TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
84üncü
Birleşim
13
Nisan 2020 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, İstanbul ilinde
yapımı devam eden sahra hastanelerine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, kısa çalışma
ödeneğinden yararlanamayan veya ücretsiz izne çıkarılan
vatandaşlara üç ay süresince aylık 1.170 lira maaş desteği
sağlanacağına, finansman programlarıyla işçilerin, işverenin
ve esnafın yanında olunduğuna ilişkin açıklaması
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Hükûmetin coronavirüs
salgınıyla mücadeleye devam ettiğine, Salgın küresel, mücadele yerel. diyerek vatandaşlara ve
sağlık çalışanlarına destek olan başta Kocaeli
Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere Gebze, Darıca,
Çayırova, Dilovası, Körfez, Derince, Karamürsel, Gölcük,
Başiskele, Kartepe ve Kandıra İlçe Belediye
Başkanlarına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
3.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, coronavirüs
salgınıyla yeni bir döneme girildiğine ve geleceğe yön
verecek projelere önem verildiğine ilişkin
açıklaması
4.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, PTT
çalışanlarının iş güvenliği önlemleri
alınarak ve ücretli izin verilerek Evde kal. kuralına
uymalarının sağlanabilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, küçük esnafa, gündelik yevmiyeyle
çalışanlara ve yeşil kartlılara biner liralık sosyal
yardım yapılmasını talep ettiğine, Mersin ili
başta olmak üzere turfanda sebze meyve ihracatını yönetebilecek
bir programın uygulanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, Atatürk Havalimanı ve
Sancaktepede yapılan kalıcı yoğun bakım ünitelerinden
oluşan hastanelerin gelecekte oluşacak yoğun bakım
ihtiyaçlarını karşılayacağına ve kamu
kaynaklarının verimli kullanılmasını
sağlayacağına ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 27nci Yasama Döneminde tali
komisyonlara havale edilen kanun tekliflerinden sadece ikisi için esas
komisyona görüş bildirildiğine, sağlık alanında
şiddetin önlenmesine ilişkin yasa teklifinin ihtisas komisyonunda
görüşülmeden yasalaşacak olmasının Meclisin yasama
niteliği açısından sorun olduğuna ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 13 Nisan Alper Tunga Uytunu şehit
edilişinin 41inci yıl dönümünde rahmetle andığına,
uzaktan eğitime geçilmesi nedeniyle ailelerinin yanına dönen
öğrencilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 31 Mart
Vakasının 111inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
10.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, küçük esnafın coronavirüs
salgını nedeniyle oluşan mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Adalet Bakanının
cezaevlerinde coronavirüs pandemisi kaynaklı 17 vaka ve 3 ölüm
olduğunu açıkladığına, cezaevlerinin
boşaltılarak yaşam hakkına saygı duyulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, küçük esnafın
coranavirüs salgını nedeniyle oluşan mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, en onulmaz küresel kriz
ortamında dahi işine yoğunlaşmanın, başarıya
yönelmenin AK PARTİnin yönetim tarzı olduğuna ilişkin
açıklaması
14.-
Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Covid-19
salgını nedeniyle cezaevlerinin risk altında olduğuna,
Meclisin cezaevleri ölüm evi olmadan gerekeni yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, fabrika ve madenlerde sosyal
mesafe kuralına uyulamadığına, ücretsiz olması gereken
maskelerin valilikler tarafından Sanayi Odası mensuplarına
bedeli karşılığı verildiğine, kırk beş günde
hastane yapılabilen bir ülkede neden on iki yıldır Kütahya iline
eğitim ve araştırma hastanesi ile şehir hastanesi
yapılamadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
16.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun coronavirüs salgını
nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağının zamanlamasıyla
ilgili hata yaptığını ve kaosun
oluşacağını öngöremediğini kabul ederek istifa
ettiğine, hatayı ve başarısızlığı
kabullenmenin olgunluk gerektirdiğine ve aynı olgunluğu Hazine
ve Maliye Bakanı ile Tarım ve Orman Bakanından da
beklediklerine, virüs salgınıyla mücadelede veteriner hekimlerin
görev almak istediklerine ilişkin
açıklaması
17.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, istifa eden
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun istifasının
Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmemesiyle bir yönetim kriziyle
karşı karşıya kalındığına, coronavirüs
salgını nedeniyle vaka sayısının hızla
yükseldiğine ve ölenlere rahmet dilediklerine, sokağa çıkma
yasaklarının sadece hafta sonlarında olmasının gerçek
bir önlem niteliğinde sayılmayacağına, Bilim Kurulunun
coronavirüs salgını süresince hangi tavsiye kararlarını
aldığını Parlamentonun ve halkın bilmeye hakkı
olduğuna, 11 Marttan itibaren karantina uygulanmamasının
bedelinin ağır ödendiğine ve krizi yönetemeyen bir iktidar
mantığıyla karşı karşıya bulunulduğuna,
üç aylık yasağa takılmamak için işten çıkarmalara
hız verildiğine ve İnşaat İşçileri
Sendikasının İstanbul ilindeki şantiyelerin durumuna
yönelik rapora ilişkin açıklaması
18.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, coranavirüs salgını sebebiyle
insanların en az iki hafta evde tutulması gerektiğini ifade
ettiklerine, iki günlük sokağa çıkma yasağının
Türkiyenin yönetilemediğini gözler önüne serdiğine, Bilim Kurulu
üyesinin Bugünkü karar sonrası sokağa taşan insanların
etkilerini maalesef birkaç hafta sonra acı şekilde
yaşayacağız. Gelen görüntüler çok vahim. Gerçekten çok
üzgünüm." açıklamasında
bulunduğuna, maskelerin dağıtımının düzgün
şekilde yapılamamasının bile krizin yönetilemediğini
gösterdiğine ilişkin açıklaması
19.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
coronavirüs salgınına yönelik tedbirler kapsamında uygulanan
sokağa çıkma yasağının sona erdiğine, Bilim
Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda gerekli tedbirlerin alınmasına
devam edileceğine ve millete kararlara uyma konusunda gösterdiği hassassiyetten
ötürü teşekkür ettiğine, yoğun bakım ünitelerinden
oluşan hastanelerin İstanbul ilinde kalıcı olarak hizmet
vermek üzere kırk beş günde tamamlanacağına, sokağa
çıkma yasağıyla yaşanan karışıklıklar
üzerine istifa eden Süleyman Soylunun İçişleri Bakanlığı görevini bugüne kadar başarıyla
yerine getirmiş olması nedeniyle Cumhurbaşkanı
tarafından istifasının kabul edilmediğine, Covid-19la
mücadele kapsamında Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketinin
uygulamaya konulduğuna, üç ay süreyle işten çıkarmaların
yasaklanacağına, kısa çalışma ödeneğinden
yararlanamayan veya ücretsiz izne çıkarılan vatandaşlara üç ay
süresince 1.170 lira maaş desteği sağlanacağına ve
devletin her alanda milletin yanında olduğuna ilişkin
açıklaması
20.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, virüs tespit
edilen 79 cezaevi personelinin hangi cezaevlerinde olduğunu, personele
bulaşan virüsün mahpuslara bulaşmamasının garantisinin olup
olmadığını ve 3 kişinin hangi cezaevlerinde
öldüğünü öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
21.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yelin CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, vatandaşa bir taraftan Evde
kal. denilirken bir taraftan da elektrik ve doğal gaz borcunun tahsil
edilmeye çalışılmasının coronavirüs
salgınıyla mücadele kapsamına ne kadar girdiğini ve
çalışmayanlardan bu paranın nasıl tahsil edileceğini
öğrenmek istediğine, Gaziantep İl Pandemi Kurulunda Eczacı Odası ve Tabip Odasının yer
almadığına ilişkin
açıklaması
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Meclisin
erkek Meclisi olmadığına ve eril dili, erkek egemen
yaklaşımı kabul etmediklerine, sinkaflı sözleri telaffuz eden
vekilin Parlamentodan özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
29.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, corona virüsü nedeniyle vefat eden
İstanbul ili Ataşehir Belediye Meclis Üyesi Uğurcan Demire
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
30.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, corona
virüsü nedeniyle vefat eden İstanbul ili Ataşehir Belediye Meclis
Üyesi Uğurcan Demire ve vefat eden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 60ıncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Isparta
Milletvekili Recep Özelin yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine, cezaevlerinde ücret
karşılığı verilmesi nedeniyle tutuklu ve hükümlülerin
maske kullanamadığına ilişkin açıklaması
32.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın görüşülmekte olan
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 69uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 21
milletvekili tarafından, tarım sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 7/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/2075) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2020 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve arkadaşları
tarafından, corona virüsün pandemi ilan edilmesiyle gıda ürünlerinde
kıtlık yaşanmaması, mevsimlik tarım işçilerinin
hijyenik ve güvenli koşullar altında
çalışmalarının sağlanması amacıyla 11/4/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2020 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile
Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, Covid-19
salgınının bundan sonraki süreçte ülkemizdeki etkilerinin neler
olabileceğinin, vaka sayılarını azaltmaya yönelik
alınabilecek tüm tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2020 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya
ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 207)
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
coronavirüs salgınının yaşandığı süreçte
karşılıklı hoşgörü içerisinde her türlü kaba ve
yaralayıcı sözlerden sarfınazar edilerek Genel Kurul
çalışmalarının sürdürülmesi gerektiğine ilişkin
konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
Başkanlık Divanı olarak Genel Kurul görüşmeleri
esnasında gerçekleşmeyen eylemler için herhangi bir
yaptırımın söz konusu olmadığına, cinsiyete
bağlı olmaksızın her türlü yaralayıcı söze
karşı olduğuna ilişkin konuşması
IX.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 207) Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Bedri Serter'in,
Bakanlığın 9 Mart 2020 tarihinde açıkladığı
Çeşme Projesi kapsamında kamulaştırılan arazilere ve
projenin su ihtiyacına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/26725)
2.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin
Tarhan'ın, Dilderesi'nin ıslah çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/26866)
3.-
Aydın Milletvekili Aydın Adnan
Sezgin'in, pamuk üreticilerine yönelik destek ödemeleri yapılmamasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/26867)
4.-
Uşak Milletvekili Özkan
Yalım'ın, Çiftçi Kayıt Sistemine kaydolması zorunlu olan
haşhaş üreticilerinin sistemdeki aksaklıktan dolayı
yaşadıkları mağduriyete ilişkin sorusu ve Tarım
ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/26870)
13 Nisan 2020 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, İstanbulda
yapımı devam eden sahra hastaneleri hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecana gündem dışı
söz vereceğim.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Emine Gülizar
Emecanın, İstanbul ilinde yapımı devam eden sahra
hastanelerine ilişkin gündem dışı konuşması
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli vekiller;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, aralık ayından bu yana dünya küresel
bir salgınla ve bir pandemiyle mücadele etmekte; tabii, Türkiye de bundan
nasibini almakta. Daha Türkiyede ilk vaka görülmeden, biz de Cumhuriyet Halk
Partisi olarak çalışmalarımızı erkenden
başlattık. Böyle bir salgın Türkiyeye geldiği zaman,
başta sağlık olmak üzere, ekonomisi ve sosyal sorunları
açısından getireceği sıkıntıların
boyutları nedir ve bu sorunlarla en iyi nasıl baş edilebilir
diye yoğun bir çalışma başlattık ve
çalışmalarımızı tamamladık. Hızlı bir
şekilde, pandemiden en çok etkilenecek kesimleri, alınması
gereken önlemleri belirledik ve öneri paketimizi hem iktidar partisiyle hem
diğer partilerle hem de kamuoyuyla paylaştık.
Bütün önerilerimizi tabii ki burada sıralamam
mümkün değil değerli arkadaşlar ancak bu önerilerimizden bir
tanesi de İstanbulun iki yakasında sahra hastaneleri
kurulmasıydı. Belediye Başkanımız Ekrem
İmamoğlu 27 Mart tarihinde ve sonrasında da bu ihtiyacı
defalarca tekrarladı ve bu çağrıyı sürekli yaptı;
hemen dönüştürülebilecek, altyapısı hazır yerler önerdi.
Ancak, iki hafta geçtikten sonra yani 6 Nisan tarihinde Cumhurbaşkanı
bir açıklama yaptı. Ne dedi? İstanbulda, 1 tanesi Atatürk
Havalimanında, 1 tanesi de Sancaktepede olmak üzere, kırk beş
gün içerisinde, 2 tane sahra hastanesi kurulacak ve bu hastaneler daha sonra da
kullanılmaya devam edilecek. dedi.
Şimdi, sahra hastanesi nedir? Onun bir
tanımına bakalım isterseniz. Sahra hastaneleri, sel, deprem,
salgın hastalık gibi durumlarda felaket mağdurlarına
güvenli sağlık hizmetleri sunmak için, önceden belirlenmiş
güvenli bölgelerde, hastalığın tedavisini sürdürmek
amacıyla afetlerden sonra kurulan geçici hastanelerdir. Tanım,
bakın geçici yani sonra kaldırılabilir. Salgın bu kadar
hızlı yayılırken, on-on beş gün içerisinde sahra
hastaneleri kurulabilecekken kırk beş günde kalıcı hastane
kurmak sahra hastanesi mantığına da aykırıdır
değerli arkadaşlar. Sonra, bir baktık ki, Atatürk
Havalimanında yapılacak olan hastane inşaat
çalışmaları başka bir yerde başlamış;
havalimanın hemen yanında, konutların hemen dibinde,
Bakırköy ilçesi Florya Mahallesinde başlamış.
Bakırköy benim ilçem, evim de çok yakın bu inşaatın
yapıldığı yere. Tabii ki, komşularımız,
orada yaşayan vatandaşlar, muhtarlarımız yoğun bir
şekilde telefon yağmuruna tuttular bizi. O süreçte, Bakırköy
Belediye Başkanımız da kendisine haber dahi verilmediğini
söyledi; İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu, aynı
şekilde. Bu arazinin yerinin yanlış olduğu, toplu
ulaşıma uzak olduğu, özellikle, Sancaktepede yapılan
hastanenin de ulaşımla ilgili çok büyük bir sorunu olduğunu
burada vurgulamak istiyorum; daha metro inşaatı
başlamamış, gerçekten, halkın çok kolay
ulaşabileceği bir nokta değil, sorunlar var.
Yine, bu yerin yerleşim yerlerine çok
yakın olduğu konusunda biz tüm uyarılarımızı
yaptık. Sonra, bir baktık ki hafriyat çalışmaları
başlamış, bir baktık ki yer değiştirmiş,
havalimanı arazisi içine alınmış tekrar. İlk alanda
hafriyat yapılmışken şimdi ikinci alanda inşaat
çalışmaları devam ediyor. Şu anda orada hummalı bir
çalışma var. Hafriyat kamyonları vızır vızır
işliyor, sahil yolunu toz duman götürüyor, arabaların görüş
alanı berbat -inşallah oralarda bu nedenle kazalar olmaz- yani tam
bir rezalet.
Hadi, yeri değiştirdiniz, iyi, güzel, yeri
değiştirdiniz de havalimanın içerisinde çok daha hazır
alanlar olduğunu, hangarlar olduğunu; yine o bölgede Yenikapı
Etkinlik Alanı olduğunu; yine, Floryada fuar alanı
olduğunu -altyapıları uygun, hızlı bir şekilde
değiştirilebilecek- defalarca söyledik. Yok, ama olmuyor yani biz
Seç, beğen, al. diyoruz ama siz İlle de inşaat
yapacağız, ille de inşaat. diyorsunuz. Nasıl
yapılıyor, kim yapıyor? Sağlık Bakanı Sayın
Koca, söz konusu hastanelerin devlet imkânlarıyla
yaptırılacağını açıklamıştı.
Proje, ihalesiz bir şekilde, yine yandaş bir müteahhide verildi.
Hangi firma? Rönesans İnşaat. Rönesans İnşaat kim?
Beştepe kaçak saray müteahhidi. Son yılların en hızlı
zenginleşen, KÖİ projelerinin vazgeçilmez firması. Hangi
bedelle veriyorsunuz? diye soruyoruz ve Bu dönemde bile bu yandaş
korumacılığını nasıl yapıyorsunuz? diye de
merak ediyoruz.
İnsanlar ölüyor değerli arkadaşlar,
doktorlarımız, sağlık çalışanlarımız
ölümüne mücadele veriyor. Bakın, sağlık nedeniyle milyonlarca
insan işsiz kaldı, yüz binlerce esnaf kepenk kapattı; tablo
kötü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Mevcut işsizlerin yarısı kadar yeni
işsiz bekliyoruz. Hazırladığınız pakette, istihdama
yönelik desteklerde hep kayıtlı çalışanlar var,
kayıtsız çalışanlar yok; hâlbuki, şu anda, tarım
dışı 4 milyona yakın kayıtsız çalışan
perişan durumda. Bunun dışında, bugün
kazandığını bugün tüketen gündelikçiler, kira geliriyle
kendi geçimini sağlayanlar
Biz birçok öneride bulunduk. Size diyoruz ki:
İsraftan vazgeçin, devletin kaynaklarını har vurup
savurmayın, bu insanlara iki üç ay destek verin, kira desteği verin,
ücret desteği verin. Nerede güçlü devlet? diye soruyorum. Hiçbir
koordinasyon, hiçbir planlama yok. Kalıcı hastane yapılması
şart mıydı? Akıl mantık gerçekten almıyor bunu.
Yani siz pandemiyle mücadele etmiyor, pandemi sürecini yine
Cumhurbaşkanının dediği gibi fırsata çeviriyor,
İlle de inşaat. diyorsunuz. Yazıklar olsun böyle mücadeleye
diyorum ve bu süreçte hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Özkan
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan veya ücretsiz izne
çıkarılan vatandaşlara üç ay süresince aylık 1.170 lira
maaş desteği sağlanacağına, finansman
programlarıyla işçilerin, işverenin ve esnafın yanında
olunduğuna ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın
Berat Albayrak tarafından açıklandığı gibi, üç ay
boyunca işten çıkarmaların önüne geçmeyi yasayla güvence
altına alıyoruz. Kısa çalışma ödeneğinden
yararlanamayan veya bu süreçte ücretsiz izine çıkarılan
vatandaşlarımıza aylık 1.700 lira maaş desteği
sağlayacağız. Kısa çalışma ödeneğinin
yanı sıra 25 bin liralık destek finansmanıyla, bireysel
destek paketiyle işe devam finansmanı programlarımızla
işçimizin, işverenimizin, esnafımızın
yanındayız. Aziz milletimiz için devletimizin tüm
imkânlarını seferber ediyoruz çünkü bizim büyük ve güçlü Türkiye
idealimiz var. Hep birlikte, her zamankinden daha çok kenetlenerek, daha çok çalışarak
bu süreçten daha güçlü çıkacağımıza inanıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker.
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Hükûmetin coronavirüs salgınıyla mücadeleye devam ettiğine, Salgın küresel, mücadele yerel. diyerek vatandaşlara ve
sağlık çalışanlarına destek olan başta Kocaeli
Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere Gebze, Darıca,
Çayırova, Dilovası, Körfez, Derince, Karamürsel, Gölcük,
Başiskele, Kartepe ve Kandıra İlçe Belediye
Başkanlarına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz
coronavirüsle mücadeleye tüm gücüyle devam ediyor. Devletimiz
vatandaşımıza, çalışana, işverene
karşılıksız ve uygun şartlarda destek veriyor.
Salgın küresel, mücadele yerel. diyerek, şov ve reklam yapmadan,
kendi bütçesiyle hizmet etmeye çalışan seçim bölgem Kocaelide,
başta Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere, Gebze, Darıca,
Çayırova, Dilovası, Körfez, Derince, Karamürsel, Gölcük,
Başiskele, Kartepe ve Kandıra İlçe Belediye
Başkanlarımıza ve ekiplerine, yaptıkları bu özverili
çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.
Evde kal. çağrısına uyup Hayat eve
sığar. diyerek evde kalıp sağlık
çalışanlarımıza yardımcı olan
vatandaşlarımıza ve Biz Bize Yeteriz Türkiyem diyerek Millî
Dayanışma Kampanyasına destek olan herkese teşekkür
ediyorum.
Büyüksün Türkiyem diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu.
3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, coronavirüs salgınıyla yeni bir döneme
girildiğine ve geleceğe yön verecek projelere önem verildiğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Coronavirüs salgınıyla birlikte küresel
ekonomik, siyasi ve sosyal düzende köklü değişiklikler
yaşanması muhtemel yeni bir döneme giriyoruz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın da
dediği gibi artık hiçbir şeyin eskisi gibi gitmeyeceği,
gidemeyeceği açıkça ortadadır. Bu çerçevede, geleceğe yön
verecek projelerimize de önem vererek salgın sonrası daha güçlü bir
Türkiye için çalışıyoruz.
Cari açığa darbe vuracak ve enerjide
dışa bağımlığı sonlandıracak olan
Doğu Akdenizde petrol arama çalışmalarımız 3 sondaj,
2 sismik araştırma gemimizle devam ediyor; diğer yandan da
yetmiş yıllık stratejik nükleer hayalimiz gerçeğe
dönüşüyor, Akkuyu NGS inşaatı, çekirdeği üstünde
yükseliyor.
İnşallah bu son süreçten daha büyük bir
Türkiye olarak çıkıp hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemeye devam
edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kemalbay.
4.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, PTT çalışanlarının iş güvenliği
önlemleri alınarak ve ücretli izin verilerek Evde kal. kuralına
uymalarının sağlanabilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
PTT işçileri coronavirüse karşı
korunmuyor ve önlem alınmasını istiyorlar. PTT
çalışanlarının sendikası olan HABER-SEN, coronavirüs
salgınına karşı 11 maddelik taleplerini sıraladı.
Özellikle, PTT merkezlerinde ve şubelerde yığılmalara
dikkat çekti. Zorunlu hizmetler dışında PTT kargo
işlemlerinin durdurulması isteniyor, acil olmayan gönderilerin kabul
edilmemesi gerekiyor. PTT işçileri de evde kal. kuralına iş
güvenliği sağlanarak ve ücretli izin verilerek uymalıdır.
Gönderiler iş yerine teslim olarak kabul edilmelidir.
Dağıtım esnasında virüs
yaygınlaştırılıyor, bunun önüne geçilmelidir. PTT
işçileri coronavirüse karşı korunmalıdır, diyoruz.
Çalışanların iş güvenliği önlemleri, zorunlu çalışanların
iş güvenliği önlemleri de alınmalıdır.
BAŞKAN Sayın Şimşek
5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
küçük esnafa, gündelik yevmiyeyle çalışanlara ve yeşil
kartlılara biner liralık sosyal yardım
yapılmasını talep ettiğine, Mersin ili başta olmak
üzere turfanda sebze meyve ihracatını yönetebilecek bir
programın uygulanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yaklaşık 650 bin
küçük esnafımız -kasap, manav, bakkal, berber, kaportacı gibi-
coronavirüs sebebiyle iş yerlerini kapatmak durumunda
kalmışlardır. Hükûmetimiz Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı aracılığıyla özellikle
sosyal yardım alan ailelere biner liralık yardım yaptı. Bu
yardım için teşekkür ediyoruz. Ben bu 650 bin küçük
esnafımızın tamamına, özellikle gündelik yevmiyeyle
çalışanlara, yeşil kartlıların tamamına da burada
bir ayrım yapılmaksızın -şu anda, 4 milyon
civarında, yardım alan ailelere biner lira veriliyor ama yeşil
kartlıların sayısı daha fazla- bu yardımların
yapılmasını talep ediyorum.
Bir de özellikle seçim bölgem olan Mersin, Antalya,
Adana gibi yerlerde şu anda turfanda sebze meyve ihracatı
başlamıştır. Bununla ilgili, Tarım ve Orman
Bakanlığının süreci aktif olarak yönetebilecek bir program
uygulamasını
Örneğin limonla ilgili; bir ihracat durduruluyor,
bir ön izne bağlanıyor, bir tekrar serbest
bırakılıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bu
sürecin hızlandırılmasını talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
Atatürk Havalimanı ve Sancaktepede yapılan kalıcı
yoğun bakım ünitelerinden oluşan hastanelerin gelecekte
oluşacak yoğun bakım ihtiyaçlarını karşılayacağına
ve kamu kaynaklarının verimli kullanılmasını
sağlayacağına ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Muhalefet sözcüleri ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı, İstanbul CNR, TÜYAP fuar merkezleri, dolgu
alanları ve kapalı spor salonlarına geçici yoğun bakım
hastanesi düzenlenmesi konusunu talep ettiler. Buna karşın Atatürk
Havalimanı ve Sancaktepede kalıcı 2 bin yataklı yoğun
bakım ünitesi yapılmaktadır. Pandemide hizmete girecek
olması açısından bu konjonktürel projedir ancak pandemi
dışında İstanbullularımızın zaman zaman
ihtiyaç duyduğu yoğun bakımın karşılanması
açısından vizyoner bir projedir. Kalıcı olmasıyla
gelecekte oluşacak yoğun bakım ihtiyacını
karşılamak, kamu kaynaklarının verimli
kullanılması açısından da değerli bir projedir.
Muhalefetin sığ yaklaşımına karşın AK
PARTİ konjonktürel, vizyoner, değerli bir proje yapmaktadır.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
27nci Yasama Döneminde tali komisyonlara havale edilen kanun tekliflerinden
sadece ikisi için esas komisyona görüş bildirildiğine,
sağlık alanında şiddetin önlenmesine ilişkin yasa
teklifinin ihtisas komisyonunda görüşülmeden yasalaşacak
olmasının Meclisin yasama niteliği açısından sorun
olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün Grup Başkan Vekilimiz tarafından da
Genel Kurulda gündeme getirilen, Meclis Başkanlığına
sunduğum soru önergeme verilen cevapta, 27nci Dönemde 11 Mart 2020 tarihe
kadar tali komisyonlara havale edilen 1.984 kanun teklifinin sadece 2 tanesi
için Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu tarafından ilgili esas
komisyona görüş bildirilmiştir.
Salgın hastalıkla mücadele ettiğimiz
şu günlerde sağlıkta şiddetle ilgili geç kalmış
bir teklif, tali komisyon olarak havale edilen Sağlık Komisyonu
üyeleri tarafından görüşülmeden sadece esas komisyon olarak Adalet
Komisyonunda görüşülecektir. Sağlık alanıyla ilgili bu
önemli yasa teklifinin sağlıkçılar tarafından,
sağlıkla ilgili ihtisas komisyonunda görüşülmeden
yasalaşacak olması Meclisin yasama niteliği açısından
büyük bir sorundur.
Yeni dönemde gelenek hâline getirilen torba yasa
geleneğiyle ihtisaslaşmanın yok sayıldığı,
nitelikli yasa yapma sürecinden hızla
uzaklaştırıldığımız bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılavuz
8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 13
Nisan Alper Tunga Uytunu şehit edilişinin 41inci yıl dönümünde
rahmetle andığına, uzaktan eğitime geçilmesi nedeniyle
ailelerinin yanına dönen öğrencilerin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
13 Nisan 1979da, cuma namazı
çıkışı, vatan, millet, din, devlet düşmanları
tarafından kalleşçe şehit edilen şehidimiz Alper Tunga
Uytun ağabeyi ve bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle anarak manevi
huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
Öğrencievlerinde kalıp üniversitelerinin
uzaktan eğitime geçmesi sebebiyle ailelerinin yanına dönen
öğrencilerimiz kira ödemeye devam etmektedirler. İstikbalimizin
teminatı olan öğrencilerimizin mağdur olmasını
engelleyelim, onlara sahip çıkalım. Hükûmetimizin
öğrencievleriyle ilgili bir çalışma yapmasını temenni
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 31 Mart Vakasının 111inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Miladi takvime göre 13 Nisan 1909da
gerçekleşen ve tarihe Sultan Abdülhamitin tahttan indirilmesi olarak
geçen 31 Mart Vakasının bugün 111inci yıl dönümü. Osmanlı
İmparatorluğunun son dönemlerinde meydana gelen çalkantılı
siyasi olayların şüphesiz en önemlilerinden biri, bazı
tarihçilere göre bir isyan, bazı tarihçilere göre de tertip olan 31 Mart
Vakasıdır. Sultan Abdülhamit, bu olaylar sonrasında, 27 Nisan
1909da tahttan indirildi. Abdülhamitin tahttan indirilip sürgüne
gönderilmesinin ardından yönetimi ellerine geçirenlerin
attığı yanlış adımlarla 4 milyon kilometrekare
büyüklüğündeki bir imparatorluk çöktü. Sultan Abdülhamit, tahtına mal
olmasına rağmen, Kardeş kanı dökülmesin. diye bu olaylara
müdahale etmemiştir. Otuz üç yıl Osmanlı Devletini ayakta
tutarak âdeta yeniden ihya eden cennetmekân Sultan Abdülhamit Hanı bu
vesileyle rahmetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz.
10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
küçük esnafın coronavirüs salgını nedeniyle oluşan
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Coronavirüs salgını döneminde birçok küçük
esnafımız dükkânını kapattı veya kapatma durumuna
geldi. Bu esnaflarımızın evlerine ekmek götürebilmesi için bir
an önce yardım yapılmalıdır. Ayrıca, bu
esnaflarımızın kredi kartı, kredi taksitleri gibi ödemeleri
faizsiz olarak ertelenmelidir. Esnafımızın Kredi
Kooperatiflerinin haricinde aldıkları krediler faizsiz olarak
ertelenmelidir. Bankalar, esnaflarımıza üç ay erteleme
sağlayabileceklerini ancak faizlerini işleteceklerini
söylemektedirler. Bu üç aylık faizi hesapladıklarında, yeniden
kredi çekseler daha hesaplıya geleceği görülmektedir. Bir an önce
küçük esnafımızın sessiz çığlığı
duyulmalıdır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu.
11.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, Adalet Bakanının cezaevlerinde coronavirüs
pandemisi kaynaklı 17 vaka ve 3 ölüm olduğunu
açıkladığına, cezaevlerinin boşaltılarak
yaşam hakkına saygı duyulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
En az yirmi gündür Türkiye cezaevlerinde coronavirüs
vakaları ve ölümlerinin olduğunu söylüyoruz ama Adalet
Bakanlığı doğru bir açıklama yapmıyor. En sonunda,
bugün, Bakan az evvel bir açıklama yaptı; 17 vaka, 3 ölü
olduğunu söyledi. Bu, skandal bir durumdur çünkü günlerdir bu
rakamları açıklamamakta ısrar eden bir bakan var
karşımızda ve şu anda bu vakaların açık
cezaevinde olduğunu söylüyor ama 79 cezaevi personelinde de müspet
olduğu ortaya çıkmış, belli ki kapalı cezaevlerinde de
vakalar var. Bir an evvel, acilen cezaevleri boşaltılmalı,
yaşam hakkına saygı duyulmalıdır. Bundan sonra olacak
bütün ölümlerin sorumlusu Adalet Bakanlığı ve iktidardır.
Şu ana kadar biz bu ölümleri hep söyledik, partimiz olarak tüm isimleri
açıkladık ve inanılmaz bir şekilde
açıkladığımız bu isimlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Köksal.
12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, küçük esnafın coranavirüs salgını nedeniyle
oluşan mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, günlerdir vatandaşın mağduriyetini buradan anlatmaya
çalışıyoruz. Bakın, binlerce esnaftan birinin
Afyonkarahisarlı otuz yıllık berber Ahmet Kaplanın bir
haber sitesine söyledikleri: Televizyonlarda, sosyal medyada diyorlar ki: Biz
günlük evinin ihtiyacını kazanan yani elinden emekli bu küçük
esnafımıza yardım ediyoruz. Bana ve odamıza bağlı
hiçbir arkadaşımıza böyle bir yardım ulaşmadı
şu ana kadar. Oda Başkanımıza telefon açtım ve sordum,
bana verdiği cevap aynen şu: Gerekli yerlere başvurduk,
haklısın. Esnafımızın hepsi de zor durumdadır.
Bir an önce yetkililerin bu meseleye müdahale etmesi lazım. Hani bin lira
vereceklerdi? Hani paket yardımı yapacaklardı? Sosyal
Yardımlaşma Müdürü Yaman Beyi aradım, dedi ki: Bize gelen
talimata göre arkadaşlar değerlendirme yapıyor,
kaydını oraya yaptır. Peki. deyip kaydımı
yaptırdım, bekledim, daha sonra tekrar aradım;
değerlendirme neticesinde ihtiyacımın olmadığı
kanısına varılmış olacak ki bana tekrar dönüş
olmadı. Yani devlet yetkilileri ayırdıkları bütçeyi ve
topladıkları onca yardımı kime ve kimlere verecek, merak
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemir
13.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
en onulmaz küresel kriz ortamında dahi işine
yoğunlaşmanın, başarıya yönelmenin AK PARTİnin
yönetim tarzı olduğuna ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım mangalda kül bırakmamak işgüzarlar için
kullanılan bir deyim, laf üreterek hayat sürenlere söylenir. Eline en
sıradan, en basit işi verseniz yüzüne gözüne bulaştırır;
buna rağmen, yaklaşımları, eleştirmek, kırıp
dökmek üzerine oturmuştur. Amiyane tarifleri boş beleştir.
Ruhlarını fotoğraflamak mümkün olsa tek yumurta ikizi kadar
birbirlerine benzediklerini görürüz. Oysa iş ehlî olanlar Çok bilenler
konuşmaz, çok konuşanlar bilmez. tespitine teslimdirler. Bunun hayata
yansıyan somut hâli, on sekiz yıllık AK PARTİ yönetim
tarzıdır; her şart altında vazifesini yapan
anlayış, en onulmaz küresel kriz ortamında dahi işine
yoğunlaşmak, başarıya yönelmek gibi. Son somut örnek,
istatistiki bir bilgi: Sanayi üretimi yıllık yüzde 7,5 arttı.
Bunun içindir ki o muhteşem aforizma kabul gördü, Onlar konuşur, AK
PARTİ yapar. Cenab-ı Hak kolaylaştırsın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Orhan Işık.
14.- Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Covid-19 salgını nedeniyle cezaevlerinin risk
altında olduğuna, Meclisin cezaevleri ölüm evi olmadan gerekeni
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Başkan.
Van yüksek güvenlikli cezaevinden gelen bir
faksı paylaşmak istiyorum: Corona salgınının tüm
dünyada hızla yayıldığını, dünya genelinde
tedbirlerin yeterli olmadığını gözlemlediklerini belirterek
Ben bir buçuk yıldır Van yüksek güvenlikli cezaevinde tutukluyum.
Hepatit B kronik hastasıyım. Her yerde Evde kal. Kişisel
hijyen
çağrıları yapılıyor. Bilim Kurulu ve
Sağlık Bakanlığının özellikle kronik
hastalıklarla ilgili sık sık uyarı açıklamaları
var. Covid-19 salgınından dolayı burada düzenli tedavi mümkün
olmamaktadır, risk altındayım. Bu konuda sizlerin gerekli
duyarlılığı göstermenizi temenni ediyorum. Evet, bizler de
günlerdir cezaevindeki riski dile getiriyoruz. Bir kez daha söylüyoruz: 1
değil, 1.333 hasta tutsak var ve bunlar risk altındalar, bu yüzden
infazda eşitlik. diyoruz. Cezaevleri ölümevi olmadan Meclis gerekeni yapmalıdır.
Düşmanlıktan vazgeçin artık, Covid ayırmıyor. Bu
ayrımcı tutumuyla cezaevlerinde yaşanacak tüm ölümlerden iktidar
sorumlu olacaktır.
BAŞKAN Sayın Kasap
15.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, fabrika ve madenlerde sosyal mesafe kuralına uyulamadığına,
ücretsiz olması gereken maskelerin valilikler tarafından Sanayi
Odası mensuplarına bedeli karşılığı
verildiğine, kırk beş günde hastane yapılabilen bir ülkede
neden on iki yıldır Kütahya iline eğitim ve araştırma
hastanesi ile şehir hastanesi yapılamadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sosyal mesafeyi deldiniz, izolasyon facia; fabrika
ve madenlerde işçiler dip dibe çalışıyor, yemekhanelerde
beraberler, maskeleri yok; sağlık personeline dahi verilmeyen
koruyucu ekipmanlar -maske, gözlük, önlük- İsraile, İngiltereye
gönderildi. Maske bir becerisizlik, bir faciaydı; valilikler, şu
anda, Sanayi Odası mensuplarına ücretli maske satıyorlar; hani
ücretsizdi? ICD kodunda kasıtlı girişler var, sağlıkta
şiddeti arttıracaksınız. Ayrıca, kırk beş
günde hastane yapılabilen bir ülkede, on iki yıldır Kütahyaya
eğitim araştırma hastanesi, şehir hastanesi neden yapılamadı?
Demek ki bir beceriksizlik var ortada. Sadece konuşuyorsunuz, yapılan
hiçbir şey yok.
Teşekkürler.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Yine, Sayın Grup Başkan Vekillerinden de ricam, lütfen kısa
tutmaları.
