TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83üncü Birleşim
12 Nisan 2020 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- YOKLAMALAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, ceza
infaz yasası düzenlemesi ve hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, toplumu ve
geleceğini yakından ilgilendiren ceza infaz yasa teklifiyle ilgili
görüşlerin, itirazların, dile getirilen önerilerin neden Meclis TVde
yayınlanmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
2.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, coronavirüs salgını yaşandığı
süreçte Hükûmeti karalamak ve sağlık personeli üzerinde olumsuz
düşünce oluşturmak amacı güdenlere fırsat
verilmeyeceğine ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, coronavirüs
salgını nedeniyle iş yükü artan ceza infaz kurumu
çalışanları ile zabıta memurlarının özlük
haklarının iyileştirilerek sorunlarının çözülmesi
gerektiğine, Adana ili Mısır Çarşısının
kapatılması nedeniyle esnafın mağduriyetine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 10 Nisan Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 175inci yıl dönümüne ve Polis Haftasını
kutladığına, coronavirüs salgınıyla ülke içinde en
etkili şekilde mücadele edilirken dünyanın dört bir yanından
gelen yardım taleplerine de kayıtsız
kalınmadığına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
salgın koşullarında öngörüsüz, günübirlik önlemlerin önüne
geçilerek kritik sektörlerde çalışanlar ve işveren
açısından gerekli düzenlemelerin Meclisin gündeminde olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Covid-19 pandemisinin yaşandığı süreçte
dünyanın en güçlü ülkeleri satın aldıkları maskeleri bile
birbirinden gasbedecek noktaya gelirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın talimatıyla 32 ülkeye karşılıksız
yardım yapıldığına ilişkin açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, ölüm
orucunun bir tercih değil talepleri duyurmak için son çare olduğuna,
iktidarın taleplere yanıt vererek ölümleri durdurabileceğine
ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
küresel tehditlerde herkes güvende olmadıkça kimsenin güvende
olmayacağına, Türkiyenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın talimatıyla salgınla mücadele konusunda
ihtiyacı olan birçok ülkeye koruyucu ekipman desteğiyle öncülük
ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
AK PARTİnin sözcüleri ve milletvekillerinin İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun sokağa çıkma yasağının
zamanlamasının yanlış olduğu açıklamasını
yaptıktan sonra ne düşündüğünü öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Hükûmetin coronavirüsle mücadeleye hız kesmeden devam ettiğine,
Salgın küresel, mücadele yerel. diyerek vatandaşlara ve
sağlık çalışanlarına destek olan Kocaeli Büyükşehir
Belediye Başkanına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Covid-19 sebebiyle elektrik ve doğal gaz
faturalarıyla ilgili vatandaşların mağduriyetini giderecek
bir düzenleme yapılmadığına, devletin ancak insan yaşarsa
yaşayacağına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, ülkede 2005 yılından sonra cinsel suçlarda
artış yaşandığına ve Türk Ceza Kanunundaki
tanımlamaların net olmaması nedeniyle genel affın zaruri
olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
her zorluğun ardından bir kolaylığın açığa
çıkacağına, yerli ve millî el dezenfektanı BORELin seri
üretimine başlandığına ilişkin açıklaması
14.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, küçük esnafın mağduriyetinin giderilebilmesi için
en az bir asgari ücret karşılığı destek verilmesini
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanından talep ettiğine
ilişkin açıklaması
15.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, corona salgını nedeniyle canla başla mücadele
eden ve düşük sayıda atama yapılarak mağdur edilen
sağlık emekçilerine kontenjan ayrılarak mağduriyetlerinin
giderilmesi, salgın döneminde kredi borcunu erteletmek zorunda kalan
vatandaşlara faiz işletilmesinden vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun sokağa çıkma
yasağının zamanlamasının yanlış
olduğunu kabul ettiğine, Hükûmetten sokağa çıkma
yasağının uzatılıp uzatılmayacağı konusunda
tatmin edici açıklama beklendiğine, kadın cinayetlerinin
hız kesmeden devam ettiğine, eş, altsoy, üstsoy grubuna
bakılmaksızın ceza infaz kanun teklifine kadın
kavramının yerleştirilmesinin önemli olduğuna, ziraat
mühendislerinin sokağa çıkma yasağında zirai ilaç satan
iş yerlerinin de açık kalması gerektiğini ifade
ettiğine ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, coronavirüs salgını nedeniyle Hükûmet ve siyasi partiler
toplantılarını gerçekleştirebilmek için telekonferans
sistemini kullanırken vakıf ve derneklerin bu sistemi kullanmalarının
engellenmesinin anlaşılır bir durum olmadığına,
Covid-19la mücadele kapsamında Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilen torba
yasa teklifinin sosyal medya ve dijital medya yayınlarına yönelik
sansür maddesi içerdiğine, TÜİKin ve İŞKURun verilerine
göre işsizlik sorununun arttığına, İşsizlik
Sigortası Fonunun kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Markar
Eseyan, Garo Paylan, Tuma Çelik ve Selin Sayek Bökenin şahsında
Hristiyan aleminin ve ülkede yaşayan Hristiyan yurttaşların
Paskalya Bayramını kutladıklarına, 18 Martta ataması
yapılan öğretmenlerin yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesi için göreve başlatılmaları gerektiğine,
esnafın coronavirüs salgını nedeniyle Halkbank tarafından
verilecek kredilerde yaşadığı sıkıntılara,
iller arası seyahatlere yasak getirilmesinin ziraat mühendisleri için yol
açtığı sorunlara, sağlıkta şiddetin önlenmesi
kanun teklifiyle ilgili Sağlık Komisyonunun da
katkısının alınması gerektiğine, sokağa
çıkma yasağının zamanlamasının yanlış
olduğunu kabul eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu
hakkında gensoru verilemediğine ilişkin açıklaması
19.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 175inci yıl dönümü ve Polis Haftasının
kutlandığı günlerde polislere yapılan saldırıları
kınadığına, Hristiyan vatandaşların Paskalya
Bayramını kutladığına, 12 Nisan1920de ilk haberini
yayınlayan Anadolu Ajansı çalışanlarına ve basın
mensuplarına kolaylıklar dilediğine, bir taraftan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde coronavirüsle
mücadelede toplum kesimleriyle ilgili her türlü tedbirin
alındığına, talep eden 32 ülkeye
karşılıksız yardım yapıldığına,
diğer taraftan da terörle mücadelenin sürdürüldüğüne ilişkin
açıklaması
20.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
coronavirüs salgınıyla mücadelenin bireysel, sosyal, siyasal,
ekonomik ve uluslararası boyutları olduğuna ve etkin mücadele
için her boyutun göz önünde bulundurulması gerektiğine, yürütülen
faaliyetlerin eleştirilebileceğine ancak bunun kara propagandaya
dönüşmesinin kabul edilebilir olmadığına, Türk bilim
insanlarının ve devletin kurumlarının ülkeyi ve
insanlığı müreffeh günlere kavuşturmak için
çalıştığına, birçok ülkeye tıbbi yardım
desteğinde bulunulduğuna, Batılı ülkelerin Türkiyenin
aktör olarak bulunduğu her krizde Türkiye karşıtı söylem
geliştirme hatasından vazgeçmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Dünya Sağlık Örgütünün Türkiyeyi
coronavirüs salgınına yönelik aldığı önlemlerden
dolayı takdir ettiğine ve dünyaya örnek gösterdiğine
ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen virüs salgını ve
yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle genel görüşme talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Isparta Milletvekili Recep Özelin HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün CHP grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, ceza infaz kanun teklifindeki eksikleri eleştirerek muhalefet
hakkını kullandıklarına, iktidarın yardım ve
dayanışmayı merkeziyetçi şekilde sürdürmesinin toplumsal
geleneklere aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
ceza infaz kanun teklifinin toplumun vicdanını rahatsız eden
maddelerinin görüşülerek düzeltilmesi yönünde tavsiyeleri olduğuna
ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
sağlıkta şiddetin önlenmesi kanun teklifiyle ilgili
Sağlık Komisyonunun katkısının alındıktan
sonra teklifin Adalet Komisyonuna gelmesini önerdiklerine ilişkin
açıklaması
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, sağlıkta şiddetin önlenmesi yasa
teklifini önemsediklerine ve sağlık emekçilerinin taleplerinin
karşılanabilmesi için Sağlık Komisyonunun ivedilikle
toplanması gerektiğine ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 33üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
sağlıkta şiddetin önlenmesi yasa teklifine esas komisyonun
yanı sıra tali komisyon olan Sağlık Komisyonunun da
katkı vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
47.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
50.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
51.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, koşullu salıvermede ve denetimli serbestlikte kuralın
ihlal edilmesi hâlinde hükümlünün tekrar cezaevine gireceğine ilişkin
açıklaması
53.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 44üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, yaralama sonucu iyileşmesi imkânsız
hastalığa sebep olma, bitkisel hayata sokma, konuşma veya çocuk
yapma yeteneklerini kaybettirme, gebe kadının çocuğunu
düşürtme, ölümüne neden olma, tüm kamu görevlilerine yönelik yaralamalar,
kamu görevlilerinin nüfuzunu kötüye kullanarak işledikleri yaralamalar ile
yaralama suçları ve bunun sonucunda öldürmenin silahla da işlenmesi
hâlinde af kapsamında olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
55.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, görüşülen 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin af
yasası olmadığına ilişkin açıklaması
56.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun yaptığı açıklamayı kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
57.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin, 207
sıra sayılı Kanun Teklifiyle getirilen düzenlemelerdeki
çarpıklıkları ortaya koyan eleştirilerin doğru
eleştiriler olduğuna ilişkin açıklaması
58.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
59.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
60.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
61.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
62.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
63.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 54üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasıyla çek
mağdurlarıyla ilgili önergelerinin de görüşülemeyeceğine
ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 13/3/2020
tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, ilaç sanayisinde yaşanan sorunların
tespit edilerek katma değeri yüksek ilaç üretiminin sağlanması
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/2730) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 12/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen virüs
salgını ve yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Nisan 2020 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31 ilde sokağa
çıkma yasağının ilan edilmesi ve sonrasında
yaşanan olaylar ile bundan sonra alınabilecek önlemlerin tespit
edilmesi amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde
teklif hazırlama erkini elinde bulunduran milletvekillerinin teklifi
hazırlarken ilgili kurumlardan görüş istediğine, Meclisin daha
efektif çalıştırılabilmesi için tali komisyonların da
çalıştırılması gerektiğine ilişkin
konuşması
12 Nisan 2020 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 1 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı söz, infaz yasası
düzenlemesi ve hak ihlalleri hakkında söz isteyen Konya Milletvekili
Abdulkadir Karadumana aittir.
Buyurun Sayın Karaduman. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, ceza
infaz yasası düzenlemesi ve hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İçerisinde bulunduğumuz bu hafta,
aynı zamanda Sağlık Haftası olarak
anılmaktadır. Bu vesileyle coronavirüs salgınıyla mücadele
ettiğimiz böylesi zorlu bir dönemde, hayatını ortaya koymak
pahasına büyük bir özveri ve fedakârlık örneği sergileyen bütün
sağlık çalışanlarımıza
şükranlarımı arz ediyorum. Sağlık
çalışanlarımızın maruz kaldıkları başta
şiddet, yoğun çalışma temposu ve olumsuz çalışma
koşullarının ivedilikle çözüme kavuşturulmasına
yönelik yasal düzenlemelerin gecikmeksizin yapılması büyük önem arz
etmektedir. Özellikle bu süreçte yoğun tempoyla çalışan
sağlıkçılarımızın yükünü hafifletmek için
atamaların bir an önce gerçekleştirilmesi ve bu kapsamda da
suçsuzluğu ispat edilmiş KHKyle ihraç edilen
sağlıkçılarımızın bir an önce görevlerine iade
edilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde
aslında son derece önemli bir eşikteyiz. Biz Saadet Partisi olarak
adaletin olmazsa olmaz olduğunu, siyasi hedef ve pazarlıklardan
azade, hangi şartlar altında olursa olsun, yöneticilerin adaleti
tesis için çaba gütmesi gerektiğini defaatle vurguluyoruz. O adalettir ki
iğne ucu kadar dahi olsa kul hakkına girmekten imtina etmektir.
Özellikle, olağanüstü günleri
yaşadığımız bu süreçte, halkın temsilcisi olarak
üzerimize düşen bu mesuliyet, her zamankinden daha fazladır. Bugünkü
öncelikli mesuliyetimiz, her insanın en temel hakkı olan yaşama
hakkını müdafaa etmektir. Coronavirüs salgınıyla birlikte,
cezaevlerindeki hastalık riski düşünülerek şu anda üzerinde
görüştüğümüz infaz düzenlemesi sürecinin ivedilikle
sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu konuda üstlendiğimiz görev
büyük bir öneme sahiptir. Ancak hazırlanan infaz düzenlemesinin, hukuki
temeli olmayan birtakım sebeplerden dolayı içeride tutulan binlerce
mahkumu kapsamadığını ve kapsamayacağını
görmekteyiz. Adil yargılanma hakkı ve hukuk önünde eşitlik gibi
en temel ilkeler elbette ki hepimiz içindir. Hukuk, siyasi mensubiyetine ve
kimliğine bakmaksızın herkese eşit muamelede bulunan bir
kurumdur. Adaleti üstün tutmak, başta inancımızın ve
insanlığa karşı sorumluluğumuzun ve vazifemizin bir
gereğidir.
Değerli milletvekilleri, tam da burada,
olağan süreçte BDDKnin denetim ve gözetimi altındaki bir bankaya
para yatırmayı terör suçu saymak, Millî Eğitim
Bakanlığınca faaliyetine izin verilen bir dershane ya da okulda
eğitim görmeyi ya da bu kurumlarda çalışmış olmayı
terör suçu saymak elbette ki büyük bir yanlıştır. Aynı
şekilde tatbikat adı altında otobüslere bindirilen ve hain
darbe kalkışmasına dair en ufak bir malumatı dahi söz
konusu olmayan askerî öğrencilerimizin müebbet hapis cezasına
çarptırılması elbette ki büyük bir haksızlıktır.
Bakınız, Sayın
Cumhurbaşkanı bir konuşmasında tabanı ibadet,
ortası ticaret, tavanı ihanet olan bir çete olarak belirtmiş,
konuşmanın devamında ise bunları ayırt edememe
zaafı içerisinde olunduğunu bizzat kendisi ifade etmiştir ancak
ne hazindir ki getirilen bu düzenleme, söz konusu zafiyet hâlinin devam
ettiğini göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) Elbette ki
burada sizler de takdir edersiniz ki bu yargı düzenlemesi, silahlı
terör örgütü üyesi olduğuna dair hakkında somut delil bulunmayan,
şiddete bulaşmadığı hâlde tutuklanan ve hüküm giyen
kişileri de mutlaka kapsamalıdır. Elbette ki burada ve bunun
dışındaki bütün tavır ve tutumlarımızda, bütün
davranışlarımızda halkımıza ve nihayetinde de Allah'a
hesap vereceğimiz hakikatini asla unutmamalıyız. Bu noktada
yapmamız gereken, kamuoyunu dinlemek ve adaleti üstün tutma yönünde
duruş sergilemek olmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerinden birer dakika söz
vereceğim.
Sayın Barut
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, toplumu ve
geleceğini yakından ilgilendiren ceza infaz yasa teklifiyle ilgili
görüşlerin, itirazların, dile getirilen önerilerin neden Meclis TVde
yayınlanmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
bakın, burası halkın seçtiği milletvekillerinin görev
yaptığı, ülkemizin kurucu iradesinin
yansıdığı, ulusal egemenliğin temsil edildiği
yüce Meclistir. Halkın da Meclisin çalışmalarını
görme, seçtiği milletvekillerinin ne yaptığını izleme
ve denetleme şansı olmalıdır. Tek adam rejiminin dayatmasıyla
Her şeyi ben bilirim. ve Ben yaptım, oldu.
anlayışını şiddetle reddediyor ve kınıyoruz.
Yüce Mecliste toplumu ve geleceğimizi
yakından ilgilendiren infaz yasası teklifi gibi çok önemli bir yasa
görüşmesi yapılıyor ancak Meclis TV bunu canlı olarak
yayınlamıyor. Halkımız da ne olup bittiğini göremiyor,
izleyemiyor. Allah aşkına söyler misiniz, gözlerden neyi
kaçırmaya çalışıyorsunuz? Burada art niyet yoksa açık
açık söyleyin, amacınız nedir? Hepimizi bu kadar yakından
ilgilendiren bu yasa teklifiyle ilgili görüşlerimizi,
itirazlarımızı, dile getirdiğimiz önerileri neden Meclis TV
yayınlamıyor? Halkımız gibi, hukukçularımız gibi,
bu teklifi dört gözle bekleyenler gibi net bir izahat istiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Güneş
2.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, coronavirüs salgını yaşandığı
süreçte Hükûmeti karalamak ve sağlık personeli üzerinde olumsuz
düşünce oluşturmak amacı güdenlere fırsat
verilmeyeceğine ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; dün, yani 11/4/2020 tarihinde, Cumhuriyet gazetesi internet
sayfasında, Alican Uludağ tarafından hazırlanan Hasta
asistan, doktor şefi tarafından
çalıştırıldı, en az 7 kişiye
bulaştırdı. şeklindeki haber tamamen gerçeklere aykırıdır.
Bu konuda hastalığa yakalanan asistan doktorun kendisi Facebook
sayfasında açıklamada bulunmuştur. Hastalık belirtileri
başlar başlamaz hemen Covid polikliniğine gitmiş, gerekli
tahliller yapılmış, izolasyon yapılmış ve
hastaneye yatırılmıştır; bulaşma olduysa bile
hastalık belirtileri olmadan önce bulaşma olmuştur.
Burada, çok önemli bir mücadele verdiğimiz ve
sağlık çalışanlarımızın özveriyle
çalıştığı bu süreçte, Hükûmeti karalamak ve
sağlık personeli üzerinde olumsuz düşünce oluşturmak amacı
güdenlere bu fırsat verilmeyecektir, emellerine ulaşamayacaklar.
Allahın izniyle tüm sağlık çalışanlarımız
ve tüm vatandaşlarımızla bu süreci atlatacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Sümer
3.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, coronavirüs
salgını nedeniyle iş yükü artan ceza infaz kurumu
çalışanları ile zabıta memurlarının özlük
haklarının iyileştirilerek sorunlarının çözülmesi
gerektiğine, Adana ili Mısır Çarşısının
kapatılması nedeniyle esnafın mağduriyetine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İçinden geçtiğimiz dönemde bazı
meslek gruplarının omuzlarındaki yük artmıştır.
Bu gruplardan biri Ceza İnfaz Kurumu çalışanları,
diğeri de yardımcı zabıta adı altında
zabıta memurlarıdır. Benzer görevleri yerine getirenlere göre
maaşlarının daha düşük olmasının yanı
sıra diğer özlük hakları bakımından daha geride olan
bu kurum çalışanları, özellikle bu dönemde ilgilenilmesini ve
sorunlarının çözülmesini bekliyorum.
İkinci konu da Adanayla ilgili.
Yaklaşık 700 esnafın bulunduğu Mısır
Çarşısı kapatıldı. Adana ekonomisinin can
damarlarından biri olan Mısır Çarşısının
kapatılmasıyla birlikte orada 2.100 kişi işsiz kaldı.
Biz burayı kapattık ancak -sosyal devlet- Ben yasakladım, siz
başınızın çaresine bakın. diyemeyiz.
Çalınmadık kapı bırakmayan çarşı esnafı ve
çalışanları şu ana kadar bir gerekçe
bulamamışlardır. Çalışanlarının
mağduriyeti giderilmeli, esnafa da kira yardımı
yapılmalı diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 10 Nisan Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 175inci yıl dönümüne ve Polis Haftasını
kutladığına, coronavirüs salgınıyla ülke içinde en
etkili şekilde mücadele edilirken dünyanın dört bir yanından
gelen yardım taleplerine de kayıtsız kalınmadığına
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın vatandaşlara ücretsiz maske verileceğini
duyurmasının ardından, ücretsiz maske
dağıtımının en hızlı ve güvenli şekilde
eczaneler üzerinden yapılması kararı alındı. Pilot
bölge olarak İstanbul ve Ankarada uygulama hayata geçirildi. Ücretsiz
maskeler için Sağlık Bakanlığı tarafından 20-65
yaş arasındaki tüm vatandaşların cep telefonlarına
başvuru şartı aranmaksızın kısa mesajla bir kod
gönderilecek. Vatandaşlarımız bu kodu herhangi bir eczaneye bildirdiğinde
ücretsiz maskesini alabilecek. Her on gün için kişi başına 5
adet maske ücretsiz olarak verilecek. İzdiham olmaması için ilk mesaj
57-65 yaş aralığına gönderildi.
Birçok Avrupa ülkesinde ve Amerikada
sağlık çalışanları bile maske bulmakta zorlanırken
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde devletimizin vatandaşına ücretsiz maske
dağıtması her türlü takdiri hak etmektedir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir...
5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
salgın koşullarında öngörüsüz, günübirlik önlemlerin önüne
geçilerek kritik sektörlerde çalışanlar ve işveren
açısından gerekli düzenlemelerin Meclisin gündeminde olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özellikle İstanbul gibi vaka
sayılarının ciddi noktalara ulaştığı
illerimiz başta olmak üzere, tüm vatandaşlarımızın bu
tehlikeli salgının en kısa zamanda kontrol altına
alınması için kendi koşullarında mümkün olan en yüksek
özeni göstermeleri, uyarılara dikkatle uymaları
çağrısında tekrar bulunuyorum.
Bu kritik süreçte, şüphesiz büyük bir mücadele
ve fedakârlık gösteren sağlık
çalışanlarımızın çalışma
koşulları, gerekli tıbbi malzeme gibi temel
ihtiyaçlarının öncelikli ve eksiksiz karşılanması konusu
öncelikli olmalıdır. Ayrıca uzun süren ve sürecek olan
salgın koşullarında artık öngörüsüz, geçici, günübirlik
önlemlerin ötesine geçilerek, kritik sektörlerde gıda, tarım,
ulaşım, kargo gibi temel zorunlu hizmet sektörlerinde gerek
çalışan gerekse işveren açısından acil ve gerekli
düzenlemeler Meclisimizin gündeminde olmalıdır artık.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Karahocagil...
6.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Covid-19 pandemisinin yaşandığı süreçte
dünyanın en güçlü ülkeleri satın aldıkları maskeleri bile
birbirinden gasbedecek noktaya gelirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın talimatıyla 32 ülkeye karşılıksız
yardım yapıldığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum.
Bugünkü pandemi döneminde dünyanın en güçlü
ülkeleri, aynı zamanda stratejik ortakları birbirlerinin satın
aldığı maskeleri bile gasbedecek noktaya gelirken AK PARTİ
Hükûmeti ve lideri Recep Tayyip Erdoğanla, başta İspanya,
İtalya ve Balkanlar olmak üzere 32 ülkeye yardım ediyor.
IMFden 84 ülke destek isterken dünyadan 93 ülke
imdat diyerek Türkiyenin kapısını çalıyor. İsrailli
gazeteci hükûmetine: Bunu yazmaya mecburum, biz de Erdoğan gibi
davranmalıyız. çağrısı yapıyor.
Türk bilim adamları virüsü izole ediyor,
aşı için tarih veriyor. Cesetlerin sokaklara
taştığı, 80 yaş üzeri hastaların yoğun
bakıma alınmadığı bugünlerde Türkiyenin
sağlıktaki muazzam başarısı alkışlanıyor;
kırk günde 2 bin odalı 2 hastane daha, 80 milyona bedava maske, 65
yaş üzeri evlere bedava servis, milyonlarca eve bedava gıda
malzemesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çepni
7.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, ölüm
orucunun bir tercih değil talepleri duyurmak için son çare olduğuna,
iktidarın taleplere yanıt vererek ölümleri durdurabileceğine
ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Grup Yorum üyesi
İbrahim Gökçek ölüm orucunun 300üncü gününde. Üç yüz gündür bu
topraklarda, bu coğrafyada bir ses yükseliyor. Grup Yorum üyelerinin
talepleri, kültür sanat çalışmalarını ve konserlerini
özgürce yapabilmek. Bunlar için bu topraklarda ölüme yatmak zorunda kalan bu
insanların taleplerine kulaklarımızı kapatmamamız
gerekir. Yine, Helin Böleki aynı taleplerle ölüm orucunda kaybetmiştik.
Yine, bir itirafçının verdiği ve
sonrasında geri aldığı bir ifadeyle Mustafa Koçak ceza
almıştı. Mustafa Koçak da iki yüz seksen beş gündür adil
yargılanma talebiyle ölüm orucunda. Ölüm orucu, bir tercih değildir;
sesini, taleplerini duyurmak için son çaredir. Ölüm orucu, bu anlamda ölüm
orucundaki direnişçilerin son çaresidir. Bu talepler
karşılanabilir, ölümler durdurulabilir, iktidar bu taleplere mutlaka
yanıt vermelidir.
BAŞKAN Sayın Özkan
8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
küresel tehditlerde herkes güvende olmadıkça kimsenin güvende
olmayacağına, Türkiyenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın talimatıyla salgınla mücadele konusunda
ihtiyacı olan birçok ülkeye koruyucu ekipman desteğiyle öncülük
ettiğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Küresel tehditler gösteriyor ki hepimiz güvende
olmadıkça hiçbirimiz güvende olamayacağız. Hiçbir ülke bu
savaşı tek başına verebilecek durumda değildir.
Dünyanın neresinde olursa olsun ayırt etmeden en savunmasızı
korumak önceliğimiz olmalıdır. Yaşlılarımız,
hastalarımız, ihtiyaç sahipleri ve yabancılarla
ilgilendiğimizde derinliklerdeki insaniyetimizi hatırlamalı ve
yüceltmeliyiz. Eğer virüsü bilim ve teknolojiliyle olduğu kadar
hikmet, merhamet ve insanlığımızla da yenmeyi istiyorsak bu
derin insaniyet her sokağa, her mahalleye, her şehre ve her ülkeye
yayılmalıdır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın talimatıyla, salgınla mücadele konusunda,
ihtiyacı olan birçok ülkeye koruyucu ekipman desteğiyle öncülük eden
büyük Türkiye'nin bir evladı olarak ülkemizle gurur duyuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Öztunç
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
AK PARTİnin sözcüleri ve milletvekillerinin İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun sokağa çıkma yasağının
zamanlamasının yanlış olduğu
açıklamasını yaptıktan sonra ne düşündüğünü
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sağlık Bakanlığı,
sağlık çalışanları günlerdir büyük bir çaba sarf
ediyorlar, severiz sevmeyiz, bir emek veriyorlar, Evde kal Türkiye. diye
vatandaşları evinde tutuyorlar idi. Önceki akşam alınan
sokağa çıkma yasağının zamanlamasının
yanlışlığından kaynaklı vatandaşlar evde
kalacağına sokağa çıktılar. Bu da büyük bir
sıkıntıya sebep oldu.
Aynı konu dün Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda tartışıldı. AK PARTİnin sözcüleri ve
milletvekilleri her tartışmada olduğu gibi bunda da Hayır,
İçişleri Bakanlığı doğru yaptı; eleştirmeyin.
dediler ama İçişleri Bakanı bizzat kendisi bugün
hatasını kabul ediyor ve diyor ki: Evet, eleştirileri kabul
ediyorum. Dün burada canhıraş Süleyman Soyluyu, İçişleri
Bakanını savunan AK PARTİnin sözcüleri ve milletvekilleri acaba
Süleyman Soylunun bu açıklamasından sonra ne düşünüyorlar?
İlla her yapılan doğru diye bakacak mısınız?
Yanlış varsa yanlıştır. Yanlışı sizin
de söylemeniz gerekiyor bizimle birlikte.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Hükûmetin coronavirüsle mücadeleye hız kesmeden devam ettiğine,
Salgın küresel, mücadele yerel. diyerek vatandaşlara ve
sağlık çalışanlarına destek olan Kocaeli
Büyükşehir Belediye Başkanına teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz
coronavirüsle mücadeleye hız kesmeden devam ediyor. Tüm
bakanlarımız kendi alanlarıyla ilgili
vatandaşımıza, çalışanlarımıza ve iş
verenlerimize karşılıksız veya uygun şartlarda destek
oluyor.
Salgın küresel, mücadele yerel. diyen
belediyelerimiz, şov ve reklam yapmadan kendi bütçeleriyle
vatandaşımıza destek olmaya devam ediyor. Seçim bölgem
Kocaelide büyükşehir belediyemiz işini kaybeden ihtiyaç sahibi
ailelere gıda yardımı yaparken su faturasını
ödeyemeyenlere destek oluyor, evde kalan vatandaşımıza
e-kütüphane ve e-tiyatro gösterilerini izleme imkânı sunuyor, Kocaelide
okuyan öğrencilerimize ücretsiz internet hizmeti sunuyor, aç kalan sokak
hayvanlarına mama dağıtımı yapıyor, şehir
içi toplu taşımada sosyal mesafeyi sağlamak için otobüs
seferlerini artırıyor. Şov ve reklam yapmadan daha birçok
hizmete imza atan Büyükşehir Belediye Başkanımıza ve
ekibine teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Covid-19 sebebiyle elektrik ve doğal gaz faturalarıyla
ilgili vatandaşların mağduriyetini giderecek bir düzenleme
yapılmadığına, devletin ancak insan yaşarsa
yaşayacağına ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan
teşekkürler.
Sayın Başkan, Türkiyede Covid-19
vakasının ilk geldiği günden bu yana tam bir ay geçti.
İktidar tarafından alınan ekonomik önlemler çerçevesinde de
elektrik ve doğal gaz faturalarıyla ilgili
vatandaşımızın mağduriyetini giderecek bir düzenleme
yapılmadı. Küçük esnaf, berber, kahveci, müzisyen; şimdi
bunlarda iş yok, güç yok. Allah aşkına, para olmadan, iş
olmadan, güç olmadan faturalar nasıl ödenecek, hangi parayla ödenecek?,
Evlerde çalışanlar, yevmiyeyle çalışanlar, günlük
çalışanlar, evine ekmek götürenler şu anda para
bulamadığı için faturasını nasıl ödeyecek?
Milletimiz adına sesleniyoruz: En az, en az üç ay süreyle elektrik ve
doğal gaz ücretsiz olsun.
Devlet ancak insan yaşarsa yaşar, insan
yaşasın ki devlet yaşasın.
BAŞKAN Sayın Tanal
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, ülkede 2005 yılından sonra cinsel suçlarda
artış yaşandığına ve Türk Ceza Kanunundaki
tanımlamaların net olmaması nedeniyle genel affın zaruri
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu cümleden sonra AK PARTİ Grup
Başkan Vekili hemen diyecek Bana sataştı. 2005 tarihinden
sonra Türkiyede cinsel suçlarda bir patlama yaşandı. Nedir? AK
PARTİ döneminde yani 2005 tarihinden sonra yüzde 400 artış oldu.
Sebebi nedir acaba? Yani bu toplumda, genlerde bir değişiklik mi
oldu? Yok. Asıl bunun sebebi, 2005 yılında getirilen Türk Ceza
Kanunundaki tanımlamalar meselesi. Tanımlamalar net, somut
olmadığı için, genel bir ifade olduğu için bu
şekliyle, birisi bir başkasının elinden tutmuşsa veya
birine sosyal medyada çiçek göndermişse bunların hepsi gayet rahat
cinsel suç tanımına girdiğinden cezaevleri doldu. Bu
şekilde terör suçları da böyle, diğer suçlar da böyle. Bu
anlamda baktığımız zaman tanımlamaların net
olmaması nedeniyle genel af artık zaruri bir ihtiyaç olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydemir
13.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
her zorluğun ardından bir kolaylığın açığa
çıkacağına, yerli ve millî el dezenfektanı BORELin seri
üretimine başlandığına ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, malum, inancımızın özel tenbihatları
var, zorluklara karşı nasıl bir duruşumuzun
olmasını dahi öğretiyor. Her zorluğun ardından bir
kolaylığın açığa çıkacağına vurgu bunlardan
biri. Bu hâli iktisatçılar Krizi fırsata çevirmek. diye terennüm
ediyorlar.
Enerji Bakanımız Fatih Dönmezin son
açıklaması bu şaşmaz gerçeği zihnimize
çağırdı: Yerli ve millî bor katkılı el
dezenfektanımız BOREL seri üretimde. diyor ve devam ediyor: BOREL
haftaya raflardaki yerine alacak. Covid-19la mücadelemizde bütün
kurumlarımızla milletimizin hizmetindeyiz, yanındayız.
Bizde de farklı vesilelerle kayda geçmiştir ki Erzurumda bilim
adamları insanın fiziki yapısı için borun
gerekliliğini ortaya koyan çalışmalar yaptılar ve
eklemiştik: Bor içeren nano malzemelerin kanser tedavisinde etkin
olması bunlardan biri. diye. İşte bu yüzdendir ki dezenfektan
BOREL üretimi bizim için çok daha anlamlı oldu; Bakanlığımıza
müteşekkiriz.
BAŞKAN Sayın Yalım...
14.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, küçük esnafın mağduriyetinin giderilebilmesi için
en az bir asgari ücret karşılığı destek verilmesini
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanından talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk, Sayın Bakan; lütfen
milletimizin sesini duyun. Üç haftadır kapatılan; -berberler,
kuaförler, kafeler- tüm küçük esnafımızın başka bir geliri
yok ve günlük kazançlarıyla yaşıyorlardı. Sayın Bakan,
tüm bu küçük esnafımız mağdur, artık ciddi derecede
desteğe ihtiyaçları var. Lütfen, küçük esnafımıza en az 1
asgari ücret karşılığında destek verilmesini acilen
talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal
15.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, corona salgını nedeniyle canla başla mücadele
eden ve düşük sayıda atama yapılarak mağdur edilen
sağlık emekçilerine kontenjan ayrılarak mağduriyetlerinin
giderilmesi, salgın döneminde kredi borcunu erteletmek zorunda kalan
vatandaşlara faiz işletilmesinden vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, corona salgını döneminde sağlık emekçileri,
sağlıklarını hiçe sayarak canla başla mücadele
etmekteler. Bir de görevde olan bu emekçilerin yanı sıra görev
bekleyen, atama isteyen ancak mezun sayısına bakınca oldukça
düşük sayıda atama yapılarak mağdur edilen sağlık
emekçileri var ki ortaöğretim mezunu hemşireler, fizyoterapistler,
ameliyathane teknikerleri, paramedikler, acil tıp teknisyenleri, diyaliz
teknikerleri, diyetisyenler, ağız ve diş
sağlığı teknikerleri ve odyometri teknikerleri
bunların başında gelmektedir. Bu mesleklerde olup atama bekleyen
sağlık emekçilerine daha çok kontenjan ayrılmalı ve
atamaları yapılarak mağduriyetleri giderilmelidir.
Ayrıca, salgın döneminde kredi
borçlarını erteleten vatandaşlara faiz işletilmektedir.
Salgın dönemi ekonomik sıkıntı çektiği için kredi
borcunu erteletmek zorunda kalan vatandaşa faiz işletiminden de
acilen vazgeçilmelidir.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım ama
Grup Başkan Vekillerimizden de ricam, kısa tutmalarıdır.
Sayın Türkkan, buyurun.
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun sokağa çıkma yasağının
zamanlamasının yanlış olduğunu kabul ettiğine,
Hükûmetten sokağa çıkma yasağının uzatılıp
uzatılmayacağı konusunda tatmin edici açıklama beklendiğine,
kadın cinayetlerinin hız kesmeden devam ettiğine, eş,
altsoy, üstsoy grubuna bakılmaksızın ceza infaz kanun teklifine
kadın kavramının yerleştirilmesinin önemli olduğuna,
ziraat mühendislerinin sokağa çıkma yasağında zirai ilaç
satan iş yerlerinin de açık kalması gerektiğini ifade ettiğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cuma akşamı ilan edilen sokağa çıkma
yasağının plansız yapıldığını,
oluşacak panik havasının öngörülemediğini ve bunun tam bir
iş bilmezlik olduğunu dün burada ifade etmiştim. Bugün
gazetelerde okuyoruz, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu
verdiği röportajda Bir buçuk iki saatlik bir süreçte bazı
kısıtlı bölgelerde bir yığılma oldu,
doğrudur. demiş. Ben bunu öngöremedim. Zamanlaması
açısından alınan karar, Bakanlığımıza ait
bir karardır. Eleştirileri de aldım, kabul ettim. ifadesini
kullanmış. Hata yaptığını ve bu kaosun
oluşacağını öngöremediğini kabul ederek
sorumluluğu üstüne almış Sayın Bakan.
Evet, ne yazık ki 30 büyükşehirde ve
Zonguldakta milyonlarca insan sokaklara döküldü; maskesiz bir şekilde,
sosyal mesafeye uymaksızın, iç içe, uzun kuyruklar oluşturarak
virüsün kolayca yayılmasını sağladı. Bir aydır
kendini evde izole eden vatandaşlarımızın
aldığı tüm tedbirler ile sağlık çalışanlarımızın
fedakârca verdiği tüm emekler bir gece de heba edildi. Başta
Sağlık Bakanı olmak üzere, Bilim Kurulu üyesi değerli
hekimlerimizin cuma gecesi yaşananlardan ne kadar rahatsız
olduğunu da tahmin edebiliyorum.
Tüm bunları göz önüne
aldığımızda, milyonlarca vatandaşımızı
risk grubuna sokan, belki de on binlerce insanımızın ölümüne
sebep olabilecek bir yanlış yapıldığı ortada ne
yazık ki. Cuma akşamı ilan edilen sokağa çıkma
yasağı bu gece saat 24.00te sona eriyor. Ancak, bu yasak
uzatılacak mı uzatılmayacak mı,
vatandaşlarımız bunu da merak ediyorlar. Bu konuda Hükûmetten
tatmin edici ve elbette ki vakitli yapılacak bir açıklama bekleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu konuda alınacak
kararın Bilim Kurulu üyelerinin görüşleri de ciddi anlamda dikkate
alınarak verilmesi ve vatandaşlarımızın
sağlığını, ihtiyaçlarını düşünerek,
panik havası yaratmayacak şekilde ilan edilmesi gerektiğini
buradan ifade etmek istiyorum. Bu şekilde, her
vatandaşımızın yarın ne olacağı konusunda
zamanında bilgilendirilmesinin önemli olduğunu da vurgulamak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. Dün
Kocaeli Darıcada ne yazık ki bir kadın daha cinayete kurban
gitti, 3 çocuk annesi bir kadın eşi tarafından kendi evinde
vahşice öldürüldü. Ölen kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum,
yakılarına başsağlığı diliyorum. Bu cinayet
tam da iktidarın getirdiği ve her gün bizim bu konuda
eleştirilerde bulunduğumuz infaz kanunu teklifi görüşmeleri
sırasında meydana geldi. Belki denk geldi belki de Nasıl olsa
yatar çıkarım. mantığıyla bu cani, bu cinayeti
gerçekleştirdi. Hangisi olursa olsun bu kabul edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Buradan şunu söylemek
istiyorum: İktidar, bu konuda bizim yaptığımız
konuşmalara, uyarılara lütfen biraz daha kulak versin, önemsesin.
İşte daha dün, hayatının baharında, 36
yaşında bir kadın eşi tarafından vahşice
öldürüldü arkadaşlar. Benim kürsüde de bahsettiğim eş, alt soy,
üst soy grubuna bakılmaksızın bu İnfaz Kanununa kadın
kavramının yerleştirilmesi önemli. Bu,
boşandığı eşi de olabilirdi, imam nikâhlı
eşi de olabilirdi ama sizin hazırladığınız
kanunda, öyle bir şey vuku bulduğunda alt soy, üst soy kavramı
olmadığı için direkt infaz indiriminden faydalanacak; böyle bir
kanun hazırlandı. Bu uyarılara hiç de kulak vermediniz, sebebini
bilmiyorum. İlk defa, muhalefetten gelen bir eleştirinin en ufak
zerresine dahi tahammülünüzün olmadığı bir kanun geçiriyoruz, o
yüzden bu kadar uzuyor yani mantıklı olarak kanunları oturup
tartışma imkânı bile bulamadık maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Lütfen bu canilere cesaret
vermeyin, bir caninin eline bıçağı alıp bir hayata son
vermesine engel olun; bunun için gün bugündür.
Bugün Hataydan arayan Ziraat Mühendisi Burak Eker
bir konuda hatırlatmada bulundu bana, şunu söyledi: Sizin
canlı dediğiniz şeyler sadece insanlar ve hayvanlar mı?
Hayır. Niye, insanlar için eczaneler açık, hayvanlar için
veterinerler açık ama bitkiler de hastalanır. Bitki hastalığı
öyle bir şeydir ki, ziraat mühendisi gittiğinde, o gün o ilaç
verilmezse o mahsul tamamen ölür; hemen o gün verilmesi lazım. O yüzden,
ziraat mühendislerinin o ilacı bulabileceği, zirai ilaç
satanların da böyle bir yasak kararı karşısında
eczaneler gibi, veterinerler gibi açık kalması gerekiyor. Bu konunun
da hassasiyetine, önemine binaen size hatırlatmak istedim. Bundan sonra
sokağa çıkma yasakları olursa, mutlaka ve mutlaka bunun da göz
önünde bulundurulması gerektiğini bizzat sizlerle paylaşmak
istedim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç
17.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, coronavirüs salgını nedeniyle Hükûmet ve siyasi partiler
toplantılarını gerçekleştirebilmek için telekonferans
sistemini kullanırken vakıf ve derneklerin bu sistemi
kullanmalarının engellenmesinin anlaşılır bir durum
olmadığına, Covid-19la mücadele kapsamında Plan ve Bütçe
Komisyonuna getirilen torba yasa teklifinin sosyal medya ve dijital medya
yayınlarına yönelik sansür maddesi içerdiğine, TÜİKin ve
İŞKURun verilerine göre işsizlik sorununun arttığına,
İşsizlik Sigortası Fonunun kullanılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, bugün Paskalya Bayramı. Bu
nedenle, tüm Hristiyan yurttaşlarımızın Paskalya
Bayramını en içten dileklerimizle kutluyoruz. Paskalyanın, tüm
insanlığa, bu coronavirüs salgını günlerinde
sağlık ve barış getirmesini, halklar arasındaki
dayanışmayı geliştirip pekiştirmesini diliyoruz. Tüm
halkların ve inanç gruplarının, her
yurttaşımızın eşit koşullarda bir arada
yaşadığı, farklı halkların ve inanç
gruplarının kendi kültürlerini, ana dillerini, kimliklerini özgürce
kullandıkları ve geliştirdikleri bir ülke ve toplum olma
kararlılığımızı tekrar yineliyoruz.
Şimdi, bu işten çıkarılma
meselesi çok ciddi bir sorun olmaya ilk günden beri devam ediyor, coronavirüs
salgınının başladığı dönemde ve bu, çok
ciddi bir sorun yaratıyor gerçekten. Bakın, işten
çıkarılmanın üç ay yasaklanmasına ilişkin laflar
konuşulmaya başladığı andan itibaren, çeşitli
sektörlerdeki fabrikalarda, firmalarda, iş yerlerinde işten
çıkarma sayısında ciddi bir artış olduğu
görülüyor yani üç aylık yasağa takılmamak için
alınmış önlemler olarak bunlar karşımıza
çıkıyor. Gerçekten, böyle zor günlerde, coronavirüs
salgının çok ciddi olarak yayılmaya devam ettiği günlerde
ve sadece Türkiye değil bütün toplumların, hatta dünyada her ülkedeki
insanların bu salgından etkilenmemek için her türlü önlemi almaya
çabaladıkları, iktidarların da bu yönde çaba sarf ettikleri
günlerde işten çıkarma meselesinin bu şekilde
kullanılıyor olması affedilebilecek bir şey değil,
insanlık dışı bir durum.
Bir kez daha vurgulayalım: Sendikalarda, sivil
toplum örgütlerinde, siyasi partilerde bunu defalarca dile getirdik.
İşten çıkarılmalar acilen yasaklanmalıdır ve
İşsizlik Sigortası Fonundan yapılacak ödeneklerde, ön
koşul aranmadan bütün çalışanların ve işsiz
olanların işsizlik ödeneğiyle kısa çalışma
ödeneğinden yararlandırılması sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İşten
çıkarılmaların yasaklanması doğru bir önlemdir, bunu
söylüyoruz ama bu yapıldığı zaman, ayda 1.177 lira gibi bir
ödenekle işçileri, emekçileri, açlığa mahkûm etmek de kabul
edilebilir bir durum değildir. Bu tür fikirlerden bir an evvel
vazgeçilmelidir. Bu, kısa çalışma ödeneklerini ve işsizlik
ödeneğini boşa çıkarma hamlesidir, bu adımlardan da
vazgeçilmelidir diye bir kez daha vurguluyoruz. İşten
çıkarılması yasaklanan ve işveren tarafından
çalıştırılmayıp ücretsiz izne çıkarılan
işçilere en az asgari ücret düzeyi olmak üzere, mevcut ücretlerine paralel
kısa çalışma ödeneğine uygun ödeme
yapılmalıdır, İşsizlik Sigortası Fonu bunun için
değerlendirilmelidir.
Bir kez daha vurgulayalım ki ücretsiz izin
uygulamasına gerek yoktur, yanlıştır, abesle
iştigaldir. Bu konudaki adımların bir an evvel
atılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Şimdi, İstanbul Kâğıthanede
kapı kapı dolaşarak sosyal yardım dağıtan PTT
çalışanlarına eşlik eden bir mahalle bekçisinde corona
testi pozitif çıkmış ve bekçiyle birlikte yardım
dağıtan PTT çalışanları da karantinaya
alınmış. Evet, doğru bir adım ama bir sorun var. Bu
PTT çalışanlarının vermiş olduğu bilgiye göre, bu
süreçte sosyal yardım paraları, maaş ödemeleri ve
İŞKUR ödemelerinin dağıtımı yapılırken,
dağıtıma kaymakamlıklar tarafından görevlendirilen
bekçi ve polislerin eşlik ettiğini söylüyorlar ve sürekli bir risk
altında olduklarını vurguluyorlar çünkü direkt doğrudan
doğruya halkla ilişki kuruyorlar, irtibat kuruyorlar ve bundan
dolayı da tedirginler, alınan önlemlerin de yetersiz olduğunu
belirtiyorlar. Önümüzdeki hafta içinde yine milyonlarca kişiye
dağıtım yapılacağını göz önünde
bulundurursak, özellikle PTT emekçileri açısından, bu
çalışmaya devam ettikleri süre boyunca yaşadıkları
sorunlara çözüm bulunması ve önlemlerin artırılması
gerekiyor, bu konuda iktidarı bir kez daha uyarmış olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Markar
Eseyan, Garo Paylan, Tuma Çelik ve Selin Sayek Bökenin şahsında
Hristiyan aleminin ve ülkede yaşayan Hristiyan yurttaşların
Paskalya Bayramını kutladıklarına, 18 Martta ataması
yapılan öğretmenlerin yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesi için göreve başlatılmaları gerektiğine,
esnafın coronavirüs salgını nedeniyle Halkbank tarafından
verilecek kredilerde yaşadığı sıkıntılara,
iller arası seyahatlere yasak getirilmesinin ziraat mühendisleri için yol
açtığı sorunlara, sağlıkta şiddetin önlenmesi
kanun teklifiyle ilgili Sağlık Komisyonunun da
katkısının alınması gerektiğine, sokağa
çıkma yasağının zamanlamasının yanlış
olduğunu kabul eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu
hakkında gensoru verilemediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Parlamentomuzun değerli mensupları Markar Eseyan, Garo Paylan, Tuma
Çelik ve Selin Sayek Bökenin şahsında bütün Hristiyan âleminin ve
ülkemizde yaşayan Hristiyan yurttaşlarımızın Paskalya
Bayramını Cumhuriyet Halk Partisi olarak kutluyoruz.
31 ilde sokağa çıkma
yasağının olduğu bir günde, Paskalya Bayramında, bir
pazar günü Meclisin bu şekilde çalışması, bu 4
arkadaşımızın şahsında, Hristiyan âlemine karşı,
inançlara ve özel günlere karşı Meclisin bir özensizlik
gösterdiği izlenimini yaratmaktadır, bunu da not etmek istiyoruz.
Sayın Başkan, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından 18 Martta ataması
gerçekleştirilen 20 bin sözleşmeli öğretmen var. Dört gözle
atanmayı bekliyorlardı, uzun süredir işsizlerdi, kimisi
mesleğiyle hiç bağdaşmayan geçici ve güvencesiz işlerde,
kimisi mesleğiyle bağdaşan geçici süreli işlerde
çalışıyorlardı. Atanan 20 bin şanslı
öğretmen çok sevindi ve hızla yapmaları gerektiği gibi
mevcut işlerinden ayrıldılar, istenen evrakları
hazırladılar ama hâlen atanmadılar; atanmadıkları için
de bu dönemde hepsi birden işsiz, ücretsiz ve maaşsız
durumdalar. Atanacak, atamalarına karar verilen bu öğretmenlerin bir
an önce işlemlerinin tamamlanmasını ve kendilerinin hak
ettikleri -çoktandır hak edip de atanmadıkları için
alamadıkları- maaşlarına ve sosyal güvencelerine bir an
önce kavuşmasını ümit ediyoruz, çağrımız bu
yönde.
Çok sayıda başvuru alıyoruz, bunu
bence iktidar partisi milletvekilleri çok daha fazla da alıyor
olabilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Coronavirüs
salgınıyla mücadele kapsamında, esnafımıza
Halkbankası aracılığıyla kredi verileceği
duyurulmuştu.
En büyük sıkıntı,
başvuruların otomatik bir cevapla Limit aşıldı.,
Limit aşımı. gibi cevaplarla reddedildiği,
başvuruların akıbetinin dahi sorgulanması için
şubelere, bankaya ulaşılamadığı, ayrıca, ilk
başlarda başvuru alınırken de esnaf kefaletten kredi
almamış olmak, geçmiş sicili temiz olmak, bir tane çok
sağlam kefil getirmek gibi şartlar olduğu için -zaten bunlar
olsa banka kendiliğinden 100 bin liraya kadar kredi veriyor ama- burada
ciddi aksama vardı.
Bunlar müjdelenirken Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu
gülücükler dağıtıyordu, Keyfi yerinde. diye sorulmuş,
tasdik etmişti, şimdi onun da keyfi kaçmış.
Anlaşılıyor ki ticaret odası üyelerinin de kamu
bankalarından vadedilen kredileri çekmekte ciddi sıkıntıları
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda özellikle kamu
bankalarındaki bu aksaklığın küçük esnaf boyutuyla çok
aciliyeti vardır; bu konuya eğilinmesi gerekiyor.
Yine, ziraat mühendislerinden çok sayıda
başvuru alıyoruz. Tarımsal üretimde yer alan çiftçi ve ziraat
mühendisleri, hem bu iki günlük sokağa çıkma yasağında ki
gelecekte tam karantinada da böyle olursa diye endişe ediyorlar hem de
eğer yasaklı gruplardalarsa araziye ve iş yerlerine gidiş
gelişte zorlukları var.
Ayrıca, üretim
danışmanlığı ve girdi temininde çalışan
ziraat mühendislerinin iller arası seyahatlerinde bu yasaklama zorluklar
getiriyor. Canlıların korunması noktasında, insanlar ve
hayvanlar dışında bitkileri düşünmezsek bedelini yine dönüp
dolaşıp hep birlikte ödeyeceğiz. Kıtlık ve
açlığın kaçınılmaz olabileceği bir sürecin
yaklaştığına işaret eden ziraat mühendisleri, bu
sorunun çözülmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Sayın Başkan, uzun süredir, bir buçuk
yıldır Sağlıkta Şiddet Kanunu Teklifimiz ilgili komisyonda
beklerken bir yandan da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
yarın Adalet
Komisyonunda Sağlıkta Şiddet Kanunu Teklifi görüşülecek, bu
kanun da burada görüşülecek. Bu kanun Adalet Komisyonsuz gitmez, bir kez
bunu söyleyelim. İkincisi, sağlıkta şiddette öncelikle
Sağlık Komisyonu tali komisyon olarak atanmıştı, oraya
yollanmıştı evrak. Sağlık Komisyonunun katkısının
alınması lazım.
Bakın, Türkiyede ilk corona vaka tespitinden yirmi
gün önce Sağlık Komisyonunu toplantıya çağırdık.
Sayın Komisyon Başkanının cevabı şu oldu:
İnşallah, Sayın Cumhurbaşkanımızın
dediği gibi yeterince dut pekmezi tüketilirse corona Türkiyeye
uğramayacak. Yirmi gün sonra ilk vaka, şimdi 1.100 tane kaybımız
var. Bu konuda, bu kadar ciddi bir konuda o gün toplantı talebini
reddetmişti, şimdi de Komisyonu çağırmıyor.
Sağlıkta şiddeti, her partiden sağlıkçılar ve
partilerinin o konuda yetkin görüp görevlendirdiği milletvekilleri
konuşmayacak da kim konuşacak? Akıl alır gibi değil.
Bu konuda, lütfen, birileri artık inisiyatif alsın, birileri bu
görülmeyeni görsün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi lütfen tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son
konumuz da iki günlük sokağa çıkma yasağı, dün
bahsettiğimiz gibi doğru bir karar ama iki günün bir sonuç vermesi
mümkün değil. Yine de güzel havada teması kesmek için doğru bir
karar ama çok acemice, çok kötü, çok hazırlıksız, çok Ben
bildim, oldu. şeklinde uygulandığı için perişan
olduk, dünyaya da rezil olduk. Dün de dediğim gibi, kırk sekiz
saatten korktuğumuz bulaşı kırk sekiz dakikada yaptık.
Maskesiz yığınlar koşturdu, o koşanlara da hiç kusur
bulmuyoruz; evde iki günlük stoku yoksa o insanları anlamak gerekiyor,
boşu boşuna kimse hayatını tehlikeye atıp da kendini
sokağa, markete atmaz. Ya evde süt alacağı bir çocuğu ya
yaşlısı, bir şeyi vardır; ondan dolayı gider.
Tabii, Süleyman Soylunun bu konudaki kötü yönetimi, özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisinin -kuş olarak pelikan türünü sevenlerin önderlik
ettiği- kendi içlerinde de ciddi bir eleştiri
bombardımanına tabi tutuldu. Bir yandan da herkes biliyor ki Bilim
Kurulu bunu ne zamandır söylüyor ama şahsı bilir kuruluna
kabul ettiremiyorlar. Yani meselenin kendisinde bir ortak akıl yerine tek
adam yönetiminin odakta olduğu belli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, açacağım da
toparlayın lütfen, sekiz dakika oldu.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, son bu Sayın
Başkan.
Bugün gazeteleri açtığımızda
gördük ki Süleyman Soylu, kendisini sarayın tepesine siyasi paratoner
olarak atamış; bütün tepkileri toplayacak, oradan topraklayacak,
saray eleştiriden kurtulacak, Süleymanın da canını
nasılsa saray kurtaracak çünkü Süleyman Soyluya gensoru veremiyoruz. Bu
iş, böyle bir durum olunca gensoru olmaz mı? Çıkıp kendi
anlatsın, sonra da güvenoyunu tazelesin ama Şahsı bilir.
Şahsı bilir. sisteminde o şahsını koruyor Bütün
sorumluluk bende. Ben saçmaladım. Hakaretleri dahi kabul ediyorum.
Çok haklılar. Aman, tek adam rejimine kimse bir şey demesin.
Meselenin kendisi tek adam rejimidir. Bunu tarih önünde not ediyoruz. Süleyman
Soyluya da hak ettiği gensoruyu milletimizin vicdanında veriyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
19.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 175inci yıl dönümü ve Polis Haftasının
kutlandığı günlerde polislere yapılan saldırıları
kınadığına, Hristiyan vatandaşların Paskalya
Bayramını kutladığına, 12 Nisan1920de ilk haberini
yayınlayan Anadolu Ajansı çalışanlarına ve basın
mensuplarına kolaylıklar dilediğine, bir taraftan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde
coronavirüsle mücadelede toplum kesimleriyle ilgili her türlü tedbirin
alındığına, talep eden 32 ülkeye
karşılıksız yardım yapıldığına,
diğer taraftan da terörle mücadelenin sürdürüldüğüne ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Dün, tabii, polis teşkilatımızın
kuruluşunun 175inci yıl dönümünde, Polis Haftası
kutlanırken, polislerimize, maalesef birtakım saldırılara
şahit olduk. Bu nedenle, bu saldırıyı yapanları
kınıyorum, yaralı polislerimize geçmiş olsun diyorum.
Paskalya Bayramı vesilesiyle Hristiyan
vatandaşlarımıza esenlikler diliyorum.
Bugün 12 Nisan olması münasebetiyle, istiklal
mücadelemizde hakikaten çok önemli fonksiyonlar icra eden ve doğru bilgiye
ulaşmamızda da bugün önemli bir fonksiyon icra eden Anadolu
Ajansının, 12 Nisan 1920de ilk haberini yayınlayıp en zor
şartlarda dahi görevini aksatmaması ve dünyanın en saygın
basın kuruluşlarından biri hâline gelmesi münasebetiyle, Anadolu
Ajansımızın bütün çalışanlarına ve tüm basın
mensuplarımıza da bu vesileyle tekrar kolaylıklar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, altı gündür
aralıksız olarak yüz binlerce ailenin beklemiş olduğu bir
kanun teklifini hep beraber görüşüyoruz. Terör suçları, kasten adam
öldürme, kadın cinayeti, kadına şiddet, cinsel suçlar,
uyuşturucu imal ve ticareti suçları kapsam dışında
bırakılmak suretiyle, cezaevlerinde cezalarını çekenlerin
kalış süreleriyle ilgili düzenlemeye ilişkin infaz kanunu
değişikliğini hep beraber görüşüyoruz. Bu manada,
inşallah, bu teklifi, birlikte, Genel Kurulun iradesiyle hep beraber
neticelendirmiş olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir taraftan bu çalışmaları yaparken,
diğer taraftan, tabii, bütün bir milletçe, coronavirüsle mücadele
hususunda devlet-millet kaynaşmasının en güzel örneklerini
ortaya koymak suretiyle, Türkiye, gerçekten her alanda büyük
atılımları, büyük tedbirleri ortaya koyuyor. Gerek ekonomi
paketleriyle gerek sosyal yardımlaşma ve dayanışma
kuruluşlarının merkezinde vefa çalışma grupları
oluşturulmak suretiyle, bütün kamu kurum ve
kuruluşlarımızın, yerel yönetimlerin, imamların,
muhtarların, belediye başkanlarının, kaymakamların,
dolayısıyla bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
temsilcilerinin içinde bulunduğu gönüllüler ordusuyla da desteklenen bu
güzel yapı, gerçekten ihtiyaç sahibi bütün vatandaşlarımıza
bir can simidi olarak yetişmekte ve bir tarafta, Avrupada 65 yaş
üstü insanlar gözden çıkarılırken, bizler
aldığımız tedbirlerle, maaşların evde verilmesi
sistemini ve her türlü yardımı kendilerine evlerinde takdim etme
imkânını bulan bir organizasyonun gerçekleştirildiği süreci
hep beraber yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bu
manada, bir taraftan, biz, bu sosyal tedbirleri alırken, ekonomik
tedbirleri alırken, bütün toplum kesimleriyle ilgili her türlü tedbiri
ortaya koyarken, bir taraftan, Türkiye, yerli solunum cihazlarında seri
üretime başlarken, kırk beş günlük süre içerisinde yoğun
bakıma dönüştürülebilecek 2 bin yataklı hastaneyi inşa edip
milletimizin hizmetine sunacakken, diğer taraftan terörle mücadele
kesintisiz bir şekilde devam ediyor.
Aynı şekilde, Türkiyenin yetmiş
yıllık rüyası, hayali olan nükleer santral Akkuyuda, şu
anda, elhamdülillah, yükseliyor. Dolayısıyla, Türkiye, gerçekten
büyük ve güçlü Türkiye atılımlarını perçinleyecek bir
performans sergiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Elhamdülillah,
elhamdülillah!
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum.
Adım adım her türlü tedbir alınmak
suretiyle, coronavirüsle mücadelede sağlık boyutuyla, ekonomi
boyutuyla, tarım boyutuyla bütün bu organizasyonel yapılar, en güzel
şekilde, hakikaten büyük fedakârlıklarla ortaya konuyor. Bu sürece
Sayın Cumhurbaşkanımız liderlik ediyor, sayın
bakanlarımız hummalı bir şekilde çalışıyor.
Biraz evvel bahsettiğim bütün kamu görevlilerimiz, başta fedakâr
sağlık çalışanlarımız olmak üzere, tüm güvenlik
güçlerimiz, gönüllüler ordumuz, bütün sağlık ordumuza destek veren
milletimiz, devletiyle beraber, bütünlük içerisinde hakikaten harikalar ortaya
koyuyor. İçeride bu tür güzel atılımları ortaya koyarken,
milletimizin gururunu kabartacak, devletimizin ebet müddet devlet olduğunu
tekrar müseccel bir şekilde bütün dünyaya haykıracak en güzel
örnekleri de Avrupanın maske savaşları içerisinde
bulunduğu bir ortamda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir) Esnaf perişan
durumda Başkan!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Kendine gel ya! Biraz ciddiyet!
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
Avrupanın maske savaşlarıyla
birbirlerine korsanlık yaptığı bir süreçte, insanlık
nedir, medeniyet nedir, bunu, ecdadımızın Kökü mazide olan
atiyim diye ifade ettiği o büyük müktesebat
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Burası miting
meydanı değil ama Başkanım ya! Miting meydanına döndü.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizi
ciddiyete davet ediyorum. Burası şaka yapma yeri değil.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz
Rica ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Okul müsamere salonuna
döndü burası ya, okul müsamere salonuna döndü! Vallahi billahi ya! Bu
siyasi bir konuşma değil ki ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
çerçevesinde, yardım elimizi bütün Avrupaya,
Balkanlara, otuzdan fazla ülkeye uzatmanın gururunu, haklı gururunu
yaşıyoruz.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz, inşallah, hep birlikte milletimizle gurur
duyalım, devletimizle gurur duyalım. Türkiyenin güçlü ve büyük
Türkiye olarak bütün unsurlarıyla ayakta olduğunu
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sen
inanıyor musun kendine?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
ve en güzel hizmetleri milletimize de bütün
insanlığa da yaptığını ve
yapacağını aklımızdan çıkarmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya Başkan,
burası okulda şiir okuma şansı verilmeyen adamın söz
alma yerine döndü! Ya, siyasi bir şey yok ki burada!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hakikaten, bu devlet, en güzel işlere imza atmak
noktasında bütün dünyanın takdirini kazanmaktadır. (HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, anlamıyorum ki
yapmayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu duygu ve düşüncelerle bütün Meclisi
selamlıyorum.
Sağolun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hamaset, şiir! Gözünü
seveyim ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz yavaş
lütfen ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
burası okulda şiir okumasına müsaade edilmeyen çocukların
tatmin noktası değil. Siyasi bir konuşma varsa dinleyelim ama
böyle hamasete de günah ya. (Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen rica ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 13/3/2020
tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, ilaç sanayisinde yaşanan sorunların
tespit edilerek katma değeri yüksek ilaç üretiminin sağlanması
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/2730) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/4/2020 Pazar günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, rica
ediyorum. Bugün on altı saat çalışma yapacağız burada,
eğer böyle başlarsak nasıl bitireceğiz ya!
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu
ve 19 milletvekili tarafından, ilaç sanayisinde yaşanan
sorunların tespit edilerek katma değeri yüksek ilaç üretiminin
sağlanması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla 13/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
12/4/2020 Pazar günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Arslan
Kabukcuoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya, isterseniz
bir hafta çalışalım ama insana yaraşır şekilde
çalışalım. Dayatacaksınız on altı saat, yirmi
dört saat, iyi valla!
BAŞKAN Sayın Aydoğan, bilgilendirme
yaptım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, burada ağır koşullarda
çalışıyoruz. Virüsle yüz yüzeyiz. Geç kalmış bir
teklifi çıkarmak için milletvekillerinin
sağlığını tehlikeye atmayı burada ironik olarak
bile kullanmanızı doğru bulmuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İronik olarak değildi, ben gerçekçi bir
şey söyledim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) On altı
saat çalışacak insan yok. Orta Çağda yaşamıyoruz.
NURAN İMİR (Şırnak) İnsan
haklarına aykırı.
BAŞKAN Meclisin gerektiğinde, ben yirmi
dört saat de, otuz altı saat de çalıştığını
gördüm.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, burada 600 milletvekili olur, çalışırız
ama 20 milletvekiliyle on altı saat Orta Çağ koşullarında
çalıştıramazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ olarak yüksek katma değerli ilaç
üretimi, küresel bir ilaç üreticisi konumuna gelebilmemiz ve
yapılması gerekenlerin tespiti için vermiş olduğumuz
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünya genelinde yaşam süresinin artması,
kaliteli yaşamın artması, kişi başına düşen
gelirin artması, ilaç sanayisini dinamik bir yapıya
kavuşturmuştur. Savaş, epidemik hastalıklar ve muhtemel
ambargolar nedeniyle, ilaç sektörü stratejik bir sektördür. Dünya ilaç pazar
büyüklüğü 1,35 trilyon dolardır, Türkiyenin ise 8 milyar dolar kadar
bir payı vardır ve dünya sıralamasında 17nci sıraya
gelmektedir. Ülkemiz 656 milyar dolarlık ihracat pazarından aldığı
1 milyar dolarlık payla, ne yazık ki 30uncu sırada yer
almaktadır. Bununla birlikte, ithalatımız, 2019
yılının verileri itibarıyla 5 milyar doların
üzerindedir. Yani, yurt dışına sattığımız
ilaç tutarının 5 katından daha fazlasını ithalata
ödemekteyiz.
İlaç sektöründe AR-GE giderleri, net
satışların yüzde 14,4ünü oluşturmaktadır. Dünyada bu
sektör kadar AR-GEye ihtiyaç duyan ve AR-GEye yatırım gerektiren
başka bir sektör yoktur.
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin
Kocanın da ilgili demeçlerinde tescil ettiği gibi, Türkiyenin
ilaçta yüzde 54, aşıda yüzde 100 dışarıya
bağımlılığı vardır. AK PARTİ, iktidara
geldiği günden bugüne sözünü ettiği millî ve yerli ilaç
politikalarıyla, dışa bağımlılığımız
konusunda ne yazık ki kayda değer bir ilerleme kaydedememiştir.
2002 yılında ilaç ithalatımız
1,5 milyar dolar iken, aradan geçen on sekiz yılda yaklaşık 4
katı kadar artmıştır. Ülkemizin 31 milyar dolarlık
dış ticaret açığının, 5 milyar dolarını
ithal ilaçlar oluşturmaktadır. Hükûmet, yüksek katma değeri olan
ilaç üretimi için bazı adımlar atmıştır. Örneğin,
2008 yılında 1 olan AR-GE merkezimiz, 2019 yılında 29a
yükselmiştir, maalesef, bu ilaçta ilaçta dışa
bağımlılığımızı azaltmaya, pazardaki
payımızı artırmaya yetmemektedir.
2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu
Kalkınma Planında, yurt içi ilaç ihtiyacının değer olarak
yüzde 60ının yerli üretimle karşılanması
hedeflendiği hâlde buna ulaşamadık. Gereken AR-GE için
eczacımız ve hekimimiz mevcuttur, entelektüel sermayemiz mevcuttur,
ne yazık ki bunların önemli bir kısmını beyin göçüyle
birlikte kaybetmekteyiz. Finansal destek için, savunma sanayisinde olduğu
gibi, devletin ilaç sanayisinde de AR-GE yatırımlarına öncelik
tanıması ve buna destek olması, öncelik vermesi gerekmektedir.
Arkadaşlar, ilaç üretiminin büyük ve önemli bir
dalı biyoteknolojik yöntemlerdir. Biyoteknoloji yalnız ilaçla ilgili
değildir, bunun kaydığı ve ilerlediği başka
alanlar da vardır. Biyoteknolojik ürünleri geliştirmek ve
bunları piyasaya sunmak, atom bombası yapmaktan daha önemlidir. Biyoteknolojik
çalışmalar, tohum ıslahı, kültür ıslahı gibi
hayallerimizle sınırları çizilen geniş bir spektruma
sahiptir. Amaç, bir organizmayı değiştirmek, yeni bir organizma
oluşturmak ya da ihtiyacımız olan ilaç ya da başka
maddeleri biyolojik yöntemlerle elde etmektir. Bu alanda yer alan makine
mühendisi, elektrik mühendisi, kimyager, eczacı, hekim, genetik mühendisi,
ilgili meslek dallarından bazılarıdır. Biyoteknolojide her
zaman talep vardır, her şey arza bağlıdır. Siz ne
yaparsanız yapın, müşterisi vardır, satılması
mümkündür. Böylesine istikbal vadeden ve bakir bir alandır.
Tüm bu veriler göstermektedir ki ülkemiz, ilaç
üretimi için acilen yapılması gerekenleri belirleyip daha fazla zaman
kaybetmeden harekete geçmelidir. Dünyanın ve Avrupanın gerisinde
kalan klinik araştırmalarımızı yeterli düzeye
taşımamız gerekmektedir. Yüksek katma değerli ilaç üretimi
için, 2019 yılında, Güney Korede 10.200, Brezilyada 7.100, Polonya
ve Tayvanda 6.200 klinik araştırma yapılmışken,
ülkemizde sadece 3.900 klinik araştırma
yapılmıştır.
Katma değeri yüksek olan ilaç sanayisinin
eksikliklerini ve yaşadığı problemleri aşması
için yapılması gerekenleri belirleyip entelektüel sermayeyi esas alan
bu sektörde yer almak, ülkemiz ve insanlık için son derece elzemdir. Yüce
Meclisin bu konuda oluşturacağı araştırma komisyonu
önemli bir eksikliği tamamlayacaktır.
Saygılarımı sunarım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun Sayın Türkkan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
biraz evvel Sayın Akbaşoğlunun konuşmalarından
duyduğum rahatsızlığı belirttim. Bu siyasi anlamda
yaptığı konuşmalardan asla rahatsız olmam. Yani Grup
Başkan Vekilleri tabii ki gündeme dair sözlerini ifade ederler, bunu da
sabırla dinleriz, uzatsanız da dinleriz, bunda hiçbir beis yok ama
burası, bizlerin kendi kişisel egolarımızı tatmin
edeceğimiz... Yani, ilkokulda şiir okuma müsaadesi verilmeyen bir
adamın, burada kendisini ifade etmesi için yer aldığı
mikrofon değil bu.
BAŞKAN Ya, yapmayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Ama siz de mikrofona yani, lütfen...
Ya mevkidaşınız, birbirinize karşı hakikaten...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Fakat burada bir şeyi
vurgulamak istiyorum: Sayın Akbaşoğlu, Akkuyu Santraliyle
ilgili bir ifadede bulundu. Bu Akkuyu Santrali, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Rusya manevrasından başka hiçbir şey değil.
AHMET AKIN (Balıkesir) Aynen öyle.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu Rusya hangi Rusya
biliyor musunuz? Virüsle mücadelesini Türkleri yenmesine benzeten Putinin
Rusyasından bahsediyoruz. Ya, daha dün, Putin, Rusyanın
mücadelesini nasıl yorumladı biliyor musunuz? Nasıl Türkleri
yendiysek bu virüsü de öyle yeneceğiz. dedi.
AHMET AKIN (Balıkesir) Aynen öyle.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şimdi Akkuyu
Santralini överken Putinin bu sözlerine atıfta bulunuyorsunuz. Çok
üzüldüm, bu üzüntümü belirtmek için söz aldım.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
21.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi...
AHMET AKIN (Balıkesir) Ne olacak şimdi?
BAŞKAN Sayın Akın... Yani, Grup
Başkan Vekillerine böyle yaparsak bu işin sonu gelmez.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hani bir halk tabiri var: Sak üstünde damdağan, vur beline
kazmayı.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Aynen, senin
dediğin öyle işte.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sak üstünde, onu tam tersine söylüyorlar halk
arasında, hiç alakası olmayan bir şey olduğu için, bu kadar
abesle iştigal konuşması olarak değerlendiriyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) İştigalle
abes...
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 13/3/2020
tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, ilaç sanayisinde yaşanan sorunların
tespit edilerek katma değeri yüksek ilaç üretiminin sağlanması
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/2730) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, İYİ PARTİ Grup
önerisi üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın
Gülüstan Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, eczacılıkla ilgili ve
ilaçla ilgili konuşurken tarihin ilk eczacılarını,
kadın şifacıları anmadan geçemeyeceğim.
İnsanlık tarihinde ilk ilacı yapanlar, bitkileri toplayıp
onları hastaların derdine derman olması için
insanlığın hizmetine sunanlar kadınlardı ama ne
yazık ki bu kadınlar Orta Çağda cadı diye katledildiler
ve yaşamlarına son verildi.
Şimdi, bugüne baktığımızda,
tabii, ilk çağlarda insanlar ilaçları sorunlarını,
hastalıklarını yok etmek üzere kullanıyorlardı. Ama
bugün baktığımızda ilaç sektörü, gerçekten kapitalizmin
çarkları içerisinde gün geçtikçe büyüyen, gün geçtikçe hacmi artan bir
sektör durumunda. Bugün ilaç sektörünün temel motivasyonu aslında
insanlığın yararı değil, bugünkü ilaç sektörünün temel
motivasyonu kâr amaçlıdır ve bu amaç da her gün daha fazla
kârdır ve daha fazla kâr için de piyasaya yeni ilaçlar sürülmek
durumundadır.
Şimdi, ilaç satışlarını
tedavi alanlarına göre değerlendirdiğimizde ilk sırayı
onkolojinin aldığını görüyoruz, 2nci sırada diyabet
var, 3üncü sırada romotizmal hastalıklar ve bunlar bu şekilde
artıp devam ediyor. Peki, Bugün niçin bu kadar çok ilaç
kullanılıyor, niçin bu kadar çok ilaç tüketiliyor? sorusunu
sorduğumuzda, aslında kapitalizmin insanlığın
sağlığını bozan bir sistem olduğunu, her gün
hastalık ürettiğini ve hastalıktan sonra da
hastalığın üzerinden de bir ilaçla beraber kârını
artırdığını görüyoruz.
Bugün ülkemizdeki durum ne? Ülkemizdeki durum da
aynısı değerli arkadaşlar. AKPnin 2003 yılında
başlattığı Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla beraber koruyucu sağlık hizmetleri ikinci plana
itildi ve tedavi edici hizmetler, sağlık hizmetlerinin ana
omurgası olarak da yerleştirildi.
Bugün bunun sonucu nedir? Bugün bunun sonucu
sosyalist olan Kübadaki bebek ölüm hızının ülkemizin çok çok
altında olmasıdır. Tabii, Kübadaki bebek ölüm hızı
sadece ülkemizin oranlarının altında değil, dünyadaki
gelişmiş 10 kapitalist ülkenin de neredeyse aynısı
durumunda. Kübada nedir bebek ölüm hızı? 2017 yılında
binde 4 değerli arkadaşlar. Peki, Türkiyedeki bebek ölüm
hızı ne? Onu söyleyelim; 2017 yılında 9,4; 2018
yılındaysa bu oran 9,3. Yani Türkiye sosyalist Kübanın çok çok
üzerinde bebek ölüm hızına sahip. Neden? Çünkü koruyucu
sağlık hizmetleri öncelenmiyor, insanların hastalanmamasına
dönük bir politika üretilemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bugün, ülkemizdeki beslenme koşulları, ülkemizdeki barınma
koşulları, kişi başına millî gelirin kendisi bugün
ülkemizdeki insanların sağlığını korumak için
yeterli değil arkadaşlar.
Bunun dışında, bugün, corona
günlerinde şunu bir kez daha görmüş olduk: İlaç ciddi bir
sorundur, çok önemlidir, sağlık çok önemlidir ve bu, piyasanın
tekeline bırakılamaz, piyasanın insafına
bırakılamaz. Bugün, gerçek anlamda bütün ülkenin kendi kendisine yetecek
bir ilaç kapasitesini geliştirmesi gerekir. Bu, toplumcu bir
anlayışla olabilir, halkçı bir anlayışla olabilir.
Bunu piyasanın insafına bırakırsanız, onlar
hastalığın pik yapmasını beklerler ve en fazla
kârlı olduğu alanda da ilaç üretip o ilacı da piyasaya sürerler,
bunu söylememiz gerekiyor. Onun için, bugün AKP iktidarının
sağlığa yaklaşımı da, ilaca
yaklaşımı da, insana yaklaşımı da kâr
amaçlıdır, tüketim amaçlıdır ve sağlığı
kâr edeceği bir alan olarak gördüğü için ilaca da aynı
şekilde yaklaşmaktadır. Bunun doğru
olmadığını, halk sağlığını
tehlikeye attığını ifade etmemiz gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Burhanettin Bulut. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURHANETTİN BULUT (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede, özellikle
corona pandemisinin üzerine sağlık, ilaç daha çok
tartışılır hâle geldi. O yüzden zaten İlaç stratejik
bir üründür. diye söylüyoruz ve sıkça konuşulan, özellikle Hükûmetin
-defaatle- başka alanlarda da olmak üzere yerli ve millî
tartışmalarının içerisinde de ilaç var. Ancak maalesef,
aynı yerli otomotivde olduğu gibi ilacı da sadece söylemle,
siyasetin algı yönetimine ilişkin bir tanımın içerisine
almış durumdalar. Nedeni de şu: İlacın Türkiyede
üretimine baktığınızda, 83 tane yerde ilaç üretiliyor yani
Türkiyede ilaç üretiminde herhangi bir sıkıntı yok. Nerede
sorun var? Özellikle, katma değeri yüksek ilaçlarda, yeni ürünlerde
sıkıntı var. Çünkü Türkiyede ithal ilaç oranına
baktığınızda, TL bazında yüzde 48 tutmasına
rağmen, yaklaşık 20 milyar TL tutmasına rağmen kutu
bazında yüzde 12yi geçmemekte. Peki, o zaman, madem öyle, yerli ilaca
destek vermek için ne yapmak lazım? Birincisi, araştırma
geliştirmelere destek vermek lazım. Bakıyorsunuz Türkiyeye,
binde 1 durumunda. Ancak özellikle, etken madde aldığımız
Hindistanda yüzde 11lerde, Çinde yüzde 14lerde ilaçtaki AR-GE payı.
Peki, yerli ilaç sanayimiz bu konuda ne
düşünüyor? Onlara dokunduğumuzda müthiş sıkıntıdalar,
özellikle ruhsatlandırma açısından önemli
sıkıntıları ifade ediyorlar. Örneğin, 100 milyonluk
bir yatırımla biyoeşdeğeri yüksek biyoilaçlar
ürettiklerinde ruhsat almada sıkıntılar
yaşadıkları için bu ürünü piyasaya süremediklerini ifade
ediyorlar. Peki, biz, madem öyle, yerli ilaç üreteceksek bunu kiminle
yapacağız? İşte bu, 83 tane, üretim yapan firmalarla.
Kimler bunlar? Örneğin, Abdi İbrahim, yüz yıllık tarihi
var; örneğin, Nobel ilaç; örneğin, Eczacıbaşı, Deva;
bunların hepsinin geçmişi en az elli yıllık. Tabii, bir
ürünün yeniden üretilebilmesi ve piyasaya sürülmesi için, bir ekonomik getiri
elde edilebilmesi için o yatırımda bir de deneyim olmalı,
tecrübe olmalı. Bunlar varken biz bunları kiminle yapıyoruz? Biz
yine aynı mantıkla, yandaşlarla ve para getirisi olacak
alanlardaki yatırımlarla bunları götürmeye
çalışıyoruz. Hâlbuki yapılacak şey, bu firmalara
destek vermek. Örneğin, günümüzde -bunun ne kadar kıymetli
olduğunun belirtisi olarak da söyleyeyim- yine, Abdi İbrahim
İlaç Sanayi Türkiyede corona tedavisinde kullanılan ilacı
üretmiş ve Sağlık Bakanlığına ücretsiz olarak
vermiştir ve yeni partiyle, nisan ayının sonlarında 2nci
üretimle yaklaşık 90 bin insanın tedavisine yönelik ilacı
Sağlık Bakanlığına ücretsiz olarak verecektir. Tüm
bunlar ilacın ne kadar stratejik olduğunun göstergesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Hemen
bitiriyorum.
Peki, bu konuda, cumhuriyet tarihinde ne
yapılmış size onlardan örnek vereyim, yani sizin motivasyonunuz
neye ilişkinse oraya kıymet verirsiniz, değer verirsiniz, biraz
önce söylediğim gibi. Amaç, yerli ilaç üretmek değil de
yandaşı palazlandırmaksa ya da daha çok kârsa o zaman, siz, bu alanda
olmayanlara destek verirsiniz. Cumhuriyet tarihinde Hıfzıssıhha
Enstitüsü 1928 yılında kuruldu. 1936 yılında da 17 tane
aşıyı Türkiyeye sundu. Ne zaman yaptı bunu? 1928
yılında Genelkurmayın binası yokken, Başbakanlığın
binası yokken Hıfzıssıhha Enstitüsüne inşaat
yapıldı. Bu, o ülkede aşı üretimi için motivasyonun
göstergesidir. Bugün, Türkiyedeki motivasyon sarayın 5 müteahhidinin
dışında değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Selim Gültekin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM GÜLTEKİN
(Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİnin ülkemizin daha yüksek katma değerli ilaç
üretebilmesi, önündeki engellerin tespit edilmesi, küresel bir ilaç üreticisi
ve ihracatçısı konumuna gelebilmemiz için yapılması
gerekenlerin araştırılması amacıyla vermiş
olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Coronavirüsle
mücadelede evde kalarak ekranları başında bizleri izleyen aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tüm dünyayı etkisi altına alan
Covid-19 salgını sürecinde hayatını kaybeden kahraman
sağlık çalışanlarımıza,
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, hastalarımıza da
acil şifalar diliyorum. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden
genç meslektaşımız eczacı İsmail Durmuşa
Allahtan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm eczacılık
camiamıza başsağlığı diliyorum.
Bu salgın sürecinde eczacılık
yeminine bağlı kalarak hayatını insanlık hizmetine
adayan, fedakârca, gayretle çalışan sağlık ordumuzun önemli
bir parçası olan kıymetli eczacılarımıza gönülden
teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız
eczacılarımız ve sağlık
çalışanlarımız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak sağlığa önem veriyoruz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde AK PARTİmiz iktidara geldiği 2002den bu güne
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. düsturuyla
uygulamaya geçirdiği Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
sağlık alanında dünyanın örnek aldığı devrim
niteliğindeki reformlara imza atmıştır. Bu reformların
kıymetini bugün daha iyi anlıyoruz. Öyle ki corona virüs
salgınının ilk günlerinden itibaren Covid-19 teşhis ve
tedavisinde hastanelerimizin herhangi bir tanesinde sorun yaşanmadı
ve yaşanmamaktadır. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin
dahi ne kadar ciddi sorun yaşadıklarını görüyoruz. Buradan
Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca ve ekibine
tekraren teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı On Birinci
Kalkınma Planı 2023 hedefleri doğrultusunda Türkiye,
millîleşmeyi amaç edinerek ilaçta, aşıda, tıbbi cihazda,
biyoteknoloji ve medikal teknoloji alanında kendi kendine yetecek bir ülke
hâline gelme yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Türkiyenin küresel
bir ilaç, AR-GE ve üretim merkezi olması, ilaç ve tıbbi cihaz
alanında rekabetçi bir konuma ulaşması elbette ki önem arz
etmektedir. Bu nedenle yüksek katma değerli ürünleri üretebilen, küresel
pazarlara ürün ve hizmet sunabilen, yurt içi ilaç ve tıbbi cihaz
ihtiyacının daha büyük bir kısmını
karşılayabilen bir üretim yapısına geçilmesi hedeflerimiz
arasındadır. Yapılan çalışmalar sonucunda bugün,
ülkemizde tükettiğimiz her 100 kutu ilacın 83ünü kendi ilaç
sanayimizde üretiyor duruma geldik. En önemli stratejik hedeflerimizden biri
olan yerli ilaç çalışmalarında ülkemiz önemli bir
başarıya imza atmıştır. 2019 yılındaki ilaç
ihracatımız 1,2 milyar dolar olmuştur. Öyle ki sektörün önemli
üretici ülkelerinin de içerisinde bulunduğu 100den fazla ülkeye ihracat
yapmaktayız. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın önderliğinde yerli üretim kapasitesinin
artırılması AR-GE ve girişim ekosisteminin geliştirilmesi,
uzun vadede yeni molekül geliştirebilen, daha yüksek katma değerli
ilaç ve tıbbi cihaz üretebilen bir yapıya kavuşarak küresel
değer zincirlerinde etkinliğin artırılması
amaçlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
SELİM GÜLTEKİN (Devamla) Bu amaçla,
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumumuz, Onuncu Kalkınma
Planı çerçevesinde yurt içi ilaç ihtiyacının değer olarak
yüzde 60ının yerli üretimle karşılanması hedefiyle
imal başvuru yapılan ilaçların hızlı
ruhsatlandırılması ve tamamına yakını ithal olan
aşı ve kan ürünlerinin yerli üretime kazandırılması
hususlarında çalışmalarına devam etmektedir.
Son olarak, Türkiye, millî teknoloji hamlesiyle
sağlıktan savunmaya birçok alanda emin adımlarla ilerlemektedir.
Türkiye, son on sekiz yıldaki başarı hikâyesini katbekat
artırarak yeni dünyada her konuda kendi kendine yetebilen bir lider ülke
olacaktır diyor, Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
II.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Evet, İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınızı sunacağım ancak bir yoklama
talebi var, önce onu yapacağım.
Sayın Beştaş, Sayın Oluç,
Sayın Işık, Sayın Taşdemir, Sayın Çepni,
Sayın Turan, Sayın Koç, Sayın Kemalbay, Sayın Orhan
Işık, Sayın Gülüm, Sayın Öcalan, Sayın Ersoy,
Sayın Toğrul, Sayın Koçyiğit, Sayın Çelik, Sayın
Kaçmaz, Sayın Coşkun, Sayın Oruç, Sayın İmir,
Sayın Tiryaki, Sayın Eksik.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, aynı anda olacak efendim.
Aynı anda değil efendim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Aynı anda 20 kişi olması lazım Başkanım.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, biz
ayağa kaç kişinin kalktığının kontrolünü
yapıyoruz, herhangi bir yanlış yoktur.
Üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
II.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 13/3/2020
tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, ilaç sanayisinde yaşanan sorunların
tespit edilerek katma değeri yüksek ilaç üretiminin sağlanması
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/2730) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 12/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen virüs
salgını ve yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Nisan 2020 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
12/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/4/2020 Pazar günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Nisan 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen 6342 grup numaralı, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen
virüs salgını ve yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin,
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/4/2020 Pazar
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut
Toğrul
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Dünya Sağlık Örgütünün küresel
pandemi olarak ilan ettiği Covid-19 salgını tüm dünyayla
birlikte ülkemizi de maalesef sarmış durumda. Şu anda ülkemizde
81 ilin tamamında vakaya rastlanmış durumda. Aslında ilk
ortaya çıktığında Hükûmet bazı önlemlerin
alınmasında oldukça gecikti. Bunların başında,
örneğin, sınırları kapatmakta geciktiğini herkes kabul
edebilir; ikincisi, biliyorsunuz, yurttaşlarımız umreye gitmişti,
dönüşlerinde maalesef bir kısmı karantinaya alınmakta
gecikti ve nihayetinde şu anda 11 Nisan 2020 tarihi itibarıyla 1.100
yurttaşımız yaşamını yitirmiş, vaka
sayısı 52 bini aşmıştır. Türkiye, dünya vaka
sayısında 9uncu, can kaybı sıralamasında 11inci
sıradadır. Dün itibarıyla Türkiye günlük vaka
sayısında da İtalya ve İspanyayı geride
bırakarak Amerika ve İngilterenin arkasından 3üncü sıraya
yerleşmiştir.
Değerli arkadaşlar, tabii ki Hükûmet
öncelikle bir Bilim Kurulu kurdu ama bu Bilim Kurulu şeffaf olmaktan öte,
katılımcılıkta da sorunlu bir Bilim Kuruluydu.
Örneğin, sağlık çalışanlarının temsilcileri,
sağlık emekçilerinin temsilcileri SES ve Türk Tabipleri Birliği
bu Bilim Kurulunda yer almamışlardır.
Yine, Bilim Kurulunun aslında tavsiyelerinin de
Hükûmet tarafından ne kadar dikkate alındığı konusunda
ciddi şüpheler ve kaygılar var; Bilim Kurulunun önerileri nedir,
Hükûmet bunların ne kadarını gündemine alıyor veya ne
kadarını faaliyete geçiriyor? Bu konuda toplumun ciddi
kaygıları ve kuşkuları vardır. Bağımsız
ve tarafsız kurumlar da içinde olmayınca bu sorun çok daha ciddi bir
noktaya geliyor. Ama bunların hepsinin ötesinde sağlık çalışanlarının
da büyük bir risk altında olduğunu herkes kabul ediyor. Biliyorsunuz,
Bakanlık -2 Nisan tarihi itibarıyla- 600ün üzerinde sağlık
çalışanının maalesef coronavirüsten enfekte olduğunu
açıkladı. Maalesef ülkemiz, sağlık
çalışanlarına yeterli tıbbi sağlık destek
hizmetlerini de sağlamakta son derece gecikmiştir.
Ama en önemlisi de değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz Hükûmet, İçişleri Bakanı daha önce daha
sıkı tedbirlerin alınmasını önerenleri şiddetle
reddederken, hatta FETÖyle ilişkilendirirken ani bir kararla birden 10
Nisan saat 10.00 itibarıyla yani sokağa çıkma yasağına
iki saat kala maalesef bir sokağa çıkma yasağı ilan
edilmiş ve halk galeyana gelerek sokaklara dökülmüş, neredeyse
insanların sürü enfekte olma riski artmıştır. Ama gerçekten
Bakanlığın açıklamasıyla şu ortaya
çıkmıştır: Halkımız iktidarın açıklamalarına
inanmıyor, güvenmiyor; bunun ne kadar süreceğine, nasıl
işleyeceğine güvenmiyor. Ve yurt dışı
basınında Türkiyedeki bu durum kaos olarak nitelendirilmiştir.
Ama AKPnin yandaş kalemşorları halka hakaret etmeye devam
ettiler.
Değerli arkadaşlar, tabii, sosyal
devletler vatandaşları için çeşitli kararlar açıklayıp
halka seslendiler. Bakın, sosyal devletler ne dediler halklarına?
Biz devlet olarak ihtiyacınızı karşılamaya hazırız.
dediler. Önemli olan sizin sağlığınızdır,
gerisini düşünmeyin. dediler. Peki, bizim yetkililerimiz ne yaptı?
Bizimkiler de önemli işler yaptı arkadaşlar. Örneğin,
binilmeyen uçaktaki KDV oranını düşürdüler. Kim biniyor şu
anda uçağa, yurttaşımız biniyor mu acaba, bilmiyoruz.
İkincisi: Krizi fırsata çevirdiler, konut
kredisini düşürdüler müteahhitleri kurtarmak için değerli
arkadaşlar. Krizi fırsata çevirip belediyelere kayyum atadılar.
Yine, krizi fırsata çevirip belediyelerin yetkilerini valiliğe
aktardılar. Belediyelerin halka hizmet noktasındaki etkinliklerini,
faaliyetlerini yasakladılar. Kanal İstanbulun ihalesine
çıktılar, rant kanalını ihale ettiler değerli
arkadaşlar. Bir taraftan halka Evde kalın. çağrısı
yaparken bir taraftan onlara yoksula, işçiye, emekçiye Evde kalın.
demek yerine Siz çalışmak zorundasınız. dediler.
Bakın, şu anda Antep Organize Sanayi Bölgesinde fabrikalar hâlâ
aktif bir şekilde çalışıyor sokağa çıkma
yasağına rağmen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, maalesef bu ülke
halkına bir maske dağıtmakta bile beceriksizlik
göstermiştir, bunu bile becerememiştir. 4 farklı sistem
açıklamış, en son eczacılara havale etmeye çalışmış
ama hâlâ halk bir maskeye dahi ulaşamıyor. Türkiyede, maalesef,
ortaya çıktı ki AKP süreci yönetemiyor. AKP süreci yönetemediği
gibi, idare etmeye çalışıyor. Şu anda Türkiyede süreci
idare eden kim biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Covid-19. Hükûmet,
AKP Genel Başkanı diyor ki: Biz peyderpey önlem alıyoruz.
Değerli arkadaşlar, virüs peyderpey
yayılmıyor. Her yere yayılmış ve her an, her
şekilde, herkes bu tehditten nasibini alırken AKP peyderpey önlem
alıyormuş değerli arkadaşlar. AKP bir kez daha
göstermiştir ki rant ve ihale konusunda uzmandır.
Dolayısıyla, o konuyu becerirler, o konuda hiç kuşkumuz yok ama
tabii sağlıkta başarılı olmalarını zaten
beklemiyorduk. Sağlıkta da başarısız oldukları
bir kez daha net olarak ortaya çıkmıştır değerli
arkadaşlar.
İnsanlarımız yoksulluğun
pençesinde çalışmak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İlave sürenizi verdim Sayın
Toğrul.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bu
söylediğinize eminim siz de inanmıyorsunuz Mahmut Bey.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Başkanım
BAŞKAN İlave sürenizi verdim.
RECEP ÖZEL (Isparta) İlave süre doldu, 3üncü
dakikayı verdiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tamamlasın Başkan.
BAŞKAN Ama sözlerinizi tamamlamanız için
açayım, son cümleniz için.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Tamam Sayın
Başkanım, peki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İdare Amirini idare
edebiliriz, o kadar da olur ya.
BAŞKAN - İdare Amirleri daha dikkatliler
bu konuda Sayın Özel.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Ama bu
sağlık işiyle ilgili cümlenizi düzeltin Mahmut Bey.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Sayın
Başkan, bakın, arkadaşlarınız sürekli buradan laf
yetiştiriyorlar, bir taraftan da insanın insicamı ister istemez
burada bozuluyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Katkıda
bulunuyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın, bu
ülkenin yurttaşlarına gidin sorun, siz Antep Vekilisiniz, gidin 5.
Organize Sanayi Bölgesinde çuval fabrikası çalışıyor mu?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Elhamdülillah.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Çikolata
fabrikası çalışıyor mu?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Üretiyor.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Poşet
fabrikası çalışıyor mu?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Gaziantep
dünyanın 173 ülkesine ihracat yapan, 7 milyar dolar ihracatı olan bir
şehir.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Üretiyor
diyemezsiniz, işçiyi ölüme terk ediyorsunuz orada, işçi orada ölüme
terk ediliyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Gaziantep
Türkiyenin gururu bir şehir.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Yoksullar orada ölüme
terk ediliyor. Böyle bir şey olabilir mi?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Gaziantep
Türkiyenin onuru bir şehir. Covidle mücadelede model bir şehir.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Şimdi
üretiyormuş! Sokağa çıkma yasağı var ama işçi
üretiyor! Böyle şey mi olur!
Teşekkür ederim Başkanım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Toğrul, teşekkür
ediyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Üretim varmış! İşçiler ölüyor işçiler!
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) 7 milyar
dolar, size rağmen hem de.
BAŞKAN Sayın Şahin, lütfen
Sayın Erkan Akçay, buyurun lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
coronavirüs salgınıyla mücadelenin bireysel, sosyal, siyasal,
ekonomik ve uluslararası boyutları olduğuna ve etkin mücadele
için her boyutun göz önünde bulundurulması gerektiğine, yürütülen
faaliyetlerin eleştirilebileceğine ancak bunun kara propagandaya
dönüşmesinin kabul edilebilir olmadığına, Türk bilim
insanlarının ve devletin kurumlarının ülkeyi ve
insanlığı müreffeh günlere kavuşturmak için
çalıştığına, birçok ülkeye tıbbi yardım
desteğinde bulunulduğuna, Batılı ülkelerin Türkiyenin
aktör olarak bulunduğu her krizde Türkiye karşıtı söylem
geliştirme hatasından vazgeçmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, coronavirüs
salgınıyla mücadele, bireysel, sosyal, siyasal, ekonomik ve
uluslararası boyutları olan çok yönlü bir süreçtir. Etkin bir
mücadele için her boyutun göz önünde bulundurulması, her adımın
titizlikle atılması gerekmektedir. Planlamanın icrası,
koordinasyonu, iletişimi büyük önem arz etmektedir. 10 Nisan 2020 saat
yirmi dört itibarıyla başlatılıp 12 Nisan saat yirmi dört
itibarıyla bitirilecek olan sokağa çıkma yasağı Bilim
Kurulu üyelerinin uzun süren sosyopsikolojik analiz ve tetkikleri sonucunda
alınmıştır. İtalya, İspanya ve ABD gibi ülkeler
sokağa çıkma yasağını günler öncesinden haber
vermiştir lakin bu durum stokların tüketilmesi ve insan
yoğunluğunun günlerce sürmesi gibi vahim bir tablo
oluşturmuştur.
Değerli milletvekilleri, yürütülen faaliyetleri
eleştirmek elbette mümkündür ancak bunun bir kara propagandaya
dönüşmesi kabul edilebilir değildir. Gelinen noktada ülkemizin
diğer ülkelere nispeten salgınla mücadelede sağlık
altyapısı ve hizmetlerinde ileri bir seviyede olduğu bir
hakikattir. Yoğun bakım ünitelerinin sayısı ve kalitesiyle
ülkemiz, Avrupa ülkelerinden daha donanımlı vaziyettedir.
Yerli ilaç ve tıbbi malzemede yerli üretim ve
sanayiyi, tıpkı savunma sanayimiz gibi, çok ileri merhalelere
getirmek önemli hedefimizdir.
Avrupa yaşlı hastalarına ölüm
protokolleri imzalatırken, İsveçte 80 yaş üstü insanlar
yoğun bakıma alınmazken ve hastalarda ayrımcılık
yapılırken devletimiz her yaştan vatandaşına gereken
ihtimamı göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye her bir
insanını materyalist ve Darwinist bir bakış
açısıyla değil eşrefi mahlukat dediğimiz
şerefli bir varlık olarak görmektedir.
Türk bilim insanlarımız ve devletimizin
birçok kurumu, ülkemizi ve insanlığı müreffeh günlere
kavuşturmak için çalışmaktadır. Nisan 2020de Profesör
Ercüment Ovalı ve diğer bilim insanları aşı, plazma ve
kök hücre tedavisi için kırk beş günlük çalışma
karantinasına girmişlerdir. Vatandaşlarımıza devlet
eliyle maske dağıtılması amacıyla Sağlık
Bakanlığı 235 üretici firmayla sözleşme
imzalamıştır. Hâlihazırda günde 10 milyon maske üretilip
dağıtılması ve bu sayının 20 milyona
çıkarılması hedeflenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Önerge
üzerinde konuşabilirlerdi aslında üç dakika; hiç gerek yoktu buna.
Sayın Başkan, daha pratik olurdu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Anladım. Hem önerge
üzerinde hem de Grup Başkan Vekili kontenjanıyla ikisini bir arada
birleştirdim.
9 Nisan 2020 tarihinde Savunma Sanayii
Başkanlığı tarafından yerli tanı kitleri
üretildiği duyuruldu.
Dünya âdeta bir panik içinde,
şaşırmış vaziyettedir. İtalya Tunusun, Çek
Cumhuriyeti İtalyanın tıbbi malzeme taşıyan gemisine
el koymuştur. Türkiye, bu krizi kararlılıkla yürüterek İtalya,
İspanya ve 5 Balkan ülkesinden sonra geçtiğimiz gün itibarıyla
İngiltereye de tıbbi yardım desteğinde bulunmuştur.
Elbette bu salgın bitecek, insanlık bu
beladan kurtulacaktır, lakin dünya, Türkiyenin vefasını,
merhametini, dayanışmasını ve ferasetini asla
unutamayacaktır. Batılı ülkeler, Türkiyenin aktör olarak
bulunduğu her krizde Türkiye karşıtı söylem geliştirme
hatasından vazgeçmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
tamamlıyorum.
Kim vardır bugün meydanda? Ne kalmış
Avrupa rüyasından geriye?
Millî dayanışmamız milletimize
yakışır bir tablo çizmekte ve tüm dünya milletlerine örnek
olmaktadır. Bu zorlu süreçte gecesini gündüzüne katarak emek harcayan
sağlık çalışanlarımıza, kolluk kuvvetlerimize ve
diğer kurumlarımıza alacağımız tedbirlerle
yardımcı olmak vazifemizdir.
Devlet millet el ele bu demir dağları
eritip Nevruzumuzu kutlayacağımız günler yakındır.
Evde kal Türkiyem. diyoruz. Dayan milletim, geceyi gördük güneşi de
göreceğiz, umudumuzu besleyeceğiz, yarınlara ereceğiz. Yine
başaklar buğday verecek, yine bahar, yaz gelecek, çocuklar koşup
eğlenecek, hep beraber gülüp eğleneceğiz. Aş
olacağız, iş olacağız, yüzlerde gülüş
olacağız. Yine, yeniden başlayacağız, mutluluğa
varacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, bir polemik olması için
yapmıyorum bu konuşmayı ama bizim önerimiz üzerine olduğu
için ve konuşmanın içinde kara propaganda lafı geçtiği
için
BAŞKAN Sizin konuşma üzerinde
değil.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bizim
önergemiz
BAŞKAN Hayır, Grup Başkan Vekili
Sayın Akçay konuşmasını yapmamıştı. Onu
bekledik, onunla ilgili olarak verdik esas. Bilginiz olsun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Anladım.
Ben zaten bir kara propaganda lafını çok uygun bulmadığımızı
söyleyeyim. Şunun için: Şimdi, bakın, bu mesele -daha evvel de
söyledik- Türkiyenin, sadece Türkiyenin değil, dünyanın çok uzun
yıllar sonra ilk defa karşı karşıya kaldığı
bir sorun. Dolayısıyla, buna yönelik hazırlıkların
yetersiz olduğu bir durumla karşı karşıya bütün dünya,
sadece Türkiye değil. Yani sanki şöyle davranması iktidarın
çok tuhaf oluyor: Biz sık sık böyle salgınlarla
karşılaşıyoruz, her türlü önlemimiz hazır,
dolayısıyla buna karşı yaptığımız her
şey doğru. tutumu yanlış. Yani bunun böyle
olmadığını madde madde biraz evvel hatibimiz de saydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İlk
alınan önlemlerden bugüne kadar alınan önlemlere
baktığımızda, kategorik olarak şunu görüyoruz:
Birincisi; bazı önlemler yanlışmış yani o çok
açık ortaya çıktı. Özellikle, Cumhurbaşkanının
açıkladığı önlemlerin bazılarının bir
coronavirüs salgınının önlenmesiyle hiç alakası
olmadığı, hatta tam tersi sonuçlar üreteceği ortaya
çıktı. Şimdi, bazı önlemlerin geç
alındığı ortaya çıktı, mesela sokağa
çıkma yasağı, bunu bugün de tartışmaya devam
edeceğiz. Bu Evde kal. çağrısı doğruyken, Evde
kal. çağrısının daha köklü olarak takip edilmesi
gerekirken, bir tam karantina meselesinin olması gerekirken -çok geç
alınmış ve palyatif bir şey yani- bu hafta sonu hava çok
güzel, kimse sokağa çıkmasın hâline dönüştü. Gayriciddi,
ilan ediliş şeklinde de yürütülüş şeklinde de bir ciddiyet
yok aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Ve bakın, Bilim Kurulunda yer alan kimi
uzmanlar, profesörler de gazetelere yaptıkları açıklamalarda,
bunun ilan edilme şeklinin aslında bu virüse karşı
mücadelede bizi ne kadar geriye götürmüş olabileceğine dair sözlerini
söylüyorlar. Bilim Kurulu üyeleri dehşet içindeler, bazıları
istifaya kalkışmış Böyle bir şey yapılabilir
mi? diye. Yani dolayısıyla, geç alınmış önlemler,
yanlış önlemler ve yetersiz önlemler. Şimdi, yetersiz önlemlere
dair de hep konuşuyoruz, konuşmaya devam edeceğiz. Ya, bizim
derdimiz, üretim dursun, memlekette hiçbir şey üretilmesin değil;
zorunlu sektörler elbette, mutlaka üretime devam edecekler -ilaç gibi,
gıda gibi- bu tartışmasız fakat zorunlu olmayan, şu
anda üretime devam eden sektörler var ve oralar -ister atölyeler olsun ister
orta ölçekli işletmeler olsun isterse büyük fabrikalar olsun- zorunlu
olmadığı hâlde üretime devam ettiği için hem işçilerin
sağlığını tehlikeye atıyor, dolayısıyla
onlar bütün toplumun sağlığını tehlikeye atıyor;
üç kuruş fazla kazanacağım, fırsatçılık
yapacağım diye insanları çalıştırıyor.
Şimdi, biz bunu kendimiz için söylemiyoruz ki,
bütün toplum için söylüyoruz Yetersiz önlem alınıyor bu konuda.
diye, önerilerimizi yapıyoruz. Dolayısıyla, iktidarın bu
konuda söylenenleri ciddiye alması, tartışması ve bir ortak
akıl üretmek için çaba göstermesi, gerçekten, bu salgına
karşı mücadelede elzem olan bir şeydir; bunu bir kez daha
vurguluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem
efendim, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani bir kara
propaganda değil bu. Bu, hepimizi, her birimizi ilgilendiren bir
salgın olduğu için yani sadece iktidara oy verenlerin, sadece
iktidarı beğenenlerin değil, bütün toplumun sorunu olduğu
için hep birlikte buna karşı bir ortak mücadeleyi sürdürmek, ortak
aklı geliştirmek herkes için iyi olur diye düşündüğümüzden
Yani iktidara oy vermemiş olanların salgına yakalanması
herkes için bir tehlikedir. Dolayısıyla, bu açıdan, bir siyasi
hesap üzerinden bu konuya yaklaşmak son derece yanlış olur,
siyasi fırsatçılık olur ve sonunda hepimize zarar veren bir
duruma gelinir; bunu vurgulamak istedim.
Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Doğrusu, böylesi bir polemiği yersiz
bulduğumu ifade etmek isterim. Benim konuşmam, Grup Başkan
Vekillerinin yaptığı konuşma bağlamında, önceden
hazırladığım bir konuşma. Zatıalileri neden
alınganlık gösterdi, doğrusu çok da anlayabilmiş
değilim.
Şimdi, konuşmamın başında
da zaten belirttim; alınan kararların bütün boyutlarıyla göz
önünde bulundurulmasını, titizlikle adımların
atılmasını; planlamanın icrasının,
koordinasyonunun, iletişimin büyük önem arz ettiğini; yapılan
faaliyetlerin elbette eleştirilebileceğini ama bunun da bir kara
propagandaya dönüştürülmemesi gerektiğini ifade ettim. Ne var bunda?
Yani bunda alınganlık gösterebilecek bir şey yok, kaldı ki
kastım, buradaki siyasi parti grupları olarak değil, bütün
Türkiye olarak. Bu sosyal medyaya veya birtakım şeylere
baktığımızda bu kara propaganda faaliyetlerini görmemek de
mümkün değil. Ben de bazı olumlu şeyleri göz önüne getirmeyi
tercih ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Elbette her kararın bir
değerlendirmesi, kritiği, analizi, eleştirisi yapılabilir,
bunda bir beis de yok. Yani yapılan bunca eleştirilere bugüne kadar
ben Grup Başkan Vekili olarak herhangi mukabil bir cevap verme gereği
de duymadım fakat dediğim gibi benim bu ifademden bir
alınganlık gösterilmesini de doğru
bulmadığımı ifade edeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu.
25.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Dünya Sağlık Örgütünün Türkiyeyi
coronavirüs salgınına yönelik aldığı önlemlerden dolayı
takdir ettiğine ve dünyaya örnek gösterdiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gerek HDP sözcüsünün kürsüde gerekse Sayın Grup
Başkan Vekilinin biraz evvel konuşmasında, tabii, hep iktidara,
AK PARTİ Grubuna yönelik birtakım değerlendirmeler
yapıldı. Şunu ifade etmek istiyorum: Yani milletin ve devletin
ortak bir başarısı var. Dünya Sağlık Örgütü bunu
Türkiyenin bu konuda sağlıkla ilgili aldığı önlemleri
takdir ediyor ve bütün dünyaya örnek gösteriyor. (HDP sıralarından
gürültüler)
Bu konuyu lütfen milletimizin, devletimizin ortak
bir başarısı olarak görün, bu başarıyı da
hazmedelim; işin özü bu, bu kadar. Değerli arkadaşlar, her türlü
tedbirler, her manada alınıyor ve her türlü eleştiriler de
değerlendirilerek ortak akılla milletimizin
sağlığı noktasında, ekonomik tedbirler noktasında
değerlendiriliyor; bu konuda devletimizle, milletimizle gurur
duyalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 12/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen virüs
salgını ve yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Nisan 2020 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Lütfü Türkkan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine
corona virüsüyle ilgili bir araştırma önergesiyle karşı
karşıyayız. Bundan yaklaşık kırk gün önce 30
Ocakta böyle bir araştırma önergesi vermiştik biz İYİ
PARTİ Grubu olarak. Bütün dünyada coronavirüsle ilgili, Çinden
yayılan bu virüsle alakalı hassasiyetler var, bu Türkiyeye de
gelebilir. Bununla ilgili bir komisyon kurup devletimizi bu konuda
uyaralım. dedik, her zaman olduğu gibi reddedildi Adalet ve
Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi tarafından. 11 Martta
da Okullar tatil edilsin. demiştik, arkasından da Tam karantina
olursa iyi olur. dedik, o da çok kabul görmedi ama geldiğimiz noktada
ciddi anlamda bir sıkıntı söz konusu.
Consulta araştırma şirketinin bir
araştırması var, ona baktım bugün, bugün
yayınlanmış bu da. Dünyada toplam vaka sayısı 1,6
milyon olmuş. Dünya Sağlık Örgütü -Avrupa kısmı-
Türkiyedeki vaka artış hızından da endişe
duyduğunu belirtmiş. Türkiye, bu hafta yeni vaka sayısında
yedinci sırayı koruyor. Dünya ortalamasında 1 milyonda 12,3 olan
ölüm oranı Türkiyede 1 milyonda 11 yani ondan biraz daha düşük.
Ancak, bir tehlike var, o da şu: 20nci vakadan sonra aynı süre
içinde bazı ülkeleri
karşılaştırdığımızda, Türkiyenin
aynı süre içinde diğer ülkelere göre vaka sayısının
daha yüksek olduğunu görüyoruz. Yani örneğin, pandeminin en
ağır yaşandığı İtalyada 20nci vakadan
sonraki yirmi beşinci günde toplam vaka sayısı 31.506 ama
Türkiyede bu 42.282 yani vefat sayısının 1.100 noktasında
olması bizi fazla umutlandırmasın. Umuyorum, diliyorum, niyaz
ediyorum bu çok yükselmez ama böyle bir gerçek de karşımızda
var.
Açıklanan vaka sayıları, yapılan
Covid-19 testlerine dayandığı için bugün kesin olarak hangi
ülkenin bu salgından en çok etkilendiği konusunda çok sağlam
veriler vermeyebilir ama gittiğimiz noktada birtakım logaritmik
artışı gördüğümüzde bu ciddi anlamda bir tehlikeyi
işaret ediyor. Bunun sadece sağlıkla alakalı
kısmının dışında bir de ekonomik meseleleri var.
Bakın, Amerika Merkez Bankasının eski Başkanı, FEDin
eski Başkanı Ben Bernanke Sağlık sorunu hallolmadan
alınan hiçbir ekonomik tedbir işe yaramayacaktır. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Yani parayla en çok ilişkili olan, dünyada bu
konuda ciddi tanınan Bernanke bile birinci aşamada sağlık
meselesi hallolmadan ekonominin asla ve kata hallolmayacağını
söylüyor. Zira,, dikkat edin, virüs temizlenmediği sürece insanların
ekonomiye olan güveni geri gelebilir mi? Gelmeyecektir, bizde de gelmeyecek.
İş yerleri açılmayacak. Kim cesaret edip bu virüs temizlenmeden
iş yerini gidip doğru dürüst açabilecek? İnsanlar normal hayatlarına
dönüp eski tüketim alışkanlıklarına kolay devam edecekler
mi? Edemeyecekler. Yani istediğimiz kadar ekonomik tedbirleri dört dörtlük
alsak bile bu psikolojik ve sosyolojik etkilerinden dolayı ekonomi ilave
olarak mutlaka ve mutlaka etkilenecektir.
O yüzden, bu konunun ciddi anlamda araştırılması
gerektiğini, üzerinden geçiştirilmemesi gerektiğini, sadece ve
sadece Beştepeye bırakılıp orada birtakım
kurmayların vereceği kararlara bırakmamamız gerektiğini,
Meclisin bu konuda inisiyatif alması gerektiğini
hatırlatıyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen virüs salgını ve
yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle genel görüşme talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, belki bizden de kaynaklı
olarak bir eksik anlama olabilir diye söz aldım. Sayın Grup
Başkan Vekili de konuşurken Araştırma önergesi. dedi, bu
araştırma önergesi değil bizim genel görüşme talebimizdir,
ona işaret etmek istedim. Hani, neden buna ihtiyaç var? Bakın, tam
bir ay geçti Türkiyede bu salgının ilk ortaya
çıkışından bugüne kadar ve bir ay boyunca Meclis bu konuda
yeterince bir tartışma, değerlendirme yapmadı. Mesela,
Mecliste oturan bizler, Bilim Kurulu üyelerinin önerilerinin neler
olduğunu bilmiyoruz. Bu, sadece Sağlık Bakanı, Bilim Kurulu
üyeleri ve yürütme tarafından biliniyor. Ama yasama olarak, Bilim Kurulu
üyeleri neler öneriyorlar, hangileri yerine getiriliyor, hangileri
getirilmiyor, önerilerinin anlamı nedir, bu konuda bir bilgimiz yok,
Sağlık Bakanı da gelip bu konuda bizi bilgilendirmedi; dolayısıyla
böyle bir şeye de ihtiyaç var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Yani şunu düşünün: Biz geçen akşam
burada oturup çalışırken tesadüfen birimize bir kişinin
Şu anda sokağa çıkma yasağı ilan edildi. diye mesaj
atmasıyla sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini
öğrendik, hemen birbirimize söyledik ve Meclis Başkan Vekiline de
dedik: Böyle bir durum var, bir ara verelim, değerlendirelim. Yani
yasamada oturup çalışma yapan vekillerin bile sokağa çıkma
yasağını öğrenme şekli bu oldu. Bunların hepsinin
çok tuhaf olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, genel
görüşme açılması talebimiz bütün bu gerekliliklerden ötürüdür,
onu söylemek istedim.
Teşekkür ederim.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 12/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen virüs salgını
ve yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle verilmiş olan genel
görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020
Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ali Şeker. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hatırlarsanız şubat ayında bir çığ felaketi
olmuştu. Çığ altında kalan 2 cenazeyi çıkarmak için
maalesef 30un üzerinde vatandaşımızı ikinci
çığda kaybettik, 41 vatandaşımızı kaybettik.
Burada bu felaket neden yaşandı biliyor musunuz? İşin ehli,
işin uzmanı değil, alelacele oradakileri çıkaracağız
diye demir paletli iş makineleri, dozerler oraya girdiği için orada
ikinci çığ oldu.
Biz de cuma günü coronavirüs felaketinde ikinci
çığı yaşadık. Yani Bir an önce sokağa çıkma
yasağı ilan edeceğiz. diye kurallarının belli
olmadığı, birlikte açıklanmadığı bu
sokağa çıkma yasağının sonrasında insanlar güven
duymadıkları için apar topar koştular marketlere, bakkallara;
pazarlar oluştu ve orada maalesef can pazarı oluştu. Bilim
adamları, Bilim Kurulu üyeleri ne diyor? O gün sokağa çıkanlar
kendini karantinaya alsın. diyor. Karantinaya mı aldılar?
Hayır, aldıkları malzemeleri evlerine götürdüler, sokaktan
bulaştırdıkları o coronavirüsleri evlerine
taşıdılar. Şimdi, böylesine bilimden uzak yapılan
işler maalesef hep büyük bedeller olarak bizim karşımıza
çıkıyor. Bir on gün sonra korkarım bunun bedeli ağır
olacak. Onun için diyoruz ki: Bilim Kurulu var, Bilim Kurulunun
kararlarını tartışmadan uygulamaya koyun. Almanya bunu
böyle yapıyor ve yüzde 1,4 ölüm oranı, dünyada en düşük ölüm
oranı. Yani bu uygulamaları, bilimsel uygulamaları yapmaktan
niye böyle uzak duruyoruz? 9unda genelge hazırlanıyor ve 30
büyükşehir belediyesinin ve Zonguldak Belediyesinin Başkanlarına
dahi bilgi verilmiyor, Fırıncılar Odasına bilgi veriliyor.
Geldiğimiz noktada durum ne? Geldiğimiz
noktada 110 binin üzerinde can kaybı var dünyada ve 1 milyon 800 bin hasta
var. Bunlar kim? Bunlar PCR testi pozitif olanlar. İki grup var bu
hastalıkta: PCR testi pozitif olmadığı hâlde -klinik
bulgular dediğimiz- akciğerine virüs enfeksiyonu yerleşmiş
ve bu da netleşmiş olan hastalar var, yüzde 60ı bu vakalar
sadece hastanede yatanların; yüzde 40ı da bu şekilde,
bulaşıcı hastalık denilip vefat eden ve coronavirüs gibi
defin işlemleri yapılan insanlar. Yani biz şu anda aslında
50 bin değil, 90 binin üzerinde vakaya sahibi; bunlar hastaneye
başvuranlar, bunun 5 katı, farkında olmadan sokakta
dolaşan, bu hastalığı geçirenler var, bunlar genç. O gün
cuma günü o sokağa çıkanlar bir bir hastalık
taşıyorlar, maalesef herkese de bulaştırıyorlar bu
hastalığı. Biz, şu anda, dünyada dokuzuncu sıraya
yükseldik ve vaka artış oranlarında da dünyada Amerikadan sonra
en çok artış oranına sahip olan ülke durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla) Yani bize
dayatılan ne biliyor musunuz? Sınıf
bağışıklığı. Yoksul, evinde ekmeği
olmayan, günübirlik yaşayan insanlar sosyal yardım
yapılmadığı için, aşevleri
kapatıldığı için kendine güveniyor, devletine güvenemiyor;
onun için sokağa çıkıyor ve bu da yoksul halkın maalesef bu
hastalığın pençesine düşmesine yol açıyor. Size
gelmiyor mu bu tür ölümler nedeniyle her gün birçok telefon? Cenazemizi ne
yapacağız? Hastamız var, yoğun bakımda yer bulmada
sıkıntı yaşıyoruz. diye aramıyorlar mı
sizi? Yatak konusunda sıkıntı var. diye aramıyorlar
mı sizi? Yani bu işi ciddiye almak gerekiyor ve bu işi bir an
önce bilimsel yöntemlerle çözmek gerekiyor. Siyaset yapmak değil, bilime
kulak vermek gerekiyor. Siyaset yapılacak zaman değil."
diyorsunuz ama siyaset yapmaya devam ediyorsunuz. Belediye
başkanlarından bile sokağa çıkma yasağını
kıskanıyorsunuz, onu bile söylemekten âcizsiniz. Artık diyoruz
ki: Siyaset yapmayın, insanlar hayatlarını kaybediyor, insanlar
hastalanıyor. Lütfen gereğini yapın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Recep Özel. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ÖZEL (Isparta)
Kıymetli Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
HDPnin vermiş olduğu genel görüşme
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Son konuşmacı,
CHPnin konuşmacısı Burada siyaset yapmayın." diyor.
Evet, öncelikle bu konu, bu coronavirüs konusu siyaset yapmamamız gereken
bir alan. Herkesin ne bildiği varsa, bilgi
dağarcığında ne varsa, tecrübesi ne varsa önümüze
koyması gereken bir süreci yaşıyoruz. Çoğu demokrasilerde
hep muhalefet aslında daha özgürlükçüdür ama bizde maalesef iktidar çok
daha özgürlükçü. Muhalefetin Birden sokağa çıkma yasağı
neden ilan edilmedi? gibi böyle karantinaya dönük önlemleri alma
noktasında çok talebi oldu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, bunun özgürlükle ne
alakası var ya! İnsanlar ölmesin diyoruz ya, özgürlükle ne
alakası var?
RECEP ÖZEL (Devamla) Cuma günü akşamı
bununla ilgili, Sayın İçişleri Bakanlığımız
31 ili kapsayan bir karar aldı. Evet, bu eleştirilebilir, zamanlaması
eleştirilebilir. Zaten Sayın Bakanımız da
eleştirilerin hepsini kabul etti, hakaretleri bile kabul etti. Ama ne
yaparsanız yapın, böyle bir olayı hangi saatte
açıklarsanız açıklayın yaşanabilirdi, bu doğal
bir şey olabilirdi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Böyle olmazdı, böyle
olmaz. Daha doğrusu yapılabilir.
RECEP ÖZEL (Devamla) Bütün bunları,
yapılan bütün iyi işleri sadece buna endeksleyerek her şeyi kötü
noktaya getirmenin de pek iyi niyetle bağdaşmadığı
söylenebilir.
Gelin, elinizde ne bilgi varsa, ne belge varsa
burada konuşun, burada gündeme getirin, tartışalım ama bunu
bir siyasi polemik, Buradan AK PARTİ nasıl zarar görür? AK
PARTİyi buradan nasıl yıpratabiliriz? noktasına
gelirseniz vatandaşımız da buna Dur! noktasına gelir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) AK PARTİ değil,
millet corona virüsü aldı o gece, millet!
ALİ ŞEKER (İstanbul) AK
PARTİnin seçmeni de o gün hastalandı.
RECEP ÖZEL (Devamla) Bakın, bu düzen, bu
sorun dünyanın içinde bulunduğu tüm ülkeleri etkiliyor, sadece
Türkiyeyi etkilemiyor. En hızlı, acil kararlar almak da Hükûmetin
görevi ve Hükûmetimizin böyle kararlar aldığına da tüm dünya
şahit. Sizler belki takdir etmiyor olabilirsiniz ama tüm dünya ülkeleri
Türkiyeden yardım isterken, biz onlara yardım götürürken sizin
burada gözünüzü kapatmanıza pek anlam veremiyoruz. Bu dönemde
halkımızın her şeyden önce morale ihtiyacı var, gelin,
bu morali hep birlikte verelim. Bunu siyasi polemiklere lütfen alet etmeyelim
diyorum.
Bakın, Bilim Kurulunun almış
olduğu kararları en şeffaf şekilde Sağlık
Bakanımız gündeme getiriyor, taşıyor. Kural
tanımayanların, sağlık sorunlarını bile siyasi
amaçları için kullanmayı deneyenlerin, FETÖ veya PKK güdümlü fitne
yuvalarını ve sosyal medyayı kirli ve kötü niyetli
girişimlerine alet edenlerin değirmenine su
taşımayalım, ekmeklerine yağ sürmeyelim. Buna en çok dikkat
etmesi gereken, üzerinde titizlikle durması gereken biz siyasiler ve
özellikle de Parlamento ve değerli üyeleridir. Biz millî birliğimizi,
ulusal birliğimizi koruduğumuz sürece ne bir virüs ne virütik hain
örgütler ne de virütik insanlar bize zarar verebilir. Bugünkü gündemimiz belli
olduğu için cezaevlerinde insanlar valizini almış bekliyor bu
yasa bir an önce çıksın diye. Gündemimiz belli olduğu için katılamadığımızı
belirtiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Özel.
RECEP ÖZEL (Devamla) Hepinize saygılar
sunuyorum efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İnfazda
adaleti sağlayamadınız.
BAŞKAN Sayın Toğrul, siz İdare
Amiri olarak laf atanları engelleyeceksiniz, siz laf atıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, daha doğru
yani.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Isparta Milletvekili Recep Özelin HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Adalet ve Kalkınma
Partisinin hatibi iyi niyet sorgulaması yaptı konuşmasında,
bizim önergemiz üzerine konuşulduğu için. Yani bu kadar söz edip
anlatmaya çalışıyoruz, hâlâ nasıl iyi niyet
sorgulaması yapıyorsunuz, bunu anlayabilmiş değiliz çünkü
çok somut şeyler konuşuyoruz. Mesela, siz şimdi dediniz ki:
Bilim Kurulunun kararları açık, ortada. Bilim Kurulunun
kararlarını biz bilmiyoruz, siz biliyorsanız bize anlatın.
Sadece Sağlık Bakanı her akşam çıkıyor ve
Şu andaki durum budur. diye açıklıyor ama onun
dışında, Bilim Kurulunun kararları yürütmeye gidiyor.
Bilmiyorum geldi mi yasamadaki gruplara, partilere; Bilim Kurulunun
kararları iletildi de biz mi bilmiyoruz acaba, biz mi atladık?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım lütfen Sayın Oluçun
mikrofonunu arkadaşlar.
Hatta, Grup Başkan Vekillerinin mikrofonunu
sürekli açık tutalım arkadaşlar.
Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, yani şimdi tam ben konuşurken bunu söylemeniz hiç uygun
olmadı ama
BAŞKAN Sayın Oluç, Sayın
Akbaşoğlu da girdi sisteme de onun için söyledim.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla, bizim zaten söylediğimiz
Örneğin biraz evvel
söylediğim, Bilim Kurulunun kararlarını biz öğrenelim,
bilelim yani bu konuda Sağlık Bakanı gelip bizi bilgilendirsin
ya da bir şekilde bize dosya iletilsin. Biz bunu istiyoruz yani sürecin
şeffaf ve demokratik katılıma açık bir şekilde
yürütülmesini talep ediyoruz. Söylediğimiz budur. Buradan niye iyi niyet
sorgulaması yapıyorsunuz? Yani burada tekrar
RECEP ÖZEL (Isparta) İyi niyetsiz. mi dedim
ya?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Dediniz,
İyi niyetini sorguluyoruz. dediniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kötü niyetlisiniz. demedim
ya, İyi niyetlisiniz. dedim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
dolayısıyla, söylediğimiz şu sayın vekiller, bunu
söylemeye de devam edeceğiz: Bu sadece sizin sorununuz değil, sizin
iktidarınızın sorunu değil...
RECEP ÖZEL (Isparta) Bence de öyle.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
siz bütün
toplum değilsiniz, Türkiyenin tamamı siz değilsiniz. Bunu
söylemeye devam edeceğiz. Dolayısıyla, bu konudaki taleplerimizi
dile getireceğiz. Genel görüşme talebi de böyle bir şeydir. Bir
ay geçti, bu konuda polemikler dışında bir genel görüşme
yapamadık. Bunun için, eğer Önemlidir. diyorsanız genel görüşme
talebimizi kabul edin, bir genel görüşme yapalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
28.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tek cümleyle
Değerli milletvekilimiz süreci
anlatmıştır, Sağlık Bakanımızın Meclisi
bilgilendirdiğini ve Bilim Kurulu kararlarının da şeffaf
bir şekilde Sağlık Bakanlığı tarafından
kamuoyuna duyurulduğunu, bu noktada da herhangi bir problem
olmadığını ifade etmiştir. Bunda alınacak bir
durum da yoktur.
Teşekkür ederim.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 12/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, tüm ülkeyi korku ve paniğe sürükleyen virüs
salgını ve yaşanan krizin yönetilememesi nedeniyle verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Nisan 2020 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31 ilde
sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi ve
sonrasında yaşanan olaylar ile bundan sonra alınabilecek
önlemlerin tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan genel görüşme
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu, 12/4/2020 Pazar günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür
Özel tarafından, 31 ilde sokağa çıkma yasağının
ilan edilmesi ve sonrasında yaşanan olaylar ile bundan sonra
alınabilecek önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 11/4/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan genel görüşme önergesinin (14 sıra no.lu), diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 12/4/2020 Pazar günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Tekin Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
10 Nisan 2020 Cuma gecesi bütün dünya bizi
kıskandı. Öyle önemli bir icraata imza attık ki âdeta
parmaklarını ısırdılar ve Biz nasıl bunu
kaçırdık, nasıl Türkiyenin bu öngörüsünü yakalayamadık?
diye pişmanlık duydular, nedamet getirdiler.
Değerli milletvekilleri, bundan önceki süreçte,
bu pandemi sürecinde elbette umreden dönüşlerde, sınır
geçişlerinde, test ve benzeri konularda birtakım aksaklıklar,
eksiklikler yaşandı. Bu herkesçe malum, hiç kimse bunu inkâr edemez.
Biz, hiçbir zaman bunu sorun etmedik, uyardık, önerdik ama cuma günü
yaşananlar âdeta tuz biber ekti bu sürece. Birkaç aydır büyük,
yoğun bir çalışma sergileyen Bilim Kurulu yok sayıldı,
sağlık çalışanlarının o olağanüstü
performansı bir anda silindi. Peki ne yapıldı? Şimdi, bu
kararlar alınırken Bilim Kuruluna kulak kabartmak gerek. Bir
kişinin yönlendirmesi ve yönetmesiyle bu kararlar alınırsa
işte sonuçlar böyle tecelli ediyor.
Şimdi, bir genelge yayınlandı, bu
genelgenin içeriğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Genelgede ne diyor?
Salgının toplum sağlığı ve kamu düzeni
açısından oluşturduğu risk yönetme ve sosyal izolasyonun
temini
Arkadaşlar, bu sağlandı mı? Bir sosyal izolasyon o
gece var mıydı? Yok. Başka ne var? Sosyal mesafeyi koruma.
Akıllara zarar. Bu uygulamayla ve bu genelgenin içeriğine
baktığınızda o gece sosyal mesafe korunmuş ve daha da
ilginci, yayılım hızı kontrol altına alınmak
amacıyla sokağa çıkma hayata geçirilmiş. Bunların
tamamının o gece altüst edildiği bir uygulamaya tanık oldu
Türkiye ve dünya.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede gece
yarısı sokağa çıkma yasağı darbeler döneminde
yaşandı. Böyle bir dönem yok. Gündüzün suyu mu çıkmış?
Bizim çok güzel bir özdeyişimiz vardır: Gecenin şerrindense
gündüzün hayrı. Yirmi dört saat önce, kırk saat önce bir büyük
planlamayla halkın dikkati çekilerek gündüzün
ışığında gerekli önlemler alınarak bu sokağa
çıkma yasağı uygulanmalıydı. Peki, biz ne yaptık?
Bakın, değerli arkadaşlar, bizim
Genel Başkanımız 23 Martta 13 maddelik bir uyarı ve öneride
bulundu; yetmedi, 26 Martta bütün partilere Covid-19la ilgili rapor gönderdi,
iyi niyetle düşüncelerini açıkladı; yetmedi, 29 Martta,
bakın, dikkatinizi çekiyorum, 29 Martta Artık Evde kal dönemi
bitmiştir, Evde tuta geçilmelidir... Ne demek Evde tut? Sokağa
çıkışlar ciddi bir şekilde engellenmelidir; 29 Martta.
Başka şeyler de yaptı Sayın
Genel Başkanımız. Mesela, 2 Nisanda, hiçbir ayrım yapmadan
-sizin yaptığınız ayrıma rağmen- bütün işçi
sendikalarıyla toplantı yaptı. Ardından, yine ayrım
yapmadan bütün memur sendikalarıyla toplantı yaptı ve diğer
bütün kurumlarla bir araya geldi, değerlendirme yaptı ama siz
bunların hiçbir tanesini dikkate almadınız. Hiç önemli
değil. O gece ne yapıldı? O gece bir çuval inciri berbat
ettiniz.
Şimdi, bütün bunlar
uyarıldığında, ikaz edildiğinde
Ya, bir daha
yaşanmasın kardeşim. Bir şey yapılıyor, hafta
sonu, cumartesi-pazar sokağa çıkma yasağı uygulanıyor.
Peki, bizim bilmediğimiz bir araştırma mı
yaptınız? Sizin, bu virüsün hafta içinde
bulaşmayacağıyla ilgili elinizde yeterli kanıt var mı
da bu sokağa çıkma yasağını sadece hafta sonuna
uyguluyorsunuz? Muhtemeldir ki önümüzdeki hafta sonu da bunu hayata geçireceksiniz
ama önleyemeyeceksiniz. Niye? Çünkü sizin bu çözüm önerileriniz asla hayata
geçmiyor. Bunun bir tek anlamı var: Tek adam zihniyeti ve bu zihniyetin
ürünü, bunlar yaşanıyor Türkiyede
Bakın neler yapıldı? O kadar ilginç
şeylerle karşılaştık ki 31 Mart seçimlerinden önce
müthiş kara propaganda yapılıyordu. Neydi? Ola ki belediye
seçimlerinde CHP olumlu sonuç alırsa sosyal yardımlar kesilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Şimdi,
görüldü ki Cumhuriyet Halk Partili belediyeler, beldesinden büyükşehrine
varıncaya kadar, sosyal yardımları vicdani, insani ve ahlaki bir
düzene oturttular. Bu süreçte de herkesten daha önce bir bağış
sürecini başlattılar ama kıskançlık ve CHPli belediyeleri
yok sayma anlayışı bunu engelledi. Yetmedi aşevi, ya
aşevi
Yirmi-yirmi beş yıldır yoksula, fakire, fukaraya, o
dilinizden düşürmediğiniz garip gurebaya sıcak aş veren
belediyelerin önünü kesmeye çalıştınız. Yetmedi, ya, bu
ülkede büyükşehir belediyeleri bunun öncüsü, siz sokağa çıkma
yasağı ilan edeceksiniz, belediyelere haber vermeden, kendi
başınıza bu sokağa çıkma yasağını
organize etmeye çalışacaksınız, sınıfta
kaldınız. Yine, CHPli belediyeler bütün bunlara rağmen Olsun,
olsun. dedi, o gün, sabaha kadar bütün belediye başkanlarımız
halk ekmek fırınlarında nöbet tuttu ve suyunu da,
aşını da, ekmeğini de yoksula, garibana, emekçiye
yetiştirdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir şeye dikkatinizi çekeceğim, şunu
iyice anlayın: Siz iyilikte CHPyle yarışamazsınız.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bu, CHPnin
işidir. Siz iyiliği engellersiniz, siz kötülükte yarışmaya
layıksınız diyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün CHP grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel CHPli hatibin ifade ettiği bir
hususa açıklık getirmekte fayda var. 2860 sayılı, 1983
tarihli Yardım Toplama Kanunu var. Kimlerin nasıl yardım
toplayacağı burada açıkça ifade edilmiş.
OYA ERSOY (İstanbul) Kimler var?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Her belediye, her kurum ve kuruluş, her dernek, her
kişi bu Kanuna tabii; bir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İkinci olarak, değerli arkadaşlar, hiçbir
belediyenin kendi sakinlerine, belde halkına yardım yapması
kimse tarafından engellenmiyor; her türlü yardımı yapabilirler
ancak çarpıtma ve kanunlara aykırı durumu da herkesin bilmesi
gerekir. İzin almak suretiyle kişi ve kuruluşlar, kurumlar
yardım toplayabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
yapmış olduğu da kanunsuz bir işlemdir ancak kendi
bütçesinden her türlü yardımı yapma imkânı da mevcuttur; kimsenin
elinin tutulduğu yok. Aynı zamanda iktidarımız da Maliye Bakanlığı
da bütün belediyelerin kesintilerini üç ay boyunca ortadan
kaldırmış, mali yönden de büyük bir yardımda
bulunmuştur.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Lütfettiniz,
lütfettiniz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunun da herkes tarafından bilinmesini isterim.
Teşekkür ederim.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Muğla Belediyesinin
ekmek yardımını yasakladınız!
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
birincisi, çok özel şartlardayız. Bu özel şartlarda,
örneğin yürütmenin kullandığı bazı yetkilerin ne
kanunda ne ikincil mevzuatta yeri olmadığı hâlde -biz
bunları, kendi aramızda, gelecek süreçlerde size rapor edeceğiz
ama- Şu, Anayasaya aykırı; şu madde aykırı.
diyoruz ama durum da corona günü. Şimdi bu tedbirin alınması
lazım diye bakıyorsunuz ama iş, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin
bu acil durumda son derece şeffaf, denetime açık bir şekilde
attığı adıma gelince coronayla mücadeleyi
düşünmüyorlar Efendim, şu izin, bu izin... İzin
başvurumuzu yaptık usulüne uygun olarak, bu işte bir samimiyet
olsa ona izin verirsiniz. Birçok valilik, belediyelerimizin izin
başvurularını reddetti. Yürütmeyi durdurma talepli idari
yargı başvurularımız yapıldı, onu bekliyoruz.
Birçoğuna da talimat verdi Süleyman Bey: Mümkün olduğu kadar geç
cevap verin ki mahkemeye gidemesinler. Düşünebiliyor musunuz ne yapmaya
çalışıyor? Vicdan sahibi bir hâkim belediyenin önünü açar diye
endişe edip yazılara cevap verdirtmiyor, verenler de ret verdi.
İdari yargıdayız, atsanıza bir adım; izin versenize
usulüne göre yapılan başvurulara; yapmıyorsunuz.
İki: Yine samimiyeti sorgulanır bu
söylemin, daha doğrusu samimiyetsizliği ortadadır demek
durumundayım. Eskişehir Büyükşehrin, Eskişehir
Odunpazarının, Antalya Muratpaşanın yirmi beş ve
otuz iki yıldır faaliyette olan aşevleri var. Yirmi beş
yıldır hesap numarası sabit, vatandaş ezbere biliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yirmi beş
yıldır o aşevine giden, sefer tasına sıcak
yemeğini, sıcak somun ekmeğini alıp dönebiliyor ya da orada
yiyebiliyor. Corona günlerinde ise Eskişehir Büyükşehir ev ev onu
dağıtıyor. Bu hesaba bloke koydunuz kardeşim, bu hesaptaki
paraya bloke koydunuz. Bu hazımsızlık değil de -vekilimizin
dediği gibi- bu kibir değil de ne? Memlekette aç çok, yoksul çok ama
yardım, tek adam
Bütün anlayış bu. Bunu, asla ve asla
vatandaşın vicdanına izah edemezsiniz. Bakın, o büyük
çöküşün, o direndiğiniz ve algı yönetimiyle toparlamaya
çalıştığınız büyük çöküşün sebebi bu:
Vatandaş böyle günlerde samimiyeti ve sahiciliği sorgular.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, olmaz ki böyle ya!
BAŞKAN Sayın Can, ben mi yapıyorum
da bana söylüyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, bu nedir, nasıl olacak ben anlamadım ki.
BAŞKAN Ya, böyle bir şey mi var
Sayın Can, grup başkan vekilleri
Sayın Akbaşoğlunun
tekrar söz talebi var, şimdi de ona söz vereceğim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Grup başkan
vekili olunca
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Peşrevleri
hiç bitmiyor Başkanım, sürekli peşrev
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
vatandaş güzel günlerde politik bakar, siyasi bakar, Benim partim. der,
Rabia der, altı ok der, güneş der, onu der bunu der ama bu
kadar kritik günde hepimizin gözüne bakar, sahicilik arar, samimiyet arar.
Düşmanım mı benim ya bu Ekrem İmamoğlu? Alt
tarafı geçenlerde bir seçimde bizi yendi...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yenmedi, yenmedi,
hiç yenmedi; o hikâye!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Biz de bunları 4 kere
yenmiştik. Bu sefer de Ekrem İmamoğlu bu hizmeti yapsın,
Mansur Yavaş yapsın
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Beceremez Ekrem
İmamoğlu, Ekrem İmamoğlu kim!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Neden mâni oluyor
bizimkiler? der.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ya, bir yolu
yapamamış, 2 otobüsü çalıştıramamış adamlar
ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İşte büyük
gerilemenizin sebebi budur.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben kürsüden grubumuzu töhmet altında
bırakan ve gerçek dışı birtakım beyanlarda bulunulan
durumlarla ilgili ve sorulan sorularla ilgili bir açıklama yaptım,
gayet teknik bir açıklama yaptım. Ancak, siyasi anlamda bir rant elde
etme noktasında bir yaklaşımla cevap verilmeye
çalışılıyor. Millet gerçekleri görüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E görüyorsa sorun yok.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Görüyorsa sorun
yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Milletimiz, devletimizin bütün kurum ve
kuruluşlarıyla nasıl canhıraş bir şekilde
kendisine yardım ettiğini, 2 milyon 100 bin aileye 1.000 lira
dağıtıldığını, 2 milyon 300 bin aileye hakeza
dağıtılacağını, bütün Vefa çalışma
gruplarıyla, bütün kurum ve kuruluşlarıyla hakikaten nasıl
büyük bir özveriyle çalıştığını görüyor. Ben bunu
ifade etmedim, sadece teknik anlamda 2860 sayılı Kanunun herkesi
bağladığını Sayın Konuşmacının
sorusu üzerine ifade ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY (İstanbul) Vefa çalışma
gruplarında kim var?
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
Dolayısıyla, devlet millet
kaynaşmasıyla bütün dünyanın örnek aldığı Türkiye
ortadadır. Herkes milletiyle ve devletiyle gurur duymalıdır
diyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Başkanım, sorunu çözdük. Biz de gönderdiklerimize Tayyip Bey gönderdi
diyeceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Oluç...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Arkadaşlar Grup Başkan
Vekiliniz bir şey söylüyor, onu bile dinleyemiyorum ya.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, Grup Başkan Vekilleri topu kendi aralarında
dolaştırıyorlar, İç Tüzükte böyle bir şey yok, kim
olursa olsun ya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O zaman
Akbaşoğluna söyleyeceksin onu.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Size de söz
verelim, Sayın Cana da söz verelim.
BAŞKAN Evet, Sayın Oluç buyurun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, CHP grup önerisi vermiş, grup önerisini sözcüsü
gelmiş savunmuş, gerekçe de ondan sonra oylanır ya.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Millet bizden
kanun bekliyor Başkanım, vallahi telefonlara çıkamıyoruz
ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kendi Grup Başkan
Vekilinize söyleyeceksiniz.
BAŞKAN Evet Sayın Can, az önce benim bir
ricam oldu. Bu birbirini doğuruyor, bu iş böyle. Yani neticede
şuna karar vermek lazım: Bu kanunu geçirmek istiyor musunuz,
istemiyor musunuz? E, muhalefet zaten direniyor, geçirmek istemiyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yok, böyle bir
şey, Sayın Başkan, böyle bir şey yok! Biz de muhalefetiz,
öyle yağma yok!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
yanlış algı yapmayalım.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun lütfen.
32.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, ceza infaz kanun teklifindeki eksikleri eleştirerek muhalefet
hakkını kullandıklarına, iktidarın yardım ve
dayanışmayı merkeziyetçi şekilde sürdürmesinin toplumsal
geleneklere aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın vekiller, önce iki konuya kısaca
değinmek istiyorum: Birincisi, Sayın Başkan siz dediniz ki:
Muhalefet yasayı geçirmek istemiyor. buna katılmıyoruz.
BAŞKAN Direniyor diyeyim beni size.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Muhalefet,
yasadaki eksikleri eleştiriyor, değiştirilmesi için önerilerini
yapıyor, tartışıyor; çok doğal bir muhalefet
hakkımızı kullanıyoruz, bundan daha doğalı
olamaz.
İkincisi, Sayın Canın bu tutumunu
anlamıyoruz yani Meclis Başkan Vekili siz değilsiniz, siz
yönetecekseniz buyurun oturun oraya. Ama Allahtan siz değilsiniz yani,
yoksa siz olsanız hiç konuşamayacağız, Allahtan
değilsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İç Tüzük,
İç Tüzük, söylüyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şöyle bir
sorun var: Bakın, Vefa gruplarından söz ediyoruz değil mi? Vefa
grubunda kim karar verici? Kime, nasıl yardım
yapılacağına kim karar veriyor bilmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İktidar,
sadece kendi yanında olanlara, onları destekleyenlere mi
dayanışma, yardım yapıyor...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Alakası yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - ...yoksa daha
geniş toplumsal kesimlere mi, bunu bilmiyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Herkese, herkese...
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Herkese diye
siz söylüyorsunuz, herkes bunu böyle söylemiyor işte, sorun buradan
kaynaklanıyor.
Bir diğeri, yardım ve dayanışma,
bizim toplumumuzun çok geleneksel bir özelliğidir yani yüzlerce
yıldır geleneklerimizde olan bir şeydir. Dolayısıyla
iktidarın sadece tek başına, merkeziyetçi bir şekilde
yardım ve dayanışma işini sürdürmesi toplumsal
geleneklerimize de aykırıdır. Yani belediyeler, sivil toplum
kuruluşları, yurttaşlar, vakıflar, bunların hepsi
yardım ve dayanışma işini yüzlerce yıldır
sürdürmüş olan kişiler, kurumlardır. Dolayısıyla
yardımı tekleştirmeyi, bu kriz salgınına
karşı, bu virüs salgınına karşı mücadelede her
şeyi merkeziyetçi, tek kişiye bağlayan anlayışı
eleştiriyoruz, işte tam da budur eleştirdiğimiz mesele.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım lütfen,
tekrar açmayacağım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son söz
efendim.
Sizin dile getirdiğiniz ve bunun
değişmesi gerektiğini anlatıyoruz, tartışma
budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın Özel
Buyurun.
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben çok uzatmadan şunu
söyleyeyim.
BAŞKAN Zaten bir dakikadan fazla artık,
bundan sonra Grup Başkan Vekillerinin mikrofonlarını
açmayacağım.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu doğru değil
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Durun bakalım, durun
bakalım.
Şimdi, birincisi şu Sayın
Başkanım: Ramazan Bey kıdemli bir grup yöneticisi, Grup
Başkan Vekillerine karşı kullandığı -kendi Grup
Başkan Vekili de olsa- bu dil, doğru bir dil değil, hangimize
kullanıyorsa da doğru değil. Bu durum
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yani sizin
Meclisi kilitlemeniz çok doğru, sürekli konuşmanız çok
doğru; arkadaşımızın bir şey hakkında
konuşması yanlış.
BAŞKAN Sayın Özkaya, bir müsaade edin ne
olur, rica ediyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Böyle bir
şey yok. Biz, bu kanuna imza attık. İnsanlar bizden kanun
bekliyor. Sürekli topun dönüp durmasını istemiyor, Ramazan Bey
haklı.
BAŞKAN Arkadaşlar
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sürekli Sayın
Özgür Özel geldi mi bütün Meclis kilitleniyor.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, şunu bilelim ki bizim konuşmacımızdan sonra
Sayın Akbaşoğlunun o tempodaki, o düzeydeki o cevabı
olmasa bir sonraki konuşmacıya geçilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Alakası yok.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama bir saniye, şunu
ifade edeyim. Bu Mecliste eskiden bu düzen bu kadar değildi ama siz bir
gün geldiniz, dediniz ki: İkide başlayan Meclis beşte,
altıda gündeme geçemiyor. Grup önerileri onar dakikaydı, üçe
indirdiniz. Geçmiş tutanak konuşmasını
kaldırdınız, onu da engellediniz bunu da. Ben, o gün size ne
dedim? Elitaş da şahit. Bakın dedim, Allah isterse deveyi
iğne deliğinden geçirir. Nasıl olacak o? Ya deveyi küçültür ya
deliği büyütür. Bu İçtüzüğü yapmayın, yeni bir durum ortaya
çıkar ve aynı noktaya gelir dedim. Bugün geldiğimiz nokta o.
BAŞKAN Malumu ilan ediyoruz yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Partilerin söz söyleme
hakkı kısıtlandıkça İçtüzük başka bir yerden
esner arkadaşlar. Bu işin bütün dünyadaki uygulaması budur.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bir dakika bitti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Lütfen, iyi ilişki içinde
olmanız gereken Grup Başkan Vekillerine karşı küçültücü
cümleler kullanmayınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erel, kusura bakmayın, sizi de
bekletiyorum ama şimdi vereceğim söz.
Sayın Türkkan, buyurun.
34.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
ceza infaz kanun teklifinin toplumun vicdanını rahatsız eden
maddelerinin görüşülerek düzeltilmesi yönünde tavsiyeleri olduğuna
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
biraz evvel ifade ettiğiniz sözün üzerine ben söz almak istedim, direnme
sözüne karşılık. Bizim direncimiz var, doğru ama şu
mealde: Toplumun vicdanını rahatsız eden,
sıkıntılı maddelerin görüşülerek düzeltilmesi yolunda
tavsiyelerimiz oldu, hâlâ da devam ediyor, bunlar -hiçbir zaman- daha dikkate
alınmadı. Bunun ismi direnmek değil, bunun ismi doğruyu
hedef göstermekti; bunun bu şekilde düzeltilmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31 ilde
sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi ve
sonrasında yaşanan olaylar ile bundan sonra alınabilecek
önlemlerin tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan genel görüşme
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Ayhan Erel
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
10 Nisan 2020 Cuma günü saat 21.35te tüm
televizyonlar, radyolar yayınlarını keserek ortak bir
yayına bağlandılar. 30 büyükşehir ile Zonguldak üzerine
yağan yağmurla birlikte corona virüsü yağmıştır,
dolayısıyla bu saatte bu virüsten korunmak için bu 30 il ile
Zonguldakta sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz. Buna hiç
kimse bir şey demezdi çünkü ansızın ortaya çıkan,
bilinmeyen bir sebeple, bir problemle karşı karşıya
kalmışız. Ama Hükûmet yetkililerinin, Sayın Bakanın
ifadesiyle, corona virüsüyle 31 Aralıktan beri mücadele ediyoruz. Yani
cumartesi-pazar günü sokağa çıkma yasağı ilan edilecekse
bunu üç gün önceden, dört gün önceden neden ilan etmeyiz? Kaldı ki
elimizde Sayın İçişleri Bakanlığının çok
acele notuyla genelgesi var. Genelgenin tarihine
baktığımızda, 09/04/2020 yani Perşembe günü.
Sokağa çıkma yasağının genelgesi perşembe günü
hazırlanmış, niye cuma günü saat 22.00ye kadar beklediniz? Benim
aklıma şu geliyor: Yoksa Sayın Bakan, yetkililer Sayın
Cumhurbaşkanına ulaşamayıp bu konuda onun okeyini,
tensiplerini alamadılar mı? Ya, böyle garip bir sokağa
çıkma yasağı ilan edilmez. Yani 22.00de zaten marketler,
dükkânlar, manavlar, pazarlar kapanmış, siz 22.00de Sokağa
çıkmayın. diyorsunuz. Bebesi olan anne çocuğuna sütünü
nasıl bulabilecek? Hasta olan, evinde ekmeği olmayan vatandaş o
saatte ekmeğini nereden alacak? Perşembe günü yayınladığınız
genelgeyi perşembe sabahı vatandaşa niye duyurmuyorsunuz?
Fırıncılara haber verdiğiniz genelgeyi, belediye
başkanlarına niye haber vermiyorsunuz? Böyle bir ciddiyetsiz,
programsız
Yönetimlerin tamamını dikkate alarak
hazırlanmayan sokağa çıkma yasağı maalesef, üzülerek
ifade ediyorum koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini dünyaya rezil
etmiştir ve yandaş basındaki bazı yazarlar da çocuğuna
süt, ihtiyar babasına ekmek götürme kavga ve çabasında olan insanlara
hiç yakışmayan sıfatlarla hitap etme gibi bir
yanlışın ve cehaletin içine düşmüşlerdir. Ne yapsın
adam? Gece onda sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş,
evinde ekmeği yok, sütü yok, yumurtası yok. Ne yapacak sokağa
çıkmayıp da? Siz sokağa çıkma yasağı koyup sözüm
ona bu yaygınlaşmayı, bulaşmayı önlemek isterken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Erel.
AYHAN EREL (Devamla)
yayılmayı önlemek
isterken iki saatte dünya kadar insan, sosyal mesafeyi bir tarafa iterek hatta
birbirlerini bıçakla yaralama gibi bir yanlışın içine
düşerek ekmek alma, ihtiyaçlarını giderme çabası içerisine
girmiştir. Bunun faturası orada ekmek alma kavgasında,
sevdasında olan vatandaşta değil, bunun vebali günahı
maalesef bu genelgeyi uygunsuz, vakitsiz, plansız, ciddiyetsiz bir
şekilde uygulamaya koyan -sorumluluğu üzerine İçişleri
Bakanı alıyor- İçişleri Bakanındadır diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay
(HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünya sorunuyla
karşı karşıyayız. O yüzden de dünyanın bir araya
gelmesi gereken bir durum var. Fakat biz, burada, Mecliste bu corona
salgını sorunuyla mücadelede ne yazık ki hiçbir şekilde bir
arada olamıyoruz, karşı karşıya
kutuplaştırıcı siyaset burada da devam ediyor.
AKPnin yirmi yıllık iktidar kibri, rant
ve kâr hırsıyla iktidarını korumayı her şeyin
üstünde gören anlayışı, bugün halk
sağlığını büyük bir tehlikeye atıyor ve yüz binlerce
insanın yaşamıyla oynuyor. Bakın, burada biz bu konuyu
gündeme getirdiğimizde susturmaya çalışıyorsunuz. Anketler
yapıyorsunuz her seçim döneminde -her gün yapıyorsunuz, seçim
dönemlerinde de değil- eminim ki şimdi bu konuyla ilgili
simülasyonlar yaptırmışsınızdır, siz gerçeği
biliyorsunuz ama halktan saklıyorsunuz diye düşünüyorum.
Benim bilim insanlarının ortaya
koyduğu çalışmalardan çıkarttığım şey
şudur: Eğer siz bugünkü tedbirsizliklerinizle giderseniz, dört ay
içerisinde bu salgın öylesine yaygınlaşacak ki
yaklaşık 50 milyon insana virüs bulaşacak ve en az bunların
yüzde 1i yoğun bakıma girecek ve 500 bine yakın insan
yoğun bakımda boğularak yaşamlarını yitirme
riskiyle karşı karşıya kalacak. Bunu durdurmak için ne
yapmalıyız? Bunu durdurmak için işte bu sürü
bağışıklık sistemine bir dur dememiz gerekiyor ve
salgının yayılmasının önüne geçmek için tam bir
izolasyon, tam bir tecrit uygulamamız gerekiyor, testlerle
yakalamamız ve üstüne gitmemiz gerekiyor, gerekirse yaygın
karantinalara geçmemiz gerekiyor. O bakımdan iki gün sokağa
çıkma yasağı son derece anlamsızdır. Yani iki gün sokağa
çıkma yasağı kararı verdiniz, onu da iki saat önce
açıkladınız, bu salgının 250 bin aileye
yayılmasına sebep oldunuz ve bu salgının
yaygınlaşmasına hizmet ettiniz. Oysa bizim bu dört ay içerisinde
500 bin yoğun bakımda insan simülasyonunu engellemek için yoğun
bakım hasta sayısını azaltmamız gerekiyor. Yoğun
bakımın önünde insanların birikmesinin önüne geçmemiz gerekiyor
ve solunum cihazlarının kapasitesine göre bu düzenlemeyi
yapmamız gerekiyor. Şu anda, bizim solunum cihazı kapasitemiz 25
bin ve biz 500 binlerden bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Burada
sorumsuzluk o kadar had safhada ki işte bu adaletsiz infaz paketinde de
görüyoruz, cezaevlerinde salgının yayılması üzerine corona
virüsüyle mücadele için eşit ve adil bir infaz paketi yapılması
gerekirken onu da konuşamıyoruz. Mafya babalarını
cezaevinden çıkarmak için hızlandırılmış ve
coronavirüs salgınını bahane etmiş bir paketle
karşı karşıyayız.
Bakın, bu kadar önemli bir konuda bütün
partilerin ve bu Meclisin sorumluluk üstlenmesi gerekiyor, Meclisin görev
yapması gerekiyor ve salgına karşı birlikte, birleşik
bir mücadele vermemiz gerekiyor. Sağlık Komisyonuna dilekçe
veriyoruz, bu kadar önemli bir konuda Sağlık Komisyonu toplansın
ve bu Komisyon çalışsın diyoruz fakat ne yazık ki
Sağlık Komisyonu da herhangi bir çağrıya cevap vermiyor.
Bir an önce toplumun temel ihtiyaçları
karşılanmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Teşekkürler.
Çözümü, artan test ve sokağa çıkmanın
sınırlandırılmasıyla sağlayabiliriz ama evlerdeki
insanların yaşamsal ihtiyacını karşılamamız
gerekiyor. Hiç kimse evinde aç kalacağını düşünmemeli; hiç
kimse ben ne yiyeceğim, nasıl geçineceğim, yarın -iş
konusunda- işsiz mi kalacağım dememeli. Bunun için gerekli
güvenceyi sağlamalıyız. Temel ihtiyaçları
karşılamalıyız. Belediyelerin elini kolunu bağlamaktan
vazgeçin artık ve servetten vergi alarak, toplumda
paylaşımı adilleştirerek ekonomik sorunların üzerine
gidebiliriz. Ekonomiyi merkezinize alıyorsunuz ve işçileri,
emekçileri ölüme mahkûm ediyorsunuz, buna hakkınız yok.
İşçileri corona virüsüne rağmen işe gönderemezsiniz; bu,
ölüme göndermek anlamına geliyor. İşçi ailelerini ve
işçileri ölüme göndermekten vazgeçin diyoruz, sizi ciddiyete davet
ediyoruz, sizi vicdana ve adalete davet ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Arkadaşlar, bu kadar alkışa gerek
yok. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Arkadaşlar, bu kadar alkıştan sonra
Ramazan Canın yapacağı konuşma bize yirmi dakikaya mal
olur.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bütün siyasi partilerin Grup Başkan
Vekillerine saygım sonsuzdur, onu defaatle
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunu bir özür kabul edelim
mi?
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemi, bu da İç Tüzük. Meclis Başkan Vekili İç
Tüzükün gündemine ve İç Tüzüke göre burayı yönetiyor. Bir
hakkın sırf ızrarını kanun himaye etmez. Bugün ne
görüşüyoruz biz? Grup önerisi. Neye göre görüşüyoruz?
Danışma Kurulu, 19uncu madde, diyor ki: Grup önerisi verebilir
siyasi parti, Danışma Kurulunda kabul görmezse Genel Kurula 19a göre
getirir. Geldi, güzel. Ve diyor ki İç Tüzük: Grup önerisi veren tarafa beş
dakika söz verilir. Verdi mi? Konuştu mu? Gerekçesini açıkladı
mı? Açıkladı. Diğer parti gruplarına da üçer dakika
söz verilir. Sen kendi grup temsilcinin gerekçesini kabul etmiyor musun da bir
de sisteme giriyorsun, söz hakkı istiyorsun? (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Diğer taraftan, arkadaşlar, bizim Meclis
İçtüzüğünün uygulamalarını tarihe not bırakmamız
lazım. On yıl sonra bir araştırmacı geldiğinde
hangi kanunla ilgili ne konuşulmuş, bakacak. İnfaz yasası,
girecek bakacak araştırmacı. Bursanın İnegölünün ne
problemi, atıyorum, Adıyamanın bilmem neyi... Arkadaşlar,
bunlar doğru değil. Meclis, gündemine hâkimdir. Grup Başkan
Vekillerini de Meclisin gündemine bağlı olmaya davet ediyorum. Grup
Başkan Vekilleri gündeme bağlı olacak ki milletvekilleri de
bağlı olacak. Bu konuyu burada bırakıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Halkın gündemine
bağlı olun yeter.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Ders veriyor,
ders.
RAMAZAN CAN (Devamla) Diğer taraftan,
arkadaşlar, Türkiye'de 10 Martta vaka görülmüş. 10 Mart öncesinde
Bilim Kurulu oluşturulmuş. Cumhurbaşkanımızın
riyasetinde, Sağlık Bakanı, Bilim Kurulu -tarafsız
kimselerden oluşmuş- ve biz öncesinde önlem almışız,
bizim önlem almamızı da bütün dünya takdir ediyor ama belli bir kesim
var Ya AK PARTİ Hükûmeti bir yerde bir hata yapsın da mal
bulmuş mağribi gibi çullanayım.
OYA ERSOY (İstanbul) Yok, bayağı
yapıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bakın arkadaşlar,
dün ne tartışıldı? Efendim, maske verilmiyor, maske
zamanında ulaşmıyor. Arkadaşlar, sözde o büyük devletler
var ya, birbirlerinin maskesine el koyuyor.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Aynen, bravo! (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
RAMAZAN CAN (Devamla) Böylesi bir Türkiye var.
Şunu söyleyeceğim: Biz bir iddiada bulunuyoruz,
siz de karşı bir iddiada bulunuyorsunuz. Hakem kim? Bakınız
dünya ne diyor? Dünya Sağlık Örgütü: Covid-19la ilgili Türkiyeyi,
Recep Tayyip Erdoğanı, sürecin yönetimini ve komşu ülkelere
sağladığı tıbbi destekler için dünyaya örnek
gösteriyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben Dünya Sağlık
Örgütünü takip ediyorum, hiç böyle bir açıklama görmedim.
RAMAZAN CAN (Devamla) İsrail ehliyetli
basın muhabiri: Bunu yazacağım aklıma gelmezdi ama
Erdoğanı ve Türkiyeyi örnek alınız.
İtalya Kızıl Haç: Teşekkürler
Türkiye, gerçek dost kötü günde belli oldu. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Macaristan: Ne garip, AB üyesiyiz bize Türkiye
yardım ediyor.
Bulgaristan: Bize sadece Türkiye yardım etti,
teşekkürler Türkiye.
İspanya: Bize en büyük desteği Türkiye
verdi, minnettarız: (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
NATO bünyesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti gönderdi.
RAMAZAN CAN (Devamla) Avusturya: İhraç
yasağına rağmen bize ayrıcalık yaptı Türkiye.
İngiltere: Türkiye ne cömert bir ülke.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Can sözlerinizi
tamamlayın.
RAMAZAN CAN (Devamla) Peki, aziz milletimiz ne
diyor: Süreç güzel yönetiliyor. Her türlü yardımı aldık, alıyoruz;
evlerimizdeyiz Elhamdülillah.
Sözde büyük ülkeleri izliyoruz, cenazeler ortada;
maske savaşları, çaresizlik ve kaos
Ülkeme bakıyorum, Allaha
hamdolsun
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) - Elhamdülillah.
RAMAZAN CAN (Devamla) İyi ki varsın
Türkiye, iyi ki varsın Recep Tayyip Erdoğan. diyor. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Peki, belli bir kesim ne diyor? Poşetlerin
üzerinde Erdoğanın adı var Tayyip istifa. El insaf, el insaf!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
grubunuz adına konuşma yapan Sayın Konuşmacı,
Sayın Ramazan Can benim tutumumla ilgili olarak İç Tüzüke davet eden
bir konuşma yaptı ve Grup Başkan Vekillerinin öncesinde Meclis
Başkan Vekilini söyledi. Tutumumla ilgili bir sorununuz varsa usul
tartışması açarsınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Açıyor musunuz Sayın Akbaşoğlu usul
tartışmasını? Talebinizi hemen karşılarım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır. Problem yok.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın hatibin konuşmasını
dikkatle dinledim. Yani son kısmına dair kısaca bir şey
söyleyeceğim. Tam, işte, söylediğimiz bu yani o yüzden bu
konuşma çok iyi bir örnek oluşturdu. Bu konuyu, coronavirüs
salgınını tartışırken Burada bir siyasi mesele
hâline getirmeden tartışalım, ortak akıl
oluşturalım. diye konuşuyoruz fakat Sayın Can,
yaptığı konuşmayı -son kısmını
özellikle dikkate alarak söylüyorum- bir siyasi parti propagandasına,
Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanın propagandasına
dönüştürdü, en sonunda da o cümlelerle bitirdi. İşte, tam da
anlattığımız bu. Yani siyasi fırsatçılık. Bu
konuda, bütün toplumu ilgilendiren bir tartışma, bir tutum alma,
ortak akıl üretmek gerekir diyoruz ama tam bir siyasi
fırsatçılık örneği verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Birincisi bu, işaret etmek istediğim.
İkincisi, çok ayıpladığım
bir cümle kullandı. Yani çeşitli kavramlarla ifade edilebilir bu
ayıplama ama ben onları şimdi kullanmayacağım. Mal
bulmuş Mağribî gerçekten, hiç yakışacak bir cümle
değil. Bu nasıl bir şey? Yani bu kadar
ayrımcılık, ötekileştiricilik, böyle bir nefret söylemi
içeren bir şeyi siz kalkıp Meclis kürsüsünden niye
kullanıyorsunuz? Mal bulmuş Mağribî ne demek,
anlamını biliyor musunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bilmiyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Hangi
halkı, hangi geleneği aşağıladığınızın
farkında mısınız? Yok. Ama orada onu kullanıyorsunuz
işte.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sor, bilmiyor, o bilmiyor
onu.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Yakışmadı Meclis kürsüne böyle bir laf.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bilmiyordur onu, bilmiyor
onu Ramazan.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Herhangi bir kesim kastedilmedi ki.
BAŞKAN Sayın Özel
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biz
Sayın Ramazan Canı Grup Başkan Vekillerine
yaptığı katkıyla tanırız. İlk kürsüye
çıktığında sanki bir telafi mahiyetinde bir şey
yapacak sandık ama daha ileriye götürdü. Tabii, popülizm de böyle bir
şey, bunun bir karşılığı da olur. Ama dönüp de
öyle bir noktaya geldi ki; ben Ramazan Canın o ayaktaki
hırçınlığını önce anlamamıştım,
meğerse konuşmacı kendisiymiş. Bizim
konuşmacımızdan sonra Sayın Akbaşoğlunun söz
almasını kendisinin anlatımına bir güven duyulmaması
gibi algılamış ve onun üzerinden de bunu yaptı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne alakası
var?
RECEP ÖZEL (Isparta) Alakası yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizim bütün söz taleplerimiz
Akbaşoğlunun, o söz alması ve uzun konuşmasından sonra
olmuştu. Ama şu kadarını söyleyeyim; bütün gruplar, bütün
gruplardaki konuşmacılar, kendimi bir yana bırakıyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Parlamentoda bundan önce görev
yapan ve bundan sonra görev yapacak grup başkan vekillerinin
yarattığı olanak, yarattığı iklim ve onların
katkılarıyla bu Parlamento dönüyor. Grup başkan vekillerine
karşı Sayın Ramazan Can üzerinden, belki kendi
gruplarındaki bir hesaplaşma üzerinden yapılan itibar suikastini
kesinlikle reddediyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta)- Hiç hesaplaşma yok.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Ramazan
candır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Sayın Özelin
ismimi vererek ve biraz evvel Sayın Ramazan Canın sözlerini de
çarpıtarak bizlere nakletmesi neticesinde söz aldım.
Sonuç itibarıyla, bu açıklamayı
yapmadan bu tartışma biter mi? Yani, mesela bizimle ilgili her türlü
değerlendirme yapılsın, biz cevap vermeyelim mi? Tabii ki cevap
vereceğiz. Bize herhangi bir sataşma olduğunda cevap veriyoruz
ve tam tersine, kronolojik olarak da Sayın Özelin konuşmasından
sonra ben konuşma yapmıştım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, Ramazan Can Bey daha yeni
konuştu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tekin Bingölden sonra söz
aldınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Daha yeni konuştu.
Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar,
bakın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ona bırakmadın
cevabı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, siz bizim konuşmacımız üzerine
söz aldınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Almadım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Siz söz aldınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tekin Bingölden sonra sen
aldın. O lafların, o sözlerin üzerine ben de cevap verdim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sizin konuşmalarınız üzerine de ben
gerekli cevabı verdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Ya, sen ben, sen ben değil de, zaten hepiniz
alıyorsunuz yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Ramazan Canın konuşmalarında
herhangi bir nefret söylemi, bir aşağılama söz konusu
değildir.
Sonuç itibarıyla, siz, muhalefet olarak
nasıl altı gündür eleştirilerinizi, her türlü, gerçek, gerçek
dışı ayırımı yapmadan ağzınıza
geleni her şeyi söylüyorsunuz, dinliyoruz, sükûnetle dinliyoruz; biz de
cevaplarını sükûnetle veriyoruz. Değerli arkadaşımız
da bütün dünyanın Türkiyenin duruşuyla ilgili hakikaten takdire
şayan tebriklerini, teşekkürlerini bütün ülkelerin ve Dünya
Sağlık Örgütünün bu konudaki Türkiye'yi övücü sözlerini haklı
olarak buradan beyan etmiştir. Bunların hepsi gerçektir, bundan
övünmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Devletimizle, milletimizle, yönetimimizle övünelim
arkadaşlar. Kendinizi milletten ayırmayın lütfen.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime 16.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 11/4/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31 ilde
sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi ve
sonrasında yaşanan olaylar ile bundan sonra alınabilecek
önlemlerin tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan genel görüşme
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2020 Pazar günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 207 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümünde yer alan 31inci madde üzerinde önerge
işleminde kalınmıştı.
Madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak üzere
3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 31inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ederiz.
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Murat Çepni
Muş Mersin İzmir
Züleyha
Gülüm Tulay
Hatımoğulları Oruç Tuma
Çelik
İstanbul Adana Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Süleyman
Bülbül Saliha Sera
Kadıgil Sütlü Zeynel
Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerindeki ilk söz Sayın Tulay Hatımoğulları Oruçun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya pandemiyle
boğuşurken ne yazık ki savaşlar dünyada devam ediyor.
Türkiye; Irak, Suriye ve Libya savaşının bir parçası olarak
hâlâ savaşa devam ediyor.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
coronavirüs dolayısıyla bütün dünyada devam eden savaşlarla
ilgili küresel ölçekte coranavirüsle mücadele çağrısı yaptı
ve bir ateşkes çağrısında bulundu. Buna Suudi cephesinden
ve Yemenden bir değerlendirme geldi. Onun dışında
diğer çatışmalar devam ediyor ve sanki ülkede, dünyada pandemi
yokmuş gibi Libyada, özellikle 25 Marttan itibaren Trablus merkezinde
çatışmalar gerçekten yoğun bir biçimde ve Barış
Fırtınası adı altında -aslında ismini oldukça
tanıdığımız- bir operasyon gerçekleşiyor. Bu
operasyonun başında da Türk askerî komutanları ve Millî
İstihbarat Teşkilatından kadrolar var. Libya savaşına,
Türkiyenin, hesabını vermediği çok ciddi bir para
akıttığı biliniyor. Mesela, Cumhurbaşkanlığının
dost ve müttefik ülkelere 20 milyon TLlik hibe verdiğini biliyoruz ama bu
hibenin nereye ve nasıl kullanılacağının hesabı
verilmemiş. Coronavirüs günlerinde böyle bir hibe savaşa ve
şiddete asla ayrılmamalıdır. Türkiye kanalıyla yine, 5
bine yakın savaşçı Libyaya gitmiş durumda ve her birisine
2 bin dolar maaş veriliyor. Aynı biçimde, İdlibde, Irak
topraklarında bu askerî sevkiyat bir an bile durmadı. Bununla da
yetinilmiyor, kuzey ve doğu Suriyede 100 binlerce sivilin içme suyuna
müdahale ediliyor. Serekaniyede yani Resulaynda Elok içme suyu şebekesi
Haseke kantonunun 100 binlerce nüfusunun su ihtiyacını
karşılarken sadece Mart ayında 5 kez buranın suyu kesildi
Türkiye tarafından. Burada elbette, yapılması gerekenlere bakmak
zorundayız. Coronavirüs salgını karşısında
dünyanın en savunmasız alanlarından biri cezaevleriyken
diğeri savaş bölgesidir. Çünkü sağlık sistemi çöküyor,
savaşlarda ilk vurulan yerler hastaneler oluyor.
Aynı şekilde mülteciler
Mülteciler
gerçekten bu coronavirüs günlerinde herkesten daha fazla mağdur, hijyen
maddelerine, suya, sağlıklı besine hiçbir biçimde
ulaşamıyor. Bu nedenle de savaş durmalı çünkü yeni mülteci
akınının önü kesilmeli, Herkes evinde olmalı. diyorsak
mültecilerden kalabilenlerin evlerinde, evlerinde kalamayanların da kamp
yerlerinde kalması sağlanmalıdır. Savaş bu nedenle de
durmalıdır. Şunu da söylememiz gerekiyor ki Türkiyeden
gönderilen askerler ellerindeki silahlarla virüsü öldüremezler, o sebeple
savaş, Türkiye askeri için de durmalıdır. Çok kalabalık
yerlerde ve riskli yerlerde yaşamlarını devam ettiriyorlar. O
nedenle bizim çağrımız şudur: Asker Türkiyeye gelmeli,
evine dönmeli, genç ve sağlıklı bir nüfus olarak zorunlu üretim
alanlarına katılmalı ve emekleri burada
değerlendirilmelidir.
Bakın, yine, şu vurguyu
yapmalıyız: 6 milyar avro ödenen S-400 ve F-35leri velev ki
kullanabiliyor olsaydık yine coronanın hava
saldırılarına karşı bizleri koruyamayacak.
Dolayısıyla bütçeyi nereye ve nasıl
harcadığımızı bir kez daha görmek için önemli bir
örnektir. Bizler diyoruz ki: Savaşa değil, coronavirüsle mücadeleye
bütçe ayrılmalıdır.
Bakın, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi tek adam rejimiyle yönetilen Türkiye düzeninde şunu bir
türlü idrak etmiyorlar gerçekten: İnsanlar açlıktan, susuzluktan
kırılmış, coronavirüs döneminde açlık, susuzluk,
yoksulluk had safhaya gelecek. Ve kalkıyor Bakan, sokağa çıkma
yasağı ilan ediyor. Emri kimden almış?
