TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
75’inci
Birleşim
31
Mart 2020 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, dünyayı etkisi altına alan coronavirüs
salgını nedeniyle insanlığın zor günler geçirdiğine ve kontrol altına alınarak
insanlık adına tehdit olmaktan çıkmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine,
krizin gerek devletler arasında iyi niyete dayalı iş birliğinin gerekse
toplumsal dayanışmanın ve sorumluluk bilincinin hayati önemi haiz olduğunu acı
biçimde hatırlattığına, sürecin en az zararla atlatılabilmesi için başta sağlık
çalışanları olmak üzere devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla özverili çaba
içerisinde bulunduğuna, Meclis olarak milletin kader birliğine vurgu yapan bir
tavır takınarak toplumun beklentilerine tercüman olunması gerektiğine, Genel
Kurul ve komisyon çalışmalarına katkı veren milletvekillerine teşekkür ettiğine
ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, 25 Mart 2009 tarihinde vefat eden Büyük
Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve yol arkadaşlarını
rahmetle andığına ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, coronavirüs salgınına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, coronavirüs salgınına karşı alınan ve alınması
gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Mustafa Destici’nin, 25 Mart Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu’nun vefatının 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek’in, üreticilere yapılan mazot ve gübre desteği ödemeleri için teşekkür
ettiğine, Mersin ili için önemi haiz olan limon ihracatının yeniden serbest
bırakılmasını ve tarımsal kredilerin ertelenmesini Tarım ve Orman Bakanından
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Murat
Çepni’nin, kamuoyunda salgın vakalarının açıklanandan fazla olduğu görüşünün
hâkim olduğuna ve aile sağlığı merkezlerinin rutin hizmetlerini verebilmesi
için salgın nedeniyle ilk başvurulan merkez olmaktan çıkarılması, aile
hekimlerinin çalışmadığı günlerde ücretlerinin kesileceği endişesinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlu’nun, dünya ilaç, gıda ve kozmetik sanayisinde ham madde
olarak kullanılan ve 51 ülkeye ihraç edilen kayısı çekirdeğinin Tarım ve Orman
Bakanlığının güvenli bitki listesinde bulunmadığına ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuz’un, yaşanan coronavirüs salgını sebebiyle sağlık adına alınan
önlemlerin memnuniyet verici olduğuna, ihracat kısıtlamasının kalkması,
üreticilerin ve esnafların mağduriyetinin giderilmesi, çiftçilere gereken
teşvikin verilmesi ve Hükûmetin bu yönde attığı olumlu adımları devam ettirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan’ın, Millî Eğitim Bakanlığının uzaktan eğitimi daha
kapsamlı sürdürmesini beklediklerine, kamu kurumlarında uygulanması gereken İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre enfekte olan sağlık personelinin üç gün
içerisinde iş kazası olarak bildirilmesinin zorunlu olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemir’in, netameli bir dönemden geçildiğine ve devletin her zeminde
gereğini yaptığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı “Biz Bize
Yeteriz Türkiye’m” kampanyasına katkı sunanların milletin baş tacı olduğuna
ilişkin açıklaması
7.- Muğla Milletvekili Suat
Özcan’ın, corona virüsün Türkiye’ye Sağlık Bakanının ilk vakayı açıklamasından
ne kadar önce geldiğini ve daha önceki vefatların zatürre veya başka
teşhislerle kayıt altına alındığı, malzeme yetersizliğinden dolayı şüphelilerin
tamamına test yapılmadığı ve testin pozitif sonuç verdiği hastaların karantina
için evlerine yollandığı iddialarının doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
8.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagil’in, kriz döneminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın açıkladığı coronavirüs önlem paketiyle fazla etkilenmeden
atlatılacağına ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu’nun, 120 bin kapasiteli cezaevlerinde 300 bin mahpusun
bulunduğuna, düşünce ve siyasi mahpuslarını da içine alan adil, eşit bir ceza
infaz yasasının bir an evvel çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldız’ın, 25 Mart Muhsin Yazıcıoğlu’nu vefatının 11’inci yıl dönümünde
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
11.- Hatay Milletvekili
Serkan Topal’ın, yurt dışında mahsur kalan ve mağdur durumda olan vatandaşların
Türkiye’ye getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunç’un, coronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlara
Allah’tan rahmet dilediğine ve yurt dışında bulunan işçilerin Türkiye’ye
getirilmesi için Dışişleri Bakanlığını göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması
13.- Konya Milletvekili Ahmet
Sorgun’un, 31 Mart İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit
edilişinin 5’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması
14.- Konya Milletvekili Halil
Etyemez’in, coronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan
rahmet dilediğine, 25-31 Mart 55’inci Kütüphane Haftası’na ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili
Hayati Arkaz’ın, dünyanın en gelişmiş sağlık sektörüne sahip ülkelerinden biri
olunduğuna, Covid-19’la yoğun mücadele içerisine girilen süreçte sağlık
çalışanlarının sayısının artırılması ve maaşlarının yüksek ölçekte tutulmasının
isabetli olacağına, tüm sağlık çalışanlarına millet adına şükranlarını arz
ettiğine ilişkin açıklaması
16.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbül’ün, çiftçilerin zor durumda olduğuna ve ek destek paketinin
açıklanması gerektiğine, Aydın ili pamuk ve çilek üreticisinin çözüm
beklediğine ilişkin açıklaması
17.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalım’ın, tır şoförü Malik Yılmaz’ın sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına
alınmasına ilişkin açıklaması
18.- Aksaray Milletvekili
Ramazan Kaşlı’nın, halkın temel gıda ihtiyaçları için yeterli tedbirler
alınarak çiftçilerin üretime devam etmesinin sağlanması ve özel sektörde
çalışan işçilerin göz ardı edilmemesi gerektiğine, çiftçilere yapılan
destekleme ödemeleri için Tarım ve Orman Bakanına teşekkür ettiğine ve
yapılması gereken düzenlemelere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
başlattığı millî dayanışma kampanyasını desteklediğine ilişkin açıklaması
19.- Muş Milletvekili
Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Covid-19 salgınında en önde olan sağlık
emekçilerinin ihtiyaçlarının neden karşılanmadığını, eksikliklerin sağlık
emekçilerinin sağlık ve yaşamlarını riske attığının ne zaman fark edileceğini
ve bu durumun ileriki günlerde daha da artması hâlinde sağlık hizmet sunumunu
birinci dereceden olumsuz etkileyip etkilemeyeceğini öğrenmek istediğine,
sağlık emekçilerinin Covid-19 olması hâlinde iş sağlığı ve güvenliği
çerçevesinde işlem yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Adana Milletvekili Ayşe
Sibel Ersoy’un, Covid-19 salgınına karşı yoğun tedbirler alındığına ve bu
süreçte evde kalınmasının öneminin sık sık vurgulandığına, kamu çalışanları
arasında sağlık personelinden sonra virüse en fazla maruz kalma riski taşıyan
PTT çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
21.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart
2020 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasının hayal kırıklığı yarattığına, Türk
milletinin evde kaldığı dönemde geçimini sağlayacak ya da en azından
ödemelerini rahatlatacak adımların atılmasını beklediğine, toplanılan
vergilerin doğru şekilde kullanılması hâlinde milletten bağış istemeye ya da ek
vergi, ek ödenek getirmeye ihtiyaç kalmayacağına, İYİ PARTİ olarak yapılan
yardımların ihtiyaç sahipleri için mi kullanılacağının takipçisi olacaklarına
ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül’ün, Hükûmetin ve Bilim Kurulunun coronavirüs salgınıyla
mücadele için önemli kararlar aldığına ve millete bu kararlara uyma noktasında
göstermiş olduğu hassasiyet sebebiyle teşekkür ettiğine, başta sağlık personeli
olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlarda fedakârane
hizmetler sunanları tebrik ettiklerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin
Cumhurbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı millî dayanışma kampanyasına
katkı sağladığını ve destek verdiğini açıkladığına, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak bu kampanyaya katkı sağlayacaklarına ilişkin açıklaması
23.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, pandeminin hızla yükseldiği ülkeler arasında bulunulduğuna,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart 2020 tarihli Ulusa Sesleniş
konuşmasının özetinin halka ilan edilen yardım çağrısı olduğuna, halkın açlık
ile corona tehdidi arasında tercihe zorlanmasının derhâl bitirilmesi
gerektiğine, suyun ve hijyenin önemli olduğu günlerde başta Mardin Belediyesi
olmak üzere suya yapılan zamma, Batman Belediyesine kayyum atanarak Eş
Başkanlarının gözaltına alındığına ve Batman Belediyesinin internet sitesindeki
Kürtçe seçeneğinin kaldırıldığına, HSK’nin 6284 sayılı Yasa kapsamında verilen
tedbir kararlarının yükümlülerin sağlığının riske atılmayacak şekilde
değerlendirilmesi gerektiği yönündeki kararıyla şiddete meşruiyet sağlanmasını
kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, coronavirüs salgınına yönelik milletçe mücadele verildiğine ve
mücadelenin başaktörleri olan sağlık çalışanlarına CHP Grubu adına şükranlarını
sunduğuna, sağlık çalışanlarına yönelik tedbirlerin yetersiz kaldığına ve döner
sermaye paylarının tavandan ödenmesi uygulamasının doktor ve hemşirelerle
sınırlı tutulmasının kabul edilemez olduğuna, hastanelerdeki “Tıbbi sarf
malzemesi yok, dezenfektan yok, maske yok.” feryatlarının duyulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
25.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, virüsle mücadele önlemleri alınırken vatandaşlardan resmî
açıklamalar dışındaki paylaşımlara itibar etmemelerini istirham ettiğine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde ihtiyaç sahipleri için
başlatılan millî dayanışma kampanyasına vatandaşları katkı sunmaya davet
ettiğine, özveriyle çalışan sağlık personeline ve ilgili kurumlara teşekkür
ettiğine, 31 Mart İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit
edilişinin 5’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı olarak atanan Adil Karaismailoğlu’nu tebrik ettiklerine ilişkin
açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Batman Milletvekili Ayşe
Acar Başaran’ın, Covid-19 testi pozitif çıkan Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı
Nalan Özaydın’ın Tarsus Cezaevinden Mardin Cezaevine sevk edildiğine, Kırşehir
E Tipi Cezaevinde karantina uygulaması yapıldığına ve Şakran Cezaevinde test
yapılan bir görevlinin sonucunun da pozitif çıktığına, cezaevlerinde corona
virüsün niye yaygınlaştığını öğrenmek istediğine, temizlik malzemelerinin ve
dezenfektanların cezaevlerinde ücretsiz dağıtılmadığına ilişkin açıklaması
28.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, ceza infaz paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulduğuna ve cinsel suçların yer almadığına ilişkin açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın doğrudan gündeme alınma
önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın grup başkan vekillerinin
zaman ekonomisiyle ilgili mutabakatını fiilî olarak ortadan kaldırmasını doğru
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
31.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın görüşülmekte olan 50
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın 50 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç’un, Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın’ın Covid-19
tanısıyla tahliye edildiğine, cezaevlerindeki sorunun hafife alınmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
36.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin görüşülmekte olan 24 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte
olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki üslubunu kınadığına ilişkin açıklaması
40.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç’un, Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve demokratik siyaset içinde konuşarak,
tartışarak sorunları çözecek adımların birlikte atılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
41.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın görüşülmekte olan 24 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına Adil Karaismailoğlu’nun
atandığına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’nın 28/3/2020 tarihli ve 31082 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlandığına ve Bakanın İç Tüzük’ün 3’üncü maddesi uyarınca atandığı
tarihten sonraki ilk birleşimde Genel Kurulda ant içeceğine ilişkin tezkeresi
(3/1155)
B) Önergeler
1.- CHP Grubu Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, CHP Grubu Başkan Vekili Manisa Milletveki
Özgür Özel ve CHP Grubu Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un
(2/1507) esas numaralı 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/74)
VII.- ANT İÇME
1.- Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun ant içmesi
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını
kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, doktorların çalışma hayatının
düzenlenmesi ve yaşadıkları sorunların tespit edilerek alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2621) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun,
Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında
bulunan sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun nisan ayı Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine ve çalışmalarını saat 24.00’e kadar sürdürmesine
ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarır’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Trabzon Milletvekili
Salih Cora’nın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte
olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kilis Milletvekili
Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu
Teklifi (2/2555) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk
Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının
Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 50)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma
İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 24)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1460) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51)
5.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1589) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 61)
6.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askeri Eğitim Öğretim Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 63)
7.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askeri Eğitim ve Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1
Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1601) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 65)
8.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1800) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 77)
9.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Avrupa Bölge Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani
ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul
Türkiye’de Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1803) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 78)
10.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1359) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 80)
11.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Uluslararası Demiryolu
Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF) Hakkında Kısmi Revizyonun Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1544) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 81)
12.- İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin
Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1595) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 85)
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, Sabiha Gökçen Havaalanının
teknik ve altyapı eksikliklerini gidermek için alınan önlemlere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25934)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 9/8/2012 tarihinden
itibaren yapılan sap, saman, ot ve yaprak ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26046)
3.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Adana’da Genç Çiftçi
Projesi’nden yararlanan kişi sayısı ve proje kapsamındaki destek miktarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26051)
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Çamardı ilçesinde
yetişen Amasya elmasının coğrafi işaret ve tescilinin yapılması önerisine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26054)
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde ilinde sulama amaçlı
kuyu açılması önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli’nin cevabı (7/26055)
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kaba yem üretimi ve sulu
tarım yapan üreticilere sulama suyu için indirimli elektrik desteği verilmesi
önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı
(7/26057)
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilerin elektrik
borçlarının desteklerden tahsil edilmesi ve aylık fatura uygulamalarının
sonlandırılması talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli’nin cevabı (7/26058)
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, üreticilerin tarımsal
sulamada kullandığı elektrikten alınan payların kaldırılmasına ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26059)
9.- Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın, ruhsatsız ekmek üretimi
yapan iş yerlerinin denetimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli’nin cevabı (7/26060)
10.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, TCDD Boğaziçi Ekspresinin
sefer ve duraklarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhan’ın cevabı (7/26068)
11.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, 2007-2013 yılları arasındaki
IPA ve 2014-2020 yılları arasındaki IPARD 2 programı kapsamında yapılan proje
ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin
cevabı (7/26163)
12.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Türkiye genelinde bankalara borcu
olan çiftçi sayısı ve tarım sektöründe icra takibine düşen borç miktarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26165)
13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Türkiye’deki mera niteliği
taşıyan alanlara ve bunların ıslahına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26167)
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, tütün üretimine
dair bazı verilere ve tütün üreticilerinin mağduriyetlerinin giderilmesine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26168)
15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, koyun-keçi çiçeği hastalığı
vakalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı
(7/26171)
16.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, Mardin’de elektrik borcunu
ödeyemeyen çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli’nin cevabı (7/26182)
17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kanal İstanbul
Projesi’ne ayrılacak finansman ile yapılabilecek kamu hizmetlerine ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26198)
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir belediye
başkanının A Millî Kadın Voleybol takımının oyuncularına yönelik sözlerine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26199)
19.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, 4 Şubat 2020 tarihinde Van’ın
Bahçesaray ilçesinde yaşanan çığ felaketine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26202)
20.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, Savunma Sanayii
Başkanlığının yatırımlarını Erzurum iline yapmasına yönelik çalışmalarının
durumuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/26203)
21.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin ilinde meydana gelen
yoğun yağıştan olumsuz etkilenen kişiler ile yaşanan maddi kayıpların
telafisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı
(7/26307)
22.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, 2002-2020 yılları arasında mantar
üretiminde kullanılan girdilerin fiyatlarında yaşanan değişimler ile mantar
üreticilerine verilen desteklere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli’nin cevabı (7/26310)
23.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, TBMM’nin açılışının 100’üncü yıl
dönümü etkinliklerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/26331)
24.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bir yazılı soru
önergesinde yer alan kişisel bilginin internette kapatılmasına ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı
(7/26334)
25.- Mardin Milletvekili Ebrü Günay’ın, Elâzığ depremi sonrasında HDP’li
belediyelerin yardımlarının geri çevrildiğine dair iddialara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26335)
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, hastalığı nedeniyle
hakkında af kararı verilen bir kişinin tahliye edilmesine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26337)
27.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi ile Yenişehir Belediyesi bünyesinde çalışan işçilerden üye oldukları
sendikaların bilgisinin istenildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26338)
28.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, imar affı ve deprem
vergilerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/26339)
29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, ana dilde eğitim ve kamu
hizmeti talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın
cevabı (7/26340)
30.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 23 Şubat 1979
tarihinde işlenen bir cinayetin aydınlatılmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26343)
31.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Kızılaya yapılan yönetici
atamalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/26344)
32.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 2 Ocak 2020 tarihinden bu yana
Libya’da yaralanan ve şehit olan askerlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26345)
33.- Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın, 23 Şubat 2020 tarihinde yaşanan
İran merkezli deprem nedeniyle Van’ın Başkale ve Saray ilçelerinde meydana
gelen zarara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktay’ın cevabı (7/26346)
34.- Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun’un, Muş’un Şenyayla
bölgesindeki çatışmada hayatını kaybedenlerin cenazelerinin ailelerine teslim
edilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/26348)
35.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, Almanya’da yaşamını yitiren bir
yazarın cenazesinin defnedilmesi sürecine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26349)
36.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, muhasebecilerin ve mali
müşavirlerin sorunlarının çözümüne ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktay’ın cevabı (7/26351)
37.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, İstanbul
Uluslararası Finans Merkezinin altyapı tamamlama ihalesinin ivedi olarak
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın
cevabı (7/26352)
38.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kadına yönelik şiddetin
engellenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktay’ın cevabı (7/26353)
39.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un
Sultanbeyli ilçesinde bir inşaatta yaşanan iş kazasına,
Bunalıma girerek intihar
ettiği iddia edilen bir vatandaşa,
Maddi sıkıntılarından dolayı
intihar ettiği iddia edilen bir vatandaşa,
Maddi sıkıntılarından dolayı
intihar ettiği iddia edilen bir vatandaşa,
İşsizlikten dolayı intihar
ettiği iddia edilen bir vatandaşa
İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/26354), (7/26356), (7/26357), (7/26358), (7/26359)
40.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İran ve
Türkmenistan arasındaki Lütfabad sınır kapısının coronavirüs nedeniyle
kapatılması dolayısıyla Türk şoförlerin sınırda mahsur kaldıkları iddialarına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26355)
41.- Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ın, şehit ve gazi olan
güvenlik korucularının ailelerine devlet ödünç madalyası verilmesi önerisine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26360)
42.- Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın, istisnai memuriyet
kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/26477)
43.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’de corona
virüse karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/26478)
44.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, bir büyükelçi atamasına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26479)
45.- Van Milletvekili Tayip Temel’in, Avrupa’ya geçmek üzere sınırda
bekleyen mültecilerin durumuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay’ın cevabı (7/26481)
46.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, sınır kapılarının açılması
sonucu ülkeden çıkan mültecilerin yaşadıkları zorluklara ve bu süreçte izlenen
politikalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/26482)
47.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, Kızılay Başkanına yönelik çeşitli
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/26486)
48.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Maarif Vakfına
aktarılacağı iddia edilen miktara ve Maarif Vakfı Mütevelli Heyetine ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26487)
49.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara-Sivas
Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin Kayaş-Elmadağ altyapı ihalesini alan şirkete ve
şirketin mühürlenen termik santrallerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26488)
50.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Sincan Çocuk
Cezaevinde çocukların infaz koruma memurları tarafından şiddete maruz
kaldıkları iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın
cevabı (7/26489)
31 Mart 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya
Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in,
dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgını nedeniyle insanlığın zor günler
geçirdiğine ve kontrol altına alınarak insanlık adına tehdit olmaktan çıkmasını
Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, krizin gerek devletler arasında iyi niyete
dayalı iş birliğinin gerekse toplumsal dayanışmanın ve sorumluluk bilincinin
hayati önemi haiz olduğunu acı biçimde hatırlattığına, sürecin en az zararla
atlatılabilmesi için başta sağlık çalışanları olmak üzere devletin bütün kurum
ve kuruluşlarıyla özverili çaba içerisinde bulunduğuna, Meclis olarak milletin
kader birliğine vurgu yapan bir tavır takınarak toplumun beklentilerine
tercüman olunması gerektiğine, Genel Kurul ve komisyon çalışmalarına katkı
veren milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Saygıdeğer üyeler, dünyayı etkisi altına alan
corona salgını sebebiyle bütün insanlık zor ve sıkıntılı günler geçirmektedir.
Bu musibet bize, uluslararası ilişkilerde salt çıkarcı reel politik anlayışın,
toplumsal düzeyde ise birey merkezci ve bencilce sayılabilecek bir özgürlük
anlayışının egemen olduğu günümüz dünyasında, belki de artık unutmakta
olduğumuz bazı kavramlar üzerinde yeniden düşünme fırsatı verdi. Bu kavramlar,
iş birliği ve dayanışma. Ülkeler arasında etkin iş birliği mekanizmalarının
eksikliği salgının dünya genelinde yayılımını hızlandırırken toplumsal
dayanışma konusunda gösterilen zafiyetler de hastalığın ülkeler içindeki
yayılımını artırmış görünüyor.
Bu kriz bize, gerek devletler arasında iyi niyete
dayalı iş birliğinin gerek toplumsal dayanışmanın ve sorumluluk bilincinin ne kadar
hayati bir önemi haiz olduğunu acı bir biçimde hatırlattı ve hatırlatmaya da
devam ediyor.
Bu riskleri minimize etmek için, küresel ölçekte çok
taraflı siyasi ve iktisadi iş birliği imkânlarını aramaya ve geliştirmeye devam
etmeliyiz. Nitekim, bireysel tercihlerimizde de benzer bir ikilemle karşı
karşıya kalıyoruz. Bir tarafta salgına karşı yalnızca kendisini koruma
içgüdüsüyle hareket eden, bu uğurda istifçiliklik yarışına girerek toplumda
panik havası yaratan ve kimi zaman düşük risk grubunda olmanın öz güveniyle
tedbirlere aldırış etmeksizin sosyal münasebetleri sürdürerek kamu sağlığını
tehlikeye atanlar var. Diğer tarafta ise bu salgının kolektif bir mücadele
gerektirdiğinin farkındalığıyla, bireysel özgürlüklerimizden bir miktar feragat
ederek sosyal iyiye hizmet etmek gibi bir seçeneğimiz var. Unutmayalım ki bu
mücadeleden toplum olarak asgari zararla çıkabilmemiz bu noktada göstereceğimiz
hassasiyete bağlıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, hem salgının tıbbi
olarak kontrol altına alınması hem de salgının tetiklediği diğer iktisadi ve
sosyal problemlere çözüm bulunması noktasında ilk günden beri büyük bir azim ve
ciddiyetle çalışmalarını sürdürmektedir. Ne kadar süreceği belli olmayan bu
buhranın en az zararla atlatılması için, başta sağlık çalışanlarımız olmak
üzere devletimiz bütün kurum ve kuruluşlarıyla da özverili bir çaba
içerisindedir. Bizler de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu süreçte
ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeler ışığında bu mücadelenin kanuni altyapısını
hazırlamak gibi mühim bir görev ifa etmekteyiz. Bunun yanında, bugün, içinden
geçmekte olduğumuz bu sıkıntılı dönemde Meclis olarak bize düşen; her türlü
ayırıcı, kışkırtıcı ve fırsatçı tavırlara karşı milletin kader birliğine vurgu
yapan olgun bir tavır takınmak, toplumun beklentilerine, hislerine tercüman
olmaktır.
Ben Genel Kurul ve komisyon çalışmalarına katkı
veren tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızda yüce
heyetinize kolaylıklar ve muvaffakiyetler diliyorum, bu salgının da yakın
zamanda kontrol altına alınarak insanlık adına bir tehdit olmaktan çıkmasını
Allah’tan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, coronavirüs salgını hakkında
söz isteyen Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’a aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, coronavirüs
salgınına ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu zor günlerden geçerken
fedakârlık yaparak Genel Kurula geldiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 10 Martta,
maalesef, coronavirüsün Türkiye’de ilk belirtileri başlamıştı. O dönemde, Genel
Başkanımız dâhil olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi olarak “Olağanüstü hâl
ilan ederek sokağa çıkma yasağı ilan edin.” diye söylemiştik ama maalesef,
Hükûmetin bu işi ciddiye almamasıyla son yirmi günün içinde nereye geldiğimiz
belli oldu.
Değerli arkadaşlar, özellikle umreye giden ve 14
Marta kadar dönen vatandaşlarımızı maalesef kontrol edemedik, bütün şehirlere
dağıttık ve maalesef, 14 Mart gece 24.00’te bunun önlemini aldınız. 14 Martta
İzmir’e inen 2 uçakla yaklaşık 500 vatandaş umreden geldi; bunları hiç kontrol
etmeden bütün Ege Bölgesi’ne dağıttınız.
Değerli arkadaşlar, evet, şimdi birlik zamanı. Bu
dönemde, bu hastalık Çin’de çıktığında, Güney Kore’de çıktığında, nasıl önlem
alındığının örneğini göstermişlerdi bize. Aslında biz, Güney Kore ve Çin’in
uyguladığı sistemi uygulasaydık; bugün 167 ölümüz olmayacaktı, bine yakın
vatandaşımız yoğun bakımda kalmayacaktı.
Bundan sonra ne yapmamız gerekiyor değerli
arkadaşlar? Önemli olan konu bu. Bu hastalıktan sonra Türkiye’nin ekonomisi ne
duruma gelecek. Önümüzdeki dönemde en önemli şey gıda sektörü değerli
arkadaşlar. Amerika 2 trilyon 200 milyar bütçe açıkladı, Almanya 750 milyar
dolar açıkladı, Fransa, İtalya aynı şekilde açıkladı, maalesef biz, hâlen 100
milyar TL yani 14 milyar dolar bir teşvik açıkladık. Bu 14 milyar doların da
nereye gideceği belli değil. Sayın Cumhurbaşkanımız her kürsüye çıktığında bir
açıklama yapıyordu. Şunu diyordu haklı olarak: “Paramız var; biz, Suriyelilere
40 milyar dolar para harcadık, gerekirse 40 milyar dolar daha para
harcayacağız.” Değerli arkadaşlar, bu ülkenin vatandaşına, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşına geldiği zaman neden “Para yok.” diyorsunuz. 40 milyar dolar
Suriyelilere harcayan bir hükûmet, gerekirse 40 milyar dolar daha para harcayan
bir hükûmet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına gelince maalesef “Para yok.”
diyor.
Değerli arkadaşlar, yine, 10 Martta, siz, sokağa
çıkma yasağı ilan etseydiniz o on beş gün boyunca bugün 3 milyon insan işsiz
kalmayacaktı. Neden? Çünkü ilk önce kahveleri kapattınız sonra restoranları
sonra kafeleri; orada çalışan işçilerin hepsi, ücretsiz olarak işveren
tarafından işten çıkarıldı. Şu an 10 milyon insan işsiz, 10 milyon aile ekmek
bulamayacak durumda değerli arkadaşlar.
Sayın Bakan diyor ki “Biz, vergileri, SGK’leri
erteledik.” Daha dün, en az 100 tane telefon geldi; size de geliyordur
arkadaşlar, size de geliyordur, elektronik haciz sistemiyle, SGK ile vergi
daireleri bütün vatandaşların hesaplarına icra göndermişler. Dün bir vatandaş
beni aradı “Restoranda çalışıyordum, beni işten çıkardılar. Annem bileziğini
bozdurdu, bana 3 bin lira para gönderdi. SGK’ye borcum vardı. Kiramı ödemek
için bankaya gittim para çekmeye ama maalesef, elektronik hacizle SGK hesabıma
icra koyarak benim o 3 bin liramı aldılar, şu an eve ekmek götürecek durumda
bile değilim.” dedi.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; hep
beraber, hep birlikte bunu atlatmamız lazım. Ama bir gerçek var; söylediğiniz
ile uygulamanız farklı. Buradan AKP’nin Grup Başkan Vekillerine sesleniyorum:
SGK’nin genel müdürlerini, vergi dairelerinin müdürlerini arayın, bu
e-hacizleri acilen kaldırın. İnsanlar zor durumdalar, ekmek bulamayacak
durumdalar.
Dünyada herkes -gerçekten, samimi söylüyorum- her
türlü desteği veriyor vatandaşına ama bizim Sayın Cumhurbaşkanımız ne hikmetse
bir açıklama yapıyor, vatandaşından para toplamak için IBAN numarası veriyor.
Böyle bir devlet olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Biz milleti yaşatmadan
devleti yaşatamayız.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, sözlerinizi tamamlayın.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki dönem, şu an, bütün
çiftçilerin borçlarını erteleyin. En az 20-30 bin ziraat mühendisi alarak bütün
bölgeye yaymanız gerekiyor. Önümüzdeki en büyük sıkıntı gıda sıkıntısı olacak.
Sayın Tarım Bakanı gidip de evinde oturmasın, planlı bir şekilde bürokrasisiyle
çalışsın, önümüzdeki dönemde bütün çiftçi desteklerini versin. Şu an çiftçilere
49 milyar TL borcunuz var, devletin borcu var çiftçilere. Bir an önce bu parayı
verip bölge bölge üretim yaparak önümüzdeki dönemi atlatmamız lazım. Aksi
takdirde, göreceksiniz dört ay sonra raflarda hiçbir gıda bulamayacaksınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bakanlar evlerinde değil
Sayın Vekilim, hepsi çalışıyorlar. İcralar ertelendi, hepsi ertelendi
icraların.
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, coronavirüs
salgınına karşı ülke genelinde alınan önlemler hakkında söz isteyen Batman
Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’ye aittir.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
2.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, coronavirüs
salgınına karşı alınan ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19
pandemisi üzerine alınan ve alınması gereken önlemler üzerine gündem dışı söz
aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gündem dışı diyoruz ama usulen gündem dışı diyoruz
yoksa ülkemizin de bütün dünyanın da birinci gündem maddesi Covid-19. Bir süre
daha Covid-19’la yaşayacağız, bu anlaşılıyor. Yaşayacağız diyorum ama aslında,
onlarca yurttaşımızı şimdiden kaybettik, yüzlerce yurttaşımız yoğun bakımda
yaşam savaşı veriyor ve uzmanlar, bu rakamın yakın gelecekte binleri bulacağını
söylüyor. Sağlık Bakanlığı ve Hükûmet önerilerini ne kadar dikkate alıyor
bilmiyoruz ama bir Bilim Kurulu oluşturuldu. Bu Bilim Kurulu, eminiz, alanında
uzman kişilerden oluşuyor, önerilerini de kaygılarını da Hükûmetle paylaşıyor.
Sağlık emekçileri; ambulans şoföründen paramediğine, laboratuvar teknisyeninden
hekimine, anestezi hekiminden ameliyathanede çalışan bütün personellerden
yardımcı hizmetlisine kadar gece gündüz demeden çalışıyor, bütün eksikliklere
rağmen bunu yapıyorlar.
Evet, Hükûmet bazı kararlar alıyor ve bazı
sınırlamalar getiriyor. Bunların önemli bir bölümünün doğru olduğu tartışma
götürmez; elinizi sık sık sabunla yıkayın, su ve sabun yoksa kolonyayla
temizleyin, öksürüp hapşırdığınızda ağzınızı kapatın, kişisel OHAL ilan edin,
kalabalık yerlere çıkmayın, evde kalın gibi. Bu öneriler için hükûmet olmak
gerekmez, bu önerileri herkes yapıyor, hepimiz zaten yapıyoruz. Peki, gelişmiş
ülkeler ne yapıyorlar? Üretimin zorunlu olduğu alanlar dışında üretimi
durduruyorlar, sokağa çıkmayı yasaklıyorlar, halkın gıda ihtiyacının
karşılanması için gereken önlemleri alıyorlar, hiç kimsenin işsiz kalmayacağını
söylüyorlar, çalışanları ücretsiz izne ayırıyorlar, bunun için her ülke
olanakları ölçüsünde kaynak aktarıyor; 100 milyar dolar ayıran da var, 2,5
trilyon dolar ayıran da. Peki, bizim ülkemizde hükûmet ne yapıyor? Sokağa çıkma
yasağı getirmiyor, bunun yerine “Kendi OHAL’inizi ilan edin.” diyor, “Evde
kal.” diyor. Peki, çalışmak zorunda olanlar, çalışmazsa evine ekmek
götüremeyecek olanlar, işsizler, evsizler, göçmenler, onlar için önlem yok,
onlar için “sabır ve dua”. Evet, sabır ve dua iyidir ama manevi olarak.
Sokağa çıkma yasağı yok. Neden? Hükûmet sokağa çıkma
yasağı ilan ederse eğer, iş yerini kapatmak zorunda olanların, AVM’lerin,
fabrikaların, işsiz kalanların tamamının zararlarını bir biçimde karşılamak
zorunda kalacak. Ne gerek var, hepsi zaten yavaş yavaş kapatıyor! Milyonlarca
işsiz ne yapacak? Su ve sabun. Covid-19 nedeniyle işsiz kalacak olanlar;
kolonya ve dua...
100 milyar liralık destek paketi açıkladınız. Gerçi
“100 milyar TL” diyorsunuz ama hepimiz biliyoruz ki bu 100 milyar TL’nin en az
12 milyar TL’si zaten emeklilere verilecek olan bayram ikramiyesi. Ayrıca
uzunca bir süredir işverenlere yapılan 74 TL’lik asgari ücret desteği. Sokağa
çıkma yasağı ilan etmediniz, sorumluluk almadınız. “Evde kal.” çağrısıyla bütün
yükü vatandaşa yüklediniz, evde kal çağrısı yapmak için Hükûmet olmanız
gerekmez, bunu hepimiz yapıyoruz.
Tarım ve hayvancılık için yeterli önlem
almıyorsunuz, şehirden köylere akın akın insanlar gidiyor. Yarın öbür gün
pandemi köyleri vurduğunda ne yapacaksınız? Bunun için bir önleminiz var mı
bilmiyoruz. Ama dün kendinizi de aştınız, “Biz bize yeteriz” diye yardım
kampanyası başlattınız. Covid-19 nedeniyle oluşacak ekonomik krizin faturasını
da şimdiden vatandaşa kesiyorsunuz. Vatandaşın cebine göz diktiniz, pes
doğrusu. Yardımlaşmak iyidir, dayanışmak iyidir, hiç kuşku yok, yardımlaşmak ve
dayanışmak hepimizi geliştirir ve büyütür ama sizinle değil. Neden mi? Bakın,
“Deprem yardımları nereye gitti?” diye soranlara “Nereye gittiyse gitti, size
hesap mı vereceğiz." diye bir cevap verirseniz toplumun güven duygularını yıkarsınız.
Kaldı ki ve elbette, hesap vereceksiniz çünkü demokrasi tam olarak budur.
Bakın, bu ülkenin en saygın yardım kuruluşlarından birisi Kızılaydı. Kızılayı
vergi kaçırmanın aracısı yaptınız, adına da “Vergi kaçırma ayrı, vergiden
kaçınma ayrı" dediniz. Gerçi Kızılay bir yardım kuruluşu olmaktan çoktan
çıktı; yardım kuruluşudur ama artık ona olan güveni de bitirdiniz. Oysa bu
ülkenin tarihi yardım ve dayanışma tarihidir, vakıflar da böyledir, Ahilik
teşkilatı da böyledir, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu da böyledir,
Kızılay da böyledir ama bunların hepsine güven kalmadı. Eğer öyle olmasa sizin
bu çağrınıza “Zırnık yok.” diye “tag” açarak insanlar cevap verir miydi?
İnanın, insanlar böyle bir “tag” açıyorsa bunun sorumlusu da sizsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Her şeye rağmen
birkaç avantajımız var.
Birincisi: Covid-19’u geriden takip ediyoruz. Daha
sıkı önlemler alarak İtalya, İspanya, Çin ve ABD olmayabiliriz; hâlâ bir
şansımız olduğunu uzmanlar söylüyor.
İkincisi: Atanmamış, atamayı bekleyen 600 bine yakın
yetişmiş sağlık personeli var. Haksız ve hukuka aykırı biçimde OHAL KHK’leriyle
işten attığınız binlerce sağlık personeli var.
Üçüncüsü: Dünyanın en verimli topraklarından bir
kısmının üzerinde yaşıyoruz. Kars’ın, Erzurum’un yaylaları, Amik Ovası,
Çukurova, Konya Ovası, Trakya, Karadeniz, Ege... Tamamı kendi kendine yeten bir
ülkeye sahip olabiliriz, yeter ki tarımı ve hayvancılığı destekleyip
koruyabilelim. En azından bu zor günler geçtikten sonra halkımızı,
vatandaşımızı aç kalmaktan koruyabiliriz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Büyük Birlik
Partisi Kurucu Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili Mustafa Destici’ye aittir.
Buyurun Sayın Destici. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, 25 Mart Büyük
Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının 11’inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Coronavirüs illetinden hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, hastalarımıza acil şifalar diliyorum.
İnşallah birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde bu zor günleri de
atlatacağımıza yürekten inanıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, aslında bu konuşmayı
geçtiğimiz hafta 25 Martta yapacaktım ama Meclisin çalışmaması üzerine bugün
sizlerin huzurundayım.
25 Mart 2009 tarihinde partimizin Kurucu Genel
Başkanı, liderimiz, dava arkadaşımız, ağabeyimiz rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu
ve onun yol arkadaşları, dava arkadaşlarımız Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı,
Murat Çetinkaya ve İsmail Güneş kardeşlerimizi kaybettik. 31 Martta yani tam on
bir yıl önce Tacettin Dergâhı’nda milyonlarla beraber onu Hakk’a uğurladık.
Öncelikle, şehit liderimize ve onunla birlikte şehadete erişen arkadaşlarımıza
bir kere daha Allah’tan rahmet diliyorum; ruhları şad olsun, mekânları cennet
olsun.
Şahsım ve arkadaşlarım adına, rahmetli Muhsin
Yazıcıoğlu’yla birlikteliğimiz hiçbir zaman siyasi parti genel başkanı ve parti
mensubu ilişkisinden ibaret olmadı. Muhsin Yazıcıoğlu, Ülkü Ocakları Genel Başkanı
olduğu günden beri bizim liderimizdir ve bu durum, şehadetine kadar böyle devam
etmiştir. Biz onu hep liderimiz olarak gördük, o ise bizi hep arkadaşı, kardeşi
gibi gördü ve öyle davrandı. Ben de 1978 sonlarında Ankara Merkez İmam Hatip
Lisesi öğrencisiyken Şeker Öğrenci Yurdu’nda verdiği bir konferansta, seminerde
onunla tanıştım ve şehadetine kadar da birlikteliğimiz devam etti. O, bizim
liderimiz olmasının yanı sıra her zaman örnek aldığımız, ailemizin en önemli ve
vazgeçilmez ferdi, ağabeyimiz ve dava arkadaşımızdı.
Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, sizlerin de bildiği gibi,
tek yüzlü bir insandı; zengin ile yoksula, makam ve güç sahibi ile mazluma,
yaşlı ile çocuğa, partide çalışan görevli ile divan üyesine aynı saygı,
nezaket, tahammül ve sevgiyle yaklaşırdı; fedakârdı, yardımseverdi, tevazu
sahibiydi. Bazılarına göre zaaf gibi görülen bu özellik, aslında onun en büyük
gücüydü.
Muhsin Yazıcıoğlu, milletine ve onun değerlerine
aşkla bağlı bir vatan evladıydı. Millete, millet iradesine, milletin
güvenliğine yönelik bir tehditle karşı karşıya kaldığımızda milletimizin aklına
hep onun gelmesini, onun adının telaffuz edilmesini, milletimizin yüksek vefa
duygusunun bir tezahürü olarak görüyorum. 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de,
27 Nisan 2007’de korkmadı, tereddüt etmedi, çekinmedi “Bana ne olacak?” demedi,
geriye bir adım bile atmadı; milletin, milletin değerlerinin ve millet
iradesinin yanında durdu. Onu kaybettiğimiz günden bugüne hiç dinmeyen acımızı
içimizde yaşarken onun ideallerine tutunduk; onun şahsiyetini, ahlakını,
imanını, cesaretini, dürüstlüğünü insanımıza, devletimize, milletimize, inanç
ve değerlerimize duyduğu bağlılığı örnek almaya çalıştık.
Camia olarak yaşadığımız hadisenin yaralarını
sarmaya, camiamızı ayakta tutmaya çalışırken diğer yandan büyük bir ciddiyet,
titizlik ve kararlılıkla hukuki süreçleri takip ettik.
Büyük Birlik Partisi, şehadet süreciyle ilgili
açılan tüm soruşturma ve davalarda resmî olarak şehitlerimizin aileleriyle
birlikte taraf ve müdahildir. İlk günden beri, bir kez bile yaşananlar için
“kaza” kelimesini kullanmadık.
Yerli iş birlikçiler eliyle yürütülen uluslararası
bir komplonun ihtimalinden bahsederken bizi şüpheyle karşılayanlar 15 Temmuz ve
sonrasında yaşananlarla adım adım haklılığımızı gördüler ve kabul ettiler. Olayın
bütün yönleriyle aydınlatılması, ihmali, hatası, kastı ve kusuru olanların
ortaya çıkartılıp hukuk önünde yargılanarak hak ettikleri cezayı almaları için
devlet gücüne ihtiyaç olduğu gerçeğini unutmadan süreci takip ediyoruz. Bu,
bizim en çok gayret gösterdiğimiz konu olmuştur ve buradan geriye bir adım bile
atmayacağız. Hukukun şüphelilerin elinde olduğu ve muhataplarımızın tümünün
maske taktığı şartlarda bile mücadelemizden vazgeçmedik. Sabrımız
tereddütlerimizden değil, her şeyin hukuk dairesi içinde hukuk tarafından ve
hukuka uygun yürümesini istediğimizdendir. Tekraren ifade etmek istiyorum:
Adalet ağır ilerler ama daima hedefine varır. Ahirete dair hesapları mahfuz
tutarak olursa bu dünyaya ait olan her hesabın gereğini biiznillâh yerine
getireceğimizden de hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Sözlerime son verirken şehit Muhsin Başkanımızı
güzel bir şekilde anlatan şiirle anlatan şairin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Destici, tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) - … dizeleriyle size veda
etmek istiyorum:
Kalpler yine matemde gönül perişan oldu,
Ak saçlı dağlardaki umutlar bî-can oldu,
Hüzünler gül kokuyor, ilkbahar hazan oldu,
Üşüyorum desen de dağları yol eyledin
Sonsuzluğu düşündün, dikeni gül eyledin.
