TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
65inci
Birleşim
5
Mart 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Zafer Sırakayanın, Almanyanın Hanau
kentinde gerçekleştirilen ırkçı saldırılara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli ilinde 1999 depremi
sonrasında yapılan imar planı çalışmalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, ulaştırma sektörünün
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, 1 Mart 1958 tarihinde Kocaeli ili İzmit ilçesinde
cumhuriyet tarihinin en büyük deniz kazalarından biri olan Üsküdar vapuru
faciasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, iktidarın yargıda reform söylemlerinin ve
düzenlemelerinin uygulamada karşılık bulmadığına
ve hemen her gün yeni hak ihlallerine şahit olunduğuna ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, corona virüsü sebebiyle başta Lütfabad Sınır
Kapısında 1i hemşehrisi, yaklaşık 800 Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmak üzere sınır kapılarında
mahsur kalanların mağduriyetinin giderilebilmesi için
Dışişleri Bakanlığına çağrıda
bulunduklarına ilişkin açıklaması
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, emeklilikte yaşa takılanlar ile taşeronda
çalışıp kadro alamayanların yaşadığı
mağduriyetin çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli çalışmaların
yapılmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
6.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, enflasyonu düşüremeyen AKPnin resmî enflasyon
rakamlarını düşürme gayreti içinde olduğuna ilişkin
açıklaması
7.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı
kararıyla 11 ilde toplam 14 milyon 92 bin 800 metrekarelik alanın
yayla olmaktan çıkarıldığına ve bunun iktidar
tarafından şu ana kadar bir defada alınmış en büyük
imara açma kararı olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Gürbulak Sınır Kapısında
şehit olan hemşehrisi gümrük muhafaza memuru Özgür Kavastana,
İdlib şehitleri ile tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, AK PARTİ olarak çiftçilere son on yedi yılda verilen
hibe ve desteklerin artarak devam edeceğine ilişkin
açıklaması
9.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, Ordu ili Gölköy Sanayi Sitesinin çözüm bekleyen pek çok
eksiğine rağmen hizmete açılarak Gölköy esnafının
buraya gitmeye zorlandığına, Ordu-Gölköy yolunun on sekiz yıldır
bitirilemediğine, Dokuzdolambaç mevkisinde yapımı planlanan
tünelin projeden çıkarılmasına yönelik kararın düzeltilmesi
ve Gölköy Devlet Hastanesinin eksik olan ana branşlarının
tamamlanarak bölge hastanesi olarak kullanılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
10.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, cep telefonlarına TRT payı, ÖTV ve KDVden sonra Kültür ve
Turizm Bakanlığı için de yüzde 1 vergi getirildiğine
ilişkin açıklaması
11.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, pancar üretiminde kotayı tutturamayan çiftçilere
uygulanan para cezasıyla yerli üreticilerin mağduriyetinin
artırıldığına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin, İstanbuldan Singapura giden bir yolcunun coronavirüs
hastası olduğunun bildirildiğine, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunu toplantıya davet
ettikleri hâlde Komisyon Başkanı Şenel
Yediyıldızın toplantıya gerek
olmadığını belirterek Anadolu Ajansına verdiği
Coronavirüs 15 Marttan sonra kaybolur, dut pekmezi yersek hiçbir şey
olmaz. beyanatına ilişkin açıklaması
13.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Türk Hava Yollarının İstanbuldan kalkarak
Nijerya, İsrail ve Singapura giden uçaklarında coranavirüs
vakasının tespit edildiğine, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı ile Türk Hava Yolları Genel Müdüründen önlem alınıp
alınmadığı konusunda açıklama beklediklerine
ilişkin açıklaması
14.- Tekirdağ Milletvekili İlhami
Özcan Aygunun, engelli vatandaşların kullandığı
medikal malzeme fiyatlarının dolardaki artışa
bağlı olarak arttığına, mağduriyeti önleyebilmek
için Sağlık Uygulama Tebliği fiyatlarının piyasa
fiyatlarına uyarlanarak güncellenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın, Türkmenistan Hükûmetinin corona virüsü sebebiyle İranla
olan sınır kapılarını kapatmasıyla
aralarında Trabzonlu hemşehrilerinin de bulunduğu 800e
yakın tır şoförünün yaşadığı
mağduriyetin giderilebilmesi için yetkililerin devreye girmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Niğde Milletvekili Selim
Gültekinin, Niğde Kalesi ve civarının 5366 sayılı
Kanun kapsamına alınması taleplerinin uygun görülüp 4 Mart 2020
tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle Niğde
ilinin yenilenmesi ve dönüşümü için gerçekletirilecek projeler için başta
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Çevre ve
Şehircilik Bakanı ile Niğde Belediye Başkanına
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
17.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, nüfusu 2 bin kişinin altında kaldığı
için belediyeleri kapatılan Afyonkarahisar ili Güney köyü sakinlerinin
hukuk mücadelesini kazanarak yeniden belde olma hakkı elde ettiğine
ve bu kararın uygulanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Suriyenin İdlib kentinde şehit olan askerlere
Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine, birlik ve beraberlik
şuuruna ülke olarak ihtiyaç duyulan şu günlerde 64üncü
Birleşimde Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun CHP grup önerisi üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhurbaşkanına yönelik ifadelerinin kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
19.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep ili Nurdağı ilçesi otogarının
olmaması nedeniyle yaşanılan mağduriyetin giderilebilmesi
için Çevre ve Şehircilik Bakanlığının destek
olmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, 6
Mart Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Burdura gelişinin 90ıncı
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
21.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat
ili Alparslan Türkeş Huzurevi Müdürlüğünce yapılan yemek
ihalesinde huzurevinin zarara uğratıldığı
iddialarının arka planında neler
yaşandığının ve kimlerin olduğunun
araştırılmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
22.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, Türkiye Cumhuriyetine günlük maliyeti 5 milyon lira
olan saraydakilerin ilaç, elektrik, doğal gaz, personel, gıda dâhil
hiçbir şeyin parasını kendi ceplerinden ödemediği için
yokluk nedir bilmediğine ve bu ülkenin gerçeklerine uzak rakamlar
yayınlayan TÜİKin kapatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
23.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Avrupaya kara ve deniz yoluyla geçiş yapmaya
çalışan sığınmacıların Yunan askerlerinin
alçak ve barbar tutumlarıyla karşı karşıya
kaldığına ve Batının gerçek yüzünü bir kez daha
gösterdiğine ilişkin açıklaması
24.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
İdlibde şehit olan Uzman Onbaşı Birhan Erin 2013
yılında yaptığı sosyal medya
paylaşımına, 5 Mart Reşit Galipin ölümünün 86ncı
yıl dönümü vesilesiyle genç nesillerin anayasal vatandaşlık
temelinde aidiyetini güçlendirerek öğrencilere değer oluşumunda
katkı sunan Andımızın tekrar okullarda
okutulmasını istediklerine ilişkin açıklaması
25.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Oda
TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile muhabir Hülya
Kılınçın yaptıkları haber nedeniyle
tutuklanmasından önce habere ilişkin bilgilerin Meclis gündemine
getirilerek kamuoyuna mal edildiğine, tutuklamaların siyasi
olduğuna ilişkin açıklaması
26. İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, Türk milletinin mukaddesatı ve
mukadderatı için şehadete erişenleri rahmetle andığına,
Bahar Kalkanı Harekâtında mücadele veren Mehmetçiklerin yanında
olunduğuna ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile muhabir
Hülya Kılınçın yaptıkları haber nedeniyle
tutuklanmasından önce habere ilişkin bilgilerin Meclis gündemine
getirilerek kamuoyuna mal edildiğine, tutuklamaların siyasi
olduğuna ilişkin açıklaması
28.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 3 Mart Diyanet İşleri
Başkanlığının kuruluşunun 96ncı, 5 Mart
Diyanet İşlerinin ilk Reisi Rifat Börekçinin vefatının
79uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
29.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, oturulamaz raporu olan ve depreme
dayanıklılık testlerinden olumsuz sonuç çıkan Tarsus
Hükûmet Konağının ivedilikle ihalesinin yapılması,
Tarsus-Mersin otoyolunun ücretsiz olması ve araç muayene istasyonu
açılması konusunda İçişleri Bakanı ile Çevre ve
Şehircilik Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
30.- Muğla Milletvekili Suat
Özcanın, Türkiyenin coronavirüsle mücadele amacıyla virüsün
görüldüğü ülkelerle hava ve kara yolu iletişimini durdurup tedbir
aldığına ancak deniz yoluyla ticari iletişiminin devam
ettiğine, yurt dışından birçok geminin boğazlardan geçerek
limanlara geldiğine ilişkin açıklaması
31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Genel Kurulda başarılı bir
çalışma günü temenni ettiğine, ihtiyaç hasıl olması
hâlinde hem İYİ PARTİ Grubu adına hem de şahsı
adına konuşacağına ilişkin açıklaması
32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, mevcut mülteci ve sığınmacı yükünü zorlukla
taşıyan Türkiyenin İdlibden göç eden Suriyelileri
barındıramayacağını ve Türkiyede olup Avrupaya
geçmek isteyen sığınmacıları da engellemeyeceğini
bütün dünyaya ilan ettiğine, Yunan güvenlik güçlerinin deniz ve kara
sınırını geçmek isteyenlere yönelik hunharca muamelesinin
dünyanın gözü önünde cereyan ettiğine, Türk devleti ve Türk
milletinin tarihin hiçbir döneminde mazluma, yardım dileyene
sırtını dönmediği gibi bugün de aynı
fedakârlığı insanlığa örnek olacak şekilde
gösterdiğine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin
talimatıyla özellikle 0-10 yaş grubu mülteci çocukların temel
ihtiyaçlarının karşılanması için kampanya
başlatıldığına ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı
kararına göre Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden
Türkiye Maarif Vakfına 684 milyon lira aktarılmasının
doğru bir yaklaşım olmadığına,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Suriyedeki
ihlalleri araştırmak üzere kurduğu komisyonun raporunun Temmuz
2019 ile 10 Ocak 2020 tarihleri arasında yer alan bütün kanlı
saldırılara yer verdiğine ve iktidarı ilgilendiren bir
rapor olduğuna, Freedom House tarafından açıklanan Dünyada
Özgürlükler 2020 Raporuna göre Türkiyenin özgür olmayan ülkeler
kategorisinde yer aldığına ilişkin açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, elim bir kazada kaybedilen Hafız İsmail Çoşar ile
eşi Sevim Coşarı rahmetle andıklarına, Cumhuriyet
gazetesi yazarı ve Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile
muhabir Hülya Kılınçın Libya şehidi MİT mensubunun
cenaze görüntülerine Oda TV ulaştı. başlıklı haber
nedeniyle tutuklandığına ancak bu konudaki haberin önceden
İYİ PARTİ İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ
tarafından yapılan basın toplantısında ifade edilerek
Meclis TV tarafından yayınlandığına,
yargının siyasetin bu kadar vesayetinde bulunmasının ülkeye
verilebilecek en büyük zarar olduğuna, George Masonun Basın
özgürlüğü öteki özgürlüklerin emniyet supabıdır. Diktatör
hükûmetlerden başka hiçbir kuvvet onu kısamaz. sözünden herkesin
alacağı dersler olduğuna ilişkin açıklaması
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
hayatını kaybeden Hafız İsmail Çoşar ile eşi
Sevim Coşara Allahtan rahmet dilediğine, 1-7 Mart Yeşilay
Haftasının önemine binaen Meclisin kapalı alanlarında
sigara içilmemesi konusunda Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçten hassasiyet rica ettiğine, tüm dünyayı tehdit
eden coronavirüsle mücadele konusunda ortak tavır içerisinde olunması
gerektiğine, Sağlık Bakanının süreci çok iyi
götürdüğüne ve coronavirüsle alakalı bilgilendirme
toplantısı yapacağına, MİT görevlisinin vefatıyla
alakalı konuyu teyit ettikten sonra paylaşacağına,
basın özgürlüğünün olması gerektiğine ama aynı zamanda
Türkiyenin güvenliğiyle alakalı konulardaki hassasiyetlerin de
arkasında durulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
36.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Mecliste tartışmaların, sert sözlü münakaşaların
yaşanabileceğine ama insani değerlerin de unutulmaması
gerektiğine, vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Emine
Sare Aydın Yılmazın ve Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz
Gürelin babalarına, Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün kayınpederine
ve Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmazın kardeşine Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
37.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın HDP grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun görüşülmekte olan 173
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
hezeyanlarına cevap verme gereği duymadığına
ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, milletvekillerinin hayatını kaybeden
yakınlarına Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Libya şehidi MİT mensubuyla ilgili
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağın bir basın
toplantısının olduğuna ancak bu basın
toplantısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu
tarafından haberleştirilirken şehitlerle ilgili hiçbir detaya
girilmediğine ve isim verilmediğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Moskovada yapılan Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin
arasındaki görüşmeden sonra bir ateşkes mutabakatına
varıldığının ifade edilmesinin ülke ve bölge için
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuşun, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısının 5/3/2020 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı (4/66)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20
milletvekili tarafından, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının incelenerek bu sorunların çözümü için izlenecek
yolların belirlenmesi amacıyla 25/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2597)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Mart 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Van Milletvekili Tayip Temel ve arkadaşları
tarafından, mültecilerin yaşadığı hak ihlallerinin
ortaya çıkarılması ve mağduriyetlerinin giderilmesi
amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Mart 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, çiftçilerin kredi temininde ve borçların geri
ödenmesinde yaşadıkları sorunların
araştırılarak bu sorunlara çözüm önerileri getirilmesi
amacıyla verilmiş olan (10/2523) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Mart
2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Başkanlık Divanında boş bulunan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekilliğine seçim
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Futbol Maçlarında ve
Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Arasında IFAD
Ülke Ofisi-Doğu Avrupa ve Orta Asya Merkezi Kurulmasına
İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1541) ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 53)
X.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 53) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası
Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Arasında IFAD Ülke Ofisi-Doğu
Avrupa ve Orta Asya Merkezi Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahin'in, 2012-2019 yılları
arasında pancarın üretim, ithalat ve ihracat miktarlarıyla
ilgili verilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/24721)
2.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya'nın, zararlı
pestisitlerin yasaklanmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/24722)
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Pasinler Ovasının
sulama ihtiyacını karşılayacak olan Alvar Barajı
Projesinin ne zaman hayata geçirileceğine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/24729)
4.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özen'in, Kahramanmaraş'ın bazı
mahallelerinde organize sanayi sitesi kurulması ve bununla ilgili verilen
mahkeme kararına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/24730)
5.-
İzmir Milletvekili Atila Sertel'in, Bakanlığa alınması
planlanan ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi ve veteriner hekim
sayısına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/25045)
6.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, Afyon ili Tarım İl
Müdürlüğüne sunulan projelerin onaylanmadığına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/25182)
7.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen'in, Et ve Süt Kurumu depolarında
bekletilen etlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/25184)
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Erzurum Et Kombinasının
taşınma sürecine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25332)
9.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, gıda israfına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/25335)
10.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer'in, Tekirdağ ilinde
Bakanlığa ait binaların depreme
dayanıklılığına ve depreme karşı alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/25340)
11.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlık bünyesinde
istisnai kadroda veya sözleşmeli olarak istihdam edilirken kadroya
alınan personele ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25342)
5 Mart 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
65inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Almanyanın
Hanau kentinde gerçekleştirilen ırkçı saldırı
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Zafer Sırakayaya
aittir.
Buyurun Sayın Sırakaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Zafer
Sırakayanın, Almanyanın Hanau kentinde gerçekleştirilen
ırkçı saldırılara ilişkin gündem dışı
konuşması
ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde insani bir
görev için İdlibde bulunan Mehmetçikimize yönelik alçak
saldırıda hayatlarını kaybeden kahramanlarımıza
Allahtan rahmet diliyor, şehitlerimizin geride kalan ailelerine, silah
arkadaşlarına ve aziz milletimize
başsağlığı, yaralı aslanlarımıza acil
şifalar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Bugün başta Almanya olmak üzere Avrupada artan
ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı
düşmanlığına, daha doğru bir ifadeyle İslam,
Müslüman ve Türk düşmanlığına şahit oluyoruz.
Friedrich Ebert Vakfının her iki senede bir düzenlemiş
olduğu Mitte-Studie adlı araştırma Almanyada
aşırı sağcı tutumların genel olarak
azaldığı ancak Müslümanlara ve sığınmacılara
yönelik ırkçı ve aşağılayıcı tutumların
son yıllarda giderek yükselişe geçtiğini açıkça ortaya
koymaktadır.
İslam düşmanı ırkçı terör
19 Şubat tarihinde Almanyanın Hanau kentinde bir kez daha
aşağılık ve iğrenç yüzünü göstermiş, 4ü Türk
olmak üzere 9 kişinin canına kastetmiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen
ZAFER SIRAKAYA (Devamla) Terör
saldırısında şehit olanlar birimizin evladı, birimizin
kardeşi, birimizin annesi veya babası, bir başka ifadeyle üçüncü
nesle ait olan kardeşlerimizdi.
Sayın milletvekilleri,
insanlığın kurşuna dizildiği ırkçı
saldırının hemen ardından, vatandaşlarımızın
yanında bulunmak ve acılarını sarmak üzere devletimizin
ilgili kurum ve kuruluşlarıyla birlikte Almanyaya hareket ettik.
Hain saldırıda hayatlarını kaybeden kardeşlerimizin
evlerini ziyaret ederek ailelerimize, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Devlet Başkanı
sıfatıyla bizzat taziyelerini iletmelerine vesile olduk. Almanyada
olduğumuz süre içerisinde sivil toplum
kuruluşlarımızın organizasyonuyla, Almanyada giderek artan
ırkçı ve İslamofobik saldırılara dikkat çekmek ve
Artık yeter! demek için binlerce vatandaşımızla birlikte
Hanau sokaklarında kol kola yürüdük. Almanyada ırkçı terör
saldırısına kurban verdiğimiz kardeşlerimizin
naaşlarıyla birlikte Türkiyeye gelerek kardeşlerimize son
görevimizi ifa ettik.
Sayın milletvekilleri, Hanauda
karşılaşmış olduğumuz acıya, başta
Almanya olmak üzere Avrupadaki kardeşlerimiz yabancı değiller.
Onların temsilcisi olarak bizler de bu saldırılara ve
acılara yabancı değiliz. 1984 Duisburg, 1988 Schwandorf, 1992
Mölln, 1993 Solingen, 2011 NSU cinayetleri ve 2020 yılında Hanauda
gerçekleştirilen terör saldırısı.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica
ediyorum, lütfen, sessiz olalım. Bakın, son derece önemli bir konudan
bahsediyor Sayın Sırakaya, lütfen
Buyurun.
ZAFER SIRAKAYA (Devamla) 1984 yılından Hanau
saldırısına kadar son otuz altı yılda Almanyada
gerçekleştirilen ve vatandaşlarımızı hedef alan
ırkçı terör saldırılarında 19
vatandaşımız yanarak, 12 vatandaşımız ise
vurularak hayatlarını kaybetmişlerdir. Bir kez daha,
hayatını kaybeden kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Burada sorulması gereken soru şu: Tüm bu
ırkçı saldırıların hedefinde neden hep Müslümanlar ve
Türkler bulunmakta? Tüm bu saldırıların merkezine akıl
hastalığını veyahut da psikolojik
rahatsızlığı koymak mümkün mü? Elbette mümkün değil.
Vatandaşlarımızı ve Müslümanları hedef alan bu
ırkçı ve İslamofobik saldırıların temelini
oluşturan bu hastalıklı düşüncelerin, maalesef,
Almanyanın tüm kurumlarına ve dokusuna sirayet ettiğini
gözlemlemekteyiz. Almanya Anayasayı Koruma Teşkilatı 2018
verilerine göre Almanyada 24.100 aşırı sağcı var ve
bunun 12.700ü şiddet eğilimli. Yine, Almanyadan verilen verilere
göre 2017 yılında 1.095, 2018 yılında 910 İslam
düşmanı saldırı gerçekleştirilmiş durumda. 2019
yılında 120 cami saldırıya uğramış durumda
yani günde 2 tane camimiz. Hanau saldırısı sonrası,
ırkçı ve popülist AfD Partisine karşı eleştiriler
zirve yaptı, kapatılması gerektiğini söyleyen ifadeler arttı.
Peki, tüm bu saldırıların suçlusu olarak AfD Partisini görmek
yeterli mi? Sivil toplumun, siyasetin, medyanın, kamuoyunun bütün bu
saldırılarda suçu yok denilebilir mi? Özellikle, 11 Eylül terör
saldırısından sonra Müslümanların sadece güvenlik sorunu
kapsamında değerlendirilmesinin bugünkü iklimin oluşmasında
hiç katkısı yok denilebilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZAFER SIRAKAYA (Devamla) NSU terör
saldırısından sonra NSU süreci aydınlatılmadı,
şahitler aniden öldü ya da intihar etti, bilgiler ve belgeler yok edildi,
mahkeme kararıyla belgelere yüz yirmi yıl erişim
yasağı konuldu, NSU avukatlarına polisten
çıktığı kesinleşen- 2.0 rumuzlu tehdit
mektupları gönderildi.
Sayın milletvekilleri, hepimizin yüreğini
yakan bu ırkçı saldırıların Alman makamları ve
sorumlu birimlerince gerekli tedbirler alınmadığı müddetçe
önlenemeyeceği gayet basit bir gerçeklik olarak önümüzde durmakta. Alman
demokrasisini de hedef alan bu hain saldırı her yönüyle
aydınlatılmalı ve suçlulara gereken cezalar verilmelidir.
Antisemitik saldırılara karşı verilen tepkilerin
aynısı İslam ve Müslüman düşmanlarına veyahut da
İslam ve Müslüman karşıtlığına karşı da
muhakkak gösterilmelidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizler Hükûmet olarak yurt dışında
yaşayan kardeşlerimizin her zaman için yanında olmaya devam
edeceğimizi, yalnız bırakmayacağımızı,
bundan sonra da sahip çıkacağımızı ifade ederek Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Kocaelide 1999 depremi sonrasında yapılan imar planı
çalışmaları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekere aittir.
Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaeli ilinde 1999 depremi sonrasında yapılan imar planı
çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaelide 1999 depremi
sonrasında yapılan imar planı çalışmaları
hakkında söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Gerek jeolojik gerekse jeopolitik olarak hareketli
bir bölgede yaşıyoruz, yaşadığımız paha
biçilmez bu coğrafyanın bedelini de ağır bir şekilde
ödüyoruz. Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine
ve bugüne kadar uzanan bu süreçte bu aziz vatan için hem cephede hem terörle
mücadelede hem de doğal afetlerde şehitler verdik. Kanlarıyla
bizlere bu vatanı emanet eden, şehitler tepesini boş
bırakmayan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle
anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz dünyanın en etkin deprem kuşakları
üzerinde bulunmasına rağmen ne yazık ki deprem 17 Ağustos
tarihine kadar pek de önemsenmeyen bir kavramdı, Türkiyede fazla
konuşulmaz, tartışılmaz, sürekli es geçilirdi. Kiminin
yaşadığı, kiminin duyunca ürperdiği, kiminin
hakkında hiç bilgi sahibi olmadığı depremler, bizlere
deprem konusunda yeterince bilinçli ve bilgili
olmadığımızı, depremle yaşamayı
öğrenmemizi, afet öncesinde alınan önlemlerin hayat
kurtardığını, ölümlere depremin değil planlama
hatalarının ve sağlıksız binaların neden
olduğunu öğretti.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; depremlerde can ve mal kaybının en aza indirilmesi
için Hükûmete, yerel yönetimlere ve vatandaşlara önemli görevler
düşmektedir. Hükûmetlerimiz deprem öncesi, deprem anı ve deprem
sonrasında neler yapılacağı konusunda gerekli tedbirleri
aldılar, almaya devam ediyorlar. Yapılan düzenlemelerle Türkiyede
afet yönetimi tek elde toplandı. AFAD, Türkiyede afet ve acil durumlara
ilişkin ülkenin yetkin ve etkili kurumu oldu. Depremle ilgili önemli yasal
düzenlemeler yapıldı. Öncelikle Yapı Denetimi Kanunu
çıkarıldı, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun çıkarıldı, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarıldı ve Türkiye
Bina Deprem Yönetmeliği çıkarıldı. TOKİ ve
Bakanlık depreme dayanıklı konutlar ürettiler ve üretmeye devam
ediyorlar. Kentsel dönüşüm teşvik edildi, ekonomik destekler ve
muafiyetler getirildi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşadığımız 17 Ağustos Kocaeli
ve 12 Kasım Düzce depremlerinde 18 binin üzerinde insanımız
hayatını kaybetti, milyonlarca liralık ekonomik kayıplar
oldu. Bu depremler aynı zamanda ülkemizin kalkınma sürecini de önemli
ölçüde etkiledi. Depremlerde can kaybını en aza indirmek için
belediyeler ve özel idarelere önemli görevler düşmektedir. Bu görevlerden
bazıları: Kaçak inşaata göz yumulmamalı, sıkı
denetim yapılmalı, aktif fay hatlarının geçtiği
yerleşim yerleri, alüvyon bölgeler ve çökme bölgeleri plan
tadilatlarıyla imara kapatılmalı yani depremde can
kaybını önlemek için riskli alan üzerinde bulunan binalar bir an önce
taşınmalı, riskli yapılar yenilenmeli, plansız,
projesiz ve denetimsiz binaların yapımına müsaade edilmemeli.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olası depremlerde can
kaybını azaltmak için birçok projeyi uygulamaya koydu. Önce, zeminle
ilgili, Kocaeli Fay Etkinliği Araştırma Projesini, Zemin
Sınıflaması ve Sismik Tehlike Değerlendirme Projesini,
Tarihî ve Risk Arz Eden Binalar İçin Yapısal Sismolojik İzleme
Sistemi Projesi gibi projeleri uygulamaya koydu. Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi, Kentsel Dönüşüm Araştırma Raporunu
hazırladı; her yıl uluslararası deprem gerçeği ve
kentleşme çalıştayını yapmaktadır. Bu projelerde
elde edilen bilgiler doğrultusunda il genelinde imar planları revize
edildi. Kartepe ilçemizdeki Rahmiye, Tepetarla, Acısu, Maşukiye
bölgelerinden ve Başiskele ilçemizde Kullar, Yuvacık bölgelerinden
geçen 18 kilometrelik Kuzey Anadolu Fay Hattı ve koruma bandı imara
kapatıldı. Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ marifetiyle 20
binin üzerinde konut üretildi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; belediyelerimiz, imar planlarını fay hatlarına,
alüvyon ve çökme bölgelerine göre yeniden gözden geçirmeli,
revizyonlarını yapıp ivedilikle fay hatlarını ve çökme
bölgelerini imara kapatmalıdır, bu bölgelerin kentsel dönüşümü
için de Bakanlıkla irtibata geçip bir an önce bu bölgelerde kentsel
dönüşümleri yapmalıdır. Olası depremlerde ve diğer
afetlerde artık bir vatandaşımızın dahi burnunun
kanamaması için, öncelikle, deprem bölgelerinde deprem öncesi yapılan
bütün binaların kontrolü yapılmalı ve kentsel dönüşüme önem
verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Kentsel
dönüşüm, kentteki hastalıklı alanların teşhis ve
tedavisidir. Aynı zamanda kentsel dönüşüm, bir koruyucu hekimlik
görevi görmektedir. Yüce Allah, Maide suresinin 32nci ayetinde şöyle
buyuruyor: Kim bir can kurtarırsa bütün insanların canını
kurtarmış gibi olur. Evet, canın bu kadar önemli olduğu
bir yerde depremde can kaybının en aza indirilmesi için hepimizin
sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
ulaştırma sektörünün sorunları hakkında söz isteyen
Uşak Milletvekili Özkan Yalıma aittir.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
ulaştırma sektörünün sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
Değerli Divan, tüm çalışma arkadaşlarım ve bizi
izleyen tüm vatandaşlarımız; en içten duygularımla
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, geçen hafta
perşembe gecesi meydana gelen Suriyedeki vahim olayda şehit
düşen tüm askerlerimize Allahtan rahmet ve tüm ailelerine
başsağlığı diliyorum. Geçtiğimiz cumartesi günü
biz de Uşak Banaz ilçemizde şehidimizi toprağa verdik, tekrar
bütün şehit ailelerine sabırlar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bizi izleyen tüm
vatandaşlarımız; İranın Türkiyeden 3 adet giriş
kapısı var. Bunlar, Ağrıdan Gürbulak, Vandan
Kapıköy, Hakkâriden Esendere. Bu 3 kapıda nakliyeci
arkadaşlarımızın ciddi derecede sorunları var. Ancak
bunlar Türkiye sınırına dayandıklarından dolayı
gerekli desteği, gerekli müdahaleleri almaktadırlar. Onların
geçimleri- şu anda kalmalarındaki sıkıntılar bir
şekilde giderilebiliyor. Ancak en büyük sorun nerede?
Sayın Divan Başkanımız,
değerli milletvekilleri; özellikle Sayın Dışişleri
Bakanına buradan seslenmek istiyorum: İranın
çıkışında, Türkmenistanın girişinde, Türkmenistanın
en büyük kapısı Lütfabad kapısıdır. Lütfabadda
şu anda 800 adet tırımız ve 800 şoförümüz maalesef
rehin alınmış durumdadır neredeyse. Neden rehin diyorum
size anlatacağım.
Bunun yanında, yine, İranın,
Türkmenistan girişinde 2 adet kapısı var, bir tanesi Sarakhs, bir
tanesi de Pol kapısı. Lütfabadda 800, Sarakhsta 150, Polde ise 50
adet tırımız ve şoförümüz mahsur durumdadır.
Biliyorsunuz, corona virüsü sebebiyle İran kapılarını
kapattı. Ancak özellikle Lütfabadda 800 kişinin bulunduğu
ortam, tır parkında, tamamen tel örgüyle kapalı, etrafları
tamamen kapatılmış bir şekilde, bir açık hapishane
konumundadır. Hatta kapılarına asma kilit vurulmuştur ve
asma kilidi de maalesef bugün itibarıyla kaynak makineleriyle
kaynaklamışlardır hiçbir kimsenin dışarıya
girişini ve çıkışını sağlamamak adına.
Maalesef buradaki vatandaşlarımız, şoförlerimiz, hem
taşıdıkları yüklerin
Hadi bir şekilde mal yerine
gelir ama kendilerinin corona virüsünden değil fakat bulundukları
ortamdaki ciddi derecede hijyensizlik sebebiyle ve de yiyeceklerin tükenme
sebebiyle ya açlıktan veya diğer kapacak oldukları
hastalıklardan dolayı da önümüzdeki günlerde ciddi derecede hasta
olacaklarını şimdiden görebiliyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Lütfabadın 3 kilometre yakınında Türk konsolosluğumuz var.
Şoför arkadaşlarımız defalarca kendileriyle iletişim
kurmalarına rağmen maalesef düne kadar, benim yapmış
olduğum basın açıklamasına kadar herhangi bir harekete
geçilmedi ama bugün almış olduğumuz iyi bir haberle,
konsolosluktan bir ekip gelmiş durumda ve de en azından onlarla
ilgilenilmeye başlanmış ancak bu yetmez.
Yapılması gereken şu değerli
vatandaşlarımız, değerli milletvekili
arkadaşlarımız, özellikle de Ulaştırma
Bakanımıza sesleniyorum: Geçen bu tırlarımız,
şoförlerimiz, İranı transit geçen şoförlerimiz yani
İranda herhangi bir münasebet sağlamış durumda
değiller, transit geçip Türkmenistana yüklerini boşaltmak
amacıyla girenler. Burada yaklaşık on gündür, on beş gündür
mahsur durumdalar. On gündür banyo edememiş, yağmur sebebiyle de orada
bulunan karaborsacı bakkala ekmek bile gelmediğinden dün
yaklaşık yüzlerce şoförümüz aç yatmış durumdadır.
Buradan Dışişleri Bakanı
Sayın Mevlüt Çavuşoğluna tekrar sesleniyorum: İran
bakanlarıyla, özellikle İran Dışişleri Bakanıyla
görüşüp transit geçiş yapan şoförlerimizin -Türkmenistan zaten
kabul ediyor- Türkmenistana geçmeleri sağlanmalı. Türkmenistana
geçtikten sonra, gerekli işleri bitirdikten sonra, yükünü
boşalttıktan sonra da İran üzerinden geri dönmeyecek
arkadaşlarımız. Nereden dönecekler? Kazakistan veya Azerbaycan
üzerinden, Rusya üzerinden Türkiyeye dönecekler yani İranı
kullanmayacaklar. Bu sebepten dolayı da özellikle Sayın Mevlüt
Çavuşoğluna, bu konuyla alakalı, 1.050 civarında o bölgede
bulunan, Lütfabad, Sarakhs ve Polde bulunan şoförlerimizin ve
araçlarımızın, rehin durumunda tutulan bu araçlarımız
ve şoförlerimizin bu durumdan kurtulması adına, bu kötü
gidişin bir an önce durdurulması adına gereken adımın bir an önce
atılması üzerinde gerekli uyarımı yapıyorum. Özellikle
de hem Sayın Dışişleri Bakanını hem de
Ulaştırma Bakanını buradan uyarıyorum.
Değerli vatandaşlarımız
biliyorsunuz- ben diğer konuya gelmeden önce, oradan bir iki tane
görüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum. Oradan gelen şoför
arkadaşlarımızın göndermiş olduğu görüntüler.
Gerçekten herhangi bir hijyen ortamı yok. Buradan durumlarının
vahim olduğunu özellikle de sizlerle paylaşmak istiyorum değerli
milletvekili arkadaşlarımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN YALIM (Devamla) Sayın Başkanım,
sizden bir dakika daha süre istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Diğer bir konuysa: Biraz önce söylediğim
gibi, geçen cumartesi Banaz ilçemizde, Büyükoturak köyümüzde şehidimizi
maalesef toprağa verdik.
Değerli çalışma
arkadaşlarım, Suriyede veya Libyada, dünyanın neresinde olursa
olsun, ama şu anda Suriyede ve Libyada olan askerlerimizin hepsi
hepimizin çocukları, hepsi bizim oğullarımız, hepsi bizim
arkadaşlarımız, hepsi bizim gençlerimiz. Orada onların
saçlarının kılına bile zarar gelmesi hepimizin
yüreğini dağlıyor. Onun için ben diyorum ki: Gelin bu
taşın altına elimizi hep birlikte koyalım, oradaki hava
desteği olmadan, komando arkadaşlarımız, bordo bereliler ne
kadar profesyonel olursa olsun, maalesef yeni şehitlerle karşı
karşıya geleceğimizi de gözlemlemekteyiz. Onun için buradan
Sayın Millî Savunma Bakanına, Sayın Cumhurbaşkanına
tekrar sesleniyorum: Biliyorsunuz, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk aynen
şöyle dedi: İstikbal göklerdedir. Biz hava sahamızdan kontrol
edebilecek olduğumuz belirli bir bölgeye askerlerimizi çekelim,
F-16larımızla onları koruyalım ve de bir daha şehit
gelmesin diyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Aydın, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
64üncü Birleşimde Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun CHP grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında yaşanılan hadiseleri
kınadığına, siyasetin sorunları çözmek için, özgür
bireyler olarak yaşanmasını sağlayan şartları
oluşturmak için yapıldığına ve huzurlu bir ülke
hayalinden vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Genel Kurulda Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Özkoça ve grubumuza yönelik gerçekleşen
saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Bilinmesini isterim ki, her ne olursa olsun,
barış içinde, dostça, eşit, özgür bireyler olarak adil bir
ülkede yaşama arzumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz. Kaderimizi tek bir
kişinin iki dudağı arasına bırakmayacak, bütün
yetkilerin tek bir kişide toplandığı tek adam rejimine asla
razı olmayacağız. Şehitlik gibi kutsal bir değeri
kendi iktidar çıkarlarına alet edinenlere de kanmayacağız.
40 milyon insanımız yoksulluk sınırında yaşarken,
her 3 gencimizden 1i işsizken, ekonomide, tarımda, eğitimde
dünyanın gerisinde kalmışken Ekonomi büyüyor. yalanlarına
da kanmayacağız. Siyaset, bir ülkede sorunları çözmek için
yapılır, çocuklara güzel günler yaşatmak için yapılır;
toplumun barış içinde, dostça, eşit, özgür bireyler olarak
yaşamasını sağlayan şartları oluşturmak için
yapılır. O yüzden, teslim olmayacağız; mutlu, huzurlu bir ülke hayalinden asla
vazgeçmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şeker
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 1
Mart 1958 tarihinde Kocaeli ili İzmit ilçesinde cumhuriyet tarihinin en
büyük deniz kazalarından biri olan Üsküdar vapuru faciasında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tam altmış iki yıl önce, 1 Mart 1958 tarihinde
Kocaeli İzmitte Üsküdar vapuru faciası yaşandı. Bu kaza,
16 Eylül 1890da Japonya sahillerinde batan Ertuğrul fırkateyninden
sonra Türkiye denizcilik tarihinin bilançosu en ağır deniz
kazasıdır. Yolcularının büyük bir çoğunluğu
ortaokul ve lise öğrencisi olan; bazı
kaynaklara göre 300ün, bazı kaynaklara göre 500ün üstünde yolcusu
olduğu söylenen ve İzmit iskelesinden hareket eden Üsküdar vapurunun, Derince yakınlarında
şiddetli rüzgâr sebebiyle batması sonucu sadece 40 civarında
kişinin kurtulduğu, 270in üzerinde insanın hayatını
kaybettiği söylenmektedir. Cumhuriyet tarihinin en büyük deniz
kazalarından biri olan bu korkunç deniz faciasında
hayatlarını kaybedenlere tekraren Allahtan rahmet diliyorum,
mekânları cennet olsun. Allah hiç kimseye böyle bir acıyı
yaşatmasın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
iktidarın yargıda reform söylemlerinin ve düzenlemelerinin
uygulamada karşılık bulmadığına ve hemen her gün
yeni hak ihlallerine şahit olunduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarın yargıda reform
söylemlerinin ve Mecliste oy birliğiyle
çıkardığımız yargıda reform düzenlemelerinin
uygulamada bir karşılık bulmadığı
noktasında, hemen her gün yeni hak ihlallerine şahit oluyoruz.
İşte, en son Oda TV Haber Müdürü, Cumhuriyet gazetesi yazarı
Barış Terkoğlu ile bir muhabir, yaptıkları haber
nedeniyle, gece yarısı baskınıyla, adil yargılama
ilkesi işletilmeden gözaltına alındı ve maalesef şu an
tutuklu yargılanacaklar. Yargı reformu sonrasında, uygulamada
karşı karşıya olduğumuz bu ve benzeri olaylar
Sayın Adalet Bakanının En iyi reform, uygulamadadır.
yaklaşımının sadece bir sözden ibaret olduğunu ortaya
koymaktadır. Bizim de sıklıkla uyardığımız
ve uluslararası raporlara da yansıdığı gibi,
uygulamada karşılığı olmayan hiçbir reform söyleminin
basın özgürlüğü, yargı
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, adil
yargılama, düşünce ve ifade özgürlükleri bağlamında bir
öneminin olmadığını bir kez daha vurguluyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Tutdere
4.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, corona virüsü sebebiyle başta Lütfabad Sınır
Kapısında 1i hemşehrisi, yaklaşık 800 Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmak üzere sınır kapılarında
mahsur kalanların mağduriyetinin giderilebilmesi için
Dışişleri Bakanlığına çağrıda
bulunduklarına ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türkmenistan-İran arasındaki Lütfabad
Sınır Kapısında 1i hemşehrimiz olmak üzere
yaklaşık 800 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mahsur
kalmış durumdadır. Uygulanan karantina nedeniyle on günden beri
zor koşullarda yaşam mücadelesi veren yurttaşlarımız
ile aileleri bu olay nedeniyle son derece mağdurdurlar. Buradaki
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için
buradan Dışişleri Bakanlığına açıkça
çağrıda bulunuyoruz. Zor koşullarda hem Lütfabad Sınır
Kapısında hem de diğer kapılarında bekleyen
yurttaşlarımızın bir an evvel sağlıklı bir
şekilde evlerine ve ailelerine dönmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını
talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
emeklilikte yaşa takılanlar ile taşeronda çalışıp
kadro alamayanların yaşadığı mağduriyetin çözüme
kavuşturulabilmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını
temenni ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Emeklilikte yaşa takılanlar ile
taşeron firmada kalıp kadro alamayanlar, işini kaybedip
işsiz kalanlar büyük mağduriyet yaşamaktadır. Emeklilikte
yaş kademesiyle işsiz kalanlar açlığa mahkûm edilmektedir.
İşsizlik sigortası, işini kaybedenler için daha uzun süre
koruma, ödenek verme, istihdama kadar işsizi korumalı sisteme
evrilmelidir. İşsizlik Fonunun amaç dışı
kullanılması çalışanlar için ayrıca risktir.
Emeklilikte yaşa takılanlar, prim ve gün sayısını
doldurdukları hâlde yaş nedeniyle işsiz kaldıklarında
yeni bir işe giremedikleri için ciddi bir mağduriyet
yaşamaktadır. Emeklilikte yaşa takılanlar gibi,
taşeron firmalarda işe alınmayanların da bu kadro
verilmediği için yaşadıkları mağduriyet işsizlik
olmaktadır. Bunların çözüme kavuşturulması için
Bakanlığın gerekli çalışmaları
yapmasını temenni ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
6.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, enflasyonu düşüremeyen AKPnin resmî enflasyon
rakamlarını düşürme gayreti içinde olduğuna ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKP, enflasyonu düşüremiyor ancak resmî
enflasyon rakamlarını düşürmek için çırpınıyor.
Ülkemizde artık üretim olmadığı, tarlalar ekilmediği,
köyler boşaldığı için gıda enflasyonu alıp
başını gitmiş durumda. Vatandaşlarımız
market market, pazar pazar ucuz ürün bulmak, indirimde olan ürün bulmak için
dolaşıyor. TÜİK, nasıl yapıyorsa, hangi marketlerden
hangi ürünleri alıyorsa enflasyon henüz Hükûmetin istediği rakamlarda
olmasa da olandan düşük göstermeyi başarıyor. Nedense TÜİK
bu ürünleri nerelerden aldığını açıklamıyor.
Herhâlde bizim bilmediğimiz sadece TÜİKe çalışan sanal bir
tanzim satış çadırı var.
Vatandaşlarımızın Hükûmetten bir istediği var. Hangi
ürünleri, hangi marketlerden, nerelerden alıyorsanız
açıklayın, biz de oralara gidelim. diyorlar. Enflasyon sepetindeki
ürünleri nerelerden aldığınızı açıklarsanız,
vatandaşımızı market market gezmekten kurtararak büyük bir
iyilik yapmış olacaksınız. Daha büyük bir iyiliği de
iktidardan giderek yapacaksınız ki o gün halkımızın
bayramı olacak.
BAŞKAN - Sayın Başevirgen
7.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin,
Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla 11 ilde
toplam 14 milyon 92 bin 800 metrekarelik alanın yayla olmaktan
çıkarıldığına ve bunun iktidar tarafından şu
ana kadar bir defada alınmış en büyük imara açma kararı
olduğuna ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ülke gündemi sıcaklığını
korurken vatan topraklarının talanı sessiz sedasız devam
ediyor. Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla
11 ilde toplamda 14 milyon 92 bin 800 metrekarelik alan yayla alanı
olmaktan çıkarıldı. İktidar tarafından şu ana
kadar bir defada alınmış en büyük imara açma kararı bu.
Deniz kenarı, göl manzaralı, ana yola cepheli alanlar bitti,
şimdi de rant için yaylaları imara açıyorsunuz. Bu yapılan
Ülke gündemi farklıyken ses çıkmaz. anlayışıyla
yapılmış büyük bir adımdır.