Sayın Dervişoğlu
16.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
coronavirüs salgını nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma
yasağının zamanlamasıyla ilgili hata
yaptığını ve kaosun oluşacağını
öngöremediğini kabul ederek istifa ettiğine, hatayı ve
başarısızlığı kabullenmenin olgunluk
gerektirdiğine ve aynı olgunluğu Hazine ve Maliye Bakanı
ile Tarım ve Orman Bakanından da beklediklerine, virüs
salgınıyla mücadelede veteriner hekimlerin görev almak istediklerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Cuma akşamı ilan edilen sokağa
çıkma yasağının plansız
yapıldığını, oluşacak panik havasının
öngörülemediğini ve bunun tam bir iş bilmezlik olduğunu İYİ
PARTİ olarak farklı mecralardan birçok kez ifade etmiştik. Bunun
üzerine dün İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, bir
gazeteye verdiği röportajda, kendisi hata yaptığını ve
bu kaosun oluşacağını öngöremediğini kabul ederek
sorumluluğu üstüne almıştır ve nihayetinde akşam
saatlerinde istifa etmiştir. Genel Başkanımızın dile
getirmiş olduğu üzere, hatayı ve
başarısızlığı kabullenmek, sorumluluğu
üstlenmek bir olgunluk gerektirir. Aynı olgunluğu,
başarısızlıklarıyla birer marka hâline gelmiş
Sayın Hazine ve Maliye Bakanından, Tarım Bakanından da
bekliyoruz. Plansızlık ve öngörüsüzlük yüzünden 30 büyükşehirde
ve Zonguldakta yüzbinlerce insan sokaklara dökülüp maskesiz bir şekilde,
fiziki mesafeye uymaksızın, iç içe, uzun kuyruklar oluşturarak
virüsün kolayca yayılmasına neden teşkil edebilecek bir hataya
düşürülmüştür. Bir aydır kendini evinde izole eden
vatandaşlarımızın aldığı tüm tedbirler ve
sağlık çalışanlarımızın fedakârca
verdiği tüm emekler bir gecede heba edilmiştir. Sayın Soylu
yapılan bu vahim plansızlığı kabul edip görevden
ayrılırken Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan cuma
gecesi yaşananları normal karşılamış olacak ki
İçişleri Bakanını görevine iade etmiştir. Komplo
teorilerine itibar eden bir bakış açısına sahip
olmadığımı yüce Meclis çatısı altında görev
yapan bütün milletvekillerimiz bilir ama spekülasyonlara baktığımızda,
parti içi çatışmalardan kaynaklı birtakım
paylaşımların yapıldığı ve birtakım
komploların kurulduğu gözlemlenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) İktidar partisi kendi içindeki kavga, çatışma ve
rekabeti bir tarafa bırakarak milletin dertlerine eğilmeyi
öğrenmelidir. Yapılan hatanın, uygulanan yanlışın
-sanki hiçbir şey olmamış gibi- üstüne yatılmıştır.
Cuma gecesi sokağa çıkarak yüz binlerce vatandaşımıza
yayılan ve yayılması muhtemel olan bu virüsün müsebbipleri
işte tam da bu sorumsuzluk anlayışının
temsilcileridir.
Virüs salgınıyla mücadelede veteriner
hekimler de görev beklediklerini her fırsatta dile getirmektedirler.
Covid-19 virüsüyle mücadelede veterinerlerin ve virologların göreve
çağrılması gerekmektedir. Veterinerler ve virologlar gönüllü
olarak aşı ve ilaç çalışmalarında etkin rol almak
istiyorlar; üstelik, aşı üretilebilecek kapasitede laboratuvarları
olduğunu da ifade ediyorlar. Ayrıca, veteriner hekimler
yıllardır coronavirüs ailesine mensup virüslerle mücadele
etmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Covid-19 dediğimiz bu coronavirüs, hayvan kökenli bir
hastalıktır yani hayvanlardan insanlara geçen bir virüs olduğu
için veteriner hekimlerin de tecrübeli oldukları uzmanlık
alanıdır. Sürecin içerisine daha fazla dâhil edilirlerse farklı
sonuçlar alınabilmesi muhtemeldir.
Almanyada, teşhis noktasında ve aşı,
ilaç çalışmalarında, veteriner hekimlerin bilgileri dikkate
alınarak faydalanılmaktadır. Burada, Sağlık
Bakanlığımıza, durumu değerlendirmesi için
çağrıda bulunuyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Beştaş
17.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, istifa eden İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun istifasının Cumhurbaşkanı tarafından kabul
edilmemesiyle bir yönetim kriziyle karşı karşıya
kalındığına, coronavirüs salgını nedeniyle vaka
sayısının hızla yükseldiğine ve ölenlere rahmet
dilediklerine, sokağa çıkma yasaklarının sadece hafta
sonlarında olmasının gerçek bir önlem niteliğinde
sayılmayacağına, Bilim Kurulunun coronavirüs salgını
süresince hangi tavsiye kararlarını aldığını
Parlamentonun ve halkın bilmeye hakkı olduğuna, 11 Marttan
itibaren karantina uygulanmamasının bedelinin ağır
ödendiğine ve krizi yönetemeyen bir iktidar mantığıyla
karşı karşıya bulunulduğuna, üç aylık yasağa
takılmamak için işten çıkarmalara hız verildiğine ve
İnşaat İşçileri Sendikasının İstanbul
ilindeki şantiyelerin durumuna yönelik rapora ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, dün gece bir yönetim kriziyle karşı
karşıya kaldık. İçişleri Bakanı önce istifa etti,
sonra Cumhurbaşkanlığı makamından yapılan
açıklamayla istifanın kabul edilmediği açıklandı.
Günlerdir, burada, bir yönetememe hâlinin olduğunu defaaten ifade ettik.
10 Nisan Cuma günü ilan edilen yöntemsiz, üslupsuz ve halkın
sağlığını tehlikeye atan sokağa çıkma
yasağının yarattığı panik hâlin ve
bulaşının ne aşamada olduğunu, dün akşam da
aslında bir kez daha görmüş olduk. Doğrusu, İçişleri
Bakanı, istifası beklenmeden görevden alınmalıydı
zaten. Dün sabah Eş Başkanımız Sayın Mithat Sancar, bu
yönlü istifa çağrısını da yapmıştı. Ancak
garip bir çelişki var ortada: Soylu, cuma gecesi ilan edilen sokağa
çıkma yasağı kararının Cumhurbaşkanının
talimatlarıyla alındığını önce ifade etti fakat
istifa mektubunda kendisini sorumlu tutmaya çalıştı.
Karşılıklı birbirlerini aklama çabası olduğunu,
temize çekme çabası olduğunu çok net bir şekilde görüyoruz. Bu
istifa bile bir siyasi ranta çevrilmeye çalışılıyor ama
bütün halk bunu görüyor, yaşanılan siyasal iflas daha fazla gizlenemeyecektir.
Sayın Başkan, tabii ki en önemli
gündemimizin başında corona salgını var. Can kaybı
sayısı her geçen gün artıyor. Dün 97 kişi, maalesef,
hayatını kaybetti. Biz, ölenlerin ailelerine baş
sağlığı diliyoruz, kendilerine rahmet diliyoruz ve bu vaka
sayısının çok hızlı bir şekilde yükseldiğini
önemle, tekrar tekrar hatırlatıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bütün
veriler, bu vakaların daha da hızlanacağı yönündedir.
Şimdi, bu vesileyle üretim meselesine de
değinmek isteriz. Üretim durmasın diye bu, sokağa çıkma
yasaklarının sadece hafta sonlarında olması kesinlikle
gerçek bir önlem niteliğinde değildir. Sırf sermayedarların
fabrikaları batmasın diye emekçilerin
çalıştırılması da kabul edilemezdir.
Özellikle Bilim Kurulunun 11 Marttan bu yana hangi
tavsiye kararları aldığını ve Hükûmete ilettiğini
kamuoyunun, Parlamentonun, halkın bilmeye hakkı vardır; millî
güvenlik kararları gibi neden gizleniyor? Bu konuda şeffaflık
olmalıdır. Bilim Kurulu çıkıp açıklamalıdır,
Şu şu şu kararları aldık. diye siyasi otoriteye
ilettiklerini de ve hangilerinin uygulanmadığını da
herkesin bilmeye hakkı vardır. Eğer Bilim Kurulu kararları
uygulanmayacaksa o zaman bu Kurul neden kuruldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Salgının yayılması önlenemiyor, vaka sayıları
artıyor. Bunun tek sorumlusu Bilim Kurulunun kararlarını
zamanında uygulamayan siyasal iktidardır.
Cumhurbaşkanı Peyderpey önlem
alıyoruz. diyor. Bütün dünya peyderpey mi önlem aldı? Virüs,
peyderpey yayılmıyor, hızla yayılıyor ama
iktidarın ekonomik çıkarları toplum
sağlığının üzerinde tutularak, önlemler peyderpey
alınarak halk sağlığı ciddi bir tehlikeye
atılıyor. 11 Marttan itibaren karantina uygulanmamasının
bedelini bugün hepimiz, birlikte çok ağır ödüyoruz. Hastalık her
yere yayılmış durumda; hâlen palyatif, perakende önlemlerle bu
süreç yönetilemez. Krizi yönetemeyen, yönetiyormuş gibi yapan, durumu
idare etmeye çalışan bir iktidar mantığıyla karşı
karşıyayız.
Evet, son olarak şunu söylemek isterim:
Emekçilerin, işçilerin yaşadığı şartlar,
yaşadığı sorunlar çok vahim bir boyutta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tamamlayacağım Başkan.
İşten çıkarmaların üç ay
yasaklanmasıyla ilgili düzenleme Meclise gelmeden, daha
yasallaşmadan, bunu fırsat bilen işverenlerin işten
çıkarmalara hız verdiğine dair haberler hızla kamuoyuna yansıyor.
Yasa çıkana kadarki geçen süreci fırsata çevirmek isteyen
işverenler var. İşverenler de tıpkı iktidar gibi
fırsatçılık yapıyor ve bunun önlenmesi gerekiyor. Mega
şantiyelerde çok büyük hak gaspları var. Emaar şantiyesi, Okmeydanı
Eğitim ve Araştırma Hastanesi şantiyesi, Zeytinburnu Güzelyalı
şantiyesi, Taksim AKM şantiyesi, Çamlıca Televizyon Kulesi
şantiyesi, Piyalepaşa şantiyesi, Koray Kasaba şantiyesi,
Galataport şantiyesi, Torunlar Hilton Otel şantiyesi, üçüncü
havalimanı şantiyesi, Atlas Üniversitesi şantiyesi örnek olarak
verebileceklerimden.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet,
İnşaat İşçileri Sendikası, coronavirüs
salgını sürecinde İstanbulda bulunan şantiyelerin durumuna
ilişkin bir rapor yayınladı. Bu raporda 10 bin işçinin
işinden olduğunu, şantiyelerde toplu yaşam
koşullarının salgın riskini
artırdığını vurguladı ve hak gasplarını
şu şekilde sıraladı: Haklı fesih hakkını
kullanmak isteyen işçilere Tüm haklarımı aldım.
yazılı kağıtları imzalamaya zorlamak, işten
kaçınma hakkını kullanan işçileri ücrete dahil tüm
haklarını gasbederek işten çıkarmak, işçilere
Coronavirüs kaparsam sorumluluk bana aittir. ibareli kağıt
imzalatmaya zorlamak, işten çıkartılan işçilerin tüm
haklarını -ihbar, kıdem, yıllık izin, AGİ ve
ücrete dâhil olmak üzere- gasp etmek, işten çıkmak isteyen
işçilere Ücretini veremem. diye tehdit ederek çalışmaya
zorlamak, yeni işe girişlerde ücretlerin aşağıya çekilerek
düşürülmesi, ücretini ödemediği işçilere şiddet uygulama, gurbetçi
işçileri işten atarak memleketlerine dönüşlerini
sağlayamayarak sokakta kalmalarına sebep olma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
işten
çıkartılan gurbetçi işçilere herhangi bir test ve karantina
şartlarını sağlamadan memleketlerine gönderme gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda işçiler, emekçiler çalışmaya devam
ederek ya da çalışma garantileri olmadan işten atılma
tehdidiyle gerçek bir yaşam tehlikesi altında yaşıyorlar.
Bu önlemlerin alınmaması hâlinde maalesef vaka sayımız ve
vefat sayımız artacaktır. Bu yönüyle önlem alma noktasında
hepimizin üzerine düşen büyük sorumluluklar var. Bunu paylaşmak
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoç
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
coranavirüs salgını sebebiyle insanların en az iki hafta evde
tutulması gerektiğini ifade ettiklerine, iki günlük sokağa
çıkma yasağının Türkiyenin yönetilemediğini gözler
önüne serdiğine, Bilim Kurulu üyesinin Bugünkü karar sonrası
sokağa taşan insanların etkilerini maalesef birkaç hafta sonra
acı şekilde yaşayacağız. Gelen görüntüler çok vahim.
Gerçekten çok üzgünüm."
açıklamasında bulunduğuna, maskelerin
dağıtımının düzgün şekilde
yapılamamasının bile krizin yönetilemediğini
gösterdiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, çok zor bir hafta sonu geçirdi. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz insanlarımızın evde tutulması,
üstelik de bunun en az iki hafta, üç hafta kadar sürmesi gerektiğiyle
ilgili çeşitli defalar da beyanlarda bulunduk. Ancak iki günlük evde kalma
süreci yani sokağa çıkma yasağı öyle bir hâl aldı ki
Türkiyenin ne kadar yönetilemediğini bir kez daha gözler önüne serdi.
İçişleri Bakanlığı 9 Nisanda sokağa çıkma
yasağı genelgesi yazıldı." dedi, İçişleri
Bakanlığı tekrar düzeltme yaptı, Tarihini sehven
yanlış yazdık. diyerek 10 Nisanda, 9 Nisanda söylediğini
çürüttü. Soylu, 10 Nisanda ulusal kanallarda Cumhurbaşkanı emri
verdi, biz kararı uyguladık." dedi. 11 Nisanda da Muharrem
Sarıkayaya konuştu, şöyle dedi: Tecrübe önümüzde. Erken saatte
açıklasaydık bazı ülkelerde gördüğümüz, izlediğimiz
gibi marketlere akın olsaydı daha mı iyi olacaktı? Bu,
hangi marketlerde, hangi ülkelerde oldu? Sayın Soylunun bunu
açıklaması gerekiyor. Böyle bir ortam çok daha mı iyi olurdu
yoksa daha mı kötü olurdu? diye sormuş. Bence bundan daha kötüsü
olmazdı. Daha sonra demiş ki Muharrem Sarıkayaya: Bunu tespit
edebiliyoruz, 250 bin kadar insan hareketi görüldü, o da kısa sürdü. Biz
2 insanın yan yana gelmemesi için mücadele verirken, 65 yaş üstü ve
20 yaş altı insanlarımızın sokağa
çıkmasını engellemeye çalışırken ve onları evde
tutmaya çalışırken 250 bin kişinin yan yana gelmesini makul
bir şeymiş gibi söylemesini büyük bir şaşkınlıkla
karşıladım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Daha sonra Bilim Kurulu
üyesi şöyle bir açıklama yaptı: Bugünkü karar sonrası
sokağa taşan insanların etkilerini maalesef birkaç hafta sonra
acı şekilde yaşayacağız. Gelen görüntüler çok vahim.
Gerçekten çok üzgünüm." dedi.
Dünyanın neresinde olursa olsun, bu emri veren
de bu emri uygulayan da bunun siyasi sorumluluğunu almalı ve
gereğini yapmalıdır. Oynanan siyasi tiyatronun ne olduğunun
üzerinde fazla durmayacağız ama Türkiyede krizin yönetilemediği
aşikârdır. Türkiyede bir maskenin dahi düzgün bir şekilde
dağıtılamadığının örnekleri gözümüzün
önünde. İlk önce Bakan açıklama yapıyor Devlet maske satacak. diyor,
daha sonra bu maskeleri belediyelerimizin -özellikle Cumhuriyet Halk Partili
belediyeler- hem üretip hem de dağıttığını
görünce bu sefer, Bakan tekrar açıklama yapıyor Bedava
dağıtacağız. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) PTT
dağıtacak. dediler Bekçi dağıtacak. dediler Eczane
dağıtacak. dediler ancak hâlâ sağlıklı
dağıtım gerçekleşmiyor ama biz bu arada şov yapmaya
devam ediyoruz. İngiltereye maske gönderiyoruz, tulum gönderiyoruz
üstelik de sağlık çalışanlarımız Hâlâ bizim
ihtiyacımız var. derken.
Tüm bunlar düşünüldüğünde görüyoruz ki bu
kriz yönetilmiyor, ülke yine savruluyor. Bu ülkede bunun sorumlusu olan
kişilerse birbirleriyle ilgili siyasi şov yapma peşinde. Ya
insanlarımızın canlarıyla ve ülkemizin geleceğiyle
ilgili gerekli tedbirleri alacağız ya da bu siyasi komediyi
oynayanlar, bir an önce, bu ülkede bu görevlerini bırakacaklar. Gerçekten
sorumlu olanlar, gerçekten ülkeyi düşünenler görevinin başına
geçecek.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
19.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, coronavirüs salgınına yönelik tedbirler
kapsamında uygulanan sokağa çıkma yasağının sona
erdiğine, Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda gerekli
tedbirlerin alınmasına devam edileceğine ve millete kararlara
uyma konusunda gösterdiği hassassiyetten ötürü teşekkür
ettiğine, yoğun bakım ünitelerinden oluşan hastanelerin
İstanbul ilinde kalıcı olarak hizmet vermek üzere kırk
beş günde tamamlanacağına, sokağa çıkma
yasağıyla yaşanan karışıklıklar üzerine
istifa eden Süleyman Soylunun İçişleri Bakanlığı görevini bugüne kadar başarıyla yerine getirmiş
olması nedeniyle Cumhurbaşkanı tarafından
istifasının kabul edilmediğine, Covid-19la mücadele
kapsamında Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketinin uygulamaya
konulduğuna, üç ay süreyle işten çıkarmaların yasaklanacağına,
kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan veya ücretsiz izne
çıkarılan vatandaşlara üç ay süresince 1.170 lira maaş
desteği sağlanacağına ve devletin her alanda milletin
yanında olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, coronavirüs tedbirleri
kapsamında hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasağı
dün gece 24.00 itibarıyla sona erdi. Hükûmetimiz, Bilim Kurulunun da
tavsiyeleri doğrultusunda bu zamana kadar gerekli tüm tedbirleri ortak
akılla aldı, bundan sonra da almaya devam edecektir. Bu süre
zarfında alınan kararlara hassasiyetle uyan aziz milletimize gönülden
teşekkür ediyorum.
Tüm dünyayla birlikte bizleri etkileyen bu
coronavirüsle ilgili hep birlikte mücadele ederek inşallah birlikte
başaracağımızı tekrar bu vesileyle söylemek isterim.
Bu kapsamda, her biri yoğun bakım
odasına dönüştürülebilecek 2 bin yataklı hastane,
İstanbulda kalıcı bir şekilde hizmet vermek üzere
kırk beş günlük süre içerisinde tamamlanmak suretiyle aziz milletimizin
hizmetine girecektir.
Bu vesileyle, tekrar, başta Sağlık
Bakanımız olmak üzere, bütün Sağlık
Bakanlığı çalışanlarımıza, Bilim Kurulu
üyelerimize, bütün sağlık ordumuza, sağlık
mensuplarımıza, güvenlik mensuplarımıza, bütün kamu kurum
ve kuruluşlarımızda hakikaten canla başla çalışan
bütün kamu görevlilerimize, gönüllü insanlarımıza ve aziz milletimize
tekrar tebrik ve teşekkürlerimi buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, malumunuz,
İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu, dün, bir
gazetede yayınlanan açıklamalarına istinaden, bu sokağa
çıkma yasağında çok kısa süreli de olsa yaşanan
karışıklıklar için özür dileyerek bunun ardından
istifa etme yönünde bir karar aldığını açıklamak
suretiyle bu kararını kamuoyuyla paylaşmış, akabinde,
Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili, görevini bugüne
kadar başarıyla yerine getirmiş Sayın Süleyman Soylunun
istifasını kabul etmemek suretiyle devamı yönünde bir karar
vermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli milletvekilleri, Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından yapılan açıklamalara
baktığımızda, şubat ayı sanayi üretimi
yıllık yüzde 7,5 artmak suretiyle, bu konuda yeni AR-GE
çalışmalarıyla, hakikaten, Türkiye'ye muazzam derecede bir katma
değer sunulduğu da görülmektedir. Türkiye, bir taraftan solunum
cihazı üretirken, birçok önemli çalışmalara imza atarken, hakikaten,
bu konuda herhangi bir tedarik zincirinin de aksamaması noktasında
büyük bir çalışma içerisindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Aynı şekilde, Maliye Bakanımızın
Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi kapsamında
açıklamış olduğu ve bugüne kadar 4,5 milyon ailemize 1er
milyon lira verilmesiyle ilgili çalışmaların
yanında, yeni gelecek birtakım paketlerle ilgili de üç ay boyunca
işten çıkarmaların önüne geçmeyi yasayla güvence altına
alacağımızı, işleri durağan ya da azalan
işletmelerimizde çalışan vatandaşlarımız için
kısa çalışma ödeneğimiz devrede olmak suretiyle bu insanlarımıza
hakikaten kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan ve bu
sürede ücretsiz izne çıkan insanlarımızla, işçilerimizle
ilgili aylık 1.170 lira maaş desteği vereceğimizi de ifade
etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Her alanda bütün bakanlıklarımız, Tarım
Bakanımız da çiftçilerimizle ilgili paketler açıklamak
suretiyle, ekilmeyecek bir karış yer kalmayacağını
ifade etmek suretiyle, hakikaten bütün birimlerimizle devletimiz milletimizin
yanındadır, milletimizin emrindedir. Türkiye güçlü yönetim modeliyle
tüm dünyaya da örnek olmak suretiyle hakikaten inşallah devlet millet
kaynaşmasıyla hep birlikte bu süreçleri aşacağız
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Beştaş, ikinci tura mı geçeceğiz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, yok, yeni bir bilgi var da o yüzden
BAŞKAN Peki, buyurun.
20.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, virüs tespit edilen 79 cezaevi personelinin hangi
cezaevlerinde olduğunu, personele bulaşan virüsün mahpuslara
bulaşmamasının garantisinin olup olmadığını
ve 3 kişinin hangi cezaevlerinde öldüğünü öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Yani normalde biliyorum usulü ama kusura bakmayın, teşekkür
ediyorum.
Şimdi, Sayın Adalet
Bakanı yeni bir açıklama yapmış, şimdi elime ulaştı
ve açıklamada 3 mahpusun coronavirüsten öldüğünü ifade etmiş ve
açık cezaevinde bulunan 17 mahpusta da virüs tespit edildiğini yine
açıklamış ve bunların tümünün açık cezaevlerinde olduğunu
söylemiş, 79 cezaevi personelinde de yine virüs tespit edildiğini
söylemiş. Şimdi biz
BAŞKAN Saat on ikide yaptı
bu açıklamayı, evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) On üç.
BAŞKAN On üç mü?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Evet.
Ben şunu söylemek istiyorum: Bir
haftadır, hatta daha öncesinden ısrarla söylediğimiz bütün
pozitif testler doğru değildir denildi. Hatta bizim Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Gergerlioğlu hakkında bunu
açıkladığı için soruşturma bile
başlatıldı. Mehmet Yeterin kapalı cezaevinde vefat
ettiği kesin savcılık kayıtlarıyla. Yine, İsmet
Nice vefat etti yani bu 3ün içinde değil bizim anladığımız
kadarıyla. Sormak istediğimiz soru şu: Bu beyanların burada
iktidar grubu tarafından yalanlandığını hepimiz
yaşadık. Adalet Bakanının açıklamasından sonra
bu, çok, çok, çok vahim bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 79
cezaevi personeli hangi cezaevlerindedir? Bu personele virüs
bulaşmışsa mahpuslara bulaşmamasının garantisi
nedir? Bu 3 kişi hangi cezaevlerinde ölmüştür? Şu anda bize
gelen başvurulardan Maraş Türkoğlu Cezaevinin doktorunda virüs
tespit edildiği bilgisi var. Yine Paşakapısı Cezaevinde
sağlık çalışanlarına virüs
bulaştığı bilgisi var. Biz bu sorularımızın
ivedilikle yanıtlanmasını ve bu riskin katiyen göze
alınmaması gerektiğini önemle, önemle ifade etmek istiyoruz.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurulu
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Aksaray
Milletvekili Ayhan Erel ve 21 milletvekili tarafından, tarım
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2075)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2020 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
13/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 13/4/2020 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 21 milletvekili
tarafından, ülkemizde tarım sektörünün büyümesi ve gelişmesi
için etkili ve sürekli çözüm önerilerinin sunulması, ülkemizin
tarımda söz sahibi olması, rekabet edebilir düzeye erişebilmesi,
tarımda üretim planlamasının faaliyete geçmesi amacıyla
7/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
13/4/2020 Pazartesi günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ayhan Erel, buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; ülkemizde tarım sektörünün büyümesi ve gelişmesi, etkili ve
sürekli çözüm önerilerinin sunulması, ülkemizin tarımda söz sahibi
olması, rekabet edilebilir düzeye erişebilmesi için tarımda
üretim planlamasının faaliyete geçmesi amacıyla partim
İYİ PARTİ olarak vermiş olduğumuz önergemiz
hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye dünyanın
en bereketli topraklarına sahip, tarımda kendi kendine yeten nadir
ülkelerden biri olmasına rağmen tarım sektörü, yürütülen
yanlış politikalar sonucunda bitme noktasına gelmiştir.
Virüsle mücadelede geçirdiğimiz bu zor günlerde çiftçilerimiz her
şeye rağmen, tüm zorluklara rağmen göstermiş oldukları
üstün fedakârlıkla üretmeye devam ediyor, devam etmek istiyor. Ancak
üretimde girdi maliyetleri her geçen gün artıyor; gübre, tohum, mazot,
elektrik, su, ilaç maliyetlerindeki artışın önüne geçilemiyor.
Küçük ölçekli tarım işletmeleri ayakta kalmaya zorlanıyor, bunun
yanında bir de arz talep konusu asla dikkate alınmıyor yani
tarım sektörünün en önemli sorunu olan üretim planlaması
yapılmıyor. Türkiyede ulusal tarım master planımız
yok, makro planımız yok, bölgesel planımız yok, yerel
planımız yok, mikro planımız yok; zaten bu planları
yapacak Devlet Planlama Teşkilatı da yok.
Peki, üretim planlaması ne demek?
Sınırlı kaynakların belirli bir amaç doğrultusunda,
hangi yönde ve nasıl kullanılacağını sonuçlarıyla
birlikte göstermek demek. Planlama, verimliliği
artırdığı gibi, kısıtlı olan etmenlerin
ekonomik kullanımına imkân sağlar. Planlama yardımıyla
tarımsal üretimde çiftçi hangi ürünleri, nasıl ve ne miktarda
üreteceğine karar verebilir. Tarım Bakanlığı
tarafından üretim planlaması yapılmadığı için
çiftçimiz kendi isteğine göre ürün ekerek, o yıl hangi ürünün
fiyatı yüksekse o ürünü ekerek kendince bir üretim yapmaya
çalışıyor. Bu da bazı ürünlerin üretim fazlasına sebep
olurken bazı ürünlerde de yetersizliğe neden oluyor.
Türkiyede bilgiye erişmek, bilgileri derleyip
toparlamak oldukça kolay. Türkiyenin nüfusu belli, tarım alanları
belli, tarımda sulanabilir olan alanları belli, bu tarım
alanlarında iklim ve toprak şartlarına göre yetişecek
bitkileri belli. Buna rağmen niçin bir planlama yapılmıyor,
anlamış değilim. Herhâlde neoliberalizm ekonomisi Türkiyenin
tarımını öldürmek adına bu planlamaya müsaade etmiyor.
Örneğin 2000li yılların başlarında, Türkiye, bakliyat
üretiminde kendi kendine yeten, dünyanın önemli ihracatçısı
konumuna sahipken üretim planlaması yapılmamasından dolayı
dışa bağımlı hâle geldi. İç Anadolu Bölgesinde
çiftçiler, nohut ithal ediliyor, fiyatlar cazip diyerek fazla nohut ekmeye başlıyor.
Bu arada nohut ekerken buğdaydan vazgeçiyor, üretim fazlasından
dolayı nohut fiyatları düşüyor, çiftçimiz zarar ediyor. Çiftçi
her zaman istediğini maalesef kazanamıyor.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
tarımsal üretim planlaması yapılırsa bitkisel ve hayvansal
üretimde arz noksanı ya da fazlasının önüne geçilecek,
tarımsal üretimde üretim potansiyeli olduğu hâlde piyasa
bilgisizliği ve üreticilerin yanlış ve tutarsız
tercihleriyle yeterli miktarda üretilemeyen ürünlerin
kıtlığıyla karşılaşılarak ithalata
başvurulmayacak. Böylelikle her bölgenin kendi bilgi birikimi ve içsel
özelliklerine göre en iyi olduğu ürün ülkenin talep miktarına göre
üretilmeye başlanacak. Dışarıdan ithal edilen ürünlerin
içeride üretilmesi planlanacak. Tarımsal ürün talebinde bulunan diğer
bölgelerin tüketici tercihlerine göre üretim yapılması
sağlanacak.
Türkiyede tarımsal üretim
planlamasının olmamasından dolayı ortaya çıkan
olumsuzluğa pamuktan örnek verecek olursak, pamuk, tekstil sanayimize
sağladığı katma değerin yanında, yağ sanayisine
ve kâğıt sanayisine de hammadde sağlayan bir ürün. Ülkemizde
yaklaşık 5,2 milyon dekar alanda 2-2,5 milyon ton kütlü pamuk
üretiminin yapıldığı ancak üretimin tüketimi
karşılama oranının yıllara göre yüzde 50-60larda
kaldığı, aradaki farkın ithalatla kapandığı
bildiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Eren.
AYHAN EREL (Devamla) Eldeki
verilere göre 2008 ile 2018 tarihleri arasında yaklaşık 15
milyar dolar dövizimizi pamuk ithalatı için harcamışız.
Böylelikle bu paranın ülkemiz çiftçisi yerine, yabancı ülkelerin
çiftçilerine kaynak olarak aktarıldığı ortaya
çıkmaktadır. Türkiyenin toprakları, Türkiyenin iklimi
gerçekten her türlü tarımsal üretime müsaittir. Ancak, planlı
programlı bir üretim yapılmadığı için bugün Türkiye,
sembolik de olsa samandan bademe, buğdaydan pirince kadar tüm tarım
ürünlerini dışarıdan almak zorunda kalmıştır.
Bunun tek sebebi, Türkiyede tarımda üretim planlaması
yapılmamasıdır. Tarım Bakanlığı bir an önce
Türkiyede tarımda üretim planlaması yaparak bu sorunların
üstesinden gelmelidir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Murat Çepni.
HDP GRUBU ADINA
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul,
değerli halkımız; öncelikle inşaat işçisi,
DEV-YAPI-İŞ Sendikası Temsilcisi Hasan Oğuz
kardeşimizi kalp krizi sonucu kaldırıldığı
hastanede Covid-19 nedeniyle kaybettik. Ailesi ve işçi
sınıfına başsağlığı diliyor,
anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Covid-19, yok olan
ormanlar, zehirlenen gıdalarımız, yok edilen yaban
hayatının sonucunda açığa çıkan bir virüs ve bugün
virüsle mücadele ederken de tarımın ve gıdanın ne kadar
kritik ve stratejik bir öneme sahip olduğunu bir kez daha görmüş
oluyoruz. Türkiyede tarımın yok edildiği politikalarla uzunca
zamandır mücadele ediyoruz ve Türkiyede tarım alanları maalesef
inşaat şirketlerinin, inşaatın ve enerji şirketlerinin
işgali altında. Buna en somut bilinen örneklerden Egeyi,
Aydını verebiliriz. Yine, buna en somut örnekler olarak Karadenizi,
örneğin Samsun-Çarşambayı verebiliriz. AKP, maalesef, orada
tarım alanlarını, tarımı geliştirmek, küçük
çiftçi üretimini geliştirmek yerine, çok daha kısa sürede çok daha
hızlı para kazanmanın yolunu seçerek bu tarım
alanlarını inşaat şirketlerine peşkeş çekiyor. On
sekiz yılda 35 milyon dönüm arazi ekilemiyor hâlde ve Türkiye ithalatçı
pozisyonuna düşmüş durumda.
Yine, tarım politikasında en belirleyici
sıkıntılardan bir tanesi de tohum politikası. Burada da
hibrit tohum politikası, yerli tohumu, yerel tohumu ortadan
kaldırmış ve küçük üreticiyi endüstriyel tarıma, tarım
şirketlerine mahkûm etmiş durumda.
Evet, tüm dünyada tarım üretiminin yüzde 85i
küçük çiftçi üreticisinden elde ediliyor yani küçük çiftçiyi, küçük üreticiyi
koruyamadığınızda, korumadığınızda
tarımı doğal olarak emperyalist tarım şirketlerine
bağlamış olursunuz, tarım politikasını, tohum
politikasıyla bir biçimde emperyalist şirketlere
bağlamış olursunuz. Burada tabii ki planlama çok kritik bir
öneme sahip. Hangi zamanda ne kadar ürünün nasıl ekileceğinin belirlenmesi,
kuşkusuz bir tarım planlamasına bağlı. Burada,
köylünün bu planlamayı rahatça yapabilmesi için kuşkusuz gelirinin
yeterli olması lazım. Çiftçi, bugün ürettiğini satamaz hâlde,
sattığından geçinemez hâlde ve çoğunlukla da üretimden
vazgeçer durumda, dolayısıyla küçük çiftçi tarımı bugün yok
olma riskiyle karşı karşıya.
Evet, açlık, AKPnin betonlarıyla
giderilemeyecek bir mesele. Dolayısıyla bir ülkenin aynı zamanda
bağımsızlığının da temel kriterlerinden bir
tanesi, tarımın, yerli tarımın, küçük çiftçi
tarımının geliştirilmiş olmasından geçer. Dolayısıyla,
ekolojik yıkımın da getirdiği bir sonuç; ormanların,
tarım alanlarının yok edilmesi aynı zamanda ekolojik
yıkım, ekolojik kriz ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) -
tarımın
içinde bulunduğu bu problemlerin topluca çözümü, AKPnin inşaattan,
ranttan yana değil, tarımdan ve ekolojiden yana bir politika
üretmesinden geçiyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Tufan Köse.(CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Millet
İttifakı çatısı altında ülkemizin aydınlık
geleceği için birlikte siyaset yapmaktan onur duyduğumuz, mücadele
etmekten onur duyduğumuz İYİ PARTİ, bugün, tarımda da
planlama olmaksızın köylünün, çiftçinin
kalkınamayacağını da izah eden bir grup önerisi
vermiş. Ben kendilerine bu anlamda teşekkür ediyorum.
Plan mı pilav mı? Bize plan lazım
değil, pilav lazım. diyen bir siyasetçinin bu sözlerinin üzerinden
altmış küsur sene geçmiş, biz hâlâ pilavı bulamıyoruz.
O günlerde dünyada, tarımda kendi kendine yeten ender ülkelerden biriyken
bugün, buğdaydan arpaya, soyadan, mısırdan mercimeğe kadar
her şeyi ithal eden bir ülke hâline gelmişiz. Eserinizle gurur
duyuyorsanız vallahi bir şey diyemiyorum sizlere.
Değerli arkadaşlarım, 2006da
Cumhuriyet Halk Partisinin de kurumsal olarak destek verdiği bir
Tarım Kanunu çıktı ittifakla. Bu Tarım Kanununa göre
Sayın Genel Başkan da zaman zaman bunu söyler- çiftçiye, gayrisafi
millî hasılanın yani ülkede üretilen bütün değerlerin, ne
üretiliyorsa, 1 milyarsa 1 milyar, 1 katrilyonsa 1 katrilyonun yüzde 1i
tarım sektörünü desteklemek üzere çiftçiye verilecekti. Verildi mi? Bakın,
aşağı yukarı on dört yıl geçmiş, on dört yıl
içerisinde her yıl yarıdan az oranda, bu oranın
yarısından daha az verildiği için bugün çiftçinin devletten 170
milyar lira alacağı var.
Tabii Çok para veriyoruz. diyor iktidar
Veriyoruz, mutlu edemiyoruz. diyor. Çiftçiye bakıyorsunuz, hakikaten
mutlu değil. Bunu şöyle de örnekleyebiliriz arkadaşlar:
Bakın, Gazi Mustafa Kemal Çiftçi milletin efendisidir, köylü milletin
efendisidir. diyen bir anlayışı temsil ediyordu. Sizin hangi
anlayışı temsil ettiğinizi söylemeye bile gerek duymuyorum.
Asgari ücretle kent merkezinde çalışması, genç
kızlarımızın o erkekle, damat adayıyla evlenmesi için
yeterli. Genç kızlarımız köye gelin gitmiyorlar 3 katı, 4
katı, 5 katı da geliri olsa yani köyde 50-100 hayvanının
olmasındansa kent merkezinde asgari ücretle çalışması damat
adayı olarak şansını artırıyor; bunu hepiniz
biliyorsunuz. Demek ki tarım ülkemizde yeterince itibar ve değer
görmüyor.
Şimdi, 2002de geldiğinizde çiftçinin
bankalara olan borcu 1 milyar liraydı, bugün neredeyse tarlası ipoteksiz
bir çiftçi kalmadı, borç 130 milyara çıkmış, 130 kat
artmış.
Şimdi, cumhuriyet tarihinde ilk defa -ben de
küçük bir çiftlikte süt üreticisiyim, bu arada onu da söyleyeyim- 1 litre sütle
1 kilogram yem alabiliyorsunuz, 1 litre sütle
Yani bu değişebilir,
oran 1,5 olabilir; 1,75 olabilir ama 1e 1 olan oran 2ye çıkmış
yani 1 litre süt satıyorsunuz, yarım kilo yem alabiliyorsunuz. Bu çok
kötü bir oran, kötü bir durum. Hemen şöyle söyleyeyim: Mesela, benim de
100 başlık bir süt çiftliğim vardı -kapatıyoruz
şu anda, çok azalttık hayvan sayısını; 3
ortağız, ortaklarımızdan birisi veteriner- para
kazanmıyor, zarar ediyor ama her ay 8 bin lira katma değer vergisi
ödüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Sebebi ne? İşte,
bazı girdilerin -örnek olsun- yemin katma değer vergisi
sıfır, sütün katma değer vergisi yüzde 8. Yani buna da bir çözüm
getirilmeli. Her ay zarar eden çiftlik 7-8 bin liralık elektrik tüketiyor.
Şimdi, yemin bütün ham maddesi dışarıdan geldiği için,
dolara ve dövize bağlı olduğu için bu kaçınılmaz bir
durum.
