TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
68inci
Birleşim
12
Mart 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 12 Mart
muhtırasının 49uncu yıl dönümüne, 15 Temmuz 2016daki
darbe girişiminde önemli bir demokrasi sınavı verildiğine,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 15 Temmuz Şehitler
Anıtının açılış töreninin
yapıldığına, bugüne kadar gerçekleşen her türlü darbe,
muhtıra benzeri tüm girişimleri kınadığına, 15
Temmuz şehitlerini saygıyla andığına ve 12 Mart
İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 12 Mart Erzurumun
düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl dönümü
vesilesiyle Erzurumlu yurttaşlara saygılarını
ilettiğine ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Meclis
çalışmalarında bu hafta kadınların sesinin gür
çıkmasına olanak tanıyan bir çalışma
yürütüldüğüne ve milletvekillerinin görüşlerini ifade ederken
kişiselleştirmelerini uygun bulmadığına ilişkin
konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, milletvekillerinin ister
cami ister cemevi olsun ibadethanelere yapılan saldırıları
kınadıklarına ve inançlara saygı gösterilmesi
gerektiğine ilişkin konuşması
5.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 13 Mart 2016 tarihinde
Ankara Güven Parkta meydana gelen bombalı saldırıda
hayatını kaybeden 36 yurttaşı saygıyla
andığına ve saldırıyı gerçekleştiren PKK
terör örgütünü kınadığına ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara
Milletvekili Nevin Taşlıçayın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Erzurum
Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Banın, 12 Mart Erzurumun
düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl dönümüne ve
Kurtuluş Savaşında mücadele veren kahraman kadınlara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Hatay
Milletvekili Suzan Şahinin, kamudaki kadın personelin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 12 Mart
İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, 12 Mart Erzurumun düşman
işgalinden kurtuluşunun 102nci, İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
6.-
İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıçın, ülkenin onuru olan
her malul gazinin aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna,
silinen primler, kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate
almayan düzenleme nedeniyle gazilerin mağduriyet
yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip çıkması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ülkenin onuru olan her malul
gazinin aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen
primler, kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan
düzenleme nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına,
Gazi Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, ülkenin onuru olan her malul
gazinin aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen
primler, kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan
düzenleme nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına,
Gazi Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, PTT Kargo Düzce Yeni Sanayi Sitesi
Şubesinin kapatılması nedeniyle yaşanılan
mağduriyete ilişkin açıklaması
11.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı
zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen
maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına, Gazi
Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, gıdanın stratejik ürün
olduğuna ve yetiştirilmezse parayla alınamayacağı
zamanların yaşanacağına, Türkiyede kahve hariç her ürünün
yetiştirilebileceğine, çiftçi desteklenmediği için her şeyi
ithal eder hâle gelindiğine ilişkin açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mersin Orman Bölge Müdürlüğünce
yapılan kontrollerde orman arazilerine dikildiği belirlenen limon ve
portakal ağaçlarının ekipler tarafından kesilmesinin
yarattığı mağduriyete ilişkin açıklaması
14.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Meclisi ziyaret eden
serbest harita ve kadastro mühendislerinin 5368 sayılı Kanunla
kurulan lisanslı harita kadastro mühendisleri büroları nedeniyle
yaşadıkları mağduriyetleri dile getirdiğine
ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, ülkede 1 coronavirüs
vakasının görüldüğüne, virüsün etkili olduğu ülkelerden
birisinin de İtalya olduğuna, Türkiyenin Roma Büyükelçiliğinin
duyarlı hâle getirilerek dönmek isteyen yurttaşların ülkeye
getirilebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
16.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, ülkenin onuru olan her malul
gazinin aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler,
kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına, Gazi
Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
17.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, ülkenin onuru olan her malul gazinin
aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler,
kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına, Gazi
Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, çeşitli nedenlerle
ailesini kaybetmiş çocukların en iyi şekilde
yetiştirilmesinin önemli olduğuna, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının Türkiye genelinde 7.280 çocuğun
koruyucu aile yanında olduğunu açıkladığına ve
uygun ailelerin koruyucu aile uygulamasına destek vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Hasan Çilezin, 12 Mart muhtırasının 49uncu
yıl dönümü ile 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün
99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
20.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
21.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, ülkenin onuru olan her malul
gazinin aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen
primler, kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan
düzenleme nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına,
Gazi Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, ülkenin onuru olan her malul gazinin
aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler,
kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına, Gazi
Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
23.- Sivas
Milletvekili Ulaş Karasunun, ülkenin onuru olan her malul gazinin
aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler,
kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına, Gazi
Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.- Hatay
Milletvekili Suzan Şahinin, ülkenin onuru olan her malul gazinin
aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler,
kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına, Gazi
Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ve 12 Mart
İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümününe
ilişkin açıklaması
25.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda
engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar
ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ve 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümününe ilişkin
açıklaması
26.- Konya
Milletvekili Halil Etyemezin, 12 Mart İstiklal Marşının
kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
27.- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Van Yüzüncü Yıl
Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki taciz iddialarına, kadına
yönelik taciz, tecavüz ve şiddetin önemli nedenlerinden birisinin de
cezasızlık politikası olduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümü vesilesiyle Mehmet
Akif Ersoyu rahmetle andığına, AK PARTİ Hükûmetinin
şeker pancarı üretiminde önemli artışlar
sağladığına ilişkin açıklaması
29.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, ülkenin onuru olan her
malul gazinin aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna,
silinen primler, kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate
almayan düzenleme nedeniyle gazilerin mağduriyet
yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip çıkması
gerektiğine ilişkin açıklaması
30.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, krizi fırsata çevirmeyi marifet
sayanların insanlıktan nasibini almayanlar olduğuna ve
fırsatçıların hak ettikleri cezayı almalarına yönelik
çalışma başlatan Ticaret Bakanı ile virüsün Türk milletinin
sağlığını tehdit etmemesi adına insanüstü çaba
sarf eden Sağlık Bakanına teşekkürlerini sunduğuna
ilişkin açıklaması
31.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın, Mehmet Akif Ersoyu ve bütün
şehitleri rahmetle andığına, Afyonkarahisar ili
Sandıklı ilçesinde meydana gelen elektrik kesintileri nedeniyle sera
yetiştiricilerinin yaşadığı mağduriyetin
gidirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
32.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, 12 Mart Erzurumun düşman
işgalinden kurtuluşunun 102nci, İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu ve 12 Mart
muhtırasının 49uncu yıl dönümüne, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında tüm bakanların
katılımıyla yapılan coronavirüs toplantısından
çıkacak kararları merakla beklediklerine, ülkede ilk coranavirüs
vakasının açıklanmasının ardından
vatandaşların marketlere ve eczanelere âdeta hücum etmesi nedeniyle
yeteri kadar ürün stokunun olup olmadığını öğrenmek
istediğine ve bu konuda Hükûmeti tedbir almaya davet ettiklerine, temel
gıda ve medikal eşyaların fiyatlarını artırarak
fırsatçılık yapanların tespit edilip gerekli cezayı
alması gerektiğine ilişkin açıklaması
33.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 12 Mart muhtırasının 49uncu
yıl dönümüne, darbelerin demokrasinin sekteye uğramasına, sosyal
huzursuzluğa ve siyasal istikrarsızlığa sebep
olduğuna, Başbuğ Alparslan Türkeşin En kötü demokrasi, en
iyi ihtilalden iyidir. diyerek demokrasinin önemini
vurguladığına, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü darbe
ve vesayet odaklarıyla mücadele ettiklerine ve etmeye devam edeceklerine,
12 Mart İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl
dönümü vesilesiyle kurtuluş mücadelesinin kahramanlarını ve
şehitlerini minnetle yâd ettiğine ilişkin açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, kırk dokuz yıl
önce 12 Mart askerî darbesinin demokrasi ve özgürlük isteyenlere, işçilere,
emekçilere, aydınlara ve gençlere yönelik önemli bir kıyım
dönemini başlattığına, iktidarın seçilmişlere,
seçmen iradesine ve sandık hukukuna yargı eliyle darbe yapmaktan uzak
durmadığına, her türlü darbe girişimine ve darbeye
karşı olduklarına, Sosyo Politik Saha
Araştırmaları Merkezinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki Saha Araştırması başlıklı
araştırmasına göre Kürt coğrafyasında
işsizliğin, işsiz sayısının, enflasyon
oranının, sosyal ve ekonomik sorunların çok daha güçlü
şekilde hissedildiğine, Diyarbakır Tabip Odası
tarafından her yıl verilen Barış, Dostluk ve Demokrasi
Ödülünün bu yıl Kadir İnanır ile Barış Annelerine
layık görüldüğüne ilişkin açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adnan Menderes, Fatin
Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin
İnan, Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu, Erdal Eren, Ömer
Halisdemir ve 15 Temmuz darbe şehitlerini rahmetle
andığına, amacı, maksadı, hududu, şümulü ne
olursa olsun darbelerin demokrasiye, özgürlüklere ve yüce Parlamentoya yönelik
olduğuna ve lanetlenmesi gerektiğine, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne, Dünya
Sağlık Örgütünün ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığının tavsiyeleri ve uyarıları
doğrultusunda hareket edilmesinin kaçınılmaz olduğuna,
virüsün tıbbi etkisinin dışında ekonomik ve sosyolojik
etkilerinin de olacağının öngörülmesi, temel gıda ve
medikal eşyaların fiyatlarını artırarak
fırsatçılık yapanlara karşı Hükûmetin ciddi tedbirler
alması gerektiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın AK PARTİ İl Başkanları
Toplantısında CHPye yönelik sözlerine, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılaçdaroğlunun Cumhurbaşkanını İdlib
sınırında beklediğine ve Mehmetçikin içinde bulunduğu
hâlin görülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
36.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu ve 12 Mart askerî darbesinin 49uncu
yıl dönümüne, 15 Temmuzda gerçekleştirilen hain darbe ve işgal
girişimine milletin verdiği cevabın Türkiyedeki darbe tarihini sona
erdirdiğine, bir taraftan 2023 hedefleri doğrultusunda özgürlükleri
ve demokrasiyi geliştirirken diğer taraftan da büyük ve güçlü
Türkiyenin ekonomisini inşa ettiklerine, Türkiyenin öncülüğünde
adil ve merhametli yeni bir dünyanın mutlaka kurulacağına,
Meclis Başkanının riyasetinde 15 Temmuz şehitlerini
sembolize eden 15 Temmuz Şehitler Anıtının
açılışının gerçekleştirildiğine, coronavirüs
vakasıyla ilgili Sağlık Bakanlığının
açıklamaları doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
37.- Hatay
Milletvekili İsmet Tokdemirin, tarımsal üretimi tehdit eden en
yüksek girdi maliyetlerinin başında elektrik fiyatlarının
geldiğine, çiftçiler adına elektrik birim fiyatlarının
düşürülmesi ve elektrik desteği verilmesini talep ettiğine,
şehit olan hemşehrisi Jandarma Uzman Onbaşı Beyazıt
Bestami Buluşa Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
38.-
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin,
sağlıklı yaşam koşullarından uzak olan
cezaevlerinde Covid-19 virüsünün yayılmasını engellemek için ne
gibi önlemlerin alınacağı ile yargı paketinin ne zaman
çıkacağına ilişkin Adalet Bakanlığının
açıklama yapıp yapmayacağını öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
39.-
Erzincan Milletvekili Burhan Çakırın, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümü münasebetiyle
başta vatan topraklarını kendi canından aziz bilen
şehitlere ve Mehmet Akif Ersoya Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
40.- Manisa
Milletvekili Bekir Başevirgenin, ülkenin onuru olan her malul gazinin
aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler,
kesilen maaşlar ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle gazilerin mağduriyet yaşadığına, Gazi
Meclisin gazisine sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
41.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümü vesilesiyle
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İstiklal
Savaşı kahramanlarını, şehitleri ve Mehmet Akif
Ersoyu rahmetle andığına ilişkin açıklaması
42.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, Türkiyenin gazeteci tutuklamaları
ve yargılamalarıyla gündemde olduğuna, gazeteciliğin
gayesinin toplumun çıkarlarını korumak olduğuna,
yaptıkları haberler nedeniyle Alptekin Dursunoğlu,
Barış Pehlivan, Ferhat Çelik, Aydın Keser, Barış
Terkoğlu, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Rawin Sterkin
tutuklandığına ve son tutuklamalarla birlikte cezaevlerindeki
gazeteci sayısının 91e yükseldiğine, gazetecilik
faaliyetleri nedeniyle tutuklanan basın emekçilerinin bir an önce serbest
bırakılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
43.- Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurtun, corona virüsü sebebiyle almış
olduğu tedbirler ve gösterdiği performanstan dolayı
Sağlık Bakanına teşekkür ettiğine, temel gıda ve
medikal eşyaların fiyatlarını artırarak
fırsatçılık yapanlara karşı Ticaret
Bakanının başlatmış olduğu
çalışmanın en yüksek düzeyde devam ettiğine ilişkin
açıklaması
44.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa,
Diyarbakır ve Şırnakta bazı avukatlar hakkında
Avukatlık Kanununun 58inci maddesine aykırı şekilde
gözaltı kararı verildiğine ve bu hukuksuz işlemden
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
45.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 13 Mart
1975 tarihinde kurulan Türkiye Diyanet Vakfının gayesinin sadece
ülkemizde değil yeryüzünde açlık, kıtlık, yoksulluk ya da
çeşitli mücbir sebeplerden dolayı yokluk içinde bulunan milyonlarca
insana yardım etmek olduğuna ilişkin açıklaması
46.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, destekleme primlerinin ödenmeyerek
çiftçilerin mi cezalandırılmak istendiğini Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
47.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, Urfa, Diyarbakır ve
Şırnakta Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ve HDP Merkez
Hukuk Komisyonu üyesi olan 11 avukatın gözaltına
alındığına ve bu olayın iktidarın yargı
eliyle savunmaya yönelik sürdürdüğü baskı politikalarının
devamı olduğuna ilişkin açıklaması
48.- Hatay
Milletvekili Suzan Şahinin, çocuk istismarı vakalarında
faillerine evlilik yoluyla af getirecek olan teklifin bir kez daha Meclise
getirileceği haberlerine ve iktidarın şiddet, istismar, taciz ve
tecavüz suçlarında tavizsiz bir tutum içinde olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
49.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, temel gıda ve medikal
eşyaların fiyatlarını artırarak fırsatçılık
yapanlara karşı Ticaret Bakanlığının
yaptırımlar uygulaması, çiftçilere ek destek ve teşvik
sağlanarak ülkenin sorun yaşamasının önüne geçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
50.- Antalya
Milletvekili Kemal Bülbülün, 12 Mart darbesini kınadığına
ve Âşık İhsaniyi saygıyla andığına
ilişkin açıklaması
51.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bitlis
Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının görüşülmekte olan 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bursa
Milletvekili Ahmet Kamil Erozanın görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin görüşülmekte olan 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
55.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
57.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, malulen
emekli olan gazilere otuz yıl görev yapmış gibi en üst noktadan
aylık bağlandığına, emekli olmakla beraber Tekrar
çalışmak istiyorum. diyen gazilerle ilgili düzenleme
getirildiğine ilişkin açıklaması
58.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Antalya Milletvekili Kemal
Bülbülün görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve cami nasıl kutsal bir
ibadet yeriyse cemevinin de kutsal bir ibadet yeri olduğuna ilişkin
açıklaması
59.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Antalya
Milletvekili Kemal Bülbülün görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve hiçbir
dinî ayrımın yapılamayacağına ilişkin
açıklaması
60.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve insanların
inançlarına asla ve kata kimsenin karışmaya hakkı
olmadığına ilişkin açıklaması
61.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve ülkenin birliğine,
bütünlüğüne yönelik saldırıyı lanetlediklerine ve
lanetlemeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
62.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun görüşülmekte olan 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki birçok ifadesine
katılmadıklarına ve Cumhurbaşkanının birlik ve
beraberliğin teminatı olduğuna ilişkin açıklaması
63.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun görüşülmekte olan
175 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
yaptığı konuşmasında kullandığı Kürt
coğrafyası tabirinin anayasal olarak kabul edilemez olduğuna,
birlik ve beraberliğin tezahür ettiği alanlar olan sporda herhangi
bir ayrımcılığın söz konusu olamayacağına
ilişkin açıklaması
64.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Antalya
Milletvekili Kemal Bülbülün görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bilgi talebine yönelik cevap
vermek istediğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş (4/69) ve Mardin Milletvekili Ebrü Günayın (4/70)
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
istifalarına ilişkin önerge yazısı
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20
milletvekili tarafından, ülkemizdeki yoksulluk ve gelir
adaletsizliğinin sebeplerinin tespiti ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1901) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mart 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül ve arkadaşları
tarafından, 12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesinde meydana gelen
olayların araştırılması amacıyla 10/3/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer ve arkadaşları
tarafından, televizyon dizilerindeki şiddetin toplum üzerindeki
etkilerinin araştırılması ve kadına yönelik
şiddet ile ayrımcı söylemlerin artışında
dizilerin etkisinin ortaya çıkarılması amacıyla 6/3/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mart 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan
üyeliklere seçim
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Denizli
Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 196)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Futbol Maçlarında ve
Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)
X.-
OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 175) Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Futbol
Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet,
Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, TBMM İdari Teşkilatına
yapılacak personel alımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/24499)
2.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, TBMM Personeli ve Emeklileri
Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin cevabı (7/24500)
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMMde görev yapan basın
mensuplarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/25063)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın, Devlet Hava Meydanları
İşletmesinin yapacağı bir ihale için belirlediği
teklif alma tarihini ertelemesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/25192)
5.-
Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlıkın, THYnin bir
tanıtımında Halfeti ilçesinin Gaziantepe bağlı
gösterilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/25350)
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, bir siyasi
partinin grup toplantısını yaptığı güne
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/25771)
7.-
Muğla Milletvekili Mürsel Albanın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktaya yöneltilen yazılı soru
önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/26196)
12 Mart 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
3 sayın milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim
ancak ben de birkaç cümleyle iki konuda görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Levent Gökün, 12 Mart muhtırasının 49uncu yıl
dönümüne, 15 Temmuz 2016daki darbe girişiminde önemli bir demokrasi
sınavı verildiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 15 Temmuz
Şehitler Anıtının açılış töreninin
yapıldığına, bugüne kadar gerçekleşen her türlü darbe,
muhtıra benzeri tüm girişimleri kınadığına, 15
Temmuz şehitlerini saygıyla andığına ve 12 Mart
İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 12 Mart
1971 tarihinde askerlerin hükûmete yönelik verdiği muhtıra, Türk
siyasi tarihinde 12 Mart muhtırası olarak yer
almıştır. Türkiyenin, Mustafa Kemal Atatürkün kurduğu
cumhuriyetin ana hedefi, çağdaş uygarlık seviyesine
ulaşmak, demokrasiyle yönetilmek ve millî iradeyi hâkim kılmaktır.
O nedenle, Mecliste de şu anda arkamda gördüğünüz yazıda
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. demek suretiyle
bunu çok veciz bir şekilde belirtmiştir.
Türkiye, darbelerden çok çekmiş bir ülkedir.
Darbelerin ve bu tür müdahalelerin Türk toplumunda açtığı
yaralar bugün bile hâlâ sıcaklığını korumaktadır.
Darbeler döneminde gerçekleştirilen idamlar, kötü yönetim
alışkanlıkları, insanların mağdur edilmesi,
hayatlarının karartılması, Türkiye'de çok uzun yıllar
süren bir siyasal yaşam boyunca her zaman anılarımızda
hâlen sıcaklığıyla yer almaktadır. Darbelerden çok
çekmiş bir ülke olarak Türkiye'miz, hepimiz, özellikle 15 Temmuz 2016daki
darbe girişiminde gerek Meclisimiz ve gerekse
yurttaşlarımızla gösterdiğimiz duyarlılıkla,
Türkiye'de darbelere geçit verilmeyeceğini, hayatlarımızı
ortaya koyarak kanıtlamış bir ulusuz. Bu konuda Türkiye'de
yaşayan yurttaşlarımız önemli bir demokrasi
sınavı vermişlerdir. Bugün de bu vesileyle, Meclisimizde,
bahçede bombanın düştüğü yerde bir anıtı açmak
suretiyle 15 Temmuzda hayatını kaybedenleri bir kez daha saygıyla
andık. Demokrasiye ulaşmak, maalesef, meşakkatli, zor ama
Türkiye bunu her alanda başaracak olgunluktadır, bunu
kanıtlamıştır. Türkiye'de darbeler bir daha olmayacak
demiyorum, konuşulmayacak şekilde siyaset kültürümüzden
çıkmıştır değerli arkadaşlarım. (AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bugüne kadar gerçekleşen her türlü darbe,
muhtıra benzeri tüm girişimleri bir kez daha
kınadığımı ifade ediyorum ve bu vesileyle, 15 Temmuz
şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyorum.
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır,
parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Değerli milletvekilleri, bu ölümsüz dizelerin
sahibi Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşımız
Değerli milletvekillerimiz, 12 Mart 1921
tarihinde ilk Meclisimizde, ilk Meclisimizin Burdur Milletvekili Mehmet Akif
Ersoyun yazmış olduğu İstiklal Marşı kabul
edilerek Türkiyemizin bağımsızlık mücadelesinin sembolü
olmuştur ve o gün alkışlarla kabul edilen İstiklal
Marşı, bugün hepimizin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde
gerçekleştirilen, emperyalizme karşı verilen Kurtuluş
Savaşı üzerinde yürütülen bütün savaşlardan sonra kurulan cumhuriyetimizin
sembol bir marşıdır;
bağımsızlığımızın sembolüdür,
egemenliğimizin sembolüdür. Ben, bu vesileyle, İstiklal
Marşımızın yazarı, millî şair Mehmet Akif
Ersoyu saygıyla anıyorum. (Alkışlar) Bu vesileyle,
İstiklal Savaşımızı gerçekleştirerek modern
Türkiyeyi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün silah
arkadaşlarını ve can veren bütün
yurttaşlarımızı, herkesi bir kez daha huzurunuzda
saygıyla anıyorum, huzurları önünde minnetle eğiliyorum.
(Alkışlar)
Şimdi, gündem dışı sözlerimize
başlayacağız değerli arkadaşlarım.
Gündem dışı ilk söz, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın
Nevin Taşlıçaya aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Taşlıçay, süreniz beş
dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçayın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Konuşmama, doksan dokuz yıl önce bugün,
kutlu Meclisimizin çatısı altında Maarif Vekili Hamdullah Suphi
Beyin yüksek hitabıyla ve Meclis üyelerinin ayakta
alkışlarıyla kabul edilen, Türk varlığı
yaşadıkça yaşayacak olan, milletimizin tüm dünyaya ilan
ettiği bağımsızlığının manzum bir
beyannamesi olan İstiklal Marşımızın kabul yıl
dönümünü büyük bir iftiharla anarak ve İstiklal
Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif Ersoya rahmet
dileyerek başlamak istiyorum.
Yeni bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü bir yandan
arzın dört yanında kutlanırken diğer yandan da
kadınların insanlık mücadelesi sürüyor. Anaların hayat
verdiği insanoğlu, şefkat ve merhamet hazinelerini
yağmalıyor, bombalıyor. Kabiller Habillere reva gördükleri zulmü
yeterli bulmuyor; kırılası elleri varlık sebebi olan
analara uzanıyor. Doğu Türkistanda, Hindistanda, Arakanda,
Filistinde, Suriyede, Yunanistanda, kimi mahkûm, kimi mülteci, kimi de
göçmen olmuş anaların feryadı dinmiyor. Bütün bu iç
karartıcı tabloya rağmen, hem varlık hem insanlık hem
de onur mücadelesi veren kadınlar başı dik yürüyor
geleceğe.
İnsanlık ve varlık kavgasında en
büyük ve şerefli pay Türk kadınlarının. Türk
kadınları, tarih boyunca hakan eşi, hükümdar yarısı
oldular; kendi uruklarına gece değil, ece oldular; kendi evlerine
ışık, ocaklarına baca oldular; saçlarını süpürge,
yüreklerini melce kıldılar. Kadınlar, henüz seçme ve seçilme
haklarının verilmediği sözüm ona modern Batılı
ülkelerde ikinci sınıf insan muamelesi görürken Atatürk Türkiyesinde
-tıpkı bir zamanlar Ötükenden Katalana uzanan geniş bir
coğrafyada hüküm süren atalarımızın yaptığı
gibi- başlara taç oldular. Ayakları üstünde yeniden doğrulan
cumhuriyetin, öldü denilirken dirilen yüce milletin yaralarına ilaç
oldular. Ne var ki gün geldi, zamanın değirmeni öğüttü töreleri.
Kadınlarımız hakka hukuka, vicdana ve huzura muhtaç oldular ama
ezilmediler, yenilmediler, asla arkalarına bakıp geri dönmediler.
Kiminin tek dileği bir lokma, bir hırkaydı, başkalarına
muhtaç olmadan yaşamaktı; kimininse bir tutam özgürlük. Kimi
eşinden hakkaniyet istedi, kimi ailesinden yalnızca insaf ve adalet.
Kimi sadece sevdiklerini sarıp kucaklamak istedi, kimi de
evladını terör batağından kurtarmak. Vatan uğruna
toprağa düşen kınalı kuzularını Türk
Bayrağıyla kefenleyen çilekeşler de Türk anaları,
Diyarbakırda terörizme inat, barış için evlatlarının
Kandile yağ olmaması için bayrak açan mangal yürekliler de.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki:
Kadın anadır, bacıdır, yârdır. Kadın
ilkbahardır, kadın her 8 Martta gönüllere düşen 4üncü ve en
büyük cemredir. Nasıl tabiat uyanırsa baharda, her 8 Martta da
kadın dayanışma ruhu tekrar çiçek açar gönüllerde.
İnsanlık aydınlık ve güneşli yarınlara kalkar
yeniden. İnsan neslinin devamını sağlayan Tanrı
vergisi kucaklar bir kez daha sevgiyle, şefkatle açılır. Biz bu
sevgi ve şefkati, toprağı katılaşan, insanı
kötüleşen dünyanın kurtuluş yolu olarak görüyoruz.
Kıymetini ve yüceliğini tarihle tasdik ettiğimiz Türk
kadınının ruh ikliminin beslendiği manevi
pınarların, yozlaşmanın, çürümenin ve insanı günden
güne kıymetsizleştiren hastalıklı fikirlerin panzehri olacağına
inanıyoruz. Mübarek, müşfik ve sıcak kucaklarda Türklük ve
İslamlık ninnileriyle büyüyen ülkücü nesiller olarak Annem beni
yetiştirdi, bu vatana yolladı. dizesinin verdiği ilhamla hem
Türk hem de mazlum dünya kadınlarının daima yanında
olduğumuzu haykırıyoruz. Bu vesileyle, Avrupa Birliği
sınırlarında zulüm ve işkence gören anaların muhtaç
yavruları için göçmen kreşi açtıran Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeliye minnet ve
şükranlarımızı sunuyoruz.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle
şehit anneleri ve eşlerine sevgi ve hürmetlerimi bildiriyor,
coğrafyamızdaki bütün kadınlara, Türkiyenin öncülüğünde
huzur ve aydınlık yarınlar temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
12 Mart Erzurumun kurtuluşunun kahramanı kadınlar hakkında
söz isteyen Erzurum Milletvekilimiz Sayın Zehra Taşkesenlioğlu
Bana aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Erzurum Milletvekili Zehra
Taşkesenlioğlu Banın, 12 Mart Erzurumun düşman
işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl dönümüne ve Kurtuluş
Savaşında mücadele veren kahraman kadınlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Akif yıllar önce dedi ya:
Garbın afakını sarmışsa
çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı
boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi
kalmış canavar?
İşte, bu dizeleri binlerce sefer gerçek
hâle, müşahhas hâle getiren binlerce kadın kahramanımız
var: Binlerce kadına simge hâline gelmiş olan Halide Edip
Adıvar, İneboludan Ankaraya cephane taşırken donarak ölen
Şerife Bacı, İzmirde Yunanlılara karşı
kahramanca mücadele eden Onbaşı Erzurumlu Kara Fatma, erkek
kılığına girerek Kurtuluş Savaşında
mücadele eden Halime Çavuş, Hafız Selman İzbeli, Çete Emir
Ayşe, Gördesli Makbule ya da Tayyar Rahmiye ve tabii ki aynı
topraklardan doğmaktan gurur duyduğum Nene Hatun. Bu bebeği
bana Allah verdi, ona bakacak olan Allahtır. diyerek beşikteki
bebeğini bırakıp Taşnak Ermenilerine karşı
kahramanca mücadele eden Nene Hatunun mücadelesi, bir şehrin, bir ülkenin
ve bir ulusun kaderini değiştirdi.
Binlerce yıllık geçmişe sahip olan
kadim şehrim Erzurum, bugün aynı zamanda düşman işgalinden
kurtuluşunun 102nci yılını kutluyor. Ülkemizin ve
bölgemizin düşman işgalinden kurtuluşunda o yıllar,
aynı zamanda acının, kaderin ve hüznün yıllarıydı
ama gelin görün ki Anadolu insanı onurunu, gururunu, din, vatan, millet ve
bayrak sevgisini kahramanca göstermiş ve o dönemde tarihe önemli notlar
düşmüştür. O dönemin imkânsızlıklarına rağmen
Erzurumun kurtuluş mücadelesini veren başta Nene
Hatunlarımız ve dadaşlarımız, kendilerine
yakışan bir şecaat ve cesaretle bu mücadeleyi zaferle
noktalamışlardır. Bu yıl, biraz önce de söylediğim
gibi, Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci
yılı ama bizler, 1918 yılından
aldığımız ruhla, birbirimizle o dönemde nasıl kenetlendiysek,
esarete karşı nasıl cesaretle omuz omuza mücadele ettiysek
şimdi de aynı ruh ve duruşla, şehrimizin gelişmesi ve
kalkınması için, huzuru ve refahı için hep birlikte, yine
aynı şekilde çalışmaya devam ediyoruz.
Bugünler 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün
mutlulukla kutlandığı günler ama aynı zamanda binlerce
kadının da acıyla ve gözyaşıyla mücadele ettiği
günler. İşte, bizler, bugün, kahraman
kadınlarımızın bize emanet ettiği bu Türkiyeyi
ilelebet payidar kılabilmek için, bilimde, iş dünyasında, ilimde
ve dünyanın her döneminde ve toplumun her kesiminde kahramanca mücadele
ediyoruz. Kimi kadınımız, tıpkı Erzurumda Atatürk
Üniversitesinde profesör olan Ayşe Hanım gibi, bulduğu
elektronik pille otomobil dünyasında mücadele ederken kimi
kadınlarımız da bugün gururla NASAda mücadele ediyor. Bizler
Türk kadını olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün de bize
göstermiş olduğu ışıkla beraber, Sayın
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde mücadele etmeye devam
edeceğiz.
Ben, bugün, bütün bu kahraman
kadınlarımızı rahmetle ve minnetle anıyor, Arif Nihat
Asyanın şu dörtlüğünü tüm kadınlarımıza ithaf
ediyorum:
Göz kapanır da nuru sönmez bu mumun,
Gökten bir ses der gibidir: Erzurumun,
Hür halkına çağlarca şefaatçi yeter,
Kalbindeki şefkat Nene Hatun kulunun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Levent Gökün, 12 Mart Erzurumun düşman
işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl dönümü vesilesiyle Erzurumlu
yurttaşlara saygılarını ilettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de Erzurumun kurtuluş günü
nedeniyle tüm Erzurumlu yurttaşlarımıza
saygılarımızı, minnetlerimizi iletiyoruz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
kamudaki kadın personelin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
gündem dışı üçüncü söz, kamudaki kadın personelin
sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekilimiz Sayın Suzan
Şahine aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Şahin.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kadınlar toplumsal hayatta her türlü zorlukla
karşılaşırken bu eşitsiz yapıyı gidermekle
yükümlü olan kamu idareleri de kadınlar için aynı engellerle dolu.
Üniversitede siyaset bilimi ve kamu yönetimini başarıyla bitirseniz
de eğer kadınsanız vali, kaymakam olmanız zor. Belki çok
iyi bir anayasa hukukçusu olabilirsiniz ama Anayasa Mahkemesi üyesi
olmanız zor. Seçim hukuku alanında makaleler yazmış
olabilirsiniz ama YSK üyeliği için yazdığınız makale
değil, cinsiyetiniz önemlidir. Seçim çalışmalarının yükünü
kadınlar yüklenebilir, hatta seçmenlerin kapılarını en
güzel kadınlar çalabilir ama belediye yönetmek yine erkek işidir. 600
vekil içinde de sadece 104 kadın milletvekili seçilir. Hasbelkader belki
bakan bile olabilirsiniz ancak eğer kadınsanız, eskiden devlet
bakanı, şimdilerde sadece aileden sorumlu bakan olabilirsiniz.
Nedense diğer bakanlıkları bir kadının
yönetebileceğine inanılmaz, kadına güven duyulmaz, kadın
seçmenlerin gazı alınsın diye yalandan bir koltuk verilir, o
kadar. Bu örnekler belki ironik gelecek ama gerçeğin ta kendisidir.
Sayın üyeler, Türkiyede kamudaki
çalışan kadınların oranı yüzde 30larda. İstihdam
oranının bu kadar az olmasının nedenleri arasında ise
ev işi sorumluluğu ve bakım yükü, çalışma saatleri,
politika ve kültürel engeller, medeni hâl, sözlü ve fiziksel taciz, mobbing,
kariyer ve yükselmede ayrımcılık, ücret eşitsizliği,
doğum izni, süt izni gibi yasal hakların
kullandırılmaması var. Kadına toplumda her şeyden önce
anne rolü verilmesi, kadının birey olarak kabul edilmemesi,
bakım ve ev yükünün kadınla özdeşleştirilmesi
kadınların kamudaki istihdamının önünde duran büyük bir
duvardır. Kadın bu toplumsal rolle kamu alanlarından
uzaklaştırılmakta, eve hapsedilmek istenmektedir.
Kadını birey olarak kabul etmeyen AKP hükûmetlerinin bu durumu devlet
politikası hâline getirmesi bu anlayışın kırılmasını
da her geçen gün güçleştirmekte, sorunu derinleştirmektedir. Oysa
kadınlar Aileden vazgeçilsin. demiyor; Aile kadının engeli
değil, destekçisi olsun. diyor; doğum izni, süt izni, kreş gibi
yasal hak olarak verilen imkânlar kullandırılsın istiyor.
Kadınlar, kimliklerinin ve bedenlerinin değersizleştirilmemesini
istiyor. Kısaca, kadınlar hakkı olanı istiyor.
Değerli üyeler, 0-6 yaş
aralığı, çocuklar için fiziksel, ruhsal, zihinsel ve sosyal
açıdan gelişimin en hızlı olduğu ve bu nedenle
sağlıklı seyretmesi gereken bir dönemdir. Kreş ve
bakım hizmetlerinin devlet tarafından tüm yurttaşlar için
eşitlik temelinde, ücretsiz olarak sağlanması toplumsal
gelişim açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak
ne yazık ki Türkiyede bu hizmetler yok denecek kadar azdır ve
kadınları çalışma hayatından uzaklaştıran en
önemli nedenlerden biri ücretsiz kreş haklarının
olmamasıdır.
AKPnin 2013te çıkardığı
yönetmeliğe göre, emzirme odası açmak için iş yerinde 100-150
kadın çalışanın olması, kreş açmak için ise 150den
fazla kadın çalışanın bulunması şart
koşulmuştur. Nedense yükümlülük iş yerinde çalışan tüm
işçilerin sayısı üzerinden değil, iş yerinde
çalışan kadın işçilerin sayısı üzerinden
belirlenmektedir. Niçin?
SGK istatistiklerine göre, Türkiyede 100ün üzerinde
sigortalı çalıştıran 1 milyon 891 bin iş yeri
bulunmaktadır. Yani mevcut düzenlemeyle iş yerlerinin yalnızca
yüzde 1inden daha azı için kreş açma zorunluluğu vardır.
Hükûmet her fırsatta konunun takipçisi olacağını
belirtmiş ancak o günden bugüne hiçbir adım
atılmamıştır. Peki, hani bu emzirme odaları ve
kreşler? Ne kanuna uyan var ne denetleyen, ne yaptırım ne de
kanunlara bağlı bir Hükûmet; hiçbiri yok.
Bir diğer kanayan yara ise emzirme süresidir.
Sağlık Bakanlığı ve birçok uzman tarafından ilk altı
ay bebeklerin yalnızca anne sütüyle beslenmeleri tavsiye edilmektedir.
İş Kanununda kadın memurlar ve işçiler için belirlenen
doğum izni süresi olan on altı haftalık süre, bebeklerin ilk
altı ay sadece anne sütüyle beslenmesi gerçeğiyle örtüşmemektedir.
Birçok kadın çalışanın yoksulluk hatta açlık
sınırı altında çalıştığı
gerçeği de göz önündeyken bütçelerine bebeğin bakımı, yeni
bir ekonomik külfet olarak eklenmektedir. Kadınlar, ekonomik
imkânsızlıklardan dolayı on altı hafta sonrasında
ücretsiz izin alamamaktadır. Süt izinlerindeki sürelerde de bebeğin
ilk altı ay sadece anne sütü alabilmesi koşulu sağlamak da
yetersizdir. Süt izinleri birçok iş yerinde de keyfî olarak
kullandırılmamaktadır. Bu olumsuzluklar çocuğun anneyle
kurduğu duygusal bağı da zedelemekte, fiziksel ve ruhsal anlamda
sağlıklı nesillerin ortaya çıkmasını sekteye
uğratmaktadır. Doğum izni otuz iki hafta olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Şahin.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Değerli
üyeler, kadınlara en az 3 çocuk baskısı yapılırken
çocukların bakımı ve annelerin eve hapsedilmemesi
noktasında politika üretilmemesi sadece ve sadece bir AKP
kurnazlığıdır. Kamu politikalarında toplumsal cinsiyet
eşitliği hayata geçirilmeden hiçbir projenin, icraatın,
çalışmanın, yasal düzenlemenin toplum yararına olması
söz konusu olamaz. Bu bilinçle sosyal devlet olmanın bir gereği ve
kamusal bir hak olan kreş talepleri, emzirme odası, doğum izni
sorunlarının çözülmesi, çocuk bakımının hem erkeklerin
hem de kadınların eşit olarak sorumluluk almasıyla
çözüleceğinin farkına varılması ve bunun uygulamalara
yansıması gerektiğini belirterek Siz yapmazsanız
halkımız bilsin ki bu düzenlemeleri CHP iktidarında biz
yapacağız. diyor, kadın devrimlerinin önderi Yüce Atatürkü
saygıyla selamlıyorum.
Saygılarımla.(CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şimdi, sisteme giren 30 arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın Taşkın
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 12 Mart İstiklal Marşının
kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün 12 Mart İstiklal
Marşımızın kabulünün 90ıncı yıl dönümü ve
millî şair Mehmet Akif Ersoyu anma günü. Aziz milletimiz için bir
bağımsızlık beyannamesi olan İstiklal
Marşımız, istiklal ve istikbal mücadelemize sahip
çıkmamız gereken ruhu, birlik ve beraberliğimizden gelen
gücümüzü bugüne taşıyan kurucu bir metindir.
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır,
parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı
hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu
şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin
istiklal.
BAŞKAN Sayın Güneş
2.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün 99uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür
yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner,
aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere
sığmam, taşarım.
Garbın afakını sarmışsa
çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı
boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi
kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma
sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca
akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler
Hakkın,
Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri toprak diyerek
geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme,
yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet
vatanı.
Saygıyla selamlıyorum.
Allah mekânlarını cennet eylesin.
BAŞKAN Sayın Kılıç
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki
feda?
Şüheda fışkıracak,
toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı
alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecdile bin secde eder, varsa
taşım,
Her cerihamdan, İlahî, boşanıp
kanlı yaşım,
Fışkırır ruhumücerret gibi
yerden naaşım,
O zaman yükselerek arşa değer belki
başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey
şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi
helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış
bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin
istiklal.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şeker
4.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, 12 Mart Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşunun
102nci, İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ocak, şubat, mart
ve nisan ayları İstiklal Savaşının yoğun olarak
yapıldığı aylar olup bu aylarda 77nin üzerinde
şehrimiz düşman işgalinden kurtarıldı. Bugün de
doğum yerim Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşunun
yıl dönümü. Bu vesileyle, henüz 20 yaşlarındayken 93 Harbi
olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında Erzurumun
işgalden kurtuluşunun sembol ismi olan Nene Hatunu rahmetle
anıyorum.
Millî şairimizin dediği gibi: Sen
şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı/Verme,
dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Evet, bu toprakları bize
vatan kılan, şehitler tepesini boş bırakmayan
şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyor,
şükranlarımı sunuyorum.
Bugün İstiklal Marşımızın
kabulünün 99uncu yıl dönümü. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu
rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
5.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün 99uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN(Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
İstiklal Marşı, kahraman milletimizin
yurt ve bayrak sevgisinin, özgür ve bağımsız yaşama
tutkusundan ödün vermeden haksızlıklara karşı dimdik ayakta
durarak yeniden var olma mücadelesinin ölümsüzleştirildiği
dizelerdir. Bugün bizlere düşen görev, İstiklal
Marşımızda anlamını bulduğu gibi geçmişteki
muhteşem mücadelenin önem ve değerinin şuuruna vararak
atalarımızın emaneti olan vatanımıza sahip çıkmak
ve İstiklal Marşımızı coşkuyla
söyleyeceğimiz daha büyük başarılar kazanmak için gayret
göstermektir.
İstiklal Marşının kabul
edilişinin 99uncu yıl dönümünde, başta cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu toprakları bizlere
vatan yapan aziz şehitlerimizi ve istiklal şairimiz Mehmet Akif
Ersoyu minnetle ve rahmetle, gazilerimizi şükranla anıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
6.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıçın, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda
engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar
ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir; haklarını gasbedip
bugün Yirmi yıl çalışın ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz, silinen primler,
kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşamaktadır. Mevzubahis gazilerimiz
ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır. Gazi Meclis, gazisine
sahip çıkmalıdır.
BAŞKAN Sayın Filiz
7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün 99uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstiklal Marşımızın
kabulünün üzerinden doksan dokuz yıl geçmesine rağmen Akifin Allah
bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.
sözleri ruhumuzda coşkuya sebep olurken her bir mısrası
okunduğunda yüreğimiz kabarıyor. Akiften bir anekdot sunmak
istiyorum: 1914 yılında görevli olarak bulunduğu Berlinde lüks
bir otele götürülen Akif Benim burada temsil ettiğim Mehmetçikler
dünyanın dört bir yanında taşta toprakta yatıyorlarken ben
bu şatafatlı otelde nasıl yatabilirim? Bu lüks ve ihtişam
beni rahatsız eder. diyerek itiraz etmiş. Bunun üzerine, Akif daha
mütevazı bir otele götürülmüştür. Akifin dünyasında ibret dolu
anekdotlar vardır. Kişiliği, ahlakı, sadakati, dik
duruşu, vefası ve tevazusuyla gönüllerde taht kuran Akifin,
özellikle, devletimizi yönetenler tarafından örnek alınması gerektiğini
hatırlatıyor, kendisini rahmet ve duayla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli bir
vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyordu. AKP, bu hakkı 2013 yılında
gazilerimizin elinden almış 60 yaşına kadar
çalışın. demiştir, haklarını gaspedip bugün
Yirmi yıl çalışın, ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz, silinen primler,
kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır. Mevzubahis gazilerimiz
ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır. Gazi Meclis, gazisine
sahip çıkmalıdır.
İstiklal Marşımızın doksan
dokuz yıldır okunmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere tüm şehitlerimizi saygıyla selamlıyor,
gazilerimizin yaşamlarının güzel olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
9.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda
engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar
ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
vatandaşlarımız; gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi
aynı zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan,
erken emeklilik hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı,
on beş yılda emekli olabiliyordu. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir, haklarını gasbedip
bugün Yirmi yıl çalışın, ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz, silinen primler,
kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaklardır. Mevzubahis
gazilerimiz ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır. Gazi Meclis
gazisine sahip çıkmalıdır. Tüm gazilerimizin ve şehit
ailelerimizin haklarını savunmak hepimizin boynunun borcudur; bütün
şehitlerimizin, bütün gazilerimizin tüm haklarını
savunacağız diyorum.
Saygılarımla, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz...
10.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, PTT Kargo Düzce Yeni Sanayi Sitesi Şubesinin
kapatılması nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Düzce Yeni Sanayide bulunan PTT şubesi dün
sürpriz bir şekilde kapatılmıştır. Yıllardır
Yeni Sanayi esnafımıza hizmet eden ve esnafımızın uzak
şubelere giderek zaman kaybetmesinin önüne geçen, üretim
hızını artıran PTT şubemizin kapanmasını
Yeni Sanayi esnafı büyük üzüntüyle karşılamış ve
haklı olarak tepki göstermiştir. PTT Merkez Şube Müdürüyle
yaptığımız görüşme sonucunda, Yeni Sanayi
Şubesinin teknik ve fiziki yetersizlikten dolayı geçici olarak
kapatıldığını -daha iyi hizmet verebilecekleri bir
noktada- eksiklerinin giderildikten sonra yeniden
açılacağını ifade ettiler. Ancak, Yeni Sanayi
esnafımız arasında yayılan bir söylenti buranın
tamamen kapatıldığı ve bir daha açılmayacağı
şeklindedir. Biz şube müdürümüzün sözüne güveniyor ve
yapacağı bir açıklamayla Yeni Sanayi esnafımızın
tereddütlerini gidermesini bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Barut...
11.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli bir
vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, yurt
savunmasında ve sonsuza dek sürecek
bağımsızlığımız için mücadele eden, kutsal
hakları asla ödenemeyecek olan yiğit gazilerimiz hepimizin onurudur.
Her malul gazimiz aynı zamanda engelli bir
yurttaşımız olduğundan erken emeklilik hakkından 2013
yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş yılda emekli
olabiliyordu. AKP, bu hakkı 2013 yılında gazilerimizin elinden
almış 60 yaşına kadar çalışın.
demiştir. Hem hakkı gasbediyorlar hem de bugün Yirmi yıl
çalışın, size ikinci maaş vereceğiz. diyerek
algı operasyonu yapıyorlar. Yiğit gazilerimiz, silinen primleri,
kesilen maaşları, engellilik oranını dikkate almayan
düzenleme nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır. Gazi Meclis,
kahraman gazisine sahip çıkmalıdır. Mevzubahis gazilerimiz ve
şehit aileleri ise maliyet teferruattır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
12.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, gıdanın stratejik ürün olduğuna ve
yetiştirilmezse parayla alınamayacağı zamanların
yaşanacağına, Türkiyede kahve hariç her ürünün yetiştirilebileceğine,
çiftçi desteklenmediği için her şeyi ithal eder hâle gelindiğine
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yıllardır AKPye buradan bir şey
anlatmaya çalıştık -ya biz anlatamadık ya da AKP
anlamadı- dünyayı altüst eden coronavirüs salgını nedeniyle
bir kez daha söylüyoruz: Gıda, stratejik bir üründür, kendiniz
yetiştirmezseniz gün gelir parayla da alamazsınız. Bakın,
daha ülkemizde 1 tane vaka tespit edilmiş ama marketlerde makarnaya, kuru
gıdaya hücum edilen yerler var. Makarnalık durum buğdayında
üretici bir ülkeydik, geçen yıl 1,5 milyon ton ithal ettik. Siz
üretmezseniz, kendi çiftçinizi desteklemezseniz Ucuza dünyadan bulurum.
derseniz gün gelir tüm dünyada arasanız da bulamazsınız. AKP
yaşadığımız bu durumdan ders çıkarır
mı? Sanmıyoruz ama yine de sorumluluğumuz gereği buradan
söylüyoruz.