Takdire tedbir olmaz, mukadder bir kader var
Son yolculuk biterken yepyeni bir sefer var,
Tabutta er oğlu er, gönüllerde keder var.
Sıratımüstakimi lisanıhâl eyledin,
Bir menzile vardın ki dikeni gül eyledin.
Mazi gönül ufkunda bir faslı melal gibi,
Yıllanmış hatıralar sanki bir masal gibi,
Ağlıyor gardaşların gökteki hilal gibi,
Milletin gözyaşını bir anda sel eyledin,
Bu nasıl bir muhabbet, dikeni gül eyledin.
Turkuaz sevdalarla yükselirken sancaklar,
Yesevî nefesiyle mayalandı ocaklar,
Vatan evlatlarına çarmıh oldu Mamaklar,
Her nefes “Hu” diyerek acıyı bal eyledin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) – Daha gül goncasıyken
dikeni gül eyledin.
Zor günlerde kükredin, dilde “adamdı” adın,
Şubat karanlığına gök bıçaklar sapladın,
Her adım atışında mahşeri hesapladın,
Bir hayat yaşadın ki nefsini çöl eyledin,
Yeşil yaprak içinde dikeni gül eyledin.
Ölümü düşünerek dünyaya yâr olmadın,
Kıble yüreklilere zinhar ağyar olmadın,
Çektiğin çilelerden asla bizar olmadın,
Sabrın doruklarında sükûtu lâl eyledin,
Salatüselam ile dikeni gül eyledin.
Ahseni takvim üzre yaşayıp bayraklaştın,
Şehitlik rütbesiyle ta sidreye yaklaştın,
Cennette ehli Firdevs kullarla kucaklaştın,
Sen Rabb’ine giderken güneşi kül eyledin,
Gül kokulu Alperen dikeni gül eyledin.
Sen Rabb’ine giderken bizleri kül eyledin gül kokulu
Alperen, dikeni gül eyledin.
Başımız sağ olsun tekrar, Allah mekânını cennet
etsin diyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in,
25 Mart 2009 tarihinde vefat eden Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve yol arkadaşlarını rahmetle andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Ben de Muhsin Yazıcıoğlu Başkan ve yol
arkadaşlarını rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren 20 milletvekili
arkadaşımız var; şimdi bu 20 milletvekili arkadaşımızın hepsinin söz taleplerini
karşılayacağım ve ondan sonra da bugün içerisinde 60’a göre başka söz
vermeyeceğim.
İlk söz Sayın Şimşek’in.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, üreticilere yapılan
mazot ve gübre desteği ödemeleri için teşekkür ettiğine, Mersin ili için önemi
haiz olan limon ihracatının yeniden serbest bırakılmasını ve tarımsal
kredilerin ertelenmesini Tarım ve Orman Bakanından talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Çağrım Tarım Bakanınadır. Öncelikle, mazot ve gübre
destek ödemeleri için teşekkür ediyorum.
Dünya piyasasında tarımda rakiplerimiz olan İtalya,
İspanya, Yunanistan gibi ülkelerde coronavirüs sebebiyle tarım alanları
ekilememiş, Türkiye için büyük bir fırsat doğmuştur. Çiftçilerimizin önünü
açmak, tarımla ilgili ayrıca bir kararname hazırlamak, öncelikle
çiftçilerimizin üretimini artıracak destekleri vermek, çiftçi kredilerini
ertelemek ve özellikle seçim bölgem olan Mersin’in şu anda en önemli
sorunlarından biri olan limon ihracatının yeniden serbest bırakılması,
çiftçinin yüzünün güldürülmesi…
Özellikle, Ürgüp’teki ve Mersin’deki soğuk hava
depolarının tamamı limonla doludur, limonla ilgili herhangi bir sıkıntı şu anda
Türkiye için söz konusu değildir, zaten temmuz-ağustos ayı itibarıyla yeni
ürünler de piyasaya çıkacaktır. Dolayısıyla şu an çiftçinin en iyi para
kazanabildiği dönemdir. Limon ihracatının yeniden serbest bırakılmasını ve
tarımsal kredi ödemelerinin ertelenmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çepni…
2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, kamuoyunda salgın
vakalarının açıklanandan fazla olduğu görüşünün hâkim olduğuna ve aile sağlığı
merkezlerinin rutin hizmetlerini verebilmesi için salgın nedeniyle ilk
başvurulan merkez olmaktan çıkarılması, aile hekimlerinin çalışmadığı günlerde
ücretlerinin kesileceği endişesinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.
Kamuoyunda salgın vakalarının açıklanandan fazla
olduğu görüşü hâkimdir, TTB’ye ulaşan rakamlar da bu yöndedir. TTB il il vaka
sayılarını duyurdu, İzmir salgının en çok görüldüğü illerden biri. Testi
pozitif çıkan veya şüpheli hasta sayısının 700 olduğu duyuruldu, salgından
etkilenen hekim ve sağlık çalışanı sayısı da yaklaşık 75 olarak açıklandı.
Aile sağlığı merkezlerine gereken destek
verilmelidir, ekipman eksikleri vardır ve geç ulaştırılmaktadır. Aile sağlığı
merkezlerinin rutin hizmetlerini verebilmeleri için, salgın için ilk başvurulan
merkez olmaktan çıkarılmaları gerekir. Aile hekimlerinin çalışmadığı günlerde
ücretlerinin kesileceği endişesinin giderilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…
3.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, dünya
ilaç, gıda ve kozmetik sanayisinde ham madde olarak kullanılan ve 51 ülkeye
ihraç edilen kayısı çekirdeğinin Tarım ve Orman Bakanlığının güvenli bitki
listesinde bulunmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim
Başkanım.
Dünya kayısısının yüzde 85’i Malatya’da üretiliyor,
kayısı kadar kayısı çekirdeği de ülkemizin prestijli ürünlerinden biridir. Ama
işe bakınız ki dünya ilaç, gıda ve kozmetik sanayisinde bir ham madde olarak
kullanılan kayısı çekirdeği Türkiye’nin millî tarım politikalarını
oluşturmakla, millî tarım ürünlerini korumakla, yaşatmakla görevli Tarım ve
Orman Bakanlığının güvenli bitki listesinde bulunmuyor; listede yok yok: At
kestanesi var, dulavrat otu var, sarıpapatya, yılanyastığı ve kadıntuzluğu var,
dahası Türkiye’de yetiştirilmeyen Arap zamkı var. Ancak niyeyse faydalı olduğu
dünyada kabul görmüş kayısı çekirdeği yok. İthal edilen onlarca bitkinin
güvenli listede olmasına karşın 51 ülkeye ihraç edilen Malatya kayısı
çekirdeğinin listede olmaması sizce de garip değil mi? Dulavrat otu güvenli,
kayısı çekirdeği güvenilir değil mi Sayın Tarım Bakanımız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kılavuz…
4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, yaşanan coronavirüs
salgını sebebiyle sağlık adına alınan önlemlerin memnuniyet verici olduğuna,
ihracat kısıtlamasının kalkması, üreticilerin ve esnafların mağduriyetinin
giderilmesi, çiftçilere gereken teşvikin verilmesi ve Hükûmetin bu yönde attığı
olumlu adımları devam ettirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Coronavirüs salgını ülkemizi ve dünyayı etkisi
altına almaya devam etmektedir. Yaşanan salgın insanları etkilediği gibi birçok
sektörü de olumsuz bir şekilde etkilemiştir. İnsanlarımızın sağlığı adına
alınan önlemler memnuniyet vericidir fakat esnaflarımızın iş hacimleri
düşmüştür. İhracata getirilen kısıtlamalar fiyat dalgalanmalarına sebebiyet
vermiştir. Mersin’imizin en büyük ihracat kaynaklarından olan limonda ve muzda
durum bu şekildedir. İhracat kısıtlamasıyla fiyatlar düşmüş, firmalar limon
alımlarını durdurmuşlardır. Üreticilerimizin limonları depoda kalmış, muzda
market ve üretici arasındaki fiyat farkı artmıştır. Yapılan sözleşmeler iptal
edilmeye başlanmıştır. İhracat kısıtlamasının kalkması, üreticilerimizin,
esnaflarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi, çiftçilerimize gereken teşvikin
verilmesi, Hükûmetin bu yönde attığı olumlu adımları devam ettirmesi
beklentimizdir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Aycan…
5.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Millî Eğitim
Bakanlığının uzaktan eğitimi daha kapsamlı sürdürmesini beklediklerine, kamu kurumlarında
uygulanması gereken İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre enfekte olan sağlık
personelinin üç gün içerisinde iş kazası olarak bildirilmesinin zorunlu
olduğuna ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan,
olağanüstü günler yaşadığımız bugünlerde Millî Eğitim Bakanlığının uzaktan
eğitimi, artırarak ve daha kapsamlı bir şekilde yaparak sürdürmesini
bekliyoruz. Özellikle lise giriş sınavları ve üniversite giriş sınavı
ertelenmediğine göre, yapılacağına göre, fırsat eşitliği sağlamak açısından bu
sınıflara ağırlık verilmesi, lise son sınıfların ve üniversiteye girecek
kişilerin mutlaka iyi hazırlanması lazım.
Bir diğer konu, özellikle sağlık personelinin
coronavirüse yakalandığını duyuyoruz. Bunun bir iş kazası olarak kabul edilmesi
gerekir. Özellikle kamu kurumlarında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hâlen
uygulanmamaktadır. Bugünden itibaren uygulanması, özellikle enfekte olan sağlık
personelinin “iş kazası” olarak bildirilmesi üç gün içerisinde zorunludur
kanuna göre. Bu bildirimin yapılması, bundan sonraki haklarını da sağlamak
adına önemli olacaktır. Bunu buradan belirterek takibe almak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Aydemir…
6.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, netameli bir
dönemden geçildiğine ve devletin her zeminde gereğini yaptığına, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” kampanyasına
katkı sunanların milletin baş tacı olduğuna ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, teşekkür
ediyorum.
“Biz bize yeteriz.” itimat telkin eden, huzur
bahşeden bir aforizma. Netameli bir dönemden geçiyoruz. Toplumsal kenetlenmenin
tartışma götüreceği zamanlar. Bu vakitlerde, tarih boyu en esaslı birlikteliği
göstermiş bir milletiz. Dünyaya farklı zaviyelerden baksak da iş başa düştüğünde
yürek yüreğe olmak bizim işimiz. Onun içindir ki “Biz bize yeteriz.” diyoruz.
Burada aslolan gönülleri bir araya getirmek. Biliyoruz ki devletimiz her
zeminde gereğini zaten yapıyor. Açıklanan tedbirler, destek çalışmaları çok
aşikâr ve bütün toplum kesimlerinin onayını alıyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı kampanya ise,
milletçe bu yangına ben de su döktüm ferahlığıdır. Öyleyse tezvirat yapanları
bulundukları dehlizde bırakıp yüreğini milletine hasredenleri selamlayalım. Bu
kampanyaya katkı sunan herkes milletin baş tacıdır. Minnettarız.
BAŞKAN – Sayın Özcan…
7.- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, corona virüsün
Türkiye’ye Sağlık Bakanının ilk vakayı açıklamasından ne kadar önce geldiğini
ve daha önceki vefatların zatürre veya başka teşhislerle kayıt altına alındığı,
malzeme yetersizliğinden dolayı şüphelilerin tamamına test yapılmadığı ve
testin pozitif sonuç verdiği hastaların karantina için evlerine yollandığı
iddialarının doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Coronavirüs salgını çıktığı zaman kamuoyu tarafından
iktidara önemli bir güven ve destek kredisi verildi. Ancak gerek açıklanan
bilgilerin eksikliği gerek sağlık hizmetlerinde kamuoyuna yansıyan
olanaksızlıklar ve aksaklıklar gerek okulların geç kapatılması -umre dönüşleri,
cuma namazı gibi olayların işaret ettiği- gerekse alınan önlemlerin
yetersizliği, başta iktidara açılan güven ve destek kredisini tartışılır hâle
getirdi.
Türkiye’ye salgın hastalık Sağlık Bakanının ilk
vakayı açıklamasından ne kadar önce gelmiştir? Daha önceki vefatların zatürre
veya başka teşhislerle kayıt altına alındığı doğru mudur? Malzeme ve yatak
yetersizliğinden dolayı bütün şüphelilere test yapılmadığı iddiaları doğru
mudur? Testin pozitif sonuç verdiği yani virüs kapmış olduğu belirlenen
hastaların karantina için evlerine yollandığı iddiaları doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Karahocagil…
8.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, kriz
döneminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı coronavirüs önlem
paketiyle fazla etkilenmeden atlatılacağına ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür
ediyorum.
Cumhurbaşkanımızın açıkladığı coronavirüs önlem
paketiyle sanayicimiz, esnafımız, emeklimiz ve tüm milletimiz fazla
etkilenmeden inşallah bu kriz dönemini atlatacağız. Muhtasar ve KDV
tevkifatıyla SGK primleri nisan, mayıs, haziran ödemeleri altı ay erteleniyor.
İç hava yolu taşımacılığında üç ay süreyle KDV oranı yüzde 1’e iniyor. Durumdan
etkilenen kurumların kredi anapara faiz ödemeleri hem üç ay erteleniyor hem de
finansman desteği sağlanıyor. Esnafımızın Halkbanka olan kredi borçları da
talep edilmesi hâlinde üç ay erteleniyor. En düşük emekli maaşı 1.500 TL’ye
yükseltiliyor. İşçilerin işverenlere maliyetini azaltmak için kısa çalışma
ödeneği devreye sokuluyor. İhtiyaç sahibi ailelere dağıtılmak için ilave 2
milyar TL kaynak aktarılıyor. İstihdamdaki sürekliliğe devam için iki aylık
telafi çalışma süresi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…
9.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 120 bin
kapasiteli cezaevlerinde 300 bin mahpusun bulunduğuna, düşünce ve siyasi
mahpuslarını da içine alan adil, eşit bir ceza infaz yasasının bir an evvel
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dünya standartlarına göre 120 bin kapasiteli
cezaevlerinde 300 bin mahpus bulunmaktadır. Kalabalık, rutubetli, güneşsiz
koğuşlarda çocuklar, kadınlar, erkekler, hastalar ve yaşlı mahpuslar vardır.
Tüm toplum, milyonlar adil ve eşit bir infaz yasası beklemektedir. İnfaz yasası
görüşmelerinin gecikmemesi gerekmektedir. Bir yıldır bekletilen infaz yasası
düşünce mahpusları da içine katılarak, siyasi mahpuslar da içine katılarak bir
an evvel çıkarılmalıdır. Anneler, babalar, dedeler, nineler, çocuklar, toplumun
tüm kesimleri coronavirüs salgını dolayısıyla cezaevlerinde korunmasız durumda
olan yakınları için son derece büyük bir tedirginlik yaşamaktadır, diken
üstündedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu hassasiyetle
gündemine almalı ve bir an önce yasayı çıkarmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Yıldız…
10.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, 25 Mart Muhsin
Yazıcıoğlu’nu vefatının 11’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, geçtiğimiz çarşamba günü Muhsin
Yazıcıoğlu’nun şehadet yıl dönümüydü. Ben de bu vesileyle onun adını yüce
Meclis çatısı altında zikredenlerden olmak istedim.
Ben bazı insanların isimlerini destursuz
zikretmememiz gerektiği kanaatindeyim. Muhsin Yazıcıoğlu da benim için bu
kimselerden biri. Şayet destur var ise ve haddimi aşmaz isem yalınca şunu ifade
etmek isterim: Muhsin Yazıcıoğlu, emrolunduğumuz gibi, dimdik durarak geçirdiği
ömrüyle bizlere örnekliğini miras bıraktı. Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, Galip
Erdem’in de işaret ettiği gibi, bize birbirimizi sevmeyi öğretenlerdendi. Zira,
cenazesinde gördüğüm Sivaslı Alevi bir hanımefendiyle omuza omuza yürümüş,
birlikte ağlamıştık; bu benim için çok değerli bir tecrübeydi.
Muhsin Yazıcıoğlu’nu bir kez daha rahmet, minnet ve
tazimle anıyorum. Bir ömür güzel insanların yolundan yürümek ve hiç kimsenin
gitmediği köylerde dahi büyük bir sevgiyle karşılanmak duasıyla Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Topal…
11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, yurt dışında mahsur
kalan ve mağdur durumda olan vatandaşların Türkiye’ye getirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, daha önce dile getirdim, bir kez
daha dile getiriyorum ve iktidara sesleniyorum: Milyonlarca vatandaşımız var
yurt dışında, özellikle Orta Doğu’da, Suudi Arabistan’da, Kuveyt’te, Katar’da
sadece benim memleketim Hatay’dan 40 bin vatandaşımız var, 40 bin işçi.
Değerli arkadaşlar, oradaki vatandaşlarımız işsiz
kaldı. Dolayısıyla para gönderemedikleri için buradaki ailelerine, buradaki
aileleri de sıkıntı yaşıyor. Oradaki vatandaşlarımız da şu anda mahsur ve
mağdur durumda. Her vatandaşımız devleti yanında görmek ister; oradaki
vatandaşlarımızı rahatlatan bir açıklama yapmamız gerekiyor, yardım yapmamız
gerekiyor, buradaki ailelere yardım yapmamız gerekiyor. Dolayısıyla sayın
iktidara bir kez daha sesleniyorum: Lütfen, yapılan yardımlardan kendilerine
yardım yapalım ve oradaki vatandaşlarımızı, mağdur olan vatandaşlarımızı,
mahsur kalan vatandaşlarımızı Türkiye’ye getirelim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Öztunç…
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, coronavirüs
nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ve yurt
dışında bulunan işçilerin Türkiye’ye getirilmesi için Dışişleri Bakanlığını göreve
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Coronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren tüm
yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, hastalarımıza ise acil şifalar diliyorum.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Yurt dışında
çalışan çok sayıda işçimiz var, benim seçim bölgem Kahramanmaraş’tan da örneğin
Kuveyt’te işçilerimiz var. Yaklaşık 500 işçi Kuveyt’te şu sıralarda mahsur
kalmış durumda, bunların 50-60 civarında olanı benim hemşehrilerim
Kahramanmaraşlılar ve Elbistanlılar. Bunların bir an önce Türkiye’ye
getirilmesi gerekiyor. Bunun için, Cezayir ve Kuveyt’teki işçilerimizin
Türkiye’ye getirilmesi için Dışişleri Bakanlığını bir kez daha göreve
çağırıyoruz. Pek çok yerdeki öğrenciler getirildi ama işçilerimizi de unutmayın
diyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Sorgun…
13.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un, 31 Mart İstanbul
Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit edilişinin 5’inci yıl
dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması
AHMET SORGUN (Konya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bundan tam beş yıl önce, 31 Mart 2015 günü, İstanbul
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, DHKP/C’li 2 cani tarafından görevi
başında şehit edildi. Çalışkanlığı, dürüstlüğü, meslek aşkı ve örnek ahlakıyla
temayüz eden şehit Mehmet Selim Kiraz’ı rahmetle anıyor, hak, adalet ve
insanlık düşmanı canileri ve arkasındaki emperyalist azmettiricileri
lanetliyorum.
Güneş gelince karanlık, hak gelince batıl, adalet
gelince zulüm yok olmaya mahkûmdur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Etyemez…
14.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, coronavirüs
sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 25-31
Mart 55’inci Kütüphane Haftası’na ilişkin açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sözlerimin başında, dünyada salgın hâline gelen
coronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
tedavi altındakilere acil şifalar diliyorum.
Kütüphaneler bütün medeniyetlerin ölümsüzleriyle
doludur, kütüphaneler insanlığın tek güvenilir ve kalıcı olan belleğidir.
Bizler ilk emri “oku” olan bir inancın mensuplarıyız. AK PARTİ olarak, aydınlık
günlerin okuyan ve araştıran nesillerin omuzlarında yükseleceği bilinciyle
çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Kitap okumak, sadece geçmiş yüzyılların en iyi
insanlarıyla sohbet etmek değil, geleceğimize bir yolculuktur. Okumak sadece
geçmişi anlamak için yapılmaz, farklı fikirleri ve anlayışları yakalayıp, yeni
fikirler ve vizyonları çizip geleceğin inşasına vesile olacaktır. Evde kalmamız
gereken bu dönemde kitap okumak bizleri bulunduğumuz dört duvarın ötesine
götürür. Kütüphanelerimizin kapılarının tekrar açılacağı sağlıklı ve güzel
günlerin çok yakın olduğu inancıyla Kütüphaneler Haftamız kutlu olsun. Evde
kalın, sağlıklı kalın.
BAŞKAN – Sayın Arkaz...
15.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, dünyanın en
gelişmiş sağlık sektörüne sahip ülkelerinden biri olunduğuna, Covid-19’la yoğun
mücadele içerisine girilen süreçte sağlık çalışanlarının sayısının artırılması
ve maaşlarının yüksek ölçekte tutulmasının isabetli olacağına, tüm sağlık
çalışanlarına millet adına şükranlarını arz ettiğine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Türkiye, güçlü altyapısı ve 165 bini doktor olmak
üzere, 1 milyonu aşan sağlık ordusuyla dünyanın en gelişmiş sağlık sektörüne
sahip ülkelerinden biridir. Covid-19’la yoğun bir mücadele içerisine girdiğimiz
şu süreçte sağlık çalışanlarımızın daha rahat çalışabilmeleri adına personel
sayısının artırılması ve maaşlarının yüksek ölçekte tutulması isabetli
kararlardır. Türk milleti ve insanlık için riskleri göze alarak gecesini
gündüzüne katan başta doktor arkadaşlarım ve hemşirelerimiz olmak üzere, sağlık
memurundan idari personele kadar bütün sağlık çalışanlarımıza milletim adına
şükranlarımı arz ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Bülbül...
16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, çiftçilerin zor
durumda olduğuna ve ek destek paketinin açıklanması gerektiğine, Aydın ili
pamuk ve çilek üreticisinin çözüm beklediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şu anda üretim mevsimidir, çiftçinin hâli
perişandır, tarım için ek destek paketi açıklanmalıdır. Aydın’ın pamuk ve çilek
üreticisi destek ve çözüm beklemektedir. Üreticinin Ziraat Bankası ve Tarım
Krediye tüm borçları faizsiz olarak en az bir yıl ertelenmeli, ertelenen
borçlar da üç yıl ödemeli olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Çiftçinin enerji
borçlarının tarımsal destekleme ödemelerinden mahsup edilmesine son
verilmelidir. Üretimle ilişkili borçları nedeniyle enerji ve su kesintisi
yapılmamalıdır. Tarımsal girdilerde indirim yapılmalıdır. Çiftçinin kullandığı
mazot ve gübrede KDV indirimi yapılmalıdır. 2019 destek ödemeleri
bitirilmelidir. Bunlara önlem alınamazsa üretim durma noktasına gelebilir.
Çiftçinin sesine kulak verilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yalım…
17.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, tır şoförü Malik
Yılmaz’ın sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli vatandaşlarımız; dün tır
şoförü kardeşim Malik Yılmaz’ı söylediği sözlerden ötürü gözaltına alıp daha
sonra da ifadesi alındıktan sonra bırakan Süleyman Soylu’yu ve de Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ü buradan kınıyorum. Çünkü şoför kardeşim Malik Yılmaz aynen
şunu söyledi: “Emekli değilim, memur değilim; işçiyim, tır şoförüyüm, zengin
değilim, çalışmazsam elektriğimi, suyumu, gazımı, kiramı ödeyemem. Bunları
ödeyemezsem ha virüsten ölmüşüm, ha çocuklarıma ekmek götüremezsem kederden
ölmüşüm.” Onun için “Evde kal.” diyorsanız bütün şoförlerimizin ve de kapatılan
tüm sektörlerde çalışan işçilerimizin, personelimizin bütün giderlerinin devlet
tarafından karşılanmasını tekrar talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kaşlı…
18.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, halkın temel
gıda ihtiyaçları için yeterli tedbirler alınarak çiftçilerin üretime devam
etmesinin sağlanması ve özel sektörde çalışan işçilerin göz ardı edilmemesi gerektiğine,
çiftçilere yapılan destekleme ödemeleri için Tarım ve Orman Bakanına teşekkür
ettiğine ve yapılması gereken düzenlemelere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın başlattığı millî dayanışma kampanyasını desteklediğine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Halkımız evinde kalmaya devam ederken temel gıda
ihtiyaçlarının sağlanması için çiftçilerimizin gerekli tedbirler alınarak
üretime devam etmeleri sağlanmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığımıza,
çiftçilerimize yapılan destekleme ödemeleri için teşekkür ediyorum. Bu
çalışmaların yanında, çiftçilerimizin Tarım Kredi borçlarının faizsiz olarak
ertelenmesi, tarım BAĞ-KUR prim borçlarının, elektrik borçlarının ve tarımsal
sulama borçlarının ertelenmesi, üretim için bankaların kredi desteği vermesi ve
tarımsal üretim için kullanılan elektriğe uygulanan KDV’nin düşürülmesi
gerekmektedir.
Ayrıca, özel sektörde çalışan işçilerimizi de göz
ardı etmemek gerekmektedir. İşçilerimiz için yapılan destek çalışmaları için de
teşekkür ediyorum. Yapılacak yeni düzenlemelerle de işçilerimiz geleceğe umutla
bakabilmelidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Millî Dayanışma
Kampanyası’na ben de katılıyor ve destekliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…
19.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Covid-19
salgınında en önde olan sağlık emekçilerinin ihtiyaçlarının neden
karşılanmadığını, eksikliklerin sağlık emekçilerinin sağlık ve yaşamlarını
riske attığının ne zaman fark edileceğini ve bu durumun ileriki günlerde daha
da artması hâlinde sağlık hizmet sunumunu birinci dereceden olumsuz etkileyip
etkilemeyeceğini öğrenmek istediğine, sağlık emekçilerinin Covid-19 olması
hâlinde iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde işlem yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, Dünya
Sağlık Örgütünün pandemi ilan ettiği Covid-19 virüsü dünyanın her yerinde hızla
yayılıp can almaya devam ediyor. Bu salgında en önde olan sağlık emekçilerinin
ihtiyaçları neden karşılanmıyor? Hâlâ birçok hastaneden ve birçok sağlık
emekçisinden koruyucu ekipman sorunu yaşadıkları bilgisini alıyoruz. Bu
eksikliğin, sağlık emekçilerinin sağlık ve yaşamlarını riske attığını ne zaman
fark edeceksiniz? Bu ihmaller nedeniyle, sağlık emekçileri arasında Covid-19 salgınının
hızla yayıldığını görmüyor musunuz? Bu durumun ileriki günlerde daha da artması
hâlinde sağlık hizmet sunumu birinci dereceden olumsuz etkilenmeyecek mi? Bu
temel sorunu ne zaman çözeceksiniz, bütün sağlık emekçileri Covid-19 olunca mı?
Ayrıca, sağlık emekçilerinin Covid-19 olması hâlinde
bunun iş kazası olarak bildirilmesi ve iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde
işlem yapılması gerekmektedir. Bunun da…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ersoy, buyurun.
20.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Covid-19
salgınına karşı yoğun tedbirler alındığına ve bu süreçte evde kalınmasının
öneminin sık sık vurgulandığına, kamu çalışanları arasında sağlık personelinden
sonra virüse en fazla maruz kalma riski taşıyan PTT çalışanlarının özlük
haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Küresel Covid-19 salgınına karşı devletimiz, virüsün
bulaşmasının ve yayılmasının önlenmesi amacıyla yoğun tedbirler almaktadır.
Hedefimiz, bu süreci en az zararla atlatmayı sağlamaktır. Bu süreçte,
gerekmedikçe dışarı çıkmayarak evde kalmanın önemi sık sık vurgulanmaktadır. Bu
kutsal mücadele, evde kalan halkımız, kamu hizmetinde olan tüm sağlık
çalışanlarımız, askerlerimiz, kolluk kuvvetlerimiz başta olmak üzere PTT
çalışanlarımızın ve diğer kamu çalışanlarımızın üstün gayret ve
fedakârlıklarıyla yürütülmektedir. Bu dönemde tüm çalışanlarımızın risk altında
olduğu unutulmamalıdır. Kamu çalışanlarımız arasında sağlık personelimizden sonra
virüse en fazla maruz kalma riski taşıyan PTT çalışanlarımızın bu
fedakârlıklarının farkında olarak özlük haklarının iyileştirilmesi, yüksekokul
mezunu dağıtıcıların memur olabilmesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart 2020 tarihli Ulusa Sesleniş
konuşmasının hayal kırıklığı yarattığına, Türk milletinin evde kaldığı dönemde
geçimini sağlayacak ya da en azından ödemelerini rahatlatacak adımların
atılmasını beklediğine, toplanılan vergilerin doğru şekilde kullanılması
hâlinde milletten bağış istemeye ya da ek vergi, ek ödenek getirmeye ihtiyaç
kalmayacağına, İYİ PARTİ olarak yapılan yardımların ihtiyaç sahipleri için mi
kullanılacağının takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurula da başarılı bir hafta diliyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı dün “Ulusa Sesleniş” adıyla
milletimizi bir umutla yine ekran başına toplamış fakat bir kez daha hayal
kırıklığı yaratmıştır. Türk milleti, Avrupa’nın tüm güçlü devletlerinde olduğu
gibi, Hükûmetten de evde kaldığı şu dönemde geçimini sağlayacak ya da en
azından ödemelerini rahatlatacak adımlar bekliyordu. Fakat Sayın Cumhurbaşkanı,
gerek açıklanan ilk pakette gerekse de dün yapılan “Ulusa Sesleniş”
konuşmasında Hükûmetin coronavirüs tehdidi için yeterli parayı ayıramadığını ve
gerekli ekonomik tedbirleri alamadığını bir kez daha göstermiştir. Devletin
kasası boşaltılmış, vatandaştan alınan vergiler birilerinin cebine aktarılmış,
bu günler için kullanılması gereken ve kefen parası olarak da adlandırılan
Merkez Bankası yedek akçesi tüketilmiştir. Hâl böyle olunca Sayın Erdoğan, dün
tek çare, millete seslenerek “Ben çözemedim, haydi pamuk eller cebe, kendi
kendinizi kurtarın.” demiştir. Oysa, bir ülke topladığı vergileri doğru şekilde
kullanırsa her türlü zorluğun ve tüm sıkıntılı günlerin altından başarıyla
kalkılır, milletten bağış istemeye
ya da ek vergi, ek ödenek getirmeye ihtiyaç kalmaz. Eğer buna ihtiyaç
duyuluyorsa bu zamana kadar toplanan vergilerin doğru kullanılamamış olduğu
gerçeği ortaya çıkar.
Suriyelilere 50 milyar dolar para harcandığını
gururla söyleyen Hükûmet, böylesine zor günlerde sıra kendi vatandaşına gelince
“Para yok.” diyerek milletten toplanacak yardımlardan medet ummaktadır. Her
fırsatta, gerekirse Suriyelilere bir o kadar daha harcayabileceğini söyleyen
Sayın Erdoğan’ın maalesef kendi vatandaşına ayıracak parası olmadığı üzülerek
görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Dervişoğlu.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bir diğer endişe
ettiğimiz husus ise toplanan paraların akıbetinin ne olacağıdır. Yardımların
gerçekten ihtiyaç sahipleri için mi kullanılacağını da ciddiyetle takip
edeceğiz. Daha önceden yaşanmış olaylar hâlâ hafızamızdadır. Deniz Feneri olayı
akıllarımızdadır. 15 Temmuz şehit aileleri ve gazileri için toplanan paraların
akıbetinin ne olduğu hâlen bilinememektedir.
Bu sebeplerle, İYİ PARTİ olarak, milletimizin alın
teri olan bu paranın nerelere aktarıldığını takip edeceğiz, tüyü bitmemiş
yetimin hakkının yenmemesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Bülbül…
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün,
Hükûmetin ve Bilim Kurulunun coronavirüs salgınıyla mücadele için önemli
kararlar aldığına ve millete bu kararlara uyma noktasında göstermiş olduğu
hassasiyet sebebiyle teşekkür ettiğine, başta sağlık personeli olmak üzere kamu
kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlarda fedakârane hizmetler sunanları
tebrik ettiklerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbakanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın başlattığı millî dayanışma kampanyasına katkı sağladığını ve
destek verdiğini açıkladığına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
kampanyaya katkı sağlayacaklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz dünya çapında salgın hastalık olarak ilan
edilen, pandemi olarak ilan edilen coronavirüs salgınıyla büyük bir mücadele
içerisindedir. Bu mücadele her geçen gün dozunu artırmakta, alınan tedbirlerin
üzerine yeni tedbirler eklenmektedir. Bu çerçevede Hükûmetimiz ve teşekkül
ettirilmiş olan Bilim Kurulu hassasiyetle bütün meseleleri, hastalığın,
salgının tedbirlerini bütün yönleriyle değerlendirerek önemli kararlar
almaktadırlar. Milletimiz bu kararlara uyma noktasında azami şekilde gayret
göstermeye çalışmaktadır. Bu noktada tüm milletimize de göstermiş oldukları bu
hassasiyet sebebiyle teşekkür etmek istiyorum. Bunun yanı sıra, birçok insan,
ülkemizde bu coronavirüs tedbirleri kapsamında elinden geleni yapmaya
çalışırken sorumsuzca hareket eden bir kısım insanların da var olduğunu
görmekteyiz. Bunları, bu kadar mücadele verilen bir ortamda, milletin bu
hassasiyetlerini, geleceğimizi hiçe sayarak bu şekilde, bu kuralları delmeye
çalışanları da şiddetle kınıyoruz. Bu çerçevede bugüne kadar çok fedakârane
hizmetler içerisinde olan başta sağlık personellerimizi, güvenlik güçlerimizi,
sair işlerde çalışanlarımızı, cezaevlerinde bulunan infaz koruma memurlarımızı,
bütün Türkiye’de kamu alanında, gönüllü kuruluşlarda gönüllü olarak faaliyet
gösteren bütün insanlarımızı buradan tebrik etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bülbül, tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yine, özellikle milletimizin
de bu süreçte devletimizin yanında olduğunu; milletin birlik, beraberlik
içerisinde olduğunu ve bir kenetlenme duygusuyla hareket ettiğini göstermek
bakımından, son derece önemli olduğunu düşündüğümüz bir Millî Dayanışma
Kampanyası’nın başlatıldığını dün akşam Sayın Cumhurbaşkanı ilan etmiştir.
Hemen arkasından buna, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey de katkı
sağladığını, bu kampanyaya destek verdiğini açıklamıştır. Bizler de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bu Millî Dayanışma Kampanyası’nda devletimizle,
milletimizle birlikte olduğumuzu ve bu kampanyaya katkı sağlayacağımızı buradan
ifade etmek istiyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Beştaş…
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, pandeminin
hızla yükseldiği ülkeler arasında bulunulduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın 30 Mart 2020 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasının özetinin halka ilan
edilen yardım çağrısı olduğuna, halkın açlık ile corona tehdidi arasında
tercihe zorlanmasının derhâl bitirilmesi gerektiğine, suyun ve hijyenin önemli
olduğu günlerde başta Mardin Belediyesi olmak üzere suya yapılan zamma, Batman
Belediyesine kayyum atanarak Eş Başkanlarının gözaltına alındığına ve Batman
Belediyesinin internet sitesindeki Kürtçe seçeneğinin kaldırıldığına, HSK’nin
6284 sayılı Yasa kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin sağlığının
riske atılmayacak şekilde değerlendirilmesi gerektiği yönündeki kararıyla
şiddete meşruiyet sağlanmasını kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, Anayasa’nın 2’nci
maddesi Türkiye’nin bir sosyal hukuk devleti olduğunu söyler. Peki, nedir
sosyal devlet ilkesi? Ekonomik ve toplumsal yönden yurttaşların sorunlarıyla
ilgilenen, onların yaşam düzeyi, sosyal güvenliği ve benzeri konularda gereken
önlemi alan devlettir. Peki, milyonlarca yurttaş, üstelik kaygı düzeyi had
safhadayken, bu kaygı hem yaşam kaygısı hem de kuşkusuz ekonomi ve gelecek
kaygısıyken televizyonlarda saatlerce Cumhurbaşkanının açıklamasını bekledi.
Açıklamanın tek özeti ise halka ilan edilen yardım çağrısı ve bilgisi verilen
IBAN numaraları oldu. O dakikada halk bir kez daha kendisini yapayalnız ve
güvencesiz hissetti. İnsanlar, mevcut corona tehlikesini dahi göremeyecek durumda,
coronanın ölümcül tehlikesine rağmen işlerine gitmek zorundalar. Evet, sarayın
bu ülkeye olan maliyeti 2 trilyon iken 560 milyon Cumhurbaşkanı maaşının
kampanya kapsamında kullanılacağının ilanı ve herkesin bu kampanyaya katılımını
teşvik bu tabloda anlamını yitirmiş ve hatta bitmişliğin ilanıdır. Türkiye,
pandeminin hızla yükseldiği ve önü alınmayacak noktada olduğu ülkeler arasında.
Halk evinden dışarı çıkıyor çünkü devletine güvenmiyor. Açlık ile corona
tehdidi arasında bir tercihe zorlanıyor. Bu tercih ölümcül bir tercihtir, bunu
derhâl bitirmemiz gerekiyor.
Diğer bir mesele, evet, corona gündeminde su ve
hijyen ihtiyacı. Bizim kayyum atanan, gasbedilen belediyelerimiz su
faturalarını erteliyordu, su borcu olanların suyunu kesmiyordu ve indirim
yapıyordu. Peki, kayyum atanan belediyeler ve AKP belediyeleri ne yapıyor? Suya
zam yapıyor. Evet, bu belediyelerin başında Mardin Belediyesi geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Beştaş, tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mardin Belediyesi
-yanlış duymadınız diyeyim sevgili halkımıza- bu salgın ortamında, MARSU,
şebeke suyuna yeni bir zam daha yaptı ve gerçekten bu, salgınla mücadelede
fırsata dönüştürme ve bundan rant elde edilmenin ne aşamaya geldiğini de ortaya
koyuyor. Mardin halkı sakinlerine çifte zamlı faturalar kesilecek. Bunu
kamuoyunun ve Parlamentonun takdirine ve halkın vicdanına sunmak istiyorum.
Yine, kayyum uygulamalarından bir tanesi… Bunu
söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz çünkü kayyum bir gasptır, bir darbe
yönetimidir ve geçen hafta Batman Belediyemize kayyum atandı, belediye eş
başkanlarımız gözaltına alındı. Kayyumun ilk icraatı ne oldu biliyor musunuz?
İnternet sitesinden Kürtçe hizmetin kaldırılması oldu ve haklarında yıkım
kararı alınan ve yarım kalan kaçak yapılarda yeniden çalışma başlatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu, aslında AKP’nin var olan, Kürt halkına olan ve
halklara olan düşmanlığının resmidir. Ana dilde yaşam tehlikesi altında olan
bir yurttaş topluluğuna, bir halka çağrı bile yapılamaması ve bunun siteden
kaldırılması, bu salgının nasıl fırsata çevrildiğinin ve düşmanlığın hangi
boyutlara geldiğinin meselesidir.
Diğer çok önemli bir mesele var: Evde kal çağrısının
en çok kadınları vurması meselesi… Sokak ortalarında ölümlerine şahit olduğumuz
kadınlar, şu günlerde ev içi şiddetin öznesi ve mağduru durumundalar. Ülke
çapında salgın riskine karşı alınan tedbirler kapsamında HSK dün bir karar
aldı, çok önemli bir karar: “6284 sayılı Yasa kapsamında verilen tedbir
kararlarının yükümlülerinin coronavirüs kapsamında sağlığının tehdit
edilmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği.” Bu ne demek? Kadına, ya,
şiddete uğrasan da ölümle burun buruna da olsan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu, corona önlemlerine
kadınları kurban verebiliriz, öldürülebilirler, şiddete uğrayabilirler
demektir. Fakat şu bilinsin ki kadınlar yaşam hakkı yok sayılarak şiddet
uygulayanlarla baş başa bırakılamazlar. Karakollara giden kadınların
şikâyetlerinin alınmaması ve bu karar çok vahim bir tabloya işaret ediyor. Son
bir ayda corona salgını döneminde 15 kadın öldürüldü, yaşamını yitirdi. Bu da
kadın hakları kurumlarının, biz kadınların en temel gündemlerinden biridir.
Şiddete meşruiyet sağlanmasını asla kabul etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, coronavirüs
salgınına yönelik milletçe mücadele verildiğine ve mücadelenin başaktörleri
olan sağlık çalışanlarına CHP Grubu adına şükranlarını sunduğuna, sağlık
çalışanlarına yönelik tedbirlerin yetersiz kaldığına ve döner sermaye
paylarının tavandan ödenmesi uygulamasının doktor ve hemşirelerle sınırlı
tutulmasının kabul edilemez olduğuna, hastanelerdeki “Tıbbi sarf malzemesi yok,
dezenfektan yok, maske yok.” feryatlarının duyulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kritik bir haftadayız, corona virüsü salgınıyla
ilgili milletçe bir sınav veriyoruz, mücadele veriyoruz. Burada, tabii,
mücadelenin başaktörleri hiç şüphesiz sağlık emekçileri, sağlık çalışanları.