Tarım ve hayvancılığın
sistemli şekilde dışa bağımlı hâle getirilmesi,
verimli arazilerin üzerinde böyle bir tasarrufun
yapılacağını işaret ediyormuş. Bu karar da övüneceğiniz
yerli ve millî bir proje mi? Hepimiz biliyoruz ki 14 milyon metrekarelik alan
inşaat ve turizm projeleri için kullanılıp amacı
dışına çıkarılacak ve bu yaylalar Arap zenginlerine
pazarlanacak. Bu ülkenin Arap şeyhlerine ve iktidar yandaşlarına
verilecek tek karış toprağı yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Gürbulak Sınır Kapısında
şehit olan hemşehrisi gümrük muhafaza memuru Özgür Kavastana,
İdlib şehitleri ile tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine,
AK PARTİ olarak çiftçilere son on yedi yılda verilen hibe ve
desteklerin artarak devam edeceğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün Ağrı Gürbulak Sınır
Kapısında gerçekleşen hain saldırıda şehit olan
gümrük muhafaza memuru hemşehrimiz Özgür Kavastanı Mut ilçemizde son
yolculuğuna uğurladık. Bu vesileyle şehidimize, İdlib
şehitlerimize ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Türkiyenin tarımsal ihracatı 2002de 3,8
milyar dolarken geçen yıl 4,7 kat artarak 18 milyar dolara
çıktı. 193 ülkeye 1.827 tarımsal ürün ihraç edildi. Son on yedi
yılda çiftçilerimize toplam 141 milyar lira tarımsal hibe ve destek
verdik. Bunun sonucunda bitkisel üretimimiz yüzde 22 artışla 120
milyon tona, süt üretimimiz yüzde 146 artışla 20,7 milyon tona,
kırmızı et üretimimiz yüzde 167 artışla 1 milyon 126
bin tona, tavuk eti üretimimiz yüzde 200 artışla 2,1 milyon tona
çıkmıştır. Yumurta üretimimiz ise yüzde 66
artışla 19,3 milyar adede ulaşmıştır. AK PARTİ
olarak çiftçilerimize olan hibe ve destekler artarak devam edecektir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
9.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu
ili Gölköy Sanayi Sitesinin çözüm bekleyen pek çok eksiğine rağmen
hizmete açılarak Gölköy esnafının buraya gitmeye
zorlandığına, Ordu-Gölköy yolunun on sekiz yıldır
bitirilemediğine, Dokuzdolambaç mevkisinde yapımı planlanan
tünelin projeden çıkarılmasına yönelik kararın düzeltilmesi
ve Gölköy Devlet Hastanesinin eksik olan
ana branşlarının tamamlanarak
bölge hastanesi olarak kullanılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
Ordu Gölköy ilçesindeki Yeni Sanayi Sitesi gerek altyapısı, gerek
ulaşım olanaklarıyla pek çok eksiğine rağmen hizmete
açılmış ve Gölköy esnafı buraya gitmeye
zorlanmıştır. Buranın altyapısı başlı
başına bir sorundur. Sokak aydınlatmaları, telekomünikasyon
altyapısı, saçak çatı izolasyonları, mazgal eksiklikleri,
dükkânların su izolasyonu, elektrik ve baca sorunları gibi pek çok
başlıkta ciddi eksikler çözüm beklemektedir.
Yine Ordu Gölköy yolu; on sekiz yıl önce
başlandı, AKP iktidarının ömrü bu 50 kilometre yolu
bitirmeye yetmeyecek gibi gözükmektedir. Bu yolun en zor kesimi olan
Dokuzdolambaç mevkisinin bir tünelle geçilmesi gerekirken sırf tasarruf tedbirleri
kapsamında bu tünelin iptal edildiğini öğrendik; bunun da bir an
önce düzeltilmesini bekliyoruz.
Ayrıca, Gölköy ilçemizdeki devlet hastanesinin
bazı branşlarda eksikleri var; özellikle fizik tedavi, radyoloji,
çocuk gibi ana branşların tamamlanması ve oranın bir bölge
hastanesi şeklinde kullanılması gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
10.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, cep
telefonlarına TRT payı, ÖTV ve KDVden sonra Kültür ve Turizm
Bakanlığı için de yüzde 1 vergi getirildiğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Başkan.
70 çeşit vergimiz vardı, şimdi oldu
71; cep telefonlarında TRT payı, ÖTV, KDVden sonra yüzde 1 de Kültür
Bakanlığı için vergi geldi. Otur vergi, kalk vergi, ekmekten
vergi, sudan vergi, yaşadın vergi, öldün vergi! Delik büyük yama
yetişmiyor; bence bu vergiler az, iktidarı yaratıcı olmaya
davet ediyorum. 65 yaşından sonra
yaşadığımız her yıl için yaşam vergisi
koyabilirsiniz; nefes alma, uyuma, diş fırçalama, çocukları
parka götürme vergileri getirebilirsiniz. Evde muhabbet kuşu besleyenler
neden kafes vergisi vermesin ki? Fazla kanal değiştirilmesin, hep TRT
izlensin diye kumanda vergisi getirebilirsiniz.
Üretmeyen, vergi yükünü yoksula yükleyen bu
adaletsiz anlayışınız var oldukça, israfın ve
yolsuzluğun önü alınmadıkça bu vergiler hep artacaktır,
yükün altındakiler yine yoksullar olacaktır. Vatandaşın
dayanacak gücü kalmadı, haberiniz olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
11.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, pancar üretiminde kotayı tutturamayan çiftçilere
uygulanan para cezasıyla yerli üreticilerin mağduriyetinin
artırıldığına ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, pancar üretiminde kotayı tutturamayanlara para cezası
uygulanmaktadır. Kotayı geçmek veya kotayı tutturmak
çiftçilerimizin elinde olan bir durum değildir; soğuk vurması,
değişik hastalıklar, verimin düşük olması gibi
doğal sebeplerden dolayı çiftçilerimiz kimi zaman kotayı
tutturamamaktadır. Zaten yetiştirdiği üründen beklediği
verimi alamayan çiftçilere bir de kotayı tutturmadığı için
cezai yaptırım uygulamanın akılla ve mantıkla
bağdaşır bir yanı bulunmamaktadır. Çiftçiler
kotayı tutturamadığında, oluşturulan grupların
başkanları ya da başkan yardımcılarından para
cezası alınmaktadır, yine bu, ekstra maliyetlere yol
açmaktadır. Bu durum Anayasamızın önünde eşitlik ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Faiz ve kredi borçlarıyla
boğuşan yerli üreticilerimizin bir de böyle akılla, mantıkla
bağdaşmayan uygulamalara maruz kalmalarıyla
mağduriyetlerine yeni mağduriyetler eklenmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
12.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
İstanbuldan Singapura giden bir yolcunun coronavirüs hastası
olduğunun bildirildiğine, Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonunu toplantıya davet ettikleri hâlde
Komisyon Başkanı Şenel Yediyıldızın
toplantıya gerek olmadığını belirterek Anadolu
Ajansına verdiği Coronavirüs 15 Marttan sonra kaybolur, dut pekmezi
yersek hiçbir şey olmaz. beyanatına ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Coronavirüs salgınında hasta
sayısı 100 bine yaklaştı, 3.286 kayıtlı ölüm
vakası var; en son İstanbuldan Singapura giden bir yolcunun
Coronavirüs hastası olduğu bildirildi. Biz, muhalefetten 9 imzayla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonunu toplantıya davet ettik. Komisyon
Başkanı Şenel Yediyıldız toplantıya gerek
olmadığını belirtti. Dün, Anadolu Ajansına
verdiği beyanatta Coronavirüs 15 Marttan sonra kaybolur, dut pekmezi
yersek hiçbir şey olmaz. şeklinde bir açıklaması var. Ben,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Şenel
Yediyıldızı akla, bilime ve ciddiyete davet ediyorum.
Bulunduğu konum ciddi bir konumdur. Dut pekmezi yiyerek corona virüsün
hakkından geliriz. Paça çorbası içerek bunun üzerinden geliriz.
ciddiyetle bağdaşmıyor.
BAŞKAN Sayın Yalım
13.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Türk Hava Yollarının İstanbuldan kalkarak
Nijerya, İsrail ve Singapura giden uçaklarında coranavirüs
vakasının tespit edildiğine, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı ile Türk Hava Yolları Genel Müdüründen önlem alınıp
alınmadığı konusunda açıklama beklediklerine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İlk olarak, Türk Hava Yollarının
Nijeryaya giden uçağında bir corona virüs vakası olduğuyla
ilgili olarak Nijeryalı bakan tarafından bir açıklama geldi.
İkinci vaka ise İsraile giden Türk Hava Yolları uçağında
tespit edildi. Üçüncü vakanın ise Singapura giden Türk Hava Yolları
uçağında çıktığı tespit edilmiştir. Bu üç
vaka da maalesef İstanbuldan kalkan uçaklarda tespit edilmiştir.
Sayın Ulaştırma Bakanı ve Türk Hava Yolları Genel
Müdürü, bu konuyla alakalı bir önlem alındı mı? Ve bu
durumla alakalı bir açıklama beklemekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aygun
14.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, engelli vatandaşların kullandığı medikal
malzeme fiyatlarının dolardaki artışa bağlı
olarak arttığına, mağduriyeti önleyebilmek için
Sağlık Uygulama Tebliği fiyatlarının piyasa
fiyatlarına uyarlanarak güncellenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Değerli vekiller, bütün engelli yurttaşlarımızın
yaşadığı önemli bir mağduriyet var. Dolardaki
artışa bağlı olarak engelli vatandaşlarımızın
kullandığı medikal malzeme fiyatları da tavan yaptı.
Oysa, hâlâ 2007 yılında çıkan Sağlık Uygulama
Tebliğinin belirlediği fiyatta küçük oynamalar yapılarak ödeme
yapılmaktadır. 2019 SUT medikal fiyatları 2007 fiyatlarında
küçük rötuşlarla yenilemeler yapılarak belirlenmiştir ama piyasa
farkı 4-5 kattır. Örnek verirsek kalça protez modülatörü için 2019
SUT fiyatı 3.522 lira ama aynı protez piyasada 14 bin lira.
Dolayısıyla, engelli vatandaşımız kalça protezi alamaz
hâle geldi veya üstünü cebinden tamamlamak zorunda. Tamamlamazsa protezsiz
kalıyor.
SUT fiyatlarının piyasa fiyatlarına
uyarlanarak güncellenmesi gerekiyor. Bu konuda bir an önce adım
atalım, engelli vatandaşlarımızı
sıkıntıya sokmayalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaya...
15.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
Türkmenistan Hükûmetinin corona virüsü sebebiyle İranla olan
sınır kapılarını kapatmasıyla aralarında
Trabzonlu hemşehrilerinin de bulunduğu 800e yakın tır şoförünün
yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için
yetkililerin devreye girmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkmenistan Hükûmeti, corona virüsü sebebiyle
İranla olan sınır kapılarını
kapatmıştır. Bu nedenle, Türkmenistan ve Özbekistan gibi
ülkelere yük getiren ve aralarında Trabzonlu hemşehrilerimin de
bulunduğu 800e yakın tır şoförümüz İran
sınırında suyu, lavabosu, banyosu, lokantası dahi olmayan
bir alanda zorla bekletilmektedir. Sağlıksız ve kötü
koşullarda bekletilen ve ne kadar daha bekletileceklerini bilemeyen
tır şoförlerimizin Kimseyi bırakmıyorlar, resmen esaret
altındayız, artık tükendik. Burada hasta olmaktan korkuyoruz,
bir an önce evimize, çocuklarımıza kavuşmak istiyoruz. Muhatap
bulamıyoruz, birileri sesimizi duysun. feryatları bizlere
ulaşmıştır.
Uluslararası Nakliyeciler Derneği
Karadeniz Bölgesi Yönetim Kurulu üyesi arkadaşımız tır
şoförlerinin yakınlarının endişe içinde
olduklarını ve devletimizin Türk şoförüne sahip çıkması
gerektiğini ifade etmiştir. Tır şoförlerimizin bir an önce
ve sağlıklı bir şekilde evlerine dönebilmeleri için
yetkililerin vakit kaybetmeden devreye girmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gültekin...
16.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Niğde Kalesi ve civarının 5366 sayılı Kanun
kapsamına alınması taleplerinin uygun görülüp 4 Mart 2020
tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle Niğde
ilinin yenilenmesi ve dönüşümü için gerçekletirilecek projeler için
başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Çevre
ve Şehircilik Bakanı ile Niğde Belediye Başkanına
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanımıza 6
Şubatta bizzat ilettiğim Niğde Kalesi ve civarının
5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz
Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak
Kullanılması Hakkındaki Kanun kapsamına alınması
talebimiz uygun görülmüş ve 4 Mart 2020 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Şehrimizin dönüşümü
ve yenilenmesi için TOKİ ve Niğde Belediyemiz iş birliğinde
gerçekleştirilecek olan bu proje sayesinde, tarihî dokuyu koruyarak
tarihin bize miras bıraktığı önemli tarihî eserlerin
restorasyonun da tamamlanmasıyla kale ve civarı kültürümüze uygun,
Niğde tarihinin yaşatıldığı güzel bir yaşam
ve turizm alanı olacaktır. Hayaldi, gerçek oldu. diyeceğimiz
bu projemizin Niğdemize kazandırılmasında başta
ülkemizin bağımsızlığı, şehirlerimizin
kalkınması ve yükselmesi için canla başla çalışan
liderimiz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana, Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat
Kuruma, ayrıca bu projede emeği olan Niğde Belediye
Başkanımız Sayın Emrah Özdemire şahsım ve
hemşehrilerim adına teşekkür ediyor, Gazi Meclisi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal...
17.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, nüfusu 2 bin kişinin altında kaldığı
için belediyeleri kapatılan Afyonkarahisar ili Güney köyü sakinlerinin
hukuk mücadelesini kazanarak yeniden belde olma hakkı elde ettiğine
ve bu kararın uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Seçim bölgem
Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesi Güney kasabasında belediye
kapatıldı ve köy statüsüne geçirildi. Güney halkı,
belediyelerinin yeniden açılması için
yargıya müracaat etti. Yargı Güneylileri haklı buldu ve Güneyin
yeniden belediye olmasına karar verdi. 31 Mart yerel seçimleri öncesinde
AKP Afyonkarahisar Milletvekilleri, Güney halkına belediyenin yeniden
açılacağını ve 2019 yılı Haziran ayında
belediye başkanlarını seçecekleri sözünü verdiler. Köy
halkı AKPli vekillerin sözüne inanıp AKPye oy vermiş
olmalarına ve ortada kazanılmış bir mahkeme kararı
olmasına rağmen hâlâ belediye açılmadı. Konuyla ilgili
köylüler seslerini duyurmak için defalarca eylem yaptılar ancak konunun
muhatabını bile bulamadılar. Afyonkarahisar Valiliği topu
Bakanlığa, Bakanlık da topu Valiliğe atıyor.
Biz buradan bir kez
daha sesleniyoruz: Dürüst olun, insanları kandırmayın, hak
yemeyin. Güney halkı yalnız değildir; belediye yeniden
açılıncaya kadar onların yanında omuz omuza mücadeleye
devam edeceğiz.
BAŞKAN
Sayın Güneş...
18.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Suriyenin İdlib kentinde şehit olan askerlere
Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine, birlik ve beraberlik
şuuruna ülke olarak ihtiyaç duyulan şu günlerde 64üncü Birleşimde
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhurbaşkanına yönelik ifadelerinin kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyenin İdlib kentinde
huzuru ve refahı sağlamaya gidip orada şehit olan tüm
askerlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet, yakınlarına
sabrıcemil ve yaralı askerlerimize Rabbimden acil şifalar
diliyorum. Rabbim birlik ve beraberliğimizi, sabır ve metanetimizi
artırsın; muzaffer ordumuzu güçlü kılsın ve bizleri her
zaman zaferle müşerref eylesin. Aziz milletimizin başı sağ
olsun.
Ayrıca, dün
yaşanan olaya binaen, biraz önceki cümlemde de temennide bulunduğum
birlik ve beraberlik şuuruna ülke olarak daha fazla ihtiyaç
duyduğumuz şu günlerde CHPli Engin Özkoçun bu ülkenin seçilmiş
Cumhurbaşkanına karşı edep dışı
konuşması akıl alır gibi değildir. Özkoçun ahlak
dışı sözleri asla kabul edilemez olup bu çirkinliğin
hesabını yargı önünde verecektir.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın hukuku tüm grubumuzun hukukudur
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Filiz...
19.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep ili Nurdağı ilçesi otogarının
olmaması nedeniyle yaşanılan mağduriyetin giderilebilmesi
için Çevre ve Şehircilik Bakanlığının destek
olmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem
Gaziantepin 41 bin nüfuslu ve tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan
Nurdağı ilçesinin otogar sorununu 18 Aralık 2019 tarihinde Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi görüşülürken dile
getirmiş ve günden güne büyüyen ilçemize gelen ve giden yolcuları
taşıyan otobüslerin otogar olmadığı için ilçeye giriş
yapmadıklarını, yolcu indirme-bindirme işlemlerinin
trafiğin oldukça yoğun olduğu otoyol köprüsü üzerinde yol
kenarında yapıldığını, vatandaşların
çile çektiklerini ve can güvenliklerinin tehdit altında olduğunu,
Nurdağı ilçemize uygun görülen bir yere otogar yapılması
konusunda Bakanlığımızın müzahir olmasını
talep etmiştim. Ancak bu zamana kadar bir gelişme olmadığı
görülmektedir. Nurdağlıların bu mağduriyetlerinin
giderilmesi için belediyenin konuyu ciddiyetle ele alması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımızın da destek
olmasını tekraren talep ediyor, Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Göker
20.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, 6 Mart
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Burdura gelişinin 90ıncı
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkün 6 Mart 1930
tarihinde Burdura gelişinin yarın 90ıncı
yılını kutlayacağız. Bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün bize en büyük emaneti olan cumhuriyetin yılmaz savunucuları
olarak eğitimin ışığıyla aydınlanan, tarihî
güzelliklerini koruyan, çağdaş, demokrat, geleceğe umutla bakan
bir Burdur için yorulmadan çalışacağımıza söz
veriyoruz. Bu yolda doğru bildiğimizi yapmaya, doğru
bildiklerimizi söylemeye de devam edeceğiz. Bu vesileyle, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle
anıyorum. Ruhları şad olsun.
BAŞKAN Sayın Keven
21.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat ili
Alparslan Türkeş Huzurevi Müdürlüğünce yapılan yemek ihalesinde
huzurevinin zarara uğratıldığı iddialarının
arka planında neler yaşandığının ve kimlerin
olduğunun araştırılmasını beklediklerine
ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Yozgatta bulunan
Alparslan Türkeş Huzurevi Müdürlüğünce yapılan on iki aylık
yemek ihalesi, en düşük teklif olan 585 bin liralık teklifi veren
firmanın aldığı ihale baskılar sonucu iptal ediliyor.
Daha sonra, alelacele, pazarlık usulüyle iki aylık yemek ihalesi
yapılıyor ve sadece iki ay için 143 bin lira olan teklif
kazanıyor. İki ay sonunda on aylık süre için bir ihale daha
açılıyor. İlk on iki aylık ihaleye 700 bin lira vererek
kaybeden firma bu kez on ay olarak açılan ihaleyi 743 bin lira vererek
kazanıyor. Eğer doğruysa huzurevi bu ihalede 300 bin lira zarara
uğruyor. Bu iddialara yönelik yazmış olduğum yazıya
Yozgat Valiliği henüz bir cevap vermedi. Yozgat kamuoyu bu iddianın
arka planında neler döndüğünü, kimler olduğunun
araştırılmasını bekliyor.
Saygılarımla
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
22.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, Türkiye Cumhuriyetine günlük maliyeti 5 milyon lira
olan saraydakilerin ilaç, elektrik, doğal gaz, personel, gıda dâhil
hiçbir şeyin parasını kendi ceplerinden ödemediği için
yokluk nedir bilmediğine ve bu ülkenin gerçeklerine uzak rakamlar
yayınlayan TÜİKin kapatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyetine günlük maliyeti 5 milyon lira
olan saraydakiler, ilaç, elektrik, doğal gaz, personel, gıda dâhil
hiçbir şeyin parasını kendi ceplerinden ödemediği için
doğal olarak yokluk nedir bilmiyorlar; Türkiyenin ne kadar pahalı
bir ülke olduğunun farkında değiller. Sadece şubat
ayında ilaca yapılan zam yüzde 12; elektriğe, doğal gaza,
gıdaya zam üstüne zam yapılmış, halk bitmiş,
artık bu zamlara dayanamıyor, iktidarın umurunda değil. Her
şey bu kadar pahalı olmuşken TÜİKin çıkıp
enflasyonu pırlantaya, jant kapağına, bulaşık bezine
göre değerlendirip yüzde 0,35 olarak açıklaması tam bir
aymazlıktır. Madem TÜİK saraydan ve damattan
aldığı emirler doğrultusunda topluma ve bu ülkenin
gerçeklerine uzak rakamlar yayınlıyor o zaman TÜİKi
kapatalım, gitsin. Boşu boşuna bu milletin parasını
halkı yanıltan bir kuruma harcamayalım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
23.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Avrupaya kara ve deniz yoluyla geçiş yapmaya çalışan
sığınmacıların Yunan askerlerinin alçak ve barbar
tutumlarıyla karşı karşıya kaldığına ve
Batının gerçek yüzünü bir kez daha gösterdiğine ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bugün insanlık adına tarifi imkânsız
bir acı ve utanç yaşanmaktadır. Sınırı geçmeye
çalışanlar kurşunlanmakta, dövülmekte, botları
batırılmakta ve mülteciler katledilmektedir. Zalimler için bir
çocuğun masumiyetinin önemi yoktur, bir annenin yavrusundan
koparılmasının anlamı hiç olmamıştır.
Dalgalar arasında yaşama tutunmaya çalışmak, yüreklerinde
bir sızı yaratmamıştır. Vicdan ve merhamet Meriçin,
Egenin sularında boğulmuştur. Avrupa'ya kara ve denizden geçiş
yapmaya çalışan savunmasız sığınmacılar
Yunan askerinin alçak ve barbar tutumlarıyla karşı
karşıyadır. İltica talep edenler çırılçıplak
soyulmakta ve işkencelere maruz kalmaktadır. Şimdiye kadar 3
mülteci hayatını kaybetmiş ve yüzlercesi de yaralanmıştır.
Avrupa Birliği Yunan askerlerinin bu vahşetini alkışlayarak
seyirci kalmaktadır. Batı gerçek yüzünü bir kez daha
göstermiştir. Rabbim masum ve mazlumların yâr ve
yardımcısı olsun, zalimlere fırsat vermesin, yüce Türk
milletine güç ve kuvvet versin.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Erel, buyurun.
24.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
İdlibde şehit olan Uzman Onbaşı Birhan Erin 2013
yılında yaptığı sosyal medya
paylaşımına, 5 Mart Reşit Galipin ölümünün 86ncı
yıl dönümü vesilesiyle genç nesillerin anayasal vatandaşlık
temelinde aidiyetini güçlendirerek öğrencilere değer oluşumunda
katkı sunan Andımızın tekrar okullarda
okutulmasını istediklerine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Tekirdağlı şehidimiz Birhan Er
paylaşımında Biz 7 yaşında yağmurun altında
soğuktan titreyerek Varlığım Türk varlığına
armağan olsun.' derken şaka yapmıyorduk. demiş.
Türküm, doğruyum, çalışkanım./
İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak; yurdumu, milletimi özümden
çok sevmektir./ Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir./ Ey büyük Atatürk!/
Açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime
ant içerim./ Varlığım Türk varlığına armağan
olsun./ Ne mutlu Türküm diyene./
Çok uzun zamandır bütün devlet okullarında
ve hatta özel okullarda genç nesillerin anayasal vatandaşlık
temelinde aidiyetini güçlendirerek öğrencilere değer oluşumunda
katkı sunan öğrenci Andımızın tekrar
okullarımızda okutulmasını istiyoruz. Bu vesileyle
Andımızın yazarı Reşit Galipe ölümünün 86ncı
yılında Yüce Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın Antmen
25.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Oda TV
Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile muhabir Hülya
Kılınçın yaptıkları haber nedeniyle
tutuklanmasından önce habere ilişkin bilgilerin Meclis gündemine getirilerek
kamuoyuna mal edildiğine, tutuklamaların siyasi olduğuna
ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ömrü FETÖyle
amansız mücadeleyle geçen Oda TV haber müdürü Barış
Terkoğlu ve muhabir Hülya Kılınç yaptıkları bir haber
nedeniyle tutuklandılar. Ancak bu haber bir hafta önce Meclisimizde
gündeme getirilerek kamuoyuna mal olmuştu. Keza, bu habere, biraz
basını takip eden herkes muttali idi. Bakınız, haber
yapılması nedeniyle basın mensuplarının
tutuklanması Anayasanın 26, 28, 29 ve 31inci maddelerine uygun
değildir. Keza, bu tutuklama kararları CMKnin 100üncü maddesine de
uyarlı değildir. Yani bu tutuklamalar hukuki değil, siyasidir.
Bakınız, eğer siz yargıyı
tam bağımsız yapmazsanız toplumun adalet duygusu incinir ve
toplumun artık adaletten bir beklentisi kalmaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Osmanağaoğlu
26. İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, Türk milletinin mukaddesatı ve
mukadderatı için şehadete erişenleri rahmetle
andığına, Bahar Kalkanı Harekâtında mücadele veren
Mehmetçiklerin yanında olunduğuna ilişkin açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Türk milletinin mukaddesatı ve mukadderatı
için önlerine çıkan her türlü engeli kahramanca aşan ve bu yolda
kahramanca vuruşarak şehadete erişen Mehmetçiklerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum.
Bahar Kalkanı
Harekâtıyla eşine az rastlanır, tam da şanlı
ecdadımıza layık bir mücadele veren kahraman Mehmetçikimiz
elbette yalnız değildir. Şehitlerimizin kutlu emanetlerine sahip
çıkmaya yeminli, millî namusunu hesapsız bir şekilde korumaya
kararlı büyük Türk milleti kahramanlarımızın daima
yanındadır. Bilinmelidir ki cesaretimizi sınamaya
çalışanlar gaflet, duruşumuzu sorgulamaya çalışanlar
ise ihanet içerisindedir. Şairin dediği gibi Ateş olduk har
bizim/ Söz bizim, ikrar bizim/ Beş bin yıllık maziye/ Yeminimiz
var bizim./
BAŞKAN Sayın Tanal
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile muhabir
Hülya Kılınçın yaptıkları haber nedeniyle
tutuklanmasından önce habere ilişkin bilgilerin Meclis gündemine
getirilerek kamuoyuna mal edildiğine, tutuklamaların siyasi
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gazeteci Barış Terkoğlu ve Hülya
Kılınç hakkında verilen tutuklama kararı siyasidir.
Şöyle ki: Değerli Başkanım, geçen hafta Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu kürsüsünde bir milletvekili MİTle ilgili
açıklamalarda bulundu. Yani Barış Terkoğlunun
yazmış olduğu yazıyla ilgili belge ve bilgileri Meclis
kürsüsünden milletvekili açıkladı. Meclis tutanaklarında bu
belge, bilgiler var. Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonunda benim şu
anda konuştuğum gibi burada konuşuldu. Yani bu belge ve bilgiler
açıklandı, alenileşti. Bu, suç teşkil etmez. Bu,
aslında, Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç
şahsında tüm basına, tüm muhaliflere bir
gözdağıdır. Bu karar, bir siyasi karardır. Yargı bu
şekilde itibar kaybetmektedir. Eğer yargı gerçekten itibar
kazanmak istiyorsa bir siyasi baskı aracı olarak karar vermekten
vazgeçmelerini diliyor, Barış Terkoğlu ve Hülya
Kılınçın derhâl tahliye edilmesini bekliyorum.
Selam ve saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Kılıç...
28.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 3 Mart Diyanet İşleri
Başkanlığının kuruluşunun 96ncı, 5 Mart
Diyanet İşlerinin ilk Reisi Rifat Börekçinin vefatının
79uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
3 Mart, Diyanet İşleri
Başkanlığının kuruluşu; 5 Mart, Diyanet
İşlerinin ilk Reisi Rifat Börekçinin vefat tarihleridir.
Doğru bilgiyi, güzel ahlakı, dinimizin
temel kaynakları Kuran ile sünnetin rehberliğini kendine esas alan
Başkanlık, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç
edinerek İslam dininin inanç, ibadet, ahlak esaslarıyla ilgili
işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak, ibadet yerlerini
yönetmekle görevlendirilmiştir. Milletin ruhunda ve benliğinde mevcut
olan istiklal duygusunu harekete geçirip direnme gücünü ateşleyen din görevlileri,
Millî Mücadele tarihimizin manevi gücü oldular. Birçok müftü
arkadaşıyla birlikte Ankara Müftüsü Rifat Börekçi, Denizli Müftüsü
Ahmet Hulusi, İzmir Müftüsü Rahmetullah, Amasya Müftüsü Hacı Tevfik
Efendiler bu manevi gücün öncülerinden olmuşlardır.
BAŞKAN Sayın Şimşek...
29.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
oturulamaz raporu olan ve depreme dayanıklılık testlerinden
olumsuz sonuç çıkan Tarsus Hükûmet Konağının ivedilikle
ihalesinin yapılması, Tarsus-Mersin otoyolunun ücretsiz olması
ve araç muayene istasyonu açılması konusunda İçişleri
Bakanı ile Çevre ve Şehircilik Bakanına çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, Tarsus, Türkiye'nin en büyük müstakil ilçesidir. 350
bin nüfusuyla Türkiye'nin 54 il merkezinden daha büyük bir nüfus yoğunluğuna
sahiptir. Tarsus Hükûmet Konağının oturulamaz raporu
vardır. Depreme dayanıklılık testlerinden olumsuz sonuç
çıkmıştır. Proje hazırdır, arsa
hazırdır ama bir türlü Tarsus Hükûmet Konağının
ihalesi yapılıp inşaatına başlanamamaktadır.
Ben, buradan, İçişleri
Bakanımıza ve Çevre ve Şehircilik Bakanımıza
çağrıda bulunuyorum. Nüfus Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü ve
Kaymakamlık personelinin hizmet verdiği bu binanın yerine yeni
binanın ivedilikle ihalesinin yapılması, yine araç muayene
istasyonu bulunmayan kente araç muayene istasyonu açılması ve
Tarsus-Mersin arası otoyolun
Adana-Ceyhan ve Dörtyol-İskenderun arasında olduğu gibi
ücretsiz olmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan...
30.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın,
Türkiyenin coronavirüsle mücadele amacıyla virüsün görüldüğü
ülkelerle hava ve kara yolu iletişimini durdurup tedbir
aldığına ancak deniz yoluyla ticari iletişiminin devam
ettiğine, yurt dışından birçok geminin boğazlardan
geçerek limanlara geldiğine ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dünyada corona virüsü olarak bilinen Covid-19
virüsü, 5 Mart 2020 itibarıyla başta Çin, Güney
Kore ve İtalya olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde 95.748 hastada
görülmüştür. 2.092si Çinde olmak üzere İtalyada 107, İranda
92, Güney Korede 35 ölüm gerçekleşmiştir. Ülkemiz coronavirüsle
mücadele için virüsün görüldüğü ülkelerle hava yolu ve kara yolu
iletişimini iki yönlü olarak durdurmuştur ve tedbirler
alınmaktadır. Ancak Türkiye, denizcilik yoluyla ülkelerle ticari
iletişim hâlindedir. Bugün denizcilik sektöründen gelen haberlere göre,
ülkemiz ve ülkemiz adına çalışan yabancı bayraklı ama
Türk armatörlerin sahip olduğu gemiler, Çin ve Güney Kore başta olmak
üzere virüsün yoğun olarak görüldüğü ülkelere gitmektedir. Bunun
yanı sıra yurt dışından birçok gemi
boğazlarımızdan geçmekte ve limanlarımıza gelmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, 30 milletvekilimizin söz talebi
karşılanmıştır. Bunun dışında 60a göre
bugün başka milletvekili arkadaşımıza söz
vermeyeceğim.
Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Dervişoğlu, buyurun lütfen.
31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Genel Kurulda başarılı bir çalışma
günü temenni ettiğine, ihtiyaç hasıl olması hâlinde hem
İYİ PARTİ Grubu adına hem de şahsı adına
konuşacağına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Genel Kurula
başarılı bir çalışma günü temenni ediyorum.
İhtiyaç hasıl olursa hem partimiz hem şahsım adına
konuşacağım.
Teşekkür
ederim, sağ olun.
BAŞKAN
Sayın Bülbül, buyurun lütfen.
32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
mevcut mülteci ve sığınmacı yükünü zorlukla
taşıyan Türkiyenin İdlibden göç eden Suriyelileri
barındıramayacağını ve Türkiyede olup Avrupaya
geçmek isteyen sığınmacıları da engellemeyeceğini
bütün dünyaya ilan ettiğine, Yunan güvenlik güçlerinin deniz ve kara
sınırını geçmek isteyenlere yönelik hunharca muamelesinin
dünyanın gözü önünde cereyan ettiğine, Türk devleti ve Türk
milletinin tarihin hiçbir döneminde mazluma, yardım dileyene
sırtını dönmediği gibi bugün de aynı fedakârlığı
insanlığa örnek olacak şekilde gösterdiğine, MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçelinin talimatıyla özellikle 0-10 yaş
grubu mülteci çocukların temel ihtiyaçlarının
karşılanması için kampanya
başlatıldığına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyenin İdlib bölgesinde
Esad güçleriyle Rusyanın sivilleri hedef alan saldırıları
neticesinde zaten dar bir alana sıkışmış olan 4-5
milyon Suriyeli sınırımıza doğru harekete
geçmiştir. Mevcut mülteci ve sığınmacı yükünü zorlukla
taşıyan ülkemiz, İdlibden Türkiyeye doğru harekete geçen
Suriyelileri barındıramayacağını, bu yükü daha fazla
taşıyamayacağını bütün dünyaya ilan etmiştir.
Bunun yanında devletimiz, Türkiyede olup Avrupaya geçmek isteyen
sığınmacıları da engellemeyeceğini
açıklamıştır. Şu ana kadar 150 bine yakın
sığınmacı ülkemizden bu kapsamda
ayrılmıştır. Özellikle Yunan devletinin güvenlik güçlerinin
deniz ve kara sınırını geçmek isteyenlere zalimce, hunharca
muamelesi dünyanın
gözü önünde cereyan etmektedir. Bütün
dünyada nefretle kınanması gereken bu muameleler ne yazık ki
bize her fırsatta insan hakları dersi vermeye çalışan
Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosunun başkanlarınca
onaylanmakta ve takdir edilmektedir. Avrupa Birliğinin ve
Batının, bir defa daha şahit olduğumuz
acımasızlığı ve ikiyüzlülüğü insanlık
tarihinin aslında en büyük trajedisidir. Türk devleti ve Türk milleti
tarihin hiçbir döneminde mazluma, yurdunu kaybedene, yardım dileyene
sırtını dönmediği gibi bugün de aynı
fedakârlığı insanlığa örnek olacak şekilde
göstermektedir.
Bu kapsamda, Türkiyeden ayrılmak için Edirne
üzerinden Yunanistana geçmek isteyen sığınmacılardan,
özellikle sıfır ila 10 yaş arasında olan çocuklar için
kaban, çocuk botu, kıyafet ve temel ihtiyaç malzemelerini kapsayacak
şekilde birtakım yardımların yapılmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Genel Başkanımız
Devlet Bahçeli Bey Edirne İl Teşkilatımıza ve Ülkü
Ocaklarına bu yardımların bu sığınmacı
kardeşlerimize ulaştırılması talimatını
vermiş, konvoyun ilk araçları bu bölgeye
ulaştırılmış ve sığınmacılara bu
konuda yardım edilmeye çalışılmaktadır.
Dünyanın gözünü çevirdiği,
sırtını döndüğü bu yerlere bizler
sırtımızı dönemeyiz. Bunlar Türkiye'nin teşvikiyle,
yönlendirmesiyle olan şeyler değildir. Türkiye, burada yaşanan
insanlık dramına bigâne kalamaz. Bizler de bu noktada üzerimize
düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyor; bu
vesileyle Sayın Genel Başkanımıza da teşekkürlerimizi,
şükranlarımızı arz ediyoruz.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Oluç
33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı kararına
göre Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden Türkiye Maarif
Vakfına 684 milyon lira aktarılmasının doğru bir
yaklaşım olmadığına, Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Konseyinin Suriyedeki ihlalleri araştırmak
üzere kurduğu komisyonun raporunun
Temmuz 2019 ile 10 Ocak 2020 tarihleri arasında yer alan bütün
kanlı saldırılara yer verdiğine ve iktidarı ilgilendiren
bir rapor olduğuna, Freedom House tarafından açıklanan Dünyada
Özgürlükler 2020 Raporuna göre Türkiyenin özgür olmayan ülkeler
kategorisinde yer aldığına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesinden Maarif Vakfına 684 milyon lira kaynak
aktarılacağını okuduk. 2016 yılında kurulan bu
vakfa bugüne kadar aktarılan paranın yaklaşık 2 milyar liraya
ulaştığı belirtiliyor. Şimdi, Millî Eğitim
Bakanlığı kamusal eğitimden sorumlu bir kamu erkidir ve tüm
yurttaşlara eşit kamu hizmeti vermekten sorumludur ve bir kamu
erkinin sorumluluğu vakıflara devredilemez. Resmî Gazetede de yer
alan bu karar bize Maarif Vakfına sınırsız kaynakların
aktarılmaya devam edileceğini gösteriyor. Eğitim ve bilim
emekçileri için insanca yaşanacak ücret talep edildiğinde verilen
cevap Bütçe yeterli değil. oluyor ya da öğretmen atamaları
için talep edildiğinde verilen cevap Bütçe yeterli değil. oluyor ama
görüyoruz ki Bakanlığın bütçesinden Maarif Vakfına oldukça
yüklü bir biçimde kaynak aktarımı devam ediyor. Bu aktarılan
bütçe halkın bütçesidir ve tekrar söyleyeyim: Bakanlığın
kendi görevini bir vakfa devretmeye çalışması ya da bu yönde adımlar
atması doğru bir tutum değildir.
İkinci olarak değinmek istediğim
şöyle bir konu var: Dün burada da dile getirildi, ben de merak edip
araştırdım doğrusu biraz; Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Konseyinin Suriyedeki ihlalleri araştırmak üzere
kurduğu bir komisyonun raporundan söz edildi. Gerçekten böyle bir rapor
var, Temmuz 2019 ile 10 Ocak 2020 tarihleri arasını kapsayan bir
rapor. Evet, bu raporda Suriyedeki Rus güçlerinin ve Suriye rejimine
bağlı birliklerin işledikleri savaş suçları
anlatılıyor, o da doğru fakat başka şeyler de
anlatılıyor bu raporda. Mesela El Kaide uzantısı olan
grupların veya Türkiyede iktidarın desteklediği Suriyeli
çetelerin savaş suçu işlediği de iddia ediliyor aynı
şekilde ve özellikle Suriye Millî Ordusunun Kürt halkına yönelik
ağır ihlallerinden söz ediliyor bu raporda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım sözlerimizi.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Örneğin,
12 Ekimde M4 Kara Yolunda korkunç bir şekilde infaz edilen Kürt
kadın politikacı Hevrin Halefe yer veriliyor ve Suriye Millî
Ordusunun söz konusu eylemi gerçekleştirmiş olması hâlinde cezai
sorumluluk taşıyacağı uyarısında bulunuluyor.
Yani bu rapor aslında bu tarihler arasında yer alan bütün kanlı
saldırılara yer veriyor yani sadece Suriyenin ve Rusyanın
savaş suçlarına değinilmiyor. Rapor, doğrudan doğruya
iktidarı ilgilendiren ve Suriyede çeteleşmiş olan
yapıların da işledikleri suçlara değiniyor -bunu
hatırlatmak istedim- dolayısıyla iktidarı ilgilendiren bir
rapor.
Rapor deyince, son bir rapordan daha söz etmek
istiyorum. Merkezi Washingtonda bulunan; demokrasinin, insan
haklarının ve siyasi özgürlüklerin teşvik edilmesini amaçlayan
bir kuruluş var, Freedom House; o da Dünyada Özgürlükler 2020 Raporunu
açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Bu raporda da biliyorsunuz, çeşitli kategoriler
yer alıyor, 195 ülke ve 15 bölge değerlendiriliyor. Raporda 83 ülke
özgür 63 ülke kısmen özgür 49 ülke ise özgür olmayan kategoride
sınıflandırılıyor. Baktığımızda,
geçen yıl olduğu gibi bu yıl da maalesef Türkiye özgür olmayan
ülkeler kategorisinde yer alıyor -şaşırtıcı değil
tabii, iktidarın yarattığı bir ortam- ve Türkiye son on
yılda, dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği 2nci ülke
olarak tanımlanıyor; on yılda 31 puan gerileyerek 32 puan
kayıplı Orta Afrika ülkesi Burundinin önünde bulunuyoruz.
Hani, bunu da hatırlatmak ve iktidarı bir
kez daha bu konuda uyarmak istedim. Ama sanmayalım ki sadece Türkiyeye ve
diğer ülkelere yönelik ifadeler yer alıyor raporda, ABDye dair de
sert eleştirilerde bulunuluyor ve Trump yönetimi demokrasi ve insan
hakları ilkelerine dayalı bir dış politikaya sürekli
bağlılık göstermekte başarısız oldu. belirlemesi
de yapılıyor; bunu da hatırlatmış olayım dedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
elim bir kazada kaybedilen Hafız İsmail Çoşar ile eşi Sevim
Coşarı rahmetle andıklarına, Cumhuriyet gazetesi
yazarı ve Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile muhabir
Hülya Kılınçın Libya şehidi MİT mensubunun cenaze
görüntülerine Oda TV ulaştı. başlıklı haber nedeniyle
tutuklandığına ancak bu konudaki haberin önceden İYİ
PARTİ İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ tarafından
yapılan basın toplantısında ifade edilerek Meclis TV
tarafından yayınlandığına, yargının
siyasetin bu kadar vesayetinde bulunmasının ülkeye verilebilecek en
büyük zarar olduğuna, George Masonun Basın özgürlüğü öteki
özgürlüklerin emniyet supabıdır. Diktatör hükûmetlerden başka
hiçbir kuvvet onu kısamaz. sözünden herkesin alacağı dersler
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Onu huşu içinde dinlerdik. Sesi âdeta
ağzından değil kalbinden çıkardı. Sesinin
tınısı, kaidesi, tonuyla ve kattığı duygu seliyle
çağlar, gönlümüzde yankılanırdı. Hepimizi manevi bir
zenginlikte, rengârenk bir inanç ve duygu ikliminde, duygu bahçesinde
buluştururdu. Elim bir kazada kaybettiğimiz İsmail Çoşar
Hocamızı ve muhterem eşlerini rahmet ve minnetle anıyoruz;
sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Cumhuriyet gazetesi
yazarı ve OdaTV sorumlusu, Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve
Manisa Muhabiri Hülya Kılınçın Libya şehidi MİT
mensubunun cenaze görüntülerine OdaTV ulaştı başlıklı
haber nedeniyle tutuklandığını üzüntüyle öğrendik.
Sayın Başkan, bu haber daha önce
başka yayın organlarında da yayınlanmıştı ve
bu konuda 25 Şubatta İYİ PARTİ Sayın Milletvekili Ümit
Özdağ tarafından da yapılan basın toplantısı
yoluyla Meclis TV tarafından da yayınlanmıştı.
Şimdi, hâl böyle olunca, Libyadaki şehidimizin cenaze haberini
yayınlayan OdaTVye cenaze görüntülerinin
ulaştığını belirten bir gazetecinin
tutuklanmasını hiçbir akılla, hiçbir mantıkla, hiçbir
siyasi yaklaşımla izah etmek mümkün değildir. Biz, buradan,
tabii, doğal olarak şu sonucu çıkarıyoruz:
Yargının, siyasetin bu kadar vesayetinde, tasallutunda, basınç
ve baskı altında bulunması -siyasi iktidar kim olursa olsun- bu
ülkeye verilebilecek en büyük zarardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir ülkede
yargıya olan güven zafiyete düştüğü andan itibaren o ülkenin
huzurundan da bahsedemeyiz, o ülkede demokrasiden de bahsedemeyiz, o ülkede hak
ve özgürlüklerden de bahsedemeyiz. Bununla beraber, basın özgürlüğüne
tahammül edilmeyen ülkelere dünyanın diğer ülkeleri, milletler
ailesinin diğer fertleri iyi gözle bakmaz.
Sayın Başkan, korkmamak lazım;
özgürlüklerden, tepki hakkını kullanmaktan, protesto
hakkını kullanmaktan, basın özgürlüğünü kullanmaktan
korkmamak lazım. Bunlardan korkmak iktidarları sadece ve sadece
güçsüzleştirir, zayıflatır, itibarsızlaştırır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bununla beraber,
çok beğendiğimiz, bilinen de bir sözü tekrar etmek istiyorum:
Basın özgürlüğü öteki özgürlüklerin emniyet supabıdır.
Diktatör hükûmetlerden başka hiçbir kuvvet onu kısamaz. demiş
Mason. Bu sözden hepimizin alacağı dersler olduğunu
düşünüyorum. Yargının, kamu vicdanında büyük bir tahribata
yol açan, kamu vicdanını kanatan bu karardan, bu yanlış
karardan bir an önce dönmesini ve yargının itibarsızlaşma
sürecinin son bulmasını da temenni ediyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
hayatını kaybeden Hafız İsmail Çoşar ile eşi
Sevim Coşara Allahtan rahmet dilediğine, 1-7 Mart Yeşilay
Haftasının önemine binaen Meclisin kapalı alanlarında
sigara içilmemesi konusunda Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçten hassasiyet rica ettiğine, tüm dünyayı tehdit
eden coronavirüsle mücadele konusunda ortak tavır içerisinde olunması
gerektiğine, Sağlık Bakanının süreci çok iyi
götürdüğüne ve coronavirüsle alakalı bilgilendirme
toplantısı yapacağına, MİT görevlisinin vefatıyla
alakalı konuyu teyit ettikten sonra paylaşacağına,
basın özgürlüğünün olması gerektiğine ama aynı zamanda
Türkiyenin güvenliğiyle alakalı konulardaki hassasiyetlerin de
arkasında durulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Altayın ifadesine binaen tekrar ben
de ifade etmek istiyorum, dün söylemiştim ama İsmail Coşar
Hocamıza ve çok değerli eşlerine tekrar Allahtan rahmet
diliyorum. Kuran-ı Kerimi bu kadar güzel hıfzetmiş, kalpleri
titreten bir şekilde okuyan, sevdiren İsmail Coşar Hocamıza
tekrar Allahtan rahmet diliyorum, ailesine de
başsağlığı diliyorum.
