TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  66’ncı Birleşim

                                                                                              10 Mart 2020 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına, kadınların dünyada ve Türkiye’de özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin zorluklarla geçtiğine, Genel Kurulun salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde tüm gündem dışı konuşmaların kadın milletvekillerine verildiğine, kadının sesinin Mecliste daha gür çıkmasına ihtiyaç olduğuna ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ı HDP Grup Başkan Vekilliği görevinden dolayı tebrik ettiğine, sisteme giremeyen kadın milletvekillerine de talep etmeleri hâlinde söz verileceğine ve birleşime ara verildiğinde bütün partilerin kadın milletvekillerini çay içmeye davet ettiğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip Üyeliği görevine başlayan Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan’a başarılar dilediğine ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 8 Mart ve feminist mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

2.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç’ın, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Veda Hutbesi’nin temel insan haklarını içeren evrensel mesajların verildiği bir vesika olduğuna ilişkin açıklaması

7.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin Üniversitesi Onkoloji Hastanesinin Mersin iline kazandırılmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

 

 

9.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, coronavirüs sebebiyle Suriye, İran ve Irak’a açılan sınır kapılarının kapatılmasıyla muz üreticilerinin mağdur olmaması için tedbir alınması gerektiğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

13.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Alptekin Dursunoğlu, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’ın cezaevine konulduğuna, Ferhat Çelik ve Aydın Keser ile Murat Ağırel’in tutuklandığına, Selçuk Mızraklı’nın dokuz buçuk yıl cezaya çarptırıldığına, Osman Kavala’nın casusluk suçlamasıyla karşı karşıya kaldığına, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in tutukluluklarının devamına karar verildiğine, iktidarın kendinden yana olmayanlara yaşama hakkı tanımamayı kendine yol edindiğine ilişkin açıklaması

 

16.- İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’nin, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

17.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

18.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Millî Mücadele’de emeği olan kadınları saygıyla andığına ilişkin açıklaması

19.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olduklarına, Amasya ilinde Sosyal Yardımlaşma Derneğinin 2019 yılı içerisinde yaptığı yardımlara ilişkin açıklaması

21.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, bir yanda iktidarın kadın karşıtı politikaları diğer yanda bu politikalardan güç bulan erkeklerin kadınlara karşı topyekûn saldırı içerisinde olduğuna, kayyumların belediyelere gelir gelmez kadın kurumlarını ya kapattığına ya da işlevsizleştirdiğine ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, bütün engellere rağmen 8 Martta sokakları dolduran, haklarına, hayatlarına ve ülkeye sahip çıkan kadın yoldaşları saygıyla selamladığına ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, Suriye’nin İdlib kentinde şehit olan Uzman Çavuş Fatih Kara’ya Allah’tan rahmet, yaralanan Uzman Çavuş Ercan Babat’a şifa dilediğine ilişkin açıklaması

24.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Diyarbakırlı edebiyatçılar Esma Ocak ile Sırrı Hanım’ı rahmetle andığına ilişkin açıklaması

25.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

26.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Sera AŞ’nin marketlere satış rakamı şartı getirip getirmediği, hangi ürünlerden, kaç kilogram ve kaç liraya alındığı ve marketlere kaç liraya satıldığı, Sera AŞ’nin elde ettiği kâr veya zararın ne olduğu, kâr elde edilmişse nasıl kullanılacağı, zarara uğranmışsa kimden ve nasıl karşılanacağı sorularına Tarım ve Orman Bakanlığından gelen yanıta ilişkin açıklaması

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı Şevket Kazan’a Allah’tan rahmet dilediğine, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle başta şehit anneleri olmak üzere İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in ve tüm kadınların Kadınlar Günü’nü kutladığına, cinsiyet ayrımcılığının sona erdiği, şiddet ve fırsat eşitsizliği sorunlarının ortadan kalktığı bir Türkiye vadettiklerine, Oda TV yazarları Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan’ın ardından Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in tutuklanmasının her geçen gün basın özgürlüğünün azaldığının en somut örneği olduğuna, aklın, ferasetin ve adaletin gündeme alınması gerektiğine, adil ve bağımsız yargıya bir gün herkesin ihtiyacı olacağına, antidemokratik, baskıcı ve çağ dışı bir yönetim tarzı olan parti devletini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı Şevket Kazan’a Allah’tan rahmet dilediğine, 5 Mart 2020 tarihinde Moskova’da Türkiye ile Rusya arasında gerçekleştiren diplomatik zirvede Soçi Mutabakatı doğrultusunda İdlib’de istikrarın yeniden tesis edilmesi amacıyla ek protokol imzalandığına ve 5 Marttan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelede önemli mesafeler katettiğine, Türkiye’nin hiçbir emperyal kurguya mahkûm olmayacak kadar iradeli ve aklıselim, hiçbir çatışmayı körüklemeyecek kadar barışın teminatı olduğuna, Bahar Kalkanı Harekâtı’nın Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe Harekâtlarının tamamlayıcısı olacağına ve sınırların terör unsurlarından arındırılacağına, Suriye’nin geleceğine Suriyelilerin karar vermesi, yol ve yöntemin de demokrasi olması gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadına yönelik şiddete, tüm ayrımcı tutum ve uygulamalara karşı onurlu, mücadeleci dik duruşla her yerde olmaya devam edeceklerine, 8 Mart kutlamalarına müdahaleyi kınadıklarına, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üretilmesinde dilin önemli etkiye sahip olduğuna ve “kadınlarımız” denilerek sahiplik bildiren iyelik ekinin kullanılmasını kabul etmediklerine, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı hakkında verilen hapis cezasına ve Selçuk Mızraklı’nın mesajına, aralarında Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Muhabir Hülya Kılınç, Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, Rudaw Muhabiri Rawin Sterk, Mezopotamya Muhabiri İdris Sayılğan ile Yeniçağ yazarı Murat Ağırel’in de olduğu 91 gazeteci ve medya çalışanının tutuklu bulunduğuna, iktidarın hakikatlere savaş açtığına ancak er ya da geç gerçeklerin galip geleceğine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan’ın, Başkanlık Divanına kadın milletvekillerine gönderdiği karanfilden ötürü teşekkür ettiğine, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına, Türk kadınının toplumdaki yerini edinmesini sağlayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla andığına, emek, istihdam, eşit işe eşit ücret sorunlarının önüne kadına şiddetin geçtiğine ve kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmaya çalışıldığına, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 4 Mart 2020 tarihinde Yunanistan’ın göçmenlere karşı izlediği sert tutumuna yönelik açıklamaya ve 8 Martta Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinde barışçıl yürüyüşler yapan ve gazla karşılaşan kadınların yaşama haklarını hep birlikte savunabilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı Şevket Kazan’a Allah’tan rahmet dilediğine, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesileyle tüm kadınlara ve evlatlarına kavuşma nöbetinde bulunan Diyarbakır Annelerine göstermiş oldukları dirayetli duruş nedeniyle hürmetlerini sunduğuna, AK PARTİ iktidarları döneminde kadınların lehine önemli düzenlemeleri hayata geçirdiklerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik bir hukuk devleti olduğuna ve anayasal sistemin işlediğine, herkesin kanunlarla bağlı olduğuna, Türkiye’nin 15 Temmuzun hemen akabinde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla hem sahada hem de masada askerî ve diplomatik kazanımlar elde ettiğine, büyük bir göç baskısı altında bulunan Türkiye’nin insanlığın ne demek olduğunu bütün dünyaya göstermeye devam edeceğine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, erkek egemenliğine karşı mücadelelerinin sürdüğüne ve 8 Martta sokaklarda, meydanlarda, her yerde olduklarına ilişkin açıklaması

35.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Dersim’de 5 Ocaktan bu yana kayıp olan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’nun nerede olduğu sorusunun cevabını alamadıklarına ve baş şüpheli olarak görülen Zaynal Abakarov’un ismini Meclis tutanaklarından sildirenin kim veya kimlerin olduğunun Meclis Başkanlığı aracılığıyla cevaplanmasını istediğine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, ülkede “Dersim” diye bir yer olmadığına, Türk kadınının kahramanlıklara imza atan, devleti ve milleti ebet müddet anlayışına emek ve güç veren irade olduğuna ve maddenin karanlığı içinde ruhun, olumsuzluğun karanlığı içinde huzurun, ihtirasların karanlığı içinde faziletin, cehaletin karanlığı içinde şefkatin, kavganın karanlığı içinde sevginin aydınlığı olan tüm kadınları saygılayla selamladığına ilişkin açıklaması

37.- Batman Milletvekili Feleknas Uca’nın, iktidarın yasakçı ve baskıcı politikalarının 8 Martı gölgelediğine ilişkin açıklaması

38.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, İdlib’de şehit olan hemşehrileri Piyade Uzman Çavuş Fatih Kara’ya Allah’tan rahmet, gaziler Ercan Babat ve Sefter Güzelnargün’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

39.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün, Urfa Barosunun açıkladığı son bir yıllık rakamlara göre çocuk istismarının her geçen gün arttığına, çocuk istismarının araştırılması için verdikleri önergelerinin reddedildiğine, toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam ettiği müddetçe kadınlar olarak mücadelelerini sürdüreceklerine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

41.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, 11 Haziran 2012 tarihinde teslimi yapılan Adana Ceyhan Devlet Hastanesinin ilçe halkının hizmetine sunulmamasının kabul edilebilecek bir durum olmadığına ve bu konuda Sağlık Bakanının duyarlılığını beklediğine ilişkin açıklaması

42.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, gazete çalışanlarına ve basına yönelik baskıların ağırlaştığına, Murat Ağırel’in tutuklanma şeklinin yargı bağımsızlığına gölge düşürdüğüne ilişkin açıklaması

43.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ve İstanbul Taksim’de kadınlara uygulanan orantısız şiddeti kınadığına, Bursa ili Keles ilçesinde 120 dönüm arazinin çöp toplama merkezi olarak planlanması kararından vazgeçilmesi gerektiği konusunda yetkilileri uyarmak istediğine ilişkin açıklaması

44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Türkiye’nin her yerinde hazineye ait tarım arazilerinin satışı yapılırken Hatay ilinin kapsam dışında bırakılması nedeniyle oluşan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

45.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, Urla Belediyesine kayyum atanırken Yalova Belediyesinin CHP’li Belediye Başkanının görevden uzaklaştırılmasının ardından Belediye Meclisinde yapılan seçimle AKP’ye geçtiğine ilişkin açıklaması

46.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, bütün dünya Yunan asker ve polislerinin sığınmacılara yaptığı insanlık dışı muameleleri utançla izlemekteyken Avrupa Birliği Komisyon Başkanının Türkiye’ye yönelik değerlendirmelerine ilişkin açıklaması

47.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, kadın yurttaşların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, 8 Martta kadınlara şiddet uygulayan Hükûmeti kınadığına, ev kadınlarına sigorta ve emeklilik hakkı için verdikleri yasa teklifini tüm vekillerin desteklemesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

48.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, 9 Eylül 2017 tarihinde İsviçre’den Türkiye’ye giriş yapan ve yurt dışına çıkış yasağı konulan Selver Kurt’un mağduriyetine son verilmesi konusunda yetkililere çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

50.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, açıklanan işsizlik rakamlarıyla cumhuriyet tarihinin rekorlarının kırıldığına ilişkin açıklaması

51.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın usul görüşmeleri üzerinde aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Başkanlığın tutumunun mevzuata uygun olduğuna ilişkin açıklaması

52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve mültecilerin araç olarak kullanıldığına ilişkin açıklaması

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve MİT Kanunu’nun 27’nci maddesine ilişkin açıklaması

56.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, dernek üyeliklerinin İçişleri Bakanlığına bildirilmesinin fişleme olmadığına ve Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlığın, Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanal’ın Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı (4/67)

2.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, (2/1707) esas numaralı Tohumculuk Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/68)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19 milletvekili tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2368) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından, corona virüsüne dair alınan tedbirlerin araştırılması ve halk sağlığının ehemmiyetli bir hâle getirilmesi amacıyla 10/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, akaryakıt ürünleri üzerindeki yüksek vergilerin ekonomiye etkilerinin incelenerek alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1974) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde Gündem’in “Seçim” kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 35’inci maddesine göre RTÜK’te boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılmasına, 12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde 175 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Futbol Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196)

 

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Varlık Fonunun denetim raporuna ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/24107)

2.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, TBMM İdari Teşkilatına yapılacak personel alımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/24110)

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, mülga Başbakanlıktan TBMM’ye devredilen bir limuzine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/24498)

4.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, TBMM tarafından kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/24501)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bir milletvekilinin bir yurt dışı ziyareti ile ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/24502)

6.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, bölgesel teşvik sistemine ve gelir dağılımına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/24732)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, limon üretimine zarar veren hastalıklarla mücadeleye ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/24901)

8.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde kurulan seracılık şirketinin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/25043)

9.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, 2015-2019 yılları arasında gıda ürünlerinde yapılan pestisit analizlerinin sonuçları ve gıda ürünlerindeki glifosat miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/25044)

10.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, ülkemizdeki buğday üretimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/25047)

11.- İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın, daha önce verdiği soru önergesine Bakanlıkça verilen yanıt ile Sayıştay Raporlarında yer alan verilerin uyuşmadığına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/25053)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’de görev yapan basın mensuplarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/25062)

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM’nin açılışının 100’üncü yıl dönümü etkinliklerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/25200)

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM’de görev yapan emniyet mensuplarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/25201)

15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi İle Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporuna ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/25202)

16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Tarım Kredi Kooperatifinin destek verdiği projeler ile bu kapsamda dağıtılan hayvan sayısına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/25337)

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, tarım sektöründe kullanılan kredilere yönelik bazı verilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/25338)

18.- Tunceli Milletvekili Alican Önlü’nün, Cumhurbaşkanının af yetkisiyle serbest kalan bir mahkûma ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25352)

19.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, Cumhurbaşkanının af yetkisiyle serbest kalan bir mahkûma ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25353)

20.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Cumhurbaşkanının 10 Kasım 2019 tarihinde yaptığı konuşmanın kitapçık hâline getirilip öğrencilere dağıtılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25354)

21.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, bir şirket tarafından Kızılaya yapılan şartlı bağışa,

Suriyeli sığınmacıların maliyetine ve illere göre dağılımına,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25355), (7/25362)

22.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, Cumhurbaşkanınca hakkında af kararı verilen bir kişiye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25356)

23.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesindeki bazı atamalarla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25357)

24.- Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın, Kızılay aracılığıyla bir vakfa bağış yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25358)

25.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, iş bulamadığı için yaşamına son veren kişiler ile işsizliğin azaltılmasına yönelik alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25360)

26.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Hatay’da bir kişinin intiharına ve yoksullukla mücadeleye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25361)

27.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Elâzığ depreminde yıkılan binaların yapı üretim ve denetim süreçlerinden sorumlu olan kişiler hakkında yasal işlem başlatılmamasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25365)

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanlığı hizmetinde kullanılan hava araçlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25366)

29.- Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş’ın, Zonguldak’ın dördüncü derece yatırım teşvik bölgesine alınması talebi ile Bakacakkadı beldesindeki doğal gaz altyapı çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25367)

30.- İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç’ın, byLock kullandığı tespit edilen kamu çalışanlarına dair verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25368)

31.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in, Balıkesir’de bulunan kamu binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25369)

32.- Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir’in, Kayseri ilindeki sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlar ile bunların çözümüne yönelik alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25372)

33.- Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir’in, Kayseri ilindeki uyuşturucu ile mücadele çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25373)

34.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin’in, Kürtçenin Genel Kurul tutanaklarında yazılışına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/25653)

35.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM Yerleşkesinde yaşanan intihar girişimlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/25654)

10 Mart 2020 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına, kadınların dünyada ve Türkiye’de özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin zorluklarla geçtiğine, Genel Kurulun salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde tüm gündem dışı konuşmaların kadın milletvekillerine verildiğine, kadının sesinin Mecliste daha gür çıkmasına ihtiyaç olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, önceki gün Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Tüm dünyada ve Türkiye'de kadınlarımızın özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesi büyük zorluklarla geçmiştir ve bugün de hâlen devam etmektedir. 8 Mart, önemli bir gündür; dünyada emekçi kadınların kendi emeklerinin değerini almak için ve hayatın her alanında erkeklerle eşit olmak hatta daha da ileri gitmek için önemli mücadeleler verdikleri bir günün adıdır. Bütün dünyada kutlandı. Ben 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle tüm kadınlarımızın bu gününü kutluyorum; ayrıca, değerli kadın milletvekillerimizin de bu anlamlı gününü bilhassa kutluyorum. Başkanlığımızın kadın milletvekillerimize bir ufak karanfil hediyesini kabul etmenizi diliyorum.

Umuyor ve diliyorum ki Türkiye, kadın hareketi bakımından her zaman daha ileri boyutlara taşınacaktır; kadınlar hayatın her alanında daha eşitlikçi, daha adil bir şekilde, daha çoğunlukçu bir şekilde temsil edecektir. Siyaset alanında, sosyal alanda, kültürel alanda, iş alanında kadınlarımızın çok daha önemli sayıda temsil edeceği günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nüzü kutluyorum. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu hafta, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bugün, yarın ve perşembe günkü Meclisimizin tüm birleşimlerinde gündem dışı konuşmaların tümünü kadın arkadaşlarımıza verdik. (Alkışlar) Kadının sesinin daha gür çıkmasını istiyoruz, kadının sesinin Meclisimizde daha yüksek çıkmasını istiyoruz; buna ihtiyacımız da var. Diğer arkadaşlarımız, özellikle kendi illeriyle ilgili önemli günleri olan arkadaşlarımız bana hatırlatırlarsa, birer dakikalıklara giremeyen arkadaşlarımıza o sözlerini vereceğim. Bu hafta gündem dışılar sadece kadın milletvekillerimize ait.

Şimdi, bu çerçevede gündem dışı ilk söz, 8 Mart ve feminist mücadele konusunda söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 8 Mart ve feminist mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili kadınlar; bu yıl da Türkiye’de ve dünyada daha özgür ve demokratik bir yaşamın ancak kadınlar tarafından kurulabileceğini, yasakları tanımayacağımızı ve mücadeleden hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğimizi gösterdikleri için tüm hemcinslerimi sevgiyle kucaklayarak sözlerime başlamak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Her şeye ve her şeye rağmen ve herkese rağmen tabii ki, 8 Martta binlerce kadın sokaklardaydık. Bu, çok şeyi ifade ediyor. Belki siz bize bir caddeyi kapattınız ama biz bütün sokakları doldurduk. Sadece Türkiye’deki değil, dünyadaki feminist mücadeleye bu kürsüden de bir selam göndermek isterim.

Değerli arkadaşlar, şunu ifade etmek isterim ki şiddetin bir öznesi var, o özne erkekler. Şiddetin faili erkekler. Yani sadece “Şiddete hayır.” demekle olmuyor. Tabii ki iktidarlar da dünyaya baktığımız zaman ağırlıklı olarak erkeklerden oluştuğu ve zaten siyaset yapma biçimi de erkek egemen bir siyaset biçimi olduğu için “erkek iktidarlar, kadınlara yönelik ayrımcılığın, baskının ve yoksullaştırmanın öznesi” demek daha doğru olabilir. Özellikle şunu söylemek isterim ki bugün İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlar, 6284 sayılı Kanun’un uygulamasına karşı çıkanlar, kadınların vasıflı işlerde çalışmalarına karşı çıkanlar, aslında geçmişte kadınların eşit işe eşit ücret almasına ya da oy hakkı elde etmesine karşı çıkanlardan hiç de farklı değiller. Çünkü burada gördüğümüz şey, net olarak erkeklerin ayrıcalıklarından vazgeçmek istememeleri ve aslında şiddeti önleyen yasalara karşı çıkanların da kadınlara şiddeti meşru ya da kendilerinde hak görmeleridir. Çünkü burada, bu noktada, yani şiddetin ve ayrımcılığın öznesini doğru ortaya koyduğumuz zaman biz kadınlar bütün bu olanlara şaşırmıyoruz. Evet, biliyoruz, egemenler ayrıcalıklarından vazgeçmezler. Eğer mücadele etmezseniz hak elde edemezsiniz; bu kadar basit aslında. İşte, tam da bu yüzden kadın dayanışmasını önemsiyoruz ve kadınlar olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haklarımızı çoğaltarak, büyüterek elde edebileceğimizi ve asla gasbettirmeyeceğimizi de çok iyi biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar binlerce çocuk doğurduk, besledik, büyüttük kimse “yeter” demedi, “3 çocuk daha” dediler. Binlerce litre çorba içirdik ama kimse bize “aşçı” demedi. Binlerce sökük diktik ama kimse bize “terzi” demedi. Binlerce bütçe denkleştirdik kimse bize “ekonomist” demedi. On binlerce dert dinledik kimse bize “psikolog” demedi. Evet, bu yüzden de hak ettiklerimize nasıl el konulduğunu biz kadınlar çok iyi biliyoruz.

Özellikle erkeklere bir çift sözümüz var: Bizlere “Kadınlar anadır, kutsaldır, baş tacıdır.” demek yerine -hatta sokakları da bize açın demiyoruz çünkü onları biz kendimiz açabiliriz- tüm bunların yerine mutlaka bir şey yapmak istiyorsanız, yapabileceğiniz çok şey var. Örneğin, şu Mecliste kadın Grup Başkan Vekillerini çoğaltabilirsiniz. Örneğin, eş başkanlık sistemini uygulayabilirsiniz ve hepsinden önemlisi, kendinizi sorgulayabilirsiniz. Mesela “Kadınları destekliyoruz.” demek yerine, ben evde emeği eşit olarak paylaşıyor muyum? Bir kadına ayrımcılık yapıldığında buna karşı ses çıkarabiliyor muyum? Erkekler terfi alırken kadınlar alamadığında buna karşı duruyor muyum? Evde kız ve erkek çocuklara eşit davranıyor muyum? Bir eğitim kitabı hazırlıyorsam kadın ve erkek rollerini eşitlikçi bir şekilde paylaştırıyor muyum? Kadınları sadece mağdur olarak mı görüyorum yoksa hayatın her alanında eşit insanlar olarak görebiliyor muyum?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayalım, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bir toplantıda kadınlar konuşurken, özellikle onlar konuştuktan sonra “Ben şimdi toparlayayım.” diyerek onların sözlerini değersizleştiriyor muyum? Evli veya anne olmayan kadınları eşit bireyler olarak görebiliyor muyum? Tüm bunları biz şıklar hâline getirip sorarsak “Hepsi.” diyebilecek erkek sayısı ne yazık ki ya yoktur ya da çok azdır aramızda. Dolayısıyla bizleri bir günde yüceltmekten ziyade, ayrımcı bir erkekliği sorgulayabilirsiniz eğer gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsanız.

Evet sevgili kadınlar, son sözüm bizlere, hepimize; umutsuzluğa kapıldığın anda bu kalabalığı hatırla, umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla. Kadınlar 8 Martta hep bunu söylediler, bunu söylemeye devam edelim. Yaşasın 8 Mart, yaşasın mücadelemiz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Değerli milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeynep Gül Yılmaz’a aittir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Yılmaz.

2.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

8 Mart 1857’de New York’ta kadınların erkeklerle eşit şartlarda çalışma istemiyle yaptıkları greve karşı yapılan insanlık dışı mücadele neticesinde 129 kadın hayatını kaybetmiştir. Bu olay, 1900’lü yıllardan itibaren dünya genelinde anılmaya başlanmıştır. Söz konusu tarihlerde bizim coğrafyamızda kadınlarımız, vatan müdafaası ve milletimizin varoluş mücadelesi içindeydiler. Fedakâr kadınlarımız cephe arkasında mücadele vermişler, dirayetleri ve vatan sevgileriyle Erzurumlu Kara Fatma, Halide Edip Adıvar, Nene Hatun, Halime Çavuş, Gördesli Makbule, Ayşe Çavuş, Nazife Kadın ve adını sayamadığım nice kahraman kadınlarımız cephedeki yerlerini almışlardır.

Bizim coğrafyamız toprağın ana kabul edildiği diyarlardır. Toprağın hem gücü hem bereketi kadına yakıştırılmıştır. Yaşanan onca tarihî acıya kadınlarımız göğüs germiş, cesaretlerini ve umutlarını asla kaybetmemiş, topraklarımızı umutla yeşertmiş ve yaşatmışlardır. Bu toprağın kadınları yıllarca “İnancım, eğitim ve özgürlüğümün önünde bir engel olamaz.” diyerek üniversite kapılarında başörtüleri için mücadele etmiş ve yine 15 Temmuzda demokrasimize yapılan hain saldırıda, tıpkı geçmişte ülkemizin bekası için şehit olan Şerife Bacı gibi vatan aşkıyla tanklara ve asker görünümlü düşmanlara geçit vermemiş, şehit olmuş, gazi olmuşlardır.

Hâlihazırda ölümle tehdit edilmelerine rağmen, Diyarbakır’da HDP il binasının önünde bir araya gelerek terör örgütü PKK tarafından kaçırılan evlatlarının geri dönmesi için yaptıkları eylemden, kahraman duruşlarından vazgeçmemişlerdir. Stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca birçok devletin, örgütün sahip olmak istediği topraklarımızı korumak için kahraman evlatlar yetiştiren şehit ve gazi annelerimize de buradan saygı ve şükranlarımı sunmak istiyorum. Onların fedakârlıkları sayesinde bu ülkenin dimdik ayakta olduğunu asla unutmayacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı süresince kadınlarımızın mağduriyetlerini gidermeye büyük önem verilmiştir. Anayasa değişikliklerinden yasal düzenlemelere kadar her konuda, kadınlarımızın durumuna, onların sorunlarının çözümüne yönelik etkin çalışmalar yapılmıştır. Hükûmetimiz kadına yönelik şiddeti bir insanlık suçu olarak görmektedir. Bu konuda mücadelemizi “sıfır tolerans” ilkesiyle sürdürmekteyiz.

Ailenin ve toplumsal dokunun da zehirlenmesine yol açan kadına yönelik şiddet, ruhen sağlıksız nesillerin yetişmesine neden olmaktadır ve maalesef, ülkemizin de dâhil olduğu “gelişmiş ülkeler” olarak adlandırılan dünyanın pek çok ülkesinde bu büyük bir sorun hâline gelmiştir. Dünya genelinde kadına karşı şiddet eğiliminde artma söz konusu olup bunun nedenleri içinde bulunan küresel etkenlere karşı da sosyal politikalar geliştirmekteyiz.

Hükûmetimize karşı farklı algı yönetimleri yapılmaya çalışılsa da her zaman kadının güçlenmesine yönelik, istihdamını artırmaya yönelik politikalar izlenmiştir. Bakanlıklarımız, belediyelerimiz, kadınlarımızın eğitim, bilim, siyaset, ekonomi ve iş hayatı başta olmak üzere, her alanda hak ettikleri yeri almaları, bu alanlarda katma değer yaratmaları için kapsamlı çalışmalar yürütmüştür. Kadına karşı uygulanan fiziksel, ekonomik, psikolojik, her türlü şiddetin karşısında olduğumuz gibi, emeği sömürülen kadının da mobbinge maruz kalan kadının da her zaman yanında olmaya devam edeceğiz. Kadının iş gücü piyasasında güçlü bir şekilde yerini alması, geleneksel ve toplumsal cinsiyet rollerinin eşitsizliklerinden kaynaklanan ayrımcılığın ortadan kalkması için yaptığımız çalışmalara devam edeceğiz. Hükûmet olarak kadınları her zaman hayatın tam merkezine koyan bir geleneğin ve “Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı iyi davrananlarınızdır.” diyen Peygamber’imizin ümmeti olarak, medeniyetimizde kadınlarımıza verilen değerden yola çıkarak çalışmaktan ve üretmekten asla vazgeçmeyeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, kadınların ayrımcılığa karşı birlik ve dayanışmasının sembolü olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sera Kadıgil’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kadıgil.

3.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin gündem dışı konuşması

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın üyeler; gündem dışı olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve kıymetli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta, bildiğiniz üzere 8 Mart haftası. Çeşitli partilerden birçok kadın arkadaşımız çıkacak bu kürsüye ve biz kadınların yaşadığı sıkıntıları anlatacaklar size; maruz kaldığımız şiddeti anlatacaklar, öldürülen kardeşlerimizi anlatacaklar, kadın işsizliğini anlatacaklar, kadın yoksulluğunu ve hayatın her alanında yaşadığımız ayrımcılığı anlatacaklar size. Birçok erkek arkadaşımız, biliyorum, bu sorunları aslında can kulağıyla dinleyecek, muhakkak ki duyduklarına üzülecek, içinden “Hay Allah!” diyecek; belki sosyal medyadan bunları kınayan paylaşımlar yapacak.

Peki, sonra sevgili arkadaşlar, sonra ne olacak? Sonrası yok, sonrası olmayacak çünkü bu sorunların temelinin ne olduğunu açıkça konuşmadığımız her an bu ayrımcılık da yaşadığımız bunca şiddet de katlanarak artmaya devam edecek. Çünkü kadına dair tüm dertlerin altında yatan, aslında hepimizin çok iyi bildiği tek bir şey var, o da toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir arpa boyu yol alamıyor olmamız. Özellikle son dönemde, kadının özgürleşmesini içine sindiremeyen sözde muhafazakâr, özde iktidarından taviz vermek istemeyen erkeklerden ibaret bir grup gericinin “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramına yani aslında toplumun bizatihi kendisine açtıkları beyhude savaş, utanç verici bir hâle gelmiş durumda. Hadi biz hainiz, başka partilerdeniz, öyleyiz böyleyiz; AK PARTİ’li kadın milletvekili arkadaşlarımıza bile sırf “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramını savundukları için saldırmaya cüret edecek kadar aklını kaybetmiş bir grup gerici saldırıyla ne yazık ki bu kavram karşı karşıya şu anda.

Peki, bu kadar saldırılan, bıraksak iblis ilan edecekleri, bu “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramı nedir? En özet şekilde tanımlamam gerekirse, toplum tarafından cinsiyet temel alınarak geliştirilen kültürel görüşler, imajlar. Özellikle toplumun, siz sırf kadın ya da sırf erkek olduğunuz için geliştirdiği beklentilere biz aslında “toplumsal cinsiyet” diyoruz. Gelin daha da somutlaştıralım: Nedir bu saçmalık derecesinde önem atfedilen ve aslında hiçbir bilimsel temeli olmayan, sadece mevcut ataerkil düzeni ayakta tutmak için sanki olmazsa olmazmış, bir zorunlulukmuş, bu beklentilere uymayanlar toplumu yok etmeye çalışan tehlikeli marjinallermiş gibi allanıp budaklanıp satılmaya çalışılan bu toplumsal cinsiyet eşitliği rolleri?

Mesela, böyle, sık sık diyoruz ya -az önce Filiz Hanım da bahsetti- “Kadınlar zariftir, kadınlar çiçektir, kadınlar başımızın tacıdır.”, bunlar olumluymuş gibi kullanılan tabirler. Olumsuz olanlar ya da bizim hayatımızı olumsuza çevirenler de var: “Kız kısmı öyle oturmaz.” “Kadın dediğin böyle kahkaha atmaz” “On tane insan, oturuyorsunuz orada. Kalk kızım, bir çay ver.” “Kalk kızım sofrayı topla.” “Kadın dediğin evinin işini eksik bırakmaz.” “Kadının en kutsal işi anneliktir.” Bize bu şekilde toplumsal roller yüklenmiş, “Bunun altından kalkamıyorsanız eksiksiniz, yarımsınız.” deniyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir tek kadınlar mı muhatap oluyor buna peki? Erkekleri de ben biraz düşünmek istiyorum inanın, aynı roller üzerinden. Mesela erkeklere de yükleniyor bazı şeyler, değil mi? “Erkek adam ağlamaz.” Babası ölmüş, adam ağlayamıyor. Niye? Ağlasa daha az erkek olacağı gibi bir yaklaşım var toplumda. “Erkek adam böcekten korkmaz.” Korkuyor ya belki adam. Bırakalım, rahat bırakalım. Belki o da böcekten korkmak istiyor, değil mi? Daha acısı var; intiharlar var ekonomik kriz temelli, değil mi? Sık sık duyuyoruz hepimiz, böyle: “Oğluna bisiklet alamayan, ayakkabı alamayan baba intihar etti.” “Ailesini geçindiremeyen adam canına kıydı.” “İş bulamayan, borcunu ödeyemeyen erkek kendini yaktı.” Peki, artık bu geldiğimiz 21’inci yüzyılda evinin sorumluluğunu tek başına üstlenmek neden erkeklerin boynunda? Yani tam olarak bunun için diyorum, “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” dediğimiz şey -evet, genellikle kadınların derdi ama- bilin ki yalnızca kadınların derdi değil, bu dert tüm toplumda var. Bir kuşun kanatlarından birini bağlayıp “Hadi şimdi uç.” demek, açık konuşuyorum, ahmaklıktır.

Hâl böyleyken, gayet aleni bir ajanda çerçevesinde, hassasiyetler bahanesiyle toplumsal cinsiyet eşitliğinin dışlanması, konunun müfredatlardan çıkarılması bu topluma yapılabilecek en planlı ve en büyük kötülüklerden birisidir sevgili arkadaşlar. Çünkü, biliniz ki toplumsal cinsiyet eşitliği talep eden bizlerin derdi toplumu çökertmek değil. Biz sadece, bize uygun gördüğünüz sözde ideal vasıfları reddediyoruz, gelenek adı altında bize dayattığınız hayatları yaşamayı reddediyoruz sevgili arkadaşlar. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Bedenimize, hayatımıza, meslek seçimimize, giyimimize kuşamımıza, hayat tarzımıza yönelik kendi konforunuza endeksli beklentilerinizi reddediyoruz arkadaşlar. Sizin istediğiniz gibi değil olduğumuz gibi olacağımızı hem buradan hem yasaklamaya kalktığınız sokaklardan işte tam da bu yüzden haykırıyoruz

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) - Sözlerime son vermeden önce tüm kadınlara ve özellikle kız çocuklarına açık bir çağrım olacak: Size sunulan anlamsız rollerin yüzyıllardır dayatılıyor olması doğru oldukları anlamına gelmez. Bu rollere bürünmüyor olmanız sizin eksikliğiniz değildir. İsterseniz öğretmen olursunuz isterseniz kamyon şoförü, isterseniz tek başınıza yaşarsınız isterseniz bir aile kurarsınız, isterseniz başörtünüzü takarsınız isterseniz şortla dolaşırsınız, ister sakin biri olursunuz ister bu kadar adaletsizliğe karşı öfke dolu olursunuz sevgili kadınlar. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Önemli olan tek şey, sizin hayatınızla ne yapmak istediğiniz, inanın başkalarının değil. Nasıl biri olmak istediğinize odaklanın sevgili kadınlar, nasıl olmanız gerektiğini söyleyenlere değil.

Hepinize çok teşekkür ediyorum ve bizim 8 Martta istediğimiz ne tebrik ne çiçek, tek istediğimiz eşitlik ve adalet diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ı HDP Grup Başkan Vekilliği görevinden dolayı tebrik ettiğine, sisteme giremeyen kadın milletvekillerine de talep etmeleri hâlinde söz verileceğine ve birleşime ara verildiğinde bütün partilerin kadın milletvekillerini çay içmeye davet ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Evet, kadınlarımızın konuşmaları yarın da devam edecek, öbür gün de devam edecek bu hafta. Değerli Grup Başkan Vekillerimizin her birine önceden bildirdim, böyle bir uygulama yapmayı kendileri de önemsediği için tüm Grup Başkan Vekillerimizi de kutluyorum.

Bu arada bir kutlamayı da Sayın Meral Danış Beştaş’a yapalım.

Sayın Beştaş, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili olarak göreve başladınız, size de başarılar ve iyi çalışmalar dilerim. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, şimdi sisteme giren 30 arkadaşımıza söz vereceğim ama ben -gün içerisinde bir yandan çalışmaları da sürdüreceğiz- kadın arkadaşlarımızdan sisteme giremeyenlere de zaman ilerledikçe, arzu ettikleri zaman, benimle görüşerek, istişare ederek söz vereceğim, bugün böyle yapacağız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Kadın arkadaşlarımız da buradan ayrılmazlarsa sevinirim. Eğer kabul ederseniz, bu birer dakikalık konuşmalar ve Sayın Grup Başkan Vekillerimizin konuşması bittikten sonra bir kısa ara verip bütün partilerimizin kadın milletvekilleriyle arkadaki Meclis Başkan Vekili odamızda bir çay içmek isterim. Bugün tabii tüm ayrıcalık kadınlarımızdan yana olacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi değerli milletvekillerimizin söz taleplerini karşılıyorum.

Sayın Taşkın…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü yurt genelinde etkinliklerle kutlandı. Bu vesileyle tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Kadınlarımız, toplumsal hayatımızın, millet ve devlet yapımızın her zaman merkezinde yer alan annelerimiz, eşlerimiz, kızlarımız, kısaca varlıklarıyla hayatımızı anlamlı hâle getiren hayat arkadaşlarımızdır. Toplumların varlığı da geleceği de kadınlarla mümkündür. Kadınların ihmal edildiği toplumlarda sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir sosyal yapı mümkün değildir. Aile merkezli, kadın ve erkek açısından adil ve uyumlu bir toplum yapısı geleceğimizin teminatıdır. Bu amaçla mutlu kadın, uyumlu aile, müreffeh toplum hedefi doğrultusunda çalışmayı sürdüreceğiz.

Başta şehit ve gazi anneleri, eşleri olmak üzere, sadece bir gün değil, her gün kıymetli olan kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tekrar tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bankoğlu…

2.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğinizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İlgezdi…

3.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne söyleyecek bir çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

4.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç’ın, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Süllü…

5.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

6.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Veda Hutbesi’nin temel insan haklarını içeren evrensel mesajların verildiği bir vesika olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Peygamber’imiz (SAV) miladi 8 Mart 632 yılında, vefatından üç ay önce yaptığı Veda Haccı’nda, Arafat’ta 120 binden fazla sahabeye hitaben Veda Hutbesi’ni irat etti. Veda Hutbesi bütün insanlara yönelik temel insan haklarını içeren evrensel mesajların verildiği bir vesikadır aynı zamanda. Hutbede kişi dokunulmazlığı, hayat hakkı, mülkiyet hakkı, mesken dokunulmazlığı, sosyal güvenlik ve aile hukuku gibi konular üzerinde durulmuştur. İşte bunlardan bazı bölümler: “Ey insanlar, canlarınız, mallarınız, namus ve şerefiniz her türlü tecavüzden korunmuştur. Hepiniz eşitsiniz, Adem’in çocuklarısınız; Adem ise topraktandır. En değerliniz kötülüklerden en çok sakınanlarınızdır. Kadınların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarf edin.”

BAŞKAN – Sayın Karaca…

7.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Bize dayattığınız gündemin dışında tüm kadınlar adına söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne söyleyecek bir çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin Üniversitesi Onkoloji Hastanesinin Mersin iline kazandırılmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay’ın teşrifleriyle cuma günü açılışını gerçekleştirdiğimiz Mersin Üniversitesi Onkoloji Hastanemiz, ileri teşhis ve tedavi teknolojilerine sahip cihazları, gelişmiş laboratuvarı ve alanında uzman doktor ve sağlık personeliyle vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmetini verecektir. 14.500 metrekare kapalı alan üzerine kurulu 150 yatak kapasiteli Onkoloji Hastanemiz sadece Mersin’in değil, çevre illerin de ihtiyacını giderecektir. Hastanemizde AR-GE çalışmaları da yürütülerek dışarıya bağımlılığını azaltmasına büyük katkı sağlayacaktır. Onkoloji Hastanemizin şehrimize kazandırılmasında büyük destek veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Hastanemizin Mersin’imize, bölgemize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

9.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kadıgil…

10.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız ve özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, coronavirüs sebebiyle Suriye, İran ve Irak’a açılan sınır kapılarının kapatılmasıyla muz üreticilerinin mağdur olmaması için tedbir alınması gerektiğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Farklı ülkelerden sebze, meyve ticareti yapan tüccarlar tarafından satın alınıp İran, Suriye ve Irak’a satılmak üzere Mersin Limanı’na getirilen yaklaşık 50 bin ton muz, corona virüsünden dolayı sınırların kapalı olmasından ötürü transit bir şekilde geçememiş ve ülkemiz sınırları içerisinde kalmıştır. Bu muzlar iç piyasaya sürülecektir. Bu muzların iç piyasaya sürülmesi yerli üreticilerimizi ciddi anlamda mağdur edecektir. Şimdiden yerli muz fiyatları düşmüştür. Çiftçilerimizin mağdur edilmemesi için gereken tedbirler alınmalıdır. Yerli üreticilerimiz korunmalıdır. Her şart ve koşul altında çiftçilerimizin yanındayız.