Hemen planlamaya geleyim. Tarım
sayımımız yok, planlama yapamıyoruz. Tarımsal,
kırsal veriler hem TÜİK bazında hem kamu kurumları
bazında yeterli değil, yani birbiriyle uyumlu değil, mütenasip
değil. Arazi kullanım planlaması yok, tarımsal üretim
planlaması yok. Bakın, bunu hafife almayın, büyük ovalarda bile
böyle bir planlama yok. O nedenle, ne yaparsanız yapın, bu
kısır döngüyü düzeltmek mümkün değil; en kısa sürede
planlamaya geçmek ve tarımın ve kırsal kesimin
planlamasının acilen yapılması gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Fatma Aksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA AKSAL (Edirne)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sürdürülebilir üretimi, yeterli ve güvenilir
gıdaya erişimi, kırsal kalkınmayı ve rekabet
edilebilirliği sağlamak amacıyla tarımı stratejik bir
sektör olarak ele alan AK PARTİ, iktidara geldiği günden beri,
tarımda millî ve küresel çözümler üretmeye devam etmektedir. On yedi
yıllık iktidarımızda, güçlü tarım ve orman
altyapısını oluşturabilmek için elimizden gelen çabayı
sarf ettik. Bu kapsamda, tarım hasılamızı yüzde 645
artırarak 48 milyar dolara çıkardık, 408 milyar lirayla
tarımsal destek verdik, 565 baraj inşa ettik; 6,6 milyon hektar araziyi
sulamaya açtık; 4,5 milyar fidanı toprakla buluşturduk, tohumluk
üretimimizi 8 kat artırdık, tohumluk ihracatımızı 10
kat artırdık. Ayrıca, 18 milyar dolarlık tarımsal
ihracatımız ve 5,3 milyar dolarlık dış ticaret
fazlamızla, tarımda net ihracatçı konumuna geldik. 3üncü
Tarım Orman Şûrasında aldığımız
kararları hayata geçirerek tarımsal altyapımızı daha
da güçlendirdik.
2023 yılına kadar, 2 milyon hektar
tarım alanını daha suyla buluşturmayı ve on yıl
içerisinde toplulaştırmaya elverişli toplam 14 milyon hektar
tarım arazisini toplulaştırmaya açmayı planlıyoruz.
İnşallah 2023 yılına kadar, nüfusumuz kadar küçükbaş
hayvan varlığına sahip olacağız.
Geçtiğimiz bu zorlu süreçte, Tarım ve
Orman il müdürlerimiz, çiftçilerimizin işlerini kolaylaştırmak, bu
süreçte üretimi aksattırmamak adına her türlü desteği
vermektedirler. Bu yıl içerisinde 10,4 milyar liralık destekleme
ödemesini çiftçilerimizin hesabına yatırdık.
Verimli toprakları, sulanabilir ovalarıyla
seçim bölgem Edirne, ülkemiz tarımsal üretimine ciddi katkı
sağlamaktadır. 2019 yılında toplam üretimin; çeltikin yüzde
43ü, yağlık ayçiçeğinin yüzde 12,8i, kanolanın da yüzde
11,2si Edirnemizde üretilmiştir.
Kıymetli çiftçilerimiz, üreticilerimiz; siz
ekmeye, dikmeye, üretmeye devam edin, ürününüz tarlada, serada kalmayacak
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Mersin Milletvekili Rıdvan
Turan ve arkadaşları tarafından, corona virüsün pandemi ilan
edilmesiyle gıda ürünlerinde kıtlık yaşanmaması,
mevsimlik tarım işçilerinin hijyenik ve güvenli koşullar
altında çalışmalarının sağlanması
amacıyla 11/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2020 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
13/4/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 13/4/2020 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Nisan 2020 tarihinde Mersin Milletvekili
Rıdvan Turan ve arkadaşları tarafından 6335 sıra
numaralı coronavirüsün pandemi ilan edilmesiyle gıda ürünlerinde
kıtlık yaşanmaması, mevsimlik tarım işçilerinin
hijyenik ve güvenli koşullar altında
çalışmalarının sağlanması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
13/4/2020 Pazartesi günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ömer
Öcalan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa)
Değerli arkadaşlar, merhabalar. Genel Kurulu selamlıyorum.
Aslında ülkemiz tarımsal üretim
açısından kendine yetebilirlik noktasındadır. Maalesef son
yıllarda, tarım alanındaki ithalat politikalarından
kaynaklı, artık çiftçi üretmiyor. Ülkenin de bu noktada tarıma
dönük aktif bir politikasının olmadığını da biz
biliyoruz ama özellikle bu son dönemde Çinde çıkan Covid-19 salgın
hastalığı maalesef tarım alanında da etkisini
gösterecektir.
Artık biz bahar aylarındayız. Bu
noktada, mevsimlik tarım işçileri de bu üretimde en büyük rolü
oynayan, en büyük emeği veren kesimdir. Bizim mevsimlik tarım
işçilerine dönük belli başlı politikalarımızın
olması gerekiyor. Eğer bu noktada mevsimlik tarım
işçilerinin sağlığı, güvenliği her açıdan
sağlanmazsa ilerleyen dönemlerde büyük bir kıtlıkla da
karşı karşıya kalırız.
Değerli arkadaşlar, biz, mevsimlik
tarım işçilerinin durumunu biliyoruz. Mevsimlik tarım
işçileri, genelde kendi şehirlerinden çıkıp
tarımın etkili olduğu yerlere giderler, orada en kötü koşullarda,
en zor şartlarda çalışırlar. Orada şu an
bahsettiğimiz fiziksel mesafeyi nasıl ayarlayacaklar,
ulaşımlarını nasıl sağlayacaklar? Bu noktada
eğer bu Meclis görev ve sorumluluk almazsa, yarın herhangi bir büyük
hastalık, bu Covid-19 mevsimlik tarım işçilerini etkilerse büyük
bir kıtlıkla da karşı karşıya geliriz. Biz,
mevsimlik işçilerin çadırda yaşadığını çok
iyi biliyoruz. Burada, çadırda aynı aileden 10-15 kişi
yaşıyor, fiziksel mesafeyi nasıl ayarlayacaklar? Bakınız,
burada AFADın ve Kızılayın devreye girmesi gerekiyor. Bu
insanların konaklamasının nasıl
yapılacağını, bulunduğu şehirden tarım
üretimine nasıl katkılar sunacağını,
ulaşımını sağlaması gerekiyor. Zaten son
dönemlerde, tıka basa dolu dolmuşlarla, otobüslerle tarım
alanına gidiyorlar. Bu, tıka basa gidilen bir noktada fiziksel
mesafeyi nasıl ayarlayıp yüzlerce kilometre uzaktaki tarım
alanına gidecekler?
Bakınız, bu tarım işçilerinin
birçok sorunu vardır. Hepsi sigortasız
çalışmaktadırlar arkadaşlar. Çalışma süreleri on
iki saat ile on dört saat arasındadır. Orada, çalışma
süresi çiftçinin ya da patronun vicdanına kalmıştır. Zaten,
biz biliyoruz, bu arazi alanında ne mutfak ne tuvalet ne banyo gibi temel
ihtiyaç alanlarını karşılayacak fiziksel şartlar da
yoktur. Elektrik, içme suyu, kullanım suyu zaten yoktur. Birçok alanda
sıkıntılar yaşanıyor.
Toplumun en büyük emekçileri olan mevsimlik
tarım işçileri maalesef zor şartlarda yaşıyorlar.
Bakınız, Siirtten Trabzona fındık işçiliği için
giden Hızna Kansu ne diyor? Diyor ki: Erkekler bizden 2 kat daha fazla
ücret alıyor. Aynı işi yapmamıza rağmen kadınlara
75 TL, erkeklere 120 TL, kimi yerlerde ise erkeklere 150 TL yevmiye veriliyor.
Aynı işi yapıyoruz ama aynı ücreti alamıyoruz, bu
haksızlık değil midir? Biz biliyoruz, kadınlar ve çocuklar
mevsimlik tarım işçileri içinde en zorlanan kesimlerdir. Çocuklar
eğitimden, sağlıktan mahrum bir şekilde tam bu aylarda;
mart, nisan ve mayıs aylarında kendi şehirlerini
bırakıp gitmektedirler. Hükûmetin bu noktada bir politika
geliştirmesi gerekiyor ama biz bakıyoruz, toptan bir tarımsal
sorun var, üretime dönük sorun var çünkü iktidar kendi çevresini, kendi
baronlarını zenginleştirmek için sınırsız ithalat
yetkisini kimi kesimlere vermiş. Sahada üretim yok, sahada
çalışana, tarım işçilerine ve çiftçilere destek yok. Kimi
rakamlar söyleniyor burada, milyon TLlerden, milyar TLlerden,
katkılardan, desteklerden bahsediliyor ama sahaya gidin, bakın,
DEDAŞ gibi bir enerji şirketinin çiftçilerin ümüğüne nasıl
yapıştığını, sizin buradan verdiğiniz desteklemelerin
üzerine nasıl ipotek koyduğunu biz çok iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) Bir de şu duruma da
değinmekte yarar var: Değerli arkadaşlar, çok iyi biliyoruz,
mevsimlik tarım işçilerinin yüzde 80i kürdistan bölgesinden Türkiye
tarafına tarım işçisi olarak gitmektedirler, orada 90Iı
yıllarda köyleri yakılıp yıkılan, göç etmek zorunda
kalan insanlar en zor şartlarda yaşamaktadırlar. Bizim bu
insanların durumunu iyileştirmemiz gerekiyor, bir tarım
politikası geliştirmemiz gerekiyor. Bakınız, Covid-19
salgın hastalığında en büyük risk grubunda olan insanlar
bunlardır. Eğer biz mevsimlik tarım işçilerinin şartlarını
düzeltmezsek orada, bir salgın durumunda bu ülkenin temel tüketim maddelerini
de üretemezler, büyük bir gıda sorunu yaşanır, büyük bir
kıtlık yaşanır. Bu noktada, önergemize desteklerinizi
istiyoruz.
Hepinize başarılar diliyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel konuşan
hatip bir nitelendirmede bulundu, bir bölge nitelendirmesi. Türkiye Cumhuriyeti
devleti üniter bir yapıya sahip, 81 vilayetiyle, bu bahsettiği
şekilde bir bölgenin içinde barındırılmadığı
bir devlettir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Binali Yıldırıma, Cumhurbaşkanına söz yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla bu ibarenin doğru
olmadığını beyan etmek için, tutanaklara geçirmek için
ifade ettim.
Teşekkür ederim.
NURAN İMİR (Şırnak) Tarihe de
mi başkaldırıyorsunuz?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Cumhurbaşkanı söyleyince serbest, Ömer Öcalan söyleyince yasak, öyle
mi?
BAŞKAN Sayın Beştaş
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Adını söylemediği bölge Kürdistan
bölgesi. Bu kavramı, bu bölgeyi, bu coğrafyayı, Kürdistan
federal bölgesini, Irakta bulunan Kürdistan federal hükûmetini defalarca
konuştuk. İstediğiniz kadar aksini söyleyin.
Binali Yıldırım, Recep Tayyip
Erdoğan söyleyince Kürdistan diye bir bölge var, ülke var, Kürt halkı
var, her şey var bu konuda; biz söyleyince yok. Tabii ki biz onları
referans da almıyoruz.
İstediğiniz kadar söyleyin aksini,
Kürdistan diye zaten bir federal hükûmet var, Kürdistan bölgesi var; buralarda
Kürt halkı yaşar. Kürt halkının da bir dili var, Kürtçe
(x) Yani 4 ayrı lehçesi de var.
Şu anda Türkiyede de kürdistan coğrafyası, bölgesi, Kürt illeri
diye nitelendirdiğimiz bir bölge var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Türkiyede öyle bir bölge yok.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani bu
Diliniz yoktur. demek Güneş yoktur. demek gibi. Ne bileyim yani, böyle
çok absürt geliyor açıkçası. Bu tartışmaları geride
bırakalım. Yani ne biz geri adım atarız ne de bu yok olur
yani Kürdistan bir anda uçuşmaz, Kürtler de uçuşmaz, yok olmaz yani.
Bundan vazgeçin.
CANAN KALSIN (İstanbul) Vatanın
birliği ve bütünlüğü üzerine yemin ettiğinizi unutmayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
22.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Söylediğimiz çok açık ve nettir. Buradan
başka noktalara götürmeye, Kürt vatandaşlarımızla, Kürt
kökenli vatandaşlarımızla ilgili birtakım siyasi mesajlar
vermeye gerek yok.
NURAN İMİR (Şırnak) Biz Kürt
kökenli değiliz, Kürtüz, Kürt!
MUHAMMED EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Türkiye Cumhuriyeti devletinde üniter bir
yapı vardır, 81 vilayet vardır. Kürt kökenli
vatandaşımız, Arap kökenli vatandaşımız,
farklı kökenli vatandaşlarımız, 81 vilayetimizde 83 milyon
insanımız kardeşiz, aynıyız, eşitiz, hiçbir
problem söz konusu değildir.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Biz Kürtüz, kökenli
değiliz.
NURAN İMİR (Şırnak) Kes
sesini, kes sesini!
MUHAMMED EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Böyle bir coğrafi bölge nitelendirmesi söz konusu
değildir, bu nitelendirmenin Anayasaya aykırılık
teşkil ettiğini teknik olarak ifade etmek için söz aldım.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
Ben de niye sakin gidiyoruz diye merak ediyordum.
Buyurun.
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Evet Sayın Başkan. Doğrusu, itiraz gelmeseydi gayet
farklı bir seyirde gidiyorduk.
Bir kere, ben bir Kürt kadını olarak,
kökenli değilim; bunu daha önce de söyledim. Siz nasıl Türkseniz ben
de Kürtüm. Böyle, köken yapıştırmayalım birbirimize. Biz
kimseye Türk kökenli, Laz kökenli, Çerkez kökenli demiyoruz. Biz nasıl
doğduysak
Yani ailemizi kendimiz seçmiyoruz, siz de seçmiyorsunuz. Bize
kökenli demekten vazgeçin; bu birincisi.
İkincisi: Kardeşliği değil,
eşitliği savunalım. Anayasal olarak, Türkiyede yaşayan 82
milyon yurttaşın aynı haklarda, aynı özgürlüklerde bir
arada -altını çizerek söylüyorum, bir arada- yaşamını
savunan bir partiyiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
Grup Başkan Vekili konuşuyor, lütfen
Katılmak zorunda
değilsiniz fikirlerine.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz, ne
Türkün ne Kürtün ne Lazın ne Arapın ne Çerkezin ne başka
bir etnik kimliğin, dilin, kültürün diğerine üstünlüğünü kabul
etmiyoruz; hepsinin eşit şartlarda, bir arada, aynı ülkede,
üniter yapı içinde yaşamını savunuyoruz biz.
BAŞKAN Anlaşılmıştır
Sayın Beştaş, teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bizim bu
ülkeyi bölmek gibi bir iddiamız yok. Biz bölge derken, orası bir
ülkedir, ayrı bir yönetimi var, ayrı sınırları var
demedik. Siz HDPnin programına bakarsanız zaten, buradaki
grubumuzdan da görüldüğü üzere, Türkiyede herkesin bir arada
yaşayabileceği bir sistem öneriyoruz, demokratik bir sistem.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuyla ilgili açıklamaları yaptık.
Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Mersin Milletvekili Rıdvan
Turan ve arkadaşları tarafından, corona virüsün pandemi ilan
edilmesiyle gıda ürünlerinde kıtlık yaşanmaması,
mevsimlik tarım işçilerinin hijyenik ve güvenli koşullar
altında çalışmalarının sağlanması amacıyla
11/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13
Nisan 2020 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Fahrettin Yokuş konuşacak. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malum, küresel bir salgınla bütün dünya yüz
yüze. Coronavirüs maalesef dünyayı bir manada sarmakla kalmadı, insan
hayatının ne kadar önemli olduğunu bir kere daha bizlere
gösterdi. Bunun yanında, tarımın, gıdanın ne kadar
stratejik bir önemi haiz olduğunu gördük ve bu bağlamda, gerçekten,
ülkemizi yönetenler, Sayın Cumhurbaşkanımız başta
olmak üzere, bu hususta güzel açıklamalar yaptılar. Sayın
Cumhurbaşkanı Ekilmedik bir karış
toprağımız kalmayacak. dediler, Tarım ve Orman
Bakanımız ise Hazine arazilerini tarıma açacağız.
dediler. Gerçekten bunları takdirle karşılıyoruz ve diyoruz
ki: İnşallah ülkemizde bunlar hayata geçer. Çünkü hepimiz biliyoruz,
şu ana kadar iktidar partisinin Türkiyedeki tarım
politikalarının ne kadar eksikliklerle dolu olduğunu hep beraber
yaşadık. Özellikle 2006 yılından itibaren çiftçimiz, hayvancılıkla
uğraşanlarımız, kanuni hakları olan gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1ini maalesef alamadılar. Bütün bunlara
baktığımız zaman çiftçilerimizin artık şu
sorunlarının sonlandırılması gerektiğini
düşünüyoruz: Altı ay süreyle, çiftçilik ve hayvancılıkla
uğraşanların borçları ertelensin. Daha önemlisi, icralar
tekrar, yeniden yapılandırılsın. Yerli ve millî tarım
üretimine geçilsin, yeni üretim çiftlikleri oluşturulsun. Ayrıca
üretim planlamaları yeniden yapılsın. Bütün bunların
yanında çiftçimize alım güvencesi verilsin. Eğer bu
sağlanabilirse gerçekten yeni dönemde, yeni süreçte Batı
standartlarına ulaşmış oluruz çünkü birçok
gelişmiş ülke artık tarımda alım güvencesine
geçmiştir. Bunun yanında, özellikle, Sayın Tarım
Bakanının sadece 21 ili kapsayan tohum desteğinin ise tüm illere
yansıtılması gerektiğini düşünüyor, bu tip
yanlış uygulamalardan vazgeçilmesini diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Abdurrahman Tutdere. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin grup önerisi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, başta Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak
üzere, bütün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, hem bu kürsüde hem de
bütün platformlarda hep şunu dedik: Üretim
dedik, tarım dedik. Tarım ve üretim olmazsa ülkemizin sonu
karanlık olur, insanlarımız açlıkla karşı karşıya
kalır dedik. Ancak bütün bu söylemlerimize rağmen
iktidarınız bugüne kadar bu söylemlerimize kulak asmadı. Sizler
tutturdunuz, ithalat dediniz. Ancak coronavirüs salgını
başladıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanı, geçen günkü
halka sesleniş konuşmasında aynen şunu dedi: Çiftçilerimiz
ekilmemiş tek karış toprak bırakmayacaktır.
Tarım Bakanı Hazine arazilerini tarıma açacağız.
dedi. Evet, coronanın etkisiyle de olsa Hükûmetinizin bu aşamaya
gelmiş olması sevindirici. Ancak şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim:
Tarım Bakanı Hazine arazilerini tarıma açalım. derken,
şu anda, iktidarınız döneminde 35 milyon dekar tarım
arazisinin çiftçiler tarafından terk edildiğini de görmek gerekir.
Siz önce, bu terk edilen tarım arazilerinin tekrar çiftçiler
tarafından ekilebilmesi için gerekli koşulları mutlaka
sağlamalısınız. Tarım girdilerini mutlaka
düşürmelisiniz. Çiftçiye gerekli her türlü desteği mutlaka
sağlamalısınız. Her şeyden önce, ithalata dayalı
tarım anlayışından vazgeçmelisiniz.
Değerli arkadaşlar, 2019 yılında
ülkemiz buğday ve ayçiçeği ithalatında dünya 1incisi
olmuştur. Gerçekten, sadece bu kalem bile hepimiz için çok büyük bir
ayıp.
Değerli arkadaşlar, yine
iktidarınız döneminde 500 bin çiftçi şu anda topraktan elini
çekmiş, üretimden elini çekmiş durumda. Tabii, şu an grup
önerisi tarım işçileriyle ilgili. Tarım işçilerinin
sorunları ülkemizin kanayan yarası. Bu aralar ülke olarak coronavirüs
salgınıyla mücadele ediyoruz. 2015 yılında Meclis tarafından
kurulan bir araştırma komisyonunun hazırlamış olduğu
rapora göre, 2015 verilerine göre Türkiyede yaklaşık 3 milyon
tarım işçisi var. O sayı öyle tahmin ediyorum ki şu aralar
4 milyon civarındadır. Coronavirüs mücadelesinde en etkili yöntemin
sosyal izolasyon olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bu
4 milyon hareketli nüfusun Türkiyeyi, gerçekten, virüs
salgınının yayılması noktasında ne kadar ciddi
bir tehlikeyle karşı karşıya getireceği
gerçeğinin hepimizin aklında olması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
milletvekilleri, tarım işçileri, aslında, tarım ürünlerinin
ekim ve hasat dönemlerine göre, ülke içerisinde bölgeden bölgeye bir göçü de
beraberinde getiriyor. Tarım işçileri, Akdenizden İç Anadoluya,
İç Anadoludan da Karadenize geçerek bölgeye has ürünlerin ekilmesinde,
hasadın toplanmasında büyük bir emek veriyorlar ve bu süreçte çok
sağlıksız koşullarda yaşıyorlar; çadırlarda
yaşıyorlar, herhangi bir altyapısı olmayan, temiz suyu
olmayan koşullarda yaşıyorlar. Dolayısıyla bu 4 milyon
kişilik nüfusun coronavirüs ortamında
sağlıklarının korunması için ciddi bir tedbire ihtiyaç
vardır. Biz Meclis olarak, 90 bin tutuklu, toplamda 300 bin hükümlü için
bir haftadır çalışıyoruz. Ancak 4 milyon tarım işçisinin
sorunlarıyla ilgili mutlaka çalışma yapmak zorundayız. Aksi
takdirde, göç hâlinde olan, hareket hâlinde olan bu insanların bu
salgına karşı korunması zor olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Yunus Kılıç konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tabii, pandemi,
kapsamından da anlaşılacağı üzere, bütün dünyada bütün
ülkeleri ve insanları etkileyebilecek sıkıntılı bir
süreç. Elbette tarım kesiminin de bundan etkilenmemesi söz konusu
değil.
Arkadaşlar, tabii, mevsimlik işçiler
ülkemizin kadim bir örfü, âdeti, geleneği veya bir mecburiyeti.
Altında çeşitli sosyal ve ekonomik sıkıntılar var
elbette ama bu, dünyada, sadece Türkiye'de olan, hatta sadece yurt içerisinde
olan değil, ülkeler arasında yapılan bir mecburi seyahat,
mecburi bir çalışma alanı diyelim.
AK PARTİ döneminde, hatırlarsanız -bu
Covidle alakalı olmadan- 2017de bir genelge yayınladı
Başbakanlık; mevsimlik işçilerin nasıl gideceği, ne
şekilde barınacağı, sağlıklarıyla nasıl
ilgilenileceği, çocukların eğitimlerinden psikolojilerine kadar
nasıl eğitim verileceği, AFADın ne yapacağı,
kolluk kuvvetlerinin ne yapacağı, Millî Eğitim
Bakanlığının eğitimi nasıl yapacağıyla
alakalı oldukça kapsamlı, geniş bir genelge yayınladı.
Şimdi, zaten son iki-iki buçuk yıldır bu genelgeye uygun bir şekilde
valiliklerde oluşturulmuş olan komisyonlar
aracılığıyla, yavaş yavaş belli başlı
bir düzene sokulmak üzereydi. Yeterli midir? Elbette değildir ama her
geçen gün daha iyileştiğini, izleyerek ve görerek takip etmekteyiz.
Bu yıla özel, Covide özel ilave tedbirler
Onunla ilgili de yine, İçişleri Bakanlığı, 3 Mart
tarihli bir genelge yayınladı. Bu Covid sürecinde, mevsimlik
tarım işçilerinin bu seyahatlerinin, 2007deki genelgeye ilâve
olarak, nasıl yapılacağıyla alakalı ilave tedbirler
içeriyor. Burada yapılan en önemli şey şu: Eskiden mevsimlik
tarım işçileri kendi imkânlarıyla, araçlarıyla ve kendi
kararlarıyla ilden ile giderlerdi; kendileri
araştırırlardı, çalışacakları yerleri
belirlerlerdi ve kalır, çalışır, dönerlerdi. Şimdi
böyle olmayacak; daha disiplinli, daha kontrollü olarak ve
hastalığı kendilerine ve çevreye bulaştırmamaları
açısından şöyle olacak: Öncelikle, genelge gereğince,
çıkış illerindeki valilikler bu talepleri tespit edecek, gitmek
istedikleri illere, varış illerine bildirecek; o varış
illerinde bu talepler onaylandıktan sonra, hangi araçla, ne kadar
kişiyi, nereden alıp nereye götürecekleri tamamen
açıklanmış bir şekilde takip edilecek; yola çıkmadan
önce Sağlık Bakanlığının ekipleri gelecek, her
türlü önlemi alacak, dezenfeksiyonu yapacak ve anlatacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Çevreye de çok bulaştırmadan, belli
güzergâhlardan gidilecek, gittikleri yerlerde valiliklerin komisyonları ve
özellikle tarım il müdürlerinin aktif olacağı komisyonlar
tarafından karşılanacak, barınma alanlarına
ulaştırılacak, orada sağlık takipleri yapılacak,
mesafe, izolasyon kontrolleri yapıldıktan sonra, çalışma
sürelerini tamamladıktan sonra tekrar aynı disiplin içerisinde
çıkış illerine geri getirilecekler. İçişleri
Bakanlığı, takibi bizzat Bakanlık tarafından
yapılan bu konuda ciddi bir genelge yayınladı ve ülke
içerisindeki bu göçleri takip eden büyük bir organizasyon var aynı
zamanda, Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri İzleme Kurulu var.
Her yıl, ihtiyaçlara göre de bu Kurul bu ihtiyaçları yeniden
belirliyor ve bu genelgeye uygun hareketler sağlanıyor.
Gıda tedarikiyle alakalı da bir iki cümle
söylemek isterim. Elbette, gıda tedarikiyle alakalı
milletvekillerimizin telaşı normal. Bütün dünyada böyle bir
sıkıntı yaşanırken Türkiyenin bundan etkilenmemesi
düşünülebilir mi? Hayır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUNUS KILIÇ (Devamla) Sayın
Başkanım, çok önemli, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Çok önemli?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Evet.
BAŞKAN Buyurun o zaman.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ama şöyle güzel bir
müjde vereyim: Dünyada bu yıl bütün bu kötü giden havaya ve senaryoya
rağmen iyi bir şey var; dünyada yağışlar iyi, kıtlık
görünmüyor, kuraklık görünmüyor ve dünyada bir gıda bolluğu var.
Dolayısıyla Türkiyenin ihracatında, ithal edeceği
ürünlerde, tedarik zincirinde bir problemin yaşanmayacağı
açık. Bütün bunlara rağmen, Türkiyede de bu yıl
yağmurların yüzde 5 daha az olmasına rağmen, beklenen
rekoltelerin iyi olduğu gözüküyor. Aynı zamanda, Avrupada, şu
anda yaşanan sıkıntıdan dolayı Türk ürünlerine olan
talep artmış ve bazı ürünlerde ihracatımızın
yüzde 45 seviyelerinde arttığını bilmenizi isterim.
Bütün bunlara ilave olarak, insanımız
bundan kaygı duymasın diye Sayın
Cumhurbaşkanımızın şöyle bir talimatı var
Tarım Bakanlığına: Bütün maliyetlerinin hazine
tarafından katlanılması göze alınarak eski yıllarda
olanın üzerine ilave bir stoklama geleneği sürdürebilirsiniz. Bu
noktada da hiçbir kaygıya kapılmamalarını istirham ediyor.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama
talebi var, önce onu yerine getireceğim.
Sayın Beştaş, Sayın Toğrul,
Sayın Orhan Işık, Sayın Koçyiğit, Sayın Kemalbay,
Sayın Koç, Sayın Çepni, Sayın Tiryaki, Sayın
Gergerlioğlu, Sayın Hatımoğulları Oruç, Sayın
Taşdemir, Sayın Coşkun, Sayın Gülüm, Sayın Çelik,
Sayın Sarısaç, Sayın Öcalan, Sayın Eksik, Sayın
İmir, Sayın Kaçmaz, Sayın Baş.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
Dört dakika süre veriyorum.
Pusula veren milletvekillerimiz lütfen, Genel Kurul
salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Mersin Milletvekili Rıdvan
Turan ve arkadaşları tarafından, corona virüsün pandemi ilan
edilmesiyle gıda ürünlerinde kıtlık yaşanmaması,
mevsimlik tarım işçilerinin hijyenik ve güvenli koşullar
altında çalışmalarının sağlanması
amacıyla 11/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13
Nisan 2020 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç ile Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından,
Covid-19 salgınının bundan sonraki süreçte ülkemizdeki
etkilerinin neler olabileceğinin, vaka sayılarını azaltmaya
yönelik alınabilecek tüm tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2020 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 13.4.2020 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Grup Başkan Vekili ve Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç ile Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, Covid-19
salgınının bundan sonraki süreçte ülkemizdeki etkilerinin neler
olabileceği, vaka sayılarını azaltmaya yönelik
alınabilecek tüm tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin (1733
sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
13/4/2020 Pazartesi günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Murat Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Dünya ve Türkiye, maalesef, çok ciddi bir
salgınla baş etmek zorunda. Viral bir salgından bahsediyoruz.
Dolayısıyla bu salgına karşı mücadelemizin ne oranda
başarılı olduğunu ve mücadelenin neresinde olduğumuzu
en iyi ölçebileceğimiz ölçü, vakaların artış
hızıdır. Maalesef, dünyadaki en kötü örnekler olan İtalya
ve İspanyanın vaka artış hızında önüne
geçmiş bulunuyoruz ve Amerikayla neredeyse bir yarış hâlindeyiz
bu anlamda. Demek ki arkadaşlar, virüsün yayılım hızını,
hastalığın görülme hızını bir yerinden
kırmak ve bu süreci tersine çevirmek gibi bir zorunluluğumuz,
görevimiz var. Oysa sizler bu konunun aciliyetinin yeteri kadar farkına
varamamış olsanız gerek ki el birliğiyle, hep beraber
yapılması gereken bir mücadeleyi maalesef, sadece kendi
anlayışınız, tek adam rejimi, onun Hükûmeti ve sizin
belediyeleriniz üzerinden yürüterek bu mücadelede dahi
ayrımcılıktan, ayrıştırmaktan ve Türkiyedeki
bütün güçleri birleştirmekten uzak bir anlayış içerisindesiniz.
Oysa değerli arkadaşlar, el ele vermek, dayanışmak ve bütün
mücadeleyi örgütlemek zorundayız.
Bakınız, sokağa çıkma
yasağı kararı paldır küldür, damdan düşer gibi
alınmıştır; gece on gibi bir saatte alındı,
paldır küldür alındı, âdeta vatandaşı ters köşe
etmek ister gibi yaklaşım vardı. Oysa İtalyaya
bakıyorsunuz, bir gün önceden haber verilmiş. Dünyanın hiçbir
yerinde gece onda alınmış bir sokağa çıkma
yasağı kararı yok. Hukuki usul sorunlarını geçelim ama
vatandaşlarımızın o iki gün içerisinde ne yiyeceğini,
ne içeceğini, sağlık sorunlarını nasıl
gidereceğini, temel ihtiyaçlarına nasıl
ulaşacağını planlamadan ve çok daha önemlisi,
vatandaşlara o noktada bir güven vermeden gecenin bir vakti İki gün
sizi evinizde tutacağız. demek vatandaşları sokağa
dökmekten başka bir şey değildi. Sonuç olarak siz de
biliyorsunuz ki ve kabul ettiniz ki maalesef Kırk sekiz günde
bulaşı azaltalım. derken kırk sekiz dakikada pik
yaptırdınız ve maalesef bunun sonuçlarını on dört gün
sonra acı bir şekilde göreceğiz.
Değerli arkadaşlar, burada bir
basiretsizlik, bir acemilik, bir beceriksizlik var ama aslında, tek adam
rejiminin doğasından kaynaklanan bir durum bu. Tek adam her şeyi
biliyor, her konuya hâkim, ne olursa olsun onun temiz tutulması
lazım, en doğruya o karar veriyor, devlet çürümüş durumda,
devlet aklı, bilimsel kurulların aklı, yapılması
gereken bilimsel ölçütlerin hepsi göz ardı edilmiş ve süreç son
derece basiretsiz bir biçimde sürdürülüyor. Değerli arkadaşlar, bunu
şöyle de açıklamak mümkün: Bakınız, Bilim Kurulu var. Bilim
Kurulu sokağa çıkma yasağı konusunda ne dedi, bilmiyoruz.
İki günlük sokağa çıkma yasağı, aslına
bakarsanız, hiçbir bilimsel dayanağa sahip değil, dünyanın
hiçbir yerinde iki gün sokağa çıkma yasağı ilan edilmedi.
Bu nasıl bir buluştur, kimin aklına gelmiştir, anlamak
mümkün değil. Siz Covidle mücadelede, biz gündeme getirdiğimizde,
diyorsunuz ki Herkesten önce Bilim Kurulu kurduk, Bilim Kuruluyla yol
yürüyoruz. Oysa biz biliyoruz ki çoğu defa Bilim Kurulunun önerileri,
sarayın siyaset ve hamaset süzgecinden geçiriliyor ve sonuç olarak ortada
yanlış, eksik ve geç politikalar kalıyor. Ben buradan
çağırıyorum, açıkça meydan okuyorum: Eğer kendinize
güveniyorsanız, eğer aklın ve bilimin
ışığında Covidle mücadele ettiğinize
inanıyorsanız, Bilim Kurulu tutanaklarını
açıklayın çünkü bilim dışı, akıl
dışı ve yönetiliş biçimiyle de saçma sapan olan bu iki
günlük sokağa çıkma yasağının kimin ürünü
olduğunu ortaya koyun. Siz bunları ortaya koymak yerine, ucuz bir
tiyatroyla, o tek adamı temiz tutmak için, o karar alınırken
Cumhurbaşkanının onayıyla alındı. diyorsunuz,
sonra bakıyoruz, olaylar sarpa sardığında, sorunlar
çıktığında, Cumhurbaşkanlığını bu
olayın dışında tutmak için İçişleri
Bakanını feda ediyorsunuz. Sonuçta ne oluyor? Bu, aslında, kendi
yanlışlarınızı örtmek için günlük siyasi polemikler
çıkarıp bunun üzerinden bile siyasi rant devşirmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT EMİR (Devamla) - Tamamlıyorum. Oysa
yapılması gereken, en azından, böyle ölümcül bir salgına
karşı mücadele ederken ortaklaşmak, el ele vermek, bu
konuları günlük siyasi polemiklerin dışında tutmak ve
halkın yarısını, CHP'li belediyeleri, katkı
verebilecek diğerlerini düşman görmekten,
ayrıştırmaktan, onların sokağa çıkma
yasağı sırasında ekmek dağıtmasını bile
engelleyecek kadar kıskançlık yapmaktan el ele vermeye geçmek,
aklın ve bilimin yolundan yürümektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Kıymetli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Coronavirüs, kısa bir zamanda, üç ayda,
beş ayda ya da belli müddet zarfında, ister sürü
bağışıklığıyla olsun ister çaresinin
bulunmasıyla olsun bir şekilde silinecek ve ortadan kalkacaktır
ama onun geride bıraktığı tahribat, onun geride
bıraktığı yıkım daha fazla olacaktır.
Ben şöyle bir projeksiyon yapmak istiyorum:
Sağlıkta akut dönemde toplumu bilinçlendirmemiz lazım,
tecritleri desteklememiz lazım. Fırtına bittikten sonra ise aile
sağlığı merkezlerini sağlığın merkezi
hâline getirmek lazım, sağlık sistemimizi bunun üzerine
geliştirmemiz lazım. Öyle ki aile sağlığı
merkezleri tüm mahallelere, caddelere, sokaklara, evlere nüfuz etmeli ve
oralarda ne olduğunu, gelişmelerin ne olduğunu bilmeli ve bunu
takip etmeli, kontrol etmelidir. Şu, bir maske meselesinde bile
yaşadığımız komediyi, eğer ki sağlık
sistemimiz çok sağlam ve iyi işleyen bir sağlık sistemi
olsaydı yaşamazdık, bunlarla karşı karşıya
gelmezdik. Kapitalist yerine, sosyal ve toplumsal bir sağlık
sisteminin yerleştirilmesi lazım. Ekonomide ise ailelerin
yoksulluklarını ve çaresizliklerini hissetmemeleri lazım, bu
dönemi kısmen huzur içerisinde geçirmelidirler.
İşsizlik, günümüzde, cumhuriyet tarihinde
hiç olmadığı kadarken, yüzde 13,7 iken bu pandemiden sonra hayal
edilemeyecek kadar yüksek rakamlara erişmesi muhtemeldir, dünyanın da
beklentisi böyledir. Ekonomi, pandemiden önce zaten zor durumdaydı,
bazı şirketler durdu, bazıları batmak üzereydi; pandemiden
sonra bunlar çok daha kötü olacaktır.
Şöyle bir geriye dönüp bakınız, on
sekiz yılda ne kadar millî şirketimiz satılmak zorunda
kaldı. Almanya bile pandemi sonrası için 200 milyar avro
hazırlamış durumdadır. Hükûmet bunlar için tedbir
almalı, yıllarca alın teri, göz nuruyla biriktirdiğimiz,
ortaya koyduğumuz şirketler haraç mezat
satılmamalıdır. Aileler yoksulluğun pençesinde perişan
olacaklar; aile içi şiddet, mutsuzluk ve gayriahlaki sorunların
artması muhtemeldir.
Eğitimde zaten cehalet pik yapmış
durumdadır. Bundan sonra, pandemiden sonra, çok kuvvetle muhtemeldir ki
eğitim daha da kötüleşecek ve ona gerekli önemi vermekte
zorlanacağız. Şu anda ve bugünden itibaren, Hükûmet bunları
dikkate alarak tedbirleri almak zorundadır.
Pandeminin kontrolünde Hükûmetin gösterdiği
beceriksizlik ortadadır. Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener kaç defa ikaz etti, Siyasi hesapları halkın
sağlığının önüne koymayın. diye. Maalesef,
Hükûmetin yaklaşımı tamamen siyasettir ve halkın
sağlığı geri planda kalmıştır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi ülkenin geleceğine sahip çıkmalıdır. Ülkeyi
bekleyen bu kadar büyük ve çetrefilli sorunların çözümü için Meclis
araştırması komisyonunun kurulması gereklidir.
