TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
7nci
Birleşim
16
Ekim 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun, 9 Ekim 2019 tarihinde
başlatılan Barış Pınarı Harekâtı ve
uluslararası gelişmelere ilişkin gündem dışı
açıklaması ve İYİ PARTİ Grubu adına Bursa
Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, MHP Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan
Akçay, HDP Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç,
CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK
PARTİ Grubu adına Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve
şahısları adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin
Uysal, İstanbul Milletvekili Erkan Baş, İstanbul Milletvekili
Nazır Cihangir İslam ve Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin
aynı konudaki konuşmaları
B) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Bedri
Serterin, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçayın, 13 Ekim Ankaranın başkent oluşunun
96ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İzmir Milletvekili
Ceyda Bölünmez Çankırının, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, iktidarın Kürtlerin düşmanı
olduğu dilin propaganda dili olduğuna ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın, Parlamentoda grubu olmayan partilere dönük
eşitsiz yaklaşımın devam ettiğine ilişkin
açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin, yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
4.- Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın Barış Pınarı Harekâtı
başlarken siyasi partilerin genel başkanlarını bizzat
arayarak bilgi verdiğine, diplomasiyi sonuna kadar işlettiklerine,
Suriyenin sınır bütünlüğü ile toprak bütünlüğü konusunda
en hassas ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğuna ve dolayısıyla
harekâtın bir işgal değil, teröre karşı alınan
tedbir olduğuna ilişkin açıklaması
5.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğluna yapmış olduğu açıklamalardan
dolayı teşekkür ettiğine, Türk Konseyi Devlet
Başkanları 7nci Zirvesi Sonuç Bildirgesinde sınır ötesi
harekâtımıza destek kararının yer almasını
memnuniyetle karşıladıklarına, UEFAnın Fransa-Türkiye
maçında A Millî Futbol Takımına yaşadığı
gol sevinci nedeniyle soruşturma başlatmasını
kınadıklarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Teröristlerle masaya oturmayız. sözünü yerinde ve
doğru bulduklarına, Volkswagenin Barış Pınarı
Harekâtı nedeniyle Manisa fabrikasının
açılışını erteleme kararı nedeniyle
Almanyayı kınadıklarına ilişkin açıklaması
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Barış Pınarı Harekâtı
başarıyla sürerken Türk dünyasından gelen destek
açıklamalarının mutlu ettiğine, Türk Konseyinin 7nci
Zirvesinin ardından Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan liderlerinin imzaladığı
bildiriyle dünyaya verilen mesajın önemli olduğuna ve Türk Konseyinin
Onursal Başkanı Nursultan Nazarbayevin sözlerinin de satır
arasında kalmaması gerektiğine, Fransa
karşısındaki başarısını millî duruşla
taçlandıran A Millî Futbol Takımımızı tebrik
ettiklerine ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancara adalet ve demokrasiyi korumak adına sarf ettiği çabadan
dolayı hürmetlerini sunmak istediğine, Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlundan bilgilendirme adı altında
nutuklar dinlediklerine, Barış Pınarı
Harekâtının Kürtler ile Türklerin birlikte yaşama iradesine
darbe olduğuna ve bu iki halkı birbirine kırdırmaktan
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Başkanlık Divanının Anayasa ve İç Tüzüke
uygun davranma konusundaki kararlılığını memnuniyetle
telakki ettiklerine ve konuşmalarının bir bütünlük içerisinde
olduğuna ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kavramının
anayasal dayanağının ve bağlayıcı
özelliğinin olmadığına ilişkin açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Kani Bekonun, toprağa, havaya, suya, ormana ve geleceğe sahip
çıkılmadığı takdirde madenlerin felaketin sebebi
olacağına ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, tarihin tekerrürden ibaret olduğuna ve 1974teki
Kıbrıs Barış Harekâtında
yaşandığı gibi ambargo konulmaya
başlanıldığına ilişkin açıklaması
12.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, Barış Pınarı Harekâtında görev
yapan Mehmetçiklere başarılar dilediğine, ulusal güvenlik
sorunlarının ve dış politikadaki
yalnızlığımızın sorumlusunun AKP olduğuna
ilişkin açıklaması
13.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, Barış Pınarı
Harekâtının amacının güney sınırımızda
oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve
Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini
sağlamak olduğuna ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin
açıklaması
15.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Türkiyede bugün on iki ay çalışan insanlar
geçinemezken altı aydan daha az çalışan ÇAYKUR mevsimlik
işçilerinin nasıl geçinebileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Eyüp Özsoyun, 13-17 Ekim İmam-Hatipliler Haftasına ve
imam-hatip okullarının kuruluşunun 68inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
17.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Mersin ilinde ekonomik kriz nedeniyle kepenk kapatan
esnafın mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Batı Karadeniz Bölgesinde başta
fındık arazileri olmak üzere orman alanlarını tehdit eden
Amerikan Beyaz Kelebeğiyle mücadelenin etkin şekilde
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, Erzurum ili Karaçoban ilçesindeki Kürt menşeli
dadaşların mesajını aktarmak istediğine ilişkin
açıklaması
20.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, kamuda taşeron olarak çalıştırma
uygulamasının sona erdirilmesi, eşit işe eşit ücret
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, yürütmenin başı Recep Tayyip
Erdoğanın, Tarım Bakanının sıfır gümrükle
ayçiçeği ithalatına izin verecek çalışmasından, vergi
muafiyetiyle devleti zarara uğratacağından, bazı
ithalatçı firmalara ayrıcalık tanınacağından
haberinin olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin
açıklaması
23.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin
açıklaması
24.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, ABDnin Türkiye Cumhuriyeti devlet bankası Halkbankı
yargılamaya kalkışması nedeniyle Türk milletini Halkbanka
destek vermeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, Zonguldak ilindeki Kız Meslek Lisesi
yerine otopark yapmak isteyen zihniyeti kınadığına
ilişkin açıklaması
26.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, partilerine dönük baskıların devam
ettiğine, Şırnak ili İdil ilçesinde basın
açıklaması yapmak isteyen HDPlilere polis tarafından müdahale
edildiğine ve aralarında bulunan Şırnak Milletvekili Nuran
İmirin de darp edildiğine, gözaltı sürelerinin devam ettiği
Hakkâri, Nusaybin, Erciş, Yüksekova belediye başkanlarının,
gençlik meclisi sözcüleri ile meclis üyelerinin ve gözaltına alınan
KKP Genel Başkanı Sinan Çiftyürekin serbest
bırakılmasını talep ettiklerine, yaşanılan
ayrıştırıcı dilin Meclisin yansıması
olduğuna ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 16 Ekim Dünya Gıda Günü vesilesiyle
tarımın gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payının
giderek düşmesinin AK PARTİ hükûmetlerinin tarım
politikalarında ne kadar büyük yanlışlar içinde olduğunun
somut göstergesi olduğuna, çiftçinin refahını, huzurunu
artırma noktasında CHP Grubu olarak her türlü katkıyı
sunmaya hazır olduklarına, Barış Pınarı
Harekâtında dünyanın desteğinin sağlanması konusunda
en çok çabayı büyükelçilerin göstermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, görüşülen hak ve özgürlüklerin daha etkin
kullanımıyla alakalı kanun teklifine katkı verenlere
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 105
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, savaşta askerlerin de masum
insanların da öldüğüne, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu ile Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, terörün bir insanlık suçu olduğuna,
Meclis konuşma yeriyse herkesin düşüncesini özgürce söyleyebilmesi
gerektiğine, Barış Pınarı Harekâtının iç
politikanın, siyasi oy konsolidasyonunun malzemesi olmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylana yönelik
özel yetiştirilmiş ajan ve provokatör ifadelerinin düzeltilmesi
gerektiği yönünde talepleri olduğuna ilişkin
açıklaması
35.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, yargıda sorunların tümden ele alınması
ve haksız, hukuksuz, adaletsiz OHAL dönemi uygulamalarını
iyileştirici düzenlemelerin bir an önce Meclise getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, sözlerinin kimsenin şahsına değil kürsüde
ifade edilen görüşlere yönelik olduğuna ve içinde bulunulan atmosfer
dikkate alınarak kışkırtıcı dilden uzak durulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
37.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, Gündoğdu Marşının Deniz
Gezmiş ve arkadaşları tarafından söylenilmesinin üzerinden
elli yıl geçtikten sonra AK PARTİ grup toplantısında söylenilmesini
olumlu karşıladıklarına ve bir elli yıl daha
kaybedilmek istenilmiyorsa bugünkü sözlerinin dikkate alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
38.- Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
şahsına yönelik sözlerini aynen iade ettiğine ve
kınadığına, nefret söylemlerinin nefret suçlarını
doğurduğuna ilişkin açıklaması
39.- Bursa Milletvekili
Vildan Yılmaz Gürelin, Bursa ili İnegöl ilçesinde 42ncisi
düzenlenen Modef Expo Uluslararası Mobilya Fuarının mobilya
ihracaatını artırdığına, İnegöl
mobilyasının bir dünya markası olduğuna ilişkin
açıklaması
40.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuzun, 15 Ekimde Azerbaycanda düzenlenen Türk Konseyinin
ardından imzalanan ortak bildirinin Türk dünyasının birlik ve
beraberliğinin tüm cihana bildirilmesi açısından tarihî bir adım
olduğuna ilişkin açıklaması
41.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, 16 Ekim Dünya Gıda Günü vesilesiyle çevre
kirliliği ile sağlık arasındaki ilişkinin ne
olduğunun bilinmesi gerektiğine, halk sağlığı ve
gıda güvenliği hakkında bilimsel araştırmalar yapan ve
kamuoyuyla paylaşan akademisyen Bülent Şıka teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
sözlerinin ve tepkisinin hatiplerin kışkırtıcı ifadelerine
yönelik olduğuna ilişkin açıklaması
43.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün 105
sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- İstanbul Milletvekili
Şirin Ünalın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
şahsına yönelik suçlamaları ve linç girişimini kabul
etmediğine ilişkin açıklaması
46.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, bağımsız yargının Türk milleti
adına karar veren ve demokratik denetime açılmış yargı
olduğuna ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, İstanbul Milletvekili Erkan
Başın itirazında haklı olduğuna, Anayasa ve İç
Tüzük hükümlerine göre yönetme yükümlülüğünün bulunduğuna
ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, Ankara Milletvekili Mustafa
Desticinin yaptığı açıklamayı yeterli gördüğüne,
grubu bulunmayan partilerin birer temsilcisine beşer dakika süreyle söz
vereceğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, özellikle şahıslara
yönelik itham edici, ağır suçlama içeren ifadelerin kullanılmamasının
demokratik tartışma adabı açısından, demokratik
olgunluk açısından önemli olduğuna, İç Tüzükün de bu
konuda yükümlülük getirdiğine ilişkin konuşması
VI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 16 Ekim 2019 Çarşamba günlü 7nci
birleşiminde 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesine; 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanması hâlinde 17 Ekim 2019 Perşembe günü Genel Kurulun
toplanmamasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 33üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Bakanlığın üst düzey
bürokratlarının yenilenen İstanbul seçimi sürecinde
İstanbulda görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/15553)
2.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, çocuklara karşı cinsel istismar suçuyla
mücadelede cezaların caydırıcılığının
artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/15565)
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, 2018-2019 yıllarında mesleki yeterlilik belgesi
verilen mahkûm sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gülün cevabı (7/15567)
4.- Ankara Milletvekili
İbrahim Halil Oralın, Ankara-Konya yolunun Gölbaşı
ilçesinde alta alınmasına yönelik projeye ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/16675)
5.- Muğla Milletvekili
Burak Erbayın, Muğlada devam eden Karabel Tüneli
inşaatının bulunduğu aşamaya ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/16677)
6.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, Havza-Vezirköprü-Durağan bölünmüş
yol projesinin bulunduğu aşamaya ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/16679)
7.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, Hataya gerçekleştirilen hava yolu sefer
sayılarına ve düzenlenen uçuşların aktarmasız olarak
gerçekleştirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17043)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2017-2019 yılları
arasında Bakanlığın yabancı firmalardan temin
ettiği mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17044)
9.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, 2 Ağustos 2019 tarihinde bir şehirler
arası otobüste çıkan yangına ve otobüslerde bulunması
zorunlu olan yangın algılama ve alarm sistemlerine yönelik
denetimlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17050)
10.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, Mersinin Tarsus ilçesinde bir çocuğun
bir imam tarafından darp edilmesi olayına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/17056)
11.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağda bulunan Batı
Marmara Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü ve Tekirdağ
Personel Müdürlüğünün kapatılmasına ilişkin sorusu ve
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/17147)
12.- Hakkâri Milletvekili
Sait Dedenin, Hakkâri Yüksekova Selahaddin Eyyubi Havalimanına, iptal
edilen uçuşlara ve bilet fiyatlarına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/17152)
13.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, son beş yılda toplu taşıma
araçlarında meydana gelen yangınlara ve yapılan teknik
denetimlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17153)
14.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, zorunlu yangın alarm sistemi bulunmayan yolcu
otobüslerine muayene onayı verildiği iddiasına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/17287)
15.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, toplu taşımada küçük motor hacimli, elektrikli
ve hibrit araç kullanımının
yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/17289)
16.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Gebze-Darıca metro hattı projesinin
maliyetinin gözden geçirilmesine ve Bakanlığın 2019
yılı için belediyeler yerine üstlendiği yatırımlara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/17290)
17.- Muş Milletvekili
Şevin Coşkunun, Muş ili ve ilçelerindeki yol ve altyapı
sorunları ile bunların çözümüne yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/17291)
18.- Balıkesir
Milletvekili Ensar Aytekinin, 2019 yılında Balıkesirde
gerçekleşen ölümlü kaza sayısına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/17415)
19.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, Ordu-Giresun Havalimanının coğrafi
durum ve teknik donanımına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17416)
20.- Manisa Milletvekili
Bekir Başevirgenin, yolcu otobüslerinin denetlenmesine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/17417)
21.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul Havalimanına
kent merkezinden ulaşım için yapımına başlanan metro
inşaatlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17418)
22.- Muş Milletvekili
Mensur Işıkın, Muşun bir köyünde baz istasyonunun aktif
hale getirilememesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17419)
23.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrıda taksicilik sektörünün
sorunlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/17873)
24.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 2014 yılında İrandan
Türkiyeye gelen bir uçak hakkındaki kaçakçılık ihbarı sonrasında
yetkililerce yapılan açıklamalara ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/17935)
25.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, 2015-2019 yılları arasında Türkiyede VPN
kullanım oranlarına ve erişimi engellenen internet sitesi
sayısına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/18076)
26.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, yaz aylarında uçak bileti fiyatlarının diğer
aylara göre daha pahalı olmasının nedenine ilişkin sorusu
ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/18078)
27.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ilinde Atatürk
Bulvarına yapılan üst geçide ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/18386)
28.- Şanlıurfa
Milletvekili Aziz Aydınlıkın, Şanlıurfa ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında karşılıklı
direkt uçuş seferi düzenlenmesi talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/18479)
29.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, 2018 ve 2019 yıllarında kamu özel iş
birliği yöntemiyle başlatılan projelerin akıbetine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/18498)
16 Ekim 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, yürütmenin
Barış Pınarı Harekâtı ve uluslararası
gelişmeler konusunda İç Tüzükün 59uncu maddesinin (2)nci
fıkrası gereğince gündem dışı konuşma istemi
vardır. Bu istemi yerine getireceğim.
Şimdi, yürütme adına bilgilendirme yapmak
üzere Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt
Çavuşoğlunu Genel Kurula davet ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, konuşma süreniz yirmi
dakikadır.
Daha sonra istemleri hâlinde siyasi parti
gruplarına onar dakika ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine
beş dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun Sayın Bakan.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem Dışı
Açıklamaları
1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun, 9 Ekim 2019 tarihinde başlatılan
Barış Pınarı Harekâtı ve uluslararası
gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması
ve İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozan, MHP Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, HDP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, CHP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu
adına Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve şahısları
adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, İstanbul
Milletvekili Erkan Baş, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslam ve Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin aynı konudaki
konuşmaları
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9 Ekim 2019 tarihinde başlattığımız
Barış Pınarı Harekâtına ilişkin olarak
Hükûmetimiz adına yüce Meclisimizi bilgilendirme imkânı
verdiğiniz için şükranlarımı sunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sözlerime başlamadan evvel, Barış
Pınarı Harekâtında şehit düşen Mehmetçiklerimize ve
sivil kardeşlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına sabır,
yaralanan kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.
Şehitlerimizin kanları yerde kalmamıştır ve
kalmayacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Suriyede
dokuz yıldır devam eden ve yüz binlerce Suriyelinin
hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının yerinden edilmesine
yol açan ihtilafın menfi etkilerini en ön saflarda göğüsleyen ülke
Türkiyedir. Suriye halkının meşru beklentileri ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı
Kararı temelinde muteber bir siyasi çözüme bir an evvel
ulaşılması için ilk günden beri yoğun çaba sarf ediyoruz.
Suriye ihtilafının askerî yollarla çözümünü külliyen reddettik ve
tıkanmış durumdaki siyasi sürecin ilerletilmesi, Sayın Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde izlediğimiz dirayetli ve kararlı
girişimlerimizle mümkün kılınabilmiştir. BM ve garantörü
olduğumuz Suriye muhalefetiyle istişareler, yine Astana Platformu'nun
içinde bir buçuk yılı aşkın bir süredir sarf ettiğimiz
yoğun çabalar meyvesini geçen eylül ayında nihayet verdi ve 16 Eylül
2019 tarihinde Ankara'da Sayın Cumhurbaşkanımızın ev
sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz üçlü zirvede Suriyede serbest
ve adil seçimlerin önünü açacak uygun ortamın yaratılmasında
kritik bir eşik aşıldı ve Anayasa Komitesinin üyeleri
üzerinde mutabakat sağlandı ve Anayasa Komisyonu kuruldu. Türkiye,
komşusu Suriye'deki siyasi çözüm sürecine olan desteğini önümüzdeki
dönemde de artırarak sürdürecektir ve Anayasa Komitesi 30 Ekimde
Cenevre'de ilk toplantısını gerçekleştirecektir.
Buna mukabil, Suriye'de siyasi çözüme yönelik
arayışlarımız, terörle mücadelemizin alternatifi ya da
karşıtı değildir. Türkiye, ulusal güvenliğine tehdit
oluşturan tüm terör örgütleriyle tehdidin kaynağında ve ön
alıcı bir vizyonla mücadelede kararlıdır. Ülkemiz,
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla 4 bin
kilometrekareyi aşan bir alanda DEAŞ ve YPG-PYD/PKK terörüyle
mücadele etmiş ve bu bölgeleri terör örgütlerinden arındırmıştır.
Şanlı Türk ordusu, Suriye'de 3 binden fazla, Irak dâhil toplamda 4
bin DEAŞ teröristini göğüs göğüse çarpışarak
etkisizleştirmiştir, elimine etmiştir. Tüm dünya DEAŞla
mücadeleyi terörist-sivil ayrımı gözetmeden Suriye ve Irak
şehirlerinde havadan bomba yağdırma olarak algılarken, biz,
tek bir sivilin burnunun kanamaması anlayışıyla, arazide
adım adım, hatta santim santim ilerleyerek mücadelemizi sürdürdük.
Bakınız, bir örnek vermek istiyorum:
DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyonunun bugün havadan
attığı bombalar neticesinde en az 1.335 sivil ölmüştür, bu
kendi raporlarında var. Müttefiklerimiz terörle mücadeleyi başka
terör örgütlerine ihale ederken Türkiye olarak kararlı tutumumuzdan taviz
vermedik. Biz terör örgütleri arasında seçmece
yaklaşımları, terör örgütlerini taşeron olarak
kullanmayı asla kabul etmedik, her türlü zorluğa rağmen
Suriyede meşru, adil, ahlaki değerler temelinde ve sürdürülebilir
bir terörle mücadele stratejisini bugüne kadar uyguladık.
Fıratın batısından sınırlarımıza
yönelik DEAŞ ve PYD-YPG/PKK tehdidini kendi imkânlarımızla
önemli ölçüde bertaraf ettik. Bu bölgelerde altyapı, üstyapı ve
insani hizmetlerin sağlanmasında ilgili kuruluşlarımız
büyük gayret gösterdiler ve bunun neticesinde bugüne kadar Türkiyedeki 360
binden fazla Suriyeli kardeşimiz bu bölgelere güvenli bir şekilde
geri döndü ve orada da onlara gereken desteği veriyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Fıratın batısında millî güvenliğimize yönelen terörün
beli kırılırken hem DEAŞ hem YPG/PKK, Fıratın
doğusunda PYD-YPG terör örgütü müttefiklerimizin desteğiyle giderek
güçlenmekte hatta bir terör devleti oluşturmaktaydı. Bugün bazı
ülke ve çevrelerin Barış Pınarı Operasyonundan çok
rahatsız olmasının nedenini biz gayet iyi biliyoruz ve bu
rahatsızlığın sebebi biz bu oyunu bozduk. Yani burada bir
terör devleti kurmak istiyorlardı, çok açık ve net. Bugün, başta
Fransa olmak üzere en çok tepki gösteren ülkelere bakın, amaçları
burada bir terör örgütü kurmak ve bunun için sahada ve komşu bölgelerde de
çok ciddi çalışmalar yaptılar. Dolayısıyla bize bu
kadar saldırmalarının sebebi de bu oyunu bozmamızla beraber
yaşadıkları hayal kırıklığıdır,
onun neticesidir. Son iki yılda gerek Fıratın doğusunda
ülkemiz topraklarına gerek Menbiç üzerinden Fıratın
batısındaki unsurlarımıza yönelik yüzlerce taciz,
saldırı ve hasmane eyleme maruz kaldık devlet olarak ve millet
olarak. Sınır boylarımızda uzanan YPG-PYD tünelleriyle
topraklarımıza sadece patlayıcı ve mühimmat değil,
teröristler de kaçırıldı. Fıratın doğusundaki
kamplarda eğitilen teröristler topraklarımızda eylem arayışına
girdi. Güvenlik güçlerimizin üstün ve takdire şayan çabaları
sayesinde bu terör eylemlerinin çoğunu önleyebildik. PYD-YPG Suriyedeki
saldırılarını da sürdürdü; Afrinde, Cerablusta,
Çobanbeyde, Tel Rıfatta sivilleri katlettiler, aynı şekilde,
burada tüm sivilleri sürgüne gönderdiler. Ve PYD-YPG, DEAŞla
doğrudan anlaşmaktan da hiçbir zaman çekinmedi. Rakkada DEAŞla
vardığı mutabakat çerçevesinde yüzlerce DEAŞ militanı
elini kolunu sallayarak otobüslerle tahliye edildi ve YPGliler bu otobüslerin
temin edilmesini de sağlamıştır. Ve yine, elinde
tuttuğu DEAŞlıları Türkiyede terör eylemi yapmaları
karşılığında serbest bırakmakla kalmadı,
onların cebine harçlık da verdi. Bunların hepsinin istihbari
bilgileri bizim elimizde. Yani DEAŞlıların bize saldırması
için YPG/PKK terör örgütü para verdi. Yani YPGyi, PKKyı şimdi
bazı ülkeler yine burada vekâlet olarak kullanıyor ama bu terör
örgütü de, DEAŞlılar, aynı şekilde bize karşı
para vererek ve serbest bırakarak, silah vererek kullanıyor. Bu terör
örgütü, YPG-PYD palazlandıkça terör ve baskının boyutunu
artırdı, sadece Arap, Kürt, Hristiyan ve Türkmen gençleri değil,
çocukları da zorla silah altına aldı. İşte, Aramilerin
Dünya Kongresinin Başkanı söylüyor, Hristiyan bir azınlık,
bas bas bağırıyor, Hollandanın göbeğinde
bağırıyor Bu terör örgütü bizim çocuklarımızı
zorla bünyesine katıyor. diye ama kimse maalesef duymuyor.
Dolayısıyla, kendine muhalefet eden Suriyeli Kürt aydın ve
siyasetçiler başta yerel şahsiyetleri de maalesef öldürdü, katletti, işkenceden
geçirdi, sindirdi, sürgüne gönderdi. Hep söylüyoruz: Bugün Türkiyede 350
binden fazla Suriyeli Kürt kardeşimiz var. Madem oralarda YPG var, madem
YPG Kürtlerin haklarını savunuyor, bu 350 binden fazla Suriyeli Kürt
kardeşimiz buralara neden dönemiyor? Bütçe görüşmemde de bunu
açıkça sordum, şimdi de soruyoruz ve bugün YPGye destek veren
ülkelere de Hiç bunlarla gidip konuştunuz mu? diyoruz, Hayır,
konuşmadık. diyorlar çünkü, biraz önce de söylediğim gibi,
maalesef onların derdi başka.
Ve onlarca Arap köyü ve şehri, PYD-YPGnin
etnik temizlik operasyonları neticesinde, bin yıllık tarihsel
dokularını ve demografik yapılarını kaybetti. Üçte
2sinde bugüne kadar Arapların çoğunlukla bulunduğu,
yaşadığı bu bölgeler bir avuç teröristin demografik
mühendislik oyunlarına ve yine bunların, maalesef, inisiyatifine terk
edildi. En az 1 milyon insan yerinden edildi ve Arap kökenli çocukların
ana dillerinde eğitim almaları engellendi; biraz önce söylediğim
Aramilerin de okulları bu YPG/PKK terör örgütü tarafından
kapatıldı. Yerel halk Rakkada, Deyrizorda, Tel Abyadda, Hasekede,
maalesef, bu terör örgütünün zulmüne karşı ayaklandığı
zaman da bu terör örgütü otomatik silahlarla o insanları taradı. Kısacası,
PYD-YPG terör örgütü insanlığa karşı suç tanımında
ne varsa hepsini hayata geçirdi. İşledikleri bu suçlar bizim Türkiye
olarak söylediklerimiz ya da iddialarımız değil,
Birleşmiş Milletlerin raporlarında var; aynı şekilde
Amnesty ve Human Rights Watch gibi uluslararası insan hakları
kuruluşları tarafından da kayda geçirildi ve bunların
raporları da var.
Saygıdeğer milletvekilleri, biz, PKK ve
türevlerini çok iyi tanıyoruz; Batının bu terör örgütlerine
karşı ikircikli tavrını da gayet iyi biliyoruz ve
görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, terör örgütleriyle mücadelede ilk tercihini
müttefikleriyle birlikte çalışmaktan yana kullandı. PYD-YPG
tehdidine yönelik beklentimizi başta ABD olmak üzere tüm müttefiklerimiz
nezdinde her düzeyde defaatle dikkate getirdik ve anlatmaya çalıştık;
ne var ki PYD-YPGye karşı ortak hareket etme
çabalarımızın tamamı ABD askerî güvenlik bürokrasisinin
engeline takıldı. Burada ABDyle Menbiçteki YPG-PYD mevcudiyeti
sorununu çözmek için bir yol haritası kabul ettik. Doksan günde bu
YPGliler Menbiçten çıkarılacaktı; on altı ay oldu,
YPGliler hâlen Menbiçte. Yine, Sayın Cumhurbaşkanımız
Başkan Trumpla 2018 Aralık ayındaki telefon görüşmelerinde
vaatlerin yerine getirilmediğini aktardığında Trump bu
sefer Suriyeden tamamen çekileceklerini söyledi. On ay geçti, ABD askerleri
hâlen orada. Şimdi yavaş yavaş kuzeyden çekiliyorlar ama
Suriyeden çekilmiyorlar. Trump, 14 Ocak 2019da bu defa güvenli bölge tesis
edilmesi konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın talebine
olumlu karşılık veren sosyal medya mesajları
yayınladı hatta 20 mil yani 32 kilometre derinliği bizzat
kendisi zikretti. Aradan dokuz ay geçti, ABD askerî güvenlik bürokrasisi
Başkanlarının emirlerini yerine getirmedi ve getirmemekte de
hâlen direndiğini görüyoruz.
Yine, 2018 Aralık ayında Trumpın
ilan ettiği çekilme kararını takiben ABDyle birlikte bir
güvenli bölge kurulması için gayretlerimizi sabırla sürdürdük.
Teklifimiz üzerine teşkil edilen güvenli bölge görev gücü 3 defa
toplandı. Beklentilerimizi ısrarla ABDlilere bu toplantılarda
da aktardık.
Son olarak 5-7 Ağustosta Ankaraya gelen ABD
askerî heyetiyle askerî makamlarımız arasında bir ön mutabakat
sağlandı. Ne var bu ön mutabakatta, onları sizlere arz etmek
isterim. ABD makamları ne vaat etti? Bir, PYD ve YPGnin ağır
silahlarının toplanacağını; iki, teröristlerin
bölgeden tamamen çekileceğini; üç, tahkimatların
yıkılacağını -hani hep söylüyoruz ya, terör örgütü
orada neler yaptı, tahkimatlar- ve Suriye topraklarında birlikte
devriye üsleri tesis edebileceğimizi ABD bu ön mutabakatta bizzat taahhüt
etti ama bu vaatlerin hiçbiri maalesef yerine getirilmedi. Sonuçta güvenli bir
bölgenin oluşturulması konusunda ABDyle görüşmelerimiz maalesef
akim kaldı. Tüm temaslarımızda uluslararası hukuktan
kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızı gerektiğinde
kullanmakta tereddüt etmeyeceğimizi vurguladık. Yine,
sınırlarımızın yanı başındaki
teröristlerin varlığına müsamaha göstermeyeceğimizi de her
defa yineledik. Ayrılıkçı gündemlere sahip terörist
grupların varlığının Suriyenin toprak
bütünlüğünü tehdit ettiği mesajlarını verdik ama biraz önce
de söylediğim sebeplerden dolayı zaten Suriyenin sınır
bütünlüğünün, toprak bütünlüğünün o terör örgütlerini
destekleyenlerin umurunda bile olmadığını da yine gördük.
Nihayetinde, saygıdeğer milletvekilleri,
ülkemizin ve milletimizin güvenliğinin sağlanması ve bölgemizde
barış ve istikrarın tesisi için Türkiye olarak harekete geçtik.
Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımız Başkomutan
sıfatıyla 9 Ekim tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından Barış Pınarı Harekâtının
başlatılmasının emrini bizzat verdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve bu emri vermeden önce Sayın
Cumhurbaşkanımız, biraz önce söylediğimiz tüm
çabaların maalesef akamete uğradığını ve hiçbir
netice almadığımızı, dolayısıyla Türkiye'nin
tek başına hareket edeceğini ve harekâtı başlatacağını
bizzat telefon açarak ABD Başkanı Trumpa da iletmiştir. Ve
harekâttan hemen önce ve harekât başlarken -önceden
hazırlığımızı yaptık- önce Astana
garantörlerine bilgi verdik ve aynı anda BM Genel Sekreterini
bilgilendirdik. BM Güvenlik Konseyinin Dönem Başkanına mektup
gönderdik ki Güvenlik Konseyini bilgilendirsin diye. Ayrıca, aynı
şekilde daimi üyeleri bilgilendirdik. Yine, NATO Genel Sekreterini ve NATO
Konseyini bilgilendirdik. NATO Genel Sekreteri de ülkemize geldi biliyorsunuz
-daha önce belirlenmişti ama- enine boyuna bunları da
değerlendirme fırsatı bulduk. Geçen harekâtımızda yani
Zeytin Dalı Harekâtımızda olduğu gibi yine Suriye rejimini
de bilgilendiren bir notayı İstanbuldaki
Başkonsolosluklarına verdik. Bu notada ve diğer bilgilendirmelerde,
mektuplarda ne olduğunu, bugüne kadar nasıl geliştiğini,
biraz önce anlatmaya çalıştığım gelişmeleri
sıraladıktan sonra uluslararası hukuktan doğan biraz sonra
onlara da geleceğim- haklarımıza ve uluslararası hukuka
referansta bulunarak tüm bilgilendirmelerde bulunduk ve de Suriyenin
sınır bütünlüğüne ve toprak bütünlüğüne bağlı
olduğumuzu da tüm bu bildirimlerde yine vurguladık.
Bizler gerek Ankarada gerekse yine yurt
dışındaki diplomatlarımızla tüm dünyada faal bir
şekilde bu harekâtımızın önemini, amacını
anlatırken Türkiyeye yönelik karalama politikaları ya da
propagandalarına karşı da en güzel cevabı veriyoruz.
Cumhurbaşkanımız çok sayıda liderle görüştü, keza ben
de Dışişleri Bakanı olarak sadece Rusya ve İran
dışişleri bakanlarıyla değil birçok ülkenin
dışişleri bakanlarıyla ve uluslararası örgütlerin
temsilcileriyle görüştüm ve arkadaşlarımızla beraber yani
Türk hariciyesi olarak da çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Türk hariciyesi beka meselesi addettiğimiz bu davada da uluslararası
toplum nezdindeki girişimlerini sebatla, dirayetle ve milletimizden
aldığımız güçle sürdürmektedir. Huzurlarınızda
tüm çalışma arkadaşlarıma bu gayretlerinden dolayı da
çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Dün de yine Baküde Sayın Cumhurbaşkanımızın
başkanlığında Türk Konseyinden harekâtımızı
destekleyen bir karar çıkarttık.
Çok kıymetli milletvekilleri,
Saygıdeğer Başkan; Barış Pınarı
Harekâtının amacı nedir? Barış Pınarı
Harekâtının amacı, bölgedeki teröristleri etkisiz hâle getirmek
ve sınır güvenliğimizi sağlamaktır. İkincisi,
aynı şekilde, Türkiyenin halkını teröristlerin zulmünden
kurtarmak ve biraz önce de vurgu yaptığım Suriyenin toprak
bütünlüğü ve siyasi birliğini muhafaza etmektir ve yine terörden
arındıracağımız topraklara, daha önceki bölgelerde
olduğu gibi, güvenli ve -altını çizerek söylüyorum- gönüllü geri
dönüşlerin önünü açmaktır ve dönenlere yardım etmektir. Harekât,
uluslararası hukuk temelinde -biraz önce söyledim vurgulayacağım
diye- ve Birleşmiş Milletler Şartının 51inci
maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız ve bugüne kadar
terörle mücadele konusunda BM Güvenlik Konseyinin aldığı
kararlar çerçevesinde; 1373 -ta 2001den bahsediyorum- 1624, 2170, 2178, 2249
ve en son 2254 sayılı kararlar uyarınca Suriyenin toprak
bütünlüğüne ve birliğine saygı temelinde yürütülmektedir. Buna
ilaveten 20 Ekim 1998 tarihinde imzaladığımız Adana
Mutabakatı da Suriye topraklarından kaynaklanan terörün her
türlüsüyle bu ülkede vakitlice ve etkin şekilde mücadele edebilmemiz için
ülkemize gerekli hukuki temeli sağlamaktadır.
Daha önceki harekâtlarda olduğu gibi bu
harekâtın planlama ve icrasında da sadece terör unsurları hedef
alınmakta olup sivil halkın zarar görmemesi için gereken her türlü
tedbir alınmaktadır. Biz bu hassasiyeti gösterirken terör örgütü
sivillere saldırmaktadır. Bakın, ülkemizde şu anda 20den
fazla sivilimiz bu terör örgütünün 700den fazla roket ve havan topu
saldırısıyla hayatını kaybetmiştir, şehit
olmuştur. Aynı şekilde çok sayıda da yaralımız
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bakan, üç dakika
süre daha ekliyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Yine, ne acı ki terör örgütüyle mücadelemizde bugüne
kadar demediğini bırakmayanlar terör örgütünün vatandaşlarımızı
katletmesine sessiz kalmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımızın da belirttiği üzere Menbiçten Irak
sınırına kadar oluşturacağımız batıdan
doğuya 444 kilometre ve kuzeyden güneye 32 kilometrelik güvenli bölgede en
az 2 milyon Suriyelinin de kendi evlerine dönmesini inşallah
sağlamış olacağız. Türkiye'nin harekât
alanının demografisini özellikle değiştirmek gibi bir
amacı yoktur -bu konuda kara propaganda olduğu için söylüyorum-
tersine, harekâtımız, biraz önce de söylediğim gibi, PYD-YPG
tarafından yerlerinden edilen Arap, Kürt, Türkmen ve Hristiyan
Suriyelilerin geri dönmesinin önünü açacaktır, demografik dengeyi tam bu
şekilde de sağlamış olacağız.
Çok kıymetli milletvekili
arkadaşlarım, DEAŞ terörüne karşı bir başka terör
örgütüyle mücadele etme hatasını ısrarla sürdüren, PYD-YPGnin
DEAŞlı tutukluları çıkarları doğrultusunda
serbest bırakmasına göz yuman ve kendi vatandaşı olan
yabancı terörist savaşçıları dahi ülkelerine geri almaktan
kaçınan ülkelerin DEAŞa karşı mücadele konusunda ülkemize
ders verme hakkı yoktur. DEAŞ tutuklularının durumu elbette
büyük önem arz etmektedir. Çok sayıda vatandaşımızı
kurban verdiğimiz DEAŞ terör örgütünün tekrar hortlamasına
kesinlikle müsaade edemeyiz, izin veremeyiz. Tüm yabancı terörist
savaşçıları vatandaşı oldukları ülkelerin geri
alması bunların ülkelerine geri gönderilmeleri esasen en köklü
çözümdür ama- almazlarsa biz gerekli tedbirleri alacağız. Burada
bizim sorumluluğumuz elbette harekât alanındaki
DEAŞlılarla sınırlıdır, ta Suriyenin güneyindeki
veya başka yerlerdeki DEAŞlılardan ya da YPGnin serbest
bıraktığı, kullandığı
DEAŞlılardan da elbette sorumlu olamayız. Bu işin insani
boyutu da var, özellikle DEAŞlıların geride
bıraktığı kadın ve çocuklar ne olacak? Onların
ülkelerine gitmesi hatta rehabilite edilmesi konusunda şimdi
uluslararası örgütlerle ve ülkelerle de bir çalışma
sürdürüyoruz.
Değerli milletvekilleri, sahadaki mücadelemizi
kararlılıkla sürdürürken ABDyle ilişkilerimizde de kritik bir
aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız
ile ABD Başkanı Donald Trump arasında Suriye
bağlamında varılan ortak anlayışa rağmen,
aralarında Kongre üyelerinin de bulunduğu ABDli bazı
yetkililerin zamanın sınavından geçmiş ittifak
ilişkimizi âdeta yok sayarak geçici ve taktiksel dedikleri gayrimeşru
ortaklıktan bir türlü kopmadıklarını,
kopamadıklarını üzüntüyle müşahede ediyoruz. ABD
Başkanı Trumpın harekâtımızla ilgili yoğun
dezenformasyon kampanyasının etkisinde kaldığını
ve artan iç siyasi baskı karşısında ülkemize
karşı bazı adımlar attığını görüyoruz,
tweetlerinde bu gidişlerin gelişlerin olduğunu sizler de
görüyorsunuzdur. ABD yönetiminin ve Kongresinin bu talihsiz tutumundan bir an
evvel dönmelerini bekliyoruz ve bu yöndeki çabalarımızı
sürdüreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, sözlerinizi
bağlamanız için iki dakika daha süre veriyorum.
Buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Hemen bağlıyorum Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Türkiye-ABD ilişkilerinin korunması ve
ilişkilerimize daha fazla zarar verebilecek adımlardan
kaçınılması gerektiğini ABD yönetimine ve Kongreye izah
etmeye elbette devam edeceğiz ve biraz önce dediğim gibi, Sayın
Cumhurbaşkanımız Trumpla telefonda sürekli görüşüyor.
Pompeoyla 9 Ekim ve 15 Ekimde -dün- yine telefonda görüştük. Bugün,
biliyorsunuz, ulusal güvenlik danışmanı O'Brienla beraber bir
heyet geliyor. Aynı şekilde Başkan Yardımcısı
Pence ve Pompeonun da ülkemize ziyaret planladığını
görüyoruz. Tabii, bu görüşmelerimizde tüm görüşlerimizi, milletimizin
düşüncelerini ve kararlılığımızı elbette
ileteceğiz fakat şunu da söylemek isterim: ABDnin tek taraflı
politikaları ve kararlarıyla ilgili bizim duruşumuz nettir.
Varoluşsal millî güvenlik menfaatlerimizin korunması söz konusu iken
diğer bütün mülahazalar teferruattır. Böyle bir zamanda nereden
gelirse gelsin hiçbir yaptırım ve tehdit kabul edilemez ve bizim
kararlılığımızı etkileyemez. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar) Ve söz konusu
yaptırımlara da elbette karşılıklılık
çerçevesinde gerekli cevabı da vereceğiz, gerekli adımları
da atacağız.
Sonuçta, gerçekten teröre karşı bir
harekât başlattık ve bu harekâta destek veren tüm siyasi
partilerimize, gruplara çok teşekkür ediyoruz. Ama
karşımızda neyle mücadele etmemiz gerektiğini de
ayrıca görüyoruz. Bunun için yüce Meclisin de çaba sarf ettiğini
biliyoruz. Şunu söylemek isterim: Biz Dışişleri
Bakanlığı olarak yüce Meclisimize her türlü desteği verme
konusunda hazırız ve bugüne kadar bu konuda çaba sarf eden TOBB,
TÜSİAD, MÜSİAD, DEİK ve sendikalar gibi tüm sivil toplum
örgütlerine de her türlü desteği verdik. Ve biz de bu sahadaki
kazanımlarımızı kaybetmemek için masada sizlerle beraber bu
mücadelemizi sürdürme arzusundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım, selamlamak için.
Sayın Bakan, buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Bu düşüncelerle, söz verdiğiniz için, bu
fırsatı verdiğiniz için tekrar Hükûmetimiz adına
şükranlarımızı sunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri, şimdi siyasi
parti grupları adına konuşmalara geçeceğim.
İç Tüzükün 59uncu maddesine göre, sadece
siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan siyasi partilerden bir milletvekiline
söz verilebiliyor ama İç Tüzükün bu konuda bazı boşlukları
olduğunu düşünüyorum. Takdir yetkimi şöyle
kullanacağım: Grubu bulunmayan diğer siyasi partilerin de
milletvekillerine yerlerinden ikişer ya da üçer dakika söz vereceğim.
Kendileri konuşmalar tamamlanınca sisteme girerlerse söz taleplerini
karşılayacağım.
Evet, ilk konuşma İYİ PARTİ
Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozana ait.
Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanım; öncelikle, kaybettiğimiz
şehitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet olsun. Allah
Mehmetçikimizin yâr ve yardımcısı olsun. Yaralanan asker
evlatlarımıza da acil şifalar dileriz.
Üzüntülerimiz sadece kaybettiğimiz veya
yaralanan evlatlarımızla sınırlı değil. Zira,
ülkemizi yönetenlerin aldatılmaktan yılmadıkları, hata
yapmaktan bıkmadıklarını gözlemlemenin de
rahatsızlığını duyuyoruz. Fırat Kalkanı ve
Zeytin Dalı Operasyonlarında olduğu gibi, şimdi de
Barış Pınarı Operasyonunda Türk Silahlı Kuvvetleri
müdahalesinin gerekli hâle gelmiş olması, onun öncesinde
yapılmış olması gereken siyasi ve diplomatik çabaların
ya eksik ya geç ya yetersiz ya da beceriksizlikle yapıldığının
ifşa edilmesinden başka bir şey değildir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin güvenli bölgede başarılı olmasından
başka bir temennimiz yoktur. M4 Kara Yolunun kuzey
kaldırımına geldiğinizde Operasyon başarıyla
tamamlandı. diyecek olsanız bile, ben size Kara yolunun güney
kaldırımındaki 65 bin kişilik PYD/YPG ordusu ne olacak?
diye sorarım. Her harekâtın siyasi sonuçlarının da
düşünülmesi gerekir. Bugün söyleyemiyor olsanız dahi sonunda maalesef
kabullenmek durumunda olacağınız başka siyasi gerçekler de
olacak, bunun da hesabını vatandaş size sandıkta
soracaktır. Keşke, ismi, Özerk Suriye Ordusu veya Suriye Millî Ordusu
olarak adlandırılan birlikleri bu operasyonda hiç
kullanmasaydınız. Bu birliklerde yer alan askerlerin zafer
işareti olarak kullandıkları sembolün ne olduğunu herhâlde
benden daha iyi biliyorsunuzdur. Medyaya yansıyan video ve
fotoğraflardaki sol işaret parmağı hareketini maalesef biz
Rusya Federasyonu Büyükelçisi Karlovu vuran poliste de gördük. Biz bunu biliyorsak
dünya âlem de biliyordur. Bir gece ansızın gelebiliriz. demek bir
caydırma ifadesi olsa da karşınızdakiler de bu
şarkıyı dinlemekten bıkmışlardır.
Bekledikleriniz de gelmemişler ama sizi 13 Kasımda ayaklarına
davet etmişlerdir. Keşke, Sayın Dışişleri
Bakanı bugün değil, Suriye meselesinin görüşüldüğü her
oturumda burada veya Dışişleri Komisyonunda olabilseydi ve bizim
söylediklerimize kulak verilmiş olsaydı. Bize kulak
vermiyorsanız dahi bari tarihe kulak verin. Benim Dışişleri
Bakanlığına girdiğim yıllarda Bakan olan İhsan
Sabri Çağlayangili hatırlayan var mıdır bilmem.
Rahmetlinin bir devlet adamı olduğundan şüphe yoktur, ondan bir
cümle okuyacağım. "Orta Doğu'da önemli bir yemeğe
davetli olduğunuz hâlde davetliler listesinde adınız yoksa bir
de menüye bakın. Adınız menüde olabilir! Biz bu durumu maalesef
geçen hafta yaşadık. Bazı AB ülkelerinin Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyine sundukları ve Türkiye'yi kınamayı
hedefleyen bir karar tasarısı Rusya ve ABD'nin vetolarıyla
akamete uğradı. Aslında o, Orta Doğu konusunun ele alındığı
bir yemekti, siz de davetliler listesinde yoktunuz. Rusya ve ABD'nin vetosundan
memnuniyet duydunuz Çok şükür atlattık." dediniz, oysa
okuyamadınız durumu. Suriye'deki ortak çıkarlarımız
konusunda istişarelerde bulunuyoruz." diye müteaddit defalar
açıklamalarda bulunmuş olan Rusya ve ABD, AB ülkelerine şöyle
bir mesaj vermişlerdi: "Türkiye'yi size yedirmeyiz. Konuya müdahil
olmayın. Türkiye'yi biz halledeceğiz. demişlerdi. Bugün o
noktadalar.
Adını ne koyayım bilmiyorum ama
dış politikadaki hatalar serisini siz değerli
yalnızlık" adlı bir politikaya dönüştürdünüz,
aslında buna değersiz yalnızlık demek lazım bugün.
İçinde bulunduğumuz izolasyonu da âdeta bir başarı öyküsü
olarak dillendirmektesiniz. Bu söylemlerle kimseyi
inandıramazsınız. Bu noktada, aslında Mussoliniden de bir
satır okuyacaktım ama kendimi yine tutuyorum.
Duyduğumuza göre bir de IŞİD'çilere
hapishane yapacakmışsınız. Yine müteahhitlere fırsat
doğdu. Niye yapıyorsunuz hapishaneleri? Kimsenin onları geri
almayacağını bildiğiniz için mi? Biz bu hapishanelerin
yapılacağını şimdi değil, altı ay önce
duyduk. O zaman sormak gerekiyor: Trump'ın taleplerini kabullendiniz mi?
Teröristlerle ateşkes olmayacağı
doğrudur. Esad rejimiyle de olmaz, zira onlarla bir savaş hâlinde
değiliz. O zaman sormak durumundayız: Niye ateşkesi yarın
ülkeye gelecek ABD Başkan Yardımcısı Pencele
görüşeceksiniz? Üstelik adamlar niye geldiklerini de
açıklamış durumdalar. Öyle ise ismini koyun ve kimin kim
olduğunu siz de bilin biz de. Döne döne başımız
döndüğü için bugün iktidardan duyduklarımızdan da
dönüleceğinden kendimiz gibi eminiz maalesef.
Öte yandan Yaptırımları koyanlar
teröristler mi yoksa Suriye devleti mi? diye de soralım. Sayın
Erdoğan'ın şahsı ve aile fertlerinin mal
varlıklarının miktarının ne olduğu, nereden ve
nasıl elde edildiklerinin yüz yirmi gün içinde belirlenmesine yönelik bir
araştırmanın yürütülmesini isteyenler kimler? PYD/YPG mi yoksa
Esad mı?
Yapılmaması gereken ama
yaptıklarınızı özetledikten sonra asıl
yapılması gerekenlere geçmeden bir hususa daha değinmek isterim.
Dışişleri Bakanlığının bir
dışişleri bakanına değil bir içişleri
bakanına ihtiyacı vardır. Bu kurumun kariyerden gelen mensupları
vatanperverlikte rakip tanımazlar. Mesai kavramı yoktur
Dışişleri Bakanlığı memurlarının, saat
kaçta işe başlayıp kaçta bitirdiklerini kimse sormaz onlara,
soramaz onlara. Dolayısıyla, hoyrat davranmayın bu
kardeşlerime, şakaya almayın söylediklerimi. "En
başarılı büyükelçiler Bakanlık dışından
atananlar." şeklindeki cümlenizin Bakanlık içinde
yarattığı tahribatı tahmin edemezsiniz. Bakanlık
dışından atadıklarınızın ise marifetleri
maalesef gazetelere başlık olmaktadır. Vazgeçin
kırıcı olmaktan. Bunu sizi korumak için değil, meslekten
olan kardeşlerime sabır dilemek için söylüyorum.
Bu noktadan Suriye meselesinin geleceği ve
çözümüne bakacak olursak yapılması gerekenleri kısaca "AK
PARTİnin iktidarının yaptıklarının tersini
yapmak" olarak özetlemek mümkündür.
Suriye'de ihtiyacımız olan
hızlı, kapsamlı ve kalıcı bir çözümün temel
hususlarını ise şu şekilde özetlemek isterim: Suriye'nin
egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve siyasal birliğine saygı
gösterilecek, Anayasa Komisyonundan çıkacak sonuçlar ve ardından
yapılacak demokratik seçimler ve Suriye halkının özgür
iradesiyle iktidara gelecek yönetimle samimi, yapıcı iyi
komşuluk ilişkileri geliştirilmelidir.
Sorunun uluslararası çözüm süreci sadece
yakından izlenmemeli, sürece aktif şekilde katılmak suretiyle
sonuçlarının sadece Suriye için değil, bu ülkeyle olan ikili
ilişkilerimiz ve bölge açısından da olumlu yansımaları
olması için çalışılmalıdır.
Bu ara dönemde Suriye'deki iktidar gücüyle, her
türlü hamaseti bırakarak, herhangi bir ön şart ileri sürülmeden
diplomatik ilişkiler yeniden tesis edilmeli, gündemdeki acil konular için
aracısız bir diyalog kurulması imkânları
yaratılmalıdır.
Hiçbir ülkenin iç işlerine
karışılmayarak, Suriyenin özelinde her türlü terörist grupla
mücadele konusunda hem Adana Mutabakatı hem de 21 Aralık 2010
tarihinde imzalanmış olan Terör ve Terör Örgütlerine Karşı
Ortak İşbirliği Anlaşması tahtında koşulsuz
bir iş birliği geliştirilmelidir. Zaten günün birinde Esadla
masaya oturduğunuzda siz Adana Mutabakatı derseniz, Esad size 21
Aralık 2010 tarihli Anlaşma diyecektir. O anlaşmayı da
başka bir iktidar değil siz yaptınız. O metnin altında
selefinizin imzası var.
Üçüncü ülkelerin bölgeye ilişkin millî
menfaatlerimizle uyuşmayan proje ve tasavvurlarının kuvveden
fiile çıkmaması için öngörülen politikalar uygulanmalı ve
Suriyeyi de içine alacak şekilde, örneğin Doğu Akdeniz'i
kapsayacak bölgesel iş birliği modelleri üzerinde
çalışılmalıdır.
Suriye'nin tüm vatandaşlarını,
terörizmle ilintili olmamaları kaydıyla, din, mezhep veya etnik
kimlik farkı gözetmeksizin kardeşlerimiz olarak kabul etmeli, onlara
karşı hiçbir ayrıştırıcı tavır
sergilememeliyiz. Hâl böyle olmakla birlikte, özümüz olan Türkmen
kardeşlerimize göstereceğimiz pozitif
ayırımcılığın da anlayışla
karşılanacağını umarız.
Ülkemizdeki Suriyeli ve diğer
sığınmacıların beş yıl içinde ülkelerine
dönüşlerini kolaylaştıracak ve hatta teşvik edecek ekonomik
ve sosyal destek paketleri, Suriyeyle ikili ve ayrıca uluslararası
düzeyde süratle uygulamaya konulmalıdır. AB'nin
sağladığı mali imkânların kullanıldığı
alanlar da bu anlayışla gözden geçirilmelidir.
Her türlü terör örgütü için kuluçkalık
durumdaki Suriye'ye dünyanın dört bucağından ve çoğu
Türkiye üzerinden gelmiş terörist örgüt mensupları ve
yakınlarının geldikleri ülkelere dönüşleri sağlanamıyorsa
bunlar için üretilecek çözümler Suriye toprakları içinde bulunmalıdır.
Bizden söylemesi. İnşallah, sadece bugün
değil, önümüzdeki dönemde de söylemeye devam edeceğimiz hususlara
kulak verirsiniz.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erozan.
Şimdi konuşma sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçaydadır.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisimizi
bilgilendiren Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt
Çavuşoğluna teşekkür ediyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriyenin kuzeyinde
başlattığı, terörden temizleme, huzur ve güvenliği
tesis etmeye yönelik Barış Pınarı Harekâtı sekizinci
gününde de başarıyla icra edilmektedir. Fıratın
doğusunda Tel Abyad ve Rasulayn arasında kalan yaklaşık 120
kilometre genişliğinde ve 30-35 kilometre derinliğinde
başlayan harekât önemli bir güvenlik kuşağı tesisine imkân
vermektedir. Böylece Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı
Harekâtlarında terörden temizlenen alanlar Barış
Pınarı bölgesiyle sahada birleştirilmektedir. Bu hatla birlikte,
ülkemize yönelik terör tehdidine karşı önemli bir adım
atılmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, harekâtın
başladığı günden beri, başta Batı ülkeleri olmak
üzere bazı ülkelerden ülkemize yönelik yaptırım tehditleri ve bu
harekâtı durdurma çağrıları gelmektedir. Hedefimiz, bir
taraftan güvenliği tehdit eden terör unsurlarını bertaraf
ederken diğer taraftan da Suriyenin toprak bütünlüğünü korumak ve
ülkemizdeki Suriyelileri ülkelerine, vatanlarına kavuşturmaktır.
Batının Barış Pınarı Harekâtını
durduramayacağını bugünler itibarıyla
anladığını düşünüyoruz. Türkiyenin güney
sınırları boyunca bir güvenlik kuşağı
oluşturmasını olabildiğince önleme gayreti içerisindeler.
Bunun için bize DEAŞla şantaj yapıyorlar, terör örgütü ile
Türkiye arasında ara buluculuk teklif ediyorlar. Bu ahlaksız ve
yüzsüz bir tekliftir değerli milletvekilleri. Amerikanın ne hâllere
düştüğünü açıkça görüyoruz bugünlerde. Bu konuda Sayın
Cumhurbaşkanımızın 13 Ekim günü açıklamasında kullandığı
şu ifadeler önemlidir: Tamamıyla, âdeta teröre karşı verilen
bir mücadeleyle burada 32 kilometre derinlikte, bir de 444 kilometre
batıdan doğuya bir alan
Bu alan temizlendikten sonra bu işe
nokta konulabilir. O hâlde Sayın Genel Başkanımızın 6
Ağustos 2012de Afrinden Kandile çizdiği güvenlik
kuşağını bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek
maksadıyla, batı ucu Afrini ve doğu ucu da Kandili içine
alacak biçimde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik
kuşağı bir an önce sağlanmalı ve icra edilmelidir.
Küresel çevrelerden icazet ve izinle vakit kaybetmeksizin, millet ve devlet
bekasına yönelen melun ve alçak kumpası tesirsiz hâle getirmek için
millî bir seferberlik içinde tavır ve inisiyatif alınmaktadır.
Bu vesileyle şu gerçeği tüm dünyaya bir
kez daha duyurmak istiyorum: Bu operasyon terör örgütlerinin bertarafına
yönelik bir operasyondur. PKK/YPG ve DAEŞ insanlık düşmanı
iki terör örgütüdür ve Barış Pınarı Harekâtı bu
örgütlere karşı yapılmaktadır. Böylelikle, bölgede
yaşayan bütün insanları; Türkmeni, Arapı, Kürtü, Ezidiyi,
Müslümanı, Hristiyanı terör örgütleri YPG ve DEAŞın
tasallutundan, tahakkümünden ve zulmünden kurtarmayı amaçlamaktadır.
Türkiye haklıdır, hukukidir ve meşru bir harekât yürütmektedir.
Özellikle vurguluyorum: PKK ve YPG, gazetecilere
saldıran, vatandaşlarımızı evlerinin önünde katleden,
operasyonun başladığı günden beri
vatandaşlarımızı havan mermileriyle hedef alan en büyük
Kürt ve Türkiye düşmanı bir harekettir. Sağda solda yalan
söyleyerek sivillerin öldürüldüğünü iddia edenler PKK/YPGnin
katlettiği 9 aylık Muhammed Omar bebek için tek kelime dahi
etmediler. Bunların insanlığı da naylon.
Değerli milletvekilleri, bu operasyon terör
örgütlerine yönelik bir nefsi müdafaadır. Biz vatanımızı
savunuyoruz. Mesele bundan ibarettir. Eğer Şam rejimi, ABD, Rusya,
Fransa, Almanya ve Suriyede asker bulunduran başkaca ülkeler
işlerini doğru düzgün yapıp Türkiyenin hassasiyetlerini dikkate
alıp bu terör örgütlerini bitirebilselerdi ne Fırat Kalkanı ne Zeytin
Dalı ne de Barış Pınarına gerek duyulurdu. Bu
saydığım ülkeler, bırakınız terörle mücadele
etmeyi, bu örgütleri kendi projeleri için taşeron olarak
kullanmışlardır ve kullanmaya da devam etmektedirler. Bu
gerçeği yine de hâlâ görmek istemeyenler varsa gölge etmesinler,
başka ihsan istemeyiz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
PKK/YPG terör örgütü harekâtın
başlangıcından itibaren alçakça bir saldırı
taktiği uygulamaktadır. Çocuk parklarından, kiliselerden,
ibadethanelerden sınır kentlerimize havan saldırısı
düzenliyorlar. Amaçları, masum insanların ardına gizlenerek
ordumuzun bu noktalara karşı cevabını propaganda aracı
hâline getirmek. Çok şükür ki harekât sahadaki kurmay kabiliyetin
yanı sıra stratejik bir akılla, müthiş bir özenle
yürütülüyor.
YPGnin tuzağına düşmediğimiz
gibi, harekâtın başlangıcından itibaren, Fırat
Kalkanı ve Zeytin Dalında da olduğu gibi, kent merkezlerinde
yıkılan tek bir bina, sivillere yönelik tek bir zarar yoktur. Tam
aksine, Türkiye sivillere en insani ve medeni davranışı
göstermektedir. Oysa terör örgütü sivilleri,
vatandaşlarımızı katletmektedir. Mehmetçik teröristleri
sokak sokak, ev ev temizledi. Bu hassasiyetin değerini ABDnin Rakka,
Şam rejimimin Doğu Gutada yaptıklarıyla
karşılaştırınca daha net anlayacaksınız.
Harekâtın başladığı günden
beri karşımıza DEAŞ tehdidiyle geliyorlar. Türkiye
karşıtı tezler DEAŞlıların akıbetine
atıfla diyorlar ki: Barış Pınarı Harekâtı
DEAŞla mücadeleyi sekteye uğratır. Aslında bu gerekçeler
DEAŞın da kendileri tarafından yönetildiğinin
itirafıdır ve ispatıdır. Sözüm ona PKK/YPGnin onlarla
mücadele ettiği ve onları zapt ettiği yalanı üzerine bir
karşı tez öne sürüyorlar. Diğer bir ifadeyle, bir terör örgütü
diğer bir terör örgütüyle meşrulaştırılmak isteniyor.
Birincisi: Suriyede bugüne kadar DEAŞla
mücadele eden en tutarlı ülke Türkiyedir. DEAŞtan en çok zarar
gören ülke de Türkiyedir. Fırat Kalkanında 3.500
DEAŞlıyı etkisiz hâle getirerek DEAŞa en büyük darbeyi
vuran da Türkiyedir. Türkiyenin operasyonunu DEAŞ kartıyla
durdurmak isteyenler merak buyurmasın; Fırat Kalkanında
DEAŞın başını ezdik,
karşılaşırsak yine ezeriz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İkinci olarak: PKK/YPGnin sözüm ona
DEAŞla yürüttükleri mücadelenin boyası artık döküldü. YPG
kontrolündeki hapishanelerden DEAŞlılar salıverilmektedir.
Kamuoyuna yansıyan 785 DEAŞlı PKK/YPG kontrolündeki
hapishanelerden salındı ve kaçırıldı. Yani
Tavşana kaç, tazıya tut. taktiği uyguluyorlar.
Hâl böyleyken, YPGnin DEAŞla mücadelesi
emperyalist bir projenin makyajından öte değildir. Nedir bu proje?
Suriyenin kuzeyinde, ikinci İsrail çizgisinde bir PKK/YPG terör
devletçiği kurmak istiyorlar. DEAŞtan temizlenen topraklara YPGnin
yerleştirilmesinin sebebi budur. Barış Pınarı
Harekâtı bu emperyalist projeyi taşeron örgütlerle birlikte tarihe ve
Orta Doğuya gömmektedir. Türkiye, Suriyede oynanan terör
tahterevallisini yıkmaktadır. Zor, oyunu bozar beyler. Bu oyun
bozulmuştur, oyunu bozan Türkiyedir. Türkiyeye yönelik tepkilerin nedeni
de budur.
Değerli milletvekilleri, ABDden gelen tehdit
ve yaptırımlara ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Okyanus
ötesinden gelen yaptırım tehditleri, 3 Bakanımız ve 2
Bakanlığımıza yaptırım uygulanacağı,
ayrıca 100 milyar dolarlık ticaret anlaşması
görüşmelerinin de durdurulacağı açıklamasıyla
somutlaştı. Bundan sonra başka yaptırım kararları
da alacakları anlaşılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Akçay,
iki dakika daha süre ekliyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Kimin nesi varsa
toplasın gelsin, Türkiyeyi haklı ve meşru mücadelesinden hiçbir
güç döndüremeyecektir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yaptırımlardan, tehditlerden, şantajlardan
korkacak ve çekinecek değiliz.
Öte yandan, Twitter şövalyesi ABD
Başkanı Trump attığı Twitter mesajlarından
birinde çeşitli yaptırımları içeren 3 seçenekten
bahsediyor. Mister Trumpa ve tüm dünyaya bildiriyoruz ki bizler için 3 seçenek
yoktur, 2 seçenek vardır: Ya istiklal ya ölüm! (MHP ve AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Suriyenin
kuzeyinde ne olursa olsun, karşımıza kim gelirse gelsin
kararlıyız, devlet-millet omuz omuzayız; korkmuyoruz,
sinmiyoruz, meydandayız; dün yedi düvelle mücadele etmiştik, yine
öyleyiz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Barış
Pınarı Harekâtına ilişkin bir kısım
kişilerin ağzından çıkan hiçbir cümle kişisel
görüş olarak görülemez. Bugünlerde operasyonu savaş olarak, üstelik
haksız bir savaş olarak niteleyenler de bu devlet ve millet
karşıtlığına ortaktır. Harekâtı desteklerken
bile Ayranım dökülmesin. diliyle İçim rahat değil. Ama,
fakat, lakin
diyenlerin bu gelişmeler karşısında
alacağı pozisyonu dikkatle izliyoruz.