Türkiyede kahve hariç her ürün yetişir. Siz
iktidara geldiğinizden beri 2 Trakya büyüklüğünde
toprağımız ekilmemeye başlandı. Çiftçimizi
desteklemediğiniz için her şeyi ithal eder hâle geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek
13.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Mersin Orman Bölge Müdürlüğünce yapılan
kontrollerde orman arazilerine dikildiği belirlenen limon ve portakal ağaçlarının
ekipler tarafından kesilmesinin yarattığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, geçtiğimiz aylarda
Mersinde büyük bir orman katliamı yaşanmış, 1
vatandaş 70 dönüme yakın ormanı kesmiştir. Bu orman
katliamından sonra Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri Mersin genelinde
tarama yaparak özellikle orman kadastrosu eskiden yapılan bölgelerde,
orman vasfını yitiren arazilere, Erdemlide, Mezitlide, Silifkede yirmi
otuz yıl önce limon bahçeleri, narenciye bahçeleri ekilmiş ve
binlerce dönüm, orman vasfını yitiren arazi limon ve narenciye
bahçeleriyle doldurulmuştur. Tabii, bu olaydan sonra, olayın
hassasiyetinden sonra Orman Bölge Müdürlüğü, il genelinde yaptığı
taramayla bu binlerce dönüm limon ve portakal bahçelerini orman
sınırlarını ihlal ettiği için kesmektedir, üzerindeki
meyvelerle beraber kesmektedir. Bu da bölgede çok büyük bir mağduriyet
oluşturmaktadır. Burada, orman kadastrosu eskiden yapılan
yerlerin yeniden gözden geçirilmesi
Doğayı yeşillendirmeye
çalışıyoruz ama narenciye ve limon bahçelerinin olduğu
yerlerde gerçekten yıllarca... 20-30 yaşındaki
ağaçların kesilmemesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
14.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Meclisi ziyaret eden serbest harita ve kadastro mühendislerinin
5368 sayılı Kanunla kurulan lisanslı harita kadastro
mühendisleri büroları nedeniyle yaşadıkları
mağduriyetleri dile getirdiğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Dün, aralarında Adıyaman Oda
Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri olmak üzere yaklaşık 310
serbest harita ve kadastro mühendisi Meclisteydi. Mecliste milletvekilleri
olarak mühendisleri dinledik, mühendislerin sorunlarını dinledik. Mühendisler,
özellikle 2015 yılında iktidar tarafından çıkarılan
5368 sayılı Kanunla kurulan Türkiye genelindeki LİHKAB
bürolarından dolayı mağduriyetlerini ifade etmişlerdir.
Lisanslı harita kadastro bürolarının kurulmuş olması
serbest piyasada çalışan mühendisleri ciddi anlamda
sıkıntıya sokmaktadır, ciddi anlamda aralarında
rekabet sorunu vardır. Ben buradan ilgili Bakanlığa
çağrıda bulunuyorum: Özellikle piyasada çalışan serbest
harita ve kadastro mühendislerinin bu sorunlarının
aşılması için gerekli yasal çalışmaların bir an
evvel yapılmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
15.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, ülkede 1 coronavirüs vakasının görüldüğüne,
virüsün etkili olduğu ülkelerden birisinin de İtalya olduğuna,
Türkiyenin Roma Büyükelçiliğinin duyarlı hâle getirilerek dönmek
isteyen yurttaşların ülkeye getirilebilmesi için gerekli tedbirlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Coronavirüs gündemi işgal etmeye devam ederken
ülkemizde de vaka görülmüş oldu. Bu tehlikeli virüs şimdilik
bazı ülkelerde çok daha etkili olmaktadır. Bu ülkelerden biri
İtalyadır. 4 bin civarında Türkün İtalyada mahsur
kaldığı söylenmektedir. Birçoğu öğrenci olan bu
kişiler çok zor şartlarda yaşamaktadır. Genellikle Güney
İtalyada öğrenciler evden çıkamıyor, maske yok,
siparişlere beş gün sonrası için sıra veriliyor,
marketlerde kuyruklar var. Şu ana kadar hastalığın
bulaştığı Türk yoktur. Roma Büyükelçiliğimizde
telefonlara, yetkisiz olduğunu söyleyen bir kadın
İleteceğim.den başka cevap vermiyor. Kısaca,
Büyükelçilikle irtibat kesiktir. 200 kişi ülkemize dönmek istediklerini
beyan etmiştir. Buradan ilgililere duyuruyorum: Roma Büyükelçiliğimiz
duyarlı hâle getirilmelidir. Dönmek isteyen
yurttaşlarımızın getirilmesi için tedbirlerin derhâl
alınmasını, orada kalanların da aç ve susuz
bırakılmamalarını talep ediyor, Genel Kurulu
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi
16.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Çelebinin, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli bir
vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın demiştir hem haklarını gasbedip
hem bugün Yirmi yıl çalışın, ikinci maaş
vereceğiz. diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz,
silinen primler, kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate
almayan düzenleme nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır.
Mevzubahis, gazilerimiz ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır.
Gazi Meclis, gazisine sahip çıkmalıdır; bugün gelecek 6ncı
maddeyi silinen primler, kesilen maaşlar ve engellilik oranına göre
yeniden düzenlemelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şevkin
17.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli
bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Gazilerimiz
onurumuzdur. Her malul gazi aynı zamanda engelli vatandaşımız
olduğundan erken emeklilik hakkından 2013 yılına kadar
yararlanmaktaydı, on beş yılda emekli olabiliyorlardı. AKP,
bu hakkı 2013 yılında gazilerimizin elinden almış 60
yaşına kadar çalışın. demiştir,
haklarını gasbedip bugün Yirmi yıl çalışın, ikinci
maaş vereceğiz. diyerek algı operasyonu yapmaktadır.
Gazilerimiz, silinen primler, kesilen maaşlar, engellilik
oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle büyük mağduriyet
yaşamaktadır. Mevzubahis gazilerimiz ve şehit aileleri ise
maliyet teferruattır. Gazi Meclis, gazisine sahip
çıkmalıdır.
Tüm gazilerimize saygıyla
BAŞKAN Sayın Aycan
18.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, çeşitli nedenlerle ailesini kaybetmiş çocukların
en iyi şekilde yetiştirilmesinin önemli olduğuna, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Türkiye
genelinde 7.280 çocuğun koruyucu aile yanında olduğunu
açıkladığına ve uygun ailelerin koruyucu aile
uygulamasına destek vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı, 2019 yılında Türkiye genelinde 1.563
çocuğun koruyucu aile yanına yerleştirildiğini, toplam
7.280 çocuğun koruyucu aile yanında olduğunu açıkladı.
Her çocuğun esas yeri kendi ailesidir fakat çeşitli nedenlerle bir
çocuk ailesini kaybetmiş, ortada kalmışsa onun koruyucusu
devlettir, millettir. Hiçbir çocuğumuz ortada kalmamalı, en iyi
şekilde yetiştirilmelidir. Bu kapsamda koruyucu aile
uygulamasını destekliyoruz. Bütün illerimiz uygulama kapsamına
alınmalıdır. Uygun aileler de koruyucu aile uygulamasına
destek vermeli ve koruyucu aile olmalıdır.
Saygılarımla.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çilez
19.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, 12
Mart muhtırasının 49uncu yıl dönümü ile 12 Mart
İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Milletin istiklalini
yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. diyerek
kurulmuştur. Milletin kararına uzanan darbeci eller, milletin vicdanını,
cumhuriyetimizi ve demokrasimizi yaralamışlardır. 12 Mart
1971de verdikleri muhtırayla demokrasiye ve millet iradesine el
uzatanları, devlet olduğumuzdan beri darbe yapanları, darbeye
destek verenleri ve darbeci zihniyetleri kınıyorum.
Sayın Başkanım, millî
duygularımızı en üst düzeyde ifade eden İstiklal
Marşımızın kabulünün 99uncu yılı kutlu olsun.
Millî marşımızı kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin
şerefli bir üyesi olarak bu satırlardaki her ifadeyi yüreğinde
yaşayıp uygulayan bir vatanperver olmak en büyük idealimiz
olmalıdır. Akifin ifadesiyle Rabbim bu millete bir daha
İstiklal Marşı yazdırmasın.
Bu duygularla, millet irademizin tecelligâhı
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
20.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün
99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün, İstiklal Marşımızın
Millet Meclisimizce kabul edilişinin 99uncu yıl dönümü. İstiklal
Marşı, Osmanlı İmparatorluğunun sahip olduğu
toprakları aralarında paylaşma ve Türk milletinin
geleceğini tasarlama cüreti gösteren işgalci güçlere karşı
atılan tokadın adıdır. İstiklale giden yolda bütün
maddi ve manevi zorlukları aşan Türk milletinin yeniden
dirilişinin destanıdır İstiklal Marşı. Bugün
ihtiyaç duyduğumuz duruş, inanç ve kuvvet, Türk milletinin
bağımsızlığını korumak adına ortaya
koyduğu sarsılmaz iradeyi her dizesinde yansıtan İstiklal
Marşımızda yer almaktadır. İstiklal Marşımız
bizlerin onuru, gururu, hayat felsefesi ve namusudur.
Cennet vatanımız uğruna gözünü
kırpmadan canını feda eden tüm şehitlerimizi ve millî
şairimiz üstat Mehmet Akif Ersoyu saygıyla yâd ediyor Allah bir
daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın. duasını
tekrarlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
21.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli bir
vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir, haklarını gasbedip
bugün Yirmi yıl çalışın, ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz, silinen primler,
kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır. Mevzubahis gazilerimiz
ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır. Gazi Meclis, gazisine
sahip çıkmalıdır. Bugün görüşülecek yasa teklifinin
6ncı maddesi bu açıdan yeniden düzenlenmelidir.
Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm
gazi ve şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaya
22.- Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli
bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin mağduriyet
yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip çıkması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazimiz aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğu için erken
emeklilik hakkından yararlanabiliyor ve on beş yılda emekli
olabiliyordu; ta ki 2013 yılına kadar. AKP Hükûmeti 2013
yılında yaptığı bir yasa değişikliğiyle
bu hakkı gazilerimizin elinden almış ve 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir. Şimdi de Yirmi yıl
çalışın, ikinci maaşı vereceğiz. diyerek
algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz, silinen primleri, kesilen
maaşları ve engellilik oranını dikkate almayan bu düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır. Mevzubahis gazilerimiz
ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır. Gazi Meclisimiz,
gazilerine sahip çıkmalıdır.
Selam olsun gazilerimize, selam olsun Mustafa
Kemalin askerlerine.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karasu
23.- Sivas Milletvekili Ulaş
Karasunun, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli bir
vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir. Hakları gasbedilip bugün
Yirmi yıl çalışın, ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapılmaktadır. Gazilerimiz silinen
primler, kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan
düzenleme nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır. Mevzubahis
gazilerimiz ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır. Gazi Meclis,
gazisine sahip çıkmalıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şahin
24.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli bir
vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ve 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümününe ilişkin
açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir, haklarını gasbedip
Bugün yirmi yıl çalışın, ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz silinen primler,
kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır. Mevzubahis gazilerimiz
ve şehit aileleriyse maliyet teferruattır. Gazi Meclis, gazisine
sahip çıkmalıdır.
İstiklal Marşımızın
kabulünün 99uncu yılını kutluyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ve aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun. Gazilerimizi minnetle,
saygıyla anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Antmen
25.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda engelli bir
vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar ve
engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ve 12 Mart İstiklal
Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümününe ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir. AKP, gazilerimizin emeklilik
haklarını gasbedip bugün de Yirmi yıl çalışın, 2
maaş vereceğiz. diyerek algı operasyonu yapmaktadır.
Gazilerimiz silinen primler, kesilen maaşlar, engellilik oranını
dikkate almayan düzenleme nedeniyle büyük mağduriyet
yaşayacaktır. Mevzubahis gazilerimiz ve şehit aileleriyse
maliyet teferruattır. Gazi Meclisimiz, gazisine sahip çıkmalıdır.
Yine, bugün İstiklal
Marşımızın kabulünün yıl dönümü. Bu bağlamda
halkımız şunu unutmasın: Bugünler de geçer. Ben ezelden
beridir hür yaşadım, hür yaşarım, / Hangi çılgın
bana zincir vuracakmış? Şaşarım. diyor, tüm gazi ve
şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Etyemez
26.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 12
Mart İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Gazi Meclisimizde kabul edilen İstiklal
Marşımız, vatan aşkıyla kaleme alınan kurucu bir
metindir. İstiklal Marşımız, İstiklal Harbi
tamamlanmadan yazılmış ve milletimizin istikametini
belirlemiştir. İstiklal Marşımızda, İstiklal
Harbini gerçekleştiren kahramanlarımızın ruhu vardır.
İstiklal Marşımızda, Alparslanın Anadoluyu vatan
kılan azmi ve iradesi vardır. İstiklal
Marşımızda İstanbulun fethi ve Fatih Sultan Mehmetin
büyük rüyalarının izleri vardır. İstiklal
Marşımızın şairi olan Mehmet Âkif Ersoy, idealleri ve
mütevazı hayatıyla gelecek nesiller için örnek bir şahsiyettir.
Merhum Mehmet Âkifin dediği gibi Allah bir daha bu millete İstiklal
Marşı yazdırmasın. İstiklal Marşının
12 Mart 1921 tarihinde kabul edilişinin 99uncu yıl dönümünde Mehmet
Âkif Ersoyu, tüm kahramanlarımızı, aziz şehitlerimizi
rahmet ve minnetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Orhan
27.- Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat
Fakültesindeki taciz iddialarına, kadına yönelik taciz, tecavüz ve
şiddetin önemli nedenlerinden birisinin de cezasızlık
politikası olduğuna ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat
Fakültesinde eğitim gören çok sayıda kadın öğrenciyi Din
Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı olan Profesör Ş.G.nin
kendi konumunu kullanarak taciz ettiği, taciz edilen öğrencilerin
savcılığa başvurduğu, şikâyetleri sonrasında
Ş.G.nin öğrencilere ve ailelerine ulaşıp
şikâyetlerini geri çekmesi için tehdit ettiği kamuoyuna
yansımıştır. Taciz iddialarıyla ilgili soruşturma
başlatılmış fakat davanın ne aşamada
olduğuyla ilgili bir bilgilendirme yapılmamıştır.
Önceki dönemlerde de fakültelerde benzer iddialarla,
çalışanların ve öğrencilerin taciz edildiklerine dair
başvurular olmuş ancak tacizciler hakkında herhangi bir
soruşturma açılmamış, aksine şikâyetlerin üstü
örtülmüştür. Tüm taciz suçları açığa
çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır.
Kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetin
önemli nedenlerinden biri de cezasızlık politikasıdır.
Kadına yönelik her türlü şiddetin zamanında soruşturulması
ve sorumluların yasal yaptırımlara tabi tutulması yeni
taciz ve şiddet vakalarının yaşanmasını
önleyecektir.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
28.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün
99uncu yıl dönümü vesilesiyle Mehmet Akif Ersoyu rahmetle
andığına, AK PARTİ Hükûmetinin şeker pancarı
üretiminde önemli artışlar sağladığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ben de İstiklal Marşımızın
kabulünün 99uncu kabul yıl dönümü dolayısıyla yazarı
Mehmet Âkif Ersoyu rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Şeker pancarı üretimi günden güne
düşüyor. diyorlar, hâlbuki AK PARTİ Hükûmeti şeker pancarı
üretiminde önemli artışlar sağladı. 2002 yılında
16,5 milyon ton olan üretim, 2019 yılında 21 milyon tona
çıkarılmıştır. Son on altı yılda pancar
üretiminde dekar başına verimde yüzde 41 artış
sağladık; 2002 yılında dekarda 4,4 ton olan verimi 2019
yılında 6 tonun üzerine çıkardık. Nişasta bazlı
şeker kotaları indirildi ve şeker pancarı üretimi
artırıldı. Şeker kotalarında yüzde 10 paya sahip
nişasta bazlı şeker kotaları 2019-2020 pazarlama
yılında yüzde 2,5a indirilmiştir. Böylece, yaklaşık
1,5 milyon ton şeker pancarı ilave kota
(CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar sessiz olalım.
Değerli arkadaşlar, sessiz olalım.
Sayın Sarıaslan
29.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda
engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar
ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkanım, gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı zamanda
emekli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydı, on beş
yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir, haklarını gasbedip
bugün Yirmi yıl çalışın, ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz, silinen primler,
kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşamaktadır. Mevzubahis gazilerimiz
ve şehit aileleri ise maliyet teferruattır. Gazi Meclis, gazisine
sahip çıkmalıdır.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu ve bütün gazilerimizi minnetle
anıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kılavuz
30.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, krizi fırsata çevirmeyi marifet sayanların
insanlıktan nasibini almayanlar olduğuna ve
fırsatçıların hak ettikleri cezayı almalarına yönelik
çalışma başlatan Ticaret Bakanı ile virüsün Türk milletinin
sağlığını tehdit etmemesi adına insanüstü çaba
sarf eden Sağlık Bakanına teşekkürlerini sunduğuna
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Krizi fırsata çevirmeyi marifet sayanlar
insanlıktan nasibini almayanlardır, karaborsacılığa
tamah edenler ahlaktan bihaber olanlardır. İnsanlar
canlarının derdine düşmüşken, sağlıkları
konusunda endişe duyarken sağlık ürünlerinin fiyatlarını
yükseltmenin hiçbir insani tarafı yoktur. Bu vatan, bu millet zor günde bir
olanların, acıda, sevinçte birbirine omuz veren insanların
yurdudur.
Milletimizin asli karakterinde
fırsatçılık hiçbir zaman yer bulmamış,
inancımız, töremiz, terbiyemiz vurgunculuğa asla geçit
vermemiştir. Bu yüzsüzlerin hak ettikleri en ağır cezayı almalarına
yönelik çalışma başlatan Ticaret Bakanımız Sayın
Ruhsar Pekcana, virüsün Türk milletinin sağlığını
tehdit etmemesi adına insanüstü çaba sarf eden Sağlık
Bakanımız Sayın Fahrettin Kocaya teşekkürlerimi sunuyorum.
Cenab-ı Allah milletimizi her türlü felaketten korusun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Son olarak Sayın Taytak
31.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Taytakın, Mehmet Akif Ersoyu ve bütün şehitleri rahmetle
andığına, Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinde
meydana gelen elektrik kesintileri nedeniyle sera yetiştiricilerinin
yaşadığı mağduriyetin gidirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı
yazdırmasın. Bu vesileyle, merhum Mehmet Akif Ersoy ve bütün
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, ülkemizde kalitesi yüksek
olan, ihracatı en fazla yapılan domatesler, Afyonkarahisarın
Sandıklı ilçesi Koçhisar yolu güzergâhında bulunan 1 milyon
metrekarelik -800 işçimizin çalıştığı-
seracılık alanında yetiştirilmektedir. Aralık
ayının ortalarından itibaren sık sık yaşanan
elektrik kesintileriyle sera sıcaklıkları düşmekte, ürünler
zarar görmektedir. Seralarda çalışan işçiler ile sera sahibi
firmaların maddi kayıpları olmakta, yaşanan kesintilerle
zorluklar yaşanmaktadır ve bu mağduriyetin giderilmesi için,
orada bulunan tüm yetkililerden ve enerji üreten, enerji satan firmadan,
tekrar, bu anlamda gereken ilgiyi göstermelerini rica ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
Değerli arkadaşlarım, bu arada
İç Tüzük 60a göre söz talebi olan arkadaşlarımızın
söz taleplerini -bugün biraz zamanı ekonomik kullanacağız;
önümüzde gündemimiz var, üzerinde çalışmamız gereken bir kanun
teklifi var, onları görüşeceğiz- daha ilerleyen saatlerde,
çalışma akışına uygun bir şekilde
değerlendireceğim. Arkadaşlarımız sistemde
kalabilirler ama onların zamanını akışa göre
ayarlayacağım.
Sayın Grup Başkan Vekillerimizin söz
taleplerini karşılarken de bu çalışma düzenimiz içerisinde
vaktin ekonomik kullanılmasının öneminin de altını bir
kez daha çizerek söz taleplerini karşılamak istiyorum.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Türkkanda.
Buyurun Sayın Türkkan.
32.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, 12 Mart Erzurumun düşman işgalinden
kurtuluşunun 102nci, İstiklal Marşının kabulünün
99uncu ve 12 Mart muhtırasının 49uncu yıl dönümüne,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Başkanlığında tüm bakanların
katılımıyla yapılan coronavirüs toplantısından
çıkacak kararları merakla beklediklerine, ülkede ilk coranavirüs
vakasının açıklanmasının ardından
vatandaşların marketlere ve eczanelere âdeta hücum etmesi nedeniyle
yeteri kadar ürün stokunun olup olmadığını öğrenmek istediğine
ve bu konuda Hükûmeti tedbir almaya davet ettiklerine, temel gıda ve
medikal eşyaların fiyatlarını artırarak
fırsatçılık yapanların tespit edilip gerekli cezayı
alması gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Erzurumun düşman işgalinden
kurtuluşunun 102nci yıl dönümü. Bu yıl dönümünü yâd ediyoruz.
Düşmana boyun eğmeyen, zalime yenilmeyen Nene Hatunun
torunlarını canıgönülden selamlıyorum. Onlar, tarihin
karanlık ve en kanlı günlerinde, bir taraftan Rusların
diğer taraftan Ermenilerin ihanetleriyle karşı karşıya
kalmış ancak mücadele ruhundan vazgeçmeyerek canını,
kanını ortaya koyup 12 Mart 1918de vatan topraklarını işgalcilerden
kurtarmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz
şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Bağımsızlığımızın
sembolü olan İstiklal Marşımızın yazarı ve
aynı zamanda Gazi Meclisimizin ilk milletvekilleri arasında yer alan
Mehmet Akif Ersoy, Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından talep edilen İstiklal
Marşını hiçbir menfaat kabul etmeden yazmış ve yüce
Türk milletine bağışlamıştır.
12 Mart 1921 gününe ait Meclis tutanaklarından
Antalya Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöverin yaptığı
konuşmadan bir bölümü okumak istiyorum: Memleketin kuvayi maddiyesi ve
mâneviyesi vardır. İstihlâsı vatan, mücadelesini yapan milletin
vekilleri, onun vekillerinin vekilleri halkın heyecanını ifade
etmek üzere memleketin şairlerine müracaat etmiştir. Bu şairler ilk
defa şiirlerini yazmamıştır. Arkadaşlar, bize
şiirlerini yollayan şairler, seneler arasında bütün memleketin
kederlerini, ıstıraplarını, bütün mefahirini söyleyen
şiirler yazmışlardır. Demek para mukabilinde şiir
mevzubahis değildir. Biz halkın ruhunu, heyecanını ifade
eden şiirler yazmaları için şairlerimize müracaat ettik.
Hiçbirisi para hakkında bir şey söylememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Geçen defa işaret
ettiğim üzere nazarı dikkatinizi celbediyorum: Mehmet Akif Bey -ki bu,
şairler arasında para meselesinden kaçınan
arkadaşlarımızdan birisidir- zaten senelerden beri en yüksek ve
en ilâhi bir belâğatle yazmıştır.
1921 yılında kabul edilerek İstiklal
Marşı olarak ilan edilen millî marşımızın
99uncu yılında cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'ü, merhum Akifi ve bütün kahramanlarımızı saygıyla
ve rahmetle anıyorum. Allah bu millete bir daha İstiklal
Marşı yazdırmasın.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk siyasi tarihine sivil siyasete ikinci müdahale olarak
geçen 12 Mart 1971 muhtırasının üzerinden tam kırk dokuz
yıl geçti. Türkiye darbe dönemlerinden çok zarar gördü ve bu anlamda
ülkemiz yorgun bir ülke. İYİ PARTİ olarak demokrasi
dışında hiçbir müdahaleyi kabul etmiyor ve şiddetle
kınıyoruz. Milletin verdiği yetkiyi yine milletin sandıkta
değiştirme iradesine inanıyoruz ve
inanmaya da devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ülkemizde ilk coronavirüs vakasının görüldüğünün
açıklanmasından ve Dünya Sağlık Örgütünün de Covid-19
denilen corona virüsünü pandemik yani kontrol edilemeyen salgın bir
hastalık ilan etmesinin ardından dün Sağlık Bakanı
Sayın Fahrettin Kocaya birtakım yeni tedbirlerin alınması
çağrısında bulunmuştum. Dünden bu yana ilgili bakanlar bir
araya geliyor ve durumu değerlendiriyor. Bugün de Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkanlığında yine
bakanların katılımıyla bir toplantı yapılacak. Bu
toplantıdan çıkacak kararları merakla bekliyoruz.
Bu noktada bir konuya
daha dikkat çekmek istiyorum. İlk vakanın açıklanmasından
sonra vatandaşlarımız marketlere ve eczanelere âdeta hücum etti
ve rafları boşalttı; bu durum gittikçe de artacağa
benziyor. Yeteri kadar ürün stoku var mı? Ürünlerin yetişmediği
yerlerde nasıl tedbirler alınacak? Bu konuda Hükûmeti tedbir almaya
davet ediyoruz.
Ayrıca, temel
gıda ve medikal eşyaların fiyatlarını fahiş
şekilde artırarak fırsattan istifade eden sözde esnaflar da
muhakkak tespit edilip gerekli cezai işlemler ivedilikle yapılmalı,
vatandaşın mağduriyeti ortadan
kaldırılmalıdır.
Yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, ben de size teşekkür ederim, bugün süreyi son derece
ekonomik kullandık.
Değerli
arkadaşlarım, söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Akçayda.
Buyurun Sayın
Akçay.
33.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 12 Mart muhtırasının 49uncu yıl dönümüne,
darbelerin demokrasinin sekteye uğramasına, sosyal huzursuzluğa
ve siyasal istikrarsızlığa sebep olduğuna, Başbuğ
Alparslan Türkeşin En kötü demokrasi, en iyi ihtilalden iyidir. diyerek
demokrasinin önemini vurguladığına, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak her türlü darbe ve vesayet odaklarıyla mücadele ettiklerine ve etmeye
devam edeceklerine, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün
99uncu yıl dönümü vesilesiyle kurtuluş mücadelesinin
kahramanlarını ve şehitlerini minnetle yâd ettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye maalesef
darbelerden çok çekmiştir ve bu darbeler demokrasimizin sekteye
uğramasına, sosyal huzursuzluğa ve siyasal
istikrarsızlığa sebep olmuştur. 27 Mayıs 1960
darbesinin ardından 15 Ekim 1961de yapılan seçimlerde darbecilerin
umduğu sonucun çıkmaması cuntacıları rahatsız
etmiştir. Cuntacılar Bu Meclise iktidar devredilemez. diyerek 22
Şubat 1962 tarihinde Talat Aydemir öncülüğünde birinci darbe
kalkışmasını yapmışlardır. Tanklarla Meclisi
kuşatan Talat Aydemir, ilk kalkışmasında amacına
ulaşamamış ve 21 Mayıs 1963 tarihinde ikinci darbe
kalkışmasına girişmiştir. 9 Mart 1971de
Madanoğlu cuntası deşifre olup bir başka cuntacı ekip tarafından
ekarte edilmiştir ve üç gün sonra 12 Mart 1971de millet egemenliğini
hiçe sayan bu darbelerden biri olan 1971 muhtırası verilmiştir
ve bugün de onun yıl dönümüdür. 1971 yılında sivil demokratik
siyasetin önü darbeciler tarafından kesilmiş, demokratik seçimlerle
iktidara gelen millî irade, vesayet odaklarınca hükûmetten
uzaklaştırılmıştır. 1971 muhtırası, darbesi,
sadece askerlerin değil aynı zamanda seçilmiş ve
atanmış kimi sivillerin de mevcut siyasi iradeye karşı
iş birlikçilik yaptığı bir siyasi atmosfer içinde
gerçekleşmiştir. 12 Mart 1971 muhtırasından 12 Eylül 1980e
kadar geçen dokuz yılda 11 hükûmet değişikliği olmuş,
ülkenin istikrarı bozulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 12 Eylül 1980 darbesiyle
ülkemizde oluşturulan kaotik ortam, ülkenin yönetimini Atlantikçi
zihniyete servis etmeyi amaçlamıştır. Başbuğumuz
Alparslan Türkeş En kötü demokrasi, en iyi ihtilalden iyidir. diyerek
demokrasinin önemini vurgulamıştır. 28 Şubat 1997
postmodern darbesi, 27 Nisan 2007 e-muhtırası Türk siyasi
hayatına balans ayarı vermeye çalışmıştır.
Biz, bu acı tecrübeleri daha farklı formatlarda 15 Temmuz 2016da
hain FETÖ girişimiyle yaşadık. 15 Temmuzda ihanet odakları
millî iradeyi yok etmek istemiş, ülkemizi bir işgale uğratarak
parçalamayı hedeflemiş, ancak milletimiz ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi darbecilerin karşısına çıkarak kendi iradesine
sahip çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Darbeleri ve vesayet
odaklarını, darbelere çanak tutan cunta kuklalarını
unutmadık. Her fırsatta değişik vesilelerle zaman zaman
bunların nüksettiğini görüyoruz. 15 Temmuz ve sonrasında
emperyal uşakların yanında saf tutanları da unutmadık
ve unutmayacağız. Partimiz, 1971 muhtırasıyla ve diğer
antidemokratik teşebbüslerle siyasi faaliyetlerine en çok ket vurulan
siyasi partilerden biridir.
Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
siyasi tarihimiz boyunca her türlü darbe ve vesayet odaklarıyla mücadele
ettiğimizi ve bundan sonra da aynı mücadeleyi sürdüreceğimizi
ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlamanız için bir dakika
ilave edeyim.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bugün
İstiklal Marşımızın kabulünün 99uncu yıl
dönümü. Zaferle taçlanmış Millî Mücadele tarihimizin destanı olan
İstiklal Marşının Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabulünün 99uncu yılını saygı, minnet ve gururla
anıyoruz. İstiklal Marşımız bir varoluş
mücadelesinin çelikleşmiş ifadesidir. Bu ifade yüzyıllarca bir
medeniyetin inşası ve kurulması yolunda fedakârlığıyla
öne çıkan kahramanların şahsında vücut bulmuştur.
İstiklal Marşımız esirliğe karşı
hürriyettir, yılgınlığa karşı azimdir,
korkaklığa karşı cesarettir, bozgunculuğa
karşı birliktir; İstiklal Marşımız millî onurun
dirilişi, bağımsızlık ateşinin kor alevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi tamamlayın,
bitirelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu vesileyle, İstiklal
Harbimizin ve bütün kurtuluş mücadelelerimizin kahramanlarını
ve şehitlerimizi minnetle, rahmetle, şükranla yâd ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
34.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, kırk dokuz yıl önce 12 Mart askerî darbesinin
demokrasi ve özgürlük isteyenlere, işçilere, emekçilere, aydınlara ve
gençlere yönelik önemli bir kıyım dönemini
başlattığına, iktidarın seçilmişlere, seçmen
iradesine ve sandık hukukuna yargı eliyle darbe yapmaktan uzak
durmadığına, her türlü darbe girişimine ve darbeye
karşı olduklarına, Sosyo Politik Saha
Araştırmaları Merkezinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki Saha Araştırması başlıklı
araştırmasına göre Kürt coğrafyasında
işsizliğin, işsiz sayısının, enflasyon
oranının, sosyal ve ekonomik sorunların çok daha güçlü
şekilde hissedildiğine, Diyarbakır Tabip Odası
tarafından her yıl verilen Barış, Dostluk ve Demokrasi
Ödülünün bu yıl Kadir İnanır ile Barış Annelerine
layık görüldüğüne ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, evet, bundan kırk dokuz
yıl önce Türkiye için demokrasiye, adalete, hukuka, özgürlüklere vurulan
darbeleri hatırlatan önemli bir tarihtir 12 Mart 1971. Kırk dokuz
yıl önce 12 Mart askerî darbesi, demokrasi ve özgürlük isteyenlere,
işçilere, emekçilere, aydınlara ve gençlere, toplumun tamamına
yönelik önemli bir kıyım dönemini başlattı. Ne yazık
ki bu Meclis, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanı idam
sehpasına götüren kararı aldı. Binlerce akademisyen, aydın,
öğrenci tutuklandı ve toplumsal adalet isteyen muhalefetin sesi
susturuldu.
12 Mart 1971 darbesinin esas lafı Demokrasinin
üzerine şal örtüyoruz. lafıydı. Bu, tarihimize geçmiş bir
laftır ve demokrasinin üzerine şal örtmeye kalkışan kim
olursa olsun o, demokrasiye, adalete, hukuka ve özgürlüklere
karşıdır. Bunu o zamandan beri de çok iyi biliyoruz. 12 Mart
1971 darbesi, aynı zamanda 12 Eylül darbesinin
hazırlayıcısı olmuştur.
Daha sonra -darbeler tarihimiz bitmedi elbette- 28
Şubat, en son 15 Temmuz darbe girişimi. Bunlar devam etti ama ne
yazık ki bu iktidar da demokratik siyasete darbe vurma
anlayışından uzak durmamaktadır ve seçilmişlere -ister
milletvekili olsun ister belediye başkanı olsun- seçmen iradesine ve
sandık hukukuna yönelik, yargı eliyle darbe yapmaktan uzak
durmamıştır. Biz, her türlü darbe girişimine ve darbeye
karşı olduk ve bundan sonra da karşı olmayı
kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.
Dün işsizlikle ilgili konuşma
yapmıştım ve 2019daki resmî işsiz sayısının
918 bin arttığına ve 4 milyon 400 bin kişiye
ulaştığına değinmiştim ve geniş
işsizlik rakamının çok daha yüksek olduğunu
söylemiştim. Biraz araştırmalara
baktığımızda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sosyo Politik
Saha Araştırmalar Merkezinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki Saha Araştırması başlıklı
araştırmasına baktığımızda esas
itibarıyla Kürt coğrafyasında hem işsizliğin,
işsiz sayısının hem enflasyon oranının hem de
sosyal ve ekonomik sorunların çok daha güçlü şekilde
hissedildiğini ve yaşandığını görüyoruz.
Baktığımızda, Kürt
kadınlarının yüzde 87sinin ücret getiren herhangi bir işte
çalışmadığı tespit edilmiş. Bu
araştırmaya katılanların yüzde 65,6sı ev içi ücretsiz
işçi kadınlarda ve yüzde 9,9u sadece iş arıyor görünüyor.
Yine bu ankette belirtilen gelir beyanına göre
katılımcıların yüzde 63ünün TÜİK verilerine göre
açlık-yoksulluk limiti içinde sayılan 0-2.000 Türk lirası
arası hane gelirine sahip olduğu belli oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Kürt
çocukları kronik açlıkla karşı karşıya. Özellikle
ocak ayında Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesinin
yaptırdığı araştırma sonuçları bunu
gösteriyor ve oradaki daire başkanı diyor ki: Çocuklar yetersiz
besleniyor. Böyle bir durum Türkiye'nin batısında da Avrupada da
yok. Bu ifade kendi ifadesi.
Enflasyon, dediğim gibi, Van, Muş, Bitlis,
Hakkâri, Urfa, Diyarbakır, Ağrı, Kars, Iğdır,
Ardahanda çok yüksek oranlarda, Türkiye'nin çok yüksek oranlarında
seyrediyor ve işsizlik de batıyla
karşılaştırdığımızda neredeyse 1e 2
oranında daha fazla görünüyor. Bu, büyük bir eşitsizlik elbette. Bunu
bir kez daha vurgulamak istedim.
Son olarak, Diyarbakır Tabip Odasının
14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında 1996
yılından bu yana verdiği Barış, Dostluk ve Demokrasi
Ödülünün bu yıl Kadir İnanıra ve Barış Annelerine
verildiğini duyduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
Özellikle Barış Anneleri beyaz
tülbentleriyle barış ve demokrasi mücadelesinin bayrağı
hâline gelmişlerdir. Kadir İnanır da tüm baskılara rağmen
barış talebini dile getirmekten imtina etmemiştir, gerek sanat
hayatı gerek entelektüel ve aydın duruşuyla Türkiye toplumu
içerisinde önemli bir isim olarak barış vurgusunu her fırsatta
dile getirmiştir. Kendisi ödül törenine katılamadı ama bir mesaj
gönderdi ve dedi ki: Dünyanın en güzel ülkesi Türkiyemizde toplumsal
beraberliği uzlaşarak güçlendirip cepheleşmelere son
vereceğiz, mutlulukları yakalamaya yemin ederek özgürlük ve
demokrasiyi inşa edeceğiz. Büyük barışı mutlaka
kuracağız, mutlaka kuracağız çünkü başka çaremiz
yoktur. Kendisine buradan saygılarımızı gönderiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
35.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Necdet Adalı, Mustafa
Pehlivanoğlu, Erdal Eren, Ömer Halisdemir ve 15 Temmuz darbe
şehitlerini rahmetle andığına, amacı, maksadı,
hududu, şümulü ne olursa olsun darbelerin demokrasiye, özgürlüklere ve
yüce Parlamentoya yönelik olduğuna ve lanetlenmesi gerektiğine, 12
Mart İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl
dönümüne, Dünya Sağlık Örgütünün ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığının tavsiyeleri ve uyarıları doğrultusunda
hareket edilmesinin kaçınılmaz olduğuna, virüsün tıbbi
etkisinin dışında ekonomik ve sosyolojik etkilerinin de
olacağının öngörülmesi, temel gıda ve medikal
eşyaların fiyatlarını artırarak
fırsatçılık yapanlara karşı Hükûmetin ciddi tedbirler
alması gerektiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın AK PARTİ İl Başkanları
Toplantısında CHPye yönelik sözlerine, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılaçdaroğlunun Cumhurbaşkanını İdlib
sınırında beklediğine ve Mehmetçikin içinde bulunduğu
hâlin görülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan
Polatkan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Necdet Adalı,
Mustafa Pehlivanoğlu, Erdal Eren, Ömer Halisdemir ve 250 -son- 15 Temmuz
darbe şehidini rahmet ve minnetle anarak konuşmama başlamak
istiyorum efendim.
Sayın Başkan, 27 Mayıs 1960 darbesi,
bütün darbelerin anasıdır. Amacı, maksadı ne olursa olsun,
hududu, şümulü, geldiği yön ne olursa olsun; darbeler, demokrasiye,
özgürlüklere, aziz milletimize ve yüce Parlamentoya yöneliktir. Bizim için 27
Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007
ve 15 Temmuz 2016 aynı şeydir. Hepsi, eşit derecede lanetlenmesi
gereken, reddedilmesi gereken, demokrasimizin gelişmesini, Türkiyenin
kalkınmasını, milletimizin özgürleşmesini engelleyen hain
ve alçak girişimlerdir. Bu çerçevede bütün bu darbeleri şiddetle
reddettiğimizi
27 Mayıstan, merhum Menderesten itibaren Ömer
Halisdemire kadar bütün darbe şehitlerini, darbe
mağdurlarını buradan tekrar saygıyla, rahmet ve minnetle
anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, bugün 12 Mart; malum, İstiklal
Marşımızın kabulünün de yıl dönümüdür. İstiklal
Marşı bir ulusun mutabakat metnidir. Bugün 83 milyonun ve dün ise
kendi vatanlarının savunması için yaşamlarını
feda eden atalarımızın şehadetini anlatan en güzel
belgedir. Ruhu İncitme, yazıktır atanı.dır
İstiklal Marşımızın; özü Ben ezelden beridir hür
yaşadım, hür yaşarım. diyen
bağımsızlık ve egemenliktir İstiklal
Marşımızın. Büyük şair Mehmet Akif Ersoy Allah bir
daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın. diyerek
yazdığı bu şiirle milletimizin gönlünde taht
kurmuştur.
Sayın Başkan, bu vesileyle bazen
dış düşmana karşı, bazen bir doğal felakete
karşı, bazen de -tıbbi terimle ifade edilen- corona tehdidine
karşı en çok birliğe, dayanışmaya, tesanüde
ihtiyacımız olan bir süreçten geçiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Burada hepimizin,
Dünya Sağlık Örgütünün ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığının tavsiyeleri, genelgeleri ve
uyarıları doğrultusunda hareket etmesi kaçınılmazdır.
Efendim Okullar kapatılacak mı, Meclis kapatılacak mı,
sosyal etkinlikler iptal edilecek mi, üniversiteler tatile girecek mi, partiler
kongrelerini yapabilecek mi? Bütün bunlarda bizim bir tek yere kulak vermemiz
lazım, o da Sağlık Bakanlığımızın
uyarı ve tavsiyeleridir ancak Hükûmetin bir yere daha kulak vermesi
lazım.
Sayın Başkan, bu vesileyle görüyoruz ki
coronanın Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemik ilan
edilmesinden sonra maalesef 5 liralık maske 65 liraya, 12 liralık
dezenfektan madde, ürün 120 liraya satılır hâle gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu kriz
fırsatçılarına karşı, tedbir alması gereken hiç
şüphesiz Hükûmettir. Hükûmetin, Sağlık
Bakanlığının çalışmalarını,
tedbirlerini, çabalarını çok olumlu bulmakla birlikte, Hükûmetin kriz
fırsatçılarına yönelik akılcıl ve doğru hamleler,
adımlar atamadığını da üzülerek ifade etmek
zorundayız.
Sayın Başkan, ayrıca -dün de
söylemiştim- Sağlık Bakanlığının yanında,
krizin ekonomik etkilerinin önceden öngörülüp tedbirlerin alınması
maksadıyla, Ekonomi Bakanlığının, Eğitim
Bakanlığının, Turizm Bakanlığının ve
Ticaret Bakanlığının da kimi adımları
şimdiden atmasında fayda vardır. Benim endişem, bu virüsün
bir parça daha yayılması hâlinde, maskeden ve dezenfektan ürünlerden
geçtim, temel gıdada da benzer bir fırsatçılıkla
Türkiye'nin karşı karşıya kalacağı
endişesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim görevim,
bir milletvekili olarak buradan Hükûmeti uyarmaktır Sayın
Başkanım, bu görevi yerine getiriyorum ve kriz
fırsatçılığına karşı Hükûmetin ciddi,
katı tedbirler almasını istiyorum.
Biraz önce söyledim -bu vesileyle,
affınıza sığınarak, gün içinde bir daha Genel Kurulda
söz almayacağımı da taahhüt ederek Sayın
Başkanım- İstiklal Marşımız için Ruhu
İncitme, yazıktır atanı.dır. dedim ama böyle bir
dönemde -yeni bir tartışma için söylemiyorum ama- Sayın
Cumhurbaşkanımızın dün gene il başkanları
toplantısında gerilim noktasında ısrarını
sürdürdüğünü üzülerek görüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım, bir sitem
yapacaksanız, bir sert söz söyleyecekseniz Cumhuriyet Halk Partisine
değil; Rusya devlet televizyonuna ayar vermeyen ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını
güya küçük düşürmeye çalışan görüntüleri servis eden Rusya
devletine söyleyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Altay,
lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İlaveten, Sayın
Cumhurbaşkanımıza dünkü çağrımı yineliyorum:
İdlibdeki gözetleme noktalarındaki askerlerimizin durumundan ben
hâlâ kaygılıyım ve Genel Başkanımızın
bölgeyi bilmediğini iddia ettiği için söylüyorum: Sayın
Cumhurbaşkanım, Bay Kemal yarın İdlib
sınırında sizi bekliyor, buyurun, yarın beraber gidin,
Mehmetçikimizin içinde bulunduğu hâli görün, İdlibdeki
Mehmetçikimizle hemhâl olun. Çağrımız açıktır,
nettir.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Akbaşoğluna aittir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, 12 Mart İstiklal Marşının
kabulünün 99uncu ve 12 Mart askerî darbesinin 49uncu yıl dönümüne, 15
Temmuzda gerçekleştirilen hain darbe ve işgal girişimine
milletin verdiği cevabın Türkiyedeki darbe tarihini sona
erdirdiğine, bir taraftan 2023 hedefleri doğrultusunda özgürlükleri
ve demokrasiyi geliştirirken diğer taraftan da büyük ve güçlü
Türkiyenin ekonomisini inşa ettiklerine, Türkiyenin öncülüğünde
adil ve merhametli yeni bir dünyanın mutlaka kurulacağına,
Meclis Başkanının riyasetinde 15 Temmuz şehitlerini
sembolize eden 15 Temmuz Şehitler Anıtının
açılışının gerçekleştirildiğine, coronavirüs
vakasıyla ilgili Sağlık Bakanlığının
açıklamaları doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Mustafa Kemal Paşanın
önderliğinde, dedelerimiz ve ninelerimiz tarafından bütün bir
milletçe ortaya konulan istiklal mücadelemiz esnasında, 12 Mart 1921de
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş manifestosu olan ve 41
mısrasıyla Kırk bir kere maşallah! dedirten İstiklal
Marşımız doksan dokuz yıl önce bugün Gazi Meclisimizde
kabul edildi.
(Hatip tarafından Tevbe
suresinin 40ıncı ayetikerimesinin okunması)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Korkma, mahzun olma, Allah
bizimledir. ayetindeki imanı ve ümidi vurgulayarak başlayan
marşımız, yurdumuzun üstünde en son ocak tütene kadar bu imanın ve ümidin
sönmeyeceğini tüm dünyaya ilan etmiş, Millî Mücadelemizin evrensel
yol haritasını çizmiştir. Son yıllarda içeride ve
dışarıda verdiğimiz amansız mücadele, aslında
İstiklal Marşımızın 41 mısrasındaki mananın
gereğini bugün de tereddütsüz yerine getirdiğimizin
ispatıdır. Yarın da canımız pahasına,
İstiklal Marşımızın ruh ve manasına bütün
milletimizle sonuna kadar sahip çıkacağımızı bütün
dünyanın bilmesini isterim. Ne diyor İstiklal
Marşımızda merhum Akif?
Bastığın yerleri toprak diyerek
geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme,
yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet
vatanı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak,
toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı
alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, hepimizin ortak hissiyatının ifade
edildiği doksan dokuz yıl önce, Değerli Meclis
Başkanımızın da ifadelerinde makes bulan, bütün
gruplarımızda makes bulan bu İstiklal Marşı,
milletimizin kabul olunmuş duasıdır ve bu İstiklal
Marşımız, dünden bugüne ve yarınlara ilham
kaynağımız olmaya devam edecektir.
Bu vesileyle, başta merhum Akif olmak üzere,
İstiklal Marşımızın ortaya koyduğu hak dava
uğruna canlarını feda eden şehitlerimize Allahtan rahmet
ve mağfiret, gazilerimize sıhhat, selamet ve afiyet diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; bugün 12 Mart. Türk demokrasi tarihinde 27 Mayıs 1960
darbesinden sonra sivil siyasete yapılan ikinci müdahale olarak
anılan 12 Mart 1971 darbesinin üzerinden kırk dokuz yıl geçti.
12 Mart askerî darbesi sadece siyasete ve demokrasiye değil, aziz
milletimize ve onun iradesine karşı yapılmış,
demokrasimiz adına utanç verici bir müdahaledir. Milletimizin iradesini ve
inanç değerlerini çiğnemiş her darbe bir sonrakinin zeminini
hazırlamış, 15 Temmuzda gerçekleştirilen hain darbe ve
işgal girişimine aziz milletimizin verdiği net cevap
Türkiyedeki darbe tarihini sona erdirmiş, bu defter inşallah sonsuza
dek kapatılmıştır. Vesayetin tüm unsurlarıyla
amansız mücadeleye dayalı on sekiz yıllık yönetim
anlayışımızda, halkın iradesini yok sayan darbe
girişimlerinin izlerini tek tek siliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayalım Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir taraftan, halkımızın iradesiyle, 2023
hedefleri doğrultusunda özgürlükleri ve demokrasimizi geliştirirken
diğer taraftan da büyük ve güçlü Türkiyenin ekonomisini inşa ettik
ve ediyoruz. İnanıyorum ki büyük ve güçlü Türkiyenin
öncülüğünde adil ve merhametli yeni bir dünya mutlaka kurulacak,
insanlık felaha erişecektir.
Değerli milletvekilleri, bugün Meclis
Başkanımızın riyasetinde 15 Temmuzda millî iradenin
tecelligâhı olan Meclisimizin bahçesinde, oraya atılan ilk
bombanın düştüğü yerde 15 Temmuz şehitlerimizi sembolize
eden güzel bir eserin açılışına hep beraber iştirak
ettik. Bu eser, milletimizin millî iradeye, millî iradenin temsilcisi olan
Meclisimize, Meclisimizin de millî iradeye ve millî iradenin sahibi
milletimize, şehitlerimize sahip çıktığının
nişanesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen toparlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Darbelere ve darbecilere karşı milletçe
direnişimizin sembollerinden biri olan bu eserin hayata geçirilmesinde
önemli rol üstlenen Değerli Meclis Başkanımıza,
Başkanlık Divanımıza ve tüm emeği geçenlere buradan
teşekkürlerimi ifade etmek
istiyorum.
