TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
8inci
Birleşim
22
Ekim 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm
pusulaların şaştığı anlarda doğru yönü
gösteren kutup yıldızı olduğuna ve şehitlerimize
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Başkanlık Divanı
olarak vefat eden MHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul
Milletvekili Edip Semih Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, ezanı hür, bayrağı
hür Türk devletini inşa etmiş büyük lider Mustafa Kemal Atatürkü hiç
kimsenin unutamayacağına ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, Suriyeli
sığınmacıların oluşturulan güvenli bölgeyle
vatanlarına dönebileceklerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, kamu çalışanlarına
uygulanan anket çalışmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Zeynep Yıldızın, 19 Ekim Bosna Hersek'in ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçin vefatının
16ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, vatandaşların Aydın ili Kuyucak ilçesi
Pamukören Mahallesi Değirmendere mevkisindeki JESlere karşı
yürüttükleri mücadeleye, Ankaranın ve Türkiye'nin huzurunu bozmak için
gerilim yaratmak isteyenlere izin verilmemesi konusunda Ankara Valisine
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, başta Suriye olmak üzere çeşitli bölgelerde
zor şartlar altında görevlerini sürdüren basın
mensuplarının gayretlerinin her türlü takdiri ziyadesiyle hak
ettiğine ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, kredi kartı borcu olan vatandaşlara yönelik
borç yapılandırması yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, uygulanan yanlış ekonomik
politikaların memuru, esnafı, köylüyü, çiftçiyi perişan
ettiğine, her türlü israfın durdurularak sanayi ve tarım
üretiminin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, İzmir ili Aliağa ve Foça kıyılarında
oluşan kirliliğin önüne geçebilmek için Çevre ve Şehircilik
Bakanı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanının birlikte
çalışması gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününe
ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ili sulama projelerinin
hayata geçirilebilmesi için Hükûmete ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, Afşin-Elbistan Termik Santralinin
özelleştirilmesiyle yaşanılan mağduriyete ilişkin
açıklaması
9.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, yerel basının artan
sorunlarına çözüm bulunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, 4857 sayılı Yasaya tabi sürekli işçi
statüsünde kamu kurumlarında, belediyelerde ve KİTlerde
çalışan üniversite mezunu işçilerin diplomalarına uygun
statüde çalışabilmelerinin sağlanması konusunda Hükûmeti
göreve davet ettiklerine ilişkin açıklaması
11.- Denizli Milletvekili
Gülizar Biçer Karacanın, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Göreme ve
çevresinin millî park statüsünün kaldırıldığına
ilişkin açıklaması
12.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, üniversitelerden farklı nedenlerle ilişiği
kesilen öğrenciler için öğrenci affına ve gençlerin KYK kredi
borçlarının ötelenmesine yönelik kanun tekliflerini Meclis
Başkanlığına ilettiklerine, atanamayan öğretmenler ile
sözleşmeli öğretmenlerin durumunu Millî Eğitim Bakanından
öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 9 Ekim 2019 tarihinde başlatılan
Barış Pınarı Harekâtına ilişkin
açıklaması
14.- Bursa Milletvekili Refik
Özenin, 19 Ekim Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 16ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
15.- Antalya Milletvekili
Feridun Bahşinin, İYİ PARTİ Antalya İl
Başkanı Yavuz Temizerin, 9 Ekim Çarşamba günü Antalya Valisi
Münir Karaloğludan talep ettiği randevuya ilişkin
açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Antalya Valisi Münir Karaloğlunu devlet
adabına davet ettiğine, şehit Uzman Çavuş Muhammed Önek,
Piyade Uzman Onbaşı Mutlu Can Meşeci, Piyade Uzman Çavuş
Umut Coşkun ve Piyade Sözleşmeli Er Caner Selimoğluna Allahtan
rahmet dilediğine, Barış Pınarı Harekâtına
yönelik ABDyle varılan mutabakatta verilen sözlerin tutulup
tutulmayacağını takip edeceklerine, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin
görüşmesinin Türkiyenin yol haritası açısından önemli
olacağına, 21 Ekim Ahmet Taner Kışlalı'nın
katledilişinin 20'nci yıl dönümü ile Dünya Gazeteciler Gününe,
iş bulamayan gençlerin KYK kredi borçlarını ödeyemediklerine ve
Kocaeli ili Gölcük ilçesi Samanlı Dağlarına kurulması
planlanan rüzgâr enerjisi santrallerine yönelik davaya ilişkin
açıklaması
17.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 9 Ekimde başlayan Barış
Pınarı Harekâtı kapsamında şehit olan askerlerimiz ile
vatandaşlara, vefat eden Erzincan ili Üzümlü İlçe Başkanı
Yahya Demirbaş ile MHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul
Milletvekili Edip Semih Yalçının oğlu Turan İlteber
Yalçına Allahtan rahmet dilediklerine, ABDyle varılan mutabakata,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak devletin ve Hükûmetin sonuna kadar
yanında yer aldıklarına, Kars ili Kağızman ilçesinde
teröristlerin yola döşediği bombanın patlaması sonucu
yaralanan 5 askerimiz ile 3 korucumuza şifa dilediklerine, 19 Ekim Bosna
Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçin
vefatının 16ncı yıl dönümüne, 21 Ekim Dünya Gazeteciler
Gününe ilişkin açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Barış Pınarı Operasyonunda şehit olan
askerlerimiz ile vatandaşlara, vefat eden MHP Genel Başkan
Yardımcısı İstanbul Milletvekili Edip Semih Yalçının
oğlu Turan İlteber Yalçına Allahtan rahmet,
rahatsızlığı nedeniyle İstanbul Milletvekili Markar
Eseyana şifa dilediklerine, 21 Ekim Ahmet Taner
Kışlalı'nın katledilişinin 20'nci yıl dönümüne,
Diyarbakır, Van, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla
başlayan ve ilçe belediyelerine sıçrayan kayyum
operasyonlarının izahının mümkün olmadığına,
TCDDnin Haydarpaşa ve Sirkeci gar alanlarının ihalesine
ilişkin açıklaması
19.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, vefat eden MHP Genel
Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Edip Semih
Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına, eski
Bakanlarımızdan Ali Topuz ve Orhan Birgite, Türk
edebiyatının önde gelen isimlerinden Nuri Pakdile, 16ncı ölüm
yıl dönümü olması nedeniyle Bosna Hersek'in ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçe, Barış
Pınarı Operasyonunda şehit düşen Mehmetçiklerimize ve
Suriye Millî Ordusu mensuplarına, roket ve havan topu
saldırıları sonucu şehit düşen sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet dilediğine,
Barış Pınarı Harekâtına yönelik ABDyle varılan
mutabakata, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putinle yapacağı görüşmenin
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz
ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Adana Milletvekili
İsmail Koncukun, Kütahya Milletvekili Ahmet Tanın İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, küresel güçlerin ve istihbarat örgütlerinin
piyonu olan PKKnın hayalinin kanlı bir Orta Doğu yaratmak
olduğuna ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, sigara haram deniliyorsa Diyanet
İşleri Başkanlığına bağlı
çalışanların maaşlarının neden sigaradan
alınan vergilerle ödendiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
23.- Bursa Milletvekili
Atilla Ödünçün, Tel Abyadın yanı başında bulunan
Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi sakinlerinin Barış
Pınarı Harekâtına büyük destek olduğuna ve Akçakale
Belediye Başkanı Mehmet Yalçınkayaya teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
24.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuzun, Dünya Askerî Olimpiyat Oyunlarında altın
madalya kazanan millî güreşçi Taha Akgülü tebrik ettiğine, vefat
eden MHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili
Edip Semih Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
25.- Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örsün, Trabzon ili Çarşıbaşı ilçesi Kadıköy,
Pınarlı, Küçükköy, Kavaklı, Şahinli, Erenköy, Yavuzköy,
Yeniköy, Çallı, Samsun, Taşlıtepe, Serpilköy ve Kovanlı
Mahallelerinde yaşayan vatandaşların mağduriyete
ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, hekimlere ve sağlık çalışanlarına
yönelik şiddete dikkat çeken grup önerilerinin oylamasının
tarihî önemi olduğuna ilişkin açıklaması
27.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ve her türlü şiddete, özellikle sağlık
çalışanlarına yönelik şiddete karşı
olduklarını kanuni düzenlemelerle ortaya koyan bir parti
olduklarına ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
milletin vekillerinin ve Parlamentonun itibarsız hâle getirildiğine
ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun ifadelerinde Başkanlık Divanına
zımni bir hakaretin söz konusu olduğuna ve İç Tüzük hükümleri
gereğince kınama cezası verilmesini talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
34.- Elâzığ
Milletvekili Zülfü Demirbağın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, AK PARTİ grup önerisi
üzerinde Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın İYİ PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki ifadeleri ile
Manisa Milletvekili Özgür Özelin CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki ifadelerine katılmasının mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, her şeyin gözler önüne açıkça serilmiş
olmasının telaşa sebebiyet verdiğine ilişkin
açıklaması
37.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, herkesi millet iradesine
saygıya davet ettiğine ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Kocaeli Milletvekili Fikri Işıkın (3/882) esas
numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki sözlerinin hakikati
yansıtmadığına ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, hiçbir emperyalist gücün Türkiye Cumhuriyeti
devletini kınama, aşağılama hakkının
olmadığına ilişkin açıklaması
44.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Giresun Milletvekili
Necati Tığlının, Giresun ili Eynesil ilçesinde meydana
gelen taşkın ve heyelan sonucu hayatını kaybeden
hemşehrisine Allahtan rahmet dilediğine ve Balcılı,
Kösemen, Kemerli köylerinde meydana gelen hasarın giderilmesi konusunda
yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
46.- Ankara Milletvekili
Durmuş Yılmazın, Hükûmetin Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasında değerleme hesabında gerçekleşmemiş
kârları da kâr ve zarar hesabıyla ilişkilendirmesinin
yanlış olduğuna ve bu konuda Meclisin bilgilendirilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
47.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, İzmir ilinden başlayıp Van iline
uzanan D-300 kara yolu üzerinde yer alan Pınarbaşı-Gürün-Darende
yolunun Ziyaret ve Mazıkıran mevkilerinde yaşanan
mağduriyete ilişkin açıklaması
48.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Meclisi işlevsiz hâle getiren sisteme hep birlikte müdahale
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
49.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İstanbul halkına ait
olduğuna ilişkin açıklaması
50.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki sözlerinin
gerçeği yansıtmadığına ilişkin
açıklaması
51.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Meclis Haber Dergisinin 243üncü sayısında 30
Ağustos Zaferi, Erzurum Kongresi, Amasya Genelgesi ve Lozan
Antlaşmasından bahsedilmesine karşın yer verilmeyen
Mustafa Kemal Atatürkün resminin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını
içeren sayısında yer almasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 21 milletvekilinin, e-haciz
uygulamasının yol açtığı sorunların tespiti ve bu
sorunlara karşı alınabilecek önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/1899) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Ekim 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve
arkadaşları tarafından, hekimlere ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının nedenlerinin
araştırılması amacıyla 22/10/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22
Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 104, 106, 53 ve 54 sıra sayılı kanun
tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 3üncü, 4üncü, 5inci ve
6ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 22 Ekim 2019
Salı günkü (bugün) birleşiminde gündemin
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları kısmında
yer alan 17/10/2019 tarihli ve (3/882) esas sayılı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin okunarak görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılması ve Genel Kurulun bu
birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına; 106 sıra sayılı
Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde UNIFIL'e, 31/10/2019
tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için
Anayasanın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/882)
B) Önergeler
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının (2/1095) esas numaralı Katma
Değer Vergisi Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/45)
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/1058, 1071, 1108,
1220, 1288, 1369, 1464, 1559, 1560) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonuna üye seçimi
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında
OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
48)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık
İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşmeye Türkiye
Cumhuriyetinin Beyanlarla Birlikte Katılmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1801) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 88)
3.- Konya Milletvekili Ziya
Altunyaldız ile 85 Milletvekilinin Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2213) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 104)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 48)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi
Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Deniz Kuvvetleri
Komutanlığından ihraç edilen bir kişiye OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonunun ret kararının
gerekçesiz olarak gönderildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/17054)
2.- Burdur
Milletvekili Mehmet Göker'in, Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bir rapora
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/17292)
3.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, yazılı soru önergeleri ile ilgili
işlemlerin dijitalleştirilmesi çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/18082)
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sarı basın kartı bulunan
kişi sayısına ve son beş yılda iptal edilenlere
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/18254)
5.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arık'ın, Kayseri'nin Hacılar ilçesinde
gerçekleşen ölümlü kazaların önlenmesi için yapılan yol
çalışmalarına ve kazaların meydana geliş nedenlerinin
araştırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/18475)
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM'de istihdam edilen
personel ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/18487)
7.- Samsun
Milletvekili Neslihan Hancıoğlu'nun, Samsun'un Kavak ve Havza
ilçeleri arasındaki bölgede bir şirketin maden arama faaliyeti
kapsamında kesilen ve kesilecek ağaç miktarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmezin cevabı (7/18561)
22 Ekim 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tüm pusulaların şaştığı
anlarda doğru yönü gösteren kutup yıldızı olduğuna ve
şehitlerimize Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bugün
içinde bulunduğumuz şartlarla ilgili izin verirseniz düşüncelerimizi
kısaca belirtmek istiyorum.
Milletin temsilcileri olarak altında yer alma
şerefine eriştiğimiz bu kutlu çatı, bin yıllara meydan
okuyan bir mirasın muhafızıdır. Büyük milletin büyük
Meclisi en çetin fırtınalarda, en şiddetli felaketlerde Türk'ün
yegâne sığınağı olmuştur. Bu Meclis en
karanlık gecede parlayan ışık, tüm pusulaların
şaştığı anlarda daima doğru yönü gösteren kutup
yıldızıdır. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran
kahramanlar kuşağı, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde
yalnızca milletin iradesine dayanmış ve kendilerine kılavuz
olarak milletin irfanını seçmiştir. İşgal ve talana
uğramış bir vatan coğrafyasından
bağımsız bir devlet inşa eden bu Meclis olmuştur.
İstiklal Harbi'nde olduğu gibi, 15
Temmuzda da işgalciye direnen yine bu Meclis olmuştur. Gazi Meclis o
gece emperyalizmin maşalarına göğüs gererek 2nci kez gazi
olmuştur. Taştan, topraktan inşa edilen bir binayı milletin
kalbi hâline getiren Meclisimizi bunca yıl ayakta tutan bu inançtır.
Bu Meclisi Mehmetçike kardeş kılan, gazi unvanını
kuşanmasına vesile olan bu ruhtur.
Meclisimiz, ayağını Anadolu'ya
sabitleyip bütün insanlığı kucaklayan medeniyetin bugünkü temsilcisidir.
Hacı Bayram Camisinde göklere kalkan eller boş kalmamış ve
kurucu Meclisin kapısını aralayanların duası kabul
olmuştur. Bağımsız Türk devleti ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi, milletimizin kabul olmuş duasıdır.
Dünyayı Ankara merkezli okuyanlar; acı
çeken, ezilen ama içinde Türkiye'ye dair umut taşıyanlar,
bakışlarını daima bu çatının sergileyeceği
duruşa çevirmiştir. O yüzden de bu yapının
sınırları, etrafını ören duvarlarla çevrili
değildir. Meclisimizin hakiki sınırları, Türk milletinin
hür olarak soluk alıp verdiği her bir karış toprağa
kadar uzanabilmektedir. Bu Meclisin taşıdığı mana,
kalbi Türkiyeyle birlikte atan herkesin sesi ve sözü olmasında
saklıdır. Tarih boyunca adaletsizliğe imza atmamış,
tarih boyunca esaret altında kalmamış, tarih boyunca zulme imza
atmamış bu millete layık olmak asli amaçlarımızın
başında yer almaktadır.
Bizlere vekillik mazbatasını veren
milletimiz, esasen o mazbataları birer vatan tapusu olarak emanet
etmiştir. Bu emanete sahip çıkmak ve emanetin asli sahiplerine
yakışır davranmak her birimizin boynuna borçtur.
Bugün içinde bulunduğumuz şartlara
baktığımızda, Orta Doğu'yu işgal edenlerin, yüz
binlerce insanın ölümüne öncülük yapanların, yanı
başımızda, Türkiye'yi bölmek isteyen terör örgütünü
silahlandırdıklarını görüyoruz. Kendimizi korumak konusunda
Cenab-ı Allaha şükürler olsun ki 82 milyon birlik beraberlik içindedir.
Bu birlik beraberlik devam ettikçe Türk milleti bir yıldız gibi
parlayacaktır.
Bu vesileyle, şehitlerimize rahmet,
gazilerimize acil şifalar diliyor, Türkiye'nin istikbali, istiklali,
istikrarı uğruna gayret sarf eden siz değerli
milletvekillerimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ,
CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Suriyeli
sığınmacıların güvenli bölgeye dönmeleri hakkında
söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğana aittir.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Suriyeli
sığınmacıların oluşturulan güvenli bölgeyle
vatanlarına dönebileceklerine ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın milletvekilleri, resmî kayıtlara göre
Türkiyedeki geçici koruma kapsamındaki Suriyeli misafirlerin
sayısı 3 milyon 674 bin 588 kişi olmuştur. Suriyeli misafirlerin
oranı, Gaziantepte toplam nüfusun yüzde 22sine, Hatayda yüzde 27sine,
Şanlıurfada yüzde 21ine ve Kiliste yüzde 81,83üne
ulaşmıştır. Kamplarda yaşayanların büyük
çoğunluğu Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatayda yer alırken
kamp dışında, şehirlere dağılmış olan
Suriyeli sığınmacıların büyük çoğunluğu ise
İstanbul, Gaziantep ve Hatayda yaşamaktadır.
Demografik yapı olarak
baktığımızda ise Türkiyedeki Suriyeli misafirlerin
ağırlıklı olarak 4 şehirden geldiği
görülmektedir. Bunlardan, yüzde 53,2 yani yaklaşık 2 milyon
kişiyle Halep başta gelmektedir; diğer şehirler ise Humus,
İdlib ve Hamadır. En büyük sığınmacı
akını Halepten gelmiştir.
Türkiyenin, PYD-YPG/PKK terör örgütünden temizlemek
istediği bölge ve güvenli bölge oluşturmayı
planladığı alan, büyük ölçüde Halepe bağlı ilçeler ve
köylerden oluşmaktadır. Halepin ilçeleri Afrin, Ayn el Arap,
Cerablus, Azez, El Bab, Menbiç Türkiyenin terör örgütlerinden temizlediği
ve yeni operasyonla da temizlemeyi planladığı yerleşim
alanlarıdır.
Türkiyedeki sığınmacıların
yaklaşık 2 milyonu, PYD-YPG terör örgütünün baskısı sonucu,
bu yerleşim alanlarından çıkarak Türkiyeye kaçmak zorunda
kalmıştır. Bu kaçıp gelenlere ne dini ne mezhebi ne de
milleti sorulmuştur; her gelen mazluma Türkiyenin gönlü ve
kapısı açılmıştır. Zira 40 asırlık Türk
tarihinin bütünü, mazlumlara hangi dinden ve hangi renkten olduğu,
anasının dili sorulmadan gösterilen şefkat örnekleriyle doludur.
Dolayısıyla, bu bölgeden gelene Türkmen mi, Ezidi mi, Arap mı,
Kürt mü olduğu sorulmaksızın merhamet eli
uzatılmıştır.
Devletimiz, demografik yapıyı
değiştirmeye çalışan PYD-YPG terör örgütünü bu
yerleşim alanlarından kovarak yaklaşık 2 milyon Suriyeli
misafiri kendi yurtlarına, kendi vatanlarına geri döndürmeye
çalışmaktadır. Gerek Fırat Kalkanı Operasyonu gerek
Zeytin Dalı Operasyonu sonrası Suriyeli birçok misafir
yurtlarına dönmeye başlamıştır. Kahraman Mehmetçikin
ve ordumuzun kararlı tutumu; bölgeye getirdiği barış, huzur
ve istikrar ortamı beklenen neticeyi vermeye başlamıştır.
Sayın milletvekilleri, her meselede sürekli
insanlıktan ve insan haklarından dem vuran Batılı ülkeler,
söz konusu Müslümanlar olunca onların yaşadığı tarihî
dram karşısında dillerini yutmuşlardır, âdeta
coğrafyamızda yaşanan bu büyük göçe ve insanlık
dramına arkalarını dönmüşlerdir. Oysa Müslüman milletimiz,
Türkiye, tarihinde görebileceği en yüksek nüfustaki göçü
kucağında bulmuş olması karşısında bile
tarihin verdiği sorumluluk bilinciyle hareket etmiş, göçün
başladığı günden bugüne kadar Suriye içerisinde de
milyonlarca insanın gıda ve barınma ihtiyaçlarını -vatandaşlarımızın
da yardımı ve katkılarıyla- karşılamaya
çalışmış, Türkün şefkatli ellerini her mazluma nerede
olursa olsun ayırt etmeden uzatmıştır.
Kıymetli milletvekilleri, Suriyeli misafirleri,
sınırlarımızın terör örgütlerince çepeçevre
sarıldığı bir ortamda ülkelerinde güvenlik ortamı
sağlamadan Suriyeye göndermenin ayrı ve büyük bir güvenlik sorunu
daha doğurabileceği unutulmamalıdır. Muhalefetin ve
birtakım sivil toplum kuruluşlarının sosyal medyada
Suriyeli misafirlerle ilgili birtakım yanlış algılara sebep
verecek sorumsuz paylaşımları siyasi bir hesaplaşmaya
malzeme yapmak, bazı meseleleri yerli yersiz, ulu orta kullanmak ülkemizde
iç barışı tehdit ettiği gibi toplumsal huzurumuzu da ortadan
kaldırmaya yönelik bir sürece götürmektedir. Kahraman Mehmetçikin
Barış Pınarı Harekâtı da Allahın izniyle
başarıyla sonuçlanacaktır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Akabinde, Fırat Kalkanı ve
Zeytin Dalı Operasyonları sonrası olduğu gibi Suriyeli
misafirlerimiz oluşturulan güvenli bölgeyle vatanlarına dönecekler ve
böylece coğrafyamızda yaşanan bu tarihî insanlık dramı
Türkün eliyle, Türkün devlet ferasetiyle çözüme ulaşacaktır.
Sayın milletvekilleri, anlamayanlar için vatan
şairi Namık Kemalin dediklerini hatırlatırım:
Vatanın cevher-i namusunu biz mi satalım
Ya bün-i hâkte Haccâc ile bir mi yatalım
Hâlıka karşı durup Kâbe'ye taş
mı atalım
Vatanın bağrına düşman
dayadı hançerini
Yoğ imiş kurtaracak bahtı kara
mâderini,
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk yüce Mecliste bu
kürsüden Namık Kemale cevap olarak diyordu ki: Vatanın
bağrına düşman dayasın hançerini. Bulunur kurtaracak
bahtı kara maderini.
Bahtı kara maderini kurtaranlara selam olsun!
(MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
kamu çalışanları anketi hakkında söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözere aittir.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, kamu
çalışanlarına uygulanan anket çalışmasına ilişkin
gündem dışı konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bundan beş
ay önce Cumhurbaşkanlığı tarafından 5 milyon 300 bin
kamu çalışanına yönelik bir anket çalışması
başlatıldı; 11 Haziranda başladı, 26 Temmuzda sona
erdi. Anketin e-devlet sisteminde yanıtlanması istendi yani anketi
doldurmak için kimlik numarasının girilmesi şart koşuldu.
Ayrıca, Cumhurbaşkanlığından tüm kurumlara gönderilen
talimatla statüsüne bakılmaksızın tüm personel tarafından
doldurulması istendi yani yanıtlamak zorunluydu. Anketin amacı
kamu çalışanlarının insan kaynakları süreçleriyle
ilgili düşüncelerinin alınması diye açıklandı ama sorular
güçler ayrılığını ortadan
kaldırdığı için, bağımsız yargıyı
ortadan kaldırdığı için, Parlamentomuzu
etkisizleştirdiği için bizim tek adam yönetimi dediğimiz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgiliydi. Birkaç örnek
vereyim: Cumhurbaşkanlığı sistemini
başarılı buluyor musunuz? Sistemle beraber kurumların
yetki alanları net belirlenmiş midir? Bir de tabii şu sorular
vardı: Çalıştığınız kurumun amaçlarına
inanıyor musunuz? Çalıştığınız kuruma
sadakat göstermenin göreviniz olduğunu düşünüyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanlığı bir anket yapabilir mi? Evet, yapabilir;
devlet sisteminin, bürokrasinin isleyişiyle ilgili sorular sorabilir,
personelin iş ortamına ilişkin sorular sorabilir ama bu,
yanıt veren kamu çalışanlarının kimliğini ortaya
çıkaracak bir biçimde yapılamaz. Bu anketi e-devlet üzerinden yani TC
kimlik numarası dâhil tüm kişisel bilgilerin yer
aldığı bir platformdan yaparsanız, hele de bunu zorunlu
tutarsanız bunun adı dünyanın neresinde olursa olsun
fişlemedir.
Değerli milletvekilleri, böyle bir
araştırmada yöntem bellidir, Amerikayı yeniden keşfe gerek
yok. Bu tür anket çalışmalarında sağlıklı bilgiye
ulaşmak istiyorsak sorulara yanıt veren kişilerin kimlikleri
gizlenir çünkü aslolan kişinin kimliği değil, soruya vereceği
gerçek ve samimi yanıtlardır. Ayrıca, Anayasa'mızın
15inci maddesi neyi emreder? Kimse düşünce ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz. der. Yani bu anket bu hâliyle her şeyden önce
Anayasa'ya aykırıdır, açıkça fişlemedir.
Bu anketle ilgili kaygıları o dönem
kamuoyunun gündemine getirdik hem de Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktaya yazılı olarak
sorduk: Bu fişleme değil mi? Yanıt geliyor: Ankete
katılan kamu çalışanlarının verileri otomatik yolla
işlendi. Yani 5,3 milyon memur ve diğer kamu çalışanı
kişisel düşüncelerini hem de kimlik verileriyle birlikte açıklamaya
zorlandı, daha sonra da bu veriler -onların deyimiyle- otomatik
olarak işlendi. Cumhurbaşkanlığı diyor ki: Verilerin
otomatik olarak işlenmesi Kişisel Verilerin Korunması Kanununa
uygun. yani Yasaya, Anayasa'ya aykırılık yok. denmekte. Peki,
bu anketi dolduranlar kişisel verilerinin kanuna uygun olarak
tutulacağına ve işleneceğine güveniyor mu? Maalesef,
hayır. Nereden biliyoruz? İşte, yanıtta yazıyor; 5,3
milyon kamu çalışanına Cumhurbaşkanlığı
Forslu yazılarla zorunlu tutulan anketi 862 bin kişi
yanıtlamış yani sadece yüzde 16sı çünkü değerli
arkadaşlarım, doldurduklarında başlarına bir şey
gelebileceği kaygısını taşıyorlar. Bakın,
ankette kişisel verilerin korunacağına yargı camiası
bile inanmıyor; 20.717 hâkim ve savcıdan sadece 1.825i dolduruyor bu
anketi. Biliyorsunuz, çok sık kullandığımız bir rakam
var, halkın yüzde 80i Türkiye'de adalete güvenmiyor ancak işte
bakın, yargının da yüzde 92si saraya güvenmiyor. Üstelik,
ankete katılımın az olduğu yönünde kurumlara saraydan
yapılan sayısız uyarı var, buna rağmen kamu
çalışanları güvenmiyorlar.
İşin bir diğer boyutu daha var: Kamu
çalışanlarının yüzde 84ü anketi doldurmadı ama
doldurmadığında başına bir şey geleceğinden
korkanlar ise doldurdu. Dolduran 800 bin kişinin ne kadarı gerçek ve
samimi görüşlerini paylaştılar, soruyorum. Oraya yanıt
verip de Bu bir tek adam yönetimidir. diye kaç memur yazabilir? Güçler
ayrılığı ortadan kalktı. diye kaç bürokrat yazabilir?
Yargının bağımsızlığı ortadan
kalktı. diye kaç savcı, kaç yargıç yazabilir?
Dolduranların ne kadarı gerçek bilgi verdi sizce? Bakın, ne
diyor memurlar: Korktum, gerçek düşüncemi sakladım. Aslında bu
sistem çalışmıyor ama ben ankette Fikrim yok. dedim. Peki,
neden kaygı duyuyorlar? Çünkü kimlik bilgileriyle girilmesini istiyorsunuz
bu anketin. Bir de deniyor ki: Bu anket her yıl düzenlenecek. Bu
ısrar niye? Bu veriler nerede kullanılacak? Gerçekten sistemin
yenilenmesine yönelik çalışmalarda mı kullanılacak, yoksa
sistemden sıkıntısı olduğunu açıkça yazan bir
avuç kamu çalışanı fişlenerek -aynı TRTde
yaptığınız gibi- havuz kadrolara atanacak memurları,
bürokratları belirlemek için mi kullanılacak?
Değerli arkadaşlarım, öyle bir korku
toplumu yaratıldı ki Cumhurbaşkanlığı Forslu
anketi dolduran da korkuyor, doldurmayan da korkuyor. İşte memleketin
geldiği hâl bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın
Başkanım, bitirmek üzereyim.
BAŞKAN Toparlayınız.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) O yüzden öncelikle zorla
toplanan 862.833 kişisel veri derhâl imha edilmelidir. İkinci olarak,
gelecek yıllarda e-devlet üzerinden kimlik bilgileriyle girilen anket
yapmaktan vazgeçilmelidir. Sonra da oturalım düşünelim, bu ülkenin
içeride ve dışarıda yönetilemez duruma gelmesinin en önemli
sebebini oluşturan tek adam yönetiminin revizyona ihtiyacı var ise
bunu kime soralım? Memura, kamu çalışanına tabii ki
soralım ama e-devlet üzerinden fişleyerek değil; toplum
kesimlerinin temsilcisi barolara, odalara, sendikalara soralım. Aslında
hem bilimsel olsun diyorsak hem görüşler açıkça, gizlenmeden,
saklanmadan ortaya konsun diyorsak hem de anketin sonuçlarından millet
yararlansın diyorsak, Sistemde revizyon gerekiyor mu? diye, gelin, hodri
meydan, 82 milyona soralım ama korkutmadan, fişlemeden soralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Aliya İzzetbegoviçin vefatının 16ncı yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Zeynep Yıldıza aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.-
Ankara Milletvekili Zeynep Yıldızın, 19 Ekim Bosna Hersek'in
ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçin vefatının
16ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz cumartesi günü, zarif mütefekkir,
bilge devlet adamı Aliya İzzetbegoviçin vefatının
16ncı yıl dönümüydü. Ben de bu vesileyle, Türkiye-Bosna Hersek
Parlamentolararası Dostluk Grubunun bir üyesi olarak söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aliya İzzetbegoviç, bir Rumelili zarafetiyle
fikir dünyamızın sesi olmuştur aslında, bu yönüyle her
birimizin belleğinde ve kalbinde müstesna bir yere sahiptir. Güçlü gözlem
yeteneği, çok yönlü entelektüel okumaları, Müslüman toplumların
ve Batının ayrı ayrı fotoğrafını çekerken
sorunlara karşı çözüm önerilerini akılcı bir biçimde ortaya
koymuştur.
Ben, bugün, bir genç olarak, Aliya
İzzetbegoviçin liderliğinin, mütefekkirliğinin yanı
sıra Aliyanın yarına sağlam bir temel teşkil eden
dününe, gençliğine değinmek istiyorum.
Aranızda mekânın ruhuna ve enerjisine
inananlarınız varsa belki söyleyeceklerimi daha iyi
anlayabileceklerdir.
Şimdi dilerseniz Saraybosnaya gidelim.
Başçarşının sebiline sırtımızı verip
Gazi Hüsrev Bey Camisine giderken bizi karşılayan yapılardan
biri aslında Morica Handır. Morica Hanın kapısından
girdiğiniz anda çınarlarla dolu bir avlu sizi karşılar ve o
çınarların şahitliğini hissedersiniz. O çınarlar, bir
grup gencin fikir teatilerinin, okumalarının,
mülahazalarının, heyecanlarının, ülkeleri için
kurdukları hayallerin aslında şahididir. Evet, Mladi
Müslümaninin ruhu Morica Hanın dokusuna sinmiş, mekânının
bütününe sirayet etmiştir.
İzzetbegoviç gençlik yıllarında
mensubu olduğu Mladi Müslümaniyi yani Genç Müslümanları Tarihe
Tanıklığım adlı eserinde mekteplerde
öğrendiklerinden, katıldığı konferanslardan ya da
okuduğu makalelerden çok farklı olarak öz ve biçim arasında bir
ilişki kurabildiği yer olarak tanımlamaktadır.
Avrupanın ortasında bir Müslüman genç
olarak büyürken Aliya, Avrupanın fikrî temellerini derinlemesine tahlil
edebilmiş, bunu yaparken bir gençlik hareketine dâhil olarak özüne,
nüvesine uygun düşünce kodlarının neşet edeceği bir
ortama ve yol arkadaşlarına kavuşmuştur.
Bugün Aliyayı bir devlet adamı
olmasının yanı sıra bir düşünür olarak
hatırlıyorsak, bir uyanışın öncüsü olarak
nitelendiriyorsak şayet ve dahası Aliyayı sevdiğimizi her
fırsatta dile getiriyorsak Aliyanın mücadeleyle yoğurduğu
gençliğini, aidiyetine atfettiği özünü keşfediş hikâyesini,
mücadelesinin temellerini dikkatlice takip edip tahlil etmek, Aliya ve
arkadaşlarının Morica Hanın duvarlarına sinen
heyecanının mücadelesinin izlerini sürmek biz gençlerin ödevidir.
Değerli milletvekilleri, Aliya
İzzetbegoviçi yalnızca bir lider değil aynı zamanda
insanın insan oluşuna dair hakikatleri yalınca ifade edebilen
bir feylesof olarak da tanıyoruz. Misal İnsan dışında
hiçbir canlı başını göğe kaldırıp derin
düşüncelere, evrenin sırlarına, esrarına dalmaz. ifadesi
dahi o dönemde dünyanın en sert ve zorlu mücadelelerinden birini verirken
insan ruhunun inceliklerini keşfetmekten geri
durmadığının, kainata dair incelikli bir
farkındalığının oluştuğunun göstergesidir.
Güzel bir insandır Aliya İzzetbegoviç. Tek
dişi kalmış medeniyet Birinci ve İkinci Dünya
Savaşlarında aldığı canlar yetmezmişçesine 20nci
yüzyılda Avrupanın ortasında Boşnakları sistematik
savaş suçlarına ve katliamlara terk ederken Aliyanın
liderliği ve mücadelesindeki zarafeti, insanlığını
yitirmeyişiyle bütün dünyaya mühim bir ders vermiştir. Mücadelesinin
yöntemini düşmanlarının ahlakı değil, içinde
yetiştiği prensipler bütününde sadakati belirlemiştir. Onun
tutarlı, onurlu ve şahsiyetli mücadelesini, mücadelesindeki vakur öz
güvenini şu cümleden de pekâlâ anlayabiliriz: Bizler insan olmaya ve
insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak
bunu onlardan dolayı yapmadığımızın
altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya
çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir
şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak Allaha ve
kendimize karşı sorumluluğumuzdur, onlara karşı
değil.
Ve nihayet olgun bir Müslümandır Aliya.
Saraybosna davasındaki savunmasının son sözü şudur: Ben
bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam
davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da
böyle hissedeceğim. Çünkü İslam, benim için güzel ve asil olan her
şeyin diğer adıdır; dünyadaki Müslüman halklar için daha
iyi bir gelecek vaadinin ya da ümidinin, onlar için onurlu ve özgür bir
hayatın, kısacası benim inancıma göre, uğrunda
yaşamaya değer olan her şeyin diğer adıdır.
Son olarak, Aliya İzzetbegoviçin
vefatından bir gün önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana söylediği: Siz evladıfatihansınız,
bu emaneti koruyun. cümlesine istinaden, Allahın izniyle Aliyanın
emanetini iki gözümüz gibi koruyacağımıza bir kere de buradan
söz vermek istiyorum. Zarif mütefekkir, güçlü lider, bilge devlet adamı
Aliye İzzetbegoviçi rahmet, minnet ve tazimle anıyorum.
Güzel ve asil olan her şey adına Gazi
Meclisimizi ve soylu milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Bu sözlerin ardından Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağız.
Sayın Süleyman Bülbül
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, vatandaşların Aydın
ili Kuyucak ilçesi Pamukören Mahallesi Değirmendere mevkisindeki JESlere
karşı yürüttükleri mücadeleye, Ankaranın ve Türkiye'nin
huzurunu bozmak için gerilim yaratmak isteyenlere izin verilmemesi konusunda
Ankara Valisine çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Aydın Kuyucak ilçesi Pamukören
Mahallesi Değirmendere mevkisinde JES yapım
çalışmasına karşı, köylü
vatandaşlarımız yürütmenin durdurulması istemli dava
açtılar. Bugün ise köylüler toprağını, suyunu, zeytin
ağaçlarını korumak için barış içinde anayasal haklarını
kullanıyorlar ama yine karşılarında Jandarma ve Çevik
Kuvvet var. Davadan herhangi bir karar çıkmadan şirketin burada
çalışma yapması kabul edilemez. Ayrıca, zeytin
ağaçlarının, evlerin olduğu bir yerde ÇED Gerekli
Değil raporu alınması da ne akla ve ne de
mantığı sığıyor. Bir an önce bu
yanlıştan dönülmelidir.
Değerli milletvekilleri, Ankara Valisine
çağrımdır: Yarın ODTÜ önüne Ankaranın
değişik üniversitelerinden ve sokaktan insan çağrılarak
gerilim yaratmak istiyorlar. Sayın Vali, Ankaranın ve Türkiye'nin
huzurunun bozulmasına izin vermeyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
2.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, başta Suriye olmak üzere
çeşitli bölgelerde zor şartlar altında görevlerini sürdüren
basın mensuplarının gayretlerinin her türlü takdiri ziyadesiyle
hak ettiğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Milletimizin güvenlik ve huzuruna kasteden
odakların terör faaliyetlerine hız vermeye gayret ettikleri bu hassas
süreçte basın mensuplarımızın terörle mücadelenin yanı
sıra demokrasimizin güçlenmesine, ülkemizin ilerlemesine, birlik ve
beraberliğimizin korunmasına önemli katkı
sağlayabileceklerine inanıyorum. Başta Suriye olmak üzere,
dünyanın çeşitli bölgelerinde son derece zor şartlar içerisinde
hayatları pahasına görevlerini yerine getiren basın
mensuplarının gayretleri her türlü takdiri ziyadesiyle hak
etmektedir.
Bu duygularla değerli basın
mensuplarının 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününü tebrik ediyor, vefat
edenleri rahmetle anıyor, tüm basın çalışanlarına
meslek hayatlarında sağlık, mutluluk ve başarılar
diliyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
3.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, kredi kartı borcu olan
vatandaşlara yönelik borç yapılandırması yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Bankalar Birliği, banka ve finansal
kurumlara 25 milyon Türk lirası ve üzeri kredi borcu bulunan büyük ölçekli
şirketler için finansal yeniden yapılandırma uygulaması
yapılacağını açıkladı. Bugün bankalara kredi
borcu bulunan 31 milyon vatandaşımız var. Asgari ücretli,
işçi, çiftçi, esnaf, emekli geçinemiyor. Milyonlarca insan en temel
ihtiyacı için bankalara borçlanmak zorunda kalmış. Tüm bu
vatandaşlarımızın gözü yapılacak düzenlemedeyken
iktidar sadece büyük şirketleri kurtaracak bir düzenleme yapıyor.
Sormak istiyorum: Kredi kartı borcu olan vatandaşlara
yapılandırma olacak mı?
BAŞKAN Sayın Filiz
4.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, uygulanan yanlış
ekonomik politikaların memuru, esnafı, köylüyü, çiftçiyi perişan
ettiğine, her türlü israfın durdurularak sanayi ve tarım
üretiminin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İhracatımızın, sanayi ve
tarım ürünleri de dâhil olmak üzere, büyük ölçüde ithal girdiye
bağımlı olması ve son yıllarda döviz kurundaki
artışlar, uygulanan yanlış ekonomik politikalar Türk milletinin
çoğunluğunu teşkil eden ve toplumumuzu ayakta tutan memuru,
esnafı, köylüyü, çiftçiyi, kısacası orta direği
perişan etmiştir; değişik bir deyimle, orta direk
artık bel vermiştir. Esnaf alışveriş
olmadığından kepenk kapatmakta, vatandaşlarımızın
önemli bir bölümü ciddi oranda geçim sıkıntısı çekmektedir.
Öyle ki seçim bölgem Gaziantep merkez ve ilçelerinde su parasını
ödeyememe durumuna gelen binlerce vatandaş icraya verilme durumuna
düşmekte, su parasına ilaveten avukat parası da ödemek zorunda
kalmaktadır.
Ülkeyi yönetenlere, bir defa daha, her türlü
israfı durdurun ve sanayi ve tarım üretimini destekleyin diyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Serter
5.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, İzmir ili Aliağa ve Foça
kıyılarında oluşan kirliliğin önüne geçebilmek için
Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Sanayi ve Teknoloji
Bakanının birlikte çalışması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Son günlerde İzmir Aliağa ilçemizde bir
tesisten sızdığı iddia edilen ve insanların
hayatını riske atıp aynı zamanda ciddi bir kirlilik
oluşturan petrol türevi atıkların kıyılarımızda
olduğunu görüyoruz. Foça ve Aliağa ilçelerinin
kıyılarında gün geçtikçe yaygınlaşan ve tedbirinin
alınmadığı anlaşılan bu atıklar ve her geçen
gün yaygınlaşan kirlilik vatandaşlarımızı ve
bizleri tedirgin etmektedir.