Onlara buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına minnet, şükran duygularımızı ifade ediyorum. Onlara olan gönül ve vefa
borcumuz hep sürecek.
Ancak Sayın Başkan, tabii, maharet iltifata, iltifat
da maharete tabidir yaklaşımıyla, sağlık çalışanlarına yönelik, Hükûmetin çok
kısmi tedbirlerinin yetersiz kaldığını da söylememiz lazım. En basitinden,
döner sermaye ödemelerinin tavandan yapılması, ödenmesi uygulaması doğru bir
uygulamadır ama pratiğinde bir kurumda, bir hastanede çalışan sadece doktor ve
hemşirelere bunu uygulayıp bu kurumda çalışan, yerleri paspaslayan temizlik
işçimizden acil tıp teknisyenine, ambulans şoföründen banko memuruna,
sekreterine, teknikerine, teknisyenine kadar coronayla mücadele sağlık merkezlerimizde
bir takım hâlinde, bir bütünlük hâlinde verilmekte ve doktorumuz kadar,
hemşiremiz kadar o hastanede görev yapan diğer unsurlar da aynı risk ve
tehditle karşı karşıyayken döner sermaye ödemelerinde tavandan ödeme
uygulamasının doktor ve hemşireyle sınırlı tutulmasının kabul edilebilir yanı
yoktur. Mevzuatta değişiklik yapılması gerekiyorsa –ki gerekebilir- bu konuda
Türkiye Büyük Millet Meclisi geçen hafta salı günü yaptığı gibi, bir buçuk saat
içinde Sayın Cumhurbaşkanının paketinin, teklifinin Mecliste kanunlaşmasını
sağladığı gibi aynı özveriyi, aynı gayreti yine gösterecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hemen bitireyim efendim.
Öte yandan İspanya’ya, İtalya’ya tıbbi yardım
yaptığımızla övünüyoruz, ne güzel bir şey. Böyleyse biz de çok mutlu oluruz,
seviniriz ama unutulmamalıdır ki hastaneler “Tıbbi sarf malzemesi yok.” diye
çığlık atıyor, aile hekimleri -bırakın sarf malzemesini- “Dezenfektan yok,
maske yok.” feryatları atıyor. Yürütmenin de bu konuda daha hassas olmasını, bu
hastanelerdeki ve aile hekimlerindeki çığlığa kulak vermesini buradan
kendilerine salık veriyoruz Sayın Başkan.
Genel Kurulun zamanını fazla almamak için burada
tamamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun lütfen.
25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, virüsle mücadele
önlemleri alınırken vatandaşlardan resmî açıklamalar dışındaki paylaşımlara
itibar etmemelerini istirham ettiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde
ihtiyaç sahipleri için başlatılan millî dayanışma kampanyasına vatandaşları
katkı sunmaya davet ettiğine, özveriyle çalışan sağlık personeline ve ilgili
kurumlara teşekkür ettiğine, 31 Mart İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet
Selim Kiraz’ı şehit edilişinin 5’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine,
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanan Adil Karaismailoğlu’nu tebrik
ettiklerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya bir süreden beri küresel bir salgınla karşı karşıya. Her
zaman ifade ettiğimiz gibi, devletimiz virüsle mücadele önlemlerini alırken
bizler de bireysel tedbirlerimizi almayı ve kurallara uymayı ihmal etmiyoruz,
etmemeliyiz. Vatandaşlarımızın resmî açıklamalar dışında sosyal medyada yer
alan manipülatif ve provokatif paylaşımlara itibar etmemelerini özellikle
istirham ediyorum. Panik yapmadan, birlik ve beraberlik içerisinde, büyük bir
hassasiyetle bu süreci atlatacağımıza eminim. Buradan tüm milletvekillerimizi,
vatandaşlarımızı Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde ihtiyaç sahiplerimiz için
başlatılan Millî Dayanışma Kampanyası’na katkı sunmaya davet ediyorum. “Biz
Bize Yeteriz Türkiye” diyoruz. Bu düşüncelerle büyük bir özveriyle çalışan tüm
sağlık personelimize, ilgili kurumlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
İstanbul Adalet Sarayındaki makam odasında terör örgütü DHKP-C üyelerince şehit
edilen Cumhuriyet Başsavcımız Mehmet Selim Kiraz’ın şehadetinin 5’inci yılı.
Adalet mücadelesiyle görevinin başında şehadete yürüyen; cesareti, kişiliği ve
hukukçu kimliğiyle öne çıkan bir şahsiyet olan Cumhuriyet Başsavcımızı
rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az sonra
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanan Sayın Adil Karaismailoğlu’nun yemin
törenini izleyeceğiz. Sayın Bakanımızı tebrik ediyoruz. Tecrübesiyle,
birikimiyle ülkemiz ve milletimiz için güzel çalışmalara şimdiye kadar öncülük
yaptığından dolayı tabii ki teşekkür ediyoruz ama bundan sonra çok daha büyük beklentimiz
var kendisinden.
Görevi devreden Sayın Mehmet Cahit Turhan Bakanımıza
da bugüne kadar yaptığı önemli hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığına Adil Karaismailoğlu’nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanı
Kararı’nın 28/3/2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığına ve
Bakanın İç Tüzük’ün 3’üncü maddesi uyarınca atandığı tarihten sonraki ilk
birleşimde Genel Kurulda ant içeceğine ilişkin tezkeresi (3/1155)
31/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına Sayın Adil
Karaismailoğlu'nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı 28/3/2020 tarihli ve
31082 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Sayın Bakan İç Tüzük'ün 3'üncü
maddesi uyarınca atandığı tarihten sonraki ilk birleşimde Genel Kurulda ant
içecektir.
Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okunan tezkereye
göre Sayın Adil Karaismailoğlu Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanmıştır.
Anayasa’nın 106’ncı maddesi gereğince, Sayın Bakanın Anayasa’nın 81’inci
maddesinde yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde ant içmesi
gerekmektedir.
Sayın Bakanı ant içmek üzere Genel Kurul salonuna
davet ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) – Kendisi Cumhurbaşkanına layık
olacağını söylediği için Cumhurbaşkanına yemin etse daha doğru olmaz mıydı
Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Emir, söylediklerinizden şu an hiçbir
şey anlamıyorum, söz alsaydınız söz verirdim. İç Tüzük 60’a göre bütün söz
taleplerini karşıladım.
Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben anladım. Gerek yok
Sayın Başkan anlamaya.
MURAT EMİR (Ankara) – Kendisi Cumhurbaşkanına layık
olacağını söylemişti.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
VII.- ANT İÇME
1.- Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun ant
içmesi
ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI ADİL KARAİSMAİLOĞLU –
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez
bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun
üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına
bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması
ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde
namusum ve şerefim üzerine andiçerim." (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Evet, Sayın Bakanı tebrik ediyoruz, hayırlı
uğurlu olsun.
Değerli milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati: 16.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya
Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 75’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkanvekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
31/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/3/2020 günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Mart 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş tarafından 6010 grup numaralı Covid-19 salgını
kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 31/3/2020 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ayşe Acar Başaran, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğimiz gibi, aslında 2019’un son aylarında bütün
dünyanın konuştuğu ama bizim çok geç tartışmaya başladığımız ve önlemleri çok
geç aldığımız bir salgın meselesi var ve Dünya Sağlık Örgütünün “pandemi”
olarak ilan ettiği Covid-19 salgınıyla ilgili bizim de bir önerimiz var.
Aslında bazı tedbirler alınıyor ama hiç görülmeyen, tartışılmayan ya da
tartışılsa bile çok dar tartışılan “Cezaevlerinde nasıl tedbir alınması
gerekiyor?” diye bir komisyon kurulması önerimiz var. Bütün partilerin bu
konuda desteklerini bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, bu salgının
aslında nedenleri çokça tartışılabilir, belki dönem içerisinde tartışılabilir;
nasıl bu sürece geldik, nasıl bu salgın şu anda dünyanın dört bir yanını kasıp
kavuruyor? Ama bir taraftan da aslında bizim en kritik ve en riskli gruplardan
cezaevlerini daha ciddi bir biçimde ele almamız gerekiyor. Şu anda Türkiye'nin
gündeminde bir infaz eşitliği meselesi var, tabii ki bu da tartışılması gereken
bir mesele. Bütün cezaevlerinde şu anda daha adil ve daha hakkaniyetli bir
infaz rejiminin oturulup üzerinde tartışılması ve konuşulması gerekiyor. Bu,
bizim de talebimiz ve beklentimiz. Doğru, bunu bir tarafa bırakarak şu anda
daha esaslı bir tartışma yürütmemiz gerekiyor ki o da şu: Bu salgının risk
alanlarından biri cezaevleri ve cezaevleriyle ilgili daha gerçekçi, daha sonuç
alıcı tedbirler nasıl alınabilir, oradaki insanların yaşam hakkı nasıl
korunabilir diye aslında daha geniş bir tartışmaya ihtiyacımız var. Bunu niye
söylüyoruz değerli arkadaşlar? Bugün basına yansıyan bir bilgi vardı: Mazıdağı
Belediye Eş Başkanımız Nalan Özaydın daha önce Tarsus Cezaevindeydi, bundan
dört beş gün önce Mardin Cezaevine sevk edilmiş ve kendisinde bu virüsün tespit
edildiği yani bu hastalığa yakalandığı ve testin pozitif çıktığı yönünde şu
anda yaygınlaşan bir bilgi var.
Şimdi, bir cezaevinde bir kısım tedbirlerin alındığı
ifade ediliyor; işte görüş yasakları konuluyor, işte avukatlara birtakım
kısıtlamaların getirildiği ifade ediliyor ama bunların yetersiz olduğu çok net
arkadaşlar çünkü cezaevine dışarıdan sadece aileler gitmiyor. Bakın,
gardiyanlar günde belirli rutinlerle, değişimlerle cezaevlerinin içerisine
giriyor ve bu cezaevinden giden gardiyanlar toplumla bire bir temas hâlinde.
Bu, dışarıdaki teması içeriye götürüp aslında cezaevindeki bütün o insanların
yaşam hakkını ve sağlığını tehlikeye atan bir boyutta. Yine, sürekli bir
biçimde bu gardiyanların cezaevindeki koğuşlarla bir şekilde temaslarının
olduğunu biliyoruz. Bu temaslar nasıl oluyor? İşte, aramalar vesilesiyle oluyor,
havalandırmanın açılması vesilesiyle oluyor, birtakım ihtiyaçların içeriye
götürülmesiyle oluyor. Bu riski daha da büyüten bir mesele.
İkincisi arkadaşlar, biz cezaevlerinin -bütün
dünyada da ama Türkiye cezaevlerinde de- nasıl problemli yerler olduğunu
biliyoruz, zaten hijyen koşullarının çok sıkıntılı olduğu yerler. Yine
cezaevleri insanların beslenmelerine gerekli hassasiyetin gösterilmediği
yerler, yine insanların temiz havadan en az faydalandığı yerler yani bunlar bu
hastalığın riskini daha da artıran nedenlerden sayabileceğimiz meseleler.
Şu anda Türkiye cezaevlerinde -şu an İHD’nin
belirlediği rakamları söylüyorum ama bunun daha fazla olduğu söyleniyor- 445’i
ağır olmak üzere binlerce hasta tutsak ve mahpus var, bunları ayrımsız olarak
söylüyorum. Yine 65 yaş üstü yani risk grubunda olan insanlar var. Şimdi, bu
kadar riskli, tehlikeye bu kadar açık durumdaki cezaevlerinin daha önce
planlanan, AKP’nin ajandasında olan bir infaz rejimi üzerinden tartışılması
aslında başka bir tartışmayı da beraberinde getiriyor.
Şimdi, arkadaşlar, bir daha tekrar edeyim: Mazıdağı
Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın, kendisi astım hastası ve kendisinin
pozitif çıkan bu hastalığa şu anda yakalandığına dair bir veri var ve şu anda
Mardin Devlet Hastanesinde karantina altında tutuluyor. Kendisi hasta olmasına
rağmen dört beş gün önce -talebi olsa bile- neden sevk edildi? Zaten şu anda
kendisi hastalığa yakalandığı için bu sevk esnasında -Tarsus Cezaevinin
içerisinde bu hastalığın yaygınlaşmış olması muhtemel- yine getirildiği esnada
getiren kişilere de -gardiyanlar, askerler- bir de Mardin Cezaevine de bu
hastalığı bulaştırmış olma ihtimali çok yüksek. Risk bu kadar büyükken
cezaevlerinde çıkabilecek en ufak bir olumsuz durum karşısında bunun
sorumluluğunu buradaki hangi milletvekili alır arkadaşlar, hangimiz alabiliriz?
Biz sorumlu olabiliriz. Bu insanların yaşam hakkından sorumlu olan iktidar
başta olmak üzere, orada çıkacak herhangi bir olumsuz durumun sorumluluğunu kim
çıkıp alacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkanım, bir
dakikayla toparlıyorum.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Bütün bu Meclis en esaslı biçimde o cezaevindeki
insanların yaşam hakkından sorumludur. O açıdan “Görüşleri engelledik.”
“Avukatlar gittiğinde maske veriyoruz…” Avukatlara maske veriyorsunuz da o
gardiyanların maskesi, eldiveni yok, hijyen koşulları sağlanmıyor. Bu
koşullarda siz nasıl tedbirler alıyorsunuz? Dediğim gibi, bir cezaevinde
başlayacak bir vakanın bütün cezaevlerine yayılma olasılığı varken bu kadar
ciddiyetsiz, aslında bu kadar gerçeklikten uzak bir yaklaşım kabul edilemez.
Bu nedenle arkadaşlar, bu insanların yaşam
haklarının sorumluluğunun hepimizde olduğunu bilerek bu önergeye hepinizin
“evet” demesini, partilerin eşit katılımıyla bir komisyon kurulmasını,
cezaevinde nasıl tedbirler alınabilir, en kısa zamanda cezaevindeki tutsak ve
mahpusların can güvenliğini nasıl koruma altına alabiliriz diye tartışmamız
gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim arkadaşlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçim bölgem Aksaray’a T tipi kapalı ve açık ceza
infaz kurumu yeni yapıldı, eksikleri var. Bunların başında… Söylediklerimizi
Bakanlık olarak -sağ olsunlar- bir araçla giderdiler ama 200’e yakın çalışan,
şehrin yaklaşık 20 kilometre dışında olan ve toplu ulaşım araçlarının
bulunmadığı bir yere, görevlerine gidip gelmelerinde büyük sıkıntılar
yaşamaktadırlar. Buradan Bakanlığı göreve davet etmekteyim. Ya Bakanlığın fazla
bulunan otobüslerinden üç dört tanesini oraya göndersinler ya da servis
ayarlayarak burada görevli vatandaşlarımızın, görevli memurlarımızın görev
yerine rahat gidip gelmeleri hususunda gerekli önlemleri alsınlar. Bunu orada
çalışan 200 arkadaşımız adına özellikle talep ediyorum.
Hapishanelerde en çok şikâyet edilen konulara
baktığımızda: Koğuşlar çok kalabalık, yataklar birbirine yakın. Ortak alanlarda
ve yemekhanelerde bu kadar kalabalıkta sosyal mesafenin korunması pek mümkün
görünmüyor. Bütün dünyayı, dolayısıyla Türkiye’yi de etkisi altına alan corona
virüsünün cezaevlerine de girmesi kaçınılmaz gibi görünmektedir. Sayın
Bakanımız bu konuda gerekli önlemleri almakta, samimiyetle bir şeyler yapmaya
çalışmakta; hükümlü ve tutukluların dışarıyla temasını kesiyor, ziyaretleri
yasakladı, nakilleri ortadan kaldırdı, özel izin hakları, hastalık ve güvenlik
durumları dışında başka bir yere nakilleri durduruldu, yine, çalışma ve işyurdu
faaliyetleri ortadan kaldırıldı ve insanların, cezaevinde bulunan tutuklu ve
hükümlülerin bu corona virüsüne yakalanmaması hususunda gerekli önlemleri
almaya çalıştığını görmekteyiz.
Yine, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, dünkü
genelgesiyle birlikte, denetimli serbestlikle ilgili cezaevlerine gelen
vatandaşların işlemlerinin bir günde hemen yapılıp cezaevinde kalmamaları
hususunda gerekli işlemlerin yapılmasını yetkililerden talep etmektedir.
Bu kadar kalabalık olan cezaevlerindeki yoğunluğu
nasıl azaltabiliriz, onu tartışmak lazım. Hepimiz biliyoruz, okullar kapalı;
özellikle yatılı bölge okullarına, yine öğrenci yurtlarına, öğrenci
pansiyonlarına, belirli suçlardan tutuklu ve hükümlü bulunan insanları buraya
yerleştirerek normal cezaevlerindeki yoğunluğu azaltabilir miyiz? Bu konuda bir
araştırma yapılabilir. Buradaki insanlar devlete emanettir. Emanete sahip
çıkmak gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Ali Mahir Başarır.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dünya ve ülkemiz büyük bir tehdit altında. Corona
virüsünün boyutları günden güne hepimiz için büyük bir tehdit oluşturmakta ama
alınan tedbirler ya yetersiz kalmakta ya da geç alınmaktadır.
Evet, cezaevleri... Bugün, cezaevlerinde 300 bin
civarında hükümlü ve tutuklu var. Cezaevleri tarihî bir doluluk yaşamaktadır.
Mahkûmlar ya sırayla uyuyor ya sırayla nefes alıyor. Düşünün, cezaevlerinde
hijyen yok, doktor yok, önlemler yetersiz. Sağlık ve fiziki koşullar yetersiz,
tuvaletlerde bile insanlar sırada; el, ayak, yüz yıkarken lavaboda sıraya
girilmektedir. Bakan bununla ilgili bazı tedbirleri yeni açıkladı. Şimdi,
cezaevindeki görevli arkadaşlarla konuşuyoruz. Maske, hijyen, sağlık
kurallarıyla ilgili şu ana kadar alınan bir tedbir maalesef ki yok.
Her şeyi bir kenara bıraktım, bugün, 459’u ağır
olmak üzere 1.333 hasta tutuklu ve hükümlü var. Neden onları tahliye
etmiyorsunuz? Ama bu ülkede, Sivas canisi aylar önce sağlık sebeplerinden
tahliye edildi. Eğer o hasta mahkûmları bugün tahliye etmiyorsak ne zaman
edeceğiz? Herkes infaz indirimine kilitlenmiş, onu bekliyor. Bu hafta gelmedi,
önümüzdeki hafta gelecek.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geldi, geldi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Peki, önümüzdeki hafta
Meclise gelecek, şu anda Mecliste var mı? Yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Var, var; verdiler.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Grup Başkan
Vekili “Var.” diyor ama az önce Cahit Özkan basın toplantısı yapıyor, kapsam
dışı suçları açıklarken “Toplum vicdanını rahatsız etmeyecek cinsel suçlar.”
diyor. Ben çok merak ediyorum, toplum vicdanını rahatsız etmeyecek hangi suçlar
var? Cinsel suçların hangisi toplum vicdanını rahatsız etmiyor? Çok ilginç!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – CHP’nin dediği gibi
yaptık, beraber yaptık. Böyle yapmayın, bilmiyorsunuz süreci. Ayıp! Hiçbiri
yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şimdi, bu ülkede infaz
indirimi…
(Uğultular)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, müsaade edin, Sayın
Başarır konuşuyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İnfaz indirimi
zorunluluk ama bence hiçbir şeyi değiştirmez. Eğer bu ülkede “Bu şartlarda
yaşayamıyorum.” diyen bir tır şoförü tutuklanıyorsa infaz indirimi gelse ne
olur?
Cumhurbaşkanının dünkü konuşmasından dolayı bir
üniversite öğrencisi bir “tweet” atıyor, mizah yapıyor ve gözaltına alınıyorsa
siz bu infaz yasasını getirseniz ne olur?
Evet, dün Cumhurbaşkanını dikkatle dinledik,
önlemlerle ilgili. Maalesef cezaevleri değil sadece, biz sosyal devletten
sosyal topluma doğru gitmişiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Güçlü, egemen bir
devlette, bugünün koşullarında, devlet IBAN numarası vermez. O devlet, IBAN
numarasını alır, köylüsüne, çiftçisine, işçisine para yatırır.
Değerli arkadaşlarım, şu anda, iktidar, sosyal
medyada da virüsle ilgili, insanların paylaşımıyla ilgili avcılığa çıkmış
durumda, çok yazık. Bence sosyal medyada suçlu aramayın, siz virüs arayın, siz
insanlara yardım edin; siz servise binip fabrikalarda çalışan yüz binlerce
işçiyi düşünün.
Evet, yardım toplanabilir; söylesin Cumhurbaşkanı bu
parayı nerede kullanacak? Eğer “10 milyon işçi için kullanacağım.” diyorsa biz
bu parayı verelim ama genel bütçeye gidecek, sarayın giderleri için
kullanılacak, kendi israf ettiği paralar için kullanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu kadar iftira olmaz ya! El
insaf ya! İnsaflı ol, insaflı…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Vallahi senin burada
olduğunu bilsem konuşmazdım. Sosyal mesafeyi de seninle alamıyorum ben.
Gerçekten konuşmazdım senin burada olduğunu bilseydim. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – İnsaflı ol, insaflı…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Nereyi düzelteceğimi
anlamadım ki. Yılmaz Bey cevap verecek şimdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, düzeltilecek bir şey
yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmanın baştan sona
hepsi yalan, iftira, problem… O yüzden konuşmanın düzeltilecek bir tarafını
bulamadım. Yılmaz Bey konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Başarır, sataşmadan söz istiyor
musunuz?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – İstiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sizi tebrik
ediyoruz bu arada (!)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Bravo Başkan, adil bir
yönetim sergiliyorsunuz.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, sözümün baştan
sona kadar yalan olduğunu söylediniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hepsi… İnfaz paketi
geldi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Şimdi soruyorum: Bu
ülkede milyonlarca işçi evinde mi, fabrikada mı? Yalan mı?
Bu ülkede 15 Temmuz şehitleri için topladığınız
bağışları nereye harcadınız? Deprem vergilerini nereye harcadınız?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Nerede?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Beşiktaş’ta ölen şehit
polislerin yakınları için topladığınız parayı nereye harcadınız? Nerenize
güvenelim biz sizin? Söyleyin…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – 15 Temmuz için toplananlar
nerede?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ya, diyorum ki: Para
toplayalım, bu parayı biriktirelim. Şunu açıklayın, “Bu toplanan parayla iki ay
bu ülkede işçiler çalışmayacak.” deyin.
İnsanların hâlâ elektriği kesiliyor. Bu da mı
iftira? Suyu kesiliyor.
65 yaşındaki insanlara “Sokağa çıkma.” diyorsunuz.
Benim memleketimde şalgam satan, bekçilik yapan, mendil satan insanlar var.
Sayın Cumhurbaşkanı çıkmış “En düşük emekli maaşını
1.500 lira yaptım.” diyor. Ne güzel ya! Allah razı olsun! Asgari ücret 2.300
lira bu ülkede. Neyin iftirası?
O tır şoförüne yapılan muameleyi doğru mu
buluyorsunuz? Bir “tweet” attı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tutuklanmadı ama.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Gözaltına alındı. O da
bir tutukluluk. İki gün tutuklu kaldı.
Sen bir avukatsın. Gözaltında kalınan süreler
tutukluluk, ceza infazından sayılmıyor mu? Sayılmıyor mu? Bilmiyor musun bunu
sen?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sakin… Sakin…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – “Yalancı” diyorsun
ama. Bilmiyor musun bunu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İnfaz paketi gelmediği
yalan.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben neden korkuyorum
biliyor musun? Ben bilen insandan korkmam, ben cahilden de korkmam; biri
bildiğini bilir, biri bilmediğini. Yarı cahilden çok korkarım, ne bildiğini
bilir ne bilmediğini.(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aman, çok büyük konuşma
yaptın. Bravo, tebrik ederiz! Hemen internette paylaş da oradan alkış al.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Benden önce kürsüde konuşan Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüsü, “Bilmeden konuşmam.” dedi ama şu anda infaz kanunuyla ilgili kanun
teklifi henüz Meclis Başkalığına verildi ve siz daha okuma fırsatı bulmadınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İçeriğini bilmiyor daha.
Bağırsın gitsin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Okumadan, görmeden, teklifi
görmeden, cezaevleriyle ilgili, ceza infazıyla ilgili ne getirdiğini bilmeden
burada ahkâm kesmek doğru değildir, hiç doğru değildir.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Basın toplantısını
söyledim beyefendi, basın toplantısını. Grup Başkan Vekili konuştu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cahit Özkan niye basın
toplantısı yapıyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığımız yardıma ihtiyacı olan, sokağa çıkıp çalışamayan
vatandaşlarımıza devlet bütçesinden yardım ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın
hayırseverlerin de katkısını alması sizin niye zorunuza gidiyor bu kadar?
MURAT EMİR (Ankara) – Belediyeler niye sizin
zorunuza gidiyor?
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Hani IMF’ye borç veriyorduk?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Türkiye Türkiye’ye yeter,
biz bize yeteriz ve hayırseverlerimizin bu dayanışması sayesinde, bu küresel
tehlikeden el birliğiyle çıkacağız.
BAŞKAN – Arkadaşlar, sakin lütfen…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sakiniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Yalım, lütfen…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Tamam, sakiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Arkada boş yerlerimiz var Sayın Yalım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Burası iyi Başkanım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, HDP grup
önerisi, Covid salgını nedeniyle cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerle
alakalı bir öneri. Tabii, devletimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde,
Sağlık Bakanlığımızın ve Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda tüm kurum ve
kuruluşlarıyla her türlü tedbiri alıyor ve bizler de vatandaşlar olarak bu
tedbirlere uymanın gayreti içerisindeyiz. Hep birlikte bu küresel tehdidin
üstesinden gelecek güçteyiz. O nedenle, hiçbir şekilde moralimizi bozmamamız
gerekiyor. Tabii, bu alınan tedbirler kapsamına cezaevleri de dâhil. Bu konuda
Adalet Bakanlığımız çok hassas davranıyor. Özellikle, şu ana kadar
cezaevlerinde Covid-19 pozitif çıkan bir vakaya rastlanmadı, inşallah bundan
sonra da rastlanmaz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Var... Var…
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Cezaevine ilk kez gelen
hükümlü ve tutuklular için öncelikle Covid-19 belirtileri olup olmadığı
noktasında rapor alınıyor ve sağlıklı olduğu tespit edildikten sonra da yine
cezaevinde diğer mahkûm ve tutukluların yanına değil de ayrı bir odada, ayrı
bir yerde on dört gün bekletildikten sonra asıl yerine alınıyor. Cezaevlerine
gelen tüm personel, avukat, hekim vesaire hepsi büyük cezaevlerinde termal
kameralarla, diğer yerlerde de ateş ölçerlerle kontrol edilerek içeriye
alınıyor. Cezaevlerinde açık ve kapalı tüm görüşler iki hafta süreyle
ertelenmişti, bu süre iki hafta daha uzatıldı. Açık cezaevlerindeki ön izinler,
özel izinler ertelendi. Cezaevlerindeki tüm ortak faaliyetlere -eğitim vesaire-
son verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – İnsanlar yerlerde
yatıyor cezaevlerinde.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Tutuklu ve hükümlülerle acil
hâllerde görüşme durumunda maske ve eldiven takılarak, cam arkasından,
telefonla, kapalı bir görüşme mümkün olabiliyor. Cezaevlerinin temizlik ve
dezenfekte işlemleri konusunda da elbette ki hassasiyet gösteriliyor. İnfaz
koruma memurları tutuklu ve hükümlüyle hiçbir şekilde temas kurmadan ve sosyal
mesafeyi koruyarak çalışmalarını sürdürüyorlar. Cezaevi personeli dışarıda iken
gerekirse uygun yerlerde barındırılıyorlar. Hastalananlarla ilgili olarak aile
hekimleri gerekli tedbirleri alarak kurumlara gelmeye devam ediyorlar. Sevk
ihtiyacı varsa uzman doktor cezaevine geliyor; tutuklu, hükümlü hastaneye
gönderilmiyor. Tüm hükümlü ve tutukluların kişisel temizlik maddesi ihtiyaçları
kurum tarafından karşılanıyor. Bir cezaevinden başka bir cezaevine sevkler de
iki hafta süreyle ertelenmişti; bu, iki hafta daha uzatıldı.
Her alanda olduğu gibi, devletin koruması altında
olan tutuklu ve hükümlülerin sağlığı açısından da alınması gereken tüm
tedbirler alınıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ayrıca, bu idari tedbirlerin
yanı sıra da Ceza İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenlemelerle ceza adaletini
sağlayan, suçlunun ıslahını amaçlayan, cezasızlık algısını da sona erdiren ve
cezaevlerimizde Covid salgını tehlikesi nedeniyle açık cezaevlerinde izin
müessesini getiren düzenleme ve daha birçok alanda düzenleme yapan bu kanun
teklifini de Meclis Başkanlığına sunmuş bulunuyoruz. Ben, teklifin hayırlı
olmasını diliyorum.
Grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtmek
istiyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkanım, bir açıklama,
kısa bir açıklama…
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben de
söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Altay buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Mersin Milletvekilimiz Ali Mahir Başarır kanun
teklifini elbette görmedi, görmediğini de biliyor. Ali Mahir Başarır, kanun
teklifi sahibi olarak AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’ın biraz önce
yaptığı basın toplantısında sarf ettiği bir söze değindi. Cahit Özkan “kamu
vicdanını yaralayan cinsel suçlar” ifadesini kullandı. Ali Mahir Başarır da
dedi ki: “Kamu vicdanını yaralamayan cinsel suç var mı? Varsa tarif edin.”
Burada “Teklifi bilmeden konuştunuz, şunu yaptınız, bunu yaptınız.” demek
gariptir.
İlaveten, “Hayırseverlerin yardımı sizi niye
rahatsız ediyor.” dedi Sayın Tunç. Biraz sonra görüşülecek 50 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nde, bu işin bizi nasıl rahatsız ettiğini, niye rahatsız ettiğini hem
yüce Genel Kurula hem aziz milletimize tane tane anlatacağım.
Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Başaran, size bir sataşma yok, size
söz veremem. Müsaade edin.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sataşma değil, bir
açıklama yapacağım.
Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan,
öncelikle, ben ayrıca 60’a göre söz istemiştim ama hatibimizin söylemlerine
açık bir yalanlama ve gerçek dışı şeklinde bir beyan bu konuda…
BAŞKAN – Efenim, bakın, burada bir sataşma söz
konusu değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir açıklama, yerimden
izin vermenizi istiyorum gerçekten.
BAŞKAN – Eğer grup adına söz istiyorsanız grup adına
söz verebilirim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ama kendi
konuşması…
BAŞKAN – Grup adına söz verebilirim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tamam, grup adına
konuşsun. Ben sonra söz alacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başaran.
27.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, Covid-19 testi
pozitif çıkan Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın’ın Tarsus
Cezaevinden Mardin Cezaevine sevk edildiğine, Kırşehir E Tipi Cezaevinde
karantina uygulaması yapıldığına ve Şakran Cezaevinde test yapılan bir
görevlinin sonucunun da pozitif çıktığına, cezaevlerinde corona virüsün niye
yaygınlaştığını öğrenmek istediğine, temizlik malzemelerinin ve
dezenfektanların cezaevlerinde ücretsiz dağıtılmadığına ilişkin açıklaması
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkan, şimdi,
konuşmamda da belirttim, somut vakalar ifade ettim ama somut vakalarla ilgili
bir açıklama olmadığı için tekrar söz isteme ihtiyacı duydum.
Bir; sevklerin iptal edildiğine dair bir açıklama
var ama daha üç dört gün önce Nalan Özaydın Tarsus Cezaevinden Mardin Cezaevine
nakledilmiş, sevk edilmiş. Mazıdağı Belediye Eş Başkanımız Nalan Özaydın’ın bu
Covid-19 testi yapılmış ve pozitif çıkmış yani şu anda Tarsus Cezaevi de Mardin
Cezaevi de risk kapsamında. Ayrıca, Kırşehir E Tipi Cezaevinde şu anda
karantina uygulaması varmış, avukatlarımızın aldığı bilgi bu ve bununla ilgili
de şu anda bir açıklama yok.
Bir tane daha; Şakran Cezaevinde bir görevliye test
yapılmış ve pozitif çıkmış. Şimdi, madem bu kadar tedbir varsa cezaevlerinde bu
niye yaygınlaşıyor?
Bir cümle daha; bu dezenfektanların hiçbiri ücretsiz
olarak cezaevlerinde dağıtılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bir toparlayayım Başkanım,
grup adına söz verdiniz zaten.
BAŞKAN – Gene de birer dakika, bugün öyle.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hayır, grup adına söz
verdiniz, cümlemi bitireyim.
BAŞKAN – Sayın Başaran, grup adına söz verdiğimi
biliyorum. Sözlerinizi tamamlamanız için mikrofonu açacağım.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bu temizlik malzemeleri
ve dezenfektanların hiçbiri de cezaevlerinde ücretsiz dağıtılmıyor, kişilere
para karşılığı veriliyor ve çok yüksek ücretlerle bu veriliyor. Yani yine AKP
tarafından harikalar diyarında gibi bir konuşma yapıldı ama bunların gerçekliği
böyle değil. Büyük bir felaket geliyor, Meclis olarak bu büyük felaketin
altında kalmadan önlem alalım diyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Turan, buyurun.
28.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, ceza infaz
paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğuna ve cinsel suçların yer
almadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, polemikten,
sataşmadan, tartışmadan uzak durmaya çalışıyoruz sürecin hassasiyetinden
dolayı. Ancak, bir yanlış anlamaya mahal vermeme adına söz aldım. Az önce,
kıymetli Grup Başkan Vekilinin ettiği ifade belki yanlış anlaşılabilir diye
revize etmek istiyorum: Paket Meclise sunulmuştur, cinsel suçlar hiçbir şekilde
paket içerisinde yer almamıştır Sayın Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Canım, biz var demedik ki
zaten. “Kamu vicdanını yaralayan cinsel suç ne?” dedik.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan, doktorların çalışma hayatının düzenlenmesi ve yaşadıkları sorunların
tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan
(10/2621) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
31/3/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/03/2020 Salı günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan,
doktorların çalışma hayatının düzenlenmesi ve yaşadıkları sorunların tespit
edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan
(10/2621) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel
Kurulun 31/3/2020 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birkaç gündür bu kürsüye çıkan her milletvekili
arkadaşım ve Grup Başkan Vekilleri beni çok mutlu eden sözler sarf ediyorlar.
Sağlık çalışanlarına övgüler düzülüyor, müteşekkir olduklarını ifade ediyorlar
bu da bir hekim olarak beni çok mutlu ediyor. Ama neylersiniz ki yıllardır
sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu olumsuz koşullarla ilgili aynı
hassasiyeti maalesef Parlamento gösteremiyor. Biz söylüyoruz, karşımızda bir
duvar var; biz öneriyoruz, neylersiniz ki o duvar bir türlü aşılmıyor.
Şimdi, bütün dünyayı kasıp kavuran, ülkemizi âdeta
bir yangın yerine dönüştüren bir pandemiden bahsediyoruz. Olay öyle bir noktaya
geldi ki, geçmiş yıllardaki salgınlardan daha düşük düzeyde ölüm oranları söz
konusu olmasına rağmen yarattığı tahribat inanılmaz derecede. Peki, biz ne
yapıyoruz? Bu konuda defalarca çok ciddi, çok içtenlikli öneriler yapıldı ama
keşke bu öneriler, o gün, o önerilerin yapıldığı süre içerisinde dikkate
alınsaydı. Test dedik, dilimizde tüyler bitti. Maalesef, test konusunda çok geç
kalındığı için biz bu vakaların önüne artık geçemeyecek bir noktaya geldik.
Umreden gelen vatandaşlarımızla ilgili ciddi bir
takip yapılmadığı için, üstüne üstlük sınırda özellikle Van’dan o insan
kaçakçılığını teşvik eden girişimler bu vakaların daha da artmasına neden olan
etkenlerden birkaçı.
Ama bir başka şey var; yine dilimizde tüy bitti, ya,
bu ekipmanlar ciddi bir şekilde dağıtılmıyor; önlük, maske, gözlük,
dezenfektanlar hâlâ bir sıkıntı, Türkiye'nin birçok yerinde –size de
ulaşmıştır- bu büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Bakın, başka bir şey var; biz de diğer gruplar da
hep önerdik, sağlık çalışanlarına ilave ödemeler yapılsın. E, yapıldı. Bu bizi
mutlu etti. Kime yapıldı? Hekimlerimize ve hemşirelerimize, laborantlara
yapıldı. Ama değerli arkadaşlar, o çatı altında çalışan hastabakıcılar var,
hizmetliler var, güvenlik görevlileri var, sekreterler var; bunlar da aynı
olumsuz koşullarda aynı riske maruz kalarak çalışma yapıyorlar. Peki, onlar
niçin bu kapsama alınmıyor? Aslında orada belki hekimlerimizden daha da büyük
tehlike altında olan, oraları temizleyen kardeşlerimiz ama böyle bir ayrımcılık
bizi üzüyor. Bunun ortadan kaldırılması lazım.
Başka bir şey, aile hekimleri… Aile hekimlerinin de
çok ciddi anlamda risk grubu olduğu herkesçe malum ama düşünün ki o aile
hekimleri rapor aldıklarında, hastalandıklarında eğer hastalarını bir
arkadaşına devredemezse ücretlerinin önemli bir kısmı ödenmiyor, kesiliyor.
Olabilecek iş mi bu değerli arkadaşlar? Sonuçta onlar da hekim, onlar da böyle ciddi
bir hizmet üretiyorlar ve risk altındalar. Bildiğiniz gibi, ilk başvurulan
hekimler de aile hekimleri ama neylersiniz ki onlar da böyle bir muameleye
maruz kalmışlar.
Şimdi, bizim yine dilimizde tüy bitti; ya, bugün
için şu herkesin övgü dizdiği, teşekkürlere boğduğumuz sağlık çalışanlarıyla
ilgili süratle düzenlemeler yapalım; infaz yasası kadar önemli değerli
arkadaşlar. Şu sağlıkta şiddet yasasını el birliğiyle çıkaralım. Bakın, son
altı yılda 176 binin üzerinde şiddet vakası gerçekleşti.
Peki ya intiharlar? 2015’te 180 sağlık çalışanı
intihar etti, 2016’da 129 sağlık çalışanı intihar etti, 2017’de 122 sağlık
çalışanı intihar etti. Niçin? Çünkü baskı altında çalışıyorlar, çünkü çok ciddi
anlamda şiddete maruz kalıyorlar, çünkü performans onları ciddi anlamda bitap
düşürüyor. O açıdan, bütün bu gerçeklikler önümüzdeyken sağlıkta şiddet
yasasını niçin getirmiyoruz, niçin duyarsız kalıyoruz? Bunu anlamış değiliz.
Adalet ve Kalkınma Partisinin, bizim ısrarla üzerinde durduğumuz bu yasa
teklifine sıcak bakmamasının bir gerekçesini söyleseler, anlasak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bingöl, tamamlayın sözlerinizi.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – İnanın, haklı bir
gerekçeyse bu önerimizi geri çekeceğiz ama hiçbir şekilde haklı bir gerekçesi
yok. Sadece övgüler düzüyoruz, sadece teşekkür ediyoruz, sadece minnet
duygularımızı ifade ediyoruz ama aynı günler içerisinde o sağlık çalışanlarına,
ambulansta hizmet yönetmeye çalışanlara saldırı gerçekleştiriliyor. Hastanede
hekim kardeşlerimize yumruk sallanıyor. Bugünlerde, şu övgüler düzdüğümüz
günlerde bile sağlık çalışanlarımız böyle şiddete maruz kalıyorlar ve biz bütün
bunlara rağmen duyarsız kalıyoruz.
Şimdi, bence yapılması gereken, bütün bu siyasi
bakış açımızı bir tarafa bırakıp bu öneriye lehte oy kullanmak. Burada hiçbir
şekilde size bir eleştiri gelmeyecektir değerli kardeşlerim. İnanın, yaptığınız
övgülerin, o methiyelerin karşılığı olacaktır ve sağlık çalışanları en azından
bu süreçte daha moral ve motivasyonları yüksek bir şekilde çalışma şansına
sahip olacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Kahraman ilan ettik,
kahramanlarımıza gereken hassasiyeti gösterelim diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubu adına Hüseyin Örs.
Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerine İYİ PARTİ adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Coronayla mücadele ettiğimiz bugünlerde bu
mücadelede cephenin en önünde yer alan hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın sorunları ve hak kayıplarının giderilmesiyle ilgili verilen bu
araştırma önergesi daha da ayrı bir anlam ifade etmektedir. Hepimiz biliyoruz
ki 7/24 çalışan doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları en büyük risk
grubunu oluşturuyor.
Değerli milletvekilleri, vatanın birliğini ve
bütünlüğünü, kamu düzenini ve güvenliğini tesis etmek amacıyla görevi başında
hayatını kaybedenleri ifade eden “şehitlik” kavramı Türk toplumunun kurucu
unsurlarından, en değerli, manevi kabullerinden biridir. Hiç şüphe yok ki,
içerisinde bulunduğumuz süreçte gece gündüz demeden görevini canla başla ifa
etmeye çalışan, vatandaşlarımızı hayatta tutmak için kendi hayatlarını
tehlikeye atan sağlık meslek mensupları da kamu düzeni ve kamu sağlığı için en
hayati ve kutsal görevlerden birini yerine getirmektedirler. Dünyadaki
örneklerine bakıldığında bu kutsal görevin ifası sırasında hastalığa yakalanan
ve ne yazık ki hayatını kaybeden sağlık mensuplarıyla karşılaşmaktayız.