Son olarak, coronavirüs vakasıyla ilgili
değerli Grup Başkan Vekilleri kanaatlerini ortaya koydular. Herkesin
de ortak iradesiyle, gerçekten bu konuda Sağlık
Bakanlığımızın takip edilmesi gerektiğini ve
orada Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda, Sağlık
Bakanlığımızın açıklamaları
doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini kamuoyumuza bir kez daha
hatırlatmak isterim. Bu konuda bütün sistem işlemektedir, gerekli
tedbirler alınmıştır. Sağlık
Bakanlığımızın koordinasyonunda bütün
Bakanlıklarımız ve birimlerimiz kendi üzerine düşenleri
hassasiyetle yerine getirmektedir ve şeffaflıkla kamuoyuyla bu
durumlar anbean paylaşılmaktadır. Bu konuda herhangi bir
farklı duruma sebebiyet verilmemesi hususunda da hepimizin azami dikkat
göstermesi gerektiğini vurgulamak ister, saygılarımı
sunarım, hürmetle. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş (4/69) ve Mardin
Milletvekili Ebrü Günayın (4/70) İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifalarına ilişkin önerge
yazısı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Siirt
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş ve Mardin
Milletvekili Sayın Ebrü Günayın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifalarına ilişkin
yazıları 12/3/2020 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Bu arkadaşlarımızın yerine
bildirilenleri Seçim kısmında bilgilerinize ve oylarınıza
sunacağım.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20 milletvekili tarafından, ülkemizdeki
yoksulluk ve gelir adaletsizliğinin sebeplerinin tespiti ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/1901) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/3/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aksaray Milletvekili Ayhan Erel tarafından, ülkemizde yaşanan gelir
adaletsizliğinin hızla büyümesinin nedenlerinin
araştırılması, bu yaşanan adaletsizliğin önüne
geçilmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla 9/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 12/3/2020 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere
İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekilimiz Sayın
Ayhan Erel
(İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erel.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce
Türk milleti; ülkemizde yaşanan gelir adaletsizliğinin hızla
büyümesinin nedenlerinin araştırılması ve yaşanan
adaletsizliğin önüne geçilmesi ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla İYİ PARTİ olarak vermiş olduğumuz
önerimiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede en zengin kesim ile en yoksul kesim
arasındaki gelir farkı son yıllarda giderek açılıyor.
Neredeyse her yıl karşımıza bu kara tablo
çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun yapmış
olduğu açıklamaya göre, yüzde 20lik grubun toplam gelirden
aldığı pay bir önceki yıla göre 0,2 puan artarak yüzde 48e
yükselirken en düşük gelire sahip yüzde 20lik grubun
aldığı pay 0,2 puan azalarak yüzde 6,1e düşmüştür
yani millî geliri 100 lira varsayarsak, bu 100 liranın 6
lirasını yüzde 20lik kesim alıyor. Lütfen dikkat ediniz, 6
lirayı en düşük yüzde 20lik kesim alıyor yani 16 milyon 600 bin
kişi 6 bin lira alırken en yüksek yüzde 20lik kesim 48 lira
alıyor. Bir tarafta 16 milyon kişi 48 lira alırken diğer
tarafta 16 milyon 600 bin kişi sadece 6 lira alıyor; geriye kalan 46
lirayı ise yüzde 60lık dilim alıyor. Yani yoksul her geçen gün
daha da yoksullaşmaya, zengin her geçen gün daha da zenginleşmeye
devam ediyor. Ancak zenginler, devletin resmî kayıtlarına göre
baktığımızda, yoksul vatandaşlarımızdan daha
yoksul görünmektedir. Sizlere de müracaatlar olmuştur; Millî Eğitim
Bakanlığının bursluluk sınavlarında,
yatılı okullarında, Kredi ve Yurtlar Kurumunun
dağıttığı burs ve kredilerde, yurtlara
yerleştirmede, çalışan karı koca öğretmenin
çocukları bu imkânlardan faydalanamazken, altında Mercedesi,
yatı katı, her türlü imkânı olan çok zengin
vatandaşların çocukları maalesef hem burstan yararlanmakta hem
de devletin diğer imkânlarından yoksul vatandaşlara göre çok
daha fazlasıyla faydalanmaktadırlar. Gelir payı makası 2007
yılından bu yana açılmaya devam ediyor. 1980li yıllarda
merhum Cumhurbaşkanı Özalın siyaset gündemine
taşıdığı orta direk diye bir şey vardı,
orta direğin ruhuna el Fatiha. Hep birlikte Fatiha okuyabiliriz çünkü orta
direk diye bir şey kalmadı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı
2.219 lira yani gıda harcamasıyla birlikte giyim, konut, kira,
elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve
benzeri ihtiyaçlar için yapılması gereken zorunlu aylık
harcamaların toplamı ise yani yoksulluk sınırı ise
7.229 lira ama günümüzde asgari ücret sadece 2.324 lira. El insaf demekten
başka çare yok. Allah nasip ederse 24 Nisanda ramazan ayına
kavuşacağız. Diyanet İşleri
Başkanlığı bu yıl fitreyi, fıtır sadakasını
27 lira olarak belirledi. Yani 1 kişinin sadece günlük gıda ihtiyacı
için 27 liraya ihtiyacı olduğunu sözüne, fikirlerine,
düşüncelerine çok itibar ettiğimiz, ettiğiniz Diyanet
İşleri Başkanlığı tespit ediyor. Diyor ki: 1
kişinin gıda ihtiyacı için bir günlük 27 liraya ihtiyacı
var. 4 kişilik ailenin günlük gıda ihtiyacı 108 lira, aylık
ihtiyacı ise 3.240 lira. Bu sadece gıda masrafı, bunun içinde
giyim yok, kira yok, su yok, elektrik yok, giyinme yok, doğal gaz yok,
eğitim yok, sağlık yok. Bize itibar etmiyorsunuz, lütfen, Diyanet
İşleri Başkanlığının rakamlarına itibar
ediniz.
Değerli milletvekilleri, rakamlara
baktığımızda, ülkemizde aylık geliri 673 liranın
altında olan 8 milyon 600 bin kişi var. 2.000 liranın
altında emekli aylığı alan, 6 milyonu geçmiş durumda.
1.000 liranın altında dul ve yetim aylığı alan vatandaş
sayısı 650 bin. 2019 yılının ilk dokuz ayında 3
milyon 365 bin vatandaşımız parasını ödeyemediği
için karanlıkta yaşamak zorunda kalmış. Yine, 2019
yılının ilk dokuz ayında elektrik faturasını
ödeyemeyen vatandaşların sayısı, doğal gazı
ödeyemeyenlerin sayısı 710 bini geçmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Soruyorum size: Böyle bir
durumda vatandaş nasıl geçinecek? Pastanın büyük
payını yüzde 20lik dilim alırken -tabiri caizse- yoğurdun
kaymağını yüzde 20lik dilim alırken ayranı ise fakir
fukaraya kalmaktadır.
Tabii, bu beş dakikada memleketin bu kadar
sıkıntısını, yoksulluğu, gelirdeki
adaletsizliği anlatmak mümkün değil ama son kez şunu
söyleyebilirim ki vatandaşımızın yüzde 75i borçlu, borçlu
olan da borcunu borçla kapatmaya çalışıyor.
Yoksulluğu ortadan kaldırmak
iddiasıyla vatandaşın gönlüne girip oy alan AK PARTİli
milletvekili arkadaşlarımızın bu önergemize evet diyerek
yoksulluğu ortadan kaldırmanın yollarını birlikte
arayacağımızı umuyor, hepinize en kalbî sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ekmeğe
dilendirdiler milleti, ekmeğe.
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz
Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Turan.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gelir dağılımı
adaletsizliğini konuşuyoruz ama bu sisteme ilişkin arızi
bir mesele değil yani geçici, öyle tesadüfi olarak ortaya
çıkmış bir şey değil. Bütün kapitalist toplumlarda
gelir dağılımı eşitsizliği denilen şey
yapısal bir meseledir ve sistemin kendini var etme, kendini üretme
mekanizmaları sürekli ve sürekli bu gelir dağılımı eşitsizliği
denen şeyi üretirler. Kapitalizmin, kapitalist devletin temel
çelişkisi değerli arkadaşlar, üretim araçlarının yani
fabrikaların, tarlaların mülkiyetinin bireylerde ama üretimin
karakterinin ise toplumun tümünde olmasıdır. Bu muazzam bir
çelişki yaratır ve devleti de esasen nitelendiren şey bu temel
çelişkidir. Bu temel çelişkiden neşet eden sınıf
ilişkileri devleti bir sınıfın devleti hâline getirir. Ne
yazık ki ülkemizde de böyle, devlet ne yazık ki bir oligarşi
tarafından, bunun içerisinde büyük sermayedarların olduğu, büyük
iş insanlarının olduğu, muazzam bir inşaat
baronlarının ve savaş lobisinin olduğu, en tepede de
Cumhurbaşkanının olduğu bir oligarşik yapı
tarafından yönetiliyor.
Hâl böyle olunca burada her zaman
aşağıdan yukarıya doğru bir servet transferi meydana
gelir. Yani çıkarılan yasalarla, atılan bütün adımlarla söz
konusu olan şey, işsizliğin kaim
kılınmasıdır ve aşağıdan yukarıya
doğru da bir gelirin, bir kaynağın transfer edilmesidir.
Şöyle zannedilmemeli
Kapitalizm her zaman işsizliğe ihtiyaç
duyar. Tam istihdama dayalı bir kapitalist örnek dünyada hiç
yaşanmamıştır. Keynesyen sistem az çok örnek verilebilir
ama Keynesyen ekonomi politikalarında da tam istihdam falan söz konusu
değildir. İşsizliğe ihtiyaç duyar, yoksulluğa ihtiyaç
duyar çünkü oligarşik yapı onları yönetmek üzerinden kendi iktidarını
tahkim eder. Yani aslına bakarsanız, yönetilebilir bir
yoksulluğun olması, yönetilebilir bir gelir
dağılımının olması iktidarın işine
yarar, aynı AKPnin işine yaradığı gibi.
Tarikat, cemaat ilişkileriyle ve yardım
fonlarıyla aslında vatandaşın vatandaş olmaktan
kaynaklı haklarını bir lütuf gibi verdiğiniz
koşullarda o insanlar o yoksulluğa itiraz etmezler ve ilanihaye bu
sınıfsal ilişkiler sürer gider. Dolayısıyla,
aslında, eğer gelir dağılımı
eşitsizliğine ilişkin bir şey söyleyeceksek bunun mütemmim
cüzü ya da olmazsa olmazı antikapitalist olmaktır. Kapitalizm
içerisinde olup bu meseleyi çözen yoktur, az ya da çok farklılıklar
içerse de bu iş hep böyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) Türkiye'de de AKPnin on
sekiz yıldır uyguladığı ekonomi politikaları
sonucunda, savaş siyaseti sonucunda hem aşağıdan
yukarıya, yani yoksullardan varsıllara doğru bir kaynak
transferi olurken aynı zamanda sermaye de yukarıda, sermaye
sınıfı içerisinde el değiştirmekte ve AKPye ait yeni
bir sermaye sınıfı oluşturulmakta. Bu, son noktada şu
demektir: Gelir dağılımı eşitsizliği bu yol ve
yöntemle asla ve asla çözülemez; tam tersine, gelir
dağılımı eşitsizliği daha da fazla
derinleşir, işsizlik daha da fazla artar. İktidarların
gücüyse işte bunu nasıl yönettiklerindedir, bu eşitsizliklerin
ve bu çelişkinin üzerine kendi iktidarlarını nasıl
kurduklarıdır. Bu nedenle gelir dağılımı
eşitsizliğini ortadan kaldırmak için elbette sosyal politikalara
ihtiyaç vardır. Ama örneğin İşsizlik Fonuna ilişkin
bir yarım saat, kırk dakika sonra konuşacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
RIDVAN TURAN (Devamla) Son cümlemi söyleyeyim
Sayın Başkanım.
İşsizlik Fonuna dair o yasayı
geçirdiğiniz zaman toplumda gelir dağılımı
eşitsizliğini ortadan kaldırmak falan mümkün olmaz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Neslihan Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA NESLİHAN HANCIOĞLU
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİ Grubunun gelir adaletsizliği konusunda vermiş olduğu
araştırma önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Gelir adaletsizliği, dünyanın her yerinde
toplumları buhrana sürükleyen, sosyal, siyasal ve ekonomik alanda
yaşanan krizleri kronikleştiren bir olgudur. Bu durum bugün ülkemiz
için çok tehlikeli bir hâl almıştır. Özellikle, son on yedi
yıllık süreçte israf, keyfîlik ve siyasi ihtiras ve hırslarla
günü kurtarma amacıyla yürütülen plansız politikalar ülkemizde bugün
gelir adaletsizliğini zirveye taşımıştır. Gelir
adaletsizliğinin bugün ulaştığı boyutu hangi
sosyoekonomik verilerle yorumlayabiliriz? Bunun cevabı, nesnellik ve
bilimselliği sıkça tartışılsa bile, Türkiye
İstatistik Kurumunun yaptığı bir yaşam memnuniyeti
araştırması var. Bu araştırmaya göre, hayatından,
yaşam kalitesinden, ekonomik koşullarından memnun olan
vatandaşlarımızın oranı 2011 yılında yüzde
62 düzeyindeyken bugün bu oran yüzde 52ye kadar düştü. Sadece 2018
yılı içinde geçim sıkıntısı sebebiyle 246
vatandaşımız intihar etti. Geleceğinden umudunu kesmiş
olan gençlerimizin oranı yüzde 60 düzeyine ulaştı. Geçen yıl
ekim ayında tam 210 bin gencimize Kredi ve Yurtlar Kurumu borcu nedeniyle
e-haciz uygulandı. Son iki yılda bireysel kredi borcunu
ödeyemeyenlerin sayısı 1 milyon 905 binden 2 milyon 536 bine
ulaştı. Bugün icra dairelerinde 20 milyondan fazla icra dosyası
var.
Uluslararası veriler Türkiyedeki gelir
adaletsizliği için ne diyor? Dünya Bankasının
yaptığı 5li sınıflandırmaya göre, Türkiye gelir
dağılımında en kötü 4üncü grupta kendisine yer bulabildi.
38 OECD ülkesi arasında Türkiyenin yeri 34üncülük. Gelir
dağılımındaki adaletsizliğin hesaplama aracı olan
Gini göstergesine göre, katsayı Türkiyede 2007 yılında 0,38ken
bugün 0,42 oldu. Yani gelir adaletsizliği giderek artıyor.
Bugün ülkemizde en yüksek gelir grubunun toplam
gelirden aldığı pay yüzde 47,4tür. Peki, en düşük gelir
grubu toplam gelirden ne kadar pay alıyor? Yüzde 6,3 ve bu uçurum her
geçen gün derinleşiyor. Bütün bu rakamlar, oranlar Türkiyede ne kadar
büyük bir gelir adaletsizliği yaşandığının
kanıtıdır. Bu tabloyu görmeyen, bu durumdan rahatsız
olmayan ya kördür ya umursamaz. Bütün bu verileri inkâr ediyorsanız bu
araştırma önergesine hayır dersiniz, şayet Bunlar
doğrudur. diyorsanız araştırma önergesine evet
demelisiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Tanda.
Sayın Tan, süreniz üç dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TAN (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ
Grubunun grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 2002 yılında
iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren milletimizin güçlü desteğiyle
memleketimize ve milletimize hizmetkâr olduk. Eğitimden
sağlığa, sosyal yardımlardan teşvik ve desteklere,
ulaşımdan millî savunmaya kadar yol, köprü, baraj, üniversite,
hastane, okul, hızlı tren gibi AK PARTİ dönemine kadar
yapılamayan öncelikli hizmetleri hayata geçirmekle birlikte üretimimizi ve
sanayimizi geliştirerek 2002 yılında 36 milyar dolar olan
ihracatımızı 2019 yılında 180 milyar dolara
taşıdık.
Savunma sanayisinde ARMA zırhlı muharebe
aracı, COBRA zırhlı tekerlekli araç, GÖKTÜRK millî keşif
uydusu, insansız deniz aracı, Kasırga füzesi, Pars
zırhlı muharebe aracı, akıllı bomba, İHA,
SİHA, TİHA, SOM füzesi, tanksavar füze sistemi, ATAK helikopteri,
FIRTINA obüsü, ALTAY millî tankı, MİLGEM muharip gemi, ANKA
insansız hava aracı, ATMACA millî gemisavar füzesi gibi tamamen yerli
ve millî silahlarımız geliştirilerek gerek sahada
gerçekleştirdiğimiz operasyonlarda gerekse üretim alanında
dışa bağımlılıktan kurtulmuş bir ülke hâline
geldik.
Bütün bunlarla birlikte, kırk yıldan beri
PKK terör örgütüne destek vererek gücümüzü kendi içimizde eritmek için
çalışanlar, ekonomimiz başta olmak üzere her alanda
geliştiğimizi ve kalkındığımızı
görenler bu defa Gezi, 17-25, 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimi ve döviz
manipülasyonu gibi saldırılarla devletimizin ve ülkemizin önünü
kesmeye çalışmışlardır. Bütün gayretimizle hem
ülkemize karşı bu işleri tezgâhlayanlara karşı
mücadele verdik hem de vatandaşımızı bütün bunların
maliyetine ortak etmemek için gayret gösterdik. Elhamdülillah bunda da başarılı
olduk ve milletimizin yanında olduk.
Tabii ki, bu mücadelenin bir bedeli, bir maliyeti
oldu, oluyor ve olacak. Millî Mücadelemizde, Çanakkale, Dumlupınar gibi
savaşlarımızın bir bedeli olmadı mı? Sadece
Çanakkalede 250 bin şehit verdik, hem maddi hem de manevi anlamda tabii
ki bedellerimiz oldu. Bütün millî mücadelelerde bunlar olmuştur ve
olacaktır. Dedelerimiz ayaklarına giyecek çarık
bulamadığı hâlde bile yalın ayak cepheye
koşmuşlar, canlarından geçerek çoluk çocuğumuzla, izzet ve
şerefimizle yaşayacağımız bu aziz vatanı miras
bırakmışlardır.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Vekilim, millî
gelirle ilgili bir şey söyleyebilir misiniz! Sayın Vekilim, millî
gelir adaletsizliğiyle ilgili bir şey söyler misin!
AHMET TAN (Devamla) Devletimiz, milletimiz,
bayrağımız, ezanımız, çocuklarımız için
canımızla, kanımızla bedel ödemek bizim de onurumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tan, tamamlayalım
lütfen.
AHMET TAN (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Gazi Mustafa Kemalin Ben sizlere
savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum. dediği ve
sonrasında, bundan doksan dokuz yıl önce bugün İstiklal
Marşımızın kabulüyle sonuçlanan Millî Mücadele günlerinde
bu milletin ekmeğini yiyen, suyunu içen hainlerin ve yerli iş
birlikçilerinin olduğunu bilmiyor muyuz? Bu durum o gün de vardı,
bugün de var maalesef. Ama milletimiz basiretiyle, ferasetiyle
vatanımız ve milletimiz uğruna, mukaddesatımız
adına gerekirse bedel ödeyerek bile olsa bu toprakları hiç kimseye
bırakmayacak ve İstiklal Marşımız gök kubbemizde hep
yankılanacaktır.
Bu vesileyle, İYİ PARTİ Grup
önerisine aleyhte oy kullanacağımızı belirtiyor, bir kez
daha millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu rahmet ve minnetle anarak yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Antalya Milletvekili Kemal
Bülbül ve arkadaşları tarafından, 12 Mart 1995 tarihinde Gazi
Mahallesinde meydana gelen olayların araştırılması
amacıyla 10/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/3/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Mart 2020 tarihinde Antalya Milletvekili
Sayın Kemal Bülbül ve arkadaşları tarafından verilen 5687
grup numaralı, 12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesinde meydana gelen
olayların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
12/3/2020 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekilimiz Sayın Kemal Bülbül. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bülbül.
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 12 Mart birçok
şeyin yıl dönümü ve 12 Mart Gazi katliamının da yıl
dönümü.
Öncelikle, Koçgiri, Dersim, Ortaca,
Kırıkhan, Elbistan, Hekimhan, Malatya 1978, 4 Eylül 1978 Sivas, 12
Eylül faşizmi, 2 Temmuz 1993 Madımak ve sözünü ettiğim Gazi
katliamı, 16 Mart 1995 Ümraniye katliamı ve Gezide katledilen
canlarımıza dair sistematik bir katliam politikası olduğunu,
bunun kapı işaretlemeleriyle ve -dün de Armutlu Cemevine- sistematik
bir şekilde yapılarak devam ettiğini ve aynı zamanda
sistematik bir asimilasyon politikası içerdiğini de ifade etmemiz
gerekir.
12 Mart 1995te sistematik olarak yapılan bu
katliamda eş zamanlı olarak üç kahve taranmış ve bu kahvelerde
dedemiz olan Alevi Dedesi Halil Kaya katledilmiştir. Bunun akabinde,
halkın meşru demokratik taleplerini istemek ve bu katliama, bu
inkârcılığa, bu ırkçılığa Dur. demek için
sokağa çıkması vesilesiyle, halkın üzerine hedef
gösterilerek ateş açılmış ve 22 canımız daha
sistematik bir şekilde katledilmiştir.
Gelişen olaylar, baskılar,
saldırılar ve zulüm karşısında 4 maddelik bir talepte
bulunulmuş, cenazelerin verilmesi, sokağa çıkma
yasağının kaldırılması, gözaltıların
bırakılması ve asker ile polisin sokaklardan çekilip sosyal
yaşamı abluka etmeye son verilmesi gibi insani talepler kabul
edilmediği gibi, 16 Martta bu sefer adı Mustafa Kemal diye
değiştirilen Ümraniye 1 Mayıs Mahallesinde katliam başlamış
ve orada da toplamda 40a yakın insanımız katledilmiştir.
Bununla ilgili, 20 polis hakkında müdafaa ve zaruret
sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde
adam öldürmek iddiasıyla dava açılmış ama bütün bu
davalarda olduğu gibi dava Trabzona sürgün edilmiş. 11 Eylül 1995te
görülmeye başlanan dava 2002de sonuçlanmış ve tüm süreçlerinden
sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuran 22 kişinin
başvurusu sonucunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
2nci maddesinde düzenlenen yaşam hakkının ihlal edildiği
ve 13üncü maddesindeki millî makamlara başvuru yolunun
kapatılması söz konusu olduğu için Türkiye suçlu bulunmuş
ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm edilmiştir. Bu
konuyla ilgili olarak 12 Mart 2008de araştırma önergesi veren ve
şu anda zebani hukukuyla tutuklu bulunan Gültan Kışanak
arkadaşımı da buradan sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün Gezi
direnişi sırasında katledilen Abdullah Cömertin katili olan
polise altı yıl on ay ceza verildi. Avukatı ve ailesi bu
cezanın komik olduğunu ve bu cezanın bir savuşturma
politikası olduğunu söylediler. Biz de aynı şekilde
katılıyoruz. Ve Gazi katliamı sırasında devlet
görevinde olan İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul
Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve
İçişleri Bakanı Nahit Menteşe bu konuyla ilgili
yargılanmamıştır, yargılanması gerekirdi. Zira
Mehmet Ağarın Bin operasyon yaptık. dediği
operasyonlardan bir tanesi Gazi katliamıdır.
Bu çerçevede 12-13 Mart 1995te Gazi Mahallesinde
meydana gelen olaylarda yaşamını yitiren 17 kişiden 9unu
öldürdükleri iddia edilen 20 polis hakkındaki yargılama savsaklamayla
sonuçlanmış, biz de hakkımızı kullanarak
Anayasanın 98inci maddesi, TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve
105inci maddeleri gereği bir araştırma yapılması
gerektiğini önerdik. Neden bir araştırma? Bu
cezasızlık politikasına, bu sistematik katliam
politikasına, bu ret ve inkâr politikasına son vermek için. 2008
yılında, benim de yöneticisi olduğum Alevi kurumları olarak
başlattığımız ve Türkiyede hemen herkese ezberlettiğimiz
eşit yurttaşlık olgusu hâlâ askıdadır; eşit
yurttaşlığımız hâlâ ihlal edilmektedir, ihmal
edilmektedir, saldırılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Eşit yurttaşlığın temel
olgu ve esaslarından bir tanesi, bu yargılama süreçlerinin hukuki
düzenlemesinin ve sonuçlarının insan haklarına, temel
özgürlüklere, inanç özgürlüğüne, kamusal alana, toplumsal yaşama dair
ortaya çıkacak, insanları, toplumu ve vicdanları ikna eden
sonuçlarıdır. Gazi katliamıyla ilgili yapılan
yargılama ve mahkeme süreci tamamen bir savsaklamadan ibaret olup dava
Trabzona sürgün edilmiş ve dönemin yetkilileri bu konuda yargılanmamış.
Kaldı ki -tekrar ediyorum- dönemin yetkililerinden Mehmet Ağar Bin
operasyon yaptık. demiştir, Gazi katliamı da bu bin
operasyondan bir tanesidir.
Başta Halil Dede olmak üzere, katliamda
yaşamını yitiren canları sevgi ve saygıyla
anıyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Yüksel
Mansur Kılınç. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kılınç.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Mart 1995 tarihinde
Gazi Mahallesinde meydana gelen olaylarla ilgili söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gazi olayları bir
sindirme hareketidir, Gazi olayları bir katliamdır, Gazi
olayları emekçi halkımıza ve Türkiye'nin kardeşliğine
karşı işlenmiş bir suçtur. Gazi katliamı bir
provokasyonla başlatılmıştır. Bu provokasyonun
öncesinde Sivas katliamı, Başbağlar katliamı, Uğur
Mumcuların öldürülmesi vardır. Bu provokasyonun sonrasında
Türkiyedeki siyasal gelişmeler, siyasal gelişmelerin belirlenmeye
çalışılması, devletin içinde gizli bir çetenin aynı
zamanda devleti ele geçirmesi ve halk düşmanlığını
büyütme çabası vardır. Anlatıldığı ve
bilindiği gibi, bu saldırı, tam yirmi beş yıl önce bir
akşamüstü, Gazi Mahallesinin ana caddesinde yukarıdan
aşağıya doğru kahvehaneler bir taksiden otomatik silahlarla
taranarak kahvehanenin önündeki insanların ölümünü beraberinde
getirmiştir. Bu saldırı, bir taksinin gasbedilmesi, bu
saldırı sonrasında da taksicinin öldürülmesiyle
sonuçlanmıştır. Gazi Mahallesinde o akşam tepkilerini dile
getirmek üzere toplanmaya çalışan halk
Aynı zamanda
dağıtılmak üzere planlanan emniyet içindeki çeteci bir gücün bir
sonraki gün gerçekleştirilecek cenazeleri zorlaştırması,
cenazeleri kaçırmaya çalışması, buna izin vermeyen
halkın, buna izin vermek istemeyen Gazi Mahalleliler başta olmak
üzere İstanbulun dört bir yanından Gazi Mahallesine gelenlerin
engellenmeye çalışılması, polisle karşı
karşıya getirilmesi ve ardından özel bir güvenlik ekibinin
-sonraki bulgulardan elde ettiğimiz verilere
baktığımızda- İstanbul Emniyetinin de
dışında özel bir güvenlik biriminin özellikle Gazi Mahallesine
getirilerek çatıların tepesinden cenazeye katılmak isteyenlere
hedef gözetmeksizin, hedef belirlemeksizin ateş açmalarıyla
oluşan bir katliam ve bu katliamın aynı zamanda
Okmeydanına, Ümraniyeye sıçramasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın
Kılınç.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (Devamla) - Şimdi, Gazi
katliamının 25inci yılında gerek yargılamaların
yapılmamış olması gerek planlayanların ve emir
verenlerin ortaya çıkarılmamış olması gerek ailelerin yani
Gazi katliamında canını yitiren canlarımızın
ailelerinin verdiği hukuk mücadelesinin sonuca ulaşamaması
nedeniyle aynı zamanda Gazi katliamı, Gazi Mahallesi olayları
Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır.
Hepinizi, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Çorum Milletvekilimiz Sayın Oğuzhan Kaya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kaya
AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZHAN KAYA (Çorum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri ekranları
başında izleyen aziz milletimiz; hepinizi Gazi Meclisimizin
kürsüsünden saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin vermiş
olduğu İstanbul Gazi Mahallesi olaylarında yargılanan
polislere ilişkin davanın sürüncemede kaldığına ve
toplumsal vicdan ve adalet duygusunun zedelendiğine ilişkin Meclis
araştırması açılmasına dair önerge üzerine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Gazi olaylarında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı ve sabır diliyorum.
Gazi Mahallesi olaylarına ilişkin daha
önce, 28 Haziran 1995 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm siyasi
partilerin ortak önergesiyle İsmail Köse Milletvekilinin
Başkanlığında bir komisyon kurulmuş ve bu Komisyon
tespitlerinde Gazi Mahallesindeki olaylar başlamadan önce de Alevi ve
Sünni vatandaşlarımızın yoğun bir şekilde birlik,
beraberlik, kardeşlik içerisinde yaşadığı, Alevi ve
Sünni vatandaşlarımız arasında öncesine dayalı bir
gerginlik olmadığı ancak bazı münferit olayların
olduğu, istismara dayalı bu olayların tam manasıyla
algılanması için; 12 Mart Pazar günü büyük bir takımın
maçının olduğu ve bu olayların bu saatte olduğu, olay
saatlerinde ise dönemin İstanbul Valisinin dönemin Başbakanıyla
görüşmek için Ankarada olduğu, Jandarma Alay Komutanının
eğitim semineri için Ankarada olduğu, terörle mücadeleden sorumlu
Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağın günübirlik ziyaret için
İzmirde olduğu ve kahvehanelerin maç için gelen
vatandaşlarımız tarafından kalabalık olduğu bir
saatte olduğu değerlendirildiğinde Gazi Mahallesinde meydana
gelen üzücü olayların sıradan olaylar olmadığı
ortadadır.
O dönemde meydana gelen ülkedeki ekonomik
istikrarsızlığı ve siyasi
istikrarsızlığı öngörenlerin ülkeyi
sıkıntılı bir sürece itmek için bu tür yolları
denediği kurulan komisyonca da tespit edilmiştir. Gazi Mahallesi
olaylarına ilişkin daha önce de araştırma komisyonu kurulup
olayların oluş sebepleri, sonuçları her yönüyle
araştırıldığından, ayrıca olaylarla ilgili
yargılama sürecinde de Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü
fıkrası uyarınca Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama
Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
hükmü gereği yeni bir komisyon kurulmasının gerekli
olmadığı kanaatindeyiz.
Ülkemiz üzerinde hesabı olan uluslararası
küresel merkezlerden her zaman sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk
gibi konularda toplumu provokasyon amaçlı eylemler olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
OĞUZHAN KAYA (Devamla) Neticesinde bunu
milletimizin her kesimi acısıyla hissetmiştir.
Ben Çorum milletvekili olarak, mahallemde Alevi
kardeşlerimizle, alt ve üst komşularımızla beraber büyüdük,
-birbirimize- yemedik yedirdik, düğünümüzde beraber oynadık, cenazemizde
beraber ağladık. Aramızdaki hukuka, sevgiye, saygıya hiçbir
güç bugüne kadar engel olmadı, bundan sonra da engel olamaz. Ben, Alevi
komşularımdan insanlığı, sevgiyi, saygıyı,
hakka razı olmayı, dayanışmayı, ülkeyi sevmeyi gördüm
ve öğrendim.
HDPnin vermiş olduğu grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alıyorum ve ondan sonra
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Gamze
Taşcıer ve arkadaşları tarafından, televizyon dizilerindeki
şiddetin toplum üzerindeki etkilerinin araştırılması
ve kadına yönelik şiddet ile ayrımcı söylemlerin
artışında dizilerin etkisinin ortaya çıkarılması
amacıyla 6/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mart 2020 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/3/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer ve
arkadaşları tarafından, televizyon dizilerindeki şiddetin
toplum üzerindeki etkilerinin araştırılması ve kadına
yönelik şiddet ile ayrımcı söylemin artışında
dizilerin etkisinin ortaya çıkarılması amacıyla 6/3/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1687
sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
12/3/2020 Perşembe günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın
Gamze Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Taşcıer.
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında
medyanın toplumun bilinçaltında yönlendirici ve dönüştürücü
etkisi olduğu bir gerçek ve bunun kötüye
kullanıldığında da nasıl sonuçlarla
karşılaşılacağı bilinen bir son. Siyasi tarihe
baktığımızda da en çarpıcı örneğin Hitlerin
medyayı bir Nazi propagandası aracı olarak
kullandığını da görebiliyoruz.
Bugün medya aracılığıyla
şiddetin aslında toplumda nasıl
kanıksandığından bahsedeceğim. Televizyonu
açtığımızda hiçbir ayrım gözetmeksizin dizilerden
filmlere, çocuk filmlerinden programlara, yarışmalara kadar
hayatın her alanında şiddet var. Çizgi filmlerde dahi
şiddet eylemleriyle karşı karşıyayız.
Sıradan hayatın olağan akışının bir parçası
olarak gösterilen şiddet sahneleri defalarca tekrarlanıyor ve zaman
içerisinde de şiddete karşı hissizleşiyoruz. Aslında,
bunun en net örneğini Emine Bulut cinayetinde, olayı kameraya alan
kişinin ruh hâlinde görebildik. Duruma müdahale etmek yerine kameraya
çekebilmek ancak toplumsal bir hissizleşme olarak anlatılabilir. Bu
boyun eğme durumu yalnızca çocuklarda değil, aslında,
kadınlarda da kendini gösteriyor çünkü dizilerde yoksul-zengin,
eğitimli-eğitimsiz tüm kadınların şiddet görüyor
olması bunun, bir normalleşme gibi algılanmasına sebep
oluyor. Dolayısıyla, ekranlardaki şiddet boyun eğmenin
örgütlenmesi sürecine dönüşüyor.
RTÜKün 2018 raporuna göre, vatandaşlar 2018
yılında 124 bin şikâyette bulunmuş, bu şikâyetlerin 48
bini de dizilere karşı yapılmış. Örneğin,
şikâyetlerden bir tanesi çok ilginç; bir kız çocuğu dizilerde
erkeğin kadına yönelik işlediği şiddet sahnesinden
dolayı, babasının da aynı sahneleri annesine ve kendisine
uyguladığını ve dizinin bir an önce yayından
kaldırılmasını talep ettiğini ifade ediyor. Zaten
şiddete meyilli olan insanlar da bu dizilerdeki karakterleri rol model
alıyor ve onlardan güç alarak şiddet uyguluyor. Çünkü gerçek ve kurguyu
ayırt edemeyen bir nesil, bunu izlediği zaman da şüphesiz
hayatı boyunca bu şiddeti kanıksıyor. Elbette, dizilerde
şiddeti izleyenler sokağa çıkıp hemen eşlerini,
sevgililerini dövüyor ya da öldürüyor demiyoruz ama görüntülerde sürekli
karşılaşması zihninde bir dönüşüme ve birikime sebep
oluyor, daha önce de izlediğinin farkına varmadan bilinçaltına
da yerleşen bir şiddet davranışıyla karşı
karşıya kalıyor.
Bu nedenle, en çok izlenen 8 dizinin bir
haftalık birer bölümlerini 2 rapor hâlinde daha önce de
yayınlamıştık ve bu dizilerde çok ilginç raporlar ortaya
çıktı. Örneğin -en az, bunların hepsi- 76 sahnede ölüm;
ölüm, dizilerin neredeyse vazgeçilmezi. Yine, 220 sahnede
bağrışma; bu bağrışmaların çoğu
erkekler tarafından yapılıyor. 71 sahnede genel şiddet;
bunlar, traktörün arkasına bir kadının bağlanması,
kadının evine benzin dökülüp yakılması gibi çok kan
dondurucu görüntüler. Yine, 102 sahnede kadının ağlaması ve
yalvarması, 7 sahnede toplumsal cinsiyet eşitsizliğini
destekleyen söylemler, 47 sahnede kadına yönelik şiddet ki bunlar,
kadının istismarı, erkek tarafından uygulanan şiddet
sahneleri. Silahsız hiçbir sahne yok -en az 519 sahne- neredeyse silah
olmadan, şiddet olmadan film çekilemeyecek boyutta olduğunu görüyoruz
ve 174 sahnede de şiddet ve ölüm söylemleriyle karşı
karşıyayız. Tabii ki bu raporlar, dediğim gibi, sadece en
azı, ayrıntılı incelendiğinde çok daha fazlasıyla
karşı karşıya geleceğiz. Bir sahne var ki onu aslında
tüylerimiz diken diken olarak izledik. Orada bir baba, kız çocuğuna
ateşte kızdırılmış bir demiri annesinin
avuçlarına basmasını söylüyor; tabii, o kız çocuğu
bunu ağlayarak reddettiğinde Eğer bunu yapmazsan, ben yaparsam
annenin iki eline yaparım. diyor ve o sahne gösterilmiyor ama bir
çığlık sahnesiyle görüntü gidiyor. Burada da aslında
birilerinin, bu kişilerin zaten kötü karakterler olduğunu ve
Eğer bunu yapmazsan çok daha ağırıyla karşılaşabilirsin.
demesiyle kişilerin bilinçaltında şiddete karşı susma,
şiddeti bir kanıksama olarak doğabiliyor.
Tabii ki böylece toplumda da bir şiddet
sarmalı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Dizi
yapımcıları bunları savunurken şunu söylüyorlar:
Toplum bizden bunu talep ediyor. Çünkü bu bahsettiğimiz diziler aslında
en çok izlenen 8 dizi. Ancak toplum bunu istemiyor ki RTÜKe yapılan
şikâyetlerde de bunu çok net görebiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlıyoruz.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Şunun
altını çizmek gerekiyor: Asla sansür gibi bir talebimiz yok ama
yapımcıların, yönetmenlerin, senaristlerin, kanal
yöneticilerinin, oyuncuların, bu dizilere reklam veren kişilerin,
sponsorların da sorumluluk çerçevesinde davranması gerekiyor. Bu
nedenle de ben, Meclisimizin de aynı duyarlılıkla, aynı
hassasiyetle davranarak her geçen gün artan şiddet olaylarına
karşı bunu körükleyen özellikle diziler başta olmak üzere-
medyadaki şiddetin araştırılmasını sizlerden
kabul etmenizi rica ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkürler. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İYİ
PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örse
aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Örs.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, küreselleşme
sonucunda iletişim araçlarının devletin tekelinden
çıkması ve özel televizyon kanallarının yayın
hayatına başlaması Türk toplum yapısını önemli
ölçüde etkilemiştir. Özel televizyonlar, liberal anlayışa, kâr
odaklı yayıncılığa, popüler kültüre ve
izlenilirliğe göre hareket eden bir yapıya sahiptirler. Bu televizyonlar,
Batı tipi bir kültür ve eğlence anlayışını
filmler, diziler, yarışma programları, talk showlar ve benzeri
programlar aracılığıyla Türk toplumuna sunmaktadırlar.
Böylelikle, farklı kültüre özgü birçok değer, âdet,
davranış, düşünce ve yaşam biçimi toplumumuz
tarafından öğrenilmeye ve benimsenmeye de
başlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, televizyon,
yaygınlığı ve görsel, işitsel aktarımı
özelliğinden dolayı yetişkinler ve çocuklar üzerinde de en
etkili kitle iletişim aracıdır. 2000li yıllara kadar televizyon
cihazlarına mahkûm olan izleyici, artık, televizyon
yayınlarına ulaşmak için sabit mekânlara da
bağımlı değildir. Akıllı telefonlar, bilgisayar,
tablet ve diğer mobil ürünler aracılığıyla internet
üzerinden izlenebilen televizyon, kendine bulduğu yeni mecralar sayesinde
gündelik hayatta izleyiciyle irtibatını hiç kesmeden devam
ettirmektedir. İnsanlar, her ne kadar, izledikleri, duydukları ya da
okudukları şeylerden etkilenip etkilenmedikleri sorulduğunda
bunu itiraf etmekten çekiniyor olsalar da medyanın, insanların duygu
ve düşünceleri üzerinde etkili olup olmadığını
tartışmak bugün yersizdir.
Değerli milletvekilleri, televizyonda
gösterilen şiddet, insanları nefret ve kinle doldurmaktadır.
Bugün, baktığımızda, milyonları ekrana kilitleyen
dizilerde kadına şiddet doruk noktadadır, gerçek hayatta en
gaddar insanın bile yapamayacağı ağırlıkta
insanlık dışı görüntüler film adı altında
evimizin içine kadar girmiştir. Haftalar, aylar boyunca yayınlanan
tüm bölümlerde hep benzer işkence görüntüleri tekrar tekrar
gösterilmektedir. İşkenceyi yapanların hiçbir cezaya muhatap
olmadığı görüntüleri evde çoluk çocuk maalesef izlemek zorunda
kalmaktayız. Yaşamın en önemli gerçeği ölüm, insanlara
eğlence olarak sunulmaktadır âdeta. Haberlerde, reklamlarda ve dizilerde
şiddet canlandırılarak izleyicilere satılmaktadır.
Yoğun şiddet içerikli programlar nedeniyle duygularımız
televizyonun hızına yetişemez olmuş ve şiddete
karşı duyarsızlaşmaya başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Televizyon ve internet
aracılığıyla şiddet içerikli görsel
uyarıcılarla aşırı yüklü olan bireylerin şiddet
eğilimlerinin arttığı, şiddete karşı
duyarsızlaştıkları ve
saldırganlaştıkları uzmanlarca da ifade edilmektedir. Bu
noktada, özellikle medya mesajları karşısında
savunmasız alıcı olarak kalan çocukların, eğitim
hayatlarının ilk yıllarından başlayarak medya
karşısında bilinçlendirilmeleri ayrı bir önem arz
etmektedir. Bu şekilde, medya karşısında aktif rol alan bireyler
olarak toplumda yerlerini alacakları ümidiyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu önerisini
desteklediğimizi de buradan ifade etmek istiyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Züleyha Gülüm. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Gülüm.
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
Türkiyede, toplumsal sorunların çözümünde, barışın
sağlanmasında pozitif bir rol oynamak yerine, şiddeti,
ayrımcılığı, nefreti, cinsiyetçiliği körükleyen,
sürekli tek yanlı, sadece iktidarın söylemleri ve politik aklı
çerçevesinde yayın yapan bir yandaş medyayla karşı
karşıyayız.
Televizyon kanallarında, internet
ortamında farklı etnik ve dinî gruplara, kadınlara,
LGBTİ+lara, mültecilere yani kim farklıysa ona karşı
ayrımcılığı, aşağılamayı, ön
yargıları besleyen bir politika izleyen bir medya yanı
başımızda duruyor. Tabii ki bu
düşmanlaştırıcı politikanın sonucunda da bu
gruplara yönelik ya da kişilere yönelik saldırılar
karşımıza geliyor. Mafya dizileri yasa
dışılığı, çeteleşmeyi meşru gösteren
diziler olarak karşımıza çıkıyor. Irkçılık
ve militarizm körükleniyor; insanların analiz ve sentez yeteneğinin
körelmesine, şiddete karşı duyarsızlaşmasına,
şiddetin normalleşmesine yol açıyor. Duyarsızlaşma,
insanların saldırgan olayları daha az fark etmesine,
şiddetin etkilerini önemsememesine, şiddetin mağdurlarıyla
empati kurmasının da önüne geçen noktalarda duruyor. Diğer
insanlara karşı güvensizlik, silah kullanımı, agresif
davranışlarsa medyadaki şiddetin diğer
yansımaları.
Yine, kadına yönelik şiddetin artarak
devam etmesinde, erkek egemen söylemlerin yanında, medyada kullanılan
dilin de etkisi çok büyük. Sistematik bir şekilde üretilen geleneksel
değerler adı altında öne çıkarılan cinsiyetçi
vurgular, kadınlara yönelik şiddeti besliyor, erkek egemen sistemin
devamını sağlıyor.
Türkiyede ana akım medya organları,
yıllardır, özellikle izleyici kitlesi fazla olan diziler,
eğlenceler, evlilik programları, sözde dedektiflik yapan programlarla
ürettikleri içeriklerle, yayınladıkları sahnelerle,
kullandıkları dille kadına yönelik şiddetin,
ayrımcılığın, toplumsal baskının
artmasında önemli bir rol oynuyor. Bilhassa diziler şiddetin en
önemli aktarıcıları hâline gelmiş durumdalar. Dizilerde
kadınlara genel olarak şiddet, tecavüz, namus, cinsellik, anne ve
aile gibi kavramlar çerçevesinde roller dayatılması, gerçek
yaşamda kadınlara biçilmek istenen erkek egemen sistemin
dayattığı rolün ve erkek şiddetinin
yaygınlaşmasına neden oluyor.
Kadına yönelik şiddet, gerçek hayatta
şiddete maruz kalmış kadınların travmasını
tetikliyor, yeniden yeniden yaşamasına yol açıyor. Dizilerde,
kadınlar genel olarak zayıf, korunmaya ihtiyaç duyan, hayatıyla
ilgili kararı veremeyen, evde çocuklara bakan, temizlik ve benzeri ev
işleriyle uğraşan daha edilgen bir konumda
tanımlanırken erkekler ise güçlü, korumacı, iktidarı elinde
bulunduran, çok eşli, şiddet uygulaması normal olan, evin hatta
tüm büyük ailenin reisi, karar vericisi olarak gösteriliyor ve topluma da
bunlar kanıksatılmaya çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Dizilerde rol alan
kişilerin ve bu kişilerin canlandırdığı kurgu
karakterlerin günlük hayatta izleyiciler ve özellikle çocuklar, gençler
tarafından rol model olarak benimsendiğini hepimiz biliyoruz ki
araştırmalar da çoğu kez bunu gösteriyor. Buna rağmen
ırkçılığı, ayrımcılığı,
nefreti, kadınlara yönelik cinsiyetçiliği, erkek egemenliğini
besleyen bu programların ısrarla savunulmasını
anlayabilmiş değiliz. Bunların denetlenmesi ve bir süzgeçten
geçirilmesi yerine, tam da bunları besleyen bir iktidar
anlayışıyla siyaset yapılıyor olması da ayrı
bir sorunumuz. Oysaki bu programlar RTÜK tarafından incelenirken bu tüm
programların denetlenme sürecinde, CEDAWın, İstanbul
Sözleşmesinin, uluslararası sözleşmelerin, insan hakları
kavramının dikkate alındığı bir yerden denetlenme
ihtiyacı çok açık. Kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet
ayrımcılığını derinleştiren dizilere ciddi
yaptırımlar uygulanması da diğer uygulanması gereken
tedbirlerden bir tanesi. Şiddeti önlemek istiyorsanız, tabii, ilk
başta iktidar kendi şiddet söyleminden vazgeçmeli. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Muğla Milletvekilimiz Sayın
Yelda Erol Gökcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Gökcan.
AK PARTİ GRUBU ADINA YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
Grubunun televizyon dizilerinde şiddete yönelik araştırma
komisyonu kurulması önerisinin aleyhinde AK PARTİ Grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
On sekiz yıllık AK PARTİ
iktidarlarımız döneminde, dizilerdeki şiddet konusu bizim de
önem verdiğimiz hususların başında gelmektedir. Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan özellikle kadına ve çocuğa şiddet konusunda
büyük bir hassasiyet göstermektedir. İktidarlarımız döneminde
çok sayıda mevzuat değişikliği, düzenleme ve kanunla
kadınlarımıza pozitif ayrımcılıklar
kazandırdık. Kadına şiddeti önlemek için devrim niteliğinde
reformlara imza attık. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak biz de
kadınlarımız için projeler geliştiriyor,
çalışmalar yapıyoruz. Kadını ve aileyi korumak için bu
kadar yasal düzenleme yapan bir iktidarın televizyon dizilerindeki
şiddete müsamaha göstermesi düşünülemez bile.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) -
İzlemiyorsunuz o zaman!
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün söylediği gibi Dünyada her
şey kadının eseridir. Bu açıdan, kadınların
hayatın her alanında var olabilmeleri ve kendi ayakları üzerinde
durabilmeleri için kadınları, çocukları, aileyi ve toplumu
olumsuz olarak etkileyen televizyon dizileri takibimiz altındadır.
Şiddete hiçbir şekilde taviz vermedik, vermiyoruz, vermeyeceğiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Bravo!
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Tüm özgürlükler
Hükûmetimizin teminatı altında olduğu gibi, AK PARTİ
iktidarlarımız döneminde basın özgürlüğü konusunda da
önemli adımlar attık.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Cezaevlerinde
yer yok.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Ancak basın
özgürlüğü şiddete özgürlük anlamına gelmemektedir. Basın
özgürlüğünün de belirli kriterleri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün
kullanımı için RTÜK yayın ilkeleri vardır. 6112
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanunun Yayın hizmeti ilkeleri
başlıklı 8inci maddesinde yayın hizmetlerinde
kadınlara, çocuklara, engellilere ve güçsüzlere karşı
şiddetin teşvik edilemeyeceği, ayrımcılık
yapılamayacağı ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ters
düşen yayınlara yer verilemeyeceği açıkça hüküm altına
alınmıştır. Televizyon dizilerinde bu hükümler özenle takip
edilmektedir. RTÜK tarafından, bu ilkelerin ihlali sebebiyle 304 kez idari
para cezası ve 105 kez de program durdurma cezası
uygulanmıştır. Uygulanan idari para cezalarının miktarı
yaklaşık 57 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Verilen 105 program
durdurma müeyyidesinin karşılığı olarak da farklı
programların yaklaşık 500 bölümünün yayını da durdurulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Bu yayın
ilkelerine ve mevzuata uymayan yayınlara en ağır
yaptırımlar da uygulanmaktadır. Siyasi irade olarak biz de
konunun takipçisiyiz.
