini devirmek istediler ancak aziz milletimiz buna izin vermemiştir.
Tüm şer odakları bilmelidir ki artık, güçlü ekonomisi, güçlü
demokrasisi, özgürlükleri, millet iradesine sahip çıkan Meclisiyle ön
plana çıkan, bir ve beraber olan 83 milyonluk bir Türkiye var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Etyemez.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Bu aziz millet, bir
daha asla, yeni 27 Mayısların, 12 Eylüllerin, 28
Şubatların, 15 Temmuzların yaşanmasına izin
vermeyecektir. AK PARTİ olarak her zaman darbelerin
karşısında durmuş bir siyasi kültürün temsilcileriyiz. Bir
daha böyle karanlık, antidemokratik, yürekleri yakan günlerin
yaşanmaması için, 83 milyon vatandaşımızla birlikte,
millî iradeye ve demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, 28 Şubat
postmodern darbeyi bir kez daha buradan kınıyorum; siz değerli
milletvekillerimizin ve aziz milletimizin Regaip Kandilini kutluyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çepni
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Murat
Çepninin, İzmir ili Bergama Belediyesinde 4 kadın işçinin
sendikalarını değiştirmeme konusunda direnç göstermesi nedeniyle
işten çıkarıldığına, Bergama Belediye
Başkanının emek karşıtı uygulamalardan vazgeçmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
İzmir Bergama Belediyesinden 3ü kadın 4
işçi DİSK/GENEL-İŞ Sendikası üyesi oldukları için
işten çıkarıldılar. İşçiler 10 Şubattan beri
belediye önünde eylemdeler. Bergama Belediye Başkanı, seçimlerden bu
yana, çalışanlara mobbing uygulamakta, işçileri HAK-İŞ
Sendikasına geçmeye zorlamaktadır.
Sendikalı olmak anayasal bir haktır,
işçi sınıfının sermayeye karşı güvencesi,
mücadele aracıdır. İşçiler derhâl geri
alınmalıdır. Belediye Başkanı emek
karşıtı uygulamalarından derhâl vazgeçmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Suzan Hanım
5.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, Suriyenin Tel Abyad kentinden hububat ithal edilmesinin yerli
tarıma ihanet, yerli çiftçiyi ölüme terk etmek anlamına
geldiğine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kamu İhale Kurumu kamu ihale bilgilerine göre,
Toprak Mahsulleri Ofisi Şanlıurfa Müdürlüğünün Tel Abyaddan 20
bin ton hububat alacağı açıklanmıştır.
Yıllardır savaş bölgesi olan ve sayısız silah ve
bombaların kullanıldığı Suriye topraklarından
arpa, buğday, zeytinyağı, patates ithal ediyoruz.
Buğdayın ana vatanı bizdik, topraklarımız
elverişli ve yüzyıllardır kendi buğdayımızı
kendimiz ekiyorduk. 21 milyon dönümlük buğday alanı, sayenizde 19
milyon dönüme düştü. Çiftçi Kayıt Sistemine göre 700 bin çiftçi
toprağını ekmeyi bıraktı. Bunların tek sorumlusu
AKP hükûmetleridir. Yanlış dış politikalarınızla
milyonlarca Suriyeli mülteci ithal ettik, mülteciler yetmedi, şimdi de
savaş artığı sağlıksız topraklarda
yetişen arpayı, buğdayı, zeytinyağını,
patatesi ithal eder hâle geldik. Bu uygulama yerli tarıma ihanettir, yerli
çiftçiyi ölüme terk etmektir. Derhâl bu yanlıştan dönün, kendi
çiftçinize destek verin, köstek olmayın.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından Sayın Grup
Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Şeker
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, deprem bölgesinde yaşamamız nedeniyle belediyelerin
imar planlarını fay hatlarına, alüvyon ve çökme bölgelerine göre
yeniden gözden geçirmesi gerektiğine ve Regaip Kandilini tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülke olarak birinci derece deprem bölgesinde
yaşıyoruz. Ülkemizde meydana gelen hasar yapıcı büyük
depremler Kuzey Anadolu fay hattı, Doğu Anadolu fay hattı ve
Batı Anadolu fay hattı üzerinde meydana gelmektedir. Dünyanın en
aktif fayları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay hattının
uzunluğu yaklaşık 1.200 kilometredir. 66da Varto, 83te Erzurum,
92de Erzincan, 99 yılında da İzmit, Düzce, Adapazarı
depremleri bu fay kuşağında meydana geldi ve çok fazla can ve
mal kaybına neden oldu. Maalesef bu aktif fay hatları yerleşim
yerlerimizin içinden geçiyor. Belediyelerimiz mutlaka imar planlarını
fay hatlarına, alüvyon ve çökme bölgelerine göre yeniden gözden geçirip,
revizyonlarını yapıp, ivedilikle fay hatlarını ve
çökme bölgelerini imara kapatıp bu bölgelerin kentsel dönüşümü için
Bakanlıkla irtibata geçmelidirler diyor, Regaip Kandilinizi tebrik
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
7.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Regaip Kandilini tebrik ettiğine, 27 Şubat büyük dava
adamı Necmettin Erbakanın vefatının 9uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Manevi iklimiyle ruhumuzu kuşatan,
gönüllerimizi ferahlatan kandiller geçidi mübarek üç aylarınızı
ve bu gece idrak edeceğimiz Regaip Kandilinizi tebrik ediyor, ülkemizin
birliğine ve kardeşliğimizin pekişmesine vesile olmasını
diliyorum.
Üç ayların gelişiyle birlikte
gönüllerimizi huzura kavuşturan rahmet, mağfiret ve bereket ikliminin
ülkemizden başlayarak dalga dalga tüm insanlığı
kuşatmasını, hidayet, barış ve huzura vesile
olmasını, bu mübarek gün, gece ve aylarda yapacağınız
ibadet, dua ve yakarışların kabul olmasını
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Vefatının yıl dönümü vesilesiyle
millî görüş lideri, büyük dava adamı, merhum Başbakan Profesör
Doktor Necmettin Erbakan Hocamızı rahmet ve duayla yâd ediyor,
mekânının cennet olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
8.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tarım ve Orman Bakanlığının
haberi var mı bilmiyorum ama bugünlerde süt
sığırlarında kesimler ciddi olarak
artmıştır. Çiftçimiz neden hayvanlarını kesmek zorunda
kalıyor? Cevap çok basit: Zarar ediyor. Bırakın geçimini
sağlamayı, gözü gibi baktığı hayvanları satmak
durumuna gelmiştir.
Buğday, arpa, soya, mısır gibi yem
ham maddelerinin hepsinin fiyatı hızla artıyor çünkü hepsi
ithal, hepsi ateş pahası. Artmayan tek şey, üreticinin
sattığı sütün fiyatı.
Seçim öncesi süt destekleme primlerini
artırdınız, onu da geriye dönük olarak seçim sonrasında
tekrar düşürdünüz; tam bir Ali Cengiz oyunu. Çiftçi, sizin neyinize
güvenerek üretim yapacak? Elindeki her şeyi sattı Belki sütüm para
eder, hayvanları satmayayım, üretmeye devam edeyim. dedi ama AKPnin
tarım politikaları insanları canından bezdirdi. Şimdi
de süt hayvanları kesime gönderiliyor. Çiftçimiz, gözü gibi
baktığı hayvanlarını kesmek zorunda
kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç...
9.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Regaip Kandilini tebrik ettiğine, Suriyenin İdlib bölgesinde rejim
güçlerinin düzenlediği hava saldırısında şehit olan
hemşehrisi Piyade Uzman Çavuş Soner Enes Baykuşa Allahtan
rahmet dilediğine, 23 Şubat 1925 tarihinde TBMM kararıyla
Kuran-ı Kerimin tercüme ve tefsir edildiğine, 28 Şubat
darbesinin 23üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Üç aylar ve Regaip Kandilini tebrik eder,
hayırlara vesile olmasını dilerim.
Kahramanmaraşın Onikişubat ilçesi
Hacımustafa Mahallemizden 65. Mekanize Komando Tugay
Komutanlığında görevli hemşehrimiz Piyade Uzman Çavuş
Soner Enes Baykuş, İdlib gerginliği azaltma bölgesinde
şehit olmuş ve bugün ilimizde ebediyete uğurlanmaktadır.
Şehidimize ve bütün şehitlerimize Allahtan rahmet, milletimize
başsağlığı dilerim.
Şubat 1925 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kararıyla Kuran-ı Kerimin tercüme ve tefsir edilmesine,
ayrıca hadis alanında bir ilmî eserin telifine karar verilmişti.
O günlerin ilmî ve fikrî samimiyetini yansıtan Hak Dini Kur'an Dili ve
Tecrîd-i Sarîh isimli iki kıymetli eser bugün dahi en temel bilgi
kaynaklarımızdandır ve elimizdedir.
Ayrıca, 28 Şubat sürecinin, darbesinin
yıl dönümünde darbecileri kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
10.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, Türkmenistanın coronavirüs nedeniyle sınır
kapılarını kapatmasıyla mağduriyet yaşayan
tır şoförlerine sahip çıkılması konusunda Ticaret,
Sağlık ve Dışişleri Bakanlarına seslendiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
coronavirüs nedeniyle Türkmenistan sınır kapılarını
kapattı, Türkmenistana gıda, yük taşıyan şoförlerimiz
de Lütfabad Sınır Kapısında mahsur kaldı. Sekiz gündür
bine yakın şoförümüz, vatandaşımız İran
sınırında bekletiliyor, bu insanlarla ilgilenen yok. Ne Geri
dönün. deniliyor ne Şu kadar zamanda Türkmenistana giriş
yapacaksınız. deniliyor ne de virüsün yayıldığı
bir ülkenin sınırında sıkışıp
kalmış bu insanlar için gerekli sağlık tedbirleri
alınıyor. Şoförlerimizin yiyecekleri azalmış, mahsur
kaldıkları nokta hijyenik değil; maskeleri yok, virüse
karşı âdeta açık hedef olarak bekletiliyorlar. Durum bu kadar
vahim, bu kadar içler acısı ama ilgilenen kimse yok.
Buradan Ticaret Bakanına, Sağlık
Bakanına, Dışişleri Bakanına sesleniyorum:
Şoförlerimize sahip çıkın, gerekeni bir an önce yapın.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Filiz
11.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 22 Şubat Kilisli Muallim Rıfat Bilgenin
ölümünün 67nci yıl dönümüne ve Regaip Kandilini
kutladığına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kilisin yetiştirdiği, Türkoloji
dünyasının önde gelen ismi, büyük Türk bilgini Muallim Rıfat
Bilgeyi ölümünün 67nci yılında rahmetle ve duayla anıyorum.
1874 yılında Kiliste dünyaya gelen,
İstanbulda Darülmualliminden ve hukuk fakültesinden mezun olan Muallim
Rıfatın Türk dünyasına en büyük armağanı
Kitab-ı Dede Korkut ve Divanü Lûgat-it-Türktür. Türklerin sözlü
edebiyattan yazılı edebiyata geçen ilk eserlerini ve Dede Korkut
Hikâyelerini tarihin tozlu raflarından gün yüzüne çıkaran Muallim
Rıfat olmuştur. Türkler ve Türklükle ilgili birçok eserin ilk
incelemesini yapmış ve Arapçadan, Farsçadan 15 eser çevirerek
erişilmesi güç bir eserler abidesine imza atmıştır.
Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğüm
sırasında Kiliste açtığımız eğitim
fakültesine de adını verdiğimiz Muallim Rıfatın
hizmetleri unutulmayacaktır diyor, Regaip Kandilinizi kutluyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
12.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemirin, iktidar partisinin yerel yönetimlerin yetkilerini gasbeden ve
yetki alanındaki hizmetleri merkezî yönetime devreden yasal düzenlemelere
başvurduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
31 Mart yerel seçimleri sonrası çok sayıda
belediyenin yönetimini kaybeden iktidar partisi, yerel yönetimlerin yetkilerini
gasbeden, yetki alanındaki hizmetleri merkezî yönetime devreden yasal
düzenlemelere ve uygulamalara başvurmaktadır. Özellikle İstanbul
halkının iradesine saygı duymayan iktidar, İstanbul
Büyükşehir Belediyesini hedef almış durumda. Önce, İBBnin
Boğaziçi imar yetkisi merkezî yönetime alındı, sonra İBB
UKOMEdeki üye çoğunluğu değiştirildi, en son da Galata
Kulesinin işletmesi İBBden alınmak isteniyor. Kültür ve Turizm
Bakanının, gerekçe olarak da Galata Kulesi etrafında Kültür Yolu
Projesiyle Beyoğlunun eski günlere kavuşacağı
şeklinde şaşkınlık veren bir açıklaması
oldu. Peki, kültürel, tarihî ve turizm açısından Beyoğlunu
bugünlere kimler getirdi? Beyoğlu Belediyesini ve İBByi yirmi
altı yıldır AKP yönetmiyor muydu?
İktidar partisi ne kadar çabalarsa
çabalasın, halkın değişim talebine engel olamayacaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Akın
13.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akının, memur ve işçi emeklilerinin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Memur ve işçi emeklilerimiz yoksulluk, hatta
açlık sınırının altında maaş alıyor.
Yıllarca çalışarak bu vatana, bu millete hizmet veren
emeklilerimiz ne yazık ki iktidarınız döneminde hak ettiklerini
almıyorlar. Emeklilere verilen bayram ikramiyeleri üç yıldır da
artırılmadı. İktidarınızın enflasyonu yüzde
12 ama vatandaşımızın enflasyonu yüzde 90. O nedenle,
emeklilerimize, dul ve yetim maaşlarına önümüzdeki Ramazan ve Kurban
Bayramlarında verilecek ikramiyeler, her bayram için en az 2 bin lira
olmalıdır. Bayram öncesinde bu artış hem emeklinin hem de
esnafın yüzünü güldürecektir.
Saraylara parayı esirgemeyen
iktidarınızdan bunu da esirgememesini bekliyoruz, tabii,
iktidarınızın vatandaşımızın yüzünü
güldürmek gibi bir niyeti varsa.
BAŞKAN Sayın Taşkın
14.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, İslam âleminin Regaip Gecesini tebrik
ettiğine ve 28 Şubat
postmodern darbesinin 23üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, aziz milletimizin ve tüm İslam
âleminin Regaip Gecesini tebrik ediyorum.
28 Şubat, demokrasi tarihimize kara bir leke
olarak geçen postmodern darbenin 23üncü yıl dönümü. 28 Şubat süreci
demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda çok büyük yaralar
açtı. İrticayla mücadele adı altında dindar
vatandaşlarımıza yönelik her türlü baskı, zulüm ve
ayrımcılık devlet politikası hâline getirildi. Sadece
başörtülü olduğu için kızlarımız üniversitelerden
atıldı. Başörtülü memurlar haksız ve hukuksuz bir şekilde
memuriyetten ihraç edildi. Yapılan yolsuzluklarla, 300 milyar dolar kaynak
göz göre göre devlet hazinesinden çalındı. Bin yıl süreceği
iddia edilen 28 Şubat, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİnin her türlü vesayet
odaklarına karşı verdiği mücadele sonucunda kısa
sürede tarihin derinliklerinde kaybolup gitti diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bakırlıoğlu
15.- Manisa Milletvekili Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlunun, Manisa ili Gölmarmara ilçesi
halkının belediyenin ağaç kesme ısrarından
vazgeçmesini beklediğine ve Regaip Kandilini kutladığına
ilişkin açıklaması
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının orman yağmalama ve ağaç katletme
alışkanlığı tüm hızıyla sürüyor.
Kazdağlarında ve Turgutlu Çal Dağında kesilen yüz binlerce
ağaç, maden şirketlerine tahsis edilen on binlerce dekar orman
alanı ve kaçak saray yapmak için yağmalanan Atatürk Orman
Çiftliği
Örnekler devam ediyor, Manisa Gölmarmara Belediyesi, ilçe
girişinde bulunan, ilçemizin sembolü elli yıllık
ağaçları bir bir kesiyor. Demirci Belediyesi, orman arazisine kongre
merkezi diye kaçak bir yapı dikmiş, kaymakamlığa
yanlış bilgiler vermiş, sonra küçük bir dikkatsizlik diyerek
olayı kapatmaya çalışmış. Olay büyüyünce
İçişleri Bakanı, Demircinin Adalet ve Kalkınma Partili
Belediye Başkanı hakkında yargılama izni vermek zorunda
kaldı. Değerli milletvekilleri, sembol ağaçlarına sahip
çıkan Gölmarmara halkının, belediyenin ağaç kesme
ısrarından vazgeçmesini beklediğini burada ifade ediyor,
kandilinizi kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap
16.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Regaip Kandilini kutladığına,
Suriyenin İdlib bölgesinde şehit olan askerlere Allahtan rahmet,
yaralı olan hemşehrisi Uzman Çavuş Veli Özsoy ile diğer
yaralılara şifa dilediğine ve ülkenin içinde bulunduğu
duruma ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, öncelikle, üç ayların müjdecisi Regaip Kandilini kutluyor,
bu mübarek gecenin ülkemize ve tüm İslam âlemine barış, huzur ve
mutluluk getirmesini temenni ediyorum.
Ayrıca, dün İdlibde şehit olan
askerlerimize Allahtan rahmet, hemşehrimiz Köprücek köyünden olan Uzman
Çavuş Veli Özsoy ve diğer yaralı askerlerimize ise acil
şifalar diliyorum.
Ülke olarak cenaze evine döndük, gün geçmiyor ki
kötü bir haberle karşılaşmayalım. Daha Elâzığ
depreminin yaraları sarılmadan Vandan gelen haberlerle
yıkıldık. Her gün, gelen şehit haberleriyle yüreğimiz
dağlanıyor. Tüm komşularımızla kavgalıyız.
Suriyede emperyalistlere hizmet eden bir savaşın
parçasıyız. Libyada sonu olmayan bir savaşın
tarafıyız. Ülke olarak yorgun ve yaralıyız, ekonomik krizin
pençesinde bitkin ve umutsuz; işsizlik, yoksulluk, çaresizlik
karşısında ülke olarak yorgunuz; siyasal, sosyal ve ekonomik
bunalımın doruğunda huzursuzuz. Adalette yerin dibindeyiz,
eğitimde yerlerde sürünüyoruz, sağlıkta şirketlerin
müşterisiyiz. Maalesef, toplum olarak ağır bir psikolojik
travmanın eşiğindeyiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
17.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 27 Şubat 54üncü Hükûmetin Başbakanı
Necmettin Erbakanın vefatının 9uncu yıl dönümüne,
İslam âleminin Regaip Gecesini tebrik ettiğine ve 28 Şubat postmodern darbesinin 23üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
27 Şubat 2011de Rahmetirahmana kavuşan,
her türlü engellemelere ve baskılara rağmen İman varsa imkân da
vardır. diyerek milletine hizmet etmekten geri durmayan 54üncü Hükûmetin
Başbakanı, millî görüş hareketinin lideri Profesör Doktor
Necmettin Erbakanı rahmet ve minnetle yâd ediyor, mekânı cennet
olsun diyorum.
Aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin Regaip
Gecesini tebrik ediyor, bu mübarek gecenin ve üç ayların hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Bin yıl sürecek. dedikleri postmodern darbe
olarak adlandırılan 28 Şubat darbesi, demokrasiye,
özgürlüğe, temel haklara ve toplumun öz değerlerine karşı
girişilen zorbalıklarla dolu utanç tarihidir. Dönemin darbeci
zihniyeti tarafından Ankarada tanklar sokağa
çıkarılmış, demokrasiye balans ayarı denilerek
seçilmiş hükûmet istifaya zorlanmıştır. Bu kara günü
unutmayacağız ve unutturmayacağız. İnşallah,
bundan sonra, darbeler, tarihin karanlık sayfalarında yer
alacaktır. Milletimiz asla darbelere ve darbecilere prim vermeyecektir
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Keven
18.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, halkın alım gücünün azalmasıyla esnafın zor
duruma düştüğüne ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Halkımızın alım gücünün
düşmesi ülke genelinde esnaflarımızı siftah yapamaz duruma
getirdi. Yozgat esnafı da bundan nasibini aldı. Her köşe
başına gecekondu gibi yapılan AVMler ve zincir marketler
yüzünden yüz binlerce çarşı esnafı ve mahalle bakkalı çok
zor durumda. Saray, AVM sahiplerinden fırsat bulup çarşıdaki,
pazardaki esnafın taleplerini görmüyor, duymuyor.
Esnafımızın acil talepleri var. Esnaf Kefaletin kredi faizleri
düştü ancak esnafın sicil sorunu var ve kredi kullanamıyor.
Esnafımız sicil affı çıkmasını bekliyor,
kredilerine acil yapılandırma bekliyor, sigorta ve BAĞ-KUR prim
borçlarına yapılandırma ve erteleme istiyor; kepenk kapatmak
istemiyor.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Aydın
19.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Dünya Sağlık Örgütünün coronavirüs
karşısında tüm dünyayı önlem almaya
çağırdığına, ülkede bu konuda nasıl önlem
alındığını Sağlık Bakanından, Meclisin
korunması için herhangi bir önlemi olup olmadığını da
Meclis Başkanlığından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dünya Sağlık Örgütü coronavirüs
karşısında tüm dünyayı önlem almaya
çağırıyor, Sağlık Bakanı da virüsün kapıda
olduğunu söylüyor. Bakınız, hiçbir planlama yapılmadan, tehlikenin
bize de geleceğini öngörmeden elimizdeki tüm maskeleri Çine sattık,
şimdi ülkede maske yok, olan da fahiş fiyata satılıyor.
Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: Bu konuda nasıl bir önleminiz
var? Yoksa vatandaş başına naylon mu geçirecek?
Önlem alıyoruz. diyoruz, Bursada
kilometrelerce öteye şehir hastanesi kurarken şehrin göbeğindeki
hastaneyi kapatıp burada bir karantina hastanesi, merkezi
yapılacağını söylüyorlar. Bunları defalarca
uyardık. Salgın hastalığın yayılmaması için
şehrin göbeğine nasıl bir karantina hastanesi kurulur, bunu da
anlamak mümkün değil.
Bu arada da, Sayın Başkan, Meclise çok
sayıda vatandaş geliyor, binlerce personel çalışıyor.
Meclisin korunması için Başkanlığınızın
herhangi bir işlemi ya da önlemi var mıdır? Bunu da bilmek
isteriz.
BAŞKAN Sayın Boyraz
20.- İstanbul Milletvekili
Osman Boyrazın, 27 Şubat 54üncü Hükûmetin Başbakanı
Necmettin Erbakanın vefatının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
27 Şubat 2011 yılında Rahmetirahmana
kavuşan 54üncü Hükûmetin efsane Başbakanı Profesör Doktor
Necmettin Erbakanı rahmetle, minnetle yâd ediyorum; mekânı cennet
olsun.
Bu topraklarda yaşayan; inancından,
değerlerinden ve tercihlerinden dolayı yok sayılmış,
dışlanmış, hor görülmüş aziz vatan
evlatlarını savunan adamın adıdır Erbakan. Ömrü
boyunca her türlü dayatma, baskı ve vesayete karşı soylu bir
duruş sergileyerek millî iradeden başka hiçbir güce ram olmayan,
yiğit bir adamın adıdır Erbakan. Dün yerli ve millî
siyasetin güçlü bir öncüsü olan, bugünün ise siyasetine yön veren bir
kuşağın yetişmesini sağlayan hocanın
adıdır Erbakan. Nezaketin, zarafetin, zekânın ve beyefendiliğin
adıdır Erbakan. Bir çiçekle bahar gelmez. diyenlere Her bahar bir
çiçekle başlar. diyerek karamsarlığı ümide çevirenin
adıdır Erbakan. Defalarca partisi kapatılmasına
rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
Yok.
Sayın Bülbül
21.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, millî tarımın ithalat yüzünden zor durumda
olduğuna ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Millî tarım, ithalat yüzünden can
çekişiyor. Pamuk ithalatı yüzünden pamuk çiftçisinin hâli
perişan. En önemlisi, çiftçimize verilen pamuk pirimi henüz
ödenmediği gibi, bir de ödenirken kesintiye uğruyor; çiftçiye ise
Harp var, bekleyin. deniyor. Çiftçinin aldığı pamuk destekleme
priminden, önce hizmet bedeli adı altında yüzde 2 ile 4
arasında kesinti yapılıyor; ayrıca, prim ödemeleri için
Ziraat Bankasının çiftçiye verdiği Bankkart Başak için
yılda 100 TL para alınıyor. Yani bir yandan çiftçiyi, üreticiyi
desteklemiş gibi yapan iktidar diğer yandan fark ettirmeden
primlerden kesinti yapıyor; böylece, verilen prim kuşa dönüyor.
Yapılması gereken, pamuk destekleme primlerinin bir an önce
yatırılması ve primlerden kesilen ücretlerin ve kart bedelinin
kaldırılmasıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden Grup
Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Türkkan.
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Regaip Kandilini tebrik ettiğine, Suriyenin İdlib
bölgesinde rejim güçlerinin düzenlediği hava saldırısında
şehit olan Piyade Uzman Çavuş Soner Enes Baykuş ile
İstihkâm Uzman Onbaşı Şükrü Elibola Allahtan rahmet
dilediğine, Esad güçlerinin Türk askerî birliklerine saldırmaya devam
ettiğine, askerlerin şehit olmasını engelleyecek
tutarlı ve kararlı bir dış politikanın izlenmesi,
bölgede doğru adımların atılması gerektiğine, 27 Şubat 54üncü Hükûmetin
Başbakanı Necmettin Erbakanın vefatının 9uncu
yıl dönümüne, 28 Şubatın Türk siyasi tarihinin en karanlık
günlerinden birisi olduğuna ve İYİ PARTİ Genel Başkan
Meral Akşenerin dönemin İçişleri Bakanı olarak 28
Şubat darbesine ve askerî vesayete karşı mücadele ettiğine,
dün de bugün de milletin yanında olduklarına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün üç ayların manevi iklimine
girdiğimizin habercisi olan Regaip Kandilini idrak ediyoruz, mübarek
olsun. Milletimizin kandilini tebrik ediyorum, hayırlara vesile
olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Regaip, re-ğa-be kökünden geliyor. Yani
re-ğa-be bir şeyi istemek, arzulamak, onu elde etmek için çaba sarf
etmektir. Türk milletine hizmet etme yolunda, Türk milletinin birliğine,
dirliğine halel getirmeyecek şekilde çalışan her
arkadaşıma Allahtan kuvvet niyaz ediyorum.
Ne yazık ki yüreğimize yine şehit
ateşi düştü. Piyade Uzman Çavuş Soner Enes Baykuş ve
İstihkâm Uzman Onbaşı Şükrü Elibol, İdlib bölgesinde
dün düzenlenen hava saldırısında şehit oldular.
Askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Saldırıda 2 askerimiz
de yaralandı, yaralı evlatlarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Rusyanın desteğiyle Esad güçleri, Türk
askerî birliklerine saldırmaya ve askerlerimizi şehit etmeye devam
ediyor. Burada her arkadaşımız, her gün söz
aldığında bir şehit haberi için milletimize başsağlığı
diliyor. Artık bu, olağan hâle gelmeye başladı ama bu çok
normal bir durum değil. Hükûmetimizin, şehitlerimizin ardından
Şu kadar sayıda rejim askerini öldürdük. Misliyle
karşılık verdik. şeklindeki açıklamaları sorunu çözmeye
yetmiyor maalesef. Sürekli söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz.
Beklentimiz, askerlerimizin şehit olmasını engelleyecek
tutarlı ve kararlı bir dış politikanın izlenmesi,
bölgede doğru adımların atılmasıdır.
Dokuz yıl önce bugün, hayatını
kaybeden eski Başbakanlardan merhum Necmettin Erbakanı rahmet ve
saygıyla yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Merhum Erbakan, tüm
hayatını Türk siyaseti için harcamış ve değeri bugün
daha fazla anlaşılan önemli bir politikacıdır. Erbakan
vizyon ve misyonunun bugünkü Türkiye'nin geldiği noktayla
örtüşmediği ise yadsınamaz bir gerçektir.
Merhum
Erbakanı anmışken 28 Şubatı da es geçmek istemiyorum,
yarın 28 Şubat. 28 Şubat, Türk siyasi tarihinin demokrasi
çizgisinden kaydığı en karanlık günlerden birisi olarak
hafızalara kazınmış bir gündür. Biz o gün de Namlusunu
millete çevirmiş tanka selam durmam! anlayışını
benimseyerek hareket etmiştik, bu düşüncemizden bugün de vazgeçmiş
değiliz. Sayın Genel Başkanım Meral Akşener
Hanımefendi, dönemin İçişleri Bakanı olarak 28 Şubat
darbesine ve askerî vesayete karşı korkmadan mücadele ederken ve
karşı dururken o gün ortada gözükmeyenler, bugün 28 Şubatın
ekmeğini yiyerek hâlâ iktidarlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) 28 Şubattaki başörtüsü sorunuyla çıkılan bu
yol, zamanla istismar edilerek devlet içerisinde paralel bir devlet kurmaya
yeltenecek kadar mesafe katetmiştir. Biz yirmi üç yıl önce 28
Şubatı yapanlara da karşıydık, bugün 28 Şubat
gibi tahakküm kuranlara da karşıyız; dün de sadece milletimizin
yanındaydık, bugün de sadece milletimizin yanındayız.
Yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Akçay
23.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Suriyenin İdlib bölgesinde şehit düşen Piyade
Uzman Çavuş Soner Enes Baykuş ile İstihkâm Uzman
Onbaşı Şükrü Elibola ve Er Mecit Demire Allahtan rahmet
dilediğine, 24 Şubat 2020 tarihinde Suriyenin kuzeyindeki Tel
Rıfatta güvenlik güçlerimiz tarafından terörist
elebaşılara yönelik koordineli bir operasyon
gerçekleştirildiğine, Türkiyenin hiç bir emperyal çıkar
gözetmeksizin meşru davasının peşinde olduğuna, 28
Şubat hareketinin 23üncü yıl dönümüne, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
her türlü darbe girişiminin, antidemokratik hareketin
karşısında durduklarına ve durmaya devam edeceklerine, 27
Şubat siyaset ve devlet adamı Necmettin Erbakanın
vefatının 9uncu yıl dönümüne, İslam âleminin Regaip
Kandilini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, 26 Şubat 2020 itibarıyla İdlibde
Esada bağlı rejim güçleri, bölgede çatışmaların
önlenmesi ve gözlem noktalarının korunması amacıyla
görevini yapan kahraman askerlerimizi hedef almaya devam etmektedir. Hain
saldırı sonucunda 2 askerimiz şehit olmuş, 2 askerimiz de
yaralanmıştır. Dün yapılan saldırıda şehit
olan askerlerimiz Soner Enes Baykuş ve Şükrü Elibola ve 22
Şubat 2020 tarihinde şehit olan askerimiz Mecit Demire Allahtan
rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
Kaçak dövüşü
meşrep edinmiş, kuruluş tarihi asırlar öncesine dayanan
kahraman ordumuzu vurkaç taktiğiyle yıldırmayı planlayan
rejim ordusunun 114 unsuru enterne edilerek gerekli
cevap verilmiştir.
Diğer yandan, 24
Şubat 2020 tarihinde Suriyenin kuzeyindeki Tel Rıfatta terörist
elebaşılara yönelik güvenlik güçlerimiz koordineli bir operasyon
gerçekleştirmiştir. Operasyonda 2si elebaşı olmak üzere,
toplam 6 PKK/YPGli terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Bugün
itibarıyla Şam-Halep bağlantısını sağlayan
M4 Kara Yolu ile Lazkiyeden Halepe uzanan M5 Kara Yolunun
birleştiği noktada yer alan Serakib ilçesi rejim unsurlarından
temizlenmiştir; vaziyet sarih, cepheler kesindir.
Rusya, ABD, İran
ve Esad gibi aktörler Türkiyeye sabır yoklaması çekmektedir. Tarih,
Türkün sabrını sınayanların hazin sonuna sayısız
kere şahit olmuştur. Türkiyenin her fırsatta suhuletin
peşinde olması Rusya tarafından yanlış
anlaşılmış olacak ki çeşitli devlet kademelerinden
yöneticiler ikircikli açıklamalar yapmaya devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Türkiye asırlık diplomasi birikimiyle uluslararası konjonktürü
gözetmektedir. Kaçak dövüşlerle süreci yokuşa sürmek, Türkiyenin
kararlı tutumuna ve meşru davasına aykırıdır.
Türkiye, ordu millet anlayışıyla uluslararası hukuktan
doğan haklarının ve barışın tesisi için
atılacak her adımın sahibi ve savunucusudur. Türkiye hiç bir
emperyal çıkar gözetmeksizin meşru davasının peşinde
olmuş ve olmaya devam edecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasiye balans ayarı
adı altında başlatılan 28 Şubat hareketinin 23üncü
yılındayız.
28 Şubat 1997de
siyasete yapılan müdahale, derin fay kırıklarına sebep olan
odakları Sayın Genel Başkanımız şu şekilde
tanımlamıştı: Siyaseti dışarıdan tanzim
etmeye, demokrasiyi etkisizleştirmeye ve alanını daraltmaya
tevessül edenler, açıkça millet kararına ve iradesine
kastedenlerdir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
28 Şubat, Türkiyenin demokratik girişimine vurulmuş bir
darbedir. Kendilerine
güç ve yetki vehmederek alan açan, gayrimeşru müdahalelerle millet
emanetini gasbeden çevrelere kesinlikle gereğinin yapılması
şarttır. Geçmişin geciken bir hesabından daha çok hukukun
ve millet iradesinin hakkının savunulması her şeyden
öncelikli görülmelidir. Demokrasinin itibarını ve hakkını
korumak, bu hakkı savunanlara destek olmak hepimizin sorumluluğudur.
Milletimizin hassasiyet ve tercihlerine saygı duymak, demokrasi ve hukukun
temel ilkelerine uymak herkesin görevidir. 15 Temmuz hain darbe
teşebbüsünde aldığımız tutum göz önünde
bulundurulduğunda, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü darbe
girişiminin, antidemokratik hareketin karşısında durduk,
durmaya da devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu vesileyle, 27 Şubat
2011de hayatını kaybeden siyaset ve devlet adamı merhum
Necmettin Erbakanı rahmetle anıyorum.
Türk İslam âleminin Regaip Kandilini tebrik
ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Koç
24.- Ağrı Milletvekili
Abdullah Koçun, corona virüsü riski nedeniyle Ağrı ili Doğubeyazıt
ilçesinde 18 kişinin hastanede karantina altında olması,
Gürbulak Sınır Kapısında 60 kişinin gözetim
altında bulunması nedeniyle önlemlerin acilen alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Corona virüsü riski nedeniyle
Ağrının Doğubeyazıt ilçesinde 18 kişi hastanede
karantina altına alınmıştır. Gürbulak Sınır
Kapısında 60 kişi gözetim altında. Öncelikle, yurttaşlarımıza
acil şifalar diliyorum.
Bölge hastanesinde an itibariyle sadece 37
sağlık çalışanı hizmet vermektedir; hastaneler
yetersizdir. Bir hafta önce duruma dikkat çekmek amacıyla soru önergesi
vermemize rağmen tedbirler geciktirilmiştir. Derhâl acil önlemlerin
alınmasını talep ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
25.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, şubat ayında verileceği açıklanan mazot ve
gübre desteğinin Hatay ili dâhil 23 ile verilmediğine, pamuk
primlerinin ödenip ödenmeyeceğini, eğer ödeme yapılacaksa ne zaman
ödeneceğini Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ocak ayı içerisinde Genel Kurulda dile
getirilen ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından
şubat ayında verileceği açıklanan mazot ve gübre
desteği Hatay ilimizin de içinde bulunduğu 23 ilimizde verilmedi.
Pamuk ekiminin yapıldığı bu 23 ilimizde desteklemenin ne
zaman yapılacağına dair bugüne kadar ne Hükûmetten ne de ilgili
bakanlıktan herhangi bir açıklama yapılmadı. Ayrıca,
pamuk primlerinin ödenmeme durumunun da söz konusu olduğu söylentileri
konuşulmaktadır. Bu söylentilerin doğru olup
olmadığı, eğer ödeme yapılacak ise ne zaman
yapılacağı hakkında Sayın Bakandan açıklama
bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, Regaip Kandilinin ülkeye ve coğrafyaya
barış, eşitlik ve kardeşlik getirmesini dilediklerine, 28
Şubat darbesinin 23üncü yıl dönümüne, darbenin her türlüsüne her
koşulda karşı olduklarına, darbenin mağduru
olmanın her zaman bundan ders çıkarmak anlamına
gelmediğine, 28 Şubat 2015 tarihinde demokratik bir
anlayışla oluşturulan Dolmabahçe mutabakat metnine,
Parlamentodaki partilerin önemli görevlerinden bir tanesinin de tarihsel,
siyasal ve sosyal sorunları konuşarak diyalog içinde çözmek olduğuna
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; mübarek
üç ayların başlangıcı, rahmet, bereket ve
paylaşımın habercisi olan Regaip Kandilinin ülkemize ve
coğrafyamıza barış ve eşitlik, kardeşlik getirmesini,
her türlü zulüm ve haksızlığın son bulmasına vesile
olmasını diler, tüm halklarımızın ve İslam
âleminin kandilini kutlarız.
28 Şubatın arifesindeyiz. Evet, Türkiye
Cumhuriyetinin tarihi aslında bir yönüyle darbeler tarihidir, darbelerle
kesintiye uğratılmış demokrasinin can çekişmesinin
tarihidir de diyebiliriz. Tek parti dönemiyle demokrasiden uzak bir dönem
geçiren Türkiye, sonraki dönemlerde defalarca askerî, sivil, postmodern
darbelerle ve muhtıralarla karşı karşıya
kalmıştır. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980
askerî darbelerinin yanı sıra sivil ve demokratik siyaseti hedefine
alan sayısız darbe girişimi de yaşamıştır.
Bugünlerde de bir postmodern darbe olarak bilinen 28 Şubat 1997
darbesinin 23üncü yılına giriyoruz. 28 Şubat 1997 tarihinde
yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan
kararlarla başlayan bu postmodern askerî darbe, Türkiyede toplumdan
yükselen demokrasi ve eşitlik taleplerini bastırmak istemiştir.
Darbecilerin Bin yıl sürecek. dediği ve tarihe postmodern darbe
olarak geçen bu darbe sonrası vekillikler düşürülmüş, çok
sayıda kamu görevlisi görevinden uzaklaştırılmış;
demokratik siyasi aktörlere siyasetten el çektirilmiş; ülke, sivil-kamusal
ayrımı gözetilmeksizin talimatlarla yönetilmek istenmiştir.
Bir kez daha söyleyelim ki parti olarak, darbenin
her türlüsüne her koşulda karşı olduğumuzu belirtiyoruz. 28
Şubatın bize öğrettiği en önemli şeylerden biri de
şu oldu: Darbenin mağduru olmak her zaman bundan ders çıkarmak
anlamına gelmiyormuş ne yazık ki. Neden bunu söylüyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Çünkü hukukun
üstünlüğü ve asgari demokratik anlayışa sahip bir iktidarın
asla kalkışmaması gereken, 4 Kasım 2016da bizim eş
genel başkanlarımıza ve milletvekillerimize yönelik gözaltı
ve tutuklamalar, yine 19 Ağustos 2019da kayyum atamalarıyla
başlayan ve yine 20 Temmuzda ilan edilen OHALle birlikte
başlatılan sivil darbelerin ardından binlerce kişi
işinden edildi, yüzlerce gazete, dernek, dergi, sivil toplum örgütü
kapatıldı; Türkiye âdeta bir açık cezaevine dönüştürüldü. O
dönemin mağdurları yani 28 Şubatın mağdurları,
bundan ders çıkarması gereken özneler, ne yazık ki bugün
aynı zihniyeti birçok alanda yaşatıyorlar. Demek ki darbenin
mağduru olmak bundan ders çıkarmak anlamına gelmiyormuş her
dönemde.
Biz bir kez daha vurgulayalım ki darbe demek,
demokrasi, hak ve özgürlüklerin gasbedilmesi, hukukun ortadan
kaldırılması, yok edilmesi demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Biz her zaman
için seçim sonuçlarını tanıyan, halkın iradesine saygı
gösteren, yargı ve hukukun üstünlüğüne saygı gösteren bir
pozisyonda siyasetimizi, demokratik siyasetimizi sürdüreceğiz ve o dönemde
mağdur edilen, haksızlığa uğrayan her kesimin
yanında durduk, bu dönemde de yanında durmaya devam edeceğiz
mağdurların, haksızlıkla karşı karşıya
kalanların.
28 Şubat deyince bir noktaya daha
değinmek istiyorum: Dolmabahçe mutabakatı. Dolmabahçe
mutabakatı, aslında son derece önemli bir adımdı Türkiye
tarihi açısından baktığımızda çünkü Türkiye'nin
en kadim sorunlarından biri olan Kürt sorununun yıllarca, cumhuriyet
tarihi boyunca iktidarlar tarafından bir asayiş sorunu olarak görülmesi
ve şiddetle çözülmeye çalışılmasının
karşısında bir tutum geliştirilmeye
başlanmıştı.
Türkiyede, baktığımızda, toplum
ve devlet açısından, iktidarlar açısından ne yazık ki
sorunlarımızı konuşarak, karşılıklı
diyalog içinde ve müzakere ederek aşmak geleneği çok fazla
gelişmemiştir, hatta neredeyse yok düzeyindedir. İlk defa
farklı bir şey denenmeye çalışıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Müzakere
ederek, diyalog içinde toplumsal, siyasal ve tarihsel sorunların çözülmesi
için adımlar atılmaya çalışıldı ve 28 Şubat
2015teki Dolmabahçe mutabakatı aslında bunun önemli bir
adımıydı. Demokratik siyaset tanımının ve
içeriğinin tartışılması, demokratik
çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması, özgür
vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinin
konuşulması, demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve
bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıkların ele
alınması, çözüm sürecinin sosyoekonomik boyutlarının
konuşulması, çözüm sürecinde demokrasi-güvenlik ilişkisinin kamu
düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması,
kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümlerinin ve
güvencelerinin değerlendirilmesi, kimlik kavramı, tanımı ve
tanımlanmasına dönük çoğulcu bir demokratik
anlayışın geliştirilmesi, demokratik cumhuriyet, ortak
vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu
demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere
kavuşturulması; bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri
içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - İşte, bu 10 madde Dolmabahçe
mutabakatının 10 maddesiydi ve son derece demokratik bir
anlayışla oluşturulmuş bir metindi, bir metin manzumesiydi.
Şimdi, bir kez daha,
aradan bunca yıl geçtikten sonra Parlamentodaki bütün partilere
çağrı yapıyoruz: Bakın, o zamanki Dolmabahçe
mutabakatının 10 maddesi, aslında bugün demokratik siyaset
içinde bütün siyasi partilerin, Mecliste bulunan ve Meclis
dışındaki bütün siyasi partilerin birlikte konuşabilecekleri,
tartışabilecekleri maddelerdir. Ve bir kez daha şunu
vurgulayalım ki sorunlarımızı, tarihsel, siyasal ve sosyal
sorunlarımızı konuşarak diyalog içinde çözmek, müzakere
ederek bu çözüm adımlarını yaratmak hepimizin elindedir,
Parlamentodaki partilerin de önemli görevlerinden bir tanesidir. Dolmabahçe
mutabakatının yıl dönümünde bir kez daha buna vurgu yapmayı
önemsiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Candan
Hanım, buyurun, söz istemiştiniz.
27.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceerin, Anayasa Mahkemesi önünde adalet nöbeti tutmak istedikleri için polis
tarafından darbedilen Çorlu tren kazasında yaşamını
yitiren 25 kişinin ailelerinin yargı karşısına
çıkarılmasının adalet arayışına
gözdağı vermek anlamına geldiğine ilişkin
açıklaması
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) 25 yurttaşımızın yaşamını
yitirdiği Çorlu tren katliamının üzerinden bir buçuk
yılı aşkın süre geçti. Katliam diyoruz çünkü ihmaller
zincirinin sonucu gerçekleşmiş bu olay kaza olarak nitelendirilemez.
7 aylık Bereni, 4 yaşındaki Ömeri, 7 yaşındaki
Mavinuru, 9 yaşındaki Oğuz Ardayı, 12 yaşındaki
Gülceyi hayattan koparanlar, 14 yaşındaki Bihterin, 16
yaşındaki Senanın gencecik gülüşlerini çalanlar hâlâ
korunuyor. İhmali açık olan bürokratları, Bakanı, Devlet Demiryollarını
koruyan yargı, evlatları, torunları ve sevdikleri için adalet
bekleyen aileleri yargılıyor. Anayasa Mahkemesi önünde adalet nöbeti
tutmak istedikleri için polis tarafından darbedilen aileler bugün yargı
karşısına çıkacak. Bu yapılan, adalet arayışına
gözdağı vermektir. Bu, vicdan yoksunluğudur; bu,
acımasızlıktır.
Ben Çorlu için adalet, Türkiye için adalet diyen
herkesi, 4 Martta Ankarada yapılacak duruşmada, Ankara Adliyesindeki
görülecek davada ailelerimizin yanında olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
28.- Gaziantep Milletvekili Ali
Muhittin Taşdoğanın, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü
vesilesiyle sulak alanlar bakımından Avrupa ve Orta Doğunun en
önemli ülkelerinden olmamıza rağmen ülkenin su imkânının sınırlı
sayılabileceğine ve verimli kullanılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülke
ekonomisi ve sürdürülebilir tarım politikalarının gelişimi
için suyun ve su kullanımının önemi, 3üncü Tarım Orman
Şûrasında alınan stratejik kararların içinde önemli bir
yer tutmaktadır. Su, dünyada en çok tarımda kullanılmakta olup
2 Şubat günü, 1997 yılından bu yana Dünya Sulak Alanlar Günü
olarak kutlanmaktadır. Sulak alanlar bakımından Avrupa ve Orta
Doğunun en önemli ülkelerinden biri olduğumuz hâlde ülkemizin su
imkânının sınırlı sayılabilecek ölçüde
olduğu da hepimizce malumdur.
