TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
66ncı
Birleşim
10
Mart 2020 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutladığına, kadınların dünyada ve Türkiyede
özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin zorluklarla geçtiğine,
Genel Kurulun salı, çarşamba ve perşembe günkü
birleşimlerinde tüm gündem dışı konuşmaların
kadın milletvekillerine verildiğine, kadının sesinin
Mecliste daha gür çıkmasına ihtiyaç olduğuna ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşı HDP Grup Başkan Vekilliği görevinden
dolayı tebrik ettiğine, sisteme giremeyen kadın
milletvekillerine de talep etmeleri hâlinde söz verileceğine ve
birleşime ara verildiğinde bütün partilerin kadın milletvekillerini
çay içmeye davet ettiğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip
Üyeliği görevine başlayan Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplana
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, 8 Mart ve feminist mücadeleye ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili
Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, toplumsal cinsiyet eşitliğine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
2.- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlunun, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift
lafları olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan
zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
4.- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine,
verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına,
her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına,
durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna, şiddetsiz,
savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var edecek
kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Eskişehir
Milletvekili Jale Nur Süllünün, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift
lafları olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan
zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına
itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve
eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna
ilişkin açıklaması
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Veda Hutbesinin temel insan
haklarını içeren evrensel mesajların verildiği bir vesika
olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Denizli Milletvekili
Gülizar Biçer Karacanın, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift
lafları olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan
zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Mersin Üniversitesi Onkoloji Hastanesinin Mersin iline
kazandırılmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları
olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyete,
siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuzun, coronavirüs sebebiyle Suriye, İran ve Iraka
açılan sınır kapılarının kapatılmasıyla
muz üreticilerinin mağdur olmaması için tedbir alınması
gerektiğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
12.- Ankara Milletvekili
Gamze Taşcıerin, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift
lafları olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan
zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, dayatılan gündemin dışında söyleyecek
sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları
olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyete,
siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına,
yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız
kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin
erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına
itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve
eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna
ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift
lafları olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan
zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Alptekin Dursunoğlu, Barış
Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınçın
cezaevine konulduğuna, Ferhat Çelik ve Aydın Keser ile Murat
Ağırelin tutuklandığına, Selçuk
Mızraklının dokuz buçuk yıl cezaya
çarptırıldığına, Osman Kavalanın casusluk
suçlamasıyla karşı karşıya kaldığına,
Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncelin tutukluluklarının
devamına karar verildiğine, iktidarın kendinden yana olmayanlara
yaşama hakkı tanımamayı kendine yol edindiğine
ilişkin açıklaması
16.- İzmir Milletvekili
Selin Sayek Bökenin, dayatılan gündemin dışında söyleyecek
sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift lafları
olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyete,
siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift
lafları olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan
zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Millî
Mücadelede emeği olan kadınları saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
19.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıkın, dayatılan gündemin dışında
söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların üstüne edecek iki çift
lafları olduğuna, fıtrat diyerek eşitliği yok sayan
zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin
tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az
bir kız kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan
şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
20.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, sessiz yığınların sesi,
kimsesizlerin kimsesi olduklarına, Amasya ilinde Sosyal Yardımlaşma
Derneğinin 2019 yılı içerisinde yaptığı
yardımlara ilişkin açıklaması
21.- Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, bir yanda iktidarın
kadın karşıtı politikaları diğer yanda bu
politikalardan güç bulan erkeklerin kadınlara karşı topyekûn
saldırı içerisinde olduğuna, kayyumların belediyelere gelir
gelmez kadın kurumlarını ya kapattığına ya da
işlevsizleştirdiğine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, bütün engellere rağmen 8 Martta sokakları
dolduran, haklarına, hayatlarına ve ülkeye sahip çıkan
kadın yoldaşları saygıyla selamladığına
ilişkin açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Şamil Ayrımın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına, Suriyenin İdlib kentinde şehit olan
Uzman Çavuş Fatih Karaya Allahtan rahmet, yaralanan Uzman Çavuş
Ercan Babata şifa dilediğine ilişkin açıklaması
24.- Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle
Diyarbakırlı edebiyatçılar Esma Ocak ile Sırrı
Hanımı rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
25.- Bursa Milletvekili Emine
Yavuz Gözgeçin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
26.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, Sera AŞnin marketlere satış rakamı
şartı getirip getirmediği, hangi ürünlerden, kaç kilogram ve kaç
liraya alındığı ve marketlere kaç liraya
satıldığı, Sera AŞnin elde ettiği kâr veya
zararın ne olduğu, kâr elde edilmişse nasıl
kullanılacağı, zarara uğranmışsa kimden ve
nasıl karşılanacağı sorularına Tarım ve
Orman Bakanlığından gelen yanıta ilişkin
açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı
Şevket Kazana Allahtan rahmet dilediğine, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü vesilesiyle başta şehit anneleri olmak üzere
İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşenerin ve tüm
kadınların Kadınlar Gününü kutladığına, cinsiyet
ayrımcılığının sona erdiği, şiddet ve
fırsat eşitsizliği sorunlarının ortadan
kalktığı bir Türkiye vadettiklerine, Oda TV yazarları Barış
Terkoğlu ile Barış Pehlivanın ardından Yeniçağ
gazetesi yazarı Murat Ağırelin tutuklanmasının her geçen
gün basın özgürlüğünün azaldığının en somut
örneği olduğuna, aklın, ferasetin ve adaletin gündeme
alınması gerektiğine, adil ve bağımsız
yargıya bir gün herkesin ihtiyacı olacağına,
antidemokratik, baskıcı ve çağ dışı bir yönetim
tarzı olan parti devletini kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı
Şevket Kazana Allahtan rahmet dilediğine, 5 Mart 2020 tarihinde
Moskovada Türkiye ile Rusya arasında gerçekleştiren diplomatik
zirvede Soçi Mutabakatı doğrultusunda İdlibde istikrarın
yeniden tesis edilmesi amacıyla ek protokol imzalandığına
ve 5 Marttan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelede önemli
mesafeler katettiğine, Türkiyenin hiçbir emperyal kurguya mahkûm
olmayacak kadar iradeli ve aklıselim, hiçbir çatışmayı
körüklemeyecek kadar barışın teminatı olduğuna, Bahar
Kalkanı Harekâtının Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Barış Pınarı ve Pençe Harekâtlarının tamamlayıcısı
olacağına ve sınırların terör unsurlarından
arındırılacağına, Suriyenin geleceğine
Suriyelilerin karar vermesi, yol ve yöntemin de demokrasi olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
29.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
vesilesiyle kadına yönelik şiddete, tüm ayrımcı tutum ve
uygulamalara karşı onurlu, mücadeleci dik duruşla her yerde
olmaya devam edeceklerine, 8 Mart kutlamalarına müdahaleyi
kınadıklarına, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
üretilmesinde dilin önemli etkiye sahip olduğuna ve
kadınlarımız denilerek sahiplik bildiren iyelik ekinin
kullanılmasını kabul etmediklerine, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı
hakkında verilen hapis cezasına ve Selçuk Mızraklının
mesajına, aralarında Oda TV Haber Müdürü Barış
Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Muhabir
Hülya Kılınç, Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ferhat Çelik ve Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, Rudaw
Muhabiri Rawin Sterk, Mezopotamya Muhabiri İdris Sayılğan ile Yeniçağ
yazarı Murat Ağırelin de olduğu 91 gazeteci ve medya
çalışanının tutuklu bulunduğuna, iktidarın
hakikatlere savaş açtığına ancak er ya da geç gerçeklerin
galip geleceğine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, Başkanlık Divanına
kadın milletvekillerine gönderdiği karanfilden ötürü teşekkür
ettiğine, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
kutladığına, Türk kadınının toplumdaki yerini
edinmesini sağlayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla
andığına, emek, istihdam, eşit işe eşit ücret
sorunlarının önüne kadına şiddetin geçtiğine ve
kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmaya
çalışıldığına, Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanı Fahrettin Altunun 4 Mart 2020 tarihinde
Yunanistanın göçmenlere karşı izlediği sert tutumuna yönelik
açıklamaya ve 8 Martta Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle
Türkiyenin birçok yerinde barışçıl yürüyüşler yapan ve
gazla karşılaşan kadınların yaşama
haklarını hep birlikte savunabilmek için Türkiye Büyük Millet
Meclisine çağrıda bulunduklarına ilişkin
açıklaması
31.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, hayatını kaybeden
Adalet eski Bakanı Şevket Kazana Allahtan rahmet dilediğine, 8
Mart Dünya Kadınlar Günü vesileyle tüm kadınlara ve evlatlarına
kavuşma nöbetinde bulunan Diyarbakır Annelerine göstermiş
oldukları dirayetli duruş nedeniyle hürmetlerini sunduğuna, AK
PARTİ iktidarları döneminde kadınların lehine önemli
düzenlemeleri hayata geçirdiklerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik
bir hukuk devleti olduğuna ve anayasal sistemin işlediğine,
herkesin kanunlarla bağlı olduğuna, Türkiyenin 15 Temmuzun
hemen akabinde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla hem sahada hem de
masada askerî ve diplomatik kazanımlar elde ettiğine, büyük bir göç
baskısı altında bulunan Türkiyenin insanlığın ne
demek olduğunu bütün dünyaya göstermeye devam edeceğine ilişkin
açıklaması
32.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, erkek egemenliğine karşı
mücadelelerinin sürdüğüne ve 8 Martta sokaklarda, meydanlarda, her yerde
olduklarına ilişkin açıklaması
35.- Muş Milletvekili
Gülüstan Kılıç Koçyiğitin, Dersimde 5 Ocaktan bu yana
kayıp olan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Dokunun nerede
olduğu sorusunun cevabını alamadıklarına ve baş
şüpheli olarak görülen Zaynal Abakarovun ismini Meclis
tutanaklarından sildirenin kim veya kimlerin olduğunun Meclis
Başkanlığı aracılığıyla
cevaplanmasını istediğine ilişkin açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, ülkede Dersim diye bir yer
olmadığına, Türk kadınının kahramanlıklara
imza atan, devleti ve milleti ebet müddet anlayışına emek ve güç
veren irade olduğuna ve maddenin karanlığı içinde ruhun,
olumsuzluğun karanlığı içinde huzurun, ihtirasların
karanlığı içinde faziletin, cehaletin karanlığı
içinde şefkatin, kavganın karanlığı içinde sevginin
aydınlığı olan tüm kadınları saygılayla
selamladığına ilişkin açıklaması
37.- Batman Milletvekili
Feleknas Ucanın, iktidarın yasakçı ve baskıcı
politikalarının 8 Martı gölgelediğine ilişkin
açıklaması
38.- Iğdır
Milletvekili Yaşar Karadağın, İdlibde şehit olan
hemşehrileri Piyade Uzman Çavuş Fatih Karaya Allahtan rahmet,
gaziler Ercan Babat ve Sefter Güzelnargüne şifa dilediğine
ilişkin açıklaması
39.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlunun
CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücünün, Urfa Barosunun
açıkladığı son bir yıllık rakamlara göre çocuk
istismarının her geçen gün arttığına, çocuk
istismarının araştırılması için verdikleri
önergelerinin reddedildiğine, toplumsal cinsiyet eşitsizliği
devam ettiği müddetçe kadınlar olarak mücadelelerini sürdüreceklerine
ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
41.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, 11 Haziran 2012 tarihinde teslimi yapılan Adana
Ceyhan Devlet Hastanesinin ilçe halkının hizmetine
sunulmamasının kabul edilebilecek bir durum olmadığına
ve bu konuda Sağlık Bakanının
duyarlılığını beklediğine ilişkin
açıklaması
42.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, gazete çalışanlarına ve basına
yönelik baskıların ağırlaştığına, Murat
Ağırelin tutuklanma şeklinin yargı bağımsızlığına
gölge düşürdüğüne ilişkin açıklaması
43.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü
kutladığına ve İstanbul Taksimde kadınlara uygulanan
orantısız şiddeti kınadığına, Bursa ili
Keles ilçesinde 120 dönüm arazinin çöp toplama merkezi olarak planlanması
kararından vazgeçilmesi gerektiği konusunda yetkilileri uyarmak
istediğine ilişkin açıklaması
44.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, Türkiyenin her yerinde hazineye ait tarım arazilerinin
satışı yapılırken Hatay ilinin kapsam
dışında bırakılması nedeniyle oluşan
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
45.- Yalova Milletvekili
Özcan Özelin, Urla Belediyesine kayyum atanırken Yalova Belediyesinin
CHPli Belediye Başkanının görevden
uzaklaştırılmasının ardından Belediye Meclisinde
yapılan seçimle AKPye geçtiğine ilişkin açıklaması
46.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, bütün dünya Yunan asker ve polislerinin
sığınmacılara yaptığı insanlık
dışı muameleleri utançla izlemekteyken Avrupa Birliği
Komisyon Başkanının Türkiyeye yönelik değerlendirmelerine
ilişkin açıklaması
47.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, kadın yurttaşların 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladığına, 8 Martta kadınlara
şiddet uygulayan Hükûmeti kınadığına, ev kadınlarına
sigorta ve emeklilik hakkı için verdikleri yasa teklifini tüm vekillerin
desteklemesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
48.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
49.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, 9 Eylül 2017 tarihinde İsviçreden Türkiyeye
giriş yapan ve yurt dışına çıkış
yasağı konulan Selver Kurtun mağduriyetine son verilmesi
konusunda yetkililere çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
50.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, açıklanan işsizlik rakamlarıyla cumhuriyet
tarihinin rekorlarının kırıldığına
ilişkin açıklaması
51.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın usul görüşmeleri üzerinde aleyhte
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
Başkanlığın tutumunun mevzuata uygun olduğuna
ilişkin açıklaması
52.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve mültecilerin araç olarak
kullanıldığına ilişkin açıklaması
55.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve MİT Kanununun 27nci maddesine ilişkin
açıklaması
56.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, dernek üyeliklerinin İçişleri
Bakanlığına bildirilmesinin fişleme
olmadığına ve Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
57.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlunun görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı
(4/67)
2.- Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuşun, (2/1707) esas numaralı Tohumculuk Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/68)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19 milletvekili
tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/2368) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, corona virüsüne dair alınan tedbirlerin
araştırılması ve halk sağlığının
ehemmiyetli bir hâle getirilmesi amacıyla 10/3/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, akaryakıt ürünleri üzerindeki yüksek
vergilerin ekonomiye etkilerinin incelenerek alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1974) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
Gündemin Seçim kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanunun 35inci maddesine göre RTÜKte boş bulunan 1 üyelik
için seçimin yapılmasına, 12 Mart 2020 Perşembe günkü
birleşiminde 175 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Futbol Maçlarında ve Diğer Spor
Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)
2.- Denizli Milletvekili
Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 196)
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin temel kanun olarak görüşülmesinin
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Türkiye Varlık Fonunun denetim raporuna ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin
cevabı (7/24107)
2.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, TBMM İdari Teşkilatına
yapılacak personel alımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/24110)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, mülga Başbakanlıktan TBMMye
devredilen bir limuzine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/24498)
4.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, TBMM tarafından kiralanan binalara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/24501)
5.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, bir milletvekilinin bir yurt dışı ziyareti
ile ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/24502)
6.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, bölgesel teşvik sistemine ve gelir
dağılımına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcanın cevabı (7/24732)
7.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, limon üretimine zarar veren hastalıklarla mücadeleye
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/24901)
8.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde kurulan
seracılık şirketinin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25043)
9.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, 2015-2019 yılları arasında gıda
ürünlerinde yapılan pestisit analizlerinin sonuçları ve gıda
ürünlerindeki glifosat miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25044)
10.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, ülkemizdeki buğday üretimine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/25047)
11.- İzmir Milletvekili
Mahir Polatın, daha önce verdiği soru önergesine Bakanlıkça
verilen yanıt ile Sayıştay Raporlarında yer alan verilerin
uyuşmadığına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcanın cevabı (7/25053)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TBMMde görev yapan basın
mensuplarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/25062)
13.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMMnin açılışının
100üncü yıl dönümü etkinliklerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/25200)
14.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMMde görev yapan emniyet
mensuplarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/25201)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Fethullahçı Terör
Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi İle Bu
Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporuna ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı
(7/25202)
16.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Tarım Kredi Kooperatifinin destek verdiği
projeler ile bu kapsamda dağıtılan hayvan sayısına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/25337)
17.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, tarım sektöründe kullanılan kredilere yönelik
bazı verilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/25338)
18.- Tunceli Milletvekili
Alican Önlünün, Cumhurbaşkanının af yetkisiyle serbest kalan
bir mahkûma ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/25352)
19.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın, Cumhurbaşkanının af yetkisiyle serbest
kalan bir mahkûma ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/25353)
20.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, Cumhurbaşkanının 10 Kasım 2019
tarihinde yaptığı konuşmanın kitapçık hâline
getirilip öğrencilere dağıtılmasına ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/25354)
21.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, bir şirket tarafından
Kızılaya yapılan şartlı bağışa,
Suriyeli
sığınmacıların maliyetine ve illere göre
dağılımına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/25355), (7/25362)
22.- Denizli Milletvekili
Gülizar Biçer Karacanın, Cumhurbaşkanınca hakkında af
kararı verilen bir kişiye ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/25356)
23.- Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesindeki
bazı atamalarla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/25357)
24.- Sakarya Milletvekili
Ümit Dikbayırın, Kızılay aracılığıyla
bir vakfa bağış yapıldığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/25358)
25.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, iş bulamadığı için
yaşamına son veren kişiler ile işsizliğin
azaltılmasına yönelik alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/25360)
26.- Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın, Hatayda bir kişinin intiharına ve
yoksullukla mücadeleye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/25361)
27.- Adana Milletvekili
İsmail Koncukun, Elâzığ depreminde yıkılan
binaların yapı üretim ve denetim süreçlerinden sorumlu olan
kişiler hakkında yasal işlem başlatılmamasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/25365)
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Cumhurbaşkanlığı hizmetinde kullanılan
hava araçlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/25366)
29.- Zonguldak Milletvekili
Ünal Demirtaşın, Zonguldakın dördüncü derece yatırım
teşvik bölgesine alınması talebi ile Bakacakkadı
beldesindeki doğal gaz altyapı çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/25367)
30.- İstanbul
Milletvekili Yüksel Mansur Kılınçın, byLock
kullandığı tespit edilen kamu çalışanlarına dair
verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/25368)
31.- Balıkesir
Milletvekili Ensar Aytekinin, Balıkesirde bulunan kamu
binalarının depreme dayanıklılığına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/25369)
32.- Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemirin, Kayseri ilindeki sağlık hizmetlerinde
yaşanan sorunlar ile bunların çözümüne yönelik alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/25372)
33.- Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemirin, Kayseri ilindeki uyuşturucu ile mücadele
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/25373)
34.- Şanlıurfa
Milletvekili Nusrettin Maçinin, Kürtçenin Genel Kurul tutanaklarında
yazılışına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/25653)
35.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TBMM Yerleşkesinde
yaşanan intihar girişimlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/25654)
10 Mart 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
66ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekilimize
gündem dışı söz vereceğim.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününü kutladığına, kadınların
dünyada ve Türkiyede özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin
zorluklarla geçtiğine, Genel Kurulun salı, çarşamba ve
perşembe günkü birleşimlerinde tüm gündem dışı
konuşmaların kadın milletvekillerine verildiğine, kadının
sesinin Mecliste daha gür çıkmasına ihtiyaç olduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, önceki gün Dünya Emekçi Kadınlar Günüydü. Tüm
dünyada ve Türkiye'de kadınlarımızın özgürlük, eşitlik
ve adalet mücadelesi büyük zorluklarla geçmiştir ve bugün de hâlen devam
etmektedir. 8 Mart, önemli bir gündür; dünyada emekçi kadınların
kendi emeklerinin değerini almak için ve hayatın her alanında
erkeklerle eşit olmak hatta daha da ileri gitmek için önemli mücadeleler
verdikleri bir günün adıdır. Bütün dünyada kutlandı. Ben 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle tüm
kadınlarımızın bu gününü kutluyorum; ayrıca,
değerli kadın milletvekillerimizin de bu anlamlı gününü bilhassa
kutluyorum. Başkanlığımızın kadın
milletvekillerimize bir ufak karanfil hediyesini kabul etmenizi diliyorum.
Umuyor ve diliyorum ki Türkiye, kadın hareketi
bakımından her zaman daha ileri boyutlara
taşınacaktır; kadınlar hayatın her alanında daha
eşitlikçi, daha adil bir şekilde, daha çoğunlukçu bir şekilde
temsil edecektir. Siyaset alanında, sosyal alanda, kültürel alanda,
iş alanında kadınlarımızın çok daha önemli
sayıda temsil edeceği günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutluyorum. (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu hafta, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü nedeniyle bugün, yarın ve perşembe günkü
Meclisimizin tüm birleşimlerinde gündem dışı
konuşmaların tümünü kadın arkadaşlarımıza verdik.
(Alkışlar) Kadının sesinin daha gür çıkmasını
istiyoruz, kadının sesinin Meclisimizde daha yüksek
çıkmasını istiyoruz; buna ihtiyacımız da var.
Diğer arkadaşlarımız, özellikle kendi illeriyle ilgili
önemli günleri olan arkadaşlarımız bana
hatırlatırlarsa, birer dakikalıklara giremeyen
arkadaşlarımıza o sözlerini vereceğim. Bu hafta gündem
dışılar sadece kadın milletvekillerimize ait.
Şimdi, bu çerçevede gündem dışı
ilk söz, 8 Mart ve feminist mücadele konusunda söz isteyen Ankara
Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğluna aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 8 Mart ve feminist
mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili
kadınlar; bu yıl da Türkiyede ve dünyada daha özgür ve demokratik
bir yaşamın ancak kadınlar tarafından
kurulabileceğini, yasakları tanımayacağımızı
ve mücadeleden hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğimizi gösterdikleri için
tüm hemcinslerimi sevgiyle kucaklayarak sözlerime başlamak istiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Her şeye ve her şeye rağmen ve
herkese rağmen tabii ki, 8 Martta binlerce kadın sokaklardaydık.
Bu, çok şeyi ifade ediyor. Belki siz bize bir caddeyi kapattınız
ama biz bütün sokakları doldurduk. Sadece Türkiyedeki değil,
dünyadaki feminist mücadeleye bu kürsüden de bir selam göndermek isterim.
Değerli arkadaşlar, şunu ifade etmek
isterim ki şiddetin bir öznesi var, o özne erkekler. Şiddetin faili
erkekler. Yani sadece Şiddete hayır. demekle olmuyor. Tabii ki
iktidarlar da dünyaya baktığımız zaman
ağırlıklı olarak erkeklerden oluştuğu ve zaten
siyaset yapma biçimi de erkek egemen bir siyaset biçimi olduğu için erkek
iktidarlar, kadınlara yönelik ayrımcılığın,
baskının ve yoksullaştırmanın öznesi demek daha
doğru olabilir. Özellikle şunu söylemek isterim ki bugün
İstanbul Sözleşmesine karşı çıkanlar, 6284
sayılı Kanunun uygulamasına karşı çıkanlar,
kadınların vasıflı işlerde
çalışmalarına karşı çıkanlar, aslında
geçmişte kadınların eşit işe eşit ücret almasına
ya da oy hakkı elde etmesine karşı çıkanlardan hiç de
farklı değiller. Çünkü burada gördüğümüz şey, net olarak
erkeklerin ayrıcalıklarından vazgeçmek istememeleri ve
aslında şiddeti önleyen yasalara karşı çıkanların
da kadınlara şiddeti meşru ya da kendilerinde hak görmeleridir.
Çünkü burada, bu noktada, yani şiddetin ve
ayrımcılığın öznesini doğru ortaya
koyduğumuz zaman biz kadınlar bütün bu olanlara
şaşırmıyoruz. Evet, biliyoruz, egemenler
ayrıcalıklarından vazgeçmezler. Eğer mücadele etmezseniz
hak elde edemezsiniz; bu kadar basit aslında. İşte, tam da bu
yüzden kadın dayanışmasını önemsiyoruz ve
kadınlar olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
haklarımızı çoğaltarak, büyüterek elde edebileceğimizi
ve asla gasbettirmeyeceğimizi de çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar binlerce
çocuk doğurduk, besledik, büyüttük kimse yeter demedi, 3 çocuk daha
dediler. Binlerce litre çorba içirdik ama kimse bize aşçı demedi.
Binlerce sökük diktik ama kimse bize terzi demedi. Binlerce bütçe
denkleştirdik kimse bize ekonomist demedi. On binlerce dert dinledik
kimse bize psikolog demedi. Evet, bu yüzden de hak ettiklerimize nasıl
el konulduğunu biz kadınlar çok iyi biliyoruz.
Özellikle erkeklere bir çift sözümüz var: Bizlere
Kadınlar anadır, kutsaldır, baş tacıdır. demek
yerine -hatta sokakları da bize açın demiyoruz çünkü onları biz
kendimiz açabiliriz- tüm bunların yerine mutlaka bir şey yapmak
istiyorsanız, yapabileceğiniz çok şey var. Örneğin, şu
Mecliste kadın Grup Başkan Vekillerini çoğaltabilirsiniz. Örneğin,
eş başkanlık sistemini uygulayabilirsiniz ve hepsinden önemlisi,
kendinizi sorgulayabilirsiniz. Mesela Kadınları destekliyoruz.
demek yerine, ben evde emeği eşit olarak paylaşıyor muyum?
Bir kadına ayrımcılık yapıldığında buna
karşı ses çıkarabiliyor muyum? Erkekler terfi alırken
kadınlar alamadığında buna karşı duruyor muyum?
Evde kız ve erkek çocuklara eşit davranıyor muyum? Bir
eğitim kitabı hazırlıyorsam kadın ve erkek rollerini
eşitlikçi bir şekilde paylaştırıyor muyum?
Kadınları sadece mağdur olarak mı görüyorum yoksa
hayatın her alanında eşit insanlar olarak görebiliyor muyum?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Tamamlayacağım.
BAŞKAN
Tamamlayalım, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Devamla) - Bir toplantıda kadınlar konuşurken,
özellikle onlar konuştuktan sonra Ben şimdi toparlayayım.
diyerek onların sözlerini değersizleştiriyor muyum? Evli veya
anne olmayan kadınları eşit bireyler olarak görebiliyor muyum?
Tüm bunları biz şıklar hâline getirip sorarsak Hepsi.
diyebilecek erkek sayısı ne yazık ki ya yoktur ya da çok
azdır aramızda. Dolayısıyla bizleri bir günde yüceltmekten
ziyade, ayrımcı bir erkekliği sorgulayabilirsiniz eğer
gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsanız.
Evet sevgili
kadınlar, son sözüm bizlere, hepimize; umutsuzluğa
kapıldığın anda bu kalabalığı hatırla,
umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı
hatırla. Kadınlar 8 Martta hep bunu söylediler, bunu söylemeye devam
edelim. Yaşasın 8 Mart, yaşasın mücadelemiz. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Değerli
milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın
Zeynep Gül Yılmaza aittir.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Sayın Yılmaz.
2.-
Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
8 Mart 1857de New Yorkta kadınların
erkeklerle eşit şartlarda çalışma istemiyle
yaptıkları greve karşı yapılan insanlık
dışı mücadele neticesinde 129 kadın hayatını
kaybetmiştir. Bu olay, 1900lü yıllardan itibaren dünya genelinde
anılmaya başlanmıştır. Söz konusu tarihlerde bizim
coğrafyamızda kadınlarımız, vatan müdafaası ve
milletimizin varoluş mücadelesi içindeydiler. Fedakâr
kadınlarımız cephe arkasında mücadele vermişler,
dirayetleri ve vatan sevgileriyle Erzurumlu Kara Fatma, Halide Edip
Adıvar, Nene Hatun, Halime Çavuş, Gördesli Makbule, Ayşe
Çavuş, Nazife Kadın ve adını sayamadığım
nice kahraman kadınlarımız cephedeki yerlerini
almışlardır.
Bizim coğrafyamız toprağın ana
kabul edildiği diyarlardır. Toprağın hem gücü hem bereketi
kadına yakıştırılmıştır. Yaşanan
onca tarihî acıya kadınlarımız göğüs germiş,
cesaretlerini ve umutlarını asla kaybetmemiş,
topraklarımızı umutla yeşertmiş ve yaşatmışlardır.
Bu toprağın kadınları yıllarca İnancım,
eğitim ve özgürlüğümün önünde bir engel olamaz. diyerek üniversite
kapılarında başörtüleri için mücadele etmiş ve yine 15
Temmuzda demokrasimize yapılan hain saldırıda, tıpkı
geçmişte ülkemizin bekası için şehit olan Şerife Bacı
gibi vatan aşkıyla tanklara ve asker görünümlü düşmanlara geçit
vermemiş, şehit olmuş, gazi olmuşlardır.
Hâlihazırda ölümle tehdit edilmelerine
rağmen, Diyarbakırda HDP il binasının önünde bir araya
gelerek terör örgütü PKK tarafından kaçırılan
evlatlarının geri dönmesi için yaptıkları eylemden,
kahraman duruşlarından vazgeçmemişlerdir. Stratejik konumu
nedeniyle tarih boyunca birçok devletin, örgütün sahip olmak istediği
topraklarımızı korumak için kahraman evlatlar yetiştiren
şehit ve gazi annelerimize de buradan saygı ve
şükranlarımı sunmak istiyorum. Onların
fedakârlıkları sayesinde bu ülkenin dimdik ayakta olduğunu asla
unutmayacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı süresince
kadınlarımızın mağduriyetlerini gidermeye büyük önem
verilmiştir. Anayasa değişikliklerinden yasal düzenlemelere
kadar her konuda, kadınlarımızın durumuna, onların
sorunlarının çözümüne yönelik etkin çalışmalar yapılmıştır.
Hükûmetimiz kadına yönelik şiddeti bir insanlık suçu olarak
görmektedir. Bu konuda mücadelemizi sıfır tolerans ilkesiyle
sürdürmekteyiz.
Ailenin ve toplumsal dokunun da zehirlenmesine yol
açan kadına yönelik şiddet, ruhen sağlıksız nesillerin
yetişmesine neden olmaktadır ve maalesef, ülkemizin de dâhil olduğu
gelişmiş ülkeler olarak adlandırılan dünyanın pek
çok ülkesinde bu büyük bir sorun hâline gelmiştir. Dünya genelinde
kadına karşı şiddet eğiliminde artma söz konusu olup
bunun nedenleri içinde bulunan küresel etkenlere karşı da sosyal
politikalar geliştirmekteyiz.
Hükûmetimize karşı farklı algı
yönetimleri yapılmaya çalışılsa da her zaman
kadının güçlenmesine yönelik, istihdamını artırmaya
yönelik politikalar izlenmiştir. Bakanlıklarımız,
belediyelerimiz, kadınlarımızın eğitim, bilim,
siyaset, ekonomi ve iş hayatı başta olmak üzere, her alanda hak
ettikleri yeri almaları, bu alanlarda katma değer yaratmaları
için kapsamlı çalışmalar yürütmüştür. Kadına
karşı uygulanan fiziksel, ekonomik, psikolojik, her türlü
şiddetin karşısında olduğumuz gibi, emeği
sömürülen kadının da mobbinge maruz kalan kadının da her
zaman yanında olmaya devam edeceğiz. Kadının iş gücü
piyasasında güçlü bir şekilde yerini alması, geleneksel ve
toplumsal cinsiyet rollerinin eşitsizliklerinden kaynaklanan
ayrımcılığın ortadan kalkması için
yaptığımız çalışmalara devam edeceğiz.
Hükûmet olarak kadınları her zaman hayatın tam merkezine koyan
bir geleneğin ve Sizin en hayırlınız,
kadınlarına karşı iyi davrananlarınızdır.
diyen Peygamberimizin ümmeti olarak, medeniyetimizde kadınlarımıza
verilen değerden yola çıkarak çalışmaktan ve üretmekten
asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, kadınların
ayrımcılığa karşı birlik ve
dayanışmasının sembolü olan 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü tebrik ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Sera Kadıgile aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kadıgil.
3.-
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, toplumsal
cinsiyet eşitliğine ilişkin gündem dışı
konuşması
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın üyeler; gündem dışı olarak
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Gazi Meclisimizi ve kıymetli milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu hafta, bildiğiniz üzere 8 Mart haftası.
Çeşitli partilerden birçok kadın arkadaşımız
çıkacak bu kürsüye ve biz kadınların
yaşadığı sıkıntıları anlatacaklar size;
maruz kaldığımız şiddeti anlatacaklar, öldürülen
kardeşlerimizi anlatacaklar, kadın işsizliğini
anlatacaklar, kadın yoksulluğunu ve hayatın her alanında
yaşadığımız ayrımcılığı
anlatacaklar size. Birçok erkek arkadaşımız, biliyorum, bu
sorunları aslında can kulağıyla dinleyecek, muhakkak ki duyduklarına
üzülecek, içinden Hay Allah! diyecek; belki sosyal medyadan bunları
kınayan paylaşımlar yapacak.
Peki, sonra sevgili arkadaşlar, sonra ne
olacak? Sonrası yok, sonrası olmayacak çünkü bu sorunların
temelinin ne olduğunu açıkça konuşmadığımız her
an bu ayrımcılık da yaşadığımız bunca
şiddet de katlanarak artmaya devam edecek. Çünkü kadına dair tüm
dertlerin altında yatan, aslında hepimizin çok iyi bildiği tek
bir şey var, o da toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir arpa
boyu yol alamıyor olmamız. Özellikle son dönemde, kadının
özgürleşmesini içine sindiremeyen sözde muhafazakâr, özde
iktidarından taviz vermek istemeyen erkeklerden ibaret bir grup gericinin
toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına yani aslında
toplumun bizatihi kendisine açtıkları beyhude savaş, utanç
verici bir hâle gelmiş durumda. Hadi biz hainiz, başka partilerdeniz,
öyleyiz böyleyiz; AK PARTİli kadın milletvekili
arkadaşlarımıza bile sırf toplumsal cinsiyet eşitliği
kavramını savundukları için saldırmaya cüret edecek kadar
aklını kaybetmiş bir grup gerici saldırıyla ne
yazık ki bu kavram karşı karşıya şu anda.
Peki, bu kadar saldırılan, bıraksak
iblis ilan edecekleri, bu toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı
nedir? En özet şekilde tanımlamam gerekirse, toplum tarafından
cinsiyet temel alınarak geliştirilen kültürel görüşler, imajlar.
Özellikle toplumun, siz sırf kadın ya da sırf erkek
olduğunuz için geliştirdiği beklentilere biz aslında
toplumsal cinsiyet diyoruz. Gelin daha da somutlaştıralım:
Nedir bu saçmalık derecesinde önem atfedilen ve aslında hiçbir
bilimsel temeli olmayan, sadece mevcut ataerkil düzeni ayakta tutmak için sanki
olmazsa olmazmış, bir zorunlulukmuş, bu beklentilere uymayanlar
toplumu yok etmeye çalışan tehlikeli marjinallermiş gibi
allanıp budaklanıp satılmaya çalışılan bu
toplumsal cinsiyet eşitliği rolleri?
Mesela, böyle, sık sık diyoruz ya -az önce
Filiz Hanım da bahsetti- Kadınlar zariftir, kadınlar çiçektir,
kadınlar başımızın tacıdır., bunlar
olumluymuş gibi kullanılan tabirler. Olumsuz olanlar ya da bizim
hayatımızı olumsuza çevirenler de var: Kız kısmı
öyle oturmaz. Kadın dediğin böyle kahkaha atmaz On tane insan,
oturuyorsunuz orada. Kalk kızım, bir çay ver. Kalk kızım
sofrayı topla. Kadın dediğin evinin işini eksik
bırakmaz. Kadının en kutsal işi anneliktir. Bize bu
şekilde toplumsal roller yüklenmiş, Bunun altından
kalkamıyorsanız eksiksiniz, yarımsınız. deniyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir tek kadınlar mı muhatap oluyor buna
peki? Erkekleri de ben biraz düşünmek istiyorum inanın, aynı
roller üzerinden. Mesela erkeklere de yükleniyor bazı şeyler,
değil mi? Erkek adam ağlamaz. Babası ölmüş, adam
ağlayamıyor. Niye? Ağlasa daha az erkek olacağı gibi
bir yaklaşım var toplumda. Erkek adam böcekten korkmaz. Korkuyor ya
belki adam. Bırakalım, rahat bırakalım. Belki o da böcekten
korkmak istiyor, değil mi? Daha acısı var; intiharlar var
ekonomik kriz temelli, değil mi? Sık sık duyuyoruz hepimiz,
böyle: Oğluna bisiklet alamayan, ayakkabı alamayan baba intihar
etti. Ailesini geçindiremeyen adam canına kıydı.
İş bulamayan, borcunu ödeyemeyen erkek kendini yaktı. Peki,
artık bu geldiğimiz 21inci yüzyılda evinin sorumluluğunu
tek başına üstlenmek neden erkeklerin boynunda? Yani tam olarak bunun
için diyorum, toplumsal cinsiyet eşitsizliği dediğimiz
şey -evet, genellikle kadınların derdi ama- bilin ki
yalnızca kadınların derdi değil, bu dert tüm toplumda var.
Bir kuşun kanatlarından birini bağlayıp Hadi şimdi
uç. demek, açık konuşuyorum, ahmaklıktır.
Hâl böyleyken, gayet aleni bir ajanda çerçevesinde,
hassasiyetler bahanesiyle toplumsal cinsiyet eşitliğinin
dışlanması, konunun müfredatlardan çıkarılması bu
topluma yapılabilecek en planlı ve en büyük kötülüklerden birisidir sevgili
arkadaşlar. Çünkü, biliniz ki toplumsal cinsiyet eşitliği talep
eden bizlerin derdi toplumu çökertmek değil. Biz sadece, bize uygun
gördüğünüz sözde ideal vasıfları reddediyoruz, gelenek adı
altında bize dayattığınız hayatları yaşamayı
reddediyoruz sevgili arkadaşlar. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Bedenimize, hayatımıza, meslek seçimimize,
giyimimize kuşamımıza, hayat tarzımıza yönelik kendi
konforunuza endeksli beklentilerinizi reddediyoruz arkadaşlar. Sizin
istediğiniz gibi değil olduğumuz gibi
olacağımızı hem buradan hem yasaklamaya
kalktığınız sokaklardan işte tam da bu yüzden
haykırıyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) -
Sözlerime son vermeden önce tüm kadınlara ve özellikle kız
çocuklarına açık bir çağrım olacak: Size sunulan
anlamsız rollerin yüzyıllardır dayatılıyor olması
doğru oldukları anlamına gelmez. Bu rollere bürünmüyor
olmanız sizin eksikliğiniz değildir. İsterseniz
öğretmen olursunuz isterseniz kamyon şoförü, isterseniz tek
başınıza yaşarsınız isterseniz bir aile
kurarsınız, isterseniz başörtünüzü takarsınız
isterseniz şortla dolaşırsınız, ister sakin biri
olursunuz ister bu kadar adaletsizliğe karşı öfke dolu olursunuz
sevgili kadınlar. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Önemli olan tek şey, sizin hayatınızla
ne yapmak istediğiniz, inanın başkalarının değil.
Nasıl biri olmak istediğinize odaklanın sevgili kadınlar,
nasıl olmanız gerektiğini söyleyenlere değil.
Hepinize çok teşekkür ediyorum ve bizim 8
Martta istediğimiz ne tebrik ne çiçek, tek istediğimiz eşitlik
ve adalet diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşı HDP Grup Başkan
Vekilliği görevinden dolayı tebrik ettiğine, sisteme giremeyen
kadın milletvekillerine de talep etmeleri hâlinde söz verileceğine ve
birleşime ara verildiğinde bütün partilerin kadın
milletvekillerini çay içmeye davet ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Evet, kadınlarımızın
konuşmaları yarın da devam edecek, öbür gün de devam edecek bu
hafta. Değerli Grup Başkan Vekillerimizin her birine önceden
bildirdim, böyle bir uygulama yapmayı kendileri de önemsediği için
tüm Grup Başkan Vekillerimizi de kutluyorum.
Bu arada bir kutlamayı da Sayın Meral
Danış Beştaşa yapalım.
Sayın Beştaş, Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili olarak göreve
başladınız, size de başarılar ve iyi
çalışmalar dilerim. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, şimdi
sisteme giren 30 arkadaşımıza söz vereceğim ama ben -gün
içerisinde bir yandan çalışmaları da sürdüreceğiz-
kadın arkadaşlarımızdan sisteme giremeyenlere de zaman
ilerledikçe, arzu ettikleri zaman, benimle görüşerek, istişare ederek
söz vereceğim, bugün böyle yapacağız. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Kadın
arkadaşlarımız da buradan ayrılmazlarsa sevinirim.
Eğer kabul ederseniz, bu birer dakikalık konuşmalar ve
Sayın Grup Başkan Vekillerimizin konuşması bittikten sonra
bir kısa ara verip bütün partilerimizin kadın milletvekilleriyle
arkadaki Meclis Başkan Vekili odamızda bir çay içmek isterim. Bugün
tabii tüm ayrıcalık kadınlarımızdan yana olacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şimdi
değerli milletvekillerimizin söz taleplerini karşılıyorum.
Sayın Taşkın
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yurt genelinde
etkinliklerle kutlandı. Bu vesileyle tüm
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Kadınlarımız, toplumsal
hayatımızın, millet ve devlet yapımızın her zaman
merkezinde yer alan annelerimiz, eşlerimiz, kızlarımız,
kısaca varlıklarıyla hayatımızı anlamlı hâle
getiren hayat arkadaşlarımızdır. Toplumların
varlığı da geleceği de kadınlarla mümkündür.
Kadınların ihmal edildiği toplumlarda sağlıklı,
mutlu ve huzurlu bir sosyal yapı mümkün değildir. Aile merkezli,
kadın ve erkek açısından adil ve uyumlu bir toplum
yapısı geleceğimizin teminatıdır. Bu amaçla mutlu
kadın, uyumlu aile, müreffeh toplum hedefi doğrultusunda
çalışmayı sürdüreceğiz.
Başta şehit ve gazi anneleri, eşleri
olmak üzere, sadece bir gün değil, her gün kıymetli olan
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü tekrar
tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
2.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek sözümüz
var. Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız
sokakların, hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin,
uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var.
Fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi
çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize
itirazımız var. Emeğinizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz sözleri
tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız
var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza
itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti
erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza
isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür
ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var,
biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İlgezdi
3.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, dayatılan
gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen
hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna,
fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi
çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal
cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına,
yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız
kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin
erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına
itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve
eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna
ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Bize dayattığınız gündemin dışında
söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne
söyleyecek bir çift lafımız var. Fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza
göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız
var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin
uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız
kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var.
Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size
rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.
BAŞKAN Sayın Kılıç
4.-
İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıçın, dayatılan
gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen
hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna,
fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi
çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal
cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var.
Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin
uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız
kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var.
Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve
bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı
size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Süllü
5.-
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına,
durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var.
Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin
uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız
kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var.
Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve
bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kılıç
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Veda
Hutbesinin temel insan haklarını içeren evrensel mesajların
verildiği bir vesika olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Peygamberimiz (SAV) miladi 8 Mart 632
yılında, vefatından üç ay önce yaptığı Veda
Haccında, Arafatta 120 binden fazla sahabeye hitaben Veda Hutbesini
irat etti. Veda Hutbesi bütün insanlara yönelik temel insan haklarını
içeren evrensel mesajların verildiği bir vesikadır aynı
zamanda. Hutbede kişi dokunulmazlığı, hayat hakkı,
mülkiyet hakkı, mesken dokunulmazlığı, sosyal güvenlik ve
aile hukuku gibi konular üzerinde durulmuştur. İşte bunlardan
bazı bölümler: Ey insanlar, canlarınız, mallarınız,
namus ve şerefiniz her türlü tecavüzden korunmuştur. Hepiniz
eşitsiniz, Ademin çocuklarısınız; Adem ise
topraktandır. En değerliniz kötülüklerden en çok
sakınanlarınızdır. Kadınların iyiliğini
isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarf edin.
BAŞKAN Sayın Karaca
7.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Bize
dayattığınız gündemin dışında tüm
kadınlar adına söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz
hayatların, yasakladığınız sokakların,
hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun
gördüğünüz rollerin üstüne söyleyecek bir çift lafımız var.
Fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi
çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız
var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine
itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza,
yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az
bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız
var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve
bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
8.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersin Üniversitesi Onkoloji
Hastanesinin Mersin iline kazandırılmasında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere
emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Cumhurbaşkanı Yardımcımız
Sayın Fuat Oktayın teşrifleriyle cuma günü
açılışını gerçekleştirdiğimiz Mersin
Üniversitesi Onkoloji Hastanemiz, ileri teşhis ve tedavi teknolojilerine
sahip cihazları, gelişmiş laboratuvarı ve alanında
uzman doktor ve sağlık personeliyle vatandaşlarımıza
en iyi sağlık hizmetini verecektir. 14.500 metrekare kapalı alan
üzerine kurulu 150 yatak kapasiteli Onkoloji Hastanemiz sadece Mersinin
değil, çevre illerin de ihtiyacını giderecektir. Hastanemizde
AR-GE çalışmaları da yürütülerek dışarıya bağımlılığını
azaltmasına büyük katkı sağlayacaktır. Onkoloji
Hastanemizin şehrimize kazandırılmasında büyük destek veren
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta
olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Hastanemizin
Mersinimize, bölgemize hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin
9.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var.
Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza
itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan
koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız
şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size
rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kadıgil
10.-
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, dayatılan
gündemin dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen
hayatların üstüne edecek iki çift lafları olduğuna,
fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi
çıkarlara göre verilen hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal
cinsiyet eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına,
yasaların etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız
kardeşin hayattan koparılmasına, durdurulmayan şiddetin
erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırılmasına
itirazları olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve
eşit bir dünyayı var edecek kadınların olduğuna
ilişkin açıklaması
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Bize dayattığınız gündemin dışında
söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var.
Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin
uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi
hayattan koparmanıza itirazımız var.
Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve
bilin ki şiddetsiz, savaşsız ve özgür ve eşit bir
dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kılavuz
11.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, coronavirüs sebebiyle Suriye,
İran ve Iraka açılan sınır kapılarının
kapatılmasıyla muz üreticilerinin mağdur olmaması için
tedbir alınması gerektiğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Farklı ülkelerden sebze, meyve ticareti yapan
tüccarlar tarafından satın alınıp İran, Suriye ve
Iraka satılmak üzere Mersin Limanına getirilen yaklaşık
50 bin ton muz, corona virüsünden dolayı sınırların
kapalı olmasından ötürü transit bir şekilde geçememiş ve
ülkemiz sınırları içerisinde kalmıştır. Bu muzlar
iç piyasaya sürülecektir. Bu muzların iç piyasaya sürülmesi yerli
üreticilerimizi ciddi anlamda mağdur edecektir. Şimdiden yerli muz
fiyatları düşmüştür. Çiftçilerimizin mağdur edilmemesi için
gereken tedbirler alınmalıdır. Yerli üreticilerimiz
korunmalıdır. Her şart ve koşul altında
çiftçilerimizin yanındayız.
Ayrıca, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde
bütün kadınlarımızın Kadınlar Gününü tebrik ediyorum,
saygıyla, hürmetle selamlıyorum teşekkür ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Sayın Taşcıer
12.-
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne
söyleyecek iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza
göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız
var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza
itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan
koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız
şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size
rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şahin
13.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var.
Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin
uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız
kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var.
Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve
bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşçıer? Yok.
Sayın Özdemir
14.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine,
verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına,
her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına,
durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bize dayattığınız gündemin
dışında söyleyecek sözümüz var. Reva gördüğünüz
hayatların, yasakladığınız sokakların,
hapsettiğiniz evlerin, sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun
gördüğünüz rollerin üstüne edecek iki çift lafımız var.
Fıtrat diyerek eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi
çıkarlarınıza göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız
var. Emeğimizin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine
itirazımız var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza,
yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az
bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız
var. Durdurmadığınız şiddeti erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve
bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kenanoğlu
15.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Alptekin Dursunoğlu,
Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Hülya
Kılınçın cezaevine konulduğuna, Ferhat Çelik ve Aydın
Keser ile Murat Ağırelin tutuklandığına, Selçuk
Mızraklının dokuz buçuk yıl cezaya çarptırıldığına,
Osman Kavalanın casusluk suçlamasıyla karşı
karşıya kaldığına, Gültan Kışanak ve Sebahat
Tuncelin tutukluluklarının devamına karar verildiğine,
iktidarın kendinden yana olmayanlara yaşama hakkı
tanımamayı kendine yol edindiğine ilişkin
açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Önce,
Alptekin Dursunoğlu; sonra Oda TVden Barış Terkoğlu,
Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç cezaevine kondular.
Aynı hafta içerisinde Yeni Yaşam gazetesinden Ferhat Çelik ve
Aydın Keser ile Yeniçağ gazetesinden Murat Ağırel de
tutuklanmıştır. Kamuoyunda pelikan grubu olarak bilinen tetikçi
bir anlayışın hedef göstermesi sonucunda muhalif haber yapan
gazetecilerin susturulmaya başlandığı bir atmosfer
sarmalındayız. Daha dün, hayatını yaşama
adamış, onurlu barış insanı, Diyarbakır halkının
iradesi Selçuk Mızraklı dokuz buçuk yıl cezaya
çarptırıldı. Gezi Parkı soruşturmalarında
hakkında tahliye ve beraat kararı verilmesine rağmen siyasi
iktidarın kararıyla tahliye edilmeyen Osman Kavala, bu kez de
casusluk suçlamasıyla karşı karşıyadır. Yine,
Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncelin, on dört, on beş
yıllık cezalara çarptırılarak tutukluluklarının
devamına karar verilmiştir. İktidar, kendinden yana olmayan hiç
kimseye yaşam hakkı tanımamayı kendine yol edinmiştir.
Biz, Türkiyenin demokrasiden yana olan bütün güçleriyle birlikte bu
ablukayı yıkacağız, bu karanlık günlere son
vereceğiz; bu da böyle biline.
BAŞKAN Sayın Böke
16.-
İzmir Milletvekili Selin Sayek Bökenin, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına,
durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var.
Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin
uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız
kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız
şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size
rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yüceer
17.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine, verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların
etkin uygulanmamasına, her gün en az bir kız kardeşin hayattan
koparılmasına, durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset
söylemleriyle meşrulaştırılmasına itirazları
olduğuna, şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir
dünyayı var edecek kadınların olduğuna ilişkin
açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var.
Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin
uygulamamanıza itirazımız var. Her gün en az bir kız
kardeşimizi hayattan koparmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız
şiddeti erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size
rağmen var edecek kadınlar var, biz varız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ersoy
18.-
Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
vesilesiyle Millî Mücadelede emeği olan kadınları saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm
kadınları saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Mustafa Kemal Atatürkün Söylevinde belirttiği
gibi: Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü
kadınının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkânı
yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını Ben Anadolu
kadınından daha fazla çalıştım, milletimi halasa ve
zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gördüm. diyemez. Çift
süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsulatı
pazara götürerek paraya kalbeden, aile ocaklarının dumanını
tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla,
kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla cephenin harp
malzemesini taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakâr, o ilahi Anadolu
kadınları olmuştur.
Millî Mücadelede emeği olan
kadınları saygıyla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Karabıyık
19.-
Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine,
verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına,
her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına,
durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
LALE KARABIYIK (Bursa) Bize
dayattığınız gündemin dışında söyleyecek
sözümüz var. Reva gördüğünüz hayatların,
yasakladığınız sokakların, hapsettiğiniz evlerin,
sahiplendiğiniz bedenlerin, uygun gördüğünüz rollerin üstüne edecek
iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek eşitliği yok
sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza göre verdiğiniz
hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin sömürülmesine,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız var. Verdiğiniz
sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza itirazımız
var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan koparmanıza
itirazımız var. Durdurmadığınız şiddeti
erkeklik ve hamaset söylemleriyle meşrulaştırmanıza
isyanımız var. Ve bilin ki şiddetsiz, savaşsız, özgür
ve eşit bir dünyayı size rağmen var edecek kadınlar var,
biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sümer?
Sayın Aydın?
Sayın Kayan?
Sayın Karahocagil
20.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, sessiz
yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olduklarına,
Amasya ilinde Sosyal Yardımlaşma Derneğinin 2019 yılı
içerisinde yaptığı yardımlara ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Sessiz
yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olduk.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. düsturuyla hareket
ettik. Başarıyı bir yolculuk olarak bildik, varış
noktası olarak değil.
Halka hizmeti Hakka hizmet olarak gördüğümüz
bu yolda 2019 yılı içerisinde Amasyamızda Sosyal
Yardımlaşma Derneği olarak fakire fukaraya, garibe gurebaya,
engelliye, engelli bakıcısına, yatalak hastaya ve bakıcısına
yaptığımız yardımlar şöyledir: Periyodik paydan
yapılan yiyecek, giyecek, sağlık, eğitim, barınma,
yakacak, nakdî yardımlar 58.358 kişiye 11 milyon 323 bin TL; merkezî
olarak maaş şeklinde yapılan yaşlılara, engellilere,
eşi vefat etmiş kadınlara, asker ve asker çocuklarına,
yetimlere yapılan yardımlar -16.601 kişiye- 61 milyon 930 bin
TL; uygulanan proje yatırım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşdemir
21.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, bir yanda iktidarın
kadın karşıtı politikaları diğer yanda bu
politikalardan güç bulan erkeklerin kadınlara karşı topyekûn
saldırı içerisinde olduğuna, kayyumların belediyelere gelir
gelmez kadın kurumlarını ya kapattığına ya da
işlevsizleştirdiğine ilişkin açıklaması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkürler Başkan.
Bir yandan iktidarın kadın
karşıtı politikaları, diğer yandan bu politikalardan
güç ve zemin bulan erkekler kadınlara karşı topyekûn bir
saldırı içerisinde. Bu saldırıların en önemli
boyutlarından biri de, her ne kadar üzeri örtülmeye
çalışılsa da, kadın karşıtı
politikaları özel bir biçimde uygulamaya yemin etmiş gibi
çalışan, irade gasbıyla atanan kayyum rejimidir. Defalarca dile
getirdik, kayyumlar belediyelere gelir gelmez ilk önce
kurumsallaşmış kadın mücadelesini hedefliyor; kadın
kurumlarını, kadın destek evlerini ya direkt kapatıyor ya
da buraları kadınlardan, kadın çalışanlardan
arındırarak işlevsizleştiriyor.
Sur Belediyesine kayyum atanmasıyla birlikte
Amîda Jîn Kadın Danışmanlık Merkezine erkek müdür
atandı, kurumun tabelası indirildi ve bu merkez
işlevsizleştirilerek kahvehaneye çevrildi. Diğer tüm
belediyelerimizde benzer uygulamalar söz konusu. Hem artık somut durumun
yanında yapılan araştırmalar da gösteriyor ki kayyum
atamalarıyla beraber mücadelemizin sonucu ciddi düşüş
yaşayan kadına yönelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ersoy
22.-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun, bütün engellere rağmen 8 Martta
sokakları dolduran, haklarına, hayatlarına ve ülkeye sahip
çıkan kadın yoldaşları saygıyla
selamladığına ilişkin açıklaması
OYA ERSOY (İstanbul) Hayatın her
alanında ve anında direnen kadınları, 8 Martta bütün
engellere rağmen sokakları dolduran; haklarına, hayatlarına
ve bu ülkeye sahip çıkan tüm kadın yoldaşlarımızı
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Evet, 8 Martta sokaklardaydık; katledilen,
yaralanan, fiziksel ve psikolojik saldırı altında tutulan,
tecavüze uğrayan kız kardeşlerimizin hesabını sormak
için sokaklardaydık. Mahkeme salonlarında kadın katillerine iyi
hâl indirimi veren yargıya; Diyanet fetvalarıyla toplumsal
yaşamı kadınlar üzerinden dinî kurallara göre düzenleyenlere ve
kadın cinayetlerinin durdurulması ve kadına yönelik
şiddetin önlenmesi için, İstanbul Sözleşmesi ve 6284
sayılı Yasanın uygulanması için direniyorduk ve
sokaklardaydık. Ülkenin dört bir yanında kadınlar,
haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkmak için,
savaşa karşı olduğumuz için sokaklardaydık ve gücümüzü
birbirimizden alıyorduk.
BAŞKAN Sayın Ayrım
23.-
İstanbul Milletvekili Şamil Ayrımın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladığına, Suriyenin İdlib
kentinde şehit olan Uzman Çavuş Fatih Karaya Allahtan rahmet,
yaralanan Uzman Çavuş Ercan Babata şifa dilediğine ilişkin
açıklaması
ŞAMİL AYRIM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, tüm kadınlarımızın 8
Mart Kadınlar Gününü yürekten kutluyorum.
Geçen cuma günü, maalesef,
Iğdırımıza da İdlibden bir şehit geldi;
gözyaşları âdeta sel oldu. Koçkıran köyünden Uzman Çavuş
Fatih Kara Hakka yolcu edildi. Şehidimize Allahtan rahmet diliyorum.
Yine Suriye İdlibdeki aynı
çatışmada yaralanan gazimiz Uzman Çavuş Ercan Babete de acil
şifalar diliyorum.
İnşallah bu şehitlerimiz ve
gazilerimiz son olur diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Eronat
24.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü vesilesiyle Diyarbakırlı edebiyatçılar Esma Ocak ile
Sırrı Hanımı rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Martın Dünya Kadınlar
Günü olması hasebiyle Diyarbakırlı 2 kadın
edebiyatçımızdan bahsetmek istedim.
2011 yılında kaybettiğimiz Esma Ocak
Hanımefendi, ezberinde 3 bin şiir olan ve sosyal sorunlara parmak
basan Berdel adlı kitabın yazarıdır. Kitap beyazperdeye
uyarlanmış, aynı zamanda Almancaya çevrilerek dünyada büyük ün
kazanmıştır.
Yine Şair Sırrı Hanım, 19uncu
yüzyılda yaşamış ünlü bir divan şairimizdir.
Rıfat adlı oğlunu kaybettikten sonra yazdığı
mersiye de onun tanınırlığını
artırmıştır. Bu 2 hanımefendiye saygılarımı,
minnetimi sunuyorum ve rahmet diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Yavuz Gözgeç
25.-
Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü, Amerikada bir fabrikada kadın işçilerin yanarak
ölmesi sonucu anılmaya başlanan bir gün. Bizim kadim medeniyetimizde,
bu toprakları bizlere vatan yapmak için canını feda etmekten bir
an bile tereddüt etmeyen şehitlerimizin Vatan sağ olsun. diyen
vefakâr, onurlu anneleri var; Kurtuluş Savaşında cephede ön
saflardan geri durmayan Nene Hatunlarımız, Halide
Onbaşılarımız var; 15 Temmuz demokrasi kahramanı
kadınlarımız var; dağa kaçırılan, terörist olmaya
zorlanan çocukları için mücadele eden Diyarbakır Annelerimiz var.
Bu ülkede, onurlu, özgür yaşamak hedefi olan
biz kadınlar biliyoruz ki vatan varsa kadın var, vatan varsa erkek
var, vatan varsa çocuk var, vatan varsa özgürlük var.
BAŞKAN Sayın Özer
26.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Sera AŞnin marketlere
satış rakamı şartı getirip getirmediği, hangi
ürünlerden, kaç kilogram ve kaç liraya alındığı ve
marketlere kaç liraya satıldığı, Sera AŞnin elde
ettiği kâr veya zararın ne olduğu, kâr elde edilmişse
nasıl kullanılacağı, zarara uğranmışsa
kimden ve nasıl karşılanacağı sorularına
Tarım ve Orman Bakanlığından gelen yanıta ilişkin
açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde kurulan
Sera AŞ, bir süredir üreticilerden aldığı ürünleri
anlaşma yaptığı zincir marketlere satmaktadır.
Kurduğu şirketi üretim zincirindeki aracıların yerine koyan
Bakanlık böylece tüketiciyi ucuz ürünle buluşturacakmış.
Tarım Bakanına geçen ay bir soru
önergesiyle sorduk: Sera AŞ marketlere satış rakamı
şartı getirmiş midir? Bugüne kadar hangi ürünlerden kaç kilogram
alınmıştır, kaç liraya alınmıştır?
Alınan ürünler marketlere kaç liraya satılmıştır? Sera
AŞnin üreticiden alıp marketlere sattığı ürünlerden
elde ettiği kâr veya zarar nedir? Kâr elde edilmişse bu nasıl kullanılacaktır,
zarara uğranmışsa bu zarar kimden ve nasıl
karşılanacaktır? Ve Bakanlıktan yanıt geldi: Bilgiler
ticari sır niteliği taşımaktadır.
Şimdi sayın
vatandaşlarımıza sormak istiyorum: Siz ucuza ürün
yediğinize inanıyor musunuz?
BAŞKAN Evet, değerli milletvekilleri,
böylelikle değerli milletvekillerimizin söz taleplerini
karşıladık.
Gündemi devam ettireceğiz ama ben, bugün
birleşimin soruna kadar kadın milletvekillerimizin zaman zaman söz
taleplerini karşılayacağım.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerimizin
söz taleplerini alalım, ondan sonra da gündemimize geçelim.
Grup Başkan Vekilleri olarak ilk söz
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Türkkana aittir.
Buyurun Sayın Türkkan.
27.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, hayatını kaybeden Adalet
eski Bakanı Şevket Kazana Allahtan rahmet dilediğine, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle başta şehit anneleri olmak üzere
İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşenerin ve tüm
kadınların Kadınlar Gününü kutladığına, cinsiyet
ayrımcılığının sona erdiği, şiddet ve
fırsat eşitsizliği sorunlarının ortadan
kalktığı bir Türkiye vadettiklerine, Oda TV yazarları
Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivanın
ardından Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırelin
tutuklanmasının her geçen gün basın özgürlüğünün
azaldığının en somut örneği olduğuna, aklın,
ferasetin ve adaletin gündeme alınması gerektiğine, adil ve
bağımsız yargıya bir gün herkesin ihtiyacı
olacağına, antidemokratik, baskıcı ve çağ
dışı bir yönetim tarzı olan parti devletini kabul
etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün akşam saatlerinde millî görüşün
önemli isimlerinden Adalet eski Bakanı Sayın Şevket Kazan
Ankarada tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Merhum
Kazana Allahtan rahmet, sevenlerine ve millî görüş camiasına
başsağlığı diliyorum.
Hafta sonu idrak ettiğimiz 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum. Başta şehit anneleri olmak üzere
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi
ve tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü kutlu olsun. Ancak
üzülerek söylüyorum ki Türkiyede kadına şiddet artmakta, istihdamda
kadın sayısı düşmekte, yönetime katılmada hâlâ
cinsiyet ayrımcılığı dikkat çekmektedir. İYİ
PARTİ olarak kadınlara yönelik cinsiyet
ayrımcılığının sona erdiği, şiddet ve
fırsat eşitsizliği sorunlarının ortadan
kaldırıldığı bir Türkiye vadediyoruz. Sayın Genel
Başkanımız öncülüğünde kadını özne alan
çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz ve
edeceğiz.
Türkiyede her geçen gün basın özgürlüğü
azalıyor, gazetecilere ve düşüncelerini açıkça söyleyen herkese
baskı yapılıyor, demokrasi ve hukuk ayaklar altına
alınıyor. Oda TV yazarları Barış Terkoğlu ve
Barış Pehlivanın ardından, son olarak Yeniçağ
gazetesi yazarı Murat Ağırelin tutuklanması bunun en somut
örneği olmuştur. Çağrılarak mahkemeye gelen Murat
Ağırelin ertesi gün sabahın dördünde kapısına polis
gönderilerek tutuklatılması ne vicdana ne insan haklarına ne de
evrensel hukuka uygun olmuştur. Bu hukuksuzluğu kabul etmiyor,
şiddetle reddediyoruz. Ama biz bu uygulamayı daha önce de gördük;
hâkim serbest bırakıyor, savcı itiraz ediyor, tekrar yakalama
kararı çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunun ismi nedir biliyor
musunuz? Bunun ismi intikam hukukudur. Peki, ya bir gün hukuk size de
lazım olursa, işte o gün hukukun, adaletin nasıl vazgeçilmez
olduğunu anlayacaksınız siz de.
İktidar partisi, bu uygulamalarıyla korku
değil, nefret yarattığının artık farkına
varmalı. Kimse sizden korkmuyor ama çok nefret ediyor. Bu nefret iyi bir
şey değil. Aklı, feraseti ve adaleti bir an önce gündeminize
almalısınız. Unutmayınız ki hukuk hepimiz içindir.
Adil ve bağımsız yargıya bir gün herkesin ihtiyacı
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde
Rusyada Devlet Başkanı Putinle görüşmeye gitti. Sayın
Cumhurbaşkanının yanında kalabalık bir heyet de
vardı ancak biz bu heyette bakanların yanında başka isimler
de gördük. AK PARTİ Sözcüsü Sayın
Ömer Çelik ve Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mahir
Ünal da heyette yer alıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben şimdi buradan
sormak istiyorum: Bu görüşmede Cumhurbaşkanı ve bakanların
yanında bir parti sözcüsünün ve bir genel başkan
yardımcısının ne işi vardı? Bu isimler Rusyaya
niye götürüldü? Aslında cevap açık, bu manzara, oradaki
fotoğraf, şu anda Türkiyeye parti devletinin hükmettiğinin en
net fotoğrafıdır. Parti devleti, günümüzün uluslararası
değerleri olan demokrasi, parlamenter yönetim, hukukun üstünlüğü,
temel insan hak ve özgürlüklerinin geçerli olduğu, adil, hesap verebilir, şeffaf
ve katılımcı yönetimle ilgisi olmayan, antidemokratik,
baskıcı ve çağ dışı bir yönetim
tarzıdır. Bu yönetim tarzını kabul etmemiz mümkün
değildir.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Akçayda.
Buyurun Sayın Akçay.
28.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına, hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı
Şevket Kazana Allahtan rahmet dilediğine, 5 Mart 2020 tarihinde
Moskovada Türkiye ile Rusya arasında gerçekleştiren diplomatik
zirvede Soçi Mutabakatı doğrultusunda İdlibde istikrarın
yeniden tesis edilmesi amacıyla ek protokol imzalandığına
ve 5 Marttan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelede önemli
mesafeler katettiğine, Türkiyenin hiçbir emperyal kurguya mahkûm
olmayacak kadar iradeli ve aklıselim, hiçbir çatışmayı
körüklemeyecek kadar barışın teminatı olduğuna, Bahar
Kalkanı Harekâtının Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Barış Pınarı ve Pençe Harekâtlarının
tamamlayıcısı olacağına ve sınırların
terör unsurlarından arındırılacağına, Suriyenin
geleceğine Suriyelilerin karar vermesi, yol ve yöntemin de demokrasi
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Varlığıyla hayatın her
anında ve her alanında insanı insan yapan, ilk öğretmenimiz
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Sayın Başkan, uzun yıllar, iki dönem
Adalet Bakanlığı yapmış olan Şevket Kazanın
hayatını kaybettiğini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz.
Merhum Şevket Kazana Allahtan rahmet; ailesine, yakınlarına ve
millî görüş camiasına başsağlığı dileklerimi
iletiyorum.
Sayın Başkan, Türkiye ve Rusya
arasında, 5 Mart 2020 tarihinde, İdlibdeki gerginliği azaltma
ve bölgesel konuları ele almak için Moskovada diplomatik zirve
gerçekleştirildi. Zirvede, 17 Eylül 2019 Soçi Mutabakatı
doğrultusunda İdlibde istikrarın yeniden tesis edilmesi
amacıyla ek protokol imzalandı. Moskova Zirvesinde, 6 Mart 2020
tarihinde, saat 00.01den itibaren tüm askerî faaliyetlerin durdurulması
kararı alındı. İdlibin jeostratejik açıdan önemli bir
noktası olan M4 Kara Yolu çevresinde oluşturulacak güvenli bölgenin
detayları ise Türk ve Rus Savunma Bakanlıkları arasında
bugün yapılacak toplantıyla görüşülmeye başlanacak.
Türkiye, İdlibde tırmanan gerilimin
müsebbibi olmadığı gibi, destekleyicisi de olmamış ve
Moskova Zirvesine giden süreci hazırlamıştır. Askerî
faaliyetlerin durdurulması ibaresi doğrultusunda, Suriyeden
Türkiyeye gerçekleşmesi muhtemel kitlesel insan göçünün önüne
geçilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bırakalım, Suriye
ile Türkiye savaşsın. açıklaması yapan Trumpın
açıklaması dikkate alındığında, ABDnin Türkiye
üzerinden kurguladığı senaryo Türk diplomasisinin engin
birikimine çarpmıştır. Moskova Zirvesi sonucunda, 6 Mart 2020
tarihinde silahlı faaliyetlerin durdurulması Türkiye'nin askerî
motivasyon ve toparlanması açısından kritik öneme sahiptir. Bu
kapsamda, 5 Marttan bu yana, Münbiçte, Tel Rıfatta, Kandilde ve
diğer bölgelerde Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/PYDye yönelik
operasyonlarda terörle mücadelede önemli mesafeler almıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, hiçbir
emperyal kurguya mahkûm olmayacak kadar iradeli ve aklıselim, hiçbir
çatışmayı körüklemeyecek kadar barışın
teminatıdır. Her krizden medet umup ve bu krizi fırsata
çevirmeye çalışanlar boşuna umutlanmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) HTŞ, PKK/PYD üzerinden
vekâlet savaşı yürüten ABDnin, asırlık kini mahfuz olan
Rusyanın ve bölgede ne yaptığını gayet iyi
bildiğimiz İranın, Esad kuklasıyla güttüğü kural
tanımaz siyasetin farkındayız. Irkçı, Darvinist, sömürgeci
ve materyalist bilinçaltıyla her fırsatta Türkiyeyi itham etme
cüreti gösteren neme lazımcı Batı dünyasının da
farkındayız. Siyasi hırsa kapılıp devlet, hükûmet
mefhumlarını ayırt edemeyen Putinciler Rus kapanına
düşmüştür. Bu zihniyetin, Rus televizyonunun ucuz montaj
kumpasının peşine takılıp devleti itibarsızlaştırma
gafletlerine şaşırmamak gerekir. Devlet aklı ucuz
numaralarla, çarpıtmalarla, kural tanımazlıkla
değerlendirilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Devlet aklı, yeri
geldiğinde diplomasinin hududu zorlanarak, yeri geldiğinde cesur
hamlelerin tereddütsüz gerçekleşmesiyle belirlenir. Türkiye, Fırat
Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe
Harekâtlarında bu iki temelin üzerinde meşru ve hukuki
haklarının müdafaasını gerçekleştirmektedir. Bahar
Kalkanı Harekâtı bu başarılı harekâtların
tamamlayıcısı olacak, sınırlarımız terör
unsurlarından arındırılacaktır.
Bu ülkenin geleceğine Suriyeliler karar
vermeli, yol ve yöntem de demokrasi olmalıdır. Bu çerçevede, 13
Nisanda Suriyede yapılacak seçimlerin kalıcı,
kapsayıcı ve kutuplaşmayı bitirecek değişim
rüzgârına yol açacağını düşünmek abartılı ve
aslı astarı olmayan afaki bir beklentidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Moskova Mutabakatı, Esad
rejiminin kukla bir yönetim olduğunun tescilidir. Bu nedenle, 13 Nisanda
Suriyede yapılması planlanan seçimin hukuken bir geçerliliği
olmayacaktır. Suriyenin geleceğini, halkının üzerine ölüm
yağdıran kukla bir yönetim değil, hür ve bağımsız
Suriyeliler inşa edecektir. Suriyeye huzurun, istikrarın ve
barışın hâkim olması en büyük dileğimizdir.
Rusyanın ve güdümündeki Esad rejiminin İdlible ilgili her türlü
mutabakata sadık kalması elzemdir; olası bir ihlal durumunda,
Türkiye, meşru müdafaa hakkını kullanmakta tereddüt
etmeyecektir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Danış
Beştaşta.
Buyurun.
29.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü vesilesiyle kadına yönelik şiddete, tüm
ayrımcı tutum ve uygulamalara karşı onurlu, mücadeleci dik
duruşla her yerde olmaya devam edeceklerine, 8 Mart kutlamalarına
müdahaleyi kınadıklarına, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
üretilmesinde dilin önemli etkiye sahip olduğuna ve
kadınlarımız denilerek sahiplik bildiren iyelik ekinin
kullanılmasını kabul etmediklerine, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı
hakkında verilen hapis cezasına ve Selçuk Mızraklının
mesajına, aralarında Oda TV Haber Müdürü Barış
Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Muhabir
Hülya Kılınç, Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ferhat Çelik ve Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, Rudaw
Muhabiri Rawin Sterk, Mezopotamya Muhabiri İdris Sayılğan ile
Yeniçağ yazarı Murat Ağırelin de olduğu 91 gazeteci
ve medya çalışanının tutuklu bulunduğuna,
iktidarın hakikatlere savaş açtığına ancak er ya da
geç gerçeklerin galip geleceğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günüyle
başlamak istiyorum.
Biz kadınlar, fabrikada, sokakta, tarlalarda,
siyasette, kısaca her yerdeyiz. İrademizi cezaevlerinde tutsak etmeye
çalışanlar, bizi eve hapsetmeye çalışanlar, bizi yok
sayanlar biz kadınların varoluş mücadelesini ve
kararlılığını anlamayanlardır. Bizler özgürlük
cevherini içimizde taşıyanlarız ve karanlıkları o
cevherlerle aydınlatanlarız. Bu nedenle, mücadelemiz anbean büyüyor
ve tüm toplumu kucaklıyor. Kadına yönelik şiddete,
katliamcı zihniyete ve tüm ayrımcı tutum ve uygulamalara
karşı onurlu, mücadeleci dik duruşumuzla her yerde olmaya devam
edeceğiz.
Bu vesileyle, 8 Mart kutlamalarına,
etkinliklerine müdahaleyi de kınadığımızı, bunun
kabul edilemez olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Müdahaleler,
kadınların özgürlük yürüyüşünü, mücadelesini asla
durduramayacak.
Kadın meselesine dair başka bir mesele:
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üretilmesinde dil çok önemli bir
etkiye sahiptir. Aslında, değişim önce dilde başlar.
Özellikle erkek vekil arkadaşların dikkatine sunmak istiyorum, burada
bile kadınlarımız diyerek sahiplik bildiren iyelik ekini
kullanmalarını kabul etmiyoruz. Kadınlar bir babaya, bir ağabeye,
bir kocaya, bir erkeğe veya herhangi birine ait değildir. Bu nedenle,
aitlik eklerinin hiçbirinin kullanılmamasını özellikle belirtmek
istiyoruz, rica ediyoruz. Değişimin dilde başlaması
gerçeğinden hareketle Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadınlara
yaklaşımda bunu önemsiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet,
yaşasın 8 Mart; yaşasın kadın mücadelesi, kadın
dayanışması.
(X) Kadın, yaşam, özgürlük
diyerek 8 Marta ilişkin bölümü bitirmek istiyorum.
Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün çok önemli bir davada karar verildi. Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Sayın Selçuk
Mızraklı hakkında dokuz yıl dört ay on beş gün bir
hapis cezası verildi. Kendisi 22 Ekim 2019 tarihinde
tutuklanmıştı, alelacele yapılan bir yargılamayla
hemen bu ceza verilerek kayyum darbesi meşrulaştırılmaya
çalışılıyor. Bir kere, şunu ifade etmek isteriz ki,
Selçuk Mızraklı Diyarbakır halkının iradesidir, yüzde
63 oyla seçilen bir Belediye Başkanıdır; kendisine verilmiş
ceza, aynı zamanda, tek tek kendisine oy veren halka yönelik de bir ceza
mahiyetindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Aynı zamanda başka bir özelliği de var: Kendisi, binlerce
insanın hayatını kurtaran, derdine deva olan bir hekim ve
bununla birlikte bir insan hakları savunucusudur. Sevgili Selçuk
Mızraklı dün bir haber gönderdi -onun dilinden söylemek istiyorum bu
bölümü- dedi ki: El ele, yürek yüreğe ve omuz omuza vererek güzel yarınları
müjdeleyebiliriz. Sizlere bir haberim var, bu zalimler pek yakında
kaçacaklar. Evet, kaçacaklar, hiçbir karar AKPnin kayyum suçunu örtemeyecek,
halkın iradesinden kaçamayacaklar. İrade gasbedenler er ya da geç
yasa önünde, adalet önünde hesap verecek. Tarihin hiçbir saldırısı
Amed surlarını yıkamadı. Hiçbir zalim, Kürt halkına
boyun eğdiremedi. Amed halkının iradesini
cezalandırdığını düşünenler Selçuk
Mızraklıyı cezalandırdığını sananlar
yakında kaçacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Gülten
Kışanak ve Bekir Kaya dört yıla yakın bir süredir içeride
ama iktidarın korkulu rüyası olmaya devam edecekler. Sevgili Selçuk
Mızraklı da iktidarın başka bir korkulu rüyası olacak.
Son olarak, gazetecilere yönelik
saldırılara değinmek istiyorum. Evet, şu anda,
hâlihazırda 91 gazeteci ve medya çalışanı tutuklu. Son bir
hafta içinde 20 gazeteci gözaltına alındı ve 7 gazeteci
tutuklandı. Bunlar, Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu,
Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Muhabir Hülya
Kılınç; Yeni Yaşam Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik,
Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser; Rudaw Muhabiri Rawin Sterk,
Mezopotamya Muhabiri İdris Sayılğan ve Yeniçağ Yazarı
Murat Ağırel. Evet, gazetecilere yönelik saldırılardan vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gazetecilik suç değildir. Gazetecilerin tutuklanması,
yargılanması, aslında, asla hukuk çerçevesinde olmuyor.
İktidar, gerçeklere savaş açmış durumda; hakikatin haberini
yapan, hakikatin peşinde koşan gazetecilere savaş
açmış durumda ama bu savaşı kaybedecek. Er ya da geç
gerçekler galip gelecek diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, söz sırası, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilinin yetki vermesiyle
Sayın Emecanda.
Buyurun Sayın Emecan.
30.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, Başkanlık
Divanına kadın milletvekillerine gönderdiği karanfilden ötürü
teşekkür ettiğine, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
kutladığına, Türk kadınının toplumdaki yerini
edinmesini sağlayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla
andığına, emek, istihdam, eşit işe eşit ücret
sorunlarının önüne kadına şiddetin geçtiğine ve
kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmaya
çalışıldığına,
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı
Fahrettin Altunun 4 Mart 2020 tarihinde Yunanistanın göçmenlere
karşı izlediği sert tutumuna yönelik açıklamaya ve 8 Martta
Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Türkiyenin birçok yerinde
barışçıl yürüyüşler yapan ve gazla
karşılaşan kadınların yaşama haklarını
hep birlikte savunabilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine çağrıda
bulunduklarına ilişkin açıklaması
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, bu güzel karanfilleri bizlere göndererek
göstermiş olduğunuz nezaketten dolayı sizlere grubumuz
adına da çok teşekkür etmek istiyorum.
Evet, grubumuz adına, 8 Martla ilgili ben de
birkaç söz söyleyeceğim. Aslında, 8 Marta gelmeden önce, Türk
kadınının yerine baktığımız zaman, Türk
kadını, kurtuluş mücadelemizden bu yana, hayatın her
alanında, savaşta da barışta da mücadelenin içinde
erkeklerle birlikte yan yana olmuştur. Seçme ve seçilme hakkını,
dünyada birçok ülkeden yıllarca önce, 1934 yılında elde
etmiştir Türk kadını. Kadının toplumdaki yerini
edinmesini, erkeklerle eşit koşullarda var olmasını ise biz
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürke borçluyuz. Buradan, bu vesileyle, tekrar
kendisini saygıyla anmak istiyorum. Onun değerini kadınlar
olarak her geçen gün daha da fazla anlıyoruz.
Aslında, 8 Marta geldiğimiz zaman, 1857
yılında kadın işçilerin daha iyi çalışma
şartları için yaptığı bir eylemde 129
kadının yanarak ölmesiyle sonuçlanan çok acı bir olay
gerçekleşti. Bu olaydan sonra -burada uzun uzun tarihçesine
girmeyeceğim ama- aslında 8 Mart bir anma günü olarak belirlendi. Ancak
Türkiyede kadınların yaşadığı sorunlara baktığımızda,
emek, istihdam, eşit işe eşit ücret gibi sorunların önüne,
bugün, kadına şiddet geçmiş durumda. Sadece 2020
yılında altmış yedi günde yani 8 Marta kadar 54 kadının
öldürüldüğünü biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Aslında, 2019da da 2018de de bu rakamlar çok
farklı değildi ve giderek bu sayının
arttığını görmekteyiz.
Bugün, kadınların toplumsal yaşamdan
dışlanmaya çalışılıyor olması çok
acıdır. Aslında daha da acı olan bir şey, kamuda
çalışan, yüksek görevlerde bulunan, bir valinin, bir kaymakamın,
bir belediye başkanının ya da başka bir kamu görevlisinin
çok ilginç cümlelerle kadına yönelik saldırı niteliğinde
cümleler sarf ettiklerini görüyoruz. Birkaç tane örnek verecek olursak
Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor.
denilebildi bu ülkede, Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız
bulamıyor. Kadının yeri evidir. Kadın-erkek eşitliği
fıtrata aykırıdır. Kadına şiddet
abartılıyor. gibi bu liste uzar gider.
Aslında, bizim, bize dayatılan bu
yasaklara itirazımız var diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Kadınlar, bugün, kadına şiddet ve istihdamda yaşanan
sorunlardan dolayı, artık, daha fazla sokakta olma ihtiyacı
duyuyorlar.
En son, bu geçtiğimiz 8 Marta gelecek olursak,
ben, 8 Martla ilgili yapılan yürüyüşleri değerlendirmeden önce,
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı
Fahrettin Altunun 4 Mart 2020de yapmış olduğu bir açıklamaya
değinmek istiyorum, Yunanistanın göçmenlere karşı
izlediği sert tutumla ilgili şunları söylemişti: Geçici
koruma statüsünü askıya alan ve göçmenlere biber gazı sıkan bir
ülke ahlaktan bahsedemez.
8 Marta geldiğimiz zaman, Dünya Emekçi
Kadınlar Günü nedeniyle Türkiyenin birçok yerinde barışçıl
yürüyüşler yapılabilirken Beyoğlu İstiklal Caddesinde saat
19.00da yürüyüş için toplanan, yine barışçıl bir
yürüyüş için toplanan kadınların maalesef yollarına
döşenen barikatlarla önleri kesildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) -
Tamamlıyorum.
Taksim ve İstiklal Caddesine çıkan yollar
polis ekipleri tarafından kapatıldı ve sonrasında asıl
acı olan -ki biz kadın vekiller de orada o kadınların
yanındaydık- bu kadınlar gazla
karşılaştılar, saçlarından tutulup yerlerde
sürüklendiler. Bugün, kadının gördüğü muamele bu.
İşte, bu yapılanlara itirazımız var, yasaklara
kadınlar olarak ve tüm kadınlar adına itirazımız var
ve hemen şimdi toplumun yüzde 50sini oluşturan kadınların
yaşama, çalışma haklarını hep birlikte savunabilmek
için Türkiye Büyük Millet Meclisine bir çağrıda bulunuyoruz:
Artık, bizim, burada hep birlikte ortak bir dil ve ortak bir eylem
içerisinde bu gidişata bir Dur! dememiz gerekiyor.
Ben, buradan tüm kadınlarımızın
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Akbaşoğlunda.
Buyurun Akbaşoğlu.
31.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
hayatını kaybeden Adalet eski Bakanı Şevket Kazana
Allahtan rahmet dilediğine, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesileyle tüm
kadınlara ve evlatlarına kavuşma nöbetinde bulunan
Diyarbakır Annelerine göstermiş oldukları dirayetli duruş
nedeniyle hürmetlerini sunduğuna, AK PARTİ iktidarları döneminde
kadınların lehine önemli düzenlemeleri hayata geçirdiklerine, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin demokratik bir hukuk devleti olduğuna ve anayasal
sistemin işlediğine, herkesin kanunlarla bağlı
olduğuna, Türkiyenin 15 Temmuzun hemen akabinde, Fırat Kalkanı,
Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı
Harekâtlarıyla hem sahada hem de masada askerî ve diplomatik kazanımlar
elde ettiğine, büyük bir göç baskısı altında bulunan
Türkiyenin insanlığın ne demek olduğunu bütün dünyaya
göstermeye devam edeceğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, dün itibarıyla
millî görüşün duayen isimlerinden birisi olan, daha önce Çalışma
ve Adalet Bakanlıklarımızı yapan Sayın Şevket
Kazanın vefatını teessürle öğrendik. Bu münasebetle,
hakikaten önemli bir misyon çerçevesinde milletimize hizmet eden Sayın
Şevket Kazanı rahmetle yâd ediyorum, bütün milletimize
başsağlığı diliyorum; Allah rahmet eylesin.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününü hep beraber idrak
ettik. Hakikaten, bu vesileyle tüm kadınlarımıza, tüm
annelerimize, tüm şehit ve gazi annelerimize özellikle selam ve
hürmetlerimizi buradan yinelemek isterim. Aynı zamanda, evlatlarına
kavuşma nöbetinde bulunan Diyarbakır Annelerini de bu
kavuşmaları münasebetiyle tebrik ederim ve bu konuda göstermiş
oldukları dirayetli duruş nedeniyle kendilerine de selam ve
hürmetlerimi sunmak isterim.