Ülkemizde bu kayıpların hiç yaşanmamasını temenni etmekle birlikte, bahse konu
sağlık mensuplarının ifa ettikleri görevin kutsallığı göz ardı edilmemelidir.
Bu kapsamda, gerek icra edilen vazifenin öneminin ve
kutsallığının tespiti gerekse gerçekleşmesi hâlinde kamu sağlığını tehdit eden
salgın hastalıklarla mücadele esnasında hayatını kaybeden sağlık meslek
mensuplarının “şehit” olarak addedilmeleriyle kendilerinin ve yakınlarının
kanunen şehitlik makamına atfedilmiş hükümler uyarınca işlem görmeleri amacıyla
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’da değişiklik
zarureti doğduğu düşüncesindeyiz. Bu çerçevede, Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener’in gündeme getirdiği “Salgınla mücadele ederken hayatını kaybeden
sağlık personeli şehit sayılsın.” önerisini Grup Başkan Vekillerimiz Sayın
Lütfü Türkkan ve Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun imzasıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına kanun teklifi olarak verdik. Bu teklifimize desteğinizi
bekliyoruz, şimdiden bunu sizlerle paylaşmak istedim, inşallah bu teklifimize
destek verirsiniz.
Bu vesileyle, bugün görüştüğümüz CHP grup önerisine
kabul yönünde oy vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu…
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüs salgınına Türkiye
hazırlıksız yakalandı, bilhassa Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı; yakından
takip ediyorum, son derece hazırlıksız yakalandı. Vakalar doğru dürüst tespit
edilemiyor ve bütün bunlara rağmen, bakın, bugün açıklanan bir istatistik var
ve şu anda dünya Türkiye’yi konuşuyor, biliyor musunuz? 19’uncu günde 10 bin
vaka sayısıyla, şu anda Türkiye 1’inci sırada dünyada. İran 22’nci günde 10 bin
sayısını yakalamış, İtalya 40’ıncı günde 10 bin sayısını yakalamış. Bu, çok
büyük bir tehlikedir. Bu, aslında yeterli önlemlerin alınmadığının çok büyük
bir ispatıdır. Aslında, durum daha da vahimdir.
Bakın, otuz yıllık göğüs hastalıkları uzmanıyım,
solunum hastalıkları otuz yıldır benim alanım ve çok iyi biliyorum ki bu konuda
yeterli tedbirler alınmıyor. Vaka sayılarının bilinmesi konusunda büyük
yetersizlikler var. Bu 10 bin sayısı bile çok az, daha fazla vaka var aslında;
bu bir.
İkincisi, ölüm sayıları. Ölüm sayıları -yıllarca
ölüm raporları düzenleyen bir doktor olarak söyleyeyim- maalesef, kesin tanı
gelmeden “Covid-19 müspet” diye giremiyor doktor arkadaşlar; o yüzden solunum
yetersizliğinden ölüyor gibi görünüyor, ölüm sayıları da aslında fazla. Bakın,
çıplak gerçeği söylüyorum.
Şu anda doktor arkadaşlarımız, sağlık çalışanları
çok tedirginler. “Biz yaşatmak için yaşamak zorundayız. Alkış yetmez, savaşta
silahsız cepheye sürülen askerler gibi hissediyoruz kendimizi.” diyor doktor
arkadaşlarım bana. Son derece sıkıntılı bir durum ve bu çok net bir gerçek; bir
hafta sonra belki doktor bulamayabiliriz, sağlık çalışanı bulamayabiliriz.
Bakın, Türk Tabipleri Birliği ve SES’in çok ciddi
çalışmaları var. Şu anda yüzde 50 triyaj yok. Sağlık çalışanlarının yüzde
44’üne eğitim verilmemiş ve sağlık çalışanlarının yüzde 28’i kronik
hastalıklarla malul durumda. Cerrahi maske sayısı yüzde 68’inde, yeterli değil
ve maalesef, büyük sağlık ihlalleri var. Yüzde 48’ine solunumsal hijyene
yönelik eğitimler verilmemiş, yüzde 32’sine triyaj prosedürleri ve ilgili
eğitimler verilmemiş maalesef.
Şimdi, tablo bu değerli arkadaşlar. Kötü bir tablo
ve gizleniyor vakalar. Aslında, yoğun bakımlarda olan, müdahale edilen hastalar
yüzde 10, yüzde 90 hasta tespit edilemediği için, test yapılamadığı için
-Almanya’da günde 40 bin test yapılıyor, bizim ülkemizde yirmi günde ancak 80
bin teste ulaşıldı- vaka sayısının az olduğu ve buna rağmen dünya birincisi
olduğumuz şu anda çok acı bir gerçek. Şu anda hekim arkadaşlarımız da gergin,
panik ataklı hastalar hastaneleri dolduruyor ve eğer ki bu kriz doğru yönetilemezse
hastanelerimiz felç olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Şimdi bakın, tüm
bu durumlarda Sağlık Bakanlığı “32 bin sağlık çalışanı alacağız.” diyor ama 15
bin nitelikli, birikimli, tecrübeli, KHK’li sağlık çalışanını geri almayı
düşünmüyor, bu inanılacak bir durum değil.
Bakın -profesörler, doçentler, uzmanlar,
pratisyenler, acil, yoğun bakım uzmanları- yirmi-otuz yıllık uzmanları ihraç ettiler,
şu anda büyük perişanlık yaşıyorlar. “32 bin sağlık çalışanı alacağız.”
diyorlar; bu arkadaşlarımız tecrübesiz olacak tabii ki. Tecrübeli, nitelikli
insanları düşünen yok. “Coronavirüs konusunda ciddi, nitelikli çalışmalar
yapabilirim, aşı çalışmalarına destek verebilirim.” diyen KHK’li Tıbbi Genetik
ve Viroloji Uzmanı Doçent Doktor Mustafa Ulaşlı’yı inanılmaz bir şekilde, sırf
KHK’li olduğu için devre dışı bıraktılar. “Sağlık Bakanı bana ‘Cumartesi günü
tamam, görüşeceğiz, edeceğiz.’ dedi, pazartesi ne olduysa görüşmeyi
reddettiler.” Bu inanılacak bir durum değil ve bakın, şu anda maalesef sağlık
çalışanları eylem yapıyor, bugün İbni Sina Hastanesinde eylem yaptı sağlık
çalışanları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Temizlik
görevlileri sağlık çalışanı sınıfı dışında tutuluyor ve bu yüzden sağlık
çalışanları büyük bir tedirginlik içinde, bunu protesto etmek için bir eylem
yaptılar, 5 kişi gözaltına alındı. Güya alkışlıyoruz biz bu sağlık
çalışanlarını, utanç verici bir durum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yanlış bilgi verdiniz.
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Arife Polat Düzgün.
Buyurun Sayın Düzgün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin hekimlerin yaşadığı sorunlar ve
hak kayıpları üzerine vermiş olduğu önerge üzerinde aleyhte söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Malumlarınız olduğu üzere tüm dünyada olduğu gibi
ülkemiz de küresel Covid-19 salgınıyla yoğun bir mücadelenin içerisindedir.
Başta Sağlık Bakanımız olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarımız bu virüsün çıkış
noktası Çin’in Wuhan kentinde salgına dönüşmesiyle birlikte gerekli önlemleri
ivedilikle alarak, bu virüsün ülkemize girişini olabildiğince geciktirerek
şeffaf, samimi bir çalışma sergilemektedirler.
Covid-19 salgınının ülkemizde görülmesiyle birlikte
ise Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan ilk destek paketinde başta
hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına özel yer ayrılmıştır. Bu
süreçte en büyük risk grubunda olan sağlık çalışanlarının virüsten korunması
için de tüm ilgili kurumlarımız üzerine düşeni yapmaktadır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşmasında belirttiği gibi, 24 milyon cerrahi maske,
3 milyonun üzerinde N95 maske, 1 milyonun üzerinde koruyucu tulum, 181 binin
üzerinde koruyucu gözlük dağıtılmış olup, Sağlık Bakanlığımızın bu konuda
stokları mevcut olup dağıtmaya devam edecektir.
Bununla birlikte, ülkemizde başlamasıyla birlikte
sağlık çalışanlarımız için sosyal psikodestek hatları kurularak Sağlık
Bakanlığımız gerekli girişimleri ivedilikle başlatmıştır. Bu kapsamda sağlık
çalışanlarımız için mesai sonrası kalacakları yurt, pansiyon, otel benzeri
yerlerin planlanması da hazır durumdadır. Ben de bir hekim olarak sahadan şu an
için aldığım bilgiler neticesinde şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki sağlık
çalışanlarımızın mesai planlaması onların bu süreçte salgından en az şekilde
etkilenmesini sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Umarım gerek kalmaz ancak
gerekli durumda da devreye girebilecek yeterli sağlık çalışanımız da bulunmaktadır.
Sağlıkta şiddetle ilgili de düzenlemelerin yapılması için grubumuz çalışma
yapmaktadır.
Sözlerime burada son verirken Sayın Cumhurbaşkanımız
ve Sağlık Bakanımız olmak üzere, ailesini ve çocuklarını bırakarak gece gündüz
çalışan sağlık çalışanlarına ben de şükranlarımı sunuyorum, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Gündem’in “Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralamanın yeniden
düzenlenmesi ile Genel Kurulun nisan ayı Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek Gündem’in “Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine
ve çalışmalarını saat 24.00’e kadar sürdürmesine ilişkin önerisi
31/3/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler” kısmında bulunan 174, 50, 24, 51, 61, 63, 65, 77, 78, 80, 81, 85,
107, 115, 122, 163, 192, 195, 139, 141 ve 29 sıra sayılı Kanun Teklifleri’nin
bu kısmının sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16,
17, 18, 19, 20 ve 21'inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 1, 2, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 28,
29 ve 30 Nisan 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve anılan birleşimlerde
çalışmalarını saat 24.00’e kadar sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz talebi yok.
AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- CHP Grubu Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin
Altay, CHP Grubu Başkan Vekili Manisa Milletveki Özgür Özel ve CHP Grubu Başkan
Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un (2/1507) esas numaralı 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/1507) esas numaralı 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’mizin
İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması
için işlem yapılmasını arz ederiz.
Engin
Altay Özgür
Özel Engin
Özkoç
İstanbul Manisa Sakarya
CHP
Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Veli Ağbaba.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, coronavirüs salgınında hayatını
kaybedenlere rahmet diliyorum, salgından etkilenenlere geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Başta hekimlerimiz olmak üzere, bu konuda mücadele eden herkese Meclisten
şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP döneminde, on sekiz
yılda 800’e yakın KİT’in özelleştirildiğini gördük ancak bunların 2 tanesini
gündemle de ilgili olduğu için paylaşmak istiyorum; özellikle şeker
fabrikalarını.
Geçtiğimiz dönemde 25 Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekili “Şeker fabrikaları satılmaz; şeker vatandır, satılamaz.” diyerek
bütün Türkiye’yi gezdik; yalvardık, yakardık ama maalesef Hükûmete, iktidara,
AK PARTİ’ye anlatamadık. “Şeker, sadece şeker değildir; şeker küspedir, şeker
alkoldür, şeker vatandır.” dedik ve haklı çıktık maalesef.
Değerli milletvekilleri, şeker fabrikaları
özelleştirildi ve bu memleketin fakir fukarası virüsten korunmak için elini
yıkayacak alkol bulamıyor şu anda. Ne yaptı tedbir olarak? Tedbir olarak
vergileri kaldırdı, sıfır vergi yaptı ve dünyanın en büyük alkol
üreticilerinden, şeker üreticilerinden biri olan Türkiye şu anda dünyadan alkol
dilenecek duruma gelmiş durumda maalesef. Bunu yapanlara yazıklar olsun diyoruz
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) – Veli Bey, hiç alakası yok.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, gelelim diğer bir
meseleye.
Değerli arkadaşlar, ne diyorduk? “Dünya bizi
kıskanıyor.” “Ey, Merkel…” “Ey, Macron…” “Ey, Trump…” diyorduk ama Trump kişi
başına 2 bin dolar para dağıtıyor, Merkel IBAN topluyor vatandaşından, Macron
IBAN topluyor vatandaşından, Sayın Erdoğan ise vatandaşına, fakir fukaraya
sanki para vermiş gibi IBAN dağıtıyor.
SALİH CORA (Trabzon) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi
de IBAN dağıtıyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Trump 2,2 trilyon vermiş
vatandaşına, Merkel 700 milyar euro vermiş, Macron 300 milyar euro vermiş,
Türkiye 14,3 milyar euro vermiş. Hem para vermiyor vatandaşına hem de üstüne
para istiyor.
Değerli arkadaşlar; dünya, halkına el uzatırken
Türkiye, vatandaşına el açıyor, geldiğimiz durum bu. Dolar artınca halk dolar
satsın, deprem olunca halk yardım yapsın, kriz olunca halk kemer sıksın, salgın
olunca halk para versin. Madem, zor günler için halk var, o zaman size ne gerek
var? Bunu da size sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, İçişleri Bakanlığı dün
gece bir genelge yayınladı: “Belediyeler izinsiz yardım toplayamaz.” dedi.
CHP’li belediyeler -Ankara, İstanbul başta olmak üzere- 11 Büyükşehir Belediye
Başkanımız üç gün önce milletinden yardım toplayarak fakire fukaraya dağıtmak
için kampanya açtı. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu memlekette vakıflar yardım
toplar, bu memlekette dernekler yardım toplar, Ensar Vakfı yardım toplar,
TÜRGEV toplar, TÜGVA toplar, bazı vakıflar toplar, 15 Temmuz şehitlerinin
paralarını yiyenler, Beşiktaş’ta şehit olanların paralarını iç edenler yardım
toplar, deprem paralarını sağa sola harcayanlar yardım toplar ama CHP’li
belediyeler yardım toplayamaz. Bu, coronavirüs kadar tehlikeli bir zihniyettir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi CHP’li Ankara ve İstanbul Belediyelerinin
paralarına el koymuşlar, Allah sizin gözünüzü doyursun. Bir de, kendileri de
tehditle memurlardan para topluyorlar değerli arkadaşlar. Tehditle memurlardan
para topluyorlar, CHP’li belediyeler gönülle para topluyor, onu engellemeye
çalışıyorlar.
SALİH CORA (Trabzon) – Zorlama yok.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, konumuz şu, konumuz
Tank Palet Fabrikası. Sevgili Sakarya Milletvekilimiz Engin Özkoç ortaya
çıkardı. Geçtiğimiz yıl aralık ayında böyle gizli kapaklı kaptı kaçtı, bir
baktık ki millî ve yerli Tank Palet Fabrikası satılıyor. Kime satılıyor? Bir
yandaşınıza, sizin partinin yöneticisine, Ethem Sancak’a. Bu Sancak ailesinde
ne aradınız, ne buldunuz bilemiyorum. Değerli arkadaşlar, sonra, bunu Katar
Silahlı Kuvvetleriyle ortak alacağını söyledi. Bakın, Katar Silahlı
Kuvvetleriyle… Tank Palet Fabrikası bizim eylem yapmamıza, Engin Özkoç’un
bağırmasına, Genel Başkanımızın her yerde ilan etmesine rağmen Katarlılara
satıldı. Ne için? Tank üretmek için. On altı ay geçti, on altı ay, bir tane
çivi çakabilmiş değiller. Ne yapıyor? BMC, orada araba üretiyor.
Değerli arkadaşlar, Tank Palet, millîliğin ve
yerliliğin turnusol kâğıdıdır. Eğer bir insan Tank Paletin satışını savunuyorsa
o, millî ve yerli değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, sözlerinizi tamamlayın.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Tank Palet, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bir unsurudur, ikinci ordu neyse, Hakkâri’deki bir tabur neyse,
İdlib’deki asker neyse Tank Palet Fabrikası da aynıdır. Nasıl ki bir askerimiz,
bir bölüğümüz bir başka Silahlı Kuvvetlerin emrine verilemezse, verilirse bu
ülkeye ihanetse Tank Paleti satmak da ihanettir, vatana ihanettir. Herkesin,
kendine milliyetçiyim diyenlerin, yerliyim diyenlerin turnusol kâğıdıdır.
Bakalım ne kadar yerlisiniz ne kadar millîsiniz?
Hiç aklımıza gelir miydi şöyle bir kanun teklifi
vermek: “Askerî fabrikalar, deniz tersaneleri özelleştirilemez.” Bunu da bize
yaptırdınız.
Bir daha söyleyelim: Tank Paleti satanlar, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin askerlerini başka silahlı kuvvetlerin emrine veren
insanlardır ve bunlar tarihte nasıl anılıyorsa yarın da öyle anılacaktır.
Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülent Turan Bey.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hassasiyetle altını çiziyorum, diyorum ki: Ortak bir sorunla
karşı karşıyayız. Birçok arkadaşımız, birçok partimiz, bu konuyla ilgili, bu
ortak duyguları paylaşıp ona göre bir üslup geliştiriyor. Ama her partiden
böyle bireysel birkaç arkadaş çıkıp maalesef tüm süreci sabote eden bir dil
kullanabiliyor. Bu süreç hepimiz için ortak bir süreç. Şu konuşmanın kime
faydası var Allah aşkına; ülkeye, sağlık sorunlarına, CHP’nin kendisine, kime
faydası var?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Vatana faydası var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aslında doksan yıldan
beri neden iktidar olamadıklarının en güzel cevabı şu kürsüdeki tarz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu tarz kimseyi büyütmez, bu tarz ülkeye katkı sağlamaz.
Ben diyorum ki: Her günün, her haftanın, her yılın
bir ruhu vardır. Şu an ölümlerin olduğu ve bu ölümlerde CHP’li ile AK PARTİ’li
ayrımı olmadığı bir dünya sorunuyla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Devlet elinden geldiği
kadar tedbir aldı, almaya devam ediyor, Bilim Kurulu öncülüğünde tüm önerileri
değerlendiriyoruz. Fakat bunun yanında, birçok iş adamımız, bırakın iş adamını,
orta gelirli, alt gelir grubu insanımız bize bile gelip “Yardım kampanyası
başlatalım, bizim gönlümüz, ruhumuz bu konunun yanında.” deyip devletinin
yanında olduğunu hissettirmek istediler.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Zorla bağış topladınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fransa bugün kampanya
başlattı. Dünyada her ülke bunu yapıyor zaten. Kaldı ki -polemik olmasın ama
bunu yapmak zorundayım- ilk defa bu ülkede bir kampanya başlatılmıyor. Bakın,
elimde bir belge var. Heykel bulunmayan illere heykel yapılma kampanyası bile
yapılmış bu ülkede; bakınız, böyle bir mesele bile olmuş. Şunu demek istiyorum:
Devlet ortak dil yakalar, vatandaş devletle bir araya gelmek ister.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu minvalde Cumhurbaşkanımız
da tüm milleti davet etti, dedi ki: “Arzu eden vatan evlatları, bu kampanyaya
destek olsun.” Ben de buradan haykırıyorum: CHP’nin de ulusalcı, milliyetçi,
devletçi vekilleri var, herkes az önceki gibi değil. O yüzden, aklıselim,
sağduyulu tüm vekillerimizi hep beraber ülkemizde “Türkiye’yiz, beraberiz.”
diyen anlayışı bu kampanyaya destek vermeye davet ediyorum. İstanbul Belediyesi
hak ettiği…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Niye el koydunuz paraya?
İstanbul Belediyesinin, Ankara Belediyesinin parasına niye el koydunuz?
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen, siz konuştunuz,
müsaade edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sınırsız bir
konuşma… Ben de talep ediyorum.
Olmaz efendim!
BAŞKAN – Size de vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İstanbul Belediyesi kolilerin
değerinden çok daha üst değerle para toplayacak, bu serbest olacak ama devletin
kendisi, Cumhurbaşkanının bizzat kendisi bir kampanya başlatacak, buna
kızacaksınız. Yardımcı olmayabilirsiniz ama bırakın da laf atmayın. Destek
olmayabilirsiniz ama bırakın da iftira atmayın.
Sayın Başkan, bir diğer mesele…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Zorla toplamayın, memurları
tehdit etmeyin diyoruz.
BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen toparlayın.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Memurları tehdit
ediyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Veli Ağbaba’ya bir dakika
daha sabrı, demokrasiyi tavsiye eder misiniz lütfen.
BAŞKAN – Bir daha tekrarlar mısınız son cümlenizi
lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın
Ağbaba’ya bir dakika daha sabrı ve demokratik kültürü tavsiye eder misiniz
lütfen.
Beş dakika bağırdı, hatta, aramızdaki sosyal
mesafeden endişe duyarak izledim, çok bağırdı. Buna gerek yok, daha sakin
konuşabiliriz, daha rahat konuşabiliriz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen de bağırıyorsun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama hiçbir cevabımı
dinlemediği gibi buradan bağırmaya devam ediyor.
Son bir dakika Sayın Başkan…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle bir şey yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tank Palet Fabrikasıyla
ilgili de şimdiye kadar Mecliste bin defa konuştuk, bin defa cevap verdik. Aynı
iddiaları tek kelime değiştirmeden tekrarlamanın hiç kimseye -hele ki
bugünlerde- faydası olmadığını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun lütfen.
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın grup başkan vekillerinin zaman ekonomisiyle ilgili
mutabakatını fiilî olarak ortadan kaldırmasını doğru bulmadıklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Bugün Genel Kurul açılırken 5 siyasi parti grup
başkan vekili olarak bir araya geldik ve hem corona virüsü tehdidi nedeniyle
hem sayın milletvekillerimizin sağlığını da düşünerek zaman ekonomisi konusunda
bir mutabakat sağladık. Sayın Turan’ın savunma refleksini anlamaya çalışıyorum.
Bunun da makul bir sınırı vardır çünkü daha bir saat önce zaman ekonomisiyle
ilgili, beş dakikanın hesabını yapan bir toplantı yapmışken. Sayın Turan’ın,
grubumuza mensup Genel Başkan Yardımcımız Sayın Veli Ağbaba’nın konuşmalarından
rahatsız olmasını ve cevap verme isteğini de anlıyorum ama Meclisin de bir
adabı var Sayın Başkan.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sen onu kendi adamına söyle,
o adabı.
BAŞKAN – Sayın Başer, lütfen…
Sayın Grup Başkan Vekili, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Veli Ağbaba beş
dakika konuştu, Sayın Turan dokuz dakika konuştu yerinden.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Üç dakika ya, üç dakika…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yok canım, yanlışın var.
BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz lütfen.
Neyse… Dokuz dakika değil, onu düzelteyim de…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, yedi dakika olsa
ne olur?
BAŞKAN – Söz gelişi söylediniz, tamam.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bu doğru bir
tutum değil, sizin tutumunuz açısından söylemiyorum. Sizin, siyasi parti
gruplarının meramını grup başkan vekilleri aracılığıyla özgürce anlatmasındaki
toleransınızı da biliyorum, bunu yanlış da bulmuyorum; bilakis, doğru buluyorum
ama bunun suistimal edilmesini yanlış buluyorum. Suistimal eden zatıaliniz
değil, Sayın Turan ve bu şekilde zaten Sayın Turan, zaman ekonomisiyle ilgili
arkada yaptığımız mutabakatı da fiilî olarak ortadan kaldırmıştır, bunu doğru
bulmuyoruz. Nitekim ben de on dakikalık konuşma hakkımı, madde üzerinde aldığım
konuşma hakkımı tümü üzerinde yirmi dakika olarak revize ettim ve bu yirmi
dakika içinde Sayın Veli Ağbaba’nın anlatamadıklarını daha tane tane daha yavaş
yavaş Sayın Bülent Turan’ın da anlayacağı şekilde, neden bu kampanyayla ilgili
gerekçelerimiz var, neden bu kampanyayla ilgili kuşkularımız var hem
zatıalinize hem yüce Genel Kurula anlatacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Turan, buyurun.
31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul
Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey’in uyarısını
ciddiye alarak çok kısa ifade etmek istiyorum. Bugün, o anlaşmanın gereği
olarak ne sözleşmelerde ne kendi grup önerimizde konuşma yapmadık, bugün ilk
defa konuşuyoruz. Engin Bey’in de engin demokratik kültürünün bu dört dakikayı
çok rahat telafi edeceği kanaatindeyim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Ağbaba, buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Turan yaklaşık dokuz
dakikalık konuşmasında...
BAŞKAN – Dokuz dakika konuşmadı.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Cevap hakkımı kullanmak
istiyorum iki dakika.
BAŞKAN – Neyle ilgili? Sataşma yoktu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç sataşmadım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Turan sataştı Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Efendim?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz de duydunuz, isim
vererek sataştı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne dedim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sataşma yoktu Sayın Ağbaba.
Değerli arkadaşlar, tutanakları isteyeceğim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya
Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 75’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
(Devam)
1.- CHP Grubu Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Engin Altay, CHP Grubu Başkan Vekili Manisa Milletveki Özgür Özel ve CHP Grubu
Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un (2/1507) esas numaralı 4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74) (Devam)
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilen
öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor
ve gündemin kanun teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işler kısmına
geçiyoruz.
1’inci sıraya alınan, Kilis Milletvekili Mustafa
Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin
Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık
Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve
Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına
Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (X)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 50 sıra sayısıyla basılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun.
Buyurun Sayın Dervişoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı salgınla mücadele konusunda
malumunuz olduğu üzere bir kampanya başlatmıştır, adına da “Millî Dayanışma
Kampanyası” demiştir. Cumhurbaşkanı bu kapsamda yedi aylık maaşını bu
kampanyaya bağışlayacağını ifade etti, İYİ PARTİ olarak kendisine teşekkür
ediyoruz efendim.
Kampanyadan anlaşılan o ki on sekiz yıllık
iktidarınızda hazineyi içi boş bir hâle getirmişsiniz, şimdi de aziz
milletimize “Pamuk eller cebe, size bir IBAN numarası gönderiyoruz.”
diyorsunuz. Bizi kıskandığını söylediğiniz Avrupa ülkeleri vatandaşlarına “Siz
sağlığınıza dikkat edin, para desteği bizden.” diyor siz ise adına “millî”
koyarak para toplamak için bir kampanya tanzim ediyorsunuz. Tüm masraflarını
devletimizin karşıladığı kişinin maaşlarını bağışlaması yetmez. Bir zahmet,
Katar’dan alınan uçan sarayı, oğullara ait gemicikleri, kupon arazilerden elde
edilen gelirleri de bağışlasınlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu metin sizin değil
Sayın Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Her destek
paketinde özellikle kollanan, vergi affı dâhil her türlü avantaj sağlanan
yandaş müteahhitler de bir zahmet ellerini ceplerine atsınlar.
Değerli milletvekilleri, bütün dünyayı etkisi altına
alan coronavirüs, maalesef, bizim bildiğimiz, zaman zaman da dile getirdiğimiz
ancak sizin milletten hep sakladığınız bir gerçeği de ortaya çıkarmıştır.
Müflis tüccar hesabı açıkladığınız paketler Türk ekonomisinin nasıl bir batakta
olduğunu gözler önüne sermiştir. Görüyoruz ki tüyü bitmemiş yetimin hakkına
yani beytülmale de el uzatılmıştır.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi’nin
talimatıyla, belediyelerin düzenlediği yardım kampanyalarına destek kararı
almıştık. Sonra bir baktık ki İçişleri Bakanlığı valiliklere gönderdiği
genelgeyle onu da yasaklamış. Kürsüye çıkmadan önce aldığım bir habere göre
Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının yardım kampanyası için
açtığı hesaplara bloke koyulmuş. 81 ilin valisine gönderilen genelgede
belediyelerin yardım toplamasının yasada yeri olmadığı ifade edilmiş; vatandaş
için destek kararı alan ve yardım kampanyası başlatan belediyeler için de
soruşturmalar açılacağı ifade edilmiştir.
Arkadaşlar, hayır işlerini de tek elde topladınız da
bizim mi haberimiz yok? Esnaf siftah yapamıyor, millet evine ekmek götüremiyor.
Bu vebalin altında kalmayı nasıl göze alabiliyorsunuz? Bu durum sarayda VİP
cuma namazı düzenlemeye benzemez. Milletin ahı iki cihanda da yakanızı
bırakmaz. Bırakın, herkes üzerine düşeni yapsın. Bu tutumunuz nedeniyle, “Biz
üzerimize düşeni yapamayacağız, Millet İttifakı’nın belediyeleri de yapmasın.”
diye attığınız bu adımdan bir an önce vazgeçmenizi temenni ediyorum. Öyle
anlaşılıyor ki sizin derdiniz millet değil, milletin bu zor gününde sorunlarına
çözüm üretmek de değil. Gün, siyasi hesap yapma günüymüş gibi
değerlendiriyorsunuz. Bunu yapmayınız. Gün siyaset yapma günü değil; gün, günü
kurtarmak günü de değil; gün, geleceği kurtarmaktır. Bu şuur ve sorumlulukla
hareket etmek mecburiyetinde olduğumuzu hiçbirimiz unutmamalıyız.
Kendinizi izole ettiğiniz sırça köşklerden
hissedilmiyor olabilir ancak içinde bulunduğumuz durum fevkalade ağır ve
ciddidir. Algı yönetmeyi bırakın da süreci yönetmek yolunda doğru adımlar
atmaya karar verin. Yönetemiyorsanız da “Bizden bu kadar, elimizden bu kadar
geliyor.” deyip çekilebilirsiniz. Altın varaklı klima peteklerinin önünde poz
vererek devlet yönetilmez. Devlet yönetmek ciddiyet gerektirir ve doğru
kararlar alabilecek bir iradeyi sergilemekten geçer.
İYİ PARTİ olarak Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendi’nin talimatları doğrultusunda, neler yapabiliriz, yarına
hangi doğru mirası bırakabiliriz diye çaba sarf ediyoruz. Sizlere de bir
anlamda neler yapılması gerektiği noktasında muhalefet olarak yol göstermeye,
yolunuzu açmaya ve aydınlatmaya çalışıyoruz. Siyasi ajandayla değil de olaya
vicdanınızla bakarsanız attığımız adımların, verdiğimiz önerilerin vatandaşın
sorununa derman olacağı gerçeğini göreceksiniz ancak siz bu süreçte akılla
hareket etmediğiniz gibi vicdanınızla da hareket etmiyorsunuz. Bugün
uluslararası anlaşmaları konuşma günü değil; aslında konuşulması gereken,
asgari ücretliler için, emekliler için, fedakâr sağlık çalışanlarımız için
neler yapabiliriz, bunları konuşmamız gerekiyor. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bir dizi kanun teklifi verdik. Gelin, hep birlikte bu kanun
tekliflerini konuşalım, yasalaştıralım, Türkiye Büyük Millet Meclisi de
sorumluluğunun gereğini yerine getirsin, bir nebze olsun milletimizin nefes
almasına katkı sağlasın. Verdiğimiz kanun teklifleri: Asgari ücretle çalışan
vatandaşlarımızın gelir vergisinden muaf tutulması. İki, tüm Kredi ve Yurtlar
Kurumu borçlarının bir yıllığına faizsiz olarak ertelenmesi. Kısa çalışma
ödeneğinden yararlanma şartının kapsamı genişletilsin ve prim yatırma gün
sayısı 450 günden 150 güne indirilsin; bu, üçüncü teklifimiz. Yap-işlet-devret
modeliyle hayata geçirilen köprü ve otoyollar için ödenen garanti geçiş ücreti
pandemi süreci geçene kadar iptal edilsin yani en azından bu süreç atlatılana
kadar ödemeler durdurulsun. Beşinci kanun teklifimiz, elektrik, doğal gaz ve su
fatura tüketim bedellerinin 1.7.2020 tarihine kadar ilgili bakanlıklar
tarafından karşılanması, elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılması,
elektronik haberleşme ve fatura ödemelerinin gecikmesi durumunda verilen hizmet
durdurulmasının ortadan kaldırılması. Diğer bir kanun teklifimiz; salgın
sürecinde, bütün ürünlerden alınan KDV oranlarının yüzde 1’e düşürülmesi ve
yine bir diğer kanun teklifimiz; bu süreçte fedakârca çalışan, kahraman sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçilmesi, sağlık çalışanlarına yönelik
şiddetin cezai müeyyidelerinin artırılması.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifini biz
getirdik diye onay vermeyecekseniz eğer, buyurun, iktidar grubu olarak siz
getirin, biz İYİ PARTİ olarak desteklemeye hazırız. Yeter ki milletimiz için
faydalı adımlar atılsın. Unutulmasın ki kimin öneri verdiği önemli değil, bir
an önce bu zor süreçten geçen insanlarımızın derdine az da olsa çözüm
üretebilmek, derman sağlayabilmektir. “Bu kanun tekliflerinin kime ne faydası
olacaktır?” demeyin. Toplumu partizan politikalarla kutuplaştırmayın. Zaten
yeteri kadar kutuplaştık ve birbirimize karşı ötekileştik. İktidar, bizden
kendisi gibi konuşmamızı istiyor. Biz de muhalefet olarak milletimize verdiğimiz
sözün gereğini yerine getirmeye gayret sarf ediyoruz.
Millet olmak kaderde, kıvançta, tasada bir ve
beraber olmaktır. Şimdi, belki de tarihimizin en tasalı günlerinden geçtiğimiz
bu dönemde toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın en yüksek noktada olması
gereken şu dönemeçte bile toplum göbeğinden ikiye yarılmış durumdadır. Tarih
bunu yapanları affetmez, millet bunu yapanları affetmez, hepsinden önemlisi
Cenab-ı Hak bunu yapanları affetmez. Cenab-ı Hak birliğimize, beraberliğimize
zeval getirmesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Milletimizi bu
zor günlerden çıkaracak el birliği, güç birliği ve gönül birliğini bizlere
nasip etsin.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum efendim.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Kamil Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de sözlerimin başında yüce heyetinizi
saygıyla selamlayarak huzurunuzdayım.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2020 yılının ilk
çeyreğinde ülke olarak ulusal ve uluslararası ölçekte ortaya çıkan birtakım
sorunların olumsuz yansımalarına milletçe tanıklık etmekteyiz. Bir yandan transit
geçiş güzergâhı olmamız nedeniyle ağır bedellerle yaşadığımız göç ve göçmen
sorunları ve olumsuz yan etkileri; öte yandan doğu, güneydoğu merkezli,
ülkemizin birçok yerinde yaşadığımız deprem ve çığ felaketleri ve acı
kayıplarımız ve akabinde Suriye’nin İdlib bölgesinde Bahar Kalkanı öncesi ve
sonrasında yaşananların bizleri büyük acı ve kedere boğması ilk akla gelen
hususlardır.
Son günlerde buna bir de kitlesel bir sağlık tehdidi
hâline gelen Covid-19 salgınının ülkemizi de etkisi altına alması eklenince
milletçe aklıselim düşünmemiz ve hareket etmemiz gerektiğinin kaçınılmaz olduğu
açık ve sarihtir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir müddet bu tarz olağan
dışı durumlarda tüm mülahazaları bir kenara bırakarak birlik ve beraberlik
içinde, toplu bir tutum, tavır, davranış ve eylem içerisinde olmamız gerektiği
çağrısında defaaten bulunmuştuk.
Şimdi, bir kez daha tekrar ediyoruz çünkü söz konusu
vatanın bütünlüğü, milletin sağlığı ve güvenliğidir. Böyle bir birlik ve
beraberlik ruhuyla üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele yoktur. İşte, somut
bir örneğini geçen günlerde kutladığımız, yâd ettiğimiz, 105’inci yılını idrak
ettiğimiz Çanakkale Deniz Zaferlerinde gördük.
Saygıdeğer milletvekilleri, insan, yaratılışı gereği
maddi ve manevi bir varlıktır. Yani bir yönüyle manası, iç dünyası söz konusu;
bir yönüyle de maddi dünyası söz konusudur. Dolayısıyla ikisi arasındaki
dengeye dikkat ederek birtakım gelişmeleri takip edip birtakım iyi niyetli
çabaları göstermek zorundayız çünkü aslolan, gerçekten, insanın bir bütün
olarak bu dünyada ikamesinin, hayatının devamının sağlıklı bir şekilde
sürdürülmesidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türk milleti, tarihinin
çeşitli dönemlerinde yüz yüze geldiği büyük afet, salgın, saldırı ve
musibetlere karşı millet olma refleksiyle, “Sen ben yok, biz varız.” şiarıyla
hareket etmiş ve elhamdülillah, üstesinden gelmeyi başarmıştır çünkü vatanı
korumak, onu kurmak veya kurtarmak kadar şerefli bir görevdir. Bu görevin de
birinci dereceden muhatabı, aziz milletinin kurumsal veya sistematik yapısı
olan devlettir. Yani milletin yaşaması ile devletin varlığı ve idamesi arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Dolayısıyla, bu ilişkiyi dikkate alarak birtakım
hususlara değinmek istiyoruz.
Evet, şu ana kadar kürsüden yapılan konuşmalar ışığında,
baktığımızda, sürekli, seçildiğimiz bölgeleri temsilen ve bizim üst çatımız
olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ali bir kurumu olarak yüce Mecliste
birtakım kalkınma önerileri, birtakım kurtuluş reçetelerinden bahsettik.
Elbette ki bunlar devletin, Hükûmetin yapması gereken hususlardır ama çuvaldızı
oraya batırırken iğneyi de kendimizden ihmal etmemeliyiz diye düşünüyoruz. Niye
söylüyoruz? Çünkü gerek şu anda varlık, buradaki mevcudiyetimizin anlamı olan,
seçildiğimiz bölgelere olan sorumluluklarımızdan bakarak çıkarım
sağladığımızda, gerek insani duygularımız açısından ya da inançlarımız,
değerlerimiz, kriterlerimiz açısından baktığımızda, inanın, hepsini bir arada
hesaba katıp şu sonuca varıyoruz: Biz bildiklerimizle değil ya da vâkıf
olduklarımızla, öngörülerimizle değil yaptıklarımızla sorumlu tutulacağız,
yaptıklarımızdan dolayı, en önde söylediğim, seçmen huzuruna geçeceğiz,
insanlığa hesap vereceğiz, tarihe not düşeceğiz ya da indallahta bunun manevi
hesabını da göreceğiz. Dolayısıyla neyi bildiğimiz değil, neyi tavsiye
ettiğimiz değil, hangi sistemi, hangi öngörüyü, hangi siyasi çıkarımı veya
çözümü önerdiğimiz değil, burada ne yaptığımızın biraz daha gündeme gelmesi
gereken olağanüstü şartlarda yaşıyoruz. Ne yapmalıyız? Biz, bize düşmesi hasebiyle
yapmamız gereken, bu kadar ivedilikle çözüm bekleyen çok önemli bir sağlık
meselesi konusunda ne yapmalıyız? Dünya şu anda gerçekten bir çaresizlik
içerisinde, fakruzaruret içerisinde ve inanın, bazı Avrupa ülkelerinin
akıbetinin ne kadar sıkıntılı olduğunu resimlerde çok açık bir şekilde
görüyoruz; gömülmeyi bekleyen cesetler…
Şimdi, bütün bunlar ışığında, birazcık sorumluluk
alarak neler yapılabilir? Biz, âcizane bunu düşündük, tefekkür ettik, istişare
ettik ve Genel Başkanımız, biraz önce saydığımız 2020 yılının ilk çeyreğinde
yaşadığımız bütün bu sıkıntılar noktasında, gerçekten “Biz ne yapabiliriz?”
noktasında somut birtakım eylem planlarını devreye soktu. İşte, bunlardan bir
tanesi, hatırlarsınız, Malatya ve Elâzığ’daki deprem akabinde arkadaşlarımızla
oraya gidip elimizde ne varsa, gücümüz neye yetiyorsa -hani “Komşusu açken tok
yatan bizden değildir.” ulvi düşüncesine matuf bir şekilde- çadırımızla,
kumanyamızla elimizdekini avucumuzdakini paylaşmaya çalıştık. Yetmedi, daha
sonra, göç dalgası sonrasında Trakya sınırımıza yoğunluklu olarak birikenler
için yine biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Genel Başkanımızın
öngörüsüyle “Somut, ete kemiğe büründürülmüş şekliyle ne yapabiliriz?”
düşüncesinin eyleme dönüşmesi sonucu “Hiç değilse oradaki çocuklara, donmak
üzere olan yavrularımıza bir kreş açalım, hiç değilse indallahta onların
feryatlarıyla muhatap olmayalım.” dedik.
Şimdi de karşımızda bir salgın var. Elbette ki
siyasetin çözmesi gereken sorunlar var, elbette ki biz de seçilmiş olduğumuz
bölgenin insanlarının bu olağanüstü şartlarda karşılaştığı birtakım
sıkıntılarına vâkıfız. Belki birçoğu Türkiye'ye genel, şamil kılınacak
meselelerdir ama özellikle doğuda, güney doğuda, gerçekten iklim şartlarının
ağır olduğu bölgelerde biraz daha ağırlıklı seyrediyor. Bizim öncelikli olarak
inanın -yardım paketleri ya da ufak tefek birtakım, elbette ki bunları
anlamsızlaştırmayacağız, küçümsemeyeceğiz ama- ivedilikle çözülmesi gereken…
Gerçekten sanayi bölgesi olmaması hasebiyle genellikle esnafın ve küçük ölçekli
sanayicinin olduğu bir bölgeden bahsediyoruz, hizmet sektörünün yoğunluklu
olduğu bir bölgeden bahsediyoruz; kapanan iş yerlerinin olduğu, ücretlerini
alamayanların, çıkış akdi verilenlerin yaşadığı bir bölgeden bahsediyoruz. O
zaman ne yapabiliriz? Elbette ki devletimiz, yetkililer, Hükûmetimiz bu konuda
peyderpey birtakım önlemler alıyor ama biz “Bir an önce buna -çorbada tuz
misali- nasıl bir katkıda bulunuruz?”un endişesi içerisindeyiz. Uykularımız
kaçıyor, rahat değiliz çünkü nereden geldiğimizi biliyoruz, nereye
gideceğimizin de farkındayız. Biz, yüce Türk milletinin, gerçekten, İslam ahlak
ve faziletiyle bezenmiş yüce mensuplarıyız. Dolayısıyla, artık uykusuz gecelere
muhatap olmama adına dedik ki: “Evet, bizim de bu çorbada tuzumuz bulunsun.” İşte,
o, elektrik faturasını ödeyemeyen, doğal gaz faturasını ödeyemeyen, dükkânını
açıp rızık kapısını işletemeyen insanlara gerçekten somut bir şeyler yapmak
lazım. Onun için böyle bir kampanya başlatıldı ve biz de parti olarak -Genel
Başkanımız kendi ifadesiyle buna katıldığını dün açık bir şekilde belirttiler-
buradan, katıldığımızı çok net bir şekilde ifade ediyoruz. Elbette -benim
buradaki bireysel olarak katkım- ben inanıyorum ki en azından dadaşlar diyarı
Erzurum’daki gerçekten soğuktan düçar, yeni fatura eklenmesin diye yakıtını
yakamayan insanların belki 1 lirasına katkıda bulunur benim bir maaşım diye
vicdanen bir rahatlama düşüncesi içerisindeyim. Bunu yapmazsak gerçekten
sıkıntı daha da büyük hâller alacak. Dolayısıyla bizim parti olarak bu kampanyaya
destek verdiğimizi ifade etmek istiyoruz. Elbette ki devletimiz -biraz önce
ifade ettim- mutlaka somut adımlar atıyor, daha çok atacak, daha büyük
projeleri devreye sokacaktır ama bizim de bu çorbada tuzumuzun olması gerekir.