Başta seçim bölgem Gaziantep olmak üzere
ülkemizde tarımsal arazilerin, arazi toplulaştırma,
sınıflandırma projelerinin hızlandırılması
ve yapılan hataların ivedi olarak düzeltilmesi, toprak ve su
kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanılmasını
sağlayacaktır. Sürdürülebilir su yönetimi anlayışıyla
devletimizin yapacağı altyapı yatırımları,
tarımda kullanılacak suyun verimli kullanılmasını
sağlayacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
29.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Suriyenin
İdlib bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Çavuş Soner Enes
Baykuş ile İstihkâm Uzman Onbaşı Şükrü Elibola
Allahtan rahmet dilediklerine, artık şehit haberleri almak
istemediklerine, Regaip Kandilini kutladıklarına, 27 Şubat
54üncü Hükûmetin Başbakanı Necmettin Erbakanın
vefatının 9uncu, 28 Şubat darbesinin 23üncü yıl dönümüne,
2018 KPSSden aldığı puanla fizik öğretmenliği
alanında Türkiye 1incisi olan Deniz Eren Demir ile 2019 KPSSde
coğrafya öğretmenliği alanında 1inci olan Alparslan
Uysalı düşük puan verilerek mülakatla eleyen sistemin parti devleti,
ideolojik ayrım ve aile üzerinden öğrencileri fişleme sistemi
olduğuna, kadın cinayetlerini protesto ediyorlar diye Ankara
Üniversitesinde okuyan 7 öğrencinin bursunun kesilmesinin, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi
Leyla Mavilinin kaldığı yurttan
çıkarılmasının ne demek olduğunu öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün İdlibde 2 askerimizin şehit
olduğu, 2 askerimizin de yaralandığı acı haberini
aldık. İdlibde şehit düşen Piyade Uzman Çavuşumuz
Soner Enes Baykuşa ve İstihkâm Uzman Onbaşımız
Şükrü Elibola Allahtan rahmet diliyoruz; ailelerine
başsağlığı diliyoruz, yaralı askerlerimize acil
şifalar diliyoruz. Ve bir kez daha tekrarlamak isteriz ki biz
verdiğimiz şehit haberlerinin ardından Misliyle yanıt
verdik, kimse merak etmesin. haberi almak değil, artık şehit
haberi almamak istiyoruz. Bunun için tedbir alınmasını, bunun
için diplomasi yapılmasını bekliyoruz.
Bugün Regaip Kandili. Ülkemize ve
insanlığa barış ve huzur getirmesi dileğiyle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Regaip Kandilini kutluyoruz.
Bugün 27 Şubat, Başbakan ve Başbakan
Yardımcısı olarak ülkemize hizmet etmiş Necmettin
Erbakanın 9uncu ölüm yıl dönümü. İlk olarak, Kıbrıs
Barış Harekâtını gerçekleştiren Genel
Başkanımız Bülent Ecevit liderliğindeki 37nci Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinde Başbakan Yardımcısı olarak Kabinede
bulunmuş olan Erbakan, o tarihten bu yana çok sayıda hükûmette hizmet
etti. İdeolojik olarak çok farklı dünya görüşlerine sahip olunsa
da MSP ile CHP Hükûmeti, topluma farklı görüşlerin bir arada
olabileceğini, ülkeye birlikte hizmet edebileceklerini gösterdi; Türkiye
siyasetinde bir dönüm noktasıydı.
Erbakan Hoca, hakkında yapılan
eleştirilere, açıklamalara da hoşgörüsüyle bilinen bir
siyasetçiydi; bugünün liderlerine bu yönüyle de örnek olması gerekir diye
düşünüyoruz. O birliktelikten sonra, kendisini Erbakan Hocanın
devamı olarak gösteren bir siyasi partinin iktidarında, farklı
görüşlere, eleştirilere tahammülün kalmadığı,
farklı görüş ve ifade açıklayanların cezaevlerinde
bulundurulduğu, mahkemelerde süründürüldüğü bir süreci
yaşıyor olduğumuzu da not etmek gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Erbakan Hoca, kendi taklidini
yapan Plastip Showa konuk olabilecek kadar bir yüce gönüllülüğe sahipken,
onun devamı olduğunu söyleyen siyasi harekette bakanlar mizah
dergilerini toplatmakta ve siyasi mizah en ağır şekilde
cezalandırılmaktadır.
Necmettin Erbakanın ölüm yıl dönümünde
kendisini anmışken postmodern bir darbe olarak nitelendirilen 28
Şubat sürecine maruz kaldığını ve Haziran 1997de
Başbakanlık görevinden istifa ettiğini de hatırlatarak
siyaset dışı müdahalelere karşı olduğumuzu bir
kez daha anımsatıyor, yarınki yıl dönümü öncesinde 28
Şubat sürecini doğru bulmadığımızı bir kez
daha kayıtlara geçirmek istiyoruz. Bu süreçten daha sonra kurulmuş
olan bir siyasi partinin, bu süreç hatırlatıldığında
Biz o siyasi görüşü, o gömleği üzerimizden çıkardık.
dediğini de 28 Şubat sürecinden sonra takınılan bir tutum
açısından da bir kenara not etmek gerektiğini
hatırlatıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün
gazetelerde yer alan bir haber, bizi, hepimizi, bir kez daha sözlü mülakat
sistemini tartışmaya; liyakatsiz ve siyasi atamaların,
evlatlarımızın, öğrencilerimizin hakkını
yediğini, kul hakkını yediğini hatırlatmaya mecbur
kılıyor. 2018 KPSSde, ÖSYMnin kendi açıkladığı
sıralamaya göre fizik öğretmenliği branşında Türkiye
1incisi olan Deniz Eren Demir, biliyorsunuz, mülakattaki tüm soruları
cevaplamış ancak sözlü mülakattan kalması için gerekli olan 54
puan verilerek atanmasına engel olunmuştu. Bugün de 2019 KPSSde
coğrafya branşının 1incisi Alparslan Uysalın, 20 bin
sözleşmeli öğretmen ataması için girdiği mülakat
sınavından, yine ihtiyaç olan en düşük puan verilerek
elendiğini okumuş bulunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Fizik
öğretmenliğinin 1incisini, coğrafya öğretmenliğinin
1incisini, 20 bin öğretmen atanacakken mülakatla eleyen sistem, parti
devleti sistemidir, ideolojik ayrım sistemidir, aile üzerinden
öğrencileri fişleme sistemidir ve suçun şahsiliği ilkesine
bakılmaksızın, kişilerin kendi adli sicilleri tertemizken
-zaten aksi durumda bunu konuşuyor olmayız- ailelerinden dolayı
veya başka bağlantılarla kişilerin elenmesini doğru
bulmuyoruz.
Bir başka ayıbı bugün Diken
internet portalinden öğrendi Türkiye. Canan Coşkunun haberine göre,
Ankara Üniversitesinde okuyan 7 üniversite öğrencisinin, kadın
cinayetlerine kaşı Şilide başlayıp bütün dünyaya
yayılan, grubumuzun kadın milletvekillerinin de destek verdikleri
Las Tesis eylemine katıldıkları gerekçesiyle bursları
kesildi. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Leyla Mavili ise kaldığı
yurttan çıkarıldı. Bunu nasıl savunacağız? Bunlar
18-19 yaşında gencecik kadınlar, gencecik öğrenciler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bütün dünya da olduğu
gibi, kadın cinayetlerini protesto ediyorlar. Protesto anayasal bir hak.
Bu hakkı kullandı diye burs kesmek ne demek ya! Yani ekmeğini
kesmek, ihtiyaç duyduğu parayı kesmek ne demek! Gencecik kız
öğrencilerin burslarını kesmek, onu yurttan atmak ne demek!
Nereye atıyorsunuz? O yurttan çıkıp nereye gitsin? O parayı
kestiğinizde -ailesinin durumu yok- nasıl okusun? Eylem yaptı
diye kız öğrencinin bursunu kesmek kadar vicdansızca,
ahlaksızca bir eylemlilik olamaz.
Bunun iktidar partisini de
utandırmasını ümit ediyoruz. Onlar tarafından da bu durumun
soruşturulması, izlenmesi ve müdahale edilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Turan
30.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, İslam âleminin Regaip Kandilini tebrik ettiklerine, Suriyenin İdlib bölgesinde rejim
güçlerinin düzenlediği hava saldırısında şehit olan
Piyade Uzman Çavuş Soner Enes Baykuş ile İstihkâm Uzman
Onbaşı Şükrü Elibola Allahtan rahmet dilediklerine, ülkenin
güvenliği ve terör konusunda geri adım atmayacaklarına, 27 Şubat 54üncü Hükûmetin
Başbakanı Necmettin Erbakanın vefatının 9uncu
seneidevriyesine ve 28 Şubat postmodern darbesinin 23üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu gece, gönül dünyamıza ışık
tutan Regaip Kandilimiz. Bu özel gece, hayatımızın muhakemesini
ve muhasebesini yapmak ve sevdiklerimizi hatırlamamız için çok özel
bir fırsat.
Milletimizin ve tüm İslam âleminin Regaip
Kandilini tebrik ediyor, bu mübarek gecede yapılacak ibadetlerin,
duaların Hak katında kabul olmasını niyaz ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ateşkesi sağlamak üzere İdlib bölgesinde
bulunan askerlerimize dün düzenlenen hava saldırısı sonucunda
İstihkam Uzman Onbaşı Şükrü Elibol ve Piyade Uzman
Çavuş Soner Enes Baykuş şehit oldular. 2 kahraman askerimize de
Allahtan rahmet diliyoruz.
Şu iyi bilinsin ki ülkemizin güvenliği ve
terör konusunda asla geri adım atmayacağız.
Aziz şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralı Mehmetçiklerimize de acil şifalar diliyoruz. Milletimizin
başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, 54üncü Hükûmet Başbakanı, akademisyen,
devlet adamı, Profesör Doktor Necmettin Erbakan Hocamızın
vefatının 9uncu seneidevriyesi.
Merhum Erbakan Hocamız, davası yolundaki
azmi ve mücadelesi, Türkiyenin müreffeh geleceğine olan sarsılmaz
inancıyla siyasi hayatımızın mümtaz isimleri arasında
yerini aldı. Bilim, irfan, adalet ve ahlak temelinde bir dava kuşandı,
mazlumu savundu. Müesses nizamın saldırılarına hep muhatap
oldu. Dün, Erbakan Hocamıza dünyayı dar edenlerin, zindan edenlerin
bugün övgüler yağdırmasını da ibretle izliyoruz. Erbakan
Hocamızı vefatının yıl dönümünde rahmetle, minnetle,
duayla yâd ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 28 Şubatın en büyük
mağdurlarından Erbakan Hocamızı anarken yarın da
demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen 28 Şubat postmodern
darbesinin 23üncü yıl dönümüne ilişkin bir şeyleri ifade etmek
isterim. 28 Şubat, soğuğuyla, zulümleriyle,
baskılarıyla, insan hakları ihlalleriyle tarihin en
karanlık köşelerinde yerini aldı. Amaç, meşru hükûmeti
iktidardan uzaklaştırmaktan da öteydi; aile kurumu dâhil olmak üzere
toplumun tüm dinamiklerini, devletin tüm kurumlarını darbeci
zihniyete teslim etmek ve dizayn etmekti. Sırf karnesinde başörtülü
fotoğrafı olduğu için tedavi edilmeyerek ölüme terk edilen
insanlarımız oldu o dönemde. Bu saçma, anlamsız, insan haklarına
aykırı uygulamalara alkış tutan siyasiler oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tarih bunları
elbette yazdı. Ancak Etkisi bin yıl sürecek. denilen 28
Şubatı millet iradesi yerle bir etti, karanlık süreç,
milletimizin direnci, inancı ve mücadelesiyle geride kaldı. Bu
ülkeyi, dünün cuntacılarının, 28 Şubat postmodern
darbesinin akıl hocalarının, destekçilerinin rüyalarına
hiçbir zaman teslim etmeyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ayhan Bey, söz talebiniz var; buyurun.
31.- Aksaray Milletvekili Ayhan
Erelin, 27 Şubat 54üncü Hükûmetin Başbakanı Necmettin
Erbakana vefatının 9uncu yıl dönümünde Allahtan rahmet
dilediğine, Regaip Kandilinin ülkeye, İslam âlemine barış,
huzur ve sağlık getirmesini temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Saadet Partisi Genel Başkanı, 54üncü
Hükûmetin Başbakanı, eski Başbakanlarımızdan, Türk
siyasi tarihinin güzide isimlerinden akademisyen Profesör Doktor Necmettin
Erbakan Hocamız siyasi hayatımızda hoşgörülü, kibar ve
özgün bir kişi olarak hafızalarımızda yer almaktadır.
Millîliği ve vatanseverliği her zaman ön planda tutan devlet
adamı Erbakan Hocaya ölümünün 9uncu yılında Yüce Allahtan
rahmet diliyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Rahmet, mağfiret ve bereket iklimi olan üç
ayların başlangıcı Regaip Kandilinin ülkemize, İslam
âlemine barış, huzur ve sağlık getirmesini temenni eder,
tüm vatandaşlarımızın kandilini kutlarım.
BAŞKAN Sayın Kaya
32.- Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın, Trabzon ilinde alan bazlı gelir desteğinden
yararlanabilmek için Çiftçi Kayıt Sistemine başvuruyu süresi içinde
yapamayan çok sayıda fındık üreticisinin mağduriyetini
önleyebilmek için başvuru süresinin uzatılmasını Tarım
ve Orman Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Fındık üreticilerimizin alan bazlı
gelir desteğinden yararlanabilmeleri için her yıl Çiftçi Kayıt
Sistemine başvurularını süresi içerisinde yapmaları
gerekmektir. Fındık üreticilerimizin bazıları, çeşitli
nedenlerle 2019 yılı için Çiftçi Kayıt Sistemine
başvurularını zamanında yapamamış ve bu nedenle
fındık alan bazlı gelir desteğini alamama durumuyla
karşı karşıya kalmıştır.
Yaptığımız araştırmalarda, sadece Trabzonda
400e yakın fındık üreticimizin süresi içerisinde başvuru
yapmadığı için mağdur olacağını tespit
ettik. Fındık üreticilerimiz geçmiş yıllarda olduğu
gibi, bu yıl da başvuru süresinin uzatılmasını talep
etmektedirler. Sayın Tarım Bakanımızdan ricamız,
fındık üreticilerimizin bu talebine kulak vermesi ve fındık
alan bazlı gelir desteği müracaat süresinin uzatılmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, üniversite mezunu genç işsizlerin istihdamı ve ülke
ekonomisine katkıda bulunabilmeleri için aşamalı mücadele
programı uygulanması, istihdam için yatırımların
yapılması, açılan üniversitelerin nitelik ve altyapı
takibinin sağlanabilmesi amacıyla 27/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/2/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü
Türkkan tarafından, üniversite mezunu genç işsizlerin istihdamı
ve ülke ekonomisine katkıda bulunabilmeleri için aşamalı bir
mücadele programı uygulanması, istihdam için yatırımların
yapılması, açılan üniversitelerin nitelik ve altyapı
takibinin yapılabilmesi amacıyla 27/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 27/2/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Ankara
Milletvekili Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ
(Ankara) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubu adına üniversite mezunu işsizler
konusundaki önerimizin gerekçesini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, maalesef şehitlerimiz var. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.
Ayrıca, Türk milletinin kandilini kutluyorum.
Hepimiz milletvekili olarak pek çok ziyaretçi kabul
ediyoruz. Gelen ziyaretçilerin önemli bir kısmı iş ve istihdam
talep ediyorlar. Gençler iş bulamıyor. Bazen ziyaretimize geliyorlar,
tanışıyoruz. Genç yaşta yorulmuşlar, hayatın
telaşesi yakalarına yapışmış, omuzlarında
geçim ve gelecek kaygısı. Küçük bir kısmının ümidi
var, hâlâ ümitli gençlerin bazıları iş konusunda yardım
istemeye geliyorlar -eminim çoğunuzun kapısını da
çalmışlardır- emeklerinin
karşılığını alabilmek için araya milletvekili
sokmaya uğraşıyorlar. Bakın, bunlar ümidi olan gençler.
Ümitsiz kalanlar da var; kendileri gelmek istemiyorlar, onların da anne ve
babaları koşturuyor. Muhalefet olmamıza rağmen yoğun
taleple karşılaşıyoruz.
2019-2020 yükseköğretim akademik yılı
açılış töreninde Sayın
Cumhurbaşkanımızın Herkes üniversiteyi bitirdiği
zaman iş sahibi olacak diye bir şey yok, bunu dünyanın hiçbir
yerinde bulamazsınız. sözleri ise bu sorunların ne kadar
büyüdüğünü göstermektedir. Tabela üniversiteleri olarak
adlandırabileceğimiz bu üniversitelerin artışı,
eğitimdeki niteliği de hızla düşürmektedir. İyi bir
eğitim almayan bu gençler, yanlış eğitim
politikasının sonucudur.
Biraz rakamlara bakalım; İŞKUR
ağustos ayı verilerine göre 4 milyon 44 bin kayıtlı
işsizin 1 milyon 34 bininin üniversite mezunundan oluştuğunu
görmekteyiz. Son üç yılda neredeyse 2ye katlanan işsiz üniversite
mezunlarının içinde, yüksek lisans ve doktora mezunlarının
da olduğu bu genç dinamik nüfusun işsiz olmasının ülke
ekonomisine olumsuz etkileri her geçen gün görülmektedir.
YÖK istatistiklerine göre üniversitelerde 7
milyondan fazla öğrenci var. Yani önümüzdeki her yıl 1 milyondan
fazla üniversite mezununa iş bulmak zorunda bu ülke. Ne kadarı
iş bulabiliyor? 2019 Haziran ayında üniversiteyi bitiren
yaklaşık 900 bin mezunumuz var. İŞKUR istatistiklerine göre
üniversite mezunlarından iş bulmak için başvuranların ancak
300 bini altı ay içinde iş bulabilmiş durumda yani mezuniyetten
sonraki altı ay içinde iş bulma oranı yüzde 30 civarında.
Kalan yüzde 70 ne yapıyor? diye sorarsak İŞKURda iş
bulmayı bekliyor ya da iş bulmaktan vazgeçip istatistiklerin
dışına çıkıyorlar yani ne okulda ne işte
kategorisine giriyorlar.
Bizim hem okulda hem işte bakış
açısını benimsememiz lazım, gençlere üniversitede okurken
iş tecrübesi kazanma imkânını vermemiz lazım, onlara iyi
bir yabancı dil öğretebilmemiz lazım, onları toplumla
bütünleştirip iyi vatandaş yapmamız lazım, imkân
bulanların yurt dışına gitmelerinin nedenlerini
araştırmamız lazım. Yapılan bir ankete göre gençlerin
yüzde 99u yurt dışına gitmek istiyor, üniversite
gençliğinde bu oran çok daha yüksektir.
Arkadaşlar, dünyada iyi üniversite
tanımı artık istihdam imkânıyla yapılıyor.
İşsiz yetiştiren üniversite sistemi devlete de millete de
yüktür, gençlerimizin de hayatlarının en güzel yıllarını
heba etmeleri demektir. Zaten toplumumuz da üniversite ve bölüm seçerken
istihdamı 1inci sıraya koyuyor, tıp fakültelerinin rağbet
görmesinin en önemli nedeni budur.
Rektörlerimizin, kadro almak, devlet büyüklerine
fahri doktora vermek, binalar yapmak gibi işlerle uğraşmaktan
çok Dünya nereye gidiyor? Bilimde, teknolojide, sanatta istihdam yetileri
nelerdir? Bu gençleri hangi konulara yönlendirelim? gibi sorularla
kafalarını meşgul etmeleri gerekir. Aksi hâlde gelecek nesilleri
kaybetmekle karşı karşıya kalırız.
Gençleri aç olan bir ülkenin geleceğinden emin
olma şansı yoktur. Gençlerde uyuşturucuya eğilimin
artması da geleceğe olan güvensizliktir. Tabii, işsizliğin
5 milyona dayandığı Türkiye'de Sosyal Güvenlik Kurumu
açıklarının da hızla büyümesi kaçınılmazdır.
Bu durumu hem ekonomik hem sosyolojik hem de psikolojik yönlerden
araştırmak, en önemli insan kaynağımız olan gençleri
mutlu ve müreffeh kılmak ve işsizliğin ekonomik yükünü
hafifletmek için alınması gereken tedbirleri ortaya çıkarmak
amacıyla verdiğimiz bu önergenin kabulünü talep ediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Üniversite mezunu işsizlerin problemi çok derin
bir problem. Hiç kuşkusuz, bunun böyle olmasının sebeplerinden
bir tanesi, iktidarın her ile bir üniversite vaadiyle yola
çıkması. Bilimsel yeterliliğe sahip olmayan üniverlise pozisyonunda
pek çok üniversitenin -ki bunların önemlice bir kısmı vakıf
üniversitesi- memlekette birbiri ardına açılması bir siyasi vaat
hâline gelmiş. Hani il yapmak nasıl bir siyasi vaatse üniversite
açmak da bir siyasi vaat hâline gelmiş. Bu özensiz yaklaşım,
kuşkusuz oradan mezun olanların iş bulmasını
engelleyen bir faktör ama bir başka faktör daha var belki ondan daha
temelli, daha önemli bir mesele. O mesele de şu değerli
arkadaşlar: Türkiye'de üniversiteler, birbiri ardına açılan ki
geçenlerde yanlış hatırlamıyorsam 150ye yakın
tıp fakültesinin olduğunu okumuştum- bu üniversiteler bilimsel
açıdan yeterliliğe sahip değil. Dünyanın en iyi 500
üniversitesine Türkiye'den girse girse bazen 1, bazen 2 üniversite ancak
girebiliyor. 1980den bu zamana kadar üniversite, her alanda ideoloji ile bilim
arasındaki çelişkinin doğal sonucu olarak şekillendi.
Şimdi de AKP iktidarında üniversiteler bilim üreten yerler
değil, tam tersine iktidarların ideolojik formasyonlarına destek
olacak kadroları yetiştirmek, bu kadroların
istihdamını sağlamak gibi bir amaçla görevlendirilmiş
durumda. Taşrada tonla üniversite var. Yahu, profesör olmuş, pozitif
bilimler alanında çalışıyor, mesela diyor ki: Ben evrime
inanmıyorum. Bir dakika, sen bilim insanı olarak, pozitif bilimleri
yani doğayı ve toplumu anlama çabasında olan bir bilim
insanı olarak buna inanıp inanmamak gibi bir hürriyete sahip
değilsin; bu, verili bir durum. Dünyanın bütün akademik çevreleri
tarafından maddeyi ve toplumu açıklamanın bir yöntemi olarak
kabul edilen şeye
Sen böyle bir hürriyete sahip değilsin.
İşte, aslında, o zamandan bu zamana kadar gelen
yaklaşımlar taşradaki üniversitelerin niteliklerini çok
düşürdü, akademik alan ciddi bir tahribata uğradı ve bununla
birlikte, gerçekten liyakat sahibi, yayın yapan, araştıran,
sorgulayan bilim insanlarının KHKlerle tasfiyesinin ardından
akademik alan çöle döndü değerli arkadaşlar. Bu sebeple, biz, dünyada
liyakat sahibi, dünyada sözü geçen bilim insanları yetiştiremiyoruz,
ne yazık ki böyle bir durum var; yetişenlerse, bütün bunlara
rağmen yetişenlerse memlekette kalmıyor, başka yerlere
gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
RIDVAN TURAN (Devamla) - İkinci Dünya
Savaşında Alman akademisi Nazi faşizmi sebebiyle çok ciddi
travmalar yaşadı. Amerikan uzay bilimlerinin, uzay
programının, nükleer programının temeli, Oppenheimer gibi,
Einstein gibi, von Braun gibi Almanyadan göç etmiş insanlar sayesinde
atıldı ve Alman Akademisi hâlâ bu travma sebebiyle kendisini
toparlayamıyor.
Arkadaşlar, akademi insanın sinir
sistemine benzer, bir defa tahrip olduktan sonra bunu iyileştirmek
gerçekten son derece zordur. Türkiye akademisinde de durum, gerçeğe
ulaşma, gerçeğe toplumsal ve maddi manada, pozitif bilimler
manasında gerçeğe ulaşmanın değil ne yazık ki bir
ödüllendirmenin, bir iktidarın ideolojik altyapısını
oluşturmanın aracı hâline gelmiş. Buradan da
çocukların iş sahibi olması mümkün değil. Üniversiteler
işsizliği geciktirme fakülteleri hâline gelmiş ve bu çok üzüntü
verici. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İşsizliği konuşmamak
utanılması gereken bir şeydir. İşsizliğin
varlığı ya da konuşmak, tartışmak değil
konuşmamak utanılması gereken bir şeydir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, doğası gereği, bu ülkenin bütün sorunlarına
bu önergelerle çözüm getirmesi gereken ana mekândır. Hele hele 2017deki
referandum sonrası oluşan Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminden sonra, 82 milyonluk bir ülkenin bütün sorunlarını
tek bir adamın çözeceğine inanmak gibi gafilce bir
anlayışın olduğu yerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
aksine bu konuları daha fazla konuşması gerekir. Bu konuya
ilişkin ben de bir önerge verdim, partimizden birçok milletvekili
arkadaşımız da önerge verdi. İYİ PARTİnin
verdiği önergenin de ciddiyetle ele alınması gerekiyor.
Yine, Milliyetçi Hareket Partisinin, 20
milletvekilinin imzasıyla, bundan on gün önce Yozgat ilinin sorunları
için vermiş olduğu bir önerge var, diyor ki: Şehrimizin en
önemli sorunu işsizliktir. İlimizde yaşanan yoğun göçün en
büyük nedeni budur, bu sorun derinleşmektedir. Sorunun çözümü de yeni
kurulacak fabrikalar, işletmeler ve yeni iş alanlarıyla mümkün
olacaktır. Aynen katılıyorum, bu mantığı
destekliyorum. Zaten Genel Başkanımız da her konuşmasında
Türkiye'nin sorunlarının, demokratik, hukuka dayalı bir devlet
ve üreten bir devlet olmakla çözülebileceğini söylüyor.
Şunu söylemek istiyorum: Burada
konuşacağımız bu konu, artık politik farklı
bakış açılarının ayrışma noktası
değildir; bu, bir vicdan meselesidir. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevini yapma meselesidir, savsaklanamayacak bir sosyolojik sorundur. Her
parti grubundaki arkadaşlarımızın empati yapıp
özellikle çelişkiye düşmeyecek şekilde bu soruna doğru
yaklaşmaları gerekmektedir. Türkiye'nin beka sorunudur bu,
Türkiye'nin gelecek sorunudur. İşsizlik, Türkiye'nin ana sorunudur.
Üretimsizlik, Türkiye'nin ana sorunudur. Üretimsiz bir Türkiye'nin
dış dünya karşısında tutunabileceği hiçbir dal
yoktur. Gencecik üniversite öğrencilerini yanlış politikalarınız
nedeniyle, satıp savmalarınız nedeniyle, yanlış
eğitim politikalarınız nedeniyle alana saldınız ve
üniversiteli işsizler ordusu yarattınız. Çözümünü beraber bulmak
zorundayız. Çözümü üretimden geçiyor, bu ülkenin farklı politik
bakış açılarının vicdanen bir araya gelip çözüm
üretmesinden geçiyor. Hiçbiriniz kaçamazsınız, özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, siz, asla kaçamazsınız. Bu konuları
burada konuşmamızı engellerseniz sizi mahcup ederiz.
HACI TURAN (Ankara) - Kim engelliyor?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Türkiye'de 8 milyon
işsiz var, resmî, gayriresmî rakamları yan yana koyarsak 8 milyon
işsiz var. Bunların aşağı yukarı yüzde 25e
yakını üniversiteli işsizlerden oluşuyor. Genç
işsizlerin yarıya yakını üniversiteli işsizlerden
oluşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ortada bir tablo var.
Türkiye'nin pırıl pırıl beyinlerini, fırsat
verildiğinde, bu sıralarda belki de hepimizden çok daha verimli olacak
beyinleri sokakta bırakıyorsunuz, patlayacak hâle getiriyorsunuz. Bu
halkın alnından öpmek lazım. Sizin bu bütün kötü
politikalarınıza, sizin bu bütün uyumsuz
çalışmalarınıza, sizin bu bütün tahrik eden
davranışlarınıza rağmen samimiyetle bizden çözüm
bekliyor. Yoksula, işsize, aça -bu kadar tahammülü önlerine koyduktan
sonra- herhangi bir tepki verdiğinde de Şov yapıyor. demek
siyasi adapsızlıktır, siyasi gaflettir.
Şimdi, burada, bu önergeyi birlikte
oyladığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
kayırmacı davranıp sadece Cumhurbaşkanını
korumak, onun olumsuz politikalarından meydana gelen sonuçları
gizlemek anlamında elini ret şeklinde kaldırırsa bu
utancı bize mal edemeyeceksiniz. Bu utanç, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
utancı olmayacak. Size, bu önergeye olumlu el kaldırmanızı
tavsiye ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET KILIÇ (Bursa) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup
önerisinin aleyhine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, siz değerli milletvekili
arkadaşlarımın, aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin
Regaip Kandilini tebrik ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetimiz, üniversite
öğrencilerine yönelik çalışmalarını her dönemde daha
da geliştirerek daha fazla sayıda öğrenciye daha fazla miktarda
imkân sağlamıştır. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın dediği gibi En büyük
adaletsizlik, eğitim adaletsizliğidir. Göreve geldiğimizden
beri tüm evlatlarımıza mümkün olan en iyi imkânları
sağlamanın gayretinde olduk ve bu düsturla üniversite
sayımızı artırarak eğitimin
ulaşılabilirliğini fazlasıyla sağladık.
Eğitim hakkı, anayasal bir haktır ve bu haktan yararlanmak
isteyen her bireye devlet, azami imkânları sunmalıdır.
AK PARTİ, ülkenin ihtiyacına, artan genç
nüfusa, ihtiyaç duyulan nitelikli iş gücüne binaen eğitim
alanında hızlı atılımlar gerçekleştirmiştir.
Nüfusunuz artarken eğer doktor sayınız artmıyorsa,
eğer mühendis sayınız artmıyorsa, eğer girişimci
sayınız artmıyorsa, bu meslek dallarında
çalışacak gençleri yetiştirecek üniversitelerin sayısı
ve kapasitesi artmıyorsa bir yerde yanlış yapılıyor
demektir. Bu ülkede yıllardır yapılan yanlışlığa
AK PARTİ olarak dur dedik ve üniversite sayısında ciddi bir
artış gerçekleştirdik. Üniversite eğitimine
erişilebilirliği artırmak önemli bir başarıdır.
Gençlerin kendi işlerini kurmaları için
Hükûmetimizin vermiş olduğu destek ve krediler; eğitim,
araştırma, yenilik alanındaki teşvikler yüce Meclisimizin
kürsüsünden defaatle dile getirildi. İŞKUR tarafından
gerçekleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı 100 Günlük
Eylem Planı kapsamında yer alan İşe İlk Adım
Projesiyle gençlerimizi iş hayatına hazırlıyoruz.
Projeyle, yüksekokul veya fakültelerden mezun olan 18-29 yaş
aralığındaki gençlerin mesleki deneyim, tecrübe
kazanmalarını ve daha fazla istihdam edilmelerini
sağlamaktayız. Son on yılda 3,5 milyon üniversite mezunu,
iş gücü ve istihdama dâhil edilmiştir. Bu gibi daha birçok projeyle,
üniversite mezunu genç kardeşlerimizi iş hayatına
kazandırmak adına çalışmalarımızı devam
ettiriyoruz. Bütün bu çabalarımız ve
çalışmalarımız doğrultusunda, görüldüğü üzere,
son on sekiz yıldır AK PARTİ hükûmetlerinin gençliğe
yönelik yapmış olduğu her türlü proje ve destekler,
gençlerimizin iş hayatına kendinden emin bir şekilde
katılmalarını sağlamıştır ve sağlamaya
da devam edecektir.
Dolayısıyla, İYİ PARTİnin
vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtir,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, İstanbul Teknik Üniversitesinde kantin fiyatlarının
yüksekliğini protesto eden öğrencilerin okuldan atılması
ile kız öğrencilerin yurttan atılarak aldıkları bursun
kesilmesini kınadıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genç işsizlik sorunu bir
yanda, çok sayıda açılan üniversitenin buna etkisi bir yanda, hem
yeni açılan üniversitelerde hem de Türkiye'nin geleneği olan, eski,
köklü üniversitelerinde yaşananlar bir yanda.
İstanbul Teknik Üniversitesi, iki yüz elli
yıllık geleneğe sahip bir okul. Türkiye'nin İstanbul Teknik
Üniversitesinden mezun olan çok değerli mühendisler, mimarlar çok önemli
eserler verdi, siyasette yer aldılar. İstanbul Teknik Üniversitesi,
geleneği olan bir okul ve gelen habere bakınız ki, sayın
milletvekilleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Doğa Kolejinin yükünü
sırtlamaya zorlandı, sırtladı; oradaki sıkıntılar
çözülüyor ancak kendi öğrencisine uygun fiyata yemek vereceğine,
kaynak yaratmak için kendi işlettiği uygun fiyatlı kantinlerini
özelleştiriyor. Kantinler ateş pahası, yemekhane çok uzakta,
1.500 öğrenciye yetmeyecek ringler, çok uzaktaki yemekhanede ucu görünmeyen
kuyruklar; derse yemek yemeden gitmek zorunda kalan öğrenciler ve bunun
için ne yapacak öğrenci? Öğrenciliğimizde hepimiz ne
yaptıysak onu yapacak; protesto hakkını kullanacak. Kantin
fiyatlarını protesto için boykot yapıyorlar ve bu boykottan
dolayı önce öğrencilere sert müdahale, ardından rektörlüğün
açıklaması. Rektör Talepler haklıdır. diyor, müdahale
yapan güvenlik güçlerinin, daha doğrusu özel güvenlikçilerin amirinin
açığa alındığını söylüyor, olayların
üstünden bir zaman geçiyor, öğreniyoruz ki 14 öğrenciye
kınamadan başlayan, bir ay, altı ay ve en sonunda bir yıla
varan öğrenim hakkından mahrum etme cezaları. Yıl 2020;
talep ucuz kantin; itiraz pahalı, özel yemeğe; itiraz edenlerin
eğitim-öğretim hakkını elinden alan bir rektörlük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir öğrenci, idare
mahkemesine gitmiş; idare mahkemesi, öğrenciyi haklı görüyor,
yürütmeyi durdurma veriyor. İstanbul Teknik Üniversiteliler Birliği
Derneği, Rektöre diyor ki: Utanıyoruz yaptıklarınızdan.
Bunlar birkaç yıl sonra bizim meslektaşımız,
derneğimizin üyesi olacak. İTÜyü böyle andırmaya ne
hakkınız var?
Meclis tutanaklarına, İTÜ
Rektörlüğünü, bu kararı verenleri kınayarak, bu karardan bir an
önce dönülmesini çağırarak şerh düşüyoruz. Protesto eylemi
yapan kız öğrenciyi yurttan atmak, onun aldığı bursu
kesmek, yemek konusunda boykot yapan öğrenciyi üniversiteden atmak,
yakışsa yakışsa, 28 Şubattaki mağduriyetlerin
üzerine kurdukları bir hikâyeden sonra, herhâlde Adalet ve Kalkınma
Partisinin iktidar dönemine yakışır. Bunu kınıyoruz.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
34.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Özgür Beyin bu polemikçi tarzına alıştık fakat
burası, bir basın bildirisi metni okunacak yer değil. Her arada
basından aldığı metinleri burada doğruymuş gibi
ifade etmesi doğru değil.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Basın metni değil bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar var, karar var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eğer bu konuda
samimiyse -ara veriyorsunuz- arkada konuşuruz, ilgilileri ararız,
görüşürüz, değerlendiririz. Bunlar hep yapılabilir. Fakat illa
cümlenin sonucunda bir yere bağlama iddiası da bizi ziyadesiyle
rahatsız etmekte.
Bakınız, yarın 28 Şubatın
yıl dönümü. Bunu böyle farklı partileri ima ederek, amalar
ekleyerek değil, istisnasız, amasız, net reddetmek lazım.
O zamanki uygulamalarda kimin nerede olduğunu herkes çok iyi biliyor.
İdari işlerde bir yanlış varsa bununla beraber takip eder,
düzeltiriz. Bir hatalı uygulama varsa revize ederiz. Fakat bu
uygulamalardan yola çıkarak bir grubu, güya 28 Şubattan sonraki
süreçle benzer uygulamalar yapıyormuş gibi itham etmenin hakkaniyete
aykırı olduğu kanaatindeyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
35.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özgür Özel, bu ve benzeri
süreçler için, Ege Üniversitesindeki Eczacılık Fakültesindeki
sınıf arkadaşlarının şahitliğini kayda
geçirmek ister. Sadece bir arkadaşımız vardı
başörtülü, Laboratuvara girmeyeceksin, alev alır. diyorlardı ona.
Orada ilaç yaptığımız mum kadar bir ateş var Alev
alır, laboratuvara girme, bone tak gir. diyorlardı. 130 kişi
dışarı çıktık, Özgür Özelin önderliğinde
çıktık. Arkadaşımız girmeden buraya girmeyiz, bu
laboratuvarı yaptırmayız. dedik. İTÜ Rektörü gibi, o
zamanki yöneticiler de bana eğitim öğretimi engelleme maddesini
hatırlatarak disiplin ve okuldan atma tehdidi yaptılar. Herhâlde,
partinize oy veren o dönemden bir sürü arkadaşım da var. O dönemden
birisi de çıkar der ki: Özgür Özel doğru söylemiyor. Biz,
arkadaşımız laboratuvara sokulmadan oraya girmemiş, eylem
yapmış adamlarız. O baskı döneminde mağdur olan çok
kişi var, hepsinin mağduriyetini,
sıkıntısını paylaşıyoruz ama siz
-siyasetiniz- o dönemden sonra 28 Şubatı hatırlatan partinizin
kurucularına sorular soran gazetecilere Biz o gömleği
çıkardık. diyen bir anlayıştasınız. Erbakan
Hocayı, İYİ PARTİnin Sayın Genel
Başkanının o dönemki mert tutumunu takdirle anıyoruz;
gömlek çıkaranları da bir kenara not ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Çok zorlamayın
Özgür Bey!
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
36.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, tekraren, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
burası güzel temenniler ifade edilecek bir yer değil. Tarih her
şeyi kaydetti. İsterdik ki Özgür Beyin -tırnak içerisinde- o
demokrat tavrını tüm partisi de zamanında sahiplenseydi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) O yıllarda o
partinin nerede olduğunu, Ankarada hâkimler varmış.
dendiği zaman, asker kendi sınırının
dışına çıktığı zaman Bravo, iyi
yaptı. diyen parti olduğunu tüm dünya biliyor. Bunlar geride
kaldı, isteriz ki olmasın fakat bir daha diyorum: Gündemimiz
yoğun, kanun tekliflerimiz var. Bakın, uzatmamak için
söylememiştim, şimdi söyleyeceğim. Sayın Özel az önce, ilk
konuşmasında, 7 öğrencimizin KYK yurdundan
atıldığını ifade etti. Çok zor değil,
bunları konuşalım diyorum, ondan söylüyorum işte.
Görüştüm, bir defa, 7 kişi değil, KYKde kalan 1 kişi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, bursu kesilen 7
kişi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O 1 kişi de kendisi
dilekçe vermiş, ayrılmış Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah Allah!
YUSUF BAŞER (Yozgat) Ne Allah Allah ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu uygulamalar hata bile
olsa, burada bir siyasal partiyi zan altında bırakan bir tarzda
konuşmak doğru değil. Ben bir mevkidaşı olarak diyorum
ki: Varsa böyle sorunlar, arkaya gelin, beraber takip edelim,
değerlendirelim. Ama mesele üzüm yemek değil, bağcıyı
dövmekse biz de buna hazırız Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
Özgür Bey, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yeter Sayın
Başkan.
37.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, tekraren, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz Manisa Milletvekiliyiz,
üzüm yensin isteriz, bağcıya da el uzatanın elini
kırarız. Ama ben bir şey söyleyeyim, buradaki
sıkıntı şu, anlatmaya
çalıştığımız mevzu şu: Ben kaynak göstererek
söyledim, 7 öğrencinin bursu kesilmiş, 1 öğrenci yurttan
atılmış dedim. İlginizi beklediğimizi söyledik.
Siyaset yapıyoruz. Buradan söylenmediğinde bu kadar etkili olmuyor,
defalarca bunları denedik. Burada da ilgilenmenizi bekliyoruz.
Bir de şunu bırakın ya: İsmet
Paşa, ülkenin İkinci Dünya Savaşına girme ihtimaline
karşı harp stoku tuttu diye, o İsmet Paşanın o
dönemki davranışları, CHPnin bugünkü siyasetini
bağlayacak
YUSUF BAŞER (Yozgat) 28 Şubata gel ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ama Özgür Özel, Ege
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 3üncü sınıftaki hâliyle
kalacak, CHP o demokratik tavırdan yoksun olacak!
YUSUF BAŞER (Yozgat) Yoksun zaten!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AK PARTİ zihniyeti
şu: Duble yolları AK PARTİ yapacak, Oslo görüşmelerini
devlet yapacak!
Milletimizin vicdanına havale ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
38.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, iktidar partisi olmanın ağırlıklı ve
sorumlu iş yapmayı gerektirdiğine, Manisa Milletvekili Özgür
Özelden Çanakkale ili Bayramiç ve Çan Belediyelerinden atılarak
mağdur edilen işçilerin haklarını takip etmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
iktidar partisi olmak, ağırlıklı, sorumlu iş
yapmayı gerektirir. Bu polemiklerin sonu yok.
Eğer -illa- Özgür Bey bu konularda samimiyse,
ben de kendisinden iki talepte bulunayım o zaman: Daha dün Çanakkale
Bayramiç Belediyesinden, daha dün Çanakkale Çan Belediyesinden atılan
gariban, mağdur işçilerin haklarını takip etsinler, beraber
takip edelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de bunları takip
edeceğim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, üniversite mezunu genç işsizlerin istihdamı ve ülke
ekonomisine katkıda bulunabilmeleri için aşamalı mücadele
programı uygulanması, istihdam için yatırımların
yapılması, açılan üniversitelerin nitelik ve altyapı
takibinin sağlanabilmesi amacıyla 27/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından,
Türkiyenin ihtiyacı olan nitelikli ilaç üretimi,
ruhsatlandırılması, yurttaşlara ilacın ucuz
ulaştırılabilmesi ve ilaç bulunmaması sorununun
giderilebilmesi amacıyla 25/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
27/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/2/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
25 Şubat 2020 tarihinde Batman Milletvekili
Sayın Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından
Türkiye'nin ihtiyacı olan nitelikli ilaç üretimi,
ruhsatlandırılması, yurttaşlara ilacın ucuz
ulaştırılabilmesi ve ilaç bulunmaması sorununun
giderilebilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
5543 sıra numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/2/2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz konuşacaktır. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
19 Şubat 2020 tarihinde Sağlık
Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Fiyat
Değerlendirme Komisyonu ilaç fiyatlarını güncelledi; yüzde 12
oranında bir artış gerçekleştirdi. Meclis
kayıtları açılırsa, bundan önceki yıllara da
bakılırsa her yıl şubat ayında Türkiyede ilaç sorunu
tartışılmakta. Neden? Çünkü ilaç fiyatları her yıl
şubat ayında güncelleniyor. Neye göre güncelleniyor? Döviz kuruna
göre, euro bazında güncelleniyor ve Merkez Bankası güncel euro
yerine, bir euro fiyatı belirleyip ona göre bir artış
gerçekleştiriyor. İlaç, hayati bir öneme sahip. İlaç, olmazsa
olmazdır. Kürtçede derler:
(X) İlacın olmaması
hepimizi perişan edebilir. Peki, ne oluyor? Şubat ayında ilaç
fiyatları güncellenecek diye -aslında ilaçlar stoklarda olduğu
için, stoklarla takip edilebileceği için- ilaç firmaları yavaş
yavaş ithalatı durduruyor. İthalat durunca, vatandaş, hasta
olduğunda ilaca ulaşamıyor. Bir de bir salgın
çıkınca, düşünün domuz gribi gibi bir salgın
çıkınca, ilaçlar tümden yok oluyor. Sadece salgın mı:
Tansiyon ilaçları, epilepsi ilaçları, kalp ilaçları, bunlara
ulaşamıyorsunuz. Başka ne oluyor? Halk
sağlığı için çok ciddi bir problem olan, giderek bütün
dünyada ölüm nedenlerinin başında gelen kanser ilaçlarına
ulaşamıyorsunuz. Bu durum öyle bir hâl alıyor ki insanlar ilaca
ulaşamadığı gibi, ilaca ulaşmak için merdiven
altı işlere yöneliyor.
Peki, Türkiyede ilaç politikasında nasıl
bir süreç izleniyor? Türkiyede, aslında ekonomik krizle beraber, dövizin
değer kazanıp TLnin değer kaybetmesiyle beraber... Yerli ilaç
üretimi de yok, dışa bağımlı, şu anda, Türkiyede
ilaçlar yüzde 60 dışarıdan ithal ediliyor.
Şubat ayında bu sıkıntılar
yaşanırken Türkiyede bazı yerli firmaların, bunu
fırsata dönüştüren nasıl yandaş müteahhit şirketleri
varsa- yandaş ilaç firmalarının muadil diye
geliştirdikleri ilaçlar, aslında bir yığın
sıkıntıya neden olmakta. Bu sıkıntıların
başında: İlaç piyasadan toplatılınca, standartlara
uygun olmadığı ortaya çıkınca birçok problemle
karşı karşıya kalıyoruz? Ne mi? Bir anestezi ilacında
yapılan uygulama sonucu, Türkiyede şu anda birçok üniversite
hastanesinde ve iftiharla sunulan şehir hastanelerinde ameliyatlar
sıkıntıya düşmüş durumda. Ameliyatın
yapılmadığı yerde, sağlığı siz
düzelteceğiniz yerde tehdit etmiş oluyorsunuz.
Kanser ilaçlarında başka ne oluyor?
Sevgili arkadaşlar, kanser ilacına ulaşamayan vatandaşlar,
ilacı bir şekilde bulduğunda parasıyla almak zorunda
kalıyor çünkü Sağlık Uygulama Tebliğinde Bu ilacın
karşılığı yok. deniyor. Vatandaş ne
yapıyor? Mahkemeye dava açıyor. Ankarada bir
yurttaşımız mahkemeye dava açıyor. Mahkemeyi
kazanıyor. Mahkeme diyor ki: Siz ilaca ulaşmak
zorundasınız, devlet bunu karşılamak zorunda ve ilacı
vermek zorunda. Peki, ne yapıyor Sosyal Güvenlik Kurumu? SGK buna da
itiraz ediyor, Sosyal Güvenlik Kurumu itiraz edince vatandaş ulaşamıyor.