Buradan hem Çevre Bakanına hem de Sanayi ve
Teknoloji Bakanına sesleniyorum: Aliağa ve Foça
kıyılarını tekrar sağlıklı hâle getirmek ve
kirliliğin önüne geçmek için birlikte adım atın. Yarın bu
doğayı mumla arar hâle geleceğiz.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
6.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 21 Ekim Dünya
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kamuoyunu bilgilendirmek adına hızlı
ve tarafsız, ilkeli ve doğru yayıncılık
anlayışıyla ülkemizde ve dünyada neler olup bittiğini
bizlere aktarmak için gece gündüz demeden çalışan tüm
gazetecilerimizin 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününü kutluyorum.
Kamuoyunun eksiksiz, tarafsız, doğru
bilgilendirilmesi ve vatandaşlarımızın haber alma
hakkının korunması demokrasimizin işlerliği
açısından hayati önemi haizdir. Türk basını 15 Temmuzda çok
önemli bir imtihandan geçti; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın halkımızı meydanlara davet
mesajını etkili bir şekilde milyonlara
ulaştırmasıyla alçak darbe girişiminin püskürtülmesinde çok
büyük ve tarihî bir iş başarmıştır.
Medyamızın, meslek ilkelerini ve milletimizin hassasiyetlerini
dikkate alarak doğru bilgilendirme görevini en güzel şekilde
yapacağına ve demokrasimize katkıda bulunacağına
yürekten inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
7.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ili sulama
projelerinin hayata geçirilebilmesi için Hükûmete ve Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğana çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Verimli tarım topraklarına sahip,
tarım kenti olan Adıyamanımızda tarım arazilerinin
yüzde 80,1inde kuru tarım, yüzde 19,9unda da sulu tarım
yapılmaktadır. Adıyamanımız GAP kapsamında
olmasına ve aradan geçen uzunca süreye rağmen sulama projeleri bugüne
kadar tamamlanamamıştır. İktidar tarafından
yapımına başlanan ancak bir türlü bitirilemeyen barajlarda da
çalışmalar durma noktasına gelmiştir.
Buradan Hükûmete ve Cumhurbaşkanına
çağrıda bulunmak istiyorum: Adıyamanın sulama sorununu bir
an evvel çözün, 2020 yılında yapımına başlanan ve
henüz tamamlanamayan barajlar için gerekli ödeneği mutlaka
ayırın, Fırat Nehrinin kenarında, Kerbelâ gibi susuzluktan
kavrulan Adıyamanımızın sulama projelerini bir an evvel
hayata geçirin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Öztunç
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, Afşin-Elbistan Termik
Santralinin özelleştirilmesiyle yaşanılan mağduriyete
ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Afşin-Elbistan Termik Santrali
özelleştirilmişti. Afşin-Elbistan Termik Santrali Çelikler
Holdinge verilirken, özelleştirilirken AK PARTİnin milletvekilleri,
bakanları söz verdiler Hiç kimse işinden olmayacak, ekmeğinden
olmayacak. dediler ama maalesef bu da bir yalan çıktı. En son iki ay
önce 39 işçi işinden atıldı. 39 işçiye Aman CHPye
gitmeyin, biz çözeceğiz bu sorunu. dedi AK PARTİli milletvekilleri;
hâlâ çözmedi. Kış aylarına girerken bu işçilerin tekrar
işe alınması gerekiyor. Bu konuda AK PARTİli
milletvekillerine sesleniyorum: Verdiğiniz sözü tutun, işçileri
mağdur etmekten artık vazgeçin, bir defa da olsa şu sözünüzü
tutun artık.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İlhan
9.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, yerel
basının artan sorunlarına çözüm bulunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür edim Başkanım.
Ülkemizde yerel basının sorunları,
özellikle son birkaç yılda, gerek ekonomik krizin olumsuz etkileri gerekse
de ülkemizde oluşan baskıcı hava yüzünden günden güne
artmaktadır. Yerel basını sadece gündelik haber yapan bir
yapıdan ibaret görmek yanlıştır. Günümüz toplumunda her
açıdan yerelleşmenin demokrasi standartlarını
artıracağı düşünüldüğünde, yerel basının da
bu anlamda demokratik toplum bilincinin gelişmesine kamuoyunun objektif
bilgilendirilmesiyle bir nevi denetim mekanizması olarak katkı
sağladığı da unutulmamalıdır. Yerel
basınımızın; sigorta problemi, vergi oranlarının
yüksekliği ve resmî ilanların yayımının
kaldırılmasından tutun da lisans ücretlerinin
aşırılığına varana kadar acilen çözülmesi gereken
sorunları vardır. Sadece yürütmenin değil, Meclis olarak
bizlerin de bu konuda gerekli duyarlılığı gösterip ivedi
olarak yerel basınla ilgili yeni bir çalışma içinde olmamız
gerekmektedir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bakan
10.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, 4857 sayılı Yasaya tabi
sürekli işçi statüsünde kamu kurumlarında, belediyelerde ve
KİTlerde çalışan üniversite mezunu işçilerin
diplomalarına uygun statüde çalışabilmelerinin
sağlanması konusunda Hükûmeti göreve davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sosyoloji mezunu ve
atanamamış öğretmen, manevi destek ve danışmanlık
yüksek lisans mezunu, özel eğitim öğretmenliği, bilgisayar
işletmenliği, pedagojik formasyon, aile psikolojisi,
çalışma yaşamı alanlarında eğitim
sertifikaları var fakat bir üniversitede güvenlik görevlisi olarak
çalışıyor.
Karayolları Bölge Müdürlüğünde
taşeron firmaya bağlı elektrik mühendisi olarak
çalışırken sürekli işçi kadrosuna geçirildi. Söylenen,
herkes önce düz işçi pozisyonuna alınacak, ardından pozisyonu
geri verilecekti. Sonradan öğrendi ki elektrik mühendisliği diye bir
pozisyon yok, şimdi elektrik ustası olarak önceki maaşından
çok düşük bir ücretle çalışıyor. Kamu kurumlarında,
belediyelerde, KİTlerde 4857 sayılı Yasaya tabi sürekli
işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu işçiler, yasal
düzenlemeyle diplomalarına, mesleki bilgi ve becerilerine uygun statüde
çalışmak istiyor yani adalet ve liyakat bekliyorlar. Talepleri
talebimizdir, Hükûmeti göreve davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Biçer Karaca
11.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle UNESCO Dünya Mirası
Listesinde yer alan Göreme ve çevresinin millî park statüsünün
kaldırıldığına ilişkin açıklaması
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz aylarda kaçak inşaatlarla
gündeme gelip toplumun refleksleri nedeniyle inşaatların
yıkılmasına karar verilen Göreme ve çevresi hakkında
maalesef bugün millî park statüsünün kaldırılmasına ilişkin
bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
yayınlanmıştır. Kararnamenin gerekçesi 2873
sayılı Millî Parklar Yasasının 3üncü maddesi olarak ifade
edilmektedir. Oysa ki bu kanunun 3üncü maddesi millî park statüsünü kazanma
koşullarını düzenlemekte olup hiçbir makama ve kişiye millî
park statüsünü kaldırma yetkisi tanımamaktadır.
Anlaşılmaktadır ki bu karar Anayasaya açıkça
aykırıdır ve tek adam rejimi doğamıza, havamıza,
suyumuza, kültürel ve tarihî mirasımıza ciddi şekilde göz
dikmiş bulunmaktadır.
Göreme ve çevresi UNESCO tarafından Dünya
Kültür Mirası Listesindedir ve bu listede yer alan ve turizm
anlamında da her gün yüzlerce turiste ev sahipliği yapan Göreme ve
çevresinden elinizi çekin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Göreme
bir dünya mirasıdır.
BAŞKAN Sayın Gürer
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, üniversitelerden farklı
nedenlerle ilişiği kesilen öğrenciler için öğrenci
affına ve gençlerin KYK kredi borçlarının ötelenmesine yönelik
kanun tekliflerini Meclis Başkanlığına ilettiklerine,
atanamayan öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenlerin durumunu
Millî Eğitim Bakanından öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Üniversitelerimizden farklı nedenlerle
ilişiği kesilen öğrenciler öğrenci affının
çıkarılmasını istemektedir. Öğrenci affı için
kanun teklifimiz de Meclis Başkanlığındadır. 2014
yılından beri öğrenci affı çıkarılmamaktadır.
Disiplin cezası olanlar, pişmanlık duyanlar -ön lisans, lisans,
lisans tamamlama- kendi isteğiyle ilişiği kesilenler dâhil bir
an önce öğrenci affı çıkarılmalıdır. Ayrıca
Kredi Yurtlar Kurumundan kredi alan üniversite mezunları asgari ücretle
zor iş bulmaktadır. En az üç yıl kredi borçları
ötelenmelidir. Bu konuda da kanun teklifi Meclis
Başkanlığındadır.
Bugün Millî Eğitim Bakanı
Meclisteymiş ama burada değil. Keşke o ucube Anayasa
değişikliğini yapmasaydınız, bir odaya Bakanı
oturtmak yerine Meclis Genel Kurulunda olsaydı; biz de atanamayan öğretmenleri,
sözleşmeli öğretmenlerin durumunu yüzüne karşı
sorsaydık. Atanamayan 400 bin öğretmenin durumunu, rehabilitasyon
merkezi eğiticileri öğretmen olarak atanacak mı, onları
sorsaydık. Bakan kapalı bir odada değil, halkın Meclisinde
olabilseydi, keşke o ucube Anayasa değişikliği
olmasaydı. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşkın
13.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 9 Ekim 2019 tarihinde
başlatılan Barış Pınarı Harekâtına
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye olarak
başlattığımız Barış Pınarı
Harekâtında neredeyse bir hafta içinde 120 kilometre uzunluğunda, 32
kilometre derinliğinde Tel Abyad ve Resulayn ilçeleriyle birlikte birçok
köy Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Millî Ordusu tarafından ele geçirildi.
700ün üzerinde PYD/PKKlı terörist etkisiz hâle getirilerek terör örgütü
kısa bir sürede perişan edildi. Perşembe günü ABD heyetinin
Ankaraya yaptığı çalışma gezisinden Barış
Pınarı Harekâtına yüz yirmi saatlik ara verilmesi kararı
çıktı. Kimse çamur atmaya, bahane bulmaya, hata aramaya
kalkmasın, Türkiye hem sahada hem de masada kazanmıştır ve
kazanmaya da devam edecektir. Cumhurbaşkanımız,
Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
ifadesiyle, verilen sözler tutulmazsa harekâtımızı
kaldığı yerden bu sefer çok daha büyük bir kararlılıkla
devam ettireceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özen
14.-
Bursa Milletvekili Refik Özenin, 19 Ekim Bosna Hersek'in ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçin vefatının
16ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
REFİK ÖZEN (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
19 Ekim, son yüzyılın en önemli fikir
insanı, mücadele ve kararlılığın simgesi merhum Aliya
İzzetbegoviçin vefatının yıl dönümüydü. Aliya Ben
Avrupaya giderken başım önümde eğik gitmiyorum çünkü çocuk,
kadın ve ihtiyar öldürmedik çünkü hiçbir kutsal yere
saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını
yaptılar, hem de Batının gözü önünde, Batı medeniyeti
adına. Bugünkü dünya ve liderlerle adil bir barış yapmak mümkün
değil. diyordu. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen özellikle son
olarak yaşadığımız bu süreçte, Batı
dünyasıyla ilgili sözlerin ne kadar haklı ve geçerli olduğunu
bir kez daha görmüş oluyoruz. Ey teslimiyet, senin adın
İslamdır. diyen Aliyanın onurlu mücadelesini tarih hiçbir
zaman unutmayacak ve unutturmayacaktır. Rabbim rahmetini üzerinden ve
onurlu Bosna halkından eksik etmesin. Bilge lider, ruhun şad,
mekânın cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Bahşi
15.-
Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, İYİ PARTİ Antalya
İl Başkanı Yavuz Temizerin, 9 Ekim Çarşamba günü Antalya
Valisi Münir Karaloğludan talep ettiği randevuya ilişkin
açıklaması
FERİDUN BAHŞİ (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İYİ PARTİ Antalya İl
Başkanı Yavuz Temizer, Antalya Valisinden 9 Ekim Çarşamba günü
randevu talep etmiş ancak Antalya Valisi Münir Karaloğlu bu talebe
olumlu ya da olumsuz bir cevap vermemiştir. Antalya İl
Başkanı, randevuyu Münir Karaloğlunun şahsından
değil devleti temsilen valilikten yani devletten istemiştir. Vali Münir
Karaloğlunu buradan uyarmak istiyorum: İşgal ettiğiniz
makam keyfîliği ve ciddiyetsizliği kaldırmaz. Bilinmelidir ki
İYİ PARTİ, Antalyadan 250 bin oy almış, 3
milletvekili çıkarmış; Türkiyedeyse 5 milyon oy alarak
Parlamentoda grup kurmuş bir siyasi partidir. İYİ PARTİ,
milletin ta kendisidir ve Türk milleti hukukunu çiğnetmez.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden Grup
Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Türkkan.
16.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Antalya Valisi Münir
Karaloğlunu devlet adabına davet ettiğine, şehit Uzman
Çavuş Muhammed Önek, Piyade Uzman Onbaşı Mutlu Can Meşeci,
Piyade Uzman Çavuş Umut Coşkun ve Piyade Sözleşmeli Er Caner
Selimoğluna Allahtan rahmet dilediğine, Barış
Pınarı Harekâtına yönelik ABDyle varılan mutabakatta
verilen sözlerin tutulup tutulmayacağını takip edeceklerine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet
Başkanı Viladimir Putin görüşmesinin Türkiyenin yol
haritası açısından önemli olacağına, 21 Ekim Ahmet
Taner Kışlalı'nın katledilişinin 20'nci yıl dönümü
ile Dünya Gazeteciler Gününe, iş bulamayan gençlerin KYK kredi
borçlarını ödeyemediklerine ve Kocaeli ili Gölcük ilçesi Samanlı
Dağlarına kurulması planlanan rüzgâr enerjisi santrallerine
yönelik davaya ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Antalya Valisini, kendisini AK
PARTİ valisi gibi kabul eden bu zihniyetini bir an önce
değiştirmeye davet ediyorum. Antalya Valisi Sayın Münir
Karaloğlu, maaşını, içinde İYİ PARTİlilerin
de bulunduğu milletin vergisinden almaktadır; Adalet ve Kalkınma
Partili milletvekillerinden veya teşkilatlarından değil,
milletimizden almaktadır. Milletimizin temsilcilerine, milletimizin siyasi
organlarına randevu vermekten imtina eden bu valiyi öncelikle nezakete,
sonra devlet edep ve adabına davet etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün şehit haberleri ardı ardına geldi.
Mardinin Derik ilçesi kırsalında terör örgütü PKKya yönelik
düzenlenen operasyonda çıkan çatışmada Uzman Çavuşumuz
Muhammet Önek maalesef şehit oldu. Zeytin Dalı Harekâtı
bölgesindeki üs bölgesine 11 Ekimde PKK/YPGli teröristlerce yapılan havan
saldırısında yaralanan ve hastanede tedavi gören Uzman
Onbaşı Mutlu Can Meşecinin de yapılan tüm müdahalelere
rağmen kurtarılamadığı ve ne yazık ki şehit
olduğu haberini aldık. Barış Pınarı Harekâtı
sırasında yaralanan Piyade Uzman Onbaşımız Umut
Coşkun da tedavi gördüğü hastanede maalesef şehit oldu. Yine,
Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde silahlı kazada
yaralanan Piyade Sözleşmeli Er Caner Selimoğlunun hastanede
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit
olduğu açıklandı. Bütün şehitlerimize Allahtan rahmet,
ailelerine ve milletimize sabrıcemil niyaz ediyorum; milletimizin başı
sağ olsun. Dileğimiz o ki bundan sonra hiç şehit haberi
almayalım, ocaklar sönmesin, yüreğimiz yanmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkiyenin 9 Ekimde
başlattığı Barış Pınarı
Harekâtına, geçen hafta Amerikayla varılan anlaşma
uyarınca yüz yirmi saatlik ara verilmişti. PKK/YPG terör örgütüne
tanınan süre bu gece saat 22.00de doluyor. Sürenin dolacağı
bugün, dünyanın gözü aynı zamanda Soçide. Cumhurbaşkanı
Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putinin Soçideki
görüşmelerinden çıkacak olan kararlar Türkiyenin yol haritası
açısından hayli önemli olacak. Herkes gibi biz de bu görüşmeden
çıkacak sonucu ve bundan sonraki süreci yakından izlemeye devam
ediyoruz. Yüz yirmi saatlik süre dolduktan sonra verilen sözlerin tutulup
tutulmadığını, bölgede neler olacağını ve
ülkemizin izleyeceği tutumu da dikkatle takip edeceğiz. Bu konuda
ortaya konulan tavrın, siyasi ve diplomatik ilişkilerin büyük bir
titizlikle sürdürülmesini beklemekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dün, aziz cumhuriyetimizin
ve değerlerinin yılmaz savunucusu, değerli bilim insanı,
benim de Kabataş Erkek Lisesinden ağabeyim Profesör Doktor Ahmet
Taner Kışlalı'nın katledilişinin 20'nci yıl
dönümüydü. Merhum Kışlalı'ya saygı ve rahmet diliyorum;
kızı Nilhan Kışlalı'ya da, hiç babasını
tanımadan hayatını devam ettiren Nilhan
Kışlalı'ya da uzun bir ömür diliyorum.
Dün aynı zamanda Dünya Gazeteciler Günü'ydü.
Dünya Basın Özgürlüğü Raporu'nda Türkiye, 180 ülke arasında,
geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 157'nci sırada yer
aldı. Gazetecilerimiz böyle kötü bir tabloyla Dünya Gazeteciler Günü'nü
idrak etti ne yazık ki. Biz de İYİ PARTİ Grubu olarak
havuza girmeyen gazetecilerin Dünya Gazeteciler Günü'nü kutluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Grup
Başkan Vekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Her koşulda taviz
vermeden, kalemini satmadan doğruyu haykırmayı ilke edinmiş
tüm gazeteci arkadaşlarımıza görevlerinde başarılar
diliyoruz.
TÜİK'in geçtiğimiz hafta
hazırladığı rapora göre, genç işsizlik oranı
yüzde 27,1'e ulaşmış ülkemizde. Öğrenim kredisi borcunu
ödeyemeyen üniversite mezunu sayısı ise 5 milyona dayanmış.
Yani bu öğrenciler okulu bitirdi, siz bunlara iş verdiniz de mi bu
öğrenciler işe başlamadılar? Öğrenciler borçlu olarak
hayata başladılar ve hâlâ iş bulamadılar. Borç vadesi dolan
yüz binlerce öğrenci için yasal işlem yapılması Hazine ve
Maliye Bakanlığına bildirilmiştir. Asgari ücretle çalışanlar
-öğrenim kredisi borçları da- maaşları kredi taksitlerine
yetmeyince haciz tehlikesiyle karşı karşıya
kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Millî Eğitim
Bakanlığı verilerine göre Kredi ve Yurtlar Kurumundan kredi alan
ancak borç taksitlerini ödeyemeyen 217 bin öğrencinin maaşına
e-haciz uygulandığı basında çıkan haberlerde de yer
aldı. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamayan gençlerimizin
sorunları, okurken aldıkları geri ödemeli kredinin borcu nedeniyle
daha da büyüyor. Öğrenim kredisi başvurusu sırasında 16 bin
liraya borçlanan öğrenciler şu anda 30 bin lirayı bulmuş
bir borçla karşı karşıyalar.
Biz, İYİ PARTİ olarak mağduriyet
yaşayan her kesimin sorunlarını Meclis çatısı
altında dile getirmeye devam edeceğiz. Hükümeti bu konuda da
gençlerin haklı sesine kulak vermeye davet ediyoruz.
Kocaeli Gölcükte geçtiğimiz yıl
Samanlı Dağlarına kurulması planlanan ve Gölcüklülerin
yoğun tepkisini çeken rüzgâr enerjisi santralleri davasında karar
açıklandı, mahkeme Gölcüke rüzgâr enerjisi santrali
kurulmayacağına dair karar verdi. Daha önce ben bu soruyu Sayın
Enerji Bakanına tevdi ettiğimde Enerji Bakanı cevap vermek
yerine topu Çevre Bakanlığına atmıştı.
((Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Görülen şu ki
mahkemeden çıkan karar orada yaşayan köylülerimizin ve bizim
haklılığımızı ortaya koydu. Karar temyize
açık olsa da bundan sonraki süreci de izlemeye devam edeceğiz.
Gölcükteki o bölgede güzel havanın, tabiatımızın
bozulmasına dün karşı durduğumuz gibi yarınlarda da
karşı durmaya devam edeceğiz.
Yüce heyetinizi ve Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
17.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 9 Ekimde başlayan
Barış Pınarı Harekâtı kapsamında şehit olan
askerlerimiz ile vatandaşlara, vefat eden Erzincan ili Üzümlü İlçe
Başkanı Yahya Demirbaş ile MHP Genel Başkan
Yardımcısı İstanbul Milletvekili Edip Semih
Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına Allahtan rahmet
dilediklerine, ABDyle varılan mutabakata, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak devletin ve Hükûmetin sonuna kadar yanında yer
aldıklarına, Kars ili Kağızman ilçesinde teröristlerin yola
döşediği bombanın patlaması sonucu yaralanan 5 askerimiz
ile 3 korucumuza şifa dilediklerine, 19 Ekim Bosna Hersek'in ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçin vefatının 16ncı
yıl dönümüne, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününe ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
9 Ekimde başlayan Barış
Pınarı Harekâtı kapsamında bugüne kadar 7 askerimiz, 20
sivil vatandaşımız şehit olmuş, 90 askerimiz de
yaralanmıştır. Şehit olan asker ve
vatandaşlarımıza Yüce Allahtan rahmet dilerken yaralı
askerlerimize ve vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Harekâtta şu ana kadar 160 yerleşim yeri teröristlerden
arındırılmış, 2.200 kilometrekarelik alan terörden
temizlenmiş, 775 terörist ise etkisiz hâle getirilmiştir.
17 Ekim tarihinde Amerika Birleşik
Devletlerinden gelen heyetle varılan mutabakat neticesinde 13 maddelik
bir ortak metin yayınlanmış, bu ortak metnin içerisinde bugün
saat 22.00de dolacak olan yüz yirmi saatlik bir ara söz konusu olmuştur.
Bu arada da Amerika Birleşik Devletlerinin taahhüdüyle PYD-YPG
unsurlarının 20 millik güvenli bölgeyi terk edecekleri konusunda bir
mutabakat söz konusu olmuş, bu taahhüt gerçekleşmiştir.
Aynı zamanda, Soçide Rus Devlet
Başkanı Putin ile Cumhurbaşkanımız arasında gerçekleşecek
olan görüşmeyi de bugün itibarıyla idrak edeceğiz. Türkiye
açısından son derece kritik olan bu süreçte bizler Milliyetçi Hareket
Partisi olarak devletimizin ve Hükûmetimizin sonuna kadar amasız
fakatsız yanında yer aldığımızı ifade
etmek istiyoruz. Bu kritik günler inşallah Türkiye Cumhuriyeti devletinin
arzu ettiği neticeleri almasıyla sonuçlanır. Biz bütün kalbî,
samimi duygularımızla bu neticenin oluşması için dua
ediyoruz, bu neticenin ortaya çıkmasını arzu ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Karsın Kağızman ilçesinde askerî aracın
geçişi sırasında yola döşenen el yapımı
patlayıcının infilak etmesi sonucunda 5 kahraman askerimiz ve 3
güvenlik korucumuz yaralanmıştır. Yaralanan askerlerimize ve
korucularımıza acil şifalar diliyoruz.
Bugün yine, Erzincan Üzümlü İlçe
Başkanımız Sayın Yahya Demirbaş, geçirdiği kalp
krizi sonucunda vefat etmiştir. Sayın Başkanımıza
Allahtan rahmet, kederli ailesine ve camiamıza da başsağlığı
diliyorum.
Geçtiğimiz hafta, Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Profesör Doktor Edip Semih
Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçın kardeşimiz
geçirdiği elim bir kaza sonucu Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Merhuma Allahtan rahmet diliyoruz. Başta Genel Başkan Yardımcımız
Sayın Edip Semih Yalçın ve ailesi olmak üzere camiamıza
başsağlığı ve sabırlar dilerken bu ana kadar
acımızı paylaşan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın
Başkanı Mustafa Şentopa, değerli Divan üyelerine,
kıymetli milletvekillerimize ve Meclis çalışanlarına
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, üç gün önce, Bosna Hersekin Devlet Başkanı, Bilge Kral
Aliya İzzetbegoviçin 16ncı vefat yıl dönümünü idrak etmiş
bulunuyoruz. Hayatı büyük mücadelelerle geçen bu büyük devlet
adamını Milliyetçi Hareket Partisi olarak saygıyla ve rahmetle
andığımızı ifade etmek istiyorum.
Yine, Dünya Gazeteciler Gününün hem Türkiyede hem
dünyada basın, medya kuruluşlarında görev yapan bütün
gazetecilere ve bu sektörde çalışan emektarlara, emekçilerimize
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
18.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Barış Pınarı
Operasyonunda şehit olan askerlerimiz ile vatandaşlara, vefat eden
MHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Edip
Semih Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına Allahtan
rahmet, rahatsızlığı nedeniyle İstanbul Milletvekili
Markar Eseyana şifa dilediklerine, 21 Ekim Ahmet Taner
Kışlalı'nın katledilişinin 20'nci yıl dönümüne,
Diyarbakır, Van, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla
başlayan ve ilçe belediyelerine sıçrayan kayyum
operasyonlarının izahının mümkün olmadığına,
TCDDnin Haydarpaşa ve Sirkeci gar alanlarının ihalesine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Barış Pınarı Operasyonunda 9 Ekimden bugüne kadar 7 Türk
Silahlı Kuvvetleri personelimiz şehit oldu, bunun yanında sivil
şehitlerimiz de var. Hepsine Allahtan rahmet diliyoruz ve bunların
son şehitlerimiz olmasını, vatan evlatlarımızın
annelerinin bundan sonra bu acı duruma gözyaşı dökmemesini
temenni ediyoruz.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2 mensubundan iki acı haber aldık. Bir tanesi, Milliyetçi
Hareket Partisinin Genel Başkan Yardımcısı Sayın Semih
Yalçının oğlunun vefatıydı. Bu vesileyle bir kez daha
duyduğumuz üzüntüyü ifade ediyoruz. Ayrıca, Adalet ve Kalkınma
Partisi Milletvekili Markar Eseyanın da önemli bir sağlık
sorunuyla meşgul olduğunu kendi açıklamasından da
öğrendik; kendisine acil şifalar diliyoruz.
21 Ekim, Ahmet Taner Kışlalının
bir suikasta kurban gidişinin 20nci yıl dönümüydü. 1990larda
Türkiye tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşarken
geçmişimize de kara bir leke olarak sürüldü bu cinayet. Bu cinayetin
aydınlatılması sürecinde Parlamentonun faaliyetlerinin boşa
çıkarıldığının ve dönemin Emniyet Müdürü Mehmet
Ağarın Uğur Mumcu cinayetinden sonra Parlamentoda birlikte
görev yaptığımız, Meclis Başkan Vekilliği
görevinde de bulunmuş olan Sayın Güldal Mumcuya Bir tuğla çekersem
duvar yıkılır. dediğinin ve o tuğlayı o günden
bugüne kimsenin çekmeye cesaret edemediğinin altını bir kez daha
çiziyor, Ahmet Taner Kışlalının ölümü nedeniyle hem bu
çağrımızı bir kez daha hatırlatıyor hem de tüm
faili meçhul cinayetlerde hayatını kaybedenleri saygıyla ve
minnetle bir kez daha anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 22 Ekim, bu Parlamentoya
İstanbul Milletvekili olarak hizmet etmiş olan Çetin Altanın
ölüm yıl dönümüydü; Çetin Altanı rahmetle anıyoruz.
Yine 22 Ekim, Hüseyin Daniş Tunalıgilin
Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliğini yaptığı sırada
ASALA militanları tarafından şehit edilişinin yıl
dönümüdür. Onun şahsında, onun hatırasının önünde,
benzer eylemlerde şehit edilen 31 diplomatımızı ve aile
mensubu 58 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını bir kez daha rahmetle
anıyoruz.
Sayın Başkan, 31 Mart seçimlerinin hemen
ardından, ertesi gün başlatılan ve seçimle gelenin seçimle
gitmesini hazmedemeyenlerin yaptıkları bir düzenle büyükşehir
belediye başkanları görevlerinden alınmışlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda Diyarbakır, Van
ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla başlayan kayyum
operasyonlarının ilçe belediyelerine de yöneldiğini görüyoruz.
Belediye başkanını halk seçiyor, görevden alınıyor,
daha sonra kayyum atanıyor; yerine tekrar aday gösteriliyor, o kayyum
kaybediyor ve halk yine belediye başkanını seçiyor ama ertesi
gün bu belediye başkanlarıyla ilgili geçmişe dayalı bir
suçtan değil, o günle ilgili bir işlem başlatılıyor.
Arıza, sıkıntı buradadır. Bunun Türkiyeye izahı,
dünyaya izahı mümkün değildir. Bunun altını çizmek
istiyoruz.
Sayın Başkanım, bir
kısmını da bir grup önerisi vasıtasıyla gündeme
getireceğiz ama son olarak
İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
İstanbulun bağrında ve gönlünde yer alan tarihî ve son derece
önemli iki mekâna sahip çıkmak istedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dedi ki: Haydarpaşa ve
Sirkeci ihalelerine öyle şirketler mirketler, onlar bunlar girip,
bunları alıp bir şirketin lehine, menfaatine işletmesin de
İstanbulun menfaatine biz işletelim. Belediye şirketi
başvuru yaptı, uygunluk verildi; ihaleye girdi, ihale sırasında
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iştirakleri sudan sebeplerle
ihaleden elendiler. Sebepleri ifade etmeye insan utanıyor. Mesela,
müştereken ve müteselsilen ifadesinin ortaklaşa ve birlikte
yazılmasını yani Arapça yerine kelimelerin Türkçesinin
kullanılmasını ihalede yetersizlik gerekçesi görecek kadar
akıldan ve vicdandan müstesna, buradan uzak tutan bir yaklaşım
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
bitirelim.
Yine sonrasında diyor ki: Müştereken ve
müteselsilen yazmanız lazımdı, Türkçesini yazdınız
ortaklaşa ve birlikte. Bu olmaz, elendiniz. Bir de diyor ki: Sizin
tecrübeniz yok. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iştirakine
Sen bu ihaleye giremezsin, tecrüben yok. diyor. Kimin tecrübesi
varmış? Okçular Vakfının eski genel müdürünün varmış
Sayın Başkan. Kimmiş o? O, ülkeyi yöneten birisinin oğlunun
en yakınıymış. Peki, bu sermeye nereden varmış?
Geçmişte İBBde 3 bin lira maaşla
çalışırmış. Peki, bu beyefendinin yeterliliği
neredenmiş? Bir bakıyorsunuz, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Cahit Turhanla makamında bu konuları görüşmüş
arkadaş birkaç gün önce. Burnunuza eğer pis kokular gelmiyorsa,
eğer bu rezaletten utanmıyorsanız, eğer bu aile
kayırmacılığını İstanbulu kaybettik ama
damadımız üzerinden, oğlumuz üzerinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Peki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İstanbulu kaybettik ama
hazmedemedik, seçimi tekrarlattık, 13 binlik fark oldu 806 bin. Milletle
didişmeden ders almadık, millete kafa tutmadan ders almadık.
Oğlanın vakfının genel müdürü
3 bin lira maaş alan
adama bu koca koca ihaleleri veriyorsunuz. Koca İstanbul Büyükşehir
Belediyesi yetersiz, Hüseyin Avni Önder yeterli çünkü o müştereken ve
müteselsilen yazmış; bizimkiler onun Türkçesini yazmış
diye eliyorsunuz. Bundan utanç duyulur. Eğer AK PARTİ Grubunun
vicdanlı vekilleri bundan utanç duymuyorsa çok büyük bir yapısal
sorun vardır. Tuz kokmuştur, bu vakitten sonra memlekete verilecek
hiçbir şey yoktur. Gölge etmeyin, daha çok kirletmeyin, başka ihsan
istemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
19.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, vefat
eden MHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili
Edip Semih Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına, eski
Bakanlarımızdan Ali Topuz ve Orhan Birgite, Türk
edebiyatının önde gelen isimlerinden Nuri Pakdile, 16ncı ölüm
yıl dönümü olması nedeniyle Bosna Hersek'in ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçe, Barış
Pınarı Operasyonunda şehit düşen Mehmetçiklerimize ve
Suriye Millî Ordusu mensuplarına, roket ve havan topu
saldırıları sonucu şehit düşen sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet dilediğine,
Barış Pınarı Harekâtına yönelik ABDyle varılan
mutabakata, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putinle yapacağı görüşmenin
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz
ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; malumunuz geçen hafta vefat eden Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkan Yardımcısı Sayın Profesör Doktor Semih
Yalçın Beyin oğlu Turan İlteber Yalçın kardeşimize,
eski Bakanlarımızdan Ali Topuz ve Orhan Birgit Beylere, özgür Kudüs
davası için yaşayan, Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden
üstat Nuri Pakdile, Bosna Hersekin ilk Cumhurbaşkanı Bilge Kral
Aliya İzzetbegoviçin ölüm yıl dönümü olması münasebetiyle ve
diğer vefat eden Meclis mensuplarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum.
Yüce Meclisimizin bilgisi dâhilinde
sınırlarımızda hedeflediğimiz huzur, barış
ve güvenliğin oluşması için
başlattığımız Barış Pınarı
Operasyonunda şehit düşen kahraman Mehmetçiklerimize ve Suriye Millî
Ordusu mensuplarına, roket ve havan topu saldırıları sonucu
şehit düşen sivil vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
tüm yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Yaklaşık dokuz gün süren Barış Pınarı Operasyonu
öncesinde ve esnasında tek yürek olup operasyona açık destek veren ve
tek yürek, tek bilek olan siyasi partilerimize, dua ve destekleriyle hakikaten
Mehmetçikimizi yalnız bırakmayan aziz ve asil milletimize yürekten
teşekkür ediyorum. Şairimizin ifadesiyle: Girmeden tefrika bir
millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla bu günler, millî birlik ve
beraberliğimizi, milletimizin, ülkemizin ve devletimizin selameti
açısından pekiştirme günleridir. Dolayısıyla inşallah
bu birlik ve beraberliğimiz bizi sahada da masada da daha güzel
kazanımlara taşıyacaktır.
Operasyon öncesinde ve esnasında
belirttiğimiz üzere, bu zamana kadar kimsenin toprağında gözümüz
olmamıştır. Suriyenin toprak bütünlüğü çerçevesinde tek
amacımız terör unsurlarının sınırımızı
terk etmesi ve sığınmacıların güvenli bölgeye
yerleştirilmesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız operasyon
devam ederken operasyonun ne şartlarda durdurulacağını net
bir şekilde ifade etmiş, tek şartın terör
unsurlarının sınırımızı, güvenli bölgeyi
terk etmesi olduğunu söylemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Yaklaşık dokuz gün süren operasyonun
ardından, ABDyle yapılan görüşmeler neticesinde üzerinde
mutabık kalınan 13 maddede terör unsurlarının bölgeden
çekileceği taahhüt edilmiş, bu sebeple operasyona yüz yirmi saat ara
verilmiştir. Bu süre zarfında verilen sözlerin yerine getirilmemesi,
terör unsurlarının bölgeden çekilmemesi hâlinde Barış
Pınarı Operasyonu kaldığı yerden
kararlılıkla devam ettirilecektir. Sadece bu anlaşmaya bakmak
bile, amacımızın bölgeyi terör unsurlarından
arındırmak, Türkiye'nin ve bölgenin güvenliğini sağlamak ve
Kürt, Arap, Türkmen, Yezidi, Hristiyan, yaklaşık 3 milyon 650 bin
Suriyeli misafirimizin kendi vatanlarına ve yuvalarına salimen dönmelerini
sağlamak olduğunu gösterecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu metnin altına Amerika Birleşik Devletleri
imza atarak taahhütte ve yükümlülükte bulunmuştur. Dolayısıyla
sahada da masada da Türkiye çok önemli kazanımlar elde etmiştir.
İsrailin Jerusalem Post
gazetesinin, en güzel, çarpıcı, Barış Harekâtı yorumu
aslında işi özetlemektedir: Altı yıllık
çalışma altı günde çökmüştür. İnşallah, bundan
sonraki süreçlerde de başta bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın
Suriyenin geleceğiyle ilgili Sayın Putinle görüşmelerinin ve
inşallah, Mecliste de bu hafta gerçekleştireceğimiz
çalışmalar ve kanun çalışmalarının hayırlara
vesile olmasını, kahraman Mehmetçikimizin en güzel neticelere
ulaşmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyor, yüce Meclis
adına selamlarımızı göndererek kendilerine selam, hürmet ve
zafer dualarımızı ifade ediyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
Başkanlık Divanı olarak vefat eden MHP Genel Başkan
Yardımcısı İstanbul Milletvekili Edip Semih
Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Semih
Yalçın Beyin oğlunu kaybettik. Turan İlteber Yalçını
yakinen tanıma imkânı elde ettim. Turan İlteber Yalçın,
gerçekten, milletimizin kabul ettiği değerlere hürmet ederek
yaşayan bir gencimizdi.
Ben de bu vesileyle Divan olarak tekrar
başsağlığı diliyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 21
milletvekilinin, e-haciz uygulamasının yol açtığı
sorunların tespiti ve bu sorunlara karşı alınabilecek
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1899) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Ekim 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
22/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/10/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve
milletvekilleri tarafından KYK, vergi ve SGK prim borçları nedeniyle
e-haciz uygulanan kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi, e-haciz
uygulamasının yol açtığı sorunların tespiti ve bu
sorunlara karşı alınabilecek önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 22/10/2019 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
İsmail Koncuk.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Müflis tüccar eski defterleri
karıştırırmış Acaba kimden alacağım
var, kimde param kaldı. filan düşüncesiyle; siz de tam öyle oldunuz
maalesef. Para bulamadıkça, ekonomi kötüye gittikçe vatandaşın
sırtına binmeye başladınız.
Adanada da öyle, Abdullah Doğru kardeşim,
gülüyorsun oradan da.
Şimdi, 3 milyon 300 bin kişiye e-haciz
gönderildi, 3 milyon 300 bin kişiye. Aslında, haciz işleminin de
mevzuatta yolu yöntemi var, insanlara bir hafta önceden tebligat göndermek
zorunda kurumlar, Maliye teşkilatları. Bu tebligat da gönderilmeden,
vatandaş bankaya ulaştığında hesaplarına bloke
konulduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalıyor.
Binlerce vatandaşımız, milyonlarca vatandaşımız
şu anda bu durumda ve Maliye Bakanlığı bununla ilgili,
bütün açıklamalarımıza rağmen, soru önergelerimize
rağmen şu ana kadar herhangi bir cevap vermiş değil.
Buradan, Maliye Bakanı Sayın Berat
Albayraka soruyorum: Bu haciz işlemi, ki mevzuata da uygun değil,
devam edecek mi? Bunlardan 217 bini, 3 milyon 300 binin 217 bini
öğrenciliği döneminde kredi borcu olan gençlerimiz; belki iş de
bulamadı bunlar, belki işleri de yok, böyle bir durumdalar.
Şimdi, almadan vermek Allaha mahsus. Siz
sürekli vatandaştan istiyorsunuz, talep ediyorsunuz, sürekli
alıyorsunuz ama iş, vermeye gelince, eliniz bir türlü cebinize
gitmiyor. Şimdi, bu ne zamana kadar böyle devam edebilir? Yani 24 Haziran
2018 tarihinden bu yana vatandaşın sırtına âdeta bir
karabasan gibi çöken bir ekonomik kriz var ve bu ekonomik krizin
yarattığı tahribatı düzeltmek adına hiçbir adımı
bugüne kadar atmadınız. Ne çiftçi adına bir adım
attığınızı gördük ne esnaf adına ne memur
adına ne de işsizliği çözmek adına bir adım
attığınızı gördük. Bakın, Hazine ve Maliye
Bakanlığının açıklamaları var, diyor ki: Vergi
ve prim borcu yapılandırma talepleri geliyor. Farklı dönemlerde,
farklı ihtiyaçlara uygun adımlar atılabilir. Yani
vatandaşa diyorsunuz ki: Biz bu borçlarınızı yeniden
yapılandırabiliriz. Vatandaş da -sizin bu sözünüzden hareketle-
size güveniyor. Devletin Maliye Bakanlığı bir açıklama
yapıyor, vatandaşın güvenmesinden daha tabii bir şey var
mı? Ama siz o yapılandırmayı bugüne kadar
yapmıyorsunuz ve 3 milyon 300 bin vatandaşın banka hesabına
bloke koyuyorsunuz. Seçim yok, rahatsınız; 23 Haziran İstanbul
seçimlerinden önceki yaklaşımlarınızı filan görüyorum,
değerlendiriyorum, bu yaklaşımınıza bakıyorum,
acaba 2020de de seçim yok mu diye düşünmeye başladım ben bu
hareketten sonra. Yani vatandaşı âdeta yok sayan bir hükûmet etme
anlayışıyla, fütursuzca davranmaya başladınız.
Zam, vergi; sürekli vatandaşın sırtına binmiş
hâldesiniz.