Ama bunları yapmak yerine bağcıyı dövmeyi hedeflemek, gerçekten, bu şartlarda
ne siyaset adına ne muhalefet adına ne de efendim, birtakım öngörüler, birtakım
eksikler, hatalar üzerinde odaklanarak bir kazanım sağlama adına beyhude
girişimlerdir. Bunu somutlaştırmak gerekirse, taa dünyanın öbür ucundan,
Amerikalardan, insanların sağlığıyla ilgili dahi kötü bir haberi bir intikam
duygusuna dönüştüren, insanlıktan nasibini almamış insanların “tweet”lerine
bakınca “Ya Rabbi çok şükür iyi ki biz böyle değiliz.” diyoruz. Ne demek? Yani,
bir insanın sağlığından bir intikam duygusu, bir intikam vesilesi çıkarmaya
çalışıyorlar.
Efendim, bir hastane resminden 3 farklı haber
yapılıyor. Bir yerdeki hastanenin bir resmi, aynı resim, 3 ilde 3 farklı acil
resmi gibi lanse ediliyor. Bizim de doktor arkadaşlarımız var, ben de
akademiadan geliyorum, her akşam görüşüyoruz konuşuyoruz çünkü bu bir
seferberlik ilanıdır bir nevi. Niye seferberlik ilanıdır? Yaşadığım somut bir
örnekle ifade etmeye çalışayım: “Erzurum’dan 2 mektup” diye, yabancı, İngilizce
bir metin geçti elime çok yıllar önce, tesadüfen karşılaştım, daha sonra
çevrildi bu. Efendim, Osmanlı-Rus Harbi sonrası, bölgede yoğun kış şartları,
kışın bir türlü toprağa ulaşılamamasından dolayı cenazelerin defnedilemediği,
karın altına gömüldüğü bir süreç ve İskoç Kilisesi mensubu 36 kişilik doktor
grubunun bölgeye insani yardım etme adına gelişi ve baharla birlikte… Onların
yazdığı 2 mektubun yaptığım çevirisinden size ifade etmeye çalışıyorum. Daha
sonra bu uluslararası belge olarak yayınlandı ve o doktorların bir tanesinin de
torunu geldi, Erzurum’da biz misafir ettik ve konuştuk. Aynen şunu ifade
ediyorlar: “Cesetleri gömemiyorduk. Bırakın teşhis, tanı koymayı, gelen
cesetlerin birçoğunun zaten derileri yapışmış, çorabını çıkarmaya çalıştığımızda
ayağının derisi de beraberinde geliyordu; birçoğunun ağzı, burnu, birçok uzvu
yoktu çünkü kurtlar yemişti. Bahar geldi, sular akmaya, karlar erimeye
başlayınca şehri bir koku aldı ve eriyen karlar kızıl akmaya başladı ve
dizanteri, difteri ve diğer salgınlardan dolayı 36 kişilik doktor grubundan
16’sını da biz kaybettik.”
Şimdi, Allah aşkına, bu yüce Meclis çatısı
altındayız, defaatle söylüyoruz; ne olur şu siyasi mülahazalarımızı bir kenara
bırakalım, birbirimizde ayıp arama noktasında değiliz artık çünkü, gerçekten
Yaradan’ımızın da yasak ettiği bir şey, kusur aramayacağız, şimdi kusur arama
zamanı değil, ayıp arama, hayıflanma “Eh işte, bunu yaptın, bunun cezası da
budur.” deme zamanı değil. 14’üncü yüzyılda da bunun çaresi buydu. Aynen
Somuncuoğlu gibi, aynen 11’inci yüzyılda İbni Sina’nın yine millete söylediği
de buydu o dönemde yaşanan salgınlar ışığında. Şimdi, bizim gerçekten bireysel
olarak katkımız ne olabilir, ne yapabiliriz? Burada siyasi düşüncelerimizi,
mülahazalarımızı bir kenara bırakıp, gerçekten sözle değil -çok hafife
alıyoruz- alkışlamayalım, tebrik etmeyelim, “Allah razı olsun.” demeyelim, ne
yapalım? Ne yapalım? O zaman onların maddi eksikliklerine maddi katkıda
bulunalım, o zaman geçmişimize bakıp ders çıkarıp, tekrar yaşamama adına “Biz
ne yapabiliriz?”in çare ve çözümünü düşünelim.
Değerli arkadaşlar, bu düşünce ve duygularla biz
hareket ettik ve bu kampanyaya katılma kararı aldık çünkü benim Erzurum’daki
hemşehrimin gerçekten fakruzaruret içerisinde ödeyemediği faturalarına kaynak
oluşturulması adına ben bu çorbaya bir tuz atma niyetindeyim. İnşallah Rabb’im
hedefine ulaştırır diye düşünüyorum.
Ben bu duygularla yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, saat 15.30’da haftalardır tartışılan infaz
yasa taslağı açıklandı. Yine bir iktidar klasiğiyle karşı karşıyayız. Geçen
hafta büyük şaşaalarla, tefle zurnayla, işte “Partilerle görüşüyoruz, biz kendi
taslağımızı getirmiyoruz, gideceğiz diğer partilerin görüşlerini alacağız.”
diye, uzun yıllardan sonra bizimle de görüşmeye geldiler; uzun uzun
görüşlerimizi aktardık -diğer partiler kendileri söylerler- yazılı da sunduk
ama bugün önümüze gelen taslağa… Zaten bilgi verme gereği duymadılar, sadece
ortaklarıyla konuştular ve ilk getirdiklerinden hiç de farklı olmayan bir
paketle karşı karşıyayız.
Bunun neresinden tutacağımı bilmiyorum. Bu corona
döneminde, salgın döneminde tutulabilecek hiçbir yanı yok bu önerinin. İktidar
partisi alenen, bütün dünyaya “Benim yurttaşlarımın canı umurumda değil.”
diyor. “Ben cezaevinde yaşayan, tutuklu bulunan ya da hükümlü bulunan yüz binlerce
insanın ölme riskini ciddiye almıyorum.” diyor. Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Yüksek Komiseri defaaten çağrı yapıyor: “Lütfen cezaevlerindeki tutuklu
ve hükümlüleri serbest bırakın.” diyor. İtalya bırakıyor, İran bırakıyor,
Türkiye ne yapıyor? Her şeyi Allah’ın lütfu olarak görüyor ya, bu kriz, bu
corona krizi, salgın, Allah’ın lütfu falan değil; istediğiniz kadar kendi
lehinize çevirmeye çalışın, insanlar arasında, ölüm ile yaşam arasında çok ince
bir çizgi var.
Biz somut bilgiler söylüyoruz. Şu anda
cezaevlerinde, Kırşehir E Tipi Cezaevinde bazı bölümler karantinaya alınmış
diyoruz. Biraz önce konuşmacımız söyledi, Nalan Özaydın -adını veriyoruz-
Mazıdağı Belediye Eş Başkanımız şu anda karantinada ve virüs teşhisi konulmuş
diyoruz. Şakran Cezaevinde bir görevlinin -resmî bilgidir bu, şu anda tespit
yapılmış- ikinci testinin sonucu bekleniyor, ikincisi pozitif çıkar diye. Biz
diyoruz ki: “Cezaevlerini boşaltın.” İnfaz koruma memurlarını cezaevine
tıkıyorlar. Bu kadar zekâ yoksunu olunur mu? Binlerce, on binlerce infaz koruma
memurunu niye izole ediyorsunuz toplumdan? Bunun bir yolu var, içeridekileri
serbest bırakacaksınız. Siz yurt dışına çıkışı yasakladınız, iller arası
seyahati yasakladınız, mahalleleri izole ediyorsunuz, binaları karantinaya alıyorsunuz;
siz bu insanların kaçmayacağını, kaçamayacağını, böyle bir teşebbüs
olamayacağını adınız kadar iyi biliyorsunuz. Burada tarif edilemez bir
düşmanlık var. Yok efendim “Terör suçları kapsam dışıymış...” Terör kim ya?
Terörist kim? Öğretmen, doktor, siyasetçi, öğrenci, gazeteci, akademisyen,
yazar çizer; bunlar terörist falan değil. Bunlar, bu insanlar, sadece AKP’ye
muhalif olduğu için cezaevindeler. Terör tanımı dünya tarihinin en geniş hâlini
yaşıyor şu anda. Bunu böyle değerlendirenler ancak terörist olabilir. İçerideki
Selma Irmak, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş terörist değil, Osman Kavala
terörist değil; Mehmet Emin Özkan terörist değil; daha birçok isim verebilirim.
Yarın duruşması var, Elif Kısa terörist değil. Biraz önce aradılar, Siti Gören
70 yaşında, yüksek risk grubunda. Bu, terörist mi şimdi? İşte bununla iktidar
partisi şunu yapıyor -hukuki mealini söylüyorum- insan öldürmeye tam teşebbüs
ediyor. Cinayettir bu, cinayet. Siz, corona virüsüyle insanların ölümüne göz
yumarsanız, bu, kaldırıldığı iddia edilen idam cezasının geri gelmesidir. Siz,
o insanları cezaevinde öldürmeye çalışıyorsunuz. Bu, düşmanlık bile değil. Biz
yüz binlerce, 288 bin candan söz ediyoruz, aileleriyle beraber milyonlarca
insandan söz ediyoruz; bunlar bu ülkenin yurttaşları değil mi? Yurttaşları
değilse çıkın deyin ki: “Yurttaşlıktan attık, biz onları virüsle baş başa
bırakıyoruz.” Bu yönüyle infaz yasası bir idam yasasıdır, bir cinayet
yasasıdır, insanları öldürmeye alenen kastetmektir. Biz bunu asla kabul etmiyoruz.
Bize hiçbir şey danışılmadı, hiçbir konuda ortaklaşmadık, sadece görüşlerimiz
sunuldu, diğer partilerle ortaklaşıldıysa da bizim hiçbir bilgimiz ve ilgimiz
söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Beştaş, tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi, efendim,
birçok suç çıkacak. Bizim önerimiz de şuydu zaten: Önce, bir, cezaevlerini
ayrımsız boşaltalım, yaşam hakkını koruyalım, diğer tedbirleri mahkemeler alır;
adli kontrol mü verir, ev hapsi mi verir, denetimli serbestlik mi verir, bunu
verir. İlk adım, acil adım budur. Sanki adil yargılama varmış da, sanki
Türkiye’de yargı tarafsız, bağımsızmış da bu insanlar hüküm giymiş. Ya, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin yüzlerce kararı var “Türkiye’de adil yargılama
yoktur.” diye. Anayasa Mahkemesinin onlarca kararı var “Türkiye’de adil
yargılama yoktur.” diye.
Hükümlü olanlar… Şimdi, Mehmet Emin Özkan 84
yaşında, 2 oğluyla beraber bir itirafçının yalanları yüzünden içeride ve şu
anda yüksek risk grubunda, şu an 37 derece ateşi var. Şimdi, o ölse doğal ölüm
mü olacak? Hayır, cinayettir. Bunun faili de bu iktidardır ve bunun hesabını er
geç vereceksiniz. Tez, yol yakınken bu infaz paketini geri çekin; adil, herkese
eşit uygulanabilecek, “infazda eşitlik” prensibini gözeten bir yasa taslağı
getirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu, tarihsel
sorumluluğunuzdur. Dünya corona salgınıyla mücadele ederken, herkes
yurttaşlarını korumaya çalışırken, iktidar bugünkü açıklamasında “Efendim, 90
bin kişiyi dışarı çıkarmayı hedefliyoruz.” diyor. Cezaevinin sayısını
hafifletiyorlar. Tutuklu ve hükümlülerin, mahpusların nüfusunu azaltıp kendilerince
bir tedbir almaya çalışıyorlar. Uzun süredir gündemlerinde olan bir şey,
coronayı bahane ederek birilerini dışarı çıkarmaya çalışıyorlar.
Bu konuda ayrımcılığa karşıyız, eşitsizliğe
karşıyız, cinayete karşıyız, idam cezasına karşıyız ve iktidarın tek başına bu
yasaları bu şekilde getirmesine karşıyız. Bu vesileyle, cezaevlerinde bulunan
bütün arkadaşlarımı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
İnfaz yasasına hem Komisyonda hem Genel Kurulda en
net ve sert muhalefeti yapacağımızı da ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın görüşülmekte olan 50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; konuşmayı dikkatle dinlemeye çalıştım. Tabii ki her yasa teklifi
gibi infaz teklifi de eleştirilebilir, “daha fazlası olsun, daha eksiği olsun”
denebilir. Zaten Komisyon aşaması da Genel Kurul aşaması da bu yüzden var.
Beraber tartışacağız, bununla tüm iddiaları dile getireceğiz.
Değerli arkadaşlar, her yasa gibi tabii ki bu da
eleştirebilir ancak iki hususu düzeltmek istiyorum. “Kırşehir Cezaevinde
coronadan karantina var.” iddiasının doğru olmadığını ifade etmek istiyorum; az
önce bilgi almaya çalıştık arkadaşlarımızdan, valimizden, diğer görevlilerden.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bize de bilgi geldi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Varsa eğer -bununla
ilgili- ayıp değil, corona karşısında tabii ki karantinaya alınabilir ama şu an
olmadığı bilgisini aldık, paylaşmak isterim.
İkincisi: Sayın Başkan, birtakım isimler okuyarak
sayın konuşmacı “Bunlar terörist değil.” dediler. Kimin terörist kimin
olmadığını sayın konuşmacı veya başkaları değil, bizzat mahkemenin
değerlendirmesi lazım. (HDP sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Hangi mahkeme?
OYA ERSOY (İstanbul) – Saray…
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hangi mahkeme?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Corona var, sakin olun.
Bağırmayın… Sakin…
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – AKP’nin elinde
oyuncağa dönüşen mahkeme mi?
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Muhalifleriniz onlar,
muhalifleriniz!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen, müsaade
eder misiniz?
Sayın Turan, tamamlayın lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Arkadaşlar, sadece
“Konuşmacı bir liste okudu.” dedim, daha bir şey demedim.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Çünkü ayrımcılık yapıyorsunuz!
300 bin insanı ölüme terk ediyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok heyecanlı bir grup
Sayın Başkan bu… Sakin olun, gerek yok.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Heyecanlı değiliz…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bakınız, polemik olmasın
diye…
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – 300 bin insanı ölüme terk
ettiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir daha
söylüyorum: Kimin terörist kimin olmadığına sayın konuşmacı değil mahkemeler
karar verir. Kaldı ki okunan liste içerisinde “Sırtımızı PKK’ya dayadık.” diye
gurur duyan insanlar olduğunu hepimiz biliyoruz. O yüzden, bırakın, mahkemeler
kimin sırtını teröre dayadığına kimin dayamadığına karar versinler.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hangi mahkeme ya?
Hangi mahkeme?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bakın, Grup Başkan
Vekiliniz söz istiyor, müsaade edin.
Sayın Beştaş buyurun.
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Gönül isterdi ki gerçekten tarafsız ve bağımsız bir
yargı olsun ve kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna yargı karar versin. Bu
meseleyi, önce kendilerine hatırlatmak isterim ki: “Biz karşı hamlemizi yapar
işi bitiririz” diyen Cumhurbaşkanına ve AKP Genel Başkanına bir sorsunlar. O
karşı hamle nedir? Ne yaptılar da Selahattin Demirtaş hakkındaki karar
değiştirildi? Figen Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında, sahte belgelerle, Ankara’da
ikinci tutuklama kararı nasıl verildi bunu gayet iyi biliyoruz. Bu kararı yargı
vermedi, bu kararı siyaset verdi, bunu iktidar partisi verdi ve Türkiye
tarihinde ilk defa, ilk defa, Selahattin Demirtaş ve Yüksekdağ 3 defa, tahliye
olup tekrar tutuklanıyor. Osman Kavala üç ayrı suçtan bir tahliye oluyor, yeni
bir suçtan tutuklama kararı veriliyor. Emir ve talimatla çalışan bir yargı
düzeninde toplumun yargıya güveni kalmamıştır, bizim de güvenimiz kalmamıştır
ama yargı rahat bırakılmalıdır. Yargı mensuplarını da zan altında bırakmak
istemiyorum çünkü yargı şu anda büyük bir baskı ve baskı tehdidi altındadır.
İşten atılıyor, tutuklanıyor, sürgün ediliyor, her türlü işlem yapılıyor, sonra
efendim “Yargı karar veriyor.” Hayır, yargı karar vermiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Efendim, zabıtlara
geçsin, uzatmayacağım. Kimin terörist olup olmadığını hem mahkemeler hem
milletin genel kahir ekseriyeti biliyor Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizce de biliyor.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında
Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile
Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (Devam)
BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri tamamlanmıştır.
Şimdi şahsı adına söz talebi Sayın Abdullah Koç’un.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; an itibarıyla hapishaneler gerçek anlamda bir ölüm alanı
hâline gelmiş durumdadır. Durum o kadar vahimdir ki artık bu corona virüsü ne
yazık ki birçok hapishaneye yayılmış ve birçok hapishane şu anda karantina
altındadır ve cezaevlerinde bulunan binlerce insan şu anda tehlike altındadır.
Değerli arkadaşlar, bakın, 220 bin nüfusu
barındırabilecek olan cezaevlerinde şu anda tam 300 bin insan kalıyor, 300 bin
insan. Bakın, 3.100 hükümlü ve tutuklu çocuk şu anda cezaevinde. 780 çocuk
anneleriyle beraber şu anda cezaevinde kalmakta. Bakın, İnsan Hakları
Derneğinin verilerine göre 457’si ağır yani ölümle pençeleşiyor, toplamında
1.333 mahpus şu anda ağır hasta ve ölümle yüz yüze kalmış durumda değerli
arkadaşlar.
Bakın, size biraz önce, saat 15.30’da AKP’nin bütün
Türkiye’ye ve bütün dünya kamuoyuna açıklamış olduğu bu infaz yasasıyla ilgili
bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Bakın, bütün dünya, uluslararası
bütün örgütler, Dünya Sağlık Örgütü bu küresel vebadan, bu küresel hastalıktan
kurtulmanın yolunun uzlaşmadan geçtiğini söylüyor “Ancak uzlaşmayla bunu
yenebilirsiniz.” diyor fakat bu AKP Hükûmeti ne yapıyor? AKP hükûmeti, halklar
arasında uzlaşma sağlayabilecek olan bütün ortamları elinin tersiyle itiyor. Ne
yapıyor peki? Bakın, cezaevlerini birer ölüm alanı hâline getiriyor. Terörle
Mücadele Yasası deniliyor -TMK- Terörle Mücadele Yasası neyi getiriyor?
Yazarları cezaevine tıkıyor, siyasetçileri cezaevine alıyor, gazetecileri
cezaevine tıkıyor, savunma yapan avukatlara yönelik cezaevi ortamını öngörüyor.
Terörle Mücadele Yasası temel Ceza Yasası’nın yüzde 50’sini kapsıyor, yüzde
50’sini. Maddelerini saymaya çalışırsak burada bitiremeyiz değerli arkadaşlar.
Terörle Mücadele Yasası’nı uygulayan mahkemeler de
mevcut olan iktidarın etkisi altında ve bu iktidarın neredeyse etkisiyle karar
verir hâle gelmiş durumda. Terör kavramı, 1990’lı yıllarda Türkiye’nin yasal
ortamına girmiş fakat öyle bir aşamaya gelmiş ki bu iktidara karşı olan, bu
iktidara ses çıkaran, bu iktidarı eleştiren kim varsa hepsi Terörle Mücadele Yasası
çerçevesinde sorgulamaya tabi tutuluyor ve ne yazık ki hapishanelere
gönderiliyor. Bakın, ben size bir örnek vereceğim değerli arkadaşlar: Bu
hükûmet dün bir kampanya başlattı. Bu kampanyaya “Zırnık yok.” diyen insanlar
şu anda takibat altında ve evlerine baskınlar düzenleniyor. Bakın, karşı koyan,
eleştiren insanlara yönelik, an itibarıyla operasyonlar başlamış durumda. Ben,
size yakın bir tarihten bir örnek vereceğim: Bakın, Malik Yılmaz bir tır
şoförü. Çıktı, mevcut olan “Eve kapanın.” ortamını eleştirdi diye kendisi
gözaltına alındı ve şu anda, değerli arkadaşlar, denetimli serbestlikten
faydalanıyor, denetimli serbestlikle evine gönderildi, imza karşılığında
bırakıldı. Bakın, Hatay İl Emniyet Müdürü ne diyor biliyor musunuz? “Sosyal
medya üzerinden provokatif paylaşımlar yapan hesap sahipleri hakkında
araştırmalar neticesinde; TikTok’la yapılan, Twitter üzerinden paylaşılan,
halkı kin ve düşmanlığa tahrik edici video paylaşımı yapan kişiler hakkında
soruşturma açılmış ve mahkemeye götürülmek üzere gözaltına alınmıştır.” Bu kim?
Bu bir tır şoförü. Bakın, bir eleştiri karşısında uğramış olduğu şeye bakın.
Peki, ben bu il emniyet müdürüne soruyorum şimdi buradan: Valilik önünde bir
kişinin “Ben açım.” diye kendini yakmasına sebep olan kişiler hakkında bir
soruşturma açtı mı? Buna sebep olan kişiler hakkında bir gözaltı kararı verdi
mi? Bu mudur peki sizin yaptığınız? Hatay İl Emniyet Müdürüne ve İçişleri
Bakanına buradan sesleniyorum: Sizin yaptığınız bu mudur peki? Bu mudur
uzlaşma? Bu mudur eşitlikçi davranma? Kesinlikle bunları kabul etmiyoruz.
Değerli arkadaşlar, derhâl yapılması gereken şeyleri
burada bütün kamuoyuyla paylaşmak istiyorum: Kesinlikle ve kesinlikle,
ideolojik anlamda, siyasal anlamda eleştiri yapan insanlara karşı âdeta bir set
hâline getirilen bu Terörle Mücadele Yasası’ndan kaynaklı tutuklu olan,
cezaevinde hükümlü olan bütün arkadaşların derhâl serbest bırakılması
gerekiyor. Bakın, bunun yanı sıra Türkiye’de bu tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yitiren mahkemeler tarafından verilen tutuklama kararlarına
derhâl ara verilmeli ve insanlar kendi evlerine gönderilmelidir. Bakın,
cezaevleri şu anda birer ölüm alanı hâline geldi, toplama kampları hâline
gelmiş durumda. İran’ı beğenmiyorsunuz, İran’da bile binlerce insan cezaevinden
tahliye edildi, insanlar evlerine gönderiliyor.
Bakın, bu ceza infaz düzenlemesiyle getirilmek
istenen şey korkunç; “korkunç” denecek maddeler getiriliyor. İnsanları
cezaevinde ölümle yüz yüze bırakacak nitelikte olan bir yasa teklifidir ve
kesinlikle, derhâl geri çekilmesi gerektiğini ilan ediyoruz ve burada
öneriyoruz. Bakın, önlemler an itibarıyla ne olmalıdır? Ağır hasta mahpusların
salgın hastalık durumu nedeniyle infazları derhâl ertelenmelidir, derhâl.
Öncelikle 60 yaş üstü olan bütün mahpuslar, derhâl evlerine gönderilmelidir.
Hamile ve çocuklu insanlar, derhâl serbest bırakılmalıdır. Çocuk tutsaklar,
derhâl serbest bırakılmalıdır. Terörle Mücadele Yasası kapsamında –biraz önce
de belirttim- cezaevinde bulunan, tutsak olan herkes serbest bırakılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, son dönemde özellikle infazda
eşitsizlik ilkesini getiren bu maddelere ve bu uygulamalara derhâl son
verilmelidir. Tutuklamanın istisnai olduğu hususu gözetilerek mevcut
tutukluların hepsi evlerine gönderilmeli ve bu an itibarıyla hiçbir şekilde bir
tutuklama kararı verilmemelidir.
Mahpusların görüş hakları kesinlikle
kısıtlanmamalıdır. Bakın, cezaevlerinde acilen temizlik ve hijyen kurallarına
riayet edilmeli ve gereken malzeme derhâl temin edilmelidir.
Değerli arkadaşlar; hasta, engelli, yaşlı, çocuklu,
hamile mahpuslar derhâl evlerine gönderilmelidir. Bakın insanlar salgını önlemek
için hapishanelerin içine girecek kişiler, uymaları gereken hijyen kuralları
yönünden derhâl uyarılmalıdır. Sağlık çalışanları başta olmak üzere mahpuslarla
temas eden tüm çalışanlara koruyucu elbiseler verilmelidir ve bu konuda önlem
alınmalıdır.
Kurumda düzenli ve yeterli sayıda sağlık personeli
bulundurulmalıdır. Tüm hapishane çalışanı ve mahpus yakınlarına olası
belirtilere karşı derhâl test yapılmalıdır. Görüşlerin yapıldığı alanlarda
mahpusların görüş haklarını ihlal etmeyecek şekilde hızla önlemler
artırılmalıdır.
Bakın değerli arkadaşlar, ring araçlarıyla değil,
hijyenik ve sağlığa uygun araçlarla cezaevleri içerisindeki ulaşım
sağlanmalıdır. Aileler ve avukatlar başta olmak üzere herkese derhâl bilgi
verilmeli, bilgi alma hakları hiçbir şekilde kısıtlanmamalıdır.
Değerli arkadaşlar, tabii, bunların yanı sıra bir de
Hükûmete bu konuda bir eleştirimiz daha var: Bakın, bu corona virüsü karşısında
Amerika Birleşik Devletleri 2 trilyon dolar, Almanya 850 milyar avro, Kanada
500 milyar dolar, Fransa 500 milyar dolar, Türkiye ise “gönlünüzden ne koparsa”
gibi bir projeyle karşımıza çıktı. Sivil toplumun yapması gereken para toplama
ve kampanya işlemini maalesef bu Hükûmet, kamu gücünü elinde bulunduran iktidar
yapıyor.
Bakın, belediyelerimizin yardım konvoylarına el
konuldu, el. Kayyumlar atandı, belediyelerimizin bu halka yapacağı hizmetler ne
yazık ki engellendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Bir dakika daha söz talep
ediyorum.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Bakın, yine, İçişleri
Bakanlığı bir genelge yayımladı değerli arkadaşlar, belediyelerin, sivil toplum
örgütlerinin yardım toplama kampanyaları engellendi. Bunun üzerine bakın,
Ankara Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin başlatmış
olduğu kampanya neticesinde yatırılan paraların bazı bankalar tarafından bloke
edildiği bilgisi geldi; maalesef, bunun doğru olduğunu da buradan belirtmek
isteriz. Daha geçen hafta Dernekler Yasası’nda bir değişiklik yapıldı, bu
Dernekler Yasası’yla ne yapıldı arkadaşlar? Derneklere üye olan insanlar
fişlendi, fişlenme düzeni kuruldu.
Önce size, bunca silaha yatırılan paraları geri
çekin diyoruz, örtülü ödeneğe ayrılan 5,4 milyar lirayı bu halka harcayın ve
sarayın israfını önleyin diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, soru-cevap yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu sosyal mesafeyi artırma
ihtiyacı dolayısıyla epey ara veriyoruz yani milletvekillerimiz otururken.
Birbirimizle yapacağımız konuşmalarda da bu, maalesef, duyurmak için sesimizi
yükseltmemize sebep oluyor. O yüzden de sürekli, çok ciddi manada da bir uğultu
var ve rahatsız ediyor. Acil bir şey konuşmak isteyen arkadaşlarımız lütfen bu
konuşmaları kuliste yapsınlar diye rica ediyorum konuşmacıların da çünkü
insicamı bozuluyor.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FİLİSTİN DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
FİLİSTİN-TÜRKİYE DOSTLUK HASTANESİ’NİN GAZZE’DE ORTAK İŞLETİLMESİ VE DEVRİ İLE
FİLİSTİN VATANDAŞLARININ TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİNİ TÜRKİYE’DE ALMASINA DAİR
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 30 Mayıs
2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin
Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak
İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini
Türkiye’de Almasına Dair Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ
Grubu adına Sayın Ümit Özdağ’ın.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; corona salgını sonrası dünyanın, corona öncesi
dünyadan çok farklı olacağı konusunda hemen hemen herkes mutabık görülüyor.
Esasen, dünya, salgın öncesinde, 2008 finansal krizinden bu yana hiper
küreselleşmeden bölgeler etrafında yeniden örgütlenen bir küreselleşmeye,
neoliberalizmden milliyetçiliğe, kozmopolitizmden millîliğe, tek kutupluluktan
çok kutupluluğa doğru ilerliyordu. Corona salgını, yaşanan değişim sürecini
müthiş şekilde hızlandırmış görünüyor.
Değerli milletvekilleri, yaşanan salgının kısa, orta
ve uzun vadeli, geçici ve kalıcı sonuçları olacaktır. Devlet, siyaset, ekonomi,
hukuk, kültür, çalışma hayatı, sivil toplum, eğlence anlayışı; özetle her şey,
bütün dünyada büyük ölçüde eş zamanlı olarak değişecektir. Bütün dünyada bu
kadar kısa sürede yaşanan bu kadar büyük bir dönüşüm, bütün insanlık tarihi
boyunca gerçekleşmemiştir. Salgını etkisizleştirecek ilacın, tedavinin
bulunması geciktikçe salgının dönüştürücü etkisi, daha kökten ve ağır
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, önce salgını göğüsleyecek,
salgının Türk milleti üzerindeki etkilerini, başta sağlık, sonra ekonomik
anlamda en aza indirgeyecek ve müteakiben salgının dönüştürücü etkilerini
yapıcı bir şekilde dönüşüm için kullanacak bir hazırlığa devlet cihazının hazır
olması gerekir. Ancak ne yazık ki Türkiye, salgının sonuçlarını doğru
yönetemediği gibi, salgın sonrası dünyaya da henüz hazırlandığımızı söylememiz
mümkün değil. Büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayız ve kriz, salgının
sağlıkla etkileri azalınca kendiliğinden ortadan kalkmayacak, aksine ne yazık
ki daha da ağırlaşacak. Karşı karşıya olduğumuz durumu, günübirlik hazırlanmış
ekonomi paketleriyle aşmak veya halkın ihtiyaçlarını yardım paketleriyle
karşılamak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Varto depreminden sonra bir
grup milletvekili, Varto’ya ziyarete gidiyorlar. Bir milletvekili, çadırda
oturan bir yaşlı Vartoluya felaketten dolayı üzüntülerini ifade ettikten sonra
diyor ki: “Sizin için dua ediyoruz.” Yaşlı Vartolu kızarak cevap veriyor:
“Duayı biz ederiz, siz devletsiniz, işinizi yapın; bizi bu durumdan kurtarın.”
Böyle büyük bir küresel tehdit karşısında sivil toplum, millî birlik içinde
dayanışma göstererek yardım kampanyaları düzenleyebilir, hatta düzenlemelidir.
Devlet ise yardım kampanyası yapmaz, stratejik planlama yaparak mücadele eder.
Yapılması gereken, başı sonu belli, riskleri hesap edilmiş bir makro devlet
planlaması ve uygulamasıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, büyük imkânsızlıklar içerisinde İstiklal Harbi yönetmiş gazi bir
meclistir. Meclisimiz, İstiklal Harbi şartlarında harbin ekonomik kaynaklarını
oluşturmak için önce vergi tedarik kanunu çıkarmıştır; böyle bir gelenekten
geliyoruz.
Eski Merkez Bankası Başkanı ve İYİ PARTİ Ankara
Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz’la bu sabah bir görüşme ve fikir alma imkânım
oldu. Sayın Yılmaz, dört beş yıl süren harplerde bile bir ekonomik program
dâhilinde harbin sürdürüldüğüne, İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin savaşın
finansmanı için ünlü ekonomist Keynes’in ortaya koyduğu “Savaşı nasıl finanse
ederiz?” adlı plan çerçevesinde savaşı enflasyonsuz sonlandırdığına dikkat
çekti.
Değerli milletvekilleri, AKP, Türk milletini ve
milletimizin geleceğini düşünüyorsa palyatif, popülist politikalar yerine
Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışır şekilde stratejik bir planlamayla konuyu
ele almak zorundadır. Zaman, var olanı korumak, en az hasarla ekonomiyi ileriye
taşımak için planlamalar yapma zamanıdır. Maliye ve para politikalarını
birlikte, yaratıcı bir şekilde ve dönemin şartları gereği uygulamak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, ülke kaynaklarının büyük
bir bölümünü yandaş 5 firmaya tahsis edeceksiniz, yandaş şirketlere aklın ve
vicdanın kabul etmeyeceği vergi afları getireceksiniz ve 18 Ağustos 2018’de
Anadolu Ajansının verdiği bir habere göre Türkiye’nin yardımda dünyanın en
cömert ülkesi olduğunu, 2018’de 8,7 milyar dolarlık yardımla, 6 milyar 690
milyon dolarlık yardım yapan ABD’nin önünde dünyanın en cömert ülkesi olduğunu
kaydedeceksiniz ve Suriyeli sığınmacılar için sizin ifadenize göre 40 milyar
dolar ama hazineden çıkan 52 milyar dolarlık bir harcama yapacaksınız ve sıra,
Türk halkına gelince “Kendi kendinize yardım edin.” diyeceksiniz. Kriz
sebebiyle bu sene ödemeleri ertelemeleri mümkün iken, kullanılmayan
havaalanları ve yollar için hazineden yandaş şirketlere para aktarmaya devam
edeceksiniz ama işsiz kalan vatandaşlarımıza, işi batan esnaflarımıza sahip
çıkmayacaksınız.
Bakın, 1986 ile 2002 arasında yap-işlet-devret
modeliyle 67 tane proje yapılmış. Sözleşme bedeli 11 milyar 602 milyon dolar,
yatırım bedeli ise 11 milyar 127 milyon dolar, şirketlerin kârı 454 milyon
dolar, takriben yüzde 4 kâr etmişler. 2003-2017 arasında 158 yap-işlet-devret
projesi yapılmış, sizin döneminizde; sözleşme bedeli 123 milyar 286 milyon
dolar, yatırım bedeli ise 50 milyar 530 milyon dolar; şirketlerin kârı 72,7
milyar dolar, kâr oranı yüzde 147! Bunlar, devlet rakamı. Milletten para
toplayacağınıza, bu kadar kârı aktardığınız şirketlere bu sene hazineden para
aktarmayın.
Değerli milletvekilleri, karşı karşıya olduğumuz
ağır kriz, üç-beş aylık maaş bağışıyla toplanacak parayla aşılabilecek bir kriz
değil. Yapılması gereken, büyük kaynakları harekete geçirmektir.
Özetle, bu açıklandığı şekliyle, bir yardım
kampanyasıyla süreç yönetilmeye çalışılırsa, bu süreç yönetilemeyeceği gibi,
aslında, bir konkordato ilanı ifadesi bütün dünyanın önünde dile getirilmiş
olur ki doğrusu muhalefet partisi üyesi olarak da böyle bir şeyi biz arzu
etmeyiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına,
Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) –
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz 11 Marttan beri düzenli
olarak halka “Evde kal.” çağrısında bulunuyoruz. İşini kaybetme riskine,
yoksulluğa, işsizliğe, yaşam koşullarının zorluğuna rağmen, aslında bir gün
dönüp baktığımızda halkın büyük bir çoğunluğu, bu çağrıya kulak verdi ve evde
kalmaya devam etti. Yani toplum, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi; şu
an tam da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gereken, hükûmetin
kendisi. Çünkü hükûmetler tam da bu karantina dönemlerinde, en azından dünya
örneklerinde bizim tanıklık ettiğimiz hükûmetler çıkıp vatandaşlarına şunu
söylediler: “Evet, siz evde kalın, hiçbir şeyi sorun etmeyin, sadece
sağlığınızı düşünün. Biz varız, buradayız, sizin bütün sorunlarınızı biz
çözeceğiz.” dediler. Peki, bizde ne oldu? Bugüne kadar toplumun kaygılarını
giderecek, rahatlatacak herhangi bir somut, net adım atılmadı. Örneğin, ücretli
izin talebi gerçekleşmedi, temel ihtiyaçlar karşılanmadı; elektrik, su, doğal
gaz, internet ücretsiz olmadı, 10 milyonu bulan yoksullara yönelik herhangi bir
tedbir alınmadı.
Peki, ne oldu buna karşı? Cumhurbaşkanı dönüp
halktan -ne dedi- “Biz bize yeteriz.” hamasetiyle bir kez daha para talep etti.
Yani bu coronavirüsün faturasını da halka yükledi, halka havale etti. Yani
sosyal devletten sizin anladığınız, halktan para toplamakla sınırlı.
Dolayısıyla siz çok istiyorsanız elbette ki parayı etrafınızda kümelenen
sermayedarlardan toplayabilirsiniz çünkü biz biliyoruz ki bu topladığınız
parayı da bir kez daha onlara harcayacaksınız.
Değerli arkadaşlar, yine bu ülkede her konuda sadece
AKP konuşabilir, AKP eylemde bulunabilir, AKP faaliyette bulunabilir, AKP’nin
dışında her şey herkese yasak. Bakın, coronavirüse karşı da sadece AKP önlem
alabilir. AKP belediyeleri her türlü faaliyeti yürütebilir. AKP’nin il, ilçe
örgütleri her şeyi yapabilir ama HDP’nin belediyelerine kayyum atanır. HDP’nin
il, ilçe yöneticileri, halkı corona virüsü hakkında uyaramaz, herhangi bir
çalışma yürütemez.
Örneğin Diyarbakır’da 65 yaş üstü bireylerin, yine,
kronik hastalığı olanların, evde yalnız yaşayan insanların ihtiyaçlarını
gidermek için çalışma yürüten il, ilçe yöneticilerimiz, partimiz engelleniyor.
Neden? Bir gerekçeniz var mı? Gerçekten biz bunu çok merak ediyoruz. Sizin
yürüttüğünüz faaliyeti sizin muhalifiniz partiler yürüttüğünde neden suç
işliyor? Suç işliyormuş gibi aslında lanse ediyorsunuz. Bir kez daha bu sorunun
cevabını sizden bekliyoruz ama şunu da söyleyeyim: Engellemeleriniz,
baskılarınız bizi halkımızla dayanışmaktan vazgeçirmeyecek; biz her koşulda,
her şartta halkımızın yanında olmaya, halkımıza destek sunmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, yine, uzun bir dönemdir
tartışılan bir infaz yasası var. Günlerdir tartışılıyor, toplumda ciddi bir
beklenti de yaratıldı ama bir gün dönüp baktığımızda, aslında dağ, fare bile
doğurmamış. Oysa 300 bine yakın tutsak ve mahpus, bizden adalet bekliyor,
eşitlik bekliyor yani bu salgın döneminde, bu kadar toplumsal dayanışmayı,
birliği, beraberliği dilinizden düşürmediğiniz bir dönemde sizden ayrımcılık
yapmamanızı bekliyor ama maalesef dönüp baktığımızda yine ayrımcı bir tutumla
karşı karşıyayız.
Peki, biz size soruyoruz burada: Siz cezaevlerinde
virüsün kime bulaşıp kime bulaşmayacağını nereden biliyorsunuz? “Cezaevlerinde
önlem aldık.” diyorsunuz ama biz hiçbir önlem almadığınızı biliyoruz. Burada
bir art niyet var, burada gerçekten mahpuslar, ölüme terk edilmek isteniyor.
Hiç kimse bize terör merör safsatasından söz etmesin. Biz “terör” kavramının
sizin için sihirli bir sözcük olduğunu çok iyi biliyoruz. Siz bu sihirli
sözcükle muhalefete, muhaliflerinize baskı uyguluyorsunuz, zulüm
uyguluyorsunuz.
Yine, diğer bir noktayı sürekli dilinize pelesenk
ediyorsunuz. Ne diyorsunuz? “Yargı bağımsız.” diyorsunuz. Biz bu ülkede
yargının tarafsız, bağımsız olmadığının binlerce örneğini size bir kez daha
anlatabiliriz. Yargı, sizin talimatlarınızla çalışıyor; yargı, sizin baskınızın
altında. Dolayısıyla kararlar, öyle bağımsız, tarafsız verilmiyor. Kimse de bu
iddianıza inanmıyor. Eğer öyle olmuş olsaydı arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Sadece bir
“tweet” attığı için… Bakın, sizi eleştirdiği için “tweet”i atıyor. Aradan yarım
saat geçmiyor, bir bakıyoruz, polis kapısını çalıyor. Oysa Tahir Elçi’nin dava
dosyası beş yıl sürmüştü. Binlerce insan şu an cezaevlerinde adil yargılanmayı
bekliyor. Peki, nedir bu adaletin ışık hızı? Sadece söz konusu siz olunca,
adalet bu kadar ışık hızıyla çalışıyor. Diğer hiçbir konuda AKP bu kadar hızlı,
yerinde tedbirler almıyor, önlemler almıyor. Biz kez daha buradan çağrıda
bulunuyoruz: Bu ayrımcı tutumunuzdan vazgeçin, 300 bin tutsağın, mahpusun hepsi
sizin vatandaşınız. Siz vatandaşlarınızı ölüme göz göre göre gönderemezsiniz.