Bu bilgiler ışığında, CHP
Grubunun araştırma komisyonu kurulması önerisinin uygun
olmadığını belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kabul
edilmiştir Başkanım! Her gün dizilerde adam öldürüyorlar.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan Halkların Demokratik Partisi
Grubuna düşen 2 komisyon üyeliği için Muş Milletvekili
Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Batman Milletvekili Sayın
Mehmet Ruştu Tiryaki aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, birkaç
arkadaşımıza söz verelim, ondan sonra kısa bir ara
vereceğiz.
Sayın Tokdemir
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, tarımsal üretimi tehdit eden en yüksek girdi maliyetlerinin
başında elektrik fiyatlarının geldiğine, çiftçiler
adına elektrik birim fiyatlarının düşürülmesi ve elektrik
desteği verilmesini talep ettiğine, şehit olan hemşehrisi
Jandarma Uzman Onbaşı Beyazıt Bestami Buluşa Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarımsal üretimin önündeki en büyük engelin
yüksek girdi maliyetleri olmasından yakınan üreticiler, son bir
yılda 5 kez zamlanan elektrik fiyatları nedeniyle tarlasını
sulayamaz duruma geldi. Çiftçi yakın bir zamana kadar en yüksek girdi
maliyetlerini gübre, ilaç, mazot
diye sıralarken şimdi ilk
sırayı elektrik faturaları alıyor. Ocak 2018 ve Ocak 2020
döneminde elektrik fiyatları yüzde 108 olarak zamlanmıştır
yani tarımsal üretimi tehdit eden en yüksek girdi maliyetlerinin
başında enerji fiyatı geliyor.
Amik Ovamızda, Reyhanlı
Barajının henüz bitirilememesi nedeniyle, tarımda üretimin
devamlılığı açısından kullanılan elektrik
birimi fiyatlarının düşürülmesi ve elektrik desteği
verilmesini çiftçilerin adına talep ediyorum.
Kırıkhan ilçemizde yeni bir şehidimiz
var, yüreğimiz parçalandı; ruhu şad olsun. Memleketimize,
Türkiyemize başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
Koçyiğit
38.- Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin, sağlıklı yaşam
koşullarından uzak olan cezaevlerinde Covid-19 virüsünün
yayılmasını engellemek için ne gibi önlemlerin
alınacağı ile yargı paketinin ne zaman
çıkacağına ilişkin Adalet Bakanlığının
açıklama yapıp yapmayacağını öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Cezaevlerinde corona virüse yönelik önlemleri sormak
istiyoruz. Tüm dünyada hızla yayılan ve şimdiye kadar 110 ülkede
görülen Covid-19 adlı virüsün Türkiyeye de
sıçradığı Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın gece yarısı yaptığı basın
toplantısıyla resmî olarak teyit edilmiştir. Covid-19 adı
verilen virüsün, insandan insana, öksürme ve hapşırma sonrası
havaya saçılan damlacıklar yoluyla bulaştığı
ifade edilmektedir. Genel bir önlem olarak kalabalık ortamlara girilmeme,
temastan kaçınma ve el hijyenine dikkat etme gibi önlemler önerilmektedir.
Türkiye cezaevleri coronavirüs riskinin en yüksek olduğu yerlerdir çünkü
şu anda cezaevleri yüzde 99 oranında dolu olan ve küçücük bir
koğuşta 30-40 kişinin kaldığı yerlerdir.
Sağlığa erişim ve sağlıklı yaşam
koşullarından uzak olan cezaevlerinde Covid-19 virüsünün
yayılmasını engellemek için ne gibi önlemler
alınacaktır? Bu konuda Adalet Bakanlığının ivedi
olarak bir açıklama yapıp yapmayacağını da buradan
sormak istiyoruz.
Yine, tutuklu ve hükümlü aileleri, son çıkacak
yargı paketinin ne zaman çıkacağıyla ilgili bizleri
sık sık aramaktadır. Bu konuda kamuoyuna bir açıklama
yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Çakır
39.- Erzincan Milletvekili Burhan
Çakırın, 12 Mart İstiklal Marşının kabulünün
99uncu yıl dönümü münasebetiyle başta vatan topraklarını
kendi canından aziz bilen şehitlere ve Mehmet Akif Ersoya Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Teşekkür ederim
Başkanım.
İstiklal Marşımızın
kabulünün 99uncu yıl dönümü münasebetiyle, başta vatan
topraklarını kendi canından aziz bilen bütün şehitlerimize
ve özellikle bu marşımızı yazan merhum Mehmet Akif Ersoya
rahmet dileyerek başlıyorum. Birinci Dünya Savaşında 3
milyon vatan evladı, istiklali ve istikbali için savaştılar ve
şehit oldular, onlara da rahmet diliyorum.
Yine, bugün İdlibde, aynı Kurtuluş
Savaşındaki gibi, orada savaşan kahraman Mehmetçiklerimize
Mehmet Akif Ersoyun millî marşımızdaki diliyle seslenmek
istiyorum:
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma
sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca
akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler
Hakkın,
Kim bilir, belki yarın belki yarından da
yakın. diyorum. Hakkıdır, hür yaşamış
bayrağımın hürriyet; / Hakkıdır, Hakka tapan
milletimin istiklal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Başevirgen
40.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, ülkenin onuru olan her malul gazinin aynı zamanda
engelli bir vatandaş olduğuna, silinen primler, kesilen maaşlar
ve engellilik oranını dikkate almayan düzenleme nedeniyle gazilerin
mağduriyet yaşadığına, Gazi Meclisin gazisine sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gazilerimiz onurumuzdur. Her malul gazi aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan erken emeklilik
hakkından 2013 yılına kadar yararlanmaktaydılar, on
beş yılda emekli olabiliyorlardı. AKP, bu hakkı 2013
yılında gazilerimizin elinden almış 60 yaşına
kadar çalışın. demiştir; haklarını gasbedip
bugün Yirmi yıl çalışın, ikinci maaş vereceğiz.
diyerek algı operasyonu yapmaktadır. Gazilerimiz, silinen primler,
kesilen maaşlar, engellilik oranını dikkate almayan düzenleme
nedeniyle büyük mağduriyet yaşayacaktır. Mevzubahis gazilerimiz
ve şehit aileleriyse maliyet teferruattır. Gazi Meclis, gazisine
sahip çıkmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
41.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin,
12 Mart İstiklal Marşının kabulünün 99uncu yıl
dönümü vesilesiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
İstiklal Savaşı kahramanlarını, şehitleri ve
Mehmet Akif Ersoyu rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk milleti olarak bizler millî değerlerimizi
vatan sevgisi, bayrak sevgisi, millî marşımız, istiklalimiz,
dinî inancımız, gelenek ve göreneklerimiz, yakın tarihîmizde
verdiğimiz mücadeleler, devlet ve millet büyüklerimiz, tarihî kişilerimiz
şeklinde sayabiliriz. Millî değerlerimiz, aziz Türk milletinin millî
şuurunu temsil eden ve kaybetmememiz gereken kıymetlerimizdir. Her
satırıyla millî ruha tercüman, millî hissiyat ve özlemlere refakat
eden İstiklal Marşı, millet vicdanımızın ve namusumuzun
ortak haykırışıdır.
İstiklal Marşımızın millî
marş olarak kabul edilişinin 99uncu yıl dönümünde,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere,
tüm İstiklal Savaşı kahramanlarımızı, tüm
şehitlerimizi ve millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu rahmet ve
minnetle anıyorum; gazilerimize uzun, sağlıklı ömürler
diliyorum. Ne mutlu Türküm diyene!
BAŞKAN Sayın Beko
42.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun,
Türkiyenin gazeteci tutuklamaları ve yargılamalarıyla gündemde
olduğuna, gazeteciliğin gayesinin toplumun çıkarlarını
korumak olduğuna, yaptıkları haberler nedeniyle Alptekin
Dursunoğlu, Barış Pehlivan, Ferhat Çelik, Aydın Keser,
Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, Hülya Kılınç,
Rawin Sterkin tutuklandığına ve son tutuklamalarla birlikte
cezaevlerindeki gazeteci sayısının 91e yükseldiğine,
gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanan basın emekçilerinin bir an
önce serbest bırakılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Türkiye, son on
beş gün içinde yine gazeteci tutuklamaları ve
yargılamalarıyla gündemde. Son on beş gün içerisinde 28
gazetecimiz gözaltına alındı, 8i tutuklandı. Dış
politikadaki gelişmeler nedeniyle gazeteciler hedef hâline getirilmekte. Türkiye
toplumuna gerçekleri ulaştırmak dışında bir şey
yapmayan gazeteciler suçlu, hatta hain ilan edilmekteler. Gazetecilik kamu
çıkarlarını korumak için yapılan bir meslektir.
Gazeteciliğin gayesi yönetenleri ya da bir kesimi, onların
çıkarlarını korumak değil, toplumun
çıkarlarını korumaktır. Sadece yaptıkları
haberler nedeniyle sekiz gün içinde Alptekin Dursunoğlu, Barış
Pehlivan, Ferhat Çelik, Aydın Keser, Barış Terkoğlu, Murat
Ağırel, Hülya Kılınç, Rudaw muhabiri tutuklandı. Son
tutuklamalarla birlikte cezaevlerindeki gazeteci sayısı 91e
yükseldi.
Bir kez de buradan çağrıda bulunuyorum ve
gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanan basın emekçilerinin bir an
önce serbest bırakılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
43.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun,
corona virüsü sebebiyle almış olduğu tedbirler ve
gösterdiği performanstan dolayı Sağlık Bakanına
teşekkür ettiğine, temel gıda ve medikal eşyaların
fiyatlarını artırarak fırsatçılık yapanlara
karşı Ticaret Bakanının başlatmış
olduğu çalışmanın en yüksek düzeyde devam ettiğine
ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Corona virüsü sebebiyle almış olduğu
tedbirler ve gösterdiği performanstan dolayı Sağlık
Bakanımıza teşekkür ediyorum.
Bu arada da fırsatçı vampirlere göz
açtırılmaması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Kolonyadan
makarnaya, maskeden bütün acil ihtiyaç ürünlerine varana kadar
acımasızca zam uygulayanlara karşı Ticaret
Bakanımızın başlatmış olduğu
çalışma en yüksek düzeyde devam etmelidir.
Bu fırsatçılara fırsat verilmemelidir
diyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal
44.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Şırnakta
bazı avukatlar hakkında Avukatlık Kanununun 58inci maddesine
aykırı şekilde gözaltı kararı verildiğine ve bu
hukuksuz işlemden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sizin aracılığınızla Adalet
Bakanına sormak istiyorum: Avukatlık Kanununun 58inci maddesinde
tıpkı Hakimler ve Savcılar Kanununun 88inci maddesinde
olduğu gibi avukatın görevini gereği gibi yerine getirebilmesi
için dokunulmazlığı vardır hatta Polis Vazife ve Salâhiyet
Kanununun ek 9uncu maddesi uyarınca avukatlar hakkında bilgi dahi
toplanamaz iken Şanlıurfa, Diyarbakır ve Şırnakta
bazı avukatlar hakkında Avukatlık Kanununun 58inci maddesine
aykırı olabilecek bir şekilde hem soruşturma
başlatılmış hem de gözaltına alınmış
durumdadırlar. Lütfen, bu hukuksuz işlemden vazgeçmelerini talep
ediyorum. Bu hukuksuz işlemin takipçisi olacağız. Şunu
bilmelerini diliyorum ki: Herkes için adalet, herkes için avukat diyoruz.
Adaletli bir yargılamanın varlığı ancak avukatın
etkin bir şekilde yargılamaya katılmasıyla mümkündür.
Avukatlar halkın sesidir ve savunucusudur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
45.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 13 Mart 1975 tarihinde kurulan Türkiye
Diyanet Vakfının gayesinin sadece ülkemizde değil yeryüzünde
açlık, kıtlık, yoksulluk ya da çeşitli mücbir sebeplerden
dolayı yokluk içinde bulunan milyonlarca insana yardım etmek
olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
13 Mart 1975 tarihinde kurulan Türkiye Diyanet
Vakfı İnsanların en hayırlısı onlara en
faydalı olanıdır. düsturunu kendine ilke edinmiştir.
Yeryüzünde iyilik egemen oluncaya kadar
sloganıyla faaliyetlerini
sürdüren Vakıf, dünyanın dört bir yanında yine bu anlamda
faaliyetlerini yürütmektedir.
Türkiye Diyanet Vakfının faaliyetleri,
başta insani yardım olmak üzere pek çok alanda temayüz etmiştir.
Sadece ülkemizde değil, yeryüzünde açlık, kıtlık, yoksulluk
ya da çeşitli mücbir sebeplerden dolayı yokluk içinde bulunan
milyonlarca insana yardım etmek Vakfın en temel gayesidir.
İyiliğin yedi kıtada hâkim olması ancak iyilerin üstün
gayretiyle mümkün olacaktır. Türkiye Diyanet Vakfı ülkemizin tüm
güzelliklerini dünyanın hizmetine sunmak amacıyla
durmaksızın çalışmaktadır.
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
46.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, destekleme primlerinin ödenmeyerek çiftçilerin mi
cezalandırılmak istendiğini Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarım Bakanlığı 2019
yılına ait mazot, gübre, hububat, süt, kırsal kalkınma ve
lisanslı depoculuk desteklemelerinin 21 Şubat 2020 tarihinde
ödemelerine başlanacağını belirtmişti. Fakat
Aydın ilimiz de dâhil olmak üzere özellikle pamuk üretiminin
yapıldığı 23 ilde mazot ve gübre desteklemeleri
yatırılmamıştır. Gerekçe olarak da Üç beş gün
geç kalmayla feveran yapmayın, memlekette harp var. denilmişti.
Aradan yaklaşık bir ay geçmesine rağmen desteleme listesi henüz
askıya dahi çıkarılmadı. Sayın Bakana sormak
istiyorum: Tarımı desteklemek amacıyla ayrılan bütçeden
aylık maliyeti 32 bin TL olan cipler kiralanırken, dekarda 66 lira
olan desteklemeyi mi ödemek ağır geliyor? Destekleme primlerini
ödemeyerek çiftçiyi mi cezalandırıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gülüm...
47.- İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülümün, Urfa, Diyarbakır ve Şırnakta Özgürlük İçin
Hukukçular Derneği ve HDP Merkez Hukuk Komisyonu üyesi olan 11
avukatın gözaltına alındığına ve bu olayın
iktidarın yargı eliyle savunmaya yönelik sürdürdüğü baskı
politikalarının devamı olduğuna ilişkin
açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Avukat
meslektaşlarımıza yönelik yine bir saldırı
dalgasıyla karşı karşıyayız. Urfa,
Diyarbakır ve Şırnakta Özgürlük İçin Hukukçular
Derneği ve partimizin Merkez Hukuk Komisyonu üyesi olan 11
meslektaşımızın evleri basıldı, büroları
basıldı ve gözaltına alındılar. Bu, savunmaya yönelik
iktidarın yargı eliyle sürdürdüğü baskı
politikalarının bir devamıdır. Avukatları
gözaltına almak savunmayı gözaltına almaktır, adaleti
engellemektir. Bugüne kadar çok sayıda arkadaşımız, avukat
arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı.
Avukatlar duruşma salonlarından atıldı, savunma
yapmaları engellendi ama şu unutulmamalıdır ki avukatlar
olarak ezilenlerin, yok sayılanların, kadınların
yanında olmaya, halkı savunmaya devam edeceğiz. Savunmayı
serbest bırakın.
BAŞKAN Sayın Şahin...
48.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
çocuk istismarı vakalarında faillerine evlilik yoluyla af getirecek
olan teklifin bir kez daha Meclise getirileceği haberlerine ve
iktidarın şiddet, istismar, taciz ve tecavüz suçlarında tavizsiz
bir tutum içinde olması gerektiğine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AKPnin, kamuoyu tepkisiyle geri çekilen, çocuk
istismarı faillerine af getirecek tasarıyı bir kez daha Meclise
getireceği haberleri basına yansımıştır.
Planlanan af, dikkatinizi çekerim, 15 yaş altı kız
çocuklarına karşı işlenen cinsel istismar suçundan hüküm
giyen failleri kapsayacak yani 14, 13, 12 yaş. Böylece cinsel
istismarı meşrulaştırmanın altyapısı
hazırlanmış olacaktır. AKPnin akıl tutulması...
2005 yılında kanundan çıkarılan tecavüzcüyle evlilik
durumunda cezasızlık sağlayan madde geri getirilmeye
çalışılmaktadır. Affı bir defaya mahsus
yapacağız diyen AKP, Bir kereden bir şey olmaz. zihniyetinde
olan tecavüzcüleri affedecektir. Bunun adı istismar suçunda
cezasızlıktır. Bu cezasızlık politikası istismar
vakalarını teşvik etmektedir. Şiddet ve istismarla mücadele
edilecekse insanlıktan uzak bu tasarı gündemden
çıkarılmalı, şiddet, istismar, taciz, tecavüz
suçlarında iktidar katı ve tavizsiz bir tutum içinde
olmalıdır.
BAŞKAN Sayın Gürer...
49.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, temel gıda ve medikal eşyaların fiyatlarını
artırarak fırsatçılık yapanlara karşı Ticaret
Bakanlığının yaptırımlar uygulaması,
çiftçilere ek destek ve teşvik sağlanarak ülkenin sorun
yaşamasının önüne geçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Coronavirüs paniğiyle market rafları
boşaltıldı, bazı ürün fiyatları patladı,
vurgunculara gün doğdu, 2 lira olan makarna paketi 15 liraya
çıktı. Ticaret Bakanlığı bu süreci hızla takibe
almalıdır, sözde kalmayacak yaptırımlar
sağlanmalıdır. Bu yıl bazı ürünlerde sorun
yaşanacağı görülmektedir. Tarım ve Orman
Bakanlığı acilen ürün desenleriyle ilgili çalışma
yapmalıdır. Hububat, bakliyat, barbunya, ceviz, çerezlik
ayçiçeği gibi dondurulmuş gıdaların da yurt
dışından getirildiği düşünüldüğünde bu konularda
Bakanlık önlem almalı, çiftçilere ek destek ve teşvik
sağlamalı, ekim alanlarında boş olan alanlar üretime
katılarak önümüzdeki süreçte ülkenin sorun yaşamaması
sağlanmalıdır diyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Son olarak Sayın Bülbüle söz
verelim.
Sayın Bülbül, buyurun.
50.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün,
12 Mart darbesini kınadığına ve Âşık
İhsaniyi saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Demem şu ki sevgilim,
Orta Çağ'dan bu yana öyle bir zor geldi ki bana 1971 Mart, Nisan,
Mayıs ve sonrası... Yıkılası hapishaneler
tıklım tıklım. Evde, yolda, işte, sokakta on on, yüz
yüz, bin bin adam toplanmakta. Anlayacağın, ne kadar Ben
çağımdan ve üzerinde yaşayıp suyunu içtiğim
toprağımdan yanayım. diyen yurtsever, devrimci, öğretmen,
sanatçı varsa şimdi bunlar küme küme her yerde, bahtı kara
Türkiyem de içeride. diye mektupta özetlediği 12 Mart darbesini bir kere
daha kınıyor ve Âşık İhsaniyi sevgi ve saygıyla
anıyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati:16.35
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.50
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Denizli Milletvekili
Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 196 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 3üncü madde kabul edilmişti.
Şimdi 4üncü madde üzerinde önerge
işlemlerini yapacağız.
Değerli milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde
4 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alıyorum.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Erdal
Aydemir Mahmut Celadet
Gaydalı
İstanbul
Bingöl Bitlis
Abdullah
Koç Kemal
Bülbül Kemal
Peköz
Ağrı
Antalya
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
burada toplam 35 milletvekili var. 35 milletvekiliyle kanun mu olur?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
önergeler üzerinde oylamalar yapacağımızdan özellikle kanun
teklifini sunan arkadaşlarımızın salonda da
bulunmaları önem arz etmektedir. Çünkü biz de
baktığımız zaman Kabul edenler
Etmeyenler
dediğimizde salonda hepimizi tatmin eden bir sayısal
çoğunluğun olması işin işleyişi gereğidir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen, Bitlis
Milletvekilimiz Sayın Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Bütün arkadaşlarımızdan konuşma
sürelerini ekonomik kullanmasını rica ediyorum.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yükseköğretim için yurt
dışına gönderilen öğrenciler için harcanan paralar yine
döviz cinsinden geri alınmaktadır. Fakat tazminata düşenler için
çok ağır bir borç faizi ödetildiği ve yıllarca ödeme
yapsalar dahi ana para üzerinden yine bir o kadar faiz borcu
hesaplandığından bahsedilmektedir. Bu hususla ilgili -1416
sayılı- yurt dışı lisansüstü eğitim bursu için
bir faiz affının çıkarılması talep edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin mevcut
sorunları, maalesef, Meclisin 1inci partisi tarafından yeterince
idrak edilememektedir. Toplumun gündemi ile AKP'nin getirmek istediği
gündemler birbirine oturmamaktadır. Bakıldığı zaman,
önümüzde kocaman bir işsizlik sorunu bulunmakta, insanlar hayat
pahalılığından, yokluktan, kısacası yetememekten
intihar etmektedir. Esnaflarımız ödeyemediği vergi yükleri
altında her gün biraz daha ezilmekte, kapılarına gelen e-hacizlerle
uğraşmaktadır. Halklarımız yeni vergilerle
sömürülmekte, ellerindeki kıt imkânlarla hem ev geçindirmenin hem de
çocuklarını okutmanın hesaplarını yapmaktadır. Bu
ve buna benzer birçok sorun mevcudiyetini korurken, hatta daha
derinleşirken, AKP, halkı fişlemenin, toplumu kendince
ayırt etmenin yasasını getiriyor ve bunu halka hizmet olarak
lanse ediyor. Derneklerle ilgili yapılmak istenen yeni düzenlemeyle
toplumu fişlemenin yasal zemini hazırlanıyor. Bugüne kadar
özellikle KHKlerle ihraç edilen, açığa alınan, görevden
uzaklaştırılan birçok isim, bir örgüt mensubu ya da suç
teşkil eden kişiler olduğu için değil, İçişleri
Bakanlığı tarafından fişlenmiş insanlar
olduğu için işlerinden koparıldılar. İşte bu
fişleme kültürünün meyvesini Tanrının bir lütfu olarak
gördüğünüz darbe sonrası KHKlerle topladınız. Hâlâ,
hakkında hiçbir suç isnadı olmayan insanlar, OHAL İnceleme
Komisyonunun vereceği cevabı bekliyor. Fişleme yöntemini
devletin kültürü hâline getirdiniz ve bunu yaparken aleni bir biçimde yasallaştırmaya
çalışıyorsunuz. Zaten ilgili valilikler, derneklerden bu tarz
bilgileri istiyordu fakat bunu gizli yapıyordu. Şimdi yasal
kılıf hazırlamaya çalışıyorsunuz.
Hukuksuzluğu meşrulaştırmak bir yönetim kültürü değil,
bir Nazi kültürüdür ve bununla mücadele etmek başta biz milletvekilleri
olmak üzere hepimizin temel görevidir.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta Meclise
yakışmayan davranışlara değinmeden geçemeyeceğim.
CHP Sözcüsü Sayın Özkoça ilk saldıranın Bitlis Milletvekili
olması ve arkasından özür dileyeceği yerde, mikrofon
kahramanlığı yapıp tehditler savurması da son derece
manidardır. Aklı başında hiçbir Bitlislinin bu hareketleri
tasvip etmediğini düşünüyorum çünkü Bitlisliler kavgacı
değil, barış ve aklıselim yanlısıdır. Sözde
Bitlisi temsil ettiğini iddia eden bu zatın cesareti varsa, önce,
seçildiği ilde polis koruma ordusu olmadan halkın arasında
dolaşmasını tavsiye ederim. Bu anlamsız şov
davranışını da mantıkla hiçbir şekilde izah
edemediği mal varlığının diyet borcu olarak mı
yaptı, yoksa yeni rant kapısını aralamak için mi yaptı
anlayamadım.
4üncü dönemdir Bitlisin sözde temsilcisi olan bu
zat, bu enerjisini
BAŞKAN Sayın Gaydalı,
kişiselleştirmeden konuya dönelim lütfen.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Ben böyle
bağlayacağım efendim, kusura bakmayın.
BAŞKAN Rica ediyorum konuyla ilgili
konuşalım. Bu, farklı bir konu.
Buyurun.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bu, Bitlislilere
karşı yapılan bir hareket ve Bitlis adına bu lanse
edildiği için ben de Bitlis Milletvekili olduğumdan dolayı ben
buna değiniyorum.
BAŞKAN Kişiselleştirmekten
çıkaralım konuyu. Konuyla ilgili
Toparlayalım lütfen.
Buyurun.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Aynı zat,
seçim zamanı fakir Bitlis halkıyla alay eder gibi çevresine
Bitlislileri yemlemeye gidiyorum. diyor. Kendi tabiriyle, Bitlisten uçakla
büryan getirip Ankarada da milletvekillerini yemliyor.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul)
Yanlış o
Yanlış
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bitliste
gençlerimiz işsiz. Bitliste altyapı, üstyapı sorunları
devam ediyor.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul)
Yaptığınız yanlış.
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Milletvekiline
yakışmıyor.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) İftar
yemeği
İftar yemeği
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sakin
olun lütfen.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bitliste
uyuşturucu madde kullanımı artıyor. Bitliste
sağlık sorunu her gün yükseliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayıp bitirelim Sayın
Gaydalı.
Buyurun.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bu kadar sorun
varken Sayın Vekilin enerjisini buna sarf etmesini ben doğru
bulmadım, onun için söyledim. Bu tür davranışlarla belki onun
bunun adamı olabilirsiniz ama devlet adamı olamazsınız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalının görüşülmekte olan 196 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bu konuşmayı
reddediyorum, bunun tutanaklara geçmesini istiyorum.
Siz de ikaz ettiniz. Meclis İçtüzüğü
çerçevesinde şahsi olarak meseleleri, kendi düşüncelerini başka
yerlerde ifade edebilir, cevabını da alır ancak bunların
hepsi baştan aşağı katılmadığımız
ve reddettiğimiz, gerçekle de alakası olmayan hususlardır. Kayda
geçmesini istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Levent Gökün, Meclis çalışmalarında bu hafta
kadınların sesinin gür çıkmasına olanak tanıyan bir
çalışma yürütüldüğüne ve milletvekillerinin görüşlerini
ifade ederken kişiselleştirmelerini uygun bulmadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Meclis çalışmalarında özellikle bu hafta
kadınlarımızın sesinin daha çok, gür çıkmasına
olanak tanıyan bir çalışma yürütüyoruz. Ben Meclisimizin
itibarını her şeyden önce tutuyorum. Geride kalmış
tartışmaları bir yere bırakıp, onlardan
alacağımız dersler çerçevesinde önümüze bakalım.
Kanunu görüşüyoruz.
Arkadaşlarımızın ülke sorunlarıyla ilgili, kanunla
ilgili görüşlerini ifade etmeleri mümkündür ama
kişiselleştirmeyi uygun bulmadığımı da ifade
ediyorum.
O ayrı bir konu. Çünkü burada partiler var,
gruplar var. Yani partilerin birbirleriyle olan siyasi değerlendirmeleri
bence önemli, ülke sorunlarıyla olan değerlendirmeleri önemli.
Lütfen, bunlardan kaçınarak ülke gündemi çerçevesinde görüşülmesini
yararlı gördüğümü bir kez daha ifade ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan irat
ibaresinin gelir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Arzu
Erdem Olcay
Kılavuz Ramazan
Kaşlı
İstanbul Mersin Aksaray
Mehmet Celal
Fendoğlu Yaşar
Karadağ Baki
Şimşek
Malatya Iğdır Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin
Milletvekilimiz Sayın Olcay Kılavuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kılavuz.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, İstiklal Marşımızın
kabulünün 99uncu yılını büyük bir coşkuyla idrak ediyoruz.
İstiklal Marşı iman dolu yüreklerin iftihar vesikası,
hayâsız akınlara gövdesini siper eden bir milletin kutlu
destanıdır. İstiklal Marşı
bağımsızlığımızın sembolü, Türkün bu
cennet vatan uğruna şaha kalkışı, istiklal yolunda bir
milletin uyanışıdır. İstiklal Marşı, Türkün
ruhu, kararlılığı, imanı, inancı,
adanmışlığı ve sarsılmaz iradesinin
adıdır. Bu vesileyle, bu toprakları bizlere yeniden vatan yapan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının,
İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoyun,
marşımızı Meclis kürsüsünden ilk kez okuyan Hamdullah Suphi
Tanrıöverin ve kahraman ecdadımızın aziz
hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, şehitlerimizi
rahmet, minnet ve iftiharla yâd ediyorum. Cenab-ı Allah bu millete bir
daha İstiklal Marşı yazdırmasın.
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır,
parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı
hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu
şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin
istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür
yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner,
aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere
sığmam, taşarım.
Garbın afakını sarmışsa
çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı
boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi
kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma
sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca
akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler
Hakkın,
Kim bilir, belki yarın belki yarından da
yakın.
Bastığın yerleri toprak diyerek
geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme,
yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet
vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki
feda?
Şüheda fışkıracak,
toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı
alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım,
Her cerihamdan, İlahî, boşanıp
kanlı yaşım,
Fışkırır ruhumücerret gibi
yerden naaşım,
O zaman yükselerek arşa değer belki
başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey
şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi
helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış
bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin
istiklal.
Varlığım, Türk
varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene! (MHP, AK PARTİ, CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kılavuzun çok etkileyici
okumasına da teşekkür ederiz.
Şimdi, işin sıkıntılı
durumu şu
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Ama tabii, İstiklal Marşı hepimizin
ortak bir değeri.
Değerli milletvekilleri, şimdi okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik Ahmet Kamil
Erozan
Eskişehir İstanbul Bursa
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Gaziantep
Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Utku
Çakırözer Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Cavit
Arı
Eskişehir İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kamil Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erozan.
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben milletvekili seçildikten sonra,
bu tür gelen yasaların hepsi konusunda çuval yasa dedim. Dün 3üncü
maddede konuşan bir Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşım da bu kavramı benimsedi; kendisine yokluğunda
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
Tabii, dün konuşulurken Bunun içinde yok yok.
denildi; yok yok ama bir şey cidden yok. Bir şey cidden yok.
derken... Burada bir sürü bakanlığın ismi var, keşke bunun
içine, bu çuvalın içine bir de Dışişleri Bakanlığı
teşkilat yasası konusunda bir madde
tıkıştırılabilmiş olsaydı. dedim ben. Ben
şimdi bu maddeyi okuyacağım, önümüzdeki bir çuval yasa
teklifinin içine onu da eklerseniz yerinde olur. Madde önerim şu olacak
ilerisi için: Dışişleri Bakanlığı kariyer memurları
dışından olan büyükelçiler, ancak (g) ve (h) grubu
büyükelçiliklere atanabilirler. Bunu mutlaka tutanaklarda bulur
arkadaşlar, bir dahaki sefere eklerler.
Ben, tabii, bu 4üncü madde konusunda
konuşmayacağım, bildiğim konuda konuşacağım;
o da yine biraz evvel söylediğim, eksikliğini hissettiğim
Dışişleri Bakanlığı konusunda ama izninizle
birkaç atasözüyle başlayacağım; atasözlerini söylerken konuyu
beş dakikaya sığdırabilmek anlayışıyla
söyleyeceğim, örnekler vereceğim: Kartlarınız açıkken
blöf ve şantaj yapmayacaksınız, büyük lokma yiyecek ama büyük
söz söylemeyeceksiniz, kaldıramayacağınız yükün altına
girmeyeceksiniz, boyunuzdan büyük işlere
kalkışmayacaksınız, tükürdüğünüzü yalamayacaksınız,
olmayacak duaya âmin demeyeceksiniz. Bunları niye sıralama
gereğini duyduğumu birazdan açıklayacağım.
İdlibdeki çatışmaların
artık Suriyeyle olmaktan çıkıp Türkiye ile Rusyayı
karşı karşıya getirmesi sonucu, 5 Mart tarihinde Moskovada
bir ek protokol imzalanmıştır. Bu ek protokolün amacı
İdlibdeki durumun yatıştırılmasıdır.
Yatıştırılması diyorum çünkü bunun amacı
tırmanmanın önüne geçmek olmuştur. Bunu tabii, basında
filan, sağda solda, başka arkadaşlarımız da
ateşkes diye ifade ediyorlar. Hâlbuki bu metinde ateşkes kelimesi
yok, daha ağır bir kelime var. Daha ağır bir kelime ise
şöyle diyor: Tüm askerî faaliyetlerin durdurulması
Bu, tüm askerî
faaliyetlerin durdurulması ateşkesten de öteye bir şey. Yani
Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib içinde kuvvet dahi
kaydıramayacak. yazıyor. Askerî faaliyet
Bu ne demek aynı
zamanda? Bu mutabakat tahtında, ek protokol tahtında Bahar
Kalkanı Operasyonu da durdu demek.
Bunun, tabii, müspet tarafı var mı? Var.
Niye müspet tarafları var? Çünkü en azından Türk Silahlı
Kuvvetlerinin o coğrafyada yeni şehitler vermesinin önüne
geçilmiş olduğuna dair bir karine var en azından. Ama başka
unsurlar da içeriyor bu protokol. Örneğin Hangi teröristlerle mücadele
edilecek? denildiğinde, burada sıralandığı zaman,
bunun ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist
olmuş oldukları tanımlananlarla ilgili olduğunu
anlıyoruz. Ha, bunu memnuniyetle karşılamış olsak dahi
şu soruyu da sormak durumundayız: Bu mutabakat çerçevesinde
PKK/PYD-YPG terörist olmaktan çıktı yani onlarla mücadele edilmeyecek
yazıyor burada. Bunun mutlaka bir siyasi bedeli vardır, bu cümlenin
kabul edilmiş olmasının; onu da sizin takdirinize
bırakıyorum.
Ama her şeye rağmen Sayın
Cumhurbaşkanının Cenevre sürecine yani siyasi sürece atıfta
bulunmuş olması da umut vericidir. Tabii ki beklentimiz, varılan
mutabakatın kalıcı olması ve takip edecek adımlarla
güçlendirilmesidir.
Bu mesele, tabii, sadece Türkiye ve Rusya
arasında bir konu değildir. Her ne kadar ek protokol iki ülke
arasında imzalanmış olsa da bu protokole Esadın ordusunun,
Özgür Suriye Ordusunun, İranın milislerinin de uymaları
beklenir. Dolayısıyla hem bize hem de Moskovaya düşen ilave
görevler vardır. Bunun bir adım ötesine geçecek olursak, bu protokol
çerçevesinde tabii, ortada -biraz sonra değineceğim- bir tampon bölge
oluşmuştur M4 Kara Yolunun etrafında ama bunun sonucu olarak
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrol ettiği coğrafyadaki terörist
sayısı artmıştır. Çünkü kaçanlar oraya
sığınmıştır, kilometrekareye düşen terörist
sayısı 1ken 3 olmuştur. Dolayısıyla bizim üstümüze
gelen bela veya bizim mücadele etmemiz beklenen sayısal grubun hacmi
büyümüştür. Bunu şunun için söylüyorum: Çünkü günün birinde Ruslar
bize Şuradaki teröristleri vurun. diyecekler, Vurun. dediklerinde
bizim ne yapacağımızın oradaki komutanlarımıza
bildirilmiş olması lazım. Ayrıca, hava sahası hâlâ
kapalı, bu ayrı bir tehlike yaratıyor bizim mevcudiyetimiz
açısından.
Bu arada, tabii, daha müspet, olumlu şeyler
var. Sayın Cumhurbaşkanı Esedle görüşüldü mü? sorusunu
sormuştur. Keza, Suriye ihtilafının askerî olamayacağı
Sayın Dışişleri Bakanı tarafından ifade
olunmuştur. Bunları hep artılar hanesine yazıyoruz ve
ileride de bunlardan vazgeçilmeyeceğini umuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erozan, lütfen
tamamlayın.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Biraz evvel
Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarımız söylediler: Oradaki
gözlem noktalarındaki kardeşlerimizin durumu hâlâ risk içeriyor,
oradakilerin ikmal yolları maalesef Rusların eskort edilmesiyle ancak
sağlanabiliyor. Dolayısıyla ümit ederiz ki bu çözüm kalıcı
olur ve önümüzdeki dönemde hem oradaki kardeşlerimizin zamanlıca
başka bölgelere nakli sağlanır hem de Cenevredeki siyasi
sürecin önü açılır.
Çok teşekkür ederim, saygılarımla.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozanın
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel kürsüden konuşan hatibin
konuşlarını şu şekilde tavzih etmek,
açıklığa kavuşturmak lazım: Bir kere, bu ek
protokoldür ve garantörlük sıfatı mutabakatla ortaya konmuştur,
Türkiye'nin garantör olduğu tevsik edilmiştir. Soçi ve Astanaya
atıfla bu konuda Türkiye'nin tezleri de kabul edilmiş ve
karşılıklı olarak insani krizin daha da kötüleşmesinin
önlenmesinin, sivillerin korunmasının, ihtiyaç sahibi tüm Suriyelilere
ön koşulsuz ve ayrım gözetmeksizin koruma ve insani yardım
sağlanmasının, keza ülke içinde yerinden edilmelerinin önlenmesi
ile mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilen kişilerin güvenli ve
gönüllü olarak Suriyedeki asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin
kolaylaştırılmasının önemi vurgulanarak 6 Mart
itibarıyla ateşkes olacağı bildirilmiştir. M4 Kara
Yolunun kuzeyinde ve güneyinde 6 kilometrelik güvenli koridor
oluşturulmuş, 15 Martta da beraberce devriye gezilmesi karara
bağlanmıştır. Dolayısıyla, işin esası
ve özü budur.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
196) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerine
söz isteyen, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Utku Çakırözer.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçen hafta OdaTV haber sitesinin 2
çalışanı Barış Terkoğlu ve Hülya
Kılınçın tutuklanmalarının hepimizin haber alma
özgürlüğüne nasıl büyük darbe vurduğunu
anlatmıştım. O gün, o haber nedeniyle 2 tutuklu gazeteci vardı,
tam bir hafta sonra, bugün, aynı haberden tutuklu 6 gazeteci var.
Milyonlarca kişinin okuduğu OdaTV haber
sitesinin tamamına erişim yasağı kondu yani
kapatıldı. Oysa Anayasa Mahkemesi aralık ayında Wikipedia,
daha dün de sendika.org haber sitesine benzer erişim engellerini ifade
özgürlüğünün ihlali olarak görerek kaldırdı. Yani, hukuka
aykırı bir sansür durumu var, bu hatadan derhâl dönülmeli.
Silivri Cezaevinde ziyaret ettiğim
Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya
Kılınç, Murat Ağırel, Ferhat Çelik ve Aydın Keserin
her birinin koğuşlarında tek başına tutulmasına
yani tecrit hâline derhâl son verilmelidir. Bir an önce iddianameleri
hazırlanarak hâkim önüne çıkarılmalı,
suçsuzluklarını ortaya koyarak serbest kalmalarının önü
açılmalıdır. Unutmayalım; gazetecilerin, Osman
Kavalanın, Selahattin Demirtaşın ve tüm siyasi
tutukluların özgürlüğü hepimizin özgürlüğü demektir.
Değerli arkadaşlarım, demokrasi
eksiğimiz maalesef bu torba yasada daha da derinleşiyor. Sivil
toplumun temeli derneklerin üye bilgilerinin İçişleri
Bakanlığına bildirim zorunluluğu açık seçik bir
fişlemedir, Anayasaya aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım, kahraman
gazilerimiz ulusumuzun onurudur. Onları en iyi koşullarda
yaşatmak Gazi Meclisin birinci önceliği olmalıdır.
Gazilerimiz silinen primler, kesilen maaşlar nedeniyle büyük
mağduriyet yaşıyor. Bu torbada, binlerce gazimizin emeklilikleri
için getirilen yirmi yıl çalışma, 5 bin gün prim
şartları çok ağırdır, kabul edilemez. Kahraman
gazilerimize geçmişte olduğu gibi, aynı engelli yurttaşlarımız
gibi on beş yıl çalışma ve 3900 gün prim üzerinden
emeklilik hakkı yeniden getirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bu torbada
işsizin, emekçinin, asgari ücretlinin derdine hiçbir çare yok. Bakın,
Diyanet, ramazan ayında yoksullarımıza verilecek fitre
fiyatlarını açıkladı: Günlük 27 lira. Bir ailenin
aylık fitresi 3.240 lira. Yani 2.324 lira olarak belirlediğiniz
asgari ücret fitrenin bile altında kalıyor ama bu torbada yine asgari
ücretlinin vergi yükünün kaldırılması yok.
Değerli arkadaşlarım, gurbetçi bir
ailenin evladı olarak bu torba içinde yurt dışındaki
vatandaşlarımızın sorunlarına da çareler görmek
isterdim ama boşanma işlemlerinin tescili ve dövizli askerlik
uygulamasında sınırlı iyileştirme
dışında hiçbir adım yok. Hani yurt dışı
seçim bölgesi? Hani Türkiye'deki emeklilik kesilmeden Avrupa'da
çalışabilme hakkı? Hani Türk Hava Yolları biletlerinde
indirim? Hani Türkiye'de ücretsiz sağlık hizmetleri? Hiçbiri yok.
Peki ne var? Yurt dışında yaşayanlar için dövizle bireysel
emeklilik uygulaması var. Olmaz, değerli arkadaşlarım,
dövizle BES sistemi emekliliğin alternatifi değildir;
sağlık sigortası yok, sosyal güvence yok, bunun nesi emeklilik?
Şaka gibi. Daha geçen ağustos ayında yurt
dışındaki vatandaşlarımızın Türkiyeden
borçlanarak emeklilik imkânını neredeyse ortadan
kaldırdınız. Gurbetçiler nimet-külfet dengesini bozuyor, bunu
yaparsak 1 milyar lira kâr ederiz. mantığıyla ne
yaptınız, hatırlatayım: Yüz binlerce gurbetçimizi SGK
yerine BAĞ-KURlu yaptınız, o emekçilere patron primi ödettiniz.
On yıllarca dişinden tırnağından artırıp
kazandığı birikimiyle 2.000-2.400 lira emekli maaşı
almayı hak eden kardeşlerimizi 2 katı prim ödeterek
yarısını yani 1.000-1.400 lira maaş alır hâle
düşürdünüz. Yurt dışındaki
vatandaşlarımızı üvey evlat gibi gören o ayıplı
kanunun gerekçesi işte bugün ortaya çıkıyor. Gurbetçinin önce
Türkiyeden emekliliklerini zorlaştırdınız, hatta
binlercesini iptal ettiniz, şimdi de diyorsunuz ki: Gönder dövizleri,
gerisini düşünme. Değerli arkadaşlarım, nereden
çıktı bu dövizli BES? Gurbetçilerin emeklilik hakkı sabote
edildikten hemen sonra Maliye Bakanı damat beyin programında duyduk.
Ne diyordu? Finansal sistemdeki risk birikimini azaltmak amacıyla dövizli
BES uygulamasına geçilecek. Yani mesele gurbetçinin emekliliği,
gelecek güvencesi değil, ekonomik krizin önlenmesi, sarayın
savurganlığının güvencesi. Biz daha ülkemizdeki emekçilerin
Bireysel Emeklilik Sistemine güvenini sağlayamamışken
gurbetçilerimize Olsun, sen euroları gönder. diyoruz. Oysa, Türkiyede
fonların durumu ortada, işçilerin İşsizlik Fonunda biriken
milyarlarca liralık kara gün akçelerini işsizler
dışında herkes kullanıyor. Soruyorum: Biz işsizimizin
birikimini bile kendisine ulaştıramazken gurbetçimizin döviz fonunun
garantisini kim verecek?
Değerli arkadaşlarım, yurt
dışındaki vatandaşlarımız bizden tasarruf
hesabı beklemiyor, istedikleri belli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın Sayın
Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Tabii.
Birincisi, ağustos ayındaki
ayrımcılığın, haksızlığın
kalkması ve SGK üzerinden emekliliğe geri dönüş.
İkincisi, bulundukları ülkede
çalışırken Türkiyedeki emekli maaşlarının
kesilmemesi ve bu taleplerinde yerden göğe kadar haklılar.
Seçim zamanı ülke ülke gezip verdiğiniz
sözleri unutmuş olabilirsiniz ama yurt dışında alın
teri döken milyonlarca kardeşimiz unutmadı ve bu Meclisten çözüm
bekliyorlar. Yurt dışındaki kardeşlerimizin bizim ayrılmaz
bir parçamız olduğunu size hatırlatmak istiyorum. Anadoluda,
hepimizin evinde, sokağında var olan gurbetçiler altmış
yıldır en ağır koşullarda emeklerini ortaya koyarak
sadece Avrupayı değil, vatanımızı da
kalkındırdılar; onların hakkı ödenmez. Şimdi,
hesapsız kitapsız yönetiminizin,
savurganlıklarınızın faturasını bu
kardeşlerimize kesemezsiniz. On yıllardır kalpleri vatan
sevgisiyle, ay yıldızlı bayrak aşkıyla çarpan bu
kardeşlerimizin çoktan hak ettikleri taleplerini el birliğiyle
sağlamalıyız. Yapılması gereken, yurt
dışındaki vatandaşlarımızın taleplerini böyle
torbalarda boğmak değil; kapsayıcı, bütünlüklü paketi
derhâl çıkarmaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 5inci madde üzerinde
4 önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir.
Önergeleri okutup birlikte işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik İmam
Hüseyin Filiz
Eskişehir İstanbul
Gaziantep
Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Altıntaş
Aksaray
İstanbul Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Cavit
Arı Abdurrahman
Tutdere Ali
Şeker
Antalya
Adıyaman İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hayrettin
Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu
torba kanun teklifinin 5inci maddesi üzerine söz aldım,
selamlarımı sunuyorum.
Bu madde, Kimlik Bildirme Kanununun 6ncı
maddesine bir fıkra eklenmesiyle ilgilidir.
Ülkemizde rejimin değiştirilip partili
cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yasama görev ve yetkisi olumsuz etkilenmiştir.
Müzakereler komisyonlarda ve Genel Kurulda sağlıklı
işlemiyor, yasama kalitesi çok düştü. Toplumun
ihtiyaçlarını giderecek ve gelecekte önünü açacak düzenlemeler
yerine
Kısa süre sonra aynı konuda yeniden düzenleme ihtiyacı
doğmaktadır. Bu, kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir durum
değildir. Torba kanunlara bu yüzden karşıyız. Bazı
acil durumlarda elbette makul görülebilir ama sürekli torba teklif içine her
şeyin doldurulup Genel Kurula getirilmesi makul görülemez. Bu durum kanun
tekliflerinin ilgili komisyonlardan kaçırılması anlamına
gelir, Anayasa'ya aykırılık iddialarına da
haklılık kazandırır. Aynı zamanda istişareden,
fikir alışverişinden ve mutabakat aramaktan da kaçmak olur.
Görüşülen bu kanun teklifi kapsamında;
İçişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler, Kültür ve Turizm, Hazine ve Maliye ile Millî Savunma gibi çok
önemli 6 Bakanlığa ve Türk Standartları Enstitüsü,
Yükseköğretim Kurulu, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi gene çok
önemli 3 genel müdürlüğe ait kanunlarda değişiklik yapılmak
istenmektedir. Bu kurumlar, devletin değerleri, yapısı,
nitelikleri ve mali konularıyla ilgilidir. Dolayısıyla, devletin
ve kurumların temel direkleridir; kıymetini bilmek gerekir.
Aslında ne yapılmak istendiğini biz çok iyi görüyor ve
anlıyoruz. Onun için, bizim yapmak istediğimiz, konuları
yakından takip edemeyen, iktidarı destekleyen kesimlerin ve yüce Türk
milletinin dikkatini çekmektir.
Değerli milletvekilleri, siyasi, sosyal ve
hukuki bir örgüt olan devlet yönetimi bir emanettir. Emaneti alan kişi,
emin bir kişi olmasının yanında istişareyi de esas
alan kişi olmalıdır. Yönetim kadrolarında yer
alanların bilgili, liyakatli, eğitimli ve özellikle ahlaklı
olmaları, Türk devlet geleneğinin temel esaslarındandır.