Konuşmama son verirken Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ifadeleriyle Barış Pınarı Harekâtını
başarıyla sürdüren kahramanlarımıza seslenmek istiyorum:
Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha
sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası
sendedir, her zaferin en büyük payı senindir inancınla,
imanınla, emre uymanla, hiçbir korkunun
yıldıramadığı temiz kalbinle.
Saygılarımla. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Şimdi de söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçtadır.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın vekiller, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
istikrarlı bir şekilde dış politikada yanlışlar
yapma istikrarına sahiptir, dış politikada son derece sorumsuz
davranan bir iktidardır. Diplomasi yerine kabadayılık yapan,
rasyonel devlet aklı yerine akılsızlığı koyan, iç
iktidar hesaplarıyla dışarıda savaşa giren bir
zihniyetle karşı karşıyayız. Yani âdeta Yurtta sulh,
cihanda sulh yerine, Yurtta savaş, cihanda savaş diyecek noktaya
geldiniz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Terör var, terör!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) 2011 yılı
itibarıyla bu iktidarın sıfır sorun dönemi bitti ve
herkesle sorun dönemi başladı. Neoosmanlıcılık
safsatasıyla bölge halklarını hâkimiyet altına alma
isteği ve hami olma hevesi zuhur etti. Ama bölge halkları bu
hâkimiyeti benimsemeyince konunun mimarı büyük yanlışlara imza atarak
ülkeyi de kendisini de değerli yalnızlık içine sürükledi.
Sonrasında dostları çoğaltalım politikası da çok
sürmedi. Hani diyorsunuz ya Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.
diye, sizinki Yenilgi yenilgi büyüyen bir çöküştür. Bizlerin çabasıysa
siz çökerken ülkeyi ve toplumu da büyük acılara sürüklemeyin diyedir.
Kuzey ve Doğu Suriye işgal
girişimiyle birlikte bugün bütün dünya Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarına karşı bir tutum almıştır. Sadece tek
tek devletler değil, Türkiyenin üyesi olduğu bütün uluslararası
kurum ve kuruluşlar da bu savaş politikasının
karşısında yer almışlardır. Bakınız,
dün IPU Uluslararası Parlamentolar Birliği- daha dün 677ye karşı
73 oyla karar aldı ve Türkiyeyi kınadı. Âdeta otoyolda ters
giden şoför gibisiniz. Biz bu kürsüde İşgal girişimine
hayır. dediğimizde hop oturup hop kalkanlar, bakın dünya
ülkeleri bu yaptığınızı İngilizcede hangi
deyimlerle anlatıyorlar: İnvasion diyorlar, occupation diyorlar,
incursion diyorlar; kullandıkları kavramlar bunlar yani istila
işgal veya zorla girme seçin seçin alın, hangisini
istiyorsanız.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Terörle mücadele.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) İlk önce Numan
Kurtulmuş Savaşa giriyoruz nihâyet. dedi, ilk savaş sözünü siz
kullandınız. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bu fetih müyesser
olur inşallah. dedi, savaş ve fetih sözleri aslında size
ait. Sizin gazeteleriniz ve televizyonlarınız her gün
Şurayı ele geçirdik, burayı ele geçirdik. manşetlerini
atıyorlar.
Şimdi, savaş yorgunu bir ülkeye daha
ateş sönmemişken yeni bir çatışmayla gitmek yani benzinle
gitmek en hafif tabirle kötülüktür ve aslında kendini bilmemektir. Orta
Doğu gibi bir dinamit deposunda çaktığınız kibritin
neye yol açacağını düşündünüz mü hiç? Hayır,
düşünmediniz çünkü sizin için önemli olan iktidarınızı
kaybetmemek.
Birleşmiş Milletler
Şartının 51inci maddesini dayanak olarak gösteriyorsunuz.
Birleşmiş Milletler Şartının 51inci maddesi üye
ülkelere saldırı olduğunda meşru savunma hakkını
tanır. İşgal girişimi başlatılana kadar
Türkiyeye herhangi bir saldırı oldu mu? Olmadı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) 600 tane havan topu
geldi, 600 tane. (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) O nedenle, bu bir
meşru savunma durumu değil, bir saldırı
savaşıdır. Bu nedenle de durdurulmalıdır.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Türk
Silahlı Kuvvetleri sınır ötesinde terörle mücadele yapıyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bunun için bir kez
daha tekrarlıyoruz: Suriye, Suriyede yaşayan halklarındır.
Öncelikle bu halkların iradesini hiçe sayan her girişim, her
saldırı haksız ve hukuksuzdur. Savaş ve işgal
politikalarının derinleşmesi, yıkım
politikalarının devreye girmesi yılları bulacak
insanlık trajedisinin sürmesi demektir.
Bu anlamda, en başından söylediğimiz
gibi, egemen devlet ve iktidarının izni ve talebi
dışında Suriye topraklarında bulunan güçler buralardan
çıkmalıdır. Suriye halkları geleceklerine ve demokratik
Suriye rejiminin yeni toplumsal sözleşmesine birlikte ve müzakereyle karar
vermelidir. Barış ve müzakere tek geçerli yoldur. Suriyenin toprak
bütünlüğü içinde güçlü bir yerel demokrasi üzerinde yükselen bir
demokratik rejim inşası adımları
atılmalıdır.
Bütün etnik, toplumsal, inançsal ve kültürel
oluşumların kendilerini kurumları aracılığıyla
ifade ettiği, toplumsal mutabakata, demokrasiye ve çoğulculuğa
açık, Suriyenin toprak bütünlüğüne ve insan haklarına
saygılı bir rejimden söz ediyorum.
Türkiye elindeki bütün imkânlarla bu yöndeki
adımları desteklemeli, komşusunun geleceğini barış
içinde inşa edebilmesinin yollarını
kolaylaştırmalıdır; zorlaştırmamalıdır.
Savaşın korkunç
yıkımını bilmeyenler barışın kıymetini
de bilemez. Hâlbuki bugün en çok zayıflatılan barış ve
müzakere politikası elimizdeki en güçlü silahtır. Zaten sizin barışa,
Barış. diyenlere öfkenizin
nedeni de kendi iktidarınızı sürdürmek için
başlattığınız bu yapay savaşın
sonuçlanmasından korkunuzdur.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKKya diyelim, YPGye de
Barış. diyelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) İktidarınız
zayıflıyor diye halka da acı çektiriyorsunuz.
Barışı değil, savaşı savunmak suçtur.
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşmesinin 20nci maddesi der ki: Her türlü
savaş propagandası hukuk tarafından yasaklanır.
Savaşa karşı çıkıp barış isteyenler suçlu
değildir ve olamaz. Bugün Türkiye, iktidar tarafından öyle bir
savaş histerisine sürüklenmeye çalışılıyor ki sadece
Barış. demek bile doğrudan soruşturma, kovuşturma
nedeni hâline getiriliyor. İktidar kendi işlediği suçlara bütün
toplumun ortaklık etmesini bekliyor ama bizler bu savaşın ülke
ve toplum yararına olmayacağını bildiğimiz için
karşı çıkıyoruz.
Suriye toprakları üzerinde demografik değişiklik yapma
adımları ve planı uluslararası bir suçtur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan insansızlaştırılarak
oluşturulacak güvenli bölgeye Suriyenin dört bir yanından evlerini
terk ederek Türkiyeye gelmiş olan mültecileri yerleştireceğini
söylemektedir. Birleşmiş Milletler kürsüsünde elinde haritalarla
anlattığı güvenli bölge kemerinin Selefi bir kemer
olacağı çok açıktır, Hafız Esadın Arap kemeri
anlayışıyla bire bir örtüşmektedir. Bir
coğrafyanın nüfus yapısıyla oynamanın kendisi,
uluslararası hukukta suç kategorisine girmektedir. Türkiyenin de taraf
olduğu 1949 Cenevre Sözleşmesi madde 49 ihlal edilmek istenmektedir.
Madde 49 der ki: İşgal edilmiş olsun olmasın, başka
bir devletin topraklarına ferdî olarak veya kitle hâlinde, cebren nakiller
veya tehcirler her ne sebeple olursa olsun yasaktır.
İktidarınız Suriyenin kuzeyinde ve doğusunda
yaşayan Kürtleri açıkça tehcir etmeyi hedeflemektedir.
Birleşmiş Milletler, 13 Ekim itibarıyla 130 bin kişinin
evlerinden ayrılmak zorunda kaldığını duyurdu, yerel
verilere göre bu sayı 275 bini bulmuştur. Bir kez daha
hatırlatalım ki Kuzey ve Doğu Suriye 4 milyondan fazla
insanın yaşadığı bir bölgedir, orada sosyal ve
ekonomik bir hayat vardır; insansız bir bölge değildir. Bir
yerde demografiyi zorla değiştirmek gelecek
çatışmaların tohumunu da ekmek anlamına gelir.
İnsanlık düşmanı El Kaide ve El Nusra türevi
çetelerle birlikte hareket etme, IŞİDi yeniden ayağa
kaldırma ve aktif hâle getirme sonucu da asla kabul edilemez. Bu konuda atılacak her
adım sadece Irak ve Suriye için değil, başta Türkiye ve
diğer ülkeler için de büyük bir tehlikedir.
Başlattığınız fetih harekâtına ilk destek Suriye
El Kaidesi olan El Nusradan, şimdiki Heyet Tahrir Şamdan geldi ve
ilk saldırı IŞİD tarafından Kamışlıda
sivillere yönelik bir bombalı araç saldırısı oldu. El
Kaidenin ilk destek açıklaması yapması boşuna değil,
çünkü kendine yeni bir yaşam alanı buluyor. İlk günden itibaren
IŞİD hücreleri, uyuyan hücreler harekete geçti ve kentleri hedef almaya
başladı. Ayrıca IŞİD, ÖSO çetelerinin
geçirgenliğini de unutmamak gerekiyor.
Sizlere şunları hatırlatmak isteriz
ki: IŞİD yalnızca Suriyede değildir, Irakta
değildir, içimizdedir, yüzlerce uyuyan hücresiyle bu ülkenin
sınırları içindedir. Diyarbakır, Ankara, Suruç
katliamları ve patlatılan diğer bombalar hep IŞİDin
işidir; bunları unutmamak gerekiyor.
Şimdi Operasyon alanındaki
IŞİDlilerin sorumluluğunu alıyoruz." diyorsunuz. Pimi
çekilmiş bir bomba gibi en az 10 bin tutuklu, aileleri 60-70 bin kamplarda.
Bu çok büyük bir tehlikedir ve bu konuda bir kez daha uyarıyoruz.
Diğer bir nokta, Kürtlerin
varlığına, Kürt halkının siyasi ve idari
haklarını kullanmasına düşmanca yaklaşmak çözüm
değil, bir çözümsüzlük politikasıdır. İktidar açıkça
Kürt düşmanlığı zihniyetiyle hareket etmektedir.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Yanlış, yanlış
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) İktidar
sözcüleri Kürtlere karşı savaşmıyoruz. diyorlar ama
Kürtler öyle düşünmüyor. Her yerde Kürtlerin kazanımlarına
itiraz ediyorsunuz. Kuzey ve Doğu Suriyede de, Irak Kürdistan bölgesel
yönetiminde de. Referandum döneminde her türlü rencide edici söylemi kurdunuz,
tehdit ettiniz Kapıları üzerinize kapatırız, yiyecek,
giyecek bulamazsınız." dediniz. Kürtün hakkı hukuku olursa
Türk de huzur bulur, Fars da huzur bulur, Arap da huzur bulur; herkes huzur
bulur. Barış içinde, eşitlik içinde ortak vatanda ve demokratik
cumhuriyette yaşamanın yolu budur. Kürtlerin Suriyede bir statü
sahibi olmaması için Türkiye devleti cihatçılarla, IŞİD artı
çetelerle birlikte hareket ediyor. Bu olabilecek bir şey midir? Onlarca
yıldır saldırı isyanı, isyan çatışmayı
doğuruyor. Bugüne kadar Türkiye'nin Kürt sorunu vardı, şimdi
Orta Doğunun bir Kürt sorunu var, artık dünyanın da bir Kürt
sorunu var. Dünya bugün Kürt sorununu tartışıyor, Avrupa
Birliğiyle, Birleşmiş Milletleriyle, NATOsuyla bu meseleyi
tartışıyor. Biz defalarca Gelin, bu sorunu bu ülkede çözelim.
diye çağrıda bulunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, iki dakika daha süre ilave
ediyorum Sayın Oluç, devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Kürt sorununda
demokratik ve barışçı çözüm yerine savaşla çözümde
ısrar sorunu ağırlaştırmaktadır. Bu sorun
savaş ve gözyaşı ortasında
değil, diyalogla bu Mecliste tartışılmalıdır.
Olan bu savaşta yitip giden evlatlarımıza, tükenen
kaynaklarımıza olmaktadır. Bütün bunların sebebi iktidar
hırsı ve Kürt düşmanlığıdır. Çare
Washingtonda ya da Moskovada değildir. Kendi sınırlarında
yaşayan Kürtlerle, komşu sınırlarda yaşayan Kürtlerle
barışmayan bir zihniyet çözümsüzlük üretir. Bu topraklar, bu bölge
hepimize yeter; kavgaya değil, ortaklığa ve barışa
ihtiyaç vardır. Bu Meclisin diyalog kurmak gibi tarihsel bir vazifesi
vardır. Bu Mecliste iktidarın yanlış politikalarına
gönüllü ya da gönülsüz verilen destek sadece ve sadece yürütmenin bugün bu
Meclisin iradesinin üstünde bir güç olma arzusuna hizmet eder. Bu durum
Meclisin iradesinin ipotek altına alınması değil de nedir?
Türkiyede iktidarın ülkeyi ve toplumu sürüklediği tehlikeli ve
tehditkâr ortama karşı demokratik mücadele meşrudur. Kürt, Türk
ve Arap halklarını birbirlerine düşürecek her adım bir
suçtur.
Son bir söz söyleyeyim ve bitireyim: Bir işgal
girişimiyle Kürtlerin ve Kuzey Suriye halklarının
kazanımlarının yok edilmesini ve bir demografik
değişim yaratılmasını asla kabul etmiyoruz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Terörle mücadele.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bizler meşru
olan demokratik çözüm ve barış mücadelemizin hem ülkemizde hem de
komşularımızda kararlı takipçisi olmayı
sürdüreceğiz.
Diyoruz ki: Eşitliği ve
kardeşliği sağlamlaştıralım. Gelin, hep beraber
barışı örelim. Parti, görüş ya da konum fark etmeksizin
insanların ölümüne, yerinden edilmesine karşı çıkan,
savaş karşıtı olan herkesedir bu çağrımız.
Biz, insanlar ölmesin, bu topraklara barış gelsin diye bu yola
çıktık ve ne olursa olsun bu konuda asla bu yoldan dönmeyeceğiz
ve inanıyoruz ki sonunda barış ve halkların barış
talebi kazanacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, Saruhan Bey kürsüde konuşurken İktidar Kürtlerin
düşmanıdır. minvalinde hem beyanlarda bulundu hem de bir
konuşma yaptı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle diyorlar.
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) İzniniz
olursa bu açık bir sataşma; oradan
BAŞKAN Grubunuz adına konuşma
olacak zaten. İsterseniz yerinizden açıklama yapın, daha iyi
olur. Çünkü bir sonraki konuşmacı sizin grup adına.
Buyurun Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
iktidarın Kürtlerin düşmanı olduğu dilin propaganda dili
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
İktidarın Kürtlerin düşmanı
olduğu dil, bir propaganda dilidir. İktidar diye söylenilen AK
PARTİ Türkiyenin her tarafından oy alıyor. Kürtler de AK
PARTİye oy veriyorlar. Aynı zamanda AK PARTİnin içerisinde çok
çeşitli biçimde Kürt olan, Kürtlükle bağlantılı olan
insanlar da var ama siz Kürtlüğü belli bir siyasal görüş
etrafındaki insanlar biçiminde tanımlar, öyle bakarsanız ve bu işi
de -siyasi rekabeti- bir husumet esası üzerinden görürseniz
tabiatıyla böyle bir anlayışa ulaşırsınız.
Birincisi bu.
İkincisi, Bölgede Kürtleri, Arapları ve
Türkleri birbirine düşman etmek suçtur. dedi, çok katılıyorum.
Bu suçu kim işliyor? Bu suçu PKK ve YPG işliyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın, bölgede, onları biz Kürtlerin
temsilcisi olarak da görmüyoruz; terör, terörist örgütler kimsenin temsilcisi
olmaz. Meşhur bir söz vardır: Bedava peynir sadece fare
kapanında olur. Şimdi bunların, bu terör örgütlerinin önüne
bedava bir peynir kondu, 30 bin tır bedava silah verildi. Hangi fare
kapanı bu? YPG kendisi fare kapanına girebilir ama bölgedeki
Kürtleri, Arapları ve Türkleri de aynı fare kapanına sokmak
istiyor, Türkiye bu oyunu bozuyor. Dolayısıyla biz bu oyuna
gelmeyeceğiz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Suçu işleyen terör örgütleridir. Bu bölgede
halkların esenliğini, barışını, özgür iradesini
yok etmek isteyen, terör örgütleridir. Aklı olan, özgürlüğün
yanında olan, halkların, barışın yanında olan
terör örgütlerine karşı olur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Halkın iradesine
saygı duyacaksınız.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Hükûmetin Gündem Dışı
Açıklamaları (Devam)
1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun, 9 Ekim 2019 tarihinde başlatılan
Barış Pınarı Harekâtı ve uluslararası
gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması
ve İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozan, MHP Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, HDP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, CHP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu
adına Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve şahısları
adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, İstanbul
Milletvekili Erkan Baş, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslam ve Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin aynı konudaki
konuşmaları (Devam)
BAŞKAN Şimdi de konuşma
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköze aittir.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün, aslında
çok daha önce yaşamamız gereken ender bir toplantı
gerçekleştiriyoruz. Türkiye'nin fevkalade önemli bir harekâta
giriştiği bir sırada Dışişleri Bakanı
geliyor ve yüce Meclisimizi aydınlatmaya gayret ediyor. Biz aslında
böyle bir toplantının, böyle bir harekât başlamadan çok evvel
yapılmasını bekler ve isterdik çünkü bu Mecliste hep birlikte
karar alıyoruz, hep birlikte Türkiye'nin menfaatlerini düşünüyoruz ve
böylesine önemli bir harekât başlamadan önce de Hükûmetin, iktidarın
ne şekilde bir eylem planı içinde olduğunu önceden bilmek, aydınlanmak
isterdik. İş işten geçtikten sonra, Türkiye
yalnızlaştıktan sonra bize gelip burada herhangi bir
şekilde açıklama yapmanın da hiçbir faydası olduğunu
düşünmüyoruz.
Dünyada yalnızlık konusu üzerinde durmak
istiyorum. Sayın Bakan biraz evvel çok değerli
Dışişleri Bakanlığı mensubu arkadaşlarımızın
-ki ben de aynı kökenden geldiğim için kendilerini de saygıyla
selamlıyorum, bütün sevgili arkadaşlarımı- diplomasi
atağı yaptıklarını ve büyük bir diplomasi başarısı
gösterdiklerini söyledi. Bunda hiçbir kuşkum yok, elbette bu çabanın
fevkalade değerli bir çaba olduğunu düşünüyorum ancak gelinen
noktada Türkiye şimdiye kadar dünyada hiç olmadığı kadar
yalnız kalmıştır. Geçen hafta Londrada NATO Parlamenter
Asamblesi toplantısı vardı. NATO üyesi ülkelerin
parlamenterlerinin istisnasız hepsi Türkiyeyi eleştirdiler ve
Türkiyeyi kınayan ifadeler kullandılar. Türkiye'nin
harekâtını bir işgal ve uluslararası hukuka
aykırı, meşru görülmeyen bir olay olarak nitelendirdiler.
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)
Kıbrısa da öyle demişlerdi.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Eğer
Türkiye diplomasi faaliyetini bu harekâta girişmeden evvel etkin bir
şekilde kullanabilmiş olsaydı bu ithamlarla
karşılaşmayacaktık.
Bakınız, dünyada yalnızlık
derken sadece müttefiklerden veya NATO ülkelerinden kaynaklanan bir yalnızlıktan
söz etmiyorum. Türkiyeyi kınayan ülkeler arasında Arap ligi de var.
Arap Ligi neden önemli biliyor musunuz? Türkiye, dış
politikasında bölge ülkeleriyle, Orta Doğu ülkeleriyle ve Arap
ülkeleriyle birlikte hareket edebilmek ve bir beraberlik yaratabilmek için Arap
ligine bir üyelik başvurusunda bulundu, gözlemci ülke olarak kabul edildi
ve uzun süre de beraber toplantılar yaptı ama bugün Arap Ligi,
Türkiyeyi kınayan bölge örgütlerinin başında geliyor. Hep öne çıkarılan,
Adalet ve Kalkınma Partisinin Orta Doğu politikasının
önemli bir unsuru olan Filistin dahi, Arap Liginin kararında, Türkiyeyi
kınayan ülkeler arasında, onlarla birlikte hareket ediyor. Bu ne
demektir, biliyor musunuz? Şu soruyu sormayı gerektiren bir durumdur:
Acaba, o kadar önem verdiğimiz ve çözmeye gayret ettiğimiz, düzen
kurucu olarak gittiğimiz, Orta Doğu bölgesinde en öncelikli ülke
olarak ve halk olarak gördüğümüz Filistinlileri yalnız
bırakmamızın sonucunda mıdır Arap Ligindeki bu karara
onların da bu şekilde destek vermeleri? Acaba, Kudüsteki
Başkonsolosumuzu göreve gönderemememizden dolayı mıdır bu
şekilde bir yalnızlıkla karşı karşıya
kalmamız? Acaba, İsraille ilişkileri doğru dürüst yürütemediğimiz
için, karşılıklı büyükelçiler çekildiği zaman Biz
sizin Kudüsteki Başkonsolosunuzu da istemiyoruz burada. demelerine yol
açması nedeniyle mi bugün, Filistin bu şekilde yalnız
kalmış ve Türkiyeyi de bu şekilde kınayan ülkeler
arasında yerini almıştır? Bunları sormak lazım
değerli arkadaşlar.
Afrika açılımı dedik, yıllarca
Afrika açılımı için uğraştık. Afrika
açılımını niteliksel değil de niceliksel olarak
gördüğümüz o kadar net bir şekilde ortaya çıktı ki sürekli
böbürlenerek Afrika ülkelerinde kaç tane büyükelçilik
açtığımızdan söz ediyoruz ama Türkiyeyi kınayan ülkeler
arasında Afrika ülkeleri de var; sadece Somali Türkiyeye destek
vermiş. Zaten Türkiyeye destek veren ülkelerin esamesi bile okunmuyor
çünkü dünya üzerinde o kadar çok ülke Türkiyeyi kınıyor ki o destek
veren ülkeler hem parmakla sayılacak kadar az hem de sesleri
çıkmıyor.
Diplomasisizlik üzerine kurulmuş bir diplomasi
faaliyeti yürütüldü, bunun sonucudur ki Türkiye fevkalade yalnız
bırakıldı. Ben Amerika Birleşik Devletleriyle olan
ilişkiler konusunda da Sayın Bakanın söylediklerini dikkatle
dinledim. Özellikle Amerika Devlet Başkanı ile Türkiye
Cumhurbaşkanı arasında geçen telefon görüşmelerinden söz
edildiğini duydum ve dinledim. Burada birtakım vaatlerden bahsedildi
ama acaba Amerika Birleşik Devletleri Başkanının,
PYD/YPGnin lideri olarak kendisiyle telefon görüşmesi yapan Mazlum Kobane
hakkında Amerika Birleşik Devletlerine herhangi bir şekilde bir
soru sorulmuş mudur, bunu merak ediyorum. Bunu hepimizin de merak etmesi
lazım. Trump eğer Sayın Erdoğanla görüşüyorsa ve
ondan evvel Mazlum Kobaneyle bir telefon görüşmesi yapıyorsa
herhâlde bunun bir gerekçesinin olup olmadığının da bir
şekilde Amerika Birleşik Devletlerinden sorulması, hatta
gerekçe sormadan, doğrudan doğruya kınanması gereken bir
olay olduğunu düşünüyorum. Bunu da özellikle dikkatlerinize sunmak
isterim.
IŞİDle ilişkiler: Niçin
IŞİDin sorumluluğunun ihalesini üzerinize aldınız?
Trumpla yapılan görüşmelerde Bundan sonra IŞİDle ilgili
sorumluluk da artık size aittir. denilmedi mi? Denildi. Madem böyle bir
şey denildi, o zaman niçin böyle bir heveslilik gösterdiniz? Bugün kontrol
altında tuttuğumuz bölgelerdeki hapishanelerden bir tanesinde
IŞİDli tutukluların bulunduğunu söylediklerini söylediniz
ama oraya ulaşıldığında orada hiç kimsenin
bulunmadığını ve bütün IŞİDlilerin serbest
kaldığını ve kaçtığını tespit
ettiğinizi dile getirdiniz. Şimdi aslında sormak lazım:
Mademki IŞİDin sorumluluğunu ve mademki bu kadar hevesle
IŞİDle mücadeleyi üzerinize aldınız, o zaman, o kaçan
IŞİDlileri nasıl bulacaksınız, nasıl yakalayacaksınız?
Kaçmayan ve daha hâlâ orada bulunan, sizin de üzerinize sorumluluk
aldığınızı dile getirdiğiniz
IŞİDlilerle ilgili sorumluluğunuzu nasıl yerine
getireceksiniz? Bunların oradaki tutukluluk
devamlılığını nasıl
sağlayacaksınız? Onların herhangi bir şekilde hukuka
bir cevap vermeleri veya suçluluklarının
karşılığında bir hesap vermeleri gerekirse
bunları siz mi üstleneceksiniz yoksa Suriye hükûmetiyle orada iş
birliği mi yapacaksınız?
Suriye hükûmeti derken şunu da elbette
vurgulamakta yarar var: Adalet ve Kalkınma Partisinin ve iktidarın
bir Suriye politikası yoktur. Maalesef, iyi komşuluk
ilişkilerine dayanan, Türkiyede Suriyeden Türkiyeye gelerek geçici
koruma altına alınmış olan Suriyelilerle ilgili bir
politikası da olmadığı gibi, Suriye halklarıyla
birlikte iyi bir geçinme sağlamak maksadıyla atılmış
bir adım da yoktur. Eğer böyle bir şey olmuş olsaydı
zaten, o zaman, bizim uzun bir zamandan beri dile getirmiş olduğumuz
Adana Mutabakatı üzerinde durulur ve Adana Mutabakatı üzerinden
hareket edilerek çok net bir şekilde Suriyeyle, Şamla diyalog
kurulurdu. Böyle bir diyalog yapılmadı ama dışarıdan
empoze edildiği zaman, Rusyadan empoze edildiği zaman, Adana
Mutabakatı, biz söylediğimiz için değil, başkaları
söylediği için keşfedildi ve Adana Mutabakatına dayalı
olarak operasyon yapıldığı dile getirildi. Adana
Mutabakatına dayalı olarak Suriyede terörle mücadele için iki
orduyu karşı karşıya getiren bir durumla karşılaşıldı.
Bunun için Rusyanın arabuluculuğuna mı gerek vardı?
Mademki bir Adana Mutabakatı mevcuttu ve mademki Türkiye'nin elinde
Şamla diyalog kurduğu takdirde bunu kullanma ve Suriyedeki sorunu
çözebilme imkânı vardı, neden o şimdiye kadar
kullanılmadı? Rusyanın arabuluculuğuyla ilgili olarak da
şöyle bir ifadeden söz ediliyor, deniyor ki: Münbiçe Suriye ordusu
girmiş ve Suriye ordusunun Münbiçe girmiş olması aslında
çok büyük bir memnuniyetle karşılanmış çünkü zaten, Münbiç
Suriyenin kendi toprağıymış.
Değerli milletvekilleri, kavramlara dikkat
etmek lazım. Türk Silahlı Kuvvetleriyle birlikte hareket ettiği
ileri sürülen Suriye millî ordusu adı altındaki oluşum nedir?
Eğer böyle bir Suriye millî ordusu ile Türkiye birlikte hareket ediyorsa
İdlibden toparlanan birtakım teröristlerin, birtakım
cihatçıların, El Nusra, El Kaide bağlantılı bazı
grupların oluşturdukları bu oluşuma niçin Suriye millî
ordusu adı veriliyor ve niçin Türkiye bunlarla birlikte hareket edip
Suriye topraklarında operasyon yapıyor? Ama karşısına
gelen Suriye ordusu Münbiçi aldığı zaman da ona da saygı
gösteriliyor. Hangisi millî ordudur, hangisi Türkiye'nin muhatabı
olması gereken Suriye ordusudur?
Son olarak şunu da hatırlatmak isterim:
Biliyorsunuz, bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu Türkiye'nin
Suriyeye başlatmış olduğu operasyonla ilgili olarak bir
toplantı yapacak ve o toplantıyla ilgili olarak da büyük bir
olasılıkla Türkiye'nin bu harekâtı durdurması
çağrısında bulunulacak ama Birleşmiş Milletlerden
aynı zamanda şöyle bir çağrı da geldi, dendi ki:
Türkiye'nin beraber hareket ettiği bazı grupların
yapmış olduğu eylemler sonucu Türkiye hesap vermek zorunda
kalabilir ve suçlu olabilir. Siz, birlikte hareket ettiğiniz bu oluşumlara,
İdlibden toparladığınız o gruplara ne kadar
hâkimsiniz? Bunları ne kadar kontrol edebiliyorsunuz? Bunların
gittikleri yerlerde, girdikleri meskûn mahallerde yaptıkları bütün
katliamları ne şekilde kontrol ediyorsunuz ve bunların
kayıtlarını nasıl tutuyorsunuz? Yarın öbür gün size
Birleşmiş Milletlerden bunların hesabı sorulduğunda
nasıl cevap vereceksiniz? Bunların hiçbir açıklaması
yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin, Sayın
Çeviköz.
İki dakika süre ilave ediyorum
konuşmanıza.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Konuşmamda Türkiyenin bir Suriye
politikası olması gerektiğini, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir Suriye politikası olmadığını söyledim.
Cumhuriyet Halk Partisinin bir Suriye politikası vardır. 28 Eylül
tarihinde İstanbulda bir Uluslararası Suriye Konferansı
düzenledik. Uluslararası diyorum çünkü uluslararası
katılımcılar da vardı. Sayın Bakana da davet
gönderdik, Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerine de davet gönderdik ama
hiç kimse lütfedip bu toplantıya gelmedi. O toplantının
sonucunda yayımlamış olduğumuz ev sahibi özetini dikkatle
okumanızı tavsiye ederim. Aynı zamanda 7 Ekim tarihinde
Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye politikasıyla ilgili olarak yayımlamış
olduğu bir belgeyi de dikkatle okumanızı tavsiye ederim.
Gerçekten olması gereken bir Suriye politikası varsa Cumhuriyet Halk
Partisi hazırdır, elini taşın altına sokmaya da
hazırdır. Suriye politikasıyla ilgili belgesini de kamuoyuyla ve
Türkiye ile paylaşmıştır, siz de bunu okursanız o
zaman doğru dürüst bir Suriye politikası oluşturursunuz.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çeviköz.
Konuşma sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Özlem Zengindedir.
Buyurun Sayın Zengin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, Sayın
Bakanım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Dışişleri
Bakanımızın bizlere vermiş olduğu bilgileri çok
kıymetli buluyorum. Bu manada bu harekât başlamadan evvel Millî
Savunma Bakanımızın siyasi parti gruplarını ziyaret
ederek operasyona dair daha öncesinde ve devamında bilgi
paylaştığını da Genel Kurulumuza hatırlatmak
istiyorum.
Şimdi, tabii son konuşmacı olduğunuzda
evet, elinizde metinler var ama sizlerle beraber dinlediğimizde
doğrusu bir canlı konuşmayı tercih ediyorum. Buna
baktığımda neden sürekli kendimizi suçlu olarak
aradığımızı merak ediyorum. Neden hep biz suçluyuz?
Neden Türkiye hep suçlu? Bakıyorum rakamlara, çok uzağa gitmeye gerek
yok, ve bu savaş tam sekiz yıldır devam ediyor. Bir gün, iki gün
değil, sekiz yıldır devam eden bir savaş. 1 milyon insan
ölmüş, hiç kimsenin umurunda değil; Türkiye dışında
hiç kimsenin umurunda değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kim
başlattı acaba?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Savaş mı?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Suriyedeki
savaştan bahsediyorum, iç savaştan bahsediyorum.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Kim
çıkardı bu savaşı?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Tanımlamayı
bana bırakırsanız devam edeceğim.
12 milyon insan kendi içerisinde yer
değiştirmiş, 12 milyon. 6 milyon insan ülkesini terk etmiş.
4 milyon insan Türkiyeye gelmiş. Türkiyeye gelen insanlar içerisinde
Araplar var, Türkmenler var, Ezidiler var, Hristiyanlar var, dini olmayanlar
var, 350 bin de Kürt var. Yani sonuç olarak baktığınızda,
dünyadaki etnisitenin karşılığı ne varsa orada
yaşayanlardan, kaçanlardan, gidenlerden, ülkesini bırakmak zorunda
kalanlardan, öylesine çeşitlilikte insan var ama dünya bunlarla hiç
ilgilenmiyor, sadece ve sadece tek bir yapıyla ilgileniyor, Kürtlerle ama
Kürtlerle ilgilenirken de onu belli bir tanımın içine koyuyor. Yani
siz PYDliyseniz, PKKlıysanız, YPG içerisindeyseniz sizin bir
değeriniz var; AK PARTİnin içinde bir Kürtseniz yok, CHP içindeyseniz
yok, Milliyetçi Hareket Partisindeyseniz yok, İYİ PARTİdeyseniz
yok; sadece bu tanıma girerseniz eğer size bir anlam atfediyor ve
Batılı addediyor. Ben merak ediyorum yani PYDyi hangi değerleri
Batılı değerler hâline getiriyor yani PKKlı
kadınların çıkarak verdiği pozlar mı, o kapakta olma
hâlleri mi? Nedir onları Batılı değerler üzerinde savunulur
hâle getiren?
Şimdi, böyle baktığımızda
kendimize haksızlık yaptığımızı
düşünüyorum her birimizin. Bir defa dünyanın bir meselesi var,
problemi var. Çok büyük gördüğümüz, işte NATO, Birleşmiş
Milletler, bunlar savaş sonrası, bu yüzyıl içerisindeki
savaşlar neticesinde, dünyaya barış gelsin, huzur gelsin diye
kurulan bu örgütler kendi içerisinde sadece ve sadece kendilerine iyilik
istiyorlar. Türkiyenin iddiası, biz sadece kendimize iyilik istemiyoruz,
biz dünya için iyilik istiyoruz, dünya 5ten büyüktür bu demek zaten, bütün
dünya iyi olsun istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, 21inci yüzyıla
baktığımızda, işte Afrikadan bahsettik, hepimiz de
gidiyoruz, görüyoruz. Canım ülkeler, her şeyleri var, müthiş bir
yokluk içindeler. Madagaskar, dünyanın cennet gibi bir ülkesi, yolu yok,
suyu yok, tuvaleti yok, kokudan giremiyorsunuz, açlık diz boyu; kimin
sömürgesi? Fransanın sömürgesi. Bakıyorsunuz, bir başka ülke
Senegal, kimin sömürgesi olmuş? Fransanın sömürgesi, Portekiz
sömürgesi. Üstelik de gittikten sonra hâlâ elleri üzerinde. Dünyayı rahat
bırakmayan sömürgeci anlayış devam ediyor.
Şimdi, bu sömürgeci anlayış
başka bir şeye büründü. Bürünen şey bu terör örgütleri,
uluslararası terör örgütleri. Bu terör örgütlerinin farklı isimleri
var, kimlikleri var, farklı gibi görünüyorlar, kimi işte İslami
terminolojiyi kullanıyor kimi bakıyorsunuz Ben sol örgütlerin
devamıyım. diyor, bir başkasına bakıyorsunuz,
başka şeylerden feyzalıyor. İnsanları
devşirirken, çok tabii olarak balık avlarken herhâlde
balığın sevdiği yemi koyacak. O terminolojiyi, o dilleri
kullanarak o kalbî muhabbeti yakalamak için bir avlama tekniği
kullanıyor, özellikle de gençleri tercih ediyor bu işleri yaparken ve
devamında da ne olursa olsun karşınıza canavarca bir terör
örgütü çıkıyor, sadece kendini düşünen, muhataplarını
değersiz kılan bir terör örgütü, cani bir terör örgütü. El Kaidenin
en ufak bir farkı yok DEAŞtan, aynısı bire bir
aynısı. Peki, El Kaide nasıl doğdu, kendi kendine mi geldi
Afganistana, kanat çırparak mı geldi? Afganistana Amerika el
koysun, işgalini meşrulaştırsın diye El Kaideyi inşa
etti; aldı oradan getirdi El Kaideyi Iraka, devamında da Suriyeye;
bu form yetmedi, yeni bir form yarattı DEAŞ diye, korkuttu
dünyayı, en çok da bize zarar verdi, kendi içimizde yüzlerce eylemin belki
içinde oldu, yüzlerce insanımız hayatını kaybetti,
yılbaşı gecesi uyandığımızda kahrolduk.
Şimdi, buradan baktığımızda
bu terör örgütlerinin yaratmış olduğu bu bombardıman
karşısında tuhaf ama başka bir terör örgütüyle terörü
temizlemeye çalışan bir dünya görüyoruz. Yani biz terörsüz bir
barış tesis edemez miyiz? Nasıl oluyor yani DEAŞtan
kurtulmak için koskoca Amerika YPGyi meşrulaştırıyor, 30
bin tır silah veriyor ve biz diyoruz ki biz nerede hata yaptık? Biz
mi hata yapıyoruz? Hatayı yapan dünyanın bu
yaklaşımı, hiç değişmeyen bu sömürgeci yaklaşım.
Biz diyoruz ki bilmiyorum kelimelerin bir anlamı var mı: Terör örgütünün
kimliği ne olursa olsun, hangi kimliği kullanırsa
kullansın, hangi dinin kisvesini kullanırsa kullansın biz bütün
terör örgütlerini şiddetle reddediyoruz ve onların
karşısında duruyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz kendi askerimizle mücadele ediyoruz. Sekiz
yıldır anlatıyoruz bütün dünyaya, Sayın
Dışişleri Bakanımız anlattı, Trumpla
konuşmalar, konuşmalar, konuşmalar ki kelimelerin de bir
anlamı yok, telefonda konuşuyorsunuz, beyefendi sabah uyanıyor
bambaşka bir tweet atıyor, akşama başka bir tweet.
Hangi tweetiyle karşılık vereceksiniz?
Böyle bakıldığı zaman, şunu
ifade etmek istiyorum: Bu tarz yaklaşımlar içerisinde bizim
yapacağımız şey, artık iş başa
düşmüştür. Öyle olduğu için bu Meclisteki 4 tane siyasi parti
dedi ki: Evet, itirazım var ama ona rağmen buradayım. Çünkü
gerçeği siz de görüyorsunuz, başka çare yok, mecburuz bunu kendimiz
halletmeye çünkü Amerikanın meselesi Türkiye meselesi değil. Onun
koruduğu başka yerler var. İsrail aşağıda
dururken Amerika bizi umursar mı, bizi kale alır mı, bizim
geleceğimizle ilgili herhangi bir kaygısı olabilir mi?
Kaldı ki asıl mesele şudur: Bugün Afganistan diye bir ülke yok,
Pakistan tarumar olmuş durumda, Irak diye bir ülke yok -öyle ya da böyle
Saddamla bir ülke formundaydı- artık Suriye diye de bir ülke
neredeyse kalmadı. Yani biz sekiz yıl boyunca ülkemizin 911 kilometre
olan o sınırını korumak için herkesin geleceği, terör
örgütleriyle uzlaşacağı ve barışın tesis edileceği
bir günü mü bekleyeceğiz? Yani gelmeyecek bir günü beklememizi
istiyorsunuz. Türkiye mecbur, Türkiye mecbur olduğu için oraya gidiyor ve
saikleri çok belli, terörü engellemek, nereden gelirse gelsin. Burada adı
PKK, aşağı iniyorsunuz adı oluyor YPG. Kimse kimseyi
kandırmasın ve şunu söylememiz lazım: Amerika ta binlerce
kilometre uzaktan geliyor, bizim yüz adım, yürüsek adım, kilometre
değil, metre, hemen burnumuzun dibi. Ölenler kardeşlerimiz, ailelerin
bir kısmı zaten bizim sınırımızın içinde
yaşıyor, bizim kardeşlerimiz hayatını kaybediyor ve
görülen şey şu: Eğer biz bir şey yapmazsak aynı
şeyi bizim ülkemize taşıyacaklar, aynı şeyi. Zaten
bazı konuşmalarda bunun nüvesini alıyoruz.
İşte, Sayın Bakanımız
anlattı, hukuken bunun altlıkları var, Birleşmiş
Milletlerde 51inci madde, Adana Mutabakatı ki 2009da Adana Mutabakatı
da aslında yasal bir başka zemine kavuştu Türkiyede. Hâl böyle
olunca tüm bunlardan yola çıkarak Türkiye kendi meşru müdafaa
hakkını kullanıyor, hukuken yapması gerekeni yapıyor.
Yalnız mıyız? Evet, yalnızız ama bakmayın,
yalnızlık onurlu bir iştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Lider ülkeler yalnızdır.
Bu işin kaderi böyledir. Siz eğer yola çıkarsanız,
başarırsanız arkanızda bir sürü insan olur.
Ha, diyorsunuz ki: Filistin niye böyle yaptı?
Değerli arkadaşlarım, biz bir konuyla
ilgili karar verirken kim bizi destekleyecek, kim bizim arkamızda olacak
diye karar vermiyoruz. Bizim kalbî meselemizdir, imani meselemizdir Filistin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Filistin ne
yaptığı için değil biz inandığımız için
Filistine destek veriyoruz ve onların hakkını, hukukunu
savunmak bizim vazgeçilmez temel değerlerimizdendir.
Şimdi, şunları da söyleyerek
bağlamak istiyorum. Nihayetinde Türkiye belli bir amaç için orada ve
mümkün olan en kısa zamanda sivillerin hakkını, hukukunu
koruyarak görevini tamamlayacak ve oradan geri dönecek.
Ben İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
mezunuyum. Bu operasyonun, harekâtın başladığı gün
camilerde Fetih sureleri okundu. Dün Genel Kurulumuzda Fetih suresiyle
alakalı Fethe mi gidiyorsunuz, ne oluyor? falan böyle biraz
anlamının yeteri kadar idrak edilmediği ifadeler işitmek
durumunda kaldık. İstanbul Üniversitesinin -o gün sabah tekrar
hatırlama ihtiyacını duydum- her gün girdiğim
kapısının üzerinde Fetih suresinden iki ayet yazıyor.
Sağ tarafında şöyle yazıyor, ki Fetih demek -gelirken
sözlükten anlamına tekrar baktım, tekrar okumak istiyorum- açma
demek, Fetih demek yol gösterme demek. Bir kişi bir işe
başlayacağı zaman Fetih suresi okur ki yolu açılsın,
kalbi açılsın, ferahlık içerisinde yol bulsun ve Allahın
izniyle inananlar için galip olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Orada şöyle yazıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Zengin,
iki dakika daha süre ilave ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Hemen sağ
tarafında şöyle yazıyor, diyor ki: Şüphesiz, biz sana
apaçık bir fetih verdik. Sol tarafta: Allah sana şanlı bir
zaferle yardım etsin. Ben şimdi size şunu soruyorum: Bunu
okuyarak şehadete yürüyen bir asker Fetih suresi okumasın da ne
okusun? Önce Allahtan yardım dilemesin de ne yapsın? Önce elbette
Fetih suresi okuyacak, manen güçlenecek. O yüzden Fetih suresinin
anlamını idrak etmeyi Allah milletimize nasip etsin, hep beraber. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Ve devamında, oraya giden askerlerimizle
yapılan konuşmalarda görüyorum, o kadar mutmainler ki, ne iş
yaptıklarının öylesine farkındalar ki insan kendi nefsinden
hayâ ediyor.
Ve biliyorum, askerlik biraz erkek işi gibi
algılanıyor ama bu ülkede bu topraklar özgürlüğünü
kazanırken, Mustafa Kemalle beraber bu özgürlüğünü kazanırken
bu topraklarda erkekler kadar kadınlar da mücadele etti. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar) Kadınlar sadece
evlatlarını ellerine kına yakarak cepheye göndermedi, kendileri
de gitti, bu topraklar için savaştı; bugün de böyle. Zannetmeyin
sadece erkekler; değil, kadınlar da sonuna kadar bu davanın
arkasında. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ve şununla bağlamak istiyorum değerli
arkadaşlarım: Anneler -ben de 3 erkek çocuk annesiyim, çok zor bir
iş yani- evlatlarını dünyaya getirdikten sonra hep dua ederler,
ne derler? Vatana, millete hayırlı uğurlu olsun; vatana,
millete hayırlı evlat olsun. ve günü geldiğinde de Vatan
sağ olsun!
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
Evet, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Erkan Başın,
Parlamentoda grubu olmayan partilere dönük eşitsiz
yaklaşımın devam ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Maalesef, Parlamentomuzda grubu olmayan partilere
dönük eşitsiz yaklaşım devam ediyor. Sağ olun, siz, biraz
evvel, grubu olmayan partilere yerlerinden de söz vereceğinizi beyan
ettiniz ama yine de bir adaleti sağlama ihtiyacımız
olduğunu düşünüyorum, o açıdan söz aldım.
Değerli arkadaşlar, bugün
Dışişleri Bakanının Mecliste
konuşacağını biz maalesef basından öğrenmek
durumunda kalıyoruz. Meclisin, grubu olmayan partilere böyle resmî bir
bildirimi olmuyor. Dolayısıyla, gündeme ilişkin, İç
Tüzükün 59uncu maddesinde ifade edilen söz talebinde bulunma
hakkımızı ancak Bakan Bey konuşmasına
başladıktan sonra, buradan yerine getirmeye çalıştık
fakat bu durumda da, grubu olmayan partilerden sadece bir tanesine söz
verilebileceği gibi bir yanıtla karşı karşıya
kaldık; biz bunun eşitsiz bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz.
Bize bildirilmemiş bir konuda daha önceden söz talebinde bulunma
hakkımız yok. İktidar grubunda oturan partinin temsilcisi grubu
olmamasına rağmen konuşabiliyorken muhalefet
sıralarında oturanların konuşamıyor olması bir
eşitsizliktir. Vekiller arasında yandaş vekil ayrımı
yapmamayı talep ediyorum, rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın İslam, farklı bir şey mi
söyleyeceksiniz, aynı itiraz mı?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Bu minvalde.
BAŞKAN Tamam, o zaman ben
Konuşmak
istiyor musunuz?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Kürsüden konuşmak istiyorum efendim.
BAŞKAN O ayrı, ona geleceğim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, İstanbul Milletvekili Erkan Başın
itirazında haklı olduğuna, Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine
göre yönetme yükümlülüğünün bulunduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Sayın Erkan Başın dile getirdiği itiraz
haklıdır. 59uncu maddeye göre grubu bulunmayan milletvekillerinden
birine beş dakika süreyle söz verilir. Gündem dışı söz
taleplerini değerlendirmek ve kabul etmek nöbetçi Meclis Başkan
Vekilinin yetkisindedir. Bana birleşimi açmadan önce verilen bilgiler
karışık olmuştur, bilgilerde muğlaklık, müphemlik
ve karışıklık vardır. Ben Sayın Destici Meclis
Başkanlığına önceden başvuru yapmış gibi bir
durumun söz konusu olduğu şeklinde bilgilendirildim fakat gördüm ki
birleşimi açtıktan sonra söz talebi dilekçesi gelmiş. Bu konuda
görevlilerin ihmali olabilir veya başka bir durum söz konusu olabilir, onu
şimdilik bir kenara bırakıyorum; Meclisin iç
işleyişinin bir meselesidir. Bu
karışıklığı ortadan kaldırmak için
şöyle yapabilirim: Hiç kimseye söz vermeyebilirim çünkü önüme gelmiş
bir söz talebi yoktur, talep eden bütün grubu bulunmayan parti
mensuplarından birer kişiye beş dakika süreyle kürsüde söz
verebilirim. Ben Meclisin söz söyleme ve tartışma yeri olduğunu
düşünüyorum. Dolayısıyla bu takdirimi
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Doğru
söylemiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Destici, izin verin, size
söz vereceğim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Ben
yazılı olarak Kanunlardan söz talebinde bulundum. Doğru
konuşmuyorsunuz.
BAŞKAN Siz bekleyin, ben bitireyim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Doğru
konuşmuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Destici, size söz
vereceğim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Yapılan
ithamlar da doğru değil, sizin konuşmanız da doğru
değil.
BAŞKAN Siz bekleyin
Siz bekleyin
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Bugün özel bir
gün olduğu için buradayım.
BAŞKAN Sayın Destici, Meclis Başkan
Vekili olarak ben konuşuyorum, siz bekleyin orada.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Ben sizden söz
istemem, ben sizden söz istemem.
HÜDA KAYA (İstanbul) Saygılı ol,
sus biraz, sus.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Ben sizden söz
istemem. Ben şahsım olarak, şahsım adına Kanunlara
yazarak söz istedim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri şu
an soruyorum, Kanun ve Kararlarda görevli arkadaşlarıma soruyorum:
Buraya birleşim açılmadan önce gündem dışı söz
talebiyle bir başvuru oldu mu? Olmadı.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Bizim
başvurumuz oldu.
BAŞKAN İlk talep saat 14.30da buraya
gelmiştir. Şimdi tekrar soruyorum, ben 59uncu maddenin gereğini
bu şekilde yerine getireceğim.
Ayrıca, Sayın Destici, 60ncı maddeye
göre Başkandan söz almadan hiç kimse konuşamaz. Bu, İç Tüzükün
gereğidir. Şu anda bu Meclis bir İç Tüzüke göre işliyor ve
bu İç Tüzük de aynı zamanda Anayasaya uygun bir şekilde
yapılmıştır. Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine göre
yönetme yükümlülüğüm ve görevim vardır. O nedenle söz taleplerini
şimdi alacağım. Söz talep eden, grubu bulunmayan parti
mensuplarına kürsüden beşer dakika süreyle söz vereceğim.
Evet, söz taleplerinizi aldım.
Sayın Gültekin Uysal, Afyonkarahisar
Milletvekili, kürsüden beş dakika süreyle size söz veriyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Uysal, süreniz beş
dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Hükûmetin Gündem Dışı
Açıklamaları (Devam)
1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun, 9 Ekim 2019 tarihinde başlatılan
Barış Pınarı Harekâtı ve uluslararası
gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması
ve İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan,
MHP Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, HDP Grubu adına
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, CHP Grubu adına
İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu adına
Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve şahısları adına;
Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, İstanbul Milletvekili Erkan
Baş, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam ve Ankara
Milletvekili Mustafa Desticinin aynı konudaki konuşmaları
(Devam)
GÜLTEKİN UYSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir önemli gündem maddesi üzerine Hükûmetimizin
değerli üyesi, Değerli Dışişleri
Bakanımızın Meclisimize sunumunun akabinde
değerlendirmelerde bulunuyoruz.
Öncelikle, özelde Suriye, genelde Türk dış
politikasıyla ilgili iktidarın tercihlerine eleştirilerimizi
mahfuz tutmak kaydıyla, bu operasyonun kaçınılmaz bir tercih
olduğu anlayışıyla askerlerimizin duacısı
olduğumuzu bu tezkere vesilesiyle de açıklamış idim.
Türkiyenin Suriyede yürüttüğü bu harekâta Demokrat Parti olarak
desteğimizi bir kez daha sizlerin huzurunda ifade etmek istiyorum.
Tabii, bugün bir yanlışlar zincirinin
akabinde, netice itibarıyla Türkiyenin önünde zorların içerisinden
bir zor tercih yapma mecburiyetinde kaldığımız noktada,
yumuşak güç unsurlarıyla çözemediğimiz bir meselede bir sert güç
olarak askerimizle sahadayız.
Dış politikamızın temel hedefi,
dost çemberler oluşturabilmek ve ihtiyaç duyduğumuz anda bu dost
çemberlerle beraber öncelikli tezlerimizi uluslararası kamuoyuna mal
edebilmenin imkânını bulabilmektir. Bugün üzülerek görüyoruz ki
kardeş ülkemiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanından, ifade edildi; gönlümüz arzu eder ki
Türkiye gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi
mazlumların, sahipsiz insanların hiçbir şekilde endişe
duymayacağı bir ordunun bu coğrafyada terör örgütlerine,
başta PKK, uzantısı PYD, IŞİD olmak üzere
gerçekleştirdiği harekâta karşı uluslararası
kamuoyunda, bölge ülkelerinde, Batıda, Atlantik aksında büyük
reaksiyonların sadece hükûmetler düzeyinde değil, aynı zamanda
kamuoyları düzeyinde de yaşanıyor olması bizim için bir
büyük eksiklik hâline dönüşmüştür. Bu açıdan
baktığımızda, özellikle Suriye politikamızın
bundan bir asır evvel âdeta siyasal kadastro geçirircesine bölgede
uygulanmış siyasetin bir asır sonra bu bölgede yaşayan
insanlara acı ve göz yaşı bırakacak bir sürece yeniden
girdiğine şahit olduk. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti iktidarının
da AKP iktidarının da yanlış tutumları neticesinde
-uluslararası teoride dolaylı tutum teorisi dediğimiz,
oynattığınız bir dinamiğin başka dinamikleri
tetikleyebilmesi neticesinde- PKK terör örgütü bir iktidar boşluğunun
ortaya çıkmasının akabinde Suriyede bir özerk alan inşa
etme imkânı ve fırsatı bulmuştur. İşte, bugün
özellikle ABD ama onun dışındaki Batılı güçler de
PKKyla bir özel güvenlik şirketi hâlinde, Türkiye gibi NATO üyesi olan
egemen bir devlete rağmen ilişki yürüterek binlerce tırla dolu
mühimmat desteğiyle burada bir varlığı tesis etmek
adına bizim aleyhimize, bölgenin aleyhine bir tutum ortaya
koymuşlardır. Bütün bunlara rağmen bugün bu vesileyle bir
demokratik muhasebe yapmamıza bu oturumun imkân vermesi sadece muhalefet
istiyor diyerek değil ama geldiğimiz acılı ve
sıkıntılı durumun icabı olarak Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin de Biz Suriye Hükûmetiyle görüşmeyiz. diyerek değil,
tüm unsurlarla beraber en kısa sürede bir yanda
harekâtımızın meşruiyetini artıracak iş
birliklerini, ilişkilerini kurması, öbür tarafta, askerî cephede Türk
Silahlı Kuvvetlerinin sahada elde edeceği başarıyı
diplomatik sahada da kalıcı bir kanı hâline getirebilmek
adına iç siyasetten uluslararası cepheye, topyekûn uluslararası
algıya dönük olarak sivil, siyasi, iktisadi bütün unsurlarımızla
beraber bir diplomasi hamlesine de girişmek mecburiyetindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika daha süre
ekliyorum Sayın Uysal, tamamlayın lütfen.
GÜLTEKİN UYSAL (Devamla) Umarım, bugün
Suriye harekâtımızın Kürtlere karşı değil, terör
örgütlerine karşı olduğunu, bu manada uluslararası boyutta
da haklı tezlerimizin maalesef Türkiyeye dönük, NATO üyesi olan bir
ülkeye karşı kabul edilemeyecek bir tarzda ithama
dönüştüğünü de acı bir şekilde görüyoruz.
Bu açıdan sözlerimi toparlarken
şunları ifade etmek isterim: Netice itibarıyla bugün Türkiye
bütün millî güç unsurlarıyla sahada bulunmak durumundadır.
Türkiyenin tüm varlığına rağmen, Rusyanın müsaade
ettiği kadar bir inisiyatife mecbur olmayı bir diplomatik
başarı olarak görmediğimizi de ifade etmek mecburiyetindeyim.
Başta PKK, ABD, İsrail hattında bölgeye dayatılan deli
gömleğine karşı, diğer tarafta İran ve Rusyanın zımni
olarak zaman zaman kabul ettiklerini ama büyük ölçüde Türkiyenin müdahalesine
burada itiraz ettiklerini de biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLTEKİN UYSAL (Devamla) Bu açıdan bu
bütünlüğü iç siyasette de devam ettirebilmek adına bu bilgilendirmeyi
önemli addediyoruz. Bir kez daha Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün
mensuplarının en kısa sürede harekâtı icra etmiş bir
şekilde ülkemize dönmesini bekliyoruz. Muzaffer olmaları için de
duamızı, desteğimizi sizlerin huzurunda ifade ediyoruz.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Uysal.
Değerli milletvekilleri, biraz önce Grup
Başkanı ve başkan vekilleriyle yaptığım
görüşmelerde diğer grubu bulunmayan parti mensuplarına 59a göre
söz vermenin İç Tüzük uyarınca doğru olmayacağı görüşü
iletildi. Ben de istişarelerde bulundum; evet, bunun bir İç Tüzük
ihlali olacağı ortada. Dolayısıyla sizlere 59a göre
değil, yerinizden 60a göre söz vermem gerekiyor.
Oturma sırasına göre Sayın Erkan
Baş, buyurun.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Değerli Başkan.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) İşte,
Kobanide yaptığınız hainliği burada da
yapıyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Bu ne demek
ya! Ne diyorsun sen! (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bakın, bir dakika, durun.
Sayın milletvekilleri, Başkanlık
Divanına hakaret suçtur.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Saygılı ol!
BAŞKAN - Siz burada Başkanlık
Divanına hakaret etmekle Anayasaya, İç Tüzüke ve Meclise hakaret
ediyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Meclis
Başkanı var şu anda.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ceza
uygulansın.
BAŞKAN - Lütfen yerinize oturun! Size ceza
vermek zorunda kalırım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ceza vermek
zorundayız.
BAŞKAN - Zorundayım.
Evet, şu anda bir disiplin suçu
işlenmektedir, kendisini
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sen işini
yapmıyorsun, ondan sonra nasıl orada oturuyorsun!
BAŞKAN - Susmanız gerekiyor!
Birleşime beş dakika ara veriyorum ve
kendisinin salondan çıkarılmasını idare amirlerinden
istiyorum.
Kapanma Saati: 15.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.15
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
İç Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci
fıkrasına göre görüşmelere devam edeceğiz ancak bundan
önce, Sayın Desticinin bir sözü vardı. Kendisinin bu konudaki
sözlerine açıklık getirmek üzere bir konuşma talebi
olduğunu düşünüyorum. Ben kendisine yerinden söz vereceğim, ara
vermeden önce sarf ettiği sözlerle ilgili niyetini ve kastını
açıklığa kavuşturmasını talep edeceğim.
Buyurun Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Ben kürsüden
konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Onu ayrıca vereceğim size, o
beş dakika konuşmayı vereceğim ama görüşmelere
başlamadan önce
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) O
konuşmamın içerisinde konuşacağım, burada ayrıca
konuşmayacağım, beş dakikalık konuşmamın
başında konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Destici, hayır,
eğer görüşmelere başlamadan önce bu açıklamayı
yapmazsanız söz vermeyeceğim, kimseye söz vermeyeceğim,
başka bir işlem yapmak zorundayım. O nedenle, size önce
sözlerinize ve niyetinize açıklık getirmek üzere yerinizden söz
veriyorum. Diğer konuşmacılara da size de beş dakika söz
vereceğim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin, yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Benim sözlerim
çok açık ve net. Şu anda Suriye'nin kuzeydoğusunda teröristlere
karşı, PKK/YPG terör örgütüne karşı kahramanca mücadele
eden güvenlik güçlerimize işgalci diyen herkese hain dedim ve haindirler
demeye de devam edeceğim. Dolayısıyla benim sözüm bir
şahsa, insani olarak bir ferde, Meclisin manevi şahsiyetine ya da
Başkanlık Divanına yönelik değildir, benim sözüm çok
açık ve nettir: Türkiye Cumhuriyeti devletinin şerefli, kahraman
ordusuna işgalci diyen herkes haindir ve herkesi bu hainliği
yapmaktan vazgeçmeye çağırıyorum. Bunu Meclisin şerefli
kürsüsünden dile getirenlerle ilgili de işlem yapıp İç Tüzüke
göre Meclisten çıkarılmalarını talep ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin yaptığı
açıklamayı yeterli gördüğüne, grubu bulunmayan partilerin birer
temsilcisine beşer dakika süreyle söz vereceğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın Desticinin
yaptığı açıklamayı yeterli görüyorum. Eğer
Meclisin Başkanlık Divanına, Meclisi yöneten başkan
vekiline yönelik sarf edildiği yönünde bir kanaat oluşsa İç
Tüzükün hükümleri açıktır, bunları uygulamam gerekir ama ben
hiçbir oturumda fiilî saldırı ve doğrudan kavga olmadıkça
disiplin hükümlerini uygulama anlayışında olmadım, bugüne
kadar da uygulamadım. Eğer açıklamalarla, niyet düzeltmeyle,
ifadelerle sorun çözülebiliyorsa ben Başkan Vekili olarak yönettiğim
sürece buna değer veririm ve görüşmelere yine parlamenter sistemin
ruhuna, demokrasinin mantığına uygun olarak devam ederim. Bu
açıklamayı yeterli gördüm.
Şimdi diğer hususa açıklık
getirme ihtiyacım var.
Değerli milletvekilleri, 59uncu madde, bu
çerçevede ilk defa uygulanmaktadır, dolayısıyla
karışıklık olması normaldir, daha doğrusu
olağan dışı sayılmamalıdır. Muhtemelen,
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında bu usulün
uygulanmasıyla ilgili bir karışıklık olmuştur.
Bana ulaşan söz taleplerini dikkate alarak söz vermeyi usul gereği
gördüm ve bana ulaşan listede de yazılan isimlere göre söz vermeye
başladım. Sonuç itibarıyla burada talebi olan milletvekillerine,
grubu bulunmayan partilere mensup milletvekillerine ya kura usulüyle bir
kişiye söz verecektim ya da bir defaya mahsus olmak üzere hepsine söz
verecektim çünkü bana daha önce ulaşmış herhangi bir talep
bulunmamaktaydı. Bana bir talep ulaşmayınca benim sıra
belirleme konusunda adil bir yöntem tercih etmem gerekiyordu. Ben de herkese,
talepte bulunan bu sözünü ettiğim milletvekillerine beşer dakika
süreyle söz vermeyi uygun bulmuştum ancak gelen uyarılar üzerine bu
tutumumu değiştirdim. İçeride yaptığımız
görüşmelerde, bütün partilerin grup başkan vekilleri, bir kereye
mahsus, grubu bulunmayan bütün partilerin mensuplarından birer kişiye
söz vermeyi uygun bulduklarını söylediler. Ben de aynı
fikirdeyim. Dolayısıyla, 59uncu maddenin ilk uygulaması
olduğunu da dikkate alarak, daha önce Kanunlar Kararlar sürecinde
bazı karışıklıklar olduğunu da yine dikkate
alarak, bir defaya mahsus olmak üzere, bir tek partinin temsilcisine
değil, grubu bulunmayan bütün partilerin birer temsilcisine beşer
dakika süreyle söz vereceğim.