Teşekkür eder, saygılarımı
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu skandal,
Bakanın ve iktidarın ne ilk ne son skandalı, sabıkası
ve vukuatıdır. Bakın, cuma akşamı 22.00de sokağa
çıkma yasağı ilan ediliyor, en az 250 bin kişi sokaklara dökülüyor,
virüs bayram ediyor; sonrasında salgın müthiş bir şekilde
artacak bu çok açık ve net, belli. Cuma akşamı
Cumhurbaşkanının emriyle ben bunu yaptım. diyor,
cumartesi günü Ben Bakan olarak yaptım. diyor, pazar günü istifa ediyor
ondan sonra istifası kabul edilmiyor. Tam bir karmaşa, bu
karmaşayı her zaman yaşattılar, bütün işleri
karmaşa.
Bakın, öncesinde de hesap kitap edilmeden
umreye gönderilenlerin geri gelmesiyle, gece yarısı öğrenci
yurtları boşaltıldı, büyük bir karmaşa
yaşatıldı.
Ondan öncesinde, bakın, belki Mecliste
çoğu vekilin bilmediği bir başka büyük skandalı size
açıklayayım: Göç ve Uyum Alt Komisyonu üyesiyim ve 4 Martta Pazarkule
Sınır Kapısındaydık vekil arkadaşlarımızla.
Yüz binlerce kişinin nasıl sınıra sürüldüğünü, bir koz
ve şantaj olarak sürüldüğünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Biz gittik,
orada on binlerce insanın sersefil bir şekilde
yaşadığını gördük, perişan bir hâldeydiler. Bunu
eleştirdik, bir şantaj ve koz olduğunu söyledik ama şu anda
şunu çok iyi anlıyoruz ki: 11 Martta ilk vakalar açıklandı.
Demek ki 4 Martta o bölgede salgın için çok uygun bir ortam vardı,
yüz binlerce kişi İstanbuldan Edirneye, Egeye bir hareketlilik
hâlindeydi. Bu, gerçekten inanılmaz bir insanlık ihanetidir,
başka bir şey değildir arkadaşlar.
Bakın, şu anda da ne olacak? Cumadan
sonra, 10 Nisandan sonra, on dört gün sonra vaka patlaması yaşanacak.
Bu böyledir. Bir doktor olarak bunu çok net bir şekilde söyleyeyim çünkü
250 bin kişinin çok yakın temasla birlikte olduğu bir andan
sonra yaşanacak çok net bir şekilde bellidir.
Bakın, baştan beri krize çok kötü bir
giriş yapıldı ve test sayıları yeterli değildi,
hazırlıksız yakalanıldı. Üç dört ay önce Çinde
başlayan salgının geleceğini tahmin etmediler. Şu
anda, İtalya ve İspanya gibi kötü ülkeleri bile yüzde 15lik vaka
artış hızımızla geçmiş durumdayız, ABDyle
yarışıyoruz. Trump gibi bir liderle kötü yönetimde
yarışıyor Sayın Erdoğan.
Şu anda niye bu hâldeyiz? Çünkü baştan
alınması gereken tedbirler ekonomik kaygılardan dolayı
alınmadı. Ne oldu? İşte, paralar savaşa gitti, saraya
gitti ve alınması gereken tedbirler alınmadı
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bunun
faturasını şu anda maalesef, bu millet ödeyecek. Bu çok
ağır bir vebaldir arkadaşlar. Büyük bir acemilik ve amatörlük
yaşanmıştır. İçişleri Bakanlığı ve
iktidar tel tel dökülmektedir. Vaka artış hızı ve ölüm hızı
maalesef, hızla artmaktadır. Dün de söyledim, bu salgının
en azından üç ay boyunca devam edeceğini bilim insanları
söylüyor ama bakıyorsunuz -kaç gündür konuşuyoruz- cezaevleri hâlen
boşaltılmıyor. Kitlesel ölümler olabilir. diyoruz ama yine
burnunuzun dikine gidiyorsunuz, bilimi dinlemiyorsunuz, muhalefeti
dinlemiyorsunuz. Bir Bilim Kurulu var, o Bilim Kurulu, kendisi
dinlenmediği için İstifa edeceğim. diyor, son anda
durduruluyor, bunları hep biliyoruz. Biz soruyoruz: Bu bir Bilim Kurulu
mu yoksa tek adam kurulu mu? Bunun cevabını versinler. Bilim Kurulu
mu var memlekette, tek adam kurulu mu var? Bu skandalların
cevabını millete vermek zorundasınız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Yel. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA YEL (Tekirdağ)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekillerimiz,
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletim; hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Yazın yaklaşmakta olduğu güzel bir
bahar gününde umut dolu günler yaşamaktayız. Milletimiz müsterih
olsun. Her konuda olduğu gibi coronavirüs konusunda da Covid-19 konusunda
da gerçekten, milletini düşünen, milletini seven ve onun her
zamanında yanında olan bir Hükûmeti var, Cumhurbaşkanı var.
Bu anlamda, gerçekten,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında,
Sağlık Bakanımıza ve sağlık
çalışanlarımıza buradan şükranlarımı
sunuyorum. Bütün hasta vatandaşlarımıza acil şifalar
diliyorum, Covid-19 dolayısıyla hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekillerimiz, 2019 Aralık
ayında Çinin Wuhan kentinde ilk vakanın görülmesinden itibaren
Türkiye Cumhuriyeti hemen tedbirlerini almaya başlamış ve 1
Ocakta da Bilim Kurulunun kurulmasına ve toplanmasına karar
verilmişti. Bakın, ilk vakalar Avrupada görüldükten sonra Avrupanın
refleksi çok geç olmuştur. Mesela, Fransada ilk vaka 24 Ocakta, yine
Almanyada 28 Ocakta, İngilterede, İspanyada ve İtalyada 31
Ocakta görülmüş; ilk vaka görüldükten otuz dört ile elli dokuz gün sonra
gerekli tedbirleri almaya başlamışlardır ama Türkiyemizde,
ilk vaka 11 Martta görüldükten hemen sonra, bir gün sonra okulların tatil
edilmesi kararı verilmiş; insanların toplu olarak bulunduğu
yerlerin kapanması, toplu taşıma araçlarındaki tedbirler
gibi alınması gereken tedbirler bir ile iki gün arasında hemen
alınıvermiştir ve bu anlamda da Türkiyenin bu mücadelesi örnek
teşkil etmiş ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da
övgüye değer bulunmuştur. Bu anlamda ben tekrardan, başta Cumhurbaşkanımız
olmak üzere, şükranlarımı sunuyorum.
Tabii, bu anlamda bakıldığı
zaman, bundan sonrasıyla, yapılması gerekenlerle ilgili olarak
da her türlü tedbir alınmaktadır ve hastanelerimiz, sağlık
çalışanlarımız buna uygun şekilde gerekli
çalışmaları yapmaktadırlar. Fakat bize bu konuda destek
vermesi gereken yerel yönetimlere baktığımız zaman, bize
iş öğretmeye çalışanlara baktığımız
zaman durumun çok farklı olduğunu görüyoruz. Günlerden beri bize
iş öğretmeye çalışanlara, bu konuda hatırlatmalarda
bulunanlara biz de şunu hatırlatmak istiyoruz: Türkiyenin 3üncü büyük
hastanesi ve İstanbulun en büyük hastanesi olan İstanbul
Başakşehir Hastanesini bitirmek üzereyiz. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından yolları yapılması
gerekiyordu ama Sayın Ekrem İmamoğlu Ödeneğimiz yok.
gerekçesiyle bunu yapmadı. Yine, hatırlarsanız Ağustos
2019da İstanbulda bir sel felaketi meydana gelmişti, Eminönündeki
pek çok esnafımız bu konuda sıkıntıya
düşmüştü. Ekrem İmamoğlu, ailesiyle beraber tatildeydi, tatilini
böldü, geldi Geçmiş olsun. dedi, saat dört buçukta uçağa bindi,
Hadi eyvallah. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Yel.
MUSTAFA YEL (Devamla) Elâzığdaki
depreme bakıyoruz. Elâzığdaki depremzedelere Geçmiş
olsun. demek için gitti ama bir baktık, soluğu Palandöken tatil
köyünde aldı.
İşte değerli vatandaşlarım,
aziz vatandaşlarım, bize iş öğretmeye
çalışanların durumu bu. Bizler, her daim milletimizin
yanında olan ve aldığımız kararlarla,
uygulamalarımızla da on sekiz yıldır milletimize hizmetkâr
olmak konusunda her türlü tedbiri alan bir Hükûmetiz ama bize iş öğretmeye
çalışanların durumunu da siz değerli, aziz milletimizin
takdirlerine sunuyorum.
Saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Efendim Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hatibin sözlerine
karşılık, 60a göre bir söz talep ediyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yelin CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
size iş öğretmeye kalkan yok, zaten yaptığınız
bir iş olmayınca iş öğretmek de mümkün değil.
BAŞKAN Bana mı söylüyorsunuz?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Soylu
şöyle diyor Ahmet Hakana verdiği röportajda: Bana yapılan
bütün eleştirileri ve hakaretleri kabul ettim ve yanlış
olduğunu görüyorum. diyor. Biz söylemiyoruz ki sizin Bakanınız
yaptığı işin yanlış olduğunu ve bu yüzden
gelen hakaretleri de kabul ettiğini söylüyor. O zaman, sizin kalkıp
da burada, belediyeler konusunda yardımları engelleyen bir iktidar
olarak, maske konusunda gerçekten bugüne kadar çuvallamış bir iktidar
olarak hâlâ Biz bu işi biliyoruz. demenizin toplum
karşısında da bir karşılığı yok.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç ile Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından,
Covid-19 salgınının bundan sonraki süreçte ülkemizdeki
etkilerinin neler olabileceğinin, vaka sayılarını azaltmaya
yönelik alınabilecek tüm tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2020 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanış Saati:
15.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 207
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümünde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm 56 ila 70inci
maddeleri kapsamaktadır.
Evet, üçüncü bölüm
üzerinde ilk söz gruplar adına, İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlunun.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanla birlikte 63 milletvekilinin imzasıyla Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 31/3/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmuştur. Meclis Başkanlığı, kanun teklifini, 3-4
Nisanda Adalet Komisyonunda görüşülmek üzere Komisyona göndermiş ve
teklif çok sınırlı değişikliklerle kabul edilerek
Komisyondan geçmiştir. Bugün itibarıyla da Genel Kuruldaki
görüşmeleri tamamlanarak kanunlaşması beklenmektedir.
Yüce Meclisin
muhtemelen kabul edeceği düzenlemelerin milletimize ve devletimize hayırlı
olmasını şimdiden temenni ediyorum.
Gerek Adalet Komisyonunda ve gerekse Genel Kurul
müzakereleri sırasında bu düzenlemeye ilişkin görüş ve
kanaatlerimizi dile getirdik, teklifin sakıncalı yönlerini de
dikkatlere sunduk. Ancak, bunların neredeyse hiçbirinin nazarıitibara
alınmadığını üzülerek belirtmeliyim. Şimdi,
kanunun geneli üzerinde bir değerlendirme yapmayı uygun buluyorum,
düşüncelerimizi, İYİ PARTİnin görüşlerini yüce
Meclise arz edeceğim.
Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu
gördük ki kanunun genel gerekçesinde, bu değişikliklerin
yapılmasında hangi ceza siyasetinin güdüldüğüne ve buna neden
ihtiyaç duyulduğuna ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Genel gerekçenin büyük bir kısmı infaz hâkimliği müessesesine
duyulan ihtiyaç ve bunun sağlayacağı faydalara
ayrılmıştır, bunun dışındaki
değişikliklerin yapılmasını gerektiren
koşulların neler olduğunun üzerindeyse
durulmamıştır. Öte yandan, düzenlemelerde kullanılan
ifadeler dil ve anlam bakımından çok sayıda problem
içermektedir. Mevcut mevzuat maddelerine yapılan müdahalelerde tercih
edilen ifadelerin uyumsuzluk barındırdığını,
yine, düzenlemelerin oldukça karışık olduğunu, getirilen
her kurala çok sayıda istisna getirildiğini, hatta bazı
istisnaların da istisnalarına yer verildiğini belirtmemiz
gerekir. Hâlbuki, infaz kanunu kişilerin özgürlüğüyle çok
yakından ilgilidir ve bu nedenle herhangi bir hatalı uygulamaya
sebebiyet vermemek için son derece açık ve anlaşılabilir bir
dille yazılmalıdır. Kabul edilmesi beklenen kanunla
oluşturulan karmaşanın uygulamada önemli sorunlara yer
açacağını şimdiden söylemek kehanet olmasa gerek. Hemen
belirtmeliyim ki uygulamada doğacak sorunları gidermek için
yakın zamanda yine yasal düzenleme yapma ihtiyacı
doğacaktır.
İnfaz kanununa yönelik değişiklik
talepleri uzun zamandır Türkiye'nin gündemini meşgul etmekteydi. Bu konuda toplumda ve özellikle tutuklu ve hükümlüler ve
onların yakınları arasında büyük bir beklenti oluşmuş
idi. İnfaz kurumlarındaki doluluk oranıyla ilgili büyük bir
sıkıntı var ve bu durum artık kurumların yönetimini de
işlemez hâle getirmiş durumda.
Sayın vekiller, elimizdeki verilere
göre Türkiyede toplam 355 ceza infaz kurumu bulunmakta ve bu kurumlarda toplam
300 bin civarında tutuklu ve hükümlü barınmaktadır. Cezaevi
nüfusunun yüzde 70ini hükümlüler, geri kalan kısmını da
tutuklular oluşturmaktadır. Nüfusu bizimle aynı olan Almanyada
ise cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 62 bin
civarındadır. Ülkemizdeki tutuklu ve hükümlü sayısının
genel nüfusa oranı Avrupa ülkelerinin neredeyse 5 katıdır. O
hâlde, ceza siyasetiyle güdülen en önemli amaçlardan birisi olan suçlunun
rehabilitasyonu ve yeniden topluma kazandırılmasını
sağlayabilmek için ülkemizdeki bu oranın makul bir seviyeye çekilmesi
gerekmektedir. Bunun için yapılması gereken en önemli husus, adı
af olmamakla birlikte özü itibarıyla birer özel af niteliğindeki
kanunlar marifetiyle cezaevlerindeki nüfusu azaltmak yerine, bu sorunu ortaya
çıkaran yasal veya uygulama problemlerini etraflıca
araştırarak kalıcı çözümler bulmaktır. Zira, örtülü
aflarla sorun çözülmüyor, sadece bir süreliğine ertelenmiş oluyor.
Hakeza bu aflarla sosyal barışın zedelendiği,
vatandaşlarımızın adalet mekanizmasına karşı
güvenlerinin sarsıldığı da aşikâr.
Dolayısıyla, şimdi kabul edilmesi beklenen düzenlemelerin ne
yazık ki infaz sorunlarını kalıcı şekilde çözmek
yerine son derece sınırlı bir rahatlama sağlayan geçici
çözümlere odaklanmış durumda olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür geçici çözümlerin
önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bizi yeniden cezaevi
sorunlarını tartışmaya götüreceğini bugünden tahmin
etmek zor görünmemektedir. Kabul edilen kanunun en önemli amacı
cezaevlerindeki doluluk oranını azaltmaktı ancak bu düzenlemeler
arzu edilen amacı sağlamaktan uzaktır ve beklentileri
karşılamamaktadır.
Sayın vekiller, kanun maddelerinde, suç ve ceza
teorisi açısından birbirine yakın olan suçlardan dolayı
farklı uygulamalara yer verilmiştir. Bu durum, hiç kuşkusuz
Anayasadaki eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri bakımından sorun
teşkil edecektir. Anayasa Mahkemesine yapılacak muhtemel bir
başvuruda kanunun yüksek mahkeme tarafından iptal edilebileceği
ihtimali söz konusudur. Bu durumda, getirilen düzenlemelerin genişlemesi
nedeniyle hiç öngörülemeyen durumlarla karşılaşılabilmesi
de mümkün olabilecektir. Bunu önlemek için, kanun koyucunun, cezaların
infazına ilişkin yapacağı düzenlemelerde hükümlülerin
işledikleri suçlardan hareketle değil, suçların örgütlülük,
tehlikelilik, mükerrerlik gibi durumlarını göz önünde
bulundurması gerekmekteydi. Amaç, bu kişilerin tekrar suç
işleyerek yeniden cezaevi girdabına dâhil olmasını önleyici
tedbirleri almak olmalıydı ancak maalesef, AK PARTİ
iktidarı, her zaman yaptığı gibi bu kadar önemli bir konuda
da yüce Meclisin ortak aklını kullanmak yerine dayatmacı bir
üslubu benimsemiş, adalet ve hakkaniyetten uzak bir kanun
değişikliğini hayata geçirmeye
çalışmıştır.
Biz özetle şunları beyan ediyoruz:
Getirilen düzenleme kendi içinde çelişkiler barındıran, dili
itibarıyla da ayrımcılık ifade eden, adil olmayan bir
düzenlemedir ve bu düzenleme kamuoyu vicdanını yaralayacak
niteliktedir.
Değişikliklerle cezaların
caydırıcılığı azaltılmış, suç ve
suçlulukla mücadele zayıflatılmıştır. Tutuklularla
ilgili hiçbir iyileştirme getirmediği için bu hâliyle eksiktir.
Cezaevlerinin şartları asgari insan onuruna yakışır
standartlarda olmadığı için bu konuda herhangi bir
iyileştirme de öngörülmemektedir. Bu yargılamaların mümkün
olduğunca tutuksuz olarak devam ettirilmesine yönelik geçici de olsa bir
düzenleme yapılmamıştır. Bu yönüyle Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarı büyük bir fırsatı
kaçırmıştır.
Virüs nedeniyle evlerimizden
çıkamadığımız bugünlerde çok
sıkıntılı zamanlar geçiriyoruz. Bu vesileyle Cenab-ı
Hakkın bize bahşettiği sağlık ve özgür yaşama
nimetinin kadrini de anlamış bulunuyoruz. Bunlar ve daha nice
sayısız lütuflarından ötürü Cenab-ı Hakka hamdolsun. Kendi
gecesinin karanlığından çıkamayan her canlıya da
Rabbim en kısa zamanda kurtuluş, hürriyet ve esenlik versin, tez
zamanda barış ve huzur iklimini ülkemize ve insanlığa
lütfetsin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; bugün yedinci gün, infaz
yasasını tartışmaya devam ediyoruz ve bugün bir sonuca
varacağız. Bugüne kadar tartıştıklarımızı
birkaç maddede toparlamak istiyorum, bir kez daha hatırlatmak ve son
sözümüzü söylemek için.
Şimdi, aslında, coronavirüs
salgını nedeniyle cezaevlerinin durumunu tartışıp üç
beş maddede hızla, bir günde çözebileceğimiz bir konunun bu
kadar uzamasının nedeni, iktidarın getirdiği 70 maddelik tekliftir.
İktidar, bir yıldan fazladır üzerinde
tartıştıkları bir teklifi siyasi bir
fırsatçılıkla şimdi önümüze getirmiştir ve bu 70
maddenin 69 maddesinin coronavirüs salgınıyla ilgisi yoktur. Hâlbuki
bu salgın günlerinde olması gereken, her yerde önlem alırken
cezaevlerinde de hangi önlemleri alacağımızı
tartışmaktı. Ama iktidarın bu tutumu cezaevlerindeki
salgın tehlikesine karşı önlem almak amaçlı değil,
kendi siyasi ajandalarını gerçekleştirmek içindir, bunu
açıkça tespit edelim.
Biz ise bütün bu tartışmalar boyunca hep
şunu tartıştık: Acil alınması gereken önlemler
var cezaevleri için, bu nedenle infazda eşitlik ve adalet
sağlanmalıdır dedik. Muhalefetin tamamı da bunu söyledi,
infazda eşitlik ve adaleti savundu ama iktidar kanadı, bizim ve
muhalefet partilerinin önerilerini asla dikkate almadı,
kapsayıcı davranmadı, tam tersine
ayrıştırıcı ve bölücü bir tutumu ilke edindi
kendisine.
Şimdi, doğru, adil, hem toplumun hem
hükümlünün ve tutuklunun yararını gözeten bir infaz sistemi
mümkündür. Bugünün sorunu olan salgın tehdidinden cezaevinde
yatanları korumanın da yolları vardır, bu çok açık.
Biz bunları savunduk ancak bu teklif bunları sağlamıyor,
bunu çok açık bir biçimde bir kez daha söyleyelim.
Yani iktidar öyle bir hava yarattı ki sanki
kendisi, cezaevlerinde tehdit altında olan herkesin salınması
için uğraş veriyor fakat muhalefet partileri, bu getirdikleri teklifi
eleştiren, tartışan muhalefet partileri cezaevindekilerin orada
kalmasını istiyor; doğru değil. 300 bin kişi var
cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü, bu teklif 90 bin kişiyi kapsıyor
yani aslında 200 bin kişi bu teklifin dışında.
İktidar, 300 bin kişiden 200 bin kişiyi cezaevlerinde
tutmayı istiyor, tartıştığımız budur.
İnfazda eşitlik ve adalet derken biz, cezaevlerinde olan bütün
tutuklu ve hükümlüleri düşünerek tartışıyoruz bunu ama
iktidar tam tersini yapıyor.
Teklifle ilgili birkaç nokta söylemek istiyorum,
daha evvel de söyledik, bir kez daha söylemekte fayda var. Şimdi, teklifin
diline vesairesine çok girmek istemiyorum, son derece karmaşık
yerleri var, çok konuşmacı da bunu ifade etti ve hâlbuki infaz
yasası, son derece açık ve anlaşılabilir
olmalıdır. Karmaşa, infaz yasasında
kabul edilebilir bir şey değildir ama bu da aslında bir
taktiktir yani iktidar, ne kadar karmaşık, içinden çıkılmaz,
istisnalarla dolu bir teklif getirirse içinden kendisine yürüyebileceği
bir yolu, kendi yandaşları için bir yolu o kadar rahat
oluşturabileceğini düşündüğü için böyle
yapmıştır.
Şimdi,
cezaevlerinde yaklaşık 300 bin tutuklu ve hükümlü var dedim; bunun
yüzde 70ini hükümlüler oluşturuyor, yaklaşık yüzde 30unu
tutuklular oluşturuyor. Bu teklifte tutuklular için hiçbir şey yok,
hiçbir şey yok. bunu da çok açık bir şekilde söyleyelim.
Özellikle salgın günlerinde tutuklular için hiçbir teklifin olmaması çok
büyük bir hatadır, bunu da belirtmiş olalım.
Şimdi, iktidar
infaz sorunlarını kalıcı bir şekilde çözmek yerine
hani, madem 70 maddelik bir teklif getirdiniz- geçici çözümlere
odaklanmış vaziyette. Geçici çözümlerin önümüzdeki birkaç yıl
içerisinde bizi yeniden infaz sorunlarını tartışmaya
getireceği çok açık ve net; bunu şimdiden söylemiş
olalım, bunu da hep birlikte göreceğiz.
Şimdi, teklif
cezaevlerindeki doluluk oranını azaltmamaktadır.
Aşağı yukarı 300 binde 90 bin kişiyi kapsıyor
dedim. İnfaz kanununun geçici madde 6da yapılan ve özel af mahiyeti
taşıyan düzenlemeden çok sayıda tutuklu ve hükümlü
yararlanamayacak. Özel af mahiyeti taşıyor. diye özellikle
altını çizdik. Ama sadece o değil, aynı zamanda bu teklif
Anayasanın 2nci ve 10uncu maddelerine aykırı. Bu teklif,
aynı zamanda, Türkiyenin imzalamış olduğu
uluslararası demokratik sözleşmelere aykırı; bunları
da çok açık bir şekilde kayda geçirmek gerekiyor.
Şimdi,
bakın, bu teklifle beraber bu özel af kapsamında
değerlendirilecek olan suçlar ne olacak? Ben size sayayım bir
kısmını: Tehdit, şantaj, cebir, kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma, eğitim öğretim hakkını engelleme, kamu
hizmetlerinden yararlanma hakkını engelleme, siyasi hakların
kullanılmasını engelleme, inanç, düşünce, kanaat
hürriyetini engelleme, konut dokunulmazlığını ihlal etme,
hırsızlık, kapkaç, yağma, gasp, mala zarar verme,
ibadethanelere, mezarlıklara zarar verme, hakkı olmayan yere tecavüz,
güveni kötüye kullanma, bedelsiz senedi kullanma,
dolandırıcılık, hileli, taksirli iflas, suç
eşyasını satın alma, karşılıksız yararlanma, çocuk
pornografisi ve çocuk cinsel sömürüsü suçları, yaralama sonucu
iyileşmesi imkânsız hastalığa sebep olma, bitkisel hayata
sokma, gebe kadının çocuğunu düşürtme, ölüme neden olma,
doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanları;
polis, öğretmen gibi tüm kamu görevlilerine yönelik yaralamalar, kamu
görevlilerinin nüfuzunu kötüye kullanarak işledikleri yaralamalar
Bunları saymaya ve sıralamaya devam edebiliriz, zamanım
sınırlı ama bu saydıklarım bile iktidarın bu
infaz yasası değişikliğiyle aslında kimleri
cezaevinden çıkarmak istediğini çok açık ve net gösteriyor.
Kaç gündür bunu tartışıyoruz, peki,
bu affa dâhil olmayanlar kimler? Düşüncesini ifade etmiş olmaktan
cezaevinde bulunanlar, konuşma veya basın açıklaması
yapmış olanlar, sosyal medya paylaşımları
yapmış olanlar, habercilik yapmış olanlar, bunları
yaparken de herhangi bir açık ve yakın tehdit
oluşturmamış olanlar yani gazeteciler, siyasetçiler, belediye
başkanları, öğrenciler, yazarlar, kısacası siyasi
suçlu olanlar bu teklifin dışında tutuluyor.
Şimdi, bunların ortak özellikleri nedir?
Ortak özellikleri, iktidara muhalif olmalarıdır, iktidarı
eleştirmiş olmalarıdır, iktidarın yanında yer
almamış olmalarıdır. Şimdi, bunun bir özel af ve
yandaşa af olduğunu söylememizin esas nedeni budur.
Burada kaç gündür tartışılıyor,
bir konuyu açıklığa kavuşturalım, bu da nedir? Siyasal
suç meselesi. Burada, iktidar kanadından çok kişi siyasal suç
olmadığını ifade etti yani bu tartışmayı bu
şekilde yapmak tuhaf oluyor ama işin garip yanı da şu:
Hukukçular yani iktidar kanadının hukukçuları Siyasal suç
yoktur. diye konuşuyor. Ya, şimdi size önce iki isim vereceğim,
hukukçu olduğunu söyleyerek ortalıkta dolaşanlar için: Biri
Profesör Köksal Bayraktardır, diğeri Profesör Çetin Özek. Hukukçu
olanlar bilirler, her ikisi de çok değerli hukuk profesörleridir ve her
iki hocamızın da çok sayıda kitabı vardır.
Bunların, kitaplarının ve yazılarının önemli bir
kısmı siyasal suç kavramıyla ilgilidir ve onların tezleri
ve kitaplarının altında ya da girişinde ya da
onaylayanların içinde hocaların hocası Sulhi Dönmezerin
imzası vardır, onun onayından geçmiştir. Yani sizin, hukuku
matematik sayan anlayışınız değildir bu. Hukuk
matematik değildir, hukuk adalettir.
Şimdi, bu yazarlar, bu hocalarımız
anlatırlar ki Roma hukukundan bu yana -bak Roma hukuku diyorum- Antik
Çağda bile siyasal suç kavramı vardı. Sizin
hukukçularınız bunu bilmiyor Yok. diye iddia ediyorlar. Roma
hukukundan bu yana siyasal suç kavramı var. Nerede bir iktidar varsa
orada siyasal suç vardır. der bu hocalar. Sizin bunlardan haberiniz yok.
Aslında haberiniz var, duymak istemiyorsunuz. Siyaset varsa bir yerde,
siyasal suç vardır. Bütün bu kitapların özetini size bir cümlede
anlattım, okumayacağınızı bildiğim için bunu
söyleyeyim de kayıtlara geçsin. Bir yerde iktidar varsa, bir yerde siyaset
varsa orada siyasal suç vardır; siz istediğiniz kadar Yok. deyin.
Romadan bu yana, Roma hukukundan bu yana bu böyle
tartışılıyor.
Şimdi, bu tartışma Türkiye'de de yeni
değil. Yani öyle bir cehaletle karşı karşıyayız
ki
Bakın, 141-142 tartışılırken -birçoğunuz
hatırlamaz, saçı beyaz olanlar bilir- siyasal suç kavramıyla
tartışılıyordu; 163, siyasal suç kavramıyla
tartışılıyordu ama siz, şimdi, bir iktidar ve güç
zehirlenmesi yaşadığınız için ve hukukun
üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu geçirdiğiniz için bunu duymak istemiyorsunuz.
Siz, kendiniz de iktidarınız döneminde Avrupa Birliğine uyum
paketlerine dair düzenlemeler yaparken yazdığınız
gerekçelerde siyasal suçlardan bahsettiniz, şimdi yokmuş gibi
davranıyorsunuz çünkü işinize geliyor. Hem hukuka hem kendi
anlayışınıza ihanet ediyorsunuz; işte, iktidar
zehirlenmesi budur.
Sizin terör suçları dedikleriniz, şiddet
uygulamamış, şiddeti övmemiş ve teşvik etmemiş
görüş açıklamalarıdır, konuşmalardır ve
bunların tamamı siyasi suçlardır. Siz, işte, size muhalif
olanları, bu siyasi suç kavramı içinde değerlendirilebilecek
olanları infaz yasası teklifinizin dışında
tutuyorsunuz. Bu meselede Muhaliflerinizi dışarıda tutarak bir
yandaş affı çıkarıyorsunuz. derken bunu anlatmaya
çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Toparlıyorum
efendim.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bakın
değerli vekiller, böylesi zamanlar, düşmanlık hukukunun
değil insanlık hukukunun işletilmesi gereken dönemlerdir ancak
kendinizden olmayanlara karşı hasmane tutumunuzu, bu ölüm kalım
sürecinde bu yasayla gerçekten zirveye taşıdınız. Tarih
bunu affetmeyecek, toplumsal vicdan da bunu affetmeyecek, bunu bilin. Anayasa
Herkes, kanun önünde eşittir. der. İnfaz yasasıyla
Anayasanın tabutuna bir çivi daha çakıyorsunuz, insanları
dışarıda da cezaevlerinde de mezarda da
ayrıştırıyorsunuz. Hukukun ve Anayasanın ruhuna
Fatiha okutuyorsunuz. On gün sonra bu Parlamentonun 100üncü kuruluş
yıl dönümü. Meclis 1920de kurulduğunda ayrıştırıcı,
dışlayıcı, kutuplaştırıcı bir sistemle
değil, birleştirici, çoğulculuğu kabul eden, herkesi
kapsayan bir mantıkla açıldı. 1921 Anayasasıyla bu
çoğulculuk kabul edildi. Yüzyıl sonra geldiğiniz noktada, ayrıştırıcı,
kutuplaştırıcı, ötekileştirici
yasalarınızı geçirdiğiniz bu Meclisin kuruluş ruhunu
da ortadan kaldırdınız. Halkın Meclisi olması gereken
bu çatıyı iktidarınızın,
ittifaklarınızın çatısı hâline getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Efendim, son cümlem,
izin verir misiniz?
BAŞKAN Tamamlayın son cümlenizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Bizden ve bizden olmayan. diyerek insanları
ayrıştırıyorsunuz. Biz ve ötekiler. Diyorsunuz,
kendinizin dışındakilere yaşam alanı tanımak
istemiyorsunuz. Sanıyorsunuz ki bu ülke sadece size ait, bu topraklarda
sadece sizin yaşadığınızı sanıyorsunuz, tek
millet sizsiniz sanıyorsunuz, Türkiye sizden ibarettir sanıyorsunuz.
Farklı sesleri, talepleri, beklentileri duymuyor, görmüyor ve
hissetmiyorsunuz. Corona virüsü bile ayrım yapmıyor ama siz
ayrımcısınız, bu iktidar ayrımcıdır. Elbette
bu düzen böyle sürmeyecek, bu devran böyle gitmeyecek. Gün gelecek, sizin
devriniz kapanacak ama yaptığınız zalimlikler
unutulmayacak, ektiğinizi mutlaka biçeceksiniz. Kendinizden olmayan
herkesi terörist ilan ettiniz, muhalif düşünceyi terör suçu olarak
gördünüz, herkesi sindirmeye çalıştınız, size
hatırlatırım. Ortağı olduğunuz cemaat de
iktidarda ve devlette etkin iken herkesi terörist olarak ilan etmişti,
şimdi kendileri terör suçuyla yargılanıyorlar. Siz de aynı yoldan,
aynı güzergâhtan gidiyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kayıtlara geçmesi açısından söz aldım.
Biraz evvel konuşan hatibin temelsiz
iddiaları reddettiğimizi ifade etmek isterim. Yedi gündür üzerinde
konuştuğumuz bu konularla ilgili bu iddialar
tekrarlanmıştı, buna yönelik cevaplar da verilmişti. Bunlar
tutanaklarda vardır.
Teşekkürlerimi sunuyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir şey söylemedim ki, tutanaklara geçirdim, bu
kadar.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de bir cümleyle tutanaklara geçirmek istiyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği
her şey temelsizdir ve mesnetsizdir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Süleyman Bülbül.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz, son yıllarda büyük savrulmalar
içerisinde. Bakıyorum; eğitim alanında savruluyoruz, kültür
alanında savruluyoruz, ekonomi alanında savruluyoruz. Bu
savrulmanın en tehlikelisi ise adalet alanında savrulma. On sekiz
yıllık AKP iktidarında bu savrulma o kadar belirginleşti ki
Adalet Komisyonunda akademisyen olarak söz alan bir dekan şunu söyledi:
2005ten itibaren 2020ye kadar 3 infaz sistemi geldi, sistem bozuldu.
İnfazda adalet, infazda eşitlik konusunda, sade, yalın ve
algı olarak eşitlik algısı vatandaşta
yaratılamadı. Bunlar söylendi; bunu söyleyen ben değilim, bunu
söyleyen bir hukuk fakültesi dekanı.
Evet, üçlü sistem var. Bakıyorsunuz, 2005ten
önce yüzde 40, -1/2, her ay altı gün düşülüyor yüzde 40- 2005ten
sonra 2/3, 4/3, bugünse 2/3, 4/3, 1/2. Bazı suçlarda, şu infaz kanunu
değişikliğiyle beraber -istisnalar dışında olmak
üzere- 1/2ye geçtik. Bu kadar infaz eşitliğine, bu kadar infaz
adaletine aykırı bir sistem, eşitliğe aykırı,
adalete aykırı bir sistem sadece bizim ülkemizde görülür. On sekiz
yıldır bir adalet sisteminde infaz sistemini dahi düzeltemeyen bir
iktidar neyi düzeltecek arkadaşlar, neyi düzeltecek?
2002de iktidara geldikleri zaman cezaevlerinin ve
cezaevinde bulunan hükümlü ve tutukluların sayısına bakın,
bugüne bakın. Bunun sorumlusu kim? Sorumlusu olarak 2016daki bu FETÖ
kalkışması nedeniyle cezaevleri doldu. diyorlar. Hayır,
doğru değil. Orada, Komisyonda akademisyenlerin de
açıklamaları açık ve net; sizler sistemi bozdunuz
arkadaşlar. 2005ten sonra sistemi bozarak cezaları ve infazı
kat kat ağırlaştırdınız. Ve en önemlisi,
muhaliflere karşı, sizin söylediklerinizin karşısında
muhalif olanlara karşı -gazetecilere, insan hakları
savunucularına ve hak arayanlara karşı- cezaevi yolunu
gösterdiniz. Evet, cezaevi yolunu gösterdiniz.
Bu nedenle, şu anda getirdiğiniz infaz
indirimi yasası denilen, gerçekte Anayasanın 87nci maddesi ve
TCKnin 65inci maddesine göre özel af olan yasa
yandaşlarınıza af getiriyor. Ne yapacak? Muhalif olanlar
içeride, yazan içeride; soyan dışarıda. Böyle infazda adalet
olabilir mi, böyle infazda eşitlik olabilir mi? Hırsız
çıkacak, gaspçı çıkacak, fuhuşu teşvik eden
çıkacak ama yazan içeride olacak. Kişiye özel, Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı, yaşam hakkına
aykırı birçok değişiklik getirdiniz.
Komisyonda Toplumun taleplerine -hukuk taleplerine,
adalet taleplerine, eşitlik taleplerine- cevap vermezseniz toplumsal
barışı kuramazsınız. Toplumsal barışı
kuramazsanız toplumda ayrışmaya neden olursunuz. diye sizi
uyardık. 300 bin kişi var cezaevinde, 90 bin kişiyi
çıkaracaksınız. Ne yapacaksınız? İnfazda adaleti,
eşitliği mi sağlayacaksınız? Kişiye özel yasal
düzenlemeler mi yapacaksınız?
Hatırlar mısınız, şunu
söyledik size 32nci maddede: Basın İlan Kurumunda resmî ilan almayan
ve bazı basın kuruluşlarına Basın İlan Kurumuyla
sansür getirip de cezaevindeki hükümlülere, tutuklulara gazeteleri
sokmayacaksınız, hükümlülerin haber alma hakkını
engelleyeceksiniz; bunu çıkarın dedik, çıkarmadınız.
Daha sonra, geldiniz, burada bir düzenleme yaptınız, Geçici sürede
ilan, reklam almayanlar girebilir. dediniz. Daha sonra
değiştireceksiniz, değil mi? Onu da kaldıracaksınız,
tamamen sokmayacaksınız. Sonra ne yaptınız? Bas bas
bağırdık, 46ncı madde. dedik. 46ncı madde,
cezaevlerine muhalifleri doldurma maddesidir. dedik.