Binlerce yıllık tecrübenin sonucunda tespit edilen bu kurallar aslında
evrensel kurallarla da uyumludur. Devletin sahibi millettir, hükûmetler veya
cumhurbaşkanları devletin sahibi değildir, emanetçidir. Emanete
sahip çıkarken de iyi işlerin yanında, kötü işlerin
karşısında olmaları gerekir. Bu hâliyle 5inci maddeye de
kanun teklifinin tümüne de evet diyemeyeceğimizi bildiririm.
Adaletle ilgili güncel bir konuya kısaca
değinmek istiyorum: Pazar günü İstanbulda kapısında
Adalet Sarayı yazan büyük bir binanın 6ncı katında yedi
saat geçirdik. Sayıştay raporlarını detaylı inceleyen,
özellikle belediyelerdeki yolsuzlukları ortaya çıkaran çok
faydalı bir gazeteci, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat
Ağırelin yanındaydık. Diğer 5 milletvekili
arkadaşla birlikte süreci takip ettik. Ne yazık ki skandal bir
kararla karşılaştık. Verilen uzun süreli aradan sonra,
kararın açıklanacağı duruşma salonuna avukatlar ve
milletvekili arkadaşlardan Ahmet Çelik ve Ümit Beyazla beraber girdik.
Duruşma hâkimi Murata hitaben sadece Tutuklandın. dedi, karar
okunmadı. Kâtipler tutanakları imza için dışarı
getirdiler. 11 sayfalık kararın fotokopisi yanımdadır.
Görüldü ki uzunca kararın 9uncu ve 10uncu sayfalarında derhâl
serbest bırakılması, 10uncu sayfanın devamında ise
tutuklanması diye yazıyor.
Açık şekilde
anlaşılacağı gibi, karardan hangisinin geçerli
olacağına duruşma hâkimince değil, dışarıdan
beklenen ve muhtemelen o uzun süreli arada gelen talimatla karar verilmesi
uygun görülmüştür. Bu durumu, hiçbir kimse -yetkisi ne olursa olsun-
başka türlü açıklayamaz, suçu kâtiplere veya başka birine de atamaz.
Biz, milletvekili arkadaşlarla birlikte buna şahidiz, şahit
olduğumuzu da her yerde, her ortamda, her zaman söylemeye devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, selamlayalım.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Kapısında Adalet Sarayı yazan binalarda hukuka
bağlı, adaletle karar verecek hâkim yoktur kanaati
yayılınca, bu düşünce Türk milletine yapılabilecek en büyük
kötülük olur. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde konuyu dile getirerek
ülkeyi yönetenlerin dikkatini çekmek istiyorum; Adalet Bakanını da
acilen, Pelikan, Menzilci ya da başka bir cemaatin Adliyeyi ele
geçirmesine engel olmaya çağırıyor, Genel Kurula saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 196 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, teklifin 5inci
maddesinde, Kimlik Bildirme Kanununun 6ncı maddesine yapılacak bir
ekleme var. Bu eklenecek fıkra, aslında,
çağımızın gelişen teknolojisine, gelişen koşullarına
uygun bir düzenlemedir, uygun bir eklemedir, bunun olması gerekiyor.
Ancak, burada, bu fıkra, kanunun kendi içerisinde bir çelişki
yaratacaktır. Mevcut düzenlemede kimlik bildirmesi gereken
işleticilerin, kimlikleri bildirirken, genel kolluğa bildirirken
mahalle ve köy muhtarına onaylatması şartı vardı ancak
burada onay şartı kaldırılıyor. Aslında burada
muhtarların yetkileri biraz kırpılmış gibi görünüyor
ancak bu hâliyle de olsa bu düzenlemenin olması uygundur, olumlu
buluyoruz.
Bunun dışında, değerli
milletvekilleri, özellikle 6ncı maddede -biraz önce, Genel Kurulda,
benden önceki konuşmacılar da bahsetti- özellikle gazilerimizin
durumunu yakından ilgilendiren bir düzenleme geliyor. Bu düzenleme de
geliş itibarıyla, teklifte bulunması itibarıyla anlamlı
ancak bu düzenleme de tek başına gazilerimizin -görev ve harp
malullüğü bulunan gazilerimizin- sorunlarını ortadan
kaldırmaya yetmeyecektir. Bunun sebebi şu: Bunun sebebi,
iktidarın torba kanun tekniğinden bir türlü vazgeçmemesi.
Şimdi, kanunun bütünlüğünü bozacak
şekilde, sadece torba kanuna birtakım eklemeler yaparak biz mevcut
sorunları çözemiyoruz. İşte burada; madem gazilerimizin malullük
aylıklarıyla birlikte yaşlılık aylığı
alabilmeleri için önündeki engelleri kaldırmak, onların ekonomik
anlamda hayat seviyelerini yükseltmek adına bir teklif getiriyorsunuz, o
zaman gazilerimizin şu anda yaşadığı diğer
sorunları ortadan kaldıracak şekilde kapsamı biraz
genişletmeniz gerekirdi.
Mesela ne yapılabilirdi? Şimdi, buradaki
düzenlemeye göre bütün gaziler maluliyet olarak eşit kabul edilmiş
oluyor. Hâlbuki öyle değil. Gaziler aynı zamanda birer engelli
-maluliyet oranları yüzdelikler olarak değişkenlik
gösterebiliyor- gözünü kaybeden var, bacağını kaybeden var, iki
gözünü kaybeden var. Dolayısıyla bunların
yaşlılık aylığı alırken ödeyecekleri primler
ve sigortalı gün sayısının kademeli olması
gerekiyordu, bu şekilde bir düzenleme yapılması gerekiyordu.
Mevcut hâliyle bu yasa çıksa dahi sorun çözülemeyecek.
Bunun dışında, yine, gazilerimizin
almış olduğu şeref aylıkları var. Şeref
aylığı alan gazi, eğer sigortalı başka bir
işte çalışırsa aylığının
yarısını alabiliyor. Şeref aylığı, normalde
sigortalı çalışmanın dışında bir şey.
Peki, çalışıyor diye bunun aylığının
yarısını kesmek hangi hukuk mantığıyla
açıklanabilir, hangi anlayışla açıklanabilir? (CHP
sıralarından alkışlar) Hiçbir mantığı yok.
Madem getirdiniz, bunu da torbanın bir tarafına
koysaydınız, bu mağduriyet de giderilmiş olsaydı;
bunlar yok. Dolayısıyla, bu 2 kanun maddesi, evet, lazım,
gerekli ama eksiktir. Biz bu eksikliğin de bu aşamada giderilmesini
talep ediyoruz.
Komisyon görüşmelerinde, özellikle gazilerimize
ilişkin bu eksiklikleri arkadaşlarımız dile getirdiklerinde
Genel Kurulda düzelteceğiz. demiştiniz. Bekliyorum, Genel Kurulda
iktidar partisi bu konudaki eksikliği giderecek teklifi verecek mi
vermeyecek mi; hep birlikte göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, bir de bu
torbanın, bu teklifin 2nci maddesinde -özellikle deprem sonrasında-
doğal afetlerden etkilenen vatandaşlarımızın elektrik
ve doğal gaz borçlarının bir yıl ertelenmesi, faizlerinin
devlet tarafından ödenmesi var; doğru, ancak biz isterdik ki -bütün
uzmanlar aylarca söyledi Türkiyedeki deprem gerçeğini- deprem öncesi
yapılabilecek tedbirlere ilişkin de kanun getirin.
Ben, kendi seçim bölgemden örnek vereyim: 2017de,
2018de Adıyaman 2 deprem yaşadı. Samsat bölgesinde henüz 2nci
etap konutlar teslim edilemedi. Aradan iki yıl geçmiş, insanlar daha
konutlarına ulaşamadılar, yerleşemediler. İmardan
kaynaklı sorunlar var; zarar gören köylerdeki
vatandaşlarımızın konut sorunlarının nasıl
çözüleceğine ilişkin mevzuattan kaynaklı sorunlar var. O
sorunları da getirmeniz gerekiyor. Eğer bu sorunları, depremle
ilgili alınabilecek tedbirleri, bir bütün olarak, kendi mecrasında,
kanun bütünlüğü içerisinde tartışamazsak eksik kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Elektrik
faturasını ödemeyi getiriyorsunuz, evlerine iki yıldan beri
kavuşamayan vatandaşlarımızın bu
sorunlarının nasıl çözüleceği konusunda bir
çalışma yapmıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Sivrice depreminden
sonra, Adıyamanın Sincik, Gerger ve Tillo başta olmak üzere
birçok bölgesinde ciddi maddi hasarlar meydana geldi. Şu anda, AFAD
İl Müdürlüğünün yapmış olduğu tespite göre, 500e
yakın konut hasarlı, ağır hasarlı ancak bir gün, ne
yandaş medyada Adıyaman deprem bölgesi olarak geçti ne bu kürsülerde
ne de Hükûmet sözcülerinin ifadelerinde; Adıyaman unutuldu, ihmal edildi.
Biz, eğer bu indirim gerçekleşecekse Adıyamandaki
hemşehrilerimizin de bu indirimden faydalanmalarını talep
ediyoruz. Elâzığdaki, Malatyadaki
vatandaşlarımızın kamu bankalarına olan borçları
ertelendi ancak Adıyamanla ilgili herhangi bir çalışma yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Buradan, milletin
Meclisinden sesleniyoruz: Adıyamandaki de Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı, o da deprem mağduru. Dolayısıyla onun
mağduriyetini de giderecek şekilde çalışmaları,
düzenlemeleri yapmasını Hükûmetten bekliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde bulunan ve ibaresinin
ile olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül
İstanbul
Mersin Antalya
Abdullah
Koç Erdal
Aydemir Mahmut Celadet
Gaydalı
Ağrı Bingöl Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin
Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve ekran karşısında bizi izleyen
halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, bütün meselelerimizde olduğu gibi,
zannediyorum coronavirüs hadisesinde de ifrat ile tefrit arasında kalmaya
başladık. Kimileri açısından belki
ağırlığından daha fazla önemli olarak sunulan,
kimileri tarafındansa böyle vakayıadiyeden, gelip geçecek kısa
dönemli bir mesele olarak ele alınıyor. Aslında biz
hastalığın bir boyutunu görüyoruz yani kişiye ilişkin,
tekil şahsa ilişkin, ölüme kadar varan bir boyutundan haberdarız
ama bununla birlikte, bilmek gerekir ki art arda gelecek işsizler,
işsizler ordusu, belki yüz binlerce insanın işsiz kalması,
bunların yaratacağı toplumsal travmalar, bunun sonucunda ortaya
çıkacak olan pek çok farklı bireysel ve toplumsal travmatik süreçle,
yalnızca virüsün kişide sebep olduğu şeyle değil, onu
çok daha aşan bir toplumsal problemle karşı karşıya
kalma ihtimalimiz var. Bunu biraz daha, o açıdan, ciddi ele almakta fayda
var diye düşünüyorum.
Bakanlık çalışıyor, bunun
farkındayız. Ama o kadar önemli ki dün, biliyorsunuz, Dünya
Sağlık Örgütü de pandemi olarak sundu problemi. Pandemi
teşhisinin konulduğu yerde örneğin Sağlık Bakanlığının
Türk Tabipleri Birliğini bir paydaş olarak görmemesi
anlaşılabilir bir şey değil. Pandemi yani küresel düzeyde
tehdit olan, küresel düzeyde ciddi bir risk söz konusu demek. Hâl böyleyken
tabip odaları, özellikle Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Bakanlıktan defaatle randevu istemiş olmasına rağmen
Bakanlık bir türlü görüşmüyor. Meseleye bu tarzda
bakıldığında yani partizan bir zaviyeden bu mesele
anlaşılmaya ya da yönetilmeye
çalışıldığında emin olun ki çok ciddi sorunlarla
karşı karşıya kalacağız. Örneğin şunu
anlamak mümkün değil: Okullar neden kapatılmaz? Askerî birliklerde
neden bu meseleye ilişkin önlemler geliştirilmez? Cezaevleri,
insanların pek çok stres faktörüyle iç içe yaşadığı,
kötü beslendiği ve 250 bin kişilik olduğu hâlde 280 bin
civarında tutsağın yaşadığı, 800 bebenin
olduğu ortamlar; örneğin, bunlara ilişkin neden bir acil eylem
planı yürürlüğe konulmaz? Bunları anlayabilmek mümkün değil
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla ben iktidarı ve
Bakanlığı bu konuda tekrar uyarırken bu meselenin
ciddiyetinin yeterince kavranabildiğini düşünmediğimi bir kez
daha buradan ifade etmek istiyorum. Allah sonumuzu hayır ede!
Şimdi, torba yasanın
torbalığına ilişkin pek çok şey söylendi. Burada
özellikle İşsizlik Sigortası Fonuna dair bir girizgâh
yapmanın çok anlamlı olacağı kanısındayım.
Arkadaşlar, işçinin asgari ücretinden kesilen primlerle
oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonundan işverene
asgari ücret desteği olarak verilecek yani böylece işçi
sınıfı 1 defa değil 2 defa sömürülmüş olacak. Bizim
memlekette Hamam suyuyla dost gönüllemek. diye bir laf var, iktidar hamam
suyuyla dost gönüllüyor. İktidar eğer işverene bir asgari ücret
desteğinde bulunacaksa mesela o havuzlarından bulunabilirler;
değil mi? Örneğin sarayın giderlerinden, sarayın
bütçesinden böyle bir destekte bulunabilirler ama zaten asgari ücret, adı
üzerinde asgari ve bir yaşam standardı sunmayan bir ücret. Buna
rağmen, buradan, oluşan fondan ki bunlar işçilerin insanca
yaşayabilmesi için, karınca kararınca destek olsun diye
oluşturulmuş olan mekanizmalar- şimdi, tutup da işverene
destekte bulunmak siyaseten hiç vicdani ve ahlaki değil değerli
arkadaşlar. Yani aslında halk olarak sermayeye demiş oluyoruz
ki: Ya, kurban olayım şu parayı al, sen bana bu parayı daha
sonra maaş olarak, asgari ücret olarak geri ver. Arkadaşlar, burada
etik açıdan çok önemli, çok temelli problemler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Turan, tamamlıyoruz.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Zaten iş gücü
maliyetini düşürmek için elinizden geleni yaptınız. Asgari Ücret
Tespit Komisyonunun nasıl çalıştığını,
sarı sendikaların bu işe nasıl teşne olduğunu ve
sefalet ücretinin asgari ücret olarak sunulduğunu görüyoruz. Hâl böyleyken
bir de bunun içerisinden işverene destekte bulunmak, açıkçası en
alttakilere Ölün kardeşim. demektir. Yani aşağıdan
yukarıya -ilk konuşmamda ifade ettiğim şey tam da buydu-
bir servet transferinin iktidar eliyle yapılan biçimidir ki bunu asla ve
asla kabul etmek mümkün değildir değerli arkadaşlar; bu,
korporatist bir zihniyettir. Burada, derin sınıfsal ayrımlar,
derin sınıfsal çelişkiler vardır ama iktidar ve sermaye
kendi çıkarına olan her şeyi memleketin çıkarına
olarak gösterme eğilimindedir. Bu, İdlib savaşında da
böyledir, krizin çözümünde de böyledir, iktidarın bütün
politikalarında da böyledir.
Dolayısıyla biz bu konuda iktidarın
atmış olduğu adımı kesinlikle yanlış
bulduğumuzu bir kez daha ifade edip İşsizlik Sigortası
Fonunun yağmalanmasına evet demeyeceğimizi tekrar belirtmek
istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinde yer alan
yukarıda belirtilen süre içerisinde ibaresinin üç gün içinde
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem Kamil
Aydın Mehmet
Celal Fendoğlu
İstanbul
Erzurum Malatya
Ramazan
Kaşlı Baki
Şimşek Yaşar
Karadağ
Aksaray Mersin Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erzurum
Milletvekilimiz Sayın Kamil Aydın. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Aydın.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün 12 Mart 2020. İstiklal
Marşımızın kabulünün 99uncu ve Erzurumun düşman
işgalinden kurtuluşunun 102nci yılını şanla
şerefle idrak ediyoruz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
8 Marttan bugüne kadarki yasama faaliyetlerinde
Dünya Kadınlar Günü içerikli tebriklere, kutlamalara ve konuşmalara
büyük bir memnuniyetle tanıklık ettik. Bu bağlamda, dünden
bugüne yaptıklarıyla tarihe not düşerek yüce Türk milletinin
maşerî vicdanında müstesna yer edinen kahraman
kadınlarımızı sevgi, saygı, minnet ve rahmetle yâd
ediyoruz.
Bugünün anlamına binaen, özellikle söz konusu
vatan olduğunda her şeyi teferruat gören 2 kadın abide
şahsiyetten bahsetmek istiyorum. Bunlardan birincisi Fatma Seher Erden,
namıdiğer Kara Fatmadır. 1888 Erzurum doğumlu Kara Fatma,
eşi binbaşı Ahmet Beyi Sarıkamış
Harekâtında şehit vermiş ve kendisi ondan sonra millî müfreze
komutanı olarak onbaşı, çavuş, üsteğmenliğe kadar
Millî Mücadelede yer almıştı. İzmir, Sakarya,
Dumlupınar ve Bursa başta olmak üzere Millî Mücadelenin birçok
cephesinde kahramanca ve kadınca yer almıştır.
Çavuşluktan üsteğmenliğe kadar süren kahraman askerî
yaşamı devamında, 2 Temmuz 1955te, sivil yaşamı da 67
yaşındayken darülacezede son bulmuştu. Emekli
maaşını dahi Kızılaya bağışlayan Fatma
Seher Hanım Kasımpaşadaki Kulaksız
Mezarlığında şimdi huzur içinde yatmaktadır.
Sayın milletvekilleri, 93 Harbinde düşman
tabyalara dayandığında ağır yaralı Hasan
kardeşini ve 3 aylık yavrusunu bırakıp kardeşinin
silahını kaptığı gibi Aziziye Tabyalarına hücum
eden diğer bir kadın kahramanımız Nene Hatundur.
Hayatının sonraki döneminde de felçli kızına ve
yaşlı kocasına bakarak kahramanlığını
sürdürmüş, hatta teklif edilen yardımı kabul etmeyip
çalışabileceği bir iş talebinde bulunmuştur.
Sayın milletvekilleri, tecrübeyle sabit,
dilimize dolanan birtakım ifadeler vardır. Örneğin, Aşk ağlatır,
dert söyletir. veya Dertli söyleyen olur. gibi. Âşık olup
dertlenen ve dertlerini sazına, sözüne döken edebiyatımızın
en köklü ve en eski geleneği olan âşıklık, ozanlık
geleneğinin önemli bir temsilcisi, kıymetli hemşehrim Âşık
Sümmanînin dizeleri şöyle der:
Ervah-ı ezelden levh-i kalemden,
Bu benim bahtımı kara yazmışlar.
Bilirim güldürmez devr-i âlemden,
Bir günümü yüz bin zara yazmışlar.
Olaydım dünyada ikbali yaver,
El etsem sevdiğim acep kim ne der,
Bilmem tecelli mi yoksa ki kader,
Beni bir vefasız yâre yazmışlar
Yazanlar Leylayı mecnun kitabın,
Sümmanîyi bir kenara yazmışlar.
Bu dizelerle birlikte, 93 Harbinden sonra onlarca
yıl son nefes, son nefer diyerek vatan savunmasında bulunmuş
ve göçleri göç edip göçleri yola dizme pahasına, fakruzaruret içerisinde
dahi vatan toprağından vazgeçmeden mücadele etmiş şüheda
torunları, aziz hemşehrilerimin kurtuluş coşkusunu
canıgönülden kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, Sümmanînin ifadesiyle,
en soğuk, en yüksek ve bir kenara yazılan dadaşlar diyarı
Erzurumlu bir kardeşiniz olarak şunu ifade etmek isterim ki: Bu
kurtuluş yıl dönümü vesilesiyle, kadim şehrimizin son aylarda
yaşadığı sıkıntılardan bir an önce
rahatlaması en kalbî temennimizdir. Çünkü Erzurumun, şu günlerde,
Türkiye'nin büyük bir özveriyle, göç, sağlık sınavından
geçtiği bir süreçte, doğuyu batıya taşıyan göç güzergâhında
olmasından dolayı, sağlık, istihdam ve kamu
yatırımları konusunda talepleri ölçülü ve seviyeli bir biçimde
devam etmektedir. Bunları birkaç alt başlıkta ifade etmek
gerekirse:
1) Deprem bölgesi olması hasebiyle, merkezî ve
yerel yönetimlerimizin ilimizdeki kentsel dönüşüm sürecini
hızlandırarak düşük maliyetli konut teminine devam etmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın,
tamamlayalım.
KAMİL AYDIN (Devamla) 2) Tarım ve
hayvancılık odaklı sağlanan destek girişimlerinin
artırılarak sürekli bir hâle getirilmesi çok önemlidir.
3) İstanbula mesafesi birçok ülkeden daha uzak
olan Erzurumdan veya Erzuruma kış boyunca
sıkıntılı ve pahalı seyreden uçak seferlerinin ve
ücretlerinin bir an önce dengelenmesi ziyadesiyle bizleri memnun edecektir.
4) Müjde beklediğimiz diğer bir önemli
altyapı hizmeti olan yüksek hızlı trenin uzayarak Erzincana
kadar programa alınması bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir.
Emeği geçenlere şükranlarımızı sunuyoruz ve bunun
yarım bırakılmadan Erzurum-Kars hattına kadar
uzatılması samimi talebimizdir.
Son olarak, ağır mevsim şartları
itibarıyla -kanayan diğer bir yara da- 2017de kanun teklifimizle
ifade ettiğimiz yüksek doğal gaz tüketim maliyetlerinin bu zor ve
uzak şehre reva görülmemesidir der, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gerçi, güzel bir alkış da
gelmişti ama önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 3 önerge
bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2633) sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 6: 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı
Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 4üncü
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Ancak, bu kapsamdakilerden yaralanma
tarihi/terhis tarihinden sonra geçen çalışmaları esas
alındığında 13/7/1953 tarihli ve 1053 sayılı
Vazife Malullüklerinin Nevileri ile Dereceleri Hakkında Nizamnameye göre;
1 ve 2. derece olanlar en az 15 yıldan beri
sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla,
3 ve 4. derece olanlar en az 17 yıldan beri
sigortalı bulunmak ve en az 4200 gün malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla,
5 ve 6. Derece olanlar en az 20 yıldan beri
sigortalı bulunmak ve en az 5000 gün malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla,
talepleri halinde ayrıca
yaşlılık aylığından da yararlanırlar.
Mehmet Ali
Çelebi Müzeyyen
Şevkin Gamze
Taşcıer
İzmir Adana Ankara
Emine Gülizar
Emecan Sevda Erdan
Kılıç
İstanbul
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Çelebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Çelebi.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gazilerimizin hayata dair kısık sesle
söylemeye çalıştıkları bir yaşam türküsü vardır
dillerinde ancak bu madde bu şekilde geçerse işte o türküyü
susturmuş olacağız şimdi, eksik düzenleme nedeniyle.
İllerinize dağılacaksınız
değerli vekiller, gittiğinizde de benim anlatacağım
hususları gazilerimize bir sorun; sizlerin gözlerinize bakacaklar ve siz
de şunu diyeceksiniz: Keşke bunu böyle geçirmeseymişiz.
Şimdi, gazilerimiz malul maaşı alıyorlar ve gazi
oldukları andan itibaren kamuda çalışabilir durumda olanlara
iş hakkı veriliyor. Gazi oldum, kamuda işe başladım;
2013 yılına kadar, engelli statüsünden, Engellilik Yasasından
faydalanarak on beş yılda emekli olabiliyorlardı ama 2013
yılında, Komisyonda dahi görüşülmemiş bir önergeyle burada
bu değiştirildi. Ve gazilerimize ne denildi biliyor musunuz? Biz
size malul maaşı bağladık ve sizin engellilik statünüzü
kaldırdık, 60 yaşınıza kadar çalışın.
Ya, iki kolu, bacağı yok, gözü yok; 60 yaşına kadar çalış
Böyle bir şey olabilir mi? Bunu söyledik. Dört aydır da dilimizde tüy
bitti, Bu yanlıştır; yapmayın, etmeyin. diye. Şimdi,
Yirmi sene yapalım. dediniz yani on beş yıl olanı önce
bozdunuz, şimdi de Yirmi sene yapalım. diyorsunuz, burada ciddi yanlışlar
var.
Şimdi, üç sorun var bu düzenlemeyle ilgili, üç
sorun. Bir: Silinen primler. İki: Engellilik oranının dikkate
alınmaması. Üç: Kesilen maaşlar. Tek tek ele alacağım
bunları.
Silinen primler: Değerli vekiller, şimdi
gazilik başlangıç tarihi hukuken ne olmalı,
yaralandığı tarih mi? Öyle olmalı değil mi, öyle
düşünüyoruz ama öyle değil. Gazilik maaşının
bağlandığı tarih, hukuken gazilik başlangıcı
olarak kabul ediliyor yani gaziliğini bir şekilde geç almış
bir vatandaşımız mağdur oluyor. Gaziliğini yirmi sene
sonra bile alan var.
Şimdi, nasıl mağduriyet
yaratıyor, onu anlatacağım size. Bakın, şimdi, silinen
primler... Şu, yaralanma ibaresi -şekille gösteriyorum- bu da gazilik
maaşının başladığı tarih olsun. Şimdi,
bu iki üç yıl belki önemsiz gelebilecek size ama yirmi yıldan
düşecek bu, o yüzden önemli. Yani askere başlamadan önce kişi
çalışmış, primini cebinden ödemiş askere gelmeden
önce, askerde gazi olmuş, maaşı bağladığımız
an bu iki üç yılı siliyoruz, Çalışmamışsın
sen. diyoruz ama gazinin kolu bacağı yok, bu iki üç yıl onun
için çok önemli. Dolayısıyla silinen primlerden bir tanesi bu; askere
gelmeden önce çalıştığı süreler, birincisi bu.
İkincisi daha vahim, o çok daha vahim.
Şimdi, şöyle bir durum var: Burada yaralanmış, yirmi sekiz
yıl geçmiş, böyle gazilerimiz var, yirmi sekiz yıl sonra
gaziliğini almış. Neden? Doktor yanlış rapor
vermiş. Ensesinden mermi girmiş, beynindeki mermi yirmi sene sonra
saptanmış, gaziliğini o zaman almış; onun suçu ne?
Yirmi sekiz yıl gazilik maaşı almıyor ve gazilik
maaşı çok geç bağlandığı için, gazilik
başlangıcı da burası sayıldığı için ne
oluyor? Yirmi sekiz senelik primi siliniyor. Yaş olmuş 55, şimdi
biz bu gazimize diyoruz ki: Sen yirmi sene daha çalış. O kadar ömrü
yok ki zaten. 55 yaşında sıfırlıyorsun yirmi sekiz
yılını, cebinden prim ödemiş, 75te emekli ol. diyorsun,
mezarda emeklilik. Bu, kabul edilemez.
Şimdi, gazilerimiz yazıyorlar, bakın,
söylüyorlar: 1986da yaralandım, 2012de gazilik aldım, 54
yaşındayım, sağ elim bilekten yok, kalp hastasıyım,
yirmi dört yılım siliniyor. Sizlere gazilerimizin mesajları.
1993te Şırnakta yaralandım, kafamda kurşun olduğu
yirmi yıl sonra tespit edildi. Geç gazilik aldıysa bu onun suçu mu?
Bütün yirmi yılı gidiyor. Bakın, çok önemli: Van
Başkalede askerdim, doktor para istedi, babam hamaldı, veremedim.
diyor, bana bunu söyledi. Babam hamaldı, doktor para istedi, rapora
yazmadı. ve şu an 53 yaşında, yirmi sekiz senesi
siliniyor, 73 yaşında emekli olacak; o kadar yaşayamaz zaten.
1990 yılında PKKyla çatışmaya giriyor, 2007de gazilik
haklarına kavuşuyor, on bir yıl prim günü siliniyor bir
gazimizin Uzuv kaybı hariç, diz ve kolumdaki şarapnel
parçalarının verdiği acıyı bir ben bilirim bir de
Allah, verdikleri yüzde 25 zammı da geri alsınlar. diyor. 1989da
yaralanıyor bir tanesi, müracaat süresi içerisinde
başvuramamış, yönlendiren olmamış, gaziliğini çok
geç alıyor, 6614 günüm siliniyor, yaş 53, sağ kalça protez, 500
metreyi zor yürüyorum. diyor ve anlatırken bana ağladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Çelebi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gazinin sözünü
kesme Başkan.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Gaziyi
ağlatmak ne demek değerli vekiller? Yani Başımıza
taş yağacak. diyor ya Anadoluda vatandaşlarımız,
öyle bir durumdayız şu an. Dolayısıyla buradaki önerimiz
şu, silinen primlerle ilgili: 5510 sayılı Kanunun 38inci
maddesinde düzenleme yapılabilir bir; bunu yapabiliriz. İki:
Gazilerimizin yaşlılık aylığı hak etmelerinde
aylık bağlandığı tarihi esas almayıp yaralanma
tarihini esas alırsak bu sorun çözülebilir.
Şimdi, 2nci konu, engel oranı dikkate
alınmıyor yani 1inci derecede de var, 1 ile 6 derece arasında
sıkıntılı yani 6 derece var, 1inci dereceye de Yirmi
senede emekli ol. diyoruz, 6ncı dereceye de Yirmi senede emekli ol.
diyoruz. Ama 1inci derece dediğimiz nasıl biliyor musunuz? İki
bacağı yok, gözü kör
Bir gazimiz şöyle anlattı
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mesele
gazilerimiz Sayın Başkan.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha müsaade ederseniz, çok önemli konu.
Eşi on beş sene bu gazimizi -gözü kör, 2
bacağı yok- işe götürmüş. Şimdi, bu yasa çıkarsa
tekrar işe başlayacak, tekrar eşi bu şekilde götürüp
çalıştıracak. Yani bu olmaz, bu eziyete döner değerli
vekillerim, bunu düzeltmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlamak için veriyorum, lütfen
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Tamam
Başkanım, hemen bitiriyorum.
Son cümle de şu: Maaşların
kesilmiş olması da bir dezavantaj. Diyor ki bir gazimiz: Şu an
ben Sivasta yapılmakta olan hayvan pazarında, şantiyede, eksi
17 derecede çalışıyorum; kafamda kurşun, sırtımda
bomba parçaları duruyor, soğukta çalışamıyorum ama
mecbur kaldım maaşım kesildiği için. Bugün İstiklal
Marşı okuyorsak okumamıza vesile olan Mustafa Kemal Atatürkü,
şehitlerimizi ve gazilerimizi unutmayalım diyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Akbaşoğlu, kısa bir
açıklama talebiniz oldu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, tabii, hatibi
dinledik. Öncelikli olarak şunu söyleyeyim: 2013teki bu düzenleme, o
zaman AK PARTİ, CHP ve MHPnin beraberce, konsensüsle yaptığı
bir düzenlemedir. Burada teknik detaylarına girmek istemiyorum vakit
yeterli olmadığı için. Bu, 2nci kez emekli olmayla ilgili bir
düzenlemedir. Burada birçok iyileştirmeler söz konusudur. Malullükle
ilgili de tedavi görüp görmemesiyle ilgili, iyileşip iyileşmemesiyle
ilgili duruma göre belirlilik söz konusu olduğundan daha farklı
durumlar meydana gelmektedir. Teknik bir husustur, detaya girmek istemiyorum
ama 2013 yılında beraberce, AK PARTİ, MHP ve CHPnin ortak
önergesiyle bu düzenleme yapılmıştır.
Teşekkür ederim.
Gazi ve şehitlerimizin aileleri bizim için
baş tacıdır, gazilerimiz baş tacımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekli her türlü düzenlemeyi, eksiklikleri zaten
konsensüsle yaptık, yapıyoruz ve yapacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, size de bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
54.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin görüşülmekte
olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Akbaşoğlunun da ifade ettiği
gibi, gazilerimizin bu malullük maaşında 2013 yılında
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİyle
birlikte Genel Kurulda verdiğimiz bir önergeyle yapılan düzenlemenin
iz düşümü 6ncı maddeyi görüşüyoruz. Bu, sorunu tamamen çözmüyor.
Daha bir saat evvel toplantı yaptık Sayın Grup Başkan
Vekilleriyle, Sayın Mehmet Ali Çelebi de vardı toplantıda; konuşmasında
noksan bıraktı, efendim, Komisyonda görüşülmedi de Genel Kurulda
kabul edilip geçilmiş gibi. Cumhuriyet Halk Partisinin de imzası var
o önergede, ortak önergedir. Bunu özellikle bir açıklığa
kavuşturmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Mutabakata
vardığımız husus da şudur: Bunu hakkaniyetli,
eşit ve adil bir şekilde, Anayasaya da aykırı olmayacak
bir şekilde, genel bir düzenleme hâlinde, düzenleyici etki analizini de
yapmak suretiyle bu düzenlemeyi yapmak konusunda mutabık kaldık. Bu
hususu da tutanaklara geçirmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, siz de bir kısa söz talebinde
bulundunuz, size de bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
55.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bizim 2013te çıkarılan bu kanuna destek vermemiz, biraz
önce kürsüde konuşan milletvekilimizin taleplerini ortadan kaldırmaz.
O günün şartlarında biz kanuna belli noktalarda destek vermişiz
ama bu, milletvekilimizin söyledikleri yanlış anlamına gelmez.
Milletvekilimiz, bir asker olarak, bir eski asker, şimdi bir siyasetçi
olarak, gazilerimizin, şehit yakınlarımızın daha iyi
şartlarda yaşamasını isteyen, yüreği onlarla çarpan
bir konuşma yapmıştır. Nitekim, biraz önce içeride de
diğer siyasi parti gruplarıyla, gazilerimizin ve şehit
yakınlarımızın sorunlarının çözümüne yönelik
yapıcı, kalıcı, daha iyi kanun teklifleri için belli ortak
çalışma yapmak gibi de bir karar almışızdır.
Durum bundan ibarettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
müsaadenizle efendim, bir kısa
BAŞKAN - Bitirelim mi
tartışmayı?
Teknik bir açıklama yapacaksınız
herhâlde.
Buyurun.
56.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tartışma değil de yani, konuyu,
meseleyi açıklığa kavuşturmak bakımından ifade
ediyorum.
Ben sayın konuşmacının konuşmasını
eleştirmedim, sadece konuşmasında boş bırakılan
bir noktaya temas ettim. Onu söylemesi gerekirdi çünkü
yaptığımız toplantıda kendileri de olduğu için
onu noksan bırakmayı maksatlı buldum açıkçası, onu da
ifade edeyim. Yoksa, gazilerimizin bu meselede yaşadığı
sorunları biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak gayet iyi biliyoruz.
Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir. Burada bir noksanlık var,
haksızlık var. Bunun da, dediğim gibi, anayasal, yasal, eşitlik,
genellik ve hakkaniyet içerisinde çözülmesi konusunda gruplar olarak
hemfikiriz, burada tartışılan veya mutabık
kalmadığımız bir durum yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, çok teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, idare olarak şöyle
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, yeter ama ya
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, konu
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu
Akbaşoğlu bu kanunun bitmesini istemiyor arkadaş, vallahi de
istemiyor, billahi de istemiyor ya!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen bir saniye,
belki önemli bir şey söyleyecektir Sayın Akbaşoğlu.
Sayın Akbaşoğlu, bir cümleyle rica
edeyim.
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, malulen emekli olan gazilere otuz yıl görev
yapmış gibi en üst noktadan aylık
bağlandığına, emekli olmakla beraber Tekrar
çalışmak istiyorum. diyen gazilerle ilgili düzenleme
getirildiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, Engin Bey de söz aldı, bir
açıklamada bulundu.
BAŞKAN Ona bir şey demedi ama Engin Bey
de yani
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Tabii tabii, şu açıklık, tavzih noktasında şunu
söylemek istiyorum, kayda geçsin.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hemfikiriz,
hemfikiriz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda hepimiz zaten hemfikir olduğumuzu ifade
ediyoruz.
Şöyle bir teknik durum var: Şimdi, malulen
emekli olan gazimizle ilgili otuz yıl görev yapmış gibi en üst
noktadan zaten aylık bağlanıyor, bir. İkinci olarak,
aynı şekilde, emekli olmakla beraber Ben çalışmaya devam
etmek istiyorum. Tekrar çalışmak istiyorum. diyen gazilerimizle
ilgili bir düzenleme getiriliyor, kendilerine ikinci bir hak gelsin diye. Onun
şartlarını bu kanun teklifi belirliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konunun dışında olan hususlarla ilgili
de hep beraber zaten görüştük ve eksik kalan noktalar neyse bunu da
beraber değerlendireceğimizi ifade ettik.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, gidereceğiz elbette. Peki,
uzatmayalım artık, anlaşıldı konu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir izah getirdim, o kadar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de izah
getireyim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz, bu
6ncı madde yanlış demiyoruz, eksik diyoruz; kötü demiyoruz,
olumsuz demiyoruz, kısmi bir iyileşme ama yetersiz dedik.
BAŞKAN Tamam, peki, çok teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 6- 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı
Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 4 üncü
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Ancak, bu kapsamda engelli hale geldiği
olayın gerçekleştiği tarihten sonra geçen
çalışmaları esas alınanlardan;
a) Birinci Derece Engelliler (çalışma
gücünün asgari %80'ini kaybetmiş olanlar) en az 15 yıldan beri
sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları primi ödemiş olmak,
b) İkinci Derece Engelliler (çalışma
gücünün asgari %60'ını kaybetmiş olanlar) en az 17 yıldan
beri sigortalı bulunmak ve en az 4200 gün malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak,
c) Üçüncü Derece Engelliler (çalışma
gücünün asgari %40'ını kaybetmiş olanlar) en az 20 yıldan
beri sigortalı bulunmak ve en az 5000 gün malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak,
şartıyla talepleri halinde ayrıca
yaşlılık aylığından yararlanırlar.
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik Ayhan
Altıntaş
Eskişehir İstanbul Ankara
İmam
Hüseyin Filiz İsmail
Koncuk
Gaziantep
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Resulaynda 1 şehidimiz var, Hataylı bir
şehidimiz; bu vesileyle şehidimize rahmet diliyorum. Tüm
şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Bugün, İstiklal Marşının
kabulünün 99uncu yıl dönümü. Bu vesileyle İstiklal Marşı
şairimiz Mehmet Akif Ersoyu rahmet, minnet ve duayla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında hepimizin
mutabık olduğu bir konu yani bu Mecliste partilerin büyük bir
çoğunluğu -diyelim- bu madde konusunda mutabık. Eksikliği
olduğu konusunda AK PARTİ Grubunun da mutabık olduğunu
düşünüyoruz. Bunu söylemeseler bile bu konuda bir eksiklik olduğunu
düşündüklerini zannediyorum.
Mehmet Ali Çelebi, eski bir asker olma
sıfatıyla konuya da hâkim bir kardeşimiz, son derece güzel bir
konuşma yaptı; bu maddedeki eksiklikleri, tamamlanması gereken
yönleri tek tek burada ifade etti; son derece makul teklifler getirdi. Bu
madde, bir mutabakatla geçmişte düzenlenmiş olabilir ama bu eksikler
yine bir mutabakatla giderilebilir. Şunda bir hata var mı: Gazinin
yaralanmış olduğu tarihin esas alınması. Bunda bir
hata var mı? Bunda bir mantıksızlık var mı? Yok.
Kaldı ki maaşın bağlanmaya hak kazandığı
tarih, gaziliğe hak kazandığı tarih; değil mi? Üç
yıl, beş yıl, on yıl, yirmi yıl, yirmi sekiz yıl
olduğunu söyledi.
Şimdi biz, bu problemi görmezden gelerek, bunun
bir problem olduğunu bilerek bu eksikliği bu kanunda
tamamlamayacağız mı? Hepimiz mesulüz; önce, iktidar partisi
bundan mesul, kanun maddesini düzenleyen iktidar partisinin milletvekilleri
bundan mesul olur. Bu konu, bu madde böyle geçebilir ama bu problem bundan
sonraki süreçte de vicdanları karartmaya -tartışılmaya-
devam edecek ya da engellilik oranı bizim verdiğimiz teklifte de
İYİ PARTİ olarak verdiğimiz teklifte de ifade edilmiş,
engellilik oranlarının dikkate alınması mümkün burada, bunu
yapabiliriz. Yani on beş yılı bütün engelliler için verelim
demiyoruz, yüzde 40 engelli olanlara yirmi yıl, işte yüzde 80 engelli
olanlara on beş yıl şeklinde, sizin de takdir edeceğiniz
bir düzenleme burada yapılabilir, bu problem ortadan
kaldırılır.
Değerli milletvekilleri, burada aslında
neyin pazarlığını yaptığımızı
anlamıyorum ben. Neyin pazarlığını yapıyoruz?
Gaziliğin pazarlığı olabilir mi?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Kim yapıyor
yahu?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Şu anda
yapıyoruz, şu anda yapıyoruz. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Bu maddenin eksik yönleri belli, gelin
Gerçekten
gaziliğin pazarlığı olmaz, bir bedeli olmaz bunun, bir
bedel biçemeyiz, hiçbiriniz biçemezsiniz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya İsmail Bey,
ikinci emeklilikle ilgili bir husus ya!
İSMAİL KONCUK (Devamla) Maddenin eksik
yönünü
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İkinci
emeklilikle ilgili bir şey, gazilikle ilgili değil ya!
Karıştırıyorsunuz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Efendim?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Gazilikle ilgili
değil bu madde, ikinci emeklilikle ilgili.
BAŞKAN Karşılıklı
olmasın, karşılıklı olmasın.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Anlıyorum
efendim, problem yok.
BAŞKAN Sayın Koncuk, siz Genel Kurula
hitap edin, karşılıklı olmasın.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Karıştırıyorsunuz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Hayır,
hayır; aynı şey, aynı şey.
BAŞKAN Rica ediyorum, böyle bir usul yok
değerli arkadaşlar.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya bir dakika, siz
gaziliği anlatıyorsunuz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Aynı
şey, aynı şey.
BAŞKAN Hatibe müdahale etmeyin, rica
ediyorum.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Neticede
gazilerimize verdiğimiz bir hak.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya gaziliğe
verilmiş, gazilikle ilgili bir sorun yok.
BAŞKAN Sayın Güler, Sayın Güler
İSMAİL KONCUK (Devamla) O ayrı
mesele; gazilik maaşından bahsetmiyorum.
BAŞKAN Sayın Koncuk, siz niye ikili
konuşuyorsunuz? Genel Kurula hitap edin.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Abdullah Bey
söylediğimi anlamıyor, izah etmek durumundayım.
BAŞKAN Hayır, sizin
muhatabınız Genel Kurul.
Buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Neticede
öğretmenim de aynı zamanda Sayın Başkanım, yani öyle
bir yükümlülüğüm var.
BAŞKAN Olsun ama böyle bir sürü milletvekili
var, sizin muhatabınız Genel Kurul, rica ediyorum.
Sayın Güler, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz çıkalım
konuşsunlar Başkanım.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Yok,
estağfurullah, saygı duyarım.
BAŞKAN Sayın Koncuk, süreniz doluyor.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bir art niyet
olduğunu düşünmüyorum, bir yanlış anlama olabilir, art
niyet yok.
BAŞKAN - Sürenizi iyi kullanın Sayın
Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; gelin, bundan sonra da
gerçekten tartışılacak olan bu problemi ortadan
kaldıralım. Şuradan konuşacak bir
arkadaşımız, yaralandığı süreden itibaren bu
hakkın verilmemesini nasıl izah edebilir veya gazilikten önceki
çalışma süresinin yaşlılık aylığı
bağlanmasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süre bitti Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bir dakikam
BAŞKAN Var ama siz o süreyi Sayın
Gülerle harcadınız.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Efendim, bizden
kaynaklandı.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) Önemli
konu Başkanım, bu konu önemli.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bir dakika verelim
Başkanım.
BAŞKAN Lütfen tamamlayın ama Genel
Kurula hitap edin.
İSMAİL KONCUK (Devamla)
Dolayısıyla, burada gazilerimize mutlaka hepimiz ihtimam
gösteriyoruz. Bu ihtimamı, bu kanuni düzenlemedeki bu eksiklikler yönünden
de gösterebilirsek gerçekten hayırlı bir faaliyete hep birlikte imza
atmış oluruz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkalığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde bulunan ve
ibaresinin ile olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz Mahmut
Celadet
Gaydalı
İstanbul Adana Bitlis
Kemal
Bülbül Erdal
Aydemir Abdullah
Koç
Antalya Bingöl Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın Kemal Peköz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Peköz.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclisi saygıyla selamlıyorum. 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine
konuşmak için grubum adına söz aldım.
Madde, genellikle olumlu şeyleri ifade etmekle
birlikte esas olan, savaş politikalarının
yarattığı acı ve mağduriyetlerin
sonlanmasının önemini -mutlaka- barışın değerini
bir kez daha vurgulayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
arkadaşlarımız dün kısmen anlattı, Türkiyede her gün
Bu kadarı da olmaz, herhâlde bu farklı bir şeydir, bu olmayacak
bir şeydir. diyoruz ama her gün farklı bir şeyle karşı
karşıya, yüz yüze kalıyoruz. Bugün de yine Urfada,
Şırnakta ve Diyarbakırda avukat arkadaşlarımız
ve Cizre Belediye Başkanımız yalancı, iftiracı ve
itirafçıların ifadeleriyle gözaltına alındılar ve her
gün buna benzer olayları yaşamaya devam ediyoruz. İktidarın
bundan vazgeçmemesi hâlinde Türkiyede sükûnetin, barışın,
olumlu bir ortamın sağlanması söz konusu olamayacaktır.
Değerli arkadaşlar, Berkin Elvanı
herkes tanıyor artık, hepiniz tanıyorsunuz, gündeme sık
sık geldi. Gezi Parkı protestoları sırasında
sabahleyin evinden çıkıp ekmek almaya giderken polisin
sıktığı gaz kurşunuyla beyninden yaralandı ve
uzun süre hastanede kaldıktan sonra yaşamını yitirdi.
Annesi dün mezarının başında açıklama yaparken, anma
yaparken diyordu ki: Berkinin katillerinin bulunması ve katillerinin
cezalandırılması bizim acımızı yok etmeyecektir
ama ben oğlumun mezarına bir daha geldiğim zaman Senin katilin
bulundu ve cezası belli oldu. diyebilmek istiyorum. Onun için bunu talep
ediyorum. Bunu bir anneye çok görmeyin. Her ne kadar annesini mitinglerde
yuhalattıysanız da en azından bu dönemde katilin
cezasını almasını sağlayın da -hiç değilse
engel olmayın- annesi bunu oğluna söyleyebilsin.
Değerli arkadaşlar, Grup Yorum üyeleri iki
yüz yetmiş güne yakındır ölüm orucundalar. İstekleri son derece
açık ve net; türkülerini söylemek istiyorlar, faaliyetlerini yürüttükleri
kültür merkezinde her gün baskıyla karşı karşıya
kalmak istemiyorlar. Yine, bir iftiracı itirafçının ifadesiyle,
başka hiçbir delil olmadan
ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmış
arkadaşlarının yeniden yargılanmasını istiyorlar
ama buna karşılık, bunların yerine getirilebilir
şeyler olduğunu bildiğimiz hâlde dün
zorla alındılar, Ümraniyede Araştırma Hastanesindeler.
Biraz önce de zorla müdahale edilmek üzere yoğun bakım ünitelerine
alındılar. Bunların yoğun bakım ünitelerine
alınıp zorla beslenmeye kalkılması ölümlerine sebep
olabilir. Bunu sağlamaktansa bunların ileri sürdükleri isteklerinin
yerine getirilmesi çok daha iyi olur, insani bir davranış olur, insan
hakları açısından da buna böyle bakmak gerekir.
Değerli
arkadaşlar, geçen gün yine Bu kadarı da olmaz. dediğimiz bir
olay yaşandı: Muşun Varto ilçesinden olan Zeynel Abidin Han,
Almanyada yaşadığı sırada bir kalp krizi sonucu
yaşamını yitirdi. Cenazesi vasiyeti üzerine Türkiyeye
getirildi, Muşun Varto ilçesine götürülmek üzere havaalanında
Muş Belediyesine ait bir ambulansla yola çıkarıldı ancak
yolda Muş Belediye Başkan Yardımcısının
talimatıyla ambulans durduruldu, cenaze ambulanstan indirildi ve
yarım saat bekletildikten sonra bir kamyonetin arkasına konarak
Muştan Vartoya götürüldü ve toprağa verildi. Aynı gün,
kız kardeşi, daha önce Karayazı Belediye
Başkanımız olan Zeynep Han abisinin cenazesine katılmak
istedi ve ailesi bize ulaştı. Dört saatlik uğraş sonucunda
Adalet Bakanlığına ulaştık, Adalet
Bakanlığında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürüne ulaşmaya
çalıştık, Genel Müdür Muaviniyle görüştük: Müracaat
etsinler, bizim açımızdan sorun olmaz, hemen izin vereceğiz.
dediler ancak daha sonra İçişleri Bakanlığı müdahale
etti ve izin vermedi. Bir insanın, kardeşinin cenazesine
katılmasına bile izin verilmiyor.