Yaklaşık on sekiz yıldır Hükûmet
olarak devleti yöneten AK PARTİ iktidarları döneminde, hakikaten,
kadınlara karşı yapılan bütün
ayrımcılıklarda, eğitimde, istihdamda, temsilde ve
diğer hususlarda, bunların hepsinde, bir bir, büyük demokratik
devrimler ve her türlü mevzuatta, Anayasa dâhil olmak üzere bütün mevzuat
sisteminde olumlu adımlar atmak, atılımlar yapmak suretiyle
kadınların lehine önemli düzenlemeleri hayata geçirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu vesileyle, her türlü hak ve yaklaşımı,
mevzuata geçirmek suretiyle büyük bir güvenceye aldık ve bunların
uygulanmasına da azami önem gösterdik. Şöyle istatistiki olarak
bakıldığında, 2002 yılından 2019 yılına
dek, kadınlarla ilgili istihdam oranı bakımından, yüzde
45e yakın bir artış sağlandığını ve
yaklaşık 9 milyon kadının bu manada istihdama
katıldığını görüyoruz. Böylece, kadınların
iş gücüne katılma oranı yüzde 27,9dan yüzde 34,9a
çıkmış ve toplam istihdamdaki kadın oranı da yüzde
25,3ten yüzde 28,8e yükselmiştir. Dolayısıyla, bu konuda, biz,
Başı açık, başı kapalı Öyle giyiniyor, böyle
giyiniyor Sen okulda, üniversitede okuyabilirsin; sen okuyamazsın. Sen
milletvekili olarak temsil edebilirsin, edemezsin. vesair her türlü
ayrımcılığı ortadan kaldırarak toplumun bütün
kesimlerine yönelik demokratik temsiliyeti artıran ve her alanda, bu konuda
önemli işlere imza atan bir yaklaşım sergiledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ve mutlu kadın; huzurlu, uyumlu bir aile; huzurlu,
müreffeh bir toplum olmamız yönünde her türlü yaklaşımı
bugüne kadar sergilediğimiz gibi, bundan sonra da bu tutum ve
davranışımızı 83 milyon insanımızın
tamamı için gerçekleştireceğiz.
Şu hususu hatırlatmak isterim ki Türkiye
Cumhuriyeti devleti demokratik bir hukuk devletidir; anayasal sistem
işlemektedir. Kamu kurum ve kuruluşları; yasama, yürütme,
yargı organları ve birimleri; bütün
idari teşkilat, sistem çalışmaktadır.
Bağımsız ve tarafsız yargı çerçevesinde de mevzuat
çerçevesinde verilen kararlar uygulanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda, hakikaten, mevzuatla ilgili, gazetecilerin
mevzuata aykırı tutum ve davranışlarıyla ilgili
eleştiriler oldu. Bu konuda, MİT Kanunu net bir şekilde
düzenlemeyi havidir. Bu konuda da takdir tutuksuz yargılama veya
tutuklu yargılama şeklinde mahkemenindir. Mahkemeye intikal
etmiş bu konuyla ilgili de daha fazla bir hususa temas etmek istemiyorum.
Bununla beraber, hiçbir meslek grubunun, hiçbir kimsenin yargı denetimi
dışında olmadığını, herkesin kanunlarla
bağlı olduğunu da bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Tabii, İdlib Mutabakatı çerçevesi çok
önemli. Önemli bir Soçi Mutabakatı var ve Soçi Mutabakatına ek bir
protokol olarak Moskova Muhtırası söz konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türkiye, bu konuyla ilgili de çok önemli kazanımlar
elde etti; hakikaten, millî politik eksen çerçevesinde, 15 Temmuzun hemen
akabinde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla hem sahada hem de
masada askerî anlamda da diplomatik anlamda da çok büyük kazanımlar elde
etti. Bu, milletçe ve devletçe hepimizin gururudur, onurudur ve geleceğe
yönelik kendimizden emin bir şekilde millet ve devlet
kaynaşmasıyla atacağımız adımlarla
geleceğimizin teminatıdır. Bu yönden millî bir duruş olarak
değerlendirilmesi gerekir.
Ayrıca, tabii, büyük bir göç baskısı
altında bulunan Türkiyenin 4 milyona yakın Suriyeliyi alarak
insanlığın ne demek olduğunu bütün dünyaya gösterir bir
şekilde ortaya koyması ve İdlibde sınırımıza
yanaşmış 1,5 milyon sığınmacıyla ilgili
açık kapı politikasını uluslararası hukuk çerçevesinde
işletmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum efendim, son cümlem.
Gelene Niçin geliyorsun? demeden kucaklamak,
insanlığı göstermek, gidene de Niçin gidiyorsun? diye, set
olmamak bakımından bir uygulama yapılmış. Ancak
Türkiyenin, bütün dünyaya örnek teşkil eden -milletiyle ve devletiyle- 83
milyon insanın onuru, gururu uygulamaları bir tarafa; bir de hani,
Mehmet Akifin tek dişi kalmış canavar diye
nitelendirdiği Avrupa medeniyetinin, Batı medeniyetinin
uygulamasının ortaya konulduğu Avrupa ve Yunanistan
uygulaması da bir tarafa. Orada kadınlara, erkeklere, çocuklara nasıl
muamele edildiği tüm dünyanın gözü önündedir. Bu konuda biz
insanlığımızı tüm dünyaya göstermeye devam
edeceğiz diyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, bir söz talebiniz
olmuştu, onu yerine getirelim, ondan sonra gündeme geçelim.
Buyurun.
32.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvelki konuşmasında Sayın
Meral Danış Beştaş özellikle erkek milletvekillerine
hatırlatma yaparak kadınlarımız ifadesinin
kullanıldığı, Bu ifade de aitlik, iyelik ekidir ve
sahiplenmeyi ifade eder. şeklinde bir eleştiri yöneltti. Ben de bir
erkek milletvekili olarak konuşmam esnasında ilk öğretmenimiz
kadınlarımız şeklinde bir ifadede bulundum.
Şimdi, Sayın Beştaşın bu
ifadesini kesinlikle cinsiyet ayrımcılığı yapan bir
ifade olarak görüyorum. Yani mesela annelerimiz babalarımız veya
erkeklerimiz derken aitlik, iyelik veya sahipliği ifade etmiyoruz. Kaldı
ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan da aynı şekilde
kadınlarımız diye ifadede bulundu. Dolayısıyla bu
görüş tamamen yanlıştır.
Aynı zamanda, kadınlarımız
derken bir aynileşme ve özdeşleşme ve kendinden
ayırmamayı ifade eder, bunun anlamı da budur. Ayrıca -yani
bu konunun bağlamının dışında- kadın
kelimesi Türkçemizde aynı zamanda bir sıfat olarak da kullanılır;
temiz, pür, pak, safiyet ve asalet anlamında da kullanılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu vesileyle, bu
açıklama fırsatını da verdiğiniz için teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tabii, tüm değerli
konuşmacıların her birinin kendi siyasi düşünceleri,
ilkeleri ve ideolojileri doğrultusunda tanımlamalar yapmaları,
kimi değerlendirmeler yapmaları doğaldır. Sanırım
hepimiz, herkes birbirini anlıyor, artık bu tartışmayı
fazla da uzatmadan gündeme geçelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tartışma değil
yani bir görüş ifade etme. Ayrıca ideolojik bir yönü de yok yani bu
bir değerlendirme, bir saygı belirtme.
BAŞKAN Peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben küçük bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Siz de küçük bir açıklama
yapın, gündeme geçelim.
Buyurun.
33.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben kişisel bir eleştiride bulunmadım;
genel olarak kadın kurumlarının, kadın hareketlerinin
-dünyanın her yerinde, Türkiye'de de öyle- bu bir duruşudur,
talebidir. Bu bir ayrımcılık değil; aksine,
ayrımcılığa karşı değişimin dilde
başladığını söylemek isterim yani farklı
yerlerden bakıyor olabiliriz ama ben kadınlar adına bunu ifade
ettim. Kesinlikle kadınlara kadınlarımız denmesinin bir
aidiyet, bir iyelik eki olduğunu, hiç kimsenin kimseye ait
olmadığını bir kez daha ifade etmek isterim. Aynı
şekilde erkeklerimiz lafı da bizce doğru değil.
Teşekkürler.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlığın, Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı
(4/67)
BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekilimiz
Sayın Zemzem Gülender Açanalın Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısı 5/3/2020 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Değerli milletvekilleri, kadın
milletvekillerimize birazcık ifade ettim ama grup önerilerini bir
bitirelim, ondan sonra ara verdiğimiz zaman arka odada çay içimini beraber
yapalım yani grup önerilerine bir başlayalım, birazcık da
gündemimiz ilerlesin.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19
milletvekili tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2368) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
10/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/3/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19
milletvekili tarafından üniversite öğrencilerinin ekonomik
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 10/3/2020 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere
İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın
İsmail Koncuk.
Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepiniz mutlaka hatırlarsınız, ocak
ayı itibarıylaydı herhâlde, bir evladımız,
İstanbul Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü 3üncü
sınıf öğrencisi Sibel Ünli Cebimde 1 lira kaldı, yemek
param yok. diye bir tweet atmıştı ve ardından intihar
etti. Tabii, bu, son derece travmatik bir hadiseydi ve üniversite
öğrencilerimizin yaşadığı ekonomik sorunların
çözülmesine dair Türkiye gündeminde birtakım tartışmalar
başladı. Aslında bu tartışmalar, rahmete eren
kızımızın intiharından sonra başlayan
tartışmalar değil; hız kazandıran bir olaydı,
üzücü bir olaydı bu. Ancak o günden bugüne Hükûmetin, yoksul
öğrencileri desteklemek adına çok ciddi adımlar
attığını düşünmüyoruz. Elbette zaman içerisinde, 2002
yılından bu yana belli iyileştirmeler mutlaka yapıldı
ama problemi çözebilecek adımların
atılmadığını üzülerek görüyoruz. Bunu nasıl
çözeceğiz? Yani biz öğrencilerimize, fakir öğrencilerimize hatta
bütün öğrencilerimize ücretsiz bir yemek yediremeyecek kadar güçsüz bir
devlet değiliz elbette. Dolayısıyla bu problemi çözmek
adına sadece üniversitelerde değil, ilkokuldan başlayarak
üniversiteleri de kapsayacak bir şekilde ücretsiz yemek
uygulamasını başlatmak zorundayız. Bunu yapamadık.
Bunu çözebiliriz, halledebiliriz yeter ki önceliğimiz gençlik olsun ama bu
ülkede öncelik bir türlü gençler olamadı ne üniversite
aşamasında ne de üniversiteyi bitirdikten sonra. Gençlerimizi
üniversitede okurken âdeta cezalandırdık; üniversiteyi bitirdikten
sonra işsiz bırakarak, onlarla ilgili projeler ortaya koymayarak
cezalandırmaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, burada bu konuyla
ilgili, ilintili olabilir diye düşünüyorum, öğrenci affı
meselesi. 2017-2018 arasında 408 bin öğrenci eğitimini
yarıda bırakarak üniversiteleri terk etmiş. Ailevi sebepler,
ekonomik sebepler, sosyal sebepler, onlarca sebep vardır. Şimdi, biz
Beşikten mezara kadar oku. diyen bir kültürün
mirasçılarıyız. Meclis, öğrenci affı konusunda zaman
zaman kanunlar çıkarıyor. Şimdi bir kanun çıkarmanın
tam zamanı. Yani yaklaşık 500 bine ulaştığı
gençlerimiz tarafından ifade ediliyor. Sizlerin
açıklamalarınızın altına da bu tweetlere mutlaka bu
gençlerimiz, öğrenci affı isteyen gençlerimiz yorumlar yapıyor
ama şu ana kadar iktidar, bu öğrenci affı talebini göz önüne
almadı, bir değerlendirme yapmadı. Düşünebiliyor musunuz,
yoksulluktan, çeşitli problemlerden dolayı çocuk üniversiteyi
bırakıyor, ekmek bulamıyor belki de, eğitim
ihtiyaçlarını karşılayacak para bulamıyor,
geçinemiyor, ailesi geçinemiyor çünkü çocuklarımızı ailelerden
farklı düşünemeyiz. Asgari ücretli bir anne-babanın
çocuğunun üniversitede okuması mümkün mü? Bir memur çocuğunun,
bir işçi çocuğunun üniversitede rahatlıkla okuyabilmesi mümkün
mü? Dolayısıyla bu ıstırap hepimizi yakından
ilgilendiren bir boyut kazandı. Bizim işimiz, çocuklarımızı
okul dışında bırakmak değil hem liselerde, hem
ortaokullarda, hem ilkokullarda, hem üniversitelerde. Yani bir şekilde,
bir sebeple okulunu bırakmak zorunda kalan bu gençlerimize bir şans
vermeliyiz ve bunu zaman zaman da yapmak durumundayız. İktidarın
bu taleplere kulak tıkaması, duymazdan gelmesi asla kabul
edilebilecek bir durum değildir. Hem okumayı teşvik
edeceğiz hem de ekonomik sosyal sebeplerle okulunu bırakmak zorunda
kalan bu gençlerimizin feryadını duymayacağız! Bunlar kabul
edilemez diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu.
Süreniz üç dakika Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üniversite
öğrencilerinin sorunları üzerine konuşuyoruz. Tabii,
birtakım temel sorunlar var ki bunların başında
öğrencilerin ekonomik sorunları geliyor, daha sonra hak ve
özgürlükler sorunu. Eğitimin bilimsel eğitim olmaktan
çıkartılması ve Türkiyedeki üniversitelerin artık
kalitesiz bir eğitim veriyor olması da diğer bir sorun. Üniversite
öğrencilerinin mezun olduktan sonra iş bulamama sorunu da en temel
sorunlar arasında.
Şimdi, tabii,
burada biz şunu ısrarla söylüyoruz yani ucuz eğitim filan
değil, parasız eğitim olması gerekiyor. Türkiyede bir
öğrencinin, on yedi yıllık eğitim hayatı boyunca
toplam masrafı 600 bin liranın üzerinde. Yani bir öğrenci
ilkokuldan üniversiteyi bitirene kadar 600 binin üzerinde bir para
harcıyor ve bu durum, birçok insanın çocuklarını okutmaktan
imtina etmesine sebep oluyor yani eğitim hakkı gasbediliyor.
Artık çocuklarını okullara gönderemediği için, işte,
elbise alamadığı için, pantolon alamadığı için
intihar etmek durumunda kalan birçok insanla ilgili haberleri sıkça
dinliyoruz. O yüzden, biz, eğitimin mutlaka parasız olması
gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz.
Şu anda 1,2
milyon öğrenci devletten borç alarak eğitimini sürdürmeye
çalışıyor yani burs filan değil, bildiğiniz borç
alıyor ve bu aldığı borç da 550 lira. Yani 550 lirayla ne
kadar hayatını sürdürecek, öğrenciliğini ne kadar
sürdürecek, bu da ayrı bir tartışma. Çünkü ciddi bir
şekilde öğrencilerin barınma sorunu var. Üniversite
öğrencilerinin en temel sorunları, barınma sorunu. Bu da
aslında bir iktidar politikası çünkü öğrenciler yurt
bulamıyor. Yani öğrencilerin yüzde 10u devlet yurtlarından
faydalanabiliyor, bu kadar sayı var. Öğrenciler cemaat
yurtlarına âdeta teşvik ediliyor, itiliyor o tarafa doğru. FETÖ
meselesinin başımıza nasıl bela olduğunu biliyorsunuz.
FETÖ meselesinde FETÖcülerin nasıl beslendiklerini; esas, ana beslenme
kaynaklarının hem maddi olarak hem de insan kaynağı
açısından bu yurtlar olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve şu anda durum
farklı değil yani yine devlet, Hükûmet, iktidar bu çocukların
ihtiyaçlarını karşılaması, bunların barınma
imkânlarını sağlaması gerekirken, şimdi FETÖ gitti, bunu
başka bir cemaate ya da cemaatlere havale etmiş durumda. Şimdi
çocuklar onların yurtlarında, hem kendi ideolojik dünyasına
uygun olarak
Hem de kendileri açısında da bir maddi beslenme
kaynağı çünkü çok ciddi paralar ödeniyor buralara. O yurtlar, o özel
yurtlar diye geçen vakıf yurtları da öyle çok ucuz yerler
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kenanoğlu.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tabii, diğer taraftan da kampüsler karakollara
dönüştürülmüş durumda. Burada özellikle muhalif öğrencilere
yönelik baskılar çok ciddi bir şekilde artmış durumda.
Hatta zaman zaman güvenlik güçlerinin organize ettiği faşist
grupların özellikle sosyalist yurtsever Kürt öğrencilere karşı
saldırılar düzenlediklerini biliyoruz. Bu da okullarda çok ciddi bir
sorun olarak karşımızda. Hatta, sınav dönemlerinde
özellikle bazı muhalif öğrencilerin evlerine baskınlar ve
operasyonlar düzenlendiğinin de bilinmesi gerekiyor.
Diğer taraftan, üniversiteliler, işsizler
ordusunu oluşturuyor. Dünya üzerinde yapılan istatistiklerde Türkiye
en mutsuz genç nüfusa sahip ülkelerden biri. Gençlerin sorunları hepimizin
sorunlarıdır arkadaşlar, bunların
araştırılıp çözüme kavuşturulması da hepimizin,
en başta da Türkiye Büyük Millet Meclisinin, burada bulunan milletvekillerinin
görevidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Gamze
Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın İlgezdi.
CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Büyük Önder Atatürk Gençliği
yetiştiriniz, geleceğin aydınlığına onlarla
kavuşacaksınız. diyor. O yüzden, eğitim, bir
aydınlanma mücadelesidir, ülkemizin medeniyet coğrafyasındaki
konumu da bu başarı ölçüsüne göre belirlenecektir.
Oysa eğitim konusunda sicilimiz bozuk. Ne
yazık ki on sekiz yılda 15 kere değişen bir eğitim
sistemimiz var. Bu enkazdan, bu sistem değişikliğinden
kurtulanlar kendilerini geleceğe hazırlamaya
çalışıyor. Ancak neresinden bakarsak bakalım tablo ne
yazık ki kötü. Bugün üniversiteler liselerin devamı gibi
algılanıyor, her ilde mantar gibi biten üniversiteler açılıyor.
1 dekan, 1 mekânla ne yazık ki sorun bitmiyor. Hâl böyle olunca sokaktaki
her 100 kişiden 10u üniversiteli. On iki yıl boyunca kursa giden,
sınava giren ve ailesinin dişinden tırnağından
artırarak biriktirdiği parayla bir üniversiteye yerleşen 8
milyon gençten bahsediyoruz burada. Oysa geleceğe dair umut etmek isteyen
çocukların çığ gibi de büyüyen kocaman sorunları var. Ne
yazık ki üniversiteliler yeni sınıf arkadaşlarından
önce barınma sorunlarıyla tanışıyor. Devlet
yurtlarına yerleşemeyen öğrenci sayısı bugün 2 milyonu
geçmiş durumda. Bu gençler ya özel yurtlarda kalacaklar ya da cemaatlerin
yurtlarına gidecekler, öyle gözüküyor. Peki, sadece barınma sorunu mu
var bu gençlerin? Elbette hayır. Kayıt yaptıracaklar ama burs
yok; fotokopi çektirecekler, paraları yok; kitap alacaklar, korsandan
başka çareleri yok; karınlarını doyuracaklar, kantinler
özelleştirilmiş, imkân yok; otobüse, dolmuşa binecekler ama
bütçe yok; ailelerinden para isteseler onların da ceplerinde verecek
maddiyatları, paraları yok. Kuşkusuz böylesi yoklarla
aydınlık bir gelecek de var etmemiz mümkün değil.
Bugün iş gücüne kattıklarıyla
değil de verdiği mezun sayısıyla övünen iktidar,
üniversiteleri ne yazık ki ticarethaneye dönüştürdü. Öğrenciler
üniversiteye adım attıkları andan itibaren borçlandırıldılar.
Sadece 2019 yılında 1 milyon 156 bin öğrenci kredi aldı.
Sizce böyle bir ekonomi içinde kaçı acaba geri ödeme yapabilecek? Biz
bilmiyoruz çünkü Bakanlık borç miktarlarını, borçlu
sayısını ve hacizli öğrenci sayısını bizlere
açıklamıyor, vermiyor. Oysa içinde bulunduğumuz kriz, sosyal
buhrana dönüştü. Plansız açılan bölümlerle üniversite
özerkliğinin yok edilmesine; siyasi baskılar, adam
kayırmacılığı gibi sebeplerle eğitimin
niteliğinin geldiği yere hep birlikte şahit oluyoruz.
Üniversite mezunlarındaki işsizliğin
yüzde 20ye ulaştığını görüyoruz, iş bulamayan
tam 1 milyon gençten bahsediyoruz. Kriz ve mezun sayısındaki
yığılma nedeniyle iş arama süresi bir yılı geçti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Bu
gençler geçim sıkıntısı nedeniyle gelecek kaygısı
taşıyorlar. Bu da gençlerin umudunu bitiriyor ve onları intihara
sürüklüyor. İstanbul Üniversitesi öğrencisi Hakan Taşdemiri
hatırlayalım. Geçinemeyen ve bütün uğraşlarına
rağmen bir iş de bulamayan Hakan, çözüm olarak yaşamına son
vermişti. Hakan, son on altı yılda yoksulluk sebebiyle intihar
eden 5.485 kişiden biriydi. Yurttaşlarımızın giderek
daha mutsuz, umutsuz, çaresiz ve yalnız hissettiğiyse bir gerçek olarak
önümüzde duruyor çünkü Türkiyede ücretler düşük, zam ve terfi almak da
hayal; iş güvencesi ve güvenliği zaten yok; iş yerinde kötü
muamele ve giderek yaygınlaşan mobbing uygulamaları var; buna
dur diyen yok. Ama bunları dile getirdiğimizde İş var
ama beğenmiyor. diyor iktidardaki yöneticiler. Bir politika sorunu var
bence bunda. Bakın, iş bulmak, sorunun yalnızca bir
kısmı çünkü toplumsal bir yara hâlini alan işsizliği,
mutsuzluğu ve intiharları görmezden gelerek belki günü kurtarabiliriz
ama bir ülkenin geleceğini yok ederiz böyle olursa.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Son
bir otuz saniye istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla)
Değerli vekiller Bütün umudum gençliktedir. diyen Mustafa Kemal
Atatürkü buradan son bir kez anarak Türkiyenin geleceği için bu
önergenin lehinde oy kullanacağımızı, lehinde
olduğumuzu iletmek istiyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Orhan
Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Erdem.
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli Gazi Meclisin
üyeleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Öncelikle 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyor; Şevket Kazan bakanımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
İYİ PARTİ önerisi üzerinde söz
aldım. Yükseköğretimdeki öğrencilerimizin daha iyi şartlara
kavuşması hepimizin arzusu. Bu noktada AK PARTİ iktidarı da
2002 yılından bu yana birçok yeni kararla öğrencilerimizin
hayatını kolaylaştırmaktan üniversiteye erişimine
kadar çok önemli adımlar attı. Bunu neden söylüyorum? Ben iyi bir
noktaya getirdik diyorum ama yeterli görmüyorum çünkü iyi var, daha iyi var,
çok daha iyi var. Biz çok daha iyi olması için
çalışacağız.
Ancak üniversite harçlarını kaldıran
dünyada böyle ülke çok az. Bugün çok gelişmiş, örnek gösterilen
ülkelerde bile devlet üniversitelerinde 5 bin doların altında harç
yok. Bütün harçları kaldırmış, burs diye bir şey
yokken bugün 584 bin öğrenciye burs verir hâle gelmiş ve 1,5 milyona
yakın öğrencinin de kredi alabildiği bir yükseköğretim
sistemini oluşturmuş
İSMAİL KONCUK (Adana) - Kredi ödemelerinde
bir çözüm yok mu Sayın Bakanım? Bununla ilgili bir çalışma
var mı?
ORHAN ERDEM (Devamla) Şimdi, 45 lirayken -bu
az verilen oranları- 550 liraya, doktora öğrencilerinde 1.600 liraya
ve yüksek lisansta da 1.100 liraya kadar çıkarabilmiş ve daha iyi
olması için de her zaman dikkatle çalışılan bir kesim.
Yine, öğrencilerimizin yemek ücretleri,
sağlık güvencesi, yurtlardaki barınmalarına kadar çok
önemli yeni kazanımları hep beraber gördük.
Şimdi, İsmail Bey tabii çok değerli
bir vekilimiz, tecrübeli bir vekilimiz. Sibel Ünli
kızımız üzerinden bu konuyu açtı öncelikle. Rahmet
diliyoruz, keşke burada onu anmasak tekrar, ailesinin
acılarını depreştirmesek.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım.
ORHAN ERDEM
(Devamla) - Sibel Ünlinin vefatından sonra, babası Batman İli
Sason Teraşlılar Sosyal Yardımlaşma Dayanışma
Kültür Derneğinde basın mensuplarına Aylık 10 bin lira
gelirimiz var. Kızlarımın maddi olarak hiçbir sorunu yok. dedi.
Psikolojik rahatsızlığının olduğu ve tedavisiyle
uğraştığını, son üç yılda birçok
başarısız intihar girişiminde bulunduğunu, majör,
ağır depresyon tanısıyla 2 defa Bakırköy Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesinde yattığını söyledi.
Bizim, bunu gerekçe göstererek bu konuyu açmamamız lazım. Allah
rahmet eylesin. Keşke onu tedavi edebilseydik, keşke aramızda
olsaydı, keşke ona da bu imkânları fazlasıyla
sunabilseydik.
Kısacası,
AK PARTİ iktidarı, başta Kadınlar Gününü
yaşadığımız bu haftada, kızların
üniversiteye, okullara erişiminin önünü açan uygulamalarıyla örnek
bir iktidardır. Daha da güzel şeyleri hep birlikte
yapacağımızı belirtiyor, hepinize saygı, hürmetler
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK
(Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Koncuk, kayıtlara geçmesi için lütfen söyleyin.
Buyurun.
İSMAİL KONCUK
(Adana) Çalışmıyor herhâlde.
BAŞKAN
Buyurun, ben zaten açmadan söz verdim çünkü bir sataşma falan yok.
Buyurun.
İSMAİL
KONCUK (Adana) Her intihar eden vatandaşımızı,
evladımızı psikolojik sorunlu gösterme
alışkanlığı devlet yönetim anlayışıyla
bağdaşmaz. Bu Sibel Ünlinin babasının geliri nedir,
kızıyla ilişkileri nedir; bunları bilmeyebiliriz fakat
Türkiyede üniversite öğrencilerinin gerçekten zorlukla okuduğu,
okuyamayan 408 bin kişinin üniversiteyi bırakmak zorunda
kaldığı
Hatta YÖKün açıklamasına göre, üniversiteli
öğrencilerimizin yüzde 46sının garsonluk ve benzeri işler
yaptıklarına dair çalışmalar da var. Dolayısıyla
Sayın Bakanım benim çok saydığım bir insandır-
bunlar bir iktidar yaklaşımı değildir; iktidar milletle
beraber yürür, milletle beraber ağlar, milletle beraber güler.
Saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
İYİ PARTİ grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisinin, Meclis
İçtüzüğümüzün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra da
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, corona virüsüne dair alınan tedbirlerin
araştırılması ve halk sağlığının
ehemmiyetli bir hâle getirilmesi amacıyla 10/3/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
10/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/3/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Mart 2020 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Sayın Semra Güzel ve arkadaşları tarafından 5686 grup
numaralı corona virüsüne dair alınan tedbirlerin
araştırılması ve halk sağlığının
ehemmiyetli bir hâle getirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/3/2020 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Semra Güzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Güzel.
HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere
bütün dünyada hızla yayılan bir corona Covid-19 virüsüyle
karşı karşıyayız. Bu virüs bulaşıcı
etkisi sebebiyle her geçen gün yayılmaya, farklı ülkelere sıçramaya
devam etmektedir. Dünya çapında 4 binden fazla insan virüsten
kaynaklı yaşamını yitirmiştir. Corona şu anda
sınır komşumuz olan Yunanistan, Gürcistan, Azerbaycan,
Bulgaristan, Irak ve İranda görülmektedir. Özellikle İranda virüsün
yayılma oranı oldukça artmıştır, 200e yakın
kişi hayatını kaybetmiştir. İranla hem ticari hem
turistik olarak ciddi alışverişlerin olması ve son
dönemlerde artan mülteci geçişlerinin olması, başta Van
halkı olmak üzere, bölge illerinde ciddi bir panik yaratmaktadır.
Sağlık Bakanlığı şu
ana kadar Türkiyede tespit edilmiş bir coronavirüs
olmadığını söylemektedir. Bu sevindirici bir haber fakat
bu, Türkiyede coronavirüsün olmadığının,
gelmeyeceğinin ve yayılmayacağının bir
kanıtı değildir. Bütün önlemler üst düzeye
çıkarılmalı ve bu konudaki tedbirlerin yeterli olup
olmadığı kontrol edilmeli ve eksiklikler ivedilikle
tamamlanmalıdır. Sağlık Bakanlığı bu
tedbirlerin en üst düzeyde olduğunu bildirmekte fakat alınan
tedbirlerin ne düzeyde olduğuna, hangi tedbirlerin alındığına
dair gereken bilgilendirmeyi Bakanlık iki ay sonra, daha yeni, bugün
yapmıştır. Biraz önce o toplantıdan geldik, ihtiyaç olan ve
paniği azaltmaya yönelik, olması gereken bir toplantıydı.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı yapılacak olan kongreleri iptal ettirdi. Van,
Ağrı gibi illerin hastanelerinde olağanüstü bir durum söz konusu
ve Türkiyeden Singapura ve Amerikaya giden 2 hastada coronavirüs teşhis
edildi. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı yetkilileri
tarafından, kullanılan testin yerli olduğu açıklanmıştır.
Dünyada ve yakın çevremizde birçok yerde her gün yeni tanı alan
olgular varken Türkiyede olgu olmaması Bu teste ilişkin bir
sıkıntı mı var? şüphesi doğurmaktadır ve
panik havası daha da artmaktadır. Bu durumda bir acil önlem
planının olup olmadığı ve varsa bu acil önlem
planının içerisindeki uygulamaların ne olduğu kamuoyuyla
düzenli bir şekilde paylaşılmalıdır. Sadece kamuoyuyla
değil, Dünya Sağlık Örgütüyle de ülkedeki coronavirüs
tedbirlerinin ne olduğu, kaç kişinin coronavirüs şüphesiyle
hastaneye başvurduğu ve bu hastaların durumunun ne olduğuna
dair detaylı bilgi paylaşılmalıdır. Dünya
Sağlık Örgütü en başından beri bu çağrıyı
yapmaktadır fakat bildiğimiz kadarıyla, Sağlık
Bakanlığının Dünya Sağlık Örgütüyle bilgi
paylaşımı söz konusu değildir.
Toplu yaşam alanlarında, üniversitelerde,
okullarda, askerî alanlarda, hastanelerde acil düzenli olarak dezenfeksiyon
işlemleri yapılmalı; hijyen koşullarından emin
olunmalıdır. Bununla beraber, sadece toplu yaşam alanları
değil, toplumun her kesiminde virüsten korunmanın yol ve yöntemlerine
dair acil sağlık eğitimleri artırılmalı, halk
sağlığı temelli eğitimler verilmelidir. İlk elden
yapılması gereken bu önlemlerin bazıları henüz
Bakanlık tarafından hayata geçirilmiş değil.
Değerli milletvekilleri, yurt
dışından gelen ve coronavirüs şüphesi
taşıdığı düşünülen hastaların, aile
sağlığı merkezlerine on dört günlük rapor alabilmeleri için
yönlendirilmesi ise bu önlemlerin hâlâ ciddiye
alınmadığını göstermektedir. ASMler, hamile, kronik
hastalığı olan, yaşlı, çocuk gibi virüse yakalanma
potansiyeli yüksek grupların yoğun kullandığı
sağlık hizmeti merkezleridir. Taşıyıcı
şüphesi olan kişilerin ASMye yönlendirilmesi ve bu virüsün bu
hastalardan birinde olması durumunda çok riskli sonuçlarla karşı
karşıya kalabiliriz. Şüpheli taşıyıcı
olduğu düşünülen bu kişiler, bir yandan ASMlere
yönlendirilirken bir yandan bu merkezlere gerekli koruma malzemeleri
verilmemiş durumda. Coronavirüs tanı kiti ise bu sağlık
merkezlerinde mevcut değil. Bu durumda, ASM sağlık
çalışanları ve hastaları ciddi bir riskle karşı
karşıyadır. Bu riski önleyebilmek adına, bu on dört günlük
idari izin raporlarının aile sağlığı
merkezlerinde değil gümrük kapılarında verilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, panik ve endişeyi
artırmamak, bu süreci yönetebilmenin ilk adımıdır fakat
paniği artırmayacağız diye, alınması gereken
tedbirleri almamak, kamusal olarak yapılması gereken düzenlemeleri
yapmamak, sağlıklı, düzenli ve objektif bir bilgi
akışını kamuoyu ve sağlık örgütleriyle
paylaşmamak, bir süreç yönetimi mekanizması değildir. Bu durum,
şüphelerin bu kadar yaygın olduğu bir ortamda, bir şeylerin
saklandığı algısını uyandırmaktadır. Bu
yüzden, bir an önce şeffaf bir süreç yürütülmeye başlanmalı ve
bütün sağlık örgütleriyle beraber ortak bir çalışma
ağı örülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
SEMRA GÜZEL (Devamla) Bu amaçla, tedbirlerimizin
ve eksikliklerimizin neler olduğunu ve tamamlayabilmek için neler
yapabileceğimizi görebilmek amacıyla bu komisyonların
kurulması, halk sağlığı açısından son derece
elzemdir.
Buradan da tüm kadın arkadaşların
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlamak istiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Eskişehir Milletvekilimiz
Sayın Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kabukcuoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün itibarıyla dünyada 114.567 coronavirüs
enfeksiyonu tespit edilmiş olup 4.027 kişi hayatını
kaybetmiştir. SARS ve MERSle aynı grupta olan coronavirüs diğer
enfeksiyonlardan, örneğin gripten çok daha fazla ölüme neden
olmaktadır; vakaların yüzde 3,5u ölümle sonuçlanmıştır.
En fazla can kaybı olan ülkeler, sırasıyla Çin, İtalya,
Güney Kore ve İrandır. Dünya haritasına göz
attığımızda coronavirüsün en az görüldüğü ülkeler,
coğrafya Orta Asya Türk cumhuriyetleri, yurdumuz, Afrika, Orta ve Güney
Amerikadır.
Globalleşmenin, nüfusun ve insanlar
arasındaki ilişkinin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde;
insanların yoksulluk, beslenme yetersizliği ve
parasızlıktan dolayı elektriğinin, suyunun kesildiği
ülkemizde bu enfeksiyon ciddi bir problemdir. Sağlık Bakanlığı
büyük bir başarı örneği göstermiş ve ülkemizi bu
enfeksiyondan korumuştur. Zaten Sağlık Bakanlığı,
16 bakanlık arasında en başarılı olan
bakanlıklardan birisidir. Sağlık
Bakanlığını, Sayın Sağlık Bakanının
şahsında tüm sağlık çalışanlarını
kutluyorum.
Coronavirüsle anlaşılmıştır
ki pek çok nedenle vatandaşlarının
sağlığını korumak devletler için stratejik bir önem
arz etmektedir. Bu salgının küresel ekonomiye 1,1 trilyon dolar zarar
vereceği tahmin edilmektedir. Enfeksiyonun yarattığı
diğer moral yıpranmalar da işin cabası. Önümüzdeki
zamanlarda benzer ve daha komplike olaylarla karşılaşmamız
muhtemeldir. Ülkelerde bu tür enfeksiyonlar, gıda güvenliği ve toksik
maruziyetler hesaba katılmalı, ülkelerin bunlarla ilgili
planları ve senaryoları olmalıdır.
Coronavirüs enfeksiyonunun biyolojik
saldırı olmadığı bence ispata muhtaçtır.
Sağlık Bakanlığının bünyesinde bu tehlikeleri
önleyecek ünitelerin kurulması önem arz etmektedir. Bu tedbirleri alan, bu
uygulamaları yapan ülkeler büyük ülke olarak nitelendiriliyor.
Tüm bu olayların
araştırılması, gerekli tedbirlerin alınması ve
hazırlıkların yapılması için bir Meclis
araştırma komisyonunun kurulmasının uygun
olacağını düşünüyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kırşehir Milletvekilimiz Sayın Metin
İlhana aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın İlhan.
CHP GRUBU ADINA METİN İLHAN
(Kırşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Coronavirüs son günlerde
sınırımıza dayanmış ve dünyada pandemi hâline
gelmiş olan büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Sağlık
Bakanlığımızın da belirttiği gibi, ülkemizde
görülmesi an meselesi. Peki, biz buna ne kadar hazırız? İki ay
önce Dünya Sağlık Örgütü salgının boyutunu
detaylarıyla açıklamıştı, ancak bizde bu konuyla
ilgili adımlar son birkaç haftadır atılmaya başlandı.
Örneğin geçen haftaki Resmî Gazetede coronavirüs salgını
sebebiyle Türkiye'de ihtiyaç duyulabileceği gerekçesiyle radyoaktif toz
filtreli koruyucu maske, tulum, önlük, gözlük, cerrahi maske ve tıbbi
eldiven ihracatı ön izne bağlandı. Önemli bir karar ancak biraz
geç kalındı. Zira bu konuda maalesef bir karaborsa oluşmuş
durumda. Salgın öncesine göre 5 katı bulan fiyat artışları
söz konusu. Bu bile başlı başına büyük bir sorun.
Oluşabilecek bir salgını önleme amaçlı ve tedavi sürecinde
kullanılacak tıbbi materyallerin stok düzeyi mutlaka kontrol
altında tutulmalıdır. Ayrıca, özellikle Sağlık ve
Millî Eğitim Bakanlarının acil eylem planlarını
kapsamlı ve koordineli şekilde revize etmeleri gerekmektedir.
Basından da takip ettiğimiz üzere coronavirüs şüphesi
taşıyan vatandaşlar için gerekli tıbbi müdahaleler maalesef
gecikmeli olarak işlemektedir. Çünkü acil hizmetlerin ve hastanelerimizin
bu büyük tehlikeye hazır hâle getirilmesi gecikmiştir. Karantina
bölümleri ve acil müdahale alanları yetersizdir. Bunları söylememiz
lazım çünkü bu konuda şeffaf olmamak bizleri ileride telafisi mümkün
olmayan sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.
Bakınız, coronavirüs âdeta ülkemizi sardı; İran, Irak,
Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan gibi sınır
komşularımızda tespit edilmeye ve hızla yayılmaya
başladı. Bizde henüz resmî bir vaka yaşanmadı ancak bu
yaşanmayacağı anlamına gelmez. Kamuoyunun yakından
tanıdığı saygın bazı bilim adamlarının
iyi niyetli, endişe ve kaosu önlemeye yönelik amacını aşan
sözleri vatandaşlarımızı rehavete sürüklememeli. Bu konuda
muhatabımız Sağlık Bakanlığı ve ona
bağlı Bilim Kuruludur ama henüz coronavirüs konusunda tatmin edici
adımlar atılmadı. İtalya, Almanya, İngiltere,
İsrail, Bulgaristan bu konuda ciddi önlemler almaya başladılar.
Gerekli ve korunmaya uygun karantina koşulları, halkın bu
tehlike karşısında bilinçlendirilmesi, sosyal etkinliklerin; toplantı,
spor aktiviteleri, çalışmaları ve benzeri, kalabalık
grupların bir arada bulunabileceği durumların ertelenmesi veya
iptal edilmesi ve başta okullar olmak üzere kamuya ait kurum ve
kuruluşların rutin olarak dezenfekte edilmesi, hatta okulların
tatil edilmesi gibi önlemler alınmakta. Bizde Sağlık
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı
bazı adımlar attı ancak yeterli düzeyde değil. Zira, bu
mücadelede tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, özellikle de
belediyelerin yapılacak olan tüm önleyici çalışmalarda birlikteliğinin
ve katılımının sağlanması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
METİN İLHAN (Devamla) Bu konuda mutlaka
koordinasyon sağlanması lazım. Şu an başta
İstanbul, Ankara, İzmir, Kırşehir, Sakarya, Balıkesir
olmak üzere bazı belediyeler kendi planlamaları doğrultusunda
coronavirüse karşı tedbir amaçlı dezenfekte
çalışmaları yapmaktadır. Bu adımlar önemli ancak tek
başına yetersizdir.
Değerli milletvekilleri, virüsün
çıktığı ülke olan Çinde, olayın ciddiyetinin
farkında olarak yayılmasını önlemek amaçlı,
planlı ve koordineli çalışmalar sonucu virüsün yayılma
hızı oldukça azalmıştır. Buna karşın,
İran gibi sağlık hizmetleri alanında yetersiz olan
ülkelerde yayılma hızı oldukça fazla. Bu durum bize konunun
büyüklüğünü ve yeterli önlemler alınmazsa çok büyük boyutlara
ulaşabileceğini göstermektedir. Dünya çapında ölen insan
sayısı 4 bini aşmış durumda. O yüzden,
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun, önümüzdeki dört
haftalık süreçte, toplu etkinliklerin iptali ve okulların rutin
olarak dezenfekte edilmesi, hatta okulların iki haftalık tatili de
olmak üzere çok ciddi önlemlerin alınması hususunda kararlar
alması gerekiyor.
Tehlike kapımızda, bunu görmezden
gelemeyiz.
Teşekkür ediyor, hepinize
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz sırası,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekilimiz
Sayın Mustafa Esgine aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süremiz üç dakika Sayın Esgin.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ESGİN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi
aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
31 Aralık 2019 tarihinden itibaren, coronavirüs
salgını, dünyada önemli bir sağlık problemi olarak
karşımıza çıkmıştır. 6 kıtada 74 ülkeye
yayılmış durumda. Vaka sayısı, bugün saat 16.33
itibarıyla 115.977; can kaybı sayısı 4.087dir.
Hastalığın dünyada ilk görüldüğü
günlerde Sağlık Bakanlığımız Halk
Sağlığı Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Bilim Kurulu
çalışmaya başlamıştır. İran, İtalya,
Güney Kore, Irak ve Çin uçuşları durdurulmuştur. İran
sınırı girişlere kapatılmıştır. Irak
kara geçişi araç ve yolcu geçişine kapatılmıştır.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Sağlık
Bakanlığı koordinasyonu oluşturuldu. Bilim Kurulunun
önerileri çerçevesinde vaka takip algoritmaları ortaya kondu. İl
sağlık müdürlükleri ve tüm sağlık kuruluşları bu
algoritmaya dâhil edildi. Hava limanlarında termal kamera kontrollerinin
yanı sıra, olası vaka tanımına uyan durumlar için
algoritmalar tanımlandı ve eğitimleri verildi. Temaslı
takibi, enfeksiyon kontrolü, izolasyon, hasta nakli, sağlık kurumuna
başvuran hastaların yönetimi, evde vaka izlemi, hasta bakım ve
tedavisi, vaka görülen ülkelere gidecek kişilerle ilgili izlenecek yol,
eğitim ve yapılması gerekenlerle ilgili süreçler ortaya kondu.
Ülkemizde şu ana kadar coronavirüs vakası ve enfeksiyonu tespit edilmemiştir.
Sorun küresel, mücadelemiz ulusaldır. 6 kıtada 74 ülkeye
yayılmış bu hastalığın ülkemizde şu ana
kadar tespit edilmemesinde Sağlık Bakanlığı ve
Hükûmetimizin aldığı önlemlerin büyük bir önemi vardır.