Önüme gelen liste vardı. İşaretle
yapılan söz taleplerine göre gelen listede ilk olarak Afyonkarahisar
Milletvekili Gültekin Uysala söz vermiştim.
Şimdi İstanbul Milletvekili Erkan
Başa söz vereceğim buradan, kürsüden beş dakika süreyle.
Buyurun Sayın Baş. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Hükûmetin Gündem Dışı
Açıklamaları (Devam)
1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun, 9 Ekim 2019 tarihinde başlatılan
Barış Pınarı Harekâtı ve uluslararası
gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması
ve İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozan, MHP Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, HDP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, CHP Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu
adına Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve şahısları
adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, İstanbul
Milletvekili Erkan Baş, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslam ve Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin aynı konudaki konuşmaları
(Devam)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, biraz önce
yaşadığımız tartışmadan hepimizin ders
çıkartması gerektiğini hatırlatarak başlamak istiyorum
izin verirseniz.
Bu dönemin başından bu yana bu
Parlamentonun bir gerçeği var, grubu bulunmayan partiler var ve
bunların da söz hakkı olmalı diyoruz. Bu ciddiye
alınıp gerekli adımlar atılmadığı zaman
böyle tablolarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu, bir kez
daha İç Tüzükün düzenlenmesi konusundaki ihtiyacın ne kadar acil
olduğunu gösteriyor.
Sevgili arkadaşlar, biz burada kendi
adımıza bir söz talebinde bulunmuyoruz. Bakın, mesele nedir?
Örneğin çok önemli, olağanüstü bir konuyu tartışıyoruz
ve -ben bu saate kadar süren tartışmaları izledim- bu ülkenin
yüzde 99unu oluşturan, emeğiyle ve alın teriyle yaşayan
emekçiler, yoksul halk bu süreç hakkında ne düşünüyor; bu Suriye
meselesi bunlar açısından ne anlama geliyor, buna ilişkin bu
kürsüden tek bir laf edilmemiş oldu. Dolayısıyla bu sözlerin
burada söylenmesi gerekiyor. Bu ülkede işçiler var, emekçiler var ve biz,
Türkiye İşçi Partisi olarak bunları temsil etme iddiasıyla
buradayız. E şimdi bunu ifade edemeyeceksek bu Parlamentoda
bulunmamızın bir anlamı kalmıyor.
Değerli arkadaşlar, bu açıdan
uyarılarımızı ve sorunun çözümüne ilişkin
önerilerimizi dile getirmeyi tarihsel bir sorumluluk olarak görüyoruz ve
başlarken şunu söyleyeyim: Eğer bunlar ciddiye alınmazsa
sorumluluk büyük ölçüde iktidarındır ama bunun vebalini ülkemizin
bütün halkları, bütün emekçileri, bütün yoksulları hep beraber
yaşayacağız.
Dolayısıyla ben tabloyu bir kere tersine
çevirmeyi öneriyorum sizlere. AKP tarafından sürekli olarak pompalanan bir
tez var, deniyor ki: Bu, millî mesele. Biz burada siyaset yapmayalım, hep
beraber bakalım. Aslında bu çok iyi bir taktik. Sonuçta ortada bir
başarısızlık olduğunda bu hepimizin
başarısızlığı oluyor ama bir başarı
olduğunda, işte bir fetih olduğunda, bir millî zafer
kazanıldığında Tayyip Erdoğan bu zaferin
kahramanı ilan ediliyor. Bir kere, bu oyunu bozmamız gerekiyor. Bunu
da biz söylemiyoruz. Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı hemen
operasyon başladıktan sonra? Millet İttifakının
parçalanması çok çok iyi olmuştur. diyor. Şimdi, tabii, Millet
İttifakının akıbeti ne olacak? O,
arkadaşlarımızın sorunu ama meselenin iç siyasete alet
edildiğine ilişkin bir şeyi söylememiz gerekiyor ve bunun
arkasında ne var? Bunun arkasında AKPnin
yaşadığı yenilgi var, bunun arkasında AKPnin
artık başka türlü iktidarını devam ettirememesi var, bunun
altının kalınca çizilmesi gerekiyor.
İkincisi değerli arkadaşlarım,
bakın, Türkiye emperyalistlerin paylaşım haritalarını
yırtarak kurulmuş bir ülkedir. Dolayısıyla şimdi bir
Suriye haritası çıkartıp Biz bu bölgeyi egemenliğimiz
altına alacağız. demek bu ülkenin tarihine
yakışmamaktadır. Biz tam tersini yapmış,
başkalarının bizimle ilgili çizdiği haritaları
parçalamış bir ülkeyiz. Dolayısıyla Suriyenin kuzeyinde
bir siyasi egemenlik alanını temsil eden bir bölge
kurulmasını bir başka ülkenin parçalanması sürecinin parçası
olarak görürüz ve bunu kesinlikle yanlış buluruz.
İkincisi: Bakın, Amerika Birleşik
Devletleri, Avrupa Birliği gibi emperyalist ülkelerin belirli bölgesel
planları olduğu açıktır. Bu akan kanda bunların
öncelikli sorumluluğu olduğunu vurgulamak gerekiyor. Biz
yayılmacılığa karşı durmuş bir halkın
çocuklarıyız ve bu emperyalistlerin kirli politikalarından
öğrenmeye ihtiyacımız yok, bunun altını çizmemiz
gerekiyor. Bakın, biz ABD şu kadar silah gönderdi diyoruz, peki,
bizim tırlarla giden silahlarımız ne olacak? Bunu mu
öğreneceğiz emperyalistlerden? Bunu reddetmemiz gerekiyor.
Üçüncüsü, değerli arkadaşlar, El Kaide,
IŞİD artığı cihatçıların Suriye Millî
Ordusu diye pazarlanması Türkiye Cumhurbaşkanının işi
olamaz. Bakın, ben AKP Genel Başkanı kendisine neyi
yakıştırır, neyi yakıştıramaz bilmiyorum ama
uluslararası arenada Türkiye adına konuşan birisinin Suriyenin
içine dönük birtakım cihadist örgütlerden devşirilen kadrolarla
müdahalede bulunması bizim, bu ülke yoksullarının, emekçilerinin
kabul edebileceği bir şey değil.
Örneğin, değerli arkadaşlar,
şimdi, İsrail meselesini tartışıyoruz, Filistin
meselesini tartışıyoruz bölgeyi
tartıştığımızda. Buyurun, İsraille bütün
askerî, siyasi, ekonomik anlaşmaları iptal edelim. Filistin
davasına sahip çıkacaksak, bölgede barış istiyorsak
yapılması gereken ilk iş bu ama bunları yapmak yerine
IŞİD artıklarıyla, El Kaide artıklarıyla sözde millî
ordular oluşturuyoruz. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
gerçek sorunları var bu memleketin. Nedir gerçek sorun? Artık
verdiği veriler şaibeli olan Türkiye İstatistik Kurumu bile dün
diyor ki
Türkiyede resmî işsizlik yüzde 13,9 olmuş, genç
işsizlik yüzde 27ye çıkmış ve bu ülkede insanlar
konuşamıyorlar. Bakın, yargı reformu
tartışması yapıyoruz. Niye yapıyoruz bu
tartışmayı? İktidar bile şunu kabul etmiş: Bu
memlekette insanlar artık özgürce düşüncelerini ifade edemiyorlar, en
azından bir makyaj yapalım. demek istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Baş.
Bir dakika daha süre ilave ediyorum
konuşmanıza.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bir sözü hatırlatmak
istiyorum: Zamanında Türkiye'nin en değerli ihraç malı
askeridir. denmişti. Bu kürsüden şunun söylenmesi gerekiyor: Bu
ülkenin gençlerinin, askerlerinin iktidarın siyasi çıkarlarının
aleti olmasına, değerli bir propaganda malzemesi olarak
kullanılmasına geçit verilmemesi gerekiyor, Parlamentonun bu konuda
tavır alması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, sonuçta
vardığımız nokta ne? Acil, derhâl bir çözüm planı
uygulamamız gerekiyor. Henüz geç değilken Türkiyenin ve bölgenin güvenlik
sorunlarına son vermek üzere bize göre bu harekât derhâl
sonlandırılmalı, Türkiyenin sınır güvenliği
gözetilerek tüm askerler ülkeye sağ salim döndürülmelidir.
İki, Şamla doğrudan temas kurularak
hem ülkemizdeki sığınmacıların sorunlarına hem de
bölgeye ilişkin ortak bir çalışma yürütülmelidir.
Üç, bu vesileyle, bir kez daha ne kadar
yakıcı bir sorun olduğunu gördüğümüz Kürt sorununun,
şeffaf, eşitlik ve adalet temelinde, uluslararası güçlere mecbur
kalmadığımız bir diyalog yoluyla çözülmesi için inisiyatif
almamız gerekiyor.
Yaşasın barış! (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baş.
Konuşma sırası İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslamda.
Buyurun Sayın İslam. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli arkadaşlarım, önce, bu
operasyonda hayatını kaybedenlere rahmet okuyarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Bizim burada, AK PARTİ ve sizin
icraatlarınıza karşı söylediğimiz hiçbir şey ne
Türk Silahlı Kuvvetlerine ne de Mehmetçikimizedir. Hiç kimse siyaseti,
Silahlı Kuvvetlerin arkasına veya Mehmetçikin arkasına
saklanarak yapmaz. Onlar sadece sizin kararlarınızı uyguluyor ve
bizim bütün eleştirilerimiz sizin aldığınız siyasi
kararlaradır. Bunun altını çizdikten sonra, az önce baktım
sayın AK PARTİ sözcüsü burada Kuran-ı Kerim okumaya
başladı. AK PARTİ Kuran-ı Kerim okumaya
başlıyorsa bilin ki bir sıkıntı vardır
işlerde. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Sen utanmazın tekisin,
utanmazın teki!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Yani
biz her zaman onlara zulüm ortamlarında Kuran-ı Kerimi
hatırlatırız ama bizi hiç dinlemezler. Okumak da tek mesele
değil. Eğer okumuş ve anlamış olsalardı
barış ve istişare kavramlarının ne kadar önemli
olduğunu burada çıkar, altını çize çize
konuşurlardı.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, istişare hadisesi hem insanlığın kadim
bir bilgisidir, bütün toplulukların kadim bir geleneğidir hem de
Kuran-ı Kerimde altı ısrarla çizilir ama sekiz gün önce biz
burada bir tezkere geçirdik ve istişare adına hemen hemen hiçbir
şey yapmadık.
Bakın, Sayın Bakan geldi bugün. Hoş
geldiniz. Sayın Bakan sekiz gün sonra bizi bilgilendiriyor. Bütün Meclise
soruyorum: Evet verenler neye oy verdi bu bilgilenmeden önce hayır
verenler neye oy verdi? Kusura bakmayın, bu soruyu hepinize soruyorum.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Biz biliyoruz, siz
bilmiyorsunuz.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
İşte bizim sıkıntımız daha işe
başlarken ve işleri yürütürken başlıyor değerli
arkadaşlarımız. Dediler ki: Biz Sayın Millî Savunma
Bakanını gönderdik, 3 partiyi bilgilendirdik. Sizi katmıyorlar
ha; CHPyi, MHPyi ve İYİ PARTİyi katıyorlar. Siz zaten
söz söyleme
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Biz biliyoruz.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Ha,
siz zaten biliyorsunuz, size bildirildi, tamam.
İşte söylemek istediğim budur.
İşte söylemek istediğim, bu Meclisin alması gereken
kararların orada tek bir kişi tarafından alınması ve
MYKde bunun âdeta imza atılarak geçirilmesi, sizin de akşamüzeri
bilgilendirilmeniz, olay bundan ibaret.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yorum
yapıyorsun.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Şimdi, 3 partiyi bilgilendirdiniz. Bu Mecliste kaç parti temsil ediliyor?
9 parti. 5inin grubu var, sizi saymıyorlar diyelim. CHP, MHP,
İYİ PARTİ bilgilendirildi. Peki, HDP niye bilgilendirilmedi?
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sana ne?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) HDP
bu ülkenin bir parçası değil mi? HDP bu ülkede milyonlarca seçmeni
temsil etmiyor mu arkadaşlar?
KEMAL ÇELİK (Antalya) Avukatı
mısın sen?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Diyelim ki, diyorsunuz ki: Biz genel başkanları bilgilendirdik.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Bütün dünyaya
haber verdik.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) E,
peki, niye 3 genel başkanla yetindiniz? Neden Sayın
Karamollaoğlunu gelip bilgilendirmediniz veya toplantıya davet edip
bilgilendirmediniz? Tabii, diğer sayın genel
başkanlarını da bu işin içine katıyorum. Ama siz tek
başınıza karar alacaksınız ve bu Meclisin sizin
arkanızda durmasını ısrarla ve ısrarla isteyeceksiniz.
Ben bir sayın genel başkan olsaydım
-biraz da oralara sitemim var- o bakanları doğrudan Meclise
gönderirdim, gidin derdinizi oraya anlatın, bu konuda kararı Türkiye
Büyük Millet Meclisi verecek derdim.
Evet değerli arkadaşlar, şimdi,
netice olarak şu noktaya geldik: Bu tip uygulamalar yerleştirilmek
istenen aşiret anlayışını sadece ve sadece onaylar,
sadece ve sadece bu anlayışı yerleştirir. Sayın Genel
Başkanınız bugün dedi ki: Hepimiz ülke etrafında
birleşelim. Ülke burası arkadaşlar. Onun kastettiği AK
PARTİ ve onun etrafında birleşmek. Biz zaten ülkeyiz.
İşin burada detaylıca konuşulmasını isteriz ama
şöyle tarihe bir baktığımızda, sizin
kararlarınıza, tek başınıza aldığınız
kararlara, istişaresiz aldığınız kararlara çok da
güvenemiyoruz. Neden mi?
Eğer uzatma verirse onu da şu son bir
dakikada açıklayacağım.
Verecek misiniz?
BAŞKAN Evet, son bir dakika vereceğim
tabii.
Buyurun Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Şunun için kararlarınıza güvenmiyoruz: Genel
Başkanınız en çok kandırılan ve en çok aldatılan
insan, tek başına karar alan bir insan.
İkincisi: Sizin bu kararları alırken
siyasi bir hesabınız olup olmadığından ben şahsen
emin değilim.
ARZU AYDIN (Bolu) Millet bizden emin.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) 7
Haziran-1 Kasım sürecine bakıyorum, sizin sadece ve sadece
kaybettiğiniz bir seçimi geri alabilmek için neler yapabileceğinizi
görüyorum.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sen hangi ülkede
yaşıyorsun? Sen nerede yaşıyorsun?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
İşte bu yüzden diyorum ki sizin herhangi bir siyasi eyleminizin,
aldığınız bir kararın arkasında bir menfaat
ilişkisinin olmaması hemen hemen mümkün gelmiyor bana.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
KEMAL ÇELİK (Antalya) Türkiye'nin menfaati
var.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İslam.
Evet, şimdi konuşma sırası,
Ankara Milletvekili Mustafa Desticide.
Buyurun Sayın Destici
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de 60a göre
kısaca bir cevap vermek istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bitsin, diğer grup başkan
vekillerinin de söz talebi var, hepsini birden
karşılayacağım. Grubu bulunmayan partilerin söz taleplerini
karşılayalım, bitsin, sonra.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sayın
Bakan, kıymetli milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla
selamlıyorum, bu oturumun hayırlara vesile olmasını Yüce
Rabbimden niyaz ediyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Önce Meclisi
selamla, Bakana yağcılık yapma!
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Kıymetli
milletvekilleri; öncelikle şunu ifade edeyim ki bu gündemli
toplantıyı yani Sayın Dışişleri
Bakanımızın burada bilgilendirme yapacağını
öğrendikten sonra saat on iki civarında yazılı olarak
Kanunlar Dairesine konuşma talebi başvurumuzu ilk yapan siyasi partiyiz.
Sözlü olarak da bu bildirildi ama buna rağmen burada yaşananları
herkes gördü. Kim gerçek demokrat, kim sözde demokrat,
ağızlarını açtıklarında demokrasiden
bahsedenlerin demokratlığını bir kere daha burada
görmüş olduk. Bu konuda sizi bilgilendiriyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Önce Meclisi
selamlayamıyorsun, Bakana yağcılık yapıyorsun!
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Tabii,
öncelikle ben Barış Pınarı Harekâtında şehit
olan Mehmetçiklerimize, askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum; ruhları
şad olsun, mekânları cennet olsun. Sınırımızın
öbür tarafından hain PKK ve YPG terör örgütü üyeleri tarafından
atılan havan topu ya da roketatar neticesinde hayatını kaybeden
sivil vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar niyaz ediyorum.
Öncelikle, bu harekâtın hangi amaçla ve gayeyle
yapıldığını buradaki arkadaşlarımız,
iyi niyetli olanların tamamı biliyor. Bunu dünyaya anlatmak da
hepimizin bir vatan görevidir. Bunlar:
1) Sınır güvenliğimizi sağlamak
ve sınırın hemen öbür tarafındaki teröristlerden bölgeyi
temizlemek,
2) Mülteciler var Suriye savaşından sonra ülkemize
gelmiş olan, onlar için güvenli bir bölge oluşturup bunların
önemli bir miktarını oraya yerleştirmek,
3üncüsü de Suriyede iç barışın
tesis edilmesine ve Suriyenin toprak bütünlüğünün korunmasına
katkı sağlamaktır.
Şimdi, bu amaçlarla bu harekâtı
gerçekleştiren, bu harekâtın emrini veren Sayın
Cumhurbaşkanını, Hükûmet üyelerini ve devletimizin tüm
kademelerini yürekten tebrik ediyorum, şahsım ve camiam olarak sonuna
kadar yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Suriye bizden
yardım mı istedi toprak bütünlüğümüzü koru diye?
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Dinle,
söyleyeceğim, sabırla dinle.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ben dinlerim.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Siz çok
konuşuyorsunuz, biz sadece beş dakika, onu da zorla, böyle kavga
ederek alıyoruz biliyorsunuz.
Şimdi, ikincisi, orada şu anda kahramanca
mücadele eden askerlerimizden Savunma Bakanına, Genelkurmay
Başkanına, en son erine kadar başarılar diliyorum, üstün
muvaffakiyetler diliyorum. Rabbim onların yâr ve yardımcısı
olsun, onları mansûr ve muzaffer eylesin.
Şimdi, içeriden hainler,
dışarıdan emperyalist ve küresel güçler ne diyorlar? Bu bir
işgal. Sormak istiyoruz: Bizim şu anda askerimizin harekât
yaptığı topraklarda Suriye ordusu mu var, Suriye bayrağı
mı çekili? Zaten orayı, ABD CENTCOMun desteğiyle PKK/YPG-PYD
işgal etmiş, orada etnik bir temizlik yapmış, oradan
Arapları ve kendilerine karşı çıkan Kürtleri, Türkmenleri
çıkartmış, orada bir devletçik oluşturmaya
çalışıyor. Türk ordusu, Türk devleti işgali önlüyor,
bölgeyi özgürleştiriyor; bir kere herkes bunu görecek. Ve hepimize
düşen de bunu bir birlik içinde savunmak. Hükûmete yönelik
eleştirilerimiz olabilir, biz de çözüm süreciyle ilgili eleştirimizi
yaptık ama bugün, o gün değildir. Bugün devletin, milletin ve askerin
yanında olma günüdür, bugün birlik günüdür. Eleştirilerimizi
saklı tutabiliriz, bunları dile getirebiliriz ama Türkiye Cumhuriyeti
devletini Teröristlere yardım ediyor. ya da Teröristlerle iş
birliği yapıyor. gibi dünya kamuoyuna şikâyet etmek de bilerek
ya da bilmeyerek büyük bir kötülüktür, hainlik olmasa bile kötülüktür, bunu
bilmemiz lazım. Dolayısıyla biz bölgeyi tam da tersine
işgalden kurtarıyoruz.
Üçüncüsü bir husus -işte beş dakika
bitiyor, yirmi saniye kalmış- efendim, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bu harekâtıyla DAEŞ yeniden canlanabilirmiş. Ya bu DAEŞle
mücadele eden Türkiye Cumhuriyeti devleti ve askeri oldu yıllarca,
eğer oradan temizlendiyse bu Türkiyenin gücüyle oldu. Bu, Türkiyeye büyük
bir haksızlık ve ithamdır.
Bir başka mesele: ABD heyeti geliyor, niyetleri
ne? Arabuluculuk yapmakmış. Kim ile kimin arasında arabuluculuk
yapacaksın, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile teröristler arasında
mı; kollayıp gözettiğin, on binlerce tır silah
verdiğin teröristler arasında mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Destici, bir dakika
daha süre ekliyorum.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kesinlikle buna yanaşmaması lazım ve
harekâtı hedefleri doğrultusunda, Menbiçten başlayarak
Kamışlıya kadar sürdürmesi lazım. Özellikle Ayn el Arap,
sözde Rojava denilen, bölgenin başkenti yapılmaya
çalışılan ve bizim, IŞİD tarafından işgal
olduğunda kurtardığımız Ayn el Arap harekâtın
birinci hedeflerinden biri olmalı, en kısa zamanda
başlatılmalı ve orası da teröristlerden temizlenmelidir.
Çünkü o bölgeden de özellikle Mürşitpınara, hem askerî bölgelerimize
hem de sivil bölgelerimize saldırı yapılmaktadır.
Ben tabii ki burada daha çok şey konuşmak
isterim; ABDnin niyetini, Batının niyetini, bunların hepsini
konuşmak isteriz ama bize verilen süre bu kadar.
Bir kere daha söylüyorum: Kim hainlik yaparsa ona
cesurca hain dedik ve bundan sonra da demeye devam edeceğiz. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin şerefli ordusuna burada hiç kimse işgalci
diyemez, hele ki bu koltuklarda oturuyorsa diyemez. Eğer bu deniyorsa ve
bununla ilgili işlem yapılmıyorsa bu da suçtur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Sizden söz
istemeyeceğim.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri tekrar
saygıyla sevgiyle selamlıyor; Rabbim askerimizin, güvenlik
güçlerimizin yâr ve yardımcısı olsun, onları mansûr ve
muzaffer eylesin diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet değerli milletvekilleri,
partiler adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Grup başkan vekillerinin söz talepleri
vardır ama Sayın Bakanın bir toplantıya yetişmesi
gerektiği bilgisi iletildi bana. Dolayısıyla Sayın Bakan
konuşmalar üzerine bazı açıklamalar yapma isteğindedir.
Kendisine beş dakika süre veriyorum, yetmezse
ilave edeceğim.
Sayın Bakan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Barış Pınarı Harekâtı
başlarken siyasi partilerin genel başkanlarını bizzat arayarak
bilgi verdiğine, diplomasiyi sonuna kadar işlettiklerine, Suriyenin
sınır bütünlüğü ile toprak bütünlüğü konusunda en hassas
ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğuna ve dolayısıyla
harekâtın bir işgal değil, teröre karşı alınan
tedbir olduğuna ilişkin açıklaması
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Öncelikle bugün burada söz alan tüm
milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum.
Bilgilendirme konusunda, gerçekten, bu harekât
başlarken Cumhurbaşkanımız siyasi partilerin genel
başkanlarını bizzat arayarak harekâtla ilgili bilgiler
vermiştir. Yine, Millî Savunma Bakanımız grup
başkanlarını, genel başkanları ya da vekilleri de
bilgilendirmiştir ve Meclisimizin talebi üzerine ben de bugün memnuniyetle
buraya geldim. Daha önceki konuşmalarımızda da özellikle
vurguladık; yüce Meclisimiz ne zaman emrederse ne zaman isterse biz
geliriz, bilgilendirme yaparız. Dolayısıyla Meclisimizden bir
talep gelince de -Baküdeydik, dün döndük, döner dönmez hemen- memnuniyetle
dedik ve bugün Meclisimizi bilgilendiriyoruz. Yani Meclisimizi bilgilendirme
konusunda -daha önce de yıllardır milletvekilliği
yapmış bir arkadaşınız olarak- benim de hassasiyetim
var.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Kim bilgilendirdi Sayın Bakan, kim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Bugün burada tüm Meclisi bilgilendirdim. Çok
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk diplomasisi
gerçekten dünyada çok iyi bilinir. Bu, diplomatlarımız, biraz önce
konuşan, emekli olmuş ve farklı partilerde siyaset yapan
arkadaşlarımız için de geçerli, şu anda
çalıştığımız arkadaşlarımız için
de geçerlidir. Dolayısıyla biz diplomasiyi her zaman sonuna kadar
işletmeye çalışıyoruz. Ha, tek taraflı değildir
diplomasi, karşılıklı olması gerekiyor,
karşı tarafta da bu anlayışın olması gerekiyor.
Uzlaşı kültürü bizde var. Yani diplomaside uzlaşı
kültürünün mutlaka olması gerekiyor; her zaman sizin istediğiniz gibi
olmaz, her zaman karşı tarafın istediği gibi de olmaz. Bu
süreçte de biz diplomasiyi sonuna kadar işlettik.
Hep diyoruz ya hani Diğer alternatifler niye
denenmedi? diye. ABDyle -biraz önce anlatmaya
çalıştığımız, sizler de takip ettiniz- gerçekten
sonuna kadar birlikte bir güvenli bölge oluşturulması için çaba sarf
ettik. Bu dönemde de yani aldatıldık kelimesi doğru bir
şey değil. Daha iyi bir başlangıç ama
diyerek ABDnin
tüm oyalamacalarını yani oyalamaya
çalıştığını, sadece kozmetik şeyler
yaptığını, adımlar attığını
Cumhurbaşkanımız, keza ben aynı şekilde kamuoyuyla
açıkça paylaştık. Yani burada aldanma diye bir şey yok. Ama
o yolu denedik, olmazsa da uyarılarımızı da yaptık,
biz tek başımıza yapacağız
Zaten ABDyle bu yola
girmeden önce de bu kararı vermiştik. Sonuçta askerlerimizden, sahadan
gelen raporlar doğrultusunda bu karar verildi ve bu adımı attık.
Bu, siyasi bir mesele değildir. Gerçekten
sınırımızın öbür tarafındaki tehdidi
Bakın,
gelen roketleri görüyorsunuz, havan toplarını ya da
atışları görüyorsunuz. Kaç insanımız yaralandı,
22 insanımız öldü. Yani burada bir tehdit var. Bu tehdit
Yani bir
partiyi iktidarda tutmak için değildir, ülkenin geleceği içindir,
sınır güvenliği içindir, kısaca bekamız için
yapıyoruz bunu ve bugün yapmasak yarın bunu yapmanın çok zor
olduğunu, hatta belki de ileride mümkün olmayacağını da
biliyoruz. Dolayısıyla burada gerçekten siyasi bir kaygıyla
adım atıldığını söylemek bizleri üzer. Bu, millî
bir meseledir ve bu anlayışımızı sürdürelim.
Gerçekten, bu süreçte Afrin
Harekâtımızdan daha fazla bilgilendirmede bulunduk yani diplomasinin
öbür ayağını da hiç ihmal etmedik ve bildirimlerde nasıl
yaptığımızı -hangi maddeler, hangi kararlar ve
uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız, sahadaki durum-
hepsini açıklıkla söyledik, Afrin Harekâtımızdan daha
fazla bilgilendirmeyi arkadaşlarımızla beraber yaptık.
Peki, neden Afrin Harekâtımızdan yani
Zeytin Dalı Harekâtımızdan çok daha fazla bir tepki geldi? O
zaman da YPGyi temizledik oradan, şimdi niye tepki geldi? Biraz önce
söyledim, büyük oyun bozuldu, burada bir terör devleti kurmak
istiyorlardı, biz bu oyunu bozduk. Tepki bundan kaynaklanıyor.
Başka bir şey söyleyeyim size: Ben birçok
dışişleri bakanıyla görüştüm ve o
dışişleri bakanlarının telefonda bana söyledikleri iki
paragraf -bak burada çok samimi bir şekilde söylüyorum- kelimesi
kelimesine değil, virgülü virgülüne, noktası noktasına
tıpatıp aynı, hepsi -iki paragraftan bahsediyorum- yüzde yüz
aynı. Nasıl oluyor bu? Bir yerden örgütlendiği belli. Biz bunu
görüyoruz, Avrupa Birliğinde de öbür ülkelere ne kadar baskı
yapıldığını görüyoruz zaten. Arap Ligi daha önce de
aldı -biz ona cevabını verdik- Afrin Harekâtımızda da
karar aldı, ne hükmü var? Kaç mülteciyi almıştır,
Türkiyedekilere ne kadar yardım etmiştir? Onların hassasiyeti
ile bizim hassasiyetimiz bir değil ki Filistin konusunda da hassasiyetimiz
aynı değil.
Bu arada, Filistin devletine haksızlık
yapmayalım, ilk defa Filistin Dışişleri Bakanı Arap
Ligi toplantısına gitmedi bu karara katılmamak için çünkü onlar
baskı yapıyorlar. Hatta bu Arap ülkelerinin bazıları
Filistin meselesinde Sesinizi yükseltmeyin. diye Ürdün ve Filistin yönetimine
de baskı yapıyorlar Amerika ve İsrailin etkisiyle. Biz bu
oyunları görüyoruz sahada, o yüzden Filistin bizi kınadı.
diyerek haksızlık yapmayalım. Ha Oraya da gitseydi,
katılsaydı, orada söyleseydi. diyebilirsiniz, ayrı ama bir
kınama yok, onu da söylemek isterim.
Değerli arkadaşlar, bu IŞİDin
sorumluluğunu niye aldık? IŞİD her şeyden önce bize
tehdit.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Sayın Başkan
BAŞKAN Tabii. Üç dakika daha süre ilave
ediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Bizim sorumluluğumuz, sadece bizim harekât
alanımızla ilgili ya da bizim topraklarımıza gelenlerle
ilgili. Bugün bunlar serbest bırakılsa ilk kime saldıracak?
Geldikleri ülkelere gider gitmez ya da başka ülkelere gider gitmez belli
değil ama ilk bize saldırır. Dolayısıyla bunları
orada tutmak, onları orada tutarken de yaptıkları bu terör
eylemlerinden dolayı sorumlu tutmak da bizim görevimiz ve bunun için
Adalet Bakanlığımız, Millî Savunma
Bakanlığımız, istihbaratımız,
Dışişleri Bakanlığımız, İçişleri
Bakanlığımızla birlikte bir çalışma grubu kurduk,
çalışıyoruz; hangi adımları atalım, ülkelere
nasıl gönderebiliriz, almazlarsa sonra ne yapabiliriz? Ama kadın ve
çocuklar da var onları da ne yapacağız? Hadi
kadınların bazıları katılmış,
savaşmış, o da terörist; kadın erkek fark etmez, dini,
etnik grubu, kökeni fark etmez, hepsi teröristtir. Ama onların
ideolojisine kanmış, evlenmiş -15 yaşında- geride
kalmış burada gencecik kadınlar var, hiç terör eylemine
katılmamış, bunları ne yapacağız geldikleri
ülkelerle beraber? Yani bu boyutunu da ihmal etmiyoruz. Gerçekten burada dönen
mülteciler evine dönecek. Şimdi Türkiyedeki 300 bin Kürt dönmek istiyor
mu istemiyor mu? Özellikle o bölgeden gelen bizim arkadaşlarımız
da var, diğer arkadaşlarımız da var. Bu
arkadaşlarımızla konuşuyor musunuz? Bunlar dönmek istiyor.
Neden dönemiyor? YPGden, terör örgütünden dolayı dönemiyor. Bunların
dönmek istediğini siz de kafa sallayarak şey yapıyorsunuz, teşekkür
ediyorum. Gerçekten de YPG kontrol ediyorsa, madem YPG Kürtleri temsil ediyorsa
niye dönemiyor?
FATMA KURTULAN (Mersin) Dönen Suriyelileri nereye
yerleştireceksiniz? soru bu.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Çünkü bunlar partilerini kapattılar, sürgüne
gönderdiler ve de birçoğunu öldürdüler; Avrupadaki Suriyeli Kürtler de
bana geliyor, bunu anlatıyorlar. Biz bu YPG terör örgütünden dolayı
dönemiyoruz. diyorlar ve doğru. Yani bize geliyorlar.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Bu Suriyelileri nereye
göndereceksiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - İşte nereye? YPG yıllardır orayı
kontrol ediyor. Niye yardımcı olmuyor? Bir tek kendi ideolojisine
bağlı ve teröristleri orada barındırıyor, onun
dışındakilerin hepsine zulmetmişler. O yüzden, oraya, Suriyeli
Kürt kardeşlerimiz evlerine döndüğü zaman demografi mi
değişecek? Böyle bir amacımız olsa bunu yapmayız.
Lütfen, olayı yani yaptığımız hareketi şeyinden
çıkarmayalım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) 2 milyon Kürt mü
var burada Sayın Bakan?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Siz
1 milyon dediniz, iktidar olarak 1 milyon kişiyi
yerleştireceğiz. dediniz.
BAŞKAN Arkadaşlar, değerli
arkadaşlar
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Arkadaşlar, yalnız, buradan gelen sadece 300
bin Kürt değil ki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Hayır 1 milyon dediniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Özür dilerim.
Bu zaten toplam nüfusun yüzde 30u civarı
diyelim, üçte 2si Arap. Türkmenler de var ilave, Hristiyanlar da var,
diğer gruplar da var, dolayısıyla Kobani ve birkaç yerin
dışında nüfusun çoğunluğu Kürt değil, yüzde
90ı Arap. Dolayısıyla 300 bin Kürt olduğu zaman zaten 1
milyonun yaklaşık üçte 1i ediyor. Yani gerisi de Araplar, onlar da
evine dönecek, sadece Kürtler değil ki herkes dönecek.
FATMA KURTULAN (Mersin) Neresi işte,
onların yeri neresi?
MENSUR IŞIK (Muş) Nereye, kimin evine
dönecek?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU - Evlerine dönecek, herkes geldiği evine dönecek
arkadaşlar. Bu konularda biz
Sizin derdiniz şu: YPG burada
demografiyi değiştirdi, nüfusun yaklaşık yüzde 80i,
90ı Kürt değildi -ortalaması- şimdi ise toprakların
yüzde 30unu kontrol ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Şu ana kadar
400 bin insan göç etti oradan Sayın Bakan.
BAŞKAN İki dakika daha ilave ediyorum
Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Son
İnsanlar evine dönerse demografi tekrar yoluna
girecek, dolayısıyla YPGnin işine gelmeyecek. Biz insani
konularda herkesten hassasız. Nasıl ki Türkiyeye gelenlere ayrım
yapmaksızın -Kürt, Türkmen, Arap veya Ermeniler de geldi, diğer
Suriyeli kardeşlerimiz de geldi; Yezidiler var, Türkiyede Keldaniler var-
ev sahipliği yapıyoruz, dönme konusunda da aynı. Bu bir Kürt
düşmanlığı değildir. YPG/PKK eşittir Kürt
derseniz Kürt kardeşlerimize haksızlık etmiş oluruz. Kürt
kardeşlerimizin büyük bir bölümü, çoğunluğu AK PARTİye oy
veriyor -ben siyaset de yaptığım için biliyorum- şimdi
CHPye oy verenler var, İYİ PARTİye, Milliyetçi Hareket
Partisine oy verenler var. Şimdi nasıl... Kürt eşittir PKK
demek haksızlıktır.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Küfürdür bu, küfür!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Küfürdür yani. Kürt kardeşlerimize hakaret
etmeyelim. Dolayısıyla, bir terör örgütüyle mücadele Kürt
düşmanlığı değildir, terör örgütüyle mücadeledir. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bunu çok açıkça konuşmamız lazım.
Bakın arkadaşlar, Suriyenin
sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğü konusunda en hassas ülke
Türkiye Cumhuriyetidir ve tüm toplantılarda, tüm
kararlarımızda, tüm açıklamalarımızda buna vurgu
yapıyoruz. Dolayısıyla bu bir işgal değildir, teröre
karşı alınan bir tedbirdir ve buraya girerken de Suriyenin
toprak bütünlüğüne herkesten daha çok bağlıyız. dedik, tüm
konuşmalarımızda da söyledik; bu
anlayışımızı sürdüreceğiz.
MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Suriye
ordusunun gelmesine niye itiraz ettiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Efendim, şimdi
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın
Bakan, referandumda
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan açıklamalarını yapsın. Lütfen, dinleyelim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Burada siz saygıdeğer milletvekilleriyle bir
sataşmaya girmek istemiyorum. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sizler konuşmalarınızı
yaptınız. Başkanımız da bize söz verdi, ben de gayet
uygun bir üslupla cevap veriyorum.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Sataşma değil Sayın Bakanım, soruyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Burada sizinle sataşmaya girmek istemiyorum ve
sözlerimi de bu düşüncelerle tamamlamak istiyorum. Ben gerçek
düşüncelerimizi gayet açık bir şekilde izah ettim; sizler de
düşüncelerinizi kürsüden söylediniz, bunun için de çok teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun
efendim. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkanım, bir şeyi unuttum.
BAŞKAN Buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Suriye Millî Ordusu -Özgür Suriye Ordusu- DAEŞe
karşı bizimle mücadele etti mi? O zaman iyiydi de şimdi YPGye
karşı mücadele edince nasıl IŞİDçi oluyor, başka
oluyor? IŞİD dediğiniz DAEŞe karşı bizimle
birlikte en çok mücadele eden ve kayıp veren insanlardır Suriye Millî
Ordusu -Özgür Suriye Ordusuydu daha önceki ismi- herkesin
tanıdığı, ılımlı muhalefetin de güçleridir
arkadaşlar, bunu da not etmek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
MENSUR IŞIK (Muş) - Masal anlatmayın
Sayın Bakan, masal anlatmayın. Masal anlatmayın Sayın
Bakan, masal anlatıyorsunuz, masal, masal, sadece masal
anlatıyorsunuz.
BAŞKAN - Eğer varsa, grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım. Burada,
sistemde görünmüyor çünkü çok sayıda milletvekili sisteme girdiği
için grup başkan vekillerinin söz talebi ayrıca görünmüyor. Lütfen,
işaret edin, ben talebiniz varsa karşılayayım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan,
milletvekillerinin konuşmasından sonra mı, o birer
dakikalık konuşmalardan sonra mı?
BAŞKAN Yok, şimdi söz vereyim, sonra ara
vereceğiz, normal gündemimize devam edeceğiz.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
5.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğluna yapmış olduğu açıklamalardan dolayı
teşekkür ettiğine, Türk Konseyi Devlet Başkanları 7nci
Zirvesi Sonuç Bildirgesinde sınır ötesi harekâtımıza
destek kararının yer almasını memnuniyetle
karşıladıklarına, UEFAnın Fransa-Türkiye maçında
A Millî Futbol Takımına yaşadığı gol sevinci nedeniyle
soruşturma başlatmasını kınadıklarına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Teröristlerle masaya
oturmayız. sözünü yerinde ve doğru bulduklarına, Volkswagenin
Barış Pınarı Harekâtı nedeniyle Manisa
fabrikasının açılışını erteleme kararı
nedeniyle Almanyayı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendiren Dışişleri
Bakanına, yapmış olduğu bilgilendirme ve açıklamalar
için teşekkürlerimi sunuyorum.
Dün Azerbaycanda düzenlenen Türk Dili Konuşan
Ülkeler İşbirliği Konseyi -diğer bir adıyla Türk
Konseyi- Devlet Başkanları 7nci Zirvesi Sonuç Bildirgesinde
sınır ötesi harekâtımıza destek kararı yer
almıştır. Türk dünyasından gelen bu desteği
memnuniyetle karşılıyoruz. Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Devlet
Başkanlarının yanı sıra operasyona başından
beri destek veren Macaristan da toplantıda hazır bulunmuştur.
Arap ve Avrupa Birliğinin böyle bir zamanda karşımızda
olmasını, Türk Konseyinin ise yanımızda yer
almasını Türkiye olarak doğru bir biçimde analiz etmemizin
gerekliliğine inanıyorum. Tarihten bu yana süregelen Türkün
Türkten başka dostu yoktur. sözünün bir kez daha doğrulu
ispatlanmıştır. Önümüzdeki süreçte yüzümüzü doğudan
yükselen Türk devletlerine dönmeli, ekonomik ve siyasi ilişkilerimizi daha
fazla kuvvetlendirmeliyiz. Yani Türkiye olarak yüzümüzü güneşe dönmeliyiz.
250 milyon Türk coğrafyasıyla bir ve beraber olursak dünyada yeni bir
güç dengesi kuracağımız gerçeği
tartışmasızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika daha ilave edelim
arkadaşlar konuşmaya.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) UEFAnın, Almanya ve Fransanın başvurusu üzerine
Fransa-Türkiye maçında A Millî Takımın
yaşadığı gol sevinci nedeniyle soruşturma
başlatmasını esefle kınıyoruz. Atılan golden
sonra verilen asker selamını siyasi bir mesaj olarak algılamak
Avrupanın kötü niyet göstergesidir. Almanya, İtalya ve Fransada
oynayan Türk futbolcularımızın takımlarından
uyarı almaları ve baskı görmeleri de kabul edilebilecek bir
durum değildir. Söze geldiği zaman demokrasi ve ifade
özgürlüğünden bahseden Avrupanın konu Türk olunca sergilediği
bu ikircikli tutumunu şiddetle kınıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanının
-Azerbaycan dönüşü uçakta- Suriyenin kuzeyiyle ilgili Teröristlerle
masaya oturmayız. sözünü yerinde ve doğru buluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın lütfen
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Elbette ki terörle müzakere yapılmaz, teröristle masaya
oturulmaz. Biz bunu dün de savunuyorduk, bugün de savunuyoruz fakat söylemeden
geçemeyeceğim: Sayın Erdoğanın bu sözünü bir o kadar da
hayretle karşılıyoruz. Sözde çözüm sürecinde teröristlerle
müzakere eden, terör örgütünü Haburda davul zurnayla karşılayan ve
İmralıya heyetler yollayarak teröristbaşından Anayasa için
yol haritası alan da Sayın Erdoğandı. Umar ve dilerim ki
böyle bir müzakere söz konusu olduğunda Ben görüşmedim, devlet
görüşmüş. demez. Bütün bunları unutmadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanının
ağzından Teröristlerle masaya oturmayız. sözünü duymak bizim
inanmak istediğimiz bir husustur.
Bu arada, Volkswagen tarafından yapılan
açıklamada 1,3 milyar euro yatırımla 5 bin kişiye istihdam
yaratacak Manisada kurulacak fabrikanın Barış Pınarı
Harekâtı nedeniyle ertelendiği duyurulmuştur. İki devletin
birbiriyle savaş durumunda dahi ekonomik ve ticari ilişkileri devam
ederken Türkiye'nin sınırlarını korumak amacıyla
başlattığı operasyon sürecinde Almanyanın
takındığı bu tavrı da kınıyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Dervişoğlu.
Sayın Akçay, buyurun.
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Barış
Pınarı Harekâtı başarıyla sürerken Türk
dünyasından gelen destek açıklamalarının mutlu
ettiğine, Türk Konseyinin 7nci Zirvesinin ardından Türkiye,
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan liderlerinin
imzaladığı bildiriyle dünyaya verilen mesajın önemli
olduğuna ve Türk Konseyinin Onursal Başkanı Nursultan
Nazarbayevin sözlerinin de satır arasında kalmaması gerektiğine,
Fransa karşısındaki başarısını millî
duruşla taçlandıran A Millî Futbol Takımımızı
tebrik ettiklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Barış Pınarı
Harekâtını başarıyla sürdürdüğümüz bugünlerde
dünyanın bir kısım ülkelerinden gelen tepkiler ve tehditler
karşısında Türk dünyasından gelen destek
açıklamaları hepimizi mutlu etmiştir. Türk Konseyinin 7nci
Zirvesinin ardından Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan liderlerinin imzaladığı
bildiride tarihe şu not düşülmüştür: Türk Konseyi, Türkiye'nin
Barış Pınarı Harekâtının terörizmle mücadeleye,
Suriyenin toprak bütünlüğünün sağlanmasına, Suriyelilerin
teröristlerin zulmünden kurtarılmasına ve yerlerinden edilmiş
Suriyelilerin, ana vatanlarına güvenli ve gönüllü geri dönüşleri için
şartların oluşturulmasına katkıda
bulunulacağına olan umut ve inançlarını beyan etmektedir.
Dünyaya verilen bu mesaj çok önemlidir. Türk dünyası, Türkiyenin
sıkıştırılmak istendiği bugünlerde yekvücut olmuştur.
Bu yoğun gündemde satır arasında
kalmaması gereken bir mesaj daha var: Kazakistan Kurucu
Cumhurbaşkanı ve Türk Konseyinin Onursal Başkanı Nursultan
Nazarbayev diyor ki: Türk dünyasının birliği, benim için
güven sözüyle net bir şekilde ifade edilebilir. Ben birlikteliğimizi
tasvir etmek için yeniden doğuş ve güven sözlerini seçiyorum.
ifadesini kullanmış ve birlik için Türk dilli devletleri
demeyelim, Türk devletleri diyelim. demiştir. İsmail
Gaspıralının Dilde, fikirde, işte birlik ülküsü, Türk
dünyasında adım adım ilerlemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan,
Barış Pınarı Harekâtı gündemi içinde toplumumuzun her
kesiminden kahraman Mehmetçikimize yönelik destek mesajları gelmektedir.
Burada özel bir parantezi A Millî Futbol Takımımıza
açmamız gerekir. Fransa Millî Takımı karşısındaki
mücadele ve başarısını millî duruşla taçlandıran
sporcularımızı tebrik ediyoruz. Kariyerlerini sürdürdükleri
ülkelerden gelen baskılara rağmen Mehmetçikimize gönderdikleri
selamla bizi gururlandırmışlardır. Millî Takım millî
duruş gösterdi; her birine bir kez daha tebrik ve takdirlerimizi
sunuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Kurtulan
7.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancara adalet ve demokrasiyi korumak
adına sarf ettiği çabadan dolayı hürmetlerini sunmak
istediğine, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlundan bilgilendirme adı altında nutuklar
dinlediklerine, Barış Pınarı Harekâtının Kürtler
ile Türklerin birlikte yaşama iradesine darbe olduğuna ve bu iki
halkı birbirine kırdırmaktan vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle, ben sizi selamlamak istiyorum. Biraz
önceki tatsız durumdan dolayı Meclisin onurunu korumaya
çalışmanız, her şeye rağmen, tüm zorlamalara
rağmen adaleti, demokrasiyi korumaya çalışmanız çok onur
duyulacak bir durum. Çalışma arkadaşınız olmaktan onur
duyduğumuzu, Meclisi temsil gücünden herkesin bu konuda biraz örnek
alması gerektiğini belirtmek istiyorum, size özellikle
saygılarımı, hürmetlerimi sunmak isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Az önce Sayın
Bakanın bilgilendirme dediği, aslında kamuoyunda da hep
bildiğimiz, çok yeni bir şeyle bilgilenemediğimiz nutuklar
dinledik. Hem Savunma Bakanlığının çabalarına hem de
Dışişleri Bakanının buraya gelişinde üslubuna
baktığımızda AKPnin bu operasyonla -daha doğrusu
tekrar düzelteyim bu savaşla bir hayli- ne kadar zorlandığını
görüyoruz. Yani AKP o hırçın dili niye burada uygulamadı? Çünkü
gerçekten sıkışmış durumda.
Destek almadığı, içte ve
dışta her yerde görülüyor. Yani Suriye içerisinde destek
olduğunu söylüyor, böyle bir durum yok. Halep Genel Meclisi, Haseke aşiretlerinin,
Kürt, Arap, Süryani ve Asuri aşiretlerinin ortak basın
açıklaması yapıp Gelmeyin. dediklerini biliyoruz.
Aşiretler Meclisi Başkanı El Cebur Fewaz El Zobi AKP, El
Nusrayla, ÖSOyla birlikte bu topraklarımızı gasbediyor,
gelmesinler. diye açıklamaları var. Dünyadaki açıklamalara
baksa
Kendileri de söylüyor zaten Çok yalnızlaştık. diyor ama
Yalnızlık da bir erdemdir. dedi grup başkan vekilleri, orada
da kendilerine erdem diyecek bir söz buldular, bir pay buldular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın
Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bunu başlarken de
söylemiştik. Artan ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, Kürt sorununun
kendisini dayatması, çürüyen yargı sistemi, tüm yaşam
alanlarımızın kapalı olmasıyla, AKPnin böyle bir
operasyona, savaşa, işgale ihtiyaç duyduğunu söylemiştik.
Bu ihtiyaç duyduğu operasyonla, savaşla birlikte de elbette ki
yaptığı şey olarak tüm muhalefeti de arkasına almak ve
mümkün mertebe biraz içte konsensüsü sağlamaya çalışmakla
başladı, ne yazık ki kimi destekler de aldı. Şu anki
çabaları da bunu daha sürdürme, daha artırma olarak görüyoruz.
Şunu söylemek isterim, tekrar vurgulamak isteriz, zaten Suriye ordusuna da
baktığımızda, Suriye ordusu ve orada yaşayan halklar Kendi
toprak bütünlüğümüze sahip çıkacağız. dediler ve
müdahalede bulundular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayalım lütfen
Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Orada bu savaş, tüm halklarımıza,
Kürtlerin ve Türklerin ortak, birlikte yaşama iradesine, umuduna bir
darbedir. Kendi koltuklarını, iktidarlarını biraz daha
sürdürme, ona nefes aldırma, can verme girişimidir. Gelin, bu
koltuklar uğruna gençlerimizi ölüme götürmekten, insanlarımızı,
iki kadim halkı, tarihte kardeşlik perspektifine de sahip olan bu iki
halkı birbirine kırdırmaktan vazgeçelim. Ölüler çok oldu tabii
ki ama buradan geri dönüş mümkündür. Tekrar barış, barış,
barış demek istiyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurtulan.
Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söz talebim yok
efendim.
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
8.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Başkanlık
Divanının Anayasa ve İç Tüzüke uygun davranma konusundaki
kararlılığını memnuniyetle telakki ettiklerine ve
konuşmalarının bir bütünlük içerisinde olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, benim de talebim zarurete binaendir ama öncelikle hem
şahsınızın hem de Başkanlık Divanının
Anayasa ve İç Tüzüke uygun olarak davranma konusundaki
kararlılığınızı ve gayretinizi memnuniyetle
telakki ettiğimizi, gördüğümüzü ifade etmek isterim bu manada
grubumuz olarak.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şunu ifade etmek
istiyorum: Biraz evvelki konuşmamda... Ben bütün konuşmalarımızın
bir bütünlük içerisinde olduğunu düşünüyorum. Evet, birbirimize
konuşuyoruz ama karşımızda stenograf
arkadaşlarımız her bir kelimeyi kaydediyorlar. Bunun amacı,
aslında, yaptığımız her bir konuşma
tamamlandığında sadece bugüne, yarına değil, bir bütünlük
içerisinde bir meseleyi konuşmak, anlatmak.
Bizler tabii, gündemin yoğunluğu
içerisinde dün pek çok şey konuştuk örneğin, bunlar
konuşulurken bazı şeyleri yeteri kadar anlatamama, cevap
verememe hâli ortaya çıkıyor. Bir bütün olarak düşündüğüm
için dünkü tartışmalardan bir tanesi fetih kavramına yüklenen
anlamdı. Buna binaen, kendi konuşmamda fetihten ne anlıyorum,
ne anlıyoruz, bunu anlatma ihtiyacı duydum ve bunun için de
canlı bir örnekten yola çıktım, İstanbul Üniversitesinin
kapısında yazan 2 tane ayetin mealini, anlamını ifade
ettim. Kuran-ı Kerimden bölümlerin tamamı da okunabilir çünkü
Kuran-ı Kerim sadece ve sadece ibadet esnasında okunan bir metin
değil, hayatımızın her alanında. Hatta, ben Meclisteki
konuşmaları tarasam şu an içerisinde, pek çok
arkadaşımın farkına varmadan ayetlerden feyiz alan
cümleleri bulunabilir. Bu, son derece tabii bir şeydir. Doğrusu, bunu
bir suistimal olarak anlamayı ve anlatmayı ben bir suistimal olarak
algılıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk konuşma, Dünya
Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Bedri Sertere
aittir.
Buyurun Sayın Serter.
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, 16 Ekim Dünya
Gıda Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; bugün 16 Ekim Dünya Gıda Günü. Gıda, insan
hayatı için vazgeçilmez bir ihtiyaç, gıdaya ulaşım ise bir
insanlık hakkıdır.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, bugün
dünya üzerinde 850 milyon kişi açlıkla baş başa maalesef.
Her gün dünya üzerinde 5 yaş altı 5 milyon çocuk yetersiz beslenme
sonucu hayatını kaybetmekte.
Son yıllarda yaşanan küreselleşme ve
kentleşmeyle birlikte beslenme ve yeme alışkanlıkları
da maalesef çok değişti. Öte taraftan, yine uluslararası
verilere göre, 672 milyon insan obezite sorunuyla karşı
karşıya; 1,3 milyar insan ise kilolu olarak
adlandırılmakta. Tümüyle yanlış beslenme, hazır
gıda ve sağlıksız yaşam, bunun sonucu.
Tablo böyleyken, bugün, dünyadaki ve Türkiye'deki
açlığın önüne nasıl geçebiliriz, nasıl
sağlıklı beslenerek sağlıklı yaşayabiliriz
farkındalığı yaratmak için söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, desteklerini almaktan mutluluk duyduğum
Gıda Mühendisleri Odasına teşekkür ediyorum.
Yukarıda bahsettiğim, açlık nedeniyle
memleketimizdeki ve dünyadaki ölümler gerçekten insanlık ayıbı.
Türkiye'deki durumu ele alacak olursak TÜRK-İŞ verilerine göre
2019da 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2.075 lira,
asgari ücret 2.020 lira. Yine TÜRK-İŞ verilerine göre
yıllık gıda enflasyonu, çok üzücü bir şekilde, yüzde 23ler
düzeyinde; Hükûmetin bize açıkladığı enflasyon ise yüzde 9.
Bugün gelinen noktada Türkiye'de açlık sınırının
altında 22,5 milyon insan yaşamakta. Bu verilere göre, on yedi
yıllık AKP iktidarında gelinen son nokta; Türk halkı
açlıktan kıvranıyor, işsizlikten kıvranıyor, her
4 kişiden 1i de yatağa aç yatmakta.
Gıda dedik mi aklımıza ilk,
tarım ve hayvancılık gelmekte ama 2019 yılında çiftçi
sebzesini tarlada gübre olarak sürmekte, inekleri olan çiftçi
kardeşlerimiz ve ziraatla ilgilenen insanlarımız ineklerini et
olarak satıp paralarını kazanarak borçlarını kapatmaya
uğraşmakta. Benim ilim İzmir, Türkiye'nin bu konuda örnek
illerinden biridir; tohum takaslarıyla, yerel yönetimlerin çiftçiyi desteklemesiyle,
sütçüyü desteklemesiyle farkını fark ettirmiştir, tüm Türkiye'ye
bu konuda örnektir. Bugün de çok güzel bir gelişim oldu, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifinden 100 bin adet sütü çocuklarımıza
dağıttı. Olumlu bir gelişme bu da.
Tabii ki gıda denince akla ilk yiyecek ve
içecek gelmekte. Bunlara da sağlıkla kavuşmak mecburiyetindeyiz.
Bu konu da en doğal şekliyle kaliteli öğretmenlerin
donanımlı okullarda yetiştirdiği gıda mühendisleriyle
ancak gerçekleşmektedir ve gıdayla uğraşan her kurum ve
kuruluşun deneyimli gıda mühendisi bulundurmasının mecbur
tutulması gerekmektedir. Gıda mühendislerinin istihdam edilmesi son
derece işlevsel ve önemlidir ama sorun, gıda mühendisliği
fakültelerinden kaliteli ve yeterli bilgiyle donatılmış
akademisyenlerce yetiştirilip mezun olmuş gıda mühendislerimizin
azlığıdır. Okul ismi vermeyeceğim. Orta Anadoluda bir
şehrimizde, çok kıymetli bir şehrimizde bir üniversitemizin gıda
mühendisliği fakültesi bu sene 60 öğrenci dört yıllık
eğitime, 60 öğrenci de iki yıllık eğitime
almıştır. Öğretmenler ise sadece 1 doçent ve 1
asistandır. Takdir Meclise kalıyor.
Sadece bina yapıp, güzel binalar yapıp içi
boş, öğrencisiz ve öğretmensiz binalara üniversite diye yazmak
hiçbir şey getirmemektedir. Önemli olan, içinin dolu, öğretmenlerinin
dolu ve öğrencilerinin de kaliteyle yetişebileceği öğretim
kurumunun oluşmasıdır. Öğrenmek istiyorum; Türkiye Büyük
Millet Meclisi bünyesinde bu kadar çok yemek, gıda tüketen kişi,
çalışan varken Meclisimizde kaç tane gıda mühendisi görev
almaktadır diye Meclisimizden bilgi almak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika daha süre ilave
ediyorum Sayın Serter.
BEDRİ SERTER (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Tarım Bakanlığından da talebim,
eğitimli veyahut eğitimsiz yılda 4 bin mezun veren gıda
mühendislerinin istihdam olanaklarını artırmamızdır.
İşletmelere gıda mühendisi için devletin destek vermesini
beklemekteyim. Gıda olan her yerde gıda mühendislerinin istihdamlarını
sağlayalım. Bu, çok sayıda mezun verme konusu her mesleğin
sorunu.
Dünya Gıda Gününde önce insan
sağlığı, önce gıda güvenliği diyeceğimiz
bir günde şu an bile Türkiyenin birçok yerinde gıda
zehirlenmelerinden hastaneye koşan insanlar olmakta. Hane halkı
gelirinin sadece yüzde 20sinin gıda harcamalarına
ayrıldığı bir ülkede sağlıklı gıda
tüketilmesini sağlamak önce Tarım ve Sağlık
Bakanlıklarının önceliği olmalıdır. En önemlisi
de bilinçli ve eğitimli gıda üreten işletmelerin
olmasıdır.
Diğer bir konu, bu işlere Tarım
Bakanlığı mı bakmakta, Sağlık
Bakanlığı mı bakmakta, belediyeler mi bakmakta; her yerde
bu karışım olmakta ve sonuç alınmamaktadır.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Saray
bakıyor, tek başına bakıyor.
BEDRİ SERTER (Devamla) Söylenecek çok
şey var. Son söz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Serter, grup başkan
vekilleriyle anlaşmamız gereği bütün konuşmalara sadece bir
dakika ekleyeceğim.
BEDRİ SERTER (Devamla) Peki, çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Herkese saygılar sunuyorum. Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Serter.
Gündem dışı ikinci konuşma, 13
Ekim 1923 Ankaranın başkent oluşu münasebetiyle söz isteyen
Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçaya aittir.
Buyurun Sayın Taşlıçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır. Sadece bir dakika
ekleyeceğim.
2.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçayın, 13
Ekim Ankaranın başkent oluşunun 96ncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) Sayın
Başkan, yüce Meclis; bugün Millî Mücadelenin başşehri
Ankaranın başkent oluşunun 96ncı yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım.
Türklüğün son başkenti, omuzlarında
insanlığın tüm yükünü taşıyan, bin yıldır
Türklükle yoğrulan bu kadim şehre nice yıllar diliyorum. Hüseyin
Gaziye, Şeyh Ali Semerkandiye, Hacı Bayram-ı Veliye ve
adını sayamadığımız daha nice alplere, erenlere,
Ankaranın başkent oluşundaki stratejik aklın sahibi
Mustafa Kemal Atatürke ve silah arkadaşlarına bir kez daha rahmet
diliyorum. Bin yıldır bu toprakları yoğuran ve nihayet
başşehir yapan ruhun huzurunda saygıyla eğiliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, dünya
başkentleri siyasetin olduğu kadar aynı zamanda turizmin,
kültürün, medeniyetin de başkentidir. En doğudan en batıya, en
kuzeyden en güneye tüm dünyada böyledir. Başkentlerde tarih sergilenir,
kültürler tanıtılır, medeniyetler vitrine çıkar. Hele kadim
bir şehirse, tarihî süreklilik içinde tüm hünerler sergilenir şehrin
dört bir yanında.
Ve Ankara, beş bin yıllık tarihi ve
bin yıllık Türk-İslam şehri hüviyetiyle, genç cumhuriyetin
ev sahibi olarak hünerlerini sergilemek için büyük bir turizm hamlesi bekliyor.
Başkent Ankara, 2023e, ihya edilmiş kültürel ve tarihî
envanterleriyle, altyapısı tamamlanmış kültür
rotalarıyla, milyonlarca turistin akınıyla girmelidir. Hedefimiz
ve beklentimiz budur.
Millî Mücadelenin kahramanları, Millî Mücadelenin
kalbinde tüm Türkiyeyle buluşmayı ümit ediyor. Birinci Meclisten
Dikmene, Polatlıdan Çankayaya o günleri; Mustafa Kemal Paşadan
İsmet Paşaya, Kazım Karabekirden Fevzi Çakmaka o
kahramanları, yolu Ankaraya düşen herkese en iyi şekilde
anlatmalı ve yaşatmalıyız. Bu kapsamda, Türkiye
Cumhuriyetinin 100üncü yılı kutlamalarına yetişecek
şekilde Ankaranın yeniden ihya edilmiş bir açık hava
müzesine dönüşmesi temennimizdir. Ankara, kültür ve tarih turizminin,
sağlık turizminin, termal turizmin, kırsal turizmin, inanç
turizminin, kongre turizminin, hasat turizminin, hafta sonu turizminin
başkenti olabilecek tüm şartlara sahiptir. Çözüm, her bir
başlığın tek tek ele alınıp yenilikçi projelerin
hayata geçirilmesindedir.
Çamlıderedeki fosil ormanı dünyanın
göz bebeği olabilecek kalitededir. Beypazarındaki kanyonların
dünyanın cazibe merkezi olması, gerekli çalışmaların
yapılması hâlinde uzak bir ihtimal değildir. Termallerimiz
şifa dağıtmak için yeterli şartlara sahiptir. Aromaterapi
merkezleriyle Ayaşı ve Kızılcahamamı hem termalin
hem kongre turizminin merkezi yapabiliriz. Tarihî Roma Hamamı, Ankara
Kalesi, tüm ihtişamıyla restore edilmeyi bekliyor. Ulus, genç
cumhuriyetin göz bebeği, eski şaşaalı günlerini özlüyor.
Hamamönündeki muhteşem dönüşüm bu bölgeyi de kapsayacak şekilde
genişletilmeli, Ulustan Hacı Bayram-ı Veliye, Ankara
Kalesinden Hamamönüne o alan, beş bin yıllık tarihi gururla
sergilemelidir. Anafartalar ve Ulus Çarşısı da bu sayede yeniden
canlandırılmalıdır.