Değerli milletvekilleri, bu vatandaşla, bu
kadar ezdiğiniz bu vatandaşla Türkiyeyi geleceğe
taşıyabilmemiz mümkün değil. 3 milyon 300 bin
Yahu, siz,
müteahhitlerin borçlarını affediyorsunuz, banka borçlarını
affediyorsunuz. Rant kesimine gelince var, her türlü fedakârlığı
yapıyorsunuz ama söz konusu vatandaş olduğunda -eğer bir
seçim döneminde değilsek bakın- seçim dönemlerinde
vatandaşı hatırlıyorsunuz, aklınıza vatandaş
geliyor, borçları yapılandırıyorsunuz ama seçim dönemi
değilse vatandaş hiç aklınızda yok. Onun için, gelin, bu 3
milyon 300 bin e-haciz meselesini lütfen çözün, çözelim. Bu insanların
omzuna binme alışkanlığından da kurtulalım
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budaka söz veriyorum.
Buyurun Sayın Budak. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek lazım, derin
bir krizin içindeyiz ve bu krizi kabul etmeyen AK PARTİ var. Bu krizi
tanımlamadan krizin çıkış yollarını bulmanız
da imkânsızdır. Arkadaşlar, bakın, derinleşiyor,
birkaç tane işareti ben sizlerle paylaşacağım.
Reel sektör yani finans sektörünün
dışındaki tüm sektörlerde yani bunun içinde mikro ölçekli, küçük
ölçekli, orta ölçekli, büyük ölçekli işletmelerin tamamında
göstergeler inanılmaz bozulmuş durumda. Nasıl bozulmuş?
Birincisi, ihracat rakamlarına bakmak lazım. Çok övündüğünüz
ihracat rakamlarında büyüme oranları düşmüş. Peki, ithalat
rakamları ne olmuş? İthalat rakamlarında da yüzde 17
daralma var. Yani Porsche, Ferrari falan değil; ara mal, sermaye malı
ithalatında düşüş var. Güzel bir şey mi? Evet, güzel bir şey.
İthalatı düşürürsünüz ama kendi iç kaynaklarınıza
yönelirsiniz, yöneldiğiniz kaynaklarla da bütün refahı
artırırsınız. Öyle bir durum söz konusu değil.
İhracat önümüzdeki aylarda daralacak. Peki, bunun etkisi ne olacak? Kimse
yatırım yapmıyor yani yatırımdan kaçıyor.
Yatırımdan kaçmasının sebebi de can ve mal güvenliği.
Can ve mal güvenliğinin olmadığı yerde yatırım
olmaz, refah da olmaz. O yüzden, insanlar hızla yatırımdan
uzaklaşırken yabancılar da
Mesela Volkswagen, Manisada bir
yatırım yapacaktı, Türkiye'nin bugünkü bulunduğu ortamdan,
demokrasiden uzaklaşılmasından dolayı bu
yatırımı askıya aldıklarını beyan ettiler.
Peki, yatırım olmazsa işsizliği
nasıl halledeceksiniz? Üniversite mezunlarının büyük bir
kısmı şu anda işsiz. Ya, bütün üniversite mezunlarına
iş bulmak zorunda mıyız? diyen bir Sayın
Cumhurbaşkanımız var. Evet, bulmak zorundasınız çünkü
siz iktidarsınız, iktidarın görevi iş sahası
yaratmaktır. Ama maalesef böyle bir durum yok.
Hemen hemen her seçim öncesinde -ki her yıl
seçim oluyordu geçtiğimiz dönemlerde- vergi affı yaptınız,
milletin ödeme alışkanlıklarını yok ettiniz, e,
insanlar da bir beklenti içinde vergilerini ödemiyor; ödeyemez durumda zaten,
dükkânını döndüremiyor, oradaki vergiyle alakalı ödemediği
rakamları kendi işini döndürmekte kullanıyor. Şimdi, bir de
tebligat olmadan, bir uyarı yapmadan hesaplarına eğer haciz
koyarsanız bu esnafın -ki beş sene içinde 500 bin esnaf kepenk
kapatmış- o esnafları batağa sürüklersiniz, iflasa
sürüklersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onları
düşünen iktidar yok ki!
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Efendim, bir
dakika daha olabilir mi?
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Hazır, elde
edeceğiniz belki vergi gelirlerini de oradan elde edemezsiniz. Şu
anki durum maalesef bu. Biraz önce İYİ PARTİli Sayın
Vekilimiz söyledi, 3 milyon 300 bin kişiye e-haciz
yapılmış. 3 milyon 300 bin kişi, bugün senedi varsa
senedini ödeyemedi, protesto oldu, bugün çeki varsa, çekini ödeyemedi, karşılıksız
çekten dolayı kara listeye girdi. Kara listeye girildiği zaman da
bankalara gidersiniz, bankaların kapısı duvardır ve bugünkü
realite budur. Bir an önce bundan vazgeçin. Yani, tebligat yapmadan, birisine
borç saldığınız zaman, o adamın haberi yok, belki de
tedarik edip ödeyecekti tebliğ etseniz, şu anda ödeyemez durumda. O
yüzden reel sektörün şu anda ülke ekonomisini kalkındırabilmesi
için önünün açılması lazım ama sizin on yedi yıldır
ekonomi politikalarınız betona yatırımdan başka bir
şey değildir. Üretime yatırım yapacaksınız ki 8
milyona yaklaşmış işsizliği ortadan
kaldıracaksınız. Maalesef bu irade sizde yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Esnafı
batırdınız.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) En azından,
hiç olmazsa, esnafın üzerindeki elinizi çekin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Esnafı
bitirdiler, esnafı.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Tana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Tan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TAN (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ
Grubunun vergi ve sigorta primlerinin yapılandırılmaları
hakkında vermiş olduğu grup önerisi hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde kamuoyunda vergi ve sosyal güvenlik
prim alacaklarıyla ilgili yapılandırma beklentisini artıran
demeçler, yazılar ve benzeri haberler yer almaktadır. Ayrıca
Maliye ve Sosyal Güvenlik Kurumunun haksız işlemlerle sürekli
hacizler yaptığı, vatandaşın ekonomik açıdan zor
durumda olduğu, bu hacizlerle daha da zor duruma düştüğü
belirtilerek mali yapılandırmanın bir an önce gündeme alınması
yönünde algı operasyonları yürütülmektedir. Bu tür haberler, vergi ve
primlerin süresinde ödenmesini olumsuz etkilediği gibi
vatandaşların uyumunu bozmakta ve ödemede gecikilen süreler için
ilave faiz ödemelerine neden olmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanımız
Sayın Berat Albayrak Hükûmetimizin bu konudaki
yaklaşımını birçok defa dile getirmiştir. En son, Yeni
Ekonomi Programında da bu konuya yer vermiş ve program süresince
vergi alacaklarına ilişkin yapılandırmaya
gidilmeyeceğini açıkça belirtmiştir. Hâlihazırda
uygulaması devam eden 3 tane yapılandırma kanunu bulunmakla
birlikte; 2011 yılında 6111; 2014 yılında 6552; 2016
yılında 6736; 2017 yılında 7020 ve son olarak 2018
yılında çıkarılan 7143 sayılı Kanunla
gerçekleştirilmiştir. Bununla beraber kurumlara olan
borçlarını peşin ödeme imkânı olmayan ve ödeme güçlüğü
içerisinde bulunan işverenler bu borçlarını 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 48inci maddesi kapsamında otuz altı aya kadar
taksitlendirme imkânına sahiptirler. 7143 sayılı Kanun
kapsamında da 5 milyon 931 bin 959 mükellef vergi dairelerine
başvurmuş, bugün itibarıyla yaklaşık 4 milyonu kanun
kapsamında ödemelerine devam etmektedir.
Değerli Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; ülkelerin en önemli gelir kaynakları vergilerdir. Süresinde
ödenmeyen vergi alacaklarının tahsiliyle görevli vergi dairelerinin
bu alacakların tahsili için üzerine düşen görevi yerine getirmesi
kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kamu alacaklarının takibiyle
ilgili yapılan işlemleri, sürekli haksız, mesnetsiz göstermek
kamu idarelerini yıpratmaktan başka bir amaca hizmet etmez. Vergi
İdaresi de Sosyal Güvenlik Kurumumuz da vatandaşlarla
görüşmelerini sürdürmekte ve özellikle, iş yapan, işçi çalıştıran
tüm vatandaşlara her türlü kolaylığı sağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
AHMET TAN (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
Bu çerçevede, yapılandırmayla ilgili
kanunları çıkardığımız dönemlerde ne hikmetse
muhalefet milletvekilleri Borcunu zamanında ödeyenlerin suçu ne? Devlet
alacağını tahsil etmeyecek misiniz? Kurumu
batırıyorsunuz. derken, borcun tahsiline ilişkin bir
çalışma olduğunda ise -biraz önce de örneğini gördük-
İnsanları batıracak mısınız, niye zorluyorsunuz,
eziyorsunuz? diye tam tersi bir tavır alıyorlar.
Evet, yapılandırmalar zaman zaman ihtiyaç
hâline gelebiliyor ama bu ihtiyaç, suistimal edilerek primini ve borcunu
zamanında ödememe alışkanlığının
oluşmasına sebebiyet vermemelidir. Onun için, yukarıda
belirttiğim tarihlerdeki yapılandırmalar ihtiyacı
karşılamakta ve ödeme kolaylığı sağlanmasına
yönelik uygulamalar hâlen yürürlükte bulunmaktadır.
Bu vesileyle İYİ PARTİ grup önerisine
aleyhte oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok özür dilerim sizden, tutanağa geçmesi
açısından, vaktinizi almayacağım...
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Tanal, Özgür Bey orada, Özgür Bey ne diyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sırf tutanağa
geçmesi açısından...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim
Sayın Başkanım, sırf tutanağa geçmesi
açısından...
Şimdi, İflas Edenler Derneği
kurulmuş Türkiyede. Dünyada, böyle, İflas Edenler Derneği yok.
Sayın hatip biraz önce sanki her şey güllük
gülistanlıkmış gibi anlattı. Peki, bu İflas Edenler
Derneği niye kuruldu Sayın Hatip? Yani bunu hatibe sormak lazım.
Bunu iktidar partisinin bir cevaplandırması lazım.
Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Koncuk, buyurun.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, sataşma oldu şahsıma, yerimden bir dakika söz
istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Adana Milletvekili İsmail Koncukun, Kütahya Milletvekili Ahmet
Tanın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İSMAİL KONCUK (Adana) Efendim,
teşekkür ediyorum.
AK PARTİ adına konuşan kıymetli
milletvekilimiz bir algı yarattığımızı iddia etti
ama biz bir algı yaratmıyoruz. Türkiyede şu anda bir uygulama
var, o uygulama da 3 milyon 300 bin insanın banka hesaplarına bloke
koyduğunuz gerçeği.
Şimdi siz, geçtiğimiz temmuz
ayının sonu itibarıyla Yeniden yapılandırma yapacağız.
diye açıklama yapıyorsunuz, âdeta vatandaşı ters
köşeye yatırıyorsunuz, burada bizi algı oluşturmakla
suçluyorsunuz. Burada suçlu, vatandaşımızın
haklarını
Sizin yanlış açıklamalarınızdan
dolayı oluşturduğunuz algı sebebiyle
vatandaşımızın tavrı da buna uygun oluyor.
Vatandaş diyor ki: Borçlarım yeniden yapılanacak, ben bu
yapılandırmayı bekleyeyim. Sözünüze güvenip beklerken
hesabına bloke koyuyorsunuz. Kim aldatıyor; muhalefet mi, iktidar mı?
BAŞKAN Sayın Arkaz, buyurun.
21.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, küresel güçlerin ve istihbarat
örgütlerinin piyonu olan PKKnın hayalinin kanlı bir Orta Doğu
yaratmak olduğuna ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
1978den bu yana, kırk yıldır, 7 bin
polis ve askerimiz şehit düştü. Binlerce sivil
vatandaşımızı şehit verdik. Terörle mücadelenin
maliyeti ise 1,5 trilyon dolar.
Organize suç örgütü PKK, ABDden ayda 400 dolar
maaş alan taşeron bir örgüttür; Orta Doğu
coğrafyasının başına beladır; uyuşturucu kaçakçısıdır,
silah kaçakçısıdır, insan kaçakçısıdır, orman
yakmaktadır; küresel güçlerin ve istihbarat örgütlerinin piyonudur. Bebek
katili PKKnın hayali, bölgede bir terör devleti kurmaktır, kanlı
bir Orta Doğu yaratmaktır. Bu örgütü destekleyenler de en az bebek
katili PKK kadar hain ve kalleştir. Bu şahıslardan mutlaka hesap
sorulacaktır. Ne mutlu Türküm diyene!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve
arkadaşları tarafından, hekimlere ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının
nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 22 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
22/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/10/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdi ve arkadaşları tarafından hekimlere ve
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
olaylarının nedenlerinin araştırılması amacıyla
22/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 22/10/2019 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Gamze Akkuş İlgezdiye söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ
(İstanbul) Sayın Başkan, sağlık emekçilerine
şiddetin araştırılması amacıyla söz aldım.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
diyen Kanuni Sultan Süleymanın dizelerinin üzerinden altı yüz
yıl geçti. Ben bir hekim olarak sağlığın en büyük
servet olduğunu hatırlatan bu sözü kendime rehber edindim. Bilimi
insanla, insanı yaşamla, yaşamı sağlıkla
birleştiren, insanı sağlıklı yaşatmak için
çabalayan hekimler başta olmak üzere, sağlık
çalışanlarına özendik, onlar gibi olmak istedik. Hatırlarsınız,
çocuk aklımızla, küçükken bizlere sorulduğunda, öncelikle doktor
veya öğretmen olmak istediğimizi söylerdik çünkü onların insan
yaşamına dokunduğunu çok iyi bilirdik. Sonra ülkemizde bir
şeyler değişti, artık gazetelerde insanları
yaşatmaya çalışmalarından, saygınlığından
ve başarılarından çok hekimlerin şiddetine ait olaylara
tanık olduk. Televizyonlarda her gün, hastanelerin güvenlik
kameralarına takılan vahşetleri izliyoruz. Daha beş
altı gün önce bir doktorun boğazının hastası
tarafından kesildiğine şahit olduk. Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet artık
çağımızın vebasıdır. Biz biliyoruz ki açılan
soruşturmalara, davalara ve verilen cezalara rağmen
sağlıkta şiddet durmadı, arttı, yayıldı.
Peki, soruyorum: Ne oldu da saygınlık
gitti, yerini şiddet aldı? Ne yazık ki son altı yılda
sağlık emekçilerine yönelik toplam 76.157 şiddet vakası
gerçekleşti yani haftada 244 sağlık çalışanı
şiddet gördü. Şiddete uğrayan sağlık emekçilerinden
tam 21 bini -deyim yerindeyse- tekme tokat dövüldü, kesici, delici ve
ateşli silahlarla saldırıya uğradı.
Değerli vekiller, teşhisi doğru
koymazsak tedaviyi sonuçlandıramayız. Bugün karşımızda
duran tablo, ideolojik tercihlerle şekillenen ve sosyal gerçeklerle
bağdaşmayan sağlık politikalarının acı
sonucudur. Neden mi? Bakın, sağlıkta koruyucu, iyileştirici
ve eşitlikçi hizmet sunan sosyalizasyon modeli terk edildi;
sağlık alanı tümüyle özelleştirildi de ondan. Adına
Sağlıkta Dönüşüm Programı denilen sistem,
yurttaşları paran kadar sağlık anlayışına
terk etti.
Hekimlik yaptığım yıllarda
hastaların tek istediği kuyruk sıralarında, muayene
sıralarında beklememekti. Evet, yeni sistemde o kuyruklar tarihe
karıştı ama kuyrukları azaltmak isteyenler, literatüre göz
ucuyla muayene kavramını eklediler. Hastalar artık hastane
koridorlarında perişan olmuyor ama şifa da bulmuyor. Ne
acıdır ki hastalar muayene sırası beklemiyor ama evlerinde
tetkik ve ameliyat sırası bekliyor.
Günümüzde sağlık hizmetlerinde nitelik,
yerini niceliğe bıraktı. Muayene başına beş
dakika ayıran bir sistemde nitelikten bahsetmek mümkün olamaz.
Bunların sonucunda hekimler, öfke ve şiddetin temel öznesi hâline
geldiler çünkü hastalar karşılarında sistemi kuran
bürokratları değil, uygulamak zorunda kalan hekimleri buluyorlar.
Performans sistemiyle, çalışanlar
arasındaki iş barışı da bozuldu. Daha on gün önce
İstanbulda bir doktor, az çalıştığı
iddiasıyla meslektaşını öldürdü. İki meslektaş bu
noktaya geldiyse bu sorunları araştırmadan sağlıkta
şiddeti önlemek mümkün değil.
Aslında bir ülkenin sağlık sistemini
anlamak için en iyi yol acil servislere bakmaktır. Biliyor musunuz dünyada
nüfusundan daha fazla sayıda acil servis başvurusu olan tek ülkeyiz.
Son rakamlara göre acil servislere başvuran hasta sayısı 111
milyonu aştı. Bu rakam neyi gösteriyor bize biliyor musunuz? Ekonomik
ve sosyal koşulların yurttaşlarımızı hasta
ettiğini, poliklinik tedavilerinin hastaları
iyileştirmediğini, sağlık hizmetlerinin iddia edildiği
gibi parasız olmadığını, katkı payı
adı altında ödeme yapmak istemeyen yurttaşların kaçış
yolu olarak acil servislere akın ettiğini. Görüyorsunuz, neresinden
tutsak elimizde kalan bir sağlık sistemi var.
Öte taraftan, 70lerdeki tüp kuyruklarını
eleştirenler şimdi rapor kuyrukları yarattılar. Bugün yakan
top oynamak için bile aile hekiminden sağlık raporu almak gerekiyor.
Tam da durum şiddeti besliyor. Şiddetin sebeplerini say say bitmiyor.
Bakın, eczaneler de muayene katkı payı reçete
katılım payı ilaç katılım payı adı
altında tahsilat şubesine dönmüş durumda. Kanser
ilacının parasını ödüyoruz. diyerek sağlıkta
devrim yapıldığını iddia edenler, piyasada aylarca
bulunmayan ilacın parasını hasta hayatını kaybettikten
sonra ödese ne olur, ödemese ne olur?
Gelelim SABİMe. Şiddeti tetikleyen bir
sebep de Sağlık Bakanlığının iletişim
merkezini sağlık çalışanlarını şikâyet
merkezine dönüştürmesidir. Kısacası, artık mızrak çuvala
sığmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) -
Başkanım, bir dakika daha rica edebilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Peki,
tüm bu tablo karşısında Sağlık
Bakanlığı ne yaptı? Geçtiğimiz mayısta bir
kitapçık çıkardı. Şiddete Karşı Eylem Planı
olarak doktorlara Mümkünse espri yapın. tavsiyesinde bulundu. Bakın
bu fotoğrafa, iyi bakın. Burada Bakanlık yetkililerine sesleniyorum:
Yazdığın ilaç ağrımı geçirmezse o zaman
görürsün. diyerek bir doktorun boynunu kesen hastayı hangi espri
sakinleştirir lütfen gelip açıklasınlar; açıklasınlar
ki bu şiddet artık son bulsun.
Aslında sözün bittiği yerdeyiz.
Şantiye şefliğine dönen hastaneleri inşaat
şirketlerine devredenler şiddeti besliyorlar. Çalışma
koşullarını iyileştirmek yerine, otelcilik hizmetine
çevirenler şiddeti besliyorlar. İnşaat
karşılığında hastanelerin görüntüleme, laboratuvar ve
ameliyathanelerini özel sektöre devredenler şiddeti besliyorlar.
Şurası çok açık ki şiddet artık histeriye
dönüştü, toplumsal maliyet dayanılmaz bir hâlde. Çaresi ise belli,
tıbbın gereklerine göre yeni bir sağlık reformu yapmak
zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla)
Gelin, ilk adımı hep birlikte atalım. Böylece, görevi
başında katledilen Doktor Ersin Arslanlara, Kamil Furtunlara, Fikret
Hocalara karşı sorumluluğumuzu yerine getirelim.
Genel Kurulu buradan saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesura söz veriyorum.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık çalışanlarına
yönelik meydana gelen şiddet olayları her gün artıyor ve
sağlık çalışanlarının huzurunu bozan ve
güvenliğini tehdit eden bu durum çalışma
koşullarını da güçleştirmekte. İzmir Kâtip Çelebi
Üniversitesi Hastanesinde meslektaşım Doktor Kadir Songür 16 Ekim
günü hastası tarafından jiletle boğazından yaralandı.
Çok şükür ki sağlık durumu iyi ama çok ciddi bir tehlike
atlattı. Kendisine geçmiş olsun diyorum.
Son altı yılda 80 bine yakın
sağlıkta şiddet vakası yaşandı değerli
arkadaşlar. Bu, saat başı 1 doktor şiddete maruz
kalıyor demek.
Kanıksama, bugün en önemli
sorunlarımızdan bir tanesi. Acayip olan ne varsa -medeni ülkelerde
belki yüz yılda bir olabilecek olan- bizde oluyor ve sonra normal
karşılanmaya başlıyor, kanıksıyoruz çünkü. Çünkü
tedbirler alınmadıkça... Yoruldu insanlar artık tekrar, tekrar,
tekrar aynı şeyleri yapın demekten. Aslında bugünkü
Türkiyede en büyük sorunumuz da bu. İnsanlar kaygılı ve
güvensiz; insanlar aç, işsiz, öfkeli; insanlar aile içi ve toplumsal
şiddete meyilli olacak ne varsa maruz maalesef. Teşhis: Huzur ve
güven iklimi noksanlığı. Tedavi: İyi, adil, ehil yönetim.
Defalarca konuştuk bu konuyu. 2013te komisyon
kuruldu, komisyonun raporları var, şunlar yapılsın, bunlar
yapılsın dendi. Biz burada araştırma önergeleri verdik.
İşte benim burada geçen sene bu zamanlar Sayın
Bakanımız Ahat Andicanla beraber verdiğim kanun teklifi var,
indirmediniz hâlâ. Burada yapılacak tedbirler belli, söylüyoruz, sivil
toplum örgütleri söylüyor ama herhangi bir şey yapılmıyor. Daha
kaç kişinin canı yanacak ki Tamam artık, hadi yapalım. diyeceksiniz,
artık biz bilmiyoruz. Kudretli Türkiye Cumhuriyeti devleti öyle bir hâle
geldi ve getirildi ki iç savaş ve yoksullukla mücadele eden Afrika
ülkelerinde dahi daha az sağlıkta şiddet olayı
yaşanıyor.
Şimdi, ben sağlıkta şiddet
demiyorum artık buna, bunun adı sağlıkta terördür;
sağlıkta terör ve toplumsal cinnettir
yaşadığımız. Yapılacaklar belli, İngiltere
örneği var, İsveç örneği var; devlet karşılıyor
oradaki önlemlerin tüm masraflarını. Bütün bunları yapmak gerekiyor,
yasal düzenleme yapacaksınız, Amerikayı tekrar keşfetmeye
gerek yok. Amerika deyince de korkmayın, oralara girmeyeceğim.
Sağlık çalışanına şiddet uygulayanların
hukuki olarak cezai yaptırımlarını
artıracaksınız. Bakın, burada Türk Ceza Kanununa ek madde
önerisi var, Türk Tabipleri Birliği öneriyor ama duymuyorsunuz; duyun
arkadaşlar, duyun, dinleyin; dinleyin, işin ehli insanlar
konuşuyor. Lüzumsuz harcamaları kısacaksınız, sağlığa
yatıracaksınız. Sıkıntı büyük; evet, on yedi
yıllık AK PARTİ hükûmetlerinde uygulanan Sağlıkta
Dönüşüm Programı, daha evvel de söyledik bu kürsüde, iflas
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Sayın Başkan,
bir dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Teşekkür ederim.
Bir an önce geri dönmek lazım daha da çok geç
kalmamak için.
Yüce Meclisimizin Genel Kurulunda 46 hekim var,
sizlere sesleniyorum ve eminim aramızda daha geçen ay, daha geçenlerde
yakınını kaybeden, kendisi doktora giden
arkadaşlarımız var, sizlere sesleniyorum: Kırın
artık sizi boğan -kaygının sel, umudun hayal olduğu
memleketimizde, içinden çıkılmaz bir fasite soktuğunuz
memleketimizde- zincirlerinizi ve vicdanlarınızı kalaylayın
sözlerimle, alınmayın sözlerimden. Bırakın
kutuplaştırıcı dil ve söylemleri artık,
sağlık alanında değil, her alanda. Eğer bizim
yapmamıza izin vermiyorsanız siz yapın kanun tekliflerini, biz
oylayalım ama geçirin bunları. Yapamıyorsanız yine gelin,
asıl sorunu çözelim, dertlerimizin hepsi çözüm yoluna girsin ve -asıl
sorunumuz- parlamenter sisteme geçirelim sistemimizi ve doğru dürüst
işleyen bir rejimle ve demokrasiyle işletelim bu Meclisi, yüce
Meclisi işletelim; insanlar ölmesin, sağlık terörü ve diğer
terör, ne varsa hepsi son bulsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bayram Yılmazkaya
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, sigara haram
deniliyorsa Diyanet İşleri Başkanlığına
bağlı çalışanların maaşlarının neden
sigaradan alınan vergilerle ödendiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanımız haram
olmayan bir şeye çıkıp haram diyor, Diyanet de hemen
arkasından haram diye fetva çıkartıyor. Kuran-ı
Kerimimizde sigaranın haram olduğuna dair tek bir kelime yok fakat
faiz, kumar, hırsızlık, yetim malı yemek, rüşvet,
israf; bunlar Kuranda haram olmasına rağmen Diyanetten ses yok.
Kuran kurslarında, tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz ediliyor,
Diyanetten ses yok ama sigara haram! Ordu Belediye
Başkanımızın toplamda aldığı 250 bin
liralık maaş helal ama sigara haram! Vatandaştan kuruşu
kuruşuna vergi alıp Ali Ağaoğlunun 1 milyar 400 milyon,
Mehmet Cengizin 425 milyon liralık vergi borcunu silmeniz haram
değil, yaptığınız israflar, yediğiniz kul
hakları haram değil ama sigara haram! Madem Sigara haram.
diyorsunuz, Diyanet Başkanından cami imamlarına kadar tüm
Diyanetin maaşlarını sigaradan topladığınız bu
vergilerle neden bu vergilerle ödüyorsunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ödünç
23.-
Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, Tel Abyadın yanı
başında bulunan Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi sakinlerinin
Barış Pınarı Harekâtına büyük destek olduğuna ve
Akçakale Belediye Başkanı Mehmet Yalçınkayaya teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; burası Akçakale,
Şanlıurfanın serhat ilçesi -Türkiyenin
başlattığı Barış Pınarı
Harekâtında- Tel Abyadın hemen yanı başında,
kalabalıkları azalmış sokaklar, caddelerden sürekli geçen
askerî konvoylar, ara ara gelen güçlü top atışı sesleri, birkaç
kilometre uzaktan gelen dumanlar, sınır hattına sürekli gidip gelen
ambulanslar
Sınırın diğer yanından bu tarafa
düşen havan topları nedeniyle sivil vatandaşlarımız
şehit oluyor, yaralanmalar ve maddi kayıplar oluyor. Bununla
birlikte, Akçakale sakinleri arasında harekâta büyük bir destek
olduğu görülüyor. İlçede birçok ev ve iş yerine Türk
Bayrağı asılmış, billboardlar harekâtı
destekleyen afişlerle donatılmış durumda.
Mecliste ziyaretimize gelerek Akçakaledeki ve
sınır boylarındaki durum hakkında bilgi veren Belediye
Başkanımız Mehmet Yalçınkayaya teşekkür ediyor, aziz
Türk milletinin her zaman yanlarında olacağını ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
24.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Dünya Askerî Olimpiyat
Oyunlarında altın madalya kazanan millî güreşçi Taha Akgülü
tebrik ettiğine, vefat eden MHP Genel Başkan
Yardımcısı İstanbul Milletvekili Edip Semih
Yalçının oğlu Turan İlteber Yalçına Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; millî güreşçimiz Taha Akgül Çinde
düzenlenen Dünya Askerî Olimpiyat Oyunlarında altın madalya
kazanmıştır. Bayrağımızı dünyanın her
yerinde gururla dalgalandıran Taha Akgül kardeşimi tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
MHP Genel Başkan Yardımcımız
Sayın Edip Semih Yalçın Beyin kıymetli evladı Turan
İlteber Yalçın geçtiğimiz perşembe gecesi elim bir kaza
sonucu rahmetli olmuştur. Genç yaşta aramızdan ayrılan
Turan İlteber Yalçın kardeşim daima sevgiyle, saygıyla,
muhabbetle hatırlanacaktır. Edepli, ahlaklı, cesur, beyefendi ve
samimi kişiliğiyle gönüllerde yer edinen yiğit kardeşim
Turan İlteber Yalçını rahmetle, minnetle yâd ediyorum;
kıymetli hatırası daima kalbimizde yaşayacaktır. Genel
Başkan Yardımcımız Sayın Edip Semih Yalçın Bey
başta olmak üzere, muhterem ailesine ve camiamıza
başsağlığı diliyorum; ruhu şad, mekânı
cennet olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Örs
25.-
Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Trabzon ili Çarşıbaşı
ilçesi Kadıköy, Pınarlı, Küçükköy, Kavaklı, Şahinli,
Erenköy, Yavuzköy, Yeniköy, Çallı, Samsun, Taşlıtepe, Serpilköy
ve Kovanlı Mahallelerinde yaşayan vatandaşların
mağduriyete ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Seçim bölgem Trabzonun
Çarşıbaşı ilçesinde yaşayan
vatandaşlarımızın bir mağduriyetini dile getirmek için
söz aldım.
Trabzon büyükşehir olmadan önce bağlanan
ve aradan geçen yıllara rağmen arıtması birkaç ay evvel
tamamlanan yayla suyuna yakın zamanda gelen geçmişe yönelik
kabarık faturalar Çarşıbaşı ilçemiz Kadıköy,
Pınarlı, Küçükköy, Kavaklı, Şahinli, Erenköy, Yavuzköy, Yeniköy,
Çallı, Samsun, Taşlıtepe, Serpilköy ve Kovanlı
Mahallelerinde yaşayan vatandaşlarımızı mağdur
etmiştir. Suyun arıtmayla içilebilir hâle geleceği günü
sabırla bekleyen vatandaşlarımız TİSKİ
tarafından kendilerine gönderilen geçmişe dönük ve rakamları
milyonları bulan faturalarla neye uğradıklarını
şaşırmışlardır. Bu 13 mahalledeki
vatandaşımızın mağduriyetinin giderilmesi hususunu
yüce Meclisimizin takdirlerine arz ediyorum.
Ayrıca, söz verdiğiniz için teşekkür
ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve
arkadaşları tarafından, hekimlere ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının
nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Ekim 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Esgine söz veriyorum.
Buyurun Sayın Esgin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ESGİN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2002 yılında iktidara geldiğimiz ilk
günden itibaren uygulamaya koyduğumuz Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla sağlıkta bir dünya modeli ortaya
çıkardık. Bu modelin 3 parametresi bulunmaktadır. Evet,
sağlığın hizmet sunumu ile finansmanını
birbirinden ayırdık. Sağlığın hizmet sunumunda
devlet hastaneleri, SSK hastaneleri, Devlet Demiryolları hastaneleri gibi
farklı kurumlara bağlı bulunan hastaneleri Sağlık
Bakanlığının şemsiyesi altında topladık.
Sosyal güvenlik sistemimizde bir reform yaptık ve tüm toplum kesimlerini
sosyal güvenlik şemsiyesi altına topladık. Aile hekimliği
sistemiyle birinci basamak sağlık hizmetlerinde dünyanın
gittiği yere gittik. Yapılan devrim niteliğindeki uygulamalarla
TÜİK istatistiklerine göre yüzde 39 mesabesinde bulunan sağlıkta
memnuniyet oranları yüzde 78lere gelmiştir. Bebek ölüm
hızı binde 40lardan binde 8lere kadar gerilemiştir, anne ölüm
hızında da önemli azalmalar kaydedilmiştir. Hastanelerimizin ve
sağlık kuruluşlarımızın fiziki ortam ve hizmet
standartlarını da en üst standartlara
çıkardığımızı söyleyebiliriz. Bu kapsamdaki
çalışmalarımızı sağlık personelimizin
çalışma şartlarından hastanelerimizdeki fiziki
düzenlemelere kadar birçok başlık altında çok yönlü olarak
sürdürmekteyiz.
Sağlık hizmeti verme ve sağlık
hizmeti alma kültürünün geliştirilmesi de en önemli önceliklerimizdendir.
Bu anlayışın tüm sağlık çalışanları ve
hastalarımız tarafından da tüm yönleriyle
paylaşılmasını arzu ediyoruz.
Kutsal saydığımız bu hizmeti
yaparken amacı insanlara hizmet olan fedakâr sağlık
çalışanlarımıza yönelik şiddet, sadece
sağlıkçılara yönelik olarak değil bütün insanlar için
hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği ve sonuna kadar mücadele edilmesi
gereken bir sorundur. Konuya sadece bir asayiş sorunu olarak
yaklaşmak ve çözümünü sadece bir noktada aramak netice vermemektedir.
Bunun için, toplum olarak şiddete karşı bir tutum
geliştirmek zorunda olduğumuza inanıyorum.
Hastanın güvenle hizmet alabileceği,
hekimin de güvenle hizmet vereceği ortamı oluşturmak en
öncelikli hedeflerimizdendir. Bu kapsamda Sağlıkta Şiddet Eylem
Planını hazırladık ve aşama aşama uyguluyoruz.
Sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara karşı aldığımız tedbirleri,
başlattığımız uygulamaları bütüncül bir
sağlık çalışanını koruma programı hâline
dönüştürdük. Bakanlığımız, sağlıkta
şiddetle alakalı gereken adımları tereddüt göstermeden
atmakta ve tedbirleri almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Ne
yaptınız? Ne yaptınız?
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Özellikle 2002
yılından itibaren gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında gerekse Sağlık Bakanlığı nezdinde
sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla proaktif
uygulamaları hayata geçirdik. Bu uygulamalar hassasiyetle takip edilmekte
ve kapsamı hasta güvenliği ve sağlık
çalışanları güvenliği açısından özellikle
geliştirilmeye devam edilmektedir.
Sağlık Bakanlığı nezdinde
yaklaşık on beş yıldır aktif şekilde hizmet veren
hasta hakları birimi yanında, yaklaşık yedi
yıldır da çalışan güvenliği birimleri ve Beyaz Kod
uygulaması faaliyete geçirilmiştir, 2018 yılında
yapılan 2 önemli yasal düzenleme de bu noktada atılan önemli
adımlardır. Sağlık çalışanlarımıza
yönelik şiddet hadsizliğini gösteren kişilerin CMK 100üncü
madde kapsamında tutuklu yargılanabilmesi olanağını
tanıdık.
Bu vesileyle aziz milletimizin ihtiyaç duyduğu
her yerde hizmete hazır olan sağlık ordumuzun şefkat
kahramanlarını, fedakâr hekimlerimizi, hemşirelerimizi,
sağlık memurlarımızı ve bütün sağlık
çalışanlarımızı gönülden kutluyor, milletim adına
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim.
Buyurun Sayın Özel.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, hekimlere ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddete dikkat çeken grup
önerilerinin oylamasının tarihî önemi olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir önceki dönemde ve ondan önceki dönemde toplam 9 kez, hekime karşı
şiddetle ilgili konuya dikkat çeken grup önerileri reddedildikten sonra,
Ersin kardeşimiz bütün Türkiye'nin önünde karnından
bıçaklanıp hepimizi göz yaşlarına boğunca o komisyon
kurulmuştu. Bugün yine görüyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi
böylesine hassas bir konuyu reddetme niyetindedir. Bu oylamanın tarihî
önemi vardır, tarihe kayıt düşüyoruz. Bu açıdan, grubumuzu
yoklama talebine ve ardından açık oylamaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özel, Sayın Bingöl, Sayın Budak, Sayın
Tığlı, Sayın Sümer, Sayın Aydoğan, Sayın Kılıç,
Sayın Sarıaslan, Sayın Gürer, Sayın Şevkin, Sayın
İlgezdi, Sayın Keven, Sayın Kılınç, Sayın
Şahin, Sayın Aygun, Sayın Çelebi, Sayın Aksoy, Sayın
İlhan, Sayın Ünsal, Sayın Yılmazkaya, Sayın Ünlü.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sizden istirhamım, bahçeye bir anons koyalım,
vekil arkadaşlar bahçede duymuyorlar, onun için Genel Kurula gelemiyorlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlıyorum.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve
arkadaşları tarafından, hekimlere ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının
nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Ekim 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvelki konuyla
ilgili bir söz talebim vardı, oylamadan sonra verilecekti. Bir
açıklama getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve her türlü şiddete, özellikle sağlık
çalışanlarına yönelik şiddete karşı
olduklarını kanuni düzenlemelerle ortaya koyan bir parti
olduklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Biraz evvel CHP Grup Başkan Vekilimiz söz
alınca ben de o söze istinaden söz istemiştim zatıalinizden,
yoklama istenildiği için yoklamaya geçilmişti. Ancak şunu ifade
etmek isterim ki biraz evvel biz bu önergeye hayır oyu vermekle
şiddete karşı olmadığımız anlamı
çıkarılamaz. Bu bir çarpıtmadır. Biz her türlü şiddete
ve özellikle sağlık çalışanlarına şiddete
karşı olduğumuzu kanuni düzenlemelerle ortaya koymuş bir
partiyiz.
İkinci olarak da şunu hakikaten ifade
etmek isterim: Meclis İçtüzüğünün 57nci maddesi Tezkerelerin
oylanması ile kanunların oylanması esnasında, işaretle
oylamaya geçilirken en az yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge
vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir. demektedir.
Dolayısıyla önergelerde yoklama istenemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu bir fırsatçılık olarak kollamak ve
yüce Meclisin kapatılmasına vesile olmaya çalışmak kabul
edilemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
öncelikle şunu ifade edelim: Biraz önce biz Şiddete evet
diyorsunuz, hayır diyorsunuz. demedik. Dediğimiz şudur: Bu
tip önergeler tarihî önergeler. Kim salonda, kim salonda değil; yoklamayla
belli olması lazım. Niye? Soma faciasından on beş gün önce
Bütün madenler güvenlidir. diyen milletvekillerinin şimdi vicdanı
rahat mı? Biz, herkes oy kullanırken vicdanıyla ve milletten
aldığı vazifeyi yapmanın şuuruyla oy kullansın
isteriz. Bizim tespitimiz bundan ibarettir. Yoksa Evet diyenler şunu
diyor, hayır diyenler
Böyle bir cümlemiz olmadı.
Ancak Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekili kendilerinin rejime kasteden Anayasa
değişikliğine uyum yapma
fırsatçılığıyla yaptıkları İç Tüzükte
dedikleri düzenlemeyi yapmışlardı. Anayasa Mahkemesine gittik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Anayasa Mahkemesi
verdiği gerekçeli kararında Meclisin her türlü işlemini her
şart altında toplantı yeter sayısı olan 200ün salonda
olmasıyla yapacağını karara bağladı ve bu durumda
hem sizin doğru bir kararınızla hem de tüm Meclis Başkan
Vekillerinin kararıyla her oylamadan önce -eskiden olduğu gibi-
Anayasa Mahkemesi kararına uygun şekilde tatbik ediliyor. O sizin
gönlünüzden geçen, rejime kasteden Anayasa değişikliğinden sonra
-aynı kelimeyle söylüyorum- fırsatçılıkla
yaptığınız İç Tüzükte vardı. Anayasa Mahkemesi
bunu Anayasaya uygun şekilde yorumladı, bu Meclisi 80 kişiyle
çalıştırmaya çalışmak millî iradeye
saygısızlıktır. Kaldı ki Genel
Başkanınız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Meclis
gündemimizde çok önemli hazırlıklarımız bulunuyor.
Milletvekili arkadaşlarımızın Meclise iştirak
noktasında zayıf olduklarını Grup Başkanı ve
Başkan Vekili arkadaşlarımızdan istihbar ettim. Üç günümüzü
bu Meclis çalışmalarına örnek bir parti olarak veremezsek bize
yazıklar olsun. Arkadaşların sizleri bahçelerden toplayıp
gruba getirmemesi lazım. diyor. Siz hâlen daha 30 kişiyle
oylamayı savunuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bütün
arkadaşlarımızın kimisi Komisyonda kimisi kendilerini
ziyaret eden
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hangi komisyonda?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Plan ve Bütçe Komisyonunda.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kaç kişi var, kaç
kişi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Plan ve Bütçe Komisyonunda şu anda çalışan
arkadaşlarımız var. Aynı şekilde kendilerini ziyarete
gelen vatandaşlarımızın sorunlarını dinlemeyle, onların
problemlerine çözüm üretmeyle ilgili
Bakınız, biraz evvel yoklama isteyen 20
milletvekili yoklama sonrasında burada yoktu, 7-8 CHPli
arkadaşımız vardı. Dolayısıyla siz kendi
talebinize saygılı olun öncelikle değerli arkadaşlar.
Velhasıl, Anayasa Mahkemesinin vermiş
olduğu gerekçeli karar sonuç itibarıyla bizi bağlamaz. Anayasa
Mahkemesinin kararı herkesi bağlar ama gerekçesinde ifade ettiği
hususlar ayrı hususlardır, o başka maddeye mülhemdir. Her zaman
zaten burada 200 kişinin var olduğu, Meclisin açılmasıyla
beraber
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
kabul edilmektedir yoksa zaten açılamaz.