Böylece kanserli hastaya Paran varsa iyileşirsin, yoksa sürünürsün, ilaca
ulaşamazsın. denmektedir. Eğer ilaç bir haksa,
sağlıklı yaşam bir haksa, eğer sosyal devlette
ısrarcıysanız, eğer Sağlıkta biz yüzde 100 başarı
kazandık. diyorsanız, bugün insanlar mahkeme kararıyla ilaca
ulaşabiliyorsa bu, utanılacak bir durumdur. Bir an önce bunun
düzenlenmesi lazım.
Ülkede sağlık uygulamalarıyla ilgili
başka ne oluyor? Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı sağlık çalışanlarını
meslek gruplarına ayırmış. Sevgili arkadaşlar,
farmakolog -burada eczacı olan vekiller var- bakteriyolog, anatomist ve
buna benzer meslektekiler diğer meslek gruplarına girmiş,
hacamat ve sülük yapanlar sağlık çalışanı olarak
tanımlanmış. Bu, gerçekten ne aşamada olduğumuzun
göstergesidir. Farmakolojiyi bilmeyen, farmakolojiye inanmayan, ilaç bilimine
inanmaz, o zaman Türkiyeyi de ilaca muhtaç eder. Eğer çareyi buna benzer
çarelerle düşünürsek, bitkisel ürünleri öne çıkarırsak,
maazallah, yarın nelerle karşı karşıya
kalırız. Bir an önce bunların da düzeltilmesi lazım.
İlaç vazgeçilmezdir, ilaca
ulaşılması gerekir, ilacın bulunması lazım;
olmazsa olmazdır, ilacın ikamesi olmaz, ilaç hayati öneme sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Her yıl
şubat ayında bunu yaşamaktansa gelin bu konuyu
araştıralım. Ülkenin her tarafında ilacın eşit
bir şekilde ulaşılabilir, bulunabilir ve ücretsiz olması
için bir çalışma yürütelim.
Bu nedenle araştırma önergesine
desteğinizi bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HPD
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Isparta Milletvekili Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, öneriyi desteklediğimizi baştan
söylemek istiyorum. Bir süredir, bilindiği üzere, hayati önemi haiz pek
çok ilaç piyasada bulunmuyor. Vatandaşlarımız eczane eczane
dolaşıyor, ilaç arıyor; bunların içinde kanser, kalp,
şeker ilaçları var. Neden bulunmuyor, bunu tespit etmek ve araştırmak
lazım ve sorunu köklü olarak çözmek lazım.
Söyleyelim hemen neden bulunmuyor, ben söyleyeyim:
Şu sizin meşhur dış güçler. Neden böyle dedik? Birkaç örnek
vereceğim, konu ne kadar hayati önemi haiz, bu anlaşılsın
diye. En basit örneği, iyot. İyot, gebeler için çok önemli, gebenin
karnında taşıdığı bebek için önemli, süt verme
döneminde önemli. Neden önemli? Çünkü bebek, beyin-sinir ve kas-iskelet sistemi
gelişimi için olmazsa olmaz önemi haiz iyodu anneden alıyor. Annede
iyot eksikse bebekte de iyot eksik oluyor, bebeğin zekâ gelişimi ve
hareket sistemi geri kalıyor. Ve iyot, bir senedir bulunmuyor değerli
arkadaşlar.
Şimdi, kur politikasına gelelim.
Devletimize yönetenlerin ilgili karar organları, yaklaşık sekiz
yıldır euroyu normal kurunun altında tutuyor. Şimdiki zam
da bilindiği gibi, Bakanlığın kur ayarlaması
yapması nedeniyle oldu. Burada yıllara göre ilaç fiyatlarında
uygulanan kur değeri var. Zamanım yok, bunu gösteremeyeceğim ama
şöyle şu kırmızı çizgiye bakarsanız, euro kurunun
-değişiklik tarihinin- ne hâle geldiğini zaten göreceksiniz.
Şimdi, önceden sabit kur uygulayan Bakanlığımız, döviz
piyasalarındaki sıkıntı nedeniyle, önce kurun yüzde 70ini
veriyor firmalara, daha sonra bunu yüzde 60a indiriyor, sonra da diyor ki: Bu
yüzde 60ın, yüzde 40ını keselim sizden. Şimdi, firmalar
ne oluyor? Batacak. Firma da ilacını geri çekiyor. Firma, ilacı
geri çekince hasta, çaresiz ve ilaçsız. Kuru artırınca zam
geliyor. Sonuç: Vatandaş çeksin yükü, o alışık.
Döviz kurunun 3,4ten 3,8 euroya çıkarılması,
sorunun ne kadarlığına ve ne kadar süreliğine bir çözüm
getirir, ben bunu bilemiyorum ama bildiğim bir şey var: Devleti
yönetenlerin hastayı ilaçsız bırakma hakkı yok.
Şimdi, bir örnek daha vermek istiyorum, konu ne
kadar önemli. NovoNorm diye bir diyabet ilacı var. Bu kur
anlaşmazlığı nedeniyle firma, bu ilacın
ruhsatını geri çekti; muadili de yok, hastalar bu ilacı
kullanamıyor. Ee, onlar alışık, çeksin hasta. Bu, ne doğurdu?
İlaç karaborsası. Bu da hadisenin sıkıntılı
başka bir sonucu. Yok olan pek çok ilaç, yurt dışından
gizlice getiriliyor. Eczanelerde karaborsa olarak alt raflarda bulunduruluyor,
yüksek fiyatlarla, fahiş fiyatlarla satılıyor. Bu konuya
ivedilikle el atılması gerekiyor. Hatta doping alan İtalyan bir
sporcu, ilacı Türkiyeden aldığını söylemişti,
belki hatırlayacaksınız.
Değerli milletvekilleri, toplam
sağlık harcamasının yüzde 70i hasta tarafından
karşılanıyor, yüzde 30u devlet tarafından. Peki,
devletimiz ne yapmış? 10 ilde hasta garantili şehir hastanesi
yapmış, sahipleri özel şirketler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Vekil.
AYLİN CESUR (Devamla) Sağlık
Bakanlığı, bütçenin yüzde 64ünü ayırmış olacak
bu iş tamamlandığı zaman. Parayı ve kuru
tutamamış Hükûmetiniz ama 3yyi yapmış 3s saraylara,
Suriyelilere ve soygun denilecek projelere ayırmış bütün
parasını; israf etmiş milletin parasını, ilaçtan da
kısmış. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Kim şikâyetçi bundan? Ben şikâyetçiyim. Kim
şikâyetçi? Hastalar şikâyetçi, doktorlar şikâyetçi,
eczacılar şikâyetçi, firmalar şikâyetçi; Sağlık
Bakanlığındaki, sağlıkta dönüşüm sistemini
devralmış olan, eminim, hüsnüniyet sahibi değerli yöneticiler de
hatta bence, Sağlık Bakanının kendisi de şikâyetçi.
Hatta, sizlerin arasında konuya hâkim olan, bu konuyla ilgili değerli
arkadaşlarım da şikâyetçi. Gelin, o yüzden,
araştıralım ve hastaya zarar vermeyecek, eczacıyı
koruyacak, kamu maliyesine gereksiz yük olmayacak bir sistemi getirelim ya da
şu, sizin dış güçler var ya hani, onlar sizden elini çekmeyecek,
anladık biz; bırakın da vatandaşın derdini biz
çözelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Burhanettin Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURHANETTİN BULUT (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilaç gibi stratejik bir
ürünün günlük politikalara malzeme edilmesi, hepimiz açısından bir
sıkıntı sebebi. Çünkü özellikle, milletvekili olarak bölgelerimizde
ilaç konusunda vatandaşlardan sürekli şikâyet alıyoruz. Nedir bu
sorun? Her yıl ocak ayında artan, şubatta pik yapan bu sorunun,
ilaçtaki bulunmama sorununun, yokluk sorununun sebebi nedir? Bunu çeşitli
defalarca dile getirdik, biraz önce HDPli konuşmacının ifade
ettiği gibi, her yılın sonunda bu kürsülerden söylüyoruz. Sebebi
şu: Elbette, iyi idare edilememe, elbette, bu işin iyi
yönetilememesi.
Sebebi, 2004 yılında ilaç fiyat
kararnamesi değiştirildi. İlaç fiyat kararnamesinde üç önemli
değişiklik getirildi. Birincisi: İlaç fiyatlarında
Avrupanın 5 ülkesi baz alındı, adı da referans fiyat
diye konuldu. İkincisi: Referans fiyat olarak eğer ilacın
benzeri yoksa aynı fiyatta, muadilleri varsa yüzde 60 ila 80 arasında
bir fiyatlandırma verildi. Yani referans fiyat, eş değeri varsa
biraz daha altta. Üçüncüsü de kur. Kur üzerinden
fiyatlandırıldı. İlaç fiyatı için bir kur bedeli
belirleniyor ve o ilacın fiyatı, o kur üzerinden
fiyatlandırılıyor.
İşte, örneğin, 2020de ilaç
fiyatlarındaki kur 3,81 lira. Kaç liraydı bu? 3,4 liraydı, 3,81
olarak değerlendirildi ve fiyatlar da buna göre verildi. Peki, madem böyle
bir kur var ve ilaç fiyatları da bu kur üzerinden gidiyor, neden ilaç yoka
giriyor? Sebebi çok açık, çok net, bu ilaç
fiyatlandırılması doğru bir yöntem çünkü Avrupanın 5
ülkesinin referans alınması ve daha düşük bir kurla
fiyatlandırılması doğru çünkü kamuya maliyetini bizler de
düşünüyoruz elbette ama yanlış olan ne? Yılda bir defa
fiyatlandırılıyor olması. İkincisi de bu ilaç
firmalarında ilacın on iki ay boyunca bulunabilirliğine
ilişkin bir maddenin eksikliği. Bu her iki madde ilave
edildiğinde ilaçlar ocak ayında, şubat ayında yok olmaktan
çıkacaktır. Bu önemli bir mevzu.
İlaçların fiyatlandırılması
aşamasında ikinci önemli bir mevzu: Vatandaşın ilaca
erişiminde en önemli muhatabı eczacı. Bu ilaç fiyatları
yükseldiğinde maalesef, eczacı kârlılığı
aynı oranda kalıyor, bunun da yeniden değerlendirilmesi
lazım. Eğer, ilaç fiyatlarının yeniden
değerlendirilmesi döneminde eczacı kârlılığı da orantılanmaz
ise o zaman ilaçlar yine yoka girme tehlikesiyle karşı
karşıya kalır.
Tabii, bu, işin teknik boyutu, asıl boyutu
da şu: İlaçta biz dışa bağımlıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Bir dakikada bağlayayım
hemen.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Maalesef, Hükûmet
yetkilileri her seferinde şunu söylüyor ulusal ilaç politikası ve
yerli ilaç diye her seferinde vurguluyorlar. Ancak ulusal ilaç
politikasından vazgeçtim, yerli ilaca ilişkin tek bir
yardımları dahi yok. Sadece göz boyayan, sadece televizyonlara,
gazetelere reklam mahiyetli sunumlar yapılıyor. Şu ana kadar
herhangi bir yerli ilaca dair bir yardım yapılmış
değil. Özellikle Türkiyede çok eski ilaç firmaları var, pazarda da
önemli bir hâkimiyetleri var, bunlara maalesef gerekli yardım
yapılmıyor. Örnek olarak da vereyim: 2006 yılında
Türkiyedeki ithal ilaç oranı yüzde 16 iken şu anda yüzde 24.
İthal ilaca 2006 yılında harcanan bedel yüzde 45 iken şu
anda yüzde 55 dolayına gelmiş durumdadır. Yeni molekül yok,
araştırma-geliştirmeye ilişkin bir yatırım yok, o
yüzden sizin yerli ilaç diye söylediğiniz, sadece aldatmacadan öteye
değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün.
Buyurun Sayın Düzgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin
verdiği, İYİ PARTİnin desteklediği grup önerisi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz de destekliyoruz.
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Devamla) Öncelikle
grubumuz olarak bu öneriyi desteklemediğimizi belirtiyorum. Sizleri ve
ekranları başında bizleri izleyen kıymetli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiyede ilaç
fiyatları, dönemsel avro kur değişikliğine bağlı
olarak ve Beşerî, Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılması
Tebliğine göre her yıl bir kez güncellenmektedir. Söz konusu
güncelleme, bir önceki yılın ortalama avro değerinin belirli bir
yüzdesi esas alınarak yapılmaktadır. Güncel değer,
diğer ülkelerde olduğu gibi bütçe disiplini çerçevesinde yapılmaktadır.
Söz konusu düzenleme, sadece beşerî imal
ürünlerini değil, ithal ilaçları da kapsamaktadır. 2020
yılının ilaç fiyatlandırılmasında
kullanılacak sabit avro kuru değeri, şu an için 3,81 TL olarak
belirlenmiştir. İlaç fiyatları da 19 Şubat 2020 tarihinden
itibaren yeni sabit avro değerleri üzerinden güncellenmiştir.
Yıl içerisinde avro kuru değerinde yaşanabilecek
değişimler ise ilaç fiyatlarını etkilememektedir.
Yapılan düzenleme, vatandaşlarımızın cebine zam olarak
yansımamaktadır.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere
Türkiyede ilaçların çoğu Sosyal Güvenlik Kurumunun geri ödemesi
kapsamındadır. Ayrıca, bazı kan ürünleri gibi, halk
sağlığı için hayati önem taşıyan özel şarta
tabi ürünlerin fiyatlarının güncel kur değerine göre
fiyatlandırılması devam etmektedir. Kur güncellenmesi haricinde,
ihtiyaç duyulması hâlinde yokluğu hastalarımızı zora
sokabilecek ilaçların durumu Fiyat Değerlendirme Komisyonu
tarafından değerlendirilmekte ve ilaçlara gereken fiyat
artışı verilebilmektedir. Öte yandan, Sağlık
Bakanlığımız, ilaç tedarik yönetiminde önemli bir adım
atmış ve 25 Aralık 2019 tarihinde İlaç Takip Sistemi
imalat/ithalat bildirimlerine ilişkin bir yeni genelge
yayınlanmıştır. Bu genelgeye göre firmalar, ithal ürünleri
kırk beş gün, imal ürünleri ise altmış gün içerisinde
İlaç Takip Sistemine bildirmektedirler. Genelgenin öncelikle amacı,
üretilen ve ithal edilen ilaçların İlaç Takip Sistemine ivedi
bildiriminin sağlanması, piyasada bulunabilirliğinin ve
izlenebilirliğinin artırılmasıdır. Genelgeden önce
İlaç Takip Sistemi sadece ecza depoları ve eczanelerin
stoklarını görebiliyordu. 1 Şubat 2020 tarihinde yürürlüğe
giren yeni düzenlemeyle üretici ve ithalatçı stokları da görünmeye
başlanmıştır. Böylelikle olası ilaç stokçuluğunun
da önüne geçilmiş olacaktır. Genelgeye uymayan firmalara önce ihtar
verilecek, gerekli düzeltmelerin yapılmaması hâlinde ise ilacın
ruhsatı askıya alınabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Devamla) Bu kapsamda,
düzenli olarak ruhsatlı ilaçların stok kontrolleri, kritik stok
seviyelerinin kontrolleri yapılmaktadır.
Vatandaşlarımızın başvuruları anlık olarak
SABİM ve CİMER üzerinden değerlendirilmektedir. Yurt
dışından ithal edilen ilaçların ülkemizde üretimi için ise
yerelleşme çalışmaları devam etmektedir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Meclis araştırma komisyonu kurulmasına şu
an için ihtiyaç yoktur.
Hepinizin Regaip Kandilini kutluyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgünün HDP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bahsedilen konu şu:
Euro bazında güncelleme yapılırken ondan önce, bu güncelleme her
senenin şubat ayında yapıldığı için, ilaç
firmaları bu ilaçları piyasadan çekiyorlar, eczacılara
vermiyorlar dolayısıyla bu ilaçları kullanan hastalar bu
ilacı temin etmekte zorluk yaşıyorlar. Sizin
anlattıklarınızla bunun arasında bir insicam
kurulamadı.
Diğer bir konudan bahsedeceğim size:
Sosyal Güvenlik Kurumunu öyle bir hâle getirdiniz ki Sosyal Güvenlik Kurumu
şu anda her gün bir ilacın ismini vererek bunun ödemesinin önüne
geçiyor. Yani bu ülkede Siz fakirseniz, siz emekliyseniz, siz yoksulsanız
yaşama hakkınız yok, siz ölün. diyor Sosyal Güvenlik Kurumu,
siz de ona alkış tutuyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç öyle bir şey yok
Sayın Başkan.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Hiç öyle bir şey yok.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
40.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Ankara Milletvekili
Arife Polat Düzgünün HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
konuşmacının şahsına saygılarımızı
ve aldığı eğitime olan inancımızı ifade
ederiz ama konu ilaç olunca Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda birçok
eczacı milletvekilimiz varken bir genel cerrahın çıkıp
meselenin özünden bu kadar kopuk bir konuşma yapmış
olmasını da herhâlde kendisine değil, AK PARTİ Grup
Yönetimine sormak lazım. AK PARTİde bir sürü eczacı var ve
onlar bilirler ki mesele idrak edilmemiş çünkü konuya çok yabancı;
söylenenler doğru.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Size mi soracağız kimi konuşturacağımızı ya.
Kendi işine bak sen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Fahrettin Kocanın gözünün içine baka baka şunu söyledim ben burada,
yanılmıyorsam da sizin yönettiğiniz bir bütçe oturumuydu:
Türkiye yurt dışından ithal kan ürünü arıyor Yerlisini yapacağız.
diye, 7 büyük firmanın sattığı kan ürünü hakkını
Murat Sancakın Maxicells firmasına vermişler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Maxicells kan toplama
üniteleri kuracak, kurmamış; soğuk hava üniteleri kuracak,
kurmamış -sözleşmede hep var- Silivrede fabrika yeri
almış, fabrikayı kurmamış; kanları toplayıp
yurt dışına götürüyor. İki gün önce gazetelerde
manşette idi. Türkiyenin DNA açısından, genetik açıdan son
derece stratejik bu bilgileri Almanyaya gidiyor, Murat Sancaka emanet. Murat
Sancak ne yapıyor? Fabrikayı mabrikayı yapması gerekirken
hiçbirini yapmamış ama dünyadan ucuz, tarihi yaklaşmış
kan ürünü takip ediyor -normalde Türkiyede eczanelere son kullanma tarihi bir
yıldan az kalmış kan ürünü sokamazsın- bir ay
kalmış, üç ay kalmış kan ürünlerini hastaneler üzerinden
bütün kan ürünü hastalarına fatura ediyor, sonra ilaçta yerlileşme,
millîleşme konuşuluyor. Sorun kur sorunudur, sorun meslek hakkı
sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İlaç fiyatının
düşmesine sağlık profesyonellerinin, eczacıların,
sağlık emekçilerinin hiçbir itirazı yoktur ama
kârlarını yüzdesel verirseniz burada ilaç firmalarının da
depolarında direnci, eczacıların da mağduriyeti olur.
İYİ PARTİ gayet iyi
anlatmış, bu politika hastaları ilaçsız
bırakıyor, bu politika eczacıların emeğini
çalıyor, emeği çalınanların sözcüleri milletten maaş
alırken bir saygın genel cerrah
Ben tutup da laparoskopik cerrahide
ne kadar ahkâm kesebilirsem söylediğiniz sözün de o kadar kıymeti
vardır hanımefendi. Size teklif edildiğinde Bunu bir
eczacı meslektaşım konuşsun ki konuyu güzel anlatsın.
demelisiniz. Çıkıp da böyle bir ifadeye kabul etmiyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan
41.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
her konuşmadan, her önergeden sonra benzer polemiği yapmaktan
inanın gına geldi artık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kendisi sataştı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız,
sağlıkla ilgili politikaları eleştirebilirsiniz;
burası konuşmak için var, konuşacağız fakat dönüp de
grubumuza Grup yönetimi neden konuşmacıyı şu olarak
belirledi, bu olarak belirlemedi. derseniz bu had meselesi olur,
yanlış olur. O zaman, bunu yaparsanız bizim de dönüp CHP Grubuna
Başka adam mı yok da seni grup başkan vekili yaptı? deme
hakkı doğar; bu, doğru olmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Ne siz karışacaksınız ne biz
karışacağız. Kaldı ki az önce konuşan
arkadaşımız Sağlık Komisyonu Sözcüsü. Bir daha
söylüyorum, az önce konuşan arkadaş grup... (CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Beyefendi
bağırarak her şeyi söyleyecek, hak ettiği cevabı
alınca bağıracaksınız. Böyle bir şey olmaz.
Bakın, Sayın Başkan, bir daha
söylüyorum: Sağlık eleştirisi baş tacı, cevap veririz,
vermeyiz ama grupların kimi konuşmacı yapacağı, kimi
yapmayacağı eleştirisi büyük bir yanlıştır. Bu
yanlışa ters örnek olarak bunu verdim yoksa üslubum ve tarzım bu
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kaldı ki çok
sayıda eczacı arkadaşımız var, birisi yanımda.
Konuşmacımız Arife Hanım Sağlık Komisyonu Sözcüsü
olduğundan dolayı grup adına konuşmuştur. Bu bizim
kendi takdirimizdir Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
42.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle bir üslup olursa bu kadar
alkış alırsın grubundan çünkü bu, grubun da vicdanına
uymayacak bir yaklaşımdır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ne
kadar boş konuşuyorsun sen ya!
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Önce siz ne
konuştuğunuza bakın ya, lütfen ya! Herkesin bir saygı
içerisinde konuşması lazım!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, şunu
söyleyeyim Sayın Başkan: Ben, hanımefendinin eğitimine
duyduğum saygıyı, şahsına duyduğum
saygıyı ifade ettim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Depremle ilgili
doktorları konuşturdunuz burada be!
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Mesleğimize
saygı duyacaksın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşması
eczacılarla ilgili bir konudur. Eğer konuda o kadar haklı
olsaydınız, üstlendiği yoğun görevler sebebiyle Genel
Kurulda çok da göremediğimiz eczacı milletvekilimiz gelip,
ışığı havaya kaldırıp kendi
konuşmacısından sonra fosforlu kalemle bir şeylerin
altını çiziyor olmazdı. Meselenin izah edilemediği,
yanlış şeyler söylendiği buradan belli.
Dünya kadar eczacı var. Eczacıların
bekledikleri konuşma bu değil. Meselenin farkında olmayan bir
konuşma yapıldı. Şimdi, tahmin ediyorum, o
ışık söndürülecek, bu konuşma yaptırılmayacak.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Konuşmacıyı eleştirmek size düşmez, kusura
bakmayın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama bir eczacı
konuşsaydı meseleyi bu kadar anlamamış bir konuşma
yapmazdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Konuşmacıyı eleştirmek size düşmez. AK PARTİ
Grubunun kimi konuşturacağı size düşmez, sizin haddinize
değil. Size de sorarlar, depremle ilgili niye doktorları konuşturdunuz
burada?
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Depremle ilgili
doktor konuşturdunuz ya!
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Her mesleğe
saygı duymaları gerekiyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Özele
kalsa onun dışında kimse konuşmayacak.
BAŞKAN Özgür Bey, toparlayalım.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekilleri çoklu yarışla,
kapalı oyla, grubun takdiriyle, salt çoğunlukla seçilirler, Recep
Tayyip Erdoğanın işaret ettiği 5 kişiye kupaya ezbere
oy atanlar tarafından seçilenin bunu hatırlatma haddi yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Ayıp ya, çok ayıp!
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Hadi oradan be,
hadi oradan!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Hadi be oradan,
saygısız!
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Senin özür
dilemen lazım Özgür, özür dilemen lazım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bir milletvekiline
hakaret edemezsin!
ZİVER ÖZDEMİR (Batman)
Yakışıyor mu sana ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir daha söylüyorum: AK PARTİ Grubunun ne yapacağını Özgür
Özel belirleyemez. Bir daha söylüyorum: Konuşmacımız
Sağlık Komisyonu Sözcüsüdür, çok da güzel konuşmuştur.
Kendisi eczacı, her şey şeyi
söyleyecek, biz söyleyince kızacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- HDP Grubunun, Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından,
Türkiyenin ihtiyacı olan nitelikli ilaç üretimi,
ruhsatlandırılması, yurttaşlara ilacın ucuz
ulaştırılabilmesi ve ilaç bulunmaması sorununun
giderilebilmesi amacıyla 25/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiyenin dış politikada son
dönemde yaşadığı savrulmalar ve ülkenin
yaşadığı kayıplarda büyükelçiliklere yapılan
teamül ve liyakat dışı atamaların etkisinin belirlenmesi
amacıyla 26/2/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/2/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Türkiye'nin
dış politikada son dönemde yaşadığı savrulmalar
ve ülkemizin yaşadığı kayıplarda büyükelçiliklere
yapılan teamül ve liyakat dışı atamaların etkisinin
belirlenmesi amacıyla 26/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (1644 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 27/2/2020 Perşembe günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköze söz veriyorum.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, dün Hocalı
katliamının 28inci yıl dönümüydü. O nedenle sözlerime
kardeş Azerbaycan halkına başsağlığı dileyerek
başlamak isterim.
Baküde Büyükelçi olarak görev yaptım. İki
devletin tasada ve kıvançta nasıl yan yana durabildiğini
yakından gözlemleme şansına da sahip oldum. Büyükelçi
olmanın önemli özelliklerinden biridir bu, ilişkileri dengelerken o
ülkenin tasasını ve kıvancını paylaşabilmek.
Şüphesiz, bunu sağlayabilmek için de liyakate uygun özel yetenekler
gerekir. Maalesef, bugünkü önergemizin de temelini oluşturduğu üzere,
saray tarafından atanan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni dışarıda
temsil eden bazı isimler bu özelliklerden yoksundur.
Bugün, ayrıca, Kırımın
ilhakının da 6ncı yıl dönümü. Bu ilhakı
tanımadığımızı ve Kırımlı Tatar
kardeşlerimizle dayanışma içinde olduğumuzu da bu vesileyle
vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
hâlihazırda yurt dışında 142si büyükelçi, 13ü de daimî
temsilci olarak görev yapan 155 büyükelçi unvanlı misyon şefi
bulunmaktadır. Bu misyon şeflerinin 26sı meslekten olmayan
kişilerden seçilerek atanmıştır. Bu rakamlar şu anda
yurt dışındaki büyükelçilik ve daimî temsilcilik misyon
şeflerimizin yüzde 17sinin meslekten olmayan şahsiyetlerden
oluştuğunu göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve
Dışişleri Bakanlığımızın tarihinin
hiçbir döneminde böyle bir oran görülmemiştir. Üstelik bu oran giderek
azalacağı yerde, yükselmektedir. Geçmişte siyasi bir arka
plandan gelenlerin ya da Sayın Recep Tayyip Erdoğanla
tanışıklık, yakınlık ya da kendisine
danışmanlık ilişkisi içinde bulunanların büyükelçi
olarak görevlendirilmeleri artık bir istisna olarak kabul edilebilir
olmaktan çıkmıştır. Büyükelçi seçiminde esas, verilecek
görevin gereklerini yerine en iyi getirebilecek olanı seçmek
olmalıdır. Dolayısıyla elbette Bütün büyükelçiler mutlaka
meslekten gelen diplomatlar arasından seçilsin. veya Büyükelçilerin tümü
meslek dışından seçilsin. diye bir anlayış
olması doğru görülmeyebilir. Ama son zamanlarda yapılan
atamalara baktığımızda ciddi bir kayırma, liyakat
yerine sadakat gibi bir kıstasın ön plana
çıkarıldığı anlayışı artık
tartışılmaz bir hâl almıştır. Vaktiyle milletvekili
olmuş, bakanlık yapmış, yüksek bürokrat görevinde
bulunmuş kişilikler, hatırı kırılmasın veya
boşta kalmasın diye teselli ve taltif edilmek üzere büyükelçi olarak
atanmaktadırlar. Bu, hiçbir ciddi devletin tasarrufu olamaz; hiçbir ciddi
devlet hiçbir görevi ulufe dağıtır gibi kullanamaz. Her görev
belli bir hizmet için vardır ve bu görevlere yapılacak atamalarda
aranacak, dikkate alınacak kıstaslar da atanacak kişinin o
görevin gerektirdiği niteliklere sahip bulunup bulunmadığı
açısından değerlendirilmelidir.
Şimdi, ben, bu düşünce ve
eleştirilere iktidarın ne yanıt vereceğini
aşağı yukarı kestirebiliyorum. Denecektir ki: Büyükelçi
atamaları için meslekten gelmiş olmak gibi bir şart yasalarımızda
bulunmamaktadır.
SALİH CORA (Trabzon) Aynen.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Tabii yasalara
dayandırılan görüşlerle hareket etmek iktidarın sadık
bir uygulaması olsaydı bu gerekçeyi dahi haklı bulmak mümkündü.
SALİH CORA (Trabzon) Geçmişte de öyle.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Ama Türkiyede
hukuk devleti olma ilkelerinin ayaklar altına alındığı
bu dönemde durum hiç de öyle değil sayın milletvekilleri.
Bir başka iddia da şu olabilir, denebilir
ki: Efendim, sanki daha önce meslekten olmayan kişiler büyükelçi olarak
hiç atanmamış gibi konuşuyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) Hüseyin Pazarcı
atandı.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, size meslek dışından büyükelçi olarak
görevlendirilmiş birçok örnek verebilirim ama hiçbiri grup önerimizde sözü
edilen şahsiyetlerle kıyaslanabilecek durumda değillerdir.
Örneğin Hüseyin Ragıp Baydur, örneğin Hamidiye
Zırhlısı kahramanı ve Başbakanlık da
yapmış olan Rauf Orbay. Rauf Orbay, o sıralarda
İngilterede Başbakan olan Winston Churchillin saygı
duyduğu bir dostu olduğu için Londraya büyükelçi olarak
atanmış ve görevi sırasında da Churchillle sık
sık baş başa yemek yiyebilme ayrıcalığına
sahip olmuştur. Bu, bir büyükelçi için çok büyük önem taşıyan
bir ayrıcalıktır ve böyle bir avantajdan devletin sırf Bu
kişi meslekten değildir. diye yararlanmaması eksiklik
oluşturur ancak Dışişleri Bakanlığı, özel
bir sınavla girilen, meslek içinde terfi amaçlı özel
sınavları olan ve bütün bu açılardan
bakıldığında bir özel ihtisas kurumu olarak kendi bünyesine
kattığı kişileri eğiten, yetiştiren ve zamanı
geldiğinde de misyon şefi olarak görevlendiren bir kurumdur.
Dışişleri Bakanlığı
mensubu tüm meslektaşlarımın bugün Bakanlığın
içinde sokulduğu durumdan sıyrılarak yeniden dünya diplomasisi
gözündeki saygın konumuna kavuşmasını sağlamak
maksadıyla büyük bir özveri içinde çalıştıklarını
biliyor; onların bu çabalarıyla da gurur duyuyorum. Böyle bir
kadronun içinden 26 misyon şefi seçerek göreve göndermek yerine
atandıkları göreve ehil oldukları hususunda tartışma
yaratan şahsiyetlerin görev almaları sadece hizmet
açısından sakınca yaratmakla kalmıyor, bunun yanı
sıra meslekte gerekli kademeleri geçerek büyükelçilik sırası
gelmiş diplomatların önünün kesilmesi gibi heves
kırıcı ve son derece yadırganan bir uygulama olarak da öne
çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla)
Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Hatip.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Meslek
dışından bir şahsiyetin büyükelçiliğe atanması,
ancak o görev için meslek içindekilere oranla daha ağır basan nitelik
ve özelliklere sahip olması hâlinde kabul edilebilir ve hizmet
yararına bir tasarruf olarak yorumlanabilir. Biz iktidarın böyle bir
seçicilik içinde olmadığını görüyor, Dışişleri
Bakanlığı mensuplarının da bu şekilde
küçümsenmelerini son derece yakışıksız bir devlet
anlayışı olarak görüyoruz.
İşte, bu nedenle, Türkiye'nin etkin bir
dış politika oluşturabilmesi için alınacak önlemlerin
oluşturulması amacıyla Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddelerine göre
Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ediyoruz.
Hepinize saygılar sunarım.(CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ahmet Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
ÇELİK (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu.
Yeni Hükûmet sisteminde Resmî Gazetede
yayınlanan 10 Temmuz 2018 Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle (I) sayılı cetvelde yer alan büyükelçiler, valiler,
TRT müdürleri, MİT Başkanını Cumhurbaşkanı atar.
hükmünden sonra parlamenter sistemde üçlü kararnameyle yapılan atamalar
Cumhurbaşkanı kararı ve tek imzasıyla yapılır
hâle geldi.
Parlamenter sistemde Dışişleri Bakanlığında
yapılan meslek giriş sınavı, arkasından sınavla
kâtiplik, başkatiplik, konsolosluk gibi süreçlerden sonra, ortalama yirmi
yıllık bir hizmetten sonra büyükelçi ataması yapılabiliyordu.
Son dönemde yapılan büyükelçi atamalarında mesleki tecrübe yok, liyakat
yok; ortak özellikleri AK PARTİli olmaları.
Bu şekilde atanan büyükelçilerin bir
kısmının isimlerini ifade etmek isterim: Egemen
Bağış, Çek Cumhuriyeti; Merve Kavakçı, Kuala Lumpur;
Şaban Dişli, Lahey; Murat Mercan, Tokyo; Emin Önen, Çin; Lütfullah
Göktaş, Vatikan; Mahinur Özdemir, Cezayir; Ayşe Sayan Koytak, Kuveyt;
Fazilet Dağcı Çığlık, Lüksemburg.
Büyükelçilik şerefli, onurlu bir görev;
sporcuların ifadesiyle Ay yıldızlı formayla Türkiyeyi
temsil etmek. demek.
Bu millî formayla ASALA tarafından görevinde
şehit edilen büyükelçilerimizin bir kısmının ismini
hatırlatmak isterim: Daniş Tunalıgil, Viyana Büyükelçimiz; Mehmet
Baydar, Los Angeles; İsmail Erez, Paris; Taha Carım, Vatikan;
Şarık Arıyak, Sydney; Ahmet Galip Balkar, Belgrad. Bu
şehitler makamına şehit Viyana Büyükelçimiz Daniş
Tunalıgilin makamına ülkücü şehit Mustafa Eroğlunun
katili Ozan Ceyhun atandı.
SALİH CORA
(Trabzon) Hiç alakası yok ya. Yargı kararını getirin,
özür dileyelim.
AHMET ÇELİK
(Devamla) - Bunu savunmayın, AK PARTİliler bunu savunmayın.
Bizim içimiz yanıyor, bunu savunmayın lütfen.
SALİH CORA
(Trabzon) Yargı kararı var mı?
AHMET ÇELİK
(Devamla) - Yargı kararında dava düştü, savunmayın bunu.
Bunun savunulacak bir tarafı yok.
Mustafa Eroğlu,
31 Temmuz 1980de İstanbul Sarıyerde ramazan günü iftara yakın
saatlerde içinde Ozan Ceyhunun da olduğu DEV-YOLlu militanlar
tarafından şehit edildi. DEV-YOLun şehit ettiği yüzlerce
ülkücüden birkaç ismi hatırlatmak anlamında paylaşmak isterim:
Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak Bey, MHP İstanbul İl
Başkanı Recep Haşatlı, MHP Ağrı İl
Başkanları Mustafa Kılıçaslan, İsa Eraslan.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ÇELİK
(Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Çelik.
AHMET ÇELİK
(Devamla) Yine DEV-YOL Başbakan Nihat Erimi de şehit etmişti
arkadaşlar.
Ozan Ceyhun,
cinayetten sonra Avusturyaya, sonra Almanyaya sığınıyor.
Hakkında gıyabi tutuklama kararı veriliyor. INTERPOL
kırmızı bültenle arıyor, yakalanıp ifadesi dahi
alınamıyor. Olaydan yirmi yıl sonra dava zaman
aşımından düşüyor. Ozan Ceyhun daha sonra kendi
isteğiyle Türkiye Cumhuriyeti uyruğundan çıkıp Alman
uyruğuna geçiyor. Almanyada Yeşiller Partisinden milletvekili
oluyor, Ermenilerin soykırım iddialarını destekliyor.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Hepsi yalan bunların.
AHMET ÇELİK
(Devamla) 2005 yılında AK PARTİ Ozan Ceyhunu Türkiye
Cumhuriyeti uyruğuna alıyor, AK PARTİden 25inci, 26ncı
Dönem milletvekili adayı yapıyor. Şehit Viyana Büyükelçimiz
Daniş Tunalıgilin makamında şehit Mustafa Eroğlunun
katili oturamaz. Türkiyeyi
DEV-YOLcu bir katil temsil edemez.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun. (HDP Sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki gün Sol
Yayınlarının sahibi, yazar, yayıncı Muzaffer
İlhan Erdostu kaybettik. O, hem kendi adını hem de 12 Eylülde
Mamak işkence merkezinde yaşamını kaybeden kardeşi
İlhan Erdostun adını taşıdı. Sol-sosyalist
camiaya ve tüm insanlığa çok büyük faydaları ve
katkıları olan Değerli Muzaffer İlhan Erdostu ve ismini
kendi ismiyle yaşattığı kardeşi İlhan Erdostu
burada saygıyla anıyoruz; ruhları şad olsun.
Çanakkalenin Yenice ilçesinde bulunan Nesko
Madenciliğe ait bakır madeninde çalışan işçiler üç
aydır maaşlarını alamıyor. İşçileri, üyesi
olduğu DEV MADEN-SENden ayrılmaları konusunda Ya işinize
devam eder ya sendikanıza diye bir ikilem içerisine sokup işçilere
üç aydır maaş vermeyerek, mobbing uygulayarak, işten atmaya
dönük bir çalışma içindeler ve şu anda 11 işçinin
işine son verilmiş. Bu işçiler yeniden işlerine geri
alınmaları için kendilerini maden ocağına kapatmış
durumdalar. Burada özellikle açlık, yoksulluğun ve buna
bağlı olarak intiharların yoğunlaştığı
bir dönemde işçilerin sesine, Nesko Maden işçilerinin sesine kulak
vermek zorundayız.
Değerli arkadaşlar, CHP Grubunun
verdiği önerge üzerinden devam etmek isterim. Hükûmet mensupları,
bürokratlar, üniversiteye rektör atamaları
Bu liste uzar gider ve
gerçekten burada bir liyakat aramak bir kenara, kendi alanında yetkin
olmayan ve bazen de rektör atamaları için özel olarak birkaç saatlik yasa
çıkaran bir iktidar anlayışıyla karşı
karşıyayız. Liyakate göre değil, yandaşlığa,
akrabalığa göre atama yapıldığını bilmeyen
yoktur. Ülke, âdeta bir aile şirketi gibi yönetilmektedir ve
yandaşlara yönettirilmektedir. Bakın, 1 milyon dolar iş takip
parası aldığı belgelenmiş olan Egemen
Bağış, Praga büyükelçi olarak atanıyor. Yine, aynı
şekilde, Şaban Dişli, AKPnin eski milletvekili ve FETÖnün
siyasi ayağının bulunmasıyla ilgili özel olarak üzerinde durulması
gereken isimlerden biri olduğu hâlde, âdeta ödüllendirircesine onu da
büyükelçi olarak atayabiliyorsunuz. Burada tabii ki aklımıza
şunlar geliyor: Acaba FETÖ davasıyla ilgili bir bildiği var da
onları susturmak için aynı zamanda böylesi rüşvetlere de mi
başvuruluyor? diye düşünmemek elde değil.
Bugün, KPSSde coğrafya alanında Türkiye
1incisi olan Alparslan Uysal mülakatla eleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Ve
Alparslan gibi nice yetenekli ve sınavlarda oldukça yüksek puan çeken
gençlerimizin atamasının yapılmadığını;
mülakatlarla, okudukları kitaplar, şiirler, takip ettikleri gazeteler
üzerinden, aslında AKPli misin, değil misin? gibi bir teste
yeniden tabi tutulduklarını hepimiz biliyoruz ve buradan ataması
yapılmayan bütün gençler adına bir kez daha seslenmek istiyoruz: Bu
atamalar yapılmalıdır ve burada yandaşlık değil,
liyakat aranmak zorundadır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Trabzon Milletvekili Salih Cora konuşacak.
Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu tarafından verilen öneri hakkında grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, büyükelçilerin görevi,
Türkiye Cumhuriyetini temsil etmek, vatandaşımızın hak ve
hukukunu korumak, görev yaptıkları ülke ile Türkiye arasındaki
dostluk ilişkilerini güçlendirmek, gerektiğinde belirli konularda
müzakere ve temaslarda bulunmaktır. Türk dış
politikalarının oluşturulmasında görev alacak, devletlerle
ikili ilişkilerin siyasi, ekonomik ve kültürel boyutları ile
uluslararası hukuk çerçevesinde muhakemesini gerçekleştirecek kabiliyetteki
kişiler ister içeriden ister dışarıdan atansın, bu
yetki şu andaki mevcut mevzuatımıza göre yürütme erkine aittir.
Yürütme erki bu yetkisini hukuka uygun bir şekilde kullanmaktadır. Bu
minvalde, önergede ismi zikredilen büyükelçiler mevzuata uygun bir şekilde
atanmıştır. Kendileriyle ilgili iddiaların, ithamların
ve suçlamaların hakikatle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Şahsiyetlerine yönelik tezyif edici ifadeleri ve
yakıştırmaları reddediyor, hakaret olarak
değerlendiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir tespitin daha
altını çizmek istiyorum. Dünyada en fazla diplomatik
temsilciliği bulunan ülkelerden biri Türkiyedir. Bu, esasında gurur
verici bir tablodur. Şu anda 174 ülkenin 142sinde temsilciliğimiz bulunmaktadır.
Bilmenizi isterim ki bizim dış politikadaki vizyonumuz girişimci
ve insani dış politikadır. Biz, bu vizyona uygun isimler
belirlerken bir taraftan da atama yapılacak ülkeye uygun isimler
belirlemekteyiz. Bizim şu andaki en başarılı
büyükelçilerimizin dışarıdan atananlar olduğu ifade
edilmektedir. Hâlihazırda 18 büyükelçimiz, dışarıdan,
istisna kadro imkânından yararlanılarak atanmıştır.
Lakin, mevcut büyükelçilerimizin yüzde 90ı ise Dışişleri
mensubu olan kişilerden yani diplomatlardan oluşmaktadır. Bir
başka ifadeyle, bizim, meslek içerisinden büyükelçi atanmasına
karşı bir tavrımız bulunmamaktadır. Olaya meslek
taassubuyla yaklaşmak büyük bir yanılgı olur. Bu öneriyi
Hariciyedeki monşer lobisinin bir uzantısı olarak
değerlendiriyoruz. Biz, geçmişte, dışişleri
bakanlarını karşılamayan büyükelçileri biliyoruz,
burunlarından kıl aldırmayan o meşhur diplomatları da
çok iyi hatırlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, denenmemiş, örneği bulunmayan bir
uygulamayı hayata geçirme çabası içerisinde değildir. Amerika
Birleşik Devletlerinde ve birçok ülkede dışarıdan
büyükelçi ataması yapılmaktadır. Bir ülkeye atanacak
büyükelçinin, o ülkede doğmuş bir Türk olmasının veya çifte
vatandaşlığının bulunmasının ne gibi bir
sakıncası olabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SALİH CORA (Devamla) İngiliz kökenli
olmayan birisi Londra Belediye Başkanı olabiliyor. Yine, Amerika
Birleşik Devletleri kökenli olmayan İbrahim Baycora New Jersey
eyaletinde Paterson şehrine Emniyet Müdürü olabiliyor. Bunlar başka
ülkelerde yadırganmıyor. Biz, atadığımız bir
büyükelçinin çifte vatandaş olmasını veya kendi
vatandaşımızın atandığı ülkede uzun süre
yaşamış olmasını tehdit, tehlike veya sakınca
olarak nasıl değerlendirebiliriz? Bu kabul edilebilir bir durum
değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önergenin aleyhinde olduğumuzu belirtmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Trabzon Milletvekili
Salih Coranın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Cora büyükelçilerle ilgili konuştu. Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu konuşmadaki tercihi de Sayın Cora oldu.
Konuşmasındaki incitici taraf şu: Bir
kez, Türkiyenin dış politikasını yürüten değerli
diplomatlarımız şunu hak etmez: En başarılılar
dışarıdan atananlar. Bu söz hangi kritere göre söyleniyor? O
kadim dış politika geleneğini temsil edenlere Monşerler
diplomasisine son. deyip gelenler: Monşerler diplomasisi, Türkiyenin,
soğuk savaş döneminde Rusyanın komşusu, ta
Amerikanın da müttefiki olmayı yönetebilmiş.
Biraz önce, isimleri anılan ve anılmayan,
ASALA terör örgütü tarafından hedef alınan, şehit edilen ve
Türkiye Cumhuriyetinin dış politika geleneğini temsil eden bu
hariciye geleneğine büyük bir hakaret edilmiştir; bu hiç doğru
bir yaklaşım değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey, toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sorduğu sorunun
cevabını da söyleyelim: Siz çifte vatandaş ya da Türkiyeden
dışarıya gitmiş birisini atarsanız ne olur: Bir;
şundan emin olun, bu işi bilen herkes size söyler ki siyasi
sığınmacıları sığındıkları
ülke yani şimdi görev yaptığı -Avusturyaya ilk
sığındı- ülkenin gizli teşkilatı sorgular.