Bu hafta Yeşilay Haftası aynı
zamanda, 1 ve 7 Mart tarihleri arasında. Malum, 1920de kurulmuş
Yeşilay. Alkol, sigara ve uyuşturucu
bağımlılığıyla alakalı, ülkemizde en köklü
mücadele eden kurumlardan bir tanesi Yeşilay. Bu manada, bu haftanın
önemine binaen, Sayın Başkanım sizden de bir hassasiyet rica
etmek istiyorum. Özellikle, Meclisimizde arka odalarda zaman zaman bizim
kullanmamıza engel olacak şekilde çok yoğun sigara içiliyor.
Sigara içmeyen biz Ne diyelim?- sade insanlar için bir hassasiyet rica
ediyorum, çok önemli olduğu kanaatindeyim.
BAŞKAN O odalara girmemek lazım,
doğru söylüyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tabii, sigara içmek de
bir özgürlüktür, isteyen bunu yapabilir ama sonuçta, içmeyenler için de bir
alternatif olması gerekiyor. Biliyorsunuz, ücretli otoban yollarda
alternatif olarak ücretsiz yollar olmalıdır; burada da alternatifleri
olmalıdır muhakkak ki eşit şartlar altında diye düşünüyorum.
Burada söylemeyi de hassaten önemli addediyorum.
Tabii, diğer önemli bir konu, biraz evvel
sayın milletvekillerimizin konuşmalarında vardı.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Başkanımız Şenel Yediyıldız Beyle biraz evvel
görüştük. Bu manada, Sayın Sağlık Bakanımız
ekibiyle beraber corona virüsüyle alakalı bir bilgilendirme
toplantısı yapacaklar. Fevkalade önemli bir konu. Şu ana kadar,
biliyorsunuz, Türk Hava Yollarının uçuşunun durdurulduğu
ülkeler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bitireceğim.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunun tabii başka
maliyetleri de var, kolay değil bu kararları vermek. Aynı
şekilde, sınırlarla alakalı kontrollü geçişler var bu
manada. Burada elbette mesleki anlamda bu taşıma işini yapan
arkadaşlarımızı düşüneceğiz ama beraberinde de
tüm dünyayı tehdit eden bu virüsle mücadele konusunda da ortak bir
tavır içerisinde olmamız gerekiyor. Şu ana kadar, hamdolsun,
Sağlık Bakanımız arkadaşlarıyla beraber süreci
çok iyi götürdü. İnşallah, yazla beraber burada bir azalma
olacağını söylüyor hekimlerimiz. Ülkemiz bu önemli konuyu da
mümkün olan en hasarsız şekilde atlatacaktır diye
düşünüyorum.
Bu MİT tırlarıyla alakalı
açıklamanın Mecliste yapılmasıyla alakalı konuyu tabii
tekrar bir teyit etmek lazım. Doğrusu, ben arkadaşlarıma
sordum sizler söylerken Meclisteki bu açıklamalarla ilgili, böyle bir
haberin yapılmadığını bana ifade ettiler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) MİT
tırları değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) MİT
tırları değil ya.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özür dilerim,
şehidimizle alakalı, MİT görevlisinin vefatıyla
alakalı, kusura bakmayınız, düzeltelim. Bununla alakalı da
ben daha detaylı bilgiyi inşallah sizlerle
paylaşacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son bir cümle.
Yani buradaki meselenin bir siyasi mesele
olmadığını muhakkak söylememiz lazım. Daha evvel
MİT tırları hadisesinde -bu sefer iradi olarak söylüyorum-
ortaya konan tezlerde de hep bunlar savunulmuştu. Yani bu konular
siyasetüstü meselelerdir, Türkiyenin güvenliğiyle alakalı
konulardır. O sebeple, bu meselede yani basın özgürlüğüne sonuna
kadar varız ama aynı zamanda, Türkiyenin güvenliğiyle
alakalı konulardaki hassasiyetin de arkasında durmak lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup Başkan Vekillerimizin de söz taleplerini
karşıladım.
Sayın Başkan Vekilimiz, Sayın Gök,
buyurun lütfen.
36.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Mecliste
tartışmaların, sert sözlü münakaşaların
yaşanabileceğine ama insani değerlerin de unutulmaması
gerektiğine, vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Emine
Sare Aydın Yılmazın ve Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz
Gürelin babalarına, Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün kayınpederine
ve Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmazın kardeşine Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, elbette Mecliste
tartışmalar yaşayacağız, elbette bazen sert sözlü
münakaşalar da yaşayacağız ama hiçbirimiz, birbirimizin
insani değerlerini, acılarını, sevinçlerini de
unutmayacağız. Bu Meclis çatısı altında görev
yaptığımız bütün arkadaşlarımız, hangi
partiden olursa olsun, hepsi bizim birer mesai arkadaşımız.
Hepimizin acıları oluyor, hepimizin sevinçleri oluyor; bunları
da unutmayacağız. Bu insani görevlerimizi yerine getirmek suretiyle
dayanışmamızı da artıracağız.
Benim de Meclis Başkanlık Divanında
beraber çalıştığım Kâtip Üyemiz İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Sare Aydın babasını kaybetti, Bursa
Milletvekilimiz Sayın Atilla Ödünç kayınpederini kaybetti, yine,
Bursa Milletvekilimiz Sayın Vildan Yılmaz Gürel babasını
kaybetti ve Bingöl Milletvekilimiz Sayın Cevdet Yılmaz kardeşini
kaybetti. Ülkenin bu yoğun gündemi içerisinde bu
arkadaşlarımızın acılarını unutmamız
olanaksız. Ben, tüm arkadaşlarımın hayatlarını
kaybeden yakınlarına Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine de
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, milletvekillerinin hayatını kaybeden
yakınlarına Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Ben de bütün
arkadaşlarımızın hayatını kaybeden
yakınlarına Rabbimden rahmet diliyorum, ailelere
başsağlığı diliyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın,
Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşun, Millî
Savunma Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısının 5/3/2020 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/66)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Nimetullah Erdoğmuşun
Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısı 5 Mart 2020 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Samsun
Milletvekili Bedri Yaşar ve 20 milletvekili tarafından, esnaf ve
sanatkârların sorunlarının incelenerek bu sorunların çözümü
için izlenecek yolların belirlenmesi amacıyla 25/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2597) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Mart 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/3/2020 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20
milletvekilinin esnaf ve sanatkârların sorunlarının incelenerek
bu sorunların çözümü için izlenecek yolların belirlenmesi
amacıyla 25/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 5/3/2020 Perşembe günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Bedri Yaşar,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarına yönelik vermiş
olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye genelinde, son beş yıla
baktığımızda, 954.251 iş yeri açılmış
ancak aynı zamanda 428.168 iş yeri de kapanmıştır.
Samsuna da baktığımız zaman, son beş yılda 8.523
esnafımız maalesef kepenk kapatmıştır. Türkiyede
toplam 1 milyon 976 bin 265 esnaf ve sanatkârımız mevcuttur. Rekabet
gücü giderek zayıflayan esnaf ve sanatkâr kesim, yaşanan ekonomik
krizler ve zincir marketler karşısında zor günler
yaşamaktadır. 2020 yılının ilk ayında ülke
genelinde toplam 8.465 esnaf ve sanatkâr maalesef kepenk
kapatmıştır. Diğer taraftan, Türkiye geneline paralel
olarak Samsunda da 2019 yılında 17.215 senet protesto edilmiş,
bu rakamla -Türkiye geneline baktığınız zaman- Samsun bu
alanda da 7nci sırayı almıştır. Piyasalarda ve
çarşı pazarda yaşanan talep daralması ve buna
bağlı olarak ortaya çıkan iş hacmi kaybına mutlaka
Hükûmet bir çözüm bulmak zorundadır.
Esnaf ve sanatkârlarımızın
piyasayı canlandırarak ekonomik kriz ve haksız rekabet
ortamından kurtulması için bizden beklediği çözüm önerileri
vardır, ben onları sırasıyla sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Birinci önerileri
Esnaf ve sanatkârımız
diyor ki: Sicil affı konusunda hâlâ bir mesafe katedemedik. Maalesef, 2-3
sefer sicil affı çıkmasına rağmen bankalar bu sicil
aflarını işlemedikleri için, kara kaplı defterlerinden bir
türlü silmedikleri için, biz, bankalar nezdinde hâlâ bunlara muhatap oluyoruz,
müracaat ettiğimizde kredi taleplerimiz makul
karşılanmıyor. Son bir kez bu sicil affı
çıkarılsın ve bankaların kesinlikle inisiyatifine
bırakılmadan bu sicil defterinden silinsin ki biz de ticaretimize
devam edelim.
İkinci önerileri
Ekonomik
sıkıntılar hepimizin malumu. Sabah kalkıp hep
karşılaştığınız insanlar, bakkal, manav,
berber diyor ki: Bize hiç olmazsa sıfır faizli kredi versinler ki
bir miktar önümüzü açalım, işlerimize devam edelim. Bir sürü af
getirdiniz, işverenlere, herkese af getirdiniz; hiç olmazsa bize de vergi
ve SSK ödemeleri konusunda, BAĞ-KUR ödemeleri konusunda bir
yapılandırma yapın. Şu an özellikle devlet
bankalarının her alanda, istihdam da dâhil, bir sürü destek kredileri
var; esnafa yapılacak en büyük desteklerden biri de vergi, SSK ve
BAĞ-KUR borçları hiç olmazsa bir kez daha yapılansın, onlar
da biraz nefes alsınlar.
Yine, diğer bir önerileri
Bugün, KOSGEB
marifetiyle kullandıkları krediler var, bunlar da 5 bin lira, 10 bin
lirayla sınırlı. Bugünkü gerçeklere, ticaretin gerçeklerine
baktığınız zaman, 5 bin lira, 10 bin lira kredilerle
herhangi bir istihdamın sağlanamayacağı, herhangi bir
üretimin yapılamayacağı da dikkate alınırsa ülke
gerçekleri dikkate alınarak bu kredi miktarları da revize edilsin
istiyorlar.
Yine, bunun yanı sıra, belki büyük
işletmeler için çok büyük anlam ifade etmese bile sadece gazete, ekmek
satan esnafımız var. Bunların dükkânlarında POS
cihazları var. Bu POS cihazlarına ödedikleri ücretler var. Bunlar
hakikaten esnafın canını acıtan rakamlar, bunlar bir de
bankalara göre farklılık da gösteriyor. Bu POS cihazlarından
alınan ücretler ya sabitlensin ya da bunlar esnaftan hiç alınmasın,
biz bu ücretleri ödemeyelim. Bunlar da bizim için ciddi maliyet
oluşturuyor. diyorlar.
Yine, aynı şekilde, dükkânında
akşama kadar yalnızca ekmek ve gazeteden başka bir şey
satmayan, geçimlerini zar zor sağlayan bakkal ve bayi esnafı sanayi
işletmeleriyle aynı şekilde bilanço usulüne göre defter tutmaktadır.
Bu da bunlar için çok ciddi bir külfettir. Biz de en azından götürü
usulde vergiye geçmek istiyoruz. diyorlar.
Yine, buna paralel olarak esnaf ve
sanatkârımız yani sizin her sabah evinizden
çıktığınız andan itibaren
karşılaştığınız bakkalı, manavı,
berberi, ayakkabıcısı diyor ki: Biz sanayiciden ve konutlardan
daha yüksek ücretle elektrik kullanıyoruz. Yani bizim de elektrik
fiyatlarımız hiç olmazsa onların fiyatları seviyesine
insin. Biz daha yüksek elektrik parası ödüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Diğer bir konuları, normal
çalışanlar 7200 iş günü çalışarak emekli oluyorlar ama
esnaf ve sanatkâr maalesef 9000 iş günü çalışarak ancak emekli
olabiliyorlar. Bu da eşitlik ilkesine aykırı, bu hususta da bir
düzenleme yapılsın istiyorlar.
Tabii, sizin de gördüğünüz gibi esnafın
sorunları çığ gibi. Ekonominin sinir uçlarıdır esnaf
ve sanatkârımız. Bir kişiye iş verdiği gibi, kendi
yükünü de devletin sırtından alan tüccarımızla,
esnafımızla ilgili, onların sorunlarıyla ilgili, muhakkak,
bizim Parlamento olarak bir çözüm önerisi orta yere koymamız lazım.
Bu sorunları, saydığımız sorunları bir araya
gelip bir komisyon oluşturup buna göre çözüm üretmenin zamanı geldi
ve geçiyor.
Ben, bu kürsüden, sizlerin her sabah gördüğünüz
bakkallara, manavlara, esnafa olan borcunuz olarak hiç olmazsa bu sefer bu
araştırma önergesine evet oyu vereceğinizi düşünüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Esnaf ve sanatkârların sorunları özellikle
ekonomik krizlerin çoğaldığı dönemlerde had safhaya
çıkmaktadır. İnsanların özellikle bankalara borçlu
olduğu şu günlerde esnafın nasıl bir zorluk çektiğini
de hepimiz çok yakından bilmekteyiz ve diğer taraftan da, inşaat
sektörünün çökme noktasına gelmesi, inşaat sektöründe yaşanan
daralmalar ayrıyeten esnafların çok daha ciddi
sıkıntılar çekmesine neden oluyor.
Tabii, diğer bir mesele,
alışveriş merkezlerinin, büyük AVMlerin açılmış
olması -haksız rekabet açısından- esnafın bunlarla
yarışamaz hâle gelmesi de ciddi sorunlar arasında. Yani bununla
ilgili bir düzenleme yapılmaya çalışıldı ancak
fiiliyatta, uygulamada çok ciddi sıkıntılar çekiliyor. Biz
buradan halkımıza da sesleniyoruz: Her gün
karşılaştığımız, cenazemizde,
düğünümüzde, bayramımızda bizlerle birlikte olan mahalle
esnafının desteklenmesi gerekiyor yani alışveriş
merkezlerinin bu anlamıyla tercih edilmekten öte, esnafın tercih
edilmesi gerekiyor.
Diğer taraftan, bununla ilgili kimi düzenlemelerin
de yapılması gerekir. Örneğin, Avrupanın kimi kentlerinde
büyük alışveriş merkezleri saat 19.00da kapatılır ki
insanlar bundan sonra esnafla alışveriş yapabilsin, esnaflar
canlı olabilsin diye. Ancak bizde yani Türkiye'de alışveriş
merkezleri âdeta bir yaşam alanı hâline dönüştürüldü ve bu
anlamıyla da esnaflar ciddi bir şekilde sıkıntı
yaşıyorlar.
Diğer bir konu vergi konusu. Yani şuna
hepimiz denk gelmişizdir ya da sohbet etmişizdir. 1 liralık suyu
bile vatandaş zaman zaman kredi kartıyla almak durumunda
kalıyor, bu da hepsinin vergiye tabi olması anlamına geliyor.
Vergi yükünün fazla olması -bir taraftan insanların vergi
kaçırabilmek için Kızılayı bile alet ettikleri bir süreçte-
esnafın bütün alışverişlerinde ve yaptığı
ticaretin tamamında vergiye tabi olması yaşadığı
en büyük sorunların başında geliyor.
Tabii, sosyal güvenlik destek primi meselesi de
ayrıyeten esnaflarımızın yaşadığı
sıkıntılardan biri. BAĞ-KURlular 9000 iş günüyle
emekli olabiliyorlar, SGKliler 7200 gün. Ama diğer taraftan da
BAĞ-KUR emeklisinin -1.784 liradan başlayan bir emekli
maaşıyla kademeli olarak artabiliyor- emekli maaşı 1.784
lira ve bu da, Ocak 2020de yani bu ocak ayında TÜRK-İŞin
açıklamış olduğu açlık sınırı yani
2.219 liranın oldukça altında bir rakamdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) BAĞ-KUR
emeklilerinin aldığı emekli maaşları da açlık
sınırı seviyesinde seyrediyor değerli arkadaşlar.
Tabii, ilginç olması açısından ifade
edeceğim bir diğer konu şu: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu var.
Bu çerçevede, diyelim ki sizin berber dükkânınız var, berber
dükkânınızda, işte, tıraş yaparken diğer taraftan
da müzik dinliyorsunuz ve bu Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre telif
hakkı ödemek zorundasınız. Şimdi, burada bir düzenlemeye
ihtiyaç var yani siz müzik yayını yaparak ticari bir kazanç elde
ediyorsanız bu farklıdır; evet, doğrudur ancak siz bir
terzisiniz ve ceket dikiyorsunuz, o arada da müzik dinliyorsunuz, gelip sizden
de bu konuda telif hakkı talep edebiliyorlar, ki bununla ilgili çokça
denetim ve ödenmiş telif hakkı söz konusudur. Ayrıyeten,
çıraklık sisteminin çökmesine neden olan 4+4+4 eğitim sisteminin
getirdiği çırak yetiştirme sorunu da yaşanıyor.
Esnafın sorunları araştırılmalı ve sorunlarına
çözüm bulunmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Orhan Sümer.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİnin grup önerisi hakkında partimiz adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Suriye ve Libyada şehit düşen
askerlerimize ve geçtiğimiz gün Ağrının
Doğubayazıt ilçesinde terör örgütünün saldırısında
şehit olan Gümrük Müdürlüğü çalışanımıza
Allahtan rahmet ve yaralılara acil şifalar dilerim. Ailelerinin ve
milletimizin başı sağ olsun.
Sayın milletvekilleri, esnaflık, bizim
kültürümüzde sadece ticari bir kurum değil, aynı zamanda kültürel bir
değerdir ve hatta toplumumuzun ayırt edici önemli özelliklerinden
biridir. Esnaflık kurumu, Ahi Evrandan bugüne getirdiğimiz ve sahip
çıkmamız gereken bir mirastır. Özellikle ülkemizde olduğu gibi,
tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmeye çalışan ülkelerde
önemli bir nüfusu bünyesinde barındıran esnaflık, aynı
zamanda iş gücünün de en yoğun olarak
kullanıldığı alanlardan biri olmuştur. Nitekim,
Türkiyede, geçtiğimiz yılın son verilerine göre, 1 milyon 914
bin 711 esnaf ve sanatkârlara ait işletme bulunuyor. Esnaf ve sanatkârlar
kurumu, bu işletmelerde çalışanların ve işletme
sahiplerinin aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon kişinin
doğrudan etkilendiği bir alan oluyor. Dolayısıyla,
esnaflara bakış açımız sadece ekonomik bir bakış açısı
olamaz.
Türkiye, bir süreden beri önemli bir ekonomik krizin
içinde. Zaman zaman rahatlamalar görülmekle birlikte, kronik hâle gelen bir
ekonomik kriz hepimizi her gün biraz daha fakirleştiriyor; işsiz
sayısı artıyor, döviz ve altın yükseliyor, toplam mevduat
içindeki dövizin payı artıyor, icra dosyaları kabarıyor,
bankalara borçlu vatandaşlarımız ne yapacaklarını kara
kara düşünüyor. Hâl böyleyken, ekonomi yönetimi, üretimi artıracak,
istihdamı geliştirecek kalıcı önlemler aramak yerine,
kısa vadeli önlemlerle günü kurtarma derdinde. Örneğin, bir e-haciz
uygulaması başlatıldı, 4 milyonun üzerinde vatandaşa
devlet borçları karşılığında haciz gönderildi;
kredisini ödemeyen öğrenciden trafik cezasını ödeyemeyen
şoföre, vergi borcunu ödeyemeyen esnafa kadar herkesin, büyük küçük tüm
alacaklarına, bankadaki hesaplarına, ticari araçlarına ipotek
konuldu. Anlıyoruz, devletin sıcak para ihtiyacı var.
Vatandaşın parası olsa zaten borcunu ödeyecek. Kim gereksiz yere
faiz ödemek, devlete borçlu kalmak ister ki?
Sayın milletvekilleri, bugün ekonomi ayakta
durabiliyorsa, emin olun, bunu büyük oranda esnafa borçlu. Ekonomiye her gün
can veren esnaflar, maalesef, en fazla ihmal edilen, hakkı yenilen
kesimlerin başında geliyor. AVMler tüm kentleri mantar gibi sararken
küçük esnaf kan ağlamaya başladı. AVM cenneti
yaratıldı, Türkiye AVM çöplüğüne dönüştü. Önlem
alınsın. dedik ama büyük bir toplumsal soruna neden oldu. Zincir
marketler de en az AVMler kadar haksız bir rekabet yaratıyor,
kuralsız açılan bu marketler öyle bir hâl aldı ki birbirine
zarar vermeye başladı.
Değerli milletvekilleri, esnafın sorunu
bütünlüklü bir çözüm gerektirmekte. Bunun için esnaf bakanlığı
kurularak esnaf ve sanatkârların sorunlarının siyasette
geniş yer bulmasına olanak tanınmalı. Ruhsatlandırma
işlemleri esnaf odaları tarafından yapılmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ORHAN SÜMER (Devamla) Sosyal güvenlikte norm ve
standart birliği sağlanmalı, esnaf aleyhine olan farklar ortadan
kaldırılmalı, esnafın kira stopajı
kaldırılmalı. Esnafın kira, araç gideri vesaire iş
yeri masrafları vergiden düşürülebilmeli. Esnafa yıllık
ödediği vergi ve prim miktarı kadar sıfır faizli kredi
kullandırılmalı. Esnafın düşük faizli ve uzun vadeli
kredilerle kira öder gibi dükkân sahibi olabilmesine olanak
sağlanmalı, kredi kefalet kooperatifleri güçlendirilmeli ve kredi
miktarları artırılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Fahri Çakır.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRİ ÇAKIR (Düzce)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Ben de Suriyede kaybettiğimiz
şehitlerimizi rahmetle anıyorum ve yakınlarını
kaybeden milletvekillerimize başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ifade edildiği
gibi, hiç şüphesiz, esnaflar ülke ekonomimizin en önemli mihenk
taşlarındandır. Esnaf ve sanatkârın bizim
geleneğimizde de fevkalade önemli bir yeri vardır fakat gelişen
dünya ve dünyanın gittiği istikamet itibarıyla AVMlerle ve
yüksek teknolojiyle maalesef başı derttedir. Ancak, AK PARTİ
iktidarı, esnafa yaklaşımıyla, üretene, imalat yapana,
yüksek teknolojiye adım atana, yeni girişimcilik adımı atmak
isteyenlere yardım elini uzatan bir iktidardır.
Evet, her şey tastamam değil, mutlaka bu
adımların daha fazla artırılması lazım,
desteklerin artırılması lazım; esnafın birçok meselesi
var, bunlara mutlaka çare üretiliyor olması lazım hiç şüphesiz.
Ancak, tabii ki burada en sondan geriye doğru gidersek ciddi anlamda
KOSGEB desteklerinin iyileştirildiğini görmekteyiz.
Dolayısıyla, KOSGEB esnafa önemli ölçüde destek veriyor. Yeni
girişimciler noktasında, bilhassa teknolojiye ayak uydurmak üzere,
yeni teknolojiyle imalat yapmak üzere yeni girişimcilere ciddi anlamda
destekler var.
Yaklaşık 2 milyon esnaf bu ülke
ekonomisinin hiç şüphesiz ekonomik lokomotifi demektir; en ağır
yükü taşıyan kitle, kesim demektir. Dolayısıyla, esnaf ve
sanatkâr kategorisinde, en küçük bakkalından en büyük üretim merkezleri
AVMlere kadar bu ülke ekonomisi yol alıp gitmektedir. AK PARTİ
iktidarı esnafı hiçbir zaman ne ihmal etti ne de ikinci plana koydu
çünkü esnaf bizim için önemlidir. O sebepledir ki Kredi Garanti Fonundan temin
edilen kredilerde, esnaf kefalet kooperatifleri marifetiyle alınan
kredilerde fevkalade iyileştirmeler yapıldı; hibelerin üst
limitleri özellikle artırıldı ve artırılarak devam
ediyor ama en büyük sorunlardan bir tanesi, hiç şüphesiz, esnafın
krediye ulaşım meselesi.
Biliyorsunuz, bu ülkenin başında bir faiz
sarmalı, bir faiz belası var. Kim ne derse desin, yüksek faize
boğulmuş bir ekonomik düzen var. Bu düzenle alakalı
kısımda yakın zamanda, biliyorsunuz, Merkez Bankasının
başına müdahale edildi. Dolayısıyla, faizler tedricî olarak
yukarıdan aşağı iniyor. Hiç şüphesiz, inmiş
hâliyle bile yüksek faiz ve bu yüksek faizle üretim kolay olmuyor.
Dolayısıyla, bu kolay olmayan üretime kolay erişilebilir ve
düşük faizli krediler oluşturulmalı. Bu bankacılık
sistemi ayrı bir şekilde, ayrı bir başlık
altında, hiç şüphesiz, mütalaa edilebilir,
tartışılabilir.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Çakır.
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) O sebeple, esnafın
var olan bütün sorunlarını bilen bir iktidar iş
başında ve esnafın geniş ölçüde sorunlarını
gidermiş bir iktidarla inşallah yolumuza devam edeceğiz diyorum
ve yüce heyetinizi bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önergesi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Tayip Temel ve
arkadaşları tarafından, mültecilerin
yaşadığı hak ihlallerinin ortaya çıkarılması
ve mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/3/2020 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan OLUÇ
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
4 Mart 2020 tarihinde, Van Milletvekili Sayın
Tayip Temel ve arkadaşları tarafından verilen 5632 sıra
numaralı, mültecilerin yaşadığı hak ihlallerinin
ortaya çıkarılması ve mağduriyetlerinin giderilmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 5/3/2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Dirayet
Dilan Taşdemir, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mültecilerin yaşadığı hak ihlallerinin
araştırılması için grubumuzun verdiği araştırma
önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 27 Şubattan bu
yana yaklaşık bir haftadır, tüm dünyanın gözü önünde bir
insanlık dramı yaşanıyor, bir mültecilik dramı
yaşanıyor. Aslında AKP, mültecileri, Suriyede yürüttüğü
siyasetin bir enstrümanı durumuna getirdi, ABDde diplomatik ve siyasi
destek bulmak için şantaj aracına dönüştürdü; ne zaman bir kriz
yaşansa -yani dokuz yıldır aslında benzer bir siyaseti izliyor-
dönüp Avrupaya Bak, kapıları açarım, mültecileri üstünüze
salarım. dedi. Aslında bu söylemle, bütün dünyaya da mültecilerin
korkulacak insanlar olduğu imajını verdi.
Aslında 2011den beri mülteciler Suriye
savaşının bir parçası hâline getirildi. Savaş ilk
başladığında, rejime karşı, rejimi zayıflatmak
için neredeyse insanların evini terk etmesi ve göç etmesi
sağlandı. Dolayısıyla bu politikanın bir sonucu olarak
4 milyon insan evini, yerini yurdunu terk ederek ülkemize geldi.
Bakın, biz buradan mülteci diyoruz ama
aslında hükûmet onları mülteci statüsünde de kabul etmiyor, onun
hukuki koşullarını da maalesef yerine getirmiyor. Önceleri
Ensar ve Muhacir kardeşliği hamaseti yapıldı bolca, daha
sonra da boğazlarından geçen bir lokmanın hesabı
yapıldı. Mülteciler ağır sömürü koşullarına maruz
bırakıldılar. Özellikle mülteci kadın ve çocuklar her türlü
istismara, insanlık dışı muameleye maruz
bırakıldı. IŞİDin köle pazarlarından kaçıp
buralara gelen kadınlar kamplarda benzer bir muameleyle
karşılaştılar. İnternet üzerinden, telefonlardan
kadınlar alınıp satıldı ve pazarlandı. Bu çok
aleni bir şekilde yapıldı maalesef. Yine, Suriyeli mültecilerin
kaldığı kamplar hak ihlalleriyle günlerce gündeme geldi, biz de
defalarca burada bunu ifade ettik ama maalesef her zaman kamuoyundan gizlendi,
üstü örtülmeye çalışıldı. Suriyelilerle ilgili akıl
almaz hikâyeler uyduruldu. Yine ırkçılık ve nefret söylemi
mülteciler üzerinden yeniden üretildi; evleri yıkıldı, sokak
ortasında linç edildiler ve taşlandılar. Bakın, bu
ötekileştirici ve nefret söyleminin bir sonucu olarak 9 yaşında
bir çocuk olan Vail El Suud intihar etti. Aslında bu intiharın
kendisi mültecilerle ilgili sözün bittiği yer idi. Hem mültecilerin dokuz
yıldır yaşadığı trajediden hem de bugün yaşanan
insanlık krizinden elbette ki sizler de sorumlusunuz. Suriyede iç
savaşı derinleştirdiniz hegemonya kurmak için. Yine oradaki
savaşı derinleştirmenin bir biçimi olarak da envaiçeşit
cihadist örgütü eğittiniz, donattınız.
Bakın, BM Suriye Bağımsız
Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan ve bu hafta yayınlanan
rapor da Türkiyeye bağlı grupların Kuzey Suriye ve Afrinde
savaş suçları işlediğini, bu grupların Türkiye
güdümünde olduğunu dolayısıyla bu suçlardan Türkiye'nin de
sorumlu olduğunu açık bir biçimde ifade ediyor.
Yeni Osmanlıcılık hayalleri ve Kürt
karşıtlığı Suriyedeki politikanızın
asıl nedenidir, yoksa bu ülkenin bir beka sorunu yoktur. Ülkenin beka
sorunu da Suriyeden geçmiyor, asla da böyle bir gerçeklik söz konusu
değildir. Evet, sizin iktidarda kalma ve iktidarınızı
sürdürmek için bir sorununuz vardır. Bunun için bir savaşa ihtiyaç
duyuyorsunuz, savaşı onun için kutsuyorsunuz ve
derinleştiriyorsunuz. Ama maalesef bunun bedelini halklar, kadınlar,
yoksullar ve mülteciler yaşamak zorunda kaldı.
Bakın bir haftadır canlı
yayınlara, göstere göstere insan kaçaklığı
yapılıyor ve bu teşvik ediliyor. Bu, utanç verici bir tablo.
Toto, Loto oynar gibi her gün Kaç kişi sınırı geçti? diye
elinizi ovuşturarak hesaplar yapıyorsunuz, canlı yayınlara
çıkarak bu rakamları insanlara sanki moral vermesi gereken bir
şeymiş gibi sunuyorsunuz. Mültecileri de kandırıyorsunuz
Sınırlar açık. diyorsunuz ama siz de biliyorsunuz ki
aslında o sınırlar açık değil. Aslında siz
Avrupaya gidiliyor. derken insanları Arafa gönderiyorsunuz. Şu an
mülteciler Arafta, aç susuz ve üşür durumda.
Yine, değerli arkadaşlar, tabii ki bu
mülteciler konusunda, Avrupa, Yunanistan, Bulgaristan başta olmak üzere,
bütün dünya ikiyüzlü bir tutum içerisinde. Alan Kurdi üzerinden
vicdanını temizleyenler, bir gün binlerce Alan Kurdinin benzer bir
durumu yaşama riskini izliyor, sesiz kalıyor bu duruma. Kimse kimseye
insanlık dersi vermesin çünkü hepiniz aynı durumdasınız.
Elinizi Suriyeden ve bu insanların hayatından çekin, halklar kendi
yaralarını sarmayı elbette bilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Vicdan ve ahlaktan bahsediyorsunuz, en azından dayanışmaya
giden STKlerin demokratik kitle örgütlerini engellemeyin, gerçekleri halkla
paylaşan gazetecileri gözaltına almaktan vazgeçin.
Burada esas çağrımız demokratik
kamuoyuna, Türkiye, Avrupa ve dünya halklarınadır. Devletlerin
korkular üzerine inşa ettiği sınırlardan bir kez daha
trajediler, ölümler ve dramlar yaşanıyor. Buna Dur. demek,
hükûmetleri ölüm değil yaşam politikasına çekmek bizim
mücadelemize bağlıdır. Bugün bu mücadeleyi, kardeşliği
yükseltmenin yani insanlığa sahip çıkmanın
zamanıdır. Umuyor ve diliyoruz ki bu Parlamento da üzerine düşen
görevi yerine getirir ve bu önergeye evet oyu verir, mültecilerin
yaşadıklarını daha açık ve net bir şekilde
kamuoyuyla hep birlikte paylaşmış oluruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Muhammet Naci Cinisli, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Suriye ve Libyada şehit olan
kahramanlarımıza Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifalar
dilerim.
Ülkemiz, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
Konferansında 1951 yılında kabul edilen Mültecilerin Hukuki
Durumuna Dair Sözleşmeyi 1961 yılında ihtirazi kayıtla
onaylamıştır. İhtirazi kaydımız ise Bu
sözleşmenin hiçbir hükmü, mülteciye Türkiyede Türk uyruklu kimselerin
haklarından fazlasını sağladığı
şeklinde yorumlanamaz. biçiminde ifade edilmiştir.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ile Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
kapsamında ülkemiz belli taahhütlere taraf olmuştur. Bu
sözleşmeler tabii ki çok taraflı imzalanarak onaylanmış ve
her ülkeye sorumluluklar vermiştir. 2011 yılı Mart ayında
komşumuz Suriyede yaşanan iç savaş nedeniyle, ülkemiz
milyonlarca Suriyeli sığınmacıya yıllardır ev
sahipliği yapmakta. 2019 yılı başından itibaren de
tekrar 1,5 milyondan fazla Suriyeli yerlerinden edilip Türkiye
sınırına göç ettirildi. Maruz kaldığımız bu
büyük göç mühendisliği probleminden dolayı iç savaşın en
büyük krizlerinden biriyle Türkiye olarak biz yüzleşmiş bulunuyoruz.
Bu girişimi Suriyenin boşaltılması, Türkiye'nin
istikrarsızlaştırılması planı olarak
değerlendiriyorum. Ülkemizin batı sınırındaki
komşumuz ise ülkelerine girmek isteyen
sığınmacıları insanlık dışı
yöntemlerle geri göndermeye çalışıyor. Bu insanların
anlık bir kararla sınıra gönderiliş şekli ise
ayrı bir tartışma konusu. Yaşadığımız
geçici sığınmacı sorununun tek çözümü Suriyedeki
savaşın bitirilmesi, istikrarın sağlanması ve
Suriyede yaşanan iç savaş nedeniyle ülkemize sığınan
Suriyelilerin yurtlarına dönmeleridir.
Diğer yandan, 31 Aralık 2019 tarihinde
Çinin Wuhan kentinde başlayarak ülkeye yayılan coronavirüs
memleketimizi de tehdit eder hâle geldi. Çinden sonra en fazla ölümcül
vakanın yaşandığı ülkelerden biri diğer
sınır komşumuz İran. Ülkemizin İranla olan
sınır kapıları coronavirüs nedeniyle geçici olarak kapatılmış
olsa bile kaçak geçişlerin yaşandığı bilinmekte.
Ülkemizin doğusundan kaçak girenlerin batı kapımızdan
ülkeyi terk etmeleri sağlanmaya çalışılırken sınırlarımız
içerisinde boydan boya ülkeyi katettirilmeleri sonucu muhtemel
taşıyabilecekleri coronavirüsün yayılmasından endişe
ediyorum. Özellikle, doğu sınırlarımızdan kaçak
yollarla ülkemize girmeye çalışan insan ve hayvanların
girişlerinin önlenmesi sağlık açısından elzemdir. Bu
bağlamda, ülkemizin bütün sınır kapılarında
coronavirüs önlemlerinin dikkatlice alınması gerekliliğini
hatırlatır, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Engin Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, başından beri söz
konusu dış politika ise Türkiye'nin itibarı, Türkiye'nin
geleceği ise iki şeye çok ihtiyaç olduğunu söyledik,
söyleyegeldik. Bunlardan birincisi, içeride birlik ve dışarıya
yönelik de bir tutarlılıktır. Şimdi böyle olduğu
zaman, Meclisten aldığı yetkiyle, yetki çerçevesinde Hükûmetin,
yürütme organının dış politikayı sevk ve idare etmesi
elbette kaçınılmaz ama bunu yaparken yürütme dışındaki
partilerin görüşlerinin, önerilerinin zaman zaman dinlenmesi de çok
kıymetli, çok değerli olur. Zira, aksi takdirde, sonradan keşke
dediğimiz, vah vah, tüh tüh dediğimiz olaylarla karşı
karşıya kalıyoruz; askerlerimiz, evlatlarımız
şehit oluyor ve Türkiye'nin bölgedeki ağırlığı,
gücü olması gereken noktanın altına düşüyor.
Şimdi uzun uzun okumayacağım, süre
kısıtlı. Değerli arkadaşlar, 2018de İdlible
ilgili, bu kürsüde, 7 maddede yani 7 başlıkta uyarı ve
önerilerimizi gündeme getirmişiz. Şimdi bakıyorum da bunlar yapılsaydı,
bunlara biraz kulak verilseydi vallahi de, billahi de İdlibde 57
şehidimiz olmazdı. Ben Niye şehit veriyoruz? noktasında
hep şunu söylerim: Bu ülkenin 780.500 kilometrekarelik
toprağının 1 metrekaresi için 82 milyonun şehit olması
kabulümdür, buna çağrı da yaparım. 1 metrekare
toprağımız için 82 milyon ölmeliyiz, ölebilmeliyiz.
Ancak şimdi, bugün Sayın
Cumhurbaşkanı, AK PARTİ Genel Başkanı olarak
değil, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak orada, Rusyada ve ben onun
şu anda yüksek bir profilde, itibarlı bir şekilde bu
görüşmeleri yapmasından yanayım; kaldı ki Rusyanın da
an itibarıyla bir saygısızlığı yok ama bir
şey var, beni üzen bir şey var: Şimdi sayın milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanının Bizi kabul ettiğiniz için
teşekkür ederim. ifadesi diplomatik teamüllere aykırı bir
ifade; her şey bir yana, 2 defa tekrar ediyor. Sanki Putin devlet
başkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı bir bakan; olmaz! Bir
bakanı kabul ederse bunun adı kabuldür. Ama Birleşmiş
Milletler devletlerin egemen eşitliği ilkesine dayalı olarak
kurulmuştur, ülke ne kadar büyük olursa olsun yani 1,5 milyar nüfuslu Çin
Devlet Başkanı ile dünyanın en küçük ülkesinin devlet
başkanı eşittir. Devlet başkanları eşittir. Ben
ülkemin Cumhurbaşkanının orada, Rusya Devlet
Başkanının karşısında bu görüşmeyi
Rusyanın Türkiyeye bir lütfu olarak görmesini,
algılamasını ve kamuoyuna böyle paylaşmasını
içime sindiremiyorum, sindiremiyorum, sindiremiyorum. Olmaz! Yanlış!
(CHP sıralarından alkışlar).
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sanki mevkidaş
değiller, sanki İdlibde şehit olan 57 Mehmetçikimizin
kanı Rusyanın eline bulaşmamış gibi. İdlibde
şehit olan Mehmetçikimizin kanında Suriye merkezi yönetiminin
silahlı kuvvetleri kadar Rusya silahlı kuvvetlerinin de dahli
vardır. (CHP sıralarından alkışlar) 57
şehidimizin kanından Esad ne kadar sorumluysa Rusya da o kadar
sorumludur ve sen gidip Beni kabul ettiğin için teşekkür ederim.
dersen Türkiye'nin itibarını iki paralık edersin. Ben buna isyan
etmeyeyim de neye isyan edeyim kardeşim! Böyle şey olmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Onun için, tekrar ediyorum: Arada muhalefeti
dinleyin; biz, dış politika söz konusuysa, Al Bayrak söz konusuysa
size yanlış bir şey söylemeyiz, size yanlış bir
iş yaptırmayız.
Bu ülkeyi en az sizin kadar bizim de
sevdiğimizi aklınızdan çıkarmayın diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ali Şahin
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Şahin, müsaade eder
misiniz.
Buyurun Sayın Zengin.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın HDP grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Altayın konuşmasının
baş kısmına katılmamak mümkün değil, zaten hep böyle
ifadeler duymak istiyoruz, birlik ve tutarlılık ifadelerini. Bütün
arkadaşlarım, hepimiz gün içerisinde, Rusyaya inişten itibaren
görüşmeleri yakinen takip ediyoruz. Oraya gidiş sebebimiz, hangi
sebeple gittiğimiz bellidir, bizim bu manada Rusyaya yüklediğimiz
sorumluluk da belli. Olan biten konusunda Rusyanın muhakkak burada bir
payı olduğuna inanıyoruz. Biz oraya bir kez daha sınırlarımızı
ortaya koymak için gittik. Şimdi, tablo böyleyken, buraya
gidildiğinde, bir nezaket cümlesini alıp bu kadar yüksek tonda bir
yere taşımayı iyi niyetten uzak olarak addediyorum. Tablo
bellidir yani bu toplantı Türkiyede yapılmış olsaydı muhtemelen
bu ifadeyi duyacaktık Teşekkür ederiz bizi kabul ettiğiniz
için. Bu bir nezaket cümlesidir yani, onun daha ötesi değildir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyledir, nezaket
cümlesidir. Bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok kısa
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunun bir sürü
örneği var. Yani bu one minute meselesinden başlayın
diğer pek çok konuya kadar, yere konulan bayrağımızı
bulunduğu yerde hizada dururken yerden kaldırıp alan bir
Başbakandan, Cumhurbaşkanından bahsediyoruz. Bu sebeple,
bulunduğu her yerde, bir defa, birinci önceliği
bayrağımız olan, devletimiz olan, milletimiz olan
Cumhurbaşkanımızdan bahsediyoruz ve Her Cumhurbaşkanı
da böyledir, böyle olmalıdır. diye inanıyoruz Türkiye
Cumhuriyeti için.
Sayın Altay, o sebeple, bugün önemli bir gün,
Sayın Cumhurbaşkanımız orada, dualarımız orada.
Biz inanıyoruz ki bütün şehitlerimiz için orada var gücüyle
uğraşacak ve nedir, ne değildir, bundan sonra Türkiye'nin tavrı
nasıl olacak, bununla alakalı orada -her zaman yaptığı
gibi- sağlam bir duruşla duracak. Bize Meclis olarak düşen de
kendisinin arkasında durmaktır. Şehitlerimizin de bizden
beklediği budur. Bu manada, birlik içerisinde olacağımıza
inanıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
38.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok kısa bir
açıklama gereği doğdu müsaade ederseniz Sayın
Başkanım.
Teşekkür ederim.
Peşinen şunu söyleyeyim: Sözlerimi çok
ustaca çarpıtmaya çalışmayın sayın
mevkidaşım. Ben, Türkiye Cumhurbaşkanı yurt
dışında bir görüşmedeyse onun yanında, arkasında
olacağımızı orada söyledim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de zaten onu teyit
ettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bakın
kabul ayrı bir şey. Aslında, doğrusu şudur:
Sayın Erdoğanın Moskovaya gitmesi de bir yönüyle, bu
görüşme noktasında yanlıştır, Sayın Putinin
İstanbula gelmesi de. Bizim orada 57 askerimiz ölmüş. Bu
görüşmenin, bir kere, bence, başka bir yerde yapılması daha
doğru olandır.
Sayın mevkidaşım, diplomaside kabul
ayrı şeydir, görüşme ayrı şeydir. Sayın
Erdoğan şunu deseydi: Bu görüşme iyi oldu. Teşekkür
ederim. Size zahmet verdik. bunu bile anlardım ama kabul
Türkiye
Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanının altında
değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Aslında, Erdoğanı
savunuyorum ama toplamda Türk milletini savunuyorum. Lütfen, sözlerimi
çarpıtmayın.
Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sözlerinize dair bir
çarpıtma yoktur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim derdim bu,
meramım bu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Cumhurbaşkanımız, her hâlükârda orada ülkemizi, devletimizi
temsilen vardır ve olabilecek en iyi hâliyle orada olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, sanki ben
temsilen yok mu diyorum?
Sayın Başkanım, ben yani
anlatamıyorum derdimi.
Müsaadenizle efendim
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biz anladık, biz
anladık.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben Sayın
Erdoğan orada Türkiyeyi temsil etmiyor. demiyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne güzel bir
konuşma yaptın Başkan, niye bunu orada noktalamıyorsun!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onun itibarı
Türkiyenin, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla bu
milletin itibarını temsil ediyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
ne güzel bir konuşma yapmıştınız
başlangıçta, niye bunu orada noktalayamıyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kabul
yanlıştır, dili sürçmüş olabilir, başka bir şey
yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilleri, çok
teşekkür ediyorum nezaketinize.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, çok özür diliyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Nezaketen söylenmiş
bir ifade, nezaketen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, dili
sürçmüştür desen ne olur?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Nezaketen
söylenmiştir ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dili
sürçmüştür dersin, olur biter. Eminim, kendisi de bunu görürse böyle
yapacaktır bundan sonra.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Tayip Temel ve
arkadaşları tarafından, mültecilerin
yaşadığı hak ihlallerinin ortaya çıkarılması
ve mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın Ali Şahin, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
Grubunun mültecilerle alakalı vermiş olduğu grup önerisiyle
alakalı partim, grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor, güzel bir gün
olmasını diliyorum.