Cumhurbaşkanından. Bilim Kurulunun haberi yok, Sağlık
Bakanı bunu bilmiyor. Yani devlet içinde devlet dediğiniz şeyi
tam da bu örnekte görüyoruz, hükûmet içinde hükûmeti de bu örnekte görüyoruz.
Bugün gerçekten şöyle düşünülüyor: Ölen
ölür, kalan sağlar bizimdir; biz bir denedik ve bir açıklama
yapıyor: Sorun değil, kısıtlı bölgelere biraz
yığılma olmuş, öngöremedim. diyor. Yüzlerce, binlerce
insanın canına mal olacak bir şeyin özrü böyle olamaz; derhâl
istifa etmelidir. (HDP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Hadi oradan!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Aynı
vicdan PTT kargoyla annesine bir ceset gönderiyor ve burada şu çok iyi
bilinmeli ki: Kemikler eşya değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Burada
Grup Başkan Vekilinin, AKP Grup Başkan Vekilinin verdiği cevap:
Orada bir ceset yoktu, birkaç kemik
Bu sözler bütün dünyaya ibret olsun. O
birkaç kemik dediğiniz insan bedenidir, insan cesedidir ve buna
saygı göstermediğiniz, bireye saygı göstermediğiniz
Soylunun sokağa çıkma yasağını ilan etme biçimi ile burada
yapılan açıklama birbirinin aynısıdır, zerre kadar
farkı yoktur.
Bizim burada, evet, bu yasanın cezaevlerindeki
bütün tutuklu ve hükümlülerin lehine çıkması için, coronavirüsten
korunması için mücadele ettiğimiz bir hakikattir. Bunu da şu
sebeple yapıyoruz: Biz Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir.
anlayışıyla değil, aklımızla,
vicdanımızla davrandığımız, eşitlikçi,
adaletçi davrandığımız için bu tavrımızı
sonuna kadar sürdürecek ve AKPnin bizlere dayattığı bu virüsün
emin olun ki halklar olarak hep beraber aşısını
bulacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konuşmacının iddialarını
reddediyoruz, daha önce cevabı verilmişti.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Süleyman Bülbülün.(CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıya
selamlıyorum.
Millet gerçeği biliyor. Evet, millet gerçekle
yaşıyor. Millet, şu son olaylarda gerçekleri yaşayarak
öğrendi. Bunun nedeni ne? Bunun nedeni şu:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen tek adam rejimiyle
birlikte tekçilik sistemi geldi. Artık kararlar tek kişi
tarafından veriliyor. Kararlarda toplumsal mutabakat yok, denge denetleme
sistemi yok, yasama yok, yargı yok, yürütme yok; tek elde
toplanmış durumda.
Bakınız, CHPli belediyeler, muhalif
belediyeler yardım yapmaya kalkıyor, hemen durduruluyor.
Aşevlerinde yirmi beş yıldan beri -Odunpazarında,
Muratpaşada- yemek dağıtılıyor; durduruluyor. Neler
yapılıyor? Ekmek dağıtılıyor, Muğla
Büyükşehir Belediyesinde ekmek dağıtılıyor, durduruluyor.
Millet gerçekleri biliyor, millet yaşayarak biliyor.
Değerli arkadaşlar, tek adam rejimi,
tekçilik rejimi infazda da tekçiliği getiriyor. Türkiye Gazeteciler
Sendikasının, Basın Konseyinin dünkü
çığlığına bakınız. Türkiyede dün -darbe
dönemlerinde olmayan- vatandaşın eline gazete gelmedi,
ulaşmadı. Basın Konseyi bağırıyor, Gazeteciler Sendikası
bağırıyor. Siz, panik yaratacak sokağa çıkma
yasağını koyarken niçin bunları öngörmediniz, niçin
öngörmediniz? Halkın haber alma hürriyetine engel olunuyor.
Daha ne oluyor? İnfazda tekçilik
yaşanıyor. Bakın arkadaşlar, infazda tekçilik
yaşanıyor. Türkiyede 300 bin kişi var cezaevlerinde. 300 bin
kişinin olduğu cezaevlerinde infaz kanunu hazırlanıyor,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi eski Dekanı Adem Sözüer:
Akademisyenlere sorulmadı, bize sorulmadı. Toplantı
yaptılar, çağırdılar, sadece infaz kanunuyla ilgili infaz
hâkimliğini anlattılar, diğer konulara geçemedik. diyor. Siz,
infaz hukukunda infaz eşitliğini, infaz adaletini, akademisyenlere,
hukuk fakültelerine, tüm sivil topluma, barolara sormayacaksınız da
kime soracaksınız? Toplumsal mutabakatı nasıl
sağlayacaksınız? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakınız,
Türkiyede hukuk devleti açısından olmayacak işler yürüyor. 28
Martta İnfaz Yönetmeliği çıkarıldı
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle. İlk önce kanun
çıkar, daha sonra yönetmelik çıkar, bizde tersi oluyor, 28 Martta
İnfaz Yönetmeliği çıkıyor ve şu anda biz infaz kanunu
görüşmeleri yapıyoruz. Hukuk devletinde olmayacak şeyler bunlar
arkadaşlar. Bakınız neler oluyor? İnfaz
Yönetmeliğinde avukatın savunma hakkı, fiziken müvekkiliyle
görüştüğü zaman tuttuğu notları inceleyebilme hakkı
veriliyor yönetmelikte. 20 baro da dün dava açtı, bu yönetmeliğin
iptali için dava açtı.
Daha neler oluyor; infazda eşitlik yok, infazda
adalet yok. Ne var? 31inci maddede kamu kurum ve kuruluşlarının
kütüphanelerindeki kitapların cezaevine getirilmesi var. Nasıl
getiriyorlar? 32nci maddeye bağlıyorlar: Basın İlan
Kurumundan resmî ilan, resmî reklam alan yayınlar girebilir. Bunlar hangi
yayınlar? Sen Basın İlan Kurumunun tümünü basın sansür kurumu
hâline getirmişsin, AKPli yandaşları yönetim kurulu üyesi
yapmışsın, ondan sonra Evrenseli, BirGünü, Cumhuriyeti,
Sözcüyü, basın reklamı, ilanı vermemek yoluyla ne
yapıyorsun? Terbiye ediyorsun, ekonomik anlamda basını terbiye
etmeye kalkıyorsun. Evrensel ve BirGüne reklam ve ilan yasağı
veriyorsun ve reklam ve ilan yasağı olduğu için cezaevlerindeki
hükümlüye gidemiyor. Dışarıda ne var haber alma özgürlüğüne
engel olan? Yayınların dağıtımı sokağa
çıkma yasağıyla engelleniyor. İçeride ne var? Cezaevine
muhalif gazetelerin girmesi engeli. İşte infaz yasası bu,
arkadaşlar. İnfaz yasasıyla halkın haber alma
özgürlüğü engellendiği gibi, hükümlünün haber alma özgürlüğü de
engelleniyor.
Bakınız, arkadaşlar, bu gazeteler ne
yapmış? Örneğin, 27 Ağustos 2019 tarihinde köylülerin
jeotermal enerji santrallerine karşı protestosuna ilişkin haber
yapmışlar; basın ahlak esaslarına aykırı olarak
değerlendirilmiş. 17 Eylülde ne yapmışlar? Pazar alanı
yetersiz. diye tepkisini dile getiren esnafa ilişkin haber üzerine resmî
ilan hakları alınmış. Ne olmuş? Evrensele ceza
verilmiş, BirGüne ceza verilmiş ve reklam ve ilan hakları
ellerinden alınmış arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Adam gibi
gazetecilik yapanlara kimsenin bir şey yaptığı yok bu
ülkede, yeter artık!
OYA ERSOY (İstanbul) Neye yok ya!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, bir memlekette demokrasi yoksa, bir memlekette
basın özgürlüğü yoksa, bir memlekette adil yargılanma hakkı
yoksa, bir memlekette hukuk devleti yoksa, bir memlekette anayasal hakları
vatandaşlar kullanamıyorsa o memlekette demokrasi yoktur; bu
açık ve nettir.
Çıkmış 2 yandaş gazeteci,
vatandaşın panik olarak bakkallara gitmesini neyle
değerlendirmiş? Açıkça Vatandaş lümpen. demiş, Vatandaş
ayı. demiş, vatandaşa şu demiş, bu demiş. Yalaka
gazeteciler, bunu halka söyleyeceğinize vatandaşın panik hâlinde
erzak almaya gitmesine neden olan yöneticileri eleştirerek cesaretinizi
gösterin; vatandaşa bir şey söyleyemezsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Milletin vekili olarak
vatandaşın haklarını korumak bizim burada görevimizdir.
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 31inci
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli Yasin Öztürk
Samsun Erzurum Denizli
Ayhan
Erel Zeki
Hakan Sıdalı
Aksaray Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Değerli Başkanım, katılamıyoruz
ancak bir hususu da belirtmek istiyorum, Adalet Komisyonunu ilgilendirdiği
için. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi değerli hatibinin bir ifadesi
geçti.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Böyle bir usul
yok.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Adalet Komisyonunda on sekiz buçuk saat süren
toplantımızda akademisyenler görüş vermedi bu teklife. diye bir
ifade geçti. Bu toplantımızda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Muharrem Özen, Yargıtay Ceza Dairesi
Başkanımız ve Türkiye Barolar Birliği üyesi
arkadaşımız on sekiz buçuk saat boyunca Adalet Komisyonuyla
birlikte çalışmışlardır. Bu bilgiyi arz ediyorum.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Muhammet Naci Cinislinin.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
İnfaz eşitsizliğine karşı çıktılar, onu da
söyleyin Abdullah Bey.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, hem görüşmelerin uzamasından şikâyet ediliyor hem
de hiç olmayan bir usul icat ediliyor.
BAŞKAN Bu usul vardır, Komisyon önergeye
katılıp katılmadığını belirtirken bu konuda
neden katılmadığına ilişkin bir kısa
açıklamayı yapabilir.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Doğru bilgi
vermedi çünkü hatibin söylediği, Komisyona gelen bir akademisyenle ilgili
değil, böylesine önemli bir şeyin üniversitelere
sorulmamasıdır.
BAŞKAN - Sayın Cinisli, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarında alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Coronavirüs sebebiyle yaşanan ekonomik
daralmaya karşı etkisiz, bütünlüğü olmayan ve pek çok önemli
alan dışarıda bırakılarak önlemler alınmaya
çalışıldığına şahit oluyoruz. Örneğin
tarım sektörü; 19 Martta açıklanan ekonomik tedbir paketinde ve
sonrasında alınmış diğer tedbirlerde tarıma hiç
yer verilmemişti. Çiftçiler, tarımsal faaliyette bulunan
çalışanlar ekonomik tedbirlerden mahrum
bırakılmıştı. Maalesef tarıma yönelik ciddi bir
güvencenin hâlâ sunulmaması konunun vahametinin yeterince
kavranılmamış olduğunu gösteriyor.
Bu kürsüden daha önce Tarım
Bakanlığı hakkında konuşurken Üretim
yapmadığımızı, gıda güvencemizi yalnızca
ithalatla sağlayamayacağımızı,
dolarımızın olmaması hâlinde aç
kalacağımızı, Allah milletimizi açlıkla imtihan
etmesin, bu vebalin altından ne siz ne de bizler kalkabiliriz.
dediğimi çok iyi hatırlıyorum.
Bugün büyük tarım üreticisi ülkeler kendi
gıda güvenlikleri için tarımsal ürün ihracatını durduruyorlar.
Olağanüstü durumlar, olağanüstü tedbirlerin alınmasını
gerektirir ancak Hükûmet tarım sektöründe yaşanan kriz özelinde
herhangi bir politika geliştirmiyor. Şu anda yalnızca rutin
uygulamalar, küçük ölçekte devam ediyor. Bu uygulamalar da sanki özel bir
teşvikmiş gibi kamuoyuna sunuluyor. Örneğin, geçtiğimiz
günlerde Tarım ve Orman Bakanlığının ekilebilir
arazileri üretime katmak için harekete geçtiği haberlerini okuduk.
Hazineye ait kullanılmayan arazilerden 9 milyon metrekarelik alanda ekim
yapılabileceği, yazlık ekim yapılabilecek 21 ilimizde de
hububat, baklagil ve yağlı tohumlu bitki tohumlarının yüzde
75inin hibe edileceği duyuruldu.
Tarımsal faaliyette bulunan üreticilere verilen
her türlü desteği olumlu karşılarız ancak coronavirüs
salgınıyla beraber tarım sektöründe de ciddi bir üretim krizinin
yaşandığı tartışılıyorken 1980lerden
beri rutin olan bir uygulamanın özel bir teşvik olarak
sunulmasını hayretle karşıladık. Üstelik, devletin
hibe ettiği tohumların oranı tarımda toplam satın
alınan tohumların yüzde 1i bile değil. 1 milyon 200 bin tondan
fazla tohum üretimi olan ülkemizde 6.700 tonun yüzde 75lik oranının
çiftçimize hibe edileceğini duyurmak ayıptır. Bu işlerden
anlayan ciddi bir çiftçi nüfusu olduğu unutulmasın, onlarla alay
edilmesin. Tarım Bakanlığını ciddiyete davet ediyorum.
Özellikle yazlık tohumlar için yüksek miktarlarda hibe yapılarak
önümüzdeki yaz aylarında gıdanın bir sorun hâline gelmesinin
önüne geçilmeli. Ayrıca 9 milyon metrekare 9 bin dekar eder. Bu alan ülke
ölçeğinde fazla değil. Bugün bir tohumcu kuruluş bile bu
alanın çok daha fazlasını ekebiliyor. Ekilebilir araziler
bağlamında binde 2lik bir orana denk gelen bu uygulamayla Tarım
Bakanlığı gerçekçilikten uzak, çiftçimizin, ülkemizin
menfaatlerinden habersiz bir durumda olduğunu itiraf ediyor âdeta.
İnşallah yazlık ekimler amacına ulaşır. Ancak
buradan uyarmak istiyorum: Tüm ekilebilir arazilerin üretime
katılması için yalnızca tohum desteğinin yeterli gelmeyeceği
aşikâr. Tohumla birlikte, mazot, gübre, ilaç, yem, sulama suyu, elektrik
gibi tüm girdilerde maliyetleri düşürecek önlemler de alınmalı.
Yüzde 50sini ithal ettiğimiz çeltik üretimi toprak
hazırlığı, tavaların hazırlanması, sulama
suyu temini gibi kapsamlı süreçler ister. Çeltikte yalnızca tohumluk
desteği, beklenen üretim artışını sağlayamaz.
İthalatın durması hâlinde ülkemizde pirinç
kıtlığı yaşanabilir. Hayvan yeminin olmazsa
olmazı, ham madde olan soyada da yüzde 90 ithalata bağımlı
olduğumuzu dikkatlerinize sunmak isterim.
Değerli milletvekilleri, aslına
bakarsanız tarım için çiftçiye yönelik olarak bütçe
dışı bir katkı olmadığı gibi, bütçede yer
verilen ödenekler bile çiftçimize ulaştırılmıyor. Hükûmet,
bütçesi oluşturulmuş ve tahsisi yapılmış 2019 senesi
tarımsal desteklemelerinin yarısından fazlasını
ödemedi. İtiraz etmiyoruz ama bu desteklemelerin şimdilerde ödenmeye
çalışılması sanki bir kriz yardımı
yapılıyormuş algısı oluşturularak kamuoyunu
manipüle etmede kullanılıyor. Diğer yandan, 2020 destekleri bir
an önce çeşitlendirilmeli ve vakit kaybetmeksizin ödenmeli.
Tarımsal faaliyette üretimin devam etmesi,
gıda güvencemizin arzını mümkün kılar. Bu nedenle,
tarım sektöründe çalışan işçilerin sağlık
koşullarının iyileştirilmesi gıda güvenliğimize
de direkt etki edecektir. Toplu şekilde çalışan, konaklayan ve
yaşayan mevsimlik tarım işçilerinin bu dönem içerisinde
çalıştığı, yaşadığı ve
ulaşımının sağlandığı her alanda
enfekte olmamaları için gerekli önlemler vakit kaybetmeden
alınmalı ve gerekli yardımlar yapılmalı. Tarım
işçisinin ve çiftçinin tarlaya gitmekten çekinmemesi için
sağlıklarını koruyabilecekleri koşullar bir an önce
tesis edilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Mevcut krizde ek finansman desteği, çiftçinin
üretimine devam edebilmesini sağlayacak tedbirlerden yalnızca bir
tanesi. Bu çerçevede, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve Ziraat
Bankasının tüm çiftçiler için kredi limitlerini en az yüzde 25
oranında artırması olumlu olacaktır.
Zenginlerin lüks yatlarına verdiğimiz
vergisiz mazot kullanma hakkını hiç olmazsa corona krizi sürecinde
çiftçimize de vermeniz tarım sektörüne büyük katkı olur. Ayrıca,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun uyguladığı
tarım kredilerinin on iki ayda kapatılıp tekrar
açılması kuralı bu yıl için yirmi dört aya
yükseltilmelidir.
Bu tedbirlerin hazineye yük olmayacak,
kolaylaştırıcı, pratik önlemler olduğunu belirtir,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 4 adet önerge vardır.
Okutacağım ilk 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 32nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Rıdvan
Turan
Muş Mardin Mersin
Hüseyin Kaçmaz Züleyha
Gülüm Murat Çepni Şırnak İstanbul İzmir Tulay Hatımoğulları Oruç
Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turan
Aydoğan Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Zeynel
Emre İstanbul İstanbul İstanbul Alpay Antmen Süleyman
Bülbül Mersin Aydın
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında konuşmamın
içeriğinin tümü maddeyle ilgiliydi, yalnız demin gördüğüm bir
tweeti sizinle paylaşmak istiyorum: Süleyman Türkaslan, KHKli bir
hâkim, bir Grup Başkan Vekiline ithafen yazmış, onun tweetini
ekleyerek: Partinizin emri altındaki yargı tarafından terörle
suçlanan insanlar arasında ben de varım, delillerden biri yurt
dışında eğitim programına katılmış
olmak. İşin garip tarafı ne biliyor musunuz? O programda bir ay
siz de benimle beraberdiniz. Yani sadece bu tweette bile AKP iktidarı
döneminde kişiye göre hukuk, kişiye göre yargı olduğu net
şekilde ortaya çıkmaktadır. Bankaya para yatıran insan
AKPli olunca sorun yok ama AKPli olmayınca yedi yıl altı ay
cezayla karşılaşabiliyor.
İlgili kanun maddesine gelince, 32nci maddede
sadece yandaş medyanın cezaevlerine girmesi olanağı
tanınıyor. Zaten neredeyse tüm cezaevlerine muhalif
basının, muhalif medyanın yayınlarının
ulaşamadığını hepimiz biliyoruz. Zaten bir keyfiyet ve
bir hukuksuzluk söz konusuydu, bu kanunla bunun kanuni bir
kılıfı uyduruluyor.
Ne getiriliyor? Yayınların cezaevine
alınabilmesi için -süreli ve süresiz yayınların- Basın
İlan Kurumuna ilan ve reklam verme hakkının olması
gerekiyor. Ama biliyoruz ki, Basın İlan Kurumunun Genel Kurulunu
incelediğimizde üçte 1ini Cumhurbaşkanı atıyor,
diğerleri de yine yandaş medyanın patronları ve yine
tarafsızlar grubuna baktığımızda AKPli
milletvekilinin eski danışmanının olduğunu görüyoruz.
Bu şekliyle, muhalif medyaya tarafsız ve bağımsız bir
şekilde yaklaşılmayacağını, ki pratikte de bu
durumun böyle olduğunu hepimiz biliyoruz. Aslında bunun altında
yatan -bu kanun maddesinin altında yatan- cezaevlerine muhalif
yayınların ulaşmasını engellemeye
çalışmanın altında yatan, bedenlerini mahpus
ettiğiniz, hukuksuz bir şekilde tutukladığınız
mahpusların zihnini de ele geçirme gayesi olduğunun, bedenleri
dışında zihnin de teslim alınmak istendiğinin
göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, biz hukukçular
mahpusları siyasi ve adi diye ayırırız. Siyasilerin kim
olduğunu herkes biliyor: Gazeteciler, siyasetçiler, düşünürler,
aydınlar, öğrenciler. Ve bir de adi suçlar var: Hırsızlar,
kalpazanlar, rüşvetçiler, çeteciler vesaire. Osmanlı Döneminden beri
mahpusların, cezaevlerinin müdavimi olan bir kesim vardır: Siyasi
mahpuslar, her zaman siyasi mahpuslar olagelmiştir. Ama şu bilinirdi:
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de darbe dönemlerinde sürekli siyasi mahpuslar
olur, ülke normalleşince, darbe süreci atlatılınca bu siyasi
mahpuslar bırakılır ve bununla birlikte Anayasanın amir
hükmü gereğince eşitlik ilkesi kapsamında adi suçlular da
bırakılırdı. Ancak sizler bu dönemde bunun tam aksini
yapıyorsunuz. Dünyanın her yerinde her zaman suç olan fiillerin
faillerini bırakıyorsunuz ama düşünenleri, yazanları, size
muhalefet edenleri içeride bu salgın döneminde ölüm evine
dönüşebilecek olan cezaevlerinde gizli bir şekilde idama mahkûm
ediyorsunuz.
Evet, belki de Türkiye hiçbir zaman bir hukuk
devleti olamamıştır istenildiği şekliyle, sürekli
göstermelik bazı düzenlemelerle en fazla kanun devleti
diyebileceğimiz bir izlenim verecek ölçekte olmuştur. Elhamdülillah,
sizlerin de hiçbir zaman hukuk devleti olma gibi bir derdi
olmamıştır diye düşünüyoruz. Sosyal mücadeleler tarihi,
sivil toplumu lümpen çetelerle kuşatıp boyun eğdirmeye
çalışmamış bir tek diktatörlüğün
olmadığını yazar. İpleri rejime bağlanarak
kontrollü bir biçimde salıverilmiş ve gayrimeşru âlem
evladının yükselen toplumsal mücadele evrakımetrukesi içindedir.
Burada yapılan düzenleme tam da budur. Gayrimeşru âlemin
evlatları bırakılmak istenmekte. Hâlbuki böyle özel bir dönemde
yapılacak olan düzenleme salgınla mücadeleye yönelik
olmalıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Kaçmaz, tamamlayın
sözlerinizi.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Çıkartmak
istediğiniz yasayla birlikte; Soma faciasının failleri
yararlanacak ama gazeteciler yararlanamayacak; Adana Aladağda yanarak
ölenlere sebep olanlar, yurt yöneticileri çıkacak, ancak beraat
kararlarına ve AİHMin hak ihlali var kararına rağmen Osman
Kavala, Selahattin Demirtaş, hileyle başka dosyalardan tutuklama
kararı verildiği için tutsak olarak cezaevinde yatmaya devam
edecekler; Abdullah Cömerti katledenler çıkacak, ÇHDli, ÖHDli
avukatlar, İdris Baluken, Selçuk Mızraklı, Grup Yorum üyeleri
cezaevinden çıkamayacak. Hesaplamadığınız bir şey
var arkadaşlar; kibrin olduğu, sağduyunun
olmadığı yerde her zaman kıyım vardır, felaket vardır.
Bu sebeple, kıyım ve felaketin önüne geçmek için infazda adalet
diyoruz.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hatibin konuşmalarına daha önce cevap
verilmişti, iddiaları reddediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Turan Aydoğana aittir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, bazen ar duygusu çatlar, hayâ
duygusu çatlar, kullanılan ifadeler bunun belgesi olur. Çok makbul 2
gazeteciniz var; Engin Ardıç, Mehmet Barlas. Yazdıklarını
siz de görmüşsünüzdür, bu millete ayılar, alt tabaka, lümpenler
diyor, sokağa çıkanlara diyor, bu milletin parçalarına diyor.
Millet, millet
diye ayağa kalkanlar, siz de burada susup izliyorsunuz.
Mehmet Barlas Zeka özürlüler
Ayı kim, zeka özürlü kim; siz takdir edin.
Vakti zamanında, bir şekilde vatandaşa laf eden bir gazeteci
vardı, Bidon kafalı
demişti. Bizimle hiç alakası olmamasına
rağmen partimize oradan sataşmaya kalkmıştınız,
yıllarca bu işlerden geçindiniz. Bunları niye örnek verdim,
biliyor musunuz? Bunları örnek verme nedenim bu görüştüğümüz
maddeyle çok alakalı, onun için örnek veriyorum bu hayasızları,
bu utanmazları. Sahip çıkmayın, sakın sahip
çıkmayın. Bunları alın, bunların arpası çok
gelmiş, yağı fazla veriyorlar millete yönelmesinler, alın
ya sarayın bahçesine koyun ya partinizin önüne koyun, sizi istedikleri
kadar yağlasınlar. Bu yağcıların nefretinden milleti
kurtaralım. Bunların yazdığı gazeteler işte bugün
getirdiğiniz yasa teklifiyle beraber Basın İlan Kurumundan
fonlanacaklar. Basın İlan Kurumu, aslında bu satmayan, kimsenin
okumadığı, kurumlara kurumlara zorla
dayattığınız, Türk Hava Yollarında uçaklara zorla
dayattığınız, milletin haber alma özgürlüğünü engelleyip,
diğer gazeteleri koymayıp bunların yazdığı
gazeteleri koyduğunuz gazeteleri görüştüğümüz bu 32nci maddeyle
fonlanacak ve size muhalif olan Evrenseldi, BirGündü, Yeni
Yaşamdı; bu gazeteler cezaevine girmeyecek. İlginç bir şey
ama çıkardığınız yasayla beraber bu muhalif
gazetelerin köşe yazarları da cezaevinden çıkmayacak yani özgür
basını hapsedeceksiniz, içeriye koyacaksınız; onların
yazdığı gazeteleri de asla o cezaevlerine sokmayacaksınız.
İşte buradaki anlayış budur.
Bu yağdanlıklar sizinse sahip
çıkın, değilse, bunlar her dönemin adamıdır, döneminiz
bitmek üzere, yeniden gelenlere yağcılık yapacaklardır;
bilin. Rahmetli Özaldan beri var bu yağdanlıklar. Bunların
yazdığı gazeteleri fonladığınızı,
milletin anasına küfreden bir iş adamı vardı, o, telefonda
söylemişti; hepiniz duydunuz. Bu gazeteleri fonlayacak 32nci maddeyi
getiriyorsunuz. Ve aynı zamanda, Anayasanın 26ncı maddesindeki
haberleşme özgürlüğünü engelleyerek gerçek habercilik yapanları
size muhalif diye cezaevinden içeri sokmamayı düşünüyorsunuz.
Şimdi, gelelim bu yasayla kimleri
affettiğiniz, kimleri affetmediğiniz meselesine. Somada 301
madencinin ölümüne neden olanları affediyorsunuz, Çorluda tren
kazasında ölenlerin faillerini affediyorsunuz, Aladağdaki öğrencilerin
katillerini affediyorsunuz, Gezi davasında ölenlerin yargılanan
faillerini affediyorsunuz, mafyayı affediyorsunuz, çeteyi affediyorsunuz,
Burhan Kuzuyu -dün söyledim- affediyorsunuz. Size bir tavsiyem var,
aslında Büyükelçi olarak atadığınız Egemen
Bağış da normalde Bakara makara diye bu milletin dinî
duygularıyla dalga geçmişti, isterseniz, zaman aşımına
uğramadıysa 216/(1)den ona da usulen açın bir dava, sonra onu
da affedersiniz. Böyle yollarla beraber gidersiniz.
Kimleri affetmiyorsunuz? Gerçeği yazan gazetecileri
affetmiyorsunuz, barış yanlılarını affetmiyorsunuz,
Osman Kavala gibi insan hakları savunucularını affetmiyorsunuz,
savunmaya özgürlük isteyen avukatları affetmiyorsunuz, seçilmişleri
ve siyasileri affetmiyorsunuz, kendi sosyal medya hesabından
düşüncelerini paylaşmış olanları affetmiyorsunuz, sizi
eleştirenleri affetmiyorsunuz, demokratik eylemlere
katılmış öğrencileri affetmiyorsunuz, dün burada söyledim,
masum Harp Okulu öğrencilerini de affetmiyorsunuz.
Biz, işte tam bu noktada fikrimizi söyledik,
milletimize dedik ki: Biz, burada, kader mahkûmlarının
çıkışıyla alakalı yanlarında olacağız,
onların özgürlüğüne kavuşmalarını istiyoruz. Bu
yasayla özgürlüğüne kavuşacak olanlarla ilgili bir
hesabımız yok. Biz, bu millete şiddete yönelmemiş, silahlı
kalkışmaya yönelmemiş, düşüncelerinden dolayı
yargılanan, bu duruşundan dolayı yargılanan insanların
da bu yasa kapsamına alınmasının savunuculuğunu
yapıyoruz burada; dışarıya yanlış servisler
yapmayın. Sizin hesabınız yandaşlarınız; bizim
hesabımız akla, vicdana, adalete uygun bir infaz yasası
çıkarma meselesidir. Bunun örneğini de dün verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan,
tamamlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Tamam efendim.
Eğer sizin vicdanınıza kalsa kendi
Genel Başkanınız -burada benim partimin oylarıyla beraber
siyasi özgürlük kazandı- bugün gelse onu da affetmezsiniz. Size tavsiyem
şudur: Bizim Genel Başkanımızın bize direktifidir -biz
brif verir, direktif alırız- adil, vicdanlı ve toplumun hassasiyetlerine
uygun bir yasa yapılması yönündedir talimatı.
Sanıyorum sizin, Genel
Başkanınızla bir talimat eksikliği ilişkiniz söz
konusu. Sayın Genel Başkanınızla, Sayın
Cumhurbaşkanıyla tekrar temasa girin, deyin ki: Mahcup oluyoruz,
sizi affeden iradeye mahcup oluyoruz, size siyasetin önünü açan özgürlükçü
ifadelere mahcup oluyoruz.
Gelin burada doğru işler yapalım,
yanlışlıkla içeride tuttuğumuz insanların da burada
önünü açalım. Belki o yanındaki yağdanlık
danışmanlar ona yanlış bilgi veriyordur. Bir demokratik
merkezî parti refleksi gösterin, yeniden bunları değerlendirelim
çünkü akıl birliğine ihtiyaç var. Millet bizden doğru bir yasa
bekliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel kürsüden
konuşan hatibin baştan sona temelsiz ve mesnetsiz bütün
iddialarını reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 32nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
MADDE 32- 5275 sayılı Kanunun 32 nci
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
(3) Hukuka aykırı olarak
yayımlanmış hiçbir yayın hükümlüye verilmez.
Bedri
Yaşar Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
Samsun Aksaray Erzurum
Yasin
Öztürk Zeki Hakan
Sıdalı
Denizli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 32nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Kanun maddesiyle düzenlenmeye
çalışılan husus bizce yeniden ele alınmalıdır.
Kurum disiplinini, düzenini ve güvenliğini bozmak, hükümlülerin
iyileştirilmesi amacıyla ulaşmayı zorlaştırmak
ifadelerinden ne anlaşılması gerektiği izaha
muhtaçtır. Bir yayın, kitap, fasikül kamu denetiminden geçip,
basılıp cezaevine gelebiliyorsa ikinci bir denetim hangi
kıstasla yapılacaktır? Böylesine ucu açık, kurum
yönetiminin sınırsız inisiyatifine bırakılan bu yeni
uygulama amaçladığı disiplin ve düzeni bizzat kendisi
bozacaktır.
Maddenin 4üncü fıkrasında yapılan
eklemeyle yasak yayınların uluslararası bir standarda
dayandırıldığını görmekteyiz fakat bir önceki
fıkrada kurum güvenliğini tehlikeye sokmak ibaresini yetersiz bulup
kurum disiplinini, düzenini ve güvenliğini bozmak hükümlerinin
iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştırmak
ibarelerinin ekleniyor olması belirsizliği artırmaktadır.
Kurum disiplinini bozmanın, hükümlünün ıslahını
zorlaştırmanın bir kitap veya süreli yayın eliyle
nasıl olabileceğinin standardı tam olarak nedir? Cezaevi
dışında kaosa hizmet etmeyen yayın cezaevinin içine girince
şeytanlaşacak mıdır? Kamu otoritesinin
yayınlanmasında sakınca görmediği, hukuki herhangi bir
engele muhatap olmamış bir yayının cezaevinde yönetici
inisiyatifine dayalı uygulamalarla yasaklanmasını doğru
bulmuyoruz. Bu uygulamalar uluslararası camiada zaten kırık olan
notlarımızın iyileşmesine engel olacaktır.
Bugün, ülkelerin birbirinin iktisadi ve içtimai
vitrininde görmek istediği asli unsurlar başta hukukun üstünlüğü
ve beraberindeki demokratik değerlere verilen kıymettir. Bu unsurlar
devletler ve milletlerin birbirine güvenmesinin evrensel
dayanaklarıdır. Bu kanunda geçen ibareler gibi inisiyatife
dayalı standardizasyondan, evrensellikten ve anayasal hakları
muhafaza etmekten uzak yasaklamalar ülkemize olan güveni zedelemektedir. Yasa
dışı terör oluşumlarının direktiflerini içeren
yayınlar zaten ilgili kurum ve kuruluşlarca denetlenmekte ve
yayınına müsaade edilmemektedir.
Değerli arkadaşlar, ne kadar yasakçı
politika izlersek bunun karşılığı olarak bu yasak
yayınlara ilginin arttığını hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla, imkânı ve fırsatı olan her yerde,
özellikle genel müdürlerin, Türk Hava Yolları da dâhil
Mesela biz
Yeniçağı hiçbir kamu kurum ve kuruluşunda göremiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet bunun yayınına izin
vermişse, ilgili kurumlar izin vermişse bunları
yasaklamanın, bunları bu kurumlara sokmamanın hiç kimseye bir
faydası yok. Üzerine, önüne set koyduğunuz her şey bu işi
daha cazip hâle getirir.
Yine, bu kapsamda, bu tür yayınlardan
bahsederken -şu an TRT bir yayın yapıyor- özellikle bu uzaktan
eğitimle ilgili ciddi sorunlar var, bu on beş dakikalık süre
yeterli olmuyor. Kaldı ki sizin sağladığınız 3
gigabytlık internet de yeterli değil. Özellikle kırsal kesimlerde
bunun izlenebilirliği yok; yani televizyon yok bilgisayar yok, sadece
babaların elindeki telefonla bunları takip etmeye
çalışıyorlar ki bu da bugünkü şartlarda çok ciddi
problemler oluşturmakta. Kaldı ki özürlülerle ilgili, sadece
işin o kısmı değil, özürlülerin eğitimiyle ilgili de
ciddi problemler var. Bunların üzerinde durulması lazım.
Niye bu konuya giriyoruz? Bakın, bugün
konuştuğumuz yasa tasarısı dahil tümü coronavirüsün bir sonucudur. Neticede bugün bu 90 bin
kişinin içerisinde kaç tane kader mahkûmu var,
hırsızlıktan, yolsuzluktan dışarı çıkacak
kaç kişi var bilmiyorum ama bugün esnafın sayısına
bakarsanız, çiftçinin sayısına bakarsanız, sanatkârın
sayısına bakarsınız nelerle muhatap olduğumuzu daha
iyi anlarsınız. Biz altı gündür bu yasayla
uğraşıyoruz. İnşallah bundan sonraki gündemlerde de
diğer grupların problemleriyle hemhâl oluruz, onlarla istişare
etmeye çalışırız, onlara birer çözüm üretmeye
çalışırız. Burada Sayın Grup Başkan Vekili dedi
ki İşte, maddelerin üzerinde konuşulmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR ( Devamla)
Tamamlıyorum.
Bakın, on sene sonra bu tutanaklar
açıldığı zaman iktidar milletvekillerinin de bu kürsüde bu
maddelerle ilgili neler konuştuğunu onlar da açacaklar okuyacaklar,
sizin burada ne söylediğinizi tutanaklar açıldığı
zaman onlar da merak edecekler. Yani iktidar partisi milletvekillerinin 70
madde üzerinde diyecekleri tek kelime yok mu arkadaşlar? Ayrıca Grup
Başkan Vekilleri zaman zaman söz alıyorlar, bakın
aldıkları sözlere, tutanakları alın inceleyin, infaz yasasıyla
ilgili ne kadar zaman ayırmışlar, polemiklerle ilgili ne kadar
zaman ayırmışlar? Onu da sizin takdirinize bırakıyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 32nci maddesiyle 5275
sayılı Kanunun 62nci maddesine eklenen dördüncü fıkraya,
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ancak ilan ve reklamın geçici süreyle
kesilmesi hali, bu hükmün dışındadır.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Ali
Özkaya Cemil Yaman
Çankırı Afyonkarahisar Kocaeli
Ali
Cumhur Taşkın Hasan
Çilez
Mersin Amasya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle, 5275 sayılı Kanunun 62nci
maddesine fıkra eklenerek Basın İlan Kurumu
aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı
bulunmayan gazetelerin ceza infaz kurumuna kabul edilmeyeceği
düzenlenmektedir.
Önergeyle, 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı
Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun kapsamında resmî
ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunup da anılan Kanunun
49uncu maddesi hükmü uyarınca yetkili makam tarafından müeyyide
uygulanması ve bu çerçevede, geçici süreyle ilan ve reklamın
kesilmesi durumunda, ilgili gazetenin geçici süre içinde de ceza infaz kurumuna
kabul edileceği hükmü getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 32nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 33üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Mensur
Işık Mahmut
Toğrul Tuma
Çelik
Muş Gaziantep Mardin
Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğullları Oruç Züleyha
Gülüm
Mersin Adana İstanbul
Murat
Çepni
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mahmut Toğrulun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan, Genel Kurulu ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, hukuk dediğimiz
şey hak kavramı üzerine kuruludur. Hak da vicdan
arayışının karşılığıdır.
Madem böyle bir infaz yasası düzenlemesi getirildi, bu düzenlemenin hiç
değilse demokratik olması beklenirdi, hukuk ilkelerini içermesi ve
adaletli sonuç doğurması istenirdi. Bu nitelikleri
taşıması gerekiyordu fakat bunların hiçbiri yok.
Şimdi, biraz önce siz muhalefetin bu teklife
muhalefet ettiğini söylediniz. Sayın Başkan, bizim burada
muhalefet ettiğimiz şey, bir defa, bu teklifteki adaletsizlik,
hukuksuzluktur; yoksa eğer siz infazda eşitliği ve adaleti
sağlarsanız biz bu torbayı birkaç saat içerisinde
yasalaştırabiliriz.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, AKP-MHP ittifakı, son dönemde muhaliflerini siyaseten
bertaraf etmenin yolu olarak, Türkiyede kolluğu ve aslında
uluslararası hukuka aykırı olan Terörle Mücadele Kanununu bir
sopa olarak kullanıyor, yargıyı bir sopa olarak kullanıyor.
Kolluk ve yargıyı kullanarak muhaliflerini siyaseten bertaraf etmeye
çalışıyor. Sözle muhalefet edemediği, siyasetle
yenemediği muhaliflerini bunları kullanarak bertaraf etmeye
çalışıyor.
Bakın, biz, belediyelerimizin gasp
edildiğini, milletvekilli arkadaşlarımızın
tutuklandığını, belediye Eş
Başkanlarımızın tutuklandığını,
İdris Baluken gibi burada Grup Başkan Vekilliği yapmış
olan bir arkadaşımızın durumunu uzun uzun anlattık.
Aslında anlamak isterseniz çok da delile ihtiyacınız yok.
Değerli arkadaşlar, bakın ben,
AKPnin muhalefeti nasıl bertaraf etmek istediğini bir örnek üzerinde,
Gaziantepte yaşanan bir örnek üzerinde anlatmak istiyorum. Bakın,
şu anda cezaevinde 300 bin mahkûm var. Bu her 6 mahkûmdan bir 1i tutuklu.
Kasım ayında biz kongre hazırlığı yapıyoruz,
AKP-MHP ittifakı bize kongre yaptırmamak için Antepte bir operasyon
yaptılar. Operasyonda 57 arkadaşımız gözaltına
alındı. Kimlerdi? Bakın, Ömer Faruk Koç, partimizin parti
meclisi üyesi, emekli öğretmen. Müslüm Kılıç, emekli
öğretmen, il Eş Başkanımız. Abdullah İnce,
Demokratik Bölgeler Partisi il Eş Başkanı, emekli öğretmen.
Fadile Dikici, 55 yaşlarında, DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) il
Eş Başkanı. Fatma Lebe -dün Ömer Vekil burada gündeme getirdi-
62 yaşında. Bu insanların hepsi belli bir yaşta ve hepsinin
hastalıkları var. Zeynep Kaygusuz, değerli arkadaşlar,
oğlu vefat etmişti, taziyesi kuruluydu, taziyenin ikinci gününde
gözaltına alındı ve yaşlı bir anne, göz
rahatsızlığı ve daha birçok
rahatsızlığı var, şimdi tutuklu.
Değerli arkadaşlar, Güler Erat, partimizde
geçmiş dönem Eş Başkanlığımızı
yapmıştı, hayatı boyunca gözaltısı yoktu,
partimizde ne zaman siyaset yapmaya başladı, son iki yılda 3 kez
gözaltına alındı ve her seferinde ilk mahkemede
bırakıldı. Mehmet Özkan, Şahinbey, ilçe Eş Başkanımız.
Peki, bu arkadaşlarımıza suçlama
neydi değerli arkadaşlar? Neden mart ayında çok toplantı
yaptınız? Biliyorsunuz, yerel seçim vardı mart ayında.
Neden komisyonlar kurdunuz? Parti Meclisi üyemize söylüyorlar. Neden Celal
Doğanın seçim bürosuna gittiniz, kimin talimatıyla gittiniz, ne
konuştunuz? Antep vekilleri gitsinler, dosyaya bir baksınlar,
dosyada ne iddialar var, polis iddiaları.
Değerli arkadaşlar, operasyon Kasımın
14ünde yapıldı yani altı ay önce. Sekiz gün gözaltında
kaldılar, 20 ve 22 Kasım aralığında 57 kişiden
35i tutuklandı bu iddialarla değerli arkadaşlar, bu iddialarla.
Şimdi, bu arkadaşlarımız cezaevinde ölüme terk edilmek
isteniyor.
İşte, Sayın Başkan, bizim
karşı olduğumuz bu hukuksuzluktur. Siyaset
yaptığı için, yazdığı için, çizdiği için siz
insanları gözaltında ölüme terk etmek istiyorsunuz; biz bunu kabul
etmiyoruz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sakin, sakin ol!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu, eğer
gerçekten insani, vicdani bir duygu hissediyorsanız sinirlenmenizi
gerektirir Sayın Vekil; o açıdan sinirleniyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu insanları
sizin ölüme terk etmenize asla rıza göstermeyeceğiz. O açıdan,
bizim burada itiraz ettiğimiz de işte bu adaletsizliktir, bu
sistemsizliktir.
Değerli arkadaşlar, o açıdan, sizler
de oy verirken neye oy verdiğinizi görün ve onun neticesine göre
davranın. İşte yapılmak istenen bu.
Bakın kimler bırakılıyor?
AKPnin daha önce söz verdiği ve kendi yandaşı gördüğü
kesimler.
Şimdi, düşünün değerli
arkadaşlar, bakın biri kalpazanlık yapacak, o kişi serbest
bırakılacak. Diyelim ki bir gazeteci, bu kalpazanlığın
nedeninin AKPnin politikaları olduğunu değerlendirerek haber
yaptı, o kişi içeride kalacak. İşte, sizin yapmak
istediğiniz bu. Bu kabul edilemez, biz buna direneceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
sağlıkta şiddetin önlenmesi kanun teklifiyle ilgili
Sağlık Komisyonunun katkısının alındıktan
sonra teklifin Adalet Komisyonuna gelmesini önerdiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sabahki konuşmamda pazartesi gününe Adalet Komisyonunun
konulmasını ve bu kanunla aynı günde görüşme yapılacak
olmasını, toplantı yapılacak olmasını eleştirmiştim
çünkü Adalet Komisyonu üyelerinin tamamına bu kanun görüşülürken
burada ihtiyaç var demiştim. O toplantı çarşambaya
alınmış, bu doğru bir karar ama ikinci bir kısmı
vardı söylediğimizin, Sağlık Komisyonu tali komisyon ve
çarşamba günü bütün sağlıkçıların Adalet Komisyonuna
gidip orada bir mutabakat aramaları, Adalet Komisyonunun çarşamba
günkü çalışmasını da güçleştirecek. Sağlık
Komisyonunun kendisi mutlaka -hazır kendisi de tali komisyon olarak
atanmışken- pazartesi günü toplanmalıdır. Sabah da
hatırlattım, Sağlık Komisyonu Başkanı hafife
alıyor. Biz daha önce bu çağrıyı
yaptığımızda, coronanın ilk vakasından on
beş yirmi gün önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Cumhurbaşkanımız Dut pekmezini ihmal etmezsek coronavirüs
Türkiyeye uğramayacak. demişti. Şimdi aynı hatayı
yapmayalım. Bütün arkadaşlarımız burada, bir
çağrı olsun, pazartesi olur, salı olur. Sağlık Komisyonu
sağlıkta şiddet yasası teklifinde ortaklaşsın,
çarşamba günü Adalet Komisyonunun teknik katkısı, yani Ceza
Kanunu açısından yapacağı değerlendirme, işin
sağlıkla ilgili kısmı olgunlaşarak gelsin. Bu,
yapıcı bir öneridir. Sabahki önerimiz kabul görmüş,
devamının da kabul görmesini ümit ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Beştaş.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, sağlıkta şiddetin önlenmesi yasa
teklifini önemsediklerine ve sağlık emekçilerinin taleplerinin
karşılanabilmesi için Sağlık Komisyonunun ivedilikle
toplanması gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de kısaca şunu söyleyeyim: Daha önce
de ifade etmiştik, sağlıkta şiddet yasasını çok
önemsiyoruz. Sağlık Komisyonu üyelerimiz daha önce de başvuru
yapmıştı corona salgınıyla ilgili toplantı
yapılması ve tedbirlerle ilgili karar alınması için. Bugün
tekrar başvurularını yaptılar, doğrudur.
Sağlıkta şiddet yasa teklifi Türk Ceza Kanununda düzenleme
gerektiriyor ama bu düzenlemelerin özellikle sağlık emekçilerinin
taleplerinin karşılanması için ve bu virüsü engelleme
noktasındaki çalışmalarla birlikte ve
sağlıkçıların önemine binaen mutlaka Sağlık
Komisyonunun ivedilikle toplanması gerekiyor. Adalet Komisyonu
çarşamba gününe ertelendi, bu olumlu bir gelişme; onlar buradalar,
iki işi birden yürütemezler ama Sağlık Komisyonu üyeleri burada
rahatlıkla bu toplantıyı icra edebilirler. Bizim de talebimiz,
acilen Sağlık Komisyonunun toplanmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 33üncü
maddesinde geçen Salgın Hastalık ibaresinin Pandemi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Zeynel
Emre Süleyman Bülbül
Mersin İstanbul Aydın
Turan
Aydoğan Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Saliha Sera
Kadıgil Sütlü
İstanbul İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, altı gündür
buradayız, bir af yasasını tartışıyoruz ama
bununla ilgili kim ne söylemişti ve bu af tartışması
nasıl gündeme geldi; bunu da bir hatırlayalım diye sizlere bir
hafıza çalışması yapacağım. Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Mart 2018 tarihinde Güngören ilçe
kongresinde şunları söylemiş: Devlet husumet yeri olamaz, kendi
insanına husumet duyamaz; her devletin geçmişinde
vatandaşını affetmek vardır. Daha sonra, 12 Mayıs
2018 tarihinde yani seçimlerden önce Sayın Devlet Bahçeli, organize suç
çetesi yöneticisi olmaktan yargılanan ve hükümlü olan 2 hükümlüyle ilgili
olarak şunları söylemiş: Bu kardeşlerimizi taş
duvarların ardında çürümeye terk etmek ne kadar adil ve adaletlidir?
Bunları söylemiş. Sonra, tam bir gün sonra, 13 Mayıs 2018
tarihinde Sayın Erdoğan İngiltere ziyareti öncesinde Atatürk
Havalimanında yaptığı açıklamada Sayın Devlet
Bahçelinin bu konudaki sözlerine atfen aynen şunu söylemiş:
Bahçelinin bu talebi veya teklifi kendisine ait bir taleptir, tekliftir ama
bizim şu anda Hükûmetimizle böyle bir düşüncemiz kesinlikle yok.
Daha sonra, 23 Mayıs 2018 tarihinde Sayın Devlet Bahçeli, organize
suç örgütü kurmaktan yargılanan hükümlüyü Kırıkkale Yüksek
İhtisas Hastanesinde ziyaret etmiş sonra 9 Haziran 2018 tarihinde
Sayın Erdoğan Zeytinburnu gece mitinginde aynen şunları
söylemiş: Yani insana eğer yargı haklarında bir hüküm
vermiş de içeriye girmişse onları affetme yetkisi bizde
değil, bu bir. İki: Şu anda Parlamentonun böyle bir işlevi
yok, bu da ortada. Biz kalkıp da bu işi oya tahvil etmek için bir af
çıkarmayız. Sonra yine Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğan 5 Eylül 2018 tarihinde Kırgızistan dönüşünde aynen
şunları söylemiş: İlke şu: Devlete karşı
işlenenlerde devlet bu yetkiyi kullanabilir ama şahıslara
karşı işlenen olduğunda orada, devletin böyle bir af
yetkisi kesinlikle yoktur.
Sonra, 7 Eylülde MHPnin MYK toplantısı
yapılmış, afla ilgili konuşmalar ve tartışmalar
gündeme gelmiş. Sonra Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi
Başhekimi ve Sağlık Müdürü hakkında soruşturma
açılmış, sahte rapor verdikleri için açılmış,
Sayın Devlet Bahçelinin ziyaret ettiği şahsiyetle ilgili
olarak. Sonra, 22 Eylül 2018 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkan Yardımcısı afla ilgili tekliflerini Parlamentoya
sunmuş. Yine 23 Eylül 2018 tarihinde, sadece bir gün sonra Sayın
Erdoğan Ancak bunu affedebilecek merci, o şahısların,
mazlum, mağdur insanların ta kendisidir. demiş ve yine devleti
işaret etmiş. Sonra, 24 Eylül 2018 tarihinde Milliyetçi Hareket
Partisi teklifini sunmuş ve bu şekilde devam etmiş. Sonra, 4
Aralık 2019 tarihinde de Milliyetçi Hareket Partisi teklifini beklemeye
almış. Bunlar kronolojik şeyler. Dolayısıyla bu teklif
başlangıç, Milliyetçi Hareket Partisinin sonuçta organize suç örgütü
üyesi olmaktan yargılanan bir şahsiyeti cezaevinde ziyaretiyle
başlamış. Bugüne kadar geldik bu işte ve Sayın
Erdoğanın söylediği tek söz var: Devlete karşı
işlenmiş suçlarda yetki bize aittir ama onun dışında
bize ait değil. demiş. Şimdi, Türkiyede terör suçluları
ile siyasal suçlular arasında bir ayrım var mı? Yok. Ben geçen
konuşmamda da ifade etmiştim. Dolayısıyla şimdi
düşüncesini ifade eden, yazı yazan ve herhangi bir biçimde muhalif
olan insanlar cezaevlerinde yani Sayın Erdoğanın tarif
ettiği biçimde, devlete karşı suç işlemişler; bu
nedenle ya tutuklular ya da hükümlüler. Şimdi, Sayın
Erdoğanın sözleri ortada. Peki, bu yasa teklifi bunun için bir
şey içeriyor mu? Hayır. Peki, Sayın Erdoğanın bundan
haberi var mı? Tabii ki var. O zaman bu sözleri nereye
yazacağız, dediklerini, şimdiye kadar söylediklerini nereye
yazacağız? Zeytinburnunda, Güngörende, Kırgızistandan
gelirken, İngiltereye giderken dediklerini nereye yazacağız? O
zaman bu af niçin gündeme geldi?
Değerli arkadaşlar, bakın, pandemi
var, salgın var; cezaevlerinde binlerce insan var, yüzlerce hasta var,
yüzlerce kadın ve çocuk var. Bu yasa kadınlar için bile ayrım
getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Dolayısıyla bizim yapmamız gereken, infazda adaleti ve
eşitliği sağlamak. Gazetecileri, siyasetçileri, avukatları,
muhalifleri, sivil aktivistleri, çocuğunu okula gönderenleri, bankaya para
yatıranları ve sendika üyesi olanları terörist olarak kabul
etmek değil; onları da bu yasanın kapsamına alabilecek,
eşit ve adaleti sağlayan bir yasa çıkarmak olmalıdır.
Elimizi vicdanımıza koyalım ve Sayın Genel
Başkanınızın bu sözlerine, benim çıkarabildiğim
bu sözlerine sizler itibar edin.
Hepinize saygılar sunuyorum ve
sağlıkla kalın diyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 33üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, sayın
konuşmacının konuşmasını kısmen dinledik,
tutanakları ayrıca inceleyeceğiz.
Şimdi, bu sözleri şöyle kabul etmiyoruz:
Bu bahsettiği birtakım kronolojik konuları, kamuoyu önünde son
derece açık ve şeffaf bir şekilde ifade etmiştir ve
ayrıca Milliyetçi Hareket Partisinin açıklamaları -başta
Sayın Genel Başkanımızın açıklamaları olmak
üzere- son derece açık ve nettir. Dolayısıyla yoruma müteallik
bir durum yoktur. Farklı yorum çıkarma gayreti içerisinde
olduğunu düşünüyorum.
Bu Kırıkkale safahatına ilişkin
hususlarda da eğer Sayın Ramazan Can kısa bir açıklama
yaparsa ayrıca memnun oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Tanrıkulunun
verdiği kanun teklifleri burada, elimizde ve geçen dönem verdiklerini
tekrar yeniledi. Bütün sıkıntısı terör suçlarının
bu infaz veya muhtemel af kapsamı içerisine alınması; bunun
çalışmalarını yapıyor. Efendim, gazeteciymiş de,
siyasi suçluymuş da
Ceza Kanunumuzda veya Terörle Mücadele Kanununda
siyasi suçlu diye bir suçlu mu var? Dolayısıyla bütün
sıkıntı buradan kaynaklanıyor.
Terör örgütüne yardım yataklık, onun
propagandasına yönelik faaliyetler olarak
Terör örgütü deyince sadece
eline silah alıp eylemde bulunan örgüt mensubu
anlaşılmıyor; bütün terör örgütlerinin propaganda faaliyetleri
var ve bu örgütlerin kendilerine göre sivil toplum kuruluşları, medya
mecraları, kalemşörleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz, Ahmet Altan gibi ve
benzeri FETÖcü veya birtakım PKK yandaşı olan kişilerin,
miting meydanlarında isimlerinin anons edilerek
alkışlatıldığını da biliyoruz. Yani bu
kişileri biz terör suçlusu olarak kabul ediyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Masumiyet karinesine ne oldu ya, masumiyet karinesine?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bizim bunu kabul edip
etmememizin bir manası da yok, hukuk ve mahkemeler böyle kabul ediyor.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
41.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Sezgin Tanrıkulunun şahsına yapılan hakaret
ayrı ama tabii
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne hakareti ya! Hakaret yok
ki Sayın Özel.
BAŞKAN Hakaret yok canım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Canım, Sayın
Başkan, çok rica edeceğim.
BAŞKAN Ne dedi de hakaret etti,
anlamadım ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendisinin bütün gayesi
teröristleri dışarı çıkarmaktır. lafında bir
şey görmüyorsanız, o ayrı.
BAŞKAN Yok tabii onda bir şey
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Daha ne olacak?
BAŞKAN Herkes birbirine çok daha
ağırını söylüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur mu canım!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hangi kelimeyle
hakaret etti? Kendisine sorun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, ne demek ya! Ne demek!
BAŞKAN Çok daha ağırı
söyleniyor. Bunda bir şey yok ki, bu bir fikir yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tamam,
sataşma diyelim. O konudaki hakkının saklı kalması
kaydıyla...
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Verdiği kanun
teklifleri ortada işte.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kanun teklifleri
burada.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Kimleri çıkartmak
istediği ortada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şunu söylemem lazım:
Dünyada siyasi suç diye tanım vardır. Sözle işlenen,
düşünerek işlenen, yazılarak işlendiği iddia edilen
şeyleri siyasi suç kapsamına koyarlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, eline silah alıp
-daha önce de defalarca söyledim, Sayın Başkan da bilir bu konudaki
düşüncemi- devletin polisine, askerine kurşun sıkanın
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) O
tetikçi, o.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ya da kendisine emanet edilen
devletin silahlarıyla millete hatta milletin Meclisine
saldıranın veya bu organizasyonu kuranların, örgütleyenlerin,
finanse edenlerin bir terör örgütü olarak görülmesi gayet tabiidir. Ancak
hiçbir şekilde eline silah almamış, kimseye aldırmamış,
bu organizasyonun bir parçası olmamış kişileri, en
basitinden gazetecileri terör örgütü üyesi olmamakla birlikte -Niye?
Astlık-üstlük ilişkisi yok, hiyerarşi yok, irtibat yok, bilmem
ne yok- bir terör örgütünün lehine olabilecek şeyler deyip yazdığı
yazıyı kapsama sokanlar var. Türkiye'de terör tanımında
sorun var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Terör tanımı, bir,
lafzen, kapsam olarak çok geniş; iki, Cumhurbaşkanının elde
ettiği güçle ve yargı üzerindeki etkinliğiyle zaten kapsam
yönünden sorunlu olan terör tanımıyla Cumhurbaşkanının
terörist olarak gördüğü hatta kendi vicdanında mahkûm ettiği
herkesi mahkûm eden ve o kapsama sokan bir yargı sistemi var. Cumhuriyet savcısının
iddianamesi FETÖcülerden copy-paste. Belgelendirmeyi de FETÖcüler
planlamış ama yapamadan kendisi içeri girmiş, o iddianame
giderken öyle bir çöküyor ki
Diyorlar ki: Dışarıdan pizza
söylendi, kanıtı var. Kanıtı koyamadan, FETÖcü
gitmiş; kanıtı üretemeden iddianame çöktü. 3 hâkim Bu
iddiaların hiçbirinin ispatı yok, herkes beraat etti. dedi. Ertesi
gün Sayın Recep Tayyip Erdoğan Birisini dün beraat ettirmeye
kalktılar. dedi. Bu ne demek Sayın Başkan? Türk milleti
adına orada karar veriyor hâkim, heyet ama beraat eden adam için
Cumhurbaşkanı diyor ki: Beraat ettirmeye kalktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın, son kez
açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çünkü ne var?
Açıkçası artık Türkiyeye jüri sistemi geldi.
Cumhurbaşkanı kendisini millet jürisinin sözcüsü sanıyor. Kendi
gönlünde mahkûm ettiği birisini, kendi zihninde mahkûm ettiği
birisini, sizin bağımsız yargı diye söylediğiniz
yargının kararı bile beraat ettirmeye yetmiyor.
BAŞKAN Sayın Özel, tamamlayın
artık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adam kararı
açıklıyor, oy birliğiyle, herkes alkışlıyor,
çantalar toplanıyor, karar yazılıyor; şahsım onu
beraat ettirmeyince beraat edemiyorsun. Arkadaşlar, işte bu yüzden,
terör tanımı da uygulaması da sorunludur; onu
tartışıyoruz.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terör
tanımını konuşmuyoruz ama Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Başkanım
BAŞKAN Sayın Akçay, başka söz
isteyenler de var; vereceğim sırayla, lütfen.
Sayın Beştaş, buyurun.
42.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Öyle görülüyor ki, bu kanunun görüşmeleri
süresince bolca terör kavramını tartışacağız.
Terör nedir? Kimler bu kapsamdadır? Bunun uluslararası ölçüleri
nelerdir? Biz bunu tartışmaktan bir adım geri
durmayacağız. Neden? Çünkü demin Sayın Grup Başkan Vekili
ifade etti, Terör örgütü üyeleri, sadece eline silah alan değil, bunun
propagandasını yapandır. dedi. Silah alması gerekmiyor,
sivil toplum örgütü üyesi de olabilir, gazeteci de olabilir. gibi bir tespit
yaptı. Buna katılmamız mümkün değil. Defaatle
söylediğimiz bir şey var. Bu kanun kapsamında -tırnak
içinde- terör diye ifade edilen suçların önemli bir bölümü siyasi
suçlardır. Siyasi suçları istediği kadar iktidar partisi ve
destekleyen parti terör diye nitelesin, bu, gerçeği asla
değiştirmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Size iki
örnek vereceğim. Sebahat Tuncel, 2 dönem milletvekilliği yaptı,
partimizin Eş Genel Başkanlığını yaptı,
HDKnin eş sözcülüğünü yaptı ve gözaltına
alındığında DBPnin Eş Başkanıydı. 4
Kasım 2016 darbesinde bizim Eş Genel Başkanlarımız
gözaltına alındığında, biz bütün milletvekilleri
adliyedeyken Sebahat Tuncel adliyenin önüne geldi -ben tanıktım- ve
adliyenin içine girmek istedi, adliyenin içine almadılar ve maalesef,
şiddetle -görüntüleri izleyenler bilir- gözaltına alındı.
Yani aslında Eş Başkanlarının, milletvekillerinin
gözaltı sürecinde, adliyenin önünde, adliyede olmak istedi ve nerede
biliyor musunuz? Hâlâ Kandıra Cezaevinde dört yıla yakın bir
süredir tutuklu. Dava dosyasında ne mi var? Dava dosyasında adliyenin
önüne gitmek var, daha önce katıldığı basın
açıklamaları var. Şimdi, bunun neresinden tutacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunun
terör suçu olduğunu kim iddia ediyorsa gelsin tartışalım,
her türlü yöntemle tartışmaya hazırız. Nevroz
bayramına katıldığı için insanlar terör örgütü
üyeliğinden yargılanıyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
kutlamalarına katıldığı için terör örgütü üyeliğinden
yargılanıyorlar. Belediye başkanı, belediye
başkanı aday tanıtımına katıldığı
için şu anda tutuklu. Bunun başka bir izahı var mı?
Milletvekili Bedia Özgökçe -buradaki
milletvekillerinin hepsi bilir, tanır kendisini- 3üncü dönem
milletvekiliydi ve Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı
seçildi. Kendisi hakkındaki dava şu: Efendim, sen büro
açılışlarına katılmışsın, kendi seçim
kampanyanın büro açılışlarına
katılmışsın, mitingde konuşmuşsun, şu
açıklamayı yapmışsın. Kimse bize bu fiillerin terör
olduğunu anlatmasın, anlatamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Anlatıyorlarsa biz buradayız, her türlü hukuki argümanla
tartışmaya hazırız. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terör tanımı
yapmıyoruz ki Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Akçay
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Size söz vereceğim Sayın
Sezgin, yerinizden söz vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terör
tanımını bir daha yapalım o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Yapalım, yapalım tabii, yapalım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Böyle terör
tanımı mı olur ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İnfazı
konuşuyoruz. Aynı şeyi kırk defa
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, tartışılacak bir husus
yok, kanun açıkça tanımlamış bunu. Bunu
eleştirebilirsiniz, değerlendirebilirsiniz ancak ortada bir kanun var
ve bu hükümler de buna göre verilmiş. Terörle Mücadele Kanununun 7nci
maddesinin ikinci fıkrasında -üçüncü bendi de olabilir- Haber verme
sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla
yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
şeklinde ifadesi de var.
Kanunun açıkça
tanımladığında
Ahmet Altan eline hiç silah
almamış, Taraf gazetesiyle de bütün operasyonları âdeta
yönetmiş. Fetullah Gülen de eline silah almamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dolayısıyla
yapılan birtakım sınav yolsuzlukları, birtakım
hâkimlerin bu kumpasların içerisinde yer alması ve Türkiyenin
yaşadığı bir dizi vahim hadiseler var. Yani bunlar ellerine
silah almamışlar ki
Bunları tartışabilirsiniz ama yani,
biz bu tartışmanın içerisinde de olmayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, size
kürsüden, sataşmadan söz vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi ifadeden
dolayı Sayın Başkan, biz de bilelim.
BAŞKAN Efendim, Sayın Tanrıkuluna,
terör örgütlerini ya da tanımı noktasında
Artık, buradan
söyletmeyin bana.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bilelim ki biz de ona
göre notumuzu alalım Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teröristleri çıkarmaktan
başka gayesi yok. dedi, öyle bir şey yani.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanrıkulu.
(CHP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yani, benim burada bir polemiği başlatmak
ve sürdürmek gibi bir niyetim yok, onu açıkça ifade edeyim ama şu
var: Bu af tartışması ne zaman gündeme geldi ve kimler için
geldi? Ve isim de vermedim özellikle burada. İsimleri de burada var zaten,
isteyen araştırır bulur. Ama Sayın Grup Başkan
Vekilinin şahsımı ilzam edici konuşmasını ben
reddediyorum, doğru değil. Artı, burada cevap hakkı
kullanamayacak insanları, henüz daha mahkûmiyetleri kesinleşmemiş
insanları -burada hukuku savunacak bizler olması gerekirken- mahkûm
etmesini de kabul etmiyorum bir yurttaş olarak çünkü mahkûmiyetleri
kesinleşmemiş insanları burada -mahkûmmuş gibi- mahkûm
ediyor. Doğru değil isim vermek, yoksa ben de burada isim söyleyebilirdim
değerli arkadaşlar; bakın, bunları yapmayalım. Burada
bizi izleyen milyonlarca insan var ve gerçekten de eline silah
almamış, terörle alakası olmayan, terör eylemi
yapmamış, darbeyle alakası olmayan binlerce tutuklu ve hükümlü
var; özellikle tutuklular var, hükümlüler var; dolayısıyla sonuçta
bizden burada bir vicdan bekliyorlar, bir adalet bekliyorlar.
Bakın, elimde SODEVin yaptığı
araştırma var, siz de incelemişsiniz. Adalet deyince
yurttaşlarımızın tek aklına gelen adaletsizlik. Bari
burada yapmayalım, hele Grup Başkan Vekili olarak sizler
yapmayın. Burada kendileri cevaplama imkânı olmayan ve mahkûm
olmamış insanları bir kez daha buradan mahkûm etmek kimin
vicdanına sığar değerli arkadaşlar?
Bakın, ben hukukçuyum, avukatım;
verdiğim kanun tekliflerinin ne olduğunu çok iyi bilirim,
dolayısıyla hepsinin de arkasındayım, grubum da
arkasındadır hepsinin, onaydan geçmiştir hepsi ama burada,
bakın, ben polemik yapmıyorum, nereden kaynaklandığını
söylüyorum. Ben şimdi o isimleri söyleyebilirim burada; doğru
değil, bunları yapmayalım; bunlar hiç kimseye, bu Parlamentonun
vakarına da yakışmaz, doğru değildir. Bize düşen,
vicdanlı, adaletli, eşit, gerçekten de herkesi kapsayacak bir yasa çıkarmaktır
burada ve pandemiye ve ölüme kimseyi mahkûm etmemektir.
Teşekkür ediyorum.
Sağ olun Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tabii, Sayın
Tanrıkulunun konuşması aynı zamanda çelişki de
içeriyor yani belli isimlere atıfta bulunup, onları işaret edip
sonra, biz başka bir ismi kullanınca bunun doğru
olmadığını ifade etmesi
Zaten bizim
dışımızda pek çok konuşmacı
Biraz evvel
adını verdiğim gazeteci sıfatlı şahsın
adını en çok onlar verdiler yani onu bir fikir suçlusu veya bir
siyasi suçlu olarak değerlendirdiler. Neticede hepimizin
yaptığı değerlendirme de siyasi mahiyettedir, hiçbirimiz de
mahkeme değiliz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel, sizin ne vardı?
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, acele ettiniz, daha
Sayın Özelin söz talebi var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Önemli
değil, söylemiş olduk.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bilginiz olsun.
BAŞKAN Anladım yani, yoklama
isteyeceksiniz, o belli oldu da...
Buyurun Sayın Özel.
45.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısa söylemem
gerekirse şunu söylemek istiyorum, burada sorunlu gördüğüm
kısım şudur sadece: Sezgin Tanrıkulu bir kronoloji söylerken,
sadece ve sadece bu kronolojiyi ifade ettiği için bir cevap hakkı
doğduğunu düşünmüyordum ben, hiç de bir sataşma
yapmamıştı. Sayın Grup Başkan Vekili de bize
sataşmadı. Burada bitirelim efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama öncelikle
II.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Toğrul, gördüm.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gördünüz, gördünüz, biliyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Efendim, daha
önceki tecrübemizde de şu söylemleriniz var da onun için böyle
yapıyoruz.
BAŞKAN - Evet, yoklama talebi vardır.
Sayın Beştaş, Sayın Toğrul,
Sayın Işık, Sayın Taşdemir, Sayın Budak,
Sayın Çepni, Sayın Kemalbay, Sayın Orhan Işık,
Sayın Koçyiğit, Sayın Koç, Sayın Ersoy, Sayın
Hatımoğulları Oruç, Sayın Gergerlioğlu, Sayın
Kaçmaz
(HDP ve AK PARTİ sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
ARZU AYDIN (Bolu) Böyle çekeceksiniz, böyle!
RECEP ÖZEL (Isparta) Arkadaşlar zaten
gelecekler, bunun neyini çekiyorsunuz?
BAŞKAN- Arkadaşlar, müsaade edin.
Bakın, zaten maskelerden tanıyamıyoruz, müsaade edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aynı kişiler
Başkanım zaten.
BAŞKAN -
Sayın Öcalan, Sayın
Tiryaki, Sayın Kaya, Sayın Çelik, Sayın Coşkun, Sayın
Başaran, Sayın İmir.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ARZU AYDIN (Bolu) Burayı çekin, burayı!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sadece el kaldırmak için gelmeyin buraya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya sizi mi
dinleyeceğiz arkadaşlar, mecbur muyuz dinlemeye?
BAŞKAN Arkadaşlar, elleriniz
çalışacak.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.53
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
II.- YOKLAMA
BAŞKAN Teklifin 33üncü maddesi üzerinde
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylanmasından önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 33üncü
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Zeki
Hakan Sıdalı Ayhan
Erel Samsun Mersin Aksaray Muhammet Naci Cinisli Yasin
Öztürk Arslan
Kabukcuoğlu Erzurum Denizli Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Arslan
Kabukcuoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Hukuk, haksızlıkları onaran, topluma
güven veren kuvvet olmaktan çıkmış, öksüz ve savruk bir
hâldedir. Bugün, Türkiyede hukuk hangi değerleri koruyor, bilmiyoruz;
değer buhranı yaşanıyor, yönümüzü bulamıyoruz.
Tüm dünyayı kırıp geçiren bir
salgınla karşı karşıyayız. Çinden başlayan
salgın dalga dalga yayılarak ülkemize ulaşmıştır.
Tüm bilim insanları, bu süreci hasarsız bir şekilde
atlatabilmenin yollarını araştırmaktadırlar.
Nüfus itibarıyla örnek ülkelerle
karşılaştırıldığında Türkiyedeki ceza
infaz kurumları gerek kapasitesi gerekse doluluğu itibarıyla
kötü durumdadır. Bu konuda en kötü durumda olan Amerika Birleşik
Devletleridir. Amerika Birleşik Devletleriinde nüfus itibarıyla her
100 bin kişiden 655i, Rusyada 359u ceza ve infaz kurumlarındayken
biz de 344 kişi ceza ve infaz kurumlarında bulunmaktadırlar. Hâl
böyle olunca koğuşlardaki doluluk oranları, hijyen
koşullarının sağlanamıyor oluşu, yetersiz
beslenme gibi gerekçelerle cezaevleri bu salgında risk
haritasının en tepesinde yer almaktadır.
İnfaz sisteminin oluşturulmasında
suçtan ziyade suçluyu, suçlunun oluşturduğu tehlikeyi göz önünde
bulundurmak gerekir. Oysa söz konusu kanun teklifinde sadece suç göz önünde
bulundurularak koşullu salıverme düzenlemesi
yapılmıştır. Evet, belki pratikte 80 ila 100 bin kişi
dışarı çıkacaktır ancak maalesef, bunların büyük
bir çoğunluğu kısa sürede suç işleyip tekrar cezaevine
dönme ihtimali taşıyorlar. Çünkü Türkiyede, cezaevinden çıkan
bir kişinin yeniden suç işleyip hapse girme ihtimali yüzde 40ın
üzerindedir. İlla ki düzenleme yapılacaksa hem insan haklarına
hem de anayasal eşitliğe uygun bir düzenleme
yapılmalıdır. Ancak bu hâliyle kanun teklifi, suçlar
arasında ayrımcılık yapan bir düzenlemeye sahiptir. Bu, hem
vicdanları sızlatır hem de adaletin sağlanmasına engel
olur, toplumda da huzursuzluğa yol açar.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle,
çocuğun cinsel istismarı, kadına yönelik şiddet, mafya, çete,
uyuşturucu, rüşvet, hırsızlık faillerine ceza indirimi
getirilmektedir. Ancak gazeteciler, avukatlar, muhalif milletvekilleri,
belediye yöneticileri, siyasi parti üye ve yöneticileri, aydınlar,
düşünce suçluları kapsam dışında tutulmaktadır.
Ama gerçekte, bu insanlar ifade özgürlüğü, siyasi eleştiri
özgürlüğü, siyasi hak bağlamında politika yapan
insanlardır. Bu yönüyle teklifin demokrasi, insan hakları, adalet ve
vicdanla bir ilgisi yoktur. Düşünce suçları ve siyasi suçlar
nedeniyle cezaevinde olanların bu indirimden faydalanamaması
Anayasaya aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın
10uncu maddesi Kanun önünde eşitlik maddesidir. Kişilerin maddi ve
manevi varlığı korunmalı ve geliştirilmelidir. Herkes
huzurlu yaşama hakkına sahiptir. Toplum huzur, refah ve adalet içinde
yaşatılmalıdır. Gerek milletvekilleri ve gerekse Sayın
Cumhurbaşkanı, bu konular başta olmak üzere, Türk milletine
refah ve mutluluk getirici işlem ve eylemlerde bulunmaya ant içmişlerdir.
Kanun teklifinde esas maksat, toplumda
barış havasını kurmak ve geliştirmek, eski husumetleri
unutturmak ve suçlu kimseleri tekrar topluma kazandırmak
olmalıdır. Bu amaçlar ne kadar değerli ve gerekliyse
mağdurların dikkate alınması da o kadar değerli ve
gereklidir. Eğer mağdurları hiç düşünmez veya çok az
dikkate alırsanız bazı kimseleri suç işleme
alışkanlığına itmiş, hatta bunları
özendirmiş olursunuz. Bu hâliyle böyle bir düzenlemenin bizi
sağlıklı bir sonuca götürebilmesi mümkün değildir. Bu
sebeple, düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi ve suçlular arasında
ayrım yapmaksızın salgına karşı önlem
alınması gerekmektedir. Bu kanun o kadar özensiz
hazırlanmıştır ki örneğin üzerinde konuşmakta
olduğum 33üncü maddede Salgın hastalık hâlinde de ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerin kuruma ait telefon ve faks
cihazlarından derhâl yararlandırılmasına imkân
sağlanmaktadır. denilmektedir.
(Mikrofon otomatik tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamlaı) Eğer
ki özenli bir hukuk diliyle yazılsaydı, bu sadece salgın
hastalık gibi değil ama bunu kapsayan ve hukuken daha uygun, edebi
olarak daha yerinde bir tabir kullanılması mümkündü ama ne çare ki bu
çalakalem hazırlanmış bir kanun taslağıdır.
Hepinize teşekkür ederim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 34üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Murat Çepni
Muş Mersin İzmir
Nuran
İmir Züleyha
Gülüm Tuma Çelik
Şırnak İstanbul Mardin
Tulay Hatımoğulları Oruç
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Nuran İmirin. (HDP sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR (Şırnak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Günlerdir, burada iktidar sıralarının
ısrarla görmek istemediği bir konuyu dile getirmeye, durumun
aciliyetini anlatmaya ve ivedilikle önlemler almaya
çalıştığımız bir mesele var; o da bu salgın
sürecinde en az salgın kadar hızlı bir şekilde yayılan
kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleridir. Israrla görmek
istemiyorsunuz ama en az virüs kadar hızlı yayılan ve can alan
bir meseleyle karşı karşıyayız. Salgın
hastalıklardan önce bu ülkede neredeyse her gün onlarca kadın, erkek
şiddetinin hedefi oluyordu. Bizler, zaten konunun öneminin farkında
olarak her defasında bu meseleyi dillendirmeye, acil çözümler üretmeye
çalışıyorduk. Fakat tam da şimdi olduğu gibi iktidar,
o zaman da bu konuyu hep görmezden geldi ve şimdi bu suskunluk
politikalarının acısını daha da çok yaşıyoruz.
Acil önlemler adı altında
aldığınız önlemlerin hiçbirinde kadınların
adı yok, kadınlara yönelik en ufak bir çalışma yok.
Bakın, Türkiyede salgının başladığı tarih
olan 11 Marttan 31 Marta kadar yani sadece yirmi gün içerisinde tam 29 kadın,
erkek tarafından katledildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 2019
yılı Mart ayında kendilerine gelen aile içi şiddet vaka
sayısının 1.804, 2020 Mart ayında gelen aile içi
şiddet vakasının ise 2.493 olduğunu
açıklamıştır ve bu vakalar sadece İstanbulda
yaşanmıştır, geri kalan 80 kenti varın, siz
düşünün.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ise
sizlerin ısrarla görmek istemediğiniz, ülke genelinin vahim tablosunu
şöyle açıklıyor: Fiziksel şiddet yüzde 80, psikolojik
şiddet yüzde 93, şiddete uğrayan ve sığınmaevi
talebinde bulunan kadınların oranı ise yüzde 78, daha önce hiç
almadığımız komşu ihbar bildirimleri ise yüzde 100
artmıştır. Hukuki destek verilemeyen kadına şiddet
vakalarının ise yüzde 96 arttığı ifade edilmektedir.
Bu artış Evde kal. tedbirinin kadını koruyacak
mekanizmalarının olmadığının sonucudur ne
yazık ki. Bu tablo karşısında sizler ne yapıyorsunuz?
Diyarbakırda belediyelere bağlı 3 kadın
sığınağının artık başvuru
alamayacağını duyuruyorsunuz. Adanada zaten 3 tane olan
kadın sığınaklarından birini tamamen kapatma
kararı alıyorsunuz. Doğru düzgün uygulanmayan 6284
sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının,
yükümlülerin coronavirüs kapsamında sağlığını
tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine karar
vererek erkeklerin şiddet uyguladıkları takdirde herhangi bir
yaptırımla karşılaşmayacaklarını,
kadınlara koruma sağlanmayacağını içeren hükme imza
atıyorsunuz. İnfaz yasası adı altında tacizcileri,
tecavüzcüleri, şiddet faillerini özgür bırakmaya ve suç mahallerine geri
göndermeye çalışıyorsunuz. Siz, görmek istemediğiniz için
bu ülkede yıllardır kadınlar katlediliyor. Kadınları,
alın yazısıymış gibi gördüğünüz erkek
şiddetine bu salgın günlerinde de terk edemezsiniz. Bu Meclisin en az
salgın kadar gündeminde olması gereken şey şu an
kadınların yüz yüze kaldıkları şiddettir. Acilen bu
şiddet durumuna dair önlemler alınmalı, kadınlar için
güvenlikli mekânlar açılmalıdır ve 6284 no.lu yasa etkin bir
şekilde uygulanmalıdır. İktidarınız, kadına
karşı o kadar körelmiş ki kayyum atadığınız
belediyelerin çoğunda, hemen hemen hepsinde kadın müdürlerin yerine
erkek müdürler atanmıştır. Kadınları
tutuklattınız, sürgün ettirdiniz, katlettiniz, cenazelerimize
saldırdınız, kentlerimizi yaktınız,
yıktınız; uyguladığınız bütün savaş
politikalarıyla başarılı olamadınız. Şimdi,
tutsak ettiğiniz bedenlerin iradelerini gasbetmek için kendi
yasalarınızı değiştirerek insanları ölüme terk
ediyorsunuz. Şunu asla unutmayın: Ne ayrımcı yasanız
ne yıkılası duvarlarınız bizi asla teslim alamayacaktır.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 34üncü
maddesinde geçen iki ayda bir kez ibaresinin ayda bir kez şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Zeynel
Emre Süleyman Bülbül
Mersin İstanbul Aydın
Turan
Aydoğan Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Sibel
Özdemir
İstanbul
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Sibel
Özdemirin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
34üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum ve herkese sağlık diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim üzerinde söz aldığım 34üncü maddeyle
kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin
dışarıdan hediye kabul etme hakkının kapsamı
genişletilmekte. Buna göre hükümlüler, mevcut haklarına ilave olarak
iki ayda bir kez dışarıdan gönderilen ve kurum güvenliği
için tehlikeli olmayan bir hediyeyi kabul edebileceklerdir. Bu maddeyi
açıkça olumlu görüyoruz ancak biz önergemizde hediye kabul edilmesi iki
ay yerine ayda bir kez olarak önerdik, takdirlerinize sunuyoruz bu
teklifimizi.
Ancak günlerdir tartışılan teklifin
geneline baktığımızda, adalet, eşitlik ilkeleri
açısından anayasal olarak sorunlar taşıdığı,
ağırlıklı olarak burada
tartışılmaktadır ki dün akşamki görüşmelerde,
sürekli bu kavramlar üzerinden muhalefetin eleştiri yaptığı
gibi bir görüş gündeme geldi. Hukuksal açıdan çok ciddi bir düzenleme
yapıyorken eşitlik, adalet, adil yargılanma hakkı gibi
hukukun bu temel evrensel ilkelerine atıf yapacağız elbette,
değerli milletvekilleri. Ve bu ilkeler tüm vatandaşlarımız
için Anayasamızda güvence altına alınmıştır,
buna aykırı hiçbir düzenleme zaten kabul edilemez, edilmemelidir.
Teklifin gerekçelerinden biri, 2000li
yılların başından itibaren cezaevlerindeki
yığılmalardır, artan hükümlü sayısını
azaltmaktır. Ancak öncelikli olarak bunun yolu, artan suç
oranlarının nedenlerini ve suç oranlarını azaltmak, adil
yargılanma hakkını tesis edip tartışmasız bir
yargı sistemi oluşturmaktır. Teklif bu hâliyle, adalet
sistemimizde temel sorun alanları olan adalete güven, adil
yargılanma, bağımsız ve tarafsız yargı gibi temel
sorun alanlarının devam ettiği bir dönemde görüşülüyor.
Özellikle, her zaman olduğu gibi, sorunun kaynağı değil
sonuçlar ve geçici çözümler getirilmektedir. Ancak bu yönteminizin, bu son
derece ciddi yasada telafi edilemez ağır sonuçları olabilir.
Değerli milletvekilleri,
baktığımız zaman teklifin kapsamına, ileride
oluşacak gerçekten bu kapsam içine alınan ciddi suçların
caydırıcılığı, hükmedilen ceza ve af dengesinin
çok dikkatli değerlendirilmesi, mağdurların tepkisi ve vicdanlar
açısından son derece önemli bir yasal düzenlemeyi görüşüyoruz.
Ve teklife baktığımız zaman -diğer bir gerekçesi ise-
teklif, cezaevinde yoğunluğu azaltmak ve cezaevlerinde
sağlıklı koşulları sağlama gerekçesiyle şu
salgın günlerinde aceleyle getirildi.
Bu döneme özgü sağlık koşulları
açısından tutuklu ve hükümlüler için kısmi, geçici düzenlemeler
yapılabilirdi elbet. Ancak teklifteki infaz süreleri gibi çok hassas
düzenlemeler, toplumsal uzlaşıyla ve detaylı
tartışılarak getirilmeliydi. Düzenlemeden etkilenecek tüm
tarafların vicdanlarında en ufak bir tereddüt yaratmadan bu düzenleme
yapılmış olmalıydı. Ancak değerli
milletvekilleri, günlerdir, bakıyoruz Genel Kurul sürecindeki
görüşmelere, burada şahitlik ediyoruz; hâlâ devam eden
tartışmalar, görüşler, belirsizlikler yasayı daha
uygulamaya geçmeden tartışmalı hâle getirdi bile.
Özellikle, kritik suçları kapsayacak infaz
sürelerinde değişiklikler başta olmak üzere bilimsel, akademik,
hukuksal uygulayıcılar yani tüm çevrelerce sonuçları
detaylı çalışılmalı ve değerlendirilmeliydi. Bu
kesimler, hukukçular -ki kimi çok önemli ceza hukukçuları- akademisyenler,
infaz süreleriyle ilgili düzenlemeleri Meclise sunulduktan sonra ancak
görebildiler. Bu akademisyenler, bilim insanları -bu bilimsel
görüşleri- infaz sürelerinde ciddi sorunlar görüyorlar ve uygulamada ciddi
bir karmaşa yaratacağını söylüyorlar; zaten sorunlu olan
adalet sistemimizde iş yükünü daha da artıracağını
ileri sürüyorlar. Bu hukuksal anlamda ortaya çıkan sorunlar, aslında
Komisyon sürecinde görüşülmeliydi ki on sekiz saat süren uzun bir Komisyon
süreci oldu, birçok arkadaşımız bu zor koşullarda o
Komisyona katıldılar. Orada bu belirsizlikler, tereddütler, muhalefet
tarafından dile getirilen kaygılar, özellikle burada
tartıştığımız şiddet suçları, gerçekten
vicdanları yaralayan önemli toplumsal suçlar bu Genel Kurula gelmeden
detaylıca görüşülebilirdi. Ancak bunlar olmadı ve burada
gerçekten uzun bir tartışma ve her gün başka bir belirsizlikle
yasayı görüşüyoruz.
Sonuç olarak ben şunu belirtmek istiyorum: En
çok tartışılan konu da elbette ifade, düşünce özgürlükleri,
basın özgürlüğü gibi eleştirel düşünceler, yazı,
şiddet içermeyen eylemler, görüşler. Adil yargılanma hakkı
sağlanmadan tutuklama uygulamaları, hukuksal dayanak ve
kapsamını da aşarak bugün, maalesef, hızla devam
etmektedir. Ancak bir taraftan da bakıyoruz, ciddi anlamda
cezasını çekmesi gereken, cezası kesinleşmiş
dolandırıcılık, gasp, hırsızlık, çete,
şiddet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla)
gerçekten, az
evvel de söyledim, toplum vicdanı açısından ciddi yaralamalar,
ölümler; bunlar için, cezası kesinleşmiş suçlar için hukuksal
açıdan tartışmalı, gerçekten çok tartışmalı
istisnalarla kapsam genişletiliyor ve birçok tartışmalı suç
ve suçlunun cezası, maalesef, bu infaz yasasının kapsamına
alınıyor. Ama diğer taraftan, az evvel de söyledim, mahkemece
hâlâ sonuçlandırılmamış, iddianamesiz, mahkemesiz uzun
tutukluluklar, hukuksal olarak suçu kesinleşmemiş olanların
cezaevinde kalması, bu ikilem yani bu yasa sonucuyla ortaya çıkan
ikilem, sorunlu olan adalet sistemimizi ve adalete olan güveni daha da
zedeleyecektir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak
yargı bağımsızlığı,
tarafsızlığı, güçler ayrılığı ilkesi,
yargıya güven gerçek anlamda tesis edilmeden, siyasal ve toplumsal
uzlaşı sağlanmadan getirilen bu tartışmalı,
belirsizlikler ve kaygılar içeren infaz yasasının ağır
sonuçlar doğuracağını ben şimdiden sizlerin dikkatine
sunmak istiyorum.
Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 34üncü
maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli Ayhan Erel
Samsun Erzurum Aksaray
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı
Denizli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 34üncü
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
İlgili kanun maddesi dışarıdan
gönderilecek hediyelere düzenleme yapmaktadır. Peygamber Efendimizin
hediyeleşmeyi tavsiye ettiği, hediyeleşmenin sünnet olduğu
inancımıza göre, hediyeleşmenin önünü kesmenin bence uygun
olmayacağı kanaatindeyim. Dışarıdan gelecek hediyeler,
eğer kurum güvenliğini tehdit etmiyorsa gelebildiği kadar gelsin
düşüncesindeyim.
Ülke olarak corona virüsüyle mücadele ederken ekonomik
anlamda büyük bir tehlike içerisinde olduğumuzu, açıklanan paketin
yetersiz olduğunu hem şahsım hem de milletvekili
arkadaşlarımız defalarca buradan dile getirdik. Virüsle
mücadelede ekonomik anlamda sıkıntıyı en başta esnaf
arkadaşlarımız yaşamaktadır. Hafta sonu seçim bölgem
Aksaraydaydım. Esnaf arkadaşlar, görüştüğümüzde,
halkın haklı olarak sokağa çıkmadığını,
bu yüzden kendilerinin çok zor günler geçirdiğini, siftah dahi yapamadıklarını
söylediler. Siftah yapamadıklarından dolayı almış
oldukları malların karşılığında
düzenlemiş oldukları senetleri ve çekleri ödeyemez
durumdadırlar. Kendilerinin alacaklı olduğu çekler de
ödenmediği için çark dönemez hâle gelmiştir. Tüm esnaf ve tüccarlar,
bu çek ve senetlerin -çeklerin yazılmadan, senetlerin protesto edilmeden-
en azından altı ay süreyle karşılıklı olarak
ertelenmesini, çeklerin yazılmamasını ve senetlerin protesto
edilmesinin önüne geçilmesini talep etmektedirler.
Değerli milletvekilleri, virüsle mücadele
kapsamında iş yapamaz duruma gelen ve alınan önlemler
kapsamında iş yerlerini kapatan esnafımızın kira,
elektrik, su, doğal gaz, sigorta, vergi, kredi borcunu ödeyemeyecek,
çalışanlarının masraflarını ödeyemeyecek durumda
oldukları hepimizce bilinen bir gerçektir. Esnafımızın
birçoğunun iş yeri kapalı, açılamaz durumda, açık
olanlar ise iş yapamaz durumdalar. Bunu görmezden gelemezsiniz. Kamu
bankaları esnafa yönelik önlemler açıkladı, kredi çekmek isteyen
esnafa Sicilin temiz olsun, kredi borcun olmasın, BAĞ-KUR ve SSKye
borcun olmasın, vergi borcun da olmasın; beş yıl içinde
esnaf kefaletten ve KOSGEBten kredi kullanmamış olacaksın,
alacağın borcun karşılığında da ipotek veya
rehin vereceksin. denilmektedir. Zaten bu şartları taşıyan
vatandaşın krediye ihtiyacı yok ki siz kredi vermemek için elinizden
ne geldiyse buraya yazmışsınız. Aksaraylı esnaf diyor
ki: Bu kredi çekme işi, Aksarayımıza gelecek tren yolu gibi,
havaalanı gibi, içilebilir su gibi, kanalizasyon arıtma tesisi gibi
yani bizim için hayal.
Değerli milletvekilleri, zaten esnaf kredi
çekip borçlanmak istemiyor bu aşamada, dükkânları kapalı,
iş yapamıyorlar; bir de bunun üzerine devlete borçlanırlarsa bu
borcu nasıl ödeyecekler, onu düşünüyorlar. Esnaf ne istiyor, biliyor
musunuz? Esnaf, kendileri için çok acil olarak uygulanabilir, gerçekçi,
ayakları yere basan bir paket istiyor. Açık ve net olarak, altı
ay kira desteği, elektrik, su, doğal gaz faturalarından
muaflık veya ödeme kolaylığı, sigorta primleri ödemelerinin
uzatılmasını, şartsız bir şekilde talepte bulunan
her esnafımıza sıfır faizli, iki yılı geri
ödemesiz kredi imkânı sağlanmasını, biriken borçlar için de
yeniden bir yapılandırma istiyorlar. Dükkânını genelgeyle
ya da iş yokluğundan kapatmak zorunda olan esnafımız,
ayakta kalabilmek için, üç ay süreyle ya da salgın bitene kadar geri
ödemesiz olarak kendilerine asgari ücret kadar nakit ödeme
yapılmasını talep etmektedirler.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİli
vicdan sahibi Büyükşehir Belediye Meclis üyeleri; eli kolu bağlanan
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaşın
uygulamalarını Hükûmet örnek alırsa problemlerin birçoğunu
çözmüş olacak. Mesela ne yapıyor çok kıymetli Başkan?
Günlük ev işlerine giden temizlikçi kadınlar şu şartlarda
çok zorda olduğu için onların iaşelerini, günlük yevmiyelerini
nakit olarak ödeme yoluna gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, şehir içinde
dolmuşçuların, halk otobüsçülerinin bu hastalıktan dolayı
uğramış oldukları zararı karşılamak için
önlemler alıyor, öğrencilerden su parası almıyor, yine
belirli bir suyu Ankara halkına ücretsiz vermek için elinden geleni
yapıyor.
Yine baktığımızda, devletin
sırtındaki en büyük istihdam yükünü alan esnafa sağlanacak her
türlü destek ve teşvik, ülkemizin ekonomisinde olumlu izler
bırakacaktır ve Türkiyenin ekonomisinin ana damarı olan, orta
direği olan esnaf ve tüccarımızın sorunlarının
bir an önce çözülmesinin, afaki söylemleri gerçekleştirilmesi mümkün
olmayan, kâğıt üzerinde kalan paketleri bir tarafa bırakarak
gerçek paketler açıklamanın zamanı geldi geçti diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, öncesinde de karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Teklifin 34üncü maddesi üzerinde Aksaray
Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşlarının verdiği önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207
sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 35inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur Işık Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mersin Adana
Murat Çepni Züleyha
Gülüm Serpil Kemalbay
Pekgözegü
İzmir İstanbul İzmir
Tuma Çelik
Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Murat Emir Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Ankara Mersin İstanbul
Süleyman Bülbül Turan
Aydoğan Saliha
Sera Kadıgil Sütlü
Aydın İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde ilk söz talebi
Sayın Rıdvan Turanın.
Buyurun Sayın Turan
Yok.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerindeki
konuşmacıya söz veriyorum.
Sayın Murat Emir, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz af
yasasının nasıl bir adaletsizlik getirdiğini,
hırsızları, gaspçıları, organize örgüt kuranları
affederken düşünce suçlularını, tweet atanları,
gazetecileri nasıl içeride tuttuğunu bir örnekle şimdi size
anlatmak isterim.
Değerli arkadaşlar, bir soruyla
başlayalım: Hakan Fidan hakkında haber yapmak suç mudur?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Habere bağlı.
MURAT EMİR (Devamla) Bu sorunun cevabı
basit, elbette suç değildir. Peki niye? Bakın, MİT Kanununun
27nci maddesi der ki: MİT görevlilerinin kimliklerini ifşa etmek
suçtur. Oysa Hakan Fidan hakkında haber yapmak suç değil. Niye?
Çünkü Hakan Fidanın kimliği alenileşmiştir, herkesin
bilgisi olan bir kimliktir. Peki, Barış Pehlivan, Barış
Terkoğlu, Hatice Kılınç, Murat Ağırel niye tutuklu
olarak cezaevindeler diye sorarsak bunun altında asla bir hukuki gerekçe
bulamayız. Çünkü buradaki asıl hedefin onları susturmak,
tutuklamak, onlar üzerinden Türkiyedeki yazarlara, gazetecilere
gözdağı vermek ve özellikle de onların yazmış
olduğu kitabı cezalandırmak gayesi olduğunu biliyoruz.
Bakın, bu kitabın adı Metastaz. Bu
kitapla ilgili olarak savcının soruşturma yaparken sorduğu
soru İkinci kitap geliyor mu, ne zaman geliyor?dur. Yani ikinci kitap
da gelsin istemiyorlar çünkü bu kitapta siyasi iktidarı korkutacak, siyasi
iktidarın devlet kadrolarını tarikatlara nasıl
peşkeş çektiğini, nasıl pazarlıklar
yapıldığını, nasıl aslında FETÖnün devam
edebildiğini anlatan son derece somut örneklerle dolu, doyurucu bilgiler
var.
Yine, dönelim değerli arkadaşlar,
bakın şehit olup da Manisada defnedilen MİT mensubunun
adı, soyadı haftalar öncesinden birçok yerde, hatta Mecliste de
söylenmiş, alenileşmiş bir bilgiydi. Dolayısıyla
aslında yapılması gereken -eğer çok ihtiyaç var ise- daha
önceden başkaları için de soruşturmanın
açılmasıydı ama en yapılmaması gereken,
Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hatice Hülya
Kılınç ve diğerlerinin tutuklanmasıydı.
Bakınız, bu kitap ve devamında
gelecek bu Metastaz aslında FETÖcüleri korkuttuğu için, bugün devlet
kadrolarında hâlâ var olan FETÖcüleri tehdit ettiği için, FETÖ
borsalarının kurulduğunu, onların nasıl işlevsel
olduğunu, nasıl pazarlıklar
yapıldığını; yargının nasıl hâlâ bu tip
baskılara, bu tip pazarlıklara, bu tip menfaat teminlerine açık
olduğunu gizlemek için bu arkadaşlarımız cezaevinde
tutuluyorlar. Burada son derece ilginç örnekler var. Mesela, bir hâkim
rüşvet alırken yakalanıyor ama bu hâkimin vermiş
olduğu beraat kararları sonrasında davaları
düşmüş, aslında FETÖcü olan birçok kişinin şu anda
serbest olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla sizin aslında FETÖyle
birlikte yürüdüğünüz, aynı yağmur altında birlikte
ıslandığınız yıllarda, on dokuz ay Oda TV
davası kapsamında tutuklu kalmış ve tutuklanmak marifetiyle
sizden aslında on dokuz ay alacaklı olan Barış Pehlivan ve
Barış Terkoğlunu bu sefer de yine FETÖ benzeri yöntemlerle bir
sabah içeri alıyorsunuz, hem onları özgürlüklerinden ediyorsunuz hem
de bunlar üzerinden, bu kişiler üzerinden Türkiyede düşünce
özgürlüğüne, basın özgürlüğüne ağır bir darbe vurmuş
oluyorsunuz. Bunlar üzerinden yapacağınız
Bu kişileri
tutuklarken, haklarında verilmiş bir hüküm dahi yokken ve biraz önce
anlatmaya çalıştığım gibi söz konusu atılı
suç aslında hiç olmayan bir suç iken, hiçbir hukuki dayanağı yok
iken bu kişileri ve buna benzer binlerce, on binlerce kişiyi Covid
salgını sırasında dahi cezaevlerinde tutmaktan en ufak bir
sıkıntı duymuyorsunuz. Bu, kabul edilemez arkadaşlar.
Hükümlülere dahi infaz kolaylığı, koşullu salıvermede
kolaylık yaparak, açık cezaevine alarak bir olanak
sağlıyorsunuz, Covid salgınını da buna gerekçe
sayıyorsunuz ki bize göre de bir yere kadar doğrudur bu ama son
derece eksiktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) Bir an evvel, özellikle
tutuklular bakımından, biraz önce örneklemeye
çalıştığım başta Metastaz yazarları olmak
üzere diğer düşünce suçlularının, siyasi suçluların,
eline silah almamış, terör eylemi işlememiş kişilerin
mutlaka bu kapsama alınması lazım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
ikinci söz Sayın Rıdvan Turanın.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli vekiller; Erdoğan geçen haftalarda corona virüsü sebebiyle
hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına ilişkin bir söz beyan
etti. Zaten aslında on sekiz yıldır hiçbir şey eskisi gibi
değil, eskisinden daha kötü oldu.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında gelir
dağılımının en bozuk olduğu ülke oldu sayenizde.
Kamu mallarının yüzde 90ından fazlası özel sermayeye sizin
tarafınızdan aktarıldı. Kuvvetler
ayrılığını Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi adıyla ortadan kaldırdınız, diktatörlük
yollarını OHALle döşediniz. Türkiye, Hukukun Üstünlüğü
Endeksinde 122 ülke arasında 107nci oldu. İşsizliği
artırdınız, reel asgari ücretleri düşürdünüz.
İşçilerin örgütlenme hakları ve grev hakları konusunda
olağanüstü kısıtlamalar getirdiniz. Diyanetin bütçesini rekor
seviyede artırdınız, devleti dinselleştirdiniz.
Yargıyı saraya bağladınız. Seçim güvenliği ve
adaletini yok ettiniz; seçilmiş parlamenterleri, belediye
başkanlarını cezaevlerine koydunuz. Demirtaşı,
Kavalayı hileyle içeride tuttunuz. HDP seçilmişlerini, düşünce
ve ifade özgürlüğü kapsamındaki fikirleri sebebiyle hâlâ içeride
tutuyorsunuz. Yeni Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Aydın Keseri ve Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çeliki saçma sapan
gerekçelerle hâlâ tutuklu bulunduruyorsunuz; ben de bu gazetenin imtiyaz sahibi
olarak bunu protesto ediyorum.
Şimdi Aşırı kalabalıklar
var, corona sebebiyle cezaevleri boşalsın. diyorsunuz. Elbette
boşalsın. Mesele cezaevlerinin boşalması olsaydı, önce
adli kontrol tedbirleri kapsamında olabilecek insanların ve hasta,
yaşlı, çocuklu tutsakların suç tipine bakılmadan öncelikle
tahliye edilmeleri gerekirdi.
Hâlâ ne yazık ki FETÖcü yargının kararlarından
medet umuyorsunuz. Siyasi davalar sizin açınızdan kin davaları
hâline gelmiş ve pratiği de siyasi rehine siyaseti hâline
dönüşmüş. İki gündür siyasi görüşlerini dile getiren,
tweet atan, sizi eleştiren, haber yapan, bankaya para yatıran
binlerce insanı terörist ilan edip Teröre af yok. diyorsunuz.
Bakın, terörist ilan ettiğiniz insanlar kimler? Bakın
arkadaşlar, buraya bakın, cep telefonlarınıza
bakmayın. 2,5 yaşında oğluyla işkence gören, 1996
yılından beri cezaevinde olan Fatma Tokmak; şu anda rahim
ağzı kanseri. Bakın teröriste, Yusuf Aydın; 55
yaşında, ağır hasta, sizin kanununuz sayesinde cezaevinde
ölecek. Bakın bakın teröriste, yirmi altı yıldır
hapishanede ha, yirmi altı yıldır, KOAH hastası. Bak, daha
ne gösteriyorum? Hafıza kaybı yaşayan ve epilepsi hastası
Kemal Özelmalı; yıllardır cezaevinde, sizin kanununuz sayesinde
ölecek. Koroner kalp hastası, 4 kez anjiyo yapılan Cengiz Eker;
ağır hasta ve derhâl tahliye edilmesi gerekiyor... (AK PARTİ
sıralarından Sağlığına bakılıyor
demekki. sesi)
Bakın bu, AKP-MHP faşizminin açık
ifadesidir sizin söylediğiniz şey.
Geçirdiği kalp krizi sonrasında, defalarca
yoğun bakıma kaldırılan ama yine -3 defa yoğun
bakıma kaldırıldığı hâlde- cezaevine gönderilen
ağır hasta Sabri Kaya; bakın, bir daha görmezsiniz, ancak öte
tarafa gittiğinde belki haber olur. Mehmet Koç; 47 yaşında,
kanser ve tansiyon hastası, çıkardığınız yasa,
işte bunun tahliyesini engelleyecek. Al size terörist! Ne büyük terörist,
bakın bakın, hepiniz bakın, Salim Altunışık;
kanser hastası, yıllardır tedavi görüyor, 2 çocuğunu ve
eşini de kanserden yitirmiş durumda, 66 yaşında. Aha size
bir terörist daha göstereyim bakın, 71 yaşında Selma Altan; KOAH
hastası, yüksek tansiyon hastası ve şu anda cezaevinde,
yürüyemiyor. Daha istiyor musunuz arkadaşlar? Alın size bir terörist
daha, çok acayip, çok korkunç terörist, bak silahlı terörist ha; Mehmet
Emin Özkan, çeyrek yüzyılı aşan bir süreden beri cezaevinde, 85
yaşında ve kaçma cezası olduğundan dolayı tahliye
edilmiyor. Aha size bir terörist daha, 70 yaşında; Adli Tıp
Kurumunun Kardeşim, bu insan cezaevinde bulunamaz, bunu tahliye edin.
dediği hâlde sizin yargınız tarafından tahliye edilmeyen
insanlardan birisi. Bundan 400 tane var orada, hepsini getirmedim vaktinizi
almayayım diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Ama arkadaşlar,
bakın, ben size bir şey söyleyeyim, bunun gibi çok sayıda insan
var. Mehmet Salih Filiz, taş attığı gerekçesiyle 18
yaşından bugüne kadar cezaevinde, şu anda 24 yaşında;
bağırsak kanseri, tüberküloz hastası ve bunlar corona sebebiyle
şu anda tedavi göremiyorlar; hastaneye gitseler on dört gün cezaevinde
tecritte kalacakları için herhangi bir tedavi ihtiyaçları
karşılanmıyor. Halil Güneş, Hayati Kaytan, Avni Uçar, Bahri
Dağ, Havva Ak, İnayet Mete ve dedim ya, orada buna benzer 400
kişi daha var.
Geçin terörü merörü ya! Bu terör öyle bir lastiktir
ki nereye çekersen oraya gider; herkes, her biçimde terörün müsebbibi hâline
dönüşebilir. Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım,
eğer vicdanınız şu insanları cezaevinde ölmeye
sürüklemeyi makul görüyorsa Allah yolunuzu açık etsin, biz size ne diyelim
ya! (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 35inci maddesinde
yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Zeki
Hakan Sıdalı Muhammet
Naci Cinisli
Samsun Mersin Erzurum
Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Aksaray Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Yasin Öztürkün.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Daha önceden de bunu
söylemiştim ama söylemek ihtiyacını hissediyorum. Hiçbir
tanesine zaten katılmadınız ki önergelerimizin.
Katılmıyoruz. değil katılamıyorsunuz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Katılamıyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi, 100 binin üzerindeki
hükümlüyü bir nevi cezalandırmaktan uzak hâle getiriyor. Sesi çıkan
örgütlü bir grubun isteği dikkate alınırken mağdur ve
mağdur ailelerinin sesine ne yazık ki kulak tıkanıyor.
Bakın, bugün coronavirüs bahanesiyle hızlandırılan af
olmasa dahi açık cezaevlerinde kalan hükümlüler için bir uygulama var.
Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz
kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak
kazananlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini,
güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak
amacıyla kurum en üst amirinin önerisiyle, cumhuriyet
başsavcılığının onayıyla üç ayda bir, yol
hariç, üç güne kadar izin verilebiliyor. Evet, cezasının önemli bir
kısmını cezaevinde kalarak tamamlamış bir hükümlü için
olması gereken insani bir hak. Geçmişte bu hakkı yerinde
kullananlar olduğu gibi, bu hakkı kaçış için kullanan
hükümlülere de rastlanıldı. Hatta izni sırasında açık
cezaevlerinde yatarken kaçan mahkûm haberleri basına da yansıdı.
Bakın, sadece geçtiğimiz aralık
ayında açık cezaevinden firar eden mahkûm sayısı 30un
üzerinde. Bunların bir kısmı suç işlemeden
yakalanırken bazılarının karıştığı
suçlar şöyle: Afyonda uyuşturucu ticaretinden dolayı ceza alan
bir mahkûm, kaçtıktan sonra evine, eşinin evine molotofkokteyli
atarak dışarı çıkmasını sağladı ve
yangından kaçan eşini pompalı tüfekle öldürdü. Hatayda bir
mahkûm, boşanma aşamasındaki eşini öldürdü. Denizlide
firar eden bir mahkûm, kız arkadaşını av tüfeğiyle
öldürdü. Burdur Açık Cezaevinden kaçan bir mahkûm, 7 aylık hamile
eşini dokuz yerinden bıçaklayarak ağır yaraladı.
Adanada uyuşturucu ticareti yüzünden ceza alan bir mahkûm, yan bakma
meselesi yüzünden tartıştığı bir vatandaşı
öldürdü. Daha bir çok örnek var ancak bu örneklerin ortak özelliği,
suçluyu cezaevinde yatırmanın bir rehabilite işlevi
görmediği ve işlenen suçların niteliğine
bakıldığında da kadınlarımızı koruyamadığımız.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
yıl Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi
Toplantısı yapıldı. Bu toplantıya 3
bakanınız iştirak etti; İçişleri Bakanı
Sayın Süleyman Soylu, Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül ve
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk.
Adalet ve İçişleri Bakanlarının bu toplantıda
söyledikleri sözleri kendileri unutmuş olabilir belki, hatırlatmak
adına buradan tekrarlamak durumundayım. Sayın Soylu kadın
cinayetleriyle ilgili, yıllar itibarıyla sayıları
açıklarken Bu yıl maalesef geçen yılın biraz üzerindeyiz,
2019 yılı kadın cinayeti sayısı 299. Türkiyede
2016-2019 Ağustos ayları arasında öldürülen kadın
sayısı 1.167. Bu 1.167 kadından sadece 76sı
haklarında bir koruma kararı verilmiş kadınlardır,
toplam içindeki oranı yüzde 6,5. Buradaki faillerin yüzde
86sının daha önceden sabıkası söz konusu değildir.
Faillerin yüzde 63,5u eş veya partner, yüzde 32si ise akrabadır.
demişti. Yani öldürülen kadınlarımızın yüzde 95ini
kendi etrafındaki yakınları öldürmüş. Bakın, bu bir
itiraftır, kadınlarımızı koruyamıyoruz.
Sayın Adalet Abdulhamit Gül de Kadına şiddete karşı
fayda sağlayacaksa biz Anayasayı bile değiştirmeye
hazırız. demişti. Bakın, bunların hepsi açık
kaynaklarda mevcut.
Gelelim kanun teklifinize. Ne diyor denetimli
serbestlikten yararlanacakları düzenleyen geçici 6ncı maddede?
Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı işlenen
kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış
yaralama suçları hariç olmak üzere
Adalet Bakanı Kadına
şiddete fayda sağlayacaksa Anayasayı bile
değiştirmeye hazırız. diyordu ama infaz teklifinde bile
kadınları koruyamamışsınız. Kadın
cinayetlerinin ya da kadına karşı yaralamaların faillerinin
kurbanlarının genellikle eski eş, nişanlı ya da
kız arkadaşları oldukları istatistiki bilgilerde mevcut.
Yani kurban ne alt soy ne üst soy ne de akraba. Bir kadının evlilik
akdi bittikten sonra eşiyle akrabalık bağı hukuken ortadan
kalkıyor. Kanun teklifinde sınırlamayı üst soy, alt soy,
eş ve kardeş olarak sıraladığınızda
kadın cinayetleri bu kapsamdan doğrudan çıkıyor ve
Kadına karşı suç işleyenler bu haktan yararlanamayacak.
iddianızın hiçbir geçerliliği kalmıyor. Hâlâ teklif
görüşülüyorken bir adım atın ve alt soyu, üst soyu
bırakın, doğrudan kadına karşı suç ibaresini
yoruma ihtiyaç duymadan bir önergeyle kanun teklifine ekleyelim ve birlikte
çıkaralım. Bu, hem geçmişte hayatını kaybetmiş
kadınlara borcumuz hem de gelecekte bu tehlikeye maruz kalacak
kadınlarımıza karşı yanınızdayız;
teminatımız olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
sağlıkta şiddetin önlenmesi yasa teklifine esas komisyonun
yanı sıra tali komisyon olan Sağlık Komisyonunun da
katkı vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün,
birkaç kez sağlıkta şiddet yasasının ana komisyona
sevk edildiğini, tali komisyonun, Sağlık Komisyonunun
toplanması gerektiğini söylemiştim. Bu konuyu merak ediyorduk. Milletvekilimiz
Sibel Özdemirin soru önergesine gelen cevap elimde, 11 Mart günü sizin
imzanızla cevaplanmış Sayın Bilgiç. İnanılmaz bir
rakam var. Bu dönem, 27nci dönem 2.691 kanun teklifi komisyona havale
edilmiş, 1 komisyonun yanında 1 tali komisyona da 1.984ü
yollanmış. Oran çok normal çünkü 1 kanun konusunda diğer 1
uzmanlık komisyonunun katkısının istenmesinde, 2.691
kanundan -1.984- yaklaşık 2 bininde bu katkı istenmiş
Meclis Başkanlığınca.
Hepiniz aklınızdan geçirin. Bu
yaklaşık 2 bin taneden kaçı için tali komisyonlar oturmuş,
kendilerini ilgilendiren yönleriyle maddeler üzerinde esas komisyona görüş
yazmış, çalışmış, bildirmiş. Herkes
aklından bir rakam geçirsin; rakam 2. İki binde 2 yani tali
komisyonun toplanması oranı binde 1 şu anda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dokuz yüz doksan beşte 1
akıl alır gibi değil. Bakın, bu oranlar yüzde
25-30lardaydı eskiden, 24üncü Dönemde. Güya biz güçlü Meclis
olacaktık, kanunu biz yapacaktık ya şimdi bu kanunlar nasıl
hazırlanıyor, nasıl imzalanıyor, nasıl veriliyor?
Kanun teklifi verme, eline verileni alıp vermeden ibaret hâle
dönüştürüldü ya, onun sonucu bu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle değil, öyle
değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onun sonucu bu.
Bakın, yeni rejim tali komisyonu sadece
Tarım Komisyonu; geri kalan hiçbir komisyon toplanmamış,
Tarım da 2 kere yani bunu bir düşünün, bir değerlendirin.
Hepimiz milletvekiliyiz, hepimizin kendi konumumuzu ve bu Meclisin
itibarını değerlendirmemiz lazım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Müsaade edin, şu işlemi bir
bitireyim.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bugün 3-4 kez aynı konu gündeme gelince
cevap verme ihtiyacı hissettim.
Bakınız, bizim vermiş olduğumuz
sağlıkla ilgili kanun teklifi, Meclis
Başkanımızın takdiriyle Adalet Komisyonu ve
Sağlık Komisyonuna gönderilmiş durumda fakat -tırnak içerisinde-
Amerikayı yeniden keşfetmiyoruz. Sorun ortada, daha önceki
çalışmalar ortada; Meclis tüm partilerin katılımıyla
büyük bir çalışma yapmış, rapor hazırlamış
yüzlerce sayfa, onlar ortada; 2014 değişikliği ortada, 2018
değişikliği ortada. Dolayısıyla yeni bir
tartışma yapmıyoruz aslında, zaten talep edilen, tespit
edilen konuların yasa faaliyetine dönüşmesi söz konusu.
Verdiğimiz teklif de Ceza Kanunu ve İnfaz Kanununu
değiştirdiği için çok doğal olarak bunun Adalet
Komisyonunda görüşülmesi kararına varılmış. Tali
komisyon olarak Başkan takdir eder -görüşülür, görüşülmez,
karşı falan değiliz- fakat coronadan kaynaklı hassas bir
süreç var. Onu da geçtim, geçen salı gününden bugüne kadar bir hafta geçti;
infazda hâlâ 30uncu maddelerdeyiz, günde 5 madde ancak görüşebiliyoruz.
Dolayısıyla tüm bu yoğunluğu, tüm bu Genel Kurul
süreçlerini, Komisyonu beraber değerlendirdiğimizde, bunu, hangi
saiklerle toplantı yapılmadığını da aslında
biraz daha sakin bir akılla değerlendirebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir de Sayın
Başkan, Özgür Beyin çok sık ifade ettiği Efendim, teklifler
geliyor tasarı gibi, burada ezbere veriyorsunuz. tarzı
Özür
dileyerek söylüyorum: Çok sığ bir ifadeyi ben yakıştıramıyorum
bir Grup Başkan Vekiline. Bakınız ben, 24üncü Dönemden beri
vekilim, tasarıların olduğu dönemlerde de vekillik yaptım.
Hiç bu dönem kadar, grupların, vekillerin tekliflere ruhunun
yansıdığı, süreçlere katkısının olduğu
bir dönem olmadı Sayın Başkan. Belki, Özgür Bey, partisinin
durduğu yer olarak bunun dışında kalıyor olabilir. Ama
bir daha söylüyorum: Bakan, benim bakanım; Hükûmet, benim Hükûmetim;
beraber paslaşıyoruz, konuşuyoruz, değerlendiriyoruz ama
her kanunun ilk harfinden son harfine kadar ilgili vekillerimizin tümü o yasama
faaliyetlerinin içerisinde oluyor arkadaşlar.
En son verdiğimiz yasa teklifinde
-sağlıkla ilgili olan- Adalet Bakanlığının tüm
bürokratları, Sağlık Bakanlığının tüm
bürokratları, hukukçu vekillerimiz, tıpçı vekillerimiz bir araya
geldik, çalıştık. Bunu böyle Saraydan size evrak geliyor,
imzalıyorsunuz. tarzı bir söylemi hiç şık bulmuyorum.
Sayın Başkan, şu
görüştüğümüz infaz yasasını bir yıldan beri
tartışıyoruz arkadaşlar. Yok efendim, gelmiş
yukarıdan da biz imza atmışız. Hayır
yukarısı dediğiniz milletin başının tacı.
Adam on sekiz yıldan beri zaten Cumhurbaşkanlığı
yapıyor, Başkanlık yapıyor, Genel Başkanlık
yapıyor. Ağzınızdan çıkan lafa dikkat edin. Bu
partinin gururu, onuru; bu milletin gururu, onuru aynı şekilde. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ne demek ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tabii ki, bizim kanun
tekliflerinde Genel Başkanımızın, on sekiz yıldan beri
her seçimi alan Cumhurbaşkanımızın kanaati, direktifi,
motivasyonu, vizyonu referans bizim için. Ama bunu böyle Yukarıdan
talimat geldi, yaptınız. tarzını doğru bulmuyoruz.
Tabii ki şu an coronadan dolayı Sağlık Bakanı ekrana
çıkacaktır; tabii ki cezaevlerindeki sorunlardan dolayı Adalet
Bakanı da çıkacaktır. Biz, iktidarın partisiyiz de
aynı şekilde. Ama buna istirham ediyorum -biz vekiller
arkadaşız da aynı şekilde; partiler, makamlar gelir de
geçer- Senin talimatın bu, sana bu evrak geldi. diye böyle itham etmeyi,
bunları doğru bulmuyorum.
Biz, tüm yasama faaliyetlerine
arkadaşlarımızla -ilgilileriyle- beraber katılıp
çalışan insanlarız. Bakınız, kızıyorlar ya
Yoklama yapılıyor; ilkinde yok, ikincisinde varsınız.
Arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu şu an yasa
üzerinde çalışıyor, evet yasa üzerinde çalışıyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Nerede
çalışıyorlar?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bahçede
mi, nerede?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) AK PARTİ Grup
odasında çalışıyor Mahir Bey, öyle değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oda kaç kişilik de onlar
orada olsun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 200 kişilik.
O yüzden bu ithamı doğru bulmuyorum. Çok
zor ama bir gün iktidar olurlarsa aynı ithamlara maruz kalırlar,
hoş olmaz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
uzatmayacağım. Rakamlar yalan söylemez. Bunu en iyi geçmiş
dönemde Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı yapmış
siz bilirsiniz. Geçmişte yüzde 60lardan alıp sizin döneminizde bile
40larda, 20lerde olan tali komisyon toplanmaları 1.984ten 2ye iniyorsa
-soru önergesinin tarihi 27 Şubat- bunu coronaya bağlayamayız.
Bir değişiklik var. Anayasa değişti ve bir iddia var: Biz
diyoruz ki artık işler, dediğiniz gibi, Anayasa
değişikliğinde halka arz ettiğiniz, halka
anlattığınız, İstanbulun her köşesini
billboardladığınız gibi değil; rakamlar da onu
gösteriyor. Bir gerçeklik
Bir gerçeklik
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yanlış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, bir diğer
gerçeklik şu: Geçen hafta geldim ve bir kanun taslağı gösterdim.
Ben kanun taslağını nereden aldım arkadaşlar?
İstanbulda bir partilimizin çalıştığı bir büyük
şirketten. İlgili bakanlık görüş sorarken kanun
taslağının tamamını yollamışlar oraya, o
bana yolladı. Taslak ortada ve kamuoyunda, bakanlıklar, sanki
tasarı verecekmiş gibi görüş soruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, biz İstanbuldaki şirketlerden kanun tasarısı
taslağı toplamaya başladıysak yandı gülüm keten helva.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hangi şirket o?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben diyorum ki birbirimizi
kandırmayalım, ben dağıttım burada kanunu, eğri
oturup doğru konuşalım. Her doğan için değil,
Erdoğan için Anayasa yapılınca bir tarafı uzun, bir
tarafı kısa. Kendi üstüne yapılmış elbiseyi insan
çıkardı mı ilk kendisi çiğner. Erdoğan, kendine
yapılmış Anayasayı ilk o çiğniyor
ayaklarının altında, çünkü diyor ki: Benim için yaptılar.
Oysa Erdoğana değil her doğana yapsaydık Anayasa da bu
hâlde olmazdı, Meclis de bu hâlde olmazdı, yargı
bağımsızlığı da bu hâlde olmazdı.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
49.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Özgür Beyin ifade ettiği Bakanlık görüş soruyormuş, evrak
oradan gelmiş. tarzı, yeni görmeye başladıkları
sistemi biz iki yıldan beri yaşıyoruz. Biz, tüm ilgililere
bunları soruyoruz; tüm vakıflara, derneklere, odalara, sendikalara
soruyoruz. Aslında bu tek adam olmadığının
fotoğrafı, hani yazıp gönderiyorduk, hani tek adamdı da
her şeyi yapıyordu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclise yolluyor şimdi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Biz diyoruz ki üç ay
sonra, altı ay sonra, bir sene sonra ne yapacağımızı
ilgililerle tartışıyoruz. Hatta bunun bir kısmını
-CHP dâhil- tüm partilerle tartışıyoruz. Biz üç ay önce, iki ay
önce size infaz yasasını getirmedik mi?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Nerede o?
Getirmediniz. Neresinde milletvekilleri?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hepsinde var.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Tamamlayın Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Bülbül,
bilmiyor olabilirsiniz; az daha yakın durun bize, öğrenirsiniz.
Başından sonuna kadar, her tarafında
vekil var arkadaş; hepsinde var.
Sayın Başkan, corona tarzı,
Suriye tarzı önemli sorunlarda -Allahtan ki başkanlık
sistemine geçmişiz- bu millet koalisyonsuz, bakan kaprisi olmadan
nasıl süreç yönetilirmiş, nasıl hızlı karar
verilirmiş, nasıl milletin sorunları hızlı
çözülebilirmiş, bunları görmüş oldu. Aslında bu dönemde
aklıselim, sağduyulu herkes başkanlık sisteminden
kaynaklı hızlı karar alma, sorunları çabuk çözme iradesinin
çok daha rahat yaşandığını görüyordur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, bir müsaade
ederseniz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, ben bu
tartışmayı bir dakikayla bitireceğim.
BAŞKAN Ben de zaten
tartışmayın diye araya Sayın Oluçu sokacaktım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir dakika
BAŞKAN Bir dakika, peki.
50.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Turan, bakın,
işin buraya kadar ki kısmı tartışma, son
konuşmanız ise itiraf niteliğinde oldu. Esas sorun da şu
zaten: Bana biraz önce diyor ki: Durduğu yer itibarıyla bu
işlerin dışında olabilir. Süleyman Bülbüle de Biraz bize
yakınlaşırsan sen de bu işin içinde olursun. diyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başından beri
vekil içinde Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi, benim anlatmaya
çalıştığım mevzu da şu: Bu Anayasaya ve İç
Tüzüke göre meşru mekânlar var. Nerede onlar? Komisyon odaları. Kim
olacak orada? Millet kimi görevlendirdiyse o olacak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, teklif
verince olur o.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama meşru mekânlar yerine
kanunların hazırlandığı yer burada grup odaları,
orada saray odaları
Milliyetçi Hareket Partisi biraz daha yakında
diye bazı şeylerden daha çok haberi
Millet diyor ki: Bana kanun
yapacaksan resmî komisyonlarda
Komisyonu iki binde 1 toplayacaksın, ondan
sonra saraydaki mutfakta, gruptaki odada, MHPyle özel toplantıda
RECEP ÖZEL (Isparta) Kıskandın mı?
Kıskandın herhâlde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İşte bu
gayrimeşru siyaset, işte bu kendi Anayasanızı hiçe saymak
demek.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zapta geçsin.
Teklif hazırlığı grupta
yapılır, teklif komisyonda yapılır Sayın
Başkanım.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde
teklif hazırlama erkini elinde bulunduran milletvekillerinin teklifi
hazırlarken ilgili kurumlardan görüş istediğine, Meclisin daha
efektif çalıştırılabilmesi için tali komisyonların da
çalıştırılması gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Arkadaşlar Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı diyerek bana da söyledi. Aslında hakikaten
yıllardır da bu süreçleri en iyi bilenlerden birisiyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben rakamlara hâkimiyet olarak
atıfta bulundum.
BAŞKAN Yani tabii ki ama şunu söylemek
istiyorum: Tabii ki yeni sistem içerisinde teklif hazırlama erki
milletvekillerinde ama tabii, milletvekillerimizin de yürütmeden tamamen
bağımsız, onların da düşüncelerini almadan
bunları yapabilmesi zaten mümkün değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Akla ziyan bir şey
ya.
BAŞKAN - Ama Sayın Özelin de haklı
olduğu noktalardan bir tanesi de Başkanlık olarak biz esas
komisyon ve tali komisyonlara gönderdiğimizde, demek ki bu tali
komisyonların da çalışmalarının, katkı vermelerinin
doğru olacağını düşünerek vermişiz. Meclisi daha
efektif çalıştırmak istiyorsak tali komisyonları da
çalıştırmamız lazım. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bravo Başkanım, çok
doğru.
BAŞKAN - Milletvekilleri de tabii ki teklifleri
hazırlarken ilgili kurumlardan da görüş istiyor ama kurumlar da bu
görüşlerini oluştururken geriye dönüp birtakım sivil toplum
gruplarıyla, şirketlerle, gruplarla görüşüyorlarsa da o
yürütmenin kendi sorunudur.
Sayın Oluç, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Sayın Turanın biraz
evvel herhâlde dili sürçtü, Başkanlık sistemine geçtik. dedi.
Bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye
adlandırılıyordu, demek şimdi yeni bir aşama
başkanlık sistemi olmuş oldu, herhâlde dil sürçmesi diye
düşünüyorum ama buna tabii, psikolojide başka bir şey de
diyorlar, onu da biliyoruz.
Şimdi, efendim, Sayın Turan dedi ki: Biz
tüm ilgililere soruyoruz. Bu tüm ilgililer sadece sizin ilgilileriniz belli
ki, tüm ilgililer değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, size mi
soracağız?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sormuyorsunuz. Bakın,
sanki öyle bir katılımcı bir demokrat anlayışa
sahipmişsiniz gibi konuşmayın Allah aşkına! Yani
mesela, şu konuştuğumuz infaz yasasıyla ilgili, barolara
sordunuz mu? Sormadınız. Hukukla ilgili sivil toplum
kuruluşlarına sordunuz mu? Sormadınız. Akademisyenlere
sorduk. diyorsunuz. Adalet Komisyonuna 2 akademisyen getirdiniz, o 2
kişinin de söylediklerini dinlemediniz üstelik yani onların
önerilerini de dinlemediniz. Şimdi, böyle olunca yani tüm ilgililere
sormuyorsunuz, sadece kendi ilgililerinize soruyorsunuz, kendinize yakın
olduğunu düşündüğünüz ilgililere soruyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Dolayısıyla bu konuyu böyle
tartıştığımız zaman mesele biraz daha
açığa çıkacak çünkü tüm ilgililere sorsanız gerçekten,
mesela birçok akademisyen yazılı rapor yayınladı, siz de
görmüşsünüzdür -geçmişte sizin birlikte
çalıştığınız hukuk akademisyenleridir bunlar,
profesörlerdir, hukuk fakültelerinde yönetici pozisyonunda olan
insanlardır- bu infaz yasasını yerden yere vurdular.
İstiyorsanız ben size bütün raporları getirip vereyim
şimdi, teker teker bize gönderiyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem
efendim, izin verirseniz.
Dolayısıyla sorsanız esas olarak
ilgililere, STKlere, barolara ve akademisyenlere zaten bu
yanlışları yapmayın diye size söyleyecekler, sadece biz
söylememiş olacağız, mesele bu.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Zaten görüştüğümüz infaz yasası ama
kanun yapma süreçlerini de ayrıca görüşeceksek bunun için de yani
siyasi parti gruplarının bir araya gelerek şu İç Tüzük
üzerinde biraz çalışmaları lazım.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Evet, 36ncı madde üzerinde 4
önerge vardır. Önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 36ncı
maddesiyle değiştirilen 5275 sayılı Kanunun 89uncu
maddesinin (2)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
(2) Birinci
fıkra uyarınca yapılacak değerlendirmede, infazın tüm
aşamalarında hükümlülerin katıldığı
iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve
sosyal faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı
sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer
hükümlü ve tutuklular ile ceza infaz kurumu görevlileri ve
dışarıyla olan ilişkileri, işlediği suçtan
dolayı duyduğu pişmanlığı, ceza infaz kurumu kuralları
ile kurum bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu ve
aldığı disiplin cezaları dikkate alınır.
Hüseyin
Örs Yasin
Öztürk Zeki Hakan
Sıdalı
Trabzon
Denizli
Mersin
Muhammet
Naci Cinisli Ayhan
Erel
Erzurum
Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Örsün.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin
36ncı maddesi üzerinde İYİ PARTİ adına söz
aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
ilgili maddesinde 5275 sayılı Kanunun 89uncu maddesi
başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmektedir.
Hükümlüler, ceza infaz kurumlarına girmekle
birlikte kurumlarda bulundukları tüm aşamalarda, ceza infaz
kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş
kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp
kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği,
uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye
hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura
veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup
olmadığı hususlarında idare ve gözlem kurulu
tarafından en geç altı ayda bir değerlendirmeye tabi
tutulacaklardır. denilmektedir. Söz konusu değerlendirme en geç
altı ayda bir yapılabileceği gibi, daha kısa sürelerde de
yapılabilmesi öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, 2nci fıkrada yer
alan Gerektiğinde hükümlünün ceza infaz kurumuna girmeden önceki
yaşamına ilişkin bilgi ve belgeler de istenebilir. cümlesiyle
hükümlünün önceki yaşantısına ilişkin belgelerin talep
edilmesi hukuka aykırıdır ve özel hayatın gizliliğini
ihlal eder. Ayrıca, hükümlülerin ceza infaz kurumlarında
bulunduğu tüm aşamalarda idare ve gözlem kurulu tarafından iyi
hâlin belirlenmesi hukukilik ilkesine aykırı olup bu karar ancak
mahkemelerce verilebilir.
Yine, fıkrada, belirtilen iyi hâlli olma durumu
tanımlanmamıştır. Düzenleme bu yönüyle de Anayasa'nın
kanunilik ilkesine aykırıdır. Bu bağlamda, 2nci
fıkranın son cümlesinin kanun metninden
çıkarılmasını önermekteyiz.
Teklife baktığımızda, birinci
fıkrada şöyle bir ifade var: Haklarını iyi niyetle
kullanıp kullanmadığı
Değerli milletvekilleri, zaten
ceza infaz kurumunda bulunan bir kişinin birçok hakkı
sınırlandırıldığı gibi, elinde kalan
haklarının kullanımı da ağır usullere
bağlanmak istenmiştir. Bir mahkûmun haklarını iyi niyetle
kullanıp kullanmadığı takdirinin idari bir merciye bırakılması
da mümkün değildir. Eğer mahkûm haklarının
kullanımında, iyi niyet bizzat idare tarafından aranırsa
-ki bu hakların birçoğu mahkûmu idarenin keyfî tutumuna
karşı korumaktadır- aleyhine kullanılan hakkın iyi
niyetli olup olmadığını yine idareye denetletmek gibi
abesle iştigal bir durum ortaya çıkmaktadır.
Diğer önemli bir husus da infazın
denetimiyle görevlendirilen idarenin bir anda infaz öncesi dönemi de
değerlendirmesine imkân sağlayan, ikinci fıkranın son cümle
düzenlemesidir. İdarenin, kişinin infaz öncesindeki
yaşamına yönelik değerlendirme yapması mümkün
değildir. Zira bu değerlendirme, cezanın tayini
sırasında bizzat ceza mahkemesi hâkimi tarafından
yapılmaktadır. İyi hâllilik ceza düzenine sağlanan uyum ve
iyileşmeyle, bir nevi ıslah olmayla alakalıdır.
Kişinin infazına başlanmadan önceki hâl ve hareketlerini
değerlendirme yetkisi ancak hâkime ait olmalıdır.
Ayrıca, kanunda, hangi bilgi ve belgelerin
isteneceği de belirtilmemiştir. Bu durum hem Anayasamızın
20nci maddesine hem de Kişisel Verilerin Korunması Kanununa
aykırılık teşkil etmektedir, ayrıca
sanığın kendi aleyhine delil sunmaktan kaçınması
hakkındaki evrensel hukuk kuralı da çiğnenmektedir.
Değerli milletvekilleri, gözlem
kurullarının şeffaflığını sağlayacak
düzenlemeler yine bu metinde yer almamaktadır. Kurulda zorunlu olarak yer alacak
bütün üyeler devlet memuru konumundadır. Dolayısıyla, idarenin
bağımsız, şeffaf denetim yapması ihtimali
bulunmamaktadır. Özellikle, cezaevindeki koşulları, mahkûm
psikolojisini yakından tanıyan ve bilen barolardan temsilci
bulunmaması büyük bir eksikliktir. Bu kurul üyelerinin eskiden
işlevsel bir çalışmasının olmadığı
kabul edildiğinde, kurulları işlevsel hâle getirmek istiyorsak
ancak şeffaflığı gerçekleştirerek bunu
sağlayabiliriz. Bu nedenle, idare hiyerarşisinde yer almayan en
azından gözlemci üyelerin kurullara dâhil edilmesinin çok doğru ve
isabetli olacağı kanaatindeyim.
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 36ncı maddesi ile değiştirilen 5275
sayılı Kanunun 89uncu maddesinin 3üncü fıkrasında yer
alan "Ayrıca, idare ve gözlem kuruluna Cumhuriyet
başsavcısı tarafından belirlenen bir izleme kurulu üyesi
ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı il veya ilçe müdürlükleri
tarafından belirlenen birer uzman kişi ibaresinden sonra gelmek
üzere ,barolardan birer temsilci ile insan haklarına dair
çalışma yürüten sivil toplum kuruluşu temsilcileri ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mersin İstanbul İzmir
Ayşe
Acar Başaran
Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayşe Acar Başaranın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ben de
herkesi selamlıyorum.
Şimdi, bu teklifle 5275 sayılı
Kanunun 89uncu maddesi değiştiriliyor. Tabii ki burada iyi hâl ve
iyi hâlin nasıl değerlendirileceği şeklinde madde
düzenlenmiş ve genişletilmiş. Tabii, bu maddeyi tek
başına değerlendirmemek gerekiyor. Biz, bir kaç gündür
aslında bu kanun teklifinin tümünün yarattığı etkiden söz
ediyoruz. Aslında bu madde de kanunun teklifinin belli maddeleriyle
beraber düşünüldüğünde, cezaevinde bazı insanlar
açısından, cezaevindeki tutsaklar ve mahpuslar açısından
nasıl yaşanılamaz bir hâle geleceği, yine, iyi hâlin,
nasıl, tıpkı terör tanımında olduğu gibi,
işte, ucu bucağı olmayan, bambaşka yerlere çekilebilecek
bir tanımlama olarak değerlendirilebileceğini görüyoruz.
Şimdi, niye bunu diğer maddelerle
değerlendirelim diye söylüyorum arkadaşlar? Şimdi, bu maddenin
kendisinde zaten iyi hâl çok geniş bir yorumla, aslında bir çerçevesi
olmayacak bir biçimde tanımlanmış. Şimdi, bu iyi hâl, bu
düzenleme gelmeden önceki birkaç örneği söyleyeyim ve bunun iyi hâle
nasıl engel olduğu, siyasi tutsaklara -özellikle düşünceleri
nedeniyle cezaevinde tutulan, sizin terör diye
tanımladığınız ama aslında muhalifleriniz olan ve
cezaevinde rehin tuttuğunuz insanlara- nasıl
uygulandığının birkaç örneğini söyleyeyim
arkadaşlar.
Şimdi, Kırşehirde tutuklu -bizim de
il yöneticimizmiş- yargılandığı dosyada iddianamesinin
bir kısmını Kürtçeye çevirdiği için, tuttuğu not
örgütsel doküman kabul edilmiş, disiplin cezası almış,
yetmemiş -bakın sizin terör tanımı dediğiniz
şey- örgüt propagandasından dava açılmış, iki yılın
üzerinde ceza verilmiş. İşte, terör dediğiniz mesele bu.
Yani, kendisi iddianamesinin bir kısmını Kürtçeye çeviriyor, bu
propaganda kabul ediliyor, disiplin cezası alıyor; yetmiyor,
propagandadan iki yıldan fazla ceza alıyor. Yine, Bursa H Tipinde bir
siyasi tutsak kitap alıyor kütüphaneden -bunların hepsi disiplin
cezası, sonra da iyi hâli etkileyen nedenler- kitaptan özetler
çıkartıyor, bu tuttuğu notlar yine örgütsel doküman kabul
ediliyor, disiplin cezası alıyor. Kırşehirde gençler
vardı, hukuksuz bir biçimde uzun bir süre cezaevinde tutuldular, hâlâ
tutuklu olarak yargılanıyorlar. Bunlara ısrarlı bir biçimde
ayakta sayım dayatıldı. Ayakta sayım dayatmasını
kabul etmedikleri için darbedildiler, darbedildikleri yetmezmiş gibi bir
de üstüne disiplin soruşturması başlatıldı.
Bakın, Bursa H Tipinde, yine, az önceki kişi hastaneye gidiyor,
kelepçeli muayene dayatılıyor, kelepçeli muayeneyi kabul etmiyor;
darbediliyor, doktor darp raporu veriyor ama onunla beraber giden kolluk rapor
tutuyor. Kolluğun tuttuğu rapor üzerine, henüz kanunda
olmamasına rağmen -yani cezaevinin dışındaki fiiller
şu anda disiplin cezası konusu değil, bu kanun teklifiyle
getiriyorsunuz- kolluğun tuttuğu raporla bu kişi hakkında
soruşturma başlatılıyor, üç ay iletişim cezası
veriliyor.
Şimdi, arkadaşlar bu kadar disiplin
cezalarının keyfî bir biçimde
Özellikle cezaevinde tutsak tutulan
yani siyasi düşünceleri nedeniyle, gazetecilik yaptıkları için,
akademisyenler görevlerini bu ülkede özgür bir biçimde yapmak istedikleri için,
öğrenci faaliyetlerinde özgür, özerk üniversiteyi savunup mücadele yürüttükleri
için cezaevinde olanlar bu şekilde disiplin soruşturmalarıyla
yüz yüze kalıyor. Bu disiplin soruşturmaları da -işte tam
kurduğunuz- sizin memurlarınızdan oluşan idari gözlem
kurulları tarafından iyi hâlli olmadığına karar
veriliyor ve bu insanların birçoğunun bırakın
yattıkları süre, infazları yakılarak aldıkları
cezanın tümü yatırılıyor. İşte, siz, bununla
aslında fiilî olarak uyguladığınız fiilleri bu kanun
teklifiyle yine uygulamaya koydunuz.
Şimdi, bu idari gözlem kurullarının
yetkileri o kadar geniş ki cezaevindeki hâl, hareketleri yetmiyor -yani
cezaevindeki disiplin soruşturmalarını zaten genişlettiniz-
bu cezaevindeki süreç içerisinde yaptıkları fiiller de yetmiyor,
bunların iyi hâlli olup olmadıklarını tespit edebilmek
için, bir de gerektiğinde hükümlünün ceza infaz kurumuna girmeden önce
yaşamına ilişkin bilgi ve belge istenebilir. Hangi bilgi ve
belgelerden söz ediliyor? Yani kişi cezaevine girdikten sonra, önceki
yaşamlarıyla ilgili hangi bilgi ve belgeyi istiyorsunuz ki hangi
kıyası yapacaksınız?
Az önce de arkadaşlar söyledi bu kürsüden. Bu,
özel hayatın gizliliğini ihlal anlamına gelen bir düzenlemedir
ama siz zaten Anayasayı da yerle bir ederek, ayaklarınızın
altına alarak kanunlar yapıyorsunuz.
Bir de Bu, kanunlarda var. diyorsunuz. Kanun
devleti olunabilir. Evet, ama Türkiye Cumhuriyeti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
bir dakikayla toparlayayım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) -
Kanunları düzenleyebilirsiniz çoğunluğunuz var. İsterseniz
Ayşe yasak diye bir kanun da getirebilirsiniz ama bu hukuki olmaz. Bu
kanun teklifi de hukuki değil, Anayasaya uygun değil. Bu kanun
teklifi, temel insan haklarını yüzde yüz ihlal eden bir kanun
teklifi. Bu kanun teklifi, içeride özgürlüğünden kısıtlama
cezası verdiğiniz insanların temel bütün haklarını
ellerinden alma teklifidir. Bu kanun teklifi, rehin hukukunu Türk hukuk
sistemine koyma kanunudur çünkü dediğim gibi, özgürlüğünden
kısıtlayabilirsiniz hukuk devletlerinde ama kişinin özel
hayatının gizliliğine dokunamazsınız. Kişinin
düşünme özgürlüğünü kısıtlayamazsınız.
Kişinin sağlık hakkını
kısıtlayamazsınız. Kişinin yaşam
hakkını elinden alamazsınız ama bu teklifin bütününe
baktığınızda haberleşme hakkı, bilgi edinme
hakkı, yaşam hakkı, sağlık hakkı yani
Anayasadaki en temel bütün haklar ihlal ediliyor ve siz de buna Bu kanun ve
uyacaksınız. diye karşımıza çıkıyorsunuz.
Teşekkür ederim.(HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunmadan
önce bir yoklama talebi var.
II.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
Sayın Oluç, Sayın Başaran, Sayın Orhan Işık,
Sayın Işık, Sayın Taşdemir, Sayın Çepni,
Sayın Turan, Sayın Kemalbay Pekgözegü, Sayın Ersoy, Sayın
Koç, Sayın Gülüm, Sayın Koçyiğit, Sayın
Hatımoğulları Oruç, Sayın Gergerlioğlu, Sayın
Paylan, Sayın Çelik, Sayın Kaya, Sayın İmir, Sayın
Toğrul, Sayın Kaçmaz, Sayın Eksik.
Değerli arkadaşlar, yoklama için dört
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan güveninizi kaybediyorsunuz.
BAŞKAN Duyamıyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Güveninizi
kaybediyorsunuz. Zaten göz kararıyla olmadığı belli. Niye
böyle yapıyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Girsene o zaman. Niye
girmiyorsun? Girsene, oradasın, Meclistesin.
BAŞKAN Arkadaşlar, pusulaları
okuyacağım, pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel
Kurul salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
Değerli arkadaşlar, elektronik olarak
geçtiği için pusulaları okumama gerek kalmadı.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 36ncı
maddesiyle değiştirilen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 89uncu maddesinin (3) numaralı
fıkrasına bir izleme kurulu üyesi ile ibaresinden sonra baro
temsilcisi, ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Zeynel
Emre
Mersin İstanbul İstanbul
Süleyman
Bülbül Saliha Sera
Kadıgil Sütlü
Aydın İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Alpay Antmenin.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Adalet Komisyonunda
aralıksız on sekiz saat, yüce Meclisin huzurunda, milletimizin önünde
aralıksız altı gündür sürekli anlatmaya
çalışıyoruz. Bu getirdiğiniz af teklifi adil değildir,
içinde vicdan yoktur, eşitler arasında bile eşit değildir.
Affa karşı değiliz ama siz istiyorsunuz diye bu şekilde
hukuka, vicdana ve adalete aykırı affınıza da sessiz
kalmayacağız. Siz öyle dediğiniz için, içinde düşünce
suçlularının, gazetecilerin ve topluma kazandırılmasında
mahzur olmayan hükümlülerin yer almadığı bu evrensel hukuk
normlarına aykırı teklifiniz vicdanlı ve adil olmuyor,
hukuki hiç olmuyor.
Değerli milletvekilleri, teklifin 36ncı
maddesini görüşüyoruz. Önceki 35 madde için verdiğimiz olumlu, adil,
vicdanlı 35 önerge sizlerin oylarıyla reddedildi. Soruyorum: Neden bu
yasa teklifine olumlu katkı vermemizi engelliyorsunuz? Neden bu teklife
vicdanı, adaleti, eşitliği ve hukukun evrensel
normlarını eklememizi engelliyorsunuz? Sizleri tenzih ederek, kibir
mi diye açıklayalım bunu. Her birinizin şahsını tenzih
ediyorum. Kibir; abartılı gurur, baskın bir kendine güven ve
kendisinden başkaları için içten bir küçümseme duygusu ve en önemlisi
gerçeklikten kopuştur. Unutmayınız, sınırsızca
gücü elinde bulundurma ve kullanma arzu ve isteği sonunda güç
zehirlenmesine dönüşür, Allah korusun, bu da ülkemize büyük zarar verir.
Değerli milletvekilleri, bu af teklifinizi, ne
barolarla ne akademisyenlerle ne sivil toplum kuruluşlarıyla ne de
kamuoyuyla yeterince paylaşmadınız,
tartışmadınız, itirazları da nazara almıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aldık, aldık.
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Üstüne basa basa, tekrar
tekrar söylüyoruz: Af meselesi, bu salgın günleri için üç beş
maddeyle bir günde yapılabilecek bir iş iken, günlerdir Benim
dediğim dedik. mantığıyla hiçbir düzeltmeye
yanaşmayıp bu af işini siz geciktirdiniz, geciktiriyorsunuz.
İçinde düşünce suçları, gazeteciler
ve topluma kazandırılmasında mahzuru olmayan hükümlüler için
düzenleme olmayan bu teklif af falan değildir. Hâlâ geç değil, hadi
gelin, bu teklife vicdanı, adaleti ve hakkaniyeti koyalım; bu
teklifte evrensel hukuk normlarını hâkim kılalım, bu
teklifte eşitliği sağlayalım.
Değerli milletvekilleri, görüşülen
maddeyle ilgili işin teknik kısmına gelelim. Bakın,
teklifin 36ncı maddesinde infazın tüm aşamalarında
hükümlülerin iyi hâllerinin belirlenmesi ve denetimli serbestlik uygulanarak
cezanın infazı ile koşullu salıvermeye ilişkin
değerlendirmelerin idare ve gözlem kurulları tarafından
yapılacağı hükme bağlanıyor. Ayrıntılı
bir madde, pek çok eksiği var, hatipler bahsediyor. Mesela, teklifimizle,
(3)üncü fıkradaki idare ve gözlem kurulu oluşumuna baro
temsilcisinin de eklenmesini amaçlıyoruz. Bu sayede kurulda baroyu temsil
eden bir avukat da bulunacak ve yapılacak gözlem ve
değerlendirmelerde yargının bir başka sacayağı
olan savunma sürece katılacaktır. Biliyorsunuz ya da bilmeniz
gerekiyor barolar, Avukatlık Kanununun 76ncı maddesi gereğince,
hukukun üstünlüğü ile insan haklarını savunmak ve korumakla
görevli kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Baro
temsilcisinin hükme bağlanmak istenen idare ve gözlem kurulu içinde yer
alması, alınacak kararların daha hukuki ve objektif
olmasını sağlayacaktır. Alın size teklifimizin
36ncı maddesine olumlu bir katkı. Ama, hiç sanmam; siz, sadece Ben
yaptım, oldu. Ben yaparsam olur. Ben ne dersem o olur.
mantığıyla bu olumlu katkıyı bile nazara
almayacaksınız. Lütfen, beni utandırın bu maddede.
Bakın, değerli milletvekilleri, bu ülkede,
hukuku önce alçak ve hain FETÖ terör örgütü ayaklar altına aldı,
lütfen, şimdi siz de bunu yapmayın. İktidar olarak size
düşen, bu ülkede adaleti, adil yargılanma hakkını,
yargı ve yargıç bağımsızlığını
sağlamaktır, düşünceyi suç olarak nitelendirmekten
çıkarmaktır. Bakın, adil olun, vatandaşa eşit
davranın, yandaşa değil halka ve bu bağlamda hakka hizmet
edin. Hiçbir şey için geç değil, önümüzde
konuşacağımız daha 34 madde var. Bu teklif hakka,
hakkaniyete uygun hâle getirilebilir, adil düzenlemeler yapılabilir. Hiç
kimse terör örgütü üyelerinin, teröre bulaşmış kişilerin bu
tekliften yararlanmasını istemiyor, bunu da söyleyen yok ama lütfen,
siyasi suçlar, düşünce suçları, tweet atanlar, gazeteciler ve
toplumla kavuşmasında mahzur olmayan mahkûmlar da ve çek mağdurları
da gelin bu tekliften yararlansın diyorum, her birinizi ayrı
ayrı saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 36ncı maddesiyle
değiştirilen 5275 sayılı Kanunun 89uncu maddesinin
(2)nci fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Oya
Eronat Recep
Özel
Çanakkale Diyarbakır Isparta
Ali
Özkaya Jülide
İskenderoğlu
Afyonkarahisar Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, hükümlüler hakkında istenilebilecek
bilgi ve belgelere ilişkin hükmün madde metninden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen Önerge doğrultusunda 36ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
37nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 37nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mersin
Adana
Tuma
Çelik Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mardin İstanbul İzmir
Abdullah
Koç
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Mersin İstanbul
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, maddeyi
görüştükten sonra yirmi dakika yemek için ara vereceğim yani 20.15
gibi ara vermiş olacağım.
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önergeler üzerinde ilk söz Sayın Abdullah
Koça ait.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli halklarımız; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, seri yargılama, sulh ceza
hâkimlikleriyle ilgili düzenlemeyi getirmektedir. Sulh ceza hâkimlikleri, bu
iktidar döneminde kurulan ve militan mahkemelerdir. Bu mahkemeler,
yargısız infaz yapan mahkemelerdir, bunu evvela belirtmek istedim.
Bakın, tam elli yıl önce Ape Musa (Musa
Anter) gözaltına alınır ve şiddete maruz kalır.
Sebebini sorunca, aynen Neden Kürtçe ıslık çalıyorsun? diye
bir cevap alır.
Değerli arkadaşlar, bakalım elli
yıl sonra neler değişmiş? Basın açıklaması
yapıyorsunuz, sonuç olarak tutuklama ve gözaltıyla
karşılaşıyorsunuz. İktidarı
eleştiriyorsunuz, gözaltı ve tutuklamayla karşı karşıya
kalıyorsunuz. Kamyon şoförüsünüz, Evde kal kampanyasını
eleştiriyorsunuz; İçişleri Bakanı Arkasına
bakalım. diyor, gözaltına alıyor ve adli kontrolle serbest
bırakılıyorsunuz. Kürt sorununu dile getiriyorsunuz; bölücülük
suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorsunuz ve örgüt
üyeliği sebebiyle tutuklanmayla karşı karşıya
kalıyorsunuz. Cumhurbaşkanının parti başkanı
sıfatıyla yaptığı her türlü söyleme karşı
bir tweet atıyorsunuz; Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı
gözaltına alınıp tutuklanıyorsunuz. Gazetecisiniz, haber
yapıyorsunuz, propaganda ve tutuklamayla karşı karşıya
kalıyorsunuz. Öğrencisiniz, YÖKe karşı bir eylem
yapıyorsunuz, propaganda ve tutuklamayla karşı karşıya
kalıyorsunuz. İnsan hakları savunucususunuz, bu konuda çalışma
yapıyorsunuz, üyelikten ve propagandadan dolayı hakkınızda
işlem yapılıyor, bundan dolayı tutuklanıyorsunuz ve
gözaltına alınıyorsunuz. Basın açıklamasında
açıklamayı yapan arkadaşınızın
ağzını kapatmadığınız için bundan
dolayı sorguya tabi tutuluyorsunuz; örgüte üyelikten dolayı, örgüte
üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemekten dolayı
hakkınızda işlem yapılıyor, bundan dolayı
işleme tabi tutuluyorsunuz. Avukatsınız, müvekkilinizi
savunuyorsunuz; yardım ve yataklıktan ve üyelikten dolayı sizin
hakkınızda işlem yapılıyor ve bundan dolayı
tutuklanıyorsunuz. Sendikacısınız, sendikal
çalışma yapıyorsunuz, bundan dolayı propaganda ve üyelikten
dolayı hakkınızda işlemler yapılıyor. Bilim
insanısınız ve bir makale yayınlıyorsunuz;
hakkınızda soruşturmalar açılıyor, bundan dolayı
tutuklamalarla karşı karşıya kalıyorsunuz, yine sizin
hakkınızda işlemler yapılıyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, işte
Türkiyenin elli yıldan sonra gelmiş olduğu tablo budur.
Buradaki tablo şu, değerli arkadaşlar: Kürt olmak, aynı
zamanda muhalif olmak terörist olmakla eşdeğerdir sizin nazarınızda
fakat şunu belirteyim
Bunlara örnek mi istiyorsunuz? Size hemen örnekleri
vereyim: Bakın, Fikret Başkaya, Osman Kavala, Selahattin
Demirtaş, Barış Terkoğlu, Selma Altan, Avukat Selçuk
Kozağaçlı, Ahmet Altan, Avukat İbrahim Vargün, Ferhat Çelik,
Aydın Keser ve daha sayamayacaklarımız, yüzlerce, binlerce insan
bu muameleyle karşı karşıya kalıyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, burada
öğrenciler, avukatlar, bilim insanları, gazeteciler, yazarlar,
siyasetçiler, doktorlar, hepsi bu muameleye maruz kalıyor. Bu
saydıklarımın hiçbiri bu infaz düzenlemesinden yararlanmıyor,
değerli arkadaşlar. Bu saydıklarımın hepsi TMK yani
Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde sorguya tabi tutuluyor, sorgulamalara
maruz kalıyor ve bundan dolayı, bu mevcut olan yasa metninden
faydalanmayacak ve faydalanmaması için elinizden gelen bütün çabayı
sarf ediyorsunuz.
Bir ülke düşünün, bir ülke hayal edin
değerli arkadaşlar, cezaevleri aydınlar, düşünürler, bilim
insanları, siyasetçi, sendikacı, öğrenciler, doktorlarla dolu
olsun. İşte, maalesef, elli yıldır süre gelen bu
politikalarla ve on sekiz yıllık iktidarınız döneminde
Türkiye bunlarla karşı karşıya kaldı. Bu, AKP
Hükûmetinin on sekiz yıllık sürecinin, ne yazık ki
icraatlarının sonucudur.
Peki, burada sizlerle paylaşmak istediğim
başka bir durum nedir değerli arkadaşlar? Bakın,
tutuklularla ilgili hiçbir hüküm bu kanun teklifinde mevcut değil.
Değerli arkadaşlar, tutukluluk demek,
suçsuzluk ve masumiyet karinesiyle mevcut olan, tanımlanan insanlar
demektir. Bunlar hakkında da henüz mahkemeler tarafından
verilmiş bir karar yok ama 50 bin kişi şu anda tutukludur;
corona virüsünün tehlikesiyle ilgili, tehlikesinden kaynaklı, bununla
ilgili herhangi bir düzenleme yok, bu da sizin karnenizdir.
Teşekkür ediyorum, sağ olun efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
ikinci söz Sayın Süleyman Bülbülün.
Sayın Bülbül, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 37nci maddesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Teklifin 37nci maddesi, 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanundaki Kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma
hâlleri başlıklı 92nci maddede değişikliğe
gidilerek, tartışmalı kararlarıyla sıklıkla
Türkiye kamuoyunun gündemine gelen sulh ceza hâkimliğine bir yetki daha
tanınıyor.
Öncelikle, sulh ceza hâkimliklerinin işlevi
şu an nedir onu ortaya koymak lazım. Kenan Evrenin Devlet Güvenlik
Mahkemeleri yerini, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra iktidar ve FETÖ iş
birliğinde özel yetkili mahkemelere bırakmıştı. FETÖ
iş birliği bitince, kumpas davalarının suç aygıtı
olarak kullanılan bu mahkemelerin işlevi sulh ceza hâkimliklerine
bırakıldı. Darbe geleneğinin devamı olan sulh ceza
hâkimlikleri, özellikle tutuklama kararlarının çoğunu veren
makam olması sebebiyle operasyonel bir işlev görmektedir. Düzenleme,
terör ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak,
alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması
bakımından zorunlu görülen hâllerde, hükümlü ve tutukluların
rızaları alınmak koşuluyla, ilgili makamın ve
cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine, sulh
ceza hâkimi kararıyla, geçici sürelerle ceza infaz kurumundan
alınabileceğini öngörmektedir.
Sulh ceza hâkimlikleri, kuruldukları günden bu
yana, hukuk normlarından uzak gerekçelerle verdikleri tutuklama
kararlarıyla pek çok kez eleştirilerin hedefi olmuştur.
Tutuklamanın tarafsız ve bağımsız organlarca
denetlenmesine ilişkin hiçbir hukuk normunu karşılamamaktadır.
Yargısal değil, idari nitelikte kararlar veren sulh ceza hâkimlerini
atama ve görevden alma yetkisine sahip olan Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
yapısı tartışmalıyken, tek yargıç olarak görev
yapan sulh ceza hâkimlerinin siyasi etki ve baskılara karşı
duramadığı bir gerçektir. Bu yapıdaki yargıçlık
makamının görev ve yetkilerini artırmak, hukuksal açıdan
telafisi mümkün olmayan sonuçların doğmasına neden
olmaktadır.
Getirilen düzenleme, bir kumpas davası organize
edilmek istendiğinde sulh ceza hâkimiyle gizli tanık ya da
itirafçı seçilen birinin bu gerekçeyle alınması düzenlemesidir.
AKP iktidarının gizli tanık faaliyetlerini Balyozda TSKye
operasyon çekerken ya da Ergenekon, KCK, OdaTV davalarında toplumsal
kesimlere karşı nasıl kullandığı da hafızalarda
taze durmaktadır. En meşhur gizli tanıklardan biri de Şemdin
Sakık idi ya da bu gizli tanık uygulamasıyla, geçmiş
dönemlerde milletvekilliği de yapmış Cumhuriyet
Savcısı İlhan Cihanere nasıl operasyon
yapıldığını, makamından cebir şiddet
kullanılarak götürüldüğünü birlikte izledik.
Biz, her dönem bu yanlışlarınızı
gür sesle yüzünüze söyledik, söylemeye devam ediyoruz ama görmekteyiz ki siz
vazgeçmiyorsunuz. Beraber operasyon yaptığınız FETÖ üyeleri
sonra adil bir yargılanmaya muhtaç oldular. Bugünlerdeki uygulama da aynen
geçmişi hatırlatıyor. Burhan Kuzunun talimatıyla
uyuşturucu baronu Zindaştinin bırakılması, iktidardan
gelen tüm erişim engellemesi taleplerinin istisnasız kabul edilmesi
ve hatta erişim engeli haberine dahi erişim engeli getirmeleri sulh ceza
mahkemelerinin hukuksuz uygulamalarıdır ve gazetecilerin
tutuklanması kararları, bugünün talimatlı sulh ceza hâkimlerinin
uygulamadaki hukuksuzluk örnekleridir.
Değerli vekiller, aslında bu maddede
düzenleme yapmaktansa Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun 92nci maddesi tümüyle kanundan
kaldırılmalıdır ya da değilse, sulh ceza hâkimi yerine
yetkinin infaz hâkimine verilmesi daha uygun olur. Bu pakette infaz
hâkimliği yetkileri artıyorken 37nci madde
değişikliğiyle, hükümlüyle ilgili verilecek iznin de sulh ceza
hâkimi yerine infaz hâkimliğince verilmesi şeklen daha uygun
olacaktır. Aksi hâlde, sulh ceza hâkiminin zaten var olan
sınırsız yetkileri iyice artmış olacaktır çünkü
adil ve bağımsız yargı herkes için lazım. Hukuktan
uzak bu düzenlemeleriniz gün gelir size karşı kullanılır, siyasi
referansla aldığınız hâkim ve savcılardan da toplumun
hak, hukuk, adalet beklentisi ki, ne yazık ki kalmadı ama size tekrar
söylüyoruz, lütfen yanlıştan dönün. Çözüm demokrasi, özgürlük, hukuk
devleti, adil yargılanma hakkı; çözüm, Anayasada bulunan
özgürlüklerin kullanılması.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
37nci maddesinde yer alan değiştirilmiş ibaresinin yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bedri
Yaşar Ümit
Özdağ Zeki Hakan
Sıdalı
Samsun İstanbul Mersin
Yasin
Öztürk Muhammet
Naci Cinisli
Denizli Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde Sayın Bedri Yaşar
Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 37nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum.
Teklifin bu maddesi, kapalı infaz kurumu
dışına çıkma hâllerini düzenlemektedir.
Değişiklik teklif edilen maddeyle uyum düzenlemesi
yapılmaktadır. 5271 sayılı Kanunun 250nci maddesinin daha
önce mülga edilmesi nedeniyle bu maddenin (1)inci fıkrasında yer
alan suçlara yapılan atıf kaldırılarak söz konusu (2)nci
fıkranın uygulama alanı yeniden belirlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, tabii, bugün bizim
çıkarmaya çalıştığımız kanun da netice
itibarıyla, coronavirüs dolayısıyla hapishanelerdeki
sıkışıklığı bir miktar boşaltmaya
yönelik kanundan ibarettir. Aynı çerçevede, coronavirüs
dolayısıyla ben bir başka konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de olağanüstü bir dönem
yaşanmaktadır. Bu zorlu dönemde alınan tedbirler, bu virüsten
kurtulabilmek için çok büyük önem taşımaktadır. Alınan ve
alınacak olan tüm tedbirleri sonuna kadar destekliyoruz. Bu konuda birlik
ve beraberlikten yanayız, mücadelenin bu şekilde yapılmasının
daha uygun olacağını düşünüyoruz. Salgını gerekçe
göstererek infaz yasası hazırlayan Hükûmetin şoför
esnafımızın sorunlarını da görmezden gelmesini
istemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bizi
aradıkları gibi muhakkak sizleri de telefonlarıyla arayan,
kontak kapatmak zorunda kalan kamyoncular, yolcu taşıma
sayısı yarı yarıya düşürülen taksiciler, halk
otobüsleri, şehirler arası otobüsçüler, dolmuşçular, okul
servisleri gibi taşımacı esnafımızın da
Hükûmetten beklentileri vardır. Ekonominin çarklarının dönmesi
ve esnaflarımızın ayakta kalması açısından bu
destek çok büyük önem taşımaktadır. Toplu taşıma alanındaki
tüm esnafımız büyük bir mağduriyet yaşamaktadır.
Sizlerin de bildiği gibi, ham petrol fiyatları bugün 23, 24 dolar
civarında. Fiyatların buraya kadar düşmüş olmasına
rağmen mazot ve benzin fiyatlarında istediğimiz rakamlara
rakamlara maalesef ulaşılamamıştır. Bunun da gerekçesi
gayet basit çünkü motorinin ve benzinin üzerindeki vergi oranları çok
yüksek olduğu için yaptığınız indirimler ana fiyata
yansımamaktadır. Dolayısıyla, bu rakamlarla şehirler
arası taşımacılık dâhil, kamyonculuk dâhil, taksiciler
dâhil bu esnafımızın bu rakamlarla mücadele etmesi mümkün
değil.
Açıkladığınız beyannamelerle
bugün de diyorsunuz ki: Efendim, işte, otobüslerde camların
kenarına birer kişi otursun, orta yere de onların yüzde 50si
kadar otursun. İyi, güzel bunların hepsini yapsın da,
yaktığı mazotun karşılığını
alamayan esnafla ilgili biz ne yapacağız? Bakın, bunların
sayısı bugün dışarıya çıkarmamaya
çalıştığımız 90 bin kişinin en az 5
katı, en az 10 katı. E, ne olacak bu? Bu görevi de yapmaları lazım.
Aynı şekilde, nakliye yapan
arkadaşlarımız var, uluslararası nakliye yapan
arkadaşlarımız var. Bakın, bu fiyatlarla bu hizmetin ifa
edilmesi mümkün değil. E, o zaman ne yapacağız? Bunların
sorunlarıyla ilgili de bir çözüm üretmek bu Parlamentonun görevi. E,
bunlara ne diyoruz: Gidin Ziraat Bankasından, Halk Bankasından,
Vakıflar Bankasından işte kendinize göre krediler alın.
Peki, ben buradan yine sesleniyorum: Ya, 3
bankanın dışında Türkiyede toplam 50ye yakın banka
var. Bunların 47 tanesi nerede? Hükûmetimiz neden diğer bankalara Bu
sıkıntılı günlerde gelin bunlara destek olun. demiyor? Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu nerede?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Uyuyorlar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Ben buradan
soruyorum, bu bankalar nerede? Bugün esnafın, çiftçinin, şoförün
yanında olmayıp da ne zaman olacak? Bununla ilgili bir tedbir
almayı düşünüyor musunuz? Bunlara bir yaptırım yapmayı
düşünüyor musunuz? Ben buradan size soruyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Duymuyor onlar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Biz sesimizi
duyuruna kadar söyleyeceğiz Sayın Yalım. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Biz sesimizi duyurana kadar söyleyeceğiz ama
inanın, sokaktan gelen sesler bunlar. Bizi aradıkları gibi
muhakkak sizleri de arıyorlar. Bu, toplum hizmeti, bu kamu hizmeti;
yapılma mecburiyeti var, herkesin bu görevi yapması lazım. Ama
bize de düşen
Çok da fazla bir şey istemiyorlar, diyorlar ki: Hiç
olmazsa şu vergilerimizi biraz erteleyin, biraz bize nefes
aldırın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Hani buradan
Sayın Grup Başkan Vekili mektupları diyordu ya, Onun
teşekkürü var, bunun teşekkürü var, öbürünün
Tabii, biz bununla
gurur duyuyoruz, teşekkür etsinler ama onların esnafa
yaptığı yardımlardan dolayı bizim de onlardan
alacağımız dersler var. Dolayısıyla bu konuya tekrar
dikkat çekmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bu hizmetin ifa
edilmesi lazım. Bu konuda behemehâl, çok fazla vakit kaybetmeden gerekli
desteği hiç olmazsa bu Parlamentodan beraber sağlayalım diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime saat 20.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.08
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
38inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 38inci Maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Tuma
Çelik Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mardin İstanbul İzmir
Rıdvan
Turan Mensur
Işık Tulay
Hatımoğulları Oruç
Mersin Muş Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Tuma Çelikin.
Buyurun Sayın Çelik. (HDP
sıralarından alkışlar)
TUMA ÇELİK (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri;
(x)
Evet, bugün hemen hemen bütün Grup Başkan
Vekillerimizin başta konuşurken kutladıkları Paskalya
Bayramını kendi ana dilim Süryanicede kutladım. Keşke bu
Meclis kapsayıcı özelliğini ön planda tutsaydı ve bugün
bizim için bayram olan Paskalya Bayramında bu Meclisi bugün tatil
etseydiniz ama olmadı. Çünkü yıllardan beri -bazen söylüyoruz
arkadaşlar rahatsız oluyorlar, tepki gösteriyorlar- yandaş bir
yaklaşımla ayrıcalıklı bir toplum yaratıldı
Türkiyede. İhaleler bu yandaş kesime verildi; zenginlik bu
yandaş kesim arasında paylaşıldı. Memleketin her
yurttaşı bizden olan ve olmayan diye ayrıldı maalesef. Bu
çıkarmaya çalıştığımız afla da aslında
aynı politika izlenmeye devam edilmektedir. Bugün burada yapılan
düzenleme de aslında bir yandaş affıdır.
Değerli milletvekilleri,
yurttaşlarımızın canına mal olan bir salgın
ortamında bile AKP-MHP ittifakı olarak sizler bu salgını
fırsata çevirmenin peşindesiniz. İçinde bulunduğumuz
olağanüstü koşullarda dahi insanlar canlarının derdine
düşmüşken siz kendinize, yandaşlarınıza fırsat
yaratma peşindesiniz. Günlerdir biz burada, uzmanlar televizyonlarda,
gazetelerde, bulabildikleri her ortamda anlatmaya çalışıyoruz,
çalışıyorlar ceza başka bir sistem, infaz başka bir
sistemdir diye. İnfaz sistemi kişilerin yeniden topluma, toplum
yaşamına katılmasını amaçlar. Dolayısıyla
her suça aslında farklı bir ceza verilebilir ama kişiler infaz
sırasında farklı bir uygulamaya tabi tutulamazlar.
Tutuldukları anda da eşitlik ilkesi çiğnenmiş olur.
İşte yapmak istediğiniz bu değişikliğin
tamamı eşitlik ilkesine aykırıdır ve
dolayısıyla aslında ayrımcılık
yapılıyor.
Bakınız, yıllardır devam eden
iktidarlarınız döneminde yarattığınız hukuk
rejimiyle kendinizden olmayanlara karşı bir düşman hukuku
oluşturdunuz. Gazeteciler, insan hakları savunucuları,
siyasetçiler, seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları,
öğrenciler ve düşüncelerini açıklayanlar; mesela
azınlıklar, mesela Kürtler, mesela Osman Kavala, mesela Ahmet Altan,
mesela Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Selma Irmak ve daha binlerce
insan sizin bu düşman hukukunuza hep maruz kaldılar. Saraydan
mahkemelere emir verdiniz maalesef. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarını uygulamadınız.
Şimdi de salgını bahane ederek infaz sisteminde yapmak istediğiniz
bu değişikliklerle düşman hukukunu sürdürüyorsunuz. Uzun süreli
mahkûmiyet, zaten kişi onurunu zedeleyen bir uygulamadır. Bu
yetmiyormuş gibi, infaz rejimine getirdiğiniz keyfî düzenlemelerle
uzun süreli mahkûmiyetlerde tecrit koşullarını daha da
ağırlaştırıyorsunuz.
38inci maddeyle hükümlülük süresinin beşte 1i
yerine onda 1ini iyi hâlle geçirenlere bazı iyileştirmeler
yapılıyor, bu doğru bir şey ancak bu iyileştirmeler
herkese uygulanmıyor. Mesela,
ağırlaştırılmış bir ceza alan birisine bu
uygulama yapılmıyor. Eşitlik ilkesine aykırı hareket
ediliyor bu şekilde. İşte Ayrımcılık
yapıyoruz. derken bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Değerli vekiller, bu şekilde hareket
ederek mahpuslar aracılığıyla aslında toplumda yeniden
kırılma yaratıyorsunuz, vicdanları yaralıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUMA ÇELİK (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Çelik.
TUMA ÇELİK (Devamla) Unutmayın, bu ülke
geçmişte yapılan hatalar, yaratılan kırılmalar,
inşa edilen düşmanlıklar yüzünden çok acılar çekti ve hâlâ
da çekmeye devam ediyor. Biz bu yüzden diyoruz ki: Gelin, yol yakınken
yeni bir hataya, kırılmaya, ayrıştırmaya izin
vermeyelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, tutanaklara geçsin: Konuşmacının ifadelerindeki
partimize yönelik iddialarını reddediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, karar
yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunup
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.43
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
Teklifin 38inci maddesi üzerine Mardin Milletvekili
Tuma Çelik ve arkadaşlarının verdiği önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 38inci maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 94üncü maddesinin 2nci
fıkrasının (b) bendinde asgari bir ay arayla toplam iki defaya
şeklinde ibare değişikliğinin en az bir ay arayla toplam
iki defaya şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Abdurrahman
Tutdere
İstanbul Mersin Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Abdurrahman Tutderenin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ceza infazı
hakkındaki kanunun görüşmelerini gerçekleştiriyoruz. Ceza
infazıyla ilgili kanun görüşmeleri ve tartışmaları
bütün dönemlerde daima kamuoyunun büyük ilgisini çekmiş ve şu an
görüşmekte olduğumuz kanunu da bütün kamuoyu yakinen takip
etmektedir.
Ceza infazında indirimi öngören yasa teklifleri
ülkemizde de geçmiş tarihlerde yapılmış, dünyanın
değişik ülkelerinde de örnekleri mevcut. Tabii, ceza infazında
indirim öngören yasa teklifleri neden yapılıyor? Birinci sebep;
genellikle ceza yargılamasındaki hukuksuzlukları ve
adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için, bir de kamu yararı için
yapılmaktadır. Şu an görüşmelerini
gerçekleştirdiğimiz yasa teklifinin de buna ek olarak şu anda
ülkemizde ve dünyada mücadele hâlinde olduğumuz coronavirüs tedbirleri için
geldiğini görmekteyiz. Tabii, bu yasa teklifiyle infaz yasasında
değişiklik, infazda indirim yapılması gerekli mi?