Denetimli serbestliğe, 30 Mart 2020den önce
1/2 artı üç yıl denetimli serbestlik getiriyorsunuz. Daha sonraki
suçlara, iki yıla kadar olan suçlardan dolayı ceza alanlara
cezasızlık algısını kaldıralım, cezaevine
girsinler, çıksınlar deyip beşte 4 getirdiniz. Hayır.
dedik. Daha sonra onu getirdiniz, daha sonra değerlendirmek üzere
çektiniz. Demek ki muhalefetin, demek ki bizlerin, toplumun taleplerini, komisyonlarda
ve Mecliste ortaya koyduğumuz talepleri değerlendirmeye
aldığınız zaman toplumsal mutabakata ulaşabilirlik
imkânı var. Bu imkânı hep engelliyorsunuz.
48inci madde, en önemli maddelerden biriydi. Ne
yaptınız? Dün, bir gece yarısı operasyonu yaptınız.
Bu gece yarısı operasyonuyla ne yaptınız? 107nci maddedeki
1/2 olan infaza koşullu salıvermeyi, kişiye özel bir
düzenlemeyle, basın özgürlüğü, gerçekleri halka duyurmak için
cezaevinde yatan Barış Terkoğlu ve Barış
Pehlivanın cezaevinde daha fazla kalmalarını sağlamak için
bir madde eklediniz. Koşullu salıverilme başlıklı
107nci maddenin değişikliğine istisna olarak, yine 2/3ün
devamını getirdiniz. Koyduğunuz madde şu: Değişiklik
metni burada, 1/1/1983 tarihli 2937 sayılı Devlet İstihbarat
Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu kapsamına giren
suçlardan mahkûm olanlar ibaresini eklediniz, istisnayı koydunuz.
Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan neden
yargılanacak? Bu maddeden yargılanacak, daha sonra ceza almaları
hâlinde infazı ne olacak? 1/2 olmayacak, 2/3 olacak. Yani kişiye
özel, kanuna aykırı, Anayasadaki eşitlik ilkesine
aykırı düzenleme yaptınız, böyle düzenleme olabilir mi?
Böyle bir düzenleme nerede var? Böyle bir düzenleme hukuk devletinde olmaz,
böyle bir düzenleme demokrasiyle yönetilen ülkelerde olmaz, böyle bir düzenleme
sadece AKP iktidarının adil yargılanma hakkını ihlal
ettiği, eşitlikçi infaz sistemini kaldırdığı
düzenlemelerde olur. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu çok önemli bir
sorun. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse, demokrasiyle yönetiliyorsa
hukuk devletinin kuralları içerisinde yapılacak şey, kişiye
özel düzenlemelerle olmaz. Onun için yapılan bu gece yarısı
operasyonunun değişikliğini hemen sağlamanızı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, yargı
kararları adaleti ortaya koymuyor, yargıda adalet için ne gerekiyor?
Adil yargılanma hakkı gerekiyor. İnfazda adalet için ne
gerekiyor? Ayrımcılık gerekmiyor, eşitlik gerekiyor. Bunu
sağlamak için ne gerekiyor? Yapılacak infaz düzenlemesinde toplumun
taleplerini karşılamak gerekiyor. Bu çerçevede yapılan
değişikliklerde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu her zaman var, Mecliste
her zaman bu düzenlemelerin içinde olacaktır. Düşüncelerinden
dolayı, muhalif kaldıklarından dolayı cezaevlerinde var
olan tutuklularla ilgili bir tek düzenleme yok bu infaz düzenlemesinde. Bu
tutuklularla ilgili niçin düzenleme getirmediniz? Olay çok basitti,
önerilerimizi de sunduk, ağır cezalık mevattan suçüstü hâlleri dışında
cezaevinde yatan tutukluları tahliye edelim, tutuklamaya istisnadır;
Covid-19 var, yaşam hakları var; salıverin, evlerinde
geçirsinler, çok basit. Bunu dahi yerine getirmediniz arkadaşlar.
Bunun dışında
Cumhurbaşkanıyla ilgili Anayasanın 104üncü maddesinin on
altıncı fıkrasına göre -597 hasta, 1.539 ağır
hasta, mahkûm var- ne yapmalı Cumhurbaşkanı -dün de söyledim,
Madımak katiline af getireceğine- bunlara da af getirmeli. Yaşam
hakları yok mu Anayasanın 19uncu maddesine göre? Bu insanların
17nci maddesine göre yaşam hakkı yok mu? Bu insanlar, Covid-19
nedeniyle şu anda cezaevinde ölüm tehlikesi içerisinde değiller mi?
Bakınız, Adalet Bakanı
açıkladı, bugün 5 yarı açık cezaevinde Covid-19 tehlikesi
varmış. 3 mahkûm vefat etmiş. İnfaz memurları şu
anda tehlike altındaymış. Biz söyledik bunları, söyledik;
geçen haftalarda da söyledik. Bu mahkûmların, bu tutukluların
yaşam hakkını devlet korumak zorunda değil mi? Devlet
korumak zorunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, cezaevlerinden çığlıklar var, adalet
çığlıkları var. Cezaevinden gelen bir mesajı okumak
istiyorum: Aklımda adalet yerine kayırma olsaydı çıkacaktım.
Elimde kalem yerine bıçak olsaydı çıkacaktım. Masamda
kâğıt yerine para olsaydı çıkacaktım. Benim içim
huzurlu. Onların ise adaletten, kalemden, kâğıttan nasıl
korktuklarının tescilidir bu yaptıkları. Karakterleri
yazgıları olacak. Bunu Barış Pehlivan göndermiş.
Basın özgürlüğü için, demokrasi için,
özgürlük için mücadele edenlere selam olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Belgin Uygur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BELGİN UYGUR
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin üçüncü bölümü üzerine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce coronavirüs salgınında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
tedavi görenlere de şifa diliyorum.
Coronavirüs, tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi
de etkilemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde, başta Sağlık Bakanlığımız
olmak üzere, tüm kurum ve kuruluşlarımız, hızlı,
etkili, önleyici ve korumacı tedbirlerle son derece
başarılı ve kararlı çalışmalar yürütmektedir.
Salgının, ülkemizi ve vatandaşımızı etkileyen tüm
yönleri kapsamlı şekilde değerlendirilip ivedi çözümlere
ulaştırılmaktadır. Bu bağlamda, Covid-19un ülkemizde
de görülmesi nedeniyle yasa teklifimizle açık ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlüler ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanan hükümlüler,
31/5/2020 tarihine kadar izinli sayılacak ve bu süre
uzatılabilecekti.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubumuz tarafından uzun süredir üzerinde
çalışılan kanun teklifi, ceza hukukçusu akademisyenler,
uygulayıcı hâkim ve savcılar ve Yargıtay üyelerinin
görüşleri dikkate alınarak, görüşleri alınarak hükümlülerin
iyileştirilmesi ve topluma yeniden kazandırılmasına yönelik
bir anlayışla hazırlanmıştı. İnfaz hukukunun
temel ilkeleri de dikkate alınarak infazda adaletin sağlanması
hedeflenmiştir.
Özellikle belirtmek isterim ki bu teklifin
hazırlıkları esnasında milletimizin hassasiyetleri en üst
düzeyde dikkate alınmış, kamu vicdanını yaralayan
cinsel istismar suçları, toplum sağlığını tehdit
eden uyuşturucu ticareti suçları, kasten öldürme suçları ve
neticesi itibarıyla ağırlaşmış yaralama
suçları ve terör suçlarında bir infaz indirimi söz konusu
olmamıştır. Yine, görüşülmekte olan kanun teklifimiz bir
genel af ya da özel af niteliği taşımayıp bazı
suçların infaz sisteminde yapılan düzenlemeleri içermektedir. Bu
nedenle oluşturulmaya çalışılan cezasızlık
algısı haksız bir yaklaşımdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevcut uygulamada infazla ilgili işlem ve faaliyetlerde
kararların alanında uzman hâkimler tarafından verilmesi
gerekliliği hasıl olmuş, bu amaçla teklifte infazda
ihtisaslaşmaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
İnfaz işlemlerinin tek bir yargı mercisinde toplanması ve
ihtisaslaşması, infaz hizmetlerinin daha işler hâle gelmesini ve
mahkemelerin iş yükünün azalmasını sağlayacaktır.
Yine, infaz kanunu teklifimizde bazı suçlarda
etkin mücadele ve caydırıcılığın
sağlanması amacıyla cezalar
artırılmıştır. Canavarca hislerle işlenen kasten
yaralama suçlarında verilebilecek azami ceza artırılmakta ve
ceza adaletinin sağlanması amaçlanmaktadır. Örgüt kurmak,
yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarıyla mücadelede hapis
cezalarının alt ve üst sınırları
artırılmaktadır. Aynı şekilde tefecilik suçlarında
da cezalar artırılmaktadır.
Kanun teklifimizde kadınlar, çocuklar ve
yaşlılarla ilgili de onların yararını gözeten önemli
değişiklikler söz konusudur. Hamile olan ve doğum
yaptığı tarihin üzerinden altı ay geçmemiş olan
kadınlar hakkındaki hapis cezalarının infazı geri
bırakılmaktadır. Anne ve çocuğun yararı gözetilerek ceza
infaz kurumuyla daha geç karşılaşmalarının
sağlanması amacıyla altı aylık geri bırakma
sınırı bir yıl altı aya
çıkarılmaktadır. Hükümlünün eş veya çocuklarının
bakıma muhtaç olmaları hâlinde hapis cezasının
infazına ara verilebilmesine imkân tanınmaktadır. Çocuk
hükümlülere en geç iki ayda bir sağlanan aile görüşmesi
artırılarak en geç ayda bir yapılabilmesi
sağlanmaktadır. Çocuk hükümlünün iyileştirilmesi ve topluma
yeniden kazandırılması amacıyla verilebilecek ödül
imkânının kapsamı da genişletilmektedir.
Yapılması öngörülen değişiklikle iyi hâlin belirlenmesine
esas olmak üzere infazın tüm aşamalarında hükümlülerin tutum ve
davranışları Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığından bir
uzmanın da bulunduğu kurul tarafından değerlendirilecek ve
buna göre hükümlünün belirli hak ve imkânlardan faydalandırılabilmesi
de sağlanacaktır. Özel infaz usullerinin kapsamı
genişletilmekte ve geceleyin infaz ile hafta sonu infaz için geçerli
altı aylık sınır, kasten işlenen suçlarda bir yıl
altı ay, taksirle öldürme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen
suçlarda ise üç yıl olarak belirlenmektedir. Ayrıca, konutta infaz
usulünün kapsamı genişletilerek çocuk hükümlüler de bu kapsama
alınmaktadır.
Ağır hastalığı olan veya
engellilik nedeniyle ceza infaz kurumunda hayatını idame
ettiremeyecek hükümlülerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz
hâkimi karar verebilecektir. Yine, ağır bir hastalık, engellilik
veya kocama nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen 65
yaşını bitirmiş olanların, cezalarının
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebilmesi
imkânı getirilmektedir. Çocuk hükümlülerin 15 yaşına kadar
cezaevinde kaldığı bir gün üç gün, 15 ila 18 yaş
arasında kaldığı bir gün ise iki gün
sayılacaktır.
Yapılan değişiklikle, soruşturma
evresindeki adli kontrole ilişkin bazı tedbirleri takip etme görevi
Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün görev alanından
çıkarılmaktadır. Böylece, uzmanlık gerektiren diğer
adli kontrol tedbirlerine zaman ve emek ayrılması, şüphelilerin
daha iyi takibinin yapılması ve adli kontrol tedbirlerinden en yüksek
faydanın sağlanması amaçlanmaktadır.
Denetimli serbestlik altında bulunan ve muhtaç
olduğu belirlenen kişilerin, kamuya yararlı bir işte
ücretsiz çalıştırılma yükümlülüğü sırasında
yaptıkları mutat yol giderleri ile iaşe giderlerinin
karşılanması imkânı sağlanmaktadır. Böylece,
sosyal devlet ilkesiyle uyumlu olarak, maddi imkânsızlık nedeniyle
hükümlülüğün ihlal edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun mevcut
düzenlemesinde eşyanın değerinin fahiş olması,
cezanın artırım nedeni olarak kabul edilmesine rağmen
değerin hafif veya pek hafif olması indirim nedeni olarak
öngörülmemiştir. Eşyanın değerinin hafif veya pek hafif
olması durumunda, cezalardan indirim yapılabilmesi mümkün
olmaktadır. Ayrıca, düzenlemeyle Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda düzenlenen suçlar bakımından, kovuşturma evresinde de
etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır.
Adli ve idari yargı personeli ile ceza infaz kurumu
personelinin atanmasında, Adalet Meslek Yüksekokulu mezunlarının
yanı sıra, meslek yüksekokullarının adalet veya ceza infaz
ve güvenlik hizmetleri programı, lise veya meslek liselerinin adalet
alanı ve ilgili mevzuatça denkliği kabul edilen, program veya
alanlardan mezun olanlara da öncelik tanınması öngörülmektedir.
Son olarak, yapılan düzenlemeyle ceza infaz
kurumları ile Tutukevleri İşyurtlarında elde edilecek
yıllık kârın yüzde 25ini aşmamak üzere yapılan kâr
payı ödemelerinden istifade edecek kişiler, çalışma
barışının sağlanması amacıyla yeniden
belirlenmekte, gayret ve başarı gösteren işyurdu
çalışanları, tutuklu ve hükümlüler ile ceza infaz kurumu
personeline teşvik ödemesi yapılabilmesine de imkân
tanınmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifimizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Sermet Atay.
Buyurun (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, corona virüsü sebebiyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
tedavi görenlere acil şifalar diliyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi 70
maddeden oluşmakta olup, 11 kanun üzerinde değişiklik
içermektedir. Esasen Ceza İnfaz Kanununda yapılacak
değişikliklerle, toplumda kanayan bir yara olan ve içinde
bulunduğumuz günlerde corona virüsü sebebiyle cezaevinde yatan
mahkûmların bir kısmının infaz kanununda yapılacak
değişikliklerle tahliyesinin sağlanması ve cezaevlerindeki
yoğunluğun azaltılması hedeflenmiştir.
Bu konudaki ilk teklif Milliyetçi Hareket Partisi
Lideri Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli
tarafından gündeme getirilmiştir.
Ceza infazındaki amaç, suçun
karşılığının ödenmesi, suçlunun toplumdan,
toplumun da suçludan korunması, suçlunun bu süreçte eğitilerek
topluma yeniden kazandırılmasıdır. Mahpusların
yalnızca cezaevlerindeki durumları değil, tahliye sonrası
yaşamları da onların topluma üretken bir birey olarak
kazandırılması anlamında infazın konuları
arasında kabul edilmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, ülkemizde yasaların kabul
ve değişiklik tarihleri üzerinden geçen süre, toplumsal ve teknolojik
gelişmeler nedeniyle ihtiyaçları karşılayamamaları ve
hukuk reformunun yapılması gerekliliği uzun süre
tartışılmıştır. İhtiyaçlar ve teknolojik
gelişmeler nedeniyle mevzuatımızda birçok değişiklik
yapılmıştır. En çok eleştirilen husus ise ceza ve
infaz hukuku mevzuatımız olmuştur. Ayrıca, cezaevlerinin
yapısı en çok eleştirilen hususların başında
gelmiştir. Çok sayıda mahpusun bir arada kalma zorunluğu, fiziki
mekânların olumsuzluğu, personel yetersizliği, eğitim
eksikliği, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler için suçluluk okulu
işlevi yaptığı, devlet güvencesinde olması gereken
mahpusun başta yaşam hakkı olmak üzere tüm insan
haklarının bir kısım mahpusların insafına
kaldığı birçok cezaevinin devlet denetiminde
olmadığı görüşleri ileri sürülmüştür. İleri
sürülen eleştirilerin birçoğu afaki olmakla birlikte, haklı
eleştirilerin de olması yadsınamaz bir gerçektir. Bunun sonucu
olarak infaz hukuku alanında birçok iyileştirme
yapılmıştır.
Ceza hukuku ile infaz hukuku arasında kopmaz
bir bağ vardır. Ceza sistemi ne kadar demokratik ise infaz sistemi de
o kadar demokratik olacağından, yasa koyucu ceza hukuku alanında
reform seviyesinde birçok değişiklik yapmış, 5237
sayılı Türk Ceza Kanununu kabul etmiş ve buna uyumlu
olması açısından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
yasalaşmıştır. İnfaz hukukunu, yasal olarak
kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbirleri ile soruşturma ve
kovuşturma aşamasında mahkemece verilen koruma tedbirlerinin
yerine getirilmesinin esas ve usulleri, hükümlü ve tutukluların
hakları, yükümlülükleri, ödülleri, disipline aykırı eylemlerine
uygulanacak yaptırımları, ceza infaz kurumlarının
yönetimi, denetimi ile hükümlü ve tutuklu hakkında gerçekleştirilen
eylem ve işlemlere karşı başvurulacak yasa yolunu
düzenleyen bir hukuk disiplini şeklinde tanımlamak mümkündür. Mülga
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun
yürürlüğe girdiği 16/7/1965 tarihine kadar müstakil bir ceza infaz
kanunumuz olmayıp, Türk Ceza Kanunu ve ceza usulü içerisine
serpiştirilmiş, infaza müteallik birkaç kanun maddesiyle
cezaların infazı gerçekleştirilmekteydi. Hükümlü ve tutuklu
hakları ve ödevleri alanında kanunlaşmaya gidilmemiş,
Adalet Bakanlığının çıkardığı
yönetmelik ve genelgelerle uygulamaya yön verilmekteydi. 01/6/2005 tarihinde
yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunla, denetimli
serbestlik tedbirleriyle maddi ceza hukuku yönü de bulunan
sınırlı birkaç müessese dışında infaz hukukuna
ilişkin tüm konularda düzenleme yapılmıştır. 4675
sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu ve 5402 sayılı
Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları
Kanunuyla, infaz hukukuna ilişkin bir kısım müesseseler
düzenlenmiş, kanunun uygulamasını göstermek amacıyla
çıkarılan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük ve çeşitli
konularda çıkarılan yönetmeliklerle infaz hukuku mevzuatı
tamamlanmaya çalışılmıştır. 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunundaki
Temel amaç başlığı altındaki 3üncü maddesinde,
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen
temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla
hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek,
toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini
teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara
saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu
kolaylaştırmaktır. denilerek, ceza ve güvenlik tedbirlerinin
infazının gözetilerek, amacın hükümlünün yeniden suç
işlemesini engelleyici tedbirlerle toplumu suça karşı korumak,
hükümlünün sosyalleşmesi sağlanarak, üretken, mevzuata ve toplumsal
kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan ve yaşama uyumlu
olmasını sağlamak olduğunu belirtilmiştir. İşlediği
suçla toplumla uyumda sorunlu olduğu anlaşılan hükümlünün
yeniden topluma kazandırılması hedeflenmeden toplumdan tecrit
edilmekle yetinilmesinin, hem hükümlü hem de içinde
yaşadığı toplum açısından daha olumsuz sonuçlara
yol açtığı görülmüştür. Cezanın infazındaki
amacın sağlanması için, hükümlü, ceza infaz kurumunda bulunduğu
dönemde sosyalleşmesini sağlayacak eğitim programlarına
tabi tutulduğu gibi, ceza infaz kurumundan salıverildikten sonra bir
süre denetim ve kontrol altında tutularak topluma uyumlu bir yaşama
kavuşturulması sağlanmaya çalışılmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve özel ceza yasalarında düzenlenen
suçun işlenmesi karşılığında verilen,
yaptırım olarak tanımlanan ceza, infaz hukukunun temel
konusudur.
Cezaevlerinde mahpusluğun etkili olarak icra
edilebilmesi ve hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı
için, bazı insanların kişisel özgürlüğünün
kısıtlandığı,
çalıştırıldıkları ve eğitildikleri devlet
binaları anlaşılır. Bu nedenle, özgürlükten yoksun
bırakan ceza yaptırımları sadece icra edilmez; bilakis,
infaz da edilir. Bunun için, ceza infaz kavramının sadece hürriyeti
bağlayıcı cezalara uygulanması üzerine geniş ölçüde
birlik mevcuttur. Emniyet tedbirlerinin yerine getirilmesi de infaz
kavramının içine girdiği kuşkusuzdur.
Önümüzdeki infaz kanunu teklifinde yapılan
değişikliklerle, öncelikle, koşullu salıverilme ve
denetimli serbestlik hükümleri yeniden düzenlenmiş olup bu düzenlemelerle,
1/4/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, istisna
tutulan bazı suçlar hariç bir yıl olarak uygulanan denetimli serbestlik
süresi üç yıla çıkartılmıştır. Denetimli
serbestlikten yararlanamayacak suçlar açıkça kanun metninde
sayılmıştır. Kasten adam öldürme, altsoya veya üstsoya
karşı işlenen kasten yaralama, neticesi sebebiyle
ağırlaştırılmış yargılama ve özellikle
Türk Ceza Kanununun 87nci maddesinin (d) bendinde belirtilen yüzde sabit eser
bırakacak şekilde yaralamalar yani toplumdaki deyimiyle yüze kezzap
atma gibi yüzde meydana gelecek yaralamalar, işkence, eziyet, cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, özel hayatın
gizliliğine karşı işlenen suçlar, uyuşturucu ve
uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ve devlet güvenliğine,
anayasal düzene, millî savunmaya, devlet sırlarına karşı
işlenen suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlar bu denetimli serbestlik indirimden faydalanamayacaktır; bu
konu açık ve nettir.
Yine, kanun teklifiyle yapılan
değişikliklerle, koşullu salıverilmede ceza infaz
oranları belirlenmiş olup, süreli hapis cezaları için 2/3 olan
oran 1/2 olarak değiştirilmektedir. Kanuna eklenen istisnalar
açıkça belirtilmiş olup, kasten öldürme, işkence, cinsel
saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz
suçlarından ceza alanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı
işlenen suçlardan ceza alan çocuklar, devlet sırlarına
karşı işlenen suçlar, casusluk suçları, suç işleme amacıyla
örgüt kurma suçundan mahkûm olan çocuklar, terörle mücadele kapsamına
giren çocuklar, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile mükerrerler
açısından bu infaz 2/3 olarak uygulanacaktır.
Yine, koşullu salıvermede açıkça
belirtilen istisnalar ile Türk Ceza Kanunu'nun 102'nci maddesini içeren cinsel
saldırıdan, 103'üncü maddesindeki çocukların cinsel
istismarından, 104'üncü maddesi (2)'nci ve (3)'üncü fıkrasında
tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişkiden, 188'inci maddesinde
tanımlanan uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticaretinden
mahkûm olanlar ile terör suçundan mahkûm olanların cezaları 3/4
olarak uygulanacaktır.
Önümüzdeki kanun teklifinin 58'inci maddesiyle
yapılan değişiklikle, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu'nun
14'üncü maddesindeki hükümlünün ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri
alınması, belli bir meslek ve zanaatı yapmaktan yasaklanma
cezasının yerine getirilmesi hususundaki yetki kanunen ortadan kaldırılmış
bulunmaktadır.
Yine, önümüzdeki kanun teklifinin 59'uncu maddesiyle
yapılan değişiklikle, 5402 sayılı Kanun'un 15'inci
maddesinde, mahkûmun tahliyesi sonrasında görevler sayılırken
yetkili hâkimin infaz hâkimi olduğu açıkça belirtilmiş olup
diğer hâkimlerin bu konuda yetkili olmadığı
açıklığa kavuşturulmuştur.
Teklifin 60'ıncı maddesiyle yapılan
değişiklikle, hükümlünün tahliyesi sonrasında izlenebilmesinin,
gözetiminin ve denetiminin elektronik cihazlarla yapı la cağı
belirtilmiş olup, bu, toplumda "elektronik kelepçe" olarak bilinen
yöntemle yapılmaktadır. Bu cihazın her zaman bulunmaması
infaz denetiminin yapılmasına zafiyet yaratmakta olup, bu maddeyle,
hükümlünün rızası alınmak koşuluyla kendisine ait
elektronik cihazlarla da bu denetimin yapılabileceği
kanunlaştırılmış olmaktadır.
Kanun teklifinin 61'inci maddesiyle yapılan
değişiklikle, Denetimli Serbestlik Kanunu'nun 26'ncı maddesine
bir fıkra eklenmiş, Özellikle muhtaç durumda olduğu tespit
edilen hükümlülerin kamuya yararlı bir işte ücretsiz
çalışma yükümlülüğünü yerine getirirken mutat vasıtayla
yaptıkları yol ve giderin denetimli serbestlik bütçesinden
sağlanacağı, iaşe giderinin ise
çalıştırdıkları kurum bütçesinden
karşılanacağı kanunla hüküm altına
alınmış olacaktır.
Yine, teklifin 62nci maddesiyle yapılan
değişikle, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 3üncü maddesine hüküm eklenerek kaçakçılık suçlarına
ilişkin ceza belirlenirken, suça konu eşyanın değerinin
fahiş olması hâlinde verilecek cezanın 1 katına kadar
artırılacağı belirtilmişken; suça konu kaçak
eşyanın değerinin hafif veya pek hafif olması durumunda
cezada indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Yapılan bu değişiklikle, suça konu eşyanın
değerinin düşük olması durumunda cezanın 1/3e kadar
indirileceği açıkça belirtilmiş olup, kanundaki bu eksiklik
çeşitli mağduriyetlere sebebiyet verdiğinden bu durum, kanun
maddesi olarak eklenip mağduriyetlerin önüne geçilecektir.
Teklifin 63üncü maddesiyle yapılan bir
değişikle, Kaçakçılık Kanunu 5inci maddesinin ikinci
fıkrasında bir eksiklik olan, kaçakçılık
suçlarını işleyen sanığa etkin pişmanlık
göstererek gümrüklenmiş değerinin 2 katının devlet
hazinesine ödenmesi durumunda, soruşturma evresi sona erinceye kadar
verilecek cezada 1/2 yani yarı oranlı indirim
yapılacağı öngörülmüştür.
Teklifin bu maddesi yapılırken uygulamada
birtakım eşitsizlikler de göz önüne alınmış, özellikle
bu maddede, güneydoğuda ve doğuda birçok insanın
mağduriyeti göz önüne alındığında, bir ihtar yapılmamış
olması ve küçük miktarlarda kaçak eşya, sigara gibi veya alkol gibi
ürünlerin yakalanması durumunda birçok insanın mağduriyetine
sebebiyet vermekteydi. Bu anlamda bunun madde olarak eklenmesi olumludur.
Dava açıldıktan sonra ve kovuşturma
evresi geçildikten sonra bu paranın ödenmesi durumunda 1/3 oranında
indirim yapılacağı açıkça belirtilmiş olup, daha önce
kanunda bir eksiklik olan, şüphelinin etkin pişmanlıktan
yararlanmak üzere cumhuriyet başsavcılığına
başvurusu gerekmekte olup, lehine olan kanun maddesinden yararlanmak üzere
cumhuriyet savcısına bir uyarı görevi verilmemiştir.
Diğer bir deyişle, cumhuriyet savcısının, ihtar
yoluyla, etkin pişmanlığı gereği ödeme yapıp
yapmayacağını sorma hususu bulunmamaktadır.
Yapılan bu değişiklikle,
soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı tarafından etkin
pişmanlığa uyup uymayacağı sanığa ihtar etme
zorunluluğu getirilmiş olup, bu ihtar yapılmamışsa,
bunun, kovuşturma sırasında hâkim tarafından
yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Burada bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim:
Burada hâkim tarafından yapılan ihtarda indirim 1/3ken soruşturma
aşamasında yapılan ihtarda 1/2 indirimden bahsedilmektedir. Bu
indirim oranlarının eşitlik ilkesi gereği eşit bir
şekilde uygulanması gerektiği kanaatindeyiz. Uygulamada birçok
mağduriyete sebep olan özellikle küçük meblağlarda kaçak eşya
bulunduran sanıklara ihtar yapılmaması, yargılama
esnasında hâkim tarafından bu eksikliğin giderilmesi bir
mağduriyet yaratmaktayken, yapılan düzenlemeyle mağduriyet
ortadan kaldırılmış olup ancak bu hak ve mükerrerler yani
bu işi meslek hâline getiren şahıslara ve örgütlü olarak bu suçu
işleyenlere tanınmamıştır.
Kanun Teklifi 64üncü maddeyle yapılan bu
değişiklikle haklarında hüküm verilmiş olup dosyası
infaz aşamasında olan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren doksan gün içerisinde suç konusu eşyanın
gümrüklenmiş değerinin 2 katı kadar parayı devlet
hazinesine ödedikleri takdirde, kanunun 5inci maddesi 2nci fıkrası
(b) bendinde yapılan düzenlemeyle faydalanabileceği, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte kanun kapsamına giren suçlardan
dolayı dosyası Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında bulunan, kanunla yapılan
düzenleme nedeniyle kanunun lehinde değerlendirme yapılması
gereken dosyalar açısından mağduriyete sebebiyet verilmemek
üzere ilk derece mahkemelerine gönderileceği hüküm altına
alınmıştır.
Burada yine bir hususun gözden
kaçtığı düşüncesindeyim. Kanun koyucu doksan gün içerisinde
bu paranın ödenmesini isterken, bu paranın ödenmesine ilişkin
ihtar yapılması hususunda kanuni bir madde dercedilmemiştir;
bunun da eklenmesi yani bu ihtarın yapılmasının bir
şart olarak bu maddeye eklenmesi durumunun daha olumlu olabileceği
düşüncesindeyiz.
Adalet teşkilatı gün geçtikçe büyümekte
olup, bu mesleği yapanların profesyonelleşmesi anlamında
hukuk mevzuatı içeren okullardan mezun olunması şart hâline gelmiştir.
Özellikle gelişen adalet sistemimizde infaz koruma memurluğu, icra
müdürlüğü, zabıt kâtipliği, yazı işleri
müdürlüğü, denetim memurluğu gibi eğitim gerektirip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERMET ATAY (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
bundan böyle alınacak personele adalet ve ceza
infaz güvenlik hizmetleri programı, lise ve meslek liselerinin adalet
alanı ve ilgili mevzuat uyarınca bunlara denkliği kabul edilen
programı olan okulların mezunlarına öncelik tanınarak
mesleğe kabul edileceği ve yapılacak sınavda Adalet
Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak sınav kurulunca
yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
Ceza İnfaz Kanununda ve diğer kanunlarda
yapılan bu değişikliklerin vatanımıza, devletimize,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, bu kanun teklifinin
hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına Sayın
Erkan Baş.
Buyurun. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve sesimizin
ulaştığı ülkemizin tüm emekçilerini selamlıyoruz.
Maalesef, canlı yayınlarda izlenemiyor bu tartışma.
Yedi gündür kanun teklifini görüşüyoruz.
Açık söyleyeceğim, ben bir buçuk yılı geçti herhâlde,
buradayım, bugüne kadar çok kötü yasalar gördüm, pek çok
tartışma yaptık ama bu kadar uzun tartışılan
başka bir kanun teklifi olmadı; galiba en kötüsü bu. Neden en kötüsü?
Çünkü mesele insan hayatı yani can üzerine konuşuyoruz ve bu iktidar
ilk geldiğinde cezaevlerinde 50 bin insan varken bugün 300 bini
aşmış durumda.
Şunu hiç söylemedik, biraz onun üzerinde
konuşalım istiyorum: Suç varsa bu suç sadece o insanlara yüklenemez.
Hani, siyasi rakiplerinize yüklediğiniz, benim suç olarak görmediğim
pek çok şey var ama halkımızın kader mahkûmu diye tarif
ettiği insanlarla başlayacağım. Şimdi, 50 binden 300
bine çıkıyorsa şunu söylemek lazım: Açlık, yoksulluk,
çaresizlik yaratan bir düzen insanları suça itiyor ya da insanlar suç
işlemese de siz onları suçlu addediyorsunuz; bu artış
başka türlü açıklanamaz. Dolayısıyla öncelikle bu düzen
değişmediği sürece cezaevine daha çok insan gireceğini ve
maalesef, cezaevine giren insanların da topluma pek
kazandırılamadığı gerçeğini bir kabul etmemiz
gerekiyor. Bu düzen değişmediği sürece girecek, çıkacak ve
maalesef, yine suç işlemeye devam edecek; koşulları
değiştirmemiz gerekiyor.
Ben maddeler üzerinde teker teker bir şey
söylemeyeceğim, adalet üzerinde tartışalım. Adalet denilince
galiba sizin aklınıza sadece partinizin adı geliyor.
Değerli arkadaşlar, adalet, sarayı ve
yandaşları kalkındırma değildir. Adalet, herkes
içindir. Adalet, halkın ekmeğidir. Adalet, patronların
gözlerinde değil emekçi halkın içinde aranmalıdır. Adaletin
kendisiyle çelişmemesi lazım. Neyse uzatmayayım, ben ne kadar
adaleti anlatsam, siz sadece Genel Başkanınızı
dinleyeceksiniz. Genel Başkanınızın bir sözünü
hatırlatayım size, diyor ki Tayyip Erdoğan 2019un
Mayısında: Adaletin olmadığı bir devlet, temelsiz bir
bina gibi yıkılıp gitmeye mahkûmdur. Kanunlar yazılır
geçer ama hukuk, halk ve hak arasında bütünlüktür. Hâkim ve savcı
işini kötü yaptığı zaman toplumda, vicdanda telafisi
olmayan bir yara açılır. Bu yasa teklifi, vicdanlarda telafisi
olmayan bir yara açıyor. Bakın, günlerdir suç ve suçlu
tartışıyoruz.
Geçen gün, burada herkesin ortaklaştığı
bir suç üzerine konuşmak istiyorum. Hatırlayacaksınız, bir
Sosyal Hizmetler İl Müdür Yardımcısı çıktı,
kendisinden yardım isteyen bir vatandaşa Geber. dedi. Bu
insanlık dışı davranışı muhalefet gündeme
getirdi. Bakın, ben tutanaktan okuyacağım, iktidar partisinin
sözcüsü de dedi ki Biz bunun sonuna kadar takipçisiyiz, hukuken ne
yapılacaksa sonuna kadar yapacağız ve mümkünse memuriyetten
atılmasıyla alakalı bütün gayreti sarf edeceğiz, kabul
etmemiz mümkün değil. Güzel, çok güzel.
Şimdi, değerli arkadaşlar, adil
olalım, bu halk düşmanı bakışın arkasında ne
var, onu görelim. Bakın, ben onu da tutanaktan okumak istiyorum.
Sayın Meral Danış Beştaş diyor ki Bütün kamuoyunun
gözü önünde soruyorum: İdris Baluken cezaevinde ölsün mü? Figen Yüksekdağ
ölsün mü? Selahattin Demirtaş ölsün mü? Tutanaklara şöyle
geçmiş: AK PARTİ sıralarından Ölsün. sesi.
Değerli arkadaşlar, milletvekilinin bir
siyasi rakibi için Ölsün. dediği yerde o alttaki memur da çıkar,
Geber. der işte. Cumhurbaşkanının Ananı da al git.
dediği yerde, o çıkar Geber. Der. Bu bütünlüğü görmemiz
gerekiyor ve biz bu kanun teklifine işte, bu bütünlük üzerine
karşıyız. Bu yedi gündür burada saatlerce
tartışıyoruz ya, bazen öyle olur; tarihin bütün bir
yüzyılı bir cümleye sıkışır, bence bütün bu
tartışmanın özeti şudur: Muhalefet soruyor: Ölsün mü?
İktidar cevap veriyor: Ölsün. Burada karar vereceğimiz şey bu,
arkadaşlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İroni, ironi!
ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın,
devam edelim. Ben söyledim, dedim ki Kanun yapmak, sorumluluktur. Hele iktidar
olmak, daha büyük bir sorumluluktur.
Ne oldu geçen cuma akşamı arkadaşlar?
Bir sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ben işin
magazininde değilim yani Soylu koltuğu korumuş mu?
Almış mı? Gitmiş mi? İstifası kabul edildi.
falan, geçelim bunları, konuşuruz sonra. Şimdi, can derdindeyiz,
can. O istifanın bir anlamı var, diyor ki Hata yaptım. Peki,
bu hatanın bedeli ne? Yüz binlerce insan belki o akşam enfekte oldu,
virüs kaptı; bir aydır uğraştığımız her
şey battı. Şimdi, istifa etmiş, istifası
reddedilmiş. Ne yapacağız, unutacak mıyız bunu? Ne
olacak arkadaşlar? O akşam virüs kapan ve on beş gün sonra hastalık
haberlerini, ölüm haberlerini alacağımız insanların
hesabını kim verecek ya? Bir istifayla bunun üstünü kapatabilecek
misiniz? Ne yapacaksınız, biliyor musunuz? Bakın, söyleyeyim, ne
yapacaksınız, şunu yapacaksınız değerli
arkadaşlar, diyeceksiniz ki: Biz bir suç işledik. O akşam bir
sürü insanın bu virüsü kapmasına neden olduk. Daha fazla insanın
bu virüsü kapmasına engel olmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN BAŞ (Devamla) Ne yapacağız?
Hemen, zorunlu, hayati ve gıdayla ilgili sektörler
dışındaki bütün sektörlerde tüm çalışanlara
Kardeşim ücretli izin veriyorum sana, evinde kal, çıkma. Evinde kal,
ben iktidar olarak senin elektriğini, suyunu, doğal gazını,
internetini, yemeni içmeni güvence altına alıyorum. Bu hatayı
yaptığım için daha önce beşli çeteye, müteahhitlere verdiğim
parayı şimdi sana veriyorum. diyeceksin, insanları evinde
oturtacaksın, bunun yayılmasını engelleyeceksin.
Bakın, değerli arkadaşlar, hem
infazda hem coronada
Ben gerçekten bilmiyorum, bu infaz yasasını
coronayı bahane edip mi çıkarıyorsunuz yoksa corona için mi
çıkarıyorsunuz, anlamadım ama ikisinde de şunu görüyorum:
İkisinde de canı savunuyoruz, canı. İkisinde de yaşam
hakkı üzerine mücadele ediyoruz.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
şu anlayıştan vazgeçmenizi rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) Değerli Başkan,
çok önemli bir ekle bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın.
