TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
67nci
Birleşim
11 Mart 2020
Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Şenol Sunatın, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
kadına yönelik şiddet ile aile içi şiddetin önlenmesi ve mücadelesi
konusunda Türkiyenin üstlenmesi gereken yükümlülüklere ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin
Tuba Durgutun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadına yönelik
şiddetle mücadeleye ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin,
Manisa ili Salihli ilçesi Hacıbektaşlı köyünde kurulmak istenen
jeotermal enerji santraline karşı verilen hukuk mücadelesinin
kazanıldığına, aynı mücadelenin Çaldağında
yapılmak istenen nikel madenciliği ve Çıkrıkçı
Barajı ile Irlamaz, Çepnidere, Çepnibektaş köyleri için risk
teşkil edecek biyogaz santrali için de verileceğine ilişkin
açıklaması
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesileyle kadınların sorunlarının
gündeme getirildiğine ama bu sorunların çözümüne yönelik
hâlihazırda kanun tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
beklediğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
dünyada ilk coronavirüs vakasının ortaya
çıktığından bu yana Sağlık
Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve
kuruluşların gereken tedbirleri aldığına ve
uyguladığına, ulusal mücadeleyle sorunun
aşılacağına ilişkin açıklaması
4.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, corona
virüsüne karşı alınan önlemlerin büyük takdir gördüğüne,
hastalığın tespitine ilişkin ne kadar çaba
gösterildiğini, tüm sınır kapılarının
kapatılması gerekirse nereden ne ithal edileceğini, üretimi
azaltan yanlış politikaların hangi virüsle mücadele
edebileceğini ve yarın daha tehlikeli bir salgının
olmayacağına kimin garanti verebileceğini öğrenmek
istediğine, üretimi artırmaya yönelik politikalara geçilmediği
takdirde ülkenin açlığa mahkûm edileceğine ilişkin
açıklaması
5.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın,
esnafın en büyük derdi hâline gelen SSK ve BAĞ-KUR primlerinin
desteklenmesi, AVMlerin çalışma saatleriyle ilgili yasal
düzenlemelerin yapılması, Çanakkale ilindeki küçük pansiyon ve
otellerin konaklama vergisinden muaf tutulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyaman ili Göç İdaresi bünyesinde güvenlik kadrosunda
çalışan işçilerin İçişleri
Bakanlığının yanlış uygulamaları nedeniyle
mağdur edildiğine ilişkin açıklaması
7.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin,
Sağlık Bakanı tarafından Türkiyede 1 coronavirüs
vakasının pozitif çıktığının
açıklandığına, bazı gazete ve medya
yayınlarında ifade edildiği gibi bu vakanın Kayseri ilinde
olmadığına ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
fabrikaların boşalttığı kimyasal atıklar
nedeniyle Kahramanmaraş ili Aksu Çayından zehir akmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, İstanbul Milletvekili Serap Yaşar
tarafından yazılan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde kabul edilen
ve karara dönüştürülen Avrupada Kayıp Mülteci ve Göçmen Çocuklar
konulu rapora ilişkin açıklaması
10.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 12 Mart
İstiklal Marşının kabul edilişinin 99uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
11.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın, 26
Aralık 2019 tarihinde sonuçları açıklanan Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğü görevde yükselme sınavında yaşanan
adaletsizliğe ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, egemen olan üstünler hukukunu yıkacak olanın tarafsız
ve bağımsız yargı olduğuna, tarafsız ve
bağımsız yargının pusulasının da hak, hukuk
ve adalet olması gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Çinde başlayan ve dünyanın birçok ülkesine yayılan
coronavirüsten 4.284 kişinin yaşamını yitirdiğine,
Sağlık Bakanının yaptığı açıklamaya
göre ülkede 1 kişide rastlandığına, özellikle virüse
karşı yüksek risk grubunda bulunan çocukların
korunmasının önem arz ettiğine ilişkin açıklaması
14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları
dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların
kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
belediyelerde performans düşüklüğü gibi bahanelerle işten
çıkarılanların mağduriyetlerinin giderilmesi ve
sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları
dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların
kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin,
Ordu ili Fatsa ilçesi Yukarıbahçeler köyünde siyanürle altın madeni
işletilmesi nedeniyle yaşanılan mağduriyete ve Karadeniz
Sahil Yolunda yaşanılan trafik kazaları nedeniyle Fatsa Çevre
Yolunun faaliyete geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Amasya Gençlik Spor İl Müdürlüğü
aracılığıyla 2019 yılında gerçekleştirilen
projelere ilişkin açıklaması
19.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, corona
virüsü nedeniyle tedirginlik yaşandığına, okullardaki
öğrenci sayısının çokluğuna karşılık
hizmetli sayısının azlığı ve temizlik malzemelerinin
yetersizliğine çözüm üretilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, TÜİK verilerine göre işsiz sayısının 4
milyon 394 bin olduğuna ve Hacı Bayram Veli Üniversitesinin sürekli
işçi alımı ilanında 8 temizlik işçisi için üniversite
mezunu olma şartı aranmasına, asgari ücretin 2.324 TL
olduğu ülkede 4 kişilik bir ailenin yemek masrafının 3.240
TL olmasının vatandaşların içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntının boyutu ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
21.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları dayanışma
ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların kararlı olduğuna
ilişkin açıklaması
22.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları
dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların
kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, 12 Mart İstiklal Marşının kabul
edilişinin 99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
24.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin
ili Tarsus Organize Sanayi Bölgesi otoban bağlantı sorununun devam
ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, TÜİK verilerine göre 2019 yılı evlenmelerinin
azalmasına karşılık boşanma sayısının
artmasının üzerinde konuşulması gereken sosyolojik bir
hadise olduğuna ilişkin açıklaması
26.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, AK PARTİ Genel Başkanı, bakanları ve
birçok milletvekilinin 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi öğretmenlere,
polislere, hemşirelere ve din görevlilerine verdikleri 3600 ek gösterge
sözünün arkasında durması gerektiğine ilişkin
açıklaması
27.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, tarih boyunca salgın hastalıkların
insanlığın en büyük korkularından olduğuna ve 24 büyük
salgın yaşandığına ilişkin açıklaması
28.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Katar ile Türkiye arasında imzalanan ve 5 Martta Resmî Gazetede
yayımlanan anlaşmayla devlete ait taşınmazların
satışının mümkün olabileceği ve kentsel dönüşüm
projelerinin yapılabileceğine ilişkin açıklaması
29.- Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun, kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür
yarınları dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda
kadınların kararlı olduğuna ilişkin
açıklaması
30.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Türkiyedeki tek coronavirüs vakasının Sağlık
Bakanı tarafından açıklandığına, Bilim Kurulunun
alacağı önlemlere ve gıda güvenliğinin ne kadar önemli
olduğunu dünyada gerçekleşen coronovirüs salgınının
gösterdiğine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
KHKler eliyle binlerce kadının işsiz kaldığına
ilişkin açıklaması
32.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
bütün dünyayı etkisi altına alan coronavirüsün toplum
sağlığının yanı sıra ekonomik dengeleri de
etkilediğine ve en çok darbe alan turizm sektörünü rahatlatacak önlemlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
33.- Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Van ili Bahçesaray ilçesinde yaşanan çığ
nedeniyle hayatını kaybeden yurttaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, çığ altında kalan Mehmetcan Taşdemire
hâlâ ulaşılamadığına, çığ bölgesine
yapılacak tünel ihalesindeki yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla verdikleri önergeye destek
beklediklerine ilişkin açıklaması
34.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve
özgür yarınları dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda
kadınların kararlı olduğuna ilişkin
açıklaması
35.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, 12 Mart
İstiklal Marşının kabul edilişinin 99uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
36.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları
dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların
kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
37.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıçın, kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür
yarınları dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda
kadınların kararlı olduğuna ilişkin
açıklaması
38.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Sağlık Bakanının ilk coronavirüs vakasının ülkede
tespit edildiğini açıklamasıyla asıl mücadelenin
başladığına, konunun ciddi ve siyasetüstü olduğuna,
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrası için de gerekli tedbirlerin
ivedilikle alınmasını beklediklerine, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın AK PARTİ grup toplantısında
İdlible ilgili açıklamalarına, ülkeyi tehdit edenlere
karşı ordunun kararlı mücadelesini desteklediklerine ancak bu
vatanın artık ne daha fazla verecek şehidi ne de akacak
gözyaşı olduğuna, bölgede daha önce yaşanılanlardan
ders çıkararak, kararlı politikalar izleyerek daha fazla Mehmetçikimizin
şehit olmamasını umut ettiklerine, Türkiye İstatistik
Kurumunun açıkladığı işsizlik rakamlarına, her 4
gençten 1inin işsiz olmasının beyin göçü sorununu beraberinde
getirdiğine, Türk ekonomisinin kan kaybetmeye devam ettiğine, 4
kişilik bir ailenin aylık asgari gıda ihtiyacı 3.240
lirayken asgari ücretli bir vatandaşın gıda, ulaşım,
barınma, ısınma gibi ihtiyaçlarını nasıl
karşılayacağını öğrenmek istediğine, Meclisi
ziyarete gelen izleyici localarındaki harita mühendislerine Hoş
geldiniz. dediğine ilişkin açıklaması
39.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
21inci yüzyılın Avrupa Birliğinin mülteciler ve göçmenler
meselesinde yanlış ve başarısız politikalarına
sahne olduğuna, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ile 1967
Protokolünün mülteci haklarını belirleyen en temel hukuki belgeler
olduğuna, 2011 yılından bu yana Suriyenin, Esad rejimi, terör
örgütleri ve emperyal aktörler tarafından kaos ortamına
dönüştürüldüğüne, Türkiyenin geçici koruma statüsü dâhilinde Suriye
vatandaşlarına kapılarını açtığına ve
uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri doğrultusunda
insanlık onuruna yakışır imkânlar sunduğuna, Avrupa
Birliğinin mülteci meselesine sadece ekonomik açıdan bakmayı
bırakması gerektiğine, dünyada en fazla mülteciyi misafir eden
tek ülkenin Türkiye olduğuna, Yunan Hükûmetinin mültecilere yönelik
insanlık dışı tutumu nedeniyle mağdur olan sivillere
sınır bölgesindeki vatandaşlar ile kolluk kuvvetleri
tarafından yardım edildiğine, MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçelinin talimatları uyarınca bölgeye giysi ve gıda
yardımı yapılarak çocuklar için kreş
açıldığına ilişkin açıklaması
40.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, 11 Mart Gezi Parkı eylemlerinde Okmeydanında polisin
attığı gaz fişeğiyle başından vurulan Berkin
Elvanın ölümünün 6ncı yıl dönümü vesilesiyle Berkin
Elvanı katletmiş olanlardan yargı alanında hesap
sorulamadığına, Batmandan İstanbula cezaevindeki
oğlunu ziyarete gelen Mehmet Baldan 24 Ocaktan bugüne haber
alınamadığına ve bu konuda Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığının kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararının hukuka uygun
olmadığına, emniyete, İçişleri
Bakanlığına ve savcılığa Mehmet Balın
nerede olduğunu sormak istediklerine, açlık grevini sürdüren Grup
Yorum üyelerinin evlerine baskın yapılarak zorla hastaneye
götürüldüğüne, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Armutlu Cemevine
kapısını kırarak giren kolluk güçlerini ve onlara emir
verenleri kınadıklarına, bir taraftan işsizlik artarken
diğer taraftan İşsizlik Fonuna el uzatılmasının
uygun olmadığına ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
corona virüsü tehdidiyle karşı karşıya olunduğuna,
Sağlık Bakanlığının bugüne kadar yürüttüğü
çalışma ve çabalara olumlu baktıklarına, virüsün tıbbi
etkisinin dışında ekonomik ve sosyolojik etkilerinin de
olacağı konusunda Millî Eğitim Bakanı, Kültür ve Turizm
Bakanı ile Ticaret Bakanını göreve ve duyarlılığa
davet ettiklerine, TBMMde alınması gereken tedbirler konusunda
Meclis Genel Sekreterliğine öneri ve tavsiyelerde bulunduklarına,
virüsten daha tehlikeli bir durumun da virüs paniği olduğuna, CHP
Grubuna mensup doktor milletvekilleri ile eczacı milletvekillerinin
alınması gereken tedbirlerle ilgili çalışmalarını
Hükûmet ve Sağlık Bakanlığıyla
paylaşacağına, Rusyanın resmî devlet televizyonu
marifetiyle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının güya küçük
düşürülmeye çalışılmış olmasının kabul
edilemeyeceğine ve bu konuda yürütme tarafından ne
yapıldığını merak ettiğine ilişkin
açıklaması
42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Türkiye Cumhuriyeti devletinin coronavirüsle ilgili
mücadelede tüm dünyaya örnek olduğuna ve 26 ülkenin bilgi
paylaşımı talebinde bulunduğuna, coronavirüs konusunda
aynı hassasiyetle çalışmalarını sürdüreceklerine,
sosyal medya paylaşımlarına itibar edilmemesi, ilgili
makamların açıklamalarına göre hareket edilmesi gerektiğine,
özverili çalışmaları sebebiyle Sağlık
Bakanlığı mensuplarını tebrik ettiğine,
Yunanistanın sığınmacılara yönelik
uygulamalarının Batı medeniyetinin iflasının
ilanı olduğuna, bir tarafta sınır güvenliğiyle ilgili
tedbirler alınırken diğer taraftan da İdlibde askerî
harekât gerçekleştirildiğine ve bu çerçevede millî harp sanayisinin
nereden nereye geldiğinin tüm dünyaya gösterildiğine, son on sekiz
yılda yapılan hizmetlerin seksen yılda yapılan hizmetlerle
mukayese edildiğinde katbekat daha fazla olduğunun ortaya
çıkacağına, 1915 Çanakkale Köprüsünün 18 Mart 2022de
tamamlanarak hizmete açılacağına,
Cumhurbaşkanının önderliğinde büyük ve güçlü Türkiyeyi,
adil ve merhametli yeni bir dünya kurma azmini sonuna kadar muhafaza
edeceklerine ilişkin açıklaması
43.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Suudi
Arabistanda çalışan vatandaşların imzalattırılan
taahhütname nedeniyle mağdur olmaması için Dışişleri
Bakanlığının tedbir alması, sınırlardan
ülkeye giren ve karantinaya alınan tır şoförlerinin
ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiğine, Çinden gelen ve PTT
tarafından dağıtılan kargoların imha edilip
edilmediğini öğrenmek istediğine ve PTT
çalışanlarının kontrolden geçirilmesi konusunu Hükûmetin
dikkatine sunduğuna ilişkin açıklaması
44.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Gezi Parkı eylemleri sırasında
Okmeydanında polisin attığı gaz fişeğiyle
başından vurulan Berkin Elvanın ölümünün 6ncı yıl
dönümü vesilesiyle Gezide yaşamını yitirenleri saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
45.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, adaletsizliğin her alanda olduğu gibi
yeşil sahalarda da var olmaya devam ettiğine, hiçbir
takımın hakkının yenilmediği, futbolcuların
alın terinin heba edilmediği adil mücadele ortamının tesis
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
46.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin, 25 Şubatta geçirdiği kalp krizi sonucu
yaşamını yitiren ve Muş ili Varto ilçesinde toprağa
verilen Kürt siyasetçi Zeynel Abidin Hanın, cenazesine yönelik
saygısızlığın defin işlemleri sırasında
da devam ettiğine, bu muamelelerin Kürt halkına ve Kürt
halkının tanınmış şahsiyetlerine yönelik
olduğuna ilişkin açıklaması
47.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
Maden Kanunu kapsamında redevans sözleşmesiyle yer altı maden
işletmeciliği yapan şirketlerde çalışan işçilerin
kıdem tazminatı ve diğer alacakları konusunda
yaşadıkları mağduriyetlerin önlenebilmesi için 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde düzenleme
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
48.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, açlık grevini sürdüren Grup Yorum üyelerinin
evlerine baskın yapılarak ambulansla zorla hastaneye
götürüldüğüne, yaşama hakkının en temel hak olduğuna,
sanatçıların zorla müdahaleye tabi tutulmadan taleplerinin
karşılanmasıyla sorunun çözülebileceğine ilişkin
açıklaması
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
50.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, yasama ekonomisi bakımından 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına konuşma yapmadıklarına ve demokrasinin tahammül
rejimi olduğuna ilişkin açıklaması
53.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
54.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Dünya Sağlık Örgütü tarafından corona virüsünün kontrol
edilemeyen salgın hastalık olarak ilan edildiğine, Venedik
Festivalinin iptal edilmemesi nedeniyle virüsün İtalyada hızlı
yayıldığına, Türkiyede de okulların tatil
edilmesinden başlayarak bir arada bulunmayı gerektiren
organizasyonların iptal edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
56.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erolun
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 11/3/2020
tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bünyesinde
görevlerini kahramanca ifa eden sözleşmeli askerî personele yapılan
adaletsizliğin önüne geçilebilmesi, eşitsizliğin ortadan
kaldırılması ve bu çerçevede yapılacak özlük
haklarındaki iyileştirmeler ile sorunlarının giderilmesi
için araştırma komisyonu kurulması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 6/3/2020 tarihinde Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları
tarafından, kadına dönük şiddet ve
ayrımcılığa karşı alınacak her türlü yasal
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 11/3/2020 tarihinde Bursa
Milletvekili Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından,
kadın istihdamını artıracak yöntemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VI.- SEÇİMLER
A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan
üyeliklere seçim
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196)
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, Gaziantep ilindeki misafirhane ve sosyal tesislere ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/25041)
2.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, ülke genelindeki misafirhane ve sosyal tesislere ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/25042)
3.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
Eskişehir iline sulama barajı yapılması önerisine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/25046)
4.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet
Önalın, hayvanlara uygulanan aşı fiyatlarının
yüksekliğine ve veteriner hekimlerin sorunlarına ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25049)
5.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, soğan
ve patates ihracatının ön izne bağlanmasının
etkilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/25183)
6.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, orman köylülerinin sayısında yaşanan
değişim ile bu köylülerin gelirlerine ve Bakanlık
tarafından planlanan desteklere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25329)
7.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin,
TİGEM işletmelerinin hayvan ölümleri ve mecburi kesim nedeniyle
uğradığı zarara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25330)
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, TMO
tarafından yapılan alımlara ve lisanslı depoculuk
verilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/25334)
9.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin
Maçinin, Şanlıurfanın Suruç ilçesindeki sulama projelerinden
kaynaklanan sorunlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25341)
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, şeker
pancarı üreticilerinin kamu bankalarına olan borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/25476)
11.- Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında
Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında temsil ve
tanıtım giderleri için yapılan harcama miktarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/25477)
12.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin
Maçinin, Şanlıurfa ilinin Suruç ilçesindeki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/25480)
13.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
kanun teklifleri ile ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin
cevabı (7/25770)
11 Mart 2020 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
3 değerli milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın
Şenol Sunata aittir.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Şenol Sunatın, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla
gündem dışı söz aldım. Gazi Meclisi saygılarımla
selamlarım.
Bu arada, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın
Levent Gök Beyefendiye de burada, huzurlarınızda teşekkür etmek
istiyorum bu haftayı bu gün dolayısıyla hanım
milletvekillerine verdikleri için.
Sayın milletvekilleri, tarihimizin her
döneminde, devlete ve toplum yaşantısına egemen olan siyasal
düşünme şekilleri, yönetim biçimleri, dinler, ideolojiler,
kadınların sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal hayattaki rolünü
belirlemiştir. Türk toplumunun içinde, değişik tarihî dönemlerde
kadın konusunda farklı dönemler yaşanmıştır.
Tanzimatla başlayan cumhuriyetin ilanıyla hızlanan kadınla
ilgili süreçte Atatürkün gerçekleştirmiş olduğu sosyal
reformlarla birlikte büyük bir dönüşüm başlamıştır.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte kadınlar, Türk toplumunu
çağdaş medeniyet düzeyine çıkarma projesinin
taşıyıcıları olarak formüle edildi. Bu gelişme,
fırsat eşitsizlikleri, ön yargılar, bazen bağnaz zihniyet
yüzünden sonraki dönemlerde maalesef yeterince korunamamıştır.
Son yıllarda kadın konusu, hem Türk
kültürü hem de İslam medeniyet tarihinin teamüllerine uygun olarak
maalesef değerlendirilmemektedir. Bazı cemaat ve tarikat söylemlerine
ve ne yazık ki bazı Diyanet görevlilerinin münferit
açıklamalarına bakıldığında, kadını
itibarsızlaştıran, hem toplumsal hem de bireysel alt
sınıfa aitmiş hissi, âcizmiş hissi uyandıran yani
değersizleştiren söylemleri, yine kapitalist düzenin
kadının bir obje, âdeta bir meta olarak algılanmasına sebep
olacak uygulamaları Türk kültürü ve İslam medeniyetiyle asla
açıklanamaz, bağdaşamaz.
Hünkâr Hacı Bektaş Veli diyor ki: Bizim
nazarımızda kadın-erkek farkı yok, noksanlık ile
çirkinlik senin görüşlerinde. Sormuşlar Hacı Bektaş
Veliye: Kadıncık Ana eşiniz midir? Eşim değil,
eşitimdir. diyor.
Yine, büyük Türkçü, büyük sosyolog Ziya Gökalp:
Kadın yükselmezse, alçalır vatan. diyor.
Türklerde kadın, toplumun direğidir.
Türklerde kadın; töredir, öğretendir, kadını da erkeği
de yetiştirendir. Türklerde kadın; akıldır,
sağduyudur, toplumsal hafızadır. Türklerde kadın,
devlettir. diyor Sayın Meral Akşener.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin sürdürülebilir
kalkınması için, siyasal yaşam dâhil, toplumun ekonomik, sosyal,
kültürel yapısına kadın ve erkeğin dengeli
katılımı, kadın ve erkek arasında etkin bir fırsat
eşitliğinin aile ve çalışma hayatını da
kapsayacak şekilde yerleşmesi demokratik toplumun vazgeçilmez
koşuludur.
Ben bu kürsüden Türk kadınlarına
sesleniyorum: Toplumsal düzenin temeli olan ailenin, milletin ve devletin
geleceğinin sürdürücüsü sizlersiniz. Toplumun eşit ve özgür bireyleri
ve demokratik katılımın vazgeçilmez aktif ögelerisiniz.
Cumhuriyetten bugüne kazanmış olduğumuz haklara sahip
çıkmalısınız. Cumhuriyetimizin ilke ve ülkülerine sahip
çıkmalısınız. Bilmelisiniz ki bir ülkede hukuk güvenliği
bitmişse adalet yoktur; adaletin olmadığı yerde demokrasi
asla olamaz; demokrasinin olmadığı yerde otokrasi vardır,
insan haklarından asla söz edilemez, kadın haklarının
esamesi bile okunmaz. Hakka ve hukuka, adalete sahip çıkmalıyız.
Sayın milletvekilleri, ekonomik kriz en çok
kadınlarımızı vurdu. İstihdam edilen
kadınların oranı giderek düşüyor. Genç kadın
işsizliği yüzde 34lerde. Kadınlar, kendilerine iş
istemekten vazgeçti, çocuklarını ve eşlerini önceliyorlar
artık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Kadına yönelik
şiddet giderek atıyor. Sadece 2019 yılında 474 kadın
katledildi. Cinsel şiddet ve çocuk istismarının
artışı büyük bir toplumsal yara. Kadına yönelik
şiddeti önleyici ve koruyucu tedbirlerde, kanunlardaki eksikliklerden
değil, uygulamada sıkıntı yaşıyoruz. Zihinsel ön
yargıların değişmesi gerekiyor. Bu bir toplumsal sorun.
İYİ PARTİ olarak
kadınlarımızın her türlü toplumsal dayatmadan
kurtulmuş, güçlü, özgür ve mutlu olduğu bir Türkiye'yi kurana kadar
yılmadan çalışacağız.
Hepinizi saygılarımla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla
mücadele konusunda Türkiye'nin üstlenmesi gereken yükümlülükler hakkında
söz isteyen Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Candan Yüceere aittir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yüceer.
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
kadına yönelik şiddet ile aile içi şiddetin önlenmesi ve
mücadelesi konusunda Türkiyenin üstlenmesi gereken yükümlülüklere ilişkin
gündem dışı konuşması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin dört bir yanında
farklı toplumsal kesimler adalet talep ediyor ancak adalet ve eşitlik
talep eden bir kesim var ki toplumun yarısını oluşturuyor.
Adaleti arayan, adaleti aramak zorunda bırakılmış, her gün
adaletsizliği iliğinde hisseden; toplumsal yaşamda, eğitimde,
istihdamda, ekonomide, aklınıza gelen her alanda eşitsizliklerle
boğuşan biz kadınlar ama yılmayan, şiddete,
engellemelere, yasaklamalara rağmen boyun eğmeden meydanları
dolduran; meydanlarda eşitlik, adalet, özgürlük taleplerini dile getiren;
Hem fıtratta eşitiz hem hayatta eşitiz. diyen, Yoksulluk,
kriz, şiddet değil, yaşamak istiyoruz. diyen kadınlar.
Tarladan fabrikalara, sokaklardan evlere kadar her yerde, her koşulda
eşitlik diyen, mücadele diyen, özgürlük diyen kadınları
yürekten selamlıyorum.
Hepimiz biliyoruz ki ekonomik
bağımsızlık olmadan elde edilen tüm
bağımsızlıklar nihayetinde yok olur gider; bu, ülkeler için
de geçerlidir, bireyler için de geçerlidir. Kadının iş
yaşamında olması, para kazanıyor olması gerçekten çok
değerlidir.
Dünya Kadınlar Gününün fikir annesi Clara
Zetkinin Kadının özgürlüğü, tüm insanların özgürlüğü
gibi, emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla
olacaktır. sözündeki gibi, aslında 8 Martta meydanları dolduran
kadınlar başka bir eşitlik mücadelesi verebilirlerdi; eşit
işe eşit ücret diyebilirlerdi, insan onuruna yarışır
bir iş diyebilirlerdi; bizler, burada kadına yönelik şiddeti
konuşmuyor olurduk, kadınların çalışma
hakkının önündeki engellerin kaldırılmasını,
eşit ve adil bir ücreti, bunları konuşuyor olabilirdik ama
Türkiye'de kadınlar şiddet cenderesine öyle
kıstırılmış durumdalar ki hâlâ can mücadelesi
veriyorlar ve bizler Yaşamak istiyoruz, kadına şiddet son
bulsun. diyen kadınlara polis saldırılarını
konuşuyoruz, çocuk istismarcılarını cesaretlendirecek af
düzenlemelerini konuşuyoruz, sanki Türkiyede kadınlar her alanda
eşitmiş gibi, her türlü sorun bitmiş gibi, nafaka
hakkının budanmasını konuşuyoruz. Utanç verici bir
durum. Oysaki elimizde kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair yol
gösterici özelliği olan bir belge var, İstanbul Sözleşmesi var.
Şiddetle mücadele için pratikte, uygulamada gerçekten çok güçlü bir
yasamız var, 6284 sayılı Yasamız var. Bunlara rağmen
kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri hız kesmeden, can
yakıcı bir boyutta devam ediyor. Niye böyle? Çünkü kadına
yönelik ayrımcılık ve çağ dışı
anlayış hâlâ devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi izleme
mekanizması organı olan GREVIO, bu durumu, oturdu, ciddi anlamda
değerlendirdi ve 15 Ekim 2018de ilk Türkiye değerlendirme raporunu
açıkladı. Aslında sözleşmeye taraf devletler GREVIO
raporlarını kendi ulusal parlamentolarına sunmakla mükellefler;
sadece sunmak değil, basmak, dağıtmak, ilgili kurumlara, sivil
toplum kuruluşlarına göndermekle mükellefler ama o günden bugüne, bir
buçuk yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen hâlâ bu
rapor konuşulmadı, resmî çevirisi yapılmadı,
görüşülmedi. Anlaşılan o ki kadına yönelik şiddetle
mücadele konusunda, kadın sorunları konusunda bir arpa boyu yol
katedemediğimiz görmezden gelinmeye çalışılıyor,
görünmez yapılmaya çalışılıyor. Oysaki GREVIO, Türkiye
Raporunda, olumlu adımlarımızda, ŞÖNİMler konusunda
olsun, sözleşmenin kanunlarla desteklenmesi, uyumlu hâle getirilmesi
noktasında olsun hakkımızı teslim etmişti ama
eksikleri, yapılmayanları, önerileri de sunmuştu. Bunların
içinden 23 tanesinin ilk üç yıl içinde acil yapılması
gerekiyordu. Ne diyordu GREVIO? Toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiren
söylemlerle mücadele edilmesi gerekiyor. Sanki bunu dememiş gibi,
iktidarın en tepesinden kadın ile erkeğin eşit
olmayacağı olmadığı sürekli, ısrarla
tekrarlanıyor. İktidara yakın medya 6284ün, İstanbul
Sözleşmesinin aile yıktığı propagandasını
yapıyor. Bu da yetmiyor, Ombudsmanından İnsan Hakları
Eşitlik Kurumuna kadar devletin bürokratları da bu koroya
katılıyor. Ne diyorlar? Kadını değil aileyi korumamız
lazım. diyorlar. Ne diyorlar? Bu sözleşmeler, bu kanunlar örf,
âdet, geleneklerimize uygun değil. diyorlar. Ne diyorlar ev içi
şiddet için? Aile içinde tolere edilebilecek şeyler. diyorlar.
Kadınla ilgili her meseleyi dönüp dönüp aile kavramının içine
sokmaya çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Bu düşünce,
kadını evin içinde, aile parantezinde görme
anlayışının bir yansıması.
Bakın, GREVIO diyor ki: Şiddet, toplumsal
cinsiyet eşitliği olmadığı için var. Bunun için
eğitimden, müfredattan ve ders kitaplarından cinsiyetçi cümlelerin,
içeriklerin ayıklanması lazım. Sanki bunu dememiş gibi,
önce YÖK sonra Millî Eğitim Bakanlığı toplumsal cinsiyet
eşitliği hedeflerinden vazgeçiyor.
GREVIO diyor ki kolluk güçlerine: Kadını
koru. Kolluk güçleri gidiyor Şiddet bitsin. diyen kadınlara ters
kelepçe takıyor.
GREVIO diyor ki: Kadınlara duyarlı
bütçeleme yapın. Sanki bunu dememiş gibi On Birinci Kalkınma
Planından biz toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeyi
kaldırıyoruz. Yani GREVIO ne diyorsa biz tersini yapıyoruz. Bu
anlayışla, kadına yönelik şiddeti önlememiz mümkün
değil. Raporun uyarıları doğrultusunda muhakkak gerekli
adımları atmamız gerekiyor. İstanbul Sözleşmesini,
6284ü eksiksiz ve etkin bir şekilde uygulamamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - İstanbul
Sözleşmesi aile mefhumuna karşı değildir değerli
milletvekilleri, karşı oldu şiddettir; bunu anlamamız
gerekir.
Biz kadınlar eşitliğin ve adaletin
sağlandığı, ekmek ve hürriyet günleri için mücadeleden
vazgeçmeyeceğiz diyor, eşit ve özgür bir dünya için
Yaşasın kadınlar! diyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle,
kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Müşerref Pervin Tuba Durguta
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Durgut.
3.- İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin
Tuba Durgutun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadına yönelik
şiddetle mücadeleye ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her 3
kadından 1inin fiziksel veya cinsel şiddete maruz
kaldığı, 750 milyon kız çocuğunun daha reşit
olmadan evlendirildiği, insan kaçakçılığı
kurbanlarının yüzde 71ini kadın ve kız
çocuklarının teşkil ettiği bir dünyada kadına
şiddetle mücadele konusunda iyimser bir tablo çizmek ne yazık ki hiç
mümkün görünmüyor.
Dünya
Sağlık Örgütü kadına yönelik şiddeti, cinsiyete dayanan,
kadını inciten ve ona fiziksel, cinsel, psikolojik zarar veren,
sosyal veya özel hayatta kadını baskı altına alan ve
özgürlüklerini keyfî olarak kısıtlayan her türlü davranış
olarak tanımlıyor. Dünya Sağlık Örgütü 2012 verilerine
göre, dünya genelinde öldürülen her 2 kadından 1i eşi veya ailesi
tarafından öldürülürken bu oranın erkeklerde yirmide 1 olması
çok acı bir gerçeği haykırıyor. Bu kadınlar ne
yazık ki kadın oldukları için öldürülüyor. Evet, kadına
şiddet, hayat döngüsü içinde, daha kız çocuğu dünyaya gelmeden,
doğacak çocuğun cinsiyetiyle ilgili, kız çocuğu aleyhine
bir tutum belirlemekle başlar; kız çocuklarının
istismarı, erken evlendirilmesi, zorla evlendirilmesi, namus cinayetleri,
eşinden şiddet ve psikolojik baskı görme, iş yerinde ve
diğer kurumlarda cinsel ve psikolojik şiddete maruz kalma ve
yaşlılık döneminde saldırıya uğrama, cinayete
kurban gitme şeklinde, kadını hayatının her
safhasında etkileyebilir.
Sayın
milletvekilleri, kadına şiddetle mücadeleden bahis
açıldığında bazen Neden kadına şiddetle
mücadele? Şiddetin her türlüsüne karşı olmalıyız.
şeklinde itirazlarla karşılaşabiliyoruz. Halk
sağlığı açısından
bakıldığında bu itiraz, temelsiz bir itirazdır. Çünkü
farklı şiddet türlerinin kişisel, sosyal, kültürel farklı risk
faktörleri ve müdahale alanları vardır. Kadına şiddet
önemli bir halk sağlığı sorunudur ve
tanımlanmış risk faktörlerine yönelik etkili politikalar ve
düzenlemelerle tavizsiz bir mücadeleyi gerektirir.
Türkiye son
yıllarda, kadına şiddetle mücadele kapsamında reform
niteliğinde yasal düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Bu
düzenlemelerden biri, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanundur. Bir
diğer önemli düzenleme de 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda
şiddet mağduru lehine yapılan iyileştirmelerdir. Bu
düzenlemeyle, töre
cinayeti olarak adlandırılan suçlarda, yetmiş sekiz yıl
boyunca uygulanmış, haksız tahrik indirimi uygulamasına son
verilmiştir.
Aslında töremizde kadına şiddete asla
yer olmamasına rağmen töre saikiyle öldürme, töre cinayeti gibi
kavramların nasıl olup da dilimize girdiği üzerinde düşünmeliyiz
çünkü Türk medeniyet ve kültüründe kadın ve erkek eşit haklara
sahiptir. İlk Müslüman Türk topluluklarının sosyal
hayatlarına dair değerleri yansıtan Dede Korkut hikâyelerine,
eski kaynaklara ve Türk destanlarına baktığımızda,
sosyal hayatın içinde, akıl öğreten, ilham veren, devlet
işlerinde en az erkekler kadar etkin konumda olan, siyasi kararlar veren,
verdiği kararları uygulayan bir kadın figürüne rastlarız.
Aile, fertlerin birbirine sadakat, sevgi ve saygı gösterdikleri
sağlam bir kurum olarak tasvir edilir. Bizi biz yapan medeniyet
değerleri ve gelenek böyleyken töre saikiyle işlenen cinayetler
törenin değil, ancak töresizliğin, yozlaşmanın,
köksüzleşmenin bir tezahürü olabilir.
Sayın milletvekilleri, kadına şiddet
gibi çok yönlü müdahaleler gerektiren toplumsal problemler ancak güçlü bir
siyasi irade, politik liderlik ve duruşla çözülebilir. İşte, bu
yüzden, bu alanda Cumhurbaşkanımızın sahiplenici ve
kararlı tutumu çok değerlidir. Önleme, koruma, erken müdahale,
rehabilitasyon ve güvenlik prensiplerini temel alan yasal reformlar,
şiddet karşıtı kültür oluşturmaya yönelik eğitim,
şiddet mağdurlarına yönelik hizmetler, risk altındaki
aileleri erken saptama ve denetleme programları, ilgili
bakanlıkların koordineli çalışmalarıyla devam
etmektedir. Bütün bunlara rağmen hâlâ pek çok kadının cinsiyete
dayalı şiddete maruz kaldığını görmek çok üzücü
olsa da mücadele azmimizi asla kırmamalıdır.
Sayın milletvekilleri, hiçbir kadına
inancından, giyiminden, fikirlerinden dolayı had bildirilmediği;
hiçbir kadının cinsiyetinden dolayı
ayrımcılığa ve adaletsizliğe
uğramadığı; kız çocuklarının
sömürülmediği, istismar edilmediği, terör örgütlerince
kaçırılmadığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
Buyurun.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (Devamla)
ve hiçbir annenin terör örgütünün ağına düşürülmüş
çocukları için evlat nöbeti tutmak zorunda kalmadığı;
kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve politik alanlarda eşit
temsilini ve başarılarını konuştuğumuz bir
Türkiyeyi hep birlikte inşa edebiliriz.
Bu inançla 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekillerimize
teşekkür ederiz.
Şimdi, sisteme giren değerli
milletvekillerimize sırayla söz vereceğim.
Sayın Başevirgen
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin,
Manisa ili Salihli ilçesi Hacıbektaşlı köyünde kurulmak istenen
jeotermal enerji santraline karşı verilen hukuk mücadelesinin
kazanıldığına, aynı mücadelenin Çaldağında
yapılmak istenen nikel madenciliği ve Çıkrıkçı
Barajı ile Irlamaz, Çepnidere, Çepnibektaş köyleri için risk
teşkil edecek biyogaz santrali için de verileceğine ilişkin
açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Toprağını, geleceğini,
sağlığını savunan
Hacıbektaşlılılar haklı mücadelelerini kazandı.
Köylülerimiz, Manisamızın Salihli ilçesine bağlı
Hacıbektaşlıda kurulmak istenen jeotermal enerji santraline
karşı büyük bir mücadele vererek ÇED Gerekli Değildir kararına
karşı dava açmıştı. Mahkeme, işlemin
uygulanması hâlinde telafisi güç zararlar meydana geleceğinden
yürütmenin durdurulması kararı verdi ve itiraz yolunu da
kapattı. Bu başarı mücadeleden asla vazgeçmeyen
Hacıbektaşlılılarındır. Şimdi aynı
mücadeleyi Çal Dağındaki nikel madeni; fay hattı üzerinden
geçen, çevredeki yerleşim yerlerinin içme suyunu
karşılaması için yapılması planlanan
Çıkrıkçı Barajı ile Irlamaz, Çepnidere ve Çepnibektaş
köylerimiz için büyük risk teşkil edecek biyogaz santrali için vermeye
devam edeceğiz. Toprağımıza, suyumuza ve
sağlığımıza sahip çıkmak adına bu büyük
mücadeleyi bizimle birlikte omuz omuza yürüten bütün bölge halkımıza
teşekkürlerimi sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesileyle kadınların
sorunlarının gündeme getirildiğine ama bu sorunların
çözümüne yönelik hâlihazırda kanun tekliflerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisinde beklediğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününden
dolayı, kadınlarımızın sorunlarını gündeme
getiren çok sayıda konuşma yapıldı ama bir gerçeğin
altını çizmek gerekiyor: Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda
hâlihazırda bekleyen, çok kısa sürede de halledilebilecek kanun
tekliflerimiz var. Örneğin, Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı
olarak çalışmadan önce kadının doğum
yaptığı süreç ne yazık ki emeklilik için
sayılmıyor. Erkeklerde askerlik için böyle bir uygulama var,
emekliliğe sayılıyor ama kadınların Sosyal Güvenlik
Kurumuna kaydolmadan önceki annelik sürecinin emekliliğe
sayılması talebi karşılanmıyor. Oysa bir gün Sosyal
Güvenlik Kurumuna kayıtlı olarak çalışıp da anne olan
o haktan yararlanabiliyor; bu ayrım ortadan kaldırılmalı.
Ayrıca, kadınlarımız fazla mesaiyle
çalıştırılıyor ama bu mesai ücretleri verilmiyor.
Keza, örgütlü ve güvenceli çalışma hakları yok. Tarım
işinde çok sayıda kadınımız güvencesiz ve
sigortasız çalıştırılıyor. Hijyen olmayan
koşullarda onların emekleri sömürülüyor. Ayrıca,
kadınların doğum sonrasında işsiz kalma riskleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
dünyada ilk coronavirüs vakasının ortaya
çıktığından bu yana Sağlık
Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve
kuruluşların gereken tedbirleri aldığına ve
uyguladığına, ulusal mücadeleyle sorunun
aşılacağına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Dünyada ilk coronavirüs vakası
başladığından bu yana, Sağlık
Bakanlığımız başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve
kuruluşlarımız gereken tedbirleri azami derecede almış
ve uygulamıştır. İnsanların ülkeden ülkeye her an
hareket hâlinde olduğu bir dünyada, direnç hangi düzeyde, tedbirler hangi
keskinlikte olursa olsun bazı sonuçları önlemek maalesef mümkün
olmuyor. Üzücü ama korkutucu olmayan haberi dün gece hepimiz aldık,
coronavirüs şüphesi olan bir vatandaşımızın test
sonucu maalesef pozitif çıktı.
Vatandaşlarımızdan beklediğimiz,
Sağlık Bakanlığımızın
açıkladığı tüm kurallara uyarak bu mücadeleye güç
vermesidir. Şimdi yapmamız gereken, hayatımızı
tedbirler doğrultusunda bir düzene sokmaktır. Bu küresel soruna
karşı ulusal bir mücadele vererek sorunu
aşacağımıza inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özer
4.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, corona
virüsüne karşı alınan önlemlerin büyük takdir gördüğüne,
hastalığın tespitine ilişkin ne kadar çaba
gösterildiğini, tüm sınır kapılarının
kapatılması gerekirse nereden ne ithal edileceğini, üretimi
azaltan yanlış politikaların hangi virüsle mücadele
edebileceğini ve yarın daha tehlikeli bir salgının
olmayacağına kimin garanti verebileceğini öğrenmek istediğine,
üretimi artırmaya yönelik politikalara geçilmediği takdirde ülkenin
açlığa mahkûm edileceğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şeffaflık etiğine sahip olan
Sağlık Bakanı gece yarısından sonra
açıkladı: Türkiye'de corona var. Dört bir yanımız virüsle
çevriliyken alınan önlemler büyük takdir gördü ancak
hastalığın tespitine ilişkin ne kadar çaba
gösterildiğiyle ilgili sorular kafamızda dönüp duruyor. Bunlar bir
yana, ben Paramız var ki ithalat yapıyoruz. diyenlere sormak
istiyorum: Karantinayla tüm kapılarımızı kapatmanız gerekirse
nereden, ne ithal edeceksiniz?
Bakın, 2002den bu yana ekili alan miktarı
3,5 milyon hektar azalmış, nüfus 18 milyon artmış. Üretimi
azaltan bu yanlış politikanız hangi virüsle mücadele edebilir?
Şu bir gerçek ki: Parayı yiyemezsiniz, başka bir ülkeye giderek
virüsten kaçamazsınız. Üstelik, yarın daha tehlikeli bir
salgın olmayacağını kim garanti edebilir?
Kısacası, bugün üretimi artırmaya yönelik politikalara
geçmezseniz yarın ülkeyi açlığa mahkûm edersiniz.
BAŞKAN Sayın Ceylan
5.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın,
esnafın en büyük derdi hâline gelen SSK ve BAĞ-KUR primlerinin
desteklenmesi, AVMlerin çalışma saatleriyle ilgili yasal
düzenlemelerin yapılması, Çanakkale ilindeki küçük pansiyon ve otellerin
konaklama vergisinden muaf tutulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
SSK ve BAĞ-KUR primleri esnafımızın en büyük derdi hâline
gelmiştir. Yüksek primler dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar,
bırakın yeni istihdam yaratmayı, kendi primlerini dahi ödeyemez
duruma düşmüşlerdir. Kriz ortamında, esnaf ve
sanatkârlarımızın ödediği BAĞ-KUR ve SSK primlerinin
kamu tarafından hissedilebilir şekilde desteklenmesi gerekmektedir.
Esnafımızın en büyük
sorunlarından biri de kent merkezlerinde uzun çalışma
saatleriyle hizmet veren AVMlerle rekabet edememeleridir. AVMlerin hafta içi
ve hafta sonu açılış-kapanış saatleriyle ilgili yasal
düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardır.
Öte yandan, sarayın, kaynak
arayışına çare bulmak için türettiği konaklama vergisi
Çanakkale ilimizdeki küçük pansiyon ve otelleri olumsuz etkileyecek bir
düzenlemedir. Küçük pansiyon ve otellerin bu vergiden muaf tutulmasına
yönelik bir düzenlemeye daha şimdiden ihtiyaç vardır.