Ayrıca, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bütün kadınlarımızın Kadınlar Günü’nü tebrik ediyorum, saygıyla, hürmetle selamlıyorum teşekkür ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Sayın Taşcıer…

12.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne söyleyecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şahin…

13.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşçıer? Yok.

Sayın Özdemir…

14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kenanoğlu…

15.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Alptekin Dursunoğlu, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’ın cezaevine konulduğuna, Ferhat Çelik ve Aydın Keser ile Murat Ağırel’in tutuklandığına, Selçuk Mızraklı’nın dokuz buçuk yıl cezaya çarptırıldığına, Osman Kavala’nın casusluk suçlamasıyla karşı karşıya kaldığına, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in tutukluluklarının devamına karar verildiğine, iktidarın kendinden yana olmayanlara yaşama hakkı tanımamayı kendine yol edindiğine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Önce, Alptekin Dursunoğlu; sonra Oda TV’den Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç cezaevine kondular. Aynı hafta içerisinde Yeni Yaşam gazetesinden Ferhat Çelik ve Aydın Keser ile Yeniçağ gazetesinden Murat Ağırel de tutuklanmıştır. Kamuoyunda pelikan grubu olarak bilinen tetikçi bir anlayışın hedef göstermesi sonucunda muhalif haber yapan gazetecilerin susturulmaya başlandığı bir atmosfer sarmalındayız. Daha dün, hayatını yaşama adamış, onurlu barış insanı, Diyarbakır halkının iradesi Selçuk Mızraklı dokuz buçuk yıl cezaya çarptırıldı. Gezi Parkı soruşturmalarında hakkında tahliye ve beraat kararı verilmesine rağmen siyasi iktidarın kararıyla tahliye edilmeyen Osman Kavala, bu kez de casusluk suçlamasıyla karşı karşıyadır. Yine, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in, on dört, on beş yıllık cezalara çarptırılarak tutukluluklarının devamına karar verilmiştir. İktidar, kendinden yana olmayan hiç kimseye yaşam hakkı tanımamayı kendine yol edinmiştir. Biz, Türkiye’nin demokrasiden yana olan bütün güçleriyle birlikte bu ablukayı yıkacağız, bu karanlık günlere son vereceğiz; bu da böyle biline.

BAŞKAN – Sayın Böke…

16.- İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’nin, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yüceer…

17.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

18.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Millî Mücadele’de emeği olan kadınları saygıyla andığına ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm kadınları saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Söylev’inde belirttiği gibi: “Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi halasa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gördüm.’ diyemez. Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsulatı pazara götürerek paraya kalbeden, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla cephenin harp malzemesini taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur.”

Millî Mücadele’de emeği olan kadınları saygıyla anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karabıyık…

19.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

LALE KARABIYIK (Bursa) – Bize dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer?

Sayın Aydın?

Sayın Kayan?

Sayın Karahocagil…

20.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olduklarına, Amasya ilinde Sosyal Yardımlaşma Derneğinin 2019 yılı içerisinde yaptığı yardımlara ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olduk. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturuyla hareket ettik. Başarıyı bir yolculuk olarak bildik, varış noktası olarak değil.

Halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak gördüğümüz bu yolda 2019 yılı içerisinde Amasya’mızda Sosyal Yardımlaşma Derneği olarak fakire fukaraya, garibe gurebaya, engelliye, engelli bakıcısına, yatalak hastaya ve bakıcısına yaptığımız yardımlar şöyledir: Periyodik paydan yapılan yiyecek, giyecek, sağlık, eğitim, barınma, yakacak, nakdî yardımlar 58.358 kişiye 11 milyon 323 bin TL; merkezî olarak maaş şeklinde yapılan yaşlılara, engellilere, eşi vefat etmiş kadınlara, asker ve asker çocuklarına, yetimlere yapılan yardımlar -16.601 kişiye- 61 milyon 930 bin TL; uygulanan proje yatırım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşdemir…

21.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, bir yanda iktidarın kadın karşıtı politikaları diğer yanda bu politikalardan güç bulan erkeklerin kadınlara karşı topyekûn saldırı içerisinde olduğuna, kayyumların belediyelere gelir gelmez kadın kurumlarını ya kapattığına ya da işlevsizleştirdiğine ilişkin açıklaması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkürler Başkan.

Bir yandan iktidarın kadın karşıtı politikaları, diğer yandan bu politikalardan güç ve zemin bulan erkekler kadınlara karşı topyekûn bir saldırı içerisinde. Bu saldırıların en önemli boyutlarından biri de, her ne kadar üzeri örtülmeye çalışılsa da, kadın karşıtı politikaları özel bir biçimde uygulamaya yemin etmiş gibi çalışan, irade gasbıyla atanan kayyum rejimidir. Defalarca dile getirdik, kayyumlar belediyelere gelir gelmez ilk önce kurumsallaşmış kadın mücadelesini hedefliyor; kadın kurumlarını, kadın destek evlerini ya direkt kapatıyor ya da buraları kadınlardan, kadın çalışanlardan arındırarak işlevsizleştiriyor.

Sur Belediyesine kayyum atanmasıyla birlikte Amîda Jîn Kadın Danışmanlık Merkezine erkek müdür atandı, kurumun tabelası indirildi ve bu merkez işlevsizleştirilerek kahvehaneye çevrildi. Diğer tüm belediyelerimizde benzer uygulamalar söz konusu. Hem artık somut durumun yanında yapılan araştırmalar da gösteriyor ki kayyum atamalarıyla beraber mücadelemizin sonucu ciddi düşüş yaşayan kadına yönelik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

22.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, bütün engellere rağmen 8 Martta sokakları dolduran, haklarına, hayatlarına ve ülkeye sahip çıkan kadın yoldaşları saygıyla selamladığına ilişkin açıklaması

OYA ERSOY (İstanbul) – Hayatın her alanında ve anında direnen kadınları, 8 Martta bütün engellere rağmen sokakları dolduran; haklarına, hayatlarına ve bu ülkeye sahip çıkan tüm kadın yoldaşlarımızı saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Evet, 8 Martta sokaklardaydık; katledilen, yaralanan, fiziksel ve psikolojik saldırı altında tutulan, tecavüze uğrayan kız kardeşlerimizin hesabını sormak için sokaklardaydık. Mahkeme salonlarında kadın katillerine iyi hâl indirimi veren yargıya; Diyanet fetvalarıyla toplumsal yaşamı kadınlar üzerinden dinî kurallara göre düzenleyenlere ve kadın cinayetlerinin durdurulması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa’nın uygulanması için direniyorduk ve sokaklardaydık. Ülkenin dört bir yanında kadınlar, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkmak için, savaşa karşı olduğumuz için sokaklardaydık ve gücümüzü birbirimizden alıyorduk.

BAŞKAN – Sayın Ayrım…

23.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, Suriye’nin İdlib kentinde şehit olan Uzman Çavuş Fatih Kara’ya Allah’tan rahmet, yaralanan Uzman Çavuş Ercan Babat’a şifa dilediğine ilişkin açıklaması

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, tüm kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü’nü yürekten kutluyorum.

Geçen cuma günü, maalesef, Iğdır’ımıza da İdlib’den bir şehit geldi; gözyaşları âdeta sel oldu. Koçkıran köyünden Uzman Çavuş Fatih Kara Hakk’a yolcu edildi. Şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Yine Suriye İdlib’deki aynı çatışmada yaralanan gazimiz Uzman Çavuş Ercan Babet’e de acil şifalar diliyorum.

İnşallah bu şehitlerimiz ve gazilerimiz son olur diyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Eronat…

24.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Diyarbakırlı edebiyatçılar Esma Ocak ile Sırrı Hanım’ı rahmetle andığına ilişkin açıklaması

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Martın Dünya Kadınlar Günü olması hasebiyle Diyarbakırlı 2 kadın edebiyatçımızdan bahsetmek istedim.

2011 yılında kaybettiğimiz Esma Ocak Hanımefendi, ezberinde 3 bin şiir olan ve sosyal sorunlara parmak basan “Berdel” adlı kitabın yazarıdır. Kitap beyazperdeye uyarlanmış, aynı zamanda Almancaya çevrilerek dünyada büyük ün kazanmıştır.

Yine Şair Sırrı Hanım, 19’uncu yüzyılda yaşamış ünlü bir divan şairimizdir. “Rıfat” adlı oğlunu kaybettikten sonra yazdığı mersiye de onun tanınırlığını artırmıştır. Bu 2 hanımefendiye saygılarımı, minnetimi sunuyorum ve rahmet diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yavuz Gözgeç…

25.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Amerika’da bir fabrikada kadın işçilerin yanarak ölmesi sonucu anılmaya başlanan bir gün. Bizim kadim medeniyetimizde, bu toprakları bizlere vatan yapmak için canını feda etmekten bir an bile tereddüt etmeyen şehitlerimizin “Vatan sağ olsun.” diyen vefakâr, onurlu anneleri var; Kurtuluş Savaşı’nda cephede ön saflardan geri durmayan Nene Hatunlarımız, Halide Onbaşılarımız var; 15 Temmuz demokrasi kahramanı kadınlarımız var; dağa kaçırılan, terörist olmaya zorlanan çocukları için mücadele eden Diyarbakır Annelerimiz var.

Bu ülkede, onurlu, özgür yaşamak hedefi olan biz kadınlar biliyoruz ki vatan varsa kadın var, vatan varsa erkek var, vatan varsa çocuk var, vatan varsa özgürlük var.

BAŞKAN – Sayın Özer…

26.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Sera AŞ’nin marketlere satış rakamı şartı getirip getirmediği, hangi ürünlerden, kaç kilogram ve kaç liraya alındığı ve marketlere kaç liraya satıldığı, Sera AŞ’nin elde ettiği kâr veya zararın ne olduğu, kâr elde edilmişse nasıl kullanılacağı, zarara uğranmışsa kimden ve nasıl karşılanacağı sorularına Tarım ve Orman Bakanlığından gelen yanıta ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde kurulan Sera AŞ, bir süredir üreticilerden aldığı ürünleri anlaşma yaptığı zincir marketlere satmaktadır. Kurduğu şirketi üretim zincirindeki aracıların yerine koyan Bakanlık böylece tüketiciyi ucuz ürünle buluşturacakmış.

Tarım Bakanına geçen ay bir soru önergesiyle sorduk: Sera AŞ marketlere satış rakamı şartı getirmiş midir? Bugüne kadar hangi ürünlerden kaç kilogram alınmıştır, kaç liraya alınmıştır? Alınan ürünler marketlere kaç liraya satılmıştır? Sera AŞ’nin üreticiden alıp marketlere sattığı ürünlerden elde ettiği kâr veya zarar nedir? Kâr elde edilmişse bu nasıl kullanılacaktır, zarara uğranmışsa bu zarar kimden ve nasıl karşılanacaktır? Ve Bakanlıktan yanıt geldi: “Bilgiler ticari sır niteliği taşımaktadır.”

Şimdi sayın vatandaşlarımıza sormak istiyorum: Siz ucuza ürün yediğinize inanıyor musunuz?

BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri, böylelikle değerli milletvekillerimizin söz taleplerini karşıladık.

Gündemi devam ettireceğiz ama ben, bugün birleşimin soruna kadar kadın milletvekillerimizin zaman zaman söz taleplerini karşılayacağım.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini alalım, ondan sonra da gündemimize geçelim.

Grup Başkan Vekilleri olarak ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Türkkan’a aittir.

Buyurun Sayın Türkkan.

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı Şevket Kazan’a Allah’tan rahmet dilediğine, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle başta şehit anneleri olmak üzere İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in ve tüm kadınların Kadınlar Günü’nü kutladığına, cinsiyet ayrımcılığının sona erdiği, şiddet ve fırsat eşitsizliği sorunlarının ortadan kalktığı bir Türkiye vadettiklerine, Oda TV yazarları Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan’ın ardından Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in tutuklanmasının her geçen gün basın özgürlüğünün azaldığının en somut örneği olduğuna, aklın, ferasetin ve adaletin gündeme alınması gerektiğine, adil ve bağımsız yargıya bir gün herkesin ihtiyacı olacağına, antidemokratik, baskıcı ve çağ dışı bir yönetim tarzı olan parti devletini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam saatlerinde millî görüşün önemli isimlerinden Adalet eski Bakanı Sayın Şevket Kazan Ankara’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Merhum Kazan’a Allah’tan rahmet, sevenlerine ve millî görüş camiasına başsağlığı diliyorum.

Hafta sonu idrak ettiğimiz 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Başta şehit anneleri olmak üzere Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi ve tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü kutlu olsun. Ancak üzülerek söylüyorum ki Türkiye’de kadına şiddet artmakta, istihdamda kadın sayısı düşmekte, yönetime katılmada hâlâ cinsiyet ayrımcılığı dikkat çekmektedir. İYİ PARTİ olarak kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığının sona erdiği, şiddet ve fırsat eşitsizliği sorunlarının ortadan kaldırıldığı bir Türkiye vadediyoruz. Sayın Genel Başkanımız öncülüğünde kadını özne alan çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz ve edeceğiz.

Türkiye’de her geçen gün basın özgürlüğü azalıyor, gazetecilere ve düşüncelerini açıkça söyleyen herkese baskı yapılıyor, demokrasi ve hukuk ayaklar altına alınıyor. Oda TV yazarları Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın ardından, son olarak Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in tutuklanması bunun en somut örneği olmuştur. Çağrılarak mahkemeye gelen Murat Ağırel’in ertesi gün sabahın dördünde kapısına polis gönderilerek tutuklatılması ne vicdana ne insan haklarına ne de evrensel hukuka uygun olmuştur. Bu hukuksuzluğu kabul etmiyor, şiddetle reddediyoruz. Ama biz bu uygulamayı daha önce de gördük; hâkim serbest bırakıyor, savcı itiraz ediyor, tekrar yakalama kararı çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bunun ismi nedir biliyor musunuz? Bunun ismi “intikam hukuku”dur. Peki, ya bir gün hukuk size de lazım olursa, işte o gün hukukun, adaletin nasıl vazgeçilmez olduğunu anlayacaksınız siz de.

İktidar partisi, bu uygulamalarıyla korku değil, nefret yarattığının artık farkına varmalı. Kimse sizden korkmuyor ama çok nefret ediyor. Bu nefret iyi bir şey değil. Aklı, feraseti ve adaleti bir an önce gündeminize almalısınız. Unutmayınız ki hukuk hepimiz içindir. Adil ve bağımsız yargıya bir gün herkesin ihtiyacı olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Rusya’da Devlet Başkanı Putin’le görüşmeye gitti. Sayın Cumhurbaşkanının yanında kalabalık bir heyet de vardı ancak biz bu heyette bakanların yanında başka isimler de gördük. AK PARTİ Sözcüsü Sayın Ömer Çelik ve Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mahir Ünal da heyette yer alıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben şimdi buradan sormak istiyorum: Bu görüşmede Cumhurbaşkanı ve bakanların yanında bir parti sözcüsünün ve bir genel başkan yardımcısının ne işi vardı? Bu isimler Rusya’ya niye götürüldü? Aslında cevap açık, bu manzara, oradaki fotoğraf, şu anda Türkiye’ye parti devletinin hükmettiğinin en net fotoğrafıdır. Parti devleti, günümüzün uluslararası değerleri olan demokrasi, parlamenter yönetim, hukukun üstünlüğü, temel insan hak ve özgürlüklerinin geçerli olduğu, adil, hesap verebilir, şeffaf ve katılımcı yönetimle ilgisi olmayan, antidemokratik, baskıcı ve çağ dışı bir yönetim tarzıdır. Bu yönetim tarzını kabul etmemiz mümkün değildir.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Akçay’da.

Buyurun Sayın Akçay.

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı Şevket Kazan’a Allah’tan rahmet dilediğine, 5 Mart 2020 tarihinde Moskova’da Türkiye ile Rusya arasında gerçekleştiren diplomatik zirvede Soçi Mutabakatı doğrultusunda İdlib’de istikrarın yeniden tesis edilmesi amacıyla ek protokol imzalandığına ve 5 Marttan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelede önemli mesafeler katettiğine, Türkiye’nin hiçbir emperyal kurguya mahkûm olmayacak kadar iradeli ve aklıselim, hiçbir çatışmayı körüklemeyecek kadar barışın teminatı olduğuna, Bahar Kalkanı Harekâtı’nın Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe Harekâtlarının tamamlayıcısı olacağına ve sınırların terör unsurlarından arındırılacağına, Suriye’nin geleceğine Suriyelilerin karar vermesi, yol ve yöntemin de demokrasi olması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Varlığıyla hayatın her anında ve her alanında insanı insan yapan, ilk öğretmenimiz kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Sayın Başkan, uzun yıllar, iki dönem Adalet Bakanlığı yapmış olan Şevket Kazan’ın hayatını kaybettiğini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhum Şevket Kazan’a Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve millî görüş camiasına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, Türkiye ve Rusya arasında, 5 Mart 2020 tarihinde, İdlib’deki gerginliği azaltma ve bölgesel konuları ele almak için Moskova’da diplomatik zirve gerçekleştirildi. Zirvede, 17 Eylül 2019 Soçi Mutabakatı doğrultusunda İdlib’de istikrarın yeniden tesis edilmesi amacıyla ek protokol imzalandı. Moskova Zirvesi’nde, 6 Mart 2020 tarihinde, saat 00.01’den itibaren tüm askerî faaliyetlerin durdurulması kararı alındı. İdlib’in jeostratejik açıdan önemli bir noktası olan M4 Kara Yolu çevresinde oluşturulacak güvenli bölgenin detayları ise Türk ve Rus Savunma Bakanlıkları arasında bugün yapılacak toplantıyla görüşülmeye başlanacak.

Türkiye, İdlib’de tırmanan gerilimin müsebbibi olmadığı gibi, destekleyicisi de olmamış ve Moskova Zirvesi’ne giden süreci hazırlamıştır. “Askerî faaliyetlerin durdurulması” ibaresi doğrultusunda, Suriye’den Türkiye’ye gerçekleşmesi muhtemel kitlesel insan göçünün önüne geçilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Bırakalım, Suriye ile Türkiye savaşsın.” açıklaması yapan Trump’ın açıklaması dikkate alındığında, ABD’nin Türkiye üzerinden kurguladığı senaryo Türk diplomasisinin engin birikimine çarpmıştır. Moskova Zirvesi sonucunda, 6 Mart 2020 tarihinde silahlı faaliyetlerin durdurulması Türkiye'nin askerî motivasyon ve toparlanması açısından kritik öneme sahiptir. Bu kapsamda, 5 Marttan bu yana, Münbiç’te, Tel Rıfat’ta, Kandil’de ve diğer bölgelerde Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/PYD’ye yönelik operasyonlarda terörle mücadelede önemli mesafeler almıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, hiçbir emperyal kurguya mahkûm olmayacak kadar iradeli ve aklıselim, hiçbir çatışmayı körüklemeyecek kadar barışın teminatıdır. Her krizden medet umup ve bu krizi fırsata çevirmeye çalışanlar boşuna umutlanmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – HTŞ, PKK/PYD üzerinden vekâlet savaşı yürüten ABD’nin, asırlık kini mahfuz olan Rusya’nın ve bölgede ne yaptığını gayet iyi bildiğimiz İran’ın, Esad kuklasıyla güttüğü kural tanımaz siyasetin farkındayız. Irkçı, Darvinist, sömürgeci ve materyalist bilinçaltıyla her fırsatta Türkiye’yi itham etme cüreti gösteren neme lazımcı Batı dünyasının da farkındayız. Siyasi hırsa kapılıp devlet, hükûmet mefhumlarını ayırt edemeyen Putinciler Rus kapanına düşmüştür. Bu zihniyetin, Rus televizyonunun ucuz montaj kumpasının peşine takılıp devleti itibarsızlaştırma gafletlerine şaşırmamak gerekir. Devlet aklı ucuz numaralarla, çarpıtmalarla, kural tanımazlıkla değerlendirilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Devlet aklı, yeri geldiğinde diplomasinin hududu zorlanarak, yeri geldiğinde cesur hamlelerin tereddütsüz gerçekleşmesiyle belirlenir. Türkiye, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe Harekâtlarında bu iki temelin üzerinde meşru ve hukuki haklarının müdafaasını gerçekleştirmektedir. Bahar Kalkanı Harekâtı bu başarılı harekâtların tamamlayıcısı olacak, sınırlarımız terör unsurlarından arındırılacaktır.

Bu ülkenin geleceğine Suriyeliler karar vermeli, yol ve yöntem de demokrasi olmalıdır. Bu çerçevede, 13 Nisanda Suriye’de yapılacak seçimlerin kalıcı, kapsayıcı ve kutuplaşmayı bitirecek değişim rüzgârına yol açacağını düşünmek abartılı ve aslı astarı olmayan afaki bir beklentidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Moskova Mutabakatı, Esad rejiminin kukla bir yönetim olduğunun tescilidir. Bu nedenle, 13 Nisanda Suriye’de yapılması planlanan seçimin hukuken bir geçerliliği olmayacaktır. Suriye’nin geleceğini, halkının üzerine ölüm yağdıran kukla bir yönetim değil, hür ve bağımsız Suriyeliler inşa edecektir. Suriye’ye huzurun, istikrarın ve barışın hâkim olması en büyük dileğimizdir. Rusya’nın ve güdümündeki Esad rejiminin İdlib’le ilgili her türlü mutabakata sadık kalması elzemdir; olası bir ihlal durumunda, Türkiye, meşru müdafaa hakkını kullanmakta tereddüt etmeyecektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Danış Beştaş’ta.

Buyurun.

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadına yönelik şiddete, tüm ayrımcı tutum ve uygulamalara karşı onurlu, mücadeleci dik duruşla her yerde olmaya devam edeceklerine, 8 Mart kutlamalarına müdahaleyi kınadıklarına, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üretilmesinde dilin önemli etkiye sahip olduğuna ve “kadınlarımız” denilerek sahiplik bildiren iyelik ekinin kullanılmasını kabul etmediklerine, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı hakkında verilen hapis cezasına ve Selçuk Mızraklı’nın mesajına, aralarında Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Muhabir Hülya Kılınç, Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, Rudaw Muhabiri Rawin Sterk, Mezopotamya Muhabiri İdris Sayılğan ile Yeniçağ yazarı Murat Ağırel’in de olduğu 91 gazeteci ve medya çalışanının tutuklu bulunduğuna, iktidarın hakikatlere savaş açtığına ancak er ya da geç gerçeklerin galip geleceğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’yle başlamak istiyorum.

Biz kadınlar, fabrikada, sokakta, tarlalarda, siyasette, kısaca her yerdeyiz. İrademizi cezaevlerinde tutsak etmeye çalışanlar, bizi eve hapsetmeye çalışanlar, bizi yok sayanlar biz kadınların varoluş mücadelesini ve kararlılığını anlamayanlardır. Bizler özgürlük cevherini içimizde taşıyanlarız ve karanlıkları o cevherlerle aydınlatanlarız. Bu nedenle, mücadelemiz anbean büyüyor ve tüm toplumu kucaklıyor. Kadına yönelik şiddete, katliamcı zihniyete ve tüm ayrımcı tutum ve uygulamalara karşı onurlu, mücadeleci dik duruşumuzla her yerde olmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle, 8 Mart kutlamalarına, etkinliklerine müdahaleyi de kınadığımızı, bunun kabul edilemez olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Müdahaleler, kadınların özgürlük yürüyüşünü, mücadelesini asla durduramayacak.

Kadın meselesine dair başka bir mesele: Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üretilmesinde dil çok önemli bir etkiye sahiptir. Aslında, değişim önce dilde başlar. Özellikle erkek vekil arkadaşların dikkatine sunmak istiyorum, burada bile “kadınlarımız” diyerek sahiplik bildiren iyelik ekini kullanmalarını kabul etmiyoruz. Kadınlar bir babaya, bir ağabeye, bir kocaya, bir erkeğe veya herhangi birine ait değildir. Bu nedenle, aitlik eklerinin hiçbirinin kullanılmamasını özellikle belirtmek istiyoruz, rica ediyoruz. Değişimin dilde başlaması gerçeğinden hareketle Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadınlara yaklaşımda bunu önemsiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Evet, yaşasın 8 Mart; yaşasın kadın mücadelesi, kadın dayanışması. “…”(X) Kadın, yaşam, özgürlük diyerek 8 Marta ilişkin bölümü bitirmek istiyorum.

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün çok önemli bir davada karar verildi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Sayın Selçuk Mızraklı hakkında dokuz yıl dört ay on beş gün bir hapis cezası verildi. Kendisi 22 Ekim 2019 tarihinde tutuklanmıştı, alelacele yapılan bir yargılamayla hemen bu ceza verilerek kayyum darbesi meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bir kere, şunu ifade etmek isteriz ki, Selçuk Mızraklı Diyarbakır halkının iradesidir, yüzde 63 oyla seçilen bir Belediye Başkanıdır; kendisine verilmiş ceza, aynı zamanda, tek tek kendisine oy veren halka yönelik de bir ceza mahiyetindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Aynı zamanda başka bir özelliği de var: Kendisi, binlerce insanın hayatını kurtaran, derdine deva olan bir hekim ve bununla birlikte bir insan hakları savunucusudur. Sevgili Selçuk Mızraklı dün bir haber gönderdi -onun dilinden söylemek istiyorum bu bölümü- dedi ki: “El ele, yürek yüreğe ve omuz omuza vererek güzel yarınları müjdeleyebiliriz. Sizlere bir haberim var, bu zalimler pek yakında kaçacaklar.” Evet, kaçacaklar, hiçbir karar AKP’nin kayyum suçunu örtemeyecek, halkın iradesinden kaçamayacaklar. İrade gasbedenler er ya da geç yasa önünde, adalet önünde hesap verecek. Tarihin hiçbir saldırısı Amed surlarını yıkamadı. Hiçbir zalim, Kürt halkına boyun eğdiremedi. Amed halkının iradesini cezalandırdığını düşünenler Selçuk Mızraklı’yı cezalandırdığını sananlar yakında kaçacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gülten Kışanak ve Bekir Kaya dört yıla yakın bir süredir içeride ama iktidarın korkulu rüyası olmaya devam edecekler. Sevgili Selçuk Mızraklı da iktidarın başka bir korkulu rüyası olacak.

Son olarak, gazetecilere yönelik saldırılara değinmek istiyorum. Evet, şu anda, hâlihazırda 91 gazeteci ve medya çalışanı tutuklu. Son bir hafta içinde 20 gazeteci gözaltına alındı ve 7 gazeteci tutuklandı. Bunlar, Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Muhabir Hülya Kılınç; Yeni Yaşam Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser; Rudaw Muhabiri Rawin Sterk, Mezopotamya Muhabiri İdris Sayılğan ve Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel. Evet, gazetecilere yönelik saldırılardan vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gazetecilik suç değildir. Gazetecilerin tutuklanması, yargılanması, aslında, asla hukuk çerçevesinde olmuyor. İktidar, gerçeklere savaş açmış durumda; hakikatin haberini yapan, hakikatin peşinde koşan gazetecilere savaş açmış durumda ama bu savaşı kaybedecek. Er ya da geç gerçekler galip gelecek diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilinin yetki vermesiyle Sayın Emecan’da.

Buyurun Sayın Emecan.

30.- İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan’ın, Başkanlık Divanına kadın milletvekillerine gönderdiği karanfilden ötürü teşekkür ettiğine, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına, Türk kadınının toplumdaki yerini edinmesini sağlayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla andığına, emek, istihdam, eşit işe eşit ücret sorunlarının önüne kadına şiddetin geçtiğine ve kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmaya çalışıldığına, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 4 Mart 2020 tarihinde Yunanistan’ın göçmenlere karşı izlediği sert tutumuna yönelik açıklamaya ve 8 Martta Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinde barışçıl yürüyüşler yapan ve gazla karşılaşan kadınların yaşama haklarını hep birlikte savunabilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, bu güzel karanfilleri bizlere göndererek göstermiş olduğunuz nezaketten dolayı sizlere grubumuz adına da çok teşekkür etmek istiyorum.

Evet, grubumuz adına, 8 Martla ilgili ben de birkaç söz söyleyeceğim. Aslında, 8 Marta gelmeden önce, Türk kadınının yerine baktığımız zaman, Türk kadını, kurtuluş mücadelemizden bu yana, hayatın her alanında, savaşta da barışta da mücadelenin içinde erkeklerle birlikte yan yana olmuştur. Seçme ve seçilme hakkını, dünyada birçok ülkeden yıllarca önce, 1934 yılında elde etmiştir Türk kadını. Kadının toplumdaki yerini edinmesini, erkeklerle eşit koşullarda var olmasını ise biz Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Buradan, bu vesileyle, tekrar kendisini saygıyla anmak istiyorum. Onun değerini kadınlar olarak her geçen gün daha da fazla anlıyoruz.

Aslında, 8 Marta geldiğimiz zaman, 1857 yılında kadın işçilerin daha iyi çalışma şartları için yaptığı bir eylemde 129 kadının yanarak ölmesiyle sonuçlanan çok acı bir olay gerçekleşti. Bu olaydan sonra -burada uzun uzun tarihçesine girmeyeceğim ama- aslında 8 Mart bir anma günü olarak belirlendi. Ancak Türkiye’de kadınların yaşadığı sorunlara baktığımızda, emek, istihdam, eşit işe eşit ücret gibi sorunların önüne, bugün, kadına şiddet geçmiş durumda. Sadece 2020 yılında altmış yedi günde yani 8 Marta kadar 54 kadının öldürüldüğünü biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Aslında, 2019’da da 2018’de de bu rakamlar çok farklı değildi ve giderek bu sayının arttığını görmekteyiz.

Bugün, kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmaya çalışılıyor olması çok acıdır. Aslında daha da acı olan bir şey, kamuda çalışan, yüksek görevlerde bulunan, bir valinin, bir kaymakamın, bir belediye başkanının ya da başka bir kamu görevlisinin çok ilginç cümlelerle kadına yönelik saldırı niteliğinde cümleler sarf ettiklerini görüyoruz. Birkaç tane örnek verecek olursak “Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor.” denilebildi bu ülkede, “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.” “Kadının yeri evidir.” “Kadın-erkek eşitliği fıtrata aykırıdır.” “Kadına şiddet abartılıyor.” gibi bu liste uzar gider.

Aslında, bizim, bize dayatılan bu yasaklara itirazımız var diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Kadınlar, bugün, kadına şiddet ve istihdamda yaşanan sorunlardan dolayı, artık, daha fazla sokakta olma ihtiyacı duyuyorlar.

En son, bu geçtiğimiz 8 Marta gelecek olursak, ben, 8 Martla ilgili yapılan yürüyüşleri değerlendirmeden önce, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 4 Mart 2020’de yapmış olduğu bir açıklamaya değinmek istiyorum, Yunanistan’ın göçmenlere karşı izlediği sert tutumla ilgili şunları söylemişti: “Geçici koruma statüsünü askıya alan ve göçmenlere biber gazı sıkan bir ülke ahlaktan bahsedemez.”

8 Marta geldiğimiz zaman, Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinde barışçıl yürüyüşler yapılabilirken Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde saat 19.00’da yürüyüş için toplanan, yine barışçıl bir yürüyüş için toplanan kadınların maalesef yollarına döşenen barikatlarla önleri kesildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tamamlıyorum.

Taksim ve İstiklal Caddesi’ne çıkan yollar polis ekipleri tarafından kapatıldı ve sonrasında asıl acı olan -ki biz kadın vekiller de orada o kadınların yanındaydık- bu kadınlar gazla karşılaştılar, saçlarından tutulup yerlerde sürüklendiler. Bugün, kadının gördüğü muamele bu. İşte, bu yapılanlara itirazımız var, yasaklara kadınlar olarak ve tüm kadınlar adına itirazımız var ve hemen şimdi toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların yaşama, çalışma haklarını hep birlikte savunabilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine bir çağrıda bulunuyoruz: Artık, bizim, burada hep birlikte ortak bir dil ve ortak bir eylem içerisinde bu gidişata bir “Dur!” dememiz gerekiyor.

Ben, buradan tüm kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Akbaşoğlu’nda.

Buyurun Akbaşoğlu.

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı Şevket Kazan’a Allah’tan rahmet dilediğine, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesileyle tüm kadınlara ve evlatlarına kavuşma nöbetinde bulunan Diyarbakır Annelerine göstermiş oldukları dirayetli duruş nedeniyle hürmetlerini sunduğuna, AK PARTİ iktidarları döneminde kadınların lehine önemli düzenlemeleri hayata geçirdiklerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik bir hukuk devleti olduğuna ve anayasal sistemin işlediğine, herkesin kanunlarla bağlı olduğuna, Türkiye’nin 15 Temmuzun hemen akabinde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla hem sahada hem de masada askerî ve diplomatik kazanımlar elde ettiğine, büyük bir göç baskısı altında bulunan Türkiye’nin insanlığın ne demek olduğunu bütün dünyaya göstermeye devam edeceğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, dün itibarıyla millî görüşün duayen isimlerinden birisi olan, daha önce Çalışma ve Adalet Bakanlıklarımızı yapan Sayın Şevket Kazan’ın vefatını teessürle öğrendik. Bu münasebetle, hakikaten önemli bir misyon çerçevesinde milletimize hizmet eden Sayın Şevket Kazan’ı rahmetle yâd ediyorum, bütün milletimize başsağlığı diliyorum; Allah rahmet eylesin.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü hep beraber idrak ettik. Hakikaten, bu vesileyle tüm kadınlarımıza, tüm annelerimize, tüm şehit ve gazi annelerimize özellikle selam ve hürmetlerimizi buradan yinelemek isterim. Aynı zamanda, evlatlarına kavuşma nöbetinde bulunan Diyarbakır Annelerini de bu kavuşmaları münasebetiyle tebrik ederim ve bu konuda göstermiş oldukları dirayetli duruş nedeniyle kendilerine de selam ve hürmetlerimi sunmak isterim.

Yaklaşık on sekiz yıldır Hükûmet olarak devleti yöneten AK PARTİ iktidarları döneminde, hakikaten, kadınlara karşı yapılan bütün ayrımcılıklarda, eğitimde, istihdamda, temsilde ve diğer hususlarda, bunların hepsinde, bir bir, büyük demokratik devrimler ve her türlü mevzuatta, Anayasa dâhil olmak üzere bütün mevzuat sisteminde olumlu adımlar atmak, atılımlar yapmak suretiyle kadınların lehine önemli düzenlemeleri hayata geçirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu vesileyle, her türlü hak ve yaklaşımı, mevzuata geçirmek suretiyle büyük bir güvenceye aldık ve bunların uygulanmasına da azami önem gösterdik. Şöyle istatistiki olarak bakıldığında, 2002 yılından 2019 yılına dek, kadınlarla ilgili istihdam oranı bakımından, yüzde 45’e yakın bir artış sağlandığını ve yaklaşık 9 milyon kadının bu manada istihdama katıldığını görüyoruz. Böylece, kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 27,9’dan yüzde 34,9’a çıkmış ve toplam istihdamdaki kadın oranı da yüzde 25,3’ten yüzde 28,8’e yükselmiştir. Dolayısıyla, bu konuda, biz, “Başı açık, başı kapalı” “Öyle giyiniyor, böyle giyiniyor” “Sen okulda, üniversitede okuyabilirsin; sen okuyamazsın.” “Sen milletvekili olarak temsil edebilirsin, edemezsin.” vesair her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırarak toplumun bütün kesimlerine yönelik demokratik temsiliyeti artıran ve her alanda, bu konuda önemli işlere imza atan bir yaklaşım sergiledik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ve mutlu kadın; huzurlu, uyumlu bir aile; huzurlu, müreffeh bir toplum olmamız yönünde her türlü yaklaşımı bugüne kadar sergilediğimiz gibi, bundan sonra da bu tutum ve davranışımızı 83 milyon insanımızın tamamı için gerçekleştireceğiz.

Şu hususu hatırlatmak isterim ki Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik bir hukuk devletidir; anayasal sistem işlemektedir. Kamu kurum ve kuruluşları; yasama, yürütme, yargı organları ve birimleri; bütün idari teşkilat, sistem çalışmaktadır. Bağımsız ve tarafsız yargı çerçevesinde de mevzuat çerçevesinde verilen kararlar uygulanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuda, hakikaten, mevzuatla ilgili, gazetecilerin mevzuata aykırı tutum ve davranışlarıyla ilgili eleştiriler oldu. Bu konuda, MİT Kanunu net bir şekilde düzenlemeyi havidir. Bu konuda da takdir “tutuksuz yargılama” veya “tutuklu yargılama” şeklinde mahkemenindir. Mahkemeye intikal etmiş bu konuyla ilgili de daha fazla bir hususa temas etmek istemiyorum. Bununla beraber, hiçbir meslek grubunun, hiçbir kimsenin yargı denetimi dışında olmadığını, herkesin kanunlarla bağlı olduğunu da bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Tabii, İdlib Mutabakatı çerçevesi çok önemli. Önemli bir Soçi Mutabakatı var ve Soçi Mutabakatı’na ek bir protokol olarak Moskova Muhtırası söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Türkiye, bu konuyla ilgili de çok önemli kazanımlar elde etti; hakikaten, millî politik eksen çerçevesinde, 15 Temmuzun hemen akabinde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla hem sahada hem de masada askerî anlamda da diplomatik anlamda da çok büyük kazanımlar elde etti. Bu, milletçe ve devletçe hepimizin gururudur, onurudur ve geleceğe yönelik kendimizden emin bir şekilde millet ve devlet kaynaşmasıyla atacağımız adımlarla geleceğimizin teminatıdır. Bu yönden millî bir duruş olarak değerlendirilmesi gerekir.

Ayrıca, tabii, büyük bir göç baskısı altında bulunan Türkiye’nin 4 milyona yakın Suriyeliyi alarak insanlığın ne demek olduğunu bütün dünyaya gösterir bir şekilde ortaya koyması ve İdlib’de sınırımıza yanaşmış 1,5 milyon sığınmacıyla ilgili açık kapı politikasını uluslararası hukuk çerçevesinde işletmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum efendim, son cümlem.

Gelene “Niçin geliyorsun?” demeden kucaklamak, insanlığı göstermek, gidene de “Niçin gidiyorsun?” diye, set olmamak bakımından bir uygulama yapılmış. Ancak Türkiye’nin, bütün dünyaya örnek teşkil eden -milletiyle ve devletiyle- 83 milyon insanın onuru, gururu uygulamaları bir tarafa; bir de hani, Mehmet Akif’in “tek dişi kalmış canavar” diye nitelendirdiği Avrupa medeniyetinin, Batı medeniyetinin uygulamasının ortaya konulduğu Avrupa ve Yunanistan uygulaması da bir tarafa. Orada kadınlara, erkeklere, çocuklara nasıl muamele edildiği tüm dünyanın gözü önündedir. Bu konuda biz insanlığımızı tüm dünyaya göstermeye devam edeceğiz diyor, teşekkürlerimi sunuyorum.

Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, bir söz talebiniz olmuştu, onu yerine getirelim, ondan sonra gündeme geçelim.

Buyurun.

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz evvelki konuşmasında Sayın Meral Danış Beştaş özellikle erkek milletvekillerine hatırlatma yaparak “kadınlarımız” ifadesinin kullanıldığı, “Bu ifade de aitlik, iyelik ekidir ve sahiplenmeyi ifade eder.” şeklinde bir eleştiri yöneltti. Ben de bir erkek milletvekili olarak konuşmam esnasında “ilk öğretmenimiz kadınlarımız” şeklinde bir ifadede bulundum.