Açılıp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Açılır,
açılır!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sözlerimi bitiriyorum efendim.
Sonuç itibarıyla, 200 kişi olmadan da
burada olduğu var kabul edilerek açıldığı hepimizin
malumudur. Görüldüğü gibi de bizim 200 milletvekilimizin üstünde de burada
olduğumuz açıktır. Zira, değerli arkadaşlar, bunu hep
beraber biliyor ve uyguluyoruz. Dolayısıyla bu konuda
fırsatçılığı kimin yaptığını da
ekran başından sayın milletimizin kendisi takdir etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkkan
30.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle milletin vekillerinin
ve Parlamentonun itibarsız hâle getirildiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
aslında, Sayın Grup Başkan Vekilini ve milletvekillerini
anlamakta güçlük çekmiyorum, yaptıklarını da çok
ayıplamıyorum, çok da yadırgamıyorum. Zira milletin
vekilleri bulundukları Parlamentoyla beraber itibarsız hâle
getirilmiştir mevcut Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi denilen o ucube sistem sayesinde. Milletvekilleri burada ne yapacak
söyler misiniz bana? Sadece köşkten gelen emirleri hukuka uygun bir hâle
getirip kanunlaştıracaklar; onun dışında,
milletvekillerinin hiçbir işlevi kalmadı. Dolayısıyla
arkadaşları da çok garipsemiyorum yani burada bulunmak artık
onlar için zül hâline geldi; onları da anlayışla karşılıyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) İYİ
PARTİden kaç kişi var bir bak bakalım arkana ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biraz evvelki ifadeniz:
Biz vatandaşlarımızın dertlerini dinleyip bunların
çözümü yönünde fikirler üretmeye çalışıyoruz. Kiminle? Siz,
bakanları görebiliyor musunuz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Arkana dön bak
bakalım kaç kişi var?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nerede, hiç bakan gördünüz
mü şimdiye kadar? Açın fotoğraflara bakın, ben size iddia
ediyorum, grubunuza getireyim, bakanların resimlerini göstereyim,
isimlerini saymakta çoğu zorluk çekecek ve bunda da haksız
değiller, zira o bakanları göremiyorsunuz. Bizim görmememiz normal,
biz muhalefet partisiyiz, bakanlar bizi çok kale almayabilirler ama sizler bile
göremiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunun bütün kabahati
mevcut sistemdir. Sizleri, Parlamentoyu itibarsız hâle getiren bu sisteme
son vermezseniz bu milletvekillerinin bu Meclise katılımında her
seferinde zorluk çekersiniz. Size bir iddiada bulunuyorum: Eğer Sayın
Özgür Özel gibi her oturumda yoklama istersek sizin burada Meclisi
çalıştırmanız mümkün değil, bu hâlinizle dökülürsünüz,
tel tel dökülürsünüz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
Toparlayalım ayrıca gündemi.
31.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederiz.
Tabii, biraz önce duyduklarımız,
bırakın bir Parlamentoda en çok sandalyeye sahip olan partinin Grup
Başkan Vekilini normal şartlarda bu konulardan çok uzak bir
vatandaş tarafından ifade edilse dahi kabul edilemez. Millete
gideceksiniz, oy talep edeceksiniz O sandık yürütmeye, bu sandık
yasamaya. diyeceksiniz, milletin oylarıyla burada en çok sandalyeyi
alacaksınız, ondan sonra salonda 35 milletvekili olacak ve Grup
Başkan Vekili diyecek ki: Meclis Başkanı, olmasa bile
bakıp da
Yani siz başta yaptınız ya, müşahedeyle
baktınız ve açtınız. Dediniz ki: Benim kanaatime göre
burada 200 kişi var. Diyor ki: 35-40 kişi varken de var kabul edip
bütün gün devam edebilir. Ben bunu bırakın şahsınıza
iktidar partisinin Meclis Başkan Vekillerine dahi kesinlikle
yakıştıramam. Bu, Başkanlık Divanına alenen
hakarettir. Görevi yapmıyorsunuz, 35 kişi olduğu hâlde 200
kişiymiş gibi yapıp Anayasaya karşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Başkanlık Divanı diyor. Yani -şu
anda 1 Adalet ve Kalkınma Partili, 1 Cumhuriyet Halk Partili, 1 Milliyetçi
Hareket Partili üye- zatıalinizin riyasetinde Meclisi yöneten heyete diyor
ki: Hepimiz biliyoruz ki 40 da olsa 200 gibi yapabiliyor. Ben bunu kabul
etmiyorum ve bundan sonra herhangi bir Meclis Başkan Vekili Sayın
Grup Başkan Vekilinin oturumunda müşahedeyle açarsa onun
suizannı altında kalmış olur. Bunun için de
şahsınızdan haddim olmayarak istirham ederim ki beyefendinin
bulunduğu oturumları kesinlikle müşahedeyle açmayınız
ve elektronik olarak o 200 kişinin burada olduğunu tescil ve tayin
ediniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bunu
devam ettirmeyelim isterseniz.
Buyurun.
32.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ancak beyefendinin söylediği büyük bir
çarpıtmadır. Biraz evvel -tutanaklara bakılabilir- ben bu 200
sayısının aranmasıyla ilgili meseleyi Anayasa Mahkemesinin
gerekçeli kararına istinaden Bu her zaman aranması gereken bir
sayıdır. şeklindeki ifadelerine atıf yapmak suretiyle
kullandım. Ancak, her zaman olduğu gibi, bir çarpıtmayla
karşı karşıyayız. Ben Başkanlık
Divanını tenzih ederim.
Bu sözleri de Meclisin mehabetinden tenzih ederek
teşekkürlerimi sunarım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
ifadelerinde Başkanlık Divanına zımni bir hakaretin söz
konusu olduğuna ve İç Tüzük hükümleri gereğince kınama
cezası verilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekilinin ifadeleri
tutanaklardan okunursa, zatıalinizin Başkan Vekilliği
yürüttüğü heyete zımni bir hakaret söz konusudur. İç Tüzük
hükümlerine göre, Sayın Grup Başkan Vekilinin bu konuda kınamayla
cezalandırılmasını talep ediyoruz. Heyetinize bu hakareti
biz normal görmüyoruz, reddediyoruz. Reddettiğimiz bu hakaretin
karşısında Sayın Grup Başkan Vekiline ilgili hükümler
gereği bir kınama cezası verilmesini talep etmekteyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 104, 106, 53 ve 54
sıra sayılı kanun tekliflerinin bu kısmın
sırasıyla 3üncü, 4üncü, 5inci ve 6ncı sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 22 Ekim 2019 Salı günkü (bugün)
birleşiminde gündemin Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında yer alan 17/10/2019 tarihli ve (3/882)
esas sayılı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin
okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde yapılması ve
Genel Kurulun bu birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun
Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına; 106
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/10/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu
Çankırı
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 104, 106, 53 ve 54
sıra sayılı kanun tekliflerinin bu kısmın
sırasıyla 3üncü, 4üncü, 5inci ve 6ncı sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
22 Ekim 2019 Salı günkü (bugün)
birleşiminde gündemin Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında yer alan 17/10/2019 tarihli ve (3/882)
esas sayılı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin
okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde yapılması ve
Genel Kurulun bu birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun
Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
106 sıra sayılı Kanun Teklifine
kadar olan işlerin görüşmelerinin 22 Ekim 2019 Salı günkü
(bugün) birleşiminde tamamlanamaması hâlinde 23 Ekim 2019
Çarşamba günkü birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun
Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
106 sıra sayılı Kanun Teklifine
kadar olan işlerin görüşmelerinin 23 Ekim 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde tamamlanamaması hâlinde 24 Ekim 2019 Perşembe günkü
birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
30 Ekim 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
31 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde
33 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi;
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
önerilmiştir.
106 Sıra Sayılı Edirne Milletvekili
Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile 40
Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214)
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
Bölüm |
1
ila 10uncu maddelerden |
10 |
Bölüm |
11
ila 19uncu maddelerden |
9 |
Toplam Madde Sayısı |
19 |
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin şahsında zatıalinize yöneltilen bu ifadeyi
herhangi bir cezai yaptırıma uygun görmediğiniz için size de
hayret ediyorum.
Hakaret etmek toplumda çok
sıradanlaşmış bir iş ama
BAŞKAN Sayın Türkkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisine yani bizim temsil ettiğimiz Meclise, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin neye tekabül ettiğinin bilincinden yola çıkarak kimse
hakaret edemez, Meclisi küçük düşüremez. Sizin gösterdiğiniz dikkate
teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Peki, ben bunu bir
kınama olarak nitelendirebilirim. Teşekkür ediyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Hakaret etmek toplumda hoş
karşılanmaz, doğru da değildir ama bazen
doğruları dile getirdiğinizde bu bir hakaret olarak
addedilebilir. Mesela ben -Sayın Zülfü Demirbağ burada mı?
Şu anda çıkmış, bugün çok gördüm ortalıkta- Sayın
Zülfü Demirbağa, bir dönem, yine böyle çok ortada
dolaştığı bir dönem Sen konuşma! deyip kendisine
geçmişte yargılandığı yolsuzluk, zimmet ve irtikap
suçlarıyla ilgili hatırlatmada bulundum İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde çalıştığı dönemde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 4. Ağır
Cezada
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ağır cezada
yargılandı.
Kendisi de gitmiş, bu konuda bir tazminat
davası açmış.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ve
kazanmış.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Tazminat davası
dosyalarına da ben o gün bu dosyalarla ilgili gazete kupürlerinin hepsini
de koydum, içinde Sabah gazetesi de olan yani şu anda havuz
medyasında bulunan Sabah gazetesinin kupürlerini de koydum, mahkemeden de
rica ettim, dedim ki bu dosyaları lütfen isteyin. Zira, bizim
dosyaları görme imkânımız yok. Siz isteyin, o konuda
değerlendirme yapın. Mahkeme ilk celsede tazminata hükmetmiş,
7.500 lira tazminat cezası, eyvallah
Şimdi, bakın, bir
kişiye katilse katil demek hakaret değildir; bir kişiye
yolsuzluk yapıyorsa Yolsuzluk yapıyorsun. demek hakaret
değildir. Bunlar ispata değer şeylerdir.
Değerli arkadaşlar, bir kişi bu
konuda kalkar birisini suçlarsa o da çıkar der ki: Hayır, ben
yolsuzluk yapmadım. Ben irtikap, zimmet suçu işlemedim. Ama
İstanbulu takip eden bütün buradaki milletvekilleri bilir ki bu
arkadaşımız bu suçlardan ciddi anlamda yargılandı, o
dönemin en büyük faillerinden bir tanesiydi.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ne oldu? Sonra ne
oldu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Şimdi 7.500
lirayı ben ödedim. Bugünden sonra bir ceza davası veyahut da bir
tazminat davası daha açmasını bekliyorum. Ödeye ödeye devam
edeceğiz, bu sezonu da böyle bitireceğiz ama her seferinde kendisiyle
bu dosyaları yüzleştireceğim.
Şimdi, gelelim bütçeye. Memleketin en önemli
meselesi bütçe. Bütçe açık veriyor, bütçe açık verdikçe Hükûmet
maaşları ödemekte zorlanıyor. Yeni bir yasa teklifi
hazırlandığını duyuyoruz, ne kadar gerçek bilmiyorum.
Tazminat hak eden kamu görevlilerinin ve işçilerin tazminat haklarına
taksit yapmayla ilgili bir kanun teklifi hazırlanıyormuş. Yirmi
sene, yirmi beş sene çalışan işçi, memurun en büyük
beklentisi tazminatını alıp hayatının ondan sonraki
bölümünü daha rahat, huzur içerisinde tamamlamaktır. Eğer siz bu
tazminata vade yaparsanız bu insanlar hayatlarının geri kalan
bölümlerinde rahat yüzü görmeyecekler. Eğer varsa böyle bir
hazırlık bu hazırlığın geri çekilmesini öncelikle
yüce Meclisinizin nezdinde iktidar partisi milletvekillerinden rica ediyorum.
Trafik cezaları konusu var. Bizi
çevirdiğinde herkesin söylediği tek şey: Çok ceza kesiyorlar,
çok para cezası ödüyoruz. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Her şeye ceza
kesiyorlar, her harekete trafik cezası kesiyorlar. diyorlar. Millet
geçinmekte zorlanırken trafik cezaları gerçek anlamda milletin
bütçesini sarsmakta.
Ecrimisil cezaları; ben biliyorum, Demirciler
köyünde, Dilovasının Tepecik köyünde ahırda 2 tane ineği
var, ufak bir taşması var hazine arazisine, ecrimisil gelmiş,
diyor ki: Ya ben 2 tane ineğimi satsam bu ecrimisili ödeyemem.
Ahır, yıkmış adam, gidiyor. Yani bütçe
açığını trafik cezalarıyla, köylünün ineğini yaşattığı
ahırlara ecrimisil cezası kesmekle halledemezsiniz. Bütçe
açığını halletmenin esas yolu, üretmekten geçiyor.
Size bir rakam vereceğim. Lateks eldiven var
bilir misiniz? Hekimlerin kullandığı, veterinerlerin
kullandığı, hatta hanımların, güzellik uzmanlarının
kullandığı lateks eldiven, en basit imalatlarından bir
tanesi. Türkiye'de lateks eldiven imal edilmiyor ve 150 milyon dolar para
ödüyoruz ona. Ne kadar günah, ne kadar ayıp bizim için değil mi?
Üretmekten vazgeçmeden, üretmeye teşvik etmekten başka hiçbir çözümü
yok bu işin. Yani kalkıp köylüye ceza kesmekle, arabaya trafik
cezası kesmekle bütçe açığını kapatamayız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, yerinizden söz vereyim,
buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağın, Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; demin
kürsüde söz alan sözcü, benim geçmişte, İstanbul Belediyesinde
hakkımda açılan bir davadan dolayı işte, hırsızlıkla,
yolsuzlukla vesaire vesaire suçlandığımı ifade etti. O
devirde Sayın Cumhurbaşkanımız Belediye Başkanı
iken o zamanki Hükûmet tarafından -isminden bahsetmeyeyim- işini
bitirmek üzere gönderilen müfettişler tarafından başta
Başkanımız olmak üzere tüm belediye görevlileri hakkında,
üst düzey görevliler hakkında davalar açıldı. Bana açılan
davada; İSTAÇ Yönetim Kurulu üyesi olarak bir genel müdüre makineleri
kullanma yetkisi vermişiz -sadece bu- bir iş makinesini vermiş
kullandırmış ağaç dikiminde; dolayısıyla,
usulsüzlükten açılmış ve hakkımda takipsizlik kararı
verilmiş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, Rahşan
affına takıldı o; takipsizlik değil.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Daha
önceden sataştığı için
Davanın mahiyetine
bakarsanız; takipsizlik kararı verildi ara dönemde.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Rahşan affına
takılan bir ceza.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Milletvekili olmadığım dönemde takipsizlik kararı verildi
benim hakkımda.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Rahşan affına
takıldı. Milleti yanıltmayın; dosyayı ben biliyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bir
dinlemesini bil ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dosyayı ben
biliyorum; belki utanırsınız diye söylemek istemedim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Takipsizlik kararı verildi. Sen kalktın buradan itham ettin, ben dava
açtım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen değil, siz; siz
diyeceksiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Hırsızlıkla itham ettin; 10 milyar kazandım;
kesinleşmedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben bu parayı da
Haram bir para, bana göre haram. Neden? Çünkü kaynağı
belli olmayan bir parayı çoluk çocuğuma ben yedirmem.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Belediyeden çalmadım,
belediyeden çalmadım. Rahat ol! Belediyeden çalmadım; rahat ol!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yok
yok, yanlış anlama; bir müsaade edersen
Kaynağını
bilmediğim, kaynağını bilmediğim bir parayı ben
çoluk çocuğuma yedirmem.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yolsuzluk yapmadım
belediyede; rahat ol! Rahat ol, çalmadım.
BAŞKAN Evet, tamam.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bütün İstanbul bilir
senin ne olduğunu. Bak, bütün İstanbul bilir senin ne olduğunu.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Alacağım o parayı senin şahsiyetinle mütenasip bir
tatlı alıp ikram edeceğim arkadaşlara.
LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İstanbuldaki herkes
tanır seni, herkes tanır; hangi yolsuzluklara alet olduğunu da
bilir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Senin
şahsiyetinle mütenasip bir tatlı alıp arkadaşlara ikram
edeceğim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bütün İstanbul bilir
seni. Bütün İstanbul bilir seni, tanır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 104, 106, 53 ve 54 sıra
sayılı kanun tekliflerinin bu kısmın sırasıyla
3üncü, 4üncü, 5inci ve 6ncı sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 22 Ekim 2019 Salı günkü (bugün) birleşiminde gündemin
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
kısmında yer alan 17/10/2019 tarihli ve (3/882) esas sayılı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin okunarak görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılması ve Genel Kurulun bu
birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına; 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özele söz veriyorum.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, oturumu izleyen çok değerli
genç arkadaşlar; 16 Nisan tarihinde rejime kasteden bir anayasa
değişikliği yaptı Adalet ve Kalkınma Partisi;
ardından, hepimizin çocukluğundan beri bayrak
kırmızısı bildiğimiz Anayasayı turkuaz,
sarayın renginde bastılar. Geçen bütün seneyi bunu eleştirmekle
geçirip
Nihayet her ne kadar meri olsa da ama değişikliğinin
öncesinde, sırasında ve sonrasındaki OHAL,
haksızlıklar, baskılar ve eşitsizliklerle meşru olmasa
da Anayasa, Meclis tarafından olması gereken renkte yani sarayın
turkuaz renginde değil, al bayrak renginde basılmış. Bu
mücadelemizin sonuç verdiğini memnuniyetle takip ettik. (CHP
sıralarından alkışlar)
Gelelim grup önerisine, Meclis nasıl
çalışacak? Biz rejime kasteden Anayasa değişikliği
yapılırken dedik ki: Bakanlar şimdi milletin bakanları,
milletin seçtiği Parlamentodan çıkıyor, istisna olarak
dışarıdan görevlendirilse de burada yemin ediyor, güvenoyu
alıyor Kabineyle birlikte ve gerekirse güvensizlik oyu ve gensoru
mekanizmalarıyla denetlenip düşürülebiliyor ama sarayın
bakanı düzenine geçerseniz milletin işine bakanlardan yetkiyi
aldığı yürütmenin başının ağzının
içine bakanlara geçersiniz. Geçtiğimiz on altı ayı bakan
aramakla geçirdiniz. Anayasa değişikliğinde ne
eleştirdiysek geçen yaz ve yaz sonrası kampınızın
şikâyet konusu oldu. Bakanlara erişemiyoruz, telefonlara
çıkmıyorlar, çok kibirliler. Ve buna grubunuz yürütmeyle beraber bir
çözüm buldu. Nedir çözümleri? Nöbetçi bakan uygulaması. Dünya siyaset
tarihinin en utanç verici uygulaması. Eğer rejime kasteden Anayasa değişikliğini
yapmasaydınız o bakanlar burada oturuyorlardı, şimdi
koltukları sökük. Sizler talebinizi, denetiminizi onlara ve yüzüne
karşı sözlü sorularda salı günleri en önemli denetim imkânıyla
sorabiliyor, notunuzu iletiyor, ulaşıyordunuz. Şimdi bakanlar
yukarıda bir odada nöbetleşe tutuluyorlar ve milletin bakanı
milletin Meclisine, milletin vekilinin ayağına gelirken şimdi
sizler bakanlara ulaşmak için onların ayağına gidiyorsunuz.
Onun için de size bir görüşme, bir temas odası kuruldu. Bunu kabul etmiyoruz,
bunu son derece ayıplı bir durum olarak görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Nöbetçi bakan uygulaması
ülkeyi getirdiğiniz acınası durumun fiiliyatta itirafı,
kâğıt üzerinde kabulü ve Parlamentoya fiziken de bir ayıp olarak
yaşatılmasıdır. Bakan dediğin Meclise karşı
sorumlu olur. Bugün bakan dediğiniz kişi size karşı sorumlu
değilse... Yazılı soru önergelerinin yüzde 7sini cevaplamış
kadın bakanlarımız ve erkek bakanlarımız, akıl
alır gibi değil. Sözlü soru sorama, gensoru vereme ve bir tek
şey bil, milletimiz beş yıllığına birisini seçti,
o birisi hepsini yapacak ve biz de burada parmak kaldırma oyunu
oynayacağız. Bakın, bu sistem milletvekillerinin vicdanına,
kalbine ve aklına ihtiyaç duymuyor, sadece parmaklarınıza;
şifreyi girsin, parmak izini okutsun ve hep birlikte aynı oyu
kullansın diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu, millete karşı
yapılmış, Parlamentoya karşı yapılmış
en büyük saygısızlıktır. Milletin vekilini parmak vekil
durumuna düşürenlere yazıklar olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, sataşma nedeniyle
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, AK
PARTİ grup önerisi üzerinde Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki ifadeleri ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki ifadelerine
katılmasının mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tabii, biraz evvelki konuşmaların hiçbirine
katılmak mümkün değil. Egemenlik kayıtsız şartsız
millete aittir ve 16 Nisanda milletimiz bu egemenliğini referandumda
verdiği kararla hayata geçirmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi zembille inmemiştir,
millet iradesiyle gerçekleşmiştir. Herkes millet iradesine saygı
göstermek mecburiyetindedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Turkuaz rengine gelince: Turkuaz rengi bir Türk
rengidir, Türk milletinin rengidir, sarayın veya başka bir yerin
rengi değildir. Kırmızı renk de bizimdir, turkuaz rengi de
bizimdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bayrağı da turkuaz
basarsınız siz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Renkler arasında ayrım yapmayın. Ay
yıldızlı al bayrağımızın şekli,
şemaili, biçimi Anayasamızda yazılıdır;
değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
Karıştırınca çorba oluyor, maalesef hakikat ortadan
kayboluyor.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla
bu konuda rejime kasteden bir durum söz konusu değildir. Rejimimiz
cumhuriyet rejimidir. Parlamenter Hükûmet sistemi yerine, millet iradesiyle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi caridir.
Nöbetçi bakan uygulamasını sizler de talep
ediyordunuz. Bakanları burada görmek istiyoruz, onlarla konuşmak istiyoruz.
diye muhalefet, siz de talep ediyordunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sonuç itibarıyla talebiniz
karşılandı, niçin hâlâ bas bas bağırıyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Genel Kurulda, Genel
Kurulda, yukarıda değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Meclis sert kuvvetler ayrılığı
sistemi çerçevesinde yasama faaliyetini yürütmekte ve hem
Cumhurbaşkanına hem de bakanlara karşı Yüce Divan
sıfatıyla kendi denetim hakkını da ortaya koymaktadır.
Bakanlar Meclise karşı hukuken de siyaseten de sorumludur. Bunun
böyle kayda geçmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, her şeyin gözler önüne açıkça
serilmiş olmasının telaşa sebebiyet verdiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
telaşın sebebi her şeyin gözler önüne açıkça serilmiş
olmasıdır. Millete giderken dediniz ki Güçlü Meclis olacak. Oysa
bir tane milletvekili geçen dönem yapılan yasama faaliyetlerinde gerçekten
ve fiilen yer almadı. Bütün hepsini bakanlar müjdeledi. Dediler ki:
Şu kanunu hazırladık, yolluyoruz. Altına imza atıp
Anayasaya karşı muvazaa suçu işlediniz.
Yüzde 51le geçmiş olan bir Anayasa
değişikliğinde millet, kendilerine söylediğiniz, 45
televizyon kanalı, 35 gazete, 800 yerel gazete, devletin bütün
imkânları, örtülü ödenek ve OHAL sopası altında
yaptığınız ve tamamen yanıltarak, vatandaşı
yanlış bilgilendirdiğiniz bir süreçte küçük bir farkla karar
vermiş. Cesaretiniz varsa, sadece ve sadece
Cumhurbaşkanının tarafsızlığı maddesini
referanduma getirin, el mi yaman bey mi yaman millet size göstersin. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Bu konu bana göre yeterince
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum efendim, bir cümleyle bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
37.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, herkesi
millet iradesine saygıya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, 16 Nisan 2017de bu
konu referanduma sunuldu, milletimiz kararını verdi. Mevcut
şartlar çerçevesinde 2018de Cumhurbaşkanlığı
seçimleri yapıldı, kararını verdi mevcut hâliyle. 31 Mart
2019da yerel yönetim seçimleri yapıldı ve -Cumhur
İttifakının bu yeni sistemle ilgili kanaatleri ortada- Cumhur
İttifakı yüzde 53,54lere varan bir oy oranına
ulaşırken bu yapılanın millet tarafından tasdik
edildiği tekrar ortaya çıktı. Yenilen pehlivan güreşe
doymazmış. Tekrar tekrar bu meseleyi temcit pilavı gibi sistemin
önüne getirmenin, milleti meşgul etmenin Meclisin
çalışmasına sekte vurmaktan başka bir işe
yaramadığını ifade etmek istiyor, milletin iradesine
herkesi saygıya davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklamaya geçiyoruz.
Sayın Özel, Sayın Kılıç,
Sayın Emre, Sayın Tığlı, Sayın Sümer, Sayın
Aydoğan, Sayın Tanal, Sayın Karabat, Sayın Keven,
Sayın Şevkin, Sayın Kaya, Sayın Şahin, Sayın
Kılınç, Sayın Zeybek, Sayın İlhan, Sayın Ünsal,
Sayın Çelebi, Sayın Kadıgil, Sayın Bülbül, Sayın
Yılmazkaya.
Yoklamayı başlatıyorum, üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.55
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlıyorum.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 104, 106, 53 ve 54
sıra sayılı kanun tekliflerinin bu kısmın
sırasıyla 3üncü, 4üncü, 5inci ve 6ncı sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 22 Ekim 2019 Salı günkü (bugün)
birleşiminde gündemin Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında yer alan 17/10/2019 tarihli ve (3/882)
esas sayılı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin
okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde yapılması ve
Genel Kurulun bu birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun
Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına; 106
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 92nci
maddesine göre verilen bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
vardır, okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde UNIFIL'e, 31/10/2019
tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için
Anayasanın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/882)
17 Ekim 2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
11.8.2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006) sayılı Karar ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 05.9.2006 tarihli ve 880 sayılı
Kararıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye,
Lübnan'da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücüne
(UNIFIL) Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı
sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 16/10/2018 tarihli ve 1201 sayılı
Kararıyla 31/10/2018 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır.
Türkiye UNIFIL'e yaptığı katkılarla
barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında
önemli bir işlev üstlenmiştir. Bu çerçevede, Türkiye'nin
katkısı gerek Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek
bölgesel ve küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker iş
birliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi
nezdinde görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve
istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine
hizmet etmiştir. Bu itibarla, UNIFIL'e katkımızın
sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.
UNIFIL'in görev süresi Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 29/8/2019 tarihli ve 2485 (2019) sayılı
Kararıyla 31/8/2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
Bu hususlar ışığında ve
Lübnanla ikili ilişkilerimiz ve bölgedeki güvenlik şartları da
göz önünde tutularak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
UNIFIL'in görev süresinin uzatılması yönündeki 2485 (2019)
sayılı Kararı uyarınca; hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 31/10/2019
tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL'e iştirak etmesi ve bununla
ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması
için gereğini Anayasa'nın 92nci maddesi uyarınca bilgilerinize
sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Şimdi, alınan karar
gereğince Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç
Tüzükün 72nci maddesine göre görüşme açacağım. Gruplara ve
şahsı adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri
gruplar için yirmişer dakika ve şahıslar için onar
dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okutuyorum.
Gruplar adına:
1) İYİ PARTİ Grubu adına
Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.
2) Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
3) Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz.
4) Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık.
Şahıslar adına:
1) İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel.
2) İstanbul Milletvekili İffet Polat.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
konuşurken sesleriniz bir uğultu oluşturuyor.
Dolayısıyla, konuşmak isteyenler kulise çıksınlar
sayın milletvekilleri.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
kahveye çevirdiler burayı ya, vallahi billahi.
BAŞKAN Şimdi, İYİ PARTİ
Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgine
söz veriyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Lübnanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararına dayanan Barışı Koruma Harekâtına katkı
sağlayan Silahlı Kuvvetlerimizin görev süresinin Kasım 2019
itibarıyla bir yıl daha uzatılmasını İYİ
PARTİ olarak destekliyoruz.
UNIFIL kapsamında görev yapan uluslararası
misyon ülkemize çok yakın bir bölgede önemli bir vazife icra etmekte,
barış gayretlerine katkıda bulunmaktadır.
Lübnan, tarihsel açıdan büyük bir
yakınlık içinde bulunduğumuz, toplumsal hafızamızda
önemli yer tutan ve soydaşlarımızı barındıran bir
ülkedir. Türkiyenin uluslararası meşruiyet zemininde bölgesel ve
küresel barış ve istikrar çabalarına katkıda bulunması
cumhuriyetin geleneksel dış politikasına uygun bir tutumdur.
Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu görevinin süresinin
uzatılmasını desteklememiz de normaldir.
Bugün, Lübnan, tıpkı başka bazı
Arap ülkeleri gibi ciddi bir toplumsal gerginlik sürecinden geçiyor. Arap
dünyasında yeniden ortaya çıkmaya başlayan ve esas olarak ilgili
ülkelerin rejiminden, kötü yönetiminden, sosyolojisinden, iç dinamiklerinden
kaynaklanan bu son gelişmeleri iktidarın 2010da başlayan
olaylarda olduğu gibi yanlış okumamasını ve
hatalı politikalara yönelmemesini temenni ediyorum.
(Uğultular)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Sayın
Başkan, epey uğultu var galiba.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önemli bir
konuyu değerlendiriyoruz. Hatibi dinleme fırsatı vermiyorsunuz,
konuşmak isteyenler kulise geçsin arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
şu arkaya bir bakar mısınız Allah aşkına.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, size
söylüyorum arkadaşlar.
Buyurun Sayın Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye ile Lübnan arasında, bizler için büyük
bir tehdit, tehlike sahası hâline gelen, getirilen Suriye var. Suriyenin
bu hâle gelmesinde maalesef, on yedi yıllık iktidar çok büyük bir
sorumluluk taşıyor. Malum, bugün Soçide -hâlâ devam ediyor
toplantı- Sayın Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet
Başkanı Putin görüşüyorlar. Neyi müzakere ediyor Sayın
Cumhurbaşkanı? Kendi kendimize yarattığımız
devasa bir tehdidi ve bugüne kadar katlandığımız
maliyetleri bundan sonrası için nasıl sınırlayabiliriz?
Milyonlarca Suriyeli sığınmacı yükünü nasıl
azaltabiliriz? Esas meselemiz bunlar. Yani bugün çok uzağında
bulunduğumuz ve büyük ihtimal, uzun bir dönem boyunca uzağında
kalacağımız 2011 Ağustos koşullarına doğru
hangi adımları atabiliriz? Derdimiz bu. 911 kilometre
sınırımız bulunan Suriyeden ulusal güvenliğimize
yönelik tehlikeleri nasıl bertaraf edebiliriz? Bunu ABD ve Rusyayla bu
her iki ülkeye de tabi bir konumda müzakere etmeye mecbur kaldık. Bu
gerçekten çok hazin bir tablo. Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir zaman böyle
bir duruma düşmemişti.
Biraz hafızamızı tazeleyelim, Suriye
krizinin başlangıcına gidelim. İktidar krizin
başında siyasi yöntemlerle, 2011 Ağustosundan itibaren de sahaya
doğrudan methaldar olarak Suriyede rejim değişikliğini
hedeflemiştir. Açıkça söyleyelim, Suriyede Müslüman Kardeşlerin,
İhvanın hâkimiyet kurmasını istemiştir; 1982deki
Hama-Humus katliamının intikamının peşine
düşmüştür, Suriyeyi bir İhvan rejimi vasıtasıyla
kontrolü altına alabileceğini düşünmüştür. Evet, bazı
hayallere kapılmıştır.
Buyurun, 2012 Temmuz ayının gazetelerine
bakın, iktidarın bazı sözcüleri Türkiyenin Suriyede
aldığı pozisyonun bir gerekçesi olarak bu ülkedeki petrol
kaynaklarına da atıfta bulunmuşlardır. Aslında, millî
çıkarlarımız, ulusal güvenliğimize yönelik muhtemel
tehditler tamamen göz ardı edilmiştir, Suriyede olmadık
silahlı gruplarla iş birliği yapılmıştır.
Şam rejimi ise 2012de güç dengelerini göz önünde bulundurarak taktik
mülahazalarla Ayn el Arap, namıdiğer Kobaniden
Kamışlıya kadar olan bölgeden çekilmiş ve bölgeyi PKKyla
özdeş terörist gruplara terk etmiştir.
2012 yazından itibaren oralarda kanton denilen
oluşumlar ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda,
diğer bir önemli gelişme yine 2012de ABDnin Iraktan çekilmesi
sonrasında yaşanmıştır. Baskı altındaki
Sünni Arap nüfusun bir kısmı tepki olarak ismiyle tamamen
gayrimütenasip şekilde canavar bir terörist örgüt olan Irak İslam
Devletine yönelmiştir. Bu örgüt Suriye zeminine de kayarak Irak Şam
İslam Devleti adını almıştır. Örgüt hem Irakta
hem Suriyede otorite boşluğundan yararlanarak
palazlanmıştır. Maalesef Türkiye o dönemde yabancı
savaşçılar, yabancı cihatçılar akınına
uğramıştır; bunlar lojistik destek bulmuşlardır,
topraklarımızdan rahatlıkla Suriyeye
sızabilmişlerdir. IŞİD hem Suriyede geniş bir
coğrafyaya yayılmış hem Irakta, Musul dâhil, Bağdat
yakınlarına kadar geniş bir alanı kontrol altına
almıştır. Musul Başkonsolosluğumuza
yaptıkları müessif baskın hatırlanacaktır.
2014 sonbaharında IŞİDin Ayn El
Arap/Kobaniye saldırısı sırasında ABD, PYD-YPG/PKKya
IŞİDe karşı destek çıkmıştır. Bu
desteği PYD-YPG/PKKnın terörist niteliğini bile bile
yapmıştır. ABDyle bu terörist yapı arasında açık
ve topyekûn temas, melun ittifak maalesef böyle başlamıştır.
Yine burada iktidarın yanlışlarının da payı
büyüktür.
2015 Ocak ayında Şama muhalif güçler
Türkiye'nin, Katarın ve o dönemde iş birliği içinde
olduğumuz Suudi Arabistanın yardımıyla İdlibi ele
geçirmişlerdir. Bu gelişme ise rejimin
yıkılmasını önlemek isteyen Rusyanın savaşa
doğrudan müdahalesini tetiklemiştir. Yani Ankara 2014 Mart
ayında Kırımı ilhak etmiş olan Rusyanın
Suriyede savaşa girebileceğini öngörememiş,
hesaplayamamıştır. O akıl tutulması ve kargaşa
içinde Rus uçağı düşürüldü. İktidar kendi içinde
Talimatı ben verdim, sen verdin. kavgasına tutuştu, koşup
soluğu NATOda aldı, ne yapacağını
şaşırdı. Ve bir buçuk yıl boyunca Türkiye Suriyede
hiçbir inisiyatif alamadı. Sonrasında, Moskovadan özür dilendi,
diyet ödendi ve Suriyede tam anlamıyla tabi bir ülke durumuna
düştük.
İktidara sesleniyorum: Suriye politikanızı
başlangıçtan itibaren yanlış kurdunuz,
hesaplarınızı ve okumanızı hatalı
yaptınız. Bu hataları savrulmalarla sürdürdünüz,
yanlışları düzeltmek adına yeni yanlışlara
düştünüz. Suriye politikanız kimseye güven vermedi. Birkaç
yanlış, Mehmetçik sayesinde, kısmen telafi edildi, temel
hatalarsa maalesef onarılamadı. Bu hatalar yüzünden, uzaklardan gelen
dış güçler, hasım çevreler Suriyede yer edindi,
palazlandı. Tehlike zaman içinde büyüdükçe büyüdü, riskler arttıkça
arttı.
Suriyeden Türkiye Cumhuriyetine yönelik bu
tehditler fırtınası karşısında biz İYİ
PARTİ olarak Barış Pınarı Harekâtını
elbette destekleyecektik; tıpkı Cerablusta, tıpkı Afrinde
olduğu gibi, tıpkı Kuzey Iraktaki mücadelede olduğu gibi
ordumuzun yanında yer alıyoruz. Gelinen noktada ulusal
güvenliğimizi tehdit eden gelişmelere karşı Türk
Silahlı Kuvvetlerinin gerekli görevi üstlenmesinin önemini vurgulayarak
Bu koşullarda şu ya da bu parti yoktur; tek bir parti vardır, o
da al bayrak partisidir. dedik.
Bugün yeni bir aşamadayız. Net olan
şu ki: Siyaset görevini yaptı, milletimiz görevini yaptı,
Mehmetçik de görevini başarıyla yerine getirdi, getiriyor;
şimdi, iş masada ve Hükûmettedir. Ortada ABDyle bir mutabakat
vardır. Türkiye ve ABD heyetleri arasında yapılan
görüşmenin ardından yayınlanan ortak bildiri metni ve resmî
açıklamalar, birçok belirsizlikle beraber bazı olumlu ilerlemelere de
işaret ediyor. Önümüzde bizi oldukça hassas bir süreç beklemekte. Bu
süreçte, iktidarın hatasız bir çizgi izlemesi gerekir. Temennimiz,
yeni bir hatalar zincirinin başlamaması, yanlış hesaplardan
dönülmesi, akla ve ulusal çıkar kavramına uygun bir tutum
izlenmesidir. Gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz.
Ortak bildirideki ifadeler, bugün denetimimiz
altındaki bölgeyle sınırlı tutulmuştur. Oysa,
Suriyede Fıratın doğusundan Irak sınırına kadar
söz sahibi olacağımız güvenli bölge hedefinden söz ediliyordu.
Bu hedef muallakta kalmıştır. Şu an, denetimimiz
altındaki bölgelerin dışından millî güvenliğimize
yönelebilecek tehditleri bertaraf edebilmek için Rusyayla müzakeredeyiz.
Önünde sonunda, Suriye yönetimiyle de müzakere etmemiz gerekecek,
yakındır bu. Türkiye, operasyonu başlatırken kontrol
sağlamayı hedeflediği bölgelerden Ayn el Arapın tamamından
ve Tel Abyada çok yakın sınır bölgelerinden vazgeçmiştir,
keza Menbiç de aynı durumdadır. Bu bölgeler Suriye yönetiminin eline
geçmektedir. Irak sınırına yakın bölgelerde,
Kamışlıda da benzer gelişmeler yaşanmaktadır.
911 kilometrelik sınır boyunca 12 gözetleme kulesi
yerleştirilmesi önerisi Tahran tarafından olumsuz
karşılanmıştır. Moskovanın bu konudaki
düşüncesini henüz bilmiyoruz.
Öte yandan, ABDnin hava operasyonlarında
kullandıkları dâhil bazı tesislerini Rus kuvvetlerine teslim
ettiğine dair duyumlar alınmaktadır. Rusyanın ve rejimin
Fıratın batısındaki hâkimiyeti malumdur. Rusyanın ve
Suriye yönetimi güçlerinin İdlibe taarruzları artmaktadır,
yakın bir süre içinde İdlibe nihai bir harekât düzenlenmesi mukadder
gözükmektedir. Böyle bir harekât ülkemiz açısından birinci derecede risklidir.
Bu operasyonun gerçekleşmesiyle birlikte, sayısı milyonlara
varan sivilin Türkiye'ye doğru değil de Tel Abyad ile Rasulayn
arasındaki bölgeye yönelmesi açısından Ayn el Arap, Kobani
kritik önemdedir ancak bu bölge denetimimiz altında olamayacaktır.
Karkamıştan Irak sınırına kadarki bölgenin güvenli
bölge ilan edilmesi ve bu bölgenin derinliğinin 30 kilometre olarak belirlenmesi
hâlinde dahi, bu derinliğin hemen gerisinde yine ilave zorluklar,
istemediğimiz gelişmeler ortaya çıkabilecektir.
Rusyanın, 30 Ekimde Cenevrede yapılacak
Anayasa görüşmeleri için hazırlamış olduğu taslak
metni biliyoruz. Ne Moskovanın ne Şamın PYD-YPG/PKKya bizimle
özdeş şekilde bakacağını sanmayın, iki taraf da
terörist örgüte farklı paradigmalarla yaklaşacaktır. İlişkilerinin
tarihi, kumaşı farklıdır, gelecek perspektifleri
ayrıdır. Kaldı ki Moskovanın PYD-YPG/PKKya
bakışı Şamın bakışına göre de
başkadır. Ayrıca, bu ülkelerin örgüte
yaklaşımlarında kısa, orta ve uzun vadeli ulusal çıkar
değerlendirmeleri de ağırlık taşıyacaktır.
Bir de İran faktörü vardır.
8 Ekim günü bu kürsüden yaptığım
konuşmada iktidara şu soruyu sormuştum: ABD askerlerinin
çekilmesi durumunda Rusya ve İranla nasıl bir yöntem içinde
uzlaşabileceğinizi değerlendirdiniz mi? Umarım böyle bir değerlendirme
daha önceden yapılmıştır ve Soçiden milletimizi tatmin
edici bir sonuçla dönülür. Açıkça söyleyeyim: Bunun böyle
olmasını en samimi şekilde temenni etmekle birlikte, bu
aşamada bunun gerçekleşme şansını çok yüksek
göremiyorum ve yeni bazı sorunlara muhatap olmamız, farklı,
ağır bir al-ver ilişkisine girmeye zorlanmamızdan
endişe ediyorum.