ERKAN BAŞ (Devamla) Bakın, diyorum ki
bu, istifanın kabul edilip edilmemesi meselesi değil. Milyonlarca
insanın hayatının tehlikeye atılması suçu
işlenmiştir. Dolayısıyla bu suçun üzerini örtbas
etmeyeceğiz. İnsanların yaşam hakkını güvence
altına alacağız.
Son bir örnek vereceğim size: Cumartesi, pazar
nasıl olsa az işçi çalışıyor diye, görüntüde bir
sokağa çıkma yasağı ilan ettiniz. Ben, burada, hep AKP bir
patron partisidir. diyorum, kızıyorsunuz bana. AKP Gaziantep İl
Başkanı bir patron, cumartesi, pazar sokağa çıkma
yasağı varken özel izin çıkarıp işçileri fabrikasında
çalıştırıyor. Ya arkadaşlar, şu
anlayışı terk edeceksiniz: Ölen ölür, kalan işçi ucuz
iş gücüdür. AKPnin coronadaki mantığı budur. Bu
mantığı terk edeceksiniz; önce işçiyi, emekçiyi, yoksulu,
ezileni kurtaracaksınız. Toplum ancak böyle kurtulur. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kayıtlara geçmesi açısından şunu
ifade etmek isterim ki biz hiç kimsenin ölmesini istemeyiz. Bizim temel
felsefemiz İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıdır. Hukuk; genel, eşit, objektif kurallar
çerçevesinde bütün kişiler için uygulanır. Ceza kanunları
bakımından kim ne suçu işlemişse onun cezasını
alır. Burada da konuştuğumuz husus, bu cezaların
infazıyla ilgili bir paketi konuşuyoruz. Dolayısıyla bu
konuda, biz, ekonomik yönden de bütün toplum kesimlerinin daha müreffeh
yaşaması noktasında da her türlü tedbiri bu manada
aldığımızı, bunları da kamuoyuyla
paylaştığımızı beyan etmek isterim.
Teşekkür ederim.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok somut şeyler söyledim, tutanaklara geçsin. Ben Gaziantep
meselesinde somut bir şey söyledim, cuma günü için somut bir şey
söyledim, bu iktidarın bir ayına ilişkin somut şeyler
söyledim, soyut yanıtlarla geçiştirilemez.
BAŞKAN Sayın Oluç
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, biraz evvel hatip
konuşurken bu İdris Baluken meselesiyle ilgili olarak, hani
İdris Baluken ölsün mü? Ölsün. dedi. AKP sıralarından -kimden
geldiğini duymadım- O bir ironiydi. dedi birisi, İroni.
Galiba Grup Başkan Vekili Sayın Akbaşoğlu söyledi.
Sayın Akbaşoğlu hatırlamıyor olabilir, burada
değildi belki o sırada ama biz bu konuyu gündeme getirdiğimizde,
diğer Grup Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin dedi ki: Biz bunu
kim yaptıysa bulacağız, dinleyeceğiz o kayıtları
ve gerekeni yapacağız. dedi. Şimdi, çıkartın
tutanaklara bakın, bunları açıkladı ve biz de bunun üzerine
kendisine dedik ki: Tamam, bu iyi bir yaklaşım. Hatta CHP Grup
Başkan Vekili Özgür Özel de: Doğru bir yaklaşım. dedi ve
bu konuyu öyle değerlendirdik. Aradan kaç gün geçti, hiçbir hareket yok,
hareket olmadığı gibi şimdi Grup Başkan Vekili diyor
ki: İroni.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani bunun
nasıl bir ironi olabileceğini düşünebiliyoruz? Yani, Ölsün mü?
sorusuna somut bir insan, burada çalışmış İdris
Baluken -bizim geçmişe dönem Grup Başkan Vekilimiz- şu anda
Sincanda cezaevinde. Ölsün mü? sorusuna Ölsün. cevabı verilince bu
bir ironi olabiliyorsa yani o zaman, bu, ironi olarak değerlendirilebiliyorsa
bizim böyle söyleyebileceğimiz o kadar ironik şeyler var ki
şaşarsınız bunları konuşmaya başlarsak.
İroni denemez buna. Gerçekten, çok ayıpladık bunun ironi
olarak değerlendirilmesini.
Verdiğiniz sözü yerine getirecek misiniz, çok
merak ediyoruz. Hani, ben getirmeyeceğinizi biliyorum ama yine de
söyleyeyim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel grubumuz
adına düşüncelerimizi ifade etmiştik sarahaten.
Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümün maddelerine geçiyorum.
Maddeler üzerinde yer alan önerge işlemlerini
yapacağım ve sonra da ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
56ncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 56ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Hüda Kaya Murat Çepni
İzmir İstanbul İzmir
Tuma Çelik Gülüstan Kılıç Koçyiğit Tulay Hatımoğulları
Oruç
Mardin Muş Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan Köse Süleyman Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan Aydoğan Alpay Antmen Serkan Topal
İstanbul Mersin Hatay
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önergeler üzerinde ilk söz Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruçun. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; corona günlerinde yaşamını
kaybedenlerin günlüğünü tutmak gerçekten çok zor ve çok büyük bir
acı. Coronavirüste yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet,
ailelerine sabır, hastalara acil şifalar diliyorum ve ümit ediyoruz
ki bu pandemi sürecini en az kayıpla ve acıyla hep birlikte
atlatabiliriz.
Değerli milletvekilleri, değerli
yurttaşlarımız; bu ağır süreci akıl, bilim ve
devletin görevlerini tam olarak yerine getirmesiyle atlatabiliriz. Elbette
öncelikle tam izolasyon ve fiziksel mesafe fakat insan sosyal bir varlık,
o nedenle fiziksel mesafe diyoruz, daha çok aslında sosyal
yakınlığı devam ettirecek yeni alternatif yöntemler bulmak
durumundayız ve dayanışma diyoruz, dayanışma bu
zamanda yaşatır.
Başlayan bir kampanya var, Kardeş Aile
Kampanyası. Her birimizin ayrımsız, apartmanımızda,
sokağımızda, mahallemizde bir aile bularak ya da aileler bularak
onlarla dayanışması oldukça önemli. Küçük dayanışmalar
belki küçücük ihtiyaçları giderebilir ama çok büyük bir moral kaynağıdır
da.
Gelelim AKP sıralarından Siz
konuşuyorsunuz da ne yapacağız? sorusuna cevap vermeye. Evet,
devletin yapabileceği çok şey var ve yapmalıdır, hele
pandemi dönemlerinde. Bunları kabaca şöyle sıralayabiliriz: Bu
dönemde bütün sağlık hizmetleri ücretsiz olmalıdır, daha
fazla test yapılmalı ve her türlü sonuç en şeffaf bir biçimde
halklarla paylaşılmalıdır. Bu hastalıkta
kurtarıcı araçlardan biri olan solunum cihazı üretimi
artırılmalı, hızlandırılmalıdır.
Coronavirüs salgınında en büyük risk grubu olan sağlık
emekçileri için yeterli koruyucu ekipman planlanmalı, üretilmeli ve
sağlanmalıdır. Zorunlu üretim dışında üretim
durmalı, zorunlu üretimde de mutlaka iyi bir planlama ve koruma
sağlanmalıdır. İşten çıkarmalar
yasaklanmalı, KOBİlere sağlanacak bütün destekler bu
şartlara bağlanmalıdır. İşçiler ücretli izne
çıkarılmalı, sigortaları
karşılanmalıdır. Esnafın zararı giderilmelidir,
vergi ödemeleri durdurulmalıdır. Çiftçinin borçları
durdurulmalı ve çiftçi desteği hızla sağlanmalıdır.
Öğrencilerin KYK borçları silinmelidir. Emekli aylığı
geçimlik düzeye getirilmeli, günlük ev eksenli çalışan alt gelir
grubundaki kadınlara doğrudan destek sağlanmalıdır.
Fakat iktidar görevden kaçıyor ve gerçekten, maske -bu kürsüden çok örnek
verildi- bu iktidarın coronavirüsle mücadelesinde
başarısızlığının simgesi hâline gelmiş
durumda.
Vatandaşın karnı gerçekten laflara
tok. Mühim olan, evinde ve iş yerinde vatandaşın ne
yaşadığıdır. Ama iktidara
baktığımızda, lafla peynir gemisi yürütmeye
çalışıyor. Bununla yetinmeyip toplumu
ayrıştırıyor, kutuplaştırıyor, birbirinin
karşısına getirerek toplumu böyle yönetmek istiyor ve
kalkıp diyor ki Biz bize yeteriz. ve Bir ve beraber
olacağız. Ben burada çok merak ediyorum, Cumhur İttifakı
bunu söylerken, yedi gündür infazla ilgili yasa tartışılıyor
ama siz Biz bize yeteriz. dediğiniz için aslında sadece kendinizi
kastediyorsunuz. Hakikaten siz kimsiniz? Siz tek başınıza
Türkiyeyseniz, size oy vermemiş olan milyonlarca vatandaşı,
onların iradesiyle bu kürsüde oturan muhalefetin milletvekillerini,
seçilmiş belediye başkanlarını leylekler mi getirdi, bunu
sizlere sormak isterim. Kiminle beraber olacaksınız? Bugün
cezaevlerinde bir salgınla karşı karşıyayken Türkiye
ve bütün dünya, cezaevlerinde aldığınız önlemlerle ilgili
bile muhalefet partileriyle uzlaşmaya yanaşmıyorsunuz. Sizden olmayana
Ölsün. diyorsunuz, aç olan için de Gebersin. diyorsunuz. Sizin birlikten,
beraberlikten anladığınız tam da budur.
Biliyorsunuz, Guantanamo esir kampları çok
ünlüdür ve oradaki esirlerin, diş macunlarıyla plastik tasların
üzerine yazdıkları ya da taşla kazıyarak
yazdıkları şiirlerden bir dizeyi paylaşmak istiyorum:
Alın kanımı, kefenimi ve bedenimde kalanları/Mezarda
resimlerini çekin bedenimin, dünyaya gönderin sonra/Yargıçlara, vicdanlı
insanlara, prensip sahiplerine, tarafsızlara/Ve bırakın suçluluğu
binsin omuzlarına bu zalimlerin. İşte bugün, tarihin
farklı zamanlarından günümüze kadar yansıyan zalimlikler böyle
tanımlanır ve böyle ifade edilir. Bugün, Guantanamoda
yaşananların Türkiyede corona günlerinde Türkiyedeki cezaevleriyle
sesinin nasıl buluştuğunu bir kez daha görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Ve tarih
önünde, insanlık karşısında, mutlaka ve mutlaka,
tıpkı esir kamplarında nasıl insanlar oradan seslerini
bütün dünyaya duyurup tarihe not düştülerse, sizler şu an içerideki
tutsaklara ve hükümlülere, Guantanamoda, esir kampında
yaşananları aynı biçimde, Türkiyede
yaşattığınız ve yaşatmaya mahkûm ettiğiniz
için tarih karşısında hesap vereceksiniz. Bu bir cinayettir, bu
infaz yasasındaki adaletsizlik, eşitsizlik, tam anlamıyla bir
cinayettir ve bu cinayet iktidarın Cumhur İttifakının
boynundadır, omuzlarındadır. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, tutanaklara geçsin.
Konuşmacının, konuşmasında
tarafımıza yönelik ortaya koymuş olduğu ithamları,
değerlendirmeleri şiddetle ve kesinlikle reddediyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, suçlamaları
reddettiğimizi ifade etmek isterim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Serkan Topalın.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Tabii, uzun süredir toplumda bir beklenti
vardı, beklenti şuydu arkadaşlar bu teklifle ilgili, bizim de
beklentimiz şuydu: Adalet sistemini düzeltmek, yargı reformu yapmak,
haksız tutuklamaları ortadan kaldırmak, hukuksuz yargı
kararlarını ortadan kaldırmaktı. Ama tabii, amaç gerçekten
coronavirüs nedeniyle cezaevlerini boşaltmak ise maalesef biz bunu
göremiyoruz. Neden göremiyoruz? Çünkü gerçekten bu düzenleme toplumda infial
yaratan birçok suçluya yarıyorken tweet atarak düşüncesini dile
getiren insanlar maalesef yine içeride kalacak.
Şimdi, az önce Sayın Akbaşoğlu
İnsan bizim için önemli. dedi, İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın." dedi. Ben buradan Sayın Akbaşoğluna
şunu soruyorum: Peki, tutuklu insanlar, gazeteciler, düşünce
suçlarından dolayı orada kalanlar coronavirüse yakalanmayacaklar
mı, onlar insan değil mi?
Şimdi, teklifin gerekçesinin giriş bölümü
Çağdaş ceza infaz sisteminin temel amacı; hükümlülerin
sosyalleşmesini teşvik etmek, yeniden suç işlemelerini
engelleyici etkenleri güçlendirmek, üretken, kanunlara ve toplumsal kurallara
saygılı ve sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine
uyumlarını kolaylaştırmak... diye devam ediyor. Peki,
şu soruyu sormak istiyorum özellikle bunu hazırlayan
arkadaşlara: Şimdi, mahkûmların okuyacağı
gazeteleri... Basın İlan Kurumunun ilan kriterlerine göre mi
sosyalleşme olacak? Yani bir hükümlü Sabah gazetesini okursa ya da A
Haberi izlerse sosyalleşmeyi tamamlamış mı olacak? Böyle
bir şey olabilir mi arkadaşlar!
Bakın, yine, başka bir konu: Şimdi,
özel yetkili mahkemeler kaldırıldı, sulh ceza hâkimlikleri
kuruldu. Cezaların infazıyla ilgili infaz hâkimlikleri
oluşturuldu, infaz hâkimliklerinin denetiminde komisyonlar
oluşturuldu. Peki, bu komisyonlarda baro başkanları neden yok?
Ayrıca, Cumhurbaşkanına hakaretten orada bulunan mahkûmlar, bu
komisyonlar tarafından objektif değerlendirilecek mi? Bu da
başka bir soru.
Değerli arkadaşlar, şimdi, hangi
düzenlemeyi yaparsanız yapın, eğer, gerçekten, yönetimde adalet
olmazsa, demokrasi olmazsa hukuk düzeni işlemez. Ben bu kürsüde daha önce
Ben Kralım." diyen Prusya Kralı Friedrichin hikâyesini,
Potsdamlı değirmencinin hikâyesini anlaşmıştım.
Yine, Hazreti Alinin Devletin dinî adalettir. sözünü, Ömerin adaletini
burada defalarca dile getirdik. Yine, Aristo şöyle diyor: Adalet, önce
devletten gelmelidir çünkü hukuk devletin toplumsal düzenidir. Yani
Arkadaşlar, devleti yönetenler adil olmalıdır, devleti
yönetenler vatandaşıyla çatışmamalıdır, devleti
yönetenler ana muhalefet liderleriyle çatışmamalıdır;
memurlara, gazetecilere bir şeyler dememelidir ve eleştiriye
açık olmalıdır.
Basında yer aldı, Sayın
Cumhurbaşkanı 30 bin vatandaşla davalı. Değerli
arkadaşlar, yine, soruşturma açılan vatandaş
sayısı 70 binin üzerinde. Şimdi, eğer devleti yönetenler adaleti
tesis etmeyecekse, devleti yönetenler merhametli olmayacaksa, devleti yönetenler
kapsayıcı olmayacaksa adalet de olmaz, eşitlik de olmaz, hukuk
da işlemez. Dolayısıyla, buradan şunu ifade etmek
istiyorum, şimdi bir kez daha söylüyorum İnsan, insan. dendi-
düşünce suçluları, tutuklular, tweet atanlar coronavirüse
yakalanmıyor mu? Eğer coronavirüse yakalanmıyorsa o zaman biz de
hepimiz oraya girelim, onların yanında olalım, biz de
yakalanmayalım. Öyle bir şey var mı arkadaşlar?
Bakın, yine, size Amerikadan bir örnek
vereceğim. Bilim adamı, Profesör Doktor Mehmet Çilingiroğlu, Amerikada
canlı yayında Trumpa maskeyle ilgili ağır
eleştirilerde bulundu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
ama hâlâ orada ve görevinin başında.
Açık bir şekilde eleştiriyor ve hiçbir şey olmuyor. Yani
burada olsaydı acaba neler olurdu, onu takdirinize bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşacak çok
şey ama son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Özellikle bana yurt
dışından çok telefon geliyor. Suudi Arabistanda, Libyada
-orada savaş var arkadaşlar- Kıbrısda, Ummanda, Katarda,
Dubaide, Kuveytte ve Afrikanın diğer ülkelerinde, yurt
dışındaki birçok ülkede, özellikle Arabistanda gerçekten
Dün
de sosyal medyaya düştü, bir vatandaşımız
dışarıda açlıktan ölüyor yani bu yüzden, yetkililere bir
kez daha buradan sesleniyorum: Yurt dışındaki
vatandaşlarımızı lütfen bir an önce getirelim,
vatandaşlarımız çok mağdur. Bu konuda çözüm bekliyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 56ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan değiştirilmiş
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş
İzmir Aksaray Ankara
Yasin Öztürk Fahrettin Yokuş İbrahim Halil Oral
Denizli Konya Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İbrahim Halil Oralın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Teklifinin 56ncı
maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, coronavirüs
sebebiyle yitirdiğimiz vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
tedavisi devam eden vatandaşlarımıza acil şifalar
diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, dün Genel
Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi de basın
açıklamasında ifade etti, İYİ PARTİ olarak,
altmış gün önce, salgın daha ülkemize gelmeden pek çok
uyarıda bulunduk. Genel Başkanımızın ifadeleriyle
Dedik de dedik. Kimini duymak istemediler, kimini yapmak istemediler, kimini
de yaptılar ama maalesef geç, eksik ve acemice yaptılar. Eksik ve
acemice yapıldığını cuma akşamı gördük,
sokaklardaki panik ve kaosu hepimiz maalesef üzülerek izledik. Sokağa
çıkma yasağının nasıl uygulanacağı
Anayasada belirtilmektedir. Bugüne kadar yapılan pek çok tedbir
doğru olsa da hukuka tam olarak uygun yürütülmemiştir. Bugüne kadar yapılan pek çok uygulama, sokağa
çıkma yasağı dâhil pek çok hukukçunun görüşüne göre OHAL
ilanı sonrası gerçekleşmesi gereken uygulamalardır, buna
dahi dikkat edilmemiştir. Yaşadıklarımız resmen
kırk sekiz gündür, Sayın Sağlık Bakanının, Bilim
Kurulunun ve milletimizin, kazmayla, kürekle kazıyarak temizlediği
karın üstüne âdeta çığ düşmesi gibi olmuştur. Emekler
boşa gitmiştir maalesef, heba olmuştur. Bu noktada hiçbir
iktidar mensubu arkadaşımız da itiraz edemez. Çünkü dün
yaşanan istifa süreci bu suçun açık ve seçik kabulüdür.
Sayın Süleyman Soylu, yapılan
hatayı kabul edip, olgun bir devlet adamı edasıyla istifa etti
diye düşünmüştük, kendisini tebrik etmiştik ancak gördük ki
ortada siyasi bir tiyatro ya da Küstüm, oynamıyorum. tavırları
varmış. Sayın Bakan, İçişleri Bakanlığı
gibi kritik bir makamdan, sosyal medyaya koyduğu bir ekran görüntüsü
mesajıyla istifa ediyor, sonra istifa kabul edilmedi diye gerisin geriye
dönüyor.
Değerli milletvekilleri,
İçişleri Bakanlığı makamı oyuncak değildir.
Hele Küstüm, oynamıyorum, beni geri çağırın. denecek
makam hiç değildir. İstifa edilecekse istifa resmen sunulur,
işleme koyulur ve sonra halkın karşısına ekranlara
çıkılır ve gereken söylenir. Sayın Soylu, muhalefetteyken
iktidar mensuplarına ettiği hakaretleri nasıl kameralar önünde
ettiyse, bu istifayı da kameralar önünde etmeliydi.
Şimdi ise sosyal medyadan
değil, kameralar karşısına geçerek milletimizden özür
dilemelidir. İstifa edildiyse, bu kamuoyuna mal olduysa, bunun kabul
edilip edilmemesi gibi bir durum olamaz. Şunu da atlamamak gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanının bilgisi olmadan en küçücük bir ihale
bile yapılamayan Türkiyede, sokağa çıkma
yasağının uygulamasından Sayın Cumhurbaşkanının habersiz
olması mümkün değildir. Bu sebeple, yürütmenin başı olan
Sayın Erdoğan kameralar karşısına geçip milletimizden
özür dilemelidir. Kendisi FETÖ meselesinde Kandırıldık. deyip
Allahtan af, milletimizden özür dilemişti. Yani özür dilemeye
alışıktır, en azından bunu yapmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Adalet
Bakanlığımızın açıklamalarından açık
cezaevlerinde 3 mahkûmun coronavirüsten hayatını kaybettiğini
öğrendik. Merhumlara Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. 17 mahkûmda
da virüs olduğunu öğrendik, kendilerine acil şifalar diliyorum.
Buradan anlıyoruz ki infaz kurumlarımıza da bu virüs
girmiştir. Aldığımız bilgilere göre kapalı cezaevlerinde
de şüpheli durumlar bulunmaktadır. Cezaevlerinde bile yeterince önlem
alamayan bir yönetimin sokaklarda, caddelerde nasıl önlem
alacağını düşünmek bile istemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Çok
teşekkür ederim, sağ olun.
Günde 100 vatandaşımız
hayatını kaybediyor. Siz hâlâ İnfaz yasasını
muhalefet çıkartmıyor. diye feveran ediyorsunuz. Gerçekten
çuvallamış durumdasınız.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Yalan mı
konuşuyoruz? Hâlâ çıkarmıyorsun, hâlâ konuşuyorsun
işte!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Siz
buraya gelirsiniz, konuşursunuz, cevabınızı da
alırsınız.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ben cevabını
veriyorum işte.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Cevabınızı buradan alırsınız.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Boş boş
konuşuyorsun!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Siz
gelirsiniz buraya, vicdanınızla
danışırsınız, olmayan vicdanınızla
cevabınızı alırsınız.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sende vicdan yok!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Elini
indir aşağıya!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sen indir elini lan!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
İndir elini aşağıya!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sen niye elinle
konuşuyorsun!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Terbiyesizlik etme!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Terbiyesiz sensin!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamam.
Değerli arkadaşlar, lütfen
Siz tamamlayın Sayın Oral. Genel Kurula
hitap edin.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Kendisi eliyle
konuşuyor, bir de Elini indir! diyor.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Kendini bilmiyorsan konuşmayacaksın!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Konuşma!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Burada
insanlar istediği gibi konuşurlar.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) İşine bak!
Hakaret etme hakkına sahip değilsin!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Ukalalık yapma!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Artistlik yapma!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Artist
sensin!
BAŞKAN Sayın Oral, Genel Kurula hitap
edin lütfen. Tamamlayın konuşmanızı.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) O
zaman, haddini bilmeyen insanı dışarı çıkartın.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Yok ya! Hadi
çıkar, gel!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Ben
seni çıkartırım
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Hadi gel, çıkart!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
ama
Meclisin mehabetine saygı duyuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sen de mi saygı
var!
BAŞKAN Tamam.
Sözlerinizi tamamlayın. Teşekkür ediyorum.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Size tavsiyem derin bir nefes alıp, elinizi
yüreğinize koyup muhalefetle, sivil toplumla, vatandaşla
istişare ederek, ortak bir akılla hareket etmenizdir. Yoksa
ceremesini hepimiz çekeceğiz, yoksa Yüce Allahın huzurunda ve
vicdanınızda hepiniz hesap vereceksiniz diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
56ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sadece tutanaklara geçmesi açısından bir
şey söyleyeyim. Bu istifa olayıyla ilgili bir tiyatro söz konusu
değildir. Atamaya yetkili makam, merci usulde paralellik ilkesi
çerçevesinde onay makamıdır aynı zamanda. İstifa tekemmül
etmediği için herhangi bir hukuki problem yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Toğrul
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun,
vatandaşa bir taraftan Evde kal. denilirken bir taraftan da elektrik ve
doğal gaz borcunun tahsil edilmeye çalışılmasının
coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamına ne kadar
girdiğini ve çalışmayanlardan bu paranın nasıl tahsil
edileceğini öğrenmek istediğine, Gaziantep İl Pandemi Kurulunda Eczacı Odası ve Tabip
Odasının yer almadığına ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı
coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında
vatandaşların elektrik ve doğal gaz borcundan dolayı
elektrik ve doğal gazlarının kesilmeyeceğini söylemişti.
Şu anda elimde bir esnafımıza ve bir meskene ait 2 ayrı
fatura var; onlarca fatura tarafıma iletildi. Maalesef bu faturaları
beş gün içerisinde ödemedikleri takdirde elektriklerinin kesileceğini
söylüyorlar. Ben, vatandaşa Evde otur. derken bir taraftan da vatandaştan
bu paranın bir an önce tahsil edilmeye çalışılması
coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamına ne kadar giriyor, bunu
sormak istiyorum.
İkincisi, Sayın Başkan, il pandemi
kurulları kuruldu. Gaziantepte kurulan İl Pandemi Kuruluna
Eczacı Odası ve Tabip Odası da ilk önce davet ediliyor, daha
sonra sağlıkla ilgili 2 kurumun -Eczacı Odası ve Tabip
Odasının- bu Pandemi Kurulunda yer alması kabul edilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Tabip Odası
Başkanımızla bugün görüştüm Hiçbir şekilde dâhil
edilmiyoruz, İl Hıfzıssıhha Kurulu kararlarından dahi
haberimiz olmuyor diyor. Bu 2 konu gerçekten neye göre belirleniyor?
Vatandaş elektrik borçlarından dolayı karanlıkta mı
otursun? Çalışmayanlardan bu para nasıl tahsil edilecek? Bunu
dikkatlerinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir,
teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, coronavirüs
salgınının yaşandığı süreçte
karşılıklı hoşgörü içerisinde her türlü kaba ve
yaralayıcı sözlerden sarfınazar edilerek Genel Kurul
çalışmalarının sürdürülmesi gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
sizlerden ricam
Hakikaten son derece zor, yorucu ve bir salgın
ortamında çalışmalarımızı sürdürmeye
çalışıyoruz. Ben bir kere, katkı veren bütün milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Her ne kadar kendimizi
maskeyle falan bu kadar korumaya çalışsak da, tabii ki, böyle
kapalı bir ortamda on saat, on üç saat, on beş saat bir arada
olmanın hakikaten riskleri de var. Bunun, zaman zaman, tabii ki
sinirlerimizi gerdiğini de biliyorum ama bizler mutlaka topluma da örnek
olması gereken kişiler olarak sinirlerimize hâkim olmayı da
bilmeliyiz ve Genel Kurul çalışmaları sürecinde de her türlü
kaba, yaralayıcı sözlerden de sarfınazar ederek
karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü içerisinde bu
çalışmaları sürdürmemiz lazım. Ben bütün milletvekili
arkadaşlarımdan -yani hepsine teşekkür ediyorum tabii ki ama-
bundan sonraki çalışma sürecimizde de buna uygun bir biçimde
çalışmaların sürdürülmesini rica ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
- Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ara vermeden önce HDP milletvekili birtakım
faturalardan bahsetmişti, bizlere verirlerse faturaları
Bu konuyla
ilgili EPDKnın bir açıklaması var malum, onunla uyumlu bir
şekilde işlem yapılmasıyla ilgili takibini yaparız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Toğrulla beraber bunu
yapın Sayın Akbaşoğlu.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hemen
aktarıyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN 57nci madde üzerinde 2si aynı
mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 57nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Hüda
Kaya Murat
Çepni
İzmir İstanbul İzmir
Tuma Çelik Gülüstan Kılıç Koçyiğit
Mardin Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ahmet Kaya Zeynel Emre Alpay Antmen
Trabzon İstanbul Mersin
Süleyman Bülbül Tufan Köse Turan Aydoğan
Aydın Çorum İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önergeler üzerine ilk söz talebi Sayın
Murat Çepninin. (HDP sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul, değerli halkımız;
Bakanlığın yaptığı açıklamaya göre 17 mahpus
pozitif, 3 insan hayatını kaybetmiş, 79 cezaevi personeli, 44
hâkim, savcı, 32 adliye çalışanı, 34 Adli Tıp
çalışanı ise yine hasta durumda. Cezaevlerindeki pandeminin
varacağı noktanın alarmıdır bu tablo. Evet, biz, bu
koşullarda infaz yasasını tartışıyoruz ve bu yasa
cezaevlerini virüs salgınına karşı korumayacak. Bu yasa,
virüse karşı mücadele kapsamında en riskli alan olan
cezaevlerini ve mahpusları korumak için değil, iktidarın halka
karşı mücadelesinin doğrudan bir ürünüdür. İktidar, 82
milyonun büyük bir çoğunluğunu öldürme, küçük bir
azınlığını ise kurtarma derdindedir.
İktidarın politikası eşitsizlik üzerine kuruludur,
refleksleri de halka saldırı üzerine dizayn edilmiştir.
Şirketlerin sağlığı halk
sağlığından daha değerlidir saray için. İşçilere
ölüm, muhaliflere ölüm sarayın en kararlı olduğu
politikadır. AKP önce dua, sabır ve kolonyayla yola çıktı,
şimdi ise halkı kitlesel olarak riske atan OHAL uygulamalarıyla
meşgul. Bugün, yüz binlerce işçi tekrar çalışmaya
başladı. İş yerlerinden, şantiyelerden gelen ölüm
haberleri, şirketlerin CEOsu sarayı geri adım
attıramıyor. Tersine, bu infaz yasasıyla, siyasal
tükenmişliğinin sonucu yaşayacağı
sıkıntıları bertaraf etmek için muhaliflerine yönelik
savaşı tırmandırıyor. Bu özel af düzenlemesi tam
olarak, iktidarın gelecek korkusunun sonucudur. Hırsızlar,
devleti soyanlar, mafya babaları, kadın düşmanları yani
çürümüş düzenin köşe taşları dışarı
çıkıyor; bu coğrafyanın aydınlık yüzleri Talana,
soyguna, hırsızlığa, zulme hayır. diyenler ise içeride
ölüme terk ediliyor. Sarayın koltuk korkusu, kendi Anayasasının
eşitlik maddesini bile yok saymasına neden olabiliyor.
Şunu bir kez daha söyleyelim: Biz, bu pandemi
sürecinde tüm cezaevlerinin eşit infaz yasasının kapsamında
olmasını önerdik. Bu noktada, eşitlik temel talebimizdir fakat
pandemi için değil
Muhalifleri ölüme terk eden eşitsiz bir
düzenlemeyi kesinlikle reddediyoruz. İktidar, siyasi tutsakları
içeride tutmayı bir siyasi zafer olarak sunuyor; buradan hareketle,
hamaset edebiyatıyla muhalefeti de dizayn etmeye çalışıyor
ama bunu başarması artık mümkün değildir. Herkesin niyetini
açıkça ortaya koyduğu bu görüşmelerde, iktidarın niyetinin
sarayın bekası olduğu açıkça ortaya
çıkmıştır.
Siyasi mahpuslar kimseden bir lütuf talep
etmiyorlar, anayasal ve insani olan eşitlik ilkesine riayet edilmesini
istiyorlar. Siyasi tutsaklar, hukukun tümüyle iktidarın siyasi
hegemonyasında olduğu koşullarda, komplolarla, sahte delillerle
oluşturulan dosyaların sonucunda hapsedilmişlerdir. Siyasi
tutsaklar, faşist bir diktatörlük tarafından özgürlüklerinin
gasbedilmesine itiraz ederken aynı zamanda tüm ezilen
insanlığın da özgürlüğü mücadelesini kararlıca
yürütmeye devam edeceklerdir; bundan kimsenin bir kuşkusu olmasın.
Yani bu yasayla zafer
kazandığınızı bir an bile aklınızdan
geçirmeyin. Cezaevleri, sizin ve sizin akıl hocalarınızın
işkencelerinin tarihine tanıklık etmiş olabilir ama esas
olarak da devrimcilerin, sosyalistlerin, yurtseverlerin ve muhaliflerin direnişine
de tanıklık etmiş alanlardır. Bu da size dert olmaya devam
etsin.
Eşitliği yok sayan, siyasi muhalifleri
ölüme terk eden iktidar unutmasın, bu işlemek üzere olduğunuz
cinayet sonunuz olacaktır. Bir iktidar, Ekmek diye gelip
açlığı fıtrat hâline getirmeye başladığında
bir parti olmaktan çıkmış, yok olmaya koşan bir suç
örgütüne dönüşmüş durumdadır. Biz buradayız; İçeride
ve dışarıda yaşamı, insanı, özgürlüğü
savunmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi
açısından iddiaları reddettiğimizi ve Türkiyede siyasi
tutsak bulunmadığını ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz
talebi Sayın Ahmet Kayanın.
Buyurun lütfen. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Teklifinin 57nci maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, corona virüsünün tüm
dünyayı tehdit ettiği bu zor ve sıkıntılı
günlerde yüce Meclisimizin çatısı altında görevimizin
başındayız. Bugün, ülkemizde yüz binlerce insan işine
gidemiyor; dükkânını kapatmak zorunda kalan, işini kaybeden,
hiçbir geliri olmayan milyonlarca insanımız bir an önce devletimizin
kendilerine yardım elini uzatmasını bekliyorlar.
Diğer yandan, cezaevlerindeki binlerce
insanımız ve aileleri de büyük bir umutla bizlerden gelecek iyi
haberleri bekliyorlar. Bu umutlu bekleyişleri ayrımcılık
yaparak, haksızlık yaparak hayal kırıklığına
dönüştürmeye hakkımız yok. Bizler, milletvekili
sıfatımızla, belli zümrelerin değil, Türk milletinin
temsilcileriyiz ve milletvekilleri olarak temsil ettiğimiz milletimizin
huzurunda, bu kürsüden ilk yemini yaptığımızda milletimizin
kayıtsız ve şartsız egemenliğini
koruyacağımıza, hukuku üstün tutacağımıza,
ayrım yapmadan herkesin insan hak ve hürriyetlerinden yararlanması
ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağımıza
şerefimiz ve namusumuz üzerine yemin ettik. Peki, bugün çıkarmaya
çalıştığımız bu Kanun Teklifi ettiğimiz bu
yeminle örtüşüyor mu veya ne kadar örtüşüyor? Her birimiz elimizi
vicdanımıza koyarak bunu düşünmek zorundayız.
Çıkarmaya çalıştığımız bu kanun teklifinde
hukuku üstün tutuyor muyuz? Ayrım yapmadan herkesin insan hak ve
hürriyetlerinden yararlanmasını sağlayabiliyor muyuz? Anayasaya
sadakatten ayrılıyor muyuz?
Ben hukukçu değilim ama bilgisine değer
verdiğim, liyakatine güvendiğim ne kadar hukukçu varsa onları
dinlemeye, söylediklerini anlamaya çalıştım; her biri, bu
teklifin adil olmadığını, eşit
olmadığını ve vicdanlı olmadığını
söylüyor, kanun yapma tekniğine ve Anayasaya aykırı
olduğunu ifade ediyor. Teklif bu şekliyle geçerse yıllarca
düzgün esnaflık yapmış ama elinde olmayan sebeplerle
hayatında ilk kez çeki yazılmış esnaflarımız
hapiste kalmaya devam ederken çete üyeleri ve kadınları darbeden
caniler dışarı çıkabilecek. Ki, şu anda, coronavirüs
tehdidi nedeniyle işi bozulan binlerce esnafımız var, büyük
çoğunluğu istese de bu zor günlerde çeklerini ödeyemeyecek duruma
gelebilirler. Peki, ne olacak bu esnaflarımızın hâli, çeki
yazıldı diye hapse mi girecekler?
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizler bu infaz yasasına destek olmak, kader
mahkûmlarının salıverilmesine katkı vermek istiyoruz;
tahliyeler için adaleti, aklı, mantığı ve vicdanı
savunuyoruz fakat ekonomik kriz nedeniyle zora düşen esnaf hapse
atılırken gaspçının, hırsızın,
dolandırıcının affedilmesini büyük bir adaletsizlik olarak
görüyoruz. Aklı ve bilimi rehber edinmiş insanların,
düşünen insanların, sorgulayan insanların, muhalif
insanların, gazetecilerin ve yazarların bu yasadan
yararlandırılmaması kindarlığın tezahürüdür,
büyük bir adaletsizliktir diyoruz.
Masumların, askerî öğrencilerin,
engellilerin, gebelerin, hastaların, çocuklu annelerin demir
parmaklıklar arkasında unutulmasını kabul edemiyoruz. Eline
silah almamış, şiddete bulaşmamış kişileri
kapsamayan ama milletin kanına giren eli kanlı mafya ve çetelerin
sokağa bırakılmasını içimize sindiremiyoruz.
Hani, hukuku üstün tutacaktık; ayrım
yapmadan, herkesin, insan hak ve hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden
ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacaktık? Bunun için milletimizin
huzurunda, bu kürsüde yemin etmiştik. Herkese, ettiği yemini ve
yeminine sadık kalması gerektiğini hatırlatıyorum.
Kuruluşundan bugüne dek hak, hukuk ve adalet
mücadelesi veren Cumhuriyet Halk Partisinin temsilcileri olarak Sayın
Genel Başkanımızın öncülüğünde, bu ülkenin
haksızlığa uğramış, adalet arayan, vicdanlı
insanlarıyla birlikte 420 kilometre yol yürüdük. Yirmi beş gün
boyunca yollarda, adaletsizliğe uğrayan milyonlarca
insanımızın sesi olduk. Bugün de bu kanun düzenlemesiyle
adaletsizliğe uğrayan tutuklu ve mahkûmların sesi olarak bu
düzenlemeye itiraz ediyoruz. Anayasamıza ve eşitlik ilkesine
aykırı olduğu açık olan bu teklifin bu hâliyle
çıkarılması durumunda toplum vicdanında derin yaralar
açacağını söylüyor ve sizleri tekrar uyarıyoruz:
İş işten geçmeden bu yanlışı düzeltin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
AHMET KAYA (Devamla) Değerli milletvekilleri,
çok zor günlerden geçiyoruz. Bu zor günleri yardımlaşmayla,
dayanışmayla ve ekmeğimizi bölüşerek elbette
aşacağız. Her şeyden çok birliğe, beraberliğe ve
akıl ortaklığına ihtiyacımız var ama siz bu yasal
düzenlemeyi yaparken bunu yok saydınız, muhalefetin ve saygın
hukukçuların hiçbir önerisini dikkate almadınız, Meclis
çoğunluğunuza güvenerek eksik ve adil olmayan bu düzenlemeyi önümüze
koydunuz. Bunu kabul etmiyoruz.