Şimdi, Sayın Beştaş’ın bu ifadesini kesinlikle cinsiyet ayrımcılığı yapan bir ifade olarak görüyorum. Yani mesela “annelerimiz” “babalarımız” veya “erkeklerimiz” derken aitlik, iyelik veya sahipliği ifade etmiyoruz. Kaldı ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan da aynı şekilde “kadınlarımız” diye ifadede bulundu. Dolayısıyla bu görüş tamamen yanlıştır.

Aynı zamanda, “kadınlarımız” derken bir aynileşme ve özdeşleşme ve kendinden ayırmamayı ifade eder, bunun anlamı da budur. Ayrıca -yani bu konunun bağlamının dışında- “kadın” kelimesi Türkçemizde aynı zamanda bir sıfat olarak da kullanılır; temiz, pür, pak, safiyet ve asalet anlamında da kullanılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu vesileyle, bu açıklama fırsatını da verdiğiniz için teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tabii, tüm değerli konuşmacıların her birinin kendi siyasi düşünceleri, ilkeleri ve ideolojileri doğrultusunda tanımlamalar yapmaları, kimi değerlendirmeler yapmaları doğaldır. Sanırım hepimiz, herkes birbirini anlıyor, artık bu tartışmayı fazla da uzatmadan gündeme geçelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tartışma değil yani bir görüş ifade etme. Ayrıca ideolojik bir yönü de yok yani bu bir değerlendirme, bir saygı belirtme.

BAŞKAN – Peki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben küçük bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Siz de küçük bir açıklama yapın, gündeme geçelim.

Buyurun.

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben kişisel bir eleştiride bulunmadım; genel olarak kadın kurumlarının, kadın hareketlerinin -dünyanın her yerinde, Türkiye'de de öyle- bu bir duruşudur, talebidir. Bu bir ayrımcılık değil; aksine, ayrımcılığa karşı değişimin dilde başladığını söylemek isterim yani farklı yerlerden bakıyor olabiliriz ama ben kadınlar adına bunu ifade ettim. Kesinlikle kadınlara “kadınlarımız” denmesinin bir aidiyet, bir iyelik eki olduğunu, hiç kimsenin kimseye ait olmadığını bir kez daha ifade etmek isterim. Aynı şekilde “erkeklerimiz” lafı da bizce doğru değil.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlığın, Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanal’ın Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı (4/67)

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Zemzem Gülender Açanal’ın Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 5/3/2020 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Değerli milletvekilleri, kadın milletvekillerimize birazcık ifade ettim ama grup önerilerini bir bitirelim, ondan sonra ara verdiğimiz zaman arka odada çay içimini beraber yapalım yani grup önerilerine bir başlayalım, birazcık da gündemimiz ilerlesin.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19 milletvekili tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2368) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/3/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                           Lütfü Türkkan

                                                                                                                                                 Kocaeli

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19 milletvekili tarafından üniversite öğrencilerinin ekonomik sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 10/3/2020 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk.

Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepiniz mutlaka hatırlarsınız, ocak ayı itibarıylaydı herhâlde, bir evladımız, İstanbul Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Sibel Ünli “Cebimde 1 lira kaldı, yemek param yok.” diye bir “tweet” atmıştı ve ardından intihar etti. Tabii, bu, son derece travmatik bir hadiseydi ve üniversite öğrencilerimizin yaşadığı ekonomik sorunların çözülmesine dair Türkiye gündeminde birtakım tartışmalar başladı. Aslında bu tartışmalar, rahmete eren kızımızın intiharından sonra başlayan tartışmalar değil; hız kazandıran bir olaydı, üzücü bir olaydı bu. Ancak o günden bugüne Hükûmetin, yoksul öğrencileri desteklemek adına çok ciddi adımlar attığını düşünmüyoruz. Elbette zaman içerisinde, 2002 yılından bu yana belli iyileştirmeler mutlaka yapıldı ama problemi çözebilecek adımların atılmadığını üzülerek görüyoruz. Bunu nasıl çözeceğiz? Yani biz öğrencilerimize, fakir öğrencilerimize hatta bütün öğrencilerimize ücretsiz bir yemek yediremeyecek kadar güçsüz bir devlet değiliz elbette. Dolayısıyla bu problemi çözmek adına sadece üniversitelerde değil, ilkokuldan başlayarak üniversiteleri de kapsayacak bir şekilde ücretsiz yemek uygulamasını başlatmak zorundayız. Bunu yapamadık. Bunu çözebiliriz, halledebiliriz yeter ki önceliğimiz gençlik olsun ama bu ülkede öncelik bir türlü gençler olamadı ne üniversite aşamasında ne de üniversiteyi bitirdikten sonra. Gençlerimizi üniversitede okurken âdeta cezalandırdık; üniversiteyi bitirdikten sonra işsiz bırakarak, onlarla ilgili projeler ortaya koymayarak cezalandırmaya devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, burada bu konuyla ilgili, ilintili olabilir diye düşünüyorum, öğrenci affı meselesi. 2017-2018 arasında 408 bin öğrenci eğitimini yarıda bırakarak üniversiteleri terk etmiş. Ailevi sebepler, ekonomik sebepler, sosyal sebepler, onlarca sebep vardır. Şimdi, biz “Beşikten mezara kadar oku.” diyen bir kültürün mirasçılarıyız. Meclis, öğrenci affı konusunda zaman zaman kanunlar çıkarıyor. Şimdi bir kanun çıkarmanın tam zamanı. Yani yaklaşık 500 bine ulaştığı gençlerimiz tarafından ifade ediliyor. Sizlerin açıklamalarınızın altına da bu “tweet”lere mutlaka bu gençlerimiz, öğrenci affı isteyen gençlerimiz yorumlar yapıyor ama şu ana kadar iktidar, bu öğrenci affı talebini göz önüne almadı, bir değerlendirme yapmadı. Düşünebiliyor musunuz, yoksulluktan, çeşitli problemlerden dolayı çocuk üniversiteyi bırakıyor, ekmek bulamıyor belki de, eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak para bulamıyor, geçinemiyor, ailesi geçinemiyor çünkü çocuklarımızı ailelerden farklı düşünemeyiz. Asgari ücretli bir anne-babanın çocuğunun üniversitede okuması mümkün mü? Bir memur çocuğunun, bir işçi çocuğunun üniversitede rahatlıkla okuyabilmesi mümkün mü? Dolayısıyla bu ıstırap hepimizi yakından ilgilendiren bir boyut kazandı. Bizim işimiz, çocuklarımızı okul dışında bırakmak değil hem liselerde, hem ortaokullarda, hem ilkokullarda, hem üniversitelerde. Yani bir şekilde, bir sebeple okulunu bırakmak zorunda kalan bu gençlerimize bir şans vermeliyiz ve bunu zaman zaman da yapmak durumundayız. İktidarın bu taleplere kulak tıkaması, duymazdan gelmesi asla kabul edilebilecek bir durum değildir. Hem okumayı teşvik edeceğiz hem de ekonomik sosyal sebeplerle okulunu bırakmak zorunda kalan bu gençlerimizin feryadını duymayacağız! Bunlar kabul edilemez diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu.

Süreniz üç dakika Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üniversite öğrencilerinin sorunları üzerine konuşuyoruz. Tabii, birtakım temel sorunlar var ki bunların başında öğrencilerin ekonomik sorunları geliyor, daha sonra hak ve özgürlükler sorunu. Eğitimin bilimsel eğitim olmaktan çıkartılması ve Türkiye’deki üniversitelerin artık kalitesiz bir eğitim veriyor olması da diğer bir sorun. Üniversite öğrencilerinin mezun olduktan sonra iş bulamama sorunu da en temel sorunlar arasında.

Şimdi, tabii, burada biz şunu ısrarla söylüyoruz yani ucuz eğitim filan değil, parasız eğitim olması gerekiyor. Türkiye’de bir öğrencinin, on yedi yıllık eğitim hayatı boyunca toplam masrafı 600 bin liranın üzerinde. Yani bir öğrenci ilkokuldan üniversiteyi bitirene kadar 600 binin üzerinde bir para harcıyor ve bu durum, birçok insanın çocuklarını okutmaktan imtina etmesine sebep oluyor yani eğitim hakkı gasbediliyor. Artık çocuklarını okullara gönderemediği için, işte, elbise alamadığı için, pantolon alamadığı için intihar etmek durumunda kalan birçok insanla ilgili haberleri sıkça dinliyoruz. O yüzden, biz, eğitimin mutlaka parasız olması gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz.

Şu anda 1,2 milyon öğrenci devletten borç alarak eğitimini sürdürmeye çalışıyor yani burs filan değil, bildiğiniz borç alıyor ve bu aldığı borç da 550 lira. Yani 550 lirayla ne kadar hayatını sürdürecek, öğrenciliğini ne kadar sürdürecek, bu da ayrı bir tartışma. Çünkü ciddi bir şekilde öğrencilerin barınma sorunu var. Üniversite öğrencilerinin en temel sorunları, barınma sorunu. Bu da aslında bir iktidar politikası çünkü öğrenciler yurt bulamıyor. Yani öğrencilerin yüzde 10’u devlet yurtlarından faydalanabiliyor, bu kadar sayı var. Öğrenciler cemaat yurtlarına âdeta teşvik ediliyor, itiliyor o tarafa doğru. FETÖ meselesinin başımıza nasıl bela olduğunu biliyorsunuz. FETÖ meselesinde FET֒cülerin nasıl beslendiklerini; esas, ana beslenme kaynaklarının hem maddi olarak hem de insan kaynağı açısından bu yurtlar olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve şu anda durum farklı değil yani yine devlet, Hükûmet, iktidar bu çocukların ihtiyaçlarını karşılaması, bunların barınma imkânlarını sağlaması gerekirken, şimdi FETÖ gitti, bunu başka bir cemaate ya da cemaatlere havale etmiş durumda. Şimdi çocuklar onların yurtlarında, hem kendi ideolojik dünyasına uygun olarak… Hem de kendileri açısında da bir maddi beslenme kaynağı çünkü çok ciddi paralar ödeniyor buralara. O yurtlar, o “özel yurtlar” diye geçen vakıf yurtları da öyle çok ucuz yerler değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, tabii, diğer taraftan da kampüsler karakollara dönüştürülmüş durumda. Burada özellikle muhalif öğrencilere yönelik baskılar çok ciddi bir şekilde artmış durumda. Hatta zaman zaman güvenlik güçlerinin organize ettiği faşist grupların özellikle sosyalist yurtsever Kürt öğrencilere karşı saldırılar düzenlediklerini biliyoruz. Bu da okullarda çok ciddi bir sorun olarak karşımızda. Hatta, sınav dönemlerinde özellikle bazı muhalif öğrencilerin evlerine baskınlar ve operasyonlar düzenlendiğinin de bilinmesi gerekiyor.

Diğer taraftan, üniversiteliler, işsizler ordusunu oluşturuyor. Dünya üzerinde yapılan istatistiklerde Türkiye en mutsuz genç nüfusa sahip ülkelerden biri. Gençlerin sorunları hepimizin sorunlarıdır arkadaşlar, bunların araştırılıp çözüme kavuşturulması da hepimizin, en başta da Türkiye Büyük Millet Meclisinin, burada bulunan milletvekillerinin görevidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Gamze Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın İlgezdi.

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Büyük Önder Atatürk “Gençliği yetiştiriniz, geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.” diyor. O yüzden, eğitim, bir aydınlanma mücadelesidir, ülkemizin medeniyet coğrafyasındaki konumu da bu başarı ölçüsüne göre belirlenecektir.

Oysa eğitim konusunda sicilimiz bozuk. Ne yazık ki on sekiz yılda 15 kere değişen bir eğitim sistemimiz var. Bu enkazdan, bu sistem değişikliğinden kurtulanlar kendilerini geleceğe hazırlamaya çalışıyor. Ancak neresinden bakarsak bakalım tablo ne yazık ki kötü. Bugün üniversiteler liselerin devamı gibi algılanıyor, her ilde mantar gibi biten üniversiteler açılıyor. 1 dekan, 1 mekânla ne yazık ki sorun bitmiyor. Hâl böyle olunca sokaktaki her 100 kişiden 10’u üniversiteli. On iki yıl boyunca kursa giden, sınava giren ve ailesinin dişinden tırnağından artırarak biriktirdiği parayla bir üniversiteye yerleşen 8 milyon gençten bahsediyoruz burada. Oysa geleceğe dair umut etmek isteyen çocukların çığ gibi de büyüyen kocaman sorunları var. Ne yazık ki üniversiteliler yeni sınıf arkadaşlarından önce barınma sorunlarıyla tanışıyor. Devlet yurtlarına yerleşemeyen öğrenci sayısı bugün 2 milyonu geçmiş durumda. Bu gençler ya özel yurtlarda kalacaklar ya da cemaatlerin yurtlarına gidecekler, öyle gözüküyor. Peki, sadece barınma sorunu mu var bu gençlerin? Elbette hayır. Kayıt yaptıracaklar ama burs yok; fotokopi çektirecekler, paraları yok; kitap alacaklar, korsandan başka çareleri yok; karınlarını doyuracaklar, kantinler özelleştirilmiş, imkân yok; otobüse, dolmuşa binecekler ama bütçe yok; ailelerinden para isteseler onların da ceplerinde verecek maddiyatları, paraları yok. Kuşkusuz böylesi yoklarla aydınlık bir gelecek de var etmemiz mümkün değil.

Bugün iş gücüne kattıklarıyla değil de verdiği mezun sayısıyla övünen iktidar, üniversiteleri ne yazık ki ticarethaneye dönüştürdü. Öğrenciler üniversiteye adım attıkları andan itibaren borçlandırıldılar. Sadece 2019 yılında 1 milyon 156 bin öğrenci kredi aldı. Sizce böyle bir ekonomi içinde kaçı acaba geri ödeme yapabilecek? Biz bilmiyoruz çünkü Bakanlık borç miktarlarını, borçlu sayısını ve hacizli öğrenci sayısını bizlere açıklamıyor, vermiyor. Oysa içinde bulunduğumuz kriz, sosyal buhrana dönüştü. Plansız açılan bölümlerle üniversite özerkliğinin yok edilmesine; siyasi baskılar, adam kayırmacılığı gibi sebeplerle eğitimin niteliğinin geldiği yere hep birlikte şahit oluyoruz.

Üniversite mezunlarındaki işsizliğin yüzde 20’ye ulaştığını görüyoruz, iş bulamayan tam 1 milyon gençten bahsediyoruz. Kriz ve mezun sayısındaki yığılma nedeniyle iş arama süresi bir yılı geçti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Bu gençler geçim sıkıntısı nedeniyle gelecek kaygısı taşıyorlar. Bu da gençlerin umudunu bitiriyor ve onları intihara sürüklüyor. İstanbul Üniversitesi öğrencisi Hakan Taşdemir’i hatırlayalım. Geçinemeyen ve bütün uğraşlarına rağmen bir iş de bulamayan Hakan, çözüm olarak yaşamına son vermişti. Hakan, son on altı yılda yoksulluk sebebiyle intihar eden 5.485 kişiden biriydi. Yurttaşlarımızın giderek daha mutsuz, umutsuz, çaresiz ve yalnız hissettiğiyse bir gerçek olarak önümüzde duruyor çünkü Türkiye’de ücretler düşük, zam ve terfi almak da hayal; iş güvencesi ve güvenliği zaten yok; iş yerinde kötü muamele ve giderek yaygınlaşan mobbing uygulamaları var; buna “dur” diyen yok. Ama bunları dile getirdiğimizde “İş var ama beğenmiyor.” diyor iktidardaki yöneticiler. Bir politika sorunu var bence bunda. Bakın, iş bulmak, sorunun yalnızca bir kısmı çünkü toplumsal bir yara hâlini alan işsizliği, mutsuzluğu ve intiharları görmezden gelerek belki günü kurtarabiliriz ama bir ülkenin geleceğini yok ederiz böyle olursa.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Son bir otuz saniye istiyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Değerli vekiller “Bütün umudum gençliktedir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ü buradan son bir kez anarak Türkiye’nin geleceği için bu önergenin lehinde oy kullanacağımızı, lehinde olduğumuzu iletmek istiyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Orhan Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Erdem.

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli Gazi Meclisin üyeleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor; Şevket Kazan bakanımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

İYİ PARTİ önerisi üzerinde söz aldım. Yükseköğretimdeki öğrencilerimizin daha iyi şartlara kavuşması hepimizin arzusu. Bu noktada AK PARTİ iktidarı da 2002 yılından bu yana birçok yeni kararla öğrencilerimizin hayatını kolaylaştırmaktan üniversiteye erişimine kadar çok önemli adımlar attı. Bunu neden söylüyorum? Ben iyi bir noktaya getirdik diyorum ama yeterli görmüyorum çünkü iyi var, daha iyi var, çok daha iyi var. Biz çok daha iyi olması için çalışacağız.

Ancak üniversite harçlarını kaldıran dünyada böyle ülke çok az. Bugün çok gelişmiş, örnek gösterilen ülkelerde bile devlet üniversitelerinde 5 bin doların altında harç yok. Bütün harçları kaldırmış, burs diye bir şey yokken bugün 584 bin öğrenciye burs verir hâle gelmiş ve 1,5 milyona yakın öğrencinin de kredi alabildiği bir yükseköğretim sistemini oluşturmuş…

İSMAİL KONCUK (Adana) - Kredi ödemelerinde bir çözüm yok mu Sayın Bakanım? Bununla ilgili bir çalışma var mı?

ORHAN ERDEM (Devamla) – Şimdi, 45 lirayken -bu az verilen oranları- 550 liraya, doktora öğrencilerinde 1.600 liraya ve yüksek lisansta da 1.100 liraya kadar çıkarabilmiş ve daha iyi olması için de her zaman dikkatle çalışılan bir kesim.

Yine, öğrencilerimizin yemek ücretleri, sağlık güvencesi, yurtlardaki barınmalarına kadar çok önemli yeni kazanımları hep beraber gördük.

Şimdi, İsmail Bey tabii çok değerli bir vekilimiz, tecrübeli bir vekilimiz. Sibel Ünli kızımız üzerinden bu konuyu açtı öncelikle. Rahmet diliyoruz, keşke burada onu anmasak tekrar, ailesinin acılarını depreştirmesek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ORHAN ERDEM (Devamla) - Sibel Ünli’nin vefatından sonra, babası Batman İli Sason Teraşlılar Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Kültür Derneğinde basın mensuplarına “Aylık 10 bin lira gelirimiz var. Kızlarımın maddi olarak hiçbir sorunu yok.” dedi. Psikolojik rahatsızlığının olduğu ve tedavisiyle uğraştığını, son üç yılda birçok başarısız intihar girişiminde bulunduğunu, “majör, ağır depresyon” tanısıyla 2 defa Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde yattığını söyledi. Bizim, bunu gerekçe göstererek bu konuyu açmamamız lazım. Allah rahmet eylesin. Keşke onu tedavi edebilseydik, keşke aramızda olsaydı, keşke ona da bu imkânları fazlasıyla sunabilseydik.

Kısacası, AK PARTİ iktidarı, başta Kadınlar Günü’nü yaşadığımız bu haftada, kızların üniversiteye, okullara erişiminin önünü açan uygulamalarıyla örnek bir iktidardır. Daha da güzel şeyleri hep birlikte yapacağımızı belirtiyor, hepinize saygı, hürmetler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Koncuk, kayıtlara geçmesi için lütfen söyleyin.

Buyurun.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Çalışmıyor herhâlde.

BAŞKAN – Buyurun, ben zaten açmadan söz verdim çünkü bir sataşma falan yok.

Buyurun.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Her intihar eden vatandaşımızı, evladımızı psikolojik sorunlu gösterme alışkanlığı devlet yönetim anlayışıyla bağdaşmaz. Bu Sibel Ünli’nin babasının geliri nedir, kızıyla ilişkileri nedir; bunları bilmeyebiliriz fakat Türkiye’de üniversite öğrencilerinin gerçekten zorlukla okuduğu, okuyamayan 408 bin kişinin üniversiteyi bırakmak zorunda kaldığı… Hatta YÖK’ün açıklamasına göre, üniversiteli öğrencilerimizin yüzde 46’sının garsonluk ve benzeri işler yaptıklarına dair çalışmalar da var. Dolayısıyla –Sayın Bakanım benim çok saydığım bir insandır- bunlar bir iktidar yaklaşımı değildir; iktidar milletle beraber yürür, milletle beraber ağlar, milletle beraber güler.

Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisinin, Meclis İçtüzüğü’müzün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra da oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından, corona virüsüne dair alınan tedbirlerin araştırılması ve halk sağlığının ehemmiyetli bir hâle getirilmesi amacıyla 10/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/3/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                       Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

10 Mart 2020 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel ve arkadaşları tarafından 5686 grup numaralı corona virüsüne dair alınan tedbirlerin araştırılması ve halk sağlığının ehemmiyetli bir hâle getirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/3/2020 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Semra Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Güzel.

HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere bütün dünyada hızla yayılan bir corona Covid-19 virüsüyle karşı karşıyayız. Bu virüs bulaşıcı etkisi sebebiyle her geçen gün yayılmaya, farklı ülkelere sıçramaya devam etmektedir. Dünya çapında 4 binden fazla insan virüsten kaynaklı yaşamını yitirmiştir. Corona şu anda sınır komşumuz olan Yunanistan, Gürcistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Irak ve İran’da görülmektedir. Özellikle İran’da virüsün yayılma oranı oldukça artmıştır, 200’e yakın kişi hayatını kaybetmiştir. İran’la hem ticari hem turistik olarak ciddi alışverişlerin olması ve son dönemlerde artan mülteci geçişlerinin olması, başta Van halkı olmak üzere, bölge illerinde ciddi bir panik yaratmaktadır.

Sağlık Bakanlığı şu ana kadar Türkiye’de tespit edilmiş bir coronavirüs olmadığını söylemektedir. Bu sevindirici bir haber fakat bu, Türkiye’de coronavirüsün olmadığının, gelmeyeceğinin ve yayılmayacağının bir kanıtı değildir. Bütün önlemler üst düzeye çıkarılmalı ve bu konudaki tedbirlerin yeterli olup olmadığı kontrol edilmeli ve eksiklikler ivedilikle tamamlanmalıdır. Sağlık Bakanlığı bu tedbirlerin en üst düzeyde olduğunu bildirmekte fakat alınan tedbirlerin ne düzeyde olduğuna, hangi tedbirlerin alındığına dair gereken bilgilendirmeyi Bakanlık iki ay sonra, daha yeni, bugün yapmıştır. Biraz önce o toplantıdan geldik, ihtiyaç olan ve paniği azaltmaya yönelik, olması gereken bir toplantıydı.

Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı yapılacak olan kongreleri iptal ettirdi. Van, Ağrı gibi illerin hastanelerinde olağanüstü bir durum söz konusu ve Türkiye’den Singapur’a ve Amerika’ya giden 2 hastada coronavirüs teşhis edildi. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı yetkilileri tarafından, kullanılan testin yerli olduğu açıklanmıştır. Dünyada ve yakın çevremizde birçok yerde her gün yeni tanı alan olgular varken Türkiye’de olgu olmaması “Bu teste ilişkin bir sıkıntı mı var?” şüphesi doğurmaktadır ve panik havası daha da artmaktadır. Bu durumda bir acil önlem planının olup olmadığı ve varsa bu acil önlem planının içerisindeki uygulamaların ne olduğu kamuoyuyla düzenli bir şekilde paylaşılmalıdır. Sadece kamuoyuyla değil, Dünya Sağlık Örgütüyle de ülkedeki coronavirüs tedbirlerinin ne olduğu, kaç kişinin coronavirüs şüphesiyle hastaneye başvurduğu ve bu hastaların durumunun ne olduğuna dair detaylı bilgi paylaşılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü en başından beri bu çağrıyı yapmaktadır fakat bildiğimiz kadarıyla, Sağlık Bakanlığının Dünya Sağlık Örgütüyle bilgi paylaşımı söz konusu değildir.

Toplu yaşam alanlarında, üniversitelerde, okullarda, askerî alanlarda, hastanelerde acil düzenli olarak dezenfeksiyon işlemleri yapılmalı; hijyen koşullarından emin olunmalıdır. Bununla beraber, sadece toplu yaşam alanları değil, toplumun her kesiminde virüsten korunmanın yol ve yöntemlerine dair acil sağlık eğitimleri artırılmalı, halk sağlığı temelli eğitimler verilmelidir. İlk elden yapılması gereken bu önlemlerin bazıları henüz Bakanlık tarafından hayata geçirilmiş değil.

Değerli milletvekilleri, yurt dışından gelen ve coronavirüs şüphesi taşıdığı düşünülen hastaların, aile sağlığı merkezlerine on dört günlük rapor alabilmeleri için yönlendirilmesi ise bu önlemlerin hâlâ ciddiye alınmadığını göstermektedir. ASM’ler, hamile, kronik hastalığı olan, yaşlı, çocuk gibi virüse yakalanma potansiyeli yüksek grupların yoğun kullandığı sağlık hizmeti merkezleridir. Taşıyıcı şüphesi olan kişilerin ASM’ye yönlendirilmesi ve bu virüsün bu hastalardan birinde olması durumunda çok riskli sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Şüpheli taşıyıcı olduğu düşünülen bu kişiler, bir yandan ASM’lere yönlendirilirken bir yandan bu merkezlere gerekli koruma malzemeleri verilmemiş durumda. Coronavirüs tanı kiti ise bu sağlık merkezlerinde mevcut değil. Bu durumda, ASM sağlık çalışanları ve hastaları ciddi bir riskle karşı karşıyadır. Bu riski önleyebilmek adına, bu on dört günlük idari izin raporlarının aile sağlığı merkezlerinde değil gümrük kapılarında verilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, panik ve endişeyi artırmamak, bu süreci yönetebilmenin ilk adımıdır fakat paniği artırmayacağız diye, alınması gereken tedbirleri almamak, kamusal olarak yapılması gereken düzenlemeleri yapmamak, sağlıklı, düzenli ve objektif bir bilgi akışını kamuoyu ve sağlık örgütleriyle paylaşmamak, bir süreç yönetimi mekanizması değildir. Bu durum, şüphelerin bu kadar yaygın olduğu bir ortamda, bir şeylerin saklandığı algısını uyandırmaktadır. Bu yüzden, bir an önce şeffaf bir süreç yürütülmeye başlanmalı ve bütün sağlık örgütleriyle beraber ortak bir çalışma ağı örülmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Bu amaçla, tedbirlerimizin ve eksikliklerimizin neler olduğunu ve tamamlayabilmek için neler yapabileceğimizi görebilmek amacıyla bu komisyonların kurulması, halk sağlığı açısından son derece elzemdir.

Buradan da tüm kadın arkadaşların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kabukcuoğlu.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün itibarıyla dünyada 114.567 coronavirüs enfeksiyonu tespit edilmiş olup 4.027 kişi hayatını kaybetmiştir. SARS ve MERS’le aynı grupta olan coronavirüs diğer enfeksiyonlardan, örneğin gripten çok daha fazla ölüme neden olmaktadır; vakaların yüzde 3,5’u ölümle sonuçlanmıştır. En fazla can kaybı olan ülkeler, sırasıyla Çin, İtalya, Güney Kore ve İran’dır. Dünya haritasına göz attığımızda coronavirüsün en az görüldüğü ülkeler, coğrafya Orta Asya Türk cumhuriyetleri, yurdumuz, Afrika, Orta ve Güney Amerika’dır.

Globalleşmenin, nüfusun ve insanlar arasındaki ilişkinin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde; insanların yoksulluk, beslenme yetersizliği ve parasızlıktan dolayı elektriğinin, suyunun kesildiği ülkemizde bu enfeksiyon ciddi bir problemdir. Sağlık Bakanlığı büyük bir başarı örneği göstermiş ve ülkemizi bu enfeksiyondan korumuştur. Zaten Sağlık Bakanlığı, 16 bakanlık arasında en başarılı olan bakanlıklardan birisidir. Sağlık Bakanlığını, Sayın Sağlık Bakanının şahsında tüm sağlık çalışanlarını kutluyorum.

Coronavirüsle anlaşılmıştır ki pek çok nedenle vatandaşlarının sağlığını korumak devletler için stratejik bir önem arz etmektedir. Bu salgının küresel ekonomiye 1,1 trilyon dolar zarar vereceği tahmin edilmektedir. Enfeksiyonun yarattığı diğer moral yıpranmalar da işin cabası. Önümüzdeki zamanlarda benzer ve daha komplike olaylarla karşılaşmamız muhtemeldir. Ülkelerde bu tür enfeksiyonlar, gıda güvenliği ve toksik maruziyetler hesaba katılmalı, ülkelerin bunlarla ilgili planları ve senaryoları olmalıdır.

Coronavirüs enfeksiyonunun biyolojik saldırı olmadığı bence ispata muhtaçtır. Sağlık Bakanlığının bünyesinde bu tehlikeleri önleyecek ünitelerin kurulması önem arz etmektedir. Bu tedbirleri alan, bu uygulamaları yapan ülkeler büyük ülke olarak nitelendiriliyor.

Tüm bu olayların araştırılması, gerekli tedbirlerin alınması ve hazırlıkların yapılması için bir Meclis araştırma komisyonunun kurulmasının uygun olacağını düşünüyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırşehir Milletvekilimiz Sayın Metin İlhan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın İlhan.

CHP GRUBU ADINA METİN İLHAN (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Coronavirüs son günlerde sınırımıza dayanmış ve dünyada pandemi hâline gelmiş olan büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığımızın da belirttiği gibi, ülkemizde görülmesi an meselesi. Peki, biz buna ne kadar hazırız? İki ay önce Dünya Sağlık Örgütü salgının boyutunu detaylarıyla açıklamıştı, ancak bizde bu konuyla ilgili adımlar son birkaç haftadır atılmaya başlandı. Örneğin geçen haftaki Resmî Gazete’de coronavirüs salgını sebebiyle Türkiye'de ihtiyaç duyulabileceği gerekçesiyle radyoaktif toz filtreli koruyucu maske, tulum, önlük, gözlük, cerrahi maske ve tıbbi eldiven ihracatı ön izne bağlandı. Önemli bir karar ancak biraz geç kalındı. Zira bu konuda maalesef bir karaborsa oluşmuş durumda. Salgın öncesine göre 5 katı bulan fiyat artışları söz konusu. Bu bile başlı başına büyük bir sorun. Oluşabilecek bir salgını önleme amaçlı ve tedavi sürecinde kullanılacak tıbbi materyallerin stok düzeyi mutlaka kontrol altında tutulmalıdır. Ayrıca, özellikle Sağlık ve Millî Eğitim Bakanlarının acil eylem planlarını kapsamlı ve koordineli şekilde revize etmeleri gerekmektedir. Basından da takip ettiğimiz üzere coronavirüs şüphesi taşıyan vatandaşlar için gerekli tıbbi müdahaleler maalesef gecikmeli olarak işlemektedir. Çünkü acil hizmetlerin ve hastanelerimizin bu büyük tehlikeye hazır hâle getirilmesi gecikmiştir. Karantina bölümleri ve acil müdahale alanları yetersizdir. Bunları söylememiz lazım çünkü bu konuda şeffaf olmamak bizleri ileride telafisi mümkün olmayan sorunlarla karşı karşıya bırakabilir. Bakınız, coronavirüs âdeta ülkemizi sardı; İran, Irak, Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan gibi sınır komşularımızda tespit edilmeye ve hızla yayılmaya başladı. Bizde henüz resmî bir vaka yaşanmadı ancak bu yaşanmayacağı anlamına gelmez. Kamuoyunun yakından tanıdığı saygın bazı bilim adamlarının iyi niyetli, endişe ve kaosu önlemeye yönelik amacını aşan sözleri vatandaşlarımızı rehavete sürüklememeli. Bu konuda muhatabımız Sağlık Bakanlığı ve ona bağlı Bilim Kuruludur ama henüz coronavirüs konusunda tatmin edici adımlar atılmadı. İtalya, Almanya, İngiltere, İsrail, Bulgaristan bu konuda ciddi önlemler almaya başladılar. Gerekli ve korunmaya uygun karantina koşulları, halkın bu tehlike karşısında bilinçlendirilmesi, sosyal etkinliklerin; toplantı, spor aktiviteleri, çalışmaları ve benzeri, kalabalık grupların bir arada bulunabileceği durumların ertelenmesi veya iptal edilmesi ve başta okullar olmak üzere kamuya ait kurum ve kuruluşların rutin olarak dezenfekte edilmesi, hatta okulların tatil edilmesi gibi önlemler alınmakta. Bizde Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı bazı adımlar attı ancak yeterli düzeyde değil. Zira, bu mücadelede tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, özellikle de belediyelerin yapılacak olan tüm önleyici çalışmalarda birlikteliğinin ve katılımının sağlanması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

METİN İLHAN (Devamla) – Bu konuda mutlaka koordinasyon sağlanması lazım. Şu an başta İstanbul, Ankara, İzmir, Kırşehir, Sakarya, Balıkesir olmak üzere bazı belediyeler kendi planlamaları doğrultusunda coronavirüse karşı tedbir amaçlı dezenfekte çalışmaları yapmaktadır. Bu adımlar önemli ancak tek başına yetersizdir.

Değerli milletvekilleri, virüsün çıktığı ülke olan Çin’de, olayın ciddiyetinin farkında olarak yayılmasını önlemek amaçlı, planlı ve koordineli çalışmalar sonucu virüsün yayılma hızı oldukça azalmıştır. Buna karşın, İran gibi sağlık hizmetleri alanında yetersiz olan ülkelerde yayılma hızı oldukça fazla. Bu durum bize konunun büyüklüğünü ve yeterli önlemler alınmazsa çok büyük boyutlara ulaşabileceğini göstermektedir. Dünya çapında ölen insan sayısı 4 bini aşmış durumda. O yüzden, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun, önümüzdeki dört haftalık süreçte, toplu etkinliklerin iptali ve okulların rutin olarak dezenfekte edilmesi, hatta okulların iki haftalık tatili de olmak üzere çok ciddi önlemlerin alınması hususunda kararlar alması gerekiyor.

Tehlike kapımızda, bunu görmezden gelemeyiz.

Teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekilimiz Sayın Mustafa Esgin’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süremiz üç dakika Sayın Esgin.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ESGİN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

31 Aralık 2019 tarihinden itibaren, coronavirüs salgını, dünyada önemli bir sağlık problemi olarak karşımıza çıkmıştır. 6 kıtada 74 ülkeye yayılmış durumda. Vaka sayısı, bugün saat 16.33 itibarıyla 115.977; can kaybı sayısı 4.087’dir.

Hastalığın dünyada ilk görüldüğü günlerde Sağlık Bakanlığımız Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Bilim Kurulu çalışmaya başlamıştır. İran, İtalya, Güney Kore, Irak ve Çin uçuşları durdurulmuştur. İran sınırı girişlere kapatılmıştır. Irak kara geçişi araç ve yolcu geçişine kapatılmıştır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı koordinasyonu oluşturuldu. Bilim Kurulunun önerileri çerçevesinde vaka takip algoritmaları ortaya kondu. İl sağlık müdürlükleri ve tüm sağlık kuruluşları bu algoritmaya dâhil edildi. Hava limanlarında termal kamera kontrollerinin yanı sıra, olası vaka tanımına uyan durumlar için algoritmalar tanımlandı ve eğitimleri verildi. Temaslı takibi, enfeksiyon kontrolü, izolasyon, hasta nakli, sağlık kurumuna başvuran hastaların yönetimi, evde vaka izlemi, hasta bakım ve tedavisi, vaka görülen ülkelere gidecek kişilerle ilgili izlenecek yol, eğitim ve yapılması gerekenlerle ilgili süreçler ortaya kondu. Ülkemizde şu ana kadar coronavirüs vakası ve enfeksiyonu tespit edilmemiştir. Sorun küresel, mücadelemiz ulusaldır. 6 kıtada 74 ülkeye yayılmış bu hastalığın ülkemizde şu ana kadar tespit edilmemesinde Sağlık Bakanlığı ve Hükûmetimizin aldığı önlemlerin büyük bir önemi vardır. Temennimiz bundan sonra da bu hastalığın ülkemizde görülmemesidir. Bu konu, Sağlık Bakanlığımız ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından koordineli bir şekilde takip edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bu konuda yapılan çalışmaları ve şeffaflığımızı takdir ve övgüyle karşılamaktadır.

Ülkemizde yapılan cansiparane çalışmalara rağmen muhalefet saikiyle birtakım eleştirileri ve ülkede panik oluşturmaya matuf yaklaşımları son derece zararlı yaklaşımlar olarak görmekteyiz. Bu konu, yakından takip edilmesi gereken, dünyayı etkileyen bir halk sağlığı sorunudur, siyasi polemiklere malzeme edilmeyecek kadar hassas ve önemli bir konudur.

Sayın Bakanımız hemen her gün kamuoyunu bu konuda bilgilendirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUSTAFA ESGİN (Devamla) - Şu anda da Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık Komisyonu, Bakanımızla birlikte toplantı hâlindedir ve gelinen son noktayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık Komisyonumuzda Sayın Bakanımız paylaşmaktadır. Coronavirüs sürecinde Hükûmetimizin ve Sağlık Bakanlığımızın almış olduğu önlemleri ve Bilim Kurulunun tavsiye kararlarını harfiyen uygulayan sağlık çalışanlarımıza ve vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Bu hassas sürecin yönetiminde önemli rol üstlenen Bilim Kurulumuza, sağduyuyla süreç yönetimine katkı sağlayan sivil toplum kuruluşları ve basın organlarımıza, hakkı teslim ederek sorumlu muhalefet anlayışı gösteren siyasi partilerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip Üyeliği görevine başlayan Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan’a başarılar dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Divan üyeliğinde yeni bir arkadaşımız göreve başladı biliyorsunuz. Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Enez Kaplan şu anda yeni görevine başlamış durumda, kendisine başarılar diliyoruz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu moral alkışına da elbette ihtiyaç vardı.

Şimdi, bazı arkadaşlarımızın toplantıları olacağı için birkaç arkadaşımıza söz vereyim de onları bir rahatlatalım.

Sayın Gülüm…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, erkek egemenliğine karşı mücadelelerinin sürdüğüne ve 8 Martta sokaklarda, meydanlarda, her yerde olduklarına ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Erkek egemenliğine, patriarkaya karşı mücadelemiz kesintisiz sürüyor. 8 Martta sokaklarda, meydanlarda, alanlardaydık, aslında her yerdeydik; evlerden çıktık, iş yerlerinden çıktık, kahkahalarımızla, danslarımızla akın akın meydanlara, alanlara aktık. Ama eylemlerimizi yasaklamak isteyenlere de sözümüzü söylemeyi unutmadık. On sekiz yıldır gerçekleştirdiğimiz feminist gece yürüyüşümüzü yasaklamak isteyenlere de “Kadına şiddete karşıyım.” deyip biz kadınlara polis aracıyla şiddet uygulayanlara da sözümüzü meydanlardan söyledik. Buradan da bir kez daha söyleyelim: Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz. “…”(x) (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sürücü? Yok.

Sayın Koçyiğit…

35.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Dersim’de 5 Ocaktan bu yana kayıp olan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’nun nerede olduğu sorusunun cevabını alamadıklarına ve baş şüpheli olarak görülen Zaynal Abakarov’un ismini Meclis tutanaklarından sildirenin kim veya kimlerin olduğunun Meclis Başkanlığı aracılığıyla cevaplanmasını istediğine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, Dersim’de Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku 5 Ocaktan bu yana kayıp. Gülistan Doku’nun ailesi, arkadaşları, Dersim halkı, kadın örgütleri ve biz milletvekilleri olarak altmış altı gündür soruyoruz: Gülistan Doku nerede?