Almanyaya gitti, Almanya sorgular, irtibatını kesmez, ilişkisi
sürer. Sizin Avusturyaya yolladığınız kişi, Türkiye
Cumhuriyetinden Avusturyaya siyasi sığınmada bulunmuş,
Türkiyede cinayetle suçlanmış, yargılanmış, zaman
aşımından düşmüş birisidir. İsim odur, budur
değil, o kişiyle ilgili başka birçok isim de telaffuz
edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama Bir başka ülkenin
vatandaşlığına geçmiş birisi. diyorsunuz ya
Sayın Cora, ben içime şunu sindiremiyorum: Kuala Lumpur Büyükelçimin,
burada önümüzde
Şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü
devlet tabiiyetini ve egemenliğini reddettiğime, bundan böyle ABD
Anayasasını ve yasalarını iç ve dış düşmana
karşı savunacağıma, ABDye bağlılık ve
sadakat göstereceğime, kanunun gerektirdiği hâllerde ABD ordusuna
hizmet vereceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun.
diyen kişiyi Kuala Lumpura atadınız,
bayrağımızı alıp da devleti temsil ediyor ya, bu
atamaya da yazıklar olsun, bu zihniyete de yazıklar olsun! (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
44.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; aslında bu konuyu, biliyorsunuz, dün de
konuştuk, evvelsi gün de konuştuk, grup toplantılarında
liderler düzeyinde de gündem oldu. Tekrar buraya gelme sebebinin ne
olduğunu, arka planında ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat
konuşmacı arkadaşımızın monşer diplomasisi
ifadesinden yola çıkarak, tüm Dışişleri camiasını
rencide ettiği iddiasını Özgür Beyin, doğru bulmuyorum.
Oradaki kastımızı daha önce de ifade etmiştik.
Biz de dünyayı geziyoruz, değişik
STKlerle toplantılarda bir araya geliyoruz. Eski yıllarda, bazı
yerlerde bazı bürokratlarımızın, büyükelçilerimizin sadece
törenlerde gözüktüğünü, STKlere ve başka hiçbir Türk
yapısına, ilişkilerine imkân vermediğini hepimiz üzülerek
takip ediyoruz. Eleştirimiz, Türk olmaktan gurur duyduğunu
söyleyemeyenleredir; Türklerin derdini, sıkıntılarını
masaya yatırmayı zül addedenleredir. Dolayısıyla,
muhatabımız, tüm Dışişleri falan değil,
işini iyi yapmayan bürokratlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Fakat Sayın
Başkan, az önceki tartışmada 28 Şubatla ilgili çok demokrat
-tırnak içerisinde- bir söylem görmüştük. Sözüm ona, Özgür Bey
başta olmak üzere tüm partisi 28 Şubatta demokrasinin yanında
yer almışlardı. Biz de bunun böyle
olmadığını, tarihî kayıtlarda var olduğunu ifade
etmiştik.
Az önce Özgür Beyin büyük bir coşkuyla
okuduğu Amerikan vatandaşlığına geçiş metninin,
aslında, 28 Şubat yıllarında, başı kapalı
olduğundan dolayı burada vekil olamadığı için mecburen
usuli bir işlemden dolayı olan bir tarihî hatıra olduğunu
unutmuş olduğunu gördüğümüzü üzülerek ifade etmek isterim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, şu anda Amerikan vatandaşı mı
değil mi, onu söyleyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız,
Sayın Başkan, isterdim ki Özgür Bey Bazı yanlış
atamaları var bizim kriterlerimize göre. desin fakat Kuala Lumpurdaki
atamayla ilgili Bir hakkın teslimi için geç kalmış bir atamadır,
iyi yapmışsınız. demesini de beklerdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hani vesayete
karşılardı ya, o yüzden sapla samanın
karışmaması lazım Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Şu an Amerikan vatandaşı mı değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
45.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) Hâlen
Amerikan vatandaşı.
BAŞKAN Grup Başkan Vekili konuşuyor
arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Turan, bir
hakkı teslim edecekseniz alın partiye yönetici yapın, bir
hakkı teslim edecekseniz alın partinize milletvekili yapın.
Hakkı teslim etmek için Kuala Lumpura veya başka bir yere,
Dışişlerinde o kadar seçkin bürokrat sıra beklerken
gönderip de devleti temsil ettireceksin
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ne
hakkıymış! Kimin hakkını kime teslim ediyorsunuz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O, Amerikan
Büyükelçiliği metni değil ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben sana şunu söylüyorum:
Her türlü devlet tabiiyetini ve egemenliğini reddetmiş, her türlü
devlet, Türkiye Cumhuriyeti
Diyor ki: Şimdiye kadar tabiiyetinde
bulunduğum her türlü devlet tabiiyetini ve egemenliğini
reddettiğime
Türkiye Cumhuriyetinin tabiiyetini reddediyor,
egemenliğini reddediyor bu yemini eden. O kişi devleti temsil etmekte
görevlendiriliyorsa, bu, hakkın teslimi falan değil; bu, bir
hakkın suistimali, milletten aldığınız yönetim
hakkının suistimali.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Merve Kavakçı
milletvekili olamamıştı da o yüzden Amerikaya gittiyse bu
süreçte milletvekili yapmanın önünde ne engel var, elini tutan ne?
Yapsaydınız milletvekili.
METİN YAVUZ (Aydın) Sana mı
soracağız!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama bu yemini etmiş
birisini büyükelçi yapmanızı kınıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, gündeme geçelim.
Buyurun Sayın Turan.
46.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasının 28 Şubatın ruhuna uygun bir
açıklama olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
konunun uzaması taraftarı değilim fakat söylemeden
geçemeyeceğim, bakın, bugün hep beraber, Erbakan Hoca başta
olmak üzere tüm 28 Şubatın hatıralarını beraberce
hatırladık, demokrasinin yanında olduğumuzu ifade ettik.
Eğer
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Top
çevirme, top.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne terbiyesizce bir ifade
bu ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Bülent, tamam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne kadar ayıp
şey bunlar!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent, tamam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, Sayın
Başkan, böyle ahlak dışı bir yaklaşım olmaz.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakın, her şeyi
söylüyor, dinliyoruz.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
Özgür Bey
Lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama olmaz ki Sayın
Başkan böyle
Her ağzımızı
açtığımızda bir laf geliyor buradan. Bu ayıp bir
şey. Bakın, Grup Başkan Vekili olmayı bırakın,
bir vekil konuşurken dinlenir Sayın Başkan. Yani Merve
Kavakçıyla ilgili her şeyi söyleyecek, daha ilk cümlemizde oradan
öyle
Olmaz, yakışmaz arkadaşlar, hoş değil yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakıştıramıyorum Sayın Başkan.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sizinkiler yaparken ne olacak!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakın, sözümüzün
özeti şu: Bugün 28 Şubatın arifesinde Sayın Grup
Başkan Vekilinin konuşması o zamanki ruha uygun bir konuşma
olmuştur, yakışmamıştır Sayın
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu bir
ithamdır ama böyle bir çamurun üzerimize
yapışmayacağı, 28 Şubat süreciyle ilgili
değerlendirmemizde mevcuttur.
BAŞKAN Peki.
Çok teşekkür ederim Özgür Bey.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ya, Bu kadına haddini
bildirin! diyen zihniyet kimin zihniyetiydi?
SALİH CORA (Trabzon) Kürsüyü işgal eden
kimdi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne kadar ayıp!
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiyenin dış politikada son dönemde
yaşadığı savrulmalar ve ülkenin
yaşadığı kayıplarda büyükelçiliklere yapılan
teamül ve liyakat dışı atamaların etkisinin belirlenmesi
amacıyla 26/2/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyorum Sayın
Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) Geçti, geçti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, oylama işlemi
başlamadan geçmez.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Taşçıer, Sayın Sümer, Sayın Tığlı,
Sayın Antmen, Sayın Şevkin, Sayın Bülbül, Sayın Aygun,
Sayın Şener, Sayın Çelebi, Sayın Şahin, Sayın
Kaya, Sayın Hancıoğlu, Sayın Bulut, Sayın Barut,
Sayın Baltacı, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın
Özdemir, Sayın Özel, Sayın Çeviköz, Sayın Tokdemir.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiyenin dış politikada son
dönemde yaşadığı savrulmalar ve ülkenin
yaşadığı kayıplarda büyükelçiliklere yapılan
teamül ve liyakat dışı atamaların etkisinin belirlenmesi amacıyla
26/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.55
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
25/2/2020 tarihli 60ıncı Birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülen 173 sıra sayılı Kanun Teklifinin maddelerine
geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 14üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde, İYİ
PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 173 sıra sayılı Yasa Teklifinin birinci bölümü
üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İdlibde şehit düşen
yiğitlerimize rahmet diliyor, ruhlarına şadlık istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ha Mustafa Erol, ha
Mustafa Eroğlu; ikisi de bizim, ikisi de ülkücü, ikisi de şehit;
ruhları şad olsun.
Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Suat
Başaran bir makale yazmış, okuyorum, diyor ki Suat Başaran,
Neden? Neden bu icraatı savunmak zorundayız? Neden en küçük
eleştiri hakkımız bile yok? Neden? Anladık, ülkenin büyük
bir beka sorunu var. Anladık, ülke ateş çemberinden geçiyor.
Anladık, Hükûmeti millî çizgiye çektik. Hepsini anladık fakat Allah
aşkına söyleyin, Ozan Ceyhunu neden savunuyoruz, ne adına,
hangi beka adına? Bizim bilmediğimiz ve sizin bildiğiniz ne var,
söyleyin; Allah aşkına söyleyin, tek bir gerekçe söyleyin; ülkemizin
bununla sağlayacağı tek bir kazanımdan söz edin.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
dün 26 Şubat 2020ydi, bundan tam yirmi sekiz yıl önce Rusyanın
kışkırttığı alçak Ermeni çetecilerinin Azerbaycan
Hocalıda Türke olan kinini kusup 106sı kadın, 63ü çocuk,
70ten fazlası yaşlı olmak üzere toplam 613 Türkü canavarca
katlettiği günün yıl dönümüydü; hamile kadınların
karınlarındaki çocukların cinsiyeti üzerine kumar oynayıp
karınlarının yarıldığı, çocukların
kafalarının kesilip kale direği ve top yapılarak maçlar
yapıldığı o kahrolası acı günün yıl dönümü.
Bu soykırıma bütün dünya sessiz kalsa da biz İYİ
PARTİliler, biz ülkücüler asla sessiz kalmayacağız. Ölenlerin
ruhlarını Tanrı şad eylesin.
Avrupa Parlamentosunda Ermeni soykırım
tasarısına destek veren Ozan Ceyhunu daha önce Büyükelçisi Ermeni
çeteciler tarafından şehit edilen Viyana Büyükelçiliğine
atayanlara da mübarek olsun.
Değerli milletvekilleri, şimdi de 2 cesur
gazeteci, mesleği gazetecilik olan 2 değerli dostumun
başına gelenlerden bahsedeceğim. Yeniçağ gazetesi
yazarlarından Batuhan Çolak ile Murat Ağırelin kişisel
verilerinin çalındığını hepiniz duymuşsunuzdur.
Her 2 gazeteciyle de dün telefonla görüştüm. AK PARTİ Genel
Başkanının Libyada birkaç şehidimiz var.
açıklamasından sonra her 2 gazeteci de Twitter hesaplarından
şehitlerimizle ilgili paylaşımlar yapmışlar. O andan
itibaren, her ikisine de isimsiz hesaplardan paylaşımlarının
kaldırılması için telefonlar gelmeye başlamış,
kaldırmayacaklarını söyleyince de tehdide dönüşmüştür.
Sonrasında ise her ikisinin de hem sosyal medya hesapları hem de mail
hesapları ele geçirilmiş ve sosyal medya hesaplarından
yaptıkları paylaşımlar kaldırılmış, her
birinin ayrıca on beş, on altı yıllık mail
hesaplarındaki iletiler alınmış hatta haritalardan nerelere
gittikleri konusundaki imajlar da alınmıştır. Arkadaşlarımızın
hesaplarını geri alma çabaları da sonuç vermemiş, hatta
yeni şifre talepleri kendi telefonlarına gelmesi gerekirken kodlar
kendilerine gelmemiştir. Bilenler bilir, bu hesaplara kaydolurken
şifre değişikliği için telefon ya da başka bir mail
adresi bildirilir. Şifre unutulur ya da başkası tarafından
ele geçirilirse işlem sonrası daha önce bildirilen telefona ya da
mail adresine kod istenir, bu koda göre de yeni şifre belirlenir. Gazeteci
arkadaşlar, daha önce belirtilen telefon numaralarına kod istedikleri
hâlde, kayıtlı telefonların doğruluğu da sistem
tarafından kontrol edilmesine rağmen, telefonlarına istenilen
kodlar gelmemiştir; bu durum da göstermektedir ki kişisel verilerin
ele geçirilmesi operasyonu organize bir şekilde
gerçekleştirilmiştir. Yine, anlaşılıyor ki GSM şirketleri
de bu organizasyonun içindedir.
Şimdi, ben Turkcell Yönetim Kuruluna şöyle
bir baktım. Turkcell Yönetim Kuruluna baktığımda BİM
marketler zincirinin Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Akçanın Turkcell Yönetim
Kurulu Başkanı olduğunu gördüm. Yine, AKP eski milletvekili ve
Bakanı Atilla Koç, eski milletvekili ve Bakan Hilmi Güler, Hazine ve
Maliye Bakan Yardımcısı Bülent Aksu ve Varlık Fonu Yönetim
Kurulu üyesi Hüseyin Aydının Turkcell Yönetim Kurulu üyesi
olduklarını gördüm.
Anayasanın 20nci maddesi ile 6698
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Yasasına aykırı
bir şekilde arkadaşlarımızın şifreleri ele
geçirilip yapılan paylaşımlar silinmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, kanunun
geneline geçiyorum. Bazı bölgelerimizde kullanılan özellikle de
İsrail menşeli tohumlar sebebiyle toprağın yapısı
bozulmaktadır. Tekrar ekimde ise GDOlu tohum
kullanılmadığı takdirde ürün alınamaz hâle
gelmiştir. Ülkemizin toprağının ve endemik bitkilerinin
korunması stratejik öneme sahiptir. Türkiye kuraklık ve tuzluluk
sorunu olan bir ülke değildir.
Sayın milletvekilleri, maalesef GDOlu
ürünlerin insan, hayvan ve çevre sağlığı üzerindeki
etkilerini gösteren uzun dönemli çalışmalar bulunmamaktadır.
Güvenlik çalışmaları da ancak bu ürünleri üreten firmalar
tarafından yapılmakta, yapılan çalışmalar ise Amerikan
Gıda ve İlaç Dairesi tarafından onaylanmaktadır. Yine, bu
ürünler, patentli olduğu için bağımsız bilim insanlarının,
üzerlerinde araştırma yapabilmesi de şirketin iznine tabidir.
Kâr hırsının dünyada bu kadar yüksek olduğu
değerlendirilirse bu izinlerin de verilmeyeceği açıktır.
Kaldı ki bir şekilde bir çalışma yapıldı, bu
çalışmanın yayınlanması da yine şirketin iznine
tabidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde de güvenli
gıda tüketiminin bir an önce sağlanması gerekmektedir. Sizlere
Batı ülkelerinden birkaç örnek vereceğim. İngilterede ve
bazı Avrupa ülkelerinde klorla işlem görmüş tavuk
satışı 1997 yılından itibaren yasaktır. Aynı
yasak Rusyada 2010 yılından beri uygulanmaktadır. Bütün dünyada
tahıl çubukları, yulaf ezmesi ve benzeri ürünler, vitamin ve mineral
içeren sağlıklı besinler olarak kabul edilir. Danimarka
Veterinerlik ve Gıda İdaresi, bu barlar düzenli tüketildiği
takdirde, çocukların karaciğer ve böbreklerini olumsuz yönde
etkileyebilecek miktarda toksik madde içerdiğini bilimsel olarak tespit
etmiştir. Hâlbuki ülkemizde tüketilen en popüler ürünlerden olan bu
çubukların yasaklanması ya da ne olup olmadığı
hakkında hiçbir çalışma olmaması inanılır gibi
değildir.
Tüm dünyada yetiştirilen soya fasulyesinin
yüzde 82sinin, genetiği değiştirilmiş organizma
şeklinde olduğu bilinmektedir. Allahtan, ülkemizde soya tüketimi son
derece azdır. GDOların insan vücudu üzerindeki etkileri tam olarak
incelenmediği için bizde yasaklanmamasına rağmen Avrupa
ülkelerinde yasaklanmıştır.
Trans yağların zararları ise
ayrı bir sorundur. Margarinlerin toplam
ağırlığının yaklaşık yüzde 15i trans
yağdır ve yine Kanada, İsviçre, Danimarka gibi birçok ülkede
kullanımı yasaklanmıştır. Yine birçok ülkede
gıdada kullanılacak trans yağların miktar ve
oranlarını sınırlayan yasalar vardır.
Değerli milletvekilleri, şimdi çok
kısa olarak hayvancılığın sorunlarına da
değinmek istiyorum. Ülkemiz hayvancılık açısından
uygun çevresel koşullara sahip olmasına rağmen yapısal
sorunlar ve uygulanan politikaların yetersiz oluşu,
hayvancılık sektöründe önemli sorunların yaşanmasına
neden olmaktadır. On sekiz yıllık AK PARTİ hükûmetleri, küçük
ve büyükbaş hayvan üreticilerini yoksulluk ve yokluk içinde
bırakmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Konya
Ovası, Harran Ovası gibi birçok alana rağmen son yıllarda
saman bile dışarıdan ithal edilmektedir. Hayvancılık
sektörünün önündeki sorunların, konunun uzmanları tarafından
yapılacak kapsamlı bir altyapı planının
çıkarılması ve bu planın hayata geçirilmesi, ayrıca,
hayvancılık ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasıyla
aşılabileceğine inanmaktayız. Yine, özellikle yerleşim
alanlarıyla iç içe olan hayvancılık işletmelerinin insan ve
çevre sağlığını tehdit etmeyecek alanlara
çıkarılması da gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, eksiklerine
rağmen teklifi genel olarak desteklediğimizi belirtiyor, yüce Türk
milletini ve Gazi Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, İzmir Milletvekili Sayın Hasan Kalyoncu.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği ve
Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, İdlibde kahpe
saldırılar sonucu şehit olan kahramanlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum. Aynı zamanda, mübarek Regaip Kandilimizin
Türk İslam âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.
Tarihe baktığımızda,
standartlaşma konusundaki çalışmaların 18inci
yüzyılda Avrupada başladığı söylense de aslında
ilk düzenleme 15inci yüzyılda Osmanlıda görülmüştür.
Çeşitli ürünler için standartlar geliştirilmiş, tüketicinin
korunmasına yönelik tedbirler alınmıştır.
Standardın bugünkü anlamında kullanıldığı ilk
yazılı örneklerinden biri, dünya tarihine geçen, Sultan II.
Bayezitin Kanunnâme-i İhtisab-ı Bursa fermanıdır. Bu
belgede, kalite, boyut, ambalaj gibi konularda standartlar tespit edilmiş,
narh ve ceza hükümlerine yer verilmiş ve bugünkü sisteme benzeyen bir
sistem kurulmuştur. Bu kanunname dünyanın ilk standart kanunu olarak
bilinmektedir.
Tarihimizin önemli bir unsuru olan Ahi
teşkilatı ve lonca yapılanması da üretimin,
dağıtımın ve satışın
standartlarını belirlemiş ve izlemiştir, tüketicinin
haklarının korunmasını sağlamıştır.
Müzakere ettiğimiz bu teklif, piyasaya arz
edilmesi hedeflenen, hizmete sunulan tüm ürünlerin güvenli ve ilgili teknik
düzenlemelere uygun olmasını sağlamak, piyasa gözetimi ve
denetiminin esasları ile yetkili kuruluşların görevlerini ve
iktisadi işletmeciler ile uygunluk değerlendirme
kuruluşlarının yükümlülüklerini belirlemektir. AB ülkelerine
yapılacak ihracat için zorunlu olmakla birlikte, AB üyesi olmayan ülkelere
ihraç edilen, üretilen mallarda hedef ülkenin beklentilerinin gözetilmesi
yanında Türk malı imajı korunmaktadır. Ancak iç piyasada
ihraç fazlası olarak satışa sunulan ürünlerin bulunduğu
gerçeğinden hareketle, hedef ülkenin AB üyesi olup olmadığını
ayırt etmeden, tüketicinin ürün güvenliği konusunda korunması
sağlanmalıdır. Yetkili kuruluş tarafından
hazırlanacak teknik düzenlemelerin gerek bütün güvenlik
kurallarını içerecek şekilde gerekse orantısız etki
yaratmayacak şekilde hazırlanmasına, ilgili tüm tarafların
görüşüne açılmasına ve uluslararası paydaşlara
bildiriminin gerektiğine ilişkin olarak bakanlıklara yükümlülük
getirilmektedir. Burada son kullanıcının hakları korunurken
üretim ve ticaretin gereksiz yere kısıtlanacağı kurallar
konulmamalıdır. Teklifle, teknik düzenlemesine uygun olmayan veya
güvensiz olan bir ürünün sebep olduğu zarara ilişkin nihai
kullanıcıların tazminat hakkı düzenlenmektedir. Bu
kapsamda, bir ürünün bir kişi veya başka bir mala zarar vermesi
durumunda imalatçı veya ithalatçısı bu zararı tazminle
yükümlü tutulmaktadır. Buradaki müteselsil sorumluluğun
çıkarılacak yönetmeliklerde son kullanıcıya yakın
noktadan başlatılması yerinde olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
piyasaya güvenli ürün sunulmasının temel aşamalarından
biri, ürünün tasarımı, üretimi aşamasında imalatçı
tarafından yaptırılması gereken uygunluk
değerlendirmesi işlemleridir. Bu işlem listesini test,
belgelendirme ve işaretleme oluşturmaktadır. Düşük riskli
ürünlerde bunu imalatçı kendisi yapabilirken yüksek riskli ürünlerde
mutlaka üçüncü bir uygunluk değerlendirme kuruluşu tarafından
yapılması zorunludur. Bu işaret sahteyse veya sahte olmamakla
birlikte ürünün uygunluk değerlendirmesi iyi yapılmamış ise
ürün uygunsuz şekilde üretilmiş olur ve vatandaş
yanlış yönlendirilmiş olur. Eğer üründeki uygunsuzluk büyük
ve güvensizlik boyutlarındaysa vatandaş ürünü
kullanamayacağı gibi, canı veya malı da tehlikeye
atılmış olur. Teklife göre uygunluk değerlendirme
kuruluşları, yetkili kuruluşlara karşı her hâlükârda sorumlu
olacaklardır. Bu kuruluşların yaptıkları uygunluk
değerlendirmesini, bu kapsamda verdikleri belgeleri ve test
raporlarında ürün mevzuatını esas almaları beklenmektedir.
Dolayısıyla ürün mevzuatını yürüten ilgili bakanlığa
karşı sorumlu tutulmalarıyla bu tür belgeler ve test raporundaki
uygunsuzlukların önüne geçilmesi, ürünlerin daha güvenli ve mevzuata uygun
üretilmesini sağlayabilecektir. Ayrıca, Türkiyede yerleşik
uygunluk değerlendirme kuruluşlarının akreditasyonunun kim
tarafından yapılacağı da hükme
bağlanmıştır.
Kıymetli milletvekilleri, özellikle ülkemizde
piyasaya sunulacak olan veya piyasada bulundurulan ürünlerde risk
değerlendirilmesi Ticaret Bakanlığı tarafından
yapılmalı ve burada yapılacak listelemeye göre ithalata izin
verilmelidir. Bakanlığın belirleyeceği riskli ürünler, ürün
güvenliği ve yerel standartlara ya da muadil uluslararası
standartlara uygunluğu açısından üretici ve ithalatçı
tarafından belgelendirilmelidir. Bu belgelendirilme faaliyetlerinde millî
kaynakların ülkemizde kalmasını temin etmek için, yerli belgelendirme
kuruluşlarının özendirilmesi yerinde olacaktır.
İthalat öncesinde imalatçı yerine geçen gerçek ya da tüzel kişi
veya ithalatçı tarafından ürünün güvenli olduğunun
ispatlanması ve bu ispat belgelerinin de Türkçe olarak yetkili
kuruluş tarafından talep edilmesi durumunda ibraz edilmesi
gereklidir. Ürünün güvenliğine ilişkin piyasadaki fiilî durum, ürünün
teknik düzenlemesini izleyen kamu kurum ya da kuruluşları
tarafından yürütülecek olan etkin bir piyasa gözetim ve denetimi
çalışmalarıyla kontrol edilmelidir. Uygunsuzluk
durumlarında son kullanıcıların korunması için gerekli
tedbirlerin alınması ve hatta ürünün geri çekilmesi
dışında imalatçı veya ithalatçının aynı ürün
grubunda piyasaya mal sürmesinin önüne geçilmesi de düşünülmelidir.
Sayın milletvekilleri, gerek nihai tüketim
gerekse ara mal olarak ülkemize e-ticaret yoluyla giren ürünler
açısından da aynı güvenlik ve teknik uygunluk şartları
aranmalıdır. Bu noktada, gümrüklerde yapılması fiilen
mümkün olmayan test, deney veya diğer ispatlayıcı çalışmalar
imalatçı ya da ithalatçı tarafından yapılmalı ve
gerektiğinde yetkili kuruluşa ibraz edilmelidir. Eğer ürün
ülkemizden erişilen e-ticaret platformlarından son
kullanıcıya sunulmaktaysa ilgili ürünün sayfasında gerekli
ispatlayıcı belgelerin yayınlanması
sağlanmalıdır. Ürün güvenliğine uygunsuzluk hâlinde
tüketicinin uzak bir yerdeki sanal satıcı karşısında
mağdur olmaması için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Genel kanaatimizi burada ifade etmek istiyorum: Türk
üreticisini ihracat yapmaya teşvik eden ve son kullanıcı olarak
vatandaşlarımızın güvenli ürün tüketmesine ve
kullandığı ürünün standartlara uygunluğunu temin eden ve
özellikle ithal ürünlerdeki uygunsuzluklar karşısında koruyan her
türlü uygulamaya ve düzenlemeye destek veriyoruz. Bu kanaatimiz ticaret
hayatının sekteye uğramasına değil,
vatandaşın korunmasına yöneliktir. Bu çerçevede, yerli
değerlendirme kuruluşlarının
saygınlığının yükseltilmesini ve gerektiğinde
ihtiyaç duyulan laboratuvar ve diğer test ortamlarının devlet
eliyle kurulmasını öneriyoruz.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kenanoğlu.
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifinin birinci bölümü üzerine parti grubumuz adına söz aldım.
Tabii, bu kanun teklifiyle AB mevzuatına uyum sürecinde ürün
güvenliğiyle ilgili daha çok teknik düzenlemeler ve sektörle ilgili önemli
eksiklikler giderilmeye çalışılıyor. Ancak
ayrıntılara baktığımızda, söz konusu kanun teklifi,
mevcut sorunların tamamen çözümüne yönelik konuları içermekten
ziyade, daha çok Avrupa Birliğine karşı sorumlulukları
yerine getirme üzerine kurulu. Bu yüzden tüketicinin değil üreticinin
çıkarlarını koruyan bir durum söz konusu.
Şimdi, burada, baktığınız
zaman, özellikle, dün, bölüm üzerinde, kanunun tümü üzerinde konuşan
sözcümüz ifade etti, özellikle gıda, ürün güvenliği konusunun bu
kanun teklifi kapsamında yer almayışını. Ancak
gıda üzerinde ürün güvenliği açısından da ülkemizde önemli
sıkıntılar olduğunu bilmemiz gerekiyor ve bununla ilgili de
bu teklif kapsamında çeşitli düzenlemelere de bu anlamıyla
ihtiyaç var.
Şimdi, şöyle bir konu var: Burada Avrupa
Birliğine gidecek olan ürünler veya Avrupa Birliği ülkelerine gidecek
olan ürünlerle ilgili gıda güvenliği, ürün güvenliği söz konusu.
Peki, burada diğer ülkelere satılanlar var yani Avrupa Birliği
ülkeleri dışındaki ülkelere satılanlar var, bir de iç
piyasaya sürülenler var. Yani biz Avrupa Birliği ülkelerine gidecek olan
ürünlerle ilgili her türlü güvenliği düşünüyoruz ancak iç piyasada
kendi halkımıza sunmuş olduğumuz ürünlerle ilgili bunu
düşünmüyoruz ya da bunu önemsemiyoruz. Bir taraftan da başka ülkelere
satılıp ihraç fazlası gibi iç piyasaya sürülenler de var;
örneğin Rusyadan bu süreç içerisinde, geçtiğimiz yıllarda da
yine, bu sene de fazlasıyla domates, portakal gibi çeşitli ürünlerin
ürün güvenliğine takılarak iade edildiğini ve bunların da
iç piyasaya sürüldüğünü biliyoruz. Şimdi, burada da şöyle bir
şey söz konusu olacak: Yine, Avrupa Birliği ülkelerine bu ürünler
sunulacak, onların denetiminden geçmeyen, onların uygun
görmediği, ürün güvenliği açısından yetersiz olan ürünler
ne olacak peki? Tabii ki tekrar iç piyasaya sürülecek. Bunun örneklerini zaten
yaşıyoruz. En son, bal görünümlü üründe Bakanlığın
Yıl sonuna kadar bu stoklarınızı eritin. diye sahte
ürünün satılmasına izin verdiği gibi bunların da
satışına ve iç piyasaya sürülmesine izin verilecek.
Dolayısıyla, biz kendi ülkemizin yurttaşlarını
değil Avrupa Birliği ülkelerinin yurttaşlarını daha
fazla koruyan bir yerden meseleyi ele almış durumdayız.
Değerli arkadaşlar, tabii, kanun teklifini
hazırlarken bir taraftan da muhatapları bu konuda ne diyor yani
tüketici dernekleri, bu konuyla ilgili kurulmuş sivil toplum
kuruluşları buna ne diyorlar? Örneğin, Tüketici Hakları
Derneği Başkanı açıklama yapmış ve diyor ki: Bu
konuda biz bu kanun teklifini yeterli bulmuyoruz. Kimi maddeleri
itibarıyla mevcut durumdan daha kötü durumlar söz konusu olabilir. Oysa
kanun yaparken muhataplarından, konuyla ilgili kurumlardan,
kuruluşlardan görüş alıp onların görüşlerini de
dikkate alan yani sadece görüş almakla, onları dinlemekle
kalmayıp onların görüşlerini de dikkate alan bir yerden
kanunları düzenlememiz gerekiyor. Burada ciddi risk taşıyan
ürün ile risk taşıyan ürün kavramını getirerek ürün
güvenliği ya da güvenli ürün tanımında da bir karmaşaya
neden olunacağı ifade ediliyor. Ürün Güvenliği Kanun Teklifi,
piyasa gözetimi ve denetiminde görevli olan, yetkili kamu
kuruluşlarının, güvensiz ürünlerin piyasaya arzının
yasaklanması, toplatılması, bertarafı ve bu ürünlerin
kamuoyuna duyurulması konusundaki yetkilerini
zayıflatacağını ifade ediyor konunun ilgili dernek
başkanı. Bununla birlikte Güvensiz ürünlerin piyasaya
arzının yasaklanması kanun teklifiyle belirsizleştirilmektedir.
diyor yani bunların toplatılması ve bertarafıyla ilgili.
Ayrıca tüketici örgütlerinin bu konudaki görüşlerinin
alınmadığı da ifade ediliyor.
Burada, bu kürsüde ürün güvenliği konusuyla
ilgili sanayi ürünlerinden bahsedildi, gıda ürünlerinden bahsedildi. Ben,
size suyla ilgili birkaç konudan bahsetmek istiyorum: Şu anda, Mecliste,
odalarımızda -hatta baktım biraz önce çay
ocağının olduğu bölüme- kullandığımız 2
su firması var firmaları söylemeyeceğim- onların
değerleri var. Şöyle: Sağlık ve Gıda Güvenliği
Hareketi Derneği diye bir dernek var. Bu dernek, Sağlık
Bakanlığının verilerini, firmaların kendi
açıkladıkları verileri derliyor toparlıyor ve suların
içilebilirliği üzerinden bir puanlama yapıyor. Şimdi, bizim
Mecliste, odalarımızda ve burada kullanılan bu 2 su firması
piyasada da en çok karşımıza çıkan su firmaları yani
marketlere gittiğimizde en çok karşımıza çıkan su
firmaları, maalesef ki aslında elimizi, yüzümüzü
yıkamamızın dahi tehlikeli olabileceği oranlara sahip su
firmaları. Bu veriler çok net bir şekilde kendileri tarafından yapılmamış.
Yani Sağlık Bakanlığının ve firmaların kendi
verileri üzerinden oluşturulmuş bir puanlama var. Yaklaşık
130 firmanın verisi var. 100 firma yani marketlere gittiğinizde
bulduğunuz firmalar, o damacana suları satan firmalardan 100 firma
verilerini tüketiciden saklıyor ve hiç açıklamıyor;
açıklayan 130 firma içerisinden 107 firma standart dışı,
107 firma. Yani baktığınız zaman, aslında,
halkımızın marketlere gittiğinde aldığı
suları satan yaklaşık sadece 17 firma artı puan
diyebileceğimiz sıfır ve sıfırın üzerinde puan
almış; 17 firma dışındaki bütün firmaların
puanlama değerleri eksi derecede. Puanlama neye göre yapılıyor?
Puanlama, pH değeri ve bir suyun içerisinde olması gereken maddeler
ile kesinlikle olmaması gereken maddelerin bütün oranları alınıyor,
hesaplanıyor ve veriler üzerinden liste oluşturuluyor. Şu anda
bununla ilgili Sağlık Bakanlığının ve ilgili
firmaların bu durum karşısında
Yani Sağlık
Bakanlığının da yetersiz kaldığı,
suları denetleyemediği ya da denetlemekten kimisini
kaçındığını görüyoruz. Örneğin 100 firma verisini
açıklamıyor ama bunlarla ilgili herhangi bir yaptırımı
da söz konusu değil.
Değerli arkadaşlar, bu anlamıyla ben
buradan Meclis Başkanlık Divanını da uyarmış
olayım. Sizin şu an orada içmiş olduğunuz sularda aynı
oranda kanserojen etkisine sahip verilere sahip arkadaşlar. Gıda
Güvenliği Hareketi Derneğinin web sitesinde -ben burada marka
açıklamak istemiyorum- sürekli bunlar güncelleniyor ve hangi suların
değerleri ne oranda, bunların hepsine de oralardan bakabilirsiniz.
Sağlık Bakanlığı bu derneğin
açıklamasına itiraz etmiş, ancak itirazı şu yönde,
diyor ki: Siz hangi veriye dayanarak bunu açıkladınız? Veri
şu: Sağlık Bakanlığının kendi verisi yani
Sağlık Bakanlığının ve firmaların kendi
verileri üzerinden açıklanmış değerler.
Dolayısıyla durumumuzu, çoluğumuzun çocuğumuzun,
halkımızın içtiği suyun ne olduğunu çok net bir
şekilde görünce hakikaten tüylerimiz ürperiyor. Eksi 2.500
puanlamasında olan sular var, ki dediğim gibi, en çok marketlerde
karşımıza çıkan gördüğümüz sular.
Diğer taraftan, bu kanun ne için
yapılıyor? Su içecektim aklıma geldi ama mecburen içiyoruz.
Şimdi, diğer taraftan bu kanunu yaparken ne hesaplanmış?
Diğer taraftan da hani dedik ya Avrupa Birliğine ürün satmak diye
ifade ettik. Bir taraftan da şu var: Avrupa Birliği kriterlerini
yerine getirmek. Peki, siz gıda güvenliğini oluşturarak Avrupa
Birliği kriterlerini yerine getiriyor musunuz? Yani bu, sadece bununla
mı ölçülü? Avrupa Birliği kriterleri bundan mı ibaret? Oysa
Avrupa Birliğinin temel değerleri vardır. Yani siz kabul etseniz
de etmeseniz de, beğenseniz de beğenmeseniz de barış,
birlik, eşitlik, özgürlük, dayanışma ve güvenlik üzerine kurulu
değerleri vardır. Siz şimdi bir taraftan Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarını yok sayarken, Avrupa
Parlamentosunun Demokrasilerde kayyum olmaz. uyarılarını
dikkate almazken; diğer taraftan, serbest bırakmanız gerekirken
Sayın Selahattin Demirtaşın, Sayın Osman
Kavalanın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum.
Cemevleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarını, din dersleriyle ilgili Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarını, bütün bunları yok sayarken
sadece gıda güvenliği konusundaki birtakım mevzuatları
Türkçeye çevirip yasalaştırdığınız zaman bu
kriterlere uymuş olmuyorsunuz, biz de bunu buradan
hatırlatıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, ümitsizlikten dolayı intihar edenlerin
arttığı, gençlerin umutlarının tükendiği,
vicdanın ve adaletin olmadığı, mülakat sistemiyle
kayırmacılığın olduğu bu düzenin daha ne kadar
devam edeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ekonominin kötü olduğu, işsizlik
oranının her geçen gün arttığı, gençlerimizin
geleceğe kaygıyla baktığı bu kötü tablodan ötürü
gençlerimiz ümitsiz; üstelik kazandıkları sınavlara rağmen
haksız bir şekilde elenmekteler. İnsanların
hakkını vermemek üzere kurulmuş olan bu mülakat sistemi, bir
zamanlar AKP ve FETÖnün kadrolaşmak için kullandığı,
şimdilerde AKPnin kendi kadrolarını devlete yerleştirmek
için kullandığı bir hak yeme düzeni olarak devam etmektedir.
Ümitsizlikten dolayı intihar eden insanların arttığı,
gençlerimizin umutlarının tükendiği, vicdanın ve adaletin
olmadığı, mülakat sistemiyle
kayırmacılığın olduğu bu düzen daha ne kadar
devam edecek? Liyakatli insanlarımız devlet kurumlarına kendi emeğiyle
gelsin ki bu ülkede beyin göçleri olmasın, ülkemizin kurumları
ileriye dönük adımlar atabilsin.
İktidara sesleniyorum: Anayasa Mahkemesi
kararı olduğu hâlde devam eden bu haksız ve hukuksuz uygulamadan
vazgeçin, milletin hakkını yemeyin. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
48.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürerin, Regaip Kandilinin hayırlara vesile olmasını
dilediğine, Sağlık Bakanlığının corana
virüsüyle ilgili kamuoyunu bilgilendirmesi, kriz masasının kurulması
ve ülkeye virüsün girmemesi için gerekli tedbirlerin alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Regaip Kandilinin hayırlara vesile
olmasını diliyorum.
Coronavirüs ülkemizin sınırlarına
dayanmıştır. Bu bağlamda, sosyal medya ve bazı
TVlerde bir bilgi kirliliği de yaşanmaktadır. Virüsün
içeriğini dahi bilmeyen ve ne olduğunu irdelememiş herkes virüs
için tedavi yöntemi öneriyor. Kelle paçadan keçiboynuzuna değin tedavi
yöntemleri geliştiriliyor. Tıpkı aşıyla ilgili yanlış
bilgiler gibi aklına esen konuşuyor. Bu sorunlar, bilgi, bilimsellik
ve tıp uzmanlık alanı olanlarla aşılıp takip
edilecek bir durumdur. Hastalıktan dahi rant yaratmak isteyenlere izin
verilmemelidir. Süreç sağlıklı takip edilmelidir. Bakanlık
bilgileri önemlidir. Sağlık ticari alan
kılınmamalıdır. Sağlık Bakanlığı
sürekli kamuoyunu bilgilendirmeli, kriz masası kurulmalı, gerekli
önlemler alınmalı, ülkemize virüsün girmemesi için de gerekli
tedbirlere başvurulmalıdır.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bulut
49.- Adana Milletvekili Burhanettin
Bulutun, dünyanın en bereketli topraklarının bulunduğu
Çukurovada girdi maliyetlerinin getirdiği ağır yükle
uğraşan çiftçilerin elektrik sorunuyla da boğuştuğuna
ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dünyanın en bereketli topraklarının
bulunduğu Çukurovamızda çiftçimiz bir yandan girdi maliyetlerinin
getirdiği ağır yükle, diğer yandan da elektrik sorunuyla
boğuşmaktadır. Damlama ve yağmurlama sistemine geçen
çiftçimizin kullandığı elektrik piyasadaki mevcut elektrik
fiyatlarından yüzde 14 oranında daha pahalıdır.
Dağıtım şirketi çiftçilere aynı ay içerisinde 2 kez
elektrik faturası göndermekte, bazen faturalardan bile haberi olmayan
çiftçimizin, ödemediği bu elektrik faturaları nedeniyle
elektriği kesilmektedir. Yaşanan elektrik kesintilerinden dolayı
çiftçiler ürününü zamanında sulayamamaktadır. Çiftçilerimiz, bir an
önce tarımda girdi yükünün hafifletilmesi, çiftçiliğin sürdürülebilir
olması için elektrik fiyatlarının mesken fiyatlarından daha
düşük hâle getirilmesini, bilgisi dışında oluşan
borçlardan dolayı kesilen elektrik sorununun çözülmesi ve maliyetin
giderilmesini talep ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
50.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
üniversitelerin dört yıllık psikoloji bölümlerinde okuyan psikolog
adaylarının taleplerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
oturumumuzu üniversitelerin dört yıllık psikoloji bölümlerinde okuyan
psikolog adayı arkadaşlarımız izliyor, bugün grubumuzu
ziyaret ettiler, bütün gruplardan talepleri var: Bir meslek yasası
istiyorlar, psikolog unvanının bu meslekten olmayanlar
tarafından kullanılacağı, klinik psikolog
unvanının bir yüksek lisans ve doktorayla elde edilmesinin kendi mesleklerini
değersizleştirdiğini ifade ediyorlar, bir meslek odası
istiyorlar, geleceğe güvenle bakmak istiyorlar. Biz genç
arkadaşlarımızın taleplerini dinledik, not aldık, tüm
gruplarla da temaslarda bulunduklarını biliyoruz. Biz hem
psikologların meslek yasaları için hem de öğrencilerin
mesleklerinin geleceğine yönelik talepleri için son derece olumlu
yaklaşıyoruz ve diğer gruplara bu konuda birlikte
çalışmayı ve ortak aklın ürünü bir yasayı birlikte
çıkarmayı taahhüt ediyor ve davette bulunuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
51.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Türkiye İstatistik Kurumunun 2019 yılına ilişkin
açıkladığı evlenme ve boşanma istatistiklerine
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Türkiye İstatistik Kurumunun 2019 yılına ilişkin evlenme ve
boşanma istatistikleri açıklandı. Buna göre, geçen yıl
evlenen çiftlerin sayısı 2018 yılına göre yüzde 2,3
azalarak 541.424e geriledi, aynı dönemde boşanma sayısı
bir önceki yıla göre yüzde 8 artarak 155.047ye yükseldi. AKP iktidarı
döneminde istikrarlı bir şekilde evlenme sayısı
azalıyor, boşanma sayısı artıyor.
İktidara geldikleri 2002 yılında bir
asgari ücretle 6,6 adet çeyrek altın alınabiliyordu, 2020
yılında asgari geçim indirimini de eklediğinizde asgari ücretle
ancak 4,25 adet çeyrek altın alınabiliyor.
Ekonomik krizin yaşamımızı
altüst ettiği güzel ülkemizde insanlarımız evlenemez, evini bile
geçindiremez oldu. Bunca senedir ülkeyi yönetiyorlar ama bu krizin sorumlusu
olarak çözüm üretmeyip sorunları daha da derinleştiriyorlar.
İnsanlar yuva kuramazken, evliliklerini sonlandırırken millete 3
çocuk tavsiyesinde bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173)
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ürün Güvenliği ve
Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin geneliyle ilgili, Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak teklifin
geneline katılmakla birlikte bu yasalaşma sürecinin yedi yıl
sürmesine bir anlam veremediğimizi buradan ifade etmek isterim. Biz,
verdiğimiz kapsamlı önergelerle teklifin daha nitelikli hâle
gelmesini ve içerik kazanmasını, yasama organının yani
seçilmişlerin politika oluşturma sürecine aktif katılımını
savunuyoruz. Ürünün piyasaya arz hedefinden üretim aşamaları ve
tanıtımına, ihracatı ve ithalatına, denetimine,
satışa sunumuna, nihai kullanıcıya kadarki tüm süreçlerinde
tarafların hak ve yükümlülüklerinin sorunsuz, muğlaklıktan uzak
biçimde kanun metnine eklenmesini ve para cezalarındaki alt ve üst
sınırın Genel Kurul aşamasında tekrar gözden
geçirilmesinin önemine vurgu yapmak istiyorum.
Avrupa Birliği mevzuatına uyum
sağlanmasını savunuyoruz. Böylesine kritik ve etki alanı
geniş bir düzenlemenin tali komisyonlar olan Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Çevre Komisyonunda görüştürülmemesini eksik bulduğumuzu da buradan
ifade etmek isterim.
Avrupa Birliğinin ürün güvenliğine
ilişkin temel mevzuatı 2010 yılında esaslı bir
değişikliğe uğramıştır. Gümrük Birliği
çerçevesinde mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı gereği
ürünlerini Türk pazarında zaten dolaşıma sokabilmekteyken Türk
mallarının Avrupa Birliği sınırlarında serbest
dolaşımı için bu güncel mevzuatın yasalaşması
gerekmektedir elbette.
2018 yılındaki Komisyon
görüşmelerinde, ilgili STKlerin görüşlerine 2013 yılından
beri başvurulmadığı da belirtilmiştir. Teklif
yasalaştığında, yayımından bir yıl sonra
yürürlüğe girecek oysa biz altı ay sonra yürürlüğe girmesi
konusunda teklif verdik çünkü zaten yedi yıldır sürüncemede olan bu
kanun teklifinin bir an önce hayata geçmesi Türkiye açısından önem
arz ediyor diye düşünüyoruz.
2015, 2018 ve 2020 yıllarına dair süreçte
teklifin yasalaşmasının uzaması, son yıllarda ABye
uyum sürecinde ve bölge genelinde izlenen hatalarla dolu dış
politikanın da bir sonucudur. Avrupa Birliği ülkeleriyle yaşanan
ekonomik sorunlara, ihracatımızı büyütmeye kapsamlı bir
dış politika ve söylem değişikliğiyle çözüm
arayabilecekken, ülkemizin asırlık diplomasi ve bürokrasi deneyiminin
getirdiği kazanımlar iktidar tarafından ne yazık ki
yeterince kullanılamamakta, ülkemizin uluslararası itibarı
siyasi iktidar tarafından yıpratılmaktadır.
Cumhuriyetimizin kurucu değerlerini, bir asrı aşan
Batılılaşma ve yarım yüzyılı geçen AB hedefimizin
temel bileşenlerini gereğince ciddiye almadan izlenen bir uyum süreci
sonunda Avrupa Birliği Bakanlığının
kaldırılması ve Dışişleri
Bakanlığı içinde bir Başkanlığa
dönüştürülmesi, uyum mevzuatındaki yavaşlıkla kendisini
göstermektedir.