Ayaş dutunu dalında, domatesini
tarlasında, Kalecik üzümünü bağında, Beypazarı havucunu
bahçesinde tüketiciyle buluşturmak alternatif turizm olarak yanı
başımızda. Buna en çok da topraktan uzak büyüyen
çocuklarımızın ihtiyacı var. Ayrıca, 12 ürünle
Türkiyenin coğrafi işaretli ürünlerine katkı veren
Ankaranın, Ayaş domatesi, Ayaş dutu, Beypazarı havucu,
Ankara keçisi, Ankara tiftiği, Beypazarının 60 katlı
baklavası da coğrafi işaretli ürünler kapsamına girmelidir.
Kelebekler Vadisi, Işık Dağı,
Soğuksu, Kurtboğazı, Çubuk Barajı hafta sonu turizmi için
tur şirketlerinin ilgisini bekliyor. Her hafta onlarca otobüs çevre illere
Ankaralıları taşıyorken Ankaranın ilçeleri için bu
altyapıyı hazırladığımızda yöresel
kalkınma da kendiliğinden sağlanacaktır.
Gölbaşı, Ankara merkeze sadece on beş
dakika uzaklıktadır. Mogan Gölünü temizleme
çalışmalarına hız kazandırılması, bölgeye
gelen ziyaretçi sayısını artırarak, olta
balıkçılığının gelişmesi, bölgedeki at
çiftliklerinin daha fazla rağbet görmesi, Gölbaşında bahçe
turizminin gelişmesi hususunda pozitif katkı sağlayarak bölgeye
katma değer kazandıracaktır.
Çubuk, mümbit, bereketli topraklarıyla,
doğa harikası Karagölüyle ve köyleriyle doğa turizmi
kapsamında desteklenmelidir. Doğaya koşmak isteyen
şehirlilerimiz için hem nefes alacak hem organik beslenecek bir yer arıyorsak,
Çubuk, turşusuyla, büyükbaş hayvan ürünleriyle, sebzesiyle,
meyvesiyle yirmi dakika uzaklığımızdadır, bölge
halkı da tüm misafirperverliğiyle Ankaralıları
ağırlamaya hazır durumdadır.
Tarihî derinliği kadar manevi derinliği de
haiz Ankara için ayrıca inanç turizm rotası da
çıkarılmalı ve tur şirketlerini teşvik etmeliyiz.
Ankarada yatan tarih, geleceğin tapusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NEVİN TAŞLIÇAY (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika sürenizi
başlatıyorum Sayın Taşlıçay.
NEVİN TAŞLIÇAY (Devamla) Güdül, binlerce
yıllık Türklüğün damgalarını taşlarında
barındırmaktadır. Gelin, bu açık hava müzesini, kaya
resimlerini tanıtarak daha fazla ziyaretçiyle buluşturalım.
Ankara özelinde gerçekleştirilecek bir turizm hamlesi
sandığımızdan çok daha fazla katma değer
yaratacaktır.
Sözlerime son vermeden, savaşın
kartalı, barışın güvencini Türk ordusuna Barış
Pınarı Harekâtında şanlı bir zafer diliyor,
şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK
PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Taşlıçay.
Gündem dışı üçüncü konuşma,
Dünya Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Ceyda
Bölünmez Çankırıya aittir.
Buyurun Sayın Bölünmez Çankırı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez
Çankırının, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; her yıl 16 Ekim tarihi
Dünya Gıda Günü olarak kutlanmaktadır. 1945 yılında kurulan
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, bu gün
kapsamında, iklim değişikliğinin tarımsal üretime
etkisine, önümüzdeki yıllarda etkisinin artması öngörülen besin
yetersizliğine, dünya genelindeki açlık ve yoksulluk konularına dikkat
çekmeyi, aynı zamanda da herkesin güvenilir ve besleyici gıdaya
ulaşmasına katkı sunmayı hedeflemektedir.
Gıda israfı, üzerinde durmamız
gereken en önemli temel konuların başında geliyor. Çevre
duyarlılığı projeleriyle Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından Sıfır Atık,
Sıfır Açlık Ödülüne layık görülen Sayın Emine
Erdoğan Hanımefendinin Sıfır Atık Projesi
kapsamında gıda israfıyla da yüzleşmekte ve mücadele
etmekteyiz.
Dünya nüfusu 6,7 milyar olmasına rağmen
yılda 12 milyar insana gıda üretimi yapılmakta ve neredeyse
yarı yarıya bir israf söz konusu olmaktadır. Açlık ortadan
kaldırılmadan sağlıklı bireyler ve nitelikli
eğitim gibi hedeflere ulaşmak mümkün değildir. Dünyada herkese
yetecek kadar gıda üretilmesine rağmen her 9 kişiden 1i
açlık çekmektedir. İstatistiksel olarak incelediğimizde dünyada
2019 yılında açlık çeken kişi sayısı 837 milyonu
geçmiştir. Aynı zamanda 1,6 milyar kişi aşırı
kiloludur. İşin en üzücü tarafıysa günde ortalama 18 bin
kişi açlıktan hayata gözlerini yummakta. Çok fazla tüketen ya da kötü
beslenen kişiler ile yeterli gıda bulamayan kişiler
arasında bir denge kurulması gerekmektedir. Gıda ve doğru
beslenme sağlığın başı. Tohum, gıda kalitesinin
de başladığı yerdir. Ne kadar güvenilir ve kaliteli
tohumunuz varsa gıdanız da o derece sağlıklı olur.
Sadece bu topraklarda yetişen yerli bitki çeşitliliğimizi
korumamız, bereketli topraklarımızdan yeterince faydalanma
noktasında atılım yapmamız gerektiğinin
farkındayız.
Türkiye, 12.500e varan biyolojik çeşitliliğin
ev sahibiyken ve 18 bin buğday çeşidiyle dünyanın tarım
ambarıyken son yetmiş yılda bu çeşitliliği
kaybetmektedir. Bu sürede tamamen doğal, değişen çevre ve
koşullara uyum sağlamayan yerel tohumların kullanımı
azaltılmış, nüfusun artışıyla birlikte geleneksel
tarımdan endüstriyel tarıma geçilmiştir. Sahip olduğumuzun
farkında olduğumuz ata tohumlarımızın gelecek
nesillere aktarılması konusunda ciddi proje
çalışmaları gerçekleştirmekteyiz.
Mücadele etmemiz gereken başka bir sorunsa su
kaynaklarının azalması. 1999 yılında tarımda
kullandığımız yer altı sularını 150 metre
derinlikten çekmekteyken şu an 850 metrelerde zor buluyoruz. Kuraklık
sorunuyla da karşı karşıyayız. Mardin Ovasına 2
ton olarak ekimini gerçekleştirdiğimiz, Mezopotamyanın bilinen
en eski ata tohumu olan sorgül buğdayından almış
olduğumuz hasat rekoru 20 tondur. Geleneksel üretim teknikleriyle, susuz,
gübresiz ve enerji ihtiyacı olmadan üretilen yerel tohumlar sayesinde
üretim maliyetlerini minimum miktara indirgedik. Bu sayede, çiftçilerimiz elde
ettikleri geliri en yüksek seviyeye çıkardı.
2011 yılında başlayan göçle ülkemize
gelen mülteciler arasında ülkelerinde geleneksel tarım yöntemleriyle
üretim yapmayı bilen küçük çiftçi topluluklarının mevcut iyi
tarım uygulamalarını kendi çiftçilerimize öğretiyor ve
yerel tohumlarla buluşturarak çoğaltılması ve nesillere
aktarılması için çalışıyoruz. Bu kapsamda, Topraktan
Tabağa Projemize entegre ettiğimiz Suriyeli mülteci kadınlarla,
kültürel ve geleneksel tarım bilgileriyle toprağımızı
kimyasallardan temizlemiş bulunmaktayız. Projemiz kapsamında ilk
yıl 35i yerel, 35i Suriyeli mülteci kadın çiftçimize tarım
uygulamaları eğitimi verdik. Şu an yerel ve Suriyeli mülteci
olmak üzere toplamda 350 kadın, 17 çiftlik sahibi ve 24 kadın
mühendisimizle projemiz üzerinde çalışmalar sürdürüyoruz.
Başka bir projemize gelince, Türkiyede Ankara,
İstanbul, İzmir, Mardin, Adana ve Şanlıurfa olmak üzere 6
ilimizde geçici koruma altındaki Suriyelilere ve yerel dezavantajlı
gruplara gastronomi eğitimiyle iş imkânı sunmayı
amaçladığımız Mutfakta Umut Var Projemizde
çalışmaları sürdürmekteyiz. Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütü tarafından sağlanan fonla
yıllık 600 kişiye nitelikli gastronomi eğitimi ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın
Bölünmez Çankırı.
Buyurun.
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Devamla) -
eğitim
sonunda aşçı yardımcılığı sertifikası
verilmesini, aynı zamanda projemizin uygulandığı illerde de
gastronomi ve turizm eğitimi veren meslek liselerinin mevcut
koşullarının iyileştirilmesini hedefliyoruz.
Dünya Gıda Gününün insanlığın
yeterli miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak, inanç ve
kültüre uygun, sağlıklı, güvenli gıdaya ulaşabilmesine
vesile olması ümidiyle, üretmeye ve mevcut çalışmalarımızı
layıkıyla sürdürmeye devam edeceğiz.
Proje çalışmalarımızla
yakından ilgilenen ve verdikleri destek ve yardımlarından ötürü,
başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
ve kıymetli eşleri Sayın Emine Erdoğan olmak üzere, ilgili
bakanlıklarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Barış Pınarı Harekâtı
kapsamında ülkemizin sınırları, huzuru ve güvenliği
için hain terör örgütleriyle mücadele eden kahraman ordumuza Rabbimden muvaffakiyet
diliyorum. Terör örgütleriyle olan mücadelemizi kararlılıkla
sürdürmeye devam edeceğimizi ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bölünmez
Çankırı.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Yalım
Yok.
Sayın Kaboğlu galiba Sayın
Yalımın yerine konuşacak.
Buyurun Sayın Kaboğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
kavramının anayasal dayanağının ve
bağlayıcı özelliğinin olmadığına
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
2017 Anayasa değişikliği
uygulamasında dış politika dâhil
karşılaşılan sorunları meşru kılmak veya
Anayasa'ya aykırı yasaları savunmak için sıkça Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi kavramı kullanılmakta. Oysa bu kavramın
anayasal dayanağı ve bağlayıcı özelliği yoktur.
Siyasal niteleme ile anayasal normatif değer birbirinden farklıdır.
Siyasal niteleme Anayasaya aykırı işlem ve eylemlerin
dayanağını oluşturamaz. Yüce Meclis yasama faaliyetinde
ancak Anayasa'nın açık ve amir hükümlerini ölçüt alabilir. Anayasa'ya
aykırı bir yasa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
gerekçesiyle asla Anayasa'ya uygun yasa hâline getirilemez.
Teşekkürler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani takıla takıla
ona mı takıldın be Hoca?
BAŞKAN Sayın Beko
10.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, toprağa,
havaya, suya, ormana ve geleceğe sahip
çıkılmadığı takdirde madenlerin felaketin sebebi
olacağına ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sevgili milletvekilleri,
sen dur demezsen madenler felaketin olacak, milyonlarca ton sülfürik asit
kullanılacak, asit buharı nedeniyle asit yağmurları
oluşacak, dünyanın en bereketli toprakları çölleşme
tehlikesiyle yüz yüze kalacak. Nikel için dağlar oyulacak, kayalar
patlatılacak, nikel tozları toprağa, havaya, suya
karışacak -ham nikel tozları kanser yapıcıdır-
başlıca hastalık tehdidi kanser olacak. Maden için bütün yer
altı suyu kullanılacak; toprağı sulayacak su, hayvanlar,
insanlar ve tüm canlılar için içecek su kalmayacak. Maden için milyonlarca
ağaç kesilecek, ormanlar yok olacak, iklimin değişecek, erozyon
tehdidi insanlığı bekleyen bir başka tehdit olacak.
Toprağına, havana, suyuna, ormanına, geleceğine eğer
sahip çıkmazsan madenler senin felaketin olacak. Kanser olmak
istemiyorsan, susuz kalmak istemiyorsan, topraksız kalmak istemiyorsan,
başımıza asit yağsın istemiyorsan, temiz hava solumak
istiyorsan, sağlıklı bir gelecek istiyorsan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, tarihin
tekerrürden ibaret olduğuna ve 1974teki Kıbrıs Barış
Harekâtında yaşandığı gibi ambargo konulmaya
başlanıldığına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tarih tekerrürden ibarettir. derler.
Kıbrısta, Türklerin çocuk, kadın, erkek, yaşlı
demeden katledilmesi üzerine, 1964te İsmet İnönü Hükûmeti
Kıbrısa müdahale edeceğini duyurur, ABD devreye girerek
müdahaleyi askıya aldırır. 1974te, Amerikaya rağmen
Başbakan Bülent Ecevit Biz aslında savaş için değil
barış için adaya gidiyoruz. diyerek Barış
Harekâtını başlatır ve arkasından ambargolar
başlar. Bugün de Amerikaya ve Avrupaya rağmen, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın Suriyenin
kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı
Barış Pınarı Harekâtı
başlamıştır. talimatıyla birlikte, tıpkı
1974teki Kıbrıs Barış Harekâtında olduğu gibi,
Amerika başta olmak üzere ambargolar bir bir açıklanıyor. Ne
yaparsanız yapın, siz ambargo koydukça biz güçleniyoruz, savunma
sanayimiz yüzde 100lere doğru tırmanıyor, Mehmetçik ilerliyor.
Evet, tarih yine tekerrür ediyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın...
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
ben konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Bakan, zaten 15inci
sırada adınız var.
Buyurun.
12.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın,
Barış Pınarı Harekâtında görev yapan Mehmetçiklere
başarılar dilediğine, ulusal güvenlik sorunlarının ve
dış politikadaki yalnızlığımızın
sorumlusunun AKP olduğuna ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
Suriyede Barış Pınarı Harekâtında görev yapan
Mehmetçikimize başarılar diliyor, görevlerini tamamlayarak sağ
salim evlerine dönmelerini temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'nin
yaşadığı güvenlik sorunlarının kaynağı,
AKPnin dış politikadaki Yeni Osmanlıcı ve Müslüman
Kardeşler çizgisindeki tutumudur. Bu anlayış, Türkiye'yi millî
dış politikası olan komşularıyla iyi ilişki ve
Yurtta barış, dünyada barış. ilkelerinden
uzaklaştırmıştır. Dünyanın her yerinden gelen
Selefi teröristler, açık sınır kapısı politikası
sayesinde sınırlarımızdan geçerek Suriyeye kan,
gözyaşı, ölüm götürdüler, döndüler aynı kan ve
gözyaşını bizim ülkemize de getirdiler. Bugün
sınırımızda PYD-YPG varsa, bunun sebebi Suriyenin istikrarsızlığa
sürüklenmesi ve oluşan otorite boşluğunun terör örgütlerince
kullanılmasıdır. Bugün yaşadığımız
ulusal güvenlik sorunlarının ve dış politikadaki yalnızlığımızın
sorumlusu AKPdir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
13.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Barış Pınarı Harekâtının amacının
güney sınırımızda oluşturulmaya
çalışılan terör koridorunu yok etmek ve Suriyeli sığınmacıların
ülkelerine dönmelerini sağlamak olduğuna ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Suriyenin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör
örgütlerine karşı başlattığımız
Barış Pınarı Harekâtının 8inci günündeyiz. An
itibarıyla Fıratın doğusunda 637 PKK/YPGli terörist
etkisiz hâle getirildi. Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonları büyük
bir kararlılıkla devam ederken Harekâtı durdurun. diye bize
baskı yapıyorlar, yaptırımlar açıklıyorlar. TRT
World başta olmak üzere, dünyaya açılan haber kaynaklarımızı
susturmaya çalışıyorlar ama başaramayacaklar.
Tüm dünya bilmelidir ki amacımız, güney
sınırımızda oluşturulmaya çalışılan
terör koridorunu yok etmek ve oluşturacağımız güvenli bölge
sayesinde Suriyeli sığınmacıların ülkelerine
dönmelerini sağlamaktır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın söylediği gibi, son haftada şahit
olduğumuz tepkiler bölgemize ve ülkemize yönelik kimlerin
hesabını bozduğumuzun birer ispatıdır.
Türkiye, Barış Pınarı
Harekâtıyla, en az 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı
kadar hayati önemde bir adım atmıştır. Tehditlere ve
baskılara aldırmadan harekâtımızı sonuna kadar
götürmekte kararlıyız. Rabbim vatanımızı, milletimizi
ve bayrağımızı düşmanın şerrinden korusun,
kahraman ordumuzun yâr ve yardımcısı olsun, bu büyük harekâtta
ülkemizi muzaffer kılsın.
BAŞKAN Sayın Taşkın
14.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütünün kuruluş tarihi olan 16 Ekim, Dünya Gıda Günü
olarak her yıl bir tema çerçevesinde kutlanmakta olup bu yılki
teması Eylemlerimiz Geleceğimizdir Sağlıklı
Beslenmeyle Açlığa Son Verilmiş Bir Dünya olarak
belirlenmiştir.
Birleşmiş Milletler verilerine göre,
küreselleşme, kentleşme ve gelir artışı sonucu
sağlıksız beslenme, dünyada bulaşıcı olmayan
hastalıklarda ölümlere sebep olan risk faktörlerinin başında
geliyor. Dünya genelinde yaklaşık 8 milyon kişi obeziteyle
mücadele ederken 820 milyonu aşkın insan ise açlık çekiyor.
Dünyada her yıl üretilen gıdaların yaklaşık 1,3 milyar
tonu yani üçte 1i ise israf edilmekte.
Tüm bu zorluklar içerisinde kimsenin açlık
çekmediği bir dünya temennisiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
15.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Türkiyede
bugün on iki ay çalışan insanlar geçinemezken altı aydan daha az
çalışan ÇAYKUR mevsimlik işçilerinin nasıl
geçinebileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanı katıldığı bir programda Geçici
işçilerimizle alakalı bir söz vermiştik. Hamdolsun, sözümüzü
tuttuk, geçici işçi kardeşlerimizin çalışma sürelerini
dokuz ay yirmi dokuz güne kadar uzattık. demiştir. Tüm mevsimlik
işçilerimiz gibi ÇAYKURda çalışan mevsimlik işçilerimiz de
bu açıklamayla umutlanmıştır ancak işin aslı
sonradan ortaya çıkmıştır. Sayın Bakanın
müjdelediği düzenleme, yalnızca Tarım ve Orman
Bakanlığında araştırma ve proje faaliyetlerine ait
işleri yürüten 1.064 geçici işçimizi kapsamaktadır. ÇAYKURda
çalışan yaklaşık 9.500 mevsimlik işçimiz yine
unutulmuş ve âdeta hayal kırıklığına
uğratılmıştır. Buradan Hükûmet yetkililerine bir kez
daha çağrıda bulunuyoruz ve elinizi vicdanınıza koyun
diyoruz. Türkiyede bugün on iki ay çalışan insanlar geçinemezken
altı aydan daha az çalışan ÇAYKUR mevsimlik işçilerimiz
nasıl geçinsinler? ÇAYKURda çalışan mevsimlik
işçilerimizin de derdine derman olunmasını ve çalışma
sürelerinin uzatılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özsoy
16.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoyun, 13-17 Ekim
İmam-Hatipliler Haftasına ve imam-hatip okullarının
kuruluşunun 68inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, 13-17 Ekim tarihleri
arası İmam-Hatipler Haftası olarak kutlanmaktadır.
İlim, irfan ve hikmet yolunda öncülerin izinde bir yürüyüş olan
imam-hatip okullarının kuruluşunun 68inci yıl dönümünün
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Kapısına kilit vurulmak,
öğrencilerinin geleceği karartılmak istenen imam-hatipler bu ülkeye
cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, belediye
başkanı, bürokrat ve bilim insanları yetiştirmiş
seçkin eğitim kurumlarıdır.
Türkiyede imam-hatiplerin kurucusu ve ilk
hocası imam-hatip neslinin öncüsü, gençliğin ihyası için ömrünü
adamış merhum Celaleddin Ökten Hocamızı da bu vesileyle
imam-hatip lisesi mezunu bir milletvekili olarak rahmetle ve minnetle yâd
ediyorum, Allah ondan ve bu davaya hizmet edenlerden razı olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçel
17.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin ilinde
ekonomik kriz nedeniyle kepenk kapatan esnafın mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, ekonomik kriz nedeniyle Mersinde 7 binden fazla esnaf kepenk
kapattı. Vergi borcu bulunan esnafın banka hesaplarına
elektronik haciz uygulandı. Ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçiren
esnaf bankadaki parasını kullanamıyor. Daha önce vergi ve prim
borçlarını yapılandırıp bunları zamanında
ödeyemediği için yapılandırması iptal olanlar bugün büyük
borçlarla karşı karşıya. Esnaf temerrüde düştü ve
esnaflarımızın dükkânlarına haciz getirildi, araçları
bağlandı. Esnaf çalışsın ki borcunu ödesin. Siz esnafa
haciz koyarsanız, araçlarını bağlarsanız
esnafımız ve üreticilerimiz borcunu nasıl ödeyecek? Tüm
esnafımızın piyasaya olan çek, senet, kredi borçları ile
sosyal güvenlik borçları ve vergi borçları ertelenmelidir. Önceki
dönem yapılandırması bozulanları da kapsayacak şekilde
yeni bir borç yapılandırmasına acil ihtiyaç duyulmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
18.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Batı
Karadeniz Bölgesinde başta fındık arazileri olmak üzere orman
alanlarını tehdit eden Amerikan Beyaz Kelebeğiyle mücadelenin
etkin şekilde yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son üç yıldır, Amerikan beyaz
kelebeği, Batı Karadeniz Bölgesinde başta fındık
tarımı yapılan araziler olmak üzere orman alanlarını
da ciddi oranda tehdit etmektedir. Dut ve dişbudak ağaçlarından
yayılan Amerikan kelebeği, fındık rekoltesine yüzde 40lara
varan zarar vermektedir. Tarım müdürlükleri ve Tarım
Bakanlığı durumun vahametinin farkında olmasalar gerek ki
yılda bir sefer kimyasal ilaç dağıtarak mücadele
edebileceklerini zannetmektedirler. Bakanlığımızın
yapması gereken, zararlı bulaşmış ve
bulaşması muhtemel alanların bir an önce tespit edilip
biyolojik, fiziksel ve kimyasal mücadelenin birlikte
yapılmasıdır. Amerikadan gelen, Trumptan sonraki en büyük
zararlı Amerikan beyaz kelebeğidir diyorum ve mücadelenin etkin bir
şekilde yapılması gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemir
19.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzurum
ili Karaçoban ilçesindeki Kürt menşeli dadaşların
mesajını aktarmak istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Erzurum Karaçoban ilçemizden Kürt menşeli bir
grup dadaşın mesajını aktarmak istiyorum, aynen şöyle
söylüyorlar: Manasını millî iradenin kardeşlik imanı,
duruşunu asil milletimizin birlik ve beraberlik
kararlılığından alan Gazi Meclisimize şükran
beyanımızdır: Barış pınarlarını
kurutmaya kalkışan insanlık düşmanlarına
karşı destansı mücadele sergileyen ordumuza verdiği
destekle Yüce Meclisimize bir kere daha tarih
yazdırdığından, minnettarlığımızı
ifade ediyoruz. Küresel hafızaya, Akifimizin ifadesiyle Değil mi
cephemizin sinesinde iman bir; sevinme bir, acı bir, gaye aynı,
vicdan bir. Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz; cihan
yıkılsa, emin ol bu cephe sarsılmaz! kaydını
düşen milletvekillerimize, parti gruplarımıza tekraren
minnettarlığımızı ifade ediyoruz, şehitlerimize
rahmet diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Gürer
20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kamuda
taşeron olarak çalıştırma uygulamasının sona
erdirilmesi, eşit işe eşit ücret verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle,
taşeron çalışanlar için düzenleme yapıldı.
KİTlerde çalışanlara, kamudaki kiralık araç
şoförlerine, hastane bilgi işlem çalışanlarına,
görüntüleme merkezi ve sosyal tesis çalışanlarına kadro
verilmedi; Orman çalışanlarına, Karayollarında,
Demiryollarında, PTTde çalışanlara kadro verilmedi. 8
Şubat 2018de, KİTlere, kadro isteyen işçilere
Cumhurbaşkanı Sivasta Biz kadroyu verdik, bitti. dedikten dokuz ay
sonra, nihayet bugün -Resmî Gazetede- kamu iktisadi teşebbüslerinde
çalışanlara kadro verilebildi; bu bağlamda, emekçilerin
mücadelesi sonuç verdi. Hizmet alımı sözleşmesine takılan
başta kamudaki kiralık araç şoförleri olmak üzere taşeronda
çalışan olarak kalanların tamamı kadroya
alınmalıdır. Kamuda taşeron olarak çalışma uygulaması sona ermeli; asıl
işi yapana asıl kadro verilmesinin ötesinde, eşit işe
eşit ücret verilmelidir.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
21.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, yürütmenin
başı Recep Tayyip Erdoğanın, Tarım
Bakanının sıfır gümrükle ayçiçeği ithalatına izin
verecek çalışmasından, vergi muafiyetiyle devleti zarara
uğratacağından, bazı ithalatçı firmalara
ayrıcalık tanınacağından haberinin olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemizde dar gelirli birçok insan yüksek vergi
yüküyle ezilirken Tarım Bakanlığının önümüzdeki
günlerde sıfır gümrük vergisiyle ayçiçeği ithalatı için
hazırlık yaptığı haberleri geliyor. Yürütmenin
başı Sayın Erdoğanın, Tarım Bakanının
Türk üreticisinin aleyhine olacak bu çalışmasından, vergi
muafiyetiyle devleti zarara uğratacağından, özellikle de
bazı ithalatçı firmalara ayrıcalık
tanınacağından haberi var mıdır? Çünkü kamuoyunda,
Sayın Bakana şahsi ve siyasi yakınlığı olan
bazı firmaların gözetileceği, onlara daha fazla ithalat
hakkı verileceği iddiaları var. Yapılması gerekenler
şunlardır: 1) Ayçiçeği ithalatı yerli stoklar bitip ihtiyaç
doğduğu zaman her firmaya eşit hak tanınarak
yapılmalıdır. 2) Sıfır gümrük vergisiyle ayçiçeği
ithalatı ancak ve ancak tüketiciye raflardaki fiyata tamamı indirim
sağlayacak şekilde olmalıdır yoksa bu ithalatçı
firmalara rant sağlamaktan, devleti zarara uğratmaktan öte gitmez. 3)
Ayçiçeğinde uzun yıllardır ton başına 40 lira olan
destekleme artırılmalı, üretim teşvik edilmelidir.
BAŞKAN Sayın Filiz
22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 16
Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 16 Ekim Dünya Gıda Günü ama günümüzde
açıklanan raporlar, dünyada 821 milyon kişinin açlık tehdidi
altında olduğunu, açlık ve yetersiz beslenmenin adaletsiz
paylaşımdan kaynaklandığını göstermektedir.
Ülkemizde uygulanan yanlış tarım politikaları sonucunda
çiftçi borç altında ezilmiş, tarımsal üretimden ve toprağından
koparılmış; mera, kışlak ve yaylaların amacı
dışında kullanımıyla saman dahi ithal edilir hâle
gelmiştir. Binlerce ziraat, gıda ve kimya mühendisi iş
bulamamaktadır. Türkiyenin tarıma elverişli arazisi
Hollandanın 23 katı olmasına rağmen, tarım ürünleri
ihracatı Hollandanın altıda 1idir. Yapısal
sorunların ivedilikle çözülerek tarımın Batı ülkelerinde
olduğu gibi desteklenmesiyle Türkiyenin tarım potansiyeli tam olarak
kullanılabilir ve kendimize yeterli bir ülke durumuna gelebiliriz diyor,
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kayan
23.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, 16
Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün Dünya Gıda Günü. Sürdürülebilir gıda
üretimi, sürdürülebilir beslenme için temel esastır. Tohum
ıslahı, özellikle ülkemizde geliştirilmesi gereken en büyük
sektör olmalıdır. Hibrit tohum adı altında yurt
dışından elde ettiğimiz tohumlar bir yıl ekilebiliyor,
bir sonraki yıla tohum kendisini tekrar tohum olarak kullanma
şansı vermiyor. Bunun için özellikle ayçiçeği, kabak ve
bunların yanında biber, domates, salatalık gibi ürünlerde hibrit
tohumların bir defalık olması Türkiye'nin geleceği
açısından büyük bir tehlike arz etmektedir. Bunun için, gıda
sektörünün daha sağlıklı bir şekilde işlemesi için
ülkemizde genetik mühendisliğinin mutlaka sağlıklı bir
şekilde ele alınması ve bunun sağlıklı bir
şekilde ele alınan gıda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Enginyurt.
24.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, ABD'nin Türkiye
Cumhuriyeti devlet bankası Halkbankı yargılamaya
kalkışması nedeniyle Türk milletini Halkbanka destek vermeye
davet ettiğine ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, Amerika, Vietnamdan Pakistana, Afganistandan Iraka,
Libyadan Suriyeye, Kızılderilisinden zencisine dünyanın en
kanlı katil devleti, emperyalist bir kan emicisi olarak bugün Türkiye
Cumhuriyeti devletine âdeta savaş açmış ve hiç ilgisi
olmadığı hâlde, Türkiye Cumhuriyetinin devlet bankası
Halkbankasını Amerikada yargılamaya kalkmıştır.
Bir Türk milliyetçisi olarak, Türk milletinin bir ferdi olarak Türk milletini
Halkbankasına destek vermeye davet ediyorum, küçük ya da büyük bütün
yatırımlarımızı Halkbankasında
değerlendirerek bu dönemde kanlı katil, emperyalist Amerikanın
ambargosunu suratına çarpalım diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yavuzyılmaz
25.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın,
Zonguldak ilindeki Kız Meslek Lisesi yerine otopark yapmak isteyen
zihniyeti kınadığına ilişkin açıklaması
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın
Başkan, Zonguldakta infial yaratan kız meslek lisesini
yıkıp yerine otopark yapmak isteyen zihniyeti kınıyorum.
Kız meslek lisesi, binlerce mezunu, mevcut öğrencileri, fedakâr
öğretmenleri, özellikle kadınlara meslek edindirme konusunda çok
kıymetli bir görevi üstlenen, mimari olarak estetik değeri yüksek,
inşa açısından sapasağlam bir okuldur; Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürkün kadınların iş gücüne
katılımıyla sağlanacak ülke kalkınması projesinin
Zonguldaktaki en güzel örneğidir. Yetkililerin hastane ek bina projesi
yapılırken unuttuğu veya bilinçli olarak gözden
kaçırdığı bu otoparkı yapmak için Zonguldakın kalbi
kıymetindeki okulumuzu yıktırmayacağız.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi talepleri varsa Grup Başkan Vekillerine sırayla söz
vereceğim.
Sayın Dervişoğlu
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yok, efendim.
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yok, efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan.
26.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, partilerine
dönük baskıların devam ettiğine, Şırnak ili İdil
ilçesinde basın açıklaması yapmak isteyen HDPlilere polis
tarafından müdahale edildiğine ve aralarında bulunan
Şırnak Milletvekili Nuran İmirin de darp edildiğine,
gözaltı sürelerinin devam ettiği Hakkâri, Nusaybin, Erciş,
Yüksekova belediye başkanlarının, gençlik meclisi sözcüleri ile
meclis üyelerinin ve gözaltına alınan KKP Genel Başkanı
Sinan Çiftyürekin serbest bırakılmasını talep ettiklerine,
yaşanılan ayrıştırıcı dilin Meclisin
yansıması olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler.
Sayın Başkan, ben de Sözüm yok. demek
isterdim ama çok yoğun baskıları tekrar burada dile getirmek
zorundayız. Partimize dönük baskılar hiç durmuyor, dinmiyor. Birkaç
saat önce, Şırnakın İdil ilçesinde Milletvekilimiz Nuran
İmirin de aralarında olduğu partililerimize yapmak istedikleri
basın açıklaması sırasında polisler tarafından
müdahale edildi ve milletvekilimiz darbedildi; hastaneye
kaldırıldı. Hastaneden almak istediği raporun da güvenlik
güçlerince hastane yetkilileri tehdit edilerek, baskı uygulanarak
alınması engellenmeye çalışılıyor; bunu
paylaşmak isterim. Milletvekillerimizin her yerde şiddete maruz
kalması, halkla birlikte, üyelerimizle birlikte şiddete maruz
kalması artık çok rutin bir hâl aldı.
Yine, dün paylaşmıştık, Hakkâri,
Nusaybin, Erciş, Yüksekova Belediye Başkanlarımız hâlâ
gözaltında, Gençlik Meclisi Sözcümüz ve 10 Meclis üyesi
arkadaşımızın gözaltı süreleri devam ediyor.
Yine, Kürdistan Komünist Partisi Genel
Başkanı Sinan Çiftyürek sabaha karşı Diyarbakırdaki
evinde gözaltına alındı. Sinan Çiftyürek, 67 yaşında
ve böbrek hastasıdır; savaş karşıtı bir tutum
sahibi olduğu için buna maruz kaldı. Bu
arkadaşlarımızın derhâl serbest
bırakılmasını talep ederiz.
Dün, burada -hemen kısaca bunu da ifade edeyim,
bitireyim- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yine Kürtçe
konuştuğu için darbedilen, daha sonra, elli günlük bir tedaviden
sonra yaşam mücadelesini kaybeden bir vatandaştan, Şirin
Tosundan söz etmiştik, şimdi de Çanakkalede böyle bir durum var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Eşi Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi Hastanesinde tedavi görürken, tedavi gördüğü odadaki
başka bir hastanın yakını tarafından, Kürtçe
konuştukları için Burası Türkiye Cumhuriyetidir. denilerek,
elindeki şişeyle bu hâle getiriliyor bir Kürt. Hani bazen kabul
etmiyoruz ya Böyle bir durum yoktur. diyoruz ama artık rutin bir hâl
almış, Meclisin buna da çare bulması, en azından çareyi
şuradan başlatması lazım: Bu
ayrıştırıcı dilin -buradan başlayarak ki-
buranın yansıması olduğunu ve buradaki partilerin de dışarıdaki
temsilcilerinin de konuşmalarının,
yaklaşımlarının yansıması olduğunu
düşünüyoruz. Buna da dikkat edilmesi gerekiyor diyorum, teşekkür
ediyorum.
Saygılar.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurtulan.
Sayın Altay, buyurun.
27.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 16 Ekim
Dünya Gıda Günü vesilesiyle tarımın gayrisafi yurt içi
hasıla içindeki payının giderek düşmesinin AK PARTİ
hükûmetlerinin tarım politikalarında ne kadar büyük
yanlışlar içinde olduğunun somut göstergesi olduğuna,
çiftçinin refahını, huzurunu artırma noktasında CHP Grubu
olarak her türlü katkıyı sunmaya hazır olduklarına,
Barış Pınarı Harekâtında dünyanın
desteğinin sağlanması konusunda en çok çabayı büyükelçilerin
göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başkanım,
teşekkür ederim.
Bugün Dünya Gıda ve Tarım Günü fakat
gelinen noktada tarımın gayrisafi yurt içi hasıla içindeki
payı giderek düşüyor. 2010da yüzde 9 iken bugün 5,8lerde. Bu, AK
PARTİ hükûmetlerinin tarım politikalarında ne kadar büyük
yanlışlar içinde olduğunun tek başına, somut, net bir
göstergesidir. Tarımsal hasıla bakımından da keza tablo
aynı. Türkiyenin 2010 yılında tarım hasılası 52
milyar 592 milyon dolarken bugün 42 milyar 517 milyon dolara gerilediğini
görmek mümkün. Arkadaşlarımız Efendim, dolar kurundan
kaynaklı. diyebilir. Burada hasılanın zaten dolar kuru da olsa
TL cinsinden de olsa artma trendinde olması lazımken düşme
trendinde olduğunu görüyoruz.
Gene, tarım sektörünün 2010 yılındaki
istihdam payı yüzde 23,3 iken bugün 17,3tür. Özetle,
baktığımızda, Türk tarımı ciddi bir sorun
yaşamakta. Türk tarımını bir sektör olarak düşünürken
burada tabii, dar gelirli çiftçilerimizin, köylerde yaşayan
vatandaşlarımızın artık, yiyecek ekmeğe muhtaç
hâle geldiklerini de göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla söz
alındığında, AK PARTİ hükûmetlerini destekleyen
saygıdeğer milletvekillerimizin çaresiz ve doğal olarak her
şeyde olduğu gibi, Tarımda da iyi işler yaptık.
demeleri, sadece Meclisi değil, sadece milleti değil, kendilerini de
kandırmak demektir. Tabii, Meclis çare müessesesidir, bu noktada da
Meclisin -parti ayrımı yapmaksızın söylüyorum- bütün
saygıdeğer milletvekillerinin Türk çiftçisinin, Türk
tarımının içinde bulunduğu hâle yönelik tedbirler konusunda
bir gayret ve çaba içinde olması ve Hükûmeti de bu konuda uyarması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Önümüzde bütçe
var, bu bütçe geldiğinde de bunları konuşacağız. Ama
şimdiden bu vesileyle söylemek lazım ki çiftçinin içinde
bulunduğu hâle çiftçiyi bu Hükûmet, AK PARTİ Hükûmetleri
düşürmüştür; çözme konusunda, çiftçinin refahını, huzurunu,
mutluluğunu artırma noktasında biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak her türlü katkıyı sunmaya, vermeye hazırız. AK PARTİ
Grubundan ve diğer gruplardan da aynı çaba ve katkıyı
doğal olarak görmek isteriz.
Sayın Başkan, ikinci husus şudur:
Ulusal güvenliğimiz ve sınır güvenliğimizden kaynaklı
terörle mücadele gerekçesiyle bir operasyon ve harekât yapıyoruz. Burada,
Dışişleri Bakanının sunumu ve parti
gruplarının değerlendirmelerinde, şu tespiti herkes
yaptı: Efendim, dünya bu operasyona tepkili. Dünya tepki gösterecek diye
karar almayız, ayrı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geçmişte de
kimi operasyonlara yönelik tepkiler olmuştur, Türkiye kendi ulusal
güvenliğine uygun hareket etmiştir. Ama bir şeyin
altını çizmemiz lazım: 189 ülke var, hepsinde büyükelçimiz var
neredeyse. Gene bir sayın milletvekili dünyanın desteğinin
sağlanması konusunda hepimizin çaba göstermesi gerektiğini
söyledi ama en çok çabayı takdir edersiniz ki büyükelçilerin göstermesi
gerekir. Ama son dönemde AK PARTİ Hükûmetinin, yönetiminin
atadığı büyükelçilere baktığımızda
hiçbirinin, hiçbirinin dersek yanlış olur ama büyük
çoğunluğunun eş dost, akraba, ahbap çavuş ilişkisiyle
ehliyete, liyakate bakılmaksınız atandığını
biliyoruz. Hâl böyle olunca da bu büyükelçilerin oralarda yapması gereken
asli işleri yapma kabiliyet ve kapasitelerinin olmadığı da
bir gerçek. Bugün bütün dünya ağız birliği etmişçesine
Türkiyeye yönelik olumsuz bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Bağlıyorum efendim.
Bugün bütün dünya ağız birliği, dil birliği
etmişçesine Türkiyeye yönelik olarak aynı şeyi söylüyorsa, siz
de yani Hükûmet de yürütme de şu büyükelçileri atarken biraz daha
ehliyete, liyakate, Türk dış politikasının geleneksel
değerlerine, üslubuna, anlayışına vâkıf ve sahip
büyükelçilerin atanması konusunda dikkatli olmak zorundadır. AK
PARTİye mensup, AK PARTİye yandaş, AK PARTİde
geçmişte görev almış herkesin büyükelçi olması gerekmez.
Türkiye, üzülerek söylemek lazımsa artık bir parti devletine
dönüşmüştür, bu büyükelçi atamaları da bunun en somut
göstergesidir.
Yüce Genel Kurulun takdir, bilgi ve ilgisine arz
ettim efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Zengin, buyurun
28.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, görüşülen hak
ve özgürlüklerin daha etkin kullanımıyla alakalı kanun teklifine
katkı verenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; çok kısacık şunu ifade etmek
istiyorum: İki haftadır Meclisimizin gündeminde adli yargıya
dair önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz, hak ve özgürlüklerin daha
etkin kullanımıyla alakalı olarak. Aynı zamanda
itirazlarıyla da bu kanunun şekillenmesine Genel Kurulumuzda
vekillerimiz destek veriyorlar; bugün inşallah, tamamlayacağımızı
ümit ediyorum. Bu manada, emeği geçen arkadaşlarıma
şimdiden teşekkür ediyorum. İnşallah, hayırlı bir
akşamla tamamlayacağız.
Sağ olunuz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Genel Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 105 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 18inci maddenin önerge
işleminde kalınmıştı.
18inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18nci
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Toğrul Garo
Paylan Kemal
Bülbül
Gaziantep Diyarbakır Antalya
Züleyha
Gülüm Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
İstanbul Bitlis
Adana
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Suriye'nin kuzeyine
bir saldırıda bulunuyoruz. Orada insanlar yaşıyor. Hani,
şu şerit diye planladığınız yer var ya,
Sayın Cumhurbaşkanının haritada gösterdiği yer; orada
1 milyondan fazla insan yaşıyor. Kim bu insanlar arkadaşlar?
Bizlerin akrabaları. Orada Türkmenler, Kürtler, Araplar, Ermeniler,
Süryaniler, Ezidiler var yani bizlerin akrabaları var. Biz şu anda
akraba akraba birbirimizi öldürüyoruz, kardeş kardeşi öldürüyor, amca
yeğenini öldürüyor; böyle bir şeye de bu Meclis sessiz kalıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
sınırı kimler çizdi? Oraya 1921de bir sınır çizildi.
O sınırı görmemiş pek çok arkadaşımız
vardır, gidin, görün. Ya, sınır, köylerin içinden geçiyor; bir
evde konuşulan sınırın öbür tarafından duyuluyor, bir
şehirde bağırdığınız zaman diğer
şehirden el sallıyorlar. Bunlar birbirinin akrabaları ve şu
anda, bu memleket bütün kaynaklarıyla; tankıyla, topuyla,
silahıyla akrabalarımızı öldürüyor arkadaşlar. Bunu
kabul etmememiz lazım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teröristleri öldürüyoruz o
silahlarla. Yalan söylüyorsun!
METİN YAVUZ (Aydın) Terörist öldürüyoruz
orada, akraba öldürmüyoruz.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, orada
şehirler var, köyler var, yaşam var; insanlar tarlalarını
ekiyorlar, hayvanlarına bakıyorlar ve biz ne diyoruz biliyor musunuz?
METİN YAVUZ (Aydın) Ne diyorsunuz?
GARO PAYLAN (Devamla) Orada, mevcut
şehirlere 1 milyon insan yerleştireceğiz. diyoruz.
METİN YAVUZ (Aydın) Terörist öldürüyoruz
orada.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Bizim öyle
akrabalarımız yok, teröristler öldürülüyor orada.
GARO PAYLAN (Devamla) 1 milyon insanı nereye
yerleştireceksiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bağır,
bağır, duymuyoruz, daha çok bağır!
GARO PAYLAN (Devamla) Oradan şu anda göç
etmekte olan insanların evlerine yerleştireceksiniz. Bu bir tehcirdir
arkadaşlar. Bu, aynı zamanda Birleşmiş Milletlerin
tanımına göre, Lemkinin tanımına göre bir
soykırım girişimidir. Bunu kabul etmememiz gerekir. (AK
PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Hadi oradan!
Türk Parlamentosundasın, Türk!
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, demografiyle oynamak suçtur. Bakın, demografiyle oynamak
suçtur. 250 bin insan yerinden yurdundan edilmiştir. Bu anlamda,
değerli arkadaşlar, 250 bin insan yerinden edildi. Eğer bu
operasyon başarılı olursa 1 milyon insan yerinden edilecek ve
oraya kim yerleşecek?
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Allahtan korkun ya,
Allahtan korkun!
METİN YAVUZ (Aydın)
Başarılı olacak.
GARO PAYLAN (Devamla) - Cihatçı Selefi unsurlar
yerleşecek. Kimin planıydı bu? Baba Esadın
planıydı. Baba Esad bir Arap kemeri yaratmak istiyordu.
İşte, maalesef, baba Esadın planını şu anda Türkiye
gerçekleştiriyor arkadaşlar ve toplumsal travmalar yaratmak
pahasına bunu gerçekleştiriyor.
Bu operasyondan kimler kazanıyor size
söyleyeyim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen kaybediyorsun, kesin.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Türkler
kazanıyor, Türkler!
GARO PAYLAN (Devamla) - Rusya kazanıyor
arkadaşlar. Şahane; senaryoyu yazdı
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terör kaybediyor, terör
kaybediyor!
GARO PAYLAN (Devamla) -
size yol verdi ve maalesef,
şu anda kardeş kardeşi Rusyanın planı çerçevesinde
öldürüyor. Bakın, Ruslar ortaokulda hepimiz öğrendik- sıcak
denizlere inmek istiyordu, sayenizde sıcak denizlere yerleştiler ve
bütün güney sınırımız Rusya hâkimiyeti altına
geçmiş durumda.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Nerenin vekilisin sen!
GARO PAYLAN (Devamla) - Başka kim
kazanıyor? İran kazanıyor arkadaşlar, keyfi yerinde çünkü o
hedeflenen Şii kuşağı yaratılmak üzere. Bu anlamda,
ciddi olarak keyfi yerinde.
Başka kim kazanıyor? IŞİD
kazanıyor, net olarak IŞİD kazanıyor. IŞİD
hücreleri şu anda canlanmış durumda.
ABD değil ama Trumpın hedefi
kazanıyor. Trump ne istiyordu? Çıkmak istiyordu; bunun için size yol
verdi ve şu anda kardeş kardeşi öldürürken Trump da
istediğini alıyor, askerlerini oradan çekiyor.
Başka kim kazanıyor arkadaşlar?
Türkiyedeki ırkçılık kazanıyor. İttihatçı, tekçi
düşünce kazanıyor; çoğulculuk kaybediyor arkadaşlar.
Hedeflenen şey de çoğulculuktur. Suriyenin kuzeyinde çoğulcu
bir iddia kazanıyordu, bir arada yaşama iradesi kazanıyordu,
insanlar birbirinin diline, kimliğine, etnik kökenine saygı duyuyordu
ama şu anda eğer ki hedeflediğiniz şey
başarılı olursa tekçilik kazanmış olacak. Cerablus,
Azez, Afrin hattına gidin, yalnızca Selefi cihatçıları
görürsünüz. Bir tane başı açık kadın göremezsiniz orada,
yaşatmazlar; tekçilik vardır. Evet içlerinde Kürtler vardır,
Türkmenler vardır, Araplar vardır ama hepsi Selefi
cihatçıdır, bunun dışında da kimseye yaşam
hakkı vermezler.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKK nerede, PKK?
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, operasyona bütün dünya karşı, bütün dünya bunu bir
işgal olarak değerlendiriyor.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Hep
algı operasyonu.
GARO PAYLAN (Devamla) AB karşı, ABD
karşı, bütün Avrupa ülkeleri karşı. Hadi bunlara
Hristiyan diyeceksiniz, Hristiyan birliği diyeceksiniz; peki, Arap
birliği karşı arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) PKK da karşı,
PYD de karşı.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Türkün
Türkten başka dostu yok.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Peki, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı karşı
HASAN KALYONCU (İzmir) Başbakanına
bak, Başbakanına.
GARO PAYLAN (Devamla) O da bir Türk. Kendisini
kutluyorum. Bir Türk bugün barışçı olmalıdır Kürt
kardeşine karşı, Ermeni kardeşine karşı. Kendisi
aynen şunu demiştir: Barış Pınarı desek de
akan kandır. demiştir, kan. Herkes Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanından ders almalı.
HASAN KALYONCU (İzmir) Başbakanına
bak.
GARO PAYLAN (Devamla) Başka kim
karşı? Filistin karşı. Niye? Çünkü İsrail de aynı
argümanlarla Filistin topraklarını işgal etmektedir. Bunu
Filistin çok iyi bildiği için karşıdır çünkü Netanyahunun
argümanları şu anda Türkiye'deki, maalesef, bu savaşçı
anlayışın argümanlarının aynısıdır ve
aynı argümanlarla işgal girişiminde bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, El Kaide destekliyormuş
bu operasyonu, dikkatinizi çekerim.
METİN YAVUZ (Aydın) Allah, Allah!
GARO PAYLAN (Devamla) Kazananlar ve kaybedenler
olarak bakalım lütfen ve lütfen, Erdoğan fetih derken savaş
derken Numan Kurtulmuş, barış diyenleri hapsetmekten vazgeçin.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakışmadı bu konuşma, hiç.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın 105 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bu
konuşmacı öteden beri, artık iyice ortaya
çıktığı üzere yine provokatif ve birtakım yalan
sözlerle Türkiye'nin girişimlerini, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
oradaki Barış Pınarı Harekâtını yalanla,
iftirayla kötüleme yolunu seçti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İsrail gibi dedi
ya.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben öyle kanaat sahibiyim ki
bu kişi, özel yetiştirilmiş bir ajan, provokatördür. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, temiz bir dille konuşmaya davet edin.
BAŞKAN Size söz vereceğim, size söz
vereceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye, bu operasyonuyla
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hayır, temiz
bir dille konuşmaya davet edin! Bu nedir ya!
BAŞKAN Size söz vereceğim Sayın
Paylan.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
bütün dünyaya insanlık
ve medeniyet dersi vermektedir.
(MHP ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bravo Erkan Bey!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Ajan diyemez arkadaş.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Der, der.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Soykırım
girişimini, işgal girişimini yapan PKK ve YPGdir. Bunu
görmezden gelerek PKK/YPG ağzıyla burada konuşamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye, dünyaya örnek bir
mücadele veriyor terörle mücadelede.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İsraile benzetti
ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, biz, Batıdan,
Amerikadan, ondan bundan icazet alacak değiliz. İstikbalimiz,
istiklalimiz için, vatanımız için; ülkemizin varlığı,
birliği, bütünlüğü için; Suriye'nin güvenliği için ve Suriye'nin
kuzeyinde yaşayan insanların huzur ve güvenliği için, bölgenin
barışı için bu mücadeleyi veriyor Türkiye.
Bu sözleri telin ediyorum ve
tekrarlamamasını tavsiye ediyorum çünkü toplumumuzda
yaratacağı infial, maalesef hiç de olumlu olmayacaktır; resmen
tahrikkâr konuşmalardır, özellikle ve kasıtla bu
konuşmaları yapıyor. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Paylan, yerinizden söz
vereyim.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, bir milletvekiline ajan, provokatör dendi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Önce AK PARTİ
Grubunda konuşma sırası Sayın Başkan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bununla ilgili
işlem yapmanızı talep ediyorum.
METİN YAVUZ (Aydın) - Ne işlemi
yapacak ki? Soykırım diyen sensin. Ajan olma ihtimalini söyledi.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Seninle ilgili de
yapması lazım.
BAŞKAN Bu kadar mı söylemek
istediğiniz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hayır,
hayır; sonra söz talep ediyorum, sataşmadan söz talep ediyorum.
BAŞKAN Söz isterseniz size söz vereceğim
yerinizden.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İşlemi ona
yapmak lazım, Paylana yapmak lazım işlemi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sataşmadan söz istiyorum ama öncelikle bu söze dair
işlem yapmanızı talep ediyorum.
BAŞKAN Değerlendireceğim.
(MHP ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Asıl sana işlem
yapılması gerekiyor, sana!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu,
gördüm, size söz vereceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Dervişoğlunun
söz talebi var.
Buyurun.
30.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 105
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, hatip kürsüde konuştu, çok fazla da
üzerinde konuşulması icap eden kelam sarf etti, çok sayıda
argümandan yararlandı. Neticesi itibarıyla, Türk Silahlı
Kuvvetleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendisine verdiği yetkiyle
kendi güvenliği ve milletinin varlığı için
sınırın ötesinde bir operasyon yapıyor. Yapılan bu
işlemin soykırım ve tehcirle ilişkilendirilmesi,
doğrusunu isterseniz tarafımdan fevkalade yadırganmış
bir durumdur ve düzeltilmesini istiyorum, ne demek istediğini de bir
yönüyle anlayabilmiş değilim.
Ayrıca, bu kabîl konularda kelam sarf ederken
tahrikkâr ifadelerden uzak durmak lazım. Yani Orada akrabalar birbirini
öldürüyor. derse işte, akrabaların hepsi burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Toplumun bütün kesimlerinden, bütün yaş gruplarından,
bütün gelir gruplarından insanlar burada; Türkiye Büyük Millet Meclisi,
bir yönüyle bakıldığında da bu ortalamayı veriyor.
Kanaatim ve inancım odur ki burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bulunanların bir tek akrabası gitmemiştir. Eğer
akrabasını kaybeden varsa onlar da bizim güvenlik güçlerimiz içindeki
yiğit evlatlarımızdır; onları şükranla, minnetle
ve rahmetle bir kez daha anıyorum.
Bu tahrikkâr ifadelerin de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kürsüsünden böylesine fütursuzca kullanılmasını da
kınıyor ve üzüntülerimi bildiriyorum efendim. (İYİ
PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin
31.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın 105 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; biraz evvel çok kısa nezaketen bir
girizgâh yapmıştım fakat herhâlde havaya konuştuğumuzu
görüyorum.
Şimdi, adli yargı paketimiz var, bunu
görüşüyoruz; çıkan hatibin hiç olmazsa adli yargıya dair iki
cümle bir kelam etmesini bekliyorsunuz. Peki, ne işitiyorsunuz, ne
işitiyorsunuz? Her biri ayrı bir şey; düzeltilmesi gereken,
itiraz edilmesi gereken cümleler. Bir defa, Türkiye Cumhuriyeti askerinin
yapmış olduğu bu çok önemli harekâtı İsrailin
Filistini işgaline benzetiyor, benzer argümanlar
kullandığını söylüyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Yazıklar olsun!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunu akıl
mantık alır mı? Yazıklar olsun hakikaten! El insaf! El
vicdan! El akıl! Hepsini arka arkaya sıralamak lazım.
Devamına gelelim, diyor ki: Batıya
Hristiyan diye itiraz edersiniz. Bunun altındaki gizli mesajı
telaffuz etmeyeceğim, kendisi anlamıştır. Ne demek
Hristiyan diye itiraz edersiniz. nereden çıkıyor bu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Daha beterini söylüyor,
diyor ki: Bölgede bir tane başı açık kadın yok. Hakikaten
vicdansızlık bu. Niye? Bölmek lazım tabii; Hristiyan, Müslüman;
başı açık, örtülü; böl! Daha dün söyledim: Selefi ya, ne demek
Selefilik? Selefiliğin ne olduğunu izah etsin, ne anlama
geldiğini bilsin asacağım kendimi burada ya; mümkün değil
yani böyle bir şey.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Garo
ne anlar Selefilikten, selfie çekmekten anlar.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Devamına
geleceğim. Tehcir olduğunu söylüyor, bakın tehcir, bu ülkenin
en en en önemli yaralarından bir tanesini burada alet ediyor. Ne
alakası var tehcirle? O toprakları o hâle getiren Suriyenin o
bölgesini böylesine terörize eden biz miyiz arkadaşlar daha bugün
konuştuk?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
PKK/YPG.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Aynen, PKK/YPG,
emperyalist güçler, orayı tamamen kontrolsüz bir hâle getirdiler yani
Türkiye başına gelen bu felaketle nasıl mücadele edecek? Daha
fenasını söylüyorsunuz: Soykırım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yazıklar olsun!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ya, bu ülke
insanına söylenebilecek en ağır laflardır. İsraile
benzet, Hristiyanlık aleyhine
çalıştığımızı söyle, başı
açık kadınlara saldırdığımızı söyle, soykırım
tehcir de; bunun adı tam bir bölücülüktür.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tam bölücülük Sayın
Başkan, ceza gerekir buna.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu akşam hep beraber
arkada grup başkan vekili arkadaşlarımız dedi ki:
Arkadaşlar, konuşmacılarımızı azaltalım,
sakin olalım, birbirimizi en azından üzmeden incitmeden
Fikirlerimizi biliyoruz yani aynı konuya dair günlerdir
tartışıyoruz. Benim ricam, Allah rızası için, ya,
insanı alnının ortasından vuran şu
konuşmaları yapmayın, insan çok acayip yaralanıyor
gerçekten.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hanımefendi
asılmak vurmak bunlar ne ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bu millete
haksızlık etmeyiniz, söyleyeceğim son şey budur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Oluç
32.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
savaşta askerlerin de masum insanların da öldüğüne, İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
şimdi, tabii bu tartışmalara devam edeceğiz. Fakat
gerçekten çok yakınımızdaki insanların canı
yanıyor. Bakın, biraz evvel İYİ PARTİnin Sayın
Grup Başkan Vekili dedi Buradan belki kimsenin yakını
ölmemiştir. diye. Bizim grup danışmanımızın
-yukarıda çalışıyor şimdi- amca oğlu ve
yeğeni Nusaybinde iş yerlerinde çalışırken bomba
düşüyor ve ailesinden bu 2 kişiyi kaybediyor. Şimdi efendim,
bakın
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Terör bu işte!
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Kim atmış, söyle
kim? Bu masum insanlara kim atmış, amcasının oğluna
bombayı kim atmış?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Kimin
attığını siz nereden biliyorsunuz? Biz de bilmiyoruz. Bir
şey anlatmaya çalışıyoruz, anlatmaya
çalıştığımız şu: Bir kere savaş
ortamına girildiği zaman Bomba nereden geldi? Füze nereden uçtu?
bunların tartışmanın yeri bu Meclis değil. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Kim atmış,
kim?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Siz Genelkurmay
da mı oturuyorsunuz? Burası Meclis. Biz siyasi bir şeyi
tartıştığımız için diyoruz ki: Savaş
kötüdür, savaş başladığı zaman savaş
sırasında masum insanlar da ölür, askerler de ölür. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla, biz savaşa karşı olduğumuzu
anlatıyoruz.
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Sen duymadın galiba
ne konuştuğumuzu.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Arkadaşlar, Grup Başkan Vekilimiz konuşurken
konuşmayın, biz aynı şeyi yapmıyor muyuz?
BAŞKAN Lütfen, değerli milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, lütfen
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Susun!
Yeter, haddinizi bilin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
sakin olalım.
Buyurun Sayın Oluç, sözlerinizi
tamamlayın.
FATMA KURTULAN (Mersin) Grup Başkan Vekili
konuşurken dinleyin arkadaşlar, bunu defalarca Grup Başkan
Vekilinize söyledik.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Oluç.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Arkadaşlar, bir
dakika konuşsun, ben cevap veririm hepsine.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Yani anlatmaya
çalıştığımız bu, bir savaş
ortamının herkesi yaralayabileceğini en
yakınımızdakilere bile acı verebileceğini söylemek
istiyordum, derdimi dinlemedikleri için anlamadılar. Bunu bir
belirtmiş olayım.
İkincisi: MHP Grup Başkan Vekili
Sayın Akçayın eleştirilerini anladık fakat yani bir
vekilimize ajan, provokatör tanımlaması yapması gerçekten
kabul edebileceğimiz bir şey değil kesinlikle. Farklı
fikirlerde olabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
İltifat etmiş ya.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Oluç.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sert
eleştirebiliriz ama ajan, provokatör tanımlaması kesinlikle
kabul edilebilir bir şey değildir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
İltifat etmeye çalışmış.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Biz bu konuda
Grup Başkan Vekilinin gereken düzeltmeyi yapması gerektiğini
düşünüyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
Sayın Altay
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, terörün
bir insanlık suçu olduğuna, Meclis konuşma yeriyse herkesin
düşüncesini özgürce söyleyebilmesi gerektiğine, Barış
Pınarı Harekâtının iç politikanın, siyasi oy
konsolidasyonunun malzemesi olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Herhâlde bu Mecliste bulunan bütün
saygıdeğer milletvekillerimiz terörün bir insanlık suçu
olduğu noktasında hemfikirdir. Bana ait bir söz vardır: Hiçbir
hak talebi terörizme meşruiyet, teröriste masumiyet sağlamaz, kazandırmaz.
Bir söz daha var: Silahların gölgesinde barış
çığlığı da duyulmaz. Dolayısıyla buradan
hareketle terör bir insanlık suçudur, evet, ancak düşünceyi
yargılamak ve cezalandırmak da ona yakın bir şeydir. Ben
Sayın Paylanın konuştuklarının büyük bir
kısmına katılmam, bazı ifadelerini reddederim;
söylediği çok doğru şeyler de var. Ama burası Meclisse,
konuşma yeriyse herkes düşüncesini özgürce söyleyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu operasyona
şüphesiz hepimiz farklı pencerelerden, farklı zaviyelerden
bakabiliriz; bu, her siyasi partinin de hakkıdır, partilerin
görüşlerinin farklı olması işin doğasıdır.
Elbette millî politika da tek olur. Biz bu işe böyle bakanlardanız.
Yalnız ben başından beri bir şey söyledim: Bu operasyon, bu
Mecliste ve diğer siyasi alanlarda iç politikanın, siyasi oy
konsolidasyonunun malzemesi olmamalıdır. Bütün sayın
milletvekillerimizi ve siyasi partileri bu konuya riayet etmeye, haddim
olmayarak, âcizane davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 18'inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
MADDE 18 - 5271 sayılı Kanunun 102 nci
maddesinin birinci fıkrasındaki 'bir yıldır.' ibaresi
'altı aydır.' ve ikinci fıkrasındaki 'iki
yıldır.' ibaresi 'bir yıl altı aydır' olarak
değiştirilmiş ve ikinci fıkrasındaki 'toplam'
ibaresinden sonra gelen cümle yürürlükten kaldırılarak 'altı
ayı geçemez.' ibaresi eklenmiştir. "
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Zeynel
Emre
İstanbul Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Ali
Mahir Başarır Aydın
Özer
Aydın Mersin Antalya
Ünal
Demirtaş Rafet
Zeybek
Zonguldak Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Ali Mahir Başarır söz istemiştir.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aylarca beklediğimiz,
vatandaşlarımızın beklediği, tutuklu ve hükümlülerin
beklediği yargı reformu nihayet Meclise geldi. Evet, biz de bir
reform bekliyorduk ama bu maddelerin birçoğuna
baktığımız zaman, reformdan başka her şeye
benziyor. Üzüldüğüm nokta, aylarca insanların,
vatandaşların, masum tutuklu, hükümlülerin duygularıyla boş
yere oynanması. 2005te Ceza Kanununun tamamını
değiştirdiniz; 2009da bir reform getirdiniz, yargıyı
FETÖye teslim ettiniz; yine bir reform yapıyorsunuz. Bence siz hiç reform
yapmayın, her yaptığınız reformdan sonra ülke bir
şekilde felakete gidiyor. Burada hak olarak verdiğiniz, bir hak
olarak tanımladığınız maddeleri, 805 yıl önce,
1215te Magna Cartada elin oğlu vatandaşlarına vermiş
zaten.
