TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
82nci
Birleşim
11 Nisan 2020
Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Denizli
Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel
Müdürlüğünün coronavirüs salgınının
yaşandığı süreçte su paralarını tahsil etmek amacıyla
muhtarlık binalarında vezne oluşturmasına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın,
coronavirüs salgınının yaşandığı süreçte
toplumsal dayanışmanın önemine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Özyavuzun, 11 Nisan Şanlıurfanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İçişleri Bakanlığı genelgesiyle ilan edilen
sokağa çıkma yasağının Hükûmetin kriz yönetiminde
yetersiz kaldığının göstergesi olduğuna, İYİ
PARTİ olarak en başından itibaren tedbirin tam karantina
olmasını savunduklarına, sokağa çıkma
yasağının uygulamanın başlamasına iki saat kala
ilan edilmesinin milleti paniğe sürüklediğine ve böylesine önemli bir
karar alınırken siyasi partilerin büyükşehir belediye
başkanlarına haber verilmemesinin devlet anlayışıyla
bağdaşmadığına, 11 Nisan Şanlıurfanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
3.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, yaşamını yitiren kişinin
layıkıyla defnedilmesi ve yasının tutulmasının
bir hak, çocuğunun cenazesinin bir anneye koli içerisinde teslim
edilmesinin bir insanlık suçu olduğuna ve suçu işleyenler
hakkında yasal işlem başlatılması gerektiğine,
valiliklere İçişleri Bakanlığı genelgesiyle 31 ilde
sokağa çıkma yasağı ilan edileceği 9 Nisan 2020
tarihinde bildirildiği hâlde neden kamuoyuna yasağa iki saat kala
duyurulduğunu öğrenmek istediklerine, halkın daha iyi bir
yönetimi hak ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
100üncü, yazar, radyo programcısı Ümit Kaftancıoğlunun
yaşamını yitirmesinin 40ıncı ve Uluslararası
Çalışma Örgütünün kuruluşunun 101inci yıl dönümü
vesilesiyle Örgütün kabul ettiği aile sigortasının CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun en önemli vaadi
olduğuna ve bu sigortanın kriz dönemlerindeki önemine, sokağa
çıkma yasağı ilan etmenin planlanamadığına,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının günlerdir
İstanbula özel karantina çağrısı yaptığına,
Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu hakkında uyuşturucu
kaçakçısı Naci Şerifi Zindaştinin menfaatleri dâhilinde
hareket etmek ve yargıya baskı uygulamaktan iki yıldan beş
yıla kadar dava açıldığı hâlde nasıl hâlâ Kurulda
kalabildiğini öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 11
Nisan Şanlıurfanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne, pandemiyi küresel anlamda tasfiye
edebilmek için Dünya Sağlık Örgütünün almış olduğu
kararlara harfiyen riayet etmek ve dünyada yaygın bir
yardımlaşmayı hayata geçirmek gerektiğine, Dünya
Sağlık Örgütü Genel Direktörünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana teşekkür ettiğine, Hükûmetin Bilim Kurulunun almış
olduğu kararlar çerçevesinde adımlar attığına ve
sokağa çıkma yasağının da önleyici tedbirler
kapsamında kırk sekiz saatliğine 31 ilde
uygulandığına, vatandaşların acil ve temel
ihtiyaçlarının karşılanacağı faaliyetlerin devam
edeceğine, Denizli Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğünün muhtarlar aracılığıyla
su paralarını tahsil ettiğine ilişkin iddialara, bir adli
vaka olarak cesedin aileye teslim edilmesinin mevcut mevzuat çerçevesinde
usulüne uygun olarak yapıldığına, Hukuk Politikaları
Kurulu üyesi Burhan Kuzu hakkında açılmış bir davanın
olmasının yargının bağımsız olduğunun
göstergesi olduğuna, masumiyet karinesinin herkes için geçerli olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Hükûmetin coronavirüsle mücadeleye hız kesmeden devam ettiğine,
vatandaşların maske ihtiyacı ile hastane masrafları
ücretsiz karşılanırken yardım talebinde bulunan ülkelere
karşılıksız malzeme gönderildiğine, Salgın
küresel, mücadele yerel. diyerek vatandaşlara ve sağlık
çalışanlarına destek olan Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
vatandaşların alınan tedbirleri uygulayarak salgının
yayılmasının önlenmesinde en yüksek hassasiyeti göstermesi,
Parlamentonun önceliğinin ekonomik destekleri ve önlemleri kapsayan
yasaları çıkarmak olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
vatandaşlar ile devlet kurumları arasında köprü görevi gören
muhtarlara 1 maaş tutarından az olmamak üzere ekonomik destek
sağlanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Bitkisel Üretimi Geliştirme Programını desteklediklerine,
sertifikalı tohuma verilecek olan yüzde 75 hibe desteği
uygulamasının 21 ille sınırlandırılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, coronavirüs salgınıyla mücadelenin
sürdürüldüğüne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
Biz Bize Yeteriz Türkiyem sloganıyla başlattığı
millî dayanışma kampanyasının yoğun ilgi
gördüğüne ilişkin açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, coronavirüs gibi hava yoluyla bulaşan hastalıklarda
izolasyonun ve filyasyonun önemli olduğuna, hastaların temasta
olduğu kişilerin tespit edilmesi ve en az on dört gün gözlem
altına alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, salgın
nedeniyle iş yükü artan PTT çalışanlarının
ücretlerinin iyileştirilmesi, hijyen koşullarının
düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
coronavirüs salgınıyla Sağlık Bakanının
koordinasyonunda tüm illerde pandemi kurulları oluşturularak mücadele
edildiğine, 31 ilde uygulanmakta olan sokağa çıkma
yasağına ülkenin tamamında gönüllü uyularak virüsün bulaşma
zincirinin kırılması gerektiğine ve vefat edenlere
Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
15.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, sokağa çıkma
yasağını iki saat öncesinden ilan ederek insanları panik
içinde sokağa döken ve virüsün yayılmasını
hızlandıran bir başka ülke olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin, Ödemiş T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
kalan hasta mahpus Mehmet Salih Filizin mağduriyetinin giderilmesi
konusunda Adalet Bakanlığını harekete geçmeye davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
17.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
hadiselere müspet yönleriyle bakabilmenin hayatı
kolaylaştırmanın en kestirme yolu olduğuna ilişkin
açıklaması
18.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
sokağa çıkma yasağının doğru ama bir o kadar da
zamanlaması ve saatinin yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
19.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın, 8 Nisanda yayımlanan Cumhurbaşkanı
kararıyla Ankara-Karabük demir yolu hattında yolcu
taşımacılığının
başlayacağına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana tensipleri dolayısıyla Ankaralı, Karabüklü ve
Çankırılı hemşehrileri adına
şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması
20.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, sokağa
çıkma yasağını uygulamanın başlamasına iki
saat kala duyurarak sağlık emekçilerinin çabasını boşa
düşüren ve yurttaşları mağdur edenlerin hesabını
vermesi, bu karara imza atanların toplumdan özür dileyerek istifa etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, coronavirüsle mücadelede hijyenin sağlanması
adına en önemli ihtiyacın su olduğuna, İstanbul ilindeki
barajların su yeterliliği anlamında uyarı verdiğine,
ilan edilen iki günlük sokağa çıkma yasağına uyulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğanın İYİ PARTİ
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, eczanelerin
maske temini konusunda sıkıntı yaşadığına
ilişkin açıklaması
24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin görüşülmekte olan 207
sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin görüşülmekte olan
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, açık cezaevine geçişte cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suçların kapsam
dışı tutulmadığına ilişkin
açıklaması
29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın görüşülmekte olan 207
sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Erkan
Başın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle
ilgili önergeler üzerinde yaptığı işlemin İç Tüzük hükümlerine
aykırı olduğuna ve usul tartışması
açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
34.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, siyasi
partilerin milleti muhatap aldığına, milletin iradesine
saygı duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun görüşülmekte olan
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 28inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Yücel Bulutun görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
45.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Çorum Milletvekili Tufan Kösenin görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, Hükûmetin ev işçilerinin evde kalması için ücretli
izin desteği vermesi, yatılı çalışan göçmen ev
işçilerine de sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
50.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
açlık grevlerini ölüm orucuna çeviren Avukat Ebru Timtik ile Avukat Aytaç
Ünsalın adil yargılanma ve adalet taleplerinin
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 5/2/2020
tarihinde Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20 milletvekili
tarafından, sanayi ve finans sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/2472) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
11 Nisan 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş ve arkadaşları
tarafından, engelli bireylerin salgın günlerinde
yaşadığı sorunların belirlenmesi ve çözüme
kavuşturulabilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, 10/4/2020 tarihinde Tokat
Milletvekili Kadim Durmaz ve arkadaşları tarafından, esnafın
salgın nedeniyle yaşadığı mağduriyetlerin
saptanması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Nisan 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207)
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, İç Tüzükün 91inci maddesinin temel kanun olarak
görüşülmesine karar verilen tekliflerde önerge sınırına,
İç Tüzükün 87nci maddesinin ise önergenin verilme zamanına
ilişkin belirlemeyi yaptığına, 207 sıra
sayılı Kanun Teklifi Başkanlıkça
dağıtıldıktan sonra 24üncü madde üzerinde 2 milletvekili
önerge verdiği için temel kanun olarak görüşülmesinde karar verilen
teklif üzerinde iki önergenin işleme alınabileceğine
ilişkin konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
24üncü maddesiyle ilgili önergeler üzerinde yapılan işlemin İç
Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
11 Nisan 2020 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 2 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Denizli
Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel
Müdürlüğünün coronavirüs tehdidinin devam ettiği bugünlerde su
paralarını tahsil etmek için muhtarlık binalarında vezne
oluşturması hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin
Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Denizli
Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel
Müdürlüğünün coronavirüs salgınının
yaşandığı süreçte su paralarını tahsil etmek
amacıyla muhtarlık binalarında vezne oluşturmasına
ilişkin gündem dışı konuşması
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir konuşuyoruz,
coronavirüs salgını sadece vücuda sirayet eden bir hastalık olma
hâlini çoktan aştı; salgın, artık, bütün dünyayı
etkisi altına alan ekonomik bir salgına dönüştü, dönüşecek.
Ülkemiz de bütün dünya gibi bu hastalığın her türlü etkisinden
kurtulmak için çareler arıyor. Tabii, çareler merkezî idareler kadar yerel
yönetimleri de ilgilendiriyor. Bu nedenle, engellemelere rağmen yardım
yapmanın türlü formülünü bulan, İyilik
bulaşıcıdır. diyen belediye başkanlarımıza teşekkür
etmek istiyorum. Evet, bir yerel yönetici niyetini iyilikten yana
kullanırsa, elini taşın altına koyarsa çare çok. Belediye
başkanının samimiyetine inanan pazarcı esnafı da size
yardım edip, sebze meyve poşeti hazırlayıp ihtiyacı
olan kişi için bir kenara toplar. Vatandaş da bakkalın,
kasabın elinde olan veresiye defterini kapatır, durumu iyi olan
isterse evinde hazırladığı kolileri ihtiyaç sahiplerine
belediye vasıtasıyla ulaştırır, yeter ki belediyesine
güveni olsun. Peki, bir belediye başkanı nasıl güven
kazanır? Gelir kaynağı olan su faturaları için kapıya
görevli göndermeyeceğini, zam yapmayacağını
başından söylerse, borcu olan abonenin iki ay suyunu
kesmeyeceğini ilan ederse, öğrenciye, salgın süresince
kapalı olan iş yerine fatura göndermeyeceğini duyurur ve bunu
gerçekleştirirse vatandaş belediyesine güvenir. Vatandaş da
bilir ki belediye başkanı, zor durumda para diye boğazına
sarılmayacaktır; iş yeri kapanmışsa destek
olacaktır, aşsızsa aş bulacaktır.
Sayın milletvekilleri, günlerdir
çağrı yapıyoruz; devletimiz, birkaç ay elektrik, su, doğal
gaz faturasını üstlensin diye. Bu, ütopik bir talep değil.
Bakın, dünyadaki en fakir ülkeler arasında sayılan Kongo bile
bunu yaptı. Devlet başkanı bir açıklama yaparak halkın
masraflarını azaltmak amacıyla su ve elektrik
faturalarının devlet tarafından
karşılanacağını açıkladı. Biz
faturaların devlet tarafından ödenmesini geçtik, AK PARTİsinin
memleketimdeki Belediye Başkanı, vatandaşa kendinin ve
başkalarının sağlığını korumak için
Evde kal. tavsiyesinde bulunulan bugünlerde, işsiz, aşsız
kalan vatandaşın ekonomik durumuna yardımcı olmak bir
tarafa, sağlığını da tehdit edecek bir uygulamaya
başladı.
Denizli Büyükşehir Belediyesi Su ve
Kanalizasyon İdaresi Gelir Şube Müdürlüğü tarafından
mahalle muhtarlık binalarına DESKİ vezne kurma kararı
aldı. Kararın uygulanması konusunda bilgisayar ve
yazıcı kurma işlemini 25 mahallede başlattı, üstüne
üstlük personel de görevlendirdi. Görevlendirilen personelin imza yetkisi de
yok, şirket personeli. Ayrıca, Denizli Büyükşehir Belediyesi
personeli evlerde su sayacı okuma işlemine ise devam ediyor. Denizli
Büyükşehir Belediye Başkanı için su paraları neden
vazgeçilmez? Belediye Başkanı, mart yerel seçimlerinden önce seçim
vaadi olarak Bu yıl suya zam yok. demişti. Tabii köprü geçildi,
kendisine beş yıl bu sözü hatırlatacak nasılsa yok. Önce su
faturalarına Temmuz 2019da zam yaptı. Yetmedi, 2020 su tarifelerini
yeniden revize etmek bahanesiyle bir zam daha yaptı. O da yetmedi, 0,15
metreküp için tarifeyi 2 defa artırıp 4,20 liraya çıkardı.
Bu da yetmedi, Şark kurnazlığı yaparak ilk dilime uygulanan
kademeyi düşürüp yüzde 25lik bir zam daha yaptı. Belediyelerin
insanların yaşantısını kolaylaştırmak için
çaba göstermesi gerekirken maalesef, Denizli Belediyesi, hiçbir şey
yapmadığı gibi para kaynakları azalmasın diye
halkı bu zor günlerde daha da zora düşürecek çalışmalar
yapıyor. Vatandaşa seçim öncesi verdiği sözü unutan ve üstüne
üstlük bir de insaf sınırlarını zorlayan zamlar yapan
Belediye Başkanının vatandaşın zor günüde yanında
olmasını beklemek safça bir beklenti midir? Anlaşılan evet.
Sayın Belediye Başkanı, sizin
Sağlık Bakanının Evde kalın.
çağrısından haberiniz olmadı mı? Hadi siz
muhtarlıklara vezne kurdunuz, vatandaş bu veznelere nasıl
gelecek? Siz faturayı tahsil edeceksiniz diye
sağlığından mı olsun? Yoksa geç ödeyerek cezaya girip
bir kere daha zamlı fatura ödemek zorunda mı kalacak?
Sayın Belediye Başkanı, sizin,
Denizlide salgın nedeniyle iş yerini kapatan, işinden
ayrılan, ücretsiz izne çıkan hemşehrilerinizden haberiniz yok
mu?
Sayın Belediye Başkanı, İyilik
bulaşıcıdır. derken kapanan iş yerlerine fatura
göndermeyen, üç ay geçmiş faturalarla kıyaslama yapıp bunun
yüzde 80ini tahsil edecek belediyelerden haberiniz olmadı mı? Hiç mi
insafınız kalmadı? Hiç mi örnek alamıyorsunuz? Sadece kendi
belediye binasının önünü dezenfekte edip sanki bütün Denizlide bütün
önlemler alınmış gibi görüntü vermek yetiyor mu? Kendi personelinize
dahi koruyucu maske dağıtamadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Denizli
Büyükşehir Belediyesi bu kadar mı muhtaç durumda, bu kadar mı
âcizsiniz? Hiç mi kasanızda para yok? Bitki örtüsünü bozarak,
dağı taşı delerek gösteriş yapmak yerine biraz zor
günler için para ayırsaydınız da halktan dua
alsaydınız olmuyor muydu? Düşene bir tekme de siz mi
vuracaksınız? Sana Denizliler boşuna Yalan dolan!
dememiş. Olmadı Osman Zolan! Bu yaptığınız,
memleketimin Belediye Başkanına hiç yakışmadı!
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hatibin beyanlarını reddediyoruz. Grup Başkan Vekilleri olarak
sıramız geldiği zaman orada açıklayacağız. Biraz
da az yiyin, vatandaşa hizmet edecek bir şey kalsın. ifadesini
kesinlikle reddediyoruz. Denizli Büyükşehir Belediyemiz 19 ilçede, 623
mahallede devlet hizmetlerini, belediye hizmetlerini götürmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
Gündem dışı ikinci söz, corona
gündeminde toplumsal dayanışmanın önemi hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Hüda Kayaya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın,
coronavirüs salgınının yaşandığı süreçte toplumsal
dayanışmanın önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜDA KAYA (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
corona virüsü nedeniyle sadece ülkemizde değil tüm dünyada olağanüstü
bir hâl var ama ülkemizin olağanüstü ve dramatik hâlleri ise ibretlik
olmaya devam ediyor. Dün gece ibretiâlem bir manzara yaşadı ülkemiz.
Günler öncesinden, daha doğrusu daha önceden sokağa çıkma
yasağıyla ilgili karar alınmasına rağmen yerel
yönetimleri, o halkın seçtiği belediye başkanlarını
haberdar etmeyen yönetim büyük bir basiretsizliğe imza attı ve dün
coronanın, virüsün ülkenin dört bir yanında nasıl kol
gezdiğini bütün dünya âlem ve bizler, içimiz burkularak görmek zorunda
kaldık.
Fakat şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum:
Yerel yönetimleri, milyonlarca insanın temsiliyetini ifade eden yerel
yönetimleri bilgilendirmeden, haberdar etmeden sokağa çıkma
yasağı kararını açıklamak bir yönetim
basiretsizliği değildir, bu halka bir ihanettir. Bir yandan ise
baskılar, yasaklar, baskınlar, tutuklamalar, insan hakları
ihlalleri, kentlerde zulüm, doğada zulüm her yerde kol gezmeye devam
ediyor. Zulüm, corona virüsünden daha beter; çalmadığı kapı
bırakmıyor. Zulüm öyle bir virüs ki şu anda ülkemizde saraya biat
etmeyen, iktidarı eleştiren herkese bir şekilde uğruyor,
kırıyor, hayatları tarumar ediyor. Üstelik bu zulüm insanlarla
da kentlerle de bitmiyor; doğa da toprak da su da ağaç da Hasankeyf
de Kaz Dağları da tarih de nasibini almaya devam ediyor.
Savaşlar, çatışmalar durma noktasına geldi, sönmeyen ateşler
söndü, Kâbede tavaflar durdu ama Türkiyede zulüm, corona bile dinlemiyor.
Kayyumlar atanmaya, yandaşlara peşkeş çekilmeye devam ediliyor.
On binlerce masum çoluk çocuk cezaevlerinde, çıkarmak şöyle dursun,
daha onlarca masum zindanlara doldurulmaya devam ediliyor. Zenginden yana,
yoksula karşı yapılması gereken ne varsa bu
yapılıyor. Doğa talanı durmak bir yana tam gaz, hâlâ nerede
ne varsa doğa düşmanı gibi âdeta, özgür akan su kâbusları olmuş,
sabah akşam delik deşik edilmedik bir doğa parçası
bırakmamak için seferberlik başlamış gibi.
Saray ve iktidarı, ülkemizde toplumsal
dayanışma için değil, ülkemizin kalan zenginliğini de talan
etmek için seferberlik başlatmış görünüyor. Toplumsal
dayanışma diye bu halkın sorunlarına çözüm bulmak,
açlık korkusu yaşayanlara geçim güvencesi vermek değil dertleri;
sarayın ve iktidarın aklına toplumsal dayanışma diye
bir şey gelince bilin ki vermek için değil almak için gelmiştir.
Bu ülkenin yöneticileri hiç yüzleri kızarmadan televizyona
çıkıp, halk ciddiyetle Bir tedbir mi açıklanacak acaba? diye
beklerken ekmek bulamayan işsiz, yoksul halka IBAN numarası
verebiliyor. Bir gazeteci de çıkıp IBANa ironi yaparak Ey IBAN
edenler. dedi, Hakan Aygün diye bir gazeteci ama IBAN
sahipleri kendi yüzsüzlüklerini örtmek için gazeteciyi de tutukladılar.
Bunun için bu gibi komedilerle içerisi gazeteci doldurulmaya, düşünenleri
doldurmaya, eleştirenlerle doldurulmaya devam ediliyor. Maske üretenler de
kaçak diye baskın yiyor, halka bedava maske dağıtanlar da
baskın yiyor. Halkın ekmeğiyle, iradesiyle seçtikleri
belediyelere de el konuluyor, yoksula aş dağıtan hesaplara da el
konuluyor. Böylesine iyilik düşmanı ve örgütlü bir kötülüğü
tarih bugün burada yazıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın.
HÜDA KAYA (Devamla)
Hemen tamamlıyorum, teşekkür ediyorum.
Halkımız
umudunu kaybetmesin, hiçbir kötülük sonsuza kadar güçlü
kalmamıştır; yeter ki bizler iyiliğe sahip
çıkalım; adalete, özgürlüğe, hakikate sahip çıkalım,
yeter ki bizler yoksula, köylüye, emekçiye, işsize sahip
çıkalım.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Akçay,
buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün grubumuz
adına Urfa Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özyavuz konuşacak
efendim, izin verirseniz.
BAŞKAN - Tabii
ki.
Sayın Özyavuz,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Özyavuzun, 11 Nisan Şanlıurfanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri ve bizleri izleyen Şanlıurfalı
hemşehrilerimi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Şanlıurfalılar,
11 Nisan 1920de Ali Saip Bey komutasındaki Kuvayımilliye
kuvvetleriyle Fransızlara karşı yiğitçe savaşarak
Urfanın kurtuluşunu
sağlamışlardır. Tarihe Urfa Muharebesi olarak geçen
çarpışmalar Türk kuvvetlerinin kesin zaferiyle
sonuçlanmıştır. Muharebede gösterilen üstün mücadele azmi önce
Urfanın kurtuluşunu, sonra da Türkiyenin kurtuluşunu
sağlamıştır. Ekim 1919da İngilizlerden sonra Urfaya
giren Fransızlar, Haçlı Seferleri sırasında kurulan Urfa
Haçlı Kontluğuna kadar geriye giden birtakım haklar ileri
sürmüşlerdir. Hacı Mustafa Kamiloğlu
başkanlığında oluşturulan Kuvayımilliye ordusu, 7
Şubat 1920de şehirde bulunan Fransız komutanına bir
ültimatom vererek yirmi dört saat içerisinde Urfayı terk etmelerini
istemişlerdir. Fransız komutanın zaman kazanma ve oyalamaya yönelik
cevabını alınca 8-9 Şubat gecesi taarruza geçilmiş ve
çarpışmalar 10 Nisana kadar devam etmiştir. Bu tarihte
Fransızlar, birliklerinin yarısını kaybetmiş olarak
Urfayı terk ettiler. Yüz yıl önce 11 Nisan sabahı,
Urfamın şanlı ismini hak eden kahramanca mücadelesinin zafer
günüdür. Bizlere şeref nişanesi olarak Urfanın
kurtuluşunun simgesi şanlı sıfatının
alınmasında emeği geçen kurtuluş ve kuruluş
kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa)
Kurtuluşun kahramanlarından olan Cumeyli aşiret reisi dedem
İsa el Hammadi (Özyavuz) 28/03/1927 tarihinde Gazi Meclisimizden ailemizin
şeref nişanesi olan İstiklal Madalyasını
almıştır. Şanlıurfama düşman işgali
sırasında kahramanca hizmet eden atalarım gibi bugün Gazi
Meclisimizde Türk milletine hizmet etmenin onur ve gururuyla
kurtuluşumuzun 100üncü yıl dönümünü kutluyorum. Türkiye Cumhuriyeti
devleti var olduğu sürece şanlı şehrimiz Urfamızda
köklü tarihi ve şanıyla ülkemize hizmet ederek var olacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere
Urfanın kahraman şehitlerini ve tüm kurtuluş ve kuruluş
şehitlerini rahmetle ve minnetle anıyorum.
Kolumu salladım toplar oynadı,
Kara taş içinde çete kaynadı,
Yaşasın Urfalılar teslim olmadı,
Di yeri yeri kumandanlar yeri,
Çetelerim gidiyor, dönmüyor geri. diyor ve Gazi
Meclisimizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İçişleri Bakanlığı genelgesiyle ilan edilen
sokağa çıkma yasağının Hükûmetin kriz yönetiminde
yetersiz kaldığının göstergesi olduğuna, İYİ
PARTİ olarak en başından itibaren tedbirin tam karantina
olmasını savunduklarına, sokağa çıkma
yasağının uygulamanın başlamasına iki saat kala
ilan edilmesinin milleti paniğe sürüklediğine ve böylesine önemli bir
karar alınırken siyasi partilerin büyükşehir belediye
başkanlarına haber verilmemesinin devlet anlayışıyla
bağdaşmadığına, 11 Nisan Şanlıurfanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün gece İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle ilan edilen sokağa çıkma
yasağı, Hükûmetin kriz yönetiminde nasıl yetersiz
kaldığını bir kez daha göstermiştir. Hükûmet,
yarattığı kriz ortamıyla süreci eline yüzüne
bulaştırmış, haftalardır kendini evde izole eden
vatandaşlarımızın aldığı tüm tedbirleri,
sağlık çalışanlarımızın fedakârca
verdiği tüm emekleri bir gecede heba etmiştir.
Özellikle şunu ifade etmek isterim ki tam
karantina, İYİ PARTİ olarak bizim en başından itibaren
savunduğumuz bir tedbirdir. Bu, geç de olsa doğru bir karardır.
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener, bunu sürecin en
başından beri dile getirmiş ve Hükûmeti defalarca
uyarmıştır. Grup Başkan Vekili olarak ben de gerek Meclis
çatısı altında gerekse fırsat bulduğum her mecrada
defalarca tam karantina uygulamasında geç kalındığını
ifade ettim. Fakat Hükûmet, hızlı ve etkin karar alamıyor,
maalesef, yapılması gerekenleri hep gecikmeyle ancak yapabiliyor;
yaparken de devlet yönetmenin gereği olan planlama ve öngörü yerine kaos
oluşturabilecek yanlış uygulamalar yapıyor.
Soruyorum size: Sokağa çıkma
yasağı böyle mi ilan edilir? Genelge, bu yasağın
başlamasına iki saat kala yayınlandığında milleti
paniğe sürükleyeceğiniz hiç mi aklınıza gelmedi? Bu durum,
vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılayacağı
yerlerin açık mı kapalı mı olduğunu bilmemesi
nedeniyle panik havasını iyice artırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Artan panikle beraber,
insanlarımız, çoğu da maskesiz bir şekilde, sosyal mesafeye
uymaksızın marketler önünde, iç içe uzun kuyruklar
oluşturmuş, hatta bazı yerlerde bıçakla yaralamaya
varıncaya kadar kavgalar yaşanmıştır. Oluşan bu
manzaranın sebebi, Hükûmetin ne yaptığını bilmeyen
tavır ve kararlarıdır. Sokağa çıkma yasağı
kararından muaf olan kişi, kurum, kuruluş ve işletme
listesinin de aynı zamanda açıklanması olurdu; eş
zamanlı açıklansa o iki saatte ortaya çıkan tablonun en
azından çok azı yaşanırdı. Süreci eksik ve
yanlış yönetmenizden, beceriksizlik ve öngörüsüzlüğünüzden
dolayı tüm dünyaya bu virüs en hızlı şekilde nasıl
yayılırın örneğini gösterdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Diğer bir husus ise
böylesine önemli ve ciddi bir karar alınırken farklı siyasi
partilerin büyükşehir belediye başkanlarına haber verilmemesi.
Açıkçası bunun devlet anlayışıyla
bağdaşmadığını söylemek istiyorum. Ben
yaptım, oldu. anlayışınız bugün gelinen vahim
noktanın en büyük sebebidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tüm bunlar yetkiyi bir
elde toplayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin eseridir.
Bu sistem devam ettiği sürece bu manzaraları sık sık
görmeye de devam edeceğiz. Türkiye, uzun bir süredir yönetilmiyor, idare
ediliyor. Freni patlamış kamyon misali Allaha emanet gidiyoruz,
Allah sonumuzu hayretsin diyorum.
Bugün, Şanlıurfanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümü, onları da
anmadan geçmek istemiyorum. Urfa ve Urfalılar Kurtuluş
Savaşımızda kahramanlıkları ve fedakârlıklarıyla
ölümsüzleşmiş, şanlı unvanı almayı hak ederek
aziz milletimizin gönlünde eşsiz bir yer kazanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
Açalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Şanlıurfanın kurtuluşunun 100üncü yılını kutluyor,
buradan Parlamentoda bulunan Şanlıurfa milletvekillerimiz nezdinde
tüm Şanlıurfalı vatandaşlarımızı saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beştaş
3.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, yaşamını yitiren kişinin
layıkıyla defnedilmesi ve yasının tutulmasının
bir hak, çocuğunun cenazesinin bir anneye koli içerisinde teslim
edilmesinin bir insanlık suçu olduğuna ve suçu işleyenler
hakkında yasal işlem başlatılması gerektiğine,
valiliklere İçişleri Bakanlığı genelgesiyle 31 ilde
sokağa çıkma yasağı ilan edileceği 9 Nisan 2020
tarihinde bildirildiği hâlde neden kamuoyuna yasağa iki saat kala
duyurulduğunu öğrenmek istediklerine, halkın daha iyi bir
yönetimi hak ettiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, ben, sokağa çıkma
yasağından önce korkunç bir tabloyu sizinle paylaşmak istiyorum:
Dün bir cenaze, annesine kargoyla gönderildi. Bütün inanç, kültür ve
toplumlarda yaşamını yitirmiş insanların kutsal bir
değeri ve hatıra sembolü vardır. Kim olursa olsun
yaşamını yitiren kişinin layıkıyla defnedilmesi,
bir mezara sahip olması ve yasının tutulması bir
haktır. Bu hak, kanunda yazılı olarak düzenlemeyi dahi
gerektirmeyecek insanlık tarihi kadar eski bir haktır. Bu son
örneğe gelecek olursak, yıllardır, sanırım bir
çatışmada ölmüş çocuğunun cenazesini bekleyen bir anneye
cenaze nasıl teslim ediliyor? Şöyle değerli milletvekilleri:
Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Adli
Tıp Kurumundan kendilerine gönderilen cenazeyi, PTTye vererek
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiyor.
Aile, Diyarbakır Adliyesine çağrılarak bir koli içerisinde
cenaze kendilerine teslim ediliyor. Bu yaptığınız hiçbir inanca,
etik değere, ahlaka, yasaya sığmayan, kavranamaz bir kötülüktür.
Bu, sadece vicdansızlık değil aynı zamanda suçtur, bu bir
insanlık suçudur. Bu suçu işleyenler hakkında derhâl yasal
işlem başlatılmalıdır. Bu iktidarın cenazelere
yaptığı bu eziyetler, İsrailin, Filistinlilerin
cenazelerine yaptığı eziyetten daha beterdir. Bu fotoğraf,
bu iktidarın insanlığa karşı işlediği suçun
belgesidir. Bu, utanç tablosu olarak tarihe geçecektir. Evet, bir anne, kargo
belgesi ve verilen bir paket; evladının cenazesi bir paket içinde
kargoyla kendisine gönderiliyor. Ben söyleyecek söz bulmakta daha fazla
zorlanıyorum.
Evet -başka bir mesele- dün gece sokağa
çıkma yasağı ilan edildi saat on ikiden itibaren.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben son
söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: İçişleri
Bakanlığının 9/4/2020 tarihli yazısında,
valiliklere 30 ilde sokağa çıkma yasağı ilan edileceği
de bildirilmişti. Elimizde bunun belgesi de mevcuttur. Şimdi, bu,
valiliklere bildirildiği hâlde neden iki saat kala sokağa çıkma
yasağı ilan edildi? Karar 9 Nisanda alındıysa, neden bu son
iki saatte deklare edildi? Sağlık Bakanı saat 19.00da
konuşma yaptığı sırada, bu bilgilendirmede neden bu
husus yoktu?
Elinde parası olmayan acil ihtiyacını
nasıl karşılayacak, iki gece nasıl aç yatacak,
düşünülmedi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sokağa çıkamayan yaşlı insanlar tedarikini nasıl
sağlayacak, düşünülmedi mi? Bebekli anneler ve daha birçok kişi
Belki bir kısmı uykudaydı.
Kamu yönetiminin temel ilkesi öngörülebilirliktir
yani vatandaşın kendisine uygulanacak kuralları ve hukuki
sonuçları bilme hakkı vardır. Evet, bu bir yönetememe krizidir.
Dün gece hepimiz Meclisteydik ve burada son dakika
haberleriyle sokağa çıkma yasağının ilan
edildiğini öğrendik ve bu, sokağa çıkma yasağı
olarak değil sokağa çıkın olarak algılandı ve
yüz binlerce, milyonlarca insan düne kadar virüs kapmadıysa da dün gece o
izdihamda virüsü kaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
virüsün yayılmasında temel etken olan bu sokağa çıkma
yasağının bu kadar öngörüsüz, bu kadar zamansız ve hafta
sonuna denk getirilmesinin ve iki saat kala insanların sokaklara
salınmasının hesabını nasıl verecekler, bunu
gerçekten merak ediyoruz.
Bu ülkeyi AKP iktidarı değil, virüs
yönetiyor. Virüs bir kriz yaratıyor ve -bizim her zaman söylediğimiz
gibi- siz pek bir şey bilmiyorsunuz ama bildiğinizi iddia
ediyorsunuz, her attığınız adımda daha da çok
batıyorsunuz.
Neydi bunun anlamı? Havalar güzelleşti,
insanlar pikniğe gitmesin. mi? Bunun Üretim devam edecek. meselesinin
merkezde yer aldığını tahmin etmek tabii ki zor değil.
Gerçekten, bir gün öncesinden alınan bu kararın son anda
açıklanması sebebiyle zarar gören, aç kalan, dün gece dayak yiyen,
kavgaya karışan, virüs kapan insanlar buna karşı kimi
sorumlu tutacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitireceğim Sayın Başkan.
Biz, istifa dâhil her türlü seçeneğin bu
yönetememe krizinin sorumlularının önlerinde olduğunu
söylüyoruz. Bu halk bu yönetilmeyi hak etmiyor. Kesinlikle, daha iyi bir
yönetimi hak ettiği konusunda hiçbirimizin kuşkusu yok. Sokağa
çıkma yasağı ilan edip insanları sokağa döken, virüsle
baş başa bırakan iktidar olma unvanını da
kazandınız; sizi gerçekten tebrik ediyoruz, alkışlıyoruz!
Bir de ilk günden beri virüsü, sizin politikalarınız yayıyor,
virüse karşı önlem a-la-mı-yor-su-nuz.
BAŞKAN Sayın Özel
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
100üncü, yazar, radyo programcısı Ümit Kaftancıoğlunun
yaşamını yitirmesinin 40ıncı ve Uluslararası
Çalışma Örgütünün kuruluşunun 101inci yıl dönümü
vesilesiyle Örgütün kabul ettiği aile sigortasının CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun en önemli vaadi
olduğuna ve bu sigortanın kriz dönemlerindeki önemine, sokağa
çıkma yasağı ilan etmenin planlanamadığına,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının günlerdir
İstanbula özel karantina çağrısı yaptığına,
Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu hakkında uyuşturucu
kaçakçısı Naci Şerifi Zindaştinin menfaatleri dâhilinde
hareket etmek ve yargıya baskı uygulamaktan iki yıldan beş
yıla kadar dava açıldığı hâlde nasıl hâlâ Kurulda
kalabildiğini öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, Şanlıurfamızın
düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü.
Fransızların Urfadan çekilmek zorunda kaldıkları yüz
yıl önceki bugün, 23 Nisan 1920de kurulacak olan Türkiye Büyük Millet
Meclisine ve kurtuluş mücadelemize de en büyük moral desteği
sağlamıştı ve yine bu Parlamento, 1984 yılında
aldığı kararla Urfa ilinin başına şanlı
unvanını ekleyerek ismini Şanlıurfa yaptı.
Şanlıurfanın şanlı insanlarını, güzel
insanlarını, mert insanlarını, vatansever
insanlarını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buradan bir kez daha
saygıyla selamlıyoruz.
Bugün, yazar, derlemeci, radyo programcısı
Ümit Kaftancıoğlunun, sırtına ve göğsüne isabet eden
5 kurşun nedeniyle yaşamını yitirmesinin 40ıncı
yıl dönümü. Kaftancıoğlunu öldüren, olaydan sonra yakalanan ve
tutuklanan kişi, kendisine öldürme sebebi sorulduğunda tek kelimeyle
Solcuydu. diye cevap vermişti. Sol değerleri taşıyan, en
iyi şekilde anlatan, kalemiyle, sohbetleriyle sol değerlerin gençlere
anlatılmasına ve ahlaklı sol bir politikanın itibar
kazanmasına katkı sağlayan Kaftancıoğlunu bir kez
daha buradan rahmetle, minnetle anıyoruz. Değerli ailesine de bir kez
daha selamlarımızı buradan iletiyoruz.
Uluslararası Çalışma Örgütü, 11 Nisan
tarihinde kurulmuştur. 1919 yılında Versay Anlaşması
kapsamında kurulan, 1946 yılında Birleşmiş Milletlerin
ilk uzman kuruluşu konumuna gelen Uluslararası Çalışma
Örgütüne Türkiye 1932 yılında üye oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Örgütün birincil hedefi
kadınlara ve erkeklere özgürlük, eşitlik, güvenlik ve
saygınlık koşullarında, insana yakışır
üretken işler bulma fırsatlarını sağlamaktır.
Örgütün kabul ettiği 9 sigorta dalı
bulunmaktadır, Türkiye bunlardan 8 tanesini uygulamaktadır. 9uncu
sigorta dalı aile sigortasıdır. Aile sigortası Sayın
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun siyasi
hayatının en önemli projesi, Türkiyeye en önemli vaadidir.
Partimizin göz bebeğidir bu proje ve bu projeye bugünlerde ne çok ihtiyaç
olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Aile sigortası
olmayan devletlerin böyle krizleri yönetmesi, örneğin sokağa
çıkma yasağını özgürce ve hiç düşünmeden ilan
edebilmesi, Evde kal. dediklerine bu söylediği sözün Aç kal.
manasına gelmemesi ancak aile sigortasıyla mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gazi Meclis, corona günlerinde
kendi hayatını hiçe sayarak çalışmaktadır ve millete
önerdiği tedbirlere kendisi uyamamaktadır af kanunu gibi bir kanun
için. En az af kanunu kadar hatta belki daha önemli ve çok sayıda
kişinin yüzünü güldürecek iş aile sigortası kanun teklifinin
kanunlaşmasıdır. Bunu yüce Meclise Sayın Genel
Başkanımızın imzasıyla emanet etmiştik, tüm
grupları Uluslararası Çalışma Örgütünün kuruluş
yıl dönümünde bir kez daha aile sigortasını
yasalaştırmaya davet ediyoruz.
Sayın Başkan, sokağa çıkma
yasağı ilan edildi, hepimiz birbirimize baktık, hiçbirimizin
haberi yoktu, hazırlıklı değildik, bir ara verdiniz,
partiler hızla Meclisi kapattık ki 2.500 kişi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz önce Meclis bürokrasisi
Sayın Başkanı bilgilendirirken öğrendik yüzde 30a, 35e
kadar düşebilmişiz. Bu yüce Meclis çalışabilsin diye 2.500
kişi de buraya giriş yapıyor her gün sabah, o 2.500 kişinin
evlerine gitmesi ve annesinin, babasının ekmeğini vermesi,
hazırlığını yapması, yakınlarına
ulaşması için biz acele ettik ama yetişemedik. Bugün de bütün
personel zor durumda kaldığını ifade ediyor ama bütün
Türkiyeyi büyük bir kaosa ittik.
İki gün havalar sıcak gidecek diye bir
sokağa çıkma yasağı ilan edildi teması kesmek için.
Doğru yapılabilseydi çok doğruydu ama o kadar beceriksizce, o
kadar acemice, o kadar plansızca yapıldı ki kırk sekiz
saatlik bulaşı kırk sekiz dakikada bütün Türkiyeye yaydık.
Marketlerde metrekarenin onda 1i sınırlaması var, doğru
iş. Dün marketler hıncahınç, millet birbirini itiyor
kakıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Fotoğraflarda, videolarda
maskeli kişi sayısı bir tane, iki tane. Plansız
fırlayan, fırlamış gitmiş markete, ne bulduysa
alıyor. Tabii, o gidenlere kimse suç bulmasın.
Bakın, beğenmediğimiz, kötü örnek
İtalya 10 Martta ilan edilen sokağa çıkma
yasağını 9 Mart 2020 günü Giuseppe Contenin ağzından,
Başbakanın ağzından otuz altı saat önce öğrendi.
Doğrusu bu, böyle yapmak gerekiyor. Diyecek ki: Kimse panik
yapmasın, buralar, buralar açık, gezici araçlar ekmek
dağıtacak, bir vatandaşımız ekmeksiz kalmayacak. Dün
Mansur Yavaşın o açıklamasından sonra Ankaradaki
hızlı sakinleşmeyi gördünüz. Yahu, bir kere şunu
düşünün, çok basit bir şey Sayın Başkan: 30
büyükşehrin ve Zonguldakımızın belediye
başkanlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
valiler davet etse, bilgi verse, krizi öngörülse,
hazırlık yapılsa, vatandaşa sakince anlatılsa, o panik
yaşanmasa.
Utandık hepimiz ya, dünyaya rezil olduk. Niye?
Sokağa çıkma yasağını ilan etmeyi planlayamayan bir
zihniyet yüzünden. Çünkü Her şeyi ben bilirim, ben bilirim. Sen bilince
böyle oluyor. Bunu bir kenara yazalım.
Bir de şunu görelim: O, marketlere koşma
var ya, onun bir tarafında da şu var: İki günlük
makarnasını, ununu stoklayamamış olan insanlar var, o
güvencede olmayan insanlar var, onu da görmek lazım; bunu görün, bunu
çözün. Vakaların yüzde 65-70i İstanbulda, İstanbulun
Büyükşehir Belediye Başkanı günlerdir genel, güçlü, İstanbula
özel bir karantina çağrısı yapıyor ama bunu söylemiyoruz,
bu şekilde olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın, son kez
açıyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ekrem İmamoğlunun
önerileri alınmadan da o koca kent, dünyanın göz bebeği o
metropol yönetilmez. Böyle hep birlikte bu sorunları yaşarız.
Son konum da şu Sayın Başkan: Hukuk
Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu hakkında uyuşturucu
kaçakçısı Zindaştinin menfaatleri dahlinde hareket etmek ve
yargıya nüfuz ticareti yaparak baskı uygulamaktan dava
açıldı iki yıldan beş yıla kadar. Bunun için
Cumhuriyet gazetesinin fikri takibini tebrik ediyoruz. Cumhuriyetten
başkası bunun üstünde durmadı, onlar bırakmadı, dile
getirdik ve sonunda nihayet bu dava açıldı ama kendisi Hukuk
Politikaları Kurulunda oturuyor; bu, sizin yeni rejiminizin çok
önemsediği Politika Kurulu. Ne diye oturuyor orada? Bir köşede, bir
sandalye, kötü örnek diye mi oturuyor? Böyle yapmayın, hukuk
politikalarını uygularken şuna dikkat edin, bunlara karşı
tedbirli olun diye mi gösteriyorsun?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum Sayın
Başkan, son cümlelerim.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burhan Kuzu orada ne diye
oturuyor? Kötü örnek, ya olmaz arkadaşlar, yani mesleki kusur
işleyenler mesleki disiplin cezası alanlar dahi o mesleklerin icra
kurullarında, disiplin kurullarında görev yapamazlarken ülkenin hukuk
politikaları nasıl olacak diye yargıya baskı
yapmış, nüfuz ticareti yapmış bir adama orada nüfuz kazandırmaya
devam etmek hangi aklın ürünüdür? Ayrıca, onunla benzer şekilde
iki yıldan beş yıla, üç yıldan yedi yıla
yargılanan bütün gazeteciler tutuklu, Burhan Bey bırakın
tutukluluğu biz zaten gazetecilerin tutuksuz yargılanması
istisna olsun deriz ama bu kadar itibarlı bir yargılanma olur mu?
Aklınızı başınıza toplayın.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum, bitiriyorum.
Eczacılıkla ilgili bir suç işleyen,
eczacılığın meslek kurallarının yönetildiği
yerde görev yapamaz ya, bu kadar basittir. Ahilik diye bir şey var.
Ahilikte var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pabucu dama
atılmış artık Burhan Kuzunun, nasıl oturtuyorsunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ettim.
Değerli Grup Başkan Vekillerim, lütfen bu
konuşma sürelerinde biraz tasarruflu olalım.
Sayın Özkan
5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 11
Nisan Şanlıurfanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne, pandemiyi küresel anlamda tasfiye
edebilmek için Dünya Sağlık Örgütünün almış olduğu
kararlara harfiyen riayet etmek ve dünyada yaygın bir
yardımlaşmayı hayata geçirmek gerektiğine, Dünya
Sağlık Örgütü Genel Direktörünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana teşekkür ettiğine, Hükûmetin Bilim Kurulunun
almış olduğu kararlar çerçevesinde adımlar
attığına ve sokağa çıkma yasağının da
önleyici tedbirler kapsamında kırk sekiz saatliğine 31 ilde
uygulandığına, vatandaşların acil ve temel
ihtiyaçlarının karşılanacağı faaliyetlerin devam
edeceğine, Denizli Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğünün muhtarlar aracılığıyla
su paralarını tahsil ettiğine ilişkin iddialara, bir adli
vaka olarak cesedin aileye teslim edilmesinin mevcut mevzuat çerçevesinde
usulüne uygun olarak yapıldığına, Hukuk Politikaları
Kurulu üyesi Burhan Kuzu hakkında açılmış bir davanın
olmasının yargının bağımsız olduğunun
göstergesi olduğuna, masumiyet karinesinin herkes için geçerli olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bundan yüz yıl önce İstiklal Harbimizin
en kasvetli dönemlerinde kadını, erkeği, genci,
yaşlısıyla Urfalı kardeşlerimizin
kazandığı zafer tüm milletimize umut ışığı
olmuştur. Urfa bin yıllık topyekûn kıyamın
ardından tamamen kendi direnişiyle düşmanı
topraklarımızdan söküp atmıştır çünkü Urfa sadece
sabır timsali Eyüp Peygamberin değil, aynı zamanda inancı
uğruna ateşe atılmayı göze alan Hazreti İbrahimin
şehridir. Kurtuluşunun 100üncü yılında Urfalı
kardeşlerimizi, Urfayı ve bütün aziz ecdadımızı
rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyor, şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Tabii, şu anda dünyada küresel bir
salgınla, pandemiyle mücadele ediyoruz. Pandemiyle mücadelede
dünyanın bütün devletleri topyekûn bir karar alma ve mücadele sürecine
girdi. Böylesi bir mücadelede tabii ki dikkat edilmesi gereken bu hususta
pandemi ilan eden Dünya Sağlık Örgütünün almış olduğu
kararlara harfiyen riayet etmek ve pandemiyi küresel anlamda tasfiye etmek için
dünyada yaygın bir yardımlaşmayı da hayata geçirmek gereklidir.
Bu anlamda Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Ghebreyesus
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanı
yeni tip coronavirüs, Covid-19la mücadelede komşu ve diğer ülkelere
sağlanan tıbbi malzeme desteğinden dolayı teşekkür
etmiştir ve aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütünün
almış olduğu kararlara evvelen ve harfiyen en erken uyan ve
gerekli adımları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ghebreyesus, Dünya
Sağlık Örgütünün almış olduğu kararları derhâl
takip ederek ülkemizde uygulayan ve dünyaya örnek olması gereken ülke
olarak Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanı göstermiş ve tebriklerini sunmuştur.
Bu anlamda, küresel salgınla mücadele -sadece Türkiyede bitirmekle
olmuyor- dünyada da biterse o zaman salgınla mücadelede başarıya
ulaşılıyor. İşte bu bağlamda, Bilim Kurulunun
almış olduğu kararlar, tavsiyeler çerçevesinde Hükûmetimiz erken
adımlar atma gayreti içerisinde olmuştur. Dün gece başlayan
sokağa çıkma yasağı işte bu çerçevede alınan
kararlardandır. Covid-19 salgını nedeniyle önleyici tedbirler
kapsamında olup sadece kırk sekiz saatliğine yani bu hafta sonu
için 30 büyükşehirimizde ve Zonguldakta uygulanmaya
başlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bilindiği gibi,
sosyal izolasyon ve corona salgınını tez zamanda
başımızdan savmak için en önemli tedbirlerdendir.
Yetkililerimizin de ifade ettiği gibi, bu süreçte, fırın,
eczane, hastaneler, benzin istasyonları gibi
vatandaşlarımızın acil ve temel ihtiyaçlarının
karşılanacağı faaliyetler devam edecektir. Yine bu
illerimizde Vefa Sosyal Destek gruplarına, büyükşehir ve ilçe
belediyelerimizin oluşturacağı destek hatlarına, kamu
kurumlarının hatlarına vatandaşlarımızca gerekli
ihtiyaçlarının bildirilmeleri rica olunur. Milletimizin paniğe
kapılmadan sükûnetle alınan tedbirlere uyması, kendilerinin ve
vatandaşlarımızın sağlığı
açısından önem arz etmektedir.
Sayın Başkan, bir iki hususu da ifade
ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, bugün bir
konuşmacı tarafından Denizlide DESKİnin muhtarlar
üzerinden su paralarını tahsil ettiğine ilişkin
birtakım iddialar ileri sürüldü. Denizli Büyükşehir Belediyemiz,
Denizlimizin 19 ilçesi ve 623 mahallesinde belediyecilik hizmetlerini
vatandaşlarımızın ihtiyacı neyse hayata geçirmek için
bir gayret içerisindedir. Ve 19 ilçemizde bütün mahallelerimizde merkezde ne
hizmetler varsa en uzak mahalleye kadar ulaştırma gayreti içerisinde
olmuştur. Belediye Başkanımızın özellikle
PTT
faaliyetlerinin yavaşlatılmasıyla ve Denizlide sadece 2 PTT
şubesinin çalışmaya devam etmesi kararıyla beraber PTTyle
toplanan su paraları taşrada kenar mahallelerimizde toplanamaz hâle
gelmiş, oralardaki vatandaşlarımızın da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen
tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Toplamayıverin,
iki ay toplamasanız ne olur? Aç mı kaldı Belediye?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
paralarını
ödemelerini istemeleri üzerine Büyükşehir Belediye
Başkanımız bir hâl çaresi arama yoluna gitmiş ancak
bulamayınca da bu süreçten vazgeçilmiştir.
Diğer açıdan, özellikle cenazenin kargoyla
iade edilmesi meselesi bir adli vaka olarak önümüzdedir. Olay şu
şekilde cereyan etmiştir: Yakalanan bir terörist
Yer gösterme
sırasında kemikler bulunmuş ve bu kemiklerin kimlere ait
olduğu araştırması neticesinde, yer gösteren teröristin
ifadesi üzerine ilgili kişinin annesinden DNA örneği alınarak
İstanbul Adli Tıp Kurumuna incelemeye gönderilmiştir. Ve bir
ceset ortada yoktur, birkaç kemik parçası vardır. Bu Adli Tıp değerlendirmesi
neticesinde, Adli Tıp gerekli DNA incelemelerini yaparak sorumlu bir
devlet ne yapması gerekiyorsa ve annenin
(HDP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
İnancınızda böyle mi tarif ediliyor?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
İnsan kemiklerini ailelerine kargoyla mı gönderiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade
eder misiniz lütfen? Müsaade edin.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Ayıp ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sosyal güvenlik ne
demek Sayın Başkan ya? İnancınızda böyle midir
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ya, bir susar
mısın? Sayın Başkan, burada bilgi veriyoruz ya. (AK
PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın Özkan, tamamlayın
sözlerinizi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Türkiye Cumhuriyeti devletine
böyle bir isnat yapılıyorsa elbette cevap vereceğiz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) -
Nasıl bir isnat?
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
yıllar önce ölen bir terörist
Yer göstermesi neticesinde bulunan
kemiklerle ilgili. (HDP sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Gelin, siz
konuşun. Gelin, siz açıklama yapın yerine.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
hastanede bir ölümden bahsetmiyoruz. Hastanede bir ölüm oldu,
dışarıda bir ölüm oldu; elbette ölüm belgesi, defin belgesi
hazırlanır, yapılır. Ancak Adli Tıp çerçevesinde
yapılan bir değerlendirme var. İstanbul Adli Tıp Kurumu
değerlendirmeyi yaptıktan sonra tespiti yapıyor ve kişinin
kim olduğunu tespit ediyor.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)
İnsanın kemikleri eşya mıdır, eşya mı? Ona
cevap ver.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Arkasından
Tunceliye gönderiliyor. Tuncelide bulunduğu için Tunceliye gönderiliyor
ve oradan da Diyarbakır Başsavcılığına
gönderilerek aileye teslim edilmesi gerekiyor ve bu da, teslim, mevcut
mevzuatımız çerçevesinde usulüne uygun olarak
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, son kez
açıyorum.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tamamlamak
zorundayım efendim.
Ha, eğer bir itirazınız varsa,
olabilir, şunu diyebilirsiniz: Efendim, böyle bir bulgu varsa, bu bulgu
son tahlilde savcılıktan hastaneye gitsin, o hastaneden de her ne
kadar çok evvel, üç beş yıl önce ölüm olsa dahi morga konulsun,
oradan çıkış yapılsın. Bu bir teklif olabilir,
eyvallah. Ancak önümüzdeki mesele farklıdır.
Son olarak
(HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
Böyle bir usul yok. Bir dakika, sizin Grup Başkan Vekiliniz de söz istedi,
verecek cevabını.
Tamamlayın sözlerinizi.
TÜLAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)
İnsanları eşya görme usulü mü var ya? Bu ülkeyi yöneten partinin
sözcüsü böyle mi konuşur ya?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
sözlerimi tamamlıyorum.
Burhan Kuzu, Hukuk Politikaları Kurulu üyesidir
ve hakkında bir dava açılmış olabilir ve açılmıştır
da. Bu, yargımızın demek ki ne kadar bağımsız
olduğunu da gösteriyor. Şimdi, biz şunu arzu ederiz:
Açılmış bir dava varsa, hukukun en temel kuralı, masumiyet
ilkesi elbette, herhâlde Burhan Kuzu için de geçerlidir. Bu çerçevede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, rica ediyorum,
lütfen tamamlayın artık.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tamamlıyorum, son
cümlelerim.
BAŞKAN Haklısınız Sayın
Özkan ama on dakika oldu yani.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Burhan Kuzunun da herhâlde
masumiyet karinesi vardır. Yarın yargılamaları neticelenir,
beraat kararı veya mahkûmiyet kararı çerçevesinde hukukun ve insan
haklarının gereği yapılır, adımlar da buna göre
atılır.
TÜLAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Bunun
postaneyle gönderilmesiyle alakasını anlatır mısın?
Hikâye anlatma!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz arzu ederdik ki
masumiyet karinesinin varlığı herkes tarafından ileri
sürülebilsin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
6.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben, şu fotoğrafı anlatırken de
söyleyecek kelime ve cümle bulamadığımı ifade
etmiştim. Bir anne olarak, bir insan olarak, insancıl hukuka inanan
bir şahıs olarak söylemiştim ama Sayın Grup Başkan
Vekilini dinleyince gerçekten bir kez daha dehşete düştüm.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biraz önce
açıklamalarımızı yaptık bununla ilgili.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben ne
diyorum, ben ne dedim? Dedim ki: Bir annenin evladının cenazesi ya da
cenazesine ait kemikleri kargoyla gönderilmiş. Siz bana ne cevap verdiniz?
Dediniz ki: Bu, usulüne uygundur; ortada bir cenaze yoktur, ortada kemikler
vardır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Değiştirilebilir, onu teklif edin canım.
Değiştirilebilir Şöyle yapılsın. deyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, ceset ya da kemiği neye göre ayırıyorsunuz? Ortada
bir DNA testi var mı? Var. Bu cesedi kim parçaladı,
tartışmak bile istemiyorum. O niye kemiğe dönüştü, onu
tartışmak bile istemiyorum. 2017 yılından beri bu anne
-annenin adı Halise Aksoy- çocuğunun kemiğini ya da cenazesini
arıyor ve şu anda Cumartesi Annelerinden Barış Annelerine
binlerce anne, evlatlarının kemiklerini ararken, gidecek bir
mezarları yokken siz kargoya nasıl Usulüne uygun. dersiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Beştaş.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bununla ilgili bir
teklif getirirsiniz, dersiniz ki: Bu şekilde teslim edilmez, hastaneye
girişi yapılır, oradan teslimi yapılır. Atipik bir
durumla karşı karşıyayız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
nasıl bir vicdansızlıktır, bu nasıl insanlık
dışı bir yaklaşımdır!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yani bu mesele
açık ve apaçık ortadayken siz kalkmışsınız
şimdi cevap veriyorsunuz. Bizim bütün açıklamalarımız zaten
sizin iddialarınızı cevaplar niteliktedir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sizin
iddialarınızın tamamını cevaplar nitelikte
olduğunu biliyorsunuz, tekrar ısrar ediyorsunuz yani.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, böyle bir müzakere usulü yok, rica ediyorum.
Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan Böyle bir müzakere yok. derken lütfen, tarafsız
bir şekilde, Sayın Grup Başkan Vekili Bu, usulüne uygundur.
derken de tepkiyi gösterin. Bir cenazenin kemik ya da cenaze
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İkinci kez
söylüyorsunuz aynı şeyi.
BAŞKAN Sizlerin konuşmalarınızın
içeriğine mi müdahale edeyim buradan? Yapayım o zaman bundan sonra,
keyifle yaparım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
kere, siz, bu iktidar -şu anda Sayın Grup Başkan Vekili de
ispatladı ki- ne vicdanı kalmıştır ne etik değeri
kalmıştır ne insanlığı kalmıştır;
artık, cenazeleri kargoyla gönderiyorlar, kargoyla.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Başkan,
o hususta sizinle hiçbir zaman aynı çizgide olmadık, olmayız da.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Herkesin
bir mezar hakkı vardır, herkesin bir mezar hakkı vardır.
BAŞKAN Herkes maskelerini taksın lütfen,
maskesiz kimse konuşmasın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizin
maskeniz düştü, bundan sonra insan hakları, hukuk, din,
vicdan falan demeyin, demeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
teşekkür ediyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Onlarla, sizinle
aynı çizgide değiliz, bunu bilin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Terörle aranıza
çizgi çizmedikten, terörle aranıza çizgi çekemedikten sonra biz buna
müsaade edemeyiz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
insanlıktan çıkmışsınız. Bu, usule uygun.
lafı sizi uluslararası
BAŞKAN Sayın Beştaş,
teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, son cümlemi söyleyeceğim.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Böyle teselsül edemez
ki, böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu,
uluslararası hukukta da; bu, vicdanı hukukta da; bu, insancıl
hukukta da; bu, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmede
de insanlığa karşı bir suçtur ve cezasını er geç
alacaktır bu suç ve bunun hesabını Laheyde mutlaka -içeride
olmasa da- vereceksiniz, annelere yaptığınız bu
işkencenin hesabını vereceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Şeker, buyurun.
7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Hükûmetin coronavirüsle mücadeleye hız kesmeden devam ettiğine,
vatandaşların maske ihtiyacı ile hastane masrafları
ücretsiz karşılanırken yardım talebinde bulunan ülkelere
karşılıksız malzeme gönderildiğine, Salgın
küresel, mücadele yerel. diyerek vatandaşlara ve sağlık
çalışanlarına destek olan Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz
coronavirüsle hız kesmeden mücadeleye devam ediyor.
Vatandaşlarımızın ihtiyacı olan maske, hastane
masrafları ve yardım talebinde bulunan ülkelerin de ihtiyaçları
ücretsiz karşılanıyor. Açıklanan ekonomik paketlerle
çalışana, esnafa, sanatkâra ve işverene destekler veriliyor.
Seçim bölgem Kocaelide Salgın küresel,
mücadele yerel. diyerek belediyelerimiz, elini taşın altına
koyarak, reklam ve şov yapmadan, kendi öz kaynaklarıyla
vatandaşımıza, sağlık
çalışanlarımıza destek oluyor. Kocaeli Büyükşehir
Belediyemiz, fedakâr sağlık personelimizin nöbetlerinde
motivasyonlarını yükseltmeye yönelik çalışmalar
yapıyor; evlerinin dışında konaklama
ihtiyaçlarını karşılıyor; Pandemi Kurulunun
kararıyla evinde karantinada olanlar yurtlara yerleştiriliyor ve tüm
ihtiyaçları karşılanıyor.
Hizmetlerinden dolayı Büyükşehir Belediye
Başkanıma ve ekibine teşekkür ediyor, hizmetleri paylaşmaya
devam edeceğimi söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
vatandaşların alınan tedbirleri uygulayarak salgının
yayılmasının önlenmesinde en yüksek hassasiyeti göstermesi,
Parlamentonun önceliğinin ekonomik destekleri ve önlemleri kapsayan
yasaları çıkarmak olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz ve tüm dünyanın coronavirüs salgın
hastalığıyla mücadele ettiği bu kritik günlerde
şüphesiz temennimiz, tüm dünya ve ülkemiz vatandaşlarının
sağlıkla, mümkün olan en az kayıpla bu süreci kontrollü bir
duruma getirmektir.
En büyük çağrım da:
Vatandaşlarımızın alınan önlemlere ve uyarılara
en yüksek düzeyde uymaları ve salgının
yayılmasının önlenmesinde en yüksek hassasiyeti göstermeleridir.
Bizlerin Parlamento olarak bu dönemde tabii ki
önceliğimiz, sağlık alanı, sağlık kurumları,
sağlık çalışanları başta olmak üzere ekonomik
destekleri, önlemleri önceleyen yasalardır. Ancak bu kritik dönemde biz
yaklaşık üç dört haftadır, adalet sistemine güvenin,
yargının bağımsızlığının, hukukun
üstünlüğünün tahrip edildiği bir dönemde bu temel sorunlar
ortadayken; toplumsal mutabakat, vicdan, eşitlik gibi hukukun temel,
evrensel ilkelerinden uzak bir infaz yasasını, af yasasını
günlerdir tartışaduruyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Şimşek
9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
vatandaşlar ile devlet kurumları arasında köprü görevi gören
muhtarlara 1 maaş tutarından az olmamak üzere ekonomik destek
sağlanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, muhtarlarımız
vatandaşlar ile devlet kurumlarımız arasında bir köprü
görevi görmektedirler. Özellikle bu corona salgını
başladığı günden bu tarafa, gerek kaymakamlıklar gerek
Emniyet güçlerimiz ile vatandaşlarımız arasında her türlü
iletişimi sağlayan köy ve mahalle muhtarlarımız
vardır. Bunlar, gün geliyor, kırsal mahallelerden
kaymakamlıklara vatandaşın erzak yardımları için,
sağlık problemleri için, ilaç yardımları için bir günde
belki birkaç defa şehre gidip gelmek zorunda kalıyorlar ve
vatandaşlarımızın her türlü sorununa yardımcı
olmaya çalışıyorlar.
Ben, buradan Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığına çağrı yapmak istiyorum:
Vatandaşlarımıza yapılmış olan sosyal yardımlar
gibi muhtarlarımıza da en az birer maaş tutarından az
olmamak üzere ekonomik bir destek verilmesini talep ediyorum.
Başta Mersindeki 800 muhtarımız
olmak üzere emeği geçen bütün muhtarlarımıza teşekkür
ediyorum. Aç ve açıkta kalan bütün vatandaşlarımızın
derdine derman olmaya çalışıyorlar ve kırsal mahallelerdeki
vatandaşlarımıza da maske dağıtımının
-eczanelere hepsinin ulaşma imkânı yok- muhtarlarımız aracılığıyla
yapılmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Bitkisel Üretimi Geliştirme Programını desteklediklerine,
sertifikalı tohuma verilecek olan yüzde 75 hibe desteği
uygulamasının 21 ille sınırlandırılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarım Bakanlığının üç gün
önce açıkladığı Bitkisel Üretimi Geliştirme
Programını canıgönülden destekliyoruz. Özellikle
sertifikalı tohuma verilecek olan yüzde 75 hibe desteği uygulamasının
doğru ancak bu desteğin 21 ille sınırlandırılmasının
eksik bir uygulama olduğunu belirtmek istiyorum.
Covid-19 salgınıyla beraber birçok kesime
destek verilirken tarım sektörü desteklemelerden yeterince
faydalanamamıştır. Böyle zor bir dönemde verilen bu tohum
desteği, çiftçilerimize âdeta bir can suyu gibi gelecektir ancak bu
desteğin sadece 21 ille sınırlanıp diğer 60 ilin
görmezden gelinmesi hatalı bir uygulamadır, hele hele Batı
Karadeniz Bölgesinde bulunan başta Düzce olmak üzere hiçbir ilin desteklemeye
alınmamasına anlam verebilmek mümkün değildir. Tarım
Bakanımızın diğer 60 vilayetin de sesini
duyacağını, bu desteklemeleri bütün illerimize vererek zor
günler geçiren tarım sektörüne umut olacağını tahmin
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, coronavirüs salgınıyla mücadelenin
sürdürüldüğüne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
Biz Bize Yeteriz Türkiyem sloganıyla başlattığı
millî dayanışma kampanyasının yoğun ilgi
gördüğüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Coronavirüs, dünya genelinde etkisini göstermeye
devam ediyor. Türkiye de virüsle mücadeleyi hem tıbbi hem ekonomik hem de
sosyal yönleriyle sürdürüyor. Alınan tedbirler dolayısıyla
mağdur olan dar gelirli vatandaşlarımıza ilave destek
sağlamak amacıyla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın Biz Bize Yeteriz Türkiyem sloganıyla
başlattığı Millî Dayanışma Kampanyası
yoğun ilgi görüyor. Her sektörden kampanyaya katılımlar
çığ gibi büyüyor. Her ne kadar kimi kesimler bu kampanyayı
itibarsızlaştırmaya çalışsa da görüldüğü gibi
milletimiz bu fitne odaklarına kulak vermemiştir. Aziz milletimiz
yardım kampanyasına gösterdiği sahiplenmeyle âdeta yeni bir
destan yazmış, kardeşliğin gücünü göstermiştir.
Ülkemizin bu sıkıntılı
günlerinde yardım kampanyasına katılarak dayanışma
ortaya koyan tüm vatandaşlarımıza ve kurumlarımıza
şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, coronavirüs gibi hava yoluyla bulaşan hastalıklarda
izolasyonun ve filyasyonun önemli olduğuna, hastaların temasta
olduğu kişilerin tespit edilmesi ve en az on dört gün gözlem
altına alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, coronavirüs gibi hava yoluyla bulaşan bulaşıcı
hastalıklarda en önemli konulardan birisi izolasyondur yani hasta olan
kişilerin tamamen ayrılması, hiçbir kimseye hastalık
bulaştırmamasıdır.