Teklif önemli ve gerekli olsa da zaman ve kaynak
israfıyla, verimsiz çalışmasıyla anılan Meclisimiz iki
yılın ardından birkaç kelime değişikliğini
oylamayı kendisine maharet saymamalıdır. Komisyonların
kanunların hazırlık aşamasında daha çok
çalıştırılması, güçlendirilmesi gerekirken; tali
komisyonlara sevk olan teklifler mutlaka görüşülmeliyken, yasama
organı, çoğu kanun teklifinin işleyişinde görüldüğü
üzere daha da itibarını kaybetmekte, özellikle atanmışlar
karşısında, rejimin sürekli uyardığımız
doğal bir sonucu olarak pasifleşmektedir.
Sonuç olarak; Cumhuriyet Halk Partisi olarak
teklifin Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince
yapılması gerektiğini ancak geç kalınmış bir yasa
teklifi olduğunu savunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, ihracat
politikamız, iş insanlarının önünü kapatan ve engeller,
cezalar çıkaran değil onları teşvik eden, Avrupa
Birliği pazarında cesaretlendiren bir içerikte olduğu müddetçe
Türk malı, Made in Türkiye imajının daha da değer
kazanacağı inancındayız.
Evet, değerli milletvekilleri, İran
sınırında meydana gelen ve Vanın Başkale ilçesinde
hissedilen 5,9 büyüklüğündeki depremde ne yazık ki 4ü çocuk, 9
kişi yaşamını kaybetmiştir. Ben buradan, duyduğum
üzüntüyü paylaşıyor, ölenlere Allahtan rahmet, ailelerine ve
ulusumuza da sabır ve başsağlığı diliyorum.
Tabii, genelde depremle ilgili
konuşmalarımda ifade ediyorum: Burası sadece bir
başsağlığı dileme mekanizması değil, Millet
Meclisinin görevi çözüm üretmek değerli milletvekilleri. Son
Elâzığ ve Van depremlerinde de görüleceği üzere ülkemizi yasa
boğan depremlerin, en çok ölüm ve hasarın, doğrudan fay
zonları ve hatları üzerinde oluşan yerleşim birimlerinde
meydana geldiği görülmektedir. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün 2012
yılında yayınladığı Türkiye diri fay
haritasına baktığımızda tam 18 il bu fay zonları
üzerinde yer almaktadır. Yine Türkiyede 80i aşkın ilçe ve
502yi aşkın köyün bu fay zonları üzerinde bulunduğu
görülmektedir. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi acilen görev
başına geçmelidir arkadaşlar. Fay hatları ve zonları
üzerinde yer alan yurttaşlarımızın can ve mal
güvenliklerinin sağlanması amacıyla 7269 sayılı ve
1959 yılında çıkarılmış olan Afet Kanununun bir
an önce değiştirilerek 2nci maddesinin birinci fıkrasına
mutlaka Yapılacak özel jeolojik araştırmalar sonucunda aktif
olduğu tespit edilen fay hattı veya zonlarıyla heyelan, kaya
düşmesi, çığ, su baskını gibi doğa kaynaklı
afetlere uğramış ya da uğrayabilir alanlar üzerinde
herhangi bir yapı inşa edilemez. ibaresi konulmalı ve 3194
sayılı İmar Kanunu çerçevesinde imar planlarına da
işlenir. ibaresi olmalıdır. Afete maruz alanlar
İçişleri Bakanlığının teklifi ve
Cumhurbaşkanlığınca da kararlaştırılır.
Evet, değerli milletvekilleri, gördüğünüz
gibi, İranda meydana gelen deprem, fay hattı üzerinde olan bölüme
zarar vermiştir ve ne yazık ki 21inci yüzyılda
taşların üst üste konulması, bağlayıcıların
olmaması ve bu konuda denetimin olmaması nedeniyle, bizden
kilometrelerce uzakta meydana gelmiş olan bir deprem de can
kayıplarıyla sonuçlanmıştır.
Tabii, bir başka önerimiz de var elbette.
Yapı Denetimi Yasasında mutlaka zemin etütlerinin de yerinde
denetimi ve kontrolü gerekmektedir. Bunun da odalar ve ilgili kurumlar
tarafından yapılmasını defalarca buradan önerdik. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, burada özellikle
dikkatle dinlemenizi istediğim, dikkatinize sunmak istediğim çok
önemli bir konu var. Bilindiği gibi, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu 2002de yasalaştı ama bu, aslında, ülke
kaynaklarının çarçur edilmemesini gerektiren son derece önemli bir
kanunken ne yazık ki tam 186 kez değişikliğe
uğramıştır, uğratılmıştır.
Bilindiği gibi, 3 türlü ihale var arkadaşlar: Birincisi, asıl
olan, açık ihale yapılması; ikincisi, belli istekliler arasında
ihale yapılması; üçüncüsü, pazarlık usulüyle ihale
yapılması. Kamu İhale Kanununun 21inci maddesini içeren (b)
bendi neyi öneriyor biliyor musunuz arkadaşlar? Doğal afetler,
salgın hastalıklar, can ve mal kaybı tehlikesi gibi ani ve
beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülmeyen olayların
ortaya çıkması üzere ihalenin ivedi olarak yapılmasını
zorunlu kılıyor 21/(b) maddesi. Peki, biz ne yaptık bunu? Tam o
6 madde içeren
6 madde 29 maddeye çıkıyor ve ne yazık ki biz
burada millet bahçelerinden havaalanına, köprülerden ne
yazık ki alt geçitlere ve aklınıza gelebilecek her konuyu bu
afet kapsamı içerisine alıp
Kim olabilir arkadaşlar, bir
düşündüğünüzde; hangi müteahhitlere veriliyor acaba bu kapsamda, afet
gösterilerek? Evet, milleti anan, bir müteahhidin de içerisinde olduğu
5li konsorsiyum ve 19 müteahhide ne yazık ki bu 21/(b) maddesiyle
ihaleler veriliyor ve amacına uygun olmadan kullanılıyor
arkadaşlar. Bu, 21/(b) maddesi mademki afetlere yönelik bir önlem
öneriyor, o zaman lütfen, bu maddeyi gereği gibi kullanalım. Fay
yasasını çıkaralım, bu zeminlerin üzerinde yer alan, fay
hatları üzerinde olan yapıların kentsel dönüşümle
sağlıklı ve nitelikli alanlara taşınmasını
sağlayalım.
Değerli
milletvekilleri, nedir biliyor musunuz? Tam bu 11 müteahhide 46 milyar 545
milyon liralık, pazarlık usulüyle, kapalı kapılar
ardında afete maruz alan diye ne yazık ki ihaleler
verilmiştir. Hepimizin, şapkasını önüne koyup
düşünmesi gerekiyor. Afetle ilgili olan bu maddenin sadece havaalanı
yapımı, alt geçit yapımları
Siz AKPliler içinde anket
yaptıracak olsanız önceliğiniz acaba millet bahçeleri mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Devamla) Hemen toparlıyorum.
AKPli seçmen
arasında bir anket yaptırdığınızda
Önceliğiniz millet bahçeleri mi yoksa çocuklarınıza iş
alanı üretecek üretim alanları mı, fabrikalar mı? diye
sorsanız, inanıyorum ki onların da fabrikalar ve üretim
alanları diyecekleri noktada, yapılmış olan bu 316 ihaleyi
buradan kınıyorum arkadaşlar.
Evet, zamanın
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan
için, ihalelerde yasal sorumluluğunu yerine getirmediği için 16 Ekim
2017de Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerge verilmiştir, gensoru
verilmiştir ancak kabul edilmemiştir bu önerge. Yani şaşırmadık
tabii ki buna. Ama 24 Haziran seçimlerinden birkaç gün önce bunun ne kadar
handikaplı bir madde olduğunu görerek yapım tekniği
açısından özellik arz eden ibaresi Mayısın 18inde 21inci
maddeye ne yazık ki eklenmiştir arkadaşlar.
Ben afetle ilgili çalışmaların afete
dönük ihalelerde kullanılması gerektiğini buradan tekrar
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Türkiye Büyük
Millet Meclisinin temel görevi insanı yaşatmak üzerine kurguludur.
Onun için, gelin, çevreyi, insanı koruyacak yasaları
çıkaralım. Gelecekte depremlerde, afetlerde yaşamını
kaybedecek insanlara ilişkin bu sorumluluk hepimizin elindedir.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu...
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Hacı Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HACI ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifimizin birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Ekranları başında bizleri izleyen
Mersinli hemşehrilerim başta olmak üzere, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir ürünün insan sağlığı ve
güvenliği, tüketici, çevre, iş sağlığı ve iş
yeri güvenliği gibi kamu yararı bakımından tehlike arz
ettiği hâllerde gerekli düzenlemelerin yapılması ve önlemlerin
alınması tamamen piyasa güçlerine terk edilemez. Kamunun bu gibi
durumlara müdahil olması şarttır. Kamu, risklerin önlenmesi için
gerekli yasal düzenlemeleri yapar, bu kurallara uygunluğu denetler ve
uygunsuzluk hâllerinde gerekli tedbirleri alır. Ancak üretim, ekonomi ve
ticaretin mümkün olduğunca kesintisiz işlemesi de bir kamu
yararıdır ve aynı şekilde kamu tarafından
gözetilmelidir.
Dolayısıyla kamu erki, insan
sağlığı ve güvenliği gibi bir kamu yararını
korumak için müdahale ederken aynı amaca
ulaşmasını sağlayacak yöntemlerden en az
kısıtlayıcı olanı tercih etmeli, aldığı
önlemlerde orantılı olmalıdır. İki ana kamu
yararı arasındaki hassas denge mutlaka korunmalıdır. Bu
kapsamda Avrupa Birliği mevzuatı esas alınarak ve 2002 senesinde
yürürlüğe giren 4703 sayılı, Ürünlere İlişkin Teknik
Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunla, ilk
etapta kaliteli ve güvenli ürün üretimi için gerekli olan altyapı
oluşturulmuştur. Akabinde ise bu kanuna dayanılarak ürün
mevzuatları, teknik düzenlemeler hazırlanmış ve
yürürlüğe konulmuştur. Ancak, Avrupa Birliği 2010
yılında yürürlüğe koyduğu yeni yatay mevzuatıyla bu
alanda önemli değişiklikler ve yenilikler yapmıştır.
Nihai kullanıcıların, tüketicilerin elinde bulunan ürünlerin
güvenli olmaması durumunda söz konusu ürünlerin geri çağrılması,
uygun olmayan ürünlerin sorumlusunun bulunmasını teminen iktisadi
işletmecilerin izlenebilirliği, e-ticaret piyasa gözetimi ve
denetimi, ürün sorumluluğu tazminatı gibi hususlar
düzenlenmiştir. Bu nedenle mevcut 4703 sayılı Kanunun gözden
geçirilmesi zorunluluğu doğmuştur.
Öte yandan, ülkemizin
sürdürülebilir ihracat artışının temini açısından
önem arz eden Türk malı imajının korunması amacıyla,
ihraç edilen ürünlerin de güvenli olması, tağşişe konu
olmaması ve ürüne ilişkin işaretleme, etiketleme ve belgelendirmenin
alıcıyı yanıltmayacak şekilde yapılması
kanunla zorunlu kılınmıştır. Bu kapsamda AB
mevzuatının uyumuna ilaveten ihraç ürünlerimizin önünde teknik engel
oluşumunu önlemek ve ülkemizin ürün güvenliği, piyasa gözetimi ve
denetimi konularında zaman içinde ortaya çıkan
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 4703
sayılı Kanunun yerine geçmek üzere, Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi hazırlanmıştır.
Teklifle gelen ve iktisadi aktörleri derinden
ilgilendiren önemli bir yenilikten bahsetmek istiyorum. Bilindiği üzere,
esas itibarıyla, ürünün güvenliğinden imalatçı veya
ithalatçı sorumludur. Bunun birlikte, teklife göre, ürünü imal etmemekle
birlikte, ürün üzerine kendi ismini yazarak kendini imalatçı olarak
tanıtan kişiler imalatçı sayılmaktadır. Ayrıca,
ürünü güvenliğini etkileyecek şekilde modifiye eden kişiler ile
elinde bulunan ürünü kimden aldığını ispat edemeyen
kişiler de artık imalatçı olarak sorumlu tutulmaktadır. Bu
önemli yenilikle, ürünün güvenliğini etkileyen hiçbir aktör sorumluluktan
kaçamayacak ve daha basiretli bir şekilde piyasada yerini alacaktır.
İlaveten, iktisadi aktörler, tedarik zincirinde yer alan bir önceki ve bir
sonraki aktörün bilgilerinin kaydını tutmakla yükümlü
kılınmaktadır, böylece ürün güvensizliğinden sorumlu esas
aktörün tespiti ve güvensizliğe dair önlemlerin alınması daha
hızlı sağlanacaktır.
Bu vesileyle, Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanun Teklifimizin hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Komisyon Başkanına teklifle
ilgili bir sorum olacak.
Teklifin 2nci maddesinin (2)nci
fıkrasında Avrupa Birliği üyesi ülkelere ihraç edilen veya
ihraç edilmesi hedeflenen ürünler bu Kanun kapsamında piyasaya arz
edilmiş sayılır. derken, (4)üncü fıkrada Avrupa Birliği
üyesi ülkeler haricindeki ülkelere ihraç edilecek ürünlerin bu kanun
kapsamın dışında bırakılmasının nedeni
nedir, onu öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay Komisyonumuzda da değerli
milletvekili arkadaşlarımızın dile getirdiği konuyu
dile getirdiler. Ama esas itibarıyla baktığımızda, bu
kanun teklifinin gerekçesini ve sunumunu hem de Komisyon raporunu
incelediğimizde, 2010 yılındaki Avrupa Birliğinin ürün
güvenliğiyle ilgili yaptığı yeni yasal mevzuat çerçevesinde
ortaya çıkan uyum yasası olmasından kaynaklı bir
işlem. Avrupa Birliği uyum süreci içerisinde
Biraz önce Değerli
Milletvekilimiz Sayın Şevkin de konuyu ifade ettiler, daha önce
konuşmacılar da ifade ettiler; bu yasa 2013 yılında
başlayıp 2014te konuşulmuş, 2017de gelmiş, 2018de
tekrar gelmiş ama bu dönemde yeniden gelme konusu ortaya
çıkmış. Biz, Avrupa Birliği dışındaki
ülkeleri üçüncü ülkeler diye tanımladığımızda, bunda
Amerika Birleşik Devletleri de var, Kanada da var, şimdiki
İngiltere de var, diğer ülkeler de var; ne bileyim, Afganistan da
var, Çin de var; esas itibarıyla onların standardının
dışında bir ürün talep ettikleri takdirde bu yasa
kapsamında ihraç edilemeyecek bir pozisyon ortaya çıkmasından
mütevellit, bu kanun teklifini veren arkadaşlarımız üçüncü
ülkeler yerine Avrupa Birliği dışındaki ülkeler
ibaresini koymak zorunda kaldılar. Nitekim Abdurrahman Başkan Beyin
de diğer siyasi parti gruplarından milletvekili
arkadaşlarımızın da bulunduğu Komisyonda çok
tartıştığımız, daha iyi bir cümle ne bulabiliriz
diye ifade etiğimiz konu vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Uygun görürseniz,
Bakanlıkta çalışan arkadaşlarımızın bize
getirdikleri bir bilgi notu var, tutanaklara geçmesi açısından bunu
aynen okuyorum: AB üyesi ülkeler haricindeki ülkelere ihraç edilecek ürünlerin
kanun kapsamı dışında bırakılmasının
nedeni, ihracat yaptığımız ülkelerin AB
standartlarından başka standartlarda ürün talep etmesidir.
Örneğin, Amerikaya priz satacaksak bu prizleri AB standartlarında ya
da bir başka deyişle, ülkemiz standartlarına uygun
satamayız; zira prizlerin boyutu, şekli, yapısı
farklıdır. O nedenle, Amerika ürünü hangi standartlarda istiyorsa o
standarda uygun göndermemiz gerekir. Benzer şekilde, Avrupa
Birliğinde ve ülkemizde CE işareti var ancak Körfez işbirliği
teşkilatına üye ülkeler, örneğin Suudi Arabistan,
oyuncakların üzerinde G işareti olmasını talep ediyor.
İşte, bu nedenlerle bu ürünler kapsam dışı
bırakılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İhraç ürünleri, alıcı
ülkenin talebi doğrultusunda üretilip satılacaktır. Öte yandan, Türk
mevzuatına uyum zorunluluğu getirirsek, imalatçı hem Türk
mevzuatına hem de üçüncü ülkeye göre imalat yapmak zorunda kalacak, çifte
maliyet doğacaktır. Bir taraftan biz ülkemizden çıkan her ürün
güvenli olsun, güvenli bilinsin istiyoruz; sadece gelişmiş ülkelere
gönderdiğimiz ürünler değil, Iraka, Pakistana giden ürünler de
güvenli olsun, onlar da tağşişe konu olmasın, onlar da
tüketiciyi yanıltıcı olmasın istiyoruz. Bu nedenle, kanunla
açıkça ifade edilmiştir ki ihraç ürünleri kapsamında yer almasa
dahi güvenli olması, hileye konu olmaması, ürüne ilişkin
işaretleme, etiketleme ve belgelendirmeden alıcıyı
yanıltıcı olmaması gerekir. diye ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
konuyu haftalık merkez yönetim kurulu toplantısında da
görüştüğümüzde o ifadeden şöyle bir endişeye
kapılmıştık: Avrupa Birliği dışındaki
ülkelere ihraç edilen ya da edilmesi planlanan. diyor. Şimdi, bu kapsam
dışında o ülkeye ihraç edilmesi planlandı ama ihracatı
başarılı olmadı ya da reddedildi. O durumda bu kanun
kapsamı dışında kalmış bir ürünün iç piyasada
tüketimine yönelik olarak bir risk var mı acaba? Bu konuyu da bir
açıklığa kavuşturabilir miyiz?
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Özel, bu kanun piyasaya arzla ilgili
kısmı düzenliyor. Piyasa dediğimiz Türkiye piyasası, Avrupa
Birliği piyasası. Türkiye piyasasına satılacak her bir
ürünün Türkiyedeki standartlar doğrultusunda olması gerekir. Az önce
burada arkadaşlarımızın bize verdiği bilgi notundan:
Mesela Amerika Birleşik Devletlerinde bildiğim kadarıyla
elektrik 110 volt, Türkiyede 220 volt. Amerika için üretilmiş 110 voltluk
bir ürünün Türkiyede zaten tüketilmesi mümkün değil. O anlamda, bizim,
buradan piyasaya arz edilecek bir üründe -üçüncü ülkelerle ilgili- bizim
yapacağımız denetim
Mesela elimizdeki bu kâğıt A4
kâğıdı; A4 kâğıdı yerine -kutusunda A4 yazarken-
siz buna A3 kâğıdı veya daha küçük ebatlı bir
kâğıt koyduğunuz takdirde, yanıltıcı
olduğundan dolayı piyasaya arz edilmesi engellenmiş ürünün yurt
dışına çıkması da engellenmiş olacaktır;
onları ifade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yoksa, Türkiyedeki standartlara uygun
olarak yapılan her ürün zaten Avrupa Birliği standartlarında
olacağından satılmasında herhangi bir problem yoktur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok özür dilerim efendim, bir
nokta sadece
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şöyle efendim: Bir üçüncü
dünya ülkesi, Avrupa Birliği ve Türkiyedeki standartların
altında, oraya ihracatı planlanıyor -çünkü orada ihraç edilen
dese tamam, ihracatı planlanan diyor- sonra ihraç edilemiyor. Bunun iç
piyasaya sunumuna engel koyacak hüküm var mı? diye soruyoruz yani anlamak
için soruyoruz.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tabii tabii
Bakın, üçüncü ülkeye, üçüncü dünya değil,
üçüncü ülkelere yani bunda üçüncü dünya ülkeleri de var, birinci dünya ülkeleri
de var. Amerika Birleşik Devletleri var, Brexitten sonra İngiltere
de var. Yani bu çerçevede baktığımızda, maddenin o
2/4ünde, ancak bu ürünlerin güvenli olması, tağşişe konu
olmaması ve ürüne ilişkin işaretleme, etiketleme ve
belgelendirmenin alıcıyı yanıltmayacak şekilde
yapılması zorunludur. Yani üçüncü ülkelere gönderilen mallar
eğer bu kanun kapsamında ilgili standartlara uygunsa zaten Türkiyede
satılması için de bir engel yok. Üçüncü ülkelere gönderilen mallar, biraz
önce ifade ettiğim gibi, 110 voltluk bir ürünü örnek, tıraş
makinesini- Türkiye pazarına satmaya kalktığınız
takdirde, prize taktığınız anda yanar. Onun için,
Türkiyede satılmasına engel olmak gerekir diye ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Anlaşıldı Sayın
Başkanım.
Sayın Katırcıoğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; benim de aslında -konuşma oraya
geldi- bu iki konuda sıkıntım var bu yasayla ilgili olarak.
Bunlardan bir tanesi şu: Evet, anlıyorum, iç pazar ve Avrupa
Birliği pazarına -ki bizim gümrük birliğiyle aynı pazar
olmuş olduğumuzdan gidersek- ürettiğimiz ürünlerin Avrupadaki
standartlara uygun olması lazım. Bu anlamda, biz de zaten Avrupadaki
standartları kabul etmiş oluyoruz.
Şimdi, burada iki tane sorun çıkıyor
gibi geliyor bana. Bunlardan bir tanesi, Brexitle birlikte İngiltere
diğer ülkelerden biri sayılacağı için, bir kere -Komisyon
Başkanı arkadaşımızın verdiği bilgiler
doğrusu benim de takip ettiğim bilgiler ama- orada da benim
bilebildiğim kadarıyla aşağı yukarı 19 milyar
dolarlık bir ticaret hacmimiz var ve bunu etkileyebilecek olan bir sonuç
üretebilir eğer İngiltereyi bu yasanın içinde görmezseniz diye
düşünüyorum.
Şimdi, arkadaşlar, bir ürünü ürettiniz ve
bunu iç piyasada tükettiniz veya Avrupa Birliğindeki herhangi bir ülkeye
gönderdiniz. Şimdi, burada, hepiniz biliyorsunuz ki dış
ticarette tarife dışı engeller diye bildiğimiz engeller
var. Bu engeller belki gümrük birliği kapsamındaki ürünler için
geçerli olmayabilir ama tarım ürünleri için bu engeller ciddi tehlike arz
etmektedir yani -başka bir biçimde söyleyecek olursam- tarımsal
ürünler gümrük birliğine dâhil değildir; dolayısıyla da
bizim Almanyaya, İngiltereye veya herhangi bir ülkeye gönderdiğimiz
tarım ürünlerinin pekâlâ tarife dışı engellerle
engellenmesi mümkündür. Ben size bir örnek vereyim: Domates üreticileri
Almanyaya domates ihraç ediyor ve avantajlı olduğumuz için,
maliyetlerimiz düşük olduğundan dolayı Almanya bunu iç
piyasasına sunmak üzere kabul ediyor diyelim, fakat bir süre sonra şunu
çıkarıyor, diyor ki: Bu domates ambalajlarını geri
alacaksın. Şimdi, bu, esas itibarıyla ek bir maliyet
anlamına geliyor ve dolayısıyla da bizim tarımsal ürünlerde
avantajımızı dezavantajlı hâle getirebiliyor pekâlâ tarife
dışı engellerle. Dolayısıyla da bu meselenin de
konuşulmuş olduğunu bilmiyorum yani Komisyonda konuşuldu
mu, konuşulmadı mı ama özellikle tarımsal ürün
ihracatımızın önemli ölçülerde olduğu Avrupa Birliği
ülkelerine ihracatı yaparken bu türden tarife dışı
engellerin de olduğunu düşünerek Acaba tarımsal ürünler için de
Avrupa topluluğunda belirlenmiş standartları bu iç piyasada da
empoze edebilir miyiz? diye düşünüyorum.
İkinci olarak, demin ifade ettiğim gibi,
galiba, yanılmıyorsam 2nci maddenin (4)üncü fıkrasında
yer alıyor, orada deniyor ki: Bu kanun, esasında, Avrupa
Birliği ülkelerini kapsayan bir kanundur ve Avrupa ülkeleri
dışındaki ülkelerini kapsamaz. Doğrusunu isterseniz, bunun
da çok sakıncalı olacağı çok açık diye
düşünüyorum ben. Çünkü, yani, özellikle, demin verdiğim örnekten
giderseniz, İngiltere gibi, nitekim, Avrupa Birliğine üye olmayan ama
bizim ihracatımızın olduğu ülkeleri de
düşündüğümüzde, esasında, bu kanunun kapsamını daha
geniş bir şekilde tutmamız gerekir diye ben şahsen
düşünüyorum ama anlaşılan, bu Komisyon bunları
tartışmış, ben Komisyon Başkanının
söylediklerinden anlıyorum ki, en azından, benim duyarlı
olduğum bir iki konuda verilen cevaplardan anlıyorum ki
düşünülmüş bu; fakat, doğrusunu isterseniz, beni tam olarak
tatmin etmiyor, şu sebeple etmiyor yani bugün itibarıyla,
yapılan bir çalışma bana şöyle bir sonuç üretiyor:
Eğer Türkiye İngiltereyle bir serbest ticaret anlaşması
yapamazsa en fazla zarara uğrayacak 2nci ülke olacak ve
aşağı yukarı 3 milyar dolar civarında bir
zararımız olacak. Dolayısıyla da bu kanunun içine Brexitten
dolayı İngiltereyi katıp katmamak meselesini ben Komisyonun
yeniden değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Sanırım, belki de o zaman bu söylediğim zararın söz konusu
olması önlenmiş olur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Katırcıoğluna teşekkür ediyorum. Aslında
uyarıları önemli fakat bakın, zaten şu ana kadar
İngiltereyle yaptığımız bütün ticaret Avrupa
Birliği normları çerçevesinde, onun için herhangi bir
sıkıntı yok. Arkadaşlarımız biraz önce bir not
gönderdiler: Brexit kapsamında İngiltereyle çalışmalar
devam ediyor; çalışma grubu kuruldu, 7nci toplantı
yapıldı; Cumhurbaşkanlığı genelgesi
yayımlandı, 2021e kadar ilişkiler AB üyesi gibi devam edecek.
Sayın Başkanım, izin verirseniz,
yanlış anlamaya mahal vermemek için, bir de düzeltme
yaptırabilmek adına
Biraz önce konuşmacı
arkadaşlarımızdan Sayın Kenanoğlu Tüketici
derneklerine gönderilmedi. demişti, Müzeyyen Şevkin Hanımefendi
de 2013ten itibaren başlayan süreci ifade etmişti. 2013teki, 2014deki
süreçlerde tüketici derneklerine çağrı yapılmış. 2018
yılında, Komisyonun toplantısında -raporu önümde- tüketici
derneklerine bu çağrı yapılmış ve görüşleri
alınmış. 2020 yılında, biz bu teklifi görüşürken
-tüketici derneklerinin elimizde 2 tane telefonu var, 2 tane tüketici
derneği var, Tüketici Hakları Derneği ile Tüketici Dernekleri
Federasyonunun 2 telefonu var- biliyorsunuz, kanun teklifini hızlı
görüştük grupların anlaşması çerçevesinde, Telefonla
ulaşalım. dedik. Ben, Sayın Kenanoğluna bunları
göndereyim, telefonlar doğru değilse bize doğrusunu tüketici
derneklerinden alsınlar -cevap vermemişler- biz de bundan sonraki
toplantılara onları çağırma imkânı bulmuş oluruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen yükümlülüklerini
ibaresinin sorumluluklarını olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Ayşe
Sürücü Züleyha
Gülüm
Batman Şanlıurfa İstanbul
Ali
Kenanoğlu Nusrettin
Maçin Rıdvan
Turan
İstanbul Şanlıurfa Mersin
Tuma
Çelik
Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tahsin
Tarhan Haydar
Akar Ahmet
Akın
Kocaeli Kocaeli Balıkesir
Tacettin
Bayır Alpay
Antmen Müzeyyen
Şevkin
İzmir Mersin Adana
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Manisa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ahmet
Çelik Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
İstanbul Adana İstanbul
Hüseyin
Örs İsmail
Koncuk Ayhan
Erel
Trabzon
Adana
Aksaray
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Necdet
İpekyüz.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ
(Batman) Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ürün Güvenliği ve
Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 1inci maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum.
Ürün güvenliği
gerçekten önemli bir kavram çünkü kullandığımız ürünlerin
içeriği, üretirken hangi süreçlerden geçtiği, sağlığa
aykırı olabilecek kimyasallar var mı yok mu, araştırılması
gerektiği
Aslında bir ürünün tümüyle tüketiciye ulaşana kadar
hangi aşamalardan geçtiği manasında ürün güvenliği çok
önemli bir kavram ve bu, yedi yıl sonra tekrar gündeme getiriliyor. Niye
yedi yıl sonra? Çünkü yedi yıl önce konuşulmuş,
tartışılmış, birçok girişim
yapılmış ve bu girişimlerden sonra beklenilmiş; dönem
dönem Hemen uygulamaya alalım. denmiş, dönem dönem
kalmış
Türkiyede üretilen
malın imajı açısından, gümrük birliğinden sonra, bir
mal tüketiciye ulaşana kadar bir süreçten geçiyor, bu malın
imajıyla ilgili birçok çalışma yürütülüyor fakat ne deniliyor:
Bizim, Avrupa Birliğiyle beraber, uyum süreçleriyle beraber, yedi
yıldır tartıştığımız konuyu bugün
Komisyon getirdiğinde Bir an önce uygulamaya sokalım.
Arkadaşlar, bir ürünün güvenliğinden öte bir ülkenin özgürlükleri en
büyük imajdır. Siz, bir ülkede demokrasiyi, insan haklarını ve
birçok konuyu imaj olarak düşünmezseniz ürün güvenliğini getirmeniz
diğer imajları da olumsuz etkiler.
Bir diğer konu, Avrupa Birliğiyle beraber
tartıştığımız bu konuda, aslında ürün
güvenliği derken gıda konusu pek yok içinde çünkü Avrupa
Birliği ülkelerinde gıdayla ilgili birçok düzenleme
yapılmış, buradaki bire bir çevrilmiş. Aslında,
Kopenhag Kriterleri ve diğer insan hakları kavramındaki
olağan süreçlerde bir dönem iktidar partisinde hızlanan tempo
şimdi geriye dönmüş, neredeyse hepsi geri alınıyor.
Daha geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe
Komisyonunda derneklerle ilgili konuştuğumuz maddelerden biri
özgürlüklerle ilgiliydi. 2004te Ne biçim bir değişim
yapıyoruz. diye dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın
Meclise sunduğu, o dönemde veto edilen şeyden bugün vazgeçiliyor,
imaj düşünülüyor.
Gıda dışında ürün konusunda
Türkiyede ilk akla gelen şeylerden bir tanesi şudur: Çernobil
faciası çıktığında Çayda radyasyon yok. diyerek çay
içen Bakanlar vardı. Peşinden, biber herhangi bir ülkeye gidip geri
döndüğünde Menemende kullanalım. diyenler var. Birçok ürünün
güvenliğinden şüpheye düşüldüğünde onu
dışarıya göndermeyip içeride vatandaşa rahat şeklinde
kullandıranlar var. Böyle bir dönemde, biz dışarıdaki standartlara
uygun olmayanları kendi ülkemizde uygun görürsek hiç de doğru bir
şey olmaz. Bizi biz yapan, Türkiyede yaşayan insanlardır.
Evet, sağlığı tehlikeye
düşürmeyeceğiz, gıda önlemleri konusunda birçok düzenleme
yapacağız. Bakın, geçtiğimiz haftalarda, 19 Şubatta
-iktidar bunu çok iyi biliyor- Tarım ve Orman Bakanı balda aroma
vericiler var diye pekmez ve bal üretimiyle ilgili yurt dışına
bu ürünlerin gönderilmesini yasakladı ama ne yaptı biliyor musunuz? Stokta
olanlar tüketilebilir. dedi. Bir taraftan Gidemez, standartlara uygun
değil. diyorsunuz; bir taraftan Türkiyede kullanılabilir.
diyorsunuz ve bu, basınla paylaşılıyor. Böyle bir uygulama
olur mu ya? Yani siz kendi yurttaşınızı deneye mi
dönüştürüyorsunuz? Ve kabul ediyorsunuz içinde katkı maddeleri
olduğunu. Şimdi buna ne diyorlar: Bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu. Sahte ballar sağlığa zararlıysa her
açıdan onu önlemek lazım.
Şimdi, diğer bir konu, TÜRK-İŞ
geçtiğimiz günlerde açlık ve yoksullukla ilgili rakamları
açıkladı. 4 kişilik bir ailenin sağlıklı,
dengeli, yeterli beslenebilmesi için aylık harcaması gereken 2.257
lira; gıda harcamasıyla beraber giyim, konut, elektrik, su gibi temel
ihtiyaçları da eklersek yoksulluk sınırı diye
tanımlarsak 7.353 lira. Şimdi, böyle bir dönemde, yaşama
maliyetini düşündüğümüzde, insanlar ay sonunu zor getirirken,
kıt kanaat geçinirken, gıda güvenliğinden daha çok En ucuzu
alayım. diye çaba harcıyor.
Bizim bu dönemde yapmamız gerekenler
şunlar: Temel besinlerde fiyat artışlarını kontrol
etmemiz lazım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
ürünlerin
güvenliğini denetlememiz lazım. Yasayı çıkarırken de
tüketicinin, özellikle açlık ve yoksulluk sınırında olan
insanların buna ulaşabilmesi için ücretlerinin
artışını, emekçi ve işçilerin ücret
artışlarını sağlamamız, burada sendikalarla
görüşmemiz ve onunla beraber, güvenliği ele almamız lazım.
Diğer bir konu, savaş, salgın,
hastalıklar, doğal afetler, şu anda tartışılan
coronavirüs gibi meseleler kapımızdayken, bakıyoruz ki
bakanlarımız, yetkililer, cinsiyetçi de bir tutumla, gidip gelenlere
Görüntünüzü alsaydık, teşhir mi etseydik, şunu mu
yapsaydık
Bu tür konuların ciddiye alınması lazım.
Gıda, ürün, birçok konuyu temeliyle ele almak lazım. Avrupa
Birliğine uyum yasalarıyla beraber ele almak istediğimiz konu
sadece imajsa, haksa, güvenlikse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
aldığı birçok karar var; Demirtaş kararı, Kavala
kararı, birçok karar var, niye onlara uygulanmıyor? Sadece bir
şeyi mış gibi yapmayalım, uygulayalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 22 Ocak tarihinde
Akhisarda başlayan, Elâzığ, Malatya ve en son Vanda
yıkıcı ve can alıcı yüzünü gördüğümüz depremler
ve deprem fırtınası ülke gündemindeki yerini korumakta. 22 Ocak
tarihinde meydana gelen 5,6 şiddetindeki deprem anında
Akhisardaydım. Deprem, Akhisar ilçesi Musalar, Selçikli, Karabörklü,
Gökçeahmet gibi birçok yerleşim merkezinde ve Kırkağaç ilçesi
Karakurt ve İlyaslar Mahallelerinde onlarca konutun ağır
hasarına neden oldu, tek tesellimiz herhangi bir can kaybının
olmamasıydı ancak iki gün sonra yani 24 Ocakta Elâzığda
meydana gelen 6,8 şiddetindeki deprem ve can kaybı haberleri
yüreklerimizi dağladı.
Değerli milletvekilleri, Akhisar bir ayı
aşkın bir süredir sallanmakta; 4 bine yakın, irili ufaklı
depremin yaşandığı bölgede yurttaşlarımız
endişe içinde, ticaret durma noktasına gelmiş, kaygı
bozukluğu nedeniyle psikiyatr servislerinin önünde uzun kuyruklar
oluşmuş durumda. Ben buradan tüm yurttaşlarımıza
geçmiş olsun diyorum; Elâzığ, Malatya ve Vanda
kaybettiğimiz yurttaşlarımıza da
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz deprem
kuşağında yer almakta. Nüfusumuzun yüzde 90ı deprem
bölgesinde yaşamakta. Son yirmi yıl içinde 125 yıkıcı
deprem yaşamışız ülke olarak. Acıların belki de
en büyüğünü 1999 yılında Adapazarında yaşadık. O
günden bugüne, yirmi yıldan beri her deprem sonrası gözler deprem
olacağını bildiğimiz İstanbula dönmekte. Bilim
insanları der ki: On yıl içerisinde İstanbulda bir deprem
olacak, binlerce, on binlerce bina yıkılacak ve belki de 100 bin
yurttaşımızı bu depremde kaybedeceğiz. Böylesi bir
can alıcı gerçeklik varken biz ne yaptık bugüne kadar?
İstanbul ve Türkiye depreme hazır mı? Gerçekten, aramızda
Türkiye depreme hazırdır. diye iddia edebilen bir milletvekili var
mı? Peki, en iyimser senaryoda 100 bin kişinin öleceğini
bildiğimiz İstanbul depreme hazır mı? Bakın,
İstanbulda sadece en riskli yüzde 4lük binayı
dönüştürdüğümüz takdirde 27 bin yurttaşımızın
hayatını kurtarmış olacağız. Bu konuda en ufak
bir şey yaptık mı bugüne kadar? Biz neyi
tartıştık uzun uzun? Bir çılgın projeyi, bir
kanalı, Kanal İstanbulu tartıştık uzun uzun. Peki,
Türkiye'nin, İstanbulun önceliği ne; kanal mı, yoksa deprem mi?
Değerli milletvekilleri, son yaşanan
depremlerden sonra, iktidarın bakış açısının
Deprem yıkar, biz yaparız. olduğunu bir kez daha gördük.
Cumhurbaşkanının dediği doğru, depremi
durduramayız. Depremi durduramayız ancak yıkmasını
engelleyebiliriz. Peki, depremin yıkmasını engellemek için neler
yapıyoruz? Ülkemizdeki riskli alanlar, riskli binalar, riskli kamu
binaları, okullar, hastaneler tespit edildi mi mesela? Tespit edildiyse
şayet, bugüne kadar ne yapıldı? Riskli alanlar
boşaltıldı mı, riskli binaların
sağlamlaştırılması yapıldı mı?
Değerli milletvekilleri, depremin
yıkıcılığı gelişmişlikle doğru
orantılı. 62 bin dolar kişi başı gelire sahip Amerika
Birleşik Devletlerinde depremin yıkım eşiği 7,8; 39
bin dolar kişi başı gelire sahip Japonyada ise depremin
yıkım eşiği 7,7; 9.400 dolar millî gelire sahip olan
ülkemizde ise depremin yıkım eşiği 5,5. Yani deprem
garibanı vuruyor, deprem garibanın canını alıyor.
Manisa, Elâzığ, Malatya ve Vanı
etkileyen İran merkezli deprem bize gösterdi ki köyler, kırsal
bölgeler depremden daha fazla etkileniyor, yıkıma ve can kaybına
neden oluyor. Çünkü bizim köy evleri, ahırlar ve binalar, mühendislik
hizmetleri görmemiş eski yapılardan oluşuyor.
Sürekli, kentsel dönüşümden bahsediyoruz.
Kentsel dönüşüm genellikle ilçe ve il merkezlerinde, rant odaklı
projeler, genellikle büyük şehirlerde uygulanıyor; ciddi bir nüfusun
yaşandığı köylerimiz nedense göz ardı ediliyor, oysaki
riskli yapıların büyük bir kısmı buralarda. Bugüne kadar bu
konuda herhangi bir çalışma yapılmamış, buradaki
vatandaşlarımız kaderine terk edilmiş durumda. Son
yaşanan depremler sonrasında, kentsel dönüşümün yanında
kırsal dönüşümü de gündemimize almamız gerekmektedir.
Depremler sadece
yıkıcılığıyla, can kaybıyla kalmıyor,
meydana geldiği bölgede sosyal yaşamı, ekonomiyi ve ticareti de
vuruyor. İnsanlar ya bölgeyi terk ediyor ya da başka illerdeki
yakınlarının yanına taşınıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla)
Elâzığda ve Malatyada kredi borçlarının ertelenmesi, faizsiz
yeni kredilerin verilmesi ve vergi ödemelerinin uzatılması gibi
bazı destekler sağlandı, biz bunları olumlu buluyoruz ancak
bir aydır beşik gibi sallanan Akhisar ve Kırkağaç
ilçelerimiz için de bu desteklerin verilmesi gereklidir. Manisalılar olarak,
Akhisarlılar olarak, Kırkağaçlılar olarak bu bizim
talebimizdir.
Deprem öldürmez, binalar öldürür. gerçeğini
bir kez daha hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman ile Başkan
Yardımcısı Halit Güleçin görevden
uzaklaştırılmasının itibar suikastı olduğuna
ve kınadıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, haber ajanslarına Yalova Belediye Başkanımız
Vefa Salmanın ve Başkan Yardımcısı Halit Güleçin
görevden uzaklaştırıldığıyla ilgili bir bilgi
düştü; teyit ettik, bilgi partimiz tarafından da teyit edildi.
Bu konuda çok önemli bir ayrıntıyı
Genel Kurulun bilgilerine sunmak isterim. Belediyede bir yolsuzluk olduğu
tespit edildi; ancak, bunu tespit eden Sayıştay raporu değil,
Sayıştay bunu göremedi; İçişleri Bakanlığı
müfettişleri de belediye de böyle bir eksiklik görmedi; bunu, belediyenin
iç denetçileri tespit etti; Vefa Salmana rapor olarak sunuldu. Vefa Salman,
her dürüst kamu görevlisinin yapması gerektiği gibi, bu işi
örtbas etmek yerine, ilgili yargı mercilerine konuyla ilgili bildirimde
bulunarak görevini yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Genel Başkanı, bu bilgiler kendisinde
olmadığı hâlde -öyle anlaşılıyor- doğrudan
Vefa Salmanı ve CHP belediyesini yolsuzlukla suçladı. Gerçekler bu
kadar açıkken bugünkü bu görevden alma dünkü grup toplantısında
yargıya talimat niteliğinde veya İçişleri
Bakanlığına doğrudan talimat niteliğinde ve bir
partinin genel başkanını mahcup etmemeye yönelik keyfî bir
uygulama olarak değerlendiriyoruz. Daha önce, Belediye
Başkanlarımız Battal İlgezdi ve Murat Hazinedara aynı
işlem uygulandığında demiştik: Bir orduyla gelin,
denetleyin, bir kör kuruş bulursanız kimsenin gözünün yaşına
bakmayın. Hiçbir şey bulamadılar; soruşturmalardan, kovuşturmalardan
aklandılar. Battal İlgezdi yeniden aday gösterildi, oyunu
artırarak, halktan da aklanarak geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendi belediye
başkanlarına Ya FETÖ ya yolsuzluk, elim kapalı, istifa
etmezsen
Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü. diyerek istifa ettiren bir
zihniyetle, kendi iç denetçisinin raporuyla kendi belediyesiyle ilgili ihbarda
bulunan bir belediye başkanına yönelik bir algı operasyonuyla,
Yalovayı seçimle alamayanların Yalovayı İçişleri
Bakanlığının idari vesayet yetkisini istismar ederek
CHPden almaya çalıştığı bir süreçle karşı
karşıyayız.
Bir kez daha, millet önünde ve tarih önünde meydan
okuyoruz: Yolsuzluğu yapan da gizleyen de, bilip de hukuku değil
kendince bir iç hukuku uygulayarak istifa ettirip örtbas eden de aynı
niteliktedir. CHPnin yolsuzlukla alakası olmaz, yolsuzluk yapanın
cezasını ilk biz veririz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Partimize yönelik bu algı
operasyonunun sonu, döner dolaşır, Beşiktaş ve
Ataşehir gibi olur; tarih bizi haklı çıkarır. Ancak burada
yapılan itibar suikasti büyük bir haksızlıktır.
İçişleri Bakanının bulamadığı
yolsuzluğu iç denetçisi tespit edince işlem başlatan kişiyi
bu yolsuzluk iddiasıyla açığa almak, tamamen, partili
Cumhurbaşkanının dün söylediği sözlerin boşa
çıkmasından sonra itibar kaybetmemesi için Belediye
Başkanımıza yapılan itibar suikastidir.
Kınıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan.
53.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadeleri ile Yalova Belediye Başkan ve Başkan
Yardımcısıyla ilgili konuyu takip ettiklerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; biz de konuyu yakından takip ediyoruz fakat
böyle, daha ortada mahkeme kararının çok net olmadığı,
dosyayı tam incelemediğimiz bir ortamda, sadece, algı operasyonu
ve benzer ithamları çok şık bulmadığımı
ifade etmek istiyorum.
Konuyla ilgili, Yalova vekillerimizle
görüştüğümüzde, aldığımız diğer bilgilere
baktığımızda çok farklı iddialar var. Burada polemik
olmasın diye bunları uzatmak istemem fakat Özgür Beyin
iddialarından çok farklı iddiaların da olduğu bir dosya
olduğunu görüyoruz, düşünüyoruz. Dolayısıyla bu, 5393
sayılı Belediye Kanununun verdiği bir yetkidir. Bu yetki
algı operasyonuyla falan açıklanamaz; tam aksine, bir tedbir
sürecidir. Konuya ilişkin itiraz hakları vardır, bunları da
beraber takip edeceğiz Sayın Başkanım.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173)
(Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 1inci maddesi
üzerinde söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ürün güvenliği,
insan sağlığı, can ve mal güvenliği
açısından hayati öneme sahip bir konudur.
Değerli milletvekilleri, bulunduğumuz bu
çatı altında Türkiye'nin sorunlarına çözüm getirebilmek
adına görev yapıyoruz. Getirilen her kanun teklifi, içerdiği
maddeler açısından bu sorunların çözümüne katkı
sağlamak, milletin sıkıntılarını gidermek,
refahını artırmak, toplumsal barış ve huzuru
kalıcı şekilde temin etmek açısından önemlidir.
Değerli arkadaşlar, milletten uzak, milletten kopuk, Benim
dediğim dedik, çaldığım düdük. misali, cakalı,
tafralı, burnu havada bir siyaset anlayışı milleti ekonomik
olarak perişan etmiş, gencinden emeklisine
vatandaşımızı umutsuzluğa, çaresizliğe sevk
etmiştir. Bugün, Türkiye'nin gerçek gündemi ekonomik sorunlardır.