BAŞKAN Sayın Tutdere
6.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyaman ili Göç İdaresi bünyesinde güvenlik kadrosunda
çalışan işçilerin İçişleri
Bakanlığının yanlış uygulamaları nedeniyle
mağdur edildiğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Adıyamanımızda Göç İdaresi
bünyesinde güvenlik kadrosunda çalışan işçilerimiz
İçişleri Bakanlığının yanlış
uygulamaları nedeniyle mağdur olmaya devam ediyorlar.
İçişleri Bakanlığınca 3 Mart 2020 tarihinde
çıkarılan görevlendirme yazılarıyla birlikte bu
işçilerimiz Adıyaman dışında, Erzurum başta olmak
üzere, Türkiyenin diğer illerinde geçici olarak görevlendirildiler. Bu
işçilerimizin görevlendirmeleri, aile durumları, çocuk
durumları, bakmakla yükümlü oldukları insanların durumları,
sosyal kimlikleri nazara alınmaksızın yapılmıştır.
Büyük bir mağduriyet yaratmıştır bu görevlendirmeler.
Buradan İçişleri
Bakanlığına çağrıda bulunuyor, Adıyamanlı
işçiler adına sesleniyorum: Adıyamandaki işçilere
uyguladığınız bu sürgün anlayışından vazgeçin,
işçilerimize Adıyamanda, kendi aileleriyle birlikte,
çalışacakları ortamı yaratın diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tamer
7.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin,
Sağlık Bakanı tarafından Türkiyede 1 coronavirüs
vakasının pozitif çıktığının
açıklandığına, bazı gazete ve medya
yayınlarında ifade edildiği gibi bu vakanın Kayseri ilinde
olmadığına ilişkin açıklaması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Coronavirüsle ilgili ilk vaka 31 Aralıkta
Çinde, Wuhan kentinde belirlendi ve orada ifade edildi. Geçen zaman
zarfında tüm dünyadaki ülkelere bu bulaşmasına rağmen,
Türkiyede, geç de olsa, dün gece itibarıyla 1 coronavirüs vakası
olduğu ve pozitif çıktığı Sağlık
Bakanımız tarafından söylendi. Bu zaman zarfında
almış olduğu tedbirlerden dolayı Sağlık
Bakanının kendisini tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum.
Ayrıca, dün itibarıyla, bazı
gazeteler ve medya yayınlarında bu vakanın Kayseride
olduğu ifade edildi. Zaten sıkı takibimizde, hem
Sağlık Müdürümüz hem Valimiz hem başhekimlerimizle birlikte;
böyle bir vakanın olmadığı, sadece, geçen hafta
itibarıyla umreden gelen hastaların havaalanlarında enfeksiyon
hastalıkları uzmanları tarafından kontrol edilirken böyle
bir görüntünün servis edildiği anlaşılmaktadır.
O açıdan ifade etmek istedim, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öztunç
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
fabrikaların boşalttığı kimyasal atıklar
nedeniyle Kahramanmaraş ili Aksu Çayından zehir akmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Kahramanmaraşımızın Aksu
Çayı maalesef zehir akıyor, zehir akmaya devam ediyor. Aksu Çayı
çevresindeki fabrikalar kimyasal atıklarını bu çaya
boşaltıyorlar. Yıllardır Tedbir alın, temizleyin,
burayı temiz tutalım. diyoruz ama maalesef Hükûmet, AK PARTİ
yönetimi bunu bir türlü dinlemiyor. Bakanlar geliyor Kahramanmaraşa, her
gelen bakan söz veriyor, Aksu Çayı temizlenecek. diyor, boş
çıkıyor. Sayın Cumhurbaşkanı her Maraşa
geldiğinde Edeler, Aksu temizlenecek. diyor, boş çıkıyor.
Yerel seçimlerde Belediye Başkanı adayınız, şimdiki
Belediye Başkanınız Bir yıl içerisinde
temizleyeceğiz. dedi, maalesef o söz de boş çıktı. Artık
yeter! diyoruz, Aksu Çayının temizlenmesi
Kahramanmaraşlılara saygı ve sevginin ispatıdır.
Eğer bu kadar çok oy aldığınız
Kahramanmaraşı seviyorsanız Aksu Çayını artık
lütfen temizleyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, İstanbul Milletvekili Serap Yaşar
tarafından yazılan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde kabul edilen
ve karara dönüştürülen Avrupada Kayıp Mülteci ve Göçmen Çocuklar
konulu rapora ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bölgemizde, özellikle sınır komşumuz
Suriyede yaşanan iç savaş şiddetli bir mülteci
akınını tetiklemiş ve Türkiyenin kapılarını
açmasından sonra Yunanistan sınırında yaşananlarsa bu
krizi Avrupa için utanç verici bir boyuta dönüştürmüştür.
Şüphesiz, bu durumdan en çok çocuklar ve kadınlar etkilenmiştir.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde kabul edilen ve karara dönüştürülen
Avrupada Kayıp Mülteci ve Göçmen Çocuklar konulu raporu hazırlayan
AK PARTİ İstanbul Milletvekilimiz Serap Yaşara göre kayıp
mülteci ve göçmen çocuk sayısı 50 binleri bulmaktadır. Yine
aynı rapora göre, çocukların kaybolmalarını engellemek,
insan kaçakçılarının, suç örgütlerinin, fuhuş çetelerinin
eline düşmelerinin önüne geçebilmek için çocuğun üstün yararı
gereği ailelerinden koparılmamaları ve yüksek koruma
sağlanması gerekmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
10.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 12 Mart
İstiklal Marşının kabul edilişinin 99uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkan.
İstiklal Marşımızın kabul
edilişinin 99uncu yılı. Vatan ve millet sevgisinin,
bağımsızlık ve hürriyet aşkının en güzel
ifadesi olan İstiklal Marşımızı bize armağan
eden millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu saygıyla anıyorum.
Bayrağımız ve onun hürriyetini ölümsüzleştiren
İstiklal Marşımız, milletimizin ruhunu, tarihini ve
ideallerini aksettiren ölmez bir şaheserdir. Mehmet Akif kalemini
cennetteki mürekkebe batırmış şairimiz; İstiklal
Savaşımızın askerî ve siyasi alanda lideri ve
başkomutanı Mustafa Kemaldir, manevi alanda bu orduyu
hazırlayansa Mehmet Akiftir. Bazen öyle oluyordu ki beynimden geçenlere
kalemim yetişmiyordu. diyor Akif. O, asırlardır yaşayan
bir milleti tek bir cümleyle anlatan adam. Hakkıdır, hür yaşamış,
bayrağımın hürriyet/ Hakkıdır, Hakka tapan,
milletimin istiklal.
Teşekkür ediyorum Başkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özcan
11.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın, 26
Aralık 2019 tarihinde sonuçları açıklanan Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğü görevde yükselme sınavında yaşanan
adaletsizliğe ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiyede her geçen gün adaletsiz bir olay
gerçekleşmektedir. Bu seferki adaletsizlik, sonuçları 26 Aralık
2019da açıklanan Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevde
yükselme sınavında gerçekleşmiştir. Yazılı ve
sözlü sınavdan oluşan ikili sınav sisteminde, yazılı
sınavdan 100 puan ve yakın puanı alan adaylar sözlü
sınavdan geçirilmezken, yazılı sınavdan 60 ve civarı
alan adaylar sözlüden geçirilmiş ve isimleri müdürlük için asil olarak
açıklanmıştır. Ayrıca diğer bir sorun da 350
kişinin mülakata çağrıldığı denetimli serbestlik
müdür yardımcılığı için 75 kişilik kontenjan
belirtilmesine rağmen sadece 41 kişi seçilmiştir. Sınavda
kamera kullanılmamıştır, adaylara teknik değil, siyasi
ve dinî sorular yöneltilmiştir. Bu hakkaniyetsizlik, adaletsizlik ve
liyakatsizlik durumuna son verilmesini ve bunun soruşturulmasını
istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, egemen olan üstünler hukukunu yıkacak olanın
tarafsız ve bağımsız yargı olduğuna,
tarafsız ve bağımsız yargının
pusulasının da hak, hukuk ve adalet olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Türkiyede üstünlerin hukuku egemen olmuştur
ancak bu üstünlerin hukuku anlayışını yıkacak olan
tarafsız ve bağımsız yargıdır. Tarafsız ve
bağımsız yargının pusulası hak, hukuk ve adalet
olmalıdır. Tarafsız ve bağımsız yargı, gerek
müşteki olanların gerek sanık veya şüpheli olanların
siyasi kimliklerine, siyasi yakınlıklarına, soyadlarına
göre herhangi bir karar ve hüküm tesis etmemelidir. Bu şekildeki
gidişat, kötü bir gidişattır. Yargının kendisini bir
sınavdan geçirmesi ve silkelenmesi, kendine dönmesi lazım. Türkiyede
yargının itibarsızlığına sebebiyet veren,
yargının ta kendisidir. Yargı burada yargının
itibarsızlaştırılmasından şikâyetçi, müşteki
durumunda ancak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül
13.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Çinde başlayan ve dünyanın birçok ülkesine yayılan
coronavirüsten 4.284 kişinin yaşamını yitirdiğine,
Sağlık Bakanının yaptığı açıklamaya
göre ülkede 1 kişide rastlandığına, özellikle virüse
karşı yüksek risk grubunda bulunan çocukların
korunmasının önem arz ettiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çinde başlayan ve dünyanın birçok
ülkesine çok hızlı bir şekilde yayılan coronavirüs 120
binin üzerinde kişiye enfekte olmuş, 4.284 kişinin ise
yaşamını yitirmesine sebep olmuştur. Ülkemizde ise
Sağlık Bakanının yaptığı açıklamaya
göre 1 kişide coronavirüse rastlanmıştır.
Özellikle yüksek risk grubunda bulunan
çocuklarımızın virüse karşı korunması önem arz
etmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı coronavirüse
karşı gerekli önlemlerin alındığını
açıklamasına rağmen, okullarda çocuklarımızın
sıkça girip çıktığı lavabolarda temizlik için oldukça
önemli olan alkol bazlı el antiseptiği ile katı sıvı
sabun ve tuvalet kağıdı bulunmamaktadır. Öğrencilerimiz
kendi temizlik malzemelerini evlerinden getirmektedir.
Sayın Millî Eğitim Bakanı, okullarda
virüse karşı bu koruma maddeleri mutlaka bulunmalıdır.
Ayrıca virüs konusunda okullarda çocuklarımıza bilgilendirme
mutlaka yapılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal
14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür
yarınları dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda
kadınların kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tarım işçisi Kabire Atamaz 48
yaşındaydı, 3 çocuk annesiydi. Kabire, patronu tarafından
defalarca kez taciz edilmişti. Reddedilen patronu ölüm tehditlerine
başlayınca Kabire defalarca kez şikâyette bulundu,. 2 kere
uzaklaştırma kararı istedi. Patronunun ifadesinde Bir tabur
ordu gelse de seni öldüreceğim. dediği kayıt altına
alınmasına rağmen uzaklaştırma kararı verilmedi.
Kabire, bu kişi tarafından evinin önünde
öldürüldü. Katilinin Ben Tayyipin adamıyım FETÖcü diye sizi
ihbar ederim. diye savcıları tehdit ettiği ortaya
çıktı. Taciz ve tehditlerini savunmaktan geri durmayan patron
değil Kabire dinlenseydi 3 çocuğu annesiz kalmayacaktı.
Ama biz kadınlar kararlıyız;
cinayetleri de durduracağız, eşit ve özgür yarınları
da dayanışmayla, mücadeleyle kuracağız.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
15.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
belediyelerde performans düşüklüğü gibi bahanelerle işten
çıkarılanların mağduriyetlerinin giderilmesi ve
sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Belediyeler Halka hizmet Hakka hizmettir.
şiarıyla hareket etmesi gereken kurumlardır ama bugün ne
hazindir ki performans düşüklüğü gibi sudan bahaneler ve ideolojik
düşmanlıklarla çeşitli belediyelerde birçok insanımız
işten çıkarılmıştır ve çıkarılmaya
devam edilmektedir. Zulme dayalı ve insanlarımızın
ekmeklerini ellerinden almaya yönelik olan bu kıyımlar binlerce
aileyi mağdur etmiştir. Bu, eşi görülmemiş bir
vicdansızlık örneğidir. Bu kıyımların bir an önce
durdurulması ve insanlarımızın mağduriyetlerinin tez
elden giderilmesi haklı beklentimizdir.
Bunun yanı sıra, belediyelerde ve kamu
kurumlarında görev yapan ve sözleşmeli statüsünde bulunan
vatandaşlarımızın da kadroya geçirilmesine yönelik
çalışmaların bir an önce tamamlanmasını bekliyor ve
yürekten temenni ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
16.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları dayanışma
ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların kararlı olduğuna
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
3 çocuk annesi, 37 yaşındaki Tuba Erkol,
şiddet uygulayan eşi hakkında şikâyetçi oldu, eşi
hakkında tedbir kararı alınmasının ardından bir
süre ailesinin yanında kaldı. Bir gün Tuba Ben evime gidiyorum,
haklıyken haksız olmayayım. Nasıl olsa
uzaklaştırma kararı aldım, eve gelemez. diyerek evine
gitti. O, devletin onu koruyacağına inandı ama korunmadı,
evinde çocuklarının gözleri önünde katledildi. Ne acı ki Tuba
tek örnek değil, mahkemelerin verdiği kararlar kâğıt
üstünde kalıyor, bir bir eksiliyoruz.
Ama biz kadınlar kararlıyız;
cinayetleri de durduracağız, eşit ve özgür yarınları
da dayanışmayla, mücadeleyle kuracağız.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
17.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin,
Ordu ili Fatsa ilçesi Yukarıbahçeler köyünde siyanürle altın madeni
işletilmesi nedeniyle yaşanılan mağduriyete ve Karadeniz
Sahil Yolunda yaşanılan trafik kazaları nedeniyle Fatsa Çevre
Yolunun faaliyete geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
Ordu Fatsa ilçemizin Yukarıbahçeler köyünde bir Kanadalı firma
tarafından beş yıldır siyanürle altın madeni
işletiliyor. Burada yığın liçi ve tank liçi
yapılabilir ama ucuz olan yığın liçi
kullanılıyor, çevre ve insan hiçe sayılıyor; hem de
atık barajı yok. Zehirli atık su nereye gidiyor? Doğrudan
Elekçi Irmağına ve Karadenize gidiyor. Şimdi de on dört
yıl daha uzatma alıp, bu alanı 3 katına çıkarıp
58 bin dönüm alanda 120 bin insanı 2 siyanür havuzu arasında
bırakmak istiyorlar, Fatsanın etrafını bir hilal gibi
saracak bir işletme yapmak istiyorlar. Devletin beş yılda bu
madenden kazanacağı para 52 milyon lira, aynı havzada 25 bin ton
fındık üretiminden devletin ve milletin kazancı beş
yılda 6 milyar lira; bunu dikkatinize sunuyorum.
Ayrıca, Fatsa çevre yolu için on beş
yıldır söz veriliyor, hâlâ ortada hiçbir şey yok. Sahil Yolunda
onlarca insan trafik kazasında öldü, hayatını kaybetti, bunu da dikkatinize
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
18.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Amasya Gençlik Spor İl Müdürlüğü
aracılığıyla 2019 yılında gerçekleştirilen
projelere ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) AK
PARTİ olarak Yapabileceğimizi söyleyip söylediğimizi
yapacağız. düsturuyla 2019 yılında Amasya Gençlik Spor
İl Müdürlüğü aracılığıyla
gerçekleştirdiğimiz proje ve eylemler şöyledir: 44 kadrolu
antrenör, 37.400 lisanslı, 4 bin faal sporcu ve 84 spor kulübüyle gayemiz
Amasyamızda bizleri uluslararası müsabakalarda en üst seviyelerde
temsil edebilecek sporcu yetiştirmektir. Amasya Taşova, Suluova ve
Gümüşhacıköy spor salonlarının ısıtma sistemleri
yenilenmiş, doğal gaz dönüşümleri yapılmıştır.
Suluova Gençlik Merkezimizin tefrişatı yapılarak hizmete
sunulmuştur. Merzifon ilçemiz de futbol sahamızın
iyileştirilmesi, çim sahamızın güçlendirilmesi ve bin
kişilik kapalı tribün yapılması için Spor Totoyla
sözleşme imzalanmıştır. Amasyanın ev sahipliğinde
14 branşta 32 faaliyet gerçekleştirilmiştir. Yüzme Bilmeyen
Kalmasın kampanyası kapsamında 747 öğrencimize kurs
verilmiştir. Sayın Spor Bakanımızın Amasya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Barut
19.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, corona
virüsü nedeniyle tedirginlik yaşandığına, okullardaki
öğrenci sayısının çokluğuna karşılık
hizmetli sayısının azlığı ve temizlik malzemelerinin
yetersizliğine çözüm üretilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Ülkemizde görülen corona
virüsü nedeniyle büyük tedirginlik yaşanıyor. Alınacak tedbirler
ve sağlık emekçilerimizin gayretiyle bu süreci zarar görmeden
atlatmayı diliyoruz. Bu hususta en önemli konuların başında
geleceğimiz olan çocuklarımız geliyor. Virüsle ilgili Millî
Eğitim Bakanlığı çalışma
yapıldığını duyuruyor ama okullarımızda ne
yazık ki hijyen ve bununla ilgilenecek personel konusunda büyük sorun var.
Öğrenci başına düşen kullanım alanı yetersiz
kalırken lavabolarda sıvı-katı sabun ve tuvalet kâğıdı
gibi temizlik malzemeleri bulunmuyor. Bakanlık, ellerin sık sık
yıkanmasını, kişisel hijyene dikkat edilmesini istiyor ama
bu temizlik malzemeleri okullarımızda yok; ne yapacak öğrenci ve
öğretmenlerimiz? Okullardaki hizmetli sayısının
azlığı, öğrenci sayısının çokluğu,
temizlik malzemelerinin yetersizliği gibi gerçekler artık görülmeli,
buna çözüm üretilmelidir. Tasarruf gerekçesiyle okullarımızda
azaltılan hizmetli ve memur statüsünde çalışan emekçiler tekrar
görevlendirilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
20.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, TÜİK verilerine göre işsiz sayısının 4
milyon 394 bin olduğuna ve Hacı Bayram Veli Üniversitesinin sürekli
işçi alımı ilanında 8 temizlik işçisi için üniversite
mezunu olma şartı aranmasına, asgari ücretin 2.324 TL
olduğu ülkede 4 kişilik bir ailenin yemek masrafının 3.240
TL olmasının vatandaşların içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntının boyutu ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİK verilerine göre Aralık 2019
işsizlik oranı yüzde 13,7ye çıkmış ve işsiz
sayısı 4 milyon 394 bin olmuştur. Elektrik Mühendisleri
Odasının yaptığı çalışmada her 3
mühendisimizden 1inin işsiz olduğu belirtilmektedir. Yüksekokul ve
fakülte mezunlarında işsizlik oranıysa yüzde 25tir. Hacı
Bayram Veli Üniversitesinin sürekli işçi alımı ilanında 8
temizlik işçisi için üniversite mezunu olma şartı
aranmış olması gençlerimizin gelecekleri açısından
oldukça düşündürücüdür.
Ayrıca, 2020 yılı için açıklanan
fitre bedeli 27 TL olup 4 kişilik bir ailenin yemek masrafı 3.240 TL
tutmaktadır. Asgari ücretin 2.324 TL olduğu ülkemizde, diğer
giderler ilave edildiğinde, vatandaşlarımızın içinde
bulundukları ekonomik sıkıntının boyutu daha iyi
anlaşılacaktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Yüceer
21.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları
dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların
kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Son sözleri Ölmek
istemiyorum. oldu Emine Bulutun. Anne, lütfen ölme. diyen
kızının gözleri önünde eski eşi tarafından öldürüldü.
Oysa daha birkaç saat önce karakola sığınarak takip
edildiğini anlatmıştı. Ancak polise göre, Emine Bulut
tehdit altında değildi. Şikâyette bulunmadı, koruma talep
etmedi. denilerek, hiçbir önlem alınmadan âdeta ölüme yollandı. Oysa
yasaya göre devlet, tehdit altındaki kadını, o tedbir
kararı istese de istemese de korumakla yükümlüydü. İktidar sözcüleri,
bürokrasinin en tepesindeki isimler kadınları korumaya yönelik yasal
düzenlemelerin aleyhine açıklamalar yapmaya devam ettikçe, yasayı
uygulamayarak cinayetlere davetiye çıkaranlar cezasız kaldıkça
bu cinayetleri durduramayız.
Ama biz kadınlar kararlıyız,
cinayetleri de durduracağız, eşit ve özgür yarınları
da mücadelemizle, kararlılığımızla
kuracağız.
BAŞKAN - Sayın Şevkin
22.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları
dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların
kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Gazi
Üniversitesi öğrencisiydi Şule Çet. Ankaradaki bir plazanın
20nci katından düşerek yaşamını yitirdi. Olay intihar
olarak yansıtıldı. Ancak Şule Çetin arkadaşları
ve ailesi olayın cinayet yönünden araştırılmasını
talep ettiler. Kamuoyundaki yoğun tepkilerin ardından, o gece
yanında bulunan 2 erkek hakkında dava açıldı. Cinayet ve
cinsel saldırıyla suçlanan, başından beri suçunu inkâr eden
sanıklara iyi hâl indirimi uygulandı. Tepki gösterilmese intihar
diye geçiştirilecek, cezasız kalacak bir suça iyi hâl indirimi
verilmesini kabullenemiyoruz.
Ama biz kadınlar kararlıyız,
cinayetleri de durduracağız, eşit ve özgür yarınları
da dayanışmayla, mücadeleyle kuracağız.
BAŞKAN Sayın Arkaz
23.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, 12 Mart İstiklal Marşının kabul
edilişinin 99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Millî marşlar, milletlerin ve devletlerin
sembollerinden bir tanesi, olmazsa olmazları arasındadır.
Marşlar, milletlerin anılarından, acılarından ve
zaferlerinden esinlenerek yazılırlar. Birinci Dünya
Savaşının kaybedilmesinden sonra bin yıllık Türk
vatanı olan Anadolu işgal edilmiş, düşman, kadim Türk topraklarındaki
hâkimiyetimize darbe vurmaya kalkmıştır. Mustafa Kemal Paşa
öncülüğünde toplanan Kuvayımilliye güçleri Türk milletini Anadoludan
söküp atmak isteyen düşmana karşı mücadele ederken merhum Mehmet
Akif de İstiklal Marşını yazar. İşgale
karşı Millî Mücadelenin yaşandığı günlerde
düzenlenen yarışmada merhum Mehmet Akifin kaleme
aldığı şiir İstiklal Marşı adıyla
millî marş olarak kabul edilmiştir. 12 Mart 1921de millî marş
olarak kabul edilen İstiklal Marşı, Türk milletinin
kavlükararıdır. İstiklal şairimizi rahmetle yâd ediyor,
Akif gibi Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı
yazdırtmasın diyorum. Ne mutlu Türküm diyene!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçel...
24.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin
ili Tarsus Organize Sanayi Bölgesi otoban bağlantı sorununun devam
ettiğine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesinin otoyol çilesi bitmiyor.
Her seçim döneminde bitirileceği söylenen bağlantı yolu yine yetim
kaldı. Mersin ekonomisinin can damarı OSBnin bağlantı
yoluna sadece 1 milyon lira bütçe ayrıldı. Açılış
tarihi yine ertelendi. Mersinin üretim kapasitesini artıracak,
ekonomisini canlandıracak bu yatırım Mersinlilerden esirgeniyor.
Peki, Mersinlilerden kısılan bu harcama kime yapılıyor?
Askerlerimizin bulunduğu yeri bildiği hâlde bombalanmasına izin
veren Ruslar için yapılıyor. Akkuyu Nükleer Santrali
bağlantı yoluna Ruslar rahat rahat seyahat etsin diye 30 milyon lira
bütçe ayrıldı. Mersine azar azar, Ruslara katar katar
BAŞKAN Sayın Aycan
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, TÜİK verilerine göre 2019 yılı evlenmelerinin
azalmasına karşılık boşanma sayısının
artmasının üzerinde konuşulması gereken sosyolojik bir
hadise olduğuna ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, TÜİK, 2019 yılında evlenmelerin yüzde 2,3 azalarak
541 bine indiği, boşanma sayısının ise yüzde 8 artarak
155 bin olarak gerçekleştiğini açıkladı. Evlenme
sayılarına bakıldığında önemli bir sorun, yabancı
gelin sayısının çok artmasıdır. Bu durum, üzerinde
konuşulması gereken sosyolojik bir hadisedir. Esas sorun ise
boşanmalardır. Boşanmalar artmaya devam etmektedir. Bu da yeni
sorunlar, kavgalar demektir. Kavga, sadece boşanan kişiler
arasında kalmamakta, ailelere yansımakta, aileler arasındaki
kavgaya, toplumsal kavgaya hatta cinayetlere sebep olmaktadır. 2 milyon
kişi arasında boşanma davaları olduğu ve bu
davaların yıllarca sürdüğü belirtilmektedir. Boşanan
çiftlerin çocukları varsa durum daha da karışık hâle
gelmektedir, velayet, çocuk icrası kavgası daha da büyümektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yalım
26.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, AK PARTİ Genel Başkanı, bakanları ve
birçok milletvekilinin 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi öğretmenlere,
polislere, hemşirelere ve din görevlilerine verdikleri 3600 ek gösterge
sözünün arkasında durması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
24 Haziran 2018 seçimleri öncesi AK PARTİ Genel
Başkanı, bakanları ve birçok milletvekili İlk yüz gün
içinde öğretmenlerimize, polislerimize, hemşirelerimize ve din
görevlilerimize 3600 ek gösterge uygulanacak. sözünü vermişti. Birçok
televizyon kanalında, gazetelerde, billboardlarda, her yerde milletin
gözünün içine baka baka söz verdiler. Ben de diyorum ki: Verdiğiniz sözün
arkasında durun, değil yüz gün, altı yüz gün oldu hâlâ 3600 ek
göstergesi uygulanmadı. Sözünüzün arkasında durun. Tekrar tekrar
hatırlatıyorum: Sözünüzün arkasında durun.
BAŞKAN Sayın Kılıç
27.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, tarih boyunca salgın hastalıkların
insanlığın en büyük korkularından olduğuna ve 24 büyük
salgın yaşandığına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Salgın hastalıklar, tarih boyunca
insanlığın en büyük korkularından biri olmuş,
insanlık, o gün bugün birçok tehlikeyle kuşatılmış, 24
büyük salgın yaşanmıştır. Atina veba
salgını, Jüstinyen veba salgını, kara veba, Amerika
yerlilerinin salgın hastalıkları, büyük Londra vebası;
1inci, 2nci, 3üncü, 4üncü, 5inci, 6ncı, 7nci kolera pandemileri,
Rus gribi, modern veba, İspanyol gribi, Asya gribi, HIV/AIDS, Hong Kong
gribi, SARS salgını, domuz gribi, Batı Afrika menenjit
salgını, Haiti kolera epidemisi, Kongo kızamık epidemisi,
Batı Afrika Ebola epidemisi, coronavirüs salgını
sayısız cana mal olmuştur ve olmaktadır. Tedbir
almalı, aldık; tedbirli olmalıyız, olduk. Tüm ilgililere teşekkür
ederim. Tedbir gibi akıl, güzel huy gibi asalet olmaz.
BAŞKAN Sayın Aydın
28.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Katar ile Türkiye arasında imzalanan ve 5 Martta Resmî Gazetede
yayımlanan anlaşmayla devlete ait taşınmazların
satışının mümkün olabileceği ve kentsel dönüşüm
projelerinin yapılabileceğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde Katar ile Türkiye
arasında imzalanan ve 5 Martta Resmî Gazetede yayımlanan sessiz
sedasız bir anlaşmayla devlete ait taşınmazların
satışı mümkün olabilecek ve kentsel dönüşüm projeleri
yapılabilecek. Anlaşmadaki hükme göre devlete ait
taşınmazlar üzerindeki kamu ve özel yatırım
olanaklarının yanı sıra devlete ait
taşınmazların elden çıkarılması ve
satışına ilişkin usuller konusunda da karar
alınabilecek. Özellikle Katar bundan böyle devlet arazileri üzerinde söz
sahibi olacak. Bunun perde arkasında ise Kanal İstanbul Projesi ve
bölgedeki değerli araziler olduğunu düşünüyoruz.
Benim önerim şu: Madem iktidarın bu kadar
Katar sevdası var, Kanal İstanbul Projesinin adı da Katar
İstanbul diye değiştirilsin, olsun bitsin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu
29.- Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun, kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür
yarınları dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda
kadınların kararlı olduğuna ilişkin
açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Güleda Cankel daha 19 yaşındaydı, Ispartada
üniversite öğrencisiydi. Muğladan gelen eski erkek
arkadaşı tarafından darp edildi. Saldırganla birlikte
karakola götürüldü. Güledayı evine yollayan polis, peşinden
saldırganı da şehirlerarası otobüs terminaline götürüp
serbest bıraktı. Sözüm ona şehri terk edecekti, terk etmedi,
Güledanın evine gitti ve bir canımızı daha hayattan
kopardı. Oysa, yasalarımız, tehdit altındaki
kadının korunmasının şikâyete bağlı
olmadığını söylüyor ancak yasa uygulanmıyor çünkü
kadını korumaya yönelik yasaların erkekleri mağdur
ettiğine inanılıyor.
Ama biz kadınlar kararlıyız;
cinayetleri de durduracağız, eşit ve özgür yarınları
da dayanışmayla, mücadeleyle kuracağız.
BAŞKAN Sayın Aygun
30.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Türkiyedeki tek coronavirüs vakasının Sağlık
Bakanı tarafından açıklandığına, Bilim Kurulunun
alacağı önlemlere ve gıda güvenliğinin ne kadar önemli
olduğunu dünyada gerçekleşen coronovirüs salgınının
gösterdiğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sağlık Bakanı tarafından
Türkiyedeki ilk coronavirüs vakası açıklandı. Bu çerçevede,
Bilim Kurulunun alacağı önlemler önemlidir. Salgın
olmasını engellemek ve öncelikle çocuklarımızı korumak
için tüm okulların dezenfekte edilmesi, tüm okullara sıvı
deterjan ve antibakteriyel el jelleri konulması çok önemlidir. Bu önlemler
kamu binaları, bankalar, metro, otobüs gibi toplu ulaşım
araçları için de alınmalıdır.
Biliyorsunuz, ülkemiz için olmamasını
diliyoruz ama bir salgın anında karantina durumunda stoklar önem
kazanmaktadır. Gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu
dünyada gerçekleşen coronovirüs salgını göstermiştir.
Özellikle salgın ve kıtlık durumunda buğday anahtar
yiyecektir. Türkiyede 19 milyon ton buğday üretimimiz mevcuttur ama
yetmiyor. 2018 yılında 5,8 milyon ton, 2019da da 9,8 milyon ton
ithalat yapmışız. İthalat giderek artıyor. En çok
ithalatı Rusyadan yapmışız. Diyelim ki sınırlar
kapandı, ticaret olmadı, o zaman Paramız var ki ithalat
yapıyoruz. söylemi hiçbir şey ifade etmez. Dünyadaki bu salgın,
gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu göstermesi
açısından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gülüm
31.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
KHKler eliyle binlerce kadının işsiz kaldığına
ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) KHKli
kadınlardan söz etmek istiyorum.
KHKler eliyle binlerce kadın bir gecede
sorgusuz sualsiz, hiçbir savunma hakkı tanınmadan işsiz
bırakıldı. İlan edilen OHALle temel hak ve özgürlüklerin
kullanılması durduruldu. Mahkeme kararları olmadan Bakanlar
Kurulu kararlarıyla insanlar suçlu sayıldı. Maalesef
kadınların -KHKli olmaktan kaynaklı- hâlihazırda var olan,
kadın olmaktan kaynaklı yaşadığı sorunları
daha da ağırlaştı. Kadınlar çalışma hayatlarından
koparıldı, on yıllar boyunca bin bir güçlükle elde ettiği
kazanılmış hakları gasbedildi. Hem KHKli kadınlar hem
de KHKli yakınları işsizlik, yoksulluk ve sivil ölüme mahkûm
edildi, erkek egemen sistemin dayattığı rollere hapsedilmeye
çalışıldı. Yaklaşık 17 bin kadın tutuklandı,
850 kadın bebeğiyle birlikte hapse atıldı, hamile
kadınlar yasaya aykırı olmasına rağmen cezaevlerine
gönderildi. Bir an önce KHKli kadınlara uygulanan bu zulmün son
bulmasını, adaletin sağlanmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Budak
32.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
bütün dünyayı etkisi altına alan coronavirüsün toplum
sağlığının yanı sıra ekonomik dengeleri de
etkilediğine ve en çok darbe alan turizm sektörünü rahatlatacak önlemlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, bütün dünyayı etkisi altına alan coronavirüs toplum
sağlığının yanında ekonomik dengeleri de derinden
etkilemektedir. Coronavirüsten en çok darbe alan sektörlerin başında
turizm sektörü gelmektedir. Küresel ölçekteki dev şirketler bile ayakta
kalma mücadelesi verirken turizm faaliyetleri bütün dünyada neredeyse durma
noktasına gelmiştir. Yaşanan global bir krizdir ve Türkiyeyi de
etkilemiştir. Rezervasyon iptalleri şimdiden yüzde 70i
aşmış durumdadır. Dört ay sonra toparlanma umudu
şimdilik hayaldir. Üstüne üstlük sektörün bankalara kredi borcu 2019
itibarıyla 96 milyar liradır. Durum böyleyken Turizm
Tanıtım ve Geliştirme Ajansına cirodan pay ödemeye
başlayan sektör bir de nisan ayında konaklama vergisi ödemek
durumundadır. Mevcut şartlarda her 2 ödemenin de bir an önce
kaldırılması ve sektörü rahatlatacak önlemlerin acilen
alınması gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Orhan
33.- Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Van ili Bahçesaray ilçesinde yaşanan çığ
nedeniyle hayatını kaybeden yurttaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, çığ altında kalan Mehmetcan Taşdemire
hâlâ ulaşılamadığına, çığ bölgesine
yapılacak tünel ihalesindeki yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla verdikleri önergeye destek
beklediklerine ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
4-5 Şubatta Vanın Bahçesaray ilçesinde
çığ yaşanmıştı ve bu çığda
yaşamını yitiren 41 yurttaşımıza tekrar Allahtan
rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Aradan bir aydan fazla
süre geçmesine rağmen Mehmetcan Taşdemir isimli yurttaşa hâlâ
ulaşılamamıştır. Ailesinin ve
yakınlarının acılı bekleyişini anlatmamıza
gerek yok. Bu konuda gereken çalışmalar, gerekli tedbirler
alındıktan sonra derhâl başlatılmalıdır.
Maalesef, bu çığ vakasının
altında da yine bir yolsuzluk iddiası bulunmaktadır. Bunun
araştırılması için verdiğimiz önergeye Meclisten
destek bekliyoruz. İki farklı noktada çığ tünelleri
yapılması amacıyla 51 milyon 798 bin 300 TLye bir ihale
yapıldığı -(2011/90268) sayılı ihale- ancak
çığ düşmeyen bölgeye tek bir tünel yapıldığı
ve 58 milyon TL ödendiği iddia edilmektedir. Bu iddialar
araştırılmalı, sorumlulardan hesap sorulmalıdır;
insan yaşamı bu kadar ucuz olmamalıdır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
34.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür
yarınları dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda
kadınların kararlı olduğuna ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler Başkanım.
Şeyda Ayyıldız 33
yaşındaydı. Gördüğü şiddet nedeniyle
çocuklarını alarak anne babasının yanına
yerleşti. Eşi, barışmadığı için
Şeydayı ve ailesini ölümle tehdit etti. Uzaklaştırma
kararına rağmen tehditler, tacizler, takipler bitmek bilmedi.
Şeyda bir gün işe giderken sokak ortasında eşi
tarafından katledildi. 4 karanfille gömüldü Şeyda, her bir karanfil
canından çok sevdiği çocukları içindi.
Aile kurumunu yok ediyor. dediğiniz 6284
sayılı Kanun gerektiği gibi uygulansaydı, koruma
kararlarını dinlemeyen, kadını ısrarla takip eden,
taciz ve tehdit eden eş hakkında yasanın gerekleri yerine getirilmiş
olsaydı Şeyda 4 çocuğundan koparılmamış
olacaktı.
Ama biz kadınlar kararlıyız,
cinayetleri de durduracağız, eşit ve özgür yarınları
da dayanışmayla, mücadeleyle kuracağız.
BAŞKAN Sayın Göker
35.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, 12 Mart
İstiklal Marşının kabul edilişinin 99uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, bundan doksan dokuz yıl önce Türk halkının
Kurtuluş Savaşında vermiş olduğu kahramanca
mücadeleyi, hürriyet özlemlerini, kahramanlıklarını ve millet
olarak yaşadığı coşkuyu Mehmet Akif Ersoy
İstiklal Marşımızda anlatmış ve Türkiye
Cumhuriyetinin bağımsızlık savaşını
destanlaştırmıştır. Birlik ve beraberlik ruhunun
zirvesinde olan İstiklal Marşımıza herkesin sahip
çıkması gerektiğine ve milletimiz özgür ve
bağımsız yaşadığı sürece millî
marşımızın aynı coşku ve heyecanla, herkes
tarafından hep bir ağızdan söyleneceğine olan inancım
tamdır.
Bu vesileyle, Burdur Milletvekilimiz Mehmet Akif
Ersoy başta olmak üzere tüm şehitlerimizi saygıyla yâd ediyorum.
BAŞKAN Sayın Süllü
36.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün,
kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür yarınları
dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda kadınların
kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Eskişehirli
hemşehrim Ayşe Tuba Arslan 2 çocuk annesiydi. Hakkında 23 kez
suç duyurusunda bulunduğu eski eşi tarafından sokak
ortasında saldırıya uğradı. Cebinde Ölünce mi
yardım edeceksiniz? yazılı dilekçesi vardı. Ayşe
korunmadığı gibi, İstanbul Sözleşmesi ve yasalara
aykırı olmasına karşın, birçok kez şiddet
gördüğü, ölüm tehdidi aldığı saldırganla
uzlaşmaya zorlandı. 44 yaşındaki Ayşe, kırk dört
gün verdiği yaşam mücadelesini kaybederek yaşama veda etti.
İstanbul Sözleşmesinin gerekleri yerine getirilmiş, 6284
sayılı Kanun uygulanmış olsaydı Ayşe ölmeyecekti,
Ayşeler ölmeyecekti.
Ama biz kadınlar kararlıyız;
cinayetleri de durduracağız, eşit ve özgür yarınları
da dayanışmayla, mücadeleyle kuracağız.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kılıç, buyurun.
37.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıçın, kadın cinayetlerini durdurma, eşit ve özgür
yarınları dayanışma ve mücadeleyle kurma konusunda
kadınların kararlı olduğuna ilişkin açıklaması
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) Şeyma Yıldız
17 yaşındaydı. Şeymayı hayattan kopartan babası
kendisini Erkek arkadaşı vardı, internette erkeklerle
fotoğrafını görünce kendimi kaybettim. diyerek savundu.
Yapılan haberlerle, babasının Şeymayı çok
sevdiği için öldürdüğüne ikna olmamız istendi. Çok acı ki
kadınları öldüren eşlerin, sevgililerin, babaların,
kardeşlerin gerekçesi eskiden örf, âdet, gelenekti, şimdi ise çok
sevgileri oldu.
Biz kadınlar öldüren sevgi istemiyoruz, biz
kadınlar öldüren gelenek istemiyoruz. Kadınların
yaşamları, bedenleri, canları üstünde hak iddia eden her türlü
anlayışa Hayır. diyoruz.
Biz kadınlar kararlıyız; cinayetleri
de durduracağız, eşit ve özgür yarınları da
dayanışmayla, mücadeleyle kuracağız.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
teşekkür ederim.
Daha ilerleyen zamanlarda tüm talepleri
karşılayacağız.
Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerimizin söz taleplerini karşılamak istiyorum.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Türkkanda.
Buyurun Sayın Türkkan.
38.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Sağlık Bakanının ilk coronavirüs vakasının ülkede
tespit edildiğini açıklamasıyla asıl mücadelenin
başladığına, konunun ciddi ve siyasetüstü olduğuna,
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrası için de gerekli tedbirlerin
ivedilikle alınmasını beklediklerine, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın AK PARTİ grup toplantısında
İdlible ilgili açıklamalarına, ülkeyi tehdit edenlere
karşı ordunun kararlı mücadelesini desteklediklerine ancak bu vatanın
artık ne daha fazla verecek şehidi ne de akacak gözyaşı
olduğuna, bölgede daha önce yaşanılanlardan ders çıkararak,
kararlı politikalar izleyerek daha fazla Mehmetçikimizin şehit
olmamasını umut ettiklerine, Türkiye İstatistik Kurumunun
açıkladığı işsizlik rakamlarına, her 4 gençten
1inin işsiz olmasının beyin göçü sorununu beraberinde
getirdiğine, Türk ekonomisinin kan kaybetmeye devam ettiğine, 4
kişilik bir ailenin aylık asgari gıda ihtiyacı 3.240
lirayken asgari ücretli bir vatandaşın gıda, ulaşım,
barınma, ısınma gibi ihtiyaçlarını nasıl
karşılayacağını öğrenmek istediğine, Meclisi
ziyarete gelen izleyici localarındaki harita mühendislerine Hoş
geldiniz. dediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gece saatlerinde Sağlık Bakanı
Sayın Fahrettin Koca, ilk coronavirüs vakasının ülkemizde tespit
edildiğini açıkladı. Sayın Bakanın bugüne kadar
verdiği şeffaf bilgilendirmelerden ve durumu kontrolünden memnunuz,
kendisine teşekkür ediyoruz fakat asıl mücadele şimdi
başlıyor. Hükûmetin vakalar yayılmadan durumu erkenden kontrol
altına almasını bekliyoruz. Virüsün ciddiyetini artık
hepimiz kavradık. Bu noktada ben de bir kez daha hatırlatmak
istiyorum: Ülke olarak artık el temizliğine, birbirimizle temas
konusunda mümkün olduğunca daha dikkatli olmaya, kalabalık yerlerden
kendimizi korumaya dikkat etmemiz gerekiyor. Durum siyasetüstüdür ve ciddidir.
Sağlık Bakanlığımızın bugüne kadar
olduğu gibi, bundan sonrası için de hızlı adımlarla
gerekli tedbirleri ivedilikle almasını bekliyoruz. Virüsün
bulaştığı birçok ülkede olduğu gibi, spor
müsabakalarının seyircisiz oynanması veya oynanmaması,
okulların bir süre tatil edilmesi gibi tedbirlerin bizde de
uygulanması artık düşünülmelidir, yoksa her şey için çok
geç olabilir.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, bugün AK PARTİ grup toplantısında İdlible
ilgili bazı açıklamalarda bulundu. İdlibde henüz
kalıcı bir çözüm bulunmadığını ifade eden
Sayın Cumhurbaşkanı Rusyayla vardığımız
anlaşmaya uygun bir şekilde gelişmeleri paylaşıyoruz.
Rejimi ve onu destekleyen milislerin ateşkes hattına
yaptıkları yığınakları da yakından takip
ediyoruz. Karşımızdakiler sözlerini tutmazsa bir öncekinden daha
ağır bir şekilde üzerlerine gitmekten de asla kaçınmayız.
Sadece karşılık vermekle kalmayacak, çok daha ağır
mukabelede bulunacağız. ifadelerini kullandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Elbette ki ülkemizi tehdit
edenlere karşı her zaman ordumuzun kararlı mücadelesini
destekliyoruz. Ancak bu vatanın, artık ne daha fazla verecek
şehidi vardır ne de akacak gözyaşı
kalmıştır. Umudumuz, bölgede daha önce yaşananlardan ders
çıkararak, kararlı politikalar izleyerek daha fazla Mehmetimizin
şehit olmamasıdır.
Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK, dün
işsizlik rakamlarını açıkladı. 2019 yılı
Aralık döneminde işsiz sayısı, geçen yılın
aynı dönemine göre 92 bin kişi artarak 4 milyon 394 bin kişiye
yükseldi. İşsiz sayısı artarken ne yazık ki
istihdamdaki düşüş de devam ediyor. İstihdam oranı, yüzde
45in altına düştü. Rakamlar, ortada; ekonomi, her geçen gün kan
kaybetmeye devam ediyor. İşsizlik, artıyor; istihdam,
azalıyor; genç işsizlik ise özellikle dikkat çekiyor. Her 4
gencimizden 1inin işsiz olması, gençlerin ülkeden
kaçmasını yani beyin göçü sorununu da beraberinde getiriyor. Ülkenin
yarınları olan gençlerin, gelecek umutları söndü artık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sadece gençlerin
değil, ülkede iş arayan herkesin umudu söndü, beklentisi
kalmadı. Bunun sebebi, ekonomiyi kötü yönetmenizdir. Türk ekonomisi, iyiye
gitmemekte, gün geçtikçe de kan kaybetmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ramazan ayının yaklaşmasıyla 2020 fitre
miktarı da belli oldu. Diyanet İşleri
Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu
toplantısında bu yılki fitre bedeli, 27 lira olarak belirlendi.
Yapılan değerlendirmeler neticesinde fitrenin, mevcut sosyoekonomik
hayat şartları ve 1 kişinin günlük asgari gıda
ihtiyacı göz önünde bulundurularak belirlendiği
açıklanmıştır. O hâlde 4 kişilik ailenin günlük asgari
gıda ihtiyacı, 108 lira olmaktadır; aylık asgari gıda
ihtiyacı ise 3.240 liradır. Üstelik bu, sadece gıda
ihtiyacı içindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani Diyanet, 4
kişilik bir ailenin aylık asgari gıda ihtiyacını 3.240
lira olarak hesaplamıştır. Ülkemizde asgari ücretin 2.324 lira
olduğunu düşündüğümüzde, vatandaş; gıda,
ulaşım, barınma, ısınma gibi ihtiyaçlarını
nasıl karşılayacaktır? Bu hayat
pahalılığında bu asgari ücret reva mıdır? Elinizi
vicdanınıza koyarak düşünmenizi istiyorum.
Bu arada, Türkiye genelinden gelerek Meclisimizi
ziyaret eden harita mühendisleri, izleyici locasındalarmış,
onlara da hoş geldiniz diyoruz İYİ PARTİ olarak.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Akçayda.
Buyurun Sayın Akçay.
39.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
21inci yüzyılın Avrupa Birliğinin mülteciler ve göçmenler
meselesinde yanlış ve başarısız politikalarına
sahne olduğuna, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ile 1967
Protokolünün mülteci haklarını belirleyen en temel hukuki belgeler
olduğuna, 2011 yılından bu yana Suriyenin, Esad rejimi, terör
örgütleri ve emperyal aktörler tarafından kaos ortamına
dönüştürüldüğüne, Türkiyenin geçici koruma statüsü dâhilinde Suriye
vatandaşlarına kapılarını açtığına ve
uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri doğrultusunda
insanlık onuruna yakışır imkânlar sunduğuna, Avrupa
Birliğinin mülteci meselesine sadece ekonomik açıdan bakmayı
bırakması gerektiğine, dünyada en fazla mülteciyi misafir eden
tek ülkenin Türkiye olduğuna, Yunan Hükûmetinin mültecilere yönelik
insanlık dışı tutumu nedeniyle mağdur olan sivillere
sınır bölgesindeki vatandaşlar ile kolluk kuvvetleri
tarafından yardım edildiğine, MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçelinin talimatları uyarınca bölgeye giysi ve gıda
yardımı yapılarak çocuklar için kreş
açıldığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
21inci yüzyıl, Avrupa Birliğinin
mülteciler ve göçmenler meselesinde yanlış ve
başarısız politikalarına sahne olmaktadır. Bir kez
daha, Batı kültürünün ve Batı siyasetinin zihnî ve fikrî kodlarının
materyalizm, Darvinizm, sömürgecilik ve ırkçılıkla özürlü
olduğuna şahit oluyoruz. Türkiye'nin sınır hattında
güvenli bölge vurgusunu kulak arkası edenler, kendi değerlerinin
hukuki esaslarına uymaktan imtina etmektedirler. 1951 tarihli Cenevre
Sözleşmesi ve 1967 Protokolü, mülteci haklarını belirleyen en
temel hukuki belgedir.
Sayın Başkan, sükûneti
sağlayabilirsek
Sesler geliyor, rahatsız oluyorum yani.
BAŞKAN Sayın Akçayın
konuşmasına birazcık izin verelim arkadaşlar.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu, önemli efendim.
Hâlâ devam ediyor, görüşme bitince ben devam
edeceğim efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Özür dilerim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, insicamım
bozuluyor.
BAŞKAN Haklısınız,
haklısınız Sayın Akçay, kusura bakmayın.
İstediğiniz noktadan
başlayabilirsiniz.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuşmam bir bütünlük
arz ettiği için, eğer izin verirseniz baştan almak istiyorum.
BAŞKAN Nasıl uygun görürseniz.
Buyurun, rahat rahat konuşun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
21inci yüzyıl, Avrupa Birliğinin
mülteciler ve göçmenler meselesinde yanlış ve
başarısız politikalarına sahne olmaktadır. Bir kez
daha, Batı kültürünün ve Batı siyasetinin zihnî ve fikrî kodlarının
materyalizm, Darvinizm, sömürgecilik ve ırkçılıkla özürlü
olduğuna şahit oluyoruz. Türkiye'nin sınır hattında
güvenli bölge vurgusunu kulak arkası edenler, kendi değerlerinin
hukuki esaslarına uymaktan imtina etmektedirler. 1951 tarihli Cenevre
Sözleşmesi ve 1967 Protokolü, mülteci haklarını belirleyen en temel
hukuki belgedir.
İç savaşın
başladığı 2011 yılından bu yana Suriye, Esad
rejimi, terör örgütleri ve emperyal aktörler tarafından kaos ortamına
dönüştürülmüştür. Suriye vatandaşları, Esadın bilinçli
politikalarıyla Türkiye başta olmak üzere Ürdün, Lübnan, Irak gibi
ülkelere göç ettirilmiştir. Türkiyede 29 Nisan 2011 tarihinden bu yana
geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı 3,5-4 milyon
civarındadır. İdlib bölgesinde, özellikle son iki ay içerisinde,
rejim unsurları ve Rus birlikleri tarafından gerçekleştirilen
hava ve kara saldırıları sonucunda milyonlarca Suriye
vatandaşı göç etmeye mecbur bırakılmıştır.
Türkiye, geçici koruma statüsü dâhilinde, Suriye vatandaşlarına
kapılarını açmış ve uluslararası hukuktan
kaynaklanan hak ve yükümlülükleri doğrultusunda, insanlık onuruna
yakışır şekilde imkânlar sunmuştur.
27 Şubat 2020 tarihinde İdlibde rejim
unsurları tarafından askerlerimize düzenlenen hain saldırı
sonrasında gerilim tırmandırılmış ve yeni bir göç
dalgası meydana gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye ile Avrupa
Birliği arasında 18 Mart 2016 tarihinde mültecilere ilişkin
ortak eylem planı oluşturulmuş ve Türkiye, bu kapsamda
alınan 6 maddelik karara harfiyen riayet etmiştir fakat planın
maddelerini oluşturan koşullarda kökten değişiklikler
olmuş ve Türkiye, yoğun göç dalgası neticesinde, sınır
kapılarını açma mecburiyetinde kalmıştır. Esad
rejiminin zulmünden kaçan, içerisinde çok sayıda çocuğun da bulunduğu
siviller, Yunan kolluk kuvvetlerince işkence ve zulme tabi tutulmaya devam
edilmektedir. Yunanistan, Cenevre Sözleşmesini ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 3üncü maddesi kapsamında
oluşturulan geri gönderme yasağını ihlal etmektedir. Avrupa
Birliğine üye ülkeler tarafından yapılan açıklamalarda
Türkiye, acımasız ve temelsiz eleştirilere maruz
bırakılmakta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
2011den bu yana Türkiye
üzerinde ekonomik ve sosyolojik boyutta yüksek maliyetlere neden olan mülteci
meselesi hafife alınmaktadır. Almanyanın 9 Mart 2020 tarihinde
18 yaşından küçükleri ülkesine kabul edeceğini
açıklaması ve mülteci krizini Türkiyeye mündemiç yorumlaması,
gayrisamimi ve art niyetlidir.
Avrupa Birliği, mülteci meselesine sadece
ekonomik açıdan bakmayı bırakmalıdır. Türkiye,
mültecileri zor kullanarak sınırlara göndermemiştir.
Egemenliğinden gelen meşru yetkilerine dayanarak sınır
kapılarını açmıştır. Türkiye, dünyada en fazla
mülteciyi ülkesinde misafir eden tek ülkedir. Türkiye, mülteci meselesinde
insani değerler açısından medeni bir tutum sergilerken
Yunanistan ve Türkiyedeki uzantıları,
insafsızlıklarını ayyuka
çıkarmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Öyle ki Avrupa Birliği
ve Yunanistanı eleştirmek yerine Türkiyenin
sığınmacıları bir araç olarak
kullandığını söyleyecek kadar
vicdansızlaşmışlardır.
6 Mart 2020 tarihinde Yunanistan
vatandaşları, kendi Hükûmetlerinin göçmen karşıtı
eylemlerini protesto etmek için sokaklara dökülmüşken içimizdeki bazı
odaklar göçmenlere Bu, Afgandır; bu, Suriyelidir. şeklinde âdeta
ırk testi yapar olmuştur. Bu, ırkçılık değil de
nedir? Yunan Hükûmetinin insanlık dışı tutumu nedeniyle mağdur
olan sivillere sınır bölgesindeki vatandaşlarımız ve
kolluk kuvvetlerimiz tarafından yardım edilmiştir.
Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeli, mültecilerin yaşadığı bu drama kayıtsız
kalmamış ve 5 Mart 2020 tarihinde talimatları uyarınca
bölgeye giysi ve gıda yardımı yapılarak sınırda
zor şartlar altında bulunan çocuklar için kreş
açılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Parti teşkilatlarımızın
ve Ülkü Ocaklarının sınırdaki yardım faaliyetleri
devam etmektedir. Türkiyenin, mülteci meselesinde Türk-İslam
medeniyetinin şuuru gereğince âlemşümul ve örnek bir tavır
sergilediğine hiç şüphe yoktur.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
40.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, 11 Mart Gezi Parkı eylemlerinde Okmeydanında polisin
attığı gaz fişeğiyle başından vurulan Berkin
Elvanın ölümünün 6ncı yıl dönümü vesilesiyle Berkin
Elvanı katletmiş olanlardan yargı alanında hesap
sorulamadığına, Batmandan İstanbula cezaevindeki
oğlunu ziyarete gelen Mehmet Baldan 24 Ocaktan bugüne haber
alınamadığına ve bu konuda Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığının kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararının hukuka uygun
olmadığına, emniyete, İçişleri
Bakanlığına ve savcılığa Mehmet Balın
nerede olduğunu sormak istediklerine, açlık grevini sürdüren Grup
Yorum üyelerinin evlerine baskın yapılarak zorla hastaneye
götürüldüğüne, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Armutlu Cemevine
kapısını kırarak giren kolluk güçlerini ve onlara emir
verenleri kınadıklarına, bir taraftan işsizlik artarken
diğer taraftan İşsizlik Fonuna el uzatılmasının
uygun olmadığına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Gezi
Parkı eylemlerinin 20nci gününde, 16 Haziran 2013te İstanbul
Okmeydanında ekmek almaya giderken polisin attığı gaz
kapsülünün başına isabet etmesiyle vurulan Berkin Elvan -14
yaşında- 269 gün yaşam mücadelesi vermişti ve 11 Mart
2014te yani bundan altı yıl önce, 15 yaşındayken
hayatını kaybetti. Soruşturma dosyası, 6 savcı değiştirdi;
hâlen bir sonuca varılamadı yani Berkin Elvanı katletmiş
olanlardan yargı alanında, hukuk alanında hesap sorulamadı.
Bunu hatırlatmak istiyorum ve Berkin Elvan gibi
çocuklarımızın ölmemesi, hiçbir çocuğun ölmemesi için bu
konuda ne kadar hassas davranılması gerektiğinin farkına
varmak gerektiğini bir kez daha vurguluyorum.
Özellikle son günlerde, bazı iktidar sözcüleri
Gaz sıkmak barbarlıktır. Korumasız insanlara gaz
sıkan ülkelerde ahlaktan söz edilemez. gibi laflar sarf ediyorlar. Evet,
bu lafların kendileri doğru gerçekten ama Türkiyede de 14
yaşında bir çocuğun gaz kapsülüyle hayatını
kaybettiğini unutmamak gerekiyor.
Burada, Mecliste daha önce dile getirdim, bugün bir
kez daha dile getirmek istiyorum. Efendim, Mehmet Bal; Batmandan
İstanbula cezaevindeki oğlunu ziyarete giden, aynı gün
akrabalarıyla görüşen Mehmet Baldan 24 Ocaktan bugüne kadar yani tam
kırk yedi gündür haber alınamamaktadır. Bu konuda ailesi,
savcılığa başvurmuştur. Çeşitli açıklamalar
yapılmıştır ve savcılık, bu konuda bir
girişimde bulunmuştur. Sinyal dökümlerinin ve MOBESE kayıtlarının
bulunduğu ortaya çıkmıştır. En son, Kadıköyde ve
Dudulluda sinyal ve MOBESE kayıtlarının olduğu ortaya
çıkmıştır. Fakat aradan bunca gün geçmesine rağmen
Mehmet Bal bulunamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) En son,
geçtiğimiz gün Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığı, kovuşturmaya yer
olmadığına dair bir karar verdi. Mehmet Balı artık
savcılık aramıyor fakat Mehmet Bal bulunamıyor, ailesi de
bulamıyor, kimse bulamıyor, ulaşılamıyor. Tekrar
soruyoruz: Mehmet Bal nerede? Aile arıyor, yakınları
arıyor. Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığının bu konudaki kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararı, hukuka ve insanlığa uygun
değildir. Bir kez daha hem Emniyete hem İçişleri
Bakanlığına hem savcılığa soruyoruz Mehmet Bal
nerede? diye.
Grup Yorum üyeleri, açlık grevi sürdürüyorlar
-Helin Bölek ve İbrahim Gökçek- ve çok ilerlemiş bir
aşamasındalar, sağlık açısından çok riskli bir
dönemdeler, evleri basıldı gece yarısı ve hastaneye
götürüldüler. Şimdi, bunun tıbbi açıdan ve tıp etiği
açısından uygun olup olmadığı çok açık, bunu hiç
tartışmıyoruz bile. Fakat bu baskının ötesinde ne
oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, devam edelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Yani gece
yarısı eve baskın yapmak işin bir başka yanı.
Şimdi, bir başka şey oldu. Pir Sultan
Abdal Kültür Derneği Armutlu Cemevinin kapısı
kırılarak içeri girildi bugün ve Grup Yorumla birlikte hareket eden
kişiler orada diye ibadethanenin kapısı kırıldı.
Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Hüseyin Güzelgülden bilgi
aldım. Cem odasında oturuyor bu kişiler ve kapılar
kırılarak bir ibadethanenin içine giriliyor; bu, görülmemiş bir
şey. Yani bir camiye nasıl giriliyorsa bir cemevine de aynı saygıyla
girmek gerekiyor. Bu konuda kapıyı kırmış olan kolluk
güçlerini ve ona emir vermiş olanları gerçekten en sert biçimde
kınıyoruz; ibadethaneye nasıl gireceklerini öğrenmeleri
gerekiyor.
Şimdi, efendim, işsizlik rakamları
açıklandı ve Türkiyenin işsizlik kâbusunun devam ettiği
ortaya çıktı. Bütün manipüle edilen rakamlara rağmen
işsizlik hâlâ 2 hanede ve milyonlarca insan işsiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) 2019da resmî
işsiz sayısı 918 bin arttı, 4 milyon 400 bine
yaklaştı. Özellikle gençlerdeki işsizlik, çok olağanüstü
ölçülerde artmış vaziyette, her 4 gençten 1i işsiz. Peki,
mesela, biz bu durumda ne yapıyoruz Mecliste? Bugün, torba yasanın
görüşmeleri devam edecek. İktidarın getirdiği teklifte ne
var? İşsizlik Sigortası Fonuna göz dikilmiş.
İşsizlik Sigortası Fonunu ekonomideki boşluklara
nasıl yamarız diye, sermayeye nasıl aktarabiliriz diye madde
teklifleri karşımızda duruyor. Bir taraftan işsizlik
artıyor, bir taraftan işsizlerin fonlarına el
uzatılıyor. Bunun da hiç uygun bir şey
olmadığını bir kez daha vurgulamış olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Altayda.
Buyurun Sayın Altay
41.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
corona virüsü tehdidiyle karşı karşıya olunduğuna,
Sağlık Bakanlığının bugüne kadar yürüttüğü
çalışma ve çabalara olumlu baktıklarına, virüsün tıbbi
etkisinin dışında ekonomik ve sosyolojik etkilerinin de
olacağı konusunda Millî Eğitim Bakanı, Kültür ve Turizm
Bakanı ile Ticaret Bakanını göreve ve duyarlılığa
davet ettiklerine, TBMMde alınması gereken tedbirler konusunda
Meclis Genel Sekreterliğine öneri ve tavsiyelerde bulunduklarına,
virüsten daha tehlikeli bir durumun da virüs paniği olduğuna, CHP
Grubuna mensup doktor milletvekilleri ile eczacı milletvekillerinin
alınması gereken tedbirlerle ilgili çalışmalarını
Hükûmet ve Sağlık Bakanlığıyla paylaşacağına,
Rusyanın resmî devlet televizyonu marifetiyle Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının güya küçük düşürülmeye
çalışılmış olmasının kabul
edilemeyeceğine ve bu konuda yürütme tarafından ne
yapıldığını merak ettiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygıyla selamlıyoruz efendim.
Sayın Başkan, malumunuz olduğu üzere,
tüm dünyada ve çevremizde bir corona virüsü tehdidi ile karşı
karşıyayız. Öncelikle bu tehdidin bir an önce bertaraf edilmesi
için dua ediyoruz tabii ama bu tıbbi işler duayla olmaz.
Sağlık Bakanlığının da bir gayret içinde
olduğunu görüyoruz yani olumlu bakıyoruz Sağlık
Bakanlığının bugüne kadar yürüttüğü çalışma
ve çabalara. Ama bu virüsün tıbbi etkisinin dışında,
doğal olarak tüm dünyada olduğu gibi, ekonomik etkileri de
olacaktır, sosyolojik etkileri de olacaktır. Bu sebeple şimdiden
biz yapıcı muhalefet anlayışı içerisinde Millî
Eğitim Bakanını, Ekonomi Bakanını, Turizm Bakanını
ve Ticaret Bakanını uyarıyoruz, göreve ve
duyarlılığa davet ediyoruz. Bu virüs umarım bertaraf
edilir, Türkiye en az hasarla buradan atlar. Böyle de umuyorum ama bunun yolu
bellidir, hem tıbbi hem ekonomik sarsıntılarının en
aza indirgenmesi için şimdiden alınması gereken tedbirler vardır.
Bugün grubumuza mensup Antalya Milletvekilimiz Çetin Osman Budakın da
işaret ettiği gibi, turizmde büyük rezervasyon iptalleri
başladı bile. Bunun sadece turizm değil, ekonomik boyutunu,
diğer ticari boyutunu, hepsini düşünmemiz lazım ve olaya bir
bütün bakabilmemiz lazım.
Yine, öte yandan, sabah Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterini şahsen aramak suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
de alınması gereken tedbirler var ise bunların
alınması konusunda öneri ve tavsiyelerimizi kendilerine ilettik. Bunu
bu şekilde belirtmek istiyorum ve vatandaşlarımızın da
tabii, çok tedbirli olmak kaydıyla, paniğe kapılmamalarında
fayda var. Virüsten daha tehlikeli bir durum gelişiyor; Virüs paniği,
corona paniği. Ben corona paniğini virüsün kendisinden daha tehlikeli
görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu anlamda, böyle
konularda, zaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi
partilerin tam bir uyum ve mutabakat içinde olacakları, güç ve iş
birliği yapacakları konusunda da hiçbir tereddüt
taşımıyorum. Ayrıca bizim grubumuza mensup doktor
milletvekillerimizle, eczacı milletvekillerimizle şu anda, an
itibarıyla bir toplantı devam ediyor grup salonumuzda, arkadaşlarımız
da hem yapıcı katkı ve önerilerini hem alınması
gereken tedbirlerle ilgili çalışmaları Hükûmetle ve
Sağlık Bakanlığıyla paylaşacaklar. Bunu belirtmek
istiyorum.
Sayın Başkanım, bir de çok
üzüldüğüm bir durum var, ona da çok kısa değinmek istiyorum.
Rusya
Ben Tayyip Erdoğana kızarım, iç politikada
tartışırım, kavga ederim; bu, benim işim ama Tayyip
Erdoğanın, Cumhurbaşkanı olarak Rusyada bulunduğu
anda, esnada Rusyanın resmî devlet televizyonu marifetiyle Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının güya küçük düşürülmeye
çalışılmış olmasını kabul etmem de mümkün
değildir. Ama bir o kadar da kabul etmemin mümkün olmadığı
bir şey, bu olayla ilgili olarak yürütme tarafından, Rusya nezdinde,
Rusya Devlet Başkanlığı nezdinde, Rusya devlet televizyonunun
bu edepsizliğiyle, bu sözde küçük düşürme operasyonuyla ilgili ne
yapılıp ne yapılmadığını da doğrusunu
isterseniz merak ediyorum.
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİnin
Sayın Grup Başkan Vekili biraz sonra konuşacaktır. Herhâlde,
ben rahatsız oluyorsam, AK PARTİ Grubunun da bundan rahatsız
olması gerekir, buna refleks göstermesi gerekir. Bu yönüyle de bu durumu
Meclisimizin takdirine ve milletimizin takdirine sunmayı bir görev addediyorum.
Kaldı ki Sayın Devlet Bahçeli de bu durumun tavzih edilmesi
gerektiğini belirtmiştir. Hâl böyleyken, yürütmenin bu duruma sessiz
kalması benim içime sinmiyor. Neticede, küçük düşürülen, Türkiye
Cumhuriyetinin, 83 milyonun Cumhurbaşkanıdır. Bunu da kabul
etmediğimi peşinen beyan etmek istiyorum.
Sabrınızı zorlamak istemiyorum.
Başka bir iki konu daha vardı ama bunlara şimdi girmeyelim, gün
içerisinde gerekirse değerlendiririz.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Akbaşoğluna aittir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Türkiye Cumhuriyeti devletinin coronavirüsle ilgili
mücadelede tüm dünyaya örnek olduğuna ve 26 ülkenin bilgi
paylaşımı talebinde bulunduğuna, coronavirüs konusunda
aynı hassasiyetle çalışmalarını sürdüreceklerine,
sosyal medya paylaşımlarına itibar edilmemesi, ilgili
makamların açıklamalarına göre hareket edilmesi
gerektiğine, özverili çalışmaları sebebiyle
Sağlık Bakanlığı mensuplarını tebrik
ettiğine, Yunanistanın sığınmacılara yönelik
uygulamalarının Batı medeniyetinin iflasının
ilanı olduğuna, bir tarafta sınır güvenliğiyle ilgili
tedbirler alınırken diğer taraftan da İdlibde askerî
harekât gerçekleştirildiğine ve bu çerçevede millî harp sanayisinin
nereden nereye geldiğinin tüm dünyaya gösterildiğine, son on sekiz
yılda yapılan hizmetlerin seksen yılda yapılan hizmetlerle
mukayese edildiğinde katbekat daha fazla olduğunun ortaya
çıkacağına, 1915 Çanakkale Köprüsünün 18 Mart 2022de
tamamlanarak hizmete açılacağına,
Cumhurbaşkanının önderliğinde büyük ve güçlü Türkiyeyi,
adil ve merhametli yeni bir dünya kurma azmini sonuna kadar muhafaza
edeceklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, tüm dünyada ortaya çıkan coronavirüsle ilgili
mücadelede Türkiye Cumhuriyeti devleti, tüm dünyaya örnek oldu. 26 ülke,
Türkiyenin başarısıyla ortaya çıkan bu durumla ilgili, bilgi
paylaşımı noktasında talepte bulundu.
Coronavirüs tüm dünyayı etkilerken,
Bakanlığımız tarafından alınan önlemler sayesinde
düne kadar ülkemizde herhangi bir vakayla
karşılaşılmadı. Dünyanın dört bir yanında on
binlerce insan bu virüse yakalanırken, alınan tedbirler sayesinde,
hakikaten, virüsün etkisi en aza indirildi. Yurt dışından gelen
bir kardeşimizin virüse yakalandığı tespit edildi ve derhâl
karantinaya alınmak suretiyle tedaviye başlandı; ailesi ve
çevresindekiler de takip altında.
Sağlık Bakanlığımızın
da ifade ettiği gibi: Virüs, aldığımız tedbirlerden
daha büyük değil. Bu zamana kadar işi nasıl sıkı
tuttuysak, tedbirler aldıysak bundan sonra da aynı hassasiyetle
çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Şu kısım da çok önemli ki
birtakım sosyal medya mecralarında bilinçli veya bilinçsiz bir
şekilde üretilen yalan paylaşımlara itibar edilmemesi, ilgili
makamların açıklamalarına göre hareket edilmesi önem arz
etmektedir.
Gerçekleştirdikleri hassas ve özverili
çalışma sebebiyle Sağlık
Bakanlığımızın tüm mensuplarını, bu
vesileyle, tebrik ediyor; sağlık ordumuza kolaylıklar diliyorum.
Bu noktada, bizlere de sorumluluklar düşüyor. Bütün grupların da
ifade ettiği gibi: Bu konuda yetkili mercilerin, makamların açıklamalarını
hep beraber takip etmemiz gerektiğini, bu vesileyle, tekrar
hatırlatıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli milletvekilleri,
sığınmacılar meselesi dünyanın gündeminde.
Yunanistanın uygulamaları aslında Batı medeniyetinin,
Avrupa medeniyetinin iflasının ilanıdır. İnsan
hakları maskeli balo bitmiş; gerçekler tüm
çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.
Batı medeniyetinden insanlığa bir hayır gelmeyeceği,
tüm dünyaca net bir şekilde görülmüştür. Bu durumda tabii ki
Türkiyeye büyük iş düşüyor, zira Türkiye, insanlığın
son umut adası. O nedenle herkesin başkalarının
hesabına ve namına değil milletimizin, devletimizin,
vatanımızın nam ve hesabına her noktada duruş
sergilemesi gerekir. Bunu tekraren hatırlatmak isterim.
Değerli dostlar, değerli milletvekilleri;
bir tarafta sınır güvenliğiyle ilgili de önemli tedbirler
aldık ve bu konuyla ilgili İdlibde de bir askerî harekât
gerçekleştirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu çerçevede, tabii, millî harp sanayimizin nereden
nereye geldiğini de tüm dünyaya, dosta güven, düşmana da hakikaten
cesaretlerini kırıcı bir şekilde göstermiş olduk.
Yüzde 20lerden yüzde 70lere gelen ve seyir füzeleriyle, helikopterleriyle,
uçaklarıyla, SİHAlarıyla, İHAlarıyla,
TİHAlarıyla hakikaten Türkiyenin ne muazzam bir gelişme
gösterdiğini, elektronik harp sistemlerinde ne noktaya geldiğini de
tüm dünyaya gösterdik.
Bir taraftan bu önemli yatırımları,
hizmetleri ve hakikaten teknoloji üretimini ortaya koyarken diğer taraftan
da milletimizin hayatını kolaylaştırıcı
yatırımlarımızı on sekiz yıldır
aralıksız devam ettirerek milletimizin refah düzeyini artırmak
için de gece gündüz çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, seksen yılda yapılan bütün hizmetleri bir
noktada toplasak, son on sekiz yılda yapılan hizmetlerle mukayese
etsek hakikaten katbekat daha fazla hizmetler yapıldığı
ortaya çıkacaktır. On sekiz yıl önce 26 havalimanımız
varken şimdi 56 havalimanımız var. 6.100 kilometre bölünmüş
yol varken şimdi 27 bin kilometre bölünmüş yolumuz var.
Dolayısıyla bütün bunlar, hepimizin göğsünü kabartan, milletçe
ve devletçe yarınlara daha umutla bakmamızı ortaya koyan
tablolar.
18 Mart Çanakkale Zaferimizi haftaya
kutlayacağız. Bu vesileyle gerçekten çok büyük bir eser olacak, büyük
bir hizmet olacak 1915 Çanakkale Köprüsüyle ilgili de sözlerimi ifade ederek
noktalamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi alalım lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Çanakkale Boğazının
gerdanlığı olacak 1915 Çanakkale Köprüsünün deniz içerisindeki
kulelerine 22nci bloklar da konuldu. Toplam yüksekliği 318 metre olacak
kuleler, 277 metreye ulaşmış oldu. Toplam 32 bloktan
oluşacak köprü ayakları tamamlandığında 318 metrelik
uzunluğuyla 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferini simgeleyecek 1915 Çanakkale
Köprüsü, 18 Mart 2022de tamamlanarak hizmete açılacak. Çanakkale
Boğazı, köprü sayesinde altı dakikada geçilebilecek. Her
zorluğa ve engelleme girişimlerine rağmen dünyanın en büyük
projeleri arasında gösterilen projelerimiz de devam ediyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Başkanım
konuşmak serbestse biz de konuşacağız.
BAŞKAN Sayın Tarhan, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sayın Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde ve liderliğinde, aziz milletimizin hizmetinde büyük ve
güçlü Türkiye'yi, adil ve merhametli yeni bir dünya kurma azmimizi sonuna kadar
muhafaza edeceğimizden milletimizin şüphesi olmasın.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Reklamları
dinlediniz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, özür dilerim sizden.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ya, efendim
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın hatip,
biraz önce Türk siyasi tarihini rencide edecek bir açıklama yaptı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Alakası yok efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Alakası yok; böyle bir
usul yok, Grup Başkan Vekilimizin böyle bir üslubu yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum,
bitiriyorum; kayıtlara geçsin.
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Tanal bir
saniye
Ben tutanaklara bir bakayım, ne olduğuna bir bakayım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın Sayın
Başkan, dedi ki: Seksen yılda olanı on sekiz yılda
yaptık. Seksen yıl içerisinde emperyalist güçlerin yanında diz
çöken hiçbir lider olmadı bugüne kadar.
BAŞKAN Peki, Sayın Tanal.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, terbiyesizlik!
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu terbiyesizliği
yapıyor!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, terbiyesizlik!
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir şey olabilir
mi? Terbiyesizlik yapıyor!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hiçbir fabrika
satılmadı.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, açık ve seçik şekilde
MAHMUT TANAL (İstanbul) Seksen yılda
hiçbir fabrika satılmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, apaçık terbiyesizlik!
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
saniye lütfen
RECEP ÖZEL (Isparta) Ama böyle bir şey
olabilir mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Seksen yılda
hiçbir fabrika satılmadı.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen, rica
ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, böyle bir usul yok, bakın böyle bir usul
yok!
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen rica
ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, terbiyesizliktir!
BAŞKAN - Yani Grup Başkan Vekilimiz yok
ortada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sözünü geri almaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
Sayın Akbaşoğlu, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sözünü geri almaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, lütfen
bir oturun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sözünü geri almaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, lütfen
bir oturun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet.
BAŞKAN Rica ediyorum
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun
orada!
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir de hakaret ediyorsun!
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - İftiracısınız, müfterisiniz! Siz
kendiniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bağır,
bağır!
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
Sayın Tanal, lütfen
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Tanal, kendini tarif ediyor!
BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen, rica
ediyorum
Değerli arkadaşlarım, bir saniye
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Biraz daha
bağırsın!
BAŞKAN Sayın Tanal lütfen, rica
ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir şey
anlaşılmıyor Başkanım!
BAŞKAN Sayın Tanal, Sayın Tanal
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Provokatör mü bu? Provokasyon için özel mi geldi?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hemen provoke etti!
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, bir
sakin olun, rica ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Provokatörlük ancak güldürebilir, sorumsuzluk
güldürebilir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biraz daha
konuşsun; sesi alçaktan geliyor Başkanım.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, rica
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, siyasi
eleştiriler sert olabilir, herkes bunlara
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sayın Başkan,
bunlara bir cevap
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Akbaşoğlu, rica ediyorum, rica ediyorum Sayın Özel.
Değerli arkadaşlarım, siyasi
eleştiriler sert olabilir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mesela?
BAŞKAN Bir saniye
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yani siyasi eleştiri değil.
BAŞKAN - Bunların tümüne herkes yani
siyasi eleştiri
Sayın Akbaşoğlu da kendi partisinin
konumunu anlatıyor yani bunda ben bir beis de görmedim, siz de
diyebilirsiniz karşı tarafa ama bunlar tartışmaya konu
olacak konular değil.
Değerli arkadaşlarım, işimize
bakalım daha dünya kadar gündem maddemiz var.
Değerli arkadaşlar, gündeme geçiyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, söz almak istiyorum bu
konuyla ilgili.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bence
yeterli bu tartışma.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam Başkanım, şöyle yapın, bu
konuyla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN Yani ben gerekli bir
tartışmayı görmüyorum ortada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır, ciddi bir suçlamada bulundu.
BAŞKAN Ama siz de zaten onu iade ettiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuyla ilgili tutanaklara geçirmek üzere de bir
BAŞKAN Geçti; Sayın Akbaşoğlu,
hepsi geçti tutanaklara.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi bu konuyla ilgili söz istiyorum efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de istiyorum
doğal olarak.
BAŞKAN Biz şöyle yapalım:
Tutanaklara bir bakın; ben geçirttim tutanaklara, arkadaşlar geçirdi
tutanaklara. Bir bakın, ondan sonra eğer geçmediyse ben size söz
veririm ama sözlerinizin hepsi geçti tutanaklara. Rica ediyorum
Değerli arkadaşlarım, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 11/3/2020
tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bünyesinde
görevlerini kahramanca ifa eden sözleşmeli askerî personele yapılan
adaletsizliğin önüne geçilebilmesi, eşitsizliğin ortadan
kaldırılması ve bu çerçevede yapılacak özlük
haklarındaki iyileştirmeler ile sorunlarının giderilmesi
için araştırma komisyonu kurulması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
11/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/3/2020 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili ve İYİ PARTİ
Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz bünyesinde görevlerini kahramanca ifa eden sözleşmeli askerî
personellerimize yapılan adaletsizliğin önüne geçilebilmesi,
eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve bu çerçevede
yapılacak özlük haklarındaki iyileştirmeler ile sözleşmeli
askerî personellerimizin sorunlarının giderilmesi için
araştırma komisyonu kurulması amacıyla 11/3/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 11/3/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
İYİ PARTİ Grubunun önerisinin gerekçesini açıklamak üzere
grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Dursun Ataşa söz
veriyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Ataş.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubu olarak, görevini kahramanca ifa eden
sözleşmeli askerî personelimize yapılan adaletsizliğin önüne
geçilmesi, eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve bu
çerçevede yapılacak özlük haklarındaki iyileştirmeler ile
sözleşmeli askerî personelimizin sorunlarının giderilmesi
amacıyla vermiş olduğumuz grup önerisi hakkında söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin dünkü grup
toplantısında da dile getirdiği gibi, uzman çavuş,
sözleşmeli er ve erbaşlarımızın pek çok sorunu
bulunmaktadır. Uzmanlarımız, şehit olduklarında
gördükleri ilgiyi yaşarken de görmek istemektedir. Uzman çavuş, uzman
erbaş ve erler terörle mücadelenin belkemiğidir; Kuzey Irakta,
Suriyede, sınırlarımızda yapılan kritik
operasyonlarda en önde mücadele etmektedir.
Ülke savunmasında kahramanca mücadele eden
uzmanlarımız ne yazıktır ki birçok sorunla da mücadele
etmek zorunda kalmaktadır. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
deyip görevlerini kahramanca en önde ifa eden uzmanlarımızın
sorunlarını görmezden gelemeyiz. Bu nedenle sözleşmeli
erbaş ve erlerimizin özlük haklarındaki iyileştirmeler,
düzenleme yapılması gereken konular arasındadır. Nitekim
özlük haklarında eşitsizlikler Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
arasında adaletsizliğe ve huzursuzluğa sebep olmaktadır.
Terörle mücadelede yer alan uzman çavuşların derece, kademe ve ek
göstergelerinin eşitlik ve adalet ilkesi çerçevesinde yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir. Uzman erbaşlar, sözleşmeyle görev yapmakta ve herhangi
bir iş güvenceleri bulunmamaktadır. Güvencesi olmayan, geleceklerini
göremeyen askerlerimizin moral ve motivasyonları çok etkilenmekte,
askerimiz ailesi ve geleceğiyle ilgili sürekli kaygı içinde
yaşamak zorunda kalmaktadır.
Değerli milletvekilleri, böyle kritik
görevlerdeki personelin sözleşmeli olması ulusal güvenlik
açısından bir risktir. Ulusal güvenliğin ve vatan
savunmasının sözleşmesi olmaz. Ayrıca, 52 yaşına
gelen uzman erbaşlar sivil memurluğa geçmektedir ve uzman erbaş
kadrosunda sahip oldukları haklardan da mahrum
bırakılmaktadır. Ömrünün en güzel dönemini ülkemizin
savunması için gözünü kırpmadan feda eden uzman
erbaşlarımızı emekliliklerinde rahat ettirmek devletimizin
hem borcu hem de görevidir. Yirmi beş yıl görev yapan bir uzman
çavuşun yirmi iki yılı şarkta, evini dahi götüremediği
üs bölgelerinde geçmektedir. Diğer askerî personelden, muvazzaf
askerlerden farklı olarak sınırlı bir doğu görev
süresi de bulunmamaktadır. Unutulmamalıdır ki uzman
erbaşların da aileleri vardır. Bu nedenle şark görev
süreleri ve tayin yönetmeliği düzenlenmelidir.
Değerli milletvekilleri, önemli bir konu da
uzmanlarımızın orduevlerine girememesidir. Bu sorunu çözmek için
uzman erbaş misafirhaneleri yapılmaya
başlanmıştır ancak misafirhanelerin sayısı
yeterli değildir, tüm illerde yapılmalıdır. Uzman
erbaş misafirhanelerinin yapımına özellikle terör bölgesindeki
illerde öncelik verilmelidir.
Bir yıllık uzman çavuş ile yirmi
yıllık uzman çavuş aynı maaşı almaktadır.
Ayrıca, sözleşmeli askerlerimizin 4/C kapsamında sigortalı
gözükmesi, bu sigortalarının tek taraflı feshedilmesi en temel
mağduriyetlerinden biridir. Öte yandan, sözleşme süreleri dolan
sözleşmeli erlerden başarılı olanların uzman
erbaşlığa geçirilmesi sağlanmalıdır.
Uzmanlarımızın izin ve tayin
yönetmelikleri olmadığı gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri
Sağlık Yönetmeliği Hastalıklar Çizelgesinde de isimleri
yoktur. Hastalananların meslekten atıldıklarını
belirten uzmanlarımız var. Sözleşmeli olduklarından
dolayı meslekten atılmayla ilgili sürekli baskı ve mobbinge
maruz kaldıklarını belirten uzman çavuşlarımız
var. Ülkemiz için kahramanca mücadele eden uzman çavuş, uzman erbaş
ve erlerimiz geçici değil, kalıcı çözümler bekliyor.
Kalıcı çözümleri getirmek için bir araştırma komisyonu
kurulması teklifimize destek bekliyoruz. Her fırsatta hakları
ödenemez dediğimiz ama haklarını bir türlü vermediğimiz
kahramanlarımıza hak ettikleri hakları vermemiz gerekir.
Son zamanlarda ülkemizin güvenliği için
yürütülen operasyonlarda şehit olan askerlerimizin büyük
çoğunluğu uzman çavuş ve sözleşmeli er ve erbaşlardan
oluşmaktadır. Bu vesileyle tüm şehitlerimizi saygı, rahmet
ve minnetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu konuda biliyorum ki Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçi
Hareket Partisinin birçok girişimleri, çabaları, kanun teklifleri
var. Eğer bu konuda samimiysek, bu askerlerimize gerekli hakları
vermek adına kuracağımız bu komisyona her partiden destek
bekliyor, Genel Kurulu ve tüm Silahlı Kuvvetleri saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Samimiyet testi olamaz
Sayın Başkan. Konuşmacı kürsüde bunu bir samimiyet
gösterisi olarak söyledi. Parti grupları kendi o günkü gündemleri
doğrultusunda grup önerilerini verirler, ondan sonra da Genel Kurulun
takdirine bırakırlar.
BAŞKAN Elbette.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aksi takdirde bu, bir dayatma
ve zorlama olur. O bakımdan, bu ifadeler yanlıştır.
Tutanaklara girmesini istiyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözleşmeli askerî personel dediğimizde
Silahlı Kuvvetlerde görev yapan 3 kademe var: 1incisi sözleşmeli
erler, 2ncisi uzman erbaşlar, 3üncüsü de sözleşmeli subay ve
astsubaylar. Bunların sorunlarına hızlı bir şekilde
değinmek istiyorum.
Sözleşmeli erler yedi yıl boyunca 7/24
kışlada ikamet ediyorlar. Bu da aslında boşanma
vakalarında artışı getiren bir faktör. Bu, tabii ki
güvenliği de etkileyecek bir durumdur. Burada, özellikle güvenli
birliklerde, vardiya sistemine geçilmesi önem arz etmektedir.
Aslında Türk Silahlı Kuvvetlerinin
diğer personelinde olup da sözleşmeli erlerde olmayan birçok imkân
var. Nedir onlar? Mesela, refakat izni yok, mehil izni yok, il
dışı tayininde yol harcırahı yok, geçici görev ücreti
yok, asgari geçim indirimi yok, aile yardımı ve çocuk
yardımı yok, eş ataması yok, komando tazminatı yok,
zatî tabanca alma hakları yok, derece ve kademe yok, emeklilik hakkı,
kıdem tazminatı yok; diğer personellerde var ama sözleşmeli
erlerde bunların hiçbiri yok. Mesela, Ocak 2018de Türk Silahlı
Kuvvetleri personeline iyileştirme zammı yapıldı 400 lira,
sözleşmeli erlere bu verilmedi. Yedi yıl sonunda size memuriyete
geçiş kolaylığı sağlayacağız. denildi,
bununla ilgili hiçbir gelişme şu ana kadar yaşanmadı.
Önümüzde bekçilerle ilgili bir yasa var. Aslında bekçi
olmalarının önü açılsa çok faydalı olur çünkü özellikle
gece silah kullanmak önemli; bekçiler bu konuda hata yapabilir, sözleşmeli
erlerden buraya takviye yaparsak faydalı olabilir. Ayrıca, mesela,
şehit olsalar bile şehit yakınlarına ve gazilere
yapılan kira yardımı sözleşmeli er şehit
olduğunda yapılmıyor; böyle bir fark da var, şehit
olduklarında bile bir ayrımcılık var. Rütbe
işaretleriyle ayrılmıyorlar bunlar.
Uzman erbaşlarımızın kadroyla
ilgili ciddi sorunları var. Her zaman söylüyoruz, birçok partinin de
teklifleri var aslında bu konuyla ilgili. Yine, 3600 ek gösterge alamıyorlar,
geçici görevleri doğu hizmetinden sayılmıyor, doksan gün
istirahat alsalar kadro dışı kalabiliyorlar. Okulları yok,
lojman, orduevi imkânları yok. Bir de 6000 sayılı Kanun
mağdurları var. Nedir bu? Yirmi yıl, yirmi beş yıl
görev yapıyorlar, ardından yaş haddinden emekli ediliyorlar;
sivil memurluğa geçiriliyorlar daha doğrusu, bir gün sivil memurluk
yapıp sivil memur statüsünden, en düşük memur statüsünden emekli
edilmeleri onlar için çok büyük kayıp oluyor. Bunun da düzeltilmesi
gerekiyor.