Diğer bir önemli konu filyasyondur. Filyasyon,
kaynağı bulmaktır, hasta insanı bulmaktır. Onun için hastanedeki
verilen hizmetler yanında sahadaki verilen hizmetler çok önemlidir. Bu
yüzden birinci basamak sağlık kuruluşlarının,
sağlık müdürlüklerinin özellikle hastaların temasta olduğu
kişileri bulması lazım. Yapılan hesaplamalar şunu
gösteriyor ki: 1 vaka 2,4 kişiye bulaştırıyor. Bu nedenle
şu an 47 bin vakamız olduğunu ve bunun 2,4le
çarpıldığında çok ciddi sayıda daha vaka
çıkabileceğini gösteriyor. Bunun için filyasyon çalışmalarına
çok önem vermemiz lazım ve temaslılar kuluçka
taşıyıcısı olabilir yani bu dönemde kendisinde bulgu
olmadan hastalığı yayabilir. Bu nedenle temas hâlinde olan
kişiler mutlaka gözlem altına alınmalıdır, en
azından on dört gün.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sümer
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, salgın
nedeniyle iş yükü artan PTT çalışanlarının
ücretlerinin iyileştirilmesi, hijyen koşullarının
düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Salgın nedeniyle birçok sektör faaliyeti
neredeyse tamamen dururken bazı sektörlerde ise büyük bir iş
artışı söz konusu. Her zaman destekçileri olduğumuz
sağlıkçılarımızın yanı sıra PTT ve
kargo çalışanlarının iş yüklerinde olağanüstü bir
artış görülmektedir.
Evde kalan vatandaşlar neredeyse zorunlu
alışverişlerini bile kargo ve posta yoluyla yapmaya yöneldi.
Bazı yurttaşlara ödenen paraların PTT işçileri
tarafından elden dağıtılması ve milyonlarca maskenin
de yine PTT aracılığıyla dağıtılacak
olması, çalışanlara büyük bir iş yükü getirmektedir. Artan
bu iş yüküne PTT çalışanları artık yetişemiyor.
Ayrıca her gün birçok sayıda kişiyle temas etmek zorunda kalan
çalışanların virüse yakalanma olasılıkları da
fazla. Koruyucu maske ve kıyafetlerin eksik olduğu yönünde bir çok şikâyet
duyuyoruz. PTT iş yükünün hafifletilmesi için personel alımı
gerçekleştirilmeli, ücretlerinde iyileştirilmeye gidilmeli ve hijyen
koşulları düzeltilmeli.
BAŞKAN Sayın Özkan
14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
coronavirüs salgınıyla Sağlık Bakanının
koordinasyonunda tüm illerde pandemi kurulları oluşturularak mücadele
edildiğine, 31 ilde uygulanmakta olan sokağa çıkma
yasağına ülkenin tamamında gönüllü uyularak virüsün bulaşma
zincirinin kırılması gerektiğine ve vefat edenlere
Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Dünyanın tamamını etkisi altına
alan coronavirüs hastalığı ülkemizde de tüm şehirlerimize
yayılmış ve hastalıktan dolayı maalesef her gün yeni
canlar yitiriyoruz. Vefat edenlere Cenab-ı Allahtan rahmet,
hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Sağlık
Bakanımızın koordinasyonunda tüm illerimize pandemi
kurulları oluşturularak her gün alınan yeni tedbirlerle
devletimizin tüm kurumları fedakârca mücadele ediyor. 30 büyükşehir
ve Zonguldakta uygulanmakta olan sokağa çıkma yasağına
-Mersinli hemşehrilerim başta olmak üzere tüm
vatandaşlarımıza çağrımız- Türkiyenin
tamamında gönüllü olarak uyalım ve insan hareketliliğini
azaltarak virüsün bulaşma zincirini kıralım.
Bu zor günleri aziz
milletimizin sabır ve fedakârlık dirayetiyle
aşacağımıza inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Oruç
15.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, sokağa çıkma
yasağını iki saat öncesinden ilan ederek insanları panik
içinde sokağa döken ve virüsün yayılmasını
hızlandıran bir başka ülke olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Bizler
günlerdir tam izolasyon diyoruz; yapmadınız, geç kaldınız.
İki saat önce aklınıza geldi, sokağa çıkma
yasağı ilan ettiniz. Önceden ilan edilmeliydi ki insanlar suyunu,
ekmeğini alsın. 11 Nisanı corona bayramı olarak kutlayan
başka ülke var mıdır? Panik içinde insanları bu kadar
sokağa döken ve virüsün yayılmasını bu kadar
hızlandıran başka bir ülke var mıdır? Bu, acemiliktir,
iş bilmezliktir, milyonlarca insanın yaşamıyla
oynamaktır, vatandaşa sopa göstermektir. Toplum öfkeli, tepkili.
İstanbul TTBnin dediği gibi Salgın değil, algı
yönetiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Koçyiğit
16.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin, Ödemiş T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
kalan hasta mahpus Mehmet Salih Filizin mağduriyetinin giderilmesi
konusunda Adalet Bakanlığını harekete geçmeye davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Adalet Bakanlığına iletilmek üzere
Ödemiş T Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalan hasta mahpus Mehmet Salih Filizin
kardeşi Şehmus Filizin tarafımıza aktardıklarına
göre: Kardeşinin bağırsak kanseri olduğunu ve ödemiş T
Tipi Ceza İnfaz Kurumuna geldiğinden beri yaklaşık dört
aydır düzenli tedavi görme olanaklarının kendisine
tanınmadığını, Covid-19 salgını
başladığından beri hiçbir sağlık hizmetine
erişemediğini, düzenli kullanması gereken ilaçlarının
kardeşine verilmediğini, kardeşinin her besini
tüketemediğini, bu nedenle özel mama kullanması gerektiğini ama
bu mamanın kendisine iletilmediğini, kardeşinin sağlık
durumunun hızla kötüye gittiğini ve hayatından endişe
duyduklarını aktarmışlardır. Bu konuda Adalet
Bakanlığını bir an önce harekete geçmeye ve
sağlık sorunlarını gidermeye davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Aydemir
17.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
hadiselere müspet yönleriyle bakabilmenin hayatı
kolaylaştırmanın en kestirme yolu olduğuna ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, hadiselere müspet yönleriyle bakabilmek hayatı
kolaylaştırmanın en kestirme yolu. Bunun halk zihnine
yerleşmiş hâli Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir.
şeklindedir. Öyleyse zor zamanlarda güzel cenaha yönelmek gerekiyor. Bu
bapta bir veri paylaşalım: Mevsim etkilerinden
arındırılmış Tüketici Güven Endeksi bir önceki aya
göre anlamlı bir artış göstererek martta yüzde 58,2ye
yükselmiştir. Nedir bu Tüketici Güven Endeksi? Tüketicilerin ülke
ekonomisiyle ilgili eğilim ve değerlendirmeleri, iktisadi
gelişmeleri yakından izlemek amacıyla kullanılan öncü bir
gösterge ve ekonomideki büyümeyi tahminde anlamlı değerler üreten bir
kavram. Bir özel not daha: Tüketici Güven Endeksi Avrupa Birliği
kriterleri üzerinden hazırlanıyor. Ve niye böyle bir aktarım?
Acıları, sorunları yarıştırmak yerine, ak siyaset
tarzının öne aldığı huzur katsayısını
ve çözümleri yarıştırma bağlamında bu nevi
göstergelerin öne çıkarılması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztunç
18.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
sokağa çıkma yasağının doğru ama bir o kadar da
zamanlaması ve saatinin yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sokağa çıkma yasağı geç
kalınmış, doğru ama bir o kadar da zamanlaması ve
saati yanlış bir karar olmuştur. Hangi akla hizmet saat
akşam on sularında böyle bir karar alınabilir? Günlerdir
Türkiyeye Evde kal Türkiye. Evde kal Türkiye. deniyordu, İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu bir kararıyla tüm Türkiyeyi sokağa
çıkarttı, evlerden çıkarttı. Üstelik aynı Bakan yani
Sayın Süleyman Soylu, geçtiğimiz hafta Sokağa çıkma talebi
FETÖcülerin talebidir. diyordu. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Belediye başkanlarına bilgi verilmiyor, AK PARTİli belediye
başkanlarının haberi var ama Cumhuriyet Halk Partili belediye
başkanlarının maalesef sokağa çıkma
yasağından haberleri olmamış durumda, burada bile siyaset
yapılıyor. Gözünüz iyice kör, yüreğiniz, vicdanınız
iyice karanlık olmuş.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yıldız.
19.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın, 8 Nisanda yayımlanan Cumhurbaşkanı
kararıyla Ankara-Karabük demir yolu hattında yolcu
taşımacılığının
başlayacağına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana tensipleri dolayısıyla Ankaralı, Karabüklü ve
Çankırılı hemşehrileri adına
şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Kalecik ilçemizin Buğra köyünde bir
amcamızın Karaelmas treninin tekrar yolcu taşımaya
başlamasına ilişkin bir talebi olmuştu. Aslında bu
tren benim kendi köyümden de geçer. Bölge turizmine katkı sunmak
adına trenin tekrar yolcu taşımaya başlaması hem benim
babamın hem o güzergâhta yaşayan pek çok kişinin ortak hayaliydi
çünkü bunun hayatımıza dokunan bir yanı vardı. Ankara
vekillerimizle biz bu talebimizi TCDDye ve Taşımacılık
AŞye iletmiştik. İlerleyen süreçte de bu güzergâh üzerindeki
şehirlerin AK PARTİli vekillerince bu meselenin takipçisi olduk.
Karabük Vekilimiz Cumhur Ünal Bey de bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme
getirmişti. 8 Nisanda yayımlanan Cumhurbaşkanlığı
kararıyla Ankara-Karabük hattı yolcu taşımaya
başlayacak. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza tensipleri
dolayısıyla Ankaralı, Karabüklü ve Çankırılı
hemşehrilerimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Önceki
Bakanımız Cahit Turhan Beye, Emin Akbaşoğluna ve tüm
Ankara, Çankırı ve Karabük vekillerimize destekleri
dolayısıyla teşekkür ediyorum. İnşallah küresel
pandemi atlatıldığında bu sefer bölge turizmine ciddi
katkı sunacak. Genç arkadaşlarım şimdiden
Kızılırmak kenarında usul usul hareket ederken kitap okuma
hayalleri kurmaya başlayabilirler. Hayırlı olsun.
BAŞKAN - Sayın Barut.
20.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, sokağa
çıkma yasağını uygulamanın başlamasına iki
saat kala duyurarak sağlık emekçilerinin çabasını boşa
düşüren ve yurttaşları mağdur edenlerin hesabını
vermesi, bu karara imza atanların toplumdan özür dileyerek istifa etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, son
anda duyurulan sokağa çıkma yasağıyla yine her şeyi
ellerine yüzlerine bulaştırdılar, kaosa çanak tuttular. Tam
karantina çağrısına kayıtsız kalanlar sayesinde sosyal
mesafe kuralları yok edildi, insanlar temel ihtiyaçları için
alışverişe akın etti, iktidar insanlarımızı
ters köşe yapmaya çalıştı. Sokağa çıkma
yasağını erken bir zamanda ve yurttaşın en temel
ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri uygun bir süre vererek
ilan etmeleri gerekirdi. Salgının önlenmesi için doğru olan bu
adımı sanki mücadeleyi kasten engellemek istermiş gibi
yanlış uygulamalarla içinden çıkılmaz hâle getirdiler. Kontrollü
bir uygulama yapılsa, kamu yönetimini bilseler bu acı tablo
yaşanmazdı. Sağlık emekçilerimizin çabasını
boşa düşüren ve yurttaşlarımızı mağdur
edenler bunun hesabını vermelidir. Bu karara imza atanlar toplumdan
özür dilemeli, hak etmedikleri ve boş yere işgal ettikleri
makamlardan derhâl istifa etmelidirler.
BAŞKAN - Sayın Arkaz
21.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, coronavirüsle mücadelede hijyenin sağlanması
adına en önemli ihtiyacın su olduğuna, İstanbul ilindeki
barajların su yeterliliği anlamında uyarı verdiğine,
ilan edilen iki günlük sokağa çıkma yasağına uyulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Coronavirüsle mücadele ederken hijyenin
sağlanması adına en önemli ihtiyacımız sudur. Bu
noktada İstanbuldaki barajlar su yeterliliği anlamında
uyarı vermektedir. Geçen sene bu zaman diliminde doluluk oranı yüzde
90lar civarındayken bu sene yüzde 60-70lere kadar gerilemiştir.
İstanbulda başta Terkos olmak üzere 14 barajımız
vardır. Türkiye'nin en kalabalık şehrinde yaşanması
muhtemel bir su sorununa karşı yetkililer gerekli tedbirleri
almalıdır.
Ayrıca, ilan edilen iki günlük sokağa
çıkma yasağına uyulması Türk milletinden beklentimizdir.
Fırın, eczane gibi temel ihtiyaç maddelerinin
satıldığı mekânlar ile hastaneler ve sağlık
merkezleri açık olacaktır. Bir hekim olarak kararı doğru
buluyor ve destekliyorum. Panik yapmadan devletin aldığı
kararlara uymalıyız. Unutmayalım ki birlikte
başaracağız Türkiyem.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 5/2/2020
tarihinde Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20 milletvekili
tarafından, sanayi ve finans sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/2472) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
11 Nisan 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/4/2020 Cumartesi günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20
milletvekili tarafından, sanayi sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/2472) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/4/2020 Cumartesi günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Lütfü Türkkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
ben Kocaeli Milletvekiliyim, haberiniz olsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum bilgilendirme
için.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sağ olun efendim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk sanayisinde yaşanan sorunların ve finans
sistemindeki tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir araştırma önergesi vermiştik.
Her gün tanık olduğumuz üzere devlet
ciddiyeti yerle yeksan olmuş. Yani salgın sürecinde tedbir adı
altında yapılan birçok eylem sorunun asıl kaynağı
hâline geldi. Ekonomik paket diye açıklanan sözde destek paketinin
yarattığı hayal kırıklığının
ardından PTT kargoyla maske gönderecekti, kargo olmadı eczaneye
verdik, eczane Bana gelmedi. dedi. Ya millet maskesiz, Parayla alalım.
dedi, parayla satın almak da yasak. En sonunda dün gece saat on ikide
milleti eve soktunuz, saat onda haber vererek de sokağa dökerek soktunuz.
Yani, milleti enterne ederken, sokaktan izole ederken sokaklara nasıl bir
millet sürülür, dökülür onun en güzel örneğini gösterdiniz.
Beceriksizliğin, basiretsizliğin bir örneğiyle daha
karşı karşıya kaldık.
Bugün karşı karşıya
kaldığımız bu yönetim zafiyeti, corona virüsü yüzünden
hayatını kaybetmiş vatandaşlarımız ve aileleri
başta olmak üzere bu virüsle mücadele eden sağlık
çalışanlarımıza, günlerdir evlerinden çıkmayan
vatandaşlarımıza, canını devletine emanet etmiş
her bir vatandaşımıza yapılmış büyük bir
ayıp ve vicdansızlıktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi
özellikle son beş yıldan itibaren sürekli artan döviz kuru ve sizin
yanlış politikalarınız sebebiyle sorunlar yaşamaya
devam ediyor. Hemen hemen her sektör bu beş yılda geriye gitti. En
başından beri inşaat diye tutturmak yerine gerçek üretimi
desteklemiş olsaydınız bugün en azından elimizde güçlü bir
tarım ve sanayi sektörü olurdu. İktidara geldiğiniz günden
bugüne kadar belediyelerden öğrendiğiniz şekliyle sadece
inşaat sektörünü canlandırdınız. Zira orada ranta
ulaşmak çok kolaydı. Yani, bir merkezî yönetimin ranta
ulaşabilmesinin en kısa yolunu inşaat olarak seçmesinin en güzel
örneğini Türkiye yaşıyor ama geldiğimiz noktada bir
şey var. Türkiyede şu anda üretimin durma noktasına
geldiği bir yerde, bütün dünyada kendi üretimlerini kendi ülkesi için
sakladığı bir dönemde, üretimin ne kadar önemli olduğu bir
kere daha ortaya çıktı ama gelin görün ki Türkiyede on sekiz
yılda doğru dürüst bir tek sanayi kuruluşu açılmadı.
Bana diyebilir misiniz, bir Arçelik yapabildik aklıma ilk geldiği
için söylüyorum- bir Ford yapabildik, bir Renault yapabildik? Veya Anadolu
Kaplanları denilen, Anadoluda samimi KOBİ şeklinde üretim
yapan o fabrikaların yerine bir tane daha yapabildiniz mi? Hiçbir şey
yapamadınız; sadece inşaat yaptınız. Zira, oradan rant
elde etmek çok kolaydı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Beyaz eşya
sektöründe ilk 10 ülke arasına girdik.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Üretmek zahmet ister,
üretmek ciddi anlamda bir istihdam yaratır. Bunu yapmak yerine
-inşaatı yaptırdınız, paraları ödeyemeyince
inşaat şirketlerini bankalara sattınız, onu da söyleyeyim-
sadece inşaat yaptırdığınız şirketlerin,
onların lehine çalıştınız.
Bakın, geçtiğimiz günlerde KGFnin
genişletilmesine dair bir kanun teklifi geldi ve çok da olumluydu,
artırıldı. Türkiye'nin, sanayicilerin teminat noktasında
sıkıştığı bir dönem. Bu KGF can simidi gibi
geldi. Ben Kocaeliden geliyorum, Kocaelide sanayicilerle her gün
konuşuyorum, Kocaeli Sanayi Odasından geliyorum. Sanayici ilk etapta
ne yapar bu sıkışık dönemde işçisini çıkarmamak
için, onların maaşlarını ödemek için? Devri tamamlamak için
bankalara koşmuşlar, demişler ki: Bize biraz daha ilave kredi
verin yani şu işçilerin parasını ödeyelim. Daha ikinci gün
yani bizim bu kararın Resmî Gazetede yayımlanmasının
ikinci gününden sonra bankalardan gelen cevap şu: KGF bitti. Ya, 25
milyar lirayı kime dağıttınız? Bu, sanayiciye niye
gitmedi? Sanayicilerin hiçbirisi bu KGFye ulaşamadı, bilginiz olsun.
Burada bizim çıkardığımız kanun sadece birilerinin
gözünü boyamaktan ibaret kaldı, başka da hiçbir anlamı
olmadı.
Şimdi, gerçekten üreticiyi desteklemiş
olsaydınız bu rakamlar buraya gelir miydi, Türkiye şu anda ciddi
anlamda ithalata bağımlı bir ülke hâline gelir miydi? Sadece
sanayi üretiminden bahsetmiyorum, tarım üretiminden bahsediyorum.
İnsanlar dün akşam ekmek almaya çıktılar. Ekmek neyle
yapılıyor? Unla. Unu yapacak buğdayımız var mı?
Vallahi yok, billahi yok. Size söylüyorum: Üç ay daha limanlar
açılmasın, üç ay daha ülkeler ihracat kotalarını
kaldırmasınlar Türkiye ekmeksizlikten kırılır. Ülkeyi
getirdiğiniz nokta bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İhtiyacı olan
varsa göndeririz, sıkıntı yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bu ülkeyi tekrar
ayağa kaldırmanın bir tek yolu var üretmek, ciddi anlamda
üretmek; üretiyor gibi gözükmek değil. O yüzden, sanayicilere, köylüye,
esnafa mutlaka ve mutlaka kucağınızı, kollarınızı
açın, bu insanlara sahip çıkın. Sahip
çıktığınız insanlar sadece kendi adamlarınız
olursa bu ülke kalkınmaz, siz kalkınırsınız on sekiz
senedir olduğu gibi. Ülkenin kalkınmasını istiyorsanız
ülkenin gerçek üreticilerine kollarınızı açın.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 200 milyar dolara
ulaştı ihracatımız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İthalat ne kadar
arttı ona bak.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ama 200 milyar
doları aşıyor ihracat.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; iktidar, dün akşam dünya pandemiler ve
epidemiler tarihine yerli ve millî bir katkı yaptı. Bu katkı,
sokağa çıkma yasağını öncelerken, onunla birlikte,
aynı zamanda sürü bağışıklığını da
gündeme getiren bir katkı oldu. Bunun önümüzdeki günlerde -üzülerek
söylüyorum ki- neye tekabül edeceğini hep beraber göreceğiz.
Türkiye ekonomisi uzunca bir süredir zaten bir
resesyon içerisindeydi. Virüsün hem ülke hem de dünya ekonomilerini etkisi
altına almasıyla birlikte bu resesyon sürecinin giderek daha
ağırlaşacağının sinyalleri çoktandır ortada
var. Üretimi artırmak, üretimi artırmak, üretimi artırmak.
diye bütün muhafazakâr, sağ muhafazakâr, neoliberal siyasetçilerin ortak
bir kavramı var, ortak bir söylemi var. Üretimi artırmak ekonomiler
için elbette önemli, elbette olmazsa olmaz, üretim olmadan ayakta kalmak mümkün
olmaz, tüketim mümkün olmaz.
Ama üretim kadar, belki en az onun kadar önemli
başka bir mesele, paylaşımdır. Paylaşımın
hakça ve adilce yapılmadığı yerlerde üretimin artması
tek başına bir zümrenin zenginleşmesini sağlar. Nitekim
bugün dünyadaki 2 bin civarında dolar milyarderinin dünyanın geri
kalan yüzde 60ının servetinden daha fazla bir servete sahip
olduğunu ve dünyanın yüzde 46sının da sefalet düzeyinde
yaşadığını hep beraber biliyoruz. Bu musibet hiçbir
şey öğretmediyse siz kapitalistlere şunu öğretmeli: Artık
kapitalizmin sonu geldi. Yani Davosta bile patronlar kulübü bu işin böyle
gitmeyeceğine ilişkin tonla laf ettiler, yüzlerce sayfa yazı
yazıldı. Bu işin böyle gitmesi yani sürekli doğadan alan,
sürekli işçi sınıfının emek gücünü sömürerek ayakta
kalmaya çalışan bir sistemin ne ülkemiz açısından ne dünya
açısından sürdürülebilirliği kalmadı arkadaşlar. O
sebeple, böylesine bir dönemde kritik bir viraj almanın zamanı
yalnızca Türkiyede üretim artsın. demek değil, aynı
zamanda gerek Türkiyede gerek dünyada bir bütün olarak paylaşım
ilişkilerini yeniden, adilce planlayacak yeni bir paradigmaya ihtiyaç var.
Doğayla ilişkilerimizi yeniden tanımlayacak, insanı
doğanın efendisi değil, doğada eşit hak sahiplerinden
biri olarak görecek yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var.
Bakın, dayanışma ilişkileri
toplumda çöktü. Her ne kadar televizyonlar yaşlıların
ilaçlarını almaya giden gençleri gösterse de bugün gelinen noktada
dayanışmanın önemi, ortak bir düşmana karşı, bir
musibete karşı yan yana olmanın önemi ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
RIDVAN TURAN (Devamla) Ama en azından, 80den
bu yana süren süreç, insanları, her koyunun kendi bacağından
asılacağını, gemisini kurtaranın kaptan
olacağını öğreten ve anlatan bir kültürle yoğurdu.
Dolayısıyla üretim evet ama bununla birlikte toptan bir yeniden
yapılanmaya, yol yakınken -artık ne kadar yakınsa- bütün
doğru bildiğimiz, bütün gerçek olduğuna hiç şüphe
duymadığımız şeylerin yeniden tartışma
alanına alınmasına gerek ve ihtiyaç var. İktidarın
coronayla mücadele ekonomi paketlerine bu zaviyeden
bakıldığında onların meseleyi kavramaktan çok uzak ve
çok geride bir yerde olduklarını ne yazık ki üzülerek görüyoruz.
Bu paket içerisinde sermayeye, işverenlere bol miktarda destek olmasına
rağmen, salgınla esasen yüzleşen insanlara yönelik yeterli
destekler yok. Coronavirüs ayrım gözetir arkadaşlar, sermayeyle
başka, fukarayla başka uğraşır. Tedavi yol ve
yöntemleri bile bunu gösteren şeylerden biridir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Bülent Kuşoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çoğumuz hatırlamaz ama bir ay kadar
önce, tam bir ay kadar önce 11 Martta burada Plan ve Bütçe Komisyonunda
hazırlanan bir torba kanun teklifinin tümü üzerinde bir konuşma
yapmıştım. 11 Mart ülkemizde ilk corona vakasının
görüldüğü tarihti ve dünyayı kasıp kavuran bu virüs nedeniyle
gündemimizin bu olmaması gerektiğini -çünkü torba kanunda coronayla
ilgili, ekonomiyle ilgili, sağlıkla ilgili, kültür
değişimiyle ilgili hiçbir madde yoktu hemen hemen- farklı bir
gündemle burada olmamız gerektiğini, halkın Meclisinin
halkın sorunlarıyla ilgili olarak gündem yapması
gerektiğini anlatmıştım.
O zamandan beri tam bir ay geçti, Türkiye Büyük
Millet Meclisi halkın gündemini yakalayamadı, halkın
sorunlarıyla ilgili değiliz maalesef. Dünya kasıp kavruluyor,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu konuyla ilgili bir araştırma
yapması lazım, çalışma yapması lazım,
vatandaşı bununla ilgili olarak koruyan tedbirleri alması ve
iktidarın bu tedbirleri alıp almadığını
denetlemesi lazım, bununla ilgili yasaları çıkarması lazım.
Tabii, her zaman söylüyorum, biz bunları konuşurken iktidardan
birilerinin burada olması lazım, onlara anlatmamız lazım,
muhatap olmamız lazım ama öyle bir sistem yok. Burada yürütme erkiyle
ilgili, iktidarla ilgili kimse yok; kendi kendimize konuşuyoruz ama hiç
olmazsa birçok sosyal vasıtayla ya da başka araçları kullanarak
halka kendimizi, en azından, anlatma imkânı olacaktır.
Bunları gündeme getirmemiz lazım. Gündemimizin öncelikle
vatandaş olması lazım, ülke olması lazım, ülkenin
sorunları olması lazım.
Sağlık çok önemli, insan olduğumuz
için çok önemli sağlık, her şeyden önce
sağlığımız gelir ama ekonomi de çok önemli. Özellikle
birkaç ay sonra ekonomiyle ilgili sıkıntıları çok bariz bir
şekilde yaşayacağız, henüz yaşamaya
başlamadık, insanlar henüz ilk bir ay içerisinde sorunu,
sıkıntıyı derinden yaşamadı, birikimleriyle idare
ediyor, birbirlerine olan yardımlaşma duygularıyla idare ediyor,
belli bir yere kadar gelindi ama önümüzdeki aylarda çok daha büyük
sıkıntılar söz konusu olacak. Onun için, bu Meclisin, bu yüce
Meclisin bu konuyla ilgili ayrı bir çalışma yapması
lazım, gündeminin bu olması lazım; bunu tekrar tekrar
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ekonomiyle ilgili olarak önümüzdeki günlerde bir
torba kanunun daha geleceğini basından öğreniyoruz. Orada
özellikle -biraz önce bahsettiğim- halkın sorunlarının,
toplumun sorunlarının, esnafın, çiftçinin, köylünün,
çalışanın sorunlarının gündeme getirilmesi gerekir ve
Meclisin bu konuda görevini yapması, denetim görevini ve yasama görevini
yerine getirmesi gerekir.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Erdoğan konuşacaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; Türk sanayisinin üzerinde yaşanan sorunlarla
ilgili İYİ PARTİnin vermiş olduğu grup önerisi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu corona
virüsü hadisesi vuku bulmadan önce, ilk duyumdan itibaren biz Hükûmet olarak
bütün tedbirlerimizi aldık. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri süper
güç; parasının büyük kısmını, ekonomisinin büyük
kısmını silaha yatırmış, bir maskeyi bile temin
edemez, üretemez duruma geldi. Dünyanın birçok ülkesi birbirlerinin
sağlık malzemelerine el koydu, gasbetti. Bugün Türkiye 46 ülkeyi
planladı, 46 ülkeye de sağlık malzemeleri gönderiyor.
Tabii, Türkiyedeki sanayicilerimizle ilgili,
ekonomik ve finansal desteklerle alakalı getirilen önergede şunun
bilinmesini isterim: Biz bu tedbiri zaten almıştık. Biliyorsunuz
Kredi Garanti Fonunu 2 katına çıkardık, 25 milyar değil
250 milyar artırdık, 250 milyarı 500 milyara çıkardık.
Silolarımız, Toprak Mahsulleri Ofisimiz buğdayla dolu. Ekonomik
istikrar paketi tüm kesimlere kalkan oldu ve -Evet, biraz önce bahsedildiği
gibi- 60 maddelik yeni bir paket geliyor. Bu paketler neye göre
hazırlanıyor? İhtiyaca göre, beklentilere göre, önceden
keşfedilen çalışmalara göre hazırlanıyor.
Tabii, sanayicimizin şu anda içinde
bulunduğu şöyle bir durum söz konusu: Elinde ham maddesi var,
üretimde sektörel de farklılıklar var, biliyorsunuz ham maddesi
özellikle petrole dayalı olanların ham madde maliyetleri petrolün
düşmesinden dolayı yüksek kaldı. Bu
arkadaşlarımız ürettikleri ürünleri satmak yerine stok etmeyi
tercih ediyorlar ki doğru bir karar, bununla ilgili bankalara başvuruları
oluyor. Çünkü yurt dışından alacaklar da artık dönmüyor ama
bu finansman gücüne Kredi Garanti Fonundan aldığımız
kararla ne kadar doğru bir karar aldığımız ortaya
çıktı.
Şimdi, bankalar için Ödeme yapmıyor.
deniliyor. Arkadaşlar, bankalar ödeme yapıyor hatta kredibilitesinin
yüzde 10-20sini esnekleştirerek yapıyor ancak bazı
firmaların bilançolarında, teknik analizlerinde, mali
raporlarında sıkıntı varsa, bunlardan dolayı zaman
zaman sıkıntılar olabiliyor ama bankalarımızın
esnek bir desteğini biz burada destekliyoruz; buna da devam etmeli ve
ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan,
tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Tabii, bu sektörel
üretim farklılıklarından dolayı bazı sektörlerin
üretimlerini -demin bahsettiğimiz- stok ederken finans kaynaklarına,
ekstra finansa ihtiyacı oluyor çünkü stoklamaya gidiyor. İşte bu
noktada yeni pakette de bu firmalara destek noktasında
çalışmalarımız sürüyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş ve arkadaşları
tarafından, engelli bireylerin salgın günlerinde
yaşadığı sorunların belirlenmesi ve çözüme
kavuşturulabilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
11/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/4/2020 Cumartesi günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
HDP
Grup Başkan Vekili
Öneri: 11 Nisan 2020 tarihinde, Şırnak
Milletvekili Hasan Özgüneş ve arkadaşları tarafından
verilen 6327 sıra numaralı, engelli bireylerin salgın günlerinde
yaşadığı sorunların belirlenmesi ve çözüme
kavuşturulabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 11/4/2020 Cumartesi günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Muazzez
Orhan Işık, buyurun.(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Sayın Başkan, değerli üyeler; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Covid-19 salgını tedbirlerinde dün akşam
dünyada bir ilki başardınız. Bütün ülkeyi bir anda sokağa
döktünüz iki ayda yayılmayacak olan salgını iki saate
sığdırdınız, sizleri tebrik ediyor ve hepimize
geçmiş olsun diyorum.
AKPnin Kervan yolda düzülür.
mantığıyla yürüttüğü bu salgınla mücadelede tüm
halkımıza bir uyarıda bulunmak istiyorum: Kesinlikle AKPye
güvenmeyin, kendi tedbirinizi alın ve evde kalın. Dün akşam
yasağın uygulanması öncesi sokağa çıkan
yurttaşların bir hatası yok aslında, yanlış
politikalarınızın toplumu ne hâle getirdiğinin bir
göstergesiydi dün akşamki tablo. Bu iktidar insan yaşamına önem
verseydi bunun planlamasını önceden yaparak bildirir ve gerekli tedbirleri
alırdı. Bu işin bu iktidarla iki gün yürümeyeceği
açıktır. Yineliyorum: Tedbirinizi alın ve evde kalın yoksa
AKPnin bu yanlış politikaları binlerce canımıza mal
olacaktır.
Maalesef, milyonlarca insanın, başta
engellilerin, yoksulların ve kadınların şu an hangi
koşullarda evde kaldığına dair bir bilgimiz yok. Zaten
Türkiye'de engelli olmak, eksik bırakılmış bir
yurttaşlığı yaşamaktır. Engelli
yurttaşların eğitime, istihdama, sağlığa ne kadar
erişebildiği ortadadır. Engelli yurttaşların neredeyse
tüm hakları kâğıt üzerindedir, yaşamda bu hakların bir
karşılığı yoktur. Türkiye, Birleşmiş
Milletler Engelli Hakları Sözleşmesini onaylayıp imzalayıp
uygulamasını erteleyen bir ülkedir. Her şeyi fişlemeyi
bilen bu sistemde şu soruların kesin ve güncel bir yanıtı
maalesef yok: Türkiye'de kaç engelli yurttaş yaşamaktadır? Bu
engelli yurttaşların engel oranlarına, cinsiyetlerine, gelir,
eğitim ve medeni durumlarına göre dağılımı nedir?
Kronik hastalıklarla birlikte engelli olan kaç yurttaş hangi illerde
yaşamaktadır? Çoklu engelli olanların iş, geçim
koşulları var mıdır? Evet, bu soruların bir
yanıtı yok. Şu an Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının sitesine engelli ya da engelsiz kim girerse
girsin site erişilebilir değil. Bakanlığın örgüt
şeması yamalı bohça gibidir. Kamuoyuna bilgi aktarmak için
değil, bilgi saklamak için tasarlanmış bir site.
Bakanlığın sitesinde ne yeterli düzeyde işaret dili var ne
de görme engelliler için seslendirilmiş site versiyonu var.
İstatistikler bölümünde engelli istatistikleri yok. Aralık 2019
bülteninde açıklanan engelli istatistiklerinde hâlâ dokuz yıl önceki
veriler var. O günden bugüne, nüfus her yıl yaklaşık 1 milyon
artmış ama Bakanlık verileri hâlâ aynı. Engelliler bir
tweet attığında evinden almayı biliyorsunuz, ihraç etmeye
gelince ihraç ediliyor, aldığı ödenekleri kesmekle tehdit
ediliyor ama hâlâ 2011 yılı verileri paylaşılıyor. On
yıl önce onaylanmış Birleşmiş Milletler Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşmenin 11inci maddesi tam da
bugünlerde engellilerin haklarını düzenliyor. Risk durumları ve
insani açıdan acil durumları düzenleyen madde de Taraf Devletler
silahlı çatışma halleri, acil insani durumlar ve doğal
afetler dahil olmak üzere risk durumlarında engellilerin korunması ve
güvenliğinin sağlaması için insancıl hukuk ve
uluslararası insan hakları hukuku dahil uluslararası hukuk
çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmek için tüm tedbirleri alır.
deniliyor. Peki, Türkiyede engelliler için yeterince tedbir alınmış
mı? Tabii ki hayır. Çünkü önceliğiniz insan yaşamı
değil, hiçbir zaman da olmadı. Önceliğiniz yaşam ve
engelliler olsaydı engelli 2 çocuğuna bakacak kimseleri olmayan Ali
ve Elif Kısayı 3 Aralık Dünya Engelliler Gününde keyfî bir
şekilde tutuklamazdınız. Önceliğiniz engellilik olsaydı
yaklaşık 2 bin engelliyi ihraç etmezdiniz. Coronavirüs
koşullarında evlerinde kalmak zorunda olan engelli bireyler bu virüse
karşı risk grubundalar. Ayrıca, birçok engellilik grubunda
bağışıklık sisteminin zayıflığı da
bilinen bir gerçekliktir. Risk grubu içerisinde olan bu engelli bireyler
evlerinde sağlık hizmeti alabilmelidir. Talep eden engelli bireylere
evlerinde corona testi yapılmalıdır. Büyük çoğunluğu
yoksulluk sınırının altında olan engelli
yurttaşlara, koşullarına bakılmadan, doğrudan gelir
desteği yapılmalıdır. Bu süreçte ilaç, medikal sarf malzeme
ve rapor temini kolaylaştırılmalıdır. Tüm engelli
yurttaşlar için muayene ücreti, reçete, katkı payı ve fark
ücreti derhâl kaldırılmalıdır. SSPE ve diğer kas
hastalıklarında fizik tedavi engelli bireyler için olmazsa olmaz bir
tedavidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Salgın
sürecinde fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden mahrum kalan bu
hastalar için tedavilerinin devam edebileceği yol ve yöntemler derhâl
üretilmelidir. Özel sektörde çalışan engelliler maaş
kaybına uğramayacak şekilde izinli sayılmalıdır.
Başta coronavirüs tedbirleri olmak üzere tüm e-hizmetler hem işaret
diliyle hem seslendirmeyle sunulmalıdır. Hak temelli bir
yaklaşımla engellileri savunmak zorundayız. Hem AKPnin
muhtaçlığı artıran, yoksulluğu derinleştiren
siyasetine karşı hem de coronavirüse karşı,
unutmayalım, dayanışma ve sevgi bir toplumu koruyan en güçlü
kalkandır.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğanın İYİ PARTİ
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, biraz evvel Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşan Sayın Mehmet Erdoğanın verdiği
rakamlar üzerine bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Kredi Garanti Fonu
250 milyar liradan 500 milyar liraya çıkarılmadı. Yani 80 milyar
dolar gibi bir bütçeniz var da bizim haberimiz yoksa bizi de haberdar edin. 25
milyar liradan 50 milyar liraya çıktı. Bu da şu anda müracaat
eden sanayicilere -sizin de vardır dostlarınız- özel bir
ilişkileri yoksa tamamına KGF şu anda bitti,
kullanıldı. diyorlar. Bilgilerinize arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş ve arkadaşları
tarafından, engelli bireylerin salgın günlerinde
yaşadığı sorunların belirlenmesi ve çözüme
kavuşturulabilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Nisan 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; Halkların Demokratik Partisinin önerisi hakkında
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Modern toplum, toplumun her bireyini kucaklayan
toplumdur. Modern toplumlar, her bireye yaşamlarını
olabildiğince rahat sürdürme imkânı sağlar. Ben 1981
yılında Amerikaya ilk gittiğimde kaldırım
rampalarını orada görmüştüm. Maalesef engelli ihtiyaçlarına
duyarsız bir toplumda büyümüştük. Demokratik ve modern toplumlar ise
hiçbir bireyi ayırmadan hepsine hak ve özgürlüklerden yararlanma
imkânı sağlar.
Kendimize soralım: Biz bu anlayışı
sağlayabildik mi? Belediyelerimiz, devlet yapımız engelli
vatandaşlarımıza hizmet vermekte başarılı
mı? Onların yaşamlarını devam ettirmeleri için yeterli
altyapıyı yapmışlar mı? Onlara iş imkânları
sunabilmişler mi? Dün akşam alelacele duyurulan sokağa
çıkma yasağından sonra vatandaşlar izdihamla
ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken
engelliler düşünüldü mü? Onların ihtiyaçlarını yeterince
karşılayabildik mi? Bu sorulara bakarsak maalesef iyi durumda
değiliz. İmar ve inşaat talanı üzerine kurulan belediyecilik
yüzünden bu memlekette engelliler âdeta sokağa çıkamaz durumdalar.
Kaldırımlarda, bırakın engellileri, normal
vatandaşların, yaşlıların, hamilelerin, bebekli
annelerin bile yürümeleri çok zor. Trafik ışıklarında,
görmeyen vatandaşlarımız için sesli uyarılar yapabildik mi?
Her bina girişine rampa yapabildik mi? Görmeyen vatandaşlar için
yapılan sarı kaldırım taşlarını bile
yandaşlara para aktarmanın bir yolu olarak gören belediye başkanlarını
Allah bildiği gibi yapsın!
Devletin engellilere bakışı, sadece
birkaç kuruş yardımla görevin yerine getirildiğine dair bir
rehavetle olmamalı. Devlet, engelli vatandaşlarının
hayatını kolaylaştırmak için her türlü tedbiri almalı
kurumları ve hizmet verenleri bu konuda duyarlı olmaya yönlendirecek
yaptırımları yürürlüğe koymalı, engellilere hem
iş vermeli hem de iş verilmesini sağlamalı; eğitim,
seçme ve seçilme, çalışma, seyahat hakkı gibi anayasal
haklarını gözetmelidir. Kendi bildiğim bir örneği vereyim:
Üniversite Akreditasyon Derneği olarak yaptığımız
değerlendirme ziyaretlerinde mutlaka baktığımız
kriterlerden biri engelli öğrencilerin binaları kullanabilme
imkânlarının sağlanıp
sağlanmadığıdır. Vatandaşlarımızın
önemli bir kısmı engelli ulaşımının mümkün
olmadığı, asansörsüz binalarda yaşıyor. Devletin engelliye
sahip çıkışı bu olmamalı. Şöyle bir durup,
titreyip kendimize dönelim ve şu soruyu soralım: Engellilerimize
yaşamı yeterince kolaylaştırdık mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Altıntaş.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Yanıt
hayır. ise bu öneriye olumlu oy verip Nerelerde eksiğimiz var?
Ne tür çözümler bulabiliriz? diye araştıralım.
Unutmayalım ki her birey bir engelli adayıdır.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Fikret Şahin. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün ilan edilmiş olan sokağa çıkma
yasağıyla bir kez daha görmüş olduk ki mevcut iktidar bu
salgın yönetiminin bir hayli uzağında. Dünyanın hiçbir
yerinde görülmeyecek bir tarzda bir sokağa çıkma yasağı
ilan edildi, hem zemini de tamamen bilimsellikten uzak bir sokağa
çıkma yasağı, süresi kırk sekiz saat.
Bakınız, yurt dışından,
Çinden Türk vatandaşlarını tahliye ediyoruz, Umreden gelen
vatandaşları getiriyoruz, ne yapıyoruz? On dört gün izolasyona
alıyoruz. E, sizin, şimdi, kırk sekiz saat sokağa
çıkma yasağı ilan etmenizin bilimsel temeli nedir? Hiçbir
anlamı yok. Aksine, bakın, dün gece pek çok vatandaşı
sokağa döktünüz. Biz bize yeteriz kampanyasından sonra, biz bize
bulaştırırız kampanyası yaptınız.
Salgının yönetimini, artık, tedavi aşamasının
ötesinde, sürü bağışıklığı tarzına
soktunuz ve kırk sekiz saatlik bu sokağa çıkma
yasağının hiçbir anlamı yok. Size bir hekim olarak bu
kürsüden önerim: Madem sokağa çıkma yasağı
yaptınız, hiç olmazsa on dört gün bunu devam ettirin, on dört gün
devam ettirin. Bakın, bu bilimsel bir açıklamadır. Kırk
sekiz saatlik, sadece hafta sonunu kapsayacak bir sokağa çıkma
yasağı dünyanın hiçbir yerinde yoktur ve yine size tavsiyem:
Bakın, çok olağanüstü zamanları yaşıyoruz. Kim derdi
ki bu şekilde maskeli toplantı yapacağız, hafta
sonları toplanacağız, hiçbirimiz inanmazdık değil mi?
Yani savaştan daha olağanüstü günleri yaşıyoruz. E, neden o
zaman Cumhurbaşkanı liderleri toplayıp da
ortaklaştırmıyor bu mücadeleyi? Neden Ekonomik
ve Sosyal Konseyi toplamıyorsunuz? Bu partilerin hekim milletvekilleri
var, neden Bilim Kuruluna onlar da dâhil edilmiyor? Topyekûn mücadele edelim.
Neden Meclisteki ilgili örgütler dışlanıyor?
Bakın, bir
maskeyi dağıtmayı dahi beceremediniz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bedava verdik ya.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) - Evet, bir maskeyi dahi beceremediniz, yok maske.
(AK PARTİ sıralarından Bedava. sesleri, gürültüler)
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) Efendim, nerede var?
ORHAN KIRCALI
(Samsun) Yapma ya!
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) PttAVMyle dağıtacağız.
dediniz, hiçbir PttAVM gelmedi. Benim kendi çocuğum girdi, yok; bir hafta
oldu, yok, kendi çocuğum girdi. Vereceğim size, adresimi
vereceğim. Bir gün sonra dediniz ki: E-devletten yapacağız.
Nerede, hani hiçbiri yok.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Maske ihtiyacı
mı var? Ayıptır ya!
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) - Bir gün sonra dediniz ki: Eczaneler
dağıtacak. Eczanelerin hiçbirinde yok. Siz burada maske
dağıtırken vatandaş maskesiz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Sayın Vekil, Almanya, Amerika orası.
Karıştırdınız herhâlde, burası Türkiye
Cumhuriyeti.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir dakika müsaade edin, konuşsun Sayın Şahin.
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Hatırlatma yapıyorum.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) - Kaç tane maske dağıtacaksınız?
Haftada 5 tane. Bakın, her dakika bir maske değiştiriyorsunuz.
Gidin çöp kutularına bakın, içi maske dolu. Vatandaşa
geldiği zaman Bir gün boyunca maskeyi takın. diyorsunuz, kendiniz
her saat maske değiştiriyorsunuz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Sen takmıyor musun?
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) - Maskeyi dahi beceremeyen bir iktidarsınız
şu anda ve gelin yazık etmeyin bu vatandaşa.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Çok ayıp ya!
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) - Gelin, hep birlikte mücadele vermenin örneğini
sergileyin. İşte, getirdiğiniz, Cumhurbaşkanlığı
yönetim sistemi dediğiniz durum ortada.
ORHAN KIRCALI
(Samsun) Yanlış, yanlış.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) Yazık yani vatandaşa. Türkiye şu
anda yönetilemiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi Sayın Şahin.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) Türkiye şu anda savruluyor. Bakın, biz
daha 28 Martta söylemişiz sokağa çıkma yasağını,
On dört gün boyunca
diye söylemişiz. Bakın, iki hafta geriden
geliyorsunuz. İşte, bu şekilde yönetemiyorsunuz Türkiyeyi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Ayıp, ayıp!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Şimdi niye karşısın?
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) - Devamlı savrulur tarzdasınız ve
vatandaşa yazık ediyorsunuz, vatandaşa yazık oluyor. Evet,
vatandaş diyor ki: Ben evde açım, nasıl sokağa
çıkmayayım? İşte, sizin zihniyetinizin getirdiği o
yetkili ne diyor biliyor musunuz? Geber. diyor vatandaşa.
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Yalan konuşuyorsun, yalan!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Ya, yalan söylüyorsun ya!
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) İşte, bu zihniyetle hareket ediyorsunuz.
İşte liyakatin geldiği nokta da burada.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne olacak sizin
hâliniz böyle ya?
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) - Yönetemiyorsunuz, gelin, ortak bir şekilde bu
mücadeleyi hep birlikte verelim diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, çok kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Size
sataşmadı
Buyurun Sayın
Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, eczanelerin
maske temini konusunda sıkıntı yaşadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Değerli arkadaşlar, şimdi, Fikret Beyin bu konudaki
hassasiyetini, gayretini biliyoruz. Maske konusuna itiraz ediyorsunuz.
Bakın, İsmimi ver. dedi diye veriyorum: Haldun Oluç, Milliyetçi Hareket Partili,
Manisalı bir eczacı; Milliyetçi Hareket Partisinden belediye meclis
üyeliği yapmış bir eczacı, dedi ki: Söyle. Dün, o
söylerken Bülent Turana söyledim: Şaka yaptı, CHP iktidarında
çözersiniz. dedi. Sonra Sayın Başkanıma söyledim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHP iktidarında
millet aç kaldı, aç.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım
da kendisini gayet net tanıyor, telefonu da var. Bir tane eczaneye maske
ulaşmadığı için
Sorun şu: İnsanlar Biz bunu
dağıtmak istiyoruz, eldekini bedava verdik, 100-150 maske bitti. diyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin eczanende yok mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, ağabey, bitti.
Bedava verdik hepsini. Şu anda, bakın, parayla satışı
yasaklandığı gün, bütün eczacılar, ellerindeki maskeleri
paralı almalarına rağmen ihtiyaç sahibi hastalarına verdiler,
bitti. Şu anda eczaneler maske yok, devletin yollayacağı
söyleniyor. Görevi yapmaya hazırız, maske
ulaşmadığı için gelen giden, artan bir sinir
katsayısıyla -aynı, Vekilimin sorduğu gibi- dönüyor diyor
ki: Maske var, sen vermiyorsun. Parayla satarken vardı. Eczacı
günde 2 kutu maske bulabiliyordu, 1 kutu buluyordu, her isteyene verdi, bitti.
Zaten eczacılar kendi hastalarına parayla satmayacakları bir
maskeyi bedavaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, meramınız
anlaşılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Lütfen, şu bir cümleme
izin verin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Daha dün 2 tır
maske geldi, ya, tam 2 tır.
BAŞKAN Peki, mikrofonu açalım.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok net bir şey
söylüyorum. Dün çok güzel bir şey oldu. Diş hekimlerinin
yazısını okuduk. Bayram Bey de hak verdi, sağ olsun. Özlem
Hanım talep etti. Özlem Hanımın talebi üzerine verdim.
BAŞKAN Şimdi, Bayram Beyin
hakkını yemeyin, o görüştü bir gün önce Sayın Bakanla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama şöyle olmuş:
Bizim yazıyı Özlem Hanım Bakan Beye yolladı. Bakan Bey
Özlem Hanımı aramış, demiş ki: Hemen konuştuk,
gayet iyi anlaştık. İstedikleri 10 bin tane o özellikli maskeyi
yarın teslim edeceğiz. Ben, Özlem Hanıma da teşekkür
ettim, Bakana da ettim. Dişhekimleri Odası Başkanı da döndü
hepimize teşekkür etti, İyi ki bu sorunu çözdünüz. dedi. Ama dün,
ben, diş hekimlerinin maske sorunu var deyince
bağırıyordunuz, bugün de diyorum ki devreye girelim. Manisadaki
MHPli ve çok bilinen bir eczacı Haldun Oluç -benim eşim de
eczacı ama ben söylesem dinlemiyorsunuz beni- Maske gelmedi, gelirse
dağıtacağız; bu bize şiddete dönüyor diyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tamam, gelmiştir
şimdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu söylüyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım
BAŞKAN Ama arkadaşlar, böyle birbirinize
cevap vererek bir yere gidemeyiz, müsaade edin. Yani bir yandan Genel Kurulu
çalıştıralım istiyoruz ama öbür taraftan da Grup
Başkan Vekillerimiz müsaade etmiyorlar buna.
Sayın Özkan, buyurun.
24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, tabii, arzumuz Meclisin çalışması.
Olağanüstü koşullarda çalışıyoruz. Zaten bir grup önerisi
var. Grup önerisinde konuşan milletvekili kendine göre doğru
olduğunu düşündüğü şikâyetleri,
sıkıntıları ileri sürdü. Şimdi, bunları ifade
ettikten sonra bunu tadat etmenin, tekrarlamanın da çok doğru
olmadığı kanaatindeyiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adama yalancı
diyorsunuz da onu söz ediyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
olağanüstü bir süreç, dünyanın süper güçleri tamamen pandemiye teslim
olmuş ancak ülkemizde milletimizin desteğiyle, devlet millet
dayanışmasıyla bir mücadele yürütülüyor. Böylesi bir mücadelede
-küresel diyoruz- pandemi karşısında birkaç
sıkıntı olabilir ki bunlar da çözülmüş hadiselerdir.
İnşallah, bunları milletimizle dayanışma içerisinde
çözeceğimize inanıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkan.
Değerli milletvekilleri, bakın, az önce
Sayın Şahin burada konuşma yaptı. Yapmış
olduğu konuşmanın içerisinde kaba, yaralayıcı herhangi
bir söz, hakaret, herhangi bir şey var mıydı!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok.
BAŞKAN Yani fikrine katılmayabilirsiniz,
zaten hepimiz aynı fikirleri söyleyecek olsak burada 5 tane, 10 tane
siyasi partiye ihtiyaç yok. Lütfen
(CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, milletvekillerine Maskeyi alıp alıp
atıyorlar. diyor yahu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Milletvekillerine
Dakika başı maske değiştiriyorsunuz. dedi.
BAŞKAN Efendim Sayın Can?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Milletvekilleri
maskeyi devamlı, dakika başı değiştiriyor ama millet
maske bulamıyor. diyor. Yani milletvekili üzerinden niye örnek veriliyor,
anlayamam ben bunu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kendisi dakika
başı atıyor orada çöpe herhâlde, herkesi öyle zannediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Diyor ki:
Milletvekilleri dakika başı maske değiştiriyor burada, millet
maske bulamıyor. Bu doğru değil yani.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dört saattir aynı
maskeyi takıyorum ben yahu.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Vekilim, bir haftada 5 maske yetersiz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kardeşim,
doğru değil bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, o Vekiller çok
değiştiriyor. demiyor 5 maske yetersiz, mikrop ürer; hekimim ben.
diyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Milletvekillerinin
üzerinden örnek vermesin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bizim
üzerimizden örnek vermesi doğru değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok.
BAŞKAN Tamam mı arkadaşlar?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Tamam.
BAŞKAN Güzel.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş ve arkadaşları
tarafından, engelli bireylerin salgın günlerinde
yaşadığı sorunların belirlenmesi ve çözüme
kavuşturulabilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Arife Polat Düzgün.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve evlerinde
ekranlarından bizi izleyen değerli vatandaşlarımız;
iyi bir hafta sonu geçirmenizi dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Burada, biz milletvekilleri, bilgilerimizin
doğru olduğuna inanarak bizi dinleyen vatandaşlarımıza
şunları söylemek istiyorum: Daha önceki yapılan
konuşmalarda verilen bilgiler kesinlikle yanlıştır
diyebilirim çünkü elinizde telefonlarınız var, lütfen, bizim Engelli
Ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü sayfasına girin;
buradan, istatistiklerin her ay yenilendiğini, ülkemizde kaç engelli
vatandaşımız olduğunu, yaşlarını,
gruplarını, her şeyini görebilirsiniz. AK PARTİnin Hükûmet
olarak engelliler için neler yaptığını, isterseniz en
yakınınızdaki özel gereksinimli bir bireye sorabilirsiniz. AK
PARTİ engelliler için neler yapmıştır, lütfen, bunları
artık inkâr etmeyelim. Biz elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ve
şu an, salgın döneminde bile engelliler için neler
yapılacağı tek tek belirlenmiştir. Örneğin, bir
engelli vatandaşımız Covid-19unu nasıl öğrenecek?
Bununla ilgili bütün bilgilendirmeler Millî Eğitim
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı
bünyelerinde yapılmıştır.
Biliyorsunuz, bir toplumsal Bilim Kurulu kuruldu ve
bu Kurul olayları dinamik olarak değerlendiriyor; ne zaman
sokağa çıkma yasağı yapılacak, ne zaman engellilerle
ilgili bir karar alınacak, hepsi tek tek yapılıyor. Şu
anda, ben engellilerle ilgili bilgi notu istediğimde, bana gelen bilgi
notunda, günbegün tek tek engelli vatandaşlarımız için neler
yapılacağı planlanmış. Bir Covid-19 engelli bireye,
görme engellisine, işitme engellisine önce nasıl anlatılır,
bunlar tek tek anlatılıyor; web sayfalarında da ayrıca
var. Aynı zamanda, engelli bir birey Covid-19 pozitif çıktı, ne
yapacak ailesi, annesi babası ne yapacak, hangi merkeze gidecek, bunlar
belirlenmiş durumda. Koruyucu maske dedik ya, bu bireyler, bunların
aileleri bu maskeleri nasıl elde edecek, ekstra olarak bunlar da
belirlenmiş durumda. Peki, bunlara özel eğitim veriyorduk, bu özel
eğitim veren merkezler nasıl çalışacak bundan sonra,
bunların değerlendirilmesi istihdamı nasıl yapılacak,
bunlarla ilgili de notlar var. Ben, 20nin üzerinde bilgi notu aldım ve
burada sizin konuşmalarınızdan sonra, eksik gördüğüm
şeyleri tekrar sorduğumda, özellikle Genel Müdürümüz. Lütfen,
sayfamıza girip tek tek görsünler. Biz, elimizden gelen her türlü
şeyi var mı yok mu tek tek değerlendiriyoruz ve STKlerden
gelen, vatandaşlarımızdan gelen her türlü notu da hemen,
anında yerine getirmeye çalışıyoruz. diye bana bir cevap
verdiler.
Şunu söylemek istiyorum: Sayılar, yerler,
hepsi belli. Biz, aynı zamanda -engelli vatandaşlarımızla
ilgili- Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşmeyi ilk imzalayan bir ülkeyiz ve engelliler adına
bir kanunu olan belki de ender ülkelerdeniz. O nedenle, engellilerimizle ilgili
olarak yaptığımız hizmetler, yerel yönetimlerde,
büyükşehir belediyelerinde de aynı anda takip edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Devamla) - AK PARTİ
hükûmetleri olarak engelli bireylerimiz için her türlü
imkânımızı bire bir yerine getirmeye çalışıyoruz.
Ben, sözlerime son verirken bu salgını
inşallah az bir hasarla atlatmak üzere tekrar iyi dileklerimi iletmek
istiyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizin
kanunlarınız kâğıt üzerinde.
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ama bir yoklama talebi var,
önce onu yerine getireceğim.
Sayın Beştaş, Sayın Toğrul,
Sayın Işık, Sayın Kemalbay, Sayın Gergerlioğlu,
Sayın Ersoy, Sayın Turan, Sayın Hatımoğulları
Oruç, Sayın Gülüm, Sayın Orhan Işık, Sayın Çepni,
Sayın Kaçmaz, Sayın Oluç, Sayın Koçyiğit, Sayın Koç,
Sayın Çelik, Sayın Öcalan, Sayın Eksik, Sayın Sarısaç,
Sayın Coşkun.
RECEP ÖZEL (Isparta) Efendim, 19 oldu, 20
değil onlar.
BAŞKAN - Tam 20 oldu değerli
arkadaşlar, tam 20.
RECEP ÖZEL (Isparta) 19 saydık biz.
BAŞKAN - Sayın Özel, tam 20, biz sayarak
yaptık.
Değerli milletvekilleri, yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
Pusula veren arkadaşlar lütfen Genel Kurul
salonunu terk etmesinler.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yeter
sayı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş ve arkadaşları
tarafından, engelli bireylerin salgın günlerinde
yaşadığı sorunların belirlenmesi ve çözüme
kavuşturulabilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 10/4/2020 tarihinde Tokat
Milletvekili Kadim Durmaz ve arkadaşları tarafından,
esnafın salgın nedeniyle yaşadığı mağduriyetlerin
saptanması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Nisan 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/4/2020 Cumartesi günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Tokat Milletvekili Kadim Durmaz ve
arkadaşları tarafından, esnafımızın salgın
nedeniyle yaşadığı mağduriyetlerin saptanması ve
gerekli önlemlerin alınması amacıyla 10/4/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1732 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/4/2020 Cumartesi günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kadim Durmaz,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri, yüce Meclisten
medet bekleyen esnaf, sanatkâr, nakliyatçı, kahveci, lokantacı,
otelci ve birçok servis aracı sahibi, özel eğitim kurumlarında
çalışanlar, kıymetli hemşehrilerim; sizleri de
saygıyla selamlıyorum.
Dünyada baş gösteren Covid salgını
vatandaşlarımızın sadece sağlıklarını
değil, başta iş ve aşlarını da çok ciddi boyutta
tehdit etmeye başlamıştır. Demek ki tehlike insan, parti
ayırt etmiyor. Ülkeyi yönetenlere düşen görev tam da bu noktada çok
daha önem arz etmekte. Mutlak, bu ülkede yaşayan tüm siyasi partilerin
liderleri, meslek odalarının çok saygın temsilcileri, iş
çevreleri hepsi bir masanın etrafında birleşip bu önemli küresel
salgına karşı önlemleri beraber almak durumunda, onlar da
dinlenmelidir. İşte, bu konuda da en büyük sorumluluk Sayın
Cumhurbaşkanına düşmektedir. Genel Başkanımız, bu
salgının ayak sesleri duyulurken tüm Türkiyeye hepinizin
bildiği gibi 13 maddelik bir çözüm önerileri sundu ve zamanı geldi
geçiyor fakat yavaş yavaş doğruları gören iktidar
bunların bir bölümünü uygulamaya başladı. Temelinde her geçen
gün ekmeğe muhtaç insan sayısı bu küresel salgın nedeniyle
katbekat artmakta. İşte, tam burada kamuda sık sık söylediğimiz
liyakat devreye giriyor arkadaşlar ve ne yazık ki tedbirleri
uygulamaya kalkarken de yeni faciaların kapısını
açtık, tıpkı dün akşam yaşandığı gibi.
Temel, bir akrabasına misafirliğe gidiyor,
bakıyorlar ki gece çok yağış var yakında akrabalar
diyorlar ki Temel, sen burada kal, evine gitme çok yağış var.
Temel, ısrara dayanamıyor akrabasında zaten kalıyor, herkes
odasına çekiliyor, beş dakika sonra evin kapısı
çalınıyor. Ev sahibi Ya hayırdır nedir bu? diye
kapıyı açıyor, bakıyor ki Temel. Temel nereden
geliyorsun? diyor, Ya, iki dakika pijamaları almaya gittim. diyor.
Arkadaşlar, ülkeyi bu noktaya getiriyor liyakatsiz yöneticiler. Lütfen,
tüm çevrelerden gelen bu ülkenin sorunlarına ortak çözüm üreten
insanların sözüne kulak verelim, her geçen gün çığ gibi büyüyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bugün, sabah Türkiyenin en büyük küçük esnaf ve
sanatkarının temsilcisini televizyondan dinledim. Esnaf, artık
somut bir şeyler bekliyor, kendinin varsayılmasını istiyor.
Eğer devlet yardım edecekse bütün kayıtlarımız
devletin elinde var. Bankalarda kuyruk, esnaf, dosya
Oradaki çalışan
insanları da zor şartlara itmenin anlamı yok. Eğer devlet
bana yardım edecekse benim adıma, T.C. kimliğime uygun bir kart
göndermeli, buna da bu para yüklenmeli. Kırtasiyecilikten uzak
şekilde, yeni tehlikelerin kapısını açmadan bu
yaşamı biz normalleştirmek zorundayız. diyor. Bakın,
bu noktada ne oldu? Geçen, Çorumda bir Halk Bankası şubesi Covid-19
nedeniyle kapatıldı. Allahtan ki Çorum esnafı perişan
olmasın diye bulunan diğer Halk Bankası şubelerine
kaydırılarak işlemler yapılmaya devam ediyor. Bu,
Türkiye'nin 81 vilayetinde böyle değerli arkadaşlar. Öyleyse ne
yapacağız? Devlet, başından beri söylediğimiz konunun
bileşenlerini doğru dinleyip onlardan aldığı çözüm önerilerini
hayata geçirecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Sayın Tarım Bakanı ne
yaptı? Türkiyede 21 ili içerisine alan yeni bir projeyle ortaya
çıktı. Arkadaşlar, Tokatın kısmetine de kuru fasulye
düştü. Ama tabii, bu fasulye tohumu Tokat ve yöresine uyumlu olacak
mı? Belli değil. İkincisi, Tokatın 3 kıymetli
ovası Hükûmet tarafından korunaklı ovaların içerisine
alındı ama burada şu var: Türkiyede en çok yer domatesinin
üretildiği Kazova, Erbaa, Niksar Ovaları var. İşte, tam da
bugünlerde domates, biber, salatalık, patlıcan orada toprağa
dikiliyor. Eğer olacaksa teşvik köylüye fide anlamında, köylüye
gübre anlamında, köylüye mazot anlamında olmalı, köylünün
kullandığı elektriğe para alınmadan yola devam
edilmeli.
Bakın, sütün en çok olduğu mevsim.
Değerli arkadaşlar, şu anda üreticinin elinde süt kaldı,
satılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Durmaz.
KADİM DURMAZ (Devamla) Çözüm ne? Çözüm yine
Bakanlıkta. Süt tozu kotasını açacak.
Bugünlerde ekilmesi gereken 2 önemli bitki var:
Ayçiçeği ve mısır. İşte, bu anlamda bu 2 ürüne düzenli
teşvik verilip çeşitli destekler sağlanarak ancak çiftçinin
kaybettiklerinin bir bölümünü tolore edebiliriz. Şimdi, elde kalan sütle
birlikte -hiç takip ediyor musunuz bilmiyorum arkadaşlar- şu anda
Anadoluda birçok küçük, orta işletme kapılarını
kapattı artık peynir ve süt mamulleri üretemiyor ve yeme 3 defa zam
geldi dördüncünün de kapıda olduğunu, bilmiyorum, takip edip biliyor
musunuz? Sorulduğunda nedir, efendim, dövizdeki hareketlenmeler e
arkadaşlar, bu belli, biliniyor. Ama bu uluslararası
salgınların sonunda ülkelerde mutlak kıtlık, gıda
sorunu yaşanıyor. Öyleyse Hükûmet, mutlak buna ortak çözümü bulacak
ama üretici birliklerini, köylüyü, çiftçiyi dinleyerek bulacak diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ
adına konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, corona virüsü
önlemleri kapsamında dün gece saat 24.00ten itibaren geçerli olan
sokağa çıkma yasağı ne yazık ki ani ve kontrolsüz bir
şekilde başlamış, vatandaşta paniğe neden
olmuş ve salgının daha da yayılmasına sebep olacak
şekilde cereyan etmiştir. Dün bu karar
alındığında biz de yasama faaliyetleri kapsamında
Mecliste işte bu salondaydık, buradaydık. Sonrasında gerek
televizyon kanallarında gerek haber sayfalarında ve gerekse sosyal
medyada yayınlanan görüntüleri hayretle ve üzülerek izledik. Evet, en
başından beri İYİ PARTİ olarak sokağa çıkma
yasağının getirilmesini ve tam karantina uygulanmasının
gerekliliğini söyledik, savunduk. Alınan kararı bu çerçevede
olumlu karşılamakla birlikte, bu kararın alınış
şekli ve zamanlamasının daha büyük sorunlara davetiye çıkaran
sonuçlarını gördük maalesef. Alınan karar amaçtan
sapmış, hedefe aksi yönde tesir etmiştir. Oysaki olması
gereken bu değildi, hepimiz bunu biliyoruz. Dün gece yaşananlar, 11
Nisan itibarıyla yani bugün, tam bir aydır samimiyeti,
şeffaflığı ve emeklerine saygı duyup desteklediğimiz
Sayın Bakanımızın, Sağlık
Bakanımızın uğraşlarına, risk altında
ailelerinden uzak canla başla mücadele eden sağlık
personellerimizin emeklerine, gece gündüz milletin derdine koşan güvenlik
güçlerimizin, vefa gruplarının, belediye
çalışanlarının ve gönüllü
vatandaşlarımızın çabalarına sekte vurmuştur arkadaşlar.
Bir kasıt olmasa dahi büyük bir ihmal ve beceriksizlik söz konusudur.
İnsanlara ihtiyaçlarını karşılamak için fırsat
vermeden, plansız ve hesapsız bir şekilde uygulanan sokağa
çıkma yasağı, salgını önlemede en temel kural olan
sosyal mesafeyi yerle bir etmiş, insanlarda maalesef panik havasına
sebep olup bir aydır sarf edilen çabayı da zayi etmiştir.
Kırk sekiz saatlik sokağa çıkma yasağının
ilanı sonrası, insanların ihtiyaçlarını
karşılamak için akın ettikleri market, fırın, büfe,
petrol istasyonu, eczane gibi yerlerde izdiham olmuş ve bu durum
istenmeyen bazı olayları da beraberinde getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Çok özür dilerim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Değerli
arkadaşlar, hesapsız ve plansız bir biçimde Ben yaptım,
oldu. mantığıyla çözüme ulaşılamaz, Her şeyin
doğrusunu ben bilirim. düşüncesiyle kriz yönetimi dün akşam
gördüğümüz gibi kaosa dönüşür diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Olcay Kılavuz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Olcay Kılavuz geliyor
efendim, HDP konuşmacısından sonra konuşacak.