Ülkenin gerçek gündemi farklı, iktidar ve onun yandaş
medyasının milletimize gösterdiği sanal gündem ise
farklıdır.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin güzel bir sözü var: Bizler koltuk değil, ayakkabı
eskiteceğiz. Bu söz aslında Biz İYİ PARTİ olarak her
zaman halka gideceğiz, millete gideceğiz; Ankarada
koltuklarımızda oturup kalmayacağız.
anlamındadır. Sayın Genel Başkanımız sözünün
gereğini yerine getiriyor ve Anadoluyu il il, ilçe ilçe geziyor,
milletimizin nabzını tutuyor; iyiler ve cesurlar hareketinin
görüş ve düşüncelerini nakış nakış işliyor;
en önemlisi, konuşmaktan daha çok milleti dinliyor, esnafı dinliyor,
çiftçiyi dinliyor, yaşlıyı dinliyor, genci dinliyor, millete
kulak veriyor; bizlere de -aslında, bütün siyasilere de- bu anlamda örnek
oluyor.
Genel Başkanımız 20 Ocakta Antalyada
başlattığı adım adım Türkiye turunu hız
kesmeden devam ettiriyor. Antalyayı ilçe ilçe gezen ve Türk turizminin
başkentinin nabzını tutan Sayın Genel
Başkanımız, ardından İzmire gidip ticaretin,
çiftçinin ve tarıma dayalı sanayinin durumunu yerinde inceledi, Egeli
vatandaşlarımızla buluştu. Türk sanayisinin kalbinin
attığı Bursanın ardından Trakyaya geçen Genel
Başkanımız, Edirne ve Kırklareli illerimizi âdeta
köylerine, pazarlarına varıncaya kadar gezdi, inceledi. Sayın
Genel Başkanımız dün de Balıkesirdeydi. Ben de diğer
milletvekili arkadaşlarımla Genel Başkanımızın
birinci günkü programına dâhil oldum. Bugün de yine orada kendileri. Dün,
Balıkesirin Sındırgı, Altıeylül ve Karesi ilçelerinde
esnafımızı ziyaret ettik, vatandaşlarımızla
birlikte olduk.
Değerli milletvekilleri, oralarda gördüğümüz
manzara şudur: Fukaralık gizlenemeyecek boyutlardadır, esnaf
şikâyetçidir. Esnaf, elektrik parasından şikâyetçidir, stopaj
vergisinden şikâyetçidir, maliyetlerin yüksekliğinden
şikâyetçidir, alım gücünün düşmesinden şikâyetçidir.
Buradaki çiftçilerimiz şikâyetlerini yüksek sesle dile getiriyorlar;
hayvancılıkla uğraşan üreticilerimiz sütün para
etmediğini söylediler; tarımla meşgul olanlar ürününün
pahalıya mal olduğunu söylediler, mazotun, gübrenin, ilacın çok
pahalı olduğunu açık seçik olarak ifade ettiler.
Değerli milletvekilleri, özellikle iktidar
partisine mensup arkadaşlarıma sesleniyorum, vatandaşın
tepkilerini lütfen, gidin, bizler gibi yerinde dinleyin. Hani uzunca bir
süredir sizde hâkim olan Ceketimi koysam seçtiririm. dönemi var ya, o dönem
bitti, bitti, haberiniz olsun diyorum. Sokakta önümüzü çeviren gençler
vardı dün İşsiziz, işsiziz! diye
haykırıyorlardı. Öğrenciler Bir gün okula gidiyoruz, bir
gün de bir iş arıyoruz ki gündelik ihtiyaçlarımızı
karşılayalım. diyorlardı. Hatta bazıları
bursların parti torpillisi gençlere verildiğini, kendilerine ise geri
ödemeli kredilerin verildiğini iddia ediyorlardı. Yani gençleri
iktidara güveni kalmamış, gelecek umudu da tükenmiş olarak
gördük.
Daha bugün, İYİ PARTİ olarak
verdiğimiz üniversite mezunlarının işsizlik probleminin
çözümüne yönelik Meclis araştırma önergemiz sizlerin oylarıyla
beraber reddedildi. Keşke binlerce İİBF mezunu işsizimizin,
mühendisimizin, öğretmenimizin, ebe hemşiremizin derdine derman olmak
için hep birlikte bu yüce Meclis çatısı altında bir şeyler
yapabilseydik, konuşabilseydik.
İktidar mensubu arkadaşlarıma tekrar
sesleniyorum. Bu önergelere hayır diyerek sorunları çözemiyorsunuz,
halının altına atmakla da bu işler olmaz diyor, hepinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanun Teklifinin 2nci maddesinin (4)üncü fıkrasında
yer alan zorunludur ibaresinin şarttır olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İmam
Hüseyin Filiz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Gaziantep Adana İstanbul
Ayhan
Erel İsmail
Koncuk
Aksaray Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Filiz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Bu maddede kanun teklifinin kapsamına giren
ürünlerden bahsedilmektedir. Kanunun Avrupa Birliğine ihraç edilen
ürünlere, özel kanunu bulunan bir ürün için özel kanunda hüküm bulunmayan
hâllerde uygulanacağı, AB dışındaki ülkelere ihraç
edilecek ürünlerin bu kanun kapsamı dışında tutulduğu
belirtilmiş ve ürünlerin güvenli olması, ürüne ilişkin
işaretleme, etiketleme ve belgelendirmenin alıcıyı
yanıltmamak şeklinde yapılması gerektiği ifade edilse
de aslında bu konuda yapılacak şey, dünyayı iyi takip
ederek uygulamalardan kaynaklanacak eksikliklerin hızla
giderilebileceği mekanizma geliştirmektir.
Değerli milletvekilleri, 2013
yılından bu yana üzerinde çalışılan ve hemen herkesin
büyük ölçüde mutabık kaldığı bu teklifin niçin bu kadar
geciktirildiği de anlaşılamamıştır. Ayrıca
bir noktayı da dile getirmeliyim: Bu teklifle ilgili olarak, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu tali komisyon olarak belirlenmesine rağmen
kanun teklifi bu Komisyonda görüşülmemiştir. Üyesi olduğum
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda zaten bir buçuk yıldan bu yana
hiçbir yasanın görüşülmediğini belirtmek isterim. Niçin böyle
yapılıyor, bunu da anlamak mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, mevcut 4703
sayılı Yasada ithalatçı, dağıtıcı, yetkili
temsilci ve üreticinin bir kabul edildiği, oysa AB mevzuatına göre
bunların her birinin sorumluluklarının ayrı ayrı
tanımlanması ve bir olumsuzluk ortaya çıktığında
da asıl müsebbibiyle ilgili yaptırımların
uygulanmasının gerektiği, dolayısıyla bu teklifle hem
imalatçı, ithalatçı, yetkili temsilci ve dağıtıcı
kavramlarının tanımının yapıldığı
hem de bunların yetki ve sorumluluklarının ayrı ayrı
tanımlandığı görülmektedir. Bu güzel olmuş, buna
katıldığımı ifade etmeliyim.
Değerli milletvekilleri, işte bu teklifle
olduğu gibi, yetkiler ve sorumlulukların
dağıtılmasının devlet idaresinde de
uygulanmasının çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. Yani
bütün yetki ve sorumlulukların birde toplandığı ve
verimli çalışmadığını bir buçuk yılda
apaçık gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminden vazgeçilerek, seçilmişlerin atanmışlardan daha
etkili olduğu, kuvvetler ayrılığı prensipleri
çerçevesinde güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini
bu vesileyle vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde
belirtilen ürün güvenliği ve teknik düzenlemeler yanında, ülke olarak
kaliteli üretimi nasıl artırırız, ileri teknoloji ürünlerin
ihracattaki payını nasıl artırırız onlara da
bakmalıyız. İmalatta dijital dönüşüm projeleri bu
açıdan önemlidir. Eklemeli imalat gibi yeni ve etkili üretim
teknolojilerine önem vermeli, eğitimin kalitesini artırmalı,
AR-GE çalışmalarına destekler
artırılmalıdır. Burada dikkat çekmek istediğim
başka bir konu da, bu yasadan kaynaklanan sorumlulukların ilgililerce
hassasiyetle takip edilmesi ve gereğinin yapılması konusudur.
Aksi takdirde Hazreti Mevlânanın dediği gibi -yasa güzel sözlerden
ibaret kalacaktır- güzel söz söylemek kolay, önemli olan güzel iş
yapmaktır.
Değerli milletvekilleri, ürün
güvenliğinden bahsedilince akla ilk gelen insan
sağlığıyla doğrudan ilgili olduğu için gıda
ürünleridir ve güvenlik prosesi tarladan başlamakta, çatalın ucunda
bitmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda hiç de
başarılı olamamıştır.
İnsanlarımızın
sağlığının ne kadar ucuz olduğunu yaşayarak
görüyoruz. Hepimizin bildiği sadece bir örnekle yetineceğim:
Tarım ve Orman Bakanlığının 19 Şubat 2020 tarihli
Resmî Gazetede yayımladığı Türk Gıda Kodeksi
Yönetmeliğinde, bal olmadığı hâlde bal izlenimi veren
sahte bal üretimini tümden yasakladığı ancak geçici maddeyle de
bugüne kadar üretilmiş stoklardaki ve raflardaki gerçekte bal olmayan
ürünlerin satılmasına 2020 yılı sonuna kadar izin
verildiği belirtilmiştir. Bu ürün insan sağlığına
aykırı değilse neden yasakladınız, eğer
aykırı ise imalatına en baştan niçin izin verdiniz?
Değerli milletvekilleri, bu ürünler nasıl
alıcı buluyor? İşte, işin en vahim tarafı da bu.
İnsanlarımız yoksulluktan dolayı gerçek bal alamayınca
böyle sahte mallara yöneliyorlar ve maalesef kendi
sağlıklarını da, çocuklarının
sağlığını da tehlikeye atıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, halkımızın
sağlığıyla oynayan tüm unsurlar aslına bakarsanız
terör örgütlerinden daha tehlikelidirler.
Yüz binlerce insanımızın
sağlığını bozanlar, onları şu ya da bu
şekilde görmeyerek, müsaade ederek yardım ve yataklık yapanlar
da hak ettikleri en ağır cezalarla cezalandırılmalıdır
diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul Edenler
Kabul Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin (4)üncü
fıkrasında geçen zorunludur ibaresinin mecburidir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Abdullah
Koç Züleyha
Gülüm Ali
Kenanoğlu
Ağrı İstanbul İstanbul
Rıdvan
Turan Ayşe
Sürücü Tuma
Çelik
Mersin Şanlıurfa Mardin
Nusrettin
Maçin
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Parlamentonun şöyle
bir iki yıllık çalışmalarına
baktığımız zaman bu AKP hükûmetlerinin hiçbir şekilde
bu halkın yararına, bu halkın çıkarına ve bu
halkın yüzünü güldürecek şekilde bir kanun teklifiyle bu Meclis Genel
Kuruluna geldiğini görmedik. Ne yapıyorlar peki? Bu kanun teklifinde
görüldüğü üzere halkın yararını gözeten tek bir madde bile
yok, bu kanun teklifinde sadece sermaye sınıfının
çıkarı vardır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede
yığınla sorun var. Bakın, 21inci yüzyıldayız,
bir Kürt sorunu var, Kürt halkı yok sayılıyor, toplum
açlıkla terbiye ediliyor, halk çarşıda pazarda, her yerde çok
büyük ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya,
demokratik hakkını kullanan halk coplanıyor ve polisle
karşı karşıya bırakılıyor, bütün özgürlükler
askıya alınmış ve ülke açık bir cezaevine dönüştürülmüş
durumda. Ülkenin gerçek tablosu bu, Süleyman Soylunun dediği gibi
Erdoğanın ülkesi bu; resim budur, bu kadar nettir.
Bakın, ekonomi çökmüş.
Şimdi sizlere, bu ülkede yaygın hâle
gelmiş olan intihar vakalarından bahsetmek istiyorum. Türkiye
İstatistik Kurumunun verilerine göre, sadece 2018 yılında 3.161
kişi canına kıydı; bunun temel nedeni, ekonomik
sıkıntı değerli arkadaşlar.
Değerli halkımıza buradan seslenmek
istiyoruz: Bakın, bu talana, yalana, yok saymaya,
rızkımızı mermiye satana, savaşa ve yüzsüze
karşı canınıza kıymayın. Yapacağınız
şey: Önünüze konulacak olan sandıkta bu iktidara kıyın, bu
iktidarı başımızdan defedin. Halkımıza bu yönde
sesleniyoruz.
Bakın, iki gün önce kürsüye çıkan eski
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, dünyadan örnekler vererek,
Türkiyede yaşanan intihar vakalarını âdeta normal bir
şekilde sizlere yansıtmak istedi. Siz, bu halkla gerçekten dalga
mı geçiyorsunuz?
Bakın, Meclisin hizmet binasının
teras katları var ya, oradaki kapıların hepsi şu anda
kilitli; nedeni nedir, biliyor musunuz? Halk geliyor, Açım. diyor,
sizden iş talebinde bulunuyor; siz buna cevap vermeyince o, orada intihara
kalkışıyor. Siz buna nasıl sessiz kalıyorsunuz,
nasıl sessiz kalacaksınız?
Bakın, size birkaç tane fotoğraf
göstereceğim. Bu mudur yani?
Bakın, bu, İstanbul Üniversitesi
öğrencisi Hakan Taşdemir; sıkıntıdan dolayı
yaşamına son verdi.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Yanında
mıydın? Nereden biliyorsun, yanında mıydın?
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bakın, bir aile
siyanürden dolayı tamamen yok oldu, yok.
Bakın, Hatay Valiliğinin önünde
vatandaş kendini yaktı ve yangın söndürme tüpleriyle söndürüldü.
Siz, bunlara ne diyeceksiniz peki? Değerli arkadaşlar, bakın,
bunlar Türkiyenin hazin tablosu.
Bakın, biz burada kendi halkımıza
sesleniyoruz ve şunu diyoruz: İşte, tam da bu noktada umut
olacak olan, HDPnin iktidarıdır; tam da bu noktada umut olacak olan,
demokratik güçlerin iktidarıdır Türkiyede; onun için, çok fazla
umutsuzluğa kapılmayın. Bizler ülkeyi yönetmeye ve
halkımızı, eşit yurttaşlık temelinde,
barış içinde yaşatmaya geliyoruz; bunu herkes bilsin. Bizim
iktidarımızda, toplumun bütün kesimleri hazineden payına
düşeni alacak ve gelir dağılımında adalet
sağlanacak. Bizim iktidarımızda beslenme, barınma,
sağlık ve eğitim hizmetleri toplumun bütün kesimlerine bir kamu hizmeti
olarak sunulacak; halkın bütçesini savaşa ve çatışmalara değil,
halka harcayacağız; halkımızı tebaa, yönetilen ve
sömürülen bir konumdan çıkarıp üreten ve yöneten konuma
getireceğiz; mermilere değil yaşama harcama yapacağız.
Değerli halkımız, HDP
iktidarında, yağma, talan ve yok sayma olmayacak; yolsuzluk ekonomisine
son vereceğiz, şeffaf ve denetlenebilir, demokratik bir yönetim
inşa edeceğiz. Çok kültürlü, ana dilde eğitim
Doğa
katliamına son vereceğiz. En önemli şey, en önemli şey,
adalet sistemini yeniden inşa edeceğiz; bu, iktidarımızda
olabilecek bir şey, geleceğimizi halklarımızla birlikte
inşa edeceğiz. Bizler güzel günlerin yakın olduğuna
inanıyoruz. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal krizden
çıkışın anahtarı HDP ve demokratik
ortaklığın iktidarıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun görüşülmekte
olan 173 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
kışkırtıcı, ayrıştırıcı dili
reddettiklerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bu konuşmayı Meclis kürsüsünde
değil de seçim meydanında yapmak sanki daha doğru diye
düşünüyorum. Bizim için Türk-Kürt kavgası
Kardeşliğin
ötesinde bir
ifadeleri kabul değil Sayın Başkan.
Kışkırtıcı, ayrıştırıcı bir
dilin ne Meclise ne millete ne de partilere faydası var. Tüm bu dili
reddediyoruz Sayın Başkanım.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci maddedeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
2nci maddesinin (2)nci fıkrasında geçen veya ifadesinin ya da
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin
İzmir Manisa Adana
Alpay
Antmen
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Mersin Milletvekili Alpay Antmen.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 2nci maddesi hakkında partim adına söz
almış bulunmaktayım.
Teklifin 2nci maddesi kanunun kapsamıyla
alakalı olup maddenin (1)inci bendinde kanunun kapsamı Piyasaya arz
edilmesi hedeflenen, arz edilen, piyasada bulundurulan veya hizmete sunulan tüm
ürünleri kapsar. olarak açıklanmıştır, bunun da
istisnası olmaması gerekmektedir. Teklif Komisyonda görüşülürken
partimizin değerli milletvekillerinin 12 ayrı madde üzerinde
verdikleri kapsamlı önergelerin reddedilmesiyle teklif eksiktir,
muğlaktır, düzeltilmeye muhtaçtır.
Değerli milletvekilleri, elbette, hepimiz Türk
mallarıyla gurur duyuyoruz; başta AB ülkeleri olmak üzere, Türk
mallarının tüm dünyada, her yerde
satılmalarını istiyoruz. Ancak Avrupa pazarında
ürünlerimizin yer alması, sadece o malların üretim şekline ve
kalitesine bağlı değildir. Bir ülkede hukuk yoksa, adalet yoksa,
mahkemeler bağımsız değilse ve en önemlisi, can ve mal
güvenliği yoksa, o ürünleri kârlı ve devamlı bir şekilde
yurt dışına satamazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yabancı tüccar,
alışverişte hukuk güvenliği ister, bağımsız
yargı ister, adalete hızlı ve etkin erişim ister; hukuk
yoksa ticaret de olmaz. Bakınız, Avrupa Birliği
standartlarına uyacağız diyerek, pazar payını
artırmak için teklif getiriyorsunuz; çok güzel ama AB standartlarında
demokrasiyi, hukuku ve insan haklarını da getirmeniz gerekiyor.
Unutmayın, bir ülkede hukukun üstünlüğü, yargı
bağımsızlığı ve demokrasi yoksa, o ülkede
ekonomik ve toplumsal gelişme de hayal olur. Yabancı
yatırımcı ve ortaklar, her zaman, iş yaptıkları
ülkelerin demokratik ve hukuksal durumlarına bakarlar; eğer
kendisini, parasını ve mallarını güvende hissetmezse, o
ülkeye yatırım yapmaz ve o ülkeden alışveriş etmezler.
Düşünün, siz tacir olsanız, bir kabile devletiyle mi
çalışırsınız yoksa bir hukuk devletiyle mi alışveriş
yaparsınız?
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, maalesef, tarihinin en ağır
yargı krizini yaşamaktadır. Mahkemeler, verdikleri kararlar
sonrasında dağıtılmakta, karar veren yargıçlar
hakkında henüz imzaların mürekkebi dahi kurumadan soruşturmalar
açılmaktadır. Anayasanın 138inci maddesi çiğnenerek
hâkimlere talimat verilmekte, belirli yargılamalar için müşahhas
tayinler yapılmakta, kararı beğenilmeyen hâkimler ya sürülmekte
ya da haklarında soruşturmalar açılmaktadır. Bugün, yüksek
mahkeme, AİHM kararlarının uygulanmaması dahi olağan
hâle gelmiştir. Bunun en son örneğini Gezi davasında gördük.
Değerli
milletvekilleri, Gezi demişken geçmek olmaz. Gezi direnişi, anayasal
ve demokratik hakların kullanıldığı
dayanışma günlerinin adıdır. Şiddetten, nefretten,
kutuplaşmadan, kötülükten uzak olan her siyasi görüşten vatandaşımız,
başta gençlerimiz, işçilerimiz, emekçilerimiz, hepsi aynı saf ve
temiz duygularla bir araya geldiler. Gezi, bütün Türkiyeyi temsil eden,
farklı kesimlerden insanlarımızın en görkemli dayanışma
günleriydi. Anayasamız ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu, insanların barışçıl gösteri
yapabileceğini ve bunun engellenemeyeceği konusunu açık bir şekilde
hükme bağlamıştır.
Gezi direnişinde gençler, Anayasaya
karşı gelmedi; tam tersine, Anayasaya karşı gelen,
Anayasaya aykırı hareket eden iktidara Anayasadan ve İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinden güç alarak âdeta hukuk dersi verdiler.
Gezi direnişi, yargının FETÖye referandumla teslim
edildiği 2010 sonrasında, adalet, eşitlik ve vicdanın
tamamen yok edildiği bir ortamda bir adalet ve vicdan
çığlığı oldu. Bunu da bütün dünya kabul etmektedir.
(CHP sıralarından alkışlar) Bakınız, Türkiyenin
itibarını saray iktidarı yolsuzluk, yoksulluk ve hukuksuzlukla
düşürürken Gezi direnişiyle gençlerimiz ülkenin itibarını
yükselttiler. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, uzun lafın
kısası, hukuk yoksa, adalet yoksa, bağımsız mahkemeler
yoksa uluslararası ticaret de olmaz. Ülkemizin kurucu lideri Mustafa Kemal
Atatürkün dediği gibi Devlet hâlinde teşkilatlanmış bir
insan toplumu anayasasında, adalet kuvvetinin
bağımsızlığının önemini açıklamaya
gerek yoktur. Milletlerin yargı hakkı,
bağımsızlığının birinci
şartıdır. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir
milletin devlet olarak varlığı kabul edilemez. Maalesef, adalet
kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak
varlığı kabul edilemez. Lütfen, Türkiyede hukuktaki son
gelişmeleri düşünelim; buna göre, Türkiyede artık yargıya
karışmaya, yargıya talimat vermeye bir son verelim.
Hepinize iyi günler dileyerek Regaip Kandilinizi
kutluyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 4 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
1inci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
3üncü maddesinin (1)inci fıkrasının (a) bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki bendin eklenmesini ve diğer bentlerin buna
göre teselsül ettirilmesini; (c) bendinde geçen "dahil olmak üzere
ibaresinden sonra gelmek üzere "çevre güvenliği ve çevre
kirliliğine etkileri de dikkate alınarak ibaresinin eklenmesini;
(ı) bendinde geçen "Piyasa gözetimi ve denetimi tanımının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini; (s) bendinde geçen
"her ibaresinden önce "Piyasaya arzı hedeflenen, arz edilen
veya piyasada bulundurulan ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
"b) Aracı
hizmet sağlayıcı: Başkalarına ait iktisadi ve ticari
faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını
sağlayan gerçek ve tüzel kişileri,
"Ürünün can ve
mal güvenliği, hayvan, bitki sağlığı ve çevre
güvenliği, tüketicinin korunması gibi kamu yararı
bakımından tehlike oluşturabilecek hallerde önlenmesi, ilgili
teknik düzenlemeye veya genel ürün mevzuatına uygunluğunun
sağlanması için yetkili kuruluş tarafından yürütülen
faaliyetleri ve alınan tedbirleri,
Tahsin Tarhan Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu Tacettin
Bayır
Kocaeli Manisa İzmir
Ahmet Akın Müzeyyen
Şevkin Haydar
Akar
Balıkesir Adana Kocaeli
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge
hakkında konuşmak isteyen, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akın.
Buyurun Sayın Akın.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN
(Balıkesir) - Sayın Başkanım, teşekkürler.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifte aracı hizmet sağlayıcı
tanımının eksik kaldığını
düşündüğümüz için böyle bir önerge verdik. Ayrıca, çevre
kirliliği ve insan sağlığı açısından önem
arz ettiğini düşündüğümüz eksikler de olduğu için bununla
ilgili bir önerge hazırladık, sunduk.
Şimdi, neden
bununla ilgili bir önerge hazırladık? Çevreyle alakalı siciliniz
maalesef ortada. Üzülerek söylüyoruz, çevre kirliliğinin hızla
arttığı bir ülkede iktidarın
başındasınız. Şimdi, onun için biz de bu önergeyi
verdik, bu önergenin de kabulü için hepinizden oylarınızı
isteyeceğiz.
Kanun teklifinin
gerekçesini okuduğunuz zaman, gerçek anlamda Her şey çok güzel
olacak. gibi bir algı gözüküyor. Mevzuat yürürlüğe girdiğinde
her şey çok güzel olacaksa bir itirazımız yok, ama değerli
arkadaşlar, maalesef, ülkemizde bu tür şeyler, böyle,
anlattığınız gibi, yazıldığı gibi
olmuyor. Onun için, bize göre, iktidarınız da insan
sağlığını düşünen bir iktidar
olmadığı için, biz de dedik ki bununla ilgili bir önerge
hazırlayalım, sizlerin onayına sunalım.
Ürünün,
gıdanın güvenliğinin artırılması elbette önemli
ama arkadaşlar, şu anda halkımız, maalesef, ürüne,
gıdaya ulaşamıyor. Milyonlarca kişi yoksulluk ve açlık
sınırının altında yaşıyor. Ekonomik krizle, can
çekişen bir toplum hâline geldik; vatandaşlarımız şu
anda ekonomik krizle büyük bir mücadele içinde. İşsizliğe,
yoksulluğa itilmiş vatandaşlarımız var.
Geldiğimiz noktada, ben şimdi sizlere soruyorum: Ürüne, gıdaya,
sağlıklı gıdaya bu şartlarla halkımızın
ulaşması mümkün mü? Bunu lütfen içinizden cevaplayın çünkü burada
söylemezsiniz. Ben sizler adına söyleyeyim: Asla mümkün değil.
Milyonlarca vatandaşımız işsizlik yüzünden yardıma
muhtaç duruma düşmüş durumda ve her gün artan gıda
fiyatlarıyla da maalesef karşı karşıya kalıyor.
Pahalılığı en üst noktaya yükselten ve halkımızı
en büyük derdinin pahalılık olduğu bir noktaya getiren iktidar
sizsiniz. Bu halkımız ne yapıyor? Pahalılıkla mücadele
ediyor.
Şimdi, hiçbir şey üretemeden ithalat
rekorları kıran ülkemizde vatandaşlarımız ucuz ve
güvenilir gıdaya ulaşamıyor. Elektrik, doğal gaz
ihtiyaçları, biliyorsunuz, ana ihtiyaçlarımız; bunlar bile
sürekli artan fiyatlarla, maalesef, yapılan zamlarla halkımıza
satılıyor. Bugün ucuz sebze, meyve tüketemiyorsak, değerli
arkadaşlar, bu sebebi- ithalat rekorları kıran politikalarınızdan
kaynaklanıyor.
Vatandaşımız geçmediği köprünün,
tünelin, gitmediği şehir hastanesinin, uçmadığı
havalimanının ve binmediği trenin parasını ödüyor.
Vergiler, vergilerin vergileri ve hatta dolaylı vergilerin dolaylı
vergileri dahi vatandaştan alınıyor ve bunun üstüne,
geldiğimiz noktada da maalesef halkımızın alım gücü
kalmadı.
Enflasyon rakamlarını
açıklıyorsunuz, size göre gayet güzel, yüzde 12 ama değerli
arkadaşlar, halkımızın gerçek enflasyonu yüzde 90.
İktidarın pahalılığın önüne geçmesi gerekir,
iktidardakiler pahalılığı önlemek için mücadele ederler ama
yine üzülerek söylüyorum, iktidarınız pahalılığa
önayak oluyor ve bu da ne yapıyor? Halkımızı böyle bir
durumda bırakıyor.
Şimdi, sizler Bu nasıl olur?
diyebilirsiniz, hemen söyleyeyim: Son on yılda, sadece son on yılda
soğanın fiyatı yüzde 100 arttı; son on yılda etin
fiyatı yüzde 200 arttı, son on yılda benzin fiyatları yüzde
100 arttı, son on yılda doğal gaz yüzde 250 arttı, elektrik
yüzde 200 arttı. On yıl önce 4 kişilik bir ailenin ucuz yemek
dediği menemen bile 3 lirayken bugün 12 lira. Şimdi,
iktidarınızda menemenin fiyatı bile, milletin en ucuz yemek
dediği menemenin fiyatı bile 4 kat artmış. Elinizi
vicdanınıza koyun Acaba biz nerede yanlış yaptık?
diye düşünün. Çünkü ithalatı çözüm olarak milletin önüne koyuyorsunuz
ama maalesef, ithalat çözüm değil; yerli ve millî olmak çözüm ama gerçek
anlamda, lafta yerli ve millî olmanın hiçbir önemi, yok.
Şimdi, etin kilosu 60 lira olunca vatandaş
evine et götüremiyor. Ne oluyor? 30 liraya, 35 liraya eti satıyorlar.
Nasıl satıyorlar? Sağlıksız ortamlarda, kaçak kesim
yerlerinde satılıyor. Bu neden kaynaklanıyor?
Halkımızın alım gücünün olmamasından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AHMET AKIN (Devamla) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sadece ette de değil, bakın, çaydan bala,
zeytinyağından çikolataya, peynirden tereyağına, birçok
ürünün sahtesi piyasada. İşte, halkımızı
getirdiğiniz noktada halkımız yoksulluktan dolayı
bunları gıda olarak almak zorunda ve resmen halkımızı
zehirlemiş oluyorsunuz.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Ne
alakası var?
AHMET AKIN (Devamla) Ne alaka, hemen söyleyeyim:
Tarım Bakanlığı 229 firma açıkladı Hileli ürün
üretiliyor. diye. En korkunç olanı ne biliyor musunuz arkadaşlar? Bu
ürünlerin içinde daha önce yasaklı ürünler var. Yani sizler denetim
görevinizi yapmıyorsunuz, kontrol görevinizi yapmıyorsunuz,
halkımızın sağlığını
düşünmüyorsunuz. Bunun en güzel göstergesi, yine kendinizin
açıkladığı, kurumlarınızın
açıkladığı sakıncalı ürünler listesinde yer alan
ürünlerin tekrar piyasada olması. Onun için diyorum ki: Halkın
sağlığını düşünmeniz için,
halkımızın sağlıklı ürünlere, gıdaya
ulaşması için ne yapmanız lazım? Halkımızın
refahını arttırmanız lazım. Bu da sizinle olmaz;
inşallah, yakın zamanda biz geleceğiz, gerekeni
yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (d) bendinde yer alan nihai ibaresinin son olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Ankara Aksaray Adana
İsmail
Koncuk Hayrettin
Nuhoğlu
Adana İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTI sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, Değerli Komisyon;
İYİ PARTİ Grubu adına Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geneline bakacak olursak, teklifi olumlu buluyoruz
fakat ifade etmeliyim ki teklifin 2013ten beri ertelenmiş olması
iktidar açısından bir zayıflıktır. Teklifin Avrupa
Birliğine uyum süreci için hazırlanmış olduğu
açık. 2013te oluşturulan taslak ancak 2015te
Başbakanlığa gönderilmiş, 2015teki seçimler
dolayısıyla Genel Kurula gelememiş, tekrar gündeme gelmesi
2018i bulmuş fakat Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
değişikliği nedeniyle 2020ye kalmış. Teklifteki
kelime hatalarından fark ediyoruz ki bunca zaman geçmesine rağmen
yine de dikkatli yazılmamış bir teklif var önümüzde her zamanki
gibi.
Değerli arkadaşlar, kanunlar aceleyle
yapılacak işler değildir. Basit hatalar büyük sonuçlar
doğurabilir, muğlaklıklar adaletsizlikleri peşinde
sürükler. Kanun teklifi sunarken kullanılan dili de doğru kullanmak
gerekir. Bakın, söz aldığım 3üncü maddede tanımlar
var. Tanımlar yapılırken en başta dikkat edilmesi gereken,
açıklayıcı ve birbirini tamamlayıcı
olmasıdır. Tanımlar kısmında dikkatimi çeken husus,
kavramları harf sırasıyla düzenlemiş olmanızın
yol açtığı uyumsuzluklar. Örneğin önce Ciddi risk
taşıyan ürün (c) bendinde, tanımlanmış, Risk ve
Risk taşıyan ürün ise daha sonra tanımlanmış.
Riskin ne olduğunu anlamak için 11 bent daha okuyorsunuz. Ciddi risk
taşıyan ürün tanımı daha en başlardayken Risk ve
Risk taşıyan ürün tanımlarının bu kadar geri
kalması tuhaftır. Vatandaşlar kanunu incelerken daha rahat
anlamak isteyeceklerdir. Tanımlardaki amaç, açıklayıcı
olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifi
yazıldıktan sonra, başka komisyonlara, STKlere
danışılmamış tamam, alışkınız-
fakat en azından hazırlayanlar bir kez daha okusaydı. 6ncı
maddenin (6)ncı fıkrasında geçen Tazminat talebi için
zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat
yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren üç yıl ve herhalde
zararın doğduğu tarihten itibaren on yıldır. cümlesi
dikkat çekicidir. Zararın doğduğu tarihten itibaren on yıl
olduğundan emin değil misiniz yoksa ne olursa olsun on yıl
mı? Eğer ikincisiyse herhaldeyi ayrık
yazmalısınız. Daha iyisi her koşulda veya her hâlükârda
şeklinde yazmak olurdu. Kanunda bunlara dikkat etmeniz gerekmez mi? Her
hâlükârda gerekir.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hocam, bütün kanunlarda herhalde diye
geçiyor, diğer kanunlarda da öyledir.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) İstişare
etmek önemlidir, sizin göremediklerinizi bir başkası görür.
Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet şerhinde, bazı
kavramlardaki belirsizliklerin giderilmesi amaçlanmış. Örneğin,
madde 3'ün (ı) bendiyle ilgili verdikleri önergeye katılıyorum.
Partim İYİ PARTİnin muhalefet
şerhine baktığımızda başka eksiklikler
olduğunu da görürsünüz. Örneğin, 6ncı maddeyle ilgili de sorun
yaratacak hususlar var. Borçlar Kanununun yeterli olmayacağı, ilgili
diğer kanunların da eklenmesi teklif edilse de kanun teklifinin
sahipleri bunu reddetmiş ve 6ncı maddenin (7)nci
fıkrasıyla bu sorunun çözüleceği ifade edilmiş. Yine, madde
içerisinde yoruma açık, muğlak ifadeler
bırakılmış; bunlar Komisyonda belirtildiği hâlde,
üzerinde tartışılmamış, ikna edici yanıtlar
verilmek yerine, geçiştirilmiştir.
5inci maddede geçen aksi ispatlanana kadar
ifadesi hatalıdır. Bir ürün düzenlemenin insan
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hükümlerine uyarken
ürünü kim tekrar inceleyecek? Düzenleme ölçütlerine uygun bir ürünü tekrar, aynı
ölçütler çerçevesinde denetlemek mümkün müdür? Ürün sahibi, sizce, onay
aldıktan sonra, başkalarının araştırmasına,
farklı ölçütlerle denetlenmesine razı olur mu? Bu maddenin
farklı zararlar tespit edilene kadar önceki uygun kanaatin
yanlış olduğu anlaşılana kadar gibi daha belirgin ifadelerle
açıklanması gereklidir.
Değerli milletvekilleri, burada kabul edilen
kanunlar yalnız AK PARTİli seçmenleri değil, 80 milyondan fazla
vatandaşımızın yaşantısını etkiliyor.
Bunca insanı etkileyen bir kanun çıkarırken üzerinde iyi
düşünmek, her kesimden görüşler almak, uzmanlarla istişare
yapmak hukuki bir zorunluluk değilse de vicdani bir sorumluluktur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (c) bendinde geçen neticesinde ibaresinin
sonucunda olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tulay
Hatımoğulları Oruç Tuma
Çelik Ayşe
Sürücü
Adana
Mardin Şanlıurfa
Ali
Kenanoğlu Züleyha
Gülüm Nusrettin
Maçin
İstanbul İstanbul Şanlıurfa
Rıdvan
Turan
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Tulay Hanım.
(HDP sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI
ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sanırım en büyük hayalimiz insanların aç olmadığı
ve sağlıklı gıdaya ulaşabildiği bir dünyayı
tesis edebilmek. Gıda insan hayatı için vazgeçilmez bir
ihtiyaçtır. Sağlıklı gıdaya ulaşmak, bir insan
için en temel haklardan, önemli haklardan birisidir. Dünyanın içinden
geçtiği siyasal süreç ve kapitalizmin geldiği aşamada, sermaye,
zenginler, enerjinin yanı sıra su ve gıdayı küresel bir
silaha dönüştürmüş durumda. Özelleştirme,
taşeronlaştırma gıda güvenliğini daha fazla tehdit
altına almaktadır çünkü özelleştirilen her şeyi denetlediğini
iddia eden Hükûmetin, iktidarın esasen yeteri kadar kontroller
gerçekleştirmediğini sanıyorum ki bu sıralarda oturan bütün
değerli milletvekilleri bilirler. Şu parantezi de açmak istiyorum.
Mesela Rusyaya mandalina, domates ihraç ediliyor. Oradan, işte, kalite kriterlerine
uymadığı için Türkiyeye geri döndüğünde bunun da iç
piyasada eritildiğini, tüketildiğini belirtmemiz lazım. Mesela
bu, kontrollerin yapılmadığının açık, aleni
göstergelerinden biridir.
Değerli arkadaşlar,
sağlıklı ürün, sağlıklı gıda kadar
vatandaşın, insanın bu gıda maddelerine ve ürünlere
erişebilmesi oldukça önemlidir fakat günümüz koşullarına
baktığımızda, özellikle ülkenin içinden geçtiği
ekonomik kriz, artan zamlar, artan işsizlik, yoksulluk, açlık, hatta
burada defaatle dile getirdiğimiz bu sebeplerle de artan intihar
vakaları varken bizler dönüp şunu görmek zorundayız: Değil
sağlıklı gıda, kötü gıdaya bile insanlar ulaşamaz
bir hâlde. O hâlde bu Meclise düşen en temel görev, gıdaların
sağlık denetiminin yanı sıra gıdanın
vatandaşa, yurttaşa ulaşabilmesini sağlamaktır. Peki,
bunun için neler yapmak lazım? Ekmeği, tuzu, pirinci yani temel
gıda maddelerini, tarımsal ürünleri bir ticaret malzemesi olmaktan
çıkaran bir devlet politikası izlenmek zorundadır. Bunun da
adı, bu ürünleri sübvanse etmektir. Bize düşen en büyük görev bunu
yapmaktır.
Bakın, küçük bir
yaşanmışlığı anlatmak istiyorum: Bir
arkadaşım bir rahatsızlık geçirdi, altı ay boyunca
evde kaldı, alışverişini kendisi yapamadı vesaire.
Toparlandıktan sonra bir market alışverişine gitmiş ve
şunu söylüyor bana: İnanır mısın, kendimi Yedi
Uyurlar gibi hissettim. Yedi Uyurları biliyorsunuz, Mersinde
Ashâb-ı Kehf Mağarasında üç yüzyıl uyuyorlar. Biri
uyandığında cebindeki parayla alışveriş yapmaya
gidiyor ve o paranın artık geçerli olmadığını
görüyor. Altı ay içinde makarna fiyatının 4-5 katına
çıktığını görmüş olması kendisini Yedi
Uyurlara benzetmesini sağladı. İşte, sadece son altı
ay içinde bu kadar ciddi zamlar var.
Peki, ne yapmalı? Üretici desteklenmeli, üretim
kalitesini artıran tarım ve gıda politikaları
uygulanmalı, gıda hilesi ve kalitesiz ürünlere karşı
denetim artırılmalı; dışa
bağımlılık, özellikle İsrailden tohum
alışverişi bir an önce kesilmeli, doğal ve yerli tohuma
dönülmelidir. Bu ülke, her zaman ifade ettiğimiz gibi, bunu yaratabilecek
suya, toprağa, verimli olanaklara sahiptir.
Evet, sağlıklı gıdalar ve
sağlıklı yaşamla ilgili değil bunları denetlemek,
açıklanması gereken raporu açıkladığı için,
mesela Ergene ve Dilovasında Sağlık Bakanlığının
yapmış olduğu kanser araştırması
sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılmasını
sağladığı için sevgili Bülent Şıka ceza
yağdırıldı. Burada gerçekten bu yasayı buraya
getirenler, iktidar, samimiyse Bülent Şıka teşekkür etmeli,
Bülent Şıka ceza yağdırmamalı.
Son olarak şuna değinerek
konuşmamı tamamlayacağım: Ürün, gıda güvenliği ve
erişilebilirliğini konuşuyoruz, bu elbette oldukça önemli ama
sağlıklı gıdaya ve yeterli gıdaya ulaşabilmek
kadar sağlıklı bir ruha, sağlıklı bir toplum
psikolojisine erişmek çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Oruç.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Grup
Yorumun üyeleri İbrahim Gökçek iki yüz elli dört gündür açlık
grevinde, Helin Bölek iki yüz elli bir gündür açlık grevinde; buradan
seslerini bir kez daha duyurmak istiyoruz. Sağlıklı bir toplum
aynı zamanda, gerçekten özgürlüğe ve vicdana ses veren, adalete ses
veren bir toplumdur. Buradan da Grup Yorum üyelerinin taleplerinin kabul
edilmesi hususunda adımlar atılması gerektiğini bir kez
daha ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
3'üncü maddesinin (e) bendinde yer alan "insan sağlığı
ve güvenliği için gerekli düzeyde koruma sağlayan ürünü, ibaresinin
insan sağlığı ve güvenliği, hayvan ve bitki
yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması
açısından gerekli düzeyde koruma sağlayan ürünü, şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit
Yılmaz Arzu
Erdem Ayşe
Sibel Ersoy
Düzce İstanbul Adana
Hayati
Arkaz Hasan
Kalyoncu Metin
Nurullah Sazak
İstanbul İzmir Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ürün güvenliği ve teknik düzenlemelerle
ilgili 173 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
değiştirilmesi için vermiş olduğum değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve
bizleri ekranları başında izleyen yüce Türk milletini
saygıyla selamlarken tüm İslam âleminin Regaip Kandilini de kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, ilaç, ürün
güvenliği ve insan sağlığı açısından en
önemli ürün olarak değerlendirilmesi gereken bir müstahzardır. Ürün güvenliği
açısından baktığımızda, ilaç, ne kadar mükemmel
üretilirse üretilsin tasarlanmasından son kullanıcıya kadar
kontrolünde, saklanmasından arzına kadar geçen sürede profesyonellik
isteyen bir üründür. Özellikle soğuk zincir dediğimiz kanallardan
iletimi sağlanıp yine aynı şekilde depolanması
gereken, kullanımının sağlanmasında uzman yardımı
gereken ilacın, eczacının kontrolünde ürün güvenliğinin
sağlanması şarttır.
Bunların yanı sıra, akılcı
ve doğru ilaç kullanımının sağlanması için
eczacıların ve eczanelerin önemi gün geçtikçe ortaya
çıkmaktadır. Özellikle Sağlık Bakanlığımız
akılcı ilaç kullanımıyla alakalı son yıllarda
gerçekten önemli adımlar atmıştır. Gelişen yeni
teknolojilere rağmen birçok ilacın kullanımının ve
saklanmasının doğru ve eczacıların yardımı
olmadan olmayacağı muhakkaktır. Kullanımının
yanı sıra, ilaçların saklanmasında da
eczacılarımızın bilgisinden bütün
hastalarımızın faydalanması gerekmektedir. Zira bazı
hastalarımız buzdolabında saklanması gereken ilaçları
dışarıda, dışarıda saklanması gereken
ilaçlarıysa buzdolabında saklayarak bu tür yanlış saklamalardan
dolayı ilaçların etkisinin azalmasına veya yan etkilerinin
ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Akılcı ilaç kullanımında bir
diğer problem de tavsiye üzerine ilaç kullanımıdır. Her ne
kadar son yıllarda tavsiye üzerine ilaç kullanımında ciddi
oranda azalma söz konusuysa da hâlâ doktor reçetesiz ve eczacının
kontrolü olmadan birçok ürünün kullanıldığına
rastlamaktayız. Bilhassa bitkisel dropsları Yahu, nasıl olsa
doğal ürün, bir zararı olmaz. mantığıyla
eczacıların ve eczanelerin kontrolü dışında bazı
satış noktalarından alıp kullanan hastalarda ağız
içi mantarlarından başlayıp çok daha ağır, organ
yetmezliğine varan rahatsızlıklara rastlamaktayız.
Değerli milletvekilleri, yeri gelmişken
-son iki haftadır özellikle- ilaç fiyatları ve ödemeden
çıkması düşünülen 130 kalem ilaç hakkında burada birkaç
kelime etmek istiyorum. Şimdi, özellikle geçen hafta bazı Grup
Başkan Vekilleri burada ilaca yapılan yüzde 12 ilaç zammını
değerlendirirken âdeta fahiş bir ilaç zammı
yapılmış ve eczacının refahı çok yüksekmiş
gibi bir algı oluştu. Bakın, bu tamamen asılsız bir
algı. 13 eczacıyız biz şu anda Mecliste. Bu tamamen
asılsızdır. Eczanelerimizin birçoğu standardın çok
altında gelir elde etmektedirler ve zor durumdadırlar. O yüzden, bir
kere ilacın nasıl fiyatlandırıldığının
bilinmesi gerekiyor. İlaç, senede bir sefer, euro kuru baz alınarak
fiyatlandırılıyor. Yani şubat ayında
Fiyat Değerlendirme Komisyonu toplanıyor ve euro
kurundaki artış baz alınarak ona göre bir fiyatlandırma
yapılıyor. Bu sene ilaca 41 kuruş zam geldi. Yani yüzde 12
dediğimiz, aslında euro kurundaki 41 kuruş artıştan
kaynaklanıyor. Ha, ilaçtaki euro kuru kaç lira? 3 lira 81 kuruş.
Gerçek, reel euro kuru kaç lira? 6 lira 70 kuruş. Zam, tabii, çok hoş
bir kelime değil belki ama, ilaca çok fahiş bir zam geldiği gibi
bir algı oluşmasın, aksi takdirde ilaç bulamama gibi bir durumla
karşı karşıya kalabiliriz. Bunu geçmişte çoğu
zaman yaşadık, aynı şekilde
karşılaşmayalım.
Son iki haftadır ilaç hakkında iki tane
daha spekülasyon var: Bunlardan biri eş değerde yüzde 10dan yüzde
5e çekilmesi. Bakın, bunun ekonomiye katkısı ne kadar olacak
bilmiyoruz, bunu hesaplayacak olan kurum bellidir ama eş değer
oranın yüzde 10dan yüzde 5e çekilmesi -SGKnin 45 milyar TL
sağlık harcaması var, bunun hemen hemen yarısı
ilaçtır- burada çok cüzi bir katkı sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Yine, tabii,
eczacı ve ilaç hakkında konuşmak dakikalara
sığmıyor ama ödenmeyeceği söylenen 130 kalem ilaç; bunlar
topikal preparatlar ve gargaralar. Bunların 20 milyar TLlik ilaç içindeki
kullanımı ne kadardır? Bunun geri çekilmesi lazım. Buradaki
ilgililere sesleniyorum: Burada hem vatandaşımız mağdur
olacak hem eczacılarımızla karşı karşıya
gelecek ve inanın bundan SGKnin çok büyük bir katkısı
sağlanmayacaktır. Bu yanlış tutumdan geri dönülmesi
lazım.