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sayın Başkan, Türkiye’de “Dersim” diye bir yer yok, başka yerde arasınlar!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Meclise soru önergesi olarak sorduğumuz bu sorunun cevabını ne yazık ki alamıyoruz, önergemiz cevapsız bırakıldığı gibi aynı zamanda sansürlendi de. 16 Ocak 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından yanıtlanması istemiyle verdiğimiz soru önergesinde, Gülistan Doku’nun kaybolmasıyla ilgili başşüpheli olarak görülen ve ismini açık olarak önergemizde yazdığımız Zaynal Abakarov’un ismi Daksil’le silinerek “Z” olarak değiştirildi. Meclis İçtüzüğü’ne göre, milletvekillerinin verdiği soru önergesine hiçbir şekilde müdahale edilemez. Zaynal Abakarov’un ismini Meclis tutanaklarından sildiren kim veya kimlerdir? Bir el olayın üstünü örtmeye çalışıyor; bu el kimin elidir, Meclise kadar nasıl uzanmıştır; bu soruların Meclis Başkanlığı aracılığıyla cevaplanmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

36.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, ülkede “Dersim” diye bir yer olmadığına, Türk kadınının kahramanlıklara imza atan, devleti ve milleti ebet müddet anlayışına emek ve güç veren irade olduğuna ve maddenin karanlığı içinde ruhun, olumsuzluğun karanlığı içinde huzurun, ihtirasların karanlığı içinde faziletin, cehaletin karanlığı içinde şefkatin, kavganın karanlığı içinde sevginin aydınlığı olan tüm kadınları saygılayla selamladığına ilişkin açıklaması

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, ülkemizde “Dersim” diye bir yer yoktur, onu da buradan belirtmek istiyorum.

Türk kadını, özellikle kahramanlıklara imza atan, devlete ebet müddet, millete ebet müddet anlayışına emek ve güç veren iradedir. Tarihimize baktığımızda da bunu görürüz. İlbilge Hatun’a bakınız, Hayma Ana’ya bakınız, Nene Hatun’a bakınız, Tayyar Rahmiye’ye bakınız, Halime Çavuş’a bakınız, Şerife Bacı’ya bakınız. İşte bunlara baktığımızda kahraman Türk kadınımızı görürüz ve Türk kadınımızın da ne derece saygın olduğunu görürüz. Bilinmelidir ki Türk kadını millî şerefimizin abidesidir. Türk kadını millî bekamızın beşiğini sallayan ahlaktır. Dünden bugüne Türk kadınının omuzlarında vatanın yükü, alınlarında fedakârlığın ışığı, boğazlarında cesaretin madalyaları vardır. Yılgınlığı elinin tersiyle iten, yıkılmışlığı reddeden kararlılık Türk kadınının hasletleridir. Türk kadını koruyandır, kollayandır, kol kanat gerendir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARZU ERDEM (İstanbul) – Bu vesileyle, maddenin karanlığı içinde ruhun aydınlığı olan, olumsuzluğun karanlığı içinde huzurun aydınlığı olan, ihtirasların karanlığı içinde faziletin aydınlığı olan, cehaletin karanlığı içinde şefkatin aydınlığı olan, kavganın karanlığı içinde sevginin aydınlığı olan tüm kadınlarımızı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Uca…

37.- Batman Milletvekili Feleknas Uca’nın, iktidarın yasakçı ve baskıcı politikalarının 8 Martı gölgelediğine ilişkin açıklaması

FELEKNAS UCA (Batman) – İktidarın yasakçı ve baskıcı politikaları bu sene de 8 Martı gölgeledi. 8 Mart arifesinde TJA ve HDP Kadın Meclisi olarak Batman’da kadınları 8 Marta davet etmek için erbane eşliğinde bildiri dağıtmak istedik ancak polis valilik yasağını gerekçe göstererek “…”(x) sloganını, zılgıtlarımızı, enstrüman ve halaylarımızı engellemeye çalıştı ve bizi soruşturma açmakla ve işlem başlatmakla tehdit etti.

Şimdi, burada soruyorum: Kadınların halay çekmesini, zılgıtlarını ve çaldıkları enstrümanları vali hangi siyasaya bağlı olarak yasaklayabilir? Buradan Şengal’de ve dünyanın her yerinde zulme karşı direnen kadınlara selam gönderiyorum. “…”(x)

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

38.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, İdlib’de şehit olan hemşehrileri Piyade Uzman Çavuş Fatih Kara’ya Allah’tan rahmet, gaziler Ercan Babat ve Sefter Güzelnargün’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...

Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.”

İdlib’de ateşkesin sağlanmasına sekiz saat kala hain saldırı sonucu şehit olan Iğdır’ımızın kahramanı Piyade Uzman Çavuş Fatih Kara’yı rahmet ve minnetle anıyor, şehidimizi son yolculuğunda yaralı olmalarına rağmen binlerce hemşehrisiyle birlikte yalnız bırakmayan Iğdırlı Gazilerimiz Ercan Babat ve Sefter Güzelnargün’e acil şifalar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, akaryakıt ürünleri üzerindeki yüksek vergilerin ekonomiye etkilerinin incelenerek alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1974) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

10/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/3/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                             Engin Altay

                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, akaryakıt ürünleri üzerindeki yüksek vergilerin ekonomiye etkilerinin incelenerek alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan 10/1974 esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 10/3/2020 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Sevda Erdan Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akaryakıt ürünlerindeki yüksek vergi yükünün tarım, ulaşım, sanayi ve ekonominin diğer alanlarıyla vatandaşlarımızın günlük yaşamlarına çıkardığı zorlukların incelenmesi, akaryakıt vergi dairesi uygulamasının önüne geçmek amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, akaryakıt fiyatlarının Türkiye’de ne kadar arttığını anlamak için son yirmi yıla bakmak gerekiyor. 2000 yılında benzinin litre fiyatı 0,59 lira ve o yıllarda 100 TL’ye 170 litre benzin alınabiliyor. Bugüne baktığımızda yani yirmi yıl sonra, 2020 yılında ise 1 litre benzin fiyatı 6,71 lira ve günümüzde 100 TL’ye sadece 15 litre benzin alınabiliyor. 170 litre nerede, 15 litre nerede? Bu manzara bile, on sekiz yıllık AKP iktidarının ülkeyi nereden nereye getirdiğini ve ekonomik anlamda nasıl batırdığını bize açık ve net bir şekilde gösteriyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, öncelikle bu akaryakıt vergi daireleri nasıl çalışıyor, bir bakmak gerekiyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok, sabah Ankara Çankaya’da bir benzinliğe uğradım. Benzinin litre fiyatı 6 lira 71 kuruş, benzinin maliyeti ise 3 lira 16 kuruş ama siz sinekten yağ çıkarır gibi, vatandaşın cebindeki 3 kuruşu da alabilmek için 3 lira 16 kuruş olan benzine önce 2 lira 53 kuruş ÖTV, sonra da 1 lira 2 kuruş KDV koyarak toplam 3 lira 55 kuruş vergi yüklüyorsunuz yani geliyor, 3 lira 16 kuruşluk benzini vatandaşa 6 lira 71 kuruşa satıyorsunuz. Benzinde tam tamına yüzde 112 vergi uyguluyorsunuz.

Bir de motorine bakalım dedik; yine Ankara Çankaya’daki bir benzinlikte 1 litre motorin 6 lira 28 kuruş. Bunun 2 lira 6 kuruşu ÖTV; 0,99 kuruşu ise KDV; 3 lira 26 kuruşluk motorin pompada vatandaşa oluyor 6 lira 28 kuruş yani yüzde 93 vergi de motorinde uygulanıyor. El insaf demekten başka bir şey bulamıyorum bu rakamlardan sonra. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, devlet geçen sene akaryakıttan 61 milyar lira ÖTV topladı, tahminen 25 milyar lira da KDV aldı; böylece 2019 yılında akaryakıttan 86 milyar lira vergi aldı. Neredeyse bütçeyi akaryakıt üzerinden finanse ettiniz ama bir yandan da milyonlarca lira vergi borcu olan yandaş şirketlerin borçlarını silip yandaşların yükünü vatandaşın sırtına akaryakıt üzerinden yüklediniz.

Sayın milletvekilleri, dün güne petrol fiyatlarındaki büyük düşüşle uyandık. Ham petrol fiyatları yüzde 30’a kadar düşerek 30’lu dolarlara kadar geriledi. İktidardan beklenen, indirimin bu oranlara yakın olması gerekiyordu. Cumhurbaşkanımız bugün, benzinde 60 kuruş, motorinde 55 kuruş indirim yapacağını açıkladı ve bunu açıklarken de müjde olarak verdi. El insaf, Allah aşkına, bunun neresi müjde? (CHP sıralarından alkışlar) Dünyada yüzde 30, bizde yüzde 9; bunun neresi müjde? Biz indirim beklerken aynı zamanda bir şey daha bekliyoruz; biz, uygulanan vergi oranlarında iyileştirme bekliyoruz, o yüzden de bu teklifi verdik. Lütfen, bu milletin aklıyla artık dalga geçmeyi bırakın ve gerçekleri konuşalım, gerçekleri söyleyelim.

Zaten çiftçiyi bitirdiniz, sanayici kan ağlıyor, vatandaş kredilerle yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye Bankalar Birliğinin rakamlarına göre, 2,5 milyon kişi kredi, 2 milyon 700 bin kişi ise kredi kartını ödeyemez durumda şu anda. O yüzden burada gerçekleri konuşalım diyorum. Bugün itibarıyla icra dairelerinde toplam 20 milyon 650 bin derdest dosya bulunuyor.

Sayın milletvekilleri, vatandaşın da üreticinin de gerçekten dayanacak gücü kalmadı. Ekonomi bilmez, iş bilmezlerin elinde vatandaş âdeta zulüm görüyor. Bu nedenle, artık, ekonomiyi yönetemeyeceğinizi anlayın ve işin ehli olan kişilere bırakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

SEVDA ERDAN KILIÇ (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde, her zaman olduğu gibi bugün de sorumluluk almaya hazırdır. Ama biz bugün istiyoruz ki gelin, bir komisyon kuralım, hep beraber bu akaryakıta adil ve insani bir vergi yöntemi bulup vatandaşlarımızın derdine derman olalım.

Sayın milletvekilleri, sürem az ama geçmişten çok küçük bir şey hatırlatmak istiyorum. Yıl 1980, Eurovision’a “Aman petrol, canım petrol” şarkısıyla katılıyoruz, sadece 3 ülke bize oy veriyor ve hüzünle dönüyoruz. Yıl 2020, kırk yıl olmuş, petrol bizi ne Eurovision’da güldürdü ne akaryakıtta güldürdü. O yüzden, gelin, burada hep beraber milletvekillerinin oylarıyla kuracağımız komisyonla halkın yüzünü hep beraber güldürelim diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Yaşar.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Corona virüsüyle ekonomik alanda ortaya çıkan belirsizlik tüm dünyayı etkilemeye başlamıştır; dış ticaret yavaşlamış, dünyanın dev ekonomileri için ufukta küçülme görülmüştür. Bu duruma bir de büyük petrol üreticisi olan Rusya ve Suudi Arabistan’ın çekişmesi eklenince petrol fiyatları 35 dolar mertebesine düşmüştür. Aslında, bu, Türkiye açısından çok sevindirici bir haberdir. Netice itibarıyla biz petrolün sadece yüzde 7’lik kısmını Türkiye’de üretiyoruz, yüzde 93’lük kısmını da ithalatla karşılıyoruz. Bu, ülkemiz adına sevindirici bir haberdir. Ümit ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesi de bundan çok ciddi gelir elde edecektir. Ama sizin de bildiğiniz gibi, bugün petrolün tesir etmediği bir alan yok; nakliyecisinden tutun, hatta evde yediğimiz ekmeğe kadar, suya kadar her alanda petrolle ilgili rakamlar maliyetleri ciddi oranda etkilemektedir. Madem bu fiyatların düşmesiyle ülkemiz derin bir nefes almıştır, en azından -mutluluklar paylaştıkça artar- hiç olmazsa bu değişen rakamları çiftçimize, üreticimize yansıtalım diyoruz. Ama, tabii, bu rakamların yaklaşık yüzde 50’si vergilerden oluşuyor yani 6 lira 27 kuruş olan motorinin fiyatının yaklaşık yüzde 48,8’i vergilere gidiyor, sizler dolaylı vergilerle vergiyi topladığınız için, olan bu değişiklikler ciddi oranda fiyata yansımıyor. Ama bizlerin özellikle çiftçiye, üreticiye bu fiyatları yansıtma mecburiyetimiz var.

Bakın, on sekiz yıllık iktidarınız döneminde Türkiye’deki tarım ürünleri üretimi ilk defa yüzde 10’un altına düştü. “İhracatta 17 milyar.” diyorsunuz ama dünya ölçeğine baktığımız zaman bunun hiç de anlamlı bir rakam olmadığını görürsünüz. Bunun bir tane şartı var, hepiniz gittiğiniz yerlerde çiftçilerimizle görüştüğünüz zaman ne diyorlar? Diyorlar ki: “Siz girdilerdeki rakamları aşağıya çekin, gerisini bize bırakın.” Bu girdilerin en önemli faktörlerinden bir tanesi de mazot. Bizler bugün, denizlerde yatlara verdiğimiz vergisiz mazotu gelin, çiftçimize de verelim. Çiftçimize bu rakamlardaki yansıtmaları yaptığımız takdirde -sizler de göreceksiniz- ben Türkiye’de üretim patlaması olacağını düşünüyorum.

Netice itibarıyla, maliyetler kurtarmadığı için bugün çiftçimiz üretmiyor. Mazot da bunlar için önemli bir girdi. Gelin, bugün, burada, bu araştırma önergesine hep beraber “evet” diyelim, hiç olmazsa bunu biraz daha araştırma şansımız olsun. Çiftçimizi, üreticimizi destekleyelim ki Türkiye tarımda dışa bağımlı hâle gelmesin.

Unutmayalım, bugün savunma sektörü ne kadar stratejikse tarım sektörü de en az savunma sanayi kadar önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Bırakın coğrafya kitaplarındaki kendi kendine yeter 7 ülkeden 1’i olmayı, bugün sapı, samanı bile dışarıdan ithal eder hâle geldik.

Ben Hükûmetin bu fiyatları, elde ettiği bu mutluluğu çiftçisiyle de paylaşacağına inanıyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Son cümle olmadı. Cumhurbaşkanımız bunu çok net bir şekilde izah etti. Gerçekleri bildiğiniz hâlde bunu söylüyorsunuz.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Salih Bey, siz de gittiğiniz yerde bunları ifade edersiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekilimiz Sayın Dirayet Dilan Taşdemir’e aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Taşdemir.

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.

8 Martla başlayacağım ben de elbette ki. Bizler de Türkiye'nin dört bir yanında bütün engellemelere, baskılara ve yasaklara rağmen, alanlara adaleti, eşitliği ve özgürlük talebimizi haykırdık. Yine kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete, tecride “hayır” dedik, hak gasplarına bir kez daha karşı çıktık. Bütün kadınlar özgürleşene kadar da bu mücadelemizi sürdürmeye elbette ki devam edeceğiz. Ama maalesef, arkadaşlar, yine bu 8 Martta cezaevinde binlerce kadın bulunmakta ve 8 Martı cezaevinde karşıladı. Bir kez daha, başta Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Edibe Şahin, Aysel Tuğluk, Selma Irmak, Çağlar Demirel, Gülser Yıldırım, Nurhayat Altun, Mukaddes Kubilay şahsında, cezaevinde rehin tutulan bütün kadınların 8 Martını kutluyorum. Bir kez daha buradan onlara sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, Türkiye dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanan ülkelerin başında geliyor. Gelir düzeyine göre değerlendirdiğimde dünyanın en pahalı akaryakıtını bizler kullanıyoruz çünkü kullanılan yakıtın yarısından fazlasını maalesef vergiler oluşturuyor, ÖTV ve KDV oranları ülkemizde oldukça yüksek. Yine akaryakıt fiyatlarının yüksek olması tüketicilerin yani halkın yaşamını aslında a’dan z’ye etkiliyor, halkın yaşam koşullarını ciddi anlamda da ağırlaştırmış bulunmakta. Kaldı ki bunu sadece akaryakıt fiyatlarında değil, aslında doğal gaz için de söylemek mümkün. Neredeyse insanlar doğal gaz faturalarını ödemek için gidip bankalardan kredi çekmek zorunda kalıyorlar. Ağır bir borçlanma durumunu yaşamak zorunda kaldı insanlar.

Yine, değerli arkadaşlar, motorin fiyatının yüksek olması, çiftçileri maliyetlerini karşılayamaz duruma getirdi, üretim maliyetleri o kadar yüksek ki çiftçiler neredeyse üretim yapamaz duruma geldi. Biz biliyoruz, çokça örneğini de yaşadık; traktörünü satan, toprağını işletemeyen, toprağından göç eden çiftçilerimiz maalesef var. Yine, çiftçiye mazot desteğini iktidar çokça gündeme getirdi, maalesef bu talep de hep seçimden seçime bir vaat olmanın ötesine geçmedi. Bizler yıllardır söylüyoruz, bir kez daha burada da söyleyeyim: Çiftçinin üretim için kullandığı akaryakıtın en azından belli bir miktarının vergi dışında tutulması gerekiyor ki, çiftçiler de üretim yapabilsin, gerçekten, bir anlamda da bütün bu sorunlarla mücadele edebilsin.

Yani son bir haftadır dünya genelinde, uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarında ciddi bir düşüş yaşanıyor ama maalesef bunun buradaki fiyatlara yansımadığını görüyoruz. Onun için de biz, parti olarak, bu akaryakıt fiyatlarında ciddi bir indirimin uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ve adil bir vergi uygulanması gerekiyor. Onun için de biz, parti olarak, CHP’nin verdiği bu önerinin lehine oy kullanacağız.

Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mehmet Sait Kirazoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kirazoğlu.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor ki önerge sahibi sayın hatibimizin kullandığı rakamlar, yaptığı hesaplama, dayandırdığı bilgi ve veriler, maalesef, gerçeklerle uyuşmuyor. Ben çok iyi biliyorum ki CHP Grubunda da bu konuları çok iyi bilen arkadaşlarımız var, bu önergeyi vermeden önce onlara danışsaydı bence bu ifadelerde bulunmazdı.

Söze şöyle devam etmek istiyorum: Malumunuz, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na göre petrol fiyatları en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa fiyatları göz önüne alınarak belirleniyor. Petrol piyasasındaki tüm ürünlerin fiyatları ham petrol fiyatındaki değişim, döviz kuru, navlun bedeli, mevzuatta bulunan vergiler çerçevesinde belirleniyor ve buna göre de dağıtıcılar serbest piyasa koşullarında belirledikleri fiyatları kamuoyuna ilan ediyorlar, EPDK’ye bildiriyorlar; EPDK de kamu adına, rekabetin sağlanması adına bu süreci daima izliyor, bozulması hâlinde de tavan ya da taban fiyat gibi araçlarla müdahalede bulunabiliyor.

Tabii, burada en temel mesele ürün fiyatı. Ürün fiyatı –ki yüzde 90’ların üzerinde dışa bağımlı olduğumuz bir konu- tamamıyla döviz kuruna ve petrol piyasalarındaki fiyatlara bağlı bir durum. Önergedeki kıyaslamalara baktığımızda “100 TL’yle bundan yirmi yıl önce ne kadar alınıyordu, bugün ne kadar alınıyor?” gibi bir analoji var. Bunun da çok sağlıklı olmadığını söylemek gerekiyor. O günün 100 TL’si bugün neye tekabül ediyor önce onu hesaplayıp bulmak gerekiyor ve 2020 yılındaki 100 TL’nin karşılığında ne kadar petrol yani benzin veya motorin alınabildiğinin hesaplanması gerekiyor. Bu yapıldığında 2005 yılından daha olumlu bir durumda olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim.

Yine, önergede ifade edilen vergi yükü konusuna değinecek olursak -benzin fiyat kırılımı içerisinde- akaryakıt üzerindeki vergi yükü oranları sıralamasında Türkiye, AB ülkeleriyle kıyaslandığında en alt sıralarda yer almaktadır. Bunu, EUROSTAT’ın verilerine göre söylüyorum. Burada örnek vermek gerekirse, 2020 Ocak ayında kurşunsuz benzin fiyatı karşılaştırmasına baktığımızda, Türkiye, yüzde 49,51 vergi oranıyla AB üyesi 28 ülkenin ortalaması olan yüzde 60’ın çok altında yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla) – Motorin açısından bakarsak, yine, 2020 Ocak ayı verilerine göre Türkiye, motorin üzerindeki yüzde 41,2 vergi yüküyle, yüzde 53,93 olan AB ortalamasının çok altında bulunmaktadır.

Diğer bir husus da petrol piyasalarındaki düşüşün fiyatlara yansıması hadisesi. Vergili fiyat üzerinden bir hesaplama yaparsanız maalesef, yanlış olur, bunu doğrudan, vergisiz petrol fiyatları üzerinden yapmanız gerekiyor. Mesela uluslararası piyasalarda dün yaşadığımız yüzde 22’lik petrol düşüşü benzine yüzde 15, motorine yüzde 13 yansımıştır. Bunu göz önüne aldığımızda da bugün yapılan, açıklanan indirim oranının son derece makul olduğunu görmekteyiz. Ama şunu da ifade etmek isterim ki mesela Norveç -ki önergede yer alıyor, dünyanın en pahalı akaryakıt satılan ülkelerinden- günlük 2 milyon varil kendi topraklarında ve sularında petrol üretmesine rağmen petrol üzerinde çok güçlü bir vergi uygulamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla) – Tabii ki bizim arzumuz, çiftçimiz için, köylümüz için, fabrikalarımız için, araçlarımız için daha ucuz petrol temin etmek. Bunun için de Akdeniz’de, Doğu Akdeniz’de petrol arama çalışmaları, kara sularımızda, son derece yoğun bir hızda devam etmektedir.

Ben sözü daha fazla uzatmadan şunu ifade etmek istiyorum: Fiyat oluşumunda kamunun doğrudan bir etkisi yok, serbest piyasa koşullarına göre belirlenmekte ve Türkiye’de benzin ve motorin fiyatları üzerindeki vergi yükü de AB ülkeleriyle kıyaslandığında, onların tamamından daha düşük bir oranda seyretmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan, bir saniye…

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın hatip Türkiye’deki petrol fiyatları ile Norveç’teki petrol fiyatları arasında bir kıyas yaptı ama bir şeyi atlıyor. Türkiye’deki gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen millî gelir ile Norveç’teki gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen millî gelir arasında tam 5 misli fark var. Yani kalkıp Norveç ile Türkiye’deki akaryakıt fiyatlarını kıyaslarsanız doğru bir kıyaslama olmaz; o, insanları aldatmaya yönelik olur. Yani Adalet ve Kalkınma Partisine diyorlar ya bazen “aldatma ve kandırma partisi” öyle olabilir, o benzetmeden lütfen uzak durun. Türkiye, gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen millî geliri 10 bin doların bile altında olan bir ülke. İnsanlar ekmiyor, insanlar biçmiyor, insanlar tarlaya gitmiyor. Sebep? Para kazanamıyor çiftçi. Gayet makul bir teklif. Diyorlar ki: “Yahu, çiftçinin kullandığı mazottan vergi almayın.” “Hayır, Norveç daha fazla alıyor.” Yahu, Norveç ile Türkiye bir mi? Çok anlamsız bir kıyas oldu, bunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İç Tüzük 60’a göre söz isteyen arkadaşlarımız var.

Sayın Sürücü...

40.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün, Urfa Barosunun açıkladığı son bir yıllık rakamlara göre çocuk istismarının her geçen gün arttığına, çocuk istismarının araştırılması için verdikleri önergelerinin reddedildiğine, toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam ettiği müddetçe kadınlar olarak mücadelelerini sürdüreceklerine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Urfa Barosu son bir yıllık çocuk istismarı rakamlarını açıkladı. Rapora göre, Urfa’da 1.216 çocuk cinsel istismara uğradı ve maalesef çocuk istismarları ülke genelinde her geçen gün artmakta. Çocuk istismarlarının araştırılması için Meclis araştırması komisyonu kurulması yönünde partimizin vermiş olduğu önergeler maalesef iktidar vekillerinin oylarıyla her defasında reddedilmiştir. İktidar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmezden gelerek, İstanbul Sözleşmesi’ni çiğneyerek eril tahakkümünü sürdürmek istedikçe biz de kadınlar olarak mücadelemizi inatla sürdüreceğiz.

Son olarak, tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum “…”(x)

BAŞKAN – Sayın Şevkin, sizin de bir talebiniz olmuş, buyurun.

41.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, 11 Haziran 2012 tarihinde teslimi yapılan Adana Ceyhan Devlet Hastanesinin ilçe halkının hizmetine sunulmamasının kabul edilebilecek bir durum olmadığına ve bu konuda Sağlık Bakanının duyarlılığını beklediğine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana’nın Ceyhan ilçesinde yedi yıldan bu yana hastane kaosu yaşanmaktadır. Projesinin ilk yer teslimi 11 Haziran 2012’de yapılan 250 yataklı Adana Ceyhan Devlet Hastanesi yedi yıldan bu yana tamamlanamamıştır. Çeşitli nedenlerin öne sürüldüğü, Ceyhanlılara, her fırsatta, tamamlanacağı sözü verilen hastanenin henüz ilçe halkının hizmetine sunulmaması kabul edilecek bir durum değildir. Hastane işinin bitim tarihi 2014 olarak belirtilmesine rağmen altı yıllık zaman zarfında işin bitirilememe gerekçeleri kamuoyuna açıklanmalı ancak hiçbir bahaneye meydan verilmeden hastane hizmete açılmalıdır. Yüce Meclis aracılığıyla, Sağlık Bakanlığının konuya duyarlılığını bekliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

42.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, gazete çalışanlarına ve basına yönelik baskıların ağırlaştığına, Murat Ağırel’in tutuklanma şeklinin yargı bağımsızlığına gölge düşürdüğüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, son günlerde gazete çalışanlarına ve basına yönelik baskılar ağırlaşmakta, adaletten uzak yargılama ve tutuklamalar olmaktadır. Bastırılan ve sindirilen bir ülkede doğru haberciliği ilke edinmiş, vicdanıyla hareket eden, yolsuzlukla, israfla mücadele için varını yoğunu ortaya koyan cesur gazeteci Murat Ağırel maalesef pazar akşam saatlerinde tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Kamuoyu, Murat Ağırel’in tutuklanma şeklinin yargı bağımsızlığına gölge düşürecek ve onu zedeleyecek şekilde olduğunu düşünmektedir.

Milletimizin birliği ve dirliği, ülkemizin huzuru için, antidemokratik her türlü uygulamanın karşısında olduğumuzu belirtiyor; sözlerimi, vatanperver şairimiz merhum Abdurrahim Karakoç’un “Bana bak ey kadı/ Bozuldu işin tadı/ Zulümse eğer adı/ Kenan yapsa da aynı/ Yunan yapsa da aynı.” sözleriyle tamamlıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

43.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ve İstanbul Taksim’de kadınlara uygulanan orantısız şiddeti kınadığına, Bursa ili Keles ilçesinde 120 dönüm arazinin çöp toplama merkezi olarak planlanması kararından vazgeçilmesi gerektiği konusunda yetkilileri uyarmak istediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

8 Mart dolayısıyla, kadınların geride kalan Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlar, İstanbul Taksim’de kadınlara yönelik uygulanan orantısız şiddeti de kınarım.

Bursa’nın Keles ilçesinde 120 dönüm arazi yeni çöp toplama merkezi olarak planlanmaktadır. Söz konusu yer, tarıma elverişli, Kıranışıklar köyü, Alpağut, Küçük Kavacık, Gelemiç köyleri ile yaklaşık 20 köy Kütahya ili ve Harmancık ilçesine geçiş güzergâhı üzerindedir; 1988 yılında Kıranışıklar köyünün arazisiyken istimlak edilerek kamulaştırılmış ve toprağı gölet yapımında kullanılmıştır. Yöre halkı, yeşil arazinin çöp toplama yeri değil, hobievleri veya tarım arazisi olarak kullanılmasını istemektedir. Belli ki iktidar Kıranışıklar ve Alpağut köylerine ceza vermek istemektedir. Hem yerel yetkilileri hem de ilgili makamları bu yanlıştan bir an önce dönmeleri için buradan uyarıyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal… Yok.

Sayın Şahin, siz buyurun.

44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Türkiye’nin her yerinde hazineye ait tarım arazilerinin satışı yapılırken Hatay ilinin kapsam dışında bırakılması nedeniyle oluşan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî Emlak Genel Müdürlüğünce yayınlanan hazine arazileri satım tebliğinde hazine arazilerinin kiracılarına ve kullanıcılarına satım esasları açıklanmış ancak Hatay bir kez daha kapsam dışında bırakılmıştır. Hazineye ait tarım arazilerinin satışı Türkiye’nin her yerinde yapılırken Hatay’ın uygulamadan muaf tutulması Anayasa’da güvence altına alınan eşitlik ilkesine açıkça aykırılık göstermektedir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu keyfî karar, Hatay’da yaşayan vatandaşlarımızı ciddi şekilde mağdur etmiştir. Hatay’daki köylüler hazine toprağının satışından yararlanamazken yabancılara toprak satışı ise her yıl artmıştır. Hatay iç savaştan kaçan 600 bin Suriyeli mülteciye yıllardır hoşgörüyle ev sahipliği yapmakta, AKP’nin ısrarla vermediği teşviklere rağmen ekmeğini bölüşmektedir. AKP, Hatay’a üvey evlat muamelesi yapmakta, aklınca Hataylıları cezalandırmaktadır. Hatay halkı bu çifte standardı hak etmiyor. Derhâl bu mağduriyeti gidermelisiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, (2/1707) esas numaralı Tohumculuk Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/68)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1707) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                          Fahrettin Yokuş

                                                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesinin gerekçesini açıklamak üzere Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş… (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yerel tohumlar bir ülkenin hazinesi niteliğindedir. Biyoçeşitliliği koruma, geliştirme ve kayıt altına alma işi öncelikle kamunun sorumluluğunda olmalıdır. Tek tip tohumların kullanımı; biyoçeşitliliğin azalması, tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına gelmektedir. Türkiye’de tohumculuk pazarı 750 milyon dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Bu pazarın 150 milyon doları sebze, 600 milyon doları tarla bitkileri tohumlarından oluşmaktadır. Netice itibarıyla Türkiye’de tohumculuk pazarının yüzde 70’i yabancı firmalara aittir. 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’yla çok uluslu şirketlerin hâkimiyetine girilmiştir. Bu kanunla çiftçilerin kendi tohumlarını ve bunlardan üretilen fideleri satmaları yasaklanmıştır. Çiftçi, çoğunluğu hibrit ve yeniden ekilemeyen tohumlara mahkûm edilmiştir. Ürün yetiştirmek için her yıl sertifikalı tohum satın almak zorunda kalan üreticilerin bir kısmı bu çarkın dışına çıkabilmek için çabalamaktadır. Tohumculuk Kanunu’yla üretimin dışına itilen çiftçiler, besin değeri yüksek ve sağlıklı atalık tohumları yaşatabilmek için birçok kentte tohum takası etkinlikleri yapmaya başlamışlardır. Böylece sertifikasız yerel tohumların ticari satışına yasaklama getiren, para ve hapis cezaları öngören kanunun mağdur ettiği üreticiler binlerce yıllık tarım kültürünü yasaya karşı koruma çabası içine girmişlerdir.

Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan 2017 yılında Mirasımız Ata Tohumu Projesi’ni başlattığında şunları söylemiştir: “Tarım millî bağımsızlığımızın anahtarıdır. Anılarımızda dahi yok olmaya başlayan tatlar ve kokular bundan sonra nostaljik olmayacak. Türkiye'de inşallah yerli üretimden başka bir şey görmeyeceğiz.” demiştir.

Sayın milletvekilleri, ata tohumculuğunun önündeki en büyük engel, çiftçilerin yerel tohumlar ile yerel tohumlardan ürettikleri fideleri satma haklarının kanunla yasaklanmış olmasıdır. Mevcut yönetmelikle yerel tohumlarda sertifika alma ve tohumluk üretme yetkisi sadece Tarım ve Orman Bakanlığına aittir.

Sayın milletvekilleri, 4 Kasım 2002 tarihinde Gıda ve Tarım İçin Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Antlaşması Türkiye tarafından imzalanmıştır. Bu anlaşmada “Çiftçi Hakları” adlı bölümde çiftçilerin tohum ve fide satma hakları açıkça yazılmıştır; dolayısıyla, şu andaki Tohumculuk Kanunu bu uluslararası anlaşmaya da aykırıdır. Bilindiği gibi, kanunlar uluslararası anlaşmalara aykırı olamaz.

Anayasa’mızın 168’inci maddesine göre “Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.” Yerel tohumlar da tabii servet niteliğindedir. Tabii servetlerin özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir.

Birleşmiş Milletler Köylü Hakları ve Köyde Yaşayan Diğer İnsanların Hakları Bildirgesi’nin 19’uncu maddesindeki tohum hakkına göre 5553 sayılı Kanun Türk köylüsünün evrensel haklarına aykırılık teşkil etmektedir. Birleşmiş Milletler Bildirgesi’nin 19’uncu maddesinde “Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların tohum hakkı vardır.” deniliyor. Yine aynı maddede “Atalık tohum/üretme ve çoğaltma malzemelerini saklama, kullanma, takas etme ve satma hakkı vardır. Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların tohumlarını ve geleneksel bilgilerini sürdürme, kontrol etme, koruma ve geliştirme hakkı vardır.” deniliyor.

Sayın milletvekilleri, verdiğimiz tohum kanun teklifimizle tarımda ata tohumların üretilebilmesine, kullanılabilmesine, serbest ticaretinin olmasına, sıkı piyasa şartlarından istisna tutulmasına destek olunuz. Tohumculuk piyasasındaki üretim sertifikasyon, ticaret ve denetim konularında Türkiye Tohumcular Birliğinin yetkilendirilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir. Türk tarımında firmalar, çiftçi ve köylüler hibrit tohum yerine ata tohum üretimine ve kullanımına özendirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi’nin geçtiğimiz ay İzmir Çeşme’de düzenlenen Tohum Takas Şenliği’ndeki şu sözleri oldukça önemlidir. “Yerli tohum ölüyor. Genetiği değiştirilmiş tohum, hibrit tohum, herhangi bir işe yaramayan, sadece bir kez faydalandığımız, 2’nci kez yetiştiremediğimiz bir sistemin içerisine Türkiye itildi. Asıl millî ve yerlilik Anadolu’nun tohumunu muhafaza etmekle olur.” Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin de ifade ettiği gibi “Ata tohumu bu topraklardaki mührümüzdür.” Geliniz, kanun teklifimize “evet” deyiniz. Çiftçilere yerel tohum üretme haklarını tekrar tanıyalım ve yerli tohumculuğu hep birlikte destekleyelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Sakarya Milletvekili Sayın Çiğdem Erdoğan Atabek aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sisteme giren birkaç arkadaşımıza söz verelim.

Sayın Aycan? Yok.

Sayın Arkaz? Yok.

Sayın Özel...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, Urla Belediyesine kayyum atanırken Yalova Belediyesinin CHP’li Belediye Başkanının görevden uzaklaştırılmasının ardından Belediye Meclisinde yapılan seçimle AKP’ye geçtiğine ilişkin açıklaması

ÖZCAN ÖZEL (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yalova Belediye Başkanı, bilindiği gibi, bir süre önce görevden uzaklaştırılmıştı, daha öncesinde de Urla Belediye Başkanı görevden uzaklaştırılmıştı. Urla Belediyesinde Belediye Meclis üyeleri arasında çoğunluk Cumhuriyet Halk Partisinde olduğundan dolayı olacak herhâlde, Urla Belediyesine kayyum atadılar; Yalova Belediyesinde ise Belediye Meclis üyelerinin çoğunluğu AKP’den olduğundan dolayı Yalova Belediyesinde seçim yapıp çoğunluklarıyla Yalova Belediyesini ele geçirmiş oldular. AKP’nin adalet anlayışı bu diyor, bunun yanlış bir tutum olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisine verilen Belediye Başkanlığını Belediye Meclisi üye çoğunluğuyla elde ettiklerini söylüyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz...

46.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, bütün dünya Yunan asker ve polislerinin sığınmacılara yaptığı insanlık dışı muameleleri utançla izlemekteyken Avrupa Birliği Komisyon Başkanının Türkiye’ye yönelik değerlendirmelerine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizdeki sığınmacılar Yunanistan sınırına yığılınca medeniyet maskesi takmış barbar Avrupa’nın maskesi düşmüş ve gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Yunan asker ve polisinin sığınmacılara yaptığı insanlık dışı muameleler her gün kameralara yansımaktadır. Bütün dünya bu yapılan muameleyi ibret ve utançla izlemekteyken Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ülkemizi sığınmacıları sınıra taşımakla itham etmiştir.

Yunanistan sınırında yaşanan utanç verici olayları görmezden gelen, insan olmanın gerekliliklerini yerine getirmeyen, sonra da 5 milyonun üzerinde sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye’yi suçlayan utanmaz AB yetkililerine sesleniyorum: Eğer Türkiye sınıra sığınmacıları yığmaya kalksa Yunanistan’ın ne askeri ne polisi bu sığınmacıları durdurmaya yetmez. Bunları göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmak akıllıca olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Kemalbay...

47.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, kadın yurttaşların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, 8 Martta kadınlara şiddet uygulayan Hükûmeti kınadığına, ev kadınlarına sigorta ve emeklilik hakkı için verdikleri yasa teklifini tüm vekillerin desteklemesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

8 Mart, 1857’de New Yorklu tekstil işçisi kadınların “eşit işe eşit ücret” talebiyle başlattıkları direnişle sembolleşti ve tüm kadınlara mal oldu.

Kadın yurttaşlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. 8 Martta kadınlara şiddet uygulayan Hükûmeti kınıyorum.

Sevgili ev kadınları, emeğiniz görünmüyor. Görünmeyen emeği görünür kılmalıyız. Ev kadınlarına sigorta ve emeklilik hakkı için ellerimizi birleştirmeliyiz. Ev kadınlarına sigorta ve emeklilik hakkı için verdiğimiz yasa teklifini tüm vekillerin de desteklemesini buradan talep ediyorum.

Teşekkürler. “...”(x)

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu...

48.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, dayatılan gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, “fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Bize dayattığınız gündemin dışında, tüm kadınlar adına söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne söyleyecek iki çift lafımız var. “Fıtrat” diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan kopartmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti, erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.

BAŞKAN – Sayın Özen...

49.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, 9 Eylül 2017 tarihinde İsviçre’den Türkiye’ye giriş yapan ve yurt dışına çıkış yasağı konulan Selver Kurt’un mağduriyetine son verilmesi konusunda yetkililere çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Değerli Başkan, 9 Eylül 2017 tarihinde İsviçre’den Türkiye’ye giriş yapan Selver Kurt, dört aylık hamileyken, kendisinin sosyal medya hesabı olmamasına rağmen, eşinin sosyal medya paylaşımlarından ötürü Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınıp pasaportuna el konuldu ve yurt dışına çıkış yasağı uygulandı. Bu duruma, eşiyle aynı evde yaşaması gerekçe olarak gösterildi. Selver Kurt, yaşadığı stres nedeniyle Türkiye'de erken doğum yaptı. İki haftalık izinle Türkiye'ye gelmesine rağmen evine geri dönemediği için, İsviçre’deki işinden de oldu, Türkiye'de doğan çocuğu da İsviçre’deki birçok hakkından mahrum bırakıldı. Bununla ilgili davalar ise, defalarca kez, evrak eksikliği gerekçe gösterilerek ertelendiğinden hâlen bir sonuca bağlanamadı. Yetkililere, üç yıldır yaşanan bu aile dramına son verme çağrısı yapıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

50.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, açıklanan işsizlik rakamlarıyla cumhuriyet tarihinin rekorlarının kırıldığına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün işsizlik rakamları açıklandı. İşsizlik, cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırıyor; işsiz sayısı 92 bin daha artarak 4 milyon 394 bin kişiye ulaştı. Tabii, bu, resmî rakam; gayriresmî rakamların bunun 2 katı olduğunu biliyoruz yani genelde işsizlik oranımız yüzde 13,7 oldu. Bir de şunu biliyoruz: Gençlerde işsizlik daha da fazla. Hani tek adam rejimi gelecekti istihdam artacaktı, yatırımlar artacaktı, bununla birlikte Türkiye'ye yabancı sermaye gelecekti, sermaye yatırımları artacaktı, işsizlik önlenecekti! İşsiz sayımız çığ gibi artıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, birleşime on beş dakika ara veriyorum ve kadın milletvekillerimizi arkada bir çay içmeye davet ediyorum.