BAŞKAN Peki.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Oya Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dün akşamı
unutmayın. Hem buradakiler hem halkımız hem de toplumsal
muhalefetin ve siyasal muhalefetin bütün bileşenlerine çağrı
yapıyorum: Dün akşamı unutmayın. Tabii, ilk önce iktidara
lafım. Bu kürsüden, corona başladığından beri
defalarca ve defalarca alınması gereken önlemleri söyledik, dedik ki:
Şeffaf olun, yaygın test yapın, evde kal
çağrıları yaparken zorunlu iş kollarında
çalışanlar hariç, hem kamu hem özel sektördeki çalışanlara
ücretli izin hakkını verin, işçileri ve ailelerini salgın
karşısında korumasız bırakmayın. Günlük
kazancıyla geçinen, hâlâ dolapları çalışan, elektrik
faturası, internetlerinin, telefonlarının faturaları hâlâ
iş yerlerine gelen, kiralarını ödemek zorunda
bırakılan esnafı düşünün ve çalışmak zorunda kalanların
sağlığının korunması için tedbirler alın.
İşten çıkarmaları yasaklamadığınız
için, ücretli izin hakkını vermediğiniz için, şeffaf
davranmadığınız için halk size güvenmiyor ve bir panik
yarattınız dün. Umreyle birinci işi yaptınız, 21 bin
kişiyi Türkiyenin dört bir tarafına salarak, kontrolsüz salarak
salgını büyüttünüz, dün ikinci olarak bir karara imza
attınız. Pandemiye karşı halkı korumasız
bırakan bir tarih yazıyorsunuz, pandemiyi büyütmenin tarihini
yazıyorsunuz bu topraklarda. Yapılacak iş net, belli. Önce Her şeyi
ben bilirim. demeyeceksiniz. Sağlık meslek örgütlerinin, işçi
sendikalarının, DİSKin, toplumsal muhalefetin bütün
bileşenlerinin, belediyelerin, birincisi, dayanışmayı
örgütlemesine izin vereceksiniz, engellemeyeceksiniz, ikincisi de bilim
insanları dâhil tüm bu kesimlerin sözüne kulak vereceksiniz, yoksa halkta
panik hâlini düşünün bundan sonrası için de. Eğer bu salgın
böyle devam ederse ciddi bir gıda krizi, ciddi bir tarım krizi ve
ciddi bir güvenlik krizi var, işsizlik krizi var bu ülkede; bu bizi
bekliyor. Buna karşı önlem almak tabii ki birinci dereceden
buranın görevidir. O yüzden, yapılacakları defalarca ifade
ettik. Buradan, acil olarak bu Meclisi AKPnin ve sarayın ihtiyaçları
için değil halkın ihtiyaçları için çalışmaya davet
ediyorum; birincisi bu.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Saçmalıyorsun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Halkın ve bizim
milletimizin ihtiyaçları için çalışıyoruz.
OYA ERSOY (Devamla) İkincisi, toplumsal
muhalefet bileşenlerinin hepsine sesleniyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) İsyan mı
ediyorsun?
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
OYA ERSOY (Devamla) Bu süreçte coronaya
karşı halkı koruyacak önlemler almak herkesin
sorumluluğudur; bilim insanlarının sorumluluğudur, siyasi
muhalefetin sorumluluğudur, emek örgütlerinin sorumluluğudur, demokratik
kitle örgütlerinin ve halktan yana düşünen herkesin sorumluluğudur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Milletimizin hizmetinde
olduğumuz için millet bize destek veriyor.
OYA ERSOY (Devamla) Bu sorumluluğu hep
birlikte yerine getirmeye davet ediyorum.
Evet, hep birlikte
dayanışmalarımızı örelim ve haklarımıza
sahip çıkalım.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nilgün Ök. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubu önerisi üzerine
AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Maalesef tüm dünyayı etkisi altına alan
bir virüse karşı mücadele gösteriyoruz. Bizim birinci
önceliğimiz, bu süreçte hiçbir vatandaşımızın
işini kaybetmemesidir, aşını kaybetmemesidir; bunun için de
mücadele veriyoruz. Devlet olarak, gerek alınan sağlık önlemleri
sonucunda işleri duran gerekse de ekonominin yavaşlamasından
olumsuz etkilenen vatandaşlarımıza, esnafımıza,
KOBİlerimize, sanayicilerimize destek olmak amacıyla ilk günden
itibaren önemli tedbirler almış bulunmaktayız. Açıklanan
Ekonomik İstikrar Kalkanı çerçevesinde, toplamda 100 milyar
liralık kapsayıcı önlemleri ve tedbirleri içeren paketle,
pandeminin ülkemiz ekonomisi üzerindeki etkilerini kontrol altına almak,
oluşabilecek olan hasarı asgari düzeye indirmek için hemen harekete
geçtik. Öncelikle, Türkiye genelinde 1,3 milyon esnafımızı
mücbir sebep kapsamına aldık; esnafımızın her türlü
vergi ve SGK ödemelerinin tamamını erteledik, ayrıca bildirmesi
gereken beyannamelerinin sürelerini uzattık. Kısa çalışma
ödeneğinden yararlanma koşullarına esneklik getirdik,
esnafımızın da bu imkândan yararlanmasına imkân
sağladık. Hazine destekli finansman paketini devreye soktuk, işe
devam kredisi desteği paketini hayata geçirdik. Esnaf Destek Paketi
kapsamında, altı ay ödemesiz, otuz altı ay vadeli, 25 bin TL
limitli işletme finansmanı desteği oluşturduk; kamu
bankalarının sağladığı bu krediden yararlanmak
isteyen esnafımızın sadece TC kimlik numarası ve oda
kayıt belgesi sunarak tek imzayla başvuru yapmasını
sağladık. Esnaf ve sanatkârlarımızın, mal ve hizmet
alımlarında taksitli ve vadeli işlem yapabilecekleri, nakit
akışlarını düzenleyecekleri ticari kart imkânını
devreye soktuk; geliri 5 bin TLnin altında olan
vatandaşlarımız için 10 bin TLye kadar, çok düşük
maliyetli temel ihtiyaç kredisini devreye aldık. Bu süreçte 71 binden fazla
esnafımıza 25 bin TL finansman, 30 binden fazla esnafımıza
da 25 bin TL limitli ticari kart sağlandı ve sağlamaya da devam
edeceğiz. KOSGEB kredilerinden faydalanan ve bankalara ödemeleri devam
eden kredi taksitlerinde ötelemeleri getirdik ve bununla ilgili KOSGEB herhangi
bir faiz almıyor. Kamu bankalarından kredi kullanan
vatandaşlarımız için kredi taksitlendirmesini getirdik. Bunun
haricinde, şunu da belirtmek istiyorum: İnşallah, Meclisimizin
de desteğiyle, ücretsiz izine çıkarılan
vatandaşlarımız için kısa sürede maaş desteği
sağlayacağız. Grubumuz, Meclis Başkanlığına
sunulacak kanun teklifiyle, işten çıkarılan ve işsizlik
ödeneğinden faydalanamayan işçilerimize İşsizlik Fonu
üzerinden her gün 39,24 Türk lirası nakdî destek ödemeyi planlayan bir paketi
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ök, tamamlayın
sözlerinizi.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Ayrıca, iş
akdinin üç ay süreyle sona erdirilmesinin önlenmesi amacıyla da geçici
iş güvencesi getirmeyi planlıyoruz. Esnafımızdan ve
odalarımızdan gelen taleplere bugüne kadar hiçbir zaman
kulağımızı kapatmadık ve her zaman onları
dinledik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu salgının üstesinden gelecek sadece imkâna
değil aynı zamanda morale ve kararlılığa da sahibiz.
Karamsarlığa ve rehavete kapılmadan, her türlü ihtimali göz
önünde bulundurarak tedbirlerimizi adım adım alıyor ve hayata
geçiriyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da
dediği gibi, bu süreçten, inşallah hep birlikte güçlenerek
çıkacağımıza inanıyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Olcay Kılavuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tüm dünyada coronavirüs salgını etkisini
sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizde de alınan tedbirlerle bu
salgına karşı bir mücadele yürütülmektedir. Bu anlamda, üstün
bir gayret, eşi görülmemiş bir fedakârlıkla milletimizin
sağlığı adına gecesini gündüzüne katarak görev yapan
sağlık çalışanlarımıza, kamu görevlilerimize,
asker, polis, gardiyan ve zabıtalarımıza teşekkürlerimi
sunuyorum.
Virüs nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Yüce Allahtan rahmet, tedavisi devam edenlere
acil şifalar diliyorum.
Bu virüsü, birlik, kardeşlik ve
dayanışma içerisinde, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyin de
ifade ettiği gibi aklın, bilimin ve duanın gücüyle hep beraber
yeneceğimize inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; esnaflarımız toplumsal yaşamın vazgeçilmez
unsurları, ekonomik hayatımızın temel yapı
taşlarıdır. Mersinde ve tüm Türkiyede faaliyet gösteren
esnaflarımız coronavirüs salgını sebebiyle oldukça zor bir
dönem geçirmektedirler. Esnaflarımızın bu zorlu süreci en az
hasarla atlatabilmesi en büyük temennimizdir. Esnaflarımız Hükûmetten
gelecek olan müjdeli haberleri beklemektedir. Bu kapsamda sıfır
faizli finansman desteği verilmesi, SGK prim borçlarının
ertelenmesi, kredilerin özel bankaları da kapsayacak şekilde
genişletilmesi, sicil affının getirilmesi akaryakıt
desteğinin sağlanması; elektrik, su, doğal gaz gibi
borçların yapılandırılması, yolcu ve yük
taşımacılığı yapan esnaflara ÖTV indirimi gibi
teşvik ve ekonomik destek paketleri yürürlüğe konulmalıdır.
Ayrıca, yıllardır
esnaflarımızdan aidat toplayan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonu ile esnaf kefalet ve kredi kooperatifi birlikleri bu zor
günlerde esnaflarımızın sıkıntılarını
hafifletecek ne gibi çalışmalar yapmaktadır?
Coronavirüs salgını, çiftçilerimizi ve
üreticilerimizi de zor durumda bırakmıştır. İhracat
yasağı sebebiyle üreticilerimizin limonları ellerinde
kalmış, firmalar limon alımını durdurmuş, yapılan
sözleşmeler iptal edilmeye başlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
OLCAY KILAVUZ (Devamla) Domates ihracatında
da benzer bir durum yaşanmaktadır. İhracatında zorluklar
yaşanan, iç piyasada tüketimi azalan domates, üreticilerimizin mağdur
olmasına neden olmaktadır. Bu anlamda ihracat yasağı
kalkmalı, çiftçilerimizin kredileri ertelenmeli ve
sıkıntıları tez elden giderilmelidir.
Tarım ürünlerinde tedarikçi ve marketçi
arasında oluşan fiyat farkı ve kâr marjı ciddi bir
şekilde sorun teşkil etmektedir. Fiyat farkının en aza
indirilmesi, kâr marjına yönelik bir düzenleme getirilmesi ülkemiz ve
milletimiz adına olumlu bir gelişme olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Muhammet Levent
Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 milletvekilinin Ceza Ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 207 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 19uncu madde üzerinde önerge
işleminde kalınmıştı. Madde üzerindeki bir önerge
dünkü birleşimde kabul edilmemişti. Şimdi diğer önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinde geçen bir yıl ibaresinin iki yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Turan Aydoğan Zeynel Emre
Mersin İstanbul İstanbul
Süleyman
Bülbül Saliha Sera Kadıgil
Sütlü Gamze
Taşcıer
Aydın İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Gamze Taşcıerin.
Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sözlerime başlarken dün genç yaşta
hayatını kaybeden meslektaşım İsmail Durmuş
başta olmak üzere Covid-19 salgını nedeniyle hayatını
kaybeden tüm sağlık emekçilerine ve yurttaşlarımıza
baş sağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin farkına
varması gereken bir gerçek var: Her gün kadınlar olarak öldürülüyoruz.
Bu cinayetler birer sıradan vakanın ötesinde artık bir cinsin
katliamı noktasına geldi. Sadece mart ayında 29 kadın daha
öldürüldü. Her gün ölüyoruz. Biz kadınlar olarak aslında bir
zihniyetin ölüm listesindeyiz. Bizler bunlara göre katli vacip olanlarız.
Kadınlar olarak tekil bireylerle değil doğrudan doğruya bir
zihniyetle mücadele ediyoruz.
Bakın, son süreçte yaşanan birkaç örnekten
sizlere bahsetmek istiyorum. Ankarada cezaevinden izinli çıkan erkek,
evde tartıştığı eşi İlknuru 4
yaşındaki kızının gözleri önünde bıçaklayarak
öldürdü. Afyonkarahisarda cezaevinden nakil için izinli çıkan erkek, 5
çocuğunun annesi Birseni birlikte yaşadığı
adamın evini ateşe vererek dışarı çıkmasını
sağlayarak sonra da tüfekle öldürdü. İzmir Çiğlide açık
cezaevinden izinli olarak çıkan erkek, boşandığı
eşi ve baldızına kurşun yağdırıp öldürdü.
Hatayda firar eden erkek, 2 çocuk sahibi eşini kalbinden
bıçaklayarak öldürdü. Manisa Turgutluda açık cezaevinden izinli
çıkan erkek, tartıştığı eşini 20 yerinden
bıçaklayarak öldürdü. Bunlar, sadece yakın zamanda gerçekleşen
olaylar. Şimdi, sizin bu verdiğiniz teklif aslında bu ve bunun
gibi birçok haberin daha çok olmasına sebep olacak. Elbette ki cezaevinden
çıkan herkesi potansiyel suçlu olarak görmüyoruz, başka suçlardan
cezasını çekip ıslah olanları bu konudan ayrı
tutuyoruz. Ama biz, kadınları öldürmeye ant içmiş zihniyetin
üyelerine bir gün, bir saat, bir dakika bile indirim
yapılmasını, cezaevinden bir saniye dahi erken
çıkmasını kabul etmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kadın cinayetleri
komple kapsam dışıdır. Bu yasal düzenlemeden asla
yararlanamıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yararlanıyor.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Tabii, sorulunca
Böyle bir şey yok. diyorsunuz, Grup Başkan Vekili de şu an
oturduğu yerden söylenmeye başlıyor.
Peki, açık cezaya geçmesine bir yıl ve
daha az süre kalan hükümlüyü doğrudan açık cezaevine, oradan da
izinli bırakıyorsunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır, hayır, yok.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) 31 Mayısa kadar
olan bu izni altı aya kadar uzatabiliyorsunuz. Yani sadece
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Bakın
Yok. diyorlar, siz niye oradan konuşuyorsunuz öyle?
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Gelir cevap
verirsiniz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Yok. diyorlar.
Olmayan şeyi niye kürsüden konuşuyorsunuz?
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Ben
iddialarımı söyleyeyim, gelir cevap verirler.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Toplumu niye
yanıltıyorsunuz?
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Ben söyleyeyim
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bakın, herkes
diyor ki Yok.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Şöyle:
Keşke altına imza attığınız şeyin ne
olduğunu siz de okusaydınız, bunların doğru
olduğunu, hepsini görürdünüz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Açığa çıkmak serbest bırakmak mı?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, biraz
sessiz lütfen
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Keşke imza
attığınız şeyi bir okusaydınız.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Açığa çıkması serbest bırakılması demek mi?
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Aynen öyle.
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Keşke
altına imza attığınız şeyleri bir kere
okusaydınız, bunların hepsinin var olduğunu göreceksiniz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Kamuoyunu
yanıltıyor. Yalan!
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Bu kadar kadın
dernekleri, bu kadar örgütler bu olayın sonucunun buna
varacağını iddia ediyor, siz okuma zahmetinde dahi
bulunmadığınız önergenin ne olduğunu bilmiyorsunuz,
oturduğunuz yerden de sadece bağırıyorsunuz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Hanımefendi,
bakın, doğru söyleyin, toplumu doğru bilgilendirin.
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Kimse kimseyi
kandırmasın, bu bir af düzenlemesidir, kadına şiddet
uygulayanı da cinsel istismarcı olanı da bu uygulamadan
yararlanacak. Cinsel saldırıya uğramış
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Toplumu doğru
bilgilendirmek zorundayız.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Gelir cevap
verirsiniz. O zaman gelir, iddialarımıza burada cevap verirsiniz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Hanımefendi,
doğru konuşun.
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Siz doğru bilgilendireceksiniz
toplumu. Her seferinde, her seferinde Yok. diyorsunuz, sonucunda da maalesef
kadını ve çocuğu yok sayan bir sonuçla karşı
karşıya kalıyoruz.
Evet, değerli milletvekilleri, kadına
şiddet uygulayan, çocuklara cinsel istismarda bulunanlar evet, cezaevinde
gün sayıyor ama sanmayın ki yalnızlar, tecavüze uğrayan
kadınlar da dışarıda korkuyla gün sayıyorlar, o
erkeklerin cezaevinden çıkacağı günü korkuyla bekliyorlar. O
günün hiç gelmemesini umarak yıllar süren bir korkuyla
yaşıyorlar, tabii buna yaşamak denirse.
Ben Türkiyedeki dört bir yanda gerçekleşen
kadın davalarını takip ediyorum. Orada kadını
yaralayan, kadına şiddet uygulayan erkeklerin ortak bir söylemi var:
Bu cezaevinden çıktıktan sonra yarım kalan işimi
tamamlayacağım.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Kadına
şiddetle hiç alakası yok. Önergede 1 değil, iki yıl
olsun. diyorsunuz. Önergeniz ile konuşmanızın uzaktan
yakından alakası yok.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Dinleyin,
dinleyin.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Getirdiğiniz
önergeyle yarım kalan işini tamamlatacaksınız. Bu yasadan
kadınlar adına utanç duyuyorum, kadınlar adına
öfkeleniyorum ama en önemlisi kadınlar adına korkuyorum. Hani,
kişiye karşı işlenen suçlarda devlet affetmezdi, Genel
Başkanınız öyle diyordu.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Yalan
söylüyorsunuz, yalan söylüyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Bugün tweet
attığı için, gerçekleri kitap hâline getirdiği için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Taşcıer,
tamamlayın.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Çok sataşma oldu,
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Gerçekleri kitap
hâline getirdiği için Murat Ağırel hapiste olacak, kadına
şiddet uygulayanı dışarı
çıkaracaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Toplumu
yanlış bilgilendiriyorsunuz.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - FETÖ
borsasını ortaya çıkaran Barış Pehlivan,
Barış Terkoğlu dışarıya çıkamayacak,
kadının yüzüne kezzap atanı, öğrencisini istismar eden
hocayı serbest bırakacaksınız; yok öyle bir şey!
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Önergenizi
okuyun önce, altında imzanız olmayan
Toplumu doğru bilgilendirmeli, Sayın
Başkan.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Bu suçlardan
cezaevine girenler birkaç yıl sonra çıkacak ama kadınları
müebbete mahkûm edeceksiniz. Siz kadınların daha iyi nasıl bir
ülkede yaşaması gerektiğini düşünmeniz gerekirken,
onları katledenlere, onları istismar edenlere bunun yolunu
açıyorsunuz. İki kelimeyle bu garabeti ortadan
kaldırabilirsiniz, iki kelime ekleyerek, kadınların kararan
hayatlarını belki aydınlatamazsınız ama hiç
değilse karanlık eklemezsiniz.
Aynı, 2016 yılında, insanlar
evlerinde uyurken bir gece yarısını fırsat bilip getirmeye
çalıştığınız benzer bir kanunla
Bu kanunu da
virüsü bahane bilerek kadınların ve çocukların
hayatlarını karartamazsınız. Kadınların
hayatlarına karanlık eklemeyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) 19uncu
maddenin bir yıl kararının iki yıl olarak
değiştirilmesi
Başka bir şey yok, önergenizden haberiniz
yok!
BAŞKAN Sayın Taşçıer, sizi
böyle kürsüye alabilir miyim.
GAMZE TAŞÇIER (Ankara) Ne için
Başkanım?
BAŞKAN İmza
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Daha
imzalamamışsın bile önergeyi!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Konuşması geçersiz Sayın Başkan, önergeyi
imzalamamış. Daha önergeyi imzalamamış Sayın
Başkan, konuşması geçersiz!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ali, sen de kanunu
okumamışsın!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin görüşülmekte olan 207
sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, burada birçok kavram birbirine
karıştırılıyor, birçok madde birbirine karıştırılıyor.
Şimdi, biz burada devamlı, her
konuşmadan sonra söz almıyoruz ama burada bir hatayı da
düzeltmek lazım. Şimdi, açık cezaevinden şu an Covid iznine
ayrılacak olanlara, ayrılanlara öngörülen işlem tahliye
değildir. Bunlar cezaevlerine geri dönmeleri öngörülen kişilerdir ve
bu salgın hastalık nedeniyle izin uygulanan kişilerdir. Bu
kişiler zaten açık cezaevinde kalıyor olmaları sebebiyle,
hiçbir suç ayrımı gözetilmeksizin üç ayda toplamda yedi gün izin
kullanan kişilerdir. Bunlarla ilgili olarak yapılmış yeni
bir tasarruf değil, sadece, Covid izni sebebiyle bir araya getirilmiş
iki aylık bir izin bu salgın hastalık nedeniyle
alınmış olan bir tedbirdir. Dolayısıyla sanki yeni
baştan bir izin müessesesi ihdas ediliyormuş gibi bir algılama
oluşturmak, bir yorum yapmak doğru değildir. Yine, aynı
şekilde, açık cezaevlerinin boşalmasından sonra,
kapalı cezaevinde bulunup da açık cezaevine çıkma hakkına
bir yıl veya daha az süre kalmış olan mahkûmların açık
cezaevine çıktıktan sonra Covid iznine ayrılması ve bu
kapsamda toplu izinden faydalanması söz konusu değildir. Bunlar,
açık cezaevinde kalacak olan kişilerdir. Dolayısıyla bunlar
da sanki çıkıyormuş gibi, bunlar da sanki toplum içine
karışacakmış gibi, gizli birtakım gündemler
varmış gibi bir algı yaratmaya çalışmayı kabul
etmediğimizi buradan ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konunun
açıklığa kavuşması için -ben de söz istiyorum ama-
teknik açıklama olduğu için Komisyon sözcümüz bir dakikayla bu konuya
cevap versin. Yani grubumuz adına konuşacak.
BAŞKAN Sayın Emre, buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, bir defa, kamuoyunda bu meselenin karışık
anlaşılmasının bir sebebi var. Bunun nedenleri
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) O da sizin
tezviratınız.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Beyefendi, bir dinlemeyi
öğren, bir sabret, dinle ya. Söyleyeceğin bir şey varsa cevap
verirsin.
BAŞKAN Sayın Emre, siz Genel Kurula
hitap edin, devam edin.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Birincisi: Bugüne
kadar yapılan yanlışlardan ötürü karışık
anlaşılıyor. Yani infaz kanununun, çıkarılan
düzenlemelerin, aynı ceza maddesi içerisindeki fıkralara kadar
ayrı infaz rejimleri uygulanmasının
Bunlardan ötürü kamuoyunda
bir karışıklık var.
İkincisi; burada 3 kalıp şey var:
Bir, ceza infaz süresinin kısaltılması. Bununla ilgili istisnalarda
102den 105e kadar olan maddeler sayılmış.
Arkadaşlarımızın buna ilişkin bir şeyi yok zaten.
Denetimli serbestlik süresinin bir yıldan üç yıla
çıkarılmasıyla ilgili de o kalıp aynı şekilde
duruyor yani o istisna duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Bunun aksini zaten
söylemiyoruz. Yani, arkadaşlarımızın ifade ettiği
şu: Ama aynı kalıp, kapalıdan açık cezaevine erken
çıkanlar için konulmamış durumda.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunlar Covidten
dışarı çıkacakmış gibi
anlaşılıyor.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Şimdi, sonuçta
arkadaşlarımızın dikkat çektiği konu burası.
Burada bir ayrım yapılmamış, diğer bölümlerde
ayrım yapılmış. Kanunun yapma tekniği
açısından bakıldığında, bu istisna tutulduğu
için cinsel suçlardan mahkûm olanlar da bundan yararlanıyor. Şimdi,
bu gerçeği söylüyor diye arkadaşlarımıza sataşmada
bulunmasın.
BAŞKAN Yani Covid dolayısıyla
izinden faydalanıyor. mu diyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, bir
yıl erken açığa çıkıyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Serbest
kalmıyor.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Bakın,
arkadaşlar; yasa yapıcılar, teklif sahipleri zaten bunu
biliyorlar. Dolayısıyla burada o kısımdan
yararlanıyor. Yani burada onu tutmamışsınız en sonda, bu
da bir gerçek. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Doğru,
doğru.
BAŞKAN Teşekkür ettim Sayın Emre.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Serbest
kalmıyor. Serbest kalıyor gibi anlattı hanımefendi.
Dışarı çıkmıyor, salıverilmiyor.
BAŞKAN - Sayın Tunç, buyurun.
27.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin görüşülmekte olan
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Burada yanlış anlamalara da sebebiyet
vermememiz lazım. Milletvekilleri olarak bu yaptığımız
çalışmanın
(Gürültüler)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın milletvekilleri ve
sayın Grup Başkan Vekilleri; lütfen
Komisyon bir açıklama
yapıyor.
Siz Genel Kurula hitap edin, Sayın Özel
dinlemese de olur.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, burada kamuoyunu yanıltmaya
çalışmamak gerekir çünkü herkes okuduğunu anlayabilecek düzeyde
burada. Komisyonda da bunlar tartışıldı. Sayın
Taşcıer kadın cinayetlerinden bahsetti ve Bu cinayetleri
gerçekleştiren katiller bu yasadan sonra serbest kalacak. gibi ifadeler
kullandı. Bunlar çok tehlikeli ifadeler.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Cinayet demedim
şiddet ve istismar dedim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kadın cinayetinin sanığı
ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm
olur.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sadece öldürülmesi mi gerekir? Şiddete
uğrayınca olmuyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ağırlaştırılmış
müebbet cezasının koşullu salıverilmesini kanun zaten otuz
yıl olarak belirlemiş. Bu kanun teklifinde
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının
koşullu salıverilmesine indiren bir madde yok ki. Bunu
söylediğiniz zaman kamuoyunu yanlış bilgilendirirsiniz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşebbüste bulunanlar, yaralayanlar
ALİ ŞEKER (İstanbul)
İşim yarım kaldı. diyenler
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İzin konusuna gelelim.
Değerli milletvekilleri, kamuoyuna
yanlış bilgi aktarmayalım, bakın, burada kanun
yapıyoruz, doğru bilgileri aktaralım. Bu, bütün ülkeyi
ilgilendiriyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz
yanlış aktarıyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
yanlış aktarıyorsunuz, eksik aktarıyorsunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Covid izni şudur: 30 Mayıs 2020 tarihine
kadar açık cezaevlerinde bulunan hükümlüler
Bunlar zaten üç ayda bir yedi
gün izne çıkabiliyorlar. Covid nedeniyle zaruret hâli var, cezaevlerinde
salgın tehlikesi var. Bu tehlikeyi de ortadan kaldırmak bizim
görevimiz. Açık cezaevlerinde bulunan hükümlülere, zaten izin hakkı
olan, yasal olarak suç ayrımı olmadan izin hakkı olan bu
hükümlülere 30 Mayıs 2020 tarihine kadar izin verilecek. Bu izni,
salgın riski devam ederse, Sağlık
Bakanlığının görüşü doğrultusunda, 3 kere olmak
üzere, ikişer ay arayla Adalet Bakanı uzatabilecek.
Açık cezaevinden izin için çıktılar,
açık cezaevleri boşaldı. Hepiniz burada diyorsunuz ki:
Kapalıda çok risk var, salgın riski var, mahkûmlar, tutuklular
şöyle
diyorsunuz. Kapalıdakinin açığa çıkmasına
bir yıl kala
Zaten cezasını çekmiş, bir yıl sonra da
açığa çıkacak. Kapalıdaki riski azaltmak için
açığa çıkmasına bir yıl kalanlar açık cezaevine
geçecekler. Açık cezaevine geçecek olan bu hükümlüler Covid izninden
yararlanamayacak. 6ncı fıkrada bu açık açık yazıyor.
İzne çıkacaklar diye artık tekrar etmenin anlamı yok. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Burada okuyalım 6ncı fıkrayı
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tunç.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Açığa geçene kadar dışarıda olacaklar.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yahu,
açığa geçene kadar nasıl dışarıda olacaklar! Bu
doğru değil ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Israrla yalan söylüyorlar! Bu
kadar olmaz ya! Okumadınız mı bunu? Lanet olası ya!
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Komisyon Başkanımız gereken açıklamayı
yaptı, benim daha fazla söz almama gerek yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Beştaş
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, açık cezaevine geçişte cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suçların kapsam
dışı tutulmadığına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, açıklamalar aslında birbiriyle çelişki
arz ediyor. Bizim totalde söylediğimiz şu: Açık cezaevine
geçişte cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen
suçlar kapsam dışı tutulmamıştır. Açık
cezaevine geçişte cinsel dokunulmazlığa karşı
işlenen suçların sanıkları da geçiyor, hükümlüler geçiyor.
BAŞKAN Ama izinden faydalanamıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Açık cezaevine geçtikten sonra zaten ayda bir hafta izni var.
Bırakalım Covid iznini, zaten o izin, normal izin bile onları
BAŞKAN 6ncı maddede o izinden
faydalanamadığını söylüyorlar yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben Covid izninden söz etmiyorum. Burada kamuoyunu
yanıltan biz değiliz, kamuoyunu yanıltan bu teklifi
getirenlerdir. Yani Berfin Özekin yüzüne kezzap atana rıza göstermesi,
rıza üretilmesi tam da bu vahşetin sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kadınlar, kendilerine saldıranlarla, taciz edenlerle... Ceren
Özdemirin katilinde olduğu gibi, açık cezaevinden izinli
çıktı ve genç bir kızımızı katletti. Bütün
bunlara yol veriliyor. Bu konuda daha fazla kafa
karıştırılmasın. Ya bunu düzenleyelim tekrar ya da
bunun aksini, döne döne aynı şeyleri anlatmasınlar.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, bu,
zaten şu an itibarıyla açık cezaevinden çıkanlarla
alakalı olarak, izne ayrılanlarla alakalı olarak, kanunen izin
hakkını kullananlarla ilgili bugüne kadar herhangi bir suç
ayrımı yapılmamış ki. Açık cezaevine çıkma
hakkına sahip olmuş, iyi hâl göstermiş olan ve
cezasının sonuna gelmiş olan, infazının sonuna
gelmiş olan hükümlülerle alakalı olarak açık cezaevi imkânı
tanınmış olan bir şeydir bu, kanunumuzda. Şimdi, bu
kanun çerçevesinde izin kullananlara diyoruz ki birer haftalık izinler
değil üç ayda bir, Covid sebebiyle, Başkanımızın
dediği gibi, zaruret hâli sebebiyle, çok önemli bu hâl sebebiyle bu
izinleri birleştiriyoruz ve iki ay olarak kullandırıyoruz.
Kapalıdan açığa geçenlerle ilgili olarak da sanki serbest
kalıyormuş gibi bir ifade, bir algılama yaratılmaya
çalışılıyor. Bunlar, kapalı cezaevinden yine bir
cezaevine, açık cezaevine girmiş olacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım sistemi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Dolayısıyla bunların herhangi bir izinden faydalanması söz
konusu değil. Toplumun vicdanını kanatan yeni hadiseler,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
almış olan cinayetlerle alakalı olarak burada örnekler vermek
büyük bir çarpıtmadır, yalandır. Şimdi, Ceren Özdemirin
katilinin kalkıp da açık cezaevinde bulunduğunu kim söylüyor
veya bunun serbest kalacağını kim iddia edebilir veya diğer
vakalarla alakalı olarak bunlar üzerinden istismar yapılıyor.
Bunu kabul etmek mümkün değil.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
İşte yasa burada
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye bir şey
söyleyeceğim.
(HDP ve MHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Sayın Beştaş, siz kayıtlara
geçirin.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)- Bu taraf bize
saldırıyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın Oruç, bakın Grup Başkan
Vekilinize söz verdim, konuşamıyor.
Sayın Beştaş, buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)- Ayıp ya!
ARZU ERDEM (İstanbul) Konuşmayın!
Konuşmayın!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Biz
yerimizde oturmuşken bize laf atılıyor.
(HDP ve MHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım, bu
tartışmayı şöyle bitirelim.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz, söz vermedim
Sayın Tunç.
(HDP ve MHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Tunç açıklayacaksa Komisyon sözcüsü olarak yeni
bir şey söyleyebilir, sonra söz alayım.
BAŞKAN Peki, Sayın Tunç buyurun.
30.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım, tabii, burada
milletvekillerimizin önünde sıra sayısı var. Sıra
sayısının 114üncü sayfasını açsınlar -tereddüdü
olanlar- 114üncü sayfada çerçeve 53üncü maddenin (6)ncı
fıkrasını okusunlar.
BAŞKAN Siz okuyun da dinleyelim biz sizi
lütfen.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) (6)ncı fıkrayı okuyorum: Türk Ceza
Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele
Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında
işlenen suçlar hariç olmak üzere toplam hapis cezası on yıldan
az olanlar bir ayını, on yıl ve daha fazla olanlar ise üç
ayını kapalı ceza infaz kurumunda geçirmiş olan iyi hâlli
hükümlülerden... Tabii, bunların koşullu salıverilmelerine yedi
yıl kala... Yönetmelikte de ayrıca süreler belirtilmiş...
İlgili mevzuat uyarınca açık ceza infaz kurumlarına
ayrılmalarına bir yıl veya daha az süre kalanlar, talepleri
hâlinde açık ceza infaz kurumlarına gönderilebilirler.
Gönderildi açık cezaevine, ne olacak sonra? Bu
hükümlüler açık ceza infaz kurumlarında
barındırılır, izne çıkamıyor bunlar, orada
barındırılır. İlgili mevzuat uyarınca açık
ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazandıkları zaman
yasal olarak... Diyelim ki hepsinin bir yıldan az kalmış
olmayabilir, bazılarının bir ayı vardır. Covid izni
süresi içerisinde o bir aylık yasal hakkını elde ederse o zaman
hak kazanabilir, zaten izin hakkına yasal olarak kavuşuyor. Burada,
kapalıdan açık cezaevine bir yıl kala geçenler kesinlikle
açık cezaevinden izne çıkamazlar; (6)ncı fıkra.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tunç, anlaşılmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Covid izni diyor,
olağan izne çıkıyorlar, onu söylüyor.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Evet, Covid iznine çıkamazlar.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Ankara Aksaray Denizli
Arslan
Kabukcuoğlu Ümit Beyaz Hüseyin Örs
Eskişehir İstanbul Trabzon
İsmail
Tatlıoğlu
Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir haftadır bu konuyu ısrarla ifade
ediyoruz, bir netliğe kavuşması lazım. Bize şu anda
bile mesaj geliyor kadınlardan. Kadın Dernekleri Federasyonu
Başkanı Canan Güllünün açıklaması da oldu. Bu
tartışmalardan sonra binlerce kadın, kadın
kurumlarını arayarak Bunlar eve izinli gelirse biz kendimizi
nasıl koruyacağız? diyorlar. Bu işi teknik yasa olarak
ifade etmekten ziyade... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, ne diyeceğimi bir bekleyin!
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir müsaade edin lütfen. Bakın, daha önümüzde
yapacağımız 69 tane madde var.
Rica ediyorum, lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yalan
söylemeyin!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Burada tutanakları isteyeceğim. Yani
gerçekten Sayın Akçay, üzgünüm Yalan söylemeyin. ne demek ya? Bir Grup
Başkan Vekili diğer Grup Başkan Vekiline nasıl Yalan
söylemeyin. der ya?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Beştaş, kadın derneklerini diyorum ben. Kadın
derneklerinin yanlış bilgilendirmelerini siz doğru bilgilendirme
olarak... Onlar yalan söylüyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş)
Kadın dernekleri yalan söylemiyor.
BAŞKAN Sayın
Beştaş, tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İşin özü şudur: Cinsel suç
işleyenler açık cezaevine geçebiliyor. Açık cezaevine geçenlerin
izin hakkı yasadan kaynaklıdır. Bunu zaten her 2 hatip de
söyledi yani bu konuda anlaşalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bunu kaldırmak mı istiyorsunuz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizim dediğimiz, bu kadar -11 kanunda-
değişiklik yapan bir infaz yasa teklifinde, izinli olarak
çıkanların kadınlara zarar vereceği neden
düşünülmüyor? Neden onu çıkarmadınız?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eski
kanundan bahsediyorsunuz. Eski kanunda var bu, var, var.
BAŞKAN Sayın
Özkan, müsaade edin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Yeni bir şey söylüyorsun sanki.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, bir müsaade edin.
Bir hafta eve gideceğini
siz söylüyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Zaten
gidiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hepsi bu değil. Var zaten.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Zaten gidiyor, yasaklayalım. Eve gidişini
yasaklayalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onu
söyleyin işte, onu söyleyin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Zaten onu söylüyorum, bırakmıyorsunuz ki
söyleyeyim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bahsettiğinizle alakası yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Erken
çıkıyor ya
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, açık cezaevine
geçişine karşıyız, eve izinli gidişine
karşıyız. Kadınlar bu şekilde korunamaz.
BAŞKAN
Meramınız anlaşılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizim derdimiz bu.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Hüseyin
Örs.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin
19uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bugün 11 Nisan, Şanlıurfamızın
düşman işgalinden kurtuluşunun da 100üncü yıl dönümü,
kutlu olsun diyorum. Şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla
anıyorum. Bu vesileyle bir Trabzon Milletvekili olarak
Şanlıurfadaki hemşehrilerimize,
vatandaşlarımıza, kardeşlerimize selam, saygı ve sağlık
dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, coronavirüs
salgınının yarattığı risklere karşı
alınan önlemler arasında tarım sektörüne çok az yer
verildiğini söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından açıklanan ekonomik önlem paketlerinde çiftçilere yer
verilmemesi, sonradan yaptığı bir açıklamada ise -yanlış
bilgilendirilmiş olacak ki- 2020 yılı desteklerinin
yarısı ödendi. gibi beyanları, Tarım ve Orman
Bakanının, Gıda stoklarımız yeterli. dedikten çok
kısa bir süre sonra Bazı ürünlerde stok yapacağız. gibi
çelişkili beyanları, maalesef çiftçimizin, üreticimizin iktidara olan
güvenini sarsmıştır arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, şurası bir
gerçektir ki yalnızca tohum gibi bir girdide verilen destek, diğer
girdilerdeki yüksek fiyat gerçeği karşısında üretimi
istenen düzeyde olumlu etkilemeyecektir. Mazot, gübre, tohum, ilaç, yem, sulama
suyu ve elektrik gibi tüm girdilerde vergi oranları dâhil düzenlemelerle
maliyetleri düşürecek önlemleri içeren bir tarımsal, ekonomik destek paketi
ivedilikle uygulamaya geçirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu noktada şunu
söyleyeceğim: Bir an önce 2020 için desteklenen ürünler bazında mazot
destekleme miktarları TL olarak artırılmalıdır.
Tarımsal girdi kapsamında kullanılan mazottaki yüksek oranda
uygulanan vergiler ve KDV yüzde 1e indirilmeli, döviz kurundaki
artışlara karşın mazot fiyatı tüm ülkede çiftçilere
1,5 ile 2,5 TL aralığında verilmelidir. Tarımsal su
kullanım ve elektrik borçları ertelenmeli, salgın süresince sulama
hizmetleri ücretsiz verilmelidir. 2019 yılı destekleme ödemelerinin
tamamı derhâl ödenmeli, buna yönelik takvimlendirme ve icmallerin öne
çekilmesi için tebliğ düzenlemesi yapılmalıdır. 2020
yılı destekleme tebliği ivedilikle yayınlanmalı,
destekleme ödemelerinin yarısının avans olarak ödenmesi için
gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Bakanlık, destek,
başvuru ve ödeme tarihlerini öne çekecek işlemelere öncelikle
başlamalıdır. Çiftçilerin borçları, tarım kredi
kooperatifleri yanında Ziraat Bankası ve özel bankalarda uzun vadeli
yapılandırılmalı, kredi, ana para ve faiz ödemeleri bir
yıl faizsiz ertelenmeli, çiftçilere sıfır faizli kredi
verilmelidir. Çiftçilerin BAĞ-KUR ve SGK borçları 2020 yılı
hasat sezonu sonuna kadar ertelenmelidir.
Değerli milletvekilleri, Kredi Garanti Fonu
kredileri tarım işletmelerini de kapsamalıdır.
Arkadaşlar, ülkemizi idare edenler özellikle bu
dönemde dışlayıcı değil, tarım ve gıda
sektörünün tüm bileşenlerini sürece katarak bütüncül
yaklaşımlarla alınacak ekonomik ve bilimsel önlemlerle krizi
yönetmelidir.
Değerli milletvekilleri, tarım sektörü
stratejik bir sektördür. Üreticilerin bir kez üretimden koptuktan sonra tekrar
tarımsal üretime katılmaları oldukça uzun bir zaman
almaktadır. Bu nedenle, tarım sektörüne yönelik ivedilikle bir
tarımsal ekonomik önlemler paketi açıklanmalı, önünü görmekte
zorlanan üreticilerimizin morali yükseltilmeli ve kamu yönetimine olan güveni
tazelenmelidir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:16.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN
(Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
20nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 20nci,. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 20- 5275 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin dördüncü fıkrasına gelmesi veya ibaresinden sonra gelmek
üzere hükümlünün eş veya çocuklarının sürekli hastalık
veya malullükleri nedeniyle bakıma muhtaç olmaları ya da ibaresi
eklenmiş ve fıkrada yer alan altı ayı ibaresi bir
yılı şeklinde değiştirilmiş ve 6 ncı
fıkrasının (a) bendinde yer alan Terör suçları, örgüt
faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ibareleri
çıkarılmıştır.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Mensur
Işık Murat
Çepni
İzmir Muş İzmir
Muazzez
Orhan Işık Dirayet Dilan
Taşdemir Züleyha
Gülüm
Van Ağrı İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mensur Işıkın.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MENSUR IŞIK (Muş) Sayın
Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben hemen başlarken, dünün mazlumları
bugünün zalimleri olmuş diye başlamak istiyorum. Gerçekten de dün
mazlum olan, dün mağdur olan, mağdur edebiyatı yapan AKP bugün
tam bir zalimane siyaset ve politikayla önümüze bir paket getirilmiştir.
Bu paket, vicdansız bir paket arkadaşlar. Bu paket, adaletsiz bir
paket; adaletsiz bir infaz rejimi getirmiştir. Bu paket, bir
kısım yandaşlarınıza verdiğiniz sözü yerine
getirmenin paketidir. Âdeta bir özel aftır bu. Kimler biliyor musunuz,
kimler? Örneğin organize suç örgütlerinden yargılanıp mahkûm
olanlar, örneğin hırsızlık yapmış olanlar,
örneğin dolandırıcılık yapmış olanlar,
örneğin ihaleye fesat karıştırdığı için
içeride olup ceza yiyenler, örneğin bunlar. Bunlar, sizin
yandaşlarınız olarak, bizim gördüğümüz, kamuoyunun
tartıştığı kesimler. Sizin onları içeriden
çıkarmak ve muhaliflerinizi de içeride tutmak için
çıkardığınız bir pakettir. Dolayısıyla bu
paketi bu hâliyle kabul etmek mümkün değildir.
Size ben birkaç tane örnek vereyim. Muştan
birkaç örnek vereceğim. Herkesin, kamuoyunun tanıdığı
Eş Genel Başkanlarımızı milletvekillerimizi ve
belediye başkanlarımızı geçiyorum. Herkes biliyor, bütün
arkadaşlarımız zaten bahsediyor. Ben size Muştan birkaç
tane isim vereceğim arkadaşlar. Örneğin, Besra Erol içeride,
Muşta. Niye içeride biliyor musunuz? Ve terörist, sizin deyiminizle
terörist. Neden içeride biliyor musunuz? Sizin bir zamanlar iş
birliği yaptığınız -ki hâlâ iş birliği
yapıyorsunuz- İdlibde, Afrinde ve Serekaniyede hâlâ iş
birliğinizi sürdürdüğünüz IŞİD tarafından oğlu
öldürülen Besra Erol, kendi oğlunun cenaze töreninde mezarlıkta
yapmış olduğu konuşmadan dolayı cezaevine
atıldı. Onu terörist ilan ettiniz. Örneğin, Abdurrahman
Çapın. Kim Abdurrahman Çapın? Muşta bir siyasetçi. Kendi
kızını gördüğü için, gidip gördüğü için
-fotoğrafları sonradan güvenlik güçlerinin eline geçiyor bir
şekilde- Sen neden kızını görmüşsün, neden buraya
gitmişsin? diye örgüt üyesi yaptınız. Siz bunu terörist yaptınız
örneğin ve şu an cezaevinde, onu cezaevinde tutuyorsunuz.
Örneğin, Sadrettin Çapın. Kim Sadrettin Çapın? Partimizin il
yöneticisiydi Muşta arkadaşlar. Sadece ve sadece dinî vecibelerini
yerine getirdiği için
Bir taziyeye gittiğini iddia ettiniz. Sizin
yargınız, elinizdeki sopa var ya, Demoklesin kılıcı
gibi kullandığınız sopa. O yargı eliyle, bu
arkadaşımızın bir taziyeye gidip Fatiha okuduğunu
iddia ettiğiniz için bugün kendisini terörist ilan etmişsiniz ve
cezaevine atmışsınız, bu paketle içeride tutuyorsunuz.
Örneğin, Elif Çetinbaş. Kim Elif Çetinbaş? Elif
Çetinbaşı, Kobanide, Kobani gösterilerinde sizin siyasetinizi,
politikanızı, sizin IŞİDle olan iş birliğinizi
protesto ettiği için, demokratik hakkını kullanmak için
yapmış olduğu bir protestodan dolayı içeriye
attınız ve kendisini terörist ilan ettiniz. İşte siz
antiterör yasası dediğimiz 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununu elinizde Demoklesin bir kılıcı gibi
kullandınız ve kendinize muhalif olan herkesi cezaevine
atıyorsunuz. Bugün, bu paketle, onları içeride tutmaya
çalışıyorsunuz, tutacaksınız. Ama örneğin,
yağma suçundan dolayı içeride olan kişileri
bırakıyorsunuz. Yağma suçu tehlikeli değil mi
arkadaşlar? Yağma suçu ne? Yağma suçu, silahla bir kişinin
malını elinden almaktır. Bundan daha tehlikeli bir suç olabilir
mi? Siz bunları dışarıya çıkaracaksınız ama
dediğimiz gibi, bizim binlerce siyasetçimizi, binlerce HDPlimizi, HDPye
oy veren binlerce insanı cezaevinde tutacaksınız, tutmaya devam
edeceksiniz çünkü siz HDPye ve Kürtlere karşı düşman ceza
hukukunu yürütüyorsunuz, yürütmeye devam ediyorsunuz.
Şimdi, arkadaşlar, dedim ya, dünün
mazlumları bugünün zalimleri olmuşsunuz. Şimdi ben size Saddam
Hüseyinden bir hikâye anlatmak istiyorum. Saddam Hüseyin, hepinizin
tanıdığı, bildiği bir katildi; en az 10 bin Kürtü
Halepçede katleden bir katil.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kürtlere biz kucak
açtık.
MENSUR IŞIK (Devamla) Çok açmayayım o
meseleyi ben.
Saddam Hüseyin yargılandığında,
bakın, arkadaşlar, tarihin cilvesi bu ya, Saddam Hüseyini
yargılayan hâkim de bir Kürt ve Saddam Hüseyin mahkemedeyken Kürt hâkim
Ey Saddam, ne istiyorsun? Var mı bizden bir isteğin mahkeme olarak?
diyor. Evet, ben adil yargılanmak istiyorum. diyor. Mahkeme hâkimi ne
diyor kendisine biliyor musunuz arkadaşlar? Ey Saddam, bu yasaları
siz çıkardınız, sen çıkardın; bu yasalarla siz
yargılanacaksınız. diyor. İşte tam da mesele bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi.
MENSUR IŞIK (Devamla) Sayın Başkan,
toparlayacağım.
Tam da mesele bu arkadaşlar. Hukuk hepimize,
herkese elbette bir gün lazım olacaktır. Şu altına imza
attığınız kanun paketi ileride eminim ki hepinizin
utanacağı bir yasa paketi olacaktır.
Son olarak size şunu söyleyeyim: Cezaevinde
olan her ölümün sorumlusu elbette ki bu siyasi iktidar olacaktır. Yine çok
anlamsız gelecek belki ama -sizin bu
yaklaşımınızı görünce çok anlamsız
geleceğini düşünüyorum- bir şey daha söyleyeceğim: Meclisin
kuruluşunun 100üncü yılının içerisindeyiz. Tam da bu
vakitlerde, Meclisin 100üncü yılı vesilesiyle, özellikle siyasi
suçluların bırakılması gerektiği bir noktadayız
ama sizi bu noktadan çok uzak görüyorum, maalesef diyorum. Tekrardan
söyleyeyim: Coronavirüsten dolayı cezaevinde olan her ölümün sorumlusu
sizler olacaksınız.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum. Hatibin grubumuza dönük Dünün
mazlumları bugünün zalimleri olmuştur. ifadesini tümden
reddediyoruz. Mazlumların gür sesi, sessiz dünyanın hür sesi olarak
milletimizin yolunda, anaların duasında bu ülkenin duasını
almaya, bu memlekete hizmet etmeye devam edeceğiz; bu bir.
İkinci olarak yine, hatip, kürsüden, sözde bir
gazetecinin, AK PARTİnin IŞİDle irtibatını
deşifre ettiğiyle ilgili haber yaptığından mütevellit
terörist ilan edildiğini ifade etmiştir. Bakınız, her
şeyden önce, bugün Ortadoğuda vekâleten savaş yürütenler;
PKKsı, PYDsi, YPGsi, DEAŞı DHKP-Csi, FETÖsü, maalesef, bu
ülkenin birliğine, beraberliğine ve kardeşliğine ihanet
etmişlerdir, saldırmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) DEAŞın,
IŞİDin, PKKnın, FETÖnün, PYDnin, YPGnin tek bir korkusu
vardır; AK PARTİ ve Cumhur İttifakı korkusudur. Onun için,
bu tür iddiaların tamamını reddediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bir diğer ifade de
efendim, asla kabul edilemeyecek, geçiştirilemeyecek bir ifade. HDP ve
Kürtleri muhatap alarak düşman ceza hukuku oluşturuluyor. ifadesini
de kabul etmiyoruz. Bugün, Kürtlerin Türkiyede en büyük
sorunu ve belki de yegâne sorunu PKK ve terör sorunudur. Biz terörle
mücadelemizi Kürtüyle Türküyle, Lazıyla Çerkeziyle 82 milyonun
kardeşliği için sürdürüyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 20nci maddesinde geçen yer alan ibaresinin bulunan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Turan Aydoğan Zeynel Emre
Mersin İstanbul İstanbul
Süleyman
Bülbül Saliha Sera Kadıgil
Sütlü İsmail Atakan
Ünver
Aydın İstanbul Karaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın İsmail Atakan Ünverin.
Buyurun Sayın
Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken şunu belirtmek isterim: Bu söylediklerimizi siz
yaparsınız diye söylemiyoruz, sizde bu kibir olduğu müddetçe
yapmayacaksınız ama tarihe not düşmek adına söylüyoruz.
AKP ile MHP bunu böyle yaparken, hukuku katlederken siz ne yaptınız?
diye sorulduğunda Anlattık, Böyle yapmayın, şöyle
yapın. dedik, dinlemediler. demek için anlatıyoruz, sizin
anlamayacağınızı bile bile.
Kanunla ilgili
olarak şunu söylemeliyim ki eğri gemiyle doğru sefer olmaz.
Teklifi geniş bir katılımla hazırlayıp kamuoyu
desteğini sağlamak yerine, önce kapalı kapılar ardında
pişirip sonra diğer partileri usulen ziyaret ettiniz ve hiçbir
öneriyi de dikkate almadınız. Bu teklife hem içerik olarak hem de
teknik olarak katkı verebilecek hem Meclis içinde hem de Meclis
dışında yetkin hukukçularımız var. Eğer teklifin
hazırlayıcıları İnfaz Kanununun aksayan yönlerini
düzeltmek ya da toplumsal barışa katkı verecek bir infaz
düzenlemesi yapmak niyetinde olsalardı elbette bu birikimden
faydalanırlardı ama niyet muhalifleri yargı eliyle dövmek olunca
böyle bir teklif hazırladınız.
Dünkü
konuşmamda tutukluların kapsam dışında
bırakılmasını eleştirmiş, hatta bunun Anayasaya
aykırılık oluşturduğunun tespitini
yapmıştım. Bu aşamada teklifin geneliyle ilgili bir
diğer temel olumsuzluğu da ifade etmek istiyorum.
Bir ülkenin ceza siyasetinin 3 sacayağı
vardır; Ceza Kanunu, Ceza Usul Kanunu ve İnfaz Kanunu. Bu 3 temel
yasanın uyumu ülkenin ceza siyasetinin
caydırıcılığı ve rehabilite ediciliğiyle
kamusal düzenin de güvencesidir. Bu yasalar 2005te
değiştirilmişti. Cezalarda ciddi artış sağlamak,
ceza usulünü temel hakları ve hürriyetleri zedelemeyecek şekilde
düzenlemek ve ceza alanların da cezalarını hakkıyla
çekmelerini sağlamak üzere kurgulanmış bu yasalar, ilk dönemler
suçu önlemede de oldukça etkili olmuştu. Bu yasaların uyumları,
peyderpey yapılan değişikliklerle zamanla bozulmuştur. Bu
değişikliklerden sonra özellikle adi suçlarda
cezasızlığın ön plana çıktığı dönemler
yaşadık, yaşıyoruz.
Getirilen bu düzenlemeyle de 30 Marttan önce
işlenen bazı suçlar ve suçlular açısından altı
yıl ve altı yıl altında ceza alanların
yatarını kaldırıyorsunuz. Yapılan bu sistemsiz
değişiklikler ceza siyasetimizi de etkisiz bir hüviyete
büründürmektedir. Mesela, çarptırılan cezaların infaz kurumunda
geçirilmesi gereken süresi için üçte 2 ve dörtte 3 oranları söz konusuyken
şimdi bir de ½ oranı getiriliyor ve genel infaz süresi olarak
öngörülüyor. Böyle bir değişiklik ancak belirli bir sistematik içerisinde
yapılırsa anlamlıdır. Böyle yapılmadığı
zaman ceza adaleti ve cezaların oransallığı bozulur.
Örneğin, kasten öldürme suçunda temel ceza müebbet hapis
cezasıdır. Süreli hapis cezasının verilebilmesi için
kanundan kaynaklanan bir sebebin -teşebbüs, haksız tahrik gibi- olması
gerekir. Bu hâlde TCK, failin cezasının indirilmesini öngörmektedir.
Siz bu teklifte ceza infaz kurumunda geçirilmesi gereken genel süre olarak
cezanın yarısını öngörüp kasten öldürmeyi de bunun
istisnası olarak belirlediğiniz için, TCKnin fail lehine
düzenlemiş olduğu indirim anlamsızlaşacaktır.
Yaptığınız düzenleme, TCKnin sağladığı
indirimi geri almak ve diğer suçlarla kıyaslandığında
da orantısızlık anlamına gelmektedir.
Yine, örneğin, bu düzenleme, gasp,
hırsızlık, rüşvet, zimmet gibi oldukça ağır
cezaları gerektiren suçların faillerinin mahkûm oldukları
cezanın yarısını infaz kurumunda çekmesini öngörürken bir
kimsenin kişisel verilerini kaydetme ya da başkasıyla
yapılan telefon görüşmesini rızası dışında
ifşa etme suçlarının failleri, yine bu suçlar istisna olarak
öngörüldüğünden, cezasının üçte 2sini infaz kurumunda
çekecektir. Bu durumda, haksızlık içeriği itibarıyla daha
ağır suçların faillerine bu düzenlemeyle avantaj
sağlanmaktadır. Ortaya çıkan bu olumsuzluk ve
adaletsizliğin sebebi, teklifte, suçlunun kişiliğinden
değil suçtan hareket edilerek ve suçun haksızlık içeriği de
dikkate alınmadan istisnaların belirlenmesidir. Ceza adaletinin
sağlanabilmesi için bu tür olumsuzluklar üzerinde yeniden düşünülmesi
ve bunun düzeltilmesi gereği açıktır. Velhasıl, bu teklif
oluşturulurken ilk düğme yanlış iliklendi, şimdi
diğerleri de yanlış iliklene iliklene gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla)
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla)
Arkadaşlar, size kim diyor Mafya liderlerini, hırsızlık
yapanları, sahtecileri, dolandırıcıları, fuhuş
suçlularını affedin. diye? Tersinden sorayım: Size Siyasileri,
gazetecileri, bilim insanlarını, avukatları, tweet atan sade
vatandaşı, hülasa, düşünce suçlularını affetmeyin.
diye kim söylüyor? Tüm tutukluları içeride tutun. diye kim söylüyor?
Gazi Meclis kimsenin noteri değildir.
Bu şekilde hazırlanan teklifin
arızalarını siz değiştirirsiniz diye değil
milletimiz bilsin diye anlatacağız, ne
yaptığınızı, ne yapmadığınızı
aziz milletimiz öğrenecek.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci
maddesinde yer alan eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Ankara Aksaray Denizli
Ümit
Beyaz Hüseyin Örs Arslan
Kabukcuoğlu
İstanbul Trabzon Eskişehir
Ümit
Özdağ
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ümit Özdağın.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel bir kriz
yaşıyoruz, bu krizin çıkması AK PARTİnin suçu
değil ama kriz yönetmek AK PARTİnin görevi. Fakat, kriz o kadar
büyük ki bunu tek başına yapamaz, bütün toplumun desteğine
ihtiyacı var.
Kriz yönetimi, kuralları olan bir yönetim
şekli. Devletler, krizleri, protokollerle ve akılla yönetirler.
Üstelik bu kriz tek bir dalgadan oluşan bir kriz de değil. Bugün, çok
fazla ve doğrusunu yaparak krizin sağlık boyutunun üzerine
odaklanmış bulunuyoruz ancak krizin sağlık boyutunu takip
edecek olan boyutları, sağlık boyutundan daha tehdit edici. Bu
gelen dalgaları göğüslemek için toplumsal birliğe ihtiyaç
olduğu kesin. Bu birliğin sağlanmasında iktidara büyük
görev düşüyor ancak iktidar, birliği sağlamamak için elinden
geleni yapıyor, gerilim ve yabancılaştırma
politikasıyla yönetmeye devam ediyor. İleride bugünler akademik ve
bürokratik incelemelere konu olacak ve Kriz yönetimi nasıl
yapıldı? diye incelendiğinde Nasıl yanlış
yapılır?a bir örnek olarak ortaya konulacaktır.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki dönemde AK
PARTİnin istediğinden daha fazla gerilim zaten olacak. Küresel fay
hatları kırılır, yerkürenin jeopolitiği yeniden
otururken iç ve dış o kadar çok gerilim ve tehditle
karşılaşacağız ki. Toplumları birleştiren
birçok şey vardır, bunlardan birisi de korkudur ancak iktidarın
izlediği politikalar korkunun bile bizi birleştirmesini engelliyor.
Önümüzdeki günlerde muhtemel sosyal patlamaları önleyecek toplumsal
dayanışma büyük önem taşıyor. Hepimiz Yardım edelim.
diyoruz, hepimiz Elimizdeki imkânları aç ve açıkta olanlar için
kullanalım. diyoruz, Olmaz, sadece biz yardım ederiz, siz
edemezsiniz. diyorsunuz. Neden? Bırakın, herkes yardım etsin.
Biz bize yeteriz. diyorsunuz; tamam güzel, siz size yetin, siz size yetin ama
bu ülkede sizin dışınızda insanlar da var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aynı gemideyiz.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Bu ülkede, iktidar,
milleti, iktidarı destekleyenler ve muhalefeti destekleyenler gibi iki
ayrı millete bölmeye devam ediyor. Bundan sadece düşmanlar çıkar
sağlar ve buna sadece düşmanlar sevinir. Size oy vermeyenlerin oy
verdiği siyasi partiler, sizin düşmanınız değil,
sadece siyasi rakibiniz. Hem, içeride ve dışarıda bu kadar çok
düşman varken içerideki muhalefeti düşmanlaştırıp
düşman sayınızı artırmayın, çok farkında
olmasanız da muhalefete ihtiyacınız var.
Değerli milletvekilleri, -çok çarpıcı
ve kabul edilebilir değil- bir örnek: Eskişehir Belediyesinin yirmi
yedi seneden beri çalışan aşevinin banka hesaplarına el
koymak nasıl bir anlayış? Bu anlayışla, birliği
sağlamak mümkün mü? Ankara Belediyesinin, İstanbul Belediyesinin aç
insanlara yardım etmek için girişimde bulunmasını neden
engellersiniz? Böyle, gelecek dalgaları göğüslemek mümkün olur mu?
Bugün yapılması gereken millî birliği Türkiye Büyük Millet
Meclisinden başlayarak güçlendirecek adımlar atılmasıyken,
gündeme hem kamuoyunu gerecek hem toplumu ayrıştıracak yeni yasa
teklifleri getiriyorsunuz, baskıcı yasa teklifleri. Böyle kriz
yönetilmez, böyle ancak kriz derinleştirilir. Aldığınız
doğru kararları bile doğru uygulamıyorsunuz. Dün akşam
yaşadıklarımız ortada. Evet, sokağa çıkma
yasağı ilan edilsin, bunu muhalefet olarak günlerden beri söylüyoruz
ama böyle mi yapılır bu? Böyle mi yönetilir? Üstelik bunu yaparken
bir hukuk devletinin davranması gerektiği gibi de
davranmıyorsunuz. Hans Kelsenin ortaya koyduğu ve Kelsen
Normları diye anılan evrensel hukuk ilkeleri vardır. Anayasa,
uluslararası sözleşmeler, yasalar,
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, yönetmelik ve genelgeler
sıralamasıyla uygulanır. Sokağa çıkma
yasağını normlar hiyerarşisine aykırı
şekilde ilan ettiniz. İçişleri Bakanı açıklama
yapıyor: Cumhurbaşkanının talimatıyla ilan ettik.
diyor. Ya, Anayasanın 13üncü ve 14üncü maddesini hatırlamıyor
musunuz? Bunlar Cumhurbaşkanının kararıyla düzenlenebilecek
alanlar değil. Cumhurbaşkanının kararına gerek de yok.
Bu konuda 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve Umumi
Hıfzıssıhha Kanunu gerekli bütün düzenlemeleri yapmış.
Bunları göz önüne almıyorsunuz ve hukuk devleti ilkesini doğru
bir iş yaparken bile çiğniyorsunuz. Doğrusu, kriz böyle
yönetilmez, kriz böyle ancak derinleştirilebilir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
2si ayni mahiyettedir. Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Alpay
Antmen Turan Aydoğan Zeynel Emre
Mersin
İstanbul İstanbul
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Süleyman
Bülbül Özkan
Yalım
İstanbul Aydın Uşak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm
Muş Mersin İstanbul
Murat
Çepni Tuma Çelik Tulay Hatımoğulları
Oruç
İzmir Mardin Adana
Meral
Danış Beştaş
Siirt
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Özkan Yalımın.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
değerli çalışma arkadaşlarımız; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 207 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 21inci maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Buradan hepinizi tekrar selamlıyorum.
Ben sözlerime şu şekilde başlamak
istiyorum ve özellikle AK PARTİ ve tüm grup başkan vekillerine ve de
tüm milletvekillerimize seslenmek istiyorum: Vicdan, sadece vicdan.
Bir kere, bu düzenleme yetersiz, eşitsiz,
adaletsiz. Yandaşı kapsıyor, vatandaşın
tamamını kapsamıyor. Rüşvet alan çıkabiliyor; gazeteci
doğruları yazdığı için, eleştirdiği için
maalesef çıkamıyor. Onun için bu düzenlemenin yetersiz olduğunun
altını tekrar çiziyorum. Ve de sizlerin vicdanına soruyorum:
Vicdanınız rahat mı?
Diğer bir taraftan, dün akşam hepimiz
buradaydık, saat 22.00 sularında Sayın Başkanımız
ara verdi ve de bir anda anladık ki 30 büyükşehrimizde ve de
Zonguldak ilimizde sokağa çıkma yasağı geldi. Bakın,
ben, yirmi küsur sene ülke dışında yaşayan bir kişi
olarak şunu söylüyorum: Eğer siz vatandaşlara sokağa
çıkma yasağı getirecekseniz, bunu en azından kırk
sekiz saat önce bildireceksiniz. Biraz önce bir konuşmacı
arkadaşım konuşurken evlerinde iki günlük erzakının
olmadığından bahsetti, AK PARTİ Grubundaki bazı
milletvekilleri Öyle şey mi olur? dedi.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
İstanbulda, Ankarada günlük alışveriş eden birçok
vatandaş var, onun için erzak stoku yok. Siz yasağın
başlamasına iki saat önce bunu açıklarsanız, milleti birbirine
sokarsınız, kuyruklara sokarsınız; değil sosyal
mesafe, birbirlerine düşürürsünüz, kavga ettirirsiniz. Ve de binlerce
insanın bu virüsü dün gece tekrar kaptığından dolayı
sizlerin hepinize soruyorum: Vicdanınız rahat mı? Özellikle
Sayın Süleyman Soyluya soruyoruz: Vicdanınız rahat mı?
Çünkü, dün gece, belki -sayısını bilmiyoruz- ama binlerce
insanın bu virüsü kaptığı aşikâr.
Diğer bir taraftan -yine aynı
şekilde, vicdan- Antalya Büyükşehirde Muratpaşa Belediyesindeki,
Eskişehirde Odunpazarındaki, orada yaşayan
vatandaşların, oradaki garibanın yediği aşla, ekmekle
ne işiniz var ya? Böyle bir şey mi var? Sizde vicdan yok mu? Oradaki
gariban gitmiş, iki ekmek yemiş, iki tas çorba içmiş, nedir sizin
derdiniz? Oraya yardım eden vatandaşların neden elini
kısıtlıyorsunuz? Sizlere tekrar vicdan diyorum, vicdandan
başka bir şey söylemek artık içimden gelmiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Garip gurebanın
dostuyuz biz.
ÖZKAN YALIM (Devamla) - Bunun yanında
-gerçekten vicdanla alakalı daha konuşmamız gereken çok şey
var- şu anda okul servisleri yapılamadığından
dolayı evine ekmek parası götüremeyen, çocuklarına -artık,
değil elektrik parası, hadi onlar bir şekilde kesilmiyor,
ertelendi vesaire- ekmek alamayan, çoluğunun çocuğunun
ihtiyacını göremeyen birçok şoför arkadaşımız
var, birçok minibüsçümüz var, birçok şehir içi minibüsçümüz var, bunlara
da vicdan. Kapat dediğiniz berber kardeşlerimiz, günlük geliri olan,
makasıyla tıraşını bitirip onun o anki ücretini alan
berber kardeşlerimiz, evine ekmek parası götüremeyen bu insanlar için
de vicdan. Aynı şekilde kadın kuaförleri, onlar için de vicdan.
Hele o garsonlara, o restoranlarda çalışıp, akşamleyin
yevmiyesini alıp evine giden, varsa çoluğu çocuğu için ve de evinin
kirasını ödemek için uğraşan o garsonların emeklerine
vicdan. Nerede sosyal devlet?
Daha bunun yanında birçok sektör var, tek tek
hepsini saymayacağım. O kadar çok ki yaklaşık 380 bin
kişi. Peki, bunlar için ne yapıyorsunuz? Hangi birinin SGKsini
karşılıyorsunuz, hangi birinin en azından bir asgari ücretini
karşılıyorsunuz? İşsizlik Fonunda 131 milyar para
var. deniyor, para kül oldu, uçtu, bitti gitti; yok, yok. Onu da yediniz.
Nereye mi yatırdınız? Yollara yatırdınız,
tünellere, köprülere yatırdınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 20 tır 400e
nasıl çıkıyor?