Daha doğrusu asıl konuşulması
gereken, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda eczacının temsiliyeti
şarttır. İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünden
veya TİTCK dediğimiz ilacın asıl biriminden
eczacıların muhakkak bu Ekonomi Koordinasyon Kurulunda temsil
edilmesi gerekmektedir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir dakika daha
Meslektaşımız şey yapabilirse çok memnun
oluruz, ağzından bal damlıyor çünkü.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Evet, çok teşekkür
ederim.
Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ilaç konusunda
eczacıların muhakkak temsil edilmesi gerekiyor değil mi
Sayın Eczacım? Eğer 45 milyar liralık sağlık
harcamalarının 20 milyar lirası ilaçsa ve burada eczacı
yoksa bir sıkıntı var demektir. Muhakkak burada
eczacının temsiliyeti şarttır. O yüzden biz diyoruz ki: Ya
TİTCKden ya İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünden
muhakkak eczacı temsiliyeti sağlanmalı. Burada düşünülmesi
gereken tasarruf tedbirlerinin ne kadar fayda sağlayacağı
etraflıca konuşulmalı ama eczacıların da olduğu
bir kurulda konuşulmalı diyorum.
Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Sağ olun, var olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Eczacı
dayanışması
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 4üncü maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Isparta
Adana
Aksaray
Hayrettin
Nuhoğlu İsmail
Koncuk Metin
Ergun
İstanbul
Adana
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mi?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Isparta Milletvekili Aylin Cesur.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifiyle ilgili
görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuzdayım.
Sayın Bakan Ruhsar Pekcan, Piyasa Gözetimi,
Denetimi ve Ürün Güvenliği Değerlendirme Kurulu
toplantısında yaptığı konuşmada Ürün
güvenliğine ilişkin veriler, aylık periyotlar hâlinde paylaşılmalı.
demiş ve şöyle devam etmiş: Ürün güvenliği, günlük hayatta
hepimizi ilgilendiren bir konu. Her birimiz bir fert olarak, bir anne olarak,
bir baba olarak bu ürünleri kullanıyoruz, çocuklarımıza
alıyoruz. Ürünlerin tehlike arz etmemesi, ilgili standartlara uygun
üretilmesi bizler için son derece önemli. Vatandaşlarımızı
bu risklere karşı korumak kamu otoriteleri olarak bizim en önemli
görevlerimizden. diyor Sayın Bakan. Ben de kendisini gerçekten de
destekliyorum, çok doğru söylemiş.
Şimdi benim Hükûmete bir önerim var: Sayın
Bakanı Millî Savunma Bakanlığına atasınlar, Sayın
Millî Savunma Bakanı daha üst bir göreve atanabilir, mesela bir
Cumhurbaşkanı yardımcısı yapılabilir. Böylelikle,
ülkede iki Genelkurmay Başkanı varlığından bir
kurtulmuş oluruz. Ayrıca Sayın Pekcan, gayet desteklediğim,
güvenlik projeleriyle ilgili önerilerini ülke güvenliğine de
uygulayabilir. Böylelikle, ülkemizin sorun olan ülke güvenliği problemini
daha iyi bir hâle getirmiş oluruz. Ayrıca Avrupa ülkelerinde;
Almanyada, Fransada, İtalyada, İspanyada, Hollandada ve
İngilterede savunma bakanları kadın. Bunlar Avrupa ekonomisinin
en üst seviyelerdeki ülkeleri, en azından, böylelikle biz de bunların
arasına katılırız.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ürün
güvenliği önemli elbette; ben bir doktorum, önemsiyorum ama bu şöyle
bir şey: Acilde bekleyen hastaya kan lazım, sivilce kremi değil.
Memleket yanıyor değerli arkadaşlarım; ne barış
kaldı ülkede ne ülkenin birliği ne beraberliği. Şimdi, memleketin
dengelerinin çivisi çıktı desek yanlış bir şey
söylemiş olmayız. Buraya getirdiğimiz, milletimizin
sorunlarını çözmeye yönelik tüm tekliflerimize
kapalısınız; sizin önerileriniz ürün güvenliği
Küçümsemiyorum, bu konuda da söylenecek çok şey var ama akıl
sağlığımızın güvenliği için öncelikle ülke
güvenliğinden devam edeceğim konuşmamı yapmaya.
Şimdi, geçen hafta Meclis yasama faaliyetlerine
ara verdikten sonra gündemimize bakın: Bir Albayımız Okan
Altınay, 2 binbaşımız, 1 de askerimiz Libyada şehit
oldu ve cenazeleri sessiz sedasız kaldırıldı. Kendilerine
Allahtan rahmet diliyorum.
Birkaç tane daha hadiseden bahsettikten sonra tekrar
bu konuya geri döneceğim. Söz etmem gereken birkaç taneden biri olan bir
olay daha var; bu da skandal büyükelçi ataması. Viyanada
asırlardır dünyaya gücüyle nam salmış, kudreti kendisinden
malum büyük Türkiye Cumhuriyetini temsil etmek üzere ataması yapılan
bir kişi bu kişi. Bırakın bir cinayeti işleyip
işlemediğini, bir kişi hakkında bunun konuşulması
bile bu mevkiye atanması için bir engel. Bırakın bütün
bunları, cinayet mevzusunu da bir kenara bırakın, Ermeni
soykırımı savunuculuğu yapmış yahu! Hiç mi
vicdanınız yok, hiç mi görmüyorsunuz? Anladık, siz bu zamana
kadar olan bütün bu hadiselerden sonra Nasıl olsa milliyetçi oylar
gümbürtüye gitti. Bir bomba koyalım memleketin ortasına, onunla uğraşa
dursun bunlar. diyorsunuz. Ama hiç de böyle değil. Övündüğümüz
kurumlarımızdan Dışişlerimizin çok değerli
diplomatları varken neden bu kişi atandı? Budur bunun sebebi
bana göre. Ama başka ülkelerde yüz yılda bir görülen hadiseleri siz
memleketin ortasına koyuyorsunuz. Ben bunu kötü yönetimlerin verilmiş
bir kararı olarak algılamıyorum. Siz bomba deyin, skandal
deyin, bu tür atamalarla oluşturulan anormal gündemlerle ülkemizi,
buraları meşgul ederken siz; her kesimiyle yanmakta olan milletimizin
söndüremediğiniz yangınının, her gün ekonomik sebeplerle
olan intiharların, öldürülen kadınların, her gün başka
memleketlerin iç savaşlarında verdiğimiz şehitlerin
acılarının, Kızılaya, Varlık Fonuna kadar uzanan
müdahalelerin, atanamayan gençlerin, EYT gibi, 3600 gibi verip de
tutmadığınız sözlerin, doların keskin
yükselişinin, Suriyede yaşanan açmazın yani krizler ve
demokratik olmayan uygulamalarla boğulan ve ülke dışında da
itibarını kaybeden, Kıbrısın bile arkasını
döndüğü bir ülke hâline gelen, yalnız kalmış memleketimizin
çözemediğimiz sorunlarını bunlarla örtemezsiniz. Acil bekleyen
sorunları olan bir Türkiye yani tablo ve gelin bunları
konuşalım. Ya da şöyle desem daha doğru olacak: Siz ne tür
gündemler koyarsanız koyun önümüze biz bunları konuşmaya devam
edeceğiz. 26 milyon yoksulu, 16 milyon açlık sınırında
insanı olan memleketimin, bu güzel ülkemin sorunlarını
onları temsil ederken konuşmaya devam edeceğiz.
İki gün evvel Erzurumun İspir, Trabzonun
Araklı, Sürmene, Ardahanın Çıldır ilçelerinin Rus ve
Ermeni işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü idi. Birinci Dünya
Savaşı ve Kurtuluş Savaşında savaşan bütün
askerlerimizi saygıyla anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Biz burada milletimizin
sorunlarını dile getirmeye devam edeceğiz. Askerlerimizin kutsal
kanlarıyla kurulan bu topraklarda can veren şehitlerimiz için bunu
yapacağız. O kanları dökerek laik, demokratik, anayasal hukuk
devleti olan cumhuriyetimizin gerçek bekası için bunu yapacağız.
Varlığımızın temel ilkesi Türkçülüğü yok
sayıp milliyetçiliği ayaklar altına alanlardan ve cumhuriyetin
değerlerine sahip çıkmayanlardan olmamak için bunu yapacağız.
Ve uzak diyarlarda has vatanından birkaç şehidimiz var ya hani,
işte onlar için biz burada milletimizin bizden istediğini yapmaya ve
onların asıl problemlerini söylemeye devam edeceğiz, siz önümüze
ne koyarsanız koyun.
Şu mübarek günde milletimizin ve sizin Regaip
Kandilinizi kutluyorum. İnsanlığa, memleketimize, burada olan
bütün vatandaşlarımıza iyilik, hayırlar ve vicdan
getirmesini temenni ediyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin (2)nci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ayşe
Sürücü Rıdvan
Turan Ali
Kenanoğlu
Şanlıurfa Mersin İstanbul
Tuma
Çelik Nusrettin
Maçin Erol
Katırcıoğlu
Mardin Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, doğrusunu isterseniz ben
bu madde ile Komisyonun ne amaçladığını anlamış
değilim, neden anlamadığımı da size anlatmaya
çalışacağım. Şimdi, biliyoruz ki bu kanun
düzenlemesinin 2001de bu Meclisten geçmiş olan bir yasanın 2010 ve
2019 yıllarında Avrupa Birliğinde yapılan
değişikliklere uyum göstermesi üzerine kaleme alınmış
bir şey olması lazım. Fakat okudukça
Yani bir kere şunu
söyleyeyim Sayın Komisyon üyelerine: Ben otuz üç yıl önce bu Mecliste
ekonomi danışmanlığı yapmıştım, elimden
böyle yasalar da geçerdi. Vallahi o zamanlar Kanunlar ve Kararlardan bu kadar
dil bilgisi hatası olan bir metnin geçmesi mümkün değildi, onun için
bunu bir uyarı olarak size söylemiş olayım. Dil bilgisi
hataları olduğu kadar -içeriği, niçin yazılmış olduğu-
çok muğlak cümleler var.
Şimdi, bakın, ne diyor bu Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi? Diyor ki, Türkçesini bir kenara bırakın:
Ürünlerin, teknik düzenlemesine uygun olması zorunludur. İyi, tabii
yani öyle olması lazım. Niye öyle olması lazım? Çünkü
ürünler teknik düzenlemeye uygun olursa kamu yararı maksimize olur. E
tabii olur, öyle olur zaten. Sonra diyor ki cümleler: Efendim, çok
abartılırsa bu, bu sefer kamu zararı ortaya çıkar. E, bu
da doğru yani kamu müdahalesini çok abartırsanız kamu
zararı çıkar tabii ki, bu da doğru. Ondan sonra deniyor ki: Tabii,
kamu yararını çoğaltmak istiyoruz ama bir yandan da bu işi
uygulayacak olan yetkili kurul, kurum -neyse- ticarete ve üretime dikkat
etmeli, orada da hani- zarar verecek bir sonuç üretmemeli.
Değerli vekiller, bütün bunlar doğru ama
niçin burada yazıyor bunlar yani ne maksadı var? Bunlar genel
bilgiler, öyle olması gereken şeyler zaten. Ama bir madde var ki onu
da okuyacağım size, madde 2, diyor ki: Birinci fıkrada
belirtilen hususlarda düzenlemeler yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve
istisnalar tanımaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Arkadaşlar,
yani çok affedersiniz ama sadece bunu yazın ya, madem çok istiyorsunuz.
Tuhaf olacak tabii ki yani böyle bir düzenleme, teknik bir düzenleme
Cumhurbaşkanı yetkilidir. Neye yetkilidir? Sınırlamaya,
düzenlemeye... E canım, zaten bu kanuna ne gerek var ki, bir tek cümle
verin, olsun bitsin. Yani hakikaten anlamakta zorlanıyorum, nedir? Bir
maksat var anlaşılan ama bu maksadın ne olduğunu ben
anlamış değilim.
Şimdi, değerli dostlar, ben şunu
söyleyeyim: Yani Avrupa Birliği mevzuatına uyum için
yapılmış olan, hazırlanmış olan bu kanunun bu
maddesinin bile tek başına -ki biz bu kanunu sonuçta
Fransızcaya, İngilizceye, her neyse, çevirip vereceğiz onlara-
olması biraz utanılacak bir şey gibi geliyor bana. Çünkü bu ülkenin
bürokratları var, bu ülkenin bakanlığı var; bu
düzenlemelerin nasıl olması gerektiğini, bu
sınırlamaların nasıl olması gerektiğini zaten
biliyorlar. Kaldı ki bütün bunların ötesinde, eğer biz
Cumhurbaşkanına yani bir tek kişiye, tekrar ediyorum, bir tek
kişiye...
Birinci fıkrada belirtilen hususlarda
dediği de (1)inci fıkrayı okuyun, ürünlerin teknik
düzenlemesine uygun olması gerekliliği
Evet, buna uymak üzere
Burada düzenlemeler yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve istisnalar
tanımaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Böyle bir kanun olur mu
arkadaşlar ya, ben anlamıyorum. Kanunun açık ve net, okuyucuya
ne kastedildiğini, ne amaçlandığını çok
rahatlıkla anlaşılır kılmış olması
lazım. Bu maddeyi arkadaşlar konuşmak için bana verdiler ama
emin olun okuyorum, okuyorum, bir maksat var ama ben anlamıyorum,
umarım sizler anlıyorsunuzdur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir
açıklama yapmama izin verir misiniz.
BAŞKAN Bu Komisyonda zaten
tartışılmıştır Sayın Başkan.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Katırcıoğluna teşekkür ediyorum.
Sayın Katırcıoğlu, teşekkür
ediyorum. Bu söylediğiniz şey
Ekonomi müşaviri olarak da
çalışmışsınız, biraz daha
baktığımızda aslında şu anlaşılıyor:
Ürünlerin teknik düzenlemesine uygun olması zorunludur. Burada bir
problem yok. Yani teknik şartname neyse şartnameye uygun şekilde
ürün üretmeniz gerekir; ölçüsü 15 santimetre diyorsa teknik düzenlemede, 14,9
olmaz. Fakat arkasından gelen Bu hüküm, kullanılmış
olmakla birlikte değişiklik yapılarak piyasaya tekrar arz edilen
veya arz edilmesi hedeflenen ürünler ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler
dışındaki ülkelerden ithal edilen bakın- eski ve
kullanılmış ürünlere de uygulanır.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Ne bunlar
mesela?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bu cümleyi okuduğunuz
takdirde, AB üyesi ülkeler dışındaki ülkelerden de ithal edilen,
değiştirilen ikinci el ürünlerle ilgili bir uygulamanın
düzenlemesi var, izni var. (2)nci fıkrada diyor ki: Birinci fıkrada
belirtilen hususlarda düzenlemeler yapmaya -yani teknik şartnameye
değil, teknik şartnamesine uygun olarak değiştirilmiş
veya farklı şekilde olmuş okuduğum cümle çerçevesindeki
ürünlerin- sınırlamalar getirmeye ve istisnalar tanımaya
Cumhurbaşkanı yetkilidir. Nedir bu? Diyelim ki 1 yaşından
fazla araç ithal edilemez, Cumhurbaşkanı diyor ki: 3
yaşındaki araç ithal edilebilir. Bu düzenlemede değişiklik
yapma hakkı var.
Şimdi, bu madde zaten az önce söylediğiniz
2001 tarihli 4703 sayılı Kanunda da aynen geçiyor. Siz ne zaman
ekonomi danışmanlığı yaptınız bilmiyorum,
herhâlde 2000li yıllarda.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) 1991, Erdal
İnönü...
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Şimdi Tek kişiye
yetki veriliyor diyorsunuz. Yeni sistemde, Bakanlar Kuruluna yapılan
atıfların tamamı Cumhurbaşkanına
yapıldığı için yani 2001 tarihli 4703 sayılı
Kanundaki Bakanlar Kurulu ifadesi temel düzenlemeyle zaten
Cumhurbaşkanı şeklinde değiştirilmiş. Bizim bu
metinle beraber gelmiş bir düzenleme değil; onu bilgilendirmek
istedim.
Sayın Başkanıma teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul Edenler
Kabul Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin (3)üncü fıkrasının (a) bendinde geçen
"orantılı ibaresinden sonra gelmek üzere "ölçülü
ibaresinin eklenmesini; (b) bendinde "görüşüne açar ibaresinden
sonra gelmek üzere kendi internet sitesinde yayımlar. Taslak halindeki
görüşleri kabul etmeyen ya da kısmen kabul eden yetkili kuruluş
bunun gerekçesini 15 gün içerisinde yazılı olarak ilgilisine
bildirir. ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
b) Yetkili kuruluş,
hazırladığı teknik düzenlemeleri taslak
aşamasındayken Bakanlığın ve ilgili tüm
tarafların görüşüne açar, kuruluşun internet sitesinde
yayınlar. Mevzuatın ve uluslararası yükümlülüklerin
gerektirdiği hallerde ilgili uluslararası taraflara bildirir.
Ömer
Fethi Gürer Tahsin
Tarhan Haydar
Akar
Niğde Kocaeli Kocaeli
Ahmet
Akın Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Balıkesir İzmir Manisa
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde ürün güvenliğinden
söz etmek esasında mümkün değil; gerek gıdada gerek diğer
kullandıklarımızda merdiven altı üretimleri zaten
denetlemekten mahrum bir iktidar var ama şimdi bununla ilgili yapılan
düzenlemelerin bundan sonraki sorunları kısmen
iyileştireceğini düşünüyoruz.
2014-2016 yılları arasında tüketici
hakem heyetine yapılan toplam 9 milyon 722 bin 457 adet başvurunun 8
milyon 117 bin 996 adedi tüketici lehine sonuçlanmış; bu, bana
Bakanın verdiği yanıt. Şimdiki bakanlar vermiyor ama önceki
bakanlar bu sorulara en azından yanıt veriyordu. Keza, 2017
yılında ithal denetimleri sonucu 14 milyon 600 bin ürün de uygunsuz
ve güvensiz bulunmuş; böyle bir ülkedeyiz.
Tabii, burada, getirilen kanun teklifinde bazı
konularda düzenlemeler var ama gıdayla ilgili hiçbir şey yok. Esas
olan, gıdada da ciddi sorunlar yaşanıyor, özellikle yemler
konusunda GDOlu ürünler Türkiyeye giriyor. 32 ürün için Biyogüvenlik Kurulu
izin vermiş, Türkiyede bununla ilgili inceleme yapma yetkiniz dahi yok.
Yani, yabancı size diyor ki: Benim verdiğim değerlendirmeleri,
analizleri sen geçerli gör.
Şimdi, böylesine bir durumla karşı
karşıya olduğumuz süreçte getirilen bu maddede -biraz evvel
Komisyon Başkanının açıkladıklarını dinlerken
bütününe baktım- madde 4ün (1)inci fıkrasında diyor ki:
Ürünlerin, teknik düzenlemesine uygun olması zorunludur
Teknik
düzenlemesine uygun olmayan ürünler, uygunsuzlukları giderilmeden piyasaya
arz edilemez, piyasada bulundurulamaz veya hizmete sunulamaz. (2)nci
fıkrada diyor ki: Birinci fıkrada belirtilen hususlarda düzenlemeler
yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve istisnalar tanımaya
Cumhurbaşkanı yetkilidir. Komisyon Başkanı bununla ilgili
bir açıklama yaptı ama (3)üncü fıkranın (b)
şıkkında ne diyor, biliyor musunuz? Yetkili kuruluş,
hazırladığı teknik düzenlemeleri taslak
aşamasındayken Bakanlığın ve ilgili tüm
tarafların görüşüne açar
Yani Cumhurbaşkanının görüşüne
açar. demiyor, gene bir bakanlık deyimi var.
mevzuatın ve
uluslararası yükümlülüklerin gerektirdiği hallerde ilgili
uluslararası taraflara bildirir. diyor. Yani, uluslararası taraflara
bildirilmiş, geçerliliği kabul edilmiş bir üründe
Cumhurbaşkanı yeniden
yetkilendiriliyor.
Aklıma ne geldi? Geçenlerde Tarım ve Orman
Bakanı Sayın Pakdemirli basına yansıyan bir açıklama
yaptı. Sayın Cumhurbaşkanı telefon etmiş, Ya,
Sayın Bakan, bu, tavukların çamaşır suyuna
yatırılması olayı nedir? Bana bir anlat. demiş; bunun
üzerine Sayın Bakan da kalkmış, çamaşır suyuyla tavuk
deneyini kendi odasında yapmış yani laboratuvarda
yapmamış, bu konunun uzmanıyla yapmamış. Şimdi,
Sayın Cumhurbaşkanı teknik değerleriyle ortaya
çıkmış bir ürünle ilgili, Bakanlığın da oluru
varken bunu nerede denetleyecek? Böyle bir kavram kargaşası,
anlamsız cümle olur mu? O nedenle değerli arkadaşlar, ürünle
ilgili getirilen doğru konuların bile içerikleri düzenli
yazılamazsa anlamını ifade etmiyor.
Bakınız, ben iddia ediyorum, bugün bu
ülkede ne yediğimizi, ne içtiğimizi bilmiyoruz. Bununla ilgili
Bakanlığın yine bir açıklamasında Bakan
çıktı dedi ki: Çayda boya yalan. Ama Bakanlığın
yayınladığı denetim sonucu ortaya çıkan 11 çay ürününde
boya var. Ya, Bakanlığın Var. dediğine Bakan Yok.
diyor. Bu nedenle ürün ve üretim aşamasında her konu ciddi anlamda
ele alınmalı ve bunlarla ilgili çözüm önerilerinde de
uzmanların, konuya vâkıf kuruluşların olması mutlaka
sağlanmalı. Ülkemizde, gıda güvenilirliği konusunda
çalışmalar yapılıyor. Yine ben Bakana sordum: Bir ürünün
içinde pestisit dediğimiz yani tarım zehri kullanılıyor
mu, kullanılmıyor mu? Bakan 2017de Bunu yasakladık. diyor,
2018de Piyasada yok. diyor, 2020de bu konuda Greenpeace Akdeniz
temsilcileri piyasada inceleme yapıyor, ürünlerde çıkıyor. Ya,
yasaklanan, olmaması gereken bir şeyin dahi gıda ürününde
çıktığı bir ülkedeyiz.
Bu konuda yapılması gereken,
Cumhurbaşkanının yetkilendirilmesi değil ilgili
kuruluşların, kurumların doğru oluşturulması.
Biyogüvenlik Kurulu vardı. Bu, Türkiyede GDOlu ürünlerle ilgili inceleme
yapmak üzere kurulmuş bir Kurul. Ben bu Kurulun geçen dönemki üye
listesini aldım elime, inceledim; 3 profesör, doçent var; diğerleri
bakanlıklardan gelmiş, bakanlıklardan gelenlerin içinde
İngilizce bilen yok çünkü İngilizce bölümü, yabancı dil konusu
boş bırakılmış. Yani yabancı dil bilmeyen birisi
yurt dışından gelen ürünle ilgili nasıl inceleme yapacak,
araştırma yapacak? Yurt dışında yayınlanmış
hangi teknik konuyu inceleyecek, bir değerlendirmeyle hasbihâl edecek,
anlamak mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Arkadaş, her
olayda olduğu gibi, liyakat olmadan sorunları çözemezsiniz.
Bugün devletin önemli kademeleri vekâletle
yönetiliyor. Tek tek bakanlara söylüyorum: Üst düzey bürokratların
çoğunluğu vekâlet
Önce vekillerin yerine bir asil atayın,
işi ehline bırakın. Bunları yirmi yıldır
çözemediğinize göre çözümü de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
olacak diyorum.
Ayrıca, bugün Regaip Kandili; tüm
halkımızın kandili hayırlara vesile olsun; ülkemize,
dünyaya barış, kardeşlik getiren bir araç olsun diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, Sayın Ömer Fethi Gürer
BAŞKAN Sayın Başkan, Komisyonda
zaten bu konu yeterince tartışılmıştı.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
Komisyonun her aşamada söz talebi hakkı vardır biliyorsunuz.
Ömer Fethi Gürer Bey çok güzel bir konuşma
yaptı, heyecanlı bir konuşma yaptı, inanarak konuşma
yaptı; teşekkür ediyoruz ama buradaki söylediği ifade ile
anladığı ifadenin çok farklı olduğunu izah etmek
istiyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Yazılı metni okudum Başkanım ben.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, ben de size metni
okuyorum: Yetkili kuruluş, hazırladığı teknik
düzenlemeleri taslak aşamasındayken Bakanlığın ve
ilgili tüm tarafların görüşüne açar. Yetkili kuruluş kim?
Sağlık Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı,
Enerji Bakanlığı
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ticaret
Bakanlığı
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, buradaki Bakanlık
Ticaret Bakanlığı; tanımlara bakarsanız, buradaki
Bakanlık Ticaret Bakanlığı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onu biz
bilmiyoruz, siz biliyorsunuz.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Diğer yetkili
kuruluş diye sayınca
Diyelim ki Sanayi Bakanlığı bir
ürünle ilgili teknik düzenleme yapıyor, bunu Bakanlığa gönderecek;
o Bakanlık ve Bakan diğer yetkili kişilerin, tarafların
bilgisine sunacak, görüşüne açacak yani buradaki yetkili kuruluş da
bir taslağı hazırlayacak, Bakanlığa gönderecek,
yapacak.
İkinciye geldiniz, ikinci olarak diyorsunuz ki
yetkili kuruluş bakanlık geçiyor, niye Cumhurbaşkanı
demiyorsunuz? Zaten kanun teklifinin Tanımlar kısmında
Bakanlık var, Cumhurbaşkanının yetkisi istisnalar
kısmında.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama
Sınırlama ve istisnalar getirmeye yetkilidir. diyor.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, az önce
Sayın Katırcıoğlunun ifadelerinde de izah etmeye
çalıştım. Cumhurbaşkanının, ithalle ilgili,
diğer şeylerle ilgili istisna tanıma yetkisi var. Teknik
düzenlemeleri hazırlamaya yetkili olan yetkili
kuruluşlar ve Bakanlık diye tarif edilen Ticaret
Bakanlığıdır. Onun için heyecanlı şekilde ifade
ettiniz, inanarak söylediniz ama bunu biraz daha net bir şekilde
okursanız anlaşırız. Biraz sonra görüşelim sizinle.
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, bir şey daha söyleyeyim: Onu
iyi okudum, o anlam çıkmıyor.
BAŞKAN 5inci
madde üzerinde 4 önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifi'nin 5inci
maddesinin (2)nci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
"(2) Teknik
düzenlemenin insan sağlığı ve güvenliği ile ilgili
hükümlerine uygun ürün, aksinin ispatlandığı haller
dışında her yılın ocak ayında yapılacak olan
denetime kadar güvenli kabul edilir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Aksaray İstanbul
İsmail
Koncuk Dursun
Ataş Metin
Ergun
Adana Kayseri Muğla
Yasin
Öztürk
Denizli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürktür.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ürün
Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin bu
maddesiyle, bir ürünün güvenli olup olmadığına ilişkin
değerlendirme kriterleri düzenleniyor. Daha önce de tekrar ettiğimiz
gibi, bu kanun teklifini, vatandaşın güvenli ve
sağlıklı ürün kullanabilmesi açısından önemsiyor ve
eksiklerine rağmen destekliyoruz.
Son günlerde,
dünyanın baş sırasındaki gündemi corona virüsü. Virüs, Çin
ve İranı doğrudan etkiledi. Dünya ticaretini tekeli altına
alan Çini, hastalık kadar ekonomisini de vurdu ama sarsıntısı,
ticaretini Çine endekslemiş olan ülkelerde -tabii Türkiyede de-
şimdiden hissedilmeye başlandı.
Vatandaşa kötü
haber vermek istemiyoruz ama zamlar kapıda. Zamlar kapıda. diyoruz
çünkü biz, artık neredeyse ekonomisi Çine bağımlı bir
ülkeyiz; adan zye kullandığımız bütün ürünlerde Çin
damgası var. Son yıllarda, ihracat amacıyla yola çıkan
iş adamlarımız, Çindeki ucuz ürünleri keşfettikten sonra
ithalat yapmayı tercih etmişlerdir. Bu tercih, dış ticaret
açığımızın hızla artmasına neden olurken
açığın kapatılması için alınan önlemler de
işe yaramamıştır. Bu konuda, yerli ürünlerin, millî
ürünlerin, tabii ki
üzerinde ülkemizin adını taşıyan,
gururlandığımız Türk malı ürünlerin dünyada
dolaşımı bütün ümidimiz ama yüksek maliyet ve vergilerle
uğraşmak yerine ithalata yönelen iş adamlarımıza da
hak vermemek elde değil. Aklımıza gelen, gelmeyen her türlü ev
gereci, elektronik malzeme, sınai malzeme, tıbbi malzeme, çelik ürün,
her türlü makinenin aksam ve parçalarını alıyoruz ama kanserojen
olduğunu bile bile oyuncağı da kırtasiye malzemelerini de
kıyafeti de ayakkabılarımızı da Çinden alıyoruz.
Corona virüsüyle birlikte Çinde üretim durdu.
Çinin dünyaya ihracatı, bizim de ithalatımız
sınırlandı. Doğal olarak ticari yaşam
kaynağımız hâline gelen Çinden bir süre mal
alamayacağız. Bu demektir ki yakında tedarik
sıkıntısı sonucu birçok ürün zamlanacak.
Elektronik Cihazlar İmalatçıları
Derneği Başkanı bir açıklama yaptı: Çinden ithalat
devam ediyor ancak üretim düştüğü için ithalat da
sınırlı. Çinde yeniden çalışmaya başlayan
fabrikalar kapasitelerinin ancak yüzde 40ını kullanabiliyor. Biz de
ürünleri yüksek maliyetlerle temin etmek zorunda kalıyoruz. Böyle giderse
tüm elektronik cihazlarda iki üç ay içerisinde döviz bazında yüzde 10,
yüzde 20 bandında bir zam gelecek.
Yine, bugün Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve
İş Adamları Derneği (TÜKSİAD) Başkanı bir
açıklama yaptı: Çinden yıllık 80 bin ton ithal edilen
siyah ay çekirdeğinin fiyatı yüzde 5 arttı. İthalatta
yaşanan yüzde 5lik fiyat artışı henüz vatandaşa
yansımadı ama biriken zamlar mart veya nisanda döviz bazında
yüzde 15 şeklinde kendini gösterecek. Tamam, Çinden gelen siyah ay
çekirdeğini yemezsek yüzde 15lik zamdan etkilenmeyiz ama
vatandaşlarımıza buradan seslenmek istiyorum: En azından bu
sezon Çinden gelen siyah ay çekirdeğini tüketmeyelim. Hem dış
ticaretimiz etkilenmesin hem de zaten zor durumda bulunan kendi yerli ve millî
çiftçilerimiz sebeplensin, faydalansın. Bir sefer de olsa bizim
çekirdeğimizin tadına bakın; Elbistanın, Aksarayın,
Denizli Tavas, Çal, Baklan ve Çivrilin ay çekirdeğini tüketelim.
Tabii, Çinden ithal ediyoruz. bahanesiyle kim
bilir nelere zam gelecek? Fırsatçılara gün doğabilir. Tabii ki
ekonomiyi yönetemeyenlerin de özellikle damat beyin de Ekonomimiz iyi
gidiyordu, dış etmenler hesaplarımızı bozdu, Çindeki
durum falan filan... diye bahanesi bulundu diyebiliriz.
Hazır fırsatçılardan söz
açılmışken virüsten korunma maskesi karaborsaya
düştü. Steril maske pazarının yüzde 70ine sahip olan Çin,
diğer ülkelere sattığı malzemeleri geri alma derdine
düştü. Şu anda ülkemizde standartlara uygun üretim yapan 5 firma 3
vardiya hâlinde üretime devam ediyor ama yurt dışından gelen
talepleri karşılamak bir yana -tekrar- kendi ülkemizin
ihtiyacını bile karşılamaya yeterli hâlde değiliz.
Tehlike ortaya çıkana kadar ülkemizde yıllık üretim 150 milyon
maske civarındaydı. Sadece Almanyanın yeni talebi 100 milyon
adet maske, Çinin talebi ise 200 milyon adet maske. Eczanelerde maske yok,
ecza depolarında bile yok; ecza depolarında olması gereken
maskeler internet üzerinden satışta.
Bağışıklık sisteminin düşük olması nedeniyle
bu maskeyi kullanmak zorunda olan binlerce hasta vatandaşımız,
ileri yaşta olan, kronik hastalıkları olan
vatandaşımız var ama maske bulmak zor; vatandaş bulursa da
yüzde 300-500 oranında yapılan fahiş zamlı fiyatlarla almak
zorunda. Ayrıca, standartlara uygun olmayan maskeler sanki corona virüsü
önleyici gibi piyasada satılabiliyor; bunları kullanmak ile koca
ninemizin yazmasını, dedemizin eski dokuma bez mendilini, daha eski
tabirle yağlığını ağzımıza kapatmak
arasında korunma anlamında hiçbir fark yok.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK
(Devamla) Tamamlayabilir miyim Başkanım?
BAŞKAN
Toparlayın, buyurun.
YASİN ÖZTÜRK
(Devamla) Şimdi, ortaya çıkan bu durumu, görüştüğümüz kanun
teklifinin 5inci maddesi üzerine değerlendirelim. Evet, ortada
satışa sunulan bir ürün var. Üretici veya
dağıtıcı tarafından piyasaya sürülen, insan
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hükümlere uygun ürün,
aksi ispat edilene kadar güvenli kabul edilir. Aksi ispat edilene kadar ne
kadar süre geçer, bu süre zarfında fırsatçılar ne kadar rant
sağlar; hepsi muamma. Yani demem o ki vatandaşın
kullandığı ürünün güvenli olması kadar, ürünün
satıcısının da güvenilir olması ihtiyacı var.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler
Kanunu Teklifinin 5inci maddesinin (1)inci fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ürünün güvenli
olmadığının tespit edilmesi halinde, yetkili
kuruluşlar, ürünün piyasaya arzının kısıtlanması,
piyasadan toplatılması ve bertaraf edilmesine ilişkin önlemleri
alırlar.
Ayşe Sibel Ersoy Metin
Nurullah Sazak Ümit
Yılmaz
Adana Eskişehir Düzce
Ahmet Özyürek Esin
Kara Mustafa
Hidayet Vahapoğlu
Sivas Konya Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana)
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, yüce Türk milletinin ve İslam âleminin Regaip
Kandilini kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bugün bu kürsüde, hem tüketicilere sunulan
hakları gelişmiş ülkeler seviyesine getirmek hem de üreticiyi ve
ihracatçıyı güvenli ve kaliteli ürün üretme konusunda teşvik
etmek üzere hazırlanan Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifini konuşmak üzere huzurunuzdayım.
Takdir edersiniz ki vatandaşlarının
sağlığını, can ve mal güvenliğini korumak her
devletin en temel görevidir. Bu amaç doğrultusunda, ürünlerin can ve mal
güvenliğine, bitki ve hayvan sağlığına, çevreye ve
kamu düzenine zarar vermemesi için devletler kurallar koyar, denetimler yapar
ve önlemler alırlar ancak üretim, ekonomi ve ticaretin mümkün
olduğunca kesintisiz işlemesi de devletin bekası
açısından şarttır. Dolayısıyla devlet, insan
sağlığı ve güvenliği gibi bir kamu yararını
korumak için piyasaya müdahale ederken en az kısıtlayıcı
olan yöntemi tercih etmeli ve aldığı önlemlerle de
orantılı olmalıdır. İşte, üretim ve tüketim
ayağındaki bu hassas denge mutlaka korunmalıdır. Bu nedenle,
bir ürünün imalatından tüketimine kadarki süreçte rol alan tüm aktörlerin
nitelikleri, görevleri, yükümlülükleri, hakları ve yetkileri kadar
sınırları da açık bir şekilde
tanımlanmalıdır.
Bir de bu hususların uluslararası ticareti
ilgilendiren bir boyutu vardır. Devletlerin birbirinden farklı
düzenlemeler ve standartlar uygulaması, uluslararası ticareti
kısıtlama potansiyeli içermektedir çünkü malını birden
fazla ülkeye satmak isteyen bir ihracatçı, her bir ithalatçı ülkedeki
teknik kurallara uymak zorundadır ve bu amaçla yaptırdığı
testler ve belgelendirme işlemleri ürünün maliyetini arttırır,
rekabet gücünü düşürür. Bazen bu masraflar o kadar yükselebilir ki ihracat
artık cazip olmaktan çıkabilir. Yurt dışı pazarlara
açılımının önündeki engellerinin başında işte
bu teknik engeller gelmektedir.
Peki, ihracatçılarımızın
önündeki bu teknik engeller nasıl aşılacaktır? Ticareti
kısıtlayan bu teknik engellerin aşılmasında
uluslararası teknik kuralların Türk hukuk sistemine
kazandırılmasının büyük yararı olacaktır, ancak
tek başına mevzuatın uyumlaştırılması
yeterli değildir. Bu mevzuatın ve standartların öngördüğü
test, belgelendirme ve akreditasyon altyapısının da ülkede
mevcut olması gerekir ki firmalarımız test ve belgelendirme için
yurt dışına çıkmak zorunda kalmasın.
İşte, bugün görüş ve
değerlendirmelerimizi paylaşacağımız Ürün Güvenliği
ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifiyle bu temel unsurlar düzenlenmektedir.
Malumunuz, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında kurulan gümrük
birliğine kadar bir ürünün piyasaya arz edilebilmesi için
taşıması gereken temel gereklere dair teknik düzenlemeler yoktu,
bazı standartlar zorunlu uygulamaya konularak teknik düzenleme
yapılıyordu. 1996 yılında Gümrük Birliği
Anlaşmasıyla ülkemiz, Avrupa Birliğinin ürün güvenliğine
ilişkin kurallarıyla tanıştı ve iki taraf
arasında ticaret serbestisini tesis edebilmek için bu kuralları
uyumlaştırma kararı aldı. Bu kapsamda 2002 senesinde
yürürlüğe giren 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik
Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunla ilk
etapta kaliteli ve güvenli ürün üretimi için gerekli olan altyapı oluşturuldu.
Diğer taraftan da motorlu araçlardan kozmetiklere, makinelerden tıbbi
cihazlara, oyuncaklardan asansörlere kadar Avrupa Birliğinin ürün
mevzuatları iç mevzuatımız hâline getirildi.
Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz son on beş yılda gelişmiş
ülkelerle aynı standartta ve kalitede ürün üretme yolunda büyük
gelişme kaydetmiştir. Tüketicilerimizin de tercihleri bu yönde
değişmiş, vatandaşlarımız artık ucuz ve
kalitesiz ürün almak yerine dayanıklı ürünleri,
sağlığa zarar vermeyen ürünleri tercih etme konusunda
bilinçlenmişlerdir. Şimdi, kalkınma yönünde büyük bir adım
atma vaktidir.
Ben, grubum adına Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifini bu anlamda bir sıçrama tahtası olarak
görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE SİBEL ERSOY (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Ersoy.
AYŞE SİBEL ERSOY (Devamla) Teklifin,
mevcut ürün güvenliği sistemimizi güçlendirerek hem üretimimize hem
ihracatımıza hem de tüketici haklarımıza büyük fayda
sağlayacağına gönülden inanıyor ve teklifin hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen zorunludur ibaresinin mecburidir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Sürücü Tuma
Çelik Abdullah
Koç
Şanlıurfa Mardin Ağrı
Ali
Kenanoğlu Rıdvan
Turan Nusrettin
Maçin
İstanbul Mersin Şanlıurfa
Garo
Paylan
Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ayhan
Barut Haydar
Akar Ahmet
Akın
Adana Kocaeli Balıkesir
Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Adana İzmir Manisa
Tahsin
Tarhan
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, derin bir ekonomik
kriz yaşıyoruz; milyonlarca işsizimiz var,
vatandaşlarımız geçinemiyorlar. Meclisimizin gündemi ne?
Gıda güvenliği.
Şimdi, bizi izleyen
vatandaşlarımız Ben açım, doğru düzgün tencerem
kaynamıyor, Meclisimiz de bana gıda güvenliği verecek yani
yeterli gıdaya ulaşma hakkını verecek. zannediyorsunuz ama
öyle değil değerli vatandaşlarım, yalnızca
sağlıklı gıdayla ilgili bir düzenleme
çalışıyoruz yani sizin kaynamayan tencerenizle ilgili bir derdi
yok bu Meclisin maalesef çünkü vicdansız bir Meclisle karşı
karşıyasınız.
Değerli arkadaşlar,
sağlıklı gıda kimin derdi ya? Hani zenginler
arayışta ya
Organik gıda, ilaçsız gıda, kanser
yapmayan gıda, kimin derdi; zenginlerin derdi. Sarayda ne var
arkadaşlar? Ejder meyveli smoothie, efuli aleo vera, zencefilli somon
suşi yiyorlar saraydaki menülerde.
Bunlar da sizin derdiniz değil sevgili
vatandaşlar çünkü onlar sağlıklı gıda derdinde,
organik gıda derdinde; somonlu suşiler yiyorlar, ejder meyveli
smoothieler içiyorlar çünkü onlar zenginler, onların
sağlıklı gıdaya ulaşma hakkı var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp ya!
GARO PAYLAN (Devamla) - Peki, vatandaşımızın
derdi ne arkadaşlar? Yalnızca iş bulma şansı olan bir
vatandaş bir ayda kaç lira maaş alıyor, asgari ücret ne kadar?
2.435 lira. Aha da 2.435 lira burada. Bakın, bir ay çalışıyor,
emek veriyor; 2.435 lira. Geçen aya kadar 2.020 liraydı. Bakın, açlık
sınırı da 2.219 lira. Ne güzel, 2.435 lira alıyor, 2.219
lira açlık sınırı, gıdasını alabiliyor.
diyorsunuz ama yalnızca 4 kişilik bir ailenin güvenli
gıdası 2.219 lira. Bu 2.435 liranın -bakın 1, 2, 3, 4, 5,
6, 7, 8, 9, 10- 1.000 lirası nereye gidiyor? Kiraya gitti. En düşük
kira 1.000 lira ya da ev kredisi ödüyor vatandaşımız en az 1.000
lira. 300 lira nereye gitti? Doğal gaza; en düşük doğal gaz
faturası o kadar, baktım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şov yapıyorsun
ya!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - 600 lira,
600.
GARO PAYLAN (Devamla) - 100 lirası nereye
gitti? Elektriğe; en düşük elektrik faturası o kadar, o da
gitti. 50 lira? Su faturasına, en düşük su faturası o kadar.
Tüketici kredisi aldı vatandaşımız -biliyorsunuz, borç
altında- en az 300 lira da tüketici kredisi için bankaya veriyor, en az.
Arkadaşlar, ulaşım
İşe gidip geliyor değil mi
vatandaşımız? En az 200 lira trene, otobüse, minibüse para
veriyor; o da gitti. Arkadaşlar, bakın, bu
vatandaşımız hastalanmayacak
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bizim cebimizde bu kadar
nakit para yok, bravo sana ya!
GARO PAYLAN (Devamla)
bu vatandaş
çocuğa harçlık vermeyecek, kıyafet almayacak; kitap, defter
almayacak; evde interneti olmayacak, cep telefonu da kullanmıyor ha;
bakın, bütün bunlar da yok. Ne kaldı geriye? Sayıyoruz: 100,
200, 300, 400, 450, 470, 485 lira kaldı. Bakın, gıdaya 485 lira
kaldı. Günde ne yapar? 16 lira arkadaşlar. Bir güne 16 lira
vatandaşa gıda için, 16 lira! Ya, ne yapar bir vatandaş 16
lirayla arkadaşlar?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Elektriği
unuttunuz ya!
GARO PAYLAN (Devamla) Ancak tarhana çorbası
yapar, ekmeği banar, yer; bunun yanında bir şey yok. Nerede
somonlar, nerede suşiler? Yok. Ancak makarna yer, ancak bulgur pilavı
yer vatandaş.
Değerli arkadaşlar, işte, siz,
vatandaşları bu duruma düşürdünüz. Tayyip Erdoğan çay-simit
hesabı yapıyordu, çay-simitten bile geriye düştü; değerli
arkadaşlar, bulgur pilavına talim etmek durumunda.
Değerli arkadaşlar, bakın, 4
kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 7.229 lira. Çok az
vatandaşımız bu gelire sahip; sizler hepiniz, maalesef, bu
gelire sahipsiniz, yoksulun hâlinden anlamazsınız. Size tavsiyem bir
ay asgari ücretle, maaşla geçinmenizdir arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bir yandan da
işsizlerimiz var. Hani, işçi tarhana çorbası içebiliyor da
işsiz onu da bulamıyor. Bakın, Hatay Valiliğinin önünde
Adem Yarıcı yakın zamanda intihar etti. Ne dedi?
Çocuklarım aç, iş arıyorum. Bu Meclisin gündemi mi Adem
Yarıcının gündemi? Maalesef değil. 8 milyon
vatandaşımız işsiz.
Dün Plan ve Bütçe Komisyonunda ne görüştük?
İşsizlik Sigortası Fonundan patronları desteklemeyi
görüştük tekrar. İşsizlik Sigortası Fonundan
yıllardır patronlar destekleniyor; patronlar Fona 1 lira koyuyor, 3
lira alıyor. Adem Yarıcı intihar ediyor, kimin umurunda
arkadaşlar? İşte, böyle vicdansız bir Hükûmetle ve böyle
vicdansız bir Meclisle karşı karşıya
vatandaşlarımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toplayın,
toparlayın.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, vatandaşın, yoksul
vatandaşlarımızın gündemi sağlıklı gıda
değil. Bakın, refahı bulsak, bütün
vatandaşlarımızı sağlıklı gıdaya
ulaştırsak o zaman belki gündemimiz olabilir ama önce derdimiz
Çocuklarım aç. diyen Adem kardeşimizin çocuklarını
doyurmak olmalı; önce, tenceresini kaynatamayan
vatandaşlarımızın tenceresini kaynatmak olmalı ama
maalesef bu gündemlerden bu Meclis çok uzakta sevgili vatandaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylanın görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
klasik bir şov konuşması dinledik arkadaşımızdan
her zamanki gibi. Yoksulun derdi en az onun kadar bizim de derdimiz. Ülkemizde
eğer bir tek insan yatağa aç giriyorsa bu hepimizin sorunu ve
vicdanı; bir tek insan dertliyse bu hepimizin derdi. On sekiz yıldan
beri, elimizden geldiğince, orta sınıfın büyümesi için,
sosyal yardımların artması için, tüm ülkemizin eğitime,
sağlığa, diğer ana kollara ulaşması için büyük
bir mesai harcadık, büyük mesafe aldık.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sonuç?