Temennimiz bundan sonra da bu hastalığın ülkemizde
görülmemesidir. Bu konu, Sağlık Bakanlığımız ve
Dünya Sağlık Örgütü tarafından koordineli bir şekilde takip
edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bu konuda yapılan
çalışmaları ve şeffaflığımızı
takdir ve övgüyle karşılamaktadır.
Ülkemizde yapılan cansiparane
çalışmalara rağmen muhalefet saikiyle birtakım
eleştirileri ve ülkede panik oluşturmaya matuf
yaklaşımları son derece zararlı yaklaşımlar
olarak görmekteyiz. Bu konu, yakından takip edilmesi gereken, dünyayı
etkileyen bir halk sağlığı sorunudur, siyasi polemiklere
malzeme edilmeyecek kadar hassas ve önemli bir konudur.
Sayın Bakanımız hemen her gün
kamuoyunu bu konuda bilgilendirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUSTAFA ESGİN (Devamla) - Şu anda da
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık Komisyonu, Bakanımızla
birlikte toplantı hâlindedir ve gelinen son noktayı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sağlık Komisyonumuzda Sayın Bakanımız
paylaşmaktadır. Coronavirüs sürecinde Hükûmetimizin ve Sağlık
Bakanlığımızın almış olduğu önlemleri
ve Bilim Kurulunun tavsiye kararlarını harfiyen uygulayan
sağlık çalışanlarımıza ve
vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Bu hassas sürecin yönetiminde önemli rol üstlenen Bilim Kurulumuza, sağduyuyla
süreç yönetimine katkı sağlayan sivil toplum kuruluşları ve
basın organlarımıza, hakkı teslim ederek sorumlu muhalefet
anlayışı gösteren siyasi partilerimize teşekkür ediyor,
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kâtip Üyeliği görevine başlayan Tekirdağ
Milletvekili Enez Kaplana başarılar dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Divan
üyeliğinde yeni bir arkadaşımız göreve başladı
biliyorsunuz. Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Enez Kaplan şu anda
yeni görevine başlamış durumda, kendisine başarılar
diliyoruz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu moral alkışına da elbette ihtiyaç
vardı.
Şimdi, bazı
arkadaşlarımızın toplantıları olacağı
için birkaç arkadaşımıza söz vereyim de onları bir
rahatlatalım.
Sayın Gülüm
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, erkek egemenliğine
karşı mücadelelerinin sürdüğüne ve 8 Martta sokaklarda,
meydanlarda, her yerde olduklarına ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Erkek
egemenliğine, patriarkaya karşı mücadelemiz kesintisiz sürüyor.
8 Martta sokaklarda, meydanlarda, alanlardaydık, aslında her
yerdeydik; evlerden çıktık, iş yerlerinden çıktık,
kahkahalarımızla, danslarımızla akın akın
meydanlara, alanlara aktık. Ama eylemlerimizi yasaklamak isteyenlere de
sözümüzü söylemeyi unutmadık. On sekiz yıldır
gerçekleştirdiğimiz feminist gece yürüyüşümüzü yasaklamak
isteyenlere de Kadına şiddete karşıyım. deyip biz
kadınlara polis aracıyla şiddet uygulayanlara da sözümüzü
meydanlardan söyledik. Buradan da bir kez daha söyleyelim: Susmuyoruz,
korkmuyoruz, itaat etmiyoruz.
(x) (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sürücü? Yok.
Sayın Koçyiğit
35.-
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin, Dersimde 5
Ocaktan bu yana kayıp olan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan
Dokunun nerede olduğu sorusunun cevabını
alamadıklarına ve baş şüpheli olarak görülen Zaynal
Abakarovun ismini Meclis tutanaklarından sildirenin kim veya kimlerin
olduğunun Meclis Başkanlığı
aracılığıyla cevaplanmasını istediğine
ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, Dersimde Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan
Doku 5 Ocaktan bu yana kayıp. Gülistan Dokunun ailesi,
arkadaşları, Dersim halkı, kadın örgütleri ve biz
milletvekilleri olarak altmış altı gündür soruyoruz: Gülistan
Doku nerede?
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan,
Türkiyede Dersim diye bir yer yok, başka yerde arasınlar!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Meclise soru önergesi olarak sorduğumuz bu sorunun cevabını ne
yazık ki alamıyoruz, önergemiz cevapsız
bırakıldığı gibi aynı zamanda sansürlendi de. 16
Ocak 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay tarafından yanıtlanması istemiyle verdiğimiz soru
önergesinde, Gülistan Dokunun kaybolmasıyla ilgili başşüpheli
olarak görülen ve ismini açık olarak önergemizde
yazdığımız Zaynal Abakarovun ismi Daksille silinerek Z
olarak değiştirildi. Meclis İçtüzüğüne göre,
milletvekillerinin verdiği soru önergesine hiçbir şekilde müdahale
edilemez. Zaynal Abakarovun ismini Meclis tutanaklarından sildiren kim
veya kimlerdir? Bir el olayın üstünü örtmeye çalışıyor; bu
el kimin elidir, Meclise kadar nasıl uzanmıştır; bu
soruların Meclis Başkanlığı
aracılığıyla cevaplanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
36.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, ülkede Dersim diye bir yer
olmadığına, Türk kadınının kahramanlıklara
imza atan, devleti ve milleti ebet müddet anlayışına emek ve güç
veren irade olduğuna ve maddenin karanlığı içinde ruhun,
olumsuzluğun karanlığı içinde huzurun, ihtirasların
karanlığı içinde faziletin, cehaletin karanlığı
içinde şefkatin, kavganın karanlığı içinde sevginin
aydınlığı olan tüm kadınları saygılayla
selamladığına ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, ülkemizde Dersim diye bir yer yoktur,
onu da buradan belirtmek istiyorum.
Türk kadını, özellikle
kahramanlıklara imza atan, devlete ebet müddet, millete ebet müddet
anlayışına emek ve güç veren iradedir. Tarihimize
baktığımızda da bunu görürüz. İlbilge Hatuna
bakınız, Hayma Anaya bakınız, Nene Hatuna
bakınız, Tayyar Rahmiyeye bakınız, Halime Çavuşa
bakınız, Şerife Bacıya bakınız. İşte
bunlara baktığımızda kahraman Türk
kadınımızı görürüz ve Türk kadınımızın
da ne derece saygın olduğunu görürüz. Bilinmelidir ki Türk
kadını millî şerefimizin abidesidir. Türk kadını millî
bekamızın beşiğini sallayan ahlaktır. Dünden bugüne
Türk kadınının omuzlarında vatanın yükü,
alınlarında fedakârlığın
ışığı, boğazlarında cesaretin
madalyaları vardır. Yılgınlığı elinin
tersiyle iten, yıkılmışlığı reddeden
kararlılık Türk kadınının hasletleridir. Türk
kadını koruyandır, kollayandır, kol kanat gerendir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM (İstanbul) Bu vesileyle, maddenin
karanlığı içinde ruhun aydınlığı olan,
olumsuzluğun karanlığı içinde huzurun
aydınlığı olan, ihtirasların karanlığı
içinde faziletin aydınlığı olan, cehaletin
karanlığı içinde şefkatin aydınlığı
olan, kavganın karanlığı içinde sevginin aydınlığı
olan tüm kadınlarımızı sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Uca
37.-
Batman Milletvekili Feleknas Ucanın, iktidarın yasakçı ve
baskıcı politikalarının 8 Martı gölgelediğine
ilişkin açıklaması
FELEKNAS UCA (Batman) İktidarın
yasakçı ve baskıcı politikaları bu sene de 8 Martı
gölgeledi. 8 Mart arifesinde TJA ve HDP Kadın Meclisi olarak Batmanda
kadınları 8 Marta davet etmek için erbane eşliğinde bildiri
dağıtmak istedik ancak polis valilik yasağını gerekçe
göstererek
(x) sloganını,
zılgıtlarımızı, enstrüman ve
halaylarımızı engellemeye çalıştı ve bizi
soruşturma açmakla ve işlem başlatmakla tehdit etti.
Şimdi, burada soruyorum: Kadınların
halay çekmesini, zılgıtlarını ve çaldıkları
enstrümanları vali hangi siyasaya bağlı olarak yasaklayabilir?
Buradan Şengalde ve dünyanın her yerinde zulme karşı
direnen kadınlara selam gönderiyorum.
(x)
BAŞKAN Sayın Karadağ
38.-
Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağın, İdlibde
şehit olan hemşehrileri Piyade Uzman Çavuş Fatih Karaya
Allahtan rahmet, gaziler Ercan Babat ve Sefter Güzelnargüne şifa
dilediğine ilişkin açıklaması
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş
asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor
Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak bu kadar
şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,
Gömelim gel seni tarihe desem
sığmazsın.
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden
makber,
Sana aguşunu açmış duruyor
Peygamber.
İdlibde ateşkesin sağlanmasına
sekiz saat kala hain saldırı sonucu şehit olan
Iğdırımızın kahramanı Piyade Uzman Çavuş
Fatih Karayı rahmet ve minnetle anıyor, şehidimizi son
yolculuğunda yaralı olmalarına rağmen binlerce
hemşehrisiyle birlikte yalnız bırakmayan Iğdırlı
Gazilerimiz Ercan Babat ve Sefter Güzelnargüne acil şifalar diliyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, akaryakıt ürünleri üzerindeki yüksek
vergilerin ekonomiye etkilerinin incelenerek alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1974) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mart 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
10/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/3/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, akaryakıt ürünleri
üzerindeki yüksek vergilerin ekonomiye etkilerinin incelenerek alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan 10/1974 esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 10/3/2020 Salı günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Sevda Erdan Kılıç. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akaryakıt
ürünlerindeki yüksek vergi yükünün tarım, ulaşım, sanayi ve
ekonominin diğer alanlarıyla vatandaşlarımızın
günlük yaşamlarına çıkardığı zorlukların
incelenmesi, akaryakıt vergi dairesi uygulamasının önüne geçmek
amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, akaryakıt
fiyatlarının Türkiyede ne kadar arttığını
anlamak için son yirmi yıla bakmak gerekiyor. 2000 yılında
benzinin litre fiyatı 0,59 lira ve o yıllarda 100 TLye 170 litre
benzin alınabiliyor. Bugüne baktığımızda yani yirmi
yıl sonra, 2020 yılında ise 1 litre benzin fiyatı 6,71 lira
ve günümüzde 100 TLye sadece 15 litre benzin alınabiliyor. 170 litre
nerede, 15 litre nerede? Bu manzara bile, on sekiz yıllık AKP
iktidarının ülkeyi nereden nereye getirdiğini ve ekonomik
anlamda nasıl batırdığını bize açık ve net
bir şekilde gösteriyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, öncelikle bu
akaryakıt vergi daireleri nasıl çalışıyor, bir bakmak
gerekiyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok, sabah Ankara Çankayada bir
benzinliğe uğradım. Benzinin litre fiyatı 6 lira 71
kuruş, benzinin maliyeti ise 3 lira 16 kuruş ama siz sinekten
yağ çıkarır gibi, vatandaşın cebindeki 3 kuruşu
da alabilmek için 3 lira 16 kuruş olan benzine önce 2 lira 53 kuruş
ÖTV, sonra da 1 lira 2 kuruş KDV koyarak toplam 3 lira 55 kuruş vergi
yüklüyorsunuz yani geliyor, 3 lira 16 kuruşluk benzini vatandaşa 6
lira 71 kuruşa satıyorsunuz. Benzinde tam tamına yüzde 112 vergi
uyguluyorsunuz.
Bir de motorine bakalım dedik; yine Ankara
Çankayadaki bir benzinlikte 1 litre motorin 6 lira 28 kuruş. Bunun 2 lira
6 kuruşu ÖTV; 0,99 kuruşu ise KDV; 3 lira 26 kuruşluk motorin
pompada vatandaşa oluyor 6 lira 28 kuruş yani yüzde 93 vergi de
motorinde uygulanıyor. El insaf demekten başka bir şey
bulamıyorum bu rakamlardan sonra.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, devlet geçen sene
akaryakıttan 61 milyar lira ÖTV topladı, tahminen 25 milyar lira da
KDV aldı; böylece 2019 yılında akaryakıttan 86 milyar lira
vergi aldı. Neredeyse bütçeyi akaryakıt üzerinden finanse ettiniz ama
bir yandan da milyonlarca lira vergi borcu olan yandaş şirketlerin
borçlarını silip yandaşların yükünü vatandaşın
sırtına akaryakıt üzerinden yüklediniz.
Sayın milletvekilleri, dün güne petrol
fiyatlarındaki büyük düşüşle uyandık. Ham petrol
fiyatları yüzde 30a kadar düşerek 30lu dolarlara kadar geriledi.
İktidardan beklenen, indirimin bu oranlara yakın olması
gerekiyordu. Cumhurbaşkanımız bugün, benzinde 60 kuruş,
motorinde 55 kuruş indirim yapacağını açıkladı ve
bunu açıklarken de müjde olarak verdi. El insaf, Allah aşkına,
bunun neresi müjde? (CHP sıralarından alkışlar) Dünyada
yüzde 30, bizde yüzde 9; bunun neresi müjde? Biz indirim beklerken aynı
zamanda bir şey daha bekliyoruz; biz, uygulanan vergi oranlarında
iyileştirme bekliyoruz, o yüzden de bu teklifi verdik. Lütfen, bu milletin
aklıyla artık dalga geçmeyi bırakın ve gerçekleri
konuşalım, gerçekleri söyleyelim.
Zaten çiftçiyi bitirdiniz, sanayici kan
ağlıyor, vatandaş kredilerle yaşam mücadelesi veriyor.
Türkiye Bankalar Birliğinin rakamlarına göre, 2,5 milyon kişi
kredi, 2 milyon 700 bin kişi ise kredi kartını ödeyemez durumda
şu anda. O yüzden burada gerçekleri konuşalım diyorum. Bugün
itibarıyla icra dairelerinde toplam 20 milyon 650 bin derdest dosya
bulunuyor.
Sayın milletvekilleri, vatandaşın da
üreticinin de gerçekten dayanacak gücü kalmadı. Ekonomi bilmez, iş
bilmezlerin elinde vatandaş âdeta zulüm görüyor. Bu nedenle, artık,
ekonomiyi yönetemeyeceğinizi anlayın ve işin ehli olan
kişilere bırakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
SEVDA ERDAN KILIÇ (Devamla) Cumhuriyet Halk
Partisi, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu
liderliğinde, her zaman olduğu gibi bugün de sorumluluk almaya
hazırdır. Ama biz bugün istiyoruz ki gelin, bir komisyon
kuralım, hep beraber bu akaryakıta adil ve insani bir vergi yöntemi
bulup vatandaşlarımızın derdine derman olalım.
Sayın milletvekilleri, sürem az ama
geçmişten çok küçük bir şey hatırlatmak istiyorum. Yıl
1980, Eurovisiona Aman petrol, canım petrol şarkısıyla
katılıyoruz, sadece 3 ülke bize oy veriyor ve hüzünle dönüyoruz.
Yıl 2020, kırk yıl olmuş, petrol bizi ne Eurovisionda
güldürdü ne akaryakıtta güldürdü. O yüzden, gelin, burada hep beraber
milletvekillerinin oylarıyla kuracağımız komisyonla
halkın yüzünü hep beraber güldürelim diyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın
Bedri Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Yaşar.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Corona virüsüyle ekonomik alanda ortaya çıkan
belirsizlik tüm dünyayı etkilemeye başlamıştır;
dış ticaret yavaşlamış, dünyanın dev ekonomileri
için ufukta küçülme görülmüştür. Bu duruma bir de büyük petrol üreticisi
olan Rusya ve Suudi Arabistanın çekişmesi eklenince petrol
fiyatları 35 dolar mertebesine düşmüştür. Aslında, bu, Türkiye
açısından çok sevindirici bir haberdir. Netice itibarıyla biz
petrolün sadece yüzde 7lik kısmını Türkiyede üretiyoruz, yüzde
93lük kısmını da ithalatla karşılıyoruz. Bu,
ülkemiz adına sevindirici bir haberdir. Ümit ediyorum ki Türkiye
Cumhuriyetinin bütçesi de bundan çok ciddi gelir elde edecektir. Ama sizin de
bildiğiniz gibi, bugün petrolün tesir etmediği bir alan yok;
nakliyecisinden tutun, hatta evde yediğimiz ekmeğe kadar, suya kadar
her alanda petrolle ilgili rakamlar maliyetleri ciddi oranda etkilemektedir. Madem
bu fiyatların düşmesiyle ülkemiz derin bir nefes
almıştır, en azından -mutluluklar paylaştıkça
artar- hiç olmazsa bu değişen rakamları çiftçimize, üreticimize
yansıtalım diyoruz. Ama, tabii, bu rakamların yaklaşık
yüzde 50si vergilerden oluşuyor yani 6 lira 27 kuruş olan motorinin
fiyatının yaklaşık yüzde 48,8i vergilere gidiyor, sizler
dolaylı vergilerle vergiyi topladığınız için, olan bu
değişiklikler ciddi oranda fiyata yansımıyor. Ama bizlerin
özellikle çiftçiye, üreticiye bu fiyatları yansıtma mecburiyetimiz
var.
Bakın, on sekiz yıllık
iktidarınız döneminde Türkiyedeki tarım ürünleri üretimi ilk
defa yüzde 10un altına düştü. İhracatta 17 milyar. diyorsunuz
ama dünya ölçeğine baktığımız zaman bunun hiç de
anlamlı bir rakam olmadığını görürsünüz. Bunun bir
tane şartı var, hepiniz gittiğiniz yerlerde çiftçilerimizle
görüştüğünüz zaman ne diyorlar? Diyorlar ki: Siz girdilerdeki
rakamları aşağıya çekin, gerisini bize bırakın.
Bu girdilerin en önemli faktörlerinden bir tanesi de mazot. Bizler bugün,
denizlerde yatlara verdiğimiz vergisiz mazotu gelin, çiftçimize de
verelim. Çiftçimize bu rakamlardaki yansıtmaları
yaptığımız takdirde -sizler de göreceksiniz- ben Türkiyede
üretim patlaması olacağını düşünüyorum.
Netice itibarıyla, maliyetler
kurtarmadığı için bugün çiftçimiz üretmiyor. Mazot da bunlar
için önemli bir girdi. Gelin, bugün, burada, bu araştırma önergesine
hep beraber evet diyelim, hiç olmazsa bunu biraz daha araştırma
şansımız olsun. Çiftçimizi, üreticimizi destekleyelim ki Türkiye
tarımda dışa bağımlı hâle gelmesin.
Unutmayalım, bugün savunma sektörü ne kadar
stratejikse tarım sektörü de en az savunma sanayi kadar önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Bırakın coğrafya kitaplarındaki
kendi kendine yeter 7 ülkeden 1i olmayı, bugün sapı, samanı
bile dışarıdan ithal eder hâle geldik.
Ben Hükûmetin bu fiyatları, elde ettiği bu
mutluluğu çiftçisiyle de paylaşacağına inanıyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Son cümle olmadı.
Cumhurbaşkanımız bunu çok net bir şekilde izah etti.
Gerçekleri bildiğiniz hâlde bunu söylüyorsunuz.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Salih Bey, siz de
gittiğiniz yerde bunları ifade edersiniz diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekilimiz Sayın
Dirayet Dilan Taşdemire aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Taşdemir.
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
8 Martla başlayacağım ben de elbette
ki. Bizler de Türkiye'nin dört bir yanında bütün engellemelere,
baskılara ve yasaklara rağmen, alanlara adaleti, eşitliği
ve özgürlük talebimizi haykırdık. Yine kadın cinayetlerine,
kadına yönelik şiddete, tecride hayır dedik, hak
gasplarına bir kez daha karşı çıktık. Bütün
kadınlar özgürleşene kadar da bu mücadelemizi sürdürmeye elbette ki
devam edeceğiz. Ama maalesef, arkadaşlar, yine bu 8 Martta cezaevinde
binlerce kadın bulunmakta ve 8 Martı cezaevinde
karşıladı. Bir kez daha, başta Gültan Kışanak,
Sebahat Tuncel, Edibe Şahin, Aysel Tuğluk, Selma Irmak, Çağlar
Demirel, Gülser Yıldırım, Nurhayat Altun, Mukaddes Kubilay
şahsında, cezaevinde rehin tutulan bütün kadınların 8
Martını kutluyorum. Bir kez daha buradan onlara sevgi ve
selamlarımı iletiyorum.
Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi,
Türkiye dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanan
ülkelerin başında geliyor. Gelir düzeyine göre
değerlendirdiğimde dünyanın en pahalı
akaryakıtını bizler kullanıyoruz çünkü kullanılan
yakıtın yarısından fazlasını maalesef vergiler
oluşturuyor, ÖTV ve KDV oranları ülkemizde oldukça yüksek. Yine
akaryakıt fiyatlarının yüksek olması tüketicilerin yani
halkın yaşamını aslında adan zye etkiliyor,
halkın yaşam koşullarını ciddi anlamda da
ağırlaştırmış bulunmakta. Kaldı ki bunu
sadece akaryakıt fiyatlarında değil, aslında doğal gaz
için de söylemek mümkün. Neredeyse insanlar doğal gaz
faturalarını ödemek için gidip bankalardan kredi çekmek zorunda
kalıyorlar. Ağır bir borçlanma durumunu yaşamak zorunda
kaldı insanlar.
Yine, değerli arkadaşlar, motorin
fiyatının yüksek olması, çiftçileri maliyetlerini
karşılayamaz duruma getirdi, üretim maliyetleri o kadar yüksek ki
çiftçiler neredeyse üretim yapamaz duruma geldi. Biz biliyoruz, çokça
örneğini de yaşadık; traktörünü satan, toprağını
işletemeyen, toprağından göç eden çiftçilerimiz maalesef var.
Yine, çiftçiye mazot desteğini iktidar çokça gündeme getirdi, maalesef bu
talep de hep seçimden seçime bir vaat olmanın ötesine geçmedi. Bizler
yıllardır söylüyoruz, bir kez daha burada da söyleyeyim: Çiftçinin
üretim için kullandığı akaryakıtın en azından
belli bir miktarının vergi dışında tutulması
gerekiyor ki, çiftçiler de üretim yapabilsin, gerçekten, bir anlamda da bütün
bu sorunlarla mücadele edebilsin.
Yani son bir haftadır dünya genelinde,
uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarında ciddi bir
düşüş yaşanıyor ama maalesef bunun buradaki fiyatlara
yansımadığını görüyoruz. Onun için de biz, parti
olarak, bu akaryakıt fiyatlarında ciddi bir indirimin
uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Teşekkür ederim.
Ve adil bir vergi uygulanması gerekiyor. Onun
için de biz, parti olarak, CHPnin verdiği bu önerinin lehine oy
kullanacağız.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Sait Kirazoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kirazoğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT
KİRAZOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor ki önerge
sahibi sayın hatibimizin kullandığı rakamlar,
yaptığı hesaplama, dayandırdığı bilgi ve
veriler, maalesef, gerçeklerle uyuşmuyor. Ben çok iyi biliyorum ki CHP
Grubunda da bu konuları çok iyi bilen arkadaşlarımız var,
bu önergeyi vermeden önce onlara danışsaydı bence bu ifadelerde
bulunmazdı.
Söze şöyle devam etmek istiyorum: Malumunuz,
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununa göre petrol fiyatları
en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa fiyatları göz önüne
alınarak belirleniyor. Petrol piyasasındaki tüm ürünlerin
fiyatları ham petrol fiyatındaki değişim, döviz kuru,
navlun bedeli, mevzuatta bulunan vergiler çerçevesinde belirleniyor ve buna
göre de dağıtıcılar serbest piyasa koşullarında
belirledikleri fiyatları kamuoyuna ilan ediyorlar, EPDKye bildiriyorlar;
EPDK de kamu adına, rekabetin sağlanması adına bu süreci
daima izliyor, bozulması hâlinde de tavan ya da taban fiyat gibi araçlarla
müdahalede bulunabiliyor.
Tabii, burada en temel mesele ürün fiyatı. Ürün
fiyatı ki yüzde 90ların üzerinde dışa
bağımlı olduğumuz bir konu- tamamıyla döviz kuruna ve
petrol piyasalarındaki fiyatlara bağlı bir durum. Önergedeki
kıyaslamalara baktığımızda 100 TLyle bundan yirmi
yıl önce ne kadar alınıyordu, bugün ne kadar alınıyor? gibi bir analoji var. Bunun da çok
sağlıklı olmadığını söylemek gerekiyor. O
günün 100 TLsi bugün neye tekabül ediyor önce onu hesaplayıp bulmak
gerekiyor ve 2020 yılındaki 100 TLnin karşılığında
ne kadar petrol yani benzin veya motorin alınabildiğinin
hesaplanması gerekiyor. Bu yapıldığında 2005
yılından daha olumlu bir durumda olduğumuzu rahatlıkla
söyleyebilirim.
Yine, önergede ifade edilen vergi yükü konusuna
değinecek olursak -benzin fiyat kırılımı içerisinde-
akaryakıt üzerindeki vergi yükü oranları sıralamasında
Türkiye, AB ülkeleriyle kıyaslandığında en alt
sıralarda yer almaktadır. Bunu, EUROSTATın verilerine göre
söylüyorum. Burada örnek vermek gerekirse, 2020 Ocak ayında kurşunsuz
benzin fiyatı karşılaştırmasına
baktığımızda, Türkiye, yüzde 49,51 vergi oranıyla AB
üyesi 28 ülkenin ortalaması olan yüzde 60ın çok altında yer
almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla)
Motorin açısından bakarsak, yine, 2020 Ocak ayı verilerine göre
Türkiye, motorin üzerindeki yüzde 41,2 vergi yüküyle, yüzde 53,93 olan AB
ortalamasının çok altında bulunmaktadır.
Diğer bir husus da petrol piyasalarındaki
düşüşün fiyatlara yansıması hadisesi. Vergili fiyat
üzerinden bir hesaplama yaparsanız maalesef, yanlış olur, bunu
doğrudan, vergisiz petrol fiyatları üzerinden yapmanız
gerekiyor. Mesela uluslararası piyasalarda dün
yaşadığımız yüzde 22lik petrol düşüşü
benzine yüzde 15, motorine yüzde 13 yansımıştır. Bunu göz
önüne aldığımızda da bugün yapılan, açıklanan
indirim oranının son derece makul olduğunu görmekteyiz. Ama
şunu da ifade etmek isterim ki mesela Norveç -ki önergede yer alıyor,
dünyanın en pahalı akaryakıt satılan ülkelerinden- günlük 2
milyon varil kendi topraklarında ve sularında petrol üretmesine
rağmen petrol üzerinde çok güçlü bir vergi uygulamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla)
Tabii ki bizim arzumuz, çiftçimiz için, köylümüz için, fabrikalarımız
için, araçlarımız için daha ucuz petrol temin etmek. Bunun için de
Akdenizde, Doğu Akdenizde petrol arama çalışmaları, kara
sularımızda, son derece yoğun bir hızda devam etmektedir.
Ben sözü daha fazla uzatmadan şunu ifade etmek
istiyorum: Fiyat oluşumunda kamunun doğrudan bir etkisi yok, serbest
piyasa koşullarına göre belirlenmekte ve Türkiyede benzin ve motorin
fiyatları üzerindeki vergi yükü de AB ülkeleriyle
kıyaslandığında, onların tamamından daha
düşük bir oranda seyretmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan, bir saniye
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlunun CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
sayın hatip Türkiyedeki petrol fiyatları ile Norveçteki petrol
fiyatları arasında bir kıyas yaptı ama bir şeyi
atlıyor. Türkiyedeki gayrisafi millî hasıladan kişi
başına düşen millî gelir ile Norveçteki gayrisafi millî
hasıladan kişi başına düşen millî gelir arasında
tam 5 misli fark var. Yani kalkıp Norveç ile Türkiyedeki akaryakıt
fiyatlarını kıyaslarsanız doğru bir kıyaslama
olmaz; o, insanları aldatmaya yönelik olur. Yani Adalet ve Kalkınma
Partisine diyorlar ya bazen aldatma ve kandırma partisi öyle olabilir, o
benzetmeden lütfen uzak durun. Türkiye, gayrisafi millî hasıladan
kişi başına düşen millî geliri 10 bin doların bile altında
olan bir ülke. İnsanlar ekmiyor, insanlar biçmiyor, insanlar tarlaya
gitmiyor. Sebep? Para kazanamıyor çiftçi. Gayet makul bir teklif. Diyorlar
ki: Yahu, çiftçinin kullandığı mazottan vergi almayın.
Hayır, Norveç daha fazla alıyor. Yahu, Norveç ile Türkiye bir mi?
Çok anlamsız bir kıyas oldu, bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İç Tüzük 60a göre söz isteyen
arkadaşlarımız var.
Sayın Sürücü...
40.-
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün, Urfa Barosunun
açıkladığı son bir yıllık rakamlara göre çocuk
istismarının her geçen gün arttığına, çocuk
istismarının araştırılması için verdikleri
önergelerinin reddedildiğine, toplumsal cinsiyet eşitsizliği
devam ettiği müddetçe kadınlar olarak mücadelelerini sürdüreceklerine
ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, Urfa Barosu son bir yıllık çocuk istismarı
rakamlarını açıkladı. Rapora göre, Urfada 1.216 çocuk
cinsel istismara uğradı ve maalesef çocuk istismarları ülke
genelinde her geçen gün artmakta. Çocuk istismarlarının
araştırılması için Meclis araştırması
komisyonu kurulması yönünde partimizin vermiş olduğu önergeler
maalesef iktidar vekillerinin oylarıyla her defasında reddedilmiştir.
İktidar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmezden gelerek,
İstanbul Sözleşmesini çiğneyerek eril tahakkümünü sürdürmek
istedikçe biz de kadınlar olarak mücadelemizi inatla sürdüreceğiz.
Son olarak, tüm kadınların Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum
(x)
BAŞKAN Sayın Şevkin, sizin de bir
talebiniz olmuş, buyurun.
41.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, 11 Haziran 2012 tarihinde teslimi
yapılan Adana Ceyhan Devlet Hastanesinin ilçe halkının hizmetine
sunulmamasının kabul edilebilecek bir durum olmadığına
ve bu konuda Sağlık Bakanının
duyarlılığını beklediğine ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adananın Ceyhan ilçesinde yedi yıldan bu
yana hastane kaosu yaşanmaktadır. Projesinin ilk yer teslimi 11
Haziran 2012de yapılan 250 yataklı Adana Ceyhan Devlet Hastanesi
yedi yıldan bu yana tamamlanamamıştır. Çeşitli
nedenlerin öne sürüldüğü, Ceyhanlılara, her fırsatta,
tamamlanacağı sözü verilen hastanenin henüz ilçe halkının
hizmetine sunulmaması kabul edilecek bir durum değildir. Hastane
işinin bitim tarihi 2014 olarak belirtilmesine rağmen altı
yıllık zaman zarfında işin bitirilememe gerekçeleri
kamuoyuna açıklanmalı ancak hiçbir bahaneye meydan verilmeden hastane
hizmete açılmalıdır. Yüce Meclis aracılığıyla,
Sağlık Bakanlığının konuya
duyarlılığını bekliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
42.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, gazete
çalışanlarına ve basına yönelik baskıların
ağırlaştığına, Murat Ağırelin
tutuklanma şeklinin yargı bağımsızlığına
gölge düşürdüğüne ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, son günlerde gazete çalışanlarına ve
basına yönelik baskılar ağırlaşmakta, adaletten uzak
yargılama ve tutuklamalar olmaktadır. Bastırılan ve
sindirilen bir ülkede doğru haberciliği ilke edinmiş,
vicdanıyla hareket eden, yolsuzlukla, israfla mücadele için
varını yoğunu ortaya koyan cesur gazeteci Murat Ağırel
maalesef pazar akşam saatlerinde tutuklanarak cezaevine
gönderilmiştir. Kamuoyu, Murat Ağırelin tutuklanma
şeklinin yargı bağımsızlığına gölge
düşürecek ve onu zedeleyecek şekilde olduğunu
düşünmektedir.
Milletimizin birliği ve dirliği, ülkemizin
huzuru için, antidemokratik her türlü uygulamanın
karşısında olduğumuzu belirtiyor; sözlerimi, vatanperver
şairimiz merhum Abdurrahim Karakoçun Bana bak ey kadı/ Bozuldu
işin tadı/ Zulümse eğer adı/ Kenan yapsa da aynı/
Yunan yapsa da aynı. sözleriyle tamamlıyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
43.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 8 Mart Emekçi Kadınlar
Gününü kutladığına ve İstanbul Taksimde kadınlara uygulanan
orantısız şiddeti kınadığına, Bursa ili
Keles ilçesinde 120 dönüm arazinin çöp toplama merkezi olarak planlanması
kararından vazgeçilmesi gerektiği konusunda yetkilileri uyarmak
istediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
8 Mart dolayısıyla, kadınların
geride kalan Emekçi Kadınlar Gününü kutlar, İstanbul Taksimde
kadınlara yönelik uygulanan orantısız şiddeti de
kınarım.
Bursanın Keles ilçesinde 120 dönüm arazi yeni
çöp toplama merkezi olarak planlanmaktadır. Söz konusu yer, tarıma
elverişli, Kıranışıklar köyü, Alpağut, Küçük
Kavacık, Gelemiç köyleri ile yaklaşık 20 köy Kütahya ili ve
Harmancık ilçesine geçiş güzergâhı üzerindedir; 1988
yılında Kıranışıklar köyünün arazisiyken istimlak
edilerek kamulaştırılmış ve toprağı gölet
yapımında kullanılmıştır. Yöre halkı,
yeşil arazinin çöp toplama yeri değil, hobievleri veya tarım
arazisi olarak kullanılmasını istemektedir. Belli ki iktidar
Kıranışıklar ve Alpağut köylerine ceza vermek
istemektedir. Hem yerel yetkilileri hem de ilgili makamları bu
yanlıştan bir an önce dönmeleri için buradan uyarıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
Yok.
Sayın Şahin, siz buyurun.
44.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Türkiyenin her yerinde hazineye ait
tarım arazilerinin satışı yapılırken Hatay ilinin
kapsam dışında bırakılması nedeniyle oluşan
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Millî Emlak Genel Müdürlüğünce yayınlanan
hazine arazileri satım tebliğinde hazine arazilerinin
kiracılarına ve kullanıcılarına satım
esasları açıklanmış ancak Hatay bir kez daha kapsam
dışında bırakılmıştır. Hazineye ait
tarım arazilerinin satışı Türkiyenin her yerinde
yapılırken Hatayın uygulamadan muaf tutulması Anayasada
güvence altına alınan eşitlik ilkesine açıkça
aykırılık göstermektedir. Devlet, bu eşitliğin
yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu keyfî karar, Hatayda
yaşayan vatandaşlarımızı ciddi şekilde
mağdur etmiştir. Hataydaki köylüler hazine toprağının
satışından yararlanamazken yabancılara toprak
satışı ise her yıl artmıştır. Hatay iç
savaştan kaçan 600 bin Suriyeli mülteciye yıllardır
hoşgörüyle ev sahipliği yapmakta, AKPnin ısrarla vermediği
teşviklere rağmen ekmeğini bölüşmektedir. AKP, Hataya üvey
evlat muamelesi yapmakta, aklınca Hataylıları
cezalandırmaktadır. Hatay halkı bu çifte standardı hak
etmiyor. Derhâl bu mağduriyeti gidermelisiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.-
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun, (2/1707) esas numaralı
Tohumculuk Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/68)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1707) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş doğrudan
gündeme alınma önergesinin gerekçesini açıklamak üzere Konya
Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş
(İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yerel tohumlar bir ülkenin hazinesi
niteliğindedir. Biyoçeşitliliği koruma, geliştirme ve
kayıt altına alma işi öncelikle kamunun sorumluluğunda
olmalıdır. Tek tip tohumların kullanımı;
biyoçeşitliliğin azalması, tarımda hastalık ve
zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok
kullanılması anlamına gelmektedir. Türkiyede tohumculuk
pazarı 750 milyon dolarlık bir hacme ulaşmıştır.
Bu pazarın 150 milyon doları sebze, 600 milyon doları tarla
bitkileri tohumlarından oluşmaktadır. Netice itibarıyla
Türkiyede tohumculuk pazarının yüzde 70i yabancı firmalara
aittir. 5553 sayılı Tohumculuk Kanunuyla çok uluslu şirketlerin
hâkimiyetine girilmiştir. Bu kanunla çiftçilerin kendi
tohumlarını ve bunlardan üretilen fideleri satmaları
yasaklanmıştır. Çiftçi, çoğunluğu hibrit ve yeniden
ekilemeyen tohumlara mahkûm edilmiştir. Ürün yetiştirmek için her yıl
sertifikalı tohum satın almak zorunda kalan üreticilerin bir
kısmı bu çarkın dışına çıkabilmek için
çabalamaktadır. Tohumculuk Kanunuyla üretimin dışına
itilen çiftçiler, besin değeri yüksek ve sağlıklı
atalık tohumları yaşatabilmek için birçok kentte tohum
takası etkinlikleri yapmaya başlamışlardır. Böylece
sertifikasız yerel tohumların ticari satışına
yasaklama getiren, para ve hapis cezaları öngören kanunun mağdur
ettiği üreticiler binlerce yıllık tarım kültürünü yasaya
karşı koruma çabası içine girmişlerdir.
Cumhurbaşkanımızın eşi
Sayın Emine Erdoğan 2017 yılında Mirasımız Ata
Tohumu Projesini başlattığında şunları
söylemiştir: Tarım millî bağımsızlığımızın
anahtarıdır. Anılarımızda dahi yok olmaya
başlayan tatlar ve kokular bundan sonra nostaljik olmayacak. Türkiye'de
inşallah yerli üretimden başka bir şey görmeyeceğiz.
demiştir.
Sayın milletvekilleri, ata tohumculuğunun
önündeki en büyük engel, çiftçilerin yerel tohumlar ile yerel tohumlardan
ürettikleri fideleri satma haklarının kanunla yasaklanmış
olmasıdır. Mevcut yönetmelikle yerel tohumlarda sertifika alma ve
tohumluk üretme yetkisi sadece Tarım ve Orman Bakanlığına
aittir.
Sayın milletvekilleri, 4 Kasım 2002
tarihinde Gıda ve Tarım İçin Bitki Genetik Kaynakları
Uluslararası Antlaşması Türkiye tarafından
imzalanmıştır. Bu anlaşmada Çiftçi Hakları adlı
bölümde çiftçilerin tohum ve fide satma hakları açıkça
yazılmıştır; dolayısıyla, şu andaki
Tohumculuk Kanunu bu uluslararası anlaşmaya da
aykırıdır. Bilindiği gibi, kanunlar uluslararası
anlaşmalara aykırı olamaz.
Anayasamızın 168inci maddesine göre
Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır. Yerel tohumlar da tabii servet niteliğindedir.
Tabii servetlerin özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir.
Birleşmiş Milletler Köylü Hakları ve
Köyde Yaşayan Diğer İnsanların Hakları Bildirgesinin
19uncu maddesindeki tohum hakkına göre 5553 sayılı Kanun Türk
köylüsünün evrensel haklarına aykırılık teşkil etmektedir.
Birleşmiş Milletler Bildirgesinin 19uncu maddesinde Köylüler ve
kırsalda çalışan diğer insanların tohum hakkı
vardır. deniliyor. Yine aynı maddede Atalık tohum/üretme ve
çoğaltma malzemelerini saklama, kullanma, takas etme ve satma hakkı
vardır. Köylüler ve kırsalda çalışan diğer
insanların tohumlarını ve geleneksel bilgilerini sürdürme,
kontrol etme, koruma ve geliştirme hakkı vardır. deniliyor.
Sayın milletvekilleri, verdiğimiz tohum
kanun teklifimizle tarımda ata tohumların üretilebilmesine,
kullanılabilmesine, serbest ticaretinin olmasına, sıkı
piyasa şartlarından istisna tutulmasına destek olunuz.
Tohumculuk piyasasındaki üretim sertifikasyon, ticaret ve denetim
konularında Türkiye Tohumcular Birliğinin yetkilendirilmesinin önüne
geçilmesi gerekmektedir. Türk tarımında firmalar, çiftçi ve köylüler
hibrit tohum yerine ata tohum üretimine ve kullanımına
özendirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendinin
geçtiğimiz ay İzmir Çeşmede düzenlenen Tohum Takas
Şenliğindeki şu sözleri oldukça önemlidir. Yerli tohum ölüyor.
Genetiği değiştirilmiş tohum, hibrit tohum, herhangi bir
işe yaramayan, sadece bir kez faydalandığımız, 2nci
kez yetiştiremediğimiz bir sistemin içerisine Türkiye itildi.
Asıl millî ve yerlilik Anadolunun tohumunu muhafaza etmekle olur.
Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan
Hanımefendinin de ifade ettiği gibi Ata tohumu bu topraklardaki
mührümüzdür. Geliniz, kanun teklifimize evet deyiniz. Çiftçilere yerel tohum
üretme haklarını tekrar tanıyalım ve yerli tohumculuğu
hep birlikte destekleyelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Sakarya Milletvekili Sayın Çiğdem
Erdoğan Atabek aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sisteme giren birkaç arkadaşımıza söz
verelim.
Sayın Aycan? Yok.
Sayın Arkaz? Yok.
Sayın Özel...
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Yalova Milletvekili Özcan Özelin, Urla Belediyesine kayyum atanırken
Yalova Belediyesinin CHPli Belediye Başkanının görevden
uzaklaştırılmasının ardından Belediye Meclisinde
yapılan seçimle AKPye geçtiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN ÖZEL (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Yalova Belediye Başkanı, bilindiği
gibi, bir süre önce görevden uzaklaştırılmıştı,
daha öncesinde de Urla Belediye Başkanı görevden
uzaklaştırılmıştı. Urla Belediyesinde Belediye
Meclis üyeleri arasında çoğunluk Cumhuriyet Halk Partisinde
olduğundan dolayı olacak herhâlde, Urla Belediyesine kayyum
atadılar; Yalova Belediyesinde ise Belediye Meclis üyelerinin
çoğunluğu AKPden olduğundan dolayı Yalova Belediyesinde
seçim yapıp çoğunluklarıyla Yalova Belediyesini ele
geçirmiş oldular. AKPnin adalet anlayışı bu diyor, bunun
yanlış bir tutum olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisine verilen
Belediye Başkanlığını Belediye Meclisi üye
çoğunluğuyla elde ettiklerini söylüyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz...
46.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, bütün dünya Yunan asker ve
polislerinin sığınmacılara yaptığı
insanlık dışı muameleleri utançla izlemekteyken Avrupa
Birliği Komisyon Başkanının Türkiyeye yönelik
değerlendirmelerine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizdeki sığınmacılar
Yunanistan sınırına yığılınca medeniyet
maskesi takmış barbar Avrupanın maskesi düşmüş ve
gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Yunan asker ve polisinin
sığınmacılara yaptığı insanlık
dışı muameleler her gün kameralara yansımaktadır. Bütün
dünya bu yapılan muameleyi ibret ve utançla izlemekteyken Avrupa
Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ülkemizi
sığınmacıları sınıra taşımakla
itham etmiştir.