Diğer bir başlık ise sözleşmeli
subay ve astsubaylar. Bunlar 2003 yılından beri görevdeler. Yirmi bir
yıl çalışıyorlar, 46 yaş hadleri var. Atama ve görev
yönünden, diğer subaylardan farklı hiçbir görev yapmıyorlar,
diğer subaylar ne yapıyorsa onu yapıyorlar, aynı sicillerle
değerlendiriliyorlar fakat subaylar yüzbaşılığa,
astsubaylar da üstçavuşluğa kadar yükselebiliyorlar ve her üç
yılda bir de bunların sözleşmeleri yenileniyor ve bunların
muvazzaf subay, astsubaylığa geçiş oranları çok düşük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika alabilir miyim.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Çelebi.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Ayrıca,
şöyle ciddi bir sıkıntıları var: Sözleşmeleri
sona erdiğinde, mesela, yirmi yıl çalışsalar dokuz yıl
üzerinden tazminat alıyorlar yani on bir yıllık tazminat
haklarını alamıyorlar. Onların beklentisi şu: On
yıl hizmet süresini dolduran, 85 ve üzerindeki sicil ortalamasına
sahip olanların, güvenlik soruşturmalarından da geçerlerse
aslında muvazzaf kadroya geçmeleri gerekir. Çünkü 15 Temmuzdan sonra da
ciddi bir kadro açığı oluştu ve biz bir senede subay
yetiştirmeye çalışıyoruz, hâlbuki elimizde on senelik
sözleşmeli subay, astsubaylar var ve 2003 yılından beri görevde
oldukları için çok ciddi tecrübeye de sahipler. Bunların muvazzaf
kadroya geçirilmesi çok önemli diyorum.
Gazilerimizin özlük haklarıyla ilgili bugün
gelecek bir madde var. Eğer bu 6ncı madde geçerse çok ciddi
mağduriyetlere yol açacak. Önceden on beş senede emekli
olabiliyorlardı, şimdi yirmi senede emekli yapmaya çalışıyoruz
ve artı, sigorta primleriyle ilgili de ciddi sorunlar var, onu da
6ncı maddede sizlere arz edeceğim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Refik
Özen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Özen.
AK PARTİ GRUBU ADINA REFİK ÖZEN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ
grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, ülkemizin ve asil
milletimizin egemenlik ve bağımsızlığı için
canlarını feda eden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet,
gazilerimize ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Yaşadığımız bu zor
coğrafyada etrafımıza kurulan ateş çemberine
karşı şanlı ordumuzun hem eğitim hem teçhizat
anlamında daha etkin, daha verimli, daha caydırıcı bir güce
sahip olabilmesi için, başta Sayın Cumhurbaşkanımız
olmak üzere, Millî Savunma Bakanlığımız ve Genelkurmay Başkanlığımız,
devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla, gecemizi gündüzümüze katarak
çalışmalarımızı hep birlikte devam ettiriyoruz.
Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde, barışa giden yolda İdlibde siyasi çözümle
ilgili önemli bir adım atıldı. Bu ateşkesle, rejimin
ülkemizin ve bölgenin güvenliğini tehlikeye atan ve insanlık
dramına sebep olan saldırılarının durdurulması
sağlanmış oldu. Mutabakat kapsamında 15 Marttan itibaren M4
Kara Yolunda ortak devriyelere başlanmış olacak. Kara yolu
boyunca tesis edilecek güvenli koridorun usul ve esasları kapsamında
Millî Savunma Bakanlığımızca gerekli çalışmalar
da başlatılmış durumdadır.
Beklentimiz, ateşkesin kalıcı
olması, akan kanın bir an önce durdurulması ve yüzde 81i
kadın ve çocuk olmak üzere yerlerinden, yurtlarından edilen 1
milyonun üzerinde masum insanın dönüşleri için ortamın sağlanmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri döneminde subay, astsubay, uzman
erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlerin özlük haklarında
müştereken birçok iyileştirmeler yaptık. Yabancı ülkelere
birlik hâlinde veya münferiden gönderilen subay, astsubay, sivil memur,
işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlere 40000
gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
katsayıyla çarpımı sonucunda bulunacak tutarı geçmemek
üzere fiilen sınır ötesinde icra edilen görev süresince tazminat
ödenmesine imkân tanınmıştır.
Yine bizim dönemimizde çıkarılan yan ödeme
kararnameleriyle iş güçlüğü puanlarının
artırılması sonucunda, subay, astsubay ve uzman erbaş
aylıklarında yüzde 5 artış sağlanmıştır.
2018 Yılı Yan Ödeme Kararnamesiyle subay, astsubay ve uzman
erbaşların aylıklarında aylık net 400 lira
iyileştirme yapılmıştır.
27 Nisan 2018 tarihli Başbakanlık
oluruyla, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa illerinin Suriye hudut
birliklerinde ve bu illerin Suriye hududunda bulunan ilçelerinde görev yapan
personelimize 1.382 lira ilave, ek tazminat verilmesi
sağlanmıştır.
2018 Yılı Konut Yönergesi
değişikliğiyle uzman erbaşların devlet
memurlarıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri konutlarından
faydalanma oranı yüzde 5ten yüzde 10a çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özen.
REFİK ÖZEN (Devamla) 1 Şubat 2018
tarihli ve 7079 sayılı Kanunla, Millî Savunma
Bakanlığınca temin edilen tabancaları zatî demirbaş
silah olarak satın alabilmelerine imkân tanınmıştır.
24 Aralık 2019 tarihli ve 1905 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararıyla, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde görevli uzman erbaşların adada almakta
oldukları tazminat, aylık derecelerine göre, 361 ila 425 lira
arasında artırılmıştır.
Sözleşmeli erbaş ve erlerin sözleşmelerinin
bitiminde verilmekte olan tazminat tutarları yüzde 33 oranında
artırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş oldukları mücadeleleri hiçbir maddi
karşılıkla ödemeyeceğimiz kahraman subay, astsubay, uzman
erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlere ait yapılan bu
iyileştirmelere ilaveten Millî Savunma Bakanlığımızca
hazırlanan ve önümüzdeki günlerde Komisyonumuza gelecek olan kanun
teklifiyle özlük haklarında yeni iyileştirmeleri inşallah hep
birlikte hayata geçirmiş olacağız.
Bu vesileyle, aziz vatanımız uğruna
canlarını feda eden aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve
minnetle anıyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, öneriyi
okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 6/3/2020 tarihinde Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları
tarafından, kadına dönük şiddet ve
ayrımcılığa karşı alınacak her türlü yasal
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/3/2020 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
6 Mart 2020 tarihinde Ağrı Milletvekili
Sayın Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından
(5672 grup numaralı) kadına dönük şiddet ve
ayrımcılığa karşı alınacak her türlü yasal
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/3/2020 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Batman
Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başaran, süreniz beş dakika.
HDP GRUBU ADINA
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8 Mart dolayısıyla, kadınların
yaşadığı her türlü şiddet, baskı, çok boyutlu
ayrımcılık ve ötekileştirme politikalarına
karşı etkin mücadele hattının oluşturulması,
yaşamın tüm alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasına dönük etkin politikaların belirlenmesi için bir
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz kendini bir kadın partisi olarak tanımlayan,
kadınların yararına, kadınların hayatlarına
dokunacak, kadınların mevcut ezilme ve sömürü
koşullarını değiştirmeye dönük her türlü teklifi
sunan, bu teklifleri destekleyen, evet diyen bir partiyiz. Buradan, özellikle
bütün kadın arkadaşlarımızı, ideolojik
düşüncelerimizi, parti kimliklerimizi bir tarafa bırakarak,
kadın kimliğiyle, verdiğimiz bu öneriyi kabul etmeye davet
ediyoruz. Son söyleyeceğimi başta söylemiş olayım.
Değerli
arkadaşlar, geçen yıl içerisinde toplumsal cinsiyet
eşitliği meselesi çok tartışıldı, çok başka
bir biçimde manipüle edildi ama ben kısaca toplumsal cinsiyet eşitliğinin
en basit tabirle ifadesini size okuyayım. Kadın ve erkeklerin
toplumsal yaşamın her alanında eşit olmalarına,
toplumsal yaşama eşit bir biçimde katılmalarına, eşit
olanaklardan faydalanmalarına denir toplumsal cinsiyet eşitliği.
Değerli
arkadaşlar, peki, biz Türkiye olarak toplumsal cinsiyet eşitliği
konusunda ne durumdayız? Biraz istatistiklere bakmak gerekiyor. Dünya
Ekonomik Forumu her yıl yaptığı araştırmalardan
bir tanesini daha yapmış ve maalesef, Türkiyenin her geçen gün
toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda geri sıralara
düştüğünü ifade etmiş, tespit etmiş. Buna göre, geçen
yıl 149, bu yıl 153 ülke arasında 130uncu sırada olarak
toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda en geri sırada yer alan
bir ülke hâline gelmişiz değerli arkadaşlar.
Şimdi, her yıl bu konuda benzer raporlar
açıklanıyor ve bununla ilgili çalışmalar
yapılıyor. Biz de bu kürsülerden toplumsal cinsiyet
eşitliği üzerine çokça konuşmalar yaptık. Birkaç gündür,
özellikle 8 Mart vesilesiyle CHP ve bizler tarafından -HDP Grubu olarak en
fazla biz ama diğer partilerden de- kadınların
uğramış olduğu ayrımcılıkla ilgili birçok
şey söylendi.
Arkadaşlar, kadınlar nasıl
ayrımcılığa uğruyor? Bir: Toplumun birçok
alanından kadınlar maalesef izole ediliyor. Kadınlara bir kimlik
belirlenmiş; bu kimliğe göre, anne, kız kardeş, kız
çocuğu olabilirler ama kadınlar kendi kimlikleriyle, kadın olma
kimlikleriyle toplum içerisinde maalesef var olamıyorlar.
Kadınlar, iş alanında sürekli bir
biçimde ayrımcılığa uğruyorlar. 8 Martın yani
eşit işe eşit ücret mücadelesinin verilmesinin üzerinden
yaklaşık iki yüz yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ
kadınlar iş yaşamında emeklerinin karşısında
eşit ücret talepleriyle sokaklara dökülüyorlar. Maalesef, Türkiyede
cinsiyet eşitsizliğinin boyutu, sadece iş yaşamında
değil, kadınların bire bir yaşamlarına dokunan bir
durumda.
Değerli arkadaşlar, 2019
yılında, sadece bir yıl içerisinde, tespit edilen rakamlara
göre, 474 kadın, erkek şiddeti sonucunda yaşamını
yitirmiş yani erkekler tarafından katledilmiş; bunların
50si sokak ortasında yani toplumun içerisinde katledilmiş ve
maalesef, boğazları kesilerek, satırlarla, bıçaklarla,
aslında, örgütlenen bu erkek şiddeti, IŞİDvari yöntemlerle
kadınları katletmiş. Yani toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin geldiği noktada kadınlara bir yaşam
alanı bile yok.
Bunun, bu kadın cinayetlerinin, bu kadına
eşitsiz yaklaşımların politik olduğunu sürekli bir
biçimde ifade ediyoruz çünkü iktidarın en üst mekanizmalarında her
defasında Boşuna uğraşmayın, kadın-erkek
eşit değil. ifadeleriyle karşı karşıya
kalıyoruz. Yine, her alanda Sen kadınsın, bir kadın olarak
sus! ifadeleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Maalesef,
bu Meclisin kendisi bile erkek egemen bir Meclis, erkeklere göre dizayn
edilmiş bir Meclis ve maalesef, büyük mücadelelerimiz sonucunda
geldiğimiz noktada 600 milletvekilinden sadece 103ü kadın
milletvekili.
Yine, maalesef, kadınlar kadın mücadelesi
yürüttükleri için, kadın mücadelesinde ön saflarda oldukları için
şu anda kadın milletvekillerimiz cezaevinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla)
Başkanım, bir dakikayla toparlayayım.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Aybüke
Öğretmen nerede o önergede? Aybüke Öğretmen var mı orada?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Biz
kadın ayrımı yapmıyoruz.
BAŞKAN Değerli arkadaşım, niye
oradan bağırıyorsunuz?
Siz buyurun Sayın Başaran.
Sessiz olalım değerli arkadaşlar.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben en başta ifade etmiştim; bir defa daha ifade
edeyim sevgili kadın arkadaşım: Biz, kadınlara yönelik her
türlü şiddetin karşısındayız, keşke siz de
kadınlara yönelik her türlü şiddetin karşısında olup
bu önergemize evet diyebilseydiniz ama sizin bağımlı
olduğunuz sistemin kendisi erkek, kendisi tek adam olarak inşa
edilmiş bir sistem. Onun için siz buna evet diyemeyeceksiniz, onun için
eş başkanlık sistemimize bu kadar yoğun bir biçimde
saldırıyorsunuz, onun için bizim kurmuş olduğumuz bir
sistemin karşısında kayyumlar atıyorsunuz. Kayyumların
yaptığı ilk faaliyetler de kadın kurumlarını kapatmak,
kadın çalışmalarını bir şekilde askıya almak
oluyor.
İşte tam da bu nedenden, siz İstanbul
Sözleşmesini yani bu ülkede, kadınlara yönelik ayrımcı
yaklaşımları önlemek için imzalanmış olan
İstanbul Sözleşmesini ilk defa bu yıl tartışmaya
açtınız. İşte onun için bu Meclis çatısı
altında, maalesef, kadınların boşandıktan sonra üç
kuruşa mahkûm olduğu, mecbur olduğu bir dönemde
kadınların nafaka hakkını tartışmaya
açtınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın Sayın
Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Kusura
bakmayın.
İşte bu yüzden kadınlar,
kameraların önünde IŞİDvari yöntemlerle boğazları
kesilerek Ben ölmek istemiyorum! çığlıkları içerisinde
katlediliyor. İşte tam da bu nedenden, kadınlara Siz, sadece
gündüz sokağa çıkabilirsiniz, eyleminiz bile gündüz olabilir.
yaklaşımınız nedeniyle, akşam İstiklale
çıkan kadınları sizin erkek bakış açınız
darbetti, saçlarından sürükleyerek gözaltına aldı.
Değerli kadın arkadaşlarım,
özellikle size bir kez daha sesleniyorum: Kadına yönelik bu şiddetin
ideolojisi yoktur; bu, kadın kimliğimize saldırıdır.
Gelin, hep beraber kadına yönelik şiddetin engellenmesi, toplumsal
cinsiyet eşitliğinin oturtulması için bu komisyonu kuralım;
hep beraber araştıralım, çözüm mekanizmalarını hep
beraber bulalım ve en nihayetinde, kadın özgürlükçü, eşitlikçi
bir sistemi hep beraber kuralım diyorum.
Bütün kadın arkadaşlarımın 8
Martını buradan bir kez daha kutluyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Müzeyyen
Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Şevkin.
CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet, Türkiyenin sorunlarına bir göz
attığımızda, herhâlde, en can yakıcı sorunlardan
biri işsizlik; diğeri de kadına uygulanan şiddet, taciz,
tecavüz ve cinayetler; bu da en baş sıralarda geliyor. Türkiyede 15
yaş ve üzeri 30 milyon 695 bin kadının sadece 10 milyon 723 bini
iş gücüne direkt katılabiliyor arkadaşlar. Toplumsal cinsiyet
eşitsizliği, istihdam dışına iten politikalar, aile
içi sorumluluklar, sosyal yaşamdan uzaklaştırılmak gibi pek
çok etkenle mücadele eden kadınlar, Türkiyede hem ekonomik hem de sosyal
özgürlüklerden ne yazık ki yoksun olarak yaşıyor. Ülkemizde
kadının karşısına en büyük sorun olarak şiddet
çıkıyor, arkasından işsizlik, eğitimsizlik ve taciz
geliyor; kadın şiddetinden sonra karşı karşıya
kalınan işsizlik sorunu bir türlü önlenemiyor.
Türkiyede her 10 kadından 7si işsiz
değerli milletvekilleri. Kadınların istihdama katılım
oranı yüzde 29,3 civarında, Türkiyede 20 milyon kadın iş
yaşamının dışında kalıyor. Peki, siyasete
baktığımızda çok mu farklı durum? 1.397 belediyemiz
var arkadaşlar, 1.397 belediyeden sadece 44ünün başkanı
kadın. Yine, 32.005 mahalle muhtarlığı, 18.152 de köy
muhtarlığı var yani toplamda 50.157 muhtarlığın
içerisinde sadece ve sadece 1.071 kadın muhtar var. Kendi kentime de
baktığımda, 826 muhtarlıktan sadece 17sinde kadın
muhtarlarımız temsiliyette yer alıyor. Ne yazık ki bu
konuda da Türkiye sınıfta kalmış durumda.
Evet, değerli milletvekilleri,
çalışan kadının görevi iş yerinde de bitmiyor elbette.
Hem işte hem evde çalışmakla yükümlü kadın. Bütün bu zorluklarla
ve ücret eşitsizliğiyle karşı karşıya
kalıyor. Kadınlar erkeklerle aynı işi yapmasına
rağmen ücret dengesizliği var. İşsizlik oranı
erkeklerde yüzde 13,2yken kadınlarda bu oran yüzde 20 civarında. 15
yaş ve üzeri 30 milyon kadın nüfusunun sadece 10 milyon 723 bini
iş gücüne katılabiliyor. 15-24 yaş arasındaki 5 milyon genç
kadın nüfusunun 2 milyonu ne yazık ki ne okulda ne evde yani
kayıtsız arkadaşlar; hiçbir yerde görünmediği için bunlar işsizlik
rakamlarına yansımıyor ne yazık ki.
Dünya Ekonomik Forumunun küresel bazda
yaptığı Eşitlik Raporuna göre,
bakıldığında, 149 ülke arasında Türkiye ne yazık
ki 130uncu sırada yer almakta arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Hemen tamamlıyorum
efendim.
Yine, Parlamentolararası Birlik verilerine
göre, kadınların siyasette temsiliyeti açısından dünya
ortalamasına bakıldığında yüzde, 14,5 iken bu
temsiliyet, Avrupa ortalaması yüzde 16,5; Türkiye ortalaması ise -kadının
siyasette temsiliyeti- yüzde 4,4. Yine, burada da sınıfta
kalınmıştır.
Anayasanın 10uncu maddesi, devletin, cinsiyet
eşitliğini sağlamakla yükümlü olduğunu söylüyor. Medeni
Kanun, biliyorsunuz, kadın-erkek fırsat eşitliğini, resmî
nikâh, tek eş, evlilik, miras, boşanma haklarını
kadına tanımış; bütün bu haklarımızdan, bu
kazanımlarımızdan asla geriye dönüş söz konusu olamaz;
özellikle nafaka konusunda geriye dönüş söz konusu olamaz arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim.
Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten
arınmış bir dünya yaratmak için, adında da İstanbul
olan İstanbul Sözleşmesini Türkiyede imzalamış
olmamıza rağmen, ne yazık ki kadını şiddete
karşı korumaya dönük ve ev içi şiddeti önlemeye yönelik İstanbul
Sözleşmesi hâlâ hayata geçememiştir. Bu konuda da sadece rakamlarla
ifade edilen kadın cinayetleri içimizi yakıyor. Artık yeter!
diyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi alalım Sayın
Şevkin, son cümlenizi alıp selamlayalım.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Artık
yeter! Kadın cinayetleri rakam olarak verilmesin, bunu
kanıksamayalım. Gelin, hep beraber bu komisyona Evet. diyelim,
araştırılsın, bu konu rakam olmaktan çıksın.
Hiçbir parti ayrımı yapılmaksızın kadına
şiddete, tacize, tecavüze, siyasi ayrıştırmaya ve her tür
ayrıştırmaya karşı mücadele edelim diyorum, bütün
kadın arkadaşlarımı desteğe bekliyorum.
Hepinizi çok seviyoruz. Çok teşekkür ediyorum,
var olun. (CHP, HDP, İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Canan Kalsın.
Süreniz üç dakika Sayın Kalsın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar.)
AK PARTİ GRUBU ADINA CANAN KALSIN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HDP grup önerisi aleyhine söz almış
bulunmaktayım. Kadına karşı şiddetin
faturasının bir kültüre, bir dine, bir medeniyete
çıkarılmayacağı ortadadır.
Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi Kadına
karşı şiddet bir insan hakları ihlalidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Brezilyada 1
milyon kadından 42 kadın cinayete kurban giderken ABDde bu rakam 21,
Hindistanda 19, Arjantinde 13, Korede 9, Belçika ve Avustralyada 8,
İsrailde 7 olarak gerçekleşmiştir; Türkiyeyse Almanya,
Finlandiya, İsviçre, Norveç ve Hollanda gibi ülkelerle birlikte 5-6
bandında yer almaktadır.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Hükûmetimiz zamanında, 2011de çekincesiz olarak
imzalanan, 2014te yürürlüğe giren kadına yönelik şiddeti
önlemeye yönelik İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanunla ilgili 14/11/2018 tarihinde -bu tarihin altını çizerek
söylüyorum- İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açan
değil, KEFEK bünyesinde, uygulamada ortaya çıkan sorunların
tespitiyle alakalı 13 AK PARTİli, 6 CHPli, 3 HDPli, 2 MHPli ve 2
İYİ PARTİli milletvekilinin ortak önerisiyle kurulan alt
komisyonumuzda uygulamadaki sıkıntı ve sorunların tespitine
yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Toplumun tüm
kesimleriyle, STKlerle, öğretim görevlileriyle, Adalet
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, hâkim ve
savcılarla, konunun uzmanlarıyla yaptığımız görüşme
ve sunumlarda uygulamanın bilgi eksikliğinden, tecrübe
eksikliğinden, konuya vâkıf olmamadan, farklı mahkemelerin
farklı kararlar vermesinden kaynaklanan bazı sorunlar olduğunu
tespit ettik ve Komisyonumuz da çalışmalarını
sonuçlandırmak üzere.
Tüm bu verilerin ışığında,
Adalet Bakanlığı, uygulamaya geçirdiği Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanunun uygulanmasına yönelik genelgesini 17 Aralık 2019 tarihli
154/1 numaralı genelgeyle güncellemiştir. Bu bağlamda,
eğitim, danışmanlık, psikolojik tedbirlerin teşvik
edilmesi kararı alınmıştır. Şahsın
psikolojik destek alması konusunda kolluk kuvvetleri -şahıs
gönderildiği zaman- caydırıcı olmuştur. Tebligat,
kolluk kuvvetleri tarafından yapılırken de tavsiye
kararlarıyla birlikte verilmiştir.
Buradaki amaç cumhuriyet savcısıyla
koordineli çalışılması, çeşitli mahkemelerde
değil tek bir mahkeme üzerinden kararın alınmasının
sağlanmasıdır. Yetkili mahkemeler artık, UYAP sistemi
üzerinden pop-up açılması suretiyle daha önce şahısla
ilgili şikâyet olup olmadığını, sabıka durumunu
öğrenebiliyor. Ayrıca ŞÖNİMler, şiddet
mağdurlarına ŞÖNİM destekli uzman, psikolog ve sosyolog
desteği veriyor. Tebligat, kolluk destekleriyle yapılmaktadır.
Bunların yanında, tekrarlanan şiddet vakalarının
gözden kaçırılmamasına Aile Bakanlığı destek
vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
CANAN KALSIN (Devamla) Tutanak, artık matbu,
tek bir hâlde değil, vakaya ve kişiye uygun hâlde düzenlenmekte ve
detaylandırılmaktadır. Tedbir hâkimleri aynı zamanda
vakayı takip eden hâkimlerdir.
Sayın Başkanım ve değerli
milletvekilleri; alt komisyon çalışmalarında tespiti
yapılan eğitim eksikliği ve diğer konularla ilgili Adalet
Akademisinde ilgili kurumlar destek alacaktır ve burada eğitimler
verilmektedir. Aile Bakanlığı başta olmak üzere, birçok
Bakanlığımızın bir araya geldiği Mercan
Seferberliği bu konuda atılmış en önemli örneklerden
biridir. Ayrıca, On Birinci Kalkınma Planına -KEFEK
Komisyonunda olan arkadaşlarımız da biliyor, basın açıklaması
da yaptık- yerelden kadının kalkınmasıyla ilgili,
hiçbir kalkınma maddesine konulmamış, Kalkınma
Planına konulmamış maddeler konuldu. Biz, kadının
yerelden kalkınmasını, internet üzerinden iş gücüne
katılmasını destekliyoruz. Bizim hedefimiz 34,4 olan kadın
katılımını 38,8e çıkarmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi de tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
CANAN KALSIN (Devamla) İş
dünyasında kadına ayrımcılığın her türlü
karşısında olduğumuzu biliyorsunuz. Ceren Damar cinayetinin
davasını arkadaşlarımızla, sizlerle izledik. Bire bir,
biz bütün Dilekçe Komisyonumuzda önerimizi de verdik. Üç aylık bir dilekçe
süresi değil, bire bir takip ederek konuları da
sonuçlandırıyoruz ama siz de takdir edersiniz ki Aybüke
Öğretmenlerin olmadığı bir önergeyi desteklememiz mümkün
değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diyarbakır Annelerinden bahsetmeyen bir önergeyi desteklememiz mümkün
değildir diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayalım
efendim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Başkanlık Divanındaki arkadaşlarım arasında bir
aykırılık var; elektronik sistemle oylama yapalım.
Bir dakika süre veriyorum değerli
arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bir dakikada giremeyiz
sisteme.
BAŞKAN Girersiniz, herkes
RECEP ÖZEL (Isparta) Giremeyiz.
BAŞKAN Peki, peki. Bazı
arkadaşlarımız giremiyorlar sisteme.
İki dakika veriyorum.
Başlatalım hadi bakalım.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Öneri reddedilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bir saniye, bir sessiz olabilir miyiz lütfen.
Değerli arkadaşlarım, bir sessiz
olalım ve oturalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, AK
PARTİ Grubuna söyleyin, gürültü oradan geliyor.
BAŞKAN Bütün herkese söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, herkes bir otursun ve
sessiz olalım lütfen.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun önerisi görüşüldükten sonra on dakika bir ara
vereceğim, ondan sonra RTÜKle ilgili bir seçimimiz olacak. RTÜKle ilgili
seçimde toplantı ve karar yeter sayısı aranacağını
Genel Kurulumuzun bilgilerine sunmak isterim.
Öneriyi okutuyorum:
3.- CHP Grubunun, 11/3/2020 tarihinde Bursa
Milletvekili Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından,
kadın istihdamını artıracak yöntemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/3/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/3/2020 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve
arkadaşları tarafından, kadın istihdamını
artıracak yöntemlerin belirlenmesi amacıyla 11/3/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (1693 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/3/2020 Çarşamba
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Bursa
Milletvekilimiz Sayın Lale Karabıyık. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Karabıyık.
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin nüfusunun
yüzde 49,8i kadın ancak maalesef, kadınlar toplumsal haklardan
erkeklerle eşit bir şekilde yararlanamıyorlar. Bu, istihdamda da
böyle; bu, gelirde de böyle; bu, iş hayatında da böyle. Türkiyede
kadınların istihdama katılması, özellikle iş gücüne
katılma oranı OECD ülkelerinin en gerisinde geliyor. Oysa biliyor
musunuz, Türkiyedeki kadınların iş gücüne katılma
oranı OECD ülkeleri ortalaması kadar olabilseydi eğer bugün, bu
ülkede kişi başına millî gelir bile 3 bin-4 bin dolar daha fazla
olabilecekti yani kadının çalışmasının, sadece
kadına ya da ailesine değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisine de
olumlu etkisi olacaktı.
Eğitime bakıyoruz, eğitimde oranlar yine
hiç de güzel görünmüyor; Okuma yazma bilmeyen kadınların
sayısı erkeklerden 5 kat daha fazla. Okuma yazma bilenlerin
oranına baktığınızda yüzde 90larda ama ilkokulu
bitirme oranlarına baktığınızda yüzde 80lere
geriliyor, liseyi bitirme oranına baktığınızda yüzde
40lara iniyor ve üniversiteyi bitirme oranına
baktığınızda da yüzde 10lara geriliyor. Bunlar, Avrupa
Birliği ve OECD ortalamalarının hatta dünya
ortalamalarının da gerisinde oranlar.
Yine, bu ülkede üniversite mezunu
kadınların yüzde 62si, lise mezunu kadınların yüzde 65i,
lise mezunu olmayan kadınların ise yüzde 54ü, maalesef, istihdamda
kendilerine yer bulamıyorlar. Bugün ülkemizde, çalışan
kadınların yüzde 65,2si ücretli ve yevmiyeli işlerde
çalışıyorlar. Kadınların yüzde 24,1i ücretsiz aile
işçisi olarak çalışmakta, yüzde 9,3ü ancak kendi işini
kurarak çalışabiliyor ve yüzde 1,4ü işveren ve maalesef,
kadınların yüzde 92si de sendikasız değerli
milletvekilleri.
Çalışan kadınların en önemli
sorunlarından bir tanesi, düşük ücret. Yine, işsizlik,
işsiz kalma korkusu, işini kaybetme korkusu da en önemli
korkularından bir tanesi ve sigortasız
çalıştırılmak da kadınların, çalışan
kadınların önemli sorunlarından bir tanesi.
Diğer taraftan
baktığınızda, çalışma koşulları
açısından da yine kadınların mağdur olduğunu her
aşamada görmek mümkün. Mesela, haftalık kırk beş saatten
fazla çalışan kadın sayısı ülkemizde 3 milyonu
aşmış durumda. İşsizlik sigortasına başvuran
kadın sayısı da erkeklerden kesinlikle daha fazla.
Yıllık kazançlara bakalım o zaman:
Bakın, kadınların Türkiye'de ortalama yıllık brüt
kazancı 62 bin lira ama erkeklerin ortalama kazancı 78 bin lira. Yani
kadınlar sadece iş ararken değil, iş hayatında da
gelir elde ederken de kesinlikle ayrımcılığa
uğramakta.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün
kadınlarla ilgili söylediği şu sözü lütfen
anımsayalım: Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz
bir yol vardır; büyük Türk kadınını
çalışmamıza ortak kılmaktır. Milletimiz güçlü bir
millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de
kadınlarımızın her konuda yükselmelerini
sağlayabilmektir.
Değerli milletvekilleri, kadının
toplumdaki rolünün güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği
anlayışının yasal çerçevesinin genişletilmesi insani
ve sosyal, ekonomik eşitsizliklerin giderilmesi açısından
gerçekten çok önemlidir. Bunun için, öncelikli olarak Türkiye'de
kadınların iş gücüne katılımının düşük
olduğunun bilinmesi, bunun kabul edilmesi ve istihdam yaratacak alanlar üzerinde
çalışma yapılması gerçekten önemlilik arz etmektedir. Bu
nedenle, kadın alanında yapılacak bütün
çalışmaların hedefinde Türkiyeyi, kendi hayatını
belirleyebilen, özgür ve güçlü kadınların ülkesi hâline getirmek ve
kadını güçlendirmek olmalıdır ve burada partilerüstü bir
yaklaşımla hem istihdamdaki bu sorunların
araştırılması hem çalışan kadınların
sorunlarının giderilmesi önemlidir. Diğer taraftan da bunun
partilerüstü bir çalışma ve hedef olarak görülmesi, Türkiye ekonomisi
açısından da önemli olduğu bir kez daha vurgulanmaktadır.
Sizlerden de beklentimiz, bu konudaki hedefe ulaşmak için bütün
çalışmaları bu doğrultuya yöneltmenizdir.
Teşekkür ederim. ( CHP, HDP ve İYİ
PARTİ, sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen,
İYİ PARTİ Grubu adına Erzurum Milletvekilimiz Sayın
Muhammet Naci Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Cinisli.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlar, tüm
kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarım.
İYİ PARTİ olarak bize göre,
geleceğin mutlu, zengin ve güçlü Türkiyesi Türk kadınının
yükselmesiyle mümkündür. Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendinin dedikleri gibi Türklerde kadın,
toplumun direğidir; Türklerde kadın, töredir, öğretendir,
erkeği yetiştirendir; Türklerde kadın, akıldır,
sağduyudur, toplumsal hafızadır; Türklerde kadın,
devlettir. Türk devletleri kadını baş tacı
yaptığı zaman yükselir, kadının değerini
bilmediğinde yıkılır. Kadim tarihimiz buna şahittir.
Ben de Nene Hatun ve Kara Fatma gibi iki kahraman Türk kadınının
yetiştiği memleketim Erzurumun milletvekili olarak tüm bu sözlere
şehadet ederim. Maalesef, belirtmem gerekir ki çalışma
şartlarının en kötü olduğu tarım ve
hayvancılık sektöründe kadınların yüzde 95i
kayıtsız, sigortasız olarak aile işçisi statüsünde, sosyal
devletle bağı olmaksızın hayat mücadelesi vermektedirler.
Toplam çalışma alanlarındaki kadınların ise
yaklaşık yüzde 45i sosyal güvenlik kapsamı
dışındalar. Maalesef, ülkemizde yoksulluk AK PARTİ döneminde
fukaralığa varan bir gerçekliğe dönüştü, TÜİK verilerine
göre de bundan en çok kadınlarımız etkilenmekte. Tarımda
ise aile işçisi denilerek kadının
yaradılışından kaynaklı sahip olduğu
duyguları sömüren, ailesi için gösterdiği
karşılıksız emeğe göz koyup kayıt
dışı istihdamın oluşmasına göz yuman
anlayışla mücadele etmek hepimizin bir görevi olmalı.
Diğer yandan, tarım ve
hayvancılık alanlarındaki üretimin düşmesine sebep olan
etkenlerden bir tanesi de ailelerin sanayileşmiş yerlere göç
etmeleri. Tarım bölgelerinden göç vermeyi engellemek için kadın
istihdam sahaları genişletilmeli. Aile işçiliği
kavramı yasal statüye dayandırılmalı, kayıt
dışı çalışan kadınların çalışmaları
ve emekleri güvence altına alınmalı.
(Uğultular)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Sayın Başkanım, kendimi duyamıyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
defalarca uyarı yapıyorum. Yani rica ediyorum değerli
arkadaşlarım, sayın hatibe saygı gösterin lütfen. Rica
ediyorum değerli arkadaşlar, bütün salondan uğultu geliyor. Rica
ediyorum
Buyurun Sayın Cinisli.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu manada, kırsaldan göç vermeyi önleyebilmek
adına kadınlara pozitif ayrımcılık
yapılmasını teklif ediyorum. Geçtiğimiz yasama
yılında hazırladığım kanun teklifimle, 5 büyükbaş
veya 20 küçükbaş hayvan veya 5 dönüm tarladan az olmamak kaydıyla,
tarımsal faaliyette bulunan kadınların SGK kapsamına
alınmalarını önermiştim. Geçmişte kredi ve hibe
destekleriyle benzer teşvikler yapılmaktaydı, günümüzde de
kırsaldaki kadınların desteklerden yararlanmalarını
verdiğim tür kanunlarla sağlayabiliriz. Böylece, üretimdeki
emeklerine destek verilerek kendilerine ve ailelerine maddi ve manevi
katkıda bulunulacak, vatandaş olduklarını, ailelerinin ana
bireyleri olduklarını hissedeceklerdir. Millî ekonomi temelinin
tarımsal üretim olduğunu lütfen unutmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Meclisimizin, kadını sosyal ve ekonomik her alanda destekleyici
çalışmalar yapmasını diler, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bakın, herkesin başına gelir,
konuşmacılarımız uğultulardan etkileniyorlar. Rica
ediyorum, buradaki, kürsüde konuşan arkadaşlarımıza, hep
beraber aynı özeni gösterelim. Ben bu uyarıları defalarca
yapmaktan hiç de hoşnut değilim ama bir uğultu geliyor
değerli arkadaşlarım. Yani arkadaşlarımız belki
kendi aralarında konuşurken sesin duyulmadığını
zannediyorlar ama her yerden, Meclisin akustiği itibarıyla, sesler
geliyor ve bu da önden duyuluyor değerli arkadaşlarım. Rica
ediyorum
Şimdi, öneri üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz
Sayın Serpil Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kemalbay.
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Savunmasız çocuklara gaz bombası atan
zihniyeti tanımlayacak tek kavram barbarlıktır. sözünün
altına imza atıyorum, Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın sözü.
Şunu söylemek isterim: Sayın Fuat Oktay,
başkası olunca bol keseden konuşuyorsunuz da Berkin Elvan
altı yıldır aramızda yok, bir gaz fişeğiyle
-polisin attığı bir gaz fişeğiyle-
yaşamını yitirdi. Berkin Elvan için hâlâ adalet gelmiş
değil. Katili koruyan iktidar ve güdümlü yargı halkın nezdinde
çoktan mahkûm oldular diye düşünüyorum ve Berkin Elvanı burada
saygıyla anarak sözlerime başlamak istiyorum.
TÜİK, mevsim etkisinden
arındırılmış rakamlarını açıkladı.
2019 Aralık rakamlarına baktığımız zaman,
gerçekten, Hükûmetin kapkara bir karnesi var. Türkiyede kadın
istihdamı, dünyada hiçbir yerde görülmedik ölçüde kadınların
aleyhine. Kadınlar çalışma yaşamının
dışına atılmış durumdalar ve bu konuyla ilgili
HDP olarak da önergeler verdik. Ne yazık ki bu önergeler ciddiye
alınmadı ve burada reddedildi iktidar oylarıyla.
Arkadaşlar, kadın nüfusu 31 milyonun
üzerinde, erkek nüfusu 30 milyonun üzerinde. Kadının istihdama
katılımına baktığımız zaman 10 milyonun
üzerinde, erkek istihdamına baktığımız zaman 21
milyonun üzerinde ve kadının tarımda istihdam edildiğini
ağırlıklı olarak düşündüğümüz zaman,
kadınlar açık bir şekilde ayrımcılığa
uğruyor, istihdamda yani çalışma hayatında kadınlar
yer alamıyor.
Kadınlar neden çalışma
hayatında yer alamıyor? diye baktığımız zaman
şunu görüyoruz; kendileri cevap vermişler, yine TÜİKin bir
araştırmasına göre diyorlar ki: Kadınların iş
gücüne katılım sağlayamama nedenlerinde birinci sırada ev
işleri; ikinci sırada emeklilik, engelli olma, iş aramama
Bu
ikincisi, bütünü yani hem erkek hem kadınları kapsıyor fakat
birinci sırada ev işleri geliyor; 11 milyon kadın, ev
işleri sebebiyle istihdama katılamadığını
söylüyor. Bunun anlamı şu: Kadınların, evde bakım
hizmeti yaptıkları için, çocuklara, yaşlılara, engellilere
baktıkları için çalışma yaşamının
dışına atıldıklarını görüyoruz. OECD
ülkeleri dediğimiz ülkelerde -çoğu Avrupa ülkesi- kadının
istihdama katılımı yüzde 70, Türkiyede yüzde 30larda. Bu,
tamamen iktidarın politikaları sebebiyle, kadınları ev
içine kapatan politikaları sebebiyle kadınların evde
tutulduğunu gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Türkiyede patriarkal bir tahakküm sistemi var. Erkek, devlet ve sermaye el ele
vermiş bir şekilde kadınları eve mahkûm kılıyor
ve kadınlar, yaşamını güvencesiz bir şekilde sürdürmek
zorunda kalıyor. Kadınların, iş yaşamında da öyle
aman aman işlerde olmadığını görüyoruz. Kadınlar,
iyi işlere erişemiyorlar; cam tavanlar var, cam duvarlar var.
Kadınlar hem iyi, yüksek ücretli ve yüksek pozisyonlu işlere
gelemiyor hem de meslekler arasında da kadınlar, ev işlerinin
uzantısı olan işlere yığılmış durumda.
Bu erkek egemen zihniyeti bir an önce Türkiye'nin terk etmesi gerekiyor ve
kadın-erkek eşitliğini sağlayabilmek açısından
kreşler açılması gerekiyor. İş yerlerinde kreşler
açılmalı, mahalle kreşleri 7/24 açık olmalı;
kadınlar, eğitimde ve hayatın her alanında sunulan
politikalarda hizmetlerden yararlanabilmeli, eğitime erişebilmeli,
meslek sahibi olabilmeli ve kadınlar çalışma hayatına
eşit bir şekilde katılabilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Aksi
hâlde, kadınlar sittinsene çalışma yaşamına
giremeyecekler.
Çalışma yaşamındaki
ayrımcılığın en temel nedenlerinden bir tanesi de
örgütsüzlüktür, sendikasızlıktır; kadınların
çalışma yaşamında erkeklerle eşit bir şekilde yer
almasını sağlayacak hukuki düzenlemelerden de
yararlanamamalarıdır. Bu nedenle, sosyal güvenlik haklarına
sahip olmaları açısından, kadınların mutlaka ve
mutlaka çalışma yaşamına eşit bir şekilde
katılmasını istiyoruz. Şu anda, hâlihazırda evde, ev
kadını pozisyonunda olan kadınlar için de sigorta ve emeklilik
hakkını bu Meclis sağlamalıdır. Verdiğimiz kanun
teklifi burada kabul edilmelidir ve kadınlar, ev kadınları
sigorta ve emeklilik hakkına kavuşmalıdır. Ne zamana kadar?
Çalışma hayatına eşit bir şekilde
katılıncaya kadar.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz sırası,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekilimiz
Sayın Çiğdem Erdoğan Atabeke aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Kadınların ekonomik ve sosyal hayata etkin
ve insan onuruna yaraşır bir şekilde
katılımını hem bireysel bir kazanım hem de aile
yapısının güçlenmesini sağlayan temel değer olarak
görüyoruz. Bu bilinçle hareket eden iktidarımız, kadın-erkek
fırsat eşitliğinin sağlanmasına ve kadınların
sosyal ve ekonomik statülerinin yükseltilmesine ilişkin gerekli yasal düzenlemeleri
gerçekleştirmiştir. Kadınların aile ve toplumdaki
rollerinin, ekonomik, kamusal ve siyasal yaşama
katılımlarının önünde engel oluşturmaması için
kalkınma planları ve hükûmet programlarında kapsamlı
tedbirler yer almaktadır. Ülkemizin en üst politika dokümanı olan On
Birinci Kalkınma Planımızda, 2023 yılında
kadınların iş gücüne katılım oranını yüzde
38,5e yükseltmeyi ve kayıt dışı çalışma
oranını ise yüzde 30a düşürmeyi hedefliyoruz. Bu noktada, 2002
yılında yüzde 27,9 olan kadınların iş gücüne
katılma oranı 2019 yılı itibarıyla yüzde 33,9a
yükselmiştir. Kadın istihdamının artırılması
amacıyla yürütülen nitelikli çalışmalar neticesinde, 2002
yılıyla kıyaslandığında, yüzde 72,5lik
kayıt dışı çalışan kadın oranının
2019 yılı itibarıyla yüzde 42,1e gerilemesi oldukça sevindirici
bir gelişmedir. Bu noktada, 2010-2019 yılları arasında
kadın girişimcilere hem geleneksel hem de modern sektörlerde yüzde 20
daha fazla kredi, hibe verilmiştir. 2007 yılından 2019
yılı sonuna kadar yaklaşık 216 bin kadın,
girişimcilik eğitimi almıştır. Mesleki Yeterlilik
Kurumumuzca 16 farklı sektörde toplamda 36 bin kadın
uluslararası akredite Mesleki Yeterlilik Belgesi almaya hak
kazanmış ve iş gücüne katılmıştır.
Ayrıca, ilgili birimlerin
yaptığı protokollerle kadın kooperatiflerinin nicel ve
nitel olarak kapasitelerini geliştiriyoruz. 2002 yılından bu
yana Türkiye İş Kurumumuzca düzenlenen Aktif İş Gücü
Programları ve eğitimlerinden yaklaşık 2 milyon kadın
faydalanmıştır. Ülkemizde iş ve aile yaşamı
arasındaki uyumu önceliyoruz. Sosyal yardımlar ve istihdam konulu,
izin gibi aile odaklı uygulamalarla iş-yaşam dengesine daha
kolay ulaşılacağına inanıyoruz.
AK PARTİ iktidarlarında kadın
istihdamının ve girişimciliğinin artırılması
için koyduğumuz hedefler ve bu hedeflere ulaşmak için
gösterdiğimiz nitelikli çalışmalar, Türk kadınını
geleceğin güçlü iş insanları ve liderleri yapma yolunda
attığımız önemli adımlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) Grup
önerisini Genel Kurulun takdirine sunuyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, birkaç arkadaşımıza
60a göre söz vereceğim.
Sayın Topal...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Suudi
Arabistanda çalışan vatandaşların imzalattırılan
taahhütname nedeniyle mağdur olmaması için Dışişleri
Bakanlığının tedbir alması, sınırlardan
ülkeye giren ve karantinaya alınan tır şoförlerinin
ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiğine, Çinden gelen ve PTT
tarafından dağıtılan kargoların imha edilip
edilmediğini öğrenmek istediğine ve PTT
çalışanlarının kontrolden geçirilmesi konusunu Hükûmetin
dikkatine sunduğuna ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Suudi Arabistanda iş yapan ciddi anlamda Türk
vatandaşımız var. Özellikle seçim bölgem Hataydan çok
sayıda yurttaşımız Suudi Arabistanda
çalışıyor. Şimdi, bu vatandaşlarımıza Suudi
devleti Eğer Türkiyeye giderseniz bir daha dönemezsiniz. diye
taahhütname imzalatıyor. Vatandaşlarımızın mağdur
olmaması için Dışişleri Bakanlığımız
hükûmet yetkilileriyle bir an önce konuşmalıdır.