İktidarınız
bu ülkede zulüm uyguluyor. Zulüm uyguluyor. dediğimiz zaman
kızıyorsunuz ama her gün bunun onlarca örneğiyle
karşılaşıyoruz. Zulüm uyguluyorsunuz çünkü korkuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL PEKÖZ (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha rica edeyim.
BAŞKAN Lütfen
tamamlayalım.
KEMAL PEKÖZ (Devamla)
Korkunuz gölgeniz gibi olmuş; bazen önünüzde, bazen arkanızda ama
hiç yakanızı bırakmıyor.
Biz bu hesapların
tümünü soracağız, bu hesapları Divana
bırakmayacağız ama bu hesapları verirken... Siz,
iktidarınızın sürekli olduğunu düşünüyorsunuz ama
iktidarlar sürekli olsaydı şu anda sizden önceki iktidarlar burada
olurdu dolayısıyla siz de iktidar olmazdınız. Siz bu
hesabı verirken, biz sizlerin de adil yargılanmanız için
elimizden gelen çabayı sarf edecek ve mutlaka sizin adil
yargılanmanız ve gerekeni o şekilde almanız üzere bir
mücadele yürütmek istiyoruz.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, bu konuşmayı
reddettiğimizi ifade etmek isterim, tutanaklara geçsin; baştan
aşağı reddettiğimizi ifade ediyorum.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sen istediğin kadar
reddet, gerçekler bunlar maalesef.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 7nci madde üzerinde 5
önerge vardır. Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir,
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Filiz
Kerestecioğlu Demir Ebrü
Günay
İstanbul Ankara Mardin
Erdal
Aydemir Kemal
Bülbül Abdullah
Koç
Bingöl Antalya Ağrı
Mahmut Celadet
Gaydalı
Bitlis
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik Ayhan
Erel
Eskişehir İstanbul Aksaray
İmam
Hüseyin Filiz Yasin
Öztürk Ayhan
Altıntaş
Gaziantep Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Züleyha Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Merhabalar.
Evet, silah meselesini, silahlanmayı
konuşmadan önce, sanırım ülkedeki militarizmi konuşmak
gerekiyor çünkü bunların her biri birbiriyle bağlantılı.
Şimdi, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki
tek adam rejiminin hüküm sürdüğü, hiyerarşinin yüceltildiği,
erkek egemenliğinin yaygınlaştırıldığı,
sorunların çözümünde şiddet kullanımının meşru
görüldüğü bir ülkemiz var. Korku duvarlarıyla örülmüş
durumdayız. Korku içselleştirilmeye ve sürekli kılınmaya
çalışılıyor. Mevcut sistem, bekası için korkuyu
sürekli canlı tutmaya, sürekli yeni bir düşman, bazen iç düşman,
bazen dış düşman yaratarak toplumu dizayn etmeye
çalışıyor. Korkular üretiliyor, savaş gündemi diri
tutuluyor, kendi bekası için bu iktidar savaşlara müdahil olarak
korkuyla bu ülkeyi yönetmeye çalışıyor. İktidarın
söylemleri, basın-yayın organları, filmler, diziler, programlar,
sürekli militarizmi körüklüyor; herkesin birbirine
düşmanlaştırıldığı, bir diğerinin
hakkına saygı duymayan, iktidara yakın olanın
sınırsız yetki ve hakla donatıldığı bir
toplum şekillendirilmek isteniyor. Sorunların çözümünde yasalar
değil, şiddet devreye sokuluyor ve bu da onaylanıyor. Sürekli
haksızlığa uğranılan, uğranılan
haksızlığın yargı ve devlet mekanizmalarıyla
çözülemediği, gücü olanın hep haklı olduğu bir yapıda
yaşıyoruz. Hiçbir kurumsal yapıya güvenin
kalmadığı, insanların kendini güvende hissetmediği,
herkesin kendi başının çaresine bakması gerektiğini
salık veren bir toplumsal sistem var aslında.
Şimdi, bu koşullarda bizim
tartıştığımız getirilmek istenen düzenleme,
aslında gerçek bir çözüm üretmeyen, işin aslına temas etmeyen,
göstermelik bir hikâyeden öteye gitmeyen bir yasa önerisi. Silahlanma meselesi
çözülmek isteniyorsa önceliğimiz demokratik bir toplum
yapısının, adaletin ve barışın olduğu,
insanların kendini güvende hissedebildiği bir yapının
nasıl kurulacağının öncelikle
tartışılması gerekiyor. Ancak belki bunlardan sonra yasa
tartışması yapılabilir.
Ateşli silah edinmenin en yaygın nedeni
güvenlik olarak gösteriliyor. Yaşama hakkını korumak, kollamak
için silahlanmanın gerekliliği tartışılıyor. Niye
tartışılıyor? Çünkü insanların yaşam
hakkını korumakla görevli kolluk güçleri ve yargı sadece
iktidarı koruyor, onun bekası için çalışıyor,
halkın güvenliği maalesef ne kolluk güçlerini ne de yargıyı
ilgilendirmiyor.
Halkların Demokratik Partisi olarak, bireysel
silahlanmanın mutlaka yasaklanması gerektiğini savunuyoruz.
Araştırmalar gösteriyor ki yalnızca evde silah bulundurmak bile
evdeki bir insanın öldürülme riskini yüzde 41 oranında
artırıyor. Özellikle kadın cinayetleri bireysel
silahlanmanın gidebileceği yerleri bugünkü örneklerle gözümüzün önüne
seriyor. Cinayetlerin yaklaşık yüzde 80inde ateşli silahlar
kullanıldığı açıkça ortada. Yine yakın zamanda peş
peşe gelen cinayet haberleri, Türkiyede bireysel silahlanmanın
geldiği vahim noktaları ortaya koyuyor. Keza, 24 Aralık 2017
tarihinde OHAL KHKsiyle getirilen düzenleme de âdeta silahlanmış
sivillere yargı zırhı getirmiş, işleyebilecekleri
suçlar bakımından cezasızlığın önünü
açmıştı.
Tüm bunlar ortada iken İçişleri
Bakanlığının 2018de yayınladığı
genelgeyle, silahlı kişilerin yıllık mermi alma
hakkını 200den 1.000e çıkarmasının da yeni
cinayetlerin kapısını araladığı ortada bir gerçek
olarak duruyor. Hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ateşli silah
edinme ve kullanma eğilimini en az 5 kat artıran bu kararın
bireysel silahlanmayı teşvik ve halkın güvenliğini tehdit
eden bir yaklaşım olduğu kuşkusuzdur. Sadece bu nedenle
dahi, iktidara yakın kesimlerin yaptıkları silahlanma
çağrılarının aksine, bireysel silahlanmanın
engellenmesinin yollarının aranması acil görevdir.
Yapılan araştırmalara göre,
Türkiyede ruhsatsız silah sayısının 20 milyon
civarında olduğu tahmin ediliyor. Kaldı ki bu silahlarla
işlenen suç sayısı ruhsatsız silahlara göre 6 kat fazla.
Sadece 2019 yılında bireysel silahla işlenen 3.623 olayda tam
2.211 kişi yaşamını yitirdi yani bir diğer
deyişle, Türkiyede bireysel silahlanmaya bağlı olarak her gün
en az 10 olay olmakta ve en az 7 kişi yaşamını
yitirmektedir. İster mevzuattaki boşluk nedeniyle ister yetkililerin
cesaretlendirmesiyle, Türkiyede yediden yetmişe herkes diziler, oyunlar,
haberler sayesinde silahlarla ilgili pek çok şey öğrenebilmektedir.
Ruhsatlı veya ruhsatsız elde edilen silahlar en ufak tartışmada
kullanılır duruma gelmiş olup, ölümlere neden olmaktadır.
Dolayısıyla, Türkiye toplumunun ihtiyacı olan düzenleme,
silahlara ilişkin göstermelik yasal düzenlemeler değil, bireysel
silahlanmayı engelleyecek düzenlemelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Teklif sahiplerinin
Komisyon görüşmeleri esnasında Silah hayat kurtarır. gibi son
derece korkutucu söylemlerini de dile getirmiş olmaları ise kabul
edilebilir değildir. Bir an önce savaş yanlısı militarist
politikalardan vazgeçilmesi; insanların kendini güvende hissettiği
bir toplumsal yapı nasıl kurulabilir, nasıl hayata
geçirilebilir, bunun için çalışılması gerekmektedir.
Bireysel silahlanma bir an önce yasaklanmalıdır.
Tüm bunlardan bahsederken, bugün çok acil olarak
gündemimize giren bir başka konudan bahsetmek istiyorum. Grup Yorum
üyeleri uzun bir süredir açlık grevinde. Yapılan haksız
uygulamalar, tutuklamalar ve işkenceler yetmezmiş gibi dün gece
evleri basılarak gözaltına alındılar, rıza
dışı olmasına rağmen hastaneye götürüldüler ve bugün
de zorla müdahale edilmek üzere refakatçileri de avukatları da
dışarı çıkarılarak özel bir bölüme
alındılar.
Grup Yorum üyeleri yaşasın. diyoruz.
İbrahim ve Helin yaşasın. diyoruz. Zorla müdahale
işkencedir. Bunun yerine, talepleri bir an önce kabul edilmelidir; zira,
talepleri adalettir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Ömrü mücadele içinde
geçmiş, Türk milliyetçisi, dava ve fikir adamı Büyük davalar, büyük
fedakârlıklar ister. diyen çilekeş ülkücü Galip Erdem
Hocamızı, vefatının 23üncü yılında rahmet ve
minnetle anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 23 farklı kanunda değişiklik öngören 40
maddelik kanun teklifinin 7nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve Silivri
zindanında onurlu ve dik duruşuna devam eden, halkı
bilgilendirmekten geri kalmayan gazeteci Murat Ağıreli selamlayarak
sözlerime başlıyorum.
Kanun teklifinin 7nci maddesi, 2521
sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan
Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı,
Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanundaki
değişikliği düzenliyor. Baştan söyleyeyim, geç
kalınmış bir düzenleme. Toplumca silahlanıyoruz, hem
kontrolsüz bir şekilde hem de kontrolsüzlüğe göz yumarak
silahlanıyoruz. Kadınlarımız tedirgin; işlenen
kadın cinayetlerinin büyük bir bölümü kesici, delici aletler kadar
ruhsatsız silahlarla işlenmiş. Kaç liseli evladımız
ruhsatsız silah kurbanı? Kaç liseli evladımız, kendi
akranlarının biriktirdikleri cep harçlıklarıyla
alabileceği ucuzlukta satılan silahtan çıkan kör
kurşunlarla hayatını kaybetti? 90lı yıllarda silahla
intihar oranı, 9uncu sıradayken bugün 2nci sıraya
yükselmiş durumda. İnternetten pompalı tüfek
satışında patlama yaşandığına dair gözlemler
var. Merdiven altı diye tabir edilen atölyelerde imal edilen
pompalı tüfekler, çok ucuz fiyatlarla sipariş edilebiliyor. Silaha
erişimin bu kadar kolay olduğu, kadın cinayetlerinin
engellenemediği bir durumda, özellikle lise çağlarındaki
öğrencilerin bile rahatlıkla erişebildiği silaha ve
silahlanmaya dur demenin vakti çoktan geldi, geçiyor bile.
AK PARTİsi hükûmetleri on sekiz
yıldır iktidarda. Ne yazık ki bugüne kadar bireysel
silahlanmayla mücadeleye yönelik yapılan elle tutulur bir
çalışma yok. Bir dönem sadece tabancayla ilgili, alakalı kaçak
satışın engellenmesine dönük bir çalışma
yapılmış ama tüfek kısmı ihmal edilmiş.
İşin ilginç tarafı, ruhsatsız silahlarla ilgili mücadeleyi
kolluk birimlerinden ziyade, silah sektörünün içindeki firmalar vermektedir.
Silah satıcıları, av tüfeği ve silah
satıcılarına yönelik bir oda kurulmasını, bu odadan
müsaade alınmadan av bayisi açılmamasını ve av bayisi
açılmasında iki yıllık staj şeklinde sigortalı
çalışma ve benzeri zorunluluklarla güçlendirilmiş bir yapının
kurulmasını talep ediyorlar. Önüne gelenin silah satamaması
açısından doğru bir talep.
Bizim ülkemizde ne yazık ki bir merdiven
altı geleneği var. Hemen her ürüne de yasal düzenlemeyle yasak
getiriliyor, cezalar artırılıyor ama yapılan
kanunların bir ayağı eksik kalınca boşluktan kaçak
üretici, kaçak satıcı ve ucuz alıcı yararlanıyor.
Kanun teklifinin bu maddesinde, toptan ihraç
kayıtlı tüfeklerle alakalı yasaklayıcı hüküm, sektörün
merdiven altına çekilmesine sebep verebilir. Zira ihraç
kayıtlı diye kastedilen silahlar özellikle kısa pompalı
diye tabir edilen silahlardır. Yönetmeliklerce yasaklanmış olan
bu silahları kastederken topyekûn tüm av tüfekleri için aynı hükmün
uygulanması, telafi edilemeyecek birtakım sonuçlar doğurabilir.
Bir de şu konu var: Geçmişte
kurusıkı silahların taşınması, edinilmesi
yasaklandığı için kurusıkı silahlar devre
dışı kaldı. Kurusıkı silahlar, kolaylıkla
normal bir silaha dönüştürülebiliyordu. Kanunla cezai müeyyide getirilince
kurusıkı silahın yerini pompalı silah aldı. Gerekçede
köy yerinde toprağı, araziyi koruma amaçlı alınan
pompalı tüfekler, şehirde kadın cinayetlerinin bir numaralı
suç aletine dönüştü yani bir yer yapılırken bir yer
yıkıldı. Bunlar ciddi silahlar, yakalandığında
cezai müeyyidesi yok, sadece av tezkeresi gibi, aldığımız
yere ibraz etmemiz yeterli. İnternette satışları kolayca
yapılabiliyor, 300-400 liraya pompalı tüfek satılıyor,
merdiven altı üretimi çok fazla ve bu silahlar kalitesiz olduğu için
kullanılırken de kazalara yol açabiliyor.
Kabul edelim veya etmeyelim, silah alım
satımı da bir sektör. Kurusıkı silah ve av fişeği
taşıma yasağı, yasal zeminde iş yapan firmaları
da etkiliyor; vergisini veren, silah satışını, hem öz
denetim hem de kolluk kuvvetleri kanalıyla kontrol altında tutan bu
firmalar da merdiven altı pazarından rekabet açısından
olumsuz etkileniyor. Yapılması gereken şey, öncelikle toplumdaki
bu silahlara olan talebin düşürülmesini sağlamaktır. Bu talebin
düşürülmesiyle ilgili, öncelikle, devlet, şapkasını önüne
koyarak çıkardığı zorlukları gözden geçirmek
zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Vergilerin fahiş
artması, Vergi borcu yoktur. şeklinde bir yazının
isteniyor olması, özellikle niye verildiği bile tam olarak
anlaşılamamış olan bulundurma ruhsatlı silahlarla
alakalı gerekli düzenlemelerin doğru olarak yapılmamış
olması, insanları bulundurma ruhsatlı silah yerine
ruhsatsız silah almaya itmektedir.
Kanun teklifinin 7nci maddesinin tek kamu
yararı, ruhsatsız tüfek satışının
durdurulması gibi gözükmekle beraber, tamamen yetersizdir. Adli, idari ve
hapis cezalarının artırılması, ne suçun önlenmesinin
önüne geçebilir ne de silah edinimini durdurabilir; sadece illegal
satışların, yasal olmayan imalatın önünü açar.
Yapılması gereken, faaliyet izni almadan üretim yapanlarla birlikte
ruhsatsız silah kullanımının da düzenlenmesidir.
Bu vesileyle, ne silah kullanmaya mecbur
kalacağımız ne de silahın kurbanı
olacağımız bir olay yaşanmaması temennisinde bulunuyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Cavit
Arı Saliha Sera
Kadıgil Sütlü Süleyman
Bülbül
Antalya İstanbul Aydın
MADDE 7- 11/9/1981 tarihli ve 2521 sayılı
Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av
Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı
ve Bulundurulmasına Dair Kanunda bulunan 11. madde
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"İzinsiz ya
da izin belgesine aykırı üretim, satış ve reklam
yasağına ilişkin cezalar:
MADDE 11- 4 üncü maddede belirtilen kuruluş
iznini veya 5 inci maddede belirtilen faaliyet iznini almadan veya faaliyet
izin belgesine aykırı olarak bu Kanun kapsamına giren yivsiz
tüfek, spor ve nişan tüfek ve tabancaları imal eden fabrika veya
imalathane kuranlar veya işletenler veya iş yerleri ya da ikametgâhlarında
söz konusu silahları imal edenler veya 6 ncı maddede belirtilen
esaslara aykırı olarak yapanlar üç yıldan beş yıla
kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası
ile cezalandırılır.
Birinci fıkra kapsamında üretilen veya
yapılan yivsiz tüfek, spor ve nişan tüfek ve
Satıcılık belgesi olmadan
satış yapanlar ikinci fıkra uyarınca
cezalandırılır.
Yivsiz tüfek satın alma belgesi olmayan
kişiye satış yapan veya ihraç kayıtlı tüfeği yurt
içine satanlar ikinci fıkra uyarınca cezalandırılır.
Bu Kanun kapsamında yer alan yivsiz tüfek, spor
ve nişan tüfek ve tabancalarının herhangi bir mecrada
yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla ticari reklamı
veya tanıtımı yapılamaz, bu silahların
kullanılmasını özendiren veya teşvik eden kampanyalar
düzenlenemez. Buna aykırı hareket edenlere 7/11/2013 tarihli ve 6502
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 77 nci
maddesinin onikinci fıkrasında belirtilen idari para cezaları
mahalli mülki amir tarafından uygulanır. İdari işleme konu
ihlalin tekrar edilmesi hâlinde idari para cezaları üç katı olarak
uygulanır. Faaliyet izin belgesi sahiplerine ait kurumsal internet
siteleri ve sosyal medya hesapları, fuarlara katılım için
hazırlanan materyaller ile avcılık ve atıcılık
üzerine tematik yayın yapan televizyon kuruluşları ve süreli
yayınlarda yapılan reklam veya tanıtım bu yasağın
kapsamı dışındadır.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Başkanım,
anlaşılmıyor ki; biraz yavaş
BAŞKAN Tabii, metin uzun olunca
arkadaşımız da zamanı ekonomik kullanmak istiyor.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Aydın Milletvekilimiz Sayın Süleyman Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, size bireysel silahlanmadaki içler
acısı durumu ortaya koyacağım. 2019 Temmuz ayı
verilerine göre, Türkiyede 596.495 kişi, silah taşıma, 475.542
kişi de bulundurma ruhsatına sahip. Devletin kaydı altına
alınmış silah sayısı, toplam 1 milyon 72 bin 37 yani
ülkemizde her 65 kişiden 1i silah sahibi. Tabii, bu, sadece devletin
bildiği kayıtlı silahlar. Umut Vakfı diyor ki: Türkiyede
kayıt dışı 18 milyon silah var. Bu ne demek biliyor
musunuz? Vatandaştaki silahların yüzde 89u kayıt
dışı, her 5 kişiden 1i, belindeki silahla geziyor. Çünkü
Türkiyede internet üzerinden ruhsatsız silah satan çetelere ulaşmak
da çok kolay, beş dakikada silah satın alabiliyorsunuz. Bu sayı,
ülkemizde yaşayan 83 milyon vatandaşın doğrudan canının
tehlikede olduğunu açıkça göstermekte.
Sadece 2019 yılında basına
yansıyan 3.623 silahlı olayın 2.867sinde ateşli silah
kullanıldı yani yüzde 79unda; 756sında ise her türlü kesici,
delici alet kullanıldı. Bu olaylarda ne yazık ki 2.211 kişi
öldü, 3.736 kişi de yaralandı. Avrupa İstatistik Ofisi
verilerine göre, Türkiye, Avrupa Birliği üye ve üyelik sürecindeki ülkeler
arasında cinayet oranlarındaki en yüksek 3üncü ülke. Türkiye,
silahlanma konusunda 178 ülke arasında 14üncü sırada; silah ticaretiyle
ilgili şeffaflık konusunda ise 48 ülke arasında 31inci
sırada yer alıyor. Silah almanın kolay olması,
cezaların caydırıcı olmaması, bireysel
silahlanmanın ve bu yolla işlenen suçlardaki artışın
en büyük nedenlerinden ikisi.
Bakınız, ülkemizde silahlanma oranı
arttıkça kadın cinayetleri de artıyor. İstatistikler
kadın cinayetlerinde en çok ateşli silah
kullanıldığını ortaya koyuyor. 2020 Ocak ve Şubat
aylarında katledilen 37 kadından 25i, birinci derece
yakınları tarafından yani eşi, sevgilisi ve babası
tarafından ateşli silahla öldürülüyor. 2019 yılında ise
öldürülen 474 kadının 185i yine ateşli silahla öldürülüyor.
Kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele ediyoruz. diyen AK
PARTİ iktidarı ve onun atanmış Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanı, sanırım bu sayıdan habersiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Habersiz ki Türkiyede ilk
imzacı olmasına rağmen hâlâ İstanbul Sözleşmesi
hükümleri yerine getirilmemekte ve İstanbul Sözleşmesi
kaldırılmak istenmekte.
Değerli vekiller, ülkemizde ateşli silahlarla
işlenen cinayetlerin büyük bir bölümünde ruhsatsız silahlar
kullanılıyor. Bu madde, genel olarak ruhsatsız silah
satışını engellemeye dönük olumlu bir adım olsa da
ruhsatsız silah satışını önlemenin temel koşulu,
sıkı bir denetleme mekanizması kurulmasından geçiyor.
Denetleme mekanizmalarının yeterli olmaması ve suistimale
açık olması, bu önlemleri etkisiz kılıyor. Maddenin
kapsamındaki silahların ticari reklamını ve
tanıtımını yapanlar ile internet ve sosyal medyadan
satışını yapanlara, ruhsatsız silah
satışı yapanlara öngörülen idari para cezası bir anlamda
cezasızlık anlamına geliyor. Çünkü silah satışı
yapan kişi, idari para cezası ödediği takdirde hapis yatmayacak,
ruhsatsız silah satışına devam edebilecek. Bu nedenle,
ruhsatsız silah satanlara yönelik cezai yaptırımlar
artırılmalı; idari para cezası, hapis cezasına
çevrilmeli.
Diğer yandan, faaliyet izin belgesi olan
firmaların kendi kurumsal internet sitelerinin ve sosyal medya
mecralarının yanı sıra tematik yayın yapan kanallarda
da reklam yapmasına maddede izin verilmektedir. Nasıl ki toplum
sağlığına zararı olan alkol ve sigara reklamları
bütün mecralarda yasaksa toplumun can güvenliğini, insanların en
temel hakkı olan yaşam hakkını tehlikeye düşüren
ateşli silahların reklamının yapılmasının da
yasaklanması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, biraz önce AK
PARTİ tarafından bu maddede değişikliği gerektiren bir
önerge verildi. Bu değişiklik önergesinde reklam yasağına
ilişkin idari işleme konu olan ihlallerle ilgili olarak ihlalin
tekrar edilmesi hâlinde uygulanacak cezanın 3 katı olarak
uygulanması işlemine bir yıllık bir süre getirildi.
Eğer biz idari işleme konu olan ihlalin bir yıl içinde tekrar
edilmesi hâlinde cezayı 3 katı olarak değiştirirsek bu
verilen önerge çerçevesinde, o zaman bir yıl bir gün sonra bu ihlali
yapan, bu suçu işlemiş kişiye demek ki bu cezayı
veremeyeceğiz. Bu, mantık ilkelerine aykırı. Bu, ne demek?
Getirmiş olduğumuz, caydırıcılığı
önleyen bir hüküm oluyor, müeyyideyi zayıflatıyor, ceza genel
hükümlerine aykırı. Bu nedenle, kesinlikle idari ceza, idari para
cezası verilecek kişiyi koruyucu anlamına geliyor ve açık
ve net olarak söylüyorum: Bu madde değişikliği olduğu
takdirde, bir yıl bir gün sonra idari para cezasına neden olacak
eylemi işlemiş olan kişiye bu 3 katı tutarındaki para
cezasını veremeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül, tamamlayın
lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Böyle bir ceza
mantığı olamaz. Bu nedenle, bu önerge
değişikliğinin kabul edilmemesi gerekir diye düşünüyorum.
Ayrıca, silahı, şiddeti değil,
silahsızlanmayı teşvik etmemiz gerekiyor. Bu Meclisten
şiddet kokan yasalar değil, ülkeye huzur getiren yasalar
çıkmalı. Çözüm basit: Demokrasi, özgürlük, yargı
bağımsızlığı, yargı
tarafsızlığı, kuvvetler ayrılığı ve
demokratik parlamenter rejim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen maddenin ikinci fıkrasında yer
alan bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüz günden beşyüz güne
ibaresinin iki yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden
beşyüz güne şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sefer
Aycan Ayşe
Sibel Ersoy Saffet
Sancaklı
Kahramanmaraş Adana Kocaeli
Cemal
Çetin Metin Nurullah
Sazak Arzu Erdem
İstanbul Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 196 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları
başında bizi izleyen aziz Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Şanlı tarihimizin her aşamasında
Türk kadını, erkeklerinin yanında her tür sorumluluğu
paylaşmış ve özellikle Anadolunun düşman işgalinden
kurtuluşuyla sonuçlanan Millî Mücadelede sadece miting alanlarında
değil, bizzat cephede çarpışarak büyük kahramanlıklara
katkı sağlamıştır. Bu görevler,
kadınlarımız için zor olmaktan ziyade, olması gereken,
onurlu ve şerefli görevlerdi. Tarihimizde bu görevleri layıkıyla
yapmış sayısız örnekler mevcuttur. Kimdi bunlar? Bunlar
Türk analarımız, kahraman Türk kadınlarımızdı:
Nene Hatunlarımız, Erzurumlu Kara Fatmamız, Nezahat
Onbaşımız, Hatice Hatunumuz, Tayyar Rahmiyemiz, Halime
Çavuşumuz, Şerife Bacımız ve daha niceleri.
Şanlı Türk tarihimiz, adını yazılı belgelerde
göremediğimiz daha onlarca, binlerce eli öpülesi kahraman Türk kadınlarıyla
doludur. Vatanım bölünmesin, bayrağım inmesin, ezanım
dinmesin. diyen tüm kadınlarımıza selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde bireysel
silahlanma her geçen gün artmaktadır. Belirtilen verilere
bakıldığında, ülkemizde her yıl binlerce kişi
ateşli silahlarla öldürülmekte, bunda ruhsatsız silahların
katkısının oldukça büyük olduğu vurgulanmaktadır.
Kolayca ve ruhsatsız olarak internet üzerinden temin edilebilen silahlar,
cinayetlere davetiye çıkarmaktadır. Ülkemizde yaygın olarak
kullanılan sosyal paylaşım ağları üzerinden
açılan ve silah satışının
yapıldığı sayfalar, alıcılara silahları
ruhsatsız olarak göndermektedir. Büyük bir pazara dönüşen ve sanayi
sitelerindeki atölyelerde üretilebilen tüfekler, kargoyla ülkemizin her yerine
kolaylıkla gönderilmektedir. 500 lira ile 1.500 lira arasında
değiştiği belirtilen düşük fiyatlarla silah
meraklılarını cezbeden bu silahlar, söz konusu sayfalar
aracılığıyla alıcıların verdiği
adreslere ulaştırılmaktadır. Birçoğu merdiven altı
üretimi olan ve ruhsatsız olarak satılan bu silahlar, insan
hayatında ciddi anlamda tehdit oluşturmaktadır. İşin
erbabı olmayan insanlar tarafından hiçbir denetime maruz kalmadan
üretim yapılması, birçok sosyal sorunu da beraberinde getirmektedir.
Ölümlerin bir kısmı, alınan silahların bilinçsiz
kullanımı sonucu kazayla olmaktadır. Kolay
ulaşılması sebebiyle de öfkelerine hâkim olamayan
insanların ilk tutunduğu dal hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün 15-16
yaşlarında internet kullanan çocukların her türlü silaha
rahatlıkla ulaşması ne yazık ki mümkün. Geçtiğimiz
yıl seçim bölgem olan İstanbulda 15 yaşındaki bir lise
öğrencisi Mertcan Karagöz, sokakta yürüdüğü sırada aynı
yaştaki okul arkadaşı tarafından vurularak
öldürülmüştür, Mertcan, internetten alınan silahla
öldürülmüştür; bir pompalı tüfekle.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle izinsiz silah üretiminin ve
kullanımının önlenmesi amacıyla yivsiz tüfek, spor ve
nişan tüfekleri ile tabancaları izinsiz olarak ya da üretim iznine
aykırı şekilde üretenlere ilişkin hapis ve adli para
cezalarının artırılması, söz konusu silahların,
izinli üreticiler dışında satışına
aracılık edenlere, yazılı, görsel, işitsel olarak
reklamları ile tanıtımlarının ve internet ortamında
ise satışlarının yasaklanması amaçlanmaktadır.
Cezaların bugüne kadar yeteri caydırıcılıkta
olmaması, bu düzenlemeyle de o açıdan bir düzenlemenin
yapılması, silah yapımında ve alımında denetimin
yapılmaması gibi durumlar, cinayetlerin artmasına ve elbette ki
hepimizin canının yanmasına sebebiyet vermekle beraber,
milletimizi de derinden etkilemekteydi.
Onun için, yapılan bu düzenleme, özellikle
internet reklamlarının denetimli hâle getirilmesi ve üretimlerle
ilgili gerekli düzenlemelerin yapılması, internet üzerinden özellikle
kontrolsüz alımları da engelleyeceğinden dolayı ve
satışın dışında da yine kontrolsüz olarak
cezbedici hâle getirilmesinin de önlenmesi açısından çok faydalı
olacaktır. Toplumsal bir sorun hâline dönüşmeden -özellikle bunun
düşünülmesi- duyarlı olmamızı ve bunu desteklediğimizi
de tekrar belirtmek istiyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 7nci maddesiyle 2521
sayılı Kanunun değiştirilen 11inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan nakledenler, satış amaçlı taşıyanlar
veya satış amaçlı bulunduranlar ibaresinin "ile
satış amaçlı taşıyanlar, nakledenler veya
bulunduranlar şeklinde değiştirilmesini ve beşinci
fıkrasının üçüncü cümlesine "İdari işleme konu
ihlalin ibaresinden sonra gelmek üzere "bir yıl içinde ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Fehmi Alpay
Özalan Recep Özel
Çankırı
İzmir
Isparta
Ramazan
Can Selahattin
Minsolmaz Emrullah
İşler
Kırıkkale
Kırklareli
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, maddede bulunan "nakledenler
ibaresinden, şahısların, ruhsatlı veya ruhsatsız,
kendilerine ait tüfeği bir yerden başka bir yere götürmesinin de
anlaşılabileceği değerlendirildiğinden
"nakledenler, satış amaçlı taşıyanlar veya satış
amaçlı bulunduranlar ibaresi "satış amaçlı
taşıyanlar, nakledenler veya bulunduranlar olarak
değiştirilmiştir. Ayrıca, reklam yasağına
ilişkin, idari işleme konu olan ihlallerle ilgili olarak, ihlalin
tekrar edilmesi hâlinde uygulanacak cezanın 3 katı olarak
uygulanması işleminde belirli bir zaman aralığı
belirlenmediği takdirde ilk ihlalden sonraki her ihlal işleminde
cezanın katlanarak uygulanmasının
anlaşılabileceği, suç ve ceza arasındaki
orantılılık ilkesinin ihlal edileceği
değerlendirildiğinden idari işleme konu olan ihlalin "bir
yıl içinde tekrar edilmesi hâlinde idari para cezasının 3
katı olarak uygulanmasına yönelik düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde
kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 8inci madde üzerinde
2si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Kemal
Bülbül Mahmut Celadet
Gaydalı
İstanbul Antalya Bitlis
Kemal
Peköz Abdullah
Koç Erdal
Aydemir
Adana Ağrı Bingöl
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipler:
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik Ayhan
Erel
Eskişehir İstanbul Aksaray
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş Hüseyin
Örs
Gaziantep Ankara Trabzon
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Antalya
Milletvekilimiz Sayın Kemal Bülbül. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, dün yaşanan, aslında,
Türkiyede eşitliğe, özgürlüğe, adalete, inançlara inanan ve
saygı duyan hemen herkesin infialle karşı çıkması
gereken bir vakadan söz etmek istiyorum: Dün, Armutlu Cemevimize polis, arama
yapmak bahanesiyle gelip cem yaptığımız bölümün
kapısını kırarak ve diğer odaları da tahrip
ederek cemevine tecavüz etmiştir. Bakınız, biz oraya niyazla,
biz oraya duayla, biz oraya Allah Allah! diyerek, biz oraya Hak, Muhammed,
Ali diyerek niyazla giriyoruz. Burası potinle, burası kapı
kırılarak girilecek, magandalık, Vandallık, barbarlık
yapılacak bir yer değil.
Başta, oturumu yöneten Sayın Başkan
Vekilimize
Sayın Başkan Vekilim, biz sizin
duyarlılığınızı biliyoruz. Neden, İstanbul
Valisini, Emniyet Müdürünü, yetkilileri arayıp Meclisi bilgilendirmediniz?
Sayın AKP Grup Başkan Vekili, neden bu
konuda bir kınamada bulunmadınız, neden bir açıklamada, bir
araştırmada bulunmadınız?
Sayın Engin Altay, engin kültürünüzle bir
açıklama bekliyorduk.
Gündeme aldığı konularla dili çaylar
gibi çağlayan Sayın Akçay, bu konuda bir şey söylemediniz.
Gül cemali yüzüne lütfetmiş Sayın Lütfü
Türkkan, siz de bir şey söylemediniz.
Bir cemevine, milyonlarca insanın
ibadethanesine Hak, Muhammed, Alinin, eşitliğin, özgürlüğün,
adaletin, birlikteliğin, varlığın, birliğin,
dirliğin, barışın zikredildiği bir yerin
kapısı kırılarak içeri giriliyor, milyonlarca insanın
ibadethanesine yapılan bu tecavüze bir ses edilmiyor. Bu,
anlaşılır gibi bir durum değildir. Bu,
duyarsızlıkla da açıklanacak bir durum değildir. Bu
tavrı kınadığımı belirtmek istiyorum.
Avla ilgili duruma gelince: Avla ilgili silah
yapılıyormuş, bıçak yapılıyormuş. Niye
yapıyorsunuz, hayırdır? Nedir bu av? Av bir spor, avcı bir
sporcu değildir; av bir katliam, avcı da bir katildir; açık ve
net, bitti.
Bakınız, bunu, sevgili hocam İbrahim
Kaboğlu da gösterdi. Amerikadan gelen bir beyefendi ile bir
hanımefendi, Adıyamanda yaban keçisini avlayıp ne de mutlular,
görüyor musunuz- fotoğraf çektirmişler. Adıyamanda, ben burada
on yıl öğretmenlik yaptım. Adıyamanda bu canlılara ne
derler biliyor musunuz? Bergüzar derler. Peki, bergüzar ne demek?
Bergüzar, Muhammed Mustafa Habibullahın miraca giderken
Şahımerdan Aliye verdiği emanetin adıdır. O nedenle
biz Haktan bize emanettir, dokunmayın, bergüzardır. deriz bunlara.
Ama ABDden geliyor, katliam yapıyor; Türkiyede izin verilerek
yapılıyor, spor diye algılanıyor ve bu katliamın adı
da maalesef kanunda ifade edilen kavramlarla ifade ediliyor.
Bunun küresel örnekleri de var. Bakınız,
Afrikada, Kenyada son beyaz zürafa bir avcı tarafından
katledildi; beyaz zürafanın nesli tükendi! Bu utanç verici duruma
karşı peki çözüm nedir? Çözüm, kesinlikle avcılığın
yasaklanması, silahlanmanın yasaklanması -ruhsatlı veya
ruhsatsız fark etmiyor- bu silahlanmanın teşvik edilmesinin
ortadan kaldırılması gerekiyor.
Bakınız, Madımakta katledilen Nesimi
Çimenin bir nefesi, bunun tam da çözümüdür:
Dostluklar kurulsun, insanlar gülsün,
Barış güvercini uçsun dünyada,
Yok olsun kötülük, düşmanlık ölsün,
Barış güvercini uçsun dünyada.
Dünya cennet olsun, yaşasın insan,
Gelin barışalım, dökülmesin kan.
Son bulsun savaşlar, kesilsin figan,
Barış güvercini uçsun dünyada.
İnsancıl insanlar barıştan yana,
Ancak zalim olan kıyar insana,
Barış aşkı yayılmalı
cihana,
Barış güvercini uçsun dünyada.
Nesimi der ki ey füze yapanlar,
Acımasız, zalim, cana kıyanlar,
Bırakın yaşasın bütün insanlar,
Barış güvercini uçsun dünyada.
Silahlanmaya son, silahlara veda -Ernest Hemingwayi
de burada sevgi ile saygıyla anmış olalım- silahla
bulunacak bir çözüm yoktur, şiddetle bulunacak bir çözüm yoktur.
Dolayısıyla bu yasa da reddedilmelidir.
Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Levent Gökün, milletvekillerinin ister cami ister cemevi
olsun ibadethanelere yapılan saldırıları
kınadıklarına ve inançlara saygı gösterilmesi
gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Sayın Bülbül aslında hepimize sitem etti ama izin verirseniz, beni de
zikrettiği için savunma hakkımı kullanmak isterim.
Tabii, değerli arkadaşlarım, ben, AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Akbaşoğlunun da, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altayın da,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan
Akçayın da, İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın
Lütfü Türkkanın da, burada bulunan diğer bütün milletvekillerimizin
de hepsinin, ayrı ayrı; ülkemizde, ibadetlerini yapmak için, gerek
cami gerekse cemevi ya da başkaca ibadethaneleri kullanan bütün
yurttaşlarımızın ibadet haklarına saygılı
olduklarını yürekten biliyorum. Bu konuda, hangi ibadethane olursa
olsun, ister cami ister cemevi olsun, bu tip yerlere yapılan bütün
saldırıları, burada bulunan bütün milletvekillerimiz, bütün Grup
Başkan Vekillerimiz her zaman, konuşmalarında defalarca
kınamışlardır, ben bunun yakından tanığıyım.
Böyle bir olayın elbette bizler de hep beraber
üstüne giderek Türkiyede provokasyon yapmak isteyenlere asla fırsat
vermemeliyiz. Hepimiz, ülkemizin bütünlüğü açısından,
yurttaşlarımızın ortak duyguları açısından,
sarsılmaz bir kardeşlik duygusu içerisinde, herkesin inancına
saygı göstermeliyiz, bunun böyle olması için de olağanüstü çaba
sarf etmeliyiz. Umuyor ve diliyorum ki en kısa zamanda, bu olayı
yapanlar yakalanır ve yargı önünde hesabını verirler. Bu
olayı bizler de şiddetle kınıyoruz. (Alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Yapanlar polis, Sayın
Başkan.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN İşleme başladım,
sonra söz vereyim Sayın Altay, işleme başlamış
bulundum.
Sayın Örs, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin ilgili
maddesi 11/9/1981 tarihli ve 2521 sayılı Avda ve Sporda
Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av
Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı
ve Bulundurulmasına Dair Kanunda değişiklikler içermektedir.
Komisyonda yapılan görüşmeler sırasında yaşanan
olaylarda ruhsatsız silahların çok daha fazla
kullanıldığı bilgisi
paylaşılmıştır. Endişemiz odur ki: Adli, idari ve
hapis cezalarının artırılması yeterli bir çözüm
olmayacak ve bu artırımlar sektörü merdiven altına
itekleyebilecektir. Resmî olmayan kanallardan üretim ve dağıtım
da artabilir. Bu gerekçelerle teklif maddelerinin yetersiz olduğu
açıktır ve daha kapsamlı düzenlemelerin ilgili tüm kanunlarda
yapılmasının gerekliliği de değerlendirilmelidir
diyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün burada, seçim
çevrem Trabzonda yaşanan bir çevre problemini de bu kürsüde dile getirmek
istiyorum. Muhteşem doğası, köklü tarihi, kendine has kültürü ve
tadına doyulmaz lezzetleriyle Trabzon Doğu Karadenizin en sevilen
şehirlerinden biridir. Karadeniz turlarının gözde
duraklarından Trabzonda gezilecek yerlerden bir tanesi de Çamburnu Tabiat
Parkıdır.
Değerli milletvekilleri, Trabzon ve Rize
illerinin çöp sorununu çözmek amacıyla oluşturulan Trabzon ve Rize İli
Yerel Yönetimleri Katı Atık Tesisleri Yapma ve İşletme
Birliği kapsamında Trabzonumuzun Sürmene ilçesine bağlı
Çamburnu Kutlular mevkisinde 2007 yılından beri faaliyet gösteren bir
çöp depolama tesisi kurulmuştu. Bu çöp depolama tesisinin kurulmuş
olduğu bölge, dünyada Sarıçam ormanlarının deniz seviyesine
inebildiği nadir alanlardan biri olan Sürmenedeki Çamburnu Tabiat
Parkının hemen güneyinde yer almaktadır. Tesise ulaşan
yol, tabiat parkının içerisinden geçmektedir. Her gün onlarca kamyon
bu yolu kullanarak tesise çöp ve atık taşımakta, bu
kamyonların saldığı egzoz gazı orman örtüsüne ve yaban
hayatına zarar vermektedir.
Diğer taraftan, bölgede 7 Ocak 2017 tarihinde
çıkan ve 20 hektarlık alanda etkili olan yangında sarıçam
ağaçlarının yüzde 30unun zarar gördüğünü de
hatırlatmak isterim. Deniz seviyesinden 290340 metre yükseklikte yer alan
bu çöp depolama alanıyla ilgili sızan kirli suların derelere ve
toprağa karıştığı, insan sağlığını
tehdit ettiği gerekçesiyle yöre sakinlerince suç duyurularında
bulunulmuştur.
SALİH CORA (Trabzon) Ora kapatıldı,
kapatıldı.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu çöp depolama tesisinde 2019 yılına kadar 2 milyon
500 bin ton katı atık depolanmıştır. Tesis kapasitesi
aşıldığı için geçtiğimiz yıllarda bu
depolama sahasının yanında ek lot yapıldığı
da bilinmektedir. Bu tesisin taşıma kapasitesinin
aşılması nedeniyle koruyucu duvarların yükü
kaldıramaması riski bulunmaktadır. Bu risk nedeniyle yöre
halkı olası bir facia endişesini yüksek sesle dile
getirmektedir. Yöre halkının Duvarlar patlarsa alt tarafta
mahallemiz var, facia yaşanabilir diye korkumuz var. feryatları
hafife alınamayacak kadar önemlidir. Daha önceki yıllarda tesisteki
havuzun duvarlarının çatladığı gerçeğini de göz önünde
bulundurarak konunun üzerinde ısrarla durulması gerektiğini
özellikle vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri, bu alanda vahşi
depolama yapılmakta ve çöpler
ayrıştırılmamaktadır. Su arıtma tesisi yeterli
değildir. Doğanın ve yöre halkının yaşam hakları
görmezden gelinmiştir. Vahşi depolama yüzünden Gökçesu ve Kutlular
Derelerinde ciddi kirlilikler vardır. Bu su kirliliği bölgedeki
toprak verimini ve tarımı da olumsuz etkilemektedir. Çöp suları
denize ulaşarak Çamburnu sahilinde deniz turizmine ve kıyı
balıkçılığına da zarar vermektedir. Bölge eski bir
maden ocağı alanı olup kapasitesini aşan bir depolama
yapılması nedeniyle heyelan tehlikesi de taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Ülkemizin acı
tecrübesi olan 1993 Ümraniye örneğini de göz önüne alarak Çamburnunun
Türkiye tarihinde 2nci Ümraniye vakası olarak yer almaması için
gereken tedbirler bir an önce alınmalıdır. Bu konuda ilgili bakanlıklara
da buradan çağrıda bulunmak istiyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Altay, bir söz talebiniz oldu, kusura
bakmayın, işleme başladığım için...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün görüşülmekte olan 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ve cami nasıl kutsal bir ibadet yeriyse cemevinin de kutsal bir ibadet
yeri olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
HDP Milletvekili Sayın Kemal Bülbül,
konuşmasında, Armutlu Cemevine yönelik saldırıya sessiz
kalmamla ilgili bir eleştiri getirdi, haklı bir eleştiridir.
Bir, önce şunu söyleyeyim: Ben bu olaya
Sayın Kemal Bülbülden önce bir milletvekilimiz burada konuya
değinince vâkıf oldum. Atlamışım, bunlar olur,
insanidir. Bugün görüştüğümüz kanun teklifinin 19uncu maddesinde
sözüm var, burada değerlendirmeyi planlamış idim Genel Kurulun
zaman tasarrufundan dolayı. Ancak bu vesileyle pek kısa belirtmek
gerekir ki cemevine yönelik, polis tarafından bile olsa, bu saldırının,
bu saygısızlığın tarafımızca, partimizce
kabulü mümkün değildir. Bizim için cami nasıl kutsal bir ibadet yeri
ise cemevi de kutsaldır ve ibadet yeridir. Cumhuriyet Halk Partisinin
olaya bakışı budur. Bunun Türk polis teşkilatının
tümüne mal edilmesini de toplumsal barışımız
açısından bir olumsuzluk görürüm. Üzülerek gene söylemek gerekir ki
polis teşkilatımızın içinde, böyle, toplumsal
barışı bozmaya yönelik çok densiz insanların,
saygısız insanların, hatta bir tık ileri gidiyorum, ajan
niteliğinde insanların, provokatör niteliğinde insanların
olduğu da kanaatimdir.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, siz
yokken ben sizin adınızı da zikrederek bir toparlama yapmaya
çalıştım ama
Buyurun.
59.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve hiçbir dinî ayrımın
yapılamayacağına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben öncelikli olarak sizin açıklamanız
için de teşekkür ederim sizlere.
Bu, her zaman dile getirdiğimiz toplumsal
duyarlılık konusunda hepimizin hassas olduğu malumdur.
Türk-Kürt, Sünni-Alevi, hiçbir ayrım söz konusu olmadan 83 milyon, biz
kardeşiz. Sonuç itibarıyla, bu konuda hukuk düzenini ihlal eden
nereden nereye bir davranış söz konusu ise bunun takipçisiyiz hep
beraber. Hiç kimseye hukuk dışı bir muamele
yapılamayacağını, hiçbir dinî ayrım da
yapılamayacağını, burada Türkiye Cumhuriyetinin demokratik
bir hukuk devleti olduğunu ve gerekli incelemelerin de mutlaka kamu
tarafından da takip edileceğini ifade etmek ister, hepinize
saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
söz alabilir miyim.
BAŞKAN Buyurun, siz de elbette.
60.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün görüşülmekte olan
196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ve insanların inançlarına asla ve kata kimsenin
karışmaya hakkı olmadığına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 28 Şubat sürecinde biz bu işin
benzerlerini hatırlıyoruz. 28 Şubat süreçlerinde insanlar
bazı mekânlarda sadece Allahın adını andıkları
için zikrullah yaparken sakallarından tutup sürüklendiler,
dışarı çıkarıldılar. O zaman bu işin ne
kadar karşısındaysak, şu anda, biraz evvel beyefendinin,
sayın hatibin ifade ettiği cemevine yapılan baskını da
aynı seviyede görüyorum. İnsanların inançlarına asla ve
kata kimsenin karışmaya hakkı yok. Bunu bir havraya
yapmış olsaydı Türk polisi, inanır mısınız,
bizim başımıza yıkarlardı bu ülkeyi. Biz kendi
değerlerimize kendimiz sahip çıkarken bir başkasının
bizim burada olan herhangi bir meseleye müdahale etmesine müsaade etmememiz
lazım. Önce biz sahip çıkacağız; Aleviye de biz sahip
çıkacağız, Sünniye de biz sahip çıkacağız,
Yezidiye de biz sahip çıkacağız. O yüzden ben grubumuzun bu
konudaki kanaatlerini bizatihi bildirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
61.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün görüşülmekte olan 196
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ve ülkenin birliğine, bütünlüğüne yönelik saldırıyı
lanetlediklerine ve lanetlemeye devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle Kemal Beyin konuşması
sırasında Grup Başkan Vekillerine ve bizlere atıfta
bulunmasını da yadırgadığımı ifade etmek
isterim.