Bu çerçevede ilk akla gelen sorunlardan biri,
HTŞlisiyle, El Kaidelisiyle, her an her yöne kaçmaya hazır sivil
halkı ve bilhassa orada görevli Mehmetçikimizle birlikte biraz önce de
değindiğim İdlibdir. Bunları söylerken de Rus
dostlarımızın 2012de, 2013te, 2014te Suriyeyle ilgili tüm bu
riskler konusunda bizlere telkinlerde bulunduklarını hatırlıyorum.
Evet, konuşmamın başına dönersek
2011 koşulları maalesef çok uzakta, âdeta bir rüya gibi gözüküyor.
Bunca risk, tehlike, bunca maliyet, bunca acı, bunca
sığınmacı Suriye politikamızda başlangıçtan
bugüne yaptığınız hataların bir sonucu. Bari bundan
sonra yanlışa düşmeyin, sakın kandırılmayın.
Yanlış yaklaşımlarınızı düzeltmeye de ABD
Başkanının milletimizi derin şekilde inciten, hakaret ve
tehdit dolu mektubuna ve bu mahiyetteki diğer ifadelerine,
geçiştirmeden ve geciktirmeden gerekli karşılığı
vermekle başlayabilirsiniz.
İktidar, özellikle son on yıl içinde,
uluslararası sistemin Türkiye'nin kendisine layık şekilde
çıkarlarını ve konumunu nasıl güçlendirebileceğini
düşünmek yerine uluslararası sistemi nasıl
değiştirebileceğini düşünmüştür. Uluslararası
dengeler, evet, büyük bir transformasyondan geçiyor. Türkiye'nin buna uyum
sağlaması elbette gerekli ama bunu uluslararası sistemin
yapısını, işleyişini değiştirmek
iddiasıyla yapamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Uzun vadeli bir strateji geliştirmek yerine
sürekli savrulan bir yaklaşım izleyerek ve her savrulmada bölge
ülkeleriyle ilişkilerimizde yeni ve tamir edilmesi zor tahribatlar
yaratarak oyun kurucu ve değiştirici bir aktör hâline gelemezsiniz.
Bunun için öncelikle, itibarı ve işleyişi tahrip edilmiş
olan, devletimizin hafızası niteliğindeki
Dışişleri Bakanlığına ve mensuplarına
itibarlarını iade etmek gerekmektedir. Diplomatsız ve
diplomasız diplomasi yapılamaz.
Ayrıca, güçlendirilmiş bir demokratik
parlamenter sistemin tesisi mutlaka ve mutlaka dış politikamızda
azami verimin sağlanabilmesi için çok yerinde olacaktır, hatta
elzemdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Sözlerimi
bitirirken; son günlerde gerek Barış Pınarı Harekâtı
sırasında gerek diğer çatışmalarda şehit
düşen askerlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyor;
gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Genel Kurula saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçaya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnanda konuşlanan
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücüne Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sunduğu katkının bir yıl uzatılması
için verilen Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
UNIFIL, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 2006 yılındaki 1701 sayılı Kararıyla
oluşturuldu. Lübnanda barışın tesisi ve idamesi
amacıyla oluşturulan Güvenlik Gücüne, Türkiye, başlangıçtan
itibaren en yüksek katkıyı veren ülkelerden olmuştur. Türkiye,
uluslararası barış güçlerine katkıyı hiçbir zaman
sadece askerî bir vaka olarak görmemiştir. Türkiye, bulunduğu
bölgelerde insani ve bayındırlık faaliyetleriyle insani ve
sosyal gelişime de katkıda bulunmuştur; UNIFIL kapsamında,
özellikle 2006-2013 yılları arasında, çevre yolu
inşaatı, elektrik hatları inşası, atık su
şebekesi, bakım onarım tesislerinin inşası gibi
faaliyetlerin yanı sıra eğitim ve sağlık
alanlarındaki çalışmalarıyla bölgesel
gelişmişliğe de önemli katkılar vermiştir.
UNIFIL Görev Gücümüzün Lübnan halkından
gördüğü destek, Türkiye'nin ne kadar doğru ve güvenilir işlere
imza attığını da göstermektedir. Türkiye, bölgenin asli ve
aktif bir ülkesidir ve bölge genelinde yapılması öngörülen
tasarımların hemen tümünde temel aktörlerden biri olarak yer
almaktadır ve alacaktır. Ülkemizin UNIFIL kapsamında görev yapan
tek bölge ülkesi olması bu ihtiyacın da bir
yansımasıdır. Türkiye, Lübnanın istikrarını
hedef alan her türlü teşebbüs karşısında ülkenin toprak
bütünlüğünü, siyasi bağımsızlığını
desteklemeye devam edecektir çünkü Lübnanda olanlar sadece bu ülkeyi
değil, tüm bölgeyi ve dolayısıyla Türkiyeyi de etkiler
niteliktedir.
Türkiye; Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Kuzey
Afrika ve Orta Asya coğrafyalarının tam ortasında
bulunmaktadır. İşte bu 5 deniz havzasında, Türkiye'nin
gerek güvenlik gerekse de kültürel sınırları siyasi
sınırlarının ötesindedir. Daha açık bir ifadeyle,
Türkiye'nin Orta Doğu sınırı Irak-Suriye
sınırının ötesinde bir güvenliği zorunlu
kılmaktadır. Buralarda barış ve istikrarın tesisi ve
korunması Ankaranın, İstanbulun, Diyarbakırın,
Urfanın, Hatayın ve Edirnenin de güvenliğine katkı
sunar.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin bölgesel
ve uluslararası barış ve güvenliğe
katkısının yetmiş yıla varan bir geçmişi
vardır. Bu yetmiş yılda barış gücü
operasyonlarına sunduğu katkıyla Türkiye beklenen, özlenen ve
güvenilen bir ülkedir. Elinde ay yıldızlı al
bayrağımızı taşıyan her Türk bulunduğu
barış gücünde istikrar ve huzurun güvencesidir.
Türkiye hâlihazırda 10un üzerinde
Birleşmiş Milletler barış gücü ve barışın
inşası harekâtına katkı sunmaktadır, bu harekâtlara en
fazla katkı sunan ülkelerden biri Türkiyedir. Uluslararası
barış, güvenlik ve istikrara katkı uluslararası hukukun
temel öznesidir. Türkiye Cumhuriyeti olarak bulunduğumuz
coğrafyanın üzerimize yüklediği sorumluluğu
uluslararası hukuktan kaynaklı bir bilinçle birleştiriyor,
bölgesel ve uluslararası faaliyetlere katkı sunuyoruz. Uluslararası
kuruluşlar aracılığıyla barış ve güvenlik alanında
en kuvvetli katkıyı sunan Türkiye'nin, yine uluslararası hukuk
bağlamında kendi güvenliğini korumak için sınır ötesi
harekâtlar gerçekleştirmesinin hiçbir yanlış ya da gayrihukuki
bir yanı yoktur. Türkiye haklı, hukuki ve meşru bir zeminde
faaliyet yürütmektedir.
Daha on dört gün önce bu çatı altında,
Türk Silahlı Kuvvetlerine sınır ötesi operasyon yetkisi veren
bir tezkereyi kabul ettik. 9 Ekim 2019 tarihinde Barış
Pınarı Harekâtıyla Suriyenin kuzeyinin, özellikle
Fıratın doğusunun terör örgütlerinden temizlenerek bölgede
barış ve istikrarın temini için yola çıktık.
Başlangıcından itibaren, bu harekâtın uluslararası
hukuk ve özellikle Birleşmiş Milletler kararlarından kaynaklanan
bir hak ve sorumluluk olduğunu vurguladık. Bu harekât bir terörle mücadeledir,
Türkiye'nin güney sınırlarında güvenliği tesis etme
faaliyetidir. Bu harekâtla Türkiye uluslararası barış ve
güvenliğe karşı yükümlülüğünü de yerine getirmektedir.
Harekâta başlarken uluslararası hukuk dayanak noktamızdır.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 51inci maddesinde
gösterildiği şekliyle, anlaşmanın hiçbir hükmü, bir
devlete, planlı bir saldırıya maruz kalması hâlinde ona
mukabele etme hakkına halel getirmez. Birisi size saldırdığında
kendinizi korumak için müdahale edersiniz. Bölgeden ülkemize beka tehdidi
yönelmiş, yüzlerce terör saldırısı
gerçekleşmiştir.
PYD-YPG ve PKK aynı örgüttür. Terörist
envanterinden teröristlerin sevk ve yönetiminin Kandilden idare edilmesine
kadar bu iki örgüt birdir. Bu ilişki yargı kararlarına da
yansımıştır. Örneğin, 17 Şubat 2016da Ankara
Merasim Sokakta askerî personeli taşıyan servise yapılan ve 29
vatandaşımızın şehit olduğu saldırıya
ilişkin gerekçeli mahkeme kararında eylemi yapan teröristlerin
PYD-YPG kamplarında eğitim aldığı tespit
edilmiştir. Yine Suriyenin kuzeyinde yakalanan bir teröriste ilişkin
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin verdiği kararda, PYDnin PKKnın
Suriye kolu olan bir terör örgütü olduğu ifade edilmiş, Ankara
Merasim Sokak ve Güvenpark, İstanbul Beşiktaş
saldırılarının bu örgüt tarafından
gerçekleştirildiği belirlenmiştir. Ayrıca, Barış
Pınarı Harekâtı süresince de terör örgütleri sivil
vatandaşlarımıza havan mermisiyle yüzlerce saldırıda
bulunmuş, 20 vatandaşımız şehit olmuş, 187
vatandaşımız yaralanmıştır. Öte yandan meşru
müdafaa, sadece silahlı saldırı gerçekleştiğinde
başvurulan bir hak değildir. Eğer büyük, yakın ve
öngörülebilir bir nitelikte bir tehditle karşı
karşıyaysanız, bu tehdidi bertaraf etmeye yönelik önleyici
meşru müdafaa önlemleri alma hakkınız vardır.
Karşımızda, sınırımızın hemen öte
yakasında bir terör örgütü var ve bu örgütün Türkiyeye tehdidi her geçen
gün artmıştır. Sınırlarımızda neredeyse son
aşamaya gelmiş bir terör kuşağı vardı, Fırat
Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla bu kuşağa bir
darbe indirdik ancak Fıratın doğusundan kaynaklı tehdit
devam etmektedir. Sınırımızın hemen ötesinde Amerika
Birleşik Devletleri tarafından silahlandırılmış
on binlerce terör örgütü mensubu Türkiye için büyük, yakın ve
öngörülebilir bir tehdittir.
Uluslararası hukuktan doğan meşruiyet
bakımından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 4
kararı öne çıkmaktadır. 2014 yılında 2170
sayılı ve 2178 sayılı, 2015 yılında 2249 sayılı
ve 2254 sayılı Kararlar mevcuttur. Örneğin 2170 sayılı
Karar, terörizmin her tür tezahürünün uluslararası barış ve
güvenliğe yönelik en önemli tehditlerden birini teşkil ettiğini
ve ne zaman ve kim tarafından gerçekleştirilirse
gerçekleştirilsin gerekçesine bakılmaksızın her tür
terörist eylemin suç oluşturduğunu ve haklı görülemez
olduğunu belirtiyor. 2178 sayılı Karar, terörün
yayılmasına sebep olan koşulların üzerine gidilmesine
duyulan ihtiyaca vurgu yapıyor. 2249 sayılı Kararla
DEAŞın uluslararası barış ve güvenliğe tehdit
oluşturduğu vurgusuyla DEAŞla mücadele uluslararası hukuk
ve Birleşmiş Milletler şartı altına alındı.
Türkiyenin bu harekâta başlarken ortaya
koyduğu bütün tezler, belirttiğim uluslararası hukuk karar ve
kurallarıyla tam bir uyum hâlindedir. Nitekim dünyada hiçbir ülke bu
harekât gayrimeşrudur, hukuk dışıdır diyemiyor, diyemez
de. Özetle, bu harekât uluslararası hukuk bağlamında tamamen
haklı ve meşrudur.
Değerli milletvekilleri, olası
sonuçları itibarıyla bölge tarihinin en önemli günlerinden birini
yaşıyoruz. Sadece Türkiye'nin terörle mücadeledeki etkinliği
değil, Suriye ve hatta Irak başta olmak üzere tüm Orta Doğu
bugünkü görüşme ve gelişmelerden etkilenecektir.
Bir taraftan ABDyle varılan yüz yirmi saatlik
mutabakatın sona ermesi, diğer taraftan Sayın
Cumhurbaşkanımızın Soçide Rusya Devlet
Başkanıyla görüşmesi bugüne takvimdeki herhangi bir günden
ayrı bir önem yüklemektedir. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
yükselecek sesin, Türkiye'nin millî politikalarına, terörle mücadelesine,
sınır güvenliğine, komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne
ve istikrarına uygun olması temennimizdir. Bu yeni dönemde Türkiye,
hem sahada hem masada bu sürecin kurucu unsurudur.
Bugün ortaya çıkabilecek iki önemli sonuç
bölgesel ve uluslararası gelişmeleri derinden etkileyebilecektir.
Birincisi, sadece Resulayn ile Tel Abyad arasındaki 120 kilometre
değil YPG kontrolündeki 444 kilometrenin mutlaka terörden temizlenmesi;
ikincisi, Suriyenin toprak bütünlüğü, bölgesel güvenlik ve
istikrarın inşası için Fıratın doğusu,
batısı, güneyi, kuzeyi fark etmeksizin adı ne olursa olsun tüm
terör örgütleriyle mücadele kararlılığı.
Bugünün önemli gelişmelerinden biri, ABDyle
varılan mutabakattı. Buna göre, Suriyenin kuzeyindeki terör
unsurlarının yüz yirmi saat içinde bölgeden çıkması ve
bölgede güvenliğin tesis edilmesi amaçlanmıştı. Bu
haklı ve meşru amacın gerçekleşmesi için söz konusu
mutabakatı, Türkiye olarak kıymetli gördük. Bu mutabakat, Türkiye'nin
uluslararası hukuka, Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ve
daha önemlisi, insanlık vicdanına bağlı ve
saygılı tavrını sonuna kadar muhafaza ettiğinin
ispatıdır. Bugün saat 22.00 itibarıyla yüz yirmi saatlik süre
dolmaktadır. Süre dolarken bir kez daha dikkat çekmek istiyorum:
Barış Pınarı Harekâtının iki önemli amacı
vardır: Birincisi Suriyenin kuzeyinde kurulmak istenen terör koridorunu
kırarak Türkiye için güvenli bir bölge inşa etmek; ikincisiyse sadece
ülkemizin değil, Suriyenin de toprak bütünlüğünü tehdit eden terör
örgütleriyle mücadele etmek. ABDyle varılan yüz yirmi saatlik mutabakatta
YPG, güvenli bölgenin dışına, 32 kilometre güneye ötelenecek
olsa da bu örgüt, Suriyenin bütünlüğünü tehdit etmeye devam edecektir.
Suriyenin toprak bütünlüğü tehdidine
karşı mücadele etmek bu saatten sonra sadece Türkiyenin değil,
tüm uluslararası camianın sorumluluğudur. ABD, Rusya ve
İran başta olmak üzere, bugün Suriye hakkında bir çift söz
söylemeyi dahi kendisine hak gören ülkeler, Suriyenin toprak bütünlüğüne
ve terör örgütlerini yok etmeye yönelik tutumlar almak zorundadırlar.
İlk adım ise en büyük tehdidi yani terör örgütlerini yok etmektir. Türkiyenin
sınır ötesi harekâtlarını bu çerçevede görmeleri ve
desteklemeleri gerekir. Suriyedeki güçler, terör örgütlerini kullanmak yerine
onlarla mücadele etseydi zaten ne Fırat Kalkanı ne Zeytin Dalı
Harekâtı olurdu ne de Barış Pınarı Harekâtına
gerek duyulurdu.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, terörle mücadeledeki kararlılığımızı,
ülkemizin haklı duruşunu, meşru pozisyonunu dünyaya defalarca
haykıran Sayın Cumhurbaşkanımızı ve Hükûmetimizi
yürekten kutluyoruz. Bu akşam saat 22.00den itibaren bölgenin terörden
tamamen temizlenmemesi hâlinde, uluslararası meşruiyetle perçinlenen
irademiz sahaya yansıyacaktır. Her türlü gelişmeye
karşı uyanık olacağız; su uyur, düşman uyumaz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
uluslararası barış ve güvenliğe en fazla katkı sunan
ülkelerden birisidir. Bununla birlikte, kendi güvenliği ve komşu
ülkelerin toprak bütünlüğü için de sınır ötesi harekâtlar
düzenlemiştir ve düzenlemeye de devam etmektedir. Korede, Kosovada,
Somalide, Lübnanda, Liberyada, Haitide yaptığımız
neyse, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarında da odur. Esas olan, ismindeki harflere bakmadan terörle
mücadeledir; coğrafyalardaki barış, huzur ve güvenliğin
tesisi ve korunmasıdır. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Türkiye'nin tüm bu faaliyetlerini destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz.
Bu vesileyle, Cenab-ı Allahtan bütün
şehitlerimize rahmet, yaralı gazilerimize acil şifalar ve
kahraman askerlerimize üstün muvaffakiyetler diliyoruz. Görüşmekte
olduğumuz tezkereye de olumlu oy vereceğimizi bildirir, yüce
heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Ünal Çeviköze söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Lübnanda konuşlanmış bulunan Birleşmiş Milletler Gücü
UNIFILin görev yönergesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
2485 sayılı Kararına dayanarak uzatılmasına
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi konusunda
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tezkereyle ilgili
görüşlerimizi gündemimizi asıl meşgul eden konuya
değindikten sonra belirtmek istiyorum.
Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye
arasında 17 Ekimde mutabakata varılan ve bugün itibarıyla
tamamlanması gereken yüz yirmi saatlik sürenin son saatlerine girmiş
bulunuyoruz. Kamuoyuna yansıyan bazı haberler var;
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Halkbank hakkında dava
açılmaması için ABD Başkanı Donald Trumpla
görüştüğü, Trumpın dava açılmasını engelleyecek bir
anlaşma sağlanması için Adalet Bakanı William Barr ve
Hazine Bakanı Steven Mnuchini görevlendirdiği ancak bu
girişimin sonuçsuz kaldığı, Halkbankın lobi
şirketi Ballard Partners'a Kasım 2018 ile Mart 2019 arasındaki
dönemde kendi adına lobi faaliyetlerinde bulunması için 780 bin dolar
ödeme yaptığı gibi haberler.
Barış Pınarı Harekâtının
başlamasını müteakip New York Güney Bölgesi
Savcılığı da Halkbankın İrana uygulanan
yaptırımları delmesine yardımcı olduğu
iddiasıyla bir iddianame hazırladı. İddianamede Halkbanka
aralarında kara para aklama ve
dolandırıcılığın da bulunduğu 6 suçlama yöneltiliyor.
Eş zamanlı olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğanın ve
ailesinin mal varlığının araştırılması
tehdidi geldi ve ardından Ben Trumptan başka biriyle
konuşmam. diyen Sayın Erdoğan Trumpun
yardımcısıyla bir saat on dakika konuştu. Heyetler
arası görüşmelerle birlikte görüşme süresi dört buçuk saati
buldu. Uluslararası haber ajansları da bu görüşmeler
esnasında YPGnin ABDyle temasta olduğunu belirtti. Bu
görüşmeler için ABD yetkililerine bir telefon ve oda tahsis edildiği
dahi ortaya çıktı. Yani bu ne demek oluyor?
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile terör örgütü denilen YPG
arasında telefon bağlantısı kuruldu demek oluyor.
Değerli milletvekilleri, Suriye politikası
bizi batağa sokmaya devam ediyor. Tek bir partinin çıkarları
üzerine kurulan iç politika ve dış politika gibi şimdi ulusal
güvenliğimiz de kişi odaklı olarak kurgulanıyor. Ne
demiştik? Demiştik ki: 17 Ekim tarihinde Suriyedeki durumla ilgili
olarak Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında bir mutabakat
metni imzalandı ve bu mutabakatta öngörülen bir süre üzerinde
anlaşıldı. Elimizde 13 maddelik bir mutabakat metni var. Ona
baktığımızda aslında birtakım gelişmeler
olduğu anlaşılıyor. Örneğin, YPGnin bölgeden
çıkışıyla ilgili bir söz verildiği
anlaşılıyor ama ne kadar bir derinlik içinde çekilecek, hangi
bölgeye çekilecek? Bunlar pek anlaşılmıyor çünkü belgede
yazılı değil. Bu bölgeyle ilgili olarak daha önce tarif edilen
genişlik orada hiçbir şekilde kilometre belirtilerek gösterilmiyor.
Mutabakatın 5inci maddesi şöyle diyor:
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri Suriyenin kuzeydoğusunda
IŞİDle mücadele faaliyetlerinin devamında kararlıdır.
Bu, önceden IŞİD kontrolünde olan alanlarda yaşayıp
yerinden edilen şahıslar ile alıkoyma merkezleri
hususlarında uygun şekilde gerçekleşecek eşgüdümü de
içerir. Bu alıkoyma merkezleri ifadelerinden kasıt, değerli
milletvekilleri, IŞİD militanlarının tutulduğu
hapishanelerdir. Savunma Bakanı, kontrol altına aldıkları
bölgedeki bir hapishaneye Türk Silahlı Kuvvetleri
ulaştığında bu hapishanenin
boşaldığını tespit ettiklerini söyledi. Bu nasıl
bir eşgüdüm? 700-800 IŞİD militanının
kaçtığı söyleniyor. Bunları yakalamak için kimle nasıl
eşgüdüm yapılacağı merak konusu. Zira Türk Silahlı
Kuvvetleri M4 Karayolunun kuzeyinde, Amerika Birleşik Devletleri
askerleri ise güneyinde. IŞİD militanlarının tutulduğu
hapishanelerin birçoğunun da Türkiyenin sınırlarına 32
kilometreden çok daha uzakta olduğu belirtiliyor. Nasıl olacak bu
eşgüdüm?
İster istemez akla Türkiyenin İdlibte
aldığı ve yerine getiremediği için mahcup olduğu,
sürekli eleştirildiği yükümlülükler geliyor.
Hatırlanacaktır, Türkiye İdlibteki terör örgütlerinin bölgeden
çekilmesini sağlayacaktı ama yapamadı, ağır silahların
bölgeden çekilmesini sağlayacaktı ama yapamadı. Peki,
şimdi, İdlibte yapamadığını kuzeydoğu
Suriyede nasıl yapacak? Hem de IŞİD militanlarına
gardiyanlık yaparak, öyle mi?
Değerli milletvekilleri, yerine
getiremeyeceğimiz sözleri vermemek gerekir zira böyle sözler verip de
yerine getiremezseniz mahcup olursunuz. Sahadaki duruma
baktığımızda biz bundan bir süre önce Suriye yönetimiyle bu
kadar yakın ve bu kadar karşı karşıya
gelmemiştik. Tel Abyad ve Resulaynda Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bulunması ancak Menbiç, Kobani ve Kamışlıda Suriye
yönetimi ordusunun bulunması artık bu bölgede birbirimizle muhatap
olmaya çok yaklaştığımızı gösteriyor.
Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye Politikası
isimli bir belgeyi 7 Ekim tarihinde paylaştığımızda,
orada göreceksiniz, en kısa zamanda iktidarın Suriyeye bir heyet
göndermesini, bu heyetin ön temaslarda bulunmasını, Suriye
tarafından da bu temasların kalıcı olacağına dair
bir işaret alındığı takdirde resmî ve daha
teşekküllü bir heyet gönderilmesinin gerekli olduğunu
düşündüğümüzü anlatmıştık.
Türkiye, Adana Mutabakatından kaynaklanan
haklarından hareket ederek Suriye yönetiminin Türkiye-Suriye
sınırının güvenliğini ve Türkiye'nin güvenlik tehdidi
algılarının ortadan kaldırılmasını
sağlamasını istemelidir. Buna şimdiye kadar hep Suriye
Hükûmeti muktedir değil çünkü o bölgede yok, o bölgede kontrolü elinde
tutamıyor. diye itiraz ediliyordu ve böyle bir imkân olmayacağı
söyleniyordu. Şimdi, Suriye ordusu Fıratın doğusuna
geçmiş durumda. Bu imkân ortaya çıktığına göre
Suriyeyle yapılacak diyalogda ve görüşmede birinci öncelik iki
ülkenin terörle ortak mücadelesini sağlamak, terörle mücadele ortak
olmakla birlikte Türkiye'nin Suriyedeki tehdit algılarını
ortadan kaldıracak şekilde Suriye tarafından güvence verilmesini
istemek ve ileriye dönük olarak Türkiyede geçici koruma altında bulunan
aşağı yukarı 4 milyon Suriyelinin geleceğini
konuşmak. Bunlar önemli çünkü böyle bir tasavvurumuz var, bu
insanların koşullar düzeldiği zaman kendi ülkelerine dönmelerini
arzu ettiğimizi söylüyoruz. Söylüyoruz da şunu unutuyoruz: Bu
dönüşün uluslararası hukuk açısından gönüllü olması
gerekir. Böyle bir gönüllülük esasının sağlanması için
Suriye Hükûmetinin güvence vermesi gerekir. Bütün bunlar için de doğrudan
doğruya Suriyeyle görüşülmesi gerekir. Gerektiğini herkes
biliyor, bizim tercihimiz bunun egemen bir kararla hayata geçirilmesidir, Rusya
istedi diye değil.
Değerli milletvekilleri, Türkiye bir
yalnızlık içinde. Bunu değerli yalnızlık diye tarif
etme çabaları da oldu geçmişte. Uluslararası ortamda
yalnızlık değerli bir şey değildir. Türkiye 2008in
sonundan başlayarak 2009dan itibaren dış politikada çok ciddi
yanlış adımlar atmış ve çok ciddi hatalar
yapmıştır. Bu hataların sonucudur ki Türkiye hem kendi
müttefiklerinin gözünde hem de bölge ülkelerinin gözünde ciddi bir şekilde
yalnızlaşmıştır. Yalnızlık, tecrit edilmek
demektir. Türkiye gibi ülkeyi de uluslararası toplumdan tecrit etmeye
kimsenin hakkı yoktur. Bu yalnızlık hiçbir şekilde
savunulacak, kabul edilebilecek bir durum değildir.
Sayın Dışişleri Bakanı
ilkelerden söz etti iki gün önce. Bu ilke kavramı üzerinde biraz durmak
isterim. Örneğin, dış politikada taraf tutmamak bir ilkedir, hem
de çok önemli bir ilkedir. Türkiye Cumhuriyetinin dış
politikasında da önemle uygulanan bir ilkeydi, hele konu Orta Doğu
olunca, hele konu bu bölgedeki ülkelerin kendi aralarındaki sorunlar
olunca. Ama bu taraf tutmama ilkesi artık dış politikamıza
ışık tutan ilkelerden biri olmaktan çıktı. Her
fırsatta taraf tutan, taraflar arasında ayrım yapan, bu nedenle
de çözüm üretme kapasite ve yeteneğini kaybeden bir dış politika
uygulamasıyla karşı karşıyayız.
Dış politikada taraf tutmak bir
ilkesizliktir. Örneğin, komşuların iç işlerine
karışmamak, bu da önemli bir dış politika ilkesidir.
Suriyenin bir yönetimi varken, bu yönetimin bir ordusu varken kalkıp
etraftan toplanmış, düzensiz ve uluslararası kamuoyu
tarafından Türkiyenin başı bozuk grubu diye
adlandırılan bir grubu Suriye Millî Ordusu diye adlandırmak
iyi komşuluk ilişkileri ve ilkesiyle bağdaşmaz. İyi
komşulukla bağdaşmayan bir davranış da iç
işlerine karışmama ilkesiyle bağdaşmaz, bu da
ayrı bir ilkesizliktir. Örneğin, toprak bütünlüğü ve
egemenliğe saygı sınırların
dokunulmazlığı bir başka ilkeler dizisidir. Bu ilkeleri
sözde destekliyormuş gibi görünüp, özde ihlal eden davranışlar
başka bir ilkesizlik örneğidir.
İşte değerli milletvekilleri, bu
ilkesizlikleri dış politikaya yansıtanların Cumhuriyet Halk
Partisine ilkeler konusunda söz söylemeye hakkı yoktur. Türkiye,
tarafsız bir ülke olmayacak şekilde ve bölgesindeki ülkelerin kendi
kendilerine sorunlarına çözüm bulmalarını yok edecek bir biçimde
taraf tutan ve bu bölgeye belli bir ideolojik bakışla bakan, düzen
kurmaya girip tamamen karmaşa ve düzensizlik yaratan bir dış
politika uygulamıştır Orta Doğuda. Bu da bugün Türkiyeyi
dünyada çok ciddi bir şekilde yalnız bırakmıştır.
Orta Doğuda bizden habersiz yaprak kımıldamaz.
politikası çöken, Neoosmanlıcılıkla Suriyede batağa
saplananların bizleri eleştireceği son alan dış
politika anlayışımızdır.
Şu, neresi millî olduğu bir türlü
anlaşılamayan, sözde Suriye Millî Ordusuyla ilgili olarak
uyarılarımızı yinelemek istiyorum. Sahada Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kontrol edemeyeceği sayıda mensupları var ve bugün
Türkiye aleyhine çıkan haberlerin çoğunu bu grupların eylemleri
oluşturuyor. İktidar, Kuvayımilliyeyle benzeştirme
gafletine düştüğü bu grupların ülkemizi uluslararası
hukukun ihlali gibi bir ithamla karşı karşıya
bırakmasına karşı gereken tedbiri almalıdır.
Türkiyenin güvenli bölgeye girerken bu grupları bölgeden uzak tutmak
konusunda Amerika Birleşik Devletlerine herhangi bir güvence verip
vermediğini buradan sormak isteriz.
Değerli milletvekilleri, UNIFIL,
Birleşmiş Milletler Şartının 6ncı bölümü
uyarınca görev yapan bir barışı koruma misyonudur.
Görevleri kapsamında güç kullanabilir. 29 Ağustos 2019 tarihli ve
2485 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Kararıyla UNIFILin görev süresi 31 Ağustos 2020ye kadar
uzatılmıştır. 2485 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararında düşmanlıkların
durdurulmasının ihlaline dikkat çekilerek yeni bir
çatışmayı bölgenin kaldıramayacağına işaret
edilmesi önemlidir. Yine aynı kararda, Lübnan Hükûmetini
donanmasının yeteneklerini artırarak UNIFIL Deniz Görev Gücünün
yükünü azaltmaya çağıran ifadeler de önemle not edilmelidir. Neden
önemle not edilmelidir? Çünkü Türkiye 2006 yılından bu yana UNIFIL
Deniz Görev Gücüne katkı vermektedir. Demek ki 2485 sayılı
Karar artık Türkiyenin bu katkısının Lübnan
tarafından üstlenilmesini öneriyor.
Merkezi Nakura şehrinde bulunan ve 55 noktada
konuşlu UNIFIL Lübnanın güneyinde görev yapmakta ve Lübnan
kıyıları boyunca uzanan bir deniz gücüyle de desteklenmektedir.
UNIFIL yani Lübnandaki Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü, ilk
olarak 1978 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
425 ve 426 sayılı Kararları uyarınca İsrail
kuvvetlerinin Lübnan topraklarından çekilmesini ve İsrail-Lübnan
sınırının güvenliğini sağlamak ve Lübnan devlet
otoritesinin Lübnanın güneyinde hâkim olmasına yardımcı
olmak amacıyla kurulmuştur.
Şimdi sorarım size: 2485 sayılı
Karar, Lübnan Hükûmeti donanmasının yeteneklerini artırarak
UNIFIL Deniz Görev Gücünün yükünü azaltmaya çağırıyorsa Türkiye
neden UNIFILe katılmak yerine Lübnan donanmasının
güçlendirilmesine katkı sağlayıp da yardımcı olmuyor?
Değerli milletvekilleri, bugün geldiğimiz
noktada, UNIFILin İsrail ve Hizbullah arasındaki
çatışmaları yatıştırmada kısmen
başarılı olduğunu, bölgedeki gerilimin hâlâ çok yüksek ve
gidişatın kırılgan olduğunu maalesef söylemek
durumundayız. Askerlerimizi Birleşmiş Milletler misyonuna
katkı sağlamak için Lübnana göndereceksek şu hususları da
akılda tutmak gerekiyor.
1) Güney Lübnanda Lübnan ordusu
dışında bir silahlı güç olmamasını beklemek
bugünkü koşullar altında gerçekçi değildir.
2) Birleşmiş Milletler raporlarına ve
Birleşmiş Milletler güvenlik kararlarına göre mavi hat
etrafındaki ihlaller devam etmektedir.
3) Birleşmiş Milletler raporlarına
göre mavi hattın ortadan ayırdığı Ghajar köyündeki
İsrail işgali devam etmektedir.
4) Hizbullah ve İsrail arasındaki gerilim
sürmektedir. Son olarak, Hizbullah güçleri 1 Eylül 2019da İsrailin bir
askerî aracını imha etmiştir.
5) Lübnan halkı kötü yönetim, yolsuzluk ve
hayat pahalılığını protesto etmek için günlerdir
sokaklardadır. Ülke tarihinin en büyük gösterileri yaşanmakta ve
insanlar ilk defa etnik, dinsel ve mezhepsel farkların ötesine geçerek
hükûmeti protesto etmektedirler.
Dolayısıyla, Lübnan iç siyaseti
kırılgan bir dönemden geçmektedir. Hâl böyleyken Lübnandaki
Birleşmiş Milletler misyonuna asker gönderme yetkisi isteyen iktidara
şu uyarıları yapmak durumundayız: Başta Suriye olmak
üzere Orta Doğu'ya yönelik politikanızın hâkim tonu olan
mezhepçi bakış açısını Lübnanla ilişkilerimizde
de uygulamayı aklınızdan bile geçirmeyin. Lübnanın iç
işlerine karışmayın. Lübnandaki bütün kesimlere eşit
mesafede durmaya özen gösterin. Askerlerimizin Lübnandaki mevcudiyetinin bütün
Lübnan halkının menfaatine olduğunu ve tek
amacımızın Lübnanın barış ve
istikrarını korumak olduğunu sürekli olarak vurgulayın.
Yani özetle, ilkeli bir Lübnan politikası izleyin. İlkeli
dış politika uygulamasına bari artık Lübnandan
başlayın.
Bölgedeki güvenlik şartları göz önünde
bulundurulursa UNIFIL önemli bir görev üstlenmektedir. Lübnanla ikili
ilişkilerimiz de göz önünde bulundurulursa, Anayasanın 92nci
maddesi gereği, tezkerenin uzatılması gerekmektedir.
Türkiyenin, UNIFILe yaptığı katkılarla
barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında
önemli bir işlev üstlendiğini düşünüyoruz. Türkiyenin,
Birleşmiş Milletler sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel ölçekte
gerekse kapsamlı sivil-asker iş birliği faaliyetleri
vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün
artmasına önem veriyoruz. Barışa ve istikrarın
korunmasına yönelik politikaların sürdürülmesine hizmet etmek için
UNIFILe katkımızın sürdürülmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
UNIFILin görev süresinin uzatılması yönündeki 2485 sayılı
Kararı uyarınca, Türkiyenin Lübnanda konuşlu
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücüne Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarıyla verdiği desteğin süresinin uzatılması bu
çerçevede olumlu bir gelişme olacaktır. Yalnız, şuna da
dikkatinizi çekmek isterim: 2485 sayılı Karar UNIFILin görev
süresini 31 Ağustos 2020 tarihine kadar uzatıyor, önümüzdeki
tezkereyse bir yıllık süre istiyor yani UNIFILin görevi bizim
tezkerenin süresi bitmeden sona erebilir. Hani, biz uyaralım dedik:
İktidar yurt dışına asker göndermeye o kadar hevesliyken
Lübnandaki askerlerimizin oradaki varlıkları sonra birdenbire
hukuksuzlukla karşılaşmasın. Zira, uluslararası hukuka
saygı da önemli bir dış politika ilkesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işıka söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Işık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin
uzatılması yönündeki 2485 sayılı Kararı uyarınca,
hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk
Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 1701 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen
ilkeler kapsamında 31 Ekim 2019 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFILe iştirak etmesiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinden yetki
talep eden Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2006 yılında yaşanan İsrail-Lübnan savaşı
sonrasında Lübnanda barışın tesisi ve idamesi
amacıyla oluşturulan ve ülkemizin de kuvvet katkısında
bulunduğu Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücünün
varlığı sayesinde Lübnan-İsrail sınırında
göreceli bir sakinlik oluşturulmuştur ve devam etmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006
tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Kararla kurulan UNIFILin
görev süresi geçici olarak bir yıl olarak belirlenmiş ve bu sürenin
gerekli görülmesi hâlinde her yıl uzatılması öngörülmüştür.
UNIFILin görev süresi, bu çerçevede, bugüne kadar tam 12 kez
uzatılmıştır.
Ülkemiz geniş bir bölgeye yayılma riski
olan ve otuz dört gün süren İsrail-Lübnan savaşına son verilmesi
amacıyla o dönemde yoğun diplomatik çaba sarf etmiştir. 1701
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Kararının kabul edilmesinden üç gün sonra 14 Ağustos 2016
tarihinde ateşkes sağlanmıştır. Bölgesel
barış ve istikrara büyük önem atfeden ülkemiz, UNIFILe katkıda
bulunma iradesini süratle ortaya koymuş, bu çerçevede, Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının UNIFILe iştirak etmeleri yolunda
Hükûmete yetki veren tezkere yüce Meclisimizin 5 Eylül 2006 tarihli
kararıyla onaylanmıştır. Bu karar sonrasında Türk
Silahlı Kuvvetlerinin unsurları Ekim 2006dan itibaren bölgeye
konuşlandırılarak görevlerine
başlamışlardır. UNIFILe iştirak eden askerî
unsurlarımızın görev süreleri UNIFILin görev süresi
uzadıkça yenilenmiştir. Bu kapsamda yüce Meclisimizin son olarak
geçen yıl verdiği yetkilendirmenin süresi 31 Ekim 2019 tarihinde dolacaktır.
Diğer taraftan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
geçtiğimiz ağustos ayında aldığı kararla
UNIFILin görev süresi 31 Ağustos 2020 tarihine kadar
uzatılmıştır.
Tabii, yeni bir uzatma ihtimalini de göz önünde
bulundurarak, Meclisimizin de tatilde olma durumu göz önünde bulundurularak bir
yıllık bir yetki istenmiştir. Bir yıllık yetki
verilmesinin bizce hiçbir mahzuru yoktur.
Bölgemizdeki gelişmeler, ülkemizin istikrar ve
güvenliğinin bölge ülkelerinden ayrı düşünülmeyeceğini
göstermektedir. Millî çıkarlarımızı yakından
ilgilendiren bölgesel konular karşısında kayıtsız
kalmamız kesinlikle düşünülemez.
Lübnan, coğrafi açıdan küçük olmakla
birlikte bölge istikrarı bakımından anahtar öneme sahip bir
ülkedir. Orta Doğu'da yaşanan ayrışmaların küçük modelde
tezahür ettiği Lübnanda siyasi ve toplumsal yapı, dinî ve etnik
topluluklar arasındaki hassas denge çok ama çok önemlidir. Bu denge
komşu ülke Suriye'de yaşanan ihtilafın Lübnana
yansımasıyla sürekli sınanmaktadır. Lübnandaki dinî ve
etnik gruplar arasında yaşanan dönemsel gerginlikler endişe
kaynağı olmaya devam etmektedir. Böyle bir dönemde Lübnanda
toplumsal uyumun korunması her zamankinden daha da fazla önem
kazanmıştır. Bu bakımdan Lübnanla tüm
temaslarımızda bu ülkenin Suriye ihtilafına taraf olmama yolunda
belirlediği politikaya bağlı kalınmasının son
derece önemli olduğunu vurguluyoruz. Ayrıca Türkiye olarak hiçbir
şekilde Lübnanın iç siyasetine müdahil
olmadığımızı bir kez de buradan bu vesileyle ifade
etmiş olalım.
Çatışma ortamından kaçarak komşu
ülkelere sığınmak durumunda kalan milyonlarca Suriyelinin
yarattığı yoğun mülteci baskısı ciddi toplumsal
sınamalarla baş başa bırakmıştır
Lübnanı. Bugün tahminen 6 milyon nüfusa sahip Lübnan, yaklaşık
1,5 milyon Suriyeli ve Filistinli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır.
Bu bağlamda, mülteci meselesi Lübnanın önündeki en temel
istikrarsızlık konularından biri olarak önümüzde
durmaktadır.
Diğer taraftan, Irak ve Suriyedeki
istikrarsız ortamın, Yemen ve Libyada yaşanan gelişmeler
ile bölgesel planda etkisi hissedilen mezhepsel gerilimlerin diğer bölge
ülkelerine kıyasla sosyopolitik açıdan çok daha hassas dengeler
üzerine kurulu Lübnanın barış, huzur ve istikrarına
olumsuz yansımaları olabilecektir. Şüphesiz, bu etkiler asgari
düzeyde tutulamadığı takdirde ülkede yaşanabilecek mezhep
temelli bir iç çatışma komşu ülkeler başta olmak üzere
bölgesel ve küresel düzeyde barış ve istikrara yönelik ciddi risk ve
tehditler oluşturacak, telafisi güç derin hasarlar açılabilecektir. Bu
noktada Suriye kaynaklı güvenlik tehdidi ve bölgesel çatışma
riski bağlamında Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin desteklenmesi ve
güçlendirilmesi önem taşımaktadır. Ülkemiz, UNIFIL
kapsamında sağlamakta olduğu desteğe ilave olarak Lübnan
Silahlı Kuvvetlerinin güçlendirilmesi için önümüzdeki dönemde başta
eğitim ve iş birliği olmak üzere hayata geçirilebilecek
adımlara ilişkin önerilerini Lübnan tarafıyla
paylaşmıştır. UNIFIL komutasında görevlendirilmek ve
İsraille sınır bölgesine konuşlandırılmak üzere
bir Lübnan model alayı kurulması söz konusudur. Bu kapsamda,
Birleşmiş Milletler himayesinde 15 Mart 2018 tarihinde Lübnan
Silahlı Kuvvetlerinin desteklenmesine matuf düzenlenen Roma II
Konferansında ülkemizce model alaya yönelik destek taahhütlerimiz ilan
edilmiştir. Bu kapsamda, iki ülke arasındaki
karşılıklı koordinasyon faaliyetlerinin devam etmesini
memnuniyetle karşılıyoruz.