Öncelikle geçtiğimiz günlerde İdlibde
şehadete yürüyen tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Bugün de yine gazi şehrimizde Enes Kaya isimli bir askerimiz, erimiz
İdlibde şehit düşmüş, ben kendisine şehadetinin
kabulünü ve ailesine sabır diliyorum.
Bugünlerde değerli arkadaşlar, Yunanistan
sınırlarında aslında tarihî bir yüzleşmeye, tarihî bir
hesaplaşmaya tanıklık ediyoruz. Aslında bakarsanız,
bugün Yunanistan sınırlarında vuku bulan bu mülteci krizi
şeklinde adlandırdığımız kriz, bundan yüz
yıl önce -tam 1917 yılında- çizilmiş olan suni Sykes-Picot
sınırlarının mağdurlarının
torunlarının yüz yıl aradan sonra o sınırları
çizenlerin sınırlarına, o sınırları çizenlerin
torunlarının sınırlarına yönelik bir hesaplaşma
ve yüzleşme girişimidir.
Değerli arkadaşlar, diğer bir hesaplaşma
ise aslında Afrikanın, Asyanın, Orta Doğunun
çocuklarının bundan yüz yıl önce kendilerinden sömürülenlere,
kendilerinden çalınanlarına yüz yıl aradan sonra düzenledikleri
genetik bir yolculuk, fıtri bir hesaplaşmadır değerli
arkadaşlar.
Bir diğer yüzleşme ise şu: Bugün
Yunanistan sınırlarında
karşılaştığımız manzara, gerçekten,
hakikaten Batının insan hakları ve demokrasi
bağlamında maskelerinin nasıl düştüğünü gösteriyor.
Aslında Orta Doğunun, Asyanın ve Afrikanın
çocukları, bu şekilde Batının sınırlarına
doğru yürürken bir anlamda da Batının demokrasi ve insan
hakları maskesini düşürüyor. Bu bize tarihî bir noktayı da
işaret ediyor. O nokta da şudur: Aslında, Doğunun vicdan
ve merhametinin, Batının insan hakları ve demokrasisinden çok
daha değerli ve üstün olduğunu ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlar, eğer bugün yüz
binlerce insan Batının sınırlarına bu şekilde
bir yürüyüş hâlinde ise bu, aslında, Sykes-Picotla tam yüz yıl
önce bu coğrafyaya çizilmiş suni ve fitne
sınırlarının, sömürü sınırlarının bir
sonucudur. Eğer sorgulamak istiyorsak, mülteci meselesine değinmek
istiyorsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ ŞAHİN (Devamla) ...bu meseleye
değinmek istiyorsak öncelikle, bu mülteci akınını
oluşturan tarihî gerçeklerle yüzleşmemiz ve onlarla
hesaplaşmamız gerekiyor. Eğer gelip burada, tam dokuz
yıldan bu yana bütün dünyanın gözleri önünde en kaliteli ve en insani
hizmetleri verdiğimiz, kamplarımızda yaşayan insanlarla,
kadınlarla alakalı birtakım iftira niteliğindeki ifadeleri
gündeme getiriyorsak burada çok büyük haksızlık ediyoruz. Ben,
şehrinde 4 kamp bulunan bir milletvekili
arkadaşınızım. 2011 yılından bu yana Gaziantep
Milletvekilliği
24üncü dönemde de milletvekilliği yaptım. Kofi
Annandan Merkele dünyanın bütün liderlerini kamplarımızda
ağırladık ve hepsinin de çok büyük takdirleri oldu. Eğer o
kamplardaki kadınları sorgulayacaksak öncelikle Kandilde tecavüze uğradığı
için infaz edilen veya intihara sürüklenen namuslu Kürt
kadınlarını da burada gündeme getirmeniz gerekiyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞAHİN (Devamla) Son cümlem
Sayın Başkan.
Eğer, kadın hakları konusunda
gerçekten samimiyseniz, mülteci kadınlar konusunda gerçekten samimiyseniz,
PYDnin Iraka ve Türkiyeye sürdüğü 200 bini aşkın Kürt
kardeşlerimiz içerisindeki kadınların haklarını da
burada gündeme getirmenizi beklerdik açıkçası. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
çiftçilerin kredi temininde ve borçların geri ödenmesinde yaşadıkları
sorunların araştırılarak bu sorunlara çözüm önerileri
getirilmesi amacıyla verilmiş olan (10/2523) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/3/2020 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan çiftçilerin kredi temininde ve
borçların geri ödenmesinde yaşadıkları sorunların
araştırılarak bu sorunlara çözüm önerileri getirilmesi
amacıyla verilmiş olan (10/2523) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 5/3/2020
Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Libya şehidi MİT mensubuyla ilgili
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağın bir basın
toplantısının olduğuna ancak bu basın
toplantısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu
tarafından haberleştirilirken şehitlerle ilgili hiçbir detaya
girilmediğine ve isim verilmediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Şimdi, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Sayın Fethi Bey, sizi çağıracağım
ama ondan önce bir açıklama yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, az önce teknik
konuşmalarda geçen bir hususa açıklık getirmek istiyorum, o da
Libyadaki şehidimizle ilgili, MİTle ilgili. Doğrudur,
Sayın Ümit Özdağın bir basın toplantısı
olmuştur ancak bu basın toplantısı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Televizyonu tarafından haberleştirilirken şehitlerimizle
ilgili hiçbir detaya girilmemiş ve isim verilmemiştir. Ancak tabii
ki, o kaydın bütünüyle ilgili olarak, Sayın Ümit Özdağın
talebi üzerine kaydın bir kopyası kendisine verilmiştir. Bu
kopya üzerinden, sonrasında, Sayın Ümit Özdağın bunu
başka yere verdiğini ya da vermediğini bilmiyoruz ama burada
önemli olan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin haberlerinde hiçbir şekilde
bir detay ve isim zikredilmemiştir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
çiftçilerin kredi temininde ve borçların geri ödenmesinde
yaşadıkları sorunların araştırılarak bu
sorunlara çözüm önerileri getirilmesi amacıyla verilmiş olan
(10/2523) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Mart 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Sayın Ömer Fethi Gürere söz vereceğim Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bir ayda
Suriyede 57 şehidimiz var; onlara Allahtan rahmet diliyor, acılarını
paylaşıyorum.
Dünyayı sarmalayan corona virüsü de
kapımıza kadar dayandı. Ülkemizin de bu sorundan ileriye dönük
sıkıntı yaşamamasını şimdiden temenni
ediyorum.
Böylesine acil konular var, tabii mülteci sorunu da
var ama bir yerde yaşam devam ediyor. Yaşamın devam etmesinde de
en önemli şey tarımın, gıdanın varlığı.
Onun için de bu sorunun gündeme alınıp çiftçilerimizin durumunun
özellikle borç yönünden irdelenmesini, onlara destek sağlanmasını
ve çiftçilerin bu yıl da yaşayacakları sorunlara önceden çözüm
üretilmesini amaçlıyoruz.
Bildiğiniz gibi, 2018-2019 yıllarında
bankaların, özellikle özel bankaların yüzde 40lara varan kredi
faizleri kullandırdığı bu ülkede bir gerçek. Tarım
kredi kooperatiflerinin dahi yüzde 8 faiz uygulamasının yanında
yüzde 20leri aşan kaynak kullanım bedeliyle çiftçi ciddi anlamda
kredi ödemede sorun yaşıyor. Ülkemizde destekleme adıyla
çiftçiye verilen destekler ne yazık ki ne ekim döneminde ne de hasat
döneminde verilmiyor. Hâlihazırda Çukurovada 2018-2019dan kalan,
alınmayan destekleme primleri var; Niğdede de yem bitkilerinin
destekleme primleri hâlihazırda ödenmedi; böyle olunca çiftçi kredi
kullanma ihtiyacı hasıl olduğu için -ve ekim yapabilmek için-
gidip yüksek faizle kredi kullanıyor. Bunun sonucunda borcunu ödeyemeyince
haciz geliyor. Bizim burada amacımız, ülkemizin bu bağlamda
yaşadığı sorunun araştırılması,
çiftçilerimize destek ve kaynak yaratılması yolunun
açılması.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
bankalar hem kredi veriyor hem de ilave masraflar da çıkarıyor yani
çiftçinin canına okumadan o krediyi vermiyor. Ayrıca ülkemizde
elektriğe gelen zamlar tarımda kullanılan elektrikte daha da
yüksek oldu. Bunun sonucu, özellikle sulama suyu, yani kuyulardan
çıkarılan suda kullanılan elektrik de çiftçinin
sırtına büyük bir yük olarak biniyor. Bazı çiftçiler hasat
döneminde ne yazık ki sulama yapamadığı için verim de
düşüyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin yirmi yıllık
tarım politikaları ne yazık ki ülkemiz çiftçisine hizmet etmedi.
Girdi fiyatlarıyla ilgili bugüne kadar yeterli düzenlemeler
sağlanamadığı için fiyatlar da artıyor, maliyetin
artması üreticiyi baskılıyor. Şu anda ekimi yapılan
mısır tohumuna 5,5 dekar için geçtiğimiz yıl 525 lira para
ödeyen üretici şu anda 670 lira ödemeye başlamış bulunuyor.
Değerli arkadaşlar, girdi fiyatları
düşmeden üretim maliyetlerini geriye çekme şansımız yok.
Onun için, Bakanlığın girdilerle ilgili yeterince
çalışma yapmadığı ve bu nedenle maliyetlerin
arttığı da bir gerçek. Aracılık sistemi de tüketicinin
ürüne pahalı erişmesine neden oluyor.
Ayrıca bir konuya dikkatlerinizi çekmek
istiyorum: Bu corona virüsü nedeniyle önümüzdeki yıl sorun
yaşanacağı açıkça ortada. Tarım ve Orman
Bakanlığının bu konuda bir çalışması var mı
diye araştırdım, şu aşamada hiçbir yerde buna yönelik
bir çalışma yok. Çalışma ne? diyeceksiniz. Çinden biz
çerezlik ayçiçeği, pirinç, karma yem, tatlandırıcı, ceviz,
sarımsak, konserve domates, glikoz şurubu gibi ürünler getiriyoruz.
Yani gıdaya yönelik Çinden gelen ürünlerin önümüzdeki yıl ülkemize
gelmeme riski karşısında belli ürünlerin fiyatının
artma durumu var. Ürün desenini bugünden yapılandırmak gerekiyor.
Çinden gelecek ürünlerin yerine, Bakanlık, ülkemizde, farklı
bölgelerde ekim alanlarını bugünden belirleyip oradaki üreticiye
destek verip bu sorunun oluşmamasını sağlamalı. Keza,
Çinde, biliyorsunuz, barbunya gibi, patates gibi, ülkemizde de yetişen ve
yurt dışı satımı yapılabilecek ürünlerin de
yetiştirme alanları var. Bu alanlar da doğru kullanılırsa
ve bu coronavirüsün ülkemize girmemesi sağlanırsa önümüzdeki yıl
bunların yurt dışına satımı da gerçekleşir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Gürer.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Köylü aç Ömer
Bey, köylü aç, çiftçi perişan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Yani bu anlamda,
üreticiye, doğru yönlendirme sağlanırsa
sıkıntılar ortadan kalkar.
Grup Başkan Vekilimin belirttiği gibi,
çiftçimizin aç olması, hacizli olması, ipotekli olması,
perişan olması bu ülkenin hayrına değil. O anlamda,
tarıma, hayvancılığa gerekli destek sağlanmalı.
Besicilik de can çekişiyor, yem fiyatları almış
başını gidiyor, saman dahi erişimi zorlaşan yem hâline
dönüştü.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Desteklemeler
zamanında ödenmiyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Bütün bunların
bir bütün içinde ele alınması ve üreticilerimizin desteklenmesi
gerekiyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Desteklemeler
zamanında ödensin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Buradaki
amacımız: Çiftçinin yaşadığı sorunu
araştıralım diyoruz. Bütün partiler gidelim; alanda, yerinde,
odalarla, çiftçilerle konuşalım; çözüm için de Meclisi devreye
sokalım. Bakanlıkla bu iş olmuyor; olsaydı bu sorunlar
bugünlere gelmezdi diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Zeki Hakan Sıdalı
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Çiftçilerimizin kredi borcu 117 milyar lirayla
tarihin en yüksek rakamına ulaştı; bu, dört ay önce 105
milyardı. 2004 yılındaysa çiftçinin tarımsal kredi borcu
yalnızca 5 milyar liraydı. Nereden nereye
Şimdi çiftçimiz
borcunu borçla kapatmaya çalışıyor, o bile olmuyor çünkü
takipteki kredi 5,2 milyar lirayı geçti; eğer önlem almazsanız,
mevcut politikalarınızla daha da artmaya devam edecek. Borcunu
yapılandırmak isteyen çiftçi yüksek faizlerle
karşılaşıyor; örneğin, şimdi bir ev kredisini
yüzde 1in altında faizle alırken tarımsal kredilerde taksitlendirme
yüzde 2leri buluyor. Yüksek girdilerden beli bükülen, ürünü tarlada kalan
çiftçimiz bu yüksek faizli borçları nasıl ödesin. Konut kredisindeki
oranları neden çiftçiler için de düşünmüyorsunuz? Türkiyenin en
önemli tarım kentlerinden olan Mersindeki çiftçilerimizin durumuna
baktığımızda ülkeden daha vahim bir tablo var. Mersindeki
çiftçilerimizin takipteki borcu 300 milyona dayandı. Tarlasını
sel basan, dolu vuran çiftçimizin zararı milyonlarla ifade ediliyor.
Afetten zarar gören tarlalarda o sene ürün yetişmiyor. Zararı yüzde
70lere dayanan çiftçilerimizin zararının yalnızca yüzde 5i
karşılanıyor. Yani 100 bin lira zarar eden çiftçiye 5 bin
lira ödenerek yarası sarılmaya
çalışılıyor. Bu şartlarda çiftçi nasıl üretim
yapsın, nasıl borcunu ödesin. Tarım Bakanı oluşan
üretim ihtiyacı için Çiftçinin elini taşın altına
koyması gerek. diyor. Belli ki siz görmüyorsunuz ama bırakın el
koymayı, çiftçi tüm vücuduyla taşın altına girdi ve
buğday gibi ezildikçe eziliyor.
Sayın milletvekilleri, nüfusumuz gün geçtikçe
artıyor ancak bu verimli topraklarda üretim sürekli azalıyor.
Köylerimizin nüfusu yüzde 16 geriledi. Anadolu boşalıyor, içerisinde
genç kalmadı, doğum oranı sıfır olan köylerimiz var.
Köylerimize artık gelin gelmiyor. Çiftçiler düşürdüğünüz bu darboğazdan
çıkmak adına elindeki avucundakini bırakıp
büyükşehirlere yöneliyor. İktidarınızda 600 bin çiftçi
üretimi bıraktı. Sayenizde köylerimiz üretim merkezi olmaktan
çıktı. Üretimin belkemiği olan küçük ve orta ölçekli çiftçi
bitti. Gelin, dönün bu yanlıştan. Eğer tarımı
ayağa kaldırmak istiyorsanız kanunda yer alan gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1ini verin, tarımdaki girdi maliyetlerini
düşürün, destekleri çiftçi ürün desenini belirlemeden önce
açıklayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI ( Devamla) Destekleri ekim
zamanı öncesinde yapın, üretimi artırıp ithalatı en
aza indirin, hasat zamanı ithalat yapmayın, çiftçi
borçlarının faizlerini silin ve en az beş yıl vadeyle
yapılandırın. Eğer bunları yaparsanız beraber
göreceğiz ki çiftçi nefes alacak, çiftçi nefes alırsa Türkiye nefes
alacak.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Oya Ersoy
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
verilen, çiftçi borçlarının araştırılması ve
borçların faizlerinin silinerek uzun vadede yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili önergeye dair söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, ülkemiz kendi kendine doyabilen
dünyadaki az sayıda ülkelerden biriydi ve bununla da biz
yıllardır övünerek yetiştik. Bugün geldiğimiz nokta ve
bunun sebepleri, uygulanan yanlış yani neoliberal tarım
politikalarının durumu, sonuçları
araştırılması gereken bir konu; üstelik çok acil olarak
önlem alınması gereken bir konu, sadece araştırılarak
bırakılması gereken değil.
Aslında, Mersinli bir çiftçi -hatırlarsınız,
Mustafa Kemal Öncel- 2006 yılında bugün geldiğimiz noktaya dair
uyarmıştı. Kimi uyarmıştı? Dönemin
Başbakanını uyarmıştı ve sormuştu Bu
çiftçinin hâli ne olacak? ve aldığı hakaret dolu cevap
Ananı da al git! olmuştu. Çiftçimiz her sene AKP Genel Başkanı
Mersine gitmeden önce tedbir amaçlı gözaltına alınmaya devam
ediyor ama maalesef söyledikleri sözler kulağınıza küpe
olmadı.
Bugün gelinen noktada AKP iktidarı döneminde
çiftçi borçları 64 kat arttı, 8 bine yakın çiftçi icralık,
takipteki kredi miktarıysa 4,3 milyar liraya ulaşmış
durumda. Tarımla geçinen işsiz sayısı tam 2 milyon. Yine,
AKP iktidarı döneminde 700 bin çiftçi toprağını terk etti
ve üretimden vazgeçti. Son yirmi yılda ülkemizde tarım alanları
yüzde 12 azaldı. Hükûmetin önerdiği tarımsal krediler
tarımsal gelirin yüzde 5i bile değil ve çiftçinin yıllık
ödediği borç miktarı elde ettiği gelirin çok çok üzerinde.
TÜİK ve BDDKnin verilerine göre bile 2018 yılında üretimden 40
milyar lira kazanan çiftçi, 45 milyar borç ödemek zorunda kalmış.
Çiftçimiz, köylümüz üretimden vazgeçmiştir ve vazgeçmeye devam etmektedir.
Tabii, bu arada biz de tahıl ülkesiyken tahıl ithal eden ülke
durumuna gelmiş durumdayız. Saman, et, meyve, fasulye ithal eden bir
ülke durumuna geldik.
Bakın, 2017 yılından bu yana gübre
yüzde 100, mazot yüzde 40, yem yüzde 50 zamlandı. Tarımsal sulamada
kullanılan elektriğe son iki yılda yüzde 126 zam geldi. Evet,
çiftçimizin hâli bu. Bu hâlde çiftçiye tek seçenek bırakıyoruz:
Üretimi terk edin ve gidin. Çiftçi üretemezse aç kalacağımızı
biliyorsunuz değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
OYA ERSOY (Devamla) Evet, çiftçi
üretemediğinde aç kalacağımızı biliyorsunuz hepiniz.
O, yıllardır yaptığınız betona yatırım
karnınızı doyurmayacak. Çiftçiyi iktidarın yanlış
politikaları sonucunda düştüğü borç batağından
kurtarmak bu Meclisin boynunun borcudur ve yapılacaklar bellidir: Küçük
ölçekli, geçimlik çiftçinin borçları koşulsuz olarak kamu borcu
olarak devlet tarafından üstlenilmelidir, çiftçi kredileri için kooperatif
bankası kurulmalıdır, ithalat odaklı tarımsal üretim
politikalarından da derhâl vazgeçilmelidir.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Selahattin Minsolmaz
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasamızın 98inci, İç Tüzükümüzün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması
açılması yönündeki teklifi üzerine AK PARTİ Grubum adına
aleyhte söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, İdlibde
şehit olan kahraman askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum. Rabbim Bahar Kalkanı Harekâtındaki
Mehmetçikimize güç kuvvet versin, ordumuzu muzaffer eylesin.
Değerli milletvekilleri, hükûmete
geldiğimiz ilk günden yani 2002 yılından bugüne kadar gerek
tarımda gerek hayvancılıkta ciddi desteklerin öncüsü olan bir
siyasi partiyiz. Tarımın stratejik önemi haiz olması yönündeki
eylem planı kapsamında tarımın her sektöründe, her
bileşeninde ve hayvancılıkta önemli destekleri vermeye devam
ediyoruz; 2020 yılında da bu destekler sürdürülerek devam edecektir.
Tarımsal üretimin teşvik edilmesi, çiftçi maliyetlerine destek
olunması ve üretici gelirlerinin artması kapsamında 2019
yılında 17 milyar lira tarımsal destek verilmiş olup 2020
yılı destek bütçesi enflasyonun bir hayli üzerinde olacak
şekilde, yüzde 30 oranında artırılarak 22 milyar lira
seviyesinde planlanmıştır.
Diğer taraftan, Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından üreticilerimizin tarımsal
üretime yönelik finansman ihtiyaçlarının uygun koşullarda
karşılanması için düşük faizli kredi
kullandırılmaktadır. Bu uygulamaya 2004 yılında
başlanmış olup 2004 yılında üreticilerimiz yüzde 11,2
veya yüzde 25 arasında faizler öderken günümüzde üreticilerimizin
ödediği faiz yüzde 0 ila yüzde 6,75 arasında değişmektedir.
Ayrıca, 8/3/2017 tarihinde yürürlüğe giren
6824 sayılı Kanun kapsamında çiftçi borçlarının
yeniden yapılandırılmasına yönelik başvuruda bulunan
üreticiler için gelir kaybı ödemesi de yapılmaktadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tarım
Kredide yok, o Ziraat Bankasında.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) Son
olarak da Maliye Bakanlığımızın kamu pay
sahipliğinin gerektirdiği işlemleri yerine getirmek üzere
başta Toprak Mahsulleri Ofisi olmak üzere KİTlere 2019 yılında
sermaye ve görevlendirme bedeli olarak 1,4 milyar lira
aktarılmış olup 2020 yılında 1,3 milyar lira
aktarılması programlanmıştır.
Son on yedi yılda ülkemizde her alanda;
turizmde, eğitimde, sağlıkta, savunma sanayisinde olduğu
gibi tarım ve hayvancılık alanında da önemli
kazanımlar sağlanmıştır.
Burada muhalefet vekilleri kürsüye her
çıktıklarında ülkemizde birçok tarımsal ürünün eskiden
üretildiğinin aksine bugün ithal edildiğini söylemek
durumundadırlar fakat burada önemli bir düzeltme yapmak gerekiyor. Doğrudur,
ithalat vardır ama Cumhurbaşkanımızın da grup
toplantısında ifade ettiği üzere Türkiye, eskiden tarımsal
ham ürünleri satan bir ülkeyken bugün hamdolsun, tarımsal sanayi
ürünlerini ihraç eden bir ülke konumuna gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama oradan
alıp gönderiyorsun.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla)
Hayır.
Bunu şu an rakamsal olarak söylediğimiz
zaman tarımsal ürün ihracatımız 2002 yılında 3,7
milyar dolarken bugün tam 5 katına çıkmış, 17,7 milyar dolar
olmuştur. Bu, Türk çiftçisinin, Türk hayvancısının bir
başarısıdır. Elde edilen ürünler işlenmek ve
tarımsal sanayiyle katma değer sağlanmak şekliyle yurt
dışına satılabilmektedir. Bu da Türkiyenin geldiği
noktayı göstermektedir. Tarımın ve hayvancılığın
desteklenmediğini söylemek haksızlıktır. Çiftçilerimizin
traktörlerine, modernizasyonuna, ekipmanına, ekilen arazilerin
büyüklüğüne ve elde ettiği ürün rekoltelerine
bakıldığı zaman samimi bir desteklemenin
yapıldığı ortadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, aziz
ordumuza başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen
istediğin köye beni götür, ben de istediğim köye seni götüreyim.
Doğru mu, yanlış mı... Beraber gidelim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Başkanlık Divanında boş
bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliğine seçim
BAŞKAN Başkanlık Divanında
boş bulunan, Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliği için Şanlıurfa
Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuş aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 milletvekilinin
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi ve Sanayi, Ticaret,
Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk
ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülen 173 sıra sayılı Teklifin birinci bölümünde yer
alan maddelerinin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
geçici madde 1 dâhil, 15 ila 27nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz talebi
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Altıntaşın.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubu adına Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin ikinci bölümü üzerine söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmeliyim ki bu yasa teklifinde 95
milletvekilimizin imzası var fakat, maalesef, salonda 9 AK PARTİli
vekil ancak var. Dolayısıyla, AK PARTİli vekilleri
imzalarına sahip çıkmaya çağırıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Daha önceki konuşmamda da dile getirdiğim
gibi, teklif içerisinde muğlaklıklar ve ileride mağduriyet
doğurabilecek bazı noktalar var ama yine de Avrupa Birliğiyle
ticaret hacmimizi artırmak üzere hazırlanmış bu teklife
olumlu bakıyoruz.
Ürün güvenliği denilince vatandaşın
aklına ilk olarak hileli ve kalitesiz gıdalar geliyor. Hepimizin
birinci önceliği kendimizin ve özellikle çocuklarımızın
sağlığı. Maalesef, bu alanda,
vatandaşlarımız sahipsiz durumda. Vatandaş hangi peyniri,
hangi sütü, hangi balı yiyeceğini bilmiyor, paketli ürünler hem çok
pahalı hem içerdiği maddeleri ufak puntolarla, okunamaz hâlde
yazıyorlar. Ayrıca, vatandaşın Sayın Tarım
Bakanımız gibi gıda testi konusunda hem bilgisi hem de
donanımı yok. Sayın Bakanımız, maşallah, ofisinde
testler yapabiliyor; vatandaşın evinde laboratuvar kuracak hâli yok.
Geliri düşük vatandaşın zaten birinci önceliği ürünün
fiyatı. Tarım Bakanlığımızın -basına
yansıyan- tüm çabalarına rağmen denetim ve kontrol yetersiz.
Eğer yeterli olsaydı televizyonlarda birçok sözde uzman çıkıp
konuşamazdı. Yani, sağlıklı gıda konusunda karar
verme sürecimiz sağdan soldan duyduklarımızla yürüyor, bu da
Tarım Bakanlığının toplumda yeterli itibara henüz
kavuşmadığının bir göstergesi.
Yapılan gıda hilelerini duydukça insan
şaşırıp kalıyor. Bakanlık, hileli ürün
üreticilerini ilan ediyor -iyi de yapıyor- ama belli ki bu uygulamaların
yaptırım gücü sınırlı. Hem para cezalarını
artırmak hem de ticaretten menetmek gibi ciddi tedbirler almak
zorundayız. Çok yaygın olarak dünyayı tehdit eden corona
virüsünün de kontrolsüz gıda ürünlerinden kaynaklandığı
söyleniyor. Dolayısıyla yapacağımız her
yanlışın bedeli de çok ağır oluyor. Maalesef,
yanlışları tespit etsek de uygulamada üreticiyi koruma
refleksiyle hareket ediyoruz; mesela, Tarım ve Orman
Bakanlığının Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği. 19
Şubat 2020 tarihli 31044 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinin 9uncu maddesinde Pekmez
olmadığı hâlde pekmez izlenimi veren meyveli şurup, aroma
vericiler veya bal eklenerek bal aromalı şurup, bitkisel yağ
veya diğer gıda bileşenleri kullanılarak peynir izlenimi veren ürünler üretilemez. hükümleri
var, buraya kadar her şey iyi, okuduğunuzda anlıyorsunuz ki
bunların üretilmesi yanlış, piyasada bulunmamaları
gerekiyor; önemli de bir hamle, ürün güvenliği ve denetimi hususunda
değerlendirilmesi gerekiyor fakat esas ilginç kısım ek maddede
ortaya çıkıyor, ek maddede aynen şu ifade var: Bu
yönetmeliğin yayımı tarihinden önce faaliyet gösteren gıda
işletmecilerinin 9'uncu maddenin (2)nci fıkrası kapsamında,
bu yönetmeliğin yayımı tarihinden önce ürettikleri ürünler, 31/12/2020
tarihinden sonra piyasada bulunamaz.Değerli arkadaşlar, piyasada
bulunmasının yasaklandığı tarih 2020'nin son günü,
daha on ay var. On ay boyunca vatandaşa bu ürünlerin
satılmasının önüne geçilmiyor, bu ürünler yasaklanmıyor.
Vatandaşlarımız zararlı görülen bu ürünlere on ay maruz
bırakılıyor. Neden? Muhtemeldir ki bu yönetmeliğin
yayımlanmasından önce faaliyet gösteren gıda
işletmecilerinin mağdur olmasını engellemek için.
Ellerindeki ürünleri tüketsinler diye bekleniyor. Bu ürünler güvenli değilse
neden on ay daha müsamaha gösteriliyor, anlamak zor. Firmaların
kazanacakları ya da kaybedecekleri para,
vatandaşlarımızın güvenliğinden yahut
sağlığından daha mı değerli? Yaklaşık
bir sene daha kullanımında bir beis görülmüyor.
Bakanlığımıza güvenirsek Bu sene bu ürünler güvenlidir.
dememiz gerekecek. Sonra ne değişecek peki? Eğer ürünler
güvenliyse neden 2021de bunları üreten firmalar mağdur ediliyor?
Daha önce bu ürünlerin üretimi için yaptıkları masraflar, yatırımlar
ne olacak?
Gazetelerden haberler okuyoruz: Rusyadan
domatesler geri gönderildi Iraktan yumurtalar geri gönderildi Mandalinalar
geri gönderildi diye. Geri gönderilenler ne oluyor? Belli ki iç pazarlarda
satılıyor. Zaten pazardaki fiyatların ucuzlamasından
anlaşılıyor. Biz de mutlu oluyoruz ucuzladı diye. Ama
başka ülkelerin halkına yedirmeyi uygun görmediklerini yiyoruz.
Devletin görevi halkı korumaktır. Bu ürünler zararlıysa,
başka ülkelerde satılmasına izin verilmiyorsa bizim ülkemizde de
satılmamalıdır.
Bu hileli gıda konusunu bir nevi gıda
terörü kabul edip ona göre davranmalıyız, sıfır tolerans
göstermeliyiz. Tarım Bakanımızın derhâl, televizyonlardan
"hileli gıdaya sıfır tolerans" kampanyası başlatmasını
bekliyoruz.
Arkadaşlar, bu durumları görünce verilen
kanun teklifindeki belirsizliklerin de vatandaşlar lehine
yorumlanmayacağı akla geliyor. Kaldı ki
vatandaşlarımız için gerekli olan düzenlemelerin defalarca
ertelenmiş olması da ürün güvenliğinin öncelikli olmadığını
gösterir niteliktedir.
Bütün kanun tekliflerinizde olduğu gibi burada
da halk, sürekli, belirsiz bir noktaya itiliyor. İcraatlarınıza
bakınca, burada yapılacak yorumların vatandaşlar lehine
olacağını düşünmek zor.
Kanun ihlallerinde verilecek cezalar belirlenirken
de yorum gerekecek hâlde bırakılmış. Merak ediyorum, alt ve
üst sınırlar arasında 5 kat, 10 kat fark olan bu cezaları
yazarken neyi amaçladınız? Örneğin genel ürün güvenliği
mevzuatının ürün güvenliğine ilişkin hükümlerine aykırı
hareket eden bir kişiye 20nci maddenin (a) bendine göre 50 bin lira idari
para cezası verilirken bir diğeri 500 bin lira ödemeye mahkûm
edilebilecek. Bu cezalar neye göre belirlenecek? Tamam, cezalar arasında
farklar olabilir, ama ufak farklar. Bakın, burada 10 kat fark var ve
teklif içerisinde bunun neye göre uygulanacağına dair de bir ibare
yok. Kime alt sınırdan, kime üst sınırdan ceza verilecek?
Bu amaçla çıkaracağınız yönetmelik adil olacak mı?
Sadece para cezalarıyla yeterli caydırıcılık olacak mı?
Ticari faaliyetten süreli men etme cezası konulabilir mi?
Avrupa Birliğine uyum maksadıyla
hazırlansa da modern devlet ruhuna aykırı bir kanun teklifi
süreci yaşanıyor. Güçlü devlet, insanına değer vermeli,
adil olmalı. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
geleneğimizi korumamız lazım.
Değerli milletvekilleri,
muğlaklıklardan şikâyetçiyiz. Verdiğiniz hemen hemen tüm
kanun tekliflerinde de böyle muğlaklıklarla
karşılaşıyoruz ve bunu, bu kürsüden dile getiriyoruz. Ama
bu kanun teklifindeki belirsizlikler, muğlaklıklar yalnızca halka
veya firmalara karşı değil; Sayın Cumhurbaşkanı da
belirsiz bir noktaya itilmiş. 4üncü maddenin (2)nci fıkrasına bakınca şu
ifadeyle karşılaşıyorsunuz: "Birinci fıkrada
belirtilen hususlarda düzenlemeler yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve
istisnalar tanımaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Bahsi geçen (1)inci
fıkrada, ürünlerin teknik düzenlemelere uygun olma zorunluluğu var.
Bunlara uygun olmayan ürünler, uygunsuzlukları giderilmeden piyasaya arz
edilemez, piyasada bulundurulamaz veya hizmete sunulamaz. deniyor. Şimdi,
Sayın Cumhurbaşkanı burada neyi sınırlayacak, neye
istisna getirecek? Kanunda istisna getirilmesi gereken bir durum varsa bunun
sınırlarını kanunu hazırlayanların belirlemesi
gerekmez mi? Sayın Cumhurbaşkanını da sürekli zor duruma sokuyorsunuz,
sonra kendisi istisna isteyenlerle uğraşıp duracak.
Değerli milletvekilleri, bu istisna verme
yetkisinin bu kadar sınırsız olması halkın güvenini
kıracaktır. Halk, haklı olarak, istisna tanınanların
kayırıldığını düşünecektir. Güvenliğe
tehditlerden biri de budur. Avrupa Birliğine uyum sağlayacaksak
öncelikle kendi halkımıza önem vermeliyiz. Yapılacak olan
kanunların adil olmasını sağlamalıyız.
Yorumlamalara bağlı adaletsizliklerin önüne en başında
geçmeliyiz. "Şimdilik Genel Kuruldan geçirelim, zamanla kanun
oturur. gibi bir mantıktan vazgeçmeliyiz. Modern devlet olduğumuzu
önce kendimiz bilmeli, bir kişiye sınırsız bir yetki
vermemeliyiz. "Bu yetki zaten bize ya da bizden birine verilecek.
mantığını bırakmalıyız. Yetki
seçimle devredilebiliyor, gerekirse en kötüsünü düşünmeliyiz, suistimal
edilebilmesinin önüne geçmeliyiz.
Kanunun
uygulamasına yönelik çıkarılacak yönetmeliklerde muhalefetin
eleştirilerini de dinleyeceğinizi, gereken düzenlemeleri
yapacağınızı, önlemleri alacağınızı
umuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu
Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 173 sıra sayılı Ürün
Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin ikinci bölümü üzerine
grubumuzun görüşlerini paylaşmaya çalışacağım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle iki
konunun altını çizmek isterim. Birincisi, kanunun adıyla ilgili.
Bir kanunun adının içerisinde Teknik Düzenlemeler Kanunu ifadesi
olabilir mi? Bence olmamalı. Çünkü her sektörle ilgili olarak teknik
düzenleme denilince farklı konu ve konu başlıkları akla
gelecektir. Nitekim yasada teknik düzenlemenin ne anlama geldiği 3/(n)
maddesinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla yasanın
adının, duyulduğunda herkes tarafından
anlaşılacak biçimde ürün güvenliği yasası olması
yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
Altını
çizmek istediğim ikinci konu şu: Ürün güvenliğiyle ilgili olarak
Avrupa Birliği mevzuatına uyumu destekliyoruz, sonuna kadar bunu
doğru buluyoruz. Bunu, yalnızca gümrük birliği kapsamında
Avrupa Birliğinde piyasaya sürülecek ürünler açısından
değil, ülkemizde üretilen her ürün için savunuyoruz. Ancak o zaman bu
ülkede üretilen domates, portakal ve diğer tarımsal ürünler Rusya
kapılarından dönmez ve iç piyasaya, Anadolu çocuklarına
yedirilmez. Kaldı ki ürün güvenliğiyle ilgili duyarlılık yalnız
ülkemizde üretilen ürünlerle ilgili değil, Avrupa Birliği ülkeleri
dışında üretilen ve ülkemize ithal edilen bütün ürünler için
geçerli olmalıdır. Uzun yıllar süren mücadele sonucunda
kurtulduğumuzu sandığımız şap için de şarbon
için de bu kurallara uyulması zorunludur. Ayrıca, bu yasanın yıllardır
raflarda bekletilmesini de anlaşılır bulmuyoruz; herhâlde halk
sağlığı, ürün güvenliği, Hükûmet, iktidar
tarafından, rahatlıkla ertelenebilecek bir konu olarak görülüyor.
Teklifle ilgili, altını çizmek
istediğim iki konu var: Bunlardan biri, Cumhurbaşkanına
sınırlama ve istisna yetkisinin tanınması; diğeri de,
idari cezalarda alt ve üst sınır arasındaki limitin yüksek
olmasıdır. Cumhurbaşkanına istisna ve sınırlama
yetkisi yalnızca mütekabiliyet şartlarında kabul edilebilir.
Bunun dışında Cumhurbaşkanına sınırsız
bir yetki verilmesi Avrupa Birliği hukukuna açıkça aykırı
olacaktır.
İdari cezalar açısından -uçurum
yerine- üretilen ürünün miktarı veya halka verdiği zarar göz önünde
bulundurularak cezanın miktarının
arttırılacağı biçiminde bir ifadenin konulması bu
konudaki boşluğu da giderecektir diye düşünüyorum.
Maddelerle ilgili olarak
arkadaşlarımız ayrıntılı değerlendirme
yapacaklar. Ben de çok tarihî, zor günlerden geçtiğimiz bu günler üzerine
birkaç şey söylemek istiyorum, birincisi şu: Bütün samimiyetimle
söylüyorum, Türkiye'nin İdlibde de Suriyede de olmasının
haklı ve uluslararası hukuka uygun hiçbir gerekçesi yok. Bu yüzden,
ne ülkemizin ne Suriyenin daha fazla askerinin ölmemesi için derhâl geri
çekilmeli, sorunun siyasi ve diplomatik yollardan çözülmesi için üzerine
düşen tarihî yükümlülüğü Türkiye yerine getirmelidir. Kaldı ki
Türk Silahlı Kuvvetleri bir başka ülkede ve o ülkenin ordusuyla
savaşmaktadır; ölen ve yaralanan askerler bir başka ülkenin hava
kuvvetleri tarafından vurulmuştur; Millî Savunma
Bakanlığı yaptığı açıklamalarda da Suriye
ordusuna verdiği zararları arka arkaya sıralamaktadır.
Konuştuğumuz şey, bir örgüt ile bir örgütün
çatışması değil, bir devlet ile bir örgütün
çatışması değil, iki devlet arasındaki
savaştır. Bunu kime
sorarsanız sorun, buna adı konulmamış bir savaş
diyecektir. Bu savaş Orta Doğuda yaşayan hiçbir halkın
çıkarına değildir, bu yüzden derhâl ve gecikmeksizin son
verilmelidir.
Bakın, İran ve Irak arasında 1980 ve
1988 yılları arasında sekiz yıl süren savaşı
düşünün. Bu savaşta en az 1 milyon kişi öldü, en az 2 milyon
kişi yaralandı; şehirler yandı, yıkıldı,
yüzlerce milyar dolarlık zarar oluştu. Peki, bu savaşı kim
kazandı? Ne Irak ne İran, hiç kimse bu savaşı
kazanmadı; hem Irak hem İran bu savaşı ölümlerle,
yaralılarla, yıkılan şehirlerle kaybetti. Bu yüzden, ne
kadar yasaklarsanız yasaklayın Savaşa hayır. demeye devam
edeceğiz ve barışı haykıracağız.
Bu savaşın, Suriyedeki savaşın,
çatışmaların çok ağır sonuçları var. Bu
sonuçlardan bir tanesi de göçmen sorunudur. Evet, dünyanın bir mültecilik
sorunu var çünkü barışı ne kadar savunursak savunalım,
dünyanın dört bir yanında savaşlar ve çatışmalar devam
ediyor. Evet, Orta Doğuda bir mültecilik sorunu var. Lübnanın,
Ürdünün nüfusunun yüzde 15i göçmenlerden oluşuyor. Türkiye nüfusunun
neredeyse yüzde 5i göçmenlerden oluşuyor. Evet, Türkiyenin de bir
mülteci sorunu var. Aslında, uluslararası hukuk açısından
Türkiyenin bir mülteci sorunu yok çünkü Türkiye, Türkiyenin doğusundan
gelen hiç kimseye mültecilik, sığınmacılık hakkı
tanımıyor. Bu yüzden, onlara geçici koruma altında olduğunu
söylüyor. Ne Pakistanlıya ne Suriyeliye ne Iraklıya ne Afganlıya
ne de İranlıya Türkiyeye sığındıklarında
Türkiye mültecilik hakkı tanımıyor.
İşin garip yanı, 1951 tarihli Cenevre
Sözleşmesini tanımayan bu Hükûmet, çekinceleri geri çekmeyen bu
Hükûmet, Avrupa Birliği ülkelerini Cenevre Sözleşmesine uymamakla
suçluyor, asıl uymayan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin kendisi. Peki,
bunun yerine ne yapıyor? Propaganda ve duygusal ajitasyon yapıyor. Ne
diyor? Bizler ensarız, Suriyeli kardeşlerimiz de muhacir.
Suriyelileri Mekkeden gelen Müslümanlara, Türkiyeyi de Mekkeli Müslümanlara
kapısını açan Medinelilere benzetiyor ama gerçekler öyle
söylemiyor. Neden mi? Çünkü hiçbir ensar, muhacirleri şantaj için
kullanmadı. Çünkü hiçbir ensar, muhacirleri ucuz iş gücü olarak
kullanmadı. Çünkü hiçbir ensar, muhacirlere ırkçı
saldırıda bulunmadı. Çok açık söyleyelim, Suriyedeki
savaşınıza destek olmaya zorlamak için ülkemizdeki sığınmacıları
Avrupaya karşı şantaj olarak kullanıyorsunuz ve bunu resmî
devlet politikası olarak yürütüyorsunuz. Suriyede yaşamını
yitiren askerlerin sayısını dokuz saatte tespit edemediniz ama
sınırı geçen her göçmenin sayısını,
sırtlarına çip koymuş gibi, saat saat açıklayabiliyorsunuz.
Bakın, bir haber ajansının
Aydından bir haber paylaştığı söyleniyor. Haberin
başlığı ne biliyor musunuz? Meteorolojiden mültecilere
sevindiren haber, hafta boyunca kara ve denizde havalar güzel olacak.
Umarım böyle bir haber yoktur, umarım bu haber yalandır;
değilse Allah bizi affetsin. Evet, bunu resmî devlet politikası
olarak yaptınız, göçmenleri şantaj olarak kullanıyorsunuz
ve alay ediyorsunuz.
Bakın, bir belediye başkanınız
aynen şöyle bir tweet atıyor: Sınır kapılarının
açılması üzerine, Avrupa Birliği ülkelerine geçiş yapmak
isteyen düzensiz göçmenlerin sınır kapılarına
ulaşımı ücretsiz olarak Belediyemizce sağlanacaktır.
Hareket saati: Her gün 11.00, her gün 21.00. Müracaat: 0505
Bir Millî
Eğitim Müdürü de şöyle bir yanıt tweeti atıyor:
Başkanım, gidenlere en fazla ihtiyaç olacak malzeme tel kesme
makası gibi görünüyor. Gaz maskesi ve bot da gönderilirse işe yarar
diye düşünüyorum. İşte Belediye Başkanlarınızın,
işte Millî Eğitim Müdürlerinizin göçmenlere bakışı
budur. İnşallah bu haberler de yalandır; değilse, gerçekten
Allah bizi affetsin.
Sınıra zorla götürülmüş 2 göçmen
gazeteye röportaj veriyor. Diyorlar ki: Bizi sevdiğiniz için değil
Suriye politikanız için bize kapıyı açtınız,
şimdi de bize bunu yapıyorsunuz. Eski çok bilmiş bir
milletvekiliniz bu göçmenlerin resmini yayınlayarak tweet atıyor ve
diyor ki: Soldaki soytarıyı almışlar,
kırmızılıyı arıyorlarmış. Duyarlılığı
için Süleyman Soylu Bakanıma bir vatandaş olarak teşekkür
ediyorum. Bu millet ensardır; milyonları bağrına
bastı, bu muhabbetin sınırı yoktur, istismara da
tahammülsüzdür. Tabii, Sayın Vekile göre, Türkiyeye
sığınmak zorunda kalan bir Suriyeli Türkiyeyi eleştiremez,
düşüncesini açıklayamaz. Neden? Çünkü mülteci. Neden? Çünkü modern
köle. Yazıklar olsun, yazıklar olsun bunu söyleyen milletvekiline!