Kapanma Saati: 17.57

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Gündemin akışından anladığım kadarıyla 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız, onun için söz aldım; doğru mudur efendim?

BAŞKAN – Evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 91’inci maddesi temel kanunların mahiyetini, muhteviyatını ve nasıl görüşüleceğini belirler. Biraz sonra gündeme alacağınız 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’ne göre temel kanun olarak görüşülmesi mümkün değildir. Bu 91’inci madde zatıalinizin de önünde var. Eğer bu konuda Meclisin daha önce aldığı bir kararla bu kanun teklifinin görüşülmesi öngörüldüğünden dolayı bu kanun teklifini görüştürmek noktasında ve anlayışında iseniz İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul tartışması talep etmekteyim.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın Altay, yapalım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Lehte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tabii, talep ettiğim için ben de doğal olarak söz almış oluyorum herhâlde.

BAŞKAN – Bu talebinizle ilgili bir değerlendirme yapmadan önce, öncelikle Başkanlığın işlemle ilgili sırasını bir takip edeyim.

Öncelikle, alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, 175 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Futbol Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Sayın Nilgün Ök ve 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (x)

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonumuz? Yerinde.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Oturan Komisyonun adı ne Sayın Başkan?

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonu Sayın Tanal, ben onu izah ediyorum. Biz arkadaşlarımızın hangi komisyonda olduklarını biliyoruz.

Komisyon Raporu 196 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Bu açıklamaları yapmadan önce Sayın Engin Altay’ın usul tartışması açılmasına dönük bir talebi oldu. Bu talebi değerlendireceğim ve lehte ve aleyhte olmak üzere arkadaşlarımıza söz vereceğim.

Lehte olmak üzere Sayın Doğan Kubat ve Sayın Ramazan Can…

Başkaca söz talebi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim var efendim aleyhte.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal, arzu ederseniz size de aleyhte söz verebilirim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Tamam, peki.

Değerli milletvekilleri, Sayın Altay’ın işaret ettiği hususlarda usul tartışmasını başlatıyoruz ve her konuşmacımıza üçer dakika söz vereceğim lehte ve aleyhte olmak üzere.

İlk söz, lehte olmak üzere Sayın Doğan Kubat’a ait.

Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; açılan usul tartışmasında Başkanlığımızın görüşmelere devam noktasındaki zımni tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, şu anda gündemimize aldığımız kanun teklifinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesindeki hükme aykırı ve bu yönüyle de Anayasa’ya aykırılığı iddia edilerek bir usul görüşmesi talep edildi, görüşmelerin yapılamayacağına dair bir eleştiri öne sürüldü.

Bilindiği üzere, Meclis Başkanlığına verilen kanun teklifleri, Meclis Başkanlığımız tarafından Anayasa’ya uygunluk yönünden denetimi yapıldıktan sonra ihtisas komisyonuna, ilgili komisyona havalesi yapılır ve bu ihtisas komisyonları da İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre, kendisine havale edilen teklifi Anayasa’nın özüne ve sözüne açık veya örtülü biçimde aykırı olup olmadığı yönlerinden değerlendirdikten sonra ancak o teklifin görüşmelerine geçilir. Komisyon bu incelemeyi yapmıştır ve bu görüşmeyi bitirip sıra sayısını Meclise göndermiştir.

Şimdi, Mecliste, Meclisin gündemine gelen, Başkanlık makamına gelen bir kanun teklifinin Anayasa’ya aykırılığı iddia edilerek doğrudan komisyona iadesi şu aşamada mümkün değildir. Daha önce de benzeri usul görüşmeleri oldu ama buna imkân veren maddeler vardır. 81 ve 91’inci maddeler kanun tekliflerinin nasıl görüşüleceğini düzenliyor. Burada Anayasa’ya aykırılık önergeleri verilir. Genel Kurul, tümünün görüşmelerinden sonra, zaten, maddelere geçilmesi oylanırken bu Anayasa’ya aykırılık iddialarını değerlendirip maddelere geçilmesini reddeder ve bu vesileyle bu iddialar karşılanmış olur. İç Tüzük’ün 91’inci maddesi… Başkanımızın ifade ettiği, doğrudur, 21 kanunda değişiklik yapmaktadır bu. Ancak, kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendiren kanunlar, yine kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kanunlar ve bunlar arasındaki uygulamada ahengi sağlama adına zaman zaman bu tür tekniklere başvurulmaktadır. Burada da 21 kanundaki değişiklik, normalde getirilen… Örneğin, derneklerle ilgili var, esnaflarla ilgili var, işte, Vakıflar Genel Müdürlüğünü ilgilendirenler var. Bunlar kendi aralarında -birkaç madde- o alanda bir ahengi sağlamak amacıyla bir bütünlük içerisinde yine teklifte yer almışlardır. Dolayısıyla bu görüşmelerin yapılmasında, ne İç Tüzük ne de Anayasa açısından herhangi bir engel yoktur. Ama siyasi parti gruplarımız elbette ki Anayasa’ya aykırılık önergeleri vererek… Ki bunlar da İç Tüzük 84’e göre öncelikle burada görüşülecek ve yüce Genel Kurul da bunları varit görürse elbette ki ona göre bir karar ihdas edecektir. Dolayısıyla bu İç Tüzük’ün verdiği imkânlar çerçevesinde ancak bu itiraz karşılanabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kubat.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Dolayısıyla şu aşamada İç Tüzük ve Anayasa açısından önümüzdeki kanun teklifinin görüşmelerine hiçbir engel bulunmamaktadır.

Bu vesileyle Başkanımızın tutumu lehinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hiç inandırıcı değil.

BAŞKAN – Sayın Altay, aleyhte olmak üzere…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

Sayın Kubat zaman zaman buna başvurulduğunu söyledi. Allah var Doğan Bey yani biraz Allah’tan da korkmak lazım. Buna başvurmadığınız bir hâl gösterirsen hemen bu kürsüyü terk edeceğim, iddiamı da geri çekeceğim. Siz hepsini böyle yapıyorsunuz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uzun zaman sonra ilk defa kürsüde metne bağlı konuşacağım.

196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi toplam 40 maddeden oluşmaktadır. Yürütme ve yürürlük maddeleri hariç 38 maddeden oluşan teklifte 23 kanunda değişiklik yapılması öngörülmektedir. Yani neredeyse beş benzemez kanun değişikliği önerisi aynı kanun teklifi içine alınmış, tam bir torba kanun olmuştur. Buna itiraz eden de yok zaten. Esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekle birlikte İçişleri Komisyonu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu tali komisyon olarak belirlenmesine karşın bu 3 komisyonda da görüşülmemiştir yani 3 komisyon baypas edilmiştir, “ihtisas” kavramı bir kenara bırakılmıştır.

Şimdi biz 40 maddelik bu torbayı temel kanun olarak 2 bölüm şeklinde görüşeceğiz yani Genel Kurulda milletvekillerine Anayasa ve İç Tüzük’çe verilen hakkı kısıtlayacağız, gasbedeceğiz. Normal kanun olsa -ki öyle olması gerekir- her maddede grupların ve şahısların ayrı ayrı söz talepleri var.

Şimdi, ben buradan Sayın Kubat’a soruyorum, yüce Genel Kurula soruyorum: 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde yer alan düzenlemeler bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeler içeriyor mu Sayın Kubat? Hayır tabii ki. “Evet.” diyemezsiniz. 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde öngörülen değişiklikler kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendiriyor mu? Bunun cevabı da “Hayır.” 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’ndeki düzenlemeler kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları gösteriyor mu? Hayır. 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle yapılan düzenlemeler, düzenlediği alan yönünden bütünlüğün ve maddeler arası bağlantıların korunması zorunluluğunu taşıyor mu? Hiç taşımıyor. 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle yapılan düzenlemeler önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulmuş mu? Hayır. Tüm bu soruların cevabı “Hayır.” Yani bu, şu demek: Bütün bu sorduğum sorularla aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 91’inci maddesini okudum; onun emrettiği hükümlerin hiçbirini taşımıyor bu.

Şimdi, bu teklifin temel yasa olarak görüşülmesi İç Tüzük’ün 91’inci maddesine açıkça aykırıdır ve bu şekilde görüşülmesi -altını çizerek söylüyorum- eylemli bir İç Tüzük ihlalidir. Medeni Kanun’un temelde değiştirilmesi gibi köklü ve tüm toplumu ilgilendiren değişiklikler ancak temel yasa olarak görüşülebilir ve daha önceki yasama döneminde de bu tür değişiklikler temel yasa olarak görüşülmüştür. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu teklif yasalaştığı takdirde eylemli bir İç Tüzük ihlali yapıldığı için Anayasa Mahkemesine başvuracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bitirebilir miyim efendim?

BAŞKAN – Tamamlayın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ayrıca, aynı gerekçelerle, geçen hafta salı günü 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel yasa olarak görüşülmesine ilişkin alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi kararını da Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Artık Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ayıptan kurtulsun değerli arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi başını gömdüğü kumdan çıkarsın. Umarım, tutanaklara geçen, Anayasa Mahkemesine de gidecek olan biraz önce yaptığım değerlendirme yüksek mahkemece dikkate alınır. Ama arzum şudur: Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün milletvekillerine “Bu ne?” deseniz “İç Tüzük.” derler ama burada hepimiz biliyoruz, yarısı Anayasa, yarısı İç Tüzük. Bunun bile bir sebebi var yani bu Mecliste her şeyin bu Anayasa ve İç Tüzük’e uygun yapılması lazım. Bunun daha fazla çiğnenmesi Meclisimize de saygısızlıktır, yasaları, Anayasa’yı, İç Tüzük’ü açık bir ihlaldir.

Yüce Genel Kurulun, Sayın Başkan zatıalinizin dikkatine, ilgisine sunuyorum, saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Lehte olmak üzere Sayın Ramazan Can, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, öncelikle tutumunuzun lehinde olduğumu beyan ediyorum. 196 sıra sayılı, İç Tüzük 91’inci maddeye göre temel yasa olarak görüşülmesi teklif edilen bu kanun teklifi, geçen hafta itibarıyla AK PARTİ grup önerisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin tevcihiyle gündeme oturdu. Bugünse, bu gündemde, sıra sayısında yer buldu, 2’nci sıradaki yerini aldı ve görüşmelerine başlıyoruz.

Şimdi, usul açısından itiraz edildi, Anayasa’ya aykırılık iddiaları var. Teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca ve Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca inceleniyor. Ayrıca, ihtisas komisyonu Anayasa’ya aykırılık iddialarını öncelikle inceliyor. Bütün buralardan geçtikten sonra da grup önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ediliyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz daha içeriğe girmedik.

RAMAZAN CAN (Devamla) - 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bölümleri 30 maddeden fazla değil, dolayısıyla İç Tüzük 91’e uygun. Diğer taraftan, Meclis gündemine hâkim, Genel Kurul gündemine hâkim olduğuna göre, gündemde de bu teklif, sıra sayısı itibarıyla gelmiş ve görüşülecek. Ayrıca, “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi…” İçeriyor. “…kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi…” Çok sayıda kanun var, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair bu teklifin toplumun belli kesimlerini büyük oranda etkilediği aşikârdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, evleviyetle, bundan önce çıkan kanunlarda muhteva, nitelik ve nicelik olarak bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair toplumun belli kesimini ilgilendiren kanunlar temel yasa olarak görüşülmüştür, görüşülmeye de devam edecektir.

Dolayısıyla, temel yasayı dar bir alana hapsetmek doğru değildir. Meclisin rasyonel ve ivedi olarak çalışabilmesi için, kamuoyunun ihtiyacının karşılanabilmesi için bu yol İç Tüzük’çe, Anayasa’ca Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş bir haktır, yoldur, izindir, ruhsattır. Bu ruhsatı da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, milletvekilleri olarak kullanmak -öncelikle- AK PARTİ Grubunun da diğer parti gruplarının da hakkıdır diyorum.

Sayın Başkanım, inisiyatifiniz doğrultusunda olumlu görüşte bulunduğumu belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte olmak üzere, Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; sizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifine baktığımız zaman, kanun teklifi asıl komisyon olarak Plan ve Bütçeye havale edilmiş durumda. Bize dağıtılan 196 sıra sayılı Teklif’in 6’ncı sayfasına bakarsanız esas komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu, tali komisyonlar İçişleri Komisyonu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu.

Değerli Başkanım, burada, bu komisyonların hiçbirine -esas komisyon olan- tali komisyona bilgi gelmedi, bu komisyonlar toplanmadı, komisyon üyelerine bilgi verilmedi. Komisyon başkanlıkları sadece üstü doldurulmuş ve imzalanmış bir evrakla “Efendim, bizim ilgi alanımıza girmemektedir.” diyerek âdeta komisyon başkanlığı görevlerini istismar ederek Plan ve Bütçe Komisyonuna yazı yazmışlardır.

Şimdi, mevcut iktidar seçim öncesi ne dedi? “Biz bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine torba kanun getirmeyeceğiz." Bunu söyleyen, dönemin Başbakanı, AK PARTİ’nin Genel Başkanıydı. Biz, bu toplum, 83 milyon insan neye güvenir? Önce Allah’a güvenir, sonra devlet yetkililerine güvenir. Devlet yetkilileri böyle yalan söylüyorsa bu vatandaş neye güvenecek? Ve bu yalan söyleyen AK PARTİ’nin o dönemdeki Genel Başkanıydı. Ne dedi? “Biz bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine torba kanun getirmeyeceğiz.”

Kanun teklifinde 40 tane madde getiriliyor, 23 kanunda değişiklik yapılıyor. Şimdi, arkadaşlar, İç Tüzük’ün 91’inci maddesindeki “Birbirine bağlantılı…” Allah’tan korkmuyor musunuz? Millete niye gerçek dışı beyanda bulunuyorsunuz? Bu 40 maddenin kaç tanesi birbiriyle bağlantılı? Medeni Kanun’u düzenleyen madde var, Sosyal Sigortalar Kanunu’nu düzenleyen madde var, diğer tarafta 23 tane farklı kanunda düzenleme var. Burada şu yapılmak isteniliyor: Gizli olan bazı maddeler var, gizli olan maddeler ana komisyonlarda tartışılmadan ve ilgili birimlerden görüş alınmadan bu Parlamentoya getiriliyor. Üniversitelerin görüşü alınmadı, sivil toplum kuruluşlarının görüşü alınmadı, baroların görüşü alınmadı, Sosyal Güvenlik Kurumu alanında uzman olan insanların görüşü alınmadı.

Değerli arkadaşlar, 24’üncü Dönemde de biz burada milletvekiliydik, o dönemdeki yasama faaliyeti daha kaliteliydi, daha nitelikliydi, daha istişare ediliyordu ve şu aşamada “Efendim, biz getirdik bu iş oldu.” Bu, Anayasa’nın ruhuna, kanun yapma tekniğine aykırı, âdeta çoğunluk olarak, şu anda mevcut olan bu çoğunluğunuzla bunu istismar ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Son cümlelerim Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Tanal.

Buyurun.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Sizi Türk milletine şikâyet ediyoruz. Bu anlamda bu düzenleme hatta Anayasa’mızın 20’nci maddesindeki açık ve net “Herkes, kendisiyle ilgili…” Kişisel Verileri Koruma Kanunu açısından Anayasa’nın 20’nci maddesinin son fıkrası… Anayasa'nın 11’inci maddesi diyor ki: Bu Anayasa hükümleri herkesi bağlar. Yani herkesi bağlar da AK PARTİ’lileri bağlamıyor mu arkadaşlar, sizi burada istisna mı etmiş durumda? Yok. Orada “Herkes…” dediğine göre, demek ki bu mevcut olan Anayasa'nın 11’inci maddesi uyarınca sizi de bağladığına göre, herkesi bağladığına göre, mevcut olan bu düzenleme yerinde değildir. Birbirlerinden kopuk, ilgisiz, alakasız olan kanunların birlikte görüşülmesi Anayasa'nın ruhuna, kanun yapma tekniğine, amacına aykırıdır.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, bir şey söyleyeceğim konuşmayla ilgili, bir ifadede bulundu.

BAŞKAN – Neyle ilgili Sayın Akbaşoğlu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Genel Başkanımızın yalan söylediği…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet, yalan söyledi.

BAŞKAN – Şimdi, şöyle yapalım…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla onunla ilgili bir açıklamada bulunmak istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Davutoğlu söyledi, evet, Başbakandı, Genel Başkanlarıydı, yalan söyledi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bununla ilgili bir açıklama, konuyla ilgili bir açıklama…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Akbaşoğlu Sayın Ahmet Davutoğlu’nu savunsun efendim, söz verin efendim.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Altay…

Şöyle yapalım: Bir önceki döneme ithafen söyledi, o konuda…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Grubumuza ithafen bir şey söyledi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gelecek Partisine atıfta bulundu efendim, AK PARTİ’ye bulunmadı. Akbaşoğlu, Gelecek Partisinin grup başkan vekili olmuş!

BAŞKAN – Peki, kısa bir açıklama yapın.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın usul görüşmeleri üzerinde aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Başkanlığın tutumunun mevzuata uygun olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; şunu ifade etmek istiyorum: Biraz evvel ortaya konan yaklaşımı tasvip etmek mümkün değil, tabii, bunu ifade etmek istiyorum. Kesinlikle yalan söyleme veya istismar etme durumu söz konusu değil. Anayasa ve İç Tüzük çok sarih, açık. Bu uygulamalar uzun yıllardan beri, AK PARTİ döneminden önce de devam edegelen uygulamalar. Sonuç itibarıyla, ihtiyaç odaklı olarak Anayasa, İç Tüzük, ilgili mevzuat, Genel Kurul kararları ve teamüller çerçevesinde bu konuda kararlar verilip Genel Kurul iradesiyle hangi kanun teklifinin nasıl görüşüleceği nettir. Bu, bugün oluşmuş bir mevzu değildir ve bu nedenle tutumunuzun mevzuata da uygun olduğu kanaatini taşıdığımızı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, internete girerseniz… O dönemde AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Davutoğlu bu lafı söylüyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bir fazla lehte söz almış oldu. Sayın Başkan, lehte bir fazla söz almış oldu.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – “Temel kanun olarak görüşülecek, torba kanun olarak görüşülmeyecek.” O dönemde Davutoğlu AK PARTİ’nin Genel Başkanıydı. Sayın Akbaşoğlu şimdi onu mu savunuyor? Yani yanlış bir şey mi söylüyorum, neyi söylüyor, bunu anlamadım.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçmiştir.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yalancı! Senden güzel yalan söyleyen var mı!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen sessiz olalım.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Mahmutçuğum, senden güzel yalancı var mı be!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’e göre bir usul tartışması yaptık…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Burada, muhatabın da burada.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne oldu Yeliz! Ne oldu Yeliz, söyler misin!

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Senden daha güzel yalan söyleyen var mı! İşin gücün yalan, bak hâlâ yalan söylüyorsun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne oldu Yeliz!

BAŞKAN – Rica ediyoruz değerli arkadaşlarım, nasıl bir üslup bu!

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Hâlâ yalan söylüyorsun!

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, lütfen müdahil olunuz. Bir usul tartışmasını karara bağlayacağız. Rica ediyorum…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bire bir muhatabıyım, yalancı, bildiğin yalancı!

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayalım değerli arkadaşlarım.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bayağı yalancı yani bayağı bayağı yalancı!

BAŞKAN – Meclisin mehabetini kimse bozmasın değerli arkadaşlarım.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Gözünde bir tane sinir bile oynamaz, öyle yalan söylersin sen! Ah sen yok musun…

BAŞKAN – Sayın Çamlı, lütfen… Lütfen oturun.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Sen ne yalancısın, sen! Sen ne yalancısın, sen!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün sabahtan beri kadın milletvekillerimiz konuştu, Mecliste güzel bir dayanışma duygusu oldu.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Güzel… Başkanım, sıkıntı yok.

BAŞKAN – Rica ediyorum böyle karşılıklı laf atmalar olmasın değerli arkadaşlar. Bakın, ben söz isteyen her arkadaşımıza sabahtan beri -olağanüstü sayıda- söz verdim; buna müsaade etmem. Biz burada -bütün dünyanın gözü, Türkiye’nin gözü Meclisimizin üzerinde- itibarlı ve saygın bir şekilde görüşmeleri yürütelim. Sizlerden beklentim budur. Karşılıklı söz atmaları hiçbir zaman tasvip etmiyorum. Ben sisteme girdiği zaman her isteyene söz veriyorum. Doğru mu arkadaşlar?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Doğru.

BAŞKAN – Sabahtan beri bunu yapıyoruz, kimse de bu Meclisin işleyişini engelleyici bir tutum içerisinde olmasın.

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN - Sevgili arkadaşlarım, bu yaptığımız usul tartışmalarından sonra… Meclis Başkan Vekilleri olarak bizler Meclisi yönetirken Meclis İçtüzüğü’yle bağlıyız. Meclis Genel Kurulumuzda görüşülen, tartışılan konularda bizim İç Tüzük’ümüzün Meclis Başkan Vekillerinin yönetim şekline göre değerlendirdiği hususlar var, onlardan bir tanesi de temel kanunlardır. Temel kanunlar, İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesinde belirtildiği gibi, bir Danışma Kurulu önerisi olarak da Meclisin gündemine gelebilir ve burada yapılacak görüşmeyle, daha doğrusu Danışma Kurulunun önerisinin kabulüyle Genel Kurulca karar verilebilir. Danışma Kurulunun önerisinin olamadığı zamanlarda teklifi getiren siyasi partinin grup önerisi de Mecliste tartışılabilir, bu da Meclisin onayına sunulduğu anda bizleri bağlayan bir hüküm olur.

İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesinin (b) fıkrası “Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamaması halinde siyasî parti gruplarının önerisi üzerine de (a) bendinde belirtilen yasama yönteminin uygulanmasına Genel Kurulca karar verilebilir.” der. (a) bendi de temel kanun olarak görüşülmeye ilişkin husustur değerli arkadaşlarım.

Dolayısıyla, grup önerisinin 4/3/2020 tarihli 64’üncü Birleşimde kabul edilmesiyle artık Genel Kurul tarafından 91’inci madde hükümleri çerçevesinde temel kanun olarak görüşülmesi benimsenmiştir ve buna göre sıra sayısı alıp, bastırılıp dağıtılmış ve gündeme alınmıştır. Grup önerisinin kabul edilmesiyle Genel Kurul kararına konu olmuş bir hususta oturumu yöneten Başkan Vekili olarak İç Tüzük’ün 91’inci maddesindeki usulün dışına çıkmam söz konusu değildir. Daha önceki uygulamalar da geçmiş Meclis uygulamaları da buna uygundur.

Başta da belirttiğim gibi zaten Komisyonun da yerinde olup olmadığını tespit ettik. Başlangıçtaki tutumum çerçevesinde kanun görüşmelerine devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, teklifin tümü üzerinde söz isteyen gruplarımız ve sözcülerimize söz vereceğim.

Teklifin tümü üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan’a aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Türkkan.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Ne diyordu başlıkta? Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair… Yani başlığa bakın, başlıkta bile ne olduğu belli değil, “Bazı Kanunlarda...” Hangi kanunlar? “Bazı kanunlar.” Bazı bazı kanunları görüşüyoruz. Her zaman önümüze getirdiğiniz bu torba kanun teklifleri bugünkü yapılarıyla yasama kalitemizdeki düşüklüğün bir göstergesi âdeta, bunu hep söylüyoruz. Fransızların bir özdeyişi var, diyor ki: “Bir ülkede yasa sayısı 5 bini geçmişse o ülkede hukuktan söz edilemez.” Bizde yasa sayısı kaç biliyor musunuz? 14.987. Yani uygulanması mümkün olmayan yasalar çıkarıyoruz, onu düzeltecek bir yasa daha, o da olmadı, bir yasa daha; yasalar çorba oluyor, uygulamacılar da bu işten ciddi mutazarrır oluyorlar. Bir uygulamacı orada var, Devlet Demiryolları Genel Müdürü, bürokrat olarak bu konulara sıkça mutazarrır olmuştur diye düşünüyorum.

Meclisimizin 100’üncü yılını kutlamamıza az kalmışken hatta biraz daha geriye gidersek ilk Meclis-i Mebusandan bu yana yüz kırk dört sene geçmiş; yüz kırk dört yıllık bir Parlamento geleneğimizin bugün vardığı nokta gerçek anlamda düşündürücüdür. Yasama faaliyetlerinin en önemli unsuru kuşkusuz ki müzakeredir. Toplumun tümünün temsili ve devletimizin etkin işleyişi açısından istişare ve müzakere etmek Parlamentomuz aritmetiği dikkate alındığında önemle değerlendirilmesi gereken bir husustur. Türkiye’nin mevcut şartları da göz önünde bulundurulursa kanun tekliflerinin komisyon görüşmelerinde müzakeresine yeterince imkân sağlanmaması, uzmanlardan ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden yeterince bilgi alınmaması, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin en önemli iddialarından biri olan güçlü milletvekilliği ve kanun yapımının temel taşı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi algısının çöktüğünün ve hatta hiç işletilmediğinin bir örneğidir. Bütün bu kanunların hangisi milletvekilleri tarafından yapılıyor? Hiçbiri, tamamı sarayda yapılan kanunlar ama tamamı, istisnası yok. Samimi olarak aranızdan hiç kimse bu sözlerime itiraz edemez. Buradan bir Grup Başkan Vekili arkadaşımız saraya gidiyor Meclisi temsilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili, orada Cumhurbaşkanlığı köşkünde yapılan –saray, köşk, külliye; ne derseniz- orada yapılan kanunlar Meclise geliyor. Yani bu sistemin “Milletvekilleri kanun yapacak.” iddiası, havada kalan bir iddia. Bu örnek, sistemsel, yapısal tıkanmanın aslında bir tezahürü.

Yasa yapma faaliyetlerinin getirdiği sonuçlar, toplum hayatını ve faaliyetlerini doğrudan etkileyen, genel hayatın işleyişini değiştiren süreçlerdir. Kanun yapım tekniği de bu sürecin kalitesini etkileyen bir faktördür. Torba kanun hazırlama tekniği, bu sürecin bir yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Torba kanun, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından artık bir alışkanlık hâline getirildi. Zira, kanun yapma tekniğinden ziyade, sarayın buyruklarını yerine getirme mekanizması hâline dönüştü kanunlar. Bu teknik, birbiriyle alakasız kanun maddelerinin bir teklifin içine konulup bir komisyonda görüşülmeye çalışıldığı, karar alma sürecinin etkin ve etkili işletilmediği bir teknik olmaktan öteye geçememiştir. İYİ PARTİ Grubu olarak bu hususları Genel Kurulda defalarca dile getirmiş olmamıza rağmen iktidar bu yöntemde ısrar ediyor.

Yine şunu net olarak ifade edebilirim ki birçok konuyu kapsayan torba kanunların yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında ve içerik hâkimiyeti olarak iktidar partisi milletvekilleri sıkıntıya düşüyorlar. Ben şu anda eminim ki iktidar sıralarında oturan arkadaşlarımızın önemli bir bölümü, görüştüğümüz torba kanun teklifinin maddeleriyle ilgili yeterli bilgiye sahip değil, maalesef böyle.

Torba kanunlar çıkarken muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanmadığı, görüşlerinin dinlenmediği, hatta dikkate alınmadığı gün gibi aşikâr. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerince hazırlandığı ifade edilen, ilk hâli 38 madde olan ve Komisyon görüşmeleri sırasında 40 madde olarak yeniden düzenlenen bu teklif, daha kapsamlı, detaylı ve müzakereye açık bir süreç içinde, siyasi parti gruplarının istişaresiyle, çok daha geniş sivil toplum kesimlerinin katılımıyla tartışılmalı ve analiz edilmeliydi. Söz konusu teklifle, içeriği itibarıyla, Komisyonda eklenen 2 yeni maddeyle 23 farklı kanunda değişiklik yapıyoruz. Aslında bunun başında, değişiklik yapılan 23 farklı kanunun 1 tanesinin ismi olmalıydı. 23 farklı kanunda değişiklik yapan kanunun ismi olsa olsa “Bazı Kanunlarda Değişiklik…” olur yani bir çorbadır.

Teklif havale edildiği hiçbir komisyonda görüşülmeksizin Plan ve Bütçe Komisyonu gündemine alındı, değerlendirmeye açıldı. Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımız var, diğer partilerden de var, haklı olarak diyorlar ki: “Ya, bu, bizim ihtisasımız olan bir konu değil. Bunun ihtisas komisyonunda görüşülüp ondan sonra buraya gelmesi gerekirken hiç alakasız bir şekilde, bütün bu 23 ayrı madde Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilip ‘Bir seferde çözelim, bitsin.’ mantığıyla gelmiş.” Oysaki Meclis İçtüzüğü’nün 23’üncü ve 34’üncü maddelerinde yer alan düzenlemeler çerçevesinde tali komisyonlar da bu teklifi görüşmek isterlerse görüşebilirdi. Tek bir ihtisas komisyonunun görüşlerine bırakılan teklifin komisyon süreci bu bağlamda son derece sağlıksız olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirdiğiniz teklifteki 20’nci maddeye baktığımızda, kredi garanti kurumlarına aktarılacak kaynağı 25 milyar liradan 35 milyar liraya çıkarmayı amaçladığınızı görüyoruz. Kredi Garanti Fonu, bankadan kolay kredi alabilmesi için şirketlere kefalet vererek yardımcı oluyor. Bankalar şirketlere kredi kullandırırken sistemde Kredi Garanti Fonu varsa işlemler kolaylaşıyor. Türk ekonomisinin reel sektör borçlarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 68 ile dünyanın en riskli ülkelerinden biri olduğunu göz önüne aldığımızda fonun üstlendiği rolün önemini anlamamız da hiç zor olmuyor.

Bizim yapısal çözümlere ve kalkınma planlarına ihtiyacımız var ama sizin derdiniz başka. Biz “Üretim ekonomisine, bilgi ekonomisine geçelim.” derken siz bu milletin kaynaklarını hasta ve yolcu garantilerine, Kanal İstanbul gibi son kullanma tarihi olan projelere aktarma peşindesiniz. Hatırlayın, 2008 yılında Amerikan Merkez Bankası FED, krizden kurtulmak için bir çeşit Keynesyen para politikasına sarılmıştı, trilyonlarca dolar para basmıştı ve dünya piyasasına bu sıcak parayı sürmüştü. Uluslararası kredi imkânlarının geniş olduğu dönemlerde siz ne yaptınız? Gelişmekte olan Güney Kore gibi ülkeler bu kredileri üretim ekonomisi için kullanırken siz betona yani kendinize yakın inşaat şirketlerine aktardınız. Ancak uluslararası kredi imkânlarının daralmaya başladığı ve paranın başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelere dönme eğilimine girdiği 2013 sonrasında Hükûmetin yandaş şirketler üzerinden ekonominin yeniden üretimini sağlayan bu saadet zinciri gerilemeye başladı ve en sonunda çökme noktasına geldi. Aşırı finansallaşma ekonomide çare değil, aksine büyük riskleri beraberinde getiren tehlikeli bir ekonomi politikasıdır. Yapılması gereken, yine Güney Kore gibi aşırı finansallaşmayı kontrol etmek ve derhâl üretimden kazanç elde edeceğimiz bir düzen kurmaktır.

Eğer 2008’den bu yana üretime dayalı bir ekonomi modelini benimsemiş olsaydınız üretimle birlikte kalıcı istihdam artacak, cari açık düşecek, birtakım mal ve hizmetlerde yurt dışına bağımlı olmayacaktık. Bugün, bahsedilen işsiz rakamı 4,4 milyon olmuş. Bu sayede meydana gelen sürdürülebilir bir kalkınma hem insanımızın refah seviyesini artırmış olacaktı hem de onu en temel ihtiyaçları için borçlanmak zorunda bırakmayacaktı.

Siz, insanımıza istihdam atmosferi yaratmak yerine, onları âdeta oksijen tüpüne mahkûm ettiniz. İnşaatla hızlı bir şekilde geçici ve tüketime yönelik günü ve seçim dönemlerini kurtaran bir büyümeye yöneldiniz. Artık beton kurudu, üstelik karın da doyurmuyor. Geçici bir kalkınma modelinin istihdamı da geçici olur. Şimdi, insanımız iş ve aş bekliyor ama çalışabilecekleri, üretime katılabilecekleri istihdam ortamı yaratmadığınız için, TÜİK verilerine göre -biraz evvel bahsetti arkadaşlarımız- 4,4 milyon insanımız çaresiz yani işsiz. Üstelik kriz o kadar derinleşiyor, o kadar derinleşiyor ki konkordatolar ve iflaslar öyle hızlı büyüyor ki var olan istihdam alanlarımız daha da kapanıp gidiyor.

Ben Kocaeli Milletvekiliyim; Türkiye sanayisinin kalbi olan Kocaeli’de ekonomik kriz fabrikaları vurdu, sanayi kuruluşları günü kurtarmak için uğraşıyor, krize ve piyasada küçülmeye dayanamayan yılların markaları, fabrikaları kapanıyor. İnsanlar, fabrikaların kapanması ya da kapasite düşürmesi nedeniyle çaresizler. Kocaeli’ye baktığınızda durum o kadar kötüyse Türkiye’nin diğer yörelerindeki içler acısı hâli tahmin etmek çok zor değil.

Peki, insanların kısa süreliğine de olsa yeni bir iş bulana kadar endişelerini azaltacak olan geçim desteği, yani İşsizlik Fonu’na ne oldu? İşsizlik rakamlarındaki artışa baktığınızda krizin istihdam üzerindeki yıkıcı etkisi ortada. O hâlde, alın terinden kesinti yapılarak oluşturulan İşsizlik Fonu’ndan daha fazla insanın yararlanması için neden bir düzenlemeyi Meclise getirmediniz? Bu fon kriz anlarında işe yaramayacak da ne zaman yarayacak? Batık şirketleri kurtarmak için mi ya da yol yapmak için mi? Adı İşsizlik Fonu ama 2017 yılında 4,8 milyar lira işsizlere, 2,5 milyar lira işverene giderken, 2019’da -bakın, çok önemli bir rakam vereceğim- işsize 9 milyar lira, işverene ise 14 milyar lira aktarıldı İşsizlik Fonu’ndan.

İşsizlik Fonu işçiden kesiliyor, işverene aktarılıyor. Ne kadar garip bir şey yapıyorsunuz, farkında mısınız? Sanki fonu işçiler değil de işverenler işsiz kalmasın diye kurmuşsunuz, üstüne bir de milyonlarca çalışanın kul hakkını da yemişsiniz. Bu fondan bu ülkede yararlanmak üzere 4,5 milyon işsiz var ama gelin görün ki bunların sadece 600 bini civarında bir işsiz bu fondan destek alıyor, geçinmeye ve gelir kaybını önlemeye çalışıyor. Sizler ne yapıyorsunuz? İşsiz kalanı ekonomik hayatın içinde bir şekilde tutunmaya itelemek yerine, “Yok.” dediğiniz krizi önleme aracı olarak işsizin hakkını işsize değil, işverene, yani yandaşlarınıza aktarıyorsunuz, gerçek üreticilere de aktarmıyorsunuz, müteahhitlere aktarıyorsunuz. Bu yöntem işsizliği önlemenin, istihdamı desteklemenin çözümü değildir. Bu sadece daha büyük tıkanmaların önünü açacak bir aldatmacadır. Dünyada örneği olmayan bu tür teşvikleri içeren teklifleriniz ekonomiyi canlandırmıyor; işsize, işçiye veya işverene can vermiyor. Bu paralar vatandaşın çalışırken maaşlarından keserek oluşturduğunuz bir havuzda toplanıyor. Bu parayı işçi için vatandaştan çalışırken alıyorsunuz, bari işsiz kaldığında da o parayı o işsiz adamın cebine koyun. Bu, yapılan kanuna aykırı, kanunla çelişen bir işlemdir, bunu da dikkatinize sunuyorum. Amacından sapmış bir İşsizlik Sigortası Kanunu’yla da karşı karşıya bırakıyorsunuz bu Parlamentoyu.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – İftira atıyorlar…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Sayın Akbaşoğlu, bu arkadaşımıza ilk fırsatta bir söz verin, kürsüden bir konuşsun, bayağı özlemiş konuşmayı.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Yalan söylüyorsun! Sizler zaten…

BAŞKAN – Lütfen susar mısınız, bu yaptığınız hiç hoş değil. Rica ediyorum, sizin de sözcüleriniz var, olur mu böyle bir şey?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Her işiniz niye bu kadar bakkal işletir gibi?

Bakkal çırağı gibi bağırdığına bakmayın çünkü bakkal işletir gibi ülke yönetiyorlar.

BAŞKAN – Sayın Türkkan, lütfen…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bakkal çırağı gibi bağırması normal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Türkkan, lütfen, biz sakince Genel Kurula hitap edelim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Hatırlatmak istiyorum arkadaşlar: Siz devlet yönetiyorsunuz, bakkal işletmiyorsunuz.

İşsizlik giderek artıyor, toplum mutsuz; bir de fişlenme korkusu yaratıyorsunuz şimdi. Birkaç ay önce geri çektiğiniz bir kanun teklifi vardı, o düzenlemeyi şimdi tekrar getiriyorsunuz. Bu doğrultuda, dernekteki üyelikler ve üyeliklerin iptali durumlarında, üye olanların ya da üyeliği bitenlerin adlarının, soyadlarının, doğum tarihlerinin ve kimlik numaralarının mülki idare amirliklerine bildirilmesi zorunluluğu getiriyor bu kanun teklifi. İnsanların iyice kısıtladığınız kişisel özgürlük alanlarını bu teklifle tamamen baskı altına alıyorsunuz; yani, artık toplum mühendisliğiyle insanları iyice nefes alamaz hâle getiriyorsunuz; Anayasa’nın 33’üncü maddesi doğrultusunda, vatandaş istediği derneğe üye olup istediği dernek üyeliğinden çekilme hakkına sahipken siz bu temel hak ve hürriyeti baskı altına almış oluyorsunuz; kişisel, özel bilgilerin birtakım mahrem ellere geçmesine imkân veriyorsunuz. Böyle bir durumun, demokratik devlet yapısını tehlikeye sokacağını hepimiz biliyoruz. Bu maddelerle getirilen dernek üyeliklerinde ve üyeliklerin bitiminde kimlik bildirme zorunluluğu, uygulamada yaşanması muhtemel suistimallerin önünü açma tehlikesi yaratıyor; özellikle içinde bulunduğumuz koşullar bu konudaki tereddütlerin de artmasına neden oluyor. On sekiz yıldır cumhuriyetin tüm temel kazanımlarını eritmek için elinizden ne geliyorsa yaptınız, şimdi sıra doğrudan vatandaşa geldi yani başka bir evreye geçtiniz aslında.

Buradan açıkça soruyorum: Amacınız, cumhuriyet tarihinin en büyük fişlemesini yapmak mı? Kafanızdaki Türkiye modelinde size uymayan insanları filtreden mi geçirmek istiyorsunuz? Kendine Müslüman olan iktidarınızın “bizden olanlar ve bizden olmayanlar” düsturuyla siyaseti kutuplara ayırdığı yetmezmiş gibi bu kez sivil toplumu da “bizden olanlar ve bizden olmayanlar” diye ayırma niyetindesiniz; aslında çok daha önceden bu faza geçmiştiniz. Demokrasilerde insanlar yalnız kendilerinin değil, başkalarının da haklarını savunur ki bu da ancak demokrasinin, siyasal ve sosyal hayatın vazgeçilmez ögeleri olan sivil toplum kuruluşlarında örgütlenerek yapılır.

Her baskıcı rejim, siyasette olduğu kadar, meşruiyetin asıl kaynağı olan sivil toplumda da kontrol sahibi olmak ister. Bu sadece baskıcı sistemlerde olur. İşte, bu yasa teklifiyle getirilmek istenen, demokrasinin temelini oluşturan sivil toplumun siyasi erk tarafından tahakküm altına alınmasından başka hiçbir şey değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dikkatinizi çekmek istediğim bir konu daha var: Bu ülke için, Türk vatanı için, milleti için canını vermekten kaçınmayan, omuz omuza çatışırken, silah arkadaşları şehitlik mertebesine ulaşırken kendisi yaralanan, yaralanmaktansa şehit olmayı tercih eden gazilerimizin durumunun iyileştirilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi, bizler sıcak yatağımızda uyurken bu vatan uğruna bedeninden parça kaybeden insanlarımızın onurlandırılması her şeyden önce önemlidir.