Yunanistan sınırında yaşanan
utanç verici olayları görmezden gelen, insan olmanın gerekliliklerini
yerine getirmeyen, sonra da 5 milyonun üzerinde sığınmacıya
ev sahipliği yapan Türkiyeyi suçlayan utanmaz AB yetkililerine
sesleniyorum: Eğer Türkiye sınıra
sığınmacıları yığmaya kalksa
Yunanistanın ne askeri ne polisi bu
sığınmacıları durdurmaya yetmez. Bunları göz
önünde bulundurarak değerlendirme yapmak akıllıca
olacaktır.
BAŞKAN
Sayın Kemalbay...
47.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, kadın
yurttaşların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına, 8 Martta kadınlara şiddet uygulayan
Hükûmeti kınadığına, ev kadınlarına sigorta ve
emeklilik hakkı için verdikleri yasa teklifini tüm vekillerin
desteklemesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
8 Mart, 1857de New
Yorklu tekstil işçisi kadınların eşit işe eşit
ücret talebiyle başlattıkları direnişle sembolleşti
ve tüm kadınlara mal oldu.
Kadın
yurttaşlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum. 8 Martta kadınlara şiddet uygulayan Hükûmeti
kınıyorum.
Sevgili ev
kadınları, emeğiniz görünmüyor. Görünmeyen emeği görünür
kılmalıyız. Ev kadınlarına sigorta ve emeklilik
hakkı için ellerimizi birleştirmeliyiz. Ev kadınlarına
sigorta ve emeklilik hakkı için verdiğimiz yasa teklifini tüm
vekillerin de desteklemesini buradan talep ediyorum.
Teşekkürler.
...(x)
BAŞKAN
Sayın Hancıoğlu...
48.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, dayatılan gündemin
dışında söyleyecek sözleri ve reva görülen hayatların
üstüne edecek iki çift lafları olduğuna, fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyete, siyasi çıkarlara göre verilen
hükümlere, emeğin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine,
verilen sözlerin tutulmamasına, yasaların etkin uygulanmamasına,
her gün en az bir kız kardeşin hayattan koparılmasına,
durdurulmayan şiddetin erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırılmasına itirazları olduğuna,
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı var
edecek kadınların olduğuna ilişkin açıklaması
NESLİHAN
HANCIOĞLU (Samsun) Bize dayattığınız gündemin
dışında, tüm kadınlar adına söyleyecek sözümüz var.
Reva gördüğünüz hayatların, yasakladığınız
sokakların, hapsettiğiniz evlerin, uygun gördüğünüz rollerin
üstüne söyleyecek iki çift lafımız var. Fıtrat diyerek
eşitliği yok sayan zihniyetinize, siyasi çıkarlarınıza
göre verdiğiniz hükümlerinize itirazımız var. Emeğimizin
sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine itirazımız
var. Verdiğiniz sözleri tutmamanıza, yasaları etkin uygulamamanıza
itirazımız var. Her gün en az bir kız kardeşimizi hayattan
kopartmanıza itirazımız var. Durdurmadığınız
şiddeti, erkeklik ve hamaset söylemleriyle
meşrulaştırmanıza isyanımız var. Ve bilin ki
şiddetsiz, savaşsız, özgür ve eşit bir dünyayı size
rağmen var edecek kadınlar var, biz varız.
BAŞKAN
Sayın Özen...
49.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, 9 Eylül 2017 tarihinde
İsviçreden Türkiyeye giriş yapan ve yurt dışına
çıkış yasağı konulan Selver Kurtun mağduriyetine
son verilmesi konusunda yetkililere çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ZEYNEL ÖZEN
(İstanbul) Değerli Başkan, 9 Eylül 2017 tarihinde
İsviçreden Türkiyeye giriş yapan Selver Kurt, dört aylık
hamileyken, kendisinin sosyal medya hesabı olmamasına rağmen, eşinin sosyal medya paylaşımlarından
ötürü Atatürk Havalimanında gözaltına alınıp pasaportuna
el konuldu ve yurt dışına çıkış yasağı
uygulandı. Bu duruma, eşiyle aynı evde yaşaması
gerekçe olarak gösterildi. Selver Kurt, yaşadığı stres
nedeniyle Türkiye'de erken doğum yaptı. İki haftalık izinle
Türkiye'ye gelmesine rağmen evine geri dönemediği için,
İsviçredeki işinden de oldu, Türkiye'de doğan çocuğu da
İsviçredeki birçok hakkından mahrum bırakıldı.
Bununla ilgili davalar ise, defalarca kez, evrak eksikliği gerekçe
gösterilerek ertelendiğinden hâlen bir sonuca bağlanamadı.
Yetkililere, üç yıldır yaşanan bu aile dramına son verme
çağrısı yapıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
50.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, açıklanan
işsizlik rakamlarıyla cumhuriyet tarihinin rekorlarının
kırıldığına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün işsizlik rakamları
açıklandı. İşsizlik, cumhuriyet tarihinin
rekorlarını kırıyor; işsiz sayısı 92 bin
daha artarak 4 milyon 394 bin kişiye ulaştı. Tabii, bu, resmî
rakam; gayriresmî rakamların bunun 2 katı olduğunu biliyoruz
yani genelde işsizlik oranımız yüzde 13,7 oldu. Bir de şunu
biliyoruz: Gençlerde işsizlik daha da fazla. Hani tek adam rejimi
gelecekti istihdam artacaktı, yatırımlar artacaktı, bununla
birlikte Türkiye'ye yabancı sermaye gelecekti, sermaye
yatırımları artacaktı, işsizlik önlenecekti!
İşsiz sayımız çığ gibi artıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
birleşime on beş dakika ara veriyorum ve kadın
milletvekillerimizi arkada bir çay içmeye davet ediyorum.
Kapanma Saati: 17.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.26
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Gündemin akışından
anladığım kadarıyla 196 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine başlayacağız, onun için söz
aldım; doğru mudur efendim?
BAŞKAN Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 91inci
maddesi temel kanunların mahiyetini, muhteviyatını ve nasıl
görüşüleceğini belirler. Biraz sonra gündeme
alacağınız 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre temel kanun olarak
görüşülmesi mümkün değildir. Bu 91inci madde zatıalinizin de
önünde var. Eğer bu konuda Meclisin daha önce aldığı bir
kararla bu kanun teklifinin görüşülmesi öngörüldüğünden dolayı
bu kanun teklifini görüştürmek noktasında ve
anlayışında iseniz İç Tüzükün 63üncü maddesine göre usul
tartışması talep etmekteyim.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Altay, yapalım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii, talep
ettiğim için ben de doğal olarak söz almış oluyorum
herhâlde.
BAŞKAN Bu talebinizle ilgili bir değerlendirme
yapmadan önce, öncelikle Başkanlığın işlemle ilgili
sırasını bir takip edeyim.
Öncelikle, alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 175 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Futbol Maçlarında ve
Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Denizli Milletvekili
Sayın Nilgün Ök ve 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.-
Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (x)
BAŞKAN Plan ve Bütçe Komisyonumuz? Yerinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Oturan Komisyonun
adı ne Sayın Başkan?
BAŞKAN Plan ve Bütçe Komisyonu Sayın
Tanal, ben onu izah ediyorum. Biz arkadaşlarımızın hangi
komisyonda olduklarını biliyoruz.
Komisyon Raporu 196 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Bu açıklamaları yapmadan önce Sayın
Engin Altayın usul tartışması açılmasına dönük
bir talebi oldu. Bu talebi değerlendireceğim ve lehte ve aleyhte
olmak üzere arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Lehte olmak üzere Sayın Doğan Kubat ve
Sayın Ramazan Can
Başkaca söz talebi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim var efendim
aleyhte.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, arzu ederseniz size
de aleyhte söz verebilirim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN Tamam, peki.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Altayın işaret ettiği hususlarda usul
tartışmasını başlatıyoruz ve her
konuşmacımıza üçer dakika söz vereceğim lehte ve
aleyhte olmak üzere.
İlk söz, lehte
olmak üzere Sayın Doğan Kubata ait.
Buyurun Sayın
Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
196 sıra sayılı Kanun Teklifinin temel kanun olarak
görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Değerli Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; açılan usul tartışmasında
Başkanlığımızın görüşmelere devam noktasındaki
zımni tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, şu anda
gündemimize aldığımız kanun teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesindeki hükme aykırı ve bu yönüyle de Anayasaya
aykırılığı iddia edilerek bir usul görüşmesi
talep edildi, görüşmelerin yapılamayacağına dair bir
eleştiri öne sürüldü.
Bilindiği
üzere, Meclis Başkanlığına verilen kanun teklifleri, Meclis
Başkanlığımız tarafından Anayasaya uygunluk
yönünden denetimi yapıldıktan sonra ihtisas komisyonuna, ilgili
komisyona havalesi yapılır ve bu ihtisas komisyonları da İç
Tüzükün 38inci maddesine göre, kendisine havale edilen teklifi
Anayasanın özüne ve sözüne açık veya örtülü biçimde aykırı
olup olmadığı yönlerinden değerlendirdikten sonra ancak o
teklifin görüşmelerine geçilir. Komisyon bu incelemeyi
yapmıştır ve bu görüşmeyi bitirip sıra sayısını
Meclise göndermiştir.
Şimdi,
Mecliste, Meclisin gündemine gelen, Başkanlık makamına gelen bir
kanun teklifinin Anayasaya aykırılığı iddia edilerek
doğrudan komisyona iadesi şu aşamada mümkün değildir. Daha
önce de benzeri usul görüşmeleri oldu ama buna imkân veren maddeler
vardır. 81 ve 91inci maddeler kanun tekliflerinin nasıl
görüşüleceğini düzenliyor. Burada Anayasaya aykırılık
önergeleri verilir. Genel Kurul, tümünün görüşmelerinden sonra, zaten,
maddelere geçilmesi oylanırken bu Anayasaya aykırılık
iddialarını değerlendirip maddelere geçilmesini reddeder ve bu vesileyle
bu iddialar karşılanmış olur. İç Tüzükün 91inci maddesi
Başkanımızın ifade ettiği, doğrudur, 21 kanunda
değişiklik yapmaktadır bu. Ancak, kişisel veya toplumsal
yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendiren kanunlar, yine kendi alanındaki özel
kanunların dayandığı temel kanunlar ve bunlar
arasındaki uygulamada ahengi sağlama adına zaman zaman bu tür
tekniklere başvurulmaktadır. Burada da 21 kanundaki
değişiklik, normalde getirilen
Örneğin, derneklerle ilgili var,
esnaflarla ilgili var, işte, Vakıflar Genel Müdürlüğünü
ilgilendirenler var. Bunlar kendi aralarında -birkaç madde- o alanda bir
ahengi sağlamak amacıyla bir bütünlük içerisinde yine teklifte yer
almışlardır. Dolayısıyla bu görüşmelerin
yapılmasında, ne İç Tüzük ne de Anayasa açısından
herhangi bir engel yoktur. Ama siyasi parti gruplarımız elbette ki
Anayasaya aykırılık önergeleri vererek
Ki bunlar da İç
Tüzük 84e göre öncelikle burada görüşülecek ve yüce Genel Kurul da
bunları varit görürse elbette ki ona göre bir karar ihdas edecektir.
Dolayısıyla bu İç Tüzükün verdiği imkânlar çerçevesinde
ancak bu itiraz karşılanabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Çok
teşekkür ederim.
Dolayısıyla şu aşamada İç
Tüzük ve Anayasa açısından önümüzdeki kanun teklifinin
görüşmelerine hiçbir engel bulunmamaktadır.
Bu vesileyle Başkanımızın tutumu
lehinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hiç
inandırıcı değil.
BAŞKAN Sayın Altay, aleyhte olmak üzere
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim.
Sayın Kubat zaman zaman buna
başvurulduğunu söyledi. Allah var Doğan Bey yani biraz Allahtan
da korkmak lazım. Buna başvurmadığınız bir hâl
gösterirsen hemen bu kürsüyü terk edeceğim, iddiamı da geri
çekeceğim. Siz hepsini böyle yapıyorsunuz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
uzun zaman sonra ilk defa kürsüde metne bağlı
konuşacağım.
196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi toplam 40
maddeden oluşmaktadır. Yürütme ve yürürlük maddeleri hariç 38
maddeden oluşan teklifte 23 kanunda değişiklik
yapılması öngörülmektedir. Yani neredeyse beş benzemez kanun
değişikliği önerisi aynı kanun teklifi içine
alınmış, tam bir torba kanun olmuştur. Buna itiraz eden de
yok zaten. Esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekle
birlikte İçişleri Komisyonu; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu tali komisyon olarak
belirlenmesine karşın bu 3 komisyonda da görüşülmemiştir
yani 3 komisyon baypas edilmiştir, ihtisas kavramı bir kenara
bırakılmıştır.
Şimdi biz 40 maddelik bu torbayı temel
kanun olarak 2 bölüm şeklinde görüşeceğiz yani Genel Kurulda
milletvekillerine Anayasa ve İç Tüzükçe verilen hakkı
kısıtlayacağız, gasbedeceğiz. Normal kanun olsa -ki
öyle olması gerekir- her maddede grupların ve
şahısların ayrı ayrı söz talepleri var.
Şimdi, ben buradan Sayın Kubata
soruyorum, yüce Genel Kurula soruyorum: 196 sıra sayılı Kanun
Teklifinde yer alan düzenlemeler bir hukuk dalını sistematik olarak
bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel
ilkeler içeriyor mu Sayın Kubat? Hayır tabii ki. Evet.
diyemezsiniz. 196 sıra sayılı Kanun Teklifinde öngörülen
değişiklikler kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir
bölümünü ilgilendiriyor mu? Bunun cevabı da Hayır. 196 sıra
sayılı Kanun Teklifindeki düzenlemeler kendi alanındaki özel
kanunların dayandığı temel kavramları gösteriyor mu?
Hayır. 196 sıra sayılı Kanun Teklifiyle yapılan
düzenlemeler, düzenlediği alan yönünden bütünlüğün ve maddeler
arası bağlantıların korunması zorunluluğunu
taşıyor mu? Hiç taşımıyor. 196 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle yapılan düzenlemeler önceki
yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve oylama usulüne
bağlı tutulmuş mu? Hayır. Tüm bu soruların cevabı
Hayır. Yani bu, şu demek: Bütün bu sorduğum sorularla
aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 91inci
maddesini okudum; onun emrettiği hükümlerin hiçbirini
taşımıyor bu.
Şimdi, bu teklifin temel yasa olarak
görüşülmesi İç Tüzükün 91inci maddesine açıkça
aykırıdır ve bu şekilde görüşülmesi -altını
çizerek söylüyorum- eylemli bir İç Tüzük ihlalidir. Medeni Kanunun
temelde değiştirilmesi gibi köklü ve tüm toplumu ilgilendiren
değişiklikler ancak temel yasa olarak görüşülebilir ve daha
önceki yasama döneminde de bu tür değişiklikler temel yasa olarak
görüşülmüştür. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu teklif
yasalaştığı takdirde eylemli bir İç Tüzük ihlali
yapıldığı için Anayasa Mahkemesine
başvuracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Bitirebilir miyim
efendim?
BAŞKAN Tamamlayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ayrıca, aynı
gerekçelerle, geçen hafta salı günü 196 sıra sayılı Kanun
Teklifinin temel yasa olarak görüşülmesine ilişkin alınan
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararını da Anayasa Mahkemesine
götüreceğiz. Artık Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ayıptan
kurtulsun değerli arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi başını
gömdüğü kumdan çıkarsın. Umarım, tutanaklara geçen, Anayasa
Mahkemesine de gidecek olan biraz önce yaptığım
değerlendirme yüksek mahkemece dikkate alınır. Ama arzum
şudur: Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün milletvekillerine
Bu ne? deseniz İç Tüzük. derler ama burada hepimiz biliyoruz,
yarısı Anayasa, yarısı İç Tüzük. Bunun bile bir sebebi
var yani bu Mecliste her şeyin bu Anayasa ve İç Tüzüke uygun yapılması
lazım. Bunun daha fazla çiğnenmesi Meclisimize de
saygısızlıktır, yasaları, Anayasayı, İç
Tüzükü açık bir ihlaldir.
Yüce Genel Kurulun, Sayın Başkan
zatıalinizin dikkatine, ilgisine sunuyorum, saygılar sunuyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehte olmak üzere Sayın Ramazan
Can, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, öncelikle tutumunuzun
lehinde olduğumu beyan ediyorum. 196 sıra sayılı, İç
Tüzük 91inci maddeye göre temel yasa olarak görüşülmesi teklif edilen bu
kanun teklifi, geçen hafta itibarıyla AK PARTİ grup önerisi ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tevcihiyle gündeme oturdu. Bugünse, bu
gündemde, sıra sayısında yer buldu, 2nci sıradaki yerini
aldı ve görüşmelerine başlıyoruz.
Şimdi, usul açısından itiraz edildi,
Anayasaya aykırılık iddiaları var. Teklif, Türkiye Büyük
Millet Meclisine geldiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca ve Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığınca inceleniyor. Ayrıca, ihtisas komisyonu
Anayasaya aykırılık iddialarını öncelikle inceliyor.
Bütün buralardan geçtikten sonra da grup önerisiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisine sevk ediliyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz daha
içeriğe girmedik.
RAMAZAN CAN (Devamla) - 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin bölümleri 30 maddeden fazla değil,
dolayısıyla İç Tüzük 91e uygun. Diğer taraftan, Meclis
gündemine hâkim, Genel Kurul gündemine hâkim olduğuna göre, gündemde de bu
teklif, sıra sayısı itibarıyla gelmiş ve
görüşülecek. Ayrıca, Bir hukuk dalını sistematik olarak
bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel
ilkeleri içermesi
İçeriyor.
kişisel veya toplumsal yaşamın
büyük bir bölümünü ilgilendirmesi
Çok sayıda kanun var, bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair bu teklifin toplumun
belli kesimlerini büyük oranda etkilediği aşikârdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda,
evleviyetle, bundan önce çıkan kanunlarda muhteva, nitelik ve nicelik
olarak bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair
toplumun belli kesimini ilgilendiren kanunlar temel yasa olarak
görüşülmüştür, görüşülmeye de devam edecektir.
Dolayısıyla, temel yasayı dar bir
alana hapsetmek doğru değildir. Meclisin rasyonel ve ivedi olarak
çalışabilmesi için, kamuoyunun ihtiyacının
karşılanabilmesi için bu yol İç Tüzükçe, Anayasaca Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş bir haktır, yoldur, izindir,
ruhsattır. Bu ruhsatı da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
milletvekilleri olarak kullanmak -öncelikle- AK PARTİ Grubunun da
diğer parti gruplarının da hakkıdır diyorum.
Sayın Başkanım, inisiyatifiniz
doğrultusunda olumlu görüşte bulunduğumu belirtiyor, tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte olmak üzere, Sayın Tanal.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; sizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifine baktığımız
zaman, kanun teklifi asıl komisyon olarak Plan ve Bütçeye havale
edilmiş durumda. Bize dağıtılan 196 sıra
sayılı Teklifin 6ncı sayfasına bakarsanız esas
komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu, tali komisyonlar İçişleri
Komisyonu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu.
Değerli Başkanım, burada, bu
komisyonların hiçbirine -esas komisyon olan- tali komisyona bilgi gelmedi,
bu komisyonlar toplanmadı, komisyon üyelerine bilgi verilmedi. Komisyon
başkanlıkları sadece üstü doldurulmuş ve
imzalanmış bir evrakla Efendim, bizim ilgi alanımıza
girmemektedir. diyerek âdeta komisyon başkanlığı
görevlerini istismar ederek Plan ve Bütçe Komisyonuna yazı
yazmışlardır.
Şimdi, mevcut iktidar seçim öncesi ne dedi?
Biz bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine torba kanun
getirmeyeceğiz." Bunu söyleyen, dönemin Başbakanı, AK
PARTİnin Genel Başkanıydı. Biz, bu toplum, 83 milyon insan
neye güvenir? Önce Allaha güvenir, sonra devlet yetkililerine güvenir. Devlet
yetkilileri böyle yalan söylüyorsa bu vatandaş neye güvenecek? Ve bu yalan
söyleyen AK PARTİnin o dönemdeki Genel Başkanıydı. Ne
dedi? Biz bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine torba kanun
getirmeyeceğiz.
Kanun teklifinde 40 tane madde getiriliyor, 23
kanunda değişiklik yapılıyor. Şimdi, arkadaşlar,
İç Tüzükün 91inci maddesindeki Birbirine bağlantılı
Allahtan korkmuyor musunuz? Millete niye gerçek dışı beyanda
bulunuyorsunuz? Bu 40 maddenin kaç tanesi birbiriyle bağlantılı?
Medeni Kanunu düzenleyen madde var, Sosyal Sigortalar Kanununu düzenleyen
madde var, diğer tarafta 23 tane farklı kanunda düzenleme var. Burada
şu yapılmak isteniliyor: Gizli olan bazı maddeler var, gizli
olan maddeler ana komisyonlarda tartışılmadan ve ilgili
birimlerden görüş alınmadan bu Parlamentoya getiriliyor.
Üniversitelerin görüşü alınmadı, sivil toplum
kuruluşlarının görüşü alınmadı, baroların görüşü
alınmadı, Sosyal Güvenlik Kurumu alanında uzman olan
insanların görüşü alınmadı.
Değerli arkadaşlar, 24üncü Dönemde de biz
burada milletvekiliydik, o dönemdeki yasama faaliyeti daha kaliteliydi, daha
nitelikliydi, daha istişare ediliyordu ve şu aşamada Efendim,
biz getirdik bu iş oldu. Bu, Anayasanın ruhuna, kanun yapma
tekniğine aykırı, âdeta çoğunluk olarak, şu anda
mevcut olan bu çoğunluğunuzla bunu istismar ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Son cümlelerim
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tanal.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sizi Türk milletine
şikâyet ediyoruz. Bu anlamda bu düzenleme hatta Anayasamızın
20nci maddesindeki açık ve net Herkes, kendisiyle ilgili
Kişisel
Verileri Koruma Kanunu açısından Anayasanın 20nci maddesinin
son fıkrası
Anayasa'nın 11inci maddesi diyor ki: Bu Anayasa
hükümleri herkesi bağlar. Yani herkesi bağlar da AK PARTİlileri
bağlamıyor mu arkadaşlar, sizi burada istisna mı etmiş
durumda? Yok. Orada Herkes
dediğine göre, demek ki bu mevcut olan
Anayasa'nın 11inci maddesi uyarınca sizi de
bağladığına göre, herkesi bağladığına
göre, mevcut olan bu düzenleme yerinde değildir. Birbirlerinden kopuk,
ilgisiz, alakasız olan kanunların birlikte görüşülmesi
Anayasa'nın ruhuna, kanun yapma tekniğine, amacına
aykırıdır.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bir şey
söyleyeceğim konuşmayla ilgili, bir ifadede bulundu.
BAŞKAN Neyle ilgili Sayın
Akbaşoğlu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Genel Başkanımızın yalan
söylediği
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet, yalan söyledi.
BAŞKAN Şimdi, şöyle yapalım
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla onunla ilgili bir açıklamada
bulunmak istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Davutoğlu
söyledi, evet, Başbakandı, Genel Başkanlarıydı, yalan
söyledi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla ilgili bir açıklama, konuyla ilgili bir
açıklama
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akbaşoğlu Sayın Ahmet Davutoğlunu savunsun efendim, söz
verin efendim.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Altay
Şöyle yapalım: Bir önceki döneme ithafen
söyledi, o konuda
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Grubumuza ithafen bir şey söyledi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gelecek Partisine
atıfta bulundu efendim, AK PARTİye bulunmadı.
Akbaşoğlu, Gelecek Partisinin grup başkan vekili olmuş!
BAŞKAN Peki, kısa bir açıklama
yapın.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
51.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın usul görüşmeleri üzerinde
aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ve Başkanlığın tutumunun mevzuata uygun olduğuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; şunu ifade etmek istiyorum: Biraz evvel ortaya konan
yaklaşımı tasvip etmek mümkün değil, tabii, bunu ifade
etmek istiyorum. Kesinlikle yalan söyleme veya istismar etme durumu söz konusu
değil. Anayasa ve İç Tüzük çok sarih, açık. Bu uygulamalar uzun
yıllardan beri, AK PARTİ döneminden önce de devam edegelen
uygulamalar. Sonuç itibarıyla, ihtiyaç odaklı olarak Anayasa, İç
Tüzük, ilgili mevzuat, Genel Kurul kararları ve teamüller çerçevesinde bu
konuda kararlar verilip Genel Kurul iradesiyle hangi kanun teklifinin
nasıl görüşüleceği nettir. Bu, bugün oluşmuş bir mevzu
değildir ve bu nedenle tutumunuzun mevzuata da uygun olduğu kanaatini
taşıdığımızı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, internete girerseniz
O dönemde AK PARTİ Genel
Başkanı Sayın Davutoğlu bu lafı söylüyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir fazla lehte söz
almış oldu. Sayın Başkan, lehte bir fazla söz
almış oldu.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Temel kanun olarak
görüşülecek, torba kanun olarak görüşülmeyecek. O dönemde
Davutoğlu AK PARTİnin Genel Başkanıydı. Sayın
Akbaşoğlu şimdi onu mu savunuyor? Yani yanlış bir
şey mi söylüyorum, neyi söylüyor, bunu anlamadım.
BAŞKAN Peki, kayıtlara geçmiştir.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Yalancı! Senden güzel yalan söyleyen var mı!
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
lütfen sessiz olalım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Mahmutçuğum, senden güzel yalancı var mı be!
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
İç Tüzüke göre bir usul tartışması yaptık
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Burada,
muhatabın da burada.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne oldu Yeliz! Ne
oldu Yeliz, söyler misin!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Senden daha
güzel yalan söyleyen var mı! İşin gücün yalan, bak hâlâ yalan
söylüyorsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne oldu Yeliz!
BAŞKAN Rica ediyoruz değerli
arkadaşlarım, nasıl bir üslup bu!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Hâlâ yalan
söylüyorsun!
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, lütfen
müdahil olunuz. Bir usul tartışmasını karara
bağlayacağız. Rica ediyorum
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bire bir
muhatabıyım, yalancı, bildiğin yalancı!
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayalım değerli arkadaşlarım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Bayağı yalancı yani bayağı bayağı
yalancı!
BAŞKAN Meclisin mehabetini kimse
bozmasın değerli arkadaşlarım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Gözünde bir
tane sinir bile oynamaz, öyle yalan söylersin sen! Ah sen yok musun
BAŞKAN Sayın Çamlı, lütfen
Lütfen
oturun.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sen ne
yalancısın, sen! Sen ne yalancısın, sen!
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bakın, bugün sabahtan beri kadın milletvekillerimiz konuştu,
Mecliste güzel bir dayanışma duygusu oldu.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Güzel
Başkanım, sıkıntı yok.
BAŞKAN Rica ediyorum böyle
karşılıklı laf atmalar olmasın değerli
arkadaşlar. Bakın, ben söz isteyen her arkadaşımıza
sabahtan beri -olağanüstü sayıda- söz verdim; buna müsaade etmem. Biz
burada -bütün dünyanın gözü, Türkiyenin gözü Meclisimizin üzerinde-
itibarlı ve saygın bir şekilde görüşmeleri yürütelim.
Sizlerden beklentim budur. Karşılıklı söz atmaları
hiçbir zaman tasvip etmiyorum. Ben sisteme girdiği zaman her isteyene söz
veriyorum. Doğru mu arkadaşlar?
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru.
BAŞKAN Sabahtan beri bunu yapıyoruz,
kimse de bu Meclisin işleyişini engelleyici bir tutum içerisinde
olmasın.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
196 sıra sayılı Kanun Teklifinin temel kanun olarak
görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN - Sevgili arkadaşlarım, bu
yaptığımız usul tartışmalarından sonra
Meclis Başkan Vekilleri olarak bizler Meclisi yönetirken Meclis
İçtüzüğüyle bağlıyız. Meclis Genel Kurulumuzda
görüşülen, tartışılan konularda bizim İç Tüzükümüzün
Meclis Başkan Vekillerinin yönetim şekline göre
değerlendirdiği hususlar var, onlardan bir tanesi de temel
kanunlardır. Temel kanunlar, İç Tüzükümüzün 91inci maddesinde
belirtildiği gibi, bir Danışma Kurulu önerisi olarak da Meclisin
gündemine gelebilir ve burada yapılacak görüşmeyle, daha doğrusu
Danışma Kurulunun önerisinin kabulüyle Genel Kurulca karar
verilebilir. Danışma Kurulunun önerisinin olamadığı
zamanlarda teklifi getiren siyasi partinin grup önerisi de Mecliste
tartışılabilir, bu da Meclisin onayına sunulduğu anda
bizleri bağlayan bir hüküm olur.
İç Tüzükümüzün 91inci maddesinin (b)
fıkrası Danışma Kurulunda oybirliği
sağlanamaması halinde siyasî parti gruplarının önerisi
üzerine de (a) bendinde belirtilen yasama yönteminin uygulanmasına Genel
Kurulca karar verilebilir. der. (a) bendi de temel kanun olarak
görüşülmeye ilişkin husustur değerli arkadaşlarım.
Dolayısıyla, grup önerisinin 4/3/2020
tarihli 64üncü Birleşimde kabul edilmesiyle artık Genel Kurul
tarafından 91inci madde hükümleri çerçevesinde temel kanun olarak
görüşülmesi benimsenmiştir ve buna göre sıra sayısı
alıp, bastırılıp dağıtılmış ve
gündeme alınmıştır. Grup önerisinin kabul edilmesiyle Genel
Kurul kararına konu olmuş bir hususta oturumu yöneten Başkan
Vekili olarak İç Tüzükün 91inci maddesindeki usulün
dışına çıkmam söz konusu değildir. Daha önceki
uygulamalar da geçmiş Meclis uygulamaları da buna uygundur.
Başta da belirttiğim gibi zaten Komisyonun
da yerinde olup olmadığını tespit ettik.
Başlangıçtaki tutumum çerçevesinde kanun görüşmelerine devam
edeceğiz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, teklifin tümü üzerinde söz isteyen gruplarımız ve
sözcülerimize söz vereceğim.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkana
aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Ne diyordu başlıkta? Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yani başlığa
bakın, başlıkta bile ne olduğu belli değil, Bazı
Kanunlarda... Hangi kanunlar? Bazı kanunlar. Bazı bazı
kanunları görüşüyoruz. Her zaman önümüze getirdiğiniz bu torba
kanun teklifleri bugünkü yapılarıyla yasama kalitemizdeki
düşüklüğün bir göstergesi âdeta, bunu hep söylüyoruz.
Fransızların bir özdeyişi var, diyor ki: Bir ülkede yasa
sayısı 5 bini geçmişse o ülkede hukuktan söz edilemez. Bizde
yasa sayısı kaç biliyor musunuz? 14.987. Yani uygulanması mümkün
olmayan yasalar çıkarıyoruz, onu düzeltecek bir yasa daha, o da
olmadı, bir yasa daha; yasalar çorba oluyor, uygulamacılar da bu
işten ciddi mutazarrır oluyorlar. Bir uygulamacı orada var,
Devlet Demiryolları Genel Müdürü, bürokrat olarak bu konulara sıkça
mutazarrır olmuştur diye düşünüyorum.
Meclisimizin 100üncü yılını
kutlamamıza az kalmışken hatta biraz daha geriye gidersek ilk
Meclis-i Mebusandan bu yana yüz kırk dört sene geçmiş; yüz kırk
dört yıllık bir Parlamento geleneğimizin bugün
vardığı nokta gerçek anlamda düşündürücüdür. Yasama
faaliyetlerinin en önemli unsuru kuşkusuz ki müzakeredir. Toplumun tümünün
temsili ve devletimizin etkin işleyişi açısından
istişare ve müzakere etmek Parlamentomuz aritmetiği dikkate
alındığında önemle değerlendirilmesi gereken bir
husustur. Türkiyenin mevcut şartları da göz önünde bulundurulursa
kanun tekliflerinin komisyon görüşmelerinde müzakeresine yeterince imkân
sağlanmaması, uzmanlardan ve sivil toplum kuruluşu
temsilcilerinden yeterince bilgi alınmaması,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin en önemli
iddialarından biri olan güçlü milletvekilliği ve kanun
yapımının temel taşı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
algısının çöktüğünün ve hatta hiç
işletilmediğinin bir örneğidir. Bütün bu kanunların hangisi
milletvekilleri tarafından yapılıyor? Hiçbiri, tamamı
sarayda yapılan kanunlar ama tamamı, istisnası yok. Samimi
olarak aranızdan hiç kimse bu sözlerime itiraz edemez. Buradan bir Grup
Başkan Vekili arkadaşımız saraya gidiyor Meclisi temsilen,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili, orada
Cumhurbaşkanlığı köşkünde yapılan saray,
köşk, külliye; ne derseniz- orada yapılan kanunlar Meclise geliyor.
Yani bu sistemin Milletvekilleri kanun yapacak. iddiası, havada kalan
bir iddia. Bu örnek, sistemsel, yapısal tıkanmanın aslında
bir tezahürü.
Yasa yapma faaliyetlerinin getirdiği sonuçlar,
toplum hayatını ve faaliyetlerini doğrudan etkileyen, genel
hayatın işleyişini değiştiren süreçlerdir. Kanun
yapım tekniği de bu sürecin kalitesini etkileyen bir faktördür. Torba
kanun hazırlama tekniği, bu sürecin bir yöntemi olarak
karşımıza çıkıyor. Torba kanun, Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından artık bir alışkanlık
hâline getirildi. Zira, kanun yapma tekniğinden ziyade, sarayın
buyruklarını yerine getirme mekanizması hâline dönüştü
kanunlar. Bu teknik, birbiriyle alakasız kanun maddelerinin bir teklifin
içine konulup bir komisyonda görüşülmeye çalışıldığı,
karar alma sürecinin etkin ve etkili işletilmediği bir teknik
olmaktan öteye geçememiştir. İYİ PARTİ Grubu olarak bu
hususları Genel Kurulda defalarca dile getirmiş olmamıza
rağmen iktidar bu yöntemde ısrar ediyor.
Yine şunu net olarak ifade edebilirim ki birçok
konuyu kapsayan torba kanunların yürürlükteki mevzuata olan etkileri
hakkında ve içerik hâkimiyeti olarak iktidar partisi milletvekilleri
sıkıntıya düşüyorlar. Ben şu anda eminim ki iktidar
sıralarında oturan arkadaşlarımızın önemli bir
bölümü, görüştüğümüz torba kanun teklifinin maddeleriyle ilgili
yeterli bilgiye sahip değil, maalesef böyle.
Torba kanunlar çıkarken muhalefetin ve sivil
toplum kuruluşlarının yasa yapım süreçlerine etkili biçimde
katılımının sağlanmadığı,
görüşlerinin dinlenmediği, hatta dikkate alınmadığı
gün gibi aşikâr. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerince
hazırlandığı ifade edilen, ilk hâli 38 madde olan ve
Komisyon görüşmeleri sırasında 40 madde olarak yeniden
düzenlenen bu teklif, daha kapsamlı, detaylı ve müzakereye açık
bir süreç içinde, siyasi parti gruplarının istişaresiyle, çok
daha geniş sivil toplum kesimlerinin katılımıyla
tartışılmalı ve analiz edilmeliydi. Söz konusu teklifle,
içeriği itibarıyla, Komisyonda eklenen 2 yeni maddeyle 23 farklı
kanunda değişiklik yapıyoruz. Aslında bunun
başında, değişiklik yapılan 23 farklı kanunun 1
tanesinin ismi olmalıydı. 23 farklı kanunda değişiklik
yapan kanunun ismi olsa olsa Bazı Kanunlarda Değişiklik
olur
yani bir çorbadır.
Teklif havale edildiği hiçbir komisyonda
görüşülmeksizin Plan ve Bütçe Komisyonu gündemine alındı,
değerlendirmeye açıldı. Plan ve Bütçe Komisyonunda
arkadaşlarımız var, diğer partilerden de var, haklı
olarak diyorlar ki: Ya, bu, bizim ihtisasımız olan bir konu
değil. Bunun ihtisas komisyonunda görüşülüp ondan sonra buraya
gelmesi gerekirken hiç alakasız bir şekilde, bütün bu 23 ayrı
madde Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilip Bir seferde çözelim, bitsin.
mantığıyla gelmiş. Oysaki Meclis İçtüzüğünün
23üncü ve 34üncü maddelerinde yer alan düzenlemeler çerçevesinde tali
komisyonlar da bu teklifi görüşmek isterlerse görüşebilirdi. Tek bir
ihtisas komisyonunun görüşlerine bırakılan teklifin komisyon
süreci bu bağlamda son derece sağlıksız olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; getirdiğiniz teklifteki 20nci maddeye
baktığımızda, kredi garanti kurumlarına
aktarılacak kaynağı 25 milyar liradan 35 milyar liraya
çıkarmayı amaçladığınızı görüyoruz. Kredi
Garanti Fonu, bankadan kolay kredi alabilmesi için şirketlere kefalet
vererek yardımcı oluyor. Bankalar şirketlere kredi
kullandırırken sistemde Kredi Garanti Fonu varsa işlemler
kolaylaşıyor. Türk ekonomisinin reel sektör borçlarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 68 ile dünyanın
en riskli ülkelerinden biri olduğunu göz önüne
aldığımızda fonun üstlendiği rolün önemini
anlamamız da hiç zor olmuyor.
Bizim yapısal çözümlere ve kalkınma
planlarına ihtiyacımız var ama sizin derdiniz başka. Biz
Üretim ekonomisine, bilgi ekonomisine geçelim. derken siz bu milletin
kaynaklarını hasta ve yolcu garantilerine, Kanal İstanbul gibi
son kullanma tarihi olan projelere aktarma peşindesiniz.
Hatırlayın, 2008 yılında Amerikan Merkez Bankası FED,
krizden kurtulmak için bir çeşit Keynesyen para politikasına sarılmıştı,
trilyonlarca dolar para basmıştı ve dünya piyasasına bu
sıcak parayı sürmüştü. Uluslararası kredi
imkânlarının geniş olduğu dönemlerde siz ne
yaptınız? Gelişmekte olan Güney Kore gibi ülkeler bu kredileri
üretim ekonomisi için kullanırken siz betona yani kendinize yakın
inşaat şirketlerine aktardınız. Ancak uluslararası
kredi imkânlarının daralmaya başladığı ve
paranın başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelere dönme
eğilimine girdiği 2013 sonrasında Hükûmetin yandaş
şirketler üzerinden ekonominin yeniden üretimini sağlayan bu saadet
zinciri gerilemeye başladı ve en sonunda çökme noktasına geldi.
Aşırı finansallaşma ekonomide çare değil, aksine büyük
riskleri beraberinde getiren tehlikeli bir ekonomi politikasıdır.
Yapılması gereken, yine Güney Kore gibi aşırı
finansallaşmayı kontrol etmek ve derhâl üretimden kazanç elde
edeceğimiz bir düzen kurmaktır.
Eğer 2008den bu yana üretime dayalı bir
ekonomi modelini benimsemiş olsaydınız üretimle birlikte
kalıcı istihdam artacak, cari açık düşecek, birtakım
mal ve hizmetlerde yurt dışına bağımlı
olmayacaktık. Bugün, bahsedilen işsiz rakamı 4,4 milyon
olmuş. Bu sayede meydana gelen sürdürülebilir bir kalkınma hem
insanımızın refah seviyesini artırmış
olacaktı hem de onu en temel ihtiyaçları için borçlanmak zorunda
bırakmayacaktı.
Siz, insanımıza istihdam atmosferi
yaratmak yerine, onları âdeta oksijen tüpüne mahkûm ettiniz.
İnşaatla hızlı bir şekilde geçici ve tüketime yönelik
günü ve seçim dönemlerini kurtaran bir büyümeye yöneldiniz. Artık beton
kurudu, üstelik karın da doyurmuyor. Geçici bir kalkınma modelinin
istihdamı da geçici olur. Şimdi, insanımız iş ve
aş bekliyor ama çalışabilecekleri, üretime
katılabilecekleri istihdam ortamı yaratmadığınız
için, TÜİK verilerine göre -biraz evvel bahsetti arkadaşlarımız-
4,4 milyon insanımız çaresiz yani işsiz. Üstelik kriz o kadar
derinleşiyor, o kadar derinleşiyor ki konkordatolar ve iflaslar öyle
hızlı büyüyor ki var olan istihdam alanlarımız daha da
kapanıp gidiyor.
Ben Kocaeli Milletvekiliyim; Türkiye sanayisinin
kalbi olan Kocaelide ekonomik kriz fabrikaları vurdu, sanayi
kuruluşları günü kurtarmak için uğraşıyor, krize ve
piyasada küçülmeye dayanamayan yılların markaları,
fabrikaları kapanıyor. İnsanlar, fabrikaların
kapanması ya da kapasite düşürmesi nedeniyle çaresizler. Kocaeliye
baktığınızda durum o kadar kötüyse Türkiyenin diğer
yörelerindeki içler acısı hâli tahmin etmek çok zor değil.
Peki, insanların kısa süreliğine de
olsa yeni bir iş bulana kadar endişelerini azaltacak olan geçim
desteği, yani İşsizlik Fonuna ne oldu? İşsizlik
rakamlarındaki artışa baktığınızda krizin
istihdam üzerindeki yıkıcı etkisi ortada. O hâlde, alın
terinden kesinti yapılarak oluşturulan İşsizlik Fonundan
daha fazla insanın yararlanması için neden bir düzenlemeyi Meclise
getirmediniz? Bu fon kriz anlarında işe yaramayacak da ne zaman
yarayacak? Batık şirketleri kurtarmak için mi ya da yol yapmak için
mi? Adı İşsizlik Fonu ama 2017 yılında 4,8 milyar lira
işsizlere, 2,5 milyar lira işverene giderken, 2019da -bakın,
çok önemli bir rakam vereceğim- işsize 9 milyar lira, işverene
ise 14 milyar lira aktarıldı İşsizlik Fonundan.