Gereklidir, Türkiyenin şu andaki koşulları aslında bunu
zorunlu hâle getiriyor ancak şu andaki teklifin hazırlanma şekli
ve içeriği kanaatimizce hukuka ve şu anda yürürlükte olan yasalara
uygun değil. Teklif teknik olarak da hatalarla dolu, çelişkilerle
dolu. İsmi üzerinde, ceza infazına ilişkin yani cezalara
ilişkin bir kanun ancak teklifi hazırlayanlar suçlardan
başlamışlar. Suçları, belli suçları kapsam
dışı bırakmışlar, belli suçlarda infazda indirimi
öngörmüşler. Dolayısıyla, aslında bu yasanın
başlangıç noktası hatalı. Bunun dışında,
kanunun gerekçesinde de var, ceza infazında özellikle amaç -bizim
yargı sistemimizde de var- hükümlüleri, suçluları topluma
kazandırmak, sosyal hayata yeniden kazandırmak. Peki, şu andaki
mevcut teklif bu hâliyle gerçekleşirse ülkemizde şu anda
cezaevlerinde bulunan 300 bin ve bu teklifle tahliye olacak olan 90 bin
kişiyi biz tam anlamıyla topluma kazandırabilecek miyiz? Bu
konuda şüpheler var, bu konuda gerçekten tereddütler var.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, bu kanun
teklifi hazırlanırken şöyle bir öngörüyle hareket etmiş
düzenleyenler: Sanki Türkiyede, şu anda cezaevinde bulunan bütün
hükümlüler ve tutuklular adil yargılanmış gibi, hiçbir sorun
yokmuş gibi bir algı var ama ülkemizde adil yargılanma
hakkının ne kadar çok ihlal edildiğini pratikte hepimiz
görüyoruz. Bundan önce, özellikle, FETÖden yargılanan 4 bin hâkim ve
savcının vermiş olduğu kararlara
baktığımızda, bu kararlardan yargılanan ve bu
kararların kesinleşmesi nedeniyle şu anda cezaevinde bulunan
binlerce tutuklu ve hükümlü var. Bu şekilde, tutuklu ve hükümlü bulunan
kimselere yeniden yargılanma yolu açılmadı. Yeniden
yargılama yolu açılan kumpas davaları başta olmak üzere tüm
davalara baktığımızda, yargılananların, müebbetle
yargılananların hepsi beraat etti. Ama bireyler için, kamuoyuna mal
olmamış davalar için bu süreç başlatılmadı,
aslında bu infaz düzenlemesiyle buradaki adaletsizlikler de
giderilebilirdi. Düşünün sayın milletvekilleri, sizin
hakkınızda soruşturmayı yapan polis FETÖcü, iddianameyi
hazırlayan savcı FETÖcü, sizin hakkınızda karar veren
hâkim FETÖcü, o dosyayı Yargıtay ve temyiz incelemesinde inceleyen
yüksek yargıç FETÖcü ve siz böyle bir mekanizmada
yargılanmışsınız, şu anda cezaevindesiniz. Bu
şekildeki bir yargılamayla mahkûm olan insanların bu infaz
sisteminden mutlaka faydalanması gerekiyordu, toplumsal barış
adına bunun mutlaka sağlanması gerekiyordu.
Bunun dışında, bu hâkimlerin yerine
alınan hâkimler de
Gerçekten, biz uygulamadan geliyoruz, ben
yıllarca ceza avukatlığı yaptım; bir yıl, iki
yıl deneyime sahip olan hâkimler geldi, ağır ceza reisi oldular,
bunlar yargılama yaptılar, kaş göz çıkararak bir sürü insanı
mahkûm ettiler, ağır cezalara çarptırdılar. Bu infaz
yasası teklifiyle aslında biz ceza yargılama sistemimizdeki bu
adaletsizliği, bu hukuksuzluğu giderebilirdik, Anayasaya,
Anayasanın eşitlik ilkesine uygun bir düzenleme yapabilirdik. Ancak
maalesef, hem Komisyonda hem de şu anda Genel Kurul
çalışmalarında yapmış olduğumuz bütün
uyarılara rağmen, bütün mücadeleye rağmen özellikle teklif
sahiplerinin bu fırsatı, bunu görmediklerini üzülerek belirtmek
istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu infaz yasası teklifi eşitlik ilkesine
aykırı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırı. Hatta, bir adım daha öteye gidiyorum, değerli
arkadaşlar, değerli AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarım; bu teklif sizin parti programınıza da
aykırı. Bakınız, parti programınızda diyor ki:
Yasalar, sadece Parlamento çoğunluğu değil, toplumun ortak iradesinin
ifadesi olacaktır. Kim diyor? AK PARTİ Programı diyor. Peki,
siz bu teklifi hazırlarken buna uydunuz mu? Uymadınız. Sizin bu
yasanızda adalet yok, eşitlik yok, toplum vicdanı yok.
Değerli arkadaşlar, sizin bu yasanızda sadece ve sadece hukuk
devletine aykırılık var, bu yasanızda
ayrımcılık var arkadaşlar, ayrımcılık. Ayrımcılığı
Anayasamız, uluslararası tüm sözleşmeler reddetmiştir.
Sayın Zengin, siz cuma günkü
konuşmanızda dediniz ki: Hukuk matematiktir, hukuk
mantıktır. Sizin bu yasanızda ne mantık var ne de hukuk
var.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hepsi var.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hem hukuk hem
mantık var, her ikisi birden var, hem de fazla fazla.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
38inci maddesinde yer alan "değiştirilmiştir ibaresinin
"yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini teklif
ederiz.
Bedri
Yaşar Ümit
Özdağ Zeki Hakan
Sıdalı
Samsun İstanbul Mersin
Yasin
Öztürk Muhammet
Naci Cinisli
Denizli Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; corona salgını dünya
ekonomilerinde daha önce emsali görülmemiş çapta sert bir düşüşe
sebep oluyor, bunun dip noktasının neresi olacağını
kestirebilmek henüz mümkün değil. Covid-19 önümüzdeki yıllar boyunca
hem zihinlerde hem de piyasada canlılığını koruyacak;
psikolojik, iktisadi ve siyasi bir şok dalgası oluşturacak, bu
şok dalgasının artçı etkilerine her konuda
hazırlıklı olmak zorundayız. Pandeminin doğrudan
etkilerinin yanında ikincil ve üçüncül etkileriyle de başa çıkabilmek
adına, hukukun üstünlüğünü esas alan gerçek kuvvetler
ayrılığının uygulandığı, güçlü
demokratik kurumlara sahip, üretim ekonomisine yönelmiş, uluslararası
kredibilitesi olan, uzun vadeli, akılcı ve dengeli planlar
yapmış, dijital çağın gereklerini sağlamış,
kendi kendine yeten ama dünyayla ilişkide iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistemle yönetilen bir ülke olmamız gerekiyor. Çünkü herkesin
kendi yaralarını sarmaya yoğunlaşacağı,
eksikliklerini gidermeye çalışacağı bu dönemde,
dünyanın sebep olduğu küresel krizi dünyanın nimetlerinden
faydalanmadan atlatmak zorunda kalacağız. Bu sebeple, etkili ve
akılcı bir kriz yönetimi oluşturmak zorundayız.
Sayın milletvekilleri, corona
salgınının yıkıcı ekonomik etkileriyle mücadele
etmek adına Hükûmet birtakım önlemler alıyor ancak bu önlemler
ne beklentileri karşılıyor ne de ihtiyaçları.
Sağlık alanında olduğu gibi ekonomide de alınan tüm
önlemler parça parça ama salgın dalga dalga geliyor. Bu sebeple,
vatandaşlarımızın hepsini kapsayacak, yeni
mağduriyetler yaratmayacak bütüncül ekonomi programlarına
ihtiyacımız var. İlk paketin açıklanmasının
üzerinden neredeyse bir ay geçti ama hâlâ tarım sektörü ve çiftçilerimiz
için herhangi ciddi bir adım attığınızı
göremedik. Şimdiye kadar hazırladığınız
paketlerin hiçbirinde tarım yok, çiftçi yok, üretim yok. Ne ekersen onu
biçersin. sözünü boşa çıkaran bir iktidar tarafından
yönetiliyoruz. Çiftçi tarlaya tohumunu, emeğini, alın terini ekiyor;
yalnızca dert biçiyor, borç biçiyor. Onlar oy ekiyorlar, siz onlara borç
biçiyorsunuz. Salgın görülmeden önce dahi çiftçilerimizin borçları
117 milyar liraya ulaşmıştı, şimdi ise bu
borçları katlanarak artmaya devam edecek. Nasıl devam etmesin?
Üretici ihracat yapmaya çalışıyor, izin yok; iç piyasaya satmaya
çalışıyor, talep yok; talep varsa sevkiyat zinciri çökmüş.
Şimdi, bir de bu zincire girmeye çalışan virüs korsanları
çıktı. Mahsuller ya tarlada ya da depoda çürüyor. Tarım
Bakanlığı ise şu anda sadece izlemekle yetiniyor. Corona
salgını yüzünden, en sevdiğiniz, sizin için en kârlı
iş olan ithalatı da yapamıyorsunuz. Adamlar kapattılar
kapıyı. Dünya piyasaları, size, çarenin ithalatta değil
üretimde olduğunu acı bir şekilde gösteriyor.
Yıllardır ithalat sopasıyla üretici tehdit edildi, tarladan el
çektirildi. Şimdi, dünyadaki tedarik zinciri kırıldı,
kırılacak. Dünyada kimse elindeki tarım ürününü satmak
istemiyor. Gıda güvenliğinin, gıdaya kesintisiz ulaşma
imkânlarının ne kadar önemli olduğunu, tüm sınır
kapılarının karşılıklı olarak kapandığı
şu günlerde daha net görüyoruz. Ülkece, kriz sonrası dünyada ortaya
çıkabilecek bir gıda kısıntısına karşı
hazırlıklı olmamız gerekiyordu. Paramız var ki ithal
ediyoruz. diyordunuz ama paranız olsa da ithal edemeyeceğiniz bir
düzenin içine düştük. Neymiş? Gıda stratejik sektörmüş. Bu
salgın hepimize ders olsun. Sizden ricam, bu sefer dersinize iyi
çalışın.
Bu süreçten en az zararla, hatta kârla
çıkabilmek için tek bir yolumuz var: Türkiye için tarımın
stratejik öneme sahip olduğunu kabul etmek, Anadoluya kulak vermek ve
sonrasında çiftçiyi yeniden toprakla barıştırarak
üretmesini sağlamak. Bunları yapabilmemiz için öncelikle tarıma
olan bakış açımızı kökten değiştirmemiz
gerekiyor, sonrasındaysa sektörün tüm kesimlerini kapsayan tarım
istişare kurulu oluşturarak uzun vadeli bir tarımsal
kalkınma politikası inşa etmelisiniz. Eğer bunlar
yapılabilirse üretimi planlayarak arttıracak, dışa
bağımlılığı azaltacak, katma değerli ve
güvenli ürünler üretecek, çiftçiye para kazandıracak, hem kendimize
yetecek hem de ihracat rekorları kıracak bir tarım sektörünü hep
birlikte yaratabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Çiftçilerimiz
hazır, tarlalarımız müsait. Bunu başarmak için önümüzdeki
tek engel sizin bugüne kadarki yanlış politikalarınız. Bu
yanlıştan ne kadar hızlı dönerseniz söylediğimiz
olumlu sonuçlar o kadar hızlı gelişir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
38inci maddeyi oylarınızı sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 39uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mersin İstanbul İzmir
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Gülüstan Kılıç Koçyiğitin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
39uncu maddesi üzerine söz aldım. Bu madde kapalı cezaevlerinde olup
da açık cezaevine geçenler ve açık ceza infaz kurumunda
olanların izinli dışarıya çıkmasını
düzenleyen bir madde. Üç ayda bir üç günlük süreler öngörülüyor ve teklif
metninde de bu üç günlük sürenin yedi güne artırılması yönünde
bir şey var. Bu olumlu bir uygulama fakat bu uygulamada siyasi
mahpusların kapsam dışı tutulması Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı. Bu anlamda, burada da ayrımcı
bir yaklaşım olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Anayasadaki
eşitlik ilkesi, biliyorsunuz, kanun önünde herkesin dil, din, ırk,
mezhep ayırmadan eşit olmasını düzenliyor ama bu
eşitlik aynı zamanda ceza adaletinin sağlanması ve ceza
hukuku çerçevesinde bir eşitliği de içeriyor, bunu ifade etmek
gerekiyor.
İkincisi: Bu tasarının toplamı
aslında hükümlülük açısından, hükümlüler açısından
düzenlenmiş fakat tutuklular açısından bir düzenleme içermiyor.
Oysaki şu anda -biliyoruz- yaklaşık 50-60 bin tutuklu var
cezaevlerinde ve bunlar suçları sabit oluncaya kadar aslında masumlar
yani suçsuzlar, Anayasanın masumiyet ilkesi gereği suçsuzlar. Peki,
soruyoruz buradan: Neden bu corona günlerinde, bu kadar büyük bir pandemi
varken siz buradaki tutukluların çok hızlı bir şekilde
dışarıya çıkacakları bir mekanizma kurmuyorsunuz? Örneğin,
birincisi, hâkimlikler yani mahkemeler dosyalar üzerinden resen inceleme
yapabilir ve bu tutukluluk tedbirini adli kontrol tedbiriyle
sağlayabilirlerdi, bunu yapmıyorlar. O zaman, siz bu teklif metninde
-olağanüstü hâllerde ve salgın durumlarında- bir madde
ekleyebilirdiniz CMK 100e ve böyle bir düzenleme yapabilirdiniz. Tutukluluk
tedbiri yerine adli kontrol tedbirleri uygulanabilir diyebilirdiniz fakat bunu
da yapmamışsınız. Bu anlamıyla aslında
Anayasanın temel hükümlerine aykırı olduğunu ifade etmemiz
gerekiyor.
Nitekim, bu yasa teklifi -arkadaşlarımız
çokça ifade ettiler- bir örtülü af yani özel af. Bunun özel af olması
nedeniyle de aslında buradaki oylamada da, görüşme
sırasında da beşte 3lük çoğunluk oyu gerektiğini
ifade etmemiz gerekiyor.
Yasa yapım sürecinin her aşaması
aslında yasamanın kalitesi açısından çok önemlidir.
Örneğin, bu yasa tasarısını bir yıllık bir
hazırlık süreciyle getirdiğinizi söylüyorsunuz fakat bir
yıldır bu yasanın paydaşlarıyla gerçek anlamda bir
istişare etmediğiniz açığa çıkıyor. Son bir ay
kala ya da Genel Kurula gelmeden önce parti gruplarını ziyaret
ettiniz. Meclis dışındaki parti gruplarını ziyaret
etmediniz, baroların görüşünü sormadınız; aslında bu
alandaki diğer paydaşlara fikirlerini sormadınız. Bu
yönüyle de sorunlu bir yöntem izlediğinizi ifade etmemiz gerekiyor.
Demokrasinin temel gereği olan katılımcılık,
çoğulculuk ilkesinin yasa yapım sürecinde göz ardı
edildiğini ifade etmemiz gerekiyor.
İkinci bir şey; sürekli yapboz
tahtasına dönen bir yasa yapım süreci var. Bir yasa
yapıyorsunuz, on gün geçmiyor, o yasanın yerine yeni bir madde
ekleyerek, fıkralar ekleyerek değişiklik yapıyorsunuz.
Neden? İşte, tam da bu yasa yapma sürecini kamuoyundan ve
paydaşlarından kaçırdığınız için. Bu anlamıyla
da sorunlu olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
İkinci bir mesele de, şimdi,
olağanüstü bir dönemdeyiz, corona günlerindeyiz. Herkesin yaşam
hakkı tehdit altında, cezaevindekiler bu tehdidi daha fazla
yaşıyorlar çünkü kapalı ortamdalar; beslenme, barınma
koşulları çok sorunlu, havalandırma koşulları kötü.
Buna rağmen siz bir temel kanunu buraya getirdiniz, 70 maddelik bir kanun
teklifi olarak getirdiniz. Kalıcı düzenlemeler içeriyor, uzun süreli
düzenlemeler içeriyor ve siz de diyorsunuz ki: Biz zaten bunu corona için
getirmedik. O zaman el insaf diyoruz yani burada kaç gündür -6ncı
günümüz- bu kadar milletvekili bu olağanüstü süreçte bir temel kanunu
görüşüyoruz; bunun da kimseye faydası olmadığını
söylememiz gerekiyor.
Daha önceki konuşmamda da ifade etmiştim,
mesele tırnak içinde- suçlulukla, suçla mücadeleyse o zaman sizin
yapısal reformlar yapmanız gerekiyor. Birincisi; hukuku gerçekten
evrensel hukuk normlarına taşımanız gerekiyor, demokratik
katılım yöntemlerini artırmanız gerekiyor ama en önemlisi,
sosyal, siyasal ve ekonomik anlamda reformlar yaparak aslında suçun önüne
geçmeniz gerekiyor. Yoksa buradakilerin her birinin palyatif birer önlem
olacağını, yarın öbür gün cezaevlerinin 2-3 katı
dolulukla yeniden karşımıza geleceğini ifade etmemiz
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, diğer bir mesele
ise belki de en önemlisi, gözden kaçan meselelerden biri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Sayın Başkanım, toparlayacağım.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Teşekkür ederim.
Şimdi, kadına karşı şiddet
meselesinde sadece eş tarafından bir şiddet
uygulandığında bir artırıma gidiyorsunuz. Oysaki biz
biliyoruz, kadınlar sadece eşleri tarafından şiddete
uğramıyorlar, katledilmiyorlar; çoğu zaman erkek
kardeşleri, babaları ya da erkek arkadaşları
tarafından şiddete uğruyorlar, katlediliyorlar. Bu anlamda, bu
düzenlemenin bu mahiyette değiştirilmesi gerekirken bunun da
olmadığını görüyoruz.
İkinci bir şey; bakın değerli
arkadaşlar, bir dönem cumhuriyetin ilk yıllarında istiklal
mahkemeleri vardı; 70li yıllarda, 80li yıllarda DGMler
vardı; daha sonrasında FETÖ döneminde özel yetkili mahkemeler vardı;
sonra bunlar kalktı, şimdi sulh ceza hâkimlikleri var ve bunun
yanına şimdi bir de infaz hâkimlikleri ekleniyor, infaz mahkemeleri
ekleniyor. Bunların her birinin aslında siyasallaşmış
yargının göstergeleri olduğunu ifade etmemiz gerekiyor ve bu
olağanüstü yargılama mantığından vazgeçmek, hukukun
üstünlüğünü ve evrensel değerleri kalıcı kılmak
gerektiğine inanıyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 39'uncu maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 95'inci maddesinin
birinci fıkrasının sonuna eklenen cümledeki
"kullandırılabilir ibaresinin "kullanılır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Alpay Antmen
İstanbul Aydın Mersin
Turan
Aydoğan Burhanettin
Bulut Tufan Köse
İstanbul
Adana Çorum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Burhanettin Bulutun.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; toplumun bizden beklentileri var.
Biz de o yüzden, bu ilerleyen saatlerde, uzun zaman alan mesailerle, bu
havasız iklimde buradayız. Ancak bu beklentide olan kesimlerin yani
çiftçinin, işçinin, esnafın, sağlık
çalışanının bu beklentilerinin, üst düzeydeki
beklentilerinin karşılığında umudu var mı?
Maalesef yok. Peki, bu iktidara karşı güveni var mı? Maalesef
yok. Neden? Çünkü her yaptığınız işte mutlaka bir
gizli plan, mutlaka bir ayrımcılık, mutlaka bir adaletsizlik,
mutlaka bir siyasi fayda ve her yaptığınız işte
mutlaka kendi dışınızdakini düşman kılma gibi bir
anlayışınız var. Bu, infaz yasasında da aynı
şekilde görünüyor. Bakın, birkaç tane örnek vereyim: Örneğin
siyasi tutuklulara ilişkin bir şey yok, örneğin gazetecilere
ilişkin herhangi bir düzenleme yok; toplumsal beklentinin bu kadar
yukarıda olduğu bir dönemde bunlara ilişkin herhangi bir
şey yapılmayıp aksine toplumun diğer kesimlerine
ilişkin düzenlemeler yapılıyor olması, toplumsal vicdanda
bu umutsuzluğu, bu güvensizliği doğuruyor. Örneğin, bir
sivil -15 Temmuzda generalleri hatırlıyorsunuz- emir veriyordu,
yönlendiriyordu, o dışarıda ancak o gün öğrenci olan,
sadece emirle o günkü kalkışmaya çıkan, darbeye çıkan, hain
darbeye karşı çıkan öğrenciler içeride; o gün bankaya para
yatıranlar içeride ancak o bankayı kuranlar, o bankanın
finansını gerçekleştirenler dışarıda. FETÖ
borsası ve buna benzer şeylerle ilgili zaten bir şey
söylemiyorum. Benim daha çok söylemeye çalışacağım konu,
bugünkü yaşadığımız pandemide de aynı
ayrımcılığı yapıyor olmanız. Bu pandemide
yaşanan virüs bulaşması elbette hepimizi etkiliyor yani burada
bir virüs bulaşığı olduğu anda AKP'li, MHP'li, CHP'li
diye bir ayrım yapmaz, herkese gider ve bu konuda da uzman sivil toplum
örgütleri var, işte, Türk Tabipleri Birliği, Türk
Eczacıları Birliği gibi; biz burada onlardan
faydalanacağımıza aksine onları dışlıyoruz.
Ne zaman onlara sesleniyoruz? Mecbur kaldığımızda.
Örneğin, Türk Eczacıları Birliğiyle ilk zamanda böyle bir
paydaşlık yapmış olsaydınız size maskelerin aile
sağlık merkezlerinden, eczanelerden, belediyelerin yoğun
çalıştığı taşıma yerlerinden ücretsiz
dağıtılması gerektiğini söyleyecekti; örneğin,
Türk Tabipleri Birliğiyle bir iş birliği yapmış olsaydınız
bu konuda eğitim almış, örneğin, yoğun bakım
ünitesinde çalışan teknisyenlerin kadrolarının
açılması gerektiğini sizlere ifade edeceklerdi. Tüm bunlar,
asıl itibarıyla bu yaşadığımız pandemiye
karşı mücadelenin içerisinde tüm kesimleri içine almak. Bunlarla
ilgili çeşitli örnekler var. Yine, eczacı olmam vesilesiyle
örnekleyeyim: Örneğin, şu anda muayene ücretlerini eczaneler tahsil
ediyor; işte, yarından sonra maskeleri yine eczaneler verecek. Bu
konularda hepsinde gönüllü çalışıyor bu eczacılar ancak bu
eczacıların durumuna baktığımızda, bulaşma
konusunda maalesef yalnız kalmış durumdalar, kendi
imkânlarıyla ancak korunmaya çalışıyorlar ve bu esnada da 3
eczacımız maalesef vefat etti. İlk virüs bulaşması
yaşayan Ali Erdoğan ve son olarak da 36 yaşında gencecik
bir kardeşimiz İsmail Durmuş -7 aylık bebeğini
ardında bıraktı- bu virüs belasından Hakkın rahmetine
kavuştu.
Türkiye'de 26 bin eczane ile 100 bin
çalışanıyla sağlık çalışanlarının
içerisinde önemli bir yerde eczacılar. O anlamda, buradaki tehlikelere
karşı, mutlaka, bizim, burada görev alan, bu mücadelede ön cephede
mücadele eden sağlıkçıların işlerini
kolaylaştırmamız lazım.
Eczacıların birkaç talebi var, bunlar çok
basit, çok kolay da halledilebilecek istekler, talepler: Kıyafet
konusunda, korunma konusunda Sağlık Bakanlığının
tüm eczanelere gerekli desteği vermesi gerekiyor. Maskeleri biz
dağıtacağız ancak kendimize maske bulamaz durumdayız
şu anda, mutlaka N95 maskelerin eczanelere gelmesi gerekiyor.
Eczacılara mutlaka test yapılması gerekiyor, sadece kendileri
açısından değil, bir bulaş yeri olması
açısından da bu çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Ve diğer
önemli nokta da işin ekonomisi; eczacılar bu pandemide mücadele
ederken, maalesef şu anda 20 eczacımız -bize gelen bilgiler
ışığında söylüyorum- bu virüse yakalanmış
durumda ve eczaneleri kapalı o anlamda da o eczacılarımıza
ekonomik destek vermek lazım.
Sonuç itibarıyla, canları pahasına
mücadele eden tüm sağlık çalışanlarının, tüm
sağlık emekçilerinin kadrolarının açılması ve
onlara karşı yapılacak tüm desteklerin en azından ön
cephede olan arkadaşlarımız için verilmesi gerekiyor.
Ben, virüs salgınında yitirdiğimiz
gerek yurttaşlarımıza gerek sağlık
çalışanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, enfekte olan
vatandaşlarımıza da şifa diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oyalarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 39uncu
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli Yasin Öztürk
Samsun
Erzurum
Denizli
Ümit
Özdağ Zeki
Hakan Sıdalı
İstanbul
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ümit
Özdağın.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; zor ve ilginç günlerden geçiyoruz.
Bütün Türkiyeyi sağlığını korumak için evlerine
hapsediyoruz, böyle de yapmalıyız; yurt dışından
gelenleri enterne edip yurtlarda karantinaya alıyoruz, böyle de
yapmalıyız. Öte yandan, cezaevlerinde bir anlamda karantinada olan
300 bin kişinin üçte 1ini serbest bırakıyoruz.
İktidarın ve toplumun yaşanan salgın krizinden dersler
çıkarması gerekiyor. İktidarın alması gereken
derslerin en önemlisi, siyasetin bilime ve uzmanlığa değer
vermesinin hayati önem taşıdığıdır. Bu yasa
yapılırken hazırlık aşamasında keşke ceza
hukukçuları ve anayasa hukukçularının bilgilerine daha fazla
değer verilseydi, bu yasa daha sağlıklı bir zemine
otursaydı.
Öte yandan, corona salgını bütün dünyada
bir kısım siyasetçiyi cidden şaşırttı, Türkiyede
de AK PARTİ iktidarını şaşırttı. Biz
İYİ PARTİ olarak, Dünya Sağlık Örgütünün
uyarısı üzerine Türkiyede hazırlanan, geçen sene
hazırlanan salgın hastalıklara karşı protokolü
Aralık 2019da hemen devreye sokmadığınız için sizi
haklı olarak eleştiriyoruz. Ancak, siz Türkiyede geç kalırken,
hastalığı büyük ölçüde kontrol altına alan ve bugünlerde
övgüler de alan Pekin de ilk tepkiyi göstermekte geç kalmıştı.
Sadece Çinliler mi geç kaldılar? Hayır; İngilizler, Fransızlar,
İspanyollar, İtalyanlar ve Amerikalılar da çok geç
kaldılar, onlar da sizin gibi şaşırdılar. Oysa, Ekim
2005te dönemin Amerikan Başkanı George Bush yaptığı
bir basın toplantısında, küresel bir salgının
geleceğini, binlerce Amerikalının eğer tedbir
alınmazsa öleceğini, 7 milyar dolarlık bir projenin bu
salgınla mücadele için tahsis edilmesi gerektiğini söylemişti.
Washington gereken önlemleri almadı, bugün yerlerde sürükleniyor.
Öte yandan, Berlin, 2013te, bu salgının
Güneydoğu Asyada bir hayvan pazarından
kaynaklanacağını Federal Parlamentoya sunduğu raporda
ortaya koymuş, gereken önlemleri aldı ve bugün çok iyi durumda. Keza
Japonya, Güney Kore, Tayvan; Çinden sonra salgının ilk
ulaştığı ülkeler olduğu hâlde, salgını
önceden aldıkları önlemleri çalıştırarak engellediler.
AK PARTİ iktidarı, Bilim Kurulunu toplamak ve bilime değer
vermekte ne yazık ki çok geç kalmıştır. Bundan sonra
iktidarın, bilim ve uzmanlığın ne kadar önemli
olduğunu anladığını ummak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu salgından
çıkarılması gereken ikinci ders Pollyannacılıkla
devlet yönetilemeyeceğidir. Evet, iyimser olalım ancak
hesabımızı, en kötü durum senaryosunu hazırlayarak
yapalım. En kötü durum senaryosunun gerçekleşme ihtimali yüzde 1
olabilir ancak bu, devlet yönetirken çok yüksek bir ihtimaldir ve corona
salgınından çıkarmamız gereken üçüncü ders ise -hiç
şüphesiz- devlet yönetiminin demokratik ortak akıl
gerektirdiğidir. Bütün kararları bir tek kişinin iki dudağı
arasına bırakır iseniz en doğru kararın alınması
ve uygulanması yanlış olabiliyor. Sokağa çıkma
yasağı doğru bir karar ama karar alınırken hukuken
sakat bir zemine oturtuluyor ve milletin sokağa dökülerek
salgının yayılmasının sağlanması
gerçekleşiyor. Oysa amaç tam tersi, salgını engellemek ama
muhtemelen Türkiyede, cuma akşamı kadar bu virüsün
yayıldığı bir dönem o iki saat içerisinde
yayıldığı kadar- hiç yaşanmamıştı.
Demek ki uygulamalar sırasında ortak akıl çok önemli.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 21.32
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
83üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
40ıncı madde üzerinde 3 önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 40ıncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç Muş Mardin Adana Rıdvan Turan Züleyha
Gülüm Murat Çepni Mersin İstanbul İzmir Garo Paylan Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Garo Paylanın.
Sayın Paylan
(HDP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, altıncı gün
oldu ve yetmiş beş saattir aynı yasa maddesiyle ilgili
çalışıyoruz ve coronavirüs günlerinde
çalışıyoruz. Değerli arkadaşlar, inanın,
bakın, bu zor günlerde eğer ki Mecliste bir uzlaşma olabilseydi
bu yasa iki saat içinde çıkardı ve uzlaşma da aslında
hukukun temel ilkelerini içeren bir uzlaşma, Anayasamızın
emredici bir konusu olan uzlaşma. Anayasamız eşitliği emrediyor,
ne yapacaksanız eşitlik içinde yapacaksınız diyor. Bütün
muhalefet partileri de bunu istiyor. Eğer eşitliği
sağlayabilseydik yani infaz indiriminde eşitliği
sağlayabilseydik, ben eminim ki Sayın Başkan, bu yasa buradan
iki saat içinde geçerdi ve altı gün boyunca da bizler birbirimize corona
bulaştırmak riskiyle karşı karşıya
kalmazdık, vatandaşlarımızın temel meselelerini
görüşürdük; iş, aş, ekmek meselelerini görüşürdük ama
maalesef bunu yapamadık. Çünkü bir düşman hukuku uygulanıyor
arkadaşlar. Birbirimize karşı herhangi bir şekilde
saygı öne koyulmuyor.
Bakın, ben Türkiyeli bir Hristiyanım,
Ermeni kimliğim var. Bugün de benim bayramım. Hristiyanların en
büyük bayramı bugün biliyor musunuz? Paskalya Bayramı ve Meclisimiz
çalışıyor arkadaşlar. İşte, o birbirimize
saygıyı bir yerlerde kaybettik ki Meclisimizde Hristiyan vekiller de
varken AK PARTİ bir grup önerisi verebiliyor ve Pazar günü de
çalışacağız. diyebiliyor, kendi grubunda da bir Hristiyan
arkadaşı varken Pazar günü çalışacağız. diyebiliyor.
Oysa arkadaşlar bakın, bu saygıyı bir yerlerde
kaybetmişiz. Osmanlı Meclis-i Mebusanında Hristiyan vekiller de
vardı. Toplumun yüzde 40ını Hristiyanlar oluşturuyordu,
Meclisin de yüzde 40ına yakını Hristiyanlardan oluşuyordu.
Osmanlı Meclis-i Mebusan Ramazan, Kurban Bayramlarında da
çalışmazdı; Noelde, Paskalyada da çalışmazdı
arkadaşlar. Çünkü saygı vardı bir şekilde, o saygı
için mücadele veriliyordu. Ötekini anlamak, ötekine saygı duymak
açısından mücadele veriliyordu ve bu konuda dünyaya örnek olabilecek
bir parlamentoydu ama bir yerlerde o ötekini anlamak, ötekine saygı duymak
duygusunu kaybettik. Vicdansız, tekçi bir anlayış geldi Ben
çoğunluğum arkadaş ve çoğunluk ne derse o olacak. dedi, diğerlerini
yok saydı ama yok saydıklarınız arkadaşlar itiraz
ediyorlar. Diyorlar ki: Ben de bu toprakların asli unsuruyum, ben de bu
toprakların kadim halklarıyım, ben de bu toprakların kadim
inancıyım. Birbirimize saygı göstermeliyiz. diyor, siz bunu ısrarla
duymamayı tercih ediyorsunuz. Türküm çoğunluğum. diyorsunuz,
Müslümanım çoğunluğum. diyorsunuz ve bu
anlayışı dayatmaya kalkıyorsunuz, bu da toplumsal
barışımızı dinamitliyor arkadaşlar.
İşte, buralarda bir yerlerde kaybediyoruz. Bu yüzden de bu corona
günlerinde bile infazda eşitliği dahi sağlayamıyoruz
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bakın bir örnek
daha vereyim: Ben Diyarbakır Milletvekiliyim biliyorsunuz. Ya, inanın
dün vicdanım sızladı. Yani bir anneye çocuklarının
kemiklerini Türkiye Cumhuriyeti devleti PTT kargosuyla gönderdi. İşte
böyle bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız.
İnanın düşman hukukuna bile sığmaz. Düşman
hukukunda bile bir anneye bir devlet, çocuğunun kemiğini kargoyla
göndermeyi düşünemez. Ya, o devletin yöneticilerinin bir damla
vicdanı olsa Bu bir annedir, ona çocuğunun kemiklerini kargoyla, PTT
kargoyla göndermemeliyim. der. İşte buralarda bir yerlerde kaybettik
biz vicdanımızı. Bunu tekrar toparlamak da hepimizin boynunun
borcu. Aksi takdirde şu olur arkadaşlar: Siz bugün düşman hukuku
uygularsınız belli kesimlere, onlar öfkelenirler, onlar öfkelerini
gösterirler, sonra siz onlara terörist dersiniz, hapse tıkmaya
kalkarsınız, toplumsal barışımız zedelenir.
İşte bu fay hatlarındaki enerjiyi azaltmamız gerekiyor, vicdani
hamleler yapabilmemiz gerekiyor. Değerli arkadaşlar, ama maalesef
bundan çok uzak bir noktadayız. İnfaz hukukunda istediğimiz,
eşitlik ve hukuk da ahlak da vicdan da bunu gerektiriyor arkadaşlar,
bu kadarını istiyoruz ama ne yazık ki bunları da
duymayacaksınız.
Ben bari burada Hristiyanların bir bayramını
kutlayıp sizlere teşekkür edeyim ve bir daha başka ülkelerde
hani sizin kimliğinizden olanlara sağlanmayan hakları
eleştirdiğiniz zaman bu Parlamentonun Hristiyanların bayram
gününde çalıştığını da unutmayın
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Hristiyan âleminin bir bayramını kutlayarak bari
buradan ayrılayım. Bütün Hristiyan âleminin bayramını
kutluyorum.
(x)
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
40ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 40- 5275 sayılı Kanunun 97 nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiş, ikinci fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Salgın hastalık, doğal afet,
savaş, seferberlik yahut birinci derece yakınlarının
vefatı nedeniyle izinden dönemeyen veya geç dönen hükümlülere ceza
verilmez. Bahse konu hukuka uygunluk nedenleri, zorunluluk halinin ortadan
kalkmasını müteakip vakit kaybetmeksizin izinden dönen hükümlüler
için geçerlidir.
"(3) İzinden dönmeyen veya iki günden
fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler ile firar eden hükümlülere bir
daha özel izin verilmez.
Lütfü
Türkkan Ümit
Beyaz Yasin Öztürk
Kocaeli İstanbul Denizli
Muhammet
Naci Cinisli Ayhan
Erel Zeki Hakan
Sıdalı
Erzurum Aksaray Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ümit Beyazın.
Buyurun Sayın Beyaz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
40ıncı maddesi üzerine İYİ PARTİ adına söz
almış bulunuyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
konuşmakta olduğumuz maddede açık ceza infaz kurumlarında
bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz
kurumlarına geçmeye hak kazanan hükümlülere verilen özel izin süresi
artırılmakta veya hastalık ve doğal afet gibi zorunlu
hâllerde bu izinlerin birleştirilerek kullandırılmasına
imkân sağlanmaktadır. Değişiklik teklif edilen maddeyle
salgın hastalık, doğal afet, savaş veya seferberlik
durumunda izinden dönemeyen veya geç dönen hükümlülere ceza
verilmeyeceğine ilişkin hukuka uygunluk nedeni kabul edilmektedir.
Eklenen ilk fıkraya Bahse konu hukuka uygunluk nedenleri mücbir
sebeplerden birinin ortadan kalkmasına müteakip vakit kaybetmeksizin
izinden dönen hükümlüler için geçerlidir. minvalinde bir ifade eklenmesi
yerinde olabilir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz bugüne kadar
benzeri görülmeyen bir salgının pençesinde mücadele veriyor. Küresel
politik ve ekonomik sistemin değişimine yol açacak büyüklükte
kırılma yaşatan bu salgın bizlere de sosyal devlet
olabilmenin ne kadar gerekli olduğunu gösterdi. Tarih boyunca kurduğu
bütün devletlerde sosyal devlet vasfını yaşatan Türk milleti
için devlet, milletin ihtiyacını gideren, milletiyle bütünleşen
devlettir. Türk tarihinin en eski miraslarından Orhun
Yazıtlarında Tanrı buyurduğu için kaan oturdum. Aç, fakir
milleti hep topladım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti
çok kıldım. sözleri bütün Türk devletlerinin ortak vasfı
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türk devletinin
varlık sebebi Türk milletine hizmettir. Bugün devletimizden de
beklediğimiz, zayıf ekonomik kalkan paketleriyle sermayeyi
koruması değil, Türk milletinin tamamını kucaklayacak bir
şefkat eli uzatmasıdır. Salgın süresi uzadıkça
salgından ekonomik olarak etkilenen insanlarımızın
sayısı her geçen gün artıyor, zaten zor koşullarda
hayatını sürdürmeye çalışan vatandaşlarımız
salgının yarattığı ücretsiz izin, işe gidememe
gibi koşullar içinde zor günler geçiriyor. Salgının önüne
geçebilmek adına evde kal çağrısı yapılıyor
fakat kimse insanımıza evde yaşamasını nasıl
sürdürebileceğini söylemiyor. Daha şimdiden işini kaybetmiş
yüz binlerce insana Evde kal, evde hayat var. demek Türk devlet
geleneğiyle bağdaşmıyor.
Bir de belki evde hayat var ama un yok, şeker
yok, yiyecek bir şey yok, faturalar birikiyor. Evde hayat var ama
faturaları ödeyecek para yok. İnsanımız, virüse
yakalanmamak için evine kaçıyor ama evinde vergilerden kaçamıyor,
böylece olağanüstü bir dönemde bile elektriğe dört ayrı vergi,
doğal gazda ÖTV ve KDV, temizlik ürünlerinde de en yüksekten KDV ödemeye
devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, milletin devletine
ihtiyaç duyduğu yerde devlet yardım kampanyası başlatmaz.
Milletimiz çok zor durumda. İşini kaybeden insan umudunu kaybeder,
yaşama sevincini kaybeder. Ne olursunuz işini kaybeden,
dükkânını kapatan, ücretsiz izne çıkarılan
vatandaşlarımızın yanında olalım, en azından
önümüzdeki üç ay boyunca temel harcamalarını sağlamak üzere
gelir desteği verelim. Türkiye, coronavirüsün yarattığı
sağlık sorunlarının yanı sıra oluşan sosyal
sorunları ancak sosyal devlet olma vasfı ve toplumsal
dayanışmayla aşabilir.
Son olarak, her türlü riske ve yetersiz
çalışma şartlarına rağmen Türk milletinin
sağlığı için fedakârca savaş veren doktor,
hemşire, teknisyen, yardımcı sağlık personeli ve
sağlık işçilerine şükranlarımı sunuyorum. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin bu mücadelede
hastalık kapan, hayatını kaybeden sağlık
personelimizin gazi ve şehit sayılması önerisini Meclisin
huzurunda tekrarlamak istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 40ıncı maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 97nci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen cümledeki
seferberlik durumunda bu sebeplerden dolayı ibaresinin, seferberlikten
kaynaklı şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Alpay
Antmen İsmail
Atakan Ünver Turan
Aydoğan
Mersin Karaman İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İsmail Atakan Ünvere aittir.
Buyurun Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken ironik bir durumdan
bahsetmek istiyorum: Teklifin 53üncü maddesiyle, infaz kanuna eklenen geçici
9uncu maddesine imza sahiplerinin önerisiyle Komisyonda bir (6)ncı
fıkra eklendi. Bu fıkranın eklenmesinin gerekçesinde, imza
sahibi milletvekili arkadaşlarımızdan birisi, Açık
cezaevlerinde iş gören insanlar var, tarım cezaevi var,
hayvancılık var, tavuklar var, Afyon Sandıklıda sera
cezaevi var; o domatesler yetişecek, bunları birisinin yapması
lazım. diyerek açıkladı. Arkadaşlar çok
düşüncelisiniz ama şunu da kamuoyumuzun dikkatine sunmak isterim:
Cezaevlerindeki tavuklar, hatta Afyon Sandıklıdaki sera cezaevindeki
domatesler size, AKP ve MHP Gruplarına bu teklife fıkra ekletmeyi
başardı. Biz, yani 24 Haziranda yüzde 46ya yakın oy alan ve
halkımızın yarıya yakınını temsil eden
muhalefetteki siyasi partilerden hiçbirisi, teklifinize bir virgül dâhi
ekletmeyi başaramadık. Şimdi, bu başarıdan dolayı
cezaevlerindeki tavukları mı tebrik edelim, domatesleri mi, yoksa
sizi mi? (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir demokrasi
anlayışı, uzlaşma anlayışı olur mu
arkadaşlar? Cezaevlerindeki tavukları ve domatesleri
düşünüyorsunuz ama tweet attığı için, yazı
yazdığı için, söz söylediği için cezaevlerinde tutuklu
bulunanları düşünmüyorsunuz. Bu, uzlaşmadan uzak tutumunuzu ve
ibretlik durumu milletimizin takdirine bırakıyorum.
Dün, imza sahibi arkadaşlarımızdan
birisi Covid-19 salgını nedeniyle açık cezaevlerinde bulunan ya
da açığa çıkmaya hak kazananların izinli
sayılmasıyla ilgili düzenleme hakkında açıklama yaptı;
kanunun ilgili maddesinde kırmızı çizgiler olarak
belirttiğiniz cinsel suçlar, terör suçları ve kasten öldürme
suçlarından hükümlü olanların da bu düzenlemeden
yararlanacağını söyledi. Biz de zaten bunun aynen böyle
olduğunu söylüyoruz. Sonra da zaten açığa ayrılan bu
kişilerin üç ayda bir yedi gün izin hakkı
kullandıklarını, buradaki düzenlemenin de buna paralel
olduğunu ifade ettik.
Süregelen görüşmelerde de
kırmızı çizgimiz dediğiniz bu suçları neden istisna
etmediniz? denildiğinde de teklif sahipleri, Kanundan kaynaklanan bir
hak, ayrık tutamazdık. mealinde gerekçe ileri sürdüler.
Ancak cevap bulamayan ve aydınlanamayan bir
konu var: Burada kanunu gözetiyorsunuz, peki, bizim kanunlarımızda
tutuklamanın istisna, tutuksuz yargılamanın esas olduğu
düzenlenmiyor mu? Orada niye kanunu esas almıyorsunuz? Tutukluları,
yani bir mahkeme tarafından kesin hükümle
cezalandırılmamış ve haklarında hâlen masumiyet
karinesi geçerli olanları niye bu kanunun kapsamı
dışında bırakıyorsunuz? Bu soruya, bugüne kadar tatmin
edici bir cevap verilmedi. Siz bulamıyorsunuz galiba, ben bulayım:
Çünkü, siz tutukluluğu yasanın öngördüğü gibi bir tedbir olarak
görmüyorsunuz; muhalifleri sindirmek, susturmak için bir eza yöntemi olarak
görüyorsunuz ve o yüzden bu kapsama almıyorsunuz. Eğer öyle olmasa
bir salgın hastalık nedeniyle cezaevlerinin
boşaltılması söz konusu olduğunda evleviyetle
çıkarılması gerekenler tutuklulardır. Tavukları,
domatesleri düşünen, haklarında masumiyet karinesi geçerli olan
tutukluları düşünmeyen hukuk anlayışı
İşte,
sizin hukuk anlayışınız bu.
Teklifin imzacıları görüşmelerde Biz
oluşturduğumuz kurumsal yapıyla infaz rejiminde yeni bir sistem
kuruyoruz. diyorlar. Olayın farkında değiller galiba,
getirdikleri bu infaz düzenlemesiyle infazda bir karmaşaya yol açarak var
olan sistemi ve ceza adaletini bozuyorlar. 2005teki ceza hukuku
düzenlemelerini yapan, bilimsel heyet içinde yer alan Profesör İzzet
Özgenç ve Profesör Adem Sözüer hocaların düzenlemeyle ilgili
eleştirilerini okurlarsa bu konuda aydınlanabilirler. Ayrıca
İzzet Hoca, yaratılan bu bozukluğun o kadar ileri derecede
olduğunu düşünüyor ki bunun Genel Kurulda önergeyle düzeltilme
imkânının olmadığı gerekçesiyle
Cumhurbaşkanına teklifin geri çekilmesini arz ettiğini ifade
ediyor. Ayrıca şu günler sistem kurmanın zamanı mı?
Milletimiz can derdine düşmüş. Bir haftadır bu
sağlıksız koşullarda, zaman zaman da gerginliklerin
olduğu bir ortamda zorumuz, daha doğrusu zorunuz ne? En geniş
mutabakatla, en fazla kişinin yararlanabileceği 3-5 maddelik bir
öneri getirirsiniz, gerekçesi de Covid-19 olur, birkaç saat içinde kabul
ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Sistem
kuruyoruz. diyorsunuz da Türkiyenin sorunu salt infaz rejiminden veya bu
teklifte düzenlenen maddelerden ibaret değil ki. Bugün cezaevlerinde 300
bin kişi var. Avrupa ülkelerinde her 100 bin kişide ortalama 100
kişi ceza infaz kurumlarında bulunmaktayken Türkiyede bu oran 100 bin
kişide 350dir, ülkemizde bu rakamın makul seviyeye çekilmesi
gerekir. Ülke olarak bizim sorunumuz ceza siyasetiyle ilgili. İktidar
olanların Güç bende. anlayışıyla, olmayacak suçlamalarla
olmayacak kişileri bir süreliğine de olsa cezaevinde tutmak gibi bir
huyu var. Eğer düzelteceksek burayı düzeltmemiz, iktidar
olanların hukuku sopa olarak kullanma anlayışından
vazgeçmesi gerekir. Aksi takdirde öncekilerde de olduğu gibi 3 yıl
geçmeden yeni bir infaz veya af düzenlemesi ihtiyacı ortaya çıkar.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.57
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
Teklifin 40ıncı maddesi üzerinde Karaman
Milletvekili İsmail Atakan Ünver ve arkadaşlarının
verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Karar yeter sayısı vardır.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
40ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
41inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 41inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Tuma
Çelik Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mardin İstanbul İzmir
Rıdvan
Turan Mensur
Işık Tulay
Hatımoğulları Oruç
Mersin Muş Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mensur Işıkın.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MENSUR IŞIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dün de
söylemiştim, bu paket bir infaz paketi değil aslında; bu,
açık ve net bir şekilde özel aftır. Bundan dolayı nitelikli
çoğunlukla kabul edilmesi gereken bir paket aslında.
Niye özel af arkadaşlar, onu hemen kısaca
açıklayayım ben size. Bildiğiniz gibi Ceza Kanunumuzun 65inci
maddesi genel af ve özel affı işlemektedir. Genel afta, kişinin
davası varsa, mahkemesi varsa olduğu gibi düşüyor; özel afta ise
kişinin davası düşmüyor, daha doğrusu bütün
sonuçlarıyla dava ortadan kalkmıyor ama kişi ya cezaevindeki
mahkûmiyetini dışarıda geçiyor ya da kısmen
dışarıda geçiriyor. Bundan dolayı bu infaz paketinin
açık ve net bir şekilde bir özel af olduğunu tekrardan belirtmek
gerekmektedir. Peki, bu özel af kime geliyor? Bu özel af, iktidarın bir
yıl önce kendi yandaşlarına, sizleri cezaevinden
çıkaracağız diye söz verdiği bir kısım mafya
örgütü temsilcilerine, çetecilere, aynı şekilde özellikle İhale
Yasasından dolayı mahkûm olan kişilere ve
hırsızlıktan, dolandırıcılıktan dolayı
mahkûm olan kişilere verilen söz, bundan dolayı önümüze
getirilmiş olan bir paket arkadaşlar.
Dün de bahsettim ben burada, Muştaki
dosyalardan da tek tek bahsetmiştim. Bildiğiniz gibi, şu paket
AKPnin kendi muhaliflerini içeride tutma paketi aynı zamanda. Aynı
şekilde, dün de dedim ya, bir basın açıklamasından
dolayı ya da görüşünü açıkladığı için ya da
herhangi bir konuşma yaptığı için cezaevine
soktuğunuz, antiterör yasasıyla cezaevine koyduğunuz
insanları bu pakette bu kez ölüme terk ediyorsunuz ama bunu
insanlığın vicdanı da kabul etmeyecek, bizler de kabul
etmeyeceğiz hiçbir şekilde.
Dünyaya baktığımızda, dünya bu
coronavirüs felaketine karşı
Örneğin
İran dahi kendi ülkesindeki siyasi mahkûmları dahi
bırakmışken siz AKPliler, dünün mazlumları, bugünün
zalimleri onları içeride tutmaya devam ediyorsunuz.
Bakın arkadaşlar, sizin Genel
Başkanınız Sayın Erdoğan bir buçuk iki yıl önce,
bu paket görüşüldüğü zaman, konuşulduğu zaman, kamuoyuyla
tartışıldığı zaman şunu söylemişti:
Devlet kendisine karşı olan suçları ancak affedebilir, yoksa
kişiye karşı ya da topluma karşı olan suçları
affedemez. Kişiye karşı ve topluma karşı olan
suçları ancak ve ancak o kişi yani suçun mağduru veya o toplum
ancak affedebilir. Dolayısıyla, şu anda AKPnin yapmış
olduğu durum hem İslam hukukunda -hep İslam hukukunu referans
alıyorsunuz ya sizler- hem de mecellede -mecelleyi de zaman zaman referans
alıyorsunuz- aslında öncelikle affedilmesi gereken suçlar varsa,
onların da devlete karşı olan suçlar olması gerekir. Çünkü
İslam hukukunda da kul hakkı daha önce gelir, devlete karşı
olan suçlar Allaha yapılmış suçlar olarak görüldüğü için
onları affeder. Dolayısıyla, şu an sizin
yaptığınız, hiçbir dinde, hiçbir inançta, hiçbir mezhepte,
hiçbir evrensel hukukta olan bir durum değildir değerli dostlar.
Şimdi, bir örnek daha vereceğim size:
Sizin Genel Başkanınız Sayın Erdoğan, Siirtte bir
şiir okumuştu, o şiirden, bugün bizleri
yargıladığınız, bizleri
cezalandırdığınız, bizleri, muhaliflerinizi, özellikle
HDPyi ve sizin için makbul olmayan Kürtleri cezaevine
attığınız o antiterör yasasından dolayı 1998
yılında Diyarbakır DGMde yargılanmış ve ceza
almıştı. O gün itibarıyla ceza alan Sayın
Erdoğan, bugün sizin bu paketinizden dolayı dışarı
çıkamayacaktı. Ancak mafyacıları, çetecileri, cinsel suçtan
dolayı mahkûm olan kişileri siz bıraktırıyorsunuz.
HDPlileri, Kürtleri bir şiir okuduğu için, bir konuşma yaptığı
için, bir basın toplantısı yaptığı için içeride
tutmaya devam ediyorsunuz. Gazetecileri, aynı şekilde,
akademisyenleri, aydınları bu paketle içeride tutmaya devam
ediyorsunuz. Bunu hiçbir vicdan sahibi insan kabul etmez arkadaşlar.
Tekrardan söylüyoruz: Bunu hiçbir vicdan sahibi insan kabul etmez ve
etmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MENSUR IŞIK (Devamla) - Son olarak size
şunu söyleyeyim: Bundan sonra -ve bundan önceki, Bafra Cezaevinde olan o
olayı da dâhil ederek söylüyorum- cezaevinde, zindanlarda coronavirüsten
dolayı olabilecek her türlü ölümün sebebi AKP ve küçük ortağı
MHP olacaktır. Bunun hesabını da bizler, mutlaka sizden hukuk
çerçevesinde soracağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 41inci maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun 98inci maddesinin (2)nci fıkrasındaki uyarınca
ibaresinin, kapsamında şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Mahmut Tanal
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Tanalın.
Sayın Tanal buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Ulaştırma Bakanı görevden
alınmıştı, herhâlde on beş günlük bir süre oldu.
Anayasamızın 106ncı maddesi uyarınca
Cumhurbaşkanı tarafından atanan bakanlara, Anayasanın
81inci maddesi uyarınca yemin etme şartı getiriliyor. Oradan da
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğüne
baktığımız zaman milletvekilleri hükmüne atıf
yapılıyor. Yani bizim milletvekili olarak mazbatamızı
aldığımızda, ilk toplantıda yemin etmemiz lazım;
eğer mazeret yoksa milletvekili sıfatını, statüsünü
kazanmamış oluyoruz.
Ne hikmet ki Meclis açık, Ulaştırma
Bakanı atandı ama bugüne kadar gelip burada yemin etmedi. [AK
PARTİ sıralarından Bravo Mahmut Bey sesleri,
alkışlar(!)]
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bravo Mahmut
Bey(!)
MAHMUT TANAL (Devamla) Niye etmedi? Ben onu da
kavramış değilim tabii ki.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bravo Mahmut Bey(!)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Bravo sana(!)
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi, gelelim ikinci
konuya
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Mahmut Bey, senin
konuşmayı ondan önce yazmışlar.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Seni
alkışlıyoruz, seni.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Nerede
yaşıyorsunuz siz ya?
MAHMUT TANAL (Devamla) İkinci konuya
geldiğimiz zaman
Şimdi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Etti, etti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Etti mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Etti.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Etti, etti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, etmiş, güzel
olmuş, peki.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Ne oldu? Ne oldu? Ya, devam
et, devam et!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın
milletvekilleri, rica ediyorum... Lütfen
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Mahmut Bey, bu
arabuluculuk sınavından da kötü oldu.
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, etmişse biz özür
diliyoruz, geri alıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İki dakikanı da geri
iste.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bir ay geride
kaldın sen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Fark etmez,
Başkanın gönlü bol
Başkan da orada konuşuyor zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, sen önüne bak.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Dünyadan haberin yok senin,
dünyadan.
BAŞKAN Efendim, siz yoktunuz o gün Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, özür diliyoruz,
olabilir. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN Rica ederim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, mevcut olan yasa
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bence devam etme
artık.
MAHMUT TANAL (Devamla) AK PARTİ iktidara
geldiği zaman burada cezaevlerinde kaç kişi vardı?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Rahşan
affıyla on yıl affedilmişti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Cezaevlerinde o dönem 47
bin kişi vardı.
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum. Lütfen
ya, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi, 47 bin
kişi vardı, bugün geldiğimiz nokta 300 bin küsur. Şimdi, bu
ne demek? Bu, suç üreten
AK PARTİ Grubu mu üretiyor yoksa mevcut olan
yasalardan mı kaynaklanıyor, yoksa bu toplum daha önce çok uysaldı,
uyumluydu da şimdi niye böyle uyumlu olmuyor, uysal olmuyor?
Şimdi, konuya baktığımız
zaman, 2005 tarihinden sonra Türkiyede terörle ilgili, cinayetle ilgili;
efendim, cinsel saldırı suçları, hepsinde bir patlama var. Neden
bu patlama var? Sebep ne acaba? Sebep şu değil mi arkadaşlar:
Bakıyorsunuz, terörün tanımı yok. Diğer suçların
tanımı yine aynı şekilde. Bunların hepsinin
tanımı somut bir şekilde, net bir vaziyette belirlenmiş
değil. Belirlenmediği için, soyut vaziyette nereden
başladığı nerede bittiği de
anlaşılmadığından dolayı Türkiyede 15 Temmuz
FETÖ darbesinin dışında yani onu tenzil etseniz,
dışarı çıkarsanız dahi bir suç patlamasının
olduğu aşikar. Bunun esas kaynağı Ceza Kanunundaki bizim
tanımlamalarımızın olmamasından kaynaklanıyor,
bir belirlilik ilkesi yok.
İkincisi, bu anlamda
baktığımız zaman, ülkemizde emniyetin yani tüm kamu
görevlilerinin hepsinin 1/3ü terör örgütleriyle irtibatlı, iltisaklı
bir şekilde belirlenmiş durumda.
Peki, biz ne yaptık? Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde bir ilki yaşadık, hâkim ve savcılar için sınav
barajını kaldırdık. Sınav barajını biz
kaldırdığımızda en düşük puanı alanı
hâkim ve savcı yaptık. Peki, gerçekten, Türkiyedeki yargıya
güven ve itibar ne kadar şu anda? Yüzde 20lerde, yüzde 30larda
dolaşıyor değerli arkadaşlar. Peki, kamu vicdanında bu
kararlar bu kadar yerini bulmuyorsa, bu anlamda mutlaka bunun bir
tartışması olması gerekiyor. Şimdi, biz diyoruz ki:
Ya, arkadaş, bu getirilen infaz kanunu, Türk Ceza Kanunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın. Zaten
Sayın Özkaya ile Sayın Recep Özel çok vaktinizi aldı, iki dakika
vereyim ben size.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim,
sağ olun.
Şimdi, biz diyoruz ki bu özel aftır, siz
diyorsunuz ki Yok arkadaş, bu, infaz yasasıdır.
Komisyon Başkanı, bu elimdeki benim Türk
Ceza Kanunu. Şurada da 65inci maddenin üst başlığı
Af yazar. 65inci maddenin (2)nci fıkrası da Özel af diyor. Özel
affın da tanımını şöyle yapıyor, bakın:
Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son
verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir
ya da adlî para cezasına çevrilebilir. diyor. Siz, burada infaz süresini
kısaltmıyor musunuz, cezaevinde geçecek süreyi?
Kısaltıyorsunuz. Peki, arkadaş, ben şimdi bu Türk Ceza
Kanunu 65inci maddenin (2)nci fıkrasına mı
inanacağım, siz diyorsunuz ya Efendim, bu özel af değil. ben
size mi inanacağım?
Şimdi değerli arkadaşlar, kavramlarla
bu şekilde oynamayalım. Burada kamuoyuna doğru bilgi verin. Ceza
Kanunu burada hepimizin elinin altında var, olmayanlar internete girsin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Teşekkür ederim
Başkanım.
Türk Ceza Kanununun 65inci maddesinin (2)nci
fıkrasına baktığımız zaman bu bal gibi özel
aftır, değerli arkadaşlar. Bakın, Magna Carta 1215
yılında imzalanmıştı, 39uncu maddesi aynen şu
şekilde: Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına
göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak,
hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun
dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi
şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır. diyor Magna
Carta 39uncu maddesi.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede 81 il var;
81 ilde hâkimler değişik değişik karar veriyor. Her ilin,
her bölge adliyenin kendisine özgü bir kararı var, maalesef hukukta
yeksanlık yok, bir birliktelik yok, bir uyumluluk yok. Yani buna
baktığımız zaman gerçekten genel af bu toplum
açısından bir zaruri ihtiyaçtır. Toplumsal barış
açısından bir ihtiyaçtır.
Ben teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir açıklama talebi var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, koşullu salıvermede ve denetimli serbestlikte kuralın
ihlal edilmesi hâlinde hükümlünün tekrar cezaevine gireceğine ilişkin
açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi Sayın Tanal tabii daha önce de bu
soruyu gündeme getirmişti, açıklamıştık ama bir kez
daha tekrar etmekte fayda var herhalde.
BAŞKAN Kayıtlardan baksınlar.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Türk Ceza Kanunu 65/2 özel affı tarif ediyor,
diyor ki Özel af hapis cezasının bir kısmının
cezaevinde çekilmesinden vazgeçilmesidir. Vazgeçilen kısım için ceza
bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar. Bizim kanun teklifimizde
düzenlediğimiz koşullu salıverme ve denetimli serbestlik
süreleriyle ilgili olarak, hükümlü dışarıda denetimli serbestlik
ve koşullu salıvermeyle ilgili kuralları ihlal ettiğinde
cezasını çekmek üzere tekrar cezaevine girer. Afta, genel afta tüm
sonuçlarıyla ortadan kalkar bütün ceza. Özel afta ise cezaevinde çekilmesi
gereken süreden bir kısmı indirilmişse o kısmın bütün
sonuçları ortadan kalkar; ceza tekrar dirilmez, tekrar geriye gelmez ama
koşullu salıvermede ve denetimli serbestlikte kural ihlal
edildiğinde hükümlü tekrar cezaevine girer; bunu artık tekrar tekrar
anlatmayalım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ederim.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 41inci
maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli Ümit
Özdağ
Samsun Erzurum İstanbul
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı
Denizli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 41inci maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, temel hak ve özgürlükleri
ve bağımsız yargı anlayışını zedeleme
ihtimali olan, alelacele hazırlanmış tekliflerin kamuoyunda ve
bilim çevrelerinde tartışılmadan gündeme gelmesi bir miktar
mahzurlu diye düşünüyoruz. Bu iş düşünülürken toplum
psikolojisinin karşılığı da teferruatıyla hesap
edilmeliydi yani neticede ortada bir suç var, bir de bunun mağdurları
var. Bunlar dışarı çıktığı zaman ne yapar,
ne eder, hangi rehabilitasyondan geçer; bunlarla ilgili bir hesap kitap yok. 90
bin kişi çıkacak, ama ne olacak? Benim bir önerim var, diyorum ki:
Bakın, şu coronavirüs günlerinde nasıl bizler 18 yaş
altını ve 65 yaş üstünü zorunlu iskâna tabi tutmuşsak, hiç
olmazsa bu kanundan istifade edecek ve dışarı çıkacak 90
bin kişi de aynen 18 yaş altı vatandaşlarımız
gibi, 65 yaş üstü vatandaşlarımız gibi şu coronavirüs
belasından kurtulana kadar evlerinde istirahat etsinler. Madem
Hapishaneler boşalsın, bir miktar yer açılsın, toplu
yaşamasınlar; bu vesileyle -belli mağduriyetler de var, kader
mahkûmları var- bunları dışarı atalım. diyorsunuz,
ben de size bu öneriyi getiriyorum; bence, bu çok makul bir öneri. Şimdiye
kadar getirdiğimiz önerilere sıcak bakmadınız ama belki
buna sıcak bakarsınız diye düşünüyorum.
Diğer taraftan, tabii bu corona virüsü
salgını dolayısıyla dünyanın her tarafından
gelemeyen vatandaşlarımız var, onlar da açık cezaevinde.
Tabii ben inşaat sektöründen geliyorum, dünyanın önemli bir
kısmında çalışan arkadaşlarımızın
yaklaşık yüzde 70i, yüzde 80i de inşaat sektöründen geliyor.
Tabii inşaat sektörü deyince hep 5 tane firma algılıyorsunuz ama
bugün doğumdan mezara kadar her alanda muhakkak inşaat sektörüne
ihtiyaç var. Yatırımcı varsa, üretici varsa, fabrika
yapılacaksa hastane yapılacaksa; yol, köprü, baraj, aklınıza
ne geliyorsa, bu imalatlar yapılacaksa bunların emekçileri,
çalışanları da doğal olarak inşaatçılar ve
bunların çoğu günübirlik çalışıyor. Türkiye belli bir
seviyeye henüz gelmediği için, firmalar kendi bünyelerinde ciddi oranda
inşaat işçisi istihdam etmiyor, bunlar daha çok günübirlik
çalışıyor. Dolayısıyla, bunların çok ciddi
problemleri var, kaldı ki daha ülkeye gelmede bile ciddi
sıkıntılar yaşıyorlar.
Tabii, bugün yine, 97
vatandaşımızı kaybettik. Ölüm sayımız 1.198, vaka
sayımız 56.956. Ben ölenlere Allahtan rahmet diliyorum, hastane
odalarında şifa bekleyenlere de Allahtan şifa diliyorum.
Arkadaşlar, her gün 5 bin kişi artıyor, bunun anlamı
şu: Gelecek günlerde farklı sıkıntılar
yaşayabiliriz, bununla ilgili tedbirleri net almamız lazım.
Bugün iş dünyası olarak da baktığımız zaman, araç
en fazla yakıtı ilk hareketinde yakar arkadaşlar, bizim sektör
de böyledir, iş dünyası da böyledir. Yavaşlayıp
durduğu anda sizin ona yeni bir ivme verip çarkları
yağlayıp tekrar devreye almanız çok daha... Eğer bugün biz
gerekli teşvikleri vermezsek bu sektörlerin tamamını ayağa
kaldırmak için çok daha fazla enerji harcayacağımızı
ben buradan size söyleyeyim.
Aslında bugün en fazla duymak istediğimiz
bakan, Maliye Bakanımız, hazine ve maliyeden sorumlu
Bakanımız. Bütün dünyadaki ekonomik göstergeler küçülme yönünde net
rakamlar orta yere koyuyor. Bugün Fransa bile, işte 60lı
yıllardan beri ilk defa yüzde 5 küçüleceğinden bahsediyor. Bizim
Bakanımızın bir hedefi vardı, yüzde 5. Dünya Bankası
Siz ancak yüzde yarım büyüyebilirsiniz. diyor. Bugünlerde, tam da moral
desteğe ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, hani o çok önemli diye
başlayan cümlelerini ben esnaf için, çiftçi için, sanatkâr için
yapacağı işlemlerle ilgili hakikaten duymak istiyorum.
Aynı şekilde buradan Sanayi ve Ticaret
Bakanına da sesleniyorum, diyorum ki: Tamam, anlıyoruz ki devletin
imkânları sınırlı, kredi vermede belli zorlukları var
ama o birliklerin topladığı aidatlar var, hiç olmazsa bu
topladığı aidatları faizsiz olarak kendi üyelerine
dağıtabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Ben buradan sesleniyorum: Sayın Bakan, gün
bugün, yetkinizi kullanın, elinizdeki imkânlarınızı
kullanın; oda başkanlarını, birlik
başkanlarını toplayın, bütçelerinde hangi rakamlar varsa
hiç olmazsa bunları üyelerine faizsiz bir şekilde
kullandırtsınlar diyorum.
İnşallah gelecek günler daha iyi olur,
ümitsiz olmaya gerek yok. Biz el ele verdiğimiz sürece de bunların
altından kalkacağımıza inanıyoruz.
Son bir şey, sağlık çalışanlarıyla
ilgili yasa teklifi geliyor. Bizim daha önce teklifimiz vardı ama
birleştirirseniz olur, mutlu oluruz; birleştirmezseniz de pazartesi,
salı geliyor, biz, her zaman, bu kanun teklifini destekleyeceğimizi
zaten daha önceden beyan etmiştik. Ama bunun yanı sıra da
doktorlarımızla paralel çalışan hasta
bakıcılarımız var, hastaların altını
temizleyen çalışanlarımız var, sivil personel var.
Onların hak ve hukuku konusunda hâlâ bir iyileşme olmadı.
İnşallah onlarla ilgili de iyileşmeyi hep beraber yaparız
diyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yaşar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
41inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
42nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 42nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Tuma
Çelik Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mardin İstanbul İzmir
Rıdvan
Turan Mensur
Işık Tulay
Hatımoğulları Oruç
Mersin Muş Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Züleyha Gülüm.
Buyurun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Şimdi, bu yasa
teklifini görüşüyoruz ama aslında, yasa teklifiyle bir bütün olarak
adil yargılanma hakkını, bağımsız yargı
olmayışını, hukuksuz bir işleyişe sahip bir
yargının oluştuğunu da beraber tartışıyoruz
mecburen, birbiriyle bağlantılı. Bu kapsamda da maalesef verilen
ağır cezalar var. Bunlardan bir tanesi de Mustafa Koçak. Gerçekten
adil bir yargılanma yapılmadığı için, delil bile kabul
edilemeyecek birtakım gizli tanık ifadeleriyle yıllara varan
cezalara mahkûm oldu ve şu an açlık grevinde Mustafa Koçak, 30
kilonun altına düşmüş durumda, ciddi sağlık
sorunlarıyla karşı karşıya. Yine, Grup Yorum üyesi
Helin, türkülerini özgürce söylemek için mücadele etti ve hayatını
kaybetti. İbrahim Gökçek ise aynı taleple ölüm orucunda ve onun da
yaşamı şu an çok kritik bir duruma gelmiş noktada.
Talepleri çok insanidir, kabul edilmelidir. Ölümler olmadan, bir an önce bu
taleplerinin gerçekleşmesi gerektiğini buradan bir kez daha
duyurmuş olalım.
Şimdi, infaz yasası
Öyle bir infaz yasası
düzenlemesi var ki infazın dışında her şey var.
Aslında, siyasi mahkûmları devre dışı bırakan,
onlara yine düşman hukukunu uygulayan bir yaklaşımla
hazırlanmış ama bunun ötesinde de infaz hâkimliği
müessesesini neredeyse tek yetkili hâkimlik hâline getiriyor, bütün yetkileri
burada topluyor ve buna karşı da maalesef bir denetim
mekanizması yok. Tek denetim mekanizması ağır cezaya
itiraz. Biz Türkiyedeki yargı sisteminde itiraz müessesesinin
aslında nasıl boş bir şey olduğunu, otomatik redde
tabi olduğunu avukatlar olarak çok yakından biliyoruz.
Dolayısıyla, aslında, yine tek yetkili insafına
bırakılan, denetime açık olmayan bir hâkimlik belirlenmiş.
Bu anlamıyla, bu düzenlemenin kabul edilebilir bir yanı da yok, infaz
hâkimliğine ilişkin bütün düzenlemelerde olduğu gibi.
Bu corona günlerinde aslında iktidarın çok
fazla ders alması gereken sonuçlar vardı ama alabiliyor mu?
Almıyor, görünen o. Oysaki corona, aslında kapitalizmin
sorunlarının, doğaya karşı düşmanca
yaklaşımın kendisinin, ekolojik yıkımın kendisinin
nasıl bir sonuca yol açtığını çok açık olarak
göstermişti. Buradan belki ders alınabilseydi barışın
toplumsallaşmasının sağlanmasının, eşitsiz
ilişkilerin kısmen de olsa en azından eşit hâle
getirilebilmesinin ve yeniden bir barışın tesis edilebilmesinin
belki zemini yaratılabilirdi. İktidar, bugüne kadar
uyguladığı bu kutuplaştırıcı politikalardan
vazgeçip, düşmanlaştırıcı politikalardan vazgeçip,
savaş politikalarından vazgeçip belki yeni bir yönetim biçimine, yeni
bir söyleme geçebilirdi. Ama maalesef, gördüğümüz kadarıyla corona da
böyle bir etki yaratmamış; tam tersine, corona günlerinden daha bir
fırsatçı yaklaşımla çıkılarak kendi
iktidarını, sadece kendi bekasını düşünen bir noktaya
taşınmış durumda.
Bu süreçte neler oldu? Bu süreçte aslında
sınıfsal ayrım çok belirgin bir hâle geldi. Corona da olsa
aslolan zenginlerin sağlığıydı, yoksulların
sağlığı değildi. Yoksullar yine açlıkla,
sefaletle karşı karşıya kaldı. Yoksullara dair hiçbir
tedbir alınmadı. Alınan tedbirler yüze göze
bulaştırıldı, hiçbir sonuç alınamadı; hatta, çok
uzun zamandır uygulanan tedbirlerin bile sonuçsuz kalmasına yol
açtı. Maske hikâyesi mesela, böyle hikâyelerden bir tanesiydi. Pazar günü
Yeterli maskemiz var, arzu edene satacağız. dendi. Pazartesi günü
Satmayacağız, PTT eliyle dağıtacağız. dendi.
Salı günü PTTyle değil, e-devletle yapacağız. dendi.
Çarşamba Kimseye parayla satmayacağız. dendi. Perşembe de
Eczaneler dağıtacak. dendi. Bir karar verseniz nasıl
dağıtılacağına.
Yine Sokağa çıkma yasağı
uygulayacağız. dediniz. Öyle bir sokağa çıkma
yasağı uyguladınız ki bulaşmanın en yüksek
olduğu iki saati yaşadık. Sayenizde corona hızlıca her
tarafta yaygınlaştı.
Şimdi, iktidar, salgını şöyle
bir noktaya getirmiş durumda, İngilterenin daha önce
açıkladığı ama sonra geriye çektiği Ölen ölür, kalan
sağları da biz çalıştırmaya devam ederiz.
yaklaşımına dair bir uygulaması var. İşçiler çok
kötü koşullarda çalıştırılmaya devam ediliyor,
insanlar çöplerden ekmek, yiyecek toplamak zorunda kalmış durumda,
açlık çok ciddi bir sorun ama iktidarın buna karşı
yaklaşımı ne? Açım. diyen bir kadına diyor ki:
Geber. Burada İdris Baluken ölsün mü? sorusuna da Evet, ölsün. diye
cevap veren bir yaklaşım var. Aslında bu 2 soruya verilen
cevabın kendisi iktidarın toplam yaklaşımının bu
süreçte nasıl olduğunun çok açık bir göstergesi.
Corona sürecinde -izlenen- maalesef bununla da
yeterli kalmadı, daha fazlasını yapmaya
çalıştılar. Fırsatçılık her zamanki gibi yine
devreye girdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Muhalefeti susturmaya
çalışan bir yaklaşım kendini göstermeye devam etti. Ne
yaptılar? Yardımda bulunmaya çalışan, destek
mekanizmalarını çalıştıran, dayanışma
ilişkilerini geliştirmeye çalışan toplumsal muhalefete
yönelik engelleme faaliyetleri çok sıkça karşımıza
çıktı. Bu da yetmedi; iktidarı eleştiren gözaltına
alındı, tutuklamalar gerçekleştirildi ve bu tehditlerle bir
şekilde muhalefet etmenin de önü kesildi. Aslında bu yasa
tasarısının kendisi de sadece cezaevlerindekilere ölümü
dayatmıyor, aynı zamanda dışarıda da toplumsal
muhalefete diyor ki: Sesinizi çıkarırsanız adlilerden
boşalttığım yerlere sizleri alırım, sizleri de
oralarda ölüme mahkûm ederim. Korku duvarlarını büyütmeye
çalışıyorsunuz, farkındayız ama şundan emin olun
ki siz kendinize güveniyor olsaydınız korku duvarlarını
büyütmek yerine tam tersine şeffaf olurdunuz,
tartışılmaktan korkmazdınız, eleştirilmekten
korkmazdınız, yasakçı bir zihniyetle davranmazdınız
ama korkularınız çok büyük, o nedenle de toplumsal muhalefeti
susturmaya çalışıyorsunuz. Bunun da bir çözüm
olmayacağını siz de çok iyi biliyorsunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 42nci maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 99uncu maddesinin
birinci fıkrasının sonuna eklenen cümledeki aşamasına
gelen ibaresinin, aşamasındaki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Özkan
Yalım
İstanbul
Mersin Uşak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Özkan Yalımın.
Sayın Yalım, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
Değerli Divan; iyi akşamlar. Hepinize tekrar selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, gecenin bu saatinde maddeyle
alakalı
Kanun teklifiyle alakalı uzun zamandır,
yaklaşık altı gündür çalışmaya devam ediyoruz.
İlk önce bu kanun teklifi ve de maddeyle alakalı bir iki kelimeyle bunu
kapatacağım.
Değerli milletvekilleri, değerli vatandaşlarımız;
bir kere, dünkü konuşmamda da belirttim, yeterli değil,
insanları tatmin etmiyor, adil değil, adaletli değil çünkü
bakın, rüşveti alan çıkıyor ancak rüşveti
aldığını yazan gazeteci içeride. Yani bu yetersiz, bunu
defalarca, yüzlerce, binlerce kez de tekrar etsek -umarım-
vatandaşımız anladı ama sizler maalesef
anlamıyorsunuz, takdiri yüce millete bıraktım.
Değerli arkadaşlar, özellikle de ben
Sayın Divan Başkanımıza ve de AK PARTİ Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Özlem Zengin aracılığıyla
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanına sormak istiyorum:
Biliyorsunuz, virüs çıktıktan sonra çok sayıda
vatandaşımız mağdur oldu Özlem Hanım ve de Hükûmet her
şeyi ben bilirim algısıyla biner TLlik yardım
dağıtmaya başladı. Bu yardımlar, bekçilerle ve de
görevli olan kişilerle, kişilerin adreslerine kadar imza
karşılığı dağıtıldı. Ancak
Uşaktan, Uşakın ilçelerinden; Uşak merkezden,
Sivaslıdan, Ulubeyden, Eşmeden, Karahallıdan, Banazdan, tüm
ilçelerimizden bana telefonlar geldi, dediler ki: Vekilim, biz de yardım
talep ediyoruz, biz de yardım istiyoruz. Ben de doğal olarak,
eğer ilçedeyse ilçe kaymakamlığımıza ve de sosyal
hizmetler müdürlüğümüze, gerekli yerlere yönlendirme yaptım. Ama hiç
kimseyle muhatap olamadılar, kimseyi bulamadılar, hatta kapıdan
bile alınmadılar. Ben buradan tüm
vatandaşlarımızın merak ettiği bir konuyu sizlere
sormak istiyorum: Sayın Grup Başkan Vekili, bu ilk etapta
açıklanan kişi başı biner TLlik yardımı hangi
kriterlere göre, şu, şu, şu şekilde bu kişilere
dağıtıyoruz; biner TLyi bekçiyle birlikte, görevli
postacıyla birlikte gönderiyoruz ve de teslim ediyoruz?
Vatandaşımız bunu bilmek istiyor. Bakın, açık ve net
soruyorum. Eğer bir kişinin geliri şu kadarsa veya değilse
Hangi kriterlere göre, bunu bilmek istiyor. Burada sizden, sosyal medyada,
Bakanlığın sayfasında, televizyonlarda veya gazetelerde
Şu kriterleri bu şekilde olan ailelere biner TL veriliyor. diye
kesinlikle bir açıklama bekliyoruz. Çünkü insanlar gerçekten bilmiyorlar.
Bilmedikleri için de ben dâhil birçok vekil arkadaşımıza, belki
AK PARTİli vekil arkadaşlarımıza da soruyorlar. Onun için
net bir açıklama istiyoruz. Bu birinciydi.
Şimdi, ikinci paket geliyor aynı
şekilde ve de üçüncünün de geleceğini biliyoruz. Yani, sonuçta,
dağıtılacak olan her yardımı hangi kriterlere göre,
hangi kişilerin, hangi ailelerin alma hakları olduğunu net bir
şekilde vatandaşımız sizden, Bakanlıktan öğrenmek
istiyor. Bunun en azından Bakanlığın sayfasında yayınlanmasını
ben talep ediyorum.
Diğer bir taraftan, küçük esnafımıza,
biliyorsunuz, Halk Bankası tarafından 25 bin TL kredi verileceği
söylendi. Birçok esnafımız bana döndü ve ben de doğal olarak
Halk Bankasına yönlendirdim. Ancak inanın, değil 25 bin TLlik
kredi çekmeyi, deveye hendek atlatmaktan bile daha zor kredi müracaatını
yapmak. Yani müracaat eden, edebilen belki -örnek veriyorum- o ilde bu
sıfatta, bu sınıfta bin esnaf varsa belki 10u geçebildi bu
müracaatı, alabildi veya alamadı. Burada da
vatandaşımızın ve esnafımızın ciddi derecede
zorluklarla karşı karşıya olduğunun altını
çiziyorum. Gerçekten zor günlerden geçen, özellikle de sizlerin verdiği
bir kararla -kapatılması gerekiyordu, doğru- iş yerleri
kapatılan bu esnafımızın en azından bu krediye
ulaşmasını veya bu krediye ulaşamasa bile ödeyecek
oldukları SGK primlerinin ödenmesini ve kendilerinin de en azından
bir asgari ücretle desteklenip bu zor sürecin atlatılması
gerektiğinin ve bu desteğin verilmesi gerektiğinin
altını çiziyorum.
Sayın Bakandan ve sizden Özlem Hanım,
özellikle bu kriterin, bu verilen desteklerin kriterinin
açıklanmasını talep ediyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 42nci
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Muhammet
Naci Cinisli Yasin Öztürk
Aksaray Erzurum Denizli
Bedri
Yaşar Ümit
Özdağ Zeki Hakan
Sıdalı
Samsun İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 42nci
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle Birden fazla hükümdeki cezaların
koşullu salıverilmesindeki sürenin belirlenmesi için içtima
kararları infaz hâkimliği tarafından düzenlenecektir.
denilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşenerin bugün
açıkladığı gibi dünyayla birlikte ülkemizde de giderek
artan bir salgın tablosuyla karşı karşıyayız. Bu
süreci en az hasarla atlatabilmenin tek yolu kurallara uymaktır. Bunun,
elbette kolay olmadığını biliyoruz. Hem ekonomik kriz hem
de salgın şartlarında evini geçindirmeye çalışan
esnaflarımız var, asgari ücretle evine ekmek götürmeye
çalışan emekçilerimiz var, yevmiyeli işçilerimiz var ve daha
nice çalışanlarımız var ama tarihimizde defalarca kez
yaptığımız gibi bu zorluğun da üstesinden hep birlikte
geleceğiz. Yaşadığımız bu zor günler, her türlü
siyasi hesabın üstünde, ortak bir mücadeleyle atlatabileceğimiz günler;
devlet ve millet olarak, dayanışma ve birlik ruhuyla
aşabileceğimiz günler. Milletimiz bu konuda kendini
ispatlamış bir millettir. Vakit devletin de kendisini
ispatlamasının vaktidir çünkü devlet tam bu zamanlar için
lazımdır. Devlet, böyle zamanlarda milletin yanında durur,
geçmişte böyle olmuştur, bugün de böyle olmalıdır. Ama
maalesef devleti yönetenlerin gösterdikleri performansa bakınca, bilimin
ışığında değil siyasi çıkarlar ekseninde
atılan adımları görünce, milletin sağlığı
için değil Sayın Erdoğanın uluslararası imajı
için yapılan yardımları izleyince, defalarca uyarmamıza
rağmen hâlâ ciddiyetsizliğin sürdüğüne şahit olunca kadim
devlet geleneğimiz adına utanmaktayız.
Dünya salgını konuşurken biz
İYİ PARTİ olarak dedik ki: Ülkemiz ve milletimiz için
iktidarın atacağı her olumlu adıma destek
olacağız. Bunun gereğini de yerine getirdik. Sürecin
başından itibaren Sayın Erdoğana ve Hükûmetine
atılması gereken doğru adımları açıkça söyledik,
yapılan yanlışlara işaret ettik, iktidara doğru yolu
gösterdik.
Bundan altmış gün önce, daha salgın
ülkemize gelmemişken Sahra hastaneleriyle ilgili çalışmalara
başlayın. dedik. Karantina için bölgeleri belirleyin, tesisleri
hazırlayın. dedik. Aşıyla ilgili çalışmalara
şimdiden başlayın. dedik. İlerleyen süreçte
vatandaşın sırtına ekonomik yük binecek, bu yükü
hafifletmek devletin görevidir ve Türkiye Cumhuriyeti devleti bunu yapacak
güçtedir. dedik. Açıklanan ekonomik paket yetmez, genişletin.
dedik. Madde madde neler yapılması gerektiğini anlattık. Devlet,
böyle zamanda milletten para istemez, aksine destek olur. dedik.
Vatandaşımız zor durumda, nakit yardımı yapın.
dedik. Nasıl olacağını kaynaklarıyla gösterdik.
Millet İttifakı belediyeleri bu mücadelede sizin rakibiniz
değil, aksine çözüm ortağınızdır, değerlendirin.
dedik. Yardım ve dayanışma işlerini belediyelerle iş
birliği içinde yürütün. dedik. Liderleri toplayın, ortak aklı
masaya yatıralım, katkı vermeye hazırız. dedik.
Derhâl zorunlu karantina ilan edin, kendi OHALini ilan etmekle olmaz. dedik.
Dedik de dedik. Kimini duymak istemediler, kimini yapmak istemediler, kimini de
yaptılar ama maalesef geç, eksik ve acemice yaptılar. Maalesef gördük
ki iktidarın bir pandemi senaryosu bile yokmuş. Gördük ki iktidar, akıldan,
devlet ciddiyetinden çoktan kopmuş; ülkeyi de krizi de yönetemez
olmuş; siyasi hesaplar vatandaşın
sağlığının önüne geçmiş.
Uyarılarımızı dikkate alıp zamanında uygulayarak
süreci daha az kayıplarla atlatabilmek hâlâ mümkün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN EREL (Devamla) - Devlet aklıyla Bilim
Kurulunun önerileri çerçevesinde hazırlanacak ve devlet ciddiyetiyle
uygulanacak bir programla ülke genelinde on beş günlük zorunlu karantina
ilan edin. Buna paralel olarak, ekonomik destek paketini salgından
birincil derecede etkilenen, zora düşen vatandaşlarımıza
direkt nakit yardımı olarak gerçekleştiriniz. Karantina süresi
içinde, bir tarama kampanyası başlatınız. Covid-19
vakalarını daha geniş ölçekte belirleyip haritalandırınız.
Tanı konulan hastaların yakınlarını takibe
alınız. Muhalefetin sesine lütfen kulak veriniz.
Saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
42nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
43üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
43üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Züleyha Gülüm
Muş Mersin
İstanbul
Murat
Çepni Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
İzmir Mardin Adana
Serpil
Kemalbay Pekgözegü
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
Serpil Kemalbayın.
Sayın Kemalbay, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Genel
Kurulu selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, coronavirüsle mücadele
bir PR konusu değildir, bir halkla ilişkiler kampanyası olamaz.
Her gün coronavirüsün ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunu ve ne
kadar can aldığını anlatıyoruz. Buna karşı,
alınması gereken önlemlerin alınmadığını,
şeffaf ve açık bir politika izlenmediğini, rakamları
stilize ederek karşımıza
çıktığınızı söylüyoruz ve size görevlerinizi
hatırlatıyoruz. Ancak, ne yazık ki karşımızda
bizi dinleyen AKP milletvekillerini bile göremiyoruz. Oysaki Meclisin görevi,
bütün toplumun vicdanına göre yasa çıkarmaktır. Burada bir infaz
paketi konuşuyoruz. Bu infaz paketini konuşma amacımız, coronavirüse
karşılık cezaevlerinde alınması gereken önlemleri
konuşmak olmalıydı ancak buraya bir türlü gelemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, hapishanelerde ciddi
risk oluşturan aşırı doluluk var; hijyen ve tedaviye
erişim sorunu salgın tehlikesine karşı önlem alınması
gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle eşit infaz yasası son derece
büyük bir öneme sahip fakat burada bu konuya en ufak bir yaklaşım
gösterilmiyor. Şunun farkındayız: Terörle Mücadele Kanunu değişmediği
sürece elbette ki bir demokrasiden bahsedemeyiz yani burada bir demokrasi
konuşmadığımızın, bir demokratikleşme,
iyileşme konuşmadığımızın hepimiz
farkındayız. Zaten AKP saray iktidarından bir demokrasi
beklentisi içerisinde olmak, ölünün gözünden yaş beklemeye eş
değerdir. Dolayısıyla, burada bizim sizlere
hatırlattığımız şey şu: Bir corona
salgını, pandemi tehlikesi var, yaşanıyor, ölümler
yaşanıyor; cezaevlerinde mahpuslar bu tehlikenin
karşısında korumasızlar, ölecekler. Burada tarihe not
düşelim; cezaevlerinden dört ay içerisinde, en fazla altı ay içerisinde
toplamda en az 1.400 tabutun çıkacağını buraya not
düşelim. Böyle bir büyük tehlike var ve 500ü aşkın kronik
hastalığı olan mahpus var, 1.500 hasta mahpus var ve biz bu
rakamı abartılı olarak söylemiyoruz arkadaşlar.