Evet, bu kanun teklifiyle yirmi yılı ya da 5000 prim gününü doldurmuş gazilerimize yaşlılık aylığı verilmesini destekliyoruz. Ancak bu prim günü süreleri maluliyet oranına göre azaltılabilir. Ayrıca maluliyetin idari kurumlarca tespit edildiği tarih değil, olayın gerçekleştiği tarih esas alınmalıdır yani kahramanlarımızın gazi olduğu tarih dikkate alınmalıdır diye düşünüyoruz.

Teklifte yer alan 6’ncı ve 30’uncu maddelerdeki, gazilerimizle ilgili düzenlemeleri olumlu buluyoruz. Ancak iktidarın nedense görmezden geldiği, çatışmalardan, operasyonlardan sonra “gazi” diye hastanede ziyaret ettiği ama kameralar gittikten sonra kaderine terk edilen askerlerimizle ilgili bu torba kanunda da düzenlemeler olmasını beklerdik.

Gazilerimizle ilgili bir düzenleme yapıyorsanız önce gaziliği santim santim ölçme utancından bu kahramanlarımızı kurtarın. Anadolu’nun dört bir yanında devletin bekası ve milletin bölünmez bütünlüğü için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, bölücü ve yıkıcı kanlı terör örgütleriyle mücadele eden Mehmetçik’ten bahsediyorum. 15 Temmuz hain darbe gecesi sokaklarda devletinin bekası uğruna canını adayan vatandaşlarımız için uyguladığınız gazilik kriterlerini, onlara verilen imkânları neden Mehmetçik’e tanımıyorsunuz? Onlar başka bir ülkenin askeri mi? O kahraman Mehmetçik’imizin kimisi vatan için vücudunun bir uzvunu feda etti, kimisi göğüs kafesinde terör kurşunuyla, kimisi vücudunun birçok yerinde şarapnel parçalarıyla yaşıyor. Yavaş yavaş zehirlenerek ölümü bekliyorlar hem de. Bu durumda olan 20 bin vatan evladımız var. Onların gözü kulağı getirdiğiniz bu torba kanundaydı, Meclise gazilerimizle ilgili düzenlemenin geldiğini duymuşlardı ama bütün umutlarını yine tükettiniz, beklentilerini boşa çıkardınız. O tükenen umudun acısı, içinde taşıdıkları kurşundan daha çok acıttı canlarını.

Bu durumda olan ve bana ulaşan kahramanlarımız diyor ki: “Hastanelerde bizi ‘Geçmiş olsun gazim.’ diyerek ziyaret ettikten sonra bu siyasiler ve komutanlarımız hastaneden çıkıyorlar, sonra yüzümüze bile bakmıyorlar. Bu ilgisizlik bizleri bir kez daha yaralıyor. Bizler devletimizin şerefli ve onurlu gazileriyiz fakat Sosyal Güvenlik Kurumu bizleri santim santim, milim milim ölçüyor, gazilik onurumuzu vermiyorlar.” Mevcut uygulama içinde Sosyal Güvenlik Kurumu eline metreyi almış “Senin parmağın bu kadar kopmuş, biraz daha kopması gerekiyor. Sen gazi olamazsın.” “Kurşun senin kalbine girmemiş, kalbinin 1 santim altında kalmış, sen gazi olamazsın.” “Sen ağır metal zehirlenmesinden az zehirlenmişsin, gazi olamazsın, daha çok zehirlenmen gerekirdi.” diyor. Gazilik hak edilmiş bir onurdur, santimle ölçülmez.

Ben buradan sormak istiyorum: İdlib’de, Afrin’de, El Bab’da ve diğer pek çok cephede yaralanan kahraman Mehmetçik’imiz gazi mi olacak, yoksa 20 bin vatan evladı gibi santim santim kaderine mi terk edilecek? Sorunun çözümü, yine, o kahraman askerlerimize borcu olan bu yüce Meclisin çatısıdır. 1953 yılında çıkarılan ve altmış yedi yıldır değişiklik yapılmayan 1053 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmalıdır. 20 bin malul sayılmayan gazimizin sorunlarını çözerek geç de olsa hak ettikleri gazilik onurunun verilmesini ve Türk gazisinin hak ettiği onura kavuşmasını istiyoruz.

Bu kanunun ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycı’ya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Kalaycı.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Kanun teklifi 23 ayrı kanunda değişiklikler içermektedir. Torba düzenlemeye gidilmesi ve tekliflerin etki analizinin olmaması hep eleştirdiğimiz konulardır. Yasama kalitesi için Meclis İçtüzüğü’nün yepyeni bir anlayışla ele alınması konusunda tüm siyasi parti gruplarına sorumluluk düşmektedir. Bu yapılmazsa yıllardır yaşanan tartışmalar ve gereksiz zaman kayıplarının hâliyle aynen devam edeceği açıktır.

Kanun teklifinde vazife ve harp malullerimizden çalışmaya devam edenlere en az yirmi yıllık sigortalılık süresi ve 5000 gün prim ödenmiş olması şartıyla 2’nci bir aylık bağlanma imkânı verilmekte ve daha önce sehven bağlandığı gerekçesiyle emekli maaşları kesilen gazilerimizin mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmaktadır.

Komisyon görüşmelerinde gazilerimize daha da kolaylık getirilmesi talebimiz üzerine, söz konusu aylığın bağlanmasında olay gününün ve maluliyet derecelerinin esas alınması için Genel Kurul görüşmelerine kadar çalışma yapılması kararlaştırılmıştır. Temennimiz, bu yönde iyileştirme yapılmasıdır.

Türk vatanı şehit ve gazilerimizin kutlu bir mirasıdır. Türk milleti, hem şehitlik anıtı hem de gaziliğin adıdır. Elbette şehit ve gazilerimize çok şey borçluyuz; onların mücadelelerini sahiplenmek, hak taleplerini savunmak siyasi ve manevi sorumluluğumuza emanettir. Gazilerin ve şehit ailelerinin haklı talepleri mutlaka yerine getirilmelidir. Şehitlerin, özellikle de şehit er ve erbaşların dul ve yetimleri ile ana ve babalarına bağlanan aylık artırılmalı, şehit çocuklarının hepsine iş hakkı verilmelidir. Engellilere sağlanan ÖTV’siz araç alma imkânı gazilerimize de verilmelidir.

Muharip gazilerimize bağlanan şeref aylığının farklılaştırılması asla kabul edilemez olup yıllardır gazilerimizi üzmektedir. Muharip gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı, bazı hak ve imkânlar sağlanmalıdır. Malul sayılmayan gazilerimize onurla taşıyacakları ve çocuklarına gururla anlatacakları gazilik madalyası verilmelidir. Kimseye muhtaç olmadan hayatlarını devam ettirebilmeleri sağlanmalı, özellikle de sağlık hizmetlerinde katılım payı muafiyeti tanınmalıdır. Bu vesileyle tarih boyunca vatan ve millet sevdasıyla şehit düşmüş ecdadımıza, milletin bekası ve esenliği uğruna can vermiş kahramanlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum; şeref abidesi gazilerimize de minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde kredi garanti kurumlarına aktarılacak kaynağın 25 milyar liradan 35 milyar liraya çıkarılması düzenlenmektedir. Böylelikle kefalet desteği sağlanarak Kredi Garanti Fonu aracılığıyla 142,9 milyar liralık kredinin daha kullandırılabilmesinin önü açılmaktadır. Bu çerçevede son yıllarda uygulanan KOBİ değer kredisi ve ekonomi değer kredisi paketleri, ihracat ve destek kredileri bilhassa reel sektörümüz için can suyu niteliği taşımakta olup KOBİ’lerin desteklenmesi ve finansmana erişimi açısından büyük önem arz etmektedir.

Bu uygulamaların ve alınan diğer tedbirlerin katkısıyla Türkiye ekonomisi 2019 yılının son çeyreğinde yüzde 6, genelinde yüzde 0,9 büyümeyle beklentilerden hızlı büyümüştür. Toplam yatırım harcamaları azalmakla birlikte makine ve teçhizat yatırımlarının 5 çeyreklik aranın ardından hem de yüzde 11,7 artış kaydetmesi olumlu bir gelişmedir. 2020 ilk çeyreğinde de yüksek büyüme oranının yakalanacağı görülmektedir. Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi şubatta 52,4’e yükselerek üst üste 2’nci ay eşik değerin üstünde gerçekleşmiştir. Türk imalat sektörü performansı güçlü bir şekilde seyretmekte olup hem üretim hem de yeni siparişlerdeki belirgin artışlara bağlı olarak firmaların faaliyet koşullarında son iki yılın en hızlı iyileşmesi gerçekleşmiştir.

Ekonomiye olan güven her geçen ay daha da artmaktadır. Buna mukabil ekonomide ortaya çıkan olumlu gelişmeleri bilinçli olarak gölgeleme ve gerçekleri saptırma gayreti içinde olanları, kriz ve kaos tacirlerini de görüyoruz. Siyasetten ekonomiye karamsarlık aşılamaya çalışanlar mazruftan daha çok zarfla ilgilenmektedir. Temel ekonomik göstergeleri, son dönemde yaşadığımız beka düzeyindeki sorunları ve verilen mücadeleyi göz ardı ederek değerlendirmek doğru bir yaklaşım değildir. FETÖ kumpasları, gezi olayları, terör saldırıları, hendek terörü, isyan denemeleri, hain darbe girişimi, sınırlarımız boyunca terör devleti kurma teşebbüsü ve ülkemizi Doğu Akdeniz’den dışlama girişimi gibi gelişmelerin yanı sıra, münhasıran ekonomi üzerinden yapılan saldırıların ekonomimiz üzerinde ağır sonuçları olduğu muhakkaktır. Tüm bu saldırı, tehlike ve tehditlere karşı verilen kararlı ve başarılı mücadele sonucu ekonomide 2019 yılının ikinci yarısından itibaren toparlanma ve dengelenme sağlanmaya başlamıştır.

Uluslararası kuruluşların bile Türkiye ekonomisinin güçlü bir şekilde toparlandığını açıklayarak 2020 büyüme tahminlerini yükseltmelerine rağmen içerideki bazı kesimlerin ekonomiye yönelik yıkıcı söylemleri çok dikkat çekici ve düşündürücüdür. Ekonomi üzerinden kara propaganda yapan odakların Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini karalama konusunda da emel ve ağız birliği içinde olmaları son derece manidardır. Türkiye, yoğun bir şekilde maruz kaldığı bölgesel ve küresel dayatmalara, ekonomik ve siyasi baskılara Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı imkânlar ve bu çerçevede alınan tedbirler sayesinde daha güçlü karşılık vermiştir. Yeni hükûmet sistemi, husumet ve hıyanete karşı güvencedir, millî bekamızın sigortasıdır.

İstismar etmenin dışında milletimizin hiçbir derdiyle dertlenmeyen, hiçbir vizyon pırıltısı ve umut ışığı veremeyen, ekonomik sorunlardan siyasal önerilere kadar yeni hiçbir şey söyleyemeyen odakları milletimiz görmekte, bilmekte ve tanımaktadır. Milletimizin boş laflara karnı toktur. Ekonomi yüksek büyüme patikasına girmiş olup mevcut sorunlar da elbette aşılacaktır. Türkiye’nin gelişmesi parlak bir geleceğe doğrudur. Kim ne derse desin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geleceğin daha güçlü ve büyük Türkiye’sinin yönetimsel mimarı olacaktır. Türk milleti “Lider ülke Türkiye” hedefine ve Kızılelma ülküsüne mutlaka ulaşacaktır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde, işverenlerin iş gücü maliyetlerini düşürerek istihdamı korumak ve artırmak amacıyla 2016 yılında başlatılan asgari ücret desteği uygulamasının sigortalı için aylık 75 lira olarak 2020 yılında da devam ettirilmesi düzenlenmektedir. Asgari ücretten yapılan vergi ve prim kesintileri çalışanların net ücretini azaltırken işverenlerin de maliyetini artırmaktadır. Asgari ücretten vergi alınmamalı ve çalışanların asgari ücret kadar geliri vergi dışı bırakılmalıdır.

Asgari ücretteki artış, esnaf ve çiftçinin BAĞ-KUR primlerini de artırmaktadır. Bugün en düşük BAĞ-KUR primi, esnaf için aylık 1.015 lira, çiftçi için aylık 914 liradır. Eğer prim borçları yoksa 5 puanlık prim indirimi yapılmaktadır. Esnaf ve çiftçinin bu primleri ödeyebilmesi çok zordur; nitekim, birçok esnaf ve çiftçi ödeyememektedir. Bundan dolayıdır ki prim borcu olanların sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için Cumhurbaşkanlığı kararı çıkarılmıştır, o da sadece tedavi hizmetlerini kapsadığından ilaç alınamamakta ya da parayla alınabilmektedir.

Esnaf Ahilik Sandığı uygulaması, esnafın yüzde 2 ilave prim ödeyebilme güçlüğü dikkate alınarak, bu kanun teklifiyle bir yıl daha ertelenmektedir. Hâlbuki, iş yeri kapanan, işini kaybeden esnafa destek olmak üzere kurulan Esnaf Ahilik Sandığı uygulamasının hayata geçirilmesi, esnaf için büyük yarar sağlayacaktır. Bu itibarla, esnaf ve çiftçinin prim oranlarında indirim yapılmalı, işverenlere sağlanan destekte olduğu gibi, esnaf ve çiftçiye de destek sağlanmalıdır. Ekonominin ve toplumsal yapının temelini oluşturan esnaf ve sanatkâr kesimi güçlendirilmeli, faaliyetlerine dinamizm kazandırılmalıdır. KOSGEB kredi ve desteklerinden yararlanmak üzere sadece esnafa özgü bir destek programı uygulamaya konulmalıdır. Esnafımızdan istenen teminat mektubunun komisyon bedeli yüksek olup mutlaka düşürülmelidir. Esnafı yok eden AVM ve büyük market zincirlerinin şehir merkezinde şube açmaları adil rekabet şartlarını bozmayacak şekilde mutlaka kurallara bağlanmalıdır.

Sosyal güvenlik sisteminde esnaf ve çiftçi BAĞ-KUR’lulara yönelik eşitsizlikler bulunmaktadır. Emekli olabilmek için SSK’liler 7200 gün, BAĞ-KUR’lular 9000 gün prim ödemektedir, üstelik en düşük maaş BAĞ-KUR’luya bağlanmaktadır. BAĞ-KUR’lulara yapılan haksızlık telafi edilmeli, prim gün sayısında ve emekli aylıklarında eşitlik sağlanmalıdır.

Bugün sanayide birçok esnafımızın ve çalışanların çıraklık ve staj süreleri emeklilik hizmetine sayılmamaktadır. Çıraklık ve mesleki eğitimin özendirilmesi de dikkate alınarak çıraklık ve staj süreleri hizmetten sayılmalı ve sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınmalıdır.

Nakliyeci esnafımız da zor günler yaşamaktadır. Nakliye ücretleri giderleri karşılamamaktadır. Kamyonların çoğu takoza çekilmiş, birçoğu da yanmış yağ kullanarak tekerlerini döndürmeye çalışmaktadır. Taşımacılık yapabilmek için zorunlu olan onlarca yetki belgesinin ücretleri yüksek olup uygulamada pek çok problemle karşılaşılmaktadır. Şoför esnafı yakıt konusunda desteklenmeli, yetki belgeleri şoför esnafına yük olmaktan çıkarılmalı ve takograf takılması konusundaki sorunlar giderilmelidir. Şoför esnafına yıpranma payı hakkı da verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde, izinsiz tüfek üretimi ve satışlarını önlemeye yönelik yaptırımlar artırılmakta ve bazı yeni cezalar öngörülmektedir. Bu düzenlemeler yasal üretimi engellemeyecek şekilde uygulanmalıdır. Özellikle, faaliyet izni bulunan firmalara yorum farklılıklarından kaynaklı mağduriyet yaşatılmamalıdır. Ayrıca, faaliyet izin belgesi bulunan imalatçı firmaların yanı sıra, av bayilik belgeli ihracatçı firmalar da olduğundan sektörde problemlere yol açılmaması için önlemler alınmalıdır. Ülkemizde tüfeklerin test edilip onaylanmasıyla ilgili uluslararası standartlarda bir test altyapısı ve buna bağlı olarak yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Avrupa’da Uluslararası Daimi Komisyonu (CIP) adındaki organizasyon tarafından ateşli silahlar için standart kurallar belirlenmektedir. Ülkemiz bu uluslararası komisyonun üyesi ülkelere yapılan ihracatlar için yurt dışındaki laboratuvarlara tüfek başına ortalama 18 avro gibi yüksek bir para ödemektedir. Bu testlerin yurt dışında yaptırılma zorunluluğu üretici ve ihracatçılarımızı hem maddi açıdan hem de nakliye ve zaman yönünden sıkıntıya sokmaktadır. Bu sıkıntıların çözümü için ülkemizde silah test merkezinin kurulması ve tüfeklerin test ve tescilinin yapılır hâle gelmesi gerekmektedir. Bu durum, tüfeklerimizin piyasa ve marka değerini tüm dünyada daha da artıracaktır.

Türkiye, İtalya’dan sonra dünyanın en büyük 2’nci av tüfeği ihracatçısı olup ihracatımızın yaklaşık yarısı Konya’dan; Üzümlü, Huğlu ve Gencek’ten yapılmaktadır.

Ülkemizde av tüfeği üreticilerinin yüzde 75’i, üretim kapasitesinin yüzde 65’i Konya’dadır. Bunun da tamamına yakını Beyşehir bölgesindedir. Bölgenin küresel pazarlarda tanınması ve bir marka değer oluşturması müthiş bir başarıdır ve çok değerli bir kalkınma modelidir.

Konya, savunma sanayisinde olumlu bir ivme yakalamıştır. 7 Ocak 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Konya’da Teknoloji Endüstri Bölgesi ilan edilmiş, ASELSAN Konya Silah Sistemleri Tesisi inşa hâlindedir. Söz konusu laboratuvar da burada yer alabilecek durumdadır.

Ülke ekonomisine önemli katma değer sağlayan üretim merkezlerinden birisi olan Konya, endüstriyel tasarımda; marka, patent ve faydalı model tescilinde önde gelen iller arasındadır.

Konya’da 2 teknokent ve 25 AR-GE merkezi mevcuttur. Türkiye'nin ilk bölgesel inovasyon merkezi olan INNOPARK ve TÜBİTAK destekli ilk bilim merkezi Konya’dadır. Lojistik merkezi projesi bitmek üzere olan ve şehir içi çağdaş ulaşım için metro projesine de başlanılan Konya kara, hava ve demir yolu bağlantılarıyla merkezî bir konumdadır.

100 binden fazla öğrenciye sahip 5 üniversitesi bulunan Konya, Teknik Üniversitesi, Silah Teknikerliği Bölümü olan Huğlu Meslek Yüksekokulu, savunma mekanik sistemleri ve mikro mekanik bölümleri bulunan meslek liseleriyle nitelikli personel temini açısından çok önemli özellikleri taşımaktadır.

Konya, hem imalatçı sayısı hem ihracat rakamları hem de sahip olduğu nitelikli iş gücü itibarıyla lider durumda olup üretilen silahların test ve tescilini sağlayacak uluslararası akreditasyona sahip laboratuvara en çok ihtiyaç duyulan coğrafya konumundadır. Nitekim, Mevlana Kalkınma Ajansı tarafından CIP Laboratuvarı yatırım fizibilitesi yapılmış ve Konya en uygun il olarak ortaya çıkmıştır. Tüm bu hususlar dikkate alınarak ülkemizde tescil testleri ve tescil test merkezinin kurulmasına yönelik kanun bir an önce çıkarılmalı ve uluslararası akreditasyona sahip laboratuvar Konya’da kurularak ülkemiz, silah test merkezine hızla kavuşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerindeki taşınmaz ve tesislere yönelik bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Geçen yıl, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleriyle ilgili yeni kararlar alınmış, yeni bölge ve merkezler belirlenmiştir. Bu bölge ve merkezler arasında Konya olmadığı gibi, Ilgın Termal Turizm Merkezi de listeden çıkarılmıştır. Konya’da kültür ve turizm yönünden önem taşıyan hiçbir yer bulamamak gerçekten büyük haksızlıktır. Konya, Mevlâna gibi dünyaca bilinen bir değere, UNESCO Dünya Mirası’na girmiş gerek eski medeniyetlere gerekse Selçuklu’ya ait birçok esere sahiptir. Konya, sahip olduğu doğal, tarihî ve kültürel değerlere rağmen turizm sektöründen ekonomik anlamda payını alamamakta ve bir cazibe merkezine dönüşememektedir. Konya’nın açık hava müzesi görünümündeki kent merkezi başta olmak üzere, kültür ve turizm yönünden büyük önem arz eden yerleri kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilmelidir. Aldığımız bilgilere göre, termal turizmi için yeniden Ilgın’da ve kayak turizmi için Derbent ilçemizde turizm merkezi ilan edilmesi çalışması bulunmaktadır.

Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubad’ın “Cennet ya burası ya da buranın altında.” dediği Beyşehir Gölü çevresi de turizm yönünden keşfedilmeyi bekleyen gizli cennetler arasındadır. Beyşehir Gölü’nün 2021’e kadar temizlenmesi amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Konya Büyükşehir Belediyesinin geçen yıl sonu imzaladığı iş birliği protokolü çok önemlidir. Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurum’a da teşekkür ediyorum.

Kanun teklifinde ayrıca afet ve acil durum hâllerinde AFAD, ilgili valilik veya acil çağrı merkezlerinin ihtiyaç duyduğu telefon, abone ve konum bilgilerinin gecikmeksizin karşılanması, mücbir sebep hâllerinde Enerji Bakanlığı tarafından Maden Kanunu kapsamındaki mali yükümlülüklerin ertelenmesi ve taksitlendirilmesine karar verilebilmesi, tabii afetlerden dolayı mağdur olan vatandaşların elektrik ve doğal gaz faturalarının Cumhurbaşkanı tarafından bir yıla kadar ertelenebilmesi ve dağıtım şirketlerinin bundan kaynaklı finansman maliyetlerinin karşılanması, yurt dışında yaşayan insanımızın döviz cinsinden bireysel emeklilik sistemine girebilmeleri, yurt dışında süresiz ikamet iznine sahip olan vatandaşlarımızın çalışma şartı aranmadan dövizle askerlik uygulamasından yararlanabilmeleri, Kimlik Bildirme Kanunu’na göre yapılan bildirimlerin elektronik ortamda yapılabilmesi, dernek üyelik bilgilerinin mülki idare amirliğine bildirilmesi, bunu yerine getirmeyenlere idari para cezası verilmesi ve derneklerle ilgili kayıtların elektronik ortamda yapılabilmesi ve diğer bazı konularla ilgili düzenlemeler de yapılmaktadır.

Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek verdiğimiz kanun teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan’da. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Paylan.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bütün dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyorum. Cezaevinde rehin tutulan sevgili arkadaşlarım Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ şahsında cezaevindeki bütün yoldaşlarıma selamlar gönderiyorum.

Değerli arkadaşlar, derin bir siyasi ve ekonomik kriz yaşıyoruz. Şimdi, böyle bir durumda demokratik ülkelerin meclisleri sorumluluk alırlar yani derin bir siyasi ve ekonomik kriz varsa o ülkelerin meclisleri de der ki: “Arkadaş, bir şeyler yanlış gidiyor, gelin bu siyasi ve ekonomik krize bir çare bulalım.”

Bakın, ben yaklaşık beş yıldır milletvekiliyim, beş yıldır aynı çağrıyı yapıyorum, diyorum ki: Arkadaşlar, bu Meclis devreye girmeli çünkü bu Meclis milletin Meclisi, milletin sorunlarını çözmeli ve yapısal reformlarla çözmeli. Ama ne hikmetse, beş yıldır Plan ve Bütçe Komisyonundayız -burada arkadaşlarımız var- yaklaşık 60 torba yasa görüştük ve 60 torba yasa burada görüşüldü, şimdi 61’incisini görüşüyoruz, diyoruz ki, bu torba yasayla ülkenin ekonomik dertleri çözülecek.

Ya, arkadaşlar, eğer ki bu yöntemle iyi bir şey yapıyor olsaydık, bakın, eğer ki bu torbalarla iyi bir şey yapıyor olsaydık şu anda durumumuz iyi olurdu değil mi? Her birinizin seçim bölgeleri var, sokağa çıkıyorsunuz, vatandaş ne diyor? “İşler iyi.” diyor mu? Esnaf “Her şey yolunda.” diyor mu? Vatandaşımız “Tencerem kaynıyor, elimde bolluk var.” diyor mu? Hayır. Ya aynı şeyleri yapıp nasıl farklı bir sonuç elde etmeyi düşünüyoruz, hayretler içindeyim.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ Grubu referandumdan önce “Güçlü Meclis olacak, yasaları Meclis yapacak.” dedi, öyle değil mi? Ya, geçen dönem bir torbacı vekil vardı, Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş; saraydan torbaları alıp buraya getiriyordu, biz görüşüyorduk. Şimdi de yeni torbacı Vekilimiz Mehmet Muş. Sayın Mehmet Muş gidiyor saraydan torbaları alıyor getiriyor. Sayın Lütfi Elvan’a geliyor o torbalar ve bizler görüşüyormuş gibi yapıp buraya getiriyoruz fermanları. Fermanlar üzerinde herhangi bir değişiklik yapamıyoruz. Meclisimiz güçlü filan değil arkadaşlar. Bu meseleyi de önümüze koymadığımız sürece bu ülkede ne huzur olacak ne de refah olacak.

Yine palyatif tedbirlerle karşı karşıyayız. Vatandaşın sorunlarından bahsediyor getiren teklif sahipleri. Hangi vatandaşın sorunu bu torbada var arkadaşlar ya? Vatandaş “Açım.” diyor, “İşsizim.” diyor, “Yoksulum.” diyor. Emeklilikte yaşa takılanların derdi var mı bu torbada? Yok. 3600 ek gösterge var mı? Yok. 31 milyon vatandaşımız bankalara borçlu, bunların derdi var mı? Yok. Ne var? Patronların dertleri varmış, patronlar işini çeviremiyormuş. Ne yapacağız? Patronlara İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yine destek vereceğiz. Değerli arkadaşlar, bunu yaptık mı? Yaptık. İşe yaradı mı? Yarar gibi oldu. Geçici olarak bir hormon verdiniz piyasaya. Sonucu ne oldu? Daha derin bir ekonomik krize düştük. Demek ki yaptığımız şeyleri bir daha yapmak çözüm değil. Yapmamız gereken, yapmadıklarımızı yapmak, şapkayı önümüze koyup yapısal tedbirleri ele almak. Yani bu torbayla da bir şey değişmeyecek arkadaşlar ve bu torbayla da maalesef, şimdi söyleyeceğim çok büyük bir hatayı daha yapıyoruz.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonu, biliyorsunuz, genelde ekonomik meseleleri konuşur. Elbette özgürlük meselesi ile ekonomik alanın bağlantısını da kurar. Bu torbada güya, patronları destekleyerek ekonomiyi düzelteceğinizi düşünüyorsunuz ama çok büyük bir hata yapıyorsunuz. Çok yaman bir çelişki var bu torbada. Bu torba bir yandan da özgürlük alanını daraltıyor arkadaşlar.

Yıllardır özgürlük alanını daraltıyorsunuz. Özgürlük alanı daraldıkça ekonomik kriz de derinleşti arkadaşlar. Yapısal reformlar yapmadığımız sürece, kurumlarımızı çökerttiğimiz sürece ekonomimizin de çöktüğünü yaşadık mı, yaşamadık mı arkadaşlar? Bakın, bu ülkede millî gelir 12.800 dolardan 8 bin dolara düştü mü düşmedi mi? Neden düştü? Gelin şapkayı önümüze koyup düşünelim. Çünkü kurumlarımız işlemiyor, yapısal reformlar yapmıyoruz ve bunun sonucu olarak da arkadaşlar, özgürlük alanları daralıyor ve ekonomik kriz derinleşiyor. Bu yasada özgürlük alanını daraltacak bir madde var arkadaşlar, çok hayati bir madde. Demokrasilerde en önemli kurumları -benim başa koyduğum kurumu- sivil toplum kuruluşu olarak değerlendiririm. Elbette devletin kurumları da güçlü olacak ama vatandaş kendini devlete karşı korumak için sivil toplum kuruluşları kurar. O sivil toplum kuruluşlarında fikirlerini geliştirir, kendi alanında savını yapar. Mesela İnsan Hakları Derneği vardır arkadaşlar, İnsan Hakları Derneği insan haklarının savunuculuğunu yapar. Türkiye’de de binlerce sivil toplum kuruluşu var, binlerce dernek var, bunlar hak savunuculuğu yaparlar, kendi alanlarında mücadele verirler.

Değerli arkadaşlar, bu torbada, hani “Ekonomiyi düzelteceğiz.” diye gelen torbada sivil toplum alanına da bir saldırı var, dernekler alanına bir saldırı var. Her alanı zapturapt altına aldınız, bir sivil toplum kalmıştı, şimdi o alana da saldırıyorsunuz. Dernekler alanını zapturapt altına alacak bir madde var arkadaşlar. Ne yapacakmış Süleyman Soylu’nun gönderdiği madde? Geçen yıl da göndermişti, biliyorsunuz burada mutabakatla geri çevirmiştik. Bütün dernekleri zapturapt altına alacakmış. Bütün dernekler bütün üyelerini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bildirmek durumunda kalacaklarmış.

Değerli arkadaşlar, demokrasilerde dernekler en esnek yapılanmadır ve o yapılanmaya insanlar rahatça üye olurlar, rahatça çıkarlar. Siz o alanı zapturapt altına almaya kalkarsanız tarumar edersiniz arkadaşlar. Nasıl ki sendikal alanda sarı sendikalar kurduysanız ve sendikal alanı sarı sendikalaştırmaya çalışıyorsanız dernekler alanında da sarı dernekler yaratma girişimidir bu, dernekler arasında bir baskı mekanizmasını kurma girişimidir arkadaşlar. Ben bu Meclisin buna yol vermeyeceğini düşünmek istiyorum ve biz, Halkların Demokratik Partisi Grubu olarak bu yasanın buradan geçmemesi için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz. Çünkü, demokrasi alanını, özgürlükler alanını tarumar ettikçe ekonomik kriz de derinleşiyor.

Değerli arkadaşlar, ekonomik krizi yalnızca bir hukuk devleti çözebilir ve hukuk devletimiz maalesef devre dışı kalmış durumda. Bakın, yalnızca şu örneği vereyim: Biliyor musunuz, son iki ayda -hani hep yabancı sermaye gelirdi ya ülkeye- yalnızca iki ayda yani ocak ve şubat aylarında Türkiye’den 4 milyar dolar daha yabancı sermaye çıktı arkadaşlar. Yabancı sermaye kaçıyor. Bunun yanında, yine milyarlarca dolarlık yerli sermaye de yurt dışına gidiyor. Neden? Çünkü ülkemizde kimse kendini güvende hissetmediği gibi sermaye de kendini güvende hissetmiyor ve hep beraber yoksullaşıyoruz. Polis devleti olan bir ülkeye kimse sermaye getirmez arkadaşlar ve kimse yatırım da yapmaz. O yüzden yatırımlar olmuyor, o yüzden ekonomi büyümüyor arkadaşlar.

Bakın, savaş politikalarının sürdüğü bir ülkeye kimse yatırım yapmaz arkadaşlar. İdlib’e gittiniz, savaş politikalarını sürdürdünüz, maalesef sahada da masada da büyük bir hezimet yaşadınız. Diplomatik anlamda da büyük bir hezimet yaşandı. Bakın, fotoğrafı burada; Erdoğan ve Putin. Putin, maalesef, Osmanlı-Rus Savaşı’ndaki Rus’un zaferini ortaya koyan bir biblo koymuş arkasına.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – O hep sabit orada.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, Katerina’nın heykelinin önüne bizim bakanlarımızı dizmiş Putin.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – O salonun dizaynı değişmiyor.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ve Erdoğan’ı iki dakika dışarıda bekletiyor. Bu olabilir ama bunu kaydediyor Putin ve devlet televizyonunda yayınlatıyor arkadaşlar, devlet televizyonunda yayınlatıyor.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Eski fotoğrafları açıp bakabiliriz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Düşünsenize ya, biz Putin’i böyle çeksek, TRT’de yayınlasak ne olur arkadaşlar, bir düşünün bakalım. Putin kıyameti koparır, değil mi? Erdoğan ne dedi? “Teessüf ediyorum.” dedi yalnızca. Normalde kıyameti koparması gerekirken teessüf edebiliyor çünkü diplomatik anlamda sahada da masada da kaybettiğimiz bir düzlemi yaşıyoruz arkadaşlar. Neden? Türkiye yönetilemiyor arkadaşlar, maalesef.

Bakın, dün de Sayın Erdoğan Brüksel’deydi, biliyorsunuz. Neyin pazarlığını yaptı? Biliyorsunuz, on beş gündür sınıra mülteciler sürülüyor. Devletin planlamasıyla sürülüyor arkadaşlar. Belediyeler, kamu kuruluşları otobüslerle insanları sınıra taşıyorlar ve bunun pazarlığı yapılmaya çalışıldı Brüksel’de. Yeniden birkaç milyar dolar para alabilmek için Erdoğan Brüksel’e gitti. Erdoğan Brüksel’de Kopenhag Kriterleri’nin pazarlığını yapmadı biliyor musunuz? Keşke Kopenhag Kriterleri’nin pazarlığını yapsaydı; mültecilerin pazarlığını yaptı. “Benim mültecileri göndermemem karşılığı bana ne vereceksiniz?” dedi. Maalesef, böyle bir düzlemde yaşıyoruz, bu da ülkemiz adına bir utançtır arkadaşlar.

Bakın, böyle torbalarla yapısal krizlerin, yapısal sorunların önüne geçilemeyeceğini söyledim. Ekonomide çarkları ne çevirir arkadaşlar? Bakın, az önce örneğini verdim. Ekonomide çarkları güven çevirir, hukuk devleti çevirir. Arkadaşlar, yalnızca bir otobüsteyseniz bile otobüsün şoförüne bakarsınız değil mi, otobüsü iyi kullanabiliyor mu diye. Eğer kötü kullanıyorsa denge, denetim ve fren mekanizmalarını devreye sokarsınız, frenleri sağlam mı diye bakarsınız, bir denetçi var mı diye bakarsınız. Maalesef, bizim otobüsün şoförüne kimse güvenmiyor arkadaşlar, hiç kimse güvenmiyor. Ve dışarıda -az önce anlattığım gibi- dayak yiyen zalim baba –hani evlerde vardır ya zalim babalar, dışarıda dayak yemiştir, eve gelir eşini ve çocuklarını döver- bu zalim baba da, güveni yok eden baba da, bu Erdoğan da arkadaşlar, gelip içeride bir haftalık bir uygulama yaptı, bir haftadır bir şeyler yapıyor. İşte, bu bir haftalık uygulamalara bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bakın, bir haftada Erdoğan neler yaptı? Sayın Selçuk Mızraklı, Diyarbakır Belediye Başkanımız, kendisi bir yıl önce burada oturuyordu, milletvekili olarak seçilmişti Diyarbakır halkının iradesi olarak, sonra, geçen yıl mart ayında, bir yıl önce Diyarbakır halkının yüzde 63 oyuyla belediye başkanı seçildi. Değerli arkadaşlar, seçildiği günün ertesi günü Diyarbakır Valisi kayyum atanma talebi yazısını yazmıştı. Ve iftiracı bir tanıkla arkadaşlar, Diyarbakır Belediye Başkanımız Sevgili Selçuk Mızraklı dün dokuz yıl dört ay hapis cezasına maalesef mahkûm edildi. Değerli arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz, bir Belediye Başkanı… Erdoğan da bir Belediye Başkanıydı, ona karşı da bir saldırı olmuştu, millet karşı çıkmıştı. Maalesef “Nereden nereye?” diyeceğimiz bir uygulamayla Sevgili Selçuk Mızraklı’yı iftiracı bir tanığın ifadesiyle dokuz yıl dört ay hapis cezasına mahkûm ettiniz. İşte, böyle bir ülkeye, arkadaşlar, hiç kimse güvenmez. Hukuk devleti olmayan bir ülkeye hiç kimse güvenmez. İftiracı tanıklarla belediye başkanlarının mahkûm ettirildiği bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz arkadaşlar.

Bakın, Sayın Osman Kavala… Sayın Osman Kavala, arkadaşlar, biliyorsunuz, 2017 yılının Kasım ayında Gezi isyanını organize etmekten tutuklanmıştı. Burada AKP'liler konuşmuştu, MHP'liler konuşmuştu, efendim, demişlerdi ki: “O, Gezi isyanını organize etti, şöyle yaptı, böyle yaptı, Soros’la görüştü…” filan. Ne oldu? İki yıl üç ay Osman Kavala tutuklu kaldı, geçenlerde beraat etti Gezi’den. Meğer Gezi isyanını organize etmemiş Sevgili Osman Kavala. Aynı akşam, pelikan çetesinin, maalesef, provokasyonuyla, ortaya attığı yalanlarla Sevgili Osman Kavala bu sefer neden tutuklandı arkadaşlar? Aynı akşam, bakın, beş saat içinde 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekten tutuklandı arkadaşlar, aynı akşam yani bundan birkaç hafta önce.

Şimdi, arkadaşlar, yargı baktı ki Osman Kavala’yı bu davadan da içeride tutamıyor çünkü beraat kararı var, aynı zamanda AİHM’in kararı var -ki bugün Osman Kavala’nın bırakılması gerekiyordu bu davalardan, 2 davadan da- dün akşam Osman Kavala bir kez daha hâkim karşısına çıkarıldı. Neymiş? Osman Kavala casusmuş arkadaşlar bu sefer.

Bakın arkadaşlar, Osman Kavala’yı Gezi isyanını organize etmekten tutukladınız, olmadı, tutmadı; 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekten tutukladınız, tutmadı; şimdi de Osman Kavala’ya, Sevgili Osman Kavala’ya, bu ülkenin daha demokratik, daha güzel bir ülke olması için hayatını vakfetmiş bir insana, o güzel insana bu sefer “casus” diyorsunuz. Haddinizi bilin arkadaşlar. Osman Kavala bu ülkenin en güzel insanlarından birisidir. Ona “casus” demek kimsenin haddine değildir, tıpkı “15 Temmuz darbesinin parçası olmak” diyemeyeceğiniz gibi bunu da dememelisiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sen bil haddini, kime diyorsun sen “Haddini bil.” diye ya?

GARO PAYLAN (Devamla) - Bunu dediğiniz sürece işte bu ülkede ekonomik kriz bitmez arkadaşlar. Osman Kavala aynı zamanda bir iş insanı, bir sivil toplum aktivisti; bir iş insanına bunları yaptığınız sürece hiçbir iş insanı gelip bu ülkeye yatırım yapmaz arkadaşlar.

Başka ne oldu bir hafta içinde? Hani Brüksel’e gitti ya Erdoğan -ne diye gittiyse- 6 gazeteciyi tutukladı Erdoğan biliyor musunuz? 6 gazeteciyi tutukladı. Oda TV’den Barış Terkoğlu’nu, Barış Pehlivan’ı; Yeni Yaşam gazetesinden Mehmet Ferhat Çelik’i, Aydın Keser’i; Yeniçağ gazetesinden de Murat Ağırel’i tutukladı. 6 gazeteci tutuklandı arkadaşlar. Ya, İYİ PARTİ’den bir arkadaşımızın yaptığı bir açıklama üzerine -gazetelerde bir haber yapıldı ve bunun üzerine- 6 gazeteci tutuklandı arkadaşlar. Gazetecilerin tutuklandığı bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz arkadaşlar çünkü bakın, siz -içinizde iş insanları var- gazetecilerin tutuklandığı bir ülkeye yatırım yapar mısınız? Niye? Çünkü gazeteciler, bir haksızlığa uğradığınızda sizin derdinizi yazan kişilerdir. Yerli de olsa, yabancı da olsa o insanın haksızlığa uğradığını gazeteciler yazarlar. Gazetecilerin tutuklandığı bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz arkadaşlar. O açıdan, meselemiz torba meselesi değil, ekonomiyi böyle canlandıramazsınız.