Bakın, bir polis, otobüslere zorla doldurulan
göçmenleri Yunanistan sınırına götürüyor, araçtan inmelerini
istiyor ve diyor ki: Türk askeri sizi botla götürecek. Bot, bot! Çocuklarıyla
denizden gitmek istemeyen göçmenlere Niye geldiniz? diyor, ardından
Herkes aşağı inecek, inmeyeni döverim, koş koş.
diyor, aynı anda göçmenleri dövüyor, hakaret ediyor,
bağırıyor ve silahını çekiyor. Her türlü suç var;
insan kaçakçılığı, hakaret, işkence, silahla tehdit ve
bunun videosu var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Umarım bu video da doğru değildir;
eğer doğruysa Allah bizi affetsin.
21inci yüzyıl faşizmi, bu yabancı
düşmanlığı yalnız iktidara mahsus değil; üzülerek
belirtmek isterim ki muhalefet partisinin Belediye Başkanları da bu
değirmene su taşıyorlar, Ücretsiz otobüs
kaldıracağız. diyorlar.
Peki, sınırın bu yakasında
yabancı düşmanlığı var da öbür tarafında
misafirperverlik mi var? Emin olun, ırkçılık ve faşizm
sınırın her iki yakasını da sarmış durumda.
Binlerce silahlı polis ve asker umut yürüyüşünü engelliyor, ateş
açıyor, gaz sıkıyor. Yunan polisi, Bulgar polisi çoluk çocuk
demeden bunu yapıyor. Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanı ne diyor, biliyorsunuz değil mi:
Göçmenlere biber gazı sıkan ülke ahlaktan bahsedemez. Bence
Sayın Başkan ahlak ve biber gazını yan yana söylemesin
çünkü bu ülkede ahlaklı bir kamu görevlisi kalmaz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Akar, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son bir ayda İdlibde
vermiş olduğumuz 57 şehide ve diğer şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, yaralı askerlerimize, gazilerimize acil
şifalar diliyorum, milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Hepinizin bildiği gibi, geçen hafta bu teklifi,
ürün güvenliğiyle ilgili teklifi görüşüyorduk. Aslında gruplar
anlaşmıştı, 10uncu maddede görüşmeleri kesecektik ve
bu haftaya bırakacaktık. Ama 7nci maddeye geldiğimizde, birden,
Meclisi kapatma kararı alındı. Niçin böyle oldu? diye
düşünürken bir de sosyal medyaya baktığımızda
İdlibden, gerçekten içimizi acıtan, yürekleri yakan haberler gelmeye
başlamıştı. Tabii, sağlıklı bilgi
alamıyorduk, sosyal medyadan bilgi alıyorduk. Sosyal medyadaki bilgi
kirliliğini hepimiz biliyoruz, önce yüzlerle telaffuz edildi. Daha sonra, ortada
siyasi olarak açıklama yapması gerekenlerin
olmadığını gördük ama bir kamu görevlisi Hataydan
açıklama yaparak şehit sayımızı Türk halkıyla
paylaşıyordu. Evet, insanlar sarayda toplanmışlar, strateji
belirliyorlardı -çok meşguldürler- tamam, kabul. Ertesi gün, cuma
günü, bütün arkadaşlarımızla birlikte, bütün siyasi partiler
milletvekillerini olağanüstü toplantıya çağırırken,
grup toplantıları yaparken biz de bekledik ki Meclisimiz de
olağanüstü toplantı yapsın ama bizim siyasilerimiz, ülkeyi
yönetmeye çalışanlar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini
olağanüstü toplantıya çağırıyorlardı, yine
NATOyu olağanüstü toplantıya çağırıyorlardı ama
Türkiye Büyük Millet Meclisini çağırmıyorlardı
olağanüstü toplantıya. Çok meşguldüler, strateji
geliştiriyorlardı ama cumartesi günü serbesttiler, bir toplantı
düzenlediler, daha önce davetiyeleri yolladıkları bir toplantı
düzenlediler. Zannettik ki ulusun başındaki yani
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi bu
insanlara, çıkacak, Türk halkına seslenecek, önce başsağlığı
dileklerini iletecek, birlik beraberlikten bahsedecek diye düşündük ama
Bay Kemalle başladı, Bay Kemalle bitirdi. Sonra baktık ki o
toplantının davetlileri İstanbul milletvekilleri ve eski
milletvekilleriydi yani milletvekilliğini tamamlamış arkadaşlardı
o toplantının davetlileri. Acaba niye böyle bir toplantı
yapıldı? dedik, merak ettim araştırdım. Niçin
yapılmış olabilir sizce? Söyleyeyim size: 5 Nisanda Türk
Parlamenterler Birliğinin İstanbul Şubesi seçimi var ve Türk
Parlamenterler Birliği İstanbul Şubesi sosyal tesis olarak
Filizi Köşkü kullanıyor. Çok meşhur bir köşk, tarih
kitaplarına da bakarsanız ne kadar meşhur olduğunu
görürsünüz. Meğer o seçimlerde mevcut başkanı devirip yeni
başkan seçebilmenin toplantısını yapmışlar. Yani,
İdlibden 33 canımız -o günkü sayıyla söylediğimizde-
gelirken, devleti yönetenlerin o toplantıdaki asıl amacı, 5
Nisanda İstanbulda Türk Parlamenterler Birliği
Başkanını seçebilmek, milletvekillerini ona ikna edebilmek.
Geldiğimiz hâli görebiliyor musunuz?
Yine bekledik, ne zamana kadar? O
toplantıyı AKP Genel Başkanı olarak yaptı, grup
toplantısında yine AKP Genel Başkanı olarak konuştu ve
yine Bay Kemalle başladı, ağza alınmayacak laflarla Bay
Kemalle bitirdi.
Empati yapın diyorum şimdi. Eğer
birlik beraberlikten söz etmek istiyorsanız, önce -grup
toplantınızı izledim- eliniz patlarcasına
alkışladığınız Genel
Başkanınızı bir uyarın derim ben size buradan.(CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, şiddetle savunan arkadaşlar, bu dili
savunan arkadaşlar dün akşam bize de saldırdılar burada.
Bunlar zaman zaman Mecliste yaşanıyor ama bugün bunların
yaşanma zamanı değil. Ordumuz, askerlerimiz İdlibde
savaşırken
Yani politikanızı beğenelim, beğenmeyelim
ama Türkiye Cumhuriyetinin ordusu savaşıyor, bizim çocuklarımız
savaşıyor; Okçular Vakfının kefen giyen gençleri
savaşmıyor orada. Türkiye Cumhuriyeti ordusu, hangi etnisiteye mensup
olursa olsun, hangi inanca mensup olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti adına
orada savaşıyor; birinin kılına zarar gelmesini istemeyiz.
Onun için de eğer birlikten bahsedecekseniz önce dilinizi düzelteceksiniz
ki Türkiye bu savaştan muvaffak olarak çıksın diyorum.
Sevgili arkadaşlar, lafı daha fazla
uzatmaya gerek yok aslında, söylenecek çok şey var ama kanun
teklifini görüşüyoruz. Bu kanunu desteklediğimiz biliniyor. Zaten
Avrupa uyum yasaları gereğince bu kanunun çıkması
gerekiyor. Bu, Ürün Güvenliği Kanunu Teklifi sadece gıdayla ilgili
değil, Türkiye'de üretilen ve ithal edilen tüm ürünleri kapsayan bir yasa
teklifi. Bu nedenle de teklifin olumsuz
karşıladığımız birkaç maddesini de
önergelerimizle düzelttik, Komisyonda da -Sayın Elitaş burada yok-
zaman zaman görüşlerimiz kabul gördü, onların da düzeltilmesini
sağladık.
Ürün güvenliği deyince aklımıza
-dedim ya- yalnız gıda gelmiyor, başka şeyler de var.
Bakın, hepiniz telefon kullanıyorsunuz değil mi? Hepinizin
elinde çeşitli markalarda telefonlar var. Yine, bunlara hizmet veren
operatörler ve hizmet sağlayıcılar var; işte Türkiye'de
Turkcell var, Avea var, Vodafone var. Bu olaylar neticesinde, geçen hafta
gündemden düşen bir olay yaşadık Türkiye'de: 2 gazetecinin
telefonu hacklendi veya kopyalandı. 2si de ayrı operatöre sahipti;
biri Turkcelldi, diğeri Vodafonedu. Şimdi, bu telefonların
kopyalanabilmesi için ya bir yazılım yüklenmesi gerekiyor, Truva
atı diye bir yazılım yüklenmesi gerekiyor, bu yazılım
yüklendikten sonra telefonlarınız kopyalanabilir, bu da
hackerların işi ya da operatörlerin bu işi gerçekleştirmesi
gerekiyor. Operatörlerde MİT istihbarat elemanlarının
olduğunu biliyoruz ama 2 ayrı operatör aynı saatte bu işi
yapıyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bir şık
daha var, telefonu götürürsün kopyalatırsın.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bir şıkkı
daha söyleyeceğim.
Operatörler dışında BTK diye, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu var, bütün bilgilerimiz bu
operatörle birlikte BTKye akıyor arkadaşlar. Herkesin yetki seviyesi
bellidir, yetkilendirilmiş insanlar isterse sizin maillerinize bakabilir,
telefonlarınızı dinleyebilir, aynen FETÖde olduğu gibi,
TİBde olduğu gibi. TİBi dağıttınız
değil mi? Şimdi BTKyi kurdunuz. Şimdi, biri cevap vermeli,
bırakın şimdi, savunmayın bu kurumları. Önce
kurumların güvenilir olması lazım. Operatörlerin sesi
çıkmadı bu olaydan sonra, sizin de sesiniz çıkmadı, BTKnin
de sesi çıkmadı. Çok vahim bir durum arkadaşlar. Gelecekte bu,
sizin için de kullanılabilecek bir durum. Kullanılmadı mı?
Kullanıldı. FETÖyle iş birliği yaparken, FETÖyle birlikte
bu ülkeyi dizayn etmeye çalışırken herkesi dinlemediniz mi?
Nereden dinlediniz? TİBden dinlediniz. Niye TİBi lağvettiniz?
İşte bu gerekçeyle lağvettiniz. İşte bu da bir ürün
güvenliğidir. Eğer devletin kurumlarına güvenmeyeceksek ürün
güvenliğinden bahsetmek de mümkün olmayacaktır. Bu nedenle de
gazeteci arkadaşlarımızın telefonlarının
kopyalanması, o iş öyle geçiştirildi. Hemen peşinden,
aynı konuyla ilgili, Libyadan gelen şehitlerle ilgili açıklama
yapan -Mecliste konuşulmuş olmasına rağmen- gazetesinde,
internet sitesinde paylaşan arkadaşlarımız da dün
tutuklandılar; bundan vazgeçin. İnsanları
korkutamayacaksınız, bizleri korkutamayacaksınız; bunlardan
vazgeçin. FETÖnün taktikleriyle Türkiyeyi dönüştüremezsiniz, bir gün
bunun hesabı sizlerden sorulur diyorum.
Yine, bir başka mesele, ürün güvenliğiyle
ilgili. 2013ten beri takip ediyorum, 2013ten beri bir otomobil
firmasının -aynı zamanda bu firma Türkiyede ithalat
yapıyor, üretim de yapıyor- yüzlerce, binlerce aracı
ayıplı çıktı. İnsanlar başvurdular,
şikâyetlerini bize ilettiler. Sanayi Bakanlığına o tarihte,
2013 yılında sordum, cevap geçen hafta geldi arkadaşlar, cevap
geçen hafta geldi. Eğer ürün güvenliğinden bahsediyorsak bu
kurumların, bakanlıkların çalışması gerekiyor,
lobilere yenilmemesi gerekiyor. Tamam, bunlar çok güçlü lobiler, dünyanın
her tarafında üretim tesisleri var ama ürün güvenliğini
sağlayabilmek için yenilmememiz gerekiyor.
Bakın, size bir şey söyleyeyim: O tarihte,
belirtilen tarihte, 2011 ile 2013 yılları arasında 171.906 araç
bu firma tarafından 3 değişik modelde piyasaya sürülmüş,
satılmış. Yalnız, firma, bunların 55.475inde
yanlışının, hatasının olduğunu kabul ediyor
ama millet mahkemelerde sürünüyor, millet Bakanlık kuyruklarında
bekliyor. Niçin bu araç
Bakanlık müfettiş görevlendiriyor 2014
yılında, soruşturmanın cevabı şimdi geliyor.
Soruşturmanın sonunda da çok ilginç şey söyleniyor: Söz konusu
inceleme raporuna ilişkin bildirimler Tüketicinin Korunması ve Piyasa
Gözetimi Genel Müdürlüğünce yapılmış olup o dönemde
tüketiciler açısından konunun yargıya
taşındığı da dikkate alınarak ayrıca bir
işlem yapılmamıştır. Bakanlığın bana
vermiş olduğu cevap. Şimdi, ben bu Bakanlığa güvenip
bu ürün güvenliği yasasının uygulanacağını
düşünebilir miyim, mümkün müdür bu? Değil. Bu Ürün Güvenliği
Yasası Teklifinin içerisinde 19uncu madde var. İşveren veya
üreten üretici ayıplı mallar için ya da tespit edilmiş
arızalı mallar için, bu mallar için vatandaşa, satın alan
kişiye -eğer ayıplıysa- müracaat ettiğinde 3 tane
alternatif sunuyor: Geri alma, bedelini ödeme ya da yeni bir ürünle
değiştirme. Ama diyor ki: Sadece birini sunar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın Sayın
Akar.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bitiriyorum.
Ya, ben ayıplı malı kullanmak zorunda
mıyım? Onun verdiği öneriyi kabul etmek zorunda mıyım?
Bir önergemiz olacak 19uncu maddede, bunu, vatandaşın lehine
değiştirelim, sermayenin değil. Dünyadaki emperyal güçlerin
tüketicilere uyguladığı bu baskılardan kurtulalım. Ne
yapalım? Vatandaşımızın lehine değiştirelim.
Bir mal, bir ürün ayıplıysa vatandaşa seçme hakkını
tanıyalım, değiştirme hakkını
tanıyalım, bedelini alma hakkını tanıyalım ya da
tamir etme hakkını -eğer yapılabilirse- tanıyalım
diyorum.
Yasanın hayırlı olmasını
diliyorum. Çünkü bu yasa gerçekten gerekli bir yasa. Sadece bizim Türkiye'miz
için değil, Avrupa Birliği nedeniyle çıkıyor bu yasa.
Üçüncü ülkelere bu olanak tanınmıyor ama ihracatımızı
artırabilmek için de bu yasanın çıkması gerekiyor diyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; sayın hatibi
dinledik, birkaç şeye cevap verme ihtiyacı duyuyorum.
Şimdi, Parlamenterler Birliğinin
yaptığı toplantıdan bir suç, gizli örgüt
toplantısı gibi bahsetmeye gerek yok, bunun gündemi bellidir. AK
PARTİ uzun yıllardır Hükûmette ve geriye dönük olarak görev
yapmış olan milletvekillerimizi bir toplama ihtiyacı hasıl
olmuştur. Hatta bizler de davetliydik, ben de şahsen davetliydim fakat
o toplantıya icabet edemedim. Burada yapılan şey, geçmişte
görev yapan milletvekillerimizle, bunların bir kısmı da
Parlamenterler Birliği üyesidir, onlarla birlikte ve İstanbulda
mevcut olan milletvekillerimizle yapılan bir toplantıdır.
Şimdi, Türkiye büyük bir ülke, çok büyük bir
olay yaşadık o gün, doğrudur. Fakat herhâlde hayat durmuyor,
insanlar yemeye, içmeye, hayatına devam ediyor. Hatta cenaze evlerinde
bile böyle oluyor, bizim âdetimizdir, cenaze evine bile yemek götürürsünüz.
Hayatın temel ihtiyaçları, olağan gördüğünüz şeylere
devam edersiniz ve mümkün olduğunca hayata, normale geçmeye gayret
gösterirsiniz. O sebeple, buradaki toplantının başka bir amaçla
yapılıyormuş gibi gösterilmesini şiddetle reddediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, gelelim dil
meselesine. Tabii, ben söze itimat ediyorum fakat hep
yanıldığımızı görüyorum. Bizim bugüne dair bir
sözümüz vardı. Neydi? Dün burada elim şeyler yaşandı,
bunlara dair meselelerimizi
Bugün yeni
şeyler konuşacaktık, böyle anlaşmıştık fakat
öyle olmadığını görüyorum. Dil konusunda bize bir ödev
verme hâli var, ödev veriliyor, Dilinizi düzeltin. Şimdi, bir defa, ben
basit bir tavsiyede bulunacağım, ödev değil, tavsiye: Dün kendi
Grup Başkan Vekilinizin yapmış olduğu konuşmayı
lütfen yüksek sesle kendi kendinize bir kez okuyunuz, bir kez. Ya,
doğrusu, bir kez okuyan insanlar, medeni insanlar böyle bir konuşmaya
tahammül edemezler, tahammül edemezler.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Alçakça!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu, yetmiyor; bu,
yetmiyor; kürsüye çıkılarak -ki sizin kendi
arkadaşlarınızın da itirazına rağmen- bence âdeta
bir komplo düzenleniyor. Bilerek Meclisi gerelim. Ha, bu yetmez, bu gerginliği
dışarıya taşıyalım, topluma,
dışarıya taşıyalım; kavga çıkaralım,
çıngar çıkaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Cumhurbaşkanımız
da bugün Rusyaya giderken böyle bir gerilimli hava gösterelim. Ben bütün
meselenin bu olduğunu düşünüyorum. Tabii, kendi iç
hesaplarınızla ilgili başka şeyler de vardır, ondan da
şüphem yok fakat burası ciddi bir mecra, bu mecra içerisinde bize
ödev verenlerin önce kendilerine verdiğimiz ufak tavsiyelerimizi ciddiye almasını
öneririm. Dil meselesini önemsiyoruz, Aynı meselenin sizin temel bir
sorununuz olduğunu düşünüyorum. O sebeple bunların hepsinin
altını çizerek size iade ediyorum.
Teşekkür ederim.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Beyaz adam olmaktan
çıksınlar!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Direkt sataşma var
BAŞKAN Size sataşmada bulunmadılar,
siz bir değerlendirmede
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bulundular, ben söyleyeyim.
Sorun bana, Ne söylediler? diye sorun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hatibi dinleyin
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne söylediler? 69a göre söz
almanızı
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Meramını dinleyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sorar mısınız
lütfen Ne diye sataştı size? diye?
BAŞKAN Tutanakları isteyeceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Başkanım, sorar
mısınız bana?
BAŞKAN Sayın Altay, söz talebiniz var
mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben dinleyemedim
hatibi, Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bana sorar
mısınız Ne diye sataştı? diye?
BAŞKAN Sayın Akar, tutanakları
istedim, tutanaklara bakıp
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tutanakları
isteyemezsiniz. Ben sataşmadan söz istiyorum, önce beni dinleyeceksiniz.
BAŞKAN Nasıl isteyemem, buna siz mi
karar vereceksiniz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakın, Sayın
Başkan, önce beni dinleyeceksiniz, sonra tutanakları isteyeceksiniz.
Önce beni dinleyeceksiniz.
BAŞKAN Siz kayıtlara geçirin, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, 3 tane ayrı
şeyi söyledi.
Bir: Gizli örgüt toplantısı
yaptıklarını iddia ettiğimi ifade etti Sayın Grup
Başkan Vekili.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle söylemedim
Sayın Başkan, baştan reddediyorum.
BAŞKAN O şekilde söylemediler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, o şekilde
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Böyle söylemedim, reddediyorum, reddediyorum,
anlayamamışlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İki: Dil konusunda ödev
verdiğimi söyledi
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ödev edası
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tavsiyede bulundu bana
karşı.
BAŞKAN Siz de tavsiyede bulundunuz kürsüden.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dünkü olayla ilgili komplo
düzenlendiğini söyledi, Bu bir komploydu. dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizin
şahsınıza değildi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hanımefendi
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Gelsin, kendi Grup
Başkan Vekilleri cevap versin
BAŞKAN Sayın Zengin, müsaade eder
misiniz
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Lütfen
Lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çok rica ediyorum,
bakın, siz söylerken ben ağzımı açmadım burada
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne güzel! Ne güzel!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
ama benim her
söylediğime oturduğunuz yerden cevap veriyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben ne
yapacağıma kendim karar veririm.
BAŞKAN Sayın Akar, ben sizi dikkatle
dinliyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 3 ayrı konuda benim
söylediklerimi çarpıtarak farklı ifadelerde bulundu. Ben, gerçekten
en ufak hakaret etmeden
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de aynı, hiç
hakaret etmeden, hiç
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
en ufak yanlış
bir şey söylemeden, ki dilime çok dikkat ettim ortamı germemek için
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Aynen, biz de aynı
üslupla cevap verdik Sayın Başkan. Aynen
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
ama söylenmesi gereken
şeyleri söylemeye çalıştım.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Buna itiraz edecek bir durum
olduğunu görmüyorum ama yanlış değerlendirdiği için de
sataşmadan söz hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN Evet, tutanakları istedim,
değerlendireceğim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk
ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Sefer Aycan.
Sayın Aycan, şahsınız adına
da söz talebiniz var, birleştirdim, süreniz on beş dakikadır.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 173
sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, öncelikle
İdlibde şehit olan askerlerimize ve tüm şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Türk ordusu asla işgalci değildir. Türk
ordusu her zaman zayıfın yanında olmuş, mazlum halkın
yanında olmuş, hatta birçok kez, Osmanlı Döneminde bile davet
edilerek bir yere girmiştir.
Bugün Türk ordusuna Orada ne arıyor? diye
soranların öncelikle Esada sorması gerekir. Bugünkü durumun
sorumlusu Esaddır ve onun iş birlikçileri İrandır,
emperyalist Rusyadır, Amerikadır, İsraildir. Türk ordusuna
sorduğunuz sorunun birini de Esada sormak gerekir. Neden bunu
yaptın, buna sebep oldun? diye onlara sormak lazım, Rusyaya sormak
lazım. Onun için, Türk ordusuna burada ithamlarda bulunmak
haksızlıktır. Türk ordusu orada bizim güvenliğimiz için
canını verirken, kanını verirken onun üzerinden polemik
yapmak, siyaset yapmak çok da ahlaklı bir davranış
değildir.
İkinci konu: Şu an
sığınmacıların durumuyla ilgili birkaç cümle söylemek
istiyorum. Burada Türkiyeyi suçlamanın çok dürüst bir davranış
olduğu kanaatinde değilim. Bugünkü sığınmacı
hareketin, Iraktan, Suriyeden, Afganistandan ülkemize gelen
sığınmacıların veya düzensiz göçerlerin sebebi biz
değiliz. Türkiye yapabileceğinin en iyisini yapmaktadır.
Ülkesini paylaşmıştır, ekmeğini
paylaşmıştır. Sağlık hizmetini almada sıra
bile tanımamış, öncelik tanımıştır.
Yememiş yedirmiştir ve ülkesine kabul ederken hiç kimsenin
etnisitesine bakmamıştır, Sen şusun, busun.
dememiştir. Herkesi barındırmış ve
yerleştirmiş ve her türlü hizmeti vermişizdir.
Bugünkü durum, Türkiyenin itmesiyle,
kovmasıyla oluşan bir durum değildir, gitmek isteyene
kapıların açılması durumudur. Gitmek isteyeni de zorla
tutamazsınız. Onun için, burada da Türkiyeyi suçlamak çok dürüst bir
davranış değildir. Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti ne
yapılması gerekiyorsa onu yapmıştır ve Milliyetçi
Hareket Partisi de Sayın Genel Başkanımızın emriyle bu
göçerlere, sığınmacılara yardım etmektedir. Kendi
imkânlarımızla kreşler açarak veya bu
sığınmacılara maddi yardımlarda bulunmak üzere de
Genel Başkanımız, teşkilatımızı ve Ülkü
Ocaklarını görevlendirmiştir ve elimizden geldiği kadar da bu
insanlar giderken bile yardım etme çabası içerisindeyiz.
Şimdi kanun teklifine dönecek olursak: Ürün,
insanın kullanımı için üretilen her şey anlamına gelir
ve bu çok geniş kapsamlıdır. Bunun içerisinde gıda var,
bunun içerisinde giydiğimiz ayakkabı var, giysimiz var, her türlü
materyal var, kozmetik ürünler var, deterjanlar var, yüzümüze sürdüğümüz
kremler var. Ürün güvenliği denildiği zaman da bu ürünün insan
sağlığına ve çevreye uygun olmasının, zarar
vermemesinin anlaşılması lazım. Şimdi, bu önemli bir
konu. Bir ürün insana zarar verebilir mi? Verir; her ürün, insana az veya çok
zarar verebilir. Bir kısmını kullanıyoruz, yüzümüze
sürüyoruz, saçımızı yıkıyoruz, gıda olarak
alıyoruz, evimizde kullanıyoruz. Sadece bilinen gıda meselesi
değil; örneğin, kullanılan boya, kullanılan
yapıştırıcı, kullanılan çözücüler,
çocuklarımızın kullanması için, oynaması için
verdiğimiz oyuncaklar; bunların hepsinin içerisinde kimyasal
maddeler, yapıştırıcılar ve boyalar var. Evimizin
duvarına kullandığımız boya bile insan
sağlığına etki edebilir. Boyanın içerisinde
oluşan formaldehit, insan sağlığı için çok ciddi bir
sorundur ve buna bağlı olarak hasta bin sendromu denilen bir
klinik tabloya sebep olur. Kullandığımız cep telefonundan
bilgisayara kadar her şey insan sağlığına az ya da çok
zarar verir.
Çevre sağlığı, çevre
güvenliği ise daha önemli bir konudur çünkü bir ürünün bir insana zarar
vermesi o insanla sınırlı kalırken çevreye verilen zarar
daha geniş kapsamlıdır, daha uzun sürelidir. Hatta, sadece
şu anda yaşayan insanlara değil, gelecek nesillere de zarar
verebilir. Onun için, çevrenin bozulması veya çevrenin zarar görmesi
insanın hastalıklarının da temelini oluşturur.
Bildiğiniz hastalıkların yüzde 90ı çevresel nedenlerle
oluşur ve bu yüzden de çevreyi kontrol etmeden hastalıkları
önleyemeyiz. Geriye kalan yüzde 10 hastalık kromozom anomalisi diye
geçer ama bunun da sebebi çevresel faktördür. Durup dururken bir kromozom
anomalisi, gen bozukluğu oluşmaz, bunu da tetikleyen çevresel bir
faktör vardır. Onun için, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Ürün
Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifini prensip olarak
destekliyoruz, doğru buluyoruz, olması gereken bir konu.
Hatta bu teklif içerisinde olumlu birkaç nokta daha
var. Örneğin, her ürünün üretilmesinden tüketilmesine kadar takibini
getiren düzenlemeler bizce çok olumludur. Bugünkü teknik anlamda, ürün,
üretilmesinden tüketilmesine kadar takip edilebilir.
İkinci olumlu husus şu: Bir ürünün sadece
normal satışının değil, internet üzerinden satışının da bu
kapsama alınmasını yine çok olumlu buluyoruz.
Onun dışında, kusurlu ürünlerin,
ayıplı ürünlerin toplatılması veya geri
çağrılmasını da çok olumlu buluyoruz. Bu teklifte bununla
ilgili düzenlemeler var ama teklif çok zor bir alanla ilgili, çok da sorun olan
bir alanla ilgili. Elbette yasa çıkarmak yetmiyor, özellikle bunun
uygulanmasıyla ilgili yönetmeliklerin olması, kurumların buna
hazırlıklı olması ve uygulamada da standart getirilmesi
gerekiyor.
Orada söyleyeceğimiz birtakım şeyler
var. Bunlardan birincisi: Öncelikle, bir ürünün, Türkiyede üretilen bir ürünün
insanımız için en uygun olur şekilde üretilmesi lazım. Yani
ürün güvenliği, biraz evvel de söylediğim gibi, insana zarar
vermemesi önemsenerek veya dikkat edilerek yapılmalıdır.
Sağlık öncelikse -ki öyle olması gerekir- her şeyin üstünde
olması lazım. Bu, denge güdülerek yapılacak bir şey
değildir. Eğer bir ürün insana zarar veriyorsa ona Olmazsa
olmasın. diyebilmemiz lazım. Bu yüzden Türk halkı için, Türk
milleti için en nitelikli ürünleri üretmemiz lazım; Avrupa Birliği
istiyor. diye üretmememiz lazım; Türk insanı en iyiye layık
olduğu için üretmemiz lazım. Burada Avrupa Birliği normları
esas alınıyor. CE belgesi, Avrupaya uygunluk belgesidir, bu bir
güvence belgesidir. Birçok belge var. Bu belgeler de
karışıklığa sebep oluyor.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Avrupa
Birliğiyle karşılıklı nezaket içerisinde
ilişkilerimizin sürmesini
istiyoruz. Avrupa Birliği bizim olmazsa olmazımız
değildir. Onurlu bir ilişki istiyoruz, tüm dış
ilişkilerimizde olduğu gibi. Ama bu ürün güvenliği konusunda da
CE belgesi mutlak doğru değildir ya da Avrupa ülkelerinin hepsi
aynı derecede dürüst değildir.
Ben birçok örnek biliyorum, daha önceki bürokratik
deneyimlerimi söyleyeyim: Ülkemizde alınamayan CE belgesinin yurt
dışından alındığını da biliyoruz. Yani
bu CE belgesi almak her sorunu çözmüyor. Bazı ülkeler buna çok ciddi,
dürüst davranırken bazılarının başka şekillerde
bu belgeyi verdiğini de biliyoruz. Onun için kendi
standartlarımız çok daha önemli. TSE belgemiz vardı,
sertifikamız vardı, bence çok daha anlamlıydı ve ürünün
üzerinde olan Türk malı ifadesinin sadece buradaki vatandaşlar için
değil tüm dünya için de itibar meselesi olması lazım. Türk veya
Türkün ürettiği ürünün herhangi bir sahtekârlıkla
anılmaması gerekir. Bunun için kamunun buna dikkat etmesi lazım.
Ayıplı ürünleri ihraç eder duruma düşmememiz lazım. O
yüzden çok hassas olmamız gerekir ve Türk malını, Türk
markasını, Türk kimliğini koruyan bir şekilde ticaret
yapmamız da gerekir. Şimdi, burada, bu konuda birçok sorun var,
özellikle ürün güvenliği konusunda denetim yetersizliklerimiz var. Ürün
denetimini daha çok belge üzerinden yapıyoruz ama bu belgeleri, verilirken
mutlak doğru kabul ediyoruz. Ürünün niteliğiyle ilgili inceleme
yapamıyoruz. Bunu yapacak altyapıyı oluşturmamız
lazım, bunu yapacak laboratuvar imkânlarını oluşturmak ve
teşkilatı oluşturmak lazım.
Bir diğer konu, ürünün piyasa denetimidir.
Belki de en eksik olduğumuz alanlardan biri ürünün piyasa denetimidir.
Ben, Ticaret Bakanlığının yaptığı
denetimlere baktım. Denetimler, daha çok şekilsel denetimlerdir,
belge denetimleridir, etiket denetimleridir ve bu denetimler nitel denetimler
değildir.
Evet, etiket önemlidir, mutlaka her ürünün etiket
içermesi gerekir ve o etiketin
içerisinde hangi ürünlerin, hangi malların bulunduğunun, hangi
maddelerin kullanıldığının belirtilmesi lazım ve
bu maddelerin insan sağlığına ne kadar uygun olup
olmadığının da belirtilmesi gerekir. Okunamayacak kadar
küçük yazıların ya da içerisine sadece belirli maddelerin
adını yazmanın tüketici açısından hiçbir faydası
yoktur. Bunun insan sağlığı üzerine ne gibi olumsuz
etkileri olduğunu belirten etiketler olması lazım. Onun dışında da piyasadan örneklem
yapabilmemiz lazım yani onların getirdiği ürünü değil,
bizzat kamu görevlileri, piyasadan ürünler alarak, bu ürünleri analiz yaparak,
nitelik analizleri yaparak bunları denetlemeli, değerlendirmelidir
çünkü piyasaya çıkan her ürün, belge alan her ürün, devletin güvencesi
altında olur ve tüketicinin bunu bilmesi, bunu analiz etmesi,
değerlendirmesi de mümkün değildir. Ürün güvenliğinin ciddi bir
iş olduğunu ve sorumluluk gerektirdiğini belirtmek istiyorum.
Teklifte özellikle piyasa denetimi konusunda
eksiklikler görüyorum. Caydırıcı cezalar olması lazım.
20nci maddede verilen idari para cezaları arasındaki limitler
hakikaten çok fazla, 10 katı. Bu, uygulanmasını ve
tarafsızlığını olumsuz etkileyen bir durum. Hatta,
20nci maddenin bir fıkrasında da şöyle bir ifade var:
Üreticinin ekonomik durumuna göre ceza kesilir. Bunu demek zaten taraflı
davranacağınız anlamına gelmektedir. Bu hüküm kamu güvenliği
açısından doğru bir yaklaşım değildir. Onun için
bu ifadeyi kaldırmak ve özellikle limitleri daraltmak ve inisiyatifi
ortadan kaldırmak lazım ve bu cezaları da uygulamak lazım,
cezaları uygulayabilmek için de mutlaka bu işi yapan kamu
görevlilerine de destek olmak lazım. Bu işi yapan kamu görevlilerinin
en büyük sıkıntısı, arkasında devletin, hükûmetin
desteğinin olmamasından dolayı
yılmışlıktır. Bilmiyorum, içinizde bu işi
yapanlar var mıdır? Bir bakkala gücü yetmez; oradaki bir üründen
dolayı tutanak tutacak olsa, bununla ilgili ceza verecek olsa başına
gelmedik şeyler kalmaz. O zaman da bu işi yapan insanlar yılar,
bu işi yapmaktan vazgeçer ya da oyalar. Onun için yasalarımızda
çok ciddi cezalar var, idari cezalar var ama bu cezalar caydırıcı
olmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan, toparlayın
sözlerinizi lütfen.
SEFER AYCAN (Devamla) Bitiriyorum.
Cezaların caydırıcı olması
için uygulanması ve tarafsız bir şekilde, ayrım yapmadan
kullanılması lazım. Buna inandırdığımız
zaman herkesin de riayet edeceğini düşünüyorum. Hatta, bu cezalar
bile yeterli değil; kasten, bilerek hile yapan, aldatan, insanın
sağlığıyla oynayanlara Türk Ceza Kanununa hükümler koyup
en ağır cezaları vermek ve bir daha da bu kişilerin bu işi
yapmasına engel olmak lazım. Onun için, idari para
cezalarımız caydırıcı olmalı, hatta Türk Ceza
Kanununa bununla ilgili düzenlemeler koyup insan
sağlığıyla oynayanları en ağır şekilde
cezalandırmamız gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, gruplar adına söz talepleri
karşılandı.
Şimdi, şahsı adına Sayın
İbrahim Halil Oral, buyurun.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
Değerli arkadaşlar, soru-cevap işlemi
yok.
Geneli üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
15inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
15inci maddesinin 5inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(5) Yetkili kuruluş, ürün denetiminin etkin ve
hızlı yapılması için gerekli idari ve teknik
yapıyı oluşturur, plan ve program hazırlar ve
gerektiğinde diğer yetkili kuruluşlarla iş birliği
yapar. Ürünün birden fazla teknik düzenleme kapsamına girdiği ve bu
teknik düzenlemelerin her birinin ya da bazılarının farklı
yetkili kuruluşların görev alanında bulunduğu hâllerde,
piyasa gözetimi ve denetimi, ürünün bu teknik düzenlemelerin hükümlerine
uygunluğunun eş zamanlı kontrol edilebilmesini teminen ilgili
bütün yetkili kuruluşlarca ortaklaşa yürütülür. Yetkili
kuruluşlar arasında ortaya çıkabilecek görüş
ayrılıklarının giderilmesine ilişkin koordinasyon,
Bakanlık tarafından sağlanır.
Ayşe
Sibel Ersoy Sefer
Aycan Cemal
Çetin
Adana Kahramanmaraş İstanbul
İbrahim
Özyavuz Olcay
Kılavuz
Şanlıurfa Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
Ayşe Sibel Ersoyun.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerine devam
ettiğimiz Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım.
2002 senesinde yürürlüğe giren 4703
sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunla ilk etapta kaliteli
ve güvenli ürün üretimi için gerekli olan altyapı oluşturuldu. Gümrük
birliğinin bize en büyük faydalarından biri, Avrupa Birliği
standartlarında ürün üretmek oldu. En büyük ticari
ortağımız olan ABye ihracatımızda aranan
şartların ülkemizde uygulanıyor olması,
ihracatımız açısından çok önemli bir kazanımdır.
Nitekim, uyum sayesinde AByle ticaretimizin yanı sıra ülkemiz
ürünlerinin yükselen kalitesi ve standartları sayesinde diğer
ülkelere ticaretimiz de olumlu etkilenmiştir. Ancak 2002
yılından bu yana on beş yılı aşkın bir süre
geçti. Bu zaman zarfı içerisinde teknoloji değişti,
ihtiyaçlarımız değişti, esas aldığımız
Avrupa Birliği mevzuatı güncellendi. Takdir edersiniz ki 2002
yılı itibarıyla denk olduğumuz Avrupa Birliğinin
gerisinde kalmamak adına, ürün güvenliği sistemimizin bu
değişikliklere adapte olması önemlidir. İlaveten, devlet
olarak ihraç ürünlerimizin önünde ürün güvenliğinden kaynaklı teknik
engel oluşumunu önlemek de diğer bir vazifemizdir.
İhracatta esas olması gereken, kaliteli ve
ürün ihracatı yaparak ihracat artışını
sağlamaktır. Ayrıca, tüketicilerimize güvenli ürün
sağlanmasında kilit rol oynayan piyasa gözetimi ve denetimi
uygulamalarında ortaya çıkan ihtiyaç ve boşlukların
giderilmesi de devletimizin asli görevleri arasındadır.
İşte, bu amaçlar doğrultusunda hazırlanmış olan
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin ülkemiz
açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu taslak
yasalaştığında 4703 sayılı Kanunun yerine
geçeceği malumunuzdur. 4703 sayılı Kanun, on beş yıl
önce ülkemizde yeni bir sistem kurulmasına vesile olmuştur. Bu
taslağın, ürün güvenliği sistemini daha da güçlendirerek bir
adım ileriye taşıyacağına inanıyorum.
Malumunuz olduğu üzere, AByle aramızda
tesis edilen gümrük birliğiyle taraflar arasında bir gümrük
birliği oluşturulmuştur ve aynı mevzuat
uygulanmaktadır. Bu nedenle, Avrupa Birliğine yapılacak ihracat
da taslak kapsamındadır. Gümrük birliğinin temel özelliği
olan malların serbest dolaşımı ilkesinin
işleyebilmesi için, Türkiyede imal edilerek veya imal edilmese dahi
serbest dolaşıma sokularak AB üyesi ülkelerin piyasalarına arz
edilmesi, hedeflenen ürünlerin de her iki pazarda da geçerli ortak teknik
kurallara uygun ve her durumda güvenli olması gerekmektedir. Aksi
takdirde, iki taraf arasında ticarette ürünlerin güvenlik kurallarına
uygunluğunun denetimi gerekli olacak, bu da ticareti kısıtlaması
nedeniyle genelinde taraflar arasında malların serbest
dolaşımını, özelinde ise AB pazarına
ihtiyacımızı sekteye uğratacaktır. Avrupa
Birliğine yapılacak ihracatın kapsama alınmasıyla
ABye ihraç edilmesi hedeflenen ürünler, ülkemiz piyasasına arz
edilmiş sayılacak ve bu şekilde muamele görecektir. Böylece,
AByle aramızdaki ticaretin önüne engel çıkarılması da
önlenmiş olacaktır.
Yeni gelen kanun teklifiyle en büyük yenilik,
şüphesiz ki güvensiz veya tağşişe konu ürün
ihracatının yasaklanmasıdır. Türk malı
imajının yabancı pazarlarda korunması için teklifte,
güvensiz ve uygunsuz ürün ihraç eden firmalara müeyyide uygulanması,
ülkemiz açısından da büyük bir gelişmedir. İhraç edilen
ürünlerimizin insan sağlığı ve güvenliğini, hayvan ve
bitki sağlığını ve çevreyi tehdit eder nitelikte
uygunsuzluklar taşıması durumunda veya yanıltıcı
etiketleme, son kullanma tarihinin değiştirilmesi gibi tüketiciyi
yanıltacak özellikler içermesi durumunda devletimizce önlemler
alınması, Türk mallarının kaliteli ve güvenli olduğu
gerçeğini dünyaya duyururken büyük fayda sağlayacaktır.
Teklifin mevcut ürün güvenliği sistemimizi
güçlendireceği inancıyla hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 15inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan denetim yapar ibaresinin denetler
şeklinde değiştirilerek yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Enez
Kaplan Hayrettin
Nuhoğlu
İzmir Tekirdağ İstanbul
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Adana Gaziantep Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
15inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Son günlerde almakta olduğumuz şehit ve
gazi haberleri yüreğimizi dağlamaktadır. Şehitlerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet; analarına, babalarına,
kardeşlerine, eşlerine ve tüm sevenlerine Rabbimden sabırlar
diliyorum; gazilerimize de acil şifalar diliyorum. Mevlam, ordumuzu
muzaffer eylesin; Mehmetçiklerimizin ayağına taş
değdirmesin diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 15inci maddesiyle ürünlerin denetimine ilişkin
genel usul ve esaslar düzenlenmekte olup dış ticarete konu ürünlerin
uygunluk denetimlerinin Ticaret Bakanlığınca belirlenmesiyle
kanunun Avrupa Birliğine uyumlu şekilde uygulanabilirliğini
sağlamak amacıyla hazırlanmış teknik düzenlemeler
getirilmektedir. Avrupa ekonomik alanında serbest dolaşımda
bulunan birçok üründe gördüğümüz ve Avrupaya uygunluk anlamına gelen
CE harfleriyle ilgili işaret, Avrupa topluluğu içerisinde
satılan ürünlerin asgari güvenlik, sağlık ve çevre koruma gereklerine
göre denetlendiğini, aynı zamanda tüm üreticilerin hesap verilebilir,
aynı kurallara uyumunu zorunlu kılarak adil rekabet
koşullarını ifade etmektedir.
Evet, 1985 yılından bugüne, otuz beş
yıldır Avrupadaki bu uygulama, AK PARTİnin on sekiz yıllık
devrihükûmetlerinin geç kaldığı bir düzenlemedir. Böylesine
önemli bir konunun komisyonlarda görüşülmesi esnasında yine sivil
toplum kuruluşları işin içine dâhil edilmemiştir. Evimize
giren tüm ürünlerin güvenli olması, vatandaşlarımızın
sağlığı açısından büyük önem
taşımaktadır. E-ticaretle birlikte teknolojinin bizlere
sunduğu kolay ve rahat alışveriş imkânları,
beraberinde genel şikâyetleri de getirmiştir. Bunların
başlıcaları, vatandaşlarımızın
ağırlıklı olarak verdiği şikâyetler, gönderim
sürelerinin beyan edildiğinden uzun olması, ürünün bozuk veya
yanlış ürün olması, web sitelerindeki arıza veya yedi gün
yirmi dört saat açık olmaması, beklenmeyen işlem
masraflarıdır. Bugün ülkemizde tüketici haklarına başvuran
100 vatandaşımızdan 70i haklı çıkıyor, bu
alandaki eksiklikleri bir an önce gidermek gerekmektedir. Teslim edilen
ürünler, sipariş edilen üründen farklı ya da arızalı
çıkmakta, ödemesi önce yapıldığı için tüketiciler
mağdur olmaktadır. Burada sadece tüketici hakem heyetlerini
değil, devlet yaptırımlarını da devreye almamız
gerekir.
Arkadaşlar, Avrupa Birliği Teknik
Mevzuatına Uyumun tamamlanması için, görüştüğümüz bu
teklifin amacına ulaşması için öncelikle bunların
yapılması gerekmektedir. Bakınız, uyum yasasını
getiriyorsunuz ama üretimin artması ve milletin daha ucuz sebze meyve
yiyebilmesi için tarımdaki girdi fiyatlarını düşürmeyi hiç
düşünmüyorsunuz. Çiftçilerimiz için sürdürülebilir bir tarım
politikasını getirmenizi bekliyoruz. Bu hususlarda birçok önerge
verdik fakat AK PARTİ Hükûmeti olarak sizler, hiçbirini Meclisin gündemine
almadınız, sorunları araştırmadınız, hep
kaçtınız. Bizler Çiftçiler zor durumda, üretim yapamıyor,
topraklarını satmaya başladılar. diyoruz ama iktidar
mensubu sizler, bu çığlıkları, bu feryatları duymuyorsunuz.
Umuyorum ve ümit ediyorum ki iş işten geçmeden bu gaflet uykusundan
uyanırsınız. İnşallah,
uyandığınızda iş işten geçmemiş olur.