Gönderirseniz, tarih karşısında suçlu olursunuz, insanlığın vicdanında suçlu
olursunuz, toplum nezdinde suç işlemeye devam etmiş olursunuz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahıslar adına söz talebi, Sayın Süleyman
Bülbül’ün.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Olağanüstü günler yaşadığımız bu zor dönemde her gün
ekranlarda olan, her fırsatta konuşan Sayın Cumhurbaşkanı, şaşırtıcı bir
şekilde ekran karşısına son günlerde 3 kere çıktı. Yaptığı ilk konuşmada
patronlara ekonomik paket açıkladı, ikinci konuşmada ise vatandaştan para
istedi. Bunu yaparken lütfeder gibi 7 maaşını da bağışladığını söyledi.
Hayırlısı olsun ama her yıl bütçe başlangıç ödeneğinin binde 5’ine karşılık
gelen ve kendisine örtülü ödenek harcaması için ayrılan tutardan hiç
bahsetmedi. 2020 bütçesinde “gizli hizmet gideri” olarak harcanması için
belirlenen 5 milyar 410 milyon 105 bin 985 TL’den hiç bahsetmedi. Hasta
garantili hastaneler, yolcu garantili havaalanları inşa edilirken, geçiş
garantili yollar yapılırken, saraylar, külliyeler inşa edilirken “İtibardan
tasarruf olmaz.” diyenler, devletin yüceliğinden bahsedenler, mevzu virüsle
mücadeleye, halk sağlığı ve güvenliğine geldiğinde IBAN gösterir oldu.
Kendileri yetmedi, Diyanet de devreye girdi. 2018’de
60 milyon TL’si fitre ve zekâtlar olmak üzere toplam 1,2 milyar TL gelir elde
eden, yurt dışındaki cami inşaatları için yaklaşık 500 milyon dolar para
harcayan, kim oldukları belli olmayan dernek ve vakıflara 300 milyon TL yardım
yapan, bütçesi 8 bakanlıktan ve en önemlisi, Sağlık Bakanlığı bütçesinin 3
katından fazla olan Diyanet “Maaşını paylaş, kardeşinle yakınlaş.” diyerek vatandaşlardan
SMS’yle 10 TL istedi.
İktidar, yoksulluk ve yoksunluktan hâlâ çalışmak
zorunda kalan, kendi OHAL’ini ilan edemeyen “Ya evde kalıp açlıktan öleceğim ya
da işe gidip virüsten öleceğim.” diyen, çalışma ile pandemi arasında sıkışan
vatandaştan hangi yüzle para istiyor, hangi parayı istiyor; anlamak mümkün
değil.
Salgının her geçen gün daha büyük riskler
oluşturduğu, halkın can güvenliğinin tehlikeye düştüğü, esnafın, işçinin evde
oturmak zorunda kaldığı, vatandaşın kira ve faturalarını ödeyemediği bir
dönemde vergi veren halkına sahip çıkması gereken AKP iktidarı, vatandaştan
para ister gibi bir duruma gelmiştir.
O kadar samimiyetsizler ki kendilerinden değil diye,
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının günlerdir açık ve şeffaf
bir şekilde yürüttükleri kampanyalarını genelgeyle yasaklıyorlar. Gerekçeleri
ise “belediyelerin yardım ya da bağış toplama yetkisinin olmadığı” gibi komik
bir iddia ancak önceki dönemlerde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri,
AKP’nin elindeyken istedikleri gibi yardım kampanyası düzenleyip bağış
toplayabiliyorlardı ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş
döneminde “Güney Asya Depremi Yardım Kampanyası” adı altında bağış toplanmıştı.
Diğer yandan, TÜRGEV’den İlim Yayma Cemiyetine,
Suriye’deki radikal örgütler için yardım toplayan derneklerden binlerce
vatandaşı dolandıran Deniz Fenerine kadar tarikatlara ve cemaatlere bağlı,
sicili temiz olmayan ne kadar dernek ve vakıf varsa “kamu yararına çalışan
vakıf ve dernek” statüsüne alınmış ve hiçbir izin alınmadan bağış ve yardım
toplamalarının önü açılmıştır. Bu dernek ve vakıflara bu izinler verilirken
ülkenin içinde bulunduğu bu zor dönemde vatandaşlarının, ihtiyaç sahiplerinin
ve bu salgın nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda kalan işverenlerin içinde
bulunduğu ekonomik zorluğu biraz olsun hafifletmek için AKP’nin yapmadığını
yapan ülkenin en büyük 2 belediyesinin başlattığı kampanyalar engellenmektedir.
Şu günlerde iktidarı halk sağlığı ve güvenliğini önemsemeye davet ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Madde üzerinde soru-cevap işlemi yok.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Evet, madde üzerinde gruplar adına ilk söz
talebi, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk’ün.
Buyurun Sayın Öztürk.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşın elini duaya, iktidarın da elini
vatandaşa açtığı günlerden geçiyoruz. Milletimize sağlık ve sabır diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Vatandaşın heyula gibi üstüne çöken, yaşamakla aç
kalmak arasında kâbuslar gördüğü corona gündeminde Genel Kurulumuzun gündemi,
ne yazık ki uluslararası anlaşmalar. Rızkı peşinde koşan ve mecburen çalışmak
zorunda kalan, evde kalamayan vatandaşlarımız var; yevmiyeli çalışan
gündelikçilerimiz, sosyal güvencesi olmayan çalışanlarımız, işten çıkarılma
korkusu yaşayan işçilerimiz, kredi borçları ötelense bile “Üç ay sonra nasıl
ödeyeceğim?” diye kara kara düşünen esnafımız, çiftçimiz, hâlâ yeterli koruma
malzemesi verilmeden canla başla çalışan sağlıkçılarımız var.
Gönül arzu ederdi ki vatandaşların “Bizim hâlimiz ne
olacak?” kaygısına cevap verecek bir gündemle toplanabilseydik. Genel Kurul,
yine ülke gündeminin dışında kaldı. Tabii, ülke gündemine odaklananlar da var,
mesela Sayın Cumhurbaşkanı. Her kriz anında dolaylı bir vergiyle vatandaşın
kapısını çalarak krizi fırsata çeviren Hükûmet, bu sefer de bu taktiğin
tutmayacağını bildiğinden elindeki ikinci koza sarıldı, “Biz bize yeteriz
Türkiye.” diyerek vatandaşın vicdanını vergilendirmeye başladı. Bugüne kadar
alınan vergiler, yapılan bağışlar doğru kullanılsaydı biz zaten birbirimize
yeterdik ama demek ki yetememişiz.
Yardım kampanyasına Sayın Cumhurbaşkanımız, 7
maaşını bağışlamasıyla start verdi; Allah, hayrını kabul etsin ama gönül
isterdi ki Cumhurbaşkanının bu bağışına, vergi borcu silinenler, 21/b
kapsamında ihalesiz iş alanlar, Kızılay üzerinden Ensara bağış yapanlar da
dâhil katılabilseydi. Ya da üst düzey memuriyetleri olmasına rağmen birkaç üst
yönetim kurulu üyeliğinden maaş alanlara da maaşlarını bağışlatabilseydi.
Tedbir paketi açıklanırken kayırdığı 5 müteahhitten bağış sözü alabilseydi. Ve
Sayın Cumhurbaşkanı, keşke, maaş bağışlamak yanında, israfı önleyeceklerinin
sözünü verebilseydi, Katar’ın hediye ettiği uçağı bağışlasaydı, özel
siparişlerle yaptırılan makam aracı filosundan birkaç araç bağışlasaydı,
kamunun araç saltanatına son vereceğini duyurabilseydi, kamunun elinde sadece
otoparkçılık yapan, işlevini, görevini tamamlamış KİT’lerin yönetim kurulu
saltanatına son vereceğini duyurabilseydi.
Vatandaşımızın cebi olmasa da gönlü zengin. “Deprem
oldu, ver; sel oldu, ver; çığ düştü, ver.” Türk milleti, devlet, millet söz
konusu olunca her türlü yardımı yapar, geçmişte de yapmıştır, yine yapar ve
sorgulamaz da Allah rızası için yapar, millet sevgisi için yapar. Vatandaştan
istenen bu paralarla hazine rahatlayacak mı? Bırakın artık vatandaşın
duygularıyla oynamayı.
Bu ülkede kaynak var, kendileri bulamıyorlarsa biz
tavsiyede bulunabiliriz. Yıllardır toplanan deprem vergileri var, imar ve vergi
affından hazineye aktarılan paralar var, bedelli askerlikten toplanan paralar
var, İşsizlik Fonu var. Müşteri garantisi verilmiş havaalanı ve köprülere üç ay
para ödemeyin. Sözleşmenizde “Mücbir Sebep Durumu” başlıklı bir hükmünüz yok
mu? Bu hükme istinaden yandaş müteahhitlere ödemeyi durdurun. Merkez Bankasının
elinden ihtiyat akçesini aldınız. İşte ihtiyati durum, kullanın. Bugünden daha
zor gün mü bekliyorsunuz? Örtülü ödeneğiniz ne güne duruyor?
Verdiğimiz kanun teklifleri vardı, hiçbirini kabul
etmediniz. Asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızı gelir vergisinden muaf
tutun. Tüm Kredi ve Yurtlar Kurumu borçlarını bir yıllığına faizsiz olarak
erteleyin. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartının kapsamını genişletin.
Elektrik, doğal gaz ve su fatura tüketim bedellerini pandemi süresince ilgili
bakanlıklar karşılasın, elektrik faturalarındaki TRT payını kaldırın. Fatura
ödemelerinin gecikmesi durumunda verilen hizmet durdurulmasın. Salgın süresince
bütün gıda ve temizlik ürünlerinden alınan KDV oranını yüzde 1’e düşürün. Bu
süreçte fedakârca çalışan, çalışırken vefat eden kahraman sağlık
çalışanlarımızı şehit sayın. Hiçbirini duymadınız, görmediniz, vatandaşınıza
sırt çevirdiniz. Vatandaşımızın gıda paketine de ihtiyacı var ama önceliği
nakit para. Vatandaş kira ödeyecek, su, elektrik, doğal gaz faturası ödeyecek,
üç ay sonra bankalara faizle kredi ödeyecek.
Sadece Sosyal Yardımlaşma Vakfında kayıtlı
vatandaşlara verilen yardım yeterli değil. Sosyal Yardımlaşma Vakfından yardım
almanın kriterleri var: Gelirin olmayacak, evin olmayacak, üstüne kayıtlı herhangi
bir taşınmazın olmayacak.
Şimdi vatandaşımız öyle bir durumda ki on beş gün
öncesine kadar az da olsa gelir getiren bir işi vardı. Esnafın dükkânı ve
çalışanı, seyyar tezgâhında satış yapan işportacımız, evlere gündeliğe gidip
evladının rızkını çıkaran analarımız vardı, berberlerimiz vardı,
lokantacılarımız vardı, emeklinin vakit geçirdiği kahvehanelerimiz vardı. Sezon
açılacak diye sevinen turizmcilerimiz, bari altı ay eve ekmek götüreceğim ümidi
taşıyan otel çalışanlarımız vardı. Esnaf kepenk kapattı, turizmci otel kapattı,
çalışanların bir kısmı ücretli izne ayrıldı, bir kısmı işten atıldı. İŞKUR’a
kaydolup iş bulma ümidi taşıyan ve bu salgın nedeniyle bu ümidi de elinden
alınan vatandaşlarımız var. İŞKUR’un önünde bir işsiz ordusu listesi var. Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının elinde Sosyal Yardımlaşmadan yardım
alan kişilerin yanında SGK’li vatandaşlarımızın listesi de var. Madem halktan
“Biz Bize Yeteriz Türkiye’m.” diye yardım bekliyoruz, hadi o zaman, toplanan
paraları İŞKUR’un önündeki bu işsiz ordusuna verelim. Yanı sıra, SGK’li
vatandaşlarımızın listesi var; bu vatandaşlarımıza nakit olarak yardım yapalım.
Verelim ki bu kâbus dolu günler bittiğinde vatandaşımızın elinde sıcak para
olsun, alışveriş yapabilsin, borcunu ödeyebilsin, esnaf da rahat etsin, nefes
alsın; berber de lokantacı da pazarcı da nefes alsın.
Değerli milletvekilleri, öyle bir dönemden geçiyoruz
ki bir virüs bütün ayrılıkları ortadan kaldırdı; zengin-fakir, ünlü-ünsüz,
saltanat sahibi, iktidar sahibi-muhalif ayrımı yapmadan. Ne kendini süper güç
ilan eden Amerika ne onunla yarışan Rusya ne ticareti elinde bulunduran Çin ne
Avrupa ne de İran dinledi. Gün, ayrıştırma değil birlik olma günü ama hâlâ
bunun farkında olamamış bir AK PARTİ’si iktidarı var. Bakın, iktidarın elinden
kaçırdığı büyükşehir belediyeleri günler önce yardım kampanyaları başlattı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın başlattığı kampanyanın adı
“Dayanışma İçin 6 Milyon Tek Yürek.” Aynı şekilde, İstanbul ve Konya Büyükşehir
Belediye Başkanları da “Biz de dayanışma içindeyiz.” diyerek sizin üzerinizdeki
yükü almaya çalıştı ve bu kampanyalar gerçekten ilgi gördü, belediyeler
topladıkları yardımları vatandaşlara dağıtmaya başladı. Peki, bugün ne oldu
biliyor musunuz? İçişleri Bakanlığı bir genelge yayımlayarak belediyelerin
valiliklerden izinsiz yardım toplayamayacağını, izinsiz faaliyetler hakkında
soruşturma açılacağını duyurdu. Sayın İçişleri Bakanını kim, nasıl
bilgilendiriyor bilmiyoruz, etrafına bir göz atsın. 2860 sayılı Yardım Toplama
Kanunu’nun 1’inci ve 2’nci maddeleri açık. Bu kanunun ilgili maddeleri, yardım
toplamaya yetkili kişi ve kuruluşları ve bunların hangi amaçla yardım
toplayabileceklerini belirler. Ayrıca, Anayasa’mızın 127’nci maddesine göre
belediyeler kişi ve kuruluş değil, mahallî idare kurumudur. Dolayısıyla yasa
belediyeleri kapsamaz, hiçbir kanun da Anayasa’ya aykırı olamaz. 5393 sayılı
Belediye Kanunu’nun belediyelerin yetki ve imtiyazlarını düzenleyen 15’inci
maddesinin (i) bendine göre bağış kabul etmek belediyeye verilmiş bir imtiyaz
olup belediye başkanlarının görev ve yetkilerini düzenleyen 38’inci maddenin
(l) bendine ve belediyelerin gelirlerini düzenleyen 59’uncu maddenin (g)
bendine göre yasal bir gelirdir. Kanun hükmü açıktır; belediyelerin bağış alması
yasaldır, izne tabi değildir, yapılan bağışlara el konulamaz, valilikler
vasıtasıyla belediyeler tarafından başlatılan bağış kampanyaları durdurulamaz.
Bu yaptığınız yetki gasbıdır, kanun tanımazlıktır, suç işlemektir. Belediye
Kanunu sadece AK PARTİ’sinin belediyeleri için çıkarılmış bir kanun değildir.
Sayın Soylu, Acun yardım yaparken sen Survivor’da mıydın, Çiftlik Bankta
tosuncuk para toplarken neredeydin? Tokatçıya para toplamak serbest, belediyeye
mi yasak, bunları sormak istiyorum.
Buradan çağrı yapıyorum: Şayet buna tevessül
ederseniz vurduğunuz, vurmaya kalktığınız sille, bumerang olur size döner.
Korkunun ecele faydası yok. Seçim zamanı gelince korkun ama bugün siyasi
kaygıları, düşmanlığı bir tarafa bırakarak bir ve beraber olun. Bugün sen ben yok,
hep birlikte sıkıntı çeken bizler varız. Gün siyaset günü değil, gün elini
taşın altına koyma günü. Belediyelere yol gösterin, devletin kayıtlarında
listeler var, onlara verin. İşsizleri siz biliyorsunuz, kimsesizleri siz
biliyorsunuz, yaşlıyı, engelliyi siz biliyorsunuz. Bir an evvel “Biz Bize
Yeteriz” kampanyasıyla duygu sömürüsünü bırakın, virüsü bari siyasi hıncınıza,
kininize alet etmeyin, ayrıştırmadan birbirimize yetmenin yolunu bulun. Ha, siz
bulamıyorsanız endişeniz olmasın, yardımsever vatandaşlarımız bir yolunu bulur.
Vatandaş güvendiği para, yatacak yer arıyor, siz üstüne yatacak yer
arıyorsunuz. Yapacağınız bağışla gıda alınır, belediye aranır, görevliler
ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Sizin gerçekten yatacak yeriniz yok. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Ebrü Günay. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Covid-19 pandemisi aslında hepimizin gündemi ve bütün
dünyada herkesi eşit ve ayrımsız bir şekilde tehdit etmeye devam ediyor. Tabii
bu tehditle beraber, aslında dünya yeniden birçok şeyi tartışmayı başladı.
Aslında sistemlerin, mekanizmaların, sosyal ilişkilerin, kültürel yapıların bir
çoğunun bu şekilde değişeceği gündemde. Ama bugünlerde, aslında Türkiye’de bu
süreçle beraber kesin ve net olan, değişmeyecek olan bir şeyi hepimiz bir kez
daha gördük. Bunu aslında son birkaç saat içerisinde yeniden gördük.
Değişmeyecek olan şey de AKP iktidarının ayrımcı politikaları, ayrımcılığı
sonucu insanlarını ve vatandaşlarını ölüme terk etmesi politikaları. Toplumun
dezavantajlı, yoksul kesimi iktidar tarafından maalesef desteklenmiyor,
maalesef korunmuyor; bunun yerine, daha çok sermayedarlar ve iktidarın
yandaşları korunmaya devam ediyor. Bu yetmiyor, sizin politikalarınıza karşı
dayanışmaya çalışan, bir şekilde dayanışma ağları kuran, destekler kurmaya
çalışan ağları yasaklamaya çalışıyorsunuz. Bakın, Elâzığ depreminde yardım
götüren belediyelerimiz, belediye konvoylarımız engellendi ve şimdi aynı şeyi
yeniden yapıyorsunuz. Bizim yardım paketlerimizi ya da ihtiyaç sahiplerine
yapacağımız yardımları engellemeye çalışıyorsunuz ve aslında, bütün toplumsal
yapıları yani sizin kontrolünüzde olmayan, sizin çıkarlarınıza hizmet etmeyen
bütün dayanışma ağlarını, tekrardan yasaklamaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, sosyal devlet olmanın bir gereği vardır, o da
vatandaşın aslında IBAN numarasını almak ve vatandaşa zor zamanlarda ihtiyacı
olan desteği sağlamaktır. Peki, Türkiye ne yapıyor? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı,
vatandaşa bir IBAN numarası veriyor ve diyor ki: “Benim yardıma ihtiyacım var,
ben iflas ettim, bana yardım edin.” Bu devlet olmanın gereği...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) –
Senden
istemiyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Kimden istedi?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sizden istemiyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Halktan, herkesten istedi.
Sen verirsin.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sizden istemiyorlar ki
hiçbir şey.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Başkan müdahale edecek
misiniz? Sataşıyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – İstemiyoruz Sayın
Başkanım, istemiyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Neyse, Başkan da galiba
ayrımcı. AKP’liler konuşmaya her yerden devam ediyor, onlar oradan beni
susturabilir ama ben buradan konuşmaya devam edeceğim.
Bakın, kimsenin evinden çıkamadığı bugünlerde temel
ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışan çiftçilerimiz var. Her koşulda, riske
rağmen, coronavirüs riskine rağmen bizim temel ihtiyaçlarımızı sağlamak için,
gıda ihtiyaçlarımızı sağlamak için üretim yapmaya devam ediyorlar ve maalesef
ki bu çiftçiler ve emekçiler AKP iktidarı tarafından tekrardan korunmuyor.
Danıştayın, çiftçilerin desteklemesine el
konulmayacağına dair aldığı yargı kararı var ve buna rağmen ne oluyor biliyor
musunuz? Bölgede, özellikle Kürt illerinde faaliyet yürüten, 6 ile elektrik
dağıtımı yapan DEDAŞ, maalesef, çiftçiye yapılan yardıma ve desteklemeye el
koyuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2020 yılı için çiftçilere verilen
mazot, gübre ve tohum desteklemelerinin tamamına el koyuldu, el koyulmaya da devam
ediliyor. Bunun adı açık, net bir şekilde, fırsatçılıktır ve daha önemlisi buna
göz yummak ise bu fırsatçılığa ortak olmaktır.
Bir diğer nokta ise coronavirüsle mücadele
esnasında, aslında dünyanın tamamında doğal gaz, elektrik, internet ve su faturalarının
devletler tarafından ödenmeye devam edilmesi. Peki, Türkiye’de durum nasıl
işliyor? Ben söyleyeyim, kayyum atanan belediyelerin…
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Doğal gaz, elektriğin
borçlarını siliyor musunuz? Öyle talep ediyor.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Başkan, müdahale edecek
misiniz?
BAŞKAN – Niye, size kimse bir şey söylemedi ya.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Başkan, oradan müdahale edip
durup insicamımı dağıtıyorlar, özellikle yapıyorlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, önden o
kadar…
Ya, Cora gerçekten…
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir dakika, yapmayın
ama…
BAŞKAN – Yani Sayın Cora, siz gelene kadar huzur
içerisinde yönetiyorduk Meclisi.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yapmayın ama! Bir
dakika, çok ayıp bir şey ama başka bir şey söylüyoruz ya.
BAŞKAN – Sayın Günay, buyurun…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Cora’nın hiç bir günahı
yok Sayın Başkanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir de hatibimizin
süresi bitti.
Siz devam edin.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Neyse ben konuşmaya devam
edeceğim.
BAŞKAN – Sayın Günay, siz her hâl ve şartta
konuşursunuz diye biliyordum ama sukutuhayale uğradım.
Buyurun, devam edin.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Hayal meselesi değil Başkan,
bakın, AKP’liler konuşmaya devam ediyor, müdahale etmiyorsunuz. İnsicamımı
dağıttılar, bu kadar basit yani.
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – HDP’den de en çok laf
atan kendisi Başkanım bu arada.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Dünya Covid salgınına karşı
mücadeleye devam ederken arkadaşlar, çiftçiler bölgede hâlâ üretim yapmaya
devam ediyorlar. Peki, ne yapıyorlar biliyor musunuz? DEDAŞ, o izin verdiğiniz,
yol verdiğiniz DEDAŞ, onların desteklemelerine el koyuyor. Buna göz yummak,
buna ortak olmaktır, bu fırsatçılığa ortak olmaktır. Dünyanın her yerinde
elektrik, internet, su ödemeleri ücretsiz hâle getirilirken…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) – …maalesef, Türkiye’de
sizlerin atadığı kayyumlar suya zam yapmaya devam ediyor. Mardin Büyükşehir
Belediyesi buna açık, net örnek; üstelik yüzde 100 zam yaparak yüzde 2 olan
bakım bedelini yüzde 4’e çıkartarak suya zam yapmaya devam etti ve şunu da
söylemeden geçemeyeceğim: Musluktan akan sular çamurlu, buna rağmen zam yapmaya
devam ediyorlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Engin Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın ve ülkemizin başına musallat olan corona
virüsünün bir an önce, önce Meclisimizde sonra ülkemizde, dünyada bertaraf
edilmesini temenni ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ayrı ayrı
olarak hepimiz, her siyasi parti, her siyasi yetkili ve yürütme organı
yetkilileri hem iyi niyetlerini ortaya koyuyor hem oldukça hamasi nutuklarla,
iyi niyet beyanlarıyla vatandaşa moral vermeye çalışıyor. Yalnız bir şeyin
unutulmaması lazım. Bu meselenin çözümünde birlik şarttır. Bu meselenin
çözümünde, dönemin ruhuna ve iklimine uygun olarak hareket etme mecburiyeti
vardır.
Bunları şunun için söylüyorum. Sayın Meclisin, yüce
Meclisin müsaadesi olursa şu andan sonraki konuşmamın bölümünü Sayın
Cumhurbaşkanına, AK PARTİ Genel Başkanına hitap ederek tamamlamak istiyorum.
Şunun için bunu istiyorum. Ben, Erdoğan bu konuda kötü niyetlidir demem,
diyemem ama sürecin yürütülmesinde siyasi mülahaza ve değerlendirmelerin,
siyasi ayrışmaların şu kadarcık bile olsa dikkate alınmasını ve buna göre tavır
ve tutum belirlenmesini çok yanlış buluyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı bir kampanya başlattı,
başlatabilir, hakkıdır, doğrudur. Bunun Türkiye’nin, devletin gücü ve kudreti
bakımından eleştirilecek yanları vardır, zamanlamasıyla ilgili söylenecek söz
vardır, amenna ama Türkiye’de siyaset çok yoğun geçiyor, sadece Mecliste değil,
tabanda da yoğun geçtiği için insanların siyasi ayrışmalarından dolayı kimi ön
yargılarının ve güvensizliklerinin olmasını da yadırgamamak lazım.
Şimdi, hâl böyle olunca buradan şuraya gelmek
istiyorum: Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerimiz başta olmak üzere
bizim belediye başkanlarımızın da kanunun ve Anayasa’nın kendilerine yüklediği
görev ve sorumluluktan dolayı, evde tutulan, evde kalan vatandaşlarımıza çare
olmak gibi bir mecburiyetleri var. Aş isteyene aş, erzak isteyene erzak,
ısınmayla ilgili talepleri karşılamak, ilaç, gıda vesaire aklınıza ne gelirse,
bir insanın günlük yaşamını idame ettirmesi için ne gerekiyorsa o konuda
belediye başkanlarımız seferber olmuşlardır. Hiç şüphesiz bunu belediyenin
imkânlarıyla yapmaları mümkündür ama takdir edersiniz ki koskoca Türkiye
Cumhuriyeti devleti, hani “IMF’ye borç para veriyoruz.” diye övünen devlet,
hani “Suriyelilere 40 milyar dolar harcadık, 40 milyar daha harcarız.” diyen
devlet, hani “Kanal İstanbul'u özel sektör yapmazsa biz yaparız, elhamdülillah
şu kadar gücümüz var artık.” diyen devlet ve hani “Dünyanın en büyük 17’nci
ekonomisine sahibiz.” diye övünen devlet, daha bu virüs pik yapmadan, daha ilk
günlerde yardım kampanyası açmak zorunda kalmış ise belediyelerimiz kendilerine
gelen bu talepleri kıt kaynaklarla nasıl yapacak? Elbette belediyelerimizin de
bu yardımlara koşma mecburiyeti var.
Vatandaş iki şeyi dara düşünce arar; bir, devletini.
Vatandaş için devlet şudur: “Devletim güçlü olsun, büyük olsun, aman, benden
uzak olsun.” Bilir ki vatandaş dara düştü mü, “Çare!” diye bağırdı mı gelecek
bir devleti vardır. Onu bilmesi lazım. Bir de vatandaş yerelde, mahallinde
sıkıştığı zaman ulaşabileceği, derdine derman olacağı, yaralarını saracağı bir
belediye başkanının olduğunu bilir, o güvenle yaşar. Durduk yerde de bunlara
seslenmez. Şimdi, vatandaş seslenmeye başladı. “Evde kal.” diyoruz. Yetmez,
biz, artık yürütmeye diyoruz ki: “Evde kal.” geçti, sen “Evde tut.”; evde
tutmanın çaresini bul. Ama hâl böyleyken şimdi, bir manzarayla karşı
karşıyayız. “Ey Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ey İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, siz, bu virüsle mücadele için
belediyenize bağış yapmak isteyenlerin bağışlarınızı alamazsınız.” Niye
alamazsınız? 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’na aykırı. Her bağış yapan
bağışçı için bankaya “Belediye Başkanı olarak bu bağışı kabul ediyorum.” yazısı
göndereceksin diye bir dayatmayla, Sayın Cumhurbaşkanımızın dayatmasıyla Ekrem
İmamoğlu, Mansur Yavaş ve diğer belediyelerimiz karşı karşıya. Şu denebilir:
“Hep birlikte, bir havuzdan yapalım.” Denebilir, talep edilebilir. Uyulur,
uyulmaz ama bunu Sayın Cumhurbaşkanı eğer böyle istiyor idiyse şu Mecliste
grubu bulunan, en azından grubu bulunan 5 siyasi partinin Genel Başkanları ve
Eş Genel Başkanlarıyla bir araya gelebilmeliydi; sarayda gelmesine gerek yok,
Çankaya Köşkü bunun için çok müsaitti.
Sayın Cumhurbaşkanı: “Ben bu krizi AK PARTİ olarak
yendim.” diyecekse bunu diyemeyecek, olmaz. Milletin aklıyla alay etmenin,
milletin aklını küçümsemenin bir âlemi yok. Bu krizi Hükûmet yenmeyecek. Bu
krizi yener ise Türkiye Cumhuriyeti devleti, milletiyle birlikte yenecek. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun bilinmesi lazım.
Bunu şunun için de söylüyorum: Şimdi, evet, 2860’a
göre, Yardım Toplama Kanunu’na göre belediyelerimizin yardım kampanyası açmak
için Maliyeye başvurmaları lazım. Ama belli ki şimdiden ipe un seren yürütme,
belediyelerimizin bu taleplerini reddedecek. Peki, belediye başkanlarımız
kendilerine feryadı ulaşan vatandaşlarımıza yardım etmeyecek mi? Edecek,
gerekirse başka hizmetlerden kısacak, edecek. Bugün, Ankara Milletvekilimiz
Tekin Bingöl -örnek diye söylüyorum- Ankara Büyükşehir Belediyesinin -kendi
seçim bölgesi olduğu için- bağış hesabına -ki bu hesap 2016’da açılmıştır, bu
işe özel bir hesap da değildir- para yatırmak istedi, rakamı vermeyeyim, iyi de
bir rakam; banka “Bunu alamam, bu konuda bloke var.” dedi.
Şimdi, bunu yaparsanız, böyle bir krizde bile Sayın
Cumhurbaşkanım, toplumu ayrıştırmış olursunuz, bölmüş olursunuz. Ben bir
konuşmada dedim ki: Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı “Evde kalın.” diye söyleyince
babam fanatik bir CHP’lidir, onu dinlemez, inadına sokağa çıkar, onun için ben
bu ekranlardan babama çağrıda bulunuyorum, “Evde kal.” Burada bir tatlı mesaj
var aslında. Sayın Kılıçdaroğlu da Sayın Bahçeli de HDP’nin Eş Genel Başkanları
da İYİ PARTİ’nin Sayın Genel Başkanı da “Evde kal.” çağrısı yaptı. “Evde kal.”
konusunda mutabıkız. “Yardımı ya ben yaparım ya hiç kimse yapmasın.” diyemeyiz.
Sayın Cumhurbaşkanım, herkes işini yapıyor. Bak,
bugünden beri teşekkür ediyoruz; şükran minnet duygularımızı, gönül vefa borcumuzu
dillendiriyoruz sağlık çalışanlarımıza. Yürütme -Sağlık Bakanı- elbette işini
yapıyor, siz Sayın Cumhurbaşkanı işinizi yapıyorsunuz ama bırakın belediyeler
de işini yapsın. Böyle bir dönemde, belediyelerin “Ben yardım etmek istiyorum,
benim şu paramla evden çıkamayan ama işini kaybetmiş 10 aileye her ay biner
lira verin.” diyen insanların bu parasını, bu yardımını, bu helalini, bu
sadakasını, bu dayanışma duygusunu -adına ne derseniz deyin- engellerseniz,
bundan millet razı olmaz, Allah da razı olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, bu akşam -hangi saatte uyursunuz bilmem- başınızı yastığa
koyduğunuzda, gel, buradaki herkesin niyetinin ayrı ayrı bile olsa yangını
söndürmek olduğu bilinciyle, vicdanınla üç dakika bu konuyu bir düşün. Ben,
yüce Meclisin bir üyesi olarak, bu milletin bir evladı olarak, siyaseten size
çok karşı birisi olarak sizden rica ediyorum; bu milletin bir ferdinin gece
yatağa aç girmemesi için size yalvarıyorum Sayın Cumhurbaşkanım: Gelin, bu
inadınızdan vazgeçin, bırakın herkes işini yapsın, belediyelerimiz işini yapsın
ve unutmayın Sayın Cumhurbaşkanım, yangın bir kovayla sönmez, yangın olduğu
zaman, herkes eline bir kova alır, yangına koşar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz…
Belediye başkanlarımızın siyaset yapmak gayesi
yoktur; tıpkı sizin gibi, devlet gibi, yürütme gibi, ellerine bir kova alıp
vatandaşların maşrapayla doldurduğu büyük kovalarla yangını söndürmek arzuları
vardır.
Sayın Cumhurbaşkanı, gelin, bu konuda müsamahakâr
olun ya yardım kampanyası başvurusuna müsaade edeceğinizi, olur vereceğinizi
açıklayın ya da 2860’ı 5393 ve 5216’yla birlikte yorumlayarak belediye başkanlarımızın
önünde engel olmayın diye 82 milyon adına, 82 milyonun feryadını yüce Meclis
üzerinden size ulaştırıyorum. Bu akşam yatağa yattığınızda bu konuyu iki dakika
düşünmeniz için sizden çok ama çok ricada bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gruplar adına son söz AK PARTİ Grubu adına
Sayın Bülent Turan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Grup Başkan Vekilinin konuşmasını -samimi
niyetlerle konuşmasını- dikkatle, takdirle izlediğimi ifade etmek istiyorum.
Bakınız, sabahtan beri değişik konularda her partimizin eleştirileri oldu,
yaklaşımları oldu. Fakat öne çıkan mesele, özellikle, bu kampanya meselesiyle
ilgili tespitler ve tetkikler oldu.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki sorun ortak bir
sorun; bu sorunun partisi, ideolojisi yok. Risk, hepimiz için eşit derecede
var, o yüzden daha dikkatli bir çalışma temposuyla, daha dikkatli bir usulle
süreci devam ettirmeye çalışıyoruz.
Devletimiz önemli tedbirler aldı, önemli adımlar
attı. Türkiye diğer ülkelere nazaran bu sorunla çok daha geç karşı karşıya
kaldı. Birçok alanda da devletin güçlü yaklaşımıyla, özellikle her insanımızın
-hangi kurumun sigorta imkânından faydalanırsa faydalansın- eşit derecede her
hastaneye gidecek olması; en zenginimizin, en fakirimizin, vekilimizin,
bürokratımızın aynı şartlardan istifade etmesi devletimizin büyüklüğüne iyi bir
örnek.
Bunun yanında, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu
süreçte birçok iş adamımız, birçok işçimiz, birçok muhtarımız ısrarla
partimizden, devletimizden, değişik kurumlarımızdan “Yardım kampanyası yapın.”
diye istekte bulundu. Bu, asla devletin acziyeti falan değil tam aksine devlet
millet kaynaşmasının iyi bir örneği olarak ortaya kondu. Devletin parası
olmadığından falan değil ama devlet ve millet, büyük bir sorunda beraber, omuz
omuza yol yürümenin bir fotoğrafını ortaya koymuş oldu. O yüzden bu kampanyayı
sanki sadece Türkiye’de var, dünyada yokmuş gibi lanse etmenin “Devletin
falanca fonunda para kalmadı da ondan bunu yapıyorsunuz.” tarzı eleştirilerin
doğru olmadığı kanaatindeyim. Kaldı ki birçok Avrupa ülkesi de bu konuda benzer
çalışmalar yaptı.
Bunun yanında, elimde resmî bir rapor var;
devletimizin bu konuda ne kadar büyük mesafe aldığının en güzel göstergesi;
Kişi başına düşen yoğun bakım ünitesine baktığımızda Amerika’nın 34 kişi,
Almanya’nın 30 kişi, İtalya’nın 12, Fransa’nın 11 olduğu bu oranda Türkiye,
bakın arkadaşlar, kişi başına düşen yoğun bakım ünitesi sayısında 40’la 1’inci.
Yoğun bakım ünitesi sayısında Amerika’dan, Almanya’dan, Fransa’dan, İtalya’dan
çok daha ileri bir yerdeyiz. Bunlar kıymetli veriler.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Çünkü yoğun bakımlar
para kazandırıyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Anlayamadım Sayın Vekilim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Yoğun bakımlar para
kazandırıyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Rahatsız mısın bundan da?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Hayır.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Rahatsız olmayın, bir defa
da “Bravo.” deyin.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ticari faaliyet...
BÜLENT TURAN (Devamla) – Bir defa da “İyi
yapmışsınız.” deyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir defa da “Milletimizle
beraber, omuz omuza, ne güzel.” deyin. Bunlar yanlış şeyler değil. Ben bundan
gurur duyuyorum. Bir AK PARTİ’li olarak değil, bu milletin bir ferdi olarak
gurur duyuyorum, siz de duyun lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Keşke amacınız para
olmasaydı, biz de gurur duyardık.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
devletimizin gücünden hiçbir endişemiz yok fakat hukukun üstünlüğü esastır.
Bazen beğenmesek de bazen kızsak da hatta anlamada sıkıntı yaşasak da mevzuat
önümüzde -hepimizin değiştirilmesi teklifiyle beraber söylüyorum- bir engel
olabilir. Bakınız, Sayın Grup Başkan Vekilinin iyi niyetlerle söylemiş olduğu
yaklaşımı önemsiyorum ama şu açıklamayı yapmak durumundayım: Millî Dayanışma
Kampanyası, ihtiyaç sahiplerimize her bir ferdimizin destek olacağı, hangi süreçle
ve usulle yardımların iletileceği de çok açık olan bir dayanışma örneği.
Önümüzde 2860 sayılı bir Yasa var. Yasa özel, sadece yardım kampanyalarını
düzenleyen bir yasa. Bu Yasa’nın 6’ncı maddesi, yetkili makamlardan izin
almadan vakıf, dernek, belediye vesaire yardım iznini vermiyor. Bunları
eleştirebiliriz “Belediye başkanları seçilmişse ilgili kontrollerle beraber bu
kampanyaları yapabilir.” diyebiliriz ama önümüzde –bir daha diyorum- bir kanun
var ve bir maddesi var. Bu maddeye göre de AK PARTİ’li veya CHP’li veya başka
partili hangi belediye izin almadan bu adımı atmışsa bakanlık da adım atmış,
mevzuatın gereğini yapmış. Bireysel olarak şunu söyleyeyim: Hak etmeyenleri
gündeme taşımak onları büyütmek demek aslında. O yüzden “aman ne iyi” demiyorum
ama Sayın Grup Başkan Vekili, önümüzde bir mesele var, niyetiniz iyi olabilir,
baş tacı ama diyorum ki bu meselenin teknik olarak halli gerekir. “El koymak.”
falan değil, yasal olmayan adımdan dolayı bir adım atmak söz konusu. O yüzden
iyi niyetli olan yaklaşıma ilgililerin mutlaka cevap vereceğine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen sözlerinizi Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Devamla) - …bu konunun böyle siyasi
polemikten, kavgadan, tartışmadan uzak olarak değerlendirileceğine ve en doğru
kararın hukukun üstünlüğü prensibi gereğince verileceğine inanıyorum. Yoksa
herkes yardım etmek istiyor, herkes istediği vakfa, istediği derneğe, istediği
belediyeye bu işi yapmak istiyor; herkes bu sorunun bir tarafından destek olup,
omuz verip çözülmesini istiyor. Bu mesele ortak meselemiz. Nasıl ki bu ortak
meselede omuz omuza yürüyebiliyorsak benzer teknik konuların da çözümünde omuz
omuza hareket edebiliriz.
Bu vesileyle, ben, devletimizin bu konuda aldığı
kararların, attığı adımların ne kadar kıymetli olduğunu, bireysel olarak
hepimizin yapacakları olduğunu, vatandaşlarımızın özellikle sosyal mesafe başta
olmak üzere tüm uyarılara dikkat etmesi gerektiğini, sosyal medya tarzı farklı
alanlardan değil, ilgili kurumlardan olan uyarıların ciddiye alınması
gerektiğini tekrar ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Altay…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın 50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi Sayın Turan niye söz
aldı bilmiyorum. Ben Cumhurbaşkanına hiçbir eleştiri getirmedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - AK PARTİ Grubu adına
aldım Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – AK PARTİ Grubuna da
eleştiri getirmedim. Ancak bir şey söyleyeyim, orada tabii mikrofonda tek
konuşurken vatandaşlar sizden önce ne konuşulduğunu bilmeyebilir, beni dinlememiş
olabilir, şunun bilinmesi lazım: Madem bu kadar samimiyseniz, benim mesajım
herhâlde Beştepe’ye gitmiştir, Fahrettin Altun biraz sonra çıkar “Sayın
Cumhurbaşkanımız Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarımızın yardım
toplama kampanyalarına uygun görüş vermektedir.” der, mesele hallolur. Bunun
hamasetini yapmak yerine burada bir samimiyet testinden geçiyoruz, bunu hep
beraber göreceğiz.
Teşekkür ederim.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve
Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına
Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (Devam)
BAŞKAN – Madde üzerinde şahıslar adına söz talebi
Sayın Murat Emir’in.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Turan biraz önceki
konuşmasında bu yasa işlerinden oldukça iyi anladığını ortaya koymuş oldu.