Lübnanla aramızdaki derin tarihî
bağların ve ikili ilişkilerin yanı sıra, Lübnandaki
gelişmeleri de bizler, Türkiye olarak yakından izlemekteyiz. Mevcut
konjonktürde Lübnanda huzur ve sükûnetin korunması hepimizin en önemli
önceliği olmayı sürdürmektedir. En son 2009 yılında
gerçekleştirilen Lübnan genel seçimleri, uzun tartışmalar
sonucunda kabul edilen yeni seçim anayasası uyarınca 6 Mayıs
2018 tarihinde yapılmış ve hükûmet, seçimlerden
yaklaşık sekiz ay sonra, 31 Ocak 2019 tarihinde kurulmuştur.
Lübnanın istikrar ve refahına
atfettiğimiz önem çerçevesinde, bu ülkede barış ve
istikrarın sağlanmasına yönelik Türkiye olarak ortaya
koyduğumuz somut katkılar, ikili ilişkilerimizin her veçhesine
olumlu etki yapmaktadır. UNIFILde görev alan birliklerimizin
sergilediği üstün performans, diğer katılımcı ülkeler
tarafından olduğu kadar Lübnan halkı tarafından da dikkatle
karşılanmaktadır.
Bu noktada, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
tarihinden gelen, gerçekten, gittiği bölgelerdeki insani hizmetleri,
insani faaliyetleri Lübnanda da ortaya koymuş olması, bu milletin
bir ferdi olarak hepimizin göğsünü kabartan gelişmelerdir,
göğsünü kabartan iftihar vesileleridir.
Nitekim, UNIFILe kuvvet katkısında
bulunduğumuz 2006 yılından bu yana, UNIFILin icra ettiği
görevler kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları
tarafından hayata geçirilen birçok önemli proje, Lübnan halkının
hafızalarında yer etmiştir. Bunlar arasında köy
okullarının elektrik ihtiyacının
karşılanması, köy okullarına oyun sahaları, köylere
sağlık ocakları, su deposu inşa edilmesi, yol
inşaatı gibi pek çok hayırlı hizmeti saymamız
mümkündür.
Ülkemiz, UNIFILe 2006-2013 döneminde bir istihkâm
bölüğü ve deniz gücüyle iştirak etmiştir. 2013
yılından bu yana ise 2 karargâh personeli ve deniz
unsurlarımızla katılımını sürdürmektedir. Bu
bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, hâlihazırda Nakuradaki
karargâhta bulunan 2 personelle birlikte denizdeki görevler için 1 korvet,
takriben 85 personelle UNIFILe bağlı Deniz Görev Gücü dahilinde
denetim harekâtını icra etmektedir.
UNIFILe deniz unsurlarımızla
katkımız, Suriyede yaşanan kriz ve Doğu Akdenizde
gelişen güvenlik ortamı bakımından gerçekten önem arz
etmektedir. Bu katkı UNIFILin Barışı Koruma
Harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir bileşendir.
Şüphesiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin üstlendiği bu misyon
bölgemizde barış ve istikrarın korunmasına yönelik
politikalarımızın önemli bir yapı taşıdır.
Biz AK PARTİ Grubu olarak uluslararası meşruiyeti haiz olan ve
uluslararası toplumun ortak iradesini yansıtan Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı Kararında öngörülen
amaçlar doğrultusunda Lübnanda görev yapan UNIFILe kuvvet
katkımızın sürdürülmesinin uygun olacağı
görüşümüzü muhafaza ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bölgemizde
istikrarsızlığın bu kadar
yoğunlaştığı dönemde bugünkü tezkerenin gerçekten
Türkiye açısından da bölgenin en kilit ülkelerinden biri konumunda olan
Lübnanın istikrarı açısından da son derece önemli
olduğunu bir kez daha ifade ediyorum.
Bakınız, bölgede artık vekâlet
savaşları yürütülmektedir. Bazı güçler doğrudan kendileri
sahada olmasalar bile terör örgütlerini kullanarak vekâlet savaşı
ortaya koymaktadırlar. Bunlara karşı dikkatli olmak, küresel
barışı korumak, bölgenin en önemli, en güçlü ülkelerinden biri
olarak Türkiyenin görevidir. Bu noktada Parlamentomuz 2006 yılından
beri bu iradeyi net olarak ortaya koymuştur. Bu noktada tüm destek veren
partilerimize, milletvekillerimize teşekkürü bir borç biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, vekâlet
savaşları dediğimiz savaşlar maalesef günümüzde terör
örgütleri üzerinden yürütülmektedir. Bu noktada ilkeli bir güvenlik
politikası maalesef ortaya konmuyor. Özellikle dünyada etkili güçlü
dediğimiz ülkeler senin terör örgütün, benim terör örgütüm
ayrımını çok net olarak -sözlü olarak ifade etmeseler bile,
yazılı olarak, daha doğrusu fiilî olarak- ortaya koyuyorlar. İşte,
PKK terör örgütüdür ama YPG terör örgütü değildir. Yani PKKnın
YPGyi kontrol ettiğini dünyada bilmeyen acaba bir tek istihbarat örgütü
var mıdır veya diğer bir ifadeyle YPGnin PKKnın Suriye
kolu olduğuna yönelik, başta CIA olmak üzere, eski adıyla KGB
olmak üzere acaba bu gerçeği bilmeyen bir tek istihbarat örgütü var
mıdır? Herkes çok çok iyi biliyor ki YPG PKKnın Suriye koludur,
emirleri doğrudan PKKnın sözde üst yöneticilerinden almaktadır.
Organik bağları artık gizlenemez noktadadır ama buna
rağmen terör örgütünü özgürlük savaşçıları diye sunmak
aslında dünyada bugün borusu öten, sözü geçen ülkelerin terör konusunda
samimi olmadığının en net işaretidir.
Bu noktada belki şunun özellikle
altını çizmemizde fayda var: Değerli arkadaşlar, bu konuda
dünyada en ilkeli duruşu gösteren ülkelerden birisi Türkiyedir. Türkiye
hiçbir terör örgütü arasında ayrım yapmamıştır ve
yapmamaktadır ve Türkiye hiçbir terör örgütünü karşısına
muhatap olarak alıp onunla konuşmamıştır,
konuşmamaktadır. Efendim, sarayda gizli oda kuruldu, YPGyle görüşüldü.
iddiaları tamamen gerçek dışı, vahim iddialardır.
Sarayda, Külliyede, Beştepede Amerika Birleşik Devletlerinden
gelen heyetle müzakere yapılmıştır. Onlar da Amerika
Birleşik Devletleriyle elbette ki müzakerelerin gidişine göre
müzakereler, görüşmeler yapmıştır. Bunun nereyle
yapıldığını bizim bilmemiz mümkün değil. Amerikan
Başkanıyla da görüşülmüş olabilir, başkalarıyla
da görüşülmüş olabilir ama Türkiye'nin buradaki muhatabı Amerika
Birleşik Devletleridir. İşte, bugün akşam saatlerinde
dolacak süre de bu noktada Amerika Birleşik Devletlerinin taahhütlerini
yerine getirip getirmediği noktasında kritik bir süredir.
Biz doğru olduğuna
inandığımız, haklı olduğuna yüzde 100 emin
olduğumuz bir noktada yani bölgemizde bir terör
yapılanmasının devletleşmesine müsaade etmemek için bu
harekâtı başlattık. Hiçbir tehdide de boyun eğmedi Türkiye.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, özellikle
Barış Pınarı Operasyonu her türlü engellemeye, her türlü
tehdide rağmen başladı. Şimdi, bu noktada, bu tehdit bertaraf
edilene kadar kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz ama bunu
yaparken Türkiyeye haksız eleştiride bulunmak, değerli
arkadaşlar, doğru değil. Türkiye bugüne kadar DEAŞ ile
PKKyı hiçbir zaman ayırmadı, PYD-YPG ile DEAŞı da
ayırmadı.
Ben, Fırat Kalkanı Harekâtı döneminde
Millî Savunma Bakanı olarak çok çok iyi biliyorum, olayların
içerisindeyim ki dünyada DEAŞa yönelik en güçlü operasyonları yapan
ülke Türkiyedir. 3 binin üzerinde DEAŞ militanını Türkiye
etkisiz hâle getirmiştir. Aynı şekilde, PKKyla kırk
yılı aşkın şekilde mücadele eden, PKK terör örgütünü
ortadan kaldırmak için gece gündüz mücadele eden de Türkiyedir.
DEAŞa tamam, PKKya tamam ama YPGye dokunmayın.
anlayışı dürüst bir anlayış değildir, ilkeli bir
anlayış değildir. Terör örgütü terör örgütüdür. Senin terör
örgütün, benim terör örgütüm kesinlikle kabul edilemez. Bu noktada, Türkiye
bugüne kadar ilkeli duruşunu muhafaza etmiştir. Türkiye bundan sonra
da ilkeli duruşunu muhafaza edecektir. Türkiye'nin en önemli önceliği
kendi güvenliğidir, bölgenin güvenliğidir. Bölgenin huzuru ve
güvenliği olmadan bu bölgede ne Türkler ne Kürtler ne Araplar ne
diğer unsurlar huzur içerisinde yaşayamaz. Bu noktada da Türkiye'nin
bu harekâtına Türk milletinin verdiği büyük destek, gerçekten,
aslında Türkiye'nin, millî meselelerde her türlü tartışmayı
bir kenara bırakıp nasıl bir araya geldiğinin de güzel bir
göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım, bu tezkere
hayırlı bir tezkeredir. Ümit ederiz ki bölgemizde barış
olur, huzur olur ve bölgemizdeki çatışmalar, savaşlar son bulur.
Ümit ederiz ki İsrail bu saldırgan tavrından vazgeçer, kendi
sınırlarına -1967 anlaşmasıyla belirlenen
sınırlara- çekilir ve Lübnan gibi bir ülkeye saldırma riski
ortadan kalkar, bölgede barış olur ve biz de bir daha Silahlı
Kuvvetlerimizi Lübnana göndermek durumunda kalmayız. Ama bugün bu
ihtiyacın olduğunu bütün parti gruplarımız özellikle ifade
ettiler. Bundan dolayı biz AK PARTİ Grubu olarak bu tezkerenin
lehinde oy kullanacağız.
Şimdiden, tezkeremizin Silahlı
Kuvvetlerimiz için, ülkemiz için, Lübnan için ve bütün bölge için, küresel
barış için hayırlı olmasını diliyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın (3/882) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Şimdi, Sayın Bakan -bir ihtiyaç duydu
herhâlde- dönüyor dönüyor Türkiye Cumhuriyeti asla teröristlerle oturmaz,
teröristlerle anlaşmaz, ateşkes yapmaz, tehdide boyun eğmez.
diyor.
EROL KAVUNCU (Çorum) Sizin hatibiniz söyledi az
önce.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, onu ifade edeyim.
Sayın Bakan bir ihtiyaçtan bunu cevaplıyor, bütün dünya, Türkiye bunu
konuşuyor da Türkiye Cumhuriyetinin böyle davrandığına
ilişkin, Atatürkten başlayan yani Geldikleri gibi gidecekler.
dediği günden İsmet İnönünün hem Johnson mektubuna verdiği
cevabı hem Lozandaki tavrını hem de Bülent Ecevitin
Kıbrıs Barış Harekâtını başlatma ve
sürdürmedeki kararlılığını kastediyorsa doğrudur.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Allah Allah!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Rus uçağını
düşürünce önce devrin Başbakanıyla yarışa girip sen
düşürttün, ben düşürttüm
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
sonra Efendim, FETÖ
düşürdü, bu kadar yaptırım yapmayın... Sonra, bugün
birlikte oturulduğu, aradan su sızmadığının ima
edildiği Putin Efendim, Kürt petrolünü kaçak
taşıdınız, görüntüler elimizde. Bunun bir
kısmıyla IŞİDi finanse ettiniz. Biz bunu Birlemiş
Milletler Güvenlik Konseyinde sunum yapacağız. deyince Rusyaya özür
mektubu. Harekâta burada verilen, kamuoyunda verilen destek, tutum ortada; bin
tane tehdit, utanç verici bir mektubun yalanıp yutulması,
susulması ama sonradan, efendim Ailenizin bütün dünyadaki mal
varlığını araştırırız. deyince benimle
görüşemez diyen Pence gelecek... Daha doğrusu Benimle görüşemez
Amerikan Başkan Yardımcısı, ben Trumpla muhatap olurum.
deyip şurada meydan okuyup burada tükürdüğünü yalayacaksın bir
saat sonra, bu Mecliste.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Müsaadenizle bitiriyorum
Başkan.
Burada Trump gelirse benimle görüşür, onlar
muhatabıyla oturur. diyeceksin, Fahrettin Altun toplayacak Yeni
açıklama var. diye. Efendim Yarın görüşeceğim Başkan
Yardımcısıyla. diyeceksin.
Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir Cumhurbaşkanı
bir başka ülkenin cumhurbaşkanı yardımcısıyla
eş pozisyonda oturmadı bugüne kadar, hiçbir başkan
yardımcısıyla oturmadı.
Türkiye Cumhuriyetinin boyun eğmediği,
tehditten yılmadığı doğrudur. Kendi ailesinin de
içinde olduğu karmaşık ilişkiler gündeme getirilince
Rusyaya özür mektubu yazanların, Amerikayla eş durumda oturup
onların buyurdukları şeyin karşısında
susanların ve bu mektuba karşı cevap vermeyenlerin bu cümleleri
söylemeye hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
39.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
sözlerinin hakikati yansıtmadığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz evvel CHP Grup Başkan Vekilinin söylemiş
olduğu hiçbir söz hakikati yansıtmıyor, hepsi baştan
aşağıya iftiradır ve yalandır. (CHP
sıralarından gürültüler) Doğru olan şudur: Türkiye
Cumhuriyeti devleti, evet, her zaman Türk milletinin itibarını
korumak için gereğini yapmıştır ve yapacaktır; bu
konuda hiçbir tereddüt olmasın.
Sayın Cumhurbaşkanımız,
hakikaten dirayetli liderliğiyle zaferleri taçlandırarak Türk
milletine armağan etmektedir ve edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şunu ifade
ediyorum: İnönünün söylemiş olduğu söz, evet, Johnsonun mektubu
sonrasında belki Kıbrısa harekâtı yapamadık ama daha
sonra 1974te...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - ...rahmetli Erbakan-Ecevit Hükûmeti döneminde gerekli
Barış Harekâtı yapılmış ve 1699 Karlofça
Anlaşmasından bugüne, Cumhuriyet Dönemimizde ilk defa ileri bir
harekâtla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurulmasına kaynak
teşkil edecek Barış Harekâtı başarıyla
gerçekleştirilmiştir.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Ya, bu
ne diyor? Kurtuluş Savaşını yok sayıyor ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Emeği geçen bütün devlet adamlarımızı
rahmetle, saygıyla, minnetle yâd ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kurtuluş
Savaşı ne oldu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - İkinci olarak: 1699 Karlofça
Anlaşmasından bugüne, 15 Temmuz uluslararası darbe ve
işgal girişiminin hemen akabinde
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Kurtuluş
Savaşı ne olacak? Çanakkale Savaşı ne olacak?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Muhammet Bey,
Kurtuluş Savaşını da söylesen iyi olur ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
evet, El Bab, El Azez, Cerablus ve Afrin
harekâtıyla ikinci büyük harekât Başkumandanımız Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde yapılmıştır!
[AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar;
İYİ PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar (!)]
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
Evet, bu hakikatleri tarih not etmiştir ancak
biraz evvel CHPnin değerli diplomatı, Genel Başkan
Yardımcısı Sayın Ünal Çeviköz, bizzat Amerikanın
talebiyle ve onların mecbur kalması suretiyle
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mektubu tercüme et.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
imzalamış oldukları 13 maddelik
mutabakatla ilgili, canlı yayında taze taze demiştir ki:
İstenilen bütün unsurlar elde edilmiş görünüyor,
kazanımlarımız güçlü. Türkiye istediğini aldı.
[İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
ATİLA SERTEL (İzmir) Fazla
bağırınca haklı olmuyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Evet, sonuç itibarıyla bu hakikatler ortadayken ve
İnönünün Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de burada yerini alır.
cümlesini bizzat hayata geçiren şu anda Tayyip Erdoğanın,
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki Türkiye
Cumhuriyeti devletidir! [İYİ PARTİ sıralarından
Bravo sesleri alkışlar(!)]
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Padişahım
çok yaşa (!) Padişahım çok yaşa (!)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Dolayısıyla hepimizin övünmesi gereken bir
hususu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak
toparlıyorum Sayın
Başkanım.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Külliyede Amerikalılara onu verdiniz mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkan, mikrofonu
açın, duyamıyorum, önemli bir görüş sarf ediyor
BAŞKAN Bana göre amacınıza
kavuştunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak toparlıyorum, evet.
BAŞKAN Peki
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tarihî bir konuşmaya
tanıklık ediyoruz.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Suriyeyi de Amerikalılar mı idare ediyor, onu cevapla.
LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, bu tarihî konuşmaya tanıklık etmek
istiyoruz, mikrofonunu açar mısınız hatibin, rica ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, Türk milleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti
devleti olarak gerçekten övünmemiz gereken bir hususu karalamaya yönelik kara
propaganda ve iftiraları Meclisin mehabetine yapılmış
saygısızlık olarak nitelendiriyorum.
Ve Trumpın mektubuyla ilgili de yapılan
şudur: Evet, Trump bir mektup göndermiştir ama Johnsonun mektubu
gibi geri dönülmemiş, bu iyi bir şekilde dürülüp tarihin çöp sepetine
atılmak suretiyle sahada büyük bir zafer elde edilmiştir. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar(!)]
Bunun herkes tarafından bilinmesini özellikle
rica ediyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Padişahım,
çok yaşa(!)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Muhammet Paşam,
sağ olun(!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet.
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Allah
hiçbir siyasi parti grubunu, içerik açısından
tartışamayıp hamasete alkış tutmak zorunda
bırakmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Alakası yok, hiç alakası yok!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Trumpın mektubunun yırtılıp atılması için
Bütün
diplomasi geleneğinden gelenler bilir ki -sizin monşer diyerek
aşağılayıp yok saydıklarınız- o mektubun
Amerika Birleşik Devletlerine Bu mektubunuz kabul edilmemiştir ve
iade edilmiştir. diye yollanması gerekirdi. (CHP
sıralarından alkışlar) Mektubu alıp da devletin
arşivine sokmak, Beyaz Sarayın size şantaj hâline
dönüştürmesine, şantaj aygıtına dönüştürmesine
sebebiyet verecek bir basiretsizliği Türkiye Cumhuriyetini yöneten
bırakın devlet başkanını, hiçbir devlet adamı
yapmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yedi
dakika konuştu.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada bir tek şeye
katılıyoruz: Amerikanın Başkan
Yardımcısını kendisine denk kabul edip yanında oturan
kişi, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı değil, olsa
olsa Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı
sıfatıyla oturmaktadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu hiç hamaset
olmadı değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Ünal Çeviközün
canlı yayında söylediği son derece yapıcı, partimizin
tutumuyla çelişmeyen sözlerini kendisinin eksikliğine,
basiretsizliğine ve teslimiyetine bir kurtuluş olarak,
çarpıtarak sonuna üç kelime ekleyenlerin acziyetini Cumhuriyet Halk
Partisi olarak sadece Türkiye adına üzülerek sizin adınıza da
utanarak takip ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Kendinizden utanın!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir dakika
Değerli milletvekilleri, bana göre Grup
Başkan Vekillerimiz düşüncelerini ifade ettiler, söylemek
istediklerini anlattılar. Sayın Akbaşoğlu, siz de gayet
güzel anlattınız, Özgür Bey de.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir cümlelik, kısaca bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Bir polemiğe fırsat
vermeyelim.
Buyurun.
41.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şu bilgiyi paylaşmak isterim: Sayın Cumhurbaşkanımız,
Penceden daha önce gelen bir heyetle ilgili, bir televizyoncunun kendisine
soru sormasıyla ilgili onlarla görüşmeyeceğini ifade
etmiştir ve aynı gün İletişim Başkanı Fahrettin Altun
Bey, o kimselerle görüşülmeyeceğini, ertesi gün -yarın- Pencele
görüşülmesiyle ilgili planlamanın
yapıldığını zaten anında ifade etmiştir. Bir
kere, bunu çarpıtan, bu doğru bilgiyi doğru şekilde
nakletmeyenlerdir. Lütfen, bu bilgiyi tekrarlayınız; bir.
ARSLAN KABUKÇUOĞLU (Eskişehir) Pes
vallahi!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İkinci olarak: Baştan aşağı
hakikatleri çarpıtma ve gerçekten, Türkiye'nin
kazanımlarını maalesef görmezden gelme
yaklaşımını ben başındaki tutum ile sonundaki
tutum arasındaki bu gereksiz polemiklerin yansıması olarak
görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla biz, hatırlarsanız, bugün
ilk başta bu harekâta destek veren bütün partilerimize
teşekkürlerimizi ifade ederek başladık.
ARSLAN KABUKÇUOĞLU (Eskişehir)
Yazık, bu kadar yıpratmayın kendinizi(!)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak bunun dışında başka alanlara,
başka doğru olmayan hususları ortaya, gündeme getirmek maalesef,
böyle polemiklere cevap vermeyi zorunlu kılıyor.
Teşekkür ediyorum. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar, İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Padişahım
çok yaşa(!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tartışmanın bu tarafıyla
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok.
Ben usulen ayaktayım şu anda çünkü
tartışmanın bu tarafıyla ilgili hem tutanaklar hem
milletimiz önünde, artık sizin de yüz ifadenizde de hissettirdiğiniz
gibi bir kifayetimüzakere teklif ediliyor. Herkes meselenin bütün
açıklığıyla somutluğunu da gördü.
Karşısındaki hamasetin
Bir muhalefet partisinin artık
kendisini ne niyetle tebrik ettiği, alkışları hepimizce
malum olan ama kendi grubundan destek almayan son konuşmasını da
hep birlikte dinledik.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Bu hamaset
olmuyor değil mi, Özgür Bey?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak İç Tüzükün 69uncu
maddesi açıklama hakkı üzerine düzenlenmiştir. Kendisinin
sözleri çarpıtılan veya bir başka anlama çekilen milletvekili
bunu düzeltmek üzere kürsüden açıklama hakkına sahiptir. Sayın
Ünal Çeviköz -tutanaklara geçtiği şekliyle- Cumhuriyet Halk Partisi
adına ve şahsı adına bu hakkı kullanmak istemektedir.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki dakika süreniz var.
42.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
17 Ekim akşamı Habertürkte bir canlı
yayında olduğum ve o sırada Amerika Birleşik Devletleri ile
Türkiye arasında imzalanan mutabakatın hem Amerika Başkan
Yardımcısı Pence tarafından yapılan basın
toplantısında hem Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu
tarafından yapılan basın toplantısında
açıklandığını ve onun bazı unsurlarının
sayıldığını, sıralandığını
bizzat dinledim. O programda aynen şunları söyledim:
İstediklerimizin elde edildiği görünüyor.
Kazanımlarımız güçlü. Ondan sonraki cümleler, Türkiyede
basın özgürlüğü olmayan bir durumda bir havuz medyası
tarafından eklenmiş cümlelerdir. Benim ağzımdan böyle bir
şey çıkmamıştır. En son söylediğiniz 3 kelimelik
cümle bana ait değildir.
Ancak bu vesileyle Adalet ve Kalkınma
Partisinin başarı olarak göstermek istediği bir şeyi bir
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilini referans göstererek güçlendirmek
istemesi hakikaten benim için bir sevinç vesilesi mi olmalı, üzüntü
vesilesi mi olmalı, onu da takdirlerinize bırakıyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için şu
açıklamayı yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Başkan, bir şey
söyleyeyim ben size: Özellikle Grup Başkan Vekilleri kendi siyasi
partilerinin genel başkanlarını temsil eden konumdalar.
Dolayısıyla ben bu dikkatle Grup Başkan Vekillerimizle diyalog
kuruyorum. O bakımdan siz gayet güzel ifade ettiniz düşüncelerinizi,
sayın milletvekili de. Şimdi ne söyleyeceksiniz merak ediyorum yani.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben hiçbir ilavede bulunmadan
BAŞKAN Onu söylediniz siz Sayın
Akbaşoğlu, 13 maddeye katıldığını
söylediniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam.
İstenilen bütün unsurlar elde edilmiş
görünüyor, kazanımlarımız güçlü. Türkiye istediğini
aldı. şeklindeki beyanına atıf yaptım, bunun
dışında başka bir atfım yoktur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, madem
tutanağa geçtik, şunu da tutanağa geçirelim: Bütün bu
tartışmanın sonunda, ısrarla, illa son sözü söylemek için
söyleyip de sizin kullandığınız Ne söyleyeceksiniz ben de
merak ediyorum. ifadesi, o meşhur hikâyedeki bütün suçu ortada olan
birinin avukat istemesi üzerine, bunu niçin istediğini sorana dönüp Beni
nasıl savunacak, ben de onu merak ediyorum. demesi gibi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aynaya bakın, aynaya!
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
1.-
Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde UNIFIL'e, 31/10/2019
tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için
Anayasanın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/882) (Devam)
BAŞKAN Şimdi şahsı adına
ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Onursal Adıgüzele söz
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Barış Pınarı
Harekâtı kapsamında hayatını kaybeden şehitlerimize ve
sivil vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılarımıza, gazilerimize acil şifalar, ailelerine ve
tüm milletimize de başsağlığı diliyorum.
Ek olarak, seçilmiş belediye
başkanlarının şafak operasyonlarıyla gözaltına
alınmasının da kabul edilemez olduğunu görüyorum. Seçim
kurullarının onayıyla aday olmuş, milyonlarca seçmenin
oyunu almış belediye başkanları, atamalarla, kayyumlarla
görevden alınıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak her fırsatta,
bu kürsüden, sandık, millet iradesi üzerinden konuşurdunuz, bugün
geldiğiniz noktada şunu yapıyorsunuz: Milletin iradesini gözden
çıkarmışsınız. Ama şunu unutmayın: Biz her
fırsatta milletin iradesine ve demokrasiye sahip çıkmaya devam
edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ekonomi, sağlık,
eğitim derken ülkemiz ne yazık ki dış politikada da bir
çöküş içindedir ve Adalet ve Kalkınma Partisinin dış
politikadaki uygulamaları uluslararası arenada ülkemizi
itibarsız hâle getirmiştir. Dünya 5ten büyüktür. diyerek yola
çıkanlar bugün uygulamış oldukları istikrarsız
politikalarla, söylemlerle, eylemlerle dünyada 5 müttefik bulamaz hâle
gelmişlerdir. Görüyoruz ki AKP, dış politikada da liyakati bir
kenara bırakıp dış politikayı iş bilmezlere
emanet etmiştir.
Değerli milletvekilleri, tüm kurullarda
olduğu gibi dış politikada da ve diğer noktalarda da ne
liyakat kalmıştır ne de istikrar kalmıştır. Her
defasında söylüyoruz, her defasında diyoruz ki: Dış
politika devlet adamlığı gerektirir, dış politika
istikrar gerektirir. Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi ne yapıyor, on
yedi yılda ne yaptı? On yedi yıllık dış politika
icraatlarınıza baktığımızda olmayan tek şey
istikrar. Dediniz ki: Emevi Camisinde Suriyede namaz kılarız.
Geldiğimiz noktada Süleyman Şah Türbesini kaçırarak
sonuçlandırdınız. Döndünüz dediniz ki: İstesek Suriyeyi
birkaç saatte yok ederiz. Biz bunu hiç kabul etmedik, bu söylemi de kabul
etmedik. Peki ne oldu? ABD Başkanının küstah mektubuyla, Türkiye
Cumhuriyetini hedef alan mektubuyla bu harekâtınızı da
sonuçlandırdınız. Görüyoruz ki saray eşrafında Trump
sevdası en üst seviyede.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Amerikanın mektubu küstahsa sizin ifadeniz bundan daha ağır,
küstah.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Diyor ki Sayın
Cumhurbaşkanı ABD Başkan Yardımcısı için: Benim
muhatabım değil. Sonra sarayda başköşede
ağırlıyor. Ağırlamadıysa söyleyin biz de
öğrenelim.
Ben de buradan, Genel
Başkanımızın bugün grupta sorduğu soruları tekrar
size sormak istiyorum. Hakaret dolu ifadeler içeren bu mektubu neden iade
etmediniz? Bu ifadeleri nasıl hazmettiniz? Hangi korku, endişe ve ruh
hâliyle bu mektubu kabul ettiniz? O da yetmedi, kamuoyundan neden gizlediniz?
Siz cevap vermeyeceksiniz ama ben size söyleyeyim. O
kadar büyük açıklarınız var ki anlata anlata
bitiremediğiniz Suriye politikasını Trumpın çizdiği
çizgilere hapsettiniz.
Değerli milletvekilleri, âciz dış
politika, basiretsiz iç politika ülkeyi ekonomide de birçok konuda da
yaşanamaz hâle getirdi. Peki, bu faturanın bedelini kim ödüyor? Bu
ülkedeki yoksul vatandaşlar ödüyor ve onların çocukları ödüyor.
Yandaşlara icat edilen üyelikler, unvanlar, maaş üstüne maaşlar;
yandaş çocukları atandıkları görev yerlerinde bir saat bile
görev yapmadan jet hızıyla terfi ettiriliyorlar, mevki, makam sahibi
oluyorlar. Peki, bu milletin çocukları ne oluyor? Yoksullukla,
işsizlikle, açlıkla baş başa bırakılıyorlar.
Danıştay Başkanının
kızını mı anlatayım, yoksa bugün gündeme düşen
İBBde mezbahada çalışırken açıktan atamayla Devlet
Demiryollarında memur olan AKPli yandaştan mı bahsedeyim?
Kırk gün geçmemiş şimdi de daire başkanı olmuş
arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, TÜİKin
rakamları -her fırsatta inanmadığımızı
söylüyoruz- ne diyor? Diyor ki: Türkiyede genç işsizlik yüzde 7,2
arttı. Ne kadar manipüle etmeye çalışsanız da bunu
söylüyorlar ve yüzde 27,3 oldu diyorlar.
Ben size daha çarpıcı bir örnek vereyim.
Ne eğitimde ne istihdamda olan genç oranı kaç biliyor musunuz
Türkiyede? Yüzde 29,3 yani her 3 gençten 1i ne işe gidiyor ne
eğitim görüyor ne staj görüyor ne de gençliğini yaşıyor.
Milyonlarca üniversite mezunu işsiz. Bu çocuklar şu hayaller
içindeydi üniversiteye giderken: Eğitim alıp anama babama destek
olacağım. Peki, geldiğimiz noktada ne oldu? Anasının
babasının emekli maaşıyla öğrenim kredisi borcunu
ödemek zorunda bırakıldı bu çocuklar.
Bakın, arkadaşlar, şunu söyleyeyim:
On yedi yıl bir ülkeyi yönetmek kimseye nasip olmaz. Size böyle bir
fırsat verdi bu millet. Geldiğimiz noktada siz birçok şeyi
unuttunuz. Neyi unuttunuz biliyor musunuz? Atanamadığı için
intihar eden öğretmenleri unuttunuz. İşsizlik ya da ihraç
sebebiyle inşaatta çalışmak zorunda kalan ve iş cinayetine
kurban giden işçileri unuttunuz. Kadınları saç kurutma
makinesiyle çocuklarını ısıtacağı bir noktaya
getiren politikalarınızla onları intihara ittiğinizi
unuttunuz. Bununla birlikte, daha birçok konu var,
yarattığınız kaos ve özellikle de kargaşa atmosferiyle
ardı ardına katliamlarla bu ülkenin çocuklarının heba
olmasına sebep olduğunuzu unuttunuz. Bu çocukların tek suçu,
Okçular Vakfına üye olmamak mıdır? Bu çocukların tek suçu,
sarayda bir yakınlarının oturmaması mıdır? Bunu
buradan size sormak istiyorum ve diyorum ki: Bugün Türkiye bir kişiyi
konuşuyor, Hüseyin Avni Önder. Tanıyor musunuz bilmiyorum ama
tanıyanlar var; Sirkeci ve Haydarpaşa Garı ihalesine
katıldı ve İBBnin elinden hukuksuzca alınan bu ihalede de
kazanan oldu. Bugün burada bunu konuşmamın en temel sebebi
Bakanın tutumudur. Sayın Bakan çıktı, sanki Hüseyin Avni
Önderin firmasının avukatıymış gibi süreci
sahiplendi.
Bakın arkadaşlar, sizin
vicdanınıza sesleniyorum tekrar: Bir ihale yapılıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ne olduğu belli olmayan bir
genç bu ihaleye katılıyor. Biraz önce bahsettim, bu ülkede gençler
işsiz, gençlerin birçok sorunu var ama 33 yaşındaki bir genç,
neye güveniyorsa bu ihaleye katılıyor. 2 kamu kurumunun kamu
zararı olmadan çıkacağı bir işe, Bakan diyor ki: Bu
ihale hukuka uygun bir şekilde iptal edildi. Peki, gerekçeleri ne? diye
baktığımızda, iş bitirme belgesi yokmuş.
İş bitirme belgesi var, hem de sadece Kültür AŞnin 250 milyon
TLden fazla. Siz de yönettiniz Kültür AŞyi geçen dönem, şimdi de
Ekrem İmamoğlunun Başkanlığında Cumhuriyet Halk
Partisi belediyesi olarak yönetiliyor ve ihale dosyasında açık açık
Bütün kurumlar için geçerli olmasına gerek yok, iştirak eden bütün
konsorsiyum şirketleri için geçerli olmasına gerek yok. dendiği
hâlde bunu keyfî bir komisyon kararıyla gündeme getirdiniz. Üzerine
özellikle basarak söylemek istiyorum: Sonra müştereken ve müteselsilen
yazmadığı için yani ortaklaşa ve birlikte
yazdığı için iptal etmeye niyetlendiniz. Çıktı Bakan,
şunu söylüyor, gülerek -gerçekten kargalar güler bu
anlattıklarına- izliyorum: 100 bin lira vermişti İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, karşısındaki firma da 300 bin lira
vermişti. Pardon, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir kamu
kuruluşu değil mi? Bu iştirakler kamu
ortaklığıyla kurulmuş şirketler değil mi?
Ayrıca, kapalı teklif usulü olan ihalede şu madde de çok net bir
şekilde yazıyordu, diyordu ki: Kapalı teklifler, zarflar
açıldıktan sonra pazarlık usulüne geçilir. 4 Ekimde olan bu
ihalede kimse pazarlık usulü için İBByi çağırmadı.
Hâlbuki eğer bir eksiklik varsa zarflar açılmadan önce İBB
iştirakleri bu ihaleden menedilebilirdi. Kapalı kapılar
ardında, basına da duyurmadan 18 Ekim günü Hüseyin Avni Önder bu
ihaleye çağrılıyor ve komik bir şekilde -beni
ekranları başında izleyen bütün vatandaşlarımız
anlayacaktır ki- Ya, şu 300ü 350 yap da hadi sana verelim.
deniyor. Bu ne biliyor musunuz? Bakan bunu çağırıyorsa ve bunu
söylüyorsa bu şu: Bilal oğlan Sirkeci Garında ve
Haydarpaşa Garında cirit atsın diye milletimizin, 16 milyon
İstanbullunun mağdur edildiğini görüyoruz. Hakkı yeniyor 16
milyon İstanbullunun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Bir dakika daha
alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak 16 milyon
İstanbullunun hakkını size yedirmeyiz. İstanbul halkı
sahipsiz değildir. Bırakın artık bu rövanşist
politikaları. Bugün ihaleyi verdiğiniz şirket yarın kime
satılır belli olmaz ama İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı her dönem bir yarışla belirlenir ve İstanbul
halkını temsil eder. Sırf birinin arkadaşı, bilmem ne
vakfının genel müdürlüğünü yapmış diye, hiçbir iş
deneyimi olmayan, üç yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediyesinde
3 bin liraya çalışan, sonra Okçular Vakfında Genel Müdürlük
yapan birine bu mekânları peşkeş çekmeyin.
Bakanlarınızla da bu meseleye sahip çıkmayın çünkü biz şunu
istiyoruz: Türkiyede bu devletin kapıları, tüm devlet
kapıları sadece yandaş gençlere değil, Mustafa Kemal
Atatürkün ülkeyi emanet ettiği Türkiye gençliğine, Türkiyede
yaşayan milyonlarca gence sonuna kadar açık olsun. Bu
yandaşlık, kayırmacılık anlayışı da
Türkiyede son bulsun istiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, bir mazeretinizin
olduğunu söylediniz.
Buyurun, size söz vereyim.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, hiçbir emperyalist gücün Türkiye
Cumhuriyeti devletini kınama, aşağılama hakkının
olmadığına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir öğrenci dahi Sayın
Cumhurbaşkanımıza ağır, eleştiri sınırları
içerisinde kalacak bir "tweet" attığı zaman AK
PARTİ Grubu gerekirse cumhuriyet savcılığına
şikâyet ediyor, eleştiriyor, ağır şekilde
öğrencilerin üzerine gidiyor ama Trump, Sayın
Cumhurbaşkanına gönderdiği mektupta hem
Cumhurbaşkanına hakaret ettiği hem Türkiye Cumhuriyeti devletini
aşağıladığı hem Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini
aşağıladığı zaman hiç kimseden ses
çıkmıyor. Ben sizin bu sessiz yapınızı kınıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ülkemizin
aşağılanmasını, Hükûmetimizin
aşağılanmasını, devletimizin
aşağılanmasını içimize sindiremiyoruz. Cumhuriyet
savcılığına Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak
şikâyet ettim. Neden siz şikâyet etmiyorsunuz? Sizi bu sessizliğinizden
dolayı kınıyorum. Harekete geçin, korkmayın. Türkiye Cumhuriyeti
devletini hiçbir emperyalist gücün kınama, aşağılama
hakkı yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
44.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, kendi kurgularıyla kendi hayal
dünyasında gölge boksu yapanları kendileriyle baş başa
bırakıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ortak bildiri yazalım,
ortak bildiri!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla biz, bize gelen mektubu dürüp çöp
sepetine attık ve ondan sonra da dokuz günlük bir harekâtla
cevabımızı sahada verdik; tıpış tıpış
herkes bizim masamıza gelmek zorunda kaldı. Bunu lütfen görünüz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
1.-
Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde UNIFIL'e, 31/10/2019
tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için
Anayasanın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/882) (Devam)
BAŞKAN Şimdi şahsı adına
ikinci olarak İstanbul Milletvekili Sayın İffet Polata söz
veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
İFFET POLAT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin Birleşmiş
Milletler Lübnan Geçici Görev Gücüne (UNIFIL) sağladığı
kuvvet katkısının 31 Ekim 2020ye kadar uzatılması
hakkında, Gazi Meclisimizin onayına sunulan tezkere üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletimizin geleneğinde şu asil
davranışı görürüz ki: Sadece kendi ailesinin tokluğu, kendi
evinin güvenliği değil komşusu, akrabası ve
dostlarının da huzur ve esenliğini her zaman dert
edinmiştir. Bunun birçok örneğini tarihte görüyoruz. Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz, şanlı ordumuz Koreden Kıbrısa
kadar geniş bir coğrafyada, daima mazlum ve mağdurun
yanında olmuştur. Her zaman dost ve müttefiklerinin yanında olan
Türkiye, yakın tarihte Bosnadan Kosovaya, Somaliden Afganistana kadar
bu ülke halklarının yanında olmuş, şefkat, merhamet
elini her zaman uzatmıştır.
2006 yılında yaşanan
İsrail-Lübnan Savaşı sonrasında Lübnanda
barışın tesisi ve idamesi amacıyla Birleşmiş
Milletler, Lübnan Geçici Görev Gücünü (UNIFIL) oluşturmuştur.
Ülkemizin de kuvvet katkısında bulunduğu UNIFILin
başarıyla icra ettiği görevler sonucunda Lübnan-İsrail
sınırında sağlanan güvenlik ve istikrar ortamı hâlâ
sürmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos
2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Kararla kurulan
UNIFILin görev süresi geçici olarak bir yıl olarak belirlenmiştir.
