TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64üncü
Birleşim
4
Mart 2020 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KAPALI OTURUMLAR
(ÜÇÜNCÜ OTURUM)
(Kapalıdır)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili
Hüseyin Yaymanın, İdlib şehitleri ve Suriye meselesi
karşısında Hatay konusuna ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Hayati Arkazın, corona virüsün daha çok hangi yaş grubunda ve
kimlerde etkili olduğuna ve nasıl bulaştığına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuşun, işitme engelli vatandaşların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, gündem dışı söz
taleplerinin Başkanlık Divanına ulaşan geliş
sırasına ve talepte bulunan milletvekillerinin daha önce gündem dışı
söz alıp almadığı kriterine dayanılarak
değerlendirildiğine ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Türk Hava Kurumunun atıl hâle getirilip sonra kapatılmak
mı istendiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, mültecilerin diplomatik bir koz olarak
görülmemesi gerektiğine, uluslararası hukuk kurallarına uygun
şekilde yerleştirme garantisi alınmadan sınır
kapılarının açılmasının insanları meçhule
göndermek anlamına geleceğine ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, ülkenin bekası için İdlibde şehit
düşen Mehmetçiklere Allahtan rahmet dilediğine, kırk
yıldır sağ-sol çatışmasıyla, ASALA, PKK,
DEAŞ, DHKP-C, FETÖ terör örgütleriyle mücadele edildiğine
ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, Suriyenin İdlib bölgesinde
şehadete kavuşan hemşehrileri Uzman Onbaşı Batuhan
Tank ile Uzman Onbaşı Halil İbrahim Akkayaya ve tüm askerlere
Allahtan rahmet dilediğine, terör örgütlerine ve emperyalist güçlere
karşı haklı mücadelenin ilelebet süreceğine ilişkin
açıklaması
5.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, ülkede şubat ayında 22
kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne, iktidarın
bir an önce İstanbul Sözleşmesini uygulayıp, eylem planlarını
hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, tır şoförlerinin İran Lütfabad
Sınır Kapısının corona virüsü sebebiyle
kapatılmasıyla yaşadığı mağduriyetin
giderilebilmesi için Dışişleri Bakanlığını
göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Tarım Kredi Kooperatifleriyle ilgili iddiaların doğru
olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, bir ayda İdlibde 54 şehit
verildiğine ve en çok şehit verilen ilin de Gaziantep olduğuna,
hemşehrileri Uzman Onbaşılar Veysel Günay ve Selim Nergiz,
Sözleşmeli Erler Mecit Demir ve Mustafa Ertürk, Uzman Onbaşılar
İbrahim Halil Açıkgöz ve Uğur Kurt, Uzman Çavuş Onur
Şükrü Özler ve Halil İbrahim Akkayaa Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, İdlib saldırısında şehit olan
hemşehrileri Özgür Kavastanı, Uzman Onbaşılar İbrahim
Tüzel, Mehmet Muhammet Akay ile Osman Akı ve tüm şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, İdlib saldırısında şehit olan
hemşehrileri Özgür Kavastanı, Uzman Onbaşılar İbrahim
Tüzel, Mehmet Muhammet Akay ile Osman Akı ve tüm şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, coronavirüs sebebiyle İran ve Iraka açılan
sınır kapılarının kapatılmasıyla mağdur
olan muz üreticilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için Ticaret Bakanına
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
Sefer Aycanın, İdlib şehitlerine ve tüm şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine, Suriyenin bugünkü durumunun bizim tercihimiz
olmadığına ve emperyalist ülkelerin Suriyede ne
aradığının sorulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- Manisa Milletvekili
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, MİT mensubuyla ilgili
haberinin Oda TVde yer almasının ardından Haber Müdürü
Barış Terkoğlu ve Gazeteci Hülya Kılınçın
gözaltına alınmasının ülkedeki basın özgürlüğünün
geldiği durumu gözler önüne serdiğine, Manisa ili Akhisar ilçesinde
işçileri taşıyan servisin kaza yapması sonucu
hayatını kaybeden Leyla Şen ile Meryem Kocuya Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
14.- Muğla Milletvekili
Burak Erbayın, İdlib şehitlerine Allahtan rahmet
dilediğine, Kültür ve Turizm Bakanının yapacağı bir
açıklamanın hem içinde bulunulan coğrafyada yaşanan
sıkıntılar hem de corona virüsü nedeniyle endişelenen
Muğla ili başta olmak üzere ülkedeki tüm turizmcileri
rahatlatacağına ilişkin açıklaması
15.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, coronavirüs salgını nedeniyle sınır
kapılarında mahsur kalan tır şoförlerinin
mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Ankara Milletvekili
Ayhan Altıntaşın, tüm dünyayı saran corona virüsüne
karşı Sağlık Bakanlığının korunmak için
gösterdiği çabayı olumlu bulduğuna, solunum yollarını
olumsuz etkileyen sigaranın kapalı alanlarda içilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, emekli promosyonlarıyla ilgili yapılan
açıklamanın emeklilerin beklentilerini
karşılamadığına ilişkin açıklaması
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, sürgün edilen Yahudilere
sadece Osmanlı Devletinin kapılarını
açtığına çünkü inancın ve insanlığın o gün
de bugün de böyle davranılmasını gerektirdiğine
ilişkin açıklaması
19.- Muğla Milletvekili
Suat Özcanın, Dalamanlı vatandaşların Muğla ili SEKA
Dalaman Kâğıt Fabrikasının atıl durumda olan
tesislerinin kendilerine bedeli mukabil satılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
20.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Selevir Sulama Birliğinin su
fiyatlarına yaptığı zamların başta Şuhut
ilçesine bağlı Balçıkhisar, Güneytepe, Kayabelen ve Mahmut
köylerindeki çiftçileri zor durumda bıraktığına, Güven
Kooperatifine şehir içi taşıma belgesinin verilerek öğrenci
ve vatandaşların mağduriyetinin önlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- Sivas Milletvekili
Ulaş Karasunun, Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii Anonim
Şirketinin Resmî Gazetede Cumhurbaşkanı imzasıyla
yayımlanan bir karar neticesinde başka bir şirkete
bağlanarak pasifize edilmek istendiğine ilişkin
açıklaması
22.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, Bahar Kalkanı Harekâtında şehit olan
askerlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
23.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, İtalyan firması Ferreronun yerli iş
birlikçilerinin ne kadar fındık aldığının neden
açıklanmadığını öğrenmek istediğine,
açık ve şeffaf olunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, ülkedeki mevcut ekonomik durumun yerel
basını olumsuz etkilemeye devam ettiğine, Resmî ilan ücretlerine
2020 yılı için yapılan düzenlemenin
artırılmasını Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığından talep ettiğine
ilişkin açıklaması
25.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, kamu yararına uygun olmadığı için
satılması kararlaştırılan yerlerin neye göre
belirlendiğini ve boşalan hazine kasasının bu tür
satışlarla mı doldurulmak istendiğini Çevre ve
Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
26.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, corona virüsü sebebiyle İran Lütfabad
Sınır Kapısının kapatılması nedeniyle
tır şoförlerinin yaşadığı mağduriyetin
giderilmesi konusunda Ticaret Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve Dışişleri
Bakanlığının gereken adımları atması
gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- Adıyaman
Milletvekili Muhammed Fatih Toprakın, Suriyede başlatılan
Bahar Kalkanı Harekâtının başarıyla
yürütüldüğüne, Yunanistan ve AB ülkeleri tarafından göçmenlere
yapılan insanlık dışı muameleyi
kınadığına ve şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
28.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, İdlibde şehit olan 2 askere
Allahtan rahmet dilediğine, corana virüsü konusunda ne kadar hazır
olunduğunu öğrenmek istediğine, Sağlık Bakanlığının
ve Millî Eğitim Bakanlığının acil eylem
planlarını koordineli şekilde revize etmeleri gerektiğine
ilişkin açıklaması
29.- Hatay Milletvekili
İsmet Tokdemirin, İdlib şehitlerine Allahtan rahmet
dilediğine, AKPnin Suriyedeki yanlış politikalarından en
çok etkilenen Hatay ili ve ilçelerinin her zaman devletin, milletin,
bayrağın ve ordunun yanında yer aldığına
ilişkin açıklaması
30.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, İdlib şehitlerine Allahtan rahmet
dilediğine, Kütahya-Tavşanlı-Emet güzergâhındaki yol sorununun
giderilemediğine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, Grup Yorum üyelerinden İbrahim Gökçek ve
Helin Bölekin 260 gündür ölüm orucunda olduklarına ve ölüm orucuyla hak
aramak zorunda kalınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
32.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, gazetecilerin soruşturmalarla, gece
yarısı baskınlarıyla, gözaltılarla susturulmak
istenmesinin demokrasiyle, hukuk devletiyle
bağdaşmayacağına ve Barış Terkoğlu ile Hülya
Kılınçın serbest bırakılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
33.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budakın, Antalya ilinde maden ocaklarının
tarımsal üretimi etkileyerek, içme sularını kirleterek
doğal hayata onarılamaz zararlar verdiğine ilişkin
açıklaması
34.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, engelli vatandaşların sosyal
hayata entegre edilmesinin, istihdamının ve kimseye muhtaç olmadan
yaşamaları için gereken koşulların
sağlanmasının zorunlu olduğuna ilişkin
açıklaması
35.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, tarihî çarşılarda yapılan kira
artışları nedeniyle zor durumda kalan Edirne esnafının
mağduriyetinin giderilebilmesi için Hazine ve Maliye
Bakanlığının yeni bir düzenleme yapmasının şart
olduğuna ilişkin açıklaması
36.- Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, İrana sınırı
olması nedeniyle Ağrı ilinin corona virüsünden kaynaklı
risk altında olduğuna, Sağlık
Bakanlığının virüsle ilgili ciddi adımlar atması
gerektiğine ilişkin açıklaması
37.- Aydın Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, yatırımcıların turizm
cenneti olan Aydın ili Didim ilçesine su ürünleri organize sanayi
bölgesinin yapılmayacağına dair Tarım
Bakanlığından açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
38.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, İdlibde şehit düşen 2 askere Allahtan
rahmet dilediğine, bu toprakları düşmandan kurtaran bir milletin
evalatları olunduğuna ilişkin açıklaması
39.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayannın, Kapıkuleden başlayıp
Halkalıya kadar gidecek olan hızlı tren projesinin
hafriyatının sebep olduğu mağduriyete ilişkin
açıklaması
40.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, İdlibde Bahar Kalkanı
Harekâtında şehit olan askerlere Cenab-ı Allahtan rahmet
dilediğine, 3 Mart Hatayın ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur
Sökmenin vefatının 40ıncı yıl dönümüne, Hatay
konusunun İdlib örnek gösterilerek Suriyede olup bitenlerle
ilişkilendirilmesini yanlış bulduklarına, Türkiyeye
yönelen göç dalgasının vilayetlerdeki demografik yapıyı
bozduğuna, Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinde
zırhlı servis aracına düzenlenen saldırıda şehit
olan vatandaşa ve idlib şehitlerine Allahtan rahmet dilediğine,
Bahar Kalkanı Operasyonunda mücadele veren Türk ordusunun şerefli
mensuplarını selamladığına ilişkin
açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında
şehit olan 2 Mehmetçike ve tüm şehitlere, geçirdiği trafik
kazasında hayatını kaybeden Hafız İsmail Coşara
Allahtan rahmet dilediklerine, Birleşmiş Milletler 75inci Genel
Kurul Başkanlığını üstlenen TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkırı
tebrik ettiklerine, Türkiyenin mülteci ve sığınmacı
politikasında herhangi bir değişikliğin
olmadığına, İdlibde yaşanan gelişmelerden sonra
Avrupaya geçmek isteyen sığınmacıların engellenmiyor
olmasından dolayı Türkiyenin suçlanmasını samimi görmediklerine
ve Türkiyenin üzerine düşeni yaptığı bir ortamda
Batının meseleyi ciddiyetle değerlendirip kalıcı
çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, iktidarın haber alma
hakkını engellemeye dönük sansür başvurularının devam
ettiğine, İdlibde yaşanan felaketin ardından internetin
yavaşlatıldığına ve sosyal medya
mecralarının engellendiğine, İçişleri Bakanlığı
ve RTÜKün iktidarı eleştiren paylaşım yapanlara yönelik
soruşturma başlatıldığını duyurduğuna,
dünyada bütün otoriter iktidarların başvurduğu ilk yolun bilgi
hakkını engellemek, interneti yavaşlatmak, haberlere sansür
uygulamak, haberleri yapan gazetecileri gözaltına almak ya da tutuklamak
olduğuna, İstanbul Valiliğinin kamu düzeni gerekçesiyle kent
sınırları dâhilinde getirdiği yasaklara, Barış
Hakkı Bildirgesine göre barışı savunmanın bir insan
hakkı olduğuna, Çorlu tren faciasında yakınlarını
kaybeden aileler ile avukatlarının yargılanmaları
olayını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
43.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Suriyeden şehit haberlerinin gelmeye devam ettiğine,
sınırlar içerisinde ülkenin varlığını ve
bütünlüğünü korumak için her türlü mücadelenin verilmesi gerektiğine
ancak daha fazla şehit vermemek için diplomasinin yürütülmesinin önemli
olduğuna, 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele
Gününe, sınır komşularıyla savaşan değil daha
güçlü Türkiye için konuşan, üreten bir Türkiye olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
44.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul
Başkanlığına seçilen TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Volkan Bozkırı tebrik ettiğine,
İdlibde şehit olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine,
Hakk'ın rahmetine kavuşan Hafız İsmail Coşar ve
eşi Sevim Coşarı rahmetle andığına, 28 Ocakta
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından
yayınlanan rapora ilişkin açıklaması
45.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun CHP grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
yaşanılan hadiselerin herkesi üzdüğüne, bu tip hadiselere imkân
verilmemesi gerektiğine ve
Türkiyede birlik beraberliğe ihtiyacın olduğu en zor
zamanların yaşandığına ilişkin açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Macar Millî Meclisi Macaristan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı Attila Tilki ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz.
denilmesi
B) Tezkereler
1.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili
Volkan Bozkır ile Millî Savunma Komisyonu Kâtip Üyesi Bursa Milletvekili
Mustafa Hidayet Vahapoğlunun 2-4 Mart 2020 tarihleri arasında
Hırvatistanın başkenti Zagrebde gerçekleştirilecek olan
Parlamentolar Arası Ortak Dışişleri ve Güvenlik
Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Konferansına
katılmaları hususuna ilişkin tezkeresi (3/1085)
2.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili
Volkan Bozkır Başkanlığında Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşacak bir heyetin 29 Mart-1 Nisan 2020 tarihleri
arasında Arnavutluka resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/1086)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 25 milletvekili tarafından,
özel güvenlik görevlilerinin yaşadığı
sıkıntıların sebeplerinin tespiti ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1440)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları
tarafından, kadınların istihdama katılmasının
önündeki engellerin kaldırılması ve sosyoekonomik
konumlarının güçlendirilmesi amacıyla 3/3/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun Grup
Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa
Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından,
Suriye politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır
güvenliğimizin sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın
tesis edilmesine yönelik atılacak askerî ve diplomatik adımların
belirlenmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 4üncü sırasına, 175 ve 53 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine, bu kısmın
sırasıyla 2nci ve 3üncü sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 4, 5, 10, 11, 12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart 2020 salı, çarşamba ve perşembe
günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul
Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve
Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Aydın Milletvekili
Aydın Adnan Sezgin'in, Suriye'den yapılan zeytinyağı
ithalatına ve zeytinyağı üreticilerine sağlanan desteklere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/24723)
2.- Antalya Milletvekili
Hasan Subaşı'nın, tarım sektöründe elektrik, gübre ve su
maliyetlerinin sübvanse edilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/24724)
3.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, 2002-2019 yılları arasında Türkiye genelinde ve
büyükşehirlerde hava kirliliği değerlerine ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/24726)
4.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarır'ın, Bakanlık bünyesinde kullanılmak
üzere 2019 yılında satın alınan ya da kiralanan araçlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/24727)
5.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, 2004-2019 yılları arasında
toplanan deprem vergisi ve 2002-2019 yılları arasında kentsel
dönüşüme ayrılan bütçe miktarına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/24728)
6.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, TMO'nun boş kalan lojmanlarının yakıt
giderlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/24899)
7.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, ceviz ve badem ağacı verilerine ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/25333)
8.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Genç Çiftçi Projesine dair istatistiki verilere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/25336)
4 Mart 2020 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere
başlamadan önce, 3 Mart 2020 tarihli 63üncü Birleşimde yapılan
kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzükün 71inci maddesine
göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir.
Bu nedenle, Genel Kurul salonunda bulunabilecek
sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin
dışarıya çıkmaları gerekmektedir. Sayın
İdare Amirlerinden salonun boşaltılmasını temin
etmelerini rica ediyorum.
Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin
salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma
geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.
Sayın İdare Amirlerinin bu konuda
yardımcı olmalarını ve salon boşaldıktan sonra
Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
Salonun hazırlanması amacıyla
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.14
III.- KAPALI OTURUMLAR
(ÜÇÜNCÜ OTURUM)
(Kapalıdır)
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
64üncü Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, İdlib
şehitlerimiz ve Suriye meselesi karşısında Hatay konusunda
söz isteyen Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymana aittir.
Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın,
İdlib şehitleri ve Suriye meselesi karşısında Hatay
konusuna ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkanım, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Ekranları başında
bizleri izleyen vatandaşlarımıza ve Hataylı
hemşehrilerimize saygılarımı gönderiyorum.
Evet, milletçe yastayız, başımız
sağ olsun. İdlibde 34 şehidimiz oldu. Gerçekten büyük kederler
içerisindeyiz. Allah milletimize bir daha böyle acılar
yaşatmasın. Şehitlerimizin ailelerine sabır diliyorum.
Vatan sağ olsun, aziz milletimiz sağ olsun.
Gözyaşlarımızın rengi aynıdır, kan
gruplarımız farklı olsa da bu büyük acı
karşısında kanımızın rengi beyaz ve
kırmızıdır.
Ayrıca, Hatayda 4 şehidimiz vardı.
Ben, çok değerli şehitlerimiz, çok değerli kardeşlerimiz,
Emin Yıldırım, Mustafa Bayrakdar ve Muhammed Ali Özer ile Hataylı
olmasına rağmen Tekirdağda defnedilen Recep Bekir
kardeşime Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Allahım milletimizin yâr ve yardımcısı olsun.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; son günlerde, Hatayla ilgili, özellikle Kıbrıs Cumhurbaşkanı
Sayın Mustafa Akıncının konuşmasıyla
başlayan yoğun bir gündem bulunmaktadır. İsmini burada
anmak istemediğim bir haber kanalında Hatayımızla ilgili
amacını aşan sözler söylenmiştir, bunları kabul etmek
mümkün değildir. Gazi Meclisimizden, Mustafa Kemal Atatürkün Meclisinden
bu haberleri yapanlara bir kez daha seslenmek istiyorum: Hatay, dedelerimizin
kanlarıyla ve canlarıyla alındı, 1939 yılında
bedeli ödenerek ana vatana katıldı; ancak bedeli ödenmek suretiyle
alınabilir, bu da ancak bütün Hatay halkını katletmekle
mümkündür; Hatay halkı buna asla müsaade etmez. Biz, 15 ilçenin
vatandaşları olarak, 1 milyon 600 bin Hataylı vatandaş
olarak bu haberleri kınıyoruz ve asla kabul etmiyoruz. (AK PARTİ
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, ayrıca,
Hatayımızın ana vatana katılmasının mimarı,
büyük devlet adamı, hayatını Türklük davasına
adamış, rahmetli Tayfur Sökmeni, vefatının 40ıncı
senesinde bir kez daha rahmetle anıyorum. Onun mirası ve mücadelesi
bizim için çok çok önemlidir ve onun mücadelesi bizim için bir
ışıktır; onun Kuvayımilliye ruhu, onun ana vatana
katılmak için verdiği mücadele bizler için yol göstermektedir.
Sayın milletvekillerimiz, şehitlerimiz
konusunda dahi bazı spekülatif tartışmalar olmaktadır. Bu,
tabii, hepimizi derinden üzmektedir. Şehitlerin sayısı konusunda
birtakım tartışmalar var. Bunlara ben bir daha dönmek
istemiyorum ama Hatayımızın 4 şehidi vardı,
Türkiyemizin 34 şehidi vardı. Hatayın 4 şehidini söyleyip
4 şehidini söylemeden bunu saklamak ve bunu inkâr etmek mümkün
değildir çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurumları olan,
kuralları olan bir hukuk devletidir ve devletimizin kurumlarına,
devletimizin kurallarına güvenmemiz gerekmektedir.
Hatayla ilgili iddialarda bulunanlara şunu
söylemek istiyoruz: Evet, gerçekten, Hatay, Türkiyenin en önemli
şehirlerinden bir tanesidir ve Antakyanın nüfus
kayıtlarında, Antakyanın tapu kayıtlarında hâlâ
Halepin, Şamın, Kudüsün kayıtları bulunmaktadır.
Kudüste bir insan eğer tapuyla ilgili bir ihtilafa düşerse
Osmanlı Devleti arşivlerine ve Hatay (Antakya) tapu
kayıtlarına, nüfus kayıtlarına bakmaktadır. Ben bu
hususun çok çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Değerli Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; ben Hatayın bir evladı olmaktan ve Hataylı bir
yurttaş olmaktan şeref ve gurur duyuyorum. İnşallah
Hatayımız AK PARTİ, CHP ve MHP milletvekillerimizle hep
birlikte, bir ve beraber olarak varlığını devam
ettirecektir.
Sayın Başkanım, bizim hem Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak hem Hükûmet olarak asla kimsenin
toprağında gözümüz yoktur. Yurtta barış, dünyada
barış ilkesiyle, komşularımızla kaderdaş olarak,
bu coğrafyada yaşayan vatandaşlar olarak, halklar olarak tarihte
biriz, kaderde biriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yayman, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Emperyalistlerin bölgemizi Balkanlaştırma,
bir mezhep nefretiyle kardeşi kardeşe kırdırma
politikasını görüyoruz ve bunun büyük İsrail planının
bir parçası olduğunu fark ediyoruz.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Türkiye
Cumhuriyeti devleti bin yıldır buradadır ve sonsuza kadar da
burada olmaya devam edecektir.
Sayın Başkanım, sözlerime son
verirken, acımız olduğu anda taziyemize gelen,
şehitlerimizin defni için şehrimize gelen İçişleri
Bakanımız Sayın Süleyman Soyluya, Sayın
Bakanımız Hulusi Akara, Mustafa Varank Bakanımıza
teşekkür ediyoruz. Yine, haberi alır almaz Hataya gelen gazeteci
Yavuz Donat Beye de ben bu kürsüden teşekkür etmek istiyorum.
Hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
coronavirüs hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayati Arkaza
aittir.
Buyurun Sayın Arkaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
corona virüsün daha çok hangi yaş grubunda ve kimlerde etkili
olduğuna ve nasıl bulaştığına ilişkin gündem
dışı konuşması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlamadan önce, İdlibde şehit olan kahraman Türk askerlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Çinde görülmeye
başlanan coronavirüsle ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Şu ana kadar dünyada 6 kıtada 64 ülkede corona virüsü görüldü.
Yaklaşık 100 bin kişiye bulaşan corona virüsü, 3.500 can
almıştır. Başta İtalya ve Yunanistan olmak üzere tüm
Avrupaya yayıldı. Virüs, komşumuz İranda 80 kişinin
hayatını kaybetmesine sebep oldu. Türkiye İranla hudut, 4 tane
sınır kapımız var. Bu bizim açımızdan oldukça
önemli efendim, çünkü sağımızda solumuzda, dört
tarafımızda corona virüsü görülüyor. 4 tane sınır
kapımız var dedim, bu sınırlarda Sağlık
Bakanlığımız tarafından sahra hastaneleri
açıldı. Bizim orada vatandaşlarımız var,
vatandaşlarımız yurt içine girdiğinde hemen alınıyor,
bu sahra hastanelerinde ateş kontrolü, kan tahlilleri yapılıyor.
Eğer şüphe varsa veya yoksa da on dört günlük kuluçka dönemi
vardır, on dört gün bu sahra hastanelerinde tutuluyor. Bu virüs öyle bir
şey ki ilk başta negatif çıkabiliyor sonuçlar, ileri safhalarda
pozitif olabiliyor, ona dikkatlice bakılmaktadır. Şöyle bir iki
örnek vermek istiyorum Çinden, Çinde bu virüsü ilk bulan doktor Li Wenliang
diyor ki: Ben SARS ve MERSe akraba olan bir virüse rastladım.
Ardından Sen bunu nereden çıkardın? diyerek doktora dava
açıyorlar ve sonra o doktor corona virüsünden öldü. Daha sonra, virüsün
çıktığı Wuhan kentinde başhekim Liu Zhiming de corona
virüsünden hayatını kaybetti. Yani bu durumun
sağlıkçılar arasında, sağlık
çalışanları arasında ne kadar tehlikeli olduğunu
söylemeye çalışıyorum
Dünya Sağlık Örgütünün
açıklamaları var, dünyada 7,5 milyar insan varsa normal gribe
yakalananların sayısı yıllık yaklaşık 4-4,5
milyar yani insanların yüzde 50den fazlası grip oluyor. Gripten
ölenlerin sayısıysa 650 bin, normal gripten bahsediyorum, coronadan
değil, hafife almamak lazım.
Corona virüsü daha çok hangi yaş grubunda ve
kimlerde etkili oluyor, onu söylemek istiyorum. Birincisi, bebekler, çocuklar,
yaşlılar, daha çok kemoterapi gören hastalar, kalp ve akciğer
hastaları, hamile kadınlar; bu gruplarda çok daha etkili ve tehlikeli
olmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bir de nasıl
bulaştığına dair birkaç kelime söylemek istiyorum. Daha çok
solunum yoluyla bulaşıyor bu virüs, yakın temas, öksürük, büyük
gruplar yani yan yana yaşamak
Ben bu tür hastalıklara daha çok
büyük şehir hastalığı diyorum yani büyük şehirlerde
gruplar hâlinde yaşıyoruz. Tramvaylarda, taşıma
sistemlerinde, kafelerde vesaire insanların bir arada, fazla olduğu
yerlerde bu gribin tehlikesi daha fazla.
Semptomlarına gelince, semptomları da çok
önemli. 3 tane önemli semptomu var, tüm hekimlerin birleştiği 3 tane.
Bir, ateş, çok önemli; ikincisi, baş ağrısı, çok
önemli; üçüncüsü, öksürük, kuru öksürük. Ateş, baş
ağrısı ve öksürük varsa mutlaka hekime başvurmak lazım.
Bunun yanında boğaz ağrısı, karın
ağrısı, ishal vesaire olabilir, bunlar her vakada olmuyor ama en
önemlisi ateş, baş ağrısı ve öksürük.