ÖZKAN YALIM (Devamla) Ha, tünel, köprü deyince, o
tünelleri köprüleri yapan o 5 tane firmadan 1 tanesinin 420 milyonluk borcunu
sildiniz. Acaba o beyefendi, bu sizin meşhur bağış
kampanyası var ya Biz Bize Yeteriz. ona ne kadar para yatırdı,
sizlerin huzurunda, bütün Türk milletinin huzurunda sormak istiyorum. Cengiz
İnşaat, silinen borcundan dolayı ne kadar para
yatırdı, ne kadar yardım etti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Senin 20 tır
nasıl 400 tır oldu?
BAŞKAN Sayın Yalım, tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sonuç itibarıyla ben sizlere tüm
vatandaşlarımız adına, geliri olan olmayan, ekmek yiyen
yiyemeyen, aşevlerinden 2 tas çorba içen tüm
vatandaşlarımız adına, evine ekmek götüremeyen tüm
vatandaşlarımız adına vicdan, vicdan, vicdan diyorum.
Umarım bir şeyler anlayabilmişsinizdir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Meral Danış Beştaşın.
(HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, infaz teklifi
üzerinde görüşmelerimiz sürüyor. İktidar partisinin, hafta sonu,
bilerek ve isteyerek kamuoyundan kaçırmaya çalıştığını
da bu vesileyle ifade etmiş olayım. Ama biz buradayız dedik,
istediğiniz kadar çalışmaya hazırız, sabaha kadar da
hafta sonu da; yeter ki olumlu bir adım atılabilsin, yeter ki
içerideki yüz binlerce tutuklu ve hükümlü için adalete uygun,
eşitliğe uygun, infazda eşit ve adaletli bir yaklaşıma
uygun bir düzenleme olsun.
Evet, baştan beri bazı manipülasyonlar
var, algı yönetimi var; bunun için aslında söz aldım.
İktidar partisi, özellikle ve bilerek ve isteyerek tabii ki bu infaz
paketinde, teklifinde sanki çıkması öngörülenlerin
çıkmasını biz engelliyormuşuz gibi, kendilerince bir
propaganda yapıyorlar Habertürkten diğer bütün televizyonlarda. Biz,
infaz paketi tartışılırken de bugün de yarın da
aynı şeyi söylüyoruz. Biz, özellikle corona salgınının
hepimizi tehdit ettiği bugünlerde hiç kimsenin cezaevinde virüsle baş
başa kalmasını savunmadık, savunmuyoruz.
Bizi izleyen tutuklu ve hükümlü yakınları
varsa onlara özellikle şunu söylüyoruz: Bizim iktidar partisine
verdiğimiz öneri paketimizde de corona dönemine dair özel bir düzenleme
vardı; bu dönem cezaevleri boşaltılsın. Tek bir istisna
koymuştuk; kadına ve çocuğa yönelik cinsel suçlar ve
saldırı suçlarında gerekli tedbirlerin alınmasını
önermiştik. Onun haricinde herkesin mutlak surette cezaevinin dışına
çıkmasını savunduk, serbest bırakılsın. Ne demek
bu? Bu şu demek: Biz ölüm cezasına karşıyız, biz idam
cezasına karşıyız. Biz suç ve ceza politikasında
Zaten
cezasını almış, evine göndersen üç ay, corona bittikten
sonra tekrar hükmünü çekebilir. Ama orada, corona salgınının
hepimizin hayatını tehdit ettiği bir dönemde, içeride mahpuslar
kalsın demek, ölüme terk ediyoruz demektir. Yani, bunun başka bir
açıklaması yok. Biz bu konuda bütün suçlar açısından tek
bir istisna koyduk; çocuğa ve kadına yönelik saldırı ve
cinsel suçlar. Bunu tekrar, tekrar, defaatle söylüyoruz.
Biraz önce, Komisyon Başkan Vekili Sayın
Yılmaz Tunç bir cümle söyledi, doğrusu, acaba bir umut
ışığı mı diye dikkatle dinledim. Dedi ki: Bu
corona salgını döneminde biz insanları virüsten korumak
istiyoruz, ölmelerini engellemek istiyoruz. Bunu, cinsel suçlarla ilgili bir
tartışmada söyledi. Bunu istiyorsanız eğer, 90 bin
insanı çıkarıp 200 insanı ölüme terk etmek asla kabul
edilebilir değildir, bunu kabul edemeyiz. Sizin terör dediğiniz,
sizin başka suçlarla ifade ettiğiniz herkes, her şeyi bir tarafa
bırakalım, insan. Temel insan haklarından herkes eşit bir
şekilde yararlanır. Burada suçları, düşünce
suçlarını, siyasetçileri, akademisyenleri, gazetecileri çokça
söyledik, bunu hiç açmıyorum ama temel ilke, temel ilkemiz bu salgın
döneminde insanların, mahpusların can güvenliğini
korumaktır. Tehdit var, dedik inanmadınız ve maalesef
korktuğumuz oldu. Bir ay önce, Adalet Bakanlığı ilk tedbir
olarak bir ay görüş yasağı koydu, sonra peyderpey başka
önlemler aldı. Ne oldu? İlkin 23 Martta Arif Yıldırım
ilk vaka oldu ve hastaneye yatırıldı. Nalan Özaydın, bizim
Mazıdağı Belediye Eş Başkanımız Covid-19 teşhisiyle
tahliye oldu ve mahkeme kararında var yani bunu ben demiyorum, mahkeme
kararı söylüyor. Mehmet Yeter, Bafra Cezaevinde vefat etti, cumhuriyet
savcısı "Morga götürmeyin, ailesine ulaşamadık. dedi
ve Covid-19dan öldü. Ertesi gün, iktidar herhâlde müdahale etti,
başsavcı demiş ki Covid-19dan ölmedi, ailesine
ulaştık. Şimdi, bu çelişkileri kamuoyunun takdirine
bırakıyorum. En son, Şakran Açık Cezaevinde, İsmet
Nice isimli mahpus hatta adli bir mahpus Covid-19, pnömoni teşhisiyle
maalesef yaşamını yitirdi. Şu anda tane 2 cenaze var
arkadaşlar, en basitinden 2 tane cenaze var ve bu, cezaevlerinde hangi
oranda yayıldı, bilmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ama hepimiz insanız. Burada bile, şu anda
sokağa çıkma yasağı var, dünya alarm hâlinde. Dünya
Sağlık Örgütü her gün yeni bildiriler yayınlıyor, bütün
ülkelerde cezaevleri boşaltılıyor, İran bile siyasi
mahpusları bıraktı, İspanya bıraktı; Birleşmiş
Milletler, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Dünya Sağlık Örgütü,
sayısız kurum Cezaevlerini boşaltın.
çağrısı yaptı. Gün kin, öfke günü değil; gün,
düşmanlık günü değil; gün, siyasi hesap yapma günü değil. O
tutuklu ve hükümlülerin can güvenliği devletin sorumluluğundadır,
iktidarın sorumluluğundadır. Bugün, siyasi mahpuslar değil
sadece, Mehmet Yeter ve İsmet Nicede olduğu gibi, bunun sorumlusu bu
iktidar olacaktır, bunu bu şekilde uzatanlar olacaktır. Biz bu
süreci uzatmak değil, herkesi kapsayacak bir infaz paketi istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Son
cümle, son cümle
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Amacımız infaz adaletidir, altını çizerek söylüyorum. Biz
burada bulunmaktan da sizleri burada tutmaktan da bu kadar
uzatılmasından da asla haz almıyoruz. En az sizin kadar zor
koşullarda mücadele ediyoruz ve gerçekten, doğru bir noktaya
gelmenizi umut ediyoruz. Toplumun buna ihtiyacı var; burada kavgaya,
çatışmaya, tutukluları ayırmaya değil, herkese temel
insan hakları gözüyle bakmaya ihtiyacı var. Bütün milletvekillerinin
vicdan, adalet ve özellikle hukuk mantığına bunu bırakmak
istiyorum diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 21- 5275 sayılı Kanunun 19 uncu
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(4) Hakkında yakalama emri çıkarılan
hükümlünün yakalanabilmesi amacıyla gerektiğinde hükümlünün kendisine
ait yahut alt ve üst soyunun ikamet ettiği konutta kişi araması
yapılabilmesi bakımından Ceza Muhakemesi Kanununun 119 uncu
maddesi hükümleri uygulanır. Hâkim tarafından verilecek arama
kararları sulh ceza hâkimi tarafından verilir.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Ankara Aksaray Eskişehir
Ümit
Beyaz Hüseyin Örs Zeki Hakan
Sıdalı
İstanbul Trabzon Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talebi Sayın
Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hukukun üstünlüğünün yok
sayıldığı yönetimlerde yargının
siyasileşmesi, doğrudan şahsi ve politik saiklerle karar verilmesine
yol açar. Bu durum, aslında doğrudan doğruya hukuksuzluğun
ta kendisidir. Neden mi söylüyorum bunu? Görüşmekte olduğumuz bu
madde, bahsettiğimiz saiklerle hareket edilmesi durumunda benzer
keyfiyetler ve mağduriyetler doğurabilecek bir madde. Kanuna yönelik
bir içtihat hükmü oluşmasını bekleyene kadar haksız,
hukuksuz birçok fiilin işlenebilme tehlikesini de göz önünde
bulundurmalıyız. Bu maddede herhangi bir netlik yok;
gerektiğinde konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan
kapalı alanlarda arama yapma kararı sulh ceza hâkimliği
inisiyatifine bırakılıyor. Hâlihazırda, hüküm giymiş
birisinin eşya aramasına tabi tutulması hukuka aykırı
bir durumdur. Bu kanunla alakalı somut bir çerçeve olmadığı
sürece, Şüphe var. diyerek hâkimden yazıyı alan kolluk
kuvveti, aranan şahısla iltisaklı somut bir delil
barındırmayan bir adresi bile teknik ve fiziki takibe alabilecek,
herhangi birisinin evini, iş yerini didik didik arayabilecek. A
şahsını aramaya gidip A hariç tüm alfabeyi alıp gidecek.
Burada kaş yaparken göz çıkarmamak lazım, kişilere art
niyetli kullanacakları bir inisiyatif alanı yaratmamak gerekiyor. Ne
yazık ki ülkemizde bu tarz hukuksuzlukları yakın geçmişte
hep beraber yaşadık, binlerce insan sahte delillerle mağdur
edildi. Bu kanun, mevcut hâliyle yasalaşırsa yeni mağduriyetler
doğması maalesef ki işten bile değil; sonra, al
başını git kadıya. Yargıda bu kadar yüksek iş
yoğunluğu varken kişi suçsuz olduğunu anlatana kadar
yıllar geçer.
Bir hükümlünün
çarptırıldığı cezayı çekmesi adına
yakalanmasını elbette ki hepimiz isteriz, hukukun gerektirdiği
elbette ki yapılmalı. Ancak adaleti tesis etmeye
çalışırken hukukun temel direği olan hak ve özgürlüklerin
de hiçe sayılmasına razı olamayız. Burada kapsamlı ve
ciddi bir çerçeve çizilmeli ve denge kurulmalıdır, kurulmamıştır.
Bu bağlamda Komisyonda bir önergemiz olmuştu; hükümlünün kendisine
ait ya da alt ve üst soyunun ikamet ettiği konutta, o da yalnızca
kişi araması yapılabilmesi şeklinde bir değişiklik
olması gerekiyor. Bu, uygulamada doğacak sorunları ve hukuksuzluğu
da giderecektir.
Sayın milletvekilleri, coronavirüsün ekonomik
etkilerini hayatın her alanında hissettiğimiz bugünlerde, TOBB
Başkanının Üyelerimiz, bankalar tarafından Limit bitti.
denip başvurusu dahi alınmadan geri çevriliyor. ifadesi oldukça
önemlidir. Bu sorunun acilen çözülmesi gerekiyor. Kredi vermede şirket
seçiciliği yapmak, seçilmiş olanları da yok eder. Bu zor
günlerde hem yerel ekonomiyi ayakta tutmak hem de vatandaşların temel
ihtiyaçlarını karşılamak devletimizin temel görevidir. Bu
bağlamda, ülkenin ticari döngüsü içindeki her kesimin, can suyu kabul
edebileceğimiz bir finansal tetiklenmeye ihtiyacı var. En alt
seviyedeki bireysel günlük kazanç sahiplerinden en üst seviyedeki ticari
döngüye kadar etkileşim gerekmektedir. Nasıl ki dönemsel olarak
tasarruf önemli oluyorsa artık bugün, harcamaya yönelik adımlar
ekonominin solunum cihazı olacaktır. Kısaca, destek
yanlış cebe yapılmamalı ve direkt ekonomik döngüye
katılmalıdır. Bireysel harcamada devletin doğrudan
desteği, alışveriş kartları üzerinden
vatandaşlara ulaştırılmalıdır. Küçük esnaf,
bakkal ve marketlerde kullanılabilecek bu kartlardaki para sirkülasyonu
ekonominin canlanmasına çarpan etkisi yaratacaktır. Tüketim
taleplerinin ilk adımı buradan başlayınca tedarik zinciri,
imalat, tarım ve hatta sanayi üretimine kadar ulaşacak bir canlanma
tüm ülkede hissedilecektir.
Sayın milletvekilleri, Mersinimizin en önemli
ihracat kalemlerinden biri olan limonun ihracatı geçtiğimiz günlerde
izne bağlandı. Çiftçilerimizle sürekli konuşuyoruz. İhracat
izni almış olan üç dört şirketten bahsediyorlar. Kim bu
şirketler?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla)
Tamamlıyorum. Teşekkür ederim Başkanım.
Bu şirketler, üreticinin elindeki limonu yok
pahasına almaya kalkarsa buna kim dur diyecek? İthalattan rant
sağlandığı yetmedi, şimdi sıra ihracattan rant
sağlamaya mı geldi? Çiftçimiz tüm emeğini ortaya koyuyor, hasat
zamanı kâr etmeyi beklerken borç sahibi oluyor, bunu defalarca söyledik.
Kilosunu 5,5 liraya mal etti, ihracatı durdu, şimdi bu limonları
4,5 liraya alan çıkmıyor. Devlet olarak, limon
alışında insaflı bir tavan fiyatı belirleyin ve
alın, sonra da satın; gerekiyorsa satılamayan limonları da
halka kolonya gibi dağıtın. Buradan corona zenginleri
yaratmayın. Çiftçimizi tarlasına gömmeyin.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 3 adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 22nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha Gülüm Murat Çepni
Mersin İstanbul İzmir
Hüda
Kaya
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Bedri
Yaşar Zeki Hakan
Sıdalı Hüseyin
Örs
Samsun Mersin Trabzon
Ayhan
Erel Muhammet
Naci Cinisli
Aksaray Erzurum
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Hüda Kayanın.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
infaz yasasının 22nci maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 28 Şubat
günlerini hatırlarsınız; hani, bizler başörtüsüyle bu
toplumda her alanda özgürce okuyabilelim, çalışabilelim diye
direndiğimiz ve bedel ödediğimiz günlerdi. Öyle eylemler
yaşıyorduk ki ideolojisi, inancı, siyasi duruşu bizim gibi
olmayan, bu ülkede her çeşit zulme karşı direnen Zulüm bizdense
ben bizden değilim. çizgisinin temsilcileri olan onurlu, devrimci
insanları, kadınıyla, erkeğiyle başka kesimlerden pek
çok insan da bizlerle aynı alanlarda kol kola, el ele eylemlerimizde
destek vermişlerdi. Ülkemizin her yanında olduğu gibi, özellikle
Beyazıt Meydanındaki bu eylemlerle birlikte direnişin tarihini
yazdık. Herkes için adalet. Başörtüsüne özgürlük! diye
haykırıyorduk zalimlerin yüzüne karşı. Ezilenlerin
direniş tarihi tüm coğrafyalarda benzer şekilde dayanışmaya
dönüştüğünde, zalimlerin daha fazla dayanamadıklarını
görüyoruz. MAZLUMDER tarihimizin o unutulmaz parolasıyla Kim olursa olsun
zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana inancına dair bir
çizgimiz, bir direnişimizi vardı. Bugün de yine Herkes için adalet ve
özgürlük. demeye devam ediyoruz, bugün de yine Kim olursa olsun zalime
karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana duruşumuzu,
direnişimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Biz hiç değişmedik: Dün
de adalet ve özgürlüklerin mücadelesini verdik, bugün de vermeye devam ediyoruz;
dün de kim olursa olsun bütün mazlumların yanında, zulmedenlerin
karşısında olmaya devam ettik, bugün de aynı fakat o
günleri yaşayıp da sonradan değişenler oldu. Güç ve iktidar
sahibi olunca, dün yanlarında olan bazı mazlumlara karşı,
hakkı savunanlara karşı, kendilerinden olmayanlara
karşı son derece şiddetli ve kibirli olanlar var artık.
Dün, aynı kimlikleriyle bizlerin direnişinde yer
aldıklarında tebrik edenler, bugün iktidarları zamanında
kendilerinden olmayan herkesi zaten terörist ettikleri gibi, bazı
muhalif devrimcilere karşı çok daha çetin ve zalimane davranmayı
hiç çekinmeden, hayâ etmeden vicdanlarında
meşrulaştırabiliyorlar. İşte, o 28 Şubat
günlerinde müzikleriyle, şarkılarıyla bizlerin eylemlerine destek
veren çevrelerden biri de Grup Yorum idi. Hatırlamak isteyenler,
internette o günün eylem videolarını, görüntüleri
başörtülüsüyle, başörtüsüzüyle hep birlikte görebilirler.
Bugün bu iktidar artık ne diyor? Kalem de bir
silahtır. diyebilecek kadar kalemden, sözden, mısralardan,
şarkılardan bile ne kadar büyük bir korku içinde
olduklarını görebiliyoruz. Başörtüsü özgürleşti ama bugün,
vicdanlar özgürleşemedi; başörtüsü özgürleşti ama insanca,
onurluca yaşamak ve bunu talep etmek özgürleşemedi. Başörtüsü
özgürleşti ama düşünceyi ifade edebilmek özgürleşemedi. 28
Şubatın o karanlık günlerinde bile yapabildiğimiz
eylemleri, etkinlikleri AKP iktidarında yapamaz olduk. O gün
şarkılarıyla, eylemleriyle destek veren Grup Yorum, bugün, AKP
iktidarında konserlerini yapamıyor, şarkılarını
söyleyemiyor.
MELİHA AKYOL (Yalova) Meclise girdin ama
başörtüsüyle.
HÜDA KAYA (Devamla) - Bu iktidarın
unutulmayacak utançlarından biri de AKP iktidarında özgürce
şarkılarını söyleyebilmek, konserlerini verebilmek,
adaletle, sadece adaletle yargılanmayı istedikleri için açlık
grevindeyken gencecik bir kadın, Helin Bölek toplumun ve iktidarın
gözünün önünde eriyerek yaşamdan koptu, gitti. Şimdi, İbrahim
Gökçek ve Mustafa Koçak hepimizin gözleri önünde eriyor, ölümün
eşiğindeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) Hemen bitirebilirim.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Kaya.
Buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ederim.
Helini kurtaramadık, İbrahim ve
Mustafayı bu zulme ve haksızlığa kurban etmeyelim
arkadaşlar. Dün onların bizlere gösterdiği vefayı bugün,
biz de onlara gösterelim. Ülkemizde artık, insanların özgürce
şarkı söyleyebilmek için, adaletle yargılanmayı istedikleri
için yaşamdan kopmalarına izin vermeyelim.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ayhan Erelin.
Sayın Erel, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, hepimize gelen bir mesajı sizlerle
paylaşmak istiyorum: 30 bin fizik tedavi teknikeri atama beklemektedir.
30 bin fizik tedavi teknikerine 2019 yılında sadece 133 kontenjan
verilmiş, çok düşük olan bu atama sayısıyla mağdur
edilmişlerdir; KPSSden aldıkları 88 puanla açıkta
kalmışlardır. Bu alanda ihtiyaç çok ancak alım
yapılmamakta. Özel sektör ve kamuda bu çocuklarımızın
yerine hemşire, diğer sağlık personeli ve taşeron
çalışmaktadır. Görev alanı fizik tedavi üniteleri olan ve
bu iş için eğitim almış olan gençlerimiz atama
beklemektedirler. Bu gençlerimize en az 2 bin kadro vererek onların umut
kapılarını açmamız gerektiği konusunda hemfikir
olmalıyız diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, teklif edilen maddeyle,
açık ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler, kurum ve
kuruluşların iş alanlarında ceza infaz kurumu
görevlilerinin denetiminde olmak üzere çalışacaklar, geceleyin de bu
kurumda barındırılacaktır. Yani açık cezaevinde
bulunan hükümlüler, kamu kuruluşlarının talebi üzerine o kamu
kuruluşuna gidecekler, gündüz çalışacaklar, gece de o kamu
kuruluşunun sağladığı barınaklarda kalacaklar.
Bu maddeye neden ihtiyaç var, anlamış
değiliz. Yani Türkiyede iş gücüne mi ihtiyaç var? Tüm gençlerimiz,
işsizlerimiz iş buldular, aş buldular, iş sahibi oldular da
kamunun ihtiyacı olan iş gücünü Türkiyedeki insanlarımız
artık sayısal olarak karşılamaz hâldeler mi? Suriyelileri,
Afganlıları, Türkiyedeki tüm mültecileri de işe soktuk, gene de
iş gücü açığını kapatamadık, sıra hükümlülere
mi geldi?
Günümüzde, Türkiyede işsizler ordusu iş
ve aş beklemektedirler. Kayıtlı 4 milyon 500 bine yakın
vatandaşımız işsizdir. Genç işsiz oranı yüzde
25lere vurmuştur. Bu rakamlar karantina günleri öncesine ait
rakamlardır. Yaşadığımız ekonomik sıkıntılar
ve esnafın, tüccarın kapanan iş yerlerinde çalışan
insanların da işsiz konuma geldiğinde bu rakamların
dayanılmaz boyutlara ulaşacağı hepimiz tarafından
bilinmektedir. Günümüzde, gene bize gelen mesajlara göre sayıları 120
bini bulan ortaöğretim mezunu hemşirelerimiz var. İktisadi ve
idari bilimler fakültesi mezunu gençlerimiz var. Öğretmen olarak
atanmayı bekleyen bu kadar gencimiz varken kamunun iş gücü
ihtiyacını karşılamak açık infaz kurumunda bulunan
hükümlülere mi düştü? Eğer iş gücüne ihtiyaç varsa 2 milyona
yaklaşan gencimizi devreye sokun. İlla da açık infaz
kurumlarında bulunan insanları açık alana çıkarma gibi bir
sevda ve hayaliniz varsa onları, infaz kurumunun bulunduğu yörede,
ilde, ilçede, neyse oranın dağlarının,
ovalarının, bayırlarının ağaçlandırılması
hususunda çalıştırın.
Bugün, kuruyemişçiye gittiğinizde bademin
kilosu 100 lirayı aşmış durumda. Kuruyemişçinize
sorduğunuzda, bu bademin de Amerikadan, Kanadadan, Meksikadan
geldiği yönünde beyanları var. Oysa Türkiyenin birçok yerinde badem
yetişebilecek iklimsel ve topraksal özellikler mevcut. O zaman, illa da bu
mahkûmlara bir meşgale, bir iş, açık alan
düşünüyorsanız dağlarımıza, ovalarımıza,
bayırlarımıza badem ağacı diktirin; bunları da
fakir, yoksul ailelere zimmetleyin, en azından onlara iş ve aş
sağlamış oluruz.
Bir de bu kurumlara aldığınız
insanları neye göre seçeceğiz? Ankarada dayısı olan
hükümlünün bir orman kampında çalışıp geceleri de bedelli
askerlik yaptığına ilk çıktığında 80li
yıllarda, Burdurda şahit olmuştuk. Kışlalarda neler
yaşandığı hepimizce malum. Acaba, bu hükümlüler de kamu
kuruluşlarında aynı sahneleri mi bizlere yaşatacaklar? Neye
göre seçeceksiniz? Baklava çalan çocuğu mu alacağız yoksa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, bu insanların
güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Diyelim ki
aralarında husumet olan ailelerden birisi açık cezaevinden, infaz
kurumundan bir kamu kuruluşuna geldi, gece de orada barınıyor;
bunun güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? 5 bin
hükümlüsü olan bir infaz kurumundan 50 kişiyi neye göre seçeceksiniz?
Hükümlünün firar etmesini nasıl önleyeceksiniz? Yine, terör,
uyuşturucu, cinsel suçlardan hüküm giyenlere burada bir
ayrıcalık getirilmemiş, bunlar da aynı haklardan
yararlanacak mı? Bu boşluğun da doldurulması gerektiği
kanaatindeyiz.
Bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
22nci maddesinde geçen geceleyin ibaresinin gece vakti olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Burcu
Köksal Süleyman Bülbül Saliha Sera Kadıgil Sütlü
Afyonkarahisar Aydın İstanbul
Zeynel
Emre Alpay Antmen Turan Aydoğan
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz talebi
Sayın Burcu Köksalın.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; millet can derdinde, siz
coronayı fırsat bilip resmen istismarcıya, gaspçıya,
rüşvetçiye, kadına şiddet uygulayana, yaralayana af
derdindesiniz. Öyle bir düzenleme getirdiniz ki bankayı soyan çıkacak
ama o bankaya kira yatıran içeride kalacak; rüşveti alan çıkacak
ama o rüşveti haberleştiren içeride kalacak. Öncelikle şunu
söyleyeyim: FETÖye hizmet eden bütün FETÖcülerin ve devletin birliğine,
bütünlüğüne karşı eline silah alanların Allah belasını
versin! Tek suçları komutanlarının emrine uymak olan askerî
öğrenciler ve askerler içeride kalacak ama devleti soyanlar
dışarı çıkacak.
Şu resme iyi bakın
Bunlar Nagihan Yavuz,
Şuheda Sena Öğütalan ve Nimet Ecem Gönüllü. 3 genç kız,
kırk dört aydır cezaevindeler, tek suçları şu:
Okullarının kampında oldukları sırada,
komutanlarının Terör saldırısı var. deyip
dışarı çıkarmaları neticesinde şu an
cezaevindeler, kimseye ateş etmemişler, silah
sıkmamışlar. Nimet Ecemin bir özelliği var; o, şehit
kızı, babası bu topraklar için canını ortaya
koymuş, sahip çıkamadığınız şehit
kızı. O, babası gibi asker olmak istedi ama cezaevinde, eline
silah almadan ne yazık ki ceza aldı. Onun gibi bir sürü insan var
şu anda, bu düzenlemenin dışında kalacak. O yüzden bu af
düzenlemesiyle, bu infaz düzenlemesiyle ilgili söylediğimiz bir şey
var: İşinize gelenleri yararlandırıyorsunuz, işinize
gelmeyenleri bu düzenlemenin dışında tutuyorsunuz. Bu,
işte, adalet anlayışınız da, bu saraya bağladığınız,
yandaşı koruyup muhalifleri sopa olarak
kullandığınız adaletiniz, ısmarlama yasalarla Meclisi
çalıştırıp vatandaşın feryadına kulak
tıkadığınız bu anlayışınız
batsın.
İnfaz düzenlemesini konuşuyorsunuz ama
infaz koruma memurları umurunuzda bile değil, onların maaş,
özlük hakları gibi hiçbir sıkıntısına bir çözüm
öneriniz yok, bir fazla mesai ücretini bile onlara çok görüyorsunuz.
Corona salgınından etkilendiğimiz
şu günlerde, geçtiğimiz haftalarda bir ekonomik paket
açıkladınız ama pakete baktığımızda, pakette
işçi yok, çiftçi yok, emekli yok, esnaf yok, yoksul yok, öğrenci yok,
KOBİ yok, emeklilikte yaşa takılan yok, vatandaş yok, orada
da varsa yoksa yandaş var.
Meclis çalışıyor ama şu zor
günlerde coronadan ekonomik olarak etkilenenler adına bir tane tedbiriniz
yok. Bari, bizim önerilerimize kulak verin. diyoruz, o da yok. Millete Evde
kal. diyorsunuz, dükkânını kapatan berber, lokantasına kilit
vuran işletmeci, kepengini indiren kahvehaneci, çay bahçesi, kafe sahibi,
zarar eden mahalle bakkalı, kontağını kapatmak zorunda
kalan kamyoncu, minibüsçü, servisçi, Allah aşkına, devlet
yardımı olmadan nasıl ayakta duracak? (CHP
sıralarından alkışlar) Ücretsiz izne çıkarılmak
zorunda kalan işçi, tarlasını ekip biçemez hâle gelen çiftçi,
emeklilikte yaşa takılan, doğal gaz faturasını
yatıramayan emekli, okulu tatil edildiği için ücret alamayacak olan
ücretli öğretmen, işsizlikten kıvranan vatandaş ne yiyip,
ne içecek? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ücretli öğretmenler
alıyor.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Şimdi, bu
faturayı Nurettin amca yolladı; kendisi emekli, kirada oturuyor,
diyor ki: Bu salgın günlerinde evimden çıkamıyorum, başka
bir iş yapamıyorum. Bu faturayı ertelemesi gerekenler, bana, 205
liralık doğal gaz faturası yolladılar, on beş gün içinde
de ödememi istiyorlar. Allah aşkına, çık, Meclis kürsüsünde
bunun hesabını sor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bin liralık yardımları
vereceğiz. dediniz; paralar coronavirüs salgınından ekonomik
olarak etkilenenlere gitmedi, Aile ve Sosyal Politikalar İl
Müdürlüğündeki mevcut listelere dağıtıldı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öbürlerine de gidecek,
öbürlerine de gidecek.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Şunu net ifade edeyim:
Burada da siyaset yaptınız. İhtiyaç sahibi olmasa bile
kendinizden olan partililerinize ödediniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Virüs siyaset
tanımıyor ama AKP için siyaset her şeyin üstünde geliyor. Bin
liralık yardımı alamadığı için, reddedildiği
için, o yardıma ihtiyaç duyduğu için isyan eden insanların mesajlarıyla
dolu telefonlarım ama siz telefonlarınıza
bakmadığınız için, sizin için önemli bile değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) Mesajları gönder,
mesajları gönder!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bizi kıskanan Almanya,
corona salgınından etkilenen esnafa üç aylık 9 bin euro ödedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Tamamlayacağım
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sözlerinizi tamamlayın Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Beğenmediğiniz
Fransa, salgından dolayı vatandaşlarına bin euro ödeyeceğini,
faturaları faizsiz erteleyeceğini, şirketlerin
batmayacağını, işçilere destek olacağını
belirtti.
SALİH CORA (Trabzon) Kaba konuşuyorsun!
BAŞKAN Sayın Cora, lütfen.
SALİH CORA (Trabzon) Ama Başkanım,
kaba konuşuyor.
BAŞKAN Sayın Cora, maskenizi takın
lütfen.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Belçika, salgından
dolayı etkilenen esnafına 4 bin euro ödedi. Siz ne
yaptınız? Evlerinizde kalın, kendi OHALinizi ilan edin.
dediniz. Kusura bakmayın, faturalar geldiğinde ödeme için OHALdeyim.
diyemiyorsun. Ev sahibine kira için OHALdeyim. diyemiyorsun. Gıda
ihtiyaçların için para istendiğinde OHALdeyim. diyemiyorsun.
RECEP ÖZEL (Isparta) E, ne yapalım? Ne
yapılmalı? Ev sahibi kirasını almasın mı?
BURCU KÖKSAL (Devamla) Millete Evde kal. demek
değil, evde tutmak önemlidir. Milleti evde tutmak için de onun geçim
sıkıntısını, borcunu, faizini, kredisini çözmeniz
gerekir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Gerçi, sizden çok şey istiyoruz, bir maskeyi
dağıtamayanlardan çok şey istiyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan!
Hadi oradan be!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Herkese coronasız
günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan!
Ayıp ya!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Ne demek Hadi oradan!
Beğenmiyorsan gelirsin, kürsüden cevabını verirsin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ayıp ya!
Ayıp ya!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Beğenmiyorsan
gelirsin, buradan müdafaanı yaparsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ayıp,
ayıp!
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Hayatınızda ilk
defa vatandaşa kulak verin, hayatınızda ilk defa vatandaşa
kulak verin. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Yazıklar
olsun!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Size yazıklar
olsun!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sana yazıklar olsun da
şu mesajları bir gönder, mesajları.
BAŞKAN - 22nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Göndereyim.
(Gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Gönder, mesajları
gönder.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
Arkadaşlar, bakın, Sayın Grup
Başkan Vekiline söz verdim. Rica ediyorum
SALİH CORA (Trabzon) Çok kaba bir üslup ama
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Cora, lütfen
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Nasıl
konuşacağımı sana mı soracağım, sen mi
öğreteceksin nasıl konuşacağımı?
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın görüşülmekte olan 207
sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, doğruyu söylemek gerekirse ilk defa cevap vermek
yerine tebessüm etme ihtiyacı duyuyorum çünkü
Bu nasıl bir üslup
yani? Bu nasıl bir üslup? Hangi birisini düzelteceğiz, hangi
birisini?
Bir defa, konuşma herhâlde geçen hafta
yazılmış -hazırlık yapalım diye- bilgiler
eskilerde kalmış. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bilgiler çok hızlı güncelleniyor fakat bunlar
takip edilmiyor anladığım kadarıyla. Her zaman olduğu
gibi mahalleye bir selam verme telaşı.
Sayın Başkanım, şu Avrupaya
olan beğenimiz, Allahım ne kadar toleranslıyız, Avrupa,
Fransa, İngiltere
Harika! Ay, nasıl, nasıl! Keşke
oraların vekili olsanız yani buralar az gelir size, burası az
gelir. (AKP sıralarından alkışlar) Size oraların,
Fransanın falan vekili olmak yaraşır. Siz burada
harcanıyorsunuz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Orada vekil olun. Bizi
de beğenmiyorsunuz daha.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, sataşma var. Keşke Avrupanın vekili
olsaydınız. diyor. Ben bunu kabul edemem. Kendisi gitsin,
Avrupanın vekili olsun. Sataşma var.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 23üncü
madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, lütfen
Sataşma var şahsıma
BAŞKAN İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, şahsıma sataşma var. Avrupanın vekili olun
diyor. olması gerekenleri söylüyoruz burada.
BAŞKAN Okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Alpay Antmen Turan
Aydoğan Zeynel
Emre
Mersin İstanbul İstanbul
Saliha Sera Kadıgil Sütlü Süleyman Bülbül Özgür
Ceylan
İstanbul Aydın Çanakkale
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mensur
Işık Tuma
Çelik Murat
Çepni
Muş Mardin İstanbul
Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç Abdullah
Koç
Mersin Adana Ağrı
Züleyha
Gülüm
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade edin
lütfen.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, arkadaşımız öncesinden buraya geldi, öyle okumaya
devam ettiniz.
BAŞKAN İşlemi
başlattıktan sonra Sayın Emre, müsaade edin. (CHP
sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hayır,
işlemi başlatmadan önce söyledim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Müsaade edin arkadaşlar.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Çok açık bir
sataşma var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Şahsıma
çok açık bir sataşma var.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım
Kürsüden bir milyon lafı bize atacaksınız,
yok telefona bakma, yok bilmem ne
Sataş, sataş, sataş
Biz
efendice cevap verince mi sorun oluyor, ben de bunu anlamıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, hayır,
siz cevap vereceksiniz, o da cevap verecek.
BAŞKAN Müsaade edin Sayın Türkkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Burayı
beğenmiyorsunuz. Avrupa şöyle, Amerika böyle
BAŞKAN - Sayın Köksal, tutanakları
isteyeceğim, eğer bir sataşma varsa size sataşmadan söz
vereceğim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan Avrupa vekili ol. diyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayret bir şey ya!
Orada konuşurken bir üslup olur kardeşim. Bu ne biçim bir
saldırıdır! Hakaret, hakaret
Mecbur muyuz biz dinlemeye? Yeter
artık!
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Özgür Ceylanın.
Sayın Ceylan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülke olarak çok zor
günlerden geçiyoruz. Bu salgın bize bilimin ne kadar önemli olduğunu
bir kez daha hatırlattı. Bilim, üstüne düşeni yapıyor,
insanlığa tüm dünyada öncülük ediyor ve bu zor günlerden
çıkışın rehberliğini yapıyor. İktidar olarak
umarım bundan bir ders çıkarırsınız; özellikle, bizim
ısrarla vurguladığımız, üniversitelerimizde özgür
düşüncenin, bilimsel çalışmanın önündeki engelleri
kaldırırsınız; kaçak sucuk üreticilerini, okumuş
insanlardan korkanları, şeyh, şıh görünümlü iktidar
yalakası sözde bilim adamlarını üniversitelerimize rektör
atamaktan vazgeçersiniz; artık, umarım, üniversiteleri bir
arpalık, yandaş dinlenme tesisi olarak görmezsiniz. Bilim öyle bir
ışık yayar ki tüm karanlıkları aydınlatır,
hurafeleri, din simsarlarının âcizliğini halkın gözünün
önüne koyar, ummadığımız insanlar bilim adamlarından
medet umar. Bilim, düşünce özgürlüğüyle beslenir ve yaşar.
Farklı düşüncelerin çarpışması bilimin
gelişimini, değişimini sağlar. Bu anlamda her görüş ve
her fikir dinlenir, değerlendirilir. Fikir özgürlüğü, bilim ve
insanlığın gelişimidir.
Bugün burada, yine bir torba yasa teklifini
görüşmek için bir aradayız. Görüştüğümüz bu örtülü af, yine
yangından mal kaçırır gibi, yeterince
tartışılmadan, farklı düşüncelere ve uzlaşmaya kapalı
bir anlayışla geçirilmeye çalışılıyor. Yasalar,
toplumları ileriye götürmek için yapılır, geriye götürmek için
yapılmaz ama, maalesef, bu teklifle Türkiye ileriye gitmiyor. Adalet
duygusundan yoksun bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız.
Özellikle kadına karşı şiddet
suçu işlemiş mahkûmların izne çıkabilmeleri toplum
vicdanında olumlu karşılık bulmamaktadır. Gasp suçu
işlemişlere tanınan indirim ve tefecilere yapılan ceza
artırımıyla Tefecilik yapmayın ama gasp yapabilirsiniz.
gibi bir anlam çıkmasına yol açmaktadır. Rüşvet suçunun af kapsamına
alınmasıyla, kamuda rüşvetin engellenmesi ve yolsuzlukla
mücadele nasıl yapılacak? Doğrusu, izaha muhtaçtır. Hele,
daha önceden tek başına olduğunda yatar cezası olmayan
Cumhurbaşkanına hakaret suçunun bu düzenlemeyle hapis yatar hâle
gelmesi, başlı başına, farklı fikirlere tahammülü
olmayan, baskıcı bir iktidar anlayışını
açıkça ortaya koyuyor.
Teklif hazırlanırken kezzap atan ile
tweet atan arasında bir ayrım yapılmamış, siyasal
iktidarın toplum yararına olmayan her türlü iş ve eylemini
eleştiren yurttaşlarımız için en güvenli liman olarak ceza
ve tutukevleri öngörülmüştür. Bu mantıkla hareket ederseniz, tabii,
ceza ve tutukevlerinde yer kalmaz.
Bakın, AKPnin iş başına
geldiği 2002de cezaevlerinde 57 bin yurttaşımız
bulunuyordu. On sekiz yıllık iktidarınız sonunda, bugün
cezaevlerimiz tıka basa dolu, hükümlü ve tutuklular vardiya usulüyle
yatıyorlar, tam 300 bin insan cezaevlerinde. Bu karşı
karşıya olduğunuz manzara, uyguladığınız
politikaların neticesidir. Öyle görünüyor ki on sekiz yıllık politikalarınız
insanımıza başka seçenek bırakmıyor. Gerçi, seçim
vaadi beş yılda 193 cezaevi yapmak olan bir anlayıştan daha
farklı bir perspektif beklenebilir mi o da ayrı bir konu.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi prensipte infaz indirimine karşı değildir ancak bu
yaklaşım, şiddet içeren suçlar dışındaki,
düşünce özgürlüğü kapsamındaki siyasal suçları da
kapsamalıdır. Gasp, darp, çıkar amaçlı suç şebekesi
kuranları, dolandırıcılık yapanları
bırakalım; düşüncesini açıklamak üzere tweet atanı,
halkın haber alma özgürlüğüne hizmet eden gazeteciyi
yaptığı haberden ötürü içeri tıkalım, CHP de buna
destek olsun. Bu, kabul edilebilir mi?
Sözlerime son verirken,
yaşadığımız şu günleri âdeta özetleyen bir
tır şoförünün, milyonlarca emekçinin duygularına tercüman olan
sözlerini tekrarlamak istiyorum: Ama beni virüs öldürmez, senin düzenin
öldürür.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerindeki ikinci söz talebi Sayın Abdullah Koçun.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, 65 milyon insan için
çıkarılan sokağa çıkma yasağı ne yazık ki
dün çok korkunç bir tabloyla karşı karşıya
bıraktı toplumu. Ne yapıldı? Bakın, 65 milyon
insanı ilgilendiren sokağa çıkma yasağında, o 65
milyon insanın seçmiş olduğu belediye başkanlarına ve
yerel yöneticilerine haber verilmeden bu sokağa çıkma olayı ilan
edildi. Bakın, bu aynı zamanda hangi tehlikeyi beraberinde getirdi?
Bu, sürü bağışıklığını da beraberinde
getirdi. Şimdiye kadar risk altında olan cezaevleri, emekçiler varken
şimdi toplumun tamamı risk altında.
Değerli arkadaşlar, bakın,
sağlıklı demokrasilerde parlamentolar uzlaşıyla karar
verilebilecek alanlardır ve demokrasinin alanlarıdır. Ne yazık
ki bu AKP Hükûmeti bu konuda kesinlikle herhangi bir adım
atmadığı gibi, iktidarın kendi eylemleriyle Parlamentonun
bütün işlevini yok sayarak her alanda olduğu gibi bu ceza infaz
yasasında da yine bu Parlamentoyu yok sayarak, uzlaşı aramayarak
yepyeni bir tabloyla karşı karşıya bıraktı
bizleri. Bakın, değerli arkadaşlar, bu özel aftır, özel af
olduğuna dair husus Anayasanın 87nci maddesinde ve Türk Ceza
Kanununun 65inci maddesinde çok nettir ve tarifi de çok açık bir
şekilde yapılmıştır. Buna rağmen ne yaptı bu
Hükûmet? Özel af değildir, tamamen bir kanun düzenlemesidir. demek
suretiyle, kanuna karşı gelmek suretiyle, Anayasayı yok saymak
suretiyle bu kanunu yine huzurlarınıza getirmiş
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu
düzenleme aynı zamanda cezaevleriyle ilgili, mahkûm olan kişilere
ilişkin disiplin cezalarını da düzenlemektedir. Bakın, bu
iktidar döneminde cezaevlerindeki kişilerin sayısı 5 misli
artmış bulunmaktadır. Cezaevlerinde olan uygulamalarda
çıplak arama, kelepçeli muayene, keyfî muamele, keyfî disiplin
cezaları, tecrit, izolasyon ve sağlık hakkına
erişememe, Adlî Tıp Kurumunun adaletsiz yaklaşımı
sonucunda insanların sağlık hakkından yararlanmaması
gibi birçok adaletsizlik ve hukuksuzluk olayıyla karşı
karşıya olduğumuzu çok net bir şekilde belirtmek istiyorum.
Bakın, cezaevlerinin alanları genişletiliyor bu 23üncü
maddeyle, ne yapılıyor? Mahkûm nereye gidiyorsa uygulama alanı,
disiplin alanları da onunla beraber gittiği yere kadar gidiyor.
Eğer mahkûm hastaneye gidiyorsa ceza uygulanacak, adliyeye gidiyorsa
aynı şekilde yapmış olduğu savunmadan dolayı
mahkemenin huzuruna çıktığı zaman, orada farklı bir
cümle kullandığı zaman yine bu disiplin cezasıyla
karşı karşıya gelecek.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hiç ilgisi yok,
ilgisi yok.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Kesinlikle bu madde bu
şekilde.
Peki, bu ne demek arkadaşlar? Bu, artık
mahkûmu nereye götürüyorsanız yani ceza almış olan kişiyi
nereye götürüyorsanız bu disiplin cezası da kendisini takip eder
durumdadır. Bakın, şöyle bir örnek vereyim size: Varsayalım
ki Millet Meclisinde bir komisyon kuruldu ve siz bir mahkûmu buraya getirdiniz,
ifadesini alıyorsunuz, ifadesi esnasında aksi bir
davranışta bulunması hâlinde yine bu alan Millet Meclisini de kapsayacak
tarzda genişletilmiş durumda. Bu neyi getiriyor? Bu, şu
uygulamayı beraberinde getiriyor: Bakın, adil yargılama
hakkının ihlalini beraberinde getirecek. Niye getirecek? Çünkü bu
kişinin aynı zamanda başka bir mahkemede bir yargılaması
varsa, bu yargılamasından dolayı mahkemenin huzuruna
çıktıysa, orada mahkemeye karşı koyduysa, kendini savunma
hakkını kullandıysa yine disiplin cezasıyla karşı
karşıya kalacağı aşikâr olan bir durumdur. Bu nedenle,
bu uygulamanın yerinde kullanılmadığını ve yasama
hakkına, adil yargılama hakkına aykırı olduğunu
biz burada belirtmek istiyoruz. Değerli arkadaşlar, peki buna ihtiyaç
var mıydı? Kesinlikle ihtiyaç yoktu çünkü binlerce insan cezaevinde
ve cezaevlerinin şu anda, mecbur, zorunlu olarak coronavirüs nedeniyle
rahatlatılması gerekiyordu. Buna ilişkin madde metinlerinin
önümüze getirilmesi gerekirken, maalesef, ayrımcılık
yapıldı ve getirilmedi. Bu nedenle de bizim bu maddeye kesinlikle
karşı olduğumuzu belirtiyoruz.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 23- 5275 sayılı Kanunun 37 nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Hükümlünün sağlık, eğitim ve
çalışma gibi nedenlerle geçici olarak kurum dışında
bulunduğu yerler de bu fıkranın uygulanması
bakımından kurum olarak kabul edilir.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Ankara Aksaray Denizli
Arslan
Kabukcuoğlu Ümit Beyaz Hüseyin Örs
Eskişehir İstanbul Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Altıntaşın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Teklifinin
23üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sokağa çıkma yasağı uygulanan
bugünlerde evine ekmek götürmekte zorlanan pek çok vatandaşımız
var. Bunlardan bir grup da bana ulaştı. Bunlar: Millî Eğitim
Bakanlığıyla sözleşmeli çalışan 120 bin
taşımalı eğitim servis esnafları. Okulların
kapanması nedeniyle Bakanlıktan ödenek alamıyorlar ancak
bandrol, trafik sigortası, muayene ücreti, oda aidatı gibi
masraflarını yıllık olarak ödemek zorundalar. Millî
Eğitim Bakanlığımızı bu
esnafımızın sorunlarıyla ilgilenmeye ve bu konudaki
yetkilileri göreve davet ediyorum.
Kanun teklifinin 23üncü maddesi, hükümlünün
duruşma, sağlık, eğitim ve çalışma gibi
nedenlerle geçici olarak ceza infaz kurumu dışında
bulunduğu yerlerde, disipline aykırı eylemleri yahut disipline
aykırı sözleri nedeniyle yaptırımlar uygulanmasına
olanak sağlanmakta. Muhalefet şerhimizde Komisyon üyesi
arkadaşlarımızın belirttiği gibi, yargılama ve
duruşma esnasında disiplini tesis edecek olan merci hâkimdir.
Dolayısıyla bu konunun infaz dışında olması
gerekir. İnfazda disiplin müessesini bırakmak istismara yol açar, bu
nedenle bu maddeye katılmıyoruz. Maddenin muhalefet şerhimizdeki
gibi değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, burada bizim afla
uğraşıyor olmamız aslında içler
acısıdır. Daha önceki konuşmamda belirttiğim gibi af,
doğru işlemeyen, adil olmayan hukuk düzenlerinin bir sonucudur. Bu
afla biz, affa uğrayacaklar arasında varsa mağdurların bir
kısmının hakkını teslim edeceğiz. Eğer
hukukta bir aksama görüyorsak yapmamız gereken, gündelik çözümler üretmek
değildir. Öncelikle hukuk sistemini düzeltmek gerekir, insanların
neden suça bulaştığını araştırmak gerekir.
Ekonomik olarak, sosyal olarak gerekli düzeltmeleri yapmak ve halkı suça
bulaşmaktan da kendilerine karşı suç işlenmesinden de korumak
gerekir.
Biliyoruz ki cezaevleri kapasitelerinin üzerinde dolu.
Birçok mâhkumun nöbetleşe uyuduğunu da duyuyoruz. Açık
kaynaklardan edindiğimiz verilere göre Türkiyede 353 cezaevi var,
bunların toplam kapasitesi 218 bin. Tutuklu ve hükümlü sayısı
kaç? 2019 Kasım ayında 286 bin. 100den fazla inşaat hâlinde
hapishane var. Yeni hapishaneler inşa ederek suçu bitiremezsiniz,
halkı da koruyamazsınız. Yozgat Vekiliniz gibi, cezaevi
yapıp bacasız fabrika yaptık diye övünemezsiniz. Bu doluluk
oranı mahkûmlar açısından da korkutucu, buralarda tedbir almak
gerekir elbette. Hükümlülerin de beden ve ruh
sağlığını koruyacak olan devlettir. Özellikle corona
salgını sürecinde bu korumaya çok özel önem vermeliyiz.
Değerli arkadaşlar, af, adaletsizlik
duygusu yaratmamalıdır. Düşünün, bir hükümlü işlediği
suç için cezasını çekmeye devam ederken, bir başka hükümlünün
cezasının kalkmasını adalet olarak değerlendirebilir
mi? Bunu kendisine karşı yapılmış bir zorbalık,
bir zulüm olarak görecektir. Siz birini kazanmak isterken, bir diğerini
kaybedeceksiniz. Devlet adildir, devlet taraf tutmaz; vatandaşa öncelikle
bunun hissettirilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyet
ilanından Rahşan affına kadar kapsamları birbirinden
farklı 48 af çıkmış, Rahşan affıyla birlikte
bunların 7 tanesi genel af. AK PARTİ iktidarında da genel aflar
kadar kapsayıcı olmasa da çıkan aflar var. Mesela, Ağustos
2016da çıkan ve yaklaşık 38 bin kişinin tahliye
olacağı öngörülen bir yargı düzenlemesi mevcut. Aynı
şekilde, önce Nisan 2012de çıkan fakat cezaevlerini yeterince
boşaltmadığı için Ocak 2013te üzerinde tekrar düzenleme
yapılan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanundaki değişiklik; bundan sonra da Ağustos 2015te
yönetmelik yine değişmiş ve gazetelere örtülü af olarak
yansıyan bu durumla cezaevlerinin boşaltılması
amaçlanmıştır.
Sözlerimi toparlayacak olursam affın
çıkarılması belki kendi tanımımızla kader
mahkûmları için iyi olabilir fakat bunu af yerine hukuki düzenlemelerle
sağlamak daha makuldur. Örneğin, uzun tutukluluk sürelerini
kısaltarak ve tutuklu sayısını azaltarak işe
başlayabilirsiniz. Önemli olan, afların adil olmasıdır.
Son olarak unutulan bir konuyu hatırlatmak
istiyorum: Bizim 2,5 milyar dolar ödeyerek satın
aldığımız S-400ler ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Altıntaş
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Sayın Millî
Savunma Bakanımızın kulakları çınlasın, hani
nisanda kurulacaktı? Ne S-400 alalım ne Patriot alalım, kendi
mühendislerimizle kendimiz yapalım. dediğim için beni
Savunmasız Türkiye istiyor. diye niteleyen gazeteci arkadaş nerede,
neden konuyu takip etmiyor?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 4 önerge olması lazım. 4 önerge var.
BAŞKAN 3 önerge var.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Söz istiyorum.
BAŞKAN Okuyun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Alpay
Antmen Zeynel Emre Süleyman Bülbül
Mersin İstanbul Aydın
Turan
Aydoğan Saliha Sera
Kadıgil Sütlü
İstanbul
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş
Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha Gülüm Murat Çepni
Mersin İstanbul İzmir
Serpil Kemalbay Pekgözegü Mehmet
Ruştu Tiryaki
İzmir Batman
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 4 önergemiz var. Önergemizin işleme alınmasını
talep ediyoruz.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, dinliyorum.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 4 önergemiz var. Bizim önergemizin de işleme
alınması gerekiyor.
BAŞKAN Şöyle, ben bir açıklama
yapayım bu konuda.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Tabii, lütfen.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, İç Tüzükün 91inci maddesinin temel kanun olarak
görüşülmesine karar verilen tekliflerde önerge sınırına,
İç Tüzükün 87nci maddesinin ise önergenin verilme zamanına
ilişkin belirlemeyi yaptığına, 207 sıra
sayılı Kanun Teklifi Başkanlıkça
dağıtıldıktan sonra 24üncü madde üzerinde 2 milletvekili
önerge verdiği için temel kanun olarak görüşülmesinde karar verilen
teklif üzerinde iki önergenin işleme alınabileceğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN İç Tüzükün 91inci maddesinin
ikinci fıkrasında Milletvekilleri ve esas komisyon
değişiklik önergeleri verebilir. Milletvekilleri tarafından
Anayasaya aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge
verilebilir. Ancak, her siyasî parti grubuna mensup milletvekillerinin birer
önerge verme hakkı saklıdır. denilmektedir. Bu hüküm, temel
kanun olarak görüşülmesine karar verilen tekliflerde önerge
sınırına dair belirleme yapmaktadır. Önergenin verilme zamanına
ilişkin belirlemeyi ise İç Tüzükün 87nci maddesinin ikinci
fıkrasının ilk cümlesi yapmaktadır. Değişiklik
önergeleri kanun tekliflerinin basılıp
dağıtılmasından itibaren Başkanlığa
verilebilir. Dolayısıyla, bir kanun teklifi
bastırılıp dağıtıldıktan sonra
milletvekillerince önerge verilebilmekte ve bunlar veriliş
sırasına göre temel kanun veya normal görüşme usulüne göre
sıradan işleme alınabilmektedir.
207 sıra sayılı Kanun Teklifi
Başkanlıkça dağıtıldıktan sonra 24üncü madde
üzerinde 2 milletvekili önerge vermiş bulunduğundan temel kanun
olarak görüşülmesinde karar verilen bu teklif üzerinde şu aşamada bu 2 önergeden fazla milletvekili
önergesini işleme alma imkânı bulunmamaktadır.
ERKAN BAŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, söz kullanabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum sizi.
ERKAN BAŞ (İstanbul)
Mikrofonu açar mısınız.
BAŞKAN Buyurun dinliyorum.
Kayıtlara geçiyor, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Erkan
Başın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle
ilgili önergeler üzerinde yaptığı işlemin İç Tüzük
hükümlerine aykırı olduğuna ve usul tartışması
açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ilgili 2 maddeyi biz de arkadaşlarımızla dikkatlice
inceledik, verilen önergeleri de Başkanlık Divanına önergemizi
sunduğumuzda, Başkanlık Divanındaki size yardımcı
olan arkadaşlarla inceledik.
BAŞKAN Kanunlar Kararlar personelimiz, evet.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Kanunlar
Kararlardan arkadaşlarla inceledik. Verilen önergeler, kanun teklifi ilk
verildiğinde henüz temel kanun olmasına karar verilmeden önce
verilmiş önergeler. Salı günü saat dokuzda 2 önerge verildiği
kayıtlarda gözüküyor, bu doğrudur, fakat salı günü saat 16.45te
başlayan Genel Kurul oturumunda temel kanun olarak görüşülmesi karar
altına alındığı andan itibaren o önergeler işleme
sokulamaz. Dolayısıyla şu anda zaten siz de okurken dediniz
ki:3 tane önerge var. Bu 3 önerge de siyasi parti gruplarına ait
önergeler, milletvekillerine ait önergeleri okumadınız zaten.
Okumadığınız için şu anda bizim verdiğimiz
önerge, işleme alınması gereken bir önergedir.
BAŞKAN Şöyle: Grupların zaten
önerge hakları saklı olduğu için görüşmeler esnasında
da verilebiliyor
ERKAN BAŞ (İstanbul) Doğrudur, ben
de onu söylüyorum, Sayın Başkan
BAŞKAN Kanunlar Kararların
yapmış olduğu uygulama, İç Tüzük hükümlerine uygundur.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Hayır,
Sayın Başkan, değildir.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Hayır, değildir, Sayın Başkan.
BAŞKAN Uygundur, Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, değildir.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, o zaman bir talebimiz var. İç Tüzük 63e göre, bu
tavrınızla ilgili usul tartışması açmak istiyoruz.
BAŞKAN Usul tartışması açmaya
gerek görmüyorum.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Usul
tartışması açmaya gerek vardır efendim.
BAŞKAN Gerek yoktur.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, İç Tüzüke aykırı davranılıyor şu
anda, bizim bir talebimiz var
BAŞKAN İç Tüzükle ilgili bir
tartışma açmayı gerekli görmüyorum.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, eğer önerge varsa onları işleme almanız
gerekiyor. Sayın Başkan, o 2 önergeyi niye işleme
alıyorsunuz o zaman? Hayır, yanlış bilgilendirmede
bulunuyor Kanunlar Kararlar.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Size vaktinden önce verilen dilekçeleri işleme koyuyorsunuz, temel kanun
kararı alındıktan sonra o dilekçeleri kabul ediyorsunuz.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, usul tartışması
Sayın Başkan, bir milletvekilini de
Kanunlar Kararlar kadar dinleseniz.
Sayın Başkan, bakın iki şey
söylüyorum, rica ediyorum. Birincisi, siz dediniz ki 24üncü madde üzerinde 3
önerge vardır. Bu 3 önerge de siyasi parti gruplarına ait
önergelerdir. Dolayısıyla milletvekillerinin
BAŞKAN Sayın Baş
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bitirebilir miyim.
BAŞKAN Tabii ki buyurun.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Milletvekillerinin
2 önerge verebilir hakkını şu anda işleme almıyorsunuz
zaten, birincisi bu.
BAŞKAN Bu önergeler, bakın
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bitirebilir miyim.
BAŞKAN
İç Tüzükün 87nci maddesine
uygun bir biçimde verilmiştir.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Doğrudur,
doğrudur.
BAŞKAN
ve Kanunlar Kararlara
ulaşmıştır
ERKAN BAŞ (İstanbul) Doğrudur.
Şu anda işleme almadınız.
BAŞKAN
ve Başkanlık Divanı
olarak da bunun dışında bir işlem yapma şansım
yok.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bitirebilir miyim. Sayın Başkan
Sayın Başkan
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, gerekçe anlatıyor arkadaşımız,
lütfedip dinler misiniz.
BAŞKAN Sayın İslam, dinledim zaten.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Hayır, dinlemiyorsunuz, lafını bitirmedi daha.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
bakın, gerekçemi söylüyorum. Diyorum ki siz zaten milletvekillerinin
verdiğini iddia ettiğiniz önergeleri işleme almadınız.
BAŞKAN İddia etmiyorum, ben
milletvekillerinin verdiğini söylüyorum. İddia etmek farklı
bir kavram.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Peki.
Verdikleri önergeleri işleme
almadınız. Neden işleme almadınız? Çünkü temel kanun
olduğu andan itibaren onlar kadükleşti. Siz de işleme almayarak
doğru bir şey yaptınız. Eğer bu değilse
BAŞKAN Kadük olmuyor işte. Yani sizinle
o bir yorum farkıdır, kadük olmuyor.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Peki, tamam.
Sayın Başkan, bu sizin yorumunuza
ilişkin de İç Tüzük 63üncü madde diyor ki: Sayın Başkan
uyarılır ve usule ait konular diğer işlemlerden önce
konuşulur.
Ben burada bir talepte bulunuyorum, İç Tüzüke
uygun bir talepte bulunuyorum. Siz bunu yorumluyorsunuz. Yorumunuza saygı
duyuyorum. Başkanlık makamının yorum hakkı vardır
fakat İç Tüzüke göre, yorum yaptığınız konuda usul
tartışması açılmak durumundadır. Açılır.
diyor İç Tüzük.
BAŞKAN Sayın Baş, müsaade eder
misiniz.
Bakın, 91inci madde üzerinden gidiyorsunuz
ERKAN BAŞ (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
ama 91inci maddeye geldiğinizde
şunu söylüyor: Diğer hükümler saklıdır. Diğer
hükümler saklıdır. diyerek yani 87nci madde ortadan kalkmıyor
ve bu işlem de bu şekliyle yerleşmiş bir teamül olarak
ERKAN BAŞ (İstanbul) Değil.
BAŞKAN -
İç Tüzük 87nci madde hükmü
doğrultusunda uygulanıyor.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, yorum yapma hakkınıza ben saygı duyuyorum.
Yorum yapabilirsiniz.
BAŞKAN Ben yorum yapmıyorum.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Yorum
yapıyorsunuz.
BAŞKAN Benim yaptığım yorum
değil.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ben diyorum ki bu
yorum usul açısından tartışmaya muhtaç bir yorumdur.
İç Tüzük de bana bu hakkı veriyor.
BAŞKAN Divan bununla ilgili olarak bir yorum
yapmıyor.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben başka bir şey mi söylüyorum? Ben İç Tüzüke
dayanarak diyorum ki siz 2 önergeyi işleme almayarak doğru
yaptınız. Onları almadınız çünkü temel kanundan önce
verilmişti.
BAŞKAN Ondan dolayı değil. Ondan
dolayı değil.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Şimdi
yapılması gereken şey usul tartışması
açmaktır. Bundan daha doğal ne olabilir?
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru
yaptığı şeyde niye usul tartışması açsın
ki?
ERKAN BAŞ (İstanbul) Benimkini kesiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, usul
açması kesin, onda hiçbir şüphe yok.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, usul tartışması, lütfen... En azından usul
tartışması zorunludur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Usul tartışması
konusunda, yani biz bu işi öğrenmeye gayret ettiğimizde
üstatlarımızdan ve bu konuyu bilen kıdemlilerimizden, usul
tartışmasının açılmasının en meşru
hâlini tarif eden bir tartışma içindeyiz. Bakın, bazen
açılamaz ama burada usul
Yani çok açık, maddede bir eksiklik var,
orada bir talep var. Sizin bu konuda bir yorumunuz var.
BAŞKAN Sayın Özel, yerleşik
uygulamanın ne olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir uygulama olamaz ki daha önce
BAŞKAN Bu kadar tecrübeli bir
milletvekilisiniz ve İç Tüzüke de uygun şekilde bir işlem tesis
ediyoruz ama illaki usul tartışmasıysa
ERKAN BAŞ (İstanbul) Lütfen
Lütfen
BAŞKAN
açıyorum usul tartışmasını.
Lehte, aleyhte?
ERKAN BAŞ (İstanbul) Aleyhte söz
istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo Başkan!
ERKAN BAŞ (İstanbul) Aleyhte
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte
RECEP ÖZEL (Isparta) Lehte
BAŞKAN Tamam. Lehte Ramazan Can, lehte Recep
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte
BAŞKAN Aleyhte Erkan Baş
Aleyhte
Cihangir İslam mı yoksa Özgür Özel mi?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Özgür Bey konuşsun, bizim adımıza Erkan Bey konuşuyor
zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
BAŞKAN Aleyhte Özgür Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önce lehte
başlayacaksınız.
BAŞKAN Evet.
Usul tartışması üzerinde lehte ilk
söz talebi Sayın Ramazan Canın.
Buyurun Sayın Ramazan Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
24üncü maddesiyle ilgili önergeler üzerinde yapılan işlemin İç
Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Başkanım,
tavrınızın lehinde olduğumu beyan etmek istiyorum.
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz
Rica ediyorum... Ben bile duyamıyorum ya, siz oradan neyi duydunuz da
bağırıyorsunuz, ben bunu anlamıyorum.
Sayın Can, başlayın lütfen
RAMAZAN CAN (Devamla) Ayrıca Sayın
Başkanım, 63üncü madde usul tartışmasına
değiniyor. (Gürültüler)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Hiç olmazsa teröristleri
savunmuyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Teröristleri
savunan sensin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim? Teröristi savunan mı
var burada?
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Veli Ağbaba
savunuyor.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Usul
tartışmasında eğer açık bir şekilde teamül,
İç Tüzük ortaya hüküm koymuşsa bu konuda
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin,
bakın, yani kendi milletvekiliniz konuşuyor, bir şey açıklamaya
çalışıyor usul tartışması üzerinde.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş)
Oradan, en arkadan bağırıyorlar.
BAŞKAN Bağırsınlar. Her
bağırtıya cevap vermek gerekmiyor.
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) Gündemi yöneten başkan
vekilinin, usul tartışması açılabilmesi, İç Tüzükle
ilgili bir hükmün ya da bir hakkın uygulanmaması noktasında
-haklı olabilir, haksız olabilir- tavrına yöneliktir. İç
Tüzükte gerek teamül gerekse Meclis çalışmalarında
yerleşmiş bir hakla ilgili usul tartışması açmaya
kalkmak hakkın kötüye kullanılmasıyla alakalıdır ki
burada Meclis Başkan Vekilinin bunu işleme koymaması da
gerekirdi.
TUMA ÇELİK (Mardin) Her istediğinizi
yapın.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Diğer taraftan, kanun,
lafzıyla ve ruhuyla temas ettiği bütün meselelerde meridir. Bir
hakkın sırf ızrarını kanun himaye etmez. Bir
hakkın kötüye kullanılması emsal de teşkil etmez, o
ayrı bir konu. Diğer taraftan, şu anki görüşmüş
olduğumuz kanun, 207 sıra sayılı Kanun Teklifi, temel
kanundur. Grup önerimizde ve Genel Kurul takdiriyle temel kanun
vasfını haiz olmuştur. Temel kanun görüşmeleri devam
ederken verilen önergeler sabittir. Grupların önergeleri vardır,
gruplar önergeleriyle ve bu hakları doldurmuştur.
Dolayısıyla burada önerge verilemez. Meclisin yerleşik
teamüllerine göre önerge hakkı dolduğundan dolayı bu önerge de
işleme konulamaz, Başkanın tavrı yerindedir. Ayrıca,
87nci maddeyle de temel kanunla ilgili maddeyi birlikte değerlendirmemiz
lazım. Gerek İç Tüzükün lafzı gerekse ruhu bu noktada
açıktır. Meclis Başkan Vekilimizin tavrı yerindedir. Bu
tavrı destekliyor, Genel Kurulun takdirine sunuyorum.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, usul tartışması
üzerinde ikinci söz talebi, aleyhte, Sayın Erkan Başın.
Buyurun Sayın Baş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kanun
yapmak ciddi bir iştir. Bakın, bazen bir önergede bir virgülün yeri
değişir, insanlar mesela on yıl sonra emekli olurlar. Bazen bir
önergede bir virgülün yeri değişir şu anda
tartıştığımız gibi bir kanunda binlerce insan
cezaevine girer, binlerce insan cezaevinden çıkar. O yüzden dikkatle
tartışmamız gerekiyor ve bir kere, temel olarak bütün milletvekillerinin
mümkün olduğunca bu kanun yapım sürecine katılmasının
yolunu açmak lazım, bu bir.
İkincisi, bakın, bizim İç Tüzükümüz,
daha önce burada defalarca dile getirdik, esas olarak çoğunluğu
koruyan ve siyasi parti grupları temelli bir İç Tüzüktür.
Milletvekilini, aslında her birimizi, tek tek de savunan bir İç Tüzük
değildir, bunun değişmesi gerekiyor ama değişene kadar
da mevcut İç Tüzükü olabildiğince katılımcı,
olabildiğince buradaki her milletvekilinin söz hakkını savunan
bir biçimde yorumlamamız gerekiyor.
Şimdi ne oldu? Bakın, rica ediyorum,
hepinizden tek tek rica ediyorum. 87nci maddeyi ve 91inci
maddeyi -konumuz bunlar- okuyun.