Aynı kararda, bu sürenin gerekli görülmesi hâlinde her yıl yeniden
uzatılması da öngörülmüştür. UNIFILin görev süresi, bu
çerçevede, bugüne kadar 12 kez uzatılmıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yakın zamanda
almış olduğu karar neticesinde UNIFILin görev süresi
Ağustos 2019 sonu itibarıyla yeniden bir yıl
uzatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yakın coğrafyamızda barış ve
istikrarın tesisi öncelikli dış politikamızın
hedeflerinden biridir. Bölgesel barış, istikrar ve güvenliği
ilgilendiren tüm gelişmelerin dış politikamız üzerinde
şüphesiz önemli yansımaları olmaktadır. Son dönemde
bölgemizde yaşanan gelişmeler, ülkemizin istikrar ve esenliğinin
bölge ülkelerinden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha gözler
önüne sermiştir. Bu itibarla, millî menfaat ve
çıkarlarımızı yakından ilgilendiren bölgesel
gelişmeler karşısında kayıtsız kalmamız da
beklenemez. Bu anlayıştan hareketle, Hükûmetimizin dış
politikası ülkemizin etrafında bir barış, güvenlik,
istikrar ve refah kuşağı oluşturulmasını hedeflemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Suriye rejiminin ve terör örgütlerinin halka karşı
uyguladığı kanlı şiddet ve baskı
politikalarının bölge istikrarına yönelik tehdidini artırdığı
bir ortamda tüm bölgenin istikrarı bakımından kilit önemi haiz
Lübnanda barış ve istikrarın muhafazası bölgemizin içinden
geçmekte olduğu bu hassas süreçte hiç şüphesiz daha da önem
kazanmıştır.
Türkiye UNIFILe yaptığı
katkılarla barışı koruma harekâtının etkin
biçimde icrasında önemli bir görev üstlenmiştir. Bu çerçevede,
Türkiyenin katkısı gerek Birleşmiş Milletler sistemi
içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker
iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her
kesimi nezdinde görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış
ve istikrarın korunmasına yönelik politikasının
sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur. UNIFILin ülkemizin askerî
kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş Milletler
barış gücü operasyonu olması dikkate alınarak UNIFIL Deniz
Görev Gücüne katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiği
değerlendirilmelidir.
Türkiye her zaman olduğu gibi, Lübnanın
istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün
karşısında durmaya devam edecektir. Bu bağlamda, Türkiye
dost ve kardeş Lübnan halkının birliği ile iç barışın
muhafazasına atfettiği önem doğrultusunda
katkılarını sürdürmelidir. Bu hususlar
ışığında Lübnanla ikili ilişkilerimiz ile
bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin
uzatılması yönündeki 2433/2018 sayılı Kararı
uyarınca hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca
belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 1701/2006
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı,
882 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen
ilkeler kapsamında 31/10/2019 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFILe iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanınca yapılmasının uygun görüleceğini
belirtiyor, sözlerime son verirken UNIFILe askerî katkıda bulunmaya devam
etmemize ilişkin tezkereyi olumlu bulduğumu ve desteklediğimi
beyan ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Tığlı, söz istiyordunuz.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Giresun Milletvekili Necati Tığlının, Giresun ili Eynesil
ilçesinde meydana gelen taşkın ve heyelan sonucu hayatını
kaybeden hemşehrisine Allahtan rahmet dilediğine ve
Balcılı, Kösemen, Kemerli köylerinde meydana gelen hasarın
giderilmesi konusunda yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem Giresunun Eynesil ilçesinde
geçtiğimiz akşam saatlerinde etkili olan şiddetli
yağışın meydana getirdiği taşkın ve
heyelanlar sonucu 1 vatandaşımız yaşamını
yitirmiş, maddi kayıplar meydana gelmiş ve kimi grup ve köy yolu
ulaşıma kapanmıştır. Afetten zarar gören Eynesilli
hemşehrilerimize geçmiş olsun diyorum. Hayatını kaybeden
vatandaşımıza rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve sabır diliyorum.
Zıva Deresinin taşmasıyla Eynesil
ilçemizin Balcılı, Kösemen ve Kemerli köylerinde meydana gelen
taşkın ve toprak kayması sebebiyle oluşan zararın
giderilmesi için Eynesil Belediyesi araçlarıyla ve personeliyle üstün
gayret göstererek çalışmalara büyük destek sunmuştur. Hasar
tespit çalışmalarının hızlıca yapılması
ve afetin yarattığı zararın giderilmesi konusunda
yetkilileri göreve davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ TIĞLI (Giresun) Ayrıca
buradan, afet yardımlarının dağıtımında
siyasi ayrım gözetilmemesini tüm Giresunlular adına istirham
ediyorum.
BAŞKAN Durmuş Bey, buyurunuz.
46.-
Ankara Milletvekili Durmuş Yılmazın, Hükûmetin Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasında değerleme hesabında
gerçekleşmemiş kârları da kâr ve zarar hesabıyla
ilişkilendirmesinin yanlış olduğuna ve bu konuda Meclisin
bilgilendirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere,
Merkez Bankası, mülkiyetindeki döviz ve altınlar üzerinden
oluşan kârları kâr-zarar hesabıyla ilişkilendiriyor ve
yıl sonunda oluşan kârın üzerinden önce Maliye
Bakanlığına kurumlar vergisi, arkasından gelen kârı da
Türkiye Cumhuriyeti hazinesine devrediyor. Üzerinde işlem yapılmayan
altın ve dövizler üzerinden oluşan fiyat oluşumu farkları
ise kâr-zarar hesabıyla ilişkilendirilmiyor, değerleme
hesabında takip ediliyor. Biraz önce aldığım bir habere
göre, Hükûmet, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında değerleme
hesabında gerçekleşmemiş bu kârları da kâr ve zarar
hesabıyla ilişkilendirip 2020 yılında 2019 yılı
kârından pay almak istemektedir. Bu son derece yanlış bir
şeydir. Bu konuda bilgi sahibi olan AK PARTİ milletvekili
arkadaşımız varsa Meclisi bilgilendirmesini arz ederim.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
47.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, İzmir ilinden
başlayıp Van iline uzanan D-300 kara yolu üzerinde yer alan
Pınarbaşı-Gürün-Darende yolunun Ziyaret ve Mazıkıran
mevkilerinde yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Vasıtanızla Ulaştırma
Bakanımıza iletilmek üzere; ülkemizin önemli doğu batı
akslarından biri olan D300 Kara Yolu toplam 1.925 kilometre
uzunluğunda olup İzmirden başlayıp Vana
uzanmaktadır. D300 Kara Yolu üzerinde, doğunun batıya
açılan önemli bir noktasında yer alan Pınarbaşı-Gürün-Darende
yolu 134 kilometre uzunluğundadır. Yolun fizikî standardı
düşük olup kış aylarındaki mücadelede özellikle Ziyaret ve
Mazıkıran mevkilerinde yoğun kar yağışı ve
tipi nedeniyle ulaşımda aksamalar meydana gelmekte, can ve mal
güvenliği tehlikeye düşmektedir. Pınarbaşı-Malatya
yolunun 2020 Yılı Yatırım Programına
alınması, Karayolları 6ncı Bölge Müdürlüğümüz
tarafından 5 Temmuz 2019 tarihiyle teklif edilmiştir. Proje
çalışmaları tamamlanan yolun yatırım programına
alınması ve yapım çalışmalarına
başlanması, doğu batı arasındaki
ulaşımın aksamaması, sürekli geçit verilebilir hâle gelmesi
için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel
48.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclisi işlevsiz hâle getiren sisteme
hep birlikte müdahale edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce yurt dışına asker göndermeyle ilgili olan bir yetkiyi bir
yıl daha uzattık. Bunu eskiden Bakanlar Kurulu talep ediyordu ve
gelip burada bir sayın bakan oturup gerekçesini anlatıyordu, hatta
gerekirse kapalı oturuma geçebiliyorduk ve kapalı oturumda devlet
sırrı niteliğinde bilgileri de Mecliste paylaşıyordu.
Soru sorabiliyorduk, kendilerinden merak ettiğimiz her konuda detayı
alabiliyorduk. Biraz önce orada Sayın İsmet Yılmaz, bir eski
Millî Savunma Bakanı oturdu; kürsüde AK PARTİ adına Fikri
Işık, bir eski Millî Savunma Bakanı konuşma yaptı. Bu
ihtiyaç nereden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu açıklama yapma
ihtiyacı yetkiyi talep edenin, millet adına yetkiyi verecek
kişilere gerekçelerini söylemesiyle olur. Kuvvetler
ayrılığı var, yürütme yerine yasamadan birileri
çıkıyor, savunuyor; yürütme yerine yasamanın komisyon
başkanı orada oturuyor. Olacak iş değil. Sistem kör yumak
oldu, çözülemez bir hâle geldi. Her doğan için değil, Erdoğan
için yapılan Anayasa, devleti işlemez, Meclisi işlevsiz hâle
getirdi. Düşünsenize, yetki istiyorlar, birbirimizi
ağırlıyoruz. Bir de Bakanın eksikliğini eski
bakanlarla gideriyoruz. Böyle bir şey var mı? Akıl almaz bir
iş. Allah aşkına, bu çarpık sisteme daha fazla
katlanmayın. Hep birlikte buna müdahale etme mecburiyetimiz vardır.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının (2/1095) esas numaralı
Katma Değer Vergisi Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/45)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/1095) esas numaralı Katma Değer Vergisi
Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifim esas komisyon tarafından
kırk beş günde sonuçlandırılmadığından kanun
teklifimin İç Tüzük 37 hükümlerine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ahmet
Akın
Balıkesir
BAŞKAN Teklif sahibi olarak Balıkesir
Milletvekili Sayın Ahmet Akına söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Çok sevgili, değerli arkadaşlar, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önümüz kış.
Şimdi havalar soğumaya başladı, evlerde doğal gaz
büyük ihtiyaç, elektrik büyük ihtiyaç ama maalesef milletimiz şu anda kara
kara düşünüyor Biz nasıl bu faturaların altından
kalkacağız? diye.
Hatırlarsanız, dolar 7 liraya
çıktığı zaman dediniz ki: Dolar yükseldi, biz
elektriğe zam yapacağız. Hemen zammı yaptınız.
Ardından dolar 5 liraya indi, dedik ki: Tamam, dolar indi, şimdi
artık zammı indirin. Çok göstermelik bir indirim yaptınız
ama gerçek anlamda indirim yapmadınız. Sonra ne oldu? Sayın
Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: Bakın, bu konularda
fırsatçılık yapanları uyarın. Ama en büyük
fırsatçılığı maalesef AK PARTİ Hükûmeti
yaptı. Ne yaptı? Oradaki zammı, artımı indirmeden yine
milletin sırtına yükledi.
Geçen yıldan bu yana da doğal gaz ve
elektriğe tam 5 kere zam yapıldı değerli arkadaşlar.
Bakın, evlerde elektrikler kesik, doğal gazlar kesik, 2017-2018
yıllarında tam 14 milyon 314 bin 375 abonenin elektriği kesildi.
Ayrıca, 2014 ile 2018 arasında da 5 milyon 386 bin 338 abonenin
doğal gazı kesildi. Şimdi bu son zamlar, patır patır
gelen zamlar daha da milleti sıkıntıya soktu ve bu rakam daha da
fazla arttı. 2019 bütçesinde, 2 Kasım 2018de Sayın Bakan bir
açıklama yaptı, dedi ki: Biz paydaşlarımızı
önemsiyoruz, en büyük paydaşımız vatandaşımız, 54
milyon abonemiz var. Soru şu değerli arkadaşlar: 54 milyon
aboneye -bu son bir yılda yapılan zamlar toplamı yüzde 70e
varıyor- bu abonelere yani bu paydaşa yüzde 70 zammı sordunuz
mu, yoksa kafanıza göre mi yaptınız? Bu milletin nasıl ne
yakacağını; doğal gazını, elektriğini
nasıl ödeyeceğini düşündünüz mü? Yoksa 60 milyar dolar borçla
bir enkaz devreden damat bakanın enkazını ödemesini millete mi
bıraktınız? Bakın değerli arkadaşlar, sektörü 60
milyar dolar borçla bırakan damat bakanı ödüllendirir gibi Hazinenin,
Maliyenin başına getirdiniz. Ne yaptınız? Şimdi,
orayı da batırıyor. Allah aşkına, onu bir zahmet
oradan alın da millet biraz refah görsün. Ekonomi nasıl olur,
bilenleri, uzmanları anlatsın.
Ayrıca, AK PARTİ iktidara geldi, ne dedi?
Biz elektrik dağıtımını özelleştiriyoruz.
Hatırlayın değerli arkadaşlar, 2013 yılına kadar
olan süreçte 18 şirketten tam 12,7 milyar dolar para aldı. Bu para ne
ediyor bugünün kuruyla? 72 milyar 390 milyon TL, bugünün parasıyla.
Şimdi, o zamanın Bakanı Sayın Şimşek dedi ki:
Artık elektrik ucuzlayacak. Kayıp kaçak azalacak, iyice bitecek.
Şirketler kâr edecek. Geldiğimiz durum ne? Buna siz kendiniz
bakın, etrafınıza sorun, çok rahat görürsünüz: Yine bir enkaz,
yine bir enkaz. Faturaları kararttınız, neden? Çünkü millet
görsün istemiyorsunuz, milletin ödediği vergileri karartıyorsunuz. Ne
yapıyorsunuz? Millete karşı bir oyun oynuyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Bu çok yanlış. 50 liralık enerji bedeli
var, 100 lira fatura ödüyor, aradaki vergilerin ne olduğunu millet
göremiyor.
Şimdi, düşünün, işçi, emekli, memur
yüzde 15 zam almayı hayal dahi edemiyor ama diyorsunuz ki: Sen yüzde 15
zam bile alamıyorsun ama biz sana yüzde 70 zammı
yapıştırıyoruz. Bu ne demek? Bu bir
vicdansızlık. Bu hem ayıptır hem yazıktır hem de
günahtır.
Enerji Bakanı 27 Mart 2019da, seçimden önce
çıktı, dedi ki seçim yatırımı olarak: Doğal
gaza, elektriğe zam yok. 24 Haziran bitti, ne yaptınız? Patır
patır zamları yaptınız.
Değerli arkadaşlar, bu getirdiğiniz
sistemle siz bu milletin yoksulluğuna bir de enerji yoksulluğu
eklemiş oldunuz. Bu da çok yanlış. Bu da, yine,
vatandaşın sırtı üzerinden, yandaş olan bu
şirketlerin borçlarını ödemeye gidiyor, başka hiçbir
şey değil. Hesap yapın, kendinizi bu milletin yerine koyun.
Asgari ücretli doğal gaza ayda 154 lira ödüyor, elektriğe 164 lira
ödüyor, ne etti? 318 lira. E, kış aylarında asgari ücretli, maaşının
yüzde 20den fazlasını enerjiye veriyor. Düşünün, geri
kalanını nereye ödeyecek, nasıl geçinecek, nasıl
yaşayacak? Ben bunu her zaman söylüyorum: Bir ay bu maaşla geçinmeyi
deneyin, bu milletin ne çektiğini çok rahat anlarsınız. Enerjide
vergiler vicdanları acıtıyor değerli
arkadaşlarım, vicdanları sızlatıyor. Şimdi,
bizlerin vicdanları büyük oranda sızlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET AKIN (Devamla) Teşekkür ederim.
Türk milletinin bir ferdi olarak, bir
vatandaşı olarak benim ricam: Onların, bu vatandaşların
yerine kendinizi koyun, vicdanınızı sorgulayın.
Bakın, dedik ki: Biz konutlarda
ısınmada kullanılan doğal gazda KDVnin yüzde 1e
indirilmesini ve ÖTVnin sıfıra indirilmesini istiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ahmet Başkan, 100
liralık fatura evet dersek kaç liraya inecek?
AHMET AKIN (Devamla) Onu söyledim
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir daha söyle.
AHMET AKIN (Devamla) Söyledim, 50 liralık
enerji bedeline 100 lira para ödüyorlar yani bu akılla mantıkla
örtüşmüyor. Bir de bunu kapatıyorsunuz, diyorsunuz ki: Aman ha,
vatandaş görmesin, nasılsa biz ne desek onlar ödüyor, biz kendi
yandaşlarımızla devam edelim, o Enerji Bakanlığının
bıraktığı enkazı bu millete ödetelim, rahat edelim.
Arkadaşlar, alın size bir fırsat,
gelin, bu milletin üzerindeki doğal gaz fiyatlarındaki bu
vicdansızlığı bitirelim. Bu bir temel ihtiyaçtır, bu
temel bir haktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Güzel, sesin güzel, sen devam et.
AHMET AKIN (Devamla) - Evlerde ısınmada
kullanılan doğal gazda ödenen KDVyi yüzde 1e indirelim ve
doğal gazdaki ÖTVyi de kaldıralım. Bu, bir temel
ihtiyaçtır.
Bu konuyla ilgili hepinizin vicdanına
sesleniyorum. Bunun partisi olmaz, bunun siyaseti olmaz. Karşı
tarafta olan kişiler emekli insanlar, işçi insanlar,
maaşının yüzde 15 yükselmesini hayal dahi edemezken
geliyorsunuz, diyorsunuz ki: Kardeşim, biz yüzde 70 zammı
yapıyoruz, sen de bunu ödeyeceksin, ödemezsen elektriğini keseriz.
Evde nasıl okur, nasıl ısınır, düşünen yok.
Onun için, vicdanlarınıza sesleniyor ve bu
kanun teklifimizin gündeme alınmasını sizden milletimiz
adına rica ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
(10/1058, 1071, 1108, 1220, 1288, 1369, 1464, 1559, 1560) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Rabia Naz Vatan Başta Olmak Üzere
Şüpheli Çocuk Ölümlerinin Araştırılması Ve Bu Konuda
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu için üye seçimi
yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti
gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup
oylarınıza sunacağım.
Rabia Naz Vatan Başta Olmak Üzere Şüpheli
Çocuk Ölümlerinin Araştırılması ve Bu Konuda
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
(10 /1058, 1071, 1108, 1220, 1288, 1369, 1464, 1559,
1560)
Adı
Soyadı Seçim
Çevresi
AK
PARTİ (6)
Cengiz
Aydoğdu Aksaray
Pakize
Mutlu Aydemir Balıkesir
Osman
Mesten Bursa
Ahmet
Özdemir Kahramanmaraş
Cengiz
Demirkaya Mardin
Zeynep
Gül Yılmaz Mersin
CHP
(3)
Jale
Nur Süllü Eskişehir
Necati
Tığlı Giresun
Sevda
Erdan Kılıç İzmir
HDP
(1)
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ankara
MHP
(1)
Cemal
Enginyurt Ordu
İYİ
PARTİ (1)
Hayrettin
Nuhoğlu İstanbul
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin, 23 Ekim 2019 Çarşamba günü yani yarın saat 16.00'da Halkla
İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku 3üncü kat 6 numaralı
toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı gün ve saati ayrıca
elektronik ilan panosunda yayınlanmıştır.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında
OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1412) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 48) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 48 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili İsmail Koncuka aittir.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 48 sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün saat 22.00 itibarıyla
PYD/PKKnın çekilmesi için verilen beş günlük süre doluyor.
Tabii, bu süreçte tarihî günler yaşadık
aslında yani görenler bakımından, değerlendirebilenler
bakımından tarihî olaylara şahitlik yaptık. Mesela
tarihimizde hiç duymadığımız hakaretlere maruz kaldık.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana, Amerika
Başkanı Trump tarafından gönderilen mektup, gerçekten Türk
tarihinde en zayıf dönemlerimizde dahi devlet
başkanlarımıza yapılabilen bir hakaret değildi.
Tabii, bu bizim kanımıza dokundu. O çuval
geçirilmesi hadisesinden sonra
Aslında milletimizi doğrudan
ilgilendiren bir durumla karşı karşıyayız çünkü Türk milleti
şerefine düşkün bir millettir, gururuna düşkün bir millettir,
dolayısıyla böyle şeyleri hazmedemez.
Bir cevap verilebildi mi? Bir cevap verilmedi. Az
önce, Akbaşoğlu kâğıdı dürdü, büktü, attı ama
iş öyle değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Öyle öyle!
İSMAİL KONCUK (Devamla) İş
öyle değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tam da öyle oldu!
İSMAİL KONCUK (Devamla) Hiç öyle
değil. Anlatacağım. Sabret, anlatacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Recep Akdağın
günahı neydi, ona attın ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tam da öyle oldu ve fiilî olarak cevap verdik.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı şöyle dedi
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hazmedin ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çöp bidonu mu adam ya!
Adama niye attın, onun günahı ne?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bunlara günü
geldiğinde cevabını veririz ama sevgi ve saygımız
vardır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bundan gururlanın arkadaş ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Recep Akdağın
günahı neydi? Çöp kutusu mu o ya!
BAŞKAN Hatibi dinleyelim arkadaşlar.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı Efendim, biz bunlara cevap veririz günü
geldiğinde ama sevgimiz, saygımız var. dedi.
Şimdi, hangi sevgi saygı ya? Yani size
ağır hakaretler edecek bir ülkenin yöneticisi, başkanı, siz
saygımız, sevgimiz
Adamın sana saygısı, sevgisi olsa
böyle bir hakareti yapmaz. Yani siz Cumhurbaşkanı olabilirsiniz.
Cumhurbaşkanları milleti temsil eder, şahsını
değil ve Türk milleti adına, millî olduğunu söyleyen bir
Cumhurbaşkanının bu sözleri Türk milleti adına
hazmedebilmesi, bizim millî şuurumuzla da milliyetçilik
anlayışımızla da vatanseverlik
anlayışımızla da bağdaşmaz. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu buradan ifade
ediyorum.
Şimdi, Barış Pınarı
Harekâtını değerlendirirken aslında biz sizin
koyduğunuz hedefler üzerinden değerlendiriyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanının defalarca tekrar ettiği bir cümle var:
Mücadelemiz tek bir terörist kalmayıncaya kadar sürecektir. Hedef bu,
çok açık bir hedef.
Peki, Pencele yapılan görüşmelerden sonra
biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Meclisinin ittifakla karar verdiği -1
parti hariç- bu operasyondan sonra şunu diyebilir miyiz? Biz tek bir
terörist kalmayıncaya kadar mücadele edeceğiz. diyebilir miyiz?
Hayır. Şimdi ne diyoruz, biliyor musunuz? Belli bir bölgeyi, 1.500
kilometrekarelik bir bölgeyi kontrolümüz altına aldık. Hedef bu
muydu? Şimdi, hedefi koyan sizsiniz. Tek bir terörist kalmayıncaya
kadar mücadele edeceğiz. hedefini koyan AKP hükûmeti. Şimdi, bu
hedefiniz ortadayken bugün ABDye diz çöktürdük. gibi A Haber klasiği
bir yaklaşımla bu olayı değerlendiremezsiniz, buna
hakkınız yok. Bu, milleti aldatmaktır. O zaman şöyle
diyeceksiniz: Hedefimiz buydu ama bu hedefimizi gerçekleştiremiyoruz.
Açıkça, milletin huzurunda, hedefinizden
saptığınızı, neden
saptığınızı millete açık yüreklilikle izah
etmeniz lazım.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı
harekât başladığında siyasi parti genel
başkanlarını aradı, bilgi verdi. Sayın Genel
Başkanımız Meral Hanımı da aradı, harekâtla ilgili
bilgi verdi, son derece güzel bir yaklaşım ama Pencele
görüşmeden sonra -Sayın Grup Başkan Vekilimiz burada- böyle bir
arama, siyasi parti liderlerini bilgilendirme, onların görüşlerini
alma gereği duydu mu? Bir millî davadan bahsediyoruz ki Türk milleti
ittifakla size destek verdi çünkü bu siyasetüstü bir konudur. AK PARTİnin
dış politikadaki, terörle mücadeledeki onca
kırılmalarına rağmen, bir iç siyaset malzemesi yapmayı
1 siyasi parti hariç hiçbir siyasi parti doğru bulmadı ve destek
verdi. O hâlde, böylesine millî bir mutabakatla kararlaştırılan
Barış Pınarı Harekâtından taviz verilirken de bu
tavizin sebeplerinin, beş günlük aranın sebepleri hakkında
millete, önce siyasi parti genel başkanlarına bilgi verilmesi bir
nezaket gereğiydi. Yani bu millî mutabakatı da siz, bilerek ya da
bilmeyerek örselemiş oldunuz, yok etmiş oldunuz. Elbette destek
vereceğiz çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapmış
olduğu, şehit verdiğimiz bir hareket mevzubahis.
Şuna inanıyoruz:
Sınırımızda bir bölücü devlet, bir PKKistan istemiyoruz;
bunu çok net olarak, her zaman ifade ettik. Bu konuda yapılacak her türlü
harekâtın yanında olacağımızı
Hatta Genel
Başkanımız Meral Akşener, bir al bayrak partisi mensubu
olarak hepimizin bu olayı değerlendirmesi gerektiğini net
olarak, tüm Türkiyeye ilan etti, dünyaya ilan etti aslında.
Dolayısıyla böyle bir harekâtın geldiği noktanın ne
olduğunu doğru düzgün anlatmak yerine Efendim, Amerikaya diz
çöktürdük. Mektubu yırtık attık. Tıpış
tıpış geldiler. gibi aslında durumumuzu hiç de doğru
tanımlamayan, harekâtın kaderini hiç de doğru anlatmayan,
millete yani iç siyasete oynamak adına bu cümleleri kurmak bu millî
mutabakata da zarar verir diye düşünüyoruz.
Onun için, biz, tabii, yine Türk Silahlı
Kuvvetlerine, askerlerimize başarılar diliyoruz ama şunu tekrar
söyleyeyim, İYİ PARTİ olarak şunu söylüyoruz: Millî
meselelerde yanınızdayız ama hata yapmayın, ne bizi
aldatın ne milleti aldatın. Eksikleri, kusurları, yanlışları
bu millî davada istismar etmeden doğru düzgün anlatın ki bundan sonra
o millî konularda yanınızda durabilelim.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu konuda çok
şey söylenebilir ama inşallah 22.00den sonra göreceğiz. Bugün
Rusyayla yapılan görüşmeden ne çıktığını da
çok fazla bilmiyoruz, o da yakında açığa çıkar.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Yüz elli saate
çıktı, yüz elli saate uzadı.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Uzadı
mı?
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Evet.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Uzadı.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) 22.00yi bekleme yani
bir otuz saat daha var.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Otuz saat
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Menbiçle ilgili o.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Olsun canım,
neresi olursa olsun yani.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Evet, neyse bir
durdurma var yine yani bir durdurma var.
Değerli milletvekilleri, tabii, ülkemizin içinde
bulunduğu bu millî meselelerden dolayı, Türkiye'nin,
insanlarımızın yaşadığı problemleri gündeme
getirmekten biraz imtina eder hâle geldik. Acaba yanlış mı
anlaşılırız? kaygısı yaşıyoruz ama
ciddi problemler var ülkemizde. Yani Türkiye gündemini de unutmadan
değerlendirmemiz gerekir.
Şimdi, tabii, bir seçim yok. Az önceki
konuşmamda da ifade ettim. Yakında bir seçim görünmüyor, erken seçim
olur mu, olmaz mı, bilmiyorum. Ama herhangi bir seçim
olmadığı için iktidarın milleti tamamen unutan bir anlayışla
eylemler yaptığını, faaliyetler
yaptığını müşahede ediyoruz. Millet tok, Türkiyede
işsizlik yok, Türkiyede aşsızlık yok, gelir
dağılımı adaletini sağlamış, sanki Türk
insanının bir eli yağda, bir eli balda gibi davranan bir siyasal
iktidar var Türkiyede şu anda. Milleti hiç hesaba katmayan bir siyasal
iktidar var. İşsizlik problemini çözmek adına hangi radikal
adımı attığınızı ben size soruyorum.
Türkiyede ciddi bir işsizlik oranı var. Genç işsizlik yüzde
26ları, 27leri buldu. Hangi radikal adımı attınız?
Şimdi, bütçe kanun teklifine bakıyoruz, 60 bin istihdam, kamuda
öngördüğünüz rakam, 60 bin istihdam. Bu 60 bin istihdam şubat
ayında atama bekleyen 500 bin öğretmene yeter mi? 500 bin
öğretmen var atama bekleyen, 60 bin istihdam bunlara yetmez. 500 bin
iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunu var bu ülkede. Yıllardır
unuttuğunuz, çaresiz bıraktığınız, umutsuz
bıraktığınız 500 bin İktisadi İdari Bilimler
Fakültesi mezunu var, bunları görmezden geliyorsunuz. Bakın
bunların bir itirazı var: Bir 4001 kodu var, 4001 kodu. Bu 4001 kodu
nedir bilen var mı? Nedir biliyor musunuz? 4001 kodu, umut satmaktır,
umut. AKP iktidarı umut satıyor.
4001 kodu şu: Mesela Maliye
Bakanlığına eleman alacaksınız, Maliye
Bakanlığına eleman alınırken İktisadi İdari
Bilimler Fakültesi mezunu olması lazım ama siz öğretmeni de
alıyorsunuz, kimya bölümü mezununu da, Fen Fakültesi mezununu da
alıyorsunuz yani bütün fakültelere o alanı açıyorsunuz. Hâlbuki
o alanın mensupları belli. Gümrük kapılarına eleman
alıyorsunuz, hiç alakası olmayan branşlara 4001 koduyla o
kapıyı açıyorsunuz. Yani bu 4001 kodundan vazgeçmediğiniz
sürece bu 500 bin İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezununa çare
olamayacağız.
500 bin öğretmen, hatta 500 binden de fazla,
700 binleri filan buldu bu sayı. Yani öğretmenliğe başvurma
hakkı olanların tamamını dâhil ettiğimizde 700 binleri
de aşan bir sayıyla karşı karşıyayız.
Dolayısıyla buna bir çare bulmamız lazım, buna bir çare
bulmanız lazım. Hiç düşünüyor musunuz? Hiç düşünmüyorsunuz.
Yani bu 500 bin öğretmen, 700 bin öğretmen adayı ne olacak, hiç
düşünmüyorsunuz.
Efendim, yüz binlerce sağlık
çalışanı var, işsiz, bunlara umut yok. 60 bin kadro ya,
2020 yılında 60 bin kadro. Bu, gençlerimizi yokluğa terk etmek
demektir, umutsuzluğa terk etmek demektir. Yani hayatının en
verimli çağında yok etmek demektir bu gençleri. Dolayısıyla
böyle bir anlayışın ortaya çıkıp da ben bu devleti iyi
yönetiyorum deme hakkı dahi ortadan kalkar. Onun için bu Bütçe Kanunundaki
60 bin rakamının Türkiye gerçeklerine uygun olarak revize edilmesi
lazım. Hani Şeyh Edebalinin meşhur sözünü Sayın
Cumhurbaşkanı çok sık söyler: İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. İnsanı yaşatmak bu değil;
insanı yaşatmak gençlerimize, gençlerimizin geleceğine sahip
çıkmak demektir. Siz neye sahip çıkıyorsunuz ya, bir
anlatın. On yedi yıldır genç işsizlik problemini çözemeyen
bir siyasal iktidarın Türkiye'nin hangi problemini çözebildiğini
iddia edebiliriz? Barut bitti. mesabesinde bir iştir bu yani genç
işsizlik problemini çözememek savaşta Barut bitti. anlamına
gelir. Onun için daha ciddi problemlerle Türkiye'nin karşı
karşıya kalmaması adına genç işsizlik problemini
evvelemirde çözmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Taşeronlara kadro verdiniz, dediniz ki: Biz 1
milyon taşerona kadro vereceğiz. Hayır, böyle bir sayı
yok, yanlış. Bakın, 2002 yılında kamuda sadece 20 bin
civarında taşeron vardı; 2002 yılında yani iktidara
geldiğiniz yıl, sadece 20 bin. Kaç oldu, biliyor musunuz? Kamuda bu
sayı 700-800 binlere çıktı, belediyeleri de dâhil ettiğimizde
1 milyonu aşan bir sayıyla karşı karşıyayız,
özel sektörü dâhil ettiğimizde 2 milyon taşeron çalışanla
karşı karşıya kaldık. Sebep? Sizin beceriksiz devlet
yönetimi anlayışınız. Taşeronluk bir sömürü
sistemidir, evlatlarımızın geleceğini sömürmektir, iliğinin,
kemiğinin, kanının sömürülmesine müsaade etmektir; yıllarca
bunu yaptınız. Kadro verdik. dediniz, vermediniz. Hâlâ problemler
yaşanıyor, KİTlerde problem var. İnsanları
aldatıyorsunuz. Hastanelerde çalışan bir sürü taşeron
vardı, sadece bir kısmını kadroya aldınız, yüzde
70 kotası koydunuz, yüzde 30u bugün işsiz kaldı. Bugün yirmi
yıldır taşeron olarak çalışan bir vatandaş
yanıma geldi, yirmi yıldır, Ankara Numune Hastanesinde;
tazminatı bile ödenmemiş ya, dava açmış. Allahtan korkun
ya, bu, sizin devriiktidarınızda oluyor. Adam yirmi yıldır
çalışacak, işten atacaksınız, tazminatını da
ödemeyeceksiniz ve adam dava açarak bu hakkını elde etmeye
çalışacak. Bu, devlet yönetmek midir? Bu, adil olmak mıdır?
Onun için, bu taşeron konusunda milleti aldatmayın. O kadroya
geçirdiğinizi söylediğiniz taşeronlara 2020 yılı
sonuna kadar sadece 4+4 zam yaptınız, sabit zam, yani enflasyon yüzde
50 de olsa, taşerondan kadroya geçenin zammı yüzde 4 olacak. Böyle
bir anlayış olabilir mi? Bu nasıl bir hesaptır, bunu
birileri izah etsin, Sebebi şu. desin. Yani enflasyon yüzde 50,
taşerona yapılan zam yüzde 4. Bu hesap nasıl bir hesaptır,
bunun millete izah edilmesi lazım.
Şimdi, çiftçiler perişan -birçok madde var
elimde, zamanım da daralıyor ama- çiftçiler perişan.
Değerli milletvekilleri, çiftçiye sahip çıkmak zorundayız.
Bakın, teknolojide istediğimiz atılımları
sağlayamadık. Ya, elimizde bir tarım vardı, o
tarımı da yok ediyorsunuz, o tarımı da bitiriyorsunuz.
Geçen burada yine anlattım, pamuk üreticilerinin durumu çok kötü. Yani
elde ettiği pamuğu sattığında, o 1 dönüme
yaptığı masrafı dahi karşılayamaz durumda. Bu
matematiksel bir hesap, kime sorarsanız sorun. Bunu çözmek, iktidarın
görevi değil mi? Dedik ki: Kilo başına 1,5 lira destekleme
verin, o 500 kilo sınırını da kaldırın, kilo
başına 1,5 lira destekleme verin; adamlar yok olacak sonra.
Şimdi, efendim, biz çaya sahip çıkmazsak,
fındığa sahip çıkmazsak, pamuğa, buğdaya,
ayçiçeğine sahip çıkmazsak, yer fıstığına sahip
çıkmazsak tarıma ve çiftçiye nasıl sahip çıkmış
olacağız? Onun için, Tarım Bakanlığının,
Hükûmetin tarım politikalarını bizzat paydaşlarla
görüşerek düzenlemesi lazım.
Bakın, 2019 yılının Mayıs
ayına kadarki geçmiş borçları yeniden
yapılandırdınız ama 2019 yılının Mayıs
ayından bu yana zarar eden çiftçinin borçlarını yapılandırmak
adına bir adım -bakın, şu anda ekim ayındayız-
atılmadı. Neden? Neden atılmıyor? Mayıs ayından
bu yana çiftçinin yeni borçlarına da yeni bir borç ödeme programı,
uzun vadeli bir program yapılmadığı sürece emin olun,
yarın limon diken bahçesini kesecek, üzüm diken bağını
budayacak, kiraz diken kirazını kesecek. AK PARTİ Hükûmeti
olarak teknolojik bir atılım yapmanız söz konusu değil, her
ne kadar Uçak yapacağız. Araba yapacağız. deseniz de
onları göremedik dolayısıyla, en azından tarım
konusuna şöyle sımsıkı
sarıldığınızı görmek hakkımızdır
diye düşünüyorum.
Esnaflarımız çok kötü durumda.
Esnaflarımızın BAĞ-KURa olan borçlarını
ödeyemediğiyle ilgili ha bire mesaj geliyor, sizlere de geliyordur
BAĞ-KURa olan borcumuzu ödeyemiyoruz. diye. Az önce e-hacizle ilgili
konuşmamı cevaplayan AK PARTİnin değerli milletvekili bir
algı yaratmak olarak ifade etti; hâlbuki bir gerçeği ifade ettik biz,
bir algı yaratmak değil. Bunlar Türkiye'nin, Türk insanının
ekonomik gerçeği.
Zamanım daralıyor, çok notum var ama
onlara zaman kalmadı, şunu söyleyeceğim: Bu millî meseleler
olduğu sürece millet cebini de midesini de düşünemiyor, bizim
milletimiz böyle vatansever, milliyetçi bir millettir ama ilanihaye devam
edemezsiniz. Yarın midesini hatırlayacak, yarın çocuğunun
işsiz olduğunu hatırlayacak, yarın adaletsizliği,
hukuksuzluğu hatırlayacak ve bunun altında
kalacaksınız. Milleti unutmanın bedelini en ağır
şekilde ödeyeceksiniz diyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gazi
Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulanmaktayım.
İktisadi İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı İstanbul Merkezi kurulmasına ilişkin
mutabakat zaptı 31 Mayıs 2018 tarihinde Pariste
imzalanmıştır. Söz konusu mutabakat zaptıyla ilk etapta
OECD İstanbul Merkezi için beş yıllık bir sürenin
öngörüldüğü ancak yine tarafların mutabakatı kapsamında
faaliyet süresinin gerektiğinde uzatılmasının da mümkün
olabileceği ifade edilmektedir.
OECD İstanbul Merkezinin çalışma ve
faaliyetlerini Türkiye tarafından sağlanacak olan yıllık 1
milyon avro tutarındaki gönüllü katkıyla yürüteceği
kararlaştırılmıştır.
Yine, bu Merkezin çalışmaları
çerçevesinde rekabetçilik, girişimcilik, ticaret, yönetişim,
inovasyon, beşerî sermayenin harekete geçmesi, altyapının
geliştirilmesi ve yeşil büyüme gibi alanlara odaklanarak
paydaşlar arasında diyalog ortamı sağlanması ve bu
alanlarda yine politikaların geliştirilmesinin
amaçlandığı da mutabakatta belirtilmektedir.
Türkiye'nin kurucularından olduğu OECDyle
ilişkilerini daha ileriye taşıyacak olan OECD İstanbul
Merkezinin sadece Türkiye ve yakın coğrafyasının kalkınma
yolundaki adımlarını desteklemekle kalmayacağı,
aynı zamanda ülkemizin bölgesel ve uluslararası
saygınlığına da katkıda bulunacağı ve
Merkezin çalışmalarından başta Balkanlar, Orta Doğu ve
Kuzey Afrika olmak üzere yakın coğrafya ülkelerinin de faydalanmasının
beklendiği ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu Merkezin
İstanbulda kurulacak olması ve Türkiye'nin ev sahipliğinde bu
manada faaliyet gösterecek olması ülkemizin
saygınlığına uluslararası arenada da katkı
sağlayacaktır.
Şimdiye kadar ülkemizde çok sayıda
uluslararası kuruluşun -başta Birleşmiş Milletler
olmak üzere- temsilciliğinin de açıldığını yeri
gelmişken ifade etmek isterim ki zaten bizler de Dışişleri
Komisyonunda bu anlaşma görüşülürken yine bu anlaşmayla ilgili
olarak bu kuruluşların hangileri olduğuyla alakalı
Dışişleri Bakanlığına yönelttiğimiz soruda
Bakanlığımız bu uluslararası kuruluşların
hangileri olduğu ve ülkemizde hangi illerde faaliyet gösterdiğine
dair bilgileri bizle paylaşmıştır. Çok sayıda
uluslararası kuruluş var ancak ben Genel Kurula şu
kadarını ifade etmek isterim: Toplamda 44 uluslararası
kuruluşun ülkemizin çeşitli yerlerinde faaliyet gösterdiği
anlaşılmakta ve bu kuruluşların 27 tanesinin merkezi
Ankarada bulunurken, İstanbulda 24, Gaziantepte 9, İzmirde 3,
Hatayda 2, Mersin, Van ve Gebzede de 1er ofisi bulunmaktadır.
Dolayısıyla, ülkemizde 44 uluslararası kuruluşun
temsilciliği varken, bu temsilciliklerin illerimize
yayılmış ofis sayısının da 71 olduğunu
görmekteyiz. Temennimiz, bu anlamda ülkemizin yumuşak gücünün ve
diplomasideki ağırlığının
artırılmasına yönelik faaliyetlerin de artması ve
geliştirilmesidir ve Türkiye'nin hakikaten bu anlamda yine
uluslararası çabalarda yürütülen faaliyetlerde öncü bir rol oynaması
ve bu öncü rolü diğer politikalarla desteklemesidir. İnşallah bu
anlaşmanın hayırlara vesile olmasını diliyor
dolayısıyla desteğimizi de yeri gelmişken bir kez daha
ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9 Ekim 2019 günü Türkiye Cumhuriyeti devleti Suriye'de bulunan
Tel Abyad ve Resulayn arasındaki 120 kilometrelik alanı kapsayan bir
sahaya yönelik Barış Pınarı adını verdiği
askerî harekâtı başlatmıştır ve bu harekâtla birlikte
esasta Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasıyla beraber yine
Fırat Nehrinin doğu yakasında yer alan, Türkiye
sınırı boyunca uzanan 30-35 kilometre derinlikteki alanın
terör örgütü PKK/PYDden temizlenmesi hedeflenmektedir. İlave olarak, iç
savaş sebebiyle, bu amaçlar başarıya ulaştıktan sonra,
Suriyeli sığınmacıların, ülkemizde yer alan
misafirlerin güvenli bir şekilde kendi topraklarına dönmesi de hiç
şüphe yok ki hedefler arasındadır ve böylelikle bölgenin
barış ve istikrarının tesis edilmesi arzu edilmektedir. Bu
kapsamda başlayan harekât başarılı bir şekilde
ilerlemiş ve Türkiyenin yine hem saha koşullarını hem de
diplomasi noktasındaki ağırlığını
koymasıyla hakikaten uluslararası camiada da ses getirmiştir. Bu
gelen ses, memnuniyet verdiği kadar hiç şüphe yok ki bölgemizde ve
aynı zamanda yüz yıllık hesapları bulunan bu bölgede sınırları
değiştirip yeniden harita çizmeye koyulanlar nezdinde de
rahatsızlık uyandırmıştır çünkü nasıl ki 19
Mayıs 1919da Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Samsuna çıkmasıyla
beraber küresel emperyal projelerin, Anadolu topraklarında, Türk
milletinin bağrından çıkardığı o kutlu iradeyle
amacına ulaşamayacağı tescil edilmişse yine aynı
senaryolar bugün yüz yıl sonra karşımıza getirilmişken
bu milletin iradesinin bir kez daha tecelli ederek Suriye merkezli olsun
veyahut başka bir yer olsun, ancak Türkiyeyi içerisine alan karanlık
hesaplarda da bu amaçları boşa
çıkaracağımızın tescil edilmesi bakımından
da hakikaten önemli olmuştur.