Sıfır!
AYLİN CESUR (Isparta) 16 milyon açlık
sınırında; bir tek insan değil, 16 milyon!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eksik varsa eksiği
biz savunacağız inşallah Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173)
(Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ayhan Barut.
Buyurun Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifinin 5inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyor, tüm vatandaşlarımızın Regaip
Kandilini kutluyorum.
Ülkemizde ürün güvenliğinden, güvenli üründen
neredeyse bahsetmek mümkün değil. Tarımdan gıdaya tüm ürünlerde,
ürün güvenliğimizi Allaha emanet bir şekilde yaşıyoruz.
Benim konuşacağım bu maddede yer alan ürün zararından
doğacak olan maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde
sadece Türk Borçlar Kanunu hükümlerini uygulayan bir düzenleme var. Bu
düzenlemeyi doğru bulmadığımızı belirtmek
istiyorum.
Öte yandan, özellikle, Komisyonda tazminat
sorumluluğuyla ilgili teklifimizin reddedilmesinin de yanlış
olduğunu düşünüyoruz. Bunun yerine, kapsayıcı biçimde
Borçlar Kanunu da dâhil edilerek Türk Ticaret Kanununun, Kabahatler Kanununun
ve Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanunun da eklenmesini talep
ediyoruz.
Aslında, halkımızın
yararına olan ve ürün güvenliğiyle ilgili bu konularda ve diğer
bütün kanunlarda, ilgili meslek odalarından, sivil toplum
kuruluşlarından, üniversitelerden, sendikalardan ve konunun ilgili
uzmanlarından görüş almak gerekir. Ancak burada, daha önce,
geçmişte olduğu gibi Ben bilirim. tavrının
yanlış olduğuna, işin ortak akılla daha doğru
yapılacağına inanıyoruz.
Sayın Başkan, AKP Hükûmeti, on yedi
yıldır uyguladığı yanlış tarım
politikalarıyla ülkemizi âdeta ithalat cennetine çevirmiştir;
çiftçimizi, üreticimizi, köylümüzü perişan etmiştir. Yerli ve millî
olduğunu söyleyenler, ülkemizi, Sırbistandan et, her ne kadar her
fırsatta inkâr etseniz de belgeleriyle ispat edilen Bulgaristandan saman,
Kanadadan da mercimek ithal eder hâle getirmiştir.
2006 yılında çıkarılan
Tarım Kanununun 21inci maddesine göre, gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1i tarıma destek olarak ayrılır ancak
o günden bugüne hiçbir zaman bu yüzde 1 oranı tam
uygulanmamıştır, yüzde yarım ve altı uygulama yapılmıştır.
Şimdi, buradan soruyorum: Burası kanun
yapan, yasama yapan yüce Meclisimiz. Burada kanun çıkarılıyor,
yürütme bu kanunları uyguluyor. Vatandaş çıkarılan kanuna
uymadığı zaman cezası nedir? Cezası hapistir ya da
para cezasıdır. Peki, buradan çıkan kanuna yürütmenin
uymaması yani sizlerin devlet eliyle bu kanunu uygulamamanız ne
anlama geliyor?
Bugüne kadar çiftçinin yaklaşık 318 milyar
destekleme alacağı olup bu rakamın sadece 141 milyar
lirasının verildiğini, çiftçinin alacağının 177
milyar lirasının verilmediğini görüyoruz. Soruyorum buradan: Bu
parayı kimler iç etti, nasıl ve nerelere kullandınız? Neden
bu üreticinin parasını vermiyorsunuz? Değerli milletvekilleri,
üreticilerimizin mazot, gübre, yem, ilaç, elektrik, sulama gibi temel
girdilerine baktığımızda, 2002 yılından günümüze
kadar bu girdiler 8 ila 10 kat civarında artmış fakat çiftçinin
ürünü bu katsayıda artmadığı gibi, yerinde
saymış, çiftçi borç batağına saplanmıştır.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa tarım ekim alanları 20 milyon
hektarın altına düşmüştür. İşte, gerçek budur.
Üretim merkezli ulusal bir tarım politikası belirlenmesi ve üreticiye
destek verilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bugünlerde 2019 yılı mazot ve gübre desteği
ödemesi başladı. Bu destekleme 57 ilde verilirken Adananın da
içerisinde bulunduğu 24 ilde bu ödeme yapılamadı. Neden ödeme
yapmıyorsunuz? diye sorduğumuzda Pamuk ekilen yerlerde bakalım
ne olmuş? Uydu görüntülerini inceleyeceğiz. deniliyor. Peki, bu
bölgelerde mısır, soya, ayçiçeği gibi ürünlerin de
ekildiğini düşünecek olursak buradaki bu üreticilerin bu üründeki
desteklemeleri neden verilmiyor ya da şöyle sorayım, bu
iktidarın yıllardır pamukçularla, pamuk üreticileriyle zoru
nedir? Çünkü geçen sene de pamuk desteklemesinde Adana yoktu, tepki gösterince
zor bela listeye eklenmişti, dekara 650 kilogram verilmesi gereken
pamuğu 500 kilograma düşürerek üretici yüzde 30 zarar etti,
ayrıca da desteklemelerin 2ye bölünerek yüzde 70 ve yüzde 30
şeklinde ödenmesi üreticiyi mağdur etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
AYHAN BARUT (Devamla) Adanalı çiftçilerimiz
iki yıldır sel, don, poyraz gibi nedenlerle mağdur
olmuştur. Afet bölgesi ilan edilsin dediğimiz yerde afet bölgesi ilan
edilmediği gibi, mazot, gübre desteğinin de verilmemesi üreticiye
Üretmeyin. demektir.
Üreticiyi cezalandırmaktan vazgeçin, derhâl
üreticinin desteklerini, paralarını ödeyin diyorum, yüce Mecliste
çalışmalarınızda başarılar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bir
açıklama yapmama izin verir misiniz?
BAŞKAN Ya, Başkan bu konular Komisyonda
tartışılmadı mı?
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan
çalışmamızı engelliyor!
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük hükümlerine
göre söz istiyorum. Görüşmeler başlarken 60a göre söz isteyen
arkadaşlara söz veriyorsunuz. Artı, Grup Başkan Vekillerine...
BAŞKAN Her konuşmacıya cevap
verirseniz biz bu işin içinden çıkamayız.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, o
zaman, İç Tüzük hükümlerine göre uygulayacaksınız,
görüşmeler başladığı anda sadece görüşmeyle
ilgili söz vereceksiniz.
Bakın, Komisyon olarak burada konuşan
arkadaşlarımız teknik konuşuyorlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Komisyon
Başkanının böyle bir yetkisi yok efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanlık
makamına nasıl...
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bakın, Sayın
Başkan...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Meclis Başkan
Vekiline böyle talimat veremez efendim, disiplin suçu işliyor.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önce konuşan
arkadaşımız, anlaşılan o ki muhalefet şerhini
okumuş. Önümde, sizin söylediğiniz önerge var. Türk Ticaret Kanunu vesaire gibi diyorsunuz ya hani, Önergemiz
kabul edilmedi. diye. Komisyonda sizin değerli milletvekili
arkadaşlarımız bu önergeyi geri çekmişler. Niye geri
çekmişler biliyor musunuz? Kanunun 7nci
fıkrasında zaten var Diğer kanunlardaki tazminat
sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarımız, Komisyon üyesi arkadaşlarımız,
kanun metninde var olduğunu görünce verdikleri önergeyi geri
çekmişler. Eğer siz değerli milletvekilleriyle
konuşsaydınız sanıyorum buradaki bu konuşmayı
yapmamış olacaktınız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi'nin 6ncı maddesinin 5inci fıkrası
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"(5) Ürünün sebep olduğu zarar nedeniyle
ödenecek maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 12/1/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile 21/6/2001
tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümleri
birlikte uygulanır.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Aksaray Adana İstanbul
İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi
Adana Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Komisyon
Başkanı bize bir açıklama yapsın efendim, biraz önce
açıklama yaptı ya bu maddeyle ilgili de bir açıklama yapsın
bize.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Antalya Milletvekili Feridun Bahşi.
Sayın Bahşi, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 173 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin 6ncı
maddesinin (5)inci fıkrasında, ürünün sebep olduğu zarar
nedeniyle ödenecek maddi ve manevi tazminat miktarının
belirlenmesinde Borçlar Kanununun hükümlerinin uygulanacağı
belirtilmiştir fakat uluslararası ticaret sözleşmeleri
uluslararası tahkim müesseselerine de tabiidir. Bu sebeple bu tür özel
hukuk ilişkilerinde
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, bu Meclisin
saati de bozulmuş Başkan, tersten başlıyor orada.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Bittiyse
devam edebilir miyim Mahmut Bey?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Mahmut Bey, ileriye
doğru gidiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yeni düzeldi, bak.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Arkadaşlar, devam edebilir miyim? Lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim.
BAŞKAN Buyurun, siz hitap edin.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Bu sebeple
bu tür özel hukuk ilişkilerinde ulusal ve uluslararası tahkim
müesseselerine de başvurulduğu görülmektedir. Mevzuatımızda
da tahkim kurumu Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve Milletlerarası Tahkim
Kanununda düzenlenmiştir. Bu kapsamda, Türk Borçlar Kanununa ek olarak
bahsi geçen iki kanuna da atıfta bulunmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, on sekiz
yıllık AK PARTİ iktidarında milletimiz büyük bir sosyal
çöküntü içine girmiştir. Bu iktidar döneminde boşanan, intihar eden,
depresyon sorunu yaşayan, uyuşturucu kullanan ve suç işleyen
bireylerin sayıları katlanarak artmaktadır. Geçim
sıkıntısı, işsizlik, kötü çalışma
koşulları ve günlük yaşamın zorluklarından kaynaklanan
stres, derinleşen toplumsal çöküntünün başlıca sebeplerindendir.
Vatandaşlarımız ağırlaşan siyasi, toplumsal ve
kültürel baskılar altında ezilmektedir. Sürekli gerilim ortamı
insanların birbirine, kurumlara ve devlete olan güvenini
sarsmıştır. AK PARTİnin yaydığı
çıkarcı ve maddiyatçı zihniyet toplumun ahlaki ve siyasi
değerlerini aşındırmıştır. Toplumsal
çöküntünün en önemli kaynakları yoksulluk, dışlanma ve güvence
eksikliğidir. AK PARTİ iktidarları, hukuku, eğitim
sistemini altüst etmiş, işsizlik sorununu derinleştirmiş ve
sosyal güvenlik sistemini bozmuştur. Yoksul vatandaşlar,
hayırseverlerin insafına ve oy avcılığı
amacıyla yapılan siyasi yardımlara mahkûm edilmiştir.
Ülkede özellikle hukuk endişe verici noktadadır. Nelerin suç
sayıldığının ceza kanunlarındaki tarifiyle
uzaktan yakından ilgisi kalmamıştır. Toplumsal önemi haiz
davalarda yaşanan hukuksuzluklar ve yürütmenin yargıya doğrudan
müdahalesi anlamına gelecek uygulamalar kabul edilemez boyutlara
ulaşmıştır. HSK, mevcut yapısıyla tamamen
siyasallaşmış ve yürütmenin talimat niteliğindeki
açıklamalarını görev addederek bağımsız
yargıçlar üzerinde bir baskı mercisi hâline gelmiştir. Türkiye
Cumhuriyeti, tarihinin en ağır yargı krizini
yaşamaktadır. Mahkemeler verdikleri kararlar sonrasında
dağıtılmakta, karar veren yargıçlar hakkında, henüz
imzalarının mürekkebi dahi kurumadan soruşturmalar
açılmakta, yargıç bağımsızlığı ilkesi
her geçen gün yeni bir örnekle ihlal edilmektedir. Bugün, Yüksek Mahkeme ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
uygulanmaması olağan hâle gelmiştir. Yani
anlayacağınız, hukuka ve yargıya güven
sıfırlanmıştır.
Ödüllendirme-cezalandırma, terfi-tenzil
mekanizmalarına yandaşlık ve yine keyfîlik hâkimdir.
Ayırma, kayırma ve buyurma hâkim tarz hâline gelmiştir.
Güvenilir ve halka yakın olmayan insanlar, hak etmedikleri güçlerle
donatılmıştır. Daha da vahimi bu hâl normalleşmiştir.
Siyasi aktörlerin kimi alenen kimi gizlice, statükonun sürmesi için elinden
geleni yapmaktadır. Ayrıca AK PARTİ, kendi iktidarını
sağlamlaştırmayı ve kalıcı hâle getirmeyi, toplumun
tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını çözme gayretiyle değil, yandaş
üretip besleme ve kamplaştırma politikasıyla sağlama almaya
çalışmaktadır. Cepheleşme mantığıyla
işleyen iktidar, kendisini her eleştirene ya terörist ya FETÖcü
ya da dış mihrakların adamı yaftasını vurarak
Silivrinin yolunu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri Yeni sistemde kriz
olmayacak. denilmişti. Hızlı karar alınacağı
için hiçbir aksama yaşanmayacak, Türkiye uçacak. demişlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Bütün
kararları bir kişinin aldığı, Meclisin devre
dışı bırakıldığı, yargının
tek bir kişiye bağlandığı bu sistemi Türkiye'nin
bekasının teminatı diye anlattılar. Peki, sonuç ne oldu?
Ne yazık ki sonuç tam tersi oldu. Biz Bu sistemle ülke yönetilemez. demiştik,
maalesef, üzülerek haklı çıktığımızı
görüyoruz; bu gidişle haklı çıkmaya da devam edeceğiz çünkü
görünen köy kılavuz istemez.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin birçok
alanda tamire ihtiyacı var; her şeyden önce, millet adına
denetlenebilir bir yönetime ihtiyacımız var, hürriyete ve adalete
ihtiyacımız var, hukuk ve demokrasiye ihtiyacımız var.
Bugün yaşadığımız diplomatik ve ekonomik
sorunların en önemli sebebi, bu değerlerden uzaklaşmış
olmamızdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce
Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
6ncı maddesinin (5)inci fıkrasına Türk Borçlar Kanunu
ibaresinden sonra gelmek üzere Türk Ticaret Kanunu, Kabahatler Kanunu ve Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun ibaresinin gelmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin
İzmir Manisa Adana
Cengiz
Gökçel
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir yasa teklifini
görüşüyoruz. Ürünün sorumluluğunu düzenleyen 6ncı maddede, bir
kişiye veya mala zarar veren ürün hakkında imalatçı veya
ithalatçıya sorumluluk yüklenmektedir. Bu sorumluluğun öne sürülebilmesi
için ispat yükümlülüğü zarar gören tarafa aittir. deniyor. Buraya kadar
her şey yerinde. Maddi ve manevi tazminatların düzenlendiği
maddenin (5)inci fıkrasına Türk Borçlar Kanununun yanında Türk
Ticaret Kanunu, Kabahatler Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun da eklenmelidir. 6ncı maddenin (5)inci fıkrasının
özel durumlara karşı önlem amacıyla kapsayıcı bir
şekilde yeniden düzenlenmesini teklif ediyoruz. Yasaların hallaç
pamuğuna dönmemesi, ikide bir düzenleme yapılmaması gerekir diye
de düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, dünyamızın
akciğerleri, insanlığın ortak mirası
ormanlarımız hakkında üzücü bir durumu anlatmak istiyorum. 21
Aralık gecesi, Eski Mezitli Mahallemizde, 1.500den fazla ağaç
motorlu testerelerle katledildi, canımız yandı. Mersin kamuoyu
ayağa kalktı, fail hızlıca yakalandı ve yargıya
teslim edildi. Ormanlarımıza bile isteye zarar verenler para
cezasıyla salıverilmesin istedik, Bu suçlar orman katillerinin yanına
kâr kalmasın, bu da cinayettir. dedik. Orman Kanununda belirtilen
cezanın ağırlaşması, caydırıcı hâle
gelmesi için bir kanun teklifi verdik. Ormanlara ve orman arazilerine
saldırının arttığı bu ortamda bu kanun
tekliflerinin komisyona bile gelmemesine şaşırmamak mümkün
değil.
Arkadaşlar, geçtiğimiz hafta aldığımız
bir haberle canımız bir kez daha yandı. 1.500den fazla
ağacı tek başına kestiğini söyleyen şahıs
serbest bırakılmış. Bu kişi daha önce de aynı suçu
işlemiş, ormanı katletmiş ama para cezasıyla
salıverilmiş. Şimdi size soruyorum: Bunun suçlusu kim? Bu
teklifi gündeme almayan AKPnin Meclisteki temsilcileridir, sizlersiniz
arkadaşlar. Mersindeki orman katliamı aslında 1 kişiyle
olacak iş değil, 72 dönüm alanda 1.500ün üzerindeki ağaç 1
kişi tarafından bir gecede kesilemez. Olaydan sonra katliamı kamuoyuna
duyuran Eski Mezitli Mahallesi muhtarımızın serasına
girdiler ve yine motorlu testerelerle 400ün üzerinde üzüm
ağacını kestiler. Soruyorum: Bu suç organize değilse
muhtarımızın üzümlerini kim kesti? Bu katliamı kamuoyunun
gündemine taşıdığı için muhtarımızı
tehdit ediyorlar ama orman katilleri, ellerini kollarını sallaya
sallaya dolaşıyor. Bir kez daha uyarıyorum: Bu kıyım 1
kişinin eseri değil, organizedir; Mersinin bir dal yeşilinde
gözü olanlar karşısında tüm Mersini bulur.
Değerli milletvekilleri, Mersinde yaşanan
katliam, ormanlarımızın karşı karşıya
olduğu ilk saldırı değildi. Mersinde 2002
yılından bu yana yaklaşık 2 bin orman suçu
işlenmiş; ülkemizde yılda 12 binin üzerinde orman suçu
işleniyor. Orman katilleri, Akdenizden Karadenize, Egeden Marmaraya,
Doğu ve Güneydoğuya, ülkemizin her yerindeler. Orman Kanunu çok
hafif cezalar öngörüyor, orman katilleri para cezalarıyla
salıveriliyor, yaptıkları yanlarına kâr kalıyor,
cezaların hafifliğinden güç buluyorlar. Biz bunu kabul edilemez
buluyoruz. Ormanlarımız, ağaçlarımız,
hayvanlarımız bizim ulusal değerlerimizdir. Bu
saldırılar kadar saldırganların para cezalarıyla
salıverilmesi de canımızı yakıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; orman alanlarımız ranta açılmasın, var
olan ormanlarımızı koruyalım, yeni ormanlar kuralım
istiyoruz. Ancak bu vahim olaydan sonra, dostlar alışverişte
görsün hesabı işler yapılıyor. Orman alanlarına zarar
verildiğinde yasa gereği bir yıl içinde yeniden
ağaçlandırılması gerekiyor. Ne güzel! Kimsenin milletin
ormanından rant devşirmesine izin vermeyelim fakat bir de baktık
ki, Mersinde otuz kırk yıllık limonlar, narlar, zeytinler
kesiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Mersinde bu orman katliamı bahane edilerek
üreticilerimizin otuz kırk yıldır yetiştirdiği
limonlar, narlar, zeytinler kesiliyor. Ne oluyor? dediğimizde buraların
orman arazisi olduğu söyleniyor. Arkadaşlar kaş yapayım
derken göz çıkarmak diye bir deyim var. Yanlış üstüne
yanlış yapılıyor. Bakın, bir limon fidanı
beş yılda ekonomik olgunluğa erişir. Vatandaş
-doğrudur, yanlıştır- önceden tahrip olmuş, orman
vasfını kaybetmiş araziye limon dikmiş, nar dikmiş,
zeytin dikmiş, yıllardır yetiştiriciliğini
yapıyor ve millî ekonomiye katkıda bulunuyor fakat Mersinde ne
yapılıyor? Yetişmiş ve oldukça verimli limon ağaçları
orman müdürlükleri tarafından kesiliyor. Değerli arkadaşlar,
otuz kırk yıldır yetişmiş limon ağaçları,
nar ağaçları, zeytin ağaçları orman müdürlükleri
tarafından katlediliyor. Bu da bir katliamdır. Bu, bizim kabul
edemeyeceğimiz bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamladınız.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Peki
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
6ncı maddesinin (1)inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1) Ürünün; bir kişiye, hayvan ve bitki
yaşam ve sağlığına, çevreye veya bir mala zarar
vermesi halinde bu ürünün imalatçısı veya ithalatçısı
zararı gidermekle yükümlüdür.
Metin
Nurullah Sazak Ümit
Yılmaz Ayşe
Sibel Ersoy
Eskişehir Düzce Adana
Esin
Kara Mustafa
Hidayet Vahapoğlu Ahmet
Özyürek
Konya Bursa Sivas
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, akşamın bu saatinde
hoşgörünüze sığınarak tekrar karşınıza
geldim. Ama tabii, ilaç, ürün güvenliği açısından önemli bir
müstahzar, bu yüzden bir daha konuşalım, bu sefer de
satışıyla ilgili yaşadığımız
problemleri konuşalım istedim.
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifine bir eczacı gözüyle bakacak olursak insan
sağlığını ve yaşantısını
doğrudan ilgilendiren ürün olan ilacı ve ilacın
tasarlanmasından arzına kadar bütün safhalarında emeği olan
eczacıyı görürüz. İlaç, canlıların
sağlığında teşhise, tedaviye, belirtilerin
azaltılmasına veya hastalıklardan korunmaya yarayan doğal,
sentetik veya yarı sentetik maddelerden üretilen, değişik
yollarla kullanılan preparat. kısaca tarifi böyle. Bu kısaca
tarifini yaptığımız ilacın ürün güvenliği
açısından ne kadar önemli olduğunu hepimizin takdir etmemiz
gerekiyor. İlaç güvenli olabilmesi için- üretiminden nihai
kullanıcıya kadar yani son hasta kullanana kadar hatta hasta
kullandıktan sonra da yine belli bir süre izlenmesi gereken ve ona göre
kanaat sunmamız gereken bir ürün, o yüzden de uzun bir zamanı
alıyor.
Burada, sizleri teknik bilgilerle fazla boğmak
istemiyorum, canınızı sıkmak istemiyorum ama ilacın
ürün güvenliği açısından ne kadar önemli olduğunun
altını da çizmek istiyorum. Peki, bu kadar önemli olan ürün
nasıl satılıyor, halka nasıl arz ediliyor onu
konuşalım biraz da. Kendimizin ve sevdiklerimizin hayatını
bu kadar yakından ilgilendiren ilacın ürün güvenliği
açısından, eczanelerin haricinde internet, televizyon, market ve
hatta benzincilerde satılmasına, kontrolsüz olarak
satılabilmesine anlam verebilmek pek mümkün değil. Geçmişte yaşadığımız
birçok acı hadise var. Bu acı hadiselere rağmen hâlâ
internetten, televizyonlardan ve dediğimiz gibi marketlerden gıda
takviyesi, zayıflama ürünü, beslenme ürünü ve benzeri isimler adı
altında içeriğinde ne olduğu belli olmayan ürünler
satılmaya devam ediliyor. Gıda takviyesi, beslenme ürünü ve
zayıflama ürünü türünden aldatmacalarla tanımlanan bu ürünlerin
halkın sağlığını geri dönülmez şekilde
tehdit ettiği hepimizin kabul etmesi ve ona göre önlemler alması
gereken bir durum. Özellikle ilaç güvenliğini ve halk
sağlığını tehlikeye atan bu tür ürünlerin
satışının engellenmesi için son yıllarda gerçekten
etkili önlemler alınmışsa da -bu önlemlerin yetersizliği-
hâlâ daha satılabildiğini gördüğümüz zaman önlemlerin tam
anlamıyla alındığını söylemek pek mümkün
değil. Daha düne kadar internet üzerinden konfeksiyon, inşaat
malzemesi satan yerler bile artık ilacı internetten satmaya
başladılar. Bunun bir an önce engellenmesi gerekiyor. Bu tür
ürünlerin internet, televizyon ve market türevi, eczane dışı
yollardan satılmasının engellenmesinde ilgili kurum ve
kuruluşların sorumluluğu büyük.
Sağlık Bakanlığından ruhsat
almakta zorlanan veya alamayan firmalar gıda takviyesi zayıflama
ürünü adı altında Tarım ve Orman Bakanlığından
ruhsat alıyorlar ve bu ürünleri bu şekilde satıyorlar, hatta
birçoğu ruhsat almaya ihtiyaç bile duymuyor, televizyon kanallarından
çok rahat bir şekilde bu ürünleri satabiliyorlar, toplum
sağlığını da tehlikeye atıyorlar.
Bakın, buna birkaç tane örnek verelim,
geçmişte yaşadığımız acı olaylara örnek
verirsek: Mesela ölümlere varana kadar sebep olan bir ürün var zayıflama
ilacı adı altında sibutramin içeren bir ürün
satıldı ülkemizde ve ölümlere sebep oldu. Sağlık
Bakanlığı bu ürünün ruhsatını iptal edince şimdi
arkadan dolandı firmalar, içinde sibutramin olduğunu sakladıkları
ürünlere Tarım ve Orman Bakanlığından ruhsat
alıyorlar. Hatta, dediğim gibi, ruhsat almaya gerek duymadan
şimdi bu ürünleri zayıflama ürünü diye televizyonlardan,
internetten, marketlerden satmaya başladılar. Bu böyle giderse
kayıtsız olarak da bir sürü rahatsızlıklar, bir sürü
şikâyetler önümüze geliyor çünkü hangi ilaçtan, neden olduğunu
bilmiyoruz. Bunun yanı sıra sadece sibutramin de değil, yine
içeriğinde sildenafil tadalafil gibi kardiyovasküler sistemi
ilgilendiren cinsel sağlık ürünleri bakın, benzinliklerde
satılıyor arkadaşlar, benzinliklere gittiğiniz zaman macun,
jel türevi adı altında
Tabii, bunun içinde sildenafil var,
tadalafil var diye söylemiyorlar, bunları sizlere satıyorlar ve
bunları alan insanlar en yakınından dahi saklıyor bu
ilaçları kullandığını.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum hemen.
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Çünkü bu ilaçları
kullandığını en yakınından dahi
sakladığı için hangi şikâyetlerle hangi sağlık
kurumuna gittiğini tespit edemiyoruz; bunun önleminin bir an önce
alınması lazım. RTÜK var; RTÜK, televizyondan
satışları engelliyor. diyorsunuz. Açın
televizyonları, uydu kanalına girin; orada, bir dizide öpüşme
sahnesini yasaklayan RTÜKün o ilaçların hangi reklamlarla
satıldığına bir bakması lazım. Yani, bu kadar
ahlaka mugayir bir şekilde satılan bir ürün görülmemiştir. Direk
dansıyla cinsel ürün satıyor. Yani, bunu nasıl engellemiyorlar,
ben hayret ediyorum; nasıl görmüyorlar, bu kanallar hâlâ nasıl
satış yapabiliyor, açık kalabiliyor, bunu anlamak mümkün
değil. İlgili kurum ve kuruluşların bunu engellemesini
talep ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın Sümer,
Sayın Tanal, Sayın Tığlı, Sayın Ünsal, Sayın
Kaya, Sayın Gürer, Sayın Gökçel, Sayın Ünver, Sayın
Şevkin, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Yıldız,
Sayın Kılınç, Sayın Tokdemir, Sayın Tutdere,
Sayın Antmen, Sayın Barut, Sayın Keven, Sayın Durmaz,
Sayın Topal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Pusulaları okuyorum:
Sayın Meliha Akyol? Burada.
Sayın Mustafa Elitaş? Burada.
Sayın Ahmet Çolakoğlu? Burada.
Sayın Mehmet Habib Soluk? Burada.
Sayın Hacı Turan? Burada.
Sayın Emine Yavuz Gözgeç? Burada.
Sayın Serkan Bayram? Yok.
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173)
(Devam)
BAŞKAN - Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 7nci maddesinin 1inci
fıkrasının (i) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiştir.
j) Bakanlığın belirleyeceği
şartlar çerçevesinde satış sonrası destek hizmetini
sağlar.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
Adana Aksaray Konya
Hayrettin
Nuhoğlu İsmail
Koncuk
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İslam âleminin
kandilini kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Malumunuz
Yunanistandan kötü bir haber geldi. Batı Trakyada bulunan
İskeçemizin değerli Müftüsü Ahmet Mete Bey, maalesef bir Müslüman
Türkün cenaze namazını kıldırdığı
gerekçesiyle Yunan mahkemelerince dört ay cezaya mahkûm edildi. Bu insan
hakları ihlali, bu utanç verici kararı elbette kınıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devletimizden de buradaki
soydaşlarımızın hakkını daha ciddiyetle
savunmasını bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Hindistanda bir katliam yaşanıyor. Başkent
Delhinin kuzey doğusunda Müslümanlara yönelik saldırılar
hız kesmeden devam ediyor. Son gelen haberlere göre 35 Müslüman
kardeşimiz şehit edilmiştir, şehitlere Allahtan rahmet
diliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 26 Şubat Azerbaycan Hocalı katliamının
28inci yılı. 613 soydaşımız Ermeni komiteciler
tarafından şehit edilmiş, aradan yirmi sekiz yıl geçmesine
rağmen hâlen Karabağ toprakları Ermeni işgali
altındadır. Karabağ topraklarının bir an önce Ermeni
işgalinden kurtarılması için Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin gayretli çalışmalarını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisimizde, Sayın Meclis
Başkanımızın destekleriyle Hocalı katliamıyla
ilgili bir resim sergisi açıldı. Sayın Meclis
Başkanımızı bu gayretinden dolayı kutluyorum.
Çinde corona virüsü
nedeniyle Doğru Türkistanda sıkıntıların
olduğunu, Doğu Türkistan dernekleri yöneticileri dün yanımıza
gelerek anlattılar. Türkiye Cumhuriyeti devletinden... Özellikle
kamplardaki kardeşlerimizin bu virüse yakalanma
sıklığının yoğun olduğunu, 15 metrelik
odalarda yirmişer kişi kaldığını ve özellikle
Doğu Türkistandaki vilayetlerimizde sokağa çıkma
yasağı nedeniyle parası olan soydaşlarımıza
haftada bir yiyecek verildiği, parası olmayanların da
açlıkla yüz yüze kaldıkları noktasında bilgiler
gelmektedir. Bu bilgilerin doğruluğu noktasında
endişelerimiz vardır. Bu manada Dışişleri
Bakanlığımızın girişimde bulunmasını,
Doğu Türkistandaki mazlum kardeşlerimize sahip
çıkmasını özellikle buradan talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri, malum, yarın 28
Şubat sürecinin 23üncü yılı. O dönemde TÜRKİYE KAMU-SENde
yönetici olarak bulunmam hasebiyle TÜRKİYE KAMU-SENin 28 Şubat
süreciyle ilgili açıklamasından kısa bir metin okuyarak
sözlerimi sürdürmek istiyorum. Asker ve sivil her türlü dayatmaya
karşıyız. Türkiyede demokrasinin askıya
alınmasına izin verilemez. Ara rejim heveslileri şunu bilmelidir
ki: Demokrasi ve hukuk dışı her hareket
karşısında TÜRKİYE KAMU-SENi bulacaklardır. Yönetim
Kurulumuz bu açıklamanın arkasından 19 Haziran 1997
yılında bütün ülke genelinde Kesintisiz demokrasi istiyoruz.
başlığı altında kitlesel basın
açıklamaları yapmış, kamuoyunda oluşan bazı sivil
toplum örgütlerinin bu 28 Şubat sürecine destek vermeleri
kınanmış ve bu onurlu mücadelenin içinde TÜRKİYE KAMU-SEN
heyetinde bulunan bütün kardeşlerimi yirmi üç yıl aradan sonra burada
kutlamadığımı ifade etmek istiyorum.
Hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler
Kanunu Teklifinin 7nci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde bulunan "arz eder ifadesinin "içerir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin Tarhan Haydar
Akar Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Kocaeli Manisa
Ahmet Önal Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kırıkkale Adana İzmir
Ahmet
Akın
Balıkesir
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal.
Buyurun Sayın
Önal. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET ÖNAL
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 7nci maddesi
üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili parti grubum adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle başta hemşehrilerim olmak
üzere, ekranları başında bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı ayrı ayrı selamlıyor,
saygılar sunuyorum.
20nci yüzyılda
teknolojide meydana gelen çok hızlı gelişmelerin etkisiyle
tüketiciye sunulan mal ve hizmetler tür ve kalite açısından önemli
değişimlere uğramıştır. Piyasaya sürülen yeni
ürünlerin kalite ve çeşitlerindeki çokluk, tüketicilerin fiyat ve kalite
karşılaştırması yapmalarını
zorlaştırmıştır. Sermayenin artması esasına
dayanan bugünkü sistemde kâr ön plana geçmiş, tüketicinin korunması
anlayışından vazgeçilmiştir. Ürünlerin
sağlığa zararlı olması başta olmak üzere,
dayanıklı olmaması ve isteklere cevap vermemesi gibi nedenler
çeşitli şikâyetleri de beraberinde getirmiştir. Ayrıca,
üreticilerin yine fazla kazanç uğruna taahhüt ettikleri garantileri yerine
getirmemeleri, tüketicilerin memnuniyetsizliklerini
artırmıştır. Satışların kolaylaştırılması
ve artırılmasına en etkin yol olan reklam alanındaki
değişmeler de tüketiciyi koruyucu tedbirlerin
alınmasını gerektirmiştir. Abartılı ve
gerçeği yansıtmayan ama çekici olan reklamlar tüketicinin
yanılmasına neden olmaktadır. Gelişmiş teknolojilerin
ortaya çıkardığı tüketim toplumunun mağduru yine tüketici
olmuştur.
Toplum içinde güçlünün
kendi hakkını en iyi koşullarda savunabileceği
yadsınamaz bir
gerçektir. Başka bir ifadeyle, güçlü kendi hakkını zaten korur
ve alır; önemli olan, zayıf tarafın haklarının
korunmasıdır. Tüketim suretiyle hayatlarını sürdürebilen
tüketicinin satın aldığı ürün ve hizmetlerin
ayıpsız ve güvenli olması için gerekli tedbirlerin
alınmasını talep etme hakkı vardır.
Son yıllarda pazarlama tekniklerinde meydana
gelen önemli değişiklikler ürünlerin tüketiciye ulaşmadan önce
her geçen gün artan sayıda aracıdan geçmesine sebep olmuştur.
Bunun yanı sıra, ürünlerin yapısının daha
karmaşık hâle gelmesi, tüketicilerin zarara uğrama riskini
artırmıştır.
Bununla birlikte, getirdiğiniz bu düzenlemenin
7nci maddesinde imalatçıların yükümlülükleri düzenlenmiştir.
İmalatçının teknik dosya tanzim edip bunu on yıl boyunca
muhafaza edeceği, ürünün ilgili kurallara uygunluğunun seri üretim
boyunca da sürdürülmesi için gerekli tedbirlerin alınacağı,
ürünün açık adresinin ürünün üzerinde bulunması gerektiği
belirtilmiştir. Bu düzenlemeleri olumlu bulmakla birlikte, düzenlemenin
eksikliklerini de söylememiz gerekmektedir. Ürün güvenliği, her
şeyden önce, insan sağlığı, can ve mal güvenliği,
hayvan ve bitki sağlığı, çevre ve tüketicinin
korunması açısından sahip olması gereken asgari güvenlik
koşullarını sağlamalıdır. Bu bağlamda,
güvenli ürün, normal kullanım koşullarında tüketici için risk
taşımayan veya kabul edilebilir ölçüde risk taşıyan ürünü
ifade etmektedir.
Kanun teklifinin Komisyon toplantılarında
görüşmeleri yapılırken partimiz milletvekillerince önergelerle
karekod uygulamasının ürünlere eklenmesi önerilmiştir. Bu sayede
her işletmeci ve nihai kullanıcı karekoda tanıtacağı
ürünün hangi işletmeden hangi tarihte teslim edildiğine, ürün üzerindeki
olası denetim ve önlem sonuçlarına, ürün hakkındaki güncel
bilgilere özet hâlinde erişebilecek, takip ve hak arama yolu
hızlanacaktır. Ürünün üzerinde ya da etiketinde
ithalatçının, imalatçının, dağıtıcının
kayıtlı ticari isminin, unvanının, markasının,
adresinin karekod yazılımıyla izlenmesi, bir önceki ya da
sonraki işletmecinin tespitinde ürünün güvenliğinin herkes
tarafından rahatlıkla takibini kolaylaştıracaktır.
Karekod herkes tarafından okunabilecek; imalatçı, ithalatçı,
dağıtıcının -bu teklifle olan- sınırlı
bilgileri ürünün üzerinde gözükmeye devam edecektir. Bu bakımdan, karekod
uygulaması ürünün üzerinde bulunan zorunlu bilgilere bir alternatif
değil, onun tamamlayıcısı olacaktır. Ürün üzerindeki
karekodu isteyen her kişi okutacak, tüm işletmeci taraflara, üstelik
sırasıyla ulaşacaktır. Bu durumda kanun teklifinde, karekod
uygulaması hakkında somut bir düzenleme yapılmaması
hatalı ve eksiktir.
Bununla birlikte, kanun teklifinde,
imalatçının muhtemel risklere karşı piyasada bulunan
ürünlerden numune alarak test edebileceği ve inceleme yapabileceği
belirtilmiştir. Peki, imalatçının gerekli laboratuvara ve teknik
personele sahip olup olmadığı hangi kritere göre ve nasıl
tespit edilecektir? Ayrıca, bu kanun teklifi konusunda tüketici
örgütlerinin görüşleri alınmış mıdır? Tüketici
örgütlerinin iradeleri bu kanun teklifine yansımış
mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AHMET ÖNAL (Devamla) Oysa ülkemizin de kabul
ettiği evrensel tüketici haklarından olan temsil edilme hakkı
gereği, tüketici örgütlerinin kendilerini ilgilendiren konularda bir yasal
düzenleme yapılırken görüşlerinin alınması ve yasal
düzenlemeye iradelerinin yansıması gerekmektedir. Ancak, kanun
teklifi hazırlanırken -daha önce yaptığınız gibi-
bir dayatma yapılmış, hiçbir kurum ve kuruluşun görüşü
alınmamıştır. Sanırım bu durum ileri demokrasi
anlayışınızın bir başka türüdür. Toplum sağlığını
ilgilendiren en önemli konuların başında gelen Ürün
Güvenliği Yasa Teklifi dahi hazırlanırken toplumsal
uzlaşı ve mutabakat aranmamış olması hiç de
şaşırtıcı değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına kanun teklifi üzerindeki görüş ve
düşüncelerimizi sunar, tüm vatandaşlarımızın mübarek
Regaip Kandilini bu vesileyle bir kez daha kutlar, Genel Kurulu
saygılarımla selamlarım.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Topal
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Suriyenin İdlib bölgesinde rejim güçlerinin
düzenlediği hava saldırısında şehit düşen
hemşehrisi Teğmen Ali Emre
Fırıncıoğullarına Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün oğlum Ali Emreyi asteğmen
rütbesiyle Balıkesir Bakım Onarım Komutanlığına
vatan görevini yapmak üzere teslim ettim. Yıllar ne çabuk geçmiş, en
küçük oğlumuzu askere gönderecek yaşa gelmişiz.
Hayırlısıyla görevlerini ifa ederler inşallah. Allah
evlatlarımızın ana babalarına sağ salim dönmelerini
nasip etsin. Vatanımızı, milletimizi korusun. diye Remzi
Fırıncıoğulları iki yıl önce sosyal medyada
paylaşmış ve maalesef geçen hafta İdlibde şehit
verdik Teğmen Ali Emre Fırıncıoğullarını.
Bir kez daha, kendilerine Allahtan rahmet diliyoruz Vatan sağ olsun.
diyoruz, ailelerine sabırlar diliyoruz.
Yalnız, şunu da ifade etmek istiyorum:
Kiminle konuşursanız konuşun, vatan evlatlarımızı
kaybetmek istemiyoruz. Bu işi de bir an önce çözün. Ali Emre
Fırıncıoğullarına bir kez daha Allahtan rahmet
diliyorum. Ruhu şad olsun.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin 1inci
fıkrasının (b) bendinde geçen hallerde ibaresinin durumlarda
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ayşe
Sürücü Tuma
Çelik
Adana Şanlıurfa Mardin
Nusrettin
Maçin Rıdvan
Turan Ali
Kenanoğlu
Şanlıurfa Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; elimde 1 Şubat 2017 tarihli bir mektup var,
onu okumak istiyorum.
Mehmet Fatih Traş, üç yıl önce, 25
Şubat 2017de yaşamına son vererek aramızdan
ayrıldı. Sevgili Mehmet Fatih, üç yıl önce veda etti, Çukurova
Üniversitesinde akademisyendi, barış imzacısı akademisyenlerdendi.
Doktorası bittikten sonra sözleşmesi yenilenmedi. Mehmet Fatihin hem
sözleşmesi yenilenmedi hem de başka bir üniversitede
çalışması engellendi. O da yurt dışı için iş
ve burs başvurusu yaptı.
1 Şubat tarihli mektubunda şunları
ifade ediyordu: Eylül 2010-Haziran 2016 arasında Çukurova Üniversitesi
Ekonometri Bölümünde Yükseköğretim Kanununun 50/d maddesi uyarınca
araştırma görevlisi olarak çalıştım. Haziran 2016da
doktora tezimi tamamlayıp Çukurova Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun
olduktan sonra sözleşmem yasal çerçevede sonlandırıldı.
Kısa süre sonra Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinde sayısal ekonomi, tarım ekonomisi ve mikroekonomi
derslerini veren öğretim görevlisi beklenmedik şekilde
ayrılınca bu dersleri vermek üzere sözleşmeli olarak işe
başladım. Maddi getirisi oldukça mütevazı olmasına
rağmen ki bu 94 euroya tekabül ediyor- benim için ilk ders verme
deneyimim olduğundan bu derslere büyük önem atfettim ve bu dersleri vermek
için hazırlık yaptım. Ancak işe başlamamdan birkaç hafta
sonra düzenlenen bir fakülte kurulunda, Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Doçent
Doktor Haşim Akça beni açıkça PKK sempatizanı olmakla suçlayarak
10 Aralık 2016da İstanbuldaki patlamadan sonra Türkiye'nin çok
hassas günler geçirdiğini, bu sözleşmenin gözden geçirilmesi
gerektiğini söylemiş. Aynı toplantıda Akça, MİTteki
irtibatlarının kendisine fakülte kurulu üyelerinin kimi işe
aldıklarından haberdar olup olmadıklarını
sorduğunu söylemiş. Ayrıca, MİTteki aynı kaynaklar
benim HDPnin mitinglerine katıldığıma dair kendisine de
bilgi vermişler.
Fakülte kurulu toplantılarında sarf
edildiği iddia edilen bu sözler çok ciddi olduğundan
doğruluğunu teyit etmek için araştırmaya giriştim. Bu
amaçla iyi ilişkilere sahip olduğum 2 fakülte kurul üyesine
danıştım ve bu ifadelerin gerçek olduğunu teyit ettim.
Yapılmış olan şikâyet sonucu 15/12/2016 tarihinde
düzenlenen fakülte yönetim kurulunda görülen lüzum üzerine oy birliğiyle
görevden alındım.
Bu olayın ardından Türkiye'deki diğer
üniversitelere başvurmaya karar verdim. Aralık 2016da Mardin Artuklu
Üniversitesinden bir arkadaşımla iletişime geçerek
çalıştığı bölümde benim niteliklerime uygun bir
akademisyene ihtiyaç olup olmadığını sordum. Bölüm kurulu
ve üniversite yönetimine sunmak için istediği öz geçmişimi gönderdim
ve olumlu dönüşler aldım. Birkaç saat sonra beni tekrar arayan
arkadaşım Barış İçin Akademisyenler
imzacılarından olduğum için üniversitenin beni işe
almasının mümkün olmadığını söyledi.
Ocak 2017de ise Çukurova Üniversitesinde görevli
bir akademisyen vasıtasıyla İstanbul Aydın Üniversitesiyle
iletişime geçerek öğretim görevlisi pozisyonu için öz geçmişimi
gönderdim ve bir sonraki hafta mülakata davet edildim. Mülakat sonunda, ekonomi
ve finans bölümü bünyesinde iki buçuk yıl geçerli bir sözleşme teklif
ettiler. Teklifi imzalayıp vereceğim dersleri belirledikten sonra
banka hesabının açılması, gerekli belgelerin
toplanması ve Adanadan İstanbula taşınma gibi
işlerle uğraşmaya başladım ancak ertesi gün
üniversiteden bana telefonla ulaşılarak başvurduğum ve
kabul edildiğim pozisyonun iptal edildiği iletildi. Bu durumu
danıştığım deneyimli akademisyenler bunun normal bir
davranış olmadığını ifade ettiler. Hükûmet Kürt nüfusun
yoğun olarak yaşadığı bölgelerde gerilimi
artırmaya, toplumu ve özellikle akademik camiayı kasıtlı
olarak ayrıştırmaya devam ettiğinden kişiliğimde
bütünleşik insani değerlerden feragat etmediğim sürece
olağan -öğretim ve araştırma başarım gibi
nedenler bir yana- bir akademik gelecek öngöremediğim için bu
müracaatı yapıyorum.
İşte, Mehmet Fatihin sözleri bunlar. Bu
arada, barış akademisyenlerinin de beraat ettiklerini biliyoruz.
Şimdi, yapacağımız bir tek şey kalıyor: Sadece ve
sadece Mehmet Fatihin anısı önünde saygıyla eğilmek.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
141 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında
Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan
Mevcut Protokol Iin Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol
IIIün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı 141)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
29 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın
Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması Tarafından Kurulan Ortak Komite'nin Serbest Ticaret
Anlaşması'nın `Menşeli Ürünler' Kavramının Tanımı
ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol
II'sini Değiştiren 1/2017 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına İlişkin
Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi (2/1362) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, denetim konuları ve kanun teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 3 Mart 2020 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.32