Bakın, ayrıca şöyle bir şey var:
Şimdi, şu anda Özlem Hanım burada değil; akademik bir tez
yazdığını söylemişti, o akademik tez
ışığında bana cevap vermesini isterdim doğrusu,
masumiyet karinesine ne oldu? Cezaevlerinde 50.000 tutuklu var, bu insanlar
herhangi bir ceza almış da değiller. Neden hemen, acil olarak bu
insanlar, cezaevindeki tutuklu mahpuslar serbest bırakılmıyor?
Bakın, size daha önce de gösterdim Selma
ablanın fotoğrafını, beş ay önce cezaevine
alındı ve hâlâ hâkim yüzü görmemiş birisi; KOAH hastası,
kalp hastası, tansiyon hastası ve ne yazık ki ölüm riskiyle
karşı karşıya. Bunun hesabını verebilecek misiniz
diye size sormak istiyorum.
Yine, Mehmet Salih Filiz, Ödemiş T Tipi
Hapishanesinde kalıyor ve bağırsak kanseri, aynı zamanda
verem. Taş attığı için 18 yaşında cezaevine
girdi, 23 yaşında şu anda ve kanaması var, corona sebebiyle
tedavi de edilemiyor, kanser hastası olduğu için de ölüme terk
edilmiş durumda şu anda. Peki, Mehmet Salih Filizin
hesabını verebilecek misiniz?
85 yaşında ağır hasta,
coronavirüs nedeniyle tahliye talebi kaçma şüphesi bulunduğu
sebebiyle reddediliyor. Yahu 85 yaşında Mehmet Emin Özkan, coronadan
yaşamını yitirecek; bunun hesabını verebilecek
misiniz?
70 yaşında hasta tutuklu Siti anne, yine,
Nurcan Kızılkaya 11 aylık bebeğiyle, Arinle birlikte
cezaevinde. Bunun hesabını verebilecek misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Teşekkürler.
Yine, yüzde 98 fiziksel engelli Serdar
Yıldırım şu anda cezaevinde. Engin Aktaş, iki eli de
yok, defaatle size burada söylüyoruz, cezaevinde ve coronavirüsün hedeflerinden
biri. 25 Martta kalp krizi ve beyin kanaması geçirdi Sabri Kaya. Yine,
Nedim Türfent, tutuklu bulunduğu cezaevinden, coronavirüse karşı
tedbir alınmadığını söylüyor. 80 yaşında
tansiyon hastası Sıddık Güler. Bu insanların
yaşamını yitireceğini bile bile
parmağınızı bile kıpırdatmamanız bir
cinayete hazırlandığınız anlamına gelmiyor mu
arkadaşlar? Bizim sizden burada yapmanızı istediğimiz
şey, sadece birkaç ay sonrasını ciddiyetle hesaplamanız ve
düşünmeniz. Yani bugün belki size verilen, saraydan verilen talimat
gereği ellerinizi kaldıracaksınız ve bu adaletsiz infaz
paketi burada geçecek ama sorumlu sizler olacaksınız. (HDP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç kimse saraydan talimat
almıyor, öyle bir şey de yok.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 43üncü maddesinde yer alan infaz hâkimliğinden
ibaresinin, infaz hâkiminden şeklinde değiştirilmesini teklif
ederiz.
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Süleyman Bülbül
İstanbul Mersin Aydın
Tufan
Köse Turan
Aydoğan Abdurrahman
Tutdere
Çorum İstanbul Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, on
dakika sonra bir on beş dakika salonu havalandırmak için ara
vereceğim. Bir on dakika salonda kalırsak hemen
oylamalarımızı arka arkaya yaparız.
Önerge üzerinde Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda
görüşmelerini yapmış olduğumuz özellikle İnfaz
Yasasındaki değişiklik, bizim kanaatimize göre, özel bir af
niteliğindedir. Kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler
sırasında grubumuz adına konuşan arkadaşımız
da Adalet Komisyonu görüşmeleri sırasında biz de bunu defaatle
dile getirdik. Ancak, bu şekilde, teklif sahipleri maalesef buna ikna olamıyorlar.
Bunun özel bir af niteliğinde olduğu, örtülü bir af niteliğinde
olduğunu sadece biz söylemiyoruz. Özellikle ceza hukuku konusunda hukuk
fakültelerimiz bunun örtülü bir af olduğunu, Türk Ceza Kanununun 65inci
maddesi anlamında bir af olduğunu ifade etmektedirler.
Bakınız, şu anda elimde İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Başkanı Profesör
Doktor Sayın Adem Sözüerin bu konuya ilişkin, bu kanuna ilişkin
hazırlamış olduğu hukuki mütalaası var. Bu mütalaada
da aynı şekilde bunun örtülü bir af olduğunu, TCK 65
anlamında bir özel af olduğunu ifade etmektedir.
Sayın Komisyon Başkanı biraz önce bir
şey ifade etti, dedi ki: Bu, kesinlikle bir özel af değildir. Sebebi
de dışarı çıkan hükümlü eğer kurala uymazsa tekrar
cezaevine girecek. Peki, ben de size soruyorum: Sizin getirmiş
olduğunuz bu teklifte hükümlünün cezaevinde çekmesi gereken hapis
cezasının süresini kısaltıyor musunuz?
Kısaltıyorsunuz. Peki, hükümlü dışarı çıktı,
kurala uydu ve tekrar içeri gitmedi. Bu adamın hapishanede çekmesi gereken
cezayı siz bu yasayla kısaltmış olmuyor musunuz?
Oluyorsunuz. Eğer durum buysa, tablo buysa, bu, gerçekten kanundaki
tarifiyle özel bir aftır.
Burada tartışılması gereken
konu, eğer bir özel af geliyorsa bu aftan neden bazı hükümlüler
istifade edecek, neden bazıları istifade etmeyecek? Devletin
cezalandırma yetkisiyle yakinen ilgili olan suç ve ceza ilişkisi,
devletin egemenlik ilişkisi nazara alındığında, devlet
aslında böyle bir af düzenlemesi getirdiğinde bütün yurttaşların
özellikle Anayasanın 10uncu maddesi gereğince bundan eşit
olarak faydalanması gerekir. Ancak teklife
baktığımızda, bazı suçlar yönünden bunun istisna
tutulduğunu görmekteyiz. Aslında, zaten bu yasanın en büyük
handikabı, kanun ismi ceza infaz kanunu, suçtan hareketle birtakım
tanımlamalar yapılmış, birtakım istisnalar
getirilmiş. Hâlbuki, eğer, burada suçlardan, suçların ceza
miktarından veya suçluların ıslah olma durumları nazara alınarak
bir tasnife, bir değerlendirmeye gidilmiş olsaydı daha
doğru bir sonuç ortaya çıkacaktı ancak yanlış bir
yöntemle yanlış bir sonuç ortaya çıkmış.
Bu teklifte teklif sahipleri, özellikle Terörle
Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan bütün herkesi aslında bir
nevi terörist kabul ediyor. Ama gerçek bu mu? Böyle değil. Özellikle AK
PARTİ döneminde, iktidarın yargı üzerindeki baskısı
sonucu yasaya aykırı birtakım kararların
çıktığını hepimiz biliyoruz.
Şimdi, 2015 öncesini düşünün. 2015
öncesinde bu iktidar döneminde suç olmayan bir sürü eylem 1 Kasım
seçimlerinden sonra suç oldu, terörle mücadele kapsamında bir sürü insan
bu suçlardan mahkûm oldu. Basit bir müzik, bir klip paylaşanlar
propagandadan mahkûm oldu. Basit bir düşüncesini dile getirenler,
iktidarı eleştirenler, farklı bir fikir ileri sürenlerin hepsi
terörist oldu, yargılandı ve mahkûm oldu.
Burada aslında yapılması gereken bir
şey var: Değerli milletvekilleri, her ne kadar teklif sahipleri de bu
yasayı cezaevlerindeki bu kalabalığı seyreltmek adına
getiriyorsa da bu yasanın sorunu kökten çözmeyeceği
açıktır. Bu Terörle Mücadele Kanunu bu şekliyle yürürlükte
olduğu sürece cezaevleri belki bir iki yıl sonra tekrar dolacak çünkü
bu yamalı bohçaya iktidar veya siyasetin etkisindeki yargı
istediği kişiyi koyuyor, istediği kişiyi burada mahkûm
ediyor ve istediği kişiyi de cezaevine yollayabiliyor.
Onun için burada yapılması gereken bir
şey var: Türkiyede evrensel hukuk kaideleri doğrultusunda terör
tanımının artık mutlaka net bir şekilde ortaya
konulması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Eğer gerçekten
bir fikir eyleme dönüşmemişse, eğer bir fikir
çatışmayı, şiddeti övmüyorsa, onu teşvik etmiyorsa
bunun düşünce suçu olarak kabul edilmesi ve bu şekilde bir muamele
görmesi gerekiyor. Ancak bizim yürürlükteki mevzuatımız ve özellikle
siyasallaşan yargı son dönemlerde bundan uzaklaşarak kendisi
gibi düşünmeyen, kendisi gibi hayat anlayışı olmayan bütün
gazetecileri, bütün farklı kesimleri, sendikacıları, sivil
toplum örgütlerini, siyasetçileri bu torbanın içine koyup direkt cezaevine
atabiliyor.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla
bu infaz yasası sorunu çözmeyecektir. Bu sorun
Şu andaki bu yasa
sadece geçici bir süreliğine cezaevlerini boşaltacak ancak
nihayetinde cezaevleri bu yargılama sistemiyle -bu özellikle Terörle
Mücadele Kanunu yürürlükte olduğu sürece- yeniden dolacaktır.
Teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 43üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir
ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli Samsun Aksaray Erzurum Zeki Hakan Sıdalı Yasin Öztürk Mersin Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Yasin
Öztürkün.
Buyurun.(İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı,
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği 2020 bütçe raporunda Türkiyede
355 cezaevinin olduğunu bildirmişti. Bakanlığın bu
bildiriminden sonra, ayrıca 2020 yılında 28 adet daha cezaevi
açacağı açıklanmıştı.
Türkiyede cezaevlerinde 300 bine yakın hükümlü
ve sayısını bilemediğimiz tutuklu bulunuyor. Bu
hükümlülerin yüzde 22si uyuşturucu ticareti suçlarından, yüzde
14,7si hırsızlık suçundan, yüzde 13,6sı terör
suçlarından, yüzde 11i yaralama suçlarından, yüzde 10,7si kasten
öldürme suçlarından, yüzde 9u yağma suçlarından, yüzde 2,4ü
sahtecilik suçlarından, yüzde 1,3ü dolandırıcılık
suçlarından, yüzde 1,1i ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü
suçlarından, yüzde 14,2sinin ise diğer suçlardan cezaevinde
olduğu söyleniyor.
Şimdi, ben altı gündür burada birkaç defa
konuşma yaptım. Biraz önce Sayın Ali Özkaya buradaydı ama
şu anda herhâlde yok, bir daha da belki yakalayamayabilirim. Ben
gıyabında sorayım, inşallah geldiğinde kendisi cevap
verir. Sayın Ali Özkaya, bu cuma günü Rüşvetçiler affediliyor. eleştirisine
basında bir açıklama yapmış ve açıklaması, 247
kişi zimmetten, 36 kişi ise irtikâptan içeride. Yasadan
faydalananların binde 1i bile değil. diyor. Böyle bir açıklama
yapmış kendisi. Teklif sahipleri binde 1 oranındaki detayı
bile bilebildiğine göre bizlere şunu açıklayabilmelidirler:
Çünkü komisyonda sormuştuk, ne yazık ki gargaraya getirmiştiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gargaraya getirme
olmadı.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Bu infaz indiriminden
hükümlülerden kaç kişi yararlanıyor? sorusuna total rakam vermek
yerine Hangi suçlardan ne kadar kişi infaz indiriminden
yararlanacaktır, toplum içine karışacaktır? Bunu
sormuştuk. İsterseniz biraz daha açayım: Yani, açık da olan
terör suçlusu var mıdır, kaç kişidir? Açıkta olan cinsel
saldırı suçluları kaç kişidir?
Dolandırıcılıktan kaç kişi bu yasadan
faydalanacaktır? Vesaire vesaire. Bunu kamuoyuna açıklamak
zorundasınız. Açıklamalarınızdan
anladığımız kadarıyla detaylarına kadar hepsini
biliyorsunuz ama kamuoyundan gizliyorsunuz.
83 milyonluk ülkemizde her 277 kişiden 1i
cezaevinde. Avrupadaysa her 1000 kişiden 1i cezaevinde. Ülkemizde
cezaevlerindeki hükümlü sayısı 300 bin iken bizim gibi nüfusu 83
milyon olan Almanyadaysa bu sayı 62 bin. Avrupada cezaevinde en çok tutuklu
ve hükümlünün bulunduğu ülke ne yazık ki biziz. Dünya
ortalamasının 3 katı fazla hükümlü ve tutuklu sayısına
sahibiz. Görüşülmekte olan teklif yasalaştığında 90
bin hükümlü ve tutuklu yararlansa dahi 200 binin üzerinde hükümlü ve tutuklu
cezaevlerinde kalacaktır. İnfaz düzenlemesi sonrasında dahi
cezaevlerindeki mahkûm oranı Avrupadan 2 kat fazla, dünya
ortalamasının da 2 katına yakın olacaktır.
Dolayısıyla, yeni yasa da sadece geçici ve
eğreti bir pansuman olmaktan öteye geçmeyecektir. Sınırlı
rahatlama ve geçici çözümler sağlamak için infaz rejimi düzenlemeleriyle
cezaevlerini kısmen boşaltmak hukuka ve adalete güveni
sarsmaktadır. Sıkışıldığı an da adalete
karşı oluşan güvensizliğin sorumluluğunu yargı
mensuplarına yüklemek doğru ve ölçülü değildir. Hukuk, kişi
hak ve özgürlüklerini güvence altına alarak toplumda huzur ve
barışı temin etmeyi amaçlar. Devletin bir ceza siyaseti
olmalıdır. Suçluyu sosyalleştirici, yeniden topluma
kazandırıcı yasal düzenlemelerle uygulama sorunlarını
çözme, ceza siyaseti belirleme yasa koyucunun görev ve
sorumluluğundadır.
Belirlenmiş tutarlı bir ceza siyaseti
olmadığı için bugüne kadar yandaş ve popülist dürtülerle
yapılan sistemsiz Ceza Kanunu değişiklikleri dünya
ortalamasının çok çok üstünde mahkûm sorununu doğurmuştur.
Bugün vatandaşın devletten beklediği asıl şey, zaman
zaman çıkarılan aflarla ya da yapılan yasal düzenlemelerle
cezaevlerinin boşaltılması değil, soruna köklü ve gerçekçi
çözümlerin üretilmesidir. Görüşülmekte olan bu yeni düzenlemeyle de mevcut
sorunlar yine çözülemeyecek ve kısa zaman sonra yine
vatandaşımız çözülemeyen sorunlarıyla baş başa
kalıp yaşam mücadelesine devam edecektir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
43üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.14
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
44üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 44üncü maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 101inci maddesinin
ikinci fıkrasındaki değişikliğin (c) bendinden sonra
gelen bu hususta ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Çorum İstanbul Aydın
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Ahmet
Akın
İstanbul Mersin Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ahmet Akının.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, altı gündür, tam
altı gündür gece gündüz demeden af görüşüyoruz. Şimdi, burada,
bizleri izleyen, bizleri dinleyen, gözü kulağı bizde olan ve
beklentisi olan milletimizin, bizden beklentisi olanların sorunlarına
çare olmak için mücadele ediyoruz.
Öncelikle, ben, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
pozisyonumuzu şu şekilde anlatmak istiyorum: Biz devletine, askerine,
polisine kurşun sıkana af istemeyiz; biz kendisine emanet edilen
tankla milleti ezene, milletin uçağıyla Meclisini bombalayana af
istemeyiz ama biz gazetecinin, siyasetçinin, sosyal medyada tweet
atanın, o tweet düğmesinin altında Beğene basanın,
sosyal medyada Beğene basanın cezaevinde durmasını da
asla kabul edemeyiz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kader
mahkûmlarının salıverilmesine karşı değiliz
değerli arkadaşlar. Aksine, onların tahliyeleri için adaleti,
aklı, mantığı ve vicdanı savunmaktayız.
Değerli arkadaşlar, unutmayın,
ekonomik kriz nedeniyle zora düşen esnaf hapse atılırken
gaspçının, hırsızın affedilmesi adaletsizliktir. Ayrıca,
şebeke suyuna bilerek zehir katan birisi affedilirken gazeteci ve
yazarların salıverilmemesi adaletsizliktir. Bir çocuğu
fuhuş yapmaya teşvik edenler serbest bırakılırken
çocuklu annelerin demir parmaklıklar arkasında unutulması
adaletsizliktir değerli arkadaşlar. Hasta ve
yaşlıların yararlanamadığı ama cinsel
dokunulmazlığa karşı suç işleyenlerin, çocuk
istismarcılarının yararlandığı bu düzenleme
adaletsizdir arkadaşlar. Eline silah almamış, şiddete
bulaşmamış kişileri kapsamaması ama milletin kanına
giren, eli kanlı mafya ve çetelerin sokağa bırakılması
adaletsizliktir arkadaşlar. İhaleye fesat
karıştıranların, hırsızların,
dolandırıcıların, rüşvetçilerin elini kolunu
sallayarak dışarıya çıkması adaletsizliktir
arkadaşlar. Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halk için hakkın,
adalet için hukukun yanındayız.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada
söylediklerimizi Cumhuriyet Halk Partimizin ana görüşleri olarak
anlattık. Sizlerin de burada milletvekilleri olarak, hakkı, hukuku,
adaleti temsil eden seçilmiş kişiler olarak elinizi
vicdanınıza koymanız lazım. Düşünebiliyor musunuz,
sosyal medyada sadece bir Beğene bastı diye bir insan şu anda
hapiste kalacak ama bir taraftan çeteler, efendim, işte,
hırsızlar, dolandırıcılar dışarı
çıkacak. Eğer bu sizin vicdanınıza sığıyorsa
eyvallah ama unutmayın ki bugünler geçiyor, bugünler geçtiği zaman
hem halkımız hem de Yaradan size diyecek ki: Ne yaptınız
siz? Gittiniz orada adaletsizliklere el kaldırdınız. Onun için
işte biz size bunu anlattık, onun için her zaman hakkı, hukuku,
adaleti savunan Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler yine burada da savunmaya
devam ediyoruz. Onun için de, gerçek anlamda hukukun, adaletin
sağlanması için burada altı gündür, gece gündüz demeden mücadele
ediyoruz. Bu mücadele Cumhuriyet Halk Partililerin mücadelesi değildir, bu
mücadele 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
mücadelesidir. Onun için diyoruz ki: Sizler madem milletin oylarıyla
buraya geldiniz, hodri meydan, buradaki yapılanlar herkes
karşısında değerlendirilecek. Burada ekonomik kriz
nedeniyle insanların düştüğü durum da ortada.
Adaletsizliğin had safhaya geldiği bir noktada sizlerin burada
yapmanız gereken elinizi vicdanınıza koyup ona göre hareket
etmektir.
Ben de bu vesileyle yüce Meclisi selamlıyor,
sizlere kolay gelsin diyorum. Elinizi vicdanınıza koyun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Tunç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 44üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Akın, tabii, bazı suçlardan
bahsederek bunların affedildiğinden, bu nedenle adaletsiz bir durumun
söz konusu olduğundan bahsetti. Teklife baktığınız
zaman, bu suçların affı diye bir şey söz konusu değil.
Özellikle çok hassas olduğumuz konu, çocukların fuhşa
teşvik edilmesi. Bunun affedildiği yönünde burada bir beyanda
bulunulması hepimizi üzer. Çocukların fuhşa teşvik
edilmesiyle ilgili cezaları iki yıldan sekiz yıla, on yıla,
çocuklar bakımından daha da -2 kat- artıran bu iktidar. Bu
nedenle, bunların affı diye bir şey söz konusu değil;
yanlış anlamalara sebebiyet vermeyelim.
BAŞKAN Evet, diğer önergeyi okutuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söz istiyoruz Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Söz
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz istiyorsunuz.
Sayın Beştaş, buyurun.
54.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, yaralama sonucu iyileşmesi imkânsız
hastalığa sebep olma, bitkisel hayata sokma, konuşma veya çocuk
yapma yeteneklerini kaybettirme, gebe kadının çocuğunu düşürtme,
ölümüne neden olma, tüm kamu görevlilerine yönelik yaralamalar, kamu
görevlilerinin nüfuzunu kötüye kullanarak işledikleri yaralamalar ile
yaralama suçları ve bunun sonucunda öldürmenin silahla da işlenmesi
hâlinde af kapsamında olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Komisyon
adına söz alan Yılmaz Beye ilişkin soruyorum ben de;
açıklıyorum ama soru olarak da alabilirsiniz: Geçici 6/(1)inci
maddede yaralama sonucu iyileşmesi imkânsız hastalığa sebep
olma, bitkisel hayata sokma, duyulardan veya organlardan birinin işlevini
yitirmesi, konuşma veya çocuk yapma yeteneklerini kaybettirme, gebe
kadının çocuğunu düşürtme, ölümüne neden olma; doktor,
hemşire ve diğer sağlık çalışanları, polis,
öğretmen gibi tüm kamu görevlilerine yönelik yaralamalar; kamu
görevlilerinin nüfuzunu kötüye kullanarak işledikleri yaralamalar;
yaralama suçları ve bunun sonucunda öldürme, silahla da işlense af
kapsamında mı?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yok öyle bir
şey.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Değerli Başkanım, tabii, burada hâlâ
anlaşamadığımız bir husus şu: Burada suçlar
sayılarak bunların affedildiği yönündeki beyanların hiçbir
geçerliliği yok, bu teklif bir af yasası değil.
BAŞKAN Komisyon Başkan Vekilimiz,
soru-cevap işleminde değiliz, rica ediyorum. Siz sürekli o
düğmeye basıp konuşma yaparsanız bu olmaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben, kapsamındadır diyorum.
BAŞKAN Kusura bakmayın, bir müsaade edin
Sayın Beştaş, yani ben de başka türlü nasıl
yöneteceğim burayı? Herkes bulduğu düğmeye basarak
konuşursa olur mu bu iş?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İzin isteyecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tamam,
tamam, sözümü düzeltiyorum o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır,
Başkandan izin isteyecek; o yanlış yaptı, onu söylüyor.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
55.- Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun, görüşülen 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin af
yasası olmadığına ilişkin açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Burada, bu kanun teklifinde hiçbir suç affa
uğramıyor; bunu bir kere bilelim. Bu af yasası değil, genel
af yasası değil, özel af yasası değil; koşullu
salıverme ve denetimli serbestlik süreleriyle alakalı bir kanun
teklifi. Bunu çarpıtmanın anlamı yok. Bazı suçlar
sayılarak hâlâ Affediliyor. deniyorsa bu, kamuoyunu
yanıltmadır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir cümle...
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
56.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adalet Komisyonu Başkan Vekili Yılmaz
Tunçun yaptığı açıklamayı kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bu açıklamayı kabul etmemiz mümkün
değil. Benim saydığım suçların tümü, geçici madde
6/(1)de hepsi özel af kapsamında. Bir suçun işlendikten sonra
yarısı indiriliyorsa ve diğer yarısı üç yıl denetimli
serbestliğe giriyorsa ve o kişi tek bir gün cezaevinde kalmıyorsa
bu açıkça bir aftır. İstedikleri kadar aksini söylesinler, TCK
açık, bundan daha önceki suçlarda Anayasa Mahkemesinin vermiş
olduğu kararlar açık. Buna Özel af değildir, 360
milletvekilinin oyu gerekmiyor. tezinden hareketle, ısrarla, bir
haftadır Özel af değil. diyorlar. Ben de bir hukukçu olarak
söylüyorum, Grup Başkan Vekili olarak değil; bu bir özel aftır
ve demin saydığım suçların tümü de bu özel af
kapsamındadır. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, konu
teknik. Uygun görmeniz durumunda benim kullanacağım sözü Komisyondaki
CHP sözcüsü Zeynel Emreye veriyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Emre.
57.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin, 207
sıra sayılı Kanun Teklifiyle getirilen düzenlemelerdeki
çarpıklıkları ortaya koyan eleştirilerin doğru
eleştiriler olduğuna ilişkin açıklaması
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Önce şunu ifade edeyim: Değerli
Milletvekilimiz Ahmet Akının konuşması grubumuzun da sahip
çıktığı bir konuşmadır. Şöyle: Bir defa,
yapılan düzenlemeyle ilgili şeffaf bir şekilde bu düzenlemenin
altında imzası bulunanların buna sahip çıkıp
savunması da lazım. Ciddi bir toplu indirim aynı zamanda toplu
özel af anlamındadır. Bunu doktrin de böyle anlatır, TCK 65inci
maddenin (2)nci fıkrası da böyledir ve Sayın Ahmet
Akının söylediği gibi, burada, çok net, fuhşa sürüklenmek,
fuhuş suçları indirim kapsamında mıdır, değil
midir? Siz indirim diyorsunuz, ben o anlamda sorayım. Örgütlü bir
şekilde fuhşa sürükleme suçunu işleyen biri, bir çete lideri
burada indirim alacak mı, almayacak mı? Alacak değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Şimdi,
getirdiğiniz düzenlemedeki çarpıklıkları ortaya koyan
hatiplere yönelik de Doğru söylemiyor, yalandır,
çarpıtıyordur. falan demenin gereği yok.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yalandır demedim.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Çünkü
yaptıkları açıklamalar, bütünüyle sizin teklifinizle uyumlu,
hepsi de doğru eleştirilerdir. Bunu böyle kabul edin.
Teşekkür ediyorum.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ben yalandır diye bir şey söylemedim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Başkanım,
düğmeye basınca oluyor mu öyle?
BAŞKAN Olmuyor, olmuyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Oluyor işte,
oluyor.
BAŞKAN Olmuyor; bak, düğmeye
basılmadı, şu an açık değil mikrofon gördüğünüz
gibi.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Aranızda mı konuşuyorsunuz Başkanım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önce talep.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Önce talep.
BAŞKAN Müsaade edin, tabii ki öncelikle
benden Konuşabilir miyim? diye Komisyon Başkan Vekili söz istiyor.
Ben de söz verip vermemeye karar vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, önce talep. Ne öyle!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ama
İstiyorum." demedi.
BAŞKAN Kifayetimüzakere ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
biz düğmeye basınca olmuyor.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 44üncü
maddesinde yer alan eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
Samsun Aksaray Erzurum
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı
Denizli Mersin
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
bizim aklımızda bir soru işareti açıklığa
kavuşmadı.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Eklenmiş ibaresi daha doğrudur.
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Duyamadım ilk söylediğinizi.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Eklenmiş ibaresi daha doğrudur.
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Peki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, biz düğmeye basıyoruz basıyoruz
BAŞKAN Sayın Tanal, oradan ne
söylediğinizi, hiçbir şeyi duyamıyorum ben.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yakına geleyim.
Buradan düğmeye basıyoruz olmuyor.
BAŞKAN Ya, sizinki basınca
çalışmıyor, öyle.
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Zeki Hakan
Sıdalının.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; toplum adalete inanırsa,
kanunlara ve dolayısıyla devletine güven duyar. Peki, şu anda
Türk milleti adalete güveniyor mu? Bunun cevabını en iyi Adalet
Bakanı bilir. Bakın, o da ne diyor: Yargıya güven ancak ortak
akılla gelişir. Hadi Bakan haksız olsun,
araştırmalara bakıyoruz, toplumun yüzde 68i yargıya hiç
güvenmiyor, yüzde 20si kısmen güveniyor. Muhalefet, hukukun güven
vermediğini, kayırmacılığını, Hükûmete
bağımlı olduğunu, iradesiyle karar veremediğini
söylüyor ama burada konuşulanlara bakınca her şey mükemmel,
güllük gülistanlık. İşte bu görmezden gelme, adaleti ve temeli
olduğu mülkün kendisini hiç olmadığı kadar geriye götürdü.
Bakın, biz nasıl bir ülkeydik?
Cumhurbaşkanlarımız vardı; kendileriyle ilgili tiyatrolara
gider, kendilerine yönelik esprilere kahkahalarla güler, eleştirinin önünü
açarlardı. O zaman kutuplaşma, gerginlik hafiflerdi. Cumhurbaşkanlarımız
vardı; kendileriyle ilgili karikatürleri çerçeveletir, odalarına
asarlardı. Peki, şimdi nasılız? Vatandaşları
hakkında en çok dava açan Cumhurbaşkanı dönemini
yaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamı bizim
için değerlidir. Saygı sınırlarını aşmak,
hepimiz için bu makama saygısızlıktır. Ama bu makam da
hoşgörünün merkezi olmalı, halkın tepkilerine bu hoşgörüyle
yaklaşmalıdır. Bugün içindeki hakareti bile
anlayamadığımız beyanlardan dolayı birçok insan
mahkemelerde sürünüyor, kimisi şimdi içini boşaltmak için kanun
çıkardığımız hapishanelerde yatıyor. Nereden
nereye gelmişiz, değil mi? Bu, bir başarı değil;
başarısızlıktır, hoşgörüsüzlüktür.
Bir de medyayı nereden nereye alıp
götürdüğünüze bakalım. Bu ülkede gazeteciler, hükûmeti en ciddi
şekilde eleştirir, sudan sebeplerle hapse girmezlerdi. Bu ülkede
hükûmetler aleyhine kitaplar yazılır, yazarlar hapse girmezlerdi.
Yazılanlar arasında yalan yanlış varsa hukuk işler,
mahkeme eğrisine doğrusuna karar verirdi. Verilen karar, toplum
vicdanında da kabul görürdü. Yazarlar, aylarca iddianamelerini hapishanede
beklemez, eleştirilerini köşelerinden yapmaya devam ederlerdi.
Bakın, Türkiyeyi nereden nereye getirmişsiniz.
Sayın milletvekilleri, Avrupa Konseyi
gözlemcisi olarak son seçimlerde Belarustaydım. Medya diye bir şey
yok, hiçbir şey yazanlar var. Tek tük muhalif gazeteci de hapislerde
çürüyor. Yargı iktidarın elinde, istedikleri atamaları
yapıyorlar, istedikleri kararları aldırıyorlar. Muhalefetin
ise, bırakın eşit şartları, propaganda yapmasına
bile müsaade yok. Bir önceki seçimlerde 110 kişilik meclislerine 2 muhalif
girebilmişti, son seçimlerde muhalefetin sıfır milletvekili var.
Orada güya kanunlar var, orada güya seçim var. Halk, meclisinde temsil
edilemiyor. Seçim olsun, muhalefet olmasın; bu, demokrasi midir? Bu, sizin
de idealiniz midir? Bağımsız yargı, hâkimler, savcılar
ve hatta avukatlar olmadan kanunlar mükemmel olsa ne fark eder?
Ötekileştiren, kutuplaştıran bir yargı olduktan sonra kanun
doğru bile olsa halkına güven verir mi? Vermez.
Sayın milletvekilleri, sizler seçkinlerden kurulu
bir siyasetten şikâyet ederek milletin teveccühünü kazandınız
ama son kertede kendi seçkin gruplarınızı oluşturdunuz.
İtiraz ettiğiniz, elitler değilmiş, yönetenlerin kendi
elitleriniz olmamasıymış. Biz ise tüm seçkin iddiasında
olanlara karşıyız. Milletin Meclisi, milletini temsil edecek,
onların çıkarlarını koruyacak. Eskiden halkın
doğru temsil edilmediğinden şikâyetçiydiniz, şimdi ise
milletin Meclisinde sizin gibi düşünmeyenlerin fikirlerini ciddiye
almıyorsunuz yani aslında onların temsil ettiği büyük
çoğunluğu dikkate almıyorsunuz. Bu durumda, kişisel
menfaatler halkın menfaatinin önüne geçer. Özellikle seçkinlerinizin
arasına giremeyen büyük kalabalık -esnaf, çiftçi, KOBİ,
işçi, memur- hak ettiğini alamaz. Ekonomik denge ve gelir
dağılımı bozulur. İktidar yanlıları dengesiz
bir şekilde zenginleşir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Halkın
çoğunluğu da bugün olduğu gibi fakirleşir. Bu yüzden
halkın siyasi kararlara sivil toplum kuruluşları
vasıtasıyla katılması, denge ve kontrol mekanizmaları
önemlidir; bu yüzden kuvvetler ayrılığı önemlidir. O
sebeple tek çare iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sistemdir diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 44üncü maddesinde geçen veya ibaresinin ya da olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tülay Hatimoğulları
Oruç
Muş Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mersin İstanbul İzmir
Şevin
Coşkun
Muş
BAŞKAN Evet, önergeye katılıyor mu
Komisyon?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Şevin Çoşkunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 44üncü madde üzerinde söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifi, içinde
bulunduğumuz sürece cevap olamamakta; ayrımcı, umut
kırıcı, sorunları derinleştiren ve
cezalandırıcı niteliğiyle toplumun vicdanında da kabul
görmemektedir. Teklif gündeme geldiğinden beri siyasi iktidarın
ikiyüzlülüğüne tanıklık etmekteyiz. Siyasi iktidar kendi
çevresine bu kanun teklifini af olarak lanse etmekte ve bu yolla
iktidarını korumak istemektedir. Ancak toplumun talepleri devreye
girdiğinde yani iktidar dışında düşünenler mevzubahis
olduğunda bu kanun teklifinin bir infaz düzenlemesi olduğu konusunda
ısrar etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi çok
açık bir özel af düzenlemesidir ancak siyaset yapanlar, düşüncesini
ifade edenler bu kapsama alınmamaktadır. Oysaki bu salgın
sürecinde en riskli alan olan cezaevlerinde bu düzenleme herkesi
kapsamalıdır. Bu Hükûmet siyasi suçlar dışındaki
suçları yani kişilerin zarar gördüğü suçları affediyor.
Bunda sakınca duymuyor, aslında böyle bir yetkisi de yoktur.
Değerli milletvekilleri, fikir işçileri
olan gazeteciler de bu kanun teklifinden yararlanamayacak. Türkiyede 100ün
üzerinde gazeteci şu an cezaevinde tutuklu bulunuyor. Salgın
döneminde dahi mart ayında 15 gazeteci gözaltına alındı,
8i tutuklandı. Bugün cezaevlerinde bulunan gazeteciler şiddetle
ilişkisi olmayan haberlerinden dolayı üyelik, propaganda, halkı
kin ve düşmanlığa tahrik gibi suçlamalarla içeride tutuluyor.
Haklarında dava açılan gazeteciler ya tutuklanıyor ya denetimli
serbestlikle bırakılıyor. Bu düzenlemeyle Herkes
aldığı cezanın yüzde 40ını çekecek. denilerek dışarıda
olan gazetecilere de cezaevi yolu gösterilmek isteniyor.
Birkaç örnek vereceğim: Gazeteci Aziz Oruç,
Nedim Türfent, Mehmet Güleş, Abdulkadir Turay, Ferhat Çelik, Aydın
Keser gibi gazeteciler yaptıkları haberler nedeniyle şu an
tutuklu bulunuyorlar. Yaptıkları her haber, her faaliyet terör
kavramına sokularak tutuklanan gazeteciler derhâl serbest
bırakılmalı, bu adaletsizlik son bulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde çok
büyük bir sorun daha var, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına aykırı bir durumla karşı
karşıyayız. Cezaevlerinde hasta, yaşı ilerlemiş
ve ağırlaştırılmış müebbet
cezasını çeken yüzlerce siyasi hükümlü bulunuyor. Bir insanın
her şart ve koşulda ömür boyu cezaevinde kalmasından
bahsediyoruz. İdam yok. demeyin, bunun adı bal gibi de
idamdır. AİHM Ölünceye kadar infaz diye bir şey yoktur.
diyor. Bu kanun teklifi AİHMin kararı göz önüne alınarak tekrar
düzenlenmelidir. Bir hükümlünün yaşı ve sağlığı
dikkate alınarak tahliye olacağı zamanı mutlaka bilmesi
gerekmektedir.
Bu düzenlemede, yine, siyasi tutuklu ve hükümlüler
hedef alınmakta, 23üncü maddede olduğu gibi keyfî disiplin
cezalarının önü açılmaktadır. Tasarıda
mahkûmların ceza infaz kurumu dışındaki davranışları
disiplin soruşturmalarına tabi tutuluyor. Örneğin, kelepçeli
muayeneyi kabul etmemek, mahkemede savunma yapan bir tutuklunun slogan
atması ya da ring araçlarında kendisine yönelik kötü muameleye
karşı koymak. Bunlar disiplin suçu kapsamına alınamaz, aksine,
sağlık hakkı ya da savunma hakkının ihlali gibi
sorunlar acilen son bulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarı bu hâliyle
geçerse cezaevlerinde infaz yakmalar da artacaktır yani ikili
cezalandırma yöntemi yaygınlaşacaktır. Bir siyasi tutuklu
onlarca yıl cezaevinde kalacak, şartlı tahliye ihtimali
olduğunda da Biz infazını yaktık. diyecekler. Bu infaz
düzenlemesinde uluslararası sözleşmelere aykırı, insan
yaşamını hedef alan sorunlar çözülmüyor. Aynı zamanda
Siyasileri ne kadar uzun tutabilirim? arayışı
bulunmaktadır.
Arkadaşlar, faşizm, umut
kırmaktır; tüm çabası bu yöndedir, ancak ve ancak umut
kırarak ayakta kalabilir. Bu kanun teklifiyle, cezaevlerindekilerin ve
ailelerinin umutları kırılmak istenmekte, yaşamaya dair
umutlar tüketilmek istenmektedir. Siyasi tutukluları cezaevlerinde ölümle
karşı karşıya bırakmak, aynı zamanda Türkiye
halklarının barış ve özgürlüğe olan umudunu
kırmaya yönelik bir çabadır. Ancak ölüm siyasetinin sahipleri
şunu iyi bilmeliler: Yaşam mutlaka kazanacaktır; yaşam
siyaseti, demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesiyle birlikte
yükselecektir. Bu umudu hiçbir güç kıramayacaktır. Bu mücadelenin
sonunda kırılacak olan bir şey varsa o da faşizm
olacaktır.
Sevgili Nazım Hikmetin dediği gibi, büyük
insanlığın umudu var; umut edeceğiz, direneceğiz ve
kazanacağız.
İnsanlık kazanacaktır.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
II.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergenin oylamasından önce bir
yoklama talebi vardır, onu gerçekleştireceğim.
Sayın Beştaş, Sayın Oluç,
Sayın Paylan, Sayın Işık, Sayın Orhan Işık,
Sayın Ersoy, Sayın Koçyiğit, Sayın
Hatımoğulları Oruç, Sayın Başaran, Sayın Kemalbay,
Sayın Turan, Sayın Koç, Sayın Toğrul, Sayın Kaya,
Sayın Sarısaç, Sayın Gergerlioğlu, Sayın Tiryaki,
Sayın Gülüm, Sayın Çepni, Sayın Çelik.
Değerli milletvekilleri, yoklama için dört
dakika süre veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
partinin siyasi simgesi ama, olmaz o ya!
BAŞKAN Efendim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Partinizle
bağınızı koparmanız lazım, olmuyor,
tarafsızlığınıza uygun düşmüyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Beş dakika
olsun Başkan, sağlam olsun.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, şu
anda zaten içeride yeterli sayı var yani görürsünüz biraz sonra.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
44üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 45inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Çepni Züleyha
Gülüm Rıdvan
Turan
İzmir İstanbul Mersin
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay Hatımoğulları
Oruç
Muş Mardin Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Murat Çepninin.
Sayın Çepni, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız,
evet, ilk gününden itibaren coronavirüs sürecine ilişkin
eleştirilerimizi yapıyoruz ve iktidara, bu süreci doğru
yönetemediklerini örnekleriyle ortaya koymaya çalışıyoruz fakat
iktidar, buna rağmen, burada ve birçok alanda, birçok sözcüsüyle birlikte,
bu süreci şampiyon biçimde yönettiklerini, yürüttüklerini söylüyor yani
coronavirüs sürecinde tahribat, risk arttıkça, AKP bu süreçte, bırakın
öz eleştiri vermeyi, tutumunda ısrar etmekte kararlı. Aynı
şey infaz yasasında da geçerli.
Şimdi, iktidarın bu politikası cuma
akşamı ortaya çıkan fecaatle birlikte aslında tuzla buz
olmuş oldu ve halkı korumak adına ortaya koyulan bir genelge
sonucunda binlerce insan -belki çok daha fazla insan- ölümle karşı
karşıya gelmiş oldu. Bunun sonuçlarını gelecekte
göreceğiz. Bilim Kurulu sokağa çıkanlar için on dört gün
karantina kararı verdi. İçişleri Bakanı da bu süreci
öngöremediğini söyledi. Dolayısıyla, evet, virüs bütün maskeleri
indirmiş oldu. Evet, elbette, binlerce insanın hayatını
riske atan bu tutumun mutlaka ve mutlaka bir sonucu olacaktır ve bunun
mutlaka ve mutlaka bir hesabı da olacaktır.
Şimdi, AKP, iktidara refah adalet
vesayetle ve statükoyla mücadele diyerek geldi ve bu aldığı
oylarla halkta yarattığı beklentilere yanıt olmaya
çalıştığını ifade etti sürekli fakat gelin görün
ki iktidar bugün, hem coronavirüs sürecinde hem de infaz paketi sürecinde halka
sadece ve sadece ölüm sunmaya başladı. Yani, adalet, eşitlik ve
özgürlük diyerek gelen AKP, bugün ise ölüm vadeder hâle geldi. Evet, iktidar
işçilere ölüm vadediyor. Bugün hâlâ işçiler çalışmaya devam
ediyor ve fabrikalardan, atölyelerden vaka haberleri, ölüm haberleri gelmesine
rağmen, fabrikalar sadece ve sadece sarayın Ekonominin çarkları
dönecek. talimatından kaynaklı çalışmaya ve işçileri
öldürmeye devam ediyor. Aynı şey cezaevleri için de geçerli yani
dışarıda da içeride de ancak ölümü vadeden bir AKP
iktidarıyla karşı karşıyayız. Burada ne diyor
AKP? Akkuyu Nükleer Santral inşaatının devam ettiğini Grup
Başkan Vekili büyük bir alkışla burada sundu. Nükleer santral
ölüm demektir. Biz bunu söylemeye devam edeceğiz ve iktidar da bu
politikayı, burada bir marifet gibi söylemeye devam ediyor.
Yine, iktidar ne yapıyor? İnsan
cesetlerini kolilerle, kargolarla ailelerine gönderiyor. İktidar bugün
-yine, tekrar tekrar söylüyorum- ölümden başka icraatı olmayan bir
organizasyona dönüşmüş durumda.
Evet, vatan millet hamasetleri de terör hamasetleri
de bugün artık, açığa çıkan gerçekleri örtmeye yetmiyor,
yetmeyecek. Virüs, dediğimiz gibi maskeleri indirmiştir, deniz
bitmiştir.
Cezaevleri, sarayın odalarına
dönüşmüş mahkeme salonlarında, önlerine ilik açan hâkimlerin,
savcıların verdiği kararlarla hukuksuzca alınan cezalardan
dolayı insanlarla dolu. Evet, verilen kararların tek kriteri saraya
itaattir, sarayın onayıdır. Evet, işte, sarayın
rantı, sarayın hırsızlık, yolsuzluk, savaş
politikalarına ve bunların sürgit devamından ibaret olan bir
beka politikasına tümüyle bağlanmış bir hukuk sistemiyle
karşı karşıyayız. İşte bu koşullarda
biz infazı tartışıyoruz ve biz, bu infaz paketinin
doğrudan, başından beri söylediğimiz gibi bir kısmi af
olduğunu iddia ediyoruz. Bunu çok açık ve net söyleyelim: Eğer
siz cezaevlerinden bir kısım mahpusu dışarı
çıkarıyorsanız, bir kısım mahpusun da
bırakın dışarıya çıkmasını
koşullarını ağırlaştırıyorsanız bu,
düpedüz doğrudan bir kısmi aftır, muhaliflerinizi ölüme
göndermektir.
Evet, bu düzenleme özel savaş odalarında
hazırlanmış bir düzenlemedir, bir savaş düzenlemesidir, bu
bir toplu infazdır. Evet, AKPnin hedefi, cezaevi sayısını
da artırarak tüm muhaliflerini cezaevine atmak ve mümkünse imha etmektir.
Evet, bu politika, sonu olmayan bir politikadır. Bu politikanın
kimseye bir katkısı yoktur fakat yol yakınken dönülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Toparlıyorum,
bitiriyorum.
Cezaevleri, tıpkı bugün fabrikalarda
gördüğümüz gibi çok daha büyük risklerle karşı
karşıyadır. Evet, bizler, dün olduğu gibi bugün de yasa
görüşmeleri sırasında bunun bir ölüm politikası
olduğunu söylemeye devam edeceğiz ve buna izin vermemeye devam
edeceğiz, sizin de bu politikadan vazgeçmenizi bir kez daha tekrar tekrar
söylüyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 45inci maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105'inci maddesinin
1inci fıkrasının sonuna eklenen cümledeki
"müdürlüğünce ibaresinin "müdürlüğü tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen İstanbul Mersin
BAŞKAN Kavas arkadaşım, o kürsüyü
silerken sildiğiniz elinizde eldiven olması lazım. Elinizde
olmayan eldivenle siliyorsunuz, eldivenlerinize de dezenfektan
sıkıyorsunuz.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Süleyman Bülbülün. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu düzenleme, infaz indirimi adı altında,
Anayasanın 87nci maddesinde açık olarak belirtildiği gibi,
Türk Ceza Kanununun 65inci maddesinin (2)nci fıkrasında
açıklandığı gibi net, özel bir af. Bu konuda hiç
tartışmaya gerek yok. Neden tartışmaya gerek yok? TCKnin
65inci maddesinde: Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda
çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi
kısaltılabilir... Net, bu konuda tartışmaya gerek var
mı?
Biraz önceki Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü
arkadaşımın belirttiği gibi, söylediğimiz bazı
suçlara infaz indirimi; daha sonra denetimli serbestlikle tahliye edeceksiniz,
çıkaracaksınız. Tek tek suçları
saydığımız hâlde buna niye Hayır diyorsunuz? Şu
anda Türkiyede 355 cezaevi var. Toplam mevcut olmuş 301 bin. MHPnin
-geçen gün de konuştum- 19 Mayıs 2018den önce işlenen suçlara
getirmeyi düşündüğü af teklifinde kaç kişi vardı, 253 bin
kişi vardı. 50 bin kişi daha iki senede cezaevlerine
girmiş. MHPnin teklifinde net vardı? Bu iki senelik süreçte,
vatandaş af gelecek diye suç işlemeye teşvik edildi. Geçen gün
de söyledim bunu. Bu vatandaşların, bu suçlardan mağdur olan
kişilerin iki yıllık sürede ne günahı vardı? Bunun tek
suçlusu AKP iktidarıdır dedim ve yine de söylüyorum. 30 Mart 2020den
önce işlenmiş olan suçların bazılarına 1/2 indirim
arkasından da üç yıl denetim. Bu açık ve net. Hangi suçlar?
Geçenlerde de söyledim. İstisna olarak gösterdiğiniz, örnek
veriyorum; TCK 81, 82, 83 istisna. Zaten, devlet aleyhine işlenen
suçları, devlet güvenliğine ilişkin suçları, terörle ilgili
suçları bir kenara koyuyoruz, istisna ama TCK 84 intihara yönlendirme, TCK
85 taksirle öldürme, TCK 86 yaralama sebebiyle ölüme neden olma; düzenlenen bu
suçlar istisna içinde değil. Bunlar neler? Bunlar açık ve net; Çorlu,
Soma, Ermenek, yüksek hızlı tren
Sordunuz mu Somada ölen
işçinin anasına babasına, Ermenekteki maden kazasında ölen
çocuğun annesine babasına? Çorludaki tren kazasında ölen
çocuğun babası Ahmet amcaya ya da kardeşi Zeynep hanıma
Affettiniz mi? diye sordunuz mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Af yok ya Süleyman Bey.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Arkadaşlar,
bırakın, net olarak konuşmak lazım. Türkiyede 355 cezaevi
var, yeni cezaevleri yapılıyor. Yeni cezaevleri kimin için
yapılıyor? Şu anda yeni cezaevleri yapılıyor, kimin
için yapılıyor? Terörle Mücadele Yasasından kaynaklanan,
iktidara karşı muhalif olarak tavır koyan gazeteciler için,
terör tanımını geniş düzenleyerek TMKnin 7nci maddesinin
ikinci fıkrasına, TCKnin 220nci maddesinin (6)ncı ve (7)nci
fıkralarına ve 134e göre düşünce suçluları için,
muhalifler için çıkaracaksınız, infazda eşitlik
yapmayacaksınız, adaleti sağlamayacaksınız, iki üç
sene sonra 500 bin kapasiteli cezaevleri inşa ediyorsunuz. Yolsuzluk yapan
vatandaşı çıkaracaksınız cezaevinden, yolsuzluğu
ortaya çıkaran gazeteciyi içeri atacaksınız. Murat
Ağırel; Murat Ağırelin cezaevine girmesinin nedeni,
vatandaşın haber alma hakkını kullandırmak
amacıyla yaptığı haberler; daha önceki kitaplarının
hesabını sordunuz, bunlar ortada. Bu nedenle, samimi olalım
arkadaşlar. Bu indirim teklifi, açık ve net, muhaliflere yönelik bir
teklif. İnfazda eşitlik yok, adalet yok. Ne var? Muhalifleri
doldurmak için cezaevlerini boşaltıyorsunuz, bu var. Zimmet suçunu
işlemiş vatandaşı çıkaracaksınız ama muhalif
olan bir vatandaşı bir yazı yazdığı için,
yazısından dolayı TMKye göre, 220nci maddenin (6)ncı ve
(7)nci fıkralarına göre, 134e göre içeri atacaksınız.
Barışlar öyle, yalan mı?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yalan! Yalan!
Yalan!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Kavalayı iki sene
cezaevinde tuttunuz, iddianame hazırlamadınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kim hazırlıyor
iddianameyi?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) İddianameyi kim
hazırlıyor ya? Biz mi hazırlıyoruz iddianameyi ya?
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın. Silivri Cezaevine gittim, Barışları
gördüm, Pehlivan ve Terkoğlunu gördüm ve Murat Ağıreli gördüm.
Neden iddianameyi hazırlamıyorsunuz? Neden iddianameyi
hazırlayıp da mahkemeye erişim hakkını
kullandırmıyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Biz yargı
mıyız?
RECEP ÖZEL (Isparta) İddianameyi biz mi
hazırlıyoruz Süleyman Bey?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Ama gidiyorsunuz Hukuk
Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu için anında iddianame
hazırlıyorsunuz. Her vatandaşın adil yargılanma
hakkına ihtiyacı vardır. Her vatandaşın mahkemeye
erişim hakkına ihtiyacı vardır. Bu nedenle,
ayrımcılık yapmayacaksınız, infazda
yapmayacaksınız, adalette yapmayacaksınız. Adalet
çığlıklarına bu gibi yasalarla karşılık
vermeyeceksiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 45inci
maddesinde yer alan "eklenmiş ibaresinin "ilave edilmiş
ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli Zeki Hakan
Sıdalı
Samsun Erzurum Mersin
Yasin
Öztürk Hüseyin
Örs Ayhan Erel
Denizli Trabzon Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Örsün.
Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin bu
maddesinde İYİ PARTİ grubu adına söz aldım. Hepinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Tüm dünyayı etkisine alan bir corona virüsü
belası ülkemizde de devam etmekte. Bu süreçte bu belayla savaşan
başta doktorlarımız, hemşirelerimiz,
sağlıkçılarımız olmak üzere tüm kamu kurumu
görevlilerine, polislerimize, askerimize, jandarmamıza, gönüllü
çalışan vatandaşlarımıza huzurlarınızda
teşekkür etmek istiyorum. Bugün de biraz evvel Sayın Bakan bu konuyla
ilgili, corona virüsüyle ilgili kayıpları açıkladı.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı
Haktan rahmet diliyorum. Tedavi süreci devam
vatandaşlarımızın da bir an önce
sağlıklarına kavuşmasını diliyorum.
İnanıyorum ki bu süreçte iktidarı ile muhalefetiyle hep birlikte
olursak ve birbirimizin fikirlerine saygı gösterirsek, ortak akılla
hareket edersek ülkemizi oldukça uğraştıran bu beladan da bir an
önce kurtuluruz. İnşallah, o günler de yakındır, gelecektir
diyoruz ama bazı şeyleri de -çok dikkat ediyorum cümlelerime çünkü
zor günlerden geçiyoruz- söylemeden geçemeyeceğim.
Bu bela daha Çindeyken, daha Türkiyeye
gelmemişken biz İYİ PARTİ Grubu olarak 30 Ocakta burada
pandemi, salgınla ilgili olarak bir araştırma önergesi
vermiştik, yapılması gerekenleri konuşalım, edelim
demiştik. Daha sonrasında, 11 Şubatta Sayın Genel
Başkanımız Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup
toplantımızda bu tehlikeye dikkat çekerek bazı önerilerde
bulunmuştu. Daha işin başındayken işte Sahra
hastanelerine ihtiyacımız olur, hastanelerimiz yetmez; gelin
bunları planlayın, bunları nereye kuralım, bunlara
bakın. Efendim, karantina olacaktır, karantina bölgelerini tespit
ettiniz mi? Gelin bunlara yönelik hazırlıklar yapın.
demişti. Aşıyla ilgili çalışmalara
başlansın, test kitleriyle ilgili çalışmalar
yapılsın. demişti. Ama maalesef, geldiğimiz süreçte Ben
her şeyi bilirim, ben yaptım, oldu. mantığıyla
beraber bugünlere geldik. Arkasından dedik ki biz: Ya, bu virüs
belası vatandaşımızın ekonomisini de vuruyor,
esnafımız mağdur oluyor. Bununla ilgili bir ekonomik paket
hazırlandı, sunuldu, kamuoyuyla paylaşıldı ama
aldığımız tepkiler de vatandaşımız, bu
ekonomik paketin yetersizliğini bize bildirdi, bu ekonomik paketin
vatandaşın her kesimini kapsamadığını söyledi.
Esnafımızın sıkıntılarını buralarda
dile getirdik, çiftçimizin sıkıntılarını buralarda
dile getirdik.
Arkadaşlar, bugünler zor günlerdir,
vatandaş devletini direkt yanında görmek ister. Bugünler, devletin
şefkat elini vatandaşın omzuna koyacağı günlerdir. O
yüzden, bizim uyarılarımızı, bizim tespitlerimizi böyle,
toptancı bir mantıkla reddedip bizleri ötekileştirmeden,
fikirlerimize lütfen saygı göstererek, fikirlerimizi değerlendirerek
bundan sonraki süreci de yönetelim diyoruz. Lütfen, bizi ciddiye alın.
Özellikle, bu yardım konusunda belediyelerle zıtlaşmaktan
vazgeçin, belediyeleri bir paydaş olarak görün. Hep beraber,
vatandaşımızın, zor durumdaki
vatandaşımızın derdine derman olalım. Burada
ayrımcılık yok. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
vatandaşlarımızdan bir tepki geldi. Ben, iki akşam evvel,
saat on ile on iki arasında yaşadığımız
Hepimizin üzüldüğünü biliyorum ben. Ne olursa olsun, o zor,
telaşlı saatlerle ilgili bir cümle söyleyeceğim. Çok
sıkıntı oldu o gün, üzüldük ama asıl beni üzen şu
oldu. Vatandaşımızı suçlayıcı beyanlar var; gazetelerinize
bakıyorum, yandaş medyada yazan çizenler var, hatta kamu görevlisi
var, yani kamuda görevliler bile tweetlerle
Ya arkadaş, etmeyin,
gitmeyin, şimdi trollük yapma zamanı değil. Yani ne
yapacaktı vatandaş? Yarın evinde çocuğunun sütü yok, suyu
yok, ekmeği yok; ne yapacaktı bu vatandaş. Ben işin
planlamasının yanlışlığını,
uygulamadaki hataları söylemiyorum arkadaş, onları
konuşmuyorum. Ama bunun üzerine bir de böyle, vatandaşa hakaretlere
-burada söylemeye dilim varmıyor- bunlara gerek yok ya, bunlar nedir ya!
Bunlara lütfen bir sözünüz olsun. Lütfen, arkadaşlar, bunlara bir sözünüz
olsun. Çünkü bu gerçekten çok ayıp bir şey. Kamu görevlisi adam ya,
tweet atıyor, vatandaşa olmadık hakaret ediyor. Etmeyin yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Lütfen, bu
vatandaşlarımıza hakaretvari demeçlerde bulunan, tweetler
atanlara da bir iki şey söyleyelim.
Tekrar sözümün başına geliyorum.
İnşallah, hep birlikte, el ele vererek bu corona belasından
kurtulacağız diyorum ve Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınızı
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
45inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
46ncı madde üzerinde 2si aynı mahiyette
4 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 46ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mersin İstanbul İzmir
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Habip
Eksik
İzmir Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Alpay Antmen
Çorum Aydın Mersin
Zeynel
Emre Özgür
Özel
İstanbul Manisa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz, Sayın Habip Eksikin.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Gecenin bu vaktinde yine bu özel af
yasası üzerine söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, Genel Kurul olarak yaklaşık
altı gündür özel bir af yasası üzerine itirazlarımızı
yapıyoruz, önerilerimizi söylüyoruz ama maalesef, iktidar her şeye
kulağını tıkamış durumda; insan
yaşamının bu kadar tehlikede olduğu bir dönemde, pandemiye
dönüşmüş bir coronavirüs salgını döneminde, maalesef,
insanların yaşamını cezaevinde tehlikeye atıyor ve
hiçe sayıyor. Şimdi, bu kanun teklifinin, bu özel af
yasasının daha çok kimi kapsamadığını ben birkaç
örnekle sizinle paylaşmak istiyorum.
Bakın, 6 milyon oy almış ve
Türkiyede Cumhurbaşkanı adayı olmuş Sayın Selahattin
Demirtaş bu pandemi döneminde cezaevinde kalacak. Niçin? Çünkü Seni
başkan yaptırmayacağız. dediği için. Yine,
Vanın iradesini yüzde 60 oyla kazanmış, Belediye
Başkanlığı yapmış ve herkesin takdirini
kazanmış Bekir Kaya cezaevinde kalacak. Niye? Çünkü açık ara
oyla orada AKPyi yendiği için. Yine, siyasette gerçekten müthiş bir
örnek olmuş ve doktorluğuyla da çalıştığı
bölgelerde büyük bir sevgiye mazhar olmuş İdris Baluken hukuksuz bir
şekilde orada kalmaya devam edecek. Yine, Diyarbakır zindanında
binbir işkenceye maruz kalmış -gerçekten insanın hayal bile
edemeyeceği işkencelere maruz kalan- bu kadın, çıkıp
tekrar barış, kardeşlik, eşitlik diyecek ve Amedin,
Diyarbakırın iradesini büyük bir oy oranıyla temsil edecek,
AKPyi yenecek Gülten Kışanak ve orada kalmaya devam edecek, sizin
yüzünüzden. Yine, gerçekten, Diyarbakırda hekimliğiyle nam
salmış ve burada sizlerle beraber milletvekili olarak da
çalışmış, yüzde 65 oyla Diyarbakırın iradesini
elinde tutan, kazanan Selçuk Mızraklı, sadece kayyumun
yaptığı 2,5 milyon liralık o özel odayı, makam
odasını teşhir etti diye hapishanede tutulacak. Bunların
hepsini, siz, maalesef, bu pandemi döneminde cezaevinde tutacaksınız.
Bakın arkadaşlar, 1921 Anayasasından
bu yana, 24 Anayasasıyla birlikte, bu ülkede bir kesim hep yok
sayıldı, kabul görmedi, asimilasyon ve imha politikalarına maruz
kaldı. Ne oldu biliyor musunuz? Bu coğrafyada yüz binlerce insan
canından oldu, yüz binlerce insan yerinden, yurdundan oldu. Sadece
1990dan bu yana 4.700 tane köy boşaltıldı, insanlar yerlerinden
edildi. Yine, 17 bin faili meçhul gerçekleşti, hâlâ kimlerin
öldürdüğü, nasıl öldürüldükleri belli değil. Size yine
şöyle söyleyeyim: Sadece savaş politikalarına ayrılan 400
milyar doların hiç edildiği söyleniyor.
Bakın, bu süreç içerisinde onlarca fırsat
ele geçirildi. Türkiyenin insanlarının birlikte yaşam arzusunun
güçlendirileceği; kardeşliğin, barışın, adaletin
tesis edileceği onlarca imkân ele geçti, fırsat yakalandı ama
hiçbirini iktidarlar, maalesef değerlendirmedi. En yakın tarihte, 15
Temmuz darbe girişiminden sonra, Yenikapıda, siz belli güçlere boyun
eğerek bu ülkede birliği, beraberliği, kardeşliği
oluşturacak, ortak yaşamı perçinleyecek bir fırsatı
teptiniz. Bugün, yine, maalesef, aynı noktadasınız. Bakın,
coronavirüs dünyada belki de birçok şeyi değiştirecek, belki
çağı değiştirecek. Ben size şöyle söyleyeyim: Bu
olaydan sonra, bu pandemiden sonra ülkelerin yönetim şekilleri belki
değişecek. Dünyadaki güçlü olan ülkelerin belki birçoğu gidecek
veya başkaları güçlenecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eksik, sözlerinizi
tamamlayın.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yani kapitalist modernitenin ekonomiye
bakış açısı değişecek, eğitime
bakış açısı değişecek. Birlikte yaşamın
oluşturulabileceği belki modeller ortaya çıkacak.
Açıkçası şunu söylüyorum: Biz şu an, belki bu
coğrafyada birlikte yaşama arzumuzu daha da perçinleyeceğimiz,
barışı, kardeşliği, eşitliği, adaleti,
demokrasiyi var edeceğimiz bir fırsatla karşı
karşıyayız ama sizler, tüm uyarılarımıza
rağmen kulağınızı tıkamış
durumdasınız. Birkaç kişinin belki de direktifiyle bugün, bu
coğrafyanın çocuklarına düşmanlık tohumlarını
ekiyorsunuz. Geleceğini çaldığınız bir doktor olarak
şunu söylüyorum; 35 yaşındayım ve sizleri burada
uyarıyorum: Gelin, bu fırsatı değerlendirelim, bu
coğrafyanın çocuklarına düşmanlık
tohumlarını ekmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Selahattin
Demirtaşın, Gültan Kışanakın, Bekir Kayanın
çocuklarına bu düşmanlık tohumlarını ekmeyelim;
barışı, kardeşliği, eşitliği burada var
edelim arkadaşlar. Vazgeçin bu politikalarınızdan, vazgeçin.
(HDP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Eksik, teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz
talebi Sayın Zeynel Emrenin.
Sayın Emre buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuştuğumuz yasayla ilgili, geneli
hakkında değerlendirmede bulunurken bir hususun özellikle
altını çizmiştim; burada ortaklaşabilmenin. Biliyorsunuz,
devlet kavramı dünya tarihinde ortaya çıktığından beri
2 tane temel, önemli argüman vardır: Birincisi nedir? Kamu düzenini
sağlayan askerî, silahlı bir kuvvetin bulunması. İkincisi,
temel olarak nedir dediğimizde, burada da kamu düzeni bozulduğunda,
insanlar arası ilişkilerde karar verecek bir yargı organı
bulunması, adli ve hukuki. Bu öyle bir dengedir ki aynı zamanda, bir
toplumsal sözleşmeye dayanır. Seçtikleri temsilciler
vasıtasıyla çıkartılan yasalara göre o ülkedeki
vatandaşlar yargılanır, ceza alır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, toplumsal
sözleşmenin ihlal edildiği genel ya da özel af gibi düzenlemelerde,
muhakkak ortaklaşmak lazım. Bizim gerek Türk Ceza Kanunumuzda gerek
Anayasamızda nitelikli çoğunluğun aranmasının sebebi,
felsefesi de buna dayanır. Şimdi, siz bunu tanımıyorsunuz.
Diyorsunuz ki: Biz, 2 parti bir araya geldik, bir teklif getirdik, sizinle de
görüştük. Diğer 3 parti temsilcileriyle de görüşme gerçekleşti,
hepimize geldiniz, gittiniz; anlattık. Ama toplamda, bizlerin
söylediği, ileri sürdüğü hiçbir tezi kabul etmediniz. Benim
dediğim olur, benim çizdiğim çerçeve olur. dediğiniz zaman, bu
anlaşma olmuyor, bu dayatma oluyor. Anlaşma istiyorsanız,
herkesin kendi düşüncesinden belli oranda fedakârlık yapması
lazım. Biz, bunu görmedik. Bu sorumlulukla, burada çıkan sonuçla her
ne olursa olsun, siz yüzleşeceksiniz, bu sonucu halka anlatmakta zorluk
çekeceksiniz, bundan sonra Türkiye'deki adaletsizliğin daha fazla
derinleşmesine sebebiyet vereceksiniz.
Değerli milletvekilleri, toplumu tek bir lider
ve tek bir düşünce etrafında örgütlemeye çalışan devletler
olmuştur, tarihte de vardır, bugün de vardır. Bu devletlerin
ortak bir özelliği vardır; kendisi gibi düşünmeyen herkesi hain
ilan eder, terörist ilan eder. Türkiye gibi terörden çok çekmiş bir ülke
olarak çok dikkat etmemiz gereken bir durum var, o da şu değerli
arkadaşlar: Etnik ve dinî temelli bölücü faaliyet yürüten, terörizm yapan
bütün terör örgütlerinin hitap ettiği alan siyah ile beyaz gibi
değildir, bir de gri bir alan vardır. Bir devletin mahareti o gri
alanda bulunan, bulunabilecek insanları daha fazla tehlikeli hâle
getirmeden sistemin içinde kazandırabilmektir. Bunun yolu da siyaset
kanallarını, konuşma kanallarını, basın
özgürlüğünü açık tutmaktan geçer. Bizim itirazımız
şuna değerli arkadaşlar: Şu an içeride bulunan
siyasetçilerin önemli bir kısmı yazdıkları için,
söyledikleri için
Takibata uğrayan, hakkında işlem yapılan
vatandaşlarımız açısından da bu insanlar
Yaşasın Reis! Yaşasın Cumhur İttifakı!
deseydi bugün çok makbul insanlardı, bugün bunların hiçbiri
olmazdı ve hepsi de bırakın vatan haini olmayı -tırnak
içinde- ülkenin bekasını savunan makbul vatandaş olurdu. Bizim
itirazımız bu adaletsizliğe, bu ayrımcılığa.
Bu teklif böyle devam ettiği sürece -46ncı maddeye geldik- biz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hakkaniyetten, eşitlikten, infaz
adaletinden uzak böyle bir düzenlemenin içinde
bulunmayacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bakın, madde
özeline gelince, çarpıklığı Komisyonda ifade ettim, burada
bir kez daha söyleyeceğim: Burada -ciddi bir indirim- özel bir af
kapsamında çıkacak gaspçısı, çetecisi, rüşvetçisi,
irtikâpçısı olacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın,
Sayın Emre.
ZEYNEL EMRE (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
ve aynı zamanda, bununla çelişkili,
Türkiyede yürüyen 860 bin ceza dosyasını göz önünde bulundurarak,
basit suçlardan da bir yılın altında işlenen suçlardan da
insanları cezaevine göndereceğiz. Bu suçlar nedir? Bir göz
atalım: Basit müessir fiil, taksirle yaralama, yardım yükünü yerine
getirmeme, haksız arama, dilekçe hakkının engellenmesi,
kişinin huzur ve sükûnunu bozma, hakaret, işaret ve engel koymama,
gürültüye neden olma. Gerçekten Allah akıl fikir versin, ne diyeyim ben?
(CHP sıralarından alkışlar)
Yani, her şey bitti de bu mu kaldı?
Diğerlerini çıkardınız, bunlardan ötürü Ya, bir de bir
cezaevini görsünler. mantığıyla insanları cezaevine mi
göndereceksiniz? Bu çarpık ve yanlış düzenlemeyle baş
başa kalın, biz bu işin içinde olmayacağız
değerli arkadaşlar.
Sağ olun Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 46ncı
maddesi ile 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin yedinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(7) Hükümlü hakkında denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia
olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha
fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan
dolayı ceza almış olması halinde, denetimli serbestlik
müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından, hükümlünün
açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir.
Muhammet Naci Cinisli Yasin
Öztürk Ümit
Özdağ
Erzurum Denizli
İstanbul
Ayhan Erel Zeki
Hakan Sıdalı
Aksaray Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Muhammet Naci Cinislinin.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Üzerinde söz aldığım maddede
yapılan değişiklik teklifiyle cezaların infazında
uygulanmakta olan denetimli serbestlik süresi yeniden belirlenmekte. Mevcut
düzenlemeye göre açık ceza infaz kurumlarına ayrılan veya
ayrılmaya hak kazanan her hükümlü, aldıkları ceza miktarına
bakılmaksızın, bir yıllık maktu denetimli serbestlik
süresinden eşit miktarda yararlanıyor. Bu durum, ceza
miktarlarının fazla olduğu hükümlüler bakımından
adaletsiz bir sonucun ortaya çıkmasına neden oluyor. Öngörülen
düzenlemede her hükümlünün eşit süreyle denetimli serbestlikten yararlanması
uygulamasından vazgeçilerek koşullu salıverilme miktarına
göre oransal olarak denetimli serbestlikten faydalanılması ve ceza
infaz kurumunda kalacağı sürenin de yine oransal olarak aynı
olmasının sağlanması amaçlanıyor. Bu kapsamda,
açık ceza infaz kurumunda bulunan ve koşullu salıverilme için
ceza infaz kurumlarında geçirilmesi gereken sürenin beşte 4ünü ceza
infaz kurumunda geçiren hükümlü, cezasının koşullu
salıverilme tarihine kadar olan kısmını toplum içinde
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edecek.
Kamu davası açılmış olması
hususu, hükümlünün denetimli serbestlikten yararlanma imkânını
ortadan kaldırmamalı. Zira kötü niyetli ve gerçeğe
aykırı bir şikâyet, hak kayıplarına neden olabilir. Bu
tedbir ancak hükümlünün ilk derece mahkemesi tarafından verilen bir
kararla ceza almış olması hâlinde uygulanmalı.
Maddede yapılan diğer bir
değişiklikle 0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan kadın
hükümlüler ile maruz kaldığı ağır bir hastalık,
engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame
ettiremeyen hükümlüler bakımından denetimli serbestlik oranı
beşte 3 ve azami süre dört yıl olarak düzenleniyor.
Değişikliği öngörülen maddenin
(7)nci fıkrasında sorunlu bulduğum bir hususu siz değerli
milletvekillerinin dikkatine getirmek isterim. Hükümlü hakkında kötü
niyette bir şikâyet yapılır ise yargılama sonucu
beklenmeden infaz kurumuna geri gönderiliyor. Peki, işlediği iddia
olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha
fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı hükümlü hakkında
beraat kararı verilirse ne olacak? Zaten hükümlü, denetimli dönemde suç
işlerse ve ceza alırsa denetim süresi kalkıyor ve infaza tabi
tutuluyor. Durumun daha da hükümlü aleyhine çevrilmesinin bir anlamı yok.
Böylesi bir düzenlemeyle bu fıkra masumiyet karinesinin görmezden
gelinmesine sebep olur. Savcıların baktıkları her dosyada
kamu davası açmaları hâlinde birçok hükümlü koşullu
salıverilme, denetimli serbestlik haklarından muaf tutulacak. Böylesi
bir uygulama ne hukuki ne de adaletlidir.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde Tarım ve Orman Bakanlığının ekilebilir
arazileri üretime katmak için harekete geçtiği haberlerini okuduk.
Hazineye ait kullanılmayan arazilerden 9 milyon metrekarelik alanda ekim
yapılabileceği, yazlık ekim yapılabilecek 21 ilimizde de
hububat, baklagiller ve yağlı tohumlu bitki tohumlarının
yüzde 75inin hibe edileceği duyuruldu. Tarımsal faaliyette bulunan
üreticilere verilen her türlü desteği olumlu karşılıyoruz.
Ancak, coronavirüs salgınıyla beraber tarım sektöründe de ciddi
bir üretim krizi yaşanacağı tartışılıyorken
senelerden beri rutin olan bir uygulamanın özel bir teşvik olarak
sunulmasını hayretle karşılıyoruz. Yaklaşık
1 milyon tonluk tohum üretiminden 6.700 tonun yüzde 75lik oranla çiftçimize
hibe edileceğini duyurmak kabul edilebilir değil. Ayrıca 9 bin
hektar, ülke ölçeğinde fazla değil. Bugün bir tohumcu kuruluş
bile bu alanın çok daha fazlasını eker. Bu işleri bilen bir
çiftçi nüfusunun olduğunun farkına vararak Tarım ve Orman
Bakanlığının daha ciddi davranmasını isterdim.
Stratejik sektör tarım ve gıda
güvenliği için alarm zilleri çalıyor. Çiftçimize can suyu olarak 2019
desteklemelerinin acilen ödenmesini, mazotun vergisiz olmasını,
satın alma garantisiyle ekim yaptırılmasını
öneriyoruz. Ayrıca, vakit kaybetmeden, henüz hiç ödenmeyen 2020
desteklerinin barem dağılımının yapılıp
ödemelerin tamamlanmasını bekliyoruz. Tarım Kredi Kooperatifleri
ve Ziraat Bankası kredi limitleri yüzde 25 artırılabilir.
Bankalardaki tarım kredi süreleri de on iki aydan yirmi dört aya
çıkarılabilir. Bunlar, hazineye yük getirmeyecek tekliflerimizdir.
Değerli milletvekilleri, bu akşam
öğrendik ki İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu
istifa etmişler. Neticesi ne olursa olsun bu erdemli
davranışından dolayı Sayın Bakanı tebrik ederim.
Yalnız şunu ifade edeyim ki AK PARTİ Hükûmetinde istifa için
sokağa çıkma yasağı ilk sebep değil, bugüne kadar bir
hayli istifa sebebi birikti. Sayın Albayrak ve Sayın Pakdemirlinin
de bu konuda sorumluluk almalarını beklerim.
Genel Kurulunuzu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 46ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 46- 5275 sayılı Kanunun 105/A
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki
şekilde, altıncı fıkrasında yer alan "üç ibaresi
"beş ve "kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine,
ibaresi "açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine, denetimli
serbestlik müdürlüğünün bulunduğu yer şeklinde
değiştirilmiş, yedinci fıkrası
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş ve sekizinci
fıkrasında yer alan "kapalı ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
(1) Hükümlülerin dış dünyaya
uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını
sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla, açık ceza
infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu
salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli
hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu
salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli
serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu
idaresince hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak,
hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan Cumhuriyet
başsavcılığının bulunduğu yer infaz hâkimi
tarafından karar verilebilir.
(2) Açık ceza infaz kurumuna ayrılma
şartları oluşmasına karşın, iradesi
dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna
ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri
gönderilen iyi hâlli hükümlüler, diğer şartları da
taşımaları hâlinde, birinci fıkrada düzenlenen infaz
usulünden yararlanabilirler.
(7) Hükümlü hakkında denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia
olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha
fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan
dolayı kamu davası açılmış olması hâlinde,
denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi
tarafından, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar
verilebilir. Kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer
olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı
verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli
serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi
tarafından karar verilir. "
Bülent
Turan Recep
Özel Oya Eronat
Çanakkale
Isparta
Diyarbakır
Ali
Özkaya Jülide
İskenderoğlu
Afyonkarahisar
Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tamam gerekçe okunsun, oylamadan önce bir cümle bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Tamam.
Gerekçe:
5275 sayılı Kanunun (105/A) maddesinin
mevcut metninde yer alan açık ceza infaz kurumunda bulunup da koşullu
salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalanların
cezalarının denetimli serbestlik tedbiri altında infazına
imkân veren düzenlemenin muhafaza edilmesi amacıyla bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi en kritik maddelere geldik, 46 ve 53 arasında. Bir iktidar
önergesi var. Tabii, okunuyor ama televizyonları başında,
internette bu yasayı bekleyenler de bekliyorlar, gazeteciler takip ediyor.
Uygun görürseniz önerge sahibi -konuşmazlar tabii, okuturlar ama- birkaç
cümleyle neyi murat ettiklerini söylerlerse hem ona göre
RECEP ÖZEL (Isparta) Bir sonraki önergede
söyleyecek, konuşacak zaten, o zaman konuşacak. 48de konuşacak,
söyleyecek.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade ederseniz
zaten az sonra teklif sahibi Ali Özkayanın konuşma hakkı var,
orada değinir arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Başkanım.
Bunun hakkında da bilgi verilecekse hiç olmazsa
BAŞKAN Evet, ben önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
47nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 Sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
47nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç Muş Mardin Adana Rıdvan Turan Züleyha
Gülüm Murat Çepni Mersin İstanbul İzmir Serpil Kemalbay Pekgözegü Hüda
Kaya İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüda Kayanın.
Buyurun Sayın Kaya.(HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın vekiller; 47nci madde hakkında söz almış
bulunuyorum. Fakat içinde bulunduğumuz corona salgınıyla ilgili
ülkemizde yaşanan ve iktidarın yönettiği politikalar
noktasında halkımızdan hem İstanbulda -metropollerde- hem
de doğudan çok vahim bilgiler gelmeye devam ediyor arkadaşlar. Özellikle,
geçtiğimiz günlerde sokağa çıkma yasağının son
anda ilan edilmesi, binlerce insanın sokağa çıkması ve onun
akabinde önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak olan bir salgın
patlaması ve buna karşılık yapılacak olan önlem
şu anda muallakta, gündem başka şeylerle meşgul edilmeye,
sorumluların hesap vermesi hedefi saptırılmaya devam ediliyor.
Asıl önümüzdeki günlerde o gecenin bedeli, sonucu ortaya çıkacak ve
bu sorumluların da ne yapacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Diğer taraftan, her gün Sağlık
Bakanı ekranlara çıkıyor Türkiyedeki salgının
gidişatıyla ilgili bilgiler veriyor. Fakat hastanelerden,
mahallelerden o kadar vahim bilgiler geliyor ki öyle güllük gülistanlık,
her şey kontrol altında gibi değil arkadaşlar. O gece
yaşanan, bir krizin yönetilememesi meselesidir. O gece nasıl yüze
göze bulaştırıldıysa, tedavi, takip noktasında,
hastanelerdeki mekanizmaya, sisteme, insan ilişkilerine, hastaların
takibatına kadar vahim durumlar söz konusudur. Daha dün akşam bile,
Taksim İlk Yardım Hastanesi, test için gelenleri özel hastanelere
yönlendiriyor ve buna dair bilgileri devlet hastanelerinden de alıyoruz.
İnsanlar sürekli özel hastanelere yönlendirilmeye
çalışılıyor.
Bir de özellikle Kürt halkının
yoğunlukta olduğu hem büyük şehirlerdeki mahalleler hem de doğudaki
şehirlerle ilgili çok daha farklı, biyolojik silaha dönüştürecek
ya da psikolojik savaş mekanizması gibi işletecek şekilde
politikaların ve pratiklerin yaşatıldığını
görüyoruz.
Yine, dün -videosunu sizler de izlemişsinizdir-
Kanaryada bir gencin bir parkta otururken neredeyse en az 30-40 polisin üstüne
çullanması ve kullandıkları, uyguladıkları
şiddetle ortaya çıkan, bir mahalleyi ayağa kaldıracak kadar
büyük bir gerilim ve oradaki bir mahallenin hastalıkla karşı
karşıya kaldığı, polisin şiddetine maruz
kaldıkları görüntü ibretliktir arkadaşlar. Bir tarafta
insanları siz müzikle, kibarlıkla evlerine davet edeceksiniz,
Yaşlılara saygı gösterin. diyeceksiniz, Çocuklara saygı
gösterin, hastalıktan koruyun. diyeceksiniz ama bazı mahallelerde
ise bu gerilimi, bu riski bizzat devlet güvenlik güçleri kendi elleriyle
geliştirecekler, büyütecekler.
Bakın, İstanbulda neden Esenlerde,
Bağcılarda daha fazla pik yapmış durumda acaba?
Bakın, yine, isim isim bende olan nice aileler var. Hastaneden evine giden
yaşlı bir insan -Batmanlı, İstanbulda- evine
gittiğinin 2nci günü vefat ediyor fakat ailesinden hiçbir tanesi kontrol
altında değil, hiçbir şekilde takibatları yok, hasta takibi
yok ve bunun gibi onlarca örnek var, İstanbulun her bir köşesinden
bunun gibi pek çok örnek var.
Bakın, arkadaşlar, bir salgın bu
şekilde kontrol altına alınamaz. Biz kontrol altına
alınsın diye bunun mücadelesini verelim, buna destek olalım
derken özellikle o sokağa çıkma yasağının ilan
edildiği gece acaba diyorum: İktidar bir politika mı yürüttü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) Hemen sözümü bağlayabilir
miyim?
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Kaya.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu sokağa çıkma yasağını
son iki saatte ilan ederek halkı galeyana getirip salgının bir
an önce sürü bağışıklığının farklı
bir versiyonu olan salgının pik yapması mı amaçlandı?
İnsanın aklına her şey geliyor.
Ve sadece bunlar değil elbette fakat
halkımızın karşı karşıya
kaldığı, iktidarın bu basiretsiz, bu yönetememek, bu
acziyetli politikaları sebebiyle karşı karşıya
kaldığı risk, salgın ve sonuçların önümüzdeki günlerde
daha da korkunç boyutlarda olmayacağını diliyorum, umuyorum.
İnşallah daha sağlıklı, daha dikkatli, daha
profesyonelce, insanca, vicdanla, ayrım yapılmadan, sınıf
ayrımı yapılmadan bu salgın ve ülkemizin gidişatı
kontrol altına alınabilir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 47nci maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106ncı maddesinin
(9)uncu fıkrasında, 16 ncı madde hükümleri saklı kalmak
üzere, adli şeklindeki ibare değişikliğinin, 16 ncı
madde hükümleri saklı kalarak, adli şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Zeynel
Emre Süleyman Bülbül
Mersin İstanbul Aydın
Tufan
Köse Turan
Aydoğan
Çorum İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Alpay Antmenin.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
teklifin adil olmadığını, eşit olmadığını
ve vicdan içermediğini defalarca söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Bu
teklifin haksız ve adaletsiz olduğunu haykırdık.
Değiştirelim. dedik, önergeler verdik, Gelin, açık
şekilde tartışalım, vicdanlı bir hâle getirelim.
dedik, dinlemediniz, önergelerimizin tamamına Hayır. dediniz.
Bakın, bu teklif, bu af bu şekilde geçerse çete üyeleri,
kadınları darbedenler ve dolandırıcılar
dışarı çıkacak; yazarlar, muhalifler, gazeteciler, düşünce
suçluları içeride kalacak; çek nedeniyle ceza alanlar hapse girecek.
Değerli milletvekilleri, bu af teklifi
görüşülmekte ama şunu açıkça görüyoruz ki Türkiyede en büyük
ihtiyacımız hukukun üstünlüğü ilkesine sarılmak, evrensel
hukuk normlarını kabul etmek ve uygulamaktan ibaret.
Bakınız, hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal
etmediği sürece hukuk teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve
tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. Hukuk, ancak
kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin
farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir
şeydir. Hukuk toplumun genel menfaatini veya fertlerin ve toplumun ortak
iyiliğini sağlamak maksadıyla konulan ve kamu gücüyle
desteklenen kural, hak ve kanunların bütünüdür. Hukukun üstünlüğü ise
devletin tüm organları üzerinde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip
olmasıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devletinin ve
demokrasinin vazgeçilmez en önemli koşuludur. Hukukun
olmadığı yerde adaletten, adaletin olmadığı yerde
ise devletten söz edemeyiz. Adil olmalıyız, eşitlikçi
olmalıyız, vicdanlı olmalıyız. Bu anlamda mevcut af
teklifiniz evrensel hukuk normlarına uygun mu sizce? Adil mi? Hukukun
üstünlüğü esas alınmış mı? Hayır, sayın
milletvekilleri. Düşünce suçları, gazeteciler ve topluma
kazandırılmasında mahzuru olmayan hükümlülerin yer
almadığı ve evrensel hukuk normlarını içermeyen bu af
teklifi vicdanlı ve adil olamaz, hukuka da uygun değildir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 47nci
maddesini görüşmekteyiz. Teklifle, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 106ncı maddesine bir ekleme
yapılarak, aynı kanunun 16ncı maddesi bu hükme istisna
getiriyor. Yani, Adli para cezasından çevrilen hapsin infazı
ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri
uygulanamaz. hükmüne, aynı yasanın 16ncı maddesinde yer alan
hapis cezasının infazı, hastalık nedeniyle ertelenmesi hükümleri
istisna olarak getiriliyor. Çok güzel, evet, doğru ama burada esasen 5275
sayılı Yasadaki 16ncı maddenin kapsamının
genişletilmesi ve uygulamada yer alan olumsuzlukların giderilmesi
gerekmektedir. Cezaevlerinde ağır hasta ve kendi kendine yaşamını
idame ettiremeyecek mahkûm ve tutuklu olmaması gerekiyor. İşte
uygulamayı da buna uygun hâle getirmemiz gerekir. Özellikle, yeni anne
olan ya da küçük çocuğu olan mahkûm veya tutuklular için daha iyi hükümler
getirmek gerekmiyor mu? İşte, gelin hep birlikte, evrensel hukuk
normlarına uygun olan bu hükümleri yasalaştıralım.
Değerli milletvekilleri, bu teklif eksiktir,
hatalıdır; eşit, adil, hukuki ve vicdanlı değildir.