Şimdi avukatlarla ilgili bazı hükümleri
getirmişsiniz, yeşil pasaport getirmişsiniz. Avukatlarımızın
çoğu memleketlerinden Yargıtaya murafaaya gidecek yol
parasını bulamıyor, yurt dışına nasıl
gidecek? Bakın, her ilçeye demiyorum, her mahalleye hukuk fakültesi
açtınız; veterineri, Fransız dili mezununu,
ilahiyatçıyı dekan olarak atadınız ve oralardan mezun olan
binlerce avukatın bugün durumu ortada. Bence reform yapmayın.
Değerli milletvekilleri, yargının ne
hâlde olduğunu bilmiyorsunuz; bir olay anlatayım -dün
gerçekleşti, üzücü bir olay- yargının ne hâlde olduğunu
bilin, reformu öyle yapmaya kalkın.
Hâkim Nilüfer Güvemli, İstanbulda görev
yapıyordu; başarılı, dürüst, onurlu bir hâkimdi; kimseden
talimat almıyordu; aynı zamanda şeker hastasıydı,
ayaklarında yaralar vardı, İstanbulda tedavi görüyordu.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu nedensiz, sebepsiz, zamansız bir
şekilde Kahramanmaraşa tayinini çıkardı.
ARZU AYDIN (Bolu) - Orası memleket değil
mi, Kahramanmaraş?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Memleket. Keşke siz de her memleketi bir görseniz.
ARZU AYDIN (Bolu) Görmediğimi ne biliyorsun?
METİN YAVUZ (Aydın) - Allah Allah! Bir sen
görüyorsun sanki!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ve
dilekçe verdi, İstanbulda, Ankarada tedavi olmam gerekiyor. dedi,
raporlarını sundu; ne acıdır ki Kurul raporların sahte
olduğunu iddia etti. Bu raporlar Adli Tıbba gitti, Adli Tıpta
raporların gerçek olduğu ortaya çıktı. Üzüldü, kahroldu ve
emekliye ayrıldı; dün de kendisini kaybettik. Evet, işte,
yargı bu hâlde.
Neden bu Hâkimler ve Savcılar Kurulu bu hâlde,
biliyor musunuz? Siz atıyorsunuz üyelerini. Anayasa Mahkemesi neden bu
hâlde? Siz atıyorsunuz. Reform yapacakmışsınız;
eğer bir reformdan bahsedeceksek o kurulu özgürleştirin, özgür bir
kurul hâline gelsin. Bakın hâkimlere, partinizin arka bahçesi hâline
gelmiş. İlk kez partili hâkim kavramını sizden
öğrendik, yazık değil mi?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) İdari
yargı
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ona
cevap veririm.
AKPnin üyesi olmayan kişiler hâkim, savcı
olmuyor. Tutturmuşsunuz Mehmet Moğultay Seyfi Oktay. Evet,
bakın, onlar döneminde de hâkim atamaları oldu ama onların
döneminde atanan bir hâkim alçakça bu Meclisi bombalamadı! (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) Onlar döneminde
atanan ülkücü düşüncedeki, millî görüşteki hâkimler de var; hâlâ
görev yapıyorlar. Biliyor musunuz o hâkim ve savcılar şu anda ne
başsavcı olabiliyor ne ağır
ceza başkanı olabiliyor, neden? Dürüst insanlar sizden talimat
almıyor çünkü.
METİN YAVUZ (Aydın) - Allah Allah!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Evet.
METİN YAVUZ (Aydın) - Allah Allah!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Evet,
evet. Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Oltan Sungurlu
ARZU AYDIN (Bolu) Hiçbir hâkim, savcıyı
zan altında bırakamazsınız, yargıyı zan
altında bırakamazsınız.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bunlar
döneminde atanan hâkimlerde tek bir şeye bakılıyordu; liyakate,
puana, vatansever olup olmadıklarına. Şimdi, on yedi
yıldaki bakanlarınıza bakıyorum, onları toplasak bir
Seyfi Oktay, Mehmet Moğultay etmez etmez, bunu bilin, etmez. (CHP
sıralarından alkışlar)
Eğer ki bir reform yapacaksanız
Bakın, bu ülkede akşam televizyon seyreden savcılar sabah
soruşturma açıyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
öğlen gözaltı kararı veriliyor, akşamüzeri tutuklama
veriliyor, altı ay sonra iddianame, asliye ceza ve ağır ceza
karar veriyor, Yargıtay ve istinaf jet hızıyla onaylıyor bu
kararı. İki yıl sonra, hak ihlali kararıyla beraat ediyor.
Siz vicdanlarınızda o iki yılın hesabını
vermezsiniz, sizde o vicdan yok ama mademki bir reform yapacaksınız,
2005 öncesi olduğu gibi, gelin, bu partili sulh ceza hâkimleriniz var ya,
onların vermiş olduğu karara hukuki ve cezai sorumluluğu
getirin.
ARZU AYDIN (Bolu) Hukuk devletinin hâkimlerini,
savcılarını zan altında bırakamazsınız.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Hadi
bakalım, iki yıl yatıp beraat eden bir
vatandaşımıza ödenecek tazminatı o hâkime rücu edin, bir
miktarını edin, bir miktarını ödesin bir insanı
tutuklarken bin değil bin beş yüz kere düşünür. Reform budur. Yapabiliyor
musunuz? Yapamazsınız.
Bakın, dün yanlış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Son
olarak söylüyorum: Soruşturma aşamasında takipsizlik kararı
verilecek...
METİN YAVUZ (Aydın) Hadi yeter
artık! Yeter artık!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
beraat
kararı verilecek; kovuşturma aşamasında, ona son sözü
İçişleri Bakanı söyleyecek. Dünyanın hiçbir yerinde böyle
bir ucube durum yok. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Başarır.
Önergeyi oylarınıza
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Son
cümlem
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın cümlenizi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Eğer ki reform yapacaksanız çıkın sokağa, cezaevlerine
gidin, çek mağdurlarına bakın, anlarsınız ama
sokağa çıktığınız da yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Başarır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Kurtulan, söz talebiniz mi
var?
FATMA KURTULAN (Mersin) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylana yönelik özel
yetiştirilmiş ajan ve provokatör ifadelerinin düzeltilmesi
gerektiği yönünde talepleri olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler.
Sayın Başkan, az önce bir talebimiz oldu,
bir milletvekilimize özel yetiştirilmiş ajan ve provokatör
denildi. Talebimiz oldu bunun düzeltilmesi gerektiği yönünde ama geçildi.
Biz böyle devam edemeyeceğiz oturumlara, Meclisin bu
tartışmalarına dâhil olmamız çok zor. Grup olarak talebimiz
bir ara verilmesi ve biraz istişare yapmamız gerektiğini
düşünüyoruz.
METİN YAVUZ (Aydın) İstişareyi
yapın.
BAŞKAN Evet, teşekkürler Sayın
Kurtulan.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.29
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, özellikle şahıslara yönelik itham edici,
ağır suçlama içeren ifadelerin kullanılmamasının
demokratik tartışma adabı açısından, demokratik
olgunluk açısından önemli olduğuna, İç Tüzükün de bu
konuda yükümlülük getirdiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 105
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam etmeden
önce kısa bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.
İki gündür Genel Kurulda -bugün de öyle oldu-
gerilimi yükselten, tartışmaların demokratik olgunluk içinde
yürümesini zorlaştıran konuşmalar ve tutumlar ortaya
çıktı. Bunun böyle olmaması gerektiğinin herkes
farkındadır diye düşünüyorum ama bunu yine hatırlatmak
istiyorum.
Özellikle şahıslara yönelik itham edici,
herhangi bir ağır suçlama içeren ifadelerin kullanılmaması,
demokratik tartışma adabı açısından, demokratik
olgunluk açısından son derece önemlidir. Esasen İç Tüzük de bu
konuda bizlere yükümlülük getirmektedir.
Bundan sonraki görüşmelerde, başta grup
başkan vekilleri olmak üzere bütün milletvekillerinin bu hususlara dikkat
edeceğini umut ediyorum, buna inanıyorum. Ayrıca, hepinizden bunu
bilhassa istirham ediyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi 105
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
18inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 18inci maddesiyle değiştirilmekte olan 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 102nci maddesine eklenen dördüncü
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(4) Her halükarda toplam tutukluluk süresi,
ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından
bir yıl, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler
bakımından ise onsekiz ayı geçemez. 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlarda üç yılı geçemez.
Bu süreler savcının iddianame
hazırlama süresini de belirler.
Dursun
Ataş Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Kayseri
Aksaray
Antalya
Hasan
Subaşı Behiç
Çelik Zeki
Hakan Sıdalı
Antalya
Mersin Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci
maddesiyle ilgili konuşmak için söz almış bulunuyorum.
18inci maddesi bildiğiniz üzere tutuklamalarla
ilgili bir düzenleme getiren madde. Çok da önemli tutuklamalar çünkü 95 bine
ulaşmış tutuklama sayısı -2018 yılında- 150
bine ulaşmıştır hükümlü sayısı.
Dolayısıyla cezaevleri dolmuştur ve de Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi sürekli Türkiyeyi tutuklamayla ilgili mahkûm
etmektedir. Bu yasada bir değişiklik gerekmiştir gerçekten ama
reform kapsamında sayılır mı? Tabii ki bütünü hususundaki
konuşmalarımda da belirttiğim gibi bu yasa reform teklifi
yasası olmamakla birlikte ağır cezalık işlerde bir
yıla düşürülmesi, ağır cezanın görevine girmeyen
konularda da altı aya düşürülmesi yine de yararlıdır. Bir
nevi savcıların inisiyatif alanını
daraltmıştır çünkü hepimizin bildiği gibi, savcılar
tutukluluğu yıllarca sürdürebilmekteydi iddianame bile
hazırlamadan ve kovuşturma süresini de nazara
aldığımızda yıllarca tutukluluk süresinin bir infaz
gibi Türkiyede uygulandığını görüyorduk. Hâlbuki
tutuklamalar, hepimizin bildiği gibi bir tedbirdir ama Türkiyede tedbir
olmaktan çıkmış, bir infaz gibi kullanılır
olmuştur. Biz İYİ PARTİ olarak bu sürelerin, ağır
ceza mahkemesinin konusuna girmeyenlerde her hâlükârda bir yıl
olmasını önerdik. Ağır cezalık konularda,
ağır cezanın görevine giren hususlarda bir buçuk yıl, Terörle
Mücadele Yasası kapsamında olanlarda üç yılla
sınırlanmasını bu önerimizle ortaya koyduk ancak
savcıların da iddianame hazırlığının bu
sürelerle belirlenmesini talep ettik.
Bunu niye istedik? 2016 yılında, hepimizin
bildiği gibi, Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener hakkında bir iddia tertip edildi ve gizlidir, ne olduğunu
biz de bilmiyoruz. Oysa 2016 yılındaki FETÖyle ilgili Genelkurmay
çatı davasının 224 sanıklı olmasına rağmen
tamamlandığını, hükmün verildiğini biliyoruz ama
Sayın Genel Başkanımızla ilgili konu hâlâ müphemdir;
FETÖyle iltisaklı mı yoksa FETÖnün siyasi ayağı mı
yoksa başka bir iddia mı, belirsizdir. Sayın Genel
Başkanımızın sürekli Beni çağırın,
savcılıkta ifademi vereyim. demesine rağmen savcılık
ifadeye çağırmadığı gibi iddianame de tertip
edilmemekte.
İYİ PARTİ Grubu olarak sürekli
Meclise araştırma önergeleriyle
FETÖ konusunda, FETÖnün siyasi
ayağı konusunda araştırma önergelerimiz de iktidar
oylarıyla reddedilmekte. O zaman bir garabet ortaya çıkıyor ki
bu önergeyle biz diyoruz ki savcıların tutukluluk süresinde
dilediği gibi hareket kabiliyeti ve inisiyatifi olmasın fakat
iddianame düzenlemekte de yine dilediği gibi süre kullanamasın.
Sayın Genel Başkan siyasetçi kişi
olduğu için mi Hele bir soruşturma dursun el altında, koz
olarak kullanırız. mı denilmek istenilmekte yoksa bir
baskı aracı mıdır, bir tehdit aracı mıdır?
Akla her husus gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı,
tamamlayın lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Onun için,
savcıların tutuklu olmayan hâllerde de iddianame düzenlemesinin bir
sürece bağlanması mutlak gerekmektedir.
Ayrıca hâkim ve savcılar yıllarca
tutuklu bırakabilmekte ve de sorunlu mahkeme kararları ve
Hepimiz
biliyoruz, gözü bağlı olması gereken adaletin Türkiyede gözü
açık ve bizde yukarıya, talimata bakarlar, siyasi erkin talimat ve
yönlendirmelerini gözler olmuşlardır. Onun için şunu da ben
diliyorum: İtalyada, İngilterede, Almanyada, İsviçrede,
Fransada olduğu gibi Türkiyede de ceza davalarında tazminat geçerli
olabilmeli. Türkiyede de var bu ama devlet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bir dakika daha izin
verirseniz toparlıyorum.
BAŞKAN Öyle yapmamaya birlikte karar verdik.
Siz sözlerinizi söyleyin, ben ek süre vermeyeyim Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Öyle mi? Hemen
toparlıyorum, peki.
Türkiyede belirli bir oranda en azından rücu
hakkını kullanmak, bu konuda çok ciddi bir disiplin ve düzenleme
getirir diye düşünüyorum.
Çok teşekkürler.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Subaşı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Toğrul Kemal
Peköz Mensur
Işık
Gaziantep Adana Muş
Kemal
Bülbül Züleyha
Gülüm Mahmut
Celadet Gaydalı
Antalya İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Mensur Işık söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MENSUR IŞIK (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, en son bu AKP
iktidarının yargı paketi adı altında Meclise getirip
kabul ettirdiği bir paket vardı. O paketten sonra, gerçekten, ne
kadar bir yargı paketinin olup olmadığını ya da reform
olup olmadığını ben Muştan birkaç örnek vererek açmak
istiyorum.
Abdurrahman Çapın diye bir
arkadaşımız var, partili arkadaşımız, il eş
başkanımız. Kızı örgüte katılıyor, örgütün
dağ kadrosuna katılıyor. Bir baba olarak kızını
görmeye giden bir kişi. Kızını gördükten sonra dönüyor ve
kızıyla yaptığı görüşmenin fotoğrafları
bir şekilde güvenlik güçlerinin eline geçtikten sonra kendisi
hakkında dava açılıyor ve örgüt üyeliğinden ceza
alıyor, sadece ve sadece kızını gördüğü için. Bu birincisi.
İkincisi, Besra Erol arkadaşlar. Besra
Erol, AKPnin ittifak yaptığı, desteklediği IŞİD
tarafından yapılan Suruç katliamında çocuğu öldürülen bir
anne. Besra Erol kendi oğlunun cenaze töreninde yaptığı bir
konuşmadan sonra, bir yıl, iki yıl aradan sonra gözaltına
alınıyor, tutuklanıyor ve örgüt üyeliğinden şu anda
yargılanıyor. Bu ikincisi, AKPnin getirmiş olduğu
yargı paketinin mahiyeti açısından.
Üçüncüsü Hikmet Şeker, Muştan yine.
Hikmet Şekerin oğlu Celal Şeker örgüt üyeliğinden ceza almıştı
Diyarbakırda, Diyarbakır D Tipi Cezaevinde kalıyordu. Hasta bir
şekilde, haftanın üç günü, dört günü hastaneye götürülüp
getiriliyordu ve AKP ve MHPnin o dönem yaptığı ittifak
sonrası adli tıp tarafından bir türlü bırakılmayan
Celal Şeker yaşamını yitirdi, öldü, cenazesi Muşa
geldi. Hikmet Şeker kendi oğlunun cenaze törenine
katıldığı için, kendi oğlunu defnettiği için ve
oğluna bir taziye çadırı kurduğu için örgüt
üyeliğinden şu anda yargılanıyor ey AKPliler.
Elif Çetinbaş, Kobani sürecinde yapılan
protestoların içerisinde yer alan bir il eş
başkanımızdı ve o protestolarda yer aldığı
için şu anda örgüt üyeliğinden ceza almış ve üç
yıldır cezaevinde, on bir yıl ceza almış bir
arkadaşımız. AKPnin getirmiş olduğu yargı
paketlerinin mahiyeti böyle maalesef.
Şimdi yine bir yargı paketiyle
karşı karşıyayız. Çinlilerin bir atasözü var
arkadaşlar, diyorlar ki: Tilki ne zaman vaaz vermeye başlarsa o
zaman sizin gözünüz tavuklarınızda olsun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Onu da
okuyarak söylüyorsun.
MENSUR IŞIK (Devamla) Evet, aynen böyle,
okuyarak söylüyorum çünkü
ŞAHİN TİN (Denizli) Tilki kim
oluyor? Siz mi?
MENSUR IŞIK (Devamla) Tilkinin kim
olduğunu herkes biliyor, Türkiye kamuoyu biliyor. Tilki şu anda
ŞAHİN TİN (Denizli) Terör
savunuculuğu yapıyorsun şu anda çıkıp da
karşımızda.
MENSUR IŞIK (Devamla)
Saygısızlık yapmayın, müdahale etmeyin.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen
saygısızlık yapma.
MENSUR IŞIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, süreç çok kızgın, süreç çok ağır. Bugün
eğer Kürt meselesi uluslararası sorun, mesele hâline gelmişse
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt sorununu çözümsüz hâlde
bırakmasından kaynaklanmaktadır. Bugün Kürt meselesini Avrupa
Birliği tartışıyor, NATO tartışıyor, bugün
Kürt meselesini Arap Ligi tartışıyor, Arap Ligi diye
bildiğimiz Arap ülkelerinin hepsi bir araya geliyor ve Türkiye'nin
Suriyeye yapmış olduğu girişimi bir işgal olarak
değerlendiriyor, Kürtlere karşı bir savaş olarak
değerlendiriyor. Amerika Birleşik Devletleri bunu bu şekilde
değerlendiriyor, Avrupa Birliği bu şekilde değerlendiriyor.
Yani sizler, bizler eğer ki biz, Kürt meselesini yüz yıl önceki
Kürtler ve Türklerin Çanakkalede, Kürtler ve Türklerin Sivas ve Erzurum
Kongresinde kurmuş oldukları ittifakın ruhuna uygun bir
şekilde çözemezsek bu ülkede iç savaş bir
kaçınılmazdır, uluslararası güçler de
parmağını koyacaktır, herkes de parmağını
koyacaktır.
ŞAHİN TİN (Denizli) İç
savaş propagandası yapıyor.
MENSUR IŞIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, birkaç, bir buçuk ya da iki ay önce Sayın Öcalan
yaptığı görüşmeler sonucunda şunu söylemişti
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Bebek katili o.
ŞAHİN TİN (Denizli) İç
savaş propagandası yapıyorsun.
MENSUR IŞIK (Devamla) Kürtler ve Türkler
birlikte ittifak yaparlarsa bu süreci atlatırlar. Kürtler Türksüz,
Türkler de Kürtsüz olamaz." demişti.
Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi sorunların çözüldüğü,
tartışıldığı bir yerdir, bir kurumdur, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu ülkenin ve devletin temellerinin
atıldığı kutsal bir kurumdur. Neden böyle diyoruz? Çünkü
1919larda, 1920lerde ilk Meclis kurulduğunda,
açıldığında -bölgeden doğu ve güneydoğu adı
sonradan değiştirildi ya- kürdistandan gelen milletvekillerine
kürdistan mebusu deniyordu ve Kürtler, kürdistan mebusu olarak gelip şu
Mecliste kendi ana dilleriyle konuşabiliyorlardı, kendi
sorunlarını tartışabiliyorlardı. Ne zamana kadar? Ta
ki Kürtlerin inkârı ve asimilasyonu İttihat ve Terakki zihniyeti
tarafından karar altına alınana kadar. Karar altına
alındıktan sonra ne oldu? Kürtler isyana kalktı. İşte,
Şeyh Sait isyanı, Dersim isyanı, Ağrı, Zilan ve en son
PKKnin isyanı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Işık.
MENSUR IŞIK (Devamla) - Sevgili
arkadaşlar, değerli arkadaşlar; PKKnin isyanına öyle ters
ters bakmanıza gerek yok. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı rahmetli
Demirel aynen bunu söylemişti, 28 Kürt isyanı var, 29uncusu da
budur, ne şekilde çözmüşsek, buna da o şekilde çözüm
bulacağız. demişti. Hayır arkadaşlar, biz bu ülkede
eğer birlikte yaşama azmini, iradesini hâlâ taşıyorsak bu
meseleyi mutlaka ama mutlaka çözmeniz gerekiyor.
Şunu söyleyeyim ben: Afrine yapılan
operasyon, güney Kürdistanda Kürtlerin referandumuna yapılan tepki ve
girişimler, aynı şekilde bugün Suriye'deki girişim
Kürtlerin bu devletle beraber, Türklerle beraber yaşama iradesine bir
kasıttır. Bunu çok net bir şekilde buradan bir kez daha ifade
edeyim.
Bundan sonra diyorum ki, son olarak diyorum ki:
Aklımızı başımıza almamız lazım.
Burası meselelerin çözüm yeridir, Kütler ve Türklerin birlikteliği,
Sayın Öcalanın deyimiyle
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Bebek katili
MENSUR IŞIK (Devamla) -
Kürtler Türksüz,
Türkler de Kürtsüz olamaz, olmamalıdır.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Sen
teröristbaşına nasıl Sayın Öcalan diyorsun ya?
Teröristbaşına niye Sayın Öcalan diyorsun sen?
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Canibaşı...
MENSUR IŞIK (Devamla) Hep beraber, birlikte
bu ülkeyi demokratik bir seviyeye getirmemiz lazım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Zeynel
Emre
İstanbul Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Aydın
Özer Süleyman
Bülbül
Antalya Antalya Aydın
Ünal
Demirtaş İsmail
Atakan Ünver
Zonguldak Karaman
MADDE 19 5271 sayılı Kanunun 171 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan karar verebilir. ibaresinden
sonra gelmek üzere Kadına ve çocuklara yönelik suçlar bu maddenin
kapsamı dışındadır. cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünver söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözüm ona yargı reformu ve ona ilişkin ilk
paketi konuşuyoruz. Türkiyede yargı açısından bir reforma
ihtiyaç var mı? Elbette vardır, hem de şiddetle ve acilen
vardır. Ne var ki yargıdaki temel sorunlara dokunmayan, dokunamayan
strateji belgesiyle ve kanun teklifleriyle reform yapılamaz.
Değerli milletvekilleri, özellikle on yedi
yıldır ülkeyi yönetenlere seslenmek istiyorum: Yargısal
faaliyeti, tek adam rejiminin diğer bakanlıklarından hiçbir
farkı olmayan Adalet Bakanlığının vatandaşlara
sunduğu bir hizmet olarak görürseniz yani yargıyı devletin üç
ana fonksiyonu ve kurucu unsurundan biri olarak görmezseniz yargıda reform
yapamazsınız. Şüphesiz ki yargı, salt adalet hizmeti olarak
tanımlanmaktan çok öte bir anlama ve değere sahiptir. OHAL
şartlarındaki bir dayatmayla getirdiğiniz tek adam rejimini
anlatırken kuvvetler ayrılığı diyordunuz, işte
o kuvvetler ayrılığı dediğiniz kuvvetlerden biri
yargı kuvvetidir; ne çabuk unuttunuz?
Maddeyle, dava açılmasının
ertelenmesi müessesesiyle ilgili düzenleme yapılmaktadır. Bu
düzenlemeye itirazımız yok ama uyarımız ve önerimiz var.
Esas olan, uygulayıcıların ve siyasi güç sahiplerinin suç
algısının ne olduğudur. Uygulayıcılar,
siyasilerin yol göstermesiyle, basılmamış kitabı bomba, hak
arayan işçileri terör örgütü üyesi olarak nitelendirirse o zaman bu türden
düzenlemelerin hiçbir anlamı olmaz. Anlayış bu olursa,
yazılı metinleri nasıl değiştirirseniz
değiştirin, ne hukukun üstünlüğünü sağlayabilirsiniz ne de
hukuk devletini tesis edebilirsiniz. Aslolan, kafalardaki hukuku, yasaları
değiştirebilmektir.
Bu bağlamda, örnek olsun diye söylüyorum,
Anayasa hukukçusu Profesör Doktor Kemal Gözler Hocaya 31 Mart İstanbul
seçimini iptal eden YSK kararı hakkında neden bir şeyler
yazmadığı sorulduğunda Hoca şöyle bir yanıt
veriyor: Türkiyede yürürlükteki hukuk olarak takdim edilen hukukun gerçekten
yürürlükte olduğundan şüphe ediyorum. Yürürlükte olduğu söylenen
hukuku incelerken abesle iştigal ediyormuşum hissine kapılıyorum.
Hukuki meselelerin hukuken değil, siyaseten
kararlaştırıldığı bir yerde sorunları
hukuken tartışmak ne büyük bir saflıktır. Ben hukukun saf
teorisinin bir mensubuyum ama saf değilim. diyor ve devam ediyor Hoca:
Hukuk lotarya değildir, önceden bilinen bir şeydir. Mahkemeler
hukuka göre karar verdikleri için belli bir davada hangi hukuk kuralına
dayanarak karar verecekleri bilinirse mahkemelerin kararları önceden
tahmin edilebilir. Zaten hukuki güvenlik ilkesinin anlamı da budur.
Benim görebildiğim kadarıyla YSKnin İstanbul seçimlerini iptal
edeceğini daha baştan doğru bir şekilde tahmin eden
kişi gazeteci Nagehan Alçıdır. Ne kadar ilginçtir ki ülkenin en
kıdemli Anayasa hukuku profesörleri yanılırken Nagehan
Alçının tahmini doğru çıktı. Anayasa hukuku
profesörleri YSKnin kararının ne olacağını doğru
bir şekilde tahmin edemiyorlar çünkü YSKnin neye göre karar verdiği
belli değil. Bu nedenle Anayasa hukuku profesörlerinin derin hukuk
bilgileri bir işe yaramıyor. diyerek tamamlıyor Hoca sözlerini.
İşte siz, on yedi yılın sonunda,
hukuk anlamında bilinen her şeyi işe yaramaz hâle getirdiniz.
Devriiktidarınızda hukukçuların hukuk bilgisinin ve dahi hukukun
bir anlamı kalmamıştır. Hukuku Tek adam ne ister?e
bağladınız. Geldiğimiz nokta, George Orwellın
1984te dediği gibi, Aslında hiçbir şey yasa
dışı değildi çünkü artık yasa diye bir şey
yoktu. noktasındadır maalesef.
Bu ülkede bir ağır ceza mahkemesi, Anayasa
Mahkemesinin kararına uymadı. Bu ülkede YSK, açık kanun hükmünü
yok sayarak referandumda mühürsüz oy pusulalarının ve zarflarının
geçerli sayılacağına dair karar verdi. Bu ülkede yargı
eliyle millî orduya kumpas kuruldu, kozmik odaya girildi. Bu kararları kim
verdi? Mahkemeler. Bu şekilde ülkede hukuk, hukukçuları isyan eder boyuta
sürüklenirken siz ne yaptınız? Önce bazılarıyla aynı
menzilde yürüdünüz ya da öyle zannettiniz, sonra Bunları temizliyoruz.
fırsatçılığıyla teşkilatlarınızda görev
yapmış avukatları hâkim, savcı yaptınız. Şimdi
bize ve Türk halkına Buradan adalet çıkacak. diyor ve buna
inanmamızı bekliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi tamamlayın
Sayın Ünver.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Buradan
adalet çıkmaz arkadaşlar, çıkmaz, çıkamaz. Ülkedeki
muktedir siyasetçilerin ya da hâkim siyaset anlayışının hoşuna
gitmeyen her söz uygulayıcılar tarafından suçmuş gibi
algılanmaya devam edecekse kanunlara onu yazmanın, bunu yazmanın
hiçbir anlamı yok. İşte, yargıda reform yapacaksak ve
yargıda reformdan bahsedeceksek buradan başlamalıyız. On
yedi yıldır anlatıyoruz; 12 Eylül 2010da anlattık, 16
Nisan 2017de anlattık, hâlâ da anlatıyoruz ama ne yazık ki
dünyanın en zor işidir anlamayana anlatmak. Anlatırsın
anlamaz, anlamak istemez çünkü işine gelmez. Zor olsa da, anlamak
istemeseniz de, işinize gelmese de biz anlatmaya devam edeceğiz. Siz
anlamasanız da yüce milletimiz anlıyor.
Yüce Türk milletine selamlarımı,
saygılarımı sunarım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 19uncu maddesiyle değiştirilmekte olan 5271 sayılı
Kanunun 171inci maddesinin (2)nci fıkrasında yer alan
Uzlaştırma ve önödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere,
Cumhuriyet savcısı ifadesinden sonra gelmek üzere
kovuşturulması şikâyete bağlı olup ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kayseri Aksaray Adana
Hayrettin
Nuhoğlu Fahrettin
Yokuş
İstanbul Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Meclisimize getirilen yargı paketi kanunu
taslağı bilindiği gibi bir torba kanundur. Adalet, yargı,
hak ve hukuk bir paket içine sığdırılamayacak kadar
önemlidir. Ülkemizde adalet sistemine olan güven ne yazık ki gün geçtikçe
azalmaktadır. Yargı sistemimizin yeniden düzenlenmesi elzemdir. Ancak
yargı sistemini torba kanun şeklinde düzenlemek sorunları
çözmeyecektir. Ülkemizde adaletin sağlanmasını mümkün
kılmak için eksiksiz işleyecek bir demokrasiye ihtiyacımız
vardır. Gerçek demokrasinin temelini kuvvetler ayrılığı
oluşturur. Adil yargılamanın önünü ancak bu şekilde
açabiliriz.
Çağımızda devletler arası
ticaret ilişkilerinde adalet birinci derecede önemli bir unsurdur.
Adaletin ve hukukun adil işlemediği bir ülkeye
yatırımcı gelmez, kredi verilmez. Bu tür ülkeler milletler
içinde en itibarsız ve en güvenilmez toplumlar olarak anılırlar.
Ayrıca adaletin olmadığı bir ülkede haktan ve hukuktan söz
edilemez. Ülkemizde her gün yargı skandalları yaşanmaktadır.
Türk yargısında çifte standart uygulanmaktadır. Mahkemelerin
verdiği kararların büyük bölümü tartışılmakta,
yargı aleni olarak iktidar yandaşlarını korumaktadır.
Eskiden yüksek yargı organlarının başkanları
yargıçlar için vicdanları ile cüzdanları arasına
sıkışıp kaldıkları söylenirdi ama bugün, çok
şükür, iktidarınız yargıçlarımızın hak
ettiği ücretleri verdi, takdir ediyorum ancak bugün
yargıçlarımız vicdanları ile iktidar arasına
sıkışıp kalmışlardır. Yargı, hür
iradesiyle karar veremez olmuştur. Bazı mahkeme kararlarına
baktığımızda gördüğümüz gerçek ne yazık ki
şudur: Zorlama yorumlarla yasalar geriye doğru yürütülerek insanlar
suçlanmakta ve cezalandırılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, yargı organlarınca verilen keyfî
tutuklama kararlarının çözüme kavuşturulması gerekir. Somut
deliller olmadığı hâlde insanlar hakkında tutuklama
kararları verilmektedir. Kişiler hakkında yapılan
araştırmalar sonucunda tutuklamayı haklı çıkartacak
hiçbir delil ortaya konulmadığı hâlde çok sayıda
kişinin tutukluluk hâli keyfî olarak sürdürülmektedir. Bu durum kişi
özgürlüğü hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Üzerine
atılı suça dair hiçbir delil bulunmayan insanların tutukluluk
hâllerinin sürdürülmesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Anayasada yer
alan temel hak ve özgürlüklere, evrensel ilkelere, insan hak ve özgürlüklerine
aykırıdır. Toplum vicdanını yaralayan bir olay
olduğunda yazılı ve görsel medyanın gücü ve
katkısıyla savcıların karar değiştirdiğine
şahit olmaktayız. Yargı bir karar verirken yazılı ve
görsel medyanın etkisinde kalmadan, toplum vicdanını yaralamadan
kararlar vermelidir. Yargı bağımsızlığına
gölge düşürmemek için hukukun doğru işlemesi gerekir. Bu da
Anayasa ve evrensel hukuk kurallarını uygulamakla mümkün olur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buradan sizlere Türkiyedeki yargıya güvenin her geçen
gün azaldığını gösteren örnekler vermek isterim. Adalet
Bakanı Sayın Abdulhamit Gül, 2014 yılında Bursada
yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir:
Türkiyede yargıya olan güven önceleri yüzde 60 ilâ yüzde 70lerdeyken
şimdilerde yüzde 20lerin altına düşmüştür. Türkiye
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu 2016
yılında yaptığı bir konuşmada Maalesef
yargımız siyasetin etkisine açılmış durumdadır,
yargıya duyulan güven yüzde 20ler seviyesine düşmüştür.
demiştir. Yine, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü
Cirit Geçmişte yargıya güven yüzde 70 iken şimdi yüzde 30lara
düşmüştür. demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, lütfen tamamlayın
Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - 2019
yılında Sosyal Demokrasi Vakfının Türkiye genelinde
yaptığı ankette AK PARTİli seçmenin yüzde 26,2si
Türkiyede yargının bağımsız
olmadığını söylüyor. Yüzde 16,1i yargıya güvenmediğini,
yüzde 22,1i ise mahkemelerin tarafsız olmadığını
söylüyor.
Yukarıda saydığım örneklerden de
anlaşılacağı üzere ülkemizde yargıya güven
kalmamıştır. Adalet mülkün temelidir.
anlayışını kendisine yol olarak seçmiş olan bir
milletin bugün yargıya güveni yok olmuştur. Ülkemizin geleceği
için hukukun üstünlüğü anlayışını yeniden tesis etmek
ülkeyi yönetenlerin boynunun borcudur diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yokuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 19uncu maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen Ceza Muhakemesi Kanununun 171inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "iki" ibaresinin
"üç" şeklinde ve aynı maddeye eklenen altıncı
fıkranın (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Tokat İstanbul Kırıkkale
Necip
Nasır İsmail
Emrah Karayel Bekir
Kuvvet Erim
İzmir Kayseri Aydın
Zeynep
Gül Yılmaz
Mersin
a) Suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek
veya örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yoktur.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, kamu davasının
açılmasının ertelenmesi müessesesi için öngörülen iki
yıllık sınırın üç yıla çıkarılması
ve böylece kamu davasının açılmasının ertelenmesi
kapsamına giren suç sayısının artırılması
amaçlanmaktadır. Bu kapsamda olan, suç işlemek için örgüt kurma,
yönetme veya örgüte üye olma suçları ise kapsam dışında
bırakılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 19uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
19uncu
madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 20'nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
"MADDE 20 - 5271 sayılı Kanunun 174
üncü maddesinin birinci fıkrasının ilk paragrafı
aşağıdaki şekilde ve (b) bendinde yer alan 'etki
edeceği' ibaresi 'doğrudan etki edecek' ibaresi olarak değiştirilmiştir.
"(1) İddianame mahkemeye verildiğinde
mahkemece, taraflara tebliğ edilir. Taraflar iddianameye yedi gün
içerisinde itiraz edebilirler. Mahkemece, itiraz süresi dolmasından
itibaren yedi gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler
ve varsa itirazlar incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar
belirtilmek suretiyle;
Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek
İstanbul
Aydın
Antalya
Alpay
Antmen Aydın
Özer Zeynel
Emre
Mersin
Antalya
İstanbul
Ünal
Demirtaş Necati
Tığlı
Zonguldak Giresun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Giresun Milletvekili
Necati Tığlının söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Tığlı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NECATİ TIĞLI (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 20nci maddesi Ceza Muhakemesi Kanununun
174üncü maddesinde düzenlenen iddianamenin iadesiyle ilgilidir. Burada
yapılan değişikliklere özellikle
baktığımızda, yeterli bir düzenlemenin
yapıldığını söylemek mümkün değildir ancak Türk
yargı sisteminde esas sorun çok daha vahimdir. Sayın milletvekilleri,
biz Türkiyede adil bir yargıdan ve adil bir yargılamadan söz
edebilir miyiz? Adil yargılamadan söz etmeyi bırakın, Türkiyede
tarafsız ve bağımsız bir yargı var mıdır?
Maalesef yoktur. İktidar partisi milletvekillerine sesleniyorum: Bütün AKP
il ve ilçe başkanlarınızı hâkim ve savcı yaparak
mı bağımsız ve tarafsız bir yargı kuracaksınız?
Açıkça sorayım: Bırakın Türkiyeyi, seçim bölgem Giresunda
kaç AKP yöneticisi, üyesi hâkim ve savcı yapılmıştır?
Bu arada, siz bunların liyakatlerine, tarafsız olacaklarına
kefil misiniz? Siz onlara güveniyor musunuz? Kefil iseniz, güveniyorsanız
onların hatalarına ortaksınız demektir. Sayın
milletvekilleri, Türkiyede adil, tarafsız ve bağımsız
yargıyı kurmamızın ön şartı, Hâkim ve
Savcılar Kurulunu siyasi iktidarın güdümünden kurtarmaktır.
Daha da vahimi, Türkiyede kadın cinayetlerinin
geldiği noktanın tek sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarıdır çünkü kadın cinayetleri bireysel değil,
politiktir. Vahşice katledilen yüzlerce kadın ve çocuk cinayetinde
kravat takanlara verilen iyi hâl indirimlerinden, beslediğiniz tarikat
mensuplarının, yandaş medya
şakşakçılarının ve bazı iktidar
mensuplarının kadına yönelik şiddeti
meşrulaştıran söylemlerinin bu cinayetlerde etkisi yok mudur?
İşte tam da bu nedenlerden dolayı, burada yapılan tüm
kanunlar ortak bir akılla ve evrensel normlara göre hazırlanmalı,
asla ve asla oldubittiye getirilmemelidir; tüm kesimlerin, tüm siyasi
partilerin, tüm STKlerin sesi dinlenmelidir; torba yasa tekniğinden bir
an önce vazgeçilmelidir.
Sayın milletvekilleri, hukuk ve adalet
arayanların hakkını korumak için görev yapan hâkim, savcı
ve avukatların cüppelerinde neden düğme yoktur? Tabii ki kimsenin
önünde iliklemesinler diye. Peki, cep neden yoktur? Tabii ki tarafsız ve
bağımsız kararlar versinler diye. Ama bu yıl adli
yargı yılı açılışının Beştepede
yapılmasıyla birlikte cüppelere düğme ve cep dikilerek
yargı ayaklar altına alınmıştır. Kim yargıyı
ayaklar altına alıyorsa emin olun ki bir gün o yargıya muhtaç
olacaktır. Bağımsız olmayan, tarafsızlığını
yitiren yargıya yapılan bu müdahaleler sorun çözmez. Sorunların
çözümü önce bağımsız ve tarafsız yargı erki, sonra
Anayasa da dâhil olmak üzere yapılacak kapsayıcı
düzenlemelerdir. Yoksa insanlar adaleti sosyal medya platformlarında
aramaya devam ederler, ülkemin güzel insanları haksızlığa
uğradığı zaman Twitterda, Instagramda, Facebookta
hepimizi etiketleyerek seslerini duyurmaya çalışırlar.
Görüştüğümüz bu teklifin içindeki kimi kanunlarda yapılan
kısmi değişikliklere de yargı reformu denmez, dense dense
yargıya makyaj denir.
Kıymetli vekiller, ömrü FETÖyle mücadeleyle
geçen Eren Erdem dört yüz yetmiş altı gündür tutuklu. Yine aynı
şekilde, tüm vatandaşlarımızın her bir oyuna sahip
çıkan İstanbul İl Başkanımız Canan
Kaftancıoğlunun altı yıl önce attığı
tweetler bahane gösterilerek tam da İstanbul seçimleri sonrası
hapse atılmak istenmesi yargının talimatlarla hareket
ettiğinin ispatı değil midir? Bu haksızlığa, bu
adaletsizliğe bir an önce son verilmelidir.
Unutmayın ki eğer bir kişinin
hakkı yenmişse tüm toplumun hakkı yenmiştir ve o hakkı
yedirmemek bu yüce Mecliste görev yapan milletvekillerinin görevidir. Ama hiç
şüpheniz olmasın, bu ülkede adaletsizliklere, hukuksuzluklara,
vicdansızlıklara karşı mücadele eden bir parti ve bir lider
var; o partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi, o liderin adı Kemal
Kılıçdaroğludur. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ TIĞLI (Devamla) - Hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Tığlı, bir dakika daha süre veriyorum.
NECATİ TIĞLI (Devamla) - Sizin
yarattığınız zulme ve adaletsizliğe karşı
bizim yaptığımız mücadele asla bitmeyecek. Adaletli olun,
adaletle kalın.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci
maddesinde yer alan düzenlenen ibaresinin düzenlenmiş olan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Kemal
Peköz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Gaziantep Adana Batman
Kemal
Bülbül Züleyha
Gülüm Mahmut
Celadet Gaydalı
Antalya İstanbul Bitlis
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryaki söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun İddianamenin iadesi başlıklı
174üncü maddesinde yapılacak değişiklik teklifi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim:
İddianamenin iadesi kurumunun kapsamının genişletilmesiyle
ilgili olarak yapılacak düzenlemelere genel olarak karşı
değiliz ancak yapılan düzenleme ihtiyaca cevap vermeyecektir çünkü
sanık ve mağdurların iddianamenin iadesine yönelik herhangi bir
etki ve yetkisi olmaması büyük bir eksikliktir. Bu nedenle
duruşmanın açılışı ve fakat kimlik tespiti ve
sorguya başlamadan önce sanık ve mağdurlar ile vekilleri
iddianamenin iadesini talep edebilmeli, mahkeme bu konuda bir karar vermeden
yargılamaya başlamamalıdır.
Ülkemizin bir yargı reformuna ihtiyaç
duyduğuna hiç kuşku yok ancak bugün görüştüğümüz bu ilk
paketi bırakınız reform olarak nitelendirmeyi, yargı
mekanizmasının güncel sorunlarının bile çözümüne
yaklaşmadığını belirtmek isterim. Bakınız,
anayasal hakların kullanılması, temel hak ve özgürlüklerin, en
temel insan haklarının kullanılması, düşüncelerin
ifade edilebilmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşünün
yapılabilmesi, basın açıklamasının yapabilmesi gibi
her hak iktidarın, İçişleri Bakanının, valinin iki
dudağı arasındadır. Emin olun, Türkiye'nin anayasal bir
hukuk devleti olup olmadığı ciddi olarak kamuoyunda
tartışılmaktadır.
13 Ekim tarihinde yapmak istediğimiz 7 Ekimin
7nci yıl dönümü kutlamamız, kapalı salon toplantımız
bu iktidar tarafından yasaklandı, kuruluş yıl dönümü
etkinliği yapamadık. Milletvekillerimizin parti binası önünde
yapmak istedikleri basın açıklamaları engelleniyor, parti
binalarımız polis kuşatması altına alınıyor,
milletvekillerimiz açıkça hedef gözetilerek darbediliyor. İki gün
önce, bundan birkaç gün önce İstanbulda Savaşa hayır,
barış hemen şimdi. sloganı atan 9 arkadaşımız
tutuklandı. Bakın, gözaltına alınmadı,
tutuklandı, örgüt propagandası yapmak suçlarıyla. Neden? Sadece
Savaşa hayır, barış hemen şimdi. dedikleri için.
Sayın Bakan, biraz önce burada ne dedi biliyor
musunuz? Suriyeye demokrasi götüreceğiz. İyi mi? Suriyeye
demokrasi götürecekmiş Sayın Bakan. Bunu kimlerin söylediğini
lütfen iyi hatırlayın. Bu sözü Orta Doğuda ilk kimlerin
söylediğini, Demokrasi götüreceğiz. diyerek kimlerin savaş
taşıdığını lütfen unutmayın.
Şimdi, Suriyeye ithal ettiğiniz
savaş dolmuşuna herkesi bindirmeye çalışıyorsunuz ama
bizler bu dolmuşa binmeyecek, barış demeye, kardeş halklar
arasındaki sorunların diyalogla çözülmesini savunmaya devam
edeceğiz, tıpkı sizlerin de yıllar önce
yaptığınız gibi. Tıpkı Sayın Cumhurbaşkanının
İstanbul il başkanıyken 6 tane siyasi partinin il
başkanıyla birlikte Iraktaki savaş tezkerelerine
karşı çıktığı gibi biz barış demeye
devam edeceğiz. Diyorsunuz ki: Bizler Kürtlerle savaşmıyoruz,
Kürtlerle mücadele etmiyoruz, terörle mücadele ediyoruz. Eğer Kürtlerle
savaşmıyorsanız, eğer Kürt düşmanlığı
yapmıyorsanız neden dünyanın dört bir yanındaki Kürtler
ayakta? Neden Iraktaki Kürtler ayakta, neden İrandaki Kürtler ayakta,
neden Suriyedeki Kürtler ayakta ve neden Avrupada, dünyanın dört bir
yanında Kürtler ayakta; neden Banede, Borikte, Bazyanda, Derikte, Germiyanda,
Halepçede, Erbilde, Süleymaniyede, Serekaniyede, Soranda,
Şeladizede, Şengalde, Kamışlıda, Civarnoda,
Akrada, Derbendihada, Duhokta, Ayn İsada, Hecihede, Halepte,
Sinede, Cizirede, Hasekede, Koyede, Merivanda, Senendecde, Tahranda,
Sakızda, Tektekede, Hanekinde, Hurmatuda, Zahoda, Çomanda,
Şahbada, Urmiyede neden Kürtler ayakta? Neden devletlerin neredeyse
tamamı bu savaşın Kürtlere yönelik bir savaş olduğunu
düşünüyor ve karşı çıkıyor? Bir tek Hükûmetiniz
doğruyu biliyor, bütün Kürtler ve dünya yanlış yolda, öyle mi?
Otobana tersten girmiş araç gibisiniz, herkesin yanlış yola
gittiğini sanıyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) O
saydığın yerlerin belgesi nerede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Lütfen gözlerinizi ve kulaklarınızı gerçeklere açın. AK
PARTİ kurulduğunda Kürt düşmanı bir parti değildi,
Kürtlerin önemli bir kısmının da desteğini
almıştı ama şimdi Kürtler AK PARTİye baktığında
siyasetinin merkezine Kürt düşmanlığını koymuş
bir parti görüyor; seçilmiş belediye başkanlarına darbe
yapılarak kayyum görevlendirilmesine, Kürt siyasetçilerine yönelik
baskıya, Iraktaki referanduma karşı çıkmanıza,
şimdiki savaşa da tam olarak böyle bakıyor.
Şimdi, siz sanıyorsunuz ki biz
bunları söylerken mutlu oluyoruz, Kürtler, Türkler ve Orta Doğu
halkları arasına nifak tohumu serpilmesine seviniyoruz. Hayır,
sevinmiyoruz, tam tersine, emin olun, yüreğimiz yanıyor,
etrafımızdaki herkes bir haftadır uykusuz geceler geçiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Yol
yakınken halklarımız arasında düşmanlığa yol
açan bu savaştan vazgeçin, en azından İdlibde
savunduğunuzu savunun ve sorunları diyalogla çözmeye
çalışın diyorum.
ŞAHİN TİN (Denizli) Savaş
değil bu, terörle mücadele, önce adını bir doğru koy.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) -
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Adını
doğru koy ya!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tiryaki.
ŞAHİN TİN (Denizli)
Söylediğinin hepsi yalan. Belgesi nerede?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
HDPnin sitesine girin görün beyefendi.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 20nci maddesinde yer alan edecek ifadesinin eden şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
Kayseri Aksaray Konya
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Adana İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katlıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı
sunarak sözlerime başlıyorum.
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
konuşacağım.
Yasaların zamanla toplumun ihtiyaçlarına
cevap veremez hâle gelmesi neticesinde zaman zaman bu tür
değişikliklere gidilmesi kaçınılmaz hâle gelir.
Yapılması gereken güncellemelerin gecikmesi ya da yetersiz
kalması, hukuk sisteminin toplumun ihtiyaçlarına cevap verememesi
sonucunu doğurur. Türk hukuk sistemi Adalet mülkün temelidir.
anlayışı esasına dayanır. Bu nedenle devlet
anlayışımızda yargının adil ve
bağımsız şekilde işlemesi vazgeçilmez bir
kuraldır. Yasaların güncellenmesi ne kadar önemliyse yargı
bağımsızlığı da aynı derecede, hatta belki
daha da önemlidir. Getirilen yargı paketinde bu hususa hiç
değinilmemiş olması, yapılacak düzenlemelerin hukuk
sistemimizdeki temel sorunları çözmekten uzak bir çalışma
olduğunu göstermektedir.
Esasen, sorunlarımızın ana
kaynağı sadece yasal mevzuatta var olan eksiklikler değildir,
mevzuatın uygulanmasında yaşanan bakış
açılarından kaynaklanan tavırlardır. Yargı, yürütmenin
emrinden kurtulmadığı sürece hiçbir reform paketi hukuki alanda
yaşanan sorunlara çözüm olamayacaktır. Yargıyı yürütmenin
emrinden kurtarmanın yolu parlamenter sisteme yeniden dönmektir. Tek adam
yönetimi demek olan ve artık iktidar partili birçok kişi
tarafından da gözden geçirilmesi gerektiği ifade edilen partili
cumhurbaşkanlığı sisteminin birçok konuda
tıkandığı kabul edilmelidir. Onun için diyorum ki torba
kanun mahiyetindeki böyle düzenlemelerle gerçekleştirilmesi mümkün
olmayacak olan adalet sistemindeki reform Anayasadan
başlamalıdır. Parlamenter sisteme dayanan yeni anayasayla
birlikte geçmişte eksik ve hatalı yönlerini gördüğümüz bütün
yasal düzenlemeleri de yapmaya biz İYİ PARTİ olarak
hazırız.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
bu bölümünü İstanbul Maltepedeki Esenkent Mahallesinin sorunlarına
ayırmak istiyorum çünkü bu mahallede depremi beklemeden kendiliğinden
yıkılmaya namzet çok sayıda konut vardır.
Deprem olduğu sabah mahalledeydim. Depremden
sadece iki saat önce depremi ve mahallenin sorunlarını muhtarla
konuştuk. Mahallenin kadın Muhtarı Firuzan Çekerekli Bizimyer,
mahallesi için inanılmaz bir mücadele vermektedir. Üstün gayret gösteren
bu muhtara yardımcı olmayı ve mahallenin sorunlarını
bu kürsüden dile getirmeyi bir görev olarak görüyorum. Mahalledeki yapılar
ekonomik ömürlerini tüketmiş, 1999 depreminde direncini yitirmiş, son
İstanbul depremiyle de yapıların kolonlarında ve
duvarlarında çatlaklar oluşmuştur. Vatandaşların can
ve mal güvenliği ciddi şekilde tehlikededir. Gerekli tedbirler derhâl
alınmazsa korkarım ki deprem gelmeden Kartalda 21 kişiye mezar
olan Yeşilyurt Apartmanının akıbetini görürüz. Böyle bir
akıbetin sorumlusu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile
TOKİ olacaktır çünkü beş yıl önce TOKİye devredilen
bölgede bulunan tapulu veya tapusuz hak sahibi vatandaşlarla uzlaşma
sağlanamadığından hiçbir adım
atılamamaktadır. 4-5 katlı, bitişik nizam ve
çoğunluğu kooperatif yapımı olan bloklar artık
oturulamaz hâle gelmiştir.
Mahallenin diğer sorunları da acil olarak
çözüm beklemektedir. Bu çağda, bu devirde elektrik kabloları hâlâ
yukarıdan gitmektedir. Bunun derhâl yer altına alınması,
mahalleye giriş çıkış yolu yapılması, karakolun
geri getirilmesi, fiber internetin döşenmesi, spor salonlarının
kötü durumdan çıkarılarak acilen onarılması, engellilere
kolaylıklar düşünülmesi, trafik ışıklarının
yapılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
uyuşturucuyla mücadele edilmesi ama hepsinden önce, hasarlı olup
yıkılmayı bekleyen yapı stokuna derhâl çare bulunması
şarttır, acildir ve önemlidir. İlgililerin duyması ve
gereğini yapması bütün mahalle tarafından beklenmektedir. Bizim
görevimiz, duyurmak ve uyarmaktır.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 20nci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, birinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
geçiyoruz.
İkinci bölüm 21 ila 39uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ Grubu
adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Yücel Bulut, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Mustafa Arslan;
şahıslar adına Gaziantep Milletvekili Sermet Atay.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erele ait.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine söz
almış bulunmaktayım. Partim İYİ PARTİ adına
hepinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Ekmek, aş, su bulmak gecikebilir, temele
taş bulmak gecikebilir, devlete baş bulmak gecikebilir; adalet
gecikmez, tez verilmelidir. Adalet deyince hem seçim bölgem Aksarayda hem de
sınırlarımız dışındaki Sırbistanda
uygulanan bir adaletsizlikle sözlerime başlamak istiyorum. Aksarayımızın
Eskil bölgesinde hazineye ait arazileri ecrimisil
karşılığı kullanan vatandaşlarımız
toplulaştırmanın uygulanmasından sonra mağdur
olmuşlardır. Toplulaştırma neticesinde yıllardır
kullandıkları arazileri başka yere
kaydırıldığından ve belirli bir süre kullanma
şartı arandığından yıllardır bu arazileri
ekip biçen, çoluğunun çocuğunun nafakasını temin eden bu
insanlara bu araziler verilmemekte; normal şartlarda diğer
vatandaşlarla birlikte ihalede alınması tavsiye edilmektedir.
Zaten fakir ve yoksulluk içerisinde olan bu vatandaşların zengin toprak
sahipleriyle açık ihale şartlarında baş edebilmesi mümkün
değildir.
Diğer bir husus, uluslararası kara
yollarında taşımacılık yapan Türk tır
şoförleri âdeta kendi kaderlerine terk edilmiş bulunmakta; geçtikleri
ülkelerde keyfî uygulamalarla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Sırbistandaki kontrol noktalarında tır
şoförlerimize herhangi bir sebep gösterilmeksizin çok yüklü miktarda,
yaklaşık 500 bin dinar yani 30 bin Türk lirası- ceza
uygulanmaktadır. Dışişleri Bakanlığını
bu bağlamda göreve davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 30 Mayıs 2019 tarihinde Cumhurbaşkanımız
tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi
kapsamında yargı alanında birtakım düzenlemelerin yapılacağı
kamuoyuna duyurulmuştu. Yine, bu kapsamda, yeni yasama yılı başlamasıyla
birlikte bazı düzenlemelerin Meclis gündemine getirileceği ifade
edilmişti.
Geçtiğimiz günlerde iktidar partisi
tarafından Meclise sunulan ve kamuoyunda yargı paketi
taslağı olarak bilinen değişiklik teklifi hususunda
partimin görüşlerini arz edeceğim.
Suçun sübutuna mutlak etki edecek delilden, suçun
sübutuna doğrudan etki edecek delile indirgenmiştir. Delilleri
mahkemenin değerlendirmesi gerektiği ilkesine uygun bir düzenleme
yapıldığı düşünülmektedir.
Yine, yukarıda bahsettiğimiz 326ncı
maddeye 4,5,6 ve 7 dâhil diğer fıkralar eklenmiştir.
Seri muhakeme usulü getirilmektedir. Cumhuriyet
savcısı, öngörülen maddedeki cezanın alt sınırı
ile üst sınırı arasındaki belirli cezayı seçenek
yaptırımlara çevirebileceği gibi erteleyebilir. Burada Türk Ceza
Yasasının 62nci maddesinin uygulanabilmesi yolunun açık
olmaması bir eksikliktir.
Yine, teklifte, yasal düzenlemede sistematiğin
hatalı olduğunu görmekteyiz. Hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasının, kısa süreli hapis cezasına
seçenek yaptırımlara çevrilmesinden veya hapis cezasının
ertelenmesinden önce yer alması gerekirdi ve mahkemeye gönderilen
cumhuriyet savcısına verilen seri muhakeme usulü kararı
mahkemeye gönderildiğinde, mahkeme bir şekilde usulün tatbikini uygun
görmezse dosyanın yeniden savcılığa gönderilmesi, iş
yükünün ve yargılama süresinin artmasına sebep olacağından
kovuşturmaya genel hükümlere göre devam ederek karar vermesi uygun
olacaktır diye düşünmekteyiz. Bu nedenle, maddenin (10)uncu bendinin
buna uygun olarak değiştirilmesi gerekmektedir.
Üst sınırı iki yıldan az ceza
içeren suçlarda basit yargılama usulü, asliye ceza mahkemesi
tarafından iddianamenin kabulünden sonra adli para cezası veya üst
sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını
gerektiren suçlarda basit ceza yargılaması usulünün tatbik
edilebileceği öngörülmektedir. Bu usule göre mahkemece iddianame,
sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek beyan ve
savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak
bildirmeleri istenecektir. Kararın mahkûmiyet olması durumunda sonuç
ceza dörtte 1 oranında azaltılacaktır. Savunmanın
hazırlanması için öngörülen on beş günlük süre çok kısa
olup Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-b maddesine
aykırıdır diye düşünmekteyiz. Her türlü yaptırıma
çevrilebilip ertelenebilen bir cezaya Türk Ceza Kanununun 62nci maddesindeki
takdiri indirim sebeplerinin uygulanma imkânı getirilmemesi de diğer
bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.
Yine, dürüst yargılama hakkının bir
gereği olarak tanığa soru sorulamaması, delillerin yüz yüze
tartışılamaması yani ceza hukukunun olmazsa olmazı
olan yüz yüzelik ilkesinin ortadan kaldırılması,
sanığın kabulünün dahi aranmadığı basit
yargılama usulünün hukuki sakıncaları arasında yer
aldığını görmekteyiz. Adil yargılanma
hakkının şüpheli ve sanık bakımından gözetilmesi
ve aynı zamanda müşteki ve mağdurun da korunması
gereklidir. Örneğin, tanıklar nasıl dinlenecek,
sanığın ve müdafinin tanığa soru sorma hakkı
olacak mı, tüm bunlar iyi düşünülmelidir.
Çocuğun kaçırılması,
alıkonulması suçunun, madde 234ün tamamının
uzlaştırma kapsamında olması yetmiyormuş gibi, temel
insan hak ve özgürlüklerinden, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali
suçu uzlaştırma kapsamına alınmıştır.
Madde 117/1de Cebir veya tehdit kullanarak ya da
hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve
çalışma hürriyetini ihlal eden kişiye, mağdurun
şikayeti halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para
cezası verilir. denmektedir. Madde metni, üç kuruş paraya muhtaç
olan insanların eline sadaka verilip uzaklaştırmayı ve
zengini kollamayı amaçladıkları izlenimi yaratmaktadır.
Hüküm verildikten sonra hâkimin hüküm üzerinde bir
düzeltme yapamaması kuralı kaldırılmaktadır. Hâkim
hatalı karar verdiğini verilen istinaf dilekçesiyle
anlamışsa gerekli düzeltmeyi yaparak istinaf dilekçesini esastan
reddedebilmesi düzenlenmektedir.
Cumhurbaşkanına hakaret ve örgüt
suçlarının tamamına ceza miktarına
bakılmaksızın temyiz yolu açılması da olumlu bir
düzenleme olarak mütalaa edilmektedir.
Çocuklar hakkındaki kamu davasının
ertelenmesinin ceza üst sınırının beş yıla
çıkması da doğru bir düzenleme olarak görülmektedir.
Bu kanun metninde yargının
bağımsızlığı, hâkimlerin güvencesi ve
teminatı hakkında yeteri kadar bir düzenleme olmadığı
görülmektedir. Yargının bağımsız olabilmesi için
yargıçların her türlü siyasi etkiden, baskıdan uzak olması
gerekmektedir. Günümüzde -daha önce de söylemiştim Komisyonda- 1993
yılından beri serbest olarak çalışan avukatlar zaman zaman
hâkimlik ve savcılık mesleğine alınmaktadır. Oysa
Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre herhangi bir siyasi partiden aday
olmak için istifa eden bir hâkim ve savcı,
tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle bir daha
mesleğe geri dönememektedir yani bir tarafta herhangi bir siyasi partiden
aday olduğu için tarafsızlığını yitirdiğini
düşündüğünüz bir hâkimi, savcıyı tekrar göreve
başlatmıyorsunuz. Diyelim ki Sayın Müsavat Beyle kırk bir
yıldır bir yol arkadaşlığımız var. Kendisi
bir derneğin genel başkanıyken ben de orada şube
başkanıydım. Yıllar sonra kendisi il başkanı oldu
İzmirde, ben bir yerin il başkanı oldum. Ben belediye meclis
üyesi oldum, kendisi belediye başkan adayı oldu. Kader birliği
yaptık, yol birliği yaptık. Sonra tuttular, beni İzmire
hâkim olarak atadılar. Müsavat Beyin de dosyası önüme geldi.
Baktım dosyaya, ya, karşı taraf yüzde yüz haklı,
vicdanım ağır bastı ama Müsavat Beyi de çok seviyorum onun
için davayı Müsavat Beyin lehine sonuçlandırdım. Şimdi
karşı taraf
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YÜCEL BULUT (Tokat) Reddihâkim yapar emin olun,
reddihâkim yapar, onu kabul etmez.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen.
Bir dakika süre veriyorum.
AYHAN EREL (Devamla) Karşı taraf hiç bu
davanın gerekçesine bakmaksızın der ki zaten: Ya bu hâkim ile
Müsavat Bey yıllardır aynı kaderi paylaşmışlar,
aynı yerde yol yürümüşler, bedel ödemişler, hayatı
ortaklaşa paylaşmışlar, taraf tuttu. Ne kadar
tarafsız olursak olalım bu yargıyı ortadan
kaldıramayız. Dolayısıyla ben bunu AK PARTİ için
söylemiyorum -gelecekte İYİ PARTİ iktidar olacaktır-
İYİ PARTİnin şimdiki genç vekillerine söylüyorum: Bu
avukatları, hâkim ve savcılık mesleğine alırken çok
siyasi olmuşları lütfen eleyelim çünkü gerçekten taşrada büyük
sıkıntı yaratıyor. Yıllarca AK PARTİnin il
başkanlığını yapmış bir arkadaş
Niğdenin bir ilçesinde seçim işlerinden sorumlu hâkim ve
yapılan itirazların tamamını reddediyor. Belki de
haklıdır ama Ulukışlalı arkadaş öyle demiyor, Bu
hâkim falan yerde AK PARTİnin il başkanıydı, onun için
taraflı karar veriyor. diyor. Belki de kanuna göre karar veriyor,
mevzuata göre karar veriyor. Bunda benim herhangi bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN EREL (Devamla) Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erel.