Ülkemizin birliğine, bütünlüğüne yönelik,
toplumu kışkırtmaya yönelik veya her ne hesapla olursa olsun
yapılan bu ve benzeri her türlü saldırı ve provokasyonları
bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da lanetledik ve lanetlemeye de
devam ederiz. Ocak ayında meydana geldiği ifade edilen bu hadisenin
de mutlaka bütün boyutlarıyla araştırılmasını
arzu ederiz. Bundan öte bir değişiklik de olmaz. Yani Kemal Bey bunu
gündeme getirdi diye biz Kemal Beyin arzusu üzerine yapacak da değiliz
yani onu da bir kenara koymak lazım. Her şart altında, ne zaman
olursa olsun, bu tür şiddet hadiselerini ve saldırıları hem
insanlık dışı hem ülkemizin birliğine,
bütünlüğüne yönelik provokatif, aşağılık
saldırılar olarak niteleriz.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 8 - 2521 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinde bulunan ikinci fıkra yürürlükten
kaldırılmıştır.
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Cavit
Arı Saliha Sera
Kadıgil Sütlü İsmail
Atakan Ünver
Antalya İstanbul Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Karaman
Milletvekilimiz Sayın İsmail Atakan Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Ünver.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 7, 8 ve 9uncu
maddeleri avda kullanılan silahlarla ilgili bazı düzenlemeler
içermektedir. Temmuz 2019 resmî verilerine göre, ülkemizde kayıt
altına alınmış 1 milyon 72 bin 37 ateşli silah
vardır. Bu veriden ülkemizde her 65 kişiden 1inin ruhsatlı
silah sahibi olduğu anlaşılıyor. Aslında bu rakam bile
fazlayken ruhsatsız silah sayısını da hesaba katarsak
karşı karşıya kaldığımız tablonun ne
kadar ürkütücü olduğu ortaya çıkacaktır. Bununla ilgili resmî
bir veri olmamasına rağmen, ülkemizde tahminen 18 milyon
ruhsatsız silah olduğu ve tüm silahlar içinde
ruhsatsızların oranının yüzde 90a vardığı
ifade edilmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 2017 verilerine göre
ruhsatlı silahlarla işlenen suç sayısının 25.547,
ruhsatsız silahlarla işlenen suç sayısının ise 159.123
olduğu görülmektedir. Sıklıkla bazı şehirlerimizin
sokaklarında yaşanan Teksasvari çatışmaları
gördüğümüzde masum bir insanın bu çatışmalarda
sıkılan bir kurşuna kazaen kurban gitmesi ihtimali bizi büyük
endişeye sevk etmektedir. Bu vahim durum karşısında
yapılması gereken, silahları ruhsatlandırmak değil
bireysel silahlanmayı önlemektir. Ateşli veya ateşli olmayan,
ruhsatlı veya ruhsatsız silahlarla işlenen suç
sayısına bakıldığında silahlanma, bir iç güvenlik
sorunudur. Dolayısıyla bu kanun teklifinin İçişleri
Komisyonunda görüşülmemiş olması büyük eksikliktir. Bu,
aslında ilk defa olmuyor yani bu şekilde yasa yapmak AK
PARTİnin bir alışkanlığı. Bu
alışkanlık tek adam rejimiyle birlikte ayyuka
çıkmıştır.
Bir hukukçu olarak bir yanlışı bir
kez daha milletin kürsüsünden aziz milletimizin bilgisine sunmak istiyorum.
Meclisin şahsında vücut bulan yasa yapma tekeli
uygulayageldiğiniz torba yasa yöntemiyle maalesef ki
anlamsızlaşmaktadır. Mesela, eldeki bu torba kanun teklifi
20den fazla kanunu değiştirmektedir. Ülkede işsizlik,
yoksulluk, borçluluk, üretemeyen ekonomi, ekonomik darboğaz gerçeği
varken bu teklife imza koyan milletvekili arkadaşlarımız Ne
yapsak, ne etsek, nasıl bir kanun teklifi hazırlasak diye
düşünmüşler ve bu teklifi mi getirmişler? Eğer öyle
yaptılarsa emeklerine yazık etmişler. Emeklerini milletin güncel
sorunlarına çare üretecek, açlığını,
yoksulluğunu, işsizliğini bitirecek çözümler için harcasalar
daha iyi olurdu diye düşünüyorum naçizane.
Tabii, bunu böyle anlattım ama bu teklifin
böyle hazırlanmadığını hepimiz biliyoruz. Bu teklif,
bundan öncekilerde de olduğu gibi yine muhtemelen bürokrasi
tarafından en azından tasarlanmış, ana hatları oluşturulmuş,
sonra da madde metinleri yazılma aşamasında milletvekilleri
dâhil olmuştur yani artık, yasama faaliyeti, sayenizde
Anayasanın dolaşıldığı bir ritüel hâline
dönüşmüştür.
Bu yasa teklifi genel hatlarıyla
incelendiğinde gördüğümüz: Yıllardır sürdüre
geldiğiniz rant düzenine dayanan, ekonomide kaynak ihtiyacının
borçlanmayla çözümünü teşvik eden bir tekliftir. Kriz ortamında
sosyal devletin şefkatine muhtaç vatandaşa hiçbir şey
kazandırmamaktadır.
Bu teklifin bir diğer özelliği de tek adam
rejiminin anayasallaşmasından bile önce kurulmaya
çalışılan, her şeyi tek bir merkezden kontrol etme
anlayışının tezahürü olarak ortaya
çıkmasıdır. Mesela örgütlenme hürriyeti bu teklifle getirilmek
istenen derneklerle ilgili düzenlemeyle sekteye uğratılmaktadır.
Getirilmek istenen bildirim zorunluluğuyla vatandaşın içine
fişlenirim korkusu düşürülmek ve böylelikle zaten yetersiz düzeyde
olan örgütlü toplumu geriletmek, iktidarın altında kaymakta olan
zemini tutmak amaçlanmaktadır.
Arkadaşlar, demokrasinin olmazsa olmazı
örgütlü toplumdur. Toplum örgütlü olmazsa demokrasiden bahsedilemez. Bu
düzenlemeyi getirenlere seslenmek istiyorum: Demokrasiye inanıyor musunuz,
inanmıyor musunuz? Mesela halk sizi istemezse gitmeyecek misiniz? Nedir bu
halkı baskı altına alıp sindirme çabanız? Sizi
vatandaş 31 Martta İstanbuldan gönderdi, beğenmediniz;
vatandaş, bu iradeyi beğenmeyenlere 23 Haziranda bir daha ders verdi.
Hâlâ farkında değil misiniz? Vatandaşı baskıyla, korkuyla
sindirmek mümkün değil. Anlamadığınız şu: Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi diye bir sistem yok, o yüzden yaptığınız,
ettiğiniz hiçbir şey kitaba uymuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Atakan.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) -
Parlamenter sistemde Bakanlar Kuruluna ait olan yasa tasarısı hazırlama
yetkisi dayattığınız sistemde yoktur. Zira, bu sistem
anlatılırken Yasama, yürütme ve yargı birbirinden tamamen
bağımsız olacak, bu nedenle Cumhurbaşkanına kararname
çıkarma yetkisi verelim. dediniz. O yetki verildi ama bu sefer,
bürokrasinin hazırladığı teklifler 1inci parti
milletvekillerinin imzasıyla Meclise sunuluyor. Uzmanlıklara göre
belirlenmiş ihtisas komisyonlarında görüştürülmeden Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüştürülüp yasalaştırılıyor.
Yasalar, yasamanın mutfağı olan komisyonlarda yapılır,
olgunlaştırılır. Eğer üretim mutfakta
yapılmıyorsa yapılan üretim merdiven altı üretimdir yani
Gazi Meclise merdiven altı yasa yaptırıyorsunuz. Üretim olsun
da nasıl olursa olsun. Zaten biz merdiven altı sucuk üreteni de
rektör yapıyoruz. diyebilirsiniz ama demeyin. Bundan vazgeçin, yasama
faaliyetini olması gerektiği gibi, Anayasa ve İç Tüzükün
lafzına ve ruhuna uygun yürütün.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, ilk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup
birlikte işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Mahmut
Toğrul Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Gaziantep Bitlis
Kemal
Bülbül Erdal
Aydemir Abdullah
Koç
Antalya Bingöl Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Çelik İmam
Hüseyin Filiz
Eskişehir
İstanbul Gaziantep
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Ümit
Beyaz
Ankara Aksaray İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen, Gaziantep Milletvekilimiz
Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekillerimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde söz aldım. Bu
madde, avda ve sporda kullanılan tüfeklerin, nişan
tabancalarının ve av bıçaklarının izinsiz veya izne aykırı
yapımı, alımı, satımı ve bulundurulmasına
yönelik ceza düzenlemesini içeriyor. Ancak, bilindiği gibi, Türkiyede
bireysel silahlanma ve bireysel silahlanmayla işlenen
suç oranı her gün çok yüksek oranda artmaktadır. Basında yer
alan cinayet haberleri Türkiyede bireysel silahlanmanın geldiği
vahim boyutu da göstermektedir. Yapılan araştırmalar Türkiyede
20 milyon civarında bireysel silah bulunmakta olduğunu ve
bunların yüzde 90 civarının da ruhsatsız olduğunu
göstermektedir. Kaldı ki bu silahlarla işlenen suç sayısı,
ruhsatlı silahlara göre -yani ruhsatsız silahlarla işlenen suç
sayısı ruhsatlı olanlara göre- 6 kat fazladır. Sadece 2019
yılında bireysel silahlarla işlenen 3.623 olayda tam 2.211
kişi yaşamını yitirmiştir. Yani diğer bir
ifadeyle her gün Türkiyede bireysel silahlanmaya bağlı olarak en az
10 olay oluyor ve en az 7 kişi yaşamını yitiriyor.
Bireysel silahlanma
özellikle kadınlara yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini
artırmaktadır, dahası kadınların yaşama
hakkına yönelik bir tehdittir. İktidarın bireysel
silahlanmayı teşvik edecek beyanları da söz konusudur. 24
Aralık 2017 tarihli ve 696 sayılı OHAL KHKsiyle getirilen
düzenlemeyle silahlanmış sivillere yargı
dokunulmazlığı zırhı getirilmiştir, bazı
militer güçler de bu zırhtan faydalandırılıyor.
Düzenleme,
ruhsatsız silah kullanımını engellemeye dönük olsa da HDP
olarak biz, bireysel silahlanmanın mutlaka yasaklanması
gerektiğini savunuyoruz. Karşılaşılan cinayet
vakalarında faillerin ifadeleri, Türkiyede silaha ulaşmanın
artık çok kolay olduğunu ortaya koymaktadır. Tüm bunlar
ortadayken İçişleri Bakanlığı 14 Mart 2018de
yayınladığı genelgeyle silahlı kişilerin
yıllık mermi hakkını 200den bine çıkarmış
ve böylece yeni cinayetlerin kapısını
aralamıştır.
İktidarın
bazı söylemlerinde bireysel silahlanmayı teşvik ve halkın
güvenliğini tehdit eden bir yaklaşım söz konusudur.
İktidar, kendine yakın kesimlere silahlanma
çağrılarının aksine, bireysel silahlanmanın
engellenmesinin yollarını aramalıdır. Silah almanın
kolay olması, cezaların caydırıcı olmaması,
bireysel silahlanmanın ve bu yolla işlenen suçlardaki
artışın en büyük nedenlerindendir.
Ruhsatsız silah kullanımındaki
artış ve silahların kolay bir şekilde
ulaşılabilir olması, silahlı cinayetlerde de
artışa neden olmaktadır. Ruhsatsız silah temini
engellenmeli ve kurusıkılarla ilgili yasal düzenlemeler
yapılmalıdır. Vatandaşların can güvenliğini
sağlayan yasa tasarılarına ihtiyaç vardır. Kalıcı
önlemler alınmadığı sürece silah alımları devam
edecektir. Ruhsatlı veya ruhsatsız elde edilen silahlar en ufak
tartışmada kullanılır duruma gelmekte, ölümlere neden
olmaktadır.
Bireysel silahlanmanın toplumsal
barışı da olumsuz etkileyeceği açıktır. Bireysel
silahlanma sorunu, çözülmesi gereken acil bir ihtiyaçtır
dolayısıyla Türkiye toplumunun ihtiyacı olan düzenleme bu değil,
bireysel silahlanmayı engelleyecek düzenlemelerdir. Teklif sahiplerinin
Komisyon görüşmeleri esnasında Silah hayat kurtarır. gibi son
derece korkutucu bir söylemle maddeyi savunmaları ise asla kabul
edilebilir değildir.
Diğer yandan, AKP Hükûmetinin
politikalarıyla Türkiye'de ne hak ne hukuk ne de özgürlük kaldı.
Baskı altındaki mahkemeler esen siyasi rüzgâra göre karar
vermektedir; hukukun, adaletin değil, iktidarın aracı
olmaktadır. Hukuk, muktedirlerin hüküm sürmesi için korku ve intikam
sopasının sallandığı bir arenaya dönüşmüştür.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş
Başkanımız Sayın Doktor Adnan Selçuk Mızraklı 19
Ağustos 2019da halk iradesine yapılan kayyum darbesiyle görevinden
uzaklaştırılmıştır. Düzmece iddianameler ve
asılsız iftiracı beyanlarıyla yüz kırk günü aşkın
süredir Kayseri Cezaevinde rehin tutulmuştur. Selçuk Mızraklıya
geçen günlerde yapılan duruşmasında dokuz yıl dört buçuk ay
hapis cezası verildi. Hepimiz biliyoruz ki bu ceza, yapılan kayyum
darbesinin hukuksal zeminini oluşturmaya yönelik bir tutumdur. Bu karar,
halkın iradesine yönelik bir darbedir. İktidara biat etmiş
yargının aldığı karar tamamen hukuksuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bağlıyorum
Sayın Başkan.
Verilen kararlar yargılamanın
iğdiş edildiğinin, hukukun siyasetin sopası hâline
geldiğinin kanıtıdır. Artık, kötülükler
sıradanlaşmıştır ancak bir gün hakikat artık
kötülüğün sıradanlığını bitirecektir.
Değerli arkadaşlar, bugün de Urfa merkezli
savunma avukatlarına yönelik bir operasyon
yapılmıştır. Avukatlara yönelik yapılan bu
saldırıyı öncelikle kınadığımı
belirtmek istiyorum, herkesin bir gün savunmaya ihtiyacı olduğunu hatırlatmak
istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, bu iddiaları
reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim, sağ
olun.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen
Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin bu hâliyle endişemiz şudur ki
adli, idari ve hapis cezalarının artırılması yeterli
bir çözüm olmamaktadır. Resmî olmayan kanallardan üretim ve
dağıtım artabilir. Bu durum, teklifin hazırlanma gerekçesi
olan ruhsatsız silah kullanımı oranlarını
düşürmektense artmasına sebep olabilir. Ruhsatsız silah
kullanımının cezalarında kapsamlı bir düzenleme
yapılmalıdır. Alıcıyı caydırmazsanız
ruhsatsız satıcıya ulaşamazsınız.
Biz Türk milletini gerçekten sevenlerin birbirlerini
sevmeye mecbur olduğu, fikir ayrılıklarının
düşmanlığa dönüşmesine izin verilmemesi gerektiği,
milletin varlığını kıyamete değin sürdürmek
ülküsü cümle hakların üstünde kutsal bir vazifedir. Özüne
yabancılaşan bir millet hiçbir sahada ilerleyemez. Asıl noksanımız,
yeterince sevmesini hâlâ öğrenememiş olmamızdır. Her
Türkün, özellikle gençlerin onu okuyarak anlamalarını ve
tanımalarını diliyorum.
Türk milliyetçisi, gazeteci yazar, dava ve fikir
adamı Büyük davalar büyük fedakârlıklar ister. diyen Galip Erdem
Hocamızı Hakka yürüyüşünün 23üncü yılında rahmetle,
minnetle anıyorum.
Yine ülkücü hareketin iz bırakan liderlerinden,
İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisi
İstanbul Milletvekili, çok kıymetli dava arkadaşımız
Mehmet Güle ölümünün 12nci yıl dönümünde Cenab-ı Haktan rahmet
diliyorum. İstiklal Marşımızı sevmek, ülkemizi
sevmektir. Kurtuluş Savaşının devam ettiği günlerde
bir marşın yazılması teklif edilir. İstiklal
Marşının yazılması başvurularını
öğrenen Mustafa Kemal sorar: Neden Akif yazmadı? Çünkü o, millet
adına yazılacak böyle bir görev karşılığında
para alınamayacağını düşündüğünden
yarışmaya başvurmamıştır. Daha sonra
arkadaşları kendisini ikna eder ve İstiklal Marşı
yazılma süreci başlar.
İstiklal Marşıyla neler anlatır
bize Mehmet Akif? Hazreti Ebubekirin sözlerine kulak verelim: Hazreti
Peygamberle mağarada iken müşrikler bize o kadar
yaklaştılar ki biz onları ve seslerini işitiyorduk. Ona
zarar verirler diye çok korktum ve Ya Muhammed, eğilip baksalar bizi
görecekler. dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu: Sen
burada yalnız ikimiz mi varız zannediyorsun? Korkma Ey Ebubekir,
Allah bizimle beraberdir. İşte İstiklal
Marşımızın başlangıcındaki Korkma! sözü
Hazreti Peygaberimizin bu teselli sözünden gelmektedir.
Taceddin Dergâhında gece uykusundan uyanarak,
iki gün içinde, bu ruh hâliyle yazdı marşı Akif, kalem
bulamadığından tırnağıyla duvara kazıdı
ilk mısrayı: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak. Her
kelimesinde yüzlerce vatan evladının canını feda
ettiği İstiklal Marşımız Akifin kalemiyle en güzel tarzını
bulur. Ondan sonra da onu milletimize adamış ve Safahat adlı eserine
almamıştır çünkü artık o, milletin marşı
olmuştur.
Türk dünyasının büyük şairlerinden
biri olan Bahtiyar Vahapzade, Mehmet Akifi anlatırken İstiklal
Marşımız için şu ifadeyi kullanmıştır: Ben
inanmirem kalemiyle yazdığına, birisi kulağına söyledi.
Yine, onun söylediği, yazdığı şiirlere şahit
olduğunu, özellikle Çanakkale Şehitleri şiirini
okuduğunda gözyaşlarını tutamadığını
söyler. Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber,/ Sana
aguşunu açmış duruyor Peygamber." Dünyaya şehidi
ondan daha güzel tasvir eden ikinci bir şair gelmemiştir. Bu konuda
ondan daha büyük bir şiir yazılmamıştır. Onun
fikirlerini nesiller boyu yaşatmalıyız. Türk dünyası onu
derinden tanımalı ve öğrenmelidir. Onu
yaşadığımız asrın bayraktarlarından biri
olarak tanımlar.
Peki, Akif olmak kolay mıdır? Akif olmak;
ilim, fikir, dava adamı olmaktı. Akif olmak; vatan, millet, bayrak,
özgürlük ve bağımsız olmaktı. Akif olmak; ülkücü insan,
din, tarih şuuru, Türk-İslam ahlakına sahip olmaktı. Akif
olmak; emanete sadık, alçak gönüllü ve merhametli olmaktı; maddiyata
önem vermemek, maneviyatında bile yalnız bırakılmak,
tabutunun üstü örtüsüz bırakılmak, 4 üniversite öğrencisinin
feryadında milletin maneviyatına uğurlanmaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
AYHAN EREL (Devamla) Bu vesileyle, Mehmet Akifi
rahmet ve minnetle anıyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 9- 2521 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde bulunan ,
satışına aracılık eden, taşıyan veya
nakleden ifadesi veya taşıyan şeklinde değiştirilmiştir.
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Saliha Sera
Kadıgil Sütlü Cavit
Arı Vecdi
Gündoğdu
İstanbul Antalya Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kırklareli Milletvekilimiz Sayın Vecdi Gündoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Gündoğdu.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Yine, yeni bir torba yasa ve yine hukuksuzluklar.
AKP tüm uygulamalarında olduğu gibi yasa yaparken de yine özensiz,
aceleci, vurdumduymaz davranıyor. AKPnin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yasa yapma anlayışındaki plansız ve akıl
dışı uygulamaları maalesef ülke yönetiminde de şu anda
kendini göstermekte. Saray rejiminin keyfî, ortak akıldan uzak, müsrif ve
plansız ekonomi politikaları Türkiyeyi derin bir toplumsal buhrana
maalesef sokmuştur.
Yakın tarihimizin en ciddi krizi
yaşanırken vatandaşlarımız yaşamsal ihtiyaçlarını
karşılayamayacak hâle gelmiş ve tükenmişlik duygusuyla da
maalesef baş başa bırakılmıştır. Şubat
2020de 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 7.353 TL
olmuştur. Çalışanların yüzde 40ı açlık
sınırının biraz üzerindeki asgari ücret seviyesinde gelirle
yaşamaya çalışıyor. Ağustos 2018den itibaren
elektriğe ve doğal gaza beşer kez zam yapılmış;
konutlarda elektrik yüzde 70ten, doğal gaz yüzde 50den fazla
pahalanmıştır. 2019un ilk dokuz aylık döneminde
faturasını ödeyemeyen 3 milyon 300 bin elektrik abonesi, 710 bin
doğal gaz abonesi hakkında maalesef işlem
yapılmıştır.
KOBİler, esnaf ve çiftçiler borç
batağına saplanmış, banka borcunu, primlerini ve
stopajını maalesef ödeyemez hâle gelmiştir. Son on yılda
KOBİlerin kullandığı kredi miktarı 7,5 kat artarak
600 milyar lirayı aşmış, takipteki KOBİ kredisiyse 10
katına çıkarak 62 milyar TL olmuştur. Saray rejimi, ekonominin
temel direği olan esnafa maalesef iflastan başka da çare
bırakmamıştır. 2014ten 2019a kadar yarım milyonun
üzerinde esnafımız kepenk kapatmış, yaklaşık her
4 gencimizden 1i işsizlikle de boğuşurken üniversite mezunu
işsiz sayısı 1 milyonu aşmıştır. Türkiyenin
umudu olan gençlerimiz mutsuz, umutsuz ve maalesef çaresiz
bırakılmıştır. Evine ekmek, su götüremeyen
babayı, çalışmak isteyip iş bulamayan anneyi, üniversiteyi
bitirdiği hâlde işi olmayan gencecik, pırlanta gibi
çocuklarımızı bir düşünün sevgili arkadaşlarım.
Vatandaş çok sıkıntılı,
batık krediler var. Vatandaş aldığı parayı
ödeyemiyor. Vatandaşın borç alıp ödeyemediği para tam 21
katrilyon liraya çıkmış. Sadece ocak ayında
vatandaşın bankalara ödediği faiz miktarı 6,6 katrilyon
lira. Faize karşıyız. diyerek iktidara gelenler, on sekiz
yılda tefecilere çalışan, faizciyi zengin eden bir düzen
oluşturmuştur.
AKPnin yarattığı korkunç ekonomik ve
sosyal tablo sonucu, son üç yılda psikiyatri kliniğine
başvuranların sayısı 8 milyonu bulmuş, toplumda
antidepresan kullanımı da hızla artmıştır.
2002-2018 arasında geçim sıkıntısı nedeniyle
yaşamına son verenlerin sayısı 5.485e
ulaşmış, 2019da ilk kez sizin iktidarınızda toplu
intiharlar olmuştur, millet kendini Meclis ve valilik
kapılarında yakmaya başlamıştır. Ekonomik
zorluklar ve ağırlaşan geçim sıkıntısı
toplumsal cinneti desteklemiş ve tetiklemiştir.
Yaşadığımız ekonomik ve toplumsal çöküşe
rağmen, saray ve çevresi yaşananlardan bihaber, gözleri görmez,
kulakları duymaz, vicdanları da taşlaşmış. Ulus
olarak birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemde, saray
rejimi ısrarla ortak akıl ve dayanışmadan uzak, kucaklamak
yerine ayrıştırmaya ve bölmeye devam ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, millet olarak en
büyük acıyı yaşadığımız, 36 Mehmetçikimizi
kaybettiğimiz gecenin ardından liderler zirvesini toplayarak
liderlerin, toplumun, milletimizin kaynaşmasını
sağlamıyor, sağlamak da istemiyor; tarafsızlık
yeminine rağmen, sadece hâlâ AKPnin
Cumhurbaşkanlığını yapmakta. Günler sonra ekranlar
karşısına çıkarak, gayriciddi tutum ve sözlerle, sadece
eski milletvekili arkadaşlarına hitap ediyor. Milletin derdini dert
edinip derman bulmak için yola çıkanlar, millete, artık, maalesef,
yük olmaya başlamıştır.
Artık, bu millet, zor zamanlarda 83 milyonu
kucaklayan, hoşgörü sahibi, tarafsız yöneticiler istiyor. Bizler,
güler yüzlü, toplumsal barış ve kardeşliğin
yeşerdiği bir Türkiye istiyoruz. İş, aş huzur ve
mutluluk istiyoruz. Bu vefakâr milletimiz bunu fazlasıyla hak ediyor. Yedi
sülalesi sarayda yaşayanların bu milleti açlığa, sefalete,
yoksulluğa ve mutsuzluğa mahkûm etmesine de asla izin
vermeyeceğiz, her ne pahasına olursa olsun buna müsaade
etmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) Yönetemeyenler,
güç zehirlenmesini yaşayanlarla beraber gidecek. Ortak akıl ve bilim
ön plana, adaletli ve vicdanlı yöneticiler de iktidara gelecek.
Hani, hep büyüğümüzün söylediği bir
şey vardı 2002den 2020ye geldik, nereden nereye. diyordu. Emin
olun ki en yakın seçimden sonra vatandaş sizlere
baktığında aynen şunu söyleyecek: Nereden nereye.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın Akbaşoğlu, kısa bir söz
talebiniz oldu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
62.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki birçok ifadesine katılmadıklarına ve
Cumhurbaşkanının birlik ve beraberliğin teminatı
olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, sayın hatip konuşmasında
katılmadığımız, bize göre de kesinlikle
yanlış olan birçok ifadede bulundu. Sayın
Cumhurbaşkanımız birlik ve beraberliğin
teminatıdır, milletimizi ve devletimizi temsil etmektedir,
seçilmiş bir Cumhurbaşkanıdır. Milletimiz tarafından
üst üste görevlendirilmiş olması sıfatıyla da millet
iradesine hep beraber saygı göstermemiz gerektiğini hatırlatmak
isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2633) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 196) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 10uncu
madde üzerinde önerge yok.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alıp oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Oya
Ersoy Kemal
Bülbül
İstanbul İstanbul Antalya
Erdal
Aydemir Mahmut Celadet
Gaydalı Abdullah
Koç
Bingöl Bitlis Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, karşınızda yine
öncekilerden farklı olmayan bir kanun teklifi var, yine şirketlerin
lehine bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Söz
aldığım maddenin gerekçesi de sözde turizm tesislerinin çevreye
duyarlı hâle getirilmesi. Çevreyi korumak mı istiyorsunuz? Buyurun,
icraatlarınıza bakalım. Bunları burada saymak bu kadar süre
içinde mümkün değil ama Kanal İstanbul Projesi işte önümüzde;
İstanbulun ormanlık alanlarını, tarım
alanlarını, yer altı ve yer üstü su havzalarını rant
alanları hâline getirip satıyorsunuz, bunu hedefliyorsunuz. Tereddüt
bile etmeden bu toprakların ve insanlığın on iki bin
yıllık tarihi Hasankeyfi sular altında bırakıyorsunuz.
Ormanlık arazileri sattınız bugüne kadar, plajları
sattınız, şimdi, turizm tesislerinin çevreye duyarlı hâle
getirilip korunması için torba yasaya bu maddeyi eklediğinizi
söylüyorsunuz.
Bakın, hepiniz biliyorsunuz, Konyaaltı
Sahili; Antalya Büyükşehir Belediyesince, önceki Belediye
Başkanı Menderes Türel döneminde gerçekleştirilen Konyaaltı
Sahiline yönelik bir ihale iptal edildi. Nedenini biliyorsunuz, yolsuzluk.
Konyaaltı Sahili Alkoçlara yirmi sekiz yıllığına
kiralanıyor ve bu sahilin peyzaj, temizlik giderleri, bakım
onarım, güvenlik gibi işletme giderleri de belediyelere yükleniyor.
Yani hem ucuza peşkeş çekiliyor hem de yirmi sekiz yıl boyunca
tüm giderleri belediyeye devrediliyor. Belediye el değiştirince
şirketin kamuyu 15 milyon lira zarara soktuğu ortaya
çıkıyor. Kim ödüyor bu zararı? Tabii ki halk ödüyor.
Evet, bunlar var ama bu ülkede halkı için
çalışan belediye başkanları da var, halkın
yararına çalışan belediye başkanlarımız var ve bu
ülkede halkın çıkarından başka çıkarı olmayan ve
bunun için de bedel ödemeyi bile göze alan belediye
başkanlarımız var, sevgili Adnan Selçuk Mızraklı var.
Evet, yerel seçimlerin ardından mazbatasını
aldığı gün belediyeye ilk adım attığında
kayyumların yolsuzluklarını ve yaptırdığı
sarayı ifşa eden sevgili Adnan Selçuk Mızraklı bu hafta
pazartesi günü dokuz yıl dört ay ceza aldı; kendisi almadı,
verildi tabii ve bu yolsuzlukları ifşasının bedeli
ödetiliyor. Buradan bir kez daha söyleme ihtiyacı duyuyorum ki bu cezalar
halkın parasıyla yaptırdığınız sarayların
da ve kayyumlarınızın yolsuzluklarının da üstünü
hiçbir zaman örtmeyecek ve biz bu fotoğrafı göstermeye devam
edeceğiz çünkü güneş balçıkla sıvanmaz.
Değerli milletvekilleri, halk ekonomik krizin
yükü altında eziliyor ve işçi, emekli, memur artık doğal
gazını bile kredi kartıyla taksitle almak zorunda kalıyor,
enflasyon tavan yapmış, 7,5 milyon işsiz var bu ülkede ve siz
İşsizlik Sigortası Fonunun amaç dışı
kullanımına son vereceğiniz yerde bu teklifle İşsizlik
Fonunu yağmalamaya devam ediyorsunuz. Bu ülkede ülke tarihinin en büyük
ümitsiz işsiz sayısı yaşanıyor, 838 binle bir rekor
kırıldı bu yıl. İş olmadığı gibi
ümit de yok, halk mutsuz ve güvensiz. Ve biz bu koşullarda Dünya
Sağlık Örgütünün pandemi ilan ettiği coronavirüsle
karşı karşıyayız. Sağlık Bakanı
çıkmış, salgın karşısında hızlı
karar aldıklarından bahsederek Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemini övüyor, bir de halka birtakım tavsiyelerde bulunuyor:
Kişisel önlemlerinizi alın. El yıkayın, öpüşmeyin, 60
yaşın üzerinde zorunlu olunmadıkça dışarı
çıkılmasın. vesaire. Peki, halk bunları yapacak, siz ne
yapıyorsunuz? Kamusal alanların hijyeni için ne tür önlemler
aldınız? Halkın sağlık hizmetlerine ulaşabilmesi
için, iyi beslenmesi için ne yapıyorsunuz? İktidarınız
boyunca tüm kamusal hizmetleri piyasalaştırdınız.
Halkın ne sağlık sistemine ne eğitim sistemine güveni
kalmadı. İnsanlar çocuklarını okula göndermiyordu, biraz
önce açıklama yapıldı, okullar tatil edildi. Herkes kendi
başının çaresine bakmaya çalışıyor ve ortaya bu
tablo çıkıyor; marketlerde raflar boşalıyor, market
raflarında temizlik malzemeleri, kuru gıda, tuvalet
kâğıdı, kolonya gibi malzemeler kalmıyor. Tabii bir de bire
bin katan fırsatçılar çıkıyor, sadece el
dezenfektanlarına yüzde 4 bin zam geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
OYA ERSOY (Devamla) Virüsün yayılma
hızına etki eden en önemli faktörlerden biri yoksulluk ve buna
bağlı olarak sağlıksız yaşam koşulları.
Yeterli beslenme şansı olmayanlar, insan sağlığını
tehdit edecek şekilde rutubetli ve bakımsız evlerde oturmak
zorunda kalanlar, sağlık hizmetlerine erişim şansı
olmayanlar daha ağır risk grubu altında.
Başta sağlık olmak üzere kamusal
hizmetlerin paraya tahvil edilmesi halkın ücretle geçinen dörtte 3ünü
virüs karşısında savunmasız kılıyor. Başta
sağlık olmak üzere kamusal hizmetlere erişim tümüyle
parasız hâle getirilmelidir ve
yaygınlaştırılmalıdır. Yapılacaklar
açık: Hijyen ve ısınma, bu virüsten korunmanın
şartlarındandır, her eve belli bir miktar içme suyu ve doğal
gaz parasız sağlanmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Saygılarımızla.
Madde 11 - 2634 sayılı Kanunun 37 nci
maddesinin (C) fıkrasına (2) numaralı bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki bent ilave edilmiş ve diğer bent buna
göre teselsül ettirilmiştir.
"(3) Kültür ve turizm koruma ve gelişim
bölgeleri ile turizm merkezleri içinde imar planları ile turizme
ayrılan yerlerdeki taşınmazların üzerinde yer alan
Bakanlıktan belgeli turizm tesislerinin yüksek nitelikli ve çevreye
duyarlı hale getirilmesi için bu tesislerin plan, fen, sağlık ve
sürdürülebilir çevre şartlarına uygun yapı ve
yapılaşma koşulları ile projelendirilmelerine ilişkin
hususlar,
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Emine Gülizar
Emecan
Ankara Adana İstanbul
Cavit
Arı Bedri
Serter Saliha Sera
Kadıgil Sütlü
Antalya İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Bedri Serter. (CHP sıralarından
alkışlar)
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
11inci madde üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Üç tarafı denizlerle çevrili, kendi
doğasıyla dünyada eşi benzeri olmayan bir memleketimiz var.
Şimdi sormak istiyorum: Bu kadar güzel bir ülkenin kaynakları
doğru yönetilebiliyor mu ve ülkenin menfaatleri doğrultusunda
geliştirilebiliyor mu? Bacasız sanayimiz turizmin on sekiz yıllık
iktidarınızda kaç bakan değiştirdiğini ve gelen her
bakanın kendi kişiliğine ve mesleğine göre tepeden gelen
emirlere uygun olarak turizmi hangi noktaya getirdiğini görmekteyiz. Göz
göre göre kaçırılan tarihî eserler, geçmiş kültürlerin
mirası olup iyi bütçelerle sahip çıkılması gereken toprak
altındaki hazinelerimiz Kültür ve Turizm Bakanlığının
can damarları olmalıdır diye düşünüyorum. Turizme
ayrılan bütçenin daha akılcı bir şekilde, işin
ehilleri tarafından, toplumun ekonomik yararına uygun yönetilmesi
şarttır.
Turizm denince güneş, deniz ve kültür
turizminin yanı sıra, kongre turizmi gibi, gelişen dünya
düzeninde ortaya çıkan yeni turizm dalları da var ve ne
şanslıyız ki Anadolumuz tüm bu çeşitli turizm
dallarına kucak açabilecek bir ana vatandır. Bu perspektifle suyun
başını tutanların Köşeyi nasıl döneceğim?
diye düşünmeden ülkemizde İş, iş! diye haykıran 8
milyona yakın genç işsiz kardeşimi düşünerek istihdam
olanakları yaratması gerekmektedir. Bunun için de dikkatimiz turizmde
sadece nicelikte değil, nitelikte olmalıdır. Öyle şeylere
şahit oluyoruz ki özellikle birkaç yıldan bu yana, kapalı
kapılar ardında bölgeler tayin ediliyor, yandaş şirketler
ve siyasiler bilinen ülkelere ana vatanımızın
topraklarını gecelik kararnamelerle parsel parsel pazarlıyorlar;
çok acı, bu çok acı.
Kasım ayında Plan ve Bütçe Komisyonunda
Bakan Ersoya Ekim 2019da yayımlanan ve o zaman kimsenin bilmediği
ve hâlâ da kimsenin bilemeyeceği şekilde gizlenen İzmirimin
Çeşme ilçesinin kimi bölgelerine ilişkin çıkarılan
Cumhurbaşkanı kararnamesini sormuştum. Bakan verdiği
cevapta Çeşme, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olacak,
gelişecek. demişti, çok sevinmiştim. Son süreçte nereye mi
geldik? Daha iki gün önce, İzmir Ticaret Odası kullanılarak
üstüne basıyorum- Yeni Çeşme Projesine dair bir toplantı
organize edilmiş çünkü davetli değilim. İzmirde Cumhuriyet Halk
Partimizin 14, diğer partilerimizin de 14, toplam 28 milletvekili
olmasına rağmen, basında gördüğüm kadarıyla bu
toplantıya sadece AKPden 4 vekilimiz, AKPli 2 il yöneticisi ve yanı
sıra sadece Cumhuriyet Halk Partimizden Büyükşehir Belediye
Başkanı davet edilmiş. Bu bende yeniden bir şeylerin
devşirilmek istendiği intibası yarattı çünkü habersizim. Bu
daveti çıkaranlara sözüm, İzmirin asil halkının
vekillerine verdiği yetkiyi sınırlandırabileceğinizi
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Tüm vekiller bu toplantıya davet edilmeliydi, nokta.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye'nin
gelişimi için halkımızın yararına olması
koşuluyla, istihdam ve üretim olanaklarına, tüm yatırımlara
kapılarını açan bir zihniyete sahibiz. Bu nedenle, İzmirin
geleceğini belirleyecek projelerin kapalı kapılar ardında
tartışılmasına Cumhuriyet Halk Partisi İzmir
Milletvekili olarak sonuna kadar karşıyım. En kısa zamanda,
Sayın Bakandan 28 İzmir milletvekilinin, Büyükşehir Belediye
Başkanının, ilçe belediye başkanlarının,
özellikle, turizmle ilgili oda başkanlarının olduğu
kapsamlı bir toplantı daveti bekliyorum. Bu toplantının
gerçekleşmesi için görev almaya da hazırım. Burada belirtmek isterim
ki doğa katliamlarına ve çocuklarımızın
geleceğine engel olacak şekilde tasarladığınız
kararlarınıza da eyvallah demeyeceğiz Kanal İstanbulda
olduğu gibi. (CHP sıralarından alkışlar) Şunu da
biliyorum ki: İktidarınıza yakın birçok şirket, özel
olarak gündeme getirilmiş olan Çeşme Projesi kapsamındaki, daha
önce köylülerime ait olan yerleri yok pahasına senelerdir aldılar,
şimdi ise kendilerine inanılmaz rantlar devşireceklerdir. Turizm
Bakanına teklifim, tapu kayıtlarını birlikte inceleyelim,
bugün yandaş şirketlerin elindeki araziler daha önce kime aitti,
şimdi kime ait görelim. Şirketlerin doğacak kârlarından
geçmişte oraya sahip olan köylülerin de faydalanması için bir
kararname getirelim, burada değerlendirelim.
BAŞKAN Tamamlayın.
BEDRİ SERTER (Devamla) Ne de olsa 20 milyar
dolar gibi devasa bir yatırımdan söz ediyorsunuz, öyle değil mi
Sayın Bakan? Bu kürsüden yine söylemiştim, köylülerimizin arazileri,
kredi kullanımında ipoteklendirme yoluyla yabancıların
eline geçiyor. Cumhuriyet kurulmadan önceki kapitülasyonları biz şu
anda canlı canlı yaşamaktayız. Çeşme Projesinde de ne
yazık ki aynı şeyi söylemek zorunda kalıyorum. Sayın
vekillerim, lütfen bu sefer, millî menfaatlerimizi gözeterek, öz
kaynaklarımızı elimizden kaptırmayarak, birlikte elimizi
taşın altına koyarak ülkemizi beraberce
kalkındıralım.
Son söz: Memleketimin topraklarını ve
kıymetlerini yabancı ellere parsel parsel
sattırmayacağız, uyaralım sayın milletvekillerim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 196 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu İmam
Hüseyin Filiz
Aksaray İstanbul Gaziantep
İsmail
Tatlıoğlu Fahrettin
Yokuş Bedri
Yaşar
Bursa Konya Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Samsun
Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinin 11nci maddesinde kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezleri içinde imar
planları ile turizme ayrılan yerlerdeki taşınmazların
üzerinde yer alan Bakanlıktan belgeli turizm tesislerinin yüksek nitelikli
ve çevreye duyarlı hâle getirilmesi öngörülmektedir. Bu da bizim
desteklediğimiz bir madde. Dolayasıyla şu anki durum
itibarıyla belli sıkıntılar var. Bu kanunla bununla ilgili
yetki Turizm Bakanlığına verilirse bu işlerin daha kolay
olacağı kanaatimiz hâkim.
Ama, tabii, bununla beraber, turizm sadece
Akdenizde cereyan etmiyor, Türkiye'nin diğer bölgelerinde de turizmle
ilgili ciddi sıkıntılarımız var ki bunlardan bir
tanesi de Samsun. Salonda da Samsun milletvekili arkadaşlarımız
var. Sırasıyla ben onları anmak istiyorum, şöyle: Mesela,
bizim Samsunda bir müzemiz var. Bu müzemiz maalesef dört yıldır bir
türlü tamir edilemedi, içinde de binlerce eser var, bunlar da depoda tutuluyor,
maalesef biz bunları sergileyemiyoruz bir türlü. Ödenek eksikliği
var. deniyor. Ben bu kürsüden bir kez daha uyarıyorum gerçi Sayın
Bakan yok ama onunla ilgili yetkili arkadaşlarımız var- diyorum
ki: Bakın, diyorsunuz ki: Müzenin sadece çatısını
yapacağız. Diğer tarafların da eksiklikleri var.
Artık bunu -dört yıl geçti- bir an önce bitirelim ve hizmete
açalım. Bu kürsüden, sizden talep ediyoruz.
Tabii, Samsunun denizi var, doğa turizmi var,
tarihi var yani olabilecek her şey Samsunda var ama maalesef, Türkiyede
şu an Samsunu ziyaret eden 900 bin civarında turist
sayımız var, bunun sadece 116 bini yabancılardan oluşuyor.
Yine, buna paralel olarak bir de bizim Bafrada
kuş cennetimiz var; inanın, 9 tane de longozu var, gölleri var.
Türkiye olarak -belki salondaki arkadaşlarımızın çoğu
bilmiyordur ama- biz bunu UNESCO Dünya Mirası Listesine teklif ettik ama
proje içerisindeki eksikliklerden dolayı listeye giremeyeceği kanaati
oluşunca Dışişleri Bakanlığı bunu geri
çekti. Ben, buradan bir kez daha uyarıyorum: Bu eksiklik bir an önce
giderilsin, Samsun Kuş Cenneti dünya turizmine bir an önce
kazandırılsın istiyoruz. İnanın, 300ün üzerinde kuş
türü var, çok ciddi yatırımlar da yapıldı. Burada emeği
geçenlere, başta Büyükşehir Belediye Başkanımız olmak
üzere teşekkür ediyoruz ama yetmez, eksikliklerimiz var, bu eksikliklerin
bir an önce giderilmesi lazım.
Yine, Bafrada Kral Mezarlarımız var. Ben
bu kürsüden onun resimlerini de sizlerle paylaşmıştım. Tam
bu mezarların önüne sıradan taş duvarlar örülmüştü, buradan
uyarmıştım: Bakın, bu tarihî eserleri bir an önce
restorasyona alıp hizmete açmamız lazım. Yani tam böyle Kemal
Sunal filmlerini aratmayacak manzara var Kral Mezarlarında,
bildiğiniz sıradan taşlarla o güzelim sütunların arası
kapatılmış. Uyardım, geçenlerde Bafraya gittik, maalesef
orada da bir ilerlemenin olmadığını gördük.
Yine, Samsunun önemli turizm bölgelerinden biri de
Şahinkaya Kanyonu. Hakikaten belki dünyada bunun eşi ve benzeri yok,
Türkiyede bilemiyorum ama çoğu yerleri de gezen birisi olarak söylüyorum;
hepinizi de bu arada davet ediyorum. Kanyonda, Samsunda, Vezirköprüde bir
gezinti yapmanızı, hepinizin de gelmesini canıgönülden arzu
ediyoruz. Herkesi davet ediyoruz ama orada bir sosyal tesis yok, lavabo
sıkıntısı var yani oraya giden insanların en acil
ihtiyaçlarını dahi gidermede ciddi problemleri var. Diyoruz ki: Hiç
olmazsa bununla ilgili çalışmaların yapılması -burada
milletvekili arkadaşlarımız var, bunların hepsi bizim ortak
değerlerimiz- bir an önce bunların turizmin hizmetine sunulması
lazım. Buna benzer Havzada termal turizmi var. Biliyorsunuz, Gazi Mustafa
Kemalin Samsuna ayak basmasından itibaren üç günü Samsunda, ondan
sonraki günleri de Havzada geçti. Havzanın meşhur
kaplıcaları var, tarihî kaplıcaları var; bu
kaplıcalarla ilgili de çalışmalarımız eksik. Yani
turizm sadece Akdenizden ibaret değil. Turizm Türkiyenin her
tarafına yayılmalı, her tarafında bununla ilgili
çalışmaların yapılması lazım.
Geçtiğimiz hafta, yine aynı şekilde
Termede Pazar Camisi var yani Türkiyedeki ender camilerden biridir;
ahşaptan yapılma, çivi kullanılmadan, hakikaten...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaşar, lütfen hemen
toparlayalım.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Yani Türkiyede bunların sayısı 3ü,
4ü geçmez. Biz bu tarihî eserleri onanırken bazen öyle hatalar
yapıyoruz ki keşke dokunmasak daha iyi. Oradan Bölge Müdürünü
aradım, kendisine de rica ettim: Bakın, caminin renkleri
tutmamış yani renkleri farklı. dedim. Bazen modern renkler ile
geçmişteki renkler arasında ilişki kurmaya
çalışıyoruz, bunlar doğru değil. Geçmişteki
renklerine sadık kalınarak bu tesislerin yapılması
lazım.
Diyorum ki turizm konusunda Samsunda gerçekten
yapılacak çok iş var. Bu konuda ben Sayın
Bakanlığımızın ciddi katkıları
olacağına inanıyorum.
Ümit ediyorum ki önümüzdeki yıl müzemiz
açılır, diğer turizm bölgeleriyle ilgili eksikliklerimiz de
giderilir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
196 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Futbol Maçlarında ve Diğer Spor
Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Futbol Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında
Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 175 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi
olmadığı gibi, şahıslar adına da yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
FUTBOL MAÇLARINDA VE DİĞER SPOR MÜSABAKALARINDA BÜTÜNCÜL
BİR EMNİYET, GÜVENLİK VE HİZMET YAKLAŞIMI ÜZERİNE
AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 29
Kasım 2016 tarihinde Budapeştede imzalanan Futbol Maçlarında
ve Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin beyanla
birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, 1inci madde üzerinde gruplar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
Yalnız, değerli arkadaşlarım,
sayın konuşmacılarımıza bir uyarım olacak:
Grupların yaptığı görüşmeler sonunda bu
sözleşmenin televizyon saatinde görüşülmesi bütün gruplarca kabul
edildiğinden konuşma sürelerimizi mümkün olduğu kadar dokuz
dakikayla sınırlayacağım değerli
arkadaşlarım. Çünkü herkesin konuşmasını ve sesinin
televizyon saatinde duyulmasını istiyoruz. Söz uzatmak yok.
Arkadaşlarımın konuşmalarını dokuz dakikayla
sınırlandırmalarını bekliyorum. Onun dışında,
bütün partiler centilmenlik anlaşması yaptılar, buna hep beraber
uyacağız.
İlk söz İYİ PARTİ Grubu
adına Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örse aittir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Örs, süreniz dokuz dakika, lütfen...