Af, eğer toplumsal barışı sağlamıyorsa,
hukuksuzluğu önlemiyorsa, adalete ve hakkaniyete uygun değilse ve
vatandaşların tamamının gönlü razı değilse buna
af veya infaz düzenlemesi diyemezsiniz. Şimdi size soruyorum,
görüştüğümüz bu af teklifi toplumsal barışı
sağlayacak mı? Mevcut hukuksuzlukları önleyecek mi? En önemlisi,
eşitliğe, adalete ve hakkaniyete uygun mu? Sayın
milletvekilleri, bu soruların tamamının cevabı kocaman bir
Hayır. Peki ne yapmamız lazım? Bakın, geç kalmadık,
47 maddedir konuşuyoruz, 47 kere hatiplerimiz aynı şeyi söyledi:
Gelin, bu teklifi hep beraber vicdanlı ve adaletli bir yasaya
dönüştürebiliriz. Bunu yapabiliriz, bunu yapmak zorundayız, yüce
Meclisin buna gücü var, gücü de yeter.
Her birinizi ayrı ayrı, en derin
sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 47nci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ederiz.
Bedri
Yaşar Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
Samsun Aksaray Erzurum
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli Mersin Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Arslan Kabukcuoğluna aittir.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, Anadolu Ajansı
tarafından, Erbile Kızılay tarafından gönderilen
tıbbi ve cerrahi malzemeler olduğu, bunların coronavirüs
enfeksiyonunda kullanılmak üzere gönderildiği bildirilmiş ancak
bunlarla ilgili olarak PKKnın Erbil yönetimine, oradaki Kürt yönetimine
teşekkür ettiği söylenmektedir. Konuyu Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin netleştirmesini bekliyoruz.
Öncelikle şuna değinmek istiyorum: Hukukun
hayatımızda girmediği yer yok. Coronavirüs enfeksiyonunda da
var, savunmada da var, eğitimde de var, yalnız hiçbir şekilde bu
kanundan daha az yoktur, bu kanunun içinde olduğu kadar da hiçbir yerde
yoktur.
Ülkemizde her ne kadar dekanlarının
altıda 1ihukukçu olmayan 132 adet hukuk fakültesi varsa da ne
bunların dekanları ne öğretim üyeleri, hiç kimse şu anda
görüşmekte olduğumuz 11 yasada değişiklik öngören infaz
kanunuyla ilgili bir açıklamada bulunmamaktadırlar, fikir
beyanında bulunmamışlardır. Eğer bunlar bu kadar
önemli bir konuda fikir beyanında bulunmazlarsa Türkiye Cumhuriyetinin bu
hukuk fakülteleri ne zaman işe yarayacaktır, ne yapacaktır?
Adalet Komisyonuna dâhil olmak, alt komisyon oluşturmak ve
çalışmak için bunların bir talebi oldu mu? Sonuçta ne oldu?
Adalet Komisyonunda bir gecede metin geçti, bugün birçok yönüyle düzeltilmeye
mecbur olunan bir metin var önümüzde.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere,
kanun teklifi 70 maddeden oluşmakta ve Türk Ceza Kanunu ile Ceza
Muhakemesi Kanununda yapılacak değişiklikleri de içermektedir.
On sekiz yıllık AK PARTİ Hükûmetinin
desteklediği 2 tane şiddet vardır: Birisi sağlıkta
şiddet, diğeri kadına şiddet. Coronavirüs vuku bulmadan
evvel, ülkemizde neredeyse her gün kadına yönelik şiddet
olaylarını gazetelerde, medyada görmekteydik. Coronavirüs
enfeksiyonunun dominantlık kazanmasından sonra bu haberler ikinci
planda kalmıştır. Yalnız, bildiğimiz resmî bir haber
var: Çinin Hubei eyaletinde, 2020 yılında rapor edilen kadına
şiddet vakası bir önceki yıla göre 3 misli
artmıştır. Yani yüzde 300 artmıştır, corona da
burada kadını vurmuştur.
Kanun teklifiyle, canavarca hisle kasten yaralama
suçunu işlemek nitelikli hâl kapsamına alınmaktadır.
Değişiklik salt bu yönüyle olumludur ancak madde bu hâliyle yeterli
değildir. Kasten yaralama, kasten öldürme, tehdit ve hakaret
suçlarının kadına yönelik şiddet saikiyle işlenmesi
hâlinde de nitelikli hâl kapsamına alınması doğru
olacaktır. Bu hususta, suçların kadına yönelik şiddet
saikiyle işlenmiş olması hâlinde de nitelikli hâl
sayılmasına yönelik Türk Ceza Kanununda değişiklik öngören
14 Aralık 2019 tarihinde sunduğum (2/2617) esas numaralı Kanun
Teklifim, yine 28 Ocak 2020 tarihinde kadına yönelik işlenen kasten
yaralama, tehdit ve hakaret suçlarında uzlaşma yoluna gidilmemesine
yönelik Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklik öngören kanun teklifim
bu eleştirilerimizi destekler mahiyettedir.
Kadına yönelik şiddet insan hakları
ihlalidir. Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin
Önlenmesi Bildirgesinde ve Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinde
kadına yönelik şiddet, kamusal veya özel yaşamda kadınlara
fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ızdırap veren ya da
verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem; tehdit, zorlama, keyfî olarak
özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma olarak
tanımlamaktadır.
İstanbul Sözleşmesinin ön sözünde,
kadınlara yönelik şiddetin erkekler ve kadınlar arasındaki
eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin dışa vurumu
olduğu, kadınlara karşı ayrımcılık
yapılmasına yol açtığı ve kadınların
ilerlemesinin önünde engel olduğu, bu nedenle şiddeti önlemenin bir
devlet politikası olması gerektiği vurgulanmaktadır.
Kadınlara yönelik özel olarak yapılacak bir hukuksal düzenleme,
kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasının en temel
yöntemidir. Kadınların yaşam hakkını korumak, özel
olarak yapılacak bir yasal düzenlemenin ayrımcılık yaratmayacağı
İstanbul Sözleşmesinin Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete
dayalı şiddetin önlenmesi ve kadınların korunması için
gerekli olan özel tedbirler, işbu Sözleşme kapsamında ayrımcılık
olarak kabul edilmeyecektir. şeklindeki 4üncü maddesiyle de açıklığa
kavuşturulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2/1 maddesince devleti
kendi yargısına tabi kişilerin yaşamının
korunması için gerekli tedbirleri almaya zorladığını
hatırlatır. Bu bağlamda devletin temel görevi, kişi
hayatına yönelik eylemlerin caydırıcı, somut bir ceza
mevzuatı oluşturmak ve ihlalleri caydırmak, önlemek ve
yaşam hakkını güvenceye almaktır.
İşbu kanun teklifiyle Türk Ceza Kanunu ve
Ceza Muhakemeleri Kanununda illaki değişiklik öngörülüyorsa
İstanbul Sözleşmesinden ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarından hareketle eleştirilerimizin de dikkate alınarak
teklifin yeniden düzenlenmesi gerekir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
47nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
48inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
48inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 48- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun Koşullu
Salıverilme başlıklı 107 inci maddesinin 4 üncü ve 16
ncı fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır.
Tuma
Çelik Züleyha Gülüm Murat Çepni
Mardin İstanbul İzmir
Rıdvan
Turan Mensur Işık Tulay Hatımoğulları Oruç
Mersin Muş Adana
Abdullah
Koç
Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Abdullah
Koç
(HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, tabii, demokrasinin
hâkim olduğu ülkelerde anayasanın uzlaşan hükümleri
çerçevesinde, parlamentolarda buna benzer temel ceza yasalarında
yapılacak olan değişikliklerde bir uzlaşma aranır.
Tabii, bu uzlaşma ne şekilde aranır? İktidar olan partiler,
muhalefetin görüşünü de almak suretiyle, muhalefetin
kaygılarını da gidermek suretiyle kanuni düzenlemelere gitmek
durumundadır. Bakın, Parlamento tarihine
baktığınız zaman değerli arkadaşlar, bu
parlamento, temsiliyet anlamında gerçekten çok ciddi bir temsiliyeti
taşımaktadır fakat iktidarın bu yasama
çalışmalarına baktığınız zaman, ne
yazık ki iktidar mevcut olan bu temsiliyeti hiçbir şekilde görmemekte
ve ne yazık ki es geçmektedir. Bakın, Türkiye toplumunda, cezalara ve
ceza yasalarına, ceza yasalarının uygulanmasına olan inanç
ne yazık ki ortadan kalkmıştır, toplumsal inanç yoktur.
Siyasal çalışmaların tamamı Terörle Mücadele
Yasasının, muhalefetin çalışmalarının neredeyse
büyük bir kısmı Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde
değerlendirilmekte ve bu şekilde bir yaklaşım
gösterilmektedir. Toplumsal muhalefet, bireysel muhalefet, düşünce
hürriyeti, haber verme; tamamı baskı altındadır ve
baskılanmaktadır. Bakın, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme diye mahkemelerde ve uygulamada bir suç uydurma
unsuruyla biz karşı karşıyayız ne yazık ki.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bizim bu
Ceza Yasasında değişiklikle ilgili birtakım
değişiklikler de var ve infaz yasasındaki bu
değişikliğin de bakın, özel af olduğuna dair biz bas
bas bağırıyoruz, ileri sürdüğümüz iddialar var ve bu kanun
teklifinde de bunlar mevcut fakat siz her seferinde bunu inkâr ediyorsunuz.
Bakın, Anayasanın 87nci maddesi özel affı düzenlemektedir.
Özel af kavramı, aynı zamanda genel afla birlikte ele
alınmakta ve nitelikli çoğunluk aranmaktadır. Nitelikli
çoğunluk nedir? Bu Parlamentoda verilebilecek olan kararda 360
milletvekilinin buna evet oyu kullanması gerekiyor. Bakın özel af
kavramı Türk Ceza Yasasında tanımlanmaktadır, Türk Ceza
Yasasının 65inci maddesinin (2)nci fıkrasında aynen
şöyle geçiyor: Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda
çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi
kısaltılabilir
Bu özel af yasasının Türk Ceza
Kanunundaki tanımıdır değerli arkadaşlar. Bakın,
siz özel af kanun teklifi getiriyorsunuz fakat bunu kanun düzenlemesi
şeklinde halka yansıtıyorsunuz ve bu şekilde Anayasaya
karşı dolambaçlı bir yol izliyorsunuz yani Anayasayı bu
şekliyle çiğniyorsunuz değerli arkadaşlar.
Bu kanun düzenlemesinde, bir diğer husus olan
eşitlik ilkesine aykırı davranıyorsunuz. Eşitlik
ilkesine neden aykırı davranıyorsunuz? Bakın, bazı suç
tiplerini bu kapsamın dışında tutuyorsunuz ve bazı suç
tiplerini de bu kapsamın içine alıyorsunuz. Bu, Anayasanın
10uncu maddesine de çok açık bir şekilde aykırılık
teşkil etmektedir.
Bir diğer husus şu değerli
arkadaşlar: Şimdi, bakın, siz corona virüsü nedeniyle
cezaevlerini rahatlatmak istiyorsunuz, cezaevlerinde olan bu ölüm
olayını ortadan kaldırmak istiyorsunuz fakat ne yazık ki
bakın, daha masum olan, daha yargılaması bile yapılmayan
tutuklama olgusunu bunun dışında tutuyorsunuz. Peki, bu ne
demek? Bu, şu demek değerli arkadaşlar: Bakın, 50 bin
kişi şu anda cezaevlerinde tutuklu, 50 bin kişi; altıda 1i
tutuklu. Bakın, bu kanun düzenlemesinin görüşüldüğü andan
itibaren ayda 2.500 kişi cezaevlerine alınıyor çünkü tutuklama
Türkiyede tedbir olmaktan çıkarılmış durumda, tutuklama
artık istisna olmaktan çıkarılmış durumda ve temel
ceza uygulaması hâline getirilmiş durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bakın,
kırılgan hâlde olan yargı maalesef siyasal iktidarın
etkisinde ve siyasal iktidarın etkisiyle şu anda işlem görüyor.
Bakın, tahliye kararı veren mahkemelerin üyeleri dağıtılmakta,
her biri başka bir yere gönderilmektedir. Bu da siyasal iktidarın
yargı üzerinde olan etkisini göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, bir diğer husus:
Umut etme hakkı vardır cezaevinde olan kişilerin. O ne demektir?
Şimdi, infaz yasasında eşitlik olması gerekiyor, infaz
yasasında adalet olması gerekiyor. Cezaevinde sizin mahkûm etmiş
olduğunuz bir kişinin umut etme hakkı vardır, ne zaman ve
hangi şekilde cezasını çekip de cezaevinden
çıkacağına ilişkin bilgi edinme hakkı vardır ve
bunu da çok açık ve net bir şekilde kendisine bildirmek
zorundasınız. Bakın, bazı suç tiplerinde siz, ömür boyu bir
cezayı öngörüyorsunuz. Bu, hem insan haklarına aykırı bir
durumdur hem de insafa ve nizama uymayan bir durumdur. Bu nedenle de biz bu
kanuna karşı çıkıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2762) esas numaralı
Kanun Teklifinin 48inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 48- 5275 sayılı Kanunun 107 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan üçte ikisini ibaresi
yarısını şeklinde değiştirilmiş ve
aynı fıkraya aşağıdaki cümleler eklenmiş; dördüncü
fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümle eklenmiş; altıncı fıkrasında yer alan sürenin
yarısı ibaresi süre şeklinde değiştirilmiş;
dokuzuncu fıkrasında yer alan Hâkim, ibaresi İnfaz hâkimi,
ve hâkime ibaresi infaz hâkimine şeklinde değiştirilmiş
ve fıkraya aşağıdaki cümleler eklenmiş; onuncu
fıkrasında yer alan Hâkim, ibaresi İnfaz hâkimi,
şeklinde değiştirilmiş; onbirinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; onikinci
fıkrasında yer alan "hâkimin ibaresi "infaz hâkiminin
şeklinde değiştirilmiş; onüçüncü fıkrasının
(a) bendinde yer alan "kalan cezasının aynen, ibaresi
"başlamak ve hak ederek tahliye tarihini geçmemek koşuluyla
sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının
iki katı sürenin, şeklinde değiştirilmiş ve
fıkranın (b) bendine "koşuluyla ibaresinden sonra gelmek
üzere "ihlalin niteliğine göre ibaresi eklenmiş; onbeşinci
fıkrasında yer alan "mahkemesi, ibaresi "mahkemesinin
bulunduğu yer infaz hâkimliği, ve "belirlenen ilk derece mahkemesi
ibaresi "belirlenen infaz hâkimliği şeklinde
değiştirilmiştir.
Ancak, Türk Ceza Kanununun;
a) Kasten
öldürme suçlarından (madde 81, 82 ve 83) süreli hapis cezasına mahkûm
olanlar cezalarının üçte ikisini,
b) İşkence
suçundan (madde 94 ve 95) ve eziyet suçundan (madde 96) süreli hapis
cezasına mahkûm olanlar cezalarının dörtte üçünü,
c) Cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (madde 102,
103, 104 ve 105) hapis cezasına mahkûm olanlar cezalarının
dörtte üçünü,
d) Uyuşturucu
veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188) hapis
cezasına
mahkûm olanlar cezalarının dörtte üçünü,
e) Devlet
sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından (madde
326 ilâ 339) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar cezalarının
dörtte üçünü,
f) Atatürk
aleyhine işlenen suçlardan mahkum olanlar ile 301. Madde uyarınca
mahkum olanlar cezalarının dörtte üçünü,
infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu
salıverilmeden yararlanabilirler. Ayrıca, suç işlemek için örgüt
kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar
ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olan çocuklar
hakkında koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak
uygulanır.
"Koşullu salıverilme oranı üçte
ikiden fazla olan suçlar bakımından ise tabi oldukları
koşullu salıverilme oranı uygulanır.
İnfaz hâkimi ayrıca, iki yılı
geçmemek üzere denetim süreci içinde hükümlünün denetimli serbestlik
müdürlüğünce belirlenecek yükümlülüklere tabi tutulmasına karar
verebilir. Bu karar gereğince denetimli serbestlik müdürlüğü, risk ve
ihtiyaçlarını dikkate alarak hükümlüyü;
a-) Belirli bir bölgede denetim ve gözetim
altında bulundurma,
b-) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme,
c-) Belirlenen programlara katılma,
yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına
tabii tutar. Denetimli serbestlik müdürlüğü hükümlünün risk ve
ihtiyaçlarını dikkate alarak yükümlülükleri
değiştirebilir.
(11) Hükümlünün koşullu salıverilmesi
hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan
gerekçeli rapor, infaz işlemlerinin yapıldığı yer
infaz hakimliğine verilir. İnfaz hâkimi, bu raporu uygun bulursa
hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir;
raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında
gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
Muhammet Naci Cinisli Ümit
Özdağ Zeki Hakan
Sıdalı
Erzurum İstanbul Mersin
Yasin Öztürk Ayhan
Erel
Denizli Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 48inci
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
48inci madde okunduğu gibi oldukça
karmaşık, karışık, anlaşılır bir
şekilde tanzim edilmemiş, anlaşılır bir dille maalesef
yazılmamıştır. Bu yazılış şekliyle
insanların ilk bakışta kafalarında, düşüncelerinde
çeşitli yanlış anlamalara sebep olmaktadır. Bunu Komisyonda
dile getirmiştik. Orada da akademisyenlerin, Yargıtay Daire
Başkanlarının ve Genel Müdürümüzün açıklamalarıyla olayı
anlamıştık ancak neden bu kadar karmaşık bir
şekilde yazıldığını hâlâ anlamış
değiliz. Oysa çok basit bir şekilde bunu kanun metnine
geçirebilirdik. Mesela, baktığımızda, tüm suçlarda genel
olarak cezalar kural olarak önceden 2/3müş 1/2ye düşüyor.
Yine, terör suçlarında değişen bir
şey yok; 3/4, 3/4. Cinsel suçlarda nitelikli olarak
ayırdığımızda, nitelikli suçlarda da bir
değişme yok. Yine, basit cinsel suçlarda eski ile yeni düzenleme arasında
bir değişiklik yok. Yine, cinsel suçlar, çocukların işlediği
suçlara baktığımızda bunlarda da bir değişiklik
yok. Uyuşturucu ticareti suçunda, eski ile yeni arasında bir
değişiklik yok. Kasten adam öldürme suçunda çocuk ve yetişkin
ayırt etmeksizin yine bir değişiklik yok. İşkence ve
eziyette değişiklik yok. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
suçunda şu anda 3/4 ama yeni düzenlemeyle 2/3 oranında bir indirime
gidiliyor yani bu örgüt kurmayı teşvik eder mi bilemiyorum, niye
böyle bir düzenleme olmuş. Yine suç işlemek amacıyla örgüt
kurmada da çocuklara verilen cezada bir indirim yok; mükerrirlerde,
yetişkin ve çocuk ayrımında 3/4ten 2/3e düşüyor;
mükerrirde de bir indirim var. Devlet sırlarına karşı
işlenen suçlarda bir değişiklik yok.
Yani bu kadar basit bir şekilde tanzim edilecek
olan bir kanun metni maalesef çok karışık, karmaşık
bir şekilde tanzim edilmiş, anlaşılması çok mümkün
görünmüyor, hâlâ niye böyle yazılmış anlamış
değiliz.
Yine biz İYİ PARTİ olarak bu infaz
yasası gündeme geldiğinde Terör suçlarında, uyuşturucu
suçlarında, cinsel istismar suçlarında infaz indirimi
yapılmasın. demiştik. Bunlar yapılmadı, ancak bunun
yanında Atatürke, Türklüğe hakaret suçlarında indirim
yapılmasın. dedik ama bunda 1/2 oranında indirim var.
Yine, bu şartlı tahliyeden 90 kişi
yararlanacak deniliyor. Bunların, yararlanacak olan hükümlülerin
suçlarının mahiyetini, vasfını, ne kadar kişi
olduklarını biz bugüne kadar gerek Bakanlıktan gerek Komisyondan
bir türlü öğrenemedik; bir devlet sırrı gibi saklandı. Ya,
bunu niye saklıyorsunuz? Yani kamuoyundan
sakladığımız, kamuoyunun bilmesini istemediğimiz
bilgiler mi var? Yani hâlâ anlaşılır değil. Acaba cinsel
istismar suçundan şu kadar kişi tahliye mi edilecek, izin mi
kullanacak? 75 bin hükümlünün izin kullanacağı söyleniyor. Bunların
da suçlarıyla ilgili -vasıf ve mahiyetine göre- kamuoyu bir bilgi
sahibi değil, keşke bunları kamuoyuyla
paylaşsaydınız. Hani Kamu vicdanında yer buluyor.
diyorsunuz ya, o zaman çok daha rahat bulmuş olurdu. Açıkçası,
hâlâ neden saklandığını ben de çok merak ediyorum, kamuoyu
da merak ediyor yani
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Saklanmayla ilgili bir
şey yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Saklama yok.
AYHAN EREL (Devamla) Ya, açıklayın o
zaman yani devlet sırrı gibi
Devletin elinde bu veriler var, Adalet
Bakanlığının elinde veriler var.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Ali Bey biliyor, Ali
Bey açıklasın.
AYHAN EREL (Devamla) Günümüzde cinsel istismardan
tutuklu ne kadar
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Biraz sonra
söyleyeceğim.
AYHAN EREL (Devamla) Peki, söyleyecekseniz biz
bekliyoruz.
Gene daha önce de söylemiştik, bu adli para
cezasına çarptırılan hükümlüler eğer parayı
yatıramıyorlarsa bu, belirli bir miktar üzerinden hapis cezasına
çevriliyor. Tüm suçlarda, suçlara verilen cezalarda indirim olduğu hâlde
adli para cezasına çevrilen hapis cezalarında böyle bir indirim yok
yani Paran varsa öde kurtul, paran yoksa hadi bakalım infaz kurumuna.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Bu kadar suçta indirim
yaparken adli para cezalarının hapis cezasına çevrilmesinde
niçin indirim yapmıyorsunuz; ben onu anlamış değilim yani
gaspçının, hırsızın, şunun bunun, herkesin
cezalarının infazında indirim yapıyorsunuz ama parası
olmayan, adli para cezasına çarptırılan ama parayı bulup
yatıramadığı için hapse düşen bir hükümlüden bunu
esirgiyorsunuz. Ya, bu mantığı anlamış değiliz;
niye böyle yapılıyor, onu da bilmiş değiliz.
Sanırım, Komisyon üyeleri veya AK PARTİli
arkadaşlarımız bu konuda bize tatmin edici bir cevap verirler.
Kader mahkûmları için söylediklerimiz
vardı ama maalesef, bugüne kadar Kanunun metninde veya terminolojisinde
sıkıntı olur, kanunun bütünlüğünü bozar. gibi mazeretlerle
bunlar gündeme alınmadı ama gerçekten kader mahkûmu diyen
nitelendirilen, iradesi dışında veya mecburen suç işlemek
zorunda kalan insanlar da sizlerden iyi bir haber bekliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
II.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunmadan
önce bir yoklama talebi vardır, yoklama yapacağım.
Sayın Koç, Sayın Beştaş,
Sayın Işık, Sayın Taşdemir, Sayın Kemalbay,
Sayın Çepni, Sayın Ersoy, Sayın Koçyiğit, Sayın Çelik,
Sayın Sarısaç, Sayın Gergerlioğlu, Sayın Kaya,
Sayın Hatımoğulları Oruç, Sayın Başaran,
Sayın Coşkun, Sayın Kaçmaz, Sayın Eksik, Sayın Öcalan,
Sayın İmir.
Değerli arkadaşlar, yoklama işlemini
başlatıyorum.
Yoklama için dört dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar, pusulaya gerek yok
çünkü yarıda kesiyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 48'inci maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107'nci maddesinin 2nci
fıkrasında yapılan değişikliğe
aşağıdaki (ğ) bendinin eklenmesi ve fıkranın son
cümlesindeki "mahkûm olan çocuklar ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve Türk Ceza Kanununun 314'ncü maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında mahkûm olanlar ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(ğ) Kasten yaralama suçundan (madde 86/3)
hapis cezasına mahkum olanlar
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Turan Aydoğanın.
Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Efendim,
gecenin bu saatinde mesaisini buraya ayıran tüm milletvekili
arkadaşlarımı yürekten selamlıyorum.
Adalet, kâinatın temelidir. Adalete
ilişkin çok güzel özdeyişler var. Kuvvete dayanmayan adalet aciz,
adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Şimdi, bu yasa teklifini baştan itibaren
konuşurken ısrarla ve inatla dile getirdiğimiz bazı
kavramlar var, onlardan bir tanesi de eşitlik ilkesine uygun, adalet
duygusunu rencide etmeyecek ve tatmin edecek bir yasayı buradan
çıkaralım meselesiydi. İşte, burada çok net
anlatılmış, eğer bu teklif yasalaşır ve adalet
duygusunu tatmin etmezse bunun arkasındaki kudret zalimlikle
suçlanır; bu, zalimlik olur. Israrla ve inatla bazı şeyleri
anlatmaya çalışıyoruz. Ben diyorum ki biz anlatamadık,
yetenek
Sorun bizde. Ya anlatamıyoruz ya anlamayla alakalı bir sorun
var meselesi ortaya çıkıyor. Asla anlamayla alakalı bir sorun
olduğunu düşünmüyorum ama sizden istirham ediyorum, -bakın, bu
teklifi sonuçlandıracağız büyük bir ihtimalle yarın- biz
burada konuşurken siz de lütfen vicdanlarınızla baş
başa kalın. Vicdanlarınızla baş başa
kalırsanız ne demek istediğimizi gayet net
anlayacaksınız çünkü bu işin özeti vicdandan geçiyor.
Şimdi, bu üzerinde konuştuğumuz
maddenin de böyle bir özelliği var. Genel anlamıyla beraber, Terörle
Mücadele Kanundaki ve Ceza Kanunu göndermesiyle terör tarifi üzerinden birçok
insanı cezaevine sokabiliyorsunuz. Bakın, size anımsatayım:
Bu ordunun Genelkurmay Başkanı da terör örgütünün lideri olarak yargılandı
sizin iktidarınızda. Şimdi bu Mecliste milletvekilliği
yapan insanlar var -mesela bizim Mehmet Ali Çelebi kardeşimiz- terör
örgütü üyesi olarak yargılandılar. Bir kısım
arkadaşlarımız yine KHKyle bu adaletsizliklerin kurbanı oldular.
Sayın İbrahim Kaboğlu, burada milletvekili ama herkes
milletvekili olamıyor. Sosyal ölü olarak, sivil ölü olarak yaşayan
insanlar var hayatımızın içerisinde. İşte, burada
adalet duygumuzun hayata geçmesi gerekiyor ve eşitlik ilkesine göre
bakmamız gerekiyor. Şimdi, bu terör tarifi, ucu açık ve
istenildiğinde istenilen herkesi içeri atacak şekilde
kullanıldığından dolayı bu 48inci madde, bu anlamda
arızalı bir madde özelliği gösteriyor. Çok somut ve net diyoruz,
şiddet ögesinin netleştirildiği, kalkışma hâli
itibarıyla yakın tehlike yaratmaya yönelik olmayan eylemler ile
olanları birbirinden ayırmak lazım. İşte, bu
hatayı işlediğimiz sürece,
somutlaştırmadığımız sürece yargısı
sorunlu olan bir ülkede, bu sorunları daha daha yaşayacak hâlde
oluyoruz. Buradan çıkmamız lazım, burada birbirimizi
anlamamız lazım. Israrla ve inatla üzerinde durduğumuz
-adına örtülü af dersiniz ya da demezsiniz- bu Meclisin milletin
temsilcisi olduğunu kabul ederek milletin mutabakatının
oluşmasının da bu Meclisin nitelikli çoğunluğundan
geçtiğini anlamaktan olması geçiyor. Biz ısrarla şunu
demedik: İlla gelin, bu maddeler oylanırken şu sayıyla
oylayın demedik. O sayılara gerek kalmayacak şekilde siyasi
partilerin mutabakatının sağlanabilecek olduğu bir
çalışmadan bahsettik. Bu yasa, züccaciye dükkânına girmiş
fil gibi yapılamaz, yapılmamalı. Siyasi partilerin
mutabakatının oluşması gerekir. Vakit çok geç değil,
bunlarla ilgili önlem alabiliriz, bunlarla ilgili beraber
çalışıp yeni şeyleri buraya koyabiliriz.
Koymazsak ne olur? Koymazsak bu sorumluluğu
taşımayız. Benden önceki konuşmacı
arkadaşlarımız söyledi, ben daha önce size söylemiştim;
yokuz bu ihlallerinizin içerisinde. Cezaevinden insanların
çıkmasını çok istiyoruz, virüs tehlikesinden ötürü
özgürlüklerine kavuşmaları gerekiyor ama böyle ısrarla devam
ederseniz önünüzde bir seçenek kalıyor sizin, şair söylemiş bunu
Sana düşman, bana düşman/Düşünen insana düşman. Bu sizin
için söylenmedi, bu sizler için söylenmedi, bu yasa teklifini geçirecek
insanlar için söylenmedi ama böyle davranırsanız bu yafta üzerinizde
kalacak. Düşünen insanlara düşman olacaksınız, düşünen
insanların düşmanı bir yasa hayata geçireceksiniz. Gelin, yol
yakınken buradan vazgeçelim.
Israrla ve heyecanla Bir an önce bu yasa
çıksın. diyorsunuz, ben size başka bir hatırlatmada
bulunayım: Sayın Cumhurbaşkanının 104üncü maddede
yetkisi var; cezaevindeki engellilerle ilgili var, sağlık sorunu
olanlarla ilgili var, yaşlı olanlarla ilgili var; niye
kullanmıyor kardeşim, niye kullanmıyor? Biz alelacele
sabahın dördüne kadar burada yasa yaparken Sayın Cumhurbaşkanı,
risk grubunun içinde olan insanları çoktan tahliye etmiş olabilirdi.
R tipi cezaevlerinde kendi hizmetlerini göremeyen engelli hastalar var,
sağlık sorunu olan hastalar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Onların hâlâ
cezaevinde yatıyor olması o maddeden kaynaklı bir
ayıptır. Bu maddeye istinaden çıkarılan isimler var.
Popülizm yapmayacağım, yaşı bilmem kaç olmuş, falan
suçtandı, niye çıktı demeyeceğim; çıksın
kardeşim. O yaşa gelmişse, o yaşa gelmiş olanı
çıkarma yürekliliğini gösteriyorsa Sayın
Cumhurbaşkanı, bunları çoktan çıkarmış
olması gerekirdi.
Bir mahcubiyet daha yaşıyoruz.
Birtakım cumhuriyet başsavcıları diyorlar ki: Biz cuma
günü bu tahliyeleri yapacak şekilde kendimizi hazırladık. Neye
göre? Sizin henüz teklif hâlindeki yasa teklifinizi göre. İşte,
buradan ortaya şöyle bir şey çıkıyor: Bizi dinlemiyorsunuz,
Meclise bir saygı duymuyorsunuz. Bu teklifi deklare etmişsiniz, o
cumhuriyet savcıları hazırlıklarını
yapmışlar, kimleri çıkaracaklarını şimdiden
deklare ediyorlar. Ben şimdi bu Meclisin şahsiyetini kurtarmak anlamında
diyorum ki: Bu yasa çıkabilmesi için gerekli olan uzlaşmayı yol
yakınken sağlayalım, yoksa bunun vebali yakanızda olacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 48inci maddesi ile 5275
sayılı Kanunun 107nci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen
birinci cümleye (a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (b)
bendinin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini
ve aynı fıkraya eklenen ikinci cümleye "çocuklar ibaresinden
sonra gelmek üzere "ile 1/1/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet
İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu
kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
b) Neticesi sebebiyle
ağırlaşmış yaralama suçundan (madde 87, fıkra
iki, bent d) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
Bülent
Turan Oya
Eronat Recep
Özel
Çanakkale Diyarbakır Isparta
Jülide
İskenderoğlu Ali
Özkaya
Çanakkale Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ali Özkayanın.
Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekillerimiz; bu saatte
önergemizle ilgili bilgilendirme ve açıklama yapmayı arzu ediyorum.
Tabii, Türk Ceza Kanunundaki 87nci madde, neticesi
itibarıyla ağırlaştırılmış suçlarla
ilgili. Biz, Ceza İnfaz Kanunu 107nci maddesindeki 3/2 olan infazı
½ye indiriyoruz genelde fakat burada istisna hükümler koyduk malum. Bu istisna
hükümlerin tamamı ve önemli bir kısmı şahsa karşı
işlenen suçlar.
Malum, yaşam hakkı en temel insan
hakkıdır. Anayasamızın 13üncü, 15inci maddelerinde de
diğer maddelerinde de ve bütün uluslararası sözleşmelerde de bir
numaralı hak yaşam hakkıdır, diğer bütün haklar tali haklardır
ve bundan sonra gelen haktır. Çekirdek haklarında en önemli hak
yaşam hakkıdır. İşte, bu yaşam hakkını
koruyan adam öldürme suçunun süreli hâlleri 1/2ye inmemesi için 2/3te
kalmasını düzenledik.
Bundan sonra, yeni bir fıkra daha ekliyoruz.
Bilhassa muhalefet partilerinin de sık sık dile getirdiği ve
bizim -geçici maddede de istisna olarak kabul etmediğimiz- biraz sonra
52nci maddede görüşeceğimiz yüze kezzap atma gibi, gerçekten
canavarca hisle işlenen suçları da bunun içine alarak, burada da 1/2ye
inmeyip 3/2de kalmasını arzu ediyoruz.
Yine, burada çocuklarımızın
işlediği suçlar, bilhassa çocukların işlediği
uyuşturucu, örgüt kapsamındaki suçlar, terör suçlarında da 3/2
oranını koruyoruz. Zira, suç örgütlerinin ve terör örgütlerinin
çocukları istismar etmemesini çok önemsiyoruz ve bu kapsamda da
düzenlemeyi getiriyoruz.
Yeni önergemizle, bir de Millî İstihbarat
Teşkilatına karşı işlenen suçlarda mevcut kanunda da
3/2, 3/2ydi, koruyoruz.
Burada, az önce 46ncı maddede önergemiz kabul
edildi. Sayın Özgür Özel Acaba ne değişti, bunu izah etsin
teklif sahipleri? demişti. 46ncı madde, malum, bizim koşullu
salıverilmedeki 1/2, 2/3 ve 3/4 oranlarında maktu denetimli
serbestlikten nispi denetimli serbestliğe geçişimizle ilgili temel
bir maddemizdi. Bunu, müzakeremiz sonucunda, inşallah, bir başka
kanun teklifi içinde görüşmeyi uygun gördük ve bir yıllık maktu
denetimli serbestliğin bu aşamada devamına karar verildi o
maddenin kabul edilmesiyle birlikte, 1/10 dediğimiz denetimli
serbestliği bu aşamada kaldırmış olduk, o maddeyi
böylece kabul ederek düzenlemiş olduk.
Diğerlerinde, arkadaşlar sık sık
söylüyorlar. Efendim rüşveti alan çıkıyor, rüşveti yazan
gazeteci kalıyor. Böyle bir şey hiç söz konusu değil
arkadaşlar. Dün de söyledim, rüşvet, zimmet, irtikapla ilgili 300 bin
tutuklu ve hükümlünün içindeki sayı 200. Şimdi, bir rüşveti
aldığını iddia eden memura karşı gazeteci
yazı yazarsa, ya iftira olur ya hakaret olur ya da suç isnadı olur.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya da
rüşvet gerçektir.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Rüşvet gerçekse
zaten sorun olmaz, ispat olur Anayasanın ispat hakkı gereğince
ve Ceza Kanununun 120nci maddesi gereğince hiçbir suç olmaz orada. O
sebeple, bu iddialarınız doğru değil, gerçeği
yansıtmıyor. Gazetecilerle ilgili; 22 gazeteci tutuklu, 79 gazeteci
hükmen tutuklu, 100 gazeteci de hükümlü; toplam 200 kişi. Şimdi, 200
kişi var, bunların suçlarının da yüzde 70i PKK ve FETÖ ve
önemli bir kısmı.
220nci maddenin (6)ncı
fıkrasının son cümlesi açık şekilde der ki: Bu
maddeden mahkum olmak için silahlı suç örgütü olması gerekir, o suç
örgütüne destek sağlamak gerekir. Elbette ki her zaman suç örgütünün
üyesi olmadan da o suç örgütüne yardım etmek mümkündür,
propagandasını yapmak mümkündür.
Arkadaşlar, bu kanun terör örgütüne karşı
mutlak bir koruma sağlıyor, bunu asla kabul etmiyor.
Uyuşturucuya karşı böyle, cinsel suçlara karşı böyle.
Sayın Ayhan Erele, Sayın Vekilimize de teşekkür ediyoruz, az
önce bizim söylediklerimizin hepsinin doğru olduğunu bir kez daha
gündeme getirdi, Tek bir adımda mevcuttan geri adım
olmadığını söylemiş oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Sayın
Başkanım, bu önemli
BAŞKAN Verdim bir dakika daha süre.
Buyurun.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bunu söylemiş olalım.
Efendim, arkadaşlar, ısrarla Anayasa
Mahkemesi iptal eder, bu koşullu salıverme değildir, özel
aftır. diyorlar. Anayasa Mahkemesi, 4758 sayılı Kanunla ilgili
2002 yılında verdiği kararda, bakın, 4 tane ilke koydu
arkadaşlar: Bir, cezanın belli bir süresini cezaevinde geçirecek.
İki, iyi hâlli olacak. Üç, gözetimle salıverilecek. Dört, bu süre
içinde suç işlerse geri cezaevine gelecek. Dördün dördü de bu kanunda var.
Dolayısıyla, af değil, mutlak bir koşullu salıverme
kanunu, bir infaz kanunu; hiçbir tereddüt yok, Anayasa Mahkemesinin
kurallarına uygun, net bir tanımlama. Bunu da bütün herkese
söylemiş olalım.
Dün de tekrar ettik. Sayın
Cumhurbaşkanımız, efendim, daha önce 312yle ilgili
yargılandı. 312nin bugünkü karşılığı 216,
hem Terörle Mücadele Kanunu 3üncü maddesindeki mutlak terör suçlarından
değil hem de 4üncü maddesindeki terör amacıyla işlenen suçlar
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Dolayısıyla bu da bir haksız isnat ve
iftiradır; bu da doğru değil.
95inci maddedeki, efendim, bu özel izinden
açıkta olanlardan işte, terör suçları, siyasi suç, şu suç
-siyasi suç diye bir suç olmadığını her zaman söylüyoruz-
yararlanmıyor. Hayır, o da doğru değil. Açıkta olan
her kişi, 95inci maddedeki izinden, bugün itibarıyla -üç ayda bir üç
gün yedi güne çıktı bu kanunla- herkes yararlanıyor. Burada da
eşitlik ve adalet var, burada da herhangi bir sorun yok.
Son sözlerim de cezaevlerinde kendisini gönüllü
mahkûmiyete adamış, gerçekten yirmi dört saat orada görev yapan ceza
infaz kurumlarımızın müdürleri, 2nci müdürleri, infaz
başmemurları, infaz memurları ve sağlık
çalışanları; hepsine de şükranlarımızı
sunuyoruz. Bu zor süreçte onlar da yirmi dört saat coronavirüse karşı
da her türlü sıkıntıya karşı da teröre karşı
da canhıraş çalışıyorlar. Onlara da teşekkür
ediyoruz.
İnşallah, önergemizin kabulüyle de
kanunumuz hayırlara vesile olsun diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYHAN EREL (Aksaray) Ali Bey sayıları
verecektiniz...
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Başkanım
müsaade ederse onu da söyleyeyim.
AYHAN EREL (Aksaray) Alalım
sayıları Başkanım.
BAŞKAN O da bir başka bahara.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, terör tanımını
tartışmaya devam edeceğimizi söylemiştik. Mademki
çalışmaya devam ediyoruz bir katkı yapalım hatibin
konuşmasına.
Terör genel olarak kabul gördüğü üzere
Aslında Neye göre, kime göre terör? sorusunu sorarak başlamak
lazım. Örneğin, tüm dünya HTŞyi terör örgütü olarak kabul
ediyor ama AKP iktidarı onları direnişçi olarak görüyor ve bunu
ilan ediyor. MİT tırlarında bebek bezi olduğunu bir tek
iktidar partisi söylüyor. Yine, mesela, dünyanın hiçbir ülkesi SDGyi
terör örgütü olarak görmüyor ama Türkiye öyle görüyor. AKP iktidarı,
Fetullah Gülen cemaatiyle uzun süre iktidarını paylaştı ve
birlikte bu ülkeyi yönetti, devletin kapılarını sonuna kadar
açtı, ne istediyse cemaate verdi ama şimdi terör örgütü. Yani,
Sayın Cumhurbaşkanı, zamanında bir terör örgütü liderine:
Gel de bitsin bu hasret. diyebiliyordu, bunu hepimiz biliyoruz. Cemaate
yardım yataklık ya da örgüt üyeliği ikiye ayrılıyor.
Türk ceza hukukunda da dünya ceza yargılamasında da böyle bir niteleme
yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Örgütle
bağını 17-25 Aralık 2013ten sonra kesenler masum ama devam
edenler terörist. Bu ülkede FETÖ denilen yapının
çıkardığı kanunlar var, yaptığı hâkim,
savcı atamaları var. Şu an içeride olan vekiller ve
siyasetçilerin birçoğunu içeride tutuklu olan cemaat savcıları
hazırladı. Örneğin, Demirtaşın, Balukenin,
Kışanakın, Selma Irmakın iddianamesini şu anda
terörist denilen savcılar hazırladı ve hâkimler de karar verdi.
Gerçekten AKP iktidarı bu ülkenin
başına gelmiş en büyük trajedidir. Kimin terörist olup
olmadığına elinde güç olan iktidar karar veriyor, güçlü olan
terörist kavramını belirliyor. Her iktidarın teröristi
başka, bunu söylemeye devam edeceğiz. Güce değil, yasalara
güvenmek gerekiyor, demokratik bir Anayasanın olması gerekiyor.
Demin sayın hatibin ilk cümlesinin altına
bu vesileyle imza atıyorum: Yaşam hakkı en temel haktır ve
yaşam hakkının olduğu yerde diğer bütün haklar
ayrıntı olarak kalır. o bölümüne katılıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum.
Biz, bir haftadır -bugün 6ncı gün, 7nci
güne geçtik- ısrarla, istikrarlı bir şekilde diyoruz ki, içeride
tutulan herkesin yaşam hakkı tehlikede; ayrımsız
söylüyoruz. Öyle vicdansız bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız ki, hasta ve yaşlıları terör olup
olmamaya göre ayırıyorsunuz. Şu anda Türkiyede 457 hasta
hükümlü ve tutuklu var ve bu 457 hasta tutuklu ve hükümlü ölecekler ya, daha
nasıl ifade edeyim -çok özür diliyorum yakınlarından- her an
ölebilirler ve onlara Cezaevinde ölün. diyoruz. Biz de diyoruz ki: O maddeyi
değiştirin, gidip evlerinde ölsünler. Bundan daha insancıl bir
talep olabilir mi? O 84 yaşındaki, 80 yaşındaki insanlar
yirmi beş yıldır hapiste ve bu suç ayrımı sebebiyle
cezaevinde öldürülüyorlar. Bu sese kulak verin diyorum.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
59.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Özkaya biraz önce dedi ki: Sayın
Cumhurbaşkanıyla ilgili söylenilen laflar, söylemler gerçek
dışı. 9 Kasım 1982 tarihli Resmî Gazete elimde,
Anayasanın 76ncı maddesine göre milletvekili seçilme yeterliliği
O dönemde Sayın Cumhurbaşkanının eylemini, ideolojik ve
anarşik eylemlere katılma olarak nitelendirilmiş.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) 312den açtı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum, izninle
bitiyor.
Ve engel olduğu için, 27 Aralık 2002
tarihinde, Anayasa maddesinde ideolojik ve anarşik eylemler ibaresi
yerine terör eylemleri şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Yani muradınız ne,
bunları kayıtlara geçirmek için mi söylediniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu
değiştirildiği için Sayın Cumhurbaşkanı o dönem
milletvekili oldu. Yani o denilenler doğru hadiseler. Yani ikisi de
burada, elimde.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hiç doğru
değil.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Zengin, buyurun.
60.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, vallahi Sayın Tanal, bu akşam beni
şaşırtıyor.
Önce şunu ifade etmek istiyorum, HDP Grup
Başkan Vekili Sayın Danış Beştaş, arka arkaya
birkaç tane terör örgütünün ismini saydı, ben tekrar
saymayacağım. Yani bu görüşmelerden edindiğim şey:
Şimdi, sorular soruluyor, önemsiyoruz, cevabını veriyoruz,
burada tartışıyoruz; bazı arkadaşlar
dışarıda oluyor, gelmiyor, dinlemiyor; kürsüye geliyor
arkadaşım, aynı konuyu sanki hiç biz gündem
yapmamışız gibi yine Cesetler kutularda. falan
Yani
boşuna mı uğraşıyoruz? Hastalarla alakalı bilgi
soruyorsunuz, tek tek ara, sor, cevap ver. Yani inanın faydasız
görüyorum bazı şeyleri artık. Böyle bakıldığı
zaman tekrar ifade edeyim, madem öyle, sevmiyorum ama kayda girsin diye
söylüyorum. Bütün o bahsettiğiniz terör örgütlerini biz, terör örgütü
olarak kabul ediyoruz, bunu bin defa söyledik, bin defa. Biz kabul ediyoruz ama
siz, aslında Türkiyenin en önemli terör örgütünü terör örgütü olarak
kabul etmiyorsunuz, söylemiyorsunuz bunu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu daha bir kez olsun telaffuz etmediniz, tam tersine,
arkadaşlarınız, burada, bu kürsüde onların siyasetin bir
parçası olduğunu bizlere haykırdı, telakki etti, söyledi. O
yüzden, lütfen, rica ediyorum. Yani el insaf diyorum artık.
Ali Özkaya arkadaşımız,
milletvekilimiz biraz evvel çok güzel bir konuşma yaptı: Sayın
Cumhurbaşkanımız, o dönemde belediye başkanıyken
312den mahkûm oldu, 312 mutlak terör suçu olarak telakki edilmemiştir.
diye ifade etti kendisinin almış olduğu cezayı, Bugünkü
anlamda 216dandır. diye ifade etti. Yani aynı şey değil,
hukuken de aynı şey değil, ceza hukuku açısından da
aynı şey değil. Velhasılıkelam bu kadar herhâlde
kafidir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun Sayın Beştaş.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, açıkçası insanın kendini önemsemesi iyi bir şey
değildir, önemli olan başkaları tarafından önemsenmektir.
Sayın Grup Başkan Vekili öyle bir dille ifade etti ki aramıza
öyle bir hiyerarşi koydu ki anlamakta zorlanıyorum. Bize soruluyor,
geliniyor, gidiliyor, biz yanıt veriyoruz, hastalarla ilgili biz
yanıt veriyoruz ama sonra tekrar konuşuyoruz. Yani nasıl bir
dildir bu ya! İkimiz mevkidaşız ve ani bir şey olur, tabii
ki biz, insani temelde burada, iktidar partisine, hani İçişleri
Bakanlığına, Adalet Bakanlığına gidip bu tip şeyleri
sorarız ama biz bir partiyiz.
Ben, hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili,
doğrudur, doğrudur, size değil ama diğer Grup Başkan
Vekiline söyledim Ya, lütfen bari şu 457 hasta tutuklu ve hükümlü için
bir daha değerlendirin. dedim. Bunu bütün Türkiyeye söylüyorum, bunu
kürsüden de söylüyorum. Ya, bu gizli bir şey değil ki. Bu nedenle,
kendini bu kadar merkeze alan ve başkalarını hiyerarşik
olarak altta gösteren konuşma dilini reddediyoruz. Bunu kabul etmemiz
mümkün değil.
İkincisi: 312ye ilişkin benim
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu çok
önemli.
Sayın Başkan, biz hiçbir zaman Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı teröristtir. ya da Teröristti. demedik, biz, başka
bir şey söyledik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Dediniz, arkadaşlarınız
dedi; kayıtlarda var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Asla
böyle bir şey demedik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Paylan
söyledi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Zengin, lütfen, ben konuşurken
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Garo Paylan
söyledi.
BAŞKAN Sayın Zengin, bir müsaade edin,
bitirsin lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bakın, ben sizi dikkatle dinledim; arkadaşlarıma da Lütfen
müdahale etmeyin, birbirimizi anlayalım. dedim. Gerçekten anlatmak
istiyorum.
Biz şunu dedik: 312nci madde suç unsuru
Daha önce -bunu bütün hukukçular bilir, notumu da almışım-
DGMde oluyor, iki yıla kadar cezası var. Ve sonra ne oldu? Bu
değişti. Yargıtay kararlarını inceledim, suçu ve
suçluyu övme suçuna; 215, 216ya dönüştü, o süreci biz de
yaşadık ve bu konuda sayısız doktriner makalesi var
hukukçuların, Devlet Güvenlik Mahkemesi kapsamında yargılanan
suçlara dair böyle nitelemeler var. Biz, bugün de düşünce ve ifade
özgürlüğü kapsamındaki sözleri terör suçu olarak görmüyoruz, o
tarihte Sayın Erdoğanınkini de görmüyorduk çünkü biz açık
tehlike ve yakın tehlike olmadığı müddetçe, bir
konuşmayı terör kavramı içinde değerlendirmeyi
reddederiz. Bu, bizim siyasi olarak ilkemizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, gerçekten uzatmak istemiyorum, bitiriyorum,
toparlıyorum.
BAŞKAN Öğlene kadar
çalışacağız yarın, sorun yok.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
burada bizim kastettiğimiz şu: Bu ülkenin Cumhurbaşkanı
Ergenekon ve Balyoz davalarını bütün milletvekillerinin takdirine
sunuyorum; terör örgütü üyeliğinden değil, 302den
yargılandılar sayın arkadaşlar. 302 ya;
ağırlaştırılmış müebbetle
yargılandılar ve sonra siyasi hava bir değişti, beraat
ettiler. Şimdi, onlar o zaman teröristti, biz de terörist mi diyelim?
Böyle bir şey olabilir mi? Biz diyoruz ki terör kavramı
subjektiftir ve hele sözü -söz diyorum; düşünce, ifade demiyorum-
sebebiyle şu anda cezaevinde olanların, katiyen ama katiyen, terör
kapsamında değerlendirilmesi evrensel hukuka, siyasi ahlaka, vicdana
aykırıdır.
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
62.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım,
hakikaten üzgünüm. Yani, şu ifadeye inanamıyorum: Kendini
önemsemek. Bu nasıl bir şeydir yani nasıl bir şey?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sizin
yaptığınız şey.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben çok net şunu
söylüyorum: Ben, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde var olan bütün
milletvekilleri arkadaşlarımın her birini tek tek önemsiyorum,
her bir grubu.
Bakın, burada görev yaptığım
süre boyunca sorulan her sorunun anında öğrenmek istiyorum
cevabını, sizlerle paylaşıyorum. İşte Özgür Özel
arkadaşımız Burada böyle bir sorun var, eczacılarla
ilgili, diş hekimleriyle alakalı. Anında, elimden ne
geliyorsa... Vakıflarla ilgili bir şey var. Hemen, derhâl
Yani,
bunu önemseyerek bu soruların cevabını verdikten sonra, bu
cevabı havaya mı söylüyorum? Eğer bu sorunun cevabını
vermişsek, bu cevap netleşmişse, sarih bir şekilde
anlaşılmışsa, belgelenmişse Neden kürsüye çıkan
hatip, bu sorunun cevabı verilmemiş gibi aynı ithamı bize
yöneltiyor? diye sormak nasıl insanın kendini önemsemesi olabilir?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Zengin, sadece soruma cevap verin.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bize
kendinizi anlatmayın, bize siyaset konuşun, hukuk konuşun.
Sürekli kendinizi anlatmayın siz. Ya, bu süreçte bize kendini
anlatıyor. (AK PARTİ sıralarından Otur! sesleri)
BAŞKAN Sayın Zengin, toparlar
mısınız lütfen?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, Sayın
Başkanım, bir saniye, tamamlayacağım.
BAŞKAN Sayın Zengin ama toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Tamamlayacağım, Sayın Başkanım,
arkadaşımız 3 defa devam etti.
Sayın Başkanım, bir şey daha
ilave edeceğim: Bakınız, bu kürsüde Sayın Garo Paylan
konuşmasını yaparken O zamanın teröristi
Erdoğandı, o zamanın teröristi Erbakandı. dedi. Biz buna
cevap verdik burada, açarız tutanakları. Bakın, burada söyledi, arkadaşlarım
şahit. Bizler bunları cevapladık, cevaplarımızı
da yayınladık.
Şimdi, o zaman bir tutarsızlık var.
Ya arkadaşlarınızın söylediklerini düzeltin
Belki
siyaseten farklı fikirleri savunuyor olabilirsiniz aynı partide ama
biz, bunları bu kürsüde duyduk. Tabii, arkadaşlarınız,
hanımlar özellikle o kadar çok şey yapıyorlar ki ses, ses, ses,
herhâlde dinleme şansınız olmuyor. Lütfen, rica ediyorum
Yani
ben, kendimin ne olduğunu, hacmimi, her şeyini bilen birisiyim. O
sebeple rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sadece
tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Zengine açıkça soruyorum: Özel olarak, tırnak içinde
özel diyorum, kendisine gidip sorup cevabını aldıktan sonra
kürsüde söylediğimiz tek bir cümle söylesin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kürsüden.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söylüyorum, bugün
arkadaşları dediler ki: Efendim, kibrit kutularında, ufak
kutularda cenazeler gidiyormuş. Burada bunun cevabı verildi. Bunun
ne olduğu, DNA testinin sonucu olduğunu ben söyledim. Ben bu
cevabı buradan verdim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, yanlış anladınız. Ben dedim...
BAŞKAN - Evet,
anlaşılmıştır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben bu cevabı
buradan verdim.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özellikle ben buradan
verdim.
BAŞKAN -
Anlaşılmıştır; anladığım şey de
anlaşamayacağınızdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bunları oyladık
efendim, yeni maddeye geçtiniz.
BAŞKAN - Pardon, önerge işlemini
yapmıştım. Benim de kafamı
karıştırdınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekilleri,
bakın, on üç saattir kürsüdeyim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz de
buradayız, emin olun.
BAŞKAN - Yani haklısınız ama on
üç saattir kürsüdeyim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Devam edilirse devam
edeceğim Sayın Başkan, biterse beraber biter.
BAŞKAN - Bakın, sizden de Divanın
işini kolaylaştırmanızı rica ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biterse beraber biter.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - Buyurun, kayıtlara geçsin,
buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
sorumu yanlış anlattım herhâlde ya da anlatamadım ya da
anlamadı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, anlamadıyı
kabul etmiyorum, ben anlıyorum, gayet iyi anlıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
şunu söylüyorum, dedim ki: Özel olarak gelip soruluyor,
uğraşıyorum. diyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özel demiyorum.
Bakın, ben mahrem...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
dedim ki...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, reddediyorum
Başkanım. Özel olan hiçbir şeyi, hayatım boyunca özel olan
hiçbir şeyi ben başka bir yerde paylaşmam. Ben kürsüden
verdiğim ve kürsüden işittiğim şeyler için
konuşuyorum.
BAŞKAN Evet, anlıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özel, özeldir, kabul
etmiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Grup
Başkan Vekillerine.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben bunu
söylemek zorundayım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özel olan, özeldir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz Bir
annenin evladı kibrit kutusunda geldi. demedik. Bir annenin evladı
kargoyla, PTT Kargoyla ailesine teslim...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yalan, bunun burada
cevabını verdik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, Usule uygundur. dediniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunun burada
cevabını verdik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
cenazenin kargoyla gelmesi usule uygundur. dediniz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin bir on
dakika ben de hava alayım uygun görürseniz. Almayalım mı? Peki.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunun cevabı
verildi.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
49uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
49uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Mersin İstanbul İzmir
Oya
Ersoy
İstanbul
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu da
sizin cevabınız işte.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Cevap verdiğimiz
şeyleri tekrar tekrar söyleyemezsiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu da
sizin cevabınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, bin defa
cevap olmaz, cevap dediğin bir defa olur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kibrit
kutusu nereden çıktı ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle diyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
cenaze diyorum. Usule uygun. cevap mıdır şimdi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, lütfen...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
Soruşturma açtık. dediniz mi? Bu sorumluları
alacağız. dediniz mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, hepsini söyledik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, söylemediniz, ben buradayım.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 01.56
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
49uncu maddede Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde Sayın Oya Ersoy
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Genel Kurulu
selamlıyorum.
Şimdi bu saat oldu
Dolsun diye biraz bekleyelim mi acaba, bilemedim
ama?
RECEP ÖZEL (Isparta) Siz konuşun biz
diliyoruz. Vakit geçmesin, dinliyoruz.
OYA ERSOY (Devamla) Evet, dinliyorsunuz. Burada
günlerdir konuşuyoruz dinliyorsunuz, hukuk örgütleri konuşuyor
dinliyorsunuz, hukuk profesörleri konuşuyor dinliyorsunuz, dinliyorsunuz
sadece. Algılanıp algılanmadığını
bilemiyoruz. Defalarca ve defalarca aynı şeyleri söylüyoruz ama bir
tek siz gerçekleri biliyorsunuz, doğruyu biliyorsunuz.
Şimdi bir kez daha anlatmaya
çalışacağım. Hukuk disiplininde, özelde de ceza hukuku
disiplininde yaptırımın temel amacı
caydırıcılığı sağlamaktır. Suçu
önlemenin yolu, suç ve suçluyu yaratan koşulları ortadan
kaldırmaktır öncelikle ama caydırıcılık, suç
eylemleri karşısında halkı korumaktır.
Bakın, bu ülkede kadın cinayetlerinde
dünya birinciliğine oynanıyor. Yalnızca 2019 yılında
son on yıldaki en büyük artış görüldü ve 474 kadın
öldürüldü. Bu yılın ilk üç ayında ise 38 kadın öldürüldü.
Sadece corona koşullarında öldürülen kadın sayısı 29.
Kadınları korumak istiyorsanız kadınları katledenleri,
kadınlara şiddet uygulayanları ödüllendirmek, hoş görmek,
affetmek değil caydırmak gerekir. Üstelik AKPnin iktidara
geldiği 2003 yılında kadın cinayetlerinin sayısı
83 iken, şimdi katledilen kadınlar 474e çıkmışsa
ayrıca düşünmeniz, sorgulamanız gerekir.
Çocukları korumak istiyorsanız çocuklara
karşı cinsel istismarda bulunanları caydırmanız
gerekir. Yalnızca son üç yılda çocuğun cinsel istismarı
yüzde 1.021 artmışsa, üstelik bu istismar olayları herkesin gözü
önünde, iktidar tarafından desteklenen vakıf yurtlarında, Kuran
kurslarında sıklıkla yaşanır olmuşsa,
çocukların geleceğini yok eden o canileri ödüllendirmek değil
caydırmak gerekir.
Yine, ülkemiz iş cinayetlerinde dünya
birinciliğine oynuyor.
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul)
Dağdakilerini diyorum, orada da var çocukları kullananlar
Orada da
var.
OYA ERSOY (Devamla) İşaret ediyorsunuz,
konuşuyor değil mi? Siz yetemediniz
RECEP ÖZEL (Isparta) Nasıl işaret
ediyorum ya?
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) Hiç
alakası yok. Hiç alakası yok.
BAŞKAN Arkadaşlar , rica edeyim, lütfen
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul)
Dağdakileri de söylemen lazım. Dağdaki istismarcıları
da konuşman lazım.
OYA ERSOY (Devamla) Evet, iş cinayetlerinde
dünya birinciliğine oynuyor, yalnızca 2019 yılında 1.736
kişi yaşamını yitirmişse, göz göre göre yüzlerce
madenciyi yerin altına ölüme gönderenleri, lüks hayatları için
yapılan rezidanslarda 10 işçinin yüzlerce metreden yere
çakılıp ölmesine neden olanları caydırmak gerekir. Trenleri
hiçbir denetim ve güvenlik önlemi almaksızın
çalıştırıp, Çorluda aralarında 7 çocuğumuzun da
bulunduğu 25 insanımızı öldürenleri, Aladağda
tarikatların denetimsiz yurtlarında 12 çocuğumuzu yakıp,
kül olmasına neden olanları caydırmak gerekir. Uyuşturucu
tacirlerini caydırmak gerekir. Özellikle gençleri ve hatta çocukları
hedef alan, artık alenen okul önlerinde, ilkokul önlerinde satılan
uyuşturucu belasından bu toplumu kurtarmanız gerekir.
Uyuşturucu baronlarına kol kanat geren
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesini de
caydırmanız gerekir. Devletin verdiği gücü ve yetkiyi,
silahı, kullanarak suç işleyenleri, sinsice pusu kurdukları
karanlık sokak aralarında Ali İsmail Korkmazı katledenleri
caydırmanız gerekir. İşte bu kanun teklifi tüm bu suç
eylemlerinin faillerini cezaevlerinden çıkarıyor ve bu suçlar
karşısında halkı korumayı amaçlamıyor.
Şimdi, sizin kurduğunuz düzen eşitsizlik ve adaletsizlik üzerine
kurulu ve bu kanun teklifi kadın katillerini, çocuk
istismarcılarını, iş cinayetlerinin faillerini,
uyuşturucu tacirlerini koruyup, kolluyor ve düşünce ve
eleştirilerini dile getiren yurttaşları, haber yapıp gerçekleri
yazan gazetecileri, aydınları, sanatçıları, bilim insanlarını,
iktidara muhalif siyasetçileri cezaevinde ölüme terk ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
OYA ERSOY (Devamla) Bu ne demek biliyor musunuz?
İktidarınıza biat ettikten sonra ister hırsız ister dolandırıcı
ister kadın katili ister tecavüzcü olsun cezaevinden bir şekilde
affedilerek, izinli sayılarak, infazı indirilerek çıkabilir ama
muhalif ise iktidarınıza biat etmiyorsa çıkamaz. Çünkü, sizin
derdiniz halkı değil, iktidarınızı korumak. Çünkü, her
kim hakikatleri söylerse büyünüz bozulur, bu ülkeyi yönetemezsiniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) PKKlılar
çıkmayacak, çıkmayacak, çıkmayacak. PKKlılar içeride
kalacak.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 49uncu maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108inci maddesinin
(3)üncü fıkrasının sonuna eklenen cümledeki belirtilir
ibaresinin kayda geçirilir şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Emre Alpay Antmen Süleyman Bülbül
İstanbul Mersin Aydın
Tufan
Köse Turan
Aydoğan Özgür
Özel
Çorum İstanbul Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Özgür Özel
konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuşmamın bir kısmını
okuyarak yapacağım pek âdetim değil ama. Eğer bir af
çıkacaksa adil olmalıdır, eşit olmalıdır,
objektif olmalıdır. Af, toplumsal barışa katkı
sağlamalıdır; halk kesimlerini, kamu vicdanını tatmin
etmelidir; mağdurları, haksızlığa ve zulme uğrayanları,
kişilik haklarına, mallarına, canlarına zarar verilenleri
üzmemelidir. Düşünce ve fikir suçluları mutlaka affedilmelidir.
Demokrasinin standardı yükseltilmelidir ve böylesine bir af, Parlamentoda
bulunan bütün siyasi partilerin uzlaşmasıyla
çıkarılmalı, sorumluluk paylaşılmalıdır. Bu
konuşmayı 8 Aralık 2000 günü Bülent Arınç yapmış
sizler adına ve siyasi suçlulara af talebinde bulunmuş ve özellikle
de tüm partilerin uzlaşması demiş durmuş. Dönüp dönüp
bunu söylemişler, bunu talep etmişler.
Şimdi, siz, bugün, bu sözlere, bu
yaklaşıma, bu tekrara, buna tahammül etmiyorsunuz ama ben Adalet ve
Kalkınma Partisine kendi muhalefet dönemini -bu dönem Fazilet
yanılmıyorsam ama çok kısa süre sonra da Adalet ve Kalkınma
Partisinin o bir yılı biraz aşan muhalefet dönemini de-
hatırlatmak isterim ki, o gün neden şikâyet ediyorsanız bugün
onun mislinde, fevkinde işleri muhalefet partilerine
yaşatıyorsunuz. Siz hep diyorsunuz ya Biz yola şöyle
çıktık, böyle çıktık. tahmin ediyorum buraya varmak için
çıkmamış olmanız gerekiyor. Bunu bir değerlendirmenizi
bekleriz sizden.
Biraz önce bir şey yaptınız, Ali
Özkaya güzel şeyler anlatır gibi bir şey anlattı. Ali
Özkaya ve arkadaşlarının gözünden bir şey kaçmış:
Gazeteciler yani Oda TVden ve Yeni Yaşamdan içeri alınan
arkadaşlar, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar
diye
yazılmazsa hani ola ki Barış Pehlivanlar, Terkoğlular,
Hülya Kılıçlar, Yeni Yaşamcılar -daha iddianame yok-
onları teröre sokmazsa sayın savcı, kuvvetli ihtimal sokar yani
boş bırakmıyor böyle şeyleri ama Tutup da MİT
Kanunundan ceza verirse bunlar infaz indiriminden yararlanmasın. diye
biraz önce Ali Özkaya ve arkadaşları o gazetecilerin, 7 gazetecinin
af kapsamı dışına çıkmasını da
sağladılar.
Şöyle bir durumla karşı
karşıyayız: O kadar, günlerdir söylendiği hâlde gazeteciler
öyle değil, onlar terör suçlusu, ola ki gazetecilik yaptıkları
için MİT Kanununa muhalefetten, MİT bilgisini, onu kapsama
aldılar. Çok fenaydı yaptığı. Ben size yeminle,
samimiyetle, bütün kutsallarım adına yemin ederek şunu
söyleyeyim: O haber yayınlandığında baktım Oda TVde,
dedim: Bu bayat haber ya. On beş gündür bütün Akhisarın, bütün
Manisanın bildiği bir cenaze. Sosyal medyada o
fotoğrafların her biri fıldır fıldır dönüyor. Bir
de özellikle Teşkilat Başkanı yazmış. Mesela, eskiden
Kızılay mensubu diye defnedilirdi, Kızılay
Başkanı gibi de çelenk yollanırdı. Teşkilat
Başkanı diye çelenk yollamış adam. Fotoğraflar, yerel
basında haberler, öncesinde başka yerlerde, her yerde haberler ama
sonra bu gazetecileri içeri atıyorlar.
Mesele şu: Hepimiz biliyoruz ki, Oda TVcileri,
Yeni Yaşamcıları, onların şahsında bundan
sonrası için, ibretiâlem için cezalandırıyorlar. Diyorsun ki:
Muhalif gazeteciler, yarın öbür gün Libyadan bir sürü cenaze gelir, biz
onları kendi usulümüzce defnederiz. Bundan sonra kimse ama kimse
bunları haberleştirmeye cesaret etmesin. Hele hele öyle bir şey
ki Yeniçağ ve Yeni Yaşamın durumu nasıl? Oda TVnin
yaptığı haberi alıp sitesine koymuş, onları da
almışlar. İfşanın ifşası
olmayacağını bilmeyen hukukçu var mı aramızda? Ama,
gerçekten bunları anlamakta güçlük çekiyoruz ve şu 48 ile 53üncü
maddeleri bir genel olarak değerlendirdiğimizde meselenin kendisi
şu: Meclis, eğer böyle giderse, ortaklaşmadan giderse,
kapsamadan giderse şöyle bir yanlış yapacak: Gücü eline
geçirenin, salt çoğunluğu yakalayanın, yani kendi grup önerisini
geçirip de gündeme alabilenin salt çoğunlukla anayasal yetki
aşımı yapabileceği bir durumla karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Oysa, Anayasanın,
kendisinin değiştirilmesini referanduma götürecek rakam 360. O güçte
bir uzlaşı istiyor yani mesele kolay, o güçte bir
uzlaşıyı yakalıyorsanız toplumsal mutabakatı
yakaladınız demektir. Kendisini değiştirecek güçte bir
mutabakat aşkın zamanlı iştir, güçlü bir iştir ve
kolay kolay yanlış sonuç vermez. O mutabakatı arasanız, o
zaman kimse size bu kürsüden çıkıp da Vicdansız, adaletsiz,
haksız, hukuksuz af yaptınız. diyemez, demez ve dünyanın
toplum sözleşmesi, anayasa yapma bilinci ve birikimi o yüzden zaten
uzlaşı için yüksek oranda nitelikli çoğunlukları falan
bulmuş. O yüzden Ya biz güçlüyüz, biz yaparız. derseniz bu
yanlışlık size yanlış yaptırır, ileride
savunamazsınız. Onun için, bence insanlık âleminin en önemli
kazanımlarından birisi toplumsal mutabakat, Anayasa ruhuna uygun
işler yapın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Yaptığınızda başka bir dünyaya, başka bir
Türkiyeye hepimizi uyandırabilirsiniz. Yoksa bugün birilerini dediğinize
inandırırsınız, güçlü propaganda cihazlarınız,
aletleriniz, yayınlarınız, kocaman trol ordularınız,
kendisiyle ilgili sosyal medya kampanyasını yabancı ülkenin bot
hesaplarından yönlendirebilecek kadar, Ne kadar çok seveni
varmış. dedirtecek bakanlarınız falan olabilir ama bir
gerçek var: Gerçekle bağınızı
kopardığınızda, o güç zehirlenmesi aslında
karşınızdakilere zulmederken sizi siz olmaktan
çıkarıyor. On sekiz yıl önce, Biz bir gün gelelim ve
düşünce suçu tanımını reddedip bunların hepsi
teröristtir. diye yola çıktıysanız, ben kötülere bir şey
demem ama içinizde o yoktuysa vardığınız nokta sizi
kötülüğe getirdi, bilginiz olsun.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 49uncu
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
Samsun Aksaray Erzurum
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı Ümit
Özdağ
Denizli Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ümit Özdağın. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Genel Kurulda
yaptığım konuşmada bir hususun altını çizdim,
bunun ısrarla üzerinde durmaya devam edeceğim çünkü mesele, bir
anayasal mesele ve Anayasanın ihlali meselesidir.
Doğru kararların bile yanlış
uygulandığını ifade etmiştim. Neydi doğru karar?
Sokağa çıkma yasağı. Neydi yanlış? Sadece
halkın iki saatliğine sokakta bir araya getirilmesi değil, en az
onun kadar vahim, belki daha vahim olan husus, bu kararın hukuki zemininin
olmaması. Yani sokakta aslında iki gün içerisinde polisin,
jandarmanın, devlet güvenlik güçlerinin vatandaşı durdurup
evlerine yollamasının hukuki hiçbir zemini yoktu. Çünkü
İçişleri Bakanlığının genelgesiyle Anayasanın
13üncü maddesinde düzenlenen temel hakları yönlendirmeniz,
yasaklamanız, askıya almanız mümkün değil; bunu
yaptığınız zaman Anayasayı açık şekilde
çiğnemiş olursunuz ve ne yazık ki -açın Resmî Gazeteye
bakın- bu düzenleme hukuksuz bir düzenlemedir.
Peki, yapılması gereken neydi?
Yapılması gereken şey, Cumhurbaşkanlığı
kararıyla bu düzenlemenin yapılması gerekiyordu ve
Hıfzıssıhha Kanunu da aynı zamanda böyle bir düzenleme için
izin veriyor. Hıfzıssıhha Kanununu ise yürüten, bundan sorumlu
olan İçişleri Bakanı değil, Sağlık Bakanı.
Sağlık Bakanı, İçişleri Bakanlığından
isteyerek yine bu düzenlemeyi yapabilirdi. Neden bunun üzerinde ısrarla
duruyoruz? Çünkü muhtemelen, önümüzdeki günlerde tekrar sokağa çıkma
yasağı konulacak, konulmak zorunda kalınacak. Hiç olmazsa tekrar
bu kararı aldığınızda bunu hukukun temel
işlemlerine uygun olarak yapın. Devlet hukuk demektir. En zor
durumlarda, en acil durumlarda dahi devlet, hukuk içerisinde kalmalı ve
kendi anayasasına ve kurallarına uymalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türk milleti
İstiklal Harbini bile Gazi Meclisin çıkarttığı
yasalarla yürüttü, hukuku çiğnemedi, hukuk içerisinde ve hukukun
üstünlüğünü kabul ederek bir İstiklal Harbi verdi. İdarenin,
hukukun bağlayıcılığını kabul etmesi hiçbir
iktidarı küçültmez, aksine iktidarı büyütür. Ama hukuku bu
şekilde Ne yaparsak olur. anlayışıyla
şekillendirmeye kalkarsanız yarın bunun çok olumsuz
sonuçlarıyla siz iktidar olarak karşı karşıya
kalırsınız. Bu hususun altını ısrarla bunun için
çiziyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
49uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
50nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 50nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Rıdvan
Turan Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Muş
Mersin
İzmir
Murat
Çepni Tulay
Hatımoğulları Oruç Züleyha
Gülüm
İzmir Adana İstanbul
Tuma
Çelik
Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
TUlay Hatımoğulları Oruçun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde bizler bu ülkede
yaşanan adaletsizliği, vicdansızlığı; bu
iktidarın sadece cezaevindeki tutsaklara değil
dışarıyı da cezaevine çeviren yönetim
anlayışını; pandemi sürecini yönetememesini; ülkedeki
sosyal, siyasal, ekonomik hiçbir alanda yönetememesini konuşmaya devam ediyoruz.
Coronavirüs gerçeğini sanıyorum ki sokakta
yürüyen sade vatandaş, şu sıralarda oturanlardan bin kat daha
iyi anlamış bu tehlikeyi. Coronavirüs tehlikesi sıradan bir
tehlike değil, böylesi tehlikeler yüzyılda bir yaşanır,
oysaki alınan önlemlere baktığımızda sadece şu an
görüştüğümüz yasada, cezaevleriyle ilgili sergilenen sorumsuzluk bize
bir kez daha gösteriyor ki coronavirüsün bu ülkeye ödeteceği, dünyaya
ödeteceği bedelleri hâlâ bu iktidar anlamamış. Şimdi
Görüştüğümüz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun, doğrudur, eyvallah, görüşelim. Cezaevlerindeki
doluluk oranını hesap ettiniz mi? Diyelim ki 80 bin, 90 bin insan
dışarı çıktı, geri kalan 200 binin üzerindeki insan ne
olacak? Bunları hesap ettiniz mi? Etmiyorsunuz.
Kamuoyuna bunu coronavirüs dolayısıyla
çıkardığınızı ifade ettiniz ama biz bir kez daha
ifade ediyoruz ki bu bir özel aftır. Sürü
bağışıklığı yöntemini cezaevlerinde
uyguluyorsunuz. Bu hafta sonu istifa edip tekrar görevine dönen
İçişleri Bakanı Soylunun, Cumhurbaşkanı
koordinasyonuyla -muhtemelen Hükûmetin haberi yok, Sağlık
Bakanının haberi yok, Bilim Kurulunun haberi yok- ilan ettiği
iki günlük sokağa çıkma yasağında sürü
bağışıklığı gelişsin diye belki
yöntemler izliyorsunuz ama bunun deneyini, bunun laboratuvarını
şimdi cezaevi olarak göreceksiniz. Bu yasayla cezaevlerine diyorsunuz ki:
Sürü bağışıklığı gelişsin.
Bakın, cezaevlerine coronanın girmesi dışarıdaki
bedelden katbekat daha fazla tabut çıkması anlamına gelecektir.
Bakın, bu görüştüğümüz 50nci maddede diyorsunuz ki:
Kadın, çocuk, 65, 70, 75 yaşındaki insanların ceza
miktarlarına göre hapis cezalarını alternatif infaz biçimi
olarak evde çekme sürelerini uzatmak
Doğrudur, buna hiçbir
itirazımız olmaz. İtirazımız tam olarak 50nci maddede
olduğu gibi ve elbette kanunun tamamında olduğu gibi
yaptığınız ayrımcılığa ve
eşitsizliğedir. Bakın, aynı koşullarda olan yani
kadın, çocuk, 65, 70, 75 yaşındaki insanlar siyasetçiyse,
gazeteciyse, kadın aktivistse, akademisyense, öğrenciyse, doğa
ve insan hakları savunucusuysa, hasta mahpussa, bütün bunlar bu
değerlendirme ve kapsam dışındadır. İşte
bizlerin tam da eleştirdiği nokta budur.
Bakın, mesela Adanada, gerçekten ülkeyi bütün
dünyaya rezil eden bu iki günlük sokağa çıkma yasağında,
bir fotoğraf sanatçısı Fadime Aygün, o iki saat zarfında
dışarı çıkıyor -markete koşuşan insanlardan
fotoğraf kareleri almak için- gözaltına alınıyor;
yarın, öbür gün Fadime Aygüne de terörist muamelesi yapılarak dava
açılacak. İşte bu ülkedeki terör kavramı
tanımının ödettiği bedel budur. Bizler hiç kimseden adalet
dilenmiyoruz, kibriniz Meclis koltuğundaki sayınızla
bütünleştiği için adaletin ve eşitliğin
dağıtıcısı olarak kendinizi görüyorsunuz. Adalet ve
eşitlik hiç kimsenin ne malıdır ne mülküdür. Bu, evrensel bir
haktır ve bizler bu hakkı sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Aklını
ve vicdanını yitirmiş; Önce ben, geri kalan teferruattır.
diyen bu iktidar anlayışı, corona günlerinde bile
cezaevlerindeki uygulama için infaz yasasında bir mutabakat aramaktan
imtina ediyor. Âdeta şu çoğunlukta olan koltuklarınızı
muhalefetin üzerinde bir ezme aracı olarak kullanıyorsunuz. Az önce
ifade etmiştim, sürem yetmediği için tamamlayamadım ama
şunu söylemem gerekiyor: Felaketlerin bedeli ağırdır ama
her daim değil. Elbette bitecektir bu coronavirüs günleri ve virüsten
kurtuluşu sağlayan aşı bulunacak. Vatandaşına
karşı corona gibi yaklaşan AKP virüsünün, iktidarın da
aşısını bu ülkenin yoksulları, işçileri,
emekçileri, kadınları, gençleri, ezilenleri ve sömürülenleri,
cezaevlerinde düşüncelerinden dolayı esir bulunanları,
şimdi bu yasayla ölüme terk etmek istediğiniz insanlar hep beraber
bulacak. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 50nci
maddesinde düzenlenen 5275 sayılı Kanunun 110uncu maddesinin
dokuzuncu fıkrasının (b) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde
imal ve ticareti suçundan mahkûm olanlar,
Ayhan
Erel Zeki
Hakan Sıdalı Enez
Kaplan
Aksaray Mersin Tekirdağ
Muhammet
Naci Cinisli Yasin
Öztürk
Erzurum Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 50nci
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce buraya gelen Sayın Komisyon üyemiz Ali
Bey, benim, gösterdiğim çizelgeyi tasdik ederek doğru dediğimi
ifade etti. Evet, ben doğru söylüyorum ama sizin
yaptığınız çizelge için, yoksa
yaptığınız kanun için doğru demiyorum çünkü
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru,
yapıyoruz.
AYHAN EREL (Devamla) Çizelge doğru, ona bir
şey demiyorum ama bu çizelgeyi doğrulamam sizin
yaptığınız kanunu doğrulamam anlamına gelmiyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Biz doğru
yapıyoruz, sorun yok.
AYHAN EREL (Devamla) Çünkü bizim, bu infaz
yasasında -daha önce de söylediğim gibi- kadına uygulanan
şiddetten dolayı ceza artırımı talebimiz var
Atatürke ve Türklüğe karşı işlenen suçlardan dolayı
indirim yapılmasın. diye taleplerimiz var. Bu taleplerimiz
karşılanmadığı için ona doğru dememiz mümkün
değil.
Yine, buraya çıktınız
Sayıları vereceğim. dediniz, merakla bekledim ama sayılar
gelmedi. Başta verebilirdik, hâlâ niye verilmiyor, niye kamuoyundan
saklanıyor; açıkçası hâlâ anlamış değiliz. Keşke
bu infaz yasasıyla Sağlık Bakanlığının
önerisi ve Adalet Bakanlığının uygulamasıyla
dışarıya bırakacağınız 75 bin kişi
arasında ne kadar terörist var, ne kadar uyuşturucu suçlusu var, ne
kadar terörist var, ne kadar uyuşturucu suçlusu var, ne kadarı cinsel
suçlardan izin alacak, tahliye olacak, ne kadarı terör suçlarından tahliye
olacak; keşke bu sayılar kamuoyuyla paylaşılsaydı.
Değişiklik teklif edilen maddeyle özel
infaz usullerinin kapsamı genişletilmektedir. Geceleyin infaz ile
hafta sonu infaz bakımından geçerli altı aylık
sınır; kasten işlenen suçlarda bir yıl altı ay,
taksirli öldürme suçu hariç olmak üzere, taksirle işlenen suçlarda ise üç
yıl olarak belirlenmektedir. Ayrıca konutta infaz usulünün
kapsamı genişletilmektedir. Yine, çocuk hükümlüler de bu kapsamda ele
alınmaktadır.
Baktığımızda Batıda
uygulanan infaz usullerinin buraya yansıtıldığını
görmekteyiz. Türkiyedeki insanların çalışma
şartlarını, cezaevi koşullarını, ekonomik
sıkıntılarını göz önüne aldığımızda
65 yaşın çok uygun olmayacağını biz daha önce de
söylemiştik. 65 yaşın 60a, 70 yaşın 65e, 75 yaşın
ise 70e düşürülerek kanunun bu şekilde düzenlenmesinin Türkiye
gerçeklerine daha uygun olacağı kanaatindeyiz; böyle bir uygulama
yapılırsa uygun olur diye düşünüyoruz.
Yine, uyuşturucu suçundan ceza alanların
bu düzenlemeden faydalanması kamu vicdanında pek yer
bulmamıştır. Yine, daha önce de söylemiştim, bu
düzenlemede, adli para cezasını ödeyemeyen ve ödemediği için
cezası hapis cezasına çevrilen hükümlüler hakkında nedense bir
takıntı oluşmuş, buradaki infazların hiçbirinden
faydalanamıyorlar yani hem indirimden faydalanamıyorlar hem de evde,
konutta bu infazda kolaylık sağlanan hükümlerden de
faydalanamıyorlar. Niye faydalanamıyorlar, açıkçası
anlamış değilim. Devletin paraya ihtiyacı var, ya
parayı yatır ya da içeride yat. anlayışından mı
kaynaklanıyor, açıkçası bilemiyorum.
Yine, esas mesele infazda değişiklikten
öte, Batıdaki kanunlara, infaz yasalarına
baktığımızda, bir suç işleyen vatandaş
aldığı cezayı ve cezaevinde ne kadar
yatacağını cezaevine girdiğinde bilir, kesinlikle infaz
yasalarında herhangi bir düzenleme yapılmaz. Ama burada bize göre
yapılması gereken Türk Ceza Yasasını masaya yatırmak,
suçları yeniden tanımlamak ve bu suçları tanımladıktan
sonra da cezalarını yeniden belirlemek. Gerçekten ceza hukukumuzda
anlaşılmayan, suç tanımı eksik olan bir
yığın düzenleme var. Bu suç tanımları
yapıldıktan ve cezalar belirlendikten sonra da CMK buna göre yeniden
tanzim edilmelidir yoksa infaz yasasıyla hükümlülere adil davranmak ve
adalet dağıtmak gördüğümüz kadarıyla zor oluyor.
İnşallah bu Meclis Türk Ceza Yasasını bir gün masaya
yatırır ve suç tanımlarını yaparak
karşılığındaki cezaları günün
şartlarına uygun ve adil olarak, Batı hukuklarını,
evrensel hukuk kurallarını da dikkate alarak bir düzenleme yapar diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 50'nci maddesiyle
değiştirilen 5275 sayılı "Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 110'uncu maddesi
kapsamındaki üçüncü fıkrasındaki "cezasının
konutunda çektirilmesine infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.
ibaresinin "cezasını konutunda çekmesi, infaz hâkimliğince
karara bağlanır. şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Tufan
Kösenin.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, son günlerde kurucusu
olduğumuz Avrupa Konseyinin bir cezaevi raporu yayımlandı.
Rusyadan sonra en çok cezaevi nüfusu olan -100 bine göre- maalesef Türkiye.
Rusyada 100 bin kişide 386 kişi, ülkemizde de 100 bin kişide
350 kişi civarında. Hâlbuki dünya ortalaması 146 kişi yani
neredeyse yarısından da az. Her 100 bin kişiden 350
civarında insanımızın cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü
olduğu böyle bir ortamda bütün dünyayı da etkileyen bir salgın
hastalık cezaevlerinin de kapısını çaldı. Bizler
tabii, milletvekilleri olarak, toplumun öncüleri olarak herkesin yaşam
hakkını savunmamız gerekirken ki yaşam hakkını
savunmak bir insanın temel vazifesiyken bugün bir infaz kanunu
görüşüyoruz ve ayrımcılık yaparak bir kısım
insanları cezaevinde bu salgına rağmen tutmaya
çalışıyoruz. Tabii, bu büyük bir adaletsizlik.
Değiştirilmek istenen maddede özel infaz usulleri getiriliyor.
İşin doğrusu özel infaz usullerine bir diyeceğimiz olamaz,
yok ama kanunun tamamına yansıyan o adaletsiz durumdan dolayı
bunu da pek kabul etmek istemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu kanunu günlerdir
eleştiriyoruz, Komisyonda eleştirdik, Genel Kurulda
arkadaşlarımız eleştiriyor. Aslında söylenmeyen hiçbir
şey kalmadı. Vicdanları tatmin etmiyor. denildi, İnfazda
adalet sağlanmıyor. denildi, Kanun önünde eşitlik ilkesi ihlal
ediliyor. denildi, Uzlaşı aranmadı. denildi ki
uzlaşı aranmaması da işin esası iktidar partisinin
uzun yıllardır uyguladığı bir taktik. Bu da işin
esasında bir af kanunu, 3/5 çoğunluk gerekiyor. Kim ne derse desin
Türkiyenin saygın hukukçuları -örnek olsun- Yargıtay Onursal
Başkanı, hukuk profesörü Sami Selçuk bu kanunun Özel af
olduğunu ve Anayasa Mahkemesi tarafından da kuvvetle muhtemel iptal
edileceğini söylüyor. Şimdi, işin doğrusu Sami Selçuk
aslında AKPnin 2002 ile 2007 arasındaki tarzına da uygun bir
düşünce yapısına da sahip bir hocamız. 184 ve 367 kararında
da hakikaten o oranların da sanal oranlar olduğunu ve Meclis
Başkanının öyle oranlara Cumhurbaşkanı seçiminde
uymasının doğru olmadığını filan
söylediği zaman gerek Recep Tayyip Erdoğanın gerekse Adalet ve
Kalkınma Partililerin gözde hocalarından birisiydi ama bugün Bu af
tasarısı. dediği için şu anda biraz gözden
düşmüş gibi. Empati yok. Bakın, yani her şeyi siz
biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi her
doğruyu biliyor, her işi yapıyor da buradaki insanlar hiç mi bir
şey bilmiyor arkadaşlar? Yani biz bu memleketi sevmiyor muyuz, biz bu
memleketin yurtsever insanları değil miyiz? Niye bir tane öneri kabul
görmedi ne komisyonlarda ne başka bir yerde? İşte terör
tanımı diyorlar, bir türlü uzlaşılamıyor.