Yine, aynı şekilde, sınırlarımızda
ülkeye giriş yapan tır şoförlerimiz karantinaya
alınıyor ancak buralarda barınma, beslenme gibi ciddi
sıkıntılar var. Bu şoförlerimiz karantinaya
alınırken başka hastalıklara yakalanmasınlar diye bu
sorunlar çözülmeli.
Çinden kargo yoluyla gelen malları genelde PTT
dağıtıyor. Bu kargo torbaları ve kolileri imha edildi mi?
Burada çalışan personel çok tedirgin. Derhâl kontrolden geçirilmeleri
gerekiyor.
Bu hususları Hükûmetin dikkatine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu...
44.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Gezi Parkı eylemleri sırasında
Okmeydanında polisin attığı gaz fişeğiyle
başından vurulan Berkin Elvanın ölümünün 6ncı yıl
dönümü vesilesiyle Gezide yaşamını yitirenleri saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Gezi direnişi sırasında 6 Haziran 2013te
Okmeydanında polisin gaz fişeğiyle vurulan ve 11 Mart 2014te
Okmeydanı Hastanesinde yaşamını yitiren Berkin
Elvanın bugün ölüm yıl dönümü. Polislerin göstericiler üzerine hedef
alarak attığı gaz fişeğinin başına
gelmesiyle komaya giren ve iki yüz altmış dokuz gün sonra 15
yaşında yaşama veda eden Berkin Elvanı buradan bir kez
daha saygıyla anıyorum.
Berkin Elvanı vuran polislerin
yargılanması hâlen daha tamamlanmamış, altı yıldır
oyalanarak devam eden 16 duruşma sonunda 18 Martta bir duruşma daha
yapılacak. Umarız yargı bir kez olsun bizleri
şaşırtır ve suçlular hak ettikleri cezayı
alırlar. Elbette yitip giden canlarımızın geri
gelmeyeceğini biliyoruz ancak hiç olmazsa bir çocuğun canına
kıyanların bu ülkede cezasız kalmamasını önemsiyoruz
çünkü cezasızlık yeni katliamların yolunu açıyor.
Berkin Elvan ve Gezi katliamında
yaşamını yitiren tüm canları saygıyla anıyorum,
onları unutmadığımızı bir kez daha belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı...
45.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, adaletsizliğin her alanda olduğu gibi
yeşil sahalarda da var olmaya devam ettiğine, hiçbir
takımın hakkının yenilmediği, futbolcuların
alın terinin heba edilmediği adil mücadele ortamının tesis
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiyede adaletsizlik her alanda olduğu gibi
yeşil sahalarda da ne yazık ki var olmaya devam ediyor. TFF 2. Lig
Kırmızı Grupta mücadele eden ve Kastamonunun marka değeri
olan Gün Medya Grubu Kastamonusporun, şampiyonluk düğümünün
çözüleceği son haftalarda maruz kaldığı hakem
hataları, maalesef, bardağı
taşırmıştır. Futbol kuralları çerçevesinde
değerlendirildiğinde, hakemlerce verilen bu kararların Birkaç
basit hata. denilerek geçiştirilemeyecek kadar belirleyici olduğu
dikkat çekmektedir. Bu hatalı kararlar puan kayıplarına ve
sezonun tamamlanmasına sayılı haftalar kala Kastamonusporun
şampiyonluk yolunda avantaj yitirmesine yol açmaktadır.
Federasyon ve ilgili kurumlara
çağrımızdır: Hiçbir takımın hakkının
yenilmediği, futbolcuların alın terinin heba edilmediği ve
lobisi güçlü olanın değil, sahada güçlü olanın kazandığı
adil mücadele ortamı acilen tesis edilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Koçyiğit
46.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin, 25 Şubatta geçirdiği kalp krizi sonucu
yaşamını yitiren ve Muş ili Varto ilçesinde toprağa
verilen Kürt siyasetçi Zeynel Abidin Hanın, cenazesine yönelik
saygısızlığın defin işlemleri sırasında
da devam ettiğine, bu muamelelerin Kürt halkına ve Kürt
halkının tanınmış şahsiyetlerine yönelik
olduğuna ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim.
Almanyanın Berlin kentinde yaşayan ve
Muş Varto nüfusuna kayıtlı Kürt siyasetçi, yazar, çevirmen ve
şair Zeynel Abidin Han 25 Şubat gecesi geçirdiği kalp krizi
sonucu yaşamını yitirmiştir. Vasiyeti üzerine cenazesi
Türkiyeye getirilerek Muşun Varto ilçesinde defnedilmiştir. Hanın
cenazesini Muş Havaalanında karşılayan heyet, daha sonra
Muş Belediyesine ait cenaze nakil aracıyla yola
çıkmıştır fakat Mercimekkale civarında polis
tarafından durdurulmuş, hiçbir gerekçe gösterilmeden yarım
saatten fazla bekletilmiştir. Yine, cenaze nakil aracının
Muş Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah
Avcının talimatıyla geri dönmesi sağlanmış ve
cenaze orada bulunan bir pikap vasıtasıyla Vartoya
ulaştırılmıştır. Bütün bu cenazeye yönelik
saygısızlığın defin işlemleri sırasında
da devam ettiğine hep beraber tanıklık ettik. Bu muamelelerin
uzun süredir Kürt halkına ve Kürt halkının
tanınmış şahsiyetlerine yönelik olduğunu söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin
47.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
Maden Kanunu kapsamında redevans sözleşmesiyle yer altı maden
işletmeciliği yapan şirketlerde çalışan işçilerin
kıdem tazminatı ve diğer alacakları konusunda
yaşadıkları mağduriyetlerin önlenebilmesi için 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde düzenleme
yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Maden Kanunu kapsamında, redevans
sözleşmesiyle yer altı maden işletmeciliği yapan
şirketlerde çalışan işçiler, kıdem tazminatı ve
diğer alacakları konusunda mağduriyet yaşıyorlar.
Redevans uygulamasının yarattığı sakıncalar,
başta Soma faciası olmak üzere, meydana gelen iş kazaları
nedeniyle açığa çıkmıştır. İşçiler,
iş yeri ile devlet arasındaki hukuki ilişkinin hizmet alım
sözleşmesi yoluyla mı, yoksa redevans sözleşmesi yoluyla mı
kurulduğunu bilmeksizin ocaklarda beraber çalışıyorlar.
Madenlerde çalışan ve kıdem tazminatını hak eden
işçilerin alacaklarının ödenmesinde ilgili kamu kurumları
asıl işveren sayılır ve şirketle birlikte sorumludur.
Oysa işçiler, sözleşmenin türü gibi teknik bir konu yüzünden
kıdem tazminatlarını alamıyorlar. Bu nedenle, Soma
faciası öncesinde ve sonrasında sözleşme türünden dolayı
tazminatını alamayan işçilerin ve benzer durumdaki tüm
işçilerin mağduriyetlerinin önlenmesi için, görüşülmekte olan
torba kanunun 15inci maddesinde bir düzenleme yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Bu, maden
işçilerinin talebidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
arkadaşlarımız seçim işlemlerini tamamlamak üzere
vereceğimiz arada hazırlık yapacaklar.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VI.- SEÇİMLER
A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan
üyeliklere seçim
BAŞKAN Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için 6112 Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 35inci maddesi
gereğince seçim yapacağız.
Üst Kurulda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için aday gösterilmiştir.
Adayların adları, oy pusulası şeklinde düzenlenmek
suretiyle bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde, aday listesinden en
çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.
Şimdi, adayların adlarını,
soyadı sırasına göre okuyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
gösterilen adaylar: Faruk Bildirici ve Okan Konuralp.
Oylamanın ne şekilde
yapılacağını izah ediyorum: Sağımda yer alan
Komisyon sıralarından birinci sıradaki kâtip üye Adanadan
başlayarak İstanbula kadar, ikinci sırada yer alan kâtip üye
İzmirden başlayarak Zonguldaka kadar adı okunan milletvekillerinin
adını defterden işaretleyecek ve kendisine birer mühürlü oy
pusulası ile zarf verecektir. Adını ad defterine
işaretlettiren ve mühürlü oy pusulası alan sayın üye, oy
kabinine girerek aday listesinden bir adayın isminin
karşısındaki kareyi çarpıyla işaretleyecek ve oy
pusulasını zarfa koyarak Başkanlık Divanı kürsüsünün
önünde yer alan oy kutusuna atacaktır. Aynı zarftan birden çok oy
pusulası çıkması hâlinde bu oy pusulasının tamamı
veya daha önce açıklanan aday listesinden birden fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu
husus, oy pusulalarında dipnot olarak belirtilmiştir.
Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler
konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
Şimdi, oylamanın sayım ve dökümü
için, ad çekmek suretiyle, 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit
edeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
arkadaşlarımız buradaysa lütfen, hemen işaret buyursunlar.
Gümüşhane Milletvekilimiz Sayın Hacı
Osman Akgül? Burada.
Karaman Milletvekilimiz Recep Şeker? Yok.
Ankara Milletvekilimiz Durmuş Yılmaz?
Burada.
Kocaeli Milletvekilimiz Saffet Sancaklı? Yok.
Şanlıurfa Milletvekilimiz Ahmet Akay? Yok.
Bursa Milletvekilimiz Zafer Işık? Burada.
Aksaray Milletvekilimiz İlknur İnceöz?
Yok.
Isparta Milletvekilimiz Mehmet Uğur Gökgöz?
Burada.
Samsun Milletvekilimiz Bedri Yaşar? Yok.
Kastamonu Milletvekilimiz Metin Çelik? Yok.
Adana Milletvekilimiz Tamer Dağlı? Yok.
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Burdayım
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Sancaklı
geldiğine göre tasnif komisyonu üyelerimiz tamamlanmıştır.
Tasnif komisyonuna seçilen üyelerimiz oylama
işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini
alacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, oy kullanmada
herhangi bir sıra görmediğim zaman beş on dakikalık
kısa bir süre vereceğim, ondan sonra da oylama işlemini
tamamlayacağız, kesintisiz devam edeceğiz.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın üyemiz var mı? Yok.
Değerli
milletvekilleri, oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy
kutularını kaldıralım.
Az önce belirlediğimiz
Tasnif Komisyonu üyelerimiz Sayın Saffet Sancaklı, Sayın Mehmet
Uğur Gökgöz, Sayın Zafer Işık, Sayın Durmuş
Yılmaz, Sayın Hacı Osman Akgül; lütfen Tasnif Komisyonu üyeleri
olarak yerlerini alsınlar.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu üyeliği için yapılan seçime ilişkin Tasnif
Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan
ve Cumhuriyet Halk Partisi Gurubuna düşen 1 (bir) üyelik için yapılan
seçime 426 üye katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye Üye Üye
Saffet
Sancaklı Mehmet
Uğur Gökgöz Zafer
Işık
Kocaeli Isparta Bursa
Üye Üye
Durmuş
Yılmaz Hacı
Osman Akgül
Ankara Gümüşhane
Kullanılan oy sayısı : 426
Faruk Bildirici :
133
Okan Konuralp :
274
Geçersiz :
19
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
şekilde, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan 1 üyeliğe
Sayın Okan Konuralp seçilmiştir, hayırlı olmasını
diliyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili
Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Dünkü
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin maddelerine
geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlayacağız.
Birinci bölüm 1 ila 20nci
maddeleri kapsamaktadır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, açlık grevini sürdüren Grup Yorum üyelerinin
evlerine baskın yapılarak ambulansla zorla hastaneye
götürüldüğüne, yaşama hakkının en temel hak olduğuna,
sanatçıların zorla müdahaleye tabi tutulmadan taleplerinin
karşılanmasıyla sorunun çözülebileceğine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın Bostancı da buradayken
bunu ifade etmek istedim: Dün gece yarısı, sabaha karşı
Grup Yorum üyeleri -bilindiği üzere- evlerine baskın yapılarak
hastaneye götürüldüler ambulansla. Aralıksız telefonlarımız
çalıyor ve aileleri de evdeyken ters kelepçe yapılarak, yere
yüzükoyun yatırılarak ailelerinden de ayrılmışlar ve
şu anda Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesindeler;
ambulansla götürülmüşler, zorla tutuluyorlar ve çevik kuvvet bütün
hastaneyi kuşatmış durumda. Şu anda orada bulunan
arkadaşlar, doktorlar, bilim insanları da mevcut tabloda o
barikatı aşamıyorlar.
Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum
açıkçası: Ortada devletin yaşatma sorumluluğu var ve
yaşam hakkı en temel haktır, hakların en üstündedir. Grup
Yorum üyeleriyse sonuçta, sanatçıdır. Grup Yorum, bu ülkede
sanatlarını icra eden, hepimizin zaman zaman dinlediği, belki
şarkılarına eşlik ettiği ve birçok kişi
tarafından sevilen bir sanat grubudur ve bir talepleri var aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Talepleri şu: Konserlerimiz yasaklanmasın, kasetlerimiz
toplatılmasın, İdil Kültür Merkezi olduk olmadık
basılmasın ve adil bir yargılanma. Ben, Sayın
Bostancı da buradayken özellikle iktidar grubuna şunu ifade etmek
istiyorum: Gerçekten, yaşatma yöntemini bulalım, zorla müdahaleyle
Biz kesinlikle daha önceki acı deneyimlerimizden -Hayata Dönüşten,
diğerlerinden- sakat kalmayı ya da yaşamın tehdit
altında olabileceğini biliyoruz, yaşadık bugünleri. Biz,
Grup Yorum üyelerini yaşatmak için hiç zaman kaybetmeden harekete geçelim.
Meclisin de bu konuda inisiyatif almasını, barikatların kaldırılmasını
Sanatçıların zorla müdahaleye tabi tutulmadan taleplerinin
karşılanmasıyla bu sorunun çözülebileceğini
düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, teklifin birinci bölümü üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail
Tatlıoğluna aittir. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Tatlıoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi partim ve şahsım adına saygıyla
selamlarım.
Sıra sayısı 196 olan Teklifin
birinci bölümüyle ilgili görüşlerimizi paylaşacağız.
Sayın Nilgün Ök ve 46 arkadaşı bu teklifi Komisyona sundular ve
Komisyon raporunu, bugün, Genel Kurul olarak ele alıyoruz.
Baktığımızda, 6
bakanlığı ve 9 ayrı kurumu kapsayan bir teklif.
İçişleri Bakanlığı, 10 madde; Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, 7 madde; Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı, 5 madde; Kültür ve Turizm
Bakanlığı 3 madde; Hazine ve Maliye Bakanlığı, 5
madde ve Millî Savunma Bakanlığı, 1 madde. Tabii, bunların
bazıları gerçekten ilgi çekici. Mesela, İçişleri
Bakanlığıyla ilgili maddelerin -ki 10 madde- esasında
İçişleri Komisyonunda görüşülmesi lazım. Mesela, Millî
Eğitim Komisyonunda görüşülmesi gereken, Semerkand Bilim ve Medeniyet
Üniversitesinin adının İstanbul Sağlık ve Teknoloji
Üniversitesi olarak değiştirilmesi
Bu yasama döneminde, önce, biz geldiğimizde
dediler ki: Kanunların yüzde 45i Plan ve Bütçe Komisyonundan geçer. ama
iki yılda gördük ki bunların oranı yüzde 75in üzerine
çıktı. Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
beraber çok şey değişti yani bu yürüyen kamyonun üzerine çok
ağır yük vuruluyor ve artık bu gitmiyor çünkü kanun yapma
kalitesi de o kadar dibe vurdu.
Sayın Nilgün Öke çok teşekkür ederim
-cansiparane ve gerçekten iki yıllık dönem içerisinde- çok
başarılı sunum yaptı. Ama bu, artık, kişilerle
alakalı bir şey değil, sistemle alakalı. Sayın
Başkan da, Lütfi Bey de bu konu gündeme geldiğinde, Grup Başkan
Vekilleriyle görüşüldüğünü ve İç Tüzük'ün değişmesi
gerektiğini söylediler ama iki yıldır bir şey yok.
Artık şunu düşünüyoruz ki herhâlde parlamenter yapıya
dönülmesi konusunda da AK PARTİnin böyle bir kanaati var, onun için
İç Tüzük'te böyle bir değişiklik arzusu yok. O nedenle de bir
şeyi değiştirmeden tekrar parlamenter sisteme dönüşü arzu
ediyor diye düşünüyoruz çünkü bunun başka bir açıklaması yok,
aksi takdirde
Bugün yasama ve yürütme Nasrettin Hocanın türbesine döndü,
başka bir izahla mümkün değil. Ve bu sistem yüzünden kamu erki
savruldu ve çalışamıyor. Öyle ki kamu kurumları bile,
artık, devletin yıllarca oluşturduğu birikimleri
harcamış durumda ve gerçekten kamunun kurumları
işlerliğini yitirmiş durumda ve buradaki temel neden de kamu
kurumları, yürütmenin ve siyasal iktidarın eksikliklerini tamamlama
derdiyle tamamen dağılma durumunda. İşte, TÜİKte
görüyoruz, son rakamlara bakın, hem işsizlik artıyor hem ekonomi
büyüyor. Bu, şu demek: Hızlı koşuyoruz ama yol da uzuyor,
bunun başka bir izah tarzı yok, koşuyoruz ama yol da uzuyor.
Çok değerli arkadaşlar -geldiğimiz
yer herhâlde- Skolastik bir zihniyete sıkıştık. Yani
Aristo yanılmaz, o zaman at yanılıyor.a geldik. Buradan hiç
kimse çıkamadı. Türkiye'nin de bu
sıkıntısını hep beraber aşmamız lazım
ve burada gereğini yerine getirmek lazım.
Bakın, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçildi ama onun dışında hiçbir işlem
yapılmadı. İşte Sayın Elvan da burada, Komisyon da
burada ve Grup Başkan Vekilleri de burada. Bu bizi ciddi anlamda
aşağıya doğru çekiyor. Artık parlamenterlerin ve
milletvekillerinin, grup yöneticilerinin gayreti işe yaramaz durumda çünkü
kanun teklifi getiren arkadaşlarımız, bütün iyi niyetlerine
rağmen, hatta mutabık kalınan değişiklikleri de
gerçekleştiremiyorlar. Evet, bu doğru, bunu bu şekilde
yapalım. diyorlar, bir mutabakat sağlıyoruz. Grubu olan 5 parti
mutabakat sağlıyor fakat bunu değiştirmeye güç yetmiyor;
sistemsel bir tıkanma var, biz buna yapısal tıkanma diyoruz.
Bugün Türkiyenin savrulmasının temel nedenlerinden bir tanesi bu.
Nasrettin Hocanın türbesine dönmüş bu sistemi acilen bize
yakışan bir fotoğrafa çevirmek lazım.
Bu çerçevede, kanun teklifinin birinci bölümüyle
ilgili birkaç noktaya vurgu yapmak istiyorum. Birincisi: Sayın Bakan
-Enerji Bakan Yardımcısına da çok teşekkür ederiz-
olağanüstü durumlarda elektrik ve doğal gaz faturalarının
ertelenmesi ve gecikme zamlarının bütçeden
karşılanmasına olumlu bakıyoruz ama burada gecikme
zammına uygulanacak faizlerin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunda öngörülen tavanı geçmeyeceği şeklinde bir
taahhüt var ve bu taahhüdün de burada tutanaklara geçmesini istiyoruz,
takipçisi olacağız, bu anlamda söylüyorum.
İkincisi: Bu, silah kullanımıyla
ilgili madde geçti Komisyondan. Bayilere reklam yasağı geliyor,
çeşitli yasaklamalar geliyor ama silah kullanana caydırıcı
bir ceza gelmiyor. Dolayısıyla, eğer bu sistemle gidersek -bugün
Emniyet mensupları yok galiba burada, Emniyet Genel Müdür
Yardımcısı burada mı, bilmiyorum. Daha önce Genel Müdür
Yardımcısı buradaydı, şu an yok galiba- bu sistem
merdiven altı silah üretimini teşvik edecek bir sistem. Kurumsal
silah üretimini değil, merdiven altı silah üretimini teşvik
edecek bir sistem.
Bu dernek üyelikleri konusundaki bir başka
düzenlemeyi endişe verici bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bugün
Sayın Mustafa Yeneroğlunun yaptığı
açıklamayı çok dikkatle okumak lazım. Gerçekten sivil toplumu
daha da kapatıcı ve kısıcı bir işlem. Eğer
özgürlük alanlarını daha da daraltırsak nefes alamayan bir
Türkiyede yukarıya yönelik hiçbir ekonomik gelişme söz konusu olmaz.
Bir başka önemli madde, bu vazife ve harp
malulleriyle ilgili. Biz, bu TSEyle ilgili personel istihdamı maddesine
olumlu bakıyoruz. Vazife ve harp malulleriyle ilgili maddede birkaç ortak
metinde mutabık kalmıştık fakat bu sonra hayata geçmedi.
Vazife ve harp malullerinin, malullük olayı ile malullüğün tescil
edildiği zaman arasındaki geçen sürenin önemini belirttik ve
malullüğün ilk olayın olduğu tarihten itibaren geçerli
sayılmasını arzu ettik. İkincisi de malullükten sonra
emeklilik hakkı için 5000 iş günü ve yirmi yıl söz konusu
ediliyor; bu, malullük oranına göre
farklılaştırılsın istiyoruz. Yani yüzde 10 malullüğü
olan birisi ile yüzde 80 malullüğü olan bir arkadaşın ikisinden
de yirmi yıl ve 5000 gün çalışma şartı aranıyor;
bunun doğru olmadığını, dolayısıyla burada
bir farklılaşma olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bir başka önemli husus
Güncel olduğu için
söylüyoruz. Bugün Plan ve Bütçe Komisyonu Sayın Başkanıyla bir
araya geldik; talep ettik; sağ olsun, kendileri çok ilgi gösterdiler. Bir
başka önemli husus, Türkiye'nin, bu corona virüsüyle ilgili özellikle
ekonomik ve ticari hayatımızda adımlar atması gerekiyor.
Gerçekten, bugün baktığımızda, dünya kamuoyunda da
İkinci Dünya Savaşından sonra en büyük global tehdit olarak
görülüyor ama Türkiyede de mart ayı ve nisan ayı vergi ayları.
Bu corona virüsünün ekonomik etkilerinin dünyada ilk çeyrekte -2020nin ilk
çeyreğinde- ama Türkiyede, biraz, ilk çeyreğin sonu ile ikinci
çeyrekte etkili olacağı kanaati hâkim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla)
Birincisi, vergi ödemelerinde bir ertelemenin, ikincisi, esnafın ve
çiftçinin kredi ödemelerinde bir ertelemenin ve turizmde etkin bir alternatif
çözüm bulmanın gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum ve son
olarak da ihracatta ve lojistik sektöründe ciddi bir sıkıntı
var. Yüklenmiş mallar sınırların bloke edilmesinden
dolayı bekliyor ve gerçekten şu an itibarıyla bu işten
olumsuz etkilenen en büyük sektör ihracat ve lojistik. Bu konularda yürütmenin
hızla adım atması gerekiyor.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Baki Ersoya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Ersoy.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci kısmı üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşma yapmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve ekran başında
bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygılarımla
selamlıyorum.
Son zamanlarda, ülke olarak, üst üste
aldığımız deprem ve kaza haberleri, kayıp ve
yaralılarımızla ve tabii ki hakkını
ödeyemeyeceğimiz şehitlerimizin ve gazilerimizin üzücü haberleriyle
zor günlerden geçtiğimiz aşikârdır. Bundan dolayı sivil
toplum kuruluşlarımızdan, kamudan gelen talepler
doğrultusunda yine vatandaşlarımızın,
gurbetçilerimizin, esnafımızın, iş insanlarımızın
ve gazilerimizin sorunlarını çözmek üzere bazı kanunlarda
değişiklik yapılması gereği doğmuştur.
Görüşülmekte olan teklifle, afet ve acil durum
hâllerinde Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, 112 acil
çağrı merkezleri ve ilgili valiliğin ihtiyaç duyduğu
telefon, abone ve konum bilgilerinin, gecikmeksizin, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu tarafından karşılanması
öngörülmektedir. Ayrıca, doğal afetler sebebiyle ortaya çıkan
vatandaş mağduriyetlerinin bir nebze de olsa giderilmesine yönelik
bir düzenlemeyle, afetler nedeniyle mağdur olan
vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gaz
faturalarının bir yıla kadar ertelenmesi söz konusu
olacaktır. Elektrik ve doğal gaz dağıtım ve tedarik
şirketlerinin söz konusu ertelemeden kaynaklanan, tahsil edilmeyen
bedellere ilişkin finansman maliyetinin ise Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı bütçesinden karşılanmasına
Cumhurbaşkanı tarafından karar verilebilmesi öngörülmektedir.
Teklifle yeniden düzenlenecek bir diğer madde
ise çalışmalarını yakından takip ettiğim Türk
Standardları Enstitüsüyle ilgilidir. Enstitü, gerek kamu kurum ve
kuruluşlarına gerekse özel sektöre proje bazlı ve süreyle
sınırlı birçok hizmet sunmakta ve bu hizmetleri sunarken
çoğu kez yabancı menşeli uygunluk değerlendirme
kuruluşlarıyla yurt içinde ve yurt dışında ciddi
anlamda rekabet etmektedir. Enstitü artık uluslararası arenada
farklı ülkelerle iş birliği anlaşmaları da yaparak
uluslararası standartlık sağlamaktadır. Tabii, durum böyle
olunca Türk Standardları Enstitüsünün gerek yurt içinde gerekse yurt
dışında alacağı özel bilgi ve uzmanlık gerektiren
işlerde hem rekabetçiliğini artırmak için hem de hızlı
davranabilmesini sağlamak amacıyla yurt içinde ve yurt
dışında iş akdiyle Enstitü dışından inceleme
elemanı ve uzmanı istihdam edilmesinin önünün açılması
elzem olmuştur. Teklifle, Türk Standardları Enstitüsünün özel bilgi
ve uzmanlık gerektiren işlerde geçici nitelikte
dışarıdan inceleme elemanı çalıştırabilmesi
ve İş Kanunu kapsamı dışındaki Türk
Standardları Kurumunun personelinin, disiplin hükümleri
açısından 657 sayılı Kanuna tabi olması da
öngörülmektedir.
Görüşülmekte olan teklifle, yurt
dışında yaşayan Türk vatandaşlarımızın
yani gurbetçi kardeşlerimizin de bireysel emeklilik sistemine dâhil
olmaları sağlanacaktır. Ayrıca, gelir vergisi açısından,
yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemelerinin
yatırıldığı, yabancı para cinsinden kurulan
emeklilik yatırım fonlarından elde edilen gelirin tespitinde kur
farkının dikkate alınmaması öngörülmektedir.
Diğer bir maddede yapılan düzenlemeyle,
çalışanlara ve yurtlarda kalan öğrencilere ilişkin kimlik
bilgilerinin muhtar onayı olmaksızın elektronik ortamda genel
kolluk kuvvetlerine bildirilebileceği öngörülmektedir. Böylece bürokrasi
açısından kolaylık sağlanacak ve zaman
kayıplarının önüne geçilebilecektir.
Değerli milletvekilleri, teklifle düzenlenecek
olan bir diğer madde ise gazilerimizle ilgili. Şüphesiz, bu vatan
için çekinmeden canını ortaya koyan gazi
vatandaşlarımız bizim ortak değerimiz ve onurumuzdur.
Yapılacak olan düzenlemeyle, aylık bağlanan maluller ve harp
malullerinden çalışmaya devam edenlere genel hükümler yerine, vazife
malullüğü aylığı bağlanma tarihinden sonra geçen
hizmetleri esas alınarak en az yirmi yıllık
sigortalılık süresi ve 5000 gün prim ödenmiş olması
şartıyla yaşlılık aylığı da
bağlanacaktır.
Ayrıca, teklifle, faaliyet izin belgesi almadan
yivsiz tüfek, spor ve nişan tüfek ve tabancaları imal edenlere
karşı uygulanan hapis cezasının üç yıldan beş
yıla kadar, adli para cezasının ise beş yüz günden beş
bin güne kadar arttırılması; bu silahların herhangi bir
mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla ticari
reklamı veya tanıtımının yasaklanması
öngörülmektedir. Bununla birlikte, izinsiz silah üretim ve
satışına ilişkin yaptırımlar kapsamında,
yivsiz tüfek satın alma belgesi olmayan kişiye, satış yapan
satıcılara ilişkin ceza 5inci maddeyle düzenlendiğinden,
2521 sayılı Kanunun 12nci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan aynı mahiyetteki düzenlemenin yürürlükten kaldırılması
öngörülmekte ve ruhsatsız yivsiz tüfeklerin satışına
aracılık eden ve nakledenlere karşı öngörülen
yaptırımlar 2521 sayılı Kanunun 11inci maddesinde
düzenlemesi nedeniyle Kanunun 13üncü maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Söz konusu teklifle, turizmi teşvik konusunda,
kanun kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
yatırımcılara tahsis edilen taşınmazlar üzerindeki
irtifak haklarının, tahsisin iptali durumunda, daha hızlı
terkin edilmesine imkân sağlanmaktadır.
Ayrıca, Kültür ve Turizm
Bakanlığına, turizm tesislerinin projelendirilmelerine
ilişkin usul ve esaslarının belirlenmesine yönelik yetki
verilmesi de öngörülmektedir.
Teklifle genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinde görev yapan kariyer meslek mensubu denetçi, müfettiş ve
kontrolörlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı müfettiş ve
başmüfettiş kadrolarına naklen atanması düzenlenmektedir,
naklen atanacak personel sayısı 20 kişiyle
sınırlandırılmaktadır. Zira, biliyorsunuz,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi
birçok kurum ve kuruluşların katılmasıyla çalışan
sayısı ve iş yükü artan Kültür ve Turizm
Bakanlığının yükü epey artmıştır.
Teklifle öngörülen bir başka madde ise
Semerkand Bilim ve Medeniyet Üniversitesinin adının İstanbul
Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi şeklinde
değiştirilmesiyle ilgilidir. Semerkand Bilim ve Medeniyet
Üniversitesinin adının İstanbul Sağlık ve Teknoloji
Üniversitesi olarak değiştirilmesi bu teklifle öngörülmektedir.
Böylece mevzuatta Semerkand Bilim ve Medeniyet Üniversitesine yapılan atıfların
İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesine
yapılmış sayılması hüküm altına
alınmaktadır.
Bunun yanında, mücbir sebep hâllerinde Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 3213
sayılı Kanun kapsamındaki mali yükümlülüklerin ve
beyanların ertelenmesi ile mali yükümlülüklerin taksitlendirilebilmesine
karar verilebilmesi ve bu süre zarfında mali yükümlülüklere ilişkin
zaman aşımının durması ve hak düşürücü sürelerin
işlememesi öngörülmektedir. Mücbir sebep hâli ilan etme ve bu sürede mali
yükümlülüklerden yerine getirilemeyecek olanları tespit etme hususunda
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına yetki verilmektedir.
Öngörülen düzenlemelerle mesleki yeterlilik
belgesine ilişkin sınav ve belge ücretlerinin İşsizlik
Fonundan karşılanmasına yönelik uygulamanın 31/12/2021
tarihine kadar uzatılması öngörülmektedir.
Görüşülmekte olan teklifle finans
imkânlarını geliştirmek ve kredi sisteminin etkin
işlemesine katkı sağlamak amacıyla kredi garanti
kurumlarına aktarılabilecek azami nakit tutarı 25 milyar Türk
lirasından 35 milyar Türk lirasına çıkarılmaktadır. Bu
artışla birlikte piyasalara yaklaşık 143 milyar TL gibi bir
kaynak aktarılacaktır. Bu kaynak özellikle de teminat problemi
yaşayan KOBİlerimiz için çok önemlidir,
piyasalarımızın rahatlaması için de oldukça önemlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama son vermeden önce, İstiklal Marşımızın
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulünün 99uncu yıl
dönümünde cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını, vatan şairi Mehmet Akif Ersoyu, aziz
şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Var olsun İstiklal Marşı, var olsun yüce Türk Milleti. Allah,
bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırtacak
şartları oluşturtmasın, millî birliğimiz ve
beraberliğimiz ebedî olsun diyor; söz konusu teklifin ülkemize,
milletimize, devletimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Allahtan niyaz ediyorum.
Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.(MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet
Ruştu Tiryakiye aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır Sayın Tiryaki.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir torba yasayla daha karşı
karşıyayız. Torba yasa, Adalet ve Kalkınma Partisinin
hükûmetleri döneminde istisna olmaktan çıktı, genel kural hâline
geldi. Uzak olmayan bir günde tarih olacaksınız, elbette hepimiz
tarih olacağız ve o tarih yazıldığında, emin
olun, sizin tarihinizin bir parçası olarak torba yasacılar olarak
adınız anılacak.
Ha, bir de Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçildikten sonra yasama faaliyetlerine kalite
katılacağını söylüyordunuz ama ne gezer? Ne Anayasaya
aykırılık işi ciddiye alınıyor ne ilgili ihtisas
komisyonlarında görüşülmesi ciddiye alınıyor, her konuyu
bir torbaya koyup Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getiriyorsunuz; varsa
yoksa torba yasa. Çok matah bir şeymiş gibi genel gerekçenin
girişinde de yazıyor, diyor ki: Bu torba kanunla 21 kanunda
değişiklik yapıyoruz. Birbiriyle ilgili konular olsa gene Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve milletvekilleri anlayışla
karşılayacaklar ama öyle bir kaygınız da yok. Torbanın
içerisinde yok yok; illegal bahis ve şans oyunları mı
istersiniz, Dernekler Kanununda değişiklik mi istersiniz,
yabancı mahkeme kararlarının tanınmasını mı
istersiniz, emekli maaşları kesilen malullerin durumunda
değişiklik mi istersiniz, döviz cinsinden bireysel emeklilik sistemi
mi istersiniz, mesleki yeterlilik belgesi ücretlerinin işsizlik sigortasından
karşılanması mı istersiniz, dövizli askerlik mi istersiniz,
Esnaf Ahilik Sandığı uygulanmasının ertelenmesi mi
istersiniz, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili düzenleme mi
istersiniz, TSE personelinin istihdamına ilişkin düzenleme mi
istersiniz, torbada yok yok.
Peki, bu torba yasayla ne oluyor? Yasalar
arasında uyum kalmıyor. Yalnız aynı yasalar değil,
aynı yasanın aynı maddelerini birkaç ay içerisinde tekrar tekrar
değiştirmek zorunda kalıyorsunuz. Bence çok daha önemli bir
sorun ortaya çıkıyor, yasalar öngörülebilir ve bilinir olmaktan
çıkıyor. Çok sanmıyorum ama umarım, bu torba son torba
olur.
Teklifte, özellikle karşı
çıktığımız bir bölüm var: Dernekler Kanununda
değişiklik. Örgütlenme özgürlüğünün açıkça ihlali
anlamına gelen bir düzenleme yapıyorsunuz. 5253 sayılı Yasanın
23üncü maddesi uyarınca dernekler, genel kurullarını
yaptıktan sonra, organlara seçilenlerin isimlerini otuz gün içerisinde
valiliklere bildiriyorlar. Siz diyorsunuz ki: Bundan sonra üyeleri de
bildireceksiniz. Yine, cezai hükümde bir değişiklik
yapıyorsunuz, 5253e bir geçici madde ekliyorsunuz, diyorsunuz ki: Bu
yasa yürürlüğe girdikten sonra bütün dernekler altı ay içerisinde
bütün üyelerini bildirecek. Ve buna da Fişleme değil. diyorsunuz.
Şimdi, bu teklif sahipleri iki günlük tartışmalar içerisinde bir
de şunu söylüyorlar, diyorlar ki: Sendikalar da üyelerini bildiriyor,
odalar da üyelerini bildiriyor, siyasi partiler de üyelerini bildiriyor. Evet,
doğru; sendikalar da, odalar da, siyasi partiler de Çalışma
Bakanlığına, valiliklere üyelerini bildiriyorlar. Neden? Çünkü
bunların tamamı organ seçimlerini yargı gözetimi altında
gerçekleştiriyorlar; oysa dernekler, sadece iç denetime tabi, yargı
gözetimi altında seçim yapmıyorlar. Siz, bu değişiklikle ne
yapıyorsunuz, biliyor musunuz? Tıpkı 1971 muhtıracıları
gibi, tıpkı 12 Eylül darbecileri gibi aynı düzenlemeleri
yapıyorsunuz. Neden mi? Bakın, önümde 561 sıra sayılı
Dernekler Kanunu Tasarısı var, Nihat Erim imzalı; aynen bugün
söylediğiniz gerekçelerle daha önceki dernekler kanununu
değiştiriyorlar. 1980 darbesinden sonra da bugün savunduğunuz
gerekçelerle Dernekler Kanunu bu şekilde düzenlenmişti. İlk
düzenlemeler 1972 muhtıracıları döneminde bu yasaya girdi.
Şimdi çok önemli bir şey
söyleyeceğim. Sizin döneminizde çıkarılan 5253 sayılı
yani bugün yürürlükte olan Dernekler Kanununun gerekçesinden bir bölüm
okuyacağım, bu sizin imzanızı taşıyor. Diyorsunuz
ki: Tasarı, örgütlenme hakkının ve derneklerle ilgili
düzenlemelerin Anayasa değişikliklerine ve ulusal programa
uyumlaştırılması amacıyla hazırlanmıştır.
Tasarıyla, Avrupa Birliğine aday ülke olarak dernek kurma ve üyelik
konusundaki kısıtlamaların azaltılması, dernek
faaliyetlerine serbestlik sağlanması, derneklere uygulanan
yaptırımların ve bürokrasinin azaltılması
amaçlanmıştır. 2908 sayılı Dernekler Kanunu, genelde
örgütlenme özürlüğüne, özelde ise dernek kurma hakkına bir güvenlik
sorunu olarak yaklaştığı için devlet ve sivil toplum
kuruluşları arasında derin bir güven bunalımına yol
açmıştır. Bu tasarıyla, demokratik meşruiyetin bir
gereği olarak devlet ile sivil toplum kuruluşları
arasındaki güven ortamını tesis ediliyor. Şimdi ne
yapıyorsunuz? Bu güven ortamının altına bir dinamit
yerleştiriyorsunuz. 12 Eylül darbecilerinin çıkardığı
Dernekler Kanununu değiştirirken bunu söylüyordunuz. Ne diyordunuz?
Dernek kurma hakkını artık bir güvenlik sorunu olarak
görmüyoruz. Ne diyordunuz? Dernek kurma ve üyelik konusundaki
kısıtlamaları ortadan kaldırıyoruz. Ne diyordunuz?
Derneklerin faaliyetlerine serbestlik getiriyoruz. diyordunuz ve
Yaptırımları ortadan kaldırarak bürokrasiyi
azaltacağız. diyordunuz. Şimdi ne yapıyorsunuz?
Baştan sona güvenlikçi politikalar Adalet ve Kalkınma Partisinin her
sinir ucuna kadar sirayet etmiş durumda. Herkesi düşman olarak
görüyorsunuz. Dernekler Yasasını değiştirmek istemenizin
tek nedeni de bu. Bu yüzden, size diyoruz ki: 28 Şubatçılarla, 12
Eylülcülerle ve 12 Mart 1971 muhtıracılarıyla aynı
pencereden dünyaya bakıyorsunuz. Siyasi soykırım
operasyonları yaparken de bunu yapıyorsunuz, kayyum atarken de
aynı şeyi yapıyorsunuz.
Yasa teklifindeki özellikle birkaç maddeyle ilgili
görüşlerimi de buradan sizinle paylaşmak isterim. Bir tanesi şu:
Diyorsunuz ki: Afet durumlarında telefon kayıtlarıyla ilgili
bilgileri valiliklerle, 112yle, afet acil yönetim merkezleriyle
paylaşacağız. Paylaşabilirsiniz, bunda bir sorun yok.
Peki, afet geçtikten sonra ne olacak? Yasa teklifinde buna ilişkin bir
hüküm yok. Bunların imha edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, 3üncü maddeyle bir değişiklik
yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz, Türk Standartları Enstitüsüne
belirli süreli, geçici nitelikte personel alacağız. Yani Sürekli
çalışacak kişiler değil, ihtisasa göre geçici personel
alacağız. diyorsunuz. Açıkça söyleyelim belirli süreli, geçici
süreli denilerek yapılacak her türlü istihdama, esnek istihdama her zaman
karşı çıktık, bundan sonra da karşı
çıkacağız çünkü esnek istihdam, vahşi kapitalizmin dik
âlâsıdır. Kesintisiz bir şekilde bunu savunuyorsunuz. Zaten
Bizimle birlikte grevler sona erdi. diyorsunuz, grevleri yasaklıyorsunuz
ama vahşi kapitalizme sadece sözde karşı çıkıyorsunuz.
Bütün uygulamalarınız kapitalizmi dik âlâsıyla
yerleştirmek; onun ötesinde bir politikanız yok.
Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan
Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı,
Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Yasada bir
değişiklik yapıyorsunuz. Her zaman, her yerde HDP olarak
şunu söyledik: Bireysel silahlanmaya baştan sona
karşıyız. Yetkili kişiler dışında hiç
kimseye silah ruhsatı, hiçbir biçimde verilmemelidir. Sadece, kadın
cinayetlerine bakın, kadın cinayetlerinin yüzde 80i ateşli
silahlarla işlendi. Her yıl bireysel silahla işlenen 3.623
olayda 2.211 kişi yaşamını yitiriyor. Bu, sadece 2019
yılı verileridir. Silaha bakışınız o kadar sakat
ki bakın, televizyon dizilerinde birinin elinde sigara varsa bunu
bulutluyorsunuz, göstermiyorsunuz veya cinselliği
çağrıştıracak bir şey varsa kesiyorsunuz ama aynı
dizinin içerisinde bir kişi eline silah alıp 40 kişiyi öldürse
hiçbir şey yapmıyorsunuz, bunu normalmiş gibi yayınlamaya
devam ediyorsunuz ve sonra silahlarla ilgili güya değişiklik
yapıyorsunuz. Bu, anlaşılır bir şey değil.
Şimdi, müfettişlerle ilgili bir şey
yapıyorsunuz, 20 tane müfettişe kurumlar arası geçiş
hakkı tanıyorsunuz. Bu, anlaşılır bir şey
değil. Yani bir gün Maliye Bakanlığında maliyeyle ilgili
ihtisas sahibi olmuş bir müfettiş ertesi gün nasıl Kültür
Bakanlığında çalışabilir, biz anlayamıyoruz veya
Millî Eğitim Bakanlığında bir ilköğretim
müfettişi sadece kurumlar arası geçişle nasıl Kültür
Bakanlığında gidip çalışabilir, biz bunu
anlayamıyoruz. Bununla ilgili çok şey söyleyebilirim ama kısa
keseceğim. Çok merak ediyorum, bu 20 tane müfettiş kim olacak, acaba
hangi kadroları oraya taşıyacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Lütfen tamamlayalım.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Şimdi, önemli bir şey yapıyorsunuz. Bu torbanın 13 ve
14üncü maddesinde değişiklik yapıyorsunuz, Semerkand Bilim ve
Medeniyet Üniversitesi ibaresini bakın, burası çok önemli çünkü
aynen öyle yazıyor- değiştirip İstanbul Sağlık
ve Teknoloji Üniversitesi yapıyorsunuz. Sizin için üniversitenin
niteliği, ibareden ibaret. Sizin için adı bilim ve medeniyet
olunca, bu ibareyle o, bilim ve medeniyet üniversitesi oluyor; ibareyi
değiştiriyorsunuz, adını sağlık ve teknoloji
yapıyorsunuz, bir anda üniversite, hop, sağlık ve teknoloji
üniversitesi oldu. Ad değiştirerek bir üniversitenin niteliği
değiştirilmez; içindeki programda, bölümlerde, akademik kadrolarda,
uluslararası araştırmalarda hiçbir değişiklik
yapmadan, sadece üniversitenin adını değiştirerek
niteliğini değiştiremezsiniz. Semerkand meselesini de hiç
tartışmıyorum, niye değiştirdiğinizi buradaki
herkes biliyor, onu yinelemeyeceğim.