Şimdi, bir soruyla başlayayım değerli arkadaşlar:
Cumhurbaşkanlığı bir yardım kampanyasını nasıl başlatabilir? Hukuk devletinde
böyle bir kampanyanın başlatılabilmesinin yolu, ancak ve ancak Cumhurbaşkanlığı
kararıyla olabilir. Peki, şu anda bir Cumhurbaşkanlığı kararı söz konusu mu?
Size söyleyeyim: Hayır. Dolayısıyla dün akşam Sayın Cumhurbaşkanının başlatmış
olduğu yardım kampanyası şu hâliyle yasal dayanaktan yoksundur. Şimdi, yasal
dayanaktan yoksun bir şekilde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı adına
para toplanmaktadır ama bunun yasal dayanağı yoktur arkadaşlar. Tabii, tek adam
rejimi olduğu için siz o tek adamın ağzından ne çıkarsa onun aslında geçerli ve
tutarlı olduğunu düşünüyorsunuz ama değil. Peki, bu durumda Cumhurbaşkanının bir
an evvel bu kararı çıkarması gerekir mi? Evet, tabii gerekir. Peki, buna niye
takılıyoruz biz? Yani şunu diyebilirsiniz: “Ya, yarın bu karar çıkar, ne var
bunda?” Ama olmaz öyle çünkü o kararda bu paraların ne şekilde toplanacağının
ve ne şekilde harcanacağının yazılması gerekir. Daha önce Elâzığ depremi için
toplanan paralarda yine böyle bir karar söz konusu. Peki, bu niye önemli
arkadaşlar? Çünkü siz para toplayıp harcamama konusunda sabıkalı bir
iktidarsınız. 15 Temmuz şehit yakınları ve gazileri için toplanan paraların
üstüne yattınız, tek kuruşunu harcamadınız, hâlâ orada hesaplarda duruyor.
SALİH CORA (Trabzon) – Yalan, yalan.
MURAT EMİR (Devamla) – Beşiktaş saldırısından sonra
toplanan paralar için de aynı şeyi yaptınız. Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka
buna bir yasal dayanak oluşturulması lazım.
Peki, Süleyman Soylu burada bir yasal eksiklik
varken niye burayla ilgilenmez de büyükşehir belediye başkanlarımızın açtığı
kampanyayla ilgilenir? Bunu anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, “millî birlik, beraberlik”
diyorsak “herkesin dayanışması” diyorsak “Bu krizden, bu salgından ancak ve
ancak herkesin el ele vermesiyle, herkesin omuz omuza vermesiyle
kurtulabiliriz.” diyorsak mutlaka herkese bu olanağın da sağlanması gerekir. Bu
nedenle ilgilileri bugünkü, bu, 2016’dan beri yapılan bağış toplama konusundaki
kıskançlıklarından vazgeçmeye çağırıyorum. Bu mutlaka çözülmesi gereken bir
şeydir. Bu konu üzerinde çok fazla durmayacağım.
Önemli bir konu değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığı
veri paylaşımı konusunda, iletişim konusunda sınıfta kalmıştır; doğru bilgileri
paylaşmamaktadır, çeşitli nedenlerle yanlış bilgiler üzerinden yürünmektedir ve
bilerek de bilgiler saklanmaktadır. Hangi bilgiler? Öncelikle Covid-19’dan
dolayı kaybettiğimiz vatandaşlarımızın şehirlerinin, yaş gruplarının ve
mesleklerinin mutlaka açıklanması gerekir. Bu, bizim bu salgınla mücadelemizde
bize yol gösterecek önemli bir veridir. Bütün dünya bunları bilirken bizim
Türkiye’de bunu bilmememiz mümkün değil. Dolayısıyla, burada Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu’nun bir ihlali varmış gibi, o kanunun arkasına saklanıp kendi
kafanıza göre bir gizlilik, bir perdeleme yapmanızı asla doğru bulmuyoruz.
Diğer bir konu arkadaşlar, başından beri söylüyoruz,
“Test yapın.” diyoruz yapmıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) – 10 bin test yapılmış ya, az
mı?
MURAT EMİR (Devamla) – Daha yeni yeni günlük 10 bin
sayısına yaklaşmaya başladık ama bu çok geç kalınmış sayılardır. Bakın, dünya
artık günde 30 bin test sayısını konuşuyor. Test yapacaksınız, bulacaksınız ve
hemen katı izolasyon uygulayacaksınız. İzolasyon konusunda da geç kalıyoruz,
gevşek davranıyoruz. Mutlaka ve mutlaka vatandaşlarımızı katı izolasyonla
evlerinde tutmamız gerekiyor. Nerede bir Covid-19’lu coronavirüs hastası
görsek, onları bulduğumuz anda tecrit etmek, izole etmek zorundayız. Şimdi,
bunlar yapılmadan yol alınmaya çalışılıyor, bir karanlıkta yürünmeye
çalışılıyor ve maalesef başarısız kalıyoruz.
Yine aynı şekilde, değerli arkadaşlar, veri
eksikliğinin, sayı eksikliğinin bir sebebi de testlerin bazen yapılmaması bazen
de bilimsel açıdan negatif çıkmasıdır. Oysa biliyorsunuz, bizim Sağlık
Bakanlığımızın algoritmasına göre de klinik bulgular ve radyolojik bulgular
olduğu anda ona Covid-19 hastası tanısı konur ve tedaviye başlanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MURAT EMİR (Devamla) – Ancak bu kişiler bir şekilde
hayatlarını kaybederlerse bunlar Covid-19 eksi olarak kayıtlara geçmiyorlar. Bu
da bir sebep. Dolayısıyla şunu biliyoruz: Aslında bu hastalık zannettiğimizden
çok daha yaygın, biz buz dağının ancak görünen kısmıyla mücadele ediyoruz.
Ancak ve ancak hep beraber aklı ve bilimi ön plana alarak bu sorundan
kurtulabiliriz. Sağlık Bakanlığını, özellikle Bilim Kurulunu daha çok
dinlemeye, siyasi kaygılardan arınmaya ve sağlıklı ve tutarlı iletişim kurmaya
davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Oluç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Mazıdağı
Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın’ın Covid-19 tanısıyla tahliye edildiğine,
cezaevlerindeki sorunun hafife alınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın vekiller, biraz evvel bizim hem Grup Başkan
Vekilimizin hem de hatip olan vekilimizin cezaevleriyle ilgili yaptığı
konuşmada bazı bilgiler vermiştik, şimdi netleşti, tekrar size bu bilgiyi
vermek istiyorum.
Nalan Özaydın bizim Mazıdağı Belediye Eş
Başkanımızdır, cezaevindeydi. Bugün Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından az
evvel “Covid-19 tanısı” denerek tahliye edildi. Bu Nalan Özaydın arkadaşımız
Tarsus Cezaevindeydi, oradan Mardin Cezaevine sevk edilmişti. Dolayısıyla bugün
işaret ettik, siz “Yok.” dediniz ama araştırın bunu. Şu demektir bu konu:
Tarsus ve Mardin cezaevlerinde Covid-19 tanısı konmuş 1 kişi vardı ve bunun
sonucunun nerelere kadar ulaştığını şimdi biz bilmiyoruz, sizin bunu
araştırmanız lazım. Dolayısıyla cezaevlerindeki sorun ciddidir, büyüktür, bunu
hafife almayın, verdiğimiz bilgileri kulak arkası etmeyin diye söylemek
istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Evet, Sayın Turan, buyurun.
36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, suçu,
görüşü, ideolojisi ne olursa olsun cezaevindeki bir insan devlete emanettir. O
yüzden her sağlık meselesinin önemle, dikkatle mutlaka takibi gerekir.
Sayın Grup Başkan Vekili o görüşmede yoktu
muhtemelen, Kırşehir için böyle bir bilgi verdik ama eğer dedikleri gibiyse
zaten bunu konuşuruz, tekrar değerlendiririz. Adalet Bakanımızın defaatle
yaptığı açıklama var. Bu konuda çok hassasız, insan canı üzerine politika
yapmayız, insan canı üzerine daha hassas davranırız. Eğer böyle bir şey varsa
tabii ki bunun gereğini hem Sağlık Bakanlığı hem Adalet Bakanlığı yapacaktır
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.
37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel arkadaşınız, vekil arkadaşınız bu konuda
bilgiyi bize, buraya gelip sormuştu. Evet, biz söylemiştik, ben bunun için
hatırlatıyorum ve çok yeni, yani, Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi de, tanı
konduğu için, Covid-19 olduğu için tahliye kararı verdiğinden özellikle tekrar
vurgulamak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya
Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 75’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam
ediyoruz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve
Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına
Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Gruplar adına madde üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın İsmail Tatlıoğlu’nun.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) –
Sayın Başkan, Parlamentomuzun çok saygıdeğer mensupları; gerçekten de endişenin
çok yüksek olduğu bir dönemde Mecliste çalışmanın da kendine ait bir sıkıntısı
var ve bu çerçevede yasama konularını görüşme sürecindeyiz.
Şimdi uluslararası bir anlaşma üzerine mütalaa ve
münazara ediyoruz ve aynı zamanda da uluslararası bir tehditle karşı
karşıyayız. Biraz önce Sayın Bakanla sohbet ederken şöyle dedik: Herhâlde şu
kriz sonrası dünyada konuşulanların yarısı çöpe gidecek, belki konuşanların da
yarısı artık siyaset sahnesinde veya sivil toplum sahnesinde olmayacak.
Nedir konu? Tabii ki gerçekten İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonraki en büyük tehdit algısını konuşuyoruz. Bütün dünyayı ve
bütün ülkeleri etkiliyor. Bu çerçevede bütün ülkeler de kendilerine ait
ödevleri yapmak durumundalar, kendi ödevlerini en iyi şekilde yapma gayreti
içerisindeler, ortak akıl üretmek ve kaynakları harekete geçirmek amacındalar.
Biz böyle bir toplantılar silsilesi yaptık ve İYİ PARTİ olarak beş temel
önceliğimiz var kendi ev ödevimizde. Bugün için ilk 5 sorun şu:
Birincisi: Sağlıkta açık bilgi ve veri eksikliği,
şeffaflık. Bu konudaki endişelerin tamamen giderilmesi gerekiyor.
İkincisi: Sanayici, esnaf, çiftçi ve KOBİ’lerin önce
nakit açığının, sonra da gelir eksikliğinin giderilerek bu ekonomik aktörlerin
ekonomik alanda kalmalarının devamını sağlamak.
Üçüncüsü: Hane halkı gelir düşüşüne bağlı ekonominin
durdurulmasını engellemek ve bir adım sonra da geçim endişesini ortadan
kaldırmak.
Dördüncüsü: Şu anda oluşan ve hepimizin de şahitlik
ettiği, kamu yönetiminde kargaşa ve bilgi kirliliğinin önemli bir unsur
olduğunu, problem olduğunu görüyoruz.
Beşincisi de, krizin uzaması durumunda gıda
tedarikinin çok ciddi bir tehdit olduğunun hep beraber -herhâlde- farkında
olduğumuzu düşünüyoruz.
Bunlar bizim İYİ PARTİ olarak beş öncelikli sorun
olarak gündemimizde duruyor.
Çok değerli arkadaşlar, sabahtan beri -biraz konuya
da baktığımızda- gerçekten bu önceliklerimizi biraz şaşırmış durumda gidiyoruz.
Neyi tartışıyoruz? Belediyelerin yaptığı yardımların ve buna bağlı olarak
Cumhurbaşkanının yardım kampanyasını tartışıyoruz. Elbette ki buna sıra
gelecek. Çünkü, nakit akışı, gelir eksikliğinden sonra geçim sıkıntısı
başlayacak, ekmek derdi başlayacak ve o zaman bu yardım kampanyalarına sıra
gelecek. Milletimiz bunu her zaman yaptı ve görevi yerine getirdi, her zaman.
Bakın, çok yakın tarihte, rakamları üst üste koyduğumuzda 650 milyon liralık
bir rakam var ortada. 15 Temmuz için 309 milyon lira toplanmış, İdlib için 168
milyon toplanmış, medyada yine bağlı olarak 73 milyon toplanmış, Elâzığ deprem
bölgesi için 100 milyon toplanmış ama yine bunlarla ilgili de nerede
kullanıldığıyla ilgili bir açık bilgi yok.
Bakın, biz geçen gün Sinop’u ziyaret ettik, Sinop
Ticaret Odasının Başkanıyla görüştük -Sinop milletvekili var mı bilmiyorum-
çocuğunu İstanbul Beşiktaş’taki terör olayında kaybettiğimiz bir vatandaşımız
ve dedi ki: “Benim ihtiyacım yok ama bu para beni bulursa çocuğumun yerine
öğrencilere burs dağıtacağım.” Bu para henüz onu bulmamış. Bu para, 309 milyon
lira henüz 15 Temmuz şehit ve gazilerinin 1 tanesini bile bulmadı. Evet, bu
para yendi, yedirildi, uçuruldu demiyoruz ve bu paranın toplamı 650 milyon
lira; tutun bir o kadar da topladık, 1 milyar 300 milyon lira.
Peki, nedir lazım olan Türkiye’ye? Arkadaşlar, hiç
lafı döndürmeye gerek yok; devlet masanın üzerine asgari 400 milyar lira
koymalı, kaynak olarak koymalı çünkü bunun maliyeti, bütün ülkelerin millî
gelirlerinin yaklaşık yüzde 8 ile 10’u arasında. 4,8 trilyonluk bir gayrisafi
millî hasılası olan Türkiye asgari 400 milyar liralık bir bütçe koymalı ve bunu
devlet yapmalı. Bugün devletin yapması gereken şeyler var. Bugün “Devlet niçin
vardır?” sorusunun cevabını toplumun arayacağı bir yerdeyiz. Bugün “Sosyal
güvenlik kurumları neden vardır?” sorusunun cevabını arayacağımız yerdeyiz.
Yoksa Cumhurbaşkanlığı veya Hükûmet ile belediyelerin yarışacağı bir Türkiye
olmamalı bu. Yani bu, maalesef, bir rol kapma. Sabahleyin Sayın Genel Başkan
Meral Akşener Hanım’ın üçer aylık maaşını belediyelere vermesinden sonra böyle
bir şeyle karşılaştık. Bakın, bunlar AK PARTİ’nin ilk dönemlerinde kendi
şikâyet ettiği şeylerdi. Çok arkadan geliniyor. Sayın Cumhurbaşkanının 19
Marttaki ilk açıklamaları da böyle; eksik, ortak akıl üretilmiyor. Çok net
söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanı kekeme komutan gibi, taarruz emri anlaşılınca
savaş bitmiş oluyor. Bir kompakt, bütün bir çözümleyici maddeler yok. Bakın,
yapılanlardan en önemli yaptırım bir tek kısa çalışma ödeneği. Bakın, 1999
yılında çıkmış işsizlik sigortasına bağlı geliştirilmiş bir model, bu var
zaten. Ne yaptık? Evet, doğru bir şey yaptık, bunun şartlarını esnettik. Bunun
dışında ortada ciddi bir şey yok. Şimdi 5 bin liranın altında düzenli geliri
olanlara 10 bin lira kredi. Bu kredi var zaten, bankalar böyle mikro kredilerin
peşinde koşuyorlar. Burada devletin bir payı yok. Bakın arkadaşlar, devletin
payı şurada olmalı: 3 milyon 150 bin KOBİ’miz var bizim. Sahipleri hariç 13
milyon 500 bin çalışanı var. Bunu yapıyorlar. Devlet şunu yapmalı: KOBİ’lere
çalışan başına onar bin lira asgari para tedarik etmeli, emre amade kredi
tahsis etmeli. Bu 135 milyar lira eder, çok para değil Türkiye’nin kredi
hacmine baktığımızda. Bir yıl faizsiz kredilendirse bunun maliyeti 12 milyar
lira olur, bilemedin 10 milyar lira. Yani, 1,5 milyar dolar bir maliyete
katlanacak devlet ama 135 milyarı emre amade edecek. 25 kişi çalışıyorsa
KOBİ’de 250 bin liralık krediye sahip olacak, nerede ihtiyacı varsa orada
kullanacak. Dünya bunu böyle yapıyor. Yoksa biz bugün maalesef belediye yardım
paketleriyle uğraşıyoruz. Yapmasın mı, bir belediye ihtiyaç sahiplerine, fakir
fukaraya yardım etmesin mi? Bu belediyeler daha önce AK PARTİ’de olsaydı itiraz
edecek miydik? Bunu kim ederse yanlış yapıyor, vicdanen deyin. İnanmadığımız
sözleri söylemekte çok mahir olmuşuz. Özellikle de bugünlerde bu çok öne çıkmış
yani, inanmadığımız şeyleri söylüyoruz.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar, uluslararası anlaşma…
Uluslararası anlaşmalarda en önemli şey nedir Sayın Bakan? Güvendir. Türkiye ne
yaparsa yapsın, yaptıklarının etkili olması için bu zeminde güven tesis edecek
bir yönetim olması lazım, bugünkü yönetimde bu yok. Para basmadan bahsediliyor.
Evet, doğrudur, para da basılmalıdır ve basılacaktır da ama bu, kurallı ekonomiler
için etkindir. Bu, kuralsız, devletin birilerine para kazandırmak için
çalıştığı ekonomilerde etkin olmaz. Göreceksiniz maliyetlerin nereye çıktığını.
Onun için, ortak akıl üretecek çok acil bir yapıya geçmek lazım. Biz şunu
görüyoruz: Parlamentomuz, keşke bizim 30 ocak tarihinde Parlamentonun gündemine
getirdiğimiz corona virüsüyle ilgili araştırma önergesini reddetmeseydi de, 30
ocaktan itibaren bu meseleye Parlamento olarak sahip çıkılsaydı ve önlemler
buna göre alınsaydı, yola erken çıkılsaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - O nedenle, bugün
bulunduğumuz noktada daha ortak akılla… Eksik akılla değil, bu zamana kadar
yapılan gibi değil, arkadan koşan politikalarla değil, yetersiz okumalarla
değil… Bakın, hepiniz buradasınız, bütün bu riskleri alarak gelip
çalışıyorsunuz, önceliklerimizi belirleyelim. Bugün Parlamentonun öncelikli
gündemi bu uluslararası çalışma mıdır? Önceliklerinden bile mahrum bir Parlamentoyuz.
Eksik akılla gidemeyiz, ortak aklı harekete geçirmeliyiz.
İnşallah, milletimizin de, bütün insanlığın da bu
corona virüsü en küçük hasarla atlatması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Evet,
coronavirüs, tüm toplum sağlığını etkiliyor, sadece Türkiye’de değil tüm
dünyada etkiliyor. Ortak sorunumuz olduğu doğru ama maalesef çözüm
yöntemlerinde ya da önceliklerimizde ortak değiliz. İktidarla bu anlamıyla
hiçbir zaman ortaklaşmadık çünkü bugünkü politikalarda olduğu gibi bundan
önceki politikalarda da iktidarın asıl kurtarmak istediği her zaman kendi
iktidarının bekası oldu ve sadece zenginler oldu. Bugün de aslında iktidarın
aldığı önlemlere baktığımızda yine sermayeyi koruyan, yine yandaşlarını koruyan
bir politik hattın ötesinde bir şey görmüyoruz. Halklara buradan düşen hiçbir
şey yok, yoksullara düşen bir şey yok, emekçilere, kadınlara, gençlere,
üniversite öğrencilerine düşen hiçbir destek yok. Başından beri şeffaf
yürütülmeyen, her şeyi gizlemeye çalışan, önlemleri almış gibi gösterip aslında
doğru düzgün önlem almayan bir iktidar var karşımızda çünkü anlaşılan “Ölen
ölür, kalan sağlar bizimdir.” politikasına devam ediyor. Peki, kimler olacak bu
kalan sağlar? Bu koşullarda, “Açım.” diyen emekçinin olduğu koşullarda, kadına
şiddetin arttığı koşullarda elbette ki ayakta kalacak olanlar, sadece zenginler
ve AKP’nin kendi bekası, kendi iktidarı olacaktır. İşte bu nedenle biz sizinle
bu politikalarda ortak değiliz. Bizim savunduğumuz kesim halkın tamamıdır,
emekçilerdir, yoksullardır; bugün mali desteğe ihtiyacı olan -yardıma değil-
halktan halk için aldığınız paraları iade etmeniz gereken kesimler,
çalışanlardır, emekçilerdir, kadınlardır, gençlerdir. Zenginlere para
aktarmaktan artık vazgeçin. Bugüne kadar verdiklerinizi -eğer bir dayanışma
istiyorsanız- zenginlerden isteyin, yoksullardan isteyecek bir şeyiniz yoktur.
Peki, yoksullar size niye para versin? Bugüne kadar bu halkın cebinden
çaldığınız paraları ne yaptınız, nerelere harcadınız? Deprem paralarını ne
yaptınız? İşsizlik Fonu’ndaki paraları ne yaptınız? Bunların hesabını verdiniz
mi? Geçenlerde yapılan açıklamada şöyle deniyor: “Bunlara ilişkin hiçbir
açıklama yapma ihtiyacı duymuyoruz.” Peki, bu halk size niye güvenip bir destek
mekanizmasına dâhil olsun? Bu da yetmiyor, kendi iktidarınızı korumak için bu
arada fırsattan istifade, büyük fırsatçılıkla, en kötü günleri bile
fırsatçılığa çevirip belediyelere kayyum atıyorsunuz. Bu da yetmiyor,
belediyelerin corona virüsüyle mücadelesi için geliştirdiği önlemleri
engellemeye çalışıyorsunuz, HDP’li belediyelerin faaliyetlerini engellemeye
çalışıyorsunuz. Bu da yetmiyor, CHP’li belediyelerin dayanışma faaliyetlerinin
önüne geçmeye çalışıyorsunuz. Gerçekten halkı düşünen bir iktidar acaba bu
faaliyetleri engeller miydi, bir dönün ve kendinize sorun. Bu cevabı tabii ki
çok iyi biliyorsunuz.
Kadınları da korumuyorsunuz. “Evde kal.” diyorsunuz
da kadınların evlerde hangi şiddetle baş başa kaldığını bilmiyor musunuz? Bu
son on beş gün içerisinde 18 kadın öldürüldü ve bu 18 kadının 12’si ev
içerisinde erkek şiddetiyle öldürüldü. Peki, buna dair bir önleminiz var mı?
Yasayı uyguluyor musunuz? Tam tersine, Hâkimler ve Savcılar Kurulundan karar
çıkıyor, diyor ki: “6284 kapsamında bir tedbir alındığında yükümlünün
coronavirüsle ilgili sağlık koşullarına dikkat edilmeli.” Edilsin de kadınların
hayatları ortada, buna dair hangi önlemi aldınız, buna dair bir cevabınız var
mı? Buna dair bir cevap yok.
Bu da yetmedi, bugün cezaevleriyle ilgili uzun
zamandır kamuoyunda beklenen bir paket geldiği söylendi. Bu paket ne diyor?
Diyor ki: “Ben çeteleri, topluma karşı suç işleyenleri bu anlamıyla coronadan
korumak için, ölümle karşı karşıya bırakmamak için tahliye ederim ama siyasi
suçluları, ama yaşlı olanları, ama hasta olanları, ama yıllardır ağır
hastalıklarla cezaevinde olanları, hamile kadınları, çocuklu kadınları, kendi
yaşamını korumak için evdeki erkeği öldürmek zorunda olan kadınları
cezaevlerinde coronayla karşı karşıya bırakırım, ölürlerse ölürler, orada da
kalan sağlar bizimdir.” Bunu neye çeviriyor? Kendisine yönelik toplumsal
muhalefet içerisinde aslında bağımsız olmayan bir yargı eliyle cezaevlerine
tıktıkları insanları ölümle aslında karşısında muhalefet etmeyecek bir noktaya
çekmeye çalışıyor. Bu infaz yasası hiçbir şekilde kabul edilebilir bir yasa
değildir. Fırsattan istifade üstelik bazı cezaları ağırlaştırıyor, disiplin cezalarıyla
şartlı salıvermenin zaten ağır koşulları bugün bir kez daha fazlaca
ağırlaştırılıyor. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? “Corona günlerinde hazır fırsattan
istifade istediğim şekilde yasal düzenlemeleri de bu arada geçiriyorum.”
zihniyetinden vazgeçin. Bugün bizim için acil olan yeni yasal düzenlemeler
değil, bu coronaya karşı mücadele edilebilecek yol ve yöntemlerin ne olduğunun,
cezaevlerinde bu salgın hızlıca yayılmadan, daha fazla yayılmadan -ki bugün
başlamış durumda- bu insanları bu salgından nasıl kurtaracağımızın düşünülmesi
gerekiyor. Ama, bugün yapılan şey, yine iktidar, kendisinin daha önce
geçiremediği, zamanında kamuoyu baskısı nedeniyle geçiremediği yasal
düzenlemeleri bugün sanki bir tedbir alıyormuş gibi bu Meclisten geçirmeye
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Gülüm.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Yasada eşitlik istiyoruz.
İnfaz meselesi de değildir bu. Bugün alınması gereken tedbirler kapsamında bir
an önce cezaevleriyle ilgili yasal düzenleme çıkarılmalı. Başta yaşlı mahpuslar
olmak üzere hamile kadınlar, çocuklu kadınlar, eşlerini, erkekleri hayatlarını
kurtarmak için öldürmek zorunda olan kadınlar ve siyasi mahpuslar olmak üzere
bir an önce cezaevlerinden tahliyeler gerçekleşmelidir. Bunun sorumluluğunu
alamazsınız. Cezaevlerinde yaşayan insanların hayatlarından siz sorumlusunuz,
sağlığından siz sorumlusunuz ve bu eğer ölümlerle sonuçlanırsa bunun hesabını
yargı önünde vermek zorunda kalacak olanlar da sizlersiniz. Buradan bir kez daha
hatırlatalım: Bu yasa teklifinizi geri çekin, toplumsal muhalefete, halkın
taleplerine, siyasi partinin önerdiği düzenlemelere kulak verin ve ona göre bir
yasal düzenleme çıkarın. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahsı adına söz talebi Sayın Ali Mahir
Başarır’ın.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aslında “Gerilmesin ortam.” diyorlar, bizim de en
büyük arzumuz bu. Olağanüstü şartlarda hepimiz görev yapıyoruz. Bu virüsü herhâlde
herhangi bir parti veya herhangi bir kurum ortaya atmadı. Ülkemizin de,
dünyanın da karşısında olan bir bela. Ortak akılla doğruyu hep beraber bulmak
zorundayız. Buradaki tartışmalardan, buradaki kavgalardan, buradaki
eleştirilerden bir kazanan, kaybeden çıkmıyor. Gerçekten olağanüstü bir dönem.
Biz, toplumun yaşadıklarını, bize gelen şikâyetleri burada anlatmak
durumundayız.
Bakın, esnaflarla konuşuyoruz, esnaflar bizi arıyor,
berberler arıyor, restoranlar arıyor, kuaförler arıyor, çay ocakları arıyor;
arıyor. Öncelikle şunu söyleyeyim: Ses kaydını Sayın Grup Başkan Vekillerine
verebilirim, dün bir kuaförü bir enerji şirketinin müşteri temsilcisi arıyor
“Borcunuzdan dolayı uyarıyoruz, elektriğinizi keseceğiz.” diyor. Ve kadın diyor
ki: “Benim dükkânımı devlet kapattı.” Ya, uyarın, elektrik faturasından, su
faturasından dolayı esnafı aramasınlar, belediyeler de aramasın.
İki: Biz bunları kapattık. Halk Bankası, esnaf için
25 bin lira kredi desteğiyle ilgili bir kampanya başlattı. Oraya giden esnaflardan
“Vergi borcu yoktur.” “SGK’ye borcu yoktur.” “BAĞ-KUR’a borcu yoktur.” yazısı
isteniyor.
SALİH CORA (Trabzon) – Yalan.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Doğru.
SALİH CORA (Trabzon) – Yalan, öyle bir şey yok,
kesinlikle.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ya, doğru, yapmayın;
isteniyor, yapmayın lütfen.
SALİH CORA (Trabzon) – Ama yalan.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bakın, burada sakin
sakin konuşuyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) – Kesinlikle yalan.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ne olur, lütfen. Biz
burada konuşuyoruz. Bakın, lütfen ama…
BAŞKAN – Sayın Cora, lütfen, rica ediyorum…
SALİH CORA (Trabzon) – “Yalan.” demeyeyim, yanlış
bilgi.
BAŞKAN – Sayın Cora, siz de doğru bilgiyi verirsiniz
o zaman.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Yani istiyorlar.
İstemiyorlarsa “İstemiyor.” dersiniz. Bunu istiyorlar. Allah aşkına, bu ülkede
vergi borcu olmayan, BAĞ-KUR’a borcu olmayan esnaf var mı? Olsa neden kredi
kullansın bu adam zaten? Ciddi bir sıkıntı.
Şimdi, üçüncü bir durum: Hepimiz gayet evlerimizde
oturuyoruz, video paylaşıyoruz, çocuklarımızı da yanımıza almışız “Evde kal
Türkiye.” Bunu da sosyal medyada paylaşıyoruz. Güzel, evde kalsınlar. Hemen
altına bir yorum: “Sizin tuzunuz kuru. Hadi bakalım, benim yerime sen kal.” Kim
söylüyor bunu? İşçi söylüyor. Kim söylüyor bunu? 65 yaşında bekçilik yapmak
zorunda kalan, arabada şalgam satmak zorunda olan insanlar söylüyor. Dün,
Cumhurbaşkanı çıkıp bu kampanyayı anlatırken şunu söyleseydi: “Benim 10 milyon
işçim için bu parayı topluyorum, orada birikecek, onlar iki ay evde kalacak.” deseydi
bu tartışma olmazdı. Dokuz yıldır 5 milyon Suriyeliye bakıyoruz ama ne yazık ki
10 milyon işçiye iki ay evde bakamıyoruz biz.
Bakın, bakın, fabrikalara bakın, sabah servisle bu
insanlar 2 bin kişinin, 3 bin kişinin çalıştığı fabrikaya gidiyor, orada yemek
yiyor, orada ter döküyor, orada giyiniyor, aynı servisle evine tekrar geliyor,
nasıl koruyacaksınız bunları? Bunun önlemini almak zorundayız. Biz işçiyi,
emekçiyi, sokakta çalışan insanı korumuyorsak hiçbir anlamı yok bunun; bunu
kavga için söylemiyorum, inanın söylemiyorum.
“Evde kal.” demesi kolay ama evde kalması gereken
insanları doyurmak zorundayız; devlet böyle bir şeydir. “Ben evde kaldığım
zaman aç kalmayacağım.” demeli o işçi, o insan.
Ben çok insan tanıyorum, 65 yaşında mendil satıyor,
bekçilik yapıyor, çocuğunu okutmak zorunda, kirada, emekli maaşıyla
geçinemiyor, bu imkânları vermek zorundayız. Bu para olmayabilir, üç hafta önce
“Bu para yok.” diyecekti, bu yardım kampanyası başlayacaktı ve bu sebeple
olduğunu, bu sebeple bir fonda biriktiğini anlatacaktık; eğer bunu yapsaydık
hiç bu tartışmalar olmazdı, inanın. Yoksa, bakın, insanlar, vatandaşlarımız,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, burada çok güzel bir sınav veriyor: Sokaklar
boş, kimse dışarı çıkmıyor, üzerine düşen görevi dört dörtlük yapıyor insanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Son otuz saniye…
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bakın, arıyor
“Televizyonum yok.” diyor, herhangi bir esnafımızı aradığımız zaman -beyaz
eşyacı- televizyonunu yolluyor; komşuları kimseyi aç bırakmıyor. Türk toplumu
böyle bir toplum, iyi bir sınav veriyor, doğru bir sınav veriyor ama biz de
devlet olarak, bu insanlara hep beraber gerekeni yapalım, insanları evde
tutalım. Benim söylediğim şey bu ama bunları konuşurken, bunları anlatırken
oradan bir laf geldiği zaman, oradan bir laf geldiği zaman gerginlik oluyor.
Biz, bugün, burada en zor koşullarda çalışıyoruz,
herkes tehlikede ama biz bu yüzden buradayız, bu tehlikeyi yenmek için
buradayız. Ne olur, söylenenleri bir eleştiri, bir hakaret olarak almayın;
dinleyelim, tartışalım, doğru yolu hep beraber bulalım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylaması
açık oylamaya tabidir. İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrasında
“Başkanın gerekli görmesi hâlinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın
belli bir gününe bırakılabilir.” denilmektedir. Bu hüküm çerçevesinde, teklifin
tümünün açık oylaması 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır. Belirtilen
gündeki birleşimde, gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında teklifin
tümünün açık oylaması yapılacaktır. Ayrıca, bugün görüşmeleri tamamlanarak
tümünün oylamasına geçilecek tüm tekliflerin oylamaları da bu şekilde 2 Nisan
2020 Perşembe gününe bırakılacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
3’üncü sıraya alınan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma
İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli
Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 24 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Murat Çepni’nin.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, tüm dünyada
etkisini artıran bir salgın vakasıyla, riskiyle karşı karşıyayız ve içinde
olduğumuz sürecin temel karakteri, boyutları henüz açığa çıkmamış. Yani içinde
bulunduğumuz günün nasıl bir tablo oluşturduğuna henüz hâkim değiliz ve sonrası
açısından da gelecek açısından da nasıl bir sonuçla karşılaşacağımız henüz
belli değil. Dolayısıyla, bütün dünyada, henüz, yaşadığımız sonuçlara çare
üretmekle meşgul iktidarlar fakat Türkiye söz konusu olduğunda bu duruma
başkaca faktörler etki yapıyor, ekleniyor.
Türkiye, evet, kaos yaşıyor fakat bu kaos belki de
tüm dünyada yaşanılandan çok daha derinlikli bir kaos. Çünkü Türkiye’de yaşanan
kaosun temel karakterinden bir tanesi güvensizlik meselesi yani Türkiye toplumu
yarının ne olacağını bilmiyor, yaşadığı sıkıntının, gerilimin, riskin tam
olarak ne olduğunu bilmiyor ve kimden bir çare umacağının farkında değil.
Bugün binlerce sağlık emekçisi çok büyük bir
fedakârlıkla, büyük bir özveriyle işlerini yapmaya çalışıyorlar; kaldı ki
onların dahi ortaya koydukları, ifade ettikleri itirazlar biliniyor. Yani
Türkiye’yi özgün yapan en temel mesele, bugün, iktidarın bu süreci yönetme
tarzıdır. Tabii ki süreç geliştikçe, ilerledikçe biz başından ortaya koyduğumuz
eleştirileri söylemeye devam ediyoruz fakat Meclisin de çalışma tarzından
hareketle, bir süre sonra, ifade edilen eleştirilerin ve uyarıların zaman zaman
sıradanlaşmaya başladığı riski ortaya çıkıyor. Fakat hem bizim açımızdan hem de
süreç açısından beklenilenin zirvesine henüz ulaşılmadı yani pik noktasına
gelinmediği tespiti yapıldığına göre aslında çok daha fazla söz söylemek, çok
daha fazla eleştiri yapmakla karşı karşıyayız çünkü süreç henüz önümüzde.
Şimdi, biz, iktidarın coronavirüse karşı mücadele
değil, tam tersine, halka karşı mücadele ettiğini söyledik. Bunu söylerken de
elimizde çok somut veriler var ve bunları defaatle ayrıntılandırarak aktarmaya
çalıştık. İktidar bu süreci şeffaf yürütmüyor. İktidar, bu sürecin temel
aktörlerinden faydalanmayı bir tarafa koyun, bugün açıklama yapan Türk
Tabipleri Birliği –TTB- şube yöneticilerini cezalandırmakla meşgul. İktidar, bu
süreçte, Twitter’da “tweet” atan yurttaşlarının peşine düşmekle meşgul.
İktidar, bu süreçte, “Evde kal.” çağrısına bağlı olarak “Evde kalayım fakat
açım, bunun bir çaresini üretin.” diye feryat eden yurttaşları gözaltına
almakla, tehdit etmekle meşgul. İktidar bu süreçte paketler açıklıyor ve bu
paketlere bakıyorsunuz ki sermaye korunuyor, şirketler korunuyor ve halka çağrı
yapılıyor. İlk açıklanan pakette yine halka bir şey yoktu, bütünüyle şirketleri
kurtarma paketiydi.
Şimdi “Biz bize yeteriz.” diye bir jargonla millî
dayanışma kampanyası başlattı. Evet, Türkiye kendisine yetebilir fakat AKP
olmazsa yeter. Siz tarımı bitirdiniz, sanayiyi, üretimi bitirdiniz, inşaat ekonomisini,
beton ekonomisini temel ekonomi biçimine dönüştürdünüz, rant ekonomisini
geliştirdiniz. Ülkenin bütün kaynaklarını, ormanlarını, derelerini inşaat
şirketlerine peşkeş çektiniz. Evet, siz olmazsanız bu halk başının çaresine
pekâlâ bakabilir. Sizin sermaye diktatörlüğünüz olmasa bu halk pekâlâ başının
çaresine bakabilir.
Dayanışma yasaklanıyor. Şimdi soruyorum buradan:
Daha siz dün milyarlarca lirayı Ensar Vakfına -cinsel tacizle suçlu Ensar
Vakfına- aktardınız. Siz deprem paralarını iç ettiniz ve buna benzer çok sayıda
örnek var. Ee, bu halk size güvenir mi? Bu halk size güvenmez, bu halk size
güvenmez. Dolayısıyla, “Biz bize yeteriz.” edebiyatlarıyla, hamasetleriyle bu
süreci atlatamazsınız.
Yapılması gereken çok basit. Kaynak meselesine
gelince, bakın, 2020 bütçesinde güvenlik ve silahlanmaya ayrılan bütçe 230
milyar TL. Evet, güvenlikçi ve savaş politikalarından vazgeçerseniz bu süreç
pekâlâ çözülebilir. Müteahhit firmalara yapılacak garanti ödemelerini
yapmazsanız çözülebilir. Cumhurbaşkanının örtülü ödeneğinden çetelere aktarılan
paraları aktarmazsanız bu sorun çözülebilir. Sarayın günlük, aylık, yıllık
harcamalarıyla çözülebilir. Yandaş derneklere 2020’de aktarılan 2 milyar 735
milyon TL’yle pekâlâ çözülebilir.
Evet, “Evde kal.” deniliyor; güzel, doğru söyleniyor
fakat bu çağrıya, çalışan milyonlarca işçi dâhil değil. Bu, düpedüz bir
ikiyüzlülüktür. Milyonlarca işçi çalışmak zorunda. Biz, bunun için, mutlaka ve
mutlaka, acilen ücretli izin çağrısını yapıyoruz. Bu süreçte, iktidarın, kendi
bekasını kurtarma, kendi ekonomi gemisini yüzdürme derdinde olduğunu biliyoruz.
Halkımıza biz şu çağrıyı başından beri yaptık ve halkımız da gerekeni kendi
cephesinden yapıyor, kendi dayanışma alanını kurmaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, bunun son örneği; yüzlerce
kurumun, demokratik kitle örgütünün, insanların, partilerin ve vekillerin de
dâhil olduğu bir platform kuruldu; bu platform Tüm Çalışanlar İçin Sağlık
Platformu. Bu platformun talepleri şunlar: İşten çıkarmalar yasaklansın;
İşsizlik Fonu, sendika ve meslek örgütlerinin gözetiminde, işsizler için
değerlendirilsin; güvenceli ve güvencesiz tüm işçilerin sağlığı SGK tarafından
karşılansın ve en önemlisi de -13 madde var, ben bunların birkaçını açıklıyorum
sadece- ücretli izin gerçekleştirilsin. Evet, bu platform böyle bir çağrı
yapıyor. Ben buradan bu çağrıyı tüm halkımıza söylüyorum değerli arkadaşlar. Bu
platform yani yüzlerce kurumun bir araya geldiği ve milyonlarca emekçinin sözü
ve duygusunu tarif eden bu platform 2 Nisandan itibaren “her akşam saat 20.20’de
bir dakika ışık yakıp söndürme” çağrısı yapıyor. Evet, biz, bu süreçte, halk
olarak, iktidarın ortaya koyduğu tüm politikalara karşı “kral çıplak” demeye
devam edeceğiz. Bu iktidar, aynı zamanda, halka karşı verdiği mücadelede yani
virüse karşı değil, halka karşı verdiği mücadelede çok tipik hamleler yapıyor; bir
tanesi de cezaevleri yani yeni açıklanan infaz paketi. Burada da iktidarın
ideolojik düşmanca tutumunun bir karşılığını görüyoruz.
Coronavirüs sürecinde, virüs tedbirinden kaynaklı
olarak, tüm halkımız, tüm Türkiye toplumu cezaevlerinin acilen boşaltılmasını
beklerken… Çünkü cezaevlerinde 100 bine yakın fazla tutsak, fazla mahkûm var.
Dolayısıyla, 3 kişilik bir yerde 6 kişinin kaldığı, 3 kişilik ranzaların 6
kişilik ranzalara dönüştürüldüğü, havalandırma koşullarının çok sınırlı olduğu,
beslenme koşullarının çok sınırlı olduğu koşullar bu koşullar. Fakat bunu
yapmayı bir tarafa koyun, iktidar “Fırsat bu fırsat.” diyerek yeni hazırladığı
infaz paketinde siyasi mahpusları, siyasi tutsakları yani faşizme karşı
mücadele yürütürken, eşitlik, özgürlük mücadelesi yürütürken devlet tarafından,
iktidar tarafından tutsak edilen, hapsedilen insanları paketin dışında tutuyor.
Bu, doğrudan bir halk düşmanlığıdır, doğrudan ayrımcılıktır, eşitsizliktir. Biz,
bu konuda eşitlikçi bir politika, eşitlikçi bir düzenleme yapılmasını doğru
buluyoruz.
Evet, cezaevlerindeki yoldaşlarımız, başta da
belirttiğim gibi, faşizme karşı mücadele ettiler ve etmeye de devam edecekler.