Şimdi, 87nci
madde diyor ki: Her madde için milletvekili 7 önerge verebilir. Her siyasi
parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı
saklıdır. Ancak bu hak, ilgili siyasi parti grubunca
kullanılmazsa diğer milletvekilleri kullanabilir. 87 bunu diyor.
Siyasi partiler kullanmazsa diğerleri kullanır. 91 ne diyor peki? 91
diyor ki: 2 önerge verilebilir sadece -önerge sayısını
azaltıyor- ancak her siyasi parti grubunun da önerge verme hakkı
saklıdır. Şimdi, biz bu İç Tüzükü yazanlara cahil cühela
mı diyeceğiz? Niye birincisinde milletvekillerine partiler
kullanmazsa diyor da, ikincisinde partilerin hakkını koruyor?
Milletvekiline vermiş, partilere de ayrıca hak vermiş;
şimdi tartıştığımız şey bu.
Dolayısıyla
temel kanun dediğiniz anda düşürdüğünüz için, yani 7den 2ye
düşürdüğünüz için bunu temel kanun yaparak, İç Tüzük, gruplara
karşı milletvekilini korumaktadır. Dolayısıyla bir
kere İç Tüzükün açık bir hükmü var, 2 önerge işleme
alınması gerekir. Siz ne yapmışsınız, bakın,
belki birçoğunuz bilmiyorsunuz kanun ilk geldiği anda, salı günü
sabah dokuzda AKP milletvekilleri, maalesef kapatma önergesi dediğimiz,
yani başkası önerge vermesin diye kendisi önerge vererek
başkalarının söz hakkını kısıtlamak için,
kullanmayacağı bir değişiklik önergesini veriyor, Bunu
kapatalım. diyor. Ama bu sefer eksik bir şey
yapmışsınız, temel kanuna siz verdikten sonra
dönüştüğü için daha önce verilmiş önergeler işlemden
düşer çünkü 7 önerge hakkı var diğerinde, burada 2 önerge
hakkı var. Orada 7 önerge verilse ne olacaktı temel kanun olarak?
Temel kanun kararı alındığında
sıfırlanır ve tekrar başlar. O yüzden biz, temel kanun
kararı alındıktan sonra
Arkadaşlar, bir
de, bakın, beş ayrı siyasi fikre sahip milletvekili, sadece bir
katkı koyabilmek için güçlerimizi birleştirmişiz, bir araya
gelmişiz. Ya, bu Parlamento tarihinde ilktir, o yüzden daha önce
örneği yok. Ya, teamüller böyleydi, şöyleydi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN BAŞ
(Devamla) Başkanım, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN BAŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, biz burada söz hakkı
almak için nasıl büyük bir mücadele veriyoruz, beş dakika için
beş gün kavga ediyoruz, beş dakika için on beş gün, yirmi gün
Tüzükü virgülüne
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) Biz size söz vermiyor değiliz Sayın Erkan Baş.
ERKAN BAŞ
(Devamla) Özlem Hanım, mesele sadece ben değilim, Parlamentodaki
bütün arkadaşlar. Bakın, bizim önergemizin altında 3
bağımsız milletvekilinin, 2 farklı siyasi partiden milletvekilinin
imzası var; bunun hiç mi kıymeti yok ya? 5 tane farklı görüşün bir araya
geldiği bir önerge var, bunu işleme bile almayacağız demek
kabul edilebilir bir şey değildir.
Son olarak şunu söylüyorum: Parlamento
konuşulan yerdir, parlamento tartışılan yerdir. Ne
yaparsanız yapın, biz, burada mutlaka konuşacağız; ne
yaparsanız yapın, halkın sesi bu kürsüde de yerini bulacak
diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Lehte olmak üzere, ikinci söz
Sayın Recep Özelin.
Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Başkanlık makamının bu
usul tartışması açmadaki tavrını, daha önceki
uygulamasını, haklı gördüğümü belirtmek istiyorum. Evet,
görüşmekte olduğumuz yasa bir temel yasa. Yasalar Meclis
Başkanlığına sunulduktan, Komisyondan geçtikten sonra, basılıp
dağıtılma aşamasından itibaren milletvekillerinin
değişiklik önergesi verme hakları var. Nitekim bu yasayla da
ilgili değişiklik önergeleri Meclis Başkanlığına
sunulmuş, gerek bizim partiden gerek diğer partilerden bütün
milletvekili arkadaşlarımız bu haklarını
kullanmışlardır. Ama daha sonra bu ilgili yasa Genel Kurulda
temel yasa olduğu zaman bu önergelerin hepsi işlemden kalkıyor.
Ama işlemden kalkması, bu 91inci maddedeki diğer hükümler
saklıdır hükmünü ortadan kaldırmıyor. 87nci maddedeki
İç Tüzük hükmü de verilmiş olan temel kanunlardaki bu önerge
sayısını da mahdut, sınırlı hâle getiriyor.
Şimdi, bütün grupların ikişer tane
önerge verme hakkını kaldıran bir hüküm değil, daha da
genişleten bir hüküm değil. Bizim, bu uygulamayı temel kanundaki
87nci maddeyle birlikte yorumlamamızdaki amaç ne? Yasalarda verilen
önerge sayısını sınırlandırmak. Eğer bu
sınırı, bugünkü uygulamaları yapmamış olsak, her
bağımsız milletvekilinin çıkıp burada değişiklik
önergesi var dersek bu yasaları geçirme imkânımız olamaz.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
5
ERKAN BAŞ (İstanbul) 5
RECEP ÖZEL (Devamla) Elbette ki bütün kesimlerin
katkısını almak, bütün kesimlerin burada değerlendirmesini
almak hepimizin ortak amacıdır. Muhalefet, bütün siyasi partiler,
kendilerine tanınmış hakları kullanmıştır.
Diğer milletvekillerini, bu, 87nci madde kapsamında
sınırlandırdığı için, verilmek gibi,
genişletmek gibi bir anlam Meclisin çalışmamasını
Mecliste daha çok yani 20 milletvekili, 100 milletvekili olan bir gruba 1 tane
önerge verdireceksiniz -ve bunu bütün gruplar da kullanmış- daha
sonra
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Yanlış söylüyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Devamla) Hiçbir grubu olmayan siyasi
partinin, 1 tek milletvekilinin 1 önerge vermesini de burada sizin takdirinize
bırakıyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İç Tüzükü
bilmeden konuşuyorsunuz, İç Tüzüke hâkim değilsiniz.
RECEP ÖZEL (Devamla) Size, bağımsız
milletvekillerimize keşke İç Tüzük mümkün kılsa da daha fazla
söz hakkı verilmiş olsa ama hepimiz İç Tüzükle de
bağlıyız.
Burada Başkanlık makamının göstermiş
olduğu tavır yerindedir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Hep siz konuşun!
BAŞKAN Aleyhte ikinci söz Sayın Özgür
Özelin.
Sayın Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birincisi şu: Bu İç Tüzük,
bağımsız milletvekillerini ve grubu olmayan partilerin
milletvekillerini görmeyen bir İç Tüzük; sorunun esas temeli bu.
Demokratsak, eşitlikçiysek, adilsek bu konunun üstüne eğilmemiz
lazım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tamam, burası
doğru, buna katılıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ancak bu İç Tüzükün
temel kanun maddesi
Ki iktidar partisi tarafından hiçbir kanun artık
normal bir kanun olarak görüştürülmediği için bu dönem milletvekillerimiz
temel kanun görüşmesini gerçek kanun görüşmesi sanıyorlar. Allah
aşkına, bir tane 5-10 maddelik bir kanunu normal görüşelim de
milletvekilleri bir kanun nasıl görüşülür onu bir yaşasın.
Bu kanun normal, hak ettiği gibi görüşülseydi her madde üzerinde 7
önerge hakkı vardı, ayrıca partilerin hakkı saklı. Bu
ne demek? 7 farklı milletvekili önergelerle doldurmuşsa burayı,
partiler söz söylemekten eksik kalmasın diye verilmiş bir güvence. Bu
güvenceyi milletvekilinin önerge verme hakkını ortadan kaldıran
bir şey diye okumak da neyin nesi?
Ve çok net bir durum var ortada, Adalet ve
Kalkınma Partisi kendi kendine suçüstü yakalanmış. Biraz önce
gittim, sordum Kanunlar ve Kararlara; kapatma önergesi vermişsiniz yani bu
hak kullanılmasın diye. Ne zaman verdiler dedim; Kanun
görüşülmeye başlamadan önce. Kaç tane verdiler dedim; 2. E, kanun
görüşülmeden önce bunun temel kanun olacağını ve bunu
Meclisin kabul edeceğini nereden biliyorsunuz? Temel kanunu kapatacaksan 7
önerge verecektin, o zaman o kapatma önergesi değil. Bir an için Recep
Özelin biraz önce söylediği gibi bu kapatma önergelerinin de
düştüğünü kabul edersek zaten böyle bir önerge yok, bu hakkı
bağımsız milletvekilleri kullanır. Yok, düşmedi. diyorsanız,
bakın Recep Özel Düştü. diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya 87ye göre düştü
YUSUF BAŞER (Yozgat) O hâlde devam etsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama Bunlar düşmedi.
diyorsanız bile an itibarıyla çektiğiniz
anlaşılıyor ki Sayın Başkan, gruplara
yolladığı önerge föyünde bize, sizin önergelerinizi
yollamadı, yok fotokopisi.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ve okurken de 3 tane önerge
var. dedi. Bu durum şunu gösteriyor ki siz kapatma önergeleriniz ya Recep
Özelin yorumladığı gibi düşmüş, eğer
Düşmedi. diyorsanız, çekmişsiniz ki gelen önerge paketinde
yok. Boşalan yere de Sayın Erkan Başın verdiği önerge
doldurulmuş, o doldurulan yerdeki söz hakkı anasının ak
sütü gibi helaldir, bunu vereceksiniz arkadaşlar.(CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Bunu vermezseniz, kanun tanımazsınız;
bunu vermezseniz, çoğunluk gücünü Anayasanın üstünde
tutarsınız; bu sözü vermezseniz Anayasayla bağlıyız
diyorsunuz ya bağlıyız ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Açalım da, tamamlayın siz
de.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Anayasaya göre yemin ederim,
Anayasaya göre milletvekili olurum, bu haktan kazanılan özlük
haklarından yararlanırım, dokunulmazlıktan
yararlanırım ama Anayasayı da onun verdiği ödevle Meclisin
kendini yönetmek için yapılmış İç Tüzükü de saymam. Ben
çoğum, kapattım. Kapatmamışsın. Düştü diyor
veya kapattı, daha sonra çekmişsin, çekilmiş yere de adam
vermiş hakkını, okumuş, anlamış, doğru bir
iş yapmış.
Şimdi, Başkan, size düşen bu durumda
bu hakkı kullandırmak. Zaten bütün kanunlarda şeyleri yok, 5
farklı milletvekili, dört farklı partiden bir araya gelmiş, 2si
bağımsız ve diyor ki: Bir söz hakkı. bunu çok görmeyin.
Sonra, siz de İç Tüzüke göre kapatma hakkı falan kullanacaksanız,
usulüne göre uygular, usulüne göre çekersiniz. Bu durumda suçüstü var, bu
durumda doğmuş bir hak var, verilmelidir Sayın Başkan. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İç Tüzük 91e
baktığınızda açık olarak İç Tüzük 87deki
diğer hükümler saklıdır. diyor, İç Tüzük 87nin hâlâ
geçerli olduğunu ortaya koyuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, 2
önergeyi işleme almanız lazım.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Almıyorsunuz.
BAŞKAN - Müsaade edin
Ben gerekli açıklamayı yaptım, ilave
olarak önergelerinizin düşmesi diye bir şey söz konusu değildir.
İkide iki değil, diyelim ki, 7 önerge verilmiş olsaydı bile
geliş sırasına göre ilk gelen 2 önerge buraya
taşınır, geri kalan 5 önerge düşerdi ki uygulama da bu
şekildedir. Şu anda da bu önergeler Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığına verilmiştir. Açıklamayı da daha
önce yaptık, tutumumda da bir değişiklik yoktur.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Turan Aydoğanın
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
(HDP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) O zaman 2 önergeyi
işleme almanız lazım
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, buyurun.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 2 önergeyi işleme almanız lazım, almıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önergeyi işleme alacak
mısınız?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, göz göre göre hak yiyorsunuz, hak.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, göz göre göre hak yiyorsunuz, ya!
(HDP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın Aydoğan, kürsüye
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -Bir dakika Sayın
Başkanım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Nasıl
konuşayım!
BAŞKAN Sayın Aydoğan, buyurun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Efendim, sorunu
çözün ondan sonra söz alayım.
BAŞKAN Sayın Aydoğan, buyurun kürsüye.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Böyle bir
şey olmaz ya.
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, konuşma
hakkınızı kullanmayacak mısınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşacak
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hayır,
kullanacağım ama bu koşullarda değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Çözsün ondan
sonra konuşurum. Bu gürültüde nasıl konuşacağım?
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi bakın, bir usul tartışması açılıyor
ama usulen
BAŞKAN Arkadaşlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -Sayın Başkanım,
bakın, usul tartışmasının adı usul
tartışmasıdır. Usulen görüşülmüş değildir.
BAŞKAN Usulen görüşmedik, gayet
açık görüştük ve gayet açık olarak da fikirler ortaya
konulmuştur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şu sorunun cevabı yok. Bize, gruplara yollanan önerge setinde yer
almayan önergelerin varlığını sürdürdüğünü nasıl
iddia edebilirsiniz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Onları dinledik biz
zaten ya, dinledik burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çekmişler demek ki yoksa
niye yollamadınız? Olmayan önergeye
Bakın
BAŞKAN Önergeler Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığına teslim edilmiştir, önergeler
buradadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın Sayın
Başkan
Bak... Özür dilerim, bakınız: Ya önergeleri
çekmemişler, bir usul hatası var, bize
dağıtılmıyor ya da önergeler çekilmiş, siz
çekilmemiş gibi muamele yapıyorsunuz; bu, doğru değil,
eşitlik değil. Bir ara talep ediyoruz, ara; görüşelim bunu.
BAŞKAN Görüşürüz, müsaade edin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
ara verin. Bakın, havalandırma saati de geldi geçti.
BAŞKAN Müsaade edin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizi çağırın,
görüşelim.
BAŞKAN Tamam,
çağıracağım, müsaade edin Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
BAŞKAN Bırakın da
zamanını ben takdir edeyim.
Sayın Aydoğan, buyurun lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, bir dakika
Sayın Başkanım, bakın
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Benim Grup
Başkan Vekilim konuşuyor, beni niye çağırıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, bu konuyu
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Grup
Başkan Vekilim konuşuyor, beni oraya çağırıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Özelle
konuşmamız bitti.
Sayın Aydoğan, bir müsaade edin de ne
yapacağımı ben bileyim! Benim nasıl davranacağıma
siz mi karar vereceksiniz?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İyi de
Sayın Özel konuşurken beni çağırıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
müsaade ederseniz, bakın, şunu söylüyorum: Zaten havalandırma
saati geldi geçti. Bir on dakika
Belki ben konuşmacımı
çekeceğim.
BAŞKAN Sayın Özel, müsaade eder misiniz?
Saat 19.00da ara vereceğim, müsaade edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şu konuyu içeride konuşalım. Bakın, büyük bir hukuksuzluk
var.
BAŞKAN Müsaade edin, ben planlamayı
yapmışım; 19.00da ara vereceğim, müsaade et.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, önergeyi işleme almadınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, kanunsuzluk,
sahtecilik. Ya, önergeler bize gelmedi, nasıl çekiyorlar?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Önergeler yok ki!
RECEP ÖZEL (Isparta) Daha önce CHPnin önergesiyle
konuşuyorlardı, şimdi ne değişti de bugün böyle
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ya, önerge yok!
RECEP ÖZEL (Isparta) -
önergenizi
imzalattırıyordunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, müsaade eder misiniz
lütfen?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Yani sizi çağıracağım,
kürsü arkasında konuşacağız diyorum, daha ne diyeyim?
Müsaade edin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, bu aşamada
yapmalısınız.
BAŞKAN Hayır, şu aşamada
yapmayacağım, müsaade edin. Başladığım
işlemi bitireceğim, hayır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel,
başladığım işlemi bitireceğim. Müsaade eder
misiniz?
(HDP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, bu konuşmadan sonra
yapacak mısınız?
BAŞKAN Sayın Özel,
başladığım işlemi bitireceğim. Bakın,
aynı mahiyetteki önergelerle ilgili işlemi başlattım,
maddeyi bitirdikten sonra ara vereceğim, müsaade edin.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bizim önergemiz bu madde üzerine, önergem bu madde üzerine.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Hayır, benim dilekçem bu maddeyle alakalı.
BAŞKAN Sayın Aydoğan, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vallahi yanlış
yapıyorsunuz. Bakın, yemin ederim yanlış yapıyorsunuz.
Verilmiş önerge çekilmediyse dağıtılmadı;
yanlış, kabul edilmez bu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya,
bizde herhangi bir önerge yok ki!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, çektiyse çekti.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, bu arkadaşlarımız, milletvekilleri kürsüde mi yoksa
yerinden mi konuşuyor? Bunlar neredeler?
ERKAN BAŞ (İstanbul) Önerge yok ki!
Önerge yok ortada.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Burası sokak meclisi
değil ya, bu kadar da olmaz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
yanlışa siz ortak olmayın!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Şimdiye
kadar bitmişti bu.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sen mi biliyorsun ya?
Sen mi yönetiyorsun? Başkan orada.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yarım
saattir konuşuluyor.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Özlem Hanım, söz hakkına desteğinizi bekliyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama siz haksız yere
bana saldırıyorsunuz İslam Bey. Niye destek istiyorsunuz, merak
ediyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Başkanın
beş dakika bir sözünü bitirmesi lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanım, bu hâle
düşmeyelim, bir ara ver artık.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Ya ne hâle düşecek?
Bir şey yok kardeşim ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Turan konuşuyor, madde
bitmeden kararı alalım.
BAŞKAN Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bunlar, aşımıza, ekmeğimize göz
koyanlardır. Tanı bunları, tanı da büyü adiloş bebe.
diyor şair.(HDP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Siz misiniz? Siz misiniz? Kim? Ben kimseyi kastetmiyorum.
Sadece verecek olduğum örneklerden aşa, ekmeğe göz koyanın
kim olduğunu anlayacaksınız.
Eskişehirde yirmi beş yıldır
devam eden bir aşevi var. Yardımlarını kestiniz,
aşevinin kapısına kilit vurdurdunuz, belediyenin aşevi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kendi
imkânlarıyla yapabilir.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Muratpaşada
aynısını yaptınız, Odunpazarında
aynısını yaptınız, bu yoksul halkın
ekmeğiyle aşıyla oynuyorsunuz. Hazmedemiyorsunuz 31 Martta
kaybettiğiniz belediyeleri. Alışacaksınız,
alışacaksınız yetki bölüşmeye, erk bölüşmeye
alışacaksınız. Ama ne yapıyorsunuz, ne
yapıyorsunuz o yoksul halkın gırtlağından geçecek bir
lokmaya kan doğrarken yine o yoksul halkın cebinden
aldığınız vergilerle, beşli bir grubunuz var ve bir de
otoyolcu, tünelci, şehir hastanecisi, havalimancı
gruplarınız var, onlara peşkeş çekiyorsunuz. Şu
yoksullukta, devletin fitre ve zekât istediği ortamda hâlâ bu hazineden
onlara döviz üzerinden para ödüyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kaç kuruş
verdi?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Dünyanın
milyarlarca dolar harcadığı, hazırladığı bir
salgın ortamında, 15 milyar doların da bir
kısmını onlara vermek üzere, bizi her yerde mahcup ediyorsunuz.
Bu hâlin sorumlusu sizsiniz. Adalet fakiri de sizsiniz, adalet fakirisiniz,
adalet fakirisiniz. Konfüçyüsün söylediği gibi Adalet Kutup
Yıldızı gibidir, her şey onun etrafında döner.
Getirdiğiniz yasa teklifi adaletsiz.
Buradan vatandaşlarımız bizi duysun,
özellikle kader mahkûmları duysun, Cumhuriyet Halk Partisi onların
cezaevinden çıkması için diri diri burada onlara destek veriyor.
Anlaşılması gereken ana konu şudur: Sizin kendi
dünyanızda çizmiş olduğunuz, size muhalefet eden, sizin
dışınızda kalan bütün vatandaşlara yönelik
saldırgan fikriyatınız nedeniyle hâlâ cezaevinde kalması
gerekenler diye tarif ettiğiniz bir kısım insanla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi burada mücadele veriyor. Onlar kimdir? Onlar bu
topraklarda seçilmiş insanlardır, onlar bu toprakların
münevverleridir, yazarıdır, çizeridir, hakkını
arayanıdır, vatanını sevenidir ama sizin af
anlayışınız ya da infaz anlayışınız
uluslararası ve evrensel hukuk normlarından bir şekilde nasibini
almadığı için, ideolojik baktığınız için
elinizdeki bütün imkânları rakiplerinizi yok etmeye yönelik
kullanıyorsunuz; bu vicdansızlıktır, bu adaletsizliktir.
Bunun arkasında duranlar da bu adaletsizliğin ortağı
olurlar.
Burada defalarca söyledik, bu ülkeyi soyanları
yazan gazetecileri içeride tutuyorsunuz, gencecik harp okulu öğrencilerini
içeride tutuyorsunuz dedik. Onları içeride tutarken FETÖnün bir
numaralı finansörünü, FETÖnün himmet paralarını Pensilvanyaya
taşıyan bir numaralı insanını Türkiye Turizm
Tanıtım ve Geliştirme Ajansının Yönetim Kuruluna
alıyorsunuz. Kendi yaptığınız yasalar bile sizi yok
edecek nitelikte. İltisak diye yasalara madde koydunuz, işte bu
yaptığınız iltisaktır. Bu hukuk, bir gün gelir size bu
iltisakı sorar. Dikkat edin, doğru işler yapın ben burada
dün size Maide suresi 8inci ayeti okudum. Hepiniz buradasınız,
kimsenin inancından şüphem yok. Size anlatamadım, bu ekrandan
vatandaşlarımıza anlatıyorum onlar bizi dinlesinler; size
oy verenler, bize oy verenler, bütün Türk milleti bizim çözüm
ortağımızdır onlara anlatıyorum, diyorum ki: Siz
karşıtlarınıza karşı adaletsizlik yapmayın,
bu, inanç temelinde de yoktur, Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine de aykırılıktır. Önümüze
hileyişeriyyeyle beraber bir yasa getiriyorsunuz. Genişletelim,
şunlar olsun, bunlar olsun diyoruz. Bütün kurumları işgal
altına aldınız. Bu Meclisin iradesine saygınız yok, 2
parti Meclisi baskı altına aldınız. Açıkçası,
yandaşlarınız, mafya, çete bozuntusu kimler varsa çıkacak,
bu milletin ulvi evlatları cezaevinde yatacak.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan ya!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Yokuz.
Hırsız, soyguncu, devleti soyanları çıkarırken
soyguncuları yazanları içeride tutamazsınız, müsaade etmeyiz.
Milletimiz duysun, milletimiz buradan duysun; hırsızı,
soyguncuyu, Burhan Kuzu gibi, mafya, bir şekilde uyuşturucu
tüccarlarını kayıran
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) FETÖ
militanlarını savunuyorsun, ayıp, ayıp! Teröristleri
savunuyorsun, ayıp, ayıp!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Size göre herkes
FETÖcü. FETÖcüleri siz iyi tanırsınız.
Burhan Kuzu gibi, devletin imkânlarını bir
uyuşturucu baronu için kullanan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan, sözlerinizi
tamamlayın.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Gırtlağınızda bir kılçık var, onu
çıkarın. Hâlâ aynı görevde tutuyorsunuz, hâlâ ve bu yasayla
beraber usulen onu da buraya dâhil ettiniz. Numaradan, öyle, Biz dava
açtık. diyorsunuz. Söyledim, kimi kandırıyorsunuz?
Adaletsizliğinizle beraber bu milletin önünde
eriyorsunuz, eriyeceksiniz. Sizin gücünüz sadece etrafınızdaki üç
beş kişiyi korumaya yönelik. Yokuz, sizinle değiliz, biz
milletimizle beraberiz, milletimizin konsensüsüyüz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Şov yapma!
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır,
yapmayacaktınız. Bize dediniz ki
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
bitirip yapacağım dedim işlemi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, sadece Turan
Aydoğan demiştiniz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler dedim,
2 tane önerge var zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır ama bana demin
dediniz ki
BAŞKAN 3üncü önergeye geçmeden ara
vereceğim, müsaade edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de bir cevap vermek
istiyorum Sayın Başkan, sistem çalışmıyor.
BAŞKAN Sizin görmedim söz istediğinizi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım,
çalışmıyor şu alet hiçbir zaman.
BAŞKAN Sayın Zengin, müsaade edin.
İşlemi başlattım, Sayın Tiryakiyi
çağırdım. Onun konuşmasından sonra size söz veririm.
Sayın Tiryaki, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu gergin ortamda nasıl bir konuşma
yapılır bilmiyorum ama 207 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 24üncü maddesi üzerine birkaç şey söyleyeceğim,
görüşlerimizi paylaşacağım.
Hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca herkese, bütün yurttaşlarımıza
sağlıklı günler diliyorum.
Bakın, bu 24üncü madde gerçekten çok önemli
bir madde, iki gündür bu maddenin üzerinde durmamın nedeni de bu. Dün de
24üncü maddeden bahsettim, bugün de 24üncü madde üzerine birkaç şey
söyleyeceğim. Doğuracağı sonuçlar açısından çok
büyük sonuç doğuracağı için değil, bu madde kabul
edildiğinde çok büyük bir etki alanı yaratacağı için
değil. Bu madde, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak demokrasilerden,
özgürlüklerden ve en temel insan haklarından ne kadar
uzaklaştığınızı göstermesi açısından
hayati önemde bir madde. Çünkü dünden farklı olarak bugün neyi
savunduğunuzu gösteriyor, tam olarak 24üncü madde bu açıdan tipik
bir örnek.
Şimdi, dün de söyledim -bu 5275
sayılı Yasanın- iletişim haklarının
kısıtlanmasına ilişkin disiplin cezası gerektiren
davranışlara ne yapıyorsunuz, bir yenisini ekliyorsunuz. Zaten
mevcut düzenleme antidemokratik. Sessizce susma hakkını kullanan
kişi bile bu mevcut yasaya göre disiplin cezasıyla
cezalandırılıyor ama siz bunlarla mücadele etmiyorsunuz,
bunları ortadan kaldırmıyorsunuz, yerine yeni bir fiil daha
ekliyorsunuz, cezalandırmanın kapsamını
değiştiriyorsunuz ve bundan sonra bize diyorsunuz ki Biz
demokratız, biz özgürlükçüyüz. Çok açık söylüyorum: Siz özgürlükçü
değilsiniz, artık reddettiklerinizden farklı değilsiniz.
Mevcut yasaklarla mücadele etmek yerine mevcut yasaklara yenilerini ekleyen bir
partisiniz. Siz demokrat değilsiniz, otoriter ve
baskıcısınız çünkü baskıcı düzenlemeleri ortadan
kaldırmıyorsunuz. Emin olun, bu kanunla bunların üzerine
yenilerini ekliyorsunuz. Bence bu teklifi geri çekmelisiniz. Bu teklifi geri
çekerseniz, bu maddeyi geri çekerseniz cezaevindeki 300 bin mahkûm hiçbir
şey kazanmaz, hiç kimse için yeni bir sonuç doğurmaz ama eğer bu
maddeyi geri çekerseniz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak siz bir şey
kazanabilirsiniz. Ne kazanırsınız, biliyor musunuz?
Antidemokratik disiplin rejimine yeni bir kısıtlama
koymamış olursunuz yani bu maddeyi geri çekerseniz siz kazançlı
çıkarsınız, yasakçılığınızı bir
parça durdurmuş olursunuz.
Sevgili Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlar, birileri terör, terör, terör diyerek size istediği her
şeyi yaptırıyor. Eğer Hiç kimsenin bize bir şey
yaptırdığı yok, hepsini biz bilerek ve isteyerek
yapıyoruz. diyorsanız zaten sizin için hiçbir umut
kalmamıştır ama ben hâlâ içinizdeki ve
dışınızdaki, dışarıdaki birilerinin size
bunu yaptırdığını düşünüyorum. Kalbi durmuş
bir kişiyi son bir olasılık olarak yaşama döndürmek için
doğrudan kalbin içerisine atropin yapılarak kalbi çalıştırılmaya
çalışılır. Eğer bütün bunlara siz tek
başınıza karar veriyorsanız emin olun atropin
şansını bile kaybetmişsiniz demektir. Ben yine söylüyorum:
Hâlâ Cambaza bak, cambaza bak. diyerek cüzdan çalan hırsızlar gibi
birileri gece gündüz size terör, terör, terör diyerek istediği her
şeyi yaptırıyor, hiç şaşmıyor bu söylediğim.
Dün Millî Eğitim Komisyonunda bir yasa
görüşmesi yaptık. Bu yasa görüşmesinin tek nedeni, Anayasa
Mahkemesinin bir iptal kararı üzerine yasal düzenleme yapmaktı, 2547
sayılı Yasanın 53üncü maddesiyle ilgili. Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçesi ne, biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesi diyor ki: Siz
öğretim üyelerine, öğretim görevlilerine Devlet Memurları
Kanunundaki bütün cezaları uygulayamazsınız. Şimdi, ne
yapması gerekiyor Türkiye Büyük Millet Meclisinin? Anayasa Mahkemesinin bu
kararına uyması ve 657ye atıf yapan maddelerin hepsini ortadan
kaldırması gerekiyor. Dün görüştüğümüz teklifte diyorsunuz
ki: Üniversite öğretim üyeleri, üniversite öğretim görevlileri terör
örgütü propagandası yaparsa eğer öğretim üyeliğinden ihraç
ederiz. diyorsunuz. Bu propagandadan, propagandadan. Propagandanın
nasıl olduğunu biliyoruz. Sonra YÖKün temsilcileri ne dedi, biliyor
musunuz? Dediler ki: Bu, 657de var zaten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan. Bakın, Anayasa Mahkemesi diyor ki
657yi uygulayamazsınız. YÖKün Başkanı 657de de bu
madde var. diyerek, terör, terör, terör diyerek yine size istediği
şeyi yapıyor. Siz bu teklifle şunu yapıyorsunuz:
Avustralyadan Danimarkaya, Japonyadan İngiltereye, Şiliden
Kanadaya kadar dünyanın her tarafında, suç deyince insanların
aklına gelen fiillerin cezalarını önce dörtte 3ten, üçte 2den
1/2ye indiriyorsunuz. Ardından da güvenlik tedbirleri kapsamında,
bir yıl şartlı tahliyeden yararlanabilecekken bunu üç yıla
çıkarıyorsunuz. Tek tek saymayacağım bu suçlardan altı
yıl ceza alan bir kişiyi bir gün tutmadan kapının önüne
bırakıyorsunuz. Size imzalatılan, oylatılan yasa budur ve
size sadece terör, terör, terör diyerek, Terör örgütü üyelerini
affetmiyoruz. diyerek istedikleri her şeyi yaptırıyorlar. Ben
böyle inanıyorum. Yok, Biz yapıyoruz. diyorsanız atropin
şansını bile kaybettiniz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Zengin, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, siyasi
partilerin milleti muhatap aldığına, milletin iradesine
saygı duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; doğrusu bir cevap
mahiyetinde değil ama konuşmalar bazen açıklama yapma
ihtiyacını bizler açısından doğuruyor. O sebeple bir
açıklama yapmak istiyorum.
Şimdi, insan ilişkilerinde,
muhataplık ilişkisi ne kadar kıymetliyse siyasi partiler için de
muhataplığın siyasetin en temel özelliği olduğu
kanaatindeyim. Biz burada siyasi partiler karşılıklı olarak
birbirimize cevap verirken, konuşurken Biz aslında görünürde
birbirimizi muhatap almakla beraber siyasi partiler aslında milleti
muhatap alıyor. Yani burada söylediğimiz her şeyi,
yaptığımız her işi aslında milletimiz için
söylüyoruz; onlar bizi görsün, beğensin, bunun için yapıyoruz.
Peki, bu beğeninin ölçütü nedir, nasıl
anlayacağız? Yani Ben seni beğenmiyorum, sen
hırsızsın, sen filansın... Yani beğeninin ölçüsü
bizim siyasi partiler olarak karşılıklı birbirimizle ilgili
kanaat midir, vatandaşın sandığa giderek verdiği oyla
buraya getirdiği milletvekili aritmetiği midir, hangisidir? Elbette
ki budur.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) -
Belediye başkanlarını niye beğenmiyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ben buradan
bahsediyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) -
Belediye başkanlarını niye beğenmiyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ve nihayetinde de o
yüzden
Efendim, sizi millet istemiyor. Ya, millet nasıl istemiyor ? On
yedi yıldır millet aklını peynir ekmekle mi yemiş, siz
bunu mu söylüyorsunuz? Bu kadar zamandır millet niçin oy veriyor? Demek ki
millet bugüne kadar bizim anlattığımız şeyleri
onaylıyor, anlattığımız şeylere destek veriyor.
(HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İki cümle
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O sebeple, bu kürsülerde
konuşlurken hacminden çok büyük kelimeler kullanılıyor,
hacminden büyük hakaretler var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) HSKde FETÖ
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Eleştirinin ne
olduğunu hepimiz biliyoruz, eleştirinin ne olduğunu hepimiz
biliyoruz, hakaretin ne olduğunu da bence herkes bilmeli, bilmeyen de
bilmeli.
O sebeple, şu anda burada bulunan Türkiye'nin
en önemli partisine, iktidar partisine bu kadar ağır
(AK PARTİ
ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) En önemsizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Niye en
önemlisiniz ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya, lütfen
Siz
söylüyorsunuz arkadaşım, kürsüye çıkarak, bu kadar, bir kamyon
hakaret ettikten sonra müsaade edin yani. Siz bunları söylerken biraz
insaf, biraz edep, biraz usul, biraz siyaset ve muhatabın kim
olduğunu unutmadan konuşalım diyorum,
muhatabımızı hatırlayalım. Milletin iradesine
saygı duyalım.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köksal
35.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, Sayın Zengin, biraz önceki kürsü konuşmamdan sonra
Gidin, Avrupa vekili olun. dedi. Avrupa vekili olmak, Kurtuluş
Savaşı gazisi İsmail Çavuşun torunu olan şahsıma
değil, Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanının
partisinin vekiline yakışır. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben beş yıldır bu Gazi Meclisteyim ve ilk
vekilliğimde de Cumhuriyet Halk Partisinde parti içi demokrasiyle, ön
seçimle, bileğimin hakkıyla gelmiş bir milletvekiliyim.
Sarayın lütfuyla listeye yazılanlar benim nereden vekil
olacağıma karar veremezler. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
(CHP sıralarından Çok güzel. sesi)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
36.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, vallahi neresi güzel bilmiyorum ama
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Başkanım, kendi
arkadaşlarına laf attı, size bir şey yok ki burada.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi şunu
söyleyeyim: Şimdi, bu partide, AK PARTİde alnım ak, açık
bir şekilde, AK PARTİ kurulduğundan beri, partimiz
kurulduğundan beri Genel Merkez Kadın Kollarından
başlayarak fasılasız çalışan, İstanbulda on üç
yıl, sadece arka arkaya üç dönem yönetim kurulu üyeliği yapan tek
kişiyim, kadın-erkek tek kişiyim. İstanbul Kadın
Kolları Başkanlığı yaptım. 25inci Dönemde,
yapılan bütün, kendi iç oylamalarımızda fevkalade yüksek oylar
alarak ben de aynı şekilde kendi iç sistematiğimize,
bileğimin hakkıyla buraya gelmiş birisiyim.
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun,
tamam mı? Kulağınız duysun! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Lütfen, siz kürsüde,
burada, bu millete bu kadar hakaret ederken, buraları beğenmezken
sizin konuşmanızın karşılığıdır o,
karşılığıdır. Ben, onurumla ve Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu ülkenin milletvekili olmaktan onur
duyuyorum, onur duyuyorum ve bileğimin hakkıyla buradayım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Zengin.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN
(Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
24üncü madde üzerindeki önergelerin
oylamalarında kalmıştık.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Hüseyin
Örs
Ankara Aksaray Trabzon
Yasin
Öztürk Ümit Beyaz Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli İstanbul Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ümit Beyazın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Af ve ceza indirimi gibi toplumun her kesimini
ilgilendiren böyle önemli konuda bile Hükûmet cephesinin, toplumun
yarısından çoğunu temsil eden muhalefeti görmezden
geldiğini üzülerek görüyoruz. Bu maddeyle ilgili
itirazımızı dinleme gereği duymayacağınızdan
bu imkânı, içinden geçtiğimiz bu zor günlerde milletimizin
yaşadığı bazı sıkıntıları yüce
Meclise aktarmak için kullanmak istiyorum.
Öncelikle, corona virüsünün ülkemizde yayılma
hızına dikkat çekmek istiyorum. Türkiye, İspanyanın
ardından 47.029 sayısıyla vakanın en fazla görüldüğü
9uncu ülke konumuna yükselmiştir. Ne yazık ki hâlen Hükûmetin
işin ciddiyetine uygun davranmadığını görüyoruz. Bu
işin başında bir Bilim Kurulu oluşturuldu; hepimiz
sevindik, takdir ettik. Bilim Kurulunun bu konuda yetkin kişilerden
oluştuğunu, siyasi etkilerden bağımsız
olacağını düşünüyorduk; ne yazık ki tek adam rejimi
bilimi de vurdu.
İki gün önce katıldığı
canlı yayında Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener çok vahim bir iddiayı milletimizle paylaşarak Bilim
Kuruluna çağrı yaptı: Bilim Kurulunda yer alan kıymetli
üyeler, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğana tam karantina
uygulamasını tavsiye edip etmediklerini
açıklamalıdır. Biz biliyoruz ki salgın bu aşamaya
gelmeden Kurul bu çağrıyı yapmış fakat talep
Sayın Erdoğandan kabul görmemiştir, belli ki Erdoğan bu
kararı ekonomik saiklerle vermiştir. Buradan sizlere soruyorum: Hangi
ekonomik gerekçe bir vatandaşımızın saçının
telinden kıymetli olabilir?
Bakın, dün Sayın
Cumhurbaşkanımız Türk Konseyi Zirvesine telekonferans
yöntemiyle katıldı. Zirveye katılan bir başka isim,
kardeş ülke Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyevdi. Sayın
Aliyev, Azerbaycanda ilk vakanın görülmesinin hemen ardından
sokağa çıkma yasağını başlattı, izinli ve
şartlı sokağa çıkma yasağı salgının
yayılmasını neredeyse durdurdu. Bugün, ülkemizde 47.029
coronavirüs vakası varken salgının bizden önce
başladığı Azerbaycanda vaka sayısı sadece
929dur.
Değerli milletvekilleri,
halkımızı rahatsız eden bir diğer husus da
vatandaşlarımızın ulaşmakta sıkıntı
çektiği malzemelerin bazı ülkelere gönderilmesidir. Anadoluda
sıkça kullanılan Eve lazım olan, camiye haramdır. diye
bir söz vardır. Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, bizim
vatandaşlarımızın vergileriyle kişi başına
düşen millî geliri 40 bin dolar olan İngiltereye yardım
göndermek Allahtan reva mıdır? Bizim halkımız İngiliz
halkından zengin midir? Bu zor zamanda devletinin yanında olmak için
dişinden tırnağından artırıp bağış
yapan, SMS gönderip Biz Bize Yeteriz Kampanyasına katkı veren
garibanın rızkı, 21inci yüzyılda bile sömürgeciliğin
simgesi olan İngiltereye hibe mi edilecektir?
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem
İstanbulun muhalif ilçelerinde kaymakamlıklara bağlı
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları önünde
yaşananlara dair çok sayıda şikâyet alıyoruz. Devlet
kurumları önünde oluşan kuyruklar ve yüz yüze başvuru yöntemleri
şu anda uygulanan salgınla mücadele ruhu ve alınan tedbirlerle
çelişmektedir. Sosyal mesafenin ihlal edildiği, herhangi bir
izolasyon kuralına uyulmayan bu kuyruklar ve bu yöntem yüzünden memur
arkadaşlarımız ve kuyruktaki çok sayıda
vatandaşımızın hastalığa yakalandığı
bilgisi gelmektedir.
Tüm devlet kurumlarının hizmetlerini internetten
vermesi alınan tedbirlere de daha uygun olacaktır. Devlet
kurumlarımız özel sektöre bu konuda örnek olmalıdır diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 25inci madde üzerinde
3ü aynı mahiyette olmak üzere 5 önerge vardır. Bu önergelerden 3ü grupların
hakları saklı olmak üzere verilen önergelerden 2si grubu bulunmayan
milletvekilleri adına verilmiş önergelerdir.
Başkanlığa daha önce verilen 2 adet grubu bulunmayan
milletvekili önergesinin çekildiği Başkanlık Divanına
ulaşmış olduğundan şu anda 2 adet milletvekili
önergesi alma imkânı doğmuştur. Dolayısıyla 5 önerge
işleme alacağız.
İlk okutacağım 3 önerge aynı
mahiyettedir.
Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Alpay
Antmen Turan Aydoğan Saliha Sera Kadıgil
Sütlü
Mersin İstanbul İstanbul
Zeynel
Emre Süleyman Bülbül
İstanbul Aydın
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Barış
Atay Mengüllüoğlu Erkan
Baş Fatih
Mehmet Şeker
Hatay İstanbul İstanbul
Salihe
Aydeniz Nazır Cihangir
İslam
Diyarbakır İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Barış
Atay Mengüllüoğlu Erkan
Baş Fatih
Mehmet Şeker
Hatay İstanbul İstanbul
Veli
Ağbaba Salihe
Aydeniz
Malatya Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Alpay Antmenin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dün ülkemizde
yaşadığımız ve dünyayı hayrete düşüren, parmak
ısırtan bir skandala imza attık. Evet, dün iki günlük
sokağa çıkma yasağını iki saat önce
açıkladık, tüm ülkemizi sokağa döktük ve Allah korusun, corona
virüsüne her yere, herkese bulaşması için inanılmaz bir olanak
sunduk. Tebrik ediyorum, bu iktidar becerisizliklerine yenisini ekledi ve
tarihe geçti! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu arada, elçiye zeval olmaz, 18 Martta atanan
öğretmenlerimiz deminden beri arıyor, soruyor, mesaj gönderiyor,
göreve başlamak istiyorlarmış. Sayın Millî Eğitim
Bakanından onların adına bunu ben de rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tüm dünya biliyor.
Corona virüsüyle amansız bir mücadele veriliyor, verilmek zorunda. Ama
sayın iktidar sahipleri, siz Mecliste ne yapıyorsunuz Allah
aşkına? İki yıldır gündemde olan af konusunu alelacele
ve 70 madde olarak Meclise getiriyorsunuz. Af meselesi üç beş maddeyle bir
günde yapılabilecek bir işken günlerdir benim dediğim dedik
mantığıyla hiçbir düzeltmeye yanaşmayıp bu af
işini aslında siz geciktiriyorsunuz. Bakın, hiç algı
operasyonu yapmaya gerek yok. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz affa
karşı değiliz, açık ve net ancak içinde düşünce
suçluları, gazeteciler ve topluma kazandırılmasında mahzuru
olmayan hükümlüler için düzenleme olmayan bir teklif af falan değildir. Bu
nedir biliyor musunuz? Salgından istifade kaç oy devşiririz
mantığıyla ayrımcılık ve
kayırmacılık yapmaktır. Samimiyseniz hadi gelin, bu yasaya
vicdan ve adaleti koyalım, bu yasaya evrensel hukuk normlarını
hakim kılalım, bu yasada eşitliği sağlayalım. Ama
bu teklif bu şekliyle yasalaşırsa rüşveti yazan gazeteci bu
yasadan yararlanamayacak, rüşveti alan yararlanacak. Çete liderleri,
kadına şiddet gösteren çıkacak ama muhalif gazeteciler
cezaevinde kalacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Hırsızlar çıkacak, düşünce suçluları içeride kalmaya
devam edecek, çekini ödeyemeyen cezaevine girecek, tweet atan hapse
atılacak.
Yüce milletimiz, size seslenmek istiyorum: Bu teklif
eşit, adil, hukuki ve vicdanlı değildir. Bu
eşitsizliği, bu vicdansızlığı, bu
fırsatçılığı asla unutmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, iktidar bu salgın
günlerinde Meclise kanun teklifleri getiriyor, getirsin. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak buradayız, halkımız için
çalışacağız. Virüsün bize bulaşması bile umurumuzda
değil ama işçi için, emekçi için, esnaf için çalışmak
istiyoruz. Onlar için, onların yararına kanunlar yapmak istiyoruz.
Ama Allah aşkına getirilen yasalara bir bakın. Salgın için
3 tane önlem varsa araya üç beş tane fırsattan istifade hukuka
aykırı, amaca matuf maddeler yerleştiriliyor. Gelen tekliflerde
işçiye, emekçiye, market, posta, kargo çalışanlarına,
esnafa, çiftçiye hiçbir şey yok ama ne var? Mesela, Millî Eğitim
Komisyonunda dün görüşüldü, yeni vakıf üniversiteleri açılmak
isteniyor. Üniversite mezunlarının yüzde 25i işsiz iken bunun
bugün ne acelesi var, sormak istiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Hadi bunu geçtik, en son verilen torba yasa teklifinde
Varlık Fonuyla iş yapan şirketlere neden hukuki koruma
getiriyorsunuz? Bunu da bir yana koyalım, bu salgın günlerinde sosyal
medyadan ne istiyorsunuz? Torba kanunla sosyal medya platformlarının
ülkemizde kullanılmasını neden engellemeyi hedefliyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, korkunun ecele faydası yok.
İktidarda kalmak istiyorsanız korku imparatorluğu yaratmak
yerine halka hizmet etmeniz, size oy vermeyenleri
ayrıştırmamanız, demokrat, aydın ve ilerici
olmanız gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Peki, bu salgın geçtikten sonra ekonomik ve
sosyal olarak vatandaşların yaralarını sarmak için ne yapacaksınız,
bunu çalışmaya başladınız mı? Aslında cevap
belli.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Kararları
verdik.
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Bu salgına bile geç
kalan, hata üstüne hata yapan iktidar, salgın sonrasında
yaraların sarılmasında hiçbir başarı ve fayda
sağlamayacaktır. Bu, açık ve net.
Bu arada, konuştuğumuz 25inci maddede,
Allah aşkına, cezaevinde alkol kullanmayı neden isyana
teşvik gibi hücre cezasıyla cezalandırmayı
düşünüyorsunuz? Elbette, cezaevinde disiplin suçu işleyen cezalandırılsın
ama bu kadar da olmaz, el insaf vel merhamet diyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Barış Atay
Mengüllüoğlunun.
Buyurun Sayın Atay Mengüllüoğlu. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay)
Görevleri başında yitirdiğimiz sağlık emekçilerini
saygıyla anıyor, hayatını kaybeden
yurttaşlarımızın ailelerine
başsağlığı diliyor, tedavisi devam edenlere
geçmiş olsun diyorum. Bu konuşma hakkının
kazanımı için destek veren siyasi partilere de teşekkür
ediyorum.
Ara ara iktidara acaba çok mu haksızlık
ediyoruz diye düşündüğüm zamanlar oluyor benim. Çünkü her ne kadar
Türkiye siyasi tarihinin en baskıcı hükûmeti ve partisi olduğunu
düşünsem de on sekiz yıl boyunca yaşattıkları sayesinde
birçok konuda bilgi sahibi olmaya başladığımızı
da düşünüyorum aynı zamanda. Örneğin, toplumun tüm
kodlarıyla oynadıklarından yeni hâlimizi anlamak için sosyoloji
öğrendik, bu on sekiz yılda akıl sağlımızı
korumak için psikoloji öğrendik, sürekli gözaltılarla, tutuklamalarla
uğraştığımız için hukuk öğrendik, şimdi
de coronavirüsle sanırım kendimiz mücadele etmek zorunda
kalacağımız için enfeksiyon hastalıkları öğreneceğiz.
Fakat görüyorum ki iktidar bu
yaptıklarından hiçbir şey öğrenmemiş. Bir maske dağıtmayı
dahi altı günde organize edemediğini de görüyoruz, önce satmaya
niyetlendikleri maskeler, tepki gelince ücretsiz oldu. Sonra, önce
e-devletten sonra PTTden dağıtılacak. dendi. CHP eski
Milletvekili Gaye Usluere Eczaneden dağıtılsın.
dediği için troller, yandaş gazeteciler saldırdı,
profesörlüğüyle dalga geçildi ama sonunda eczanelerden
dağıtılmasına karar verildi.
Ya dün ilan edilen sokağa çıkma
yasağına ne demeli? Bu kadar organizasyondan yoksun, bu kadar
beceriksizce yapılabilir mi bu iş? Yarattığınız
panikle on binlerce kişiye virüs bulaşmadıysa gerçekten
şanslıyız ki böyle bir ihtimal yok. Sonuç, bütün geceyi halka
cahil diyerek geçirdiniz. Dün İçişleri Bakanı dedi ki Biz Genel
Başkanımızın talimatıyla yapıyoruz. Sonra tek
adam rejimi deyince de kızıyorsunuz.
Bunlar iktidarın yapamadıkları. Peki,
ne yapıyor? Zaten bildiğini yapmakta ve buna devam etmekte mazhar.
Salgın sırasında inşaatlara devam ediliyor, kayyum atamaya
devam ediliyor, ihalelere devam ediliyor, muhalif sosyal medya paylaşımları
nedeniyle gözaltılara devam ediliyor. Bunu yaparken de akıllara
durgunluk vermeyi ihmal etmiyor. İçişleri Bakanı ülkede her
türlü tehlikeye karşı kahramanca bir mücadele veriyor, yakın zamanda
çok tehlikeli bir berberi suçüstü yapmayı başardı!
Sırrı Süreyya Önder bir
konuşmasında Saç kesmeyi örgüt üyeliğine delil sayan bu absürt
ve bir iki sene içerisinde şebeklik sayılacak polis fezlekelerine
dikkat çekmek için tıraş oldum. demişti. Üzgünüm Sırrı
abi, iktidar saç tıraşı konusunda tam gaz devam ediyor. Bu arada
siz nerede tıraş oluyorsunuz, onu da gerçekten çok merak ettim.
Devam edeyim: Taksicilere dair kararla ilgili
şaka yapan Twitter kullanıcısını,
Yaşayamıyorum. diyen tır şoförünü gözaltına
aldırıyor. Yaşayamıyorum, çalışmam gerek. dediği
için gözaltına alınan arkadaşı denetimli serbestlikle
bırakılıp evde kalması gereken zamanda haftada bir
karakolda imza atmaya zorunlu kılmak da gerçekten takdire şayan.
Başka neler yapıyor Bakan? İşe
gitmek için servise binene, yaşamak için kâğıt toplayana ceza
kesiyor. Arada canlı yayınlarda Sınır yasa
dışı bir şekilde nasıl geçilir? onun tariflerini
veriyor. Tabii, bu sırada makineli tüfeklerle çatışan çete
serbest kalıyor. E, bu kadar işin gücün arasında kaçar. Çeteler
de sanırım sosyal mesafe kurallarına uyarak
çatıştığı için para cezası da kesilmiyor onlara.
Şimdi infaz indirimi adı altında
bir af getirmeye çalışıyor iktidar. Niçin? Corona için. 300 bin
kişi cezaevlerinde istiflenmiş, bu yasayla rahatlayacakmış
içerisi. Fakat iktidar hesap kitap da bilmiyor anlaşılan. Bir yandan
Cezaevlerini boşaltacağız. diyor; bir yandan, bir yıl
ceza alana bile -daha önce yatmazken- Beş ay yatacaksınız.
diyor.
Peki, bu yasa düzenlemesinde ne yok?
Tutukluların salıverilmesi yok. AKP Genel Başkanına hakaret,
yok.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Var, var.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Gazeteciye, yazara, siyasetçiye, muhalif öğrenciye indirim yok. Bebekli,
hamile, loğusa, çocuklu anneler yok.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Var.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Siyasi
tutuklu ise hasta ve yaşlılar yok. Terör örgütüne üye olmamakla
beraber propagandasını yapmak, hiç yok.
Bu uyduruk yasa herkese eşit uygulansa sizin
yüzde 90ınız şu an terör örgütü dediğiniz eski yol
arkadaşlarınıza yardım, yataklık ve propaganda
yapmaktan içeri girerdiniz, haberiniz olsun. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Pakette neler olduğuysa günlerdir
konuşuluyor. Ali İsmailin, Berkinin, Abdullahın katiline af
var. Somanın, Çorlunun, Ermenekin, Aladağın faillerine af var.
Dün Katiller dışarı mı çıksın? diyordunuz,
işte çıkıyorlar. Kadın cinayetleri kapsam
dışı. diyorsunuz, kadın cinayetleri diye bir suç
tanımı yok ortada. Berfinin yüzünü kezzapla yakan adama geri dönmek
zorunda hissetmesi size ne kadar güvendiklerinin
karşılığı.
Bizimse dediğimiz net: Bu bir salgın ve
cezaevlerinin tümünü ceza erteleyip boşaltmak ve
çıkardığınız insanların takibini yapmak sizin
göreviniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Mengüllüoğlu,
tamamlayın sözlerinizi.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Şu koca kampüste tek bir vekile bile maskesiz dolaşmayan iktidar
milyonlarca emekçiyi, binlerce mahkûmu aynı yerde yaşamaya, durmaya,
yemek yemeye zorunlu kılıyor ama vekillere kutu kutu maske,
dezenfektan gönderiyor, biterse yeniden gönderiyor. Neden? Sizin ya da bizim
sağlığımız milyonlarca emekçininkinden daha mı
kıymetli? Dostoyevski der ki: Hepimiz Gogolün Paltosundan
çıktık! Gogol Palto kitabında yoksul bir memur olan
Akakiyeviç'in bütün hayatı boyunca dişinden
tırnağından artırarak aldığı paltoyu
çalanlara, çalınırken susanlara, ona üstten bakanlara, onu görmezden
gelenlere öldükten sonra musallat olmasını anlatır. Palto,
halkın canı pahasına yaşamak, sevdiklerini yaşatmak
için döktüğü alın terinin, emeğin simgesidir. Siz, halktan
paltosunu alıyorsunuz, halk da sizden hakkını ve bunun
hesabını soracak ama emin olun hak da hesap da öteki dünyaya
kalmayacak. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Yürü be,
yürü!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Sen yürü
be! Doğru dürüst konuşun. Yürüymüş! Söyleyeceğin bir
şey varsa kürsüye çık konuş. Artistlik yapmayın! (AK
PARTİ sıralarından Yalancı sesi)
Yalancı sensin! Bak, doğru konuşun.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Maskeni tak,
maskeni.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay)
Yalancı falan diyemezsin. Doğru konuşun.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Maskeni tak.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Korkmayın, bir şey olmaz, korkmayın.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Üç saat
konuşuyorsunuz, beş dakikalık etkisi yok.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin.
Arkadaşlar, bu arada da yani burada, Genel
Kurulda saatlerce, sekiz saat, on saat, on iki saat milletvekilleri
çalışıyor. Korunmak üzere de burada günde tüketilen maske adedi
yaklaşık bin adettir. 600 milletvekilimiz var, biliyorsunuz.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
İşçilerin maskesi yok.
BAŞKAN Yani milyonlarca maskenin, on
milyonlarca maskenin kullanıldığı bir noktada buradaki
milletvekillerinin kullandığı bin maskenin ha bire
konuşulmasını da doğru bulmadığımı
Başkanlık Divanından ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü söz
talebi Sayın Nazır Cihangir İslamın.
Sayın İslam, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Öncelikle, Sayın Başkana ve bütün siyasi parti gruplarına
böyle bir çözüme destek verdikleri için teşekkür ediyorum.
Çok değerli arkadaşlarım, evet, olağanüstü
günlerden geçiyoruz, gerçekten dünyayı kasıp kavuran bir
salgını biz de yaşıyoruz ve ilk günden beri benim
kişisel olarak söylediğim ve önerdiğim şuydu, bunu bütün
makamlara yazdım: Cezaevlerini tahliye edin. Nasıl
yapılırdı? Mesela, bir Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle en azından tutuklular ve hükümlülerden nispeten daha hafif
olanlar acilen, kontrollü bir şekilde tahliye edilebilir ve içerideki
nüfus düşürülebilirdi. Niye istedik bunu, niye istedik? Şu anda içeride
eğer bir salgın başlarsa gerçekten binlerce ölüm
yaşayabiliriz. Yani insanları cezalandırmanın amacı
topluma kazandırmaktır ama böyle bir uygulama, eğer içeride bir
salgın başlarsa ihtimale dayalı ölüm cezasına
dönüşebilir.
Esas problemimiz elbette ki başkadır.
Bakın, bizim 100 bin nüfusa düşen mahkûm sayımız 350, bunun
dünya ortalaması 146 bizde 350 iken 146- Avrupa Birliği
ortalaması 100. Asıl problem budur ve bizim hem yasal düzenlemeler
hem de uygulama hakkında, bu problemler hakkında ciddi çözümler
üretmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
Sağlık Bakanının, değerli meslektaşımın
çalışmalarını gerçekten takdirle
karşılıyorum, her dediğinin olmadığını,
her önerdiğinin olmadığını da biliyorum ama dün biz
bir istisna yaşadık. Bunu niye yaşadık? Yani günlerdir
Sayın Bakan Fahrettin Kocanın, tuğlaları böyle üst üste
koyarak inşa ettiği, halkla içine girdiği bir diyalog sonucu
insanların gönüllü bir şekilde kendilerini eve
kapattıklarını, en azından büyük bir çoğunluğun
böyle yaptığını müşahede ettik fakat sizin Süleyman
Soylu geldi, alttan bir tuğla çekti ve bütün o inşayı dün gece
âdeta çökertti. Neden? İnanın, dün gece bunun nedenlerinin üzerinde
düşünmeye çalıştım. Mesele şuydu arkadaşlar:
Hepimiz fizik olarak birbirimizden uzaklaştık ama inanın bana,
kalbî ve toplumsal olarak bir yakınlaşma sürecinin içine girdik. Yani
ortak bir tehdidin üzerinde duygusal olarak, vicdani olarak, bilgisel olarak
akılla konuşmaya başladık.
Bakınız, baskı rejimlerini en çok
ürküten şey bir toplumun akıl yürütmeye başlamış
olmasıdır. İşte benim kişisel kanaatim budur ki
Sayın Kocanın günbegün, hepimizin desteğiyle birlikte
yapıp inşa etmeye çalıştığı ve bu toplumu bu
beladan olabildiğince hafif bir şekilde atlatma gayretinin dün bir
anlamda sabote edildiğini gördük. Ben, İçişleri Bakanı
Süleyman Soyluyu dünkü davranışından ötürü, bir insan olarak,
bir hekim olarak, bir vekil olarak kınıyorum.
Değerli arkadaşlarım, sizinle
paylaşıp paylaşmamayı gerçekten düşündüm ama birkaç
gündür üzerinde çalıştığım bir konu: Biz 17 Martta
Covidden ilk insanımızı kaybettik, 17 Martta ilk ölümü
yaşadık. Düne kadar 1.006 kişiyi kaybettik. Ben açtım
sadece İstanbuldaki defin sayısına baktım, 2019la ve
2018le arasında 1.791 artış var. Yani bizim Covidden 1.006
ölümüz var. Bütün ölülerin İstanbuldan verildiğini düşünün, 2018e
ve 2019a göre 1.791 artış var. Kötü niyet aramıyorum ama bir
konuda hepinizi ve Sayın yüce Meclisi ikaz etme zorunluluğu
hissettim. Şimdi, arkadaşlar, bu 1.006 ölünün hepsini İstanbula
verin, gene açıklayamadığımız 700 küsur ölü var. Yani,
teşbih hatasız olmaz, hani Kedi buysa ciğer nerede? sorusu
hepimizin aklına düşüyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Müsaade edin. Bakın, sonra sisteme girdim, kodlama
işlemlerine baktım. Kodlama işlemlerinde bir yanlış
yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Şöyle bir yanlış yapılıyor, hızlı
gideceğim: Bir hastanın Covid olmasının testle ve BTyle
ispatlanması isteniyor. Hayır, siz bir pandemi döneminde, bir
salgın döneminde o hastalığın varlığını
değil, o hastalığın yokluğunu göstermek
zorundasınız. Yani size boğaz ağrısı ve
ateşle gelen ama neticede kaybedilen bir hastanın bana Covid
olmadığını başka bir teşhisi göstererek göstermek
zorundasınız. Bu konuyu daha sonra gerekirse sizlere yazılı
olarak ileteceğim.
Bir fotoğraf gerçekten beni üzdü. Dün o annenin
kucağındaki kocaman çuval, kargoyla gönderilen kemiklerin
fotoğrafı beni üzdü. Değerli arkadaşlarım, önce
olayın tıbbi yönünü söyleyeyim: Bir insan kemiği veya insan
cenazesi tıbbi işlem görmesi gereken bir materyaldir, en azından
diğer yönlerini düşünemiyorsanız bunu böyle düşünmenizi
rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Bunu
Sağlık Bakanlığının denetiminde yollamanız
gerekiyordu. Yani o cenazenin Sağlık Bakanlığının
denetiminde gönderilmesi gerekiyordu.
İkinci mesele, müsle meselesi. Bunu daha önce
konuşmuştuk. Sizler cenazeye saygı duyan
insanlarsınız, bütün hazırun böyle. Artık, ölen bir
insanın bu ülkede mahkemelerle, Anayasa Mahkemesiyle, İnsan
Hakları Mahkemesiyle, bu dünyadaki bütün hukuk sistemleriyle
bağlantısı kesilmiştir, o insan hakkındaki davalar da
düşmüştür, artık o, en yüce mahkemeye havale edilmiştir.
Ben bu anneden, bir insan, bir hekim ve bir vekil olarak özür diliyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun efendim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 25inci maddesinde geçen veya ibaresinin ya da olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Murat
Çepni
Muş Mardin İzmir
Züleyha
Gülüm Rıdvan Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mersin Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Züleyha Gülümün.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Şimdi, bu infaz
yasasına ilişkin değerlendirmeleri yaparken aslında infaz
değil özel af demek daha doğru, doğru kelimeyle konuşmak
lazım. İnsanları ölüme gönderiyorsunuz diye anlatıyoruz ama
anlamak istemiyorsunuz. Belki örneklerle somutlaştırırsak, belki
o insanları gözünüzün önüne getirirseniz anlayabilirsiniz diye birkaç örnek
vermek istiyorum.
Türkiyede 1.500e yakın hasta mahpus var,
bunlardan 500ü de ağır hasta mahpus. Somut olarak
bazılarını saymak istiyorum, burada hepsini sayma
şansım yok. Mehmet Salih Yıldız, 23 yaşında, hem
kanser hem verem hastası, durumu ağırlaşmış
durumda ancak hastaneye götürülemiyor; Abdullah Turan, boyundan
aşağısı felçli; Serdar Yıldırım, belden
aşağısı felçli; Engin Aktaş, iki eli yok. Bakın,
şimdi, bunların siz bu koşullarda cezaevinde
yaşayabileceğini mi iddia edeceksiniz? Metin Turan, iki gözü de
görmüyor, dolayısıyla kendi temizlik ihtiyaçlarını
karşılaması mümkün değil. Yine tutuklulardan ve
kadınlardan bir örnek vermek istiyorum. Hülya Halaçkay, kendisine sürekli
şiddet uygulayan eşi Kadir Öreni saldırıdan kurtulmak için
öldürmek zorunda kaldı, astım hastası, hâlen tutuklu. Bu özel af
yasasında maalesef eşlerini öldürmek ya da erkekleri öldürmek zorunda
kalan kadınlara dair hiçbir düzenleme olmadığı gibi
tutuklulara dair de bir düzenleme yok. Abdurrahman Fidan, epilepsi
hastası, karaciğerinde mermi çekirdeği var, tüm yemeklere
karşı alerjisi var ve siz diyorsunuz ki Bunu da tahliye
etmeyeceğim. Siti Gören, 70 yaşında, sağlık
sorunları nedeniyle ihtiyaçlarını kendisi karşılayamıyor,
arkadaşları onun bakımını yapıyor. Yavuz Selim
Burgu, yüzde 54 engelli, ileri derecede böbrek hastası, tam 7 kez ameliyat
olmuş, çözüm üretilememiş ve şu an cezaevi
koşullarında da tedavi olması mümkün değil. Abdulçelik
Karas, yüzde 80 şizofren hastası. İhtiyaçlarını tek
başına karşılayamıyor, kendisine zarar veren bir
kişi. Aysun Şahin, MS hastası. Kalp ritim bozukluğu var.
Yüzde 48 engelli, felç olma riskiyle karşı karşıya.
İsa Gürbüz, KOAH hastası. Özellikle corona açısından en
büyük risk grubunu oluşturan hastalardan bir tanesi. Yılmaz Tekerin
psikolojik rahatsızlıkları var, epilepsi hastası, dili
boğazına takılıyor, kendine zarar veriyor; geçen
yıllarda dudaklarını dikmişti protesto için ve buna
rağmen bu kişi de tahliye edilmiyor.
Şimdi, sizin bunların gerçekten cezaevinde
kalabileceğini söyleyecek bir durumunuz var mı? Ağır kelime
kullanmak da istemiyorum gerçekten ama Bunları cezaevlerinde ölüme mi
mahkûm etmek istiyorsunuz?u somut hâliyle sormak istiyorum bir kez daha.
Şimdi, 25inci maddeye geldiğimizde,
cezaevi koşulları zaten yeterince ağır değilmiş
gibi, bir de hücre cezasını artıran yeni düzenlemeler
getiriyorsunuz. Bakın, yeni düzenlemeden önce eski düzenlemeye bir
bakalım. Hücre cezası nedir? Hücre cezası aslında tecrittir
ve tecrit de insan hakları bağlamında bir işkence suçudur.
Dolayısıyla hücre cezasının tümüyle
kaldırılması gerekir. Hücre cezasında ne oluyor? Bir
mahpusu alıyorsunuz, kimseyle iletişimin olmadığı,
güneş ışığının girmediği, kimseye
dokunamadığı bir odaya koyuyorsunuz. Burada bir süre sonra bu
kişide duyu kaybı oluyor: göremiyor, duymada problemler oluyor ya da
psikolojik sorunlar ortaya çıkıyor. Bu nedenle Avrupa Konseyi
İşkenceyi Önleme Komitesi, bu cezanın uygulama biçiminde
orantılılık ilkesinin uygulanmasının gerektiğini
ve çok çok istisnai durumlarda uygulanmasının gerektiğini
söylüyor. İstisnai durumlar da çok açık; özellikle kendisine zarar
verdiği durumlar da ama bunun da çok kısa süreli uygulanması
gerektiğini söylüyor.
Şimdi, bizim hukukta nasıl? Maşallah,
1 ceza yetmiyor, 2nci hücre cezası, o da yetmiyor 3üncü hücre
cezası ve neredeyse hayatınızın büyük bir bölümünü hücre
cezasıyla geçirebileceğiniz bir düzenleme var. Bir gün ile yirmi gün
arasında değişiyor, birçok kez de uygulanabilme
koşulları var. İşin daha vahim tarafı, size 3 defa
hücre cezası verildiğinde bu sefer şartlı salıvermeniz
yakılıyor, açık cezaevine çıkma koşullarınız
ortadan kaldırılıyor, yine denetimli serbestlikten de yararlanma
koşullarınız ortadan kaldırılıyor.