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Futbol Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir
Emniyet, Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin geneli üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sporun temel
amacı insanın beden ve ruh sağlığını
geliştirmek ve toplumda barış, kardeşlik ve
dayanışma duygusunu yaygın hâle getirmek olup, bu amaç sportif
faaliyet ve organizasyonların spor ruhu ve ahlakına uygun bir biçimde
gerçekleştirilmesine yönelik yaygın bir sosyal beklentiyi de gündeme
getirmektedir. Futbol ve diğer spor müsabakalarıyla
bağlantılı emniyet ve güvenlik risklerinin
azaltılmasını amaçlayan ve iyi uygulamalara esas teşkil
eden temel ilkeler ve kolaylaştırıcı önlemlere dair
hükümler içeren görüştüğümüz bu teklifle futbol maçlarında ve
diğer spor müsabakalarında emniyetli ve rahat bir ortamın
sağlanması hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, geçmişte
bazı müsabakalarda taraftarlar arasında yaşanan ve
insanların hayatını kaybettiği spor olayları
birçoğumuzun malumudur. Bu tür üzücü olayların
tekrarlanmasını önlemek amacıyla 19 Ağustos 1985 tarihinde
Avrupa Konseyinin 120 numaralı Sözleşmeyi imzaladığı,
anılan sözleşmenin imza tarihi üzerinden otuz yılı
aşkın bir süre geçtiği, dolayısıyla bugün ortaya
çıkan yeni tehdit ve sorunların bu anlaşmanın güncellenmesi
zaruretini doğurduğu görülmektedir. Bu yaklaşımlarla,
sözleşmede, spor müsabakalarında piroteknik madde
kullanımı, şiddet içeren davranışlar ve
ırkçı davranışlar başta olmak üzere, sporda
şiddetin önlenmesine yönelik tedbirlerin planlanması, müsabaka
öncesinde risk analizleri yapılarak olası tehlikelerin önüne
geçilmesi, taraftarların toplu olarak bulundukları alanlarda ve
güzergâhlarda tedbirlerin en üst seviyede planlanması, beklenmedik ve acil
durumlara yönelik planların hazırlanması ve tatbikatların
yapılması, taraftar temsilcileri ve yerel topluluklarla diyaloğu
artırmaya yönelik iletişim politikası hazırlanması,
sosyal, eğitsel ve suçu önlemeye yönelik projeler hazırlanması,
sporda şiddetin önlenmesine yönelik emniyet stratejilerinin
geliştirilmesi; Emniyet teşkilatının, müsabakaların
emniyetli ve güvenli bir şekilde oynanabilmesine yönelik ilgili tüm
paydaşlarla ortak çalışma yapması; şiddetin
önlenmesine yönelik, seyirden men cezası dâhil, etkili tedbirler
alınması, fanatiklerle ilgili uluslararası iş
birliğinin en üst seviyeye çıkarılması; Emniyet Genel
Müdürlüğü bünyesinde ulusal futbol bilgilendirme noktası
kurulması ve bu birimin, spora şiddetle ilgili olarak polis
operasyonları, taraftar dinamikleri ve emniyet, güvenlik işleri
konusunda ulusal uzmanlık kaynağı hâline getirilmesi
amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sporu toplum ve
insanlık için barış, kardeşlik, yarış, oyun,
eğlence, zevk ve boş zamanları değerlendirme aracı
olarak ifade edebiliriz. Yani spor sağlık, güzellik ve
başarıdır ama asla şiddet değildir ve
olmamalıdır da.
Sporun hem yapan hem de seyreden açısından
birçok güzelliği içerisinde barındırmasına rağmen,
çeşitli nedenlerle saldırganlık ve şiddet olayları
meydana gelmesi son derecede üzücüdür. Spor ve şiddet kelimelerinin yan
yana olması istenmeyen bir durumdur. Ancak, ne yazık ki, günümüzde,
sporcuların kendi aralarında, taraftarların birbirleriyle ve
yöneticilerin diğer yöneticilerle sözel veya fiilî şiddet
davranışları, suçlamaları ve hedef göstermelerin, bunun
yanında medyanın olumsuz etkisinin, sporun özünden
uzaklaşıp şiddetle yan yana gelmesine neden olduğunu da
görmekteyiz.
Sporda şiddet olaylarını sadece taraftar
kaynaklı olarak ele almamak gerekir. Sporun diğer aktörleri olan
sporcu, kulüp başkanı ve yöneticileri, hakem, medya ve benzeri
etmenler de sporda istenmeyen durumların yaşanmasına neden
olmakta hatta şiddeti tetiklemektedirler. Sporun bu aktörlerinin
şiddet davranışı göstermeleri ya da sebep olmaları ise
genel olarak ne pahasına olursa olsun kazanmak düşüncesiyle hareket
etmelerinden kaynaklanmaktadır. Mücadele ve rekabet sporun olmazsa olmaz
değerleridir. Sporda olmazsa olmaz olan mücadele ve rekabetin heyecan
yaşatması gerekirken ülkemizde şiddeti tetiklemesi son derece
düşündürücüdür. Şiddet ile sporun ilişkisi, şiddetin sporda
normalleşmesi işte, bu noktada çakışmaktadır. Sporun
mükemmel değerleri, toplumsal ve bireysel standartlarıyla masum keyifleri
tanımlayan bir yanı olduğu gerçeğini asla
unutmamalıyız.
Bu arada şunu da söyleyeyim değerli
milletvekilleri: Medyanın toplum üzerinde duygu, düşünce ve
davranışların şekillenmesinde önemli bir rolü olduğunu
hepimiz biliyoruz. İletişimin bazı olumlu ve olumsuz yönleri de
olabilmektedir ancak medyanın toplumu bilgilendirirken
aktardığı mesajlarda şiddet olgusunun dozunu bilerek ya da
bilmeyerek ayarlayamadığını da görmekteyiz. Günümüzde,
medyada şiddetin bir araç olarak kullanıldığı ve
içinde şiddet olmayan bir haberin haber olarak nitelendirilmediği
gibi durumlara maalesef şahit oluyoruz. Medya yaptığı
haberlerle toplum ve insanlar üzerinde bu kadar etkiliyken, medyanın
yayınladığı haberlerde şiddet konusunda sorumsuz
davrandığı gerçeğini de görmezden gelemeyiz. Sporda
şiddetin önlenmesinde basın ve medya kuruluşlarının,
televizyon yorumcularının ve spor yazarlarının tavır,
söylem ve duruşları da çok önemlidir.
Gazetelerin haber ve yorum
başlıklarında seçilen anahtar kelimeler özenle seçilmelidir. Ne yazık
ki bu konuda çok olumlu şeyler söyleyemeyeceğim. Özellikle bazı
spor gazetelerine baktığımızda, maç öncesi haber ve maç
sonrası yorum ve değerlendirmelerde savaş, kavga,
saldırı, kapışma, silah, intikam, parçalamak, imha gibi
ifadelerin birçok haber ve yorum başlıklarında mecazi anlamda da
olsa kullanıldığını görmekteyiz.
Başlıkların kısa olması gereği ve etkili ifade
arayışı nedeniyle olumsuz anlamlar içeren kelimeler anlam
kaymasına neden olmaktadır. Spor haberlerinde özellikle
manşetler ve haber başlıklarında provokatif dil rakip
taraftarlar arasında gerginliği körüklemekte ve kalıp
yargıları güçlendiren bir araca dönüşmektedir.
Değerli milletvekilleri, spor taraftarları
açısından sporda şiddet, saha içi ve saha dışı
birçok faktörün etkisiyle oluşmakta olup özellikle fanatizm duygusunu
azaltacak ve holiganizm boyutuna ulaşmasına engel olacak psikososyal
çalışmaların yapılması, bu çerçevede taraftar
profilinin çıkarılarak buna uygun çözümler üzerinde çalışılması,
aile başta olmak üzere okul dönemi itibarıyla fairplay
anlayışının yerleştirilmeye
çalışılması, sağlıklı bir taraftar-kulüp
birliğinin sağlanması çözüme katkı sağlayacaktır.
Diğer yandan, medyanın toplumu etkileyen
gücü karşısında medyanın yapmış olduğu
yayınlar üzerine odaklanılmalı, sporda şiddeti teşvik
eden medya dilinin mutlak suretle değişmesi üzerine
çalışmalar yapılmalı ve gerekirse kısıtlamalar
getirilmelidir. Bununla beraber, sporda şiddet mevzuatının
getirmiş olduğu hak ve yetkilerin ilgililerce herhangi bir ayrım
gözetmeksizin objektif olarak uygulanması da çözüm açısından
önem arz eden önemli bir durumdur diyorum.
Ayrıca, son olarak, bu son corona virüsüyle
karşı karşıya kaldığımız durumla ilgili
az evvel Sayın Cumhurbaşkanlığı Sözcümüzün bir
açıklaması var. Türkiyedeki spor müsabakalarının
seyircisiz oynanmasıyla ilgili bir son dakika notu geldi.
İnşallah, bu konuda iktidarıyla muhalefetiyle hep beraber
mücadele ederiz. Sağlık Bakanlığımızın
bugüne kadar yapmış olduğu titiz ve hassas
çalışmayı şüphesiz saygıyla
karşılıyoruz, çok olumlu buluyoruz. İnşallah, bundan
sonra da Bakanlığımız ve ilgili kurum ve kuruluşlar bu
virüse karşı mücadelede hep beraber oluruz ve ülkemiz, milletimiz bu
beladan en az hasarla kurtulmuş olur.
Bu düşüncelerle hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Örs,
süreye uyduğunuz için tekrar teşekkür ediyorum.
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Saffet Sancaklıda.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve bizleri
televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sporda şiddeti konuşuyoruz, yasayla ilgili
bir çalışmamız var. Tabii, sporda şiddet neden oluyor,
sporun ruhunda var mı yok mu; bunları eğer iyi analiz edersek
daha çabuk çözüme kavuşturabiliriz. Sadece polisiye tedbirlerle, cezalarla
çözmeye çalışıyoruz; bu da mümkün değil.
Önce, spor nedir? Kısa birkaç cümle
yazdım, sizinle paylaşmak istiyorum tarif etmek için. Spor, önce
kendine saygılı olmayı ve iyi bir insan olmayı şart
koşar; disiplin, tevazu, hoşgörüyle birlikte eğlenebilme, adalet
duygusu, kendini aşma ve duygudaşlığı öğretir.
Spor, insanın hayatının boşluklarını doldurmak
için bir dolgu malzemesi değildir. Sporu önce anlamayı ve ona göre
sporun neresinde yer alacağımızı iyi bilmeliyiz. Mutlu
olmak istiyorsak spor çalışkanlığı ve erdemine sahip
olmalı, kendimizi aşmak ve olabileceğimizin en iyisi olmak için
büyük disiplinle çalışmayı öğrenmeliyiz. Spor kültürü
insana kendine ve başkalarına karşı saygıyı
öğretir; kıymet bilmeyi, kendinle olan savaşı
kazanmayı, iyi ve yürekli bir insan olmayı, yardımlaşmayı,
birlikte sorun çözmeyi, birlikte gülmeyi ve birlikte ağlamayı
öğretir. Kısaca spor, insana adam olmayı ve adam gibi
yaşamayı öğretir çünkü spor bir felsefedir zira insanı
medenileştirir.
Sporda şiddet diyoruz, aslında sporun
ruhunda şiddet yoktur ama sporu ve kendini anlamayan, bilmeyen insanlar
sporu hor kullanmaya başlar ve amacından saptırırlar;
işte, o zaman şiddet başlar. Şiddeti insan yapar ve sporu
da araç olarak buna kullanır. Gelişmiş insan ile
gelişmemiş insan arasındaki farktan gelir sporda şiddet.
İnsan gelişmişse spor da gelişmiştir. Spor
gelişmediyse insanın gelişmişliğinden de söz edemeyiz
çünkü spor bir üst kültürdür. Spor kültürünü geliştirmeden, sporun gerçek
değerini hayatımızın değerleri yapmadan sporda
şiddeti önlemek mümkün değildir. Rol yapmayı bırakıp
sportmence davranmayı öğrenmemiz gerekir. Yediden yetmişe, skor
değil spor kültürünü Türk insanının temel değerleri hâline
getirmeliyiz; bu, ancak herkesin, hepimizin bir şekilde spora
katılmasıyla mümkündür.
Tabii, bundan önce de bir proje
anlatmıştım, bu söylediğim spor kültürünü biz
yerleştirmezsek ülkemize şiddeti önlememiz mümkün değildir. Bu
da tabii Spor Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığımızın ilkokuldan başlayarak yapması
gereken bir projedir, şu anda vaktim yok diye onu anlatmıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
size bir tavsiyede bulunacağım, bir de bir güzellik
yapacağım: Şimdi, 600 milletvekiliyiz burada, kaçımız
spor yapıyoruz? Bizi millet seçti, buraya getirdi vekil olarak,
onların adına her şeyi yapalım. 600 milletvekilinin
içerisinde kaç kişi spor yapıyor?
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Ben yapıyorum.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Yapanlar mutlaka var ama
bence sayı ciddi oranda az. Hadi gelin şöyle bir şey
yapalım: Haftanın bir gününü belirleyelim; salı, çarşamba
grup toplantıları var, mesela perşembe olabilir. Sabah sekiz
buçukta burada eşofmanlarımızla buluşalım hep beraber,
bütün partilerden arkadaşlar; bir saat yürüyüş yapalım, spor
yapalım. Size yapacağım güzellik de şu: Hoca tutsanız
bir dünya para vereceksiniz. Benim gibi bir eski millî sporcuyu bedavadan hoca
olarak yanınıza katmış olacaksınız. (MHP, AK
PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu söylediğim ciddi bir şeydir. Önümüzdeki hafta
içinde Grup Başkan Vekilleriyle, arkadaşlarla, Meclis Başkan
Vekillerimizle bu konuyu konuşup ciddi manada başlatacağım.
10 kişi de gelseniz başlatacağım, bunu da gazete
manşetlerine koyduracağım, mecbur kalacak bazı
arkadaşlar gelmeye, gelmek istemeyenler de.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Ağabey,
ben de stretching yaptırıyorum.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Alpay kardeşim de
diyor ki: Stretchingi de ben yaptırıyorum. 2 millî hoca buldunuz,
daha ne diyeyim ben size.(MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, şiddet nasıl oluyor?
Bildiğiniz gibi müsabakalarda oyunların ölçüleri var. Bu ölçülere
uyulması koşuluyla eşit şartlarda
yapıldığı zaman hiçbir sıkıntı yok. Mesela,
3 kale direğinin metresi, hakemin elindeki bayrak, penaltı
noktasının uzaklığı; bunlar hep bilinen şeyler ve
kurallar hep aynı yerde ama şiddet nerede başlıyor?
Ölçütlere uyulmaz ve koşullar da deforme olursa, adalet duygusu da
kaybolursa çocuk oyunları da dâhil kitlesel oyunlarda sahneyi hemen
şiddet alır. Hepimizin gördüğü bir şey. Çünkü oyun kazanmak
için yapılıyor. Hâl böyle olunca da insanlar arasındaki
sorunların çözümüne yardımcı olan bu oyun, bu spor, yerini
münakaşaya, kavgaya, dövüşe, şiddete terk ediyor, şiddet
başlıyor. Peki ne oluyor? Gelin görün ki ülkemizde -ölçüsüzlük dedim
ya adaletsiz olan şeyler var, girdiği zaman şiddet oluyor-
ölçüsüz şeyler ve ölçüsüz davranan insanlar ne yazık ki ölçülülerden
hâliyle daha fazladır. Kimlerdir, nelerdir bunlar? Örneğin, kamu
kaynaklarını ölçüsüzce harcayan kulüp yöneticileri, o
kaynakların ölçüsüzce harcanmasına göz yuman ve hatta bu duruma
önayak olan federasyon yöneticileri, başkanlar maalesef bizdedir.
Batı kulüpleri icraatlarıyla daha da dibe iterken, sanki her şey
yolundaymış da eksik olan kulübün haklarını
savunacakmış gibi yaparak birbirleri hakkında olmadık
sözler sarf eden yönetici ve futbol insanları da maalesef bizdedir.
Avrupanın sahada oynayanlar arasında -lig olarak söylüyorum- bizi en
yaşlı lig yapanlar, bunlar da bizde. Menajerlerle bir olup yedek
kulübelerini birçok yaramaz yaşlı yabancılarla dolduranlar da
bizdedir. Sahada oynanan oyun bir şeye benzemezken, Avrupa kupalarında
dişe dokunur sonuçlar alınamazken beceremedikleri her şeyin
faturasını hakemlere çıkaranlar da bizim ülkemizdedir. 3
büyüklerden birini tutuyorum veya herhangi başka bir takımı
tutuyorum. diyerek ülke futbolunu yerle bir edenler ellerindeki son model
telefonlarla hafta sonları durmadan tweet atıp provokasyon yapanlar
da maalesef bizim ülkemizdedir. Gittikleri maçta yanında yöresinde ya da
televizyon karşısında çoluk çocuk, yaşlı genç,
kadın-erkek var demeden ağza alınmayacak küfürleri marifet
sananlar da bizdedir. Daha gelişkin bireyler hâline gelmesi için
çocuklarını -burayı iyi dinleyin lütfen- oynamaya özendirmek
yerine, spor yaptırmak yerine sadece sınavdan sınava
koşturan ebeveynler de bizdedir. Çocukları ve kendileri daha çok spor
yapıp oynayabilsin diye yaşadıkları yerin her düzeyindeki
yöneticisinden daha çok alan ve salon talep etmeyen ana ve babalar da bizdedir.
Daha bir sürü şey sayabilirim. Peki, bu kadar şeyden sonra
şiddet nasıl olmayacak arkadaşlar? Mecburen şiddet olacak.
İşte, bu şiddeti önlemenin iki ana şeyi var: Birincisi,
spor kültürünü yerleştireceğiz; ikincisi de Türkiye Büyük Millet
Meclisinden Sayın Spor Bakanıyla birkaç gün önce konuştum, Bein
Sports çalıştayı yapıldı, onun
çalışması ay ortasında bitmek üzere- 2 tane yasa
çıkaracağız: Bir tanesi Kulüpler Birliği yasası, bir tanesi de federasyonlar yasası. Buraya gelip beraber
çalışacağız, bütün partilerden de katkı sunacaklar
herhâlde bütün arkadaşlar. Ligler başlamadan ve önümüzdeki sene
yapılacak federasyon seçimleri yapılmadan bu yasaları çok acil
çıkarıp Türk sporuna büyük katkı sağlamamız gerekiyor.
Son bir şey,
sağduyu çağrısı, geçen hafta yapmıştım. Bu
statlar üzerinden sokağa dökülmek istenen bir kitle var, bunu birileri
kasıtlı yapıyor, bilmeden de alet olanlar var. Rica ediyorum
bütün sporseverlerden, bütün futbol camiasından, spor camiasından;
sakın bu tahriklere kapılmayın, sağduyulu olun.
En son, İtalya
ciddiye almadı herhâlde bu coronayı baştan, şu anda binden
fazla ölü var ve ülke felç vaziyette. Bugün, bu statlarda seyircisiz oynanacak
maçlarla ilgili alınan karardan dolayı Sayın
Cumhurbaşkanını ve ekibini tebrik ediyorum. Aynı
şekilde, okulların tatil edilmesi de bizim tarafımızdan çok
olumlu karşılandı. Sağlık her şeyden önemlidir,
onun için 1 kişinin ölümüne 50 tane şampiyonluk değişilmez.
Dinlediğiniz için
de teşekkür ediyorum.
Deminki teklifimi
önümüzdeki hafta uygulamaya koyuyorum. Var mıyız?
Peki, teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tam, sporun adına
yakışır centilmenlik devam ediyor.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın
Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Futbol Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında
Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şunu
söyleyeyim, herhangi bir şerhimizin olduğu bir sözleşme
değildir; doğru bulduğumuz bir sözleşmedir, destekliyoruz
bunu, uluslararası bir sözleşmedir. Ama bir endişemiz var,
endişemiz iktidar partisiyle ilgili olarak, endişemiz de şudur:
Türkiyenin imzalamış olduğu uluslararası demokratik
başka sözleşmeler de var, biliyoruz ve bunlar Anayasamızın
90ıncı maddesine göre amir hüküm sayılırlar. Fakat, iktidar partisi, esas
itibarıyla bu uluslararası demokratik sözleşmelerin, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi gibi, ona bağlı olarak yine
Avrupa Konseyinin bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatları gibi konuları ve mahkeme kararlarını çok fazla
ciddiye almamaktadır. Umarız, Avrupa Konseyinin bu sözleşmesinin
sporda uygulanması konusunda iktidar gereken
duyarlılığı gösterir.
Evet, uluslararası alanda da sporda çok fazla
sorun var. Avrupa'ya baktığımızda, örneğin, futbola
baktığımızda -spor deyince ilk önce futbol konuşuluyor
ama- çok fazla ırkçılık örneğiyle karşı
karşıya kalıyoruz. Yani İspanya, İtalya, Hollanda,
Almanya, Ukrayna gibi ülkelerde ırkçılık spor
müsabakalarında karşımıza çok çıkan bir konu. Futbolun
beşiği İngilterede, polis verilerine göre, sadece 2019
yılına baktığımız zaman -İngiltere için
söylüyorum- 150 futbol maçında ırkçılık içeren olaylar
meydana gelmiş; futbolun beşiğinden bahsediyoruz. Aynı
şekilde, genel olarak baktığımızda, İngilterede
de ırkçılık olayları bir sene öncesine göre yüzde 50
artış göstermiş; tabii, spora da bunun yansıması
kaçınılmaz oluyor. Yine, dediğim gibi, Ukraynada, Hollandada, İtalyada
pek çok örnek var; bu örneklere tek tek girmeyeceğim ama bizim ülkemizde
de spor konusunda çok ciddi sorunlar yaşıyoruz ve kısaca bunlara
değinmek istiyorum.
Spor alanında futbol bir hâkimiyet kurmuş
vaziyette ve bu göz önüne alındığında, buradaki
sorunların, şiddetin, ırkçılık ve
ayrımcılığın, cinsiyetçiliğin, nefret söyleminin
büyük bir çoğunluğunun futbol sahalarından yükseldiğini
biliyoruz ve görüyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğünün son verilerine göre,
spor alanlarında işlenen suçların yüzde 95i zaten futbolda
işlenmektedir. Dolayısıyla, sorunun odaklarından bir tanesi
budur.
Spor alanına ilişkin temel sorun
başlıklarını benden önceki konuşmacılar
-farklı partilerden de olsak- aşağı yukarı ortak
belirlediler. Yani Kulüpler Birliği yasasının hâlâ çıkarılamamış
olması, yenilenememiş olması; Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu
kararlarının yanlışlıkları ve taraflı
olması -ve Kurulun kendisinin- sporda şiddet, nefret ve
ayrımcılık olması; mafyatik ilişkilerin kimi alanlarda
hâlâ geçerli olması -erkek egemenliğinden bahsetmek bile istemiyorum
çünkü her gün, her an yaşanıyor- zaman zaman şike ve teşvik
meseleleri, bunların hepsi sporda, özellikle futbolda da çok sık
gördüğümüz sorunlar ve bu sorunları konuşurken elbette ki
yasamanın yani bu Meclisin sorumluluğundan da başlamamız
gerekiyor.
Öncelikle şunu da söyleyeyim: Madem bugün bu
uluslararası sözleşmede hep birlikte bir adım atılıyor
ve bu sözleşme hep birlikte onaylanıyor, o zaman Kulüpler
Birliği yasasında da Meclisin bir çalışma yapması ve
bu durumu değiştirerek bir an evvel yeniden düzenlemesi gerekiyor.
Yani kulüp başkanlarının destek vermemesi ya da derebeylerini
partilerin karşısına almak istememesi gibi konuları bir
kenara koyalım ve bütün partiler oturup bu konuda gereken
değişiklikleri birlikte yapabilecek adımları atalım
diye öneriyoruz.
Şimdi, sahalarda ve tribünlerde
yaşananlara baktığımızda Türkiye siyasetinden çok
kopuk bir durum olmadığını görüyoruz, çok
bağımsız bir tutum olmadığını görüyoruz.
Yani ayrımcılık toplumda olduğu gibi sahalara da
yansıyor, tribünlere de yansıyor, nefret söylemi keza yansıyor, şiddet
ve kimi zaman ırkçı sloganlar yansıyor, erkek egemen
anlayış ve dil yansıyor.
Şimdi bütün bunları görmezden gelmek
mümkün değil. Özellikle Kürt coğrafyasındaki
takımların yaşadığı ayrımcılık ve
nefret söylemine ilişkin bazı sözler söylemek istiyorum. Gerçekten
çok vahim bir durumla karşı karşıya kalındı.
Defalarca bunu bu kürsüden de dile getirdik. Ben de söyledim, başka
arkadaşlarımız da söyledi. Hem Amedsporun hem Cizresporun hem
özellikle Kürt coğrafyasından gelen diğer takımların
karşılaşmalarda karşı karşıya
kaldıkları zaman zaman şiddet, zaman zaman tezahürat, nefret
söylemi, ayrımcı tutumlar gerçekten üzücü bir tabloyu ortaya koyuyor.
Hâlbuki biz eğer barış söylemini, demokratik bir dili ve
eşitlikçi bir dili her yerde geliştirmek istiyorsak öncelikle spor
alanlarından da buna başlamamız gerekir. Dolayısıyla Amedspor,
Cizrespor gibi oyuncuların, taraftarların, teknik ekiplerin
saldırıya uğramaları, lince uğramaları,
otobüslerinin zaman zaman parçalanması ve bunların hepsinin
cezasız kalması elbette ki kabul edilebilir bir durum değil.
Bunları bir kez daha dile getirmiş olalım çünkü tribünlerden
cinsiyetçi küfürleri etmek serbest oluyor, Kürtlere hakaret etmek serbest
oluyor, ayrımcılık yapmak serbest oluyor ama Futbol Federasyonu
bunların hiçbirini görmüyor; tam tersine, ne yapıyor Futbol
Federasyonu? Bu ayrımcılığa uğrayan
takımları cezalandırıyor; Amedsporu, Cizresporu
cezalandırıyor yani aslında Futbol Federasyonu da bir ayrımcı
anlayışla yaklaşıyor meseleye, onların da kendilerini
değiştirmeleri gerekiyor. Siyasi partiler olarak Mecliste biz bu
konuda bir adım atabilirsek, öyle zannediyorum ki Futbol Federasyonunu da
ve diğer spordaki kurumları da kulüpleri de olumlu etkilememiz mümkün
hâle gelir. Futbol sahasındaki özellikle bu şiddetin ve şiddet
dilinin, nefret dilinin aşılmasının imkânı var
elbette, bunu birlikte sağlayabiliriz.
Seçim sisteminin etkisiyle, zaman zaman Federasyon
ve birkaç takımın yandaşı tutumlarla karşı
karşıya kalınıyor. Federasyonun ve kurullarının
verdiği bu cezaların adil olup olmadığı
tartışılıyor elbette ama bunların da gerçekten
tartışılması, bu eşitlikçi ve adil olmayan
cezaların mutlaka artık gündemimizden çıkması gerekiyor.
Medyanın üzerine büyük sorumluluklar
düşüyor. Medya, maalesef, kulüpler arası rekabeti körüklüyor;
şiddeti, kışkırtıcılığı ve
saldırganlığı tahrik edici haberler yapmakta çok mahir
davranıyor. Tiraj ve rating uğruna yapılan bu
adımların spor alanına cidden çok ciddi zararlar verdiğini
ve nefret söylemini kışkırttığını bir kez
daha vurgulamak istiyoruz doğrusu. Bunların hepsi
aşılabilir.
Şimdi, yalnız, şunu da vurgulamak
istiyorum bütün bu konuları tartışırken, güncel olduğu
için vurgulamak istiyorum: İktidarın federasyonlar üzerinde
baskı unsuru olmaktan da çıkması gerekiyor. Bakın, son zamanlarda,
özellikle futbol alanında -herkes farkındadır- hani, bir
ilimizin takımının şampiyon yaptırılmaya
çalışıldığına dair etrafta çok fazla söz
dolaştı, sosyal medyada paylaşımlar oldu.
BAŞKAN Son dakikanız.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Ben sanmıyorum
ki iktidarın tamamı öyle, bir ilin şampiyon yapılması
doğrultusunda bir anlayışa sahip olsun ama bunların kendisi
bile spordaki eşitlikçi rekabeti ortadan kaldıran bir ortam
yaratıyor. Doğrusu, bundan da uzak durmanın iyi
olacağını düşünüyoruz.
Şimdi, son olarak şunu söyleyelim ki:
Bütün önlemleri birlikte almak, tartışmak mümkündür ve bu konuda,
özellikle Kulüpler Birliği yasasını yeniden ele alıp
değerlendirmek mümkündür. Bunları yaparken de bu konuyu, halktan,
özellikle tribünlerden kaçırmamak; kulüplerden, akademisyenlerden,
bağımsız hukukçulardan kaçırmamak; şeffaf bir
şekilde tartışmayı yürütmek mümkündür ve bunların
hepsini yaparak yeni bir yasal düzenlemeyi hep birlikte
gerçekleştirebiliriz, hem sporda adaleti hem de nefret söyleminden
uzaklaşmayı sağlamış oluruz.
Hepimize kolay gelsin. Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
isterseniz diğer konuşmacıları bir yetiştireyim de
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok kısa, çok kısa bir
BAŞKAN Hemen, hemen, çok kısa
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun görüşülmekte olan 175 sıra sayılı Kanun Teklifinin
1inci maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında
kullandığı Kürt coğrafyası tabirinin anayasal olarak
kabul edilemez olduğuna, birlik ve beraberliğin tezahür ettiği
alanlar olan sporda herhangi bir ayrımcılığın söz
konusu olamayacağına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel
kullanılan bir ibare vardı Kürt coğrafyası diye. Türkiye
bölünmez bir bütündür 784 bin kilometrekaresiyle. Sonuç itibarıyla, bu
tabir anayasal olarak da yanlıştır ve kabul edilemez.
Bir ilin şampiyonluğu falan, bunların
hepsi kesinlikle yakıştırmadır, düzmece durumlardır;
bunun da kayda geçmesini isterim. Spor, birlik ve beraberliğin tezahür
ettiği alanlardır, burada herhangi bir ayrımcılık söz
konusu olamaz.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
ben de söz istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN En son söz vereceğim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Futbol Maçlarında ve Diğer Spor Müsabakalarında
Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet Yaklaşımı Üzerine
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2562) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175) (Devam)
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Ensar
Aytekinde.
Buyurun Sayın Aytekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Futbol Maçlarında
ve Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve
Hizmet Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesi üzerinde
CHP Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar 33
ülkenin imzaladığı, 14 ülkenin de iç hukuk sistemine entegre
ettiği bu sözleşmenin amacına baktığımızda 3
önemli unsur görüyoruz: Emniyet, güvenlik ve hizmet. Emniyet kavramı,
insanların yaralanmalarını veya spor etkinlikleri sırasında
beden sağlığı ve bütünlüğüne yönelik riskle
karşılaşmalarını önlemeye yönelik tüm tedbirleri bir
araya getirir. Bu, stadyum altyapılarını ve
ruhsatlandırmayı, acil durum planlarını veya alkol
tüketimiyle ilgili önlemleri de içerir. Emniyet tedbirleri, insanları
etkinlik alanına yolculuklarında ve stadyum dışındaki
halka açık alanlarda da korur. Bu ifadeler sözleşmede yer alan
ifadeler.
Peki, bizim stadyumlarımız güvenli mi ya
da ne kadar güvenli, kısaca bakalım. Değerli arkadaşlar,
Türkiyede yapılan bir araştırmaya göre, her 10 kişiden
7si stadyumları güvensiz buluyor. Stadyumlara duyulan güvensizlik,
karşılaşmaları izlemek için statlara gitmeye engel
teşkil ederken her 4 kişiden 1i şiddet sebebiyle stadyuma
gitmediğini belirtiyor. Yine, her 3 kişiden 1i güvensiz bulduğu
için ailesiyle birlikte stadyuma gidemediğini belirtiyor ve her 10
kişiden 8i stadyuma giden bir yakını için endişe duyuyor.
Katılımcıların yüzde 13ü fiziksel şiddete maruz
kaldığını belirtirken yüzde 30u sözlü şiddete maruz
kaldığını, yüzde 30uysa fiziksel veya sözlü şiddete
kendisi maruz kalmasa bile buna tanık olduğunu söylüyor.
Güvenlik kavramı, futbol veya diğer spor
etkinlikleriyle bağlantılı, stadyum içinde veya
dışında meydana gelebilecek herhangi bir şiddet veya kötü
davranışı caydırmak, önlemek ve cezalandırmak için
planlanmış tüm önlemleri içermektedir. Buna, risk
değerlendirmesi, polis ve diğer ilgili kuruluşlar
arasındaki iş birliği ve yaptırım tesis edilmesi de
dâhildir.
Spor müsabakaları en büyük kamusal alan
etkinlikleridir. İnsanlar sosyal statü, gelir düzeyi farkı olmaksızın
aynı anda aynı olayla etkileşime geçmektedirler. Bunu yaparken
de sadece seyir noktası itibarıyla fiyat farkına tabi
tutulmaktadırlar. Türkiyede spor müsabakaları, özellikle futbol,
içine siyaset bulaşmadığı sürece keyifli bir aktivitedir.
Siyaseti futbola bulaştırır, bir takım lehine açıktan
destek verir, ekonomik olarak sadece bir kulübü gizli veya açık
şekilde destekler ve futbolu siyasetle iç içe geçirmeye kalkarsanız,
insanların futbol zevkine gölge düşürmüş olursunuz.
Değerli milletvekilleri, kulüplerimizin
finansman yapısı ise ayrı bir tartışma konusudur.
Ciddi borçlanmaların içerisinde tutulmaya çalışılan
kulüplerin rekabeti, bir şirketin iflasına giden sürece
benzemektedir. Meclisimizin bu sözleşmeye taraf olması kadar,
atması gereken bir başka adım ise bankacılık
sektöründeki Düzenleme ve Denetleme Kuruluna benzer bir spor düzenleme ve
denetleme kurulunu kurmak olmalıdır.
Yine, benzer bir şekilde dikkat çekmek
istediğimiz bir husus şudur: Bakınız, bir gecede torba
yasalar geçiriyoruz ancak on sekiz yıllık iktidarınızda
spor yasası hâlâ Meclise gelmedi. Yine, 14 Ocak 2020de bir spor
çalıştayı düzenlendi.
Türkiye'de, maalesef, spor, Dernekler
Yasasıyla yönetiliyor. Sayın Bakan Mehmet Kasapoğlu, spor
kulüpleri ve federasyonlar yasasının Meclise geleceğini
söylemişti, halen bunu bekliyoruz.
Sporcuya yatırım yapalım. diyoruz,
her yerde yerli, millî vurgusu yapıyoruz ama iş spora, sporcuya
gelince ithalatın zirvesini yaşıyoruz; Türk oyuncu bulmak ve
yetiştirmekte zorluk çekiyoruz. Bunların düzenlenmesi lazım.
Yine, sözleşmede üçüncü önemli unsur olarak
görülen hizmet kavramı da az önce ifade ettiğim üzere, kamusal
alanlarda alınacak düzenlemeleri öne çıkarmaktadır.
Sözleşme şöyle diyor: Hizmet
kavramı, stadyumlarda ve müsabaka öncesi, esnası ve sonrasında
izleyici ve taraftarların toplandıkları kamusal alanlarda futbol
ve diğer spor etkinliklerini herkes için keyifli ve misafirperver bir
ortam hâline getirmek için planlanmış tüm önlemlerden oluşur.
Bu, iyi bir yeme içme servisi ve tuvalet servisi gibi unsurları da içerir
ancak her şeyden önce etkinlik boyunca insanları iyi bir şekilde
karşılamaya ve memnun etmeye odaklanır.
Değerli milletvekilleri, özetle, bu
sözleşmeyi olumlu bulmakla birlikte, Türkiye'deki fiilî durumun da
düzelmesini umuyoruz. Sözleşmenin bir an evvel kabul edilmesi,
uluslararası spor müsabakalarında Emniyet ve Güvenlik Komitesinde
Türk Emniyet müdürlerimizin de görevlendirilmesine olanak
sağlayacaktır. Bu sayede, bu alanda da Türkiye'nin, ülkemizin
temsiline katkı sunacaktır.
Ben, son olarak, Saffet Vekilimin teklifine ek
olarak, coronaya karşı tüm milletvekillerini spor yapmaya davet
ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aytekin.
Son olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Fehmi Alpay Özalan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FEHMİ ALPAY ÖZALAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 175
sıra sayılı Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde sporun anlamını tanımlarken
sıklıkla sporun saldırganlığı ortadan
kaldırma ve öfke patlamalarını hafifletme imkânı
sağladığı konusuna vurgu yapılmaktadır. Dünyada
ve ülkemizde spor denilince akla ilk olarak futbol gelmektedir. Bunun sebebi
ise futbolun diğer spor branşlarına kıyasla daha geniş
kitlelere hitap ediyor olmasıdır.
Değerli arkadaşlar, futbol rekabettir,
aynı zamanda centilmenliktir. Futbol bir okuldur, futbol bir endüstridir,
aynı zamanda işletmedir. Futbol estetiktir; futbol vücut
davranışlarının şiiridir; futbol güzel sanattır;
futbol barış elçisidir, turizm elçisidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Futbolla dünyanın en ücra alanlarına girip
mesaj verebilirsiniz ve buralara medeniyet de götürebilirsiniz. Futbol,
dünyanın en popüler spor alanıdır. Futbol bir ekoldür,
evrenseldir, seyir zevki vardır. Futbol barıştır, futbol
kardeşliktir, futbol dostluktur, muhabbettir, sohbettir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Futbol kavgaya alet
edilmemelidir; ideolojiye, nefrete asla.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütün bu özellikleri barındıran futbol alanı
hukuk sahasında mevzuatla kurallara uygun tahkim edilmektedir. O nedenle,
futbolun ve sporun yasası vardır, anayasası vardır. Bu,
aynı zamanda pozitif hukuk ve yerleşik ahlaki değerlere
biçimlenir. Diğer yandan, futbolun ülkeler üstü teşkilatı
vardır, Futbol Federasyonu, UEFA, FIFA gibi kurumlar vardır. Bu
kurumlar futbolda şiddeti önleyebilecek yegâne unsurlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sporda şiddeti önleyebilmek için 6222 sayılı
Kanunu geçirdik, 2019 yılı içerisinde bazı değişiklikler
yaptık. Bu kanunun geçirilmesinden dolayı Sayın
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, dönemin
bakanlarından Sayın Akif Çağatay Kılıç
Bakanımıza da çok teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yapılan bu yasal düzenlemeyle, sporda
şiddet ve düzensizliğin önlenmesine yönelik spor alanı
kavramının kapsamı genişletilerek, daha önce 6222
sayılı Kanun kapsamında bulunmayan alanlarda taraftarlara bu
kanundan işlem yapılması sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal medyadan şiddete teşvik içerikli
paylaşım yapanlara şikâyet şartı
aranmaksızın işlem yapılmasına imkân
sağlanmış, cezalar artırılarak kanunun
caydırıcı etkisi artırılmıştır.
Seyirden men cezalarında bir, üç, beş yıl şeklinde
kademeli ceza uygulamasına başlanmıştır. 6222
sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından, tüm
branşlarda 2019-2020 sezonunun ilk yirmi iki haftası ile geçen
sezonun aynı dönemi
karşılaştırıldığında, müsabaka
düzeninin bozulmasına sebep olan olayların
yaşandığı müsabaka sayısı yüzde 40
azalmış, işlem yapılan şahıs sayısı ise
yaklaşık yüzde 15 azalmıştır. Bu durum, kanunla
getirilen caydırıcı tedbirlerin etkinliğinin de bir
göstergesidir. Yeterli midir? Elbette yeterli değildir, bu konuda
toplumsal duyarlılığı artırmamız gerekir.
Kanuni düzenlemeye ilaveten, ülkemizde
müsabakaların huzur ve güven ortamında oynanabilmesi için, her
müsabaka A) Yüksek riskli, B) Orta riskli, C) Düşük riskli şeklinde
risk kategorilerine ayrılmış, spor güvenliği personelinin
uzlaşmasını sağlayan eğitimler
yoğunlaştırılmış, özel güvenlik personeline spor
güvenliğine yönelik eğitimler düzenlenmiş, bu şekilde
müsabaka güvenlik tedbirlerinin daha etkin alınması
sağlanmıştır. Taraftarlarla ilgili kuruluşların, futbol
maçları ile diğer spor müsabakalarının emniyetli, güvenli
ve rahat hâle getirilmesiyle ilgilenen bütün kamu ve özel sektör
çalışanlarının görevlerini etkin ve uygun bir şekilde
yerine getirmeleri için gerekli donanıma ve eğitime sahip olması
temin edilmek zorunda kalınacaktır.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; şimdi, biliyorsunuz, günümüzde daha çok hakemler söz
konusu oluyor, hakemlerin kararları tüm hafta boyunca kamuoyunu
meşgul ediyor. Ben, hakemler konusunda da birkaç kelime söylemek
istiyorum. Dünyanın en büyük liglerinden bir tanesi kabul edilen -ki bana
göre de öyle- Premier Ligde futbol oynamış bir kardeşiniz
olarak, Almanyada futbol oynamış bir kardeşiniz olarak oradaki
hakemler ile buradaki bizim hakemlerin kıyaslamasını en iyi
şekilde yapacak kişilerden birisiyim. Ben, bizim hakemlerimize çok fazla
şekilde haksızlık ettiğimizi düşünüyorum. Bakın,
bizim hakemlerimiz bir defa fizik yapısı olarak; iki, kondisyon
olarak; üç, oyun bilgisi olarak; dört, pozisyon bilgisi olarak, inanın
bana, dünyadaki bütün hakemlerden daha iyidir. Bunu çok samimiyetle söylüyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tabii ki
eksikliklerimiz var, tabii ki hatalarımız var ama önemli bir
eksikliğimiz var, o da saha içerisindeki hakemlerin oyuncularla olan
iletişimi, diyaloğu.
Şimdi, ben size İngilterede bir maçta
yaşamış olduğum bir örneği anlatacağım,
buradan aktaracağım, ne demek istediğimi daha iyi
anlayacaksınız inşallah. Şimdi, Manchester Unitedla
oynuyoruz; dünyanın en pahalı takımı, en ünlü takımı,
oyuncuları keza öyle. 1-0 galibiz, maçın son dakikaları
oynanıyor ve orta sahada gerçekten sert bir faul yaptım, sert bir
müdahalede bulundum ve hakem sarı kart gösterdi. Sarı kartı
beklemediğim için hakeme bazı serzenişlerde bulundum
İngilizce. Hakem koşarken geri döndü. Dedim eyvah
kırmızı kartla atıldık. Hakem bana dedi ki:
İngilizcen çok iyi olmuş. (Gülüşmeler) Şimdi, onun bu
tavrı beni gerçekten çok olgunlaştırdı; bu bir.
İkincisi, bundan sonra oynanacak olan maçlarda ki o hakem gelirse daha
pozitif bir ayrımcılık yaşıyorduk, iletişimimiz
çok iyiydi, o yüzden saha içerisinde bu diyaloglar hakemlerle olduğu
zaman, inanın bana, top oyun içerisinde daha fazla kalıyor, seyir
zevki daha ön plana çıkıyor, daha hızlı ve daha tempolu
oynanıyor. Hakemlerimizin eksikliği sadece budur diye
düşünüyorum. Ben seminerlerde hakemlere bu örnekleri de çok veriyorum,
onlarla diyalog kuruyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Vlaovici de
anlat, Vlaovici.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (Devamla) Hatta
İngilterede oynanan bir karşılaşma vardır, bizim
jenerasyonu iyi bilen arkadaşlarımız iyi hatırlar, 0-0
bitti. Orada dünyanın gerçekten çok ünlü oyuncularından birisiyle
David Beckhamla aramızda küçük bir tartışma oldu. Soyunma
odasına girerken... Maçın hakemi de bence dünyanın gelmiş
geçmiş en iyi hakemlerinden birisi Collinaydı,
hatırlarsınız. Collina, bizim millî maçlarımızda
yaklaşık 10-15 tane maça çıktı, çoğunda galip geldik,
hiç mağlup olmadık, öyle de bir uğuru vardı kendisinin.
Bizi soyunma odasına çağırdı, bize meşrubat, su verdi,
daha sonra da dedi ki: Sizler ülkelerinizin önemli oyuncularısınız,
sizlerin örnek olması lazım. Sizler eğer yeteneklerinizi sahaya
iyi yansıtırsanız müthiş bir oyun zevki olur, seyirciler
zevk alır ve benim işimi
kolaylaştırırsınız. Bu da gerçekten benim
hatıralarımda hakem-futbolcu ilişkisinde çok önemli bir yer tutuyor.
Ben şimdiki gençlere de mücadelenin her zaman
içerisinde olmalarını, hızlı düşünmelerini, agresif
olmalarını ama hakemlerle de çok iyi diyalog kurmalarını
hep öneriyorum. İnşallah bundan sonra da bu
çalışmalarımızı yapacağız.
Çok teşekkür ediyorum.
Hepinize de saygı ve sevgiler sunuyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ben de
tüm konuşmacılara teşekkür ederim, özellikle süreye riayet
konusunda tam centilmence, sportmence bir görüşme sürecini beraber
yönettik.
Değerli milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
başkaca söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, oy birliğiyle kabul edildiği tutanaklara geçsin efendim.
BAŞKAN 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Futbol Maçlarında ve
Diğer Spor Müsabakalarında Bütüncül Bir Emniyet, Güvenlik ve Hizmet
Yaklaşımı Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 258
Kabul : 258 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Barış
Karadeniz
Mardin Sinop
Ret yok, çekimser yok, boş yok yani tüm oylar,
258 oyun tümü kabul oyu verilmek suretiyle kanun teklifi oy birliğiyle
kabul edilmiştir. Bu şekilde, teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
64.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün
görüşülmekte olan 196 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bilgi talebine yönelik cevap vermek istediğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Daha önce bir bilgi istenildiği için ben size
gelip bu bilgiyle ilgili açıklama yapmak istediğimi
belirtmiştim, şu an söz vermiş oldunuz.
Aldığımız bilgiyi paylaşmak istiyorum:
İstanbulda yapılan bir ihbarı değerlendirmek üzere,
yargı kararı doğrultusunda bir adrese giden polis, söz konusu
adreste aranan şahsı bulamamış fakat aynı sokakta bir
dernekte olduğunun anlaşılması üzerine 2si aranan 6
kişi gözaltına alınmış, bahsedilen adreste 4 el
yapımı patlayıcı bulunmuş. Söz konusu adreste, 1i
cezaevinden tahliye, 1i de sağlık nedenleriyle şartlı
tahliye olan ve şartlı tahliye adresinde bulunmayan 2 kişinin
sağlık durumlarının kötü olduğu
anlaşılmış, 112 çağrılmış, yapılan
ilk muayene sonucu, tedavilerinin sağlanması amacıyla yargı
kararıyla hastaneye kaldırılmış. Olay bu şekilde,
bir adli olay olmuş. Bunu bilgilerinize sunmuş oldum. Diğer
konularla ilgili de zaten yaklaşımımızı net bir
şekilde, sizin de, zatıalinizin de ortaya koyduğu şekilde
ortaya koyduk.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) O
adres cemevi değil mi? Dernek ne ya!
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Levent Gökün, 13 Mart 2016 tarihinde Ankara Güven Parkta
meydana gelen bombalı saldırıda hayatını kaybeden 36
yurttaşı saygıyla andığına ve
saldırıyı gerçekleştiren PKK terör örgütünü
kınadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ben de
bir dakikanızı rica edebilir miyim, benim için önemli çünkü, tüm
Türkiye için önemli de
Yarın 13 Mart. 13 Mart 2016 tarihinde Ankarada
Güven Parkta patlayan bir bomba 36 yurttaşımızı
sevdiklerinden, hayatlarından kopardı, 300ün üzerinde yaralı
vardı; tıpkı 10 Ekim 2015te Gar patlamasında olduğu
gibi, tıpkı 17 Şubat 2016da Merasim Sokakta olduğu gibi.
Ben de bu patlamanın çok yakınındaydım, olay yerine ilk
giren bir kişi olarak, parçalanmış vücut parçalarını,
onların Adli Tıptaki kimlik teşhislerine katılan bir
kardeşiniz olarak. Çok yakın arkadaşlarımızı
kaybettik, gencecik kızlarımızı kaybettik. Gencecik
evlatlarımız ve 36 yaşam o gün patlayan bir bombayla hayattan
koptu ve bütün ailelerde acı bir travma oluştu. Bu olayı çok
yakından yaşamış bir arkadaşınız olarak, o
günkü olayın sıcaklığını bizzat Emniyetle beraber
takip etmiş bir kardeşiniz olarak o günkü patlamayı
gerçekleştiren PKK terör örgütünü kınadığımı,
bütün terör örgütlerini kınadığımı ifade ediyorum. (AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Hayatlar bu kadar ucuz değildir. 10 Ekim 2015te
IŞİDin gerçekleştirdiği Gar katliamında olduğu
gibi, yine Merasim Sokakta olduğu gibi terör örgütlerinin bu tür
saldırılarını lanetle kınıyorum, ölen bütün
Ankaralı hemşehrilerimi minnetle, saygıyla anıyorum. (AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 17 Mart 2020 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.01