Başka ne oldu? Bakın, Sevgili Eren Erdem’i içeride yatırdınız iki buçuk sene. Şimdi bir kez daha hapse sokmak için uğraşıyorsunuz Sayın Eren Erdem’le, Meclisin bir üyesiyle ve yargı eliyle, yargı sopası eliyle.

İşte, arkadaşlar, bütün bu örneklere baktığımızda yargı özgür, bağımsız, tarafsız olmadığı sürece, bir hukuk devleti olmadığımız sürece -Nilgün Hanım yok ama- 40 değil 400 maddelik torba yapsanız inanın bu ülkede ekonomi düzelmez, yatırım da olmaz, işsizlik de aşsızlık da devam eder.

Değerli arkadaşlar, bu torbada neler yapıyoruz? Bakın, yıllardır yaptıklarınızı yapıyoruz. Ekonomide çarklar işlemiyor, bünye hasta, vatandaşlarımız işsiz, aşsız, ekmeksiz, yoksul. Ne yapıyorsunuz? “Patronları teşvik etmemiz gerekir.” diyorsunuz. Tamam, yapabilirsiniz. Nereden yapıyorsunuz bunu peki? İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapıyorsunuz. Bakın arkadaşlar, bugün TÜİK rakamları açıkladı -o da resmî rakamlar, ne kadar inanırsanız- 4 milyon 400 bin resmî işsizimiz var. Geniş tanımlı işsizliğimiz ne? 8 milyon işsizimiz var arkadaşlar, geniş tanımlı işsizliğe göre.

Bakın, gençlerde bu durum daha da vahim. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 25, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 35 yani her 3 gencimizden 1’i işsiz.

Bakın, vatandaşımız “İşsizim, aşsızım.” diye Hatay Valiliğinin önünde intihar etti, biliyorsunuz. Sayın Adem Yarıcı “İşsizim, çocuklarım aç.” dedi.

Şimdi, böyle bir ortamda, arkadaşlar, vicdanlı bir Meclisin üyeleri ne yapar? 8 milyon vatandaşımız işsiz, vatandaşlarımız intihar ediyor, “Açım, çocuklarım aç.” diyor. Böyle bir ortamda vicdanlı bir Meclisin üyeleri ne yapar? İşsizlik Sigortası Fonu’nu devreye sokar. İşsizlerin en azından intihar etmeyeceği şartları yaratır, onlarla ilgili tedbirler alır -öyle değil mi- onun faydalanma şartlarını iyileştirir. Bunu önerdik ama siz ne yapıyorsunuz? Bu şartlarda İşsizlik Sigortası Fonu’ndan patronlara teşvik verme peşindesiniz tekrar. Bunu yapmadık mı arkadaşlar? Yaptık. Dört yıldır yapıyoruz, işe yaramıyor. Yapmamız gereken, İşsizlik Sigortası Fonu’nu işçilerin lehine kullanmak arkadaşlar.

Türkiye’de, maalesef, arkadaşlar, ciddi bir hastalık yaşıyoruz. Bünyemiz hasta, bunun için de teşhis ve tedaviyi ortaya koymuyoruz. Teşhis koymadığımız sürece de kortizon tedavilerini yaparsınız ama bunlar da işe yaramaz.

Bakın, üç yıl önce burada Binalı Yıldırım müjde vermişti, “Kredi Garanti Fonu’nu devreye sokuyoruz.” demişti. Ee, ne yapacağız? “İşte, efendim, işletmeler kredi alamıyorlar, onlar teminat veremiyorlar, biz onlara teminat vereceğiz, Kredi Garanti Fonu’nu devreye sokacağız.” dedi. Yaptı mı? Yaptı. 250 milyar lira piyasaya verdiler. Biz “Yapmayın, bunun yan etkileri olur.” dedik. Yaptılar arkadaşlar, piyasaya bir kortizon verdiler.

Bakın, o dönemde, 2017 yılında ticari kredileri patlattılar -2017’nin sonuna kadar- 2018’de kriz patladı arkadaşlar. Siz hasta bir bünyeye kortizonu verebilirsiniz, bünye geçici olarak kendini iyi hisseder ama ardından hastalığa genel bir tedavi yoksa daha derin bir kriz yaşarsınız, maalesef daha derin sağlık sorunları yaşarsınız, işte bünye bunu yaşadı.

Değerli arkadaşlar, şimdi iktidar diyor ki: “Yahu bu işletmeler yine iyileşmedi, biz bir tedavi yaptık iyileşmedi, kortizon verdik olmadı, ne yapacağız? 150 milyar lira daha piyasaya para vereceğiz.” Değerli arkadaşlar, ya bu Meclis buna yol verecek mi? Bakın, iki buçuk yıl önce yaptığımız uygulamanın sonucu belli, iki buçuk yıl sonra 150 milyar lira daha kortizon vermeye kalkıyoruz. Bunun da işe yarayacağını düşünmüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paylan, tamamlayın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Son olarak Sayın Başkan, çok manidar bir madde var. AK PARTİ iktidarını muhafazakâr bir iktidar olarak biliyoruz, ne yapacak bu torbayla biliyor musunuz? Yasa dışı bahsin reklamlarını yasaklayacak. E, güzel. Peki, arkadaşlar, bu maddenin arkasındaki hinliği görmüyor musunuz? Yasa dışı bahsi yasaklıyorsunuz da yasal bahsi niye yasaklamıyorsunuz? Yasa dışı kumarı yasaklıyorsunuz da yasal kumarı niye yasaklamıyorsunuz? Ben size söyleyeyim: Niye biliyor musunuz? Çünkü tüpçü var tüpçü, Demirören. Demirören, İddaa’yı aldı, “İddaa’ya ben 1 milyar lira verdim, ben bunun reklamlarını yapıyorum.” dedi. “Prime time”da da yapıyor, gün içinde çocuklarımız izliyor ve lise öğrencileri gidip İddaa bayilerinde kumar oynuyor. “Ama başkaları da reklam veriyor yasal veya yasa dışı, onları yasaklayacaksınız.” dedi ve bu torbayı sizin önünüze getirdi. Arkadaşlar, ben Plan ve Bütçe Komisyonunda söyledim: Niye yasal kumarı serbest bırakıyorsunuz da yasa dışı kumarı yasaklıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Gelin, bu anlamdaki yasaları buradan geçirtmeyelim arkadaşlar. En azından kumar maddesiyle ilgili arkadaşlar, gerçekten büyük bir skandaldır. Düşünün, yasa dışı içki reklamı yasak ama yasal içki reklamı serbest demek gibi bir şey, yasa dışı sigara reklamı yasak ama yasal sigara reklamı serbest demek gibi bir şey. Ben, en azından AK PARTİ’li arkadaşların -hani diğer maddeleri geçtim- buna, Demirören’in, tüpçünün gönderdiği, İddaa’nın gönderdiği bu maddeye “hayır” diyeceğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, bir söz talebiniz oldu.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, biraz evvel kürsüde konuşan hatibin birçok tutarsız, gerçek dışı ve katılmadığımız yönü var. Birkaç hususa açıklık getirmek istiyorum.

Öncelikli olarak, Türkiye’de cezaevlerinde bir rehine bulunmamakta. Tarafsız ve yargısız... Tarafsız ve bağımsız...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bravo! “Tarafsız ve yargısız...”

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tarafsız ve bağımsız... [HDP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]

BAŞKAN – Arkadaşlar...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tarafsız ve bağımsız yargı tarafından verilen... [HDP sıralarından “Doğru söyledi” sesleri, alkışlar (!)]

BAŞKAN – Arkadaşlar, sakin olalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tarafsız ve bağımsız...

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, bir saniye lütfen.

Değerli arkadaşlar, lütfen, rica ediyorum. Bakın, konuşmacınız konuştu.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Alkışladık Başkan, doğru söyledi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Doğru söyledi, doğru söyledi.

BAŞKAN – Bir saniye lütfen, rica ediyorum, tamam.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Doğru söyledi, doğru söyledi.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen...

Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tarafsız ve bağımsız yargı tarafından verilen kararlarla tutuklu ve hükümlü insanlar bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel konuşmacı, hakikaten, gerçek dışı birtakım beyanlarda bulunmuştur Sayın Cumhurbaşkanımızın gazetecileri tutuklattığıyla ilgili.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Haşa, olmaz öyle şey!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet, bunlar külliyen iftiradır. MİT Kanunu’nda açık bir şekilde düzenlemeler söz konusudur. Kişilerin gazeteci olması suç işlemesine cevaz vermez. Hiçbir meslek grubu mevzuatın üstünde değildir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz olalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Öncelikli olarak, açık bir kuralı ihlal eden, suçu ve suçluyu öven bu yaklaşımı asıl kınıyorum. Suçu ve suçluyu öven bu yaklaşım kabul edilemez. Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar... (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sessiz olalım değerli arkadaşlar.

Toparlayalım Sayın Akbaşoğlu, toparlayalım.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, biz, hiçbir laf atmadan sonuna kadar dinledik arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım, son bir dakika verelim.

Tamamlayalım Sayın Akbaşoğlu, devam edelim, buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sakin bir şekilde fikirlerinizi dinledik. Fikirlerimizi ifade ediyoruz. Tahammüllü olun gerçeklere, gerçeklere tahammüllü olun.

Sonuçta, bakın, Yunanistan’ın ortaya koyduğu tavır ortadayken, Türkiye’nin ortaya koyduğu tavır ortadayken, ne yazık ki biraz evvelki hatip Yunanistan’ın tarafından Türkiye’ye birtakım salvo atışlarda bulunmuştur ve Suriye rejiminin milletvekilinin dile getirdiği Katerina’yla ilgili birtakım yaklaşımları hakikaten buradan dile getirme durumunda kalmıştır. Profesör Doktor İlber Ortaylı’nın verdiği cevabı hatırlatmak isterim kendilerine

Ve şunu ifade ederim ki: Asla ve kata bir bekleme, bekletilme durumu söz konusu değildir, bu, bilgisizliğin bir işaretidir, devlet protokolünü, Dışişlerindeki protokolü bilmemenin bir yansımasıdır. (CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen, bir cümleyle tamamlayın.

Bir dakika arkadaşlar…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Görüşmeler şu şekilde yapılır 2 heyet arasında: Ortada salon söz konusudur, bir heyet sağ tarafta, bir heyet sol tarafta kendi odalarında bulunurlar, sonra iş hazır olduğu zaman da beraberce orta salonda ilgili devletler buluşurlar. Tek taraflı bir görüntünün Türkiye lehine mi, başkalarının lehine mi duruş sergilediğini de millet görmektedir. Dolayısıyla bu konuda söz söyleyenlerin hakikate yönelik söz söylemelerini rica ediyorum.

Aynı şekilde, hakikaten, derneklerle ilgili, sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili bir fişlemeden bahsediliyor. Bütün partilerin üyeleri Yargıtaya, sendika üyeleri ilgili bakanlığa gönderilmektedir. Dolayısıyla bu, fişlemeden kaynaklanmamakta, yargılama neticesinde görülen olaylardan hareketle, yaşanılan olaylardan hareketle istifa ettiği hâlde istifasını yerine getirmeyen dernek yönetimleriyle ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlenizi alalım çünkü sözcünüz de birazdan konuşacak, ona söz vereceğim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Grup adına konuşmayacağımız için… Şu ana kadar 3 grup konuştu, ben ilk defa söz aldım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kürsüden konuş, kürsüden.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kürsüden de konuşabiliriz arkadaşlar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Çıkın konuşun bakalım. Buyurun, konuşun ya. Siz de buyurun.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, toparlayın, devam edelim. Devam edelim, işlemlerimizi tamamlayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ancak şöyle: Bakın, kürsüden de konuşuruz, her taraftan konuşuruz ama şu açıklamaları yapmama ve hakikatin ortaya çıkmasına, kamuoyunun doğru bilgilerle bilgilenmesine niye tahammül gösteremiyorsunuz?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Orası açık, orası açık.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, bu, uygulamada şeffaflığın, kişinin kendisinin derneklere üye olma ve istifasını e-devlet üzerinden de takip edebilmesinin ve herhangi bir haksızlığa, yanlışlığa sebebiyet verilmemesinin bir unsuru olarak uygulamada ihtiyaç hissedilmesi nedeniyle ortaya konmuştur, asla bir fişleme söz konusu değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki.

Değerli arkadaşlar…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Oluç, sizin de söz talebiniz oldu, kısaca değerlendirelim. Ben de televizyon saati süresince arkadaşlarımın konuşmalarını yetiştirmelerini istiyorum.

Buyurun.

53.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; Sayın Akbaşoğlu’yla bu konuya hep tesadüfen biz denk geliyoruz, tartışıyoruz; olsun, ben yine de kayıtlara geçsin diye söyleyeceğim.

Efendim, hep söyledik, böyle olmasını istemezdik elbette fakat maalesef bu iktidarın cezaevinde tuttuğu siyasi rehineleri vardır çok net, açık. Bakın, hiyerarşik bir sıralama yapmak için söylemiyorum bunu, bir numara Selahattin Demirtaş’tır, bizim geçmiş dönem Eş Genel Başkanımız. Bu iktidarın, hatta bu iktidarın da ötesinde, sizin Genel Başkanınızın bizzat siyasi rehinesidir; net, tartışmasız. 3 kere tahliye kararı verilmesine rağmen Sayın Selahattin Demirtaş rehine tutulmuştur ve tahliye edilmemiştir, hâlâ da hukuksuz bir şekilde orada tutulmaktadır. Ama sadece o değil, Osman Kavala’yı biraz evvel hatibimiz aktardı, gerçekten inanılır gibi bir durum değil, en son “casus” diye tutukladılar. Ben eminim, bir sonraki adım da şu olacak: “Bir ülkenin de casusu değilmiş, aynı zamanda Amerika, Fransa, Almanya, İngiltere, İsrail…” Sıralayacaksınız yani.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç, lütfen toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

Birincisi, bunu söylemiş olayım.

İkincisi: Yani, şimdi, on günde 8 gazeteci tutuklandı, on günde 8 gazeteci. Şimdi, bu gazeteciler, haber yaptıkları için tutuklandılar. Haber yapmak, haberin kendisine “suç” diye bakıyor bu iktidar; böyle bir durumdayız. Varsayalım ki bunlar bir suç işlediler. Efendim, delilleri ortadan kaldırma imkânı var mı? Yok. Niye tutuksuz yargılamıyorsunuz? Tutuksuz yargılayabilirler. Hayır, zaten önce tutuklama yapmadı mahkeme, biliyorsunuz gözaltından sonra serbest bıraktı. Savcı itiraz etti hemen, bir başka mahkeme tutukladı onları yani bir mahkeme salıyor, öbür mahkeme tutukluyor. Neden tutukluyorsunuz? Haber yapmaya çalışan gazetecilere gözdağı vermek için, başka bir şey değil yoksa bir delil karartma imkânı yok. Daha önce Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlar var; Can Dündar, Erdem Gül kararları var. Yani tutuksuz yargılanabilirler. Hayır, tutukluyorsunuz ki gözdağı vererek gazetecilerin başka haber yapması gerçekleşmesin diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ilave ediyorum, toparlayın lütfen Sayın Oluç.

Bakın, bu tartışmayı karşılıklı yapmayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet, tabii.

Şimdi son konu olarak şunu söylemek istiyorum; bugün, yarın tartışacağız, bu torba kanun teklifi konuşulduğu sürece tartışacağız, net olarak söyleyelim: Cumhuriyet tarihinin en büyük fişleme teklifini getirdiniz, cumhuriyet tarihinin en büyük fişleme teklifi. “Sivil toplum örgütleri” dediğimiz –İngilizcede- NGO’lar yani hükûmet dışı örgütler; bunlar, evet, iktidarı eleştiren sivil toplum örgütleridir, derneklerdir; insanların özgürce örgütlendikleri, bir araya geldikleri, sorunlarını konuştukları yerlerdir. Siz, bu sivil toplum kuruluşlarına üye olan herkesi fişleyerek iktidar karşısındaki eleştirel her tutumu kontrol altına almaya çalışıyorsunuz.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Oluç lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet, yani cumhuriyet tarihinin en büyük fişlemesidir, onu da söylemiş olayım.

Daha uzatmayacağım, nasıl olsa konuşma imkânımız olacak.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, Yunanistan tarafından taş atmakla itham etti. Ağır bir ithamdır. Sataşmadan söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Paylan, bakın, ben şöyle yapıyorum: Grup Başkan Vekillerinin karşılıklı…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ama şahsıma söyledi.

BAŞKAN – Bir saniye... (HDP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, değerlendirmeyi lütfen bana bırakın. Bir Grup Başkan Vekili söz istediği zaman ben Grup Başkan Vekiline söz veriyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ama şahsıma…

BAŞKAN – Ama onun da değerlendirmesini beraber yapın. Yani belki Sayın Grup Başkan Vekiliniz alır sözü, size verebilir sözü. Ben kayıtlara geçmesi açısından bir cümle söyleyeyim: Grup Başkan Vekillerinin tartışmalarına diğer milletvekillerimizin de dâhil olması hoş bir şey olmuyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Ben anladım sizin talebinizi. Bu konuda lütfen yerinizden değerlendirin, söyleyin Sayın Paylan. Yunanistan’la ilgili konuyu söyleyeceksiniz.

Buyurun.

54.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve mültecilerin araç olarak kullanıldığına ilişkin açıklaması

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı mültecileri yıllardır bir araç olarak kullanmaktadır.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İşte, “Yunan ağzı” dediğimiz bu, “Avrupalı ağzı” dediğimiz bu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ve yine bir araç olarak kullanıyor. Oraya gidenlerin tamamına yakını Suriyeli değil.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Merkel de aynı şeyi söylüyor, Yunanistan da aynı şeyi söylüyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Yüzde 99’u, yani sınıra taşınanların yüzde 99’u Suriyeli veya İdlibli değil, yüzde 99’u Afganistanlı olan mülteciler.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Bu veriyi nereden elde ettiniz? Sayın Paylan, “yüzde 99” verisini nereden elde ettiniz?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ve onları bir koz olarak kullanıyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Allah rızası için Yunanlıların yaptığı zulme iki cümle söyleyin ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bu koz olarak kullanma meselesi ülkemize yakışmamaktadır.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Ondan mı öldürüyorlar?

BAŞKAN – Laf atmayalım arkadaşlar lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ve Brüksel’le bir pazarlık yapmak için bu kullanılmıştır. Bu meseleyi kınıyorum bir kez daha Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

(Uğultular)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bir sessiz olabilir miyiz lütfen, bir sessiz olalım. Ne oluyor? Sabahtan bu yana gayet güzel götürüyoruz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, sizden ricam bir cümleyle toparlamanız; bir cümleyle toparlayın lütfen çünkü diğer grup bekliyor.

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve MİT Kanunu’nun 27’nci maddesine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, şunu söyleyeyim: Asla ve kata bir rehine söz konusu değildir. 6-8 Ekim olaylarıyla ve diğer başka olaylarla ilgili, Selahattin Demirtaş’ın yürümekte olan davaları vardır. Bu konuda kimin tutuklu kimin tutuksuz yargılanacağına bağımsız ve tarafsız mahkemeler karar verir.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Hadi oradan!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Mahkemelerin hepsi bağımlı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tutuksuz olduğu zaman “eyvallah”, tutuklu olduğu zaman “tu kaka” gibi bir yaklaşım sizin kendi yaklaşımınızdır; bu doğru değildir.

BAŞKAN – Peki…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir cümleyle… MİT Kanunu’nun 27’nci maddesi çok açık bir şekilde şunu düzenlemektedir: “MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, bir dakikalık süre ilave ediyorum. Lütfen toparlayın; bakın, çok geciktik.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “…MİT mensuplarına ait bilgi ve belgelerin radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması ve açıklanması hâlinde sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir.” Açık bir hüküm.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Tutuklanıyor mu? “Tutuklanır.” diyor mu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tutuklu mu tutuksuz mu yargılanacak, bunlara da bağımsız mahkemeler karar verir, sizler veya bizler değil! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

(Uğultular)

BAŞKAN – Sakin olalım… Sakin olalım…

Değerli arkadaşlarım, bir saniye… Sakin olalım değerli arkadaşlarım, sesimizi de hiç yükseltmeyelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Oluç, bir cümle rica ediyorum, bakın, bundan sonra tartışmayı devam ettirmeyeceğim çünkü. Tamamlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir cümle söyleyeceğim gerçekten, diğer konuları zaten tartışacağız. Selahattin Demirtaş 6-8 Ekimle ilgili herhangi bir davadan yargılandığı için tutuklanmamıştır, kayıtlara geçsin bu da.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Sayın Akçay, genel bir toparlama yapalım ki diğer arkadaşlarımızı da konuşmaya davet edelim, epey geciktik.

Buyurun Sayın Akçay.

56.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, dernek üyeliklerinin İçişleri Bakanlığına bildirilmesinin fişleme olmadığına ve Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İki hususta görüşümüzü ifade etmek istiyorum: Bu dernek üyeliklerinin İçişleri Bakanlığına bildirilmesi kesinlikle bir fişleme değildir ve pek çok illegal örgütün, başta FETÖ olmak üzere, insanları hiç haberi olmadan üye yapıp birtakım sıkıntılara yol açtığını geçmişten de biliyoruz. Şimdi, siyasi partilere üyeliklerin de kayıtları Yargıtayda var. Yani hepimiz de bir siyasi partinin üyesiyiz, neticede bizim kayıt bilgilerimiz de Yargıtayda var. Dolayısıyla, bu “sivil toplum kuruluşu” dediğimiz derneklerin üyelerinin yöneticilerinin de bildirilmesinde bir beis görmüyoruz; bir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İkincisi: Yunanistan’ın günlerdir yaptığı insanlık dışı muameleye, sığınmacılara karşı gösterdiği saldırıya hatta öldürmeye varan her türlü aşağılık saldırıya tek cümle sarf etmeyip de Yunanistan’ın teziyle “Efendim, Türkiye bu sığınmacıları araç olarak kullanıyor.” demek vicdansızlıktır.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemimize göre görüşmelere devam ediyoruz.

Şimdi teklifin tümü üzerinde söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekillimiz Sayın Bülent Kuşoğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizi biraz beklettik Sayın Kuşoğlu.

Süreniz yirmi dakika.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan nezaketiniz için.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yemek arası vermedik, bu saatte konuşmak zor olacak onun için ama önemli bir konuyla, gündemle bir aradayız. Sıra sayısı 196 olan Kanun Teklifi’yle ilgili olarak konuşacağım. Sıra sayısı 196 diyorum çünkü kanun teklifinde “bazı kanunlarda değişiklik” diyor, 22 kanunda -21 kanun olarak geldi- değişiklik yapan bir torba kanun bu.

Değerli Nilgün Ök Milletvekilimizin ve 46 arkadaşının teklifi. Nilgün Hanım sizi burada görüyoruz ama 46 arkadaşınız yok.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Olabilir.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bilmiyorum, 20 arkadaşımız var mı?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Kimse yok ki.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Vekilimiz tek başına yeterli.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Komisyonda tek başına yeterliydi tabii ki, kendisini de gayet güzel takdir ettik, teklifle ilgili gayet güzel sunumlar yaptı ama bütün milletvekillerinin, ilgili olanların burada, Genel Kurulda olması gerekir tabii ki. 46 milletvekili arkadaşımız imzalamışsa en azından onların burada olmaları gerekirdi.

Değerli arkadaşlar, “devlet aklı” diye bir kavram var, hepimiz biliyoruz, devlet aklı. Neden birey aklından devlet aklı daha önemlidir? “Devlet aklı” kavramını neden kullanıyoruz? Çünkü bireyden, insandan daha uzun ömürlüdür devletler ve devlet aklı kurumsaldır, devlet aklı yazılıdır; “devlet hafızası” diye bir kavram vardır onunla beraber ve devletler toplumları için vardır, milletleri için vardır. Ülkelerin ömründen daha fazladır devletlerin ömrü ve “devlet aklı” dediğimiz kavram devleti yönetenlerin, yöneticilerin ferasetine bağlıdır, ferasetleriyle ilgili bir kavramdır ve farklılıklar gösterir.

Şimdi, burada, değerli arkadaşlar, bir kriz var; çok önemli bir krizdeyiz epeyden beri, Türkiye’de bir ekonomik kriz var ama son günlerde bu corona virüsüyle birlikte dünyada eşi benzeri hiç görülmedik bir hadise daha ortaya çıktı; 105 ülkede corona virüsü tespit edilmiş vaziyette, bugün itibarıyla ölen sayısı 4 bini geçmiş. Dünya tarihinde görülmemiş şekilde bir sıkıntı var; neredeyse kimse seyahat etmiyor, evinden çıkmıyor, birçok firma -Türkiye’de bulunan yabancı firmalar da dâhil- mesai saatlerini değiştirdi, o kalabalık sabah ve akşam mesailerinden farklı saatler tespit etmiş vaziyetteler; birçok kişi -dışarıda veya Türkiye’de- özellikle yabancılar farklı saatlerde mesai yapıyor, farklı bir durum söz konusu.

1,7 trilyon dolarlık bir turizm gelirinin bu sene olmayacağı hesaplanıyor. Sadece Çinlilerden dolayı 300 milyar dolara yakın -bu sene seyahat etmeyecekler- bir kayıp söz konusu olacak, böyle hesaplanıyor. Haziranda Avrupa Futbol Şampiyonası var, birçok ülke de İtalya dâhil -biliyorsunuz, İtalya’da da 400’ün üzerinde ölüm vakası var- büyük bir sıkıntıyla hazırlanmaya çalışıyor. Belki ilk maç -İtalya-Türkiye arasında- iptal edilecek; onlar soruluyor, büyük sıkıntılar var. Böyle bir ortamda, ekonominin böyle etkilendiği, sıkıntılı olduğu bir dönemde; alışverişin yapılamadığı, seyahat edilemediği böyle bir dönemde; havaalanlarının boşaldığı, yolların boşaldığı, iş yerlerinin demin dediğim gibi evden idare edildiği bir dönemde herkes etkilenmiş, peki biz ne yapıyoruz? Biz ne yapıyoruz? Şanslıyız, corona virüsüne bizde rastlanmamış bu tarihe kadar; Sayın Bakan öyle açıkladı ama bugünkü açıklaması biraz sıkıntılıydı: “Şimdiye kadar yok ama bundan sonra olmayacak demek değil.” dedi, “Bundan sonra olabilir.” dedi. İnşallah olmaz ama kimse corona virüsünden bizim etkilenmeyeceğimizi söyleyemez, bu virüsten etkilenmeyeceğimizi söyleyemez.

Ayrıca, virüs nedeniyle, bu corona virüsü nedeniyle tam bir ekonomik kriz başladı; biliyorsunuz, petrol fiyatları birdenbire düşürüldü virüs nedeniyle çıkan rekabette. Şu anda ekonomik krizi, sıkıntıları çok daha büyük bir şekilde yaşamaya başladık.

Şimdi, böyle bir ortamda, bu kadar sıkıntılı, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir ortamda bizim görüştüğümüz konuya bakın, getirilen bu 22 maddeye bakın; bu virüsle, dünyada olan bitenle, dünyada alınan tedbirlerle hiçbir ilgisi yok, biz sanki bundan bihabermişiz gibi. Ya, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu kadar sıkıntılı bir dönem, dünya tarihinde olmamış bir dönem bu dönem. Böyle bir dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi bu mu olmalı? Yani getirilen kanun teklifi, torba kanun teklifi bu mu olmalı? Madem bu kadar çok farklı kanun teklifi getirilebiliyor; bu virüsle ilgili, bu dünyadaki krizle ilgili, sıkıntıyla ilgili, sağlık kriziyle ilgili, ekonomik krizle ilgili, seyahat kriziyle ilgili, gıda güvenliğiyle ilgili, gıda kriziyle ilgili konuların gündeme gelmesi gerekmez mi? Bunlara ilişkin önlemlerin gündeme getirilmesi ve burada tartışılması gerekmez mi? Burası milletin Meclisiyse yapılması gereken bu değil midir? Peki, yürütme erki -bürokratıyla beraber burada- bizi yöneten yürütme erki ne yapıyor? Şimdi, yürütme erkiyle ilgili de burada siyasi iradeye sahip kimse yok. Sizler de bizler gibi, iktidara mensup olsanız da milletvekillerisiniz; muhalefetiyle iktidarıyla biz milletvekiliyiz, yasa yaparız. İktidarın öngördüğü, gerekli gördüğü yasaların buradan çıkması gerekiyor, bizim tarafımızdan yapılması gerekiyor ama iktidarın gerekli gördüğü yasalar arasında bu krizle ilgili hiçbir şey yok. Ekonomik krizle ilgili 2 madde var, bunlar da doğrudan bu konuyla ilgili değil. Bir tanesi Kredi Garanti Fonu’yla ilgili, o da büyük yanlışlıklar içeriyor -biraz sonra ben de ona geleceğim- özellikle şu anda bu kriz sonrası daha büyük yanlışlıklar içeren bir hâlde, yeniden düzenlemesi lazım. Bir diğeri de işverenlere çalıştırdıkları kişi başına 75 liralık bir destek, teşvik verilmesi, ki bu da ayrıca bir yanlışlık; düşünülmeden, tartışılmadan getirilmiş ayrı bir konu; bunları ele alacağız birlikte.

Şimdi, yönetim erkinin layık gördükleri bu. Şimdi ben, normalde, milletvekili olarak, yürütme erkini, bizi idare edenleri buradan eleştireceğim. Bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir görevimiz de yasa yapmak kadar denetlemektir yani ilgili kanunları burada masaya yatırmaktır. Bu 21-22 kanunla ilgili kurumları burada masaya yatırmamız gerekiyor ama burada muhatap olacağımız tek bir bakan yok, siyasi iradeye sahip tek bir kişi yok. Kime yapacağız bu eleştirileri, kime yapacağız? Kayıtlara geçsin diye bazı eleştirilerde bulunacağız ama burada siyasi iradenin olması lazım, bizi dinlemesi lazım; Meclisin, Millet Meclisinin, biz milletvekillerinin halk adına, millet adına gerekli gördüğü eleştirilerimizi yerine getirmeleri lazım, eleştirilerimizi dinlemeleri lazım, cevap vermeleri lazım ama maalesef bunu göremiyoruz; olması gereken buydu. Onun için şöyle söyledim: Devlet aklı bir sistem aklıdır, kurumsal akıldır; birlikte çalışması lazım, kurumsal bir çalışma içerisinde olması lazım; maalesef yok.

Torba kanunda her şey var ama dünyanın harıl harıl uğraştığı konular yok çünkü bu sistemde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde devlet aklı yok, devlet hafızası yok, maalesef yok. Hâlbuki, biz, devlet geleneği olarak Almanya’dan, Fransa’dan, İtalya’dan -bunlar birliklerini daha sonra, bizden sonra sağlamış olan ülkeler- Amerika’dan çok daha geçmişi olan bir devlet geleneğine sahibiz ama maalesef devlet aklını onlar kadar işletemiyoruz; bunun sebebi sistemdir ve yöneticilerin maalesef ferasetsizliğidir. Ve maalesef -Sayın Grup Başkan Vekilimiz dile getirdi- bu torba kanun bir temel kanun gibi görüşülecek yani detayına giremeyeceğiz, hızlıca geçilecek, ne olduğu bile anlaşılmayacak. Anayasa Mahkemesine götüreceğimiz için fazla girmiyorum, değerli İbrahim Kaboğlu Hocam da değinecektir herhâlde konuya; o yönü de ayrı bir sıkıntı, sorun.

Şimdi, bugün Meclisimizde gündem dışı olarak corona virüsünün etkileri, alınması gereken tedbirler gündeme geldi. Ben genel olarak onlara tabii ki değinmeyeceğim ama bu vesileyle, ekonomiyle ilgili olarak sistemin, Türkiye’nin nasıl etkileneceğini gündeme getirmek istiyorum. Çünkü petrol üzerinden de anormal bir düşüş söz konusu oldu ve dünya ekonomileri çok anormal bir şekilde etkilenmeye başladı. Bir ekonomik savaş başladı ve biliyorsunuz, dolar, dünya parası olan dolar, rezerv para olan dolar aslında petrole bağlıdır. Petrolün, petrol fiyatlarının bu şekilde düşmesiyle beraber doların da dünya parası olması, rezerv para olmasıyla ilgili bir savaş da söz konusu olmaya başladı; işin bu tarafını da kaçırmamamız, kaybetmememiz gerekir, unutmamamız gerekir. Çok önemli bir sıkıntı, savaş var tüm dünyada.

Türkiye’de ekonomiyle ilgili olarak etkilenecek sektörlerin başında turizm ve taşımacılık geliyor, bu 2 sektör çok fazla etkilenecek. Turizmle ilgili olarak konuştum turizmci arkadaşlarla. Mesela, sadece Antalya’da 600 bin kişi mevsimlik olarak çalışıyor yaz aylarında, turizm mevsiminde; 600 bin kişinin işini kaybetmesi söz konusu olabilir. Ayrıca, turizm dönemlerinde otellere, turistik otellere yönelik olarak sürekli gıda üreten ya da gerekli malzemeyi üreten firmalar var; bunlar işlerini kaybedebilirler. Rusya en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Rusya petrol ihracatçısı, biliyorsunuz. Rusya’dan geçen yıl bize 7 milyon turist gelmiş. Eğer Rusya bu krizden çok etkilenirse geçen yılki 7 milyon turisti bulamayız biz ve Türkiye çok büyük bir şekilde etkilenir.

Etkilenecek diğer ülkelerden bir tanesi de İran. Geçen yıl -2019’da-İran’dan da 2 milyon turist almışız. Aynı şekilde, İran’dan da 2 milyon turist gelmeyebilir bu kriz devam ederse. Bunlarla ilgili önlemlerin alınması gerekiyor, işte bunları konuşmamız gerekiyordu burada, önemli.

Ayrıca, İtalya mesela, Avrupa, Almanya, buralar şaşırtıcı bir şekilde corona virüsünün çok fazla etkisinde; oralardan bu sene çok fazla turist gelmeyecek. Bize Almanya’dan çok fazla turist geliyor. Turizm en fazla etkilenecek sektörlerden biri olacak ve turizme yönelik, turizm sektörüne destek olan tüm sektörler de etkilenecek. Bizim, turizm ve taşımacılık konusunda özel toplantılar yapmamız lazım, sorunları tespit etmemiz lazım. Ama işin çözümü büyük ölçüde de tarım sektöründe çünkü ekonomiler kapalı hâle geliyor yani sınırlar kapatılıyor, ekonomiler kendi kendilerine yetmesi gereken duruma geliyorlar. İnşallah Türkiye'de görülmez ama dışarıda görüldüğünde bile biz kapılarımızı kapatacağız, o zaman da kendi kendimize yeter hâle gelmemiz lazım. Bir de -Avrupa'da da bu oldu- insanlar panikle marketlere koşuyor, çok gereksiz gıda maddelerini stok ediyorlar, anormal ölçülerde bunlar yapılıyor. Bu konuların da ayrıca düzenlenmesi lazım değerli arkadaşlar.

Şimdi ben, ayrıca -demin söylediğim gibi siyasi irade sahibi kimse yok ama- başlıklar hâlinde bazı konulara bu konuyla ilgili değinmek istiyorum. Mesela ihracat… İhracat ne olur? Düşünceniz nedir bilmiyorum ama ihracatın bu şartlar altında düşmesi çok normal. Çünkü en fazla Avrupa ülkelerine, AB’ye ihracat yapıyoruz; AB ülkeleri maalesef bu dönemde daha fazla mal almayacaklardır. Şöyle bir görüş var: “Efendim, Çin’den artık mal alınmayacak, dolayısıyla alternatif olarak Türkiye ortaya çıkacak; büyük bir avantajdır bu.” deniliyor ama öyle değil; Çin birçok malda aynı zamanda ham maddeye de sahip olduğu için -mesela kâğıtta- onun çıkışı olmadığında biz de üretemiyoruz. Bizim ihracatımız yüzde 80 ölçüsünde ithalata bağlı, ithalat yapamadığımız ölçüde de ihracat yapamıyoruz, dolayısıyla sıkıntılı hâle gelecek demektir bu. Yani Çin’in avantajını kapmamız o kadar kolay değil, bunu görmemiz lazım, ihracatta bir düşüş söz konusu olacak.

İthalat… İthalatta, biraz önce söylediğim gibi, bir düşüş söz konusu olacak çünkü dünya ticareti daralacak zaten.

Turizmi ve ulaştırmayı özellikle söyledim, her ikisinde de büyük sıkıntılar var.

Peki, Türkiye’nin üretimi ne olacak? Bu şartlar altında üretimimizde de genel anlamda bir düşüş söz konusu olacak. Üretimin düşmesi ne demek? Bugün açıklandı, resmî açıklamaya göre zaten 4 buçuk milyon işsizimiz var, bu işsizlerimizin artması demek. Üretimin düşmesi demek işsizliğin artması demek; öbür taraftan da daha az vergi toplaması demek devletin, daha az vergi toplayacak devlet. Daha az vergi toplanması piyasadaki hareketliliği azaltacak, daha büyük sıkıntılara sebep olacak. Bunları görmemiz, buna göre tedbir almamız gerekirdi. Yani bugün bizim burada tartışmamız gereken konu -bu torba yasa madem gündeme geldi, ekonomi konuları gündeme geldi- bunlar olmalıydı; piyasada hareketlilik nasıl sağlanır, bunları gündeme getirebilmeliydik.

Demin söyledim, bu kanunda KGF dışında iki konu var: Bir KGF bir de her işletmeye çalıştırdığı kişi başına aylık 75 liralık destek verilmesi. Şimdi, çalıştırdığı kişi için 75 lira destek veriyoruz; bu, geçen yıllarda 150 liraydı; geçen yıllarda, 2016-2019 arasında 150 lira olarak uygulandı ve kişi başına 150 lira desteğe rağmen hem işletme sayısında düşüş var -burada rakamlar var bende, tek tek verebilirim- hem de sigortalı sayısında, çalışan sayısında azalma var bu yıllar içerisinde, her ikisinde de azalma var. Şimdi, böyle bir durum söz konusu. 150 lirayla bunu yapamamışız, 75 lira vererek hiç yapamayız; bir.

İkincisi: Peki, 75 lirayı biz işverene veriyoruz çalıştırdığı kişi için; kişilere versek -belki bunun tartışılması lazım- piyasada bir talep yaratacaktır bu, bir canlılık yaratacaktır. Böyle bir dönemde de piyasada talep yaratılması şarttır. Yani içe dönük bir ekonomi olacaksa -ki bu corona virüsü hadisesiyle öyle oluyor- Türkiye'nin kendi talebini artırması lazım, yaratması lazım; talebi yaratabilmek, artırabilmek için de piyasaya para vermek lazım. Bunlar konuşulmadan biz burada ne yapıyoruz, onun için anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, 2020 için bütçe açığı da 139 milyar olarak öngörülmüştü biliyorsunuz, biraz önce söylediğim gibi, bu da artacak bu şartlar altında çünkü üretimde azalma olacak, çünkü toplanan vergilerde bir düşme söz konusu olacak ve maalesef diğer taraftan da harcamalarda bir artış söz konusu olacak. Dolayısıyla da bütçe açığı daha da artacak, böyle görünüyor. Bütçe açığının artması demek enflasyonun da artması demektir. Normalde, Amerika bir petrol ihracatçısı olarak en fazla etkilenmesi gereken ülkelerden bir tanesi ama Amerikan doları düşüyor, Avrupa eurosu düşüyor, bunlara rağmen Türk lirası onlar karşısında değer kaybediyor; buna rağmen, bakın, böyle bir sıkıntı da ayrıca var. Dolayısıyla, cari açıkta da bir sıkıntı söz konusu olacak.