Sınıra gelen hastalar eğer risk
grubunda ise Ankarada Zekai Tahir Burak Hastanesinde gözlem altında
tutuluyor, bir de Bilkentte özel gözetimevi var, orada da tutuluyor. Burada
şunu da söylemek istiyorum: Başta Sağlık
Bakanlığımız ve devletimiz, halkımız,
üniversitelerimiz, hekimlerimiz bu konuda çok hazırlıklı ve çok
ciddi tedbirler almış vaziyettedir, onu da söylemek istiyorum
efendim.
Tedavisine gelince, tedavisi yok,
aşısı yok; bununki istirahat, dengeli beslenme, egzersiz, bir de
tuzlu suyla günde birkaç kere gargara yapmak lazım. Güneş
ışığını coronavirüs sevmez, önümüz yaz. Ben
ülkemiz için büyük bir tehlike görmüyorum, tedbirler alınmıştır.
Bahara giriyoruz, baharla beraber bu virüsün zayıflayacağına
inanıyoruz biz hekimler olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkan.
Bu coronavirüsten korunmanın en önemli
özelliği el temizliği. El temizliğine dikkat edeceğiz.
Ellerimizi bol sabunlu suyla çok yıkamak lazım. Bazen bana diyorlar:
Ne kadar? Yarım dakika, bir dakika yıkamak lazım ama bunun
süresi yok, her fırsatta yıkamak lazım. El temizliği çok
önemli, elimizi her yere sürüyoruz çünkü, el temizliğine dikkat etmemiz
lazım.
Ayrıca, risklerini söylememe gerek var mı
-zamanımız yok- ama onu da söyleyeyim: Coronavirüs ileri safhalarda
zatürreye yol açıyor, akciğerlere su dolmasıyla
hastalarımızı kaybediyoruz.
Artık küresel ve global bir dünyada
yaşıyoruz. Eskisi gibi değil, insanların birbiriyle
iletişimi çok kolay. İnsanlar, dünyanın bir ucundan diğer
ucuna, herkes birbirine çok kısa zamanda ulaşabiliyor.
Kısa bir örnek veriyorum eğer
Başkanım bir dakika daha verirse çünkü sağlık bu.
Çok teşekkür ediyorum.
Birinci Dünya Savaşında biz 16-17 milyon
insan kaybettik; 10 milyonu asker, 6-7 milyonu sivil. Fakat 1918de Birinci
Dünya Savaşından sonra İspanyol virüsü diye bir grip
çıktı, 50 ila 100 milyon arasında insan kaybettik; net bu rakam,
en az.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, küresel bir tehdidi
konuşuyoruz, açalım mikrofonu.
Buyurun, devam edin, tamamlayın lütfen.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Başkanım,
beş dakika daha verin.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Evet, önemli, çok
teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Enginyurt da
hakkını verdi size, buyurun.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Yani, şunu
söylemeye çalışıyorum: Virüs, savaşta atılan mermiden
daha tehlikeli. Savaşı insanlar başlatır, insanlar bitirir
ama maalesef virüsü bizim başlatıp bitirme gücümüz yoktur. 50 ila 100
milyon yani o zamanki teknolojiye göre, 100 milyona yakın
Sadece
Hindistanda 17 milyon insanı kaybettik, bütün Avrupayı kasıp kavurdu.
Hatta Avrupalılar diyor ki: Birinci Dünya Savaşını
bitiren İspanyol -virüsüdür- gribidir. Burası çok önemli.
Âşık Veyselin bir sözü var
-hemşehrim- onu söylemek istiyorum, yetmiş beş sene önce
söylemiş bunu, diyor k: Havaya bakarsam hava alırım/
Toprağa bakarsam dua alırım/ Topraktan ayrılsam nerede
kalırım/ Benim sadık yârim kara topraktır.
Biz toplum olarak topraktan, doğadan
uzaklaştık. Bunun sebebi de salgın hastalıklar, krizler
vesaire falan.
Başkanım, bir dakika daha süre verebilir
misiniz?
BAŞKAN Ben teşekkür edeceğim size
Sayın Arkaz.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Ben de teşekkür
ediyorum efendim, sağ olun. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, işitme engelli
vatandaşlarımızın sorunları hakkında söz isteyen
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşa aittir.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkanım, ben 3üncü sıradayım sanıyordum.
BAŞKAN 3üncü sıradasınız
zaten efendim, 2si geçti. Zaman çabuk geçiyor Sayın Yokuş.
3.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun,
işitme engelli vatandaşların sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, 2 kere teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, bugün işitme engelli
kardeşlerimizin sorunlarıyla ilgili konuşma yapacağım.
Ülkemizde sayıları 3 milyona yaklaşan işitme engelliler,
görünen hiçbir kusurları olmadığından en az dikkat çeken ve
toplum içerisinde zor fark edilen engel grubudur. Sessiz
azınlığı oluşturan işitme engelli bireylerin,
hareket sınırlamasının ötesinde pek çok problemle
karşı karşıya kaldıkları da bir gerçektir.
İletişim yoksunluğu, eğitim alma ve bilinç gelişimi
açısından yaşadıkları ciddi bir sorundur.
İşitme engelliler için hayati önem
taşıyan, 3E diye de ifade edilen erken teşhis, erken
cihazlanma ve erken eğitim son derece önemlidir. İşitme engelli
bireylerin ortalama kelime dağarcığı 150 kelimeden
oluşuyor, dolayısıyla günlük dilde kullanılan her kelimenin
karşılığı Türk işaret dilinde bulunmuyor. Bu
yüzden de toplumda yerleşik yanlış kanının aksine
işitme engelliyle yazışarak iletişim kurulması mümkün
olmuyor. Yine, bu yoksunluk nedeniyle işitme engelliler
okuduklarını anlamakta, yorumlamakta ve geri bildirim noktasında
büyük problemler yaşamaktadırlar. İletişim eksikliği
hemen hemen her alanda karşılarına çıkan bir engel oluyor.
Sosyokültürel eksiklik, aidiyet duygusunun, örf ve âdet gelişiminin de
önüne -ne yazık ki- geçmektedir.
Genel olarak sorunları: Bir, ülkemizde Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı toplamda 56 işitme
engelliler okulu bulunmaktadır. Ancak, bu çocukların
kaynaştırma sınıflarına dâhil edilmesiyle
kapatılan okullarımız oldu. 81 il sıralamasında her
ilde bir okul yok iken kapatılan okullarla ailelerin yaşadıkları
sorunların artmasıyla çocuklarının eğitim alma ya da
eğitimine devam etme hakkı ellerinden alındı.
Okullarımızda kendi dillerinde yani
işaret dili eğitimi alma şansları maalesef yok. Ülkemizde
öğretmenlerimiz merkezî atama sistemiyle okullarımıza
atanıyor. Eğitim fakültesi mezunu, pedagojik formasyon eğitimini
tamamlayan bir öğretmenimizin kendisini işitme engelli okulunda bulma
şansı son derece yüksek. İşaret diline hâkim olamayan bir
öğretmen bu çocuklara nasıl eğitim verebilir, gelişimlerine
nasıl katkı sağlayabilir?
Lise eğitimini tamamlayan bir işitme
engelli, diğer engelli gruplarıyla eşit şartlarda
üniversite sınavına tabi tutulmaktadır. Ülkemizde henüz kendi
dillerinde sınav sistemine maalesef geçiş yapılamamıştır.
Yine, istihdamda yer alan işitme engelli
bireyler için yasa gereği alınması zorunlu eğitimler
mevcuttur; örneğin temel iş sağlığı ve
güvenliği ile ilk yardım gibi. Bu eğitimler de maalesef
ülkemizde işaret diline hâkim iş sağlığı ve
güvenliği uzmanı veya ilk yardımcı olmadığı
için işaret dili tercümanları aracılığıyla
verilmektedir. Ancak sınava işitme engelli çalışanlar
çevirmensiz katılmakta, dolayısıyla başarısız
olmaktadırlar. Yaşanılan bu sorun işverenler
açısından da işitme engelli çalışanlar
açısından da büyük problemlere neden olmaktadır.
Özellikle kolluk kuvvetlerine intikal eden olaylarda
karakollarda başlayan sorunlar savcılık ve mahkemelerde
artmaktadır. Karakola götürülen bir işitme engelli bireyin ifadesinin
alınabilmesi için işaret dili tercümanına ihtiyaç duyulmaktadır.
Ancak tercümanlık ücreti işitme engelli bireyden talep edilmektedir.
Resmî olarak bir ödenek tanımlaması yoktur. Bu durum da
tercümanların isteğine bağlı bir ücret tarifesinin
yaratılmasına neden olmaktadır. İşitme engelli
bireylerin ekonomik yaşam şartları düşünüldüğünde
talep edilen rakamlar son derece yüksektir. Bu ücreti karşılamakta
zorlanan ya da tercümana ulaşmakta zorlanıldığında
günlerce gözaltına maruz kalan işitme engelli bireyler
bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Türk işaret dilinin bir standardı
oluşturulamamıştır. Kişisel kullanım
farklılıklarıyla camiaya zarar verilmiştir. Bu durum kamu
kurumlarında bile karşımıza çıkmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Sayın Yokuş, tamamlayın
sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Millî
Eğitim Bakanlığının hazırladığı
Türk İşaret Dili Sözlüğünde kullanılan bir kelime Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sözlüğünde
farklılık göstermektedir.
Genel anlamda değerlendirildiğinde,
toplumda var olabilmenin temeli olan iletişimin yoksunluğu
işitme engelli bireyler için en büyük sorunu teşkil etmektedir.
Beraberindeyse;
1) Toplumsal yaşama
katılımının,
2) Eğitim alma hakkının,
3) Hak ve edinimlerinin,
4) Cezai yaptırım, kanun ve yasalara
uyumun,
5) İstihdama katılma ya da istikrarlı
iş hayatına katılmanın,
6) Kariyer planlamasının,
7) Hizmete erişimin,
8) Toplumca kabul görmüş gelenek ve
göreneklerin devamlılığının,
9) Dinî eğitiminin,
10) Aile kavramının ve ebeveyn sorumluluklarının,
11) Bilgiye erişimin,
maalesef önüne geçmektedir.
Bilgiye erişim yolunun
sağlanmasını temenni ediyor, bu hususta Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın ciddi bir
çalışma yapmasını arzu ettiğimizi buradan ifade ederek
hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, gündem dışı söz taleplerinin
Başkanlık Divanına ulaşan geliş sırasına ve
talepte bulunan milletvekillerinin daha önce gündem dışı söz
alıp almadığı kriterine dayanılarak
değerlendirildiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
gündem dışı söz talepleriyle ilgili de bir bilgilendirme yapmak
istiyorum.
Bu gündem dışı söz talepleri
geldiğinde, öncelikle bizlere ulaşan geliş sırasına
göre değerlendiriyoruz. İkinci değerlendirme kriterimiz de daha
önce gündem dışı söz alıp alınmadığı ki
bu şekilde de daha fazla sayıda milletvekilimize gündem
dışı konuşma imkânı sağlamak üzere bunu
yapıyoruz. Bu süreç içerisinde bu gündem dışı söz
taleplerinin karşılanıp karşılanmamasının
sizin tarafınızdan değerlendirilmesini bilgilerinize sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
30 milletvekilimize yerlerinden birer dakika söz vereceğim. Bu bölümde
sisteme giriş yapan milletvekillerimizin söz talebini
karşılayacağım ama sonrasında, gün içerisinde İç
Tüzük 60a göre olan söz taleplerini karşılamayacağımı
buradan bildirmek istiyorum.
Sayın Sümer, sizinle başlıyoruz,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Türk Hava
Kurumunun atıl hâle getirilip sonra kapatılmak mı istendiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre
sonra, doğrudan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün emriyle kurulan,
havacılık sanayimiz için büyük önem taşıyan Türk Hava
Kurumu bugün bu misyonunu yerine getirmekten çok uzak, hatta kötü yönetimlerin
bir sonucu olarak kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.
Cumhuriyetimizin simge kurumlarından biri olan Türk Hava Kurumunda önce
yolsuzluk iddiaları çıktı, ardından doğrudan
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hedef gösterildi ve sonra
da kayyum atandı. Atanan kayyum, bırakın eski işlevine
kavuşturmayı, Kurumu daha da işlevsiz hâle getirdi. Yangın
söndürme ihalelerinde devre dışı bırakılan Türk Hava
Kurumu büyük bir maddi kriz içerisine girdi. Krizin faturası, Kurum
çalışanlarına çıkarılıyor; yaklaşık 150
kişi işten çıkarıldı, işten
çıkarılmalara devam edileceği bekleniyor. Buradan soruyoruz:
Türk Hava Kurumu atıl bir hâle getirilip sonra da kapatılmak mı
isteniyor?
BAŞKAN Sayın Özdemir
2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
mültecilerin diplomatik bir koz olarak görülmemesi gerektiğine,
uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde yerleştirme
garantisi alınmadan sınır kapılarının
açılmasının insanları meçhule göndermek anlamına
geleceğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2011 yılında Suriyede başlayan iç
savaş sonrasında milyonlarca Suriyeli açık kapı
politikasıyla ülkemize sığındılar. Sorumluluğu
olan Avrupa Birliğinin ve dünya ülkelerinin, bu sorumluluklarını
yerine getirmesi gerekirken tekrar minnet ve rahmetle andığım
şehitlerimizin olduğu bir ortamda Artık mültecileri tutabilecek
durumda değiliz. denilerek sınır kapılarını
açmak, sorunu kalıcı olarak çözmeyecek ve yeni dramlara, yeni
risklere yol açacaktır. İşte, şu an Suriye
dışındaki farklı ülkelerden ülkemize akın eden
düzensiz göçmen sayısında artma riskiyle karşı
karşıyayız. Bugüne kadarki uyarılarımıza
rağmen, iktidar tarafından süreç yine iyi yönetilemezse bu
adımın maliyetleri çok daha ağır olacaktır.
Mülteciler, diplomatik bir koz olarak görülmemeli, uluslararası hukuk
kurallarına uygun bir şekilde yerleştirme garantisi
alınmadan sınır kapılarını açıp
insanları meçhule göndermek, tüm taraflar için tarihî bir insan hakkı
ihlali olarak anılacaktır.
Aynı zamanda, Avrupa Birliği de
sınırı kapatmak yerine sorunu kalıcı olarak çözmenin
çabası içinde olmalıdır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, ülkenin
bekası için İdlibde şehit düşen Mehmetçiklere Allahtan
rahmet dilediğine, kırk yıldır sağ-sol
çatışmasıyla, ASALA, PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ terör
örgütleriyle mücadele edildiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin bekası
için İdlibde bulunan askerlerimize yapılan saldırıda
şehit düşen Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Kırk yıldır ülkemiz sağ-sol
çatışmasıyla, ASALA, PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ gibi terör
örgütleriyle mücadele etti; on binlerce insanımız hayatını
kaybetti, binlerce şehidimiz oldu. Devletimizin
kararlılığı ve güvenlik güçlerimizin
başarısıyla, toprak bütünlüğümüzü tehdit eden PKK terör
örgütünün yurt içinde başı ezildi. Bundan rahatsız olan güçler,
Suriyede PKK/YPG terör örgütüne destek vererek güney
sınırlarımızı tehdit ettiler. Devletimiz bu tehditlere
boyun eğmeyerek özellikle Suriye sınırlarımızda yaptığı
sınır ötesi operasyonlarla, güvenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü
tehdit eden ve güney sınırlarımızda kurulmak istenilen
taşeron PKK/PYD terör devletinin planlarını bozmuştur
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Suriyenin İdlib bölgesinde şehadete
kavuşan hemşehrileri Uzman Onbaşı Batuhan Tank ile Uzman
Onbaşı Halil İbrahim Akkayaya ve tüm askerlere Allahtan rahmet
dilediğine, terör örgütlerine ve emperyalist güçlere karşı
haklı mücadelenin ilelebet süreceğine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Suriyenin İdlib bölgesinde gerçekleşen
alçak saldırı sonucu şehadete kavuşan Kadirlili şehit
bekçi Yaşar Tankın torunu, yetim Ahmet Turhan Tankın oğlu
Uzman Çavuş Batuhan Tanka, Bahçeli Piyade Uzman Onbaşı Halil
İbrahim Akkayaya ve tüm kahraman askerlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı, yine bu hain
saldırıda yaralanan askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
Sınırlarımızın terör
örgütleri ve gözünü ülkemiz topraklarına dikmiş zalim bir rejim
tarafından kuşatılmasına, milyonlarca
sığınmacının yükünün kalıcı bir şekilde
ülkemizin üstüne yıkılmasına asla izin vermeyeceğiz.
Atalarımız, İstanbulun fethinde, Malazgirtte, Çanakkalede,
ülkemizin her karış toprağı için gözünü kırpmadan
nasıl canını feda ettiyse, bizler de bu kutsal emanete sahip
çıkıp aynı kararlılıkla topraklarımızı
korumaya devam edeceğiz.
Şehit kanlarıyla sulanmış bu
topraklarda terör örgütlerine ve emperyalist güçlere karşı haklı
mücadelemiz ilelebet sürecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, ülkede şubat ayında 22
kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne, iktidarın
bir an önce İstanbul Sözleşmesini uygulayıp, eylem
planlarını hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şubat ayında ülkemizde 22 kadın
erkekler tarafından öldürüldü. Bursada ise bir hafta içerisinde 2
kadın cinayeti işlendi. 35 yaşındaki Ulviye, kocası
tarafından göğsünden 9 kez bıçaklanarak öldürüldü ve 11
yaşındaki kızı annesini kanlar içinde buldu.
Yine, dört gün önce göğsünden tabancayla
vurulan Elif, ticari taksiden yola atıldı.
Buradan iktidara sesleniyorum: Bir an önce
İstanbul Sözleşmesini uygulayın, eylem
planlarınızı hayata geçirin. Artık zaman kaybetmeye ve bir
kadının daha öldürülmesine tahammülümüz kalmamıştır ve
bunları uygulamazsanız öldürülen her bir kadının vebali
üzerinize olacaktır.
BAŞKAN Sayın Yalım
6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
tır şoförlerinin İran Lütfabad Sınır
Kapısının corona virüsü sebebiyle kapatılmasıyla
yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için
Dışişleri Bakanlığını göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İranı transit geçerek Türkmenistana
gitmek isterken corona virüsü sebebiyle İran Lütfabad Sınır
Kapısının kapatılmasından dolayı bin
civarında şoförümüz ve de tırlarımız mahsur
kalmıştır.
Sayın Dışişleri
Bakanlığı yetkililerinin İranla görüşüp, bu bin
civarındaki şoförümüzün bir an önce Türkmenistana geçişlerinin
sağlanması gerekmektedir, yoksa bulundukları ortamdan
dolayı corona virüsünden değil ama açlık ve hijyen olmadığından
dolayı, başka hastalıklardan dolayı öleceklerdir. Bir an
önce Dışişleri Bakanlığını bu göreve davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
7.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Tarım
Kredi Kooperatifleriyle ilgili iddiaların doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) 1581 sayılı
Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununa göre yönetilen ve 1
milyon 100 bin çiftçi ortağı bulunan Tarım Kredi
Kooperatifleriyle ilgili sürekli skandal haberler geliyor. Personel alımında
yaşanan skandallar ve kadın adaylara cinsiyetçi ayrım
yapılmasıyla gündeme gelen, çiftçiye yüksek faizle ve pahalı
gübre satmakla suçlanan kurumda sular hiç durulmuyor.
Özel bir yasayla yönetilen ve bu kanuna dayanarak
hazırlanan insan kaynakları yönetmeliğine göre Tarım Kredi
Kooperatiflerinde emekli olanlar istihdam edilemiyor. Ancak Genel Müdür
Fahrettin Poyrazın milletvekilliğinden emekli olmasına
rağmen insan kaynakları yönetmeliğine aykırı bir
şekilde atandığı belirtiliyor. Bu usulsüzlüğü kapatmak
için 2019 yılında yapılan Birlik Genel Kurulunda
yönetmeliğin kişiye özel değiştirildiği, emeklilik
şartının kaldırıldığı söyleniyor. Genel
Müdürün milletvekili emekli maaşı, Genel Müdür maaşı,
teşvik primi maaşı, huzur haklarıyla birlikte aylık
gelirinin 100 bin lirayı aştığı dile getiriliyor. Bu
iddialar doğru mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
8.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, bir ayda İdlibde 54 şehit verildiğine
ve en çok şehit verilen ilin de Gaziantep olduğuna, hemşehrileri
Uzman Onbaşılar Veysel Günay ve Selim Nergiz, Sözleşmeli Erler
Mecit Demir ve Mustafa Ertürk, Uzman Onbaşılar İbrahim Halil
Açıkgöz ve Uğur Kurt, Uzman Çavuş Onur Şükrü Özler ve Halil
İbrahim Akkayaa Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Canımızdan can gitti. Bir ayda
İdlibde 54 şehit verdik. Son bir ayda 25 farklı şehrimizde
şehit acısı yaşanırken en çok şehit veren il
Gaziantep oldu. Gaziantep kurtuluş mücadelesinde nüfusunun dörtte 1ini
şehit vermiş gazi bir kenttir. Ancak yanlış
politikalarınız yüzünden askerlerimiz Suriye topraklarında
şehit oluyor, olmaya da devam ediyor. Gaziantepde 8 ailenin
ocağına ateş düştü: Uzman Onbaşı Veysel Günay ve
Selim Nergiz, Sözleşmeli Erler Mecit Demir ve Mustafa Ertürk, Uzman
Onbaşı İbrahim Halil Açıkgöz, Uzman Çavuş Uğur
Kurt, Uzman Onbaşı Onur Şükrü Özler ve Halil İbrahim
Akkaya.
Buradan kahraman şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bizlerin
yüreği bu yaşanan acılara, can kayıplarına artık
dayanmıyor. Bu acıların devamına sebep olanların
yüreği hiç sızlamıyor mu, sizler nasıl dayanabiliyorsunuz,
doğrusu çok merak ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
İdlib saldırısında şehit olan hemşehrileri Özgür
Kavastanı, Uzman Onbaşılar İbrahim Tüzel, Mehmet Muhammet
Akay ile Osman Akı ve tüm şehitleri rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Şehit vatandır, millettir, bayraktır.
Şehit tarihtir, şahittir, şereftir. Dün
Sarıkamışta, Galiçyada, Yemende kınalı koç
yiğitler, kahraman Mehmetçikler nasıl ki vatan, millet ve mukaddesat
uğruna anadan, yârdan ve serden geçtilerse günümüzde de tarihin
coğrafyaya dar geldiği, masum ve mazlumların sessiz
çığlıklarının arşı titrettiği bu zor
günlerde Vefalı Türk geldi yine. sedalarıyla aynı ruh ve
aynı inançla, aynı iman ve fıtratla İdlibde zalimlerin
karşısında durmuşlar, Türkün şanlı
bayrağına sarılıp vatan olmuşlardır.
Şehitlerimizi unutmayacağız. Mersin
Erdemliden İbrahim Tüzeli, Toroslardan Mehmet Muhammet Akayı,
Muttan Özgür Kavastanı, Silifkeden Osman Akı ve tüm
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, ailelerinin
acısını yürekten paylaşıyorum; ruhları şad
olsun.
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden
makber / Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Gökçel
10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, İdlib
saldırısında şehit olan hemşehrileri Özgür
Kavastanı, Uzman Onbaşılar İbrahim Tüzel, Mehmet Muhammet
Akay ile Osman Akı ve tüm şehitleri rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, ülkemiz, şehitlerine ağlıyor. Seçim bölgem
Mersinin de dört bir yanına şehit ateşi düştü. İdlib
saldırısında, Toroslar ilçemizden Mehmet Muhammet Akay,
Silifkeden Osman Ak, Erdemliden İbrahim Tüzel; Gürbulakta, Mut
ilçemizden Özgür Kavastan şehit oldular. Şehitlerimize Allahtan
rahmet, acılı ailelerine de sabır diliyorum. Şehitlerimiz
hepimizin değeri ama şehitlik makamı, askerin, polisin, memurun
kaderi değil. Devlet, tüm vatandaşlarını güven içinde
yaşatmak zorunda.
Bizler, vatanı için gözünü kırpmadan
şehit olmuş ataların torunlarıyız. Bizler Savaş,
zorunlu olmadıkça cinayettir. diyen Atatürkün
mirasçılarıyız. Savaş politikaları derhâl son
bulmalı, sorunlar diplomasiyle, ortak akılla çözülmelidir.
BAŞKAN Sayın Şimşek
11.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
coronavirüs sebebiyle İran ve Iraka açılan sınır
kapılarının kapatılmasıyla mağdur olan muz
üreticilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için Ticaret Bakanına
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, coronavirüs sebebiyle İran
ve Irakla olan kapılar kapatılmıştır ve Türkiyeden
giden tırlar uzun kuyruklar oluşturmaktadır. Özellikle, Mersin
Limanından ithal edilip İrana ve Iraka ihraç edilmek üzere
gönderilen muzlar şu anda tırlarda bekletilmektedir. Dosya
değiştirme metoduyla, karşıdan gelen, İran ve Iraktan
gelen tırların kafaları buradaki çekicileri yükleyip
götürebilmektedir ama bu da günlük 5-6 aracı geçmemektedir. Bu
muzların bozulma süreci artık yaklaşmıştır.
Bunların, iç piyasaya sürüleceği şu anda
konuşulmaktadır.
Bununla ilgili çağrım Ticaret
Bakanınadır: Hiç olmazsa, şu anda Türkiyeye ithal edilmiş
ürünlerin yurt dışına çıkışı bir an önce
sağlanmalı ve iç piyasadaki çiftçiler mağdur edilmemelidir ya da
bunlar iç piyasaya sürülecekse bunların üzerine vergiler konularak iç
piyasaya sürülmelidir. Yoksa vergisiz olarak iç piyasaya sürülürse Türkiyedeki
muz fiyatları şu anda yarıya düşecek ve üretici mağdur
olacaktır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, İdlib şehitlerine ve tüm şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine, Suriyenin bugünkü durumunun bizim tercihimiz
olmadığına ve emperyalist ülkelerin Suriyede ne
aradığının sorulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugün ve daha önce İdlibde şehit olan askerlerimize ve
tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ordumuzu ve
ordumuzun her operasyonunu destekliyoruz. Allah, ordumuzun yâr ve
yardımcısı olsun.
Bugünkü Suriyenin durumu bizim tercihimiz
değildir. Esadın kendi insanını katletmesi sonucu bu
noktaya gelinmiştir. Suriyenin bugünkü hâli, Esadın ve onu
destekleyen İranın, emperyalist Rusyanın, Amerika Birleşik
Devletlerinin ve İsrailin eseridir. Sorulması gereken, emperyalist
ülkelerin Suriyede ne aradığıdır. Suriye
halkının bazı gruplarına da diyorum ki: Emperyalist
ülkelerin yalanlarına inanmayın, sizi kullanmalarına izin
vermeyin, aynı coğrafyada kader birliğimiz var, oyunu görün,
oyuna gelmeyin.