Eğer, Sayın Başkanım izin
verirse İşsizlik Fonuyla ilgili bir şey söylemek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen kısaca toparlayın
Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Toparlayacağım, bir dakika daha...
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Çok
teşekkür ederim Başkan.
Şimdi, bu İşsizlik Fonundan 2017
yılında işsizlere 4,8 milyar lira ödenek
kullandırdınız, aynı yıl içerisinde işverene 2,5
milyar lira aktardınız. Ardından, ekonomik kriz çıktı
2018 yılında, İşsizlik Fonu'ndan işsizlere 5,8 milyar
lira ayırdınız, aynı yıl içerisinde işverene tam
2 katı kadar, 10,8 milyar lira para aktardınız. 2019
yılında öyle bir artış oldu ki işsizlik nedeniyle
işsizlere 9 milyar aktardınız ama bu süre içerisinde
işverene aktardığınız fon tam 14,7 milyar lira oldu.
İşsizlik Fonundan işsiz kalan 10 işçiden yalnız 2si
yararlanabiliyor. Eğer bu İşsizlik Fonuyla ilgili bir
değişiklik yapacaksanız gerçekten mağdur olanlar,
işsizler yararlansın. Her fona göz dikiyorsunuz, içini
boşaltıp işverene aktarmaya çalışıyorsunuz.
Umarım bundan vazgeçersiniz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
söz talebiniz oldu.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; tabii, hatibin konuşmalarına katılmıyoruz,
birçok farklı suçlama var; siyasi soykırım, fişleme vesaire
gibi birtakım hiç tasvip edilemeyecek, doğru olmayan
kavramsallaştırmalar var bize göre.
Bu konuyla ilgili, özellikle bu fişleme
konusuyla ilgili konuşulan hususlara bir açıklık getirmek
istiyorum. Gerekçesi nedir bu düzenlemenin? Zaten hatip de söyledi, Siyasi
Partiler Kanunu Yargıtaya, Sendikalar da Çalışma Bakanlığına
bütün üyelerini, organlarıyla beraber üyelerini veriyorlar. Derneklerle
ilgili durumda niçin buna ihtiyaç duyuldu? Bir ihtiyaçtan, uygulamadan
Uygulamada kişilerin rızası ve bilgisi dışında
derneklere üye olarak kaydedildikleri veya dernek üyeliğinden istifa
ettikleri hâlde üyelikten çıkarılmadığı ve
kayıtlara işlenmediği durumlarla
karşılaşılmaktadır. Vatandaşların bir
derneğe bilgisi dışında üye olarak kaydedilip
kaydedilmediği veya üyelikten ayrıldığı hâlde
derneğin kayıtlarının düzeltilip düzeltilmediği mevcut
durumda maalesef sorgulanamamaktadır. Özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum, kayıtlara geçmesi
açısından.
BAŞKAN Lütfen, kayıtlara geçirin
artık çünkü konuşmacılarınız da var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Tabii.
Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair
Kanun, Sigortacılık Kanunu, Patent ve Marka Vekilliği ile
Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun, Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul
ve Esasları Hakkında Yönetmelik gibi birçok mevzuattan kaynaklanan
hususlarla ilgili temsilcinin bulunabilmesi, orada en fazla üyeye sahip olan
derneğe ait olmak durumunda. Aynı şekilde, mahkeme
kararıyla feshedilen derneklerin de aynı alanda iştigal eden
derneğe geçmesi -mal ve haklarının- en fazla üyeye sahip olan
derneğin bilinebilmesiyle ilgili; bu gibi durumlarda e-devlet sistemi
içerisinden şeffaflığı, bilinebilirliği ortaya koyan
bir düzenleme. Fişlemeyle falan uzaktan yakından bir alakası
olmadığını belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şöyle yapalım değerli
arkadaşlar: Bu tarz konuşmalardan sonra zaten bir soru-cevap
işlemi yapacağız. Komisyon da bu gerekli açıklamaları
yapsın, arkadaşlarımızın notlarını alsınlar
yani özellikle Komisyonun bu konulara cevap vermesini temin etmeye
çalışan bir yasama faaliyetini beraber yapalım.
Şimdi söz sırası
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biz de doğal olarak söz talep ediyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Niye doğal olarak
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Evet.
12 Eylülcüler ve 12 Martçılar da böyle söylüyordu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir şey söylemedim. Sizin açıklamanıza bir
açıklama getirdim. Yani bir şey yok burada.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Başkan, öyle söylüyordu, 12 Eylülcüler de aynen sizin gibi söylüyordu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
50.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, yani her konuşmacıdan
sonra herhâlde bu ritüeli yapmayacağız ama şimdi biz de
kayıtlara geçsin diye bir şey söylemek istiyoruz. Bakın
BAŞKAN Kısa tutalım Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tabii, tabii,
çok kısa.
BAŞKAN Ben özellikle Komisyonun bu
tartışmalı konularda cevap vermesini temin edeceğim bugün.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tabii, tabii.
BAŞKAN Yani o yüzden Sayın
Akbaşoğlundan da ricam o çünkü arkadaşlarımız
soru-cevap işlemine de girecekler. Komisyon da cevaplandırsın.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet.
Ben sadece kayıtlara geçsin diye bunu
söylüyorum çünkü tartışmaya devam edeceğiz bugün, yarın bu
maddeyi.
Şimdi, şöyle bir şey var; bir
konuşmacımız da bunu belirtti: Özellikle 12 Eylül ve 12 Mart
darbecileri de aslında bu gerekçelerle fişlemeyi getirmişlerdi.
Şimdi sizinki biraz daha teknolojiyi kullanarak yeni dönem, modern fişleme
oluyor. Birincisi, onu belirtmek istiyorum.
İkincisi, burada hukuk meselesi var.
Bakın, Anayasada, yasalarda Türkiyenin imzalamış olduğu
uluslararası demokratik sözleşmelerde örgütlenme özgürlüğü
maddeleri açıkça çiğneniyor bu fişlemeyle. Bunu da söyleyelim.
Üçüncüsü
Bir son cümle efendim.
BAŞKAN Lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) 1966da
-Amerikalı bir psikoloji profesörü var- Abraham Maslow demiş ki:
Elinizde sadece çekiç varsa bütün sorunları çivi olarak görürsünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, lütfen
toparlayın, tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN Bu tartışmaları uzatmak
istemiyorum arkadaşlar, Komisyona söz vereceğiz çünkü.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tabii tabii
Haklısınız Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Şimdi, bunu niye söylüyorum? İçişleri
Bakanının faaliyetlerine baktığımız zaman -hani
ben biraz bu Maslowun söylediğini geliştireyim- Kendisini çekiç,
karşısındaki herkesi de çivi görüyor. Dolayısıyla
sivil toplum örgütlerine, derneklere üye olacak kişileri yerine
çakılacak çivi olarak görme anlayışı olduğu için de
biz büyük endişe duyuyoruz bu fişleme adımından.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Altay, sizin de bir söz
talebiniz oldu.
Buyurun.
51.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Ben de Sayın Akbaşoğlunun söylediklerine
katılmıyorum. Böyle bir ritüel başlattık, artık her
konuşmacıdan sonra Grup Başkan Vekilleri birer dakika
konuşsun; bu doğru değil, önce onu söyleyeyim.
Şimdi, bir kanun teklifi var. Teklife müspet
bakanlar olduğu gibi, doğal olarak menfi bakanlar olabilir.
Maddelerle ilgili görüşlerini herkes sergiler. Burada söylenen,
yapılan eleştiriler daha çok yürütmeye yönelik zaten, teklif sahibine
veya teklife imza atanlara yönelik de bir eleştiri yok.
Dolayısıyla bunlara birinci partinin çok tahammüllü olması
lazım eğer Meclisin verimli
Siz zaman zaman diyorsunuz ya hani
Meclisi verimli çalıştıralım. Bir kere, teklif sahibi
partiye mensup Grup Başkan Vekillerimizin eleştirilerle ilgili her
eleştiriden sonra bir savunma refleksi içinde söz almaları
Sizin de
buyurduğunuz gibi, kaldı ki bu konunun muhatabı da Komisyon.
Ayrıca, bu derneklerle ilgili maddeye
bakıldığı zaman şöyle düşünülebilir: Siyasi parti
üyeleri zaten Yargıtayda var, sendika üyeleri var, derneklerde var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Siz de tamamlayın Sayın
Altay, kanuna devam edelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada
derneklerinki de olsun, ne mahzuru var? mantığı, devletin, kimi
konularda da istismar edilen bir husus olduğu için, bir refleksini
anlayışla karşılamaya da çalışıyorum bazen
ama AK PARTİnin genel olarak örgütlü toplumdan rahatsız
olduğunu da bildiğim için -sanıyorum biraz önce konuşan
hatip de bu kaygıdan dolayı- bu 21, 22, 23 ve 24üncü maddelerle
ilgili hepimiz biraz rezervliyiz.
Böyle bakıldığı zaman Sayın
Akbaşoğluna haddim olmayarak tavsiyem: Bırakın
Meclis konuşsun, Meclis çalışsın; neticede herkes
görüşünü söyledikten sonra oylamayla kanun teklifi kabul edilir ya da
reddedilir. Böyle bakabilmek lazım. Bırakın biraz
eleştirelim, şüphesiz yürütmenin de eleştirilerden
alacağı dersler olacaktır. Bu yolu açarsak her madde, her
konuşmacıdan sonra ben de yorum yapmak için söz talep edeceğim.
Teşekkür
ederim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, şöyle yapalım Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Son olarak bir cümle, bir
dakikalık bir şey ilave etmek istiyorum.
BAŞKAN Ama
bakın
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ama bakın, şöyle Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir
saniye, Sayın Akbaşoğlu, lütfen oturun.
Bakın, bir
kanun teklifinin ilerlemesi açısından elbette eleştiriler olacak
ve ben Komisyona bu saptadığı konularda söz hakkı
tanıyacağım çünkü kanun teklifinin muhatabı şu anda
Komisyonda yani o yüzden onlara tanıyacağım; soru-cevap
işlemi yaparak da tanıyacağım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Komisyonla ilgili durum ayrı
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir
saniye lütfen.
Şimdi,
doğal olarak kanun teklifiyle ilgili eleştirilerde alınan her
sözün, ben, kanun teklifinin ilerlemesini gerileteceğini düşünüyorum.
Haksız mıyım değerli arkadaşlar?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Evet, refleksimizi yükseltiyor.
BAŞKAN - Bu
nedenle birazcık, kanun teklifinin açıklanmasına,
tartışılmasına zemin taşıyacak
tartışmalara açığım ama polemik konusu olacak
konulardan da kaçınmanızı ben size tavsiye ediyorum değerli
arkadaşlar. Yani Meclis Başkan Vekili olarak ben, bu kanun teklifinin
görüşülmesi konusunda zamanı ekonomik kullanmanızı hepinize
öneriyorum. Böyle yapalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sırayla en az üçer defa söz isteriz Sayın
Başkanım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bir dakikalık bir söz rica
ediyorum, bir dakikalık.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Evet, biz de devam ediyoruz, biz de istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, ben size söz verirsem diğer Grup
Başkan Vekillerine de vereceğim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ben de istiyorum, sırayla hepimize söz verin, bütün
Başkan Vekillerine; konuşalım.
BAŞKAN -
Bakın, Sayın Türkkan da söz talep ediyor. Yani hiçbir partinin
hukukunu da çiğnemek de istemiyorum ama tartışmaları makul
bir yerde kesmeyi de bilmemiz gerekiyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Değerli Başkanım, çok
haklısınız. Ne yaşandığını şöyle
bir hatırlarsak Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun, buyurun.
Sayın Türkkan,
siz de lütfen sisteme girin, size de söz vereceğim.
Sayın Altay,
size de
Oturun lütfen
Sayın Oluç,
size de söz vereceğim.
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, yasama ekonomisi bakımından 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına konuşma yapmadıklarına ve demokrasinin tahammül
rejimi olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şimdi, bakınız,
gruplar adına konuşma yapıldı, onar dakikalık
konuşmalar yapıldı. Bizim grubumuz adına
konuşmacı yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yapın, tutan yok ki ya!
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen, tamamlasın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yaparız, yapmayız;
takdirimizdedir.
Yasama ekonomisi
bakımından -biraz evvel söylediğiniz şekliyle- bizim, grup
adına bir konuşmacı arkadaşımız huzura gelmeyecek. Gruplar
ayrı ayrı konuşmalarını yaptılar. Ben sadece otuz
dakikalık konuşma çerçevesinde, iki dakikalık, polemik
olmayacak, net, kanunun amacına, gerekçesine -bu maddeyle ilgili-
grubumuza yönelik fişleme, siyasi soykırım vesaire gibi
birtakım bühtanlara yönelik
BAŞKAN Ben de ondan dolayı söz verdim
size.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
Grup Başkan Vekili olarak söz istedim İç Tüzük
gereğince ve bunları sadece güzel bir üslupla kayda geçirdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Yasama
ekonomisini boş verin.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
rica ediyorum, bakın, bir tartışmayı
olgunlaştırmaya çalışıyoruz. Yani takdir sizlerin,
zamanı iyi kullanmak sizlerin elinde değerli arkadaşlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bu kadar tabii olan bir durumu dahi istismar etmek
kimseye yakışmaz.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Ben söz aldım diye illa Grup Başkan
Vekillerinin söz alma talepleri kendilerine aittir. Ancak bunu, kendilerinin
söz almasını benim söz almamın bahanesi olarak
kılmamaları gerekmektedir, bir.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - İkinci olarak, biraz evvel Sayın Oluçun
söylediği şeyi söylüyorum -bakın, mikrofon da açık
değil, kayda geçsin, hakikat ortaya çıksın- o da nedir?
Örgütlenme özgürlüğüne en ufak bir halel getirmiyor bu. Sendikaların
örgütlenmesine, bir siyasi partinin örgütlenmesine bir halel mi geliyor üyeler
Yargıtaya veya Çalışma Bakanlığına gittiği
zaman? Yok. Demek ki derneklerle ilgili bu söz siyasi eleştiri olarak,
kanaatler olarak
Siz kendi kanaatinizi söyleyebilirsiniz, biz kendi
kanaatimizi söylediğimiz zaman diyorlar ki arkadaşlar: Meclis
konuşsun. Ama iktidar grubu her zaman sussun istiyorlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İktidar
iş yapar ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yani iş de yapıyoruz, iş de
yapıyoruz, sizin söylediğinize de cevap veriyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İktidarın konuştuğu nerede görülmüş ya?
BAŞKAN Hep beraber tahammüllü olacağız
değerli arkadaşlarım.
Sayın Akbaşoğlu, teşekkür
ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hakikaten tahammüllü olalım arkadaşlar ya!
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Demokrasi tahammül rejimi arkadaşlar.
Demokratlığa davet ediyorum sizi.
Teşekkür ediyorum.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Tahammül ediyor
musunuz ki? Kime tahammül ediyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, aynı
zamanda tepki ve protesto rejimidir.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
bakın, zamanı ekonomik kullanma gerekliliğinin altını
çiziyorum. Ben, konuşan Meclisten yanayım. Bunu hiçbir zaman da
geriye düşmeden de savunmaya gayret ediyorum. Yani bazen
arkadaşlarımız hatta fazla söz vermekten dolayı da
şikâyet ediyorlar ama yani Meclis konuşulan bir yerdir,
konuşulması da gerekir ama sonuçta siyasetin göğüsleneceği
eleştiriler vardır ve özellikle kanun teklifleri görüşülürken
Komisyona da söz vereceğimi açıkladım. Komisyonun bu
saptamaları not alıp
Bölüm üzerindeki görüşmeler bittikten
sonra zaten kendilerine bir cevap hakkı tanıyacağım,
soru-cevap işlemini de yapacağız. Yani bu çerçevede, Komisyonun
cevaplandıracağı sorulara girilmemesini ben rica ediyorum çünkü
Komisyon zaten bir cevap verecek, Komisyonun zaten görevi de bu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu
tartışmaları fazla uzatmanın bir yararı yok. Ben,
Sayın Akbaşoğlu size az önce söz verirken Sayın Tiryakinin
siyasi soykırım sözüne atıfta bulunduğunuz için söz
verdim ama kanun teklifiyle ilgili eleştirilere de Komisyonun cevap
vermesinin yararlı olacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bundan sonra
eğer Sayın Grup Başkan Vekillerimiz söz isterse ben söz
taleplerini karşılarım ama bir dakikadan fazla da süre vermem.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, istiyoruz
buna rağmen.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay, bir dakika
süreniz var.
53.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Biz Sayın Akbaşoğlunun
konuşmasını bahane ederek söz alıyor değiliz, biz
mütekabiliyet çerçevesinde söz alıyoruz, bir.
İkincisi: Meclis konuşma yeri -siz de
söylediniz- konuşulanı beğenmeyebilirsiniz, adam
istediğiniz gibi konuşmayabilir, ben istediğiniz gibi
konuşmayabilirim -adam deyince kızıyor Meral Hanım; adam,
kadın neyse- ama siz ayar veremezsiniz. Yani Burada böyle diyorsun.
diyemezsiniz. Örnek: Siyasi soykırım diyor." E, doğru
söylüyor. AK PARTİ karşıtı herkesi terörist ilan ederseniz,
Gezi olaylarına katılan herkesi yani dolayısıyla 40 milyon
insanın gönlü Gezideyken siz Geziyi terörize ederseniz, bu, ayar vermek
olur. Bu ayar verme girişimi olunca da
Hani demokrasi tahammül rejimi,
çok doğru ama demokrasi aynı zamanda tepki ve protesto rejimi. Biz
tahammüle razı olalım, siz de tepki ve protestoya razı olun.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Türkkan, siz de bir dakika
süreyle görüşünüzü ifade edin lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bizim daha kısa
sürecek efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lütfü Beyin dört
dakika hakkı var bence.
BAŞKAN Yok, şimdi bu
tartışmanın polemik olmaması için de herkesin tecrübeli
olarak dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Buyurun Sayın Türkkan.
54.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Konuyu enfekte etmeden
birkaç şey söylemek istiyorum. Öncelikle, bizim hangi minvalde söz
alacağımızı belirleyecek makam Sayın AK PARTİ
Grup Başkan Vekili değil. Yani biz hangi minvalde
konuşacağız, kendisine ait konuşmalara tepki göstermek için
mi konuşacağız yoksa başka bir fikir mi öne süreceğiz;
bunu kendisine sormak zorunda değiliz.
İkinci olarak başka bir şey daha
söyleyeceğim. Bölüm üzerinde gruplar adına onar dakika konuşma
hakkınız var, konuşmamanız bize lütuf değil. Bana ne!
Arkadaş, bana ne! Biz konuşmuyoruz ama. Ne yapayım? Yani siz
konuşmuyorsunuz diye, yerinizden istediğiniz zaman söz almak gibi bir
hakkınız varsa aynı hakkı biz çok rahat bundan sonra da
kullanabiliriz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakın, söz
alacaksınız ve devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir açıklık getireceğim, evet, evet.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
196 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Cavit Arıda.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Arı.
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde 21
kanun üzerinde değişiklik düşünülmüş. 21 ayrı kanun,
yani bir torba yasa ve 21 ayrı yasa teklifi, 21 ayrı kanunda
değişiklik. Bunlardan bir tanesi, afet nedeniyle, yaşanılan
yerlerde elektrik ve doğal gaz faturalarının bir yıla kadar
ertelenmesi hâlinde gecikme zammının alacaklı şirkete
Enerji ve Tabii Kaynaklar bütçesinden ödenmesi istenmekte.
Değerli arkadaşlar, bir deprem meydana
geldiyse, böyle bir mağduriyet varsa elektrik ve doğal gazla ilgili
ödemenin ertelenmesi normaldir, makuldür. Bu öneriyi destekliyoruz. Ancak,
deprem dediğimizde sizler depremle ilgili ne yapmaktasınız,
esasen bunun üzerine konuşmak lazım. Depremin öncesinde, bilimle
ilgili bu hususlarda ne yapmaktasınız veya deprem sonrasında
sadece bu faturaların ödenmesi yeterli mi?
Bakın, değerli arkadaşlar, sizler bu
ülkede yakın tarihte imar barışı adı altında
bir düzenleme getirdiniz. Yaklaşık 9 milyon 300 bin yapıda imar
barışıyla ilgili müracaat yapıldı. Peki ben soruyorum:
Bu yapıların depreme uygunluğu konusunda hiçbir düzenleme veya
denetleme yaptınız mı? Hayır. Sadece gelsin paralar
anlayışı, çünkü buradan gelecek olan paraları
beklemekteydiniz. Yani, şimdi, bir şehrin yerleşimi veya en
azından bundan sonraki süreçte bir şehirde yerleşim
yapılırken bilimden yararlanarak fay hatları üzerine
yerleşimin engellenmesi tarzı bir çalışma
yapılıyor mu? Hayır. Örneğin, İstanbulda afet
toplanma alanları ilan edilmişti daha önce, 493 alandan 416sı
alışveriş merkezi, rezidans, gökdelen ve/veya otopark olarak
işletilmekte.
Değerli arkadaşlar, deprem sonrasında
toplanma alanı olarak daha önce belirlenmiş bu alanlara, şimdi
gökdelenler dikildi. İşte, sizin depreme bakış
anlayışınız bu, değerli arkadaşlar.
Yine, getirilmekte olan düzenlemelerden bir
tanesinde gazilerimizle ilgili bir durum söz konusu: Aylık bağlanan
maluller ve harp malullerinden çalışmaya devam edenlere genel
hükümler yerine, bu kapsamda aylık bağlananlara, bağlanma
tarihinden sonra çalışmaları esas
alındığında en az yirmi yıldan beri sigortalı
bulunmak ve en az 5 bin gün malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortaları primi ödenmiş olmak şartıyla talepleri halinde
ayrıca yaşlılık aylığı bağlanır.
diye bir düzenleme yapmaktayız.
Değerli arkadaşlar, bizler
şehitlerimizin aileleri ve gazilerimiz lehine yapılacak olan her
türlü düzenlemeyi sonuna kadar desteklemeye varız ve hazırız.
Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, burada, sizler yapboz
değil bozyap anlayışını devamlı
uygulamaktasınız. Zaten bu düzenleme mevcutta vardı değerli
arkadaşlar. Ancak ne oldu? İşte, sürelerle ilgili sizlerin
yapmış olduğu uygulamalarla yaklaşık dört aydır
gazilerimiz maaşlarını alamamakta.
Değerli arkadaşlar, işte,
yapmış olduğunuz uygulamadan mağdur olan gazilerimizin
mağduriyetini hep birlikte gidermek için şimdi bu
değişikliğe destek veriyoruz. Ancak yeterli değil
değerli arkadaşlar çünkü gazilerimizin şu an
yaşadığı başka sıkıntılar var. O
sıkıntıların da çözülmesi konusunda bizim sonuna kadar
gazilerimizin yanında olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yine, avda, sporda
kullanılan tüfekler, tabancalar, av bıçaklarının
yapımı, satımı ve bulundurulmasıyla ilgili kanunun
11inci maddesinde bir düzenleme yapılmakta. İzinsiz ya da izin
belgesine aykırı üretim, satış ve reklam yasağına
ilişkin birtakım cezalar ve cezaların artırılması
düşünülmekte.
Değerli arkadaşlar, faaliyet izni almadan
veya faaliyet izin belgesine aykırı olarak fabrikalar kuranlar,
işletenler, imal edenler hakkında ceza sınırı bir
yıl olarak ifade edilen kısım üç yıla, üç yıla
kadar olan kısım beş yıla kadar artırılmakta
hapis cezası olarak, ayrıca adli para cezalarındaki miktarlar da
artırılmakta.
Değerli arkadaşlar, yine burada izinsiz
satanlara, belgesi olmadan alanlara da cezalar getirilmekte; bunların
ticari reklamını veya tanıtımını engelleyen
bazı hükümler yine bu düzenleme içerisinde yer almakta değerli
arkadaşlar. Faaliyet izin belgesi sahiplerine ait kurumsal internet
siteleri ve sosyal medya hesapları, fuarlara katılım için
hazırladıkları materyallerle avcılık ve
atıcılık üzerine tematik yayın yapan televizyon
kuruluşları ve süreli yayınlarda yapılan reklam veya
tanıtım bu yayın dışında denilmekte.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz esas
itibarıyla silahlanmaya karşıyız. Bakın, burada
bazı cezalar, hapis cezaları artırılmakta, para
cezaları artırılmakta, reklam -internet üzerinden de dâhil-
yasaklanmakta ama şöyle bir bakalım; televizyonlarda her akşam izlenilen
dizi filmler var. Bu dizi filmlerde her gün değişik cinayetlerin
işlendiği, silahların konuştuğu yayınlar
aralıksız yapılmakta. Siz her akşam vatandaşın en
yoğun izlediği dizilerde bu şekilde özendirmeye devam ederseniz
buraya getirmeye çalıştığınız yasaklamanın
hiçbir anlamı kalmayacaktır değerli arkadaşlar.
Yine, değerli arkadaşlar, bu maddelerden
bir tanesinde bir üniversitenin ismini değiştiriyorsunuz. Olabilir,
bir üniversitenin ismi değişebilir, mütevelli heyeti komple
değişmiş, ismi de değişmekte. Ancak değerli
arkadaşlar, bugüne kadar, özellikle son on yedi yıldır
üniversitelerin eğitim kalitesinde ciddi bir düşme meydana
geldiğini de hep beraber izliyoruz. Üniversitelerin kalitesinde sıkıntılar
mevcut. Bugün Türkiyede neredeyse dünyada ilk 500e giren üniversite
kalmadı. Apartman üniversiteciliğinden ülkemizi kurtarmak
zorundayız. Yani sadece isim değiştirmekle bu işler olmuyor
değerli arkadaşlar.
Yine, düzenlemelerin bir tanesinde, 5510
sayılı Kanundaki Esnaf Ahilik Sandığına ilişkin
hükümler 1/1/2021 tarihine kadar ertelenmekte. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Ahilik Sandığı hangi amaçla kurulmuş, önce
ona bakalım: Esnafın ekonomik olarak zor duruma düşmesi
nedeniyle iş yerini kapatması veya iflas etmesi durumunda
oluşacak gelir kayıplarını telafi etmek amacıyla Esnaf
Ahilik Sandığı kurulması amaçlanmış. Yani ne
denmekte? Burada, esnaf sıkıntıya düşerse, esnaf borç içine
düşerse, esnaf iflas ederse bu, Ahilik Sandığından ödensin
istenilmiş. Peki, bugüne kadar niye kurulamamış? Bugüne kadar esnaf
zaten ödemesi gereken primi ödeyemez durumda. Normal ödemesi gereken primi
ödeyemeyen, sorumluluklarını yerine getiremeyen esnafa şimdi,
bir de Ahilik Sandığı adı altında bir ödeme külfeti
doğunca, bu ödemeleri yapamamış. İşte, bu maddenin
getirilmesi yani ödemenin uzatılması esnaf ve sanatkâr birliklerinin
talebiyle olmuş. Yani, değerli arkadaşlar, işte, siz
esnafı bu kredilerini ödeyemez, bu primlerini ödeyemez hâle getirdiniz.
Bakın, ben size şöyle bir rakam vereyim:
2019 yılında yaklaşık 222 bine yakın esnafa toplamda
21,2 milyar lira kredi kullandırıldı. Kredi kullanan esnaf
sayısıysa 560 bin ve toplam kullandırılan kredi 40 milyar
lira dolayında. Yani, değerli arkadaşlar, Ticaret Bakanlığının
verilerine göre, ülkemizde 1 milyon 800 bin esnaf var. Yani işi
bırakmış olabilir, kayıtlarda gözüküyor olabilir ama biz 1
milyon 800 bini kabul edelim. 560 bin esnaf bugün kredilerle ayakta
kalabilmekte. İşte, siz, esnafı bu hâle getirdiniz değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) 560 bin esnaf
krediyle ayakta kalabilme mücadelesi verir duruma düştü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Arı.
CAVİT ARI (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, işte,
esnafımız krediyle yaşar, can çekişir hâlde. O nedenle, şimdi,
bu Ahilik Sandığına olan krediyi de ödeyemez durumda.
Bakın, yine bunun devamında bir Kredi
Garanti Fonu meselesi var. Burada, finansman imkânlarını
geliştirmek ve kredi sisteminin etkin işlemesine katkı
sağlamak amacıyla firmalara kredi garantisi veren garanti
kurumlarına 25 milyar olan nakit kaynak, 35 milyara
çıkarılmakta.
Değerli arkadaşlar, Kredi Garanti Fonuyla
özel bankalara Hazine kefalet limiti açılmış ve 25 milyara kadar
gösterilen teminat karşılığında daha önce 250 milyar
kredi verilmiş. Kimlere verildiğini tartışmak istemiyorum
çünkü o kredilerin, seçim öncesinde seçim sonuçlarını etkileyebilmek
amacıyla açılan krediler olduğunu hepimiz biliyoruz. Seçimler
öncesinde verilen bu krediler, sonrasında bakın, bugüne kadar esasen
250 milyara kadar verilmesi gerekirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen son cümlenizi söyleyiniz ve
selamlamanızı yapınız.
CAVİT ARI (Devamla) Yani fren
tutmamış ve 343,6 milyara kadar kredi vermişsiniz. Şimdi,
siz, buradaki yüzde 10luk teminat olan -esasen olması gereken
miktarı artırarak- 25 milyarın üzerine 10 milyarla işin
yasal kılıfını tutturmaya
çalışmaktasınız.
Bakın, bu kredilerden, bugüne kadar 7,8
milyarı esasen batık. Komisyonda dendi ki: Bu, tahsil
edilememiş alacak. Hâlihazırda tahsil edilememiş gözükse de
-yine de biz öyle diyelim ama- bu, batma ihtimali çok yüksek tahsil edilemeyen
bir alacak durumuna gelmiştir.
Kısa ve öz, ekonomiyi getirdiğiniz hâl
ortadadır değerli arkadaşlar. İşte, vatandaş
çektiği krediyi ödeyemez durumdadır. Dolayısıyla, ülkenin
ekonomisi sayenizde böyle olmuştur değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına söz
taleplerini karşılayacağım.
Birinci bölüm üzerinde şahıslar adına
söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yani çok konuşuldu, üzerine daha
fazla konuşmayı da artık anlamsız buluyorum. Bu, bir torba;
içinde bir sürü şey var ve biz maalesef o kadar konuşuyoruz ki Bu
türden torba yasaları getirmeyin. diye hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem
burada ama hiçbir şekilde tınmıyorsunuz ve herhangi bir
şekilde bir değiştirme adımı da atmak istemiyorsunuz.
Şimdi, bu yasa maddeleri içinde benim en çok
dikkatimi çeken birkaç madde var, onlar üzerinde esasında konuşmak
istiyorum. Tabii ki, gazilerle ilgili bir düzenleme var, afetlerde elektrik
meselesiyle ilgili bir düzenleme var, bunları konuşacağız.
Tabii, asıl önemlisi -her ne kadar karşı
argümanlarınız var ama ikna edici değilsiniz- Dernekler Yasasıyla
ilgili yapmak istediğiniz değişiklikler var, bunlar üzerinde
konuşacağız. Fakat 4 madde var ki onlarla ilgili birkaç şey
söylemek istiyorum: Bunlardan 2si, daha doğrusu 4ü de ekonomiyle ilgili
ve ekonomide gerek döviz sorununu aşmakla ilgili olarak gerekse üretimi
artırmaya yönelik olmak üzere maddeler var burada ve bu maddelerden,
anlaşılan, medet umuyorsunuz.
Doğrusunu isterseniz, tabii, şöyle bir
pozisyonda da olmayı hiç arzulamıyorum yani sürekli olarak negatif
şeyler söylemek değil amacımız burada. Güzel şeyler
yapsanız güzel yaptığınızı da söylerdik herhâlde
ama doğrusunu isterseniz o kadar konuştuk yine Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve burada da konuştuk. Demeye çalıştık ki Ya,
arkadaşlar yani bu ekonomi politikasında yanlışlar
yapıyorsunuz. Dünyada önemli değişiklikler var ve siz bugüne
kadarki iktisat politikalarınızla, ihtiyacımız olan
şeyi yapmıyorsunuz. Nitekim o da sonuçları itibarıyla
baktığımızda yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve
düşük bir üretimle cereyan ediyor. Fakat son zamanlarda özellikle birkaç
değişkende olumlu görülen iyileşmeleri referans vererek
konuşuyorsunuz. İşte, geçenlerde Sayın Bakan da benzer
şeyler söyledi: Bakın, şurada bir iyileşme var, -efendim,
işte, ne bileyim- Tüketici Güven Endeksinde bir iyileşme var, işte,
Reel Sektör Endeksinde bir iyileşme var. Dibe vurduk ama dipten
yükseliyoruz, çıkıyoruz krizden. diye bir çabanız var, ikna
etmeye çalışıyorsunuz. Ama doğrusunu isterseniz hadiseler
öyle değil arkadaşlar, hele hele bu coronavirüs hikâyesi
geldiğinden bu yana, doğrusunu isterseniz ben sizin yerinizde olsam
yani iktidarda olsam şiddetli bir şekilde alarme olurdum. Çünkü
gerçekten bu virüsün etkileri -ki küresel bir virüs bu- özellikle bizim gibi
ekonomisi dibe çökmüş, oradan çıkmaya çalışan bir ekonomide
önemli zararlar ortaya çıkarabilir diye düşünüyorum.
Mesela, son günlerde yine corona virüse rağmen
petrol fiyatlarının düşmesiyle ilgili olarak Gördünüz mü
bakın, işte bu bir fırsat, efendim, enflasyonu da
aşağı çekeceğiz. diyorsunuz. Doğru yani petrol
fiyatları düştüğünde enflasyonla ilgili olarak da bir
baskılama yaratır; bu da doğru ama arkadaşlar, dövize
bakıyorsunuz değil mi? Döviz de tam aksine yükselmeye devam ediyor.
Dolayısıyla da bu tür tedbirler palyatiftir ve ciddiye almanız
gereken tedbirler değildir.
Şimdi, bu 4 maddeden 1 tanesi, bu bireysel
emeklilikle ilgili olan düzenleme; dövizle, katılımla ilgili bir
düzenleme yapmaya çalışıyorsunuz. Doğrusunu isterseniz,
bunun çok riskli olduğunu söylemem lazım yani özellikle devletin de
bu yüzde 10 civarında bir katkı payı sunmak zorunda
kalışının -özellikle dövizle yapılacak olmasından
dolayı- zaten döviz sorunu çeken bir ekonomide, gelenin ve gidenin dengesi
nedir? Doğrusunu isterseniz bunu tam olarak bilmiyoruz ama Plan ve Bütçe
Komisyonunda bütün sorularımıza rağmen de bir cevap
alamadık.
Bunun dışında, yine dövizle ilgili
olarak, çalışma şartı aranmaksızın artık,
dövizle askerlik yapılmasının önünü açıyorsunuz. Bunun da
yaratacağı komplikasyonlar var, en azından, daha önce
çalışma şartı koyduğunuz insanlarla ilgili olarak
büyük bir eşitsizlik üretmiş olacaksınız.
Asıl iki tane konu daha var ki tabii, sürem
bitti
Sayın Başkanım, bir dakika
veriyorsunuz herhâlde değil mi?
BAŞKAN Bir dakikada tamamlayalım lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum.
Teşekkür ederim.
Bir tanesi, Kredi Garanti Fonundan KOBİlere
verilecek olan miktar 25 milyar değil, 35 milyar olsun istiyorsunuz, bir
de işverenlere 75 lira asgari ücret desteği veriyorsunuz.
Şimdi, doğrusunu isterseniz, bu
işveren yanlısı tutumunuz, hakikaten ölçüyü kaçırıyor
arkadaşlar. Bir kere şunu görmek zorundasınız: Kredi
Garanti Fonuna verdiğiniz destekler, sonuçta bu insanların da
sorununu çözmüyor. Niye çözmüyor biliyor musunuz arkadaşlar? Bugün
KOBİler borçlanmak zorunda. Yani borçlanmak bir tercih meselesi
değil, Hadi bugün borçlanalım. diyerek borçlanmak durumunda
değiller bunlar; borçlanmak zorundalar bunlar. Dolayısıyla da
verdiğiniz krediler doğrudan doğruya borçluluklarını
gidermeye yönelik olarak kullanılacak ve üretime yansımasının
çok sınırlı olacağını düşünüyorum.
Öte yandan, işverenlere 75 lira asgari ücret
desteği veriyorsunuz. Yani doğrusunu isterseniz -yine bu maddeler
üzerinde konuşacağız, daha sonra da bir söz alacağım-
bu konudaki yaklaşımınızla da gerçekten ölçüsüz bir
şekilde işveren yanlısı bir tutumu tercih ediyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son söz
talebi, Düzce Milletvekilimiz Sayın Ayşe Keşire aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Keşir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekilimiz Sayın
Nilgün Ök ve arkadaşlarımız tarafından teklif edilen 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
vesilesiyle tüm emekçi kadınları, özellikle canını,
kanını bu toprakları bize vatan yapmak için veren şehit
kadınlarımız başta olmak üzere tüm kadınları
şükranla, minnetle anıyorum.
Bugün Genel Kurulda görüştüğümüz bu kanun
teklifini daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda da değerlendirdik,
tartıştık. 38 maddelik bu kanun teklifi, öncelikle
vatandaşlarımızdan, sivil toplum kuruluşlarından
sahadaki biz milletvekillerine gelen, hatta kamudaki uygulayıcılardan
da gelen talepler doğrultusunda arkadaşlarımız
tarafından çalışıldı ve akabinde Plan ve Bütçe
Komisyonunda tartışıldı.
Öncelikle şunu söylemem lazım: Ben bir
deprem bölgesi milletvekiliyim. Düzce ilimizde, bölgede, biliyorsunuz, 1999
yılında çok büyük bir deprem yaşadık, can
kayıpları yaşadık. Deprem görmüş bir ilin vatandaşı
olmanın ya da deprem sonrası ayağa kalkmanın
sıkıntılarını en çok yaşayanlardan biriyim.
Doğal afetler döneminde, özellikle o günlerde
ne yazık ki Ankara depremden ertesi gün haberdar oluyordu. O günlerden
bugünlere, yaklaşık yirmi yılda -bunun büyük bir kısmı
da AK PARTİ iktidarında- artık anında müdahale eden, krizi
anında yöneten, bir afetle
karşılaşıldığında afetzedeye -ki yakın
zamanda biz Düzcede benzer bir şekilde bir sel felaketi yaşadık;
bölgede, Karadeniz Bölgesinde sel felaketleri yaşandı; Vanda
çığ felaketi yaşandı, Malatya ve Elâzığda deprem
yaşadık- anında müdahale eden, tüm kurumlarıyla devletin
varlığını hissettiren bir devlet hâline geldi artık
Türkiye.
Burada, bu pakette, tabii, afetzedelerin, afetzede
elektrik tüketicilerinin de sorunlarını çözmekle ilgili bir madde
var; özellikle elektrik tüketimleriyle ilgili, önümüzdeki bir yıl içinde
yani afetten sonraki bir yıl içinde bu ödemelerinin ertelenmesi,
oluşan faizin de Bakanlık tarafından karşılanmasına
yönelik bir düzenleme.
Bir de tabii, bu teklifte çok önemsediğim bir
başka madde de gazilerimizle ilgili olan madde. 2011 yılında
Aile Bakanlığı -o günkü adıyla Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı- kurulduğunda şehit yakınları ve
gazilerimize farklı kurum ve kuruluşlarca hizmet verilirken -o gün
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde bir daire
başkanlığı- bugün bir genel müdürlük olarak hizmet
veriliyor. Burada amacımız, hem şehit
yakınlarının yaralarını sarmak ve onlara olan
borcumuzu bir şekilde ödemekle ilgili politikalar üretmek ve takip etmek,
diğer yandan da gazilerimizle, onların sonraki
yaşamlarıyla, onlara olan borcumuzu ödemeyle ilgili
çalışmalar yapmak.
Tabii, ben bunları anlatırken,
şehitlerimizi anlatırken, gazilerimizi anlatırken terörist
cenazelerine omuz verenlerin bunları anlamasını beklemiyorum,
anlamaları mümkün değil. Özellikle STKlerden yani gazilerimizle
ilgili çalışan sivil toplum kuruluşlarından gelen bir talep
değerlendirildi bu kanun teklifi çalışmasında.
Gazilerimizin, malullük emeklilikleri dışında, onlara verilen
çalışma haklarını kullanmalarından kaynaklanan bir
yaşlılık emeklilikleri yani ikinci bir emekli
aylıkları söz konusuydu. Biliyorsunuz, mevcut çalışma
yasamızda 7200 iş günü ve 65 yaş uygulaması var. Biz, bu
teklifle, gazilerimiz için 65 yaş uygulamasını
kaldırıyoruz ve 7200 iş gününü de 5000 iş gününe çekiyoruz.
Diğer yandan, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın talepleri var hem bireysel
emeklilikle ilgili hem askerlikle ilgili hem de orada olan
boşanmaların tanınması ve tenfiziyle ilgili. Biliyorsunuz,
geçmiş dönemde de ciddi sorunlardı; bu konuyla ilgili, bunların
tanınmasıyla ilgili bir önceki Parlamento döneminde de bir kanun
çıkarmıştık. Burada, orada yapılan boşanmaların
Türk iç hukukunda tanınmasını kolaylaştıran
düzenlemeleri ve az önce bahsettiğim düzenlemeleri getiriyoruz.
Aslında, anlatacağım çok şey var
ama zaten maddelere geçtiğimizde tek tek üzerinde
tartışacağız.
Az önce burada bir soykırım ifadesi
kullanıldı. Ben, benim için soykırım ne demek, ondan bir
cümleyle bahsetmek istiyorum. 2018 yılında henüz
yaşını doldurmamış Bedirhan bebeğe ve annesine
kıymaktır soykırım. 2016 yılında altı
aylık hamile Şerife Özden Kalmışa kıymaktır
soykırım. Onlara sesini çıkarmayanlar, zımnen bu
soykırımı onaylamaktadır ve soykırımın ortağı
olmuştur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, aziz
Türk milletine saygılarımı iletiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz. Bu süreyi, milletvekillerimiz ve Sayın
Komisyon yarı yarıya kullanacak.
Milletvekillerimizin sorularının kanun
teklifinin işleyişine yönelik olmasını kendilerinden rica
edeceğim çünkü Sayın Komisyon bu konuda soruları
cevaplandırmaya hazır.
Sayın Şahin, buyurun.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Maalesef, kadınlar, uzun yıllar, aile
içinde yoksulluğa, şiddete maruz kalmaktadır. Şiddetin
mağdurunu değil de failini koruyan AKP politikaları, Hükûmetin
kadına bakış açısını da özetlemektedir.
Bugün İstanbul Sözleşmesine
saldırarak Tekrar gözden geçirilmeli. mesajı veren zihniyet
kadının kazanılmış haklarına da alenen
saldırmaktadır. AKP Hükûmeti Kadın ne yaşarsa
yaşasın boşanmasın. diyerek nafaka hakkına göz
dikmiş durumdadır. Nafaka neden daha çok kadınlara bağlanıyor,
düşünün çünkü kadınlar daha ihtiyaçlı. Her 4 kadından
3ünün işsiz olduğu, işsizliğin zulmünde yaşayan
kadınların eve hapsedildiği; kadınları anne, eş,
çocuk ve yaşlıların bakıcısı, temizlikçisi,
mutfak hizmetçisi ve namus rollerine sokan gerici ve erkek egemen zihniyetten
vazgeçin.
Sanki süresiz nafaka varmış gibi bir
algı oluşturarak -ki yok- nafakanın
kaldırılmasıyla kadınlara Ne yaşarsan yaşa
boşanma, boşanırsan aç kalırsın. tehdidi
yapılmaktadır. Kadınların nafaka gibi
kazanılmış haklarına göz dikmeye
kalkışmayacağınızı ümit ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özen
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) 1995
yılının 12 Martında İstanbul Gazi Mahallesinde
kahvehane ve pastanelerin taranmasıyla başlayan ve farklı
mahallelere yayılarak dört gün süren olaylarda 22 can katledildi.
Katliamdaki kontrgerillanın görüntüleri ortada olmasına rağmen
hiçbir şey yapılmadı. Hedef gözeterek birçok
insanımızı katlettikleri görüntülerle ve adli tıp
raporlarıyla açıkça kanıtlanan katil polislere göstermelik
cezalar verildi. Bu Alevi katliamından sorumlu olan tüm yetkililer
milletvekili ve bakan yapılarak ödüllendirildi.