Değerli arkadaşlar, tabii ki petrol fiyatlarının bu kadar düşüşüyle beraber, bu ekonomik krizle beraber, corona virüsüyle beraber bir risk aldığımız ortada, sıkıntı var ama Türkiye'nin en önemli sorunu bütün bunlardan önce güven kriziydi ekonomiyle ilgili olarak. Biz kendi ekonomimize güvenmiyorduk; iş adamları, yatırımcılar -hem içerideki hem de dışarıdaki yatırımcılar- güvenmiyordu. Öncelikle bu güven krizini bizim çözmemiz gerekiyordu ve en fazla, bu dönemde, servet sahibi olmuş kişiler yurt dışına yatırım yapıyorlardı. Bunları da görmek, buna göre torba kanuna maddeler ihdas etmek gerekirdi; maalesef bunları yapamadık.

Sürem doluyor, bu KGF’yle ilgili olarak çok daha fazla konuşmak istiyordum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika verebilirseniz…

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

KGF’yle ilgili olarak şunu söyleyeyim: Çok önemli maddeler var, değerli arkadaşlarımız anlattı, anlatacak ama KGF’den şimdiye kadar 295 bin işletme yararlanmış. 2 milyonun üzerinde KOBİ var Türkiye'de. 295 bin işletme yararlanmış ve KGF’de 25 milyar hazine sermayesi var, 8 milyar TL civarında bir meblağ maalesef zarar olarak yazılmış yani 8 milyar TL civarında batık kredi söz konusu. Yani aşağı yukarı üçte 1’i yok olmuş vaziyette. Bunları dikkate almamız lazım. Şimdi, KGF 25’ten 35’e çıkıyor ama KGF gitmesi gereken işletmelere mi gidiyor? Bu dönemde selektif politikaların özellikle izlenmesi gerekir. Hangi işletmelere, hangi sektörlere destek verebileceğimizi iyi bilmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Başkan – Tamamlayın Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Bunları bilmeden, ezbere, sadece kendinize yakın olan 295 bin işletmeye kredi vermişsiniz, olur mu böyle şey, değil mi Vedat Bey? Olmaz tabii ki. Bunları oturup tartışmak gerekir, doğru iş yapmak gerekir. Böyle bir dönemde yönetimde olmak… Doğru iş yapmakla aslında fırsata dönüştürülebilir bir krizdir bu. Bu tarafını da görmek lazım. Maalesef bir fırsatı kaçırıyoruz. İnşallah kısa zamanda, bütün bunları toparlayan, bu sıkıntıları yok edecek bir teklifle siyasi iktidar gelir “Gerekli kanunlar bunlardır.” der, biz de burada onları tartışırız, ülkemiz için gerekenleri yaparız.

Hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi şahıslar adına söz taleplerini karşılayacağım.

Şahıslar adına ilk söz, İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 196 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Öncelikle iki ön saptama yapmakta yarar var, sonra özellikle teknik açıdan anayasallık sorunu üzerine değineceğim. İlk saptama şu: 27’nci Yasama Döneminin 22’nci torba önerisiyle toplamda 782 maddeyi görüşmüş olacağız. Bu isimsiz torbayla, adsız torbayla 40 maddeyle 21 kanunda değişiklik yapılıyor ve bunların içinden 12 yasa 5 farklı komisyonda birden çok kez görüşülmüş. Bugüne kadar Mecliste görüşülen 78 teklifin madde sayısı 1.207, bunların yarıdan fazlası, yüzde 65’i yani 782 maddesi torba maddelerden oluştu. Sarayda 56 CBK’yle 2.078 madde gerekçesiz olarak yürürlüğe sokuldu. Neredeyse Meclisin 2 katı kadar çalışmış oldu tek kişi.

Şimdi, anayasallık sorununa baktığımız zaman anayasallık sorununu iki açıdan, iki başlık altında ele alacağım. Birincisi, usul açısından; ikincisi, esas bakımdan. Usul açısından iki alt başlık: Yapılması gerekenin yapılmamış olması birincisi, ikincisi ise kaçınılması gerekenin yapılmış olması. Nedir yapılması gerekenin yapılmamış olması? İç Tüzük madde 38’e göre Anayasa’ya uygunluk incelemesinin yapılmamış olması. İç Tüzük madde 38’de şu 4 koşul öngörülmektedir: İlkin anayasallık değerlendirmesi yapılmalı ön koşul olarak ve anayasallık değerlendirmesi üzerine bir ön karar verilmeli. Bu yetki münhasır yetkidir yani Komisyonun tekel biçiminde sahip olduğu yetkidir, bu birincisi. İkincisi, bu inceleme yapıldıktan sonra ön karar verilmelidir. Üçüncüsü, Anayasa’nın sözüne ve özüne uygunluk açısından incelemelidir Komisyon. Dördüncü olarak da Anayasa’ya aykırıysa gerekçeli biçimde reddetmeli, değilse kabul etmelidir. Bu 4 koşuldan hiçbiri bu torba yasanın, bu adsız yasanın görüşülmesi sırasında yerine getirilmemiştir. Komisyon Başkanı “Anayasa’ya aykırılık sorunu yok. Biz bu konuyu inceledik, Anayasa’ya aykırı bir durum söz konusu değildir.” biçiminde yanıt vermiştir. Oysa 38’inci maddeye göre bu yetki, Komisyonun tekelci yetkisidir, bir başka birim böyle bir incelemede bulunamaz. Bu nedenle Anayasa madde 11’deki “Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz.” kuralının başlangıç maddesi olan İç Tüzük 38 ihlal edildiği için Anayasa’ya aykırılık oluşturmaktadır.

İkincisi ise kaçınılması gereken bir yasa yapım tarzına başvurulmuş olması, bu da torba yasadır. Torba yasa üzerinde duruldu ama ben durulmayan konularına, yönlerine özellikle dikkat çekmeye çalışacağım. Üzerinde çok durulan alanlar: Anayasa’ya neden aykırıdır? Çünkü genel ve soyut norm olma özelliğini ihlal etmektedir, bir. İkincisi, ulaşılabilir, anlaşılabilir ve öngörülebilir olma özelliğini ihlal etmektedir yasanın. Üçüncüsü, torba yasa yapım tarzı normlar hiyerarşisini alt üst etmektedir ama tabii ki yerindelik açısından da yasa kamu yararını sağlama yerine yeni toplumsal sorunları yaratma riskini de beraberinde getirmektedir. Ama daha yakından incelendiği zaman torba yasa yapım tarzı, esasen Mecliste uzmanlık incelemesi açısından asıl komisyon-tali komisyon ayrımını ortadan kaldırmaktadır. Komisyonlar arasında iş yükü eşitsizliği yarattığından, nimet ve külfetlerin paylaşımı bakımından bir eşitsizlik yaratmaktadır. Üçüncüsü, uzmanlık ilkesini yok etmektedir. Bu çerçevede, Plan ve Bütçe Komisyonu “her şey komisyonu”na dönüştürülmüş bulunmakta ve daha önce birçok komisyonda görüşülen, kabul edilmeyen, reddedilen maddeler buraya getirilmekte ve âdeta bu adsız yasada olduğu gibi Plan ve Bütçe Komisyonu bir perdeleme komisyonuna dönüştürülmektedir. Bu açıdan, esasen, Plan ve Bütçe Komisyonunun saygınlığı açısından ciddi bir sorun karşısında bulunuyoruz.

Bir komisyonun mutfak görevi görmesi, uzmanlık işlevi görmesi bir yana, bir kiler işlevi bile görememektedir bu komisyon. Ama bununla sınırlı kalmamaktadır torba yasa uygulaması, aslında Anayasa Mahkemesinin de denetimini zorlaştırmaktadır. Çünkü, Anayasa Mahkemesi, kendisine gelen yasaları uzmanlık alanlarına göre raportörlere dağıtmaktadır. Fakat, 20-30 kanunu kapsamına alan bir torba yasanın uzmanlara dağıtılması, raportörlere dağıtılması söz konusu olamamakta ve Anayasa’ya uygunluk denetimi Anayasa Mahkemesi tarafından yapılamamakta ve çoğu zaman reddedilmek suretiyle uygulamaya bırakılmaktadır bu iş. Neden Anayasa’ya aykırıdır? Dikkat edin, 6771 sayılı Yasa’yı, 2017 Anayasa değişikliğini alkışlayan ve destekleyen milletvekilleri lütfen dinlesin. Evet, sayı olarak çok azsınız ama lütfen dinleyin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Çünkü, sizin yaptığınız Anayasa değişikliğini şu anda savunma konumuna düşmüş bulunuyorum. Anayasa’ya saygı adına, Anayasa’ya, ortak andımız adına bunu yapmaya çalışıyoruz.

Birincisi, artık bakanlar kurulu lağvedildiği için yasa tasarısı söz konusu değildir, bu nedenle esasen torba yasanın kaynağı olan yasa tasarısı söz konusu değildir.

İkincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun teklifini tekelci yetki olarak kullanmaktadır ve bu yetkiyle torba yasa bağdaşmamaktadır.

Üçüncüsü, daha önce mevcut olmayan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 2017 Anayasa değişikliğinde kabul edildiği için, bu tür düzenlemeler, Anayasa’ya uygunluk kaydı altında hızlı düzenlemeler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılacağından torba yasaya gerek yoktur.

Dördüncüsü, torba yasayla esasen kaldırılmış olan yasama inisiyatifi yasa tasarısı örtülü bir biçimde kullanıldığından Anayasa’ya karşı hileli bir durum söz konusu olmaktadır.

Beşincisi, biraz önce sevgili Başkan Vekilimizin belirttiği ve Sayın Tanal’ın da vurguladığı gibi, bu torba yasanın temel kanun olarak görüşülmesi açıkça eylemli İç Tüzük ihlalidir. Bu bakımdan, İç Tüzük madde 90’a aykırıdır.

Altıncısı, bu düzenleme tarzı İç Tüzük’ten kaynaklanmamaktadır yani torba yasa düzenlemesinin kaynağı İç Tüzük değildir. İç Tüzük tematik yasayı, kod yasayı düzenlemek için herhangi bir engel oluşturmamaktadır.

Yedincisi, biraz önce belirttiğim üzere sayın vekiller, Anayasa Mahkemesinin denetimi zorlaşmaktadır. Nasıl ki biz komisyonlarda uzmanlık denetimini yapamıyorsak, Anayasa Mahkemesi de Anayasa’ya aykırılık denetimini yapamamaktadır.

Bu açıdan, usul bakımından belirttiğim iki nedenle -birincisi, 38’inci maddenin uygulanmaması; ikincisi, torba yasa uygulaması nedeniyle- Anayasa’ya aykırıdır. Her ikisi bir araya gelince açıkça Anayasa’ya aykırı hâle gelmektedir.

Esasa ilişkin olarak baktığımız zaman, birincisi -madde 2 ve 23- Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasa alanına müdahalesinin bir itirafıdır. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yoluyla gidilen yasasızlaştırma sürecinin sakıncası burada açıkça itiraf edilmiştir, bu önemlidir.

İkinci bir konu, dernekler konusudur. Çok üzerinde duruldu, ben sadece değineceğim. Burada kullanılan gerekçe cemaatlerin örgütlenmesinin yarattığı sakıncadır. Oysa eğer cemaatlerin bu özgürlüğü kötüye kullanmasının önüne geçilmek isteniyorsa Anayasa madde 24 çerçevesinde örgütlenen cemaatlerin cemiyet biçiminde örgütlenmesi özendirilir ve bu sakınca ortadan kaldırılır yoksa Anayasa’nın 33’üncü maddesinin ihlal sonucunu doğuran bir düzenlemeyle değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu, devam edelim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ayrıca, tabii ki üniversiteler konusundaki düzenlemedeki gayriciddi ve samimi olmayan yaklaşım; yine, dövizle bireysel emeklilikte Cumhurbaşkanına tanınan yetkinin Anayasa’ya aykırılığı; ayrıca 24’üncü maddeyle getirilen düzenleme özellikle yenilenebilir enerji alanı ilan edilen özel mülkiyete tapuda üç yıl süreyle şerh konmasının Anayasa madde 35’e aykırılığının ötesinde, size çok önemli bir konuda, özellikle silah üretiminde, izinsiz silah üretiminin yaptırıma bağlanması konusunda, Anadolu topraklarında, Türkiye ülkesinde Amerikalı karı kocanın mutluluğu adına dağ keçisinin öldürülmesi… Hangi döneme rastlamıştır? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu, tamamlayalım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum.

Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde Hayvan Hakları Komisyonu üzerinde yapılan ciddi çalışmalar sonucu bütün partilerin havyan haklarını güvence altına alma konusunda uzlaşmaya vardığı dönemde Amerikalı karı kocanın Türkiye ülkesinde hayvanlarımızı, katletmesi, esasen, neden silahsızlanma konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncü olması gerektiğinin ciddi bir kanıtıdır. Tabii ki ben Dünya Kadınlar Günü’nde erkeklerin kadınlarımızı katletmesini de buraya dâhil ediyorum neden bireysel silahsızlanmaya gitmemiz gerektiği konusunda. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi silahlanmayı meşrulaştırıcı bir düzenleme yapmamalıdır, bu tür düzenlemelerden kaçınmalıdır. Bizim için önemli olan yaşam hakkıdır, silahlanma hiçbir biçimde hak değildir, hele hele deniz ötesi ülkelerden gelip Anadolu’da hayvan katleden kişilere olanak tanımak olmamalıdır Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, bir söz talebiniz oldu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tabii, Sayın Kaboğlu’nun ortaya koyduğu fikirleri dinledik. Bu, görüşmeye başlamadan önce, zatıalinizin de usul tartışmasıyla bu konuyu gündeme getirmesi, lehte ve aleyhte görüşlerin de ortaya konulması neticesinde karara bağlanmıştı. Dolayısıyla bu uygulama Anayasa'ya, İç Tüzük'e, Genel Kurul kararlarına ve Meclis teamüllerine uygundur, herhangi bir aksaklık, eksiklik ve aykırılık söz konusu değildir.

Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde şahıslar adına son konuşmacımız Denizli Milletvekilimiz Sayın Nilgün Ök.

Süreniz on dakika Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklif sahibi olduğum 196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifini, vatandaşlarımızın, gurbetçilerimizin, esnafımızın, iş insanlarımızın, gazilerimizin, STK'lerin sorunlarını çözmeye ve milletimize daha iyi bir hizmet verme amacına yönelik olarak hazırlamış bulunmaktayız. Hepimizin bildiği üzere, yakın tarihte Elâzığ, Malatya ve Van’da, Başkale’de depremler yaşadık. Maalesef bu depremler sonucu acı kayıplarımız oldu. Bu vesileyle bu depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Deprem haberlerinin alınmasıyla birlikte devlet ve millet olarak el ele vererek büyük bir seferberlik başlattık. Devletimizin tüm kurumlarıyla depremzede vatandaşlarımızın yanında yer aldık. Aslında bu depremlerde ülke tarihinin en hızlı ve etkili afete müdahale faaliyetini yürütmüş bulunmaktayız. Bu anlamda, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Bu kanun teklifiyle, doğal afetler sonucu ortaya çıkan vatandaş mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik düzenlemelerimiz bulunmakta. Madde 1’le, afet ve acil durum hâllerinde vatandaşlarımıza ulaşmak için ihtiyaç duyulan telefon abone ve konum bilgileri -afetten veya acil durumdan etkilenen kişilerle sınırlı olmak üzere- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığıyla veya valilikle paylaşılabilecektir. Afet ve acil durum hâlinin ortadan kalkması durumunda veya aranılan kişiye ulaşılması ve buna benzer durumlar sonucunda kişisel veriler, veri sorumlusu tarafından kanuna uygun olarak silinecektir.

Yine, doğal afet sonrası zarar gören bölgelerimizde mağdur olan tüketicilerimiz için, ödemek zorunda oldukları elektrik ve doğal gaz gibi faturaların Cumhurbaşkanı onayıyla bir yıla kadar ertelenmesi, ayrıca bu ertelemeden kaynaklanan dağıtım ve tedarik şirketlerinin gecikme zammının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinden karşılanması sağlanacaktır. Yine, deprem, sel, grizu patlaması gibi mücbir sebep hâllerinde zarar gören maden işletmelerinden her yıl ödemek zorunda oldukları ruhsat bedeli, devlet hakkı bedeli gibi mali yükümlülükleri yerine getiremeyecek olanların Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca tespit edilerek söz konusu bedellerin ertelenmesi veya taksitlendirilmesi için Bakanlığa yetki vermekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifiyle getirilen önemli düzenlemelerden bir tanesi de yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak ilan edilen ve tapu kütüğüne şerh konulan yerlerde üç yıllık süre içinde kamulaştırma işlemlerini başlatma şartını getiriyoruz. Eğer bu süre içerisinde kamulaştırma işlemleri başlamazsa tapu idarelerine bu şerhi resen kaldırma yetkisi verilmekte olup böylece yaşanılabilecek vatandaş mağduriyetlerinin de önüne geçmiş olacağız. Ayrıca YEKA yarışmaları kapsamında uygulanan döviz cinsinden tavan fiyatı yerine artık Türk lirası cinsinden tavan fiyatı uygulamasına geçiyoruz. Bu madde, Sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı Türk lirası seferberliği doğrultusunda çok önemlidir. Kamu kurum ve kuruluşlarımızın yapacağı yatırımlar ve çalışmalarda Türk lirasına dönerek yerliliğimizi ve millîliğimizi bu konuda da göstermeyi önemsemekteyiz.

Hepimizin bildiği gibi, artık günümüzde çevreye duyarlı hâle gelen tüketici sayısı her geçen gün artıyor. Çevreye duyarlı firmalar da bunu pazarlama stratejisi olarak kullanıyor. Getirdiğimiz teklifle eğer bir vatandaşımız “Ben kullandığım elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarından gelmesini istiyorum.” derse buna imkân sağlıyoruz. Tüketiciden gelen yeşil enerji kullanım talebi doğrultusunda da EPDK’ye farklı tarifeler uygulama yetkisini getiriyoruz. Teklifimizle Türk Standartları Enstitüsünün gerek yurt içinde gerekse yurt dışında alacağı özel bilgi ve uzmanlık gerektiren işlerde hem rekabetçiliğini artırmak hem de hızlı davranabilmesini amaçlamak için yurt içinde ve yurt dışında iş akdiyle enstitü dışından inceleme elemanı ve uzmanı istihdam edebilmesinin önünü açmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef günümüzde işlenen birçok silahlı terör eylemi, yaralama ve cinayet gibi olaylarda kullanılan silahların çoğunun ruhsatsız ve kaçak olduğunu aynı zamanda illegal yollardan temin edildiğini görmekteyiz. Son beş yıldaki olaylara baktığımızda, kullanılan silahların istatistiklerinde ruhsatsız silahların kullanım sayısı ruhsatlılara göre yaklaşık 10 kat daha fazladır. Dolayısıyla, silaha erişimi zorlaştırmak için internet üzerinden silah satışını yasaklıyoruz. Caydırıcılığı olması için de idari ve adli para cezalarını ciddi oranda artırıyoruz. Ayrıca, internet başta olmak üzere, silahların görsel, işitsel ve buna benzer reklam ve tanıtımlarına ciddi anlamda cezalar ve yaptırımlar getiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tamamen demokratik temsili doğru bir şekilde işletebilmek, yerine getirebilmek ve şeffaflık adına vatandaşlarımızın izni ve bilgisi dâhilinde olmayan dernek üyelikleri nedeniyle mağduriyet yaşamalarını engellemek için derneklere üye olma ve üyelikten çıkarma işlemlerinin bildirimini zorunlu hâle getiriyoruz. Bu teklifin hayata geçmesiyle birlikte, vatandaşlarımızın hangi derneğe üye olduklarını veya hangi dernekten ayrıldıklarını e-devlet sistemi üzerinden takip edebilmelerine de imkân sağlıyoruz. Biliyorsunuz ki bir derneğin fesih edilmesi durumunda derneğin bütün para ve mal varlığı, mahkeme kararıyla, derneğin amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip olan derneğe devrediliyor. Dolayısıyla en fazla üyeye sahip derneğin üye sayısının doğru bir şekilde bilinmesi hem temsilci atamalarında hem de derneğin feshedilmesi durumunda çok büyük önem arz etmektedir. Yapılacak olan düzenlemeyle derneklerin üye sayısını net olarak bilindik hâle getiriyoruz. Bizim bu getirmiş olduğumuz düzenlemeyle hiç kimsenin herhangi bir derneğe ya da bir organizasyona ya da siyasi faaliyete katılmasına engel teşkil etmiyoruz, her türlü anayasal hakları mevcuttur; sadece dernek üye sayılarının net ve doğru bir şekilde bilinmesinin önünü açıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her gazimiz, her şehidimiz bizim ortak değerimiz ve onurumuzdur. Bu vatan için çekinmeden canını ortaya koyan gazi vatandaşlarımız için düzenlemeler ve iyileştirmeler getiriyoruz. Gazilerimize bağlanan ikinci aylık yani emeklilik aylığının bağlanma şartlarında iyileştirme yapıyoruz. Gazilerimiz zaten gazi olduğu tarihten itibaren en üst seviyeden, otuz yıl hizmet etmiş gibi en üst seviyeden bir malullük maaşı alıyor. Bu, emeklilik aylığıyla ilgili düzenleme. Bu düzenlemeyle prim gün ve sayılarında düşüş sağlayarak 5000 gün prim gün ödeme süresi ve yirmi yıl sigorta süresi olarak düzenliyoruz. Normal şartlarda eğer 2008 yılından sonra emekli olsalardı 7200 gün prim ödeme iş günü ve 65 yaş sınırı vardı, bu sınırı da kaldırıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hem çalışanların hem işverenlerin desteklenmesi amacıyla hâlihazırda tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğundan dolayı bu mesleklere yönelik yapılacak sınav ve belge için alınacak ücretin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması süresini de uzatıyoruz. Ayrıca Esnaf Ahilik Sandığının faaliyete başlama tarihini de esnaflarımız, esnaf birliklerinden gelen talepler doğrultusunda 2020 yılı sonuna kadar uzatıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işverenlerimizin iş gücü maliyetlerini düşürmek ve istihdamı artırmak amacıyla, 2000 yılı için gerekli şartları sağlayan işverenlere çalıştırdıkları işçi başına sektör ayrımı yapılmaksızın aylık 75 TL asgari ücret desteği sağlayacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2020 yılı için yaklaşık 7 milyon sigortalının bundan yararlanacağını öngörmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından yatırımcılara tahsis edilen taşınmazlarımızın amacı dışında kullanılması veya tahsis şartlarının yerine getirilmemesi sonucunda tahsisi iptal oluyor. Tahsisi iptal olmuş ve davası bitmiş ancak irtifak hakkından dolayı devam eden dava süreci nedeniyle atıl durumda kalan taşınmazlarımız var. Dolayısıyla bu taşınmazların tekrar ekonomiye kazandırılması adına bu uzun süren davaların basit yargılama usulüyle görülmesini ve sürecin hızlanmasını hedeflemekteyiz. Ayrıca, madde 11’le, turizm tesislerinin yüksek nitelikli ve özgün hâle getirilmesi için düzenleme yapma konusunda Bakanlığa yetki vereceğiz.

Biliyorsunuz, başta KOBİ’ler olmak üzere, teminat eksikliği nedeniyle finansmana erişim olanakları kısıtlı olan firmaların finansmana erişiminin kolaylaştırılması ve gelişimini sağlamak için Hazine destekli kredi garanti sistemi kapsamında kefalet desteği sağlanmaktadır. Teklifimizle, kredi garanti kurumlarına aktarılacak kaynağı 25 milyar TL’den 35 milyar TL’ye çıkartıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Söz konusu KGS kaynak destek tutarının 10 milyar TL artmasıyla piyasada yaklaşık 142,86 milyar TL yeni imkân oluşacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şunun altını çizmek istiyorum: Bu kaynak ve destekler -evet, bugüne kadar 295 bin şirket bundan yararlanmıştır- bunlar tamamen banka vasıtasıyla verilip öyle sizin söylediğiniz gibi yandaş falan söz konusu değildir, kim şartları sağlıyorsa gidip bu destekten yararlanabilmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca, böyle bir uygulama sayesinde şirketlerin finansman maliyetleri de düşmekte, belki de o teminat gösteremedikleri için daha düşük faizle kredi kullanma imkânlarının da önü açılmış olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef, yasa dışı bahis ve kumar siteleri, neredeyse her yaştaki ve her ekonomik durumdaki vatandaşımızla bir şekilde temas ediyor, onları bu karanlık dünyaya çekerek hem ekonomik hem de ailevi durumlarına zarar veriyor. Kanun teklifimizle, erişime engelleme kararı verilecek katalog suçlara illegal yani yasa dışı bahis ve şans oyunlarını da ekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

NİLGÜN ÖK (Devamla) - Hepimizin bildiği gibi, günümüzde ecdat yadigârı binlerce tarihî eserin bakımı, onarımı ve yaşatılması Vakıflar Genel Müdürlüğü… Getirmiş olduğumuz teklifle Vakıflar Genel Müdürlüğünün kira alamama sorununa çözüm getiriyoruz. Onarım veya inşa karşılığı uzun süreli kiraya verilen vakıf taşınmazlarının, kirasını da ödemeyen kiracılar için mülki amirliklerce tahliyesinin önünü açıyoruz.

Teklifimizin 18’inci maddesiyle yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın da bireysel emeklilik sistemine döviz cinsinden katılımını sağlıyoruz. TL’de yüzde 25 olan devlet katkısının dolarda yüzde 10’a kadar indirimi için Cumhurbaşkanına yetki veriyoruz.

Ayrıca, madde 28’le Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yer alan, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın boşanma bildirimlerine kolaylaştırıcı bir düzenleme getirerek her iki tarafın da başvurma şartını kaldırıyoruz. Taraflardan biri başvuru yaparak bu işlem sağlanacak.

Yine, madde 38’le yurt dışında yaşayan gençlerimizin dövizli askerlik yapabilmeleri için mevcutta gereken üç yıl çalışma şartını kaldırıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayın.

NİLGÜN ÖK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken bu kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçen milletvekili arkadaşlarımıza ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, başkaca kimse sisteme girmesin lütfen. 8, 10 arkadaşımıza söz vereceğim, ondan sonra diğer işlemlerimizi yapacağım.

Sayın Tanal, 60’a göre bir söz talebiniz var.

Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teklifin 13’üncü maddesinde “Semerkand Bilim ve Medeniyet Üniversitesi” ibaresi “İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi şeklinde değiştirilmesi” deniyor. Basında çıktığı kadarıyla bu üniversitenin geçmişte Menzil tarikatına ait olduğu ve geçmişte FET֒nün yaptığı gibi isim değişiklikleriyle bu imajı perdeleme adına yaptığı söyleniyor. Bu isim değişikliği hangi ihtiyaçtan kaynaklandı?

İkincisi, bu kanun teklifiyle ilgili bugüne kadar etki analizi yapıldı mı? Yapıldıysa bize birer tane etki analizini dağıtır mısınız?

Üçüncüsü, bu kanun teklifinde değişiklik yapılan tüm kanunların isimlerini tek tek sayar mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut...

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla 11 ilde 14 milyon 92 bin 800 metrekarelik alan yayla alanı olmaktan çıkarıldı. Cumhurbaşkanı imzasıyla, aralarında Adana’nın da bulunduğu 9 yaylanın, 126 alanın yayla alanı vasfı kaldırıldı, yapılaşmanın önü açılmış oldu. Cumhurbaşkanı kararına göre, Çevre ve Orman Bakanlığı, kamu yararı ve zarureti olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bu alanların üzerinde betonlaşmaya izin verecek. Tek seferde bu kadar büyük bir alan yayla alanı olmaktan çıkarılınca aklımıza “Yeni bir rant alanı mı yaratılıyor?” sorusu geliyor. Hemşehrilerimiz de yayladaki taşınmazların akıbetini merak ediyor. Yayla alanı olmaktan çıkarılan bu yerler hangi alanlarda kullanılacak? Kararda belirtilen kamu yararı ve zaruret hâlleri nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Libya’da ara buluculuk görevi üstlenmek yerine çatışmanın tarafı olmayı seçen AKP Hükûmetinin dış politikadaki hataları Libya’da yaşayan insanlarımızı hedef hâline getirmiştir. Trablus’un Zaviye bölgesinde yol kesip kimlik kontrolü yapan Hafter güçleri yaklaşık bir ay önce 5 vatandaşımızı kaçırmıştır. Bu vatandaşlarımızın aileleri, konsolosluğumuza başvurmalarına rağmen, kaçırılan yakınlarından bir aydır haber alamadıkları için endişe içindedirler. Uzun yıllardır Libya’da lokantacılık yapan ve kaçırılan 5 vatandaşımızdan biri olan Trabzon Araklılı hemşehrimiz Ahmet Çeliktaş’ın yakınları bize ulaşarak yardım çağrılarına ses olmamızı istemişlerdir. Dışişleri Bakanlığı yetkililerini göreve çağırıyoruz. Kaçırılan vatandaşlarımızın sağ salim evlerine dönebilmeleri için ve Libya’da yaşayan, iş yapan, çalışan çok sayıda insanımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması için gerekli girişim ve görüşmelerin ivedilikle yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Keven…

ALİ KEVEN (Yozgat) – Sayın Başkan, Türkiye’nin dört bir tarafında şeker pancarı üreticilerine yüksek miktarlarda kota cezası kesiliyor. Yozgat’ın Yerköy ilçesinde de binlerce çiftçiye tonajına göre 8-10 bin liradan 50 bin liraya kadar ulaşan kota cezaları kesildi. Bu gördükleriniz kesilen cezaların makbuzlarıdır. Yerköy ilçesi, Çorum Şeker Fabrikasının sorumluluk sahasındadır. Burası özelleştirildi ve o günden beri üreticilerin mağduriyetleri her geçen gün arttı. Pancar üreticileri kuraklık ve fabrikaca verilen gübre ve tohumdan kaynaklı olarak verim düşüşü yaşandığını, kotayı tutturamadıklarını ve bundan dolayı yüksek cezalar kesildiğini söylüyorlar. Ancak Muş’ta bu kota cezaları iptal edilirken Çorum Şeker Fabrikasının kestiği kota cezaları neden iptal edilmiyor? Yozgat çiftçisinin suçu nedir? Çiftçi öz yurdunda, kendi toprağında garip bırakıldı. Bu kota cezaları iptal edilmezse pancar ekecek çiftçi bulamayacaksınız.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kamu kurumlarında atama ve göreve başlama sıkıntıları çok sayıda yurttaşı mağdur etmeye devam ediyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde sosyal çalışmacı, öğretmen, psikolog, çocuk gelişimci, paramedik, hemşire gibi pozisyonlarda yaklaşık 2.300 kişinin atama ve işe başlama sorunu bulunuyor. Bize gelen bilgilere göre, bu vatandaşlarımız 6 Aralık 2019 tarihinde merkezî atamayla yerleştirilmelerine rağmen hâlâ işe başlayamamışlardır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı daha önce çok sayıda pozisyon için aylar geçmesine rağmen sınav sonuçlarını açıklamadığı için yine mağduriyet yaratmış ve buradan bu sorunu dile getirmiştim. Yurttaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk’tan, söz konusu atamalar neden gerçekleştirilmiyor, cevaplanmasını bekliyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sağlık Bakanlığına: Türk Tabipleri Birliği verilerine göre, 8 Mart itibarıyla tespit edilen yeni coronavirüs olgu sayısı 101 ülkede 105 bindir. Türkiye’ye komşu ülkelerden sadece Suriye’den henüz olgu bildirilmemiştir. En fazla vakanın ve ölümün görüldüğü İran’la geniş bir sınırımız olmasına ve yoğun göç almamıza rağmen ülkemizde henüz coronavirüs olgusu görülmemiş olması sevindirici olduğu kadar şaşırtıcıdır. Sağlık Bakanlığı bünyesinde yapılan yerli testlerde henüz coronavirüs tanısı alan hasta olmamıştır. Dünyada coronavirüs yayılırken Türkiye’de görülmemesi “Teste ilişkin bir sıkıntı mı var?” şüphesini doğurmaktadır. Yerli testin tanı kapasitesini artırmayı ve taramaları sıklaştırmayı düşünüyor musunuz? Salgın durumunda tanı için test sayısı yeterli olacak mıdır? Süreci, başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, sağlık meslek örgütleriyle paylaşarak yönetmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kanun teklifiyle gazilerimizle ilgili yaşanan bir problem ortadan kaldırılmaktadır; bunu memnuniyetle karşılıyoruz.

Sorum şudur: Uygulamada, malullüğe neden olan olaydan ne kadar süre sonra malullüğün tespiti yapılmakta ve aylık bağlanmaktadır?

Kültür, medeniyet ve devlet geleneğimizde kadın çok önemli bir değere sahiptir; bu değerin ortaya çıkışında kültürel bakış açımız büyük rol oynamıştır. Bu anlamda, erkek ve kadın birbirlerinin tamamlayıcısı konumundadır. Kadının yeri, tarihsel süreç içerisinde birtakım değişiklikler göstermesine rağmen, devlet ve toplum içerisinde her dönemde özel bir öneme sahip olmuştur; bugün de öyle.

BAŞKAN – Sayın Nasır…

NECİP NASIR (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Afet meydana gelen bölgelerde vatandaşların cep telefonu numaralarına ve konum bilgilerine nasıl ulaşılacaktır? Sadece afetin meydana geldiği yer, mahalle olarak mı baz alınacaktır? Bu hususun kapsamının ne şekilde belirlenmesi öngörülmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

AHMET YILDIZ (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yasanın konusu olan bazı düzenlemeler konusunda yurt dışına yaptığımız ziyaretlerde oradaki vatandaşlarımız da beklentilerini dile getirdi, onun için ben Komisyona çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Sayın Kılıç’ın dile getirdiği soru -bu harp ve vazife malullüğünün şartları, tespit süresi ve aylık bağlanma süresi- bize de çokça soruluyor. Görüşmelerin seyri içinde Komisyon kamuoyuna açık şekilde o konuda da bilgi verirse sevinirim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Suudi Arabistan ve Rusya arasındaki petrol anlaşmazlığı petrolde bugüne kadar görülmemiş oranda bir fiyat düşüşüne neden oldu, petrolün fiyatı bir günde yüzde 32 oranında düştü; küresel ölçekte bir krizin habercisi olan bu dalgalanma Türkiye açısından bir fırsat doğurmuş oldu. Türkiye petrol ve enerjide ithalata bağımlı bir ülke; mevcut ithalatın en büyük dilimini enerji, enerji ithalatının en büyük dilimini ise ham petrol ve motorin oluşturuyor. Petroldeki en küçük bir artış bile anında pompa fiyatlarına yansıtılıyor; dolayısıyla, tüm enflasyonu ve alım gücünü belirleyen en önemli faktörlerden biri petrol fiyatları oluyor. Bu düşüşün bir an önce pompa fiyatlarına yansıtılması gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan benzinde 60 kuruş, motorinde 55 kuruş düşüş olacağını söyledi fakat bu yeterli değil, ekonominin yeniden canlanması, enflasyonun düşmesi, dış ticaret açığının azalması için bu fırsatın değerlendirilmesi gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Durmuşoğlu…

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Başta şehit anneleri olmak üzere, sevgileri, merhametleri ve fedakârlıklarıyla hayatımızı güzelleştiren kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

7 Mart Kadirli’nin kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü. Esareti tarih boyunca kabul etmeyen ecdadımız Kurtuluş Savaşı’nı şanla, şerefle ve destansı mücadeleyle kazanmıştır. 7 Mart bu destanın Kadirli’ye yansıyan yüzüdür. Diğer bir deyişle, Çukurova’nın hürriyet ve istiklal güneşi Kadirli’de doğmuştur. Şehitlerimizin kanlarıyla rengini bulan ay yıldızlı bayrağımız, vatanımızın en güzel köşelerinden biri olan Kadirli’mizde de gurur ve onurla dalgalanmaktadır.

Sözlerime son verirken başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, Osman Tufan Bey, Yaycıoğlu İbrahim Ağa, Hacı Zülfigaroğlu, Musa Bayazıt, Tevfik Coşkun, Hasan Tekerek, Halil Tekerek, Latifoğlu Ahmet Paşa, Hacı Bozdoğan Bey ve dedem Bıyıklı Ali Ağa Durmuşoğlu ile o günden bugüne canlarını hiçe sayan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet, şükran ve saygıyla yâd ediyorum.

BAŞKAN – Son olarak, Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kırklareli Lüleburgaz ilçesi Evrensekiz beldesi ile D100 Kara Yolu arasında 4 kilometrelik bir yol vardır. Yol, özel idareye bağlı olduğundan soğuk asfaltla döşenmiştir. Soğuk asfaltlarda zift, mıcırların üzerine çıktığından kaygan zemin oluşturmaktadır. Hele yağmurlu havalarda büyük tehlike arz etmektedir. Geçtiğimiz on beş gün içerisinde 5 maddi hasarlı kaza olmuştur. Bu yolun önce yeniden asfalt döşemesi yapılmalı, daha sonra Karayollarına bağlanıp sıcak asfalt döşenmelidir. Lüleburgaz, Evrensekiz, Ahmetbey, Vize, Pehlivanköy ve Pınarhisar’ı birbirine bağlayan bu yolumuz trafik açısından çok yoğunluk arz etmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 60’a göre verdiğim bu sözlerde bir iki hususu belki Sayın Komisyon hemen cevaplandırabilir.

Size çok kısa bir süre vereyim, bir iki konuya temas edip geçelim ondan sonra.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Semerkand Üniversitesine yönelik bir soru yöneltildi. Vakfın yönetimi değişiyor tamamıyla ve yeni yönetim kurulunun bir talebi söz konusu ve yeni yönetim kurulu Başkanı özellikle sağlık alanında, ilaç üretiminde çalışan bir kişi ve sağlık alanına yoğunlaşmak istiyor ve dolayısıyla bu nedenle üniversitenin isminin değiştirilmesi talebinde bulunuyor ki Komisyonumuza da ilgili kişi ve yönetim kurulu üyeleri geldiler, bu açıklamaları yaptılar. Bu nedenle bir isim değişikliğine gidiliyor.

Diğer bir husus, afete yönelik, afet meydana gelen bölgelerde vatandaşların cep telefon numaraları ve konum bilgilerine nasıl ulaşılacağı ve sadece afetin meydana geldiği yer, mahallî olarak mı baz alınacağı hususu. İhtiyaç duyulan telefon abone ve konum numaraları afet ve acil durum hâllerinde arama kurtarma ve müdahale faaliyetleri kapsamında afetten veya acil durumdan etkilenen kişilerle sınırlı kalmak kaydıyla bu bilgiler kullanılacaktır.

Diğer taraftan, örneğin, kayak yapan bir kişinin kaybolması hâlinde o kişiye ait bilgilere ulaşma imkânı da yine bu düzenlemeyle getiriliyor.

Bir başka soru: Vazife malullerine yönelik özellikle aylık bağlama süresinin ortalama ne kadar olduğu soruldu. Şu anki ortalama dokuz ay.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

Çok teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.11

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde Gündem’in “Seçim” kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 35’inci maddesine göre RTÜK’te boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılmasına, 12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde 175 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

10/3/2020

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 10/3/2020 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                           Mustafa Şentop

                                                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                 Başkanı

                                        Muhammet Emin Akbaşoğlu                                                       Engin Altay

                                         Adalet ve Kalkınma Partisi                                               Cumhuriyet Halk Partisi

                                              Grubu Başkan Vekili                                                      Grubu Başkan Vekili

 

                                               Meral Danış Beştaş                                                              Erkan Akçay

                                        Halkların Demokratik Partisi                                             Milliyetçi Hareket Partisi

                                              Grubu Başkan Vekili                                                      Grubu Başkan Vekili

 

                                                                                               Lütfü Türkkan

                                                                                                  İYİ PARTİ

                                                                                          Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

Genel Kurulun;

11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde gündemin "Seçim” kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 35'inci maddesine göre RTÜK'te boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılması,

12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde 175 Sıra Sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmamaktadır.

Alınan karar gereğince, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için seçim yapmak ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 11 Mart 2020 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.16



(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 196 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.