Avrupa Birliğine uyum sağlayan
mevzuatların tamamında çiftçimizin sorunlarını, üretimi ve
istihdamı da halletmek gerekmiyor mu arkadaşlar? Kanunlar,
yönetmelikler ve tüm mevzuatlar insanımızı, üreticimizi,
çiftçimizi koruyucu, kollayıcı olmalı; iş imkânı
sağlamalı, aş sağlamalı yoksa Avrupa Birliği
mevzuatına uyum sağlamak, Adapazarındaki Tank Palet
Fabrikasını birilerine peşkeş çekmek, enflasyonu sanal
olarak düşürmek değildir. Siz, öncelikle işsizliği,
tarımı, ev, hane halkının ücretlerini düzeltmeli,
çarşı pazardaki yangını söndürmelisiniz. Dış
ticaret açığımız, milletimizin kefen parasıyla
kapanmaz. Geçici pansuman tedbirleriyle milletimizin problemlerini
çözemezsiniz, ameliyat gerekiyorsa neşteri vurmak
kaçınılmazdır. Vatandaşlarımızın
haklarını ve çıkarlarını korumak için, öncelikle,
onların menfaatlerine olacak üretim konusu temel alınmalı, bu
konuyu öncelikle çözmelisiniz. Bakın, genç nüfusumuzun üniversiteli
gençleri işsiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çulhaoğlu,
tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Ülkemizin
AByle entegrasyon sağlaması için önce kendi
insanımızın menfaatlerini korumalıyız, bence en önemli
ve öncelikli adım budur. Samanın, patatesin, soğanın ithal
vergilerini sıfırlayarak yurt dışından ithal etmekle
bu iş çözülmez. Her zaman söylediğim gibi yine söylüyorum ve
söylemeye devam edeceğim: Üretim, üretim, üretim
Çiftçimizi,
sanayicimizi, esnafımızı destekleyelim ki üretim olsun, istihdam
olsun, insanlarımız işe, aşa kavuşsun.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
15inci maddesinin (4)üncü fıkrasında orantılılık
ibaresinden sonra gelmek üzere ölçülülük ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin
Bayır Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin
İzmir Manisa Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
Tacettin Bayırın.
Buyurun Sayın Bayır. (CHP
sıralarından alkışlar)
TACETTİN BAYIR (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, şehitlerimize Allahtan rahmet,
gazilerimize acil şifa, Mehmetçiklerimize de güç ve kuvvet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte
olduğumuz 173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin geçmişine şöyle bir bakacak olursak,
2013 yılında Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna gelen bu kanun,
2018 yılında Komisyonumuzda görüşüldükten sonra Meclise gelmiş
ama ne hikmetse tam kanunlaşacakken kadük duruma düşmüştür. Son
iki senedir, özellikle 9uncu madde üzerinde Ürün güvenli olacak. diye
bürokrasi ve Meclis boş kelime değişiklikleriyle oyalanıyor
ve şimdi Meclise geliyor. Yapı itibarıyla genel olarak bu yasaya
Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı değiliz, öncelikle onu
söylemek istiyorum. Ancak bu konuda biraz ağır hareket
ettiğimizi de kabul etmemiz lazım -biz, hâlâ bu ürün güvenliğini
geçirmeye çalışırken Avrupa Birliği de bu arada boş
durmuyor- şu anda an itibarıyla iki yıl geriden takip ediyoruz.
Örneğin, biz bu yasayı belki bu akşam geçireceğiz ancak iki
yıl sonra büyük bir ihtimalle karekod meselesi tekrar bizim önümüze
gelecek ve karekod konusunda Avrupa Birliğinin dayatmasıyla
karşı karşıya kalacağız. Bugün itibarıyla
karekod hayata geçirilebilir miydi? Evet, belki büyük işletmelerimiz,
holdingler buna hemen geçebilir ancak orta veya küçük işletmeleri
düşündüğümüz zaman karekodu bugün dayatmanın orta boy ve küçük
boy işletmelere haksızlık olacağını
düşünüyoruz. Bu anlamda büyük ihtimalle bu kanunla ilgili iki yıl
sonra tekrar önünüze yeni bir kanun teklifi getireceğiz.
Ben, bu arada, bir şeye dikkat çekmek istiyorum
sevgili arkadaşlar. Bu ürün güvenliği ve teknik düzenlemelerin
altyapısının asıl hedefi, bizim yurt dışına,
Avrupa Birliğine onların istediği standartlarda mal üretmemiz ve
o üretilen malın denetimini sağlamaktır, asıl amaç budur ve
bunu yaparsanız daha fazla ihracat yapabilirsiniz. Ancak bugün
itibarıyla olaylara baktığımızda -içinde
bulunduğumuz- özellikle corona virüsünün ülke ekonomisine yani
ihracatımızda
Özellikle 5 ülkede -İtalya, Irak, İran, Çin
ve Güney Korede- 2019 yılı içerisinde 24 milyar dolarlık
ihracatımız, 38 milyar dolarlık da ithalatımız var.
Bunu niye söylüyorum? Şunun için söylüyorum: Corona virüsü, Türkiye
ekonomisini vurabilir. Bir şeye dikkat çekmek için söylüyorum. Eğer
bu 5 ülkedeki ekonomik anlamda yaptığımız ithalat ve
ihracat bağlantılarında bir tedbir alamazsak, samimiyetle
söylüyorum, cari açığımız, inanılmaz derecede ters
gelecektir. Bu anlamda, TÜİK kaynaklarına göre, 16 ülkede iptal
edilen uluslararası 400 fuarımız var arkadaşlar, 400 fuar
iptal edildi sırf corona virüsü yüzünden. Yani bu, şu demektir
Türkiye ekonomisinde: Türkiyede üreten sanayicinin, ithalat yapan
firmaların büyük bir bölümünün satışları ciddi boyutta
düşecektir, ona keza o ülkelerden aldığımız ürünlerin
de Türkiye açısından girdisi azalacaktır. Bunu göz önüne almak
zorundayız ve buna bir tedbir almak zorundayız.
Ben Sanayi, Ticaret Komisyonu üyesi, Cumhuriyet Halk
Partili bir milletvekili olarak ekonomiden sorumlu bakanlarımızı
bu konuda uyarma görevimi yerine getiriyorum. Bu anlamda ciddi ekonomik
tedbirler alınmasını öneriyorum. Ülke ekonomisinin düzeltilmesi
için özellikle ürün güvenliği ve teknik düzenlemeler konusunda barkod
sistemi ve Türk malı 869 barkodunun mutlaka öne
çıkarılması gerektiğinin ve Türk toplumunun Türk ürünlerini
tercih etmesi yönünde birtakım kampanyalar yapılmasının da
ülke ekonomisine katkı sağlayacağını düşünüyorum
ama hepsinden önemlisi, dışarıya ihraç ettiğimiz ürünlerde
özellikle Türk malı kalitelidir. imajını yayabilmeliyiz. Bunu
yapmak için de bu ürün güvenliği konusundaki kontrollerimizi mutlaka ve
mutlaka sıklaştırmalıyız. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Komisyona gelen bu kanun teklifinin birçok bölümüne
katılıyoruz. Ufak tefek, böyle, işte,
orantıymış, basitleştirmeymiş gibi kelimelerde
takılı kalmayı düşünmüyoruz. Bu konuda Komisyon
Başkanımızın da bize anlayış göstereceğini
ve bu düzenlemeleri düzelteceğini düşünüyoruz ve hepinize sevgi ve
saygılarımızı sunuyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi yedinci fıkrasında
geçen halinde ibaresinin durumunda olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Tuma
Çelik
İstanbul Diyarbakır Mardin
Kemal
Peköz Nusrettin
Maçin Filiz
Kerestecioğlu Demir
Adana Şanlıurfa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü haftasındayız, gündem dışı
yapamadığım konuşmamdan şimdi söz etmek istiyorum, o
pek kapalı oturumumuz nedeniyle.
Başta Gültan Kışanak ve Sebahat
Tuncel olmak üzere, cezaevindeki tüm kadın arkadaşlarımı
selamlayarak söze başlamak isterim. (HDP sıralarından
alkışlar)
Biz feminist kadınların bir sloganı
var: Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz.
diyoruz. Bu sözler, sokaklardaki, evlerin dışındaki varlık
mücadelemizin ve hak iddiamızın bir ifadesidir ama aynı zamanda
bu söz şunu da söyler: Sözümüzü duymazdan geldiniz, üzerini örttünüz ama
buradayız ve nasıl bir dünya hayali kurduğumuzu yüksek sesle
haykırıyoruz. Başta birkaç kadının bildiği bu
slogan, bugün Türkiyenin dört bir yanından milyonlarca kadının
duygularını dile getiriyor. Şimdi, İstanbul
Valiliğinin tam da 8 Mart haftasında getirdiği absürt
toplantı ve gösteri yasağı, bu nedenle, kadınların tüm
varlık mücadelesini hedef alıyor ve bakın, o yasaklama
kararında diyor ki: Şehitlerimizin ve gazilerimizin olduğu
böylesi hassas bir dönemde toplumda infial uyandıracak gösteri
yürüyüşü, imza toplama, bildiri dağıtma gibi etkinlikler 3
Marttan 10 Marta kadar yasak. Manidar değil mi tarihler? Ve şu da
manidar değil mi: Siz o hassas dediğiniz günlerde bu Meclisi
toplamadınız, toplanmadı bu Meclis ve şimdi
kadınlardan bunu çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Yasak kararları, savaş kararları,
göçmenlerin hayatlarını pazarlık konusu yapan kararlar bizlere
rağmen alınıyor. Savaşlardan, paradan, gizli
anlaşmalardan konuşulmaya başlandığında
nasıl da hızla kadınların gündemlerini siyasetin
dışına itmeye yelteniyorsunuz. Bunlara rızamız yok.
Biz tam da bu nedenle, tam da savaşları en ağır
yaşayanlardan olduğumuz için, emeğimize her gün el
konulduğu için, hayatlarımız hakkında konuşmayı
erkekler her gün kendilerine hak gördüğü için bu düzeni
değiştirmeye ve başka bir dünya kurmaya en yakın
olanlarız. İşte, kadınların kurtuluş mücadelesi,
tüm bunlardan özgürleşme tarihidir; o yüzden de bize dayatılan bu
sınırları tanımayarak, uluslarötesi bir kadın
dayanışmasını ve feminist mücadeleyi
yaşatmalıyız.
Virginia Woolfun sözleriyle anlatmak istiyorum:
Bir kadın olarak benim ülkem yoktur, bir kadın olarak bir ülke de
istemiyorum; bir kadın olarak tüm dünya benim ülkemdir.
Savaşı ve erkekliği büyüterek
sesimizi bastırmaya çalışsanız da Emeğimiz bizimdir,
bedenimiz bizimdir. demeye ve yüksek sesle İnadına barış!
İnadına barış! demeye devam edeceğiz. 8 Martta
sokaklara çıkacak kadınların önünde durmaktan vazgeçin. Siz
üzerimizdeki baskıyı artırdıkça biz bulunduğumuz her
yerde sesimizi yükseltmeye kararlıyız çünkü.
Bakın, bu ülkede bedelini ödeyerek âdeta
yaşamını satın alıyor insanlar, gençler; bedelini
ödeyemeyenler ise ya da zengin olmayanların çocukları ise askerde
ölüyorlar. Ben vicdani reddi savunuyorum ve her türlü silahlanmaya, savaşa
karşıyım. Peki, biz ne yapacağız savaş
karşıtıysak? Ben savaşı onaylamak zorunda
mıyım? Ama Cumhurbaşkanına bakarsanız, evet,
onaylamayanlar hain olabiliyor. Ya da bakın bir İçişleri
Bakanının sözlerine
Bugün sınırda TELE1 muhabiri,
kendisine göçmenlerle ilgili sayıları teyit edemediği için bir
soru yöneltiyor: Sayıları bilemiyoruz. Sizin dediğinize göre
200 binin üstünde olması lazım ama 5 bin diyorlar.
İçişleri Bakanının cevabı şöyle: Siz kimsiniz?
Nereden geldiniz? Herhâlde TELE1den. diyor muhabir. Kaç kişisiniz
siz? 1 kişiyim. diyor. Bizim burada her yerde, her tarafta
birimlerimiz var. Siz tabii, teyit edemezsiniz. Hadi, bu kısmına
kadar bir kabalık diyelim. Arkasından Siz ne zaman Türkiyenin
tarafında oldunuz ki? Yani bu sözler, gerçekten ne bakanlara ne
milletvekillerine ne cumhurbaşkanlarına ne normal bir insana yakışan
sözler oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
Evet, biz burada, erkeklerin özellikle, nasıl
kavga çıkardığını ve hiçbirimiz için de kürsü
dokunulmazlığının olmadığını iki gündür
gözlemliyoruz. Peki, illa bir yasaklama olacaksa yasaklanması gereken bu
kavga dövüş siyaseti iken neden kadınların yıllardır
şenlikle, barışla yaptıkları güzel yürüyüşleri
yasaklamaya kalkıyorsunuz? Hadi, bunu yasaklayın, buradaki
dövüşleri yasaklayın. Bakın, biz burada, ben en azından
kendi adıma bunu söyleyebilirim, kadın olarak şiddet
gördüğümü düşünüyorum. Sürekli şu sıraların
önündesiniz, sürekli bir -affedersiniz- horozlanma hâlinde birbirinizle
erkeklik yarıştırıyorsunuz ve hakikaten bu, aslında
dövüşmeyen insanlar için de o anda şiddet demek ve bunu ben asla
kabul etmiyorum.
Ayrıca, Sayın Başkan, şunu da
ifade etmek isterim, lütfen tamamlamama izin verin. Bu arada, bir ara verme
işlemi oluyor ve bunu bütün Meclis Başkan Vekilleri yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Son sözümü söyleyebilir miyim?
BAŞKAN Son sözünüzü alayım, merak ettim
o kısmını.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bu, bir teamülse böyle bir teamülde bu ara verme işi,
kavganın daha fazla büyümesine neden oluyor. Bu, bir tuzak gibi, her zaman
bu böyle oluyor. Ara verildiği anda şöyle bir teamül oluyor bu o
zaman: Canlı yayın kapansın, sonra yiyin birbirinizi. teamülü.
Böyle bir teamül olmaz olsun arkadaşlar, yapmayın bunu.
BAŞKAN Ben başka türlü
aşağıya gelemiyorum da o yüzden.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sizin aşağı gelmeniz gerekmiyor ama orada
bulunduğunuz görevde -bunu sadece sizin için söylemiyorum, bütün Meclis
Başkan Vekilleri için söylüyorum- bir başka sorumluluğunuz da
aynı zamanda herhâlde burada milletvekillerinin de stenograf
arkadaşlarımızın da can güvenliğini sağlamak.
Hepimize bir şey olabilir, birisi kalpten gidebilir ki bu Meclis bunları
gördü tarihinde ama sonuçta şunu söylemek isterim: İşin
hülasası, şiddetin beslendiği erkeklik, beter bir durumdur,
Mecliste de sokaklarda da dışarıda da bu böyledir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ben yaşasın kadın dayanışması,
yaşasın 8 Mart diyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Akar, tutanakları inceledim az
önceki şeyle ilgili olarak, Sayın Zengin arzu ederlerse kendilerine
69dan söz vereceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Zengine mi söz
vereceksiniz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Duyamadım ben
Sayın Başkanım?
BAŞKAN Sataşma olduğuyla ilgili.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yok.
BAŞKAN - Peki, söz talebiniz yoksa
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
16ncı madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
16ncı maddesinin (2)nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) Yetkili kuruluş, ürünleri belirli bir
program dahilinde, yeterli ölçek ve sıklıkta, işaret veya belge
kontrolü veya duyusal inceleme yaparak ve gerektiğinde numune almak
suretiyle veya üründen ve üretim hattından muayene ve/veya test yoluyla bu
numunelerin teknik düzenlemeye uygun ve güvenli olup
olmadığını test yoluyla denetler ve bu işlemleri
kayıt altına alır.
Sefer
Aycan Yaşar
Karadağ İbrahim
Özyavuz
Kahramanmaraş Iğdır Şanlıurfa
Cemal
Enginyurt Cemal
Çetin Arzu
Erdem
Ordu İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önerge katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Arzu Erdemin.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
16ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları
başında bizi izleyen aziz Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İdlibde 27
Şubat 2020 tarihinde ve sonrasında yaşanan şehadetler
milletimizi ve hepimizi ziyadesiyle üzmüştür, derinden
yaralamıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerimize yapılan her
saldırıyı nefretle kınıyorum. Aziz şehitlerimize
Allahtan rahmet; ailelerine, silah arkadaşlarına ve milletimize
sabır ve başsağlığı diliyorum. Unutulmasın
ki biz bir ölür, bin diriliriz. Şu anda tedavi altında bulunan
kardeşlerimize acil şifalar temenni ediyorum. İdlib
saldırısından hemen sonra başlatılan Bahar
Kalkanı Harekâtında Rabbim kahraman Türk askerimize güç kuvvet
versin. Ordumuzu muzaffer eylesin inşallah, dualarımız kahramanlarımızla.
Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun teklifiyle,
bir ürünün, insan sağlığı ve güvenliği, tüketici,
çevre, iş sağlığı ve iş yeri güvenliği gibi
bir kamu yararı bakımından tehlike arz ettiği hâllerde
gerekli düzenlemelerin yapılması ve önlemlerin alınması
amaçlanmaktadır.
Gıda israfı, üretilen gıdaların
tüketilmeden çöpe gitmesi demektir. Gıda israfının Türkiyeye ve
dünyaya faturası gittikçe ağırlaşmaktadır. Ürün
güvenliğinin yanında gıda israfına da özellikle ülkemizde
çok dikkat çekmekte fayda var. Türkiye İstatistik Kurumunun 2018
verilerine göre, 18 milyon ton meyve ve sebze çöpe atılmaktadır.
Yine, her yıl 1,7 milyar ekmek çöpe gitmektedir. Bu veriler gün geçtikçe
artmaktadır ve ne yazık ki gittikçe vahim bir hâl almaktadır.
Türkiyede mutfaklarda en çok tahıl ve tahıl ürünleri, sonra sebze,
sonra da bakliyat ve meyve tüketilmektedir. Bunların yüzde
16sının çöpe gittiğine dikkat çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, dünyanın
en büyük 4üncü sebze, 10uncu meyve üreticisidir. Dünyada bir yılda
üretilen sebzenin yüzde 2,5i, meyvenin ise yüzde 2si Türkiyede
üretilmektedir. Ancak ne yazık ki çirkin gıdalar adıyla,
tarladan rafa taşıma esnasında iyi paketlenmediği için veya
görüntüsü estetik olmadığı için çöpe giden birçok ürünümüz var
maalesef. Küçük çiftliklerde yetersiz insan kaynağıyla üretim yapan
eski nesillerin tarım uygulamalarından kaynaklanan kayıplarla
birlikte, sofralara gelene kadar toplam 2,4 milyon ton sebze, 880 bin ton meyve
çöpe gitmektedir. Bu miktar, Orta Afrika ülkelerinin bir yıllık
toplam sebze üretimine denk gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin
evlatları var, yemeklerini yerken özellikle çocukluklarında,
küçüklüklerinde şunu söyleriz: Yemeğini bitir, arkandan ağlar.
Niye söyleriz bunu? Hem kendi gıdasını alması
açısından hem israfı önlemek açısından.
İşte, tam burada, özellikle evlatlarımıza, evimizde
eğitime başlamamız gerekiyor. Her zaman
yaptığımız gibi, sadece sistemi suçlamak değil Biz
bununla ilgili evde ne yapıyoruz? buna bir bakmamız gerekiyor.
Bizler, ekmeğin karneyle alındığı dönemlerden geçen
bir neslin evlatlarıyız. Artık karne yok, günümüzde
istediğimiz her gıdaya kolaylıkla ulaşabilme
imkânımız var. İşte, bunun karşısında da
hızlı tüketiyoruz ama aynı zamanda hızlı
yaşıyoruz. Artık, meyve ve sebzeyi manavdan, eti kasaptan,
ekmeği fırından almaya vakit ve sabır yok.
İnternetten, sosyal medya üzerinden özellikle
şunları yapıyoruz: Sanal dünyadan
alışverişlerimizi yapıyoruz. Bunu yaparken neyi unutuyoruz
aslında? Tüketebileceğimiz kadar mı gıda alıyoruz,
yoksa tükettiğimizden fazlasını mı evimize sokuyoruz?
İşte, tükettiğimizden fazlası maalesef çöp kovasına
gidiyor. Her şey önce evde başlar, en küçük birimde, ondan sonra
topluma yayılır. Buna dikkat etmemiz gerekiyor.
En kaliteli ürünleri
en ucuza alabileceğimizi zannediyoruz belki ama toplu
alışverişlerde o kaliteli ürünlerin hepsinden çok fazla
alıyoruz. Ülkemizde 300 gram üzerinden, günlük olarak, yaklaşık
85 milyon ekmek üretildiği; 79 milyon civarında da ekmek tüketimi
gerçekleştirildiği, geriye kalan 6 milyon ekmeğin ise israf edildiği
belirtilmektedir. 6 milyon ekmek, günlük israf. Açlıktan insanların
hayatlarını kaybettiği bir dünyada, dinimizce de yasaklanan
israfın ülkemizde çok yüksek seviyelere ulaşması kaygı
vericidir. Bu hususta ciddi çalışmalar yapılmalı ve acilen
harekete geçilmelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ARZU ERDEM (Devamla)
Araf suresinin 31inci ayetinin mealinde der ki: Ey âdemoğulları,
her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin için fakat israf
etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.
İsraf edilen
gıdalarla birlikte ekmeğimiz, paramız, enerjimiz ve millî
servetimiz çöpe gidiyor. İsrafın en önemli nedeni, ihtiyaç ve
istekleri gidermede kullanılan kaynakların nasıl ölçülü ve
verimli kullanılacağının, nasıl kullanılması
gerektiğinin, nitelik ve niceliklerinin nasıl
artırılacağının yeteri kadar bilinmemesidir. Bu
nedenle, ürün güvenliğinin yanında, tüketim ve tüketici
davranışlarının olumlu yönde geliştirilmesi, disipline
edilmesi ve toplumda bilinçli tüketim davranışlarının
yaygınlaştırılmasına yönelik çalışma ve
çabaların artırılması gerekmektedir.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler
Kanunu Teklifinin 16ncı maddesinin (1)inci fıkrasında bulunan
hedeflenen ibaresinin öngörülen olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin Bayır Utku
Çakırözer Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
İzmir Eskişehir Manisa
Müzeyyen Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Utku Çakırözerin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tarih
tekerrürden ibaret sözünü hatırlatan kaygı verici gelişmeler
yaşıyoruz. Dokuz sene önce FETÖ kumpaslarında aylarca Silivri
zindanında kalan gazeteci Barış Terkoğlu bu sabah bir kez
daha tutuklandı Manisalı gazeteci arkadaşımız Hülya
Kılınçla birlikte. O dönem iktidarın kol kola olduğu FETÖ
yanında yok ancak FETÖden öğrenilen yöntemler aynen duruyor. Sosyal
medyadan gelen bir ihbarla Oda TV Haber Müdürü ve Cumhuriyet yazarı
Terkoğlu hakkında soruşturma başlıyor; yine, sabaha karşı
evine yapılan baskınla, ailesinin önünde gözaltına
alınıyor. Sanırsınız ki eylem yapacak bir terör
örgütüne baskın yapılıyor.
Terkoğlu ve Kılınçın tutuklama
gerekçesi, Libyada şehit düşen bir MİT görevlisinin
kimliğini açıklamak. Oysa gerçek çok farklı. O şehidimizin
-ki ben de buradan kendisine Allahtan rahmet diliyorum; ailesine ve ulusumuza
başsağlığı diliyorum- kimliği Oda TV
tarafından açıklanmadı; bir haftadır konuşuluyor, gazeteler
ve sosyal medya yazıyor, Mecliste hakkında basın
toplantısı düzenleniyor. Yani Oda TVnin böyle bir maksadı yok;
tam tersine, haberi hem yazarken hem de yayına verirken hassas
davranıyorlar, isim daha önce açıklanmasına rağmen
soyadını yazmıyorlar; ailesini, cenazenin verildiği köyü,
başka hiçbir kimlik bilgisini vermiyorlar; gerek aileyi gerek kurumu
zedeleyecek en ufak bir ima yok. İşte, Manisadan haberi yazan Hülya
Kılınç diyor ki: Ben MİT mensubu olduğunu dahi
bilmiyordum. Köy muhtarı Şehit cenazesi var. dedi, onun için
gittim. Tüm bunlar bilinmesine rağmen Terkoğlu ve Kılınç
gözaltına alınıyor, sonra da yine hukuk tarihine geçecek
haksız bir kararla tutuklanıyor.
Değerli arkadaşlarım, sanki bir
dejavu yaşıyoruz, biz bunu yaşamıştık hissi.
Bakın, dokuz yıl önce de, tam da bugünlerde aynı Oda TVye
yönelik bir operasyon başlatıldı. FETÖcü polislerin ve
savcıların kurguladığı kumpas davasında
gazeteciler Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış
Pehlivan, Müyesser Yıldız, Doğan Yurdakul, Coşkun Musluk,
Nedim Şener ve Ahmet Şık aylarca tutuklu kaldı,
özgürlükleri çalındı. Gerekçeler, bugünküne benzer zorlama
gerekçelerdi. O isimlerden biri, Müyesser Yıldız, bugün bir
başka davada yine haberini savunmak için adliyedeydi, ondan dinledim. Dokuz
yıl önce tutuklanırken gerekçesi, MİT
Müsteşarının İmralıya yaptığı ziyareti
yazmasıydı. Sonra ne oldu? Bu tutuklulukların tamamı
yargının ayıbına dönüştü, Türkiyenin ayıbı
oldu. O gazeteciler beraat ettiler, bugün mesleklerini yapmaya devam ediyorlar,
edecekler ama Türkiyenin tarihinden, hafızasından bu kumpaslarda
yapılan vicdansızlıklar, masum yurttaşlarımıza
çektirilen acılar asla çıkmayacak.
Değerli
arkadaşlarım, basın emekçisi 2 arkadaşım
Barış ve Hülyayı dün tutuklatan esas gerekçe, bir cenaze
görüntülerinin paylaşılması değildir. Gerekçe,
onların, Oda TVnin her türlü baskıya rağmen gazetecilik yapmaya
devam etmesidir. Bildikleri doğruları, gördükleri
yanlışları, adliyelerde kurulan FETÖ borsalarını,
yargı üzerindeki baskıları, iktidara sırtını dayayan
çeteleri yazmaya devam etmeleri, gazetecilikten vazgeçmemeleridir.
İşte, Barış, adliyedeki savunmasında anlatıyor:
Dün nasıl, bir çete, yargıyı, kendi önünde engel gördüğü
bizlerin üstünde sopa olarak kullandıysa bugün de yargıya baskı
kuranlar aynı sopayı bizim üzerimizde kullanıyorlar. Biz,
yazdığımız yazılarla, haberlerle, korkup kaçmadan,
duruşumuzla, tıpkı dün yaptığımız gibi,
kendilerine devleti yuva bilmiş çeteleri açığa
çıkardık. Bundan sonra da gerekirse betona gömüleceğiz ama
yargıyı kendi hesaplarına meze eden yapılanmalarla
mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
İşte, mesele
bu değerli arkadaşlarım. Barış, Hülya, Oda TV bir
cenaze haberi için hedef alınmıyor; onlara ve onlar üzerinden tüm
gazetecilere gözdağı verilmek isteniyor, susturulmak isteniyor.
Tıpkı Sözcüye, Cumhuriyete açılan davalar gibi; Emin
Çölaşana, Necati Doğruya, Musa Karta, Kadri Gürsele ve daha
nicelerine açılan davalar gibi. Barış, ilk değil ve son da
olmayacak. İktidarın ve onun etkisi altındaki yargının
gözünde basın özgürlüğünün, haber alma hakkının zerre kadar
değeri olmadığını bir kez daha gördük.
Bakın, 2 Oda TV
davası arasında yani Barışın ilk
tutuklanışı ile şimdiki tutuklanışı
arasında Türkiyenin nasıl savrulduğunu size anlatayım.
Türkiye, son on yılda dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği
2nci ülke olmuş; bizden kötüsü Burundi. Hepimiz için bir ayıp olan
bu sonucun en önemli nedeni, basın özgürlüğünün
kısıtlanması, kumpas davalarında hayatların
karartılması.
Geldiğimiz durum, içinde bulunduğumuz hâl
içler acısıdır. Basın özgürlüğüne yönelik her
saldırı kendi haber alma hakkımıza yöneliktir. Bu
davanın hukuki değil, siyasi olduğu açıktır. Söz
konusu olan, millî güvenlik değil, iktidarın güvenliğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ülkemizi bir arada, kardeşlik ve huzur içinde
yaşayacağımız bir vatan yapmak istiyorsak geçmişte
yapılan hatalardan ders alarak geleceğimizi kurmalıyız.
Dokuz yıl önceki kurmaca davalarda insanlarımıza
yaşattığımız acılardan azıcık dahi ders
almış isek Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç
derhâl serbest bırakılmalı, bu anlamsız dava
düşürülmelidir.
Aynı şekilde, Osman Kavala, Selahattin
Demirtaş ve yargı eliyle cezaevinde tutulan diğer tüm siyasi
tutuklular serbest bırakılmalıdır. Türkiyede
konuşarak, tartışarak çözemeyeceğimiz mesele yoktur ama
bunun ön şartı, bu konuşmaları, bu
tartışmaları yapabileceğimiz özgürlük ortamını
her birlikte yaratmak, hep birlikte korumaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen gerek ibaresinin ihtiyaç olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Tuma
Çelik
İstanbul Diyarbakır Mardin
Hasan
Özgüneş Kemal
Peköz Nusrettin
Maçin
Şırnak Adana Şanlıurfa
Musa
Farisoğulları
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hasan Özgüneşin.
Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Bundan önce, izninizle, bir şeyi söylemek istiyorum
değerli arkadaşlar. Yani iki gündür
yaşadıklarımız ortada. Türkçede bir söz var Balık
baştan kokar. diye. Şimdi, ülkenin en yüce mekânı olarak
biliniyor burası, her çıkan arkadaş da söylüyor. Şimdi,
burada sayın diyoruz değerli diyoruz ama sayını da
değerli arkadaşlığı da tekme tokadın,
postalların altında ezdik.
Değerli arkadaşlar, vekiller bunu yaparsa
biz topluma ne diyeceğiz? Bu ne zamana kadar böyle sürecek? Benim bir
önerim var: Herkes gitsin, akşam evde otursun, kendi kendine bir söz versin
Ben, bundan sonra bu Mecliste hakareti de terk ediyorum, yumruğu da
tokadı da tekmeyi de terk ediyorum. diye. Bunu
yapmadığımız müddetçe, söylemlerin hiçbir hükmü kalmaz;
kavga, tekme tokat, savaş kültürü her tarafa yayılır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu maddeyi
partimizin değerli vekilleri bir bütün olarak değerlendirdiler. Ben,
izninizle, Şırnakın bazı temel sorunları üzerinde
durmak istiyorum. Türkiye genelinde, deve misali, onun kamburları gibi,
sorunlar çok ama Şırnak en çok kamburu olan ilimiz problemleri
itibarıyla. Arkadaşlar, Habur Sınır Kapısında bu
corona virüsü nedeniyle alınan tedbirler, gerçekten, bir drama, bir
trajediye dönüşmüş durumda. Aldığımız bilgiye
göre, 20 bin araba orada mahsur kalmış. Sağlık
tedbirlerinin en üst düzeyde alınmasına biz taraftarız ama
oradaki sıkıntıların
Aldığımız bilgiye
göre, diyorlar ki: Günde 50 şoför geçebiliyor. O taraftan ya da bu
taraftan geçebiliyor. Şoförler zaten bırakılmıyor, Irak
şoförlerine araba teslim ediliyor. Dolayısıyla talebimiz, bir an
önce bu sıkıntının giderilmesi.
İkinci bir mesele, değerli
arkadaşlar, Şırnakın yol sorunları. Gerçekten, bu
sene itibarıyla iki yerde yollar -güya- yeni tamir edildi ama inanın
ki yirmi dört saat içerisinde tekrar çukurlara dönüştü oradaki ihalelerdeki
sahtekârlıklar yüzünden. Burada bir denetim yok mudur? Cizre-Silopi-Habur
yolu berbat, Cizre-Şırnak-Uludere-Beytüşşebap yolundan
geçilmiyor. Uludere Uzungeçit beldesi-Beytüşşebap yolundan
geçilmiyor. Cizre-Güçlükonak yolu sırat köprüsü gibi. Cizre-Kumçatı
yolu bu sene yapıldı; yine, her tarafı çukur. Şimdi,
değerli arkadaşlar, bunlar denetlenmelidir bir an önce ve bu halka bu
kadar zulüm edilmemelidir. Bakın, inanın ki geçen gün 2
arkadaşımızın arabalarının tekerleri çukurlardan
dolayı patladı. Her gittiğimiz yerden teker patlamadan geri
dönmüyoruz.
Diğer bir konu: Değerli arkadaşlar,
sağlık sorunu Şırnakta had safhada. Gerçekten, oradaki
hastaneler sorunları çözmekten uzak ve bir aile hekimliği
pozisyonundadır yani sevk ediyorlar sağa sola. Dolayısıyla
bir bölge hastanesinin derhâl yapılması bizim genel talebimizdir.
Diğer bir konu: Değerli arkadaşlar,
son zamanlarda fuhuş ve uyuşturucu artmıştır;
bunların denetimi yok. Çok izleme merkezi yok çocuklar
açısından; alkol ve madde bağımlılığı
tedavi ve eğitim merkezi kurulmuş, doktoru yok.
İntihar vakaları her yerde olduğu
gibi Şırnakta da var ki bizim toplumumuz ahlaki, moral değeri
yüksek olan bir toplum ama açlıktan bugünlerde kaç
insanımızı intiharlar sonucu kaybettik.
Değerli arkadaşlar, keyfî şekilde bir
DEDAŞ terörü var Şırnakta. Yani halkımızın
harcamadığı elektriğe ceza yazılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sözlerinizi tamamlayın.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) - Kaçak
olmadığı hâlde, her aile götürüp fazladan 5-10 bin lira para
cezası ödüyor. Üstelik Kontrol edeceğiz. diye yanlarına
panzerlerle gidiyorlar. Ya, siz bir saat kontrolüne gidiyorsunuz, panzerin ne
işi var orada?
Diğer bir husus: Değerli arkadaşlar,
Andaç bölgemizde bir tane lise açılmıştı. Şimdi,
halkın isyanı var ama götürdüler imam-hatip yaptılar. Niye
yapıyorsunuz? Ya, bilimsel, demokratik, özgürlükçü bir eğitim
olmasın mı? Halk istemediği hâlde niye imam-hatibi
dayatıyorsunuz kendilerine? Bu, kabul edilir bir şey değil.
Güçlükonakın köylerinde -25 köy- arkadaşlar, su elektrikle
kuyulardan çekiliyor. Gittik, bizatihi gördük, 6 kilometre uzakta bir derenin
suyu akıyor, boşa akıyor. 6 kilometre uzaktan buralara su getirilebilir. Güçlükonak-İdil arasında
sadece Dicle vardır. Eğer köprü yapılabilirse mesele çözülür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özgüneş.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Bir dakika daha
alamıyor muyum?
BAŞKAN Yok.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Arkadaşlar,
sorunlar çok. Saygı sunuyorum. Umuyor ve diliyorum ki bir daha tekmeler
konuşmaz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özgüneş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
17nci maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
"(5) Yetkili kuruluş, sorumluluk
alanında bulunan ürünlere ilişkin hizmetlerin yerine getirilmesine,
sınai ve ticari tesislerin faaliyetlerine ilişkin gerekli kriterler
belirleyebilir. Yetkili kuruluş tarafından yürürlüğe konulan
düzenlemelere uyulması zorunludur.
(6) Yetkili kuruluş tarafından
yürürlüğe konulan düzenlemelere uygunluk sağlanması için zamana
ihtiyaç duyulması halinde, bu eksiklikler giderilinceye kadar, ölçülülük
ve orantılılık ilkeleri çerçevesinde sınai ve ticari
faaliyetin durdurulmasına karar verilebilir."
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin
Bayır Süleyman
Bülbül Müzeyyen
Şevkin
İzmir Aydın Adana
Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu Orhan
Sümer
Manisa Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Orhan Sümerin.
Buyurun Sayın Sümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ürün Güvenliği ve
Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 17nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin
bütününe ilkesel olarak katılıyoruz, hem ürün güvenliğine
ilişkin ortaya çıkan yeni ihtiyaçların
karşılanması hem de mevzuatımızın Avrupa Birliği
mevzuatıyla uyumlu hâle getirilmesi bakımından önemsiyoruz.
Bazen karşı karşıya gelsek de Avrupa Birliğinin
ülkemiz mevzuatına birçok kazanımı olmuştur. Dış
politikadaki belirsizliklerin ve gelgitlerin bir an evvel sona ermesini ve
Türkiye'nin yeniden AB uyum ve demokratikleşme sürecine dönmesini temenni
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, belki de cumhuriyet
tarihinin en kötü ve en sıkıntılı dönemlerinden geçiyoruz.
Suriyede ve Libyada şehit olan tüm askerlerimize Allahtan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz.
Yaşadığımız süreçten daha fazla can kaybımız
olmadan, çatışmalar yaşanmadan, diplomatik yollar
kullanılarak çıkılması en büyük temennimizdir ve görünen en
akılcı yol da budur. Ülkeyi yönetenlerin girdiği bu sonu belirsiz
macera ve yürütülen öngörüsüz dış politikanın bedeli, her geçen
gün daha ağır bir fatura olarak karşımıza
çıkıyor. Sınırlarımızdan kimin girip kimin
çıktığını bile kontrol edemiyoruz. Bir taraftan
sınır ötesinde şehitler verirken bir taraftan da
sınırlarımızda etkisi uzun yıllara sirayet edecek
büyük bir insanlık trajedisine tanık oluyoruz.
Tarih boyunca birçok zorluğu
aşmış bir ulusun evlatları olarak elbette ki bu badireleri
de atlatacağız. Bu darboğazdan çıkmak için tarihimizi
karıştırmak, özellikle İkinci Dünya Savaşına
nasıl katılmadığımızı hatırlatmak,
cumhuriyetin dış politika felsefesini özümsemek, sanırım
iktidar için de yol gösterici olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu darboğazdan
çıkmasına çıkacağız ancak siyasi
istikrarsızlık ve otoriterleşme, ekonomik krizler ve fakirlik
olarak karşımıza çıkıyor. Bu, belirsizliğin iyice
derinleştiği, ülkemizin sıcak çatışmalar içine
girdiği dönemde, bir de tüm dünyayı etkisi altına alan corona
virüsü çıktı. Artık, ekonomimiz için tehlike çanları değil,
doğrudan yangın alarmı çalıyor. Unutulmasın ki
ekonominin sağlam temellere oturması, aynı zamanda bir millî
güvenlik sorunudur ve yaşadığımız dönemde buna her
zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Uluslararası
araştırma şirketlerinin raporlarına göre, corona virüsünün
etkisini yoğun bir şekilde hissettirdiği bölgelerde tam 17 bin
şirketin merkezi bulunuyor ve bu şirketlerin satış
gelirleri 2 trilyon dolar civarında. Dünyadaki durum bu. Allah, elbette
bizim ülkemize bulaştırmasın ama virüs kapımıza
dayandı bile. Komşumuz İranda, ilişkilerimizin yoğun
olduğu İtalyada ölümler yoğunlaşıyor. Umarım, bu
kadar düzensiz göçün ve kontrolsüz insan trafiğinin
yaşandığı ülkemizde Sağlık
Bakanlığımız gerekli önlemleri almıştır.
Virüsün, ülkemizde hiç görülmese bile, başta turizm olmak üzere birçok
sektörde krizlere neden olacağı ortadadır. Daha bugün sabah,
haber kanallarında, Kapalı Çarşıya gelen turist
sayısında yüzde 60 azalma olduğu söylenmiştir. Şu an,
İranla, İtalyayla ve Uzak Doğuyla ulaşım ve
dolayısıyla turizm neredeyse durmuş durumda. Sadece
İrandan yılda 2,1 milyon turistin geldiğini hatırlatmak
isterim. Tüm bu ülkelerin yanı sıra Rusyadan da turist gelmemesi
durumunda, turizmde bugüne kadar görülmemiş bir gelir kaybı söz
konusu olacaktır. Bu sorun kapımızda yani yaz sezonunun da
sıkıntılı geçeceği görülmektedir; gerekli önlemlerin
alınmasını temenni ederiz.
Ekonomiyi yönetmek öngörü ister, hamasi söylemler
yerine şimdiden önlem almak gerekir. Maalesef, onlarca paket
açıklandı ama bizim aklımızda sadece, devlete borcu olan
vatandaşlarımıza icra gönderilmesi kaldı. Muhasebat Genel
Müdürlüğü verilerine göre, mükelleflere tahakkuk ettirilen vergilere
karşılık tahsilat oranı 2015te yüzde 82,92yken bu oran
2019da yüzde 77,78e düştü. Sadece dört yıl içinde vergi ödeme
oranında ise yüzde 5in üzerinde bir azalma yaşandı.
Yaşadığımız durumu en iyi özetleyen veri bu olsa
gerek.
Değerli milletvekilleri, ekonomiden
dış politikaya kadar hemen her alanda şapkayı önümüze koyup
muhalefetiyle, iktidarıyla ortak aklı bulmak ve yaşama geçirmek
zorundayız.
Millî birlik ve beraberlik ancak böyle
sağlanır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
17'nci maddesinin (3)'üncü fıkrasının son cümlesinde yer
alan kararını ibaresinden
sonra gelmek üzere "en geç beş iş günü içinde ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sefer
Aycan Arzu
Erdem Cemal
Çetin
Kahramanmaraş İstanbul İstanbul
Cemal
Enginyurt İbrahim
Özyavuz Ramazan
Kaşlı
Ordu Şanlıurfa Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Cemal Enginyurtundur.
Sayın Enginyurt, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvela, İdlibde
hayatını yitiren, şehitlik mertebesine ulaşan vatan
evlatlarına Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet
olsun, yaralılara acil şifalar temenni ediyorum. İnşallah,
Türk askeri, Mehmetçikimiz ayağına, tırnağına bir
zarar gelmeden oradaki mücadeleyi tamamlar; en büyük dileğim, temennim
budur.
Tabii, bu arada, son günlerde yaşanan
tatsızlıklar da oradaki insanlarımıza, askerimize moral
yerine moralsizlik sağlıyor, onun için dikkat etmekte fayda var.
Sürekli İdlibde ne arıyoruz, ne işimiz var? derken,
şehitler üzerinden, şehitler tepesi üzerinden siyaset yaparken lütfen
dikkatli olalım. Bu memleketin insanı, Türk milleti, asker olmasa da
polis olmasa da şehit olmayı şerefle görev bilmiş
insanlardır. Ne zaman bu ülke tehlikeye düşse, ne zaman ezan
susturulmak, bayrak indirilmek istense Türk milletinin mensupları
kendisini bir asker görür ve şehadet şerbetini içmek için
-toprağın kara bağrına gül bahçesine girercesine-
canını feda etmekten çekinmez. O sebeple, şehitlik müessesesini
lütfen incitmeyelim, askerimizin moralini bozmayalım; askerimizin morale
ihtiyacı var, Türkiye'nin morale ihtiyacı var. Orada bir işgal,
orada birilerini katletmek gibi bir durum söz konusu değil. İdlib,
Türkiyeye 15 kilometre. Reyhanlı bombalanıp 52 kişi
öldürülürken niye sormadınız Reyhanlıda ne işiniz var?
diye. Efendim, Türk askeri, şehit olmak için oraya gitmek zorunda
mı? ABDnin askerleri niye Irakta gelip öldüler, Suriyede niye ölüyorlar? Rus askerlerinin ne işi var da
Suriyede gelip ölüyorlar? Türk askeri, Türk milletinin geleceğini korumak
adına oradadır. İdlib, Hatay demektir; Hatay, Anadolu demektir.
Dolayısıyla bu noktada hassasiyet gösterirsek emin olun Türk milleti
hepimizi hayırla yâd edecektir.
Konuya gelecek olursam: Tabii, böylesi önemli günde,
şehitlerimizin olduğu zamanda, yöresel sorunlar konuşmak içimizi
acıtsa da hayat devam ediyor. Gıda güvenliği görüşülürken
özellikle arıcıların içinde bulunduğu durumu gündeme
getirmek üzere de söz almış bulunmaktayım.
Türkiye, sahte bal üretimiyle, bal şurubuyla
arıcılarımızın emeğinin, hakkının,
alın terinin çalındığı bir dönemi yaşıyor.
Âdeta adrese teslim bal üretiliyor. Buna Dur! denilmesi gerekir, kaçak gelen
bala son verilmesi gerekir, arıcılarımızın
desteklenmesi gerekir, zirai kredilerin ertelenmesi gerekir.
Arıcılarımız, özellikle göçer
olarak ifade ettiğimiz arıcılarımız, gittiği
bölgelerde büyük sıkıntılar yaşıyor. Kaymakamlar,
arıcılarımıza eziyet yaşatıyor; bulundukları
yerleri terk etmelerini istiyor, zor uyguluyor, baskı uyguluyor.