Saygılarımla teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakırlıoğlu
13.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlunun, MİT mensubuyla ilgili haberinin Oda TVde
yer almasının ardından Haber Müdürü Barış
Terkoğlu ve Gazeteci Hülya Kılınçın gözaltına
alınmasının ülkedeki basın özgürlüğünün geldiği
durumu gözler önüne serdiğine, Manisa ili Akhisar ilçesinde işçileri
taşıyan servisin kaza yapması sonucu hayatını kaybeden
Leyla Şen ile Meryem Kocuya Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Oda TVde yer alan Sessiz sedasız ve törensiz
defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Oda TV
ulaştı. haberinin ardından Haber Müdürü Barış
Terkoğlu ve haberi yapan Manisalı gazeteci Hülya Kılınç
gözaltına alınmıştır. Cumhurbaşkanının
Libyada birkaç tane şehidimiz var. demeciyle doğrulanmış
olan, daha önce çeşitli medya kuruluşlarında
haberleştirilen bir olayı haber yaptığı için Oda TV
çalışanlarına yapılanlar, ülkedeki basın
özgürlüğünün geldiği içler acısı durumu göz önüne
sermektedir. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi, basının
önündeki engellerin kaldırılması, gözaltıların son
bulması en büyük dileğimizdir.
Ayrıca, bu sabah iş yerlerine gitmek için
bindikleri servisin Akhisarda kaza yapması sonucu hayatını
kaybeden emekçilerimiz Leyla Şen ve Meryem Kocuya Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erbay
14.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın,
İdlib şehitlerine Allahtan rahmet dilediğine, Kültür ve Turizm
Bakanının yapacağı bir açıklamanın hem içinde
bulunulan coğrafyada yaşanan sıkıntılar hem de corona
virüsü nedeniyle endişelenen Muğla ili başta olmak üzere
ülkedeki tüm turizmcileri rahatlatacağına ilişkin
açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İdlibde kaybettiğimiz şehitlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Türk devleti güçlüdür, sorunların üstesinden
geleceğine inancımız tamdır. Ancak hem
coğrafyamızda yaşanan bu sıkıntılar hem de corona
virüsünden kaynaklanan kaygılar, sezon hazırlığında
olan turizm işletmecilerimizi endişelendirmektedir. Thomas Cook
şirketinin batmasından olumsuz etkilenen Fethiye, Marmaris,
Sarıgerme, Bodrum, Dalyan ve bölgemizdeki tüm turizmciler, devletimiz tarafından
alınan tedbirleri merak etmektedir. Sezon
hazırlıklarının yapıldığı,
rezervasyonların yoğun olması gereken bu dönemde Turizm
Bakanının yapacağı bir açıklama, Muğlamız
ve ülkemizdeki turizmcileri rahatlatacaktır. Bölgemizin lokomotif sektörü
olan turizm sektöründe alınacak tedbirler, zor şartlarda var olma
mücadelesi veren turizmciye moral olacaktır.
BAŞKAN Sayın Girgin...
15.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
coronavirüs salgını nedeniyle sınır kapılarında
mahsur kalan tır şoförlerinin mağduriyetinin bir an önce
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Taşımacılık yapan tır
şoförlerimiz, coronavirüs salgını nedeniyle günlerdir
sınır kapılarında mahsur durumdalar. Sadece Gürbulak
Sınır Kapısındaki bekleyiş bir haftayı
aşmış durumda. Yine, uzun zamandır bin civarında
şoförümüz, İran çıkışı, Türkmenistan girişi
olan Lütfabad Kapısında beklemektedir. Türkiye
Konsolosluğu, Lütfabad Sınır Kapısından 5 kilometre
uzakta olmasına rağmen hiçbir yetkili, şoför
arkadaşların sorunlarıyla ilgilenmemektedir. Tır
şoförlerimiz, bu nedenlerle gıda, barınma ve tuvalet gibi en
temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayacak olanaklardan
yoksun kalmış, yiyecekleri için karaborsacılara mahkûm
edilmişlerdir. Dışişleri Bakanlığı,
şoförlerimizin Türkmenistana geçişleri için acilen sürece dâhil
olmalıdır, Sağlık Bakanlığı da ihtiyaç
hâlinde karantina bölgelerini oluşturup gerekli tedbirleri acilen
almalıdır. Şoförlerimiz perişandır, mağduriyet
bir an önce giderilmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Altıntaş...
16.- Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaşın, tüm dünyayı saran corona virüsüne
karşı Sağlık Bakanlığının korunmak için
gösterdiği çabayı olumlu bulduğuna, solunum yollarını
olumsuz etkileyen sigaranın kapalı alanlarda içilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tüm dünyayı saran coronavirüs, ülkemizi de
tehdit etmektedir. Solunum sistemine zarar veren bu virüs, ülkemize henüz
girmedi ama girerse yakın dokunuş kültürümüz nedeniyle hızla
yayılma potansiyeli var. O nedenle,
Bakanlığımızın bu virüsün ülkemize girmemesi için
gösterdiği üstün çabaları olumlu buluyorum, Sayın Bakanımızı
ve tüm Bakanlık çalışanlarını tebrik ediyorum.
Değerli milletvekilleri, sigaranın solunum
yollarına olumsuz etkisini anlatmama gerek yok. Özellikle kapalı
alanda sigara içenlerin, kendi sağlıklarına verdikleri zarar
yanında diğer çalışanları da pasif içici konumuna
sokmaları, onların sağlıklarına da ciddi bir
tehdittir. Meclisimizde de kapalı alanlarda sigara içilmemesine dikkat
edilmesini diler, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Gürer...
17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
emekli promosyonlarıyla ilgili yapılan açıklamanın
emeklilerin beklentilerini karşılamadığına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sosyal Güvenlik Kurumu ile Bankalar Birliği,
bugün emeklilerle ilgili promosyon rakamını
açıklamıştır. Bu rakam, emeklilerin beklentisini
karşılamamaktadır. En az bir maaş tutarında promosyon
verilmesi, emeklilerin beklentisiydi ancak verilen ücret ne yazık ki
günlük bir simit ya da çayı birlikte tüketmeye dahi yeterli
olmamıştır. Bankalar Birliği, kamu bankalarının
baskılamasıyla emeklilerin haklarını ne yazık ki
vermemektedir, özel bankalar daha fazla promosyon vermeye taraftır.
Promosyon bir lütuf değildir, haktır, sadaka olarak verilmiyor;
emekli, hakkını istiyor. En az risk grubu olan emekliler için
bankaların, promosyonlarını en az 1 maaş tutarında
vermeleri doğru olandır. Emekli mağdurdur, geçim
sıkıntısı çekmektedir. Bu anlamda, emeklilerin
promosyonları artırılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, sürgün edilen Yahudilere sadece Osmanlı Devletinin
kapılarını açtığına çünkü inancın ve
insanlığın o gün de bugün de böyle davranılmasını
gerektirdiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Endülüs Müslüman fatihlerin İspanyaya
verdikleri isimdir. Avrupalı kralların çocukları, Endülüs
medreselerinde eğitim görürdü. Endülüs, Avrupanın en güçlü, seçkin,
zengin devletiydi. Sonra, İspanyada sekiz asırdır devam eden
İslam hâkimiyeti son buldu. Müslümanlar ve Hristiyan olmayan herkes vaftiz
edildi, işkence gördü, öldürüldü, kalanları sürüldü; sürgünden orada
yaşayan Yahudiler de paylarını aldılar. Yahudiler
kendilerine yeni bir yurt bulabilmek için Avrupa ülkelerinin
kapısını çaldılar, sadece Osmanlı Devleti bunlara
kapılarını açtı, gelip bize sığındılar.
Sultan II. Bayezit, Yahudilerin iyi karşılanmaları ve onlara
zarar verilmemesi hususunda bütün illere emirnameler göndermiştir çünkü
inancımız ve insanlığımız o gün bugün böyle
davranmamızı gerektiriyordu, Avrupaysa o gün de bugün de aynı
Avrupadır.
BAŞKAN Sayın Özcan
19.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın,
Dalamanlı vatandaşların Muğla ili SEKA Dalaman
Kâğıt Fabrikasının atıl durumda olan tesislerinin
kendilerine bedeli mukabil satılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları
Genel Müdürlüğüne bağlıyken 2001 yılında
özelleştirilmesi sonucu MOPAK AŞ firmasına devredilen Muğla
SEKA Dalaman Kâğıt Fabrikasıyla ilgili olarak ihaleyi alan
firma, tesislerin bir kısmını kapatmış, çok az
bölümünü işletmeye almıştır. Fabrikaya ait sosyal tesisler
-200 koltuklu kapalı sinema, 26 odalı otel, aynı anda 500
kişiye hizmet verebilecek lokanta ve lokal ile 65 metrekareden 160
metrekareye kadar 250 adedi geçen değişik, tek, 2, 3 katlı betonarme
lojmanları- hiç kullanılmamış, bakımı da
yapılmamış, tamamen çürümeye terk edilmiştir. Şu an
binaların camları kırılmış, çerçeveleri
düşmeye başlamıştır. Bu durum, millî servetimizin göz
göre göre yok olması demektir. Bu tesislerin firmadan bedeli mukabil
alınarak halka yine bedeli mukabil satılması, Dalamanlı
vatandaşlarımızın talebidir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
Yok.
Sayın Köksal
20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Selevir Sulama Birliğinin su fiyatlarına
yaptığı zamların başta Şuhut ilçesine
bağlı Balçıkhisar, Güneytepe, Kayabelen ve Mahmut köylerindeki
çiftçileri zor durumda bıraktığına, Güven Kooperatifine
şehir içi taşıma belgesinin verilerek öğrenci ve
vatandaşların mağduriyetinin önlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Selevir Sulama
Birliğinin suya yapmış olduğu aşırı zam
nedeniyle, bir su motoru, saatte yaklaşık 6 bin lira
yakmaktadır. Tarımda üretim maliyetinin sürekli arttığı
bugünlerde, bir de yapılan bu afaki zam, çiftçilerin belini bükmektedir.
Özellikle Şuhut ilçemize bağlı Balçıkhisar, Güneytepe,
Kayabelen ve Mahmut köylerindeki çiftçiler, mağdur olmuştur. Bir an
önce bu yanlıştan dönülmesini ve yapılan zammın geri
çekilmesini bekliyoruz.
Güven Kooperatifi, 1954 yılında
kurulmuş olup Akşehir-Afyonkarahisar arası otobüs
işletmeciliği yapmaktadır. Bu otobüsler, özellikle Çay ve
Sultandağı ilçeleri ile buralara bağlı köy ve kasabalardaki
vatandaşların ulaşımını sağlamaktadır.
Ancak Güven otobüsleri, şu anda Akşehir ilçesinde şehir içine
sokulmamakta, sadece Akşehir garajına girmesine izin verilmektedir.
Bundan da en çok, Çay, Sultandağı ve civarındaki köy ve
kasabalardan Akşehire giden öğrenciler ve vatandaşlar,
mağdur olmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için Güven
Kooperatifine D4 adı verilen şehir içi taşıma belgesinin
verilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Karasu
21.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii Anonim Şirketinin Resmî
Gazetede Cumhurbaşkanı imzasıyla yayımlanan bir karar
neticesinde başka bir şirkete bağlanarak pasifize edilmek
istendiğine ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Kurulduğu 1939 yılında Sivas Cer
Atölyesi adıyla faaliyete geçen Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii
Anonim Şirketi TÜDEMSAŞ, Resmî Gazetede Cumhurbaşkanı
imzasıyla yayımlanan bir karar neticesinde başka bir
şirkete bağlandı. Seksen bir yıldır Sivasta binlerce
vatandaşımıza ekmek kapısı olan, ilk yerli otomotiv
Devrime ait motor bloklarının dökümünü yapan, ilk yerli buharlı
lokomotifi üreten TÜDEMSAŞ, Sivasın can damarıdır.
İktidar, siciline işlemiş bir özelleştirme tutkusuyla
birçok devlet kurumunu olduğu gibi TÜDEMSAŞı da pasifize etmek
istemektedir.
Buradan Sivasa bir darbe daha vurmaya
kalkışanlara sesleniyorum: TÜDEMSAŞ, tüm Sivaslıların
kırmızı çizgisidir. Kirli oyunlarınıza alet etmenize,
bu fabrikayı da yandaşlara veya yabancılara peşkeş
çekmenize asla izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Ersoy
22.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun,
Bahar Kalkanı Harekâtında şehit olan askerlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Maalesef, bugün İdlibden 2 askerimizin
şehit haberini üzüntüyle almış bulunuyoruz. Bahar Kalkanı
Harekâtında katil Esad rejiminin unsurları tarafından
yapılan saldırı sonucu şehit olan kahraman askerlerimize
Allahtan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı,
yaralanan askerlerimize ise acil şifalar diliyorum. Tüm milletimizin
başı sağ olsun. Türk milletinin muzaffer tarihinin, millî
bekasının, meşru savunma hakkının onurlu mücadelesini
vermek için İdlibde bulunan Mehmetçikimize saygılarımı ve
dualarımı gönderiyorum. Erkeğinden kadınına, gencinden
yaşlısına aziz milletimiz, ordumuzun her daim
yanındadır. Mehmetçikimize bu kutlu mücadelesinde muvaffakiyetler
diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
23.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin,
İtalyan firması Ferreronun yerli iş birlikçilerinin ne kadar
fındık aldığının neden
açıklanmadığını öğrenmek istediğine,
açık ve şeffaf olunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Tarım Bakanına
ve TMO Genel Müdürüne soruyorum: Geçen yıl bu tarihlerde fındık
fiyatıyla ilgili, en az 20 TL olmalı demiştim, Hükûmet 16,5 TL
vermişti. Bugünlerde fındık, bizim dediğimiz gibi 20 TLye
satılıyor; işte, bu aradaki fark, çiftçinin cebinden
çalınandır. Yine, geçen yıl TMO, depolarındaki fındığın
tamamına yakınını sezon öncesi İtalyan firması
Ferreroya vermiş, yerli sanayicimizi mağdur etmişti. Bir
yıldır uyardık, hakkaniyetli olun, yerli firmaları, yerli
sanayiyi de gözetin diye, bugünlere geldik. TMO bu yıl da depolardaki
fındığı piyasaya sürdü ama bu defa, kime ne kadar
fındık verdi, onu da açıklamıyor. Ferreronun piyasaya ayar
vermekte kullandığı yerli iş birlikçilerinin ne kadar
fındık aldığı belli değil; soruluyor,
söylenmiyor. Neden açıklamıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Böyle gizli
kapaklı iş olur mu? Ferreronun fındık piyasasındaki
oyunlarına ayakçılık mı yapıyorsunuz? Açık ve
şeffaf olun, sezon öncesi bu ve benzer ayak oyunlarından vazgeçin;
bunları takip ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Filiz
24.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, ülkedeki mevcut ekonomik durumun yerel basını olumsuz
etkilemeye devam ettiğine, Resmî ilan ücretlerine 2020 yılı için
yapılan düzenlemenin artırılmasını
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığından talep ettiğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde mevcut ekonomik durum, yerel
gazetelerimizi olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Ulusal gazetelerin bile
ekonomik sıkıntılardan dolayı yayın hayatlarına
son verdiği bu süreçte, seçim bölgem Gaziantepte bulunan birçok yerel
gazete, iki yıl öncesine kadar renkli baskı yapmaktayken artan
kâğıt ve baskı maliyetlerinden ötürü siyah beyaz baskıya
dönmüşlerdir. Birçoğu, hacizler sebebiyle resmî ilan
haklarını alamamakta ve basın çalışanları
işsiz kalmaktadır. Resmî ilan ücretlerine 2020 yılı için
yapılan düzenlemeye göre, yerel gazeteler için resmî ilanın bir
santimetrekaresinin tek sütundaki yayım ücreti KDV hariç 15 TLden 17
TLye yükseltilmiştir. Ayakta kalma mücadelesi veren yerel basın
mensupları bu artışı yeterli bulmamakta ve
artırılmasını talep etmektedirler. Konuyu
aracılığınızla Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığına iletiyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
25.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
kamu yararına uygun olmadığı için satılması
kararlaştırılan yerlerin neye göre belirlendiğini ve
boşalan hazine kasasının bu tür satışlarla mı
doldurulmak istendiğini Çevre ve Şehircilik
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Resmî Gazetede bugün yayımlanan kararnameye
göre 11 ilde, yayla alanı olmaktan çıkarılan toplam 14 milyon 92
bin 800 metrekarelik yer var. Acaba, yayla alanları ranta mı kurban
edilecek?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından 50 bin kamu lojmanının satılması için ihale
açılmasının ardından şimdi de aralarında
Aydının da bulunduğu 32 ilde 1.290 hazine arazisi, kamu hizmeti
için gerekli olmadığı gerekçesiyle ihaleyle satışa
çıkarıldı. Üstelik, söz konusu arazilerden beş yıl
süreyle emlak vergisi ve katma değer vergisi de alınmayacak. Nazillide
7 gayrimenkul de bu ihaleye girecek yerlerden.
Aşağıyakacıkta, Sevindiklide, Hasköyde,
Kırcaklıda, Dualarda, Haydarlıda ihaleye girecek
taşınmazlar var.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Kamu
yararına uygun olmadığı için satılması
kararlaştırılan yerlerin belirlenmesi neye göre
yapılmaktadır? Kamu yararına uygun olmadığı
kararlaştırılan bu tip yerler satışa mı
çıkarılacaktır? Saray ile yapılan israf harcamalarıyla
boşalan hazine kasası bu tür satışlarla mı doldurulmak
istenmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
26.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
corona virüsü sebebiyle İran Lütfabad Sınır
Kapısının kapatılması nedeniyle tır
şoförlerinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi
konusunda Ticaret Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve Dışişleri
Bakanlığının gereken adımları atması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
Türkmenistanın girişlerine izin vermediği, Türkiye'nin geri
dönmelerini sağlayamadığı çoğu Hataylı bin
şoförümüz, Lütfabad Sınır Kapısı'nda on beş
gündür coronavirüs esareti yaşıyor. Şoförlerimizin
bulunduğu parkın etrafı tel örgülerle çevrilmiş ve
çarşıya inmelerine dahi izin verilmiyor. Yiyecekleri, içecekleri
azalmış, hijyen yok, maske yok, coronavirüs salgını
yanı başlarına kadar gelmiş ama korunma tedbirleri yok,
hâlleri içler acısı.
Geçen hafta da yetkilileri göreve davet
etmiştim, bir kez daha yineliyorum: Ticaret Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı derhâl gerekeni yapmalıdır. Eğer,
şoförlerimizin Türkmenistana giriş yapmaları
sağlanamıyorsa sağlıklı bir şekilde
yuvalarına geri dönmeleri, ailelerine kavuşmaları konusunda
gereken adımlar derhâl atılmalıdır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
Sayın Toprak
27.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Fatih
Toprakın, Suriyede başlatılan Bahar Kalkanı
Harekâtının başarıyla yürütüldüğüne, Yunanistan ve AB
ülkeleri tarafından göçmenlere yapılan insanlık
dışı muameleyi kınadığına ve şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; kahraman ordumuz,
Suriyede Bahar Kalkanı Harekâtını
başlatmıştır. Harekât, ordumuz tarafından
başarıyla yürütülmektedir. Türk halkı, tek yürek harekâtın
arkasındadır, ülkemizde ve yurt dışında Bahar
Kalkanı Harekâtına şanlı bayrağımızla
destek yürüyüşleri gerçekleştirmektedir.
Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde Türkiye, hayati bir mücadele
içerisindedir. Orta Doğuda kan ve gözyaşının durması
için gerçekleşen bu harekâtta görev alan kahraman askerlerimize
muvaffakiyetler diliyorum. Zulme karşı verilen mücadelemiz sonuna
kadar devam edecektir.
Kendi rızasıyla ülkemizden ayrılmak
isteyen göçmenlere Yunanistan ve AB ülkeleri tarafından yapılan
insanlık dışı muameleyi şiddetle kınıyorum.
Aziz şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifalar
diliyorum.
Okçular tepesi terk edilmeyecektir, şehitler
tepesi boş değildir, boş kalmayacaktır. Bayrakları
bayrak yapan, üstündeki kandır / Toprak, eğer uğrunda ölen varsa
vatandır.
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
28.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, İdlibde şehit olan 2 askere Allahtan rahmet
dilediğine, corana virüsü konusunda ne kadar hazır olunduğunu
öğrenmek istediğine, Sağlık Bakanlığının
ve Millî Eğitim Bakanlığının acil eylem
planlarını koordineli şekilde revize etmeleri gerektiğine
ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün İdlibden 2 askerimizin şehadet
haberini aldık. Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine
sabır ve başsağlığı diliyorum, milletimizin başı
sağ olsun.
Değerli milletvekilleri,
sınırımıza dayanmış bir büyük tehlike daha var:
Coronavirüs. İran ve Irakta hızla yayılmaya başladı.
Sağlık Bakanlığımızın da belirttiği
gibi ülkemizde görülmesi an meselesi. Peki, biz buna ne kadar
hazırız? İki ay önce Dünya Sağlık Örgütü,
salgının boyutunu detaylarıyla açıklamıştı
ancak bizde bu konuyla ilgili adımlar son birkaç haftadır
atılmaya başlandı. Örneğin bugünkü Resmî Gazetede coronavirüs
salgını sebebiyle Türkiyede ihtiyaç duyulabileceği gerekçesiyle
radyoaktif toz filtreli koruyucu maske, tulum, gözlük, önlük, cerrahi maske ve
tıbbi eldiven ihracatı ön izne bağlandı. Önemli bir karar,
ancak biraz geç alındı. Ayrıca özellikle Sağlık ve
Millî Eğitim Bakanlıklarının acil eylem
planlarını kapsamlı ve koordineli şekilde revize etmeleri
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
29.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin,
İdlib şehitlerine Allahtan rahmet dilediğine, AKPnin
Suriyedeki yanlış politikalarından en çok etkilenen Hatay ili
ve ilçelerinin her zaman devletin, milletin, bayrağın ve ordunun
yanında yer aldığına ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
İdlib'de şehit düşen tüm vatan evlatlarımıza Allah'tan
rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
AKP'nin
Suriye'deki yanlış politikalarından en çok etkilenen serhat
ilimiz Hatay ve ilçeleri, özellikle bombalar ve füzelerle psikolojisi bozulan
ve geçici sığınmacılarla demografik yapısı her
gün değişen, şehitlerimizin ve gazilerimizin ilk
durağı Reyhanlı ilçemiz, her zaman devletinin, milletinin,
bayrağının ve ordusunun yanında yer
almıştır.
Ata'mız
Gazi Mustafa Kemal'in, şahsi meselesi olarak gördüğü ve
"namusum" dediği şehrimiz için
"çalınmış vilayet" yakıştırması
yapmak, kimsenin haddi değildir. Millet olmayı devlet olmaya tercih
eden biz Hataylılar, öz yurdumuzda, Türkiye Cumhuriyeti'nde
yaşamaktan onur ve gurur duyuyoruz.
BAŞKAN Sayın Kasap
30.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, İdlib şehitlerine Allahtan rahmet dilediğine, Kütahya-Tavşanlı-Emet
güzergâhındaki yol sorununun giderilemediğine ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İdlibdeki şehitlerimiz için
başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin;
yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum, ulusumuzun
başı sağ olsun.
Bugün, Kütahya-Tavşanlı-Emet yolu
trafiğe kapatıldı. On küsur yıldır tekrar tekrar
yapılmasına, tamirat görmesine rağmen yol sık sık
devriliyor, sık sık göçüyor ve heyelanlar meydana geliyor.
Burası, Kütahyanın önemli turizm ve termal bölgelerinden Emete
bağlanan, binlerce ton borun taşındığı tek yol
ama maalesef bu yol bir türlü yapılamıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gülüm...
31.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
Grup Yorum üyelerinden İbrahim Gökçek ve Helin Bölekin 260 gündür ölüm
orucunda olduklarına ve ölüm orucuyla hak aramak zorunda
kalınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Grup Yorum
üyelerinden bahsetmek istiyorum. İbrahim Gökçek ve Helin Bölek, ölüm
orucunun 260ıncı günündeler. Bu ülkede, hukuk sağlansın,
adalet sağlansın, keyfî tutuklama ve gözaltılar, yasaklamalar
son bulsun demek için insanlar maalesef, açlık grevine, ölüm orucuna
girmek zorunda kalıyorlar. Grup Yorum üzerinde sürekli bir baskı
uygulanıyor; kültür merkezleri basılıyor, konserleri
yasaklanıyor, grup üyeleri sürekli keyfî bir şekilde tutuklanıyor.
Açlık grevi ve ölüm orucu sebebi taleplerinin bir an önce kabul
edilmesini, insanların yeniden hayata bağlanacağı
koşulların yaratılmasını, bu konuda
duyarlılığın geliştirilmesini buradan bir kez daha
hatırlatmak istiyorum. Kimse ölüm orucuyla hak aramak zorunda
kalmasın bu ülkede.
BAŞKAN Sayın Çakırözer...
32.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, gazetecilerin soruşturmalarla, gece yarısı
baskınlarıyla, gözaltılarla susturulmak istenmesinin
demokrasiyle, hukuk devletiyle bağdaşmayacağına ve Barış
Terkoğlu ile Hülya Kılınçın serbest bırakılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Basın özgürlüğü ve halkın haber alma
hakkı, gazeteci gözaltılarıyla kısıtlanmakta,
baskı altına alınmakta. Hafta sonu, Sputnik Türkiye sitesinin
Ankara ve İstanbuldaki muhabir ve yöneticilerinin önce evlerine
baskın yapıldı, sonra gözaltına alındılar. Bugün
de Oda TV Haber Müdürü ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış
Terkoğlu ile Manisalı gazeteci Hülya Kılınç, gece
yarısı baskınlarıyla gözaltına alındılar.
Çalıştıkları kurumlar belli,
çağırırsınız gelirler ama ille de gece
yarısı baskınıyla alınıyorlar. Terkoğlu ve
Kılınç, sadece gazetecilik faaliyeti yapmıştır. Bu
gözaltıların kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Gazetecilerin
soruşturmalarla, gece yarısı baskınlarıyla,
gözaltılarla susturulmak istenmesi, demokrasiyle, hukuk devletiyle
bağdaşmaz. Barış Terkoğlu ile Hülya
Kılınçın derhâl serbest bırakılması gerekir.
Gazetecilik suç değildir. Gazeteciler devletin
memurları değildir.
BAŞKAN Sayın Budak...