İşsizlik Fonu işçiden kesiliyor,
işverene aktarılıyor. Ne kadar garip bir şey
yapıyorsunuz, farkında mısınız? Sanki fonu
işçiler değil de işverenler işsiz kalmasın diye
kurmuşsunuz, üstüne bir de milyonlarca çalışanın kul
hakkını da yemişsiniz. Bu fondan bu ülkede yararlanmak üzere 4,5
milyon işsiz var ama gelin görün ki bunların sadece 600 bini
civarında bir işsiz bu fondan destek alıyor, geçinmeye ve gelir
kaybını önlemeye çalışıyor. Sizler ne
yapıyorsunuz? İşsiz kalanı ekonomik hayatın içinde bir
şekilde tutunmaya itelemek yerine, Yok. dediğiniz krizi önleme
aracı olarak işsizin hakkını işsize değil,
işverene, yani yandaşlarınıza aktarıyorsunuz, gerçek
üreticilere de aktarmıyorsunuz, müteahhitlere aktarıyorsunuz. Bu
yöntem işsizliği önlemenin, istihdamı desteklemenin çözümü
değildir. Bu sadece daha büyük tıkanmaların önünü açacak bir
aldatmacadır. Dünyada örneği olmayan bu tür teşvikleri içeren teklifleriniz
ekonomiyi canlandırmıyor; işsize, işçiye veya işverene
can vermiyor. Bu paralar vatandaşın çalışırken
maaşlarından keserek oluşturduğunuz bir havuzda
toplanıyor. Bu parayı işçi için vatandaştan
çalışırken alıyorsunuz, bari işsiz
kaldığında da o parayı o işsiz adamın cebine
koyun. Bu, yapılan kanuna aykırı, kanunla çelişen bir
işlemdir, bunu da dikkatinize sunuyorum. Amacından sapmış
bir İşsizlik Sigortası Kanunuyla da karşı
karşıya bırakıyorsunuz bu Parlamentoyu.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) İftira
atıyorlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın
Akbaşoğlu, bu arkadaşımıza ilk fırsatta bir söz
verin, kürsüden bir konuşsun, bayağı özlemiş
konuşmayı.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Yalan söylüyorsun! Sizler
zaten
BAŞKAN Lütfen susar mısınız,
bu yaptığınız hiç hoş değil. Rica ediyorum, sizin de sözcüleriniz var,
olur mu böyle bir şey?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Her işiniz niye bu
kadar bakkal işletir gibi?
Bakkal çırağı gibi
bağırdığına bakmayın çünkü bakkal işletir
gibi ülke yönetiyorlar.
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bakkal
çırağı gibi bağırması normal. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen, biz
sakince Genel Kurula hitap edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Hatırlatmak istiyorum
arkadaşlar: Siz devlet yönetiyorsunuz, bakkal işletmiyorsunuz.
İşsizlik giderek artıyor, toplum
mutsuz; bir de fişlenme korkusu yaratıyorsunuz şimdi. Birkaç ay
önce geri çektiğiniz bir kanun teklifi vardı, o düzenlemeyi
şimdi tekrar getiriyorsunuz. Bu doğrultuda, dernekteki üyelikler ve
üyeliklerin iptali durumlarında, üye olanların ya da üyeliği
bitenlerin adlarının, soyadlarının, doğum tarihlerinin
ve kimlik numaralarının mülki idare amirliklerine bildirilmesi
zorunluluğu getiriyor bu kanun teklifi. İnsanların iyice
kısıtladığınız kişisel özgürlük
alanlarını bu teklifle tamamen baskı altına
alıyorsunuz; yani, artık toplum mühendisliğiyle insanları
iyice nefes alamaz hâle getiriyorsunuz; Anayasanın 33üncü maddesi
doğrultusunda, vatandaş istediği derneğe üye olup
istediği dernek üyeliğinden çekilme hakkına sahipken siz bu
temel hak ve hürriyeti baskı altına almış oluyorsunuz;
kişisel, özel bilgilerin birtakım mahrem ellere geçmesine imkân
veriyorsunuz. Böyle bir durumun, demokratik devlet yapısını
tehlikeye sokacağını hepimiz biliyoruz. Bu maddelerle getirilen
dernek üyeliklerinde ve üyeliklerin bitiminde kimlik bildirme zorunluluğu,
uygulamada yaşanması muhtemel suistimallerin önünü açma tehlikesi
yaratıyor; özellikle içinde bulunduğumuz koşullar bu konudaki
tereddütlerin de artmasına neden oluyor. On sekiz yıldır
cumhuriyetin tüm temel kazanımlarını eritmek için elinizden ne
geliyorsa yaptınız, şimdi sıra doğrudan vatandaşa
geldi yani başka bir evreye geçtiniz aslında.
Buradan açıkça soruyorum: Amacınız,
cumhuriyet tarihinin en büyük fişlemesini yapmak mı? Kafanızdaki
Türkiye modelinde size uymayan insanları filtreden mi geçirmek
istiyorsunuz? Kendine Müslüman olan iktidarınızın bizden
olanlar ve bizden olmayanlar düsturuyla siyaseti kutuplara
ayırdığı yetmezmiş gibi bu kez sivil toplumu da
bizden olanlar ve bizden olmayanlar diye ayırma niyetindesiniz;
aslında çok daha önceden bu faza geçmiştiniz. Demokrasilerde insanlar
yalnız kendilerinin değil, başkalarının da
haklarını savunur ki bu da ancak demokrasinin, siyasal ve sosyal
hayatın vazgeçilmez ögeleri olan sivil toplum kuruluşlarında
örgütlenerek yapılır.
Her baskıcı rejim, siyasette olduğu
kadar, meşruiyetin asıl kaynağı olan sivil toplumda da
kontrol sahibi olmak ister. Bu sadece baskıcı sistemlerde olur.
İşte, bu yasa teklifiyle getirilmek istenen, demokrasinin temelini
oluşturan sivil toplumun siyasi erk tarafından tahakküm altına
alınmasından başka hiçbir şey değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dikkatinizi çekmek istediğim bir konu daha var: Bu ülke
için, Türk vatanı için, milleti için canını vermekten
kaçınmayan, omuz omuza çatışırken, silah
arkadaşları şehitlik mertebesine ulaşırken kendisi
yaralanan, yaralanmaktansa şehit olmayı tercih eden gazilerimizin
durumunun iyileştirilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi, bizler
sıcak yatağımızda uyurken bu vatan uğruna bedeninden
parça kaybeden insanlarımızın onurlandırılması
her şeyden önce önemlidir.
Evet, bu kanun teklifiyle yirmi yılı ya da
5000 prim gününü doldurmuş gazilerimize yaşlılık
aylığı verilmesini destekliyoruz. Ancak bu prim günü süreleri
maluliyet oranına göre azaltılabilir. Ayrıca maluliyetin idari
kurumlarca tespit edildiği tarih değil, olayın
gerçekleştiği tarih esas alınmalıdır yani kahramanlarımızın
gazi olduğu tarih dikkate alınmalıdır diye
düşünüyoruz.
Teklifte yer alan 6ncı ve 30uncu
maddelerdeki, gazilerimizle ilgili düzenlemeleri olumlu buluyoruz. Ancak
iktidarın nedense görmezden geldiği, çatışmalardan,
operasyonlardan sonra gazi diye hastanede ziyaret ettiği ama kameralar
gittikten sonra kaderine terk edilen askerlerimizle ilgili bu torba kanunda da
düzenlemeler olmasını beklerdik.
Gazilerimizle ilgili bir düzenleme
yapıyorsanız önce gaziliği santim santim ölçme utancından
bu kahramanlarımızı kurtarın. Anadolunun dört bir
yanında devletin bekası ve milletin bölünmez bütünlüğü için
hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, bölücü ve yıkıcı
kanlı terör örgütleriyle mücadele eden Mehmetçikten bahsediyorum. 15
Temmuz hain darbe gecesi sokaklarda devletinin bekası uğruna
canını adayan vatandaşlarımız için
uyguladığınız gazilik kriterlerini, onlara verilen
imkânları neden Mehmetçike tanımıyorsunuz? Onlar başka bir
ülkenin askeri mi? O kahraman Mehmetçikimizin kimisi vatan için vücudunun bir
uzvunu feda etti, kimisi göğüs kafesinde terör kurşunuyla, kimisi
vücudunun birçok yerinde şarapnel parçalarıyla yaşıyor.
Yavaş yavaş zehirlenerek ölümü bekliyorlar hem de. Bu durumda olan 20
bin vatan evladımız var. Onların gözü kulağı
getirdiğiniz bu torba kanundaydı, Meclise gazilerimizle ilgili
düzenlemenin geldiğini duymuşlardı ama bütün
umutlarını yine tükettiniz, beklentilerini boşa
çıkardınız. O tükenen umudun acısı, içinde
taşıdıkları kurşundan daha çok acıttı
canlarını.
Bu durumda olan ve bana ulaşan
kahramanlarımız diyor ki: Hastanelerde bizi Geçmiş olsun
gazim. diyerek ziyaret ettikten sonra bu siyasiler ve komutanlarımız
hastaneden çıkıyorlar, sonra yüzümüze bile bakmıyorlar. Bu
ilgisizlik bizleri bir kez daha yaralıyor. Bizler devletimizin
şerefli ve onurlu gazileriyiz fakat Sosyal Güvenlik Kurumu bizleri santim
santim, milim milim ölçüyor, gazilik onurumuzu vermiyorlar. Mevcut uygulama
içinde Sosyal Güvenlik Kurumu eline metreyi almış Senin
parmağın bu kadar kopmuş, biraz daha kopması gerekiyor. Sen
gazi olamazsın. Kurşun senin kalbine girmemiş, kalbinin 1
santim altında kalmış, sen gazi olamazsın. Sen
ağır metal zehirlenmesinden az zehirlenmişsin, gazi
olamazsın, daha çok zehirlenmen gerekirdi. diyor. Gazilik hak
edilmiş bir onurdur, santimle ölçülmez.
Ben buradan sormak istiyorum: İdlibde,
Afrinde, El Babda ve diğer pek çok cephede yaralanan kahraman
Mehmetçikimiz gazi mi olacak, yoksa 20 bin vatan evladı gibi santim
santim kaderine mi terk edilecek? Sorunun çözümü, yine, o kahraman
askerlerimize borcu olan bu yüce Meclisin çatısıdır. 1953
yılında çıkarılan ve altmış yedi yıldır
değişiklik yapılmayan 1053 sayılı Kanunda
değişiklik yapılmalıdır. 20 bin malul sayılmayan
gazimizin sorunlarını çözerek geç de olsa hak ettikleri gazilik
onurunun verilmesini ve Türk gazisinin hak ettiği onura
kavuşmasını istiyoruz.
Bu kanunun ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyor, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Kalaycıya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Kanun teklifi 23 ayrı kanunda
değişiklikler içermektedir. Torba düzenlemeye gidilmesi ve
tekliflerin etki analizinin olmaması hep eleştirdiğimiz
konulardır. Yasama kalitesi için Meclis İçtüzüğünün yepyeni bir
anlayışla ele alınması konusunda tüm siyasi parti
gruplarına sorumluluk düşmektedir. Bu yapılmazsa
yıllardır yaşanan tartışmalar ve gereksiz zaman
kayıplarının hâliyle aynen devam edeceği açıktır.
Kanun teklifinde vazife ve harp malullerimizden
çalışmaya devam edenlere en az yirmi yıllık
sigortalılık süresi ve 5000 gün prim ödenmiş olması
şartıyla 2nci bir aylık bağlanma imkânı verilmekte ve
daha önce sehven bağlandığı gerekçesiyle emekli
maaşları kesilen gazilerimizin mağduriyetinin giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Komisyon görüşmelerinde gazilerimize daha da
kolaylık getirilmesi talebimiz üzerine, söz konusu aylığın
bağlanmasında olay gününün ve maluliyet derecelerinin esas
alınması için Genel Kurul görüşmelerine kadar çalışma
yapılması kararlaştırılmıştır.
Temennimiz, bu yönde iyileştirme yapılmasıdır.
Türk vatanı şehit ve gazilerimizin kutlu
bir mirasıdır. Türk milleti, hem şehitlik anıtı hem de
gaziliğin adıdır. Elbette şehit ve gazilerimize çok
şey borçluyuz; onların mücadelelerini sahiplenmek, hak taleplerini
savunmak siyasi ve manevi sorumluluğumuza emanettir. Gazilerin ve
şehit ailelerinin haklı talepleri mutlaka yerine getirilmelidir.
Şehitlerin, özellikle de şehit er ve erbaşların dul ve
yetimleri ile ana ve babalarına bağlanan aylık
artırılmalı, şehit çocuklarının hepsine iş
hakkı verilmelidir. Engellilere sağlanan ÖTVsiz araç alma
imkânı gazilerimize de verilmelidir.
Muharip gazilerimize bağlanan şeref
aylığının farklılaştırılması asla
kabul edilemez olup yıllardır gazilerimizi üzmektedir. Muharip
gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine
aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı,
bazı hak ve imkânlar sağlanmalıdır. Malul sayılmayan
gazilerimize onurla taşıyacakları ve çocuklarına gururla
anlatacakları gazilik madalyası verilmelidir. Kimseye muhtaç olmadan
hayatlarını devam ettirebilmeleri sağlanmalı, özellikle de
sağlık hizmetlerinde katılım payı muafiyeti
tanınmalıdır. Bu vesileyle tarih boyunca vatan ve millet
sevdasıyla şehit düşmüş ecdadımıza, milletin
bekası ve esenliği uğruna can vermiş
kahramanlarımıza Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum; şeref
abidesi gazilerimize de minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde kredi
garanti kurumlarına aktarılacak kaynağın 25 milyar liradan
35 milyar liraya çıkarılması düzenlenmektedir. Böylelikle
kefalet desteği sağlanarak Kredi Garanti Fonu
aracılığıyla 142,9 milyar liralık kredinin daha
kullandırılabilmesinin önü açılmaktadır. Bu çerçevede son
yıllarda uygulanan KOBİ değer kredisi ve ekonomi değer
kredisi paketleri, ihracat ve destek kredileri bilhassa reel sektörümüz için
can suyu niteliği taşımakta olup KOBİlerin desteklenmesi
ve finansmana erişimi açısından büyük önem arz etmektedir.
Bu uygulamaların ve alınan diğer tedbirlerin
katkısıyla Türkiye ekonomisi 2019 yılının son
çeyreğinde yüzde 6, genelinde yüzde 0,9 büyümeyle beklentilerden
hızlı büyümüştür. Toplam yatırım harcamaları
azalmakla birlikte makine ve teçhizat yatırımlarının 5
çeyreklik aranın ardından hem de yüzde 11,7 artış
kaydetmesi olumlu bir gelişmedir. 2020 ilk çeyreğinde de yüksek
büyüme oranının yakalanacağı görülmektedir. Ekonomik
büyümenin öncü göstergesi olan İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri
Endeksi şubatta 52,4e yükselerek üst üste 2nci ay eşik değerin
üstünde gerçekleşmiştir. Türk imalat sektörü performansı güçlü
bir şekilde seyretmekte olup hem üretim hem de yeni siparişlerdeki
belirgin artışlara bağlı olarak firmaların faaliyet koşullarında
son iki yılın en hızlı iyileşmesi
gerçekleşmiştir.
Ekonomiye olan güven her geçen ay daha da
artmaktadır. Buna mukabil ekonomide ortaya çıkan olumlu
gelişmeleri bilinçli olarak gölgeleme ve gerçekleri saptırma gayreti
içinde olanları, kriz ve kaos tacirlerini de görüyoruz. Siyasetten
ekonomiye karamsarlık aşılamaya çalışanlar mazruftan
daha çok zarfla ilgilenmektedir. Temel ekonomik göstergeleri, son dönemde
yaşadığımız beka düzeyindeki sorunları ve verilen
mücadeleyi göz ardı ederek değerlendirmek doğru bir
yaklaşım değildir. FETÖ kumpasları, gezi olayları,
terör saldırıları, hendek terörü, isyan denemeleri, hain darbe
girişimi, sınırlarımız boyunca terör devleti kurma
teşebbüsü ve ülkemizi Doğu Akdenizden dışlama
girişimi gibi gelişmelerin yanı sıra, münhasıran
ekonomi üzerinden yapılan saldırıların ekonomimiz üzerinde
ağır sonuçları olduğu muhakkaktır. Tüm bu
saldırı, tehlike ve tehditlere karşı verilen kararlı
ve başarılı mücadele sonucu ekonomide 2019
yılının ikinci yarısından itibaren toparlanma ve
dengelenme sağlanmaya başlamıştır.
Uluslararası kuruluşların bile
Türkiye ekonomisinin güçlü bir şekilde toparlandığını
açıklayarak 2020 büyüme tahminlerini yükseltmelerine rağmen içerideki
bazı kesimlerin ekonomiye yönelik yıkıcı söylemleri çok
dikkat çekici ve düşündürücüdür. Ekonomi üzerinden kara propaganda yapan
odakların Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini karalama
konusunda da emel ve ağız birliği içinde olmaları son
derece manidardır. Türkiye, yoğun bir şekilde maruz
kaldığı bölgesel ve küresel dayatmalara, ekonomik ve siyasi
baskılara Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
sağladığı imkânlar ve bu çerçevede alınan tedbirler
sayesinde daha güçlü karşılık vermiştir. Yeni hükûmet
sistemi, husumet ve hıyanete karşı güvencedir, millî
bekamızın sigortasıdır.
İstismar etmenin dışında
milletimizin hiçbir derdiyle dertlenmeyen, hiçbir vizyon
pırıltısı ve umut ışığı veremeyen,
ekonomik sorunlardan siyasal önerilere kadar yeni hiçbir şey söyleyemeyen
odakları milletimiz görmekte, bilmekte ve tanımaktadır.
Milletimizin boş laflara karnı toktur. Ekonomi yüksek büyüme
patikasına girmiş olup mevcut sorunlar da elbette
aşılacaktır. Türkiyenin gelişmesi parlak
bir geleceğe doğrudur. Kim ne derse desin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geleceğin daha güçlü
ve büyük Türkiyesinin yönetimsel mimarı olacaktır. Türk milleti Lider
ülke Türkiye hedefine ve Kızılelma ülküsüne mutlaka
ulaşacaktır.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinde, işverenlerin iş gücü maliyetlerini
düşürerek istihdamı korumak ve artırmak amacıyla 2016
yılında başlatılan asgari ücret desteği
uygulamasının sigortalı için aylık 75 lira olarak 2020
yılında da devam ettirilmesi düzenlenmektedir. Asgari ücretten
yapılan vergi ve prim kesintileri çalışanların net ücretini
azaltırken işverenlerin de maliyetini artırmaktadır. Asgari
ücretten vergi alınmamalı ve çalışanların asgari ücret
kadar geliri vergi dışı bırakılmalıdır.
Asgari ücretteki
artış, esnaf ve çiftçinin BAĞ-KUR primlerini de
artırmaktadır. Bugün en düşük BAĞ-KUR primi, esnaf için
aylık 1.015 lira, çiftçi için aylık 914 liradır. Eğer prim
borçları yoksa 5 puanlık prim indirimi yapılmaktadır. Esnaf
ve çiftçinin bu primleri ödeyebilmesi çok zordur; nitekim, birçok esnaf ve
çiftçi ödeyememektedir. Bundan dolayıdır ki prim borcu olanların
sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için
Cumhurbaşkanlığı kararı
çıkarılmıştır, o da sadece tedavi hizmetlerini
kapsadığından ilaç alınamamakta ya da parayla
alınabilmektedir.
Esnaf Ahilik
Sandığı uygulaması, esnafın yüzde 2 ilave prim
ödeyebilme güçlüğü dikkate alınarak, bu kanun teklifiyle bir yıl
daha ertelenmektedir. Hâlbuki, iş yeri kapanan, işini kaybeden esnafa
destek olmak üzere kurulan Esnaf Ahilik Sandığı
uygulamasının hayata geçirilmesi, esnaf için büyük yarar
sağlayacaktır. Bu itibarla, esnaf ve çiftçinin prim oranlarında
indirim yapılmalı, işverenlere sağlanan destekte
olduğu gibi, esnaf ve çiftçiye de destek sağlanmalıdır.
Ekonominin ve toplumsal yapının temelini oluşturan esnaf ve
sanatkâr kesimi güçlendirilmeli, faaliyetlerine dinamizm
kazandırılmalıdır. KOSGEB kredi ve desteklerinden
yararlanmak üzere sadece esnafa özgü bir destek programı uygulamaya
konulmalıdır. Esnafımızdan istenen teminat mektubunun
komisyon bedeli yüksek olup mutlaka düşürülmelidir. Esnafı yok eden
AVM ve büyük market zincirlerinin şehir merkezinde şube açmaları
adil rekabet şartlarını bozmayacak şekilde mutlaka
kurallara bağlanmalıdır.
Sosyal güvenlik sisteminde esnaf ve çiftçi
BAĞ-KURlulara yönelik eşitsizlikler bulunmaktadır. Emekli
olabilmek için SSKliler 7200 gün, BAĞ-KURlular 9000 gün prim
ödemektedir, üstelik en düşük maaş BAĞ-KURluya
bağlanmaktadır. BAĞ-KURlulara yapılan haksızlık
telafi edilmeli, prim gün sayısında ve emekli aylıklarında
eşitlik sağlanmalıdır.
Bugün sanayide birçok esnafımızın ve
çalışanların çıraklık ve staj süreleri emeklilik
hizmetine sayılmamaktadır. Çıraklık ve mesleki
eğitimin özendirilmesi de dikkate alınarak çıraklık ve staj
süreleri hizmetten sayılmalı ve sigortalılık
başlangıç tarihi olarak esas alınmalıdır.
Nakliyeci esnafımız da zor günler
yaşamaktadır. Nakliye ücretleri giderleri karşılamamaktadır.
Kamyonların çoğu takoza çekilmiş, birçoğu da
yanmış yağ kullanarak tekerlerini döndürmeye
çalışmaktadır. Taşımacılık yapabilmek için
zorunlu olan onlarca yetki belgesinin ücretleri yüksek olup uygulamada pek çok
problemle karşılaşılmaktadır. Şoför esnafı
yakıt konusunda desteklenmeli, yetki belgeleri şoför esnafına
yük olmaktan çıkarılmalı ve takograf takılması
konusundaki sorunlar giderilmelidir. Şoför esnafına yıpranma
payı hakkı da verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde, izinsiz
tüfek üretimi ve satışlarını önlemeye yönelik
yaptırımlar artırılmakta ve bazı yeni cezalar
öngörülmektedir. Bu düzenlemeler yasal üretimi engellemeyecek şekilde
uygulanmalıdır. Özellikle, faaliyet izni bulunan firmalara yorum
farklılıklarından kaynaklı mağduriyet
yaşatılmamalıdır. Ayrıca, faaliyet izin belgesi
bulunan imalatçı firmaların yanı sıra, av bayilik belgeli
ihracatçı firmalar da olduğundan sektörde problemlere yol
açılmaması için önlemler alınmalıdır. Ülkemizde
tüfeklerin test edilip onaylanmasıyla ilgili uluslararası
standartlarda bir test altyapısı ve buna bağlı olarak yasal
bir düzenleme bulunmamaktadır. Avrupada Uluslararası Daimi Komisyonu
(CIP) adındaki organizasyon tarafından ateşli silahlar için
standart kurallar belirlenmektedir. Ülkemiz bu uluslararası komisyonun
üyesi ülkelere yapılan ihracatlar için yurt dışındaki
laboratuvarlara tüfek başına ortalama 18 avro gibi yüksek bir para
ödemektedir. Bu testlerin yurt dışında yaptırılma
zorunluluğu üretici ve ihracatçılarımızı hem maddi açıdan
hem de nakliye ve zaman yönünden sıkıntıya sokmaktadır. Bu
sıkıntıların çözümü için ülkemizde silah test merkezinin
kurulması ve tüfeklerin test ve tescilinin yapılır hâle gelmesi
gerekmektedir. Bu durum, tüfeklerimizin piyasa ve marka değerini tüm dünyada
daha da artıracaktır.
Türkiye, İtalyadan sonra dünyanın en
büyük 2nci av tüfeği ihracatçısı olup
ihracatımızın yaklaşık yarısı Konyadan;
Üzümlü, Huğlu ve Gencekten yapılmaktadır.
Ülkemizde av tüfeği üreticilerinin yüzde 75i,
üretim kapasitesinin yüzde 65i Konyadadır. Bunun da tamamına
yakını Beyşehir bölgesindedir. Bölgenin küresel pazarlarda
tanınması ve bir marka değer oluşturması müthiş
bir başarıdır ve çok değerli bir kalkınma modelidir.
Konya, savunma sanayisinde olumlu bir ivme
yakalamıştır. 7 Ocak 2020 tarihli
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Konyada Teknoloji
Endüstri Bölgesi ilan edilmiş, ASELSAN Konya Silah Sistemleri Tesisi
inşa hâlindedir. Söz konusu laboratuvar da burada yer alabilecek durumdadır.
Ülke ekonomisine önemli katma değer
sağlayan üretim merkezlerinden birisi olan Konya, endüstriyel
tasarımda; marka, patent ve faydalı model tescilinde önde gelen iller
arasındadır.
Konyada 2 teknokent ve 25 AR-GE merkezi mevcuttur.
Türkiye'nin ilk bölgesel inovasyon merkezi olan INNOPARK ve TÜBİTAK
destekli ilk bilim merkezi Konyadadır. Lojistik merkezi projesi bitmek
üzere olan ve şehir içi çağdaş ulaşım için metro
projesine de başlanılan Konya kara, hava ve demir yolu
bağlantılarıyla merkezî bir konumdadır.
100 binden fazla öğrenciye sahip 5 üniversitesi
bulunan Konya, Teknik Üniversitesi, Silah Teknikerliği Bölümü olan
Huğlu Meslek Yüksekokulu, savunma mekanik sistemleri ve mikro mekanik
bölümleri bulunan meslek liseleriyle nitelikli personel temini
açısından çok önemli özellikleri taşımaktadır.
Konya, hem imalatçı sayısı hem
ihracat rakamları hem de sahip olduğu nitelikli iş gücü
itibarıyla lider durumda olup üretilen silahların test ve tescilini
sağlayacak uluslararası akreditasyona sahip laboratuvara en çok
ihtiyaç duyulan coğrafya konumundadır. Nitekim, Mevlana Kalkınma
Ajansı tarafından CIP Laboratuvarı yatırım
fizibilitesi yapılmış ve Konya en uygun il olarak ortaya
çıkmıştır. Tüm bu hususlar dikkate alınarak ülkemizde
tescil testleri ve tescil test merkezinin kurulmasına yönelik kanun bir an
önce çıkarılmalı ve uluslararası akreditasyona sahip
laboratuvar Konyada kurularak ülkemiz, silah test merkezine hızla
kavuşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde
kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerindeki
taşınmaz ve tesislere yönelik bazı düzenlemeler
yapılmaktadır. Geçen yıl, kültür ve turizm koruma ve gelişim
bölgeleri ve turizm merkezleriyle ilgili yeni kararlar alınmış,
yeni bölge ve merkezler belirlenmiştir. Bu bölge ve merkezler
arasında Konya olmadığı gibi, Ilgın Termal Turizm
Merkezi de listeden çıkarılmıştır. Konyada kültür ve
turizm yönünden önem taşıyan hiçbir yer bulamamak gerçekten büyük
haksızlıktır. Konya, Mevlâna gibi dünyaca bilinen bir
değere, UNESCO Dünya Mirasına girmiş gerek eski medeniyetlere
gerekse Selçukluya ait birçok esere sahiptir. Konya, sahip olduğu
doğal, tarihî ve kültürel değerlere rağmen turizm sektöründen
ekonomik anlamda payını alamamakta ve bir cazibe
merkezine dönüşememektedir. Konyanın açık hava müzesi
görünümündeki kent merkezi başta olmak üzere, kültür ve turizm yönünden
büyük önem arz eden yerleri kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi
ilan edilmelidir. Aldığımız bilgilere göre, termal turizmi
için yeniden Ilgında ve kayak turizmi için Derbent ilçemizde turizm
merkezi ilan edilmesi çalışması bulunmaktadır.
Selçuklu
Sultanı Alâeddin Keykubadın Cennet ya burası ya da
buranın altında. dediği Beyşehir Gölü çevresi de turizm
yönünden keşfedilmeyi bekleyen gizli cennetler arasındadır.
Beyşehir Gölünün 2021e kadar temizlenmesi amacıyla Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Konya Büyükşehir
Belediyesinin geçen yıl sonu imzaladığı iş
birliği protokolü çok önemlidir. Bu konuda Çevre ve Şehircilik
Bakanımız Sayın Murat Kuruma da teşekkür ediyorum.
Kanun teklifinde
ayrıca afet ve acil durum hâllerinde AFAD, ilgili valilik veya acil
çağrı merkezlerinin ihtiyaç duyduğu telefon, abone ve konum
bilgilerinin gecikmeksizin karşılanması, mücbir sebep hâllerinde
Enerji Bakanlığı tarafından Maden Kanunu kapsamındaki
mali yükümlülüklerin ertelenmesi ve taksitlendirilmesine karar verilebilmesi,
tabii afetlerden dolayı mağdur olan vatandaşların elektrik
ve doğal gaz faturalarının Cumhurbaşkanı
tarafından bir yıla kadar ertelenebilmesi ve dağıtım
şirketlerinin bundan kaynaklı finansman maliyetlerinin
karşılanması, yurt dışında yaşayan
insanımızın döviz cinsinden bireysel emeklilik sistemine
girebilmeleri, yurt dışında süresiz ikamet iznine sahip olan
vatandaşlarımızın çalışma şartı
aranmadan dövizle askerlik uygulamasından yararlanabilmeleri, Kimlik
Bildirme Kanununa göre yapılan bildirimlerin elektronik ortamda
yapılabilmesi, dernek üyelik bilgilerinin mülki idare amirliğine
bildirilmesi, bunu yerine getirmeyenlere idari para cezası verilmesi ve
derneklerle ilgili kayıtların elektronik ortamda yapılabilmesi
ve diğer bazı konularla ilgili düzenlemeler de
yapılmaktadır.
Konuşmama son
verirken Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek verdiğimiz kanun
teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını
diliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Garo Paylanda. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Paylan.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bütün dünya kadınlarının 8
Mart Dünya Kadınlar Gününü tebrik ediyorum. Cezaevinde rehin tutulan
sevgili arkadaşlarım Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Figen
Yüksekdağ şahsında cezaevindeki bütün yoldaşlarıma
selamlar gönderiyorum.
Değerli arkadaşlar, derin bir siyasi ve
ekonomik kriz yaşıyoruz. Şimdi, böyle bir durumda demokratik
ülkelerin meclisleri sorumluluk alırlar yani derin bir siyasi ve ekonomik
kriz varsa o ülkelerin meclisleri de der ki: Arkadaş, bir şeyler
yanlış gidiyor, gelin bu siyasi ve ekonomik krize bir çare
bulalım.
Bakın, ben yaklaşık beş
yıldır milletvekiliyim, beş yıldır aynı
çağrıyı yapıyorum, diyorum ki: Arkadaşlar, bu Meclis
devreye girmeli çünkü bu Meclis milletin Meclisi, milletin
sorunlarını çözmeli ve yapısal reformlarla çözmeli. Ama ne hikmetse,
beş yıldır Plan ve Bütçe Komisyonundayız -burada
arkadaşlarımız var- yaklaşık 60 torba yasa
görüştük ve 60 torba yasa burada görüşüldü, şimdi 61incisini
görüşüyoruz, diyoruz ki, bu torba yasayla ülkenin ekonomik dertleri
çözülecek.
Ya, arkadaşlar, eğer ki bu yöntemle iyi
bir şey yapıyor olsaydık, bakın, eğer ki bu torbalarla
iyi bir şey yapıyor olsaydık şu anda durumumuz iyi olurdu
değil mi? Her birinizin seçim bölgeleri var, sokağa
çıkıyorsunuz, vatandaş ne diyor? İşler iyi. diyor
mu? Esnaf Her şey yolunda. diyor mu? Vatandaşımız
Tencerem kaynıyor, elimde bolluk var. diyor mu? Hayır. Ya aynı
şeyleri yapıp nasıl farklı bir sonuç elde etmeyi
düşünüyoruz, hayretler içindeyim.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ Grubu
referandumdan önce Güçlü Meclis olacak, yasaları Meclis yapacak. dedi,
öyle değil mi? Ya, geçen dönem bir torbacı vekil vardı, Grup
Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş; saraydan torbaları
alıp buraya getiriyordu, biz görüşüyorduk. Şimdi de yeni
torbacı Vekilimiz Mehmet Muş. Sayın Mehmet Muş gidiyor
saraydan torbaları alıyor getiriyor. Sayın Lütfi Elvana geliyor
o torbalar ve bizler görüşüyormuş gibi yapıp buraya getiriyoruz
fermanları. Fermanlar üzerinde herhangi bir değişiklik
yapamıyoruz. Meclisimiz güçlü filan değil arkadaşlar. Bu meseleyi
de önümüze koymadığımız sürece bu ülkede ne huzur olacak ne
de refah olacak.
Yine palyatif tedbirlerle karşı
karşıyayız. Vatandaşın sorunlarından bahsediyor
getiren teklif sahipleri. Hangi vatandaşın sorunu bu torbada var
arkadaşlar ya? Vatandaş Açım. diyor, İşsizim.
diyor, Yoksulum. diyor. Emeklilikte yaşa takılanların derdi
var mı bu torbada? Yok. 3600 ek gösterge var mı? Yok. 31 milyon
vatandaşımız bankalara borçlu, bunların derdi var mı?
Yok. Ne var? Patronların dertleri varmış, patronlar işini
çeviremiyormuş. Ne yapacağız? Patronlara İşsizlik
Sigortası Fonundan yine destek vereceğiz. Değerli
arkadaşlar, bunu yaptık mı? Yaptık. İşe
yaradı mı? Yarar gibi oldu. Geçici olarak bir hormon verdiniz
piyasaya. Sonucu ne oldu? Daha derin bir ekonomik krize düştük. Demek ki
yaptığımız şeyleri bir daha yapmak çözüm değil.
Yapmamız gereken, yapmadıklarımızı yapmak,
şapkayı önümüze koyup yapısal tedbirleri ele almak. Yani bu
torbayla da bir şey değişmeyecek arkadaşlar ve bu torbayla
da maalesef, şimdi söyleyeceğim çok büyük bir hatayı daha
yapıyoruz.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonu, biliyorsunuz,
genelde ekonomik meseleleri konuşur. Elbette özgürlük meselesi ile
ekonomik alanın bağlantısını da kurar. Bu torbada
güya, patronları destekleyerek ekonomiyi düzelteceğinizi
düşünüyorsunuz ama çok büyük bir hata yapıyorsunuz. Çok yaman bir
çelişki var bu torbada. Bu torba bir yandan da özgürlük alanını
daraltıyor arkadaşlar.
Yıllardır özgürlük alanını
daraltıyorsunuz. Özgürlük alanı daraldıkça ekonomik kriz de
derinleşti arkadaşlar. Yapısal reformlar
yapmadığımız sürece, kurumlarımızı
çökerttiğimiz sürece ekonomimizin de çöktüğünü yaşadık
mı, yaşamadık mı arkadaşlar? Bakın, bu ülkede
millî gelir 12.800 dolardan 8 bin dolara düştü mü düşmedi mi? Neden
düştü? Gelin şapkayı önümüze koyup düşünelim. Çünkü
kurumlarımız işlemiyor, yapısal reformlar yapmıyoruz
ve bunun sonucu olarak da arkadaşlar, özgürlük alanları
daralıyor ve ekonomik kriz derinleşiyor. Bu yasada özgürlük
alanını daraltacak bir madde var arkadaşlar, çok hayati bir
madde. Demokrasilerde en önemli kurumları -benim başa koyduğum
kurumu- sivil toplum kuruluşu olarak değerlendiririm. Elbette
devletin kurumları da güçlü olacak ama vatandaş kendini devlete
karşı korumak için sivil toplum kuruluşları kurar. O sivil
toplum kuruluşlarında fikirlerini geliştirir, kendi
alanında savını yapar. Mesela İnsan Hakları
Derneği vardır arkadaşlar, İnsan Hakları Derneği
insan haklarının savunuculuğunu yapar. Türkiyede de binlerce
sivil toplum kuruluşu var, binlerce dernek var, bunlar hak
savunuculuğu yaparlar, kendi alanlarında mücadele verirler.
Değerli arkadaşlar, bu torbada, hani
Ekonomiyi düzelteceğiz. diye gelen torbada sivil toplum alanına da
bir saldırı var, dernekler alanına bir saldırı var.
Her alanı zapturapt altına aldınız, bir sivil toplum
kalmıştı, şimdi o alana da saldırıyorsunuz.
Dernekler alanını zapturapt altına alacak bir madde var
arkadaşlar. Ne yapacakmış Süleyman Soylunun gönderdiği
madde? Geçen yıl da göndermişti, biliyorsunuz burada mutabakatla geri
çevirmiştik. Bütün dernekleri zapturapt altına alacakmış.
Bütün dernekler bütün üyelerini İçişleri Bakanı Süleyman
Soyluya bildirmek durumunda kalacaklarmış.
Değerli arkadaşlar, demokrasilerde
dernekler en esnek yapılanmadır ve o yapılanmaya insanlar
rahatça üye olurlar, rahatça çıkarlar. Siz o alanı zapturapt
altına almaya kalkarsanız tarumar edersiniz arkadaşlar.
Nasıl ki sendikal alanda sarı sendikalar kurduysanız ve sendikal
alanı sarı sendikalaştırmaya
çalışıyorsanız dernekler alanında da sarı
dernekler yaratma girişimidir bu, dernekler arasında bir baskı
mekanizmasını kurma girişimidir arkadaşlar. Ben bu Meclisin
buna yol vermeyeceğini düşünmek istiyorum ve biz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu olarak bu yasanın buradan geçmemesi için
elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz. Çünkü, demokrasi alanını,
özgürlükler alanını tarumar ettikçe ekonomik kriz de
derinleşiyor.
Değerli arkadaşlar, ekonomik krizi
yalnızca bir hukuk devleti çözebilir ve hukuk devletimiz maalesef devre
dışı kalmış durumda. Bakın, yalnızca şu
örneği vereyim: Biliyor musunuz, son iki ayda -hani hep yabancı
sermaye gelirdi ya ülkeye- yalnızca iki ayda yani ocak ve şubat
aylarında Türkiyeden 4 milyar dolar daha yabancı sermaye
çıktı arkadaşlar. Yabancı sermaye kaçıyor. Bunun
yanında, yine milyarlarca dolarlık yerli sermaye de yurt
dışına gidiyor. Neden? Çünkü ülkemizde kimse kendini güvende
hissetmediği gibi sermaye de kendini güvende hissetmiyor ve hep beraber
yoksullaşıyoruz. Polis devleti olan bir ülkeye kimse sermaye getirmez
arkadaşlar ve kimse yatırım da yapmaz. O yüzden
yatırımlar olmuyor, o yüzden ekonomi büyümüyor arkadaşlar.
Bakın, savaş politikalarının
sürdüğü bir ülkeye kimse yatırım yapmaz arkadaşlar.
İdlibe gittiniz, savaş politikalarını sürdürdünüz,
maalesef sahada da masada da büyük bir hezimet yaşadınız.
Diplomatik anlamda da büyük bir hezimet yaşandı. Bakın,
fotoğrafı burada; Erdoğan ve Putin. Putin, maalesef,
Osmanlı-Rus Savaşındaki Rusun zaferini ortaya koyan bir biblo
koymuş arkasına.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) O hep sabit orada.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Katerinanın heykelinin önüne bizim
bakanlarımızı dizmiş Putin.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) O salonun dizaynı değişmiyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Ve Erdoğanı iki
dakika dışarıda bekletiyor. Bu olabilir ama bunu kaydediyor
Putin ve devlet televizyonunda yayınlatıyor arkadaşlar, devlet
televizyonunda yayınlatıyor.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Eski fotoğrafları açıp bakabiliriz.
GARO PAYLAN (Devamla) Düşünsenize ya, biz
Putini böyle çeksek, TRTde yayınlasak ne olur arkadaşlar, bir
düşünün bakalım. Putin kıyameti koparır, değil mi?
Erdoğan ne dedi? Teessüf ediyorum. dedi yalnızca. Normalde
kıyameti koparması gerekirken teessüf edebiliyor çünkü diplomatik
anlamda sahada da masada da kaybettiğimiz bir düzlemi yaşıyoruz
arkadaşlar. Neden? Türkiye yönetilemiyor arkadaşlar, maalesef.
Bakın, dün de Sayın Erdoğan
Brükseldeydi, biliyorsunuz. Neyin pazarlığını yaptı?
Biliyorsunuz, on beş gündür sınıra mülteciler sürülüyor.
Devletin planlamasıyla sürülüyor arkadaşlar. Belediyeler, kamu
kuruluşları otobüslerle insanları sınıra
taşıyorlar ve bunun pazarlığı yapılmaya
çalışıldı Brükselde. Yeniden birkaç milyar dolar para
alabilmek için Erdoğan Brüksele gitti. Erdoğan Brükselde Kopenhag
Kriterlerinin pazarlığını yapmadı biliyor musunuz?
Keşke Kopenhag Kriterlerinin pazarlığını
yapsaydı; mültecilerin pazarlığını yaptı. Benim
mültecileri göndermemem karşılığı bana ne
vereceksiniz? dedi. Maalesef, böyle bir düzlemde yaşıyoruz, bu da
ülkemiz adına bir utançtır arkadaşlar.
Bakın, böyle torbalarla yapısal krizlerin,
yapısal sorunların önüne geçilemeyeceğini söyledim. Ekonomide
çarkları ne çevirir arkadaşlar? Bakın, az önce örneğini
verdim. Ekonomide çarkları güven çevirir, hukuk devleti çevirir.
Arkadaşlar, yalnızca bir otobüsteyseniz bile otobüsün şoförüne
bakarsınız değil mi, otobüsü iyi kullanabiliyor mu diye.
Eğer kötü kullanıyorsa denge, denetim ve fren
mekanizmalarını devreye sokarsınız, frenleri sağlam mı
diye bakarsınız, bir denetçi var mı diye bakarsınız.
Maalesef, bizim otobüsün şoförüne kimse güvenmiyor arkadaşlar, hiç
kimse güvenmiyor. Ve dışarıda -az önce anlattığım
gibi- dayak yiyen zalim baba hani evlerde vardır ya zalim babalar,
dışarıda dayak yemiştir, eve gelir eşini ve
çocuklarını döver- bu zalim baba da, güveni yok eden baba da, bu
Erdoğan da arkadaşlar, gelip içeride bir haftalık bir uygulama
yaptı, bir haftadır bir şeyler yapıyor. İşte, bu
bir haftalık uygulamalara bakmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bakın, bir haftada Erdoğan neler yaptı? Sayın Selçuk
Mızraklı, Diyarbakır Belediye Başkanımız, kendisi
bir yıl önce burada oturuyordu, milletvekili olarak seçilmişti
Diyarbakır halkının iradesi olarak, sonra, geçen yıl mart
ayında, bir yıl önce Diyarbakır halkının yüzde 63
oyuyla belediye başkanı seçildi. Değerli arkadaşlar,
seçildiği günün ertesi günü Diyarbakır Valisi kayyum atanma talebi
yazısını yazmıştı. Ve iftiracı bir
tanıkla arkadaşlar, Diyarbakır Belediye Başkanımız
Sevgili Selçuk Mızraklı dün dokuz yıl dört ay hapis
cezasına maalesef mahkûm edildi. Değerli arkadaşlar,
düşünebiliyor musunuz, bir Belediye Başkanı
Erdoğan da bir
Belediye Başkanıydı, ona karşı da bir
saldırı olmuştu, millet karşı çıkmıştı.
Maalesef Nereden nereye? diyeceğimiz bir uygulamayla Sevgili Selçuk
Mızraklıyı iftiracı bir tanığın ifadesiyle
dokuz yıl dört ay hapis cezasına mahkûm ettiniz. İşte,
böyle bir ülkeye, arkadaşlar, hiç kimse güvenmez. Hukuk devleti olmayan
bir ülkeye hiç kimse güvenmez. İftiracı tanıklarla belediye
başkanlarının mahkûm ettirildiği bir ülkeye hiç kimse
yatırım yapmaz arkadaşlar.