Şimdi, bugünse çok komik bir durum var. Tabii
maddeye konulan şeyin kendisi de gerçekten çok komik. Efendim, alkolle
ilgiliymiş, cezaevinde alkol sokma ya da bulundurma hikâyesi var
deniliyor. Nasıl? diye sorduğumuzda şunu söylemişlerdi:
Cezaevlerindeki bazı besinlerden, incirden alkol yapılıyor,
Alkol yapılırsa bizde hücre cezası vereceğiz. Gerçekten
komiksiniz. Hukuku bu kadar keyfî uygulamanın, bu kadar saçma sapan
uygulamanın bir örneği de herhâlde başka bir yerde
görülmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Şimdi, bakın,
cezaevlerinin durumuna ilişkin bir örnek vermek istiyorum. Balıkesir
Kepsut Cezaevinde adli mahkûm Ulaş Yurdakul, Kürt olduğu için bu
cezaevi içerisindeki -infaz koruma memurlarının da olduğu, cezaevi
görevlilerinin de olduğu- bir çete tarafından öldürüldü. Şimdi,
siz bize diyorsunuz ki: Bu cezaevi idare kurulları objektif karar
verecek. Öyle mi? Bir Kürt gencinin öldürülmesine yardım ettiler,
organizasyonuna katıldılar, suçu örtbas etmek istediler. Avukat arkadaşımız
bununla uğraştığı için, mücadele ettiği için bu
açığa çıkarılabildi, yoksa açığa
çıkarılamayacaktı.
Son olay, Van T Tipi Cezaevinde bu corona
günlerinde, yağmurlu havada, avluda sayım alınmak istenmiş.
Mahpuslar da demiş ki: Yağmurlu havada sayım almayın, bizi
hasta edeceksiniz. Ne yapmışlar? Haklarında eylem
yaptığı gerekçesiyle tutanak tutmuşlar. Şimdi ne
yapacaklar? Eylem yaptınız diye disiplin cezası verecekler.
Bakın, cezaevi uygulamaları işte bu hâlde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım, buyurun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Son olarak, dün
Kadıköyde sağlık emekçilerine destek çağrısı
yapan Kadıköy Dayanışma üyeleri gözaltına alındı.
Yetmedi, araçta işkence yapıldı; yetmedi, boğazları
sıkıldı. Şimdi, bakın, bu süreçte sağlık
emekçilerine destek vermek, muhalif olarak gördükleriniz tarafından
yapılınca suç hâline mi geliyor? Bir süre sonra siz bunları da
içeri atacaksınız, diyeceksiniz ki: Bunlar da terör suçlusudur.
Teşekkürler (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Yasin
Öztürk Ayhan
Erel
Ankara Denizli Aksaray
Ümit
Beyaz Bedri
Yaşar Hüseyin
Örs
İstanbul Samsun Trabzon
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün burada infaz yasasını görüşürken
saat 21.30 civarında bir duyuru aldık
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) 60 kere söylediniz, yeter
ya.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) 61 olsun,
ziyanı yok, çok bilgiden bir zarar gelmez. Dediniz ki: Sokağa
çıkma yasağı ilan edildi. Hükûmet, dün gece itibarıyla,
Zonguldakı da buna dâhil ederek 31 ilimizde sokağa çıkma
yasağı ilan etti. Milletimiz ve vatandaşlarımız için
karantina altındaki bu iki gün çok önemli, aslında biz buna
karşı değiliz, bundan önce de Sokağa çıkma
yasağı ilan edilsin. dedik ama bugün bile, iki gün süreyle
alınmasını olumlu buluyoruz. Bununla beraber, sokağa
çıkma yasağını uygun bulmakla birlikte, uygulanış
şeklini ve zamanını uygun bulmadığımızı
belirtmek istiyoruz. Sokağa çıkma yasağının iki saat
kala açıklanması, yer yer ülkemizde sosyal mesafeleri
kaldırmış ve istenmeyen görüntülere neden olmuştur. Bu görüntüler
ve yaşanan olayların tek bir sorumlusu vardır, o da tabii ki
bugünkü Hükümettir. Şunu ifade etmek istiyoruz, İbrahim ağabey,
hani bir Erzurum şiiri var ya, Eskiden, kar yağardı
Erzurum'a/Toprak damlarda sırt sırta yaşardık./Sabahnan
kalkar damlarımızı kürürdük., hani o damların
arasında kazmayla, kürekle açılan yollar vardı ya, hekimlerimiz
Bu geçtiğimiz otuz günde biz bu kadar gayretle çalıştık
ama sizin bu iki saatte oluşturduğunuz kargaşa var ya, o
patikaların üzerine çığ düşmüş gibi oldu. O kargaşada
-elde ettiğimiz fayda/maliyet analizine baktığınız
zaman- bu olayların daha yoğun olduğunu düşünüyoruz.
diyorlar.
Dolayısıyla, arkadaşlar, bu
kararları vermeden önce daha bir dikkatli düşünmemiz lazım.
Hatta, İçişleri Bakanımız diyor ki: Eğer biz bunu iki
üç saat önce açıklamış olsaydık daha yoğun
kargaşalar olurdu. Bu, şüyuu vukuundan beter bir ifadedir. Yani
sanki sokağa çıkma yasağı ilan edildiği anda veya
edilmesi düşünüldüğü anda Türk milleti bakkalları,
manavları, fırınları talan edecekmiş görüntüsü
çıkar ki bu hiç doğru bir yöntem değildir.
Dolayısıyla, bu, daha önceden planlanıp programlanırsa bu
tür izdihamların olmayacağını ben şahsen
düşünüyorum. Belki bundan sonra da farklı illerde bu tür uygulamalar
olabilir. Dolayısıyla, bu ilanların daha önceden planlı,
programlı bir şekilde duyurusu yapılırsa faydalı
olacağını düşünüyoruz. Bu, otomatikman bir güvensizlik
ortamını oluşturuyor. Güven duygusunu orta yerden kaldırdığımız
zaman bu tür problemlerin altından kalkmamız da mümkün görülmüyor.
Diğer taraftan, olağanüstü bu dönemde
cezaevlerinde yaşanan sıkıntıları önlemek
amacıyla getirilen infaz düzenlemesi yine bir torba yasaya
dönüştürülmüştür. Her geçen gün yargı bağımsızlığı
zedelenmektedir. Yaşanan bu durumdan artık toplumun bütün kesimleri
etkilenmektedir. Bizzat Adalet Bakanı -2014 yılı Kasım
ayında yaptığı açıklamada- iktidara geldiklerinde
yargıya güvenin yüzde 80lerde iken yüzde 20lerin altına
indiğini ifade etmiştir. Bu, 2014 yılına ait bir
açıklama, bugün çok daha aşağılardayız.
Hatırladığımız, sadece, her paketten sonra
yargıya güvenin daha kötüye gittiğidir. Hukukun Üstünlüğü
Endeksinde 2015 yılında 21 sıra birden gerileyen Türkiye, 2019
yılında 126 ülke içinde 109uncu sırada yer alabilmiştir;
sosyal adalet ilkesi sıralamasında 41 ülke arasında
40ıncı sırada yer almıştır; yargı
bağımsızlığı sıralamasında ise 140 ülke
arasında 111inci sıraya yerleşmiştir.
Değerli milletvekilleri, çok geç olmadan
yapılması gereken, yargının sorunlarının siyasi
saiklerle değil, evrensel ilkeler ve objektif kıstaslarla tespit
edilerek çözüme kavuşturulmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Yargıç
güvencesiyle, tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemi
oluşturulmalıdır. Türk yargısı bir an önce
iktidarın tasallutundan kurtarılmalı ve Türk milletinin her
ferdine güven verecek bir adalet sistemi kurulmalıdır diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Zeynel Emre Saliha Sera Kadıgil
Sütlü
Aydın İstanbul İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay Antmen
İstanbul Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm
Muş Mersin İstanbul
Murat
Çepni Oya Ersoy Tulay
Hatımoğulları Oruç
İzmir İstanbul Adana
Tuma
Çelik Hakkı Saruhan
Oluç
Mardin İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz, Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Süleyman Bülbülün.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Değerli
arkadaşlar, bugün, dün gece saat on ikiden beri çok üzüntü içerisine
girdim. Dün 22.47de ara verdik, bir gün sonraya bıraktık, bugüne
bıraktık. Arabaya bindim, evime giderken Hoşdere Caddesinde
bütün bakkalların, marketlerin önünde yüzlerce insan; arabalar konvoy
hâlinde, millet ekmek derdinde, millet makarna derdinde, millet pirinç
derdindeydi.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Tekel büfesine mi
gittin Süleyman Bey?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Neden böyle oldu?
Şundan böyle oldu: Devleti yönetmekte acziyet gösterenler dün verdikleri
kararla milleti sokağa döktüler. Bilim Kurulu üyelerinin, Sayın
Sağlık Bakanının, sayın sağlık emekçilerinin
üç aydan beri yapmış oldukları çalışmalar, Evde
izole. Evde kal. demekle salgının yayılmasına engel
olmak için yapmış oldukları çalışmalar birden gitti.
Aydında, İstanbulda, Manisada, Adıyamanda, Nevşehirde
millet sokaklardaydı; maskeleri yoktu, mesafeleri yoktu ve en kötüsü,
Bilim Kurulu üyesinin Biz kürekle karı temizlerken çığ geldi
tepemize bindi. dediği gibi oldu. Yazık! Devlet yönetimi böyle olmaz
arkadaşlar. Devlet yönetiminde sokağa çıkma yasağı
ilan edeceksen iki saat önce Şu saatte başlayacak diyemezsin.
Devlet yönetiminde daha önce karar alırsın, belediyelerle irtibata
geçersin. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına dahi haber
verilmeyen bir karar alınmıştır. Nerede pandemi
kurullarınız? Biz buraya çıktığımız zaman
daha önceki günlerde, pandemi kurullarına, il pandemi kurullarına
mutlaka ve mutlaka, Hükûmete, Tabipler Birliğinden temsilci alın,
sivil toplum kurullarından temsilci alın, demokratik kitle
kuruluşlarından temsilci alın dediğimiz zaman niye
Hayır. dediniz? Şu anda İstanbulu, Ankarayı,
İzmiri ve birçok belediyeyi kazanmış belediye
başkanlarını, yerel yönetimleri tanımıyorsunuz. Böyle
devlet yönetimi mi olur?
Bakın, arkadaşlar, devlet yönetiminin
nasıl olduğunu size anlatayım: Refik Saydamı biliyor
musunuz? Atatürk döneminde Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
kuruldu. Bunun görevi neydi? Bulaşıcı hastalıklar konusunda
ne yapılıyordu? Gerekli aşı üretmek, gerekli
çalışmalar yapmak. Aşı, serum üretti; çiçek
aşısını üretti ve ihraç ettiler. İkinci Dünya
Savaşında çiçek aşısını ihraç ettiler. Sonra ne
oldu? AKP Hükûmeti döneminde, 2004te Aşı Üretim Enstitüsü ve 2011de
de bu kurum kapatıldı. Ne oldu? Bugüne geldik ve Bilim Kurulundan bir
profesör bugün diyor ki: Biz aşı üretim teknolojisine sahip
değiliz. Neden? Sağlığı müşteri gören yapı
yüzünden. Bu anlayış nereye geldi? Bugüne geldi. Bakın,
arkadaşlar, tek adam rejimi
Tek adam rejimiyle eğitimde,
sağlıkta, kültürde nereye gelmişsek bugün de adalette aynı
yere geldik.
MHPnin vermiş olduğu af teklifiyle, infaz
indirimi teklifiyle -25 Eylülde teklif verdi- bu teklifle beraber o zaman 253
bin tutuklu ve hükümlü vardı. Ne oldu? Bugüne geldik, 20 Mart 2020ye
geldik. Ne oldu? Diş macunu, tüpünden çıktı. O günden bugüne suç
işleyenler, af gelecek diye suç işleyenler ne oldu? Bugüne kadar niye
beklediniz? Tam iki sene niye beklediniz? 253 bin kişi vardı
cezaevinde, şu anda 300 bin kişi var; 50 bin kişi cezaevine
girdi. Bunun hesabını kim verecek? Tabii ki AKP verecek, bunun
hesabını verecek. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Suç
işleyenin hesabını biz niye verelim ya, gitsin kendisi versin.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz hukuk fakültesinden mezun olurken infaz hukukunda infaz
adaletini, infaz eşitliğini
Ayrımcılık
yapmayın. derlerdi. Nerede var? Getirdiğiniz infaz indirimi
teklifinde nerede adalet var, nerede eşitlik var? Nerede var?
Bakıyorsunuz, alıyorsunuz. Cezaevlerinde gazeteciler, cezaevlerinde
tweet atanlar, cezaevlerinde insan hakları savunucuları
Diğerleri nerede? Somada, Ermenekte, Aladağda, tren
kazalarında sanık olanların cezaları 1/2ye indirilecek ve
tahliye olacaklar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
denetimli serbestlikten
yararlanacaklar, böyle şey olabilir mi? 30 Mart 2020den önce aynı
suçu işleyen bir kişi on yıl ceza almışsa, 1/2
beş yıl, denetimli serbestlik üç yıl, iki yıl sonra çıkacak.
1 Nisanda aynı suçu işleyen kişi ne kadar yatacak? Dört yıl
yatacak. Böyle bir mantık olabilir mi? Bir günden böyle bir
eşitsizlik olabilir mi? Ne yaptınız? Ülkede sağlık,
kültür, eğitimi de bu hâle getirdiniz, adaleti de bu hâle getirdiniz. On
sekiz yıldan beri mahkemelerde adil yargılanma hakkını,
mahkemelerde hukuk devletini, mahkemelerde talimatlı hâkimlik yapanlarla
birlikte adaleti bu hâle getirdiniz. Bu tabii sorulacak, bunun hesabı
zamanı geldiği zaman sorulacak. İnfazda adaleti, infazda
eşitliği hep beraber, birlikte sağlayacağız, toplumsal
mutabakatla sağlayacağız, hep birlikte
sağlayacağız. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Çözüm bellidir
arkadaşlar, demokrasi ve özgürlüktür.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Hakkı Saruhan Oluçun.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; günlerdir burada hukuk konuşuyoruz ama
siz tabii ki duymuyorsunuz. Çünkü aslında hukukun evrensel ilkelerini,
kurallarını ve içeriklerini bir kenara
bırakmışsınız yani hukuk sizin için sadece
iktidarınızı sürdürmenin bir aracı hâline gelmiş.
Hukukun içindeki en önemli unsurun adalet olduğunu unutmuşsunuz, bunu
silmişsiniz kafanızdan. Adil olma anlayışını ve
vicdanı içermeyen bir hukuk, hukuk değildir. Onlar sizin
çıkardığınız kanunlardır ama
iktidarınız sona erdiğinde o kanunlar da sizinle birlikte
silinir gider. Siz hukuk ve adalet terazisini
kırdınız çok açık bir şekilde. Bunu
kırdığınız gibi, baskı kurduğunuz yargı
mensupları da, hâkimler de cübbelerine ilik açmak zorunda kaldılar
sizin kararlarınızı, direktiflerinizi hukuka aykırı
olarak yerine getirmek için. İlik açtırdınız hâkimlerin
cübbelerine.
Türkiyenin
imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere
ve Anayasaya aykırı bir teklif getirdiniz, bunu
tartışıyoruz. Şimdi bunları niye söylüyorum? Dün bir
sokağa çıkma yasağı kararı alındı, biliyoruz.
Şimdi, bu krizi, coronavirüs salgını krizini bu iktidar
yönetemiyor, yönetemiyorsunuz. Yani yanlış önlem sizde, eksik önlem
sizde, geç kalmış önlem sizde; hepsini siz yapıyorsunuz ve
bunları niye yapıyorsunuz?
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Dünyanın en iyisini yapıyoruz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Devamla) - Kibirlisiniz çünkü. Dünyada böyle berbat bir kriz yönetimi yok.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) En iyisini yapıyoruz, dünyada bizden daha iyisi yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Dinleyin, dinleyin!
GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Dinle, dinle!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Devamla) - Dünyanın 181 ülkesinde coronavirüs salgını var,
birçok yerde sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor, bu kadar
pespaye bir sokağa çıkma yasağı ilanı dünyanın
hiçbir ülkesinde görülmedi. Bunu da bir kenara yazın! (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Yanlış.
ORHAN KIRCALI
(Samsun) Yanlış söylüyorsun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Devamla) - Şimdi, mesele evde kalma ya da tam karantinaya karşı
olmak değil; biz evde kalmadan, tam karantinadan yanayız ama bunu
nasıl yerine getirdiğinizi tartışıyoruz. Böyle bir önlem
yok. Şimdi, neden bunu yapıyorsunuz? Çünkü kibirlisiniz, çünkü ortak
akıl istemiyorsunuz, üretmiyorsunuz, çünkü muhalefet partilerini,
toplumsal ve siyasal muhalefeti dinlemiyorsunuz, yok sayıyorsunuz, çünkü
siyasi fırsatçılık her yerinize sinmiş vaziyette.
Şimdi,
bakın, neyi anlatacağım size: İçişleri
Bakanlığı bir genelge yayınladı dün ve sokağa
çıkma yasağı ilan etti; değil mi? Bu genelge Anayasaya da
aykırı, İl İdaresi Kanununa da aykırı. 4 maddede
sayacağım, kayıtlara geçsin diye sayacağım.
Anayasanın 15inci maddesi, sokağa çıkma
yasaklarının, yani temel hak ve özgürlüklerin
kullanılmasının engellenmesinin nasıl
olacağını yazıyor. Burada, salgın hastalık durumunda temel
hak ve özgürlüklerin kısıtlanabileceği gibi bir madde yok,
Anayasa 15e göre yok yani ona dayanarak İçişleri
Bakanlığı genelgesi olmaz, onu bir kenara koyalım.
Nasıl olabilir? Anayasanın 119uncu maddesine göre, OHAL ilanı
yoluyla olabilir. Şimdi onu size anlatmama gerek yok çünkü siz OHAL
iktidarısınız. 20 Temmuzda OHAL siyasi darbesini yaparak iki
buçuk yıl bu memleketi OHALle yönettiniz. Onu bildiğiniz için -vakit
kaybetmemek için- üzerinde durmayacağım ama şunu çok açık
söyleyelim, olağanüstü hâl ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanına ve
onaylama yetkisi Meclise verilmiştir yani İçişleri
Bakanının buna dayanarak da böyle bir sokağa çıkma
yasağı ilan etme yetkisi yoktur, onu da bir kenara koyalım.
Üç: İl İdaresi Kanununun 11/C maddesine
dayanarak diyor İçişleri Bakanlığı Genelgesinde, bu
da doğru değil çünkü 11/C maddesi İçişleri Bakanına
değil valilere yetkiler veriyor, İçişleri Bakanına
vermiyor. Valilere de sokağa çıkma yasağını ilan etme
yetkisini vermiyor, bunu da vermiyor. Şimdi, buna da
dayanamazsınız.
Dört: Umumi
Hıfzıssıhha Kanununun 27nci ve 72nci maddelerine
dayanarak diyor Genelge. Şimdi, buraya baktığımızda o
da uygun değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Tamamlıyorum
efendim.
Çünkü Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27nci
ve 72nci maddelerine de uygun değil, orada salgın hastalık
durumunda alınması gereken tedbirler yazılmış ama o
tedbirler kapsamında sokağa çıkma yasağı diye bir
şey de yok, buna da aykırı.
Şimdi, bütün bunları niye anlatıyorum
ben size? Kayıtlara geçsin diye. Bir teamül oluşturmaya
çalışıyor İçişleri Bakanlığı. Hiçbir
şeye, hiçbir hukuka ve Anayasaya uygun olmadan sokağa çıkma
yasağı ilan edebilme teamülü oluşturmaya
çalışıyor. Şimdi, böyle bir hukuk devleti, böyle bir
hukukun üstünlüğü anlayışı olamaz. Bu bir polis devleti
anlayışıdır, bu kabul edilebilir bir şey
değildir. Anayasal suç işleniyor açıkça. Dolayısıyla
bunun kayıtlara geçmesi lazım. Bunu umursamıyoruz. demeyin
çünkü yol olur. Yol olduğu zaman, kime nasıl zarar verir o yol
bilinmez; bunu da size bir kez daha hatırlatmış olalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir açıklama
yapabilir miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun görüşülmekte olan
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben de arkadaşlarımızın
Yani bu kayda
geçmesi meselesi anlamlı ama ben faydasız buluyorum. Asıl mesele
birbirimizi anlayabilmemiz ama yine de kayda da geçsin, söyleyelim.
Şimdi, bu sokağa çıkma
yasağını ilan eden, valilikler yani her bir valilik ayrı
ayrı karar verdi; 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun
11inci maddesinin (C) fıkrasına dayanarak buna karar verdiler. Yani
her bir valilik ayrı ayrı kararını verdi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Eş zamanlı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İçişleri
Bakanlığı uygulamaya dair kendi personeli için bir genelge
yayınladı yani nasıl yapılacağına dair bir izah
getirdi. Bunun kararını veren sonuçta İçişleri
Bakanlığı değil, valilikler bu kararı verdi.
Valilikler de şu anki sistem içerisinde aslında
Cumhurbaşkanımıza bağlı. O sebeple, Anayasaya
aykırı bir durum yok. Ben de bunu bir kez daha ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Böyle
bir açıklama olabilir mi yahu, kanun burada!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kanun buradaydı,
ben de kanuna bakarak söylüyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
38.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aynı kanunu nasıl bu kadar farklı
yorumluyoruz çok ilginç. Benim önümde de İl İdaresi Kanununun 11/C
maddesi var ve orada valilere sokağa çıkma yasağı ilan etme
yetkisi yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Var, var.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yok,
bakın, okuyayım isterseniz size. Yani sizin önünüzde de var, siz de
okuyabilirsiniz. Diyor ki: Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin
olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde
bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin
bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere
girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu
güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için
sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin
dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların
seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Tamam,
kısıtladı işte.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Burada demiyor
ki: Valiler illerinde sokağa çıkma yasağı ilan
edebilirler. Bunu yazmıyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Oluç. İl İdaresi Kanununu görüşürken bunları
tartışalım bence.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Kısıtlılar, herkes zaten evde oturuyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hukuk böyle bir
şey anlamazsınız ama böyle bir şey, evet.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ya siz
anlamazsınız, siz işinize geleni anlıyorsunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ya, size göre
hukuk oluyor işte.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, siz
hukuku sadece kendi çıkarlarınız için düşünüyorsunuz,
işinize geldiği gibi yorumluyorsunuz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Hüseyin
Örs
Ankara Aksaray Trabzon
Yasin
Öztürk Ümit Beyaz Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli İstanbul Eskişehir
Muhammet
Naci Cinisli
Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Muhammet Naci Cinislinin. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında hemen belirtmeliyim ki
çok çok üzgünüm. Ülkemiz için, milletimiz için, devletimiz için, geçmişte
ülkeye hizmet etmiş büyüklerimiz adına, gelecek nesiller adına
çok üzgünüm. Ülkeyi bu kadar kötü yönetebilen bir anlayışın,
senelerdir seçim kazanma taktikleri ve maharetleriyle, geçmiş birikimleri,
gelenekleri, değerleri, inançları hoyratça harcayıp
geleceğe ve bizlere gerek sosyal gerek kültürel gerek maddi gerekse manevi
çöküntüye uğratılmış bir miras bırakacakları için
çok üzgünüm.
Devletler tarihte zaman zaman böyle dönemler
yaşamıştır; kimi devletler zor toparlanmış,
kimisi daha kolay altından kalkmıştır. Biz de Allahın
izniyle milletimizin irfanı, feraseti, AK PARTİ iktidarının
hiç tahammül göstermediği, fırsat vermediği iyi
yetişmiş, bilgili, tecrübeli, genç insanlarımızla birlikte,
geride bırakılan bu yükü şerefle, onurla kaldırırız,
görevimiz bu. Fakat neden böyle oldu, gerek var mıydı? On dokuz sene
iktidar olmak kime nasip olmuş, neden kıymeti bilinmedi? Geride kalan
on dokuz senenin, perişan olan ekonominin, tarımın, eğitim
sisteminin, adalet sisteminin, bürokrasinin, dış politikanın
hesabı nasıl verilecek? Bugünlerde Suriyelilerden bahseden var
mı? Ben duymuyorum, bugünlerde S-400lerden bahseden var mı? Onu da
duymuyorum. Fakat, ne hazin ki Kanal İstanbuldan bahsedilebiliyor.
Altyapıları hazır fuar alanları, kocaman havalimanları
varken, tanıdık müteahhitlere yeşil alanda hastane
yaptırmak konuşulabiliyor. 15 Temmuz şehit ve gazileri için
toplanan yardımların, Deniz Fenerinin, İşsizlik Fonunun,
ihtiyat akçesinin, deprem vergilerinin nereye harcandığına dair
hesap verilmeden, vatandaşımıza hiç sıkılmadan IBAN
numarası verilebiliyor. Millî tasarruf için bile itibardan hâlâ tasarruf
edilmezken, saray için lüks araba ihaleleri açılabiliyor. Afrika
Kalkınma Bankasına böyle bir zamanda 25 milyar lira gönderilebiliyor.
Çok değerli AK PARTİ milletvekilleri,
bizim kimseyle düşmanlığımız yok. Bizim İYİ
PARTİ olarak meselemiz, sizler, partiniz, siyasi kimlikler değil;
dünkü konuşmamda da ifade ettiğim gibi tam da bu sergilenen
anlayışla mücadelemiz ülkemizin üstüne gölgesi düşmüş bu fena
anlayışınızla. Her günün bir gecesi, her gecenin güneş
doğan bir sabahı var. Milletimiz endişe etmesin lütfen, bu
güneş doğacak. Kalkınmacı, milliyetçi, demokrat, iyi
yetişmiş, vatanperver kadrolara sahip İYİ PARTİ olarak
biz göreve talibiz.
Yaşadığımız sokağa
çıkma yasağı skandalına gelirsek, dediğim gibi tam bir
skandal. Öyle bir skandal ki AK PARTİnin devlet yönetme
anlayışının bir yansıması âdeta. AK
PARTİnin, Suriye krizi, FETÖ ve PKKyla girdiği lüzumsuz ve
tehlikeli ilişkiler, S-400 meselesi, tarım, eğitim,
dış politikadaki krizler ve skandallar ile bu sokağa çıkma
yasağı skandalı arasında hâl, tavır, karar alma,
bilgisizlik, öngörüsüzlük ve ciddiyetsizlik açısından hiçbir fark yok
aslında. Tek fark sonuçlarının hissedilme süresinde. Dün verilen
kararın ve politikanın sıkıntısı, milletimiz
tarafından birkaç dakikada hissedildi. Diğer sorunlarda ise
milletimiz alınan kararların, felaketlerin sonuçlarını daha
uzun süre sonra görüyor, anlıyor, hissediyor ve hissedecek. Bu krizlerin
yükünü de yine milletimiz ve gelecek nesiller omuzluyor ve omuzlayacak. Devlet
kaos çıkarmaz; devlet öngörüsü, tecrübesi, bilgisi, ciddiyetiyle kaosu
önler. Dün gece alınan kararın sonucu yalnızca birkaç dakika
içinde yaşanan kaosla sınırlı değildir. Dün gecenin
asıl büyük yansıması, kahraman sağlık
çalışanlarımızın, aziz milletimizin binbir
fedakârlıkla alt etmeye çalıştığı günümüzün
vebası coronayı belki de önü alınmaz hâle getirmeniz oldu.
Bundan sonraki hastaların, vefat edecek
vatandaşlarımızın hesabını nasıl vereceksiniz?
Değerli milletvekilleri,
anlaşılıyor ki AK PARTİ yorgun, yeni gelişen ülke ve
dünya meseleleri için bilgisi, birikimi eksik. Bu ağır, mesuliyet
isteyen, tecrübe, birikim, bilgi, ciddiyet isteyen yükü artık kaldıramıyor.
Ülkemizin menfaatleri gereği doğru karar alma vakti artık hem
iktidar hem de muhalefet için gelmiştir. Ülke hepimizin, ülkemizi
korumalıyız. Allahın izniyle ebet müddet yaşayacak
dediğimiz devletimizi daha fazla maceraya, riske atmamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Son günlerdeki aksamalarda sayın bakanların
açıklamalarından da anlıyoruz ki devlet tek sesli yeni sistemle
çalışamıyor; sağlıklı, doğru kararları
tek bir kişi zamanında alamıyor; milletimizin bilgi birikimini,
ferasetini yönetim sistemimize aktaramıyor. Bu yaşananlar tekrar
gösteriyor ki sorumluluğu paylaştıran, adil, sigortaları
bulunan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, milletimizin iradesini hakkıyla
yansıttığı, iyileştirilmiş demokratik parlamenter
sisteme daha geç olmadan geçmeliyiz. Bu niyetle yapılacak her türlü
girişime milletimizin iyiliği için İYİ PARTİ olarak
destek vereceğimizi ifade eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Başladım işleme, kusura
bakmayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkanım,
yerimden fırladım; 60 yaşında ancak bu kadar
hızlı kalkabiliyorum.
BAŞKAN Ben ne bileyim, ben hızlı
hareket ettim herhâlde.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İstirham ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama işlem başladı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, ben ayağa kalktım, siz ondan sonra
konuştunuz.
BAŞKAN Sayın Türkkan, işlemi
başlatmış oldum, yapmayın ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
ben ayağa kalktım, herhâlde duyamadınız siz.
BAŞKAN Sayın Türkkan, ben sizin niye
ayağa kalktığınızı nereden bileyim söylemezseniz?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ama ayağa
kalktığını biliyorsanız mesele yok.
BAŞKAN Bakın, efendim
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bir grup başkan vekili size bakıp ayağa
BAŞKAN Şimdi maddeyi oylarken
istersiniz, fark etmiyor ki, önerge işlemini başlattım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Devam edin efendim.
BAŞKAN Maddede isteyin yani onu söylüyorum,
şimdi maddeyi oylayacağım.
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Talebimi yeniliyorum
Başkanım. Oylama öncesi, karar yeter sayısı
BAŞKAN - Karar yeter sayısını
arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:20:31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
26ncı maddenin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
27nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 3 adet önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Turan Aydoğan Zeynel Emre
Mersin İstanbul İstanbul
Süleyman
Bülbül Saliha Sera Kadıgil
Sütlü Ali Şeker
Aydın İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mensur
Işık Tuma
Çelik Rıdvan
Turan
Muş Mardin Mersin
Murat
Çepni Züleyha Gülüm Tulay
Hatımoğulları Oruç
İzmir İstanbul Adana
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Ali Şekerin.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
2019da dünya genelinde 250 gazeteci, gazetecilik
faaliyetleri nedeniyle tutuklandı. Gazetecilerin en çok
tutuklandığı ülkeler Çin ve Türkiye oldu maalesef. Türkiye,
aynı Çin gibi kendi içine kapanıyor. Dünya Basın Özgürlüğü
Endeksinde de Türkiye bu yıl 157nci sırada yer aldı. Türkiye
dünyada en fazla profesyonel gazetecinin hapiste olduğu ülke konumuna
geldi. Bugün itibarıyla 90a yakın gazeteci medya
çalışanı cezaevinde ve yaptığınız bu
düzenlemelerle gazeteciler dahi erkenden hapisten çıkamıyor ama en
eli kanlı katilleri maalesef çıkıyor ve açık cezaevine
çıkanlar daha sonrasında maalesef izinli çıkıp yeni suçlar
işleyebiliyor.
Biliyorsunuz, Ceren Özdemirin katili açık
cezaevinden çıkıp daha sonra katletmişti Cereni. Onun için Biz
dışarı çıkartmıyoruz, sadece açık cezaevine
çıkartıyoruz. diyerek bunları savunmamalısınız.
İnsanlar gerçekleri yazıyor diye
içerideyken, tweet attı diye içerideyken kezzap atanlar bu
yasanızla çıkabiliyor. Süreci siyasileştirmeyin. diyorsunuz
ama asıl siyasileştirmeyi siz yapıyorsunuz. Siyasi rakiplerinizi
yok etmek için, siyasi rakiplerinizi hapishaneye daha çok doldurmak için yer
açıyorsunuz.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
sessiz lütfen, rica ediyorum.
ALİ ŞEKER (Devamla) Yapmış
olduğunuz maalesef bu, muhaliflerinize daha çok yer açmak.
Yüzde 140 doldu hapishaneler ve kapasitesinin yüzde
40 üzerinde dolu olan hapishanelerde eğer adil bir düzenleme
yapılacaksa herkese eşit indirimin uygulandığı bir
düzenleme olmalıdır. Aksi takdirde, muhaliflerim içeride kalmaya
devam etsin, onlara yeni muhalifler ekleyeyim diyerek bir düzenleme
yapılamaz. Dün, ücretli izin istedi diye halkevleri üyeleri göz
altına alındı İstanbul Kadıköyde. İstedikleri
neydi? Herkes ücretli izinle evinde otursun, on beş yirmi gün evinde
kalabilsin ki insanlar çalıştıkları yerde, fabrikada,
sokakta çalışırken ölmesinler diye. Ama siz ne
yaptınız, onları gözaltına aldınız. İki
günlük bir karantina uygulamanız var, iki günlük bir karantina
uygulamasının hiçbir anlamı ve önemi yok. Bugün, Fransa, iki
hafta oldu başlayalı, İtalya dört haftadır karantina
uyguluyor ve uygulamayı daha da uzatacağını söylüyor. Wuhan
kenti beş hafta karantina uygulamasının sonunda ancak başa
çıkabildi, eğer biz de bir şey yapacaksak en az on dört günle
başlayıp seyrine göre bu düzenlemeyi yapmamız lazım. Böyle,
az pilav üstü döner gibi iki günlük karantina olmaz, hiçbir anlamı yoktur.
Burada, şunu diyorsunuz: Biz hafta sonu mış gibi yapalım,
karantinadaymış gibi yapalım. Eğer gerçekten ciddiyetle bu
işin üzerine eğilecekseniz, bunun süresini uzatmak gerekiyor yoksa
bir anlamı olmaz. Yoksa, dün yaptığınız o uygulamada
önce sokağa çıkma yasağı sonra fırınların
açık olacağını bir saat sonra açıklama insanlara
olmadığı kadar hastalık bulaştırdı. Yani,
bir tsunami gibi üzerine geldi insanların bu virüs dalgası. Günlerdir
sağlıkçılar ölüyorlar, canlarını veriyorlar ki bu
hastalıkla başa çıkalım diye, bu hastalık daha çok
insanı hastalandırmasın diye ama yaptığınız
bir yanlış hareket, uygulamadaki bir yanlışınız o
bütün emekleri heba etti, tsunami gibi geldi ve daha büyük bir
salgını on gün sonra korkarım yaşayacağız. Onun
için diyorum ki, bu süreçte en azından bir on dört günlük karantina
uygulamasına başlamak gerekiyor. Bunu, sizlere söylerken -daha
öncesinde de söylemiştim- sağlıkta şiddet yasası
görüşülecek, sağlıkta şiddet yasasının
görüşüleceği süreçte Sağlık Komisyonu hâlâ toplantıya
çağrılmadı. Pazartesi günü saat on birde Adalet Komisyonu
toplanacak ama Sağlık Komisyonunu hâlâ toplantıya
çağırmadınız. Yani temel sağlık hizmetlerine bir
kanun ekliyorsunuz ve Sağlık Komisyonunu toplantıya
çağırmıyorsunuz. Lütfen kaliteli yasama yapın, lütfen
işinizi layıkıyla yapın. Siz saray öyle istiyor diye böyle
af düzenlemeleri getiriyorsunuz ve bu af düzenlemelerinde saray istemedi diye
hapiste bıraktıklarınız bu hastalığın
pençesinde kalacak. İdris Baluken daha önce burada grup
başkanlarınızın da milletvekillerinizin de söylediği
gibi sadece konuştukları nedeniyle suçlandı,
yargılandı ve haksız yere hapiste yatırılıyor ve
o kişi maalesef bu düzenlemeden çıkamayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla) - Yine, Selçuk
Mızraklı bir Belediye Başkanı olarak burada söylediklerinin
dışında bir suçu olmadığı hâlde, bunu da herkes
gayet iyi bildiği hâlde o hekim, hekime en çok ihtiyacımız
olduğu bir dönemde maalesef içeride. Hani İdamı
kaldırdık. İdam mı edelim? diyorsunuz ya, siz
insanları ölüme mahkûm ediyorsunuz bu yaptıklarınızla.
Aşevleriyle ilgili, Eskişehirin yirmi
beş yıllık aşevini kapatırken,
Odunpazarını, Muratpaşayı, insanlara sıcak yemek
veren yerleri kapatırken Arnavutköyde kendi yandaşlarınızın
300-500 kişinin olduğu yere 3 bin-5 bin yemek verdik. diye sahtekârlık
yaptığı o yerlerini şu anda açık tutuyorsunuz.
Orayı da kapatın demiyoruz, Odunpazarını da
Eskişehiri de Muratpaşayı da açın ki insanlar sıcak
yemek görsünler. İnsanların yoksulluğunu daha fazla istismar
etmeyin, tek adamın yardımına mahkûm bırakmayın
insanları.
Lütfen, karantina uygulamasını on dört
günden aşağı uyguluyorsanız bir anlamı yok, bunu
dikkate alın.
Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler için
ikinci söz Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlunun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle size bir soru
sormak isterim: Düşünün ki bir deprem olmuş,
karşınızdaki bina yıkılmış ve enkazının
altından iniltiler geliyor, Beni kurtarın! sesleri geliyor, ne
yaparsınız? Hemen kurtarmaya koşarız değil mi? Oradaki
enkazın altındaki kişiler Türk mü Kürt mü, dindar mı ateist
mi, sağcı mı solcu mu diye sorar mısınız?
Hiçbirinizin sormayacağını biliyorum ama şimdi niye
soruyorsunuz? Şimdi de bir afet zamanında değil miyiz
arkadaşlar? Hepimiz maskelerimizle bir afeti yaşıyoruz,
sokağa çıkma yasağı var, bir büyük afet var ve infaz
yasası görüşülürken Şunlar çıksın o çok tehlikeli
cezaevlerinden, diğerleri çıkmasın. diyoruz. Bu depremdeki
örneğe uyar mı? Size soruyorum.
Bakın, bu infaz yasası tekrar bir
cezalandırma getiriyor. Zaten adaletsiz bir yargı yapısıyla
bir cezalandırma yapıldı. Bunu sadece ben söylemiyorum,
bakın, Türkiyenin en saygın hukukçularından Sami Selçuk Hoca
söylüyor, diyor ki: Türkiyede yargılama, duruşma, denetim
yargılaması hukuka uygun değildir ve bir genel af gerekir. Adem
Sözüer, İzzet Özgenç hocalar Bu yasa derhâl Komisyona geri
gönderilmelidir. diyor, en saygın hukukçular bunu diyor arkadaşlar.
Ama siz bunu bir infaz yasası olarak değil intikam yasası olarak
uygulamaya çalışıyorsunuz. Bakın, eğer 300 bin
kişiden 90 bini çıkar ve geri kalan 210 bin kişi orada
kalırsa ve aylar sürecek bu salgın devam edecek olursa o insanlar
kendilerini nasıl hissedecek? Kurban gibi hissedecek, kurban. Bakın,
bu çok tehlikeli bir duygudur, psikolojik olarak çok tehlikelidir. Mahpuslar
için, mahpus yakınları için kurban gibi hissetme duygusu son derece
tehlikelidir arkadaşlar.
Bakın, büyük dramlar yaşanıyor. Dün
beni İneboludan bir teyze aradı, Kepsutta kızı
varmış, cezaevinde. Her ay on dört saat yoluculuk yapıyorum.
dedi köylü teyze. Köyümden çıkıyorum, 5 otobüs
değiştiriyorum, Kepsuta varıyorum, cebimde zaten param yok, her
gidişim 300 lira, 2 kuruşun hesabını yapıyoruz ve
kızım tutuklu. Bunları da geçtim, bize bu çileleri
yaşatıyor bu iktidar; bir de, en büyük korkum coronavirüsten
dolayı ya kızım ölürse ne olur? Bunu düşünen on binlerce,
milyonlarca insan var arkadaşlar, basit bir hadise değil.
Bakın, cezaevinde yaşlılar var,
hastalar var. Size bir fotoğraf göstereceğim, Gaziantep HDP üyemiz
Fatma Lebe, kendisi diyabet hastası, kalp, tansiyon hastası,
depresyon var ve kapalı alan fobisi var ama beş aydır iddianame
olmaksızın maalesef cezaevinde. İşte, bunun gibi hastalar
şu anda ölüme mahkûm edilmiş durumda, kurban edilmiş durumda.
Yarın öbür gün bu insanlar ölürse vicdanlarınıza hiçbir şey
anlatamayacaksınız. Biz size son hatırlatmaları
yapıyoruz. Bakın, burada kaç gündür son hatırlatmaları
yapıyoruz ama vicdanınızın
sızlamadığını görüyoruz.
Size, değerli arkadaşlar, bir anekdot
anlatmak istiyorum. Bakın, AK PARTİliler daha dikkatli dinlesin,
lütfen, dinleyin. Hastanede doktordum ve bir mesai arkadaşım
vardı, Salih. Salih arkadaşımla zaman zaman siyasi konularda da
konuşurduk, fanatik AK PARTİliydi ve hep bana savunurdu, ben de,
işte, onun yanlışlarını söylerdim. Salih de bütün
bunları kabul eder ama en sonunda Ama Ömer Ağabey, işte,
başörtüsünü serbest bıraktı. derdi bana. Daha sonra, birkaç ay
sonra ben Salihle tekrar bir görüştüm, aradan bir müddet geçmişti,
Salihi aradım, baktım, Salih çok üzgün, Ne oldu Salih? Ya, Ömer
Ağabey, bildiğin gibi değil, başımıza bir felaket
geldi. Ne oldu? İnfaz koruma memuru kardeşim vardı, ne
olduğunu anlamadık, KHK'yle ihraç edilmiş. Bu yetmedi,
ardından, bu ani ihraç karşısında 3 çocuk annesi yengem,
kalp krizi geçirip iki gün sonra vefat etti. Ailece perişan
durumdayız, ne yapacağımızı bilemiyoruz Ömer ağabey.
dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Sonra,
bana ne dedi biliyor musunuz? Çok şeyi anladım Ömer ağabey.
dedi. Sen, çok haklıymışsın be Ömer ağabey. dedi.
Şu ana kadar ben hep savundum iktidarın icraatlarını ama
çok haklıymışsın be Ömer Ağabey. dedi. Değerli
arkadaşlar, bunu yarın siz de söyleyeceksiniz. Nasıl mı
olacak? Bu ayrımcı yasayı getirdiniz ya, yarın öbür gün
düşüncenizden dolayı AK PARTİliler olarak
yargılanacaksınız büyük ihtimal ve bu ayrımcı yasadan
dolayı terörist muamelesi göreceksiniz. O zaman dönüp bana yine
diyeceksiniz ki Çok haklıymışsın be Ömer Bey, çok
haklıymışsın be HDP. Aynen bunları diyeceksiniz
arkadaşlar. Bakın, biz size hatırlatmaları yapıyoruz
ama kalpleriniz katılaşmış, anlamıyor. Size diyorum
son olarak: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Zulüm ile
abad olanın sonu berbattır. Bakın, son olarak bir ayetikerimeyi
hatırlatayım: Sonra, bunun arkasından yine kalpleriniz
katılaştı. Şimdi de taş gibi ya da taştan da
beter hale geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Çünkü
taşlardan öylesi vardır ki içinden nehirler kaynıyor. Yine
öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular
fışkırıyor. Öylesi de var ki Allah korkusundan yerlerde
yuvarlanıyor ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil
değildir. Bu yaptıklarınız kesinlikle kimsenin yanına
da kalmayacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gergerlioğlu.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
27nci maddesinin 1inci fıkrasında yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Hüseyin
Örs
Ankara Aksaray Trabzon
Yasin
Öztürk Ümit Beyaz İsmail
Tatlıoğlu
Denizli İstanbul Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
İsmail Tatlıoğlunun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, bugün 30 büyük ilde sokağa
çıkma yasağının olduğu bir saatte Parlamentonun
çalışmasını ve buraya katılan arkadaşların
her birini tebrik eder ve takdir ederim. Gerçekten, hepimiz siyasetin,
Parlamentonun ve parlamenterin itibarını düşürmeme konusunda
duyarlı davranmamız gerektiği gibi, bizzat bu konunun takipçisi
olmamız ve burada bugün bu çalışmalara katılan
arkadaşlarımızı incitmeme ve Parlamentoyu aşağılamama
konusunda titiz davranmamız ve konuşmalarımıza bu anlamda
dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum ve buna bağlı olarak,
bugün Meclis TVnin neden canlı yayın yapmadığını
da gerçekten gündeme getirmek istiyorum. Çünkü nüfusumuzun çok büyük
çoğunluğu bugün evdeyken onların, milletvekillerinin
Parlamentoda kendileriyle ilgili ve bütün geniş kesimleri kapsayacak bir
kanun teklifiyle ilgili neler söylediklerini, partilerin nereden
baktıklarını bilmek en büyük haklarıdır diye
düşünüyorum. Bugün Meclis TV neden canlı yayın
yapmamaktadır? Gerçekten manidardır. Zaten toplumun
sorunlarını ve Parlamentonun gündemindekini kendi gündemine
aktarmayan bir ana medya grubu var. Bakın televizyonlara, medyaya; bu
infaz teklifi görüşülmüyor, konuşulmuyor ancak yandan, internet
üzerinden yayın yapan gruplar veyahut da kurumlar veyahut da yayın
organları veya gazeteciler ve benzeri kesimler konuşuyor. Toplumun
sorunlarının siyasetin gündemiyle, siyasetin gündeminin de toplumun
sorunlarıyla örtüşmediği bir dönem içerisindeyiz, uzun süredir
böyleyiz ve bu nedenle de zaten toplumun sorunları ile siyasetin gündemi
arasındaki fark sorunları biriktirmeye başladı çünkü
konuşmayan bir toplum olduk; evimizde de öyle değil mi?
Sorunları konuşmayınca biriktiriyoruz, biriktiriyoruz ve
konuşmazsak bunların altında kalıyoruz. Bakın, bu
infaz yasası sıradan bir yasa değil, bütün herkesi alakadar eden
bir konu. Bunun çok iyi tartışılması gerekirdi. Evet, bu
teklifi getirdiniz partilere, gruplara ama bunlarla ilgili geri dönüşlerin
bir kelimesini bile dikkate almadınız, bir cümle bile
değiştirmediniz veya değiştiremediniz. Hâlbuki bu, daha
önceki dönemlerde bu şekilde olmuyordu; toplum konuşuyordu,
tartışıyordu ve siyasete geri dönüyordu ve siyaset bunlardan
beslenmesini bir şekilde biliyordu. Gerçekten, yüz yıl önce
Babanzadenin dediği gibi, Parlamento bir kanun yapma makinesi
olmamalı. O gün, yüz yıl öncesinden, hatta yüz yılı geçkin
bir dönemde Parlamentonun, o günkü Meclisin kanun yapma makinesi şeklinde
tarif edildiğinden bugüne çok şey değişmiş
olmalıydı.
Bakın, kanun yapmak
O kadar hızlı
gitmeye ihtiyacımız var ki konuşmaları eleştirmeyi
bile bıraktık. Şu an Genel Kurul kendi konusunda
tartışmayı bile bıraktı. Kürsüden konuşan
gidiyor, konuşan gidiyor ve her şey yolunu buluyor. Bulmuyor
aslında, değerli arkadaşlar; inanın, bulmuyor ve
bulmadığını, bugün Türkiyenin sağlıklı bir
karar alma mekanizmasını kaybettiğini hep beraber görüyoruz ve
bunun maliyeti bütün Türkiyeye çıkıyor. Nereden görüyoruz?
Gerçekten, 18 Martta Sayın Cumhurbaşkanının tedbirler
paketinin ne kadar eksik olduğundan görüyoruz. Nereden görüyoruz? Bir
maske dağıtımının bile hangi kanallardan
yapılacağının kaç kere değiştiğinden görüyoruz.
Nereden görüyoruz? Sağlık Bakanının
açıklamasından bir saat sonra Türkiyede bir sokağa çıkma
yasağının çok anlamsız bir saatte ilan edilişinden
görüyoruz. Savrulan bir yapı görüyoruz ve bütün alanlarda görüyoruz çünkü
konuşmuyoruz. Konuşmayan mutlaka kaybeder, tarih böyle yazdı.
Hepinize saygılar sunarım efendim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 28inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Alpay
Antmen Zeynel Emre Saliha Sera Kadıgil
Sütlü
Mersin İstanbul İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan Aydoğan Ali Mahir
Başarır
Aydın İstanbul Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Murat
Çepni
Muş Mersin İzmir
Züleyha
Gülüm Tuma Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mardin Adana
Dirayet
Dilan Taşdemir
Ağrı
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk söz talebi Ali Mahir
Başarırın.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında, birinci yargı paketi, ikinci
yargı paketi bir reform olarak geldi ama şu infaz yasasının
bir reform olarak buraya gelmesi gerçekten üzüntü verici.
Biz, burada infazı tartışıyoruz
yani verilen bir kararın, bir ilamın ne şekilde
uygulanacağını tartışıyoruz ama asıl sorun
infazda değil. Bakın, infazdan önceki aşamalar, soruşturma,
kovuşturma, istinaf, Yargıtay bir felaket.
Şimdi, buradan soruyorum: Bu ülkenin Adalet
Bakanı kim? Hepiniz Abdülhamit Gül dersiniz. Hayır, o değil.
Ben, onun Adalet Bakanı olduğuna inanmıyorum; o, gölge bakan. Maalesef
adaleti, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu İstanbulda bir hukuk bürosu
yönetiyor. Hâkim atamalarını bu büro yapıyor. Maalesef ki bu
büro, özellikle İstanbul Anadolu Adliyesinde, İstanbul Adliyesinde en
önemli, kritik mevkilere belli hâkim ve savcıları getiriyor. Buna da
yalan diyeceksiniz ama gelin, bir komisyon kuralım. Bu 4 avukatın
-buradan, önemli görevlerde 20 hâkim ve savcı ismi vereceğim- telefon
kayıtlarını inceleyelim, kaç kez görüşmüş; telefon
sinyallerine bakalım, o büroda buluşmuş mu
buluşmamış mı?
Değerli arkadaşlar, bu ülkede
pırıl pırıl hukuk mezunu genç arkadaşlarımız
var, sağcısı solcusu var. Bunlar mülakatları geçemiyor.
Maalesef ki -şunu konuşalım- partinizin gençlik kolları,
kadın kolları yönetimlerinde görev yapmış avukatları
hâkim, savcı olarak atıyorsunuz. Sorun bu. Öyle avukatlar var ki Ben
hâkim olmak istemiyorum. diyor, Olacaksın. diyorsunuz. Neden?
Tutuklayacaklar çünkü. Böyle bir şey olmaz. Ve burada bunları
söylediğimiz zaman terör diyorsunuz. Allah aşkına, terör
lafını ağzınıza siz almayın. Hiç, Cumhuriyet Halk
Partisinin liderlerinden birinin alçak bir teröristbaşına Bitsin
artık bu hasret, gel. dediğini duydunuz mu? Biz duyduk.
Terör diyorsunuz. Daha dün IŞİD benim 2
askerimi diri diri yaktı. Onun Türkiye sorumlusuna tahliye kararı
veriliyor bu ülkede.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tekrar tutuklama
kararı çıktı, dün konuştuk ya bunları. Ama mahkeme
Ama dün konuştuk bunları.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Tekrar
da geri alınıyor ama veriliyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İtiraz
edilmiş, olur mu yani mahkeme itiraz ediyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bunu da
söyleyeyim ama askerin kıyafetinde, kışlasında
tuğlası, harcı olan, vergi ödeyen Osman Kavalayı tahliye
etmiyor bu hâkimler. Böyle bir adalet olabilir mi? Bunları söylüyoruz
Uyuşturucu baronları çıkacak mı? diyorsunuz. Bakın
sarayın hukuk kuruluna, kim var? Burhan Kuzu. Ne diyor hâkim, biliyor
musunuz? Bir uyuşturucu baronunun tahliyesi için bana baskı
yaptı. diyor ama bu lekeyi bize atıyorsunuz, bu olacak şey mi?
Terör diyorsunuz. 2010, 2011, 2012, 2013te 3 bin
hâkim ataması yapıldı. Ya, bunlar şimdi terörist
sıfatıyla yargılanıyor. Ne diyeceksiniz buna? Siz
atadınız bunları ve bu teröristlerin vermiş olduğu
kararla mahkûm olanların infazını tartışıyoruz
burada. Bundan büyük bir ayıp var mı bu ülke için? Terör diyorsunuz,
terör. Biz terör bilmeyiz. Teröristler nasıl tahliye olur? da bilmeyiz.
Allah göstermesin, bir terörist nasıl tahliye olacak diye baksak
Haburdaki çadır mahkemesinin kayıtlarına bakarız. Orada
kayıtlar. Siz bunu çok daha iyi bilirsiniz. Gelin, burada hukuku
konuşalım, hukuk konuşsun. Hukuk konuşulurken terör,
uyuşturucu derseniz sınıfta kalırsınız.
Anadoluda çok güzel bir söz var, hep söylüyorum: Kuyruğu
kâğıttan olan ateşe yaklaşmaz. Sizin bu konuda kuyruğunuz
değil her tarafınız kâğıttan. Kimseye bunu söylemeyin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kendinize bakın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Kimseye
bunu söylemeyin.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, bizim kuyruğumuz yok, arkadaşın varsa
bilemeyiz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerindeki söz talebi Sayın Dirayet Dilan Taşdemirin. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim.
Ben 28inci madde üzerinde söz aldım. Bu madde,
hücre ve odaya kapatma cezalarına ilişkin düzenlemeyi kapsıyor
ve bunun içinde çocuk mahpusların durumu da var maalesef. Aslında bu
yasa teklifinin en korkunç maddelerinden bir tanesi de bu. Açıkçası,
çocuk ve cezaevi kavramlarını yan yana kullanıyor olmaktan ben
vicdanen ciddi bir rahatsızlık duyuyorum. Sizlerin de bu vicdani
rahatsızlığı duymanızı umut ederdim ama maalesef
bu konuda pek de umutlu değilim.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüde,
çocukları hücreye nasıl kapatırız yerine,
açıkçası, çocukları suçla buluşturan toplumsal nedenler
üzerinde konuşmayı, buna dair önerilerimizi sunmayı, sizin de bu
yönlü bir çalışmayı yapmanızı dilerdim ama maalesef
bunları konuşmak yerine, her zaman yaptığınız
gibi, sonuçlar üzerinden, cezalandırma üzerinden bir yaklaşım
içerisindesiniz. Oysa adalet mekanizmalarıyla karşı
karşıya gelen çocukların durumuna göre ele alan, her
koşulda çocukların yararını gözeten bir yaklaşım
içerisinde olmak gerekiyordu ama siz ne yapıyorsunuz? Cezaevinde olan
çocukları bir de odaya nasıl kapatırım, tekrardan
yasakçı bir zihniyetle nasıl yaklaşırım?
bırakın bunun tartışmasını, bir de bunu
yasalaştırmak istiyorsunuz. Odaya kapatmanın tecrit
olduğunu, işkence olduğunu biz çok iyi biliyoruz, buna dair
onlarca hak ihlali yaşandığını da biliyoruz.
Yine, değerli arkadaşlar, çocuğun
yüksek yararı denilerek Hastalık durumunda çocuğu odaya
kapatmayalım, bu sefer ziyaretçi yasağı getirelim. diyorsunuz.
Açıkçası bu nasıl bir yarar, insan merak ediyor. Sadece
şunu söylemek istiyorum: Lütfen, siz hiç kimsenin yararını bir
daha düşünmeyin, çocukları da sadece suçlu olarak görmekten vazgeçin
ve bu yasa tasarısını geri çevirin.
Değerli arkadaşlar, cezaevleri bir ülkenin
aynı zamanda adaletinin, hukukunun ve demokrasisinin aynasıdır.
Bu ülkenin cezaevi sicili hiç temiz değil. Biz buna benzer binlerce örnek
sayabiliriz. Maalesef bu cezaevi meselesinde çocuklar da payını
aldı. Bu hafta Şakran Kapalı Çocuk Cezaevinde olan 17
yaşındaki Ali Erdoğanın koğuşunda intihar
ettiği söylendi. Gerçekten intihar mı etti, başka bir durum mu
yaşandı, onu da bilemiyoruz ama farz edelim ki kendi
yaşamına kendisi son verdi. Biz kendi yaşamına son verdi
diye bu olayı böyle kapatacak mıyız? Aliyi intihar sürecine
götüren koşulları, cezaevinin içerisinde olduğu durumu, psikolojiyi
göz önünde bulundurmayacak mıyız? Elbette ki bunun hesabını
siz vermek zorundasınız.
Yine, değerli arkadaşlar, Pozantı
Cezaevi denen bir gerçeklik vardı, sizler de umarım
hatırlıyorsunuzdur. Biliyorsunuz, bir dönem, taş
attıkları iddiasıyla Kürt çocukları patır patır tutuklanıyordu.
İşte, o tutuklanan çocuklardan bazıları Pozantı
Cezaevinde sistematik işkenceye uğradı, cinsel istismara
uğradı. Peki, ne oldu? Tabii ki hiçbir şey olmadı. Bunu
yapanlar hakkında herhangi bir dava açılmadı ama bunu
açıklayan çocuklar yargılandı, bunun haberini yapan gazeteciler
tutuklandı, yine, yargılandı. Benzer bir durum Şakran Çocuk
Cezaevinde de yaşanmıştı, o dönem yetkililerin
yazışmalarından biz bu korkunç olayları
öğrenmiştik ama yine tabii ki olayın üstü örtüldü.
Değerli arkadaşlar, yani 2020
yılı itibarıyla şu an cezaevlerinde yaklaşık 3
bin çocuk var. Bu çocukların 800ü bebek, yani 0-6 yaş arası ve
bu çocukların büyük bir çoğunluğu annelerinden kaynaklı
cezaevinde. Siz iktidara ilk geldiğinizde şunun siyasetini ve
istismarını çok yaptınız: Annelerin
gözyaşını dindireceğiz. dediniz, bundan yola
çıktınız. En son geldiğiniz nokta; hak talep eden,
barış isteyen, demokrasi talep eden bütün anneleri bu sefer
bebekleriyle birlikte cezaevine aldınız. Eğer, gerçekten bu
konuda samimiyseniz, anneler arasında da bölücülük yapmaktan vazgeçin ve
bu yasa tasarısına bebeği olan, çocuğu olan anneleri de
dâhil edin, biz de bilelim. Ki, gerçekten, hani, onun üzerine siyasetinizi çok
övdüğünüz için söylüyorum, Annelik kırmızı çizgimizdir.
diyordunuz çoğu zaman; biz de bilelim, gerçekten bu konuda samimi misiniz,
değil misiniz? Ama biz burada bunu söylerken de bir samimiyetsizlik
olduğunu biliyoruz, bunu dâhil etmeyeceğinizi de biliyoruz ama yine,
biz bir kez daha tarih karşısındaki sorumluluğumuzu yerine
getirerek size hatırlatalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
- Bir de şunu unutmayın ki cezaeviyle tanışan çocuklar
elbette ki eskisi gibi olmuyor, olması da mümkün değil. Siz bu
çocuklardan neyi çalıyorsunuz, biliyor musunuz? Geleceklerini
çalıyorsunuz, çocukluklarını çalıyorsunuz. Lütfen, bu konu
üzerine de biraz düşünün, hassasiyet geliştirin, şu
büründüğünüz bu ideolojik, politik duruşlarınızın da
dışına çıkarak bir kez daha çocuklara çocuk gözüyle
bakın.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Komisyonun bir söz talebi vardır,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 28inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Şimdi Çocuklar bakımından odaya
kapatma cezası getiriliyor. dedi; zaten mevzuatta bu var, işte,
firara teşebbüs vesaire durumunda çocukları hücreye değil de
odaya kapatma cezası var ama bu ceza idari bir kurul tarafından
verilirken yeni düzenlemede artık, infaz hâkiminin kararıyla
olabilecek.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne fark edecek yani?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yani burada idari kurul yerine hâkim güvencesi
getiriliyor. Bu da çocuklar lehine bir düzenleme.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
40.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
konuya açıklık getirelim: Doğru, infaz hâkimliği sistemi
getiriliyor ama biz vermiş olduğumuz önerilerimizde de şunu
özellikle söyledik: Bütün yetkilerin, bütün mekanizmanın bir infaz
hâkimliği üzerinde kurulması çok büyük bir tehlike arz ediyor.
İnfaz hâkimliğinin kararlarına karşı eğer
istinafı, Yargıtay yolunu açmazsak şu anda sulh ceza
hâkimliği gibi bir tabloyla karşı karşıya kalabiliriz.
Sadece infaz hâkiminin denetiminin olması tek başına yetmez.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım, infaz
hâkimliğinin kararlarına karşı da yargı yolu
açık, infaz hâkiminin kararına karşı ağır ceza
mahkemesine itiraz edilebilir. Eğer buradan da sonuç
alınamıyorsa yazılı emir yoluyla da bu hak devam ediyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
sadece zabıtlara geçsin.
Yazılı emir yoluyla bu yöntemin
kullanılmadığını, bunun imkânsıza yakın
olduğunu bir hukukçu olarak gayet iyi biliyorsunuz. Yani bu, sadece
söylemiş olmak.. Yazılı emirle bugüne kadar -Adalet
Bakanlığına yarın soralım- kaç karar bozuldu, Adalet
Bakanlığı kaçına şey yaptı; bir
konuşalım. Böyle olmaz!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 28inci
maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
düzenlenmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Hüseyin
Örs
Ankara
Aksaray Trabzon
Yasin
Öztürk Arslan
Kabukcuoğlu Ümit
Beyaz
Denizli
Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Yasin Öztürkün.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; siyaset diline son birkaç
yıldır ara ara tekrarlanan bir kelime girdi:
Kandırıldık. Zaman zaman dış güçler
kandırıyor, zaman zaman kökü dışarıda bazı güçler
kandırıyor ama nihayetinde kandırıcıların
verdiği zararı milletçe hep beraber ödüyoruz.
Gündemimiz ceza ve güvenlik tedbirlerinin
infazı. Kanun teklifini getirenler her ne kadar inkâr etse de bunun
adı bir af ve asıl olan bugün kısmi gibi görünen ama
yarın Anayasa Mahkemesince genişletilerek genel affa dönüşme
ihtimali yüksek olan bir düzenleme.
22 Aralık 2000de Rahşan Ecevitin
önerisiyle çıkan 4616 sayılı Şartla Salıverme ve
Erteleme Yasası da iyi niyet temennileri çerçevesinde kurulmuş ancak
çıkan yasadan ilk olarak 23 bin tutuklu ve hükümlü yararlanarak tahliye
olmuş, daha sonra Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararıyla
yasanın kapsamı genişlemiş ve cezaevinden tahliye
olanların sayısı 45 bini bulmuştu. Rahşan Ecevit bu
durum karşısında kandırıldık kelimesini
kullanmasa da Ben affı garibanlar için istedim, katiller
yararlandı. diyerek kendini savunmak zorunda kalmıştı. Af
çıkacak beklentisi herhangi bir suçun infazı için cezaevine konulan
herkeste hem de cezaevine girdiği ilk günden itibaren başlar. Af
algılaması sadece beraat etmek değildir, cezaevinde
kalınacak sürenin kısaltılması da bir aftır, infaz
süresinin indirimi de bir aftır, denetimli serbestlik süresinin
uzatılması da bir aftır çünkü artık cezaevinde kalmaya
gerek kalmamıştır.
Kanunun adına ister af diyelim ister infaz
indirimi diyelim, ne şekilde dillendirilirse dillendirilsin diş
macunu gibidir, tüpten çıkınca bir daha geri dönüşü
imkânsızdır. Sadece bir kere dillendirilmesi yeterlidir ve bu kanun
teklifi de 2018de ilk kez dillendirilmişti, kısmet bugüneymiş.
AK PARTİsi Genel Başkanı Sayın Erdoğanın af
konusundaki bakışı gizli bir sır değil, kamuoyunda
defalarca tekrarlandı. Devlete karşı işlenen suçları
devlet affeder o ayrı bir konu ama şahıslara karşı
işlenen suçları devletin af yetkisi yoktur, bu böyle bilinsin.
Şimdi, birileri çıkmış, af
Laf! Mağdur, mazlum
Affettim. diyorsa o ayrı ama biz, asla
O zaman adil, adaletle hükmeden
bir iktidar olamazsınız. Şimdi, Tayyip Beyin bu cümlesinden
yola çıkarak adil ve adaletle hükmeden bir iktidar
olmadığınızı kendi vereceğiniz kararlarla
tasdikleyeceksiniz.
Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda hassas
ama görüşülen kanun teklifi böyle mi? Hırsızlar,
dolandırıcılar, kadına yönelik şiddet suçu
işleyenler aldığı cezanın yarısını
yatacak, eğer bu süre dolduysa tahliye olacak ya da denetimli
serbestlikten yararlanacak. Mal canın yongasıdır. Hırsızlık
şahsa karşı işlenen bir suç değil midir? Kadına
yönelik şiddet şahsa karşı işlenen bir suç değil
midir? Evlatlarımızı okul etrafından avlayan torbacı,
şahsa karşı suç işlememiş midir?
Sayın Cumhurbaşkanı 2018
yılında diyor ki: 50 bin uyuşturucu suçlusunun olduğu bir
dönemde af çıkaramayız. Bizler, uyuşturucuları affeden bir
iktidar olarak mı anılacağız? Kanun teklifi bu hâliyle
çıkarsa uyuşturucu satıcılarına infaz indirimi yok.
demeniz sizi bu şekilde anılmaktan kurtaracak mı
sanıyorsunuz? Allah indinde de kul indinde de bu sorumluluğunuz
bitecek mi?
Sayın milletvekilleri, Adalet
Bakanlığının 2020 bütçesi görüşmeleri
sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği bir rapor
var. Rapora göre, 355 hapishanede 282.703 mahkûm var, 1 Eylül 2019 tarihi
itibarıyla 456.157 kişi de denetimli serbestlik altında. 140
denetimli serbestlik merkezinde 4.938 personel bu hükümlüleri iyileştirme,
denetim ve takip çalışmalarını yürütüyor. Hükümlüler,
müdürlüklerde bulunan denetim ekiplerince motorize araçlar ve elektronik izleme
araçlarıyla denetleniyor. Şimdi, bu çıkan kanundan
yaklaşık 100 bin kişi yararlanacak, bir kısmı
denetimli serbestlik, bir kısmı infaz süresinin
kısaltılması nedeniyle tahliye olacak. Yani yaklaşık
300 bin hükümlünün üçte 1i cezaevinden çıkacak. Bir de 31 Mayısa
kadar izin verilen ve karantina süresi devam ederse kasım ayına kadar
da izinlerinin uzaması ihtimali olan, her ne kadar sayısını
net olarak açıklamasanız da açık cezaevinde olan 75 bin
civarında hükümlü var. Buna hâlen denetimli serbestlikten yararlananlar da
eklenirse 650-700 bin kişinin kontrol altında tutulması
gerekecek. Adalet Bakanı 2020 bütçesi konuşmasında personel
eksikliğinden yakınıyordu. Hükûmet, bu salgın nedeniyle,
çıkarmak istediği kanuna hazırlıksız yakalandı.
Denetimli serbestlik ne şekilde uygulanacak, bunun bir
açıklaması yok. Personel yeterli mi, elektronik izleme araçları
yeterli mi, bugüne kadar bir bilgilendirme yapılmadı.
Anlaşılan o ki bu infaz teklifinin üzerine konuşulacak daha çok
şey var.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu
maddesinde geçen veya ibaresinin ya da olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Saliha Sera Kadıgil
Sütlü Zeynel Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay Antmen Veli Ağbaba
İstanbul Mersin Malatya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin sahipleri:
Züleyha
Gülüm Tuma Çelik Murat Çepni
İstanbul Mardin İzmir
Rıdvan
Turan Mensur
Işık Tulay
Hatımoğulları Oruç
Mersin Muş Adana
Ömer
Öcalan
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Veli Ağbabanın.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; AKP iktidara geldiği zaman hâkim, savcı
sayısı 7.500dü. 3.500 civarında hâkimin emekli olduğu
düşünüldüğünde, şu anda 24 bin hâkim, savcı var. 5 bin
hâkim, savcı ihraç ettiniz. Yani bu rakamlara göre bütün cumhuriyet
tarihinde alınan hâkim, savcıların 6-7 katını siz
atadınız.