Arıcılar, Türkiyede tarımda en önemli görevi icra eden
insanlarımız olarak bunu hak etmiyor.
Dolayısıyla Ürün Güvenliği Kanunu Teklifi görüşülürken ben tekrar
ifade ediyorum: Sahte balı durduralım, bal şurubunu
durduralım. Eldeki stoklar satılsın -diye bekleyerek- ondan
sonra mücadele edeceğiz. anlayışı doğru bir
anlayış değildir. Derhâl sahte bala Dur! denilmelidir, bal şurubuna
Dur! denilmelidir, arıcımıza destek verilmelidir.
Arıcımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, bizim ses olarak
Tarım Bakanlığına bunu ulaştırmamızı
bekliyor. İnşallah, sesimiz ulaşmıştır diyor,
hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 17nci maddesinin (2)nci fıkrasında
yer alan yirmidört ibaresinin kırksekiz şeklinde
değiştirilerek yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Enez
Kaplan Hayrettin
Nuhoğlu
İzmir Tekirdağ İstanbul
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş İmam
Hüseyin Filiz
Aksaray Ankara Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 17nci maddesi üzerinde partim İYİ
PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bu topraklar için
toprağa düşen İdlib şehitlerimize Cenab-ı Haktan
rahmet, gazilerimize Allahtan şifalar diliyorum.
Kalpten çıkan söz kalbe gider,
ağızdan çıkan söz kulağa gider. Söz ola kese
savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağulu
aşı, bal ile yağ ede bir söz. Demek ki kalpten söylemlerimiz
insanların kalbine gidiyor. Eğer söylemlerimizi kalpten kalbe
gönderirsek demokrasinin tecelli ettiği bu kutsal mekânda birbirimizi daha
iyi anlar, birbirimize karşı daha hoşgörülü ve sevgi çerçevesi
içerisinde hareket etmiş oluruz. Zarafeti, nezaketi korur, bu örnek
davranışlarımızla da Türk milletinin
kardeşliğini, barışını, hoşgörüsünü,
huzurunu bir nebze olsun sağlamış oluruz diyorum .
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz maddeyle iktisadi
işletmelerin denetiminde yer alan kuruluşların yetkileri
belirlenmiştir. Televizyon, radyo ve internet üzerinden satış ve
tanıtım faaliyetlerinin yetkili kuruluşların denetimine
sokulması, uygun olmayan ürünün tanıtımının ve
satışının engellenmesi öngörülmektedir. Gayet olumlu ama
geç kalmış bir madde. Televizyon kanallarına
baktığımızda, reklamı yapılan ürünler gerçekten,
inanan insanların duygularını sömürmekte, hasta
insanlarımıza şifa verme niyetine onları bir ticari meta
olarak görmektedir. Mesela, tanıtılan bir kefen: Bu kefen yakmayan
kefen, yanmaz kefen, kabir azabından kurtaran kefen. 130 liraya
satılan bir terlik: Bu terliği giyenin evi bereketli olacak, evi
yanmayacak, eşyaları çalınmayacak. Yine, Peygamber Efendimizin
saçışerifinin yıkandığı suyun
tanıtımı yapılarak inanan insanlar istismar edilmektedir.
Niteliğini buradan söylemekten imtina ettiğimiz,
utandığımız ürünlerin reklamları da Türk aile
yapısına, maalesef, uygun olmayacak şekilde, olmayacak saatlerde,
olmayacak zamanlarda karşımıza çıkmaktadır.
Sağlık Bakanlığı yasaklıyor, Sanayi
Bakanlığı ceza kesiyor, Reklam Kurulu reklamları durduruyor
ama yine, internet ortamında
satış devam ediyor. Bu maddenin bir an önce yürürlüğe girmesi
vatandaşlarımızı bu tehlike ve zararlardan
koruyacaktır.
Değerli milletvekilleri, hepimizin
kapısına Finikeden portakal geldi. Portakalın içerisinde de
-okuma zahmetine katlandınız mı, bilmiyorum- bir mektup
vardı ve orada deniliyordu ki: Tamamı verimli ve dikili 300 dönüm
narenciye bahçesi Finike, Demre, Kaş ilçelerinin birbirine
bağlanması amacıyla yeni bir duble yol yapılırsa
ortadan kalkacaktır; Finikenin iklimi bozulacak, portakalın
yetişmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca, yol ve çevresinde
tarım arazilerinin imara açılma ihtimali vardır. Ekonomiye ve
turizme katkı sağlayacağı düşüncesiyle planlanan duble
yola karşı değilim ancak oradaki çiftçilerin, sivil toplum
örgütlerinin bu feryadına da kulak vermek zorundayız. İlla yol
yapmak istiyorsanız, buyurun gelin, Aksaray-Ortaköy arasında on
beş yıldır yapılamayan bölünmüş yolu yapalım.
Yine, geçen hafta gezdiğim Ortaköyün yollarına
baktığımızda, bu yollardan Çatin, Ozancık,
Devedamı, Harmancık, Pörnek, Kalebalta, Tatlıca yolları,
bırakın araçla gitmeyi, yürüyerek gidilebilecek vasıf ve
mahiyette bile değil. Yani bir tarafta vatandaş Yol istiyorum. diye
feryat ediyor, diğer bir tarafta da vatandaş Tarım
alanlarıma, portakalıma dokunmayın. diye feryat ediyor. Siz
olumlu feryada kulak tıkıyorsunuz, olumsuz feryadı yerine getirmeye
çalışıyorsunuz. Lütfen, eğer yol yapma
ihtiyacınız varsa, İlla da yol yapalım. diyorsanız,
buyurun Aksaray ile Ortaköy arasında on beş yıldır
bitirilemeyen yolu bitirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayhan, sözlerinizi
tamamlayın.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, Ortaköyün
yollarının geçilmez hâle gelmesinin önüne geçerek bu yolları
yapalım diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen önlemleri ibaresinin tedbirleri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Tuma
Çelik
İstanbul Diyarbakır Mardin
Hasan
Özgüneş Kemal
Peköz Nusrettin
Maçin
Şırnak Adana Şanlıurfa
Musa
Farisoğulları Erol
Katırcıoğlu
Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Erol Katırcıoğlunun.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sıra sayısı 173 olan ve ürün
güvenliğiyle ilgili yasa teklifinin 17nci maddesiyle ilgili birkaç söz
söyleyeceğim. Doğrusunu isterseniz, şöyle söyleyeyim:
İşletmelerin ürettiği ürünler, esas itibarıyla,
tüketicilere verilmiş sözler gibidirler ve işletmelerin o sözlere
uyup uymadığını denetlemek de kamuya ait bir görevdir. Yani
kamu, işletmelerin ürettiği ürünlerin standartlara uygun olup
olmadığını denetlemek zorundadır. O sebeple, bu kanun
teklifinde de yetkili kurullar, uygunluğu denetleyen kurullar türünden
birtakım kurumların da olacağını işaret eden
maddeler var.
Şimdi, bu 17nci madde esas itibarıyla
şöyle bir şey söylüyor, diyor ki: Bu üretilen ürünlerin -16ncı
maddede işaret edilen üretimden önceki kısmı hariç- daha çok
internet üzerinden satılan veya radyo, televizyon üzerinden pazarlanan
ürünlerin uygunluğunun denetlenmesiyle ilgili olarak bir görev veriyor
yine yetkili kuruluşlara. Bu, iyi bir şey tabii ki sonuç olarak iyi
bir şey çünkü insanlarımızın aldatılmasını,
insanlarımıza verilen sözlerin gerçekleşmiş olduğunun
denetlenmesi anlamına geldiği için iyi bir şey.
Dolayısıyla da bu yine -daha önce de konuştuk- Avrupa
Birliği uyum süreciyle ilgili bir kanun teklifi. Dolayısıyla da
Avrupa Birliğinin düzenlemelerinin, bir anlamda, Türkiyeye
yansımasını sağlayacak olan bir düzenleme. Bu bakımdan
itiraz edeceğimiz çok bir şey yok.
Arkadaşlar, esas itibarıyla, Avrupa
Birliği standartlarının Türkiyede geçerli olmasını
istemeniz gerçekten -bu yasa teklifini getiren arkadaşlar
açısından baktığımızda- çok değerli bir
hamle. Fakat Avrupa Birliği sadece bu tür ürün standartlarından
oluşmuyor ki bir de demokrasi standartları var.
Arkadaşlar, sizleri bilmiyorum ama ben de
burada iki gündür yaşadığım olaylardan giderek şunu
söyleyeyim size: Böyle bir yasama süreci olamaz. Böyle bir yasama süreci,
bizim, buradaki, Meclisteki bütün insanların topluma verdiği sözleri
yerine getiremediğini, getirmediğini işaret eden bir biçimde
cereyan ediyor, yumruklarla, itişme kakışmalarla, küfürlerle.
Doğrusunu isterseniz, ben zaman zaman çıkıyorum ve bu kürsüde
benzer şeyler söylüyorum. Bu nasıl bir yasama süreci arkadaşlar
ya? Yani bir dakika konuşmayı düşünün, bir dakika konuşmak
için sıra bekliyoruz; herkes basıyor, bir dakika konuşmak için.
Niçin konuşuyoruz bir dakika, ne oluyor sanıyorsunuz? Yani ben desem
ki: Efendim, Rizede köprü yıkıldı. E, ne olacak, bu ne demek
yani? Burada eğer Çevre ve Şehircilik Bakanı oturmuyorsa bunun
ne anlamı var Allah aşkına? Ama konuşuyoruz bir dakika,
herkes yarışıyor yani bir şey söylemek için. Zaten kanunu
mu tartışıyoruz -yetkili arkadaşlar yok galiba- yoksa
herkes kendi yerel sorunlarını mı burada
tartışıyor arkadaşlar? Şimdi, biz gerçekten bir süre
sonra oylayacağız bu yasayı ve ürün güvenliğiyle ilgili bir
yasamız olmuş olacak; torba morba, her neyse. Öyle mi olacak sahiden?
Sahiden bu tartışılmış mı olacak? Sahiden bu Türkiye
toplumunun temsilcileri olarak bizlerin fikirlerinin, düşüncelerinin
yansıdığı bir metin mi olacak sanıyorsunuz? Olmayacak
arkadaşlar.
Üç dakika konuşmaları alın:
Arkadaşlar, üç dakikanın bir dakikası zaten saygı ve
selamla geçiyor. Peki, niye yapıyoruz bunu Allah aşkına?
Şimdi, beş dakikadan otuz sekiz saniye kaldı, bitecek
konuşmam.
BAŞKAN Bir dakika ilave süre veriyorum ben
size.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, bu böyle olmaz. Bakın, ben
size söyleyeyim, bir standart üzerinden konuşma yapıyoruz, ürün
standartlarıyla ilgili ve toplumu kandırmaması için
şirketlerin, bir kamusal görev verdiğimiz kurumlar oluşuyor. Ama
demokrasinin yürütülmesiyle ilgili olarak kurulmuş olan bir Meclisin
standardı yok veya var olan standardı, tamamen gücü gücü yetene
biçiminde gerçekleşiyor. Arkadaşlar, gerçekten, benim bu Meclise
geldiğimden beri gördüğüm, hayret ve şaşkınlıkla
her gün izlediğim bu saçmalığa nasıl izin veriyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Neden daha iyisini yapamıyoruz? Neden gerçekten
de kanunu tartışamıyoruz? Bakın, kanun yerine
fotoğraflar çekiliyor, sohbetler ediliyor ve ondan sonra diyeceğiz
ki: 173 sıra sayılı Kanun Teklifi geçti. Arkadaşlar, kimi
aldatıyoruz? Vallahi bilmiyorum, ne diyeyim, bilmiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınızı
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Milleti
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
18inci maddesinin (1)inci fıkrasının (a) bendinde bulunan
veya ibaresinin ya da olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin Türabi
Kayan
İzmir Adana Kırklareli
Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu
Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Türabi
Kayan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kayan. (CHP sıralarından
alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
18inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle İdlib şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralı gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, iki gün önce -3 Mart 1924te kabul
edilen maddelerden, kanunlardan bahsedeceğim- Tevhidi Tedrisat Kanununun
kabul edilmesiyle eğitim birliğinin sağlanmasının,
Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasıyla Diyanet
İşleri Başkanlığının ve Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kurulmasının, hilafetin
kaldırılmasıyla iki başlılığın kaldırılmasının,
Erkân-ı Harbiye Vekâletinin kaldırılmasıyla Genelkurmay
Başkanlığının ve Millî Savunma
Bakanlığının kurulmasının kabul edilişinin
96ncı yıl dönümüydü. Cumartesi günü
yapamadığımız kapalı grup toplantısını
salı günü yaptığımızdan dolayı, 3 Marttaki bu
konuyu ele alamadık, şimdi onun için sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Tevhidi Tedrisat
Kanunundan önce, birbirinden ayrı eğitim veren, birbirinden
ayrı düşünen insanlar yetiştiren kanunlarımız
vardı. Tevhidi Tedrisat Kanunuyla, aynı düşünen bireyleri
yetiştirmeye başladık. Fakat görülüyor ki son zamanlarda,
imam-hatip liselerinin çoğalmasıyla yine birbirini anlayamayan
bireyler yetiştirilmeye gayret ediliyor.
Şeriye ve Evkaf Vekâletinin
kaldırılmasıyla şeri hükümlere dayalı hukuk
kaldırılmış, daha çok toplumun güncel
yaşamını düzenleyen medeni kanunlar ve buna bağlı
kanunlar düzenlenmiştir. Ayrıca, farklı dinlerden, farklı
mezheplerden, farklı ırklardan insanların da aynı kanunlara
tabi olması sağlanmıştır. Ondan önce bunların
arasında da farklılıklar vardı.
Hilafetin kaldırılmasıyla iki
başlılık ortadan kalkmış, halife tabir edilen şahıs
aynı zamanda devlet hakkında kararlar vermeye
kalkmıştı, o da kaldırılarak devlet tek bir iradeyle
yani Meclis iradesiyle, Büyük Millet Meclisi iradesiyle yönetilmeye
başlanmıştır.
Erkân-ı Harbiye Vekâletinin
kaldırılmasıyla Genelkurmay Başkanlığı kurulmuştur.
Erkân-ı Harbiye Vekili, hepinizin bildiği gibi, aynı zamanda
Bakanlar Kurulunun da üyesiydi. Bu da kaldırılarak Bakanlar Kurulu
üyeliği sadece Genelkurmay Başkanına tesis edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğinin
2004te yürürlüğe giren Genel Ürün Güvenliği Direktifi ve 2014
tarihli Yeni Yaklaşım Rehberi bizde bugüne kadar ele
alınmadı; 2014-2018 yıllarında -dört yıl- tamamen
ilgisiz kalındı. Grubumuz o yıllarda bu konuyla ilgilendi ve
destek verdi. İktidarınız Avrupa Birliği kriterlerine
şaşı baktığından mal ve hizmet üretiminde
disiplin yaklaşımı da zafiyete
uğratılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri gizli
haber alma uzmanı Graham Fullerin dediği gibi, iktidar o yolda
yürüdüğü için, bizi, uygarlık, sanayi, hizmet ve bilim üretiminde pazarda
ortak olduğumuz ülkelerin yanında nal toplar hâle getirmiştir.
Ne demişti Fuller? Siz Avrupa Birliğiyle partner olmayın,
yarışı bırakın; Avrupa Birliğinin sonuncusu
olacağınıza, onlardan sürekli emir alacağınıza
Orta Asyada Orta Doğunun lideri olun.
Bütün bu yaşananlar bu sonuçları
doğurmuştur değerli arkadaşlar. Nedir bu sonuçlar, hepiniz
biliyorsunuz. Bu kanun teklifi de direkt onunla bağlantılı. Bu
konuda teklifin 18inci maddesi, risk taşıyan ürünlerle ilgili
firmalar tarafından alınması gereken önlemlerle ilgili. Ürünü
tanıtacak marka, model veya cins ismi veya diğer ayırt edici
özellikler. Mümkün ise ürünün fotoğrafı veya resimli tasviri.
Alınan önlem. Önlemi gerektiren sorunun açık ve anlaşılır
tarifi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Başkanım,
bir dakika rica edeceğim.
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Sorumlu iktisadi
işletmecinin isim, adres ve diğer iletişim bilgileri. Riskten
sakınmak veya sorunu gidermek için önerilen yöntemler.
AB kriterleri, yukarıda bahsi geçen bu
önlemlerin alınması hâlinde uygulanacak yaptırımları
çok güzel sıralamıştı ama bahsi geçen kriterlerin hiçbirini
uygulamadığımızdan dolayı biz bugün hileli mallarla
insanlarımızı besler hâle geldik, ayıplı mallarla
insanlarımıza hizmet sunar hâle geldik. Kaliteyi daha
sağlamlaştıracağımız, dünyada
yarışacağımız ürünler elde etmemiz gerekirken bu
kaliteli mallarla, maalesef, nal toplar hâle geldik! Niye? Çünkü
çağdaş uygarlığı bıraktık çünkü Graham
Fullerin dediği, onun gösterdiği yolda ilerlemeye devam ediyoruz.
Bu, bizim halkımıza reva değildir; bundan bir an önce
vazgeçmemiz lazım diyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen önlemleri ibaresinin tedbirler olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Tuma
Çelik
İstanbul Diyarbakır Mardin
Kemal
Peköz Hasan
Özgüneş Oya
Ersoy
Adana Şırnak İstanbul
Nusrettin
Maçin Musa
Farisoğulları
Şanlıurfa Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Oya Ersoyun.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Fiilen yürüyen ama ilan edilmemiş bir
savaşın içindeyken, her gün insanlar ölürken, evlere asker cenazeleri
gelirken Bir kapalı oturum yaptık bitti, önümüzdeki gündemlere
bakalım. diyemeyiz. İktidar sözcüleri her gün kameraların
karşısında Suriyenin -unsurlar deniyor tabii buna- şu
kadar tankını, bu kadar helikopterini yok ettik. diye
konuşurken Savaşa hayır! demek yasaklanıyorsa ve sosyal
medya paylaşımları nedeniyle insanlar sabaha karşı
evlerinden gözaltına alınıyorsa, gazeteciler iktidarın
işine gelmeyen haberleri yaptıkları için gözaltına
alınıyor ve tutuklanıyorsa Meclis tüm bunlar yokmuş gibi
yapamaz.
Evet, halkın her yerde birbirlerine
sorduğu soruyu ben buradan yüksek sesle sizlere soruyorum: İdlibde
ne işimiz var? Bu savaş kimin savaşı? Bu savaşta kimin
çıkarı var? Bir düşünelim; evet, bu savaşta iktidarın
çıkarı var. Yanlış Suriye politikalarınızın
bedelini ülke ve bölge halklarına ödeterek sürdürmeye devam etmeye
çalışıyorsunuz. Cihatçı çeteleri koruyup
kolladınız, bu ülke topraklarını cihatçı çetelerin
cirit attığı topraklar hâline getirdiniz ve biz Suruçu
yaşadık, Diyarbakırı yaşadık, Ankara Garı
katliamını yaşadık. ABD ile Rusya arasındaki
emperyalist çelişkileri fırsata çevirmeye kalktınız,
S-400ler elinizde kaldı.
SALİH CORA (Trabzon) Önergeyle alakalı
konuşur musun? Önergeyle alakalı konuş.
OYA ERSOY (İstanbul) Şimdi, ABD,
Türkiyenin Rusyayla karşı karşıya savaşa girmesini
teşvik ediyor, bunu kışkırtıyor ve siz, göz göre göre
ülkeyi yıkıcı bir savaşa, kanlı bir
bataklığa sürüklemekte ısrar ediyorsunuz. Türkiyenin
güvenliği için mi peki bunlar? Bu savaş kimin için? Evet, Türkiyenin
güvenliği için değil; tam aksine, bu savaş daha fazla ölüm, daha
fazla yıkım, daha fazla düşmanlık ve Türkiyenin
güvenliğine yönelik açık bir tehdittir. Kafa kesen, canavarca insan
öldüren, kadınlara tecavüz eden cihatçı çetelerin yanında bizim
ne işimiz var?
Değerli milletvekilleri, oğlu
İdlibde ölen bir anne ne diyor? Bunu hepiniz duydunuz: Şehidin
helvası, sizin ocakta kavrulmadığı sürece, size hep
tatlı gelecek. diyor. Doğru söylemiyor mu? Şimdi soruyorum
sizlere: Kendi çocuklarınız olsaydı bu kadar rahat evet der
miydiniz bu savaşa?
Suriyede ölen askerler kim? Yoksul
halkımızın çocukları. Şimdi, asker cenazelerinin
evlerine bakın; bu fotoğrafa iyi bakın. Bakın, sizin
şirketlerinizin yaptığı, kamu arazilerinin yani halkın
arazilerinin üzerinde yükselen plazalarda yani bunlarda hiç bayrak gördünüz mü,
cenaze üzerine asılı bayrak gördünüz mü? Hayır. Savaşta
Türk, Kürt, Arap, Farslı, hangi
halktan olursa olsun hep yoksullar ölüyor. Değerli milletvekilleri,
Türkiye, emperyalistler arası rekabetin aleti olmaya, iktidar günü
kurtarsın diye savaşa teslim edilemez.
Bizler sosyalistiz, her soruna halkın
saflarından bakarız ve biz, Suriye halklarının
özgürlüğünü, demokratik haklarını savunuruz; sizin gibi
cihatçılara değil, Suriye halklarına kalkan oluruz ve
laikliği savunuruz; cihatçı çetelerle birlikte, Diyanetin cihat
fetvalarıyla yürütülen bir savaşın karşısındayız.
Bakın, bu ülkede işsizlik 7 milyonu buldu,
Halk, ekonomik kriz karşısında her geçen gün daha da
yoksullaşıyor. İç politikada hesabınız belli: Çatlak
sesler sussun, herkes arkamızda saf tutsun. İstiyorsunuz ki
savaş, tek adamın ülkeyi kendi kişisel varlığına
indirgeyip kendi iktidarını koruma kavgasını millî dava
olarak sunmasına hizmet etsin yani -iktidarınız
zayıfladı- bu savaş onu güçlendirmeye yarasın. O yüzden
memleketi Savaşa hayır! demenin yasaklandığı, bunu
diyenlerin hain ilan edildiği, linç edildiği bir ülke hâline
getirmek istiyorsunuz. İç cephe diyerek sizin politikalarınıza
muhalif olan herkesi düşman ilan ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Ersoy
sözlerinizi, buyurun
OYA ERSOY (Devamla) Evet, sanıyorsunuz ki
Halkı böylelikle sindiririm. ama yanılıyorsunuz. Biz hiçbir
zaman susmayız, bu halk susmaz.
Bakın, önümüzde 8 Mart var. Ülkenin dört bir
yanında kadınlar olarak haklarımıza ve
hayatlarımıza sahip çıkmak için hep birlikte sokaklarda
olacağız. Kadınları gerici, cinsiyetçi, kadın
düşmanı politikalarınıza itaat ettiremezsiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Provokatörce
konuşuyorsunuz.
OYA ERSOY (Devamla) Tarihsel
kazanımlarımızdan vazgeçiremezsiniz. Emekçileri güvencesiz bir
piyasanın cenderesine sokamazsınız. Halkı işsizlik,
açlık, yoksulluk içinde yaşamaya mahkûm edemezsiniz.
Kısacası bu ülkeyi, bu halkı faşizmle, savaşla
yönetemezsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, HDPli konuşmacının konuşması
sırasında şehit ailelerinin, şehitlerimizin evlerinin
fotoğraflarının bulunduğu levhayı göstererek
birtakım istismar faaliyetlerine girdiğini görmekteyiz. O levha
onların eline yakışmıyor çünkü bu zamana kadar Türkiyede
en fazla şehit vermemize neden olan terör örgütü PKKdır; hain,
kalleş bir terör örgütüdür. Bu eli kanlı terör örgütünü
kınamayanların, terör örgütü olarak kabul etmeyenlerin şehitler
üzerinden bu şekilde istismara yeltenmesi asla ve asla kabul edilebilir
bir tutum değildir. Kendi kongrelerinde Türk Bayrağını
asmayı dahi fazla görenlerin
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) - Onu nereden çıkarıyorsunuz?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Yalan,
doğru söylemiyorsun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yalan!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
Türk Bayraklarını, koskocaman
Türk Bayraklarını yukarılardan, asıldığı
yerlerden -daha önceki partilerinizde- aşağıya indirenlerin bu
noktada bize öğreteceği hiçbir şey yoktur. Türk milleti, birlik
ve bütünlük içerisinde bu zamana kadar terörle mücadelesini de vermiştir,
millî varlığına yönelen tehditleri de hep birlikte birlik ve
bütünlük içerisinde bertaraf etmeyi de bilmiştir. Bu noktada HDPnin bu
konularda bize vereceği herhangi bir tavsiye veya nasihatin olduğu
kanaatinde değilim.
Saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç
41.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İki konuda
küçük bir düzeltme yapmak istiyorum.
Birincisi: Kimseye bir nasihat vermiyoruz, sadece
görüşlerimizi açıklıyoruz ve bu konudaki politik tutumumuzu
açıklıyoruz; bunu da yapmak bizim hakkımızdır. Bu
konuda kimse bir şey demesin lütfen; birincisi bu, nasihat değil yani
buradaki.
İkincisi: Efendim, bu kongremizdeki Türk
Bayrağı meselesi -yani Sayın Grup Başkan Vekili kusura
bakmasın ama- gerçekten tezvirat. Yani son yaptığımız
bütün kongrelerin, HDPnin yaptığı bütün kongrelerin
fotoğraflarını getirip karşılaştırmaya
hazırız. Ben, bizzat kendim bütün kongrelerle ilgili
çalışmış olduğum için, böyle bir sorunun
olmadığını açık ve net bir şekilde söylüyorum.
Doğru değil, kayıtlara geçmelidir. Zaten böyle bir şey
olsaydı savcılar Sayın Grup Başkan Vekilinden önce harekete
geçerdi, geçmediklerine göre böyle bir sorun yoktur. Bunu da söylemiş
olayım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Daha önceki
partilerinizde geçtiği var.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim, ben
HDP Grubu adına konuşuyorum burada; dolayısıyla, geçen
günlerde de yaptığımız kongre de dâhil olmak üzere,
2013ten bugüne kadar yaptığımız hiçbir kongrede böyle bir
sorunumuz kesinlikle olmamıştır. Kayıtlara geçsin diye
söylüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk
ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 18inci maddesinin (3)üncü
fıkrasında yer alan zorundadır ibaresinin mecburdur
şeklinde değiştirilerek yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederim.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Zeki Hakan
Sıdalı
İzmir Ankara Mersin
Muhammet Naci
Cinisli İsmail
Koncuk Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Erzurum Adana Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İbrahim Halil Oralın; hem de bölüm üzerindeki söz talebini de yerine
getirmiş olalım.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği ve
Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 18inci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, 27 Şubat
tarihinde milletimizin yüreğine ateş düşmüştür; 33 kahraman
evladımız hain bir saldırının, şerefsizce bir
pusunun sonucunda şehadet mertebesine ulaşmıştır; bir
ayda İdlibde verdiğimiz şehit sayısı 54ü
bulmuştur.
Yüce Allah bu kahraman evlatlarımızın
şehadetlerini kabul eylesin, onlara rahmetiyle muamele eylesin, başta
aileleri ve yakınları olmak üzere bütün milletimize sabır ihsan
eylesin. Ayette buyurulduğu gibi Onlar diridirler. milletimizin
gönüllerinde, yüce Türk tarihinin altın sayfalarında her daim
yerlerini alacaklardır. Yüce Allah bizlere böyle acıları tekrar
yaşatmasın.
Saygıdeğer milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarı Suriye meselesinde en başından beri büyük hatalar
yapmıştır. Altı ayda devrilecek. denilen Esad on
yıldır yerinde durmaktadır. Emevi Camisine Sayın
Cumhurbaşkanımız değil maalesef Rus lider Putin
girmiştir. Milyonlarca sığınmacı ülkemizde
yaşamakta ve ülke kaynaklarını paylaşmaktadır. Rusyanın
bilgisi olmadan o saldırının yapılacağına
Türkiyede bir tek Allahın kulu bile inanmamaktadır. Sayın
Cumhurbaşkanımız ise bugün Rusyaya gidip Putinle
görüşmüştür. Ben bir Türk evladı olarak
evlatlarımızın katledilmesine göz yuman ya da bizzat destek
veren Putinin ayağına gidilmesini millî kimliğime
yakıştıramıyorum. Rusların anayasa
çalışmaları Türk evladından, bizim şehitlerimizden
asla kıymetli değildir. Bu, nasıl büyük bir devlet olma
anlayışıdır; bu, nasıl bir liderliktir? Sayın
Cumhurbaşkanımız, maalesef, bu meselede sınıfta
kalmıştır. Hele ki saldırıdan üç gün sonra ekranlara
çıkıp gülerek turist sayılarından, araba üretiminden
bahsetmesi, parti programlarına gidip üye yapma çağrısında
bulunması abesle iştigaldir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanı, milletimizin
acısını paylaşmak yerine siyaseti tercih etmiştir; bu,
milletimizin tercihi değildir, kendi tercihidir. Biz, İYİ
PARTİ olarak hafta sonu tam 120 ilçede kongre gerçekleştirdik, bu
kongrelerde bir kelime siyaset dahi günün anlamına binaen
konuşmadık
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Biz de iptal ettik kongreyi.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
alkış tutmadık ama Kuran tilavetiyle şehitlerimizin
acısını paylaştık; kanaatimce doğru olan da
budur. Sayın Cumhurbaşkanımızı da İYİ
PARTİyi ve Değerli Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendiyi örnek almaya davet ediyorum. Peygamber
Efendimiz bir hadisinde Utanmıyorsan dilediğini yap. buyuruyor.
Ben, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bütün
siyasetçileri bu hadisin ruhuna uygun davranmaya davet ediyorum.
Kıymetli milletvekilleri,
sınırlarımızın güvenliği için de elbette Suriye
içerisinde bugün operasyon yapabilir hâlde olmamız gerekmektedir. Bu
noktada Türk ordusunun alacağı bütün kararların ve
yapacağı bütün operasyonların amasız, fakatsız ve
lâkinsiz destekçisiyiz ancak Esadın gitmeyeceği de ortadır.
Peki, Türkiye bu durumda ne yapacaktır? Milletimizin, artık dipsiz
bir kuyuda kaybedecek evladı kalmamıştır;
sabrımız tükenmiştir.
Değerli milletvekilleri, ilgili kanun teklifi
hakkında da birkaç söz söylemek istiyorum. Türkiye, tarımdan
sanayiye, bilişimden otomotive pek çok alanda üretim yapmayan bir ülke
konumundadır. Ülkemizin girdiği ekonomik krizde, üretim
olmadığı için ticaret ve finansla ülkeye kazanç
sağlanabilmektedir. Böyle bir ortamda kaliteli ithalat ve ihracatın
sağlanması için kanuni düzenlemeler yapılması, Avrupa
Birliği standartlarına
geçilmesi için çok geç kalınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Oral, buyurun.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Teşekkür ederim.
2013 yılında gündeme gelen bir kanun
değişikliği ancak 2020 yılında Genel Kurula
gelebilmiştir, hem de 2018de gündeme gelen hâliyle hemen hemen aynı
şekilde gündeme gelmiştir. 2018den bugüne hiç mi bir
değişiklik olmamıştır? Bu, çok acı bir tablodur.
Gördüğümüz kadarıyla tek değişiklik, cezai müeyyidelerin
oranlarının artırılmasında olmuştur. Ürünlerin
herkes tarafından takip edilmesi için merkezî bir sistem ve karekod
uygulaması teklifi komisyonda neden reddedilmiştir, anlamak güçtür.
İthalat ve imalatçının ürününün satışı sonrasındaki
sağlayacağı destekle alakalı bir yükümlülük
getirilmemiştir, bu bir eksikliktir. Genel manada çok geç kalmış
ve olumlu düzenlemeler getiren bu teklifin çok daha iyi hâle getirilmesi
şarttır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Ürün
Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin
(1)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
1) Alınan diğer önlemlerin riskin ortadan
kaldırılmasında yetersiz
kalması durumunda iktisadi
işletmeci, kendiliğinden veya yetkili kuruluşun talebi üzerine
riskleri önlemek amacı ile ürünlerin toplatılması ve
bertarafı da dahil olmak üzere gerekli önlemleri almakla
yükümlüdür.
Lütfi Kaşıkçı Ayşe
Sibel Ersoy Saffet
Sancaklı
Hatay Adana Kocaeli
Sefer Aycan Cemal
Çetin
Kahramanmaraş İstanbul
BAŞKAN Evet,
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Lütfi Kaşıkçı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFİ
KAŞIKÇI (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 19uncu maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu
ifade edeyim: Madde üzerine konuşmayacağım. Sözlerimin
başında da Hatayın bir evladı olarak İdlibde
verdiğimiz şehitlere Allahtan rahmet diliyorum, büyük Türk
milletinin başı sağ olsun. Gazilerimiz var,
yaralılarımız var; onlara da Cenab-ı Allahtan bir an önce
şifa diliyorum.
Yine, sözlerimin
başında özellikle Reyhanlı, Kırıkhan ve Antakyadaki
hastanelerimizde çalışan başhekimden doktoruna, hemşireden
temizlik görevlisine kadar tüm hemşehrilerimize teşekkür ediyorum;
gerçekten kahraman askerlerimizle -bizzat giderek Hatay Milletvekilleri olarak
yerinde de müşahede ettik- o askerlerimizle, yaralı askerlerimizle
birer evladı gibi, kardeşi gibi ilgileniyorlar, mesai kavramı
gözetmeden çalışıyorlar; mesaisi biten evine gitmiyor, nöbeti
biten evine gitmiyor. Böyle, bu şekilde, bu şuurla çalışan
sağlık görevlilerimize bu yüce çatı altında teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hatayın işgal dönemiyle ilgili bir anekdotla
sözlerime başlamak istiyorum. Ana yurttan ayrı yaşamaya
alışamayan Hataylılar her fırsatta Türkiyeden
memleketlerinin işgalden kurtarılması talebinde
bulunmuşlardır. Nitekim, Gazi Mustafa Kemal 15 Mart 1923te Adanaya
geldiğinde Hataylılar kendisini karşılarlar. Adanada
Gaziyi karşılayan kalabalığın önünde 2 levha, 4
hanım ve bunların önünde genç bir kız vardır. Bu kız
Şenköylü Ayşe Fitnattı. Dokunaklı bir sesle: Ey Ulu Gazi,
bizi kurtar! diye talepte
bulundu. Mustafa Kemal genç kıza tarihe mal olan, kurtuluş vadeden
bir cevap verdi: Merak etme kızım, kırk asırlık Türk
yurdu ecnebi elinde esir kalamaz. Bu söz, o günden sonra bütün sancak Türkleri
tarafından kurtuluş için bir senet olarak kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, konumuz Hatay. Önce
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Hatay gibi Türkiye'ye
bağlanmayacağım, ikinci bir Tayfur Sökmen
olmayacağım. dedi, arkasından da ne büyük bir tesadüf ki Rusya
merkezli bir gazetede Hatay'ın çalıntı şehir olduğuna
dair bir makaleyi hep birlikte okuduk. Tabii, biz bu açıklamaları
birbirinden bağımsız bir şekilde okumuyoruz ancak bizi
üzen, Rusyanın tavrından ziyade kendimizden bildiklerimizin bu büyük
davaya ihanetleridir.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki Suriye
rejimi, savaştan önce de yıllarca hem okullarda coğrafya
kitaplarında hem de hava durumu bültenlerinde Hatayı kendi
toprağı olarak zaten gösteriyordu. Biz Hataylılar Suriyedeki
rejimin Hatay üzerindeki hain emellerini çok iyi biliyor ve yakından takip
ediyorduk, günün birinde bu meseleyi daha büyük ölçekte gündeme getirecekleri
de zaten hesaplamalarımız içerisindeydi. Suriye, yıllarca
psikolojik harbin bütün unsurlarıyla Hatayı ele geçirmek için
içerideki iş birlikçileri vasıtasıyla
çalışmalarına devam ediyordu. İlişkilerin iyi
olduğu dönemde dahi bu asılsız iddiaların peşini hiç
bırakmadılar, hatta son olarak Suriye'nin sözde
Dışişleri Bakanı Velid Muallim Ağustos 2018de Fars
Haber Ajansına verdiği demeçte Hatay bizim
toprağımız. Onlara rağmen oraya geri döneceğiz.
demişti. Kendisine, demeci verdiği Lazkiyeye en yakın
noktamızdan, Yayladağından Yayladağılı
hemşehrilerimizle birlikte gerekli cevabı Hatay'ın bir
evladı olarak vermiştim. Bugüne kadar Suriye'nin Hatayla ilgili tüm
faaliyetleri içte ve dışta devletimiz tarafından takip
ediliyordu. Bu ecdat yadigârı vatan toprağında yaşayan tüm
vatansever Hataylılar ise gerektiği zaman gerekli cevabı
vermekten de hiç geri durmadılar.
Değerli milletvekilleri, Hatay'ın son
zamanlarda haksız ve mesnetsiz iddialarla gündeme taşınma
gayretlerinin köküne iyice bakmak gerekir. Şayet konuyu iyi
irdelediğimiz takdirde karşılaşacağımız cevap
ise bizce şu şekildedir: Rusya destekli Suriyenin, günün birinde
Hatay meselesini gündeme taşıyacağını zaten
bekliyorduk, ancak açıklamalara bakılırsa planlarının
tarihini öne çektiklerini görüyoruz. Bunun sebebinin İdlibde yürütülen
Bahar Kalkanı Harekâtı olduğunun da farkındayız.
Akılları sıra, İdlibde yaşadıklarının
intikamını Hatayı tartışmaya açarak
alacaklarını zannediyorlar.
Bu vesileyle,
İdlibdeki varlığımızın ne kadar önemli
olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim. İdlibde ne
işimiz var? diyen çevrelerin şunu iyi bilmesi gerekiyor ki Sayın Genel
Başkanımızın ifadesiyle İdlib demek, Hatay demektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
LÜTFİ
KAŞIKÇI (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği şekliyle,
yarın Hatayda bu mücadeleyi vermemek adına bugün İdlibdeyiz,
İdlibi kontrol altına almadan Hatayı sağlama
alamayız. Gidip Suriye rejimiyle görüşün. diyenler bilmelidir ki
Suriye rejiminin gözü yıllardır vatan toprağı Hataydadır.
Vatan toprağında gözü olanlarla oturup ne konuşacağız?
Dışarıdan olaylara bakıp ahkâm kesmek kolay, buyurun
Hataya gelin ve başta Hatay olmak üzere memleketimizin ne denli bir göçle
karşı karşıya kaldığını hep birlikte
görün. Mehmetçikin İdlibdeki mücadelesi haklı bir mücadeledir; bu
mücadelenin, asırlık planları yerle bir ettiğini hep
birlikte görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, Kamışlıdan İdlibe kadar değil,
Kamışlıdan Türkmen Dağına kadar olan
sınırlarımız her türlü terör ve göç tehdidinden kurtulana
dek bu mücadele devam edecektir. Buradan bir kez daha ve güçlü bir şekilde
ifade etmek isterim ki Hatayda gözü olanın gözünü oyarız; Hataya
elini uzatanın da elini keseriz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler
Kanunu Teklifinin 19uncu maddesinin (3)üncü fıkrasındaki
seçeneklerden en az birini ibaresinin seçenekleri ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Akın Haydar Akar Tahsin Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin Bayır Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin
İzmir Manisa Adana
Murat Bakan
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İktisadi işletmecinin üç seçenekten en az
birini değil, üçünü de nihai kullanıcıya sunması zorunlu
hâle getirilmelidir. Bu sayede kullanıcı isterse parasını
iade alacak, isterse ürünü değiştirecek, isterse ürünü tamir
ettirebilecektir. Bunu işletmeciye değil, kullanıcıya
tercihen sormak daha yararlı olacaktır. Önergeyle bu durumun
sağlanması amaçlanmaktadır. Bunu işletmeciye değil,
kullanıcıya tercihen sunmak daha yararlı olacaktır. Zira,
madde 21/5'te, bu önergeyle uyumlu biçimde dağıtıcının
imalatçı/ithalatçı karşısındaki hakları (para
iadesi ya da ürün değişimi hakkı) zaten düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen durumunda ibaresinin halinde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Hasan
Özgüneş
İstanbul Diyarbakır Şırnak
Tuma
Çelik Kemal
Peköz Musa
Farisoğulları
Mardin Adana Diyarbakır
Nusrettin
Maçin Ömer Faruk
Gergerlioğlu
Şanlıurfa Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ömer Faruk Gergerlioğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere bugün, dün Göç ve
Uyum Komisyonu olarak Edirneye yaptığımız ziyaretlerle
ilgili izlenimlerimi aktaracağım.
Pazarkule, Doyran köyü ve İpsala
Sınır Kapısına gittik ve oradaki insani trajediyi
yakından gözlemledik. Oralarda son derece üzücü sahneler vardı ve çok
önemli bir şantaj görüntüsünü net bir şekilde gördük.
Evet, Pazarkule, işte görüyorsunuz,
mültecilerin hâli, perişan bir durumdalar. Biz oraya
vardığımız zaman, insanlar, sağda ve solda binlerce
insan, açık ortamda, geceleri eksi derecelere düşen soğuklarda
açıkta yatan insanlar ve belki 100 metreyi bulan ekmek, su
kuyruklarıyla perişan bir topluluk vardı orada. Gazetecilerin de
alınmadığı alana girdiğimiz zaman, Pazarkule
Sınır Kapısının tam sıfır noktasına
girdiğimiz zaman orada bir can pazarıyla karşılaştık.
Göçmenler -çoğunluğu genç göçmen- Yunan tarafına geçmek
istiyorlardı, kapıyı zorluyorlardı ve Yunan polisi -bizim
görüş sahamızdaydı- karşı tarafa, göçmenlere ateş
ediyordu ve bombalar atıyordu, gaz mermileri atıyordu ve o
sırada, bizim gözlerimizin önünde, bu insanlar
-fotoğraflarını biz çektik bakın- kanlar içinde
götürülüyorlardı; büyük bir insani dram vardı. Karşı taraf,
Yunanistan çok ağır insan hakları ihlallerine yol açıyordu
-kasığından yaralanmış bir insan- göğsünden
vurulanlar vardı. 1 ölü ve 5 yaralı olduğunu daha sonra
öğrendik.
Evet, Yunanistan ağır ihlallere imza atıyordu.
Bakın, yanımda getirdim, bir gaz mermisi, karşıdan
atılan bir gaz mermisi; insanların üzerine atılıyordu.
Gerçekten dehşet veren bir sahne vardı ama burada ihlali sadece Yunanistan yapmıyor,
maalesef iktidar da yapıyor. Nasıl yapıyor? Sınırda
sıfır noktasında yüzlerce göçmen, ellerinde taş,
karşıya, Yunan polisine doğru atıyorlar kapıyı
zorlamak için. Yunan polisi bomba ve gerçek mermi kullanıyor. Orada bizim
Türk polisi var, kimseye Ya kardeşim, geri çekilin, bakın, burada
bir can pazarı yaşanıyor. demiyor, yüzlerce göçmeni seyrediyor.
Burada, Türkiyede bir basın açıklaması yapsanız
anında yerlerde sürüklenerek götürülürsünüz ama orada yüzlerce göçmen
ellerine taş alıp karşı tarafa atıyor ve kapıyı
zorluyor; tüm yetkililer bunu izliyor değerli arkadaşlar. Belli ki
burada bir kurgu var ve insanların bu perişanlığı
üzerinden bir amaç hedeflenmiş.
Şimdi, biz daha sonrasında bölgede bir
açıklama yaptık Komisyon olarak ama bu açıklama, Komisyon
üyelerinin imzasını almış bir açıklama değildi.
Sanırım Komisyonun ortak kararı değil, AK PARTİ Genel
Merkezinden gelmiş bir açıklamaydı ve sadece Yunanistan
ihlallerine odaklanmıştı. Düşünün, Pazarkulede binlerce
insan vardı ve Komisyon Başkanlığı bizi tek bir
kişiyle bile görüştürmeden diğer bölgelere götürdü.
Bakın, İpsala Sınır
Kapısına gittik -burası İpsala Sınır
Kapısı- ve hiç kimse yok. Doyran köyüne gittik, hiç kimse yok çünkü
karşı taraftan müdahale olduğu için artık kimse oraya
gelmiyor. Şunu da haber aldık: Şu anda da gidin bakın,
Edirneye 40 kilometre kala otobüsler durduruluyor ve tüm göçmenler
Pazarkuleye yönlendiriliyor. Pazarkulede bir kurgu var, İpsalada hiç
kimse yok, Doyranda kimse yok ve Pazarkulede bir kurgu var. Bunun delili
nerede? İçişleri Bakanı açıklama yapıyor: 135 bin
kişiyi karşıya gönderdik. Biz orada Bunun ispatı nedir?
dedik. Karakollar uzaktan sayıyor, şu kadar kişi geçti. diye
bize açıklama yaptılar ama daha sonra öğrendik ki
karşıya geçen insanlar vuruluyorlar, öldürülüyorlar ve mesela bir
göçmenle İpsalada görüştük 500 kişi karşıya geçtik,
1 kişi öldürüldü, hepimiz Türkiyeye geri kaçtık. diyor.