Bakın, Sayın Osman Kavala
Sayın
Osman Kavala, arkadaşlar, biliyorsunuz, 2017 yılının
Kasım ayında Gezi isyanını organize etmekten
tutuklanmıştı. Burada AKP'liler konuşmuştu, MHP'liler
konuşmuştu, efendim, demişlerdi ki: O, Gezi isyanını
organize etti, şöyle yaptı, böyle yaptı, Sorosla görüştü
filan. Ne oldu? İki yıl üç ay Osman Kavala tutuklu kaldı,
geçenlerde beraat etti Geziden. Meğer Gezi isyanını organize etmemiş
Sevgili Osman Kavala. Aynı akşam, pelikan çetesinin, maalesef,
provokasyonuyla, ortaya attığı yalanlarla Sevgili Osman Kavala
bu sefer neden tutuklandı arkadaşlar? Aynı akşam,
bakın, beş saat içinde 15 Temmuz darbe girişimini organize
etmekten tutuklandı arkadaşlar, aynı akşam yani bundan
birkaç hafta önce.
Şimdi, arkadaşlar, yargı baktı
ki Osman Kavalayı bu davadan da içeride tutamıyor çünkü beraat
kararı var, aynı zamanda AİHMin kararı var -ki bugün Osman
Kavalanın bırakılması gerekiyordu bu davalardan, 2 davadan
da- dün akşam Osman Kavala bir kez daha hâkim karşısına
çıkarıldı. Neymiş? Osman Kavala casusmuş
arkadaşlar bu sefer.
Bakın arkadaşlar, Osman Kavalayı
Gezi isyanını organize etmekten tutukladınız, olmadı,
tutmadı; 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekten
tutukladınız, tutmadı; şimdi de Osman Kavalaya, Sevgili
Osman Kavalaya, bu ülkenin daha demokratik, daha güzel bir ülke olması
için hayatını vakfetmiş bir insana, o güzel insana bu sefer
casus diyorsunuz. Haddinizi bilin arkadaşlar. Osman Kavala bu ülkenin en
güzel insanlarından birisidir. Ona casus demek kimsenin haddine
değildir, tıpkı 15 Temmuz darbesinin parçası olmak
diyemeyeceğiniz gibi bunu da dememelisiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen bil haddini, kime
diyorsun sen Haddini bil. diye ya?
GARO PAYLAN (Devamla) - Bunu dediğiniz sürece
işte bu ülkede ekonomik kriz bitmez arkadaşlar. Osman Kavala
aynı zamanda bir iş insanı, bir sivil toplum aktivisti; bir
iş insanına bunları yaptığınız sürece hiçbir
iş insanı gelip bu ülkeye yatırım yapmaz arkadaşlar.
Başka ne oldu bir hafta içinde? Hani Brüksele
gitti ya Erdoğan -ne diye gittiyse- 6 gazeteciyi tutukladı
Erdoğan biliyor musunuz? 6 gazeteciyi tutukladı. Oda TVden
Barış Terkoğlunu, Barış Pehlivanı; Yeni
Yaşam gazetesinden Mehmet Ferhat Çeliki, Aydın Keseri; Yeniçağ
gazetesinden de Murat Ağıreli tutukladı. 6 gazeteci
tutuklandı arkadaşlar. Ya, İYİ PARTİden bir
arkadaşımızın yaptığı bir açıklama
üzerine -gazetelerde bir haber yapıldı ve bunun üzerine- 6 gazeteci
tutuklandı arkadaşlar. Gazetecilerin tutuklandığı bir
ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz arkadaşlar çünkü bakın, siz
-içinizde iş insanları var- gazetecilerin tutuklandığı
bir ülkeye yatırım yapar mısınız? Niye? Çünkü
gazeteciler, bir haksızlığa
uğradığınızda sizin derdinizi yazan kişilerdir.
Yerli de olsa, yabancı da olsa o insanın haksızlığa
uğradığını gazeteciler yazarlar. Gazetecilerin
tutuklandığı bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz
arkadaşlar. O açıdan, meselemiz torba meselesi değil, ekonomiyi
böyle canlandıramazsınız.
Başka ne oldu? Bakın, Sevgili Eren Erdemi
içeride yatırdınız iki buçuk sene. Şimdi bir kez daha hapse
sokmak için uğraşıyorsunuz Sayın Eren Erdemle, Meclisin
bir üyesiyle ve yargı eliyle, yargı sopası eliyle.
İşte, arkadaşlar, bütün bu örneklere
baktığımızda yargı özgür, bağımsız,
tarafsız olmadığı sürece, bir hukuk devleti
olmadığımız sürece -Nilgün Hanım yok ama- 40
değil 400 maddelik torba yapsanız inanın bu ülkede ekonomi
düzelmez, yatırım da olmaz, işsizlik de aşsızlık
da devam eder.
Değerli arkadaşlar, bu torbada neler
yapıyoruz? Bakın, yıllardır yaptıklarınızı
yapıyoruz. Ekonomide çarklar işlemiyor, bünye hasta,
vatandaşlarımız işsiz, aşsız, ekmeksiz, yoksul.
Ne yapıyorsunuz? Patronları teşvik etmemiz gerekir.
diyorsunuz. Tamam, yapabilirsiniz. Nereden yapıyorsunuz bunu peki?
İşsizlik Sigortası Fonundan yapıyorsunuz. Bakın
arkadaşlar, bugün TÜİK rakamları açıkladı -o da resmî
rakamlar, ne kadar inanırsanız- 4 milyon 400 bin resmî işsizimiz
var. Geniş tanımlı işsizliğimiz ne? 8 milyon
işsizimiz var arkadaşlar, geniş tanımlı
işsizliğe göre.
Bakın, gençlerde bu durum daha da vahim.
Gençlerde işsizlik oranı yüzde 25, geniş tanımlı
işsizlik oranı yüzde 35 yani her 3 gencimizden 1i işsiz.
Bakın, vatandaşımız
İşsizim, aşsızım. diye Hatay Valiliğinin önünde
intihar etti, biliyorsunuz. Sayın Adem Yarıcı
İşsizim, çocuklarım aç. dedi.
Şimdi, böyle bir ortamda, arkadaşlar,
vicdanlı bir Meclisin üyeleri ne yapar? 8 milyon
vatandaşımız işsiz, vatandaşlarımız intihar
ediyor, Açım, çocuklarım aç. diyor. Böyle bir ortamda vicdanlı
bir Meclisin üyeleri ne yapar? İşsizlik Sigortası Fonunu
devreye sokar. İşsizlerin en azından intihar etmeyeceği
şartları yaratır, onlarla ilgili tedbirler alır -öyle
değil mi- onun faydalanma şartlarını iyileştirir. Bunu
önerdik ama siz ne yapıyorsunuz? Bu şartlarda İşsizlik Sigortası
Fonundan patronlara teşvik verme peşindesiniz tekrar. Bunu
yapmadık mı arkadaşlar? Yaptık. Dört yıldır
yapıyoruz, işe yaramıyor. Yapmamız gereken,
İşsizlik Sigortası Fonunu işçilerin lehine kullanmak
arkadaşlar.
Türkiyede, maalesef, arkadaşlar, ciddi bir
hastalık yaşıyoruz. Bünyemiz hasta, bunun için de teşhis ve
tedaviyi ortaya koymuyoruz. Teşhis koymadığımız sürece
de kortizon tedavilerini yaparsınız ama bunlar da işe yaramaz.
Bakın, üç yıl önce burada Binalı
Yıldırım müjde vermişti, Kredi Garanti Fonunu devreye
sokuyoruz. demişti. Ee, ne yapacağız? İşte, efendim,
işletmeler kredi alamıyorlar, onlar teminat veremiyorlar, biz onlara
teminat vereceğiz, Kredi Garanti Fonunu devreye sokacağız.
dedi. Yaptı mı? Yaptı. 250 milyar lira piyasaya verdiler. Biz
Yapmayın, bunun yan etkileri olur. dedik. Yaptılar arkadaşlar,
piyasaya bir kortizon verdiler.
Bakın, o dönemde, 2017 yılında ticari
kredileri patlattılar -2017nin sonuna kadar- 2018de kriz patladı
arkadaşlar. Siz hasta bir bünyeye kortizonu verebilirsiniz, bünye geçici
olarak kendini iyi hisseder ama ardından hastalığa genel bir
tedavi yoksa daha derin bir kriz yaşarsınız, maalesef daha derin
sağlık sorunları yaşarsınız, işte bünye bunu
yaşadı.
Değerli arkadaşlar, şimdi iktidar
diyor ki: Yahu bu işletmeler yine iyileşmedi, biz bir tedavi
yaptık iyileşmedi, kortizon verdik olmadı, ne
yapacağız? 150 milyar lira daha piyasaya para vereceğiz.
Değerli arkadaşlar, ya bu Meclis buna yol verecek mi? Bakın, iki
buçuk yıl önce yaptığımız uygulamanın sonucu
belli, iki buçuk yıl sonra 150 milyar lira daha kortizon vermeye
kalkıyoruz. Bunun da işe yarayacağını
düşünmüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paylan, tamamlayın.
GARO PAYLAN (Devamla) Son olarak Sayın
Başkan, çok manidar bir madde var. AK PARTİ iktidarını
muhafazakâr bir iktidar olarak biliyoruz, ne yapacak bu torbayla biliyor
musunuz? Yasa dışı bahsin reklamlarını yasaklayacak.
E, güzel. Peki, arkadaşlar, bu maddenin arkasındaki hinliği
görmüyor musunuz? Yasa dışı bahsi yasaklıyorsunuz da yasal
bahsi niye yasaklamıyorsunuz? Yasa dışı kumarı
yasaklıyorsunuz da yasal kumarı niye yasaklamıyorsunuz? Ben size
söyleyeyim: Niye biliyor musunuz? Çünkü tüpçü var tüpçü, Demirören. Demirören,
İddaayı aldı, İddaaya ben 1 milyar lira verdim, ben
bunun reklamlarını yapıyorum. dedi. Prime timeda da
yapıyor, gün içinde çocuklarımız izliyor ve lise
öğrencileri gidip İddaa bayilerinde kumar oynuyor. Ama
başkaları da reklam veriyor yasal veya yasa dışı,
onları yasaklayacaksınız. dedi ve bu torbayı sizin önünüze
getirdi. Arkadaşlar, ben Plan ve Bütçe Komisyonunda söyledim: Niye yasal
kumarı serbest bırakıyorsunuz da yasa dışı
kumarı yasaklıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
GARO PAYLAN (Devamla) Gelin, bu anlamdaki
yasaları buradan geçirtmeyelim arkadaşlar. En azından kumar
maddesiyle ilgili arkadaşlar, gerçekten büyük bir skandaldır.
Düşünün, yasa dışı içki reklamı yasak ama yasal içki
reklamı serbest demek gibi bir şey, yasa dışı sigara
reklamı yasak ama yasal sigara reklamı serbest demek gibi bir
şey. Ben, en azından AK PARTİli arkadaşların -hani
diğer maddeleri geçtim- buna, Demirörenin, tüpçünün gönderdiği, İddaanın
gönderdiği bu maddeye hayır diyeceğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.(HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
söz talebiniz oldu.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; tabii, biraz evvel kürsüde konuşan hatibin birçok
tutarsız, gerçek dışı ve katılmadığımız
yönü var. Birkaç hususa açıklık getirmek istiyorum.
Öncelikli olarak, Türkiyede cezaevlerinde bir
rehine bulunmamakta. Tarafsız ve yargısız... Tarafsız ve
bağımsız...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Bravo! Tarafsız ve yargısız...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tarafsız ve bağımsız... [HDP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar (!)]
BAŞKAN Arkadaşlar...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tarafsız ve bağımsız yargı
tarafından verilen... [HDP sıralarından Doğru söyledi
sesleri, alkışlar (!)]
BAŞKAN Arkadaşlar, sakin olalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tarafsız ve bağımsız...
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
saniye lütfen.
Değerli arkadaşlar, lütfen, rica ediyorum.
Bakın, konuşmacınız konuştu.
ERKAN BAŞ (İstanbul)
Alkışladık Başkan, doğru söyledi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Doğru söyledi,
doğru söyledi.
BAŞKAN Bir saniye lütfen, rica ediyorum,
tamam.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Doğru söyledi, doğru söyledi.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen...
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tarafsız ve bağımsız yargı
tarafından verilen kararlarla tutuklu ve hükümlü insanlar
bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel konuşmacı, hakikaten, gerçek
dışı birtakım beyanlarda bulunmuştur Sayın
Cumhurbaşkanımızın gazetecileri tutuklattığıyla
ilgili.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Haşa,
olmaz öyle şey!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, bunlar külliyen iftiradır. MİT Kanununda
açık bir şekilde düzenlemeler söz konusudur. Kişilerin gazeteci
olması suç işlemesine cevaz vermez. Hiçbir meslek grubu
mevzuatın üstünde değildir. (CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sessiz olalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Öncelikli olarak, açık bir kuralı ihlal eden,
suçu ve suçluyu öven bu yaklaşımı asıl kınıyorum.
Suçu ve suçluyu öven bu yaklaşım kabul edilemez. Sonuç
itibarıyla, değerli arkadaşlar... (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
Toparlayalım Sayın Akbaşoğlu,
toparlayalım.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, biz, hiçbir laf atmadan sonuna kadar dinledik
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım, son bir dakika verelim.
Tamamlayalım Sayın Akbaşoğlu,
devam edelim, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sakin bir şekilde fikirlerinizi dinledik.
Fikirlerimizi ifade ediyoruz. Tahammüllü olun gerçeklere, gerçeklere tahammüllü
olun.
Sonuçta, bakın, Yunanistanın ortaya
koyduğu tavır ortadayken, Türkiyenin ortaya koyduğu tavır
ortadayken, ne yazık ki biraz evvelki hatip Yunanistanın
tarafından Türkiyeye birtakım salvo atışlarda
bulunmuştur ve Suriye rejiminin milletvekilinin dile getirdiği
Katerinayla ilgili birtakım yaklaşımları hakikaten buradan
dile getirme durumunda kalmıştır. Profesör Doktor İlber
Ortaylının verdiği cevabı hatırlatmak isterim
kendilerine
Ve şunu ifade ederim ki: Asla ve kata bir
bekleme, bekletilme durumu söz konusu değildir, bu, bilgisizliğin bir
işaretidir, devlet protokolünü, Dışişlerindeki protokolü
bilmemenin bir yansımasıdır. (CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen, bir cümleyle tamamlayın.
Bir dakika arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Görüşmeler şu şekilde yapılır 2
heyet arasında: Ortada salon söz konusudur, bir heyet sağ tarafta,
bir heyet sol tarafta kendi odalarında bulunurlar, sonra iş
hazır olduğu zaman da beraberce orta salonda ilgili devletler
buluşurlar. Tek taraflı bir görüntünün Türkiye lehine mi,
başkalarının lehine mi duruş sergilediğini de millet
görmektedir. Dolayısıyla bu konuda söz söyleyenlerin hakikate yönelik
söz söylemelerini rica ediyorum.
Aynı şekilde, hakikaten, derneklerle
ilgili, sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili bir fişlemeden
bahsediliyor. Bütün partilerin üyeleri Yargıtaya, sendika üyeleri ilgili
bakanlığa gönderilmektedir. Dolayısıyla bu, fişlemeden
kaynaklanmamakta, yargılama neticesinde görülen olaylardan hareketle,
yaşanılan olaylardan hareketle istifa ettiği hâlde
istifasını yerine getirmeyen dernek yönetimleriyle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi alalım çünkü
sözcünüz de birazdan konuşacak, ona söz vereceğim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Grup adına konuşmayacağımız için
Şu ana kadar
3 grup konuştu, ben ilk defa söz aldım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kürsüden konuş,
kürsüden.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kürsüden de konuşabiliriz arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çıkın
konuşun bakalım. Buyurun, konuşun ya. Siz de buyurun.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
toparlayın, devam edelim. Devam edelim, işlemlerimizi
tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak şöyle: Bakın, kürsüden de konuşuruz,
her taraftan konuşuruz ama şu açıklamaları yapmama ve
hakikatin ortaya çıkmasına, kamuoyunun doğru bilgilerle
bilgilenmesine niye tahammül gösteremiyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Orası açık,
orası açık.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, bu, uygulamada
şeffaflığın, kişinin kendisinin derneklere üye olma ve
istifasını e-devlet üzerinden de takip edebilmesinin ve herhangi bir
haksızlığa, yanlışlığa sebebiyet
verilmemesinin bir unsuru olarak uygulamada ihtiyaç hissedilmesi nedeniyle
ortaya konmuştur, asla bir fişleme söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
Değerli arkadaşlar
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Oluç, sizin de söz
talebiniz oldu, kısaca değerlendirelim. Ben de televizyon saati
süresince arkadaşlarımın konuşmalarını
yetiştirmelerini istiyorum.
Buyurun.
53.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
Sayın Akbaşoğluyla bu konuya hep tesadüfen biz denk geliyoruz,
tartışıyoruz; olsun, ben yine de kayıtlara geçsin diye
söyleyeceğim.
Efendim, hep söyledik, böyle olmasını
istemezdik elbette fakat maalesef bu iktidarın cezaevinde tuttuğu
siyasi rehineleri vardır çok net, açık. Bakın, hiyerarşik
bir sıralama yapmak için söylemiyorum bunu, bir numara Selahattin
Demirtaştır, bizim geçmiş dönem Eş Genel
Başkanımız. Bu iktidarın, hatta bu iktidarın da
ötesinde, sizin Genel Başkanınızın bizzat siyasi
rehinesidir; net, tartışmasız. 3 kere tahliye kararı
verilmesine rağmen Sayın Selahattin Demirtaş rehine
tutulmuştur ve tahliye edilmemiştir, hâlâ da hukuksuz bir
şekilde orada tutulmaktadır. Ama sadece o değil, Osman
Kavalayı biraz evvel hatibimiz aktardı, gerçekten inanılır
gibi bir durum değil, en son casus diye tutukladılar. Ben eminim,
bir sonraki adım da şu olacak: Bir ülkenin de casusu değilmiş,
aynı zamanda Amerika, Fransa, Almanya, İngiltere, İsrail
Sıralayacaksınız yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, lütfen
toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Birincisi, bunu söylemiş olayım.
İkincisi: Yani, şimdi, on günde 8 gazeteci
tutuklandı, on günde 8 gazeteci. Şimdi, bu gazeteciler, haber
yaptıkları için tutuklandılar. Haber yapmak, haberin kendisine
suç diye bakıyor bu iktidar; böyle bir durumdayız. Varsayalım
ki bunlar bir suç işlediler. Efendim, delilleri ortadan kaldırma imkânı
var mı? Yok. Niye tutuksuz yargılamıyorsunuz? Tutuksuz
yargılayabilirler. Hayır, zaten önce tutuklama yapmadı mahkeme,
biliyorsunuz gözaltından sonra serbest bıraktı. Savcı
itiraz etti hemen, bir başka mahkeme tutukladı onları yani bir
mahkeme salıyor, öbür mahkeme tutukluyor. Neden tutukluyorsunuz? Haber
yapmaya çalışan gazetecilere gözdağı vermek için,
başka bir şey değil yoksa bir delil karartma imkânı yok.
Daha önce Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlar var; Can Dündar,
Erdem Gül kararları var. Yani tutuksuz yargılanabilirler. Hayır,
tutukluyorsunuz ki gözdağı vererek gazetecilerin başka haber
yapması gerçekleşmesin diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum,
toparlayın lütfen Sayın Oluç.
Bakın, bu tartışmayı
karşılıklı yapmayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet, tabii.
Şimdi son konu olarak şunu söylemek
istiyorum; bugün, yarın tartışacağız, bu torba kanun
teklifi konuşulduğu sürece tartışacağız, net
olarak söyleyelim: Cumhuriyet tarihinin en büyük fişleme teklifini
getirdiniz, cumhuriyet tarihinin en büyük fişleme teklifi. Sivil toplum
örgütleri dediğimiz İngilizcede- NGOlar yani hükûmet
dışı örgütler; bunlar, evet, iktidarı eleştiren sivil
toplum örgütleridir, derneklerdir; insanların özgürce örgütlendikleri, bir
araya geldikleri, sorunlarını konuştukları yerlerdir. Siz,
bu sivil toplum kuruluşlarına üye olan herkesi fişleyerek
iktidar karşısındaki eleştirel her tutumu kontrol altına
almaya çalışıyorsunuz.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Oluç
lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet, yani
cumhuriyet tarihinin en büyük fişlemesidir, onu da söylemiş
olayım.
Daha uzatmayacağım, nasıl olsa
konuşma imkânımız olacak.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, Yunanistan tarafından taş atmakla itham etti.
Ağır bir ithamdır. Sataşmadan söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Paylan, bakın, ben
şöyle yapıyorum: Grup Başkan Vekillerinin
karşılıklı
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ama
şahsıma söyledi.
BAŞKAN Bir saniye... (HDP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, değerlendirmeyi lütfen bana
bırakın. Bir Grup Başkan Vekili söz istediği zaman ben Grup
Başkan Vekiline söz veriyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ama
şahsıma
BAŞKAN Ama onun da değerlendirmesini
beraber yapın. Yani belki Sayın Grup Başkan Vekiliniz alır
sözü, size verebilir sözü. Ben kayıtlara geçmesi açısından bir
cümle söyleyeyim: Grup Başkan Vekillerinin tartışmalarına
diğer milletvekillerimizin de dâhil olması hoş bir şey
olmuyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Ben anladım sizin talebinizi. Bu
konuda lütfen yerinizden değerlendirin, söyleyin Sayın Paylan.
Yunanistanla ilgili konuyu söyleyeceksiniz.
Buyurun.
54.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
mültecilerin araç olarak kullanıldığına ilişkin
açıklaması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı mültecileri
yıllardır bir araç olarak kullanmaktadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İşte, Yunan
ağzı dediğimiz bu, Avrupalı ağzı
dediğimiz bu.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ve yine bir araç
olarak kullanıyor. Oraya gidenlerin tamamına yakını
Suriyeli değil.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Merkel de aynı şeyi
söylüyor, Yunanistan da aynı şeyi söylüyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yüzde 99u, yani
sınıra taşınanların yüzde 99u Suriyeli veya
İdlibli değil, yüzde 99u Afganistanlı olan mülteciler.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Bu veriyi nereden elde
ettiniz? Sayın Paylan, yüzde 99 verisini nereden elde ettiniz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ve onları bir
koz olarak kullanıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Allah rızası için
Yunanlıların yaptığı zulme iki cümle söyleyin ya!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bu koz olarak
kullanma meselesi ülkemize yakışmamaktadır.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Ondan
mı öldürüyorlar?
BAŞKAN Laf atmayalım arkadaşlar
lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ve Brükselle bir
pazarlık yapmak için bu kullanılmıştır. Bu meseleyi
kınıyorum bir kez daha Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
(Uğultular)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bir
sessiz olabilir miyiz lütfen, bir sessiz olalım. Ne oluyor? Sabahtan bu
yana gayet güzel götürüyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, sizden
ricam bir cümleyle toparlamanız; bir cümleyle toparlayın lütfen çünkü
diğer grup bekliyor.
55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
MİT Kanununun 27nci maddesine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; tabii, şunu söyleyeyim: Asla ve kata bir rehine söz
konusu değildir. 6-8 Ekim olaylarıyla ve diğer başka
olaylarla ilgili, Selahattin Demirtaşın yürümekte olan davaları
vardır. Bu konuda kimin tutuklu kimin tutuksuz
yargılanacağına bağımsız ve tarafsız
mahkemeler karar verir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hadi oradan!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Mahkemelerin hepsi
bağımlı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Tutuksuz olduğu zaman eyvallah, tutuklu
olduğu zaman tu kaka gibi bir yaklaşım sizin kendi
yaklaşımınızdır; bu doğru değildir.
BAŞKAN Peki
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir cümleyle
MİT Kanununun 27nci maddesi çok
açık bir şekilde şunu düzenlemektedir: MİT mensupları
ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla
ifşa edenler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
dakikalık süre ilave ediyorum. Lütfen toparlayın; bakın, çok
geciktik.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
MİT mensuplarına ait bilgi ve belgelerin
radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer
tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve
elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla
yayımlanması, yayılması ve açıklanması hâlinde sorumlulukları
belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz
yıla kadar hapis cezası verilir. Açık bir hüküm.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Tutuklanıyor mu? Tutuklanır. diyor mu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Tutuklu mu tutuksuz mu yargılanacak, bunlara da
bağımsız mahkemeler karar verir, sizler veya bizler değil!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
(Uğultular)
BAŞKAN Sakin olalım
Sakin olalım
Değerli arkadaşlarım, bir saniye
Sakin olalım değerli arkadaşlarım, sesimizi de hiç
yükseltmeyelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Oluç, bir cümle rica
ediyorum, bakın, bundan sonra tartışmayı devam
ettirmeyeceğim çünkü. Tamamlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir cümle söyleyeceğim gerçekten, diğer
konuları zaten tartışacağız. Selahattin Demirtaş
6-8 Ekimle ilgili herhangi bir davadan yargılandığı için
tutuklanmamıştır, kayıtlara geçsin bu da.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Akçay, genel bir toparlama yapalım
ki diğer arkadaşlarımızı da konuşmaya davet
edelim, epey geciktik.
Buyurun Sayın Akçay.
56.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, dernek
üyeliklerinin İçişleri Bakanlığına bildirilmesinin
fişleme olmadığına ve Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İki hususta görüşümüzü ifade etmek
istiyorum: Bu dernek üyeliklerinin İçişleri
Bakanlığına bildirilmesi kesinlikle bir fişleme
değildir ve pek çok illegal örgütün, başta FETÖ olmak üzere,
insanları hiç haberi olmadan üye yapıp birtakım
sıkıntılara yol açtığını geçmişten de
biliyoruz. Şimdi, siyasi partilere üyeliklerin de kayıtları
Yargıtayda var. Yani hepimiz de bir siyasi partinin üyesiyiz, neticede
bizim kayıt bilgilerimiz de Yargıtayda var. Dolayısıyla, bu
sivil toplum kuruluşu dediğimiz derneklerin üyelerinin
yöneticilerinin de bildirilmesinde bir beis görmüyoruz; bir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İkincisi:
Yunanistanın günlerdir yaptığı insanlık
dışı muameleye, sığınmacılara
karşı gösterdiği saldırıya hatta öldürmeye varan her
türlü aşağılık saldırıya tek cümle sarf etmeyip
de Yunanistanın teziyle Efendim, Türkiye bu
sığınmacıları araç olarak kullanıyor. demek
vicdansızlıktır.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196)
(Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
gündemimize göre görüşmelere devam ediyoruz.
Şimdi teklifin tümü üzerinde söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekillimiz Sayın Bülent Kuşoğluna aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizi biraz beklettik Sayın Kuşoğlu.
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan nezaketiniz için.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yemek arası vermedik, bu saatte konuşmak
zor olacak onun için ama önemli bir konuyla, gündemle bir aradayız.
Sıra sayısı 196 olan Kanun Teklifiyle ilgili olarak
konuşacağım. Sıra sayısı 196 diyorum çünkü kanun
teklifinde bazı kanunlarda değişiklik diyor, 22 kanunda -21
kanun olarak geldi- değişiklik yapan bir torba kanun bu.
Değerli Nilgün Ök Milletvekilimizin ve 46
arkadaşının teklifi. Nilgün Hanım sizi burada görüyoruz ama
46 arkadaşınız yok.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Olabilir.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Bilmiyorum, 20
arkadaşımız var mı?
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Kimse yok ki.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Vekilimiz tek
başına yeterli.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Komisyonda tek
başına yeterliydi tabii ki, kendisini de gayet güzel takdir ettik, teklifle
ilgili gayet güzel sunumlar yaptı ama bütün milletvekillerinin, ilgili
olanların burada, Genel Kurulda olması gerekir tabii ki. 46
milletvekili arkadaşımız imzalamışsa en azından
onların burada olmaları gerekirdi.
Değerli arkadaşlar, devlet aklı diye
bir kavram var, hepimiz biliyoruz, devlet aklı. Neden birey aklından
devlet aklı daha önemlidir? Devlet aklı kavramını neden
kullanıyoruz? Çünkü bireyden, insandan daha uzun ömürlüdür devletler ve
devlet aklı kurumsaldır, devlet aklı yazılıdır;
devlet hafızası diye bir kavram vardır onunla beraber ve
devletler toplumları için vardır, milletleri için vardır.
Ülkelerin ömründen daha fazladır devletlerin ömrü ve devlet aklı
dediğimiz kavram devleti yönetenlerin, yöneticilerin ferasetine
bağlıdır, ferasetleriyle ilgili bir kavramdır ve
farklılıklar gösterir.
Şimdi, burada, değerli arkadaşlar,
bir kriz var; çok önemli bir krizdeyiz epeyden beri, Türkiyede bir ekonomik
kriz var ama son günlerde bu corona virüsüyle birlikte dünyada eşi benzeri
hiç görülmedik bir hadise daha ortaya çıktı; 105 ülkede corona virüsü
tespit edilmiş vaziyette, bugün itibarıyla ölen sayısı 4
bini geçmiş. Dünya tarihinde görülmemiş şekilde bir
sıkıntı var; neredeyse kimse seyahat etmiyor, evinden
çıkmıyor, birçok firma -Türkiyede bulunan yabancı firmalar da
dâhil- mesai saatlerini değiştirdi, o kalabalık sabah ve
akşam mesailerinden farklı saatler tespit etmiş vaziyetteler;
birçok kişi -dışarıda veya Türkiyede- özellikle
yabancılar farklı saatlerde mesai yapıyor, farklı bir durum
söz konusu.
1,7 trilyon dolarlık bir turizm gelirinin bu
sene olmayacağı hesaplanıyor. Sadece Çinlilerden dolayı 300
milyar dolara yakın -bu sene seyahat etmeyecekler- bir kayıp söz
konusu olacak, böyle hesaplanıyor. Haziranda Avrupa Futbol
Şampiyonası var, birçok ülke de İtalya dâhil -biliyorsunuz,
İtalyada da 400ün üzerinde ölüm vakası var- büyük bir sıkıntıyla
hazırlanmaya çalışıyor. Belki ilk maç -İtalya-Türkiye
arasında- iptal edilecek; onlar soruluyor, büyük sıkıntılar
var. Böyle bir ortamda, ekonominin böyle etkilendiği,
sıkıntılı olduğu bir dönemde;
alışverişin yapılamadığı, seyahat
edilemediği böyle bir dönemde; havaalanlarının
boşaldığı, yolların boşaldığı,
iş yerlerinin demin dediğim gibi evden idare edildiği bir
dönemde herkes etkilenmiş, peki biz ne yapıyoruz? Biz ne
yapıyoruz? Şanslıyız, corona virüsüne bizde rastlanmamış
bu tarihe kadar; Sayın Bakan öyle açıkladı ama bugünkü
açıklaması biraz sıkıntılıydı: Şimdiye
kadar yok ama bundan sonra olmayacak demek değil. dedi, Bundan sonra
olabilir. dedi. İnşallah olmaz ama kimse corona virüsünden bizim
etkilenmeyeceğimizi söyleyemez, bu virüsten etkilenmeyeceğimizi
söyleyemez.
Ayrıca, virüs nedeniyle, bu corona virüsü
nedeniyle tam bir ekonomik kriz başladı; biliyorsunuz, petrol
fiyatları birdenbire düşürüldü virüs nedeniyle çıkan rekabette.
Şu anda ekonomik krizi, sıkıntıları çok daha büyük bir
şekilde yaşamaya başladık.
Şimdi, böyle bir ortamda, bu kadar
sıkıntılı, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir
ortamda bizim görüştüğümüz konuya bakın, getirilen bu 22 maddeye
bakın; bu virüsle, dünyada olan bitenle, dünyada alınan tedbirlerle hiçbir
ilgisi yok, biz sanki bundan bihabermişiz gibi. Ya, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi. Bu kadar sıkıntılı bir dönem, dünya
tarihinde olmamış bir dönem bu dönem. Böyle bir dönemde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemi bu mu olmalı? Yani getirilen kanun teklifi,
torba kanun teklifi bu mu olmalı? Madem bu kadar çok farklı kanun
teklifi getirilebiliyor; bu virüsle ilgili, bu dünyadaki krizle ilgili,
sıkıntıyla ilgili, sağlık kriziyle ilgili, ekonomik
krizle ilgili, seyahat kriziyle ilgili, gıda güvenliğiyle ilgili,
gıda kriziyle ilgili konuların gündeme gelmesi gerekmez mi? Bunlara
ilişkin önlemlerin gündeme getirilmesi ve burada
tartışılması gerekmez mi? Burası milletin Meclisiyse
yapılması gereken bu değil midir? Peki, yürütme erki
-bürokratıyla beraber burada- bizi yöneten yürütme erki ne yapıyor?
Şimdi, yürütme erkiyle ilgili de burada siyasi iradeye sahip kimse yok.
Sizler de bizler gibi, iktidara mensup olsanız da milletvekillerisiniz;
muhalefetiyle iktidarıyla biz milletvekiliyiz, yasa yaparız.
İktidarın öngördüğü, gerekli gördüğü yasaların buradan
çıkması gerekiyor, bizim tarafımızdan yapılması
gerekiyor ama iktidarın gerekli gördüğü yasalar arasında bu
krizle ilgili hiçbir şey yok. Ekonomik krizle ilgili 2 madde var, bunlar
da doğrudan bu konuyla ilgili değil. Bir tanesi Kredi Garanti
Fonuyla ilgili, o da büyük yanlışlıklar içeriyor -biraz sonra
ben de ona geleceğim- özellikle şu anda bu kriz sonrası daha
büyük yanlışlıklar içeren bir hâlde, yeniden düzenlemesi
lazım. Bir diğeri de işverenlere
çalıştırdıkları kişi başına 75
liralık bir destek, teşvik verilmesi, ki bu da ayrıca bir
yanlışlık; düşünülmeden, tartışılmadan
getirilmiş ayrı bir konu; bunları ele alacağız
birlikte.
Şimdi, yönetim erkinin layık gördükleri
bu. Şimdi ben, normalde, milletvekili olarak, yürütme erkini, bizi idare
edenleri buradan eleştireceğim. Bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bir görevimiz de yasa yapmak kadar denetlemektir yani ilgili
kanunları burada masaya yatırmaktır. Bu 21-22 kanunla ilgili
kurumları burada masaya yatırmamız gerekiyor ama burada muhatap
olacağımız tek bir bakan yok, siyasi iradeye sahip tek bir
kişi yok. Kime yapacağız bu eleştirileri, kime
yapacağız? Kayıtlara geçsin diye bazı eleştirilerde
bulunacağız ama burada siyasi iradenin olması lazım, bizi
dinlemesi lazım; Meclisin, Millet Meclisinin, biz milletvekillerinin halk
adına, millet adına gerekli gördüğü eleştirilerimizi yerine
getirmeleri lazım, eleştirilerimizi dinlemeleri lazım, cevap
vermeleri lazım ama maalesef bunu göremiyoruz; olması gereken buydu.
Onun için şöyle söyledim: Devlet aklı bir sistem aklıdır,
kurumsal akıldır; birlikte çalışması lazım,
kurumsal bir çalışma içerisinde olması lazım; maalesef yok.
Torba kanunda her şey var ama dünyanın
harıl harıl uğraştığı konular yok çünkü bu
sistemde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde devlet
aklı yok, devlet hafızası yok, maalesef yok. Hâlbuki, biz,
devlet geleneği olarak Almanyadan, Fransadan, İtalyadan -bunlar
birliklerini daha sonra, bizden sonra sağlamış olan ülkeler-
Amerikadan çok daha geçmişi olan bir devlet geleneğine sahibiz ama maalesef
devlet aklını onlar kadar işletemiyoruz; bunun sebebi sistemdir
ve yöneticilerin maalesef ferasetsizliğidir. Ve maalesef -Sayın Grup
Başkan Vekilimiz dile getirdi- bu torba kanun bir temel kanun gibi
görüşülecek yani detayına giremeyeceğiz, hızlıca
geçilecek, ne olduğu bile anlaşılmayacak. Anayasa Mahkemesine
götüreceğimiz için fazla girmiyorum, değerli İbrahim
Kaboğlu Hocam da değinecektir herhâlde konuya; o yönü de ayrı
bir sıkıntı, sorun.
Şimdi, bugün Meclisimizde gündem
dışı olarak corona virüsünün etkileri, alınması
gereken tedbirler gündeme geldi. Ben genel olarak onlara tabii ki
değinmeyeceğim ama bu vesileyle, ekonomiyle ilgili olarak sistemin, Türkiyenin nasıl etkileneceğini gündeme getirmek istiyorum.
Çünkü petrol üzerinden de anormal bir düşüş söz konusu oldu ve dünya
ekonomileri çok anormal bir şekilde etkilenmeye başladı. Bir
ekonomik savaş başladı ve biliyorsunuz, dolar, dünya parası
olan dolar, rezerv para olan dolar aslında petrole
bağlıdır. Petrolün, petrol fiyatlarının bu
şekilde düşmesiyle beraber doların da dünya parası
olması, rezerv para olmasıyla ilgili bir savaş da söz konusu
olmaya başladı; işin bu tarafını da
kaçırmamamız, kaybetmememiz gerekir, unutmamamız gerekir. Çok
önemli bir sıkıntı, savaş var tüm dünyada.
Türkiyede ekonomiyle
ilgili olarak etkilenecek sektörlerin başında turizm ve
taşımacılık geliyor, bu 2 sektör çok fazla etkilenecek.
Turizmle ilgili olarak konuştum turizmci arkadaşlarla. Mesela, sadece
Antalyada 600 bin kişi mevsimlik olarak çalışıyor yaz
aylarında, turizm mevsiminde; 600 bin kişinin işini kaybetmesi
söz konusu olabilir. Ayrıca, turizm dönemlerinde otellere, turistik
otellere yönelik olarak sürekli gıda üreten ya da gerekli malzemeyi üreten
firmalar var; bunlar işlerini kaybedebilirler. Rusya en fazla etkilenecek
ülkelerin başında geliyor. Rusya petrol ihracatçısı,
biliyorsunuz. Rusyadan geçen yıl bize 7 milyon turist gelmiş.
Eğer Rusya bu krizden çok etkilenirse geçen yılki 7 milyon turisti
bulamayız biz ve Türkiye çok büyük bir şekilde etkilenir.
Etkilenecek diğer
ülkelerden bir tanesi de İran. Geçen yıl -2019da-İrandan da 2
milyon turist almışız. Aynı şekilde, İrandan da
2 milyon turist gelmeyebilir bu kriz devam ederse. Bunlarla ilgili önlemlerin
alınması gerekiyor, işte bunları konuşmamız gerekiyordu
burada, önemli.
Ayrıca,
İtalya mesela, Avrupa, Almanya, buralar şaşırtıcı
bir şekilde corona virüsünün çok fazla etkisinde; oralardan bu sene çok fazla turist gelmeyecek.
Bize Almanyadan çok fazla turist geliyor. Turizm en fazla etkilenecek sektörlerden
biri olacak ve turizme yönelik, turizm sektörüne destek olan tüm sektörler de
etkilenecek. Bizim, turizm ve taşımacılık konusunda özel
toplantılar yapmamız lazım, sorunları tespit etmemiz
lazım. Ama işin çözümü büyük ölçüde de tarım sektöründe çünkü
ekonomiler kapalı hâle geliyor yani sınırlar
kapatılıyor, ekonomiler kendi kendilerine yetmesi gereken duruma
geliyorlar. İnşallah Türkiye'de görülmez ama dışarıda
görüldüğünde bile biz kapılarımızı
kapatacağız, o zaman da kendi kendimize yeter hâle gelmemiz
lazım. Bir de -Avrupa'da da bu oldu- insanlar panikle marketlere
koşuyor, çok gereksiz gıda maddelerini stok ediyorlar, anormal
ölçülerde bunlar yapılıyor. Bu konuların da ayrıca
düzenlenmesi lazım değerli arkadaşlar.
Şimdi ben, ayrıca -demin söylediğim
gibi siyasi irade sahibi kimse yok ama- başlıklar hâlinde bazı
konulara bu konuyla ilgili değinmek istiyorum. Mesela ihracat
İhracat ne olur? Düşünceniz nedir bilmiyorum ama ihracatın bu
şartlar altında düşmesi çok normal. Çünkü en fazla Avrupa
ülkelerine, ABye ihracat yapıyoruz; AB ülkeleri maalesef bu dönemde daha
fazla mal almayacaklardır. Şöyle bir görüş var: Efendim,
Çinden artık mal alınmayacak, dolayısıyla alternatif
olarak Türkiye ortaya çıkacak; büyük bir avantajdır bu. deniliyor ama
öyle değil; Çin birçok malda aynı zamanda ham maddeye de sahip
olduğu için -mesela kâğıtta- onun çıkışı
olmadığında biz de üretemiyoruz. Bizim ihracatımız
yüzde 80 ölçüsünde ithalata bağlı, ithalat
yapamadığımız ölçüde de ihracat yapamıyoruz,
dolayısıyla sıkıntılı hâle gelecek demektir bu.
Yani Çinin avantajını kapmamız o kadar kolay değil, bunu
görmemiz lazım, ihracatta bir düşüş söz konusu olacak.
İthalat
İthalatta, biraz önce
söylediğim gibi, bir düşüş söz konusu olacak çünkü dünya
ticareti daralacak zaten.
Turizmi ve ulaştırmayı özellikle
söyledim, her ikisinde de büyük sıkıntılar var.
Peki, Türkiyenin üretimi ne olacak? Bu şartlar
altında üretimimizde de genel anlamda bir düşüş söz konusu
olacak. Üretimin düşmesi ne demek? Bugün açıklandı, resmî açıklamaya
göre zaten 4 buçuk milyon işsizimiz var, bu işsizlerimizin
artması demek. Üretimin düşmesi demek işsizliğin
artması demek; öbür taraftan da daha az vergi toplaması demek
devletin, daha az vergi toplayacak devlet. Daha az vergi toplanması
piyasadaki hareketliliği azaltacak, daha büyük sıkıntılara
sebep olacak. Bunları görmemiz, buna göre tedbir almamız gerekirdi.
Yani bugün bizim burada tartışmamız gereken konu -bu torba yasa
madem gündeme geldi, ekonomi konuları gündeme geldi- bunlar
olmalıydı; piyasada hareketlilik nasıl sağlanır,
bunları gündeme getirebilmeliydik.
Demin söyledim, bu kanunda KGF
dışında iki konu var: Bir KGF bir de her işletmeye
çalıştırdığı kişi başına
aylık 75 liralık destek verilmesi. Şimdi,
çalıştırdığı kişi için 75 lira destek
veriyoruz; bu, geçen yıllarda 150 liraydı; geçen yıllarda,
2016-2019 arasında 150 lira olarak uygulandı ve kişi
başına 150 lira desteğe rağmen hem işletme
sayısında düşüş var -burada rakamlar var bende, tek tek
verebilirim- hem de sigortalı sayısında, çalışan
sayısında azalma var bu yıllar içerisinde, her ikisinde de
azalma var. Şimdi, böyle bir durum söz konusu. 150 lirayla bunu
yapamamışız, 75 lira vererek hiç yapamayız; bir.