33.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
Antalya ilinde maden ocaklarının tarımsal üretimi etkileyerek,
içme sularını kirleterek doğal hayata onarılamaz zararlar
verdiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, tarım ve turizm sektörlerinin başkenti, doğrudan
çok büyük miktarda döviz kazandıran Antalyada 34 maden sahası için
18 Martta bir ihale yapılacağı duyuruldu. Söz konusu maden
sahalarının 23üne ise ilk kez ruhsat verilecek. Buna göre,
Korkutelide 14, Göndoğmuşta 3, Finikede 2, Kaşta 2, Serik ve
Gazipaşada 1er saha ilk kez faaliyete açılacak. Bu alanların
toplam büyüklüğü ise yaklaşık 20 bin dönüm olacaktır.
Uçaktan bakılınca Antalya, mevcut maden taş ocaklarıyla
bombalanmış gibi görünen bir kent hâline dönmüş durumda. Bundan
turizm büyük zarar görüyor, tarım büyük zarar görüyor. HESler nedeniyle
su kaynaklarına ulaşmakta zorluk çeken çiftçimiz, bir de ocaklardaki
patlamalar nedeniyle suyunun yönünün değişmesinden mağdur
oluyor. Ocak faaliyetleri, tarımsal üretimi etkiliyor, içme
sularını kirletiyor, doğal hayata onarılamaz zarar veriyor.
Şunu unutmayın: Antalyanın üstü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aygun
34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, engelli vatandaşların sosyal hayata entegre edilmesinin,
istihdamının ve kimseye muhtaç olmadan yaşamaları için
gereken koşulların sağlanmasının zorunlu olduğuna
ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Engelli vatandaşlarımız arasında
işsizlik yüzde 80lere kadar çıkmıştır. Özel sektörde
124 bin engelli vatandaşımız çalışıyor ama bu
sayı yetmez. Şu anda 10 bin engelli yurttaşımız kamuya
atama bekliyor. Oysa yakın zamanda kamuya 1.304 engelli ataması
gerçekleşmişti. Bu anlamda hem özel sektörde hem de kamuda daha çok
engelli ataması yapılması için yasal kotayı artırmak
gerekiyor. Bu anlamda, 4857 sayılı İş Kanununun 30uncu
maddesine göre, 50 veya daha fazla işçi istihdam eden özel sektör için
yüzde 3, kamu iş yerlerinde yüzde 4 engelli kotası uygulanmaktadır.
Biz, bu kotaların yüzde 100 artışla özel sektör için yüzde 3ten
yüzde 6ya, kamuda ise yüzde 4ten yüzde 8e çıkarılmasını
talep ediyoruz. Engelli vatandaşlarımızı sosyal hayata
entegre etmek, istihdam etmek ve kimseye muhtaç olmadan yaşamaları
için gereken koşulları sağlamak zorundayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
35.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, tarihî çarşılarda yapılan kira
artışları nedeniyle zor durumda kalan Edirne esnafının
mağduriyetinin giderilebilmesi için Hazine ve Maliye
Bakanlığının yeni bir düzenleme yapmasının
şart olduğuna ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz aylarda tarihî çarşılarda
yapılan zamlarla Edirnedeki esnafımızın zor duruma
sokulduğunu burada dile getirmiştim. Yüzde 100ü bulan ve Türkiyenin
hiçbir yerinde yapılmayan bu zamlar, esnafımızı başka
bir açıdan da etkilemiştir. Yapılan kira
artışlarıyla birlikte yıllık kira miktarları
arttığı için, götürü vergilendirmeye tabi
esnaflarımız, gerçek usule tabi olmak zorunda
kalmıştır. Bu da esnafımıza muhasebeci ücreti,
peşin vergi gibi yeni yükler getiriyor. AKP böylece bir zamla iki kuş
vurduğunu düşünüyor olabilir ama vurduğu, bu ülkenin sabah
dükkânını açan, belki günü siftahsız kapatan, zar zor geçimini
sağlayan esnafı. Esnafın, işçinin, emeklinin, işsizin
sırtına bu kadar yük yüklemek nedir? Bu insanlar nasıl
geçinecek? Hazine ve Maliye Bakanlığının bu konuda
yaşanan mağduriyetleri ortadan kaldırmak için yeni bir düzenleme
yapması şarttır. Siz gülebilirsiniz ama esnafımız,
işçimiz, emeklimiz kan ağlıyor.
BAŞKAN -
Sayın Taşdemir
36.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan
Taşdemirin, İrana sınırı olması nedeniyle
Ağrı ilinin corona virüsünden kaynaklı risk altında
olduğuna, Sağlık Bakanlığının virüsle ilgili
ciddi adımlar atması gerektiğine ilişkin
açıklaması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
İranla sınır olan Ağrı
ilimiz, corona virüsünden kaynaklı büyük bir risk altında. Geçen
hafta, Sağlık Bakanı, Doğubeyazıt ilçemize giderek
sahra hastanesi kurulacağını ve karantina uygulaması
yapıldığını ifade etti ama gelinen noktada sahra
hastanesinin bir çadır karantinası olduğu, asgari
sağlık hizmetlerinin verilmediği, hasta olmayanların bile
hastalanma riskini taşıdığı bir tablo açığa
çıktı. İnsanlar sınır kapısında soğuk
çadırlarda bekletiliyor, bir çadırda 30-40 insan tutuluyor, yine 170
kişi aynı tuvaleti kullanmak zorunda kalıyor, yemeklerini çadır
aralarında yemek durumunda kalıyor. Dolayısıyla virüsle
böyle mücadele edilmez. Ciddiyetsiz bir tutum olduğunu söyleyebiliriz.
Dolayısıyla Sağlık Bakanlığının bir an
önce virüsle mücadelede bu koşulları düzeltmesi ve ciddi bir
adım atması gerektiğini tekrar belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldız
37.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, yatırımcıların turizm cenneti
olan Aydın ili Didim ilçesine su ürünleri organize sanayi bölgesinin
yapılmayacağına dair Tarım Bakanlığından
açıklama beklediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, sizin
aracılığınızla Tarım Bakanına iletmek
istiyorum: Didim, turizm cenneti olan bir ilçemiz, yazın
yaklaşık 700 bin turisti ağırlıyoruz. Maalesef,
Tarım Bakanlığının aldığı bir kararla,
buraya su ürünleri organize sanayi bölgesi kuruluyor. Bu vesileyle bundan bir
ay önce Vali Beyle görüştüğümüzde bu konuyla ilgili bilgi
vereceğini söylemişti ama şu an duyduğumuza göre, 4 büyük
yatırımcı yani 5 yıldızlı otel yapacak
yatırımcılar geri çekilmiş yani yatırımdan
vazgeçmişler. Tarım Bakanlığından bir an önce bu su
ürünleri organize sanayi bölgesinin yapılmayacağına dair bir
açıklama yapması isteniyor. Bütün Didimlilerin kulağı gözü
Tarım Bakanlığında.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özer
38.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
İdlibde şehit düşen 2 askere Allahtan rahmet dilediğine,
bu toprakları düşmandan kurtaran bir milletin evalatları
olunduğuna ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) İdlibde bugün de 2
evladımız şehit düştü. AK PARTİ Genel
Başkanının duaları bugün de gerçek oldu. Dün bir
evladımızı gönderdiğimiz şehitler tepesine bugün de
2 evladımızı gönderdik; Allah rahmet eylesin, acılı ve
kederli ailelerine sabır versin.
Biz, bu toprakları düşmandan kurtaran bir
milletin evlatlarıyız. Bu vatanda doğmuş olan her kişi
bilir ki bu vatanın her karış toprağında şehit kanı
vardır. O şehitler ki bu toprakları düşmana teslim
edenlerle de mücadele etmiştir. O nedenle, bu vatanda kimsenin kimseye
şehadet mertebesinin yüceliğini anlatmasına gerek de yoktur,
ihtiyaç da yoktur. Ancak, şehit olanların vatanseverliği ne
kadar tartışılmaz ise, fütursuzca daha çok şehit
istediğini söyleyenlerin bu ülkede barış ve huzur
sağlayacağını düşünmek de o kadar zordur.
BAŞKAN Sayın Kayan
39.- Kırklareli Milletvekili Türabi
Kayannın, Kapıkuleden başlayıp Halkalıya kadar
gidecek olan hızlı tren projesinin hafriyatının sebep
olduğu mağduriyete ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kapıkuleden başlayıp Halkalıya
kadar gidecek olan hızlı tren projesinin hafriyatı
başlamıştır. Bu hafriyat esnasında toprak
kazımında elde edilen hafriyatlar, tamamen meralara ve düz araziye
dökülmektedir. Bu meralarda hayvancılık yoğun bir şekilde
yapılmaktadır. Özellikle Babaeskimizin Düğüncülü köyünde 3 bin
dönüm arazinin yüzde 60ına toprak döküldüğünden dolayı,
hayvancılar, artık, hayvanlarını satmak zorunda
kalmışlardır. Buna bir an önce çare bulunması gerekiyor ve
bu toprağın buradan mutlaka kaldırılması gerekiyor.
Özellikle E5 Kara Yolunun genişletilmesi esnasında alınan malzemelerin
oluşturduğu çukurlara dökülecek olan hafriyat bunu önleyecektir
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
milletvekillerimizin 60a göre olan söz taleplerinin tamamı
karşılanmıştır. Bundan sonra gün içerisinde sayın
vekillere 60a göre tekrar söz vermeyeceğimi buradan bilgilerinize
sunuyorum.
Şimdi sayın grup başkan vekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.
40.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, İdlibde Bahar Kalkanı Harekâtında
şehit olan askerlere Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine, 3 Mart
Hatayın ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmenin
vefatının 40ıncı yıl dönümüne, Hatay konusunun
İdlib örnek gösterilerek Suriyede olup bitenlerle
ilişkilendirilmesini yanlış bulduklarına, Türkiyeye
yönelen göç dalgasının vilayetlerdeki demografik yapıyı
bozduğuna, Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinde
zırhlı servis aracına düzenlenen saldırıda şehit
olan vatandaşa ve idlib şehitlerine Allahtan rahmet dilediğine,
Bahar Kalkanı Operasyonunda mücadele veren Türk ordusunun şerefli
mensuplarını selamladığına ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
İdlibde Bahar Kalkanı Harekâtında
dün 1 askerimiz daha şehit düşmüş, 9 askerimiz de
yaralanmıştı, bugün de harekât alanında bulunan
unsurlarımızdan 2 evladımızı daha şehit verdik, 6
evladımız da yaralı. Şehitlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet, aziz milletimize ve kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum, yaralı
evlatlarımıza ise acil şifalar temenni ediyorum.
Dün, Hatayın Türkiye
sınırlarına dâhil edilmeden önceki ilk ve tek
Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmenin vefatının 40ıncı
yılını idrak ettik. Tayfur Sökmen, Hatayın vatan
topraklarına katılmasında çok önemli görevler
üstlenmiş büyük bir devlet
adamıdır. Vatan nedir bilmez birilerinin son zamanlarda cennetmekân
Sökmeni hedef alması kendisinin değerini ve kıymetini daha da
artırmış; ayrıca, anlaşılabilir hâle
getirmiştir. Merhuma bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum; mekânı
cennet, ruhu şad olsun.
Bu vesileyle, Hatay konusunun, İdlib örnek
gösterilerek, Suriyede olup bitenlerle ilişkilendirilmesini fevkalade
yanlış bulduğumuzu da ifade etmek istiyorum. İdlib giderse
Hatay gider. gibi benzetmelerin yapılmasını da tehlikeli
bulduğumuzu söylüyorum. İdlib ile Hatay mukayese edilebilecek yerler
değildir; Hatay, ilçelerin rekabetinden, Bakanlar Kurulu kararıyla il
olmuş bir yer de değildir. Hatay demek Türkiye demektir, Hatay
demek başkent Ankara demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Hatayın toprakları Türk vatanının
topraklarıdır, dost düşman herkesin bunu iyi bilmesi lazım.
Ayrıca, bu ülkeyi yönetenlerin, tarihî bilgiler
ışığında, ileriye dönük projeksiyonlar
gerçekleştirmeleri de icap ediyor. Başından beri
uyarıyoruz: Bu, Türkiyeye yönelmiş göç dalgası
vilayetlerimizdeki demografik yapıyı maalesef ve maatteessüf
bozmuştur. Bugün 1 Türk vatandaşına karşı Hatayda 1,8
sığınmacı düşmektedir; bu konuda da Hükûmeti hem
bilgilendirmiş hem de uyarmış olayım.
Ayrıca, Ağrının
Doğubeyazıt ilçesinde, Gürbulak Gümrük Müdürlüğüne ait
zırhlı servis aracına roketli saldırı
düzenlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saldırıda, servis aracında bulunan 1
kişi şehit olmuş, 30 kişi yaralanmıştır.
Şehidimize Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar
diliyorum. Saldırıyı şiddetle kınıyorum, tekrar
etmemesini temenni ediyorum.
İdlibde verdiğimiz 37 kahraman
şehidimizi tekrar rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Ambulansların dahi
bombalandığı bu alçak ve menfur saldırıyı da bu
vesileyle şiddetle kınıyorum. Saldırı sonrasında
başlatılan Bahar Kalkanı Operasyonunda canıyla, kanıyla
mücadele veren kahraman ve şanlı Türk ordusunun şerefli
mensuplarını selamlıyorum. Cenab-ı Hak, milletimizi ve
şanlı ordumuzu korusun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Sayın Bülbül
41.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında şehit olan 2 Mehmetçike
ve tüm şehitlere, geçirdiği trafik kazasında hayatını
kaybeden Hafız İsmail Coşara Allahtan rahmet dilediklerine,
Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul
Başkanlığını üstlenen TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Volkan Bozkırı tebrik ettiklerine,
Türkiyenin mülteci ve sığınmacı politikasında
herhangi bir değişikliğin olmadığına,
İdlibde yaşanan gelişmelerden sonra Avrupaya geçmek isteyen
sığınmacıların engellenmiyor olmasından
dolayı Türkiyenin suçlanmasını samimi görmediklerine ve
Türkiyenin üzerine düşeni yaptığı bir ortamda
Batının meseleyi ciddiyetle değerlendirip kalıcı
çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında bölgede
bulunan askerî unsurlarımıza, ordumuza yönelik saldırı
neticesinde 2 kahraman Mehmetçikimizin daha şehadet haberini, 6 kahraman
Mehmetçikimizin de yaralandığı haberini almış
bulunmaktayız. Önceden kaybettiğimiz şehitlerimizle birlikte bu
şehitlerimizi de rahmetle ve minnetle andığımızı
tekrar dile getirmek istiyoruz. Yaralanmış olan kardeşlerimize
de acil şifalar diliyoruz.
Bu sabah basına düşen haberlerden yine
büyük bir üzüntü yaşadık. Ünlü hafız ve mevlithan Sayın
İsmail Coşarın eşiyle birlikte trafik kazasında
hayatlarını kaybettikleri haberini aldık. Kendisi, en son
Kocatepe Camisi imam-hatipliğinden emekli olmuştu; Türkiyede
sesiyle, hocalığıyla, özellikle önemli dinî günlerimizde
okuduğu mevlitlerle hafızalarımızda olan değerli
hocamıza Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine ve sevenlerine de buradan
başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, Avrupa Birliği eski
Bakanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu Başkanımız Sayın Volkan Bozkır
Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul
Başkanlığını üstlenmiştir. Sayın
Bakanımızı buradan tebrik eder, görevinde üstün
başarılar dileriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) 27 Şubat
2020 tarihinde Suriyenin İdlib kentinde kahraman ordumuza yapılan
alçak saldırı sonucunda Türkiye Cumhuriyeti devleti sınır
kapılarını açma kararı vermiş ve bunun sonucunda
ülkemizde bulunan düzensiz göçmenlerin, sığınmacıların
Avrupaya geçişi başlamıştır. İçişleri
Bakanlığımızın bugün sabah 09.00 itibarıyla
yapmış olduğu açıklamaya göre, Edirneden Yunanistana
geçen göçmen sayısı yani ülkemizden ayrılan göçmen
sayısı 135.844e yükselmiştir. Burada altı çizilmesi
gereken husus, Türkiye'nin mülteci ve sığınmacı
politikasında herhangi bir değişikliğin
olmadığıdır. Yani Türkiye hâlen, kendisine
sığınmış olan mülteci ve
sığınmacılara barınma, yiyecek, sağlık ve
eğitim alanlarında yapmış olduğu yardımlara devam
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - İdlibde
yaşanan gelişmelerden sonra söz konusu olan tek farklı uygulama,
ülkemizden ayrılmak isteyip Avrupaya geçmek isteyen
sığınmacıların engellenmiyor olmasıdır.
Türkiye'nin böyle bir karar vermiş olmasından ötürü
kınanmasını veya suçlanmasını asla ve asla samimi
görmemekteyiz. Zira Türkiye, bugüne gelinebileceği, bugünlere
gelinebileceği konusunda defalarca uyarmıştır. Üzerine
düşen yükümlülüklerin fevkinde fedakârlıklarda bulunmuş
olmasına rağmen, Avrupa Birliği ve üye ülkeler
kulaklarının üzerine yatarak Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve siyasal
yönden yıpranması için sığınmacıları bir
enstrüman olarak değerlendirmeyi tercih etmişlerdir. Avrupanın
ve dünyanın bu meselede neler yapması gerektiğini söylemeye
ihtiyaç yoktur fakat ortada samimi bir bakışın da
olmadığını görmekteyiz.
Hollanda Başbakanı Mark Ruttenin,
Türkiye'nin, AByle yapılan sığınmacı
anlaşmasına uyması
gerektiğine dair yapmış olduğu açıklamalara
karşı Avrupa Parlamentosu Türkiye eski Raportörü Kati Pirinin sosyal
medyada yapmış olduğu paylaşım son derece
manidardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Kati Piri, Mark Ruttenin Türkiyenin bu
anlaşmaya uyması çağrısını son derece ironik
bulmuş ve Türkiye hangi bölümüne uymalı? 2016'da vizelerin
kaldırılacağı belirtilmişti; 2018'e kadar 6 milyar
euro taahhüt edilmişti ancak fonlarda gecikme yaşanıyor, yeni
fon öngörülmüyor; yeni fasılların açılması söz konusu bile
değil; öte yandan, üç yılda sadece 25 bin mülteci yeniden
yerleştirildi." ifadelerini kullanmıştır. Bu ifadeler
meselenin açık bir şekilde itirafıdır fakat buna
rağmen Avrupa, Avrupa Birliği hâlâ, meseleyi değerlendirirken
şaşılığından vazgeçmiş değil, bu
noktada hâlâ, Yunanistanı -yapmış olduğu şiddetli
eylemleri, zalimce muameleleri- cesaretlendirmekle meşguller.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Avusturya
Başbakanının gerekirse dış sınırlarına
daha fazla güvenlik gücü ve polis takviyesi yapılabileceğine dair
açıklamasını son derece vahim karşılıyoruz.
Güvenlikçi bir anlayışla sınırda
sığınmacılara karşı zorbalık, zulüm ve
onlara karşı katil eylemleri de dâhil olmak üzere başvurulan
yollar son derece sıkıntılıdır. Bu, meseleyi hiçbir
şekilde çözmeyeceği gibi, dünyamız adına ve medeni gözüken
Batı adına son derece büyük bir ayıptır.
Türkiyenin bu noktadaki hassasiyeti, bugüne kadar
yaptıkları ve muameleleri bir sefer daha iyi bir şekilde ortaya
çıkmıştır diyoruz. Bu noktada, Türkiyenin üzerine
düşeni yaptığı bir ortamda artık Batının
meseleyi ciddiyetle değerlendirip kalıcı, kesin bir çözüm
üretmesi gerektiğini ifade etmek istiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
42.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, iktidarın haber alma hakkını engellemeye dönük sansür
başvurularının devam ettiğine, İdlibde yaşanan
felaketin ardından internetin yavaşlatıldığına ve
sosyal medya mecralarının engellendiğine, İçişleri
Bakanlığı ve RTÜKün iktidarı eleştiren
paylaşım yapanlara yönelik soruşturma başlatıldığını
duyurduğuna, dünyada bütün otoriter iktidarların başvurduğu
ilk yolun bilgi hakkını engellemek, interneti yavaşlatmak,
haberlere sansür uygulamak, haberleri yapan gazetecileri gözaltına almak
ya da tutuklamak olduğuna, İstanbul Valiliğinin kamu düzeni
gerekçesiyle kent sınırları dâhilinde getirdiği yasaklara,
Barış Hakkı Bildirgesine göre barışı savunmanın
bir insan hakkı olduğuna, Çorlu tren faciasında
yakınlarını kaybeden aileler ile avukatlarının
yargılanmaları olayını kınadıklarına
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, iktidarın, haber alma
hakkını engellemeye dönük sansür başvuruları devam ediyor;
buna ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum: İdlibde yaşanan
felaketin ardından internet yavaşlatılmıştı,
sosyal medya mecraları engellenmişti ama elbette ki bunun bir sonu
olmadığı ortaya çıktı ve tekrar, gerçeklerin
öğrenilmesinin yolu açıldı.
İçişleri Bakanlığı ve RTÜK,
iktidarı eleştiren paylaşım yapanlara yönelik
soruşturmalar başlatıldığını duyurdu. Bu da
bir engel sayılmaz çünkü insanlar özgürce konuşacaklar ve
eleştirilerini dile getirecekler. Yetmedi, 29 Şubat gecesi Sputnik
Türkiye Servisinde çalışan 3 gazetecinin evine 15-20 kişilik bir
grup saldırdı. Onlar, Emniyete gidip saldırganlardan
şikâyetçi oldular ama onun yerine 3 gazeteci gözaltına
alındı; sonra Genel Yayın Yönetmeni İstanbuldaki ofisinde
gözaltına alındı; sonra bunların, gazeteci
arkadaşların hepsi salındı. Söylenenler, sorulanlar neydi?
Haber yapmalarıydı. Gazeteciler haber yapmak için varlar. Bu
iktidarlar da gazetecilerin yaptığı haberleri
beğenmeyebilirler ama gazeteciliğin evrensel kuralı haber
yapmaktır.
Yetmedi, Mezopotamya Ajansı ve Rûdaw
muhabirleri Edirne sınırında mültecilere ilişkin haber
yaparken gözaltına alındılar; önce İdris Sayılgan
tutuklandı, itiraz üzerine serbest bırakıldı. Bu yetmedi,
Yakın Doğu Haber sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Alptekin
Dursunoğlu, ifadesinin alınmasının ardından
tutuklandı. O da yetmedi, Edirnede sığınmacı göçünü
takip eden, çoğu uluslararası medya kuruluşlarında
çalışan ve yabancıların da aralarında bulunduğu 9
gazeteci Pazarkulede gözaltına alınıp akşama kadar
tutuldular. İddia neydi? Gazeteciler yasak bölgede
bulunuyorlarmış! Yani mültecilerin,
sığınmacıların bulunduğu yerde gazetecilerin
bulunması yasak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Neden yasak
deniyor? Çünkü gerçekleri yazacaklar. Bu da yetmedi, en son Oda TV Haber Müdürü
Barış Terkoğlu sabah 04.00te gözaltına alındı.
Hâlbuki, normal bir zamanda ifadeye çağrılsa, iddia neyse bunun
üzerine konuşulsa olabilirdi ama gazeteci, sabah 04.00te evi
basılarak gözaltına alınıyor.
Bütün bunlar sadece son beş gün içerisinde
gerçekleşen olaylar ve baktığımızda, bütün otoriter
iktidarların dünyada başvurduğu ilk yol deneniyor. Nedir? Bilgi
hakkını engellemek, interneti yavaşlatmak, haberlere sansür
uygulamak, haberleri yapan gazetecileri gözaltına almak ya da tutuklamak.
Bir kez daha söyleyelim ki bugün dünyanın gelmiş olduğu noktada
sansür çare değildir, hiçbir zaman olmamıştır, bundan sonra
da olmayacaktır.
Tabii, bu iktidarın sansür çabaları bir
taraftan sürerken İstanbul Valiliği de bu işlerden
aşağı kalmıyor. Valilik, kent sınırları
dâhilinde Savaşa hayır. konulu miting, yürüyüş, basın
açıklaması, imza kampanyası düzenlenmesini, afiş
dağıtılmasını, çadır ve stant
kurulmasını 1-10 Mart tarihleri arasında yasakladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani Valilik,
bu yasağa ilişkin olarak, gerekçede Kamu düzenidir." dedi.
Şimdi, Türkiyenin Birleşmiş
Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesini onaylamış ve
yürürlüğe koymuş bir ülke olduğunu bir kez daha
hatırlatalım. Sözleşmenin 20nci maddesi, çok açık bir
şekilde, savaş propagandasını yasaklamıştır,
savaş propagandasını. Yani savaş propagandası yapmak
yasaktır ama barışı savunmak serbesttir. İstanbul
Valiliğine bunu bir kez daha hatırlatıyoruz, İçişleri
Bakanlığına bir kez daha hatırlatıyoruz.
Barış hakkıyla ilgili olarak 2017 yılında
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Barış Hakkı
Bildirgesi de vardır. Yani barışı savunmak, bir insan
hakkıdır; dolayısıyla bunu yasaklamak, engellemek söz
konusu olamaz ve bu yasağa da, savaşa karşı olanlar,
barışı savunanlar asla uymayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim efendim.
Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum.
Çorlu tren faciasında yakınlarını kaybedenlerin
yargılanmasına başlandı biliyorsunuz. Çorludaki tren
kazasında oğlu Oğuz Arda Seli kaybeden Mısra Sel, anne ve
babasını kaybeden İsmail Kartal, çocuğunu kaybeden Hüseyin
Şahin, bunların davalarını sürdüren avukatlar Gökmen
Yeşil, Mürsel Ünder, Selvi Yüzbaşıoğlu Saltan ile Burak
Arının yargılanmasına bugün Ankara Adliyesinde
başlandı. Çok küçük bir salonda yargılama
başlatıldı. Duruşma devam edemedi, 13 Nisana ertelendi.
Çorlu faciasında yakınlarını kaybeden insanlar neden
yargılanıyor? Yani oğlu Oğuz Arda Seli kaybeden anne
Mısra Seli neden yargılıyorsunuz? Çünkü, aileler ve avukatlar,
Anayasa Mahkemesi önünde tutmak istedikleri adalet nöbeti nedeniyle
yargılanıyorlar ve orada polisin şiddet uygulaması
karşısında direnmiş olan ailelere dava
açılmış vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Mısra Sel bugün açıklamasında dedi
ki: Bugün burada olmak hem bizler hem avukatlarımız adına çok
utanç verici fakat bu utanç bize ait değildir; bu ayıp, bizi Anayasa
Mahkemesi önünde darbeden, sesimizi kısmaya çalışan,
şikâyette bulunup bizi buraya getirenlerindir. Yani
ailelerinden yakınlarını, çocuklarını, annelerini,
babalarını, eşlerini kaybetmiş olanların
acılarına anlayış göstermek yerine, onların adalet
nöbetini engelleyen, onların adalet nöbeti yapması durumunda
şiddet uygulamakla karşı karşıya kalmalarını
sağlayan kolluk kuvvetlerinindir bu ayıp. Bu yargılamayı da
bir kez daha kınıyoruz ve Çorludaki tren faciasında
yakınlarını kaybetmiş olan ailelerle
dayanışmamızı bir kez daha dile getiriyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Macar Millî Meclisi
Macaristan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı
Attila Tilki ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi.