İşte, o bölgedeki uzmanlarla konuştuğumuzda -size net
söyleyeyim- 10 bine yakın bir geçiş olduğu tahmin ediliyor ve
hani, bir Suriye şantajı yapılıyor ya, bölgede olan insanlardan
en azı Suriyeli. Yüzde 20 kadarının Suriyeli olduğu
düşünülüyor; çoğunluğu Afgan, Türkiyede tutunamayan insanlar.
Şimdi, bir de bu 135 bin rakamıyla
yapılan şantaja Yüz binleri iki üç günde buraya
yığdık; ey dünya, istersek milyonları yığarız.
şantajına delil olarak bugün Süleyman Soylu bir açıklama
yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bin
özel harekâtçının, Yunanistan tarafından yapılan geri
itmeye karşı olarak Türk tarafından insanları bu sefer
Yunanistan tarafına iteceğini söyledi. İnanılmaz bir durum
bu çünkü orada insanlar zaten perişan ve şantaj malzemesi olarak
kullanılıyor, yem olarak kullanılıyor ve karşı
taraftan hak ihlali yapılarak gönderilen insanlara bu taraftan siz de
demek ki Karşı tarafa gidin. diye ateş açacaksınız.
Hani Zorla göndermiyoruz. diyorlar ya, orada biz kime gitsek Zorla
göndermiyoruz. diyorlardı ama sanırım yeterli yankı
oluşturmadığını düşünüyor ki İçişleri
Bakanlığı, bin özel harekatçıyla Yunanistanın geri
itmesine karşı bu insanları ortada bir yem olarak kullanacak.
Zaten biz o bölgede inanın ki çok üzüldük çünkü o bölgede o göçmenler
mahlukat olarak görülüyordu -iki taraf tarafından da- ölümlerine göz
yumuluyordu ve âdeta haşere gibi görülüyorlardı. Çünkü üzerlerine
biber gazı sıkılıyordu, açıkta bulundukları
alanda su yoktu, son bir iki günde o bölgeye tuvalet kabinleri
getirilmişti ve büyük bir perişanlık yaşanıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Buna
bir an evvel, acil bir tedbir bulunmalı. İnsan üzerinden bu
şantaj bir an önce bitirilmeli diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Değerli Gergerlioğlu, insan
haklarıyla ilgili bir kişi olarak 2011den bu yana mültecilerin neler
çektiklerini ve Türkiye'de nasıl
karşılandıklarını muhakkak takip etmiştir. Gerçi
kısa bir süreydi konuşması ama sanıyorum birkaç cümle
Türkiye'nin yaptıklarına ilişkin, Avrupalıların ifade
ettiği takdir hislerine ilişkin de, takdir değerlendirmelerine
ilişkin de cümle olsaydı çok memnun olurduk.
Biliyorsunuz, 18 Mart tarihli Geri Kabul
Anlaşması karalardan geçişi kapsamıyor, sadece denizden
yapılan geçişlere ilişkin yaşanan trajedileri engellemeye
dönük bir anlaşma. Türkiye hâlihazırda anlaşmanın bu
şartlarına uymaya devam ediyor. Kara geçişleri konusunda
mültecilerin can güvenliği söz konusuysa serbestçe geçişleri
uluslararası hukukun da tanıdığı bir kavramdır, o
çerçevede görmek gerekir. Türkiye'nin o geçişleri bir tür şantaj
unsuru olarak gördüğü yahut da mültecileri mahluk olarak
değerlendirdiği
Mahluk kelimesi tam yerine oturmuyor ama
haşere dedi daha sonra. Çünkü mahluk halk edilendir ama haşere daha
farklı bir anlam taşır.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Biber
gazı sıkıyorlarsa haşere muamelesi görüyor demektir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Haşere
olarak görmediğini Sayın Gergerlioğlunun bilmesi gerekir esasen
2011den bu yana Türkiye'nin yaptıklarına bakarak. Fikirleri
farklı olabilir ama bazı gerçekleri ifade etmek sanıyorum
yerinde olur. Türkiye mültecilere, can havliyle Suriye'den kaçanlara büyük bir
insanlık örneği ve muhakkak, bu konuda ders alması gerekenlere
de gereken dersleri vermiştir. Burada asıl bence kınanması
ve eleştirilmesi gereken hem Avrupa Birliğinin ikiyüzlü
yaklaşımı hem de Yunanistanın, Avrupa kültürünün temeli
olarak kendini takdim etme referanslarıyla hiçbir şekilde
uyuşmayan bu kabul edilmez davranışlarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Teşekkür
ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk
ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 19uncu maddesinin (3)üncü
fıkrasının birinci cümlesinde bulunan en az birini ibaresinin
en az ikisini ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeki
Hakan Sıdalı Dursun
Müsavat Dervişoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Mersin İzmir İstanbul
İmam
Hüseyin Filiz Muhammet
Naci Cinisli İbrahim
Halil Oral
Gaziantep Erzurum Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İmam Hüseyin Filizin.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
19uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş
olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün şehitler
kervanına bir şehit daha eklendi. Bahar Kalkanı Harekâtı
bölgesinde, rejim güçlerince düzenlenen hain saldırıda, Gaziantepli
hemşehrim, Sözleşmeli Er Enes Kaya şehit olmuştur. Üzüntümüz
büyüktür. Şehidimize Allahtan rahmet, ailesine, hemşehrilerime ve
yüce Türk milletine sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin 19uncu
maddesinde, ürünün geri çağrılmasıyla ilgili olarak, ürünün
hangi şartlarda geri çağrılacağı, geri
çağırma önlemlerinin neler olduğu, iktisadi işletmecinin
nihai kullanıcıya sunacağı seçenekler ve geri
çağırmayla ilgili tüm masrafların iktisadi işletmeci
tarafından ödeneceği belirtilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin gümrük
birliğine girmesiyle birlikte, ülkemiz, birçok alanda Avrupa Birliği mevzuatına
uyum sağlanmasına ve uygulamaların da AB uygulamalarıyla
paralel hâle getirilmesine yönelik bazı yükümlülükler üstlenmiştir.
Ticarette teknik engellerin kaldırılabilmesi ve malların serbest
dolaşımıyla piyasaya güvenli ürünlerin arzının
sağlanabilmesi için piyasa gözetimi ve denetimi sisteminin, kanun
teklifinde ifadesini bulduğu hâliyle Avrupa Birliğindeki uygulamalara
paralel şekilde güçlendirilmesi, makine imalat sanayisinde sahip
olduğumuz teknoloji düzeyinin geliştirilmesini, imalat yöntemleri ve
imal usullerinin gözden geçirilmesini sağlayarak ülkemiz sanayisinin
kalitesinin ve altyapısının yükselmesini geç
kalınmış olsa da tetikleyecektir. Böylece, iç ve dış
piyasalarda kaliteli ve ucuz ürünlerimizin rekabet gücü daha da artacak ve ürün
geri çağrılması da mümkün olduğu ölçüde azalacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu noktada gıda
ürünlerine dönmek istiyorum. Gıda ürünleri güvenliği toprakta
başlayıp çatalda biten bir süreçtir. Dolayısıyla
gıdanın temelini teşkil eden meyve ve sebzeler yetiştirilirken
toprağın, suyun ve hatta havanın da temiz olması
şartı vardır. Sanayi atıklarıyla, evsel
atıklarla, köylerin foseptiklerinde biriken atık sularla, atık
yağ dönüşüm tesisleri gibi tesislerin sularıyla kirlenen, zehir
saçan ve simsiyah akan çok sayıda akarsuyumuz vardır, bu
akarsuların döküldüğü sulama barajları vardır. Kendi seçim
bölgemde, Nizip Çayı, Hancağız Barajı ve Oğuzelinde
Sacır Suyu bunlara örnek olarak verilebilir. Yerel yönetimler bu konuda
bir çaba sarf etseler de hâlihazırda o sularla sulanan sebze ve meyveler
insan sağlığını tehlikeye atmaktadır.
İşe buradan başlanmadıkça sağlıklı ve
güvenli gıdalara ulaşmak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, ürün güvenliği
açısından bir başka önemli nokta ise düzgün bir toplum hâline
gelmektir. İnsan haklarına saygılı, fazla para kazanma
uğruna başkalarının yaşamını tehlikeye sokma
eğiliminden uzak, tabiri caizse, iyi vatandaş
yetiştirilmediği ve millî eğitim sistemimizi de bu temel
prensibe dayandıramadığımız sürece her konudaki çaba
boşa gidecektir.
Değerli milletvekilleri, son günlerde Gazi
Meclisimiz çok gerilimli olup üzüntü verici olaylar yaşanmaktadır.
Bir Türkiye var, başka Türkiye yok, ülke hepimizin. Zor günler
geçiriyoruz, birbirimize hoşgörülü davranmamız önem arz etmektedir.
Bu konuda Edebaliden birkaç söz aktarmak istiyorum.
Edebali, Osman Beye diyor ki: Ey oğul!
Beysin, bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül
almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Âcizlik bize, yanılgı
bize, hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar,
uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Çok konuşma,
boş konuşma, kem konuşma. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne
alma. Gördün söyleme, bildin bilme. Öfken ve nefsin bir olup aklını
mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip
olasın. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir.
Vaktinden önce çiçek açmaz.
Bu sözler aslında hepimize. Herkes kendini
Osman yerine koyarsa Gazi Meclisimiz de ülkemiz de huzurlu bir ortama
kavuşur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin
20nci maddesinin (1)inci fıkrasının (d) bendinde geçen "20.000
Türk lirasından 100.000 Türk lirasına kadar" ibaresinin
"10.000 Türk Lirasından 50.000 Türk Lirasına kadar"
biçiminde değiştirilmesini; (f) bendinde geçen "7.000 Türk
lirasından 70.000 Türk lirasına kadar" ibaresinin "5.000
Türk Lirasından 25.000 Türk Lirasına kadar biçiminde
değiştirilmesini; (g) bendinde geçen 5.000 Türk lirasından
50.000 Türk lirasına kadar" ibaresinin "5.000 Türk
Lirasından 25.000 Türk Lirasına kadar" biçiminde değiştirilmesini;
maddenin (2)nci fıkrasında geçen "5.000 Türk lirasından
50.000 Türk lirasına kadar" ibaresinin "5.000 Türk
Lirasından 25.000 Türk Lirasına kadar" biçiminde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Akın Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Balıkesir Kocaeli Kocaeli
Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu
İzmir Adana Manisa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi yok, gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Cezai yaptırımlar, yaşanan ekonomik
kriz ve işletmelerin yaşadığı sektörel sorunlar,
ihracat alanındaki sektörel rekabet sorunları göz önünde
bulundurularak uygulanmalıdır. Yaptırımları
uygulayacak kuruluşlar, işletmelerin ekonomik büyüklüğü ve
ihlalin derecesine göre işlem yürütürken cezayı ölçülü ve
orantılı uygulamaları gerekmektedir. Cezalar için öngörülen 10
kata kadar fark, suistimale uğratılabilecektir. Önergeyle,
yaptırımların tahsil edilebilir ölçüde olması ve
işletmelerin ekonomik yaşamını tehdit edecek boyutlara
varmaması, yasal boşluklar ya da siyasi baskılar nedeniyle
uygulayıcılar elinde ekonomik, mali tehdit aracına
dönüşmemesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 20'nci maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinde geçen "500.000 ibaresinin
"200.000 olarak, (b) bendinde geçen "200.000 ibaresinin "100.000
olarak, (c) bendinde geçen "200.000 ibaresinin "100.000 olarak, (ç)
bendinde geçen "100.000 ibaresinin "50.000 olarak, 3üncü
fıkrasında geçen "200.000 ibaresinin "100.000 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Musa
Piroğlu
İstanbul Diyarbakır İstanbul
Tuma
Çelik Hasan
Özgüneş Kemal
Peköz
Mardin Şırnak Adana
Nusrettin
Maçin Musa
Farisoğulları
Şanlıurfa Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Musa Piroğlunun.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, bir sürü şeyi konuşmamız gerekiyor ama aslında
biz bir şeyi konuşuyoruz, ilan edilmemiş bir savaşı
konuşuyoruz. Ölümü, yıkımı -az önce Sayın Ömer
Farukun anlattığı- sınırda mültecileri, insanlığından
çıkarılmış ve insanca muamele yapılmayan
insanları konuşuyoruz.
Oysa halkın bu Meclisten beklentisi,
konuşulması gerektiğine inandığı çok şey
var. Örneğin, işsizlikten ve yoksulluktan intihar eden
insanların sorunlarını konuşmak zorundayız.
Örneğin, işçi cinayetlerini, erkekler
tarafından katledilen kadınların cinayetlerini, onların katillerinin
nasıl aklandığını, çocuklara neden ve nasıl
tecavüz edildiğini ve onların, tecavüz edenlerin nasıl
aklandığını konuşmalıyız.
Örneğin, beşik gibi sallanan ülkede
depreme karşı neler
yapılacağını konuşmalıyız;
dünyayı sarsan bir salgına karşı hangi tedbirlerin
alındığını, ülke halkının nasıl
korunduğunu konuşmalıyız.
Örneğin, borç batağında iflas eden
esnafları, toprağını kaybeden köylüleri
konuşmalıyız; emeklileri, emeklilikte yaşa
takılanları, yoksulluğu ve sefaleti konuşmalıyız.
Yüksek gelen doğal gaz faturalarını, yüksek gelen elektrik
faturalarını, kaç kişinin doğal gazının ve
elektriğinin parasını ödeyemediği için kesildiğini
konuşmalıyız. İktidar tarafından oyuncağa
çevrilmiş adalet mekanizmasını, elleri kelepçeli hapishanelerde
doğuma zorlanan hamile kadınları, anneleriyle beraber
hapishanelerde büyümeye zorlanan çocukları, adalet ve adil yargılanma
talebiyle açlık grevindeki Çağdaş Hukukçular Derneğinin
avukatlarını, Grup Yorumun sanatçılarını
konuşmalıyız. Ama ne yazık ki biz ilan edilmemiş bir
savaşı konuşuyoruz ve biz bu savaşı ne zaman
ağzımıza alsak biliyoruz ki buradaki iktidar
çoğunluğunun hiçbir şekilde bunu umursadığı yok.
Bu yüzden, ben buradaki iktidara değil, bu ülkenin yoksul ve emekçi
halklarına seslenmek istiyorum: Bu savaş bizim
savaşımız değil; bu savaş sarayın
savaşı, bu savaş bir avuç çapulcunun zengin edilmesi
savaşı. Bu savaşta kimler kazanıyor? SİHAları,
İHAları yapan damat Selçuk Bayraktar kazanıyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hadi oradan!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Ayıp ya!
MUSA PİROĞLU (Devamla) Orduya paletleri,
orduya zırhlıları yapan dünür Ethem Sancak kazanıyor
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Sen SİHA
yapabilir misin?
MUSA PİROĞLU (Devamla)
ve bunun bütün
faturasını -bütün maliyetini- yoksullar ödüyor ve siz
bağırarak ve siz sürekli kavga çıkararak bu gerçeğin halk
tarafından duyulmasını istemiyorsunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) PKKyı
bombaladığı için mi zoruna gidiyor?
MUSA PİROĞLU (Devamla) İşte,
savaş bu yüzden çıkarılıyor
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Kimse savaş
çıkarmıyor; PKK çıkarıyor, PYD çıkarıyor.
MUSA PİROĞLU (Devamla)
halk kendi
sorunlarını duymasın, halk kendi sorunlarını
konuşmasın, onun müsebbibi sizden hesap sormasın diye
çıkarılıyor ve her ağzınızı açtığınızda,
şehitler tepesinden, İdlibde ne işimizin olduğundan söz
ediyorsunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) PKKya söyle,
çıksın oradan! PKKya da laf söylesene, PYDye de laf söylesene!
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Utanmadan oradan PKKya
laf söyleyemiyorsun. PKKya da laf söylesene!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın
Başkan
MUSA PİROĞLU (Devamla) Ben tekrar
ediyorum: Çok övünüyorsunuz, yoksul çocukların öldüğü savaştan
çok övünüyorsunuz.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sizin
müdahale etmeniz gerekir, konuya davet etmeniz gerekir. Bizim konumuz ürün
güvenliği, nelerden bahsediyor.
BAŞKAN Başkan, müsaade edin
Sayın
Başkan
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bu fotoğrafa
iyi bakın, bu fotoğrafı iyi görün. Asker cenazeleri, sizin
önünde selfie çektirdiğiniz yerler değildir.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Şehit
cenazelerinin niye olduğunu PKKya soracaksın. PKKlılara niye
söylemiyorsun?
MUSA PİROĞLU (Devamla) Evet. Yoksul
çocuklarına veya bayrak çekilen
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - PKKlıları
niye söylemiyorsun, PKKlıları?
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin
Sayın Piroğlu, siz de gündeme ilişkin, önergeye ilişkin
konuşun lütfen.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bunu tekrar
gösteriyorum, bunu herkes yeniden görsün. Burada
BAŞKAN Sayın Piroğlu
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yunanistanın
öldürdüğü mültecilere, Yunanistanın öldürdüklerine niye bir şey
demiyorsunuz?
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Devam edin Sayın Piroğlu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Kızarmıyor mu,
yüzün kızarmıyor mu?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bir sus ya!
MUSA PİROĞLU (Devamla) Başkan,
devam edeyim mi yoksa
BAŞKAN Devam edin Sayın Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Yüzü
kızarması gerekenler, önce bu fotoğrafa bakıp sonra buraya
bakması gerekenlerdir.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Bunlar haini
dışarıda arıyor. Hainler burada.
TUMA ÇELİK (Mardin) Dinleyin, dinleyin.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Buradakiler,
buradakiler ölüm emrini verenlerdir.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yazıklar olsun
size, yazıklar olsun!
MUSA PİROĞLU (Devamla) Rezidanslardan,
saraylardan, çocukları ölüme yollayanlardır.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) PKK yapıyor
bunu, PKKnın uşakları
TUMA ÇELİK (Mardin) Dinleyin be!
MUSA PİROĞLU (Devamla) Size
konuşması kolay, size bağırması da kolay çünkü bu
koltuklarda oturup, çocuklarınıza bedelli askerlik yaptırıp
yoksul çocuklarını ölüme yolluyorsunuz.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) O askerleri
PKK öldürüyor, siz öldürüyorsunuz. PKK destekçisisiniz siz!
TUMA ÇELİK (Mardin) Siz gönderiyorsunuz, siz,
siz!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bu savaşı da siz çıkarıyorsunuz.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Ve şunu
tekrar vurgulamak istiyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Bu milletin
kürsüsünden konuşuyorsun, konuştuğun kürsü milletin kürsüsü.
Milletin kürsüsünden bunları söyleyemezsin!
BAŞKAN Sayın Piroğlu, sözlerinizi
tamamlayın.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) O askerlerin
katili sizsiniz!
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
(Gürültüler)
Değerli arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bu
bağırtı, dünkü linç saldırıları, gerçekler
duyulmasın, iktidarınız devam etsin diyedir.
Ben bir kere uyardım, tekrar uyarıyorum:
Kaybediyorsunuz, sonunuz yakın, bu sona hazırlık yapın.
(HDP sıralarından alkışlar)
KADİR AYDIN (Giresun) Sen kimsin de
uyarıyorsun bizi?
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Hadi oradan!
BAŞKAN Arkadaşlar, siz de gelin,
söylenenlerin yanlış olduğunu söyleyin lütfen.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) O askerin
katili sizsiniz! PKK destekçisisiniz! O askerlerin kanında eliniz var! O
askerlerin katili sizsiniz, o kanda eliniz var!
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Orduyu
Suriyeye yollayanlardır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, bir de ricam var: Hiç
kimse lütfen Divana nasıl yönetmesi gerektiğini de söylemesin.
TUMA ÇELİK (Mardin) Müdahale edin ama
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Başkan, oradan müdahale oldu size.
BAŞKAN Müsaade edin lütfen.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun 173
sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki hezeyanlarına
cevap verme gereği duymadığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz evvel kürsüde konuşan hatibin hezeyanlarına
cevap verme gereği duymadığımı ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk
ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 20nci maddesinin (11)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilerek yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
(11) Bu Kanuna göre verilen idari para
cezaları, cezaya konu aykırılığın büyüklüğü
ve yaptırım uygulanacak gerçek veya tüzel kişinin ekonomik
durumu dikkate alınarak uygulanır.
İsmail
Koncuk Zeki Hakan
Sıdalı Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Adana Mersin İzmir
Muhammet Naci
Cinisli İmam Hüseyin
Filiz
Erzurum Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İsmail Koncukun.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. İYİ PARTİ Grubu adına 173 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım.
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için,
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu
tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Arif Nihat Asyayı rahmetle anıyorum; ne
güzel yazmış, yazmış ki bugünlerde siyasetçilerimiz Arif
Nihat Asyanın bu şiiri üzerinden değerlendirmeler
yapıyorlar. Değerli milletvekilleri, bu şiir güzel, çok güzel,
nesillere her zaman hatırlatılması gereken bir şiir ve
bugünlerde de okunması gereken bir şiir ancak Arif Nihat
Asyanın Bayrak şiirinin bazı bölümleri iyiye, güzele,
doğruya yöneltmediği için Millî Eğitim Bakanlığı
müfredatından Bayrak şiirinin çıkarıldığı
günleri hatırlıyorum. Nereden nereye! Zamanın Millî Eğitim
Bakanına sormuşlar Neden Bayrak şiirini
çıkardınız? diye, bir soru önergesi vermiş bir
milletvekilimiz, Şefik Çirkin. Millî Eğitim Bakanının
cevabı şu
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Milletvekilinin
ismini verdiniz, Bakan kim?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ömer Dinçer. AK
PARTİnin Bakanı, fark eder mi? Reddimiras yapmıyoruz değil
mi?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yok,
yapmıyoruz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ömer Dinçer
cevabında, olumsuz düşünce ve davranışlara neden
olacağını düşündüklerini belirterek, şiirin Sana
benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım/Seni
selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.
sözlerinin olumsuz düşünce ve davranışlara sebebiyet
verdiği için kitaptan çıkarıldığını
söylüyor. Şimdi, nereden nereye!
SELAMİ ALTINOK (Erzurum)
Yanlıştı.
İSMAİL KONCUK (Devamla) - Yanlış
da bugün yanlış diyorsunuz buna, o gün doğru diyordunuz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yok, o zaman da
yanlış diyordum ben.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Şimdi,
burada çok zikzak yaptınız; amenna, olabilir, bir şey demiyorum.
İSMET YILMAZ (Sivas) Mayınlı yoldan
geçiyorsun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) O hâlde, bugün,
bugüne uygun davranışlar sergileyelim. Bu Bayrak şirini tekrar
kitaba koyun değerli AK PARTİliler, bu Bayrak şiirini kitaba
koyun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım, o tarihte ben sendika genel
başkanıydım, bilirsin. Bu Bayrak şiirini
bastırdık, Türkiyede bütün okulların önünde öğrencilere
dağıttık.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) O da doğruydu.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sizin
zamanınızda değil.
Peki, gelin, şu Andımız meselesini
bir çözelim, tam zamanı. Ne mutlu Türk'üm diyene! sözünden bir
rahatsızlığınız yoktur şüphesiz Sayın Genel
Müdürüm, yoktur. O hâlde, gelin, bu Andımız meselesini bir çözelim.
Mahkeme kararını verdi. Aslında, otuz gün içerisinde bu kararın
uygulanması lazımdı ama Millî Eğitim
Bakanlığı itiraz etti. diye yargılama usullerini,
esaslarını filan da dinlemediniz, hâlen, Andımız hukuksuz
bir şekilde
İSMAİL KAYA (Osmaniye) HDPyle
anlaşın.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Bu konuyu HDPyle
anlaşın.
İSMAİL KONCUK (Devamla) HDP,
Andımızın okunmasını istiyor mu? Sizinle beraber gece
ret oyu vermişti, değil mi, tatlı kardeşim?
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) -
Ortaklığınızı bilmiyor musunuz yoksa?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen laf
atmayın, lütfen. Bu kanun teklifini bitirmek mi istiyoruz, bitirmemek mi
istiyoruz?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Biz
İYİ PARTİ olarak diyoruz ki: Bu Bayrak şiirini kitaplara
yeniden koyalım. Şehitler Tepesini okumak güzel, hiçbir
rahatsızlığımız yok.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) T.C.yi Ziraat
Bankasından kaldırdılar ya!
İSMAİL KONCUK (Devamla) -
Andımızın okullarımızda yeniden
okutulmasını sağlayalım. Buna var mıyız? Buna
yoksak bakın, 2013 yılında Andımızın neden
kaldırıldığını biliyoruz. Kim istemişti? PKK
istemişti. Andımızdan rahatsızdı, Ne mutlu Türküm
diyene! sözünden rahatsızdı, kaldırdınız.
İSMET YILMAZ (Sivas) Doğru değil.
İSMAİL KONCUK (Devamla) O zaman çözüm
süreci ortağınızdı. Hadi anladık, anlamıyorum da,
sizin tarafınızdan bakmaya çalışıyorum, empati
yapıyorum. Ama bugün farklı bir noktaya geldiyseniz, bunda samimiyseniz,
gelin, Bayrak şiirini de kitaplara koyalım;
Andımızı da böyle, çocuklarımızın,
evlatlarımızın göğsünü gere gere okumasına, Ne mutlu
Türküm diyene! demesine izin verelim diyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinin birinci
fıkrasının mevcut (ç) ve (f) bentlerinin
aşağıdaki şekilde, (e) bendinde yer alan 40.000
ibaresinin 50.000 şeklinde, 200.000 ibaresinin 500.000 şeklinde
değiştirilmesini, (d) ve (g) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını,
diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini ve ikinci
fıkrasında yer alan 5.000 ibaresinin 7.000 şeklinde,
50.000 ibaresinin 70.000 şeklinde, beşinci fıkrasında
yer alan
10.000 ibaresinin 20.000, 50.000 ibaresinin 200.000 şeklinde,
yedinci fıkrasında yer alan (c), (ç), (d), (e), (f) ve (g)
ibaresinin (c), (ç), (d) ve (e) şeklinde değiştirilmesini arz
ver teklif ederiz.
ç) 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (ç), (d), (g), (h) ve (ı) bentleri, 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (c), (d), (f), (g), (ğ) ve
(ı) bentleri, 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendi, 13 üncü maddesinin üçüncü, dördüncü, beşinci fıkraları,
14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi, 14 üncü
maddesinin altıncı fıkrası, 18 inci maddesinin birinci
fıkrası ile 21 inci maddesinin beşinci fıkrasına
aykırı hareket edenlere 10.000 Türk lirasından 100.000 Türk
lirasına kadar,
f) 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (c), (e), (f), (ğ) ve (i) bentleri, 8 inci
maddesinin ikinci fıkrası, 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (ç), (e), (h) ve (i) bentleri, 10 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (a), (b), (ç) ve (d) bentleri, 12 nci
maddesi, 18 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile 19 uncu maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı hareket edenlere 7.000
Türk lirasından 70.000 Türk lirasına kadar,
Özlem
Zengin Salih
Cora Abdullah
Güler
Tokat Trabzon İstanbul
Hüseyin
Şanverdi Hacı
Bayram Türkoğlu Ramazan
Can
Hatay Hatay Kırıkkale
İshak
Gazel
Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bunu
Komisyonda görüşürken Maddeler arasındaki ve cezalardaki
orantısızlıkları değerlendireceğiz. diye ifade
etmiştik. Kiminde 5 katı, kiminde 10 katı geçen ifadeler
vardı; bu, Komisyondaki arkadaşlarımızla mutabık
kaldığımız ve olaylarla bütünlük kazanabilmesi için
yaptığımız değerlendirme. Biraz önce Sayın Akar
sormuştu bunu
BAŞKAN Yani takdire mi
bırakıyorsunuz?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Peki.
Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile idari para cezalarının daha
adil ve orantılı olması sağlanmıştır.
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen tedbirleri ibaresinin önlemleri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Tuma
Çelik
İstanbul Diyarbakır Mardin
Hasan
Özgüneş Kemal
Peköz Musa
Farisoğulları
Şırnak Adana Diyarbakır
Nusrettin
Maçin Dirayet Dilan
Taşdemir
Şanlıurfa Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dirayet Dilan Taşdemirin.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın asıl temel gündemlerinden bir
tanesi de şu an corona virüsü, biz aslında kaç gündür Mecliste bu
gündemle konuşmaya çalışıyoruz. Çok hızlı
yayılan bir virüs olduğunu biliyoruz, hemen hemen şu an
dünyanın dört bir yanında vakalara rastlanıyor. Bu virüsten
kaynaklı, 3 bine yakın insanın yaşamını
yitirdiği ifade edildi. Yine, İranda 107ye yakın kişinin
yaşamını yitirdiği İran kaynakları
tarafından da açıklandı. İran -sizin de bildiğiniz
gibi- Gürbulak Sınır Kapımız yani benim seçim bölgem olan
Ağrıdaki sınır kapısı şu an kapalı ama
bu vakalar İranda görülmeye başlandığında
sınır kapısı maalesef açıktı. Biz o zaman da
basın toplantısı düzenleyerek yetkililere çağrıda
bulunmuştuk önlemlerin alınması için ama maalesef herhangi bir
muhatap bulamamıştık. O dönemde oldukça ciddi bir iletişim
söz konusuydu İranla ve insanlar gidip geliyordu. Sonra, bir hafta sonra
Sağlık Bakanı Ağrıya gitti, Gürbulak Sınır
Kapısına ve orada bir karantina başlatıldığını
ifade etti. Yine, orada bir sahra hastanesinin açılacağını
söyledi ama maalesef söz konusu hastane -yani medyada yansıyan görüntülere
baktığımızda- bir sahra hastanesinden ziyade bir çadır
hastanesi görünümünde. Yine, burada temel insani faaliyetler bile yürütülmüyor,
sağlık hizmetleri maalesef verilmiyor bu sahra hastanesinde.
Değerli arkadaşlar, yine orada çok ciddi
sıkıntılar yaşanıyor. İnsanlar soğuk
çadırlarda tutuluyor, koşullar hiç de hijyenik değil. Hasta
olan, olmayan onlarca insan bir arada tutuluyor. Dolayısıyla
sağlıklı insanların da bu koşullarda hastalanma riski
beliriyor. Yine, sabah akşam sadece ateşleri ölçülüyor. Bir
çadırda 30-40 insan kalıyor. 170 kişi aynı lavaboyu
kullanmak durumunda. Medyaya yansıyan görüntülerde gördük, yemeklerini
bile çadır aralarında ve yerde yemek durumunda kalıyorlar.
Dolayısıyla bu kadar ciddi bir sorun var.
Bir de Ağrının özgün durumunu,
sağlık hizmeti konusundaki sorunlarını da onlarca defa
burada paylaşmıştım. Bunlar göz önüne
alındığında aslında çok ciddi bir risk var, kentte de
bu konuda ciddi bir tedirginlik var; insanlar bizi arıyor.
Dolayısıyla bu virüsle böyle mücadele edilmez, daha ciddi tedbirlerin
alınması gerekiyor. Yine, yerel yönetimlerin bu konuya müdahil
olması sağlanmalıdır, ciddi koordinasyonlar kurulmalı,
halkla ve bizlerle açık ve şeffaf bilgiler
paylaşılmalıdır. Ama maalesef bu konuda bir ketumluk söz
konusu. Yine, Ben bilirim, ben yaparım. tarzı her yerde hâkim
olduğu gibi bu konuda da mevcut. Ama bu böyle Ben bilirim.le olacak
iş değil, çok ciddi bir risk. Yani siz şu an önlemini almazsanız
yarın bu virüs yayıldığında, gerçekten, bu konuda
önlem almanız çok çok daha zor olacak ve bunun bedelini de maalesef
halkımız ödemek zorunda kalacak.
Değerli arkadaşlar, yine, diğer bir
önemli gündem ise cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri. Aslında biz
neredeyse her hafta burada cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini ifade
etmeye çalışıyoruz. Dışarıda yaşanan,
katbekat artan hak ihlallerini cezaevlerinde mahpuslar yaşamak zorunda
kalıyor. Maalesef tutsaklar bu hak ihlalleri karşısında
itiraz ettiklerinde de disiplin cezalarına
çarptırılıyorlar, yine, sürgün ediliyorlar ve tecrit
uygulamalarına maruz kalıyorlar. Yani açıkçası her yerdeki
keyfîlik cezaevlerinde de söz konusu. Cezaevlerinde de cezaevi idareleri keyfine
göre tutum alıyor, işte, hoşuna giden konulara cevap veriyor,
hoşuna gitmeyen konularda da cezai müeyyideler uyguluyor. Bizler
cezaevlerini aradığımızda bizlere de bilgi verilmiyor.
Yine, Patnos, Elâzığ, Türkeli Cezaevlerinden sık sık
tutsakların mektuplarını alıyoruz, bu mektuplarında
hak ihlallerinden söz ediyorlar. Tüm girişimlerimize rağmen maalesef
yine sonuç alamadık. Tutsakların ifade ettiği hak ihlallerinin
başında ayakta sayım, kitap vermeme, iletişim cezaları
ve hastaların revire zamanında çıkarılmaması var.
Hastalanıyorsunuz, sizi on beş gün sonra revire
çıkarıyorlar ki birçok hasta tutsak da bundan kaynaklı
yaşamını yitirmiştir.
Yine, ciddi bir baskı, şiddetle
karşı karşıya maalesef tutsaklar. Herhangi bir merci
bulamadıkları için ve hak, hukuk yerine getirilmediği için dönem
dönem tutsaklar buna dair protestolar geliştiriyorlar; işte,
açlık grevlerine giriyorlar ve benzeri örneklerini çokça
yaşadık. Ama en son Sincan F Tipi Kapalı Cezaevinde bir siyasi
tutsak, Aysel Koç cezaevinde -yaşanan hak ihlallerine karşı-
yaşamına son verdi bu hak ihlallerini protesto etmek için.
Dolayısıyla bu kadar acil bir durum, cezaevlerinde bu kadar kritik
şeyler yaşanıyor ama hâlâ çok ciddi bir sessizlik söz konusu.
Adalet Bakanlığı, bu konuda bir an önce adım
atmalıdır.
Değerli arkadaşlar, yine bir diğer
hasta tutsak ise Devrim Ayık. Ayık, Antalya L Tipi Cezaevinde, nadir
görülen ve tedavisi olmayan bir hastalık olan crohn yani
bağırsak zehirlenmesi hastalığını
taşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bugüne kadar 2 defa ameliyat oldu, 1 metre bağırsağı
alındı, hastalığından kaynaklı diyet uygulamak
zorunda ama hepimiz de biliyoruz ki cezaevi koşullarında bu diyeti
uygulama şansı yok. Yine hastalıklardan kaynaklı
yürüyemiyor, avukat görüşüne bile sandalyeyle çıkıyor, gündelik
yaşamdaki ihtiyaçları koğuş arkadaşları
tarafından karşılanıyor. Ayık, aslında, yüzde 78
raporlu yani engelli raporu var. Bugün mahkemesi vardı, maalesef yine
tahliye edilmedi. Dolayısıyla hasta tutsaklar meselesi artık
siyasetüstü bir vicdan meselesidir. Bu konuda gerekli
duyarlılığın gösterilmesi gerekiyor ve Ayık bir an
önce tahliye edilmelidir.
Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel kürsüde
hitap eden konuşmacı hasta tutsaklardan bahsetti. Türkiye Cumhuriyeti
devleti sınırları içerisinde herhangi bir tutsak
bulunmamaktadır, hele cezaevlerinde, hükümlü ve tutuklu olarak mahkeme
kararları çerçevesinde bulunan kişiler söz konusudur. Bunun
kayıtlara geçmesini istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 173 sıra sayılı
Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 22nci maddesinin
(1)inci fıkrasında bulunan masraflar ibaresinden önce gelmek üzere
bahse konu ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Haydar
Akar Tahsin
Tarhan
Niğde Kocaeli Kocaeli
Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır Ahmet
Akın
Adana İzmir Balıkesir
Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu
Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyonun
katılamadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer
Fethi Gürerin.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler
Kanunu Teklifinin 22nci maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, ürün güvenliğiyle
ilgili yapılan düzenleme, âdet yerini bulsun anlamında, bizim de
hayır demeyeceğimiz bazı çalışmaları içeriyor.
Ancak bu ülkede öncelikle gıda güvenliğiyle ilgili çok ciddi bir
sorun var. 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldikten sonra 2004 yılında neden ve niçini hâlâ
bilinmediği biçimde belediyelerin gıdayla ilgili yetkileri
alındı, merkeze çekildi, Tarım ve Orman Bakanlığı
yetkilendirildi; bu süreçte nişasta bazlı şurubun Türkiyeye
girmesi sağlandı, enerji içeceklerinin Türkiye pazarına girmesi
sağlandı. Gıda ürünleriyle ilgili bir yasa
çıkarılması gerekirse öncelikle insan
sağlığına zararlı olan nişasta bazlı
şuruptan işe başlamak gerekir. Bilahare, 2006 yılında,
dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Bakanlar Kurulu
kararıyla, domuz, at, tavşanın kasaplık hayvan olması
yönünde de bir karar alındı. Keza, 2010 yılına
geldiğimizde, bu kez, veteriner hizmetleri ile gıda ve bitki bir
arada değerlendirilip bir kanun çıkarıldı. Bu kanunla da
belediyelerin sağlık birimlerinin dahi analiz yapma yetkileri merkeze
çekildi, yalnızca sağlık birimleri hayvanlarla ilgilenen bir konuma
getirildi. Zabıta bir yere denetime gittiği zaman tarım il
müdürlüğünden bir yetkili gelmeden ne ceza kesebildi ne denetim yapabildi.
Günümüze geldiğimizde, gıdayla ilgili yaşanan sorunlar, gerçek
anlamda ürün güvenirliğini ciddi anlamda sorunlu kıldı; ilgili
bakanın da bu konuda söyledikleri var.
Bir kanun teklifi verdim; gıda ürünlerinde hile
yapanlara bir yıl hapis cezası, beş yıl ticaretten men ve
ağır para cezaları verilmesi gerektiğini belirten kanun
teklifimi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundum.
Gıdayla ilgili, şu anda, ülkemizde ne yediğimizi, ne
içtiğimizi ciddi anlamda bilmiyoruz. Bazen Sayın Bakan
çıkıyor, denetimlerle ilgili açıklamalar yapıyor, Şu
anda, 81 ilde bir haftadır denetim sürdürüyoruz. diyor. Davul zurnayla
gidilen denetim bu işi doğru yapan insanların üstüne
yapılan bir denetime dönüşmüş durumda. Biz İşini
doğru yapan üreticiyi koruyalım. diyoruz, onlar işini
doğru yapan üreticiyi denetleyip Şu kadar denetim yaptık.
diyor.
Bugün merdiven altı dediğimiz, insan
sağlığına zararlı ürünlerin üretildiği çok
işletme var; bunları tespit edemiyorlar çünkü denetimi yaparken amaç,
sağlığa zararlı ürünleri saptamak, onların üzerine
gitmek değil. Eğer öyleyse Tarım ve Orman
Bakanlığının, kanunla, yetkisini paylaşabilme yetkisi
var. Bunun için yapılması gereken, başta büyükşehir
belediyeleri olmak üzere, gıda denetimlerini belediyeler üzerinden de
sağlayacak uygulamalara geri dönmek. Örneğin portör muayenesi ve
akciğer filmleri zorunluyken, zabıta eliyle de denetlenirken bunlar
kaldırıldı; bu, üretene bırakıldı; bir yerde
çalışanın portör muayenesi ya da akciğer filmi oradaki
çalıştıranın inisiyatifine terk edildi.
Bugün, hepiniz biliyorsunuz, çoğu lokantada
kayıt dışı, kaçak işçi çalışıyor;
fırında çalışıyor, kasapta çalışıyor,
markette çalışıyor. Bunların, geçmişte, muayene
edilmeden o yerlerde çalışmasına da izin verilmiyordu.
Bakanlık açıklıyor; süt ve süt ürünlerinde, et ve et
ürünlerinde, enerji içeceğinde, çikolatada ve benzeri gıdada
tükettiğimiz ürünlerdeki hileleri Bakanlık kendi internet sitesinde
açıklıyor ama sınırlı sayıda, bunun bütününün ele
alınması gerekiyor. O nedenle ülkemizde acil, gıda ürünleriyle
ilgili bir kanunun dört başı mamur çıkarılması
gerekiyor. Bu işle ilgili yeterli denetim ve kontroller de ne yazık
ki sağlanamıyor.
Değerli arkadaşlar, ürün tohumdan
başlar, daha sonra da üretim aşamasının her noktasında
hijyen olması sağlanır. Keza satış da bu bağlamda
önemlidir. Etiketinin üzerinde yapılan düzenlemeyle ürünün nereye ait
olduğu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın
Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Son yapılan
bir düzenlemeyle o da kalktı. Yani yerel anlamda
yapıldığı yer de bilinmesin isteniyor. Gıdaya yönelik
gerçek anlamda ülkemizde sorunlar yaşanıyor. Bunun gerek sebze-meyve
gerekse üretilmiş mamul açısından ele alınması ve gıdanın
mutlaka ve mutlaka insan sağlığına zarar vermeyecek boyutlarda
değerlendirilmesi gerekiyor. Yaşanan birçok hastalığın
altyapısı incelendiğinde gıda ürünleriyle insan bedeninin
kendi kendini yok ettiğini görüp anlamak bilim insanlarının
görevi ve onlar da bunun böyle olduğunu söylüyorlar.
O açıdan bu ürünlerle ilgili
çıkarılacak olan düzenlemeleri bir yerde âdet yerini bulsun diye
-başında söyledim- öyle bir düzenleme olarak görüyorum. Esas olan,
gıdaya yönelik düzenlemelerin hepimiz için gerekliliğine
inanıyorum çünkü şu anda ne yediğimizi, ne içtiğimizi
bilmiyoruz. Bununla ilgili de çok iddialıyım hatta radyasyondan
başlayarak kullanılan suyuna kadar birçok konuda söyleyeceğim
çok söz var ama sınırlı sürede anlatabildiklerim bunlar.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
Geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
173 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümünün oylamasından önce Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun Sayın Komisyon.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
teklifin 8inci maddesinin (2)nci fıkrasında yer alan talebi halinde
yetkili kuruluşa ibaresinin maddenin bütünü okunduğu takdirde
öznenin olmadığı veya öznenin kafalarda istifham
oluşturacağı anlaşıldığından öznenin
daha doğru anlaşılabilmesi için yetkili kuruluşun talebi
halinde şeklinde redaksiyona tabi tutulması; buna paralel olarak
aynı redaksiyon teklifinin kanun teklifinin 9uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (h) bendinde, 12nci maddesinin (1)inci
fıkrasında, 14üncü maddesinin (3)üncü fıkrasının (b)
bendinde de yapılması uygun olacaktır.
Takdirlerinize arz ediyoruz.
BAŞKAN Redaksiyon talebiniz kayıtlara
geçmiştir. Görüşülen teklifin kabul edilmesi hâlinde redaksiyon
işlemi Başkanlığımızca
gerçekleştirilecektir.
Kanun teklifini yapılan redaksiyon talebiyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, şimdi
birleşime on dakika ara vereceğim ama geldiğimizde bir
uluslararası sözleşmenin görüşmesini ve oylamasını
yapacağız.
Grup Başkan Vekillerimizi arkaya davet
ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Moskovada yapılan Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin
arasındaki görüşmeden sonra bir ateşkes mutabakatına
varıldığının ifade edilmesinin ülke ve bölge için
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, az önce,
Moskovada, Sayın Putin ile Cumhurbaşkanımız Sayın
Erdoğan arasındaki görüşmeden sonra açıklama
yapıldı; bir ateşkes mutabakatına varıldı,
imzayla beraber ateşkes başlıyor. Umarım ülkemiz için ve
bölge için hayırlı olur, bunu sizinle paylaşmak istedim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Futbol Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında
Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)
BAŞKAN - Evet, 2nci sırada yer alan,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Futbol Maçlarında ve
Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Arasında IFAD
Ülke Ofisi-Doğu Avrupa ve Orta Asya Merkezi Kurulmasına
İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu
(IFAD) Arasında IFAD Ülke Ofisi-Doğu Avrupa ve Orta Asya Merkezi
Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1541) ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 53) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 53 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ULUSLARARASI
TARIMSAL KALKINMA FONU (IFAD) ARASINDA IFAD ÜLKE OFİSİ DOĞU
AVRUPA VE ORTA ASYA MERKEZİ KURULMASINA İLİŞKİN EV
SAHİBİ ÜLKE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 5
Kasım 2018 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Arasında IFAD
Ülke Ofisi-Doğu Avrupa ve Orta Asya Merkezi Kurulmasına
İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Evet, 53
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 272
Kabul : 261
Ret : 10
Çekimser : 1(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Barış
Karadeniz
Burdur Sinop
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 10 Mart 2020 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.41