Elbette ki biz, onların özgürlüğüne kadar mücadelemizi yükselteceğiz; bundan
hiç kimsenin bir kuşkusu olmasın. Bu, ne AKP’nin ortaya koyduğu fırsatçı,
eşitlik barındırmayan politikalarına ve paketlerine bağlıdır ne de siyasi
iktidarın düşmanlıklarına bağlıdır. Bu, halklarımızın yürüteceği mücadeleye
bağlıdır.
Dolayısıyla, buradan bir kez daha tüm tutsak
yoldaşlarımıza selam gönderiyorum, onların mücadelesini sürdüreceğimizi buradan
bir kez daha söylüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir
Milletvekili Murat Çepni’nin görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; konuşmacının bahsettiği birkaç hususun altını çizmekle ilgili
kendimi görevli kıldım tabiri caizse.
Bakınız, sayın konuşmacı “Halk size güvenmiyor,
neden güvensin? Size destek olmayacaklar.” dedi.
Sayın Başkan, birincisi, halk güvenmediği bir
iktidara on sekiz yıl boyunca destek olmaz, oy vermez.
İkincisi…
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Ölümü gösterip sıtmaya razı
ediyorsunuz; mesele bu, mesele bu.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Katakulli,
katakulli!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Zorla yapıyorsunuz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hep böyle misiniz? Hep
böyle misiniz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bir şey olmadı ama kesin
bir şey oldu!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Sakin olun.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sakiniz…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ikinci
ifadem de şu…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Arkadaşlar, cevap
veremiyor.
BAŞKAN – Devam edin Sayın Turan, lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu adaba aykırı,
demokrasiye aykırı, Genel Kurulun hukukuna aykırı. Yapmayın böyle.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Cevap veremiyorsunuz, sürekli
böyle sataşmayla geçiştirmeyin, buyurun.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kampanya dün başladı
Sayın Başkan. Kampanyaya tüm milletimizi davet ettik. Sayın konuşmacının dediği
gibi eğer kimse güvenmiyorsa, halkımızın kampanya sonucunda ne kadar katkı
sağladığı veya sağlamadığı görülecektir. Onu görerek karar vereceğiz.
İkincisi, Sayın Başkan, “Yandaş derneklere
milyonlarca dolar para aktarıldı.” dedi. Bununla ilgili sayısız konuşmalar
yapıldı burada. Kamunun, belediyelerin bu tarz derneklere, vakıflara para verme
riski falan yok Sayın Başkanım. Bunu defaatle yalanladık, belgeleri gösterdik.
Bununla ilgili mahkûmiyet kararları verildi iftiradan dolayı. Aynı konuyu bir
daha söylemelerinin iyi niyetten uzak bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim.
Bir diğer husus, Sayın Başkan, bugün açıklanan infaz
yasasıyla ilgili herkesin, her partinin, her vekilin eleştirisi olabilir;
bunları saygıyla karşılıyoruz ama itham etmelerini, ağır ifadelerle tahkir
etmelerini doğru bulmuyorum. Bugün açıklandı, cuma günü isterim ki her parti
“Şu önerilerimiz var, bu eleştirimiz var.” desin.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Söyledik, dikkate
almamışsınız, söyledik biz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Söyledik, dikkate almadınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmayayım mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yeter ya, çok konuştun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Cuma günü komisyon var,
haftaya Genel Kurul var. Bu tarzdaki üslubu hiç kimse dinlemez bile ama bir
daha söylüyorum, her partinin saygın hukukçuları var, üyeleri var. Ya, çalışın
inceleyin, değerlendirin. Belki beraber değiştireceğimiz maddeler olur,
çıkarılacak olan olur, eklenecek olan olabilir. Ama bu üslubun hiç kimseye
faydası yok. Bir daha davette bulunuyorum tüm partilerimize.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Açalım mikrofonu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir daha ön
yargısız davette bulunuyorum her partiye. Önemli bir konudan bahsediyoruz,
infaz yasası hepimizi ilgilendiren, tüm toplumları ilgilendiren bir mesele.
Cuma günü komisyon var, haftaya Genel Kurul var. Bu üslupla değil, ciddiye
alınacak, değerlendirilecek üslupla, önerilerle gelin, hep beraber tartışalım.
Sayın Başkan, selamlarımı sunuyorum tüm Genel
Kurula. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli
Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)
BAŞKAN – Teklif üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TRANSİT VE ULAŞTIRMA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI (LAPİS LAZULİ GÜZERGÂH
ANLAŞMASI)’NIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 15
Kasım 2017 tarihinde Aşkabat’ta imzalanan “Transit ve Ulaştırma İşbirliği
Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
(Uğultular)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, rica ediyorum,
görüşmeleri tamamladıktan sonra dışarıda sohbet imkânı olabilir.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay’ın.
Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) –
Halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünya büyük bir pandemiyle
mücadele ediyor, salgın dünyada her yeri altüst ediyor ve bütün dünyanın
odaklandığı konu Covid-19 salgını. Gerçek anlamda demokratik olan ülkelerde,
özgürlüğü, eşitliği bir nebze olsun inşa edebilmiş olan ülkelerde, sendikaların
güçlü olduğu, sivil toplumun güçlü olduğu ülkelerde, şeffaflık politikasının
inşa edilebildiği ülkelerde görüyoruz ki halkın sağlığı... Diğer, bizim gibi
-hibrit faşizmi mi diyelim, faşizm mi diyelim, ne diyelim, totaliter rejim mi
diyelim, tiranlık mı diyelim- hiçbir açıdan şeffaf olmayan, hiçbir konuda açık
olmayan, hiçbir konuda hesap vermeyen, hiçbir kurulu işlemeyen, hiçbir açıdan
dürüst, adil olmayan iktidar tarafından gizleniyor, saklanıyor, engellenmiyor,
zamanında yeterince önlem alınmıyor ve bugün, Türkiye’de, 82 milyon büyük bir
felakete doğru sürükleniyor. Bakın, bugün de açıklamalar yapıldı, bunlar resmî
açıklamalar. 15.422 tane test yapılmış.
SALİH CORA (Trabzon) – Az mı?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Test, test,
test diye her gün söylüyorduk. Nihayet biraz test yapmaya başladınız. Evet,
test yaptınız ve 2.074 vaka çıktı. Bakın, gülmeyin, beyler gülmeyin; insan
yaşamından bahsediyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bilim Kurulunun bir kararı
var.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – İnsan
hayatından bahsediyoruz. Sizin tuzunuz kuru, elbette gülebilirsiniz ama bugün
46 insan yaşamını yitirdi, hesabını verebiliyor musunuz?
(Uğultular)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, rica ediyorum,
lütfen…
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Hesap
verebilir misiniz? Peki, bunlar resmî açıklamalar; siz bu açıklamaları lütfen
en az 5’le çarpın, belki çok daha yüksek bir rakamla çarpmanız gerekiyor ve bu
çarpım tablosunun sonucunda insan hayatı çıkacak. İnsanlar, bugün, yaşama sizin
yüzünüzden veda ediyorlar, yaşamlarını kaybediyorlar. Kişisel koruyucu
donanımlar, uygun kişisel koruyucu donanımlar verilmediği için sağlık
emekçileri, bugün, risk altında ve onlar da yaşam riskiyle karşı karşıyalar.
Şimdi, arkadaşlar, bakın, sıkışınca diyorsunuz ki:
“Biz birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız, dayanışma içerisinde
olmalıyız.” Herhâlde Halkların Demokratik Partisi bugüne kadar Türkiye’de en
çok dayanışmadan bahseden partidir ve en çok dayanışmayı, toplumsal dayanışmayı
ve toplumsal barışı inşa etmek için bedel ödeyen partidir; bunların en başında
da önceki Eş Başkanlarımız sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ
geliyor ve bütün milletvekillerimiz, partililerimiz, belediye eş başkanlarımız
geliyor. Gerçeği yazdığı için, çizdiği için hapishanelerde olan pek çok
gazeteci var; bunlar da bizim dostlarımız.
SALİH CORA (Trabzon) – Gazeteciler mi?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bu dayanışmayı
savunan, dayanışma ve halkların özgürlüğü için, adalet için, halkların refahı
için yaşamını böylesine ortaya koymuş insanlar bugün hapishanedeler.
Hapishanede şu anda 300 bine yakın mahpus var, 300 bin.
SALİH CORA (Trabzon) – Mahkûm, mahkûm.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Mahpuslar
hapishanede neyi bekliyorlar? Neyi bekliyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon) – Cuma gününü bekliyoruz,
sizden teklif bekliyoruz. Önerilerinizi getirin, önerilerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın, eğer
bir bulaşı olduğu zaman, hapishanelerde bir bulaşı vakası olduğu zaman…
Türkiye’de nasıl eğri büyük bir şekilde dikleşmeye başladıysa, grafik artık dik
olarak devam ediyorsa yani her gün geometrik olarak ölümler ve vaka sayıları
artıyorsa hapishanelerde bu katbekat daha fazla olacak.
SALİH CORA (Trabzon) – En güvenli yer cezaevi, şu
anda hiç vaka yok.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ama sizde
vicdan yok, siz bana hiç konuşmayın çünkü sizin insan olduğunuzdan bile şüphe
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) – Yok artık!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Çünkü robot
gibisiniz, makine gibisiniz, buraya el kaldırmaya geliyorsunuz. Siz susun,
sizin hiç konuşmaya hakkınız yok.
BAŞKAN – Sayın Kemalbay…
SALİH CORA (Trabzon) – Eş Genel Başkanlık yaptın
sen, yakıştı mı sana? Bu ifade doğru mu? Bana hakaret ettiniz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak bizler de halkın sorunlarına çözüm aramak konusunda
sınıfta kalıyoruz, hep beraber kalıyoruz. Ve bizler, bugün eğer pandemiyi
önleyemiyorsak Türkiye’de, Türkiye dünya 1’incisi olduysa eğer salgında, bugün
dünya 1’incisi olduysa eğer, o zaman bunun sorumlusu bu Türkiye Büyük Millet
Meclisidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede dünya 1’incisi ya!
Neyin dünya 1’incisi!
SALİH CORA (Trabzon) – Kim insandır, kim insan
değildir, herkes aynaya baksın!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Türkiye Büyük
Millet Meclisi şu anda büyük bir suç işliyor. Şu anda, bugün burada bu konuyu
bu kadar hafife aldığı için bu Meclis suç işliyor ve bu Meclis halka karşı
görevlerini yapabiliyor diyemeyiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) – Ben size ne dedim de hakaret
ediyorsunuz? Böyle bir şey olur mu ya!
RECEP ÖZEL (Isparta) – “Meclis suç işliyor.”
diyemezsiniz.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekili
gereken cevabı verecektir. Lütfen…
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın, bu
Meclisin görevi, bu halkı saraydan kurtarmak olmalıdır. Sarayda bir avuç çıkar
grubunu, bir avuç eliti mutlaka bu halktan uzaklaştırmak gerekiyor. Sarayın
verdiği kararlar, bir avuç elitin verdiği kararlar 80 milyonu gerçekten -ağır
konuşmak istemiyorum ama- ölüme götürüyor. Bakın, bulaşı demek, şu demek: Bu
halkın yüzde 60’ından fazlası Covid-19 olacak, yüzde 60’ından fazlasına bu
hastalık bulaşacak.
SALİH CORA (Trabzon) – Ağzını hayra aç.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Ben burada
bilimsel bir veriden bahsediyorum arkadaşlar. Bu bir gerçek ve o yüzden bütün
bilim insanları şunu söylediler: “Test… Test… Test...” Daha ilk günden Çin’i
öğrendiğimiz zaman yapacağımız hazırlık buydu: Test, test, test. Yani test
yaparak insanları bulacaktık, izole edecektik ve halkı koruyacaktık ama Sağlık
Bakanının söylediğine göre daha salgın buraya gelmeden biz güya o testleri
yapmışız da üretmişiz de 500 bin adet testi başka ülkelere satmışız, onun
söylediği bu, onun yalancısıyım. Yani dünya pandemi yaşıyor fakat Türkiye
elindeki 500 bin testi başka bir yere satıyor, elinde test yok, test yapmıyor.
“Hayır, bizim elimizde test var ama biz testi yapmıyoruz.” diyorsanız o zaman
da size sormak istiyorum: Testleri niye yapmıyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon) – Yapıyoruz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Niye
yapmadınız, niye azar azar artırdınız, niye herkese test yapmıyorsunuz, niye
her noktaya test yapmıyorsunuz, niye hâlâ 15 bin?
SALİH CORA (Trabzon) – Yapıyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bilmeden konuşuyorsun, elinde
veriler mi var?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Arkadaşlar,
bakın, gene diyorsunuz ki: “Biz, bize yeteriz. Birlik olalım, beraber olalım.”
“Biz bize yeteriz.” lafı birleştirici bir laf değil, kutuplaştırıcı bir laftır.
Aslında, yine, her zamanki gibi kutuplaştırmak için “Biz bize yeteriz.”
diyorsunuz; bizlere, halklarımızın kulağını kapatmak için bunu söylüyorsunuz.
Fakat asıl amacınız şu, yapmak istediğiniz şey şu: Siz, aslında sürü bağışıklık
sistemi yöntemini takip ediyorsunuz. Bu halkı sürü yerine koyuyorsunuz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bu olay İngiltere’de. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ve şeffaflık
politikası izlemeyerek, gerçekleri karartarak, ölümleri gizleyerek, vakaları
gizleyerek…
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Avam Kamarası değil.
SALİH CORA (Trabzon) – Hayır, gizlemiyoruz,
kesinlikle gizlemiyoruz, araştırmıyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın “Bu
bulaşı olsun, salgın gerçekleşsin, ölen ölür kalan sağlar bizimdir.”
diyorsunuz. Yaptığınız şey bu. Neden? Çünkü eğer hazırlıklı olsaydınız o zaman
bu ülkenin milyarlarca lira bütçesi bu iş için ayrılmış olacaktı.
SALİH CORA (Trabzon) – En hazırlıklı ülke Türkiye,
Avrupa battı, İngiltere felaket.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sen sus,
vicdansızsın! Sen sus, vicdansızsın, vicdansızsın!
SALİH CORA (Trabzon) – Ama ayıp oluyor, ayıp
ediyorsun!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sen beni
anlayamazsın, dinlememen de gerekiyor.
SALİH CORA (Trabzon) – Kime konuşuyorsun?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ben
halklarımıza karşı konuşuyorum.
BAŞKAN – Serpil Hanım… Sayın Kemalbay… Rica ediyorum
Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Halkımıza
sesleniyorum, halkımıza şunu söyleyeceğim: Arkadaşlar, bu iktidarın hiçbir
önlem paketi yok.
SALİH CORA (Trabzon) – Başkanım, müdahale etmenizi
istiyorum, böyle bir şey olamaz ya.
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz…
Sayın Kemalbay, lütfen ifadelerinize, sözlerinize
dikkat edin.
SALİH CORA (Trabzon) – Böyle hitap edemezsin, sözünü
geri al!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, böyle bir usul yok,
yapmayın.
SALİH CORA (Trabzon) – Ama böyle bir hakaret olamaz
Sayın Başkan ya.
BAŞKAN – Size hakaretten zaten söz vereceğim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – İstemedi ki daha.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Önlem paketi
demek şudur: Önlem paketi demek halkı korumaktır, halkın evde kalmasını
sağlamaktır; halkın gıdaya, sağlığa erişiminin parasız olmasıdır. Halkın eve
gittiği zaman, işçinin, emekçinin, esnafın evde kaldığı zaman şunun güvenini
duyması lazım: “Ben evdeyim ama karnım doyacak.” Bu güveni iktidarın, devletin
verebilmesi lazım ama ağzınızdan düşürmüyorsunuz sosyal devletiz diye, tabii
düşürmediğiniz yalanlardan bir tanesi de bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sosyal
devletin zırnık kadar olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye’de despotik bir iktidar
var, Türkiye’de “şirketokrasi” var, şirketlerin devleti var. Bakın, şirketler
hâlâ geçilmeyen köprülerden para kesmeye, garantiler almaya devam ediyor,
geçilmeyen yollardan, havaalanlarından para devşirmeye devam ediyor, bu
konularda hiçbir sorun yok. İşte, projeler devam ediyor, Kanal İstanbul rant
projesi de devam ediyor ama halkın güvenceye kavuşması, halka ücret desteği
verilmesi, servetten vergi alınması gibi pek çok yapılabilecek iş; işçilere
ücretli izin verilmesi, kadınlara sosyal destek verilmesi, ev kadınlarına ücret
verilmesi, destek verilmesi bütün bu taleplerin hiçbirine cevap verilmiyor ve
tabii ki bugün cezaevlerinden çıkarmayı planladığınız o hilkat garibesi yasa
teklifinde yaptığınız şey, sizin söylediğinize göre, 90 bin insan bundan
yararlanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bir dakika
alabilir miyim?
BAŞKAN – Tamamlandı Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Varsayalım ki
bundan 90 bin insan yararlanacak. Peki, nerede 200 bin insan, 200 bin insana ne
olacak?
BAŞKAN – Teşekkür ettik Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – 200 bin insanı
ölüme mi terk ediyorsunuz? Buna hakkınız var mı? Siz kimsiniz?
BAŞKAN – Sayın Kemalbay, teşekkür ediyorum…
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Siz kimsiniz
ki! Kimin öleceğine kimin kalacağına siz mi karar veriyorsunuz?
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri… Sayın Kemalbay…
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bunu ne hakla
yapıyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz karar vereceğiz tabii,
başka kim karar verecek.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Siz taammüden
cinayet işlemeye karar veriyorsunuz, sizin bu kararınızı asla kabul etmiyoruz
ve bunun hesabını da vereceğinizi buradan söylüyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, konuşmacılara her
zaman milletvekili arkadaşlarımız yerinden laf atıyorlar, bu her zaman olan bir
şey, bunu hep beraber yaşıyoruz ama bunun hiçbir tanesi bir milletvekilinin
diğer milletvekiline hakaret etme hakkını vermez. Onun için…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hakaret etmedi ki.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – “Vicdansızlık”
hakaret değildir.
BAŞKAN – Serpil Hanım, isterseniz ara vereyim,
tutanakları getirteyim, sözlerinizin içerisinde pek çok kabul edilemeyecek
noktalar var ama bu saatte, bu ortamda ortamı germemek için bu tutanak isteme
işine girmiyorum.
SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ancak, yerinizden değil Sayın Cora,
sataşmadan dolayı kürsüden vereceğim.
Buyurun…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – İstemedi ki Başkan,
böyle bir usul yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama istemedi ki...
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Böyle bir usul yok
Başkan!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Taraf tutmayın
Başkan, taraf tutmayın!
BAŞKAN – Müsaade edin, 60’a göre mi, 69’a göre mi
söz vereceğimin kararını da ben vereyim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Talep etmedi ki, böyle
bir usul yok ama.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Cora’nın karar verip
istemesi lazım Sayın Başkan.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Talep edecek, talep
etmedi.
SALİH CORA (Trabzon) – Söz talebinde bulundum.
BAŞKAN – Bakarsanız el kaldırdılar ve sisteme
girdiler konuşma talebiyle farkında değilsiniz!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz taraflı
yönetiyorsunuz, her yönettiğinizde taraflı yönetiyorsunuz.
BAŞKAN – Siz buyurun…
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Cora, kaça göre söz
istediniz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Vicdansız olmadığını mı
şimdi ispat edecek orada?
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; az önce konuşan HDP milletvekili hatibin ifadelerinin,
sözlerinin her birinin esasında bu Meclisin mehabetine, Meclisin ruhuna
yakışmayan ifadeler olduğunu ve bu sözlerin her birini kendisine iade ettiğimi
belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye Büyük Millet Meclisinde herkes yasama
dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı kapsamında istediğini söyleme hakkına
sahip olmakla birlikte hiç kimseye hakaret etme hakkı ve imkânı
tanınmamaktadır. Ayrıca bunları söyleme haddine de sahip olmadığınızı ifade
etmek istiyorum.
Ayrıca, değerli arkadaşlar burada yapılan konuşmalarda
açıkça bir ülke düşmanlığı, millet düşmanlığı…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ya böyle bir şey yok.
Böyle bir şey yok. Böyle bir konuşma tarzı da yok.
SALİH CORA (Devamla) - …birlik ve beraberliğe
yönelik atılan adımlar karşısında bir Türkiye düşmanlığı, Türkiye’yi karalama
kampanyası güdülmektedir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz sevdalısınız, biz
düşmanız…
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Millet düşmanı sensin!
SALİH CORA (Devamla) – Biz bunların her birinin ne
amaçla yapıldığını çok iyi biliyoruz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bu halkın düşmanı
sizsiniz!
BAŞKAN – Ebrü Hanım lütfen… Sayın Başaran, Sayın
Günay rica ediyorum…
Sayın Oluç söz istedi. Grup Başkan Vekiliniz cevap
verecek lütfen.
SALİH CORA (Devamla) – Size verilen talimatlar
doğrultusunda burada ne söylemek istediğinizi çok iyi biliyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Milletin düşmanı sizsiniz. Bu
halkın düşmanı sizsiniz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Haddini bil!
SALİH CORA (Devamla) – Milletimiz sizin ne
olduğunuzu biliyor ve bu şekilde de hiçbir zaman size prim vermemektedir. Sizin
saygınız işte budur, sizin anlayışınız budur, sizin demokrasi kültürünüz budur.
Siz ancak ve ancak başkalarından aldığınız talimatları gelip burada tekrar
etmekten başka hiçbir sözünüz yoktur, kelamınız yoktur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Haddini bil! Hadsiz!
Haddini bil!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir yönetim yok.
SALİH CORA (Devamla) – Dolayısıyla değerli
arkadaşlar, Türkiye’nin bu coronavirüsle ilgili olarak yapmış olduğu mücadele takdire
şayandır. Türkiye şu anda baktığınızda…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Böyle bir ifade olamaz!
Haddini bilecek!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir şey yok!
SALİH CORA (Devamla) – Avrupa’da İtalya çökmüştür,
Almanya çökmüştür, Fransa kan ağlıyor, Amerika ne yapacağını şaşırmıştır ama
Türkiye dimdik ayaktadır, mücadele ediyor. Millet ülkesinin arkasındadır,
millet devletinin arkasındadır, millet AK PARTİ’nin yanındadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Siz bizim yanımızda olmasanız da biz birbirimize
yeteriz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Söyleyecek laf
bulamayınca hamasi nutuk çekiyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Her şey sizden yana.
Kırk tane hakaret ediyor. Grup olarak biz de söz istiyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir yönetim yok.
BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ya yeter bir de siz mi
konuşacaksınız! Konuştu zaten, cevap verdi yani.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkan, böyle bir usul
yok. Kırk tane hakaret etti. Bütün grup olarak biz de söz istiyoruz sataşmadan.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir usul yok!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz kurulmadan adım
atamıyorsunuz Sayın Cura.
SALİH CORA (Devamla) – Cura değil, Cora.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Siz kurulmadan adım
atamıyorsunuz, kurulmadan adım atamıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte olan 24 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki üslubunu kınadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; az önceki konuşmacı konuşmasında “faşizm mi, tiran mı, diktalık mı,
despotik yönetim mi?” gibi Meclisin adabına, usulüne aykırı büyük haksızlık,
büyük itham içeren bir konuşma yaptı, yetmedi, arkadaşımıza maalesef kürsüden
tekrarını uygun görmediğim birkaç ağır ifadede bulundu.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Arkadaşın cevap
veremedi, hamaset yaptı! Verseydi cevap, verseydi!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aslında disiplin cezasını
hak eden bu konuşmanın, bu üslubun cevap vermeyi hak eden bir üslup olmadığını…
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Kendi hamaset yaptı!
Bir metin ezberlemiş AKP; millet, vatan, Sakarya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - …bu üsluba cevap vermeyi
zül addettiğimi ve tüm hücrelerimle kınadığımı ifade etmek istiyorum Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.
40.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Trabzon
Milletvekili Salih Cora’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ve demokratik siyaset içinde konuşarak, tartışarak sorunları
çözecek adımların birlikte atılması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yani corona virüsünü tartışırken başka konulara da
girmek zorunda kalıyoruz, demek ki yapabilecek bir şey yok.
Şimdi, Sayın Cora’nın usulüdür, her konuşmacıya,
orada oturup, laf atıp insicamını bozmak…
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – İşi o, işi o! Sana
bir meslek vermişler!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …ve mesnetsiz
iddialarda bulunmak onun usulü; bunu biliyoruz ama kürsüden çıkıp…
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - AKP’nin laf atan
milletvekili...
BAŞKAN – Bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor,
lütfen…
SALİH CORA (Trabzon) – Asla böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Sayın Cora, lütfen…
Sayın Cora, bakın, eğer siz bir başka partinin grup
başkan vekiline böyle davranırsanız sizin grup başkan vekilinize de diğer parti
gruplarından aynı şekilde mukabele olur. Rica ediyorum, lütfen…
Buyurun Sayın Oluç…
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Kürsüden çıkıp bize yönelik had bildirici
konuşmacılarınız gerçekten çok ilginç oluyor yani “Başkalarından talimat
almak.” lafını kullanıyorsunuz ya… Sizin Grup Başkan Vekiliniz Sayın Turan, bir
kere, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapmıştı, demişti ki: “Recep Tayyip
Erdoğan olmadan biz, hepimiz bir hiçiz.” Hiçbiriniz kalkıp da demediniz ki Grup
Başkan Vekilinize “Biz hiç değiliz.” demediniz çünkü siz de öyle
düşünüyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla o gün susmuş olanlar,
bugün kalkıp bize burada kürsüden “Başkalarından talimat alıyorsunuz.” diyemez,
haddiniz değil sizin böyle bir şey; birincisi bu. (HDP sıralarından alkışlar)
İkincisi: Yahu, ne millet düşmanlığından
bahsediyorsunuz, biz size her gün burada Kürt halkına ve o bölgede yaşayan
bütün halklara nasıl düşmanlık yaptığınızı anlatıyoruz. Daha geçtiğimiz hafta 8
belediyeye kayyum atadınız, corona virüsüne karşı mücadele eden 8 belediyeye
kayyum atama düşmanlığını sizin iktidarınız yaptı. “Apaçık Kürt düşmanısınız.”
dedik. Siz, şimdi, kalkıp bize mi söylüyorsunuz bunu? Ne düşmanlığımızı
gördünüz millete? Alakası yok. Bakın, bu tartışmalarla, bu hamasetle hiçbir
yere gidemezsiniz. Niye gidemezsiniz biliyor musunuz? Siz, buna devam ettiğiniz
müddetçe Halkların Demokratik Partisi her seçimde biraz daha güçlenerek bu
Millet Meclisine geliyor ve halk, Halkların Demokratik Partisini temsilcisi
olarak gördüğü için milyonlarcası oy veriyor ve “Gidin, bizim orada
görüşlerimizi, taleplerimizi savunun.” diyor, durum budur. Bunu içinize
sindireceksiniz ve sindirdikten sonra da eşit koşullarda tartışmayı, eşit
koşullarda görüşmeyi, eşit koşullarda demokratik siyaseti geliştirmeyi içinize
sindireceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Açalım sistemi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bunu yapmadığınız
müddetçe bu acayip tartışmalardan ve hamasetten kurtulma imkânımız olmayacak.
Bizim size teklifimiz budur. Gelin, demokratik siyaset içinde düzgün bir
şekilde konuşarak, tartışarak sorunlarımızı birlikte çözecek adımları atalım
diyoruz. Söylediğimiz budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Turan, çok kısa lütfen.
41.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, az önceki
arkadaşımız, konuşmasında kendisine ağır hakaretten dolayı söz almasına rağmen,
belki Grup Başkan Vekilinden anlayış beklerdim, belki…
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – O zaman ona cevap verseydi ya!
Niye başta hamaset yaptı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya bir sus Allah aşkına!
Sabahtan beri aynı yerde.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – “Ya bir sus!” diye
böyle bir emir kipiyle konuşmayın.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sen bir nasıl konuşulacağını
öğren önce. O da bana hakaret etti bu durumda.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekilinden “Arkadaşımız yanlış bir ithamda bulundu. Doğru olmadı, şık
olmadı. Bir daha yapmayacağız.” demesini beklerdim ama tam tersine muazzam bir
ithamla karşı karşıya kaldık. Bakınız, Halkların Demokratik Partisine bu
milletin nasıl bir cevap verdiğini yüzde 15’ten yedi ay sonra yüzde 10’a nasıl
indirdiğini hepimiz biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Nasıl olduğunu bir biz
bilmiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Halk büyük bir kredi
verdi. Halk bu krediyi verirken “Demokrasinin yanında olun.” dedi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bombaları söyleyin!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bombalarınızdan çok iyi
bilirsiniz, IŞİD’den çok iyi bilirsiniz. Sizin öfkeli çocuklarınızdı.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Öyle olmuyor. Bombalarınız…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Meclisin yanında olun.”
dedi ama saz çalanlarla, silah çekenlerin nasıl aynı anda, beraber yol yürümeye
çalıştığını herkes gördüğü için bu hâlde ithama maruz kalmış oldular.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, Sayın Başkan, izin
verin bir saniye lütfen. Sayın Başkanım, bakınız, izin verirseniz konuşmak
istiyorum.
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Peki. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Az önce, yine Grup Başkan Vekili adımı vererek benim
bir konuşmamda “Sayın Erdoğan olmasa bir hiçiz.” dediğimi ifade ettiler.
Konuşmanın başını kes, sonunu kes, iki kelime bunu ifade et, Sayın Saruhan’ın
siyasi kültürüne yakıştıramadım.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Kişi kendinden bilir
işi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Söylediğim şuydu, bir
daha söylüyorum: O soru “AK PARTİ’den ayrılan Sayın Davutoğlu’nun partisi ne
olur, nasıl başarılı olur?” sorusuydu. Ben de bunun üzerine profesör de olunsa,
farklı görevlerde de bulunulsa beraber yürümek kıymetli. Beraber yürümeyen kim
varsa sonuç alamaz Türkiye siyasetinde demiştim; söylediğim şey bu. Ben Bülent
Turan olarak avukatım, fotoğraf çekiyorum, kitaplarım var, çok kıymetliyim ama
siyasi birey olarak tek başıma aday olduğumda sonuç alamam demiştim. Aynı şeyi
bir daha söylüyorum: Biz AK PARTİ olarak kıymetliyiz, bir arada beraber yol
yürüyoruz, ortak aklı buluyoruz ama bu ortak aklın dışında adım atan kim varsa
yanlış yapar dedim, yine söylüyorum. Bu ithamınızı hiç yakıştıramadım Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli
Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, madde üzerinde
şahıslar adına söz talebi Sayın Özkan Yalım’ın.
Değerli arkadaşlar, son konuşmacımızdır.
Sayın Yalım, lütfen bir tartışmaya mahal vermeyecek
şekilde konuşalım.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkürler.
Evet, Sayın Başkan, değerli vatandaşlarımız; bu
saatte bizi izleyen kalmadı ama televizyonlar kapandı, belki internetten
izleyenler olabilir. İlk önce herkese tekrar saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, içinde
bulunduğumuz süreçle alakalı, gerçekten üzücü bir süreçten geçiyoruz çünkü bu
hafta sonu ben virüsten dolayı maalesef 100’lü rakamları göreceğimizi
gözlemleyebiliyorum. İnşallah, bu rakamlar en kötü ihtimalle pazartesiden
itibaren inişe geçer diyorum. Böyle bir fikrimi de paylaşmak istedim çünkü
istatistikler bunu gösteriyor, umarım ben yanılırım diyorum.
Şimdi, tabii ki virüsle uğraşıyoruz, önlemler
alındı, Sayın Cumhurbaşkanı birçok sektörde -özellikle tekrar saymayacağım
isimleri- kafesinden kuaförüne, berberine kadar birçok esnafın kepengini
kapattırdı. Tabii ki burada çalışan vatandaşlarımız, gündelik kazanç sağlayan
vatandaşlarımız bana ulaşıyorlar değerli milletvekili arkadaşlarım. Artık,
ceplerinde para kalmadı, ihtiyaçlarını göremiyorlar, erzak alamıyorlar.
Gerçekten, bu, sadece Uşak’ta böyle oluyorsa, inanın, Türkiye’nin 81 ilinde,
970 ilçesinde 52 bin muhtarlıkta bu aynı şeyler geçerlidir. Onun için bir önlem
almamız gerekiyor.
Bakın, ben çok kısaca, hemen 3 maddeyle acil
önlemleri sunmak istiyorum. Kapatılan tüm iş yerlerindeki çalışanların
sigortalarının ve de en az asgari ücret seviyesinde birer maaşın ödenmesi
gerekmektedir. Bakın, tekrar ediyorum; Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki:
“Kapatılsın.” Kapattılar. Burada çalışan işçilerimizin, orada çalışan
esnafımızın en azından her birisine bir ay boyunca sigortaları ile birer maaş
vermemiz gerekiyor ki evlerine ekmek götürebilsinler, en azından çocuklarına
bir şeyler yedirebilsinler.
Diğer taraftan, bu iş yerlerine ait olan kredilerin
özellikle devlet bankalarından olan kredilerin faizsiz bir şekilde ötelenmeleri
acilen gerekmektedir.
Diğer bir, benim zaruri gördüğüm üçüncü madde ise
şu: Türkiye'de şu anda birçok vatandaşımız -esnaf olsun veya işçi olsun-
çalışamamaktadır, evine para götürememektedir. Bu sebepten dolayı, 4 kişilik
bir ailenin kullanacak olduğu gaz, elektrik ve su bu süreç içerisinde devlet
tarafından ücretsiz verilmelidir. Böylelikle bu süreci doğru bir şekilde
atlatabiliriz.
Ben buradan Sayın Bülent Turan’a sormak istiyorum,
kendisi de burada. Sayın Başkan siz de şahit olun lütfen. Bunu birçok
vatandaşımız soruyor, ben de size soracağım, yerinizde değilsiniz ama
Divandasınız: Sayın Bülent Turan, İşsizlik Fonu’ndaki 131 milyar yerinde mi
değil mi? Bakın, tekrar soruyorum tüm milletvekillerinin ve bizi izleyenlerin
önünde ve de Mecliste şu anda kaydoluyor, tutanaklara geçiyor. Sayın Bülent
Turan, yazılı sordum, tekrar bir daha sözlü soruyorum: İşsizlik Fonu’ndaki 131
milyar yerinde duruyor mu durmuyor mu? Buna sizden muhakkak cevap bekliyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sistem değişti, bana
sorma yetkiniz yok.
ÖZKAN YALIM (Devamla) – Bu, kesinlikle
işsizlerimizin, şu anda işsiz kalan vatandaşlarımızın -acil imdat freni
dediğimiz- kötü günlerinde kullanmak için biriken paradır. Bu parayla yol mu
yapıldı, otoban mı yapıldı, köprü mü, hastane mi yapıldı? Bu paranın yerinde
durup durmadığını, tekrar, size 3’üncü kez sözlü bir şekilde soruyorum.
Diğer taraftan değerli vatandaşlarımız, çok değerli
çalışma arkadaşlarım; bununla alakalı bakın, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: “40
milyar dolar misafirlerimize, Suriyelilere harcadık.” Tamam, biz büyük bir devletiz;
komşumuzda olan savaştan dolayı onları aldık, baktık, 40 milyar dolar para
harcadık. Hatta dedi ki: “Bir 40 milyar dolar daha harcarım.” Bakın, 40 milyar
doları bugün 6,5’la çarptığınızda tam 260 milyar TL yapıyor. Türkiye’miz 83
milyon kişiden oluşmaktadır. 83 milyonu, 3 binle çarptığınızda yaklaşık 252
milyar yapıyor. Yani bugün, Suriyelilere harcanan 40 milyar dolarla hatta “Bir
40 daha harcarız.” dediğiniz o parayla, 252 milyarla, ister geliri olsun
olmasın, ister işi olsun olmasın, kişi başı bugün, İngiltere’deki gibi herkese
3’er bin TL’yle otuz gün veya yirmi bir günlük bir karantina sürecini
kapsayacak olan bir süreç, herkesin kendi yaşam faaliyetlerini sürdürebileceği
ve de bu olayı, bu virüsü kontrol altına alabilecek olduğumuz bir süreç geçecekti.
Ama nerede! Paraları başka yerlere yedirdiniz, o 5 tane şirkete yedirdiniz, o 5
tane şirkete Osmangazi, Yavuz Sultan Selim, Avrasya Tüneli vesaire vesaire…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yalım, tamamlayın sözlerinizi.
ÖZKAN YALIM (Devamla) – Şimdi, bu köprülerden kimse
geçmiyor, otobanları kimse kullanmıyor ve kullanılmadığı için, bu firmalara
geçiş garantisinden dolayı da ödemeler devam edecek.
Bunun yanında, ben bir geçmiş olsun dileğimi sunmak
istiyorum. Kırklareli Valisi ve İl Sağlık Müdürünün de maalesef sonuçları
pozitif çıkmış, virüse yakalanmışlar. Onlara tekrar geçmiş olsun diliyorum.
Yalnız, Balıkesir’de üzücü bir olay var. Sayın
Bülent Turan, bunu da özellikle görüşmenizi rica ediyorum, Balıkesir’de aile
hekimi bir doktorumuz Fevzi Turgut’u, İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz iki
aylığına görevden alıyor. Neden alıyor biliyor musunuz? Sadece Cumhurbaşkanının
vermiş olduğu esnek çalışma sistemine uyduğundan dolayı. Onun için, buradan
özellikle İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz’ı ve Balıkesir Valisini bu
doktorumuzun haklarını savunması yönünde tekrar uyarmak istiyorum.
Hepinize teşekkür ederim, çok sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Turan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak Milletvekili
Özkan Yalım’ın görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, kıymetli
Grup Başkan Vekili “söz alma” diyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Milletvekillerinizin hayati
tehlikesi var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Haklı, geç oldu ama yine
aynı partinin konuşmacısı adımı 4 defa zikrederek soru soruyor. Bir defa usul
olarak, vekillerimiz özellikle yazılı soruları bakanlara sorması lazım ama bizi
çok sevdiğinden muhtemelen böyle bir tarz geliştirdi, eyvallah.
Sayın Başkan, esnek çalışma, kısa çalışma ödeneği
gibi tüm İşsizlik Fonu uygulamalarına ilişkin ödemeler zaten İşsizlik Fonu’ndan
karşılanmakta. O para bugünler için var. O yüzden bu soruyu çok anlamlı
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Bir de onun dışında…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Para yerinde mi değil mi? Bunun
cevabını bekliyoruz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben özel bilgilendiririm
Sayın Başkanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli
Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)
BAŞKAN – 2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.
4’üncü sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/1460) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 51 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KIRGIZ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 9 Nisan
2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum.
Madde 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama 2
Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.
5’nci sıraya alınan İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1589) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 61) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 61 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE NİJERYA FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA TİCARİ VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 2 Mart
2016 tarihinde Abuja’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya
Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Mutabakat
Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.
6’ncı sıraya alınan İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askeri Eğitim Öğretim Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim Öğretim
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 63) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 63 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
ASKERİ EĞİTİM ÖĞRETİM ALANINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 26
Temmuz 2017 tarihinde Taşkent’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Eğitim Öğretim Alanında
İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe
bırakılmıştır.
7’nci sıraya alınan İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askeri Eğitim ve Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1
Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim ve
Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1601) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 65) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BANGLADEŞ HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA ASKERÎ EĞİTİM VE ÖĞRETİM İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASINA DAİR 1 NUMARALI
DEĞİŞİKLİK PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 12 Ekim
2011 tarihinde Dakka’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş
Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim ve Öğretim İş Birliği
Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik Protokolü”nün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe
bırakılmıştır.
8’inci sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Ukrayna Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1800) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 77) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN
ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL
OLMA ANLAŞMASINI DEĞİŞTİREN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 9 Ekim
2017 tarihinde Kiev’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol”ün onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz
talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz
talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama 2
Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.
9’uncu sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Avrupa Bölge Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani ve Sağlık
Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul Türkiye’de
Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1803) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Bölge
Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani ve Sağlık Acil
Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul Türkiye’de
Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1803) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 78) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 78 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE AVRUPA BÖLGE OFİSİ VASITASIYLA DÜNYA
SAĞLIK ÖRGÜTÜ ARASINDA İNSANİ VE SAĞLIK ACİL DURUMLARINA HAZIRLIKLILIK DSÖ
COĞRAFİ AYRIK OFİSİ’NİN İSTANBUL TÜRKİYE’DE KURULMASINA İLİŞKİN EV SAHİBİ ÜLKE
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 2 Mayıs
2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa
Bölge Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani ve Sağlık Acil
Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul Türkiye’de Kurulmasına
İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe
bırakılmıştır.
10’uncu sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1359) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 80) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 80 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
ULUSLARARASI KOMBİNE YÜK TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 25 Ekim
2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı
Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe
bırakılmıştır.
11’inci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Uluslararası Demiryolu
Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF) Hakkında Kısmi Revizyonun Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım’ın Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF)
Hakkında Kısmi Revizyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1544) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 81) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 81 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
ULUSLARARASI DEMİRYOLU TAŞIMALARINA İLİŞKİN SÖZLEŞME (COTIF) HAKKINDA
KISMİ REVİZYONUN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1)
Demiryolu ile Uluslararası Taşımalara İlişkin Hükümetlerarası Örgütün (OTIF)
29-30 Eylül 2015 tarihlerinde düzenlenen 12 nci Genel Kurulunda kabul edilen
Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF) hakkında “Kısmi
Revizyon”un onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya
tabidir, açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya
Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN (İstanbul), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 75’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
12’nci sıraya alınan 85 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.
12.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/1595) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 85)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Nisan 2020 Çarşamba günü saat
14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.32
(X) 50 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 24 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 51 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 61 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 63 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 65 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 77 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 78 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 80 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 81 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.