BAŞKAN Evet, Macar
Millî Meclisi Macar-Türk Dostluk Grubu Başkanı Attila Tilki ve
beraberindeki heyet Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına hoş geldiniz diyorum.
(Alkışlar)
Sayın Özkoç...
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Suriyeden
şehit haberlerinin gelmeye devam ettiğine, sınırlar
içerisinde ülkenin varlığını ve bütünlüğünü korumak
için her türlü mücadelenin verilmesi gerektiğine ancak daha fazla
şehit vermemek için diplomasinin yürütülmesinin önemli olduğuna, 3
Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Gününe,
sınır komşularıyla savaşan değil daha güçlü
Türkiye için konuşan, üreten bir Türkiye olunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda şehit
haberleri, yaralı haberleri maalesef Suriyeden geliyor. Hepimizin
yüreğimiz ağzımızda, kulağımız orada, bu
haberleri -ne durumda olduğunu- bekliyoruz.
Kahraman ordumuzdan
şehit olan her askerimiz yüreğimizi yakıyor. Biz kendi
sınırlarımız içerisinde ülkemizin
varlığını ve bütünlüğünü korumak için her türlü
mücadeleyi elbette vermeliyiz ancak hak ettiğimiz ve
sınırlarımızı koruyan bir mücadelenin içerisinde
olmalıyız, haksız bir savaşın içinde asla olmamalıyız.
Askerlerimizin daha fazla, nedensiz bir şekilde ölmesinin engellenmesi
için gerekli diplomasinin yürütülmesinin gerekli olduğunu bir kere daha
ifade ediyoruz.
Bu konuda Türkiye
özgür olmalıdır, konuşan bir Türkiye olmalıdır.
Milletvekili konuştu diye ona hakaret edilmemelidir, gazeteci konuştu
diye tutuklanmamalıdır. Barış Terkoğlu, Hülya
Kılınç yazdı diye tutuklanmamalıdır. Akademisyenler,
sivil toplum örgütleri özgürce kendi fikirlerini söyleyebilmelidir.
Konuşan Türkiyeden, Türkiye zarar etmez. Türkiye konuşursa
Türkiyenin düşmanları susar. O zaman biz daha güçlü oluruz,
birbirimize daha sahip çıkarız.
Zonguldak Kozludaki
kömür ocağında yirmi sekiz yıl önce meydana gelen grizu
patlamasında 263 emekçinin hayatını kaybetmesinin yıl
dönümü olan 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü
olarak anılıyor.
Her gün ortalama 5
kişi iş kazasında hayatını kaybediyor. Ülkemizde yaşanan bu
iş cinayetlerinin bir an önce durdurulması için gerekli tedbirleri
almalıyız. Yaşandı oldu bitti kaderimizdi
dememeliyiz. Onların hayatları bizim hayatlarımız, bizim
çocuklarımızın hayatları ve bunlarla gerçekten
ilgilenmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye, yoksulluk ve
mağduriyet konusunda büyük bir sıkıntı içerisinde; iş
dünyası tedirgin -iflaslar hemen kapılarında- esnaf tedirgin,
çiftçi tedirgin. Enflasyon, bugün açıklanan rakamlara göre yüzde 12nin
üzerine çıkmış durumda. Türkiye'nin üreten bir Türkiye
olmasını sağlamamız gerekiyor; fabrikaları
çalışan, öğrencilerinin mezun olduktan sonra iş
bulduğu, tarlalarının ekildiği, bereketli
topraklarından bereketli ürünlerin
fışkırdığı bir ülke olması gerekiyor. Biz
birbirimizle savaşmamalıyız, biz sınır
komşularımızla savaşmamalıyız; biz ekonomik
savaş vererek çocuklarımıza bir gelecek
hazırlamalıyız, bunun mücadelesini vermeliyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Zengin
44.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul
Başkanlığına seçilen TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Volkan Bozkırı tebrik ettiğine, İdlibde
şehit olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine, Hakk'ın rahmetine kavuşan Hafız İsmail Coşar ve
eşi Sevim Coşarı rahmetle andığına, 28 Ocakta
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından
yayınlanan rapora ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu ben de saygıyla selamlıyorum.
Evveliyatla, ben de Sayın Volkan
Bozkırı tebrik ediyorum; Türkiye için, diplomasi adına önemli
bir gelişme olduğu kanaatindeyim. BMnin 75inci Genel Kurul
Başkanlığına seçildi kendileri. Bu manada, Türkiye
demokrasisi adına, Türk dış politikası adına
Dışişleri Bakanlığımızı ve Sayın
Volkan Bozkırı hassaten tebrik ediyorum, ülkemiz için hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Üzüntülü haberlerimiz var, hayatını
kaybeden 2 şehidimiz var. Kendilerine Allahtan rahmet, ailelerine
sabır diliyorum. Tabii ki kalben, ruhen, madden orada vatan müdafaası
için uğraşan askerlerimizin yanında olduğumuzun bir kez
daha altını çizmek istiyorum.
Yine, camiada çok iyi tanınan Hafız
İsmail Coşar ve eşi Sevim Coşar Hanımefendi bugün
Hakkın rahmetine kavuştular. Fevkalade üzgün olduğumu ifade
etmek istiyorum. Kendilerini rahmetle anmak istiyorum buradan; Allah gani gani
rahmet eylesin, çok hizmet ettiler.
Devamında da, Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Konseyinin bir raporu yayınlandı 28 Ocakta,
ondan bahsetmek istiyorum. 22 Temmuz 2019da İdlibde bir pazar yerine
yapılan saldırıyla ilgili olarak, Rus uçaklarının yaptığı
saldırı neticesinde hem Rusyanın hem de Suriye rejiminin bir
savaş suçu işlediğini kabul etti bu rapor. Önemli bir şey
olduğu kanaatindeyim. Tabii, adalet bazen gecikerek geliyor fakat tüm bunlara
rağmen, insanlara reva görülen bu uygulamanın bir insanlık suçu
olarak Birleşmiş Milletlerde altının çizilmiş
olmasının fevkalade önemli bir gelişme olduğu
kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Gün içerisinde zaten bu
mevzuları defaatle konuşmaya devam edeceğiz.
Ben iyi bir çalışma günü
olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler
1.- TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır ile Millî
Savunma Komisyonu Kâtip Üyesi Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlunun 2-4 Mart 2020 tarihleri arasında
Hırvatistanın başkenti Zagrebde gerçekleştirilecek olan
Parlamentolar Arası Ortak Dışişleri ve Güvenlik
Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Konferansına
katılmaları hususuna ilişkin tezkeresi (3/1085)
28/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Sayın Volkan Bozkır ile Millî Savunma Komisyonu Kâtip
Üyesi ve Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu'nun 2-4 Mart
2020 tarihleri arasında Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'de
gerçekleştirilecek olan Parlamentolar Arası Ortak
Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP) ve Ortak Güvenlik
ve Savunma Politikası (OGSP) Konferansı'na katılmaları
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır
Başkanlığında Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşacak bir heyetin 29 Mart-1 Nisan 2020 tarihleri arasında
Arnavutluka resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1086)
28/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşacak,
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Sayın Volkan Bozkır Başkanlığındaki
bir heyet 29 Mart-1 Nisan 2020 tarihlerinde Arnavutluk'a resmî ziyaret
gerçekleştirecektir.
Anılan heyetin söz konusu Arnavutluk ziyareti,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un
6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk ve 25 milletvekili tarafından, özel güvenlik
görevlilerinin yaşadığı sıkıntıların
sebeplerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/1440) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 25 milletvekili
tarafından, özel güvenlik görevlilerinin yaşadığı
sıkıntıların sebeplerinin tespiti ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 4/3/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
içimizin kan ağladığı günlerden geçiyoruz.
Vatandaşlarımızın sorunlarını dile getirmek için
kürsüye çıktığımızda yapmak istediğimiz en son
konuşma başsağlığı dilemek. Ama ne yazık ki
yine şehitlerimiz var. Denizlili şehidimiz Uzman Onbaşı
Armağan Akmanı, Trabzonlu şehidimiz Uzman Çavuş Kadir
Tunceri vatanımızın kutsal toprağından cennete
uğurlayacağız. Onlar, bütün şehitlerimizle birlikte mahşerde
buluşuncaya kadar yüreklerimizde olacaklar; ruhları şad,
mekânları cennet olsun, Peygamber Efendimize komşu olsunlar;
Cenab-ı Allah yakınlarına ve bütün milletimize sabırlar
versin.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin sorunları bitmiyor. Gençlerimiz, eğer
atadan, dededen, anadan babadan bir para kalmadıysa okumak zorunda. Okumak
kolay mı? Okumak da zor ama hani, o eski tabirle, kolunda bir altın
bileziği olsun, bir mesleği olsun derdindeler. Evlatlarımız
okuyor, bir şekilde meslek sahibi oluyor; şansı olan işe
giriyor, daha şanslı olan, torpil bulabilirse -tırnak içinde
söylüyorum- mülakatla işe giriyor. Vatandaş, mülakatın ne
olduğunu da iyi biliyor. Şansı olamayan ne yapıyor?
Diplomasında mesleki unvanı ne olursa olsun, polis olmak istiyor,
bekçi olmak istiyor, uzman çavuş olmak istiyor, bunları olamazsa da
özel güvenlik görevlisi olmak istiyor. Neden? Polis ve bekçi olmak daha
avantajlı; maaşı belli, kadrosu var, iş güvencesi var. Ama
işte o mülakat denilen zorlu kısmı aşamayanlar ise yeni
moda meslek, güvenlik görevlisi kurslarına katılıp asgari
ücretin çok az üzerinde bir maaşla çalışmaya razı
oluyorlar.
Türkiyede 1 milyon
700 bin kişi güvenlik görevlisi sertifikası almış durumda.
Özel güvenlik görevlileri 5188 sayılı Kanun kapsamında
çalıştırılmaktadırlar. Görev alanlarında ve
süresinde kamu görevlisi
sayılırken aynı zamanda, 4857 sayılı Kanuna
göre de işçidirler. Bu durum sahada birçok soruna yol açmaktadır.
Görevini yapmaya çalışan özel güvenlik görevlilerine görevleri
haricinde iş yükü yüklenmekte, hâl böyle olunca da güvenlik zafiyeti
meydana gelmekte, eğer yüklenen işi yapmazsa sistematik bir
şekilde bezdirme, yıldırma, mobbing ve iş akdi feshine
kadar giden süreçler yaşanmaktadır. Özel güvenlik görevlilerinin
iş güvencesi yoktur, mevcut yasa özel güvenlik görevlilerini koruyamamaktadır.
İşveren ve müşteri arasında kalınan ihtilaflı
hususlarda özel güvenlik görevlilerinin iş akdi kolayca feshedilmektedir.
Bu durumda özel güvenlik görevlilerini koruyan kanun maddesi yoktur. Özel
güvenlik görevlileri genel kolluğa yardımcı görev ifa etmelerine
rağmen, hemen işten çıkartılmaktadırlar. Kanun
hükmünde kararnameyle taşerondan kadroya geçerken özel güvenlik
çalışanları ikiye ayrılmış durumdadır.
Devlette çalışan özel güvenlik görevlileri sekiz saat üzerinden çalışırken
özel sektörde
görev yapanlar on iki saat ve üzeri çalışmakta, buna
karşılık fazla mesai ücreti hakkından
yararlanamamaktadırlar.
Aynı zamanda, kamuda ve özel sektörde
çalışan güvenlik görevlileri, mesai saati dışında
birbirlerinden farklı maaşlar almaktadırlar. Taban maaş
sistemi uygulaması olmadığı için özel sektör istediği
maaşla özel güvenlik görevlisi çalıştırmakta, kamuda
çalışan ile özel sektörde çalışan güvenlik görevlileri
arasındaki bu maaş farkı aralığı iyice
açılmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme
Başkanlığı verilerine göre, faaliyet izni verilen 1.430
özel güvenlik şirketi ve 444 özel güvenlik eğitim kurumunun
bulunduğu ülkemizde, yaklaşık 330 bin özel güvenlik elemanı
görev yapmaktadır. Silahlı ve silahsız, 2 tip güvenlik kartı
verilmekte; silahsız güvenlik görevlileri yüz saat, silahlı güvenlik
görevlileri ise yüz yirmi saat eğitimden geçmektedirler. Güvenlik çok
hassas bir konudur ve eğitime endeksli bir şekilde düzenlenmektedir.
Silahlı ve silahsız ayrımı yapılmaksızın,
yasanın çıktığı ilk hâliyle tekrar düzenlenip en az lise
mezunu şartı konulmalı ve eğitim kalitesi
artırılmalıdır.
Özel güvenlik görevlileri, sendikal örgütlenme
haklarını tam olarak kullanamamaktadırlar; taşeron
yasasından sonra her biri, iş kolu tanımlaması
olmadığı için ayrı ayrı sendikalara verilmektedirler.
Bir yasal düzenlemeyle Sendikalar Yasasına güvenlik iş kolu dâhil
edilip toplu iş sözleşmesi, sendikal hakları da verilmelidir.
Ülkemizde, şu anda 1 milyon 700 bin kişi
özel güvenlik sertifikası sahibidir. Ancak verilen bu sertifikalar
amacı dışında da kullanılmakta, eğitim verilmeden
eğitime katılmış gibi gösterilip sadece göstermelik
sınavla belge alınmaktadır.
Özel güvenlik görevlilerinin en büyük
sorunlarından biri de şiddete maruz kalmalarıdır. Özellikle
hastanede çalışan özel güvenlik görevlileri hasta yakınları
tarafından şiddete uğramakta, ne hastane yönetimi ne de ilgili
kurum sahip çıkmaktadır. Güvenlik sağlamak zorunda kalan
güvenlik görevlileri, korunmaya ihtiyaç duymaktadırlar. Bu durumdan
dolayı, bu çalışanlar psikolojik ve sosyolojik sorunlar
yaşamaktadırlar.
Özel güvenlik görevlileri gece nöbetlerini çoğu
yerde tek başına tutmak zorunda kalmakta, bu durum özel güvenlik
görevlisini tehdide açık hâle getirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
En azından 2 kişiyle nöbet tutulması
uygulaması mevzuata girmeli, bu konu özel sektörün inisiyatifine
bırakılmamalıdır.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde
yapmış olduğum bir konuşmada da dile getirmiştim,
ülkemiz, deprem ve beklenen/beklenmeyen bir sürü felaketin
yaşandığı bir bölgede. O an arama, kurtarma, yardım
faaliyetleri konusunda tecrübeli elemanlara ihtiyaç duyuluyor. Mevcutta 330 bin
güvenlik görevlisi var. Güvenlik şirketlerinin yaptıkları
açıklamalara göre, bu yıl 28 bin kişi daha güvenlik
sertifikası alacak. Bu demektir ki güvenlik görevlisi sertifikası
almak için gereken eğitimlere zorunlu arama, kurtarma, yardım
eğitimleri de eklense sadece bu sene sertifika alması beklenen 28 bin
kişi arama, kurtarma, yardım konusunda eğitimli personel olur.
Ayrıca, özel güvenlik görevlileri sadece resmî
kurumların, AVMlerin, hastanelerin, fabrikaların değil; özel
sitelerin, yaşam alanlarının güvenliğini de
sağlamaktadır.
Bu nedenle partimizin grup önerisine
desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ali Öztunç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum. Özel güvenlik görevlilerine ilişkin araştırma
önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini aktarmak
üzere huzurunuzdayım.
Değerli arkadaşlar, özel güvenlik
görevlilerine toplumun her kesiminde rast gelebiliyoruz; bir AVMde
görebiliyoruz, bir havaalanında görebiliyoruz, sitelerde görev
yapıyorlar yani gün içerisinde neredeyse her yerde özel güvenlikçilerle
karşılaşabiliyoruz.
Geçmişte özel güvenlik görevlilerine
ilişkin bir yasa yoktu ve kimi sigortasız
çalıştırılıyordu, çok fazla hakları yoktu. 5188
sayılı Yasa çıktı, 5188 sayılı Yasayla özel
güvenlik görevlilerine birtakım haklar verildi ama bunlar biraz eksik
kaldı gibi görünüyor.
Şu anda sertifika sahibi 1 milyon 650 bin özel
güvenlik görevlisi var ve bunların 400 bini çalışıyor,
görev yapıyor yani 1 milyon 250 bini maalesef hâlâ iş sahibi
değil. Özel güvenlikçilerin çoğu üniversite mezunu yani sosyolog özel
güvenlik görevlisi, psikolog özel güvenlik görevlisi, mühendis özel güvenlik
görevlisi; bunlar görev yapıyorlar. İşsizlikten kaynaklı,
ekonomik krizden kaynaklı sıkıntılar nedeniyle özel
güvenlik görevlisi oluyorlar, aldıkları eğitim
dışında görev yapıyorlar.
Bakın, geçtiğimiz haftalarda Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçişleri Komisyonunda Bekçilik Yasasına
ilişkin birtakım çalışmalar yapıldı ve kanun
teklifi geldi. Anladığımız kadarıyla, kanun teklifi
önümüzdeki hafta Genel Kurulda görüşülecek. Bekçilikle ilgili teklifin
içerisine, belki de özel güvenlik görevlilerinin eksik olan haklarına
ilişkin birtakım maddeler ilave edilebilir; mesela özlük
haklarına ilişkin maddeler ilave edilebilir.
Aynı zamanda, özel güvenlik görevlileri
maalesef tek tip kıyafet uygulamasına tabi değiller. Yani
bakıyorsunuz, her özel güvenlik firması kendi personeline kendisinin
belirlediği kıyafeti giydiriyor; polisler gibi, bekçiler gibi
değil. Sayın İçişleri Bakanının da bir
açıklaması var, bu konuda bir çalışmanın da
olduğu belirtiliyor; bu çalışma hızlandırılırsa
ve özel güvenlik görevlilerine, polis gibi, bekçi gibi, asker gibi tek tip
kıyafet uygulaması da getirilirse en azından bunların bir
karşılıkları olur, toplum bunları
karıştırmaz.
Maalesef, özel güvenlik görevlileri
çalışma alanlarında zaman zaman büyük sıkıntılar
da yaşıyorlar. Bazı vatandaşlarımız, bazı
insanlar özel güvenlik görevlilerine karşı birtakım olumsuz
tutum ve davranışlar içerisinde oluyorlar. Bu tutum ve
davranışların önüne geçebilmek için özel güvenlik görevlilerine
birtakım hakların da verilmesi gerekiyor, buna inanıyoruz.
Niye? derseniz çünkü nihayetinde kolluk kuvvetinin, polisin
olmadığı yerde özel güvenlik görevlileri bir anlamda polise
yardımcı olarak görev yapıyorlar; bir alışveriş
merkezine gittiğinizde bir olay yaşandığında ilk müdahaleyi
özel güvenlik görevlisi yapıyor. Havaalanında üst aramasını
ya da başka bir şey olduğu zaman, herhangi birinin
havaalanından uçağa binmek için yanında başka bir şey
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Peki, Sayın
Başkanım.
Velhasılıkelam, özel güvenlik personeline
ilişkin araştırma önergesini destekliyoruz ama 5188
sayılı Yasanın, daha önce Hükûmetinizin
çıkardığı bu yasanın biraz daha geliştirilmesi
gerekiyor, eksiklikleri vardır. Bu yasanın geliştirilmesi
durumunda özel güvenlik görevlilerinin sorunlarının da
çözüleceğini düşünüyoruz.
Bugün 2 şehidimiz var İdlibde. Ben,
şehitlerimize Allahtan rahmet, milletimize de
başsağlığı diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Mustafa Hilmi Dülger, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubunun özel güvenlik görevlilerinin
yaşadığı sıkıntılarla ilgili vermiş
olduğu grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubum adına aleyhte söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, 27 Şubat 2020 gecesi
Suriye İdlib gerginliği azaltma bölgesinde Türk Silahlı
Kuvvetlerimize ait konvoya yapılan alçak ve menfur saldırıda ve
daha sonrasında Bahar Kalkanı Operasyonunda şehit olan kahraman
evlatlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine ve yüce milletimize
başsağlığı diliyorum. Gazilerimize de Rabbimden şifa
niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel güvenlik görevlileri bugün, 2004 yılında
yürürlüğe giren 5188 sayılı Kanuna göre görevlerini yerine
getirirken yürütmüş oldukları hizmet -kanundaki ifadesiyle- kamu
güvenliğini tamamlayıcı bir mahiyet arz etmektedir. Buna göre,
özel güvenlik görevlilerinin çalışmış oldukları
şirketle, işverenle aralarındaki ilişki bir özel hukuk
ilişkisi olup buna göre ücretleri, özlük hakları İş Kanunu
gereği bir sözleşmeyle belirlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2004 yılında getirilen bu düzenlemeyle genel
güvenlik güçlerinin üzerindeki hantallaştırıcı ve esas
görevlerini yapmalarını engelleyen birçok konu, günün gelişen ve
değişen şartları sonucu bu güvenlik şirketlerine
bırakılmış; böylece, genel kolluk kuvvetleri esas görev
alanlarında daha aktif ve daha etkili bir hâle gelmişlerdir.
Ayrıca, bu düzenlemeyle çok sayıda kişiye de istihdam
sağlandığı hepimizce malumdur. Bu nedenle, toplumda
azımsanmayacak bir sayı oluşturan özel güvenlik görevlilerinin
sorunlarına son derece duyarlıyız ve bu sorunları önemsediğimizi
belirtmekte yarar görüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün itibarıyla özel güvenlik hizmetleri de devletin
gözetim ve denetimi altında yürütülmekte, mülki idare amirlikleri bu
konuda ciddi denetim yetkileriyle bu görevin ifasını kontrol ve
murakabe etmekte, bu alan asla özel sektörün insafına
bırakılmamaktadır. Özel güvenlik görevlileri özel sektör
çalışanı olmakla birlikte, yürüttükleri görev gereği göreve
başlamaları, nitelikleri ve bu görevde devam edip edemeyecekleri,
yine, genel güvenlik görevlilerinin denetimi ve bunların verecekleri
belgelerle olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel güvenlik sektöründe ülkemizde çok sayıda kişiye
istihdam sağlandığı da bilinmektedir. Yapılan bu
düzenlemeyle hem kamu giderlerinde bir azalma olduğu hem de özel sektör
gelirlerinde ve iş istihdam artışında olumlu bir sonuca
gittiği hepimizce malumdur.
Araştırma önergesi teklifinde, özel
güvenlikçilerimizin sayılan, sayılmayan tüm sorunlarının
İçişleri Bakanlığımız ve Hükûmetimizce
değerlendirilerek çözüme kavuşturulacağına olan
inancım tamdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Dülger, tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Ancak,
önergede sözü edilen özel güvenlik görevlilerinin 3201 sayılı Kanun
kapsamına alınması teklifi ise bu konuda devletin güvenlik
sağlayan elemanlarından bir kısmının özel sektöre
devredilmesi gibi bir anlam içerdiğinden, sanırım, dikkatlice
incelenmeden kaleme alınmış bir önerge olduğunu
düşünüyor, bugünkü gündemimiz gereği önergenin
karşısında olduğumuzu belirtiyor, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil
Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından,
kadınların istihdama katılmasının önündeki engellerin
kaldırılması ve sosyoekonomik konumlarının
güçlendirilmesi amacıyla 3/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
3 Mart 2020 tarihinde İzmir Milletvekili
Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından,
kadınların istihdama katılmasının önündeki engellerin
kaldırılması ve sosyoekonomik konumlarının
güçlendirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
5620 sıra numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/3/2020 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Züleyha
Gülüm, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
8 Marta giderken öncelikle tüm kadınların
8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayarak başlamak istiyorum.
Evet, bir kutlama günü gibi gözükse de aslında,
bizim kalan diğer üç yüz altmış dört gün gibi mücadele
ettiğimiz, kadın özgürlük çizgimizi büyütmeye çalıştığımız;
haklarımızı, kazanılmış
haklarımızı geri vermemek için mücadele etmek zorunda
kaldığımız; yeni haklarımızı elde etmek için
uğraştığımız bir günden bahsediyoruz.
8 Mart, bizim açımızdan, tarihsel
açıdan kadınların canlarıyla ödedikleri bedeller sonucu
kazanılmış günlerden bir tanesi. Mücadeleyi büyütmekte
kararlıyız. Kadın özgürlükçü çizgimizi büyütmekte ve erkek
egemenliğinin olmadığı, patriyarkalliğin
olmadığı, kapitalizmin olmadığı, kadın-erkek
eşitliğinin sağlandığı bir dünyayı
yaratmakta da kararlı olduğumuzu tüm kadınlar adına buradan
bir kez daha haykırmak isteriz. Mücadelemiz devam edecek; bütün
iktidarların engellemelerine rağmen, Türkiye'de olduğu gibi,
kadınların tüm etkinlik ve eylemliliklerini engellemek isteyen
iktidara rağmen mücadelemizden asla dönmeyeceğiz; sokaklarda,
meydanlarda, evlerde, iş yerlerinde, nerede olursak olalım kadın
özgürlük çizgimizi büyütmeye devam edeceğiz.
İktidar, her ne kadar lafa geldiğinde
kadın-erkek eşitliğinden yana olduğunu söylese de yine de
kadınların eylemlerine müdahale ediyor; daha bugün yine bir
kadın eyleminin yapılmasını engelledi, önüne geçmeye
çalıştı; belli gerekçelerle, yasaklarla kadınların
yapacağı etkinliklerin önüne geçmeye çalışıyor. Ama
şuradan bir kez daha söyleyelim: Ne yaparsanız yapın kadın
özgürlük mücadelesini asla ve asla durduramayacaksınız.
Kadınlara dair istihdam meselesine gelmek
istiyorum. Maalesef, Türkiye'de kadınlar iş yaşamı
dendiğinde görünmez kılınan vatandaşlar olarak
karşımıza çıkıyor. Türkiye'de her 10 kadından sadece
3 kadın iş yaşamında kendisine bir iş bulabiliyor. 20
milyondan fazla kadın maalesef ev dışındaki iş
yaşamında iş bulabilecek bir konuma sahip değil ve iş
bulabilen kadınların da çoğunluğu güvencesiz, esnek,
sigortasız çalışma koşullarında çalışmaya mecbur
ediliyor. Çünkü kadınlara şöyle bir yerden bakarsanız, aileyle
uyumlaştırılmış iş yaşamı diye bir
tarifleme yaparsanız, Ailedeki işler önceliklidir, ev
kadınlığınız önceliklidir, bakım hizmeti
önceliklidir, bu işler sizin işinizdir; ondan sonra, zaman
bulursanız ev dışında
çalışırsınız. diye bir politika üretirseniz elbette
ki kadınlar ev dışında kölelik düzenine uygun
çalışma koşullarında çalışmaya mecbur
bırakılırlar.