Düşünen, sorgulayan
insanlarımızı hapislerde çürüten bu bozuk düzen, güçlünün
haklı olduğu, haklının suçlu olduğu bu saray düzeni
elbette değişecektir diyorum, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 57nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Altıntaş Ayhan Erel
İzmir Ankara Aksaray
İbrahim Halil Oral Fahrettin Yokuş Muhammet Naci Cinisli
Ankara Konya Erzurum
Yasin Öztürk
Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talebi Sayın
Muhammet Naci Cinislinin. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
İnfaz kanununda yapılmasını
görüştüğümüz değişiklikler, toplumun
yapısını, yaşantısını doğrudan
etkileyeceği için üzerinde daha itinalı, uzlaşmacı,
kapsayıcı görüşmelerin partilerüstü öngörüyle
yapılması gerekmekte, sağlıklı demokrasilerde ve
adaletli yönetimlerde de olması gereken budur. Ayrıca, infaz kanunu
gibi toplumun tümünü ilgilendiren türde yasal düzenlemelerin, ilgili ihtisas
komisyonlarında geniş bir katılımla, uzlaşarak
tartışılması demokratik kültürümüzün gereği. Oysa
hâlihazırda, kanun teklifleri, sağlıksız yeni bir
uygulamayla komisyonlarda göstermelik görüşülüyor, hâliyle Genel Kurulumuzdaki
görüşmeler uzun tartışmalarla ve dayatmalara karşı
mücadeleyle geçiyor. Hâlbuki, bu mücadelelerin komisyonlarda olması
gerekirdi. Bu emrivaki, keyfiyet dolu anlayış, kuruluşunun
100'üncü yılını kutlayacak Gazi Meclisimizin felsefesine
yakışmıyor ve uymuyor. Bu mukaddes Gazi Meclis çatısı
altında yapılan yasama ve denetim faaliyetlerinin ana meselesi,
ülkemiz insanının potansiyeline inanan, saygı gösteren,
vatanperver, demokrat ruh sahibi bir yönetim anlayışı ihdas
etmek olmalı. Yasama faaliyetlerimizin kalitesini artırıp
Meclisimizin saygınlığını korumak tüm
milletvekillerinin sorumluluğundadır. İçinde bulunduğumuz
yeni yönetim sistemi, ortak aklın egemen olmasına maalesef engel oluşturuyor.
Bu tarifsiz sistemin Meclisimizi işlevsiz hâle getirmesini önlemek,
milletimizin devletiyle olan mesafesini açmamak için, yüz elli yıllık
bir tecrübeye sahip olduğumuz iyileştirilmiş parlamenter sisteme
acilen dönmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin temel
sorunlarından biri, belki de ilki, keyfîliğin kamu düzeninde ciddi
bir şekilde yer edinmesi ve mazur görülmesidir. İktidar
tarafından beslenerek güçlenen, hukuk tanımayan bu
anlayışı, adaletin tesisinde, eğitimin niteliğinde,
ülke kalkınmasında, sosyal ve siyasi hayatın içerisinde
görüyoruz. Bu anlayışa, iki senelik milletvekilliği tecrübemle
yasama alanında da yakinen şahit oluyorum, maalesef. Ülkemiz
demokratik yönetim sisteminden uzaklaşarak Orta Asya modeline doğru
itiliyor. Böyle bir anlayışla görüştüğümüz kanunun konusu
olan hükümlüler topluma kazandırılamaz, toplumsal refah
iyileştirilemez, ülkemizin kalkınması gerçekleştirilemez.
Takdir edersiniz ki kalkınma sadece ekonomiyle sınırlı
olmayan siyasi, sosyal, kültürel refahın da gelişimidir.
Kalkınmacı, milliyetçi, demokrat İYİ PARTİ olarak
bizlerin anlayışı kaliteli kalkınmadır. Her
vatandaşımız için ulaşılabilir sağlık ve
eğitim hizmetleri, hukukun üstünlüğü, basın ve ifade
özgürlüğü olursa hem toplumsal refahı hem de hükümlülerin topluma
kazandırılmalarını sağlayabiliriz. Aslına
bakarsanız bunların gerçekleşmesi için tek önemli şart var:
Demokrasi. Demokrasi, kurallar içinde tahammüldür, ortak fedakârlıklardan
özgürlük alanlarının açıldığı bir kurallar
rejimidir; kuralsızlık, dilediğini yapmak demek değildir.
Biz ise Mecliste kuralları ve teamülleri baypas edecek kanunlar
çıkartıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
vatandaşlarımızın gözünde siyaset kurumu değerini
tamamen kaybetmeden, gelin yönetim tarzı, teamüller boyutu gibi ülkemizde
maalesef detay kalan bu gibi hadiseleri hep beraber önemseyelim lütfen. Son
zamanlarda üzülerek görüyoruz ki devlet etme hususunda örselenmeler
yaşanıyor. Devleti bir şekilde yönetenler var ama devlet
adamı vasfını haiz kaç yöneticimiz mevcut? Devlet
adamlığı eksikliği, ciddi siyasetçi
noksanlığı her geçen gün kendini hissettiriyor. Lütfen,
unutmayalım ki çok ciddi devlet ve siyasi teamüllerin
yaşatıldığı bir siyasi geleneğin
mensuplarıyız. Geleneklerimizi yaşatmazsak kuralları,
kanunları da yaşatamayız. Son zamanlarda
yaşadığımız bazı gayriciddi kandırmacalara
ve her krizi fırsata çevirme çabalarına üzülerek şahit olunca
aklıma ister istemez eski devlet adamları geliyor. Gaddar 27
Mayıs mahkemelerinde zalim Hâkim Salim Başolun, İskenderun
Limanından kalkan teknelerde bulunan silahların nereye
gittiğine dair ısrarlı sorularına, idamla yargılanan
merhum Başbakan Adnan Menderesin her seferinde verdiği Reis Bey,
devlet sırrıdır, açıklayamam. cevabı ders gibidir.
Seneler sonra kamuoyuna mal oluyor ki cephaneler Kıbrıs mücahitlerine
ve Cezayire yollanmıştır. Yine, merhum Menderes
oğullarına özel iş yapmayı yasaklamıştı.
Devletin kurumlarının imtihanlarına girin,
çalışacaksanız devlette çalışın. Hariciyeyi
tavsiye ederim. Ben siyasetteyken siz özel iş yapamazsınız.
demişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Büyük siyasetçi Osman Bölükbaşının,
oğlu, devlet adamı merhum Deniz Bölükbaşı Beye benzer
tavsiyelerini biliyoruz. On yıllık kesintisiz bakanlık
yapmış merhum Tevfik İleri Beyin devlet etmeyle ilgili
hikâyelerini buradan anlatmaya kalksam masal gibi dinleriz. Bunlara benzer daha
nice eski devlet adamı örnekleri verebilirim.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin sonunda,
çalışma günleri dışında Genel Kurul ve komisyon
çalışmalarının Meclis televizyonundan canlı
yayınlanmadığını dikkatinize sunmak isterim. Bu
yayına internetten ulaşılabiliyor ama televizyonda izlenme
imkânına neden sahip olunmasın? Toplumumuzun tamamını
ilgilendiren, ayrıca nüfusumuzun büyük bir çoğunluğu Evde kal,
güvende kal. çağrıları nedeniyle evlerindeyken, seçtikleri ve
menfaatleri için çalıştıklarını düşündükleri
milletvekillerini bugün bile izleyip takip edemeyeceklerse ne zaman takip
edebilecekler. Bu bakımdan Genel Kurulun, komisyonların ve özellikle
Plan ve Bütçe Komisyonunun bütçe görüşmelerinin Meclis televizyonundan
canlı olarak milletimize iletilmesi çağrımı siz
değerli milletvekilleriyle paylaşır, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
57nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
58inci madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
58inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Hüda
Kaya Murat
Çepni
İzmir İstanbul İzmir
Tuma Çelik Gülüstan Kılıç Koçyiğit Züleyha Gülüm
Mardin Muş İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Emine Gülizar Emecan Tufan Köse Süleyman
Bülbül
İstanbul Çorum Aydın
Zeynel Emre Alpay Antmen Turan Aydoğan
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerindeki ilk söz Sayın Züleyha Gülümün.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Corona günlerinde
kadına yönelik şiddet de maalesef daha fazla görünmez hâle geldi.
Gülistan Doku, yüz gündür kayıp, bugün yüzüncü günü. Dersimde, çok
yoğun kameralarla izlendiği bir ilde ve yine her kişinin
adım adım takip edildiği bir ilde kayboldu ve yüz gündür hâlen
hiçbir haber alınabilmiş değil. Bulunmak istenmiyor
anlaşılan çünkü şüpheli ve ailesi yurtdışına
kaçtı, onlara yönelik hiçbir ciddi anlamda soruşturma yürütülmedi,
arama çalışmaları da durmuş durumda. Bir kez daha buradan
soralım: Gülistan Doku nerede? Bir an önce bulun.
Şimdi, Gurbet Çetinkayadan bahsetmek istiyorum
size. Hâlen Bakırköy Kadın Cezaevinde tutuklu. Tutuklu
olmasının gerekçesi, kızının eski
nişanlısını öldürmek zorunda kalması. Çünkü eski
nişanlısı sürekli hem kızını hem kendini tehdit
ediyordu. Son olayın olduğu gün de kızını getirmesi
için anneyi tehdit etti, hem tecavüzle hem de öldürmekle tehdit etti. Bu
nedenle, öldürmek zorunda kaldı. Kendisi hipertansiyon hastası,
Bakırköy Cezaevinde tutuklu.
Şimdi, corona günlerinde maalesef bu
düzenlemede tutuklulara dair hiçbir şey yok. Bu kadın
arkadaşımız, Gurbet arkadaşımız bu hastalığı
nedeniyle coronadan doğru eğer ölümle karşı
karşıya kalırsa bunun sorumlusu acaba siz olmayacak
mısınız? Bunu, bir kez daha buradan soralım. Yine, dev
yapı-iş temsilcisi arkadaşımız Hasan Oğuz
coronaya yakalandı; Galataport şantiyesinde
çalışıyordu, hiçbir güvenlik önlemi alınmadı, 3
pozitif vaka çıkmasına rağmen alınmadı, iş yeri
çalışmaya devam etti ve 7 Nisanda Hasan kalp krizi geçirdi ama
coronaya bağlı olarak geçirdi, Covid-19la maalesef
yaşamını kaybetti. Şimdi, burada suçlu olan corona mı
yoksa sizin iktidarınızın işçilere karşı hiçbir
tedbir almadan ücretli izin haklarını sağlamadan onları
çalışmaya zorlamanız mı bir düşünün bakalım.
Şimdi, Bu düzenleme özel af yasası değildir. diyorsunuz, Bu
şekilde bir infaz düzenlemesi getiriyoruz. diyorsunuz. Çünkü aslında
ayrımcılığınızın Anayasada eşitlik
ilkesinin ihlalinizin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz çünkü
şunu iyi biliyorsunuz ki burada eğer gerçekten bir af yasası olarak
söylediğinizde nitelikli çoğunluk aramanız gerekiyor,
muhalefetin onayını almanız gerekiyor, muhalefetin taleplerini
de burada değerlendirmek zorunda kalacaksınız. O nedenle
aslında özel af yasası olan bir yasaya Özel af değil, biz
kanunlarda bir düzenleme yapıyoruz. diyorsunuz.
Şimdi, tüm dünyada bir af
tartışması olduğunda öncelikle siyasiler için olur çünkü
siyasi suç denilen şey döneme, iktidara, kimin yönetimde olduğuna
göre değişir. Faşist bir iktidar varsa her şeyi suç hâline
getirir, her açıklamayı, her eylemi suç hâline getirir; demokratik,
biraz daha burjuva demokrasisinin olduğu iktidarlarda ise bu suç
tanımı daralır, daha az suça ilişkin, daha az eyleme
ilişkin siyasi suç tanımı getirilmeye başlanır.
Dolayısıyla hukuk literatüründe de dünya literatüründe de bir af
tartışması varsa öncelikle siyasi aflardan başlanması
gerekir ama sizin savaş hukukunuz, düşmanla savaş hukukunuz
maalesef bu temel ilkenin bile önüne geçti. Bu nedenle bu siyasi suçlulara,
siyasi mahpuslara ilişkin hiçbir düzenlemeyi bu yasal düzenleme içerisine
almadınız. Almadığınız yetmedi, bir de aleyhe
düzenlemeler getirdiniz. Fırsatçılıkta vallahi sizinle
yarışabilecek kimse yok. Haydi, ne güzel, corona günlerindeyiz, bu
arada insanların cezaevlerindeki durumlarını
ağırlaştıracak düzenlemeler getirdiniz. Bir kişiyi
cezaevinden alıp on beş gün boyunca işkence yapmanın önünü
açtınız. Yakalama kararı adı altında insanların
evlerinin keyfî olarak basılmasının, kapıların
kırılmasının, insanların tekmelerle üstüne
basılmasının yolunu açtınız, bunu da hukuk adı
altında yaptınız, gerçekten vahim bir durumdasınız.
Şimdi, bu yasayla kimleri affediyorsunuz?
İhaleye fesat karıştıranları, halkın
parasını yiyenleri, zimmet suçu, irtikap suçları
işleyenleri, Soma katillerini, Çorlu tren kazasının katillerini;
çocuk pornografisindeki suçların, çocukların cinsel sömürüsüne yol
açan suçların hepsini affediyorsunuz maşallah. Bir tek
affetmediğiniz suçlar siyasi suçlar ki asıl
tartışılması gereken siyasi mahpusların durumuydu.
Şimdi, cezaevlerine ilişkin açıklama yapıyorsunuz, Adalet
Bakanlığı diyor ki: Sadece açık cezaevlerinde var. Niye
bunu diyor? Burada bile fırsatçısınız. Kendi
getirdiğiniz kanunu meşrulaştırmak için sadece açık
cezaevinde olduğunu söylüyorsunuz, kapalı cezaevlerindekini saklıyorsunuz
çünkü kapalıdaki bir kısım mahpusu bırakmaya niyetiniz yok,
buna gerekçe olmasın diye.
Şimdi, bütün bunları yaparken maalesef
sermayeye destek çıkıyorsunuz, sadece cezaevleri meselesi değil
aynı zamanda dışarıda da bu
fırsatçılığınız hiç bitmiyor, hemen sermayeyi destekleyen
kararlar alıyorsunuz. İşçilere, emekçilere dair bir karar var mı? Yok. Bir de üstüne bu da
yetmiyor, diyorsunuz ki halka: Valla paramız yok, siz bize para verin,
biz bu süreçten ancak böyle çıkabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bu da yetmiyor halkın
kendi arasındaki dayanışmayı, belediyelerin bu konuda
yaptığı dayanışma mekanizmalarını
engellemeye çalışıp şunu göstermeye çalışıyorsunuz:
Valla bakın, iktidar dışında size yardım eden yok,
diğer partilerin hiçbir faaliyeti yok, bize mahkûmsunuz. Oy
kaygısıyla hareket ediyorsunuz. Corona döneminde bile sizin bütün
derdiniz, iktidarınız, bütün derdiniz, Acaba yeniden seçilebilir
miyiz? kaygınız. Ama şunu iyi bilin ki bu yaptıklarınızın
hesabını bir gün vereceksiniz. İnsanlığa
karşı suç işliyorsunuz, insanları toplu hâlde ölüme
yolluyorsunuz. Bu suçların elbet bir gün hesabı sorulacak, bu halk
belki bugün, corona günlerinde evdeler ama emin olun, yarın bunun hesabını
sizden tek tek soracaklar. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, iddiaları
reddettiğimizi bildirmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Emine Gülizar Emecanın.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Öncelikle
salgın döneminde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, hastalarımıza acil
şifalar diliyor, başta sağlık
çalışanlarımız olmak üzere şu süreçte tüm emek veren
vatandaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum.
Dünya Covid-19 salgını nedeniyle çok
olağanüstü bir dönemden geçmekte ve bu olağanüstü dönem sonrası
dünya düzeni de sorgulanmaktayken biz, günlerdir burada çok önemli bir kanun
teklifini görüşüyoruz ve bir arpa boyu yol alamıyoruz. Evet,
yıllardır uyguladığınız haksız hukuksuz
politikalarınız adil olmayan yargılamalarınız nedeniyle
cezaevlerimiz aşırı şekilde dolu. Ve evet, bu salgın
döneminde biz o insanların da sağlıklarını
düşünmek zorundayız. Ama tabloya şöyle bir bakalım. Tutuklu
ve hükümlü sayımız 2002de 59.429 kişi iken, 2020
yılının ilk üç ayı ile birlikte hükümlü ve tutuklu
sayısının bugün 300 bin kişinin üzerinde olduğu tahmin
edilmektedir. Şimdi size sormak istiyorum: Siz neredeyse yirmi
yıllık iktidarınız döneminde hiç sorguladınız
mı neden hükümlü ve tutuklu sayısı bu kadar artıyor ve bu
konuda neler yapılabilir diye, bir çalışma yaptınız
mı? İktidarınızın insanları neden suça
ittiğini, adaletinizi, yargınızı, hukukunuzu
sorguladınız mı? Hayır. Bunu düşünün çünkü sizin bu
getirdiğiniz infaz yasası sorunun çözümü değil. Bugün
hapishaneleri boşaltacaksınız ama yarın Cumhurbaşkanına
hakaretten, düşünce ve yazılarından dolayı insanları
yine terörle iltisaklı diye tutuklamaya devam edeceksiniz.
Hukuk sistemi adil değil. Sistem
sorgulanmalı ve yeniden düzenlenmelidir. Ama sizin tek amacınız,
kimse size muhalefet etmesin, kimse sizi eleştirmesin. Gün burada
çıkardığımız ısmarlama yasalarla toplumsal
ayrışmayı ve eşitsizliği daha da derinleştirme
günü değil, toplumun yararına uzlaşma günüdür. Ama bunu yaparken
de her hükümlü ve tutukluya eşit ve insani açıdan
yaklaşmalıyız. En azından böyle bir günde
atacağımız adımlarda, toplumun tamamını kucaklayacak
bir hassasiyet içerisinde olmalıyız.
Bakın, bugün Adalet Bakanı üç hükümlünün
coronavirüs kaynaklı öldüğünü açıkladı. Bu sayı her
geçen gün daha da artabilir ve kaygı verici noktalara gelebilir. Bunun
hepimiz farkındayız. Bu nedenle hukuk ilkelerini yok saymadan,
toplumsal vicdana onarılmayacak yaralar açmadan, çözümler getirmek Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görevidir değerli vekiller. Öncelikle şunun
altını çizmek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi infaz yasasına
yani kader mahkûmlarının salıverilmesine karşı
değildir; aksine, tahliyeler için biz adaleti, toplumsal
barışı, aklı, mantığı, vicdanı
savunuyoruz, infazda eşitlik olmalı diyoruz. Soruyorum size: Ekonomik
kriz nedeniyle zora düşen esnaf hapse atılırken,
gaspçının, hırsızın,
dolandırıcının ve insan tacirlerinin affedilmesi adaletli
mi? Genel ahlaka karşı işlenen suçlar, örneğin, çocuğa
müstehcen görüntü gönderenler, bir çocuğu fuhuş yapmaya teşvik
edenler serbest bırakılırken çocukların ananeleriyle
birlikte demir parmaklıklar arkasında unutulması adaletli mi?
Parmaklıklar ardında hasta ve yaşlıların
yararlanamadığı ama cinsel dokunulmazlığa
karşı suç işleyenlerin, çocuk istismarcılarının
yararlanacağı bu düzenleme adaletli mi? İhaleye fesat
karıştıranlar, hırsızlar, rüşvetçiler elini
kolunu sallayarak dışarı çıkacak, adaletli mi? Şimdi,
eli kanlı mafya babaları, çete reisleri affedilecek, serbest kalacak,
bir gece yarısı getirdiğiniz infaz yasası nedeniyle
yazılarından ve düşüncelerinden dolayı Barış
Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve daha birçok
gazeteci yazar, akademisyen hapiste kalacak. Biz bu adaletsizliklere
karşıyız. CHP halk için hakkın, adalet için hukukun
yanındadır. (CHP sıralarından alkışlar) Ve
giderayak yaptığınız her türlü hukuksuzluğun bir gün
gelip size de uygulanabileceğini düşünerek kanun yapmak
zorundasınız. Hatırlatmak isterim, hiçbir iktidar sonsuza kadar
iktidarda kalmamıştır. Hepimiz çocuklarımıza daha
adil, daha özgür bir ülke miras bırakmak sorumluluğunu içimizde
hissetmek zorundayız. Onlara barış içinde yaşayabilecekleri
bir toplum adına yasalar yapmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Başkanım bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Biz bu teklifi kabul etmiyoruz değerli
arkadaşlar. Bu teklifi acilen çekip daha adil bir infaz indirimi
düzenlemesini Komisyonda ortak bir akılla çıkarmak zorundayız.
Türkiye Cumhuriyeti, siz ne kadar deforme etmeye çalışsanız da bir
hukuk devletidir, bunu unutmayalım. Suçu değil, suçluyu ve o suçlunun
toplumda yeniden oluşturabileceği tehlikeleri de dikkate almak
zorundayız. Çıkardığımız infaz indirimi toplumda
yeni sorunlara yol açmayacak, Anayasa'ya aykırı olmayacak
şekilde yeniden düzenlenmelidir. Bugün, Biz iktidardayız, nasıl
olsa bize bir şey olmaz. yaklaşımınızı
yarın, size yine hatırlatmak zorunda kalmayalım diyorum,
hepinizi vicdanlı davranmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 58inci
maddesinin 1inci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
İzmir Aksaray Konya
Yasin Öztürk Ayhan Altıntaş
Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Yasin Öztürkün
Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletin devlet olma gereği
sahip olduğu bazı haklar kadar sorumlulukları da vardır.
Vatandaş, devletine hukuk kuralları gereği cezalandırma
yetkisini vermiştir. Çünkü vatandaş, mağduriyet yaşadığı
bir durum karşısında bir cezasızlık olması
durumunda kendi adaletini kendi aramak zorunda kalırsa bu, mağdurun,
mazlumun her an, her zaman ezilmesine yol açabilir. Devletin devlet olma gereği
sahip olduğu cezalandırma yetkisinden vazgeçmesi hâlinde şahsa
karşı ve devlete karşı işlenen suçlar şeklinde
bir ayrım yapabilmesi mümkün değildir. Zira, tüm kanuna
aykırılıklar şahsa karşı işlenmiş suç
gibi olsa da vatandaşların çeşitli nedenlerle devlete
devrettiği gerekli toplumsal nizamı kurma ve sürdürme işlemine
karşı da gerçekleştirmiş sayılır. İşte
bu yüzden, şahsa karşı izlenen suçlarda mağdur
şikayetçi olmasa bile kamu davası açılır ve Cumhuriyet
savcısının mevcudiyetinin sebebi de budur.
Hırsızlık sadece şahsa karşı işlenmiş
bir suç mudur? Devleti soyan hırsızları hangi kapsamda
değerlendireceğiz? 83 milyonun hakkı çalınıyor,
devletin kaynakları iç ediliyorsa bu devlete karşı bir suçtur.
Devlete karşı işlenen suçu affetmeyecekseniz,
hırsızı, rüşvetçiyi hangi yetkiyle affedeceksiniz? Millet
bize yetki. verdi derken millet size bunun için mi yetki verdi? Ceza hukukunun
varlık nedeni toplumsal yaşamda özgürlük ve güvenlik dengesini
kurmaktır. Bu nedenle, ceza hukukçuları karar verirken iki ilkeyi
güvence almak durumundadır. Birincisi, adil yargılama. İkincisi
de, mağdur edilen ve zarar gören kişilerin adalet duygusunun tatmin
olabilmesi.
Bu ülkede yakın tarihe kadar en güvenilir
kurumların başında yargı gelirdi. Yargıya güven
düşmüştür. Bunu sadece devlet içinde bir paralel yapılanmayla
açıklamak ve sadece bu bahanenin arkasına saklanmak suç
savsaklamaktır, topu taca atmaktır. Paralel bir yapının
yargıyı, Emniyeti, askeriyeyi ele geçirmesi başlı
başına bir felakettir, buna göz yummak da büyük bir felakettir ama
Bunları temizleyeceğiz. algısıyla yargının
tamamen iktidar kontrolü altında karar alması da kabul edilebilir bir
durum değildir.
AK PARTİsi ülkeyi keyfiyete göre
yürütmektedir. Kamu ihalelerinde de keyfîlik var, memur alımında da
keyfîlik var, ekonomik kararlarda da keyfîlik var, iç politikada da,
dış politikada da keyfîlik var ve ne yazık ki yargıda da,
hâkim, savcı atamalarında da keyfîlik var. Keyfiyet, liyakatsizlikle
kardeş olunca yargıya güven düşmüş, adil
yargılansın ya da yargılanmasın her vatandaşta
Hakkımı yediler. söylemi baş göstermeye
başlamıştır. Kurumsal güvenin bittiği bir noktada
yapılması gereken dikeni daha çok derine itmek değil, dikeni
battığı yerden çıkarmaktır. Keyfiyete dayanarak bir
kısım suçlu affedilirken keyfinizi kaçıran kişileri içeride
tutmakla ne toplumsal adaleti ne yargıya güveni ne hukukun
üstünlüğünü sağlayabilirsiniz. Adalet bir lüks değildir; ekmek
gibi, aş gibi herkese lazım olan bir ihtiyaçtır; emin olun ki
adalet bir gün size de lazım olacaktır.
Değerli milletvekilleri, aslında
bakıldığında, suç da ekonomik bir kavramdır.
Yapılan araştırmalar ne yazık ki suç ile yoksulluk
arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu göstermektedir.
Yoksulluk ve suç işleme üzerine çok sayıda kriminolog, sosyolog ve
ekonomist araştırmalar yapmış, yoksulluklar
hırpalanmış bir bireyin ekonomik düzeyi iyi olanlara göre suç
işleme ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Evet,
doğrudur, ne yazık ki ülkemizde de özellikle aile içi şiddet ve
boşanma olaylarının temelinde yatan en önemli etken
işsizliktir, parasızlıktır, geçim sıkıntısıdır.
AK PARTİsinin, kanun tekliflerini Meclise
getirme şekli ortadadır. Kendi işlerine yarayacak ya da
kendilerine yakın grupların baskısıyla
çıkarılacak kanunları vatandaşın cambaza baktığı
bir dönemde gündeme alması alışkanlık hâline
gelmiştir. Ağzına kadar dolu cezaevlerinde kontrolün, denetimin
kaybolduğu bir noktada corona, aranan cambazın bahanesi
olmuştur. Corona, baskı gücü olanlar tarafından dayatılan
düzenlemenin bahanesi olsa da ekonomi-suç ilişkisi virüsün bedene sirayet
etmeyen etkilerini çok yakında göstermeye başlayacaktır.
Yaklaşan bu ekonomik tehlikeye karşı acil durum eylem
planınız nedir? Afla birlikte çıkan insanlar rehabilite
olmuş mudur? Topluma hemen adapte olabilecekler midir? Zaten işsizlik
rakamlarının had safhada olduğu bir ortamda ne gibi önlemler
aldınız? Sadece yasa çıkarmakla göreviniz bitecek mi?
Dışarıda olan vatandaşlarımızın ekonomik
durumu ortadayken infaz yasasıyla çıkan
vatandaşlarımızın ekonomik durumları ne
olacaktır? Onların ekmeğini, aşını
düşündünüz mü? Denetimli serbestlik müdürlükleri yeni ilave infaz yüküne
ne kadar hazır? Araştırmalara göre her 5 kişiden 1i iki
yıl içinde yeniden suç işleyerek cezaevine girmektedir. Rahşan
affından 26 bin kişi faydalanmıştı ancak üç yıl
içinde cezaevlerinde bulunanların sayısı 15 bin
artmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Son dakikada
açıkladığınız sokağa çıkma yasağı
gibi corona affı da sorunları öngöremediğiniz için elinizde
patlayacaktır, en geç üç dört yıl içerisinde cezaevleri yine
dolacaktır.
Son olarak diyorum ki: Bahçenize ısırgan
ekerek, ısırgan otu serperek güller açmasını
umamazsınız, daha çok beklersiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
58inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Meclisin erkek Meclisi olmadığına ve
eril dili, erkek egemen yaklaşımı kabul etmediklerine,
sinkaflı sözleri telaffuz eden vekilin Parlamentodan özür dilemesi
gerektiğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, bu Mecliste üç dönemdir birçok
tartışmaya, kavgaya maalesef tanıklık ettik, kadınlara
yönelik, cinsiyete yönelik birçok söz duyduk; buna tepkimizi de hiç
geciktirmeden her zaman verdik, dedik ki: Bu Meclis bir erkek Meclisi
değildir, bu Mecliste kadınlar da var, erkekler de var ve bu eril
dili, bu erkek egemen yaklaşımı asla kabul etmediğimizi her
fırsatta ifade ettik. Çünkü Türkiye, erkeklerden ibaret değil,
Türkiyenin yarısı kadın, tıpkı dünyanın
yarısının kadın olduğu gibi.
Bunları tekrar etmeyeceğim ama biraz önce,
yaklaşık yarım saat önce İYİ PARTİ Grubundan
Sayın İbrahim Halil Oralın konuşmasından sonra,
normal Meclis şeyinde bir tartışma yaşandı ve sonra
ara verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ara
verildiği sırada biz de dışarıya doğru
çıkıyorduk
BAŞKAN Ben Genel Kurul salonundan
ayrılmıştım.
Buyurun sizi dinliyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tabii ki
söylemeyeceğim duyduklarımı -hepimiz duyduk, burada diğer
kadın arkadaşlar da duymuştur- ağza alınmayacak,
hiçbir yerde kullanılamayacak küfürlere tanıklık ettik,
kulağımızla duyduk, gözümüzle gördük. Ve bunu kabul etmemiz,
bunu sineye çekmemiz mümkün değildir.
İlgili milletvekilinin gelip bu Parlamentodan,
herkesten özür dilemesi gerekiyor, bu Meclis bunu hak etmiyor. Yani, biz
sözümüzle, düşüncemizle burada her türlü meseleyi konuşuruz ama
sinkaflı lafların, küfürlerin bu kadar aleni bir şekilde
söylenmesi ve buna sessiz kalmamız mümkün değildir.
Meclis Başkan Vekili olarak sizden, bu özrü
sağlamanızı bekliyoruz, en azından kendi adımıza
bekliyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gerekli
cezayı talep ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başka talep eden varsa onları da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani,
benim sözlerim bu kadar, daha fazla açmak istemiyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Başkanlık Divanı olarak Genel Kurul
görüşmeleri esnasında gerçekleşmeyen eylemler için herhangi bir
yaptırımın söz konusu olmadığına, cinsiyete
bağlı olmaksızın her türlü yaralayıcı söze
karşı olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Evet, değerli milletvekilleri, Sayın
Beştaşa teşekkür ediyorum.
Tabii ki ne Başkanlık Divanı olarak
ne de kişisel olarak
Ben tabii ki duymadım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz
insanız, insan.
BAŞKAN - Yani ara verdiğimiz için,
birleşime ara verdiğimiz için, bahsetmiş olduğunuz o
sözleri, o sinkaflı sözleri duymadım. Bir de takdir edersiniz ki
birleşim esnasında olmadığı için de bizim
Başkanlık Divanı olarak herhangi bir
yaptırımımızın söz konusu olması mümkün
değil ama bu konumuz gündeme geldiğinde, Grup Başkan Vekilleri
olarak bir değerlendirme yaptığımızda, doğrusu,
benim, Meclis Başkan Vekili olarak tüm milletvekillerimize, birbirimize
karşı karşılıklı bir şekilde
saygılı olmaya, sevgili olmaya, hoşgörülü olmaya davet etmem
noktasında bir karar oluştu ve ben o karar içerisinde de bunu yerine
getirdim. Tabii ki ben de asla ve asla
Sadece hanımefendilere
karşı değil, burada hepimiz milletvekiliyiz, kadını
erkeği yok yani böyle bir ayrım içerisinde değilim, ben,
kadın ya da erkek, herhangi bir cinsiyete bağlı
olmaksızın her türlü hakaret, kaba, yaralayıcı söz, sinkaf,
küfür yani bunların tamamına karşı oldum ve hakikaten de
Parlamentomuza, Meclisimize, yakışmadığını da
buradan ifade etmek istiyorum ve birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanış Saati:
18.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.05
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
59uncu maddede kalmıştık.
59uncu madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 59uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Gülüstan Kılıç Koçyiğit Murat Çepni
İstanbul Muş İzmir
Tuma Çelik Serpil Kemalbay Pekgözegü Habip Eksik
Mardin İzmir Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan Köse Süleyman Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan Aydoğan Alpay Antmen Mustafa Sezgin Tanrıkulu
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz, Başkanım.
BAŞKAN Evet, önergeler üzerinde ilk söz
talebi Sayın Habip Eksikin.
Buyurun.(HDP sıralarından
alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, muhalifleri kapsamayan, büyük oranda
insanların yaşamını tehlikeye sokacak ve yaklaşık
200 bin insanın yaşamının tehlikeye girmesiyle sonuçlanacak
bu özel af yasası üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bu özel af yasası
teklifinin ruhu, düşman hukukunu içermektedir. Bakın, AKPnin
özellikle muhaliflere karşı yürüttüğü politikalarının
bugün, bu kanun teklifine, bu özel af yasasına nasıl
yansıdığını birebir görebiliriz.
Değerli milletvekilleri, AKP Kürt
düşmanlığını yürütüyordu, hâlâ da yürütmeye devam
ediyor. Muhaliflere karşı bir düşman hukukuyla
yaklaştığını biliyorduk. Adalete ve demokrasiye
karşı yürüttüğü düşman hukuku da bugün, bu teklifte de
vücut bulmuş hâldedir. Bakın, bu teklifin ruhunun düşman hukuku
olduğunu Alman ceza hukukçusu Profesör Günther Jakobs nasıl diyor,
hep beraber görelim. Diyor ki: Vatandaşlara ve düşmanlara aynı
ceza uygulanmıyor ve bu düşman hukuku uygulanırken kendisi
açısından tehlikeli görülen herkese iktidarlar düşman hukukunu
bir şekilde uygular, terörist yaklaşımına dayanarak
uygular.
Türkiyede 1991de çıkarılan TMKyle,
Terörle Mücadele Kanunuyla mahkemelerde, duruşmalarda, maalesef, bu hukuk
işletildi. Hukuksuz tutuklamalarla birçok muhalif bu düşman hukukuna
maruz bırakıldı. Bugün, bu özel af yasa teklifiyle de
gördüğümüz kadarıyla, cezaevinde uygulanacak o imha
politikalarının temeli atılıyor ve bir nevi
resmîleştiriliyor. İşte bu düşman hukuku kime
uygulanıyor? Bu düşman hukuku, muhalif siyasetçilere
uygulanıyor. Bu düşman hukuku, doğru bilgiye erişmemizi
sağlayacak gazetecilere uygulanıyor. Bu düşman hukuku,
haklarını, eşitliği talep eden Kürt siyasetçilerine
uygulanıyor. Bu düşman hukuku, AKPnin daha önce ortaklık
kurduğu ve beraber iş yürüttüğü FETÖnün
kandırdığı, hatta AKPli birçok siyasetçinin o maklubeleri
yedikleri için, bugün kandırıldıkları için, sadece
sendikalarına üye oldukları için veya şöyle söyleyeyim,
bilmeden, haberi olmadan, komutanının emriyle dışarıya
çıkan Harbiyeli çocuklara uygulanıyor. Açıkçası, şöyle
söyleyelim: AKP, bugün, kendisinden olmayan yüzde 49a düşman hukuku
uygulamaktadır.
Değerli milletvekilleri, bakın, ben size
bir hikâye anlatayım. Zamanın birinde bir köyde bir hoca imamlık
yaparmış, Naim Hoca. Bir gün gelip cemaate diyor ki: Ey Cemaat! Bey
diyor ki: Gençler günahtadır, yanlıştadır, onları
sert dille bir eleştir. Cemaat de diyor ki: Evelallah, bey ne derse
doğrudur, arkasındayız. Naim Hoca başlar hutbeyi vermeye
cuma günü, değerlendirir. Gençler şöyle günah işliyor, gençler
böyle yanlış yapıyor, gençler şöyle yanlıştadır.
diye eleştirir, yerden yere vurur, her noktada eleştirir. Bunun
üzerine gençler der ki: Ya, Naim Hoca, sadece biz mi bu konuda
günahkârız, yanlıştayız? Büyüklerin bu konuda hiç mi suçu
yok? Bunun üzerine Naim Hoca da der ki: Hiç merak etmeyin, sayfayı
çevireyim, bey onlara da bir sayfa hazırlamış. Bunun üzerine tabii,
cemaatteki o büyükler mızmızlanmaya başlar: Ya, bize de mi?
derler. Naim hoca dönüp cemaate: Ben size gelip sorduğumda siz kendiniz
dediniz: Bey ne derse doğru demiştir. diye. Bey, aynı zamanda
sizin için de bir sayfa hazırladı ve o sayfada da vallahi bunlar
var. der ve başlar onlara da saydırmaya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Ek süre verecek
misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Tabii, devam edin.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şimdi, değerli milletvekilleri, şunu
özellikle vurgulayayım: Bu kanun teklifi, düşman hukukuyla
hazırlanmış bir kanun teklifidir. Bu kanun teklifi, bir kesimi
kapsayan ama muhalif oldukları için cezaevinde bulunan büyük bir kesime karşı
düşmanlık güden bir tekliftir. Emin olun, siz, bugün, bu tekliften
vazgeçmezseniz ve bu teklifi bu şekilde kabul ederseniz, yarın, o bey
size de bir sayfa hazırlamıştır, o sayfanın da günü
geldiği zaman, emin olun, biz de birer cümle altına ekleriz.