Gruplar adına ikinci konuşma Milliyetçi
Hareket Partisi Tokat Milletvekili Yücel Buluta ait.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda yargı paketi
olarak isimlendirilen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Tabii, yargı reformu
tartışmaları cumhuriyet tarihi boyunca devam etmiş,
çeşitli vesilelerle yargı sistemimizdeki eksiklikler ele alınmak
suretiyle zaman zaman yargı reformu adı altında
mevzuatımızda esaslı değişiklikler
yapılmıştır. Son on yıldır, on iki
yıldır, özellikle Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla beraber
yargı reformu konusu ve kavramı kamuoyunda daha sık dile
getirilen bir hâl almış, 2010 referandumu ve akabinde de 17-25
Aralıkla birlikte yargı içerisinde Fetullahçı bir çetenin egemen
olduğunun inkâr edilemez bir hâle gelişiyle de artık
tartışmasız bir hâle gelmiştir. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti
17-25 Aralıktan sonra öncelikle yargı mensuplarının kendi
özverisi ve çabasıyla 2014 yılında bu çetenin yargıdaki
hâkimiyet alanını sınırlayabilmek adına özverili bir
mücadele vermiş, 2014 HSYK seçimleriyle önemli ölçüde bu yapı
frenlenmiş, akabinde Yargıtaydaki bütün örgütlenmesi ve
çeteleşmesi tasfiye edilmek üzereyken de 15 Temmuz girişimi
gerçekleştirilmiştir. İşte, 15 Temmuz tarihinden beri
Türkiye bütün yargı mensuplarıyla, vatandaşlarıyla,
yurttaşlarıyla ağır bir yükün ve mücadelenin maalesef
altındadır. Bu mücadeleyi yargı mensupları çok
ağır şartlar altında büyük bir özveriyle sürdürmektedirler.
İşte, şimdi, bu mücadelenin
gölgesinde, arasında yargıya dönük haklı, iyi niyetli
eleştiriler dile gelmiş, siyasi iktidar bu haklı ve iyi niyetli
eleştirileri baz almak, referans almak suretiyle bugün yargı
reformunun ilk ayağını Parlamentoya taşımış,
tartışmaya açmış ve kanun teklifi olarak Meclisin huzuruna
getirmiştir.
Şimdi adalet kavramı
tartışılırken, yargı reformu
tartışılırken maalesef hiç
şaşırmadığımız üzere bazı kesimler -iyi
niyetli eleştiri getirenleri müstesna tutmak üzere- her zamanki
alışkanlıklarının bir devamı olmak suretiyle, bu
defa da yargı reformunu sıçrama tahtası yapmak suretiyle sanki
bu memlekette adalet, demokrasi, eşitlik ve hak arama hürriyeti sadece
teröre bulaşmış, sadece Türk milletinin huzuruna musallat
olmuş çetelere tanınmış bir imtiyazmış gibi,
onlara mektup yazmak suretiyle, yargı reformu paketini vesile ve
vasıta yapmak suretiyle âdeta bir savaş açmışçasına bu
yasaya, bu pakete karşı çıkmakta ve karşı çıkmak
adı altında da maalesef Türk milletinin huzuruna musallat olmuş
bu çetelere can suyu olmaya çalışmaktadırlar.
Dolayısıyla, bu konuda hepimizin dikkat ve hassasiyet göstermesi
gerekmektedir. Hiç kimsenin bu kavramları bahane yaparak, bu
kavramları vasıta yaparak Türk milletinin birlik ve
beraberliğine musallat olmuş çetelerin reklamını yapmaya
hakkı olmadığı gibi, bugün sınır ötesinde
operasyonda olan şerefli Türk ordusunu da yerden yere vurmaya hakkı
yoktur.
Dolayısıyla, öncelikle şunu ifade
etmek isterim: Bir devletin adalet anlayışı yalnız
mahkemeleri aracılığıyla tesis edilmez. Bir devlet bir
bütün olarak adalet tesis eder, bir devlet polisiyle adalet tesis eder, bir
devlet mahkemesiyle adalet tesis eder ve bir devlet, hele ki bu devlet Türk
devletiyse ordusuyla adalet tesis eder. Türkiye Cumhuriyetinin şerefli ve
şanlı ordusu, sınır ötesine adalet tesis etmek üzere
gitmiştir, işgal için gitmemiştir, katliam için gitmemiştir,
bazılarının haddini aşarak ifade ettikleri gibi
soykırım için gitmemiştir. Genlerimiz neyi emrediyorsa onu
yapmak için, adaleti, barışı ve huzuru tesis etmek için bugün bu
sınır ötesi operasyonu gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Dolayısıyla, bu Parlamento
çatısı altında yargı paketini ya da değişik gündemleri
vesile yapmak suretiyle Türk milletinin birlik ve beraberliğinin sembolü
olan ordusunu yerden yere vurmak hadsizliğini gösterenlere bu
Parlamentonun da şu hatırlatmayı yapması
kaçınılmazdır, kimse de bundan dolayı gocunmayacaktır:
Burası işgal altındaki Osmanlı Mebusan Meclisi
değildir, burası işgal altındaki bir ülke değildir ve
Türkiye Cumhuriyeti 17nci bağımsız Türk devleti
kurulmuştur. Hepimiz vatandaşlık bağıyla bu devlete bağlıyız
ve burası da şerefli ve gazi bir Parlamentodur.
Dolayısıyla, bu Parlamentonun ruhuna ve ahlakına uygun olarak
hep birlikte hareket etmek zorundayız.
Şimdi, çeşitli vesilelerle bu kürsüde söz
alıp bu operasyonu yerden yere vurabilmek için çeşitli iddiaları
ortaya atanlar var. Şimdi, az evvel bir hatip arkadaşımız
şunu ifade ettiler, çeşitli memleketler saydılar, dediler ki: Bilmem
nerede Kürtler ayakta, burada Kürtler ayakta, şurada Kürtler ayakta.
Benim gördüğüm Kürtlerin hiçbirisi ayakta değil, görmüş
olduğum bütün Kürtler secdede (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ve Türk ordusunun başarısı ve zaferi için
hep beraber camileri doldurmak suretiyle dua ediyorlar.
Bugün, burada Kürtler adına konuşma
hakkını kendinde bulanlara diyorum ki: Gelin, bu söylediklerinizi
Tokatın 64 tane Kürt köyünde söyleyin, bakalım nasıl bir tepki
alacaksınız, hep beraber görelim.
Dolayısıyla, herkesin hangi Parlamento
çatısı altında olduğunu bilmek suretiyle şu
gerçeği de kabul etmesi mecburidir: Bu ülkede teröre
bulaşmış odaklar ile Kürt kökenli kardeşlerimiz asla ve
zinhar, hiçbir zaman bir araya gelmemiştir. Türkler tarihin hiçbir
döneminde kardeş kabul ettikleri Kürtlerin katili olmamıştır.
Eğer ki tarih sahnesinde Kürtlerin bir katili
aranıyorsa, et ile tırnak gibi olduğumuz, ruh ikizi
olduğumuz, kader birlikteliği yaptığımız,
aynı secdeye varıp aynı doğrularda birleşmiş
olduğumuz Kürtlerin bir katili aranıyorsa 1984 yılında
Siirt ve Eruh baskınlarıyla silahlı propagandaya başlayan,
1987 yılında da Bölgede otorite olalım; öldürelim, otorite
olalım. diyerek talimat verip Kürt kökenli kardeşlerimizi âdeta bir
katliama mahkûm eden, katliam zincirine mahkûm eden bölücübaşına
bakmaları gerekiyor. Dolayısıyla, Türk milletinin hiçbir
evladından ve ferdinden asla ve asla, değil Kürt, hiçbir toplum
katili olmamıştır, olmayacaktır.
Dolayısıyla, bu yolu bin yıldır
birlikte yürüdüğümüz gibi, aynı iman zincirinde
birleştiğimiz bu insanlarla, ruh ikizi olduğumuz bu insanlarla
aynı medeniyet çıtası içerisinde ve aynı sancak
altında hep birlikte yürümeye devam edeceğiz.
Hiçbir şey söylemeye cüret gösteremedikleri
vakit şimdi de şunu söylemeye başladılar, diyorlar ki:
Oluşan birlik ve beraberlik ruhu Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından istismar ediliyor. Niye istismar ediliyor Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından? Efendim, ortada eğer ki bir zafer
olursa bu zaferin pay sahibi Sayın Cumhurbaşkanıymış,
buradan kendi leh ve hesabına bir siyasi istismar çabası içerisine
girmiş.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki:
Sizin istismar yaptığını iddia ettiğiniz Sayın
Cumhurbaşkanı Anayasaya göre bu ordunun
başkomutanıdır. Biz onun başkomutanlığından
rahatsız değiliz. Ordumuzun ve başkomutanımızın
sonuna kadar yanındayız. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu zaferin paydaşı olmasından da zinhar
rahatsızlık duymayız ama sizlere asıl rahatsız
olmanız gereken şeyi söylüyorum, çok rahatsız olmak
istiyorsanız bundan rahatsız olun. Eğer ki bu ülkede birileri
hâlâ Tayyip Erdoğan nefretiyle günün birinde Oh olsun. diyebilmek için
Nasıl da belalarını buldular. diyebilmek için, Recep Tayyip
Erdoğanla hesaplaşabilmek için her şeyi bir kenara
bırakıp gece gündüz Trumpın tweetlerinden medet umar hâle gelmişlerse
asıl kafaya takılması gereken budur. Mustafa
Akıncının, KKTC Cumhurbaşkanının demeçlerini
duyup İşte, aradığımız Cumhurbaşkanı.
deyip iç geçirenler Keşke Kıbrısın başında
değil de Türkiyenin başında olsun. diye iç geçirenler varsa bu
ülkede asıl can sıkacak kişiler bunlardır. Bunun
dışında milletinin birlik ve beraberliği için
kenetlenmiş, aynı secdeye baş koymuş, kimsenin burnu
kanamadan, bütün memleket evlatları sulh ve selamet içerisinde memleketine
geri dönsün diye gece gündüz dua eden insanların bu ülkede can
sıkacak, kimseyi üzecek en ufak bir tavırları yoktur.
Burada yargı reformunu referans kabul edip
yargı reformunu yetersiz bulanlara diyorum ki: Bu Parlamento
çatısı altına ısrarla ve inatla yasa dışı
terör örgütlerini taltif edecek, onlara iltifat gösterecek her metin,
içeriği ne olursa olsun paçavra muamelesi göreceği için bilesiniz ki
bu yargı paketi sizi tatmin etmeyecek. Sizi tatmin edecek yargı
paketine de bu Meclis asla ve asla geçit vermeyecek çünkü bu ülkede hak ihlali
elbette ki yaşanmıştır ama hak ihlali için her örnek
gösterdiğiniz kişi terörün bir bulaşığı, millî
birlik ve bünyenin, millî hasletlerimizin ve millî hedeflerimizin
düşmanı olarak bilinen kişilerse ben de size gerçek hak
ihlallerinden örnek vermek zorundayım.
Çok hak ihlali meraklısıysanız, hak
ihlalinin ne olduğunu görmek istiyorsanız yıllardır bir
kumpas neticesinde İzmirde cezaevinde tutulan İzmir Ülkü
Ocakları Başkanımız Abidin Bilgine bakabilirsiniz.
Fetullahçı bir çetenin kumpasıyla ömrünü içeride çürüyerek geçiren
arkadaşımız hâlâ bugün hukuk mücadelesi veriyor. Çok hak ihlali
meraklısıysanız sizler için mafya olan, bizim için dava
arkadaşımız dediğimiz ve kimsenin burnunun dahi
kanamadığı bir dosyadan altmış altı yıl
hapis cezası alan ve yargılayan mahkeme başkanı,
bakın, on yıl yargılayan mahkeme başkanı Bu adama
kumpas kuruldu, on sene ben yargıladım, en fazla on sene ceza
alması hatta berat etmesi gerekirdi." diye resmî ifade vermiş olmasına
rağmen altmış altı yıllık infazı hâlâ devam
eden Kürşat Yılmaza bakabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen.
YÜCEL BULUT (Devamla) Hak ihlali
arıyorsanız eğer İzmir Ege Üniversitesinde katledilen
gencecik Fırat Yılmaz Çakıroğlunun annesinin gözlerine,
babasının gözlerine bakabilirsiniz. Bunun dışında
bilesiniz ki Milliyetçi Hareket Partisi kendi doğrularını
milletinin doğrularına, milletinin gerçeklerine mıh gibi
sabitlemiş, aynı istikamette ok gibi yürüyen ve inanmış
insanların ordusudur. Hangi eleştiriyi getirirseniz getirin, hangi
tenkiti getirirseniz getirin bilesiniz ki Milliyetçi Hareket Partisinin
kadrolarını ve ülkücüleri yolundan saptıramayacak ve
döndüremeyeceksiniz, aynı istikamette inandığımız şekilde
yürümeye devam edeceğiz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Konuşma sırası
şimdi de Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıka ait.
Buyurun Sayın Şık. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AHMET ŞIK (İstanbul)
Herkese merhaba.
Yargıya ilişkin değişiklikler
içeren ve hak etmemesine rağmen reform diye adlandırılan
düzenlemelerle ilgili söz almıştım ancak kendi krizinin
derinleşmesini ve çöküşünü engellemek için bir kez daha yoksul
çocukların kanını siyasetin malzemesi hâline getiren saray
diktasının yeni bir oyunu karşımıza çıktı.
Oyuna ortak olmak için de kimisi kıyafetiyle, kimisi sözcükleriyle
kamuflaj giyindi. Bu savaş çığırtkanlığından
hukuk ve demokrasi değil, daha fazla zulüm ve tek adam
diktasının gücünü ikame etmesi çıkar. Çekilen her çizgide
hizalanmakta tereddüt etmeyen ve prensipleri cesaretle savunmak yerine gündelik
menfaatleri çiğnetmeyi tercih eden bir anlayışla siyaset
yapılan bir yerde yargının hukuksuzluğa meşruiyet
sağlama işleri de hangi değişiklik yapılırsa
yapılsın sona ermez.
Bu ülkede bedelinin bilinciyle savaşa
karşı çıkan ve dahi barışı savunan herkes
adına bir yalanı yaşamayı reddediyorum. Kendine
yakıştıranlar bu oyunun içinde kalmaya devam etsin ancak
Brechtin şu dediklerini de aklından çıkarmasın: Her
savaştan geriye üç ordu kalır: Ölüler ordusu, yas tutanlar ordusu,
hırsızlar ordusu.
Buyurun, kürsü sizin. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şık.
Söz sırası şimdi de Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Bülent Tezcana ait.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklif sahiplerinin Yargı reformu sürecinin bir
parçası diye hazırladığı, bir süre önce Yargı
Reformu Strateji Belgesini hazırlayanların da Yargıda reform
yapıyoruz. diye sunmaya çalıştığı paketler dizisinin
ilkini görüşüyoruz.
İkinci bölüme geçtik, bir kere maddelerle
ilgili arkadaşlarımız birçok şey söyleyecekler,
anlatacaklar, konuşacaklar ama önce temel bir meseleyi tespit etmekte
yarar var.
Sayın milletvekilleri, bu teklifi
hazırlayanlar, Yargı Reformu Strateji Belgesini hazırlayıp
sunanlar ve saray rejimiyle ayrıldığımız temel bir
nokta var, sorun algısında ayrılıyoruz. Teklifi
hazırlayanların bambaşka bir dünyası var, 39 maddeyi
açıp baktığınızda sorun algımız tamamen
başka.
Bize göre, Türkiyede yaşayan, samimi,
hayatın içerisinde, yargısal uygulamalardan muzdarip olan herkese
göre çok açıkça biliniyor ki yargının temel problemi
talimatlı yargı sorunudur, bağımsız yargının
olmamasıdır; siyasetin yargı üzerinde hâkimiyeti, tahakkümü ve
talimatla iş gördürmesidir, temel mesele bu. 39 maddelik şu teklife baktığımızda,
bu sorun algısıyla uzaktan yakından ilgili bir şey
göremiyoruz. Ya, ne var? Sanki mesele bir kırtasiye sorunuymuş gibi
anlatılan şu: Yargıda hangi problemi çözeceğiz? Şurada
uygulamada şöyle küçük bir mesele var, bunu alalım, çözelim. Pasaport
Kanununda şunu değiştirelim. İnfazla ilgili şu
hükmü düzenleyelim.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi bu değişiklikleri her
zaman yapabilir, bu değişikliklerin içinde olumlu, olması
gereken şeyler de vardır, Komisyonda arkadaşlarımız
söyledi ama meselemiz bu değil. Meselemiz, Türkiyede gerçekten
bağımsız ve tarafsız bir yargı yaratma meselesidir.
Bunun için de binaya çatıdan başlayamazsınız.
Bırakın bunu reform diye anlatmayı. Bir de duyduğumuza
göre 8 tane daha gelecekmiş, 1incisinden ne gördük ki 8incisinden ne
görelim? Yola nasıl çıkarsanız öyle gidecek. Yani çatıdan
başlanır mı binaya? Temelden başlayacaksınız,
temelden başlamanın yolu da geleceğiz bir araya,
yargıyı bağımsız kılmak için Anayasayı
elimize alacağız; Hâkimler ve Savcılar Kurulu başta olmak
üzere yüksek yargı organları için, hâkimler ve savcıların
teminatı için, bağımsız yargı için ne gerekiyorsa
yapacağız. Bunu yapmadan atacağımız her adım
lafügüzaftır. Bunun daha ötesi yok.
Bakın, şimdi, şunu da Türkiyede
artık herkes biliyor: AK PARTİ iktidarları için, hükûmetleri
için yargı, bugüne kadar sadece ve sadece ele geçirilmesi gereken bir alan
olarak görüldü, temel problem bu. Adalet dağıtması gereken bir
alan değil, ele geçirilmesi gereken bir alan olarak görüldüğü için
dün devlet düşmanı, cumhuriyet düşmanı, adalet
düşmanı, hukuk düşmanı FETÖ gibi bir çeteye
yargıyı teslim etmekte bir beis görmediniz; bu anlayış
getirdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi durum farklı mı? FETÖ gitti,
başka cemaatler geldi. Bugün gidin adliye koridorlarına, gidin
Yargıtayın koridorlarına, hangi cemaatlerin nerelerde hâkim
olduğu konuşuluyor. Bu utanç tablosunu düzeltmeden 39 maddeyle hangi
reformdan bahsedeceğiz?
Değerli milletvekilleri, bakın, Yüksek
Seçim Kuruluna talimat verildi; yaratılan düzeni söylüyorum,
talimatlı yargıyı. İstanbul seçimlerini kaybettiniz,
hazmedemediniz, Yüksek Seçim Kuruluna talimat verdiniz, seçim iptal ettirdiniz.
Allahtan millet 813 bin farkla bir şamar vurdu da ne olduğunu
anladınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Tarihimizde ilk defa savcılar elini
sandıklara soktu. Çok partili rejime geçtikten sonra ilk defa
savcılar ellerini sandıklara soktu, savcılara delil
toplattınız. Bütün bunları hangi yargı düzeni kurdu? Sizin
getirdiğiniz talimatlı yargı düzeniyle bunu yaptınız.
Şimdi, Cumhurbaşkanına hakaret suçu,
madde 299u E işte Yargıtaya temyize tabi tutalım. diye
koymuşsunuz; iyi, güzel de 299u kaldırmanız lazım,
kaldırmanız. Bugünkü partili Cumhurbaşkanlığı
düzeninde bunu kaldırmadan bir şeyi çözemezsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
2018 yılında, bir yıl içerisinde
partili bir Cumhurbaşkanına hakaret etti diye sosyal medya
paylaşımlarından 26.115 dava açılmış. Sayın
Erdoğan Türkiye Cumhuriyetinin gördüğü ilk Cumhurbaşkanı
değil, 12 Eylül rejiminden sonraki bütün Cumhurbaşkanları için
toplam bu sebeple açılan dava 1.121. Onlar bir de partisiz
Cumhurbaşkanıydı. 1.121 toplamı, Kenan Evren buna dâhil
arkadaşlar, Kenan Evren buna dâhil. Helal olsun, onu bile geçtiniz, Kenan
Evreni bile geçtiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 126 ülkede
109uncu olmuşuz. Türkiyenin hâli bu, yaratılan yargı düzeni.
Barış Pınarı Harekâtı
hepimizin, bizim, başarıyla sonuçlanmasını
beklediğimiz, istediğimiz bir harekât. En azından benim bütün
paylaşımları savunduğum söylenemez ama sosyal medyadaki paylaşımları
nedeniyle 186 kişi hakkında soruşturma açıldı bir
hafta içerisinde, 186 kişi hakkında. Hangi bağımsız
yargı düzeni, hangi yargı reformu? İnsanlar böyle bir mesele hakkında
bile Twitterda parmaklarıyla tuşlara basarken korkmaya
başladı insanlar; olur da yanlışlıkla bir şeyi
beğenirsem arkamda bir talimatlı ordu gelir de hâkimin
karşısına çıkarım diye.
Bakın, değerli arkadaşlar, bir hafta
önce 22 yaşındaki bir gencimize bir yıl iki ay mahkûmiyet
kararı verildi, sonra hükmün açıklanması ertelendi. Genç bir
çocuğumuz, Mert Durgun -talimatlı yargının ne olduğunu
anlatıyorum- üniversiteyi yeni bitirmiş. Niye hüküm giydi biliyor
musunuz? Bir gün içerisinde duruşması bitti. Niye hüküm giydi? Benim
bir mitingde söylediğim şeddeli faşist diktatör sözünü paylaşmış
sosyal medyada, bir haberi paylaşmış, bir haberi; 22
yaşında. Yani saray rejiminin kimlerle ve nelerle
uğraştığını görün. 22 yaşındaki
çocuğun sosyal medya paylaşımıyla uğraşan bir
anlayıştan yargı reformu çıkar mı arkadaşlar?
Çıkar mı, Allah için, bir dönün, bakın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu bölümde -görüşülecek biraz
sonra- yeni usuller icat edilmiş, reform yapılacak ya. Seri
yargılama usulü, basit yargılama usulü
Yeni yargı usulleri icat
ediliyor, sorunun kaynağından tamamen habersiz yeni usuller.
Bakın, ben size yeni icat ettiğiniz usulleri söyleyeyim mi, buraya
yazmanıza gerek yok. Mesela bir basit yargılama usulünü, daha kanunu
çıkmadan nasıl basitleştirdiniz bu işi anlatayım.
Trump önce tehdit etsin, ondan sonra rica etsin, ondan sonra Erdoğan
talimat versin, rahip serbest kalsın. İşte bundan daha basit bir
iş var mı? Buraya yazmanıza gerek yok, yargıyı bu hâle
getirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Basit yargılama
usulüne hukukçular, hocalar bakacak ne yazmışlar diye. Ne
yazmışlara gerek yok, ne yapmışlar, ona bakalım, ona
bakalım. Bakın, seri yargılama usulü, basit yargılama
usulü; yazmışsınız. Cumhuriyet gazetesi yazarları,
Sözcü gazetesi yazarları -yaşamı boyunca FETÖye karşı
mücadele etsin- onlar, talimat verin, FETÖden yargılansınlar,
tutuklansınlar ama FETÖ borsasından ihale alanlar, yaşamı
boyunca FETÖnün kuyruğunda gezip ondan sonra da saraya yakın
avukatlar bulup FETÖ borsasından ihale alanlar beraat etsin, serbest kalsın!
Bundan daha basit yargılama usulü olur mu, niye yazıyorsunuz buraya?
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, mesele şudur:
Yargıda icat çıkarmayı bırakın, yargıyı
rahat bırakın yeter. İcat çıkarmayın,
yargıyı rahat bırakın yeter. Sizin çıkardığınız
icatlar sonucu dün yargı FETÖye teslim edildi, bugün yeni cemaat ve
tarikatlara teslim edildi. Cemaat, tarikat, nerede hakikat? Hakikat yok ortada.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tezcan,
tamamlayın lütfen.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, tabii, başta da söyledim, belli başlı
maddelerde konuşacak arkadaşlarımız; onlarla ilgili belli
düzenlemeler yapılabilir. Mesela bu düzenlemelerin içerisinde, özellikle
temyiz sınırı ve infazla ilgili bazı önemli düzenlemeler var,
bunlar yapılabilir ama yetersiz. Keşke sadece temyiz
sınırını düzenleyerek çözmeseydiniz de mesela bir davada
istinaf ve temyize tabi olan hükümlerin birisi temyize gitmişse
diğerlerini de temyize gönderebilecek bir düzenleme burada olsaydı.
Netice ceza verilirken ayrı ayrı istinaf sınırında
kalanların toplamı temyiz sınırına giriyorsa
onları da temyiz sınırına taşıyabilseydik. Yani
Komisyonda, reform olmamakla birlikte, bu düzenlemeler yapılsaydı,
belli başlı acil ihtiyaçlara da cevap verilebilirdi ama değil 1
tane -son cümleyle bitiriyorum Sayın Başkanım, son cümleyle,
selamlayacağım- 8 tane de 80 tane de böyle paket getirseniz
Türkiyede bozduğunuz yargıyı bu paketlerle düzeltemezsiniz.
Paket değil, samimiyet istiyoruz, samimiyet.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına Gaziantep Milletvekili
Sermet Atayın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Atay. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SERMET ATAY (Gaziantep) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi hakkında konuşma yapmak üzere şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif hakkında konuşmaya başlamadan
önce, güney sınırlarımızı emniyet altına almak ve
terör koridoru projesini terör örgütlerinin başına yıkmak üzere
Barış Pınarı Harekâtını icra eden kahraman Mehmetçikimize
başarılar diliyorum.
Yargı reformu stratejisi birinci paketi olarak
hazırlanan, birden çok kanunda değişiklik yapan teklif,
başlayan hukuk reformunun ilk adımıdır, birbirinden önemli
değişiklikler getirmektedir. Bu vesileyle bu kanunun
hazırlanmasında emeği geçen başta Adalet
Bakanımız Abdulhamit Gül Bey olmak üzere, akademisyenlerimize,
Türkiye Barolar Birliğine ve milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun hususi damgalı
yani halk arasındaki deyimiyle yeşil pasaportlarla ilgili 14üncü
maddesinde değişikliğe gidilerek baro levhasına
kayıtlı olmak şartıyla en az on beş yıl
kıdemi bulunan avukatlara hususi pasaport verilebileceği
düzenlenmektedir. Bu, yıllardan beri talep edilen, yurt dışına
uluslararası mahkemelere katılmak için giden avukat
meslektaşlarımız için bir gereklilik hâlini
almıştı. Bu düzenlemeyle avukatların bu problemi çözüme
kavuşmuştur.
Avukatlık mesleğinin yeterli kaliteye
ulaşamaması, son zamanlarda mezun olan hukuk fakültesi
mezunlarının gerekli bilgi ve donanıma sahip
olmadığı, bu hususun adalet mekanizmasını sekteye
uğrattığı yönündeki eleştiriler yoğun bir
şekilde konuşuluyordu. Bu kanunla yapılan değişiklikle
Avukatlık Kanununa eklenen bir maddeyle, hukuk fakültesini bitirenlerin
avukatlık mesleğine başlayabilmeleri için hukuk mesleğine
yeterlilik sınavına gireceği kanunen düzenlenmiştir.
Merkezî sistemle yapılacağı anlaşılan hukuk
mesleğine giriş sınavında başarılı
olamayanlar, avukatlık stajına başlayamayacak, avukat olmaya hak
kazanamayanlar bu sınavı geçmeden hâkimlik ve noterlik sınavına
da giremeyecektir. Bu, mesleki saygınlık ve yeterlilik
açısından olumlu ve beklenen bir düzenlemedir.
Bir tek profesörle veya misafir öğretim
görevlisi temin ederek yüzlerce öğrenciye eğitim veren hukuk
fakültelerinin bulunduğu açıktır. Akademisyen
sayısının azlığı nedeniyle mevcut öğretim
üyelerinin, ders ve iş yükünün altında boğulduğu ve
faydalı bir eğitim veremedikleri hep serzenişte
bulunduğumuz bir durumdur. Bu gerçekle yüzleşmek ve çözüm için bu
adımı atmak yararlı olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Meclisimiz tarafından yapılan uzun tutukluluk
süreçleriyle ilgili düzenlemeler uygulama sahasında bir türlü istenilen
sonucu vermemiştir. CMK'ye yani Ceza Muhakemeleri Kanununa eklenen
maddeler, bir türlü fayda getiremediği gibi, tutuklamanın bir tedbir
olmaktan öteye geçmesi engellenememiştir. Tutuklama, esas olarak,
şüphelinin kaçmaması, delilleri karartmaması, toplumda
oluşması muhtemel infialin önlenmesi, suça verilecek cezanın üst
sınırının yüksek olması durumlarında cumhuriyet
savcısının talebi ve yetkili hâkimin kararıyla
özgürlüğün kısıtlanmasına yönelik bir tedbirdir.
Mahkemelerde ve savcılıklarda dosya yükünün fazla olması,
delillerin toplanması sürecinde bürokrasinin yoğunlaşması
nedenine bağlı olarak tutukluluk süreleri uzamaktadır. Bu
sebeplerden kaynaklı tedbir olmaktan uzaklaşan tutukluluk hâli bir
cezaya dönüşmektedir.
Yeni teklifle hedeflenen düzenlemenin etkin bir
şekilde uygulanması, pratikte uygulamaların denetim
mekanizmasınca izlenerek mağduriyetlere yol açacak hiçbir
boşluğun bırakılmaması önemli bir husustur.
Ceza Muhakemeleri Kanununa eklenen seri muhakeme
usulü ve basit muhakeme usulü, yargılamayı hızlandıracak,
hâkimlerin hedef süre içerisinde yargılamayı bitirmelerine olanak
sağlayacak çok önemli ve yararlı düzenlemelerdir.
5651 sayılı Kanun'un "Erişimin
engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi başlıklı 8inci
maddesinde değişikliğe gidileceği ve tüm yayının
engellenmesi yerine, karara konu haberin içeriğinin engellenmesi
yönteminin izlenmesi teklif edilmektedir. Böylelikle dünya çapında
tanınırlığı olan birtakım internet sitelerinin
tamamen kapatılması engellenerek -kamuoyundaki eleştiriler göz
önüne alınarak- olumlu bir değişikliğin yapılması
teklif edilmektedir.
Teklifi madde madde incelediğimizde genel
olarak olumlu bir reform paketi olarak değerlendirdiğimizi
bildirmekle beraber tabii ki teknik eksiklikler de tespit etmek mümkündür.
Yapılmak istenilen değişikliğin
pratikteki uygulamalarının güzel sonuçlar vermesini temenni ediyor,
Gazi Meclisimizi ve onun nezdinde yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gruplar
adına ve şahısları adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
60a göre bir söz talebi var; onu da
karşılayacağım.
Sayın Gürer
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
yargıda sorunların tümden ele alınması ve haksız,
hukuksuz, adaletsiz OHAL dönemi uygulamalarını iyileştirici
düzenlemelerin bir an önce Meclise getirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ceza Muhakemesi Kanunu, Pasaport Kanunu, Terörle
Mücadele Kanunu gibi kimi kanunlarda bazı ek ya da kısmi
değişikliklerle yargıda sorunların
aşılamayacağı açıktır. Yargıda sorunlar
tümden ele alınmalıdır. OHAL KHK'leri sonucu haklarında
hukuka uygun bir soruşturma olmaksızın işinden atılan
binlerce kişinin yaşadığı ağır
mağduriyetler neden bu kapsamda ele alınmamıştır?
Hiçbir ceza davası açılmayan, takipsizlik kararı verilen ya da
beraat edenler dâhil OHAL mağdurlarının hakları bir an önce
iade edilmelidir. Neyle suçlandığını dahi bilmeyen,
işinden çıkarılmış ve mağduriyetinin
giderilmesini bekleyenlerin varlığı yok sayılamaz. Bu
düzenlemede onlar için de bir çözüm üretilmeliydi. Haksız, hukuksuz,
adaletsiz OHAL dönemi uygulamalarını iyileştirici düzenlemeler
için kanun tasarısı da bir an önce Meclise getirilmelidir.
Teşekkürler Başkanım.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, söz
talebi olmadığından soru-cevap işlemini geçiyoruz.
Soru-cevap
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben söz istemiştim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, söz istiyorum.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
onların hepsi yeniden bölüme geçtiğimiz için sistemden
çıkmış. O nedenle, aradan sonra yeniden sisteme giriniz,
görüşmelere devam ettiğimizde söz talebinizi
karşılayacağım.
Soru-cevap işlemini de geçiyorum.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
21inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 21'inci
maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
talep ederiz.
"MADDE 21 - 5271 sayılı Kanunun 234
üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin üçüncü maddesinde
yer alan 'cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş
yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda,' ibareleri ile
(b) bendinin beşinci maddesinde yer alan 'cinsel saldırı suçu
ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis
cezasını gerektiren suçlarda,' ibareleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
Aydın
İstanbul
Mersin
Zeynel
Emre Aydın
Özer Rafet
Zeybek
İstanbul
Antalya
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Süleyman Bülbülün söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasilerin olmazsa olmazı
hukuk devleti ilkesi, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmazı da hukukun
üstünlüğünün sağlanması. Hukukun üstünlüğünün
sağlanması için bireylerin yasalar önünde eşit olması
gerekiyor. Bu anayasal hüküm, Anayasanın ilgili maddesi, 10uncu madde
Kanun önünde eşitlik maddesi. İzninizle, okumak istiyorum: Birinci
fıkrası Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. diyor, dördüncü fıkrası
ise Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz. diyor, beşinci fıkrasında ise Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. diyor.
Değerli arkadaşlar, bu anayasal hak ve
özgürlüklerin sağlanması açısından bu maddenin önemi çok
fazla. Tabii, hukukun üstünlüğü üstünlerin hukuku
tartışmaları, hatırladığımız kadarıyla,
2010 yılında 12 Eylül referandumunda da getirilmişti. O zaman,
12 Eylül 2010 referandumunda Üstünlerin hukuku gelmesin, hukukun
üstünlüğünü getirelim; evet oyu verin. dediniz, özellikle AK
PARTİli arkadaşlarımız söyledi; ondan sonra da yargı,
hukuk FETÖcülere teslim oldu; sonuçlarını, 15 Temmuza kadar, hepimiz
biliyoruz. Bunun için, hukukun üstünlüğünü sağlamanın yolu
şu
Tarihe baktığımız zaman, hukukun üstünlüğünü
sağlama yolunun örnekleri de çok var.
Bir örnek vermek istiyorum: Sahabe ve halife
sıfatına sahip olan Hazreti Alinin, Kadı Şüreyhin önünde
bir gayrimüslimle beraber yargılandığını ve Hazreti
Alinin, oğlunu tanık olarak gösterdikten sonra
tanıklığı kadının kabul etmemesi nedeniyle, delil
yetersizliğinden davayı kaybettiğini tarih yazıyor. Çok
önemli bir tarihsel konu, anı. Şimdi, buradan nereye geleceğim?
Buradan geleceğim nokta: Gündem olarak, bugüne geleceğim.
Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi
Başkanı, Genelkurmay Başkanı; devleti yürüten, yürütme
organında bulunan bütün insanlar, sıfatı bulunanlar ve
onların yakınları, kesinlikle, normal vatandaşla aynı
şekilde kanun önünde eşit olmalı. Ama uygulamada ne var?
Uygulamada böyle bir şey yok.
Size bir konuyu anlatmak istiyorum.
Bakınız, arkadaşlar, olay İstanbulda geçiyor. 4/10/2018
tarihinde avukat ara bulucu Seher Okşar Kadırgana zorunlu ara buluculuk
görevi geliyor. Ben ara bulucu olduğum için biliyorum, cep telefonuna
gelir, siz görevi kabul edersiniz. Kabul ettikten sonra UYAPın ara
buluculuk portaline giriyor, oradan görev belgesini çıkarıyor. Görev
belgesini çıkardıktan sonra bu avukat ara bulucu
arkadaşımız hemen taraflara gün vererek davet gönderiyor ve
Şu saatte, şu günde toplantı yapacağız. diyor. Daha
sonra, iki gün sonra bir telefon geliyor. Telefonu açıyor, telefonda
kendisinin Baykar Makinanın sahibi olduğunu söyleyen bir bey -iddiaya
göre- diyor ki: Senin amacın ne? Senin amacın ne? diye soruyor ve
anlatmaya başlıyor ara bulucu, diyor ki: Ben tarafları
tanımam, davetiye gönderdim. Sen sus, konuşma! Sana ne
yapacağımı göreceksin. diyor. Daha sonra bir
bakılıyor, Bakırköy Emniyet Müdürü arıyor. Bakırköy
Emniyet Müdürü -iddiaya göre- diyor ki: Babamı üzmüşsünüz.
Babanız kim? diyor avukat ara bulucu. Babam Özdemir Bayraktar. diyor.
Daha sonra Adalet Bakanlığından Arabuluculuk Daire
Başkanı Hakan Öztatar arıyor, diyor ki: Bir daha
karşı tarafla filan temas etme, kesinlikle muhatap olma. Diyor ki
avukat ara bulucu: Sayın Başkanım, siz bize eğitimlerde
Bunu, bunu yapın. dediniz, yaptık ama
Bu sefer durum
başka. diyor. Daha sonra Adalet Bakanlığında
soruşturma açılıyor, hakkında Cumhuriyet
Başsavcılığına şikâyet dilekçesi veriliyor ve jet
hızıyla dava açılıyor. Neden dava açılıyor?
Şundan dava açılıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Açılan davada
deniliyor ki: Ara bulucu bilecek kimi davet edip etmeyeceğini. Tabii, bu
denmiyor Ara bulucu kimi davet edeceğini bilecek. deniyor. Şu
deniyor: Mektubu gönderdiğin kişiyi bileceksin ki ara bulucu olarak
görevine devam edeceksin. Cumhurbaşkanının dünürüne
karşı ara buluculuk davetini niye gönderirsin? deniyor. 2
duruşma oluyor, müşteki çağrılmıyor, soruşturmada
da ifadesi alınmıyor ama avukat ara bulucu, zorla getirme
kararıyla birlikte duruşmaya giriyor ve dün girilen duruşmadan
sonra 3üncü duruşma da nisan ayına kalıyor.
Değerli arkadaşlar, hukukun
üstünlüğünü böyle sağlayamayız, üstünlerin hukukunu
sağlarsınız. Yargı bağımsız, tarafsız
olmazsa tek adam rejiminde, hükûmet sistemi içerisinde yargı da korkmaya
başlar. Ne yapar? Savcı korkar, hâkim korkar, yapacağı
işlemlerden dolayı başına bir şey
gelebileceğinden korkar ve hukukun üstünlüğü üstünlerin hukuku olur.
Hatırlar mısınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Bitiriyorum, bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül,
uzatmıyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Başkanım, bu
saate kadar bekledik.
BAŞKAN Çünkü kimseye söz vermedik ama yani
herkese aynı muameleyi yapmamıza izin verin lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Konuşmayı
tamamlayayım.
BAŞKAN Ama mikrofon olmadan tamamlayın
Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Arkadaşlar, bizler
diyoruz ki: Tek adam rejiminde yargı reformu olmaz. Tek adam rejiminde
yargı reformu olmayacağı için de hukukun üstünlüğü
sağlanamaz, hukuk devleti sağlanamaz. Bu nedenle yapılacak
şey basittir: Demokrasi, özgürlüklerle birlikte Anayasa
değişikliği ve parlamenter rejimdir.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül.
Sayın Akçay, söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, sözlerinin
kimsenin şahsına değil kürsüde ifade edilen görüşlere
yönelik olduğuna ve içinde bulunulan atmosfer dikkate alınarak
kışkırtıcı dilden uzak durulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, iki gündür Meclis
Başkan Vekili olarak Meclis oturumlarını, birleşimlerini
yönetiyorsunuz ve siz de tanıksınız ki hem ülkemizin içinde
bulunduğu ortam hem de yaptığımız görüşmeler
itibarıyla oldukça gerilimli görüşmeler yaşanabiliyor ve bu
arada tartışmalar mecrasından çıkıp Meclisin
mehabetine de uygun olmayan bir atmosfere bürünebiliyor. Daha evvel de
defalarca, zaman zaman yaşanan hadiselerde Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili olarak da buna yönelik çok sayıda konuşmam
olmuştur ve hem Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hem de Grup
Başkan Vekili olarak biz buna ziyadesiyle özen gösteriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi elbette farklı görüşlerin de ifade edildiği bir
mecradır; buna kimsenin itirazı olamaz fakat konuşmalarda öyle
kışkırtıcı ifadeler kullanılıyor ki bize göre
yani biz tahrik oluyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisinin bazı
milletvekilleri veya grup olarak ve asla hak edilmeyen, kabul edilemeyecek
ifadelere tanık oluyoruz. Yani bir milletvekili hatip burada dedi ki: Bu
iç savaş kaçınılmazdır. Yani ondan evvelki bir
konuşmacı, o tartışmaya sebep olan, işte diyor:
Soykırım girişimidir. İşgaldir. Siviller
katlediliyor. Yani zaten bunlar gerçek olmadığı gibi
ayrıca, sahaya ve halkın hissiyatına yanlış
yansıyabilecek fevkalade kışkırtıcı
bulduğumuz ifadeler ve bunlara cevap verirken elbette, biz de sert bir dil
ve üslup kullanma durumunda olabiliyoruz, milletvekillerimiz ve bizler,
hepimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tabii, burada özellikle
dikkat ettiğimiz husus, kesinlikle şahsa yönelik herhangi bir isnat
veya şey söz konusu değildir. Sözlerimiz tamamen kürsüde ifade edilen
görüşlere yöneliktir, hiç kimsenin de şahsına yönelik
değildir, bugüne kadar da olmamıştır ve bundan sonra da
zaten olması mümkün değildir.
Ben bütün milletvekili
arkadaşlarımızın içinde bulunduğumuz atmosferi de
dikkate alarak birbirimizi tahrik edici ve kışkırtıcı
bir dilden uzak durması gerektiği -hepimiz için- kanaatindeyim. Bu
görüşmelerde de hem zamanında hem Meclisin mehabetine uygun bir
şekilde hem de halk hissiyatını yanıltmamak üzere daha
uygun bir dil ve üslup kullanılmasına hepimizin özen göstermesi
gerektiği kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
21inci madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 21inci maddesiyle değiştirilmekte olan 5271
sayılı Kanunun 234üncü maddesine eklenen "Soruşturma veya
kovuşturma evresinde, dava nakli veya adlî tıp işlemleri
nedeniyle yerleşim yeri dışında bir yere gitme
zorunluluğu doğması halinde mağdurun yapmış
olduğu konaklama, iaşe ve ulaşım giderleri, 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre Adalet
Bakanlığı bütçesinden karşılanır. ibaresinin
"Soruşturma veya kovuşturma evresinde, dava nakli yahut adlî
tıp işlemleri nedeniyle yerleşim yeri dışında bir
yere gitme zorunluluğu doğması halinde mağdurun
yapmış olduğu konaklama, iaşe ve ulaşım
giderleri, 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu
hükümlerine göre Adalet Bakanlığı bütçesinden
karşılanır. olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ümit
Beyaz Zeki
Hakan Sıdalı Arslan
Kabukcuoğlu
İstanbul Mersin Eskişehir
Enez
Kaplan Şenol
Sunat
Tekirdağ Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Şenol Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu paketle getirilen,
birçok milletvekilinin de dediği gibi, yargıda bir reform değil,
uygulamadaki aksaklıkların giderilmesine yönelik göz boyamaca, sözde
bir düzenlemedir. Yargıda reform, adaleti en iyi şekilde
sağlamak için yapılır değerli milletvekilleri.
Çoğulcu demokrasilerin vazgeçilmez iki temel
ilkesi vardır; bunlar, kuvvetler ayrılığı prensibi ve
hukuk devleti ilkeleridir. Yaşadığımız bu süreçte Biz
bir hukuk devleti miyiz? diye sorduğumuzda, ne cevap verebiliriz, sizlere
bırakıyorum. Hukuk devleti olmadığımız için
siyasal, kültürel ve ekonomik gelişmişlikte, maalesef,
sınıfta kaldık ve her geçen gün de kötüye doğru gidiyoruz.
Ülkemizde, birçok konuda olduğu gibi, yaşanan hukuksal
sorunların salt teorik düzenlemelerle çözülebileceğine inanmak fazla
iyimserlik değil midir?
Bir daha tekrar ediyorum değerli
milletvekilleri: Yargı fonksiyonuna etkinlik ve verimlilik
kazandırılmadan hukuk devleti hayata geçirilemez. Demokratik ve
sosyal bir hukuk devletinde, bireysel hak ve özgürlüklerin, toplumun temel
değerlerinin, uzlaşma noktalarının koruma ve güvencesidir
yargı. Bu görevlerin ifası için yargının
bağımsızlığı her şeyden önemlidir.
Yasaların güncel olması ne kadar önemliyse yargı
bağımsızlığı da aynı derecede hatta belki
daha önemlidir.
Evet, terminolojimize bir cümle girdi; hani Bilale
anlatır gibi anlatmak. Diyorum ki sayın milletvekilleri: Yargı
bağımsızlığı, hiçbir devlet organının,
makamın, kişinin ya da kurumun yargı yetkisinin
kullanılması nedeniyle mahkemelere ve orada görevli hâkimlere etki
edememesi, müdahalede bulunamaması anlamına gelir.
Tarafsızlık ise ön yargılı hükümlerden, siyasi
eğilimlerden kaçınmak, adaletle ve hakkaniyetle objektif bir
şekilde hukuka uygun olarak karar verilebilmesi anlamına gelir. Bizim
Anayasamızda Yargı, bağımsız ve
tarafsızdır. diye yazıyor ama sadece metinde. Hukukun
layıkıyla uygulanması için, yüksek yargı üyelerinin tek bir
kişi tarafından belirlendiği bir sitemde yargı
bağımsızlığından söz etmenin imkânı var
mıdır? Özellikle HSK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçilme
şekli ve üyelik özellikleri böyle olduğu müddetçe yargı
bağımsız olamaz. Anayasa değişikliğiyle Hâkimler
ve Savcılar Kurulu üyelerinin seçiminin, yürütme organı
tarafından belirlenmesi kaldırılmadan yargıda bir reform
yapıldığı söylenemez. Bu da yetmez; yargı
mensuplarının evrensel hukuk ilkeleri, temel hak ve özgürlüklerin
üstünlüğüyle donatılmış bir hukuk algısına ve
birikimine sahip olmaları gerekir ki bu da iyi bir eğitim ve
aynı zamanda liyakati gerektirir. Maalesef, düzenlenen yargı
paketinde bu hususa hiç değinilmemiş olmasıyla, yapılacak
düzenlemeler, hukuk sistemimizdeki temel sorunları çözmekten uzak bir
çalışma olmaktan öteye geçemeyecektir. Sorunlarımızın
ana kaynağı, yasal mevzuatta var olan eksikliklerden ziyade,
mevzuatın uygulanmasında yaşanan bakış
açılarından ve bu içinde yaşadığımız
zihniyetten kaynaklı ön yargılı tavırlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Değerli milletvekilleri,
size tavsiyemizdir, özellikle iktidara sesleniyorum, iktidar milletvekillerine
sesleniyorum: Cumhuriyet ve değerleriyle bir an önce
barışmalısınız, yönettiğiniz devletin deneyim ve
birikimlerinden yararlanmalısınız. Dışarıdaki
güvenliğin içeride başladığı bilinciyle, demokratik
mekanizmaları yeniden çalıştırın. Devleti kuran
Türkiye Büyük Millet Meclisini yeniden, hep birlikte, işlevsel hâle
getirecek çalışmaları gündeme getirmeliyiz. Ve gelin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi milletvekilleri olarak bu ucube sistemden vazgeçerek
kuvvetler ayrılığının en iyi
uygulandığı rasyonel, güçlendirilmiş parlamenter sisteme
zaman kaybetmeden dönelim, gelecek nesillerin önünü açalım, enerjimizi bu
kısır tartışmalarla tüketmeyelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde 4 tane önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 22nci
maddesinin (7)nci fıkrasının "Dördüncü, beşinci ve
altıncı fıkra kapsamında kayda alınan beyan ve
görüntüler dava dosyasında saklanır ve gizliliği için gerekli
tedbirler alınır şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayşe Acar
Başaran Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz
Batman
Ankara
Adana
Oya
Ersoy Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere iki
olayı hatırlatmak istiyorum:
2016 yılında İzmirde bir
erkeğin cinsel saldırısına uğramış 9
yaşında bir çocuk, duruşmadan iki gün önce kalp krizi geçirerek
yaşamını yitirmişti. Ailesi, duruşmada sanıkla
karşılaşmaktan çok korktuğunu, bu nedenle kalp krizi
geçirdiğini ifade etmişti.
Diğeri ise 2014 yılından bir olay.
Hanime Aslan Ölümle tehdit ediliyorum. diye ifade verdiği duruşma
çıkışında, oğlu tarafından Çağlayan Adliyesi
önünde yanındaki koruma polisiyle birlikte öldürülmüştü. Evet,
şiddete uğradığı için açmış olduğu dava
kapsamında verdiği ifadenin arkasından en yakınındaki
erkeklerden biri tarafından öldürülmüştü Hanime Aslan.
İşte kanun teklifinin şu anda üzerine
konuştuğum 22nci maddesi bu kadar can yakan gerçek hikâyelerle
ilgili. Bu 2 insan, doğru önlemler alınsaydı aramızdan
ayrılmayacaktı. Bu nedenle şüpheli ve sanıkla
görüşmesinde sakınca olan çocuk ve yetişkinlerin ifadelerinin
özel ortamda, sanıkla yüz yüze gelmeden alınması gerekiyor.
Kadınlar, çocuklar ya da işkenceye maruz kalmış
kişiler için yıllardır yapılmasını savunduğumuz
bir düzenleme bu. Kişilerin can güvenliklerini tehlikeye atmamak ya da
kişilere yaşadıklarını tekrar tekrar anlattırarak
travma yaşatmamak için bu uygulama çok önemli ve uzmanların bu sürece
dâhil olması da ayrıca önem taşıyor. Fakat bu madde metninin
yalnızca çocukları ve cinsel suçları değil, ifadelerinin
özel ortamda alınmasına karar verilmiş tüm kişileri ve buna
neden olmuş tüm suçları kapsaması gerektiğini
düşünüyoruz. Bu, çok yeni bir düzenleme ve bunu düzgün bir şekilde
yapmamız gerekiyor. Bu nedenle, yalnızca cinsel suçlarla ilgili
ifadelerin değil çocuklara ve kadına yönelik şiddet,
işkence, eziyet gibi gerekçelerle alınan ifadelerin de doğru
biçimde korunabilmesi için (7)nci fıkraya dâhil edilmeleri gerekiyor.
Çocuk hakları örgütleri de başka bir
eksikliğe işaret ediyorlar; bu düzenlemenin TCK 103/1, 104, 227 ve
226ncı maddelerinde belirtilen suçlar bakımından da
uygulanmasını talep ediyorlar. Ayrıca, çocuk yaşta
evliliğin önünü açacak bir af tartışmasının da
sürdüğü bugünlerde, TCK 104 kapsamındaki suçlara maruz kalan
çocukların da bu kapsama alınmamasının kasıtlı
olduğu konusunda ciddi şüphelerimiz var.
Gerçekten kapsamlı ve mağdurların
haklarını korumayı temel alan bir düzenleme için ifadenin hangi
ortamda nasıl alınacağının yanıtını da
vermek zorundayız. Ayrıca, alınan ifadelerin ve beyanların
erişilebilirliği, mesela bu görüntülere sanık
avukatlarının nasıl ulaşacağı, görüntülerin ne
kadar süre için ve nasıl saklanacağı konusunda da incelikli bir
düzenleme yapmamız gerekiyor. Yani iş işten geçtikten sonra
neler olacağını konuşmamamız ve suçu önleyici
tedbirlerin açıkça tanımlanması ancak bu düzenlemeyi hakikaten
adil kılabilir. Bunun yanı sıra, onarıcı bir adalet yaklaşımına
da bu ülke ciddi bir ihtiyaç duyuyor.
Değerli arkadaşlar, ben
konuşmalarımda kimseye hakaretle, siyasi eleştiri
dışında, yaklaşan bir vekil değilim. Birçok
arkadaşımızın da buna saygı gösterdiğini, böyle
davrandığını biliyorum. Ama şimdi size bazı
sözler sarf etmek istiyorum: Ermeni tohumu Ermeni dölü Siz Kürt de
değilsiniz, Türk de değilsiniz; Ermeni tohumusunuz, Ermeni
Nasıl hissediyorsunuz? Hiç iyi sözler değil, değil mi bunlar?
Ama her gün her kızgın insanın, gerçekten küfretmek, hakaret
etmek isteyen her insanın sürekli bize karşı ve bizi
bırakın Garo Vekilimize karşı kullandığı
sözler bunlar. Ve Garo Vekilimiz bu ülkede ciddi bir travma, tehcir
yaşamış bir halkın evladı. Aslında onu ve onun
gibileri bizim pamuklara sarmamız gerekiyor ve biraz empati kurmamız
gerekiyor.
Bugün ise çok daha ağır başka bir ithama
maruz kaldı. Neydi söz? Özel yetiştirilmiş ajan, provokatör.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Demir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Şimdi, gerçekten her gün, aslında, demin söylediğim
bu sözlerle incitilen vekilimiz bunu, biraz da size söylendiğinde ne
hissedeceğinizi anlamak için kullanmak istedim- bugün bu sözlerle de bir
kez daha incitildi. Ve ben burada özür dilenmeyeceğini, bu Meclisten özür
çıkmayacağını bildiğim için de sadece kendisini
sevgiyle selamlamak istiyorum ve sizlerin de bu empatiyi kurmanızı
diliyorum.
Bakın, burası her türlü siyasi
eleştiriyi en ağır şekilde yapacağımız bir
kürsü ve bütün bu kürsüler öyle ama lütfen şunu zannetmeyin: Siz
ağzınıza gelen her şeyi bize söyleyeceksiniz; her türlü
hainliğimiz, teröristliğimiz, her türlü
yandaşlığımız sizin dilinize dolanacak ve biz bunun
karşısında, yaptığımız siyasi
eleştirilerde susacağız, her şeyi sineye çekeceğiz.
Hayır; bu, doğru değil arkadaşlar. Burası bir Meclisse
hep birlikte ve aynı üslupla sadece siyasi eleştirilerle
konuşmak durumundayız.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 22nci maddesiyle değiştirilmekte olan 5271
sayılı Kanunun 236ncı maddesine eklenen (4)üncü fıkrada
yer alan "Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından ifade ve
beyanının özel ortamda alınması gerektiği ya da
şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca
bulunduğu değerlendirilen çocuk veya mağdurların ifade ve
beyanları özel ortamda uzmanlar aracılığıyla
alınır. cümlesinin "Cumhuriyet savcısı veya hâkim
tarafından ifade ve beyanının özel ortamda alınması gerektiği
ya da şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca
bulunduğu değerlendirilen çocuk veya mağdurların ifade ve
beyanları özel ortamda uzmanlar vasıtasıyla alınır.
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit
Beyaz Zeki
Hakan Sıdalı İsmail
Koncuk
İstanbul Mersin Adana
Enez
Kaplan Arslan
Kabukcuoğlu
Tekirdağ Eskişehir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili İsmail Koncuk, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bizim Adanada bir fıkra anlatılır
-saat de bayağı geç oldu- tabii, sizleri, hepinizi tenzih ederek bu
fıkrayı anlatacağım, çoğunuzun da bildiği bir
fıkradır.
Kilisenin bahçesinde Meryem Ana heykeli var. Her gün
bir kuş geliyor Meryem Ana heykelinin başına pisliyor. Papaz
yılmış temizlemekten, diyor ki: Ya, bu kuş nedir acaba?
Bir çanağa şarap koyayım, bakayım içecek mi?
Şarabı koyuyor; kuş geliyor, şarabı içiyor, pisliyor,
uçup gidiyor. Papaz şöyle diyor: Bu, Müslüman olsa şarabı
içmez, Hristiyan olsa Meryem Ananın başına pislemez. Tabii,
cevabı çok farklı, illere göre değişiyor. Bu, olsa olsa
şuralıdır. gibi bir söz söylüyor. Bizim Adanada denir de ben
demeyeyim. Kozanda başka, Kadirlide başka, Malatyada başka,
Trabzonda başka anlatılır bu.
Bunu niye anlattım? Şimdi yargı
reformu adı verilen bu pakete şöyle bakıyorum, inceliyorum,
tabii, reform olmadığı belli de
Şimdi, evrensel hukuk
kurallarına bakıyorum, Türkiye evrensel hukuk kurallarından
nasibi almamış; olmayabilir, hadi bir kenara attık onu. Yüce
dinimizde, Kuran-ı Kerimde 125 ayette zulüm ifadesi geçiyor, 91 ayette
de zalim kelimesi geçiyor. Rûm suresi 29uncu ayeti okuyacağım ben
size: Fakat zulmedenler bilgisizce hevalarına uydular. Artık
Allahın şaşırttığını kim yola
getirebilir? Onlar için hiçbir yardımcı da yoktur. diyor.
Şimdi, evrensel hukuk kurallarını
uygulamıyoruz; yüce dinimizin zulümle, zalimlikle ilgili bir sürü
ayetikerimesi var, ayrıca kul hakkıyla ilgili ayetler de var,
onları da uygulamıyoruz. Şimdi, bu kuş misali biz neyiz ya,
biz neyiz? Bunun adını koymak lazım.
Evet, Barış Pınarı
Harekâtına katılan askerlerimizi buradan saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinde keşke
millî meselelerde tek ses çıkarabilsek yani bütün partilerimiz Türkiye
partisi olduğu gerçeğiyle hareket etse ama böyle, farklı
fikirler de burada maalesef oluyor, üzüntü verici düşünceler de buradan
serdedilebiliyor.
Fakat burada, bu Barış Pınarı
Harekâtında başımıza gelen ve gelmekte olan, ihtimal
dâhilinde olan olayları şöyle bir düşününce gerçekten hepimizin
çok farklı düşünmesi lazım, önce iktidarın. Bütün ülkeler
silah ambargosu için sıraya girdiler; İtalyası,
Hollandası, Almanyası, Fransası, Finlandiyası, Amerika
Birleşik Devletleri sıraya girdiler. Demek ki bizim, sağlam bir
millî sanayiyi silah alanında ve tüm alanlarda uygulamamız gerektiğini
buradan görmemiz lazım.
Şöyle bir teklif getirelim, her zaman
konuşuluyor: Şu tank palet fabrikasını
özelleştirmekten vazgeçtiğinizi bir açıklayın, AK
PARTİ bir açıklasın. Öyle ya, bütün dünyaya bir mesaj verelim.
Almanya düşünsün ki Ya, bu Türkler kendi silahlarını artık
her alanda üretecekler. Amerika Birleşik Devletleri düşünsün.
Katara satmaktan vazgeçtiğinizi, modernize edeceğinizi, hatta burada
üretilen tankların motorlarının da Türkiye tarafından
yapılacağını bütün dünyaya ilan edelim. Bütün bunları
yapabilir miyiz? Bütün bunları yapabiliriz.
Bugün AK PARTİ Grubunda güzel bir marş
okudu gençler, çok güzel.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Devrimcilerin marşı.
İSMAİL KONCUK (Devamla) O aslında
çok devrimcilerin değil, devrimciler değiştiriyorlar o
marşı, orada Türk geçiyor, değiştiriyor devrimciler.
Neyse, güzel bir marş. Demek ki millî değerlerimiz bu kadar önemli,
insanlarımızın şahsiyetini yükseltmek bu kadar önemli. Yani
biz birbirimize muhtacız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bakın,
Cumhuriyet Halk Partisi tezkereye evet dedi, İYİ PARTİ,
Milliyetçi Hareket Partisi evet dedi yani getirdiğiniz tezkerenin
yanında durdu. Bu alanda birlikteliği o kadar istiyorsunuz ki ama her
alanda istemelisiniz, her alanda. O zaman ayrımcılığı
ortadan kaldıracaksınız, bütün toplumu hür olarak kucaklama
anlayışını sergileyeceksiniz. Bunları
yapamadığımız sürece, hukuku, adaleti bu millete reva
görmediğiniz sürece bu işlerin düzelmesi mümkün değil. Sadece AK
PARTİye oy verenlerle ya da AK PARTİye yakın olanlarla yani
ocağa yakın olanların ısınmasını
sağlamakla bir milleti yönetebilmek mümkün olmuyor, bir kere bunu
göreceğiz. Bu Barış Pınarı Harekâtı bu
anlattığım kıymet hükümlerinin ne kadar önemli
olduğunu bir kere daha gösterdi. Bunu sağlamak mümkündür,
inşallah sağlarsınız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci
maddesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236ncı
maddesine eklenen (5) no.lu fıkranın son cümlesindeki yerine
getirilir ibaresinin uygulanır şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Zeynel
Emre
İstanbul Mersin İstanbul
Ünal
Demirtaş Rafet
Zeybek Süleyman
Bülbül
Zonguldak Antalya Muğla
Aydın
Özer Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Antalya Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 22nci madde üzerinde
söz almış bulunuyorum.
Tabii ki bu maddede düzenlenmiş olan husus
önemli. Çocukların üstün yararı her zaman bizim önceliğimiz
olmalı, bütün kanunları yaparken de bu ilkeyi göz önünde
bulundurmalıyız. Bu Mecliste bir araştırma komisyonu
kurmuştuk ve orada da daimî bir çocuk komisyonu kurulması konusunda
bir mutabakata varılmıştı fakat bu yapılmadı ve
imzaladığımız sözleşmelere uygun olarak da bu
Meclisten geçen kanunları, çocukların üstün yararı ilkesi
süzgecinden geçiremiyoruz; bazen geri dönüp yeniden ele almak zorunda
kalıyoruz, bazen tekririmüzakereyle düzeltiyoruz ki daha önce de 2016
yılında İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununda
böyle bir madde yine gözden kaçmıştı; bir uyarımızla,
tekririmüzakereyle düzeltilmişti.
Burada çocuk haklarıyla ilgili eksiklikler var
değerli arkadaşlar, özetle bunları söylemek istiyorum.
Birincisi, önce bu maddedeki bir kuşkudan bahsetmek istiyorum: Evet,
çocukların örselenmemesi açısından bu merkezlerin
yaygınlaştırılması, uzmanlar
aracılığıyla ifadelerin alınması çok çok önemli.
Fakat kişisel verilerin korunmasıyla ilgili olarak bu beyan ve
görüntü ibaresi kullanılıyor yani çocukların
beyanlarının da yayılması konusundaki suçtaki ceza
ağırlaştırılıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, özellikle
çocuk ve kadınlarla ilgili suçlarda maalesef adalet mekanizması öyle
ağır, öyle yanlış işliyor ki Twitterdan hashtagler
oluşturulmadan, kamuoyu oluşturulmadan adalet yerine gelmiyor.
Şimdi, örneğin, Ümraniye FIKIH-DERde
geçenlerde olan olayla ilgili çocukların beyanları basına
yansıdı; orada, kamuoyu, hakikaten olayın korkunçluğunun
farkına vardı. Bu, bu şekilde çocuklarla ilgili suçlarda
adaletin yerine getirilmesi konusunda bir itici güç oluyor. Bu beyanların
bir şekilde kamuoyundan gizlenmesi gibi bir ihtimal olmaması
lazım. Bu, uygulamada dikkat edilmesi gereken bir konu, onu söylemek
istiyorum.
İkincisi: Bu maddenin 103/2de
uygulanmasıyla ilgili, evet, itirazlar var. Çocuklarla ilgili özellikle
CMK 100üncü maddedeki katalog suçlar kapsamına giren işkence, kötü
muamele gibi bütün suçlarda bu merkezlerde ifadelerin alınması
gerekiyor.