Tabii harekât ilerlerken Amerika Birleşik
Devletleriyle varılan bir mutabakat oldu. Bu mutabakatın da son
saatlerine geldiğimiz süre içerisindeyiz. Millî Savunma
Bakanlığımızdan yapılan açıklamaya göre, bugün
yapılan basınla alakalı bilgilendirme toplantısında
verilen ifadelere göre şimdiye kadar harekât alanı içerisinde 160
yerleşim birimi kontrol altına alınmış ve yine 2.200
kilometrekarelik alan da terör unsurlarından tamamıyla
arındırılmıştır. Bununla beraber 7 kahraman
askerimiz de bu harekât sırasında şehit düşmüştür. Bu
vesileyle de kahramanlarımıza, şehitlerimize yeri gelmişken
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Tabii, Türkiyenin sadece takip edilen sahadaki
gayretleri ve çabaları olmadı bu süreç içerisinde, bu yakın
süreç içerisinde. 9 Ekimden itibaren sürekli görüyoruz, uluslararası medya
kuruluşları olsun veyahut diğer ikinci ya da üçüncü taraflar olsun
her birinin gündemi Türkiyeydi. Türkiye'nin kendi iradesiyle ve kendi
kararıyla beraber meşru gerekçesini dayandırdığı
Birleşmiş Milletler Şartının 51inci maddesi
uyarınca ve yine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin terörle
mücadeleye ilişkin almış olduğu diğer kararlar
uyarınca ortaya koymuş olduğu bu iradenin rahatsızlık
yaratması kadar bahse konu olan çevrelerde hiçbir şey herhâlde
doğal karşılanamazdı. Ancak millî iradenin tesisi ve birlik
ve beraberlik şuurunun ortaya konulması anlamında hakikaten hem
Hükûmetimizin hem de Meclisimizin sergilemiş olduğu duruşun da
önemli olduğunu, tarihe önemli bir kayıt düşüldüğünü de
ifade etmemiz lazım.
Ve Suriyede millî bekamıza yönelen böylesine
önemli bir terör tehdidi karşısında Millî Savunma
Bakanımızın siyasi partileri ziyaretiyle beraber
Dışişleri Bakanımızın da Mecliste
yapmış olduğu bilgilendirme son derece yerindedir ve böylesine
önemli bir çabanın sergilendiğini burada da ifade etmek gerekir.
Harekâtın meşruluğu ve
haklılığımız ortadayken kimi ülkelerin Türkiye
karşıtlığında buluşmaları ve son derece
temelsiz gerekçeler öne sürmeleri dikkatlerimizden kaçmamıştır.
Yeter ki millî konularda bir ve beraber olalım, Türkiye kaygısı
ve sevgisiyle omuz omuza duralım, Allahın izniyle bileğimizi bu
şartlar altında kimse bükemeyecek, kimse elbette Türkiyeye diz
çöktüremeyecektir.
Bu yüce Meclis, en zor şartlarda, Türk milleti
tarihin en ağır imtihanlarından geçerken bir ve beraber olma
erdemini göstermiş, yürekler toplu vurmuştur. Bugün aynı tarihî
sorumluluğu bir kez daha gösterebilmenin vaktidir. Gerekirse tüm
zorluklara göğüs gereriz, gerekirse ve icap ederse, bizden önceki
cumhuriyetimizi kuran kadrolar da dâhil olmak üzere, ecdadımızın
yaptığı gibi hayatımızı ortaya koyarız ancak
bağımsızlığımızdan, millî birlik ve
bütünlüğümüzden de asla taviz vermeyiz, veremeyiz. Ve bu şartlar
altında zaten Türkiye'nin sergilemiş olduğu duruşun da
netice vermeye başlamış olduğunu hep beraber gözlemliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Suriyede hiç kuşku yok ki Türkiyenin 2011
yılından bu yana sergilemiş olduğu çabalar, iç
savaşın sonlandırılması ve krizin
aşılmasıyla alakalı, uluslararası camianın da
yetersiz kaldığı noktalarda, yine bölgemize huzur, barış
ve istikrarın getirilmesi anlamında kayda değer gelişmelere
sebebiyet vermiştir. Defalarca ifade olundu, özellikle Astana sürecinin
başlatılması, Rusya ve İranla beraber girişmiş
olduğumuz bu süreç Halepte başlamak üzere pek çok alanda netice
vermiştir. Bugün de yine bu çabaların Birleşmiş Milletler
nezdinde, özellikle Cenevrede başlayacak olan siyasi müzakerelerde
başarılı bir netice vermesi en öncelikli temennilerimiz
arasındadır. Çünkü giderek bu sürecin de zaten nihayete varmaya
başladığı veya varması noktasında ilk defa bu
derecede önemli gelişmelerin olduğunu hep beraber gözlemliyoruz.
Birleşmiş Milletlerden yapılan
açıklamaya göre, 30 Ekimde Cenevrede toplanacak olan Anayasa Komitesinin
kimlerden oluşacağı, hatta bunların mevcudiyeti ve
gündemleriyle alakalı konu başlıkları zaten
uluslararası kamuoyuyla paylaşılmıştı. Ancak, bu
gündemle toplanacak olan Suriye Anayasa Komitesinin
çalışmalarında kararı elbette ki Suriyeliler kendi
ülkeleriyle beraber verecektir. Fakat uluslararası toplumun da üzerinde
hassasiyetle durması gereken 3 temel başlığının
olduğunu Genel Kurula arz etmek isterim. Bunlardan ilki Suriyenin,
herkesin ifade ettiği gibi, toprak bütünlüğünün
korunmasıdır. İnşallah her çevre, sözle ifade edildiği
kadar kolay olduğu gibi eylem anlamında da Suriyenin toprak bütünlüğünün
korunmasına yönelik faaliyetlerde samimi bir yaklaşımı
sergilerler.
İkinci husussa, yine iç savaşın
başladığı günden beri sürekli, Suriyede sorunlara
sebebiyet veren ve pek çok krizin de deşilmesine sebep olan ana
başlıklardan bir tanesi demografik yapının değiştirilmesi
faaliyetleridir. Başta PKK/PYD terör örgütü olmak üzere, Suriyede var
olan çok sayıda diğer silahlı grup yahut terör örgütü de yine bu
anlamda bazı faaliyetlere ne yazık ki girişmiştir.
Özellikle Türkmen yerleşim yerleri ve Arap yerleşim yerlerinin
giderek farklı nüfuslarla takviye edilmesi ve hatta Iraktan yani
Suriyeden, Suriyelilerden oluşmayan bir kitleden bu alanlara nüfusun
taşınması son derece olumsuz bir etki doğurmuştur.
İşte, şimdi, bu siyasi sürece geçiş çabalarında bütün
bunların elzem ve öncelikli bir şekilde dikkate alınması da
gerekiyor.
Üçüncü ve en önemli husussa hiç kuşku yok ki
terör örgütlerinin meşruiyet bulma çabasının önüne geçilmesi ve
engel olunmasıdır. İşte, bakınız, bugün bizler
Birleşmiş Milletler Şartının 51inci maddesi
uyarınca gerek Suriyede gerekse Irakta bazı askerî harekâtlar
düzenleyerek kendi topraklarımıza yönelmiş bulunan, kendi
vatandaşımıza yönelmiş bulunan terör tehdidi ve diğer
tehditlerin bertaraf edilmesine yönelik kendi uluslararası hakkımızı
kullanıyoruz. Ancak 30 kilometre derinliğin altında da,
başta PKK/PYD terör örgütü olmak üzere, Türkiye'nin millî birlik ve
bütünlüğüne yönelik tehdit oluşturabilecek diğer terör
örgütlerinin ve gruplarının varlığına da şimdiden
kanaat getirmemiz lazım. 30 kilometrenin üzerinde bizim
açımızdan problem olan bu terör grupları hiç kuşku yok ki
30 kilometrenin altında da problemdir. Bu anlamda da zaten
İşte, bugün, son dakika bilgileri düştü, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Rusyada Rusya Devlet Başkanı
Putinle yapmış olduğu görüşmede de Suriyedeki
ayrılıkçı grupların faaliyetlerine engel olunmasıyla
alakalı tarihe düşülen, mutabakata geçirilen konu
başlığını da önemsediğimizi ifade etmek
istiyorum. İnşallah Suriyede var olan, birilerine göre fiilî durumu
hukuki boyuta taşıma çabalarının önüne geçilmiş olur.
İşte, bu şartlar altında zamanlama itibarıyla da
ülkemizin Barış Pınarı Harekâtını
başlatmış olmasının anlamı bir kez daha
karşımıza çıkıyor.
Temennimiz, Suriyeye bir an evvel
barışın ve istikrarın gelmesidir. Elbette bunun olabilmesi
için Suriyede öncelikli olarak koşulların yerli yerine oturabilmesi
lazım. Zannederim bugünden sonra daha sık konuşulacaktır,
özellikle Esad rejimiyle alakalı olan konu başlıkları ki
zaten yavaş yavaş uluslararası kamuoyunun da gündemine geliyor.
Ancak, unutulmaması gereken bir konu var: Yaklaşık 4 milyon
Suriyeli bizde yaşıyor. Yine, milyonlarca Suriyeli Suriye
topraklarının dışında yaşıyor ki
bunların hemen hemen hepsi Esad zulmünden kaçmış olan Suriyelilerdir.
Dolayısıyla bu insanlara bir noktadan sonra rejimin güvence
vereceği veyahut vermesi hususuyla alakalı ortaya çıkabilecek
sorunlarla alakalı da şimdiden kafa yormak gerekiyor.
İşte, biz Suriyede 30 kilometre
derinlikte bir güvenli bölge, güvenli hat oluşturduk. Fırat
Kalkanı Harekâtıyla, Zeytin Dalı Harekâtıyla önemli
girişimlerimiz oldu ki buraya, ülkemizde yaşayarak o bölgeye tekrar
yerleşim sağlayan 350 bin civarında Suriyeli kardeşimiz
gitti. Açık bir gerçeklik: Şartlar sadece bu anlamda, Esadın
kontrol ettiği bir alan olmuş olsaydı, bu Suriyeliler oraya gider
miydi? Elbette ki bu soruya makul bir cevap verebilmek mümkün gözükmüyor,
mevcut durum için söylüyorum. İlerleyen aşamalarda da anayasa
yapım sürecinde de ve özellikle Türkiyede de Türkiye gündeminde de
rejimle olan ilişkilerin geliştirilmesiyle alakalı konularda
hassasiyet arz eden ve dikkatli olunması gereken bir gündemin içerisine
girdiğimizi ifade etmek isterim. Çünkü bu alanda hesapların da örtülü
hesapların da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığı
gerçeğini düşünmemiz lazım.
Bir örnek vermek isterim: Suriyede bir
yerleşim yerinden PKK/PYD terör örgütü çıkıyor, çekiliyor; onu
orada destekleyen bir başka ülkenin askerî unsurları, güçleri o terör
örgütüyle beraber çekiliyor, ancak ne yazık ki normal şartlar altında
hem uluslararası sistem içerisinde hem de Suriye sahasında birbiriyle
karşıt saflarda bulunan ülkelerden bir başkası işte o
yerleşim yerine kolayca girebiliyor. O zaman, Türkiye olarak üzerinde
dikkatle durmamız gereken husus, bizim bilgimiz dâhilinde olmadan
diğer ülkelerin de Suriye kriziyle alakalı yürütmüş olduğu
veyahut yürütebileceği örtülü bazı gündemlerinin olabileceği
gerçekliğidir. İşte bunun için Milliyetçi Hareket Partisi ve
Sayın Genel Başkanımız uzun süreden bu yana Türkiyenin
dış politikası ve dış siyasetiyle alakalı bir tavır
ortaya koyarken mutlak suretle Ankara merkezli bakış
açısını geliştirmemiz gerektiğini ifade etmiştir.
Bizler diğer başkentlerde ne olup bitiyorsa ona bakarak pozisyon
alabilecek seviyede artık değiliz, olamayız. Türkiye, önemli
hedefleri olan, kendi bünyesindeki istikrarını tesis etmek isterken
bölgesine de istikrar vadeden bir anlayışı getirmeye
çalışan ve inşallah da bunda muktedir olacak olan bir ülkedir.
Bu anlamdaki çabaların da yerine ulaşmasını,
başarılı olmasını her şeyden evvel temenni
ettiğimizi ifade etmek isterim ki zaten Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarına Milliyetçi Hareket Partisinin gerek terörle mücadelede gerekse
dış politikamız anlamında vermiş olduğu destek de
ortadadır.
Yine, 2012 yılında Sayın Genel
Başkanımızın ifade buyurdukları gibi, batı ucu
Afrini, doğu ucu Kandili içerisine alacak şekilde hilal biçimindeki
güvenlik kuşağının, adım adım da olsa bugün
gelinen aşamada tesis edilmeye başlanmasını görmek de hem
bizi mutlu etmektedir hem de bunun hakikaten zaten Türkiye'ye yönelmiş
bulunan tehdidin azaldığını ifade etme anlamında da
son derece önemli olduğu karşımızda durmaktadır.
Terörle mücadele anlamında Türkiye
başarılı bir evrede. Allaha çok şükür, inşallah
tekrarını yaşamayız, yenilerini görmeyiz ancak bir zamanlar
bizler kendi sınırlarımız içerisindeki terör
belasını konuşurken bugün yerinde izlenen siyaset, politikalar
ve alınan tedbirlerle artık Türkiye terörü kaynağında
kurutacak bir iradeyi ve kararlılığı ortaya koymuştur.
İnşallah bu kararlılık, ülkemizi, 21inci yüzyılda hem
bölgesinde hem de küresel siyaset sahnesinde daha fazla söz sahibi olabilecek,
ağırlığını daha fazla ortaya koyabilecek,
tarihimize yakışır, güçlü geleceğimizle bizleri
buluşturacak bir anlayışla birleştirir diyorum.
Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
48 sıra sayılı Kanun Teklifiyle
ilgili bizim muhalefet şerhimiz yok, bu kanuna ilişkin olumlu oy
kullanacağımızı buradan açıklayayım, buna
ilişkin bir eleştirimiz söz konusu olmayacak ama o kadar çok
eleştiri söz konusu ki onları burada paylaşmak durumundayız.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir sinema
filminden bahsedeceğim ben size; 1983 yılında vizyona
girmiş, yönetmeni Atıf Yılmaz, senaristi Yavuz Turgul:
Şekerpare. Hemen hemen hepimiz sürekli izliyoruz, gülüyoruz; trajikomik.
Acıklı mı, komik mi, çok trajik mi, anlamakta, dönem dönem de
anlamlandırmakta zorlandığımız bir film bu. Filmin
özeti şu: Büyük sanatçı Şener Şen Galatada bir karakolun
zaptiye amiri. Kokuşmuşluk, her türlü rezalet, Osmanlının
son döneminde dönen tüm dolaplar bu film içerisinde trajikomik bir şekilde
anlatılıyor.
Yavuz Turgul bunu görseydi bugünleri nasıl
anlatırdı acaba, hiç düşündünüz mü? Eminim, bu filmdeki
gözlüğü taktığında bu filmden çok daha büyük bir eseri
hayata sürerdi.
Şimdi önümüzde öyle bir Türkiye
yarattınız ki birisi çıkıyor diyor ki: Hane halkı
geliri 3 katına çıktı. Ayıptır ya, ayıptır.
Atmanın da bir sınırı vardır,
tutacağımız şeyleri atın ya. Millet açlıktan
ölüyor, siz görmüyor musunuz? Görüşmediğiniz insanlar Meclisin
çatısına çıkıyor, AK PARTİnin bilmem ne
milletvekiliyle görüşmeye geldim, görüşemedim. diye çatıdan
kendisini atmaya kalkıyor. Açlık, sefalet, her türlü huzursuzluk,
bölgede inisiyatif kaybı
10 bin kilometre öteden ulusal onurumuzla
oynanıyor, görmüyor musunuz, vicdanlarınız sızlamıyor
mu, aynı onuru taşımıyor muyuz? 10 bin kilometre öteden bir
devletin başındaki ilginç şahıs çıkıyor
Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor. Çöpe attık, öyle mi?
Devlet arşivinden hiçbir şey çöpe atılmaz beyler. Devlet
arşivinde mukabeleyibilmisil olarak verdiğiniz refleksler yerini
alır, öyle Çöpe attık falan filan. gibi yeni moda ifadelerle izah
edemezsiniz. Biz Kuvayımilliye ruhuyla gelen bir neslin
torunlarıyız, ulusal onuruna düşkün insanlarız. Bu olay
olduğu gün Cumhuriyet Halk Partisi çıktı çağrı
yaptı, dedi ki Sayın Cumhurbaşkanına: Ne yaparsan yap
arkandayız, karşılığını ver, muhatap alma.
ABDye gitme, gelenlerle oturma. Ulusal onurumuzu koru, yanındayız.
Siz ne anlatıyorsunuz burada ya! Oturdunuz, sustunuz,
ağzınızı açmadınız. Bu Mecliste hemen hemen bütün
grupların ilgilileri bu işi eleştirdi, siz buraya geldiniz,
ABDnin başındaki bir garip şahsın ağır hakaret
içeren eylemlerini bize savunuyorsunuz ya. Burası Gazi Meclis ya,
burası milletin Meclisi. Burada bu kadar vurdumduymazlık olur mu!
Olur, her yerde biz sahip çıkalım ulusal onura, Sayın
Cumhurbaşkanına da biz sahip çıkalım. Siz AKP Genel
Başkanı olarak alın, biz Sayın Cumhurbaşkanı
olarak alalım, ne yapalım.
Şimdi, böyle bir ortamda işsizlik had
safhada, adaletsizlikler had safhada. 125 binden fazla insanı kanun
hükmünde kararnameyle işinden ettiniz. Bu haksızlıkları
gidermek için çıktınız milletin ağzına bir parmak bal
çaldınız, dağ fare doğurdu. Aylarca size çağrı
yaptık ya: Bu ülkede adaletsizlik nedeniyle ciddi sosyolojik sorunlar
oluşmaya başladı dedik, gelin bunları düzeltelim dedik,
çıtınız çıkmadı. Adaletsizliği gelenek hâline
getirdiniz.
Son adaletsizliğiniz ne biliyor musunuz?
Elinizi eteğinizi çektiğiniz İstanbulun yakasını
bırakmıyorsunuz. Talancılar, talancılar! (CHP
sıralarından alkışlar) Bırakın İstanbulun
yakasını! İstanbul sizi gönderdi! İstanbulla ilgili
Sayın Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: Allah bizi
affetsin, İstanbula ihanet ettik. Bırakın ihaneti ya,
bırakın yakasını! İstanbul halkı sizi
uzaklaştırdı kardeşim, sizi cezalandırdı. Bir
elinizi Hamidiye suyundan sokuyorsunuz, öbür elinizi Haydarpaşa ve Sirkeci
Garına sokuyorsunuz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) İlçelere bak,
ilçelere!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Biz söz verdik,
Sayın İmamoğluyla sokaklarda söz verdik: İstanbula sizi
dokundurtmayacağız! (CHP sıralarından alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Hadi oradan be!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) İstanbula
dokunamayacaksınız, haddinizi bileceksiniz! 1 milyon oyla
yenildiğiniz yere oradan buradan sızmaya kalkmayın. Kapıdan
gidiyorsunuz, bacadan girmeye çalışıyorsunuz.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Hadi oradan! Hadi
oradan!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Dinle, dinle!
TURAN AYDOĞDU (Devamla) İstanbulun
şehremini var, İstanbulun sevgilisi Ekrem İmamoğludur.
Kabul edeceksiniz! Kabul edeceksiniz! Demokrasiyi sindireceksiniz, rahat
bırakacaksınız İstanbulu! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İstanbulda Haydarpaşa ve Sirkeci dünya
mirası iki nokta. Hangi hakla, daha düne kadar 3 bin lira maaşla o
belediyenin kapısında çalışan bir adama, üstelik 20
milyonluk envanteri kısacık sürede nereden oluşturduğunu
sormadan İstanbulu hukuksuz bir şekilde teslim etmeye
kalkıyorsunuz. Size verir miyiz sanıyorsunuz? Özür dileyeceksiniz
İstanbul halkından bu yaptıklarınızdan dolayı, özür
dileyeceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
Öyle, Sayın Bakan çıkacak,
İstanbulun sevgilisine, Ekrem İmamoğluna Sen Belediye
Başkanı olarak şu şu yetkilere sahipsin, bu ihale bu
şekilde etki altında. diyecek. Etkiyi yapan sensin kardeşim.
Okçuluk Federasyonunun Başkanıyla sabah akşam boy boy
fotoğrafların var. Sonra çıkacaksın bu Federasyonla
alakalı avukatlık yapacaksın. Ben seni inşaatçı
biliyordum, meslektaş olduğumuzu bilmiyordum. Adliyelerde bugüne
kadar görmedim Sayın Bakan Turhanı. Okçuluk Federasyonunun Genel
Başkanının Hezarfen Şirketinin avukatı olmuş,
öyle görüyoruz. Ne yaparsanız yapın bu işin altından
kalkamazsınız.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Türkçe
ifadelerini, daha düne kadar yerli ve millî diye ortalıkta gezen sizler
2 Arapça kelimeyi kökeni burada, Arap seviciliğiniz varsa bilelim,
müşterek de müteselsil de Arapça iki kelimedir- 2 Türkçe kelimeye
yeğlediniz, buradan ihaleye sokmuyorsunuz öyle mi? O da usulsüz.
İdare hukukunun bütün kurallarına aykırı bir şekilde
önce alıyorsunuz ihaleye, safha geçiyor, yönetmeliğe göre
Okuyun,
Devlet Demiryolları Yönetmeliğinin 40ıncı maddesini
okuyun, hepiniz okuyun, sonra konuşacağız. O maddeye göre, eleme
geçtikten sonra pazarlık usulüne çağırmanız gerekirken
alengirli malengirli işlerle beraber tek başına bir firma
bırakıyorsunuz. Size İstanbulu yedireceğiz, öyle mi? Hadi
bakalım oradan, hadi bakalım oradan, hadi anca gidersiniz.
İstanbul sizi boşadı. İstanbuldan uzak durun, elinizi
çekin, dünya mirasına dokunmayın. Bundan sonra özür dileyecek
vaktiniz de olmaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Dinle,
dinle, anlarsın.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Gaza gelme,
gaza gelme.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Gel istersen.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Bağır
bağır, yakışıyor sana.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Büyükşehir
Belediyesinin dört iştirakini ihaleye alacaksınız, ön
incelemesini yapıp geçireceksiniz, teklif alacaksınız. Sonra iki
firma baş başa kaldı, diyeceksiniz ki: Yok, biziz, çağırmıyoruz.
Siz kimsiniz ya, kimi çağırmıyorsunuz? Oradaki bürokratlar da
sizden rahatsız, haberiniz olsun. Korkuyorlar kardeşim, korkuyorlar.
Devran döner, hesap sorulursa altında kalırız. diye
korkuyorlar, haberiniz olsun, haberiniz olsun, daha fazla baskı
yapmayın, olmayacak bu iş. İstanbulu bırakmayız. diyorum,
anlayın. Bu kürsüden size dedim ki: İstanbulu bir daha size
vermeyeceğiz. Dinlemediniz, 1 milyon oy fark yediniz. Düşeyim, 800
bin oy farkı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İstanbul
pişman, pişman.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) HDP ne diyor?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Kardeşim,
sevgili kardeşim, PYDnin generaliyle ben anlaşma yapmıyorum.
Bir ABDyle, bir Rusyayla PYD generalini koruyan anlaşmayı ben
yapmıyorum. Sen bir haddini bil, önce onu açıkla, önce onu açıkla,
HDP ne diyor bakarız. (CHP sıralarından alkışlar) HDP
yasal bir parti, ne derse desin, PYD yasal mı? Muhatap oldunuz, oturdunuz.
Size dedik ki: Bölgede dört devlet var, onlarla konuşun, barış
yapın, diplomasiyi işletin. Hayır, savaşacağız.
dediniz. Gittiniz, kös kös geldiniz. İyi oldu ama, bunu
değerlendirelim. Taraftarız, taraftarız barışa,
haberiniz olsun. Taraftarız, daha fazla sağa sola iç siyaset için
sataşmayın. İç siyasette hesabınızı biz görürüz
sizin, ne yaparsanız yapın, o önemli değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İstanbuldan elinizi çekeceksiniz.
İstanbul kırmızı kart gösterdi size. Haydarpaşaya,
Sirkeciye ancak yolcu olarak girersiniz, yolcu olarak girersiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) İsterseniz turist olarak da
girersiniz ama asla talancı zihniyeti İstanbula bir daha
sokmayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ekrem
İmamoğluyla sokaklarda söz verdik, İstanbul halkıyla
beraber İstanbulu koruyacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sadece tutanaklara geçmesi için ifade etmek istiyorum ki
baştan aşağı yanlış, baştan
aşağı hakikaten yalan, iftira dolu konuşmaya cevap vermeye
lüzum hissetmiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sataşmadan söz istiyorum. Yalancı dedi bana. Öyle yok!
BAŞKAN Grup Başkan Vekili söz istiyor.
Sayın Özel, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İstanbul halkına ait
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, hatip
kürsüde gerçek dışı bir kelime, bir cümle söylemedi. Üslubunu
sert bulabilirsiniz. Hatibin söylediği şu: İstanbulun ve
dünyanın göz bebeği iki meydanı İstanbullu kullansın,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi talip oldu. Başvurdu.
Başvurusunun sonucunda İhaleye girebilirsin." dendi. Sonra
Okçular Vakfının Genel Müdürlüğünü yapan, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinden üç yıl önce 3 bin lira maaş alan
birisinin bakanla fotoğrafları yayınlanarak İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ihaleye davet edilmeden ve siz ihale
şartnamesine müteselsilen ve müştereken yerine ortaklaşa
yani Kelimelerin Türkçesini yazdınız diye elendi." dendi. Bu
yapılan iş İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kamu hizmeti
gören bir kurumu hukuksuz şekilde eleyip bir aileyle irtibatı olan
bir göstermelik kukla taşeron kişinin şirketine tarihî
meydanları, alanları, mekânları peşkeş çekmektir. Bu
olduğunda Allah hiçbir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Mahkemeye gidin. Ne
konuşuyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
müsaadenizle
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu bütün
açıklığıyla görüyoruz, suçüstü yakalanıldı. Biri
çıkıp demiyor ki: Efendim, bu doğru değil, şu
yetersizlikten, bu yetersizlikten
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
İstanbullularındır, İstanbul halkınındır; ne
CHPnindir ne AKPnindir ne bir başkasınındır. Ama siz, bir
Okçuluk Vakfı ki aileyle özdeştir, onun kuklasına, piyonuna,
taşeronuna, 3 bin lira maaşa muhtaç bir adama 20 trilyon liralık
envanterli şirket, bilmem ne hüllesi yaparsanız bu en hafif deyimle,
en hafif deyimle vicdansızlıktır, insafsızlıktır,
kanun tanımazlıktır, kul hakkı yemektir. Bu utanca sahip
çıkamazsınız. Allah hiçbir grubu bu duruma düşürmesin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
50.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
sözlerinin gerçeği yansıtmadığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel kürsüdeki
hatibin grubumuza yönelik sözlerinin hiçbirisinin gerçeği
yansıtmadığını, bunların doğru olmadığını
ifade ettim ve cevap vermeye de gerek görmedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi, ver cevap.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla ilgili Ulaştırma Bakanı da gerekli
açıklamaları yapmıştır, iş mahkemeye intikal
etmiştir ve mahkeme de kararını mutlaka verecektir. Bu konuda
fazla söze lüzum hissetmiyorum. Ancak Sayın Grup Başkan Vekilinin
söylemiş olduğu sözler de gerçekten işin mehabetine uygun
değildir, Meclisin mehabetine uygun değildir çünkü gerçeği
ortaya koymamaktadır. Aslına bakarsak, Büyükşehir Belediye
Başkanının kendisinin ihalelerle besleyip Kültür AŞye
Genel Müdür yaptığı bir kimsenin uhdesine verilmek istenen bu
ihaleyle ilgili süreçlerde yaşananları daha sonra da inşallah
konuşuruz, görüşürüz hep beraber.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak şu anda sözleşmeyle ilgili hiçbir
ilintisi olmayan bir hususta temcit pilavı gibi bugünün mehabetine
yakışmayan şekilde iç siyasete yönelik bir gündem
oluşturmak, aslında, gündem değiştirmeye ve Türkiye'nin
kazanımlarını, Türkiye'nin diplomatik zaferlerini gölgelemeye
yönelik bir hareket olarak milletimiz tarafından
değerIendirilecektir.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, toparlayalım.
Buyurun.
51.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
toparlayalım.
Sayın Akbaşoğlu çıksa kürsüden
konuşsa kürsüden de cevap vermek icap edecek noktalar var ama sizin de
hassasiyetinizi göz önünde bulundurarak şunu söyleyelim: Kültür AŞ,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir iştiraki. Kültür AŞ,
denetime tabi. Kültür AŞ, bir ailenin, bir hanedanın, bir
şahsın değil İstanbullunun, milletin ama sizin
yaptığınız o şirket bir ailenin, bir hanedanın
irtibat ve iltisaklısı, onun beslemesi, onun koruduğu bir
şahıs. Devletin bakanı, koskoca İstanbul Büyükşehir
Belediyesine "Sen -sudan sebepten, kelimenin Arapçasından,
Türkçesinden- elendin. deyip, bir piyonu muhatap alıp da birine
peşkeş çekiyorsa bu ayıp savunulmaz.
Şimdi şunu hepimiz biliyoruz, Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu işlerle irtibatı olmayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
bu işlerle ilgisi
olmayan, yalandan korkan, haramdan korkan, oy verirken iyi olsun diye oy veren
ama bunları
görünce hazmetmeyen çok ciddi ve çok rahatsız
bir tabanı var. O tabanın yüzü suyu hürmetine size söylüyoruz ki
burada milleti temsil ediyorsunuz. Okçuluk Vakfının, Bilal Bey'in
piyonuna yapılan bu yolsuzluğu, bu usulsüzlüğü savunmak milletin
vekillerine yakışmaz. Asla bu hatayı yapmayın,
arkasında durmayın. (CHP sıralarından alkışlar)
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 48) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ BAŞKANI İZMİR MİLLETVEKİLİ
BİNALİ YILDIRIM'IN TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
VE İKTİSADİ İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA
TEŞKİLATI ARASINDA OECD İSTANBUL MERKEZİ KURULMASINA
İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - (l) 31 Mayıs 2018 tarihinde Paris'te
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında
OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Servet Ünsal
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Ünsal. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERVET ÜNSAL (Ankara) Değerli Başkan,
sevgili arkadaşlarım; hepinize merhabalar.
Değerli arkadaşlar, geçen hafta
Almanyadaydım. Tabii, Almanya acı vatan, orada da yaklaşık
5 milyona yakın vatandaşımız var. 2 oğlum var,
Nürnbergde mühendis, yanlarına gittim 13 Ekimde. Tabii, kötü bir olayla
karşılaştım arkadaşlar. Mert Çokluk isminde, ODTÜyü
başarıyla bitirmiş, dereceyle bitirmiş bir kardeşimiz,
bir çocuğumuz tren istasyonunda ölü bulunuyor.
Arkadaşlar, Mert, üniversite
sınavında ilk 400e girerek ODTÜyü kazanan başarılı
bir çocuğumuz. Bu çocuğumuz ODTÜde hem elektrik-elektroniği
bitiriyor hem matematik bölümünü bitiriyor, oraya da master yapmaya gidiyor.
Tabii, olayla ilgili
2 oğlum da
elektrik-elektronik mühendisi ve Mertin arkadaşı, bunu söyleyince
mecburen sahip çıktık ve aileyi de rahatlatacak birtakım
işlemler için orada hemen girişimlerde bulundum. Başkonsolosumuz
Serdar Deniz ve Konsolos Selçuk Ekeyi -gözlerinden öpüyorum her ikisinin de-
hemen ziyaret ettim. Çünkü şüphe uyandıran noktalar var, bilgi
kirliliği var. Ben olayın ardından hayatını kaybeden
gencimiz Mertin tanışıklıkları olduğu için
arkadaş çevresinden bilgi edinmeye çalıştım fakat Alman
polisinin son derece ketum davrandığını gördüm.
Kısaca, elçiliğimize, konsolosluğumuza bile cevap
verilmediğini söylediler konsoloslukta kardeşlerimiz. Bunun üzerine hemen
yetkili emniyet müdürüne gittim, intihar olduğunu söylediler. Bunun
üzerine tekrar Nürnberg imamını buldum, Nürnberg imamının
cesedi otopsi yapılacak diye yıkamadığını
öğrendim. Daha sonra, cenazeleri gömmek için bir şirket
kurulmuş, o şirket yetkililerini gördüm değerli arkadaşlar.
Onlar da cenazeyi hiç ellemediklerini söylediler ve altı gün sonra bizim
yetkililerimize, Konsolosumuza Cenazeniz var, gelip alın. diye haber
verdiler arkadaşlar. Daha sonra, bu çocuk Bursalı olduğundan
dolayı bölge milletvekilimiz Erkan Aydını aradım, ailesine
başsağlığı dilenmesini söyledim. Sevgili Erkan
gereğini yaptı, hatta bu olayı televizyonlara bile
taşıdı.
Yaşanan bu olaylar tabii ki
aydınlatılmalı çünkü çocuklarımız bizim her
şeyimiz, geleceğimiz. Çok ciddi bir şekilde beyin göçünün
olduğunu hepimiz biliyoruz arkadaşlar, yaklaşık 250 binin
üzerinde üniversite mezunu çocuğumuzun yurt dışında
olduğunu biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, ortada
sıkıntılı ve cevaplanması gereken durumlar var. Bu
anlamda, Konsolosa daha sonradan bir cevap geliyor, bir mektup bulunduğunu
söylüyor yetkili Alman arkadaş ve 2 de görgü şahidi var deniliyor ama
ben oradayken Konsolosumuza ne mektup geldi ne de görgü şahitlerinin
ifadesi. Bu anlamda, ben, hemen oradaki yetkililerden ölüm raporunu aldım
değerli arkadaşlar. Ölüm raporunda Doğal ölüm değil. yazıyor
Almanca, şüphelerin olduğu söyleniliyor. Mertin üzerinde bir mektup
var ancak kimse bu mektuba da ulaşamıyor. Tabii, olay intihar
şekline dönüştü. Mertin cenazesi 12 Ekimde Türkiye'ye getirildi,
İstanbul Adli Tıpta acilen otopsi yapılıp gömüldüğünü
biliyoruz fakat Mertle ilgili soru işaretleri çok. Orada oturan bir sürü
de çocuğumuz var okuyan, çalışan, bunların hepsinin çok
gergin olduğunu görüyorum arkadaşlar.
Evet, bu çocukların hakkını korumak
tabii ki doğal olarak bizlerin görevi, yükümlülüğü. Bu anlamda,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ne yurt içinde ne yurt
dışında yalnız değildir, kimsesiz değildir. Evet,
kimsenin hakkının yenmesine, haksızlığa,
adaletsizliğe maruz kalmasına da hepimiz, burada yetkililer olarak
müsaade etmemeliyiz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bu olaya
duyarlı olacağınıza yürekten inanıyorum. Dün
İstanbul Adli Tıptan raporla ilgili görüşmelerimi yaptım,
doktor arkadaşlarımız şüpheli ölüm olduğu için raporun
daha çıkmadığını söylediler.
Sevgili arkadaşlarım, tabii, ülkenin
sorunu çok. Bugün bizim bir soru önergemiz ve çalışmamız da
vardı, sevgili Genel Başkan Yardımcımız
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
olaylarıyla ilgili bir konuşma yaptı.
Tabii, bir tıp doktoru olarak, bir hekim
kardeşiniz olarak bu sağlık çalışanlarına yönelik
şiddeti kınıyorum arkadaşlar. Değerli arkadaşlar,
daha geçen hafta bir hastaya ilaç yazmadı diye bir doktora jilet
atılıyor. Görüyor musunuz, doktorun durumu bu.
Arkadaşlar, hepinizin ailesinde doktor var. Bu
anlamda, doktorlara mutlak sahip çıkmanız lazım çünkü
doktorları sorunlu olan ülkenin kendisi sorunludur. Bu sorunların
sonu da gelmez.
Bakın, size Avustralyadan bir örnek veriyorum
değerli arkadaşlarım. Bir hemşire, bir doktor ya da bir
ambulansa, bir sağlık görevlisine birisi saldırıyorsa
sakınca olmadığını düşünüyor demektir. diyor
Avustralya yasaları. O hâlde size tekrar düşünebilmeniz için
-sakınca olmadığını düşündüğünüz için- on
dört yıl süre veriyoruz. diyor Avustralya yasaları.
Arkadaşlar, son on yıl içinde 11 tane
doktorun öldürüldüğünü burada daha önce size açıkladım. Bu
değerlerimiz, doktorumuz, mühendislerimiz kolay kolay yetişmiyor
arkadaşlar. Bu anlamda Sağlık ve Adalet Bakanları mutlak ve
mutlak bir araya gelmeli ve doktora, sağlık memuruna,
sağlık personeline ya da hemşireye şiddetle ilgili mutlak
ve mutlak yasa çıkarılmalı.
Tekrar ediyorum: Adalet Bakanı Sayın Gül
ve Sağlık Bakanı Sayın Koca, lütfen görevinizi yapın.
Hatta Sağlık Bakanı da bir hekim. Bu anlamda sizleri görevinizi
yapmaya davet ediyorum bir an evvel.
Sevgili arkadaşlar, bu değerlerimiz tabii
kolay yetişmiyor. Bu anlamda sizlere ölen bu çocuğumuz ve
sorunları hiç bitmeyen doktorlar için bir
arkadaşımızın yazdığı küçük bir şiiri
dile getirmek istiyorum, özellikle dikkatle de dinlerseniz sevinirim.
Dedim tabip bana bir derman söyle,
Bana senin derdin çaresiz dedi.
Dedim çeke çeke ölem mi böyle,
Hiç âşık gördün mü yarasız dedi.
Bu dünyaya cefa için gelmedim,
Eller gibi sefa sürüp gülmedim,
Ben bu derdi para ile almadım,
Haktan gelen çile parasız dedi.
Hüdaiyim bu mu benim yazım,
Gücüm yetse bu takdiri bozarım,
Gam yükünü yüklenmişim gezerim,
Ne kadar gezdirsen kirasız dedi.
Değerli arkadaşlarım, beni
dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bu çocuğumuza ve
doktorlarımıza tekrar sahip çıkmanız dileğiyle hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gürer, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Meclis Haber Dergisinin 243üncü
sayısında 30 Ağustos Zaferi, Erzurum Kongresi, Amasya Genelgesi
ve Lozan Antlaşmasından bahsedilmesine karşın yer
verilmeyen Mustafa Kemal Atatürkün resminin 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramını içeren sayısında yer almasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının yayın sahibi olduğu Meclis
Haber Dergisi yayımlanıyor. Bu derginin haziran, temmuz, ağustos
sayısında 30 Ağustos Zaferi var, Erzurum Kongresi var, Amasya
Genelgesi var, Lozan Antlaşması var ama Mustafa Kemal Atatürkün
resmi unutulmuş. Önümüzdeki günlerde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
geliyor. O dergide olsun Atatürkün resminin yer almasını sizin
şahsınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından
talep ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, ezanı hür, bayrağı hür Türk devletini inşa
etmiş büyük lider Mustafa Kemal Atatürkü hiç kimsenin
unutamayacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lidere
sahip olmanın onurunu taşıyoruz hep birlikte.
Dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürkü hiç kimse unutamaz. Devletimizi
kurmuş, ezanı hür, bayrağı hür Türk devletini inşa
etmiş büyük bir lider. (CHP, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1412) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 48) (Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı
yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında
OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
"Kullanılan oy sayısı : 260
Kabul: 259
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Mustafa
Açıkgöz
Bursa Nevşehir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık
İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşmeye Türkiye
Cumhuriyetinin Beyanlarla Birlikte Katılmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve
Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik
Sözleşmeye Türkiye Cumhuriyetinin Beyanlarla Birlikte
Katılmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1801)
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan, Konya
Milletvekili Ziya Altunyaldız ile 85 Milletvekilinin Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ile 85
Milletvekilinin Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2213) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 104)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 23 Ekim 2019 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.35