Peki, iş yaşamına
çıktığımızda biz kadınlar nelerle
karşılaşıyoruz? Mobbingden tutun, eş değer
işe eşit ücret verilmemesinden tutun, tacizden, tecavüzden tutun
birçok sorunla karşı karşıya olarak iş
yaşamında bulunmak zorunda kalıyoruz. Peki, bunlara çözüm üreten
bir iktidar var mı? Hayır. Ne bütçede kadının adı var
ne bütçede toplumsal cinsiyet eşitliği var ne de pratikte, uygulamada
siyasi iktidarın buna dair herhangi bir uygulamasını görüyoruz;
tam tersine, kadınları evlere hapsetmeye çalışan, Dört
duvar arasında kalın. diyen, itaat ettirmeye zorlayan bir iktidar
yaklaşımıyla karşı karşıya olduğumuzu
düşünüyoruz.
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessizlik
lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Yine, göçmen
kadınlardan, mülteci kadınlardan, bugün, zorla sınırlara
sürdüğünüz Aslında bu ülkede çok güzel hayatlar
yaşıyorlar. diye iddia ettiğiniz ama kapılar
açıldığında gitmek için can atan göçmen kadınlardan
bahsetmek istiyorum ve göçmen kadınlar bugün, bütün mülteciler gibi,
hayatları pahasına sınıra sürülüyorlar, bu ülkeden gitme
çabası içindeler. Çünkü göçmen kadınlar bu ülkede tacize, tecavüze,
mobbinge en fazla uğrayan kadınlar; çalışsa da ücretlerini
alamayan kadınlar, her türlü haksızlığa çok daha fazla
maruz kalan kadınlar. İşte, sizin abarta abarta anlattığınız
göçmen politikanız bu. Mültecilere dair Müthiş ev sahipliği
yapıyoruz. dediğiniz kadınlar bu ülkeden kaçmak için
fırsat kolluyorlar, bir sorun kendinize Neden acaba? diye.
LGBT+lara yönelik nefret suçları, yine onlara
yönelik ayrımcılık ve sömürü çok ağır koşullarda
bu ülkede yaşanıyor.
Yine, kadınlara yönelik şiddet
inanılmaz bir şekilde artmış durumda; kadınları
değil, erkekleri, erkek egemenliğini koruyan bir yargı sistemini
besliyorsunuz, sürekli büyütüyorsunuz. Bunu son süreçte Diyanet
İşleri Başkanlığının, Aile ve Dinî Rehberlik
Bürolarına başvuran kişilere söylediği nasihatlerden de
anlıyoruz. Öğütler şöyle sıralanıyor
başvuruculara: Eğer şiddete maruz kaldıysanız tepki
göstermeyin, sessiz olun, öbür odaya geçin; sinirinin geçmesini, sakinleşmesini
bekleyin.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Yalan
konuşuyorsun, yalan; böyle bir şey yok.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Hakarete maruz
kalıyorsanız bir durun, neden bunu yaptığını bir
sorun, anlamaya çalışın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gülüm, sözlerinizi
tamamlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Peki, polise
başvuralım mı, ne diyorsunuz? dendiğinde de verilen cevap
şu: Hayır, polise şikâyet etmeyin, aile içinde bir şekilde
çözersiniz. deniyor. İşte, sizin, Diyanet İşleri Başkanlığı
üzerinden sürekli Biz kadına yönelik şiddeti engelleyeceğiz.
diye söylediğiniz sözlerin hikâyesi burada gizli. Ne diyor aslında?
İtaat et. Şiddete boyun eğ. Erkek ne isterse onu yap.
diyen bir Diyanet İşleri Başkanlığının Aile
ve Dinî Rehberlik bürolarıyla karşı karşıyayız.
Ama şunu bir kez daha söyleyelim: İtaat etmeyeceğiz, makbul
kadınlarınız olmayacağız, kadın özgürlük
çizgimizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Yaşasın 8 Mart diyorum! Kadınlar
savaş istemiyor; barış, hemen şimdi. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın İsmail Koncuk, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ve kadınlar,
Bizim kadınlarımız;
Korkunç ve mübarek elleri,
İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anamız, avradımız, yârimiz.
Değerli milletvekilleri, bizim kültürümüz de
kadınlarımızı baş tacı yapan hususları
ihtiva eder. Yüce dinimiz Cennet, anaların ayakları
altındadır. buyuruyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Başkanım, pek
beğenmediler ama bakın; destek verirseniz çok yazık olacak.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Efendim?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Önergeyi
destekliyorum. deme, ifadelerinizi beğenmediler.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Benim
bakış açım onlardan farklı tabii canım yani aynı
şey değil. Onlar kendi üsluplarıyla; biz kendi üslubumuzla,
İYİ PARTİ üslubuyla anlatırız, millî bir
bakış açısıyla anlatırız tabii.
BAŞKAN Arkadaşlar, hatibe müdahale
etmeyelim lütfen.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bir
dakikamı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Koncuk, buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Güzel sözler
söylemişiz, güzel şiirler yazmışız ama gerçekten
kadını hayatın içerisine sokamamışız. Bu, ciddi
bir eksiklik. Kadın ve erkek elmanın yarısı gibi diyoruz
ama çalışma hayatında kadın eksik. Bu, aslında bu
millete yapılmış bir haksızlık. Bir yarımız
eksik çalışıyoruz.
Peki, kadın istihdamını ne yapıp
da artırabiliriz? Ne yapabiliriz, hangi tedbirleri almamız
lazım? Bu tedbirleri aldık mı? Elbette bazı adımlar
mutlaka atıldı ama yeteri kadar tedbir
aldığımızı söyleyebilmek mümkün değil.
Kadını eve hapsediyoruz; ana olarak çocuk doğuruyor, iş
hayatından koparıyoruz. Anne olduğu için, çocuk bakmak zorunda
olduğu için, bu zorluklar sebebiyle iş hayatından
uzaklaşanlar da var veya bu sebeplerle iş hayatına girmekten
kaçanlar, imtina edenler de var. Ne yapmak lazım? Bu zorlukları
ortadan kaldıracağız.
İzin meselesini çözeceğiz. Doğum
iznini ücretli hâle getireceğiz; daha uzun tutacağız. Yarım
günlük çalışma hakkı vereceğiz, tam maaş
ödeyeceğiz. Kreş yardımı yapacağız.
Bakın, kreş gerçekten çok ciddi bir
problem. Bu kreş meselesi hep söylenir. Belli oranda bir destek
olduğunu biliyorum ama herkese değil. Özel ya da devlet kreşi
olsun, bu kreşlerin sayısı artırılmalı ve çocuğunu
kreşe gönderen her aileye, her anneye mutlaka kreş yardımı
yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu izin meselesini
çözmeden
Biz, hâlâ kadınlarımızın süt izni meselesini
çözemedik, bunu tartışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koncuk, tamamlayın
sözlerinizi.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Süt izni
meselesini dahi çözemeyen
Bakın, kamuda çok görüyorum Efendim, bu süt
iznini ne zaman vereceğiz? birçok kurumda, okulda bu
tartışılıyor, halen tartışılıyor. Bunu
dahi çözemedik.
Dolayısıyla, bizim gerçekten niyetimiz
kadın istihdamını erkek istihdamıyla eş değer
noktaya getirmekse bütün bu problemleri aşabilmemiz lazım, gerekli
mevzuat düzenlemelerini mutlaka yapmamız lazım, yoksa bir
yarımız eksik yola devam edemeyiz.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Suzan Şahin, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle İdlib şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyor, ailelerine ve milletimize sabırlar
diliyorum. Gazi yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Kadınlar eğitimde, siyasette, istihdamda
eşitsizliğe, ayrımcılığa ve adaletsizliğe
uğramaktadır. Bunun temeli, kadına yönelik ayrımcı
söylemlerdir. Eşitliğe inanmıyorsunuz, Kadın evin süsü.
Kadınlar iş aradığı için erkekler işsiz
kalıyor. gibi birçok söylemle bunu açıkça dile getiriyorsunuz. Bunun
sonucu kadınlara şiddet, işsizlik ve yoksulluk olarak geri
dönüyor.
Değerli üyeler, ülkemizin potansiyel
büyümesinin önemli bileşenlerinden biri olan istihdam oranının
artırılması için kadın istihdamı özel önem
taşımaktadır. Türkiyede kadınların iş gücüne katılımının
OECD ortalamasına yükselmesi hâlinde millî gelirde yüzde 20 artış
sağlanacağı ifade edilmektedir. Bu anlamda, kapsayıcı
ve sürdürülebilir bir büyüme süreci için nüfusun yarısını
oluşturan kadınların, başta çalışma hayatı
olmak üzere, toplumsal yaşamın her alanında güçlendirilmesi ve
eşit temsili gereklidir. Türkiyede çalışma çağındaki
nüfusun içerisinde iş gücüne katılabilen kesimin büyük
çoğunluğu erkeklerden oluşmaktadır. Türkiye nüfusunun ve
seçmenlerin yarısını oluşturan kadınlar çalışma
hayatında eşit koşullarda yer alamamakta, arasa dahi iş
bulamamaktadır.
Kadınlarla ilgili istihdamda görülen tablo
vahim durumda; 31 milyon çalışabilir kadın içerisinde 2 milyonu
işsiz, 4 milyonu sigortasız, 20 milyonu ise iş gücü
piyasasının dışındadır. Bu veriler, devletin
sosyal devlet olmaktan, yoksulluğu giderici politikalar üretmekten ve
herkesin insanca yaşayabileceği bir refah düzeyini sağlamaktan
ne kadar uzak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli üyeler;
belediyeler ücretsiz kreş ve yaşlı bakım hizmetlerini
artırmalı, kadınlara verilen doğum izni gibi sosyal haklar
babalara da tanınmalı ve bu izinlerin kullanılmasını
teşvik edici politikalar geliştirilmelidir. Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerde de belirtildiği üzere,
kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa son
verilmelidir. Uluslararası sözleşmeler ve iç
mevzuatlarımızdaki düzenlemelerin uygulamaları sorunludur. Evet,
yeni mevzuatlar gerekli ancak mevcudun uygulanmasında Hükûmet kararlı
ve tavizsiz davranmak zorundadır. Uygulamaların ciddi takibi yok,
müeyyidesi de yok. İstanbul Sözleşmesinin bile yeniden gözden
geçirilmesi, dönüştürülmesi konuşuluyor. Kadınlar,
kâğıt üstünde kalan söylemleri değil; tavizsiz, kararlı
uygulamalar bekliyor, samimiyet bekliyor; eşit, özgür birey olarak
yaşamak istiyor.
Tüm parti gruplarının kadının
istihdamdaki etkinliğini artıracak pozitif ayrımcılık
göstermesi ümidiyle tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyor, kadına ve kadının yönetimsel gücüne inanan CHP Grubu
olarak önergenin desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin, tamamlayın
sözlerinizi.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Ayrıca,
ömrünü Hatay davasına adayan, eski Hatay Devletinin ilk ve tek
Cumhurbaşkanı olan Kuvayımilliye kahramanı Tayfur Sökmeni
vefatının 40ıncı yılında rahmetle ve minnetle
anıyorum. Tayfur Sökmenin özgün hitabıyla Kırk
asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz. diyerek mücadele
veren, Hatayımızı özgürleştiren -Eşsiz Atatürk
başta olmak üzere- tüm kahramanlarımızın ruhu şad olsun.
Seksen yıl önce, Hatayımızın
Fransa tarafından Türkiyeye verildiği, Hatayın
çalıntı bölge olduğunu söyleme gafletinin hortlatılmak
istendiği şu günlerde Tayfur Sökmen ve Atatürkün bıraktığı
emanete her daim sahip çıkacağımızın; bu emanete sahip
çıkacak, bunun onurunu yaşayacak nesilleri
yetiştireceğimizin bilinmesini isterim. Millet olmayı devlet
olmaya tercih eden Hataylılar öz yurdumuzda yaşamaktan onur
duyuyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Jülide İskenderoğlu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Bahar Kalkanı
Harekâtı bölgesinde devletimizin, milletimizin bekası ve
güvenliği için şehadete yürüyen Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı, gazilerimize de
acil şifalar diliyorum.
Herkes şunu bilmeli ki Türkiye'nin gücünü ve
kararlılığını test edenler, hem sahada hem de masada
bunun karşılığını almaya devam edeceklerdir. Yüz
yıl önce Çanakkalede olduğu gibi bugün de milletimizin birlik ve
beraberliği oldukça karşımızda durabilecek hiçbir güç
yoktur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadınlarla ilgili siyasi konular, ideoloji gözetilmeden siyasi hesaplarla
hareket edilmeyecek kadar hassas konulardır. Bu konuların siyasetüstü
olarak değerlendirilmesini her zaman ifade ediyoruz. Kadınların
çalışma hayatında daha fazla yer alması, kadın
girişimciliğimize yönelik desteklerin, kursların, merkezlerin
yaygınlaştırılması AK PARTİ iktidarı
döneminde olmuştur. Kadınların istihdam, siyaset, spor, sivil
toplum gibi hayatın her alanında daha etkin bir şekilde yer
alması ve artan oranlar bu konularda referanslarımızdır.
Kadınların iş gücüne katılımını, ülkemizin
ekonomisi başta olmak üzere, her alanda kalkınması için oldukça
önemli görüyoruz. Bununla birlikte toplumun mimarı olarak gördüğümüz
kadınlarımızın iş dünyasında gösterdiği
başarılar hepimizi gururlandırıyor.
2012 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Her Alanda Kadın İstihdamının
Artırılması ve Çözüm Önerileri konulu alt komisyonumuz kuruldu
ve önemli çalışmalara imza atıldı. 2013 yılını
Kadın İstihdam Yılı ilan ettik. 2002 yılından
bu yana düzenlemiş olduğumuz aktif iş gücü programlarına
katılanların yüzde 52si kadınlarımız. 2002
yılından 2019 yılı Ekim ayı sonuna kadar 913.415
kadın mesleki eğitim kurslarından yararlandı. 2009dan 2019
yılı Ekim ayı sonuna kadar 742.235 kadın
işbaşı eğitim programlarımıza katıldı.
2002 yılında İŞKUR aracılığıyla 4.543
kadın işe yerleştirildi, 2018 yılında ise 96 kat bir
artışla 435.317 kadın işe yerleştirildi.
Kadınlarımızın istihdamı için yapılan
çalışmaların hepsini burada anlatmaya süremiz yetmez. Şunu
söyleyebilirim ki cumhuriyetimizin kuruluşunun 100üncü yılında
dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisinde yer alma hedefine ulaşmada
en büyük güçlerden biri, yüzde 41 kadın istihdam hedefiyle hayatın
her alanında yer alan kadınlarımız olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
İskenderoğlu.
JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) -
Kadın istihdamı konusunda bir öneri üzerine söz almışken
Diyarbakırda yüz seksen dört gündür büyük bir kararlılık ve
mücadeleyle evlat nöbeti tutan tüm annelere ve ailelere
selamlarımızı gönderiyor; bir kadın, bir anne olarak bir
kez daha desteğimizi yineliyoruz. Bu da Hükûmetimizin haklı
kadın eylemlerine engel olmadığının bir
ispatıdır.
Bu vesileyle şimdiden tüm kadınların
8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
HDP grup önerisinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun Grup Başkan Vekilleri
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Suriye
politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır
güvenliğimizin sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın
tesis edilmesine yönelik atılacak askerî ve diplomatik adımların
belirlenmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Suriye
politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır
güvenliğimizin sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın
tesis edilmesine yönelik atılacak askerî ve diplomatik adımların
belirlenmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1672 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 4/3/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Özkoç, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Saygını
kabul etmiyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Amerika Birleşik
Devletleri eğer Orta Doğuda bir savaş yaratıyorsa, daha
önce yarattığı savaşların nedenlerine
dayalıdır. Amerika Birleşik Devletleri eğer İslam
dünyasını bir düşman olarak tanımlıyorsa Irakta
nükleer silah üretiliyor ve biz bu nükleer silahı engelleyeceğiz.
diye defalarca denetim yapıldığı hâlde oraya girip
minarelerden ezan okunurken, çocuklar yollarda yürürken
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Önergeyle ilgili
konuş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Müslüman
kadınları evlerde yemek yaparken
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Önergeyle ilgili
konuş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
eğer orada
(AK
PARTİ sıralarından Önergeyle ilgili konuş! sesleri)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Adam ol! Adam ol!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
yukarıdan
bombalama sesleri geliyor, o insanlar katlediliyorsa
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler, CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Adilik yapma!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
o zaman bunun bir tek
sorumlusu vardır, Amerika Birleşik Devletleridir.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Önergeyle ilgili
konuş!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Onursuzluk yapma!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Amerika Birleşik
Devletleriyle beraber hareket eden, İslam dünyasını düşman
hâline getiren
(Kürsü önünde toplanmalar, AK PARTİ ve CHP
milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Haysiyetsizlik
yapma! Onursuzluk etme!
BAŞKAN Milletvekilleri, yerlerinize oturun
lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
onunla birlikte bu
mücadelenin kaynağı olan insanlara karşı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, herkes
yerine otursun lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
bir şekilde, onun
yanında bu savaşa katılan herkes bu savaştan sorumludur.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Haysiyetli
olacaksın! Onurlu olacaksın!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bunun için bizler ne
yaparsak yapalım, ne söylersek söyleyelim, tamam mı
(AK PARTİ
ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Sana
yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yerlerinize
oturun lütfen.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerindeki
görüşmelere devam ediyoruz.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere ki
sürenin diğer yarısını kullanacak olan- Sayın
Altayı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Suriyeden, özelde İdlib bölgesinden art arda
aldığımız şehit haberlerinin, acı haberlerin ve
oradaki Mehmetçikimizle ilgili gelecek kaygısının doğal
olarak bizlerde bir gerilime sadece bizde değil, herkes için bunu
söylüyorum- bir kaygıya, bir gerginlik ortamına da ister istemez yol
açtığı bir vakıa. Bu yüzdendir ki bu konuyla ilgili olarak
siyaset, karşılıklı İdlib hassasiyetinden
kaynaklı gerilimden dolayı da yükseliyor. Ama bu, şu demek
değil: Bu Mecliste bu tür arbedeler -inşallah, bu son olur- çok oldu;
bu, vatandaşlarımız nezdinde hiçbir siyasi partiye bir artı
asla getirmez, hepimizin üyesi bulunduğu yüce Meclisin itibarına
halel getirir. Bir şekilde ağızdan çıkan sözler
Çıktıktan sonra söz, bizim değil, biz sözün esiri oluruz.
Sayın Cumhurbaşkanının dün başlattığı,
bugün süren, aslında hiç olmaması gereken ve yakışmayan da
sözler sarf edilebiliyor. Bu, elde değildir, tecrübeli bir siyasetçi
olarak söylüyorum. Bunu ben tecrübemle minimize edebiliyorum ki siyasette çok
tecrübeli olan Sayın Cumhurbaşkanı da dünkü
konuşmasıyla ilgili sorulsa Keşke öyle demeseydim. diyecektir,
eminim. Bu durumda, elbette yine, nasıl karşı tarafın bir
gün önce söylediği doğru değilse ertesi gün söylenenin de
yakışık almadığı, doğru
olmadığı sözler çıkıyor. Bunları partiler arası
bir diyalogla çözmek, toparlamak, bir arka kapı diplomasisiyle bu konuda
bir mutabakat mümkündür.
Değerli arkadaşlar, nezaket nezaketi
doğurur, saygı saygıyı doğurur;
saygısızlık saygısızlığı doğurur.
Böyle baktığınız zaman, buna herkes kendince bir gerekçe
üretebilir; ağır tahrik denilir, şu denilir, bu denilir ama
bunlar olmamalı, bütünüyle olmamalı. Üzüldüm, bugün burada biraz
itiş kakış olabilir -olmamalı da- ama aklıma şu
geldi: Ya, İdlibde askerlerimiz savaşıyor, askerimiz orada
savaşırken
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY (Devamla)
bizim de buradaki bu
görüntümüzün hiçbirimize, hiç kimseye bir hayrı yok. Söyledim
arkadaşlar, bu konuda partiler arası görüşmeler, grup başkan
vekilleri düzeyinde görüşmeler yapılır, yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım,
biraz daha...
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Öyle olmasa bu Meclis
çalışamaz hâle gelir. Ama Meclisi çalıştırmak
zorundayız, Meclis açık kalmak zorunda. Şuraya bomba
düştüğünde bu Meclis çalıştı değerli
arkadaşlar. Siyasi argümanlarımızı, mülahazalarımızı,
bunları elbette değerlendireceğiz ama hepimizin
şurasında bir Türkiye olacak, bir Türkiye'm olacak Hepimiz
Türkiyeyiz. demeyi bileceğiz.(CHP sıralarından
alkışlar)
Bu anlayışla, herkesin sinirlerine son
vererek, sinirlerimizi törpüleyerek Genel Kurulun çalışmalarına
devamı gereklidir. Sürenizi çok aldım.
Teşekkür ediyorum.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Zengin, çok kısa bir
söz hakkı vereceğim yerinizden.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
yaşanılan hadiselerin herkesi üzdüğüne, bu tip hadiselere imkân
verilmemesi gerektiğine ve
Türkiyede birlik beraberliğe ihtiyacın olduğu en zor
zamanların yaşandığına ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; benim
hayatta en nefret ettiğim şey, bir şey varken bir şey
yokmuş gibi davranmaktır. Biraz evvel yaşadığımız
hadiselerden sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranamayız.
Hepimizin üzgün olduğunu biliyorum, böyle bir hadise yaşandıktan
sonra herkes, hakikaten, derinden üzülüyor. Bunlara imkân vermemek lazım.
Şimdi, kelimelerle ifade etmek kolay fakat bunu
eyleme geçirmek lazım. Dün, Genel Kurulda pek çok konuşma
yapıldı. Bu hadiselere sebep olan milletvekili de dün çok tahrikkâr
konuşmalar yaptı. Bazı şeyler konuşulurken liderler
arasında olur, bazı şeyler genel başkanlar arasında
olur ve her ne olursa olsun bir ülkenin cumhurbaşkanına, bir defa,
ahlaken söylenemeyecek şeyler vardır, edeben söylenemeyecek
şeyler vardır, hukuken, anayasal olarak söylenemeyecek şeyler
vardır. Bu sınırları asla geçmemek lazım. Şu an
Türkiye, tarihinin en zor günlerinden geçiyor. En zor, birliğe, beraberliğe
en çok ihtiyacımız olan zamandayız. Böyle bir zaman içerisinde
hepimizin olması gereken nokta bellidir. İtiraza evet,
eleştiriye evet, yöntem farklılığına evet; o yüzden
farklı siyasi partiler olarak burada varız zaten. Ama usul, edep
dairesinde herkes ağzından çıkan kelimelere dikkat etmeli,
hâline, tavrına, üslubuna dikkate etmeli ve birlik içerisinde
olduğumuzu asla unutmamalıyız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun Grup Başkan Vekilleri
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Suriye
politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır güvenliğimizin
sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın tesis edilmesine yönelik
atılacak askerî ve diplomatik adımların belirlenmesi
amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Behiç Çelik.
Sayın milletvekilleri, arka arkaya
oylamalarımız olacak, sayın milletvekillerinin Genel Kurulu terk
etmemelerini rica ediyorum.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
böyle gergin bir ortamda huzurlarınızdayım. Aslında hepimiz
birbirimize muhtacız ve aynı milletin evlatlarıyız. Özellikle
Parlamentonun, birbirleriyle parti gruplarının münasebetlerinde
olağanüstü dikkatli olmaları iktiza ediyor çünkü buradaki her olumsuz
hareketin -fiziki ya da söylev anlamında- topluma çok daha kötü bir
şekilde yansıması görülebilir ve toplumumuz da gerilirse bunun
önüne nasıl geçeceğimizi o zaman kara kara düşünmeye
başlarız.
Değerli milletvekilleri, ben Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konumuz Suriye. Suriye deyince Orta Doğuyu,
Doğu Akdenizi bütünüyle ele almak, konunun anlaşılması
açısından oldukça önemlidir. Bu coğrafya, kesintili de olsa, bin
yıllık Türk egemenliğinde kalmıştır, sadece dört
yüz yılı Osmanlı egemenliğidir. Bu coğrafya Haçlı
Seferlerini ve Haçlı hâkimiyetini görmüştür. 19uncu yüzyılda
emperyalist ve kolonyalist saldırılara muhatap olmuştur, bu
saldırılar hâlen devam etmektedir. Bu coğrafya, iki bin yıl
geçtikten sonra, 20nci yüzyılda, 1948 yılında İsrailin
kuruluşunu da görmüştür. Bu coğrafya, 21inci yüzyıl
başlarında yeni tip emperyalizme ve globalizme, algı yönetimine,
teolojik dönüştürmeye tanıklık etmektedir. Yeni tip ideolojiler
ve emperyalizm, bu coğrafyada demografik operasyon ve etnik temizlik de
yapmaktadır. Peki, tüm bunlar olurken iktidar ne düşünüyor? Bir kere,
bugünkü Suriye sonuç, dünkü Suriye sebeptir, dolayısıyla BOP
sebeptir. BOP, bölge için ne öngörüyor? Gözyaşı, kan, etnik temizlik,
parçalanma, dinsel ve mezhepsel savaşlar öngörüyor. BOP, İsrailin
ebedi güvenliğini istiyor. BOPa karşı olmak Türke taraf olmaktır.
BOPa taraf olmaksa İsraile, ABDye, Rusyaya, kısaca emperyalizme
hizmet etmek demektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede 5,3 milyon
Suriyeli vardır. Toplam düzensiz göçmen sayısı Türkiyede 7
milyondur. Suriyeliler ensar ve muhacir söylemiyle âdeta ülkemize
çağrılmıştır. Şimdi başımız belada
ve bu, atom bombası gibi bir demokrasi bombasını önümüze
koymuştur. Sayın Özdağın dediği gibi, bu aynı
zamanda bir Kavimler Göçüdür, modern Kavimler Göçüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Ben, tutup burada
Kobaniye peşmergenin sokulmasını, Süleyman Şah Türbesinin
nasıl kaçırıldığını, irticai gruplara
desteği anlatmak istemiyorum. Ancak Suriyede bir savaş pozisyonuna
girmemiz bekamız için, millî çıkarlarımız için kesinlikle
uygun değildir; daha büyük paylaşım savaşlarını
bu tutum tetikleyebilir, bunun vebali de ağır olur.