Yine, bir husus daha var: 33üncü maddede Çocuk
Koruma Kanunundaki kamu davasının açılmasının
ertelenmesi büyüklere de uygulanıyor. O yüzden çocuklarla ilgili üst
sınır artırılıyor, doğal ama beş yıla
çıkarılıyor 15 yaş altı çocuklarda, 15-18 yaş
arasında herhangi bir değişiklik yok. Yani 16
yaşındaki bir çocuk ile 30 yaşındaki bir insanın
işlediği suç bakımından kamu davasının
ertelenmesi kurumu aynı kapsamda ele alınmış. 16
yaşındaki, 17 yaşındaki çocuklar büyüklerle birlikte
değerlendirilmemeli, burada bir çelişki var.
Yine şunu söylemek istiyorum, başka bir
çelişki daha var: Madde 23te seri yargılama, 24te basit
yargılama getirilmiş. Basit yargılamada deniyor ki: Kapsama
giren suç ile kapsama girmeyen suç bir arada olursa basit yargılama
uygulanmaz. Seri yargılamada bunu yazmamışsınız yani
6136ya muhalefet etti ve silahla birini yaraladı; 6136ya muhalefet seri
yargılamaya giriyor, yaralama girmiyor. O zaman burada da
uygulanmaması gibi bir hükmün madde 24teki gibi yazılması
gerekiyor.
Yine, 25inci maddede basit yargılamayla ilgili
itiraz var. Bu itiraz, bildiğimiz CMK 267deki itiraz değil, kanun
yolu değil ve onunla ilgili olarak süre belirtilmemiş, deniyor ki:
Süresi içinde itiraz
Ama bu itiraz 267deki, kanun yolundaki itiraz
değil ki burada bir süre belirtilmesi gerekiyor; hangi süreye göre, nereye
başvuracak?
Bir diğer konu: 231inci maddeyle bir
çelişki var 24üncü maddede. Basit yargılama usulünde diyor ki:
Sanık eğer sustuysa hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına hâkim karar verebilir. Ama aslında hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasını düzenleyen
231inci madde sanığın kabulünü istiyor. Şimdi, bir maddede
diyorsun ki sanığa: Kabul edersen uygulayacağım. Bir
maddede de diyorsun ki: Sen susarsan ben uygularım. Bu da bir
çelişki arkadaşlar.
Yine, tutuklama süreleriyle ilgili olarak
aslında Sınırlandırma getirdik. deniyor ama biz biliyoruz
ki bu süreleri üst sınır olarak kabul etmiyorlar
uygulayıcılar, bunu bir hak olarak görüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Eğer gerçekten reform yapmak istiyorsanız
o maddeye Bu üst sınırı belirlenmiş olan süreleri
işlemsiz olarak geçiren savcılar, uygulayıcılar, görevliler
hakkında görevi ihmalden işlem yapılır. derseniz işte
o zaman reform olur; o zaman anlarız ki gerçekten tutuklama sürelerini
kısaltmak, yargılamayı hızlandırmak istiyorsunuz,
makul sürede yargılama hakkını tesis ediyorsunuz.
Ama maalesef, bu paket, herkesin de belirttiği
gibi, tam olarak adalet mekanizmasını güçlendirecek,
yargıyı bağımsızlaştıracak, insanların
hukuka, adalete güvenini sağlayacak bir paket değil. Bu
çelişkilerin ve eksikliklerin de giderilmesi gerekiyor diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22nci maddesiyle Ceza Muhakemesi
Kanununun 236ncı maddesine eklenmesi öngörülen (7)nci
fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(7) Beşinci ve altıncı
fıkra kapsamında alınan beyan ve görüntü kayıtları
dava dosyasında saklanır, kimseye verilmez ve gizliliği için
gerekli tedbirler alınır.
(8) Beşinci ve altıncı fıkra
kapsamında alınan beyan ve görüntü kayıtları,
yazılı tutanağa dönüştürülür. Bu tutanak, talepte bulunan
şüpheli, sanık, müdafii, mağdur, vekil veya kanuni temsilciye
verilir. Beyan ve görüntü kayıtları bu kişilere soruşturma
ve kovuşturma makamlarının gözetiminde gizliliği korunmak suretiyle
izletilebilir.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Semra
Kaplan Kıvırcık
Tokat İstanbul Manisa
Radiye
Sezer Katırcıoğlu Zemzem
Gülender Açanal Kemal
Çelik
Kocaeli Şanlıurfa Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle Ceza Muhakemesi Kanununun 236ncı
maddesine eklenmesi öngörülen (7)nci fıkrada yapılan
değişiklikle, maddenin (5)inci ve (6)ncı fıkrası
kapsamında alınan beyan ve görüntü kayıtlarının
gizliliğinin korunması bakımından kimseye
verilmeyeceği belirtilmektedir. Düzenleme, soruşturma ve
kovuşturmaya yetkili makamlar ile maddi gerçeğin ortaya
çıkarılması amacıyla görevlendirilecek ilgililerin,
mevzuattan kaynaklı yetkileri kapsamında bu kayıtları
incelemesine engel olmayacaktır.
Maddeye eklenmesi önerilen (8)inci fıkrayla,
(5)inci ve (6)ncı fıkra kapsamında alınan beyan ve
görüntü kayıtlarının bire bir çözümünün yapılarak,
alınan beyanın yazılı tutanağa dönüştürülmesi ve
yargılama süjelerinin bu tutanakları inceleyebilmesi
amaçlanmaktadır. Bu tutanak, sadece talepte bulunan şüpheli,
sanık, müdafi, mağdur, vekil veya kanuni temsilciye verilebilecektir.
Ayrıca, beyan ve görüntüye ilişkin kaydın bu fıkrada
belirtilen kişilere soruşturma ve kovuşturma
makamlarının gözetiminde, gizliliğinin korunması suretiyle
izletilmesine imkân sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
22nci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Musa
Piroğlu Hüseyin
Kaçmaz
Adana İstanbul Şırnak
Mehmet
Ruştu Tiryaki Oya
Ersoy
Batman İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, aslında, ben bu yargı paketi dolayısıyla
yargının ve adliyenin bir bütün olarak görmezden geldiği ya da
görmediği engellilerin yargıda yaşadığı
sorunların bir kısmını dile getirmek için söz
almıştım, bunu yapmaya çalışacağım. Zira
engellilere yönelik fiziksel ve cinsel saldırılarda korkunç bir
artış var, ayrımcılık uygulamalarında korkunç bir
artış var ve ne yazık ki mahkemelerde de engellilere yönelik
saldırıları görmezden gelmede benzer bir artış var.
Sinem, 22 yaşında, zihinsel engelli bir
genç kadın, zekâ yaşı 11. Bütün mahalle Sinemin zekâ
geriliğine sahip olduğunu, 11 yaşında bir zekâya sahip
olduğunu biliyor. 5 kişi -aynı mahallede yaşıyorlar-
camide, iş yerlerinde, izbe yerlerde, değişik yerlerde Sineme
tecavüz ediliyor; hamile kalıyor. Bu 5 kişiden 1inin çocuğun
babası olduğu genetik raporlarla tespit ediliyor. Mahkemeye
çıkarılıyor bu 5 kişi. Hâkim, Sinemin
bağırmadığını öne sürüp rızaya dayalı
ilişkiye dayanarak bu 5 kişiyi beraat ettiriyor.
Benzer olaylar
Engelliye Tecavüze Takipsizlik
Kararı Bir taksici
10 yaşında bir çocuk, yüzde 50 zekâ
geriliği var; çocuk bağırmıyor, iyi hâlden indirim ve
beraat
Ve daha garibi ve daha kötüsü: İstismarda
Erken Boşalmaya İndirim Savcı, mahkeme, hâkim engelli bir
çocuğa tecavüz eden birinin erken boşaldığı için
cezasında indirim yapıyor ve tahliye ediyor onu.
Benzer şeyleri fazlasıyla
yaşıyoruz. Filiz Hanım az önce 9 yaşında kalp krizi
geçiren bir çocuktan söz etti ama anlatmadığı bir şeyi ben
size anlatayım: Ona istismarda bulunan kişi mahkemede serbest
bırakıldı. Daha sonra, bir yıl sonra aynı kişi
Muğlada 2 çocuğu istismar ederken gene yakalandı.
Ve hepsinde aynı şey: Eşinizi
baltayla kesebilirsiniz, 10 yerinden bıçaklayabilirsiniz, çocuğunuzun
önünde 10 kere kurşun sıkabilirsiniz; mahkemeye
çıkarsınız, iyi hâlden indirim alırsınız.
Nasıl mı? Çok basit, kravatı takarsınız, ceketinizi
giyersiniz; hâkim size iyi hâl indirimi verir.
Adalet Bakanınıza söyleyin, bu
hâkimlerinize biraz anlatsın bunu; kravat ve ceket insanı vicdan
sahibi yapmıyor; yapsaydı, bu toplum bu engelli çocuklara, engeli
olmayan çocuklara, kadınlara bu kadar saldırgan olmazdı. Ve gene
kravat ve ceket ile vicdan arasında doğrusal bir ilişki
olsaydı herhâlde bu Meclisten de bu savaş tezkeresi
çıkmazdı. (AK PARTİ sıralarından Ne alakası
var? sesleri)
Ben cumartesi günü Cumartesi Annelerinin yanına
gittim. Aylardır, yıllardır direniyorlar. Bu cumartesi polis bu
70-80 yaşındaki kadınlara ve yanındakilere biber gazı
ve copla saldırdı.
ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) Diyarbakıra
git, Diyarbakıra!
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bir tane
gerekçesi var, bir tane gerekçesi var, aylardır yapmadığı
iş, bir tane gerekçe: Savaş dedikleri için. Ve sorun şu,
aramızdaki temel fark da bu; bu Meclisin çoğunluğu ve bizim
aramızdaki fark: Bu Meclisin çoğunluğu kendisini seçen çoğunluğun
çıkarlarını temsil etmiyor, bizse o yoksul halkın
çıkarlarını temsil ediyoruz. Siz patronların ve
zenginlerin, biz ise yoksulların ve işçilerin
çıkarlarını temsil ediyoruz. Bunu kabul etmeyebilirsiniz. Basit
bir şey söyleyeyim size, kabul etmiyorsanız yapacağınız
basit işi söyleyeyim: Bütçe kanunu gelecek. Bir tane iş yapın,
asgari ücretteki vergiyi, işçinin ödediği vergiyi kaldırın,
ben de diyeyim ki bu çoğunluk da işçinin hakkını savundu.
Bunu yapın, ondan sonra konuşun.
Şimdi, kural şu: Sizinle bizim
aramızda eğer çıkar farklılığı varsa, temsil
ettiğimiz çıkar farklılığı varsa dilimiz de
farklılaşıyor, kavramlarımız da
farklılaşıyor, sıkıntı da buradan
çıkıyor. Bizden sizin kullandığınız dil ve
kavramlarla konuşmamızı istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayınız Sayın Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bu mümkün
değil. Sizin refah dediğiniz şeyi biz yoksulluk diye
okuyoruz. Sizin barış dediğiniz şey bize savaş
olarak geliyor. Sizin hak dediğiniz şey bize haksızlık
olarak geliyor ve şunu kabul etmek zorundasınız: Biz
bunları dillendirmeye devam edeceğiz. Savaşa savaş,
haksızlığa haksızlık, cinayete cinayet,
soykırıma soykırım demeye, katliama katliam demeye
devam edeceğiz ve bunun önünden de çekilmeyeceğiz, ta ki bir gün bu
Meclis gerçekten yoksulların, işçilerin haklarını savunana
kadar. (HDP sıralarından alkışlar)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) PKKya da terör örgütü
deyin.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Cürmünüz
kadar yer yakarsınız.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Hocalıdaki
soykırıma da soykırım deyin.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesiyle 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun yeniden düzenlenen
250nci maddesindeki (15)inci fıkranın, teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul
Aydın
İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Murat
Bakan
Mersin Antalya
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Murat Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmeliyim ki siyasallaşan
yargının hukuk dışı uygulamaları fiilen devam
ederken gerekçesinde koca koca lafların edildiği, adına
yargı reformu dediğiniz bu düzenlemelerden hak, hukuk, adalet
çıkmaz arkadaşlar. Bal, bal demekle ağız bal olmaz, bu
torba yasaya da yargı reformu diyerek yargı reformu olmaz. Siz bu
düzenlemelerle yargıyı bağımsız hâle getirebilecek
misiniz? Yürütmenin yargı üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilecek
misiniz? Elbette hayır. HSKnin 13 üyesini doğrudan ya da
dolaylı olarak Cumhurbaşkanının belirlediği,
Cumhurbaşkanının dışarıdan atadığı
Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Kuruluna
başkanlık ettiği bir sistemde Anayasayı
değiştirmeden yüzeysel değişikliklerle yargı reformu
olmaz. 15 üyeli Anayasa Mahkemesinin 4 üyesini doğrudan
Cumhurbaşkanı belirliyor, 8 üyesini Danıştay, Yargıtay
ve YÖKün gösterdiği adaylar arasından yine Cumhurbaşkanı
belirliyor, kalan 3 üyesini ise Cumhurbaşkanının Genel
Başkanı olduğu partinin çoğunlukta olduğu Meclis yani
yine Cumhurbaşkanı belirliyor.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yargısal denetimini
yapan Anayasa Mahkemesinin üyelerini Cumhurbaşkanı belirliyor. Böyle
bir rezalet olur mu? Siz hangi yargı reformundan bahsediyorsunuz
arkadaşlar? Yargıdaki tarikat ve cemaat yapılanmaları hâlâ
devam ederken, bir cemaatin yerini bir başka cemaat ve tarikat
alırken siz hangi yargı reformundan bahsediyorsunuz?
Sevgili arkadaşlar, otuz yıldır hukuk
mesleğinin içindeyim. Avukat olduğumuz ilk yıllarda
yargıçlarla ilgili, savcılarla ilgili konuşurken şundan bahsederdik:
İşte, 1. ticaret mahkemesinin hâkimi mevzuata çok hâkim,
içtihadı iyi biliyor.; diğer, işte Asliye hukuk mahkemesinin
hâkiminin dosyaları Yargıtaya gittiği zaman onanarak gelir,
diğerinin bozularak gelir. biz bunları konuşurduk. Şimdi
yargıdaki atamalarla ilgili konuştuğumuz, işte Atanan
hâkim HAKYOLcu mu, bilmem hangi cemaatten? bunu konuşuyoruz
arkadaşlar. Buradan bağımsız yargı çıkar mı?
Çıkmaz. Buradan adalet çıkar mı? Çıkmaz.
Toplum üzerinde kurduğunuz baskıyı
elinizde tuttuğunuz yargı sopasıyla
meşrulaştırırken, kuvvetler
ayrılığını ortadan kaldırıp Anayasayı
tek adam rejimini meşrulaştırmak için bir araç olarak
kullanırken yargıda reform diye karşımıza
çıkmanız arkadaşlar, utanç vericidir. Adalete olan güvenin yüzde
20lere düştüğü, Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna linç girişiminde bulunanların serbest
bırakılıp elinin öpüldüğü, kadın avukatın
eteğinin boyuna karışma haddini kendinde gören
yargıçların bulunduğu, gazetecilerin gazetecilik
yaptıkları için yargılandığı ve hatta
kelepçelenerek hapsedildiği, yargıdaki atamalarda liyakat değil,
sadakat, partililik ya da yakınlık arandığı,
yargı yılı açılışının sarayda
yapıldığı, yargı reformu paketinin dahi sarayda
partili Cumhurbaşkanı tarafından açıklandığı
bir sistem ortada dururken Türkiyede ne yargının
bağımsızlığından ne de hukukun üstünlüğünden
bahsedilebilir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın arkadaşlar, bu paket Komisyonda
görüşülürken 35inci maddeye kadar hiç konuşmadım,
görüşmelerin tamamını dinledim. 35inci maddede bir konuyla
ilgili katkıda bulunmak istedim. Katkıda bulunmak istediğim konu
şu: Çocuk Koruma Kanununu değiştiriyoruz. Mevcut kanunda,
yetişkin ile çocuk bir arada suç işlediğinde 12
yaşındaki çocuğu genel mahkemede yargılamaya cevaz veren
bir kanun bu. Dedim ki: Arkadaşlar, gelin bunu hep beraber
değiştirelim. Çocuğun üstün yararını gözetelim, 12
yaşındaki çocuk genel mahkemelerde yargılanamasın. Orada
bulunan Komisyon üyesi arkadaşımız, teklif sahibi Ali Özkaya
dedi ki: Sayın Vekilim, bize bunlarla gelin, ne güzel bir öneri bu.
Yargıtay ceza dairesi başkanı var Komisyonu takip eden, o dedi
ki: Vekilim, aynen ben de sizin gibi düşünüyorum. Bir hukuk fakültesi
dekanı var, Komisyona katılan arkadaşımız, o da dedi
ki: Sayın Vekilim, ne güzel bir teklif bu. Tüm Komisyon hemfikirdi; o
maddeyi değiştiremedik arkadaşlar, çocuğun üstün
yararını koruyamadık. Hani katılımcı, hani
uzlaşmacı yasa değişikliği? Eğer yargı
reformu dediğiniz, bizim yargı paketi dediğimiz işten
kastımız yargının bağımsızlığını
yeniden tesis etmek, hukukun üstünlüğünü yeniden egemen kılmaksa
gelin, kapsayıcı, uzlaşmacı ve katılımcı bir
yasama çalışmasıyla önce kuvvetler ayrılığını
yeniden tesis edelim; yargıyı tarikatlardan, cemaatlerden temizleyip
şeyhine değil, hukuka bağlı yargıçlar
yetiştirelim arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 23üncü maddesiyle değiştirilmekte olan 5271
sayılı Kanunun mülga 250inci maddesine yapılan
değişiklik ile eklenen "Soruşturma evresi sonunda
aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının
açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri
muhakeme usulü uygulanır: ibaresinin "Soruşturma evresi
neticesinde aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu
davasının açılmasının ertelenmesine karar
verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır: olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit
Beyaz Zeki
Hakan Sıdalı Ahmet
Kamil Erozan
İstanbul Mersin Bursa
Enez
Kaplan Arslan
Kabukcuoğlu
Tekirdağ Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben 23üncü madde hakkında
konuşmak için geldim ama Komisyon reddetti. Dolayısıyla 23üncü
madde konusunda konuşmayacağım, sabah konuştuğumun
ikinci bölümünü anlatacağım size. Bunu yaparken de sizi 1997
yılına götüreceğim.
1997 yılında Amerikada Clinton
Başkan ve bir strateji kâğıdı hazırlatıyor
Amerikan Yüzyılı diye. Amerikan Yüzyılı dedikleri
21inci yüzyıl, yaklaşmakta olan yıl 1997. Bu stratejinin
birtakım yan ürünleri oldu. Bu ürünlerden bir tanesi ortak devlet veya
ortak vatan kavramı, bir diğeri ılımlı İslam
bir diğeri Büyük Ortadoğu Projesi bir diğeri Condoleezza
Riceın hepinizin bildiği Haritalar değişecek söylemi.
Bu, zaman içinde, o zamandan bu tarafa çeşitli örneklerle
doğrulandı maalesef. Bir Bosna/Hersek modeli var biliyorsunuz, o
Bosna/Hersek modelinden türeyen bir Yukarı Karabağ için ortak devlet
Azerbaycanda, Moldovada Transdinyester ortak devleti, Gürcistanda Abhazya
ortak devleti, Gürcistanda yine Osetya ortak devleti, Ukraynada şu anda
Donbass, Irakta Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi. Buraya birazdan
döneceğim, ne demek istediğime.
Ama Barış Pınarı Operasyonuna
dönersek söylenenler ile yapılanlar arasında birtakım
uyumsuzluklar olduğunu gözlüyoruz. Nitekim, hatırlarsanız,
Trump, bir anlamda Haddinizi aşmayın. veyahut
Tanımladığım sınırları geçmeyin. diye bir
söylemde bulundu. Buna Sayın Cumhurbaşkanının yankısı
30 kilometre derinlik, 120 kilometre en. dedi.
Şimdi, bunları
karşılıklı olarak yan yana koyduğumuzda ister istemez
Acaba Trumpın dediği gibi bir mutabakat var mı? demek
durumundayız. Bunun da ötesinde, TSK, anlamlı bir direnişle
karşılaşmıyor. Zira PYD-YPG kuvvetleri ve Amerikan
askerleri, son iki gündür 30-35 kilometrelik derinliğe çekildiler, M4 Kara
Yolunun güneyine indiler. Rusya fırsatı kaçırmadı, ne
yaptı? YPG-PYDyi ikna etti, güvenlik bölgesini bir güvenlik cebine
dönüştürdü, Esadın kuvvetlerini üstümüze saldı ve âdeta bizi
bir cep içinde sıkıştırmak suretiyle bizi Esadla görüşmeye
itmeye çalıştı. Bunda da ne ölçüde başarılı
olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Başka bir
sıkıntıyla karşı karşıya
kalacağız. Tabii ki Esadın birlikteliği ilerledikçe Suriye
Millî Ordusu çil yavrusu gibi dağılacaktır. Yani sabahleyin
Kullanmasaydınız keşke. dediğim birliklerden
bahsediyorum. Çünkü Esadın birlikleri TSKya Türk Silahlı
Kuvvetlerine kurşun sıkmaz ama o Suriye Millî Ordusu denenlere
isyankâr muamelesi yapar ve acımasızca davranır.
Konunun başka bir boyutuna geçmek isterim. Biraz
evvelki söylemimden oraya geleceğim. Şöyle bir durumla
karşı karşıyayız: 1997den bu tarafa Amerikada
demokratlar/cumhuriyetçiler, demokratlar/cumhuriyetçiler birer dönem
başkanlık yaptılar. Ama Amerikanın o Amerikan
Yüzyılı politikası değişmedi çünkü o bir devlet
politikasıydı. İktidarda kim olursa olsun Amerikalılar
ondan vazgeçmediler. Dolayısıyla cumhuriyetçiler iktidarda
olduğu zaman demokratlardan medet ummak veya tersini düşünmek bence
gerçekçi bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla bugün
Trump Obamayı suçluyorsa buna inanmayın, aynı kefede aynı
politika devam etmektedir. Bunu niçin söylüyorum? Süper güçlerin hata yapma
lüksleri vardır. Bizim gibi ülkelerin ise 3 değil 4 defa
düşündükten sonra hareket etmeleri gerekir. Dev aynalarının her
zaman yalan söylediğinin de farkında olmamız gerekir.
Türkiyenin eline âdeta bir tabanca verilmiştir ve Rus ruleti
oynaması beklenmektedir. Lütfen dikkat edin.
Başa dönecek olursam, yeni bir ortak devletin
doğum sancılarını yaşamaktayız. Bunun da
engellenmesi ancak iktidarın elindedir. Biz iktidarda değiliz, biz
ancak sizi eleştiririz, yol göstermeye çalışırız.
Suriyede bir ortak devlet kurulmak üzeredir. Siz buna bugün itiraz
edebilirsiniz ama zamanında itiraz etmediniz çünkü bu ortak devlet, ortak
vatan kavramını sizin kadrolarınız huşu içinde
dinlediler. Ne demek istiyorum huşu içinde dinlediler? Dolmabahçe
bildirisini dinlediler. Dolmabahçe bildirisini açın, 9uncu maddeyi
okuyun. Günah bizde değil.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.16
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
60a göre söz talepleri vardır.
Sayın Gürel? Yok.
Sayın Güzelmansur? Yok.
Sayın Öztunç
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Gündoğdu Marşının Deniz Gezmiş ve
arkadaşları tarafından söylenilmesinin üzerinden elli yıl
geçtikten sonra AK PARTİ grup toplantısında söylenilmesini
olumlu karşıladıklarına ve bir elli yıl daha
kaybedilmek istenilmiyorsa bugünkü sözlerinin dikkate alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, idam sehpasına
Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Kahrolsun Amerika!
diye çıkan Deniz Gezmiş ve arkadaşları İstanbul
sokaklarında 6ncı Filoyu kovalarken Gündoğdu
Marşını söylüyordu. Aradan elli yıl geçti, bugün
Gündoğdu Marşını AK PARTİ Grubunda gençler
söylemiş; bunu olumlu karşılıyoruz biz, güzel olmuş,
elli yıl sonra akılları başlarına gelmiş.
Ayrıca, benim hemşehrim Âşık
Mahzuni Şerif Amerika katil katil dediğinde, türkü
söylediğinde cezaevine girdi, işkence çekti; Amerika katil katili
bugün pek çok kesim söylemeye başladı. Elli yıl sonra
bunların görülmesi güzel. Bugünkü sözlerimizi de dinlesinler ki bir elli yıl
daha kaybetmesinler diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Paylan
38.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın şahsına yönelik sözlerini aynen iade
ettiğine ve kınadığına, nefret söylemlerinin nefret
suçlarını doğurduğuna ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, MHP Grup Başkan Vekili
bana, şahsıma özel yetiştirilmiş ajan provokatör dedi. Bu
ifadeyi aynen iade ediyorum ve kınıyorum kendisini. Değerli
arkadaşlar, beni ailem yetiştirdi; ailem yaşadığı
büyük acılara rağmen bana nefreti değil, sevmeyi öğretti,
Bir arada yaşadığın insanları sev. diye bana
öğütledi ve aynı zamanda mazlumun yanında olmayı da
öğretti ailem. Ama MHP Grup Başkan Vekili gibi ırkçılar
nefretten beslenirler, nefret söylemlerini fütursuzca kurarlar.
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Irkçı sensin!
CEMAL ÇETİN (İstanbul) Irkçı
sensin!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Nefret söylemleri
nefret suçlarını doğurur, bunu unutmayalım. Hrant Dink de
nefret söylemlerine maruz kaldı ve maalesef bu nefret söylemleri sonucu bu
topraklarda öldürüldü. Ama ne yaparsanız yapın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürel
39.- Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz Gürelin, Bursa
ili İnegöl ilçesinde 42ncisi düzenlenen Modef Expo Uluslararası
Mobilya Fuarının mobilya ihracaatını
artırdığına, İnegöl mobilyasının bir dünya
markası olduğuna ilişkin açıklaması
VİLDAN YILMAZ GÜREL (Bursa) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı verilerine göre Bursa ili İnegöl
ilçesinin ihracatı 1 milyar doları, dış ticaret hacmi 1
milyar 350 milyon doları göstermiştir. Yekûn ihracatın yüzde
42si istihdam dostu mobilya sektörüne aittir. 7-12 Ekim tarihlerinde
düzenlenen MODEF EXPO Uluslararası Mobilya Fuarının 42ncisinde
100 civarı ülkeden 20 bini aşkın ziyaretçi kabul
edilmiştir. Bu bağlamda akdedilen iş
bağlantısıyla ihracatımız daha da artmış,
yerli ve millî tasarım ürünlerimizle ülke ihracatına
sağladığı yüzde 17lik katkıyla İnegöl mobilyası
artık bir dünya markası olmuştur. Yılın üç yüz
altmış beş günü hizmet veren mobilya sanayimiz ve Mobiliyum
Alışveriş Merkezimiz de bu misyona büyük katkı
sunmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mobilyanın başkenti İnegöl, kabına
sığmayan başarı hikâyesiyle, AK PARTİ hükûmetlerinin
de destekleriyle Bursamıza ve ülkemize değer katmaya devam ediyor.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
40.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 15 Ekimde
Azerbaycanda düzenlenen Türk Konseyinin ardından imzalanan ortak bildirinin
Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin tüm cihana bildirilmesi
açısından tarihî bir adım olduğuna ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz gün Azerbaycanda düzenlenen Türk
Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin ardından
yayımlanan ortak bildiride Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan,
Türkmenistan, Macaristan ve Kazakistan Türkiyenin Barış
Pınarı Harekâtına destek verdiğini duyurmuştur. Bu
bildiri Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin tüm cihana en
yetkili makamlar tarafından bildirilmesi açısından son derece
önemli ve tarihî bir adım olmuştur. Ata yurdumuz Türkistan ile
Anadolu coğrafyasının arasındaki bağlar bu ortak
metinle daha da sağlamlaşmıştır. Temennimiz aynı
tarihin, aynı dilin, aynı dinin mensubu olan Türk ülkeleri
arasındaki iş birliğinin artırılarak devam etmesidir;
hedefimiz büyük Türk birliğidir. Türk devletleri arasındaki birlikten
doğacak kuvvet tüm bölgeye ve hatta cihana adalet, huzur ve
barış getirecektir. Vatan ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan;
vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.
BAŞKAN Sayın Bakan
41.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, 16 Ekim
Dünya Gıda Günü vesilesiyle çevre kirliliği ile sağlık
arasındaki ilişkinin ne olduğunun bilinmesi gerektiğine,
halk sağlığı ve gıda güvenliği hakkında
bilimsel araştırmalar yapan ve kamuoyuyla paylaşan akademisyen
Bülent Şıka teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
bugün Dünya Gıda Gününde toplum adına teşekkür etmemiz gereken
biri var: Gıda mühendisi, akademisyen Bülent Şık.
Bülent Şık, halk
sağlığı, gıda güvenliği hakkında bilimsel
araştırmalar yapıyor, bunları toplumcu bir bakış
açısıyla yazıya döküyor, bu bilgileri düzenlediği etkinliklerle
uygulamalı aktarıyor. Milletvekili olduğumdan beri gıda
güvenliği, çevre kirliliği, bu kirlilikten doğan ve halk
sağlığını tehdit eden her konu üzerinde Bülent Hocayla
birlikte çalışıyoruz. Klorpirifos tarım zehri, obezite,
palm yağı, ithal çöpler, ithal mutfak eşyaları gibi onlarca
konuyu birlikte gündeme getirdik. Bülent Şık, Sağlık
Bakanlığının yaptığı ve
sonuçlarını gizlediği bir kanser
araştırmasının verilerini bildiği kadarıyla kamuoyuyla
paylaştığı için yargılandı ve on beş ay
hapis cezası aldı. Bülent Şıka on beş ay ceza verildi
ama Sağlık Bakanlığı bu bilgileri yalanlayamadı.
Çevre kirliliği ile sağlık arasındaki ilişkinin ne
olduğunu bilmek hepimizin hakkı diyor, Bülent Şıka
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, sözlerinin ve tepkisinin
hatiplerin kışkırtıcı ifadelerine yönelik
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben şahsı tanımam, kimsenin
şahsıyla da bir işim olamaz. Sözlerim ve tepkim tamamen hatibin
ve hatiplerin kışkırtıcı sözlerine yönelik
gösterdiğim bir tepki ve ithamdır. Soykırım girişimi
işgal tehcir Siviller katlediliyor. Kürt
düşmanlığı vesaire, halkı ve ülkeyi birbirine
karşı kışkırtan birtakım ifadelere
karşı gösterdiğim bir tepkidir.
Sevgi diline bakın! Aileden
aldığı eğitimle sevgi diline sahip olduğunu ifade
ediyor. Ve şunu söyleyeyim: O sözleri iade etmesi bana yapışmaz
ama benim ona söylediklerim bir yafta olarak
yapışmıştır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, bu sözlerle ilgili işlem yapmanızı talep ediyorum.
Bir milletvekiline özel yetiştirilmiş ajan provokatör dedi ve bu
sözlerinin arkasında durduğunu ifade ediyor MHP Grup Başkan
Vekili. Bu sözlerle ilgili işlem yapmanızı sizden rica ediyorum,
İç Tüzüke göre talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 16 Ekim 2019
Çarşamba günlü 7nci birleşiminde 105 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine; 105 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 17 Ekim 2019
Perşembe günü Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin önerisi
16/10/2019
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 16/10/2019 Çarşamba
günü yaptığı toplantıda, 16/10/2019 günlü (bugünkü) 7'nci
Birleşiminde 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesi, 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanması hâlinde 17/10/2019 Perşembe günü Genel Kurulun
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması
önerilmiştir.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Cahit Özkan Engin
Altay
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Fatma
Kurtulan Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN - 105 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sizden bir talebim oldu; lütfen değerlendirin.
BAŞKAN 25inci madde üzerinde iki adet önerge
vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 25inci
maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Peköz Mahmut
Toğrul Oya
Ersoy
Adana Gaziantep İstanbul
Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Şırnak Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Süreniz beş dakikadır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir yargı paketi
konuşuyoruz ama aslında ülkede yargının ya da
kanunların, Anayasanın ne durumda olduğunu birkaç maddeyle size
özetlemeye çalışayım.
Değerli arkadaşlar, şu anda ülkede
Siyasi Partiler Yasası aslında fiilî olarak rafa kaldırılmış
durumdadır. Ne demek istiyorum? Siyasi partilerin siyaset yapması
fiilen engellenmiştir. Örneğin, partimizin yaptığı tüm
eylem ve etkinlikleri, yapacağı basın açıklamaları il
binasının önünde dahi yasaklanıyor, tamamen engelleniyor. Kolluk
tamamen kendini yargı yerine koyuyor ve yargı AKPnin elinde bir
sopaya dönüşmüş durumda.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede seçme
seçilme hakkı tamamen rafa kaldırılmış
durumdadır. Yani insanlar örneğin belediye başkanını
seçemiyor, seçilen belediye başkanı İçişleri
Bakanlığının marifetiyle görevden alınıp yerine
kayyum atanabiliyor. KHKyle ihraç oldu diye insanlar milletvekili olabiliyor
ama belediye başkanı, belediye meclis üyesi olamıyor; yasa
yapabiliyor ama belediyeyi yönetemiyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de sosyal
medya avcılığı diye bir şey başladı. Her gün
istisnasız bu ülkede yüzlerce hatta yüzleri aşan insan sosyal medya
hesaplarında yaptıkları bir paylaşım
dolayısıyla kendilerini ertesi gün cezaevinde, gözaltında
bulabiliyorlar.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Suç
işleyenin hesabı sorulur.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Suç işleme
değil. Bakın, bu ülkede kayyum demek yasak; kayyum atıyorsunuz
kayyum diyemezsiniz. diyorsunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yok öyle bir
şey.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Savaş demek
yasak. Savaşa karşı çıkmanın yasak olduğu tek
ülkeyiz.
Değerli arkadaşlar, basın-yayın
özgürlüğü yasak. Konuşan, AKPnin aleyhinde tek laf eden gazeteciler
gözaltında.
İnanç özgürlüğü yasak, seyahat
özgürlüğü yasak.
2911 keyfî bir şekilde her alana uygulanabilir
hâle gelmiş. Aslında Anayasa örneğin siyasi partilerin halkla
buluşmasını yasaklar mı? Yasaklamıyor. Bunun önüne bir
engel koymuyor ama bir şart diyor ki: Eğer yakın bir tehlike
varsa eğer şiddet olacaksa 2911i uygulayabilirsiniz. Ama bizim
ülkemizde valiler her gün 2911i uyguluyor, herhangi bir gerekçe de ortaya
koymuyorlar.
Değerli arkadaşlar, Anayasa yok hükmünde.
Şu anda Türkiye yasasız ve Anayasasız yönetiliyor. Aynen George
Orwellın 1984 adlı kitabında söylediği gibi Hiçbir
şey yasa dışı değildi çünkü ortada bir yasa yok.
Şu anda tam böyle bir durumu yaşıyoruz. Ortada bir yasa yok.
Neye göre, kime göre... AKPnin, iktidarın söylemine göre eğer
muhalifseniz yaptığınız her şey suç kapsamına
alınabilir. Cumhurbaşkanı iki şapkaya sahip. Her gün
muhaliflere küfredebiliyor, hakaret edebiliyor ama dönüp biri ona cevap
verdiğinde Cumhurbaşkanına hakaret edemezsiniz. deniyor ama
kendisi yapıyor her gün Ben siyasi partinin Genel
Başkanıyım. Bu, siyasi eleştiri çerçevesinde... Biz de
aynı şeyi söylediğimizde Olmaz, Cumhurbaşkanına
hakaret ediyorsunuz.
Kayyumlarınız da
Cumhurbaşkanından feyzalıyor, kayyumlara da bir cümle
edemiyorsunuz. Örneğin, eylem, etkinlikte Kayyum demek yasak. Kayyum
diyeceksiniz size eylem etkinlik yaptırmayız. diyorlar.
Değerli arkadaşlar, son bir uyarı
daha yapmak istiyorum: Bakın, Suriyeye beraber girdiğiniz ÖSO,
millî ordu dediğiniz, Kuvayımilliyeyle
eşleştirdiğiniz ÖSO çeteleri sosyal medyada IŞİDvari görüntüler
paylaşıyorlar. Ülkemiz yarın uluslararası hukuk önünde
suçlu durumuna düşürülebilir. Bu uyarıyı biz buradan
yapıyoruz. ÖSO çeteleri IŞİDin, El Kaidenin
kalıntılarıdır; bunu bilmeniz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Son olarak sayın
arkadaşlar, size kısa bir laedri şiir okumak istiyorum:
Savaş pahalı/ Top, tüfek, uçak lazım./ Kin lazım, nefret
lazım./ En önemlisi de uğruna feda edilecek gencecik, günahsız
insanlar lazım./ Barış ucuz, barış için sadece vicdan
lazım./ Empati ve sevgi lazım. diyor, saygıyla Genel Kurulu
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 25inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan yeniden
düzenlenmiştir ibaresinin değiştirilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit
Beyaz Şenol
Sunat Muhammet
Naci Cinisli
İstanbul
Ankara Erzurum
Hasan
Subaşı Fahrettin
Yokuş Hüseyin
Örs
Antalya Konya
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun 105 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 25inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Efendim, 60a göre söz
talebim vardır.
Hatip kürsüde konuşurken, Sayın
Cumhurbaşkanımızın muhaliflere karşı buradan dahi
ifade edemeyeceği küfürlü ifadelerde bulunduğunu ifade etti. Bu, bir
hezeyandır.
Her şeyden önce
Cumhurbaşkanımız, aziz milletimizi tek millet olarak görür,
bilir ve ona göre milletimizin her bir ferdine eşit mesafede
yaklaşır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Muhaliflere her gün
hain diyor, terörist diyor, daha her şeyi söylüyor yani. Buna ne cevap
veriyorsun?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu bağlamda, gerek
başkanlık sistemlerinde gerekse parlamenter sistemlerde idarenin
başı, devlet başkanları her zaman özel yasayla korunur.
Ancak, bizim ülkemizde, maalesef, Sayın Cumhurbaşkanımızla
ilgili -Türk Ceza Kanununda yasalar olmasına rağmen- her türlü
hakaret edilecek, her türlü aşağılama yapılacak, sonra
Cumhurbaşkanımızın da ifade özgürlüğünü, kendini
savunma özgürlüğünü dahi kullanmasına müsaade edilmeyecek, bunu asla
kabul etmiyoruz. Bakın, her şeyden önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Her gün binlerce insan
Cumhurbaşkanıyla ilgili şey yapılıyor
KEMAL PEKÖZ (Adana) Cumhurbaşkanına da
edilmesin ama Cumhurbaşkanı da kimseye etmesin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kimse
yapmasın; Cumhurbaşkanı da yapmasın, kimse de
Cumhurbaşkanına hakaret etmesin.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci
maddesi üzerinde konuşma yapmak üzere İYİ PARTİ Grubu
adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
25inci maddeyle 5271 sayılı Kanunun
mülga 252nci maddesi başlığıyla birlikte şu
şekilde yeniden düzenlenmiştir. Özetle ifade etmek, sıralamak
istiyorum bu değişiklikleri.
Bir: 251inci madde uyarınca verilen hükümlere karşı
itiraz edilebilir. Süresi içinde itiraz edilmeyen hükümler kesinleşir.
İki: İtiraz üzerine hükmü veren mahkemece
duruşma açılır ve genel hükümlere göre yargılamaya devam
olunur. Taraflar gelmese bile duruşma yapılır ve yokluğunda
223üncü madde uyarınca hüküm verilebilir.
Üç: Mahkeme (2)nci fıkra uyarınca hüküm
verirken 251inci madde kapsamında basit yargılama usulüne göre
verdiği hükümle bağlı değildir.
Dört: İtiraz üzerine verilen hükmün sanık
lehine olması hâlinde bu hususların itiraz etmemiş olan
diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar
da itiraz etmiş gibi verilen kararlardan yararlanır.
Beş: (2)nci fıkra uyarınca verilen
hükümlere karşı, genel hükümlere göre kanun yoluna
başvurulabilir.
Altı: (1)inci fıkradaki itirazın
süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru
hakkı bulunmayan tarafından yapıldığı
mahkemesince değerlendirildiğinde 268nci maddenin (2)nci
fıkrası uyarınca itirazı incelemeye yetkili olan merciye
gönderilir.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi,
söz konusu değişikliklerle basit yargılama usulü neticesinde
verilen kararlara itiraz müessesesi düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, yargının
siyasallaşması ve yargı
bağımsızlığı, kanaatimce, Türk
yargısının en önemli sorunudur. Bunu halletmeden
çıkaracağımız paketlerin, yapacağımız
reformların değeri olmaz, bunlar amacına hizmet etmez. Şunu
açık ve net olarak bu kürsüden ifade etmek istiyorum: Siyasi
iktidarın emrinde yargı olmaz, olamaz; siyasetin etkisi altında
karar veren yargıcın mahkemesinden de adalet çıkmaz. Yargı
bağımsızlığı, yargının
siyasallaşması ve bunlara ilave yargıda kadrolaşma, bu üç
temel sorun bugün yargımıza duyulan güvensizliğin temelini
oluşturuyor. Güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi
oluşturmak istiyorsak bu üç büyük sorunu ortadan
kaldırmalıyız.
Değerli milletvekilleri, hukuk tarihimizin
büyük âlimlerinden Mecelle yazarı Cevdet Paşa, 1856
yılında yazdığı Islahat Layihasında şöyle
diyor: Asıl lazım olan, mahkemeler hakkında ammenin
itimadı olup bu da hâkimlerin kendi hâllerinden emin olmalarına
bağlıdır. yani atanma korkusu olmamasına
bağlıdır. Bugün biz buna hâkim teminatı diyoruz. Cevdet
Paşanın 1856da yaptığı bu nasihate kulak vermeliyiz,
aksi hâlde yargının tarafsızlığını
yitirmesi, siyasallaşması ileride onarılması, tamiri mümkün
olmayacak birçok zarar ortaya çıkarabilecektir. Siyaset yargıyı
rahat bırakmalı, yargı mensupları siyasetten ve
siyasetçiden uzak durmalıdır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
son bölümünde bugün beni ziyaret eden Kamu Çalışanları
Platformundaki arkadaşlarımızın bir talebini de kalan
sürede ifade etmek istiyorum.
657ye tabi 4/B kadrosunda çalışan
vatandaşlarımızın sorun, talep ve şikâyetleri zaman
zaman basına yansımakta ve biz milletvekillerine de e-posta, telefon
veya yüz yüze görüşme şeklinde iletilmektedir.
Değerli milletvekilleri, mevcut düzenlemeye
göre, süresiz 657ye bağlı 4/B kadrosunda çalışanların
dönem ve mazeret tayin hakkı bulunmamaktadır. 4/B kadrolu personelin
atama ve yer değiştirme durumlarıyla ilgili olarak dönem tayini
ile eş, sağlık ve eğitim mazeretleri başta olmak
üzere, mazeret tayinlerinin yapılabilmesi için yeni bir düzenleme
yapılmalıdır. Becayiş ve görevde yükselme hakkı
bulunmayan 4/B kadrolu personele bu hakları verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Çok özür dilerim
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Önceden kadro alan veya
yeni düzenlemeye tabi aynı işi yapıp farklı maaş alan
personelin durumu dikkate alınarak sosyal devlet ilkesine uygun olarak
kadrolu-sözleşmeli ayrımı ortadan
kaldırılmalıdır diyor, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 26ncı
maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü Hüseyin
Kaçmaz
Adana İzmir Şırnak
Mehmet
Ruştu Tiryaki Oya
Ersoy
Batman
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Değerli milletvekilleri, öncelikle biraz önce burada Diyarbakır
Milletvekilimiz Garo Paylana yönelik olarak kullanılan kirli dili, nefret
söylemini kınıyorum ve sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, önümüzde bir
yargı paketi yok, algı paketi var. Dolayısıyla da
aslında bu, tamamen hukuksuzluğu, adaletsizliği örten bir
pakettir.
Baştan söyleyelim, iş ve çalışma
hürriyetinin ihlalinin en büyüğünü Herkes iş bulacak diye bir
şey yok. diyen AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı
yapmaktadır.
Bu paketin işçinin haklarıyla ilgisi
yoktur, bir patron kurtarma paketidir, operasyonudur. Kimi kiminle
uzlaştıracaksınız? Suçu işleyen yüzde 99 işveren,
işveren vekili. Denk güçler arasında ancak bir uzlaştırma
olabilir fakat işçi ile patronun güçleri denk değil.
İşten atılan Soma işçilerini
size göstermek istiyorum. 301 maden işçisi yaşamını
yitirdiğinde işçi katliamıyla, Soma işçileri de işten
atılmışlardı. On iki gündür yürüyorlar fakat hâlâ
işten atıldıkları beş yıldan bu yana
haklarını alabilmiş değiller.
Yine, Cargill işçileri iki yıldır
haklarını arıyorlar, işe iadeyi kazandılar fakat
işlerine dönemiyorlar.
Yine, işten atılan Zeytinburnu Belediyesi
işçisi Kenan Güngördü. KHKyle atıldı, mahkemeyle işine
döndü, altı dakika sonra tekrar işinden atıldı.
Değerli arkadaşlar, bu Parlamentonun da
bir üyesi olan milletvekili, AKP Milletvekili Şirin Ünalın evinde
çalışan bir ev işçisi Nadira Kadirova şaibeli bir
şekilde yaşamını yitirdi. Nadira Kadirova ile milletvekili,
iktidar partisinin milletvekili denk güçler midir?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Geçen gün
anlattı.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Yani
ikisi uzlaşmaya, Nadiranın ailesiyle uzlaşmaya oturduğu
zaman milletvekili, bunlar denk güçler midir? Hayır, bugüne kadar Nadira
Kadirova için bir mahkeme de açılmamıştır. Yani bugün
barış ve uzlaşma isteyenler hapse atılıyor fakat
işçilerin aşına, ekmeğine, emeğine, bedenine göz dikenleri
uzlaşma masasına gönderiyorsunuz, uzlaşma yaptırmaya
çalışıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ne
alakası var!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Buna
uzlaşma değil hak yeme masası denir. Aç açıkta
bırakmanın uzlaşması olmaz arkadaşlar.
Yine, en büyük ihlal KHKlilere yapıldı.
AKP Başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından KHKyle insanlar
bir gecede işlerinden atıldılar. Bülent Uçarı size
göstermek isterim. Bülent Uçar, kendisi KHKyle işten atıldı ve
İŞKURda iş başvurusu yaparken -KHKli olduğu için
işe alınmadı- orada kalp krizi geçirdi ve
yaşamını yitirdi. İki yıl sonra ise
ihracının doğru olmadığı tespit edildi,
işine iade edildi. Şimdi, hangi adaletten hangi uzlaşmadan
bahsedeceğiz? Yani en büyük adaletsizlik aslında bu işçilere
yönelik olarak onları sanki patronlarla eşit haklara sahipmiş
gibi görmektir.
KHKliler size hakkını helal etmeyecek,
bunu da buradan vurgulamak istiyorum. KHKlilere dönük işlenen
insanlık suçları dönecek dolaşacak sizin
ayağınıza dolanacak. Eğer işçilerin
haklarını arıyorsak, onların haklarını
kazanmasını istiyorsak o zaman gölge etmeyin, başka ihsan
istemez. İşçilerin önünü jandarmalarla kesmeyin, işçilerin
sendikalarını kapatmaya, sendikalarını yönetmeye
çalışmayın, işçilerin örgütlenmesi önündeki engelleri teker
teker kaldırın diyoruz. Bu paketi asla kabul etmiyoruz. Bu paket hak
yeme paketidir diyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün 105 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Nefret dili, kirli dil öyle mi? Her türlü nefreti,
kirli dili kullanacaksın, kışkırtmayı, kara
propagandayı yapmayı kendinde hak göreceksin, Her türlü
ağır isnatta bulunalım. diyeceksin ama cevap verilmesin; daha
sonra bu sözlere münasip ağırlıkla mukabele edince de feryat
edeceksiniz. Bu, olmaz. Ne kadar ağır ifade, isnatlarda
bulunursanız misliyle mukabele edileceğini ilgili hatiplerin
bilmesinde fayda görüyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şirin, buyurun.
45.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın,
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki şahsına
yönelik suçlamaları ve linç girişimini kabul etmediğine
ilişkin açıklaması
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce söz alan
sayın milletvekili gene şahsıma sataşmada bulunmuştur.
Geçen hafta Meclis Genel Kurulunu evimizde yaşanan elim hadiseyle ilgili
olarak bilgilendirmiştim. Hem ben hem de aile fertlerim polise ve
cumhuriyet savcımıza gerekli ifadeleri, parmak izlerimiz dâhil her
şeyimizi verdik. Şu anda süreç Ankara Cumhuriyet
Savcılığının kontrolü altında hukuka uygun bir
şekilde devam ediyor. Keşke bende ilave bilgi olsa da ben de sizleri
bilgilendirsem diyorum.
Tekraren bu milletvekilimizin şahsıma
yönelik yaptığı suçlamaları ve linç girişimini kabul
etmiyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 26ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve talep
ederiz.
"MADDE 26 - 5271 sayılı Kanunun 253
üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki 'karşı' ibaresinden
sonra gelen 'suçlarda' ibaresi 'suçlar' olarak değiştirilmiş ve
aşağıdaki ibare eklenmiş ve yirmidördüncü
fıkrasındaki 'Uzlaştırmacılar,' ibaresinden sonra
gelen 'avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin'
ibaresi 'fiilen kamu görevi ifa edenler hariç olmak üzere, avukatların,
hukuk öğrenimi görmüş kişilerin veya psikologların'
şeklinde değiştirilmiştir.
'ile kadına veya çocuğa yönelik her türlü
şiddet içeren suçlar bakımından uzlaştırma yoluna
gidilemez.'"
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul Aydın İstanbul
Aysu
Bankoğlu Rafet
Zeybek
Bartın Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz teklifin 26ncı maddesi üzerine söz aldık ama
başka bir konudan bahsedeceğim size.
Yargı reformu diye büyük büyük
adlandırılan ama çoğunlukla makyajlamadan öteye geçmeyen bu
torba yasa teklifinde maalesef yine kadının adı yok.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Bu torba
değil bir kere.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Ülkemizde kadın
haklarına ilişkin yaşanan sorunlara, kadın cinayetlerinin
nasıl durdurulacağına ilişkin herhangi bir çözüme, reform
denilen bu belgede ne yazık ki yine yer verilmemiş.
Buradaki tüm milletvekillerimize yalnızca
2015ten bu yana 2.097 kadının öldürüldüğünü hatırlatmak
istiyorum. Bizim bir çırpıda, bir sayı olarak söylediğimiz
bu kadınların yanına eklenmemek için devlete
sığınmış, korkuyla bekleyen kaç kadın daha var bu
ülkede? Sayısız. Peki, onları korumak için bir şey
yapıyor muyuz? Ne yazık ki hayır.
Kadınlarımızın içinde bulunduğu bu trajediyi hiç
yokmuş gibi görmezden gelen AKPli milletvekillerine ama en çok da
hemcinsim olan milletvekillerine sormak istiyorum: Hiç mi vicdanınız
sızlamıyor değerli vekiller? (CHP sıralarından
alkışlar)
Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerimizle Kırıkkale Adliyesindeydik 10 yaşındaki
kızının gözleri önünde katledilen Emine Bulutun
davasının ilk duruşması için. Ölmek istemiyoruz.
diyenler, kadın dernekleri oradaydı, öğrencisi tarafından
öldürülen Ceren Damarın babası oradaydı, farklı
şehirlerden yüzlerce avukatımız oradaydı. Gönül isterdi ki
cinayet anının videosu sosyal medyaya düşüp infial
yarattığında vakit kaybetmeden açıklama yapanlar
duruşmaya da gelseydi, siyasetüstü olması gereken bu hayati konuya
gereken önemi verseydiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen siyaset yapıyorsun
şimdi burada.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Bugün Şule Çet
davasının 4üncü duruşması vardı ve Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleri oradaydı. Evet, İstanbul Sözleşmesinin
uygulanması konusunda istekli olmayan ya da olamayan AKP Hükûmeti daha kaç
Emine Bulutun, Şule Çetin, Ceren Damarın öldürülmesini bekliyor?
(CHP sıralarından alkışlar) İstanbul
Sözleşmesinden vazgeçmek isteyenlere inat biz
mevzuatımızın iyileştirilmesini ve var olanın da
uygulanmasını bekliyoruz.
Bakın, kadın cinayetleri medyaya
yansıdığında en yetkili ağızlar birbirleriyle en
üst perdelerden lanetleme yarışına giriyor ama bu tepkiler tek
seferlik kalıyor ve devam ediyor, sonra unutulup gidiyor. Oysaki
yapılması gereken çok şey var. Pek çok temel meselenin de
halının altına süpürüldüğü bu yasada, biz mesela kadın
hakları kuruluşlarıyla bir istişare
yapılmasını beklerdik. Çünkü bu kuruluşlar yokmuş gibi
davranarak yapısal bir değişimin altını çizemeyiz,
bunun adımlarını atamayız.
Yine, iyi hâl ve haksız tahrik indirimlerinin
kadın cinayetlerinde ve çocuğa karşı cinsel istismar
davalarında kaldırılmasını beklerdik mesela. Kravat
takıp boynunu büken bir katili göz göre göre iyi hâl şemsiyesi
altında korumak kabul edilemez çünkü.
Israrlı takip meselesinin de Türk Ceza Kanunu
bağlamında suç kapsamına alınmasını isterdik
çünkü birçok ülkede bu ayrı bir suç olarak görülüyor ve kadına
karşı şiddetin mutlaka önüne geçilmesi gereken bir diğer
türüdür. Nitekim hatırlarsınız, belirgin bir ısrarlı takip
vakası olan Opuz-Türkiye davasında da Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi hak ihlali tespit etmiş ve ülkemizi tazminata mahkûm
etmişti.
Bebekleriyle birlikte cezaevinde olan
kadınların cezalarının belirli şartlar hâlinde ev
hapsine dönüştürülmesini de beklerdik.
İstanbul Sözleşmesinin
uygulanmasını izleyen GREVIOnun sunduğu önerilerin dikkate
alınmasını beklerdik mesela.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Kim imzaladı
İstanbul Sözleşmesini?
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Bu teklifte
kadına karşı şiddete ve çocuk istismarına yer
verilmemesi gerçeği bile bizim için iktidarın sınıfta
kalışını ne yazık ki belgeliyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yurttaşlarımız bizden hak, hukuk ve
adalet, en başta da eşitlik bekliyor değerli milletvekilleri;
konunun partilerüstü bir toplumsal mutabakatla çözülmesini bekliyor.
Kadını bir birey olarak görmeyen, yalnızca iyi bir eş, iyi
bir anne olarak niteleyen söylemlerinizle kadınların
yaşadığı sorunlara çözüm getirilemez değerli
milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Samimiyet testinden
ne yazık ki yine geçemediniz ama gelin bu kez kadınların
yaşadığı bu sorunları çözmek için tüm milletvekilleri,
kadın erkek tüm milletvekilleri el ele verelim ve Kadının
adı yok. dedirtmeyelim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 26ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiş ibarelerinin ilave edilmiş olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit
Beyaz Zeki
Hakan Sıdalı Enez
Kaplan
İstanbul Mersin Tekirdağ
Durmuş
Yılmaz Arslan
Kabukcuoğlu
Ankara Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 26ncı maddesi hakkında İYİ
PARTİnin görüşlerini paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Kanun teklifinin 26ncı maddesi, 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253üncü maddesini yeniden
düzenleyerek değişiklik yapmaktadır. Söz konusu
değişiklikle dünya ceza adalet sistemlerindeki genel yönelim dikkate
alınarak adaletin hızla dağıtılması,
mahkemelerdeki birikmelerin tasfiyesi için uzlaştırma
kapsamındaki suç listesi genişletilmektedir.
Teklif edilen değişikliklerle uzlaşma
kapsamına giren konut dokunulmazlığının ihlali,
hırsızlık, dolandırıcılık suçları da
eklenirken süre yönünden de düzenleme yapılarak uzlaştırmacının
faaliyetlerini tamamlayamaması hâlinde bir defaya mahsus olmak üzere yirmi
günlük ek süre, yine yirmi günü geçmemek üzere en fazla 2 kez
uzatılabilecektir.
Ekonomik faydayı önceleyen, dosya yükünü
hafifletmeyi amaçlayan yaklaşımla yapılan düzenlemeler hukuki ve
sosyal birtakım çekinceler barındırmaktadır. Bir kere,
kadınlara ve çocuklara yönelik suçlar, failleri ne olursa olsun buna
bakılmaksızın uzlaştırma kapsamı
dışında olmalıdır.
Öte yandan, Türk Ceza Kanununun iş ve
çalışma hürriyetini düzenleyen 117nci maddesi ve eğitim ve
öğretim hakkının engellenmesi suçunu düzenleyen 119uncu maddesi
kapsamındaki suçların uzlaşma kapsamına alınması,
Anayasanın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler kısmında yer
alan 48inci maddesine, din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve kanaat
hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini düzenleyen 24, 25,
26ncı maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
bazı düzenlemelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Zira yargının siyasallaşmış
olduğu ve tarafsızlığını yitirdiği bir
ortamda bu tür suçların uzlaştırmaya tabi tutulması hak
ihlallerine neden olacaktır. Hâl böyleyken, önümüze konulan bu torba yasa
düzenlemelerine yargı reformu denilebilir mi? Sayın Adalet
Bakanı Yargının bağımsızlığında,
tarafsızlığında birtakım sorunlar yaşıyoruz.
Ayrıca İnsan Hakları Mahkemesiyle uyumda da birtakım
sorunlar yaşanıyor. Bunları çözmek adına bir reform paketi
hazırlıyoruz. dedikten sonra böyle bir teklif getirilmesi insan
temel hak ve özgürlükleriyle ilgili yeni ne getirmektedir? Evet, ülkemizde
adalet sisteminde bir reform yapılması ihtiyacı çok
açıktır ancak bu reformun Anayasadan başlaması ve torba
kanun mahiyetindeki düzenlemelerle gerçekleştirilmemesi gerekmektedir.
İfade özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, kişi hürriyeti ve
güvenliği gibi, bu kanun teklifiyle güçlendirilmesi amaçlanan hak ve
özgürlükler hâlihazırda Anayasa ve kanunlarla düzenlenmiş olup pek
çok ilgili uluslararası sözleşmelere taraf olunmuştur.
Dolayısıyla reform kanun metinlerinin üzerinde değil, uygulamada
gerçekleştirilmelidir. Anayasamızdaki düzenlemeler
içselleştirilmeli, uygulamada yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
temin edilmelidir.
Hukuk düzeninin yerli yerine oturduğu, hukukun
üstünlüğünün sağlandığı ülkelerde hukuk ve eğitim
sistemi büyük ölçüde siyasal görüşlerden bağımsızdır.
Siyasal görüşü ne olursa olsun, politikacılar iyi tasarlanmış
bir hukuk veya eğitim sisteminin uzun dönem yaratacağı
değerin farkındadır ancak Türkiyede reform
anlaşılan- hukuku ve eğitimi ele geçirmek için kullanılan
bir araç olagelmiştir. Örneğin, 28 Şubat döneminde biz
muhafazakâr kesimin çok şikâyetçi olduğu YÖK Yasasının
hiçbir değişiklik yapılmadan uygulanmaya devam edilmesi bu ele
geçirme kültürü nedeniyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Milletvekili.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Son on beş
yılda, 2004-2019 yıllarında ortalama her yıla bir tane
hukuk reformuyla ilgili düzenleme getirildi fakat maalesef gelinen noktada
gördüğümüz şu ki bu değişiklikler amacına
ulaşmamıştır çünkü değişiklikleri reform yapma
amaç ve zihniyetiyle yapmak yerine ele geçirme kültürü ve güdüsüyle
yaptık. Sonuç olarak bağımsız mahkemelerin verdiği
yargı kararlarını yürütmeye denetleten bir düzenlemeye
şimdi yapıldığı gibi reform denilemez.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 27nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ümit
Beyaz Zeki
Hakan Sıdalı Arslan
Kabukcuoğlu
İstanbul Mersin Eskişehir
Yasin
Öztürk Enez
Kaplan
Denizli Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu teklif her ne
kadar topluma reform adı altında lanse edilse de içi pek çok
yanlışla dolu bir düzenlemedir. Reform iddiasıyla getirilen bu
değişiklikler, ileride tekrar yapılması gerekecek yeni
düzenlemelere sebep olacaktır. Yükseköğretim Kurulu ülkemizdeki
ortaöğretimin kalitesizliğini onaylayarak ilk 125 bine giren
öğrencileri hukuk fakültesine kabul etmekte, ortaöğretimde devletin
başarısızlığını öğrenciye yüklemiş
olmaktadır. Sorun burada kalıyor mu? Ortaöğrenimdeki
başarısızlıktan ders çıkartıyor muyuz?
Hayır. Ne yazık ki bu vurdumduymazlık devam ediyor. Gençlerimiz,
millî eğitim sistemimizi yönetenlerin ve yön verenlerin hatasını
çekmek zorunda kalıyorlar. Bir müteahhide
bağışladığınız 1,5 milyar Türk lirasını
eğitime ayırsaydınız pek çok gencimize istikbal
bağışlamış olurdunuz.
Hukuk fakültelerinin eğitim seviyesini
yükseltici tedbirler almak yerine, okul bittikten sonra hukuk mesleklerine
giriş sınavı koyarak tavşana kaç, tazıya tut
diyorsunuz.
Uyuşmazlıkların çözümünde hâkimlerin
maddelerdeki amaları ve lakinleri uygulaması, siyasi
iktidarın yaratmış olduğu baskı ortamında kanuna
göre hareket etmekte tereddüt yaşamaları asıl sorunumuz ve
meselemizdir. Düşünün ki bu baskılar ve korkular adaleti öyle bir noktaya
getirdi ki tahliye kararı veren aynı heyet saatler sonra tutuklama
kararı verebiliyor.
Yapılması istenen
değişikliklerden biri de hâkim ve savcı adaylarının
mülakatını gerçekleştiren kurul sayısının 7ye
çıkartılmasıdır. İyi bir hukukçu yetiştirmek
istiyorsanız yürütmenin gözüne bakarak karar veren hâkim yerine
vicdanıyla, irfanıyla karar verecek hâkim yetiştirilmelidir.
Mülakat yapıyorsunuz. Torpile
kılıf yapılan mülakatlar değil, soruların zarflarda
olduğu, adayın kendi soru zarfını seçtiği, sesli ve
görsel kayıtların yapıldığı şeffaf ve
objektif mülakatlar olmalıdır. Hâkimlik ve savcılık
mesleklerine özel bir önem veren Anayasa'mız, hiçbir organ, makam, merci
veya kişinin hâkimlere emir ve talimat veremeyeceğini, hâkimlerin
azlolunamayacağını hükmeder. Yani Anayasa'mız, hâkimlerin
idarenin etkisi altında kalmadan bağımsız bir şekilde,
hukuksal mevzuatlara ve vicdanlarına göre yargı işlerini yürütmesini
istemektedir.
Hâkimlerin
bağımsızlığı ve teminatı ne yazık ki
daha adayken, mesleğe ilk adımını atacakken şiddetli
bir şekilde sarsılmaktadır. Bu sarsıcı etkinin nedeni,
devlet kurumlarına kök salmış ve toplumu adım adım
çürümeye terk eden, liyakati yok sayan kayırmacı
anlayıştır.