İkincisi: Peki, 75 lirayı biz
işverene veriyoruz çalıştırdığı kişi
için; kişilere versek -belki bunun tartışılması
lazım- piyasada bir talep yaratacaktır bu, bir canlılık
yaratacaktır. Böyle bir dönemde de piyasada talep yaratılması
şarttır. Yani içe dönük bir ekonomi olacaksa -ki bu corona virüsü
hadisesiyle öyle oluyor- Türkiye'nin kendi talebini artırması
lazım, yaratması lazım; talebi yaratabilmek, artırabilmek
için de piyasaya para vermek lazım. Bunlar konuşulmadan biz burada ne
yapıyoruz, onun için anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, 2020 için bütçe
açığı da 139 milyar olarak öngörülmüştü biliyorsunuz, biraz
önce söylediğim gibi, bu da artacak bu şartlar altında çünkü
üretimde azalma olacak, çünkü toplanan vergilerde bir düşme söz konusu
olacak ve maalesef diğer taraftan da harcamalarda bir artış söz
konusu olacak. Dolayısıyla da bütçe açığı daha da
artacak, böyle görünüyor. Bütçe açığının artması demek
enflasyonun da artması demektir. Normalde, Amerika bir petrol
ihracatçısı olarak en fazla etkilenmesi gereken ülkelerden bir tanesi
ama Amerikan doları düşüyor, Avrupa eurosu düşüyor, bunlara
rağmen Türk lirası onlar karşısında değer
kaybediyor; buna rağmen, bakın, böyle bir sıkıntı da
ayrıca var. Dolayısıyla, cari açıkta da bir sıkıntı
söz konusu olacak.
Değerli arkadaşlar, tabii ki petrol
fiyatlarının bu kadar düşüşüyle beraber, bu ekonomik krizle
beraber, corona virüsüyle beraber bir risk aldığımız
ortada, sıkıntı var ama Türkiye'nin en önemli sorunu bütün
bunlardan önce güven kriziydi ekonomiyle ilgili olarak. Biz kendi ekonomimize
güvenmiyorduk; iş adamları, yatırımcılar -hem
içerideki hem de dışarıdaki yatırımcılar-
güvenmiyordu. Öncelikle bu güven krizini bizim çözmemiz gerekiyordu ve en
fazla, bu dönemde, servet sahibi olmuş kişiler yurt
dışına yatırım yapıyorlardı. Bunları da
görmek, buna göre torba kanuna maddeler ihdas etmek gerekirdi; maalesef
bunları yapamadık.
Sürem doluyor, bu KGFyle ilgili olarak çok daha
fazla konuşmak istiyordum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika verebilirseniz
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
KGFyle ilgili olarak şunu söyleyeyim: Çok
önemli maddeler var, değerli arkadaşlarımız anlattı,
anlatacak ama KGFden şimdiye kadar 295 bin
işletme yararlanmış. 2 milyonun üzerinde KOBİ var
Türkiye'de. 295 bin işletme yararlanmış ve KGFde 25 milyar
hazine sermayesi var, 8 milyar TL civarında bir meblağ maalesef zarar
olarak yazılmış yani 8 milyar TL civarında batık kredi
söz konusu. Yani aşağı yukarı üçte 1i yok olmuş
vaziyette. Bunları dikkate almamız lazım. Şimdi, KGF 25ten
35e çıkıyor ama KGF gitmesi gereken işletmelere mi gidiyor? Bu
dönemde selektif politikaların özellikle izlenmesi gerekir. Hangi
işletmelere, hangi sektörlere destek verebileceğimizi iyi bilmemiz
lazım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
Başkan
Tamamlayın Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Bunları
bilmeden, ezbere, sadece kendinize yakın olan 295 bin işletmeye kredi
vermişsiniz, olur mu böyle şey, değil mi Vedat Bey? Olmaz tabii
ki. Bunları oturup tartışmak gerekir, doğru iş yapmak
gerekir. Böyle bir dönemde yönetimde olmak
Doğru iş yapmakla
aslında fırsata dönüştürülebilir bir krizdir bu. Bu
tarafını da görmek lazım. Maalesef bir fırsatı
kaçırıyoruz. İnşallah kısa zamanda, bütün bunları
toparlayan, bu sıkıntıları yok edecek bir teklifle siyasi
iktidar gelir Gerekli kanunlar bunlardır. der, biz de burada onları
tartışırız, ülkemiz için gerekenleri yaparız.
Hepinize bu
vesileyle saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, şimdi şahıslar adına söz
taleplerini karşılayacağım.
Şahıslar
adına ilk söz, İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden
Kaboğluna aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 196 sıra
sayılı Yasa Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle iki ön saptama yapmakta yarar var, sonra
özellikle teknik açıdan anayasallık sorunu üzerine
değineceğim. İlk saptama şu: 27nci Yasama Döneminin 22nci
torba önerisiyle toplamda 782 maddeyi görüşmüş olacağız. Bu
isimsiz torbayla, adsız torbayla 40 maddeyle 21 kanunda
değişiklik yapılıyor ve bunların içinden 12 yasa 5
farklı komisyonda birden çok kez görüşülmüş. Bugüne kadar
Mecliste görüşülen 78 teklifin madde sayısı 1.207, bunların
yarıdan fazlası, yüzde 65i yani 782 maddesi torba maddelerden
oluştu. Sarayda 56 CBKyle 2.078 madde gerekçesiz olarak yürürlüğe
sokuldu. Neredeyse Meclisin 2 katı kadar çalışmış oldu
tek kişi.
Şimdi, anayasallık sorununa
baktığımız zaman anayasallık sorununu iki açıdan,
iki başlık altında ele alacağım. Birincisi, usul
açısından; ikincisi, esas bakımdan. Usul açısından iki
alt başlık: Yapılması gerekenin yapılmamış olması
birincisi, ikincisi ise kaçınılması gerekenin
yapılmış olması. Nedir yapılması gerekenin
yapılmamış olması? İç Tüzük madde 38e göre Anayasaya
uygunluk incelemesinin yapılmamış olması. İç Tüzük
madde 38de şu 4 koşul öngörülmektedir: İlkin anayasallık
değerlendirmesi yapılmalı ön koşul olarak ve
anayasallık değerlendirmesi üzerine bir ön karar verilmeli. Bu yetki
münhasır yetkidir yani Komisyonun tekel biçiminde sahip olduğu
yetkidir, bu birincisi. İkincisi, bu inceleme yapıldıktan sonra
ön karar verilmelidir. Üçüncüsü, Anayasanın sözüne ve özüne uygunluk
açısından incelemelidir Komisyon. Dördüncü olarak da Anayasaya
aykırıysa gerekçeli biçimde reddetmeli, değilse kabul etmelidir.
Bu 4 koşuldan hiçbiri bu torba yasanın, bu adsız yasanın
görüşülmesi sırasında yerine getirilmemiştir. Komisyon
Başkanı Anayasaya aykırılık sorunu yok. Biz bu
konuyu inceledik, Anayasaya aykırı bir durum söz konusu
değildir. biçiminde yanıt vermiştir. Oysa 38inci maddeye göre
bu yetki, Komisyonun tekelci yetkisidir, bir başka birim böyle bir
incelemede bulunamaz. Bu nedenle Anayasa madde 11deki Kanunlar Anayasaya
aykırı olamaz. kuralının başlangıç maddesi olan
İç Tüzük 38 ihlal edildiği için Anayasaya aykırılık
oluşturmaktadır.
İkincisi ise kaçınılması gereken
bir yasa yapım tarzına başvurulmuş olması, bu da torba
yasadır. Torba yasa üzerinde duruldu ama ben durulmayan konularına,
yönlerine özellikle dikkat çekmeye çalışacağım. Üzerinde
çok durulan alanlar: Anayasaya neden aykırıdır? Çünkü genel ve
soyut norm olma özelliğini ihlal etmektedir, bir. İkincisi,
ulaşılabilir, anlaşılabilir ve öngörülebilir olma
özelliğini ihlal etmektedir yasanın. Üçüncüsü, torba yasa yapım
tarzı normlar hiyerarşisini alt üst etmektedir ama tabii ki
yerindelik açısından da yasa kamu yararını sağlama
yerine yeni toplumsal sorunları yaratma riskini de beraberinde
getirmektedir. Ama daha yakından incelendiği zaman torba yasa
yapım tarzı, esasen Mecliste uzmanlık incelemesi
açısından asıl komisyon-tali komisyon ayrımını
ortadan kaldırmaktadır. Komisyonlar arasında iş yükü
eşitsizliği yarattığından, nimet ve külfetlerin
paylaşımı bakımından bir eşitsizlik
yaratmaktadır. Üçüncüsü, uzmanlık ilkesini yok etmektedir. Bu
çerçevede, Plan ve Bütçe Komisyonu her şey komisyonuna
dönüştürülmüş bulunmakta ve daha önce birçok komisyonda
görüşülen, kabul edilmeyen, reddedilen maddeler buraya getirilmekte ve
âdeta bu adsız yasada olduğu gibi Plan ve Bütçe Komisyonu bir
perdeleme komisyonuna dönüştürülmektedir. Bu açıdan, esasen, Plan ve
Bütçe Komisyonunun saygınlığı açısından ciddi bir
sorun karşısında bulunuyoruz.
Bir komisyonun mutfak görevi görmesi, uzmanlık
işlevi görmesi bir yana, bir kiler işlevi bile görememektedir bu
komisyon. Ama bununla sınırlı kalmamaktadır torba yasa
uygulaması, aslında Anayasa Mahkemesinin de denetimini
zorlaştırmaktadır. Çünkü, Anayasa Mahkemesi, kendisine gelen
yasaları uzmanlık alanlarına göre raportörlere
dağıtmaktadır. Fakat, 20-30 kanunu kapsamına alan bir torba
yasanın uzmanlara dağıtılması, raportörlere
dağıtılması söz konusu olamamakta ve Anayasaya uygunluk
denetimi Anayasa Mahkemesi tarafından yapılamamakta ve çoğu
zaman reddedilmek suretiyle uygulamaya bırakılmaktadır bu
iş. Neden Anayasaya aykırıdır? Dikkat edin, 6771
sayılı Yasayı, 2017 Anayasa değişikliğini
alkışlayan ve destekleyen milletvekilleri lütfen dinlesin. Evet,
sayı olarak çok azsınız ama lütfen dinleyin. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Çünkü, sizin yaptığınız Anayasa
değişikliğini şu anda savunma konumuna düşmüş
bulunuyorum. Anayasaya saygı adına, Anayasaya, ortak
andımız adına bunu yapmaya çalışıyoruz.
Birincisi, artık bakanlar kurulu
lağvedildiği için yasa tasarısı söz konusu değildir,
bu nedenle esasen torba yasanın kaynağı olan yasa
tasarısı söz konusu değildir.
İkincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun
teklifini tekelci yetki olarak kullanmaktadır ve bu yetkiyle torba yasa
bağdaşmamaktadır.
Üçüncüsü, daha önce mevcut olmayan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 2017 Anayasa
değişikliğinde kabul edildiği için, bu tür düzenlemeler,
Anayasaya uygunluk kaydı altında hızlı düzenlemeler
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
yapılacağından torba yasaya gerek yoktur.
Dördüncüsü, torba yasayla esasen
kaldırılmış olan yasama inisiyatifi yasa tasarısı
örtülü bir biçimde kullanıldığından Anayasaya
karşı hileli bir durum söz konusu olmaktadır.
Beşincisi, biraz önce sevgili Başkan
Vekilimizin belirttiği ve Sayın Tanalın da
vurguladığı gibi, bu torba yasanın temel kanun olarak
görüşülmesi açıkça eylemli İç Tüzük ihlalidir. Bu bakımdan,
İç Tüzük madde 90a aykırıdır.
Altıncısı, bu düzenleme tarzı
İç Tüzükten kaynaklanmamaktadır yani torba yasa düzenlemesinin
kaynağı İç Tüzük değildir. İç Tüzük tematik
yasayı, kod yasayı düzenlemek için herhangi bir engel
oluşturmamaktadır.
Yedincisi, biraz önce belirttiğim üzere
sayın vekiller, Anayasa Mahkemesinin denetimi zorlaşmaktadır.
Nasıl ki biz komisyonlarda uzmanlık denetimini yapamıyorsak,
Anayasa Mahkemesi de Anayasaya aykırılık denetimini
yapamamaktadır.
Bu açıdan, usul bakımından
belirttiğim iki nedenle -birincisi, 38inci maddenin uygulanmaması;
ikincisi, torba yasa uygulaması nedeniyle- Anayasaya
aykırıdır. Her ikisi bir araya gelince açıkça Anayasaya
aykırı hâle gelmektedir.
Esasa ilişkin olarak
baktığımız zaman, birincisi -madde 2 ve 23-
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasa alanına
müdahalesinin bir itirafıdır. Bu nedenle
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yoluyla gidilen
yasasızlaştırma sürecinin sakıncası burada açıkça
itiraf edilmiştir, bu önemlidir.
İkinci bir konu, dernekler konusudur. Çok
üzerinde duruldu, ben sadece değineceğim. Burada kullanılan
gerekçe cemaatlerin örgütlenmesinin yarattığı
sakıncadır. Oysa eğer cemaatlerin bu özgürlüğü kötüye
kullanmasının önüne geçilmek isteniyorsa Anayasa madde 24
çerçevesinde örgütlenen cemaatlerin cemiyet biçiminde örgütlenmesi özendirilir
ve bu sakınca ortadan kaldırılır yoksa Anayasanın
33üncü maddesinin ihlal sonucunu doğuran bir düzenlemeyle değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, devam edelim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ayrıca, tabii ki üniversiteler konusundaki
düzenlemedeki gayriciddi ve samimi olmayan yaklaşım; yine, dövizle
bireysel emeklilikte Cumhurbaşkanına tanınan yetkinin Anayasaya
aykırılığı; ayrıca 24üncü maddeyle getirilen
düzenleme özellikle yenilenebilir enerji alanı ilan edilen özel mülkiyete
tapuda üç yıl süreyle şerh konmasının Anayasa madde 35e
aykırılığının ötesinde, size çok önemli bir
konuda, özellikle silah üretiminde, izinsiz silah üretiminin
yaptırıma bağlanması konusunda, Anadolu topraklarında,
Türkiye ülkesinde Amerikalı karı kocanın mutluluğu
adına dağ keçisinin öldürülmesi
Hangi döneme rastlamıştır?
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaboğlu,
tamamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum.
Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde Hayvan
Hakları Komisyonu üzerinde yapılan ciddi çalışmalar sonucu
bütün partilerin havyan haklarını güvence altına alma konusunda
uzlaşmaya vardığı dönemde Amerikalı karı
kocanın Türkiye ülkesinde hayvanlarımızı, katletmesi,
esasen, neden silahsızlanma konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncü
olması gerektiğinin ciddi bir kanıtıdır. Tabii ki ben
Dünya Kadınlar Gününde erkeklerin kadınlarımızı
katletmesini de buraya dâhil ediyorum neden bireysel silahsızlanmaya
gitmemiz gerektiği konusunda. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
silahlanmayı meşrulaştırıcı bir düzenleme
yapmamalıdır, bu tür düzenlemelerden kaçınmalıdır.
Bizim için önemli olan yaşam hakkıdır, silahlanma hiçbir biçimde
hak değildir, hele hele deniz ötesi ülkelerden gelip Anadoluda hayvan
katleden kişilere olanak tanımak olmamalıdır Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görevi.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
söz talebiniz oldu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii, Sayın
Kaboğlunun ortaya koyduğu fikirleri dinledik. Bu, görüşmeye
başlamadan önce, zatıalinizin de usul tartışmasıyla bu
konuyu gündeme getirmesi, lehte ve aleyhte görüşlerin de ortaya
konulması neticesinde karara bağlanmıştı.
Dolayısıyla bu uygulama Anayasa'ya, İç Tüzük'e, Genel Kurul
kararlarına ve Meclis teamüllerine uygundur, herhangi bir aksaklık,
eksiklik ve aykırılık söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, teklifin
tümü üzerinde şahıslar adına son konuşmacımız
Denizli Milletvekilimiz Sayın Nilgün Ök.
Süreniz on dakika Sayın Ök. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NİLGÜN ÖK (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teklif sahibi olduğum 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifini,
vatandaşlarımızın, gurbetçilerimizin,
esnafımızın, iş insanlarımızın,
gazilerimizin, STK'lerin sorunlarını çözmeye ve milletimize daha iyi
bir hizmet verme amacına yönelik olarak hazırlamış
bulunmaktayız. Hepimizin bildiği üzere, yakın tarihte
Elâzığ, Malatya ve Vanda, Başkalede depremler
yaşadık. Maalesef bu depremler sonucu acı
kayıplarımız oldu. Bu vesileyle bu depremlerde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Deprem haberlerinin alınmasıyla birlikte
devlet ve millet olarak el ele vererek büyük bir seferberlik
başlattık. Devletimizin tüm kurumlarıyla depremzede
vatandaşlarımızın yanında yer aldık. Aslında
bu depremlerde ülke tarihinin en hızlı ve etkili afete müdahale
faaliyetini yürütmüş bulunmaktayız. Bu anlamda, emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Bu kanun teklifiyle, doğal afetler sonucu
ortaya çıkan vatandaş mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik
düzenlemelerimiz bulunmakta. Madde 1le, afet ve acil durum hâllerinde
vatandaşlarımıza ulaşmak için ihtiyaç duyulan telefon abone
ve konum bilgileri -afetten veya acil durumdan etkilenen kişilerle
sınırlı olmak üzere- Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığıyla veya valilikle paylaşılabilecektir.
Afet ve acil durum hâlinin ortadan kalkması durumunda veya aranılan
kişiye ulaşılması ve buna benzer durumlar sonucunda
kişisel veriler, veri sorumlusu tarafından kanuna uygun olarak
silinecektir.
Yine, doğal afet sonrası zarar gören
bölgelerimizde mağdur olan tüketicilerimiz için, ödemek zorunda
oldukları elektrik ve doğal gaz gibi faturaların
Cumhurbaşkanı onayıyla bir yıla kadar ertelenmesi,
ayrıca bu ertelemeden kaynaklanan dağıtım ve tedarik
şirketlerinin gecikme zammının Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı bütçesinden karşılanması
sağlanacaktır. Yine, deprem, sel, grizu patlaması gibi mücbir
sebep hâllerinde zarar gören maden işletmelerinden her yıl ödemek
zorunda oldukları ruhsat bedeli, devlet hakkı bedeli gibi mali
yükümlülükleri yerine getiremeyecek olanların Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığınca tespit edilerek söz konusu bedellerin ertelenmesi
veya taksitlendirilmesi için Bakanlığa yetki vermekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifiyle getirilen önemli
düzenlemelerden bir tanesi de yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak
ilan edilen ve tapu kütüğüne şerh konulan yerlerde üç
yıllık süre içinde kamulaştırma işlemlerini
başlatma şartını getiriyoruz. Eğer bu süre içerisinde
kamulaştırma işlemleri başlamazsa tapu idarelerine bu
şerhi resen kaldırma yetkisi verilmekte olup böylece
yaşanılabilecek vatandaş mağduriyetlerinin de önüne
geçmiş olacağız. Ayrıca YEKA yarışmaları
kapsamında uygulanan döviz cinsinden tavan fiyatı yerine artık
Türk lirası cinsinden tavan fiyatı uygulamasına geçiyoruz. Bu
madde, Sayın Cumhurbaşkanımızın
başlattığı Türk lirası seferberliği
doğrultusunda çok önemlidir. Kamu kurum ve kuruluşlarımızın
yapacağı yatırımlar ve çalışmalarda Türk
lirasına dönerek yerliliğimizi ve millîliğimizi bu konuda da
göstermeyi önemsemekteyiz.
Hepimizin bildiği gibi, artık günümüzde
çevreye duyarlı hâle gelen tüketici sayısı her geçen gün
artıyor. Çevreye duyarlı firmalar da bunu pazarlama stratejisi olarak
kullanıyor. Getirdiğimiz teklifle eğer bir vatandaşımız
Ben kullandığım elektriğin yenilenebilir enerji
kaynaklarından gelmesini istiyorum. derse buna imkân
sağlıyoruz. Tüketiciden gelen yeşil enerji kullanım talebi
doğrultusunda da EPDKye farklı tarifeler uygulama yetkisini
getiriyoruz. Teklifimizle Türk Standartları Enstitüsünün gerek yurt içinde
gerekse yurt dışında alacağı özel bilgi ve
uzmanlık gerektiren işlerde hem rekabetçiliğini artırmak
hem de hızlı davranabilmesini amaçlamak için yurt içinde ve yurt
dışında iş akdiyle enstitü dışından inceleme
elemanı ve uzmanı istihdam edebilmesinin önünü açmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maalesef günümüzde işlenen birçok silahlı terör
eylemi, yaralama ve cinayet gibi olaylarda kullanılan silahların
çoğunun ruhsatsız ve kaçak olduğunu aynı zamanda illegal
yollardan temin edildiğini görmekteyiz. Son beş yıldaki olaylara
baktığımızda, kullanılan silahların
istatistiklerinde ruhsatsız silahların kullanım sayısı
ruhsatlılara göre yaklaşık 10 kat daha fazladır.
Dolayısıyla, silaha erişimi zorlaştırmak için internet
üzerinden silah satışını yasaklıyoruz.
Caydırıcılığı olması için de idari ve adli
para cezalarını ciddi oranda artırıyoruz. Ayrıca,
internet başta olmak üzere, silahların görsel, işitsel ve buna
benzer reklam ve tanıtımlarına ciddi anlamda cezalar ve
yaptırımlar getiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tamamen demokratik temsili doğru bir şekilde
işletebilmek, yerine getirebilmek ve şeffaflık adına
vatandaşlarımızın izni ve bilgisi dâhilinde olmayan dernek
üyelikleri nedeniyle mağduriyet yaşamalarını engellemek
için derneklere üye olma ve üyelikten çıkarma işlemlerinin
bildirimini zorunlu hâle getiriyoruz. Bu teklifin hayata geçmesiyle birlikte,
vatandaşlarımızın hangi derneğe üye
olduklarını veya hangi dernekten ayrıldıklarını
e-devlet sistemi üzerinden takip edebilmelerine de imkân sağlıyoruz.
Biliyorsunuz ki bir derneğin fesih edilmesi durumunda derneğin bütün
para ve mal varlığı, mahkeme kararıyla, derneğin
amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla
üyeye sahip olan derneğe devrediliyor. Dolayısıyla en fazla
üyeye sahip derneğin üye sayısının doğru bir
şekilde bilinmesi hem temsilci atamalarında hem de derneğin
feshedilmesi durumunda çok büyük önem arz etmektedir. Yapılacak olan
düzenlemeyle derneklerin üye sayısını net olarak bilindik hâle
getiriyoruz. Bizim bu getirmiş olduğumuz düzenlemeyle hiç kimsenin
herhangi bir derneğe ya da bir organizasyona ya da siyasi faaliyete
katılmasına engel teşkil etmiyoruz, her türlü anayasal hakları
mevcuttur; sadece dernek üye sayılarının net ve doğru bir
şekilde bilinmesinin önünü açıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her gazimiz, her şehidimiz bizim ortak değerimiz ve
onurumuzdur. Bu vatan için çekinmeden canını ortaya koyan gazi
vatandaşlarımız için düzenlemeler ve iyileştirmeler
getiriyoruz. Gazilerimize bağlanan ikinci aylık yani emeklilik
aylığının bağlanma şartlarında
iyileştirme yapıyoruz. Gazilerimiz zaten gazi olduğu tarihten
itibaren en üst seviyeden, otuz yıl hizmet etmiş gibi en üst
seviyeden bir malullük maaşı alıyor. Bu, emeklilik
aylığıyla ilgili düzenleme. Bu düzenlemeyle prim gün ve
sayılarında düşüş sağlayarak 5000 gün prim gün ödeme
süresi ve yirmi yıl sigorta süresi olarak düzenliyoruz. Normal
şartlarda eğer 2008 yılından sonra emekli olsalardı
7200 gün prim ödeme iş günü ve 65 yaş sınırı
vardı, bu sınırı da kaldırıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hem çalışanların hem işverenlerin
desteklenmesi amacıyla hâlihazırda tehlikeli ve çok tehlikeli
işlerde mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğundan dolayı bu
mesleklere yönelik yapılacak sınav ve belge için alınacak
ücretin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanması
süresini de uzatıyoruz. Ayrıca Esnaf Ahilik
Sandığının faaliyete başlama tarihini de
esnaflarımız, esnaf birliklerinden gelen talepler doğrultusunda
2020 yılı sonuna kadar uzatıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işverenlerimizin iş gücü maliyetlerini düşürmek
ve istihdamı artırmak amacıyla, 2000 yılı için gerekli
şartları sağlayan işverenlere çalıştırdıkları
işçi başına sektör ayrımı yapılmaksızın
aylık 75 TL asgari ücret desteği sağlayacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) 2020 yılı için
yaklaşık 7 milyon sigortalının bundan
yararlanacağını öngörmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığımız
tarafından yatırımcılara tahsis edilen
taşınmazlarımızın amacı dışında
kullanılması veya tahsis şartlarının yerine getirilmemesi
sonucunda tahsisi iptal oluyor. Tahsisi iptal olmuş ve davası
bitmiş ancak irtifak hakkından dolayı devam eden dava süreci
nedeniyle atıl durumda kalan taşınmazlarımız var.
Dolayısıyla bu taşınmazların tekrar ekonomiye
kazandırılması adına bu uzun süren davaların basit yargılama
usulüyle görülmesini ve sürecin hızlanmasını hedeflemekteyiz.
Ayrıca, madde 11le, turizm tesislerinin yüksek nitelikli ve özgün hâle
getirilmesi için düzenleme yapma konusunda Bakanlığa yetki
vereceğiz.
Biliyorsunuz, başta KOBİler olmak üzere,
teminat eksikliği nedeniyle finansmana erişim olanakları
kısıtlı olan firmaların finansmana erişiminin
kolaylaştırılması ve gelişimini sağlamak için
Hazine destekli kredi garanti sistemi kapsamında kefalet desteği
sağlanmaktadır. Teklifimizle, kredi garanti kurumlarına aktarılacak
kaynağı 25 milyar TLden 35 milyar TLye çıkartıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Söz konusu KGS kaynak
destek tutarının 10 milyar TL artmasıyla piyasada
yaklaşık 142,86 milyar TL yeni imkân oluşacaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Şunun altını
çizmek istiyorum: Bu kaynak ve destekler -evet, bugüne kadar 295 bin
şirket bundan yararlanmıştır- bunlar tamamen banka
vasıtasıyla verilip öyle sizin söylediğiniz gibi yandaş
falan söz konusu değildir, kim şartları sağlıyorsa
gidip bu destekten yararlanabilmektedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ayrıca, böyle bir uygulama sayesinde şirketlerin
finansman maliyetleri de düşmekte, belki de o teminat gösteremedikleri
için daha düşük faizle kredi kullanma imkânlarının da önü
açılmış olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maalesef, yasa dışı bahis ve kumar siteleri,
neredeyse her yaştaki ve her ekonomik durumdaki
vatandaşımızla bir şekilde temas ediyor, onları bu
karanlık dünyaya çekerek hem ekonomik hem de ailevi durumlarına zarar
veriyor. Kanun teklifimizle, erişime engelleme kararı verilecek
katalog suçlara illegal yani yasa dışı bahis ve şans
oyunlarını da ekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
NİLGÜN ÖK (Devamla) - Hepimizin bildiği
gibi, günümüzde ecdat yadigârı binlerce tarihî eserin bakımı,
onarımı ve yaşatılması Vakıflar Genel
Müdürlüğü
Getirmiş olduğumuz teklifle Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kira alamama sorununa çözüm getiriyoruz. Onarım veya
inşa karşılığı uzun süreli kiraya verilen
vakıf taşınmazlarının, kirasını da ödemeyen
kiracılar için mülki amirliklerce tahliyesinin önünü açıyoruz.
Teklifimizin 18inci maddesiyle yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın da
bireysel emeklilik sistemine döviz cinsinden katılımını
sağlıyoruz. TLde yüzde 25 olan devlet katkısının
dolarda yüzde 10a kadar indirimi için Cumhurbaşkanına yetki
veriyoruz.
Ayrıca, madde 28le Nüfus Hizmetleri Kanununda
yer alan, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın boşanma bildirimlerine
kolaylaştırıcı bir düzenleme getirerek her iki tarafın
da başvurma şartını kaldırıyoruz. Taraflardan
biri başvuru yaparak bu işlem sağlanacak.
Yine, madde 38le yurt dışında
yaşayan gençlerimizin dövizli askerlik yapabilmeleri için mevcutta gereken
üç yıl çalışma şartını kaldırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayın.
NİLGÜN ÖK (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken bu kanun teklifinin
hazırlanmasında emeği geçen milletvekili
arkadaşlarımıza ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize
teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
başkaca kimse sisteme girmesin lütfen. 8, 10 arkadaşımıza
söz vereceğim, ondan sonra diğer işlemlerimizi
yapacağım.
Sayın Tanal, 60a göre bir söz talebiniz var.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Teklifin 13üncü maddesinde Semerkand Bilim ve
Medeniyet Üniversitesi ibaresi İstanbul Sağlık ve Teknoloji
Üniversitesi şeklinde değiştirilmesi deniyor. Basında
çıktığı kadarıyla bu üniversitenin geçmişte
Menzil tarikatına ait olduğu ve geçmişte FETÖnün
yaptığı gibi isim değişiklikleriyle bu imajı
perdeleme adına yaptığı söyleniyor. Bu isim
değişikliği hangi ihtiyaçtan kaynaklandı?
İkincisi, bu kanun teklifiyle ilgili bugüne
kadar etki analizi yapıldı mı? Yapıldıysa bize birer
tane etki analizini dağıtır mısınız?
Üçüncüsü, bu kanun teklifinde değişiklik
yapılan tüm kanunların isimlerini tek tek sayar
mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut...
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Resmî Gazetede
yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla 11 ilde 14 milyon 92 bin
800 metrekarelik alan yayla alanı olmaktan çıkarıldı.
Cumhurbaşkanı imzasıyla, aralarında Adananın da
bulunduğu 9 yaylanın, 126 alanın yayla alanı vasfı
kaldırıldı, yapılaşmanın önü
açılmış oldu. Cumhurbaşkanı kararına göre, Çevre
ve Orman Bakanlığı, kamu yararı ve zarureti olması
hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bu alanların üzerinde
betonlaşmaya izin verecek. Tek seferde bu kadar büyük bir alan yayla
alanı olmaktan çıkarılınca aklımıza Yeni bir
rant alanı mı yaratılıyor? sorusu geliyor.
Hemşehrilerimiz de yayladaki taşınmazların akıbetini
merak ediyor. Yayla alanı olmaktan çıkarılan bu yerler hangi
alanlarda kullanılacak? Kararda belirtilen kamu yararı ve zaruret
hâlleri nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Libyada ara buluculuk görevi üstlenmek yerine
çatışmanın tarafı olmayı seçen AKP Hükûmetinin
dış politikadaki hataları Libyada yaşayan
insanlarımızı hedef hâline getirmiştir. Trablusun Zaviye
bölgesinde yol kesip kimlik kontrolü yapan Hafter güçleri yaklaşık
bir ay önce 5 vatandaşımızı
kaçırmıştır. Bu vatandaşlarımızın
aileleri, konsolosluğumuza başvurmalarına rağmen,
kaçırılan yakınlarından bir aydır haber
alamadıkları için endişe içindedirler. Uzun yıllardır
Libyada lokantacılık yapan ve kaçırılan 5
vatandaşımızdan biri olan Trabzon Araklılı
hemşehrimiz Ahmet Çeliktaşın yakınları bize
ulaşarak yardım çağrılarına ses olmamızı
istemişlerdir. Dışişleri Bakanlığı yetkililerini
göreve çağırıyoruz. Kaçırılan
vatandaşlarımızın sağ salim evlerine dönebilmeleri
için ve Libyada yaşayan, iş yapan, çalışan çok sayıda
insanımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması
için gerekli girişim ve görüşmelerin ivedilikle
yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Keven
ALİ KEVEN (Yozgat) Sayın Başkan,
Türkiyenin dört bir tarafında şeker pancarı üreticilerine
yüksek miktarlarda kota cezası kesiliyor. Yozgatın Yerköy ilçesinde
de binlerce çiftçiye tonajına göre 8-10 bin liradan 50 bin liraya kadar
ulaşan kota cezaları kesildi. Bu gördükleriniz kesilen cezaların
makbuzlarıdır. Yerköy ilçesi, Çorum Şeker Fabrikasının
sorumluluk sahasındadır. Burası özelleştirildi ve o günden
beri üreticilerin mağduriyetleri her geçen gün arttı. Pancar üreticileri
kuraklık ve fabrikaca verilen gübre ve tohumdan kaynaklı olarak verim
düşüşü yaşandığını, kotayı
tutturamadıklarını ve bundan dolayı yüksek cezalar
kesildiğini söylüyorlar. Ancak Muşta bu kota cezaları iptal
edilirken Çorum Şeker Fabrikasının kestiği kota
cezaları neden iptal edilmiyor? Yozgat çiftçisinin suçu nedir? Çiftçi öz
yurdunda, kendi toprağında garip bırakıldı. Bu kota
cezaları iptal edilmezse pancar ekecek çiftçi bulamayacaksınız.
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Kamu kurumlarında atama ve göreve başlama
sıkıntıları çok sayıda yurttaşı mağdur
etmeye devam ediyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı bünyesinde sosyal çalışmacı,
öğretmen, psikolog, çocuk gelişimci, paramedik, hemşire gibi
pozisyonlarda yaklaşık 2.300 kişinin atama ve işe
başlama sorunu bulunuyor. Bize gelen bilgilere göre, bu
vatandaşlarımız 6 Aralık 2019 tarihinde merkezî atamayla
yerleştirilmelerine rağmen hâlâ işe başlayamamışlardır.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı daha önce
çok sayıda pozisyon için aylar geçmesine rağmen sınav
sonuçlarını açıklamadığı için yine
mağduriyet yaratmış ve buradan bu sorunu dile getirmiştim.
Yurttaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi için Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt
Selçuktan, söz konusu atamalar neden gerçekleştirilmiyor,
cevaplanmasını bekliyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sağlık Bakanlığına: Türk
Tabipleri Birliği verilerine göre, 8 Mart itibarıyla tespit edilen
yeni coronavirüs olgu sayısı 101 ülkede 105 bindir. Türkiyeye
komşu ülkelerden sadece Suriyeden henüz olgu bildirilmemiştir. En
fazla vakanın ve ölümün görüldüğü İranla geniş bir
sınırımız olmasına ve yoğun göç almamıza
rağmen ülkemizde henüz coronavirüs olgusu görülmemiş olması
sevindirici olduğu kadar şaşırtıcıdır. Sağlık
Bakanlığı bünyesinde yapılan yerli testlerde henüz
coronavirüs tanısı alan hasta olmamıştır. Dünyada
coronavirüs yayılırken Türkiyede görülmemesi Teste ilişkin bir
sıkıntı mı var? şüphesini doğurmaktadır.
Yerli testin tanı kapasitesini artırmayı ve taramaları
sıklaştırmayı düşünüyor musunuz? Salgın durumunda
tanı için test sayısı yeterli olacak mıdır? Süreci,
başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, sağlık meslek
örgütleriyle paylaşarak yönetmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kanun teklifiyle gazilerimizle ilgili yaşanan
bir problem ortadan kaldırılmaktadır; bunu memnuniyetle
karşılıyoruz.
Sorum şudur: Uygulamada, malullüğe neden
olan olaydan ne kadar süre sonra malullüğün tespiti yapılmakta ve
aylık bağlanmaktadır?
Kültür, medeniyet ve devlet geleneğimizde
kadın çok önemli bir değere sahiptir; bu değerin ortaya
çıkışında kültürel bakış açımız büyük
rol oynamıştır. Bu anlamda, erkek ve kadın birbirlerinin
tamamlayıcısı konumundadır. Kadının yeri,
tarihsel süreç içerisinde birtakım değişiklikler göstermesine
rağmen, devlet ve toplum içerisinde her dönemde özel bir öneme sahip
olmuştur; bugün de öyle.
BAŞKAN Sayın Nasır
NECİP NASIR (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Afet meydana gelen bölgelerde
vatandaşların cep telefonu numaralarına ve konum bilgilerine
nasıl ulaşılacaktır? Sadece afetin meydana geldiği
yer, mahalle olarak mı baz alınacaktır? Bu hususun
kapsamının ne şekilde belirlenmesi öngörülmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldız
AHMET YILDIZ (Denizli) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Yasanın konusu olan bazı düzenlemeler
konusunda yurt dışına yaptığımız
ziyaretlerde oradaki vatandaşlarımız da beklentilerini dile
getirdi, onun için ben Komisyona çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Sayın Kılıçın dile
getirdiği soru -bu harp ve vazife malullüğünün şartları,
tespit süresi ve aylık bağlanma süresi- bize de çokça soruluyor.
Görüşmelerin seyri içinde Komisyon kamuoyuna açık şekilde o
konuda da bilgi verirse sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Suudi Arabistan ve Rusya arasındaki petrol
anlaşmazlığı petrolde bugüne kadar görülmemiş oranda
bir fiyat düşüşüne neden oldu, petrolün fiyatı bir günde yüzde
32 oranında düştü; küresel ölçekte bir krizin habercisi olan bu
dalgalanma Türkiye açısından bir fırsat doğurmuş oldu.
Türkiye petrol ve enerjide ithalata bağımlı bir ülke; mevcut
ithalatın en büyük dilimini enerji, enerji ithalatının en büyük
dilimini ise ham petrol ve motorin oluşturuyor. Petroldeki en küçük bir
artış bile anında pompa fiyatlarına
yansıtılıyor; dolayısıyla, tüm enflasyonu ve alım
gücünü belirleyen en önemli faktörlerden biri petrol fiyatları oluyor. Bu
düşüşün bir an önce pompa fiyatlarına yansıtılması
gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan benzinde 60
kuruş, motorinde 55 kuruş düşüş olacağını
söyledi fakat bu yeterli değil, ekonominin yeniden canlanması,
enflasyonun düşmesi, dış ticaret açığının
azalması için bu fırsatın değerlendirilmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Durmuşoğlu
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Başta şehit anneleri olmak üzere,
sevgileri, merhametleri ve fedakârlıklarıyla
hayatımızı güzelleştiren kadınlarımızın
8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
7 Mart Kadirlinin kurtuluşunun 100üncü
yıl dönümü. Esareti tarih boyunca kabul etmeyen ecdadımız
Kurtuluş Savaşını şanla, şerefle ve
destansı mücadeleyle kazanmıştır. 7 Mart bu destanın
Kadirliye yansıyan yüzüdür. Diğer bir deyişle, Çukurovanın
hürriyet ve istiklal güneşi Kadirlide doğmuştur.
Şehitlerimizin kanlarıyla rengini bulan ay yıldızlı
bayrağımız, vatanımızın en güzel
köşelerinden biri olan Kadirlimizde de gurur ve onurla
dalgalanmaktadır.
Sözlerime son verirken başta Gazi Mustafa Kemal
olmak üzere, Osman Tufan Bey, Yaycıoğlu İbrahim Ağa,
Hacı Zülfigaroğlu, Musa Bayazıt, Tevfik Coşkun, Hasan
Tekerek, Halil Tekerek, Latifoğlu Ahmet Paşa, Hacı Bozdoğan
Bey ve dedem Bıyıklı Ali Ağa Durmuşoğlu ile o
günden bugüne canlarını hiçe sayan tüm şehitlerimizi ve
gazilerimizi minnet, şükran ve saygıyla yâd ediyorum.
BAŞKAN Son olarak, Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kırklareli Lüleburgaz ilçesi Evrensekiz beldesi
ile D100 Kara Yolu arasında 4 kilometrelik bir yol vardır. Yol, özel
idareye bağlı olduğundan soğuk asfaltla
döşenmiştir. Soğuk asfaltlarda zift, mıcırların
üzerine çıktığından kaygan zemin oluşturmaktadır.
Hele yağmurlu havalarda büyük tehlike arz etmektedir. Geçtiğimiz on
beş gün içerisinde 5 maddi hasarlı kaza olmuştur. Bu yolun önce
yeniden asfalt döşemesi yapılmalı, daha sonra Karayollarına
bağlanıp sıcak asfalt döşenmelidir. Lüleburgaz, Evrensekiz,
Ahmetbey, Vize, Pehlivanköy ve Pınarhisarı birbirine bağlayan
bu yolumuz trafik açısından çok yoğunluk arz etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, 60a
göre verdiğim bu sözlerde bir iki hususu belki Sayın Komisyon hemen
cevaplandırabilir.
Size çok kısa bir süre vereyim, bir iki konuya
temas edip geçelim ondan sonra.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Semerkand Üniversitesine yönelik bir soru
yöneltildi. Vakfın yönetimi değişiyor tamamıyla ve yeni
yönetim kurulunun bir talebi söz konusu ve yeni yönetim kurulu
Başkanı özellikle sağlık alanında, ilaç üretiminde
çalışan bir kişi ve sağlık alanına yoğunlaşmak
istiyor ve dolayısıyla bu nedenle üniversitenin isminin
değiştirilmesi talebinde bulunuyor ki Komisyonumuza da ilgili
kişi ve yönetim kurulu üyeleri geldiler, bu açıklamaları
yaptılar. Bu nedenle bir isim değişikliğine gidiliyor.
Diğer bir husus, afete yönelik, afet meydana
gelen bölgelerde vatandaşların cep telefon numaraları ve konum
bilgilerine nasıl ulaşılacağı ve sadece afetin meydana
geldiği yer, mahallî olarak mı baz alınacağı hususu.
İhtiyaç duyulan telefon abone ve konum numaraları afet ve acil durum
hâllerinde arama kurtarma ve müdahale faaliyetleri kapsamında afetten veya
acil durumdan etkilenen kişilerle sınırlı kalmak
kaydıyla bu bilgiler kullanılacaktır.
Diğer taraftan, örneğin, kayak yapan bir
kişinin kaybolması hâlinde o kişiye ait bilgilere ulaşma
imkânı da yine bu düzenlemeyle getiriliyor.
Bir başka soru: Vazife malullerine yönelik
özellikle aylık bağlama süresinin ortalama ne kadar olduğu
soruldu. Şu anki ortalama dokuz ay.
Benim söyleyeceklerim bu kadar.
Çok teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 11 Mart 2020
Çarşamba günkü birleşiminde Gündemin Seçim kısmında
15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 35inci maddesine
göre RTÜKte boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılmasına, 12
Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde 175 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
10/3/2020
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 10/3/2020 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Engin
Altay
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Meral
Danış Beştaş Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun;
11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
gündemin "Seçim kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanunun 35'inci maddesine göre RTÜK'te boş bulunan 1 üyelik
için seçimin yapılması,
12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde
175 Sıra Sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmamaktadır.
Alınan karar gereğince, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için seçim yapmak ve kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 11 Mart 2020 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.16
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 196 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.