Bakın, sanıyorum 2015te, bu Süleyman
Şah Türbesi kaçırılıp getirildiği zaman birkaç gün
öncesinde herhâlde Enver Müslim veya Salih Müslimle -PYD midir YPG midir
nedir, terör örgütü şu anda- o zaman bunlarla iş birliği
yapıldığı söyleniyordu. Ahmet Davutoğlu bununla ilgili
herhangi bir açıklama da yapamadı. Hatta tevil yoluyla AKPnin
sözcüleri kabul de ettiler. Bakın nerelerden nerelere gelmişiz,
nerelerden nerelere gelmişiz. Şimdi onda anlaşamıyoruz.
Tutuklular; arkadaşlar, tutukluluk bir kere
zaten yargılamanın esası olmayan bir husus. Masumiyet karinesi
var, Anayasa hükmü var Hiç kimse bir hükümden mahkûm edilene kadar suçlu
sayılamaz. diye. Hâlbuki evleviyetle tutuklular hakkında düzenleme
yapılması gerekirken tutuklular hakkında tek cümle
edilmemiş yani bu kanunda adalet sağlanmıyor da. Şimdi
işin doğrusu, Bizim memlekette bir kanun hükmünde kararnameyle
cezaevleri yapılmasının önündeki bütün engeller
kaldırıldı. Ne yatırım programında olması
aranıyor ne ödeneğinin olması aranıyor, her yol açık
cezaevi için. 2021e kadar da 500 bin civarında bir cezaevi kapasitesi öngörülüyor.
Ya, 2002de AKP cezaevi popülasyonunu, nüfusunu 50 bin olarak almış,
bugün 300 binleri geçmiş. 500 bin de olsa, daha da çok yapsanız, yani
her yeni cezaevi başka bir cezaevini doğuruyor. Yani işin esasında
burada bu cezaevlerini besleyen adaletsiz bir düzen var, bir ekonomik, sosyal
düzen var. O düzeni değiştirmedikten sonra cezaevi yapmakla biz
cezaevlerine yetişemeyiz, cezaevlerini boşaltmakla da
yetişemeyiz. Her defasında ayrı bir infaz kanunu filan yapmak da
zaten mümkün değil. İşin esasında böyle bir infaz
düzenlemesinin ne gereği var o da anlaşılmaz, kimlere söz
verildiği de belli değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Kime söz verildi de böyle
bir
Yani af kanunları filan, toplumsal çalkantılar biter, ülkeler
biraz böyle huzura kavuşur, ondan sonra düzenlenir.
Cumhurbaşkanının da sözleri var, devlet önce kendisine
yapılan suçları affedebilir yani benim evimden bir şey çalan
yahut da beni gasbeden, tecavüz eden ya da her neyse; şahıslara
karşı işlenen böyle suçlarda affın da en son
düşünülmesi gerekir; o da düşünülmemiş.
Arkadaşlar, bakın, geldiğimiz
noktada, AKPli yıllarda uyuşturucu kullanımı onlarca kat
artmış, antidepresan kullanımı artmış,
boşanma oranları artmış yani karşı
karşıya olduğumuz bu tabloda iktidar eliyle
yaratılmış büyük bir çöküntü içerisindeyiz. Bunun da en önemli
sebebi, bu adaletsiz ve zalim düzendir. Bu yasa teklifiyle de bu adaletsiz, zalim
düzeni değiştirme ihtimalimiz yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
50nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
51inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 51inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Rıdvan
Turan
Muş Mardin Mersin
Tulay
Hatımoğulları Oruç Züleyha
Gülüm Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Adana İstanbul
İzmir
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Murat
Çepni
Kocaeli İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talebi Sayın
Ömer Faruk Gergerlioğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz çok konuştuk,
biraz da mahpuslar ve yakınları konuşsun, ne dersiniz? Size,
bana gelen bazı mektuplardan pasajlar okumaya
çalışacağım.
Bir anne, Ayşegül Özer, bana gönderdiği
mektubunda diyor ki: 3 bebeğimi düşük yaptım, sonunda
sağlıklı doğan bebeğimle iki buçuk yıldır
Tokat Cezaevindeyim. Bebeğim yürümeyi avluda öğrendi. Ona resimler
çizdim, dışarıdaki hayatı öğrettim. Bana Anne, toprak
ne demek? diye sorduğunda cevap veremedim. Coronadan dolayı aileme
verdim ve görüş yasağı olduğu için geri alamıyorum,
bebeğime hasret doluyum.
Yine bir başkası, bir mahpus
yakını: Haberlerde coronadan dolayı sağlıkçılar
çocuklarına sarılamıyor deniliyor. Çocuklarımız ne
görebiliyorlar ne sarılabiliyorlar. Yemin edebilirim ki benim oğlum
dört yıldır baba diye yastığa sarılıyor.
Yine, bir başka mahpus yakını:
İki yıldır bu yasayı bekliyordum. Eğer ki yasa bu
hâliyle çıkarsa -dört yıldır eşim mahpus ve artık
dayanamıyorum- hayata nasıl tutunacağımı
bilemeyeceğim artık. Evet, durum bu arkadaşlar. Yasa bu hâliyle
çıkarsa vicdanlarınıza ne anlatacaksınız bilemiyorum
ama çok kötü şeyler olacak bu belli.
Bakın, Selçuk Kozağaçlı,
Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı. Sadece
avukatlık yaptığı için üç yıla yakındır
cezaevinde, on bir yıl ceza aldı. Dosyasına baksanız
bomboş ve inanılmaz absürtlüklerle dolu. Aranızda hukukçular
var, en az 100 avukat var Meclisimizde. Bakın, ne var biliyor musunuz?
Müvekkiline: Şu soruya cevap verme, susma hakkını kullan.
demiş. Bu ve benzeri sözler suç olarak nitelendirilmiş ve ceza
almış. Sırf avukatlık yaptığı için
cezalandırıldı.
Yine, İdris Baluken... Sincan Cezaevinde
koğuşunda onu ziyaret ettik İnsan Hakları Komisyonu üyeleri
olarak. İdris Beye sorduk: İdris Bey, sana yapılan ihlaller
var mı burada, nasıl durum? İdris Bey ne dedi biliyor musunuz?
İşte, siz bu insanı terörist diye cezaevine attınız.
Bize aynen şunu dedi İdris Bey: Ben burada bana yapılan
ihlalleri size anlatmaktan hayâ ederim. Memleketin bu kadar sorunu varken ben
kalkıp burada size şahsi sorunumu anlatamam, memleketin
sorunlarını gelin konuşalım. Ve bu insanlara terörist
diyorsunuz.
Bakın, büyük dramlar yaşanıyor, büyük
vicdansızlıklar yaşanıyor ve siz bunlara devam ediyorsunuz.
Emrah Altındiş, ABDde yaşayan bir
bilim insanı. Bundan yirmi altı gün önce -bugün değil
bakın, sokağa çıkma yasakları günlerinde değil- çok
önemli bir söyleşi verdi ve söyleşisinde şunu söyledi:
İktidar gereken önlemleri almıyor, bir tsunami geliyor ve Türkiyede
en az üç ay bu salgın bitmeyecek. Bu en çok da cezaevlerini etkileyecek ve
kitlesel ölümler olabilir. dedi. Bunu söyleyen çok ciddi bir bilim
insanı, bu konuyu ayrıntılı bir şekilde
araştıran bir bilim insanı. Siz zannediyorsunuz ki üç beş
günde bitecek. Hayır, öyle değil. Cezaevlerini çok büyük bir
şekilde tehdit ediyor. Emrah Bey bunu söylüyor ama maalesef dinlenmiyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, ben size
bu Paskalya Bayramında önemli bir mesaj sunacağım.
Düşüncesinden dolayı mağdur edilen insanlar adına bu
Paskalya Bayramında Hazreti İsanın bir sözünü size aktarmak
isterim, belki kulaklarınızda bir iz olur, yarın öbür gün o
pişmanlıklarınız arasında bu sözü
hatırlarsınız. Hazreti İsanın sözünü ben kim
adına söyleyeceğim? Bugünün tüm konuşamayanları adına,
tüm konuşturulmak istenmeyenler adına, düşüncesini ifade
edemeyenler adına söyleyeceğim Hazreti İsanın bu sözünü;
dikkatle dinleyin arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Hazreti
İsa o zorbalıkla dolu günlerde şunu söylüyordu: Karanlıkta
dile getirmekten çekindiğiniz hakikat bir gün aydınlıkta
işitilecek ve gizli mekânlarda öğrendiğiniz bir inancı bir
gün çatılardan haykıracaksınız ve insanlar buna inanacak.
diyordu onu takip edenlere.
Değerli arkadaşlar, bakın,
bunları biz kalbimizden söylüyoruz. Ben ve arkadaşlarım sizi
sanırım yeteri kadar uyardık ama bu çok önemli konularda geri
adım atmadınız. Bunlar son derece hayati konulardı. Biz
vazifemizi yaptık, bundan sonrasında bu büyük veballerden ve corona
nedeniyle ölümlerden dolayı siz sorumlusunuz ve biz buna, size
söylediğimize şahitlik ediyoruz ve ben hem halkıma hem de
Rabbime şahit ol diyorum, şahit ol Ya Rab, şahit ol Ya Rab, şahit
ol Ya Rab diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 51'inci maddesinde yer alan asgari ibaresinin en az
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Mustafa Sezgin
Tanrıkulu
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulunun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zor bir zamandan
geçiyoruz, hep bunu ifade ettim burada, etmeye çalışıyorum.
Önemli bir iş yapıyoruz. Dünya ve Türkiye büyük bir salgınla
karşı karşıya ve bu teklifi, teklif edildiği zamanda
değil yani iki yıl önce değil şimdi gündemimize aldık.
Nedeni, hiçbir yerde dur durak bilmeyen bir virüsle karşı
karşıya olmamız. Bu virüs en fazla kimi vuracak? Cezaevlerini
vuracak. Şimdi daha etkilerini görmedik ama göreceğiz. Siyaset bu zor
zamanlarda uzlaşma meselesidir, bir arada olma meselesidir ve siyasi
önceliklerden vazgeçme veya yumuşatma meselesidir. Şimdi sizin
yapmadığınız budur. En iyi ihtimalle şimdi -kamuoyu
yoklamalarına göre- ittifak yaptığınız siyasi partiyle
beraber Türkiyede yüzde 50siniz, en iyi ihtimalle. Diğer tarafta yüzde
50 var. Bu yüzde 50yle bu konuda bir adım geri atarak, bir adım biz
geriye atarak uzlaşma imkânı varken bunu elimizden
kaçırdık. Hangi konuda elimizden kaçırdık?
Tutukluların hak ve özgürlüğü konusunda ve adalet konusunda. Bunu
yapma imkânı yok muydu? Vardı ama bunu yapmıyorsunuz, bizim
itiraz ettiğimiz nokta bu.
Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili söylediğimiz
hukuksal meseleyi de yanlış noktaya getiriyorsunuz. Bakın
değerli arkadaşlar, 1982 Anayasasının 76ncı
maddesinde bugünkü terörün tanımı anarşik eylemler ve ideolojik
eylemlerdi. Neden öyleydi? Çünkü 1982 Anayasası
yapıldığı zaman Terörle Mücadele Kanunu yoktu. O nedenle
terör olarak adlandırılan eylemler anarşik eylem olarak kabul
edilmişti, o nedenle bu iki kelime Anayasada vardı. Sayın
Erdoğan halkı kin ve düşmanlığa tahrikten ceza aldı,
hükümlü hâle geldi, cezasını yattı çıktı, belediye başkanlığı
düştü, siyasi partisini kurdu çünkü siyasi partisini kurmaya engel yoktu
ama milletvekili seçilme yeterliliği bakımından 76ncı
maddede anarşik eylemler bakımından kısıtlama
vardı ve Yüksek Seçim Kurulunun kararıyla giremedi. Bakın,
partisini kurmuş, partisi iktidar olmuş, kendisi Genel Başkan
olarak, hükümlü olduğu için, anarşik eylemlerden hükümlü olduğu
için milletvekili olamamış. Şimdi siz o zaman yapılana
yanlış diyorsunuz, evet, biz de yanlış diyoruz; peki, bugün
yapılanlara niçin yanlış demiyorsunuz, neden yanlış
demiyorsunuz? Yanlış olma ihtimali yok mu? Bakın, Terörle
Mücadele Yasasını sadece benim milletvekili olduğum dönemde
yani 2011den sonra 2 kere değiştirdik. Doğruysa niye değiştirdik?
Yargının takdir hakkını kısıtladık.
Şimdi buna dayanıyorsunuz ve diyorsunuz ki: Bu terör eylemidir
dolayısıyla olmaz. Bakın, o yasayı da biz
yapmıştık ama yargı yanlış uyguladı, hâlen
de yanlış uygulama devam ediyor. İçeriden gelen birisi olarak
söylüyorum, yargının takdir hakkını sınırlamazsak
insanları ölüme mahkûm ederiz. O nedenle, öncelikle, tutuklular konusunda
adım atmayan bu yargıya en azından bir sınırlama
maddesi koyalım. 109uncu maddeye salgın konusunda özel hüküm
koyalım, adım atsınlar.
Yargı mensupları ne yapıyor?
Evlerinden adliyeye gidemiyor, UYAP üzerinden karar veriyorlar ama cezaevinde
olanlara Kaçma şüphesi var. diyorlar. Kim nereye kaçacak değerli
arkadaşlar? 80 bin, 90 bin tutuklu var Türkiyede. Bir adım
atmıyorlar, bakın, bir adım, adli kontrol yöntemleri
olmasına rağmen bu konuda bir adım atmıyorlar ve buna siz,
siz izin vermiyorsunuz, izin vermiyorsunuz.
Bu Parlamento biraz önce saydığım
nedenlerle Sayın Recep Tayyip Erdoğanı buraya getirdi, bu
Parlamentoya getirdi. Şimdi, siz, bu Parlamento yargının içeriye
attığı ve sizin izninizle içeriye attığı
insanları ölüme mahkûm ediyorsunuz. Bu konuda sizleri uyarıyoruz,
kavgaya gerek yok, uzlaşabiliriz. Kaç gündür söylediğimiz de bizim
bu. Bu Parlamento Anayasayı değiştirmiş tek bir kişi
için, Anayasayı değiştirmiş tek bir maddeyle iki kelimeyi
çıkarmış ama biz, burada, bir salgın maddesini Ceza
Muhakemesi Yasasına koymuyoruz veya kadınları, çocukları,
çocuklu kadınları, yaşlıları, 65 yaşın
üstünde olanları, siyasetçileri, gazetecileri, bunları kapsam
içerisine almıyoruz, aynı Recep Tayyip Erdoğan gibi şiir
okuyanları ve yazı yazanları kapsam içerisine almıyoruz. O
zamandan bu zamana ne değişti değerli arkadaşlar? Ne
değişti? Türkiyede yargı o zaman da bağımsız
değildi şimdi de bağımsız değil ama o zaman bu
Parlamento, Cumhuriyet Halk Partisinin içinde bulunduğu Parlamento,
sonuçta sizin Genel Başkanınız için Anayasayı
değiştirdi, bakın, Anayasayı değiştirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Anarşik eylemler nedeniyle milletvekili olamayan Recep Tayyip
Erdoğanı burada milletvekili yaptı.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, siyaset bir inatlaşma işi
değildir. Bu zor zamanlarda önceliklerden vazgeçme işidir,
geleceği görme işidir, yurttaşların
yaşamlarını koruma meselesidir. Bugün,
yurttaşlarımıza düşman ceza hukuku uygulamaları
yapmayalım, onları ölüm koridorlarında bekletmeyelim.
İçeride sadece beş dakika telefon hakları var, beş dakika.
Dışarıdakileri merak ediyorlar, ne oldu diye.
Dışarıdakiler onları merak ediyor, acaba salgın oldu
mu diye. Tutuklu insanları veya tehlikeli olmayan suçluları bu
bekleyiş içerisinde tutamayız. O nedenle, bir kez daha sizlere
sesleniyorum, elimizi vicdanımıza koyalım, önceliklerimizden
vazgeçelim, birer adım geri atalım, burada bir uzlaşma
sağlayalım. Bu hâlen bizim elimizde. Bunu yapmak elimizde ve sizlerin
sorumluluğunda.
Hepinize iyi akşamlar diliyor ve
sağlıkla kalın diyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 51inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
Samsun Aksaray Erzurum
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı
Denizli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 51inci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bahse konu kanun maddesinin özellikle üçüncü
fıkrasında yapılan değişikliği olumlu
bulmaktayız. Mahkûmun kanunda adı geçen aile fertlerinden birinin
yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık
hâllerinin bulunduğunun sağlık kurulu raporuyla
belgelendirilmesi durumunda tutukluya verilecek iznin 1 seferden 2 sefere
çıkarılması insani bir karar olması bakımından
olumludur. Bu düzenlemelerin psikolojik ve sosyolojik tarafları son derece
önemlidir. Mahkûmun psikolojisi açısından bu değişiklik
yerindedir. Peki, infaz düzenlemesi sonrasında ülke sosyolojisinde ne gibi
bir dönüşüm bizi bekliyor, biraz da orayı konuşalım.
Değerli arkadaşlar, şu an içeride
bulunan tutuklu ve hükümlüleri şöyle bir analiz etme
fırsatımız oldu. İçeridekilerin yüzde 22si uyuşturucu
suçundan, yüzde 14ü hırsızlık, yüzde 11i yaralama, yüzde 9u
yağma, yüzde 2,4ü sahtecilik, yüzde 1,3ü dolandırıcılık,
yüzde 1,1i ekonomik çıkar amaçlı örgüt kurma suçlarından hüküm
giymiş vatandaşlarımız. Bu, içerideki 300 bin kişinin
yaklaşık 180 bin kişisine isabet ediyor. Peki, böyle bir
yapıda, burada oturan bizlerin hiç mi bir günahı yok? Bu
insanların bu hâle gelmesinde, sizlerin, bizlerin hiç mi bir
katkısı yok? Bu maddeler size neyi
çağrıştırıyor? Ben şahsen bu maddelerde şunu
görüyorum; kolay para kazanmayı görüyorum, kolay yoldan köşeyi
dönmeyi görüyorum; onu dolandırırsan, bunu dolandırırsan,
totodan, lotodan, adam kayırmadan, siyasi güçlerden istifade ederek kolay
yoldan köşeyi dönme, kolay yoldan para kazanma, alın teri olmadan bir
yerlere gelme. İşte onun sonucunda, bugün, hapishanelerimizdeki 300
bin kişinin 180 bin kişisi bu sebeplerden dolayı içeride.
Dolayısıyla, bu salondaki herkesin bunda payı var.
Bugün, özellikle, Ankaranın Çukurambar
Mahallesindeki kafelere baktığınız zaman, hak etmeyen
insanları, son model arabalı, yüksek hesaplar ödeyen gençleri
görürsünüz. Bunların hepsi bir özenti oluşturuyor. Dolayısıyla,
alın teri, emek, çıraklık
Eli kirli sanatkârlar, eli kirli
çıraklar, sanayideki ustalar, çöp toplayan
çalışanlarımız hep bu toplumda ikinci sınıf insan
muamelesi görüyor.
Ben size gecenin bu saatinde sadece küçük bir
anımı anlatmak istiyorum. İsviçrede bir
arkadaşımı ziyarete gittim, akşam evinde dedi ki: Ben, bu
gece beş saattir oğluma fayans yapmayı öğretmeye
çalışıyorum; oğlum fayans ustasının fayans yapma
sınavından geçemiyor, beş saattir çalışıyoruz.
Bu ülkenin millî geliri 40 bin doların üzerinde, bizim millî gelirimiz 9
bin dolar civarında. Bizde fayans ustası da kim, ikinci
sınıf insan muamelesi görüyor. Eğer bizler Ahi Evran felsefesine
dönüp çocuklarımıza ahlakı, edebi, çalışmayı,
alın terini, çalışamadan bir şeyi başaramayacağını,
çalışmanın sonunda bir yere varabileceğini
öğretemediğimiz sürece bu hapishanelerden bugün çıkanların
önemli bir kısmı -bundan önceki aflarda da gördük ki- tekrar geri
dönüyorlar, tekrar hırsızlık yapıyorlar, tekrar gaspla
uğraşıyorlar, tekrar toplumun içerisinde, çetelerin içerisinde,
seyrettiği filmlerle kolay yoldan köşeyi nasıl döneriz, hep
bunlarla meşgul oluyorlar. Dolayısıyla, belki bu akşam bu
işlere vesile olur, kafamızı yastığa koyar, tekrar
düşünürüz. Bu insanlar bu hâle geliyorsa bizde de kusur var diye
düşünün. Sabır ne demek, şükür ne demek, bu terimler sadece
kandillerde, cumalarda atılacak mesajlar değil. Bunları
hayatımıza ne zaman nakşeder, yaşarsak gençlere de
bunları anlatabiliriz diyorum. Ancak o zaman bu hapishanelere ihtiyaç
kalmaz, ancak o zaman gelişmiş ülkelerde olduğu gibi biz de o
standartlarda söyleriz Bizde de işte, şu kadar zorunlu mahkûm var.
der geçeriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Gecenin bu
ilerleyen saatinde gerçekten bu kanunun çıkmasına bütün Parlamento
çok ciddi katkı verdi. Belki coronavirüsün böyle faydalı bir
tarafı oldu.
Ben, inşallah, bundan sonraki yasaları da
aynı kalabalıkla, aynı sayılarla çıkarırız
diye ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
51inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
52nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 52'nci maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun geçici 6'ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1) 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar
bakımından; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
kasten öldürme suçları (madde 81, 82 ve 83), üstsoya, altsoya, eşe
veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini
savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten
yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
suçları, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
suçu (madde 87, fıkra iki, bent d), işkence suçu (madde 94 ve 95),
eziyet suçu (madde 96), cinsel dokunulmazlığa karşı
işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın
gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 135, 137
ve 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu
(madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci (314'üncü maddenin üçüncü fıkrası
dışındaki), Altıncı ve Yedinci Bölümünde
tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına giren (7nci maddenin ikinci fıkrası
dışındaki) suçlar hariç olmak üzere, bu maddede
değişiklik yapan Kanunla değiştirilen 105/A maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "bir yıllık süre,
"üç yıl olarak uygulanır.
(2) 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar
bakımından, Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde
81, 82 ve 83), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen
suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli
alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138)
ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci (314'üncü
maddenin üçüncü fıkrası dışındaki), Altıncı
ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu
kapsamına giren (7'nci maddenin ikinci fıkrası
dışındaki) suçlar hariç olmak üzere;
a) Sıfır-altı
yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile yetmiş
yaşını bitirmiş hükümlüler hakkında bu maddede
değişiklik yapan Kanunla değiştirilen 105/A maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan "iki yıllık süre,
"dört yıl olarak uygulanır.
b) Maruz
kaldığı ağır bir hastalık, engellilik veya kocama
nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen
altmışbeş yaşını bitirmiş hükümlülerin koşullu
salıverilmeleri için ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken
süreler, azami süre sınırına bakılmaksızın 105/A
maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz
edilebilir. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adalet
Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin
sağlık kurullarınca veya Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen bir
raporla belgelendirilir.
Tufan
Köse Zeynel
Emre Özgür Özel
Çorum İstanbul Manisa
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül
Mersin
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Süleyman Bülbülün.
Sayın Bülbül, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bayağı, on dört saate yaklaştık,
Komisyonda on sekiz saat emek verdik ve 46ncı madde konusundaki
değişiklik bir başlangıç oldu. Daha bitmedi
görüşmeler, bundan sonra da uzlaşma olursa, diğer maddelerde de
değişiklikler olursa en azından bu mutabakat bir yere kadar
sağlanmış olur. Bu konuda çalışma yapmak gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, 52nci madde infaz
kanununun geçici 6ncı maddesindeki değişikliği düzenliyor.
30 Mart 2020 tarihine kadar işlenen suçlarda denetimli serbestlik süresi
bir yıldan üç yıla çıkarılıyor. Tabii, istisna suçlar
konusunda, terörle mücadeleden tutun adam öldürmeye kadar 1den fazla, birçok
madde yazılmış. Yalnız, şuna dikkatinizi çekmek
istiyorum: Yani burada terörle ilgili suçlarda biz itirazları ortaya
koyuyoruz, bu itirazlarımızın nedenleri var, nedenlerini de
ortaya koyuyoruz. Bu konuda, hatırlar mısınız, üçüncü
Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı geçen yıl. O belge
açıklandığı zaman Sayın Adalet Bakanı, terör
tanımına şiddet öğesinin eklenmesinden bahsetmişti.
Bir memlekette Adalet Bakanı, terör tanımına şiddet
öğesinin eklenmesinden bahsediyorsa terör tanımının
sorunları ve uygulama sorunları olduğunu kabul etmiş
anlamına geliyor. Onun için, Terörle Mücadele Kanunu 7/2, TCK 220 6/7/8,
TCK 134üncü maddelerle ilgili konuda değişiklik yapılması
Terör tanımı konusundaki itirazlarımızı dikkate
almanız gerekirdi. Biz, CHP olarak, çokça kez terör
tanımının sorunlarını dile getirdik. İnfaz paketinde
de çağrımız, TMK kapsamında ceza alıp şiddete
bulaşmayanların da dâhil edilmesiydi ama karşılık
bulamadık.
Tabii, infazda adalet ve eşitlik
oluşturulsun ama biraz önce, 2 madde önce, imzacı AKPli Sayın Vekil
arkadaş sayı adaletinden bahsetti. Burada sayı adaleti önemli
değil. Cezaevinde yatan 200 gazeteci varsa, cezaevinde rüşvet, zimmet
ve irtikaptan yatan 200 hükümlü varsa 1 kişi olsa ne olacak? Önemli olan,
orada 1 kişinin olması. İnfazda eşitlik, infazda adalet
derken 1 kişinin durumu eşitliğe giriyorsa kaç kişinin
yattığı önemli değil ki. Sayı adaleti olmaz
arkadaşlar, cezaevinde uyuşturucu torbacısı,
uyuşturucu ticareti yapan 65 bin hükümlü var diye -cezaevlerini
boşaltacağız diye- 65 bin kişiyi mi çıkaracağız?
Böyle mantık olabilir mi? İnfazda adalet, infazda eşitlik
apayrı bir olay.
Arkadaşlar, Terörle Mücadele Kanununun 7/2
uygulamasının nasıl şiddet ögesinin eklenmesinden
dolayı, Bakan bir sıkıntı olduğunu söylüyorsa
Adalet
Bakanı ne oldu da bu işten geri çekildi? Ne oldu? Pelikan çetesi
yüzünden çekildi, İstanbul uygulamaları yüzünden çekildi.
İstanbulda bir uygulama var, burada, kanunlarda ne getirdiğiniz
önemli değil ki. O, sulh ceza mahkemesi, sulh ceza hâkimleri var ve özel
mahkeme gibi çalışan hâkimler var. 37. Ağır Ceza Mahkemesi
özel mahkeme gibi çalışıyor. Bakın,
araştırın, en önemli davalar oralardan geliyor. Geçen yıl
mart ayında, 3 Martta, 39 baro başkanı HSKye şikâyet etti.
Ne oldu? Hâlâ cevap yok. Adalet Bakanını bile sindirdiler, Adalet
Bakanını bile pelikancılar sindirdi. Bir çete bunlar, çete; her
yerde varlar. (CHP sıralarından alkışlar) Nerede varlar?
FETÖ borsasında varlar. Nerede varlar? Terörle ilgili
genişletilmiş tanıma göre, iktidara muhalif olanların
terör adı altında cezaevine sokulmasında varlar. Ya,
arkadaşlar Tutuklular ne olacak? dedik. Tutuklular ne olacak? Çok basit.
Ağır cezalık mevattan olmayan suçsuz hâlleri
dışında şiddete bulaşmamış tutukluları
ne yapacaksınız? Corona virüsüne mi teslim edeceksiniz? Nerede
Anayasa'nın yaşam hakkı? Çıkarın onları. Neden
çıkarmıyorsunuz? Bakın, size öneri getiriyoruz. Bakın, bir
önerimiz daha var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) 457
vatandaşımız ağır hasta. Bas bas
bağırıyor insanlar Ağır hasta var. diye. Çok basit,
Anayasa'nın 104üncü maddesinin on altıncı fıkrası
var, Cumhurbaşkanının affı var. Ne diyorsunuz?
Ağır hasta ve hükümlüleri çıkaracaksın, affedeceksin.
Madımak katilini affettin de onları mı affetmeyeceksin
Sayın Cumhurbaşkanım? (CHP sıralarından
alkışlar) İnfazda eşitlik, infazda adalet olmadan
ayrımcılık olursa bu memlekete demokrasi de gelmez, özgürlük de
gelmez, toplumsal mutabakat da olmaz.
Teşekkür ederim arkadaşlar. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
52nci maddesinde düzenlenen geçici madde 6nın birinci
fıkrasının ve dördüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1) 30/3/2020 tarihine kadar
işlenen suçlar bakımından; 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82
ve 83), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh
bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye
karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle
ağırlaşmış yaralama suçları, neticesi sebebiyle
ağırlaşmış yaralama suçu (madde 87, fıkra iki,
bent d), işkence suçu (madde 94 ve 95), eziyet suçu (madde 96), cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve
105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar
(madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138), uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap
Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci
Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve kasten yaralama suçunda
cezayı arttırıcı nedenlerden biri olan kadına
karşı işlenmesi hali (madde 86, fıkra üç, bent g) hariç
olmak üzere, bu maddede değişiklik yapan Kanunla
değiştirilen 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"bir yıllık süre, "üç yıl olarak uygulanır.
"(4)
105/A maddesinin altıncı ve yedinci fıkrası hükümleri
saklı kalmak üzere, bu madde uyarınca hükümlü hakkında denetimli
serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği
iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya
daha fazla hapis
cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan dolayı ceza
almış olması hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün
talebi üzerine infaz hâkimi tarafından, hükümlünün açık ceza
infaz kurumuna gönderilmesine karar
verilebilir. Soruşturma sonucunda kovuşturmaya
yer olmadığı kararı
verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli
serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi
tarafından karar verilir.
Ayhan
Erel Zeki
Hakan Sıdalı Yasin
Öztürk
Aksaray
Mersin
Denizli
Ümit
Özdağ Muhammet
Naci Cinisli
İstanbul
Erzurum
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Yasin Öztürkün.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) İktidar gücünü
elinde bulunduran muktedirler kendi çıkarlarını ve gücünü öne
çıkarsa da yine de yürümesi gereken ve işlemesi gereken bir hukuk
düzeni olması lazım. Ülkemizde hukuk düzeni önemli ölçüde büyük
aksaklık ve eksikliklerle maluldür; yargı
bağımsızlığı ilkesi ayaklar altındadır,
hâkim ve savcıların terfi ve tayinleri siyasal iktidarın elinde
yönlendirici bir güç olarak kullanılmaktadır. Milletin adalete olan
güveni ciddi bir şekilde sarsılmıştır. Adaletin,
iktidarın siyasi baskısından bağımsız, hukukçular
eliyle ve hukuka uygun olarak gerçekleştirileceği konusunda inanç
erozyona uğramış durumdadır. Sorun, hukuk
dışı uygulamaların giderek normal karşılanmaya
başlanmasıdır. Sorun, hukuk dışı uygulamalara
karşı kamuoyunun refleksinin zayıflamasıdır. Bu da
adaletin çivisinin çıkması anlamına gelmektedir.
Adaletin çivisinin çıktığına
sadece lokal bir örnek vermek istiyorum. On beş yıldır
Denizlide görev yapan bir hâkim kimse fark etmez cesaretiyle mali müşavir
olan öz yeğenini bilinçli olarak Denizli Adliyesinde bilirkişilik,
konkordato komiserliği, kayyumluk listelerine sokuyor. Sonrası
mı? Hâkim bey tüm büyük ticari davaları istediği gibi
yönlendiriyor, akla gelmeyecek rantlar dönmeye başlıyor. Denizli
Adliyesinde görülen en büyük ticari davalarda verdiği raporlar, kararlar
ve kayyumluklarla öz yeğen ya yönetimde ya bilirkişiliğinde ya
konkordato komiserliğinde aylık 1 milyonun üzerinde gelir ve
maaş almakta. Tüm bu konular HSYK şikâyet dosyalarında kayda
girmiş durumda. Ben yeğeninin ismini vereyim, Mürşit Uz,
dayısını siz bulursunuz. HSYKye yapılan şikâyetler
incelenmiyor, müfettiş görevlendirilmiyor. Neden reddihâkim kabul edilmez
veya başka biri görevlendirilmez? Bir hâkimin kendisinden olan bir davaya
kendi öz ablasının oğlunu kayyum olarak ataması ne kadar
etik? Davaya müdahil muhataplar bu adalete nasıl güvenir?
Çivisi çıkmış adaletin
mekanizmasını yeniden rayına oturtmak öncelikle
hukukçuların sorumluluğundadır. Öncelikle yasama organı
yani Meclis genel hukuk ilkelerine uygun yasalar çıkarmak, hukuk
fakülteleri nitelikli hukukçular yetiştirebilmek ve adaletin eline
terazisini tekrar tutuşturmak zorundayız. Unutmayalım, iyi olmak
kolaydır; zor olan, adil olmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili maddeyle 5275 sayılı Kanunun geçici
6ncı maddesi değiştirilmektedir. Denetimli serbestlik süresi üç
yıla çıkarılmak suretiyle denetimli serbestliğin bir veya
iki yıl değil, üç yıl olarak uygulanacağını
belirtmek isteriz. Aynı hesaplamayı on beş yıl hapis
cezası alan 1/2 infaz indirimli bir hükümlü yönünden
yaptığımızda, şu an yürürlükte olanı
düzenlemelere göre beş buçuk yıl süreyi cezaevinde geçirmesi
gerekmekteyken, yapılacak değişikle dört buçuk yıl süreyi
cezaevinde geçirecektir. Görüldüğü üzere, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Madde 105/Ada yapılacak yeni
kalıcı düzenleme özellikle on beş yıl ve üzeri ceza alan
hükümlüler yönünden lehe görülse de hapis cezası daha az olan hükümlüler
yönünden aleyhe sonuç doğurmaya elverişlidir. Her ne kadar hükümlü
aleyhine bu şekilde sonuçlar doğmaması için Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenecek geçici 9uncu
maddede lehe uygulama prensibi kabul edildiği iddia edilse de geçici
maddede yer alan lehe uygulama hususu sadece mevcut hükümlüler için olup bundan
sonra işlenecek suçlar kapsam niteliğinde değildir. Keza, bu
maddede kadına karşı şiddet istisna suçlar kapsamına
alınmamıştır. Maddenin dördüncü fıkrasına göre
yapılan yargılama ya da soruşturma neticesinde beraat
kararı alan bir denetimli serbestlinin hakkı gasbedilmiş olacak,
denetimli serbestliği yanacaktır. Bu, kötü niyetliliği
desteklemektir. Bu maddenin dördüncü fıkrası kabul edilemez.
Velhasıl, görüşmekte olduğumuz yasayı dört gözle bekleyen
ama bir kısmının beklentilerine cevap veremediğimiz kader
mahkûmu tutuklu ve hükümlülerin bazılarının isimlerini saymak
istiyorum: Ödemiş Cezaevinden Halil Karabağ ve oğlu Kutluhan
Karabağa; Dinar Cezaevinden Emrah Akaya; Denizli Kocabaş
Cezaevinden Ahmet Öztürk amcama, Akif Civliye, Adem Çetinkayaya, Servet
Çetine; Afyonkarahisar Cezaevinden Mertkan Öztürke; Nazilli Cezaevinden Ahmet
Çetine; Hatay Kırıkhan Cezaevinden Ahmet Bilene, Haktan Altunluya
ve ismini sayamadığım tüm kader mahkûmlarına
selamlarımı yolluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 52nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5275
sayılı Kanunun geçici 6ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "İkinci Kitap Dördüncü Kısım
Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan
suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, ; ikinci fıkrasında
yer alan ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ibarelerinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur Işık Tuma Çelik Rıdvan
Turan
Muş
Mardin Mersin
Tulay
Hatımoğulları Oruç Züleyha
Gülüm Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Adana İstanbul İzmir
Murat
Çepni Dirayet
Dilan Taşdemir
İzmir Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dirayet Dilan Taşdemirin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli arkadaşlar, biz bu kürsüde
görüşlerimizi ve düşüncelerimizi halkımızla paylaşmaya
çalışıyoruz. Dolayısıyla, biz kimseden bir şey
talep etmiyoruz, olması gerekenin mücadelesini veriyoruz. Bu Meclisin de
3üncü büyük partisiyiz. Sadece sandık başına gidip oy kullanmak
için bile halkımız ağır bedeller ödedi. Şu an bile
cezaevinde tutuklu binlerce üyemiz bulunuyor. Onun için de öyle muktedir
tavırlardan vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak
istedim.
Değerli arkadaşlar, bu özel af
yasasıyla ilgili neredeyse bir haftadır burada konuşuyoruz,
sanırım söylenmedik söz kalmadı. Hani sözün bittiği yer
derler ya, tam da öylesi bir durum.
Bakın, biz neler söyledik? Dedik ki: Bu yasa
ayrımcıdır, hukuka aykırıdır, adil değil,
toplumsal barışa hizmet etmiyor. Ama bütün bu söylemler
karşısında yine mevcut bilinen tavrınızdan
vazgeçmediniz.
Şimdi, konuştuğum madde 52nci madde,
tam da bu madde belki de bu infaz yasasının yani bu özel af
yasasının en kötü maddelerinden bir tanesi. Çünkü bu maddeyle politik
tutsakları, hasta tutsakları aslında ölüme terk ediyorsunuz.
Biliyorum, bu çok da umurunuzda değil, yine şunu söyleyeceksiniz:
Ölsünler. Evet, ölüyorlar. Bugüne kadar onlarca hasta tutsak cezaevinde eli
kelepçeli yatağa bağlı şekilde yaşamını
yitirdi ve bu insanlara aileleriyle vedalaşma hakkını bile
tanımadınız. Bu nasıl bir kin, bu nasıl bir duygu ve
vidan dünyası, gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Yine, 800e yakın çocuk cezaevinde, dün de
söyledim. Bunlar anneleriyle birlikte kalıyor cezaevinde. Peki,
bunları dâhil edin diyoruz. Ona da tavrınız aynı, net,
cezaevinde yaşamaya devam etsinler. Ama kadınlara şiddet
uygulayan erkeklere gelince burada bir merhametli olma hâliniz tutuyor ve
bunları dışarı bırakıyorsunuz. Ama size şunu
da sorduğumuzda Peki, bu adamlar eve gittiğinde, tekrar bu
kadınlara şiddet uyguladığında buna yönelik bir
tedbiriniz var mı? diye, hayır, bir tedbiriniz de yok. Peki bunun
garantisini veriyor musunuz? Bunlar gittiğinde kadınları
öldürmeyecek mi? Onun da garantisi yok tabii ki. Buna da yönelik
tavrınız -ama önlem alabilirsiniz hükûmetsiniz- belli.
Tabii ki bunların bir önemi yok, ne de olsa
sizin için her şey usulüne uygun, yasaya uygun. Ama, bir anne
defnedilmişti, mezarından çıkarılmıştı. O
zaman da sorduğumuzda aynı yüz ifadesi, aynı söylem Usulüne
uygun. denmişti. Taybet ananın cenazesi yedi gün sokakta kalmıştı,
o da usulüne uygundu. Yine, dün de çokça ifade ettik, belli bir
rahatsızlık da yaratıldı burada. Neden bir anneye
çocuğunun cenazesinin kargoyla gönderildiğini sorduğumuzda, yine
verdiğiniz cevap Bunların hepsi usulüne uygun. Yani, evet, sizin
için usulüne uygun olabilir ama insanlık vicdanı için hiç de bunlar
usule uygun şeyler değil, bunu da hatırlatmak isterim.
Yani ölüme ve kötülüğe karşı bu
kayıtsızlığınız gerçekten irdelenmeye muhtaç bir
durum. Bu kayıtsızlık hâli sadece size özgü değil, belli
bir mekân ve zamanla da sınırlı değil, bunu biliyoruz. Bu
kayıtsızlık ve kötülük hâli siyaset bilimine de, toplumsal
bilimlere de, sosyal bilimlere de konu olan bir konu. Bilirsiniz belki, Arendt
bu kayıtsızlığın izahını tam elli yıl
önce yapar. Nasıl yapar? Bir SS subayının sorgulamasına
katılır; orada Yahudileri toplama kampına gönderen bu SS
subayının savunmasını, vahşet aslında, korkunç
bir şekilde, dehşete düşer şekilde izler. Çünkü orada, o da
Yahudileri gönderirken Her şeyin Alman Anayasasına uygun
olduğunu söyler ve Usulüne uygun her şeyi yaptım. der. Bunu
dinleyen Hannah Arendt, bunu kötülüğün sıradanlığı
olarak tanımlar.
Evet, bugün tam da hepimizin
yaşadığı şey aslında kötülüğün
sıradanlığını da aşmış, bugün bütün bu
bilinenler karşısındaki kayıtsızlığınız,
ölümden söz ederken ki kayıtsızlığınız bize tam
da şunu ifade ediyor: Arendt yaşasaydı ve burayı, bu
Meclisi bugün dinlemiş olsaydı emin olun ki Kötünün
sıradanlığı. demezdi, derdi ki Bu kötülüğün örgütlü
hâli. Bunun başka bir izahı yok. (HDP sıralarından
alkışlar)
Yani özgür iradeden, toplumsal vicdandan
muafmış gibi davranma hakkınız yok. Bakın, bugün böyle
bir ortam var. Siz sanıyorsunuz ki özgür iradenizden ve toplumsal
vicdandan muafmışız gibi davranırsak bunun
sorumluluğunu almamış oluruz ama şunu hatırlatmak
isterim ki: Tıpkı Yahudileri soykırım odalarına
gönderen gaz odalarına gönderenler gibi hiç kimse bundan muaf
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi.
Buyurun.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bitiriyorum Başkan.
O gün geldiğinde tıpkı onun
hesabı sorulduğu gibi, bu tutumun da insanları ölümle yüz yüze
bırakmanın da hesabı insanlık vicdanında
sorulacaktır.(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 52nci maddesiyle
değiştirilen 5275 sayılı Kanunun geçici 6ncı
maddesinin birinci fıkrasında ve ikinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan "bu maddede değişiklik yapan Kanunla
değiştirilen ibarelerinin ve dördüncü fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Recep
Özel Ali Özkaya
Tokat Isparta Afyonkarahisar
Fehmi
Alpay Özalan Nazım
Maviş
İzmir Sinop
BAŞKAN Evet, komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 105/A maddesinde yapılan
değişikliğe bağlı olarak söz konusu ibarelerin ve dördüncü
fıkranın madde metninden çıkarılması
sağlanmaktadır. Dördüncü fıkranın
kaldırılmasıyla birlikte bu fıkrada yer alan hükümler
bakımından Kanunun 105/A maddesinin yedinci fıkrasının
dikkate alınması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 52nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
53üncü madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
Aykırılık sırasına göre
işleme alacağım:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
53üncü maddesi ile 5275 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici
9uncu maddenin (4)üncü fıkrasının teklif metninden
çıkarılmasını ve (5)inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(5) Ülke çapında meydana gelen tehlikeli
salgın hastalık veya hastalıklar kapsamında; en büyük risk
grubunu oluşturan hasta hükümlüler, 65 yaş üstü hükümlüler, hamile
hükümlüler ile çocuğu ile birlikte cezaevinde kalmakta olan hükümlülerin
suç türleri ile kaldıkları ceza infaz kurumlarının
tiplerine bakılmaksızın derhal salıverilmesine ve
haklarında denetimli serbestlik hükümleri ile seçenek
yaptırımların uygulanmasına karar verilir. Denetimli
serbestlik hükümleri ile seçenek yaptırımların ne şekilde
uygulanacağı çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.
İlgili yönetmelikler işbu kanunun Resmi Gazetede
yayımlanmasını izleyen üç gün içerisinde çıkarılarak
yürürlüğe konulur. Bu kapsam dışında kalan diğer
hükümlülerin ise cezalarının infazı suç türleri ile
kaldıkları ceza infaz kurumlarının tiplerine
bakılmaksızın 3 ay süre ile ertelenir. Salgın hastalık
yahut hastalıkların devam etmesi halinde ise 3'er aylık
sürelerle infaz erteleme kararı verilir. İnfaz erteleme müddeti
boyunca hükümlüler hakkında gerekli tedbirler alınarak adli kontrol
hükümleri uygulanır.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Rıdvan
Turan
Muş Mardin Mersin
Ayşe
Acar Başaran Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Batman İstanbul İzmir
Tulay
Hatımoğulları Oruç
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayşe Acar Başaranın.
Buyurun Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Değerli
arkadaşlar, tekrar merhaba.
Aslında gecenin bu yarısı herkes de
meseleden kopmuşken en önemli maddelerden birini
konuşacağız. Aslında bu teklifteki 53üncü maddenin en
önemli tarafını size söyleyeyim arkadaşlar: Biz birkaç gündür
coronayla ilgili konuşuyoruz, coronanın cezaevlerindeki etkisi
üzerine konuşuyoruz; bu madde coronanın geçtiği tek madde.
Bakın, kaç gündür konuşuyoruz. Bunu sunarken iktidar corona
tedbirleri olarak sundu, sonra çıkıp bu kürsüden aslında corona
tedbiri olmadığını, iki yıldır böyle bir infaz
yasası hazırlığı yaptıklarını, bunun da
bu düzenleme olduğunu, işte, aslında corona günlerini de
fırsat bildiklerini -üstü kapalı- çünkü bir toplumsal
duyarlılık olduğunu, bu sayede de kendi istekleri
doğrultusunda bu kanunu geçireceklerini ifade ettiler ama gerçekten çok
ilginç arkadaşlar, tarihe geçiyoruz. Coronanın geçtiği tek madde
ama coronanın geçtiği bu tek madde de yine eşitsiz, yine bir kesim
açısından uygulanamaz bir madde çünkü bu kanun maddesinde de
istisnalar var.
Bu madde açık cezaevine geçişi, açık
cezaevinde olanların da salgın nedeniyle izne
çıkmasını düzenliyor. İyi, güzel. Az önce
arkadaşımız da ifade etti, bazı suçlar açısından,
özellikle kadına yönelik suçlar açısından
Ki bu kürsüye her
çıkan arkadaşın özellikle adam öldürme demesini de ayrıca
buradan bu Meclisin erkek bakış açısının ne kadar
yüksek olduğunu ifade ederek tekrar hatırlatmak isterim çünkü en
fazla öldürülenler kadınlar. Şimdi kadına yönelik şiddet
konusunda dışarıya çıkacak erkekler konusunda herhangi bir
tedbir yok.
Bunu da geçtik, bu corona günlerinde biz zaten ifade
etmiştik: En ağır, en yüksek tedbirlerle cezaevlerini
boşaltın. Şimdi burada yine bir istisnalar silsilesi var. Tabii
öyle güzel yazmışsınız ki istisnaları, açık
açık yazılmamış, diğer bütün kanun maddelerinde
işte cinsel taciz, istismar tek tek yazılmışken burada
yazılmamış. Çok böyle kısım kısım
yapılmış ama birkaç suçu okuyayım. Hani sayısal olarak
da bakmayalım arkadaşlar yani bir kişi de olabilirdi, beş
kişi de olabilirdi ama sonuçta bu suçları işleyenler cezaevinde
olabilirdi de. Ben bakış açınızdan ve
mantığınızdan söz ediyorum. Mesele çünkü sizin için şöyle:
Düşünce ve ifade özgürlüğünü kapsayan bir suçsa, size göre örgüt üyesiyse
onu bir tarafta ölüme mahkûm ediyorsunuz ama mantığınıza
göre bazı suçlar açısından hiçbir problem yok. Mesela, bu
kapsamda olan, 53üncü madde kapsamında olan soykırım,
insanlığa karşı suçlar, göçmen
kaçakçılığı, insan ticareti, kasten öldürme, intihara
teşebbüs, kasten yaralama, taksirle yaralama, insan üzerinde deney, organ
veya doku ticareti, geliyor geliyor -cezaevinde yoktur böyle biri ama olsa onu
da çıkartıyorsunuz- şöyle bir madde var: Atom enerjisiyle
patlamaya sebebiyet verme. Bir insan diyelim ki atom enerjisiyle patlamaya
sebebiyet verse ve cezaevinde olsaydı sizin için problem yok, onu
salabilirsiniz ama bakın o terör örgütü dediğiniz, terör faaliyeti
dediğiniz suçlardan birini sayayım, hepimiz hakkında, HDPli
bütün milletvekilleri hakkında hazırlanan bir fezleke örneğini
söyleyeyim: Bizim milletvekili dokunulmazlığımız
kalktığı anda soruşturma olacak ve dava açılacak, ceza
alacağız. Neydi? Biz çokça bu kürsüden ifade ettik Eş
Başkanımız ya da Grup Başkan Vekilimiz açıklama
yapmış, biz bu açıklamayı dinlemişiz. Dinlemekten
hakkımızda fezleke hazırlandı ve eğer ben milletvekili
olmasam o Eş Genel Başkanımın, buradaki sözcü
arkadaşımızın yaptığı, açıklamayı
dinlediğim için hakkımda dava açılacaktı, belki
tutuklanıp cezaevinde hükümlü hâle gelecektim, ben dinlediğim için
cezaevinde olacaktım ama atom enerjisiyle patlamaya sebebiyet veren
kişi dışarıya salınacaktı. Ben dinlediğim
için ondan daha tehlikeli olacaktım çünkü ben size göre tehlikeliyim.
Şimdi, siz tehlikeyi toplumsal tehlike olarak algılamıyorsunuz.
Bakın, saydığım suçlar -daha sıralama uzun- çok uzun
suçlar, sizin için bir problem yok. Mesela sizin açınızdan
rüşvetin bir problemi yok, bunu biliyoruz, irtikâbın yok, yok. Özel
hayatın gizliliğinin problemi yok, yağmanın yok, hırsızlığın
yok, problem yok çünkü sizin suç ve cezaya bakış açınız
böyle arkadaşlar, böyle. Bir kereden bir şey olmaz. diyorsunuz,
problem yok. 17-25 Aralıkta olan, ortaya saçılan meselelerde üstünü
kapattınız. Siz çünkü kendinizi referans alıyorsunuz, kendinizi
referans aldığınızda da sizin karşınızdaki
büyük tehlike bu kürsülerde, sokaklarda, meydanlarda, gazetelerde,
üniversitelerde ses yükseltenler oluyor. İşte siz tehlikeyi oradan
görüyorsunuz. 8 Martları örgütleyen kadınlar oluyor sizin için
tehlikeli olan.
Başkan, bir dakikayla bitiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) 8 Martı
örgütleyen kadınlar daha tehlikeli oluyor kadın öldürenlerden.
Hakkını arayıp 1 Mayısta ses yükselten işçiler daha
tehlikeli oluyor, işçi katliamına neden olanlardan. Siyasetçiler daha
tehlikeli oluyor sizin için rüşvet verenden, hırsızdan,
yağmacıdan. İşte, sizin perspektifiniz bu olduğu için
bu kanun böyle. Yoksa, eğer infaz adaleti esas bakış
açınız olsaydı, suç ceza adaletini eğer siz kendi meseleniz
hâline getirseydiniz, corona günlerini fırsat bilip bizim
karşımıza böyle gerçekten insanlık vicdanını
yaralayacak bir kanunla gelmezdiniz. Biz sabahlara kadar bu zor koşullarda
çalışmak zorunda kalmazdık kendi hayatımızı da
tehlikeye atıp. Milyonlarca insanın da buraya gözlerini dikmesine
gerek kalmazdı. Eğer sizin infazda adalet olsaydı, corona
günleri geçer, infazda adalet, suç ve cezada adaleti sağlardık. Ama
corona günlerinde, bakın, tedbirleri alarak ayrımsız
cezaevlerini boşaltırdınız ama perspektifiniz bu
değil.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 53üncü maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen geçici 9uncu
maddenin (6)ncı fıkrasının teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdurrahman
Tutdere Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Adıyaman Aydın İstanbul
Alpay
Antmen Utku
Çakırözer Turan
Aydoğan
Mersin Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Utku Çakırözerin.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 53üncü madde, belki
de bu paketin en kritik, en önemli maddelerinden biri. Çünkü, kamuoyuna iddia
ettiğiniz birçok tezinizin aslında doğru olmadığını
gösteren bir madde. Öncelikle, tabii, kanunun geneli anlamında daha önce
söylediğimiz, sözcülerimizin söylediği bir hususu bir kere daha
vurgulayacağım. Corona salgınıyla karşı karşıya
olduğumuz ve cezaevlerinin boşaltılmasını, daha
sağlıklı hâle getirilmesini
tartıştığımız bir dönemde, yaklaşık 100
bin çeşitli suçlardan hüküm giymiş mahpusu çıkarırken henüz
hükümlü dahi olmayan, yargılamaları devam eden 50 bin ile 90 bin arasında
sayıları değişen -bir bölümü tutuklu, bir bölümü de
hükümözlü tutuklu- tutuklunun hiçbir şekilde bu paketten
yararlanmıyor olması kabul edilemez, belki de en büyük
adaletsizliklerden biridir bu paketle ilgili. Mutlak suretle kapsam içine
alınmasında -daha önce söylendi, ben bir kez daha söyleyeceğim-
infazda adaleti, eşitliği sağlamak istiyorsak fayda vardır.
Değerli arkadaşlarım, hem Komisyon
tutanaklarında hem de Mecliste bu maddeyle ilgili tartışmalarda
şunlar söylendi: Açık cezaevlerindeki 75 bin hükümlü çıkacak,
serbest kalacaklar ve onların yerine -biliyorsunuz son anda eklenen ve
bizim de şu anda kaldırılmasını istediğimiz-
geçici 9uncu maddenin 6ncı fıkrasıyla, onların yerine de
her tür suçtan, aklınıza gelebilecek her tür suçtan, kadını
ölüme iten, kadına şiddet, kadına dayak, ölüme iten maddeler
dâhil aklınıza gelebilecek her türlü maddeden içeride yatmakta olan
hükümlülerin açık cezaevine çıkışlarına imkân
sağlanacak. Şu anda bütün kadın örgütleri bu nedenle ayaktalar.
Tabii, bunun tek istisnası var her tür suçtan derken, tek istisnası
var; o da düşünce suçluları, gazeteciler, siyasetçiler,
akademisyenler, hukukçular bu maddeden yararlanamayacaklar.
Komisyondaki görüşmeler sırasında ve
yine Genel Kurulda iktidar sözcüleri şunu söylediler, tekrar etmek
isterim, gözden kaçmış olabilir Açık cezaevlerindeki 75 bin
kişi çıktığında, o cezaevlerinde tavuklar beslenecek,
işte domatesler sulanacak gerekçesiyle 10 binlerce, aralarında on
yılın da üzerinde hapis cezasına
çarptırılmış olan hükümlünün açık cezaevine
çıkmasına imkân sağlanacaktır. dediler ama bunların
arasına -işte hep sayıyoruz- Barış Terkoğlu,
Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, OdaTVdeki
arkadaşlarımız; Murat Ağırel Yeniçağ
gazetesindeki arkadaşımız: Ferhat Çelik, Aydın Keser, Yeni
Yaşam gazetesindeki arkadaşlarımız alınmayacak; Ahmet
Altan 70 yaşını geçmiş olmasına rağmen
alınmayacak, Osman Kavala iki buçuk yıldır tutuklu hâlâ, alınmayacak,
Selahattin Demirtaş, İdris Baluken yine düşünceleri nedeniyle
alınmayacak. İşte bu nedenle biz Bu paket hiçbir şekilde
vicdanlara sığmıyor, hiçbir şekilde hukukun terazisine sığmıyor.
demeye devam ediyoruz, edeceğiz. Üstüne üstlük az önce Sayın Grup
Başkan Vekilimiz de ifade etti: Biz iyileştirme, biz düzeltme, biz
düşünce suçlusuna, biz siyasi tutuklulara iyileştirme beklerken daha
biraz önce, yaklaşık birkaç saat önce 48inci maddeye verilen bir
önergeyle yine MİT Kanunu kapsamındaki suçlar kapsam
dışına çıkarıldı ve böylece Barış
Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, az önce
saydığım değerli meslektaşlarımız eğer
bu maddeyle ilgili bir yargılama olması durumunda maalesef bu infaz
indiriminden
İşte, kimler faydalanıyordu bir kere daha tekrar
edeyim: Yağmacılar, çeteciler, hırsızlar, rüşvet
verenler, irtikap suçu işleyenler, kadını ölüme itenler, dayak
atanlar, uyuşturucu satıcıları, aklınıza
gelebilen her türlü suçtan hüküm giymiş olanlar çıkarken maalesef
düşünce suçluları çıkamayacak. Madenlerdeki işçi katilleri,
gezi direnişçilerinin ölümüne neden olan yetkililer, kadın, çocuk
katilleri hepsi bir şekilde izin sistemiyle, özel düzenlemelerle vesaire
indirimlerden faydalanırken; biz aydınımızı,
siyasetçimizi, gazetecimizi içeride ölümle, virüsle baş başa
bırakmaya devam edeceğiz. İşte bu nedenle biz Bunu
vicdanlar kabul etmiyor. diyoruz.
Kadına şiddet artıyor, söylendi, ben
de bir kez daha ifade etmek isterim. Özellikle salgın döneminde, evlere
kapanılan şu dönemde geçmiş aylara göre kadın
cinayetlerinde olağanüstü artış var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Kadınlara yönelik
şiddette artış var ama biz buna rağmen özellikle bu
maddeyle ve bu maddeye eklenen, son dakikada eklenen önergeyle kadına
şiddet suçlularına çıkış yolunu, kadın
katillerine, kadınları yaralayanlara çıkış yolunu açmış
oluyoruz. Her ne kadar aksi oluyor deseniz de maalesef bu yaşanıyor ve
kadın örgütleri, kadınlar; yüzbinlerce, milyonlarca kadın
şu anda feryat içinde.
Değerli arkadaşlarım, bir yandan biz
bu paketle düşünce özgürlüğü cezaevinde kalıyor derken maalesef
hicap duyuyorum ama Meclise gelen ya da gelmesi planlanan her torbada, her
kanunda yine düşünce hapsediliyor. İşte, cuma günü Millî
Eğitim Komisyonuna YÖKle ilgili teklif geldi, akademisyenlerin sadece
düşünceleri nedeniyle üniversiteden ihracı var içinde. İşte
önümüzdeki günlerde ekonomik paket gelecek ama ekonomik paketle ilgisi olmayan
bir şekilde WhatsAppın, Facebookun, Twitterın
kapatılması, erişime engellenmesi var. Yani yine düşünen,
düşündüğünü ifade eden vatandaşlara baskı var, sansür var,
yasak var. Çıkış yolu bu değildir; çıkış
yolu hukuk devletidir, çıkış yolu demokrasidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 53üncü
maddesinde düzenlenen 5275 sayılı Kanunun geçici 9uncu maddesinin
(5)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(5) Covid-19 salgın
hastalığının Ülkemizde görülmüş olması sebebiyle,
Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82 ve 83), cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103,
104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı
suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) ve İkinci Kitap
Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci
Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlardan hüküm giyenler ile 5237 sayılı Kanunun 86 ncı
maddesinin üçüncü fıkrasına giren suçlar hariç olmak üzere, açık
ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda
bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan
hükümlüler, 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlüler ve 106
ncı madde veya diğer kanunlar uyarınca denetimli serbestlik
tedbirinden yararlanan hükümlüler, 31/5/2020 tarihine kadar izinli
sayılır. Salgının devam etmesi halinde bu süre, Sağlık
Bakanlığının önerisi üzerine Adalet Bakanlığı
tarafından her defasında iki ayı geçmemek üzere iki kez
uzatılabilir."
Ümit
Özdağ
Ayhan Erel Muhammet Naci
Cinisli
İstanbul Aksaray Erzurum
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı
Denizli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
Ümit Özdağın.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin bu maddesinin (5)inci
fıkrasında Covid-19 salgınından bahsediliyor ve bu nedenle
açık cezaevinde bulunan veya kapalı cezaevindeyken açık
cezaevine geçmeye hak kazanan tüm hükümlülerin 31 Mayıs 2020ye dek izinli
sayılması düzenleniyor. Yani bu teklifin bu maddesi, ilgili madde
kaleme alınırken salgın hastalık tehdidi dikkate
alınmış. Ülkemiz salgın hastalıkla mücadele ederken
tartışmakta olduğumuz bu maddeyle cinsel saldırı TCK madde
102, çocukların cinsel istismarı madde 103, reşit olmayanla
cinsel ilişki madde 104, cinsel taciz madde 105 ve terör suçları
dâhil suçları işleyenler 31 Mayısa kadar izin yoluyla geçici
olarak salınabilecekler. Teklifin 48 ve 49uncu maddesinde cinsel
suçların hükümlüleri, ceza indiriminden muaf tutulurken işte bu
tartışmakta olduğumuz 53üncü maddeyle bu suçlar için de
firarın önünü açacak bir kapı aralanıyor. Temyiz
aşamasında yahut temyiz bozması sonrası hâlen
yargılaması devam eden ağır cezalık pek çok suçun
faili bile 53üncü maddeden yararlansın isteniyor.
Ülkemiz salgın bir hastalıkla
boğuşuyor; pek çok yurttaşımız, hekimimiz,
sağlık personelimiz coronadan vefat ediyor ve Gazi Meclisimiz,
tecavüzcülerin, çocuklarımıza ve kadınlarımıza
kıyanların, teröristlerin, asker ve polis şehit eden
yapıların mensuplarının corona izni kapsamında bir an
önce cezaevinden izinle çıkarılmasını
tartışıyor. Torba kanun diye tabir edilen ve içine doldurulan
öteberiyle dirliğimizi, millî vicdanımızı, hukuka
inancımızı rencide edebilecek yasalarla, bir ülkenin temel
normları olan genel ceza yasalarıyla oynanması bir
faciadır. Özellikle ceza yasaları siyasetin oyuncağı
olmamalıdır. Firar ederken hudutlarda yakalananlar dâhil bu
düzenlemeye göre izinli olarak salınabilecekler. Savcı şehit
eden terörist örgütün mensuplarına, infaz savcılarımız
henüz cezaları dolmadan bu hükme göre izin belgesi düzenleyebilecekler.
Değerli milletvekilleri, yasalar sadece iki
gerekçeyle, iki büyük ihtiyaçla yapılır. Toplumun ihtiyaçları ve
çağın gerekleriyle yasalar oluşur. Başkanlık rejimiyle
budanan milletimizin yasama yetkisi sadece iki sebeple ve titizlikle
çalışarak kullanılmalıdır. Türk milletinin
ihtiyaçları ve çağın gerekleri uyarınca
kanunlarımızı güncellemeliyiz. Ülkemizin sorunlarını
çözmek için yasalar çıkartmalıyız ancak tecavüzcülere,
zorbalara, canilere kapı aralamamalıyız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kapı
aralamıyoruz.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Çok ağır
bir krizle muhatap olunan bu dönemde, toplum düzenini bozanları,
vicdanları kanatanları, ocaklara ateş düşürenleri bir an
önce cezaevinden çıkarmak acaba doğru bir iş mi? Sokağa
çıkma yasağının geç duyurulmasıyla dahi pek çok suçlu
polisimize, jandarmamıza saldırdı; bunları birlikte gördük.
Teröristler, sapıklar, coronavirüs nedeniyle duracak, suç işlemekten
vaz mı geçecekler? Başta gazeteciler olmak üzere sosyal medya
kullanıcıları dâhil muhalifleri sudan sebeplerle
tutukluyorsunuz, eleştiri ve sorgulama hakkı kullananları
korkutmak için tutukevlerini, cezaevlerini kullanıyorsunuz; diğer
tarafta korkunç suçlar işlemiş suçluların firar etmesine imkân
verecek bir düzenleme yapıyorsunuz. Kaygımız, izin kisvesinde
sapıkların ve teröristlerin sokağa salınmasıdır.
Böyle büyük bir tehlike yerine cezaevlerinin sağlık
koşullarının, disiplininin ve güvenliğinin
sağlanması gerekir.
İYİ PARTİnin, yasa teklifinin genelinin
ve özellikle bu 53üncü madde konusunda sunduğu muhalefet şerhinin
altını tekrar çiziyoruz. İYİ PARTİ milletten
aldığı yetkiyle hukuka, vicdana, milletin ihtiyaçlarına
göre tarihsel yol gösterme görevini bu teklifle ilgili bir kez daha
yapmıştır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 53üncü maddesiyle 5275 sayılı Kanuna
eklenen geçici 9uncu maddenin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde, ikinci ve üçüncü fıkralarında
yer alan 1/9/2020 ibarelerinin 1/1/2021 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Bölümünde ve 220 nci maddesinde düzenlenen
suçlardan, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen
suçlardan ve 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçlardan hükümlü
ve tutuklu olanlar ile Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında kalan hükümlü ve tutuklular hakkında verilenler hariç
olmak üzere; 30/3/2020 tarihinden önceki eylemler nedeniyle Kanunun 39 ila 46
ncı maddeleri uyarınca verilen disiplin cezası ve tedbirleri,
infaz edilmeleri kaydıyla 48 inci maddedeki süre ve karar şartı
aranmaksızın idare ve gözlem kurulunca verilecek iyi hal kararı
üzerine kaldırılır. 55 inci madde hükümleri saklıdır.
Özlem
Zengin Recep
Özel Ali Özkaya
Tokat Isparta Afyonkarahisar
Fehmi
Alpay Özalan Nilgün
Ök Nazım
Maviş
İzmir Denizli Sinop
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 105/A maddesinde yapılan
değişikliğe bağlı olarak maddenin (1)inci
fıkrasında yer alan hükümlerin madde metninden
çıkarılması gerekmektedir. Çıkarılan hükümlerin yerine
yeni bir hüküm koymak suretiyle belirli bir tarihten önceki bazı disiplin
cezalarının kaldırılması sağlanmaktadır.
Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle uygulamada sorun
yaşanmaması bakımından mevcut (2)nci ve (3)üncü
fıkrada yer alan tarihler 1/1/2021 olarak belirlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 53üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
54üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 54üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Recep
Özel Hasan Çilez
Tokat Isparta Amasya
Zeynep
Gül Yılmaz Yavuz
Ergun
Mersin Niğde
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, teklifte 5275 sayılı Kanunun
30uncu maddesinde düzenlenen hükümlerin derhâl yürürlüğü girmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda 54üncü madde metinden
çıkarılmıştır.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek için görüşmelere mevcut madde numaraları üzerinden
devam edilecektir. Madde numaraları kanunun yazımı
sırasında Başkanlığımızca teselsül
ettirilecektir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 54üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasıyla çek
mağdurlarıyla ilgili önergelerinin de görüşülemeyeceğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii,
54üncü madde çekilince üzerinde verilmiş önergelerimiz de
düşmüş oluyor; siz de bize iade ettiniz zaten onları bu durum
ortaya çıkınca orada Sayın Akif Hamzaçebinin
hazırladığı bir madde vardı. Bunun gerekçesi de
şuydu: Çek cezasından dolayı içeride olanlar vardı. Onlar,
bu corona kapsamında üç aylık bir erteleme olmuştu ama daha
sonra borçlarını ödeyemedikleri takdirde yine cezaevinde kalacaklar.
Burada Sayın Akif Hamzaçebi geçtiğimiz hafta ayrıntılı
olarak da bunu anlattı. Biz bir başka maddede bu işi nasıl
yapabiliriz diye baktık, yarın görüşüleceğini tahmin
ettiğimiz 68inci maddede bir benzer önerge vereceğiz. Gecenin bu
vaktine kadar bu çek mağdurları bizleri takip ettiler ve bu maddeden
ümitlenmişlerdi. Bunu önümüzdeki maddelerde yapacağız, tüm
gruplara da bu çek cezasından dolayı insanların hapiste
yatmalarının hem borcun ödenmesinin olanaklı
kılınmamasının hem ekonomik bir suça ekonomik ceza
verilmesinin, hürriyeti bağlayıcı ceza verilmemesi gibi bir
ilkenin ihlal edilmemesinin önemini bir kez daha tekrar ediyoruz. Ümit
ediyoruz, görüşmeler sonucunda yarın bu konuda bir ilerleme
sağlanabilir. Konuyla ilgili önerge işleminde yarın Sayın
Akif Hamzaçebi gerekli açıklamayı tekrar yapacak.
Buna olanak tanıdığınız
için de teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN 55inci madde üzerinde 3 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
55inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mensur
Işık Tuma
Çelik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Muş Mardin Adana
Rıdvan
Turan Züleyha
Gülüm Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Mersin İstanbul İzmir
Murat
Çepni Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İzmir Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Gülüstan Kılıç Koçyiğitin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Herkese merhaba.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başkan; şimdi bir söz vardır: Aynası işidir
kişinin, lafa bakılmaz. Evet, AKPnin aynası da işi. Bu
elimde tuttuğum, aslında 207 sıra sayılı yasanın
kendisi, bu temel kanunun kendisi aslında AKPnin nasıl haksız,
hukuksuz uygulamalarda ısrar ettiğinin, nasıl bir Türkiye hayal
ettiğinin, nasıl toplumu biz ve ötekiler diye
ayrıştırdığının ve kendinden olmayanı
cezaevlerinde ölüme nasıl mahkûm bıraktığının çok
temel bir göstergesi. Çok daha önemli bir şey var, bu yasayı böyle
olağan üstü bir dönemde getirme başarısı gösterdiğiniz
için de gerçekten tarihe geçtiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Türkiyedeki hukuk rejimi hiçbir zaman özgürlükçü olmadı; her zaman,
özgürlük mü, güvenlik mi ikilemi arasında güvenlikçi uygulamaları
tercih etti ve gerçek anlamda bağımsız, tarafsız ve
özgürlükçü, toplumcu bir yaklaşımı hiçbir zaman ortaya
koyamadı. Fakat bugünden geriye doğru baktığımız
zaman, aslında geçmiş uygulamaları aratan bir AKP iktidarı
olduğunu ifade edebiliriz. Özellikle, 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra gittikçe yargının sarayın hâkimiyetine girdiğini ve
yargı üzerinde iktidarın tahakküm kurduğunu ifade edebiliriz.
Bugünkü yargının kendisi aslında siyasallaşmış ve
iktidar açısından kendi bekasını korumak için de
araçsallaştırılmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, siz ne
diyorsunuz? Biz hırsızı çıkarırız,
gaspçıyı çıkarırız, şunu
çıkarırız, bunu çıkarırız. Eyvallah,
çıkarabilirsiniz, bugün çoğunluk gücünüz var. Aslında
kişilere karşı işlenen suçları affedebilirsiniz,
toplum vicdanında affedilmemiş olsalar bile. Fakat biz başka bir
şey söylüyoruz, şunu bunu çıkarma meselesinin çok ötesinde,
gelin, vicdana, ahlaka, hukuka göre bir karar verelim ve aslında infazda
eşitliği sağlayalım, infaz adaletini sağlayalım
diyoruz ama siz buna hayır diyorsunuz, Onlar terörist, onlar içeride
kalsınlar. diyorsunuz.
Peki, terörist diye içeride tuttuğunuz
insanların gerçekten terörist olduğuna inanıyor musunuz? Bu
soruya elinizi vicdanınıza koyarak cevap verdiğinizde evet
yanıtını alabiliyor musunuz? Bakın değerli
arkadaşlar, bizim ülkemizdeki Terörle Mücadele Kanunu oldukça sorunlu,
terör tanımının kendisi oldukça geniş kapsamda ele
alınmış ve ne yazık ki kötü uygulamalar da çok fazla var.
Şimdi, çok basit bir şey söylemek
istiyorum: Sizin için masumiyet karinesi var. diyorsunuz. Niçin? Kendi
yandaşlarınız için. Bakın, Burhan Kuzu hakkında bir
soruşturma başlatıldı, davaya dönüştü; şimdi buradan
biz diyoruz ki İşte, görevinden alınması gerekiyor
soruşturmanın ve mahkeme aşamasının selameti
açısından. Ne diyorsunuz? Masumiyet karinesi var. diyorsunuz, onun
için de görevine devam edecek. Peki, o zaman HDPli belediye
başkanlarını sadece gözaltına alındığı
için ya da sadece soruşturma açıldığı için, niçin
görevden el çektiriyorsunuz? Niçin yerlerine kayyum atıyorsunuz? Sizin
için geçerli olan masumiyet karinesi HDPli belediye başkanları için
geçerli değil mi diye de sormak gerekiyor, değerli arkadaşlar.
İkinci bir şey, biz burada döne döne bunun
örtülü bir özel af olduğunu söyledik, siz buna da itiraz ettiniz.
Bakın TCK madde 65/2: Özel af ile hapis cezasının infaz
kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi
kısaltılabilir. Peki, bu sizin yaptığınız
işlemin tanımı değil midir? Siz şu anda tam da bu
düzenlemeyle bunu yapıyorsunuz, infaz süresini kısaltıyorsunuz,
ceza kurumunda geçirilecek süreyi de azaltıyorsunuz. Bu düzenlemeyle üç
çeşit infaz rejimi getiriyorsunuz değerli arkadaşlar; 1/2,2/3 ve
3/4. Peki, bir ülkede bir suçtan dolayı, herhangi bir suçtan dolayı
nasıl olur da üç farklı infaz rejimi uygulanabilir? Bu sorunun
yanıtı var mı sizde? Hayır, bu sorunun yanıtı
yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
-Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Şimdi, sizin düzenlemenize göre, yedi yıl hapis cezası alan biri
sadece altı ay cezaevinde kalacak, sekiz yıl hapis cezası alan
biri sadece bir yıl, dokuz yıl hapis cezası alan biri de sadece
bir buçuk yıl cezaevinde kalacak. Peki, bu uygulamanın kendisi
toplumdaki suç oranını artırmayacak mı, insanları suça
teşvik etmeyecek mi diğer bütün sosyal, ekonomik ve siyasal uygulamalarınızla
yan yana geldiği zaman?
Şimdi, siz bütün bu haksız hukuksuz
uygulamaları yapıyorsunuz ama hasta tutsakları cezaevinde
tutuyorsunuz. Bakın, değerli arkadaşlar, sadece bir örnek
söyleyeceğim: Abdullah Turan, boyundan aşağısı felçli;
Serdal Yıldırım, belden aşağısı felçli ve
Ergin Aktaş, iki eli yok değerli arkadaşlar. Siz bu
insanları cezaevinde tutacaksınız ama hırsızı,
gaspçıyı, rüşvetçiyi dışarıya
salacaksınız. Sizi, halkın vicdanına havale ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Bomba yaparken elinde
patlamış. (HDP sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Kim bomba yapıyor? Kim yapıyor bombayı ya?
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 55inci maddesiyle 5395 sıra sayılı Çocuk
Koruma Kanununun 20nci maddesine eklenen üçüncü fıkradaki çocuk
hakkında ibaresinin çocukla ilgili şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
Çorum Aydın İstanbul
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Abdurrahman
Tutdere
İstanbul Mersin Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Abdurrahman Tutderenin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
55inci madde üzerinde söz aldım. 55inci
maddede yapılan değişiklik, evet, denetimli serbestlikte bulunan
çocuklara bir uzman görevlendirilmesi doğru ve yerinde bir
değişiklik olmuştur, destekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii, gecenin
ilerleyen bu saatinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak
halkımız için çalışıyoruz. Bizler şartlar ne
olursa olsun, zaman ne olursa olsun, koşullar ne olursa olsun Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekilleri olarak, halkın milletvekilleri olarak
halkımız için, milletimiz için halktan aldığımız
yetki gereğince çalışmaya devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, evet, infaz
yasasını tartışıyoruz, konuşuyoruz. İnfaz
yasası, ceza indirimleri gerçekten önemli. Burada, tabii tutukluların
durumu da söz konusu. Burada, kanunun gerekçesine
baktığımızda özellikle tutukluların, hükümlülerin
yeniden sosyal hayata kazandırılması ve özellikle cezaevlerindeki
doluluk oranı nazara alınarak cezaevlerinin seyreltilmesi için böyle
bir yasanın getirildiğini görmekteyiz. Doğru bir gerekçe ancak
yasa mantık olarak yanlış. Burada, suçlular arasında,
hükümlüler arasında bir ayrımcılık söz konusu.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
cezaevlerinde yaklaşık 80-90 bin tane tutuklu var. Değerli
arkadaşlar, bizim ceza yargılama sistemimize göre tutuklama bir
tedbirdir. Anayasamıza göre masumiyet karinesi vardır, hakkında
kesinleşmiş mahkeme hükmü bulunmayan herkes masum kabul edilir. Peki,
şu anda Türkiyede, ülkemizde sulh ceza hâkimlikleri tutuklama
tedbirlerini uygularken gerçekten kanunda, CMK 100 ve devamı maddelerde
belirtilen esasları nazara alarak mı karar alıyorlar yoksa
siyasetçilerin, siyasilerin görüşlerini nazara alarak mı karar
alıyorlar? Üzülerek belirteyim ki sulh ceza hâkimlikleri, tutuklama
tedbirini aslında istisna olarak değil, esas olarak uyguluyor.
Maalesef gerçekten adaleti, hukuku, hakkı teslim etmesi gereken hâkimlerimiz,
yargıçlarımız tutuklama dosyalarında Önce
tutuklayalım, sonra delilleri toplarız. gibi bir anlayışla
hareket ediyorlar. Yani, şüpheliden delile ulaşma yöntemini tekrar
hayata geçirmiş oluyorlar, bu nedenle tutuklu sayısı oldukça
fazla. Bugün hele bazı suçlar yönünden sizler gerçekten Hükûmet aleyhine
veya Hükûmeti eleştiren bir suçla veya herhangi bir terör iddiasıyla,
propaganda iddiasıyla, o şüpheyle sulh ceza hâkiminin önüne, huzuruna
çıktığınızda zaten ilk iş, hâkimler dosyanın
kapağını açmadan direkt tutuklama kararı veriyorlar,
cezaevine gönderiyorlar.
Şu anda Türkiye kamuoyunda
tartışılan, özellikle basın mensuplarının,
gazetecilerin de şu anda yargılandıkları, tutuklu olarak
bulundukları dosyalara baktığımızda hâkimlerimizin
tutuklama tedbirini gerçekten çok kötü anlamda uyguladıklarını
görmekteyiz.
Bu yasayı çıkarmakta amaç cezaevindeki
hükümlü ve tutukluları coronavirüs salgınından kurtarmaksa
aslında bu pakete CMKde 100üncü maddeye veya devamı maddelerine,
tutuklama tedbirlerine ilişkin de Salgın hastalık sebebinin
tahliye sebebi olarak gösterilmesi gerekir. şeklinde bir düzenleme de
yapılması gerekiyordu. Şimdi, tutuklulara ilişkin herhangi
bir düzenleme yok. Tutukluların durumu ne olacak? Suçsuz yere
aylardır, belki de kimisi yıllardır cezaevinde bulunan tutuklular
var. Peki, bu tutuklular coronavirüsten etkilenmeyecek mi değerli
arkadaşlar? Siz coronavirüs tedbiri için, cezaevlerini seyreltmek için,
kapasiteyi normale düşürmek için yasa teklifi getiriyorsunuz ama suçlular
arasında ayrım yapıyorsunuz. Bu, gerçekten hukuk tekniği
açısından, evrensel hukuk kaideleri acısından büyük bir
çelişkidir. Bu infaz yasasında bu anlamda ciddi çelişkiler
vardır. Suçtan hareketle düzenlemeye gidilmiş. Oysaki burada
yapılması gereken şey, cezanın infazını
tartışıyorsak cezaların miktarına göre eğer bir
sınırlama, bir kategori yapılacaksa suçların miktarına
göre yapılması gerekiyordu. Mesela bazı suçlar için öngörülen
cezalar yüksekse bu neyi gösteriyor? Toplumun bu suça atfettiği
değeri gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Ali Bey çıktı, burada açıkladı,
Gazetecilerin sayısı 200 civarı. dedi. Rüşvetten tutuklu
ve hükümlü olanların sayısı da 200 civarı. dedi. Bunlar için
mi dedi, aslında bir nevi o anlama gelecek şekilde düzenleme mi
yapılacak?
Değerli arkadaşlar, hakkın
büyüğü küçüğü olmaz, hak haktır. Hukukta temel bir kaide
vardır: Bir masumun haksız yere ceza yatmasındansa yüz tane
suçlunun toplumda gezmesi daha doğrudur. diye bir ilke vardır.
Burada gazeteci sayısı 200 diye, biz fikrini açıklayan,
düşüncesini açıklayan, haksız yere şu anda cezaevinde
bulunan insanların bu infaz indiriminden faydalanmaması için bir
haklı gerekçe mi kabul edeceğiz? Bu kabul edilemez bir
davranıştır, bu kabul edilemez bir tutumdur.
Arkadaşımızın, gazetecilerin cezaevinde
kalmasını, bu infaz yasasından faydalanmamasını böyle
istatistiksel anlamda, böyle bir gerekçeyle açıklamış
olması doğru değildir. İktidarın aslında tam
önüne iyi bir fırsat gelmiştir, toplumsal barış için,
ülkemizin birliği, beraberliği için ve ceza
yargılamasındaki adaletsizlikleri gidermek için tam zamanı.
Gelin, eşit, adil bir yasa yapalım ve bütün toplumun beklentilerini
karşılayalım diyorum.
Genel Kurulu, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
55inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli Zeki Hakan
Sıdalı
Samsun Erzurum Mersin
Yasin
Öztürk Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel
Denizli Eskişehir Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 55inci
maddesi ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 20nci maddesine
eklenmek istenen (3)üncü fıkra, adli kontrole tabi çocuklara bu süreçte,
gerekmesi hâlinde, uzmanlar tarafından rehberlik edileceği hususu
belirtilmişse de rehberlik edecek uzmanların hangi niteliklere sahip
olacağı, hangi bakanlık bünyesinden atanmasının
yapılacağı ve maddeye ilişkin düzenlemelerin hangi
koşullarla gerçekleştirileceği hususları boş
bırakılmış; kısacası, çalakalem bir madde
yazılmıştır. Biz, eklenen fıkrada yer alan uzman
kavramından Çocuk Koruma Kanununun 2nci maddesindeki sosyal
çalışma görevlisinin kastedildiğini kabul ediyoruz. Şayet
bu kavram kastedilmekteyse burada tanımı yapılan sosyal
çalışma görevlisinin belli bir kıdeme ve tecrübeye sahip
olması gerekmektedir. Sonuçta, bu çocuklar suça sürüklenen
çocuklardır, kurallara uymakta, yaptıkları fiillerin hukuki
anlam ve sonuçlarını algılamada sıkıntı
yaşayabilirler. Bu sebeple, uzman veya sosyal çalışma görevlisi
olacak kişinin kıdemi, tecrübesi, bilgisi son derece yüksek
olmalıdır; yüksek olmalıdır ki bu çocuklara da
yardımı dokunsun, eklenen fıkrada da belirtildiği üzere,
rehberlik edebilsin. Bu sebeple, ileride doğabilecek uygulama
sıkıntılarını önlemek adına, bu hususların
tanımlarının doğru ve eksiksiz yapılması,
boşlukların doldurulması oldukça önemlidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin uzun
zamandır yaşadığı ekonomik sıkıntılar,
dövizin yüksek olması ve ham madde ihtiyacını döviz üzerinden
karşılamak zorunda kalan KOBİler, işletme
borçlarını ödeyemedikleri için haciz tehdidiyle karşı
karşıya kalmış ve ödeyebileceklerini umut ettikleri icra
taahhütleri altına girmişlerdir. İcra ve İflas Kanununun
340ıncı maddesinde tarif edilen ihlal cezası üç aya kadar tazyik
hapsi içermektedir. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzükün 193üncü
maddesinin (4)üncü fıkrasından da anlaşılacağı
üzere tazyik hapislerine koşullu salıverme hükümleri
uygulanmamaktadır. Yine, Ceza Muhakemeleri Kanununun 2nci maddesinde
tanımlanan disiplin hapislerinin erteleme ve seçenek
yaptırımlara çevrilemeyeceğine dair hükmün doktrin ve uygulamada
tazyik hapislerini de kapsayacak şekilde değerlendirilebildiğini
bilmekteyiz.
Taahhüdü ihlal cezası ancak
alacaklının şikâyetini geri alması yahut borcun ödenmesi durumunda
düşmektedir. Mevcut pandemi durumunda ilgili maddeden ötürü ödeme
güçlüğü çekip ödeme yapamayan işletme sahipleri mağdur
olmuşlardır. 7226 sayılı Kanunun 48inci maddesinde
yapılan düzenlemeyle 5834 sayılı Karşılıksız
Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına
İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanunun geçici 2nci maddesi eklenmiştir. Bu düzenlemeyle
karşılıksız çek cezasına ilişkin ödeme
kolaylığı getirilerek mağdur borçlunun hem ceza hem de
cezanın infazı hakkında lehe hükümler içeren düzenlemesi de göz
önüne alındığında icra taahhüdünün ihlali suçundan tazyik
hapsi alanlar için de lehe düzenlemeler yapılması yasanın
amacına ve ruhuna uygun düşecektir.
Bir diğer husus, kanun teklifiyle neredeyse
infazın tüm aşamalarında görev ve yetkinin infaz hâkimlerine
devredilmesidir. İnfaz hâkimlerine yönelik birçok düzenlemeye
gidilmiş olmasına karşın infaz hâkimlerinin nitelikleri
hakkında herhangi bir düzenleme yapılmamış olması
büyük bir eksikliktir. Neticede infaz hâkimleri, infaz hukukunun tüm
aşamalarında karar verecektir ve bu yasayla iş yükü ciddi
anlamda artmaktadır. Bu iş yükünün altından kalkmak için özellikle
ceza alanında mesleki tecrübe ve bilgi birikimi gerekeceği
açıktır. İnfaz hâkimlerinin niteliklerini belirlemek
açısından örneğin
tercihen 30 yaşını
doldurmuş, ceza alanında lisansüstü eğitim yapmış
olanlar arasından atanır şeklinde bir düzenleme getirilmesi de
olumlu olacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
55inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 04.23
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 04.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin On İkinci Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından,
alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Nisan 2020
Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 04.24
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 207 S. Sayılı Basmayazı 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.