Değerli arkadaşlar, aslında
söylenecek çok şey var ama bu gerginlik ortamında ben sözümü burada
bağlarken Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisine
katıldığımı ifade ediyor, aziz şehitlerimizi
rahmetle yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 4üncü sırasına, 175 ve 53 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine, bu kısmın
sırasıyla 2nci ve 3üncü sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 4, 5, 10, 11, 12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart 2020 salı, çarşamba ve perşembe
günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
4/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Özlem
Zengin
Tokat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 196
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 4'üncü sırasına, 175 ve
53 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın
sırasıyla 2'nci ve 3'üncü sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
4 Mart 2020 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 173 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
5 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde
196 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde 196
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölüm görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde 12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde
196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart 2020 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00'e kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
4, 5, 10, 11, 12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart
2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerinde
gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
196 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
196 sıra sayılı Denizli Milletvekili
Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633)
196 sıra
sayılı Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2633) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
Birinci
Bölüm |
1
ila 20nci maddeler |
20 |
İkinci Bölüm |
21
ila 40ıncı maddeler |
20 |
Toplam madde sayısı |
40 |
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve
Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk
ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
27 Şubat 2020 tarihli 62nci Birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülen 173 sıra sayılı Teklifin birinci bölümünde yer
alan 8inci maddesi üzerindeki önerge işleminde kalınmıştı.
8inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 8inci maddesinin 1inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
(1) İmalatçı, devrettiği yetki ve
görevlerin niteliğini, varsa koşullarını ve
sınırlarını yazılı olarak ve açık bir
biçimde belirlemek suretiyle yetkili temsilci atayabilir.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı
Aksaray Adana Mersin
Hayrettin
Nuhoğlu İsmail
Koncuk
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde Sayın Zeki Hakan
Sıdalı, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinden geçtiği bu
zor zamanlarda, İdlib ve Ağrıda şehit düşen tüm
yiğitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Şu anda ülkemiz
ve bayrağımız için cansiparane şekilde mücadele eden tüm
Mehmetçikimize Allah güç ve kuvvet versin.
İki bin beş yüz yıla dayanan Türk
devlet geleneği ve devlet aklı, son dönemde
yaşadığımız her türlü zorluğun üstesinden gelecek
olan güç, irade ve yöntemi ortak akılla ortaya çıkaracak
yetkinliğe sahiptir. Gündemin çok daha öncelikli konularını
takip ederken gündelik sorumluluklarımızı da yerine getirmeye
devam etmek zorundayız. Şehitlerimizin kaybıyla yüreğimiz
yanarken, yüce Meclisimizin devam eden çalışmaları içerisindeki
gündem gereği, ürün güvenliğiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Sayın milletvekilleri, bir kanunu çıkarmak
kadar, sonrasında bu kanunu layığıyla uygulamak ve takip
etmek de önemlidir. Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu olmak
adına, böyle bir yasal düzenlemeye ihtiyaç vardı, doğru ancak
burada izlenmesi gereken metot sadece AB uyumunu sağladık, bitti.
değil, samimi bir şekilde ülke içindeki ürün güvenliğini de
sağlayacak adımlar atmaktır; yoksa kanun çıkar, uygulama
kadük kalır. Piyasada daha etkin denetim yapabilmek için kusursuz bir
denetim ağı oluşturmak gerekli, yoksa cezalandırma sistemli
değil raslantısal olur, güvensiz ürün satışını
önleyemez.
Süreç yönetimi de, aynı şekilde, hayati
bir önem taşıyor. Kamu, üreticiler, ithalatçılar ve
tüketicilerden oluşan zincirin tüm halkaları gereğince
bilinçlendirilmeli ve ürün güvenliğini tam anlamıyla kavramalıdır.
Güvensiz ürünün sebep olduğu ölüm ve
yaralanmalarda üretici ve ithalatçı, zarar görene karşı sorumlu
ise de bu zararları sıfıra indirmek Bakanlığın
asli görevidir; güvensiz ürüne sorumlu aramaktansa böyle ürünleri imal ve ithal
ettirmemek de öyle. Buradaki temel mesele insan sağlığı ise
sonuç odaklı, caydırıcı önlemler almak
zorundasınız. Burada, tüketicilere de büyük rol düşüyor. Ürün
Güvenliği Farkındalık Projesini yerinde bulmakla birlikte
yeterli bulmuyoruz. Böyle önemli işleri 10 konferansla, 25
alışveriş merkezinde stant açarak çözemezsiniz; daha
planlı, kapsamlı, topluma nüfuz edici projeler geliştirmek
gerekiyor. Okullarda eğitici programların düzenlenmesi,
stantların kurulması ve konunun somut örneklerle izah edilmesi
akıllıca bir hamle olur. Çocuklar ve gençler öğrendiklerini
ailelerine öğretiyor, bu gerçeği göz önünde
bulundurmalıyız.
Sayın milletvekilleri, getirdiğiniz kanun
teklifiyle, biz burada ürünlerin kurallara uygunluğunu, güvensiz ürünlerin
risklerini ve onların önlenmesini, bu ürünlerin üretiminin durdurulmasını
ve halka zararlı ürün temin edilmesinin önüne geçilmesini
sağlamalıyız. Peki, siz bu konuda ne kadar samimisiniz?
Malumunuzdur, daha geçenlerde Tarım Bakanlığı, Türk
Gıda Kodeksinde bir değişikliğe gitti; sonunda, sahte bal,
sahte pekmez, sahte peynir üretimi yasaklandı. Bu
değişikliği tam alkışlayacaktık ki eklenen geçici
maddeyi gördük. O maddeyle, o güne kadar üretilmiş sahte ürünlerin
yıl sonuna kadar piyasada kalmasına ve satılmasına izin
veriyorsunuz. Şimdi, burada, tüm tüketiciler adına soralım:
Sahte tabir edilen gıdalar eğer sağlığa zararlı
değilse neden üretimini yasakladınız? Yok, eğer
sağlığa zararlıysa neden piyasadan toplamıyorsunuz?
Niçin vatandaşların sağlığına zararlı olan
sahte gıdaları vatandaşa yedirmeye devam ediyorsunuz? İnsan
sağlığı bu kadar ucuz olmamalı. Sahte gıda
üreten mağdur olmasın, malları imha edilmesin. diye
düşünüyorsanız, milyonlarca vatandaşımızın
hayatını tehlikeye atmaya hakkınız yok. Herkese suç
işliyor muamelesi yapıyorsunuz, dürüst üreticiyi dolaylı olarak
bürokrasiyle bunaltarak sahtecileri aslında kayırmış
oluyorsunuz. Mersinde de işini layığıyla yapan bal
üreticileri buna en güzel örnektir.
Başta söylediğimi tekrar etmek gerekirse,
ürünlerde güvenliği sağlayacaksanız, bu konuda samimi olun ve
sadece Avrupa Birliği müktesebatı uyarınca değil,
vatandaşın sağlığını düşünerek
işler yapın.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen "biçimde ibaresinin "şekilde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Ayşe
Sürücü Tuma
Çelik
Batman Şanlıurfa Mardin
Ali
Kenanoğlu Nusrettin
Maçin Rıdvan
Turan
İstanbul Şanlıurfa Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ahmet
Akın Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin
Balıkesir İzmir Adana
Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu Tahsin
Tarhan Haydar
Akar
Manisa Kocaeli Kocaeli
Ali
Fazıl Kasap
Kütahya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Tuma Çelikin.
Buyurun Sayın Çelik. (HDP
sıralarından alkışlar)
TUMA ÇELİK (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 yılından beri gündemde olan bu
düzenleme konusunda konunun muhatabı olan sivil toplum
kuruluşları ve meslek odalarının görüşleri
alınmıyor. Bırakın sivil toplumu, Meclisin ilgili
komisyonlarının raporları dahi dikkate alınmıyor ve
yasa uygulanmaya başlayınca da ortaya çıkacak olan sorunlarla insanlar
baş başa bırakılıyor maalesef. Birçok noktada ortaya
çıkan bu durum toplumsal yapımızı zorluyor, hukuk
tanımazlık egemen oluyor, keyfiyet başlıyor ve maalesef
hukuk tanımazlık memleketin her yerine taşınıyor.
Biliyorsunuz, Türkiye'de devlet okullarında
Hristiyan ve Musevi öğrenciler de okuyor ve Türkiye'deki en büyük hak ihlallerinden
biri bu okullarda zorunlu din dersi okutulması sırasında
yaşanıyor. Süryaniler Türkiye'deki bütün Hristiyanlar gibi, Museviler
gibi eğer dinlerini ibraz edebiliyorlarsa, gösterebiliyorlarsa bu din
dersinden muaf olabiliyorlar ancak bu öğrencilerimizin muafiyet süreci tam
olarak bir eziyete dönüşmüş durumda. Kimliklerinde İslam
yazmamasına rağmen öğrencilerimizden kendilerinin ve bazen de
akrabalarının, anne ve babalarının Müslüman olmadığını
ispatlamaları isteniyor. Tek bir dilekçeyle halledilebilecek bu durum
aslında birçok noktada insanlara eziyet hâline geliyor. Hukuku baypas
etmek için bürokrasi yaratılıyor. Öğrenciler ve veliler kendi
dinlerini açıklamak zorunda bırakılıyor. Lakin bütün bu
süreçleri atlatmamız, zorunlu din dersinden muaf olmamız için yeterli
olmuyor. Öğrenciler bazı okullarda din dersine sokulmaya devam
ediliyor bütün bu duruma rağmen.
İstanbulda İsmail Tarman Ortaokulunda bir
Hristiyan öğrenci, din dersinden muaf olduğu hâlde zorla derslere
sokulmaya çalışılıyor. Okul idareleri yasaları ve
mahkeme kararlarını uygulamayarak aslında suç işliyorlar.
İmam-hatibe dönüştürülmek istenen bu okula ilişkin alınan
mahkeme kararları yine yöneticiler tarafından uygulamaya sokulmuyor,
hayata geçirilmiyor; kısaca, burada da hukuk tanımazlık,
Anayasayı yok sayma, hukuku uygulamama, mahkeme kararlarına uymama
durumu var.
Son bir hukuksuzluk örneği yine Mardinden.
Mardinin Derik ve Kızıltepe ilçelerine bağlı mahallelerin
bazılarında on, bazılarında ise yirmi gündür elektrik
verilmiyor, elektrikler kesik. Tarımsal sulama kuyularında bulunan
sayaçların okunmadan faturalandırılmasından kaynaklanan,
DEDAŞ ile çiftçiler arasındaki gerginlik bu kesintilerin
olmasına sebep oluşturdu ve bu çerçevede de 200den fazla mahalle,
1.500e yakın çiftçi ve toplamda 75 bin kişiyi etkileyen bir duruma
dönüştü.
Bakın, hiçbir sebep insanların en
doğal ihtiyaçlarını karşılamalarını
engellememelidir. Eğer DEDAŞın çiftçilerle bir
sıkıntısı, bir sorunu varsa bunu çözme yoluna gitmelidir.
Hukukun burada işleme konulması gerekiyor ama hukuka uyulmuyor
maalesef yine de. DEDAŞ bu durumu bahane ederek binlerce insanın
elektriğini kesip suya ulaşmasını engelleyemez,
engellememelidir ama özelleştirilen elektrik dağıtım
şirketi, düzene ayak uydurarak köylülerin elektriklerini kesmiş,
elektrikler kesik olduğu için de köylülerin suya ulaşım
imkânı da ortadan kaldırılmıştır. Hiçbir hukuk,
hiçbir kural tanınmıyor maalesef. Tarih bu çerçevede aslında
hepimizi yargılayacak ve bundan da sorumlu olan hesabını
verecektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeler üzerinde ikinci söz,
Sayın Ali Fazıl Kasapın.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle İdlibde, Suriyede
şehit olan erlerimize, uzman çavuşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum,
milletimize de başsağlığı diliyorum, sabır
diliyorum.
Konumuz, kanun teklifi gereği, Ürün
Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi üzerineydi. Eğer siz
bir ürünseniz artık hiçbir güvenilirliğiniz kalmadı. Aynı
miadı dolmuş olan ilaçlar gibi faydası olmuyor, artık zarar
vermeye başladı. Mazlumun yanında yer alacaktınız,
Filistinde, Kudüste, Gazzede, El Halilde yoksunuz. Yemende neden sesiniz,
soluğunuz çıkmıyor? Burası Yemen
Yemen de bizi
çağırıyor ama yokuz değil mi? Burası Yemen,
açlıktan kırılan çocuklar var. Burası, malumunuz son
günlerde bırakmış olduğumuz muhacirler. Bu da Yemen
Yemende yokuz, Arakanda yokuz, Hindistanda yokuz. Tüm kavramları
kirlettik, ensar neydi, muhacir neydi? Onu hepimiz biliyoruz. Kime
yardım etmiştik? İsraile, ABDye yardım ettik, ona kulvar
açtık. El Halilde de yoktuk. Muhacir kavramının ne demek olduğunu
biliyorsunuz. Biz daha önce de bunu defalarca söylemiştik ama burası
istişare kültürünün olması gereken bir yerdi. Sözlerin hepsini
dinleyecektik, en güzeline tabi olacaktık, bu prensibi hayat
şiarı edinecektik ama maalesef olmadı.
Bir İçişleri Bakanımız var her
gün skor veriyor, diyor ki: 135.844 kişi Yunanistana veya
sınırları geçerek başka ülkelere gitti. Biz Ömerleri
arıyorduk, Trumplarla, Putinlerle dost olduk. Siz kimleri dost edindiniz?
Ömer diyorduk, bula bula Sudanlı Ömer El Beşiri bulduk. Saraya
muhacirleri almadık, saraya El Beşirleri aldık, Müslimi
aldık, Barzaniyi aldık. Artık, ürün güvenliğimiz
kalmadı.
Birileri İslam kardeşliğinin
sınırı yoktur." demişti. Kardeşlik
anlayışımız Avrupanın
vereceği 1-2 milyar euroyla mı sınırlı? Dün
bereket dediğimiz muhacirler bugün besleme oldular. Artık bu belde,
emin belde olma niteliğini yitirdi. Kendilerinde bir ihtiyaç olsa bile
kardeşlerini öz nefislerine tercih ederler. anlayışı, Kim
nefsinin cimri ve bencil tutumlarından kurtulmuşsa onlar
kurtuluşa ermiştir. prensibi artık yok değil mi
arkadaşlar? Ensar ve muhacir nedir, o adam bilmez. deniyordu. Biz
biliyoruz, ensar nedir biliyoruz. Suriyedeki insanlarımızı
bombalardan kurtardık ama onları nereye teslim ettik? Yunan polisinin
ateşine teslim ettik, Yunan polisinin ateşine. Hani bunlar muhacirdi,
hani bunlarla her şeyimizi paylaşacaktık, onlar bizim
zenginliğimizdi! Tüm komşularımızla kavgalıyız.
Suriyede emperyalistlere hizmet eden bir anlayışın parçasıyız.
Ülke olarak yorgun ve yaralıyız. Libyada sonu olmayan bir savaşın
taraftarı olduk şu anda. Siyasal, sosyal ve ekonomik bakımdan
bitmiş vaziyetteyiz. Müstekbirlerin çıkarları uğruna
bazı şeyleri alet yaptık, onların silahlarıyla
mazlumları vuruyoruz, onların silahlarıyla müstazafları
eziyoruz.
Nihai olarak, burası uzlaşmanın,
burası istişarenin, burası ortak aklın sonucuyla karar
verilen bir yer olması gerekirken kavganın, gürültünün olduğu
bir yer; haklı olanın sesinin kavga, gürültüyle susturulmaya
çalışıldığı bir yer olmamalıydı.
Akıllarını kullanmayan toplumlar, akıllarını
kullanan toplumlar tarafından kullanılmaya mahkûmdur. Nihai olarak
tekrar şunu söylemek istiyorum: Sözlerin hepsini dinleyip en güzeline
tabi olacağız. Bu prensibi hayat prensibi hâline getirmek görevimizdir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın görüşülmekte olan 173
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ensar-muhacir ilişkisi bizim
inancımızda ve kültürümüzde olan bir şeydir. Biz hiçbir zaman
ülkemize sığınanlara karşı besleme gibi bir ifade
kullanmadık, kullanmayız. Türkiye, kendisine sığınan
3,5 milyondan fazla sığınmacının hiçbirisine Sen bu
ülkeden git. Başka yere zorla gideceksin. diye bir şey
dememiştir. Sadece sınırlarla alakalı daha önce
sıkı kontroller yaparken şu an itibarıyla başka yere
gitmeyi arzu edenlere, bu tercihlerini hayata geçirmek isteyenlere herhangi bir
kısıtlama yapmamaktadır; yoksa, Türkiye'de kalmak isteyenlere
zorla Buradan git. diye bir şey yok ama Ben başka bir yere
gideceğim. diyorsa bu
Birleşmiş Milletlerin İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinde de bütün uluslararası normlarda da
ülkenize gelen bir sığınmacıya Git. diyemezsiniz fakat
başka bir yere gitmek istiyorsa da ona herhangi bir kısıtlama
yapma durumunuz söz konusu olamaz. Konu bundan ibarettir. Burada olmak
isteyenler burada kalabilirler, başka ülkeye gitmek istemek kendi
takdiridir, o da kendilerinin bileceği iştir.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk
ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (Devam)
BAŞKAN 8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (i) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini teklif ederiz.
j) Bakanlığın belirleyeceği
şartlar çerçevesinde satış sonrası destek hizmeti
sağlar.
Dursun Musavat
Dervişoğlu Enez
Kaplan Hayrettin
Nuhoğlu
İzmir Tekirdağ İstanbul
İbrahim
Halil Oral İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Ankara Gaziantep Ankara
Bedri
Yaşar
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve ailelerine
başsağlığı, yaralı askerlerimize de acil
şifalar diliyorum.
Şehitlerimize son görevimizi yerine getirmek
için Samsundaydık. 3 şehidimizi toprağa verdik. Samsunlu
hemşehrilerimiz ve kahramanlarımız İstihkâm Uzman
Onbaşı Şükrü Elibol, Piyade Uzman Onbaşı Tayfun Pekel,
Piyade Uzman Onbaşı Eyüp Gülaçtı ve aynı
saldırıda şehit olan diğer Mehmetçiklerimize de Allahtan
rahmetler diliyorum. Kurtaran şehir Samsunumuzun bir haftada yaşadığı
acının tarifi yok, yüreklerimiz yandı, dağlandı,
acımız çok büyük. Tabii beklerdik ki hiç olmazsa bu
şehitlerimizin haberini aldığımız gece -Samsundan
izledik, takip ettik- TRTnin belki yayın akışı
değişir, bir şeyler söyler ama maalesef hayal kırıklığına
uğradık.
Diğer taraftan, son günlerde Samsunun gündeminde
bir su meselesi var. Kurumlar farklı farklı açıklamalar
yapıyor. İlk açıklama SASKİnin. Samsunda içme suyunun
koktuğu ve suyun bulanık geldiğini belirten
vatandaşlarımız sosyal medya üzerinden tepkiler gösterince
SASKİ Genel Müdürümüz Fatih Yıldız Bey Samsunda suda
yaşanan kokunun sebebi ihmal değil. Mevsim geçişlerine göre
yağışlardan sonra bazı estetik parametre dediğimiz
durumlar oluştu. Halkımızın tedirgin olmasına gerek
yok. diyor. Bu açıklamadan sonra, yine Samsun Çevre Platformu,
Uludağ Üniversitesinde bir profesöre analiz yaptırıyor; orada
çıkan sonuçlara göre alüminyum değerlerinin normalden daha yüksek
olduğunu, bu suyun içilemez olduğunu ifade ediyor. Devamında, bu
sefer İl Sağlık Müdürlüğü tekrar bir açıklama
yapıyor, diyor ki: Yapılan tetkiklerde,
yaptığımız analizlerde sudaki alüminyum değeri bir
miktar yüksek. Bir miktar yüksekten ne dediği çok fazla
anlaşılamıyor yani içilebilir mi, içilemez mi, bununla ilgili
bir bilgi yok. Dolayısıyla şu an Samsunda tümüyle bir
kargaşa var. SASKİ Yalan beyanda bulunuyorsunuz.
Dolayısıyla sizin hakkınızda davalar açacağız.
diyor ama devletin kurumu İl Sağlık Müdürlüğü de diyor ki:
Bir miktar fazlalık var. Dolayısıyla içilebilir mi, içilemez
mi diye bir görüş de beyan etmiyor. Sonuçta ne oldu biliyor musunuz?
Şu an Samsunda bütün marketlerde neredeyse içme suyu, bildiğiniz
sular tükenmek üzere. Vatandaş bu mevcut suyu kullanmıyor.
Dolayısıyla biz de bunu buradan gündeme getiriyoruz, diyoruz ki:
Artık ne yapılacaksa, nasıl bir şey orta yere konulacaksa
halkı tedirgin eden bu tür meselelerden uzak durmamız lazım.
Bunun sonuçlarını bir an önce
Sorumlusu İl Sağlık
Müdürlüğüyse, Halk Sağlığı Şube Müdürlüğüyse
neyse, muallak açıklamalardan daha çok işin özü, özeti neyse buna
yönelik açıklamalar yapması ve halkta sükûneti oluşturması
şart. Yoksa bugün, hakikaten -diğer bölgeleri bilmiyorum ama-
Samsunda bu konuda çok ciddi meselenin, problemin olduğunun
altını buradan çiziyorum. Bizim burada görevimiz uyarmak, buradan da
uyarıyorum. İnşallah gerekli denetimler yapılır,
halkın istediği şekilde su temini sağlanır.
Gıda güvenliğinden bahsediyoruz, gıda
güvenliği de böyle. İşte, Tarım Bakanlığı
her gün çıkıyor açıklama yapıyor, diyor ki: Şu kadar
gıdada sorun var. Bunları da ifade ediyoruz, listeyle beyan ediyoruz,
isimlerinizi açıklıyoruz. Değerli arkadaşlar, şu
dönemde, yaşadığımız yüzyılda hâlâ merdiven
altı üretimlerden bahsedilmesi, belli gıdalarda gıda
boyasından tutun da farklı argümanlara kadar ne isterseniz var
cinsinden ürünlerin marketlerde satılması, inanın hepimizi çok
ciddi üzüyor.
Dolayısıyla biz özünde bu kanunun bu
fıkralarına destek veriyoruz ama bunlar daha çok Avrupa Birliği
kapsamındaki düzenlemelerden kaynaklanıyor. Ben diyorum ki: Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları Avrupa Birliği vatandaşlarından
daha kalitelidir, daha yüksek hizmeti haizdir. Onlar istediği için
değil, bizim ülkemizdeki standartları yükseltmek adına bu
düzenlemeleri yapmamız daha doğru olacaktır.
Dolayısıyla bunun konuşulacak bir
tarafı yok. Hava, su, gıda en temel ihtiyaçlarımız. Bununla
ilgili düzenlemeleri bir an önce gerekli
Yani ifşa etmek yetmez,
onları gerektiği kadar cezalandırmak için ne gerekiyorsa
yapmamız lazım diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 173 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin
(1)inci fıkrasının (c)
bendinde geçen durumlarda ibaresinin hallerde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Sürücü Tuma Çelik Mahmut Celadet Gaydalı
Şanlıurfa Mardin Bitlis
Ali Kenanoğlu Nusrettin Maçin Rıdvan Turan
İstanbul Şanlıurfa Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Mahmut Celadet Gaydalının.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET
GAYDALI (Bitlis) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
9uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, sizleri ve
kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle İdlibde yaşamını yitiren tüm
askerlere Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı,
sabırlar; yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Türkiye
halklarını kutuplaştıran bu yönetim anlayışı
aynı zamanda içeride de tüm hukuksuzlukların zeminini
oluşturuyor. Bakınız, HDP kongresi öncesinde partililerimize
yönelik, merkezî bir kararla gözaltı uygulamaları yapıldı.
65 yaşında, ağır böbrek hastası, beyninde tümör
şüphesi olan ve sağlığı yerinde olmayan Naciye
Türemiş de bu isimlerden biriydi ve tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi,
2013-2015 yılları arasında katılmış olduğu
basın açıklamalarıydı. Oysaki temel hak ve hürriyetler
kapsamında kalan, polisin Dağılın. şeklinde uyarısının
bile olmadığı legal gösterilerdi bunlar. Yine kadına
yönelik şiddeti dahi kınayan açıklamalar bile suç olarak
değerlendirildi.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin genel gerekçesi ele
alındığında aslında AB uyum çerçevesinde
hazırlanmış bir teklif olduğu
anlaşılmaktadır. Bugüne kadar AB ülkelerine üretilen kaliteli
ürünler gönderilirken diğer yandan iç piyasada toplumun
sağlığını önemsemeyen ürünlerin tüketilmesine göz
yumulmuştur. Her ne kadar toplum sağlığına
zararlı üreticilerin listesi yayınlansa da
caydırıcılık konusunda yeterli önlemler
alınamamıştır. Çok uzak bir tarihe bakmaya gerek yok, daha birkaç
hafta önce Tarım ve Orman Bakanlığı sahte bal, sahte pekmez
ve sahte peynir üretimini 19 Şubat 2020 itibarıyla ülke genelinde
yasakladı. Ancak yönetmeliğe eklenen bir geçici maddeyle,
firmaların stoklarında bulunan ve bugüne kadar piyasaya süremedikleri
sahte balları bu yılın sonuna kadar halka satabilmeleri için
devlet eliyle özel bir hak tanındı.
Türkiyenin en büyük sorunlarından biri, dürüst
üreticisine gereken destek ve teşvikin verilmemesidir. Birkaç hafta önce
Rusya 5 bin ton domatesi kabul etmedi, gerekçeleri de gıda
standartlarına uymadığıydı.
Bir yandan nitelikli ve sağlıklı ürün
üretiminde hızla bir düşüş söz konusuyken diğer yandan sahte
ve toplum sağlığına zararlı ürünlerin piyasada
rahatlıkla satılması bizzat Bakanlık tarafından
sağlanmaktadır. Bu ortamda dürüst üreticinin rekabet gücü
kırılmakta, ekonomik gücü azalmaktadır.
Bilindiği üzere, vekilliğini de
yaptığım Bitlis ili ülkenin en güzel ballarını
üretmektedir. Devletin yetkili organlarının Bitlis balı gibi
doğal ve sağlıklı üretilen balları desteklemesi, iç ve
dış piyasada reklamını yaparak görünürlüğünü
artırması, bölge insanına ve üreticiye destek olması
gerekirken aroma katkıları veya bir miktar bal eklenerek bal
aromalı şurup, çam aromalı şurup, ballı şurup ve
benzeri isimlerle bal izlenimi veren ürünlerin piyasaya sürülmesi
özendirilmektedir.
9uncu maddeye bakıldığı zaman
da madde gerekçesinde İthalatçı yurt içi piyasaya sadece güvenli ve
varsa teknik düzenlemelere uygun ürünleri arz edebilir. denilmektedir. Geç
kalınmış bir madde. Kendi standartlarımızı
doğru düzgün kuramaz ve bu standartları uygulamazsak ithalatçıya
kapıyı sonuna kadar açarız. İthalatçıya bir yandan güvenli
ürünü iç piyasaya sürmesi gerektiğinin teknik düzenlemesi
yapılırken diğer yandan Bakanlık sahteye göz yumuyor.