Yaşadığımız diğer katliamlarda olduğu gibi
bu katliamda da devlet, katilleri koruyup kolladı. Ancak ne yapılırsa
yapılsın bizler bu katliamın hesabını mutlaka soracağız,
davanın bu şekilde üstünün kapatılıp unutulmasına izin
vermeyeceğiz.
Gazi ve Ümraniye katliamlarını
unutmadık, unutturmayacağız.
Kaybettiğimiz canları saygıyla
anıyorum.
BAŞKAN Sayın Orhan
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler.
AKP iktidarı kadın emeğini sermayenin
isteği doğrultusunda, dinginsiz bir sömürü alanı olarak ev içine
yönlendiriyor. Kadının ücretsiz ve görülmez yeniden üretim rollerini
daha çok üstlenerek ev ve bakım işlerini yerine getirmesini, bir
nüfus fabrikası olarak ucuz iş gücü ve savaşlara yeni kurbanlar
doğurmasını bekliyor. Dolayısıyla kadın, hem
ekonomi dışı kalmış hem de sermaye birikimine ücretsiz
katkı sunmuş oluyor. AKP bir yandan da kısmi zamanlı
çalışma, kendi hesabına çalışma, tele
çalışma gibi farklı üretim ilişkileriyle
esnekleştirilen kadın emeğini ev içinden ücretli üretim
süreçlerine dâhil ediyor. Böylelikle yeniden üretim rollerinin aksamaması
sağlanırken daha az maliyetli olarak güvencesiz, ucuz ve kayıt
dışı kadın emeği de sermayenin hizmetine sunuluyor.
Eve kaydırılan emek, kadınları daha fazla
yoksullaştırarak erkeğe daha çok bağımlı
kılmış oluyor. Soruyoruz: İnkâr ettiğiniz, yok
saydığınız, kazanımlarına
saldırdığınız kadınların emeğini
sömürerek iktidarınızı ne kadar süre daha var etmeyi
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türk tarımı için sulama sistemlerinin ne
kadar önemli olduğunu bilmeyen yoktur, hele hele
yaşadığımız iklim değişikliği ve
kuraklık dikkate alındığında daha da önem kazanmaktadır.
Çiftçimize sulama sistemleri için 2016 yılından beri hibe
desteği sağlanmaktadır. Ancak Tarım ve Orman
Bakanlığının bürokratik işlemlerinden mi yoksa para
olmamasından ötürü mü bilinmez, 2020 yılı destekleri
açılmamıştır. Kurak bir kış geçirdik ve bu
desteklerin ocak ayında yapılması gerekiyordu. Bakanlık
sulama sistemleri destekleri için yasal altyapıyı tam olarak
oluşturamadığı, bu işi Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünün mü, DSİnin mi yapacağına, bütçenin nereden
karşılanacağına karar veremediği için çiftçimiz
desteklerini alamamaktadır. Bu durumdan çiftçimiz kadar bu ürünleri üreten
sanayicimiz de mağdur olmaktadır. Çiftçinin ve sanayicinin
mağdur olduğu bir konuyu öncelikle çözmek, Tarım ve Orman
Bakanlığının görevidir. Çiftçinin desteklerini ödeyin. Bu
ödemeler için ne yapılması gerekiyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gülüm
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Sendikal
faaliyetlerde bulunmak, Anayasanın güvence altına
aldığı temel hak ve özgürlüklerden bir tanesidir. Ancak Gebze
Darıcada VİP Giyim Fabrikasında çalışan
kadınlar, iş yerinde anayasal haklarını
kullandıkları, sendikalaştıkları için işten
çıkarıldılar. İş yerinde başlayan sendikal
faaliyetlerin iş yeri yönetimi tarafından öğrenilmesiyle
birlikte baskı ve gözdağlarının arkası kesilmedi,
sadece sendikal faaliyetlere katıldıkları gerekçesiyle 10
kadın işçi işten çıkarıldı. İş yerinde
sendika karşıtı tutum ve baskıların devam etmesi
sonucunda ise 130 kadın işçi üye oldukları DERİTEKS
sendikasından istifa etmek zorunda bırakıldılar. İki
yüz seksen altı gün direniş çadırlarında kalan
kadınlar, patronlar tarafından yönlendirilen kişilerce taciz ve
tehdide maruz kaldı, yine de kadınlar vazgeçmedi, mücadelelerine
devam ediyorlar, işlerine geri dönmek istiyorlar.
Sendika haktır. İşten atılan
kadın işçiler geri alınsın, baskılara son verilsin.
BAŞKAN Sayın Koçyiğit
Sayın Bülbül
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Berkin Elvan 16 Haziran 2013te Gezi direnişi
sırasında biber gazı fişeğiyle başından
vuruldu, 15 yaşındaydı, iki yüz altmış dokuz gün
komada kaldı, verdiği yaşam mücadelesini 11 Mart 2014te
kaybetti. Berkin Elvan aramızdan ayrıldı, tam altı yıl
oldu. Adli soruşturmanın önüne hep engeller konuldu, adalet ise
altı yılda hiç işlemedi, hukuk sustu, Berkinin katil
zanlısı hâlâ ceza almadı ama Berkin kendi ölümünden tali kusurlu
bulundu.
Şimdi, buradan bir kere daha yüksek sesle
Berkin için adalet talep ediyoruz, Elimizden aldıkları
evlatlarımızın adaletine açız. diyen anne Gülsüm Elvanın
adalet çığlığına cevap verilsin istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu teklifin 28inci maddesinde Nüfus
Hizmetleri Kanununun 27/A maddesine değişiklik getirilmektedir. Nüfus
Hizmetleri Kanununun 27/A maddesi yurt dışındaki boşanma
kararlarının Türkiyede idare tarafından tanınmasıyla
ilgilidir. Katarda veya Suudi Arabistanda şeriat hükümleri
uyarınca verilen bir boşanma kararında acaba Türk idaresinde
nüfus memuru bu kararı tescil edecek mi, etmeyecek mi? sorusu
Mevcut
kanun teklifi bu şekliyle geçerse kabul etmek zorunda. Bunun düzenleme
yeri burası değil. Bu, bu şekilde geçerse yabancı
devletlerin idari kararları Türkiyeyi bağlar ve egemenlik yetkimizi
ihlal etmiş oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benim Komisyon
Başkanından -ben bir teklif verdim zaten- istirhamım şudur:
Bunun düzenleme yeri Milletlerarası Özel Hukuk Hakkında Kanundur,
buradaki Nüfus Hizmetleri Kanunu değildir; bu, kamu düzeniyle ilgilidir.
Bunun bir an önce toplanarak
Yani biz bu düzenlemeye karşı
değiliz, buna ihtiyaç var ancak bunun düzenlenme yeri Nüfus Hizmetleri
Kanunu değil; Milletlerarası Özel Hukuk Hakkında Kanunun
58inci maddesinde düzenlenmesi gerekir. Öneriyi de ben Sayın Komisyon
Başkanına sundum, nazara almanızı istirham ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu geceden itibaren, benzinde 60 kuruş,
motorinde 55 kuruş indirim uygulanmaya başlandı. Ham petrol
fiyatı son iki haftada yüzde 40 düşerken iktidar benzinde ve mazotta
yapılan bu indirimi 83 milyon vatandaşa müjdeliyor. Dünyada petrol
fiyatı yüzde 40 düşmüş, sanki lütufta bulunuyormuş gibi
basın açıklaması yapılıyor. Zaten 100 liralık
benzin alan bir vatandaş, 65 lirasını vergi olarak ödüyor.
Maalesef, başka ülkenin petrolü üzerinden ülke ekonomisini düzeltmenin
hesapları yapılıyor. Devlet vatandaşın sırtından
bu kadar büyük kâr elde ediyorken milletin sırtına bu kadar büyük yük
vicdansızlıktır. Vatandaşın bununla yetinmesini ve
şükretmesini istemek büyük bir hatadır. Artık, vatandaş
iktidarın faturalarını ödemekten yoruldu; artık,
vatandaş zamlardan bıktı; artık, vatandaş vergilerden
usandı. Bu adaletsizliklere son verin diyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Şimdi sözü Sayın Komisyona
vereceğim.
Size konuşmacıların kanunla ilgili
yöneltilen sorularında ve daha önceki açıklamalarda
saptadığınız konularda yapmak istediğiniz
açıklamalar varsa buyurun Sayın Komisyon Başkanı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz, afet anında, özellikle afete
maruz kalan kişilerin, o kişilere ait bilgilerin ve konumunun ilgili
kurumlardan alınmasına yönelik bir düzenleme yapıyoruz. Afet
sonrası ne olacak? şeklinde bir soru gündeme geldi ve bu maddeye
ilave bir hususa, daha doğrusu afet sonrası bu bilgilerin silinmesi
yönünde bir madde veya bir cümle ilave edilmesine yönelik bir görüş beyan
edilmişti. Aslında, 6698 sayılı Kanunda bu çok açık
ve net olarak ifade ediliyor. Dolayısıyla işlenmesini gerektiren
sebepler ortadan kalktığı anda da bu bilgiler siliniyor.
Dolayısıyla ilave bir düzenleme yapmaya bu noktada gerek yok.
Bir diğer husus, özellikle derneklere yönelik
çok yoğun olarak eleştiriler gündeme geldi. Değerli
arkadaşlar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası özellikle bu
derneklere yönelik çok ciddi eleştiriler ve çok ciddi şikâyetlerle
İçişleri Bakanlığımız karşı
karşıya kaldı. Nedir bunlar? İşte, diyelim ki bir
terör örgütüne mensup bir -o dönemdeki- dernek, Üyesi değilim. diyor
vatandaş ama orada ismi var veyahut diyelim ki istifasını
vermiş, o dernek üyeliğinden çıkma talebinde bulunmuş ama
hâlen işleme konulmamış, hâlen üye görünüyor. Yani bir
vatandaşın bireysel bir hakkı Ben bu derneğe üye miyim,
değil miyim? bunu öğrenmek. Bir vatandaş, düşünün, üye
olup olmadığı hakkında bile dernek yöneticilerinden bilgi
alamıyor.
Şimdi, burada yapılan
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Başkan, dernekle ilgili
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Arkadaşlar, şeffaflıktan korkmamamız
lazım, korkmamamız lazım. Evet, sivil toplum
kuruluşlarında faaliyet göstermek isteyen
arkadaşlarımız varsa, elbette, giderler derneğe üye olurlar
ve e-devlet üzerinden sadece kendileri görebiliyor bunları yani o
derneğe üye olduğunu kendisi görebiliyor. Ve dernekle ilişkisi
Diyelim ki dilekçe verdi, o dernekten ayrılmak istiyor; dilekçesinin
işleme konulup konulmadığını e-devlet üzerinden
-kendisi takibini yapıp- öğrenebiliyor.
Derneklere yönelik bir başka husus: Şimdi,
değerli arkadaşlar, özellikle en fazla üye sahibi olan derneğin
bir üyesinin o kuruma veya kurula üye olarak atanmasını düzenleyen
yasalarımız var. Nedir bunlar? Örneğin, Basın İlan
Kurumu Teşkiline Dair Kanun; burada diyor ki: En fazla sarı
basın kartlı üyeye sahip gazeteci derneklerinden 1er temsilci bulundurulması
Şimdi, en fazla üyeye sahip dernek hangisi? Üye sayısı kaç?
Gerçek sayısı kaç? Yani şunu söyleyebilirler, diyebilirler ki:
Benim 500 üyem var. Benim 1.000 üyem var. Benim 1.500 üyem var. Ama
gerçekte 500 üyesi var mı, 1.000 üyesi var mı, 1.500 üyesi var
mı; kimse bilmiyor. Bu düzenlemeyle, açık olarak, kaç üyesi varsa
bunu görebilme imkânına kavuşacak İçişleri
Bakanlığımız.
Değerli arkadaşlar, diğer taraftan,
bakın, bir başka şeyi söyleyeyim. Türk Gıda Kodeksi
Hazırlama Yönetmeliğinin 5inci maddesine göre, Ulusal Gıda
Kodeksi Komisyonunda, gıda konusunda faaliyet gösteren ve en fazla üyeye
sahip olan sivil toplum kuruluşlarından 1 üyenin bulunması
zorunludur. Peki, en fazla üyeye sahip olan dernek hangisi?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Size en yakın olan(!)
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Bunu nasıl tespit edeceksiniz arkadaşlar?
Şimdi, burada bir başka husus: Siyasi
Partiler Kanununa baktığımızda, siyasi partilere üye
olanların bizatihi Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına bildirildiğini biliyoruz.
Diğer taraftan, sendikalara üye olanların -kim üyeyse- Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına
bildirildiğini biliyoruz. Dolayısıyla bu konuda, bence,
rahatsız olmamamız gerekir. Açık, şeffaf olmamızda
yarar var diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir başka husus:
TSEye yönelik bir eleştiri geldi yine. Değerli arkadaşlar,
TSEnin süreklilik arz eden işleri kadrolu personel eliyle yürütülüyor
ancak ihtisas gerektiren bir işte, gerçekten o alanda yetkin kişi
olmaması hâlinde, diyelim ki bir üniversiteden o alanda
çalışmış -diyelim nanoteknoloji alanında
çalışmış- bir öğretim üyesini alıyorlar, bir ay,
bir buçuk ay orada çalıştırıyorlar. Yani getirdiğimiz
düzenleme bu.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Geçici görevlendirme diyor Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) - Değerli arkadaşlar, yoksa süreklilik arz eden bir
husus değil. Geçici görevli de olmayabilir, yurt dışında
çalışıyor olabilir, özel kesimde çalışıyor
olabilir. Dolayısıyla geçici görevle bu problemini çözmeniz de mümkün
değil.
Bir başka husus: Dövizli bireysel emeklilikle
ilgili olarak arkadaşlarımızın bazılarının
kaygıları olduğu ifade edildi. Değerli arkadaşlar,
burada bir tavan limit var. Nedir devletin ödeyeceği bu tavan limit?
Yıllık brüt asgari ücret; yani bu tavanı geçmiyor.
Dolayısıyla, evet, euroyla bile bir bireysel emeklilik
başvurusunda bulunulsa, burada bir sınırımız var,
dolayısıyla o sınırı geçmemiz söz konusu değil.
Ayrıca şunu da ifade etmek istiyorum:
Değerli arkadaşlar, yine arkadaşlarımızın
yapmış olduğu bir çalışmada... Buna yönelik bir
projeksiyon yaptılar. Yurt dışında aşağı
yukarı 6,5 milyon vatandaşımız var. Bu 6,5 milyon
vatandaşımızın ne kadarının bireysel emeklilik
için başvurabilecekleri ve devlet katkısı üzerinde bir
çalışma yaptılar. Aşağı yukarı yüzde 8lik
bir kısmının başvuru yapabileceğini
değerlendirdiler arkadaşlarımız yine ve bu çerçevede, yüzde
25 olarak uygulanması hâlinde devletin 780 milyon euroluk bir
katkısının yüzde 10 olarak uygulanması hâlinde 312 milyon
euroluk bir devlet katkısının olacağını ortaya
koydular.
Değerli arkadaşlar, son bir husus:
Özellikle, tabii, doğrudan soru olmamakla birlikte, kadınlara yönelik
bazı açıklamalarda bulunuldu burada. Cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk döneminde, yıl 1934, kadınlara yönelik ilk
düzenleme yapılıyor seçme ve seçilme hakkına yönelik olarak; ta
ki 2002 yılına kadar, AK PARTİ iktidara gelinceye kadar
kadınlara yönelik bir tane düzenleme yok değerli
arkadaşlarım. Ne zaman yapıldı bu düzenlemeler? AK
PARTİ iktidara geldikten sonra kadınlara yönelik pozitif
ayrımcılık Anayasamıza kondu ve çok sayıda düzenleme
yaptık; iş hayatında, sigorta primi işveren
paylarının ödenmesinden tutun da -teker teker saymak istemiyorum-
kamu çalışanlarına yönelik, kadınlarımıza
yönelik, pozitif ayrımcılığa yönelik çok sayıda
düzenleme yaptık. Dolayısıyla, kadınlarımız
elbette bizim için son derece değerli.
Geçmiş olmakla birlikte, tüm vekillerimizin,
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum ben
buradan. Elbette yine kadınlarımıza yönelik önerileriniz,
öngörüleriniz olursa bunları da değerlendiririz diye düşünüyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz bir konu var arz etmek istediğim.
BAŞKAN Sayın Türkkan, bir talebiniz mi
oldu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet efendim, mümkünse
60a göre bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN Süreniz bir dakika.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Dünya Sağlık Örgütü tarafından corona virüsünün kontrol
edilemeyen salgın hastalık olarak ilan edildiğine, Venedik
Festivalinin iptal edilmemesi nedeniyle virüsün İtalyada hızlı
yayıldığına, Türkiyede de okulların tatil
edilmesinden başlayarak bir arada bulunmayı gerektiren
organizasyonların iptal edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz evvel Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
bu Covid-19 denilen corona virüsünü pandemik ilan etmiş. Yani bunun
anlamı şu: Kontrol edilemeyen salgın bir hastalık olarak
ilan etmiş. İtalyada bu virüsün bu kadar yayılmasına sebep
olarak Venedik Festivalinin iptal edilmemesi gösteriliyor. Venedik Festivalinde
hiçbir önlem alınmadan çok insanın bir araya gelmesiyle beraber
İtalyada bu virüs çok hızlı yayılmış ve
neredeyse Çine yakın bir ölüm oranıyla karşı
karşıya İtalya; şu anda belki de Çinden sonra dünyada en
tehlikeli bölge.
Böyle sıkıntılı bir süreçte
bugüne kadar bu süreci doğru idare eden Sağlık Bakanına
buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Pandemik virüs ilan edilen bu
virüse karşı Türkiye'de de okulların tatil edilmesinden
başlamak üzere, hatta ve hatta toplu alanlarda bir arada bulunmayı
gerektiren birtakım organizasyonların tatil edilmesine kadar, bu
konuda hızlıca bir karar vermesi gerekiyor. Zira, bu iş
hakikaten bizim tahmin ettiğimizden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İlk başta benim
de çok inanmadığım, ilk etapta çok ciddiye
almadığımız Ya, bu neticede bir virüs, çabucak geçer.
dediğimiz bir virüs bizim tahminimizden çok daha fazla salgın hâle
geldi. Bu konunun dikkate alınmasını
Buradan, Sağlık
Bakanlığı başta olmak üzere, bütün devlet
erkânını bu konuda bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Evet değerli
arkadaşlarım, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler bu
şekilde tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 4 önerge vardır.
Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Mahmut Celadet
Gaydalı Muazzez Orhan
Işık
İstanbul Bitlis Van
Kemal
Bülbül Erdal
Aydemir Abdullah Koç
Antalya
Bingöl
Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekilimiz Sayın Muazzez Orhan Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Değerli
Başkan, değerli üyeler; gündemdeki torba yasanın 1inci maddesi
üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu kanun teklifi, kelimenin gerçek
anlamıyla bir torba yasa. 20den fazla farklı kanunda, birbiriyle
alakası olmayan hususlarda değişiklik öngörülmektedir.
Şimdi, bu torba yasada neler var diye
baktığımızda neler yok ki! İşsizlik
sigortası var, dövizle askerlik var, bireysel emeklilik sistemi var,
enerji sektörüyle ilgili kısımlar var, var da var. Bu torba yasalar,
AKP iktidarının yasama kurnazlığına
dönüşmüştür artık.
Deprem konusu, böyle bir torba yasanın bir
maddesine iliştirilecek kadar önemsiz değildir. Deprem, bu ülkenin
gerçeği ve temel sorunlarından biridir. Deprem tedbirleri için derhâl
seferberlik ilan edilmelidir. Aslında bir gerçeği de ifade etmek
gerekirse depremlerden daha çok sizin politikalarınız yüzünden
insanlar zarar görmekte, yaşamını yitirmektedir.
Bugünden söylüyorum, metropollerde yaşanacak
büyük bir depremde suçlu, tedbir almayan iktidarlardır. Deprem öldürmez,
ihmal öldürür. Dünyanın birçok yerinde daha büyük depremler
yaşanmasına rağmen daha az kayıp oluyorsa durup bir
düşünmek gerekir.
Kendi savaş ve çatışma
politikalarınızın ekonomik bir krize neden olduğunu
görmeden, KOBİleri kurtarmaktan, istihdamdan, deprem tedbirlerinden söz
ediyorsunuz.
Acı gerçek şu ki yoksulluk en büyük
depremdir. Sizin yoksul bıraktığınız haneler
depremlerde yıkılıyor. Saraylarınızın giderleri
için daha çok vergi, daha çok borç toplayacaksınız. Toplumu daha çok
borçlandırıyorsunuz, daha çok deprem yaşatacaksınız
çünkü rant ve savaş politikalarınız için bütçede
açtığınız delikler artık dikiş tutmuyor. Torba
yasada depremlere yönelik kapsamlı bir önlem yok maalesef.
Önerge verdim, yanıt vermediniz. Neden
depremlerde önce kamu binaları, hastaneler, okullar hasar görüyor? Tam
tersi olması gerekmiyor mu? Buna yanıt vermediniz. Neymiş?
Maddede, deprem olduktan sonra ilgili valiliğin ihtiyaç duyduğu
telefon abone ve konum bilgilerinin gecikmeksizin
karşılanacağı düzenleniyor.
Tekrar ediyorum, deprem olmadan önce tedbirini almak
zorundayız. İstanbul gibi metropollerde milyonlarca insanın
konum bilgilerini depremden sonra bilmemiz arama kurtarma için elbette ki
elzemdir, yaşamsaldır ama deprem ve benzeri durumlar için olaydan
önce yapılması gereken çok daha fazla şey var ve hâlâ
bunları yapmıyorsunuz.
5 Kasım 2019da deprem önlemleri için
verdiğim Meclis araştırması önergesi ve kanun teklifi hâlâ
Genel Kurula yönlendirilmiş değil. Bu arada Elâzığ ve
Başkale depremleri yaşandı, onlarca yurttaş
yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. 23 Şubatta
yaşanan depremde Başkale ve Saray ilçelerimizde toplam 14 mahalle
büyük zarar görmüştür ve acil bekleyen sorunları vardır.
Bu kış gününde yurttaşlar
çadırlarda kalıyor. En temel geçim kaynakları olan
hayvanların ise çoğu telef oldu, 700den fazla ahır
yıkıldı, 5 mahallede neredeyse oturulabilecek durumda tek bir ev
bile kalmış değil. Elâzığ depreminde olduğu gibi,
HDPli belediyelerimizin, partimizin, halkımızın
topladığı yardımların halka
ulaştırılması yine sayenizde engellendi. Bunun vicdanla,
yasayla, hukukla izahı olamaz.
Siyasi hamaset ve nutuklar, kalabalık heyet ziyaretleri,
gece çadırda yaşayan çocukların üşümesini engellemiyor.
Başkalede 10 kişi yaşamını yitirdi, 64 kişi
yaralandı. Depremzedeler, ağır kış
koşullarına rağmen hâlâ yazlık çadırlarda
kalmaktadır. Yardımlar vaktinde ulaşmadığı için
çoğu göç etmek zorunda kaldı. Maalesef, on yedi gün geçmesine
rağmen Başkalede halkımızın depremden kaynaklı
temel, acil sorunları çözülmüş değil.
Deprem vergileri halktan toplanıyor
olmasına rağmen anında karşılanması
gereken acil ihtiyaçların şu an bile kısmi düzeyde karşılanıyor
olmasının gerekçesi nedir acaba? Bunun tek bir açıklaması
var; o da afet durumlarında bile insanları çaresiz ve mağdur
bırakarak siyasi çıkarlarınıza alet etmek. Halkın
acılarını paylaşmaya, yaralarını sarmaya
gittiğimizde bizi engelleyenler, halktan tepki gördüklerinde
Beğenmiyorsanız çekip gideriz. diyorlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MUAZZEZ ORHAN
IŞIK (Devamla) Evet, çekip gideceğiniz günler yakındır
elbette fakat bu koltukları işgal ettiğiniz, halktan vergi
topladığınız sürece hizmet de sunmak
zorundasınız; bu bir lütuf değildir.
Depremlerin üzerine,
bir de nur topu gibi bir TOKİ sorunumuz var. Depremle her şeyini
kaybetmiş yoksul halkımızın yıllarca
borçlandırılarak TOKİyle ev sahibi yapılması mağduriyeti
de ortaya çıkmaktadır. Devlet, gelir durumu iyi olmayan
depremzedelere bedelsiz ev yapmalıdır. Depremzedelere TOKİ
müşterisi mantığıyla yaklaşmaktan vazgeçin artık.
Deprem bu ülkenin bir gerçeğidir. Maalesef, yoksullaştırma
siyasetiniz milyonlarca hanede deprem felaketi kadar büyük krizleri
yaşatmaktadır. Ülkeyi bir enkaza dönüştürdünüz;
yurttaşları kimliğine, dinine, yaşam tarzına göre
ayrıştırdınız. Ülkenin başına gelen en büyük
felaket aslında sizsiniz, AKP iktidarıdır. Bu ülkede
yaşayan halklar artık bu felaketin farkında ve mutlaka
hesabını soracaktır.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bu madde
uyarınca elde edilen verileri başka amaçlar için kullananlar
hakkında kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 135 ila 140
ıncı madde hükümleri uygulanır.
Ayşe Sibel Ersoy Sefer Aycan Saffet Sancaklı
Adana Kahramanmaraş Kocaeli
Metin Nurullah Sazak Cemal
Çetin
Eskişehir İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Sefer Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Aycan.
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 1inci madde üzerinde partimiz
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biz 112 hizmetlerini
çok önemsiyoruz. 112 acil hizmetleri, 2001 yılında Türkiye genelinde
yaygınlaştı ve tüm illeri kapsar bir hâle geldi. O günden
itibaren tabii ki 112 hizmetleri çok gelişme gösterdi, çok ilerleme
gösterdi fakat bugün, bir taraftan bazı sorunlar da yaşıyor.
Bu maddede yapılan düzenlemeyi doğru
buluyoruz, hatta çok daha geliştirilmesini ve daha kapsamlı hâle
gelmesini de istiyoruz. Çünkü 112 acil hizmetlerinin etkinliği
açısından ulaşım süresi çok önemlidir; on dakikada olay
yerine ulaşmak ve yaralıyı, hastayı sağlık
kuruluşuna getirmek gerekir. Bunun standart ölçüsü on dakikadır. On
dakikadan daha hızlı bir şekilde bunu yapmak lazım, hayati
bir fonksiyondur. Fakat ambulansların ulaşmasını etkileyen
en önemli şeylerden bir tanesi, gereksiz bir şekilde 112 acil
çağrı merkezlerinin aranması, meşgul edilmesi ve verilen
bilgilerdeki yanlışlıktır. Bunun için, ihbarda bulunan,
davette bulunan kişiye ulaşmak için doğru adres bildirilmesi çok
önemlidir. Bir taraftan ambulans gidecek, onu alıp tekrar gelecek. O
yüzden, adresi bulmakta çoğu zaman sıkıntı çekilir,
çoğu zaman doğru bilgi verilmediği için yolda zaman kaybedilir.
Başka bir şekilde yolda zaman kaybedilmesi özellikle trafikten
kaynaklanır. Bu trafikten kaynaklanan hususu düzeltmek için hepimizin
duyarlı olması lazım. Ambulanslara yol verme konusunda önemli
bir kültürel eksikliğimiz var, bunu da gidermek lazım. Mutlaka herkesin
ambulansa yol vermesi gerekiyor. Burada bir sorunumuz var, bunu halletmemiz
gerekiyor.
Bir diğer konu da şu: 112 hizmetlerini
daha da yaygınlaştırmamız gerekiyor. Özellikle kırsal
alanda ambulansların ulaşmasında ciddi sorunlar
yaşıyoruz. Daha fazla istasyon açarak, ulaşım mesafesini
kısaltarak süreyi kısaltmak mümkündür; kırsal alanda bazen bir
saati bulabiliyor. Tabii ki bir saat çok uzun bir süre, özellikle kış
şartlarında ve yol şartlarının etkilenmesi nedeniyle
ulaşım mesafesi arttıkça yaralının veya hastanın
sağlık kuruluşuna getirilmesi gecikiyor. Bu gecikmeyi ortadan
kaldırmak için özellikle kırsal alanda daha fazla istasyon açmak da
çok önemli.
Diğer bir husus, burada çalışanlar
konusu. Çok ciddi bir iş yapılıyor. Biliyorsunuz, 112 hizmetleri,
ekipler yirmi dört saat çalışıyor, ekip hâlinde
çalışılıyor. Ambulanslarda da genellikle üçer kişi
olur; bunlar gece gündüz çalışırlar, yirmi dört saat
çalışırlar ve çok önemli bir iş yapmaya
çalışılır. O yüzden, burada çalışanların da
sayısını artırmak ve özlük haklarını da
iyileştirmek gerekiyor. Özellikle, 3 kişilik bir ekibin hem olaya
müdahale etmesi hem de yaralı veya hastayı taşıması
gerekiyor.
Görüyorsunuzdur, bu paramediklerin içerisinde
kadın personel de var ve o kadın personeli destekleyen de çoğu
zaman şoförlerdir. Bu, ambulanstaki şoförlerin bir kısmı
aynı zamanda paramediktir fakat özlük hakları açısından bu
kişilere şoför kadrosu veriliyor. Bu da bir haksızlık,
bunun da düzeltilmesi gerekir. Burada çalışan, paramedik olan yani
gerektiğinde hastaya da müdahale eden, gerektiğinde hastayı
taşıyan kişilerin özlük hakları konusundaki
kayıpların da giderilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok
önemsiyoruz. Bu çalışan ekibin daha motive olması, daha etkin
olması sağlık hizmetlerindeki başarıyı
artıracaktır. O yüzden, hem 112 istasyon sayısının
artırılmasını hem burada çalışan personel
sayısının artırılmasını bekliyoruz.
Yeteri kadar personelimiz vardır. Şu an
620 bin sağlık personeli var yani hem paramedik hem hemşire
olarak da yeteri kadar elemanımız var, bekleyen elemanımız
var. Bu kadroları artırırsak, burada çalışan paramedik
sayısını artırdığımızda, istasyon
sayısını artırdığımızda yaralılara
ulaşma konusunda daha hızlı hareket edebiliriz. Bu 1inci
maddede düzenlenen olay yeriyle ilgili bu bilgilere de çok çabuk
ulaşılırsa ambulansın gecikmesi böylece engellenmiş
olur ve yaralının veya hastanın bir an önce sağlık
kuruluşuna ulaşması da sağlanmış olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, selamlayın.
SEFER AYCAN (Devamla) Onun için, 1inci maddeyi
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz, 112 hizmetlerinin daha etkin
bir şekilde yürütülmesi açısından daha faydalı
olacaktır diye düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunarım.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
salonda yine bir uğultu var, lütfen keselim. Bütün konuşmalar bizim
kürsüye doğru geliyor değerli arkadaşlarım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Salonda
uğultu var efendim, haklısınız,
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİ
sıralarından geliyor.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şimdi, madde üzerinde aynı mahiyette 2 önerge bulunmakta.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik Ayhan Erel Eskişehir İstanbul Aksaray
Feridun
Bahşi Ayhan
Altıntaş İmam
Hüseyin Filiz
Antalya Ankara Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Cavit
Arı Onursal
Adıgüzel
İstanbul Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacımız Antalya Milletvekili Sayın
Feridun Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 196 sıra sayılı Torba
Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşacak o kadar şey var ki mümkün
olduğunca kısaltarak son günlerde yaşanan, tek adam rejiminin
yarattığı hukuk skandallarından söz edeceğim.
Bunlardan ilki Osman Kavala hadisesi. Gezi davası sebebiyle iki
yıldan fazladır tutuklu bulunan Osman Kavala 20 Şubatta beraat
ettirilip tahliye edildi ancak aynı gün, 2017 yılında
açılan başka bir soruşturma sebebiyle de tekrar tutuklandı.
Mesleğin içinden gelen birisi olarak
soruşturma ve kovuşturmanın nasıl yürütüldüğünü
bilirim. Ceza kanunlarında suç olarak tanımlanmış,
tutuklama gerektiren bir fiil nedeniyle soruşturma açılmışsa
cumhuriyet savcısı, sulh ceza hâkimliğinden kişinin derhâl
tutuklanmasını talep edebilir. 2017 yılında açılan bir
soruşturmada da tutuklama, soruşturma açılmasının
hemen sonrasında yani aynı günlerde istenmelidir. Üç yıl sonra
çok önemli yeni bir delil elde edilmemişse tutuklama talep edilmez,
edilemez. Böyle bir uygulama hukuki teamüllere aykırıdır. 2017
yılında Osman Kavala hakkında soruşturma
açılmış, soruşturma sebebiyle de üç yıl sonra, hem de
bir başka suçtan beraat ve tahliye edildiği gün tutuklama kararı
verilmiştir.
Diğer hukuk skandallarıysa geçen hafta ve
bu pazar tutuklanan araştırmacı gazetecilerin durumu. Dünya
sıralamasında, tutuklu gazeteci sayısı bakımından
Çinden sonra 2nci sıradayız arkadaşlar. Tutuklanan
gazetecilerin durumuna bakıldığında, her 3ünün de son
dönemde AK PARTİ iktidarınca yapılan yolsuzluklar ile başta
FETÖ olmak üzere tarikat ve cemaatlerle olan ilişkilerinin ortaya
dökülmesi, bunlara sağlanan rantların belgeleriyle ortaya dökülmesi
konusunda kitap yazmış olmalarıdır. Murat Ağırel,
önceki kitabı Şakide AK PARTİli belediyelerin yolsuzluklarını
Sayıştay belgeleriyle ortaya koymuş ve bu kitabıyla birçok
kesimi de rahatsız etmişti. Son kitabı Sarmaldaysa yine,
cumhuriyet karşıtı, Atatürk düşmanı tarikat, cemaat ve
vakıfların nasıl korunup himaye edildiğini, kamu
kaynaklarının özellikle TÜRGEV, TÜGVA, Ensar ve Okçular Vakfı
gibi vakıflara nasıl peşkeş çekildiğinin delilleriyle
ortaya konulması, kamuoyunda, bundan zarar görenler üzerinde
rahatsızlık yarattı.
Barış Pehlivan ve Barış
Terkoğluysa yazdıkları Metastaz kitabıyla FETÖnün
siyasi ayağı da dâhil, kimlerin nasıl iş tuttuğunu
yine belgeleriyle ortaya koymuşlar, yine AK PARTİde büyük bir
rahatsızlık yaratmışlardı. Her 3 gazetecinin
tutuklanmasının görünen sebebi, Libyada şehit olan MİT
görevlisi askerlerin isimlerinin yayınlanmasıydı. 2937
sayılı MİT Kanununun 27nci maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarında bu fiile öngörülen ceza, üç yıldan dokuz yıla
kadardır. CMK hükümlerine göre, bu miktar ceza sebebiyle tutuklama yapılamaz.
Gazetecilerin kaçma şüphesi yok, delil karartma ihtimalleri yok, konunun
baskı yapılacak tarafı yok. Böyle bir soruşturmada zaten
tutuklama yapılamayacağını söylemiştik. Üstelik, dönem
arkadaşları da dâhil, birçok yerde şehitlerimizin isimleri de
yayınlandı ama tutuklu gazeteciler dışında kimse
hakkında soruşturma açılmadı. Tutuklamalar gösteriyor ki
kitaplarda ortaya konulan belgeler muktedirleri rahatsız etmiş.
Bir başka konu da Murat Ağırelin
sorgu zaptındaki çelişik kararlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bahşi, tamamlayın
lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bize gelen 11 sayfalık zaptın 9uncu
sayfasında serbest bırakma ve adli kontrol, 10uncu sayfanın
başında doğrudan serbest bırakma, sayfanın sonunda ise
tutuklama kararı var. Eğer bu zabıt doğruysa bunun tek bir
izahı olabilir; kararla ilgili bir talimat beklenmektedir. Hâkim, işi
erken bitirebilmek için her 3 kararı da önceden zapta geçirir, talimat
geldiğinde diğer 2 kararı silecektir. Talimat tutuklama yönünde
gelince Murat tutuklanır, diğer 2 kararın ise silinmesi
unutulur.
Bir diğer konu da şehit olan yani vefat
eden MİT görevlisinin adının açıklanması bu maddede
tarif edilen suçu oluşturur mu? Bizce maddede yazılı MİT
mensubu sözünden kasıt, hâlâ yaşayıp görev başında
olanlardır. Bu sebeple, vefat eden bir MİT görevlisinin
adının açıklanması suç oluşturmaz.
Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
kısa bir talebiniz oldu.
Buyurun, bir dakika söz veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, tabii, hatibin
konuşmasını biz doğru bulmuyoruz. Orada, MİT
mensubunun ölü veya diri olmasıyla ilgili herhangi bir ayrım söz
konusu değildir. Bu, ölen MİT mensuplarımızla, şehit
olan MİT mensuplarımızla, efendim, yaşayan MİT
mensuplarımızla ilgili, hepsini kapsayıcı niteliktedir.
Talimatla kararlar verildiğiyle ilgili o diğer bühtanı da biz
kabul etmiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Onursal
Adıgüzel.(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Gezi direnişi
sırasında polisin gaz kapsülüyle yaralanan ve bundan tam altı
yıl önce aramızdan ayrılan Berkin Elvanı anarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Berkinin çocukluğunu, gençliğini çalanlar
hâlâ hak ettikleri cezayı almadılar. Bugün, Berkinin annesi Gülsüm Elvan,
Gülsüm ana oğlunun mezarı başında Biz adalete açız,
evlatlarımızı elimizden aldılar; adalete açız, adalet
istiyoruz... Ben buradan, bu topraklardaki anaları adalet feryadına
maruz bırakanlara, mecbur bırakanlara sormak istiyorum. Anaların
acılarına ne zaman kulak vereceksiniz? İnsanları
ayırmaktan, adaleti kendi siyasi hesaplarınıza alet etmekten ne
zaman vazgeçeceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Biber
gazı sıkan ülke ahlaktan bahsedemez." diyorsunuz. Peki, Berkin
Elvanın 14 yaşında gaz kapsülüyle katledildiği
gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceksiniz?
Değerli arkadaşlar, söz
aldığım maddeyi özetleyecek olursak: Özellikle acil durumlarda
ve afet anlarında çağrı merkezleriyle, valilikle kişisel
abonelerin abonelik bilgilerinin ve konumlarının paylaşılması
üzerine bir çalışma yapılmış. Bu
çalışmayı incelediğimiz zaman net olarak şunu
görüyoruz değerli arkadaşlar. Çalışmanın
içeriğine baktığımızda, Türkiyenin en önemli
sorunlarından biri olan afetin, özellikle de beklenen depremin sadece bir
torba yasaya sıkıştırıldığını
görüyoruz. Ben buradan, milyonların hafızasını tazelemek
istiyorum. Çünkü bu düzenleme, böyle alelacele yapılan ve torba yasaya
sıkıştırılan düzenleme bize afet anında,
özellikle bir deprem anında fayda sağlayamayacak, yine
açığa düşecek. Hepinize hatırlatmak isterim: Altı ay
önceki İstanbul depremi, orta büyüklükte, 5,8 büyüklüğündeydi. Bu
salondaki bütün arkadaşlarımız akrabalarını,
yakınlarını, ailelerini aramaya çalıştılar ama
ulaşamadılar. Peki, neden ulaşamadılar? Çünkü bugün, bu düzenlemeyle
yetki verdiğimiz BTK yeterli yatırımları
yapmadığı için ulaşamadılar. Her fırsatta bu
kürsüden anlatıyoruz, Türkiyenin altyapı yatırımı
yapması gerekiyor. Bununla birlikte, altyapıya yatırım
yaparken, teknolojik anlamda gelişmelere yatırım yaparken
dikkatli olunması gerekiyor. Sadece yola yapılan
yatırımlar, teknolojiyi gözetmeyen yatırımlar bize bir
fayda sağlamıyor dedik. Ne oldu o gün, ne oldu o gün? Bütün
operatörler çöktü. TÜRK TELEKOM yirmi yedi saat hizmet veremedi değerli
arkadaşlar, tam yirmi yedi saat hizmet veremedi TÜRK TELEKOM. Neden hizmet
veremedi? Çünkü yeterli altyapı yoktu. On sekiz yıldır
Türkiyeyi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi yeterli altyapıyı
oluşturmamıştı. BTK ne yaptı? Altı ay sonra
çıktı, bu şirketlerin hepsine para cezası kesti ve Fuat
Oktay da çıktı, şunu söyledi: Emir verdik, daha çok
yatırım yapacak şirketler. dedi. Size soruyorum, mahallenizde
bir fırın var, fırıncıya şunu der misiniz: Yarın
deprem olabilir, 2 kat ekmek üret. Bu, tam bunu demek. Yarın deprem
olabilir, 2 kat ekmek üret. demek. Bunu demek yerine, dünyadaki teknolojiyi
takip etmek gerekiyor. Burada nasıl ilerlemeler sağlanabilir, buna
dikkat etmek gerekiyor. BTKnin, altı ay sonra, deprem olduktan sonra bu
firmalara ceza keseceğine dönüp denetleme yapması gerekiyor ve bu
denetlemeyi yaparken de enerjisini sadece muhalifleri fişlemeye
harcamasın, muhalif siteleri engellemeye harcamasın; asıl
işi olan, Türkiyede bilgi teknolojilerinin geliştirilmesine harcasın.
(CHP sıralarından alkışlar) İktidara gelmelerinden
önce, 2000 yılında 4 yerli, millî mobil operatör vardı;
soruyorum: Bugün 1 tane var mı? Ne yazık ki yok, bugün 1 tane yerli,
millî operatör yok. Yani bu dediğimiz yatırımı yapacak,
deprem anında iletişimin devam etmesini sağlayacak, bu arada
teknolojik gelişmeleri takip ederek itfaiyenin, kolluk kuvvetlerinin,
ambulansın ayrı bir sistemde çalışmasını
sağlayacak bir altyapımız yok. Yarın yine bununla baş
başa kalacağız; ceza keserek olmuyor, hele de böyle mega
projeler anlatarak hiç olmuyor. Hesap yapmayı bilmiyorsunuz, bunu
anladık; bütün mega projeleriniz çöktü, hesap yapmayı bilmiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Bir dakika daha
alabilir miyim Başkanım?
BAŞKAN Tamamlayın.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Ama işin
diğer boyutuna bir daha baktığımızda, milletin cebinde
bu mega projelere verecek 1 kuruşu da kalmadı.
Bu deprem gerçeğiyle, doğal afetler
gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Bununla birlikte, bugün,
Türkiyede vatandaşımız işsizliği konuşuyor,
yoksulluğu konuşuyor, corona virüsü konuşuyor, siz ne
yapıyorsunuz? Yine, bu hafta gördük ki bir Kanal İstanbuldur
attınız ortaya. Ne var bu Kanal İstanbulda? Kanal
İstanbulda yandaşa rant var ama ben şunu tekrar söylemek
isterim size: Boş verin Kanal İstanbulu, gelin, Türkiye'nin gerçek
sorunlarıyla yüzleşelim ve bunlara çözüm üretelim çünkü siz, on sekiz
yıldır milletin kaynaklarını yandaşınıza
yedirdiniz, 5 müteahhidinize yedirdiniz, doyuramadınız; bundan sonra
değil kanalı tüm Türkiyeyi verseniz doyuramazsınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Üstüne
Tanalı verseniz de doyuramazsınız.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Onun için gelin, hep
birlikte sorunlara çözüm bulalım, Türkiye'nin gerçek gündemiyle
yüzleşelim, çalışalım, bu sorunları çözelim diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konuşmacı kendisini tarif etti. Kendisi yiyip
doyamamış herhâlde.
VELİ AĞBABA (Malatya) Az bile söyledi.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Değerli arkadaşlarım, herkes ellerini
kaldırsın çünkü oturmak yetmiyor.
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul
edilmiştir.
Faaliyetlere katılalım değerli
arkadaşlarım, koltuklarda oturmak faaliyete katılmak
anlamına gelmiyor. Ben, kalkan elleri görmek durumundayım, ona göre
Değerli arkadaşlarım, biraz
sessizlik, rica ederim.
1inci maddeyi bu şekilde bitirdik, şimdi
2nci maddede görüşmeler yapacağız.