Peki, değerli arkadaşlar, bu duruma
nasıl gelindi? Bakın, şu anda bütün araştırmalar
yargıya güvenin yüzde 20 olduğunu gösteriyor. Cumhur
İttifakının oy oranı da yüzde 40. Yani Cumhur İttifakına
oy verenlerin bile en az yarısı yargıya güvenmiyor. Bu
yargıya sizler güvenmiyorsunuz, sade vatandaş nasıl güvensin,
onu da sizin takdirinize bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, on sekiz yılda
cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar yargıya güven
azaldı. Bakın, bütün cumhuriyet tarihindeki en düşük oran
şu anda. Niye yargı tek, niye? Çünkü yargı tek bir kişinin
ağzına bakıyor, tek bir kişi yargının
kararını veriyor. Einstein diyor ki değerli arkadaşlar:
Nedenleri değiştirmeden sonuçların değişeceğini
beklemek budalalıktır. Bizim söylediklerimizi anlamıyorsunuz,
dinlemiyorsunuz. Yine, çok önemli bir düşünür, bir aydın, Victor Hugo
diyor ki: Bir ülkede yargılanmaların adil olmasının
yanında adil görünmesini de sağlamanız lazım.
Değerli arkadaşlar, tüm yargıçlar,
HSK, Anayasa Mahkemesi bir kişiye bağlı, tüm bunları sadece
bir kişi atıyor. Allah aşkına, böyle bir yargıya güven
olur mu? Bir siyasi partinin atadığı yargıya güven olur mu?
İl başkanlarınız, ilçe başkanlarınız, AKP
üyeleri şu anda hâkim, savcı değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bir de yandaş
gazetelerden öğrendiğimiz, yargıda bir kavga var. Yargı
resmen parsel parsel bölüşülmüş durumda; HAKYOLcular, Menzilciler,
İsmailağacılar; değerli arkadaşlar, korunan gizli
FETÖcüler, tövbe etmişler, Pelikancılar, avukatlar. Peki, bunlardan
bağımsız yargı çıkar mı değerli
arkadaşlar? Bu ülkenin Adalet Bakanı kim, hâkimi kim,
savcısı kim? Cemaat liderleri yanında iş tutanlar talimat
veriyor. Hatırlayalım, geçtiğimiz hafta Oda TVye bir operasyon
yapıldı, Barış Terkoğlu ile Barış
Pehlivana. Nasıl oldu? Bakın, Ankarayı parsel parsel
parselleyen bir trol 28 Şubat akşamı Oda TVyi hedef aldı,
ardından 3 Mart akşamı bu trolün meşhur oğlu
televizyon kanallarından hedef göstermeye devam etti, 4 Martta gece
yarısı Ersoy Dede operasyon çağrısı yaptı, sabah
Barış Terkoğlu gözaltına alındı, akşam üzeri
Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç tutuklandı.
Pelikancı Fatih Tezcan, Murat Ağıreli ve Yeniçağı
hedef gösterdi. Pelikancı Hilal Kaplan, Yeniçağa yapılan
saldırıya destek verdi. Pelikancı Ersoy Dede Soner Yalçın
nerede? diye tweet attı. Pelikancı Selman Öğüt bu topa girdi
ve Yeniçağı hedef gösterdi. Ardından Murat Ağırel
tutuklandı. Daha sonra, Pelikancı Ersoy Dede, Yeni Yaşam
gazetesini hedef gösterdi, Yeni Yaşam gazetesinin Genel Yayın
Yönetmeni ve çalışanı tutuklandı.
Değerli arkadaşlar, şimdi
soralım: Savcı kim, hâkim kim? Fatih Tezcan polis memuru, Hilal
Kaplan emniyet müdürü, Ersoy Dede savcı, Cem Küçük, sulh ceza hâkimi. Bu
pelikancılar AKP yönetimiyle birlikte bir şeye daha imza attılar:
İlk kez tarihimizde silahsız bir darbe girişimi yaptılar ve
seçilmiş Başbakanı, yüzde 49la seçilmiş
Başbakanı koltuğundan indirdiler. Değerli arkadaşlar,
böyle bir yargı düzeniyle karşı karşıyayız.
Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun, siz
bu yargıya güvenir misiniz, siz bu yargının
aldığı kararlara saygı gösterir misiniz? Bir kez daha
soralım.
Değerli arkadaşlar, bir de son olarak,
sokağa çıkma yasağı var ki dünyaya rezil olduk. Hani
diyorduk ya Çok iyi yönetiyoruz. Bunu çocuk yapmaz, 10 yaşındaki
çocuk yapmaz, kar topuyla uğraşıyorduk, dün gece çığ
oldu, çığ. Sokağa çıkma yasağından Bilim
Kurulunun haberi yok, büyükşehir belediye başkanlarının
haberi yok, İstanbulu yöneten, Ankarayı yöneten
başkanların haberi yok ama fırıncılar odalarına
yarım saat önce haber veriliyor. Binlerce insanı sokağa
çıkaran bir sokağa çıkma yasağıyla karşı
karşıya geldik değerli arkadaşlar. Bu genelge sokağa
çıkma yasağı değil, coronayı yayma genelgesine
dönüştü değerli arkadaşlar.
Peki, sevgili milletvekilleri, bu genelgeyi yazan,
bu genelgeyi gönderen İçişleri Bakanı normalde ne yapıyor?
Ben size söyleyeyim, hiçbir vicdanın, ahlakın kabul etmeyeceği,
hiçbir vicdanlı siyasetçinin yapmayacağı bir şey
yapıyor, ne yapıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağbaba,
tamamlayın sözlerinizi.
VELİ AĞBABA (Devamla) CHPli
belediyelerin yardımları, ekmekleri dağıtmasını
önlemeye çalışıyor. Geçtiğimiz gün Muratpaşada, dün
Eskişehirde Odunpazarında fakir fukaraya aş veren, ekmek veren
aşevlerinin hesaplarını kapatıyor, bloke ediyor. Böyle rezillik,
kepazelik olmaz!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kendi
kaynaklarıyla yapacaksa
VELİ AĞBABA (Devamla) Ne yapıyor?
CHPli belediyelerin ekmek dağıtmasını önlemeye
çalışıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu krizde Cumhuriyet Halk Partili her bir belediye
başkanını kutluyorum, iyi ki onlar var; kriz nasıl
yönetilir, yardım nasıl dağıtılır, size
gösterdiler.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kendi
kaynaklarıyla
BAŞKAN Sayın Şeker
VELİ AĞBABA (Devamla) Laf atmayın,
laf atmayın! Bu vicdansızlıktır, bunu savunmak da vicdansızlıktır.
Sen belediye başkanlığı yapmış adamsın, bu
nasıl savunulur?
Değerli arkadaşlar, bu trol başka ne
yapıyor? Tweet atanları tutukluyor. Başka ne yapıyor?
Sosyal medyadan paylaşım yapanları tutukluyor. Onları
yapacağına adam gibi genelge yap, dünyaya rezil etme bizi! Dün
akşam bütün sokaklar insan doluydu. Bunu yapanlara yazıklar olsun!
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba konuştu,
herkes açıldı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, iyi oldu
hakikaten, cevap vermiyoruz ya, o yüzden...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir konuşmaya tepki
vermedikleri için AK PARTİ Grubunu kınıyorum efendim! Ne güzel
hazırdık.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ömer Öcalanın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Merhabalar.
İtalyan filozof Agamben, statüleri askıya
alındığı için hukuk tarafından korumasız
bırakılan belli grupların yaşamlarının meşru
yaşam olarak kabul görmediğini söyler. Egemen
anlayışına göre, ezilen ve ötekileştirilen halklar yurttaşlık
yasasına tabi değildir, dolayısıyla yurttaş da
değildir. Bu faşist anlayış, birilerini yasalara tabi,
eşit olarak kabul görürken öteki olarak kabul ettiklerini de eşit
ve yasaya tabi olarak kabul etmemektedir. Türkiye özelinde
bakıldığında, bu durum, Kürtlerle birlikte bütün ötekileri,
sınırlarını egemenin çizdiği yurttaşlık
hukukunun dışında kabul edilme ve edilmeme şeklinde
tanımlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, egemen, hangi
hayatların değerli olduğunu, hangi hayatların değersiz
olduğunu, kimin iyi, kimin kötü, kimin makul, kimin terörist olduğunu
kendisine tabi olma ölçüsüne göre kararlaştırmaktadır. Bugün
burada bir yönüyle kimin yasaya tabi kılınıp
kılınmayacağını, ölen kişinin insan olarak kabul
edilip edilmeyeceğini tartışıyoruz. Bu tanım hukuki
olmaktan ziyade siyasi bir tanımdır. Bu tanım da siyasal
konjonktüre göre değişmektedir ki bugün iktidar olan AKPnin lideri
ve birçok üyesi de yirmi yıl önce benzer tanımlamalarla
yargılanıyordu. Bu nedenle, bugün yasa karşısında
ayrımcılığa maruz kalan siyasi tutsaklar
yurttaşlık yasasına tabi değiller ve iktidarın gözünde
makul yurttaş olarak da kabul görmemektedirler.
Değerli milletvekilleri, aslında, bu
yasayı fırsat bilip yapmamız gereken temel bir şeyi
konuşabilirdik: Yurttaşlık yasasını nasıl herkesi
kapsayacak şekilde yeniden ele alabilirdik, bunu konuşmalıyız.
Kürtleri, Çerkezleri, Lazları, Romanları ve diğer bütün
halkları nasıl bu yurttaşlık yasasına dâhil
edebiliriz, onu tartışmalıyız. Zaten bu Meclisin temel
görevi de bu değil midir?
Bu savaş, bu kaos, bu yasasızlık ne
kadar sürecek diye herkesin kendine sorması gerekmiyor mu? Burada
hamasetle, kin ve nefret hâliyle İdris Baluken ölsün. diye
bağırmak dışında yapmamız gereken başka bir
şey olmalı diye düşünüyorum. O da toplumsal barışa dair
yeni bir sözleşmeyi konuşmak olmalıydı. Hepimiz için
yarına dair yeni bir dünya kurgulamanın zamanı değil miydi?
İşte o zaman cezaevlerinde, sokakta ve bu Mecliste kim makul, kim
makul değil tartışması da anlamsız olacaktı.
Değerli milletvekilleri, bizden öncekiler yani
atalarımız, sorunları ortak bir zeminde çözme imkânı bulamadı
veya yapamadı diyelim. Peki, biz ne yapacağız? Aynı
çözümsüzlüğü ve bu ağır yükü çocuklarınıza,
torunlarınıza miras mı bırakacaksınız?
Sanırım, hepimizin bunu düşünmeye, kendi vicdanında bunun
muhasebesini yapmaya ihtiyacı var.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede kimin
yurttaşlık yasasına tabi olup olmayacağının
tartışmasının tarihsel süreci cumhuriyet tarihi kadar
eskidir. Nitekim, 27 Mayıs darbesiyle çıkan aftan, sivil ve asker
herkes yararlanırken sadece 49lar davası olarak bilinen, içinde Musa
Anter, Tarık Ziya Ekincinin olduğu Kürt siyasetçiler bundan muaf
tutuldu. Malumunuz, 15 Temmuz darbesi sonrasında, cemaatçi savcı ve
hâkimlerin kararına tabi olan dosyaların büyük bir bölümü bozuldu.
Başta Ergenekon davasından yargılanan herkes serbest bırakıldı.
KCK ve HDP dosyalarından yargılanan Kürt siyasetçileri bundan muaf
tutuldu. KCK dosyaları adı altında, HDP dosyalarındaki
yargılamalar olduğu gibi devam ediyor. Bugün Sayın Demirtaş
ve Baluken başta olmak üzere birçok siyasetçimiz belki de dosyasında
imzası bulunan hâkim ve savcılarla birlikte aynı cezaevlerinde
kalıyorlar. Üzülerek görüyoruz ki yasayla tarih tekerrür ediyor. Kürtler,
yine, eşit yurttaş olma hâlinden mahrum
bırakılmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, son olarak bir
şeyi ifade ederek konuşmamı bitirmek istiyorum. Birçoğumuz
deprem anını yaşamış olarak biliyoruz. O felaket
anında herkes uzağa doğru kaçarken felaketin ortasına
doğru koşan iki grup vardır: Biri afet ekipleri, bir diğeri
bu kaostan ne çalabilirim hesabı yapan hırsızlardır ve
onlar, ilk fırsatta evlere dalıp ne kadar altın, para ve
değerli eşya varsa çalıp yeniden kalabalığa
karışır ve kalabalıkla birlikte sahte ağıtlar
yakar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Üzülerek ifade edeyim, siz,
bu virüs kaosunda kayyumla Kürtlerin iradesini çalan, diğer yandan ise
ölüme terk edilen siyasi mahkûmların kutsal yaşamını
çalıp sonra içimize karışıp sahte ağıt yakan
hırsızlar gibi bir anlayış içinde hareket ediyorsunuz.
Eğer bunda ısrar ederseniz halk ve tarih sizi affetmeyecek.
Bakınız, kendi milletvekillerinizin içinde bile sağda solda
söylüyorlar: 90ların karanlık devletiyle artık onların
kontrolüne girdik, onlarla birlikte iş tutuyoruz. Derin devletle hareket ettiğinizi
söylüyorlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bizim milletvekillerimizle
ilgili yorum yapma, sen kendine bak.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bu halka kimsenin acı
yaşatmaya hakkı yoktur. Bu infazda adaletin olması gerekiyordu
maalesef burada da ayrımcılık yaptınız.
Hepinizi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu
maddesinde birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Ümit
Beyaz
Ankara Aksaray İstanbul
Yasin
Öztürk Hüseyin Örs Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli Trabzon Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Örsün.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin
ilgili maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Covid 19
salgınında yaşanan genel ekonomik krizin yanında tarım
sektöründe de ciddi bir üretim krizi gündemdedir. Tarım ve Orman
Bakanlığı Coronavirüs salgının tarım sektörüne
etkilerini azaltmak için 21 ilde üreticilerimize tohumların yüzde 75ini
hibe ediyoruz. dedi. Basın ve medya da Çiftçiye müjde, müjde. diyerek
bu açıklamayı haberleştirdi.
Değerli arkadaşlar, aslında müjde,
müjde diye ilan edilen bu hibe paketi, Tarım ve Orman
Bakanlığının yatırım bütçesi kalemlerinden biri
olan Bitkisel Üretimi Geliştirme Projesi kapsamında her yıl
illerin özelliklerine göre bütçedeki bu kalemden pay ayrılmasını,
çiftçiye yapılacak tohum, fide, fidan dağıtımı gibi
tüm desteklerin bu kalemden karşılanmasını içeren rutin bir
iş ve işlemdir.
Şimdi, biraz sesli düşünerek birkaç soru
sormak istiyorum: Mevcut işleyişin yeni bir proje gibi sunulması
acaba ne kadar doğrudur? Program veya proje hızla
hazırlanmış ve henüz esasları belli olmayan yeni bir
öneriyse, programın ayrıntılı usul ve esasları ne
zaman yayınlanacaktır? Program kapsamında 7 ürün ve 21 il hangi
ölçütlere göre belirlenmiştir? Tüm ekilebilir arazilerin üretime
katılması için yalnızca tohum desteği yeterli midir; yoksa,
tohumla birlikte, mazot, gübre, ilaç, yem, sulama suyu, elektrik gibi tüm
girdilerde maliyetleri düşürecek önlemler birlikte mi
alınmalıdır? Çiftçinin bu yıl ekimini yapacağı
ürünlerde tohumluğunu büyük ölçüde sağladığı ve
genelde borçla aldığı için faturalamada güçlük
yaşayabileceği ortamda üreticilere tohumların yüzde 75i yerine
tamamının hibe edilmesi daha doğru bir tercih değil midir?
Sertifikalı tohum tedariki TMO ve TİGEMden mi sağlanacaktır,
yoksa özel tohum şirketlerini desteklemeye yönelik bir satın alma
politikası mı uygulanacaktır? Ekim alanı ilanıyla
aniden geliştirilemeyecek çeltik üretiminde toprak hazırlığı,
tavaların hazırlanması, sulama suyu temini gibi kapsamlı
uygulamalar yapılmadan yalnızca tohumluk desteğiyle beklenen
üretim artışı sağlanabilir mi? İnşallah
muhatapları sesimizi duyar ve bu sorularımıza cevap verir.
Değerli arkadaşlar, bu süreçte çok önemli
bir sorun da üreticilerin, mevsimlik işçilerin, ziraat mühendislerinin,
kısaca tarımdaki iş gücünün üretim alanına ulaşım
konusudur. Bu konuda seçim çevremde yaşanan bir tedirginliği gündeme
getirmek istiyorum. Doğu Karadeniz Bölgesinin en önemli geçim kaynağı
olan çayda 2020 yılı sezonu şu anda açılmak üzeredir. Mayıs
ayında başlaması beklenen çay tarımında bu yıl
coronavirüs tedbirleri kapsamında yabancı işçiler
çalıştırılamayacaktır. Tarım ve Orman
Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklarca çayın
toplanabilmesiyle ilgili tedbirlere yönelik bir çalışma var
mıdır? Şimdi bunu soruyorum çünkü üretici bu konuda tedirgin.
Üretici diyor ki: Bu sezon çay nasıl toplanacaktır, çay alım
yerlerine nasıl satılacaktır? Bugüne kadar çay toplama
işinde Gürcü işçilerden istifade ediliyordu, bu yıl Gürcü
işçiler gelemeyeceğine göre çay kimler tarafından, nasıl
toplanacaktır? Özel sektör fabrikaları çalışabilecek ve
yaş çay alabilecekler midir? İşçi sorunu nasıl
çözülecektir; hem fabrikalarda çalışacak işçi hem de çay toplama
işçileri nasıl temin edilecektir? ÇAYKURun bu yılki çay politikası
nasıl olacaktır? Bölgemizdeki üreticiler bunları merak ediyor.
Değerli milletvekilleri, sezona çok az bir
zaman kalmasına rağmen, ÇAYKUR suskunluğunu sürdürmektedir.
ÇAYKUR vakit geçirmeden inisiyatif almalı, kamuoyuna bir eylem planı
sunmalı, üreticimizi rahatlatmalıdır. Bölgemde
görüştüğüm üreticiler, ÇAYKURun kampanyayı erken açıp her
gün çay alması ve süreyi de uzun tutmasını istemektedir. ÇAYKUR,
bu yıl pandemi nedeniyle çaylarını budama yapamayan
müstahsillerimizin de ürününü, çayını almalıdır. Aksi
hâlde, korkarım ki üretici çayını toplayamayacak ve büyük
mağduriyetler ortaya çıkacaktır.
Dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır.
İlk 2 önergeyi okutacağım, aynı
mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 30'uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Alpay
Antmen Turan Aydoğan
Zeynel Emre
Mersin
İstanbul İstanbul
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Süleyman
Bülbül Hasan
Baltacı
İstanbul
Aydın Kastamonu
Diğer önerge imza sahipleri:
Murat
Sarısaç Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
Van
İstanbul
İzmir
Rıdvan
Turan Mensur
Işık Tuma
Çelik
Mersin
Muş Mardin
Tulay
Hatımoğulları Oruç
Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Hasan Baltacının.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, sevgili Türkiye; hepinize sağlık, sıhhat
diliyorum.
Öncelikle belirtmek istediğim bir husus var.
Hep böyle zor zamanlarda en çok şu cümle kuruluyor: Millî birlik ve
beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu günlerden geçiyoruz.
Bugün de en fazla kurulan cümlelerden biri bu. Eğer birlik ve beraberlik
içinde olmak istiyorsak öncelikle bu birlik ve beraberliği Parlamentoda
sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Nasıl? Muhalefetin
eleştirilerine ve önerilerine kulağınızı açarak
değerli arkadaşlar? Biz bu salgın başladığı
günden beri diyoruz ki: Sokağa çıkma yasağı gelsin, etkin
bir karantina uygulayalım, kısa zamanda bu virüsün
yayılmasını önleyelim. Sokağa çıkma
yasağının uygulanmasıyla birlikte esasında, işe
gitmek zorunda olan milyonlarca işçi ve emekçinin ücretli izne
çıkarılması gerektiğini söyledik. Aynı zamanda, hiçbir
yerden geliri olmayan ailelerin de aile sigortası kapsamına
alınarak hiç kimsenin aç kalmaması gerektiğini söyledik ama siz
Dur bakalım, ne olacak? dediniz. Dur bakalım, ne olacak? deyip
süreci takip ettiniz. Dün akşam da dediniz ki: 30 büyükşehirde ve
Zonguldakta sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz. Dün
akşamki görüntüler, o fırınların önünde, marketlerin önünde
uzun kuyruk oluşturan halkın görüntüsü aslında şunu
anlatıyor: Hiç kimse verdiğiniz karara güvenmiyor değerli arkadaşlar.
Yine salgının
başladığı günlerde şöyle bir şey söyledik: Bu
salgın ilerleyecek, esnaf kepenk kapatacak; esnafın kredi
borçlarını öteleyelim, esnafa kira desteği verelim,
stopajlarını kaldıralım, esnafı batırmayalım
artık. Siz de Dur bakalım, ne olacak? dediniz, sonra bir ekonomi
paketi açıkladınız; ekonomi paketinde, sözde, esnafa kredi
verdiniz yani veriyormuş gibi yaptınız. Salı günü
Sayın Bakan Berat Albayrak rakamları açıkladı. İşte
180 bin başvuru olmuş; bu 180 bin başvurunun içerisinde 55 bin
esnafa doğrudan nakit desteği verilmiş, 30 bin esnafa da ticari
kart desteği verilmiş. Değerli arkadaşlar, bu ülkede tam 1
milyon 600 bin esnaf var. Siz sadece yüzde 5ine destek olmuşsunuz, geriye
kalan yüzde 95 kendi kaderiyle baş başa kalmış. Sonra biz
Bu zor süreçte elektrik faturalarını öteleyelim, doğal gaz
faturalarını öteleyelim. dedik. Siz Dur bakalım, ne olacak?
dediniz, sonra EPDK bir karar aldı: Sayaç okumayı erteliyorum. dedi
ama kararın içeriğine baktığınızda sayaç
okumayı sadece karantina altına alınan bölgelerde
ertelediğini görebilirsiniz. Yani Kastamonudan örnek verirsem, sadece 19
köyde sayaç okumaları ertelenmiş durumda, zaten köylere de sayaç
okuma için altı ayda bir gidiyorsunuz; yine mış gibi
yaptınız. Herkese ücretsiz maske dağıtalım. dedik,
siz de Dur bakalım, ne olacak? dediniz, sonra maske dağıtan
yerel yönetimleri görünce maske dağıtmaya başladınız;
bunu bir siyasal kampanyaya dönüştürdünüz ama maskeleri ne PTT üzerinden
ne e-devlet üzerinden dağıtamadınız değerli arkadaşlar.
Mış gibi yaparak oluyormuş gibi yaparak bu süreç
yönetilemez. Dur bakalım. diyerek ne Türkiye yönetilebilir ne de bu
süreç yönetilebilir.
Bu sürecin başında dedik ki: Hapishaneler
tıka basa insan dolu, 300 bine yakın insan var, hapishaneler risk
altında. Bu hapishanelerde her suçtan insan var. Yani öyle bir şey ki
300 bin insanın içerisinde ayrım yapılabilirse ancak
insanlık suçları üzerinden ayrım yapılabilir. Siyasi
suçluları burada ayırmanın doğru
olmayacağını defaatle söyledik ama siz yine mış gibi
yaparak millî birliğe ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz
günlerde yine sadece küçük bir azınlığın
çıkarlarını korumak üzerinden bir yasa getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, öyle bir şey ki
bir terör yasasıyla karşı karşıyayız; bomba
atanın da tweet atanın da terörist olduğu günlerden geçiyoruz.
Ben size şunu söyleyebilirim: Siyasetçi, dilin efendisi de olabilir, dilin
kölesi de olabilir. Dilin efendisi olmanın tek bir yolu vardır:
Söylediğiniz ile yaptığınız birbiriyle tutarlı
olacak. Bakın, geçmişten bir örnek vereyim: 21 Mart 1999da Genel
Başkanınız Sayın Erdoğan, cezaevine girmeden altı
gün önce, Samsunda şöyle bir şey demiş: Bazı zindanlar
vardır ki insanlar için saray olur ancak bazı saraylar vardır ki
insanlar için zindandan beter olur. Şimdi, zindandan çıkıp
sarayda oturan zindandakinin hâlinden anlamıyor. Birlik ve beraber
olmamız gereken günlerde
diye başlayan cümlelerle bu ülkeyi tekrar
bölmenin peşinde. Bu ülke Dur bakalım, ne olacak? zihniyetiyle
yönetilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
HASAN BALTACI (Devamla) - Dur bakalım, ne
olacak?ın sonu belli arkadaşlar, bilenler bilmeyenlere
anlatsın. Bu vesileyle de Aziz Nesini yâd ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Murat Sarısaç. (HDP sıralarından
alkışlar)
MURAT SARISAÇ (Van) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Genel Kurulu ve tüm halklarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bu düzenleme en yalın ifadeyle evrensel hukuk
normlarına ve demokratik kriterlere uzaktır. AKP,
insanlık onurunu hiçe sayarak, anayasal eşitliği bir kenara
atarak ve ahlaki değerleri unutarak hareket ediyor. AKP bugün
insanlık onurunu tanımıyor çünkü coronavirüs salgınına
karşı bazı mahpusları ölüme terk ediyor. Anayasanın
eşitlik ilkesini görmüyor çünkü adrese teslim özel bir af
çıkarıyor. Ahlaki değerleri gözetmiyor çünkü kendisine muhalif
herkesi yaftalayıp cezaevinde tutmaktan imtina etmiyor.
Üzerinde
konuştuğumuz teklifte âdeta nazar boncuğu gibi görünen bazı
maddeler de var ama AKPnin sicili o kadar kötü ki görece olumlu hukuki
metinleri bile insanların aleyhine nasıl
kullandıklarını çok iyi biliyoruz. Çünkü AKPnin Anayasaya ve
hukuka uymak gibi bir derdi yok. Evet, bir norm olarak hukuki metinler
düzenleniyor ama tedbir adı altında demokrasiye müdahale etmekten
çekinilmiyor. Bu, tam da Nazi Almanyasında yaşayan Alman siyaset
bilimci Ernst Fraenkelin İkili Devletinde tanımladığı
sistemdir. Fraenkel ikili devlet kavramıyla diyor ki: Bu ikili devlet
olağan kurallara göre sürdürülen norm devleti ve kendisini
yazılı kurallarla bağlamayan tedbir devletidir. Norm devleti ve
tedbir devleti bir arada çalışır, ikisi birlikte bir rejimi oluşturur.
Bu, kesinlikle hukuk devleti ile aynı şey değildir çünkü tedbir
devleti hukuk dışında çalışır ve asla gizli
saklı kalmaya çalışan bir yapı değildir. AYMnin OHAL
KHKlerini hiçbir şekilde denetlemeyeceğini söylemesi gibidir,
hukuksuz ve aleni bir şeyin
meşrulaştırılmasıdır. Bu ikili devlet
yapısı kendine özgü kurumları olan yapılar da
değiller, aynı kurumlar içerisinde işleyen mekanizmalardır.
Örneğin Anayasada tecrit yoktur ama yıllardır tecrit
uygulanıyor, güya AİHM bağlayıcıdır ama
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarına rağmen, bu,
çiğnenmiştir.
Aslında burada
bahsettiğimiz şey Nazi Almanyası pratiğidir. Nazi
Almanyasında yaşanan OHAL döneminde Başkanın geniş
yetkileri vardı çünkü kararnamelerle anayasasızlaştırma
işlemi yapıldı. Nazi rejiminin iki önemli yönü, temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması ve parlamenter sistemden
uzaklaşmaydı. Burada esas değişim yeni bir hukuk
düşüncesinin yaratılmasıydı. Bu yeni düşünce hukuk
devletine, parlamenter sisteme, demokrasi ve eşitlik ilkelerine
saldırıyordu. Dolayısıyla, Naziler Hukuk ve yasa aynı
şey değildir. ilkesini kötüye kullandılar. Çünkü hukuk ve ahlak
arasında bir bağ inşa ettiler yani hukuku kendi ahlak ve
değerleriyle yorumladılar. Millî ahlak ve sağlıklı şuur
gibi muğlak kavramlarla ve Nazi adaletine atıfla sistemi dönüştürdüler.
Tek adam rejimini devlet aygıtında yer açmak için sonuna kadar
kullandılar. Şu an Türkiyede de beka ve millîlik
anlayışı her türlü muhalefetin bertaraf edilmesi için
kullanılıyor.
Sayın milletvekilleri, şu an cezaevleri
hıncahınç dolmuş durumda; gazeteciler, siyasetçiler,
kadınlar, çocuklar
Hatta Kürt illerinde aynı aileden birçok tutuklu
bulunuyor. Peki, neden mi? Bazen sadece Kürt oldukları için ama hangi
Kürtler? Sizin için makbul olmayan Kürtler. Sadece Kürtler de değil
Türkiyedeki bütün halklara düşmansınız. Küçücük bir
eleştiriden bile korkuyor ve onları aileleriyle birlikte
cezalandırıyorsunuz.
Bugün, birçok tutsak ailelerinden uzak kentlere
sürgün edilmiş durumda çünkü amacınız tutsakları kendisine
bile yabancılaştırıp tamamen tecrit altına almak.
Aileler çocuklarını yıllarca göremiyor. Allah aşkına,
ailesi Vanda bir tutsağı Trabzona göndermek hangi vicdana
sığıyor? Ya da Şırnaklı bir tutsağı
Edirneye sürgün etmek hangi ahlaka sığıyor? Bu hem ailelere hem
de mahpuslara karşı bir işkence biçimidir. Oysa AİHM
mahpusların ikametgâhlarından uzak yerlere nakledilmesini hak ihlali
sayarak Türkiyeyi tazminata mahkûm etmişti. Ondan çok kısa bir süre
sonra bile yerine kayyum atadığınız eş başkanlarımız,
partili yöneticilerimiz, bırakın başka illere, başka
coğrafyalara sürgün edildiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT SARISAÇ (Devamla) Hemen OHAL
kurallarının aslında AİHM kararlarına karşı
kullanılmasıyla beraber yani AİHM bağlayıcı olmasına
rağmen, Sayın Selçuk Mızraklı, bu karar
alındıktan çok kısa bir süre sonra Kayseriye sürgün edildi.
Yani kısacası şunu söylemek
istiyorum: Mesele iyi kanun-kötü kanun değil; eğer söz konusu
Kürtlerse, söz konusu muhaliflerse bütün kanunlar da AKP için aynı oluyor
ve bu kanunların dışına çıkılıyor. Son
olarak şunu söylemek istiyorum: Gün olur devran döner, ayarını
bozduğunuz kantar sizi de tartar; işte o zaman adalet ve özgürlük kavramlarıyla
tanışırsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 30uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Ankara Aksaray Denizli
Ümit
Beyaz Hüseyin Örs Arslan
Kabukcuoğlu
İstanbul Trabzon Eskişehir
Zeki
Hakan Sıdalı
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; on sekiz yıldır aynı
iktidar tarafından yönetilen ülkemize baktığımızda, ne
kuvvetler ayrılığı ne hukukun üstünlüğü ilkesi ne de
fikir ve ifade özgürlüğü tam olarak uygulanamıyor. Tek amaçlı,
detaylı düşünülmeden, plansız yayınlanan genelgeler de
Genel Kurula getirilen palyatif torba kanun teklifleri de
hazırladığınız yargı reformu paketleri de bu
sorunları bitirmek adına çözüm üretemiyor, aksine yeni sorunlar
doğuruyor. Aynı Kabinenin üyesi olan bakanlardan birisi 2 kişi
yan yana gelmesin. derken diğeri kalkıp, 200 bin kişinin
sokağa dökülmesine Abartılacak bir durum yok. diyor. Bizi virüs
değil bu iş bilmezliğiniz hasta ediyor.
Sayın milletvekilleri, hukukun üstünlüğü
ilkesi, adaletin bir ülkedeki yaygınlığını ve
demokrasinin sağlamlığını ifade eder. Bir devlet buna
ne kadar bağlıysa o kadar güçlü, o kadar itibarlı, demokratik ve
müreffehtir. Bu sebeple ülkemizin içinde bulunduğu pozisyonu
Uluslararası Hukukun Üstünlüğü Endeksine bakarak anlayabiliriz. Bu
konuda 126 ülke arasında 109uncu sıradayız. Sadece bu
sıralama bile nerede olduğumuzu gözler önüne seriyor.
Adalet mülkün de Türkün de temelidir, beş bin
yıllık Türk devlet geleneği adalet olgusu üzerine inşa
edilmiştir. Ancak mevcut tabloya baktığımızda,
yargıya güvenin ortak akılla gelişeceğini söyleyen bir
Adalet Bakanımız var. Biz söylesek kabul etmezsiniz. Buradan
anlaşılan durum şu: Vatandaşımız yargıya
güvenmiyor ve siz de güvenmelerini istiyorsunuz ama sadece istiyorsunuz, zira
bunu sağlamak için yaptığınız olumlu hiçbir şey
yok.
Bir araştırma şirketi geçtiğimiz
aylarda bir anket yayınlamıştı, Yargıya güveniyor
musunuz? sorusuna halkın verdiği cevap yüzde 68 Güvenmiyorum.
yüzde 20 Kısmen güveniyorum.du. Türk milleti tarihin hiçbir döneminde
adaletten bu kadar umudunu kesmemişti. Bu vahim tablo sizin eseriniz.
Vatandaşlarımızın yargıya olan güveni, iktidar
yargı sistemini arka bahçesi hâline getirmeden önce zaten vardı.
Sizin gelişim dediğiniz, en fazla, yargıya güveni eski
seviyesine getirmek olur ama o da bu uyguladığınız
politikalarla imkânsız.
Sayın milletvekilleri, yargıyı adil
yapan bağımsızlığıdır; hukukun
üstünlüğüne harfiyen uyması, üstünlerin hukukuna müsaade etmemesidir.
Yargıyı ayakta tutan ise ona olan güvendir. Hukukuna, adaletine,
şeffaflığına güven duyulmayan bir ülke kalkınamaz,
yatırımcı çekemez, bulunduğu pozisyonu da kaybeder. Yargıya
güven geliştirilmek isteniyorsa, öncelikle kuvvetler
ayrılığı ciddi şekilde yapılmalı, yürütme
yargı üzerinden acilen elini çekmeli, sonrasında bir zihinsel reform
süreci başlatılmalıdır. İlgili reform neticesinde
vatandaşlarımıza hakkı ve adaleti doğru şekilde
teslim edecek bir sistem inşa edilmelidir. Zihinsel reform
yapılmadıkça, kâğıt üzerinde kalacak olan sözde reformist
değişikler veya böylesi kanunlar ülkemizi adil bir geleceğe
taşıyamaz.
Coronavirüs salgını sonrasında
dünyayı yeni gelişmelerin beklediği çok açık. Bu yeni
süreçte her devletin kendi iç meselelerine odaklanacağını
söyleyebiliriz. Kısaca, eş zamanlı aynı sorunu yaşayan
tüm ülkeler, haklı olarak önce kendi yaralarını sarmaya
gideceklerdir. Ülkemizi ileri dünya demokrasileri içerisinde yaşatmak
istiyorsak önceliğimiz adalete güvenin tesisi olmalıdır.
Kuvvetler ayrılığının
güçlendirilmesi, sivil toplum kuruluşlarına daha rahat
çalışma ve ifade ortamı yaratılması, Parlamentonun hak
ettiği gücü yeniden elde etmesi ve neticesinde -vatandaşlarımızın
büyük çoğunluğunun da talebi- iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi artık zaruridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Bu sistem,
Türkiyeye nefes aldıracak ve küresel düzeyde yaşanacak
kayıpları telafi edecek en akılcı ve kalıcı
çözümün anahtarıdır. Herkesin konuştuğu yeni dönem,
işte tam bu olmalıdır. Aksi takdirde, Fatih Sultan Mehmetin de
söylediği gibi Aklı öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak
öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın
aldığın gün, adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de
ölür. Hiçbirimiz buna izin veremeyiz, onun için buradayız.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 31 ila 55inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk
söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürke
aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel, teklifin mimarlarından olan Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Feti
Yıldıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Yine, bu vesileyle, kamuoyunda Rahşan
affı olarak bilinen düzenlemede sergilemiş olduğu dik
duruşundan dolayı siyasi lince uğrayan Ali Güngörü rahmetle yâd
ediyorum.
Malum corona salgını sebebiyle
vatandaşlarımızın sokağa çıkmasının yasak
olduğu ve ülkemizin yarı açık cezaevine döndüğü bugünlerde
evde kalma sabrını göstererek hastalığın
yayılmasını önleyen vatandaşlarımıza ve bu sürede
fedakârca sağlık, güvenlik ve belediyecilik hizmetleri veren bütün
çalışanlarımıza da saygılar sunuyorum. Zorunlu ev
hapislerinin bittiği günlere bir an evvel kavuşmamızı
temenni ederek bütün milletimize sağlıklı sıhhatli günler
diliyorum.
Suç nedir? Toplumsal düzenin devamı
açısından korunması gereken hukuki değerlerin bilerek ve
istenerek ihlalini veya bu değerleri korumaya yönelik kurallara
karşı özensizliği ifade eden insan davranışı
suçtur.
Her suç tanımında bir hukuki değerin
korunması esas alınır. Bu hukuki değerler, mal
varlığı, vücut dokunulmazlığı veya ifade
özgürlüğü gibi örneklendirilebilir. Bunların ihlali hâlinde, ihlal
eden ceza yaptırımıyla cezalandırılmaktadır.
Peki, adalet nedir? Davranış ve hükümde
doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit
kılmaktır.
Bir de af tanımı var: Bir suçu, bir kötü
davranışı olmamış sayarak ceza vermekten vazgeçme ya
da verilmiş olan cezayı kaldırma.
Buraya kadar verdiğim tanımlar kimsenin
hiç duymadığı, anlamını bilmediği sözler
değil ama ne yazık ki bugün hepimizin anlamına vâkıf
olduğumuz sözlerin dışına çıkarak bir kanun teklifi
görüşüyoruz. Bir kere, kanun teklifi adaletli değildir; eşitlik
ilkesi, bazı eşitlerin eşitliğine göre
sınıflandırılmıştır. Hukuk,
istisnaların istisnası oluşturularak gerçek maksadın
etrafından dolaşılacak bir hâle getirilmiştir. Yine,
istisnaların istisnası getirilerek suçludan değil suçtan hareket
edilmiş, istisnalar arasında yer alan suçları işleyen
kişilerin örgüt mensubu olup olmadığına, tehlikeli ve
mükerrer olup olmadığına bakılmamıştır.
İktidarın söylemlerine bakarsak, infaz indirimi adı verilen,
ancak toplumda yararlanacakların dahil af olarak nitelediği bu kanun
teklifi, iktidar her ne kadar inkâr etse de bir aftır. Bu yasaya özel bir
isim koymamız yarın için hatırlatıcı olacaktır,
hatta toplum buna isim bile koyacaktır; geçmişte çıkarılan
affa Rahşan affı denildiği gibi, bu kanuna da ilerleyen
günlerde corona affı denilecektir.
Kanun teklifinin geçici 6ncı maddesiyle,
ayrıca denetimli serbestlik uygulanması ve cezanın infaz usulü
kullanılmak suretiyle, 30 Mart 2020ye kadar işlenen suçlardan
dolayı koşullu salıverilmesine üç yıl veya dört yıl
kalanların, hatta bazı hâllerde ne kadar kalırsa kalsın,
infaz kurumundan çıkmasına izin verilmektedir. Geçici madde 6
kapsamında yapılan bu düzenlemelerin, içerdiği istisnalar ve
istisnaların belirlenmesinde suçların niteliği veya
ağırlığı gibi kriterlerin gözetilmemesi ve aranan
diğer koşullar nedeniyle, özel af niteliği ağır basan
bir şekle dönüştüğü görülmektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin
pratikteki karşılığı nedir? İlk aşamada 100
bine yakın yargılaması sonuçlanmış ve cezası
kesinleşmiş hükümlünün tahliye olması ve 75 bine yakın,
terör, cinsel suçlar dâhil, açık cezaevinde olan bütün hükümlülerin izne
çıkmasıdır. Sonraki aşamada ise, 30 Mart 2020 tarihine
kadar işlenen suçlardan dolayı altı yıla kadar hapis
cezasına mahkûm olmuş kişilerin hiç cezaevine girmemesi ve keza,
on yıla mahkûm olan bir kişinin de iki yılını
cezaevinde geçirmişse tahliye olmasıdır. 30 Mart 2020den sonra
altı yıla kadar hapis cezasına mahkûm olan kişiler ise
koşullu salıverme ve denetimli serbestlik indirimleri
uygulandıktan sonra iki yıl dört ay yirmi dört günü cezaevinde
geçireceklerdir.
Bir hükümlünün altı yıl cezası olan
bir suç kapsamında 1 Temmuz 2016dan önce işlenmişse bir
yıl, 1 Temmuz 2016dan sonra işlenmişse üç yıl, 30 Mart
2020den önce işlenmişse bir gün, 30 Mart 2020den sonra
işlenmişse iki yıl dört ay yirmi dört gün cezaevinde
kalması ne eşitliğe ne adalete ne hukuka sığar ne de
mağdurun içinin soğumasına. Altı yıl hükmolunan bir
suç için cezasızlık öngörülüyorsa, bu suçu tarih itibarıyla
yatan için de çıkan için de adil bir durum değildir.
Yasa çıktığı andan itibaren 100
bin kişiye yakın hükümlü toplum içine karışacaktır. O
hâlde bu yasa toplumun tamamını -hepsini neredeyse- doğrudan
doğruya ilgilendirmektedir. Bu nedenle toplumun tüm kesimlerinin yasaya
ilişkin endişeleri, eleştirileri, uyarıları dikkate
alınmak zorundadır. Peki, teklif sahipleri ne yapmaktadır?
Yasanın getiriliş biçiminden görüşülüş biçimine kadar
tavırları Biz yaptık, oldu. şeklindedir.
Sayın milletvekilleri, Anayasamızın
87nci maddesi milletvekillerinin görevlerini sıralarken Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç
çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar
vermek hükmünü içermektedir. Türk Ceza Kanununun 65inci maddesi
açıktır: Genel af halinde, kamu davası düşer, hükmolunan
cezalar bütün neticeleriyle birlikte ortadan kalkar. Özel af ile hapis
cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz
kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para
cezasına çevrilebilir. Anayasadaki ve Türk Ceza Kanunundaki açık
hükümlere rağmen bu kanun teklifini iktidarın af değil infaz
düzenlemesi olarak nitelemesi, düzenlemenin yöntemi dâhil AK PARTİsi ve ortağının,
diğer siyasi partileri ve toplumun diğer unsurlarını sürece
katmadan, düzenlemeyi sadece kendilerinin istediği şekliyle önümüze
getirmesinin açık bir göstergesidir. Biraz önce sadece bir örneğini
verdiğim altı yıllık hükmün infazı gibi aynı
hukuki değeri koruyan ve haksızlık muhtevası
itibarıyla birbirine yakın suçlardan dolayı farklı
işlemlere tabi tutulan hükümlülerin durumunun Anayasadaki eşitlik ve
hukuk devleti ilkeleri bakımından sorun oluşturacağı
da açıktır ki Anayasa Mahkemesi bu durumu da dikkate alıp bu
özel affı genel affa çevirebilir.
Peki, bu olası durumu iktidar bilmiyor mu? 100
bine yakın hükümlüyü tahliye edecek bir düzenleme yapıyorsanız,
eleştiriye açık olmak zorundasınız. Her zamanki gibi Biz
bunu yaptık, olmazsa yenisini yaparız. diyerek bu konuyu halledemezsiniz.
Her şeyden önce, infaz hukukunun temel prensibine sadık kalmak
zorundasınız. Bu evrensel temel prensip, toplumu suça karşı
korumaktır.
Bir başka eksik konu daha: Yapılan
araştırmalar toplumun büyük bir kesiminin adalete olan güveninin
zayıfladığını gösteriyor. Şimdi cevaplamamız
gereken soru şudur: Bu yasa vatandaşımızın adalete
olan güvenini yükseltecek midir yoksa var olan güveni biraz daha
aşındıracak mıdır? Bunun cevabıyla yüzleşmek
zorundasınız.
Bu teklif hazırlanırken menfaati hukuka
aykırı şekilde ihlal edilen mağdurlar dikkate
alınmamıştır. Mal varlığına karşı
işlenen suçlar, kamu idaresine karşı işlenen suçlar ve kamu
güvenliğine karşı işlenen suçlar gibi özel veya kamu tüzel
kişileri ile gerçek kişilerin maddi açıdan zarara
uğramasına sebep olan suçlarda -mesela, sahtecilik,
hırsızlık, dolandırıcılık, zimmet,
rüşvet, irtikâp gibi suçlar- mağdurun veya kamunun
uğradığı zararın tespitiyle, bu zararı geçmemek
kaydıyla veya mağdur ile sanığın
anlaşacağı rakamın mahkemeye depo edilmesi şartıyla
uygulanmalıydı.
Madem kanun teklifinde örneklerden yola çıkarak
teklif şekillendirilmiş, bir örnek de ben vereyim.
Dolandırıcılıkta şu anda yedi yıl hapis
cezası alanların yatarı beş yıl, bir yıl
denetimli serbestlikle birlikte dört yıl cezaevinde kalış süresi
var. Kanun teklifindeki düzenlemeye göre ise yedi yılın
yarısı hesaplanacak ve üç buçuk yıl, üç yıl da denetimli
serbestlik, kalıyor altı ay. Bir vatandaşımızı 1
milyon lira tokatlamış, dolandırmış bir kişiyi
düşünün, altı ay sonra dışarıda. Altı aylık
cezalandırma süresi cezalandırma değil, neredeyse teşvik
eder mahiyette bir hâle gelecek ve dolandırıcılık neredeyse
bir meslek hâline gelecektir. Ayrıca, kamunun ya da şikâyetçinin
zararı giderilmeden infaz indiriminin uygulanması kişinin zarar
gördüğü miktarı kendisinin tahsil etmesi durumuna gider ki bu durum
yeni bir suç, suçlu ve mağdurun oluşmasına sebebiyet verebilir.
Değerli milletvekilleri, uzun süredir gündemde
olan yasanın temel gerekçesi, cezaevlerinin kapasitesinin üzerinde dolu
olması ve corona salgını sebebiyle ortaya çıkan
sağlık riski olarak ifade edildi. Bu yüzden biz de bu yasaya corona
affı demiştik. Bu kişiler yeniden suç işlerse tekrar
cezaevine girerler. demek toplumu ikna etmeye yetmez. Bu yüzden koşullu
salıvermeye dayanak oluşturan iyi hâl dediğimiz müessesenin
sadece kâğıt üzerinde yazılı prosedürü yerine getirmek
kabilinden yapılmasının önüne geçecek daha etkin tedbirler kanun
teklifine eklenmelidir.
Elektronik kelepçe, ev hapsi, iletişim aletleri
kullanılmadan tek kişiyle iletişim gibi kontrol hükümleri
muhakkak geçerli olacak şekilde yönetmelikte hükme
bağlanmalıdır. Aksi hâlde birkaç yıl sonra yeni bir ceza
indirimi yasasıyla daha karşı karşıya kalabiliriz.
Ülkemizin ekonomik sıkıntıları
da göz önüne alınarak, corona affından yararlanarak tahliye olacak
hükümlülerin geçimlerini sağlamak için güçlük çekeceklerini de
hatırlatmak isterim. Bu durum yeniden suç işleme riskini
doğurmaktadır. Hükümlülerin yararlanacağı denetimli
serbestlik uygulaması kapsamındaki tedbirler
artırılmalı ve denetimli serbestlik müdürlüklerinin daha etkin
bir şekilde çalışması sağlanmalı ve kurum,
hükümlülerin yeniden suç işlemelerini engelleyecek
çalışmaları yapacak şekilde etkinleştirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Ve son söz olarak
diyorum ki: Bu kanun hakkında, ne bu affa karşı çıkanlar
için ne bu affı isteyenler için mutlak bir doğru yoktur. Örnekler
üzerinden elde edilen bir veriyi genellemek yanlıştır.
Nietzschenin dediği gibi Bu da dâhil bütün genellemeler
yanlıştır.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Yücel Bulutun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Tabii ki şu anda hem ülkemiz hem de dünya çok
zor bir süreçten, büyük bir imtihandan geçiyor. Öncelikle Anadoludaki bütün
esnafımıza, köylümüze, garibanımıza, sahipsiz hissedenine
Cenab-ı Allahtan dayanma gücü diliyorum. İkinci olarak, bu süreçte
büyük bir özveri ve fedakârlık örneği göstererek gecesini gündüzüne
katan başta sağlık çalışanlarımız olmak
üzere tüm kamu çalışanlarına da ayrıca teşekkür
ediyorum. Bu süreç boyunca hayatını kaybeden bütün
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, tedavisi devam eden bütün
hastalarımıza da Cenab-ı Allahtan acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
yaklaşık iki yıl kadar önce Sayın Genel
Başkanımızın çağrısı ve zaman zaman da dile
getirmiş olduğu öngörüleriyle bugün kamuoyunda infaz paketi olarak
bilinen bu düzenleme iki yıldır kamuoyunun gündeminden düşmüyor.
Sayın Genel Başkanımızın açık
çağrısı sonrasında ve talimatına uygun olarak
İstanbul Milletvekilimiz ve Genel Başkan Yardımcımız
Sayın Feti Yıldız Beyin vermiş olduğu teklif ve iki
yıldır da bu konuda göstermiş olduğu dirayetli tutum
nedeniyle tüm yönleriyle infaz paketi iki yıldır kamuoyunun önünde
tartışılıyor. Ben, bu vesileyle, bugün burada en çok
bulunmayı isteyen ve hak eden isimlerden biri olarak Sayın Feti
Yıldıza hem teşekkür ediyorum hem de kendisine içinde
bulunduğu hâl ve şartlar nedeniyle Cenab-ı Allahtan acil
şifalar diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tabii, gündeme geldiği günden bugüne kadar
infaz düzenlemesiyle ilgili kamuoyunda çeşitli tartışmalar devam
etti. Buraya çıkan hatiplerden de takip ettiğimiz kadarıyla
hâlen infaz düzenlemesinin gerekçelerinin irdelendiğini görüyoruz ve bunun
nedenlerinin hâlen masaya yatırıldığını,
anlaşılmaya çalışıldığını, iyi
niyetli ya da art niyetli eleştirilerle bu kanunun gerekli olup
olmadığının sürekli gündemde tutulduğunu ve
tartışıldığını görüyoruz.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum:
Sayın Genel Başkanımızın defaatle dile getirdiği
üzere, bu kanunun gerekçelerinden bir tanesi, cezaevlerindeki doluluk
oranı, cezaevlerindeki doluluk oranının yaratmış
olduğu güvenlik kaygısı ve 15 Temmuzdan sonra ortaya çıkan
tablonun hepimize göstermiş olduğu gerçeklerdir. Nedir 15 Temmuzdan
sonra ortaya çıkan hakikat? Gerçekten, 15 Temmuz öncesinde de Türkiyede
bir paralel yapı yahut -o zamanki adıyla paralel yapı- FETÖ
tehdit ve tehlikesi olduğunu dile getiren kesimler de dâhil olmak üzere,
15 Temmuzdan sonra alınan tedbirler ve devletimizin yaptığı
tasarruflar neticesinde tehlikenin hiç görünmeyen bir boyutunu hep beraber görmüş
olduk. Gerçekten, FETÖ örgütlenmesinin devletin bütün mekanizmasını
baştan sona kuşattığını ve özellikle yargı
bürokrasisinde egemen bir sınıf hâline geldiğini 15 Temmuz
sonrasında tüm yönleriyle incelemiş ve irdelemiş bulunuyoruz.
İşte bu FETÖ örgütlenmesinin 15 Temmuz öncesinde yargıda
yarattığı tahribat ve bu tahribatın beraberinde
getirdiği iddia edilen hak kayıplarına karşı bir çözüm
olması için, bir taraftan cezaevindeki doluluk oranını
düşürürken diğer taraftan da kamuoyundaki inanılan bu hak
kayıplarını bir nebze olsun telafi edebilme endişesiyle,
iki yıldır Milliyetçi Hareket Partisi de infaz indirimiyle ilgili
düzenlemenin gerekliliğine işaret ediyor.
Tabii, her düzenlemede olduğu gibi -bu
düzenlemenin de bizler gibi savunucuları olduğu gibi- buna
karşı çıkan ve eleştiri getirenler var. İyi niyetli
tüm eleştirileri başımızın tacı olarak kabul
ederken maskelerin arkasına gizlenmiş kirli duruş sahiplerinin
art niyetli eleştirilerini de tamamen ve bütünüyle inkâr ve reddediyoruz.
Bu kürsüye gelip AK PARTİ-MHP ittifakını, Türkiye Cumhuriyetini
1940ların Almanyasındaki Nazi rejimiyle kıyaslamak bir
eleştiri değil, hadsizlik, edepsizlik ve nezaketsizliktir. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Dolayısıyla şunu ifade etmek istiyorum: Bizler birkaç gündür
maske takıyoruz, Allah nasip ederse, bir süre daha bu maskeleri takıp
daha sonra çıkartacağız. Ama bu ülkede yüzünde tam elli
yıldır kardeşlik maskesi olan, demokrasi maskesi olan,
eşitlik maskesi olan bazı sözde maskeli demokratların bugün bu
Parlamento çatısı altında, bizleri, akıllarınca, kirli
propagandalarıyla secdeye vardırmaya
çalıştıklarını da hayretle izliyoruz. Ama hepsinin
bilmesi gereken bir hakikat var. Bizler şerefli bir Parlamentonun
milletvekilleriyiz, müstemleke memuru değiliz. Bu Parlamento, küllerinden
bir milleti yeniden doğurmuş, kurtuluş mücadelesi vermiş,
genç cumhuriyeti inşa etmiş Gazi bir Meclistir. Bu coğrafya
Batılıların hasta adam diye kastettikleri âciz, kudretsiz,
imparatorluk Türkiyesi değildir; Allaha şükürler olsun ki sosyal
medya yaygarasıyla, kirli propagandalarla diz çöktürülmeyecek bir kudretin
sahibi büyük Türkiye Cumhuriyetidir. Biz de onların evlatları olarak
milletin vicdanı ve kıblesi neyi gösteriyorsa o istikamete ok gibi
bakarak burada dimdik duracağız, terör örgütü mensuplarının
terörizmin yardakçılarının bu paketten yararlanmasına
Cumhur İttifakı olarak örmüş olduğumuz fikir
duvarlarıyla geçit vermeyeceğiz.
Biz bu insanlarla hayata aynı yerden
bakmıyoruz, hayatı aynı yerden okumuyoruz, aynı
şeyleri düşünmüyor ve bununla da iftihar ediyoruz. Neden aynı
yerden bakmıyoruz? Bakmamız mümkün değil de ondan. 1985
yılında kurulmuş, kurulduğu günden bugüne kadar 400den
fazla soruşturma geçirmiş, ölen her teröristin arkasından
ağıt yakıp bunu bir sanatın icrası gibi sunmuş,
utanmamış, sıkılmamış, Suriyenin Tartus kentine
gitmiş, Esad posterlerinin altında Türkiyeye hakaret ede ede
konserler vermiş sözde bir müzik topluluğunun, örgüt talimatıyla
ölüm orucuna başlamış ve örgüt talimatıyla telef olmuş
sözde bir solistine göz yaşı dökenlerle bizler aynı yerde
durmuyoruz ve bununla da iftihar ediyoruz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Aynı yerde durmadığımız
gibi, onların döktükleri kanla ardında bıraktıkları
yetimin, garibanın, kimsesizin, askerin ve polisin masumiyetini kendi iman
ölçümüzün bir parçası kabul ediyor ve onların bu masumiyetini de
davamız olarak telakki ediyoruz. Dolayısıyla elbette ki
aynı yerde değiliz, elbette ki aynı şeyleri
düşünmüyoruz.
Şimdi, sürekli bu kürsüye çıkıp
vicdandan bahsedenlere, üst üste bizim vicdanımızın olup
olmadığını tartanlara ben de şunu söylemek istiyorum:
Bizim bir vicdanımız elbette ki var ama vicdanımızın
yanında bizim taşıdığımız bir de
kanımız var, yoğrulduğumuz hamurumuz var, mayamız var.
İşte, damarlarımızdaki bu kan, hamurumuz ve mayamız,
sizin peşine düştüğünüz teröristlere af konusuna geçit vermiyor,
terörizmle pazarlığa müsaade etmiyor. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz mayamızın,
meşrebimizin ve kanımızın gereğini yapıyor,
Allaha şükürler olsun ki bununla da iftihar ediyoruz.
İkinci olarak şunu söylemek istiyorum:
Sürekli olarak aynı propagandayla karşı
karşıyayız. Geliniyor buraya, sanki bütün dünyayı bilenler
kendileri, sanki entelektüel okuma sahipleri sadece kendileri, bizler
Anadoludan kopup gelmiş zır cahilleriz ve hiçbir şeyden
haberimiz yokmuş gibi, üst perdeden bize fetva veriliyor. Ne deniliyor?
Her cümle şöyle başlıyor: Sizin terörist dedikleriniz
Sizin
terörist dedikleriniz
Biz de onlara diyoruz ki: Bizim terörist dediklerimiz,
teröristin ağa babasıdır. Bizim terörist dediklerimiz,
teröristin ta kendisidir. Bu ülkede PKK bir terör örgütüdür, DHKP-C bir terör
örgütüdür, FETÖ bir terör örgütüdür, PYD bir terör örgütüdür ve ülkücüler,
teröristin gözüne baktıkları anda terörist olduğunu çok iyi
anlarlar. Dolayısıyla 3 tane harfi bir araya getirip örgüt kuran,
emperyalist beslemelerin ve terör odaklarının kimler olduğunu
bizler zaten Allaha şükürler olsun ki çok ama çok iyi biliyoruz. O
yüzden, terörizme merhamet göstermemeye kararlıyız. Çünkü merhamet,
devletin zalimlere sunacağı bir nimet değildir. İhanete
merhamet, vatana en büyük ihanettir. Buna inanıyor ve 1969dan beri bu
çizgide, ihanete merhametin vatana ihanet olduğu inancıyla dimdik ve
abide gibi Türk siyasi hayatında duruyoruz. Bugüne kadar durduğumuz
noktada bundan sonra da durmaya kesin olarak kararlıyız.
Bugüne kadar kullandıkları sihirli
cümlelerin yanına yeni sihirli kelimeler buldular. Ne? Eşit infaz.
Öyle mi? Kundaktaki bebeğe gidip acımasızca kurşun
sıkacaksın, suçlu vatandaşla kendini kıyaslayıp
eşit infaz isteyeceksin! Karakol basıp 20 yaşındaki
delikanlıları şehit edeceksin,
dolandırıcılıktan içeri girmiş suçlu vatandaşla
eşit infaz isteyeceksin! Öyle mi, öyle mi? Gideceksin, nöbet tutan gariban
polisi katledeceksin, ondan sonra, rüşvetten içeri girmiş suçlu
vatandaşla eşit infaz dileneceksin! Bu merhamet gelip gelip bu
Meclisin kudretli duvarlarında parçalanmaya mahkûmdur. Buradaki vicdan
sahibi hiçbir Allahın kulu ve milletvekili bu duruşa asla ve kata,
emin olunuz ki geçit vermeyecektir. (HDP sıralarından gürültüler)
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Dinle, dinle!
ARZU ERDEM (İstanbul) Dinle, hatibi dinle!
YÜCEL BULUT (Devamla) Sen niye üstüne
alındın, hayırdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Devam edin, devam
edin Yücel Bey.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen devam et, devam et.
BAŞKAN Sayın Bulut, sözlerinizi
tamamlayın.
Buyurun.
YÜCEL BULUT (Devamla) Bugün eşit infaz
isteyenler, eşit infaz dilenenler -hani diyorlar ya- Bu infaz paketinin,
bu infaz yasasının arkasında kaldık, arkada bizi unuttunuz,
arkada biz kaldık. diyenler, önce akıttıkları kanla dönüp
arkalarına bakacaklar, arkalarında kaç yetim
bırakmışlar, kaç şehit bırakmışlar, kaç
gariban bırakmışlar, onu görecekler ve bu muameleyi hak
ettiklerini bilecekler. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar; HDP sıralarından Hadi oradan! sesleri ve
gürültüler) Hiçbir şekilde vicdanımız sızlamıyor,
inandığımızı yapıyor ve
inandığımızı söylüyoruz. Teröristin yeri kodestir;
hiçbir kudret, teröristi bu kodeslerden çıkarmaya yetmeyecektir. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, ne vardı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Daha ne
olsun?
BAŞKAN - Sayın Oluç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Yücel Bulutun görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, tabii ki farklı
görüşler var; ifade edeceğiz birbirimize,
tartışacağız, zaman zaman da gergin
tartışacağız, sesimiz de yükselebilir fakat bu
tartışmaları belli bir üslup içinde yapmanın faydası
olduğunu düşünüyoruz. Bize yönelik eleştirilerin ötesine
geçmiş olan bütün hakaretamiz ifadeleri aynen hatibin kendisine misliyle
iade ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN HDP demedi ama
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Eşit infazı biz istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben, konuşmada sizin partinizin
adının geçtiğini duymadım.
(HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir
dakikanızı rica edeyim, Sayın Akçaya söz verdim.
Buyurun Sayın Akçay.
42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan, Konuşmacımız
(Gürültüler)
İstirham ediyorum, lütfen sakin olalım
arkadaşlar.
Sayın Başkan,
konuşmacımızın adı Yücel, Soyadı Bulut; dedi ki:
Hava bulutlu. Ama bir kısım zevat, sanki Bize ördek dedi. diye
tepki gösteriyor ve bunu bir hakaret olarak kabul edip aynen iade ettiğini
ifade etti. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Konuşmacımız, kişisel anlamda hiç kimseye hakaret
yöneltmemiştir, mesajını Genel Kurula ve milletimize de
vermiştir; Milliyetçi Hareket Partisi olarak da tamamen kabul ediyoruz.
İadeyi de kabul etmiyoruz, onu iadeli taahhütlü olarak geri çeviriyoruz.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
43.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, şimdi, eşit infaz
konusunda ve adil infaz konusunda her birimiz -ben dâhil olmak üzere- bu
kürsüde ve oturduğumuz yerde çeşitli konuşmalar yaptık,
biliyorsunuz. Dolayısıyla bu kürsüde ve oturduğumuz yerlerde yaptığımız
konuşmalarda kullandığımız bu ifadelere yönelik
yapılmış olan konuşma zorumuza gitmiş değil,
hakaretamiz bir konuşmadır. Fikirlerle mücadele edilirken fikirler
konulur karşısına, hamaset ve asla bizim söylediklerimizi ve
duruşumuzu kapsamayan ifadeler yönündeki tutumumuz çok açıktır.
(HDP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar) Siz iade etseniz de etmeseniz de fark etmez. Ayrıca, biz, sizin
partinize iade etmedik, konuşmacıya iade ettik, bu tutumumuzu da
aynen sürdürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teröristin yeri
kodestir!
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hiçbir hakareti
ama hiçbir hakareti asla kabul etmiyoruz. Görüşlerimizi sizden izin alarak
kürsüde ve oturduğumuz yerde anlatmayız, istediğimiz gibi
kürsüde ve oturduğumuz yerlerde fikirlerimizi,
politikalarımızı, görüşlerimizi anlatırız. Bu
memleketin sahibi sadece sizler değilsiniz, bizler de bu topraklarda
yaşayan insanlar olarak bu memleketin ve bu toplumun bir
parçasıyız ve sahipleriyiz; açık ve net. Hiç kimse bize
yabancı, başka bir yerden gelmiş ve günün birinde gitmesi
gereken muamelesi yapamaz, bize ayar vermeye de çalışamaz. Bu kadar
nettir tutumum. (HDP sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen,
herkes yerine otursun, rica ediyorum.
Sayın Akçay, buyurun.
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Konuşmacımızın ifadeleri son
derece açık ve net bir şekilde. Kimseye ayar vermek gibi bir
düşüncemiz yok. Milliyetçi Hareket Partisi, imza attığı bir
teklifi burada savunmaktadır. (HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın,
Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor. Lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) Günlerdir Genel Kurulda,
sosyal medyada ifade ettiğimiz görüşler var ve bütün milletvekilleri
de çıkıp görüşlerini ifade ediyor ve biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak sabırla, tahammülle bunları dinliyoruz.
Dolayısıyla konuşmanın başında
Görüşlerimizi ifade ediyoruz, değerlendirmelerimizi ifade ediyoruz.
diyerek Kimse ayar vermeye kalkışmasın. ifadesini de
doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz. Biz açık
seçik şekilde, ilk günden itibaren teknik ve hukuki bakımdan
görüşlerimizin gerekli izahını yapıyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
ve bu görüşlerimizle de
millet vicdanıyla gereken buluşmayı yapmaktayız.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Sayın Tiryaki, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
(HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yerlerimize oturalım lütfen, rica ediyorum. Sayın milletvekilleri,
sosyal mesafeye de dikkat edelim lütfen.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Sayın Başkan, dikkatimiz dağılıyor.
BAŞKAN Sayın Tiryaki, siz
başlayın, cankulağıyla dinliyorum ben sizi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Tiryaki, biz
dinliyoruz, sen anlat.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, herkes yerine
otursun, rica ediyorum.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine
grubumuzun görüşlerini sizinle paylaşmaya
çalışacağım. Öncelikle, günün bu ilerleyen saatlerinde
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara
geldiği 2002 yılında, cezaevlerinde 59.429 kişi vardı
ve bunların önemli bir bölümü tutukluydu; 2019 yılında, bu
sayı 282 binin üzerindedir ve bunların çok büyük bir bölümü
hükümlüdür. Tırnak içerisinde, suçlu sayısı 6 kat
artmış, bunların çok büyük bir bölümü hükümlü.
Avukatlar, uzun yıllar -sizin
iktidarınızdan önce ve iktidarınızın ilk
yıllarında- tutuklu sayısının yüksekliğinden
şikâyet ederlerdi; şimdi artık öyle bir sorun yok,
cezaevlerindeki 282 bin kişinin önemli bir bölümü hükümlü. Peki, bu sorunu
nasıl çözdünüz? Dört ay içerisinde, iki üç celsede bir
iftiracının, bir itirafçının beyanıyla insanları
çok rahat altı yıl, dokuz yıl, on beş yıl hapis
cezasıyla cezalandırabiliyorsunuz. Antidemokratik rejimlerin en
önemli özelliklerinden biri de hem çok sayıda suçlu hem de çok sayıda
suç üretmeleridir. Neden? Çünkü bütün muhalifler suçludur; bildiğimiz
anlamda suçlu olmazlar, suçlanıp cezaevlerine atılmaları için
sadece konuşmaları yeterlidir. Salt konuşmaları nedeniyle
cezaevinde binlerce siyasetçi, sendikacı, öğrenci, akademisyen,
aktivist ve insan hakları mücadelesi yürüten insan var. Hatta
bırakın konuşmayı, susmak da bir soruşturma için
yeterli. Evet, şaka değil, sustuğu için, sessiz
kaldığı için insanlar hakkında soruşturma
başlatılıyor. Bizler, Halkların Demokratik Partisi
milletvekilleri Eş Genel Başkanımızı itiraz etmeden
dinlediğimiz için; bizler, Halkların Demokratik Partisi
milletvekilleri Grup Başkan Vekilimiz Fatma Kurtulanın
yaptığı basın açıklamasını itiraz etmeden
sessizce dinlediğimiz için hakkımızda soruşturma
başlatıldı. Onlarca milletvekili hakkında, bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisine bu nedenle gelmiş fezlekeler var. Bakın,
akademisyenler şiddete karşı çıktıkları için,
devletin şiddetine karşı çıktıkları için terör
örgütü üyesi olmakla suçlandılar, cezalandırıldılar, ihraç
edildiler; Anayasa Mahkemesinden daha sonra bu döndü. Bu kafa yapısı
hangi kafa yapısı biliyor musunuz? Muhtıracıların,
darbecilerin kafa yapısı. 1968 kuşağı, bu ülkenin
devrimcileri, bu ülkenin ilericileri Anayasanın üstünlüğünü
savunuyorlardı. Hükûmetlerden Anayasaya uymalarını
bekliyorlardı ve o devrimciler anayasal düzeni yıkmak
suçlamasıyla idam edildiler. Bugün de şiddete karşı
çıkanlar, devletin şiddetine karşı çıkanlar, her tür
şiddete karşı çıkanlar terör örgütü üyeliğiyle
suçlanıyorlar. Dolayısıyla elli yıldır bu ülkede
değişen hiçbir şey yok.