Yürütme organları sahteciliği
meşrulaştırırken AB uyum çerçevesinde yasama organına
bir kanun hazırlatmak mevcut sorunları bitirmiyor. Kanun, gereği
gibi pratikte uygulanmıyor ise anlamını baştan
yitirmiş demektir.
Sanayi ülkeleri, gıdadan makineye, ülke ve
bölgelere göre ayrı üretim bantları yaparken böyle bir ortamda ülkeyi
ciddi bir şekilde koruma altına almak bizim görevimizdir. Tabii ki iç
piyasaya sunulan ürünler sağlıklı olsun fakat bunun denetimi
gerçekten de hem ithalatçı hem imalatçı yönünden ne ölçüde
gerçekleşecek, bunu da zamanla göreceğiz.
Amaç sadece AB uyumu çerçevesinde bu zarureti yerine
getirmek olmamalı. Bu ülkede, gerçek anlamda, toplum
sağlığının korunması adına topyekûn bir
mücadelenin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Üreticiden tüketiciye,
ithalatçıdan ihracatçıya varıncaya kadar sağlıklı
ve dürüst bir üretim-tüketim zincirinin kurulması gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
9uncu maddesinin (1)inci fıkrasının (a) bendinde bulunan
veya ibaresinin ya da olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu Tacettin
Bayır Necati
Tığlı
Manisa İzmir Giresun
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Necati Tığlının.
Buyurun Sayın Tığlı. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabiatıyla,
doğal hayatıyla, tarihî dokusuyla ve insanıyla Giresun herkesin
yaşamak isteyeceği bir yerdir. Hani herkesin rüyalarını
süsleyen bir yer vardır ya, işte Giresun öyle bir yerdir. Doğu
Karadeniz Bölgesindedir; Ordu, Sivas, Trabzon, Erzincan ve Gümüşhaneyle
komşudur. Ürettiği fındık, dünyanın en kaliteli
fındığıdır. Nüfusu 453.912, seçmen sayısı
334.305. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ilidir ve buraya 4 vekil
göndermiştir.
Bu bilgilendirmeleri hem Giresunun AK PARTİ
vekillerine hem de merkezî Hükûmete Giresun diye bir ilin olduğunu
hatırlatmak için yaptık. Evet, sizler sadece seçimden seçime
hatırlıyor olsanız da Giresun diye bir il vardır. 2002de
Giresunda yüzde 45 oy aldınız ama yaptığınız ilk
iş, Giresunun SEKA Aksu Kâğıt Fabrikasını 5 milyon
liraya satmak oldu; oysa değeri 57 milyon liraydı. Fabrikayı
alan yandaş, makineleri 11 milyon liraya hurdaya sattı, anında 6
milyonu kaptı ama siz Yetmez. dediniz,
5 milyon liraya sattığınız fabrikayı 68 milyon
liraya geri aldınız ve bir sonraki seçime kadar yan gelip
yattınız, Giresunumuza uğramadınız.
2007de Giresunda yüzde 51 oy aldınız ama
trenleri raydan, demir yollarını güzergâhtan
çıkardınız. Giresun demir yolu hattını meydanlarda
seçim yatırımı olarak müjdelediniz ama iş yapmaya gelince,
Giresunu demir yolu güzergâhından çıkardınız. Bu mudur
sizin Giresunlulara verdiğiniz değer? 1.300 kilometre demir yolu
yapacağız. dediniz, yapa yapa 158 kilometre demir yolu
yaptınız.
2011de Giresunda yüzde 59 oy aldınız ama
hayır duası alamadınız. Ordu, Giresun, Trabzon ve Rizeyi
kapsayan Karadeniz Sahil Yolunun Giresun ayağında ne bir proje ne de
bir ihale var; var olan tek şey vaatleriniz. Karadeniz Sahil Yolu tüm
illerde eş zamanlı bittiğinde faydalı olur. Giresun Çevre
Yolu ayağını yavaşlatmak ya da Şimdilik 8
kilometresini yapalım. demek vatandaşın parasını
sokağa atmaktır, Giresunluyu takmamaktır; hele hele iptal etmeyi
düşünmek Giresunumuza ihanettir. Giresun Çevre Yolu Projesi
bitirilmediği sürece iktidarınız Giresuna hizmet götürdük.
diyemez.
7 Haziran 2015te yüzde 53; 1 Kasımda yüzde 61
oy aldınız ama 2 tarih arasında yaşananlardan dolayı
Giresunlulardan helallik alamadınız. Ne Eğribel Tüneli bitti ne
de Eğribel Tüneli için savurduğunuz vaatler ama Giresunlunun ömrü
bitti. Giresun-Batlama kara yolu hepten unutuldu ama yaklaşan her seçim
öncesi bu yolda inceleme yaparak sağa sola talimat veren bölge
milletvekillerinin komik hâlleri unutulmadı. Kim
Çalışmaların takipçisiyiz. diyorsa ya gelsin Giresun
halkına hesap versin ya da gitsin Genel Başkanına hesap sorsun.
2018de Giresunda yüzde 42 oy aldınız ama
fındık üreticisinden geçer not alamadınız,
fındıkta rekolteyi tespit edemediniz, alım fiyatlarını
açıklayamadınız çünkü Ferrero ne dediyse onu yaptınız.
Giresunda kurulan fabrikalarla işsizlik bitti. dediniz ama Giresunda
kurulan bir fabrika yok. Zaten Giresunda biten de işsizlik değil,
iş bulma umuduydu.
Giresun en fazla göç veren 5inci il, iş
bulamayanlar kenti terk ediyor. Giresunda yaşayan Giresunlu nüfusu 450
bin, il dışında yaşayan Giresunlu nüfusu 1 milyon 250 bin.
Giresun, Karadeniz Bölgesinde yatırım yapılan iller
sıralamasında sonuncu çünkü her şeyi bilen iktidarınız
Giresun ilini ihmal etmiştir. 28 günde 28 proje gibi sözlerle Giresun
halkının isteklerini hiçe saydınız.
Değerli milletvekilleri, en kötü verileri bile
pembe rüyalara dönüştüren TÜİK, Giresun verilerine de çare
bulamamıştır. Eksi 3 büyümeyle ekonomisi en fazla küçülen il
Giresundur. 2014 ile 2019 tarihleri arasında şehir merkezinde 2.812
iş yeri açıldı, şu anda 1.495i yok, maalesef kapandı.
Şehri ayakta tutan küçük esnaf artık ayakta duramaz hâle geldi. Ama
yandaş medya esnafın teşvik ve desteklerden haberdar
olmadığını ve yararlanmak istemediğini yazdı,
aynı İş var ama çalışacak adam bulamıyoruz.
diye yaptıkları açıklamalar gibi.
Sözün özü: İktidar temsilcileri ve bölge
milletvekilleri bu tespitlerimizi duysunlar ve hamasi sözlerden
kaçınsınlar. AK PARTİye oy versin ya da vermesin, her Giresunlu
bu kentin çok geri bırakıldığını biliyor.
Giresun ili, gelişeceği yerde günden güne
kasaba hâline geliyor. AK PARTİ Giresunu yarı yolda
bırakmıştır, verdiği sözleri
tutmamıştır. Onun için Giresuna boş vaatler vermekten
vazgeçin yoksa Giresunlulara bakacak yüzünüz kalmayacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 10uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
c) Ürün kendi sorumluluğu altındayken,
depolama ve nakliye koşullarının ürünün teknik düzenlemesine
veya 5 inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen genel ürün
güvenliği mevzuatına uygunluğunun zarara uğramamasını
sağlar.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Enez
Kaplan İmam
Hüseyin Filiz
İzmir Tekirdağ Gaziantep
Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Altıntaş Hayrettin
Nuhoğlu
Eskişehir Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği
başlıklı kanun teklifinin 10uncu maddesi üzerine söz
aldım. Selamlarımı sunarak başlıyorum.
Ülkemiz son yıllarda her konuda olduğu
gibi gıda maddeleri bakımından da yolgeçen hanına
dönmüştür. Son derece yetersiz denetimler sonucu herkes dilediği her
ürünü rahatça ülkemize sokabilmiştir. Hasta kurbanlık hayvanlardan
domuz ve katır etlerine, genleriyle oynanmış tohumlardan
hormonlu yiyecek maddelerine, kanserojen ihtiva eden çocuk oyuncaklarından
okul malzemelerine kadar her şey ithal edilmiş ve kolayca
satışa sunulmuştur. Sadece para kazanma amacı öne
çıkmıştır.
Elbette alırken de satarken de öncelik, insan
sağlığına uygun, belirlenmiş standartları olan
ürünler olmasına dikkat etmek olmalıdır. Yasa, geç
kalınmış olsa da önemli bir yasadır. Yasalar, uygulayanlar
tarafından değer kazanır. Sahada yapılacak olan denetim
mekanizmaları da yasaya uygun olarak kurulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, son günlerin en önemli
konusu Türk milletinin bağrını yakan şehitlerimizdir.
İdlib ve Suriye, sorun olmanın ötesinde, ocakları söndürmeye
devam etmektedir. Suriye dört yüz yılı aşkın
yönettiğimiz ve çok sayıda bize ait tarihî ve kültürel miras
bıraktığımız bir ülke olmasının
yanında, atamız Süleyman Şahın türbesinin bulunduğu
topraklardır.
Nurettin Zenginin ve Selahaddin Eyyubinin
muhteşem dönemlerini kapsayan Zengiler ve Eyyubiler devletlerinin üzerinde
hüküm sürdüğü, Osmanlılardan bize intikal eden, Misak-ı Millî
hudutlarında yer alan yerleşim yerleri ve Akdeniz
kıyılarından güneye, Golan Tepelerine kadar yerleşik olan
çok sayıda soydaşımızla, coğrafi ve tarihî
bağlarımız olan bu ülkeyle inişli
çıkışlı siyasi bir geçmişimiz vardır.
Yakın geçmişimizde ülkemizdeki bölücü
terör olaylarının organize edilip yönetildiği, militanların
eğitilip yetiştirildiği Bekaa Vadisini unutmadık. Bebek
katili teröristbaşının oradan çıkarılması için
zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateşin
sınırda yaptığı cesur konuşmayı da
unutmadık.
Değerli milletvekilleri, komşumuz
Suriye'nin geri kalmış, çok uluslu ve küçük bir ülke olmasına
rağmen emperyalist büyük devletlerin ilgi alanı içerisinde
olmasının sebebi bulunduğu coğrafi konumdur.
İlişkilerimizin sert olmasının sebebi ise
saydığım özelliklerden ve orayı yöneten ailenin
politikalarını Türk düşmanlığı üzerine
kurmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Hâl böyleyken 2002
yılından beri ülkemizi yönetmekte olan AKP hükûmetlerinin takip
ettiği politikalar bizi bugünkü durumlara getirmiştir. Geleneksel
dış politikamızın sistematik olarak bozulması ve hatta
yerle bir edilmesi sonucu devlet hafızası ve ciddiyeti ortadan
kalkmıştır. Ülkemizde yönetim bir aileye hatta bir kişiye
teslim edilerek şahsi ilişkiler devreye girmiştir; böylece
Suriyeyle karşılıklı aile tatilleri, yat gezileri, dost
sohbetleri, mutluluk tabloları şaşırtıcı
boyutlara ulaşmıştır. İşte o günlerdeki
Başbakan, bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Suriye
konusunda bakın, düşüncelerini nasıl dile getirmişti, 2010
yılında referandum için propaganda gezileri kapsamında 15
Ağustosta Gaziantepteki konuşmasında şöyle demişti:
On yıllar boyunca Türkiye sanal korkularla endişelere maruz
bırakıldı. İçeride sanal tehditler, dışarıda
düşmanlar üretildi. Türkiye on yıllar boyunca içine kapandı,
içine kapatıldı. Biz geldik bu anlayışı
yıktık, bu anlayışı ortadan kaldırdık.
Suriye ile Türkiye birbirine husumetle bakıyordu, sürekli gerginlikler
yaşanıyor, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine
geliyordu. Biz geldik, Esad kardeşimle oturduk, iki ülke arasındaki
meseleleri konuştuk, istişare ettik, müzakere ettik. Türkiye ile
Suriyeyi bölgenin iki kardeş, iki dost ülkesi hâline getirdik mi? Her
alanda iş birliğine gittik mi? İş birliği
anlaşmaları imzaladık mı? Suriyeyle aramızdaki
vizeleri kaldırdık mı? Bütün o korkuların, bütün o
tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Düşman
üretme politikasından yarar değil, zarar gördüğümüz ortaya
çıktı. Ve aradan dokuz yıl geçti, Suriyede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Nuhoğlu, kısaltacaksınız mecburen.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Hayır,
kısaltacağım da sanki süre biraz fazla mı şey
yaptı bilmiyorum ama ben atlıyorum.
BAŞKAN Zaman çabuk geçiyor.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Atatürkün
laflarından, elbette ki çok önemli sözlerinden bahsedecektim, onları
söyleme imkânı bulamadım. O hâlde, Atatürkün Türkiye Büyük Millet
Meclisiyle ilgili, istişarenin şart olduğuyla ilgili sözlerini
burada ifade edemiyorum ama biz diyoruz ki: Türk milletinin
karşılaştığı tehlikelerin bertaraf edilmesi ve
her şeyin daha düzgün gitmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi asla devre
dışı bırakılmamalıdır.
Bu cennet vatana göz dikenleri, onlara destek
verenleri, Türk evlatlarının canına kastedenleri, yuva
yıkanları, onlara fırsat verenleri asla
karşılıksız bırakmayacağımızı
ifade ediyor, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında olduğumuzu,
gönülden desteklediğimizi bildiriyor, Allahtan yardım diliyor, Genel
Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde geçen durumlarda ibaresinin hallerde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Ayşe
Sürücü Ali
Kenanoğlu
Mersin Şanlıurfa İstanbul
Tuma
Çelik Nusrettin
Maçin
Mardin Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Sayın Nusrettin Maçin.
Buyurun Sayın Maçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
173 sıra sayılı Ürün Güvenliği
ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde partim
adına söz almış bulunmaktayım.
Bizler burada gıda güvenliğini
tartışıyor, düzenlemeler yapmak istiyoruz fakat öyle bir husus
var ki geçtiğimiz günlerde Hatay ilimizde Âdem Yarıcı isimli
vatandaşımız Çocuklarım aç. diyerek Hatay Valiliği
önünde kendini ateşe verdi ve sonucunda yaşamını yitirdi.
Maalesef ki bazı vatandaşlarımız -güvenli ürün tercih
edebilmelerini bir kenara bırakalım- evine ekmek götüremeyecek
durumdadır. Ben burada Âdem Yarıcıyı saygıyla
anıyorum.
Ürün güvenliği konusuna gelecek olursak,
yapılan değişiklik önerilerine bakıldığında,
hiçbir öneride tüketiciyi korumaya dair herhangi bir yaklaşım ortaya
konulmamıştır; daha çok üreticiyi korumaya dönük olan bu
öneriler, ürün güvenliğine dair olan sorunları çözmekten çok uzak
olduğu gibi bu sorunları gölgeleyecek ve halının altında
saklamaya devam ettirecek değişiklik önerileri olarak
durmaktadır.
Ürün güvenliği denince akla gelen ilk
şey gıda güvenliği oluyor. Gıda güvenliği
alanında uzman olanların bu konuya dair açtıkları bir
parantez var ki dünyada gıda yoluyla 200den fazla hastalığın
yayılma durumunun olduğu ve yine dünyada ortalama 10 kişiden 1
kişinin gıda kaynaklı rahatsızlıklar, hastalıklar
geçirdiği, yılda ise yaklaşık 420 bin insanın
gıda kaynaklı hastalıklardan yaşamını kaybettiği
ifade edilmektedir.
Bu kanun teklifi, salt olarak teknik düzenlemeler
içermekle birlikte, gıda güvenliğini de dışarıda
bırakmaktadır. Tarımsal üretimden elde edilen ürünlere
bakıldığında, örneğin Türkiyede son dört yıl
içinde pestisit kullanımı yüzde 51 oranında artmış.
Pestisitler, doğurdukları zararlar nedeniyle uzun süre silinmeyecek
izler bırakıyor ve gıda güvenliğimizi tehdit ediyor;
insanların sinir sistemine, hormonal sistemlerine zarar veriyor, pek çok
kanser türüne, kısırlığa neden oluyor, çocuklarda
gelişim bozukluklarına yol açıyor; arılara ve diğer
canlılara verdiği zararla biyoçeşitlilik kaybına sebep
oluyor, ekosistemi tahrip ediyor, suyumuzu ve havamızı zehirliyor. Bu
durumda, mutfaklarımıza giren tarımsal ürünler nasıl olur
da güvenilir olur? Daha işin başında, tarlada zehirleme işlemi
yapılıyor. Avrupa ülkelerinde ve ABDde pestisit kullanımı
yasaklanmış olmasına rağmen, Türkiye'de tam tersine 33
pestisit çeşidinin kullanımı öneriliyor. Örneğin, Rusyaya
giden tarımsal ürünlerin geri gönderilmesine dair herhangi bir açıklama
yapılmamaktadır. Geri dönen ürünlere ne oluyor?
Gıda denetimi seferberliği
yapılacağı önceden kamuoyuna duyuruluyor, sonra denetimi yapacak
kişilerle birlikte medya mensuplarıyla denetim
gerçekleştiriliyor. Kamuoyuna önceden duyurulan denetimlerin ne kadar
amacına ulaştığı, doğrusu kafalarda soru
işareti oluşturmaktadır. Bakanlık, kamuoyunda, denetimden
çok Bakanlığın çalıştığı
algısını yaratarak tüketilen gıdaların
sağlıklı olduğu, sağlıksız olabileceklerin
Bakanlık tarafından hemen teşhir edileceği
algısını yaratmaktadır. Ocak ayında denetimlerin
altı günle sınırlı olması, Bakanlığın
gıda güvenliğine yeterince önem vermediğini göstermektedir.
Denetim seferberliği adı altında
gazlı içecekten bala, çaydan zeytinyağına, çikolatadan ete kadar
taklit, tağşiş veya ilaç etken maddesi tespit edilen toplam 229
firmaya ait 386 parti ürün belirlenmiştir.
10uncu maddede yer alan
Dağıtıcı, dağıtılan ürünlerden sorumludur.
maddesinden anlaşılacağı üzere, çok teknik bir madde
olmakla birlikte, bir bütün olarak gıda güvenliğinin ve denetiminin
bu kanun teklifiyle birlikte yeniden ele alınması gerektiğini
düşünüyorum.
Durum bu iken, ürünlerden sadece üreticiyi sorumlu
tutmak hiçbir yarar sağlamazken hiçbir karşılık da
bulmamaktadır. Bununla birlikte, sağlıksız gıda
üretimi yapan firmaları ifşa etmekte
Merdiven altı diye tarif
edilen kayıt dışı üretime yönelik önleyici ve etkin bir
politika da uygulanmamaktadır. Tarım Bakanlığı kendi
sorumluluğunu üreticiye ve dağıtıcıya yüklememeli, en
başta kendisi bu ürünlerin satışını
yasaklamalıdır. Bu konuda, ürünlerin, imalat sürecinde, piyasaya
sürülmeden önce denetleyici kurum tarafından laboratuvar ortamında
tahlil edilerek ürünün güvenilir olup olmadığına tahlil
değerleri kıstas alınarak karar verilmelidir. Bu kurumlarda
sıradan personel olmamalı; gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri,
su ürünleri mühendisleri, veterinerler, kimyacılar ve
sağlıkçılardan oluşan, alanında yetkin olan
kişilerce denetleyici kurumlar oluşturulmalıdır. Bunlar, il
tarım müdürlükleri bünyesinde faaliyet yürütmelidirler.
Yukarıda açıkça ifade edilen nedenlerden
dolayı söz konusu düzenlemenin amaçlandığı gibi etkin bir
yarar sağlamayacağını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Maçin.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) Bunun
ötesinde, düzenleme, üreticiyi önceleyen, ürün güvenliğini bütüncül olarak
ele alan bir yaklaşımdan uzaktır. Sadece Avrupa Birliğine
uyumun amaçlandığı, üreticilerin kaygılarını
dikkate alan bir düzenlemeyi uygun bulmuyorum.
Bu nedenle, söz konusu kanun teklifi, Türkiyede
üretilen bütün ürünlerin Avrupa Birliği standartlarında üretilmesini
içeren bir anlayışla yeniden ele alınmalıdır. Ancak bu
şekilde Türkiyede üretilen bütün ürünlerin insan
sağlığına ve güvenliğine dair kaygılar
giderilebilir.
Teşekkür ediyorum, saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki hale
ibaresinin duruma olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin
Bayır Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu Müzeyyen Şevkin
İzmir Manisa Adana
Fikret
Şahin
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Fikret Şahinin.
Buyurun Sayın Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun. Mücadeleye devam eden Mehmetçikimizin
ayağına taş değmesin, Allah yardımcısı olsun
diyorum.
Efendim, tabii, ulusal güvenliğin bu kadar
sıcak olarak gündemimizde yer aldığı bugünlerde gıda
güvenliğinden konuşmak ne kadar doğru, bilemiyorum ama ben de bu
konuda birkaç kelime söyleyeceğim.
Şimdi elimde gördüğünüz 19 Şubat 2020
tarihli Resmî Gazetede gıda kodeksiyle ilgili bir yönetmelik
yayınlıyor Tarım Bakanlığı. Biraz önce diğer
hatip arkadaşlarımız da bahsettiler. Bu yönetmeliğin
-kısaca özetleyeceğim sizlere- 9uncu maddesinde Yapay şekilde
yapılmış pekmezler, aroma verici veya bal eklenerek
oluşturulmuş bal şurupları, bitkisel yağ veya
diğer gıda bileşenleri karıştırılarak
yapılan peynir benzeri ürünler üretilemez. denilmiş ve
yasaklanmış fakat bu yönetmeliğin alt kısmına
geçtiğimizde görüyoruz ki geçici bir madde eklenmiş ve bu maddede
sadece şöyle denilmiş: 9 uncu maddenin ikinci fıkrası
kapsamında bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce
ürettikleri ürünler, 31/12/2020 tarihinden sonra piyasada bulunamaz. Yani,
zannediyorum, sadece sahte balların satışı ve üretimi bu
yılın sonuna kadar serbest bırakılmış.
Şimdi, tabii, şunu sormak geliyor
aklımıza: Yani pekmezin sahtesi zararlı, bunu
yasaklıyorsunuz; peynirin sahtesini yasaklıyorsunuz; balınkini
neden yıl sonuna kadar bekletiyorsunuz? Yani bu sahte bal üreticilerinin
özelliği nedir, neden bu sahte bal üreticileri bir yıl daha
vatandaşı bu şekilde zehirlemeye devam edecektir? Buna neden
müsaade ediliyor, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu sahte bal üreten
kişiler kimlerdir, bunları da tabii merak ediyoruz.
Vatandaşın sağlığı hiçe sayılarak bu
kişilere maddi kazanç sağlanmasının devam ettirilmesindeki
amaç nedir, bunu merak ediyoruz. Eğer bu sahte ballar
sağlığa zararlıysa neden yasaklanmamıştır ve
eğer sağlığa zararlı değilse de neden bu
yönetmelik çıkarılmıştır diye kendi kendimize
soruyoruz. Yani, özetle, bu sahte bal üreticileri kimlerdir ve neden
korunmaktadır; sorumuz budur.
Şimdi, yaşadığım bir
örneği anlatacağım ben size kendi seçim bölgemden.
Balıkesir bölgesinde, Edremit ve Ayvalık hattında, özellikle yaz
aylarında yol boyunca, 150-200 metrede bir karadut şurubu, karadut
pekmezi; köylü pazarlarında ballar falan satılır ama hep
standart şekilde tabelaları vardır, araçlar benzer
şekildedir. En son, yaklaşık iki buçuk ay kadar önce o bölgeye
yaptığım bir ziyarette bir televizyon programında bir arkadaş
benim karşıma sahte bir bal getirdi, sahte baharatlar getirdi
Sayın Vekilim, bunları incelemeniz için size veriyorum. dedi, ben
de aldım -televizyon programında kayıtlıdır- getirdim
buraya. Burada Gıda ve Kontrol Genel Müdürünü şahsen kendim
aradım. Sayın Genel Müdür, durum böyle böyle. Vatandaşın
çok yoğun şikâyeti var. Özellikle Edremitte kamyon kamyon sahte bal
satılıyor. dedim ve firmanın ismini de verdim. Burada
Balıkesirli milletvekili arkadaşlar da var. Şu ana kadar tahlil
sonuçlarını
Bakın, iki buçuk aya yakın bir zaman oldu,
hemen hemen her hafta Gıda ve Kontrol Genel Müdürünü, özel kalemini
aradım, hâlen sonucu almış değilim. Bir milletvekili olarak
sahte gıdayı teslim ediyorum, özellikle Genel Müdürle de
görüşüyorum ve takip ediyorum, hâlen elimde sonuç yok. Laboratuvar müdürü
sekreterimi aramış -o da geçen hafta, Konuşma
yapacağız yani vekilimiz sonucu istiyor. demesine rağmen-
Efendim, bal sahte, diğerlerini bilemiyoruz. diye bir sonuç... Ben,
kâğıt üzerinde yani döküm olarak istedim, hâlâ sonuç elimde değil.
Bölgeyi aradım, bana teslim eden arkadaşı da aradım, hâlâ
sahte bal satışı, sahte baharat satışları devam
ediyor.
Yani şunu söylemek istiyorum: Bakın,
işte bu yönetmeliği çıkaran kişilerin arkasında, o
sahte bal üreticilerinin arkasında işte böyle Gıda ve Kontrol
Genel Müdürleri, onun üzerinde yine özellikle de Bakan var. Buradan
uyarıyorum yani bir milletvekili olarak söylüyorum: Vatandaş
zehirleniyor. Bakın, burada da iktidar partisinden Balıkesir
milletvekili arkadaşlarımız var, onlara da sesleniyorum, Edremit
halkı haykırıyor sayın vekillerim: Sahte baldan artık
zehirleniyoruz, kanser oranı arttı. diyorlar. Gelin, bir çözüm
bulun. Bakın, bu sahte bal üreticilerinin arkasından söylemek
istemiyorum ama Gıda ve Kontrol Genel Müdürü gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Gıda ve Kontrol Genel Müdürünün ismini
vermekten hicap duyuyorum, vermek istemiyorum burada -yani şimdi kendisini
rencide etmemek adına- ama görevini doğru yapan bürokratlar
istiyoruz. Bakın, liyakat işte o yüzden önemli ve sorumlusu yine
Sayın Bakandır. Böyle bir yönetmelik çıkartılmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.40
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 5 Mart 2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.42