2nci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık derecesine göre işleme alıyorum.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle eklenmesi öngörülen ek
madde 13ün aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
EK MADDE 13 - 1 inci maddenin birinci
fıkrasında belirtilen afetler nedeniyle afet yaşanılan
yerlerde elektrik ve/veya doğalgaz tüketim bedellerinin tahakkuk ve/veya
tahsilatlarının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
bütçesinden karşılanmasına Cumhurbaşkanınca karar
verilebilir.
Züleyha Gülüm Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İstanbul Bitlis
Erdal Aydemir Kemal
Bülbül Abdullah
Koç
Bingöl Antalya Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu.
Süreniz beş dakika Sayın
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Esasında, bu 2nci madde bir ek madde ve bu ek
madde, yanılmıyorsam, 1959 tarihli, afetlerde ne yapılması
gerektiğiyle ilgili bir kanuna eklenecek olan bir madde. Ve bu madde,
özellikle deprem gibi afetlerin olduğu bölgelerde elektrik ve doğal
gaz borçlarını bir yıl süreyle ertelenmesini amaçlıyor ve
bu erteleme süresi içinde de -ilginç olan burası- elektrik ve doğal
gaz dağıtım şirketlerinin maliyetlerini Hazine ve Maliye
Bakanlığı karşılıyor.
Demin, esasında, şahsım adına
konuşurken ifade etmeye çalışmıştım. Yani bu,
iktidarın olaylara bakışındaki tercihin daha çok
işverenlerden yana olmasından kaynaklanan bir çarpıklığın
bir örneği diye düşünüyorum.
Şimdi, bakın, arkadaşlar, Hazine ve
Maliye Bakanlığı dağıtım şirketlerinin
finansal maliyetlerini, ödenmemekten dolayı finansal maliyetlerini neden
karşılıyor? Çünkü açıkça bunun cevabı şu: Bunlar
gelir kaybediyorlar, gelir kaybettiklerinden dolayı Hükûmet kendini
sorumlu hissediyor, diyor ki: Bu dağıtım şirketlerine
destek vermek lazım. Bu bir yıl süreyle ertelemeyi biz
yapıyoruz. Ama bu bir yıl süreyle yapılan ertelemenin sonucunda
ortaya çıkacak olan maliyetlerin de bu şirketler tarafından
ödenmesi doğru olmaz. Fakat arkadaşlar, depremzedeler -Allah
aşkına- gelir kaybına uğramıyor mu? Onların neden
erteleniyor da onların affedilmiyor, tıpkı elektrik şirketlerinin
maliyetlerinin affedilmesi gibi? Neden bu yapılamıyor? Çünkü
arkadaşlar, demin de ifade ettiğim gibi, mevcut iktidar
işverenden yana bir tavır alıyor ve işverenden yana
aldığı tavrı da bir şekilde bir çerçeve içinde, bir
algı operasyonuyla sanki olmamış gibi bir hâle getiriyor.
Şimdi, bakın, bugün Sayın Cumhurbaşkanı
bir konuşma yaptı. Konuşmasında -dikkatimi çekti-
doğal afetlerden söz ediyor ve o sırada diyor ki: Kentsel
dönüşümün yükünü hep beraber paylaşmamız gerekir. Çok
doğru çünkü sonuç olarak bir deprem olmuş, bir afet olmuş,
efendim, bir zarar ortaya çıkmış Hepimiz paylaşalım.
diyor. Peki, bu yaklaşım neden depremzedelerle özellikle son
Elâzığ ve Van depreminde zarara uğrayan insanlarla ilgili olarak
düşünülemiyor, kurgulanamıyor? Bu, mesela sormamız gereken,
sizin de özellikle sormanız gereken bir soru gibi geliyor bana.
Şimdi, arkadaşlar, bir başka
yanını da söyleyeyim size. Zaman zaman bunu söylemeye
çalışıyorum ama bu kadar kısa süreyle insan derdini de
anlatamıyor yeteri kadar fakat Türkiyede elektrik dağıtım
işleri özelleştirilirken büyük bir hata yapıldı,
dünyanın hiçbir ülkesinde olmadık bir biçimde, dağıtım
şirketleri ile elektrik perakende şirketleri aynı mülkiyet
yapısı içinde oluşturuldu. Bölgelerin verilmiş
olduğundan giderseniz, bölgelere ait bir tekel hakkı verilmiş
oldu ve dolayısıyla da bu şirketler zaten çok yüksek kâr
marjlarıyla çalışıyor arkadaşlar ve maalesef, bu,
Sanayi Bakanlığının konusuna giren bir mesele belki ama
-defalarca, zaman zaman Plan ve Bütçe Komisyonu konuşmalarımda da
söylediğim gibi- burada bir hata var ve bu hataya devam ediyoruz. Bugün
tüketicilerin kullandıkları elektrik fiyatlarına
karşılaştırmalı olarak bakarsanız çok daha yüksek
fiyatlar ödemek durumunda kaldığımızı görürsünüz;
doğal gaz da aşağı yukarı aynı şekilde,
orada da BOTAŞ var; bütün dağıtım devlet tekeli olarak
yapılmış oluyor.
Şimdi, dolayısıyla, bu tür
sorunların olduğu bir yerde afetler gerçekten de
paylaşılması gereken, özellikli olan hadiseler yani toplumun her
kesiminin şu veya bu şekilde katılması gereken durumlar.
Nitekim, bugün Cumhurbaşkanımız bunu söyledi fakat önümüze bu
madde geldi. Ben, bunun gerçekten aynı mantığın
parçaları olmadığını sizlere anlatmaya
çalıştım -bilmiyorum ne kadar anlatabildim ama- bu, gerçekten de
kabul edilebilir bir tutum, kabul edilebilir bir yaklaşım
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) O sebeple de yani
bu saatten sonra herhâlde Komisyonun Bunu tekrar düşünelim,
konuşalım. demeyeceğini bildiğime göre, esasında
sadece bu lafı söylemiş oldum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan
"eklenmiştir ibaresinin "ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik İmam Hüseyin
Filiz
Eskişehir İstanbul Gaziantep
Hasan
Subaşı Ayhan
Altıntaş
Antalya
Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Cavit
Arı Gürsel
Erol Saliha Sera Kadıgil
Sütlü
Antalya Elâzığ
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk söz Antalya
Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşının. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. 196 sıra sayılı 21 kanununda
değişiklik öngören torba yasanın 2nci maddesi üzerine söz
aldım.
Şunu ifade etmek istiyorum: Her torba yasada
görülen Anayasaya aykırılıklar, hukuka
aykırılıklar birçok hatip tarafından dile getirildi. O
konulara girmiyorum ama şunu vurgulamak istiyorum: Giderek
otoriterleşen yönetim, rejim her torba yasada irili ufaklı birçok
yetkiyi merkezîleştirdiği gibi özgürlük alanlarında, toplumun
yaşam alanına müdahalelerde de mutlaka kısıtlamaları
görüyoruz ki bu, yetkilerin giderek merkezîleşmesi otoriterleşen
rejimlerin bir üslubudur ve özgürlük alanlarının
daraltılması, yaşama müdahale ve yaşamın kontrol
altına alınmak istenmesi de onların genel düşünceleridir
çünkü kaygıları vardır, çok seslilikten kaygı duyarlar,
muhalefetten kaygılıdırlar, eylemlerden, sivil toplumun
eylemlerinden kaygılıdırlar.
Benim söz aldığım 2nci maddede, afet
bölgelerinde -görüyoruz- enerji giderlerinin, elektrik ve doğal gaz
giderlerinin bir yıla kadar ertelenmesinin ve şirketlerin gecikmeden
doğan kayıplarının karşılanmasının
karara bağlanması yetkisi yine Cumhurbaşkanı verilmiştir
ki her torba yasada bunu görüyoruz. İrili ufaklı bütün yetkilerin
merkezde ve Cumhurbaşkanlığında toplanma iradesini yine bu
torba yasa teklifinde görüyoruz.
Yine, bu yasanın 22, 23 ve 24üncü
maddelerinde, dernekler vasıtasıyla toplumun örgütlenme hakkına
ciddi bir müdahaleyi yine görüyoruz. Bunlardan şunu anlıyoruz: Bizler
ne kadar kaygılıysak, muhalefet ne kadar kaygılıysa rejim
de eleştirilerden, muhalefetten ve eylemden o kadar kaygı duymaktadır.
Hükûmet, ilk şoku Gezi eylemleriyle
yaşamıştır. Gezi olaylarında gençlik cesaretle Biz,
yaşam hakkımıza müdahale istemiyoruz, çevreye müdahale
istemiyoruz, yaşam alanı olarak seçtiğimiz Taksimde yeşile
ve çevreye müdahale istemiyoruz. gibi ciddi bir çıkış
yapmıştı ve Hükûmet ilk şokunu yaşadı. Bu
eylemleri bastırabilmek için de şiddet kullandı, provoke etti ve
nihayet Cumhurbaşkanının Bu, bir terördür. tanımına
göre pozisyon almak suretiyle yargı ve savcılar yıllarca eziyet
ettiler, tutuklananlar oldu fakat gelin görün ki İnsan Hakları
Mahkemesinin ve davaya bakan ağır ceza mahkemesinin kararı
sonucunda bunun terör olayı olmadığına ve beraat etmeleri
gerektiğine karar verildi. Bu da bir şok
yaşatmıştır ama bu şokun karşılığında
da Cumhurbaşkanı, yeniden müdahalelerle, hiç değilse eldeki tek
kişi Osman Kavalaya ezasını, cefasını devam
ettirmektedir çünkü o da beraat ettiği zaman yanılmış
olacaktır, nazariyeleri çökmüş olacaktır, yine çok büyük bir
yanılgının içinde dünyaya karşı bir mahcubiyeti
olacaktır.
Rejim, 8 Martta kadınların sokağa
çıkmasından ve şiddete karşı eylemde
bulunmasından çok ciddi rahatsız olmuştur. Yine bu Hükûmetin
aldığı pozisyon, ittifaka karşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) İzin verirseniz
toparlayacağım.
BAŞKAN Tamamlıyoruz.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Hükûmet, parlamenter
demokrasiyi isteyenlerin bir araya gelmesinden, ittifak kurmasından çok
ciddi rahatsızlık duymuştur ve özgür basının
muhalefeti MİT Kanunu gerekçe gösterilerek Barış
Terkoğlunu, Barış Pehlivanı, Murat Ağıreli,
Hülya Kılınçı, Ferhat Çeliki ve Aydın Keseri tutuklamak
suretiyle tecrit etmiştir. Fakat bu şahısların yine de
cesaretli çıkışları Hükûmeti ciddi
kaygılandırmaktadır.
Ayrıca, AK PARTİ içinden -ki zaman içinde
bu sıralardan da muhalefeti göreceğiz- Başbakanlık
yapmış, Cumhurbaşkanlığı yapmış,
Başbakan Yardımcılığı yapmış
kişilerin İyi gitmiyoruz, yanlış gidiyoruz. Otoriter bir
rejim kurulmuştur. Özgürlük alanları
daraltılmıştır. Hak ve hürriyetler
kısıtlanmıştır. Kanunsuzluk, hukuksuzluk vardır.
şeklindeki çıkışları da Hükûmeti çok ciddi
endişeye sevk etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen selamlayın Sayın
Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Geldiğimiz
noktada hukuk geriledi demeyeceğim, artık hukuksuz bir ortam
vardır fakat ben, cesur insanların, muhalefet edenlerin bu cesur
çıkışlarıyla bu rejimin sonunun geleceğine
inanıyorum. Bu konuda hiç umutsuz olmaya gerek yok çünkü Gezi
olayları, 8 Marttaki kadınların şiddete karşı
duruşu ve eylemleri, AK PARTİ içindeki sağduyulu sesler ve
ittifak arayışları gerçekten Hükûmeti
kaygılandırmıştır.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Gürsel Erol. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erol.
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; Elâzığ halkı
adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ben önce Elâzığla ilgili genel bir bilgi
vermek isterim. Elâzığ, Türkiye'nin en milliyetçi ve muhafazakâr
kentlerinden biri. Elâzığ milliyetçiliği
kafatasçılıktan, muhafazakârlığı da radikal bir
anlayıştan kaynaklı değildir; Elâzığın
muhafazakârlığı ve milliyetçiliği devletçilikten gelen bir
anlayıştır ve devlet söz konusu olduğunda
Elâzığda akan sular durur, etnik kökenine, siyasi kimliğine
bakılmaksızın herkes devletine sahip çıkar.
Şimdi, burada Genel Kurula bu seslenişi
yaptıktan sonra, AK PARTİ Grubuna seslenmek istiyorum:
Elâzığ, AK PARTİnin kuruluşundan bugüne kadar
istisnasız ve kesintisiz sürekli AK PARTİye destek veren bir
şehirdir, süreç içerisinde bütün milletvekillerini AK PARTİden
seçmiştir. Şu anda 20 belediyemiz var, bu 20 belediyenin 15 belediyesi
AK PARTİli, 3ü Milliyetçi Hareket Partili, 1i Saadet Partili, 1 belde
de HDPli. Yani bugün benim sizden talebim, Elâzığ halkının
siyasi olarak size verdiği desteğinin vefasını ve
sonuçlarını almak. (CHP sıralarından alkışlar)
Elâzığ halkının AK PARTİden istekleri, talepleri,
beklentileri var; ben de o ilden seçilmiş bir milletvekili olarak sizin o
kente sahip çıkmanızla ilgili beklenti içinde olduğumuzu ve
Elâzığ halkının beklenti içinde olduğunu söylemek
isterim. Çünkü, bakın, on sekiz yıl içerisinde
Elâzığın çevresindeki bütün illerden bakan
çıkmıştır; Bingölden, Diyarbakırdan, Sivastan,
Malatyadan, Maraştan, Antepten, bütün illerden. On sekiz
yıllık AK PARTİ iktidarları döneminde bakan çıkmayan
tek il Elâzığdır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cezadan
dönüş yok.
GÜRSEL EROL (Devamla) Şimdi, geldik 24 Ocak
depreminden sonraki süreçle ilgili Elâzığ halkının
beklentilerine, sorunlarının çözülmesiyle ilgili taleplere.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Zülfü bakan olsun, Zülfü
bakan olsun.
BAŞKAN Sessiz olalım arkadaşlar.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bakın, sayın
milletvekilleri, 24 Ocak günü Elâzığda 6,8 büyüklüğündeki
deprem sonrası devlet Elâzığdaydı ve kriz doğru
yönetildi, oradaki krize doğru müdahale edildi; vatandaşın
anlık beklentileri, talepleri karşılandı. Bu, devlet
aklıydı. Çünkü niye? Orada yalnızca Hükûmet yoktu; orada
Cumhurbaşkanı vardı, bakanlar vardı, Hükûmet vardı,
siyasi partiler vardı, Türkiyede siyasi parti ayrımı
yapmaksızın bütün belediyeler vardı, kamu kuruluşları
vardı, sivil toplum örgütleri vardı -devlet budur- ve Türkiye'nin 81
ilinin 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı vardı; devlet
oradaydı. Şu anda ihtiyacımız olan
-Elâzığın ihtiyacı olan- ne? Elâzığın
Hükûmetin siyasi iradesine ihtiyacı var. Nedir bu? Sorunlarının
çözümü. Neyle ilgili sorunlarının çözümü? Depremden kaynaklı hak
kayıplarının, mal kayıplarının sorununun
çözümüyle ilgili beklenti.
Bakın, şimdi bir kanun teklifi geldi. Biz,
daha ilk gün, burada, Elâzığ depremiyle ilgili sürecin takip
edilmesi, sorunların tespitiyle ilgili beklentilerin, taleplerin neler
olabileceği konusunda bir araştırma önergesi verdik, bir
komisyon kurulmasını talep ettik ve örnek verdik. Ne dedik? Dedik ki:
Afet kapsamında olabilecek deprem, sel, yangın, zelzele,
aklınıza ne gelirse bunlarla ilgili 1959 yılında
hazırlanan 7269 sayılı Kanun bugün ne Elâzığın
ne de bu afetleri yaşayan başka bir kentin ihtiyaçlarına
karşılık verecek içerikte değildir. Erzincan depreminde o
günkü Hükûmet bunu yapmış. Ne yapmış?
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Süleyman Demirel afete maruz
bölge ilan etmişler. Sonra, sorunların çözümüyle ilgili, 3838
sayılı Kanunla geçici maddeler çıkarılarak Erzincan,
Gümüşhane ve Tunceli kapsam içerisine alınmıştır.
Bugün ne yapıyoruz? Bugün, 1959 yılındaki kanunlara göre,
Elâzığın sorunlarını çözecek değil orada
insanlarımızın, yurttaşlarımızın, fakirin
fukaranın, yetimin hakkını gasbedecek işlemler
yapılmakta. Nedir bunlar? Bakın, elektrik işletmesi kimindi?
Devletindi, değil mi? Türkiyedeki en büyük barajlardan biri Keban
Barajıdır, elektrik üretimi yapar. Keban Barajı nerededir?
Elâzığdadır. Peki, siz şimdi bu halkın millî serveti
olan işletmeyi özelleştireceksiniz, elektrik parasını
şirkete ödemeyi garanti hâline getireceksiniz; bir deprem olmuş,
vatandaşın mağduriyeti var, bir yıl ertelemek çözüm
değil ki! Erteledin de bir yıl sonra vatandaş bunu nasıl
ödeyecek? Sen faizini istediğin kadar öde, vatandaş nasıl
ödeyecek? Bu gibi durumlarda faizleri devlet üstlenmemeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bu gibi durumlarda
işletme sahipleri, kesinlikle, o bölgede yaşayan insanlardan ne
elektrik ne doğal gaz parası almamalı. Bunu değiştirme
gücünüz var mı şu anda? Yok. Ama benim bir önerim var, AK PARTİ
Grup Başkan Vekiline sesleniyorum: Sayın Başkan, bir yıl
erteleme varsa bile -Sayın Komisyon Başkanına da bunu iletmek
isterim- en azından KDVden ve diğer vergilerden muaf tutun. Yani
sonuçta bunu devlet alacak. Siz bir tarafta Vatandaşın
mağduriyeti var. diye erteleme getiriyorsanız o fatura üzerinden KDV
ve vergi almayın, en azından vatandaşın lehine
gelişecek bir sonuç olsun.
Buradan Elâzığ depremi sonuçlarıyla
ilgili vatandaşın bana sorduğu ama benim cevap veremediğim
soruları özellikle AK PARTİ Grup Başkan Vekiline ve AK
PARTİ Grubundaki tüm milletvekillerine soruyorum. Bunun cevabını
içinizden bir kişi verebilirse ben bir daha Elâzığ depreminin
sonuçlarıyla ilgili bu kürsüde konuşma yapmayacağım. Çünkü
ben veremedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRSEL EROL (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha rica edebilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bakın, şimdi,
Elâzığ depreminde, otuz gün boyunca yalnızca ben değil,
ilin 5 milletvekili, belediye başkanları, Vali, hepimiz günde yirmi
saat sokak sokak gezerek devletin büyüklüğünü, devletin fakir fukarayı
çaresiz bırakmayacağını ve vatandaşın da devlete
olan güveninden asla şüpheye düşmemesini söyledik.
Sayın Grup Başkan Vekili dinler misiniz
beni.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dinliyorum.
GÜRSEL EROL (Devamla) Vatandaşın birisi
beni bir gün yakaladı sordu, dedi ki: Ben evimi alırken banka
kredisi kullandım. Şu anda bankaya borçluyum. Benim evim
yıkıldı, devlet bana ev yapacak, bu sefer beni TOKİye de
borçlandıracak yani ben 1 ev için 2 kredi ödeyeceğim. Bir:
Yıkılan evim için bir kredi ödüyorum, devam edecek. İki: Devlet
bana yeni bir ev yapacak ve bunu da kredilendirecek, ben bunun da kredisini
ödeyeceğim. 1 eve 2 kredi; işte sorun, bunun çözümünü bana bir
söyleyin. Hem AK PARTİ Grubundaki tüm milletvekillerine soruyorum hem
Komisyon Başkanımıza soruyorum hem de AK PARTİ Grup
Başkan Vekiline soruyorum. Elâzığ halkının
beklentilerine cevap vermek için -elinizi vicdanınıza koyarak- siyasi
iradenize göre değil, insani ve vicdani duygularınıza göre
değerlendirme yapmanızı bekliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
isminiz geçti, Sayın Erol sizi zorunlu olarak bir konuşmaya davet
etti. Bir dakikada, sanırım, toparlayıcı bir şey
söyleyeceksiniz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erolun
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, sayın
milletvekili konuşmasında zaten Hükûmeti takdir etti,
bakanlarımızı takdir etti ve dedi ki: En hızlı
şekilde oraya müdahale edildi. Devlet oradaydı hakikaten.
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Herkesi, devleti
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tabii, devlet, Hükûmet
BAŞKAN Bir saniye
Karşılıklı olmasın.
Sayın Akbaşoğlu, siz
konuşmanızı bir dakikada tamamlayın, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Soru sorduğunuz için cevap veriyorum,
isterseniz konuşmayabilirim.
BAŞKAN Yok, yok; siz tamamlayın,
adınız geçti, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben tatlıya bağlayacağım işi ama
illa sürüklüyorsunuz.
BAŞKAN Yok, yok; aman, sakın
sürüklenmeyin, siz bir dakikada toparlayın. Sakın
(Gülüşmeler)
Ben bir dakikanızı baştan
başlatayım, bir dakikada bitirelim.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, sayın milletvekili güzel bir
konuşma yaptı. Konuşmanın yarısında tespitleri
doğru bir şekilde ortaya koydu; birtakım sorunlarla ilgili de
kendince birtakım teklifler, öneriler, sorular ortaya koydu. Hem kendileri
hem de bütün milletimiz, Elâzığlılar, Malatyalılar, 81
vilayetimiz, 83 milyon insanımız şundan müsterih ve emin
olmalı: Biz -hakikaten ne gerekiyorsa- milletimizin hizmetinde olmaya, en
acil bir şekilde ihtiyaçların giderilmesine bugüne kadar imza
attığımız gibi bundan sonra da imza atacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, 3üncü
madde özerinde 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Abdullah
Koç Mahmut Celadet
Gaydalı
İstanbul Ağrı Bitlis
Erdal
Aydemir Kemal
Peköz
Bingöl Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Ağrı Milletvekilimiz Sayın Abdullah Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede bir ekonomik kriz var ve
bu krizin sebebi de -herkes tarafından bilindiği gibi- ciddi bir
istikrarsızlık sorunudur. Ülkede toplumsal barış
sorunludur, ülkede hukuk sorunludur, iktidar sorunludur, bilim dünyası
sorunludur, eğitim sorunludur, haber alma hakkı sorunludur, bölgeler
arası eşitlik ve fırsat eşitliğine yaklaşım
sorunludur ve bütün bunların bileşkesi olan ekonomik yaşam da
sorunludur. On sekiz yıllık AKP iktidarının Türkiye
halklarına armağan etmiş olduğu yaşam standardı,
ekonomik krizin yanında sosyal, siyasal ve toplumsal krizlerdir.
Derinleşen bu krizleri bu iktidarın aşması mümkün
değildir çünkü bu iktidarın kendisi bizzat krizin kendisidir. Bu
iktidar kendi çöküşüne her gün biraz daha yaklaşmaktadır.
Ticaret, sanayi ve hizmet sektörleri ağır vergi yükü
altındadır. Bu orantısız vergi yükünün neredeyse
tamamını yoksul halk ödemektedir; kadınlar, çocuklar,
yaşlılar ve yoksul halklar bunun yükünü çekmektedirler.
Sayın milletvekilleri, iktidarın
yoksullaştırdığı halklar artık
ağırlaşan bu yaşam koşulları ve ekonomik krizin
yükünü taşıyamaz hâldedir. Tabii, bu ekonomik krizin en
ağır yükünü ise Kürt coğrafyasında yaşayan halklar
çekmektedir. Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezinin
yapmış olduğu araştırmalara göre, bölge
halkının yüzde 63,2sinin geliri TÜİKin
açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırı
olarak kabul edilen 2 bin TLnin altındadır. Peki, bu tabloya
nasıl bir açıklama getirebiliriz? Kürt sorununu güvenlikçi
politikalarla çözmede ısrar etmenin sonucudur bu tablo. Bu politik
yaklaşımın sonucunda bölgede ekonomik altyapı çökmüş,
tarım ve hayvancılık bitmiştir. Bu, Hükûmetin yönetme
anlayışından -tırnak içerisinde- her şeyi terörle
mücadele kapsamında ele almasından kaynaklanmaktadır.
İşte bu politikalardan dolayı halkımız
yoksullaştırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, 2019 yılında
Türkiyede 84.102 yeni şirket kurulmuştur, bu şirketlerden
13.197si kapatılmıştır. Ağrı Ticaret ve Sanayi
Odasının verilerine göre, 2019da sadece 150 şirket
kurulmuş, 29 şirket ise kapatılmıştır. Odalar,
ağır vergi yükü altındadır. Van Ticaret Odasının
verilerine göre, 2019 yılında 517 şirket kurulmuş, kapanan
şirket sayısı ise 265tir. Toplam borçlu şirket
sayısı ise 5.449 adettir. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi
Odasının verilerine göre ise 2019 yılında açılan
şirket sayısı 1.337dir ve kapanan şirket sayısı
ise 328dir.
Değerli arkadaşlar, peki, ülkenin
batısında neler yaşanıyor? İzmir Ticaret ve Sanayi
Odasının verilerine göre, 2019 yılında 6.988 şirket
açılmış, kapanan şirket sayısı 4.031dir. 2020
yılının Ocak ayında 835 şirket açılmış
fakat kapanan şirket sayısı ise 477dir. Bu tablo, işsizlik
demektir; bu tablo, yoksulluk demektir.
Değerli arkadaşlar, resmî rakamlara göre
işsizlik oranı yüzde 13,7dir yani 11 milyon insana tekabül
etmektedir. Bu 11 milyon insan dünyadaki 166 ülkenin nüfusundan fazladır,
11 milyon kişi. İşte, Türkiyenin gerçek ekonomik tablosu budur.
Sizler bu tabloya saraydan baktığınız için hakikati
göremiyorsunuz. Bu nedenle derhâl esnafın, odalara kayıtlı
şirketlerin kamu borçlarının tamamında, SGK ve vergi
borçlarında bir yapılandırmaya gidilmeli veya bu borçlara vergi
affı getirilmelidir. Toplumsal barışımızın
sağlanması için bu bir zarurettir. Kapanan iş yeri demek,
işsizlik demek, yoksulluk demek ve acı demektir. Yükün
tamamını emekçi ve yoksul halklar çekmektedir. Bu nedenle bu tür
uygulamalara bir an önce son verilmelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle 18/11/1960
tarihli ve 132 sayılı Türk Standardları Enstitüsü ile
İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun 10/A maddesine
eklenen birinci fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Enstitü, belirli süreli, geçici nitelikte ve
özel bilgi ve uzmanlık gerektiren işlerde yurt içinde ve yurt dışında
iş akdiyle Enstitü dışından inceleme elemanı
çalıştırabilir. Bunlara ödenecek günlük inceleme ücreti, üst
sınırı asgarî ücretin aylık brüt tutarının %
25'ini aşmamak ve diğer çalışanlara ödenen ücretler de
dikkate alınarak T.S.E. ve Hazine ve Maliye Bakanlığı ile
ortaklaşa düzenlenecek olan Yönetmelikle belirlenir.
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Cavit
Arı Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Bayram
Yılmazkaya
Antalya İstanbul Gaziantep
Türabi
Kayan
Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kırklareli Milletvekilimiz Sayın Türabi Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum
Öncelikle, tüm dünyayı saran corona virüsüyle
ilgili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Corona virüsü şüphesi
olan vatandaşımızın yapılan testi pozitif
çıktı. demiştir. Bu açıklama sonrasında tüm
vatandaşlarımızı ve ilgili tüm kurumlarımızı
daha tedbirli olmaya davet ediyorum.
Irakta subaylarımızın kafasına
çuval geçirilmesi, kozmik odaya girilip tüm devlet
sırlarımızın ortaya saçılması, Süleyman Şah
Türbesine sahip çıkamamanız, 15 Temmuzda 251 şehidimiz, İdlibde
59 şehidimiz
Tüm bu yaşanan olayları önemsemediğinizden
bugün Rusyada hak etmediğimiz bir davranışla karşı
karşıya kaldık. Hak etmediğimiz bu muamele sonrası
diğer dünya devletlerinin ülkemize karşı tavırları
değişmiştir. Avrupa Birliğiyle ilişkiler, Amerika
Birleşik Devletleri Devlet Başkanının
Cumhurbaşkanına densizliği, işte tüm bunların nedeni
Atatürkün gösterdiği yoldan sapılmasının
sonuçlarıdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Gündeme dönecek olacak
olursak 21 kanunu ilgilendiren yine bir torba yasa teklifiyle karşı
karşıyayız. Torba sözcüğünün dilimizdeki anlamı
İçindeki ayrı cinsten şeylerin saklandığı küçük
çuval. demektir. Torba yasaya yasa çuvalı denilmesi daha doğru
olacaktır. Torba yasa demek, yasa kurnazlığı demektir.
Dilimizde başka bir izahı da yoktur. Kurnazlık Hak
etmediğiniz bir şeye çeşitli hilelerle sahip olma. demektir
yani hile demektir.
Gelelim 196 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3üncü maddesine. Kamu görevlilerinin ücret ve diğer özlük
haklarının kanunla belirlenmesi zorunludur. Ancak kanun teklifinin
3üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle Türk
Standartları Enstitüsünde iş akdiyle alınacak personelin günlük
ücretinin denetlenmesinde yönetim kuruluna yetki verilmesi Anayasanın
128inci maddesine aykırıdır. Yine söz konusu düzenleme,
Anayasanın 10uncu maddesinde tanımlanan Kanun önünde eşitlik
ilkesine de aykırıdır. İşte, ne pahasına olursa
olsun yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun çıkarma
yoluna başvurmak çok ciddi sıkıntıları da beraberinde
getirmektedir. Torba kanun, sadece yasama süreci açısından
değil, tasarı ya da teklif açısından, sonra uygulama
sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Kanun yapım sürecine sivil
toplumun etkili bir şekilde katılması ve görüşlerini ifade
etmesi torba kanun yönteminde sekteye uğramaktadır. Öte yandan, çok
sayıda kanun çok sayıda bakanlığı ve kuruluşu
ilgilendirdiğinden yasa yapım sürecinin teknik ilgilileri
arasında gereken diyalog ve bilgi alışverişi imkânı
çok zaman ortadan kalkmaktadır. Bu durum, yasama hatalarının
artmasına yol açmaktadır. Kaldı ki her telden konuları
kapsayabilen torba kanunların yürürlükteki mevzuata olan etkileri
hakkında iktidar partisi üyesi milletvekilleri bile içerik hâkimiyeti
bakımından sıkıntıya düşmektedirler. Uygulamada
böyle bir zorunluluk olmadığı hâlde temel kanun kapsamında
görüşülen torba kanunlar hızla
yasalaştırılmaktadır. Bu yüzden, ortaya çıkan yasama
hatalarını düzeltmek için kanun veya kanunlarda yeniden
değişiklik yapılması mecburi hâle gelmektedir. Kısaca,
ülkemizde torba kanunlarla değişen yasalarda yeni
değişiklikler getirilmesi zorunlu kılınmaktadır.
Böyle itibar olmaz. ABDden sopa gösterilecek,
Merkelden mal varlığı sorulacak ve Putinden
dışarıda bekletilecek.
Değerli arkadaşlar, sevgili AKPli
arkadaşlar; böyle yasa yapılmaz. Biz CHP olarak yüz yıldır
bu Meclisteyiz, yüz yıldır Türkiyeyi
çağdaşlaştırmak için uğraşıyoruz ve yüz
yıldır da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinden bu yana Türkiyeyi
demokratikleştirmeye çalışıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yüz yıldır da
iktidar olamıyorsunuz ama.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - Bu
demokratikleştirme çabalarımız sizler sayesinde on yedi
yıldan bu yana sekteye uğramaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN
(Devamla) Bu şekilde yasalar yapmakla da bu sekteyi devam
ettiriyorsunuz. Size soruyorum: Bu şekilde gitmekle ne
kazanıyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Siz ne kazandınız?
TÜRABİ KAYAN
(Devamla) Ne kazandığınız ortada, yüzde 30ların
altına düştünüz değerli arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Nerede ya! Seçimde göreceğiz.
TÜRABİ KAYAN
(Devamla) Hâlâ anlamadınız mı, bu torba yasalar Türkiyeye
uymuyor, çağdaş ülkeye uymuyor, demokrasilere de hiç uymuyor. Onun
için biz diyoruz ki: Yaşasın demokrasi, yaşasın
çağdaş uygarlık.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta)
Siz de hiç yüzde 30un üzerine çıkamadınız ki; bu bir gerçek,
sizinki hayal.
BAŞKAN
Arkadaşlar, sessiz olalım, yerlerimize geçelim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan brüt
ibaresinin net şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Sibel Ersoy Sefer Aycan Saffet Sancaklı
Adana Kahramanmaraş Kocaeli
Metin Nurullah Sazak Cemal
Çetin
Eskişehir İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen, Adana Milletvekilimiz Sayın Ayşe Sibel Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Sayın Ersoy.
AYŞE SİBEL
ERSOY (Adana) Bu hafta konumuz kadın. Kadın, hepimizin bildiği
gibi, çağdaş bir toplumun inşa edilmesinde çok önemli bir yere
sahiptir. Kadınların toplum içinde süregelen sıkıntıları,
araştırılması, incelenmesi ve çözüm üretilmesi gereken
önemli bir sorun alanıdır. İçinde yaşadığı
toplumun şekillenmesinde çok büyük pay sahibi olan kadın, toplumun
hem geçmişini hem şimdisini hem de geleceğini içinde taşır.
Kadının sosyal yaşamdaki yeriyle ilgili sorunlar evrensel boyutta
yaşanan sorunlardır.
Bir kadın
olarak yaşadığımız zorlu süreçlerde farkında
olmamız gereken olgu, bizim yaşadığımız
sorunların bireysel değil toplumsal olduğu ve bizim de
yalnız olmadığımız gerçeğidir. Bugün toplumda söz
sahibi kadından geçmişe nazaran daha çok söz edebiliyorsak bunu geçmişte
kadınlarımızın yaptığı mücadelelere borçlu
olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Tarihe damgasını vuran ve
bugün bizim kadın olarak duruşumuzda önemli payı olan
kadınları bu vesileyle saygıyla anıyorum.
Bizim görevimiz, belki de sadece kendi
duruşumuzla ilgili olmalı; bizim duruşumuz, hem yanı
başımızdaki kadına hem genç kızlarımıza ve
özellikle de kız çocuklarına örnek teşkil edecek sorumlulukta
olmalı. Ne mutlu ki günümüzde başarıya imza atan ve fark yaratan
birçok kadın var. Bunların birkaçını sizinle paylaşmak
ve onların farkında olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Neval Çam: Henüz 16 yaşında, işaret
dilini tercüme eden bir yazılım geliştirdi.
Geliştirdiği proje sayesinde Microsoft tarafından
Yılın En Başarılı Kadın Yazılım
Girişimcisi seçildi.
Ayşe Ören: Türkiyenin ilk ve tek uzay
mimarı. 2015 yılında Fransa Dışişleri
Bakanlığı tarafından Geleceğin Lideri seçildi.
Yasemin Adar: Türkiyenin dünya şampiyonu ilk
kadın güreşçisi. Türkiye tarihinde kadınlarda ilk altın
madalyanın sahibi oldu.
Dilara Fındıkoğlu: Son
zamanların en yaratıcı ve ümit vadeden
tasarımcıları arasında seçilmiş; Rihanna, Madonna gibi
birçok ünlü isim tasarımlarını tercih etmiştir.
Dilek Livaneli: Dört sınıf bir arada olan
köy okullarında tek öğretmen olarak eğitim öğretim veren on
beş yıllık öğretmendir. Öğrencileri ve ailelerini ilk
kez sinema, tiyatro, opera ve müzelerle tanıştırmış,
dört yılda 11 farklı ülkeden köye gelen eğitmenlerle
İngilizce kamplar düzenlemiş, köyde okuma yazma bilmeyen kadınlara
gönüllü olarak okuma yazma öğretmiş, iki yılda köyde okuma yazma
bilmeyen kadın kalmamıştır.
İletişim uzmanı ve program
yapımcısı Nil Yıldızalp, Türkiyenin en önemli yerli
tohum ıslah çalışması yapıp ihracatlarıyla dikkat
çeken Büşra Yapıcı, yerli propolisi üretip Anadolu propolisini
dünyaya tanıtan Aslı Elif Tanuğur Samancı, yerli
akıllı cep telefonu üretip ihraç eden Müşerref Sezen Saral
Sungur, başarıya ulaşmış yaşam öykülerine sahip
diğer kadınlarımızdır.
Güzel şehrim Adanada da fark yaratan birçok
kadın var. Örneğin Ümmiye Koçak; Türk oyuncu, çiftçi, yazar ve
yönetmen. 1957 yılında Adanada Çelemli köyünde doğdu.
Okumayı çok istemesine rağmen 10 kardeş oldukları için
ilkokuldan sonra okula gönderilemedi fakat bu onu durdurmadı. Okuduğu
kitaplarla kendisini geliştirdi. İlk hikâyesini 13 yaşında
iken yazdı. Evlendikten sonra Mersine giden Koçak, köy
kadınlarının yaşadıkları sorunları tüm
dünyaya göstermek için Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğunu kurdu.
Kendi hikâyelerinden oluşan bir oyun derleyerek Kadının
Feryadı adlı oyunu sahneye taşıdı. Ümmiye Koçak
Hasret Çiçekler adlı oyunuyla Sabancı Uluslararası Adana
Tiyatro Festivalinde sahne aldı. Koçak, daha sonra tarlalarda çalışarak
kazandığı paraları biriktirerek kadına karşı
şiddet sorununu anlatan Yün Bebek filmini yazdı ve yönetti. 49uncu
Antalya Altın Portakal Film Festivalinde ön gösterimi yapılan film,
Ümmiye Koçaka New York Avrasya Film Festivalinde Sinemada En İyi
Avrasyalı Kadın Sanatçı ödülünü kazandırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlıyoruz.
AYŞE SİBEL ERSOY (Devamla) Yine
memleketim Adanada, hobi olarak bebek örgüleri yapmaya başlayan Ecmel
Çıngı, işine olan sevgisi ve azmiyle şu an yanında
birçok kadına da istihdam sağlayarak ülke ekonomisine katkıda
bulunan kadınlarımızdandır.
Son olarak, tüm kadınlarımıza ve
Genel Kurulda bulunan kadın vekil arkadaşlarıma İyi ki
varsınız. diyorum, saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik Ayhan Erel Eskişehir İstanbul Aksaray
Fahrettin
Yokuş Ayhan
Altıntaş İmam
Hüseyin Filiz
Konya Ankara Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz âdeta göçmenler ülkesine
dönüşmüştür, ne giren belli ne çıkan belli. Milyonlarca
insanımızın hayatı tehlikede ama ülkeyi yönetenlerin
maalesef umurunda değil. Ülkemizde 4 milyonu aşkın Suriyeli, 1,5
milyondan fazla da diğer milletlerden göçmen var. Ülkeyi yönetenler,
ülkemizdeki göçmen sayısıyla övünüyorlar; tam bir garabet.
Suriyedeki iç savaşın ağır bedelini Suriyeli göçmenlerle
birlikte Türk milleti ödüyor. Ülkemizde eli silah tutacak yaşta 1
milyondan fazla Suriyeli göçmen var, ekmek elden su gölden
yaşıyorlar; Mehmetçikimiz ise her gün Suriyede şehadet
şerbeti içiyor. Devlet aklı olsa, Libyadaki gibi bu 1 milyon eli
silah tutan Suriyeliyi eğitir, peyderpey Suriyeye gönderir ve Özgür
Suriye Ordusuyla birlikte vatanlarını savunsunlar. der. Ama nerede,
böyle bir devlet aklı yok.
Şimdi, İçişleri Bakanı
Sayın Soylu Antalyada turizmcilerle bir toplantı yapıyor.
Bakın neler söylüyor: Avrupanın can simidi Türkiyedir. Sadece 2019
yılında 455 bin kaçak göçmen yakaladık. Dünyanın hangi
ülkesinde böyle bir çalışma var? 192 ülkeden insan bugün benim
ülkemde yaşıyor. diyor. Ülkemizin İçişleri
Bakanının övündüğü tabloya bir bakınız. Yılda 455
bin göçmen sınırlarımızdan elini kolunu sallaya sallaya
içeri girmiş. Bu yakaladığımız. Ya
yakalayamadığımız ne kadar? Bunun yüzde 10unu
yakalamamış olsak 45 bin eder. Yüzde 20 dersek 90 bin eder. Yani tam
bir garabet. Şimdi, acaba bu sayıları bile bile, övüne övüne
bunları nasıl konuşur bir bakan, gerçekten anlamakta güçlük
çekiyoruz.
Şimdi soruyorum: Bu göçmenlerin corona virüsü
getirmediğinin garantisi var mı? Kayıtlı değil,
girdi-çıktı, nerede de dolaştığı belli
değil. İki: Bu göçmenlerin içinde ne kadar terörist var, bilen var
mı? O da meçhul. Sınırlarımız yolgeçen hanına
dönmüş, âdeta kevgire dönmüş; Bakan Bey, yakaladıkları
yarım milyon göçmen sayısıyla övünüyor. Size hatırlatmak
isterim: 2013-2016 yılları arasında ülkemizi cehenneme döndüren
IŞİD ve PKK terör örgütlerinin 9-10 merkezimizde
yaptığı katliamlarda, İstanbul ve Ankara başta olmak
üzere toplam 470 küsur vatandaşımızı kaybettik, şehit
verdik, 1.200 vatandaşımız gazi oldu, yaralandı. Allah aşkına,
hiç mi ders çıkarmadınız? Çünkü o terör eylemlerini yapan hainlerin
büyük bir bölümü Suriye sınırından göç ederek girmişti.
İçlerinde maalesef Türk vatandaşları da vardı. Pasaportla,
kimlikle girmediler, kaçak göçek, göçmen gibi gelip bu alçakça katliamları
yaptılar.
Değerli milletvekilleri, başka bir konu:
Bir felaketi hep beraber yaşıyoruz, kontrolsüz göç. Yunanistan
sınırlarına dayanan göçmenlere Yunanistanın
yaptığı zulmü kınıyoruz, ayıplıyoruz; bu
insan hakları ihlalini kabullenmemiz elbette mümkün değildir. Ancak
Hükûmetimizin yaptığına ya da ülkeyi yönetenlerin
yaptığına bir bakın: Saldım çayıra, Mevlam
kayıra. Yolla. Kardeşim, sınır güvenliğimiz nerede?
Yok. Şimdi, gönderdiğimiz bu insanların içinde terörist var
mı, yok mu? Hain var mı, yok mu? Efendim, bölücülükten, FETÖcülükten
yargılanıp da yurt dışı yasağı olan var
mı, yok mu? Bilginiz var mı? Yok. Niye? Saldık çayıra, kim
geçerse gitsin. Bizim Konyalı uyanık hemşehrim Uğur Akca,
yedi yıldır Almanyadan gelmeyen babasını özlemiş, o
da demiş ki: Bu karambolde ben de gideyim. Vallahi geçmiş
sınırı ama Yunan polisi kafasını gözünü
kırıp iade etmiş. Şimdi, Allah aşkına ya, devlet
aklı nerede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Neden bu göçü
biz kontrollü bir şekilde
Yani giren belli değildi de şimdiye
kadar bari çıkanlar belli olsun. Kim çıkan, kim bunlar? Ama siz bunu
bile beceremediniz, belki de yüzlerce, binlerce FETÖcünün, bölücünün,
hainlerin, adi suçluların kaçmasına sebep oldunuz. Ama devlet
aklı olsaydı bu olmazdı.
Bunları size hep hatırlatmaya devam
edeceğiz ve son söz olarak: Devleti yönetemiyorsunuz. diyoruz,
alınıyorsunuz. Tek adam yönetimiyle ülkeyi daha kötüye
götürüyorsunuz. diyoruz, bağırıyorsunuz. Devletin çivisini
çıkardınız. diyoruz, itiraz ediyorsunuz. Liyakatiniz yok,
adaletiniz yok. diyoruz, itiraz ediyorsunuz. Ama şu gerçekleri de Türk
milletine maalesef yaşatıyorsunuz.
Efendim, iyi akşamlar diliyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.17
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
196 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 12 Mart 2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi akşamlar.
Kapanma Saati:21.22