Ben, maddeler üzerinde çok fazla ayrıntıya
girmeden değerlendirmelerimi yapmaya çalışacağım.
Bakın, teklifin 31inci maddesine bir cümle ekliyorsunuz ve diyorsunuz ki
Ayrıca, hükümlüler kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı
kütüphanelerde bulunan ve 62 nci maddedeki şartları taşıyan
yayınlardan yararlandırılabilir. Yani Evet, hükümlü
kütüphaneden yararlanacak ama ben kitabın veya yayının
yasaklanıp yasaklanmadığıyla ilgilenmiyorum, başka
şeylerle ilgiliyim. Öyle, mahkûm kafasına göre kitap okuyamaz, süreli
veya süresiz yayını takip edemez. Eğer bir kitap kamu kurum ve
kuruluşlarının kütüphanesinde varsa mahkûm bu kitabı
okuyabilir, yoksa o kitabı okuyamaz.
Süreli ve süresiz yayınları da 32nci
maddede düzenliyorsunuz. Mevcut düzenleme öyle çok demokratik falan değil.
Bakın, şöyle: Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya
müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir
yayın hükümlüye verilmez. Bunu değiştiriyorsunuz. Ne diyor
teklif sahipleri? Bunu yeterince yasakçı bulmuyorlar, müstehcen
yayınlar kısmını koruyorlar Kurum güvenliğinin
yanında, disiplinini veya düzenini bozan yayınlar da artık
cezaevine alınmayacak. diyorlar. Beğenmediğiniz her
yayını disiplini veya düzeni bozucu bulabilirsiniz, öyle değil
mi? Yetmez ama hükümlülerin iyileştirilmesi amacına
ulaşmayı zorlaştıran yayınları da
almayacağız. diyorsunuz. Yani cezaevi yönetimi, istemediği
hiçbir yayını içeri sokmayabilir. Yetti mi? Yine yetmedi. Daha
başka bir şey söylüyorsunuz, diyorsunuz ki Basın İlan
Kurumu aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlama
hakkı bulunmayan gazeteler de cezaevine sokulmayacak. Nasıl,
getirdiğiniz düzenleme iyi mi? Biz düşünce ve ifade özgürlüğü
deyince ne diyordunuz? Kalem silahtan tehlikelidir. diyordunuz! Bu çatı
altında söylediniz bunu. Keşke yeryüzünde tek bir silah
kalmasaydı ve bütün dünyada kalem egemen olsaydı, keşke. (HDP
sıralarından alkışlar)
Teklifin 33üncü maddesine eklediğiniz bir
hükümle bir düzenleme getiriyorsunuz, diyorsunuz ki Salgın
hastalıklarda tutuklu ve hükümlülere kurum telefonlarından ve
fakslarından iletişim hakkı tanıyacağız. Bu iyi
bir şey, olumlu bir gelişme yalnız önceki haklardan bir
farkı var, diyelim ki ölüm olduğunda bir telefonla görüşebilir,
ani bir hastalık oldu görüşebilir fakat salgın hastalık
döneminde bunu tek bir görüşmeyle kısıtlamamak gerekir. Belki
33üncü maddenin bu şekilde düzenlenmesi yararlı olabilir.
Yine, 34üncü maddede hükümlülere
dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkını
genişletiyorsunuz. Özel günler dışında, iki ayda bir;
ayrıca çocuklar, 65 yaşını doldurmuş olanlar ve
çocuklu kadınlar bu zaman dışında da hediye kabul edecek.
Bu da olumlu düzenleme, bunu da destekliyoruz.
Teklifin 35inci maddesine eklediğiniz
fıkrayla öğretimden yararlanma hakkını bir yönetmeliğe
tabi tutuyorsunuz. Bir yönetmelik ortaya çıkmadan buna ilişkin
değerlendirme yapmak zor olur ama umarız, bu yönetmelik
mahpusların eğitim öğretimden yararlanma hakkını
kısıtlamaz.
Teklifin 36ncı maddesinde Hükümlülerin
değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi
başlığıyla Kanunun 89uncu maddesini
ayrıntılı bir şekilde düzenliyorsunuz. İçinde bir dizi
olumlu hüküm var; bazı kurullara savcıların başkanlık
etmesi, kurullara Aile Bakanlığından, Sağlık
Bakanlığından uzmanların alınması gibi. Biz
bunlara bağımsız temsilcilerin de alınmasının
yararlı olacağını düşünüyoruz. Barodan, insan
hakları örgütlerinden kişilerin de bu kurullara alınmasında
yarar var.
37nci maddede esasen teknik bir düzenleme
yapıyorsunuz ancak mevcut yasa hükmü, 5275 sayılı Yasanın
92nci maddesi gerçekten sorunlu. Yani hangi hâllerde bir mahpusun cezaevinden
çıkacağı tek tek düzenlenmiş, bunun bir tane istisnası
var mevcut rejim içerisinde; o da savcılığın talebi ve
hâkim kararıyla, mahpusların yer gösterme veya verdikleri bilgilerin
doğruluğunu araştırma amacıyla dışarı
çıkarılabilmesi gibi. 90lı yılların en tehlikeli
uygulaması buydu; çok sayıda itirafçı cezaevlerinden
çıkarılarak operasyonlara götürüldü, hatta bunların cinayet
işledikleri, insan öldürdükleri söylendi. Eğer gerçekten amaç,
verdikleri bilgilerin doğruluğunu araştırmaksa bir
avukatın eşlik etmesiyle bu sorunun çözülebileceğini
düşünüyoruz.
Teklifin 38inci maddesiyle mazeret izninden yararlanma
koşullarını yeniden düzenliyorsunuz, bunu da olumlu buluyoruz.
39uncu maddede özel izinle ilgili bir düzenleme
yapıyorsunuz, bu da genel olarak karşı
çıktığımız bir düzenleme değil.
40ıncı maddesinde izinden dönme ve geç
dönmeyi düzenliyorsunuz salgın hastalık ve bu durumlarda. Burada da
karşı çıktığımız bir şey yok.
Sürem kısalıyor, her biriyle ilgili
söylemek istediğim o kadar çok şey var ki atlamak istemiyorum. O
yüzden, en önemli şeylere geçeyim. 42nci madde, 43üncü madde, 44üncü
madde, 45inci madde, 46ncı madde; hepsiyle ilgili söylemek
istediğim şeyler var ama belki de bu infaz rejiminin en önemli
maddeleri geçici madde ve 48inci maddesi. Koşullu salıvermeyi yeni
baştan düzenliyorsunuz; cezaların 2/3ünü çekenlerin bir
kısmı için infaz rejimini 1/2ye düşürüyorsunuz, bazı
suçları bundan istisna tutuyorsunuz. Oysa infaz rejiminin merkezinde
herkes bilir ki suç değil, suçlu esas alınır. Faile bakmadan
bazı suçları kapsam dışında tutuyorsunuz. Bu düzenleme
açıkça Anayasaya aykırı.
Bakın, ben size koşullu salıvermeyi
de kapsayan bir Anayasa Mahkemesi kararı okuyacağım: Ancak
cezanın çektirilmesi, işlenen suçun türüne bağlı
olmaksızın suçlunun topluma uyum sağlamasını ve
topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar.
Bu amacın gerçekleştirilebilmesi (karardan)
suça bağlı kalmadan ayrı bir program uygulanmasını
gerektirir. Tüm çabalar, suçlunun uyumsuzluğuna neden olan psikolojik,
çevresel, sosyal ve kişisel etkenlerin belirli bir infaz programı
içinde giderilerek suça yeniden yönelmesini önlemektir. Bu program suça göre
değil, suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlara ve
iyi durumuna göre düzenlenecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu da infazın, mahkûmların
işledikleri suçlara göre bir ayrıma gidilmeden, aynı esaslara ve
belirli bir programa göre yapılmasını ve sonuçlarının
gözlenmesini gerektirir. Aynı miktar cezayı alan iki hükümlüden birinin
sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza çektikten sonra
şartla salıverilmesi cezaların farklı çektirilmesinin
sonucunu doğurur ve bu imi mahkûm arasında eşitsizliğe
neden olur.
Böylece infaz yönünden eşit ve aynı
durumda bulunan mahkûmlar arasında şartlı salıverme
bakımından ayrı uygulama, Anayasanın 10uncu maddesinde
öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu
ayrılığın haklı bir nedeni de bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 8 Ekim 1991 tarihli -esas sayısı 1991/34, karar
sayısı 1991/34- kararı.
Evet, sorun şu: 2 tane hapis cezasından
bahsediyoruz; altı yıl hapis cezası ve altı yıl hapis
cezası. Suçlular için öngörülen hapis cezası
Son cümlelerimi söyleyeceğim Sayın
Başkan, müsaade ederseniz.
Suçlar arasında farklı hapis cezası
öngörebilirsiniz; bir suç için bir yıl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
bir
suç için beş yıl, bir suç için yirmi yıl, bir suç için otuz
altı yıl. Bunda herhangi bir sorun yok ama bu suçtan sonra, insanlara
-bu suçtan ceza çektirmede- infazda eşitlik uygulamak
zorundasınız. Suçlar arasında cezalar farklı olabilir fakat
infaz rejimi eşit olmak zorunda.
BAŞKAN Teşekkür ettim Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bakın, dünyada bir tek bizim ülkemizde infazmatik diye bir program var.
Onlarca yıllık ceza avukatı bir suçun ne kadar sürede
çektirileceğini bilmiyor. Bu, bizim için utanç kaynağıdır.
Kimse burada suçları tartışmadı.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Suçları sabaha kadar tartışabiliriz,
tartıştığımız konu eşit infazdır.
Bu kadar diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Tufan Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; temel insan hak ve özgürlüklerini,
bağımsız adaleti zedeleyen, alelacele hazırlanmış
teklifleri -bu teklifi- kamuoyunda tartışılmasına izin
vermeden, paldır kültür yasalaştırmak klasik bir AKP
taktiği. Son yıllarda, birkaç yıldır nedense,
bilemediğimiz sebeplerden Milliyetçi Hareket Partisi de bu klasik AKP
taktiğine destek veriyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Birlikte verilen teklif,
destek değil.
TUFAN KÖSE (Devamla) Bu düzenleme de aynı,
hiç farksız. Başta Anayasaya aykırı, beşte 3
çoğunluk gerekiyor. Aslında bu bir özel af herkes de biliyor bunu
ama uzlaşma aramıyorsunuz. Yazım hatalarıyla dolu, kimlerin
yararlanacağı, kaç kişinin cezaevinden çıkacağını
inanın ben Adalet Bakanlığının
bürokratlarının bile bilmediğini düşünüyorum yani onlar da
bilmiyor bunu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 50 defa söylediler.
TUFAN KÖSE (Devamla) 50 defa değil 150 defa
da söyleseler sen de bilmiyorsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen nereden biliyorsun?
TUFAN KÖSE (Devamla) Tabii bunun suçunu sadece bu
teklifi getirenlere yıkmak da doğru değil. On sekiz
yıldır bir iktidar var ki gece yarısı ekledikleri
maddelerle, temel kanun adı altında kimseyi konuşturmadan
çıkardıkları kanunlarla, kanun hükmünde kararnamelerle,
birtakım başka şeylerle Türkiye Cumhuriyetinin
mevzuatının altını üstüne getirdiler. Peki, bugünlerde
cumartesi, pazar da çalışıyoruz, amaç ne? Türkiyede artan
cezaevi nüfusunu düşürmek. Yani öyle bir adaletsiz, zalim düzen var ki
sürekli suçlu üretiyor. 50 binlerde aldığınız cezaevi
nüfusu, bugün 300 binlere ulaşmış. 2021e kadar da cezaevi
kapasitesini 500 bine çıkarmayı düşünüyormuş Adalet
Bakanlığı, büyük bir yatırım hamlesiyle. 43 Avrupa
ülkesinde cezaevi nüfusu en çok olan ülke, maalesef, ülkemiz. Genel Kurulda bu
yüzden, bu nüfusu azaltmak için hafta sonu da dâhil görüşüyoruz.
Nüfus düşecek. Peki, bir süre sonra ki
Türkiyede ayda 2 bin kişi yeniden tutuklanıyor- bu infaz
düzenlemesinden sonra cezaevlerinin yeniden dolacağı iki iki daha
dört. Buna bir çare var mı, buna bir çare getiriyor mu düzenleme? Hiçbir
çare getirmiyor. Yani infaz kanunlarını da devamlı
değiştiremeyeceğimize göre, temel sorun nasıl çözülecek?
Bizim asıl cevap aramamız gereken soru bu. Suçlu üreten bu ekonomik
ve sosyal adaletsiz düzeni de değiştirmek adına hiçbir adım
atmıyorsunuz.
Arkadaşlar, bakın, şöyle, ben hiç
şey yapmayacağım, çok somut önerilerle geleceğim. Bir kere,
infazda eşitliği sağlayalım. Suçtan değil, suçludan
hareket ederek infaz düzenlemeleri yapılır. Bunlar, hukukun genel
ilkeleridir; bunlar, evrensel hukukun teorilerinde var. Somut öneri şu:
Bir kere, 2014te bir yasa çıkardınız, sulh ceza hâkimliklerini
düzenlediniz. Bakın, zannediyorum, sulh ceza hâkimleri Ankarada 9 tane.
Sulh ceza hâkimleri, Reisin, Sayın Cumhurbaşkanının gözüne
bakıyorlar, ne derse onu yapıyorlar. Muhalif olup da onların
tutuklama zincirinden kurtulmak mümkün değil. Bakın, bu Wikipedia
kararları, Kavala kararları, Sayın Eş Genel Başkan
Pervin Buldan kararları, benzer, Selçuk Kozağaçlı kararları
filan hep bu sulh ceza hâkimlerinden. Yine, hukukun temel ilkelerine
aykırı olarak sıralı bir itiraz yolu yok. Sulh ceza
mahkemesi hâkiminin kararına sulh ceza mahkemesinde itiraz ediliyor, ona
itiraz edebiliyorsunuz; Ankarada 9 taneymiş. Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun, haksız işlemlerinden dolayı disiplin
soruşturması yaptığı bir tek sulh ceza hâkimi yok;
varsa söyleyin, belki bir tane vardır.
Yine, 15 Temmuzdan sonra 5 bine yakın hâkim
görevinden atıldı. Bir sulh ceza hâkimi yok görevinden atılan,
varsa söyleyin. Belki bir kişi vardır. Bazen böyle örnek veriyoruz,
Bir kişi yok. diyoruz, Bir kişi var. diyorsunuz.
Şimdi, arkadaşlar, bir tek disiplin
cezası yok dedim, bir tek atılan hâkim yok dedim ve bu hâkimler,
maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin çeşitli organlarında
çalışarak oraya atanmış -bana göre, beraat
kararını bile yazdırmaktan âciz hâkimdir- ve bu hâkimler
Cumhurbaşkanının gözüne bakıyorlar, ne dediğini
gözlerinden anlıyorlar ve devam ediyorlar.
Şimdi devam edelim. Arkadaşlar, terör
tanımı çok önemli. Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar
-Komisyonda da söyledim- sanki terörsavar arkadaşlar. Ya, terör
insanlık suçu, terörü kim savunabilir ki.
ERKAN AKÇAY (Manisa) E, savunuyorsunuz.
TUFAN KÖSE (Devamla) Lanet olsun teröre.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Siz de
savunuyorsunuz.
TUFAN KÖSE (Devamla) Bakın, şimdi ben
size bir şey söyleyeceğim. Demin burada bir arkadaş
konuştu, bir parantez açıyorum burada: İndim maden
ocağına yeryüzü sıcak olsun diye dost/ Yıllar boyu kazma
salladım suskunca bu zindanda, çocuklar gülsün diye dost/ Oysa bizim evde
gülen yok. diyen Helin Bölekle aynı meşrepte değilmiş
arkadaş, zaten olma. Sen, Soma Holdingin sahibi Can Gürkanla beraber ol
çünkü bu kanun teklifi Can Gürkanı affediyor arkadaşlar. İki
yüz seksen gün sonra açlık grevinde ölmüş. Niye ölmüş?
Türkülerimizi söyleyelim, yasak olmasın diye, açlık grevinde
ölmüş genç bir sanatçı. Sen, eğer onun yanında olursan zaten
-senin meşrebin- biz, rahatsızlık duyarız ondan, açık
söylüyorum. Sen git, Haburda seyyar mahkeme kurup Türkiye Cumhuriyetinin
Anayasasını ve mevzuatını amuda kaldıran AKP
iktidarıyla beraber dur zaten! (CHP sıralarından
alkışlar) Beraber duruyorsun! Beraber dur sen onlarla! Sen onlarla
beraber dur! (MHP sıralarından gürültüler)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sen
kiminle berabersin?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen yaş günü
kutla!
TUFAN KÖSE (Devamla) Bakın, şimdi,
dünyada terör de eşik, şiddettir. Bakın, eğer terörün ne
olduğunu güçlüler söyleyecekse Engin Alanı yatırırlar
cezaevinde.
Nemrut Mustafa Divanı
Dün de söyledim: Dün,
Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemalin 101inci ölüm yıl
dönümüydü. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını da idamla
yargılıyordu bu Nemrut Mustafa Divanı. Eğer siz yetkiyi ona
verirseniz, hukukun evrensel değerlerine değil de güçlü olan iktidara
verirseniz, Engin Alanı da yargılar, Mustafa Kemali de
yargılar, Mehmet Kemali de yargılar, dünyaca ünlü organ nakli
uzmanı Mehmet Haberalı da yargılar, beş yıl
yatırır. Onlarla da iş birliği yaptınız; AKP
iktidarı yaptı, siz onlarla iş birliği yapıyorsunuz
şu anda.
Şimdi, bunu, terörü bir kere
tanımlayacağız eğer cezaevlerindeki sayıyı
artırıyor diyorsak. Yani corona virüsü paylaşımı
yaptı diye, İçişleri Bakanı açıklıyor, işte,
3 bin kişiye soruşturma yapmışlar, gözaltına
almışlar; tır şoförüdür, üniversite öğrencisidir 20
yaşında, otuz yıllık gazetecidir. Yahu her şey
terörden suçlanıyor: Halkı kin ve nefret duygularıyla bölmek.
Kim belirliyor bunu? İşte, sulh ceza hâkimleri belirliyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen mi belirleyeceksin,
elbette onlar belirleyecek.
TUFAN KÖSE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, hukuk belirlesin, evrensel hukuk belirlesin diyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Gizli
kalması gereken belgeleri açıklamak. daha önce açıklanmış
olmasının hiçbir önemi kalmamış artık memlekette. Ben
ilk miydim? diyor, Senden duydum ben. diyor. Aynı, hani Museviler ile
Hristiyanların bir fıkrası var ya, çok bilinen fıkra: Sen
Hazreti İsayı çarmıha germişsin. diyor, dövüyor bir
Musevi yurttaşı, Kardeşim, iki bin yıl önce olmuş.
diyor, Ben yeni duydum. E Ben yeni duydum. Böyle bir şey var mı?
Bakın, 6 gazeteci yatıyor Ben yeni duydum. diye şu anda, 6
gazeteci tutuklu.
Şimdi, Cumhurbaşkanımız,
Anayasayla değişti, artık bir partinin Genel Başkanı,
tarafsızlığını yitirmiş, ayan beyan belli, zaten
anayasal bir hüküm tarafsız olmayacağı. Şimdi,
Cumhurbaşkanına karşı işlenen suçlara, tarafsız
Cumhurbaşkanı için düzenlenen bir kanun maddesiyle ceza verilmesi hak
mıdır, adalet midir arkadaşlar yani kim bunu savunabilir? Bu
cumhurbaşkanı yarın Cumhuriyet Halk Partisinin de genel
başkanı olabilir, yahut başka bir partinin de genel
başkanı olabilir. Ben bunu savunamam, sizler de savunmayın. Bakın,
bundan da 20 bine yakın dosya var, bir sürü tutuklu var benim
bildiğim. Buna ilişkin de bir düzenleme yok burada, bu kanunda. Yani
gazetecilerle ilgili, dünyanın her tarafında basın
özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek açıklamalardan
dolayı bir dünya, 90a yakın gazeteci yatıyor. Hâlbuki tutuksuz yargılanmak
esas değil mi bizim Anayasamızda? Yani tutuksuzluk, masumiyet
karinesi; bunlar öldü mü, bitti mi, Türkiyeden kaldırıldı
mı masumiyet karinesi filan, nasıl oldu, anlamadım ben? Çok
değişti her şey yani resmen.
Şimdi, diyorlar ki işte Dolandırıcılar
çıkacak, rüşvet alanlar çıkacak. Organize suç örgütünün
liderleri çıkıyor tabii, bunları haber yapanlar
çıkamayacak. Şimdi, namuslu bir tüccar, çek vermiş ve çekini
ödeyememiş, o çıkamıyor ama dolandıran çıkıyor,
gasıp çıkıyor, gasp yapmış çıkıyor,
tutuklular
Bakın arkadaşlar, bu, önce tutuklulara
yapılması gereken bir düzenleme aslında. Bence aslında bu
yasa, ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri harici
tutukluları hemen bırakmalı, bunun teklifini verelim bugün, bunu
konuşalım. Tutuklular duruyor, FETÖcü hâkimlerin
yargıladığı ve FETÖ borsasına para veremeyecek kadar
gariban vatandaşlar, bunlar tutuklu, bunlar hükümlü, bunlar duruyor. Az
evvel bir arkadaş söyledi, FETÖnün kasası dışarıda yani
FETÖye para sağlayan. Şimdi, bakın, para deyince hatırlıyor
musunuz FETÖcü hâkimler, Kuddusi Okkır, -adamın cenazesini belediye
kaldırdı- Ergenekon terör örgütünün kasası diye
yargıladılar bu adamı, cezaevinde kanserden öldü,
hatırlıyorsunuz değil mi? Yani terörün ne olduğunu evrensel
hukuk değil de güçlüler söylerse Kuddusi Okkır terör örgütünün
kasası olmaktan, Engin Alan terör örgütünün yöneticisi olmaktan,
İlker Başbuğ hem Genelkurmay Başkanı hem de terör
örgütü başı olmaktan yargılanır, Boğazlıyan
Kaymakamını asarlar.
Bakın, arkadaşlar, bir sürü ihale
yapıyorsunuz. Ben bazen artık diyorum ki hadi yolsuzluk da olabilir
demek ki mutlak iktidarın doğasında var ama artık
yapılan bir kısım ihaleler vatana ihanet boyutuna geldi. Elli
yıl sonra bile geçilmeyecek dağ başlarına tünel
yapıyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından şehir
hastaneleri sesi)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şehir hastaneleri
Yarın birileri çıkar Sen benim ülkemin
ekonomik menfaatlerini yabancı ülkelerle paylaşıyorsun, zarar
veriyorsun, sen vatan hainisin. der, sizi de yargılarlar, bakın
hukuk herkese bir gün lazım olacak.
Geçmişte bu Mecliste Fetullah Gülen adı
söylendiğinde acayip kavgalar çıkıyordu, Kamer ağabey
rahmetli, nur içinde yatsın yani burada çok saldırıya
uğradı sadece Fetullah Gülen dediği için biliyor musunuz? Bugün
de Recep Tayyip Erdoğan deyince kavgalar çıkıyor,
saldırıya uğranıyor. Arkadaşlar, hep söylüyoruz, hukuk
herkese bir gün lazım olacak, hukukun evrensel değerlerinden
uzaklaşmayalım.
Son söz, bu kanun -tabii ki itiraz etmiyoruz
çıksın, biz daha çok insan çıksın istiyoruz bu durumdan-
infazda adaleti sağlamıyor, vicdanları rahatlatmıyor,
cezaevlerindeki nüfus patlamasına çözüm getirmiyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkanım,
şimdi, gecenin bu ilerleyen saatinde çok temel tartışmaları
canlandıracak bir konuşma söz konusu oldu. Bizim konuşmamız
Cumhuriyet Halk Partisine yönelik bir konuşma değildi, Cumhuriyet
Halk Partisinin ismi verilerek yapılmış olan bir konuşma
değildi, bizim bölüm konuşmamızı yapan değerli
milletvekilimizin yapmış olduğu konuşma böyle bir
konuşma değildi. Ancak, burada, Milliyetçi Hareket Partisine yönelik
bizim çok rahatsız olacağımız ve asla kabul
etmeyeceğimiz birtakım çok temel ifadeler kullanıldı. Biz,
şimdi, CHPnin kim olduğunu anlatmaya başlarsak, şu anki
siyasetinin ne olduğunu konuşursak buradan bu akşam
çıkamayız. Ama şunu tekrar ifade etmekte fayda var: Biz temeline
insan sevgisini almış olan ve hiçbir zaman başkasını,
kendisinin dışındakileri ötekileştirmeyen ve her zaman bu
ülkenin topraklarında yaşayan 83 milyon Türk milletini
kucaklamayı, onun refahını, mutluluğunu ve güvenliğini
esas alan bir siyasi hareketiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizim
hayatımız boyunca misyonumuz da vizyonumuz da budur. Biz hamaset
yapmayız. Meselelere reel bir şekilde, gerçekçi bir şekilde
yaklaşmaya ve tarih şuuru, tarih perspektifi içerisinde meseleleri
değerlendirip geleceğe bu noktada yön vermeye, istikamet çizmeye
çalışırız.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi kimlerle
beraberdir? Ne zaman ne yapmıştır? meseleleri çok derin
meseleler. Ama o konuda ben size kısaca bir şey ifade edeyim:
Milliyetçi Hareket Partisi, her zaman Türke düşman olanlara
karşıdır, Türk milletine hasmane tutum sergileyenlere, onun
geleceğini karartmaya yönelik faaliyetler içerisine girenlere hayatı
boyunca çok istikrarlı ve tutarlı bir şekilde karşı
olmuştur. Bu konuda kuyu kazanların her zaman karşısında
olmuşuzdur. Bu noktada da Türk milletine reva görülen bu muameleye
karşı direnç göstermeyi hedefleyen, kararlı bir duruş
sergilemeyi hedefleyen kim varsa hiçbir ayrım yapmaksızın
-bugünkü siyasi ortamı ifade etmek istemiyorum sadece- siyasi hayatımız
boyunca onlarla beraber olmuşuzdur, beraber olmaktan da hiçbir zaman
yüksünmemişizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizim için temel
olan hadise, Türkiyenin, Türk milletinin yükselişi için çaba sarf etmek,
samimi çaba sarf etmek, Türkiye ve Türk düşmanlarına karşı
kararlı duruş göstermektir. Bu konuda kim varsa Türk milliyetçisi
sadece Milliyetçi Hareket Partisinde olmaz, sanki vatanseverlik sadece size mi
has
Hiç kimseye de kıskançlığımız yok. Herkes bu
memleketi sevebilir, biz bundan ancak mutlu oluruz. Bu memleketi seviyorum.
diyen ve Bu memleketin düşmanlarına asla ve asla geçit
vermeyeceğim. diyen kim varsa başımızın üstünde yeri
vardır diyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
46.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Çorum Milletvekili Tufan Kösenin görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel
konuşan hatibin ifade ettiği bazı gerçek dışı
iddialar söz konusu, onlarla ilgili söz aldım.
Hâkimler Cumhurbaşkanının gözünün
içine bakarak karar veriyor. gibi abesle iştigal edilen bir söz söylendi.
Hâkimler, kanuna, mevzuata, hukuka ve vicdanlarına bakarak karar verirler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yalan!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
İkinci olarak, hakaret herkes için suçtur. İster milletvekili,
ister sade vatandaş, kadın, erkek, genel başkan, memur, amir,
kim kime hakaret ederse bu suçtur ve tarafsız, bağımsız
mahkemenin önünde hesabını verir. Hâkimler mevzuata göre sonucu
ortaya koyar. Dolayısıyla, sistem bu şekilde işlemektedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Asla!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türkiye Cumhuriyeti devleti dünyanın en demokratik
ülkelerinden bir tanesidir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen.. Rica
ediyorum
Bu saatte yakışmıyor hakikaten.
Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir ve herkes
hukuk önünde eşittir. Kim suç işlerse
karşılığını görür.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sözde, sözde. Kesinlikle görmedim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kesinlikle, bu mevzuatla ilgili, bugün
görüştüğümüz yasa teklifiyle ilgili paldır küldür getirme durumu
söz konusu değil. Bir yılı aşkındır
konuşulan, Komisyonda sonuna kadar görüşülen ve görüyorsunuz,
salı gününden beri -bugün cumartesi günü- devam eden ve bütün maddelerle
ilgili önergeler üzerinden her türlü fikir ve kanaatlerini burada, Millet
Meclisinde dile getiren bir çalışmayı milletimiz hep beraber
izliyor, dinliyor ve takdirini ortaya koyacaktır kendisi. Tabii, kimileri
Selim Kirazın yanında, kimileri de PKK ve DHKP-Cnin yanında
yer alabilirler. Biz, savcı Selim Kirazın yanında yer alanlarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz, PKKnın, DHKP-Cnin, PYDnin, DAEŞin,
ideolojisi ne olursa olsun her türlü teröristin ve terör örgütlerinin
karşısındayız. Pek tabiidir ki kundaktaki bebekleri
öldürenler ancak kodeste kalmaya mahkûmdurlar. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
Biz bu konuda hiçbir şekilde,
insanımıza zarar veren terör örgütlerinin hiçbirisinin bu konuda, bu
tekliften yararlanmaması gerektiği konusunda milletimizin kanaatleri
doğrultusunda bu görüşleri ortaya koyduk ve bunun takdirini de kimin
nerede durduğunu da millet takdir edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kim
tutar seni, ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, birbirimize asgari
saygı göstermemiz herhâlde yapacağımız en doğru
şeydir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi ben, müsaadenizle, değerli
arkadaşlar, aynı yapılanları, diğer HDP ve CHP Grup
Başkan Vekillerinin konuşmaları esnasında bizim gruptaki
arkadaşların yapmalarını rica etsem mütekabiliyet olarak
nasıl olur acaba? Nasıl olur?
VELİ AĞBABA (Malatya) Bravo!
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, ben
başka bir şey rica etsem.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Tamam peki. Arkadaşlar, sizden ricam, aynı
tarzda, mütekabiliyet esasına göre nasıl faşist bir
yaklaşım içerisinde olduğunuzu millet de görüyor. Faşist
bir yaklaşım bu, faşist. Evet, faşist bir
yaklaşım, sizin yaklaşımınız faşist bir
yaklaşım. Evet tabii, sizler susturmuyorsunuz. Orada biz konuşurken,
Grup Başkan Vekilleri konuşurken ya herkesi teker teker burada
(HDP
sıralarından gürültüler)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sizin
arkadaşlarınız her gün laf ediyor. Biz onlara faşistsiniz
dedik mi ya faşistsiniz dedik mi!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Laf etmiyor, hiç kimse etmiyor. Hiç laf etmiyor, hiç laf
etmiyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ediyor, her zaman bağırıp çağırıyorlar.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hiç laf etmiyor, herkes dinliyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bir kere
kalkıp faşisttir dedik mi! Ayıptır ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bundan sonra, nasıl konuşulursa, nasıl
hareket edilirse öyle hareket edileceğinin herkesin bilmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (Gürültüler)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Gecenin bu
saatinde bu nasıl bir şey! Hayret bir şey ya!
BAŞKAN Değerli Grup Başkan
Vekilleri, müsaade edin.
Sayın Beştaş, buyurun.
47.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İstediğiniz kadar bizi tehdit edebilirsiniz. Bu tehditlere
karnımız tok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tehditle alakası yok, tehditle hiç
alakası yok. Tehdit değil, tespit.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Grup Başkan Vekili, burada bir miting
meydanındaymış gibi, böyle hamasetle bizi ürküteceğinizi ya
da bizim geri duracağımızı sanıyorsanız büyük bir
yanılgı içindesiniz. Lütfen kendinize gelin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel sizin hatipleriniz öyle yaptı, biraz
evvel sizin hatipleriniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Faşizm nedir, faşist kime denir, bunu biraz
tartışalım. Burada bizim sözlerimiz karşısında
sizin grubun
BAŞKAN Bu saatte tartışmayalım
lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Efendim,
niye ben tartışınca Tartışmayın. diyorsunuz? On
dakikadır konuşuyor
BAŞKAN Hayır, tartışalım
da artık bu saatte tartışmayalım yani.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Siz de lütfen tarafsız olun Sayın Başkan, lütfen.
BAŞKAN Ben olanca hâliyle
tarafsızım yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen,
tarafsızlığınızı koruyun.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Burada
siz bir cümle kurdunuz, dediniz ki: Biz, milletimizin kanaatleri
doğrultusunda bu infaz paketini -öyle anladım en azından-
hazırladık. Burada, milletin kanaatleri falan yok. Burada, sizin
iktidarınızın bekası, kendinize karşıt ilan
ettiğiniz muhalefet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sonuçta
2 parti birlikte bu tasarıyı getirdiniz ve herkesi terörist ilan
ederek Bunları dışında tutuyoruz. diyorsunuz. Ben size
bir örnek vereceğim -şu anda haberlere düştü, ailesini
yakından tanıdığım bir isim- Sabri Kaya, 3üncü
keredir yoğun bakıma gidiyor. Osmaniye Cezaevinde yatıyor ve
hastalıkları çok ciddi; ayrıntıya girmeyeceğim. Biz
size diyoruz ki: Siz bu infaz paketiyle insanları öldürüyorsunuz,
öldürmeye karar vermişsiniz ve bunun vebali çok açıktır, cinayet
suçudur bu. Sizin sorumluluğunuzda olan bu ağır hasta
tutukluları ölüme terk etmek ağır bir suçtur ve siz şu anda
bunu yapıyorsunuz. Geliyorsunuz bize diyorsunuz ki Sizinkiler bize
sataşıyor. Biz insanların hayatını savunuyoruz,
hayat; yaşamı savunuyoruz, bunu defalarca söyledik. Siz bize efendim Kimin
yanındasınız, şunun yanındasınız.
diyorsunuz. Ya biz insandan yanayız, sözden yanayız, özgürlükten
yanayız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi,
açalım mikrofonu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
eşitlikten yanayız, demokrasiden yanayız, hayattan yanayız
hayattan ve siz bu sözlerle hayatı öldürüyorsunuz. Şu anda sizin o
milletin kanaati dediğiniz mesele var ya milyonlarca insan eli
yüreğinde sabahlara kadar çocuğundan, babasından, eşinden,
kardeşinden, kızından kötü bir haber gelecek diye geceler
boyunca uyuyamıyor.
Sayın Özel, gülmenize gerek yok, ben gayet
ciddi bir şey anlatıyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gülmüyorum ki. Kundaktaki
bebek deyince siz niye rahatsız oluyorsunuz? Burada hiç gülen yok ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sabri
Kayanın kızıyla defalarca görüştüm ve kızı
sadece babasının sağ salim gelip evde en azından
vedalaşması için büyük bir mücadele yürütüyor. Siz insan olmanın
gereğini yerine getirin, sizden istediğimiz budur yoksa bir şey
dilenmiyoruz. Bu infazda adalet dediğimiz mesele de evrensel bir
kuraldır, sizin iktidarınızın bekasından da çok daha
büyüktür. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok yorucu
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Gecenin bu saatinde
İnsan olmanın gereğini yapın. lafını çok
yanlış konuşuyorsunuz.
BAŞKAN Hasan Bey, rica ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz öyle
görüyoruz, biz öyle görüyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bu çok terbiyesizce bir
ifadedir, kabul etmediğimi belirtiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Terbiyesiz sensin lan, sen kimsin? Sen kime terbiyesiz diyorsun? Kime
terbiyesiz diyorsun?
RECEP ÖZEL (Isparta) Terbiyesiz demedi ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen
terbiyesizsin. Aynen iade ediyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Kabul etmediğimi
belirtiyorum. İnsan değilsin. diyemezsin, o ifade terbiyesiz bir
ifadedir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen
terbiyesizsin!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Aynen öyledir, aynen
öyledir! Konuşma daha fazla, otur yerine!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Saygısızsın ve terbiyesizsin ve insan değilsin.
İnsanlıktan nasibini almamışsın.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Senden insanlık
öğrenmem ben.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İnsanlığı sizden mi öğreneceğiz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bir hanımefendisin,
bunu konuşuyorsun gecenin şu saatinde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bana ne
ya, bana ne gecenin saatinden! İnsanları ölüme terk ediyorsun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bana insanlık
mı öğreteceksin? Tamam o zaman otur yerine!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen de
otur!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Oturabilirsin yerine,
boş konuşma! O kelime hadsiz bir kelimedir, dediği lafa bak ya!
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) Terbiyesiz
demedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan, terbiyesiz lafına müdahale etmediniz, teşekkür ederim!
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) Hayır,
terbiyesiz. demedi, çarpıtıyorlar Başkanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Açıkça terbiyesiz. dedi.
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmalarınızı ben buradan duyamıyorum ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, yani terbiyesiz lafını iade ediyoruz.
BAŞKAN Ne kadar fazla uğultunun buraya
geldiğini biliyor musunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır, terbiyesiz demedi, terbiyesizce.,
terbiyesizce.
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul)
Kullandığınız kelime çok terbiyesiz bir kelime. dedi.
Çarpıtmayın. terbiyesiz. demedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Terbiyesizce demek terbiyesiz. demek olmuyor, öyle mi?
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) Hayır,
olmuyor. Size açıkça terbiyesizsiniz demedi ki beyefendi!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya siz
her şeye
Bir durun ya! Gerçekten, helal olsun yani!
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) Yani
çarpıtma konusunda
BAŞKAN Arkadaşlar, birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.18
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Özel, buyurun.
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
haftanın çok yorucu bir gününde, son saatlerde söylenecek her şeyi
söylememeyi mevkidaşımız Levent Bülbül de söyledi; ben de o
sınırlar içinde kalacağım ama bir yandan da Sayın
Akbaşoğlu bazı şeyler söyledi, kayda geçirmem gereken
birkaç hususu ifade edeyim.
Selim Kiraz hayatını kaybetmesin diye o
gün hep beraber dua ettik. Selim Kiraz hayatını kaybettikten sonra
sosyal medyada Genel Başkanımızın, bizlerin
açıklamaları ve olayı nasıl lanetlediğimiz açıkça
ortadadır. Selim Kirazın katillerini, Selim Kirazı öldürenleri
savunan kimse yok burada. Bizim buradaki meselemiz Grup Yorum ve Helin diye
gencecik bir insan bedenini açlığa yatırmış. Bizim
sağlıkçı bir arkadaşımız, yaşatmak için onu
ziyaret etti. O ziyaretinde de açlık grevini bırakması için
ricacı oldu ve Helin Bölekin tek şartı vardı: Tamam,
coronada olmaz ama ben de iyileşirsem, coronadan sonra bir Grup Yorum
konserinde söyleyebilirsem bırakacağım. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Buna izin verilmedi. Tek
talebi buydu. Ama daha sonra, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir
tweette bizim milletvekilimizin onu tedaviden evine yollayıp
öldürdüğünü, ölümü kutsadığını, ölümüne sebebiyet
verdiğini söyledi. Bütün milletvekillerine tek tek sorduk, sadece Ali
Şeker gitmiş. Yanında başhekim olduğu hâlde,
yanında doktorlar olduğu hâlde, polisler olduğu hâlde
yalvarmış Bırak. diye. Yok. demiş. Buradan bir
üniversite hastanesine naklini istemiş yaşasın diye ama
avukatları mahkemeye başvurmuşlar ve eve gitmiş. Ama bu
konuda milletvekiliniz dedi diye biz tepki gösterdik. Sonra, Süleyman Soylu,
dünyanın dört bir yanından, Ukraynadan acayip acayip, tuhaf tuhaf
ayıplı hesapları -robot hesapmış bunlar- devreye sokup
16 bin tweet attırarak bize saldırdı, biz de ona karşı
boyun eğmedik, cevabımızı verdik. Yani arkasında kitle
varmış gibi gösteriyor, 1.200 tane gerçek hesap destek vermiş,
16 bin tane robot hesap kullandı bize karşı. Biz de kendimizi
aslan gibi savunduk gerçekten, arkamızda da bir sürü insan durdu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, biz şunu
söylüyoruz: Helin Bölekin, Savcı Kirazın ölümünden DHKP-C
sorumludur, lanetliyoruz, bakın çok net. Helin Bölekin ölümünden de
DHKP-C tweetimiz de o yöndedir ve Helin Bölekin coronadan sonra konser verme
talebini reddedenler sorumludur. Süleyman Soylu bize bu iftirayı
attıktan sonra dedik ki Helin Böleki ikiniz müştereken öldürdünüz,
iki kutupta. DHKP-Cyi kutsayan, DHKP-Cyi koruyan hiçbir şeyimiz yok,
bunu tamamen reddederiz. Bu bir algı operasyonuydu. Süleyman Soylu bu
dönemde gündeme gelmek için, gündemde tutunmak için hiç olmayan bir şeyi
varmış gibi iftira etti, biz kendimizi açıklıkla
-şahitler; polisleriniz, başhekim- savunduk, Ukraynadan robot
hesaplara sarıldı, biz durduğumuz yerdeyiz. Bunun üzerinden bir
şey olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son cümlem.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir de Selim Kirazın
ölümüne en çok üzülen biziz de neden biliyor musunuz? En çok kahrolanlar biziz.
Bir savcı öldürülmüştür, bir devlet memuru öldürülmüştür, önemli
bir hukuk insanı öldürülmüştür ve tam da Berkin Elvan
olayının üzerine giden, Berkin Elvanın ölümündeki sır
perdesini kaldırmak için cesaretle mücadele eden biridir Selim Kiraz.
DHKP-Cyi de bu sis perdesi kalkmasın diye
Bu, DHKP-Cnin
sabıkası zaten, bazı karanlık odaklar tarafından
harekete geçirilebilen bir örgüt, herkes biliyor bunu. Selim Kirazı DHKP-Cye
Berkin Elvanın ölümünün açıklığa
kavuşmasını istemeyen odaklar öldürtmüştür. Biz
alayını kınıyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, şunu
ifade etmek istiyorum: İçişleri Bakanımızla ilgili
bühtanları reddettiğimizi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Ne bühtanı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Daha önce de bu konuyla ilgili
açıklamalar yapılmıştır, bunu reddettiğimizi
ifade ederim.
Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Ağabey, bir tane bühtan yok, yemin ederim olay aynen böyle, inanmayan
açsın baksın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Her türlü bühtanı reddediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Pekgözegü, buyurun.
49.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, Hükûmetin ev işçilerinin evde kalması için ücretli
izin desteği vermesi, yatılı çalışan göçmen ev
işçilerine de sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ev işçileri
işçidir, köle değildir. 1 milyona yakın ev işçisi kız
kardeşimiz bir anda işlerini kaybetmiştir. Ev işçilerinin
de evde kalması için Hükûmet, ev işçileri için ücretli izin
desteği vermelidir. Çoğu kayıtsız çalışan ev
işçilerinin sigorta şartı aranmadan evde kalmaları
sağlanmalıdır.
Yatılı
çalışan göçmen ev işçilerine sahip çıkmalıyız,
corona virüsüne karşı korumalıyız, özel önlemler
almalıyız. Bir ünlünün evinde çalışan Özbek ev işçisi
Gulnoza Mamatova, corona bulaştırıyor gerekçesiyle işvereni
tarafından dövülüp ormanlık alana
bırakılmıştır. Göçmen ev işçisi polise
başvurduğunda ise oturma izni olup çalışma izni
olmadığından Silivri Geri Gönderme Merkezine
gönderilmiştir. Hak aramak cezalandırılmamalıdır.
BAŞKAN
Sayın Gülüm
50.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
açlık grevlerini ölüm orucuna çeviren Avukat Ebru Timtik ile Avukat Aytaç
Ünsalın adil yargılanma ve adalet taleplerinin
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) ÇHD üyesi 18 avukat arkadaşımız mesleki
faaliyetlerini iktidarın istediği gibi yapmadığı için
gözaltına alındı ve tutuklandılar. Bir yıl boyunca
iddianame hazırlanmadı, arkasından, iddianame sonrası ise
alelacele altı ay içerisinde görülen 3 duruşmada savunmaları
dahi alınmadan cezalandırıldılar. İlk duruşmada
tahliyelerine rağmen, siyasi iktidarın müdahalesiyle yeniden,
hızlıca ertesi gün tutuklandılar ve toplamda yüz elli dokuz
yıl ceza aldılar. İstinaf hızlıca onadı,
Yargıtay Başsavcılığı da şu an onama talebinde
bulundu. Bu neyin acelesiydi, yüzlerce klasör olan bir dosyayı bu kadar
hızlı okuyup nasıl karar verebildiniz? İşte, tüm bu
adaletsizliklere karşı Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal
meslektaşlarımız açlık grevini ölüm orucuna çevirdiler.
Adil yargılanma ve adalet talepleri bir an önce karşılanmalıdır.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Güler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Öncelikle insanlık için son yüz yılın
en büyük salgınlarından biri olan Covid-19 pandemisi, daha Türkiyeye
gelmeden öngörüyle birçok tedbiri almamıza vesile olan, dünyada
hastalıkla verdiğimiz mücadele açısından en önde giden
ülkelerden biri olmamızı sağlayan ve son olarak Dünya
Sağlık Örgütü tarafından bu alanda örnek ülke olarak
gösterilmemize sebebiyet veren, çalışan, başta Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sağlık Bakanımıza, Bilim
Kurulumuzda görev yapan saygıdeğer hocalarımıza,
hastalarımıza canı pahasına hizmet veren kıymetli
sağlık çalışanlarımıza,
vatandaşlarımıza sağlık hizmetleri
dışındaki ihtiyaçlarını karşılamak için emek
veren diğer kamu çalışanlarımıza ve özel sektör
çalışanlarımıza Gazi Meclisimizin kürsüsünden
şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu salgından dolayı hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Rabbimden rahmet,
hastalarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bu arada, merhum Selim Kiraz benim sınıf
arkadaşım. Yıllardır onunla beraber aynı
sıralarda okuduk ve daha sonra da uzun yıllar Anadoluda görev
yaptı ve en son İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığında görevli iken malum eli kanlı
terör örgütü DHKP-C militanları tarafından maalesef görev
başında şehit edildi. Ben, Rabbimden kendisine rahmet
diliyorum, eşine, çocuklarına, geride bırakılanlara da
sabır diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, olayın akabinde birçok olay dinledik ama
özelde inşallah-soyadı gibi- Özgür Beye daha farklı şeyler
anlatmış olurum. Çünkü acı olan şu, YouTubeda da yüklüdür:
İlgili o müzik grubunu ben anmayacağım. O katilleri, eli
kanlı terör örgütünü, alçak insanları maalesef överek, onları
alkışlatarak resmen bir ayin havasında şarkı
söylüyorlar. Buna ne kadar şarkı denirse; bunu da ben bu kürsüden
ifade etmek isterim.
Yine, içinde bulunduğumuz haftanın Polis
Haftası olması nedeniyle de emniyet güçlerimizin 175inci yıl
dönümünü kutlamak istiyorum.
Çok değerli milletvekilleri, ceza hukukunun 3
tane temel amacı vardır: Birincisi, kamu düzenini ve toplumumuzu
korumak; ikincisi, suçun işlenmesini ve gelişmesini önlemek; üçüncüsü
de suçlunun ıslahını sağlamak ve bunun için de kurumsal
yapıları kurmak. Değerli milletvekilleri, çağdaş ceza
infaz sistemleri insan odaklı olup hükümlünün yeniden topluma
kazandırılarak yeniden suç işlemesini engelleyip kanunlara ve
toplum kurallarına uyumunu sağlamayı hedeflemektedir.
Görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifi, daha adil, eşit, modern,
kapsayıcı, farklı ve çok önemli yenilikler getirmektedir. Ben,
saygıdeğer milletvekillerimize, bu konularda, özellikle 36ncı madde
ve 53üncü madde hakkında bazı özel bilgiler vermek istiyorum.
Çok değerli milletvekilleri, salı gününden
bugüne kadar görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinin özellikle
ikinci bölümünde yer alan 53üncü maddenin (5)inci fıkrası ile
(6)ncı fıkrası çok ciddi tartışmalara sebebiyet
vermiştir. Ben bunu bir kez daha hem tutanaklara geçirmek hem de bizleri
izleyen saygıdeğer aziz milletimizi bu konuda aydınlatmak
istiyorum.
Öncelikle, bu yasa taslağımızın
çok önemli kırmızı çizgileri var. Nedir bunlar?
1)
Terör suçları
2)
Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar
3)
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
suçları
4)
Kasten adam öldürme suçları
5)
Kadına karşı işlenen şiddet suçları
6)
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçları
7)
Casusluk suçları
Bu suçlar asla bu taslak
içerisinde yer almamaktadır ve herhangi bir şekilde de mevcut oransal
manada da yararlanmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
53üncü maddeyle eklenen geçici 9uncu maddenin (5)inci fıkrasıyla,
Covid-19 salgını nedeniyle açık cezaevinde bulunanlar, açık
cezaevinden ayrılmaya hak kazanan hükümlüler, hakkında denetimli
serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen
hükümlüler, 31 Mayıs 2020 tarihine kadar izinli sayılacaklardır.
Bu hükümlüler, önce Covid-19 izninden yararlanacak, daha sonra denetimli
serbestliğe ayrılacaklardır. Salgının devam etmesi
hâlinde bu süre, Sağlık Bakanlığının önerisi
üzerine, Adalet Bakanlığı tarafından da ikişer
ayı geçmemek üzere 3 kez uzatılabilecektir. Uzatmalarla birlikte
hükümlüler en fazla 31 Kasım 2020 tarihine kadar izinli
sayılabileceklerdir. Burada çok önemli bir maddeyi tekrar ifade etmek
istiyorum: Covid-19 izninden açık ceza infaz kurumunda bulunan veya
bulunmaya hak kazanan tüm hükümlüler, bunun içinde terör, cinsel suçlar,
uyuşturucu, adam öldürme vesaire gibi diğer suçlardan da son bir
yıla kalanlar yararlanabilecektir. Bu hükümlüler açıkta veya açığa
ayrılma hakları olduğu için zaten 95inci maddeye göre üç ayda
bir yedi gün olmak üzere özel izin haklarını kullanmaktadırlar.
Terör ve örgütlü suçlarda,
yargılama aşamasında etkin pişmanlık göstermişse
koşullu salıverilmesine iki yıl, infaz aşamasında
göstermiş ise bir yıl kala hükümlü açık ceza infaz kurumuna
ayrılabilmektedir. Bu bir yıllık süre aynı zamanda
denetimli serbestliğe ayrılma süresidir. Ayrıca, bu hükümlüler
pişmanlık göstermezse açığa ayrılamamaktadırlar.
Dolayısıyla terör ve örgütlü suçlardan hükümlü bulunanların
etkin pişmanlık göstermemeleri durumunda açığa
ayrılabilmesi ve Covid-19 izninden yararlanması mümkün değildir.
Covid-19 izni, hükümlünün cezasının infazına sayılacaktır.
Covid-19 izninden dönmeyen hükümlüler hakkında firar hükümleri uygulanacak
ve yakalama emri düzenlenip soruşturma başlatılacaktır.
Yine 53üncü maddede yer alan geçici 9uncu maddenin (6)ncı
fıkrası, toplam hapis cezası on yıldan az olanlar bir
ayını, on yıl ve daha fazla olanlar ise üç ayını
kapalı infaz kurumunda geçirmiş olan iyi hâlli hükümlülerden
açık ceza infaz kurumların da ayrılmalarına bir yıl
veya daha az süre kalanlar, talepleri hâlinde açık ceza infaz
kurumlarına gönderebileceklerdir. Cezaevi idaresi iyi hâllilik durumunu
tespit edecektir.
1)
Anayasal düzen ve devlete karşı işlenen suçlar ile terör
örgütlü suçlar kapsam dışında kalacaktır.
2)
Şartları taşıyan hükümlüler kademeli bir
şekilde açık ceza infaz kurumlarına yönlendirileceklerdir.
3)
Böylece kapalı ceza infaz kurumlarındaki yoğunluk
azaltılmak suretiyle özellikle Sağlık
Bakanlığımızın emredici hüküm olarak ifade ettiği
sosyal mesafeyle izolasyon sağlanmış olacaktır. Açık
ceza infaz kurumlarına ayrılan bu hükümlüler, asla Covid-19 izninden
yararlanmayacaklardır. Ancak, bu hükümlüler, (5)inci fıkrada
belirtilen süreler -en fazla 30 Kasım 2020 tarihine kadar- içinde yasal
olarak açığa ayrılma hakkı kazanmaları hâlinde
Covid-19a göre izinli sayılabileceklerdir. Covid-19 için belirlenen
sürenin bitiminden sonra bu hükümlüler açığa ayrılma hakkı
kazanıp kazanmadıklarına bakılmaksızın 95inci
maddeye göre özel izin hakkından da yararlanabileceklerdir.
Çok değerli milletvekilleri, zaten maddenin
gerekçesinde bu durum aynen şu şekilde de ifade edilmektedir:
Covid-19 hastalığı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından
11 Mart 2020 tarihinde pandemi olarak ilan edilmiş ve bu hastalık
ülkemizde de görülmeye başlanmıştır.
Gerekçeden
Salgının yayılmasını önlemenin etkili
yolunun da insanların birbirleriyle olan temasının asgariye
indirilmesi olması nedeniyle, salgının yayılmasının
en aza indirilmesi ve kişilerin sağlığının
korunması amacıyla birçok idari tedbir
alınmıştır. Dolayısıyla 53üncü maddede yer alan
geçici 9uncu maddenin (5)inci ve (6)ıncı fıkrasının
bu şekilde anlaşılmasında yarar olduğunu
düşünüyoruz.
Çok kıymetli milletvekilleri, sürem
tamamlanıyor ancak şu hususu da belirtmek istiyorum ki bu mevcut
yasanın en önemli maddesi 36ncı madde. Artık, infaz sistemi
baştan ayağa yenileniyor, baştan ayağa değişiyor,
yeni kurumsal bir yapı ihdas ediliyor.
Salı gününden beri görüştüğümüz ve
biraz önce değerli hatiplerin de ifade ettiği gibi, artık
oransal manada bundan sonra bu hükümlülerin ceza infaz koşulları
kapsamı içerisinde çektikleri o sürelerin çok önemi olmayacak. Neden?
Çünkü artık bir sistem kuruluyor. Bu sistem de şudur: İdare ve
gözlem heyeti. Belli suçlarda cumhuriyet başsavcılarının,
belli suçlarda da cumhuriyet savcılarının
başkanlığında, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının,
Sağlık Bakanlığının ve aynı zamanda da
cezaevi izleme heyetinden bir üyenin bulunduğu idare ve gözlem heyetinin,
bundan sonra hükümlünün cezaevi koşulları içerisinde altı ayda
bir düzenlenecek o kişinin iyi hâline göre raporları ve idarenin bu
kapsam içerisinde o kişinin iyi hâlde olup olmadığına dair
bir nevi karnesi, en son koşullu salıverme durumları -oransal
manada çektiğinde- idare ve gözlem heyetinin raporu ve infaz hâkiminin
onayı olmadan bu kişiler asla cezaevinden tahliye edilmeyecektir.
Değerli milletvekillerimiz, yeni bir kurumsal
yapı olarak idare ve gözlem heyeti konusu içerisinde bundan sonra infaz
sistemi için bu durumun çok daha önemli bir hâle geldiğini ifade etmek
istiyoruz. Çünkü -değerli bir hatibimiz bahsetti- özellikle Anayasa
Mahkememizin 1991 yılında vermiş olduğu bir karar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güler, tamamlayın
lütfen.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
8/10/1991 tarihli, 9134 sayılı
Kararında Failin almış olduğu cezanın çektirilmesi,
işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın suçlunun topluma
uyum sağlamasını ve topluma yeniden
kazandırılmasını amaçlar. Bunun için ayrı bir program
uygulanması arzu edilir. Aynen bu programlar sağlanıyor.
Buradan yola çıkarsak mevcut bu yasa taslağının Anayasa
Mahkemesinin de içtihatları doğrultusunda hazırlanmış
olduğunu ve çok yeni sistemli ve kurumsal yapılar getirdiğini de
ifade etmek istiyorum.
Sözlerime burada son verirken
Biraz önce
değerli Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilimizin ifade ettiği
üzere, salı gününden beri burada şöyle ifadeler dinliyoruz: Bu yasa
taslağı mevcut tecavüzcüleri, mevcut rüşvetçileri,
hırsızları, dolandırıcıları serbest
bırakıyor. Siz bunun arkasında duruyorsunuz. diye bir sürü
ithamla karşı karşıya kaldım ama eşit infaz
diyerek şunu söylemediler: Sizin eşit infazdan kastınız
nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Son bir dakika Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Güler.
Kayıtlara geçsin, siz devam edin lütfen.
RECEP ÖZEL (Isparta) Son bir dakika vermediniz ama
Başkanım.
BAŞKAN Vermedik mi?
Buyurun.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Yakın zamandaki çok
sıcak bir olay üzerinden bir soru soruyorum: Eşit infaz isteyen
arkadaşlarımız, Diyarbakırın Kulp ilçesinde odun
toplamaya, ekmek parasını kazanmaya giden ve şehit olan 5
vatandaşımız için bu alçakça eylemde bulunan, bombayı
yapan, oraya götüren, bunun için gözlemcilik yapan, haber uçuran -kim varsa- bu
katil sürüleri için ne düşünüyor?
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ilk söz
Sayın İsmail Tatlıoğlunun.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar )
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile ilgili
şahsi düşüncelerimi paylaşmak üzere yüce Meclisin
huzurundayım.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki
Türkiyenin bir numaralı sorunu nedir? diye bir soru olsa, bunun
herhâlde çok baskın cevabı açıktır: Türkiyenin birinci
derecede, hatta yapısal sorunu hukukun tesisidir. Temel olarak, Türkiye,
ekonomide, eğitimde, sosyal alanda, her ne olursa olsun nerede mesafe
alacaksa hukukun tesisini, hukukun üstünlüğünü tesis etmeden bir adım
gidemez ve buna bağlı olarak da tabii, çok ciddi bir yargı
reformuna ihtiyaç vardır. Bu nedenle, günlük, anlık ve palyatif
işlerle yamayarak gidemeyiz ve gidemiyoruz, bugünkü içinde
bulunduğumuz durum bu, her alanda bu. Yamayı yamıyoruz ama
artık bu yama yetmiyor, yetmiyor. Şimdi, bugün, burada, cezaevlerinin
doluluğu, orantısız bir salıverme konuşuluyor ve
tartışılıyor. Elbette, -bakın 11 maddeyle ilgili- bu
kanun teklifiyle ilgili 2 arkadaşımız, Anayasa Mahkemesinde
görev yapan, akademik hayatta görev yapan birçok uzmanla konuşarak sekiz
sayfalık bir şerh hazırladılar, değerlendirme raporu
hazırladılar ve bunu bir şekilde kanun teklifini getiren
arkadaşlara da aktardılar. Bir cümlede de mi bir değişiklik
olmaz ya, bir cümle? Şunu söylemek istiyorum ki esasında çok net
ifade etmek istiyorum, çok net: Kanunun tanımladığı bütün
terör örgütü suçlarını ve mahkûmlarını
dışarıda tutan ama toplumsal karşılığı
daha yüksek bir metin oluşturmak mümkündür ve mümkün olmalıydı.
Bu niçin mümkün olmasın? Bugünkü konuşmalardan dinledik, anladık
ki terör örgütü suçlarını ve mahkûmlarını
dışarıda tutan, çok büyük bir toplumsal
karşılığı olan bir metin hazırlamak ve buradan
çok hızlı bir şekilde geçirmek mümkün. Bununla ilgili gayretimiz
olmadı çünkü bir zamanımız yok, çünkü bir planımız
yok, düzenimiz yok, sistemimiz de buna uygun değil. Yamayarak geldiğimiz
nokta bu. Tekrar ediyorum: Bizim 11 maddede gerçekten iyi
çalışılmış bir değerlendirmemiz var. Sayın
Komisyon üyesi arkadaşımız burada konuşulanları
söylüyor. Bakın, burada konuşulanlar değil, AK PARTİye
yakın akademik hayattaki insanların, arkadaşların
raporları da ciddi eleştirilerle dolu; Abdullah Bey, değerli
dostum, aynen böyle. Çok değerli fikirlerinize her zaman müracaat ediyoruz
ve yararlanıyoruz ama şununla ilgili bir şeyi yok,
iddialarınızla, yarın bunun genişlemeyeceğiyle ilgili
hiç kimsenin ciddi bir şeyi yok. O nedenle, bunun yarın, Türkiyenin
daha önce yaşadığı benzer durumlar şeklinde çok
yaygın adi suçluların ortalığı
kapladığı bir affa dönüşmemesi mümkün değil,
itirazımız bu, lütfen. Yani bu tasarıdaki eksiklikleri Siz
terör örgütü mahkûmlarına af mı istiyorsunuz? lafıyla engelleme
gayreti çok zayıf bir adımdır. Bu iddia bu metne güvenmemenin
sonucudur, bunu isteyenler olabilir, biz bunun tarafında değiliz, çok
net söylüyorum. Bütün terör örgütü suçlularını ve
mahkûmlarını dışarıda tutacak bir metin mümkündür,
bugün çıkan durum budur, bu mümkün olmalıdır. Eğer mümkünse
bunu yapmak lazımdır, irade böyledir, ağırlıklı
olarak buradan çıkan irade budur, bunun yerine getirilmesi gerekir.
Siyaset kurumunun da görevi budur diye düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunarım.
Bu vesileyle, Türkiyede kaybettiğimiz 1.100
vatandaşımız için başsağlığı dilerim.
İnşallah bu rakamlar durur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Dünyada
1 milyon 700 bin hastalık ve 170 bin insan kaybı var. Hepsi, bütün bu
kayıplar bizim kaybımızdır. İnşallah bu
coronavirüsü hep beraber minimum kayıpla, minimum sayıyla
atlatırız. Hepimize geçmiş olsun. Ölenlerimize de
başsağlığı dilerim.
Saygılar sunarım efendim. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın Orhan Kırcalının.
Buyurun.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygı sevgi ve muhabbetle
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin
ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım.
Coronavirüsle mücadelede fedakârca ve sabırla
görev yapan tüm sağlık personelimize, görevlilerimize ve gönüllülerimize
ben buradan, Meclisin bu kürsüsünden tekrar tekrar teşekkür etmek
istiyorum ve onları gerçekten buradan alkışlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İnfaz yasasından bahsediyoruz ama bugün
haber sitelerinde dolaşırken değerli arkadaşlar bir
şey dikkatimi çekti. Biz maske takıyoruz, değil mi? Orada
sağlıkçıların maskeyi çıkarttıktan sonraki
fotoğraflarını gördüm ben. O maskenin yüzlerinde izlerini
gördüm. Evet, onlara binlerce, on binlerce, milyonlarca alkış olsun
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle de coronavirüs nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
ailelerine ve sevenlerine de sabırlar diliyorum. Hastalarımıza
da acil şifalar temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu teklif cezaevi koşullarını
iyileştirecek, cezaların infazını ve bu noktadaki adalet
kaygılarını ortadan kaldıracak, Ceza Kanununda
yapılacak kalıcı düzenlemelerle ülkemizde ileriye dönük olarak
infaz sistemimize de katkı sağlayacaktır. Şurası
unutulmasın, cinsel suçlar, uyuşturucu madde suçları, kasten
adam öldürme suçu, kadına karşı suçlar ve terör suçları bu
düzenlemenin kapsamının dışındadır. Ayrıca,
yine, bu teklif bir af yasası teklifi değildir arkadaşlar; bu,
infaz yasasında düzenleme yapan bir tekliftir.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle ceza
infaz kurumlarındaki hükümlülerin yayınlara ulaşma imkânı
genişletilmektedir. İnfazın tüm aşamalarında
hükümlülerin tutum ve davranışlarının iyi hâlin
belirlenmesinde esas olmak üzere değerlendirilmesi ve buna göre belirli
hak ve imkânlardan faydalanabilmesi amaçlanmaktadır. Salgın
hastalık, doğal afet, savaş veya seferberlik durumlarında
bu sebeplerinden dolayı izinlerinden dönemeyenler veya geç dönen
hükümlülere ceza verilemeyeceği hukuka uygunluk nedeni olarak kabul
edilmektedir. Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile açık
ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlülere aileleriyle
bağlarını güçlendirebilmeleri, kuvvetlendirebilmeleri,
dış dünyaya uyumlarını sağlayabilmeleri amacıyla
verilen özel izin süresi bu amaçla artırılmakta ve hastalık veya
diğer doğal afet gibi zorunlu hâllerde bu izinlerin
birleştirilerek kullanılması imkânı da
sağlanmaktadır.
Hapis cezasının infazının
hastalık nedeniyle ertelenmesi hâlinin adli para cezasına çevrilen hapis
cezaları bakımından da uygulanmasına imkân
tanınmaktadır.
Hükümlülüğü tebliğ olunan ödeme emri
üzerine belirli süre içinde adli para cezası ödenmezse, cumhuriyet
savcısının kararıyla, ödenmeyen kısma
karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek
hükümlünün iki saat çalışması karşılığı
bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte
çalıştırılmasına karar verileceği de hüküm
altına alınmıştır.
Özel infaz usullerinin kapsamı da
genişletilmekte ve geceleyin infaz ile hafta sonu infaz
bakımından geçerli altı aylık sınır kasten
işlenen suçlarda bir yıl altı ay, taksirle öldürme suçu hariç
olmak üzere taksirle işlenen suçlarda ise üç yıl olarak
belirlenmiştir.
Değerli arkadaşlar, ayrıca konutta
infaz usulünün kapsamı genişletilmekte ve çocuk hükümlüler de bu
kapsama alınmaktadır. Tutuklulara hasta ziyareti amacıyla
verilen mazeret izin hakkı ikiye çıkarılmaktadır.
Düzenlemeyle denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından takip edilen
çocuklar bakımından adli kontrol süresince rehberlik etmesi için bir
uzman görevlendirilecek ve çocuk hakkında yapılacak ihtiyaç
değerlendirmesine göre iyileştirme çalışmaları da
yürütülecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ORHAN KIRCALI (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Böylelikle suça sürüklenen çocukların yeniden
suç işlemelerinin önüne geçilecek, eğitim ve öğretim
hayatlarına devam etme imkânları sağlanacak, aile ve sosyal
hayatla bütünleşmeleri desteklenecek ve bu çocukların topluma
faydalı bireyler olmaları da bu şekliyle
sağlanacaktır.
Ben, bu vesileyle, bu teklifin
hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum. Gecenin bu saatinde sayın yüce Meclisimizi tekrar
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.56
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 12 Nisan 2020 Pazar günü saat 13.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.58