Sonuç itibarıyla, adalet saraylarını
büyütmekle daha adil olunmuyor, toplum içerisindeki adalete saygı
büyümüyor. Eskişehir Adliye Sarayı yapılalı on bir yıl
oldu ve 2ye katlanan dosya sayısı nedeniyle Eskişehir Adliyesi
bir bina daha arıyor. Türk milletinin adalete güvenini artırmak,
yargı mesleğini layık olduğu seviyede tutmak istiyorsak,
her şeyden önce yürütmenin yargı üzerindeki vesayeti
kaldırılmalı, kuvvetler ayrılığı ilkesi
tesis edilmelidir. Vatandaşa verilecek cezaları artırarak,
eksilterek adalet olmuyor.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti,
Batıya gidecek göçmenleri kabul ederek DEAŞa karşı
mücadele eden, Batının konforunu koruyan bir ülkedir. Bunun
zahmetini işçimiz, köylümüz, memurumuz, esnafımız ödemektedir.
Son haberlerde, Alman Wolkswagen firmasının Manisaya
yapacağı yatırımının başka bir ülkeye
aktarılacağından bahsedilmektedir. Bu, Türk işçisine,
köylüsüne, memuruna, esnafına yapılmış bir
haksızlıktır. Yüce Meclisimiz olaya derhâl el koymalı,
Mecliste oluşturulacak bir heyet yatırımın Türkiyede
kalması için Almanyanın Ankara Büyükelçiliği nezdinde gerekli
girişimde bulunmalıdır.
Saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
29unucu madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29'uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
talep ederiz.
"MADDE 29 - 5271 sayılı Kanunun 286
ncı maddesinin ikinci fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümle ve üçüncü fıkra eklenmiştir.
"Ancak aynı dosya kapsamında verilen
mahkeme kararlarında temyize tabi olan hükümler, temyize tabi olmayan
diğer hükümlere de sirayet eder. Aynı kararla verilen ve toplam
süresi beş yılı aşan hükümlere karşı da temyiz
yoluna başvurulabilir.
"3) İkinci fıkrada belirtilen temyiz
edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda
sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin
kararları temyiz edilebilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kamu
görevlisine hakaret (m. 125/3)
2. Halk
arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213),
3. Suç
işlemeye tahrik (madde 214),
4. Suçu
ve suçluyu övme (madde 215),
5. Halkı
kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde
216),
6. Kanunlara
uymamaya tahrik (madde 217),
7. Suç
İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma (madde 220/6-7),
8. Görevi
yaptırmamak için direnmek (m.265),
9. Cumhurbaşkanına
hakaret (madde 299),
10. Devletin
egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300),
11. Türk
Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve
organlarını aşağılama (madde 301),
12. Silâhlı
örgüt (madde 314),
13. Halkı
askerlikten soğutma (madde 318),
Suçları.
b) Terörle
Mücadele Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası
ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
c) Toplantı
ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci
fıkrası.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Ünal
Demirtaş
Mersin Antalya Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 29uncu maddesi üzerine söz
aldım ancak ben öncelikli olarak paketin geneli üzerinde görüşlerimi
ifade edeceğim.
Genel Kurula gelen bu teklif, bazı eksiklik ve
noksanlarına rağmen aslında özü itibarıyla olumlu
düzenlemeler içermektedir. Öncelikle bu teklifte emeği geçen herkese
teşekkürlerimi sunuyorum.
Ancak her ne kadar bu teklif, olumlu olmuş olsa
da yargıda böyle reform yapıyoruz, şöyle müthiş bir
yargı olacak gibi söylemlerle kamuoyuna sunulmuştur ve kamuoyu büyük
bir beklenti içerisine girmiştir. Oysa bakıyoruz ki dağ fare
doğurmuştur. Yargı paketi kamuoyu beklentilerini
karşılayamamıştır. Bu paket reformdan ziyade teknik
bir düzenlemeyle sınırlı kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, teklifin ilk
paragrafında güven veren ve erişilebilir yargı hedefi ortaya
konulmuştur. Bu aslında bir itiraftır. Neyin
itirafıdır bu? On yedi yılın sonunda Türkiyede güven veren
ve erişilebilir bir yargının olmadığının
itirafıdır. Bugün mevcut olan, güven vermeyen ve erişilemeyen
yargı aslında 2007 yılından itibaren Ergenekon ve Balyoz
davalarıyla birlikte başlamıştır. Yargıdaki en
önemli kırılma noktası da 12 Eylül 2010 referandumu
olmuştur. Ne olmuştur 2010da? FETÖ elebaşı ve -maalesef
üzülüyorum- AK PARTİ Hükûmeti birlikte bir yargı paketi
çıkarmaya çalışmışlardır. Ve bu referandumda ne
demiştir FETÖ? Ölüler bile oy kullanmalıdır. Referandum
geçmiştir ve 2010 referandumu yargıda bir kırılma
noktası olmuştur, yargıda bir milat olmuştur. İşte
bundan sonra Türkiye de büyük bir yargı krizi içine girmiştir.
Yargıda birçok önemli taş yerinden oynamış ve yeni bir
yapı ortaya çıkmıştır ve yargı maalesef tamamen
siyasallaşmıştır. Hain FETÖ darbesinden sonra ise
yargıdan FETÖcüler temizlenmeye çalışılmıştır.
Elbette bunu takdirle karşılıyoruz, bu mücadelenin devam etmesi
gerektiğini düşünüyoruz ancak maalesef, FETÖcüler temizlendikten
sonra gelenler ise gidenlere rahmet okutur hâle gelmiştir. Ne
olmuştur? FETÖcülerin yerine maalesef başka cemaatlere teslim
edilmiştir, maalesef AK PARTİli avukatlar hâkim, savcı
yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, tek adam rejimi
gömleğin ilk düğmesidir ve ilk düğme yanlış
iliklenmiştir. İlk düğme yanlış iliklendiği
içindir ki bugün yargının iki yakası bir araya gelmemektedir.
Yargı böyle düzelmez değerli arkadaşlar. Paket paket, parça
parça adalet olmaz değerli arkadaşlar, adalet bir bütündür. Gelin,
bütün partilerden oluşan bir komisyon oluşturalım; altı ay
içerisinde Türkiyeye yakışan, toplumun tüm kesimlerinin kabul
edebileceği, güvenilen ve erişilen bir yargı sistemini hep
beraber kuralım.
Değerli milletvekilleri, Hukuk Mesleklerine
Giriş Sınavının getirilmesini de son derece olumlu
karşılıyorum ancak 6ncı maddede düzenlenen yürürlük
maddesinin beş yıl ötelenmesi ise son derece yanlış
olmuştur. Bugün barolara kayıtlı olan yaklaşık 127 bin
avukat vardır, 23 bin civarında da stajyer vardır ve sınav
yapılıncaya kadar da 80 bin avukata yeniden ruhsat verileceği
ifade edilmektedir. Bu da ne demektir? Beş yıl sonra 200 bin
avukatın serbest meslek yürütmesi demektir. Değerli arkadaşlar,
bu durum avukatlık mesleğinin temelinden sarsılmasına yol
açabilecek bir rakamdır. Eğer avukatlık mesleği de
temelinden sarsılırsa yargı da temelinden sarsılır. Bu
düzenlemenin derhâl yürürlüğe girmesi gerektiğini düşünüyorum.
Evet, Ceza Muhakemesi Kanununun 286ncı
maddesinde belirtilen hakaret suçu, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve
düşmanlığa tahrik veya aşağılamak,
Cumhurbaşkanına hakaret gibi suçlar bakımından istinaf
mahkemesinin vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yolu
kapatılmıştı ama bu 29uncu maddeyle bu
genişletilmektedir. Bu suçlardan ilk derece mahkemelerince verilen cezalar
bağımsız ve tarafsız yargı olmadığı
için onaylanmaktaydı ve maalesef, vatandaşlarımız da
Yargıtaya temyize gidemedikleri için Anayasa Mahkemesine ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gidiyorlardı ve bu şeklide dava
sayısı yükseliyordu. İşte bu maddeyle, Yargıtaya
başvurulacak suçlar yönünden kapsam genişletilmektedir.
Dolayısıyla bu madde son derece doğru bir düzenlemedir ancak her
ne kadar doğru bir düzenleme olmuş olsa da bazı yönleriyle eksik
bir düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Bir dakika daha
verebilirseniz Sayın Başkanım memnun olurum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu maddenin kapsamında olan cezalar aslında
demokratik ülkelerde çok da rastlamadığımız
cezalardır; genelde Türkiyede düşünce ve ifade özgürlüğünün,
basın özgürlüğünün önünde engel olan cezalardır. Bu sebeple
hemen hemen her gün ülke gündemini meşgul eden cezalardır.
İşte bunlardan bir tanesi Cumhurbaşkanına hakaret
davaları, sürekli ülke gündemindedir. Sayın Cumhurbaşkanı
maalesef, dünyada vatandaşlarına karşı en fazla dava açan
Cumhurbaşkanı konumundadır. Dört yılda on binlerce
kişiye soruşturma açılmış, on binlerce kişiye bu
suçtan dolayı cezalar verilmiştir. Oysa demokratik ülkelerde böyle
bir suç tipi yoktur. Cumhurbaşkanına hakaret suçunun tamamen
kaldırılması gerekir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeye tam
anlamıyla yargının, adaletin gelmesini istiyorsak öncelikli
olarak güçlendirilmiş parlamenter rejime geri dönmemiz gerekiyor,
kuvvetler ayrılığını tesis etmemiz gerekiyor ve
yargının tarafsızlığını ve
bağımsızlığını sağlamalıyız
diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu
maddesinin (e) bendine 11inci sıradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
alt bendin eklenmesini,
12. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
(madde 220/6-7-8. fıkralar) devam eden (b) ve (c) bentlerinin bundan sonra
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz
Batman İstanbul Adana
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ruştu Tiryaki
Şırnak Bitlis Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu
selamlıyorum.
Arkadaşlar, biz Komisyon sürecinde de bu
teklifle ilgili konuştuğumuzda çokça eleştirilerimizi
sunmuştuk, doğru, bir yargı reformu olarak lanse ediliyor ama
maalesef yargı reformu olmayacak bir paket karşımızda
duruyor. Bir süreliğine diyeyim, yargıdaki bu
tıkanıklığı bir nebze açacağı düşünülse
de en nihayetinde, totalde Türkiyedeki yargı meselesini çözmeyecek bir
paket çünkü Türkiyede yargının bu probleminin çözülmesi, ilk önce
yargının tam bağımsızlığının
sağlanması, erkler ayrılığının yüzde yüz,
çok katı bir biçimde uygulanmasıyla olur. Ama maalesef bizim
ülkemizde siyasallaşmış bir yargı, siyasetin
bakış açısı, yaklaşımı, hatta günlük
siyasete göre tavır alan, yaklaşım belirleyen, karar veren bir
yargı mekanizmasıyla karşı karşıyayız.
Şimdi, bu kanun teklifinin 29uncu maddesi
üzerine konuşacağım. Bu maddede istinaf mahkemesinin
Beş
yıl üzerindeki suçlar açısından Yargıtay yolunun
kapatılması meselesinde burada bir genişletilme var. Olumlu mu?
Olumlu, doğru. Biz çokça eleştiriyi sunuyorduk zaten, istinaf
mahkemeleri noter gibi çalışıyor, bir yargılama mekanizması
değil. Bunların örneklerini de sunmuştuk.
Bunların en önemli örneklerinden birini biz
burada sunduğumuzda arkadaşlar sıralarından
bayağı yine öfkelenmiş, hiddetlenmiş Bunları
söyleyemezsiniz. demişlerdi ama bunların en önemli örneklerinden
biri, önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önderle ilgili verilen karardı.
Biliyorsunuz, o dönem, Selahattin Demirtaşla ilgili, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi karar vermişti, derhâl tahliyesine karar verilmesi
gerekiyordu ve Cumhurbaşkanı yaptığı bir
konuşmada Biz tedbirimizi alırız. dedi ve istinaf mahkemesi,
aynı günler içerisinde dosyayı onadı ve Sayın Selahattin
Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önderi hükümlü durumuna getirdi yani
tahliyesinin önünü kesti Selahattin Demirtaşın. Daha sonra
Sırrı Süreyya Önder bu dosyayla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine
dosyayı götürdü, ihlal kararı verildi, tahliye edildi ama sekiz ay
tutuklu kaldı. Şimdi, sekiz aylık bir hak kaybını
nasıl gidebiliriz? Gideremeyiz. İşte, bu açıdan doğru
yani istinaf mahkemesi bir noter olarak çalışıyordu, bunun önüne
geçilmesi ve en azından bir Yargıtay yolunun açılması
açısından önemli. Ama Yargıtay bundan çok farklı mı?
Bilmiyoruz.
Şimdi, önümüzdeki süreçte uygulamada
göreceğiz çünkü Yargıtay da benzer kararlar veriyor. Bunun da
örneğini vereyim değerli arkadaşlar. Şimdi, KCK ana
davayı hepimiz biliyoruz. KCK ana dava, tıpkı Balyoz gibi,
tıpkı Ergenekon gibi dönemin cemaat yapılanmasının,
işte polislerinin, savcılarının
hazırladığı fezlekeler, iddianamelerle
açılmış bir davaydı. Hatta bu davayı gören mahkemenin
başkanı, bakın, başkanı, cemaat üyesi olduğu
için, iki defa ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası aldı. Buna rağmen, bu dosya bir kurgu olmasına, bir
kumpas, siyasi bir kumpas olmasına rağmen, partimize, siyasi
yaklaşımımıza bir saldırı olmasına
rağmen Yargıtay geçenlerde bu dosyayı onadı,
çoğunluğunu onadı en azından yani burada aslında
cemaatçilerin yaptığı bir kumpas
tartışılmadı ama hatırlarsınız 15 Temmuzdan
hemen sonra Cumhurbaşkanlığı sitesinde KCK ana dava cemaat
kumpası yani FETÖ kumpası olarak gösterilmişti, biz geçenlerde
burada dillendirdiğimizde hemen siteden kaldırıldı. Yani
eğer Yargıtay gerçekten tarafsız, bağımsız bir
mekanizma olarak çalışacaksa doğru, çok iyi bir düzenleme ama
maalesef ki, dediğim gibi yargı şu anda iktidarın elindeki
sopa, muhalefeti susturan, muhalefeti terbiye etmeye çalışan, siyasi
iktidarın da siyasi yelpazesini genişletme aracı olarak
kullanılıyor.
Yine bir örnek daha vereceğim. Bugün
Diyarbakır Büyükşehir Eş Başkanı Gültan
Kışanak ve DBP Eş Başkanımız Sebahat Tuncelin
duruşmaları var. Kendileri 2016 kasım tarihinden beri
tutuklular, tamamen aslında görüş ve düşüncelerini ifade
ettikleri için, siyaset yaptıkları için, iktidara muhalefet ettikleri
için 2016 yılından beri yani üç yıldır tutuklular.
İşte iktidarın aslında pratikleri ortada. Dediğim gibi
bu paketten reform çıkmaz. Bir süreliğine bu meseleyi
kapatabilirsiniz ama reform çıkmaz. dedik.
Şimdi bu madde açısından bir de
şöyle bir kaygımızın olduğunu ve Komisyondan özellikle
bu konuyla ilgili bir açıklama yapılmasını istiyoruz.
Şimdi burada bazı maddelerle ilgili olarak Yargıtay yolu
açılmış ama özellikle ifade özgürlüğü açısından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bir dakika
daha alabilir miyim toparlamak açısından?
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Şimdi
burada özellikle bazı suçlar açısından beş yılın
altında ceza alsa bile ifade özgürlüğüne değdiğinden, ifade
özgürlüğünü ihlal edebileceği düşünüldüğünden Yargıtay
yolu açılmış. Bu maddeler tek tek sayılmış, bizce
eksik yani özellikle TCK 220, 6 ve 7. Yani kendisi ucube bir madde. Biz zaten
bu maddenin direkt kanundan çıkartılmasını
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) 314/3e atfen var
orada.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla)
İşte bunun biz Komisyondan bir açıklamayla söylenmesini
istiyoruz. Biliyorum biz Komisyonda da çok tartıştık ama hâlâ
toplumun genelinde bu açıdan bir kaygı olduğunu tekrar ifade
edelim. 314e atfen bunun olacağı söyleniyor ama en azından
Komisyondan bu yönde bir açıklama olursa, önümüzdeki süreçte
yargılamaya da, yargı mekanizmasına da en azından bir
ışık tutabileceğini düşünüyoruz, buradan bu teyidin de
verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Dediğim gibi arkadaşlar, önümüzdeki paketlerde
umarım reform niteliğini taşıyacak düzenlemelerle burada
konuşuruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkanım, 29uncu maddeyle ilgili
Komisyon bir açıklama yapacak.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başaranın dile getirdiği, Türk Ceza Kanunu 220nci maddenin
altıncı, yedinci fıkraları bakımından hasıl
olan tereddütle ilgili bir açıklama zarureti doğdu. Temyiz
edilebilecek kararların kapsamını genişleten maddeyi
şu anda görüşüyoruz. Türk Ceza Kanununun 314üncü maddesinde
silahlı örgüt düzenlenmiştir. Burada düzenlenen örgüt silahlı
terör örgütüdür. 314üncü maddenin birinci ve ikinci fıkrası
bakımından zaten ceza süreleri açısından temyizi kabildir,
orada bir tereddüt yok. 314üncü maddenin görüşmekte olduğumuz
teklifin çerçeve 29uncu maddesinin kapsamına alınmasının
sebebi, 314üncü maddenin üçüncü fıkrasındaki yollama sebebiyle,
220nci maddenin özellikle altıncı ve yedinci
fıkralarının da kapsama alınması ve bu fıkralara
dayanarak verilen cezaların temyiz edilebilmesine imkân sağlama açısından
bu düzenleme yapılıyor. 220nci maddenin altıncı
fıkrasında örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç
işleyen kişinin, ayrıca örgüt üyesi olma suçundan da
cezalandırılacağı, 220nci maddenin yedinci
fıkrasında ise, örgütün hiyerarşik yapısına dâhil
olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin,
örgüt üyesi olarak cezalandırılabileceği hükme
bağlanmıştır. Teklifin amacı, 314üncü maddeyle ilgili
atıf sebebiyle, 220 altıncı yedinci fıkralar, 314üncü
madde kapsamındaki silahlı terör örgütü bakımından
temyizi kabil olacaklardır. Bu bakış açısı teklifin,
paketin genel ruhuna da uygun bir düzenlemedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 30uncu madde üzerinde iki önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 30uncu
maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308/A maddesinin
282nci maddesinin birinci fıkrasına eklenen dokuzuncu cümledeki
usul ibaresinin yöntem olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle kanun yapma tekniğine
uygunluk amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 30uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Ümit
Beyaz Fahrettin
Yokuş
Aksaray İstanbul Konya
Zeki
Hakan Sıdalı Yasin
Öztürk
Mersin Denizli
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Lafı uzatmadan, baştan söylemek
lazım: Topluma reform olarak sunulan tüm bu kanun değişiklikleri
reform değil, basit bir revizyon. Bakın, reform, zihniyette olur. Biz
bu paketle hangi zihniyette bir değişiklik yapıyoruz? Bu pakette
hukukun üstünlüğünü artıran ne var? Temel hak ve özgürlüklerimiz mi
artacak? Kuvvetler ayrılığını mı
kuvvetlendireceğiz yoksa insan haklarına bakışı
mı iyileştireceğiz yoksa denge ve denetimi samimiyetle
gerçekleştirecek adımlar mı atacağız?
Günümüz Türkiyesine baktığımızda
ne kuvvetler ayrılığı ne de temel hak ve özgürlükler tam
olarak uygulanıyor. Ülkemizde gerçekleştirdiğimiz
başkanlık sistemi sonucunda bu ilke askıda. Kuvvetler
ayrılığındaki yasama görevinin yerini
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin aldığı
artık aşikâr ama ne, nasıl olacak; hiç belli değil.
Herkesin kafası karışık. Erken seçim endişesiyle
alelacele başladınız, bedelini hepimiz ödüyoruz. Son on üç ayda
toplamda 46 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
yayımlanmış. Hukuksal alan oluşturulurken Mecliste
tartışılması gereken yasal normlar, tek bir elden ve
kimlerce tartışıldığı, neye göre karar
verildiği bilinmeyen bir süreçle uygulamaya geçirildi. Yayımlanan 46
kararnamenin 22si normal kararname, 24ü ise daha önce
tartışılmadan çıkan, oldubittiye getirilen kararnamelerin
eksik ve yanlışlarını düzeltmek üzere tekrar
yayımlanmış olanlar. İlk düğmeyi yanlış
ilikledikçe düzeltmek ve hatalarının bedelini ödemek halka
kalıyor.
Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir. sözünü şiar edinmiş aziz Meclisimiz, halka göre
yapılacak kanunların tek adresidir. Parlamenter sistem
uygulanırken halk hep buradaydı ama sadece hızlı olsun
diye, tek amaçlı ama detaylı düşünülmeden yayımlanan
kararnameler, halkın yasama iradesini gün geçtikçe yok ediyor ve toplumun
hukuka güveninin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın
Oktayın da dediği gibi yüzde 38lere kadar düşmesine sebep
oluyor. Adalet Bakanı, yaptığı bir açıklamada
yargıya güvenin artması gerektiğini ifade etti. Sayın Oktay
da Sayın Gül de haklılar.
Şimdi soruyorum: Bu teklif geçince yargıya
olan güven artacak mı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde,
dünyada itibarımız, inanılırlığımız
artacak mı? Yargıya güven, kuvvetler ayrılığına
uyarak yargı üzerindeki vesayeti kaldırabilirsek artar. Yürütme,
acilen yargı üzerinden elini çekmeli, yasama olarak da biz işimizi
bir kere de tam yapmalı ve komisyonlarda uzlaşmayla halkımızın
taleplerini karşılayacak kanunları çıkarmalıyız
ve kenara çekilmeliyiz.
Sayın milletvekilleri, yargılama süreleri
inanılmaz uzun. Bu yüzden yargılamada hedef süre ilkesi ortaya hep
beraber koyuldu ancak mevcut durum gösteriyor ki yargılama süreleri
kısalmadı, aksine uzadı. Yargılama sürelerini kısaltabilmek
için suç işleme oranını da azaltmalısınız. Bu da
ancak vatandaşın eğitim ve refah seviyesinin yükseltilmesiyle
sağlanır. Eğitim ve refah karnemizse maalesef çok zayıf.
Uzun yargılama süreleri Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde de bizim en
çok sorun yaşadığımız konuların başında
geliyor. Ben de yüce Meclisimizi bu konseyde temsil eden bir parlamenter olarak
bu hususu açıklamakta zorluk çekiyorum.
Biz, sorunu kökten çözmek yerine ağacı
budamayı tercih ediyoruz. Avrupada ortalama yargılama süreleri yüz
günken Adalet Bakanlığının açıkladığına
göre ceza mahkemelerinde ortalama yargılama süresi iki yüz otuz bir gün,
hukuk mahkemelerinde ise iki yüz on sekiz gün. Bu verilere itiraz
edebilirsiniz, aslında haklısınız da çünkü verileri en son
2015te açıklamışlar. Ben de dört yıldır neden
açıklanmadığını merak ediyorum. Bu tırnak içinde
yargı reformuyla ortalama yargı sürelerimiz, Avrupa standardı
olan yüz güne ulaşacak mı? Eğer ulaşmayacaksa biz burada ne
yapıyoruz?
Hep söylüyoruz, her geçen gün de haklı
çıkıyoruz. Tekrar etmek istiyorum: Yeni sistem olmadı.
Parlamenter sistem bu kaostan çıkışın tek yoludur.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 31inci
maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ayşe
Acar Başaran Oya
Ersoy
Adana Batman İstanbul
Hüseyin
Kaçmaz Züleyha
Gülüm
Şırnak İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Evet, çok şey
söylendi yargı paketi üzerine. Aslında bu kadar çok söylenecek bir
şey de yok yargı paketinde; belki bu boşluğu bu kadar
tartışma yaratıyor.
Aslında yargı paketini konuşmadan
önce, herhâlde bu ülkede var olan Anayasaya, yasaya ya da uluslararası
sözleşmelere uyan bir iktidar var mı; bunu sormak lazım. En
mükemmel yargı reformunu da yapsanız, en mükemmel yasaları da
getirseniz buna uyacak bir iktidar yoksa hiçbir
karşılığı yok; şu an olduğu gibi. Yani o
yüzden bizim aslında yasayı masayı tartışmadan önce,
her şeyin sadece tek adam rejimine bağlı olduğu bir ülkede
önce bunu değiştirmemiz gerekiyor; yoksa hangi yasayı
yaparsanız yapın Ben uymuyorum, ben o kuralı takmıyorum,
uluslararası sözleşmeleri de takmıyorum, Anayasa Mahkemesinin
kararını da AİHMin kararını da takmıyorum.
diyen bir iktidar varken yasa tartışmanın aslında bir
gerçekliği yok ama yine de bir bakalım dersek; beklenen neydi? Yargı
paketiyle alakası yok; tam tersine, içeriği dolu
olmadığı gibi bir de kazanımlarımıza
saldırı dalgası olarak geliyor. Müjdeyi verdi iktidar, ikinci
paket de geliyormuş. Ne geliyor? Kadın kazanımlarına
saldırı paketi geliyor. Ne yapacaklarmış? Nafaka hakkımızı
kaldıracaklarmış.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Kim dedi onu?
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Ne
yapacaklarmış? Çocukları tecavüzcülerle evlendireceklermiş.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Olur mu öyle
şey?
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Af adı
altında, Aileyi korumak adı altında
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Niyet okuyorsun,
niyet.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Dinle, dinle!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Niyet okuyorsun,
niyet.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Ben dinliyorum, sen de
dinle.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen niyet
okuyorsun. Bizim adımıza yalan söyleme.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Yalan söylemiyorum. Ben
dinliyorum, sen de dinle!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru söyle.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Ben seninle muhatap
olmuyorum. Lütfen, müdahale eder misiniz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Basına
yansıyan kısmıyla söylüyor ama.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Ben konuşmamı
yapıyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Basına
bu bilgiler yansıyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru
söylemiyor.
BAŞKAN - Ali Bey, çıkar konuşursunuz
kardeşim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Başkanım, yani
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Basına
yansıyor basına; onu söylüyor Genel Kurulda şimdi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hatip.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Şimdi, sizin
çocukları tecavüzcüyle evlendirme derdinizin çok uzun zamandır
olduğunu biliyoruz. Bunu gizlemediniz, bunu daha önce de açık
açık söylediniz, şimdi de basına yansıyan bilgilerden bu
yasayı getireceğinizi biliyoruz. Bu, yeni bir durum da değil.
Daha önce toplumsal muhalefet nedeniyle geriye çekmeye
çalıştığınız durumu, şimdi önümüze getirip
yargı reformu adı altında arada geçirmeye
çalışıyorsunuz. Tecavüzcülerin önünü açmayın.
Diğer yandan, bu ülkede demokrasi var ya,
özgürlükler var ya, ben size yasaklar listesi sıralayayım: Allah
aşkına, saymakla bitmez ama siz KHKlilerin yaşam mücadelesi
için toplanması isteğini yasak ediyorsunuz. Hasta tutuklular,
cezaevlerinde öldürülüyor. dememizi yasaklıyorsunuz. Bu ülkede çocuklar,
cezaevlerinde büyümek zorunda kalmasın. dediğimiz için
hakkımızda dava açıyorsunuz. Bu ülkede toplanmak yasak,
basın açıklaması yapmak yasak, örgütlenmek yasak, hatta
kapalı spor salon toplantısı yapmak yasak, doğayı
savunmak yasak, kadın cinayetlerini protesto etmek yasak, Kaz
Dağları için yürümek yasak, Hasankeyf için denize atlamak yasak, Soma
işçileri için Ankaraya yürümek yasak, eş bakanlık sistemimizi
savunmak yasak. Kayyum demek yasak, savaş demek yasak, işgal
demek yasak, Kriz var. demek yasak, Dolar yükseliyor, geçinemiyoruz,
açız. demek yasak, Savaşa karşı barış hemen
şimdi demek yasak; iktidarın diliyle konuşmamak yasak, hatta bu
da yetmiyor, susmak da yasak. İlla iktidarın söylediğini
söylemek zorundasınız. diyorsunuz. Bunlar da yetmiyor, Mecliste de
diyorsunuz ki: Konuşurken bizim istediğimiz gibi
konuşacaksınız, başka türlü konuşmanız yasak. Bu
kadar yasak...
ARZU AYDIN (Bolu) Meclise kot pantolonla gelmek yasak,
kot pantolonla gelmişsin.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Neden korkuyorsunuz?
Konuşmamızdan niye korkuyorsunuz? Bu halkın
konuşmasından niye korkuyorsunuz? İşçilerin
konuşmasından niye korkuyorsunuz? Kadınların
konuşmasından niye korkuyorsunuz? Doğayı savunanların
konuşmasından niye korkuyorsunuz? Kim korkar biliyor musunuz?
Gerçekleri saklamak isteyenler, üstünü örtmek isteyenler korkar.
İşte, o nedenle siz gerçeklerin üstünü örtmek istediğiniz için,
haksız olduğunuz için kapatıyorsunuz. Haksız olduğunuz
için saldırıyorsunuz. Halka da saldırıyorsunuz,
kadınlara da saldırıyorsunuz, topluma da
saldırıyorsunuz. Bütün derdiniz bu.
Evet, bir savaş çıkardınız. Bu
savaşı Kürt halkının kazanımlarına
karşı başlattınız, bölgede yaşayan bütün
halkların kazanımlarına karşı
başlattınız ama aynı zamanda orada kurulan özgürlükçü,
kadın özgürlükçü, halkların bir arada eşit koşullarda
yaşadığı bir ülkeyi, bir yeri hazmedemediğiniz için bu
savaşı çıkarıyorsunuz. Aynı zamanda
iktidarınızı kaybediyorsunuz, evet, iktidarınızı
kaybediyorsunuz.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Ona halk
karar verecek.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) İşte, bu
iktidarınızı kaybetmemek için savaştan medet umuyorsunuz ve
diyorsunuz ki: Bu savaş sayesinde biz yeniden iktidar oluruz. Hiç kusura
bakmayın, bu savaş da sizi kurtarmayacak, iktidarınız
gidici ve gideceksiniz.
Son olarak, kadın cinayetleri davalarında
bizim gözlemlediğimiz bir savunma hattı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bu savunmada erkek failler
genelde şunu söyler: Vallaha, mecbur kaldım, kadın beni çok
tahrik etti, o yüzden öldürdüm. Bari bu savunmayı buralarda yapmayın
lütfen. (HDP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Çok
yanlış konuştun.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 31inci
maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa eklenen
GEÇİCİ MADDE 5in birinci fıkrasının (b) bendindeki
1/9/2020 tarihinin 1/5/2020 şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Mehmet
Güzelmansur
Mersin Antalya Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 31inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ne Yargı Reformu
Strateji Belgesinin ne de bu belgenin amaç ve hedefleri doğrultusunda
düzenlemelere yer verilmediği söylenen görüşmekte olduğumuz bu
kanun teklifi, ülkemizde yargının ve adaletin gerçek sorunları
çözmekten uzaktır. Neresinden bakarsanız bakın, bu tekliften
adalet çıkmıyor. Oysaki ülkemizde gerçek adalete susamış,
adalet bekleyen milyonlar var. Ülkemizde adalet bekleyen vatandaşlarımız
olduğu gibi, adalet bekleyen şehirlerimiz de var ve bu
şehirlerin başında Hatay geliyor.
Evet, değerli milletvekilleri, Hatay adalet
bekliyor. Hangi alanlarda, neden adalet bekliyor, şimdi sizlere tek tek
sıralıyorum:
Hatay adalet bekliyor çünkü 2011 yılında
Suriye iç savaşı patlak verdiğinde tüm Türkiye için öngörülen ve
psikolojik eşik denilen 100 bin Suriyeli sığınmacı
sayısının 5 katına yani 500 bin Suriyeliye sekiz
yıldır ev sahipliği yapıyor.
Hatay adalet bekliyor çünkü Hatayda 1 milyon 600
bin kişi yaşıyormuş gibi hesaplanıp ona göre Hatay
Büyükşehir Belediyesine aktarılan kaynağı aslında 500
bin Suriyeliyle birlikte 2,1 milyon kişinin bölüştüğü
gerçeği göz ardı ediliyor.
Hatayda hastalar adalet bekliyor çünkü
vatandaşımız sağlık hizmeti almak için sıra
beklerken, katılım payları öderken, Suriyelilerin
sırasız, ücretsiz sağlık hizmetine ulaşabilmesini adil
görmüyor.
Defne, Payas, Belen ve Arsuz halkı adalet
bekliyor. Bu kürsüde sürekli dile getirdiğimiz hastanesi olmayan bu
ilçelerimizde insanlarımız sağlık hizmetlerine
zamanında erişemediği için ölüyor.
Hatayda öğrenciler adalet bekliyor çünkü
Suriyelilerle karma yapılan eğitim sisteminde kalitenin
düşmesinden muzdaripler. Eğitime yeni başlayan çocuklar,
Suriyeli öğrencilerin Türkçe bilmemesinden dolayı geri kalıyorlar.
Türkiyenin diğer illerine göre eğitime 1-0 geride
başlıyorlar. Bu durum, üniversite hayatlarına kadar eğitim
süreçlerinin olumsuz etkilenmesine neden oluyor.
Hataylı esnaf adalet bekliyor çünkü oda
aidatı, sosyal güvenlik ödemesi, muhasebe tutma zorunluluğu
bulunmayan iş yeri açan Suriyeli esnafın karşısında
yaratılan haksız rekabet ortamı nedeniyle iş yapamaz duruma
geliyor.
Hataylı yatırımcı adalet
bekliyor çünkü bankalar Hataya potansiyel riskli bölge gözüyle
bakıyorlar. Hataydaki bir şirketin kullandığı faiz
oranı ile İstanbuldaki bir şirketin kullandığı
faiz oranı bir değil çünkü Hataya bankalar riskli bölge gözüyle
bakıyorlar.
Hataylı işsiz gençler adalet bekliyor
çünkü tam sekiz yıldır devam eden Suriye iç savaşı
nedeniyle yatırım ve istihdam olanaklarının durma
noktasına gelmesinden hem de ucuz iş gücü olarak görülen Suriyelilere
istihdamda öncelik tanınmasından dolayı yıllardır
çalışamıyor, evine ekmek götüremiyor.
Hataylı çiftçi adalet bekliyor çünkü
yanlış planlamalar ve doğaya rağmen Amik Ovasında her
yıl aylarca su altında kalan ürünlerinin, topraklarının
uğradığı kaybın telafisi için tek bir somut adım
bile atılmıyor. Pamuk üreticisi, yaş sebze-meyve üreticisi
maliyetini dahi karşılayamıyor. Narenciyenin on sene önceki
fiyatla satılması nedeniyle narenciye dalında çürüyor.
Samandağlı, Defneli, Erzinli narenciye üreticisi adalet bekliyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Yılan hikâyesine dönen
barajlar yüzünden artezyenle su çıkarmaya çalışan çiftçi hem elektrik
hem su borcu ödüyor. Cazibeyle sulama yapmak istiyor ama Hatayda çiftçi borç
batağında batıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hataylı zeytinyağı üreticisi adalet
bekliyor çünkü İhraç kaydıyla getireceğiz, yerli üreticiye
zarar vermeyecek. denilen Afrin zeytinyağları nasıl oluyorsa
bugün iç piyasada dolaşıyor, bunun sonucu olarak yerli
yağın litresi 3-4 lira düştü. Üretici, maliyetine dahi
satış yapamıyor. Alıcılar yerli zeytin
alımını durdurdu. Afrin zeytinyağının iç piyasaya
sürülmesi nedeniyle her bir üreticinin zararı 100 binlerce liraya
yükseldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Hataylı
nakliyeci adalet bekliyor. Suriye savaşından önce özellikle Orta
Doğu ülkelerine ihraç edilen ürünlerin yüzde 97sini Hataylı
nakliyeciler taşıyordu ama bu 14 ülkeye kapanan sınır
kapımızdan artık Hataylı nakliyeci taşıma
yapmıyor. Kayserili mobilya ihracatçısı, Gaziantepli halı
ihracatçısı artık deniz yoluyla mallarını
taşıyor.
Değerli milletvekilleri Adalet mülkün
temelidir. şiarıyla hareket eden bir Hükûmet için, Hatay'ın
karşı karşıya olduğu eşitsizliği ortadan
kaldırmak, Hatayda adaleti sağlamak hiç zor değil aslında
çünkü Hatay, turizm kenti, gastronomi kenti, sanayi kentidir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu bir kez
daha selamlıyor, Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun yürüyüşüyle başlayan ve
milyonların haykırışına dönüşen adalet isteminin
bu topraklarda gerçek manasıyla ebediyen yerleşmesi umuduyla tüm
vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 31inci maddesiyle Ceza Muhakemesi
Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 5inci maddenin (1)inci
fıkrasının (e) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
e) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla, kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda kamu
davasının açılmasının ertelenmesi hükümleri
uygulanmaz.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Bülent
Turan
Tokat İstanbul Çanakkale
Kemal
Çelik Radiye
Sezer Katırcıoğlu
Antalya Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin çerçeve 31inci maddesiyle Ceza Muhakemesi
Kanununa eklenen geçici 5inci maddenin (1)inci fıkrasının (e)
bendi değiştirilmek suretiyle ön ödeme ve uzlaştırmaya
ilişkin hüküm madde metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
31inci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 33'üncü
maddesiyle 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 19'uncu maddesine
eklenen (2) no.lu fıkradaki "fıkrasında belirtilen
ibaresinin "fıkradaki şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul
Aydın
İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Antalya Milletvekili Rafet Zeybek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
RAFET ZEYBEK (Antalya)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün yürütmenin
yargı mensuplarına karşı yaptığı
konuşmanın metnini okumuştum, bazı milletvekili
arkadaşlar itiraz ettiler. Ama bugün yargı mensuplarının
millete karşı paylaştıklarını, önerdikleri
sözleri okuyacağım. Bunda anlaşacağımızdan hiç
kuşkum yok.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Burası
baştan başladı karşı olmaya.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Yani, ben okuyayım da
Değerli milletvekilleri, bir hâkim -şu
anda görevde, 31 Marttan önce de görevdeydi, aynı zamanda il seçim kurulu
üyesi- seçim öncesinde sosyal medya hesabından şu anda
okuyacağım paylaşımları yapıyor:
Cumhur İttifakı 1; 16 Mart: Cumhur
İttifakı sadece seçim ittifakı değildir, sadece 2 partinin
ittifakı da değildir. Anadolu Türk-İslam tarihinin
değerlerine bağlı milletin bir olmasıdır. Bu birlik
aynı zamanda tarihî bir sorumluluk ve zorunluluktur.
Cumhur İttifakı 2: İşte Cumhur
İttifakı, bu muhteşem özün tecessümünün ilk adımı. Bu
adımın değerini bilmeli ve tekamülünü talep etmeli ve
desteklemeliyiz. İşte o zaman kendimize döner ve kendimizi buluruz.
İşte o zaman tarihî sorumluluğumuza ve ideallerimize sahip
çıkarız.
Cumhur İttifakı 3; 18 Mart: Bugün
milletimizin üzerinde kahir ekseriyetle ittifak ettiği lider
Erdoğandır. Allah var, Erdoğan da bunun hakkını
veriyor. Onun etrafında birliğimizi sağlamalıyız.
İsmiyle müsemma devlet gibi adam Bahçeli de düşmanın
hesaplarını görerek bu birlikteliğin en önemli aktörü
olmuştur. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Düşman, bütün silahlarını, milletin lideri Erdoğanı
yemek için seferber etmiştir. Erdoğanın
yıkılması, devletin tekrar ABDnin uydusu olduğu,
Batının kuyruğunda dolaşan güdük, eski Türkiye
olmasıdır.
Cumhur İttifakı 5; 20 Mart: Bugün
Türkiyede saflar netleşmiştir. Bir tarafta ABD, CIA ve FETÖnün
operasyonlarıyla dizayn edilmiş cephe, diğer tarafta yerli ve
millî olan AK PARTİ-MHP cephesi. Reel politik ve siyasi konjonktür,
iktidar olmak için AK PARTİ-MHP ittifakını zorunlu
kılmaktadır.
PKK ve FETÖye, Millet İttifakının
kazanması hâlinde, nefes alıp, derlenip toparlanıp semirecekleri
güvencesini kimin verdiğini çok merak ediyorum. Beka meselesi yoktur.
diyenlere ithaf olunur.
Değerli arkadaşlarım, bu, bir
hâkimdir.
KEMAL PEKÖZ (Adana) 1 Nisan yok mu?
RAFET ZEYBEK (Devamla) - Bu hâkim bir yerel seçim
öncesinde bak, alkışlıyorsunuz- evet, partiler için propaganda
yapmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Reddediyorum! Kınıyorum!
Eğer sizin adaletiniz, sizin
tarafsızlığınız buysa, böyle adalet de olmasın,
böyle tarafsızlık da olmasın! (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Yani burada yargı reformu diyorsunuz
Bir
hâkimin siyaset yapmamasını sizi de normal
karşılıyorum- o günlerde de bu hâkimin bu
paylaşımlardan sonra il seçim kurulunda görev yapmaması
gerektiğini söylediğimizde siyasiler Yapacak, siyasetini de yapacak,
hâkimliğini de yapacak. dedi.
Arkadaşlar, yapmayın, gözünüzü seveyim.
Yapmayın, yani Bu, siyaset de yapacak, hâkimlik de yapacak.
diyorsanız gelin o zaman Fiilî durum var. deyin, hâkimlere,
savcılara, siyasi partilere üye kaydı yaptırın.
Çıkarın hemen bir kanun; yaparsınız siz,
yaparsınız! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Anayasayı
değiştirmek lazım.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Değiştirelim
gelin. Yani fiilî durum var, zaten fiilî duruma göre gidiyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ama onu hep
beraber yapmamız lazım.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın, altı ay önce ben Hâkimler ve
Savcılar Kuruluna bu hâkimin bu paylaşımlarını
bildirdim. Tarafsızlığını kaybetmiş, siyaset
yapan bir hâkimdir; gereğini yapın. dedim. Sayın Bakan
Yardımcımız da burada, altı aydır ne yapıldı
bilmiyorum. Ama bu hâkim olacak kişi aynı
paylaşımlarını, daha doğrusu benzer
paylaşımlarını yapmaya devam ediyor; çok rahat. Vahim olan
şudur: Bu gücü nereden alıyor biliyor musunuz? Hukuku yok
edilmiş bir devlet gücü kullanıyor. Bu kadar basittir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Hukuk yok
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın, yani bir toplumda sen çıkacaksın
seçim propagandası yapacaksın, ben bunu okuyacağım burada,
siz de alkışlayacaksınız orada. İşte, bu. Ondan
sonra ben şunu söyleyince, Yargı
siyasallaşmıştır. deyince itiraz etmeyeceksiniz. Siyasallaşmıştır,
yargı siyasallaşmıştır. Hep söylüyorum, dün FETÖnün
kontrolü altındaki yargı bugün iktidarın kontrolü
altındadır.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) FETÖden önce
kimin kontrolündeydi, onu söyleyin.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Arkadaşlar, gerek
cemaat olsun gerek iktidar olsun, eğer bir gücün altındaysa
yargı, adalet olmaz, yapılmaz. Gelin, bu yargıyı
-ısrarla söylüyorum- bağımsız kılalım.
Bakın, 2010 yılında 29 maddelik bir
referandum yaptık, 2 maddesinin biri Hâkimler ve Savcılar -yüksek
vardı o zaman- Yüksek Kurulu, biri Anayasa Mahkemesi. O zaman muhalefet
partileri, Milliyetçi Hareket Partisi dâhil Bu 2 maddeyi çıkarın, 27
maddeyi gelin hep birlikte referanduma gitmeden çıkaralım. dedi.
Direndiniz, dediniz ki: Önemli olan bu 2 madde. O 2 maddeyle yargı,
FETÖye bilerek isteyerek teslim edildi. Bu kadar basit. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu hata görüldü,
2017de, bu sefer tekrar aynı hâkimler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Konu derin Sayın Milletvekili,
beş dakika yetmez.
Siz toparlayın, bir dakika daha vereyim.
Buyurun.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Hemen toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
yanlış fark edildi, 2017 yılında, yine Hâkimler ve
Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesi değiştirildi ama bu sefer
de yürütmenin güdümü altına sokuldu.
Gelin şimdi üçüncü bir Anayasa
değişikliği yapalım, bu yargıyı milletin
yargısı yapalım, milletin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
aslında yerimden bir dakika konuşma talep edecektim ancak, sağ
olsun sayın milletvekilimiz, gecenin bu saatinde uykumuzu
kaçırdı; eyvallah, güzel. Ama biz de bu kaçan uykuya birazcık
daha şenlik katmak istiyoruz. Kürsüden grubumuza yöneltmiş
olduğu Sizin adaletiniz bu mudur? ifadelerine karşı
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Antalya
Milletvekili Rafet Zeybekin 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
33üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz bu ülkede demokratik bir yargı için,
hukukun üstünlüğü anlayışına uygun bir anayasal düzen
inşa etmek için yirmi yıldan beri reform gerçekleştiriyoruz.
Burada Turan Bey var, İstanbul Milletvekili, kendisi de
tanıktır; biz bu ülkede Yargıdan onama mı istiyorsunuz,
bozma mı istiyorsunuz? denilen günleri hamdolsun geride
bıraktık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, bir arızi durum varsa bu mutlaka
düzeltilir. Yargı kendi iç denetimi içerisinde itiraz, temyiz ve hatta
yine bizim açtığımız yolla Anayasa yargısından
geçmek suretiyle mutlaka kendi kendini denetler, yanlış varsa
düzeltilir ancak bir yargı mensubunun yaptığı hatayı
bütün yargı teşkilatına hamletmek, yüklemek asla kabul edilemez.
Evet, bugün hazımsızlıkları
anlıyoruz. Niçin? Çünkü dünün vesayetçi yargısı demokratik
denetime açılmış ve milletimizin hizmetinde, Türk milleti
adına karar veren bir yargıya dönüşmüştür ve biz bu reformlarımıza
isteseniz de istemeseniz de devam edeceğiz.
Bakınız, diyoruz ki: Biz bu ülkede
yargının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin arzu ettiği
şekilde denetimi için istinafı getirdik.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) FETÖcülere
geldi, FETÖcülere. Sen FETÖcülere destek olursan biz
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Temyiz, demokratikleşerek
devam ediyor. Siz engel oldunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kapılarında beklemeksizin Anayasa Mahkemesi denetimi yolunu da açmak
suretiyle vatandaşlarımızın adil yargıya
ulaşımını sağladık.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sen
FETÖcülere destek verirken biz hukuku savunuyorduk, hukuku. FETÖcülerin
avukatı!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Reformlarımız
devam edecek ancak siz, dünün vesayetini kaybettiğiniz gibi, bu ülke
demokratikleştikçe tüm vesayetleri kaybedeceksiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Grup
Başkan Vekili grubumuza ithafen Vesayetleri kaybettiniz, bundan sonra da
kaybedeceksiniz. ifadesiyle grubumuzu, bizleri vesayetçilikle
suçlamıştır; çok ağır bir sataşmadır bu.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türk yargısı AK PARTİden önce sütten
çıkmış ak kaşık tabii ki değildi. Hiç
şüphesiz, yüksek yargı organlarında, ilk derece mahkemelerde
çeşitli sorunlar hep vardı. Hep söylediğim bir şey var: Bir
yerde adliyenin olması orada adaletin olduğu anlamına gelmez.
Eskiden mahkemeler vardı böyle mütevazı binalarda,
kapılarında da asma kilit olurdu. Orada adalet şimdikine göre
daha çoktu. Şimdi adalet saraylarınız var ama içinde adalet yok.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir tek şey söyleyeceğim: Biraz önce
konuşan Sayın Antalya Milletvekilimizin işaret ettiği gibi,
siz yargıyı bu kadar rezil bir hâle getirmeseydiniz 3.500 hâkim ve
savcıyı atmak zorunda kalır mıydınız
kardeşim? Bu da mı CHPnin
(CHP sıralarından
alkışlar) Ben niye attınız demiyorum ama Rafet Beyin biraz
önce ifade ettiği gibi, Yargıtayı, Danıştayı FETÖcülerle
doldurup yüksek mahkemelerin anahtarlarını FETÖcülere teslim ederken
düşünecektiniz.
Bir kere, Cahit Bey, Anayasa 159 orada dururken
burada 39 madde değil, 390 maddelik bir paket de getirseniz, buna reform
derseniz millet size güler. Evet, kabul ediyorum, eskiden beri özelde
Yargıtayda -ki siyasetçiler olarak büyük çoğunluğumuz taşra
siyasetinden geldik- bu girişimler hep olmuştur. Vatandaş size
gelmiştir, siz de birilerini arayıp Ya, bir hemşehrimizin bir
talebi var arkadaş, bu mağdur. Bu kararı bozmak lazım. ya
da Bu kararı onamak lazım. aracılıkları hep
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
bugün ben hiç konuşmadım ya, konuşmaya da niyetim yoktu.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Eskiden Onama mı
istiyorsunuz, bozma mı istiyorsunuz? denirdi fakat sizin
yargıyı getirdiğiniz an itibarıyla ne deniyor biliyor musun
Cahit Bey? Tamam efendim, buna beş yılın altında mı
verelim, üstünde mi verelim? deniyor. Ayıptır, yazıktır,
günahtır! (CHP sıralarından alkışlar) Bugün bu
Mecliste yargının içinde bulunduğu hâli savunan bir siyasetçiden
hakikaten siyaset kurumu adına üzüntü duyarım.
Genel Kurulun takdirine bırakıyorum.
Ayıp ya! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
bağımsız yargının Türk milleti adına karar veren
ve demokratik denetime açılmış yargı olduğuna
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
tabii bağımsız yargı dendiği zaman, hani bir balonu
şişirirsiniz, ağzını serbest bırakınca oraya
buraya fırlar, uçar ya, böyle bir yargı istiyorsanız elbette
değil. Hukuk sistemiyle ilgili Avrupa İnsan Hakları ve Avrupa
Konseyi üyesi ülkeler nezdinde, Danimarkadan İtalyaya kadar size
sayısız örnek gösteririz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) İhlalde birinci
sıradayız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bağımsız
yargı, Türk milleti adına karar veren ve demokratik denetime
açılmış yargıdır. Ne demek demokratik denetim?
İşte Parlamentonun da denetiminde olan ve milletin seçtiklerinin de
bir şekilde seçimine müdahil olduğu bir yargıdır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Parlamentonun
denetiminde değil, tek adamın denetiminde.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İtalyada,
Danimarkada, Almanyada bu sistem vardır. Onun için Sizin
istediğiniz gibi karar verirse o yargı demokratik değildir,
bizim istediğimiz gibi verirse demokratiktir. demek Latincede primus
inter pares yani eşitler arasında biz daha eşitiz demektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 34üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Mehmet
Ali Çelebi
Mersin Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Doğru, yirmi yıldır reform
yapıyorsunuz(!) Adam öldürmekten hükümlü gizli tanıklar, PKKlı
tanıklar, uydurma dijital deliller, kumpaslar; hepsi sizin döneminizin
eseri olacak ve bugün gelip Reform yapıyoruz. diyeceksiniz.
Karşınızdaki bu adam subayken, 24
yaşında terör örgütü yöneticisi yapılacak, sizin
yönettiğiniz bu ülkede telefonuna sehven terörist numaraları
yüklenerek suçlanacak, sizin döneminizde PKKlılar itibarlı
tanık, Genelkurmay Başkanı terörist sanık olacak ve siz
şimdi reform yapacaksınız. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FETÖ savcısı Zekeriya Öze
zırhlı Mercedes düşerken onurlu kahraman Türk subaylarına
zırhlı cezaevi araçları düşecek ve siz şimdi gelip
reform yapacaksınız.
Hiçlikten dava yaratacaksınız, beraat
almak on iki senemizi alacak, Ali Tatar kızının ve eşinin
gözü önünde onur intiharı edecek, Türkan Saylan, Kuddusi Okkır, Murat
Özenalp, Kaşif Kozinoğlu, Berk Erden, Abdülkerim Kırca, Cem
Çakmak, Soner Polat ve onlarcası sizin yüzünüzden şu an toprak altında
olacak ve siz şimdi gelip reform yapacaksınız. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Balyoz kumpasında askerler masumken dört sene
cezaevinde kalacak, kararları onayan Yargıtay hâkimi Ekrem
Ertuğrul örgüte yardımdan üç yıl dokuz ay ceza alacak ve siz
gelip burada reform yapacaksınız.
Yüzbaşı Murat Eren, kara pilot, isimsiz
ihbar mektubuyla FETÖ kumpasıyla dört yıl cezaevinde kalacak,
mesleğinden olacak, ailesi için pazarda limon satacak, hâlen, on üç
yıldır adalet bekleyecek, beraat bekleyecek ve siz şimdi reform
yapacaksınız.
Fettah Tamince Bank Asyaya 162 bin lira
yatırınca FETÖcü olmak için delil sayılmayacak, sıradan
vatandaş 3 lira yatırdığında cezaevine girecek ve siz
şimdi reform yapacaksınız. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu 15
Temmuzda on üç gün gözaltında kalıp karakolda işkenceden ölecek,
FETÖcü denilerek hainler mezarlığına gömmek isteyecekler,
cenazesine imam gelmeyecek, sonra suçsuz olduğu açığa
çıkacak ve Millî Eğitim Bakanlığı, öldükten sonra
görevine iade edecek; şimdi siz reform yapacaksınız. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
15 Temmuzdan sonra kanun hükmünde kararnameler
kursiyer subay, astsubayı kapsamayacak, bunların ilişikleri
kesilecek, askerî öğrencilere hak arama şansı verilmeyecek,
şaibeli insanlar gibi fişlenip iş bulamayacaklar ve siz
şimdi burada reform yapacaksınız.
Eren Erdem dört yıl ceza alıp tutuklu
kalacak, aynı davada hem sanık hem gizli tanık olan bir
vatandaş altı yıl ceza alıp tutuksuz yargılanacak ve
siz şimdi gelip burada reform yapacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
15 Temmuz gecesinde adamın Darbeye
karşı aktif tepki göstermiştir. raporu ve şahitleri olacak
ama ağırlaştırılmış müebbet alacak;
tatbikat denilerek dışarı çıkarılan, halkla beraber
İstiklal Marşı okuyan askerî öğrenciler
ağırlaştırılmış müebbet alacak; Siirtte
Hendek kazıyorlar, gidin müdahale edin. denilerek dışarı
çıkarılan askerlere müebbet verilecek; Terör tehdidi var, Vatan
Emniyete desteğe gidin. denilenler müebbet alacak; adamda byLock yok,
FETÖ örgüt üyeliği olmadığı mahkeme kararıyla
kesinleşmiş, terör saldırısı, tatbikat yalanıyla
dışarı çıkarılmış, hiçbir eyleme
karışmamış, kimseye zarar vermemiş, bunlar müebbet
alırken itirafçı olanlar FETÖ borsasıyla serbest kalacak; askerî
öğrenci, uzman çavuş, astsubay, subay fark etmez, masumları
ayıklamayıp FETÖnün bunları istismar etmesine müsaade
edeceksiniz ve siz şimdi reform yapacaksınız.
Hepimiz adalete ve doğruluğa borçlu olarak
doğduk. Hisseden hiçbir yürek, düşünen hiçbir akıl, duyan hiçbir
vicdan dayanamaz bu katledilmiş adalet manzarasına. O nedenle,
melanet değil, adalet; sefalet değil, adalet; rezalet değil,
adalet, sadece adalet istiyoruz; suçlu için ceza, masum için özgürlük demek
olan adalet. Umutsuz değiliz, aksine, umut doluyuz çünkü umudun ta
kendisiyiz. Çünkü bu toprakların bitmek tükenmek bilmeyen türküsüdür umut.
Umut, bu toprakların uzak geleceklerden görünen dumanı, tüm zalimlere
karşı koymanın dokunulamayanıdır. Bu nedenle
direniş sürecektir, direniş bu topraklardan asla eksik
olmayacaktır.
Bu anlamda Mevzubahis vatansa gerisi
teferruattır. diyerek Mehmetçiki selamlıyor, yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 35'inci
maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çocuklarla ilgili uygulamalarda uzmanların
niteliğinin önemi dikkate alındığında uygulamadaki
mevcut madde yeterli gelmektedir. Yapılmak istenen değişiklikle
ise uzmanlaşma açısından sorunlar yaşanacaktır. Bu
nedenle maddenin teklif metninden çıkartılması uygun
olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 36ncı maddesiyle değiştirilmekte olan 5651
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunun 8inci maddesine eklenen (17)nci
fıkranın ilk cümlesinden sonra gelen "Ancak, teknik olarak
ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı
veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin
önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak
erişimin engellenmesi kararı verilebilir. ibaresinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Örs Hasan
Subaşı Fahrettin
Yokuş
Trabzon Antalya Konya
Ümit
Beyaz Ayhan
Altıntaş
İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmam o kadar geç saate kaldı ki
sakallarım uzadı, hepinizden özür diliyorum.
Partim adına yargı reformu 1inci
paketinin 36ncı maddesi üzerinde konuşma yapmak üzere söz
almış bulunuyorum. Ancak daha önce kabul edilen 2nci ve 5inci
maddeler hakkında birkaç cümle söylemek istiyorum.
Teklifin 2nci maddesinde yer alan on beş
yıllık avukatlara hususi pasaport verilmesi konusu iki bakımdan
yanlıştır: Esastan yanlıştır çünkü
avukatların meslek gereği yurt dışına seyahat etme
ihtiyaçları sınırlıdır. Turizmci veya iş
adamına talep edilse makul karşılanabilir. Usulden
yanlıştır çünkü yasal bir hak İçişleri
Bakanının onayına bırakılmaktadır.
5inci maddede hukuk fakültelerinin verdiği
yetersiz eğitimin suçu öğrencilere yükleniyor. Sorun yetersiz
eğitimse çözümü de orada aramak lazımdır. Öncelikle, hukuk
fakültelerine girişte daha nitelikli öğrenci alacaksınız,
ilaveten, eğitimi yetersiz olan fakültelerin öğrenci almalarına
izin vermeyeceksiniz, o fakülteleri rehabilite edeceksiniz. Öğrencileri
cezalandırarak fakülteleri adam etmek gibi adaletsiz bir uygulamaya kalkmayacaksınız;
yaparsanız, adaletsiz bu madde ileride değiştirilir.
Mesleğe giriş sınavlarının
nasıl yapılacağı, hukuk bilinci ve becerisinin test
sınavıyla ölçülmesinin uygun olup olmadığı,
sınavın standardının nasıl tutturulacağı
gibi uygulamada ortaya çıkabilecek sorunları da düşünmek lazım
ama en önemlisi, bu uygulamanın kötü bir örnek olacağıdır.
Diğer mesleklerde de aynısını yapacak
mısınız? Örneğin, TUS sınavında düşük puan
alan doktorları da meslekten men mi edeceksiniz? Yargı reformunda
hukuk ve adalet ilkelerine aykırı düzenlemeler yaparak
başınıza iş açıyorsunuz.
36ncı maddeye dönecek olursak, bu madde, suç
olduğu kanaati oluşan sayfa içeriğinin engellenmesini öngörüyor.
Buraya kadar mutabıkız. Maddenin son cümlesi ancakla
başlayıp istisnalarda tüm sitenin kapatılmasını
yasalaştırıyor. Bu da Türkiyenin dünyada interneti yasaklayan
ülkeler arasındaki liderliğini sürdüreceğini gösteriyor. Mesela
Wikipedia, yıllardır yasaklı, 2 tane İngilizce içeriği
gerekçe göstererek tüm siteyi engellediniz. Engele neden olan makaleler büyük
hatalarla doluydu, Türkiyeyi terörle iş birliği hâlinde gösterdi
fakat böyle şeylerin cevabı, bunları ülkemizde halı
altına süpürmek değildir. Bu makalelere dünyanın geri
kalanı yine de ulaşabiliyor. Bu tarz bir tedbirle kafanızı
kuma sokar, sıkıntıyı görmezden gelirsiniz. Daha önce
Twitterın kapanması meselesi de var. Tabii ki yaşanan büyük
trajedilerde, terör saldırılarında millî güvenlik
bağlamında kısa bir süreliğine erişimi engellemek
gerekli olabilir fakat bunu uzun bir zamana yaydığınız
zaman demokrasiden uzaklaşırsınız, sansüre
dönüştürmüş olursunuz.
Sunduğunuz bu paket yargı reformu olarak
nitelendirilse de açıkçası reform kısmını pek de
göremedim. Reform için önce yargıyı siyasetin elinden kurtarmak
gerekir. Maalesef, Türkiyede adalet, son yıllarda siyaset eliyle büyük
yaralar aldı. Yargı siyasetin emrine girdi. izlenimi halkın
büyük çoğunluğunda var. Kaldı ki böyle düşünenler
haksız da sayılmazlar. Örneğin, Adnan Oktar
tutuklandığında aynen şöyle bir açıklama yaptı:
Şaşkınım, seçimlerde Tayyip Erdoğan ve AK
PARTİyi destekledik: Biz vatanına, milletine bağlı
insanlarız. Burada belli ki yargıdan Cumhurbaşkanına
sığınmak istemiştir. ABD Başkanı Trumpın
rahip meselesindeki sözlerini hatırlarsınız:
Bırakın. dedim, bıraktılar. Türk
yargısının iktidar tarafından kontrol edildiğini ABD
Başkanı da belirtiyor. Bırakın. dedim
deki
muhatabın davayla ilgilenen yargı mensupları
olmadığı açık.
Yargı son yıllarda siyasetin o kadar
emrine girmiştir ki Sayın Erdoğanın rakiplerini
sandıkla değil, sanık sandalyesiyle tehdit ettiğini hepiniz
hatırlarsınız. Seçim sürecinde Sayın Genel
Başkanımıza ve Sayın Kılıçdaroğluna
söylediklerini bugün burada tekrarlamayayım. Adalet önemlidir. Devleti
köprü olarak düşünürseniz, bu köprüyü oluşturan her bir taş da devletin
farklı nitelikleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Köprü iyi olsun
istiyorsanız, ekonomisi de sağlam olmalıdır, güvenliği
de eğitimi de ahlakı da. Adalet köprünün kilit
taşıdır. Adalet bütün bu nitelikleri köprü hâlinde tutan yegâne
unsurdur. Kilit taşını çekerseniz, kırılırsa
ortada köprü kalmaz ve Türkiyenin kilit taşı maalesef
zedelenmiştir. Bu tarihî köprünün ciddi ve gerçek restorasyona
ihtiyacı vardır.
Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 37nci
maddesiyle 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 39uncu maddesinin
birinci fıkrasında yapılan değişikliğin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
İstanbul Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen? Yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik, çocuklara ilişkin
yargılamalarda yetkili mahkemelerin uzmanlaşma yönündeki sürecini
engelleyecektir. Bu nedenle değişikliğin teklif metninden
çıkartılması uygun olacaktır.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 22 Ekim 2019 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:01.36