Ve şunu da vurgulamadan bitirmek istemiyorum:
Değerli milletvekilleri, muhalif tutuklular toplumun vicdanında
aklanmıştır ama AKP, toplumun vicdanında mahkûm
edilmiştir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, iddiaların tümünü
reddettiğimizi belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulunun.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yedi gündür burada,
eşitlik gibi anayasal ilkeye ve infaz biliminin kurallarına uygun bir
yargı reformu yapabilme umuduyla çalışma içerisinde olduk, çaba
içerisinde olduk ama öyle görünüyor ki bu bilimin kurallarına uygun,
Anayasaya uygun bir infaz reformu paketi bu Meclisten çıkmayacak. Siyasal
öncelikleriniz var, siyasal tercihleriniz var; o siyasal tercihlerinizi siyasal
ortağınızla beraber öne çıkarmış
durumdasınız ve o siyasal tercihlerinize uygun suç tipleri
bakımından infaz indirimi yapıyorsunuz. Oysa olması
gereken, eşit ve adil bir biçimde infaz indirimini sağlayacak,
bazı suçlar bakımından infazın ertelenmesini sağlayacak
ve tutuklular bakımından da adli kontrol yöntemlerini öne
çıkaracak bir paketin buraya gelmesi ve geçmesiydi ama maalesef
olmadı. Nedir siyasal tercihleriniz sizin? Mesela, göçmen
kaçakçılığı, insan ticareti, kaçakçılık, nüfus
ticareti, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, zimmet,
irtikap, bankacılık zimmeti, piyasa
dolandırıcılığı, fuhuş, sahtecilik,
yağma, hırsızlık, taksirle adam öldürme gibi suçlara infaz
indirimi var ama düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde olan insanlara
yok, siyasi muhaliflere yok, sizin çizdiğiniz siyasetin
dışına çıkanlara yok; yine, bankaya para yatıranlara
yok, bu nedenle mahkûm olanlara yok, çocuğunu okula gönderenlere yok bu
infaz indirimi, sendikaya üye olanlara yok, kanun hükmünde kararnameyle
atılanlara, ihraç edilenlere bunlar yok. Siyasal tercihlerinize uygun suç
tiplerine uygun bir yasayı buraya getirdiniz. Biz buna razı
değiliz. Oysa sizin bu yükünüzü almaya ve toplumda bir bütünlükle bir yasa
çıkarmaya hazırdık, yedi gün boyunca da burada
düşüncelerimizi ortaya koymaya çalıştık ama maalesef,
Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konudaki duvarıyla karşı
karşıya kaldık.
Bu paketi genişleteceğinize, dün gece,
cezaevinde bulunan 6 gazeteciyle ilgili olarak Barış Terkoğlu,
Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın
Keser ve Hülya Kılınçla ilgili olarak başka bir operasyon yaptınız.
Kapsam içinde olan MİT Yasasına muhalefeti de kapsam
dışına aldınız. Bununla ilgili olarak milletvekili
arkadaşım Ali Şekerin sabah lokantada 2 AK PARTİ
milletvekilinin hoparlörü açık telefonundan duyduğu sözler benim için
çok büyük bir şok oldu. 2 milletvekilinin hoparlörü açık
konuşmasında Evet biz bu maddeyi ve teklifi bu gazeteciler hapiste
kalsın. diye getirdik
Bu sözlerin konuşulabildiği bu Meclis
ortamındayız maalesef, maalesef.
Değerli arkadaşlar, insanları ölüm
koridorunda, ölüm bekleyişi içerisinde tutuyorsunuz şu anda. Bugün
Adalet Bakanı nihayet açıkladı, açık cezaevlerinde 3
mahkûmun ölümünü, 17 mahkûmun ise corona virüsü teşhisiyle
yatırıldığını. Yine aynı bilgilere göre, 79
ceza infaz koruma memuru da bu virüsten kapmış ve sonuçta,
cezaevlerinde görev yaparken kapmışlar. Her an cezaevlerine
bulaşması ve bu salgının bir kırıma
dönüşmesi mümkün ama maalesef bu ölümler sizin umurunuzda yok, maalesef
yok. Çünkü bu Parlamentoda, burada görev yapmış tutuklu
milletvekilleriyle ilgili olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarından Ölsün! sesleri geldi, Ölsün! sesleri geldi ve
zabıtlara geçti. O Ölsün! seslerini duyduğumda benim aklıma 12
Eylül faşist askerî darbesini yapmış olan Kenan Evrenin şu
sözleri geldi: Asmayalım da besleyelim mi? Cezaevinde bulunanlara
söylenen Ölsün! sözleri ile faşist darbeci Kenan Evrenin bu sözleri
arasında zihniyet bakımından hiçbir fark yok. Biz muhalefet
milletvekilleri olarak vicdanen üzerimize düşenleri yaptık, burada
uyarı görevlerimizi yaptık ve sizleri hukuka uygun, eşit ve
adaletli bir infaz yasası çıkması için göreve
çağırdık ama maalesef siyasal öncelikleriniz bazı suç
tipleri olduğu için bu adımları atmadınız.
Ben bir daha konuşmayacağım. Sonuçta
öyle görünüyor ki bu yasa sabaha karşı veya gece yarısı
çıkacak ve getirdiğiniz biçimiyle çıkacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ama şunu da söylemek zorundayım:
Cezaevlerinde, özellikle düşünce suçluları, siyasi muhalifler,
kadınlar, çocuklar, yaşlılar, bebekli anneler ve diğer
muhalifler bakımından meydana gelecek ölümlerin vicdani
yükümlülüğü Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP milletvekillerinin
omuzlarında olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum ve sağlık
diliyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 59uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Ayhan Altıntaş Yasin Öztürk
Aksaray Ankara Denizli
Dursun Müsavat Dervişoğlu Fahrettin
Yokuş
İzmir Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Fahrettin Yokuşun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konya Optisyen-Gözlükçüler Odası
Başkanlığı yaşanan sorunlarla ilgili bana bir mektup
göndermiş. Malum, coronavirüs belası üzerine birçok
sıkıntı yaşayan bir ülkeyiz. Ekonomik, sosyal
sıkıntılarımız var. Bu
sıkıntıların her kesimi öyle ya da böyle etkilediği
ortada. Özellikle bu sektörde çalışan kardeşlerimiz diyorlar ki:
Biz çok mağduruz. Devletimiz bize sahip çıksın. Bize
gönderilen mektubu sizlere aynen aktarıyorum: Tüm dünyaya yayılan ve
insan sağlığını tehdit eden Covid-19 virüs
salgını sebebiyle odamız bölgesinde, Konya, Karaman illerinde
faaliyet gösteren optisyenlik müesseselerinde verilen sağlık
hizmetleri durma noktasına gelmiştir. Tüm bu olumsuz koşullara
rağmen meslek mensuplarımız halkımıza, ailelerine,
yakınlarına, çalışanlarına ve iş ortağı
olarak gördüğümüz tıbbi cihaz satış depolarına olan
maddi, manevi sorumluluk ve ödevlerini yerine getirmek ve kamu
sağlığı hizmetini aralıksız devam ettirmek
adına sağlık hizmeti sunumuna devam etmektedir. İçinde
bulunduğumuz bu zor günlerde vatandaşlarımız virüs
salgınından dolayı hastanelere gitmekten çekindiği için göz
hekimlerimiz hasta muayene edememekten dolayı gözlük reçetesi
üretilemediğinden işler durma noktasına gelmiş olup meslek
mensuplarımız siftah edemeden iş yeri kapatır hâle
gelmişlerdir. Bu ahval meslek mensuplarımızı ekonomik
açıdan çok zor bir duruma düşürmüş, meslek
mensuplarımız ay sonu ödemelerini nasıl yapacaklarını
kara kara düşünmeye başlamışlardır. Coronavirüs
salgını kişilerin iradesi dışında meydana gelen
bir bilinmezlik hâli olmasından dolayı Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından hafta içinde yapılan açıklamada coronavirüse
karşı alınan yeni ekonomik tedbirler
açıklanmıştır. Devletimizce optik sektörünü ve meslek
mensuplarımızı rahatlatacak ilave ekonomik tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Meslek mensuplarımızın
devletimizden bekledikleri ve talepleri şunlardır:
Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde, meslek
mensuplarımızın henüz vadesi gelmemiş, fatura edilmiş
alacakları bulunmaktadır. Meslek mensuplarımızın
alacaklarının vadesi beklenmeksizin bu süreçte SGK tarafından
ödenmesi.
Bu aydan itibaren optisyenlik müessesince SGKye
kesilecek faturaların ödeme süresinin, 2020 yılına mahsup olmak
üzere, fatura teslimini müteakiben otuz gün içinde ödenmesi.
SGK tarafından göz muayenelerine
getirilen kısıtlamaların kaldırılması.
SGK tarafından, göz içi lens, sarf
malzeme alımları da, 5193 sayılı Kanun da emredildiği
gibi, reçeteyle, optisyenlik müesseseleri üzerinden
yapılmalıdır.
Fertlerin ve toplumun göz
sağlığını korumak ve coronavirüs
salgınını yavaşlatmak amacıyla,
vatandaşlarımızın gözlerini virüsten koruması
amacıyla, SGK tarafından, virüs salgını geçene kadar
koruyucu gözlüklerin geri ödeme kapsamına dâhil edilmesi.
Virüs salgınını azaltmak
ve vatandaşlarımızı bu süreçte gözlük kullanmaya
teşvik etmek amacıyla, SGK tarafından, çerçeve hak ediş
süresinin yetişkinlerde iki yıla, çocuklarda bir yıla
indirilmesi.
0.50 diyoptri değişiklik
olması hâlinde gözlük camı yenilenir. hükmünün
değiştirilmesi.
Gözlük cam bedelleri ve işçilik ücretlerinin
ayrı ayrı ücretlendirilmesi.
Meslek mensuplarımızın,
optisyenlik müesseselerinde çalışan mesul müdür ve diğer
personelleri için SGK prim ve asgari ücret desteklerinden istifade etmeleri.
Kamu bankalarından, meslek
mensuplarımıza KOSGEB destekli, sıfır faizli, KGF kredi
desteği sağlanması.
Meslek mensuplarımıza, kredi
kullandırma prosedürlerinin esnetilerek uygulanması taleplerimizin
yerine getirilmesini arz ederiz. diyorlar.
Bende onlar adına bu mektubu
sizlere okudum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
59uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
60ıncı madde üzerinde 3ü
aynı mahiyette olmak üzere 4 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 3 önerge
aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 Sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
60ıncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Hüda Kaya Gülüstan Kılıç
Koçyiğit
İzmir İstanbul
Muş
Murat Çepni Tuma Çelik Mehmet Ruştu Tiryaki
İzmir Mardin Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan Köse Turan Aydoğan Süleyman Bülbül
Çorum İstanbul Aydın
Alpay Antmen Zeynel Emre Ali Öztunç
Mersin İstanbul Kahramanmaraş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zeki Hakan Sıdalı Ayhan Erel Fahrettin Yokuş
Mersin Aksaray Konya
Ayhan Altıntaş Dursun Müsavat
Dervişoğlu Yasin
Öztürk
Ankara İzmir Denizli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk söz talebi
Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
207 sıra sayılı Teklifi
görüşüyoruz. Peki, biz bir bütün olarak bu kanunu nasıl
görüşüyoruz? Adalet ve Kalkınma Partisinin bütün torbaları gibi,
bütün torba kanunları gibi temel kanun olarak görüşüyoruz. Temel
kanun olarak görüştüğümüzde ne oluyor? Siyasi partiler, kanunun
geneli ve bölümleri dışında, maddeler üzerine görüşlerini
açıklayamıyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisi siyasi partilerin
kanunların maddeleri üzerine görüşlerini
açıklamalarını bu biçimde, fiilen engellediği için, siyasi
partiler ne yapıyorlar? Usulen, evet usulen birer önerge veriyor ve
böylece, milletvekillerinin kanunla ilgili görüşlerini
öğrenebiliyoruz. Yani sizin torba kanun, temel kanun hilenizle baş
edebilmemizin yolu bu. Düşünce ifade edilebilmek için kendine bu biçimde
bir kapı açıyor. Peki, siz buna karşı ne diyorsunuz?
Cambaza bak, cambaza! diyenler gibi, temel kanun hilenizi unutturmak için, bu
önergeleri sosyal medyada gösteriyorsunuz ve diyorsunuz ki: Muhalefetin bu
kanuna ilişkin önergeleri bu. Allah akıl fikir versin. Ne diyeyim
size bilmiyorum yani.
Şimdi görüşmekte olduğumuz
60ıncı madde ne getiriyor? 5402 sayılı Denetimli
Serbestlik Hizmetleri Kanununun Elektronik cihazların
kullanılması suretiyle takip başlıklı 15/A maddesi
var. Buna göre, tutuklular, şüpheliler, sanıklar, hükümlüler
elektronik cihazlarla takip edilebiliyor. Şimdi, siz yeni bir hüküm
ekliyorsunuz; buna göre, eğer şüpheliler, sanıklar, hükümlüler
kendilerine ait cihazlara kendi istekleriyle bir uygulama indirirlerse bu
biçimde de takip edilebilecek. Komisyonda sorduk, dedik ki: Böyle bir
teknoloji var mı elinizde, uyguladınız mı? Bizde yok, biz
uygulamadık ama dünyada örnekleri var. dediler. Biz
uyarımızı yaptık; dolayısıyla, umarız bir
sorun çıkmaz.
Özel olarak bu maddeye, 60ıncı maddeye
bir itirazımız yok. Bizim esas itirazımız getirdiğiniz
infaz rejimine çünkü bu, büyük bir adaletsizlik yaratıyor.
Tartıştığımız şey, suç işlediği
iddia edilen kişinin aldığı cezanın az mı, çok mu
olduğu değil. Aslında biz burada suçluları da
tartışmıyoruz. Tartıştığımız
şey, infaz rejimiyle getirdiğiniz adaletsizlik ve eşitsizlik.
Bugün görüştüğümüz teklif, çok açık söyleyeyim, doğrudan
suç işlemeye teşvik anlamına geliyor. Nasıl mı? Ben
size bir iki örnekle anlatacağım. Şimdi, bakın, Kürt
sorununun demokratik ve barışçıl bir yöntemle çözülmesini
isteyen Kürtler vardır. Hem kişisel hem de kolektif hakları
tanınmalıdır. Ülkeyi yönetenler Kürtleri de coğrafyalarını
da tarihlerini de yok sayıyor. Yüzlerce, binlerce, on binlerce kişi
sadece bu ve benzeri düşünceleri savunduğu için, yalnızca
konuştuğu ve fikirlerini açıkladığı için örgüt
üyesi suçlamasıyla cezaevinde. Bu düşünceleri nedeniyle
yargılananların alacağı ceza en az beş yıl,
beş yıl ile on yıl arasında hapis cezası; TMK
kapsamında olduğu için yüzde 50 artırılacak, yedi buçuk
yıl. Mahkeme iyi hâlden 1/6 oranında indirim yapacak, altı
yıl üç ay hapis cezası. Cezaevinde en az kalacağı süre,
dört yıl sekiz ay. Koşullu salıvermeden de
yararlandırmayacaksınız, denetimli serbestlik de olmayacak, bir
kişi sadece konuştuğu için dört yıl sekiz ay hapiste
kalacak.
Şimdi, başka örnekler verelim,
hırsızlık suçunun nitelikli hâlini düşünelim: TCK madde
142. Biri, kendisini bedenen koruyamayacak yaşlı Ahmet amcanın
emekli maaşını çalıyor, alt sınırdan beş
yıl hapis cezası alacak; 1/3 oranında artırılacak ve
cezası altı yıl sekiz ay olacak. İyi hâl indirimiyle
cezasını 1/6 oranında indireceksiniz, alacağı ceza en
az beş yıl sekiz ay olacak. Şimdi, getirdiğiniz infaz
rejimiyle koşullu salıvermeyi bir yıldan üç yıla
çıkaracaksınız. Cezaevinde kalması gereken süre iki ay on
gün, tek bir gün cezaevinde kalmadan dışarı çıkacak ve size
şunu söyleyebilir: Ben sizden iki ay alacaklıyım. Üstelik
yaşlı Ahmet amcanın hiçbir mağduriyetini gidermeden.
Yağma suçundan bir örnek vereyim, nitelikli
hâlini gasbın, yağmanın nitelikli hâli, TCK 149/(1): Şimdi,
yağma suçunun bir suç örgütüne, bir çeteye, bir mafya örgütüne çıkar
sağlamak için silahla işlendiğini varsayalım. Yine,
yaşlı Ahmet amcanın emekli maaşının bu
şekilde gasbedildiğini varsayalım. Cezası ne kadar? On
yıldan on beş yıla kadar hapis. Mahkeme alt sınırdan
on yıl hapis cezası verdi, iyi hâlden 1/6 oranında indirim yapıldı;
verilecek hapis cezası en az sekiz yıl dört ay olacak, en az sekiz yıl
dört ay.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) -
Şimdi, siz, yeni getirdiğiniz infaz sistemiyle bunun
cezasını 1/2ye düşürüyorsunuz. Ne olacak? Dört yıl iki ay
hapis cezası. Koşullu salıvermeden yararlanması için, bir
yıldan üç yıla çıkardığınız için, bir
yıl iki ay hapis cezasında kalıp çıkacak. Denetimli
serbestlikten de yararlandırırsanız, bu gaspçı, suç örgütü
için hırsızlık yapan, gasbeden bu kişi iki ay sonra
kapının önünde kendini bulacak. Siz suçla böyle mi mücadele
ediyorsunuz? Cezaevindeki 58 bin kişi sizin Hükûmetiniz döneminde 280 bine
çıktı. Anlaşılan o ki siz, bunu, cezaevlerini gerçekten
bacasız bir fabrika olarak görüyorsunuz. Sizin bir suç siyasetiniz yok,
sizin suçla ilginiz yok. Bu düzenleme başka biçimde açıklanamaz. Siz
çek ve senet mafyasını da uyuşturucu baronlarını da
akla gelebilecek ve yeryüzünde herkesin suçlu olarak gördüğü kişileri
sokağa bırakmaya hazır ve heveslisiniz; yeter ki muhalifler
içeride kalsın. Çok şey kaybetmiştiniz, vicdanınıza
karşı da bir sorumluluk hissetmediğinizi düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) On
saniye verirseniz sevinirim Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Sözlerimi tamamlarken 20nci yüzyılda İranın
yetiştirdiği en önemli şairlerden olan
Füruğ Ferruhzadın bir şiirinin dizesiyle sözlerime son vermek
isterim. Ben yüreğini yitirmiş bu zamanlardan korkuyorum. diyor.
Evet, biz,
yüreğini yitirmiş bu zamanlardan korkuyoruz diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akbaşoğlu
.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım,
iddiaları reddettiğimizi kayda geçiriyorum.
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Bir dakika Başkanım, iddia middia yok,
hesap var. İddia. ne ya?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İddia değil, iddia değil.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İddialar var, iddialar var.
BAŞKAN Madde
üzerinde ikinci söz talebi
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Sayın Başkanım, böyle bir şey
yok ya, reddediyorum. Çıkarsınız dersiniz ki: Cezası
altı yıl değil, üç ay; yanlış hesap ediyorlar.
İddia. ne ya!
BAŞKAN
Kayıtlara geçirirler Sayın Tiryaki.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Size ne canım, yani bizim
beyanımız bizi bağlar arkadaşlar.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Bakın, şimdi de Sayın Beştaş kayda bir şey
geçirecek.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Cevap verebilir.
BAŞKAN -
Buyurun.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) İddia ne Başkanım? Kanun maddesiyle
ceza süresinin hesabını söylüyoruz, İddia. diyor ya; bu kadar
da değil yani.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, anlaşılıyor
ki
Zaten bu bir sır değil, kayıtlara geçsin.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Hesap ya, iddia ne?
BAŞKAN
Sayın Tiryaki, bakın, Sayın Beştaşı
duyamıyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - İktidar partisi grubu bugün bir an önce evine
gidebilmek için ve bu kanunu da hiçbir değişiklik yapmadan geçirmek
adına hiçbir şeye cevap vermiyorlar. Hatibimizin söyledikleri
BAŞKAN
Vallaha sizi bilmiyorum ama ben bir an önce bitirip gitmek istiyorum, bu yalan
değil; kayıtlara geçsin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizim öyle bir tutumumuz yok.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitireyim Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Cevaplarında yalnız biraz ezberi bozsalar
iyi olacak çünkü bizim hatibimizin söyledikleri birer iddia değil, Ceza
Kanununda yazan ceza miktarları ve oranlarını açıklayarak
yeni infaz teklifine uyarladı. Eğer bu matematiğe bir
itirazları varsa buyursunlar söylesinler.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, ne
söyleyeceğime ben karar veririm. Yani bu konuyla ilgili, bizim ne
söyleyeceğimizle ilgili de eleştiri yapmalarını
anlayamıyorum, bir.
BAŞKAN Bu da
kayıtlara geçti efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İkinci olarak, mesela Sayın
Konuşmacı dedi ki: Uyuşturucu baronlarını
çıkartıyorsunuz. Uyuşturucu imal ve ticareti yapanlar asla ve
kata bu paketten yararlanamıyorlar. Bu iddia tümüyle mesnetsizdir,
dayanaksızdır, iddiadır, hilafıhakikattir.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Çarpıtmayın ya, hesap, hesap!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Kısaca bunu ifade ettim, bu
kadar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Anlaşılmıştır.
Önergeler üzerinde
ikinci söz talebi Sayın Ali Öztunçun.
Buyurun Sayın
Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sizleri ve bütün milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Temel İdrise akşam oturmasına
gitmiş, çay, kahve, sohbet, muhabbet, belli bir saatten sonra Temel
Artık ben eve gideyim. demiş. Şöyle bakmışlar
dışarıya acayip bir yağmur, sel, fırtına var.
İdris Temel çok yağmur var, çıkma, ıslanırsın,
bizde kal bu akşam. demiş. İyi, peki, kalayım.
demiş Temel. Beş on dakika sonra bakmışlar Temel yok,
mutfağa bakmışlar yok, oturma odasına bakmışlar
yok, salona bakmışlar yok derken kapı açılmış,
Temel içeri girmiş sırılsıklam. İdris demiş ki:
Ya, Temel nereden geliyorsun? Sizde kalacağım ya, eve
pijamalarımı almaya gittim. demiş Temel. Yani, bu corona
olayı var ya, iki gün önce İçişleri
Bakanlığının aldığı sokağa çıkma
yasağı kararı var ya, aynı bu fıkra gibi. Yani
insanlar corona olmasınlar, Covid-19 virüsü insanlara bulaşmasın
diye sokağa çıkma yasağı kararı alınıyor ama
karar iki saat önce alındığı için binlerce, yüz binlerce
insan sokaklarda geziyor. Bu, yanlış olmuştur değerli
arkadaşlar. Coronayla mücadelede Sağlık Bakanı, evet, iyi
niyetle çalışıyor, Sağlık Bakanlığı
yetkilileri iyi niyetle çalışıyor, sağlıkçılar
iyi niyetle çalışıyor, Bilim Kurulu iyi niyetle
çalışıyor ama Sayın Süleyman Soylunun bir hareketi bir
çuval inciri maalesef berbat etti; bunu söylemek zorundayız.
Bizler de burada, değerli milletvekilleri, iyi
niyetle yol göstermek için önerilerde bulunuyoruz çünkü bu virüs herkese
bulaşıyor. Ha şuna da katılmıyorum: Ya, virüs zengin
fakir ayırt etmiyor. Ayırt ediyor, fakir adam, garibim, evinde
oturuyor, perişan durumda, evinde ekmeği yok, ekmek bulma derdine
düşmüş; zenginin öyle bir derdi yok. O yüzden virüs de fakir ile
zengini ayırt ediyor.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı
açıklamış bugün, hafta sonu yine sokağa çıkma
yasağı varmış galiba.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tıpta
böyle bir şey yok.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Birinin anlatması
lazım yani virüs hafta sonu bulaşıyor, hafta içi
bulaşmıyor. Böyle bir kafa var mı, böyle bir mantık var
mı arkadaşlar? Hafta içi de bulaşıyor bu, insanlar
işine gidiyor, işçisi var bu işin, memuru var, hafta içi
bulaşma ihtimali daha yüksek. Hafta sonu bulaşır, aman evden
çıkmayın, hafta içi çıkabilirsiniz. Gerçekten yanlış
bir mantık olmuş. Biz bunları söyleyince değerli AK
PARTİli Grup Başkan Vekilleri olsun, milletvekilleri olsun itiraz
ediyorlar, kızıyorlar. Dün Sevgili Ramazan Can geldi, cevap verdi,
dedi ki: Yahu, siz böyle söylüyorsunuz ama bakın, bize Macaristan
Başbakanı teşekkür ediyor, Bulgaristan Başbakanı
teşekkür ediyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru. Yalan mı
söyledi?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Doğru doğru,
evet, teşekkür ettiler; ben Yalan söyledi. demedim ki Recep Bey,
doğru. Millet size teşekkür etsin ama millet, millet; boş verin
başbakanları, Macaristanı bilmem nereyi. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Millet de ediyor. Millet de
ediyor.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Sayın Ramazan Can dün diyor ki: İsrailli gazeteci
teşekkür etti, İsrailli gazeteci bizi övdü. Ne zamandan beri
İsraillilerin övgüsü sizi bu kadar mutlu ediyor yahu? Ne zamandan beri
İsrailin övgüsü sizi bu kadar mutlu ediyor? Allah rahmet eylesin,
rahmetli Erbakan Hoca olsa var ya Sizi gidi sizi. derdi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Size ne derdi? Size ne derdi?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Neler derdi size neler,
Recep Bey, neler söylerdi.
Bakın, millet aç, perişan,
sıkıntılı, ekmek kaygısı fazla. Bankalar kredi
veriyor. diyorsunuz; Allah için, vallahi vermiyor yahu. Gidin, başvurun
ya da sorun arkadaşlar, bankalar kredi vermiyor; verdiği zaman da
öteliyor. Elektrik parası alınmazsa kesilmeyecek, doğru;
elektrik faturası ödenmezse kesilmeyecek, başımla beraber ama ne
yapıyorlar biliyor musunuz? Maraşta bunu yapmışlar, 13üne
fatura göndermişler, son ödeme tarihi 13ü; bu ayın 13ünde
faturayı ödemezse abone, öbür aya açma kapama parası eklenecek
arkadaşlar. Yazıktır, günahtır yani faturayı
ödeyemeyince abone, önümüzdeki ayki faturaya açma kapama parası gelecek;
bu yanlış olmuştur.
Bir başka konuya daha gelmek istiyorum.
Sayın Başkan, bu corona olayından sonra -yurt
dışında çok sayıda işçimiz var- sağ olsun, AK
PARTİnin Grup Başkan Vekili Sayın Özlem Zenginle birtakım
diyaloglar sonrasında Kuveytteki işçilerin bir
kısmını getirebildik. Dışişleri
Bakanlığı yaptı bunu, ben teşekkür ediyorum bir kez
daha ama bakın, Kuveytte şu anda Kuveyt Havalimanının
inşaatında, Limak Holdingin inşaatında çalışan
600 işçi var ve bunlara demişler ki: Siz şu evrakları
imzalayın, sizi gönderelim. Can derdindeler, imzalamışlar. Bütün
dinî izinlerden, yıllık izinlerden, bayram izinlerinden, hepsinden
fedakârlık ediyoruz. diye imza attırmışlar bunlara ve ona
rağmen hâlâ getirmiyorlar. Bu konuda bir çalışma
yapmanızı talep ediyoruz, Kuveytte çalışan işçilere
Cezayirdeki işçiler vize sorunu yaşamaya devam ediyorlar,
memleketlerine gelmek istiyorlar, gelemiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Tamamlayacağım
Sayın Başkanım.
Aynı zamanda. Güney Kıbrıs Rum kesiminde,
3 hemşerim şu anda denizde, gemide çalışıyorlar,
gemide bekliyorlar. Güney Kıbrıs Rum Kesimi bunları kabul
etmiyor, gemiden inemiyorlar. Bir şekilde -artık Kuzey
Kıbrıstan mı olur- Türkiyeden mi olur- bu
yurttaşlarımızın da Türkiyeye getirilmesi gerekiyor.
Ben, tekrar sevgilerimi saygılarımı
sunuyorum.
Sağ olun Sayın Başkan.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
Gerçi size sataşmadı ama
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, corona
virüsü nedeniyle vefat eden İstanbul ili Ataşehir Belediye Meclis
Üyesi Uğurcan Demire Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.
Aldığımız bir habere göre
Ataşehir Belediye Meclis üyemiz Uğurcan Demir, 27 yaşında
maalesef coronavirüse yenik düşmüştür.
BAŞKAN Allah rahmet eylesin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kendisine Allahtan
rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Bu vesileyle bir kere daha Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ifade etmek
istiyoruz ki bu olay ciddidir, bunun yaşlısı genci yoktur. Hafta
sonu alınan tedbirlerle bunun önüne geçmek mümkün değildir. O yüzden,
iktidarın bir an önce bu konuda ciddi tedbirler alarak en az iki hafta ve
üç hafta aralığıyla sokağa çıkma yasağı,
insanlığı da evde tutma kararını alması
gerekmektedir. Peyderpey alınan kararların topluma da insan
sağlığına da hiçbir yararı yoktur. Bunu bir kere daha
ifade ediyor, rahmetliye bir kez daha rahmet diliyor, saygılar sunuyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz Sayın Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz madde
kısaca, teknolojideki gelişmeler doğrultusunda hükümlünün
rızasını da alarak kendisine ait elektronik cihazlar üzerinden
takip edilebilmesini sağlıyor. Gerekli şartları
taşıyan hükümlünün infazını evinde gerçekleştirmesi
gayet insani ve devlet tarafından da tabii kolay bir yol ancak
bilinmektedir ki bu uygulama olumsuz hava koşulları,
sağlık, ulaşım ve benzeri mücbir sebeplerle sekteye
uğrayabilmekte. Dolayısıyla günümüz teknolojileriyle bu işi
gerçekleştirmek hem mümkün hem de daha pratik. Konunun özüyle ilgili
doğabilecek tek sakınca, aynı şekilde hızlı
gelişen teknoloji çünkü söz konusu uygulamanın özünde
yazılım teknolojileri var.
Bilmekteyiz ki tüm dünya ülkelerinde de hatta askerî
meselelerde de artık saldırılar siber olarak yapılmakta.
İşte, bu uygulamanın da çekincesi ve riski tam olarak bu siber
saldırılarla ilişkili. Kişinin şahsi telefonuna
yüklenmesi planlanan yazılım uygulamaları -eğer kişi
art niyetliyse- karşı yazılımlarla hacklenebilme riski
taşıyor. Yani güvenlik amaçlı bu tür uygulama
altyapılarında kullanılacak teçhizat ve donanımın da
farklı güvenlik özelliklerinin olması gerekiyor.
Başka bir ifadeyle, her vatandaşın
günlük hayatında kullandığı sivil amaçlı tüm
akıllı cihazlar, bu tür güvenlik uygulaması içeren bir
faaliyette saldırılara açık olacak. Çünkü bu cihazlara piyasada
kolay ulaşıldığından, yazılımının
kırılması ve istenilen art niyetli hamlelerin yapılabilmesi
de oldukça kolay olacak. Bu yüzden, artık, ülkemizde de yazılım
ve teknoloji sektöründeki teknokentlerin de desteğiyle Türk firmaları
talebe uygun siber donanımlı cihazlar üretebilirler. Bu sayede hem
ilgili teknoloji sektörü doğru ve mantıklı bir hedef için devlet
tarafından desteklenir hem de sadece bu amaç için geliştirilmiş
yüksek siber güvenlikli, tamamen Türk malı bir akıllı cihaz da
ortaya çıkmış olur.
Bu geliştirilen cihazların mülkiyet
hakkı ilgili bakanlık ve kurumda kalmak koşuluyla hükümlüye
teslim edilir. Cihazın tüm sevk ve idaresiyle birlikte, periyodik
bakım işlemleri, yazılım güncellemeleri ve tamiratı
devletin ilgili kurumları tarafından yapılır. Böylece,
piyasada bulunmayan ve bilinmeyen, yüksek siber güvenliğe sahip söz konusu
cihaz sayesinde hem hükümlünün sorumlulukları hem de riski
azaltılır hem de devlet hedeflediği kontrolü en yüksek seviyede
sağlamış olur, dolayısıyla art niyetin ve kötüye
kullanımın önüne geçeriz.
Sayın milletvekilleri, dünyayla birlikte
ülkemizin de içinde bulunduğu corona salgınının
sorunlarıyla tam manada henüz yüzleşemedik. Hep beraber görüyoruz ki
tüm işletmeler kapalı. Üretim zaten azalmıştı, hatta
durma noktasına geldi.
İktidarın inşaat ve ithalat
ağırlıklı ekonomi mantığı artık büyük
bir hayal. Corona illetinin tamamen ortadan kalkmasından sonra
yüzleşeceğimiz esas ekonomi modelleri henüz gündemimize bile gelmedi
ancak bu vesileyle bahsettiğim Türk malı üretim akıllı
cihazın desteklenmesi gibi uygulamalar ülke ekonomimizin tamamında bu
mantığı hayata geçirmemize vesile olabilir. Demek istiyorum ki
iktidarın on sekiz yıldan beri uyguladığı hazine
garantili inşaat ve hasta geçiş garantili ekonomik proje ve modelleri
artık son bulmalıdır.
Geçmişte ve bu corona karantina günlerinde
gördük ki geçiş garantili köprülerimiz de yolcu garantili
havaalanlarımız da iş yapmıyor, milletin faydasına bir
iş modeli değil. Bu yüzden de son kez belirtmek istiyorum: Artık
israf etmeyin ve ülkeye dayattığınız, üç beş ekonomik
zümreyi hedefleyen mantıktan vazgeçin. Kısaca, artık
istihdamı ve katma değeri yüksek, üretim temelli ve tüm milletin
iş ve aşına entegre olacak ekonomik kalkınma modellerine
geçin.
Sayın milletvekilleri, üç gün önce yine bu
kürsüden infaz koruma personelimizin karşı karşıya
kalabileceği corona virüs risklerine dikkat çekmiş ve uyarılarda
bulunmuştum. Bugün ise Adalet Bakanı yaptığı
açıklamada maalesef 79 personelin testinin pozitif
çıktığını ifade etti.
Öncelikle, enfekte olan
arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve bir an
önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum.
İnsan sağlığı her şeyden önemlidir. Bu sebeple, ilgilileri
daha ciddi önlemler almaya, çalışma saatlerini, karantina ve
sağlık tedbirlerini artırmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Çünkü göz göre
göre corona virüse kurban verecek bir canımız daha yok ama maalesef
gerekli tedbirleri, gerekli önlemleri ısrarla almıyoruz.
Yüce meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Muhammet Emin AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, Sayın
Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, corona virüsü nedeniyle vefat eden İstanbul ili
Ataşehir Belediye Meclis Üyesi Uğurcan Demire ve vefat eden
vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 60ıncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; öncelikli olarak Ataşahir Belediye Meclis Üyesi
Uğurcan Demirin coronavirüs nedeniyle vefatı münasebetiyle hem
kendisine hem de bugüne kadar coronavirüsten vefat eden bütün
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum.
Biraz evvel kürsüde konuşan CHP milletvekilinin
ortaya koyduğu Kuveytle ilgili, bazı dile getirdiği hususlarla
ilgili Dışişleri Bakanlığıyla temas ettik ve
bugüne kadar 70 ülkeden 25 binin üzerinde vatandaşımızı
Türkiyeye getirdiğimiz, ilgili, usulüne uygun bir şekilde
karantinaya alındığı bilgisini paylaştılar ve
aynı zamanda Kuveytten bugüne kadar -bugün gelen uçaklar da dahil olmak
üzere- 1.300ün üzerinde insanımızın, -işçilerimizin-
Türkiyeye geldiği bilgisi verildi. Bunu bilgilerinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 60ıncı maddesiyle, 5402
sayılı Kanunun 15/(A) maddesinin birinci fıkrasına eklenen
cümleye koşuluyla ibaresinden sonra gelmek üzere şüpheli,
sanık ve ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem Zengin Nazım Maviş Recep Özel
Tokat Sinop Isparta
Fehmi Alpay Özalan Nilgün Ök Ali
Özkaya
İzmir Denizli Afyonkarahisar
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, uygulamada tereddüt yaşanmaması
amacıyla şüpheli ve sanık ibareleri de madde metnine
eklenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
60ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
61inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 61inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Tufan Köse Turan Aydoğan Süleyman Bülbül
Çorum İstanbul Aydın
Alpay Antmen Zeynel Emre İsmail Atakan Ünver
Mersin İstanbul Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz Sayın
İsmail Atakan Ünverin,
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu teklifin daha önce görüştüğümüz ve
kabul edilen maddeleriyle Ceza Kanununda düzenlenen kasten yaralama suçunun ve
suç işlemek için kurulan örgüt, mafya, çete suçlarının
cezası artırılmıştır. Teklifle infaz kanununda da
birtakım değişikler yapılmakta, genel infaz süresi 1/2
oranına indirilmektedir. İnfaz kanununda yapılan bu
değişikliklerin koşullarını karşılayanlar,
cezasını artırdığınız suçlardan mahkûm
olmuş olsalar da yararlanacaklardır.
Şimdi, burada ikircikli bir
tavrınızı görüyoruz, bu sizin her zaman
yaptığınız şey. Kamuoyuna Suç işlemek için örgüt
kurmak, yönetmek, üye olmak, örgüt adına suç işleme fiillerinin
cezasını artırıyoruz. diye mesaj veriyorsunuz; diğer
yandan da suç örgütleri liderlerini de cezaevinden çıkaracak düzenleme
yapıyorsunuz. Bunun yanında, kasten yaralama suçu faillerinin de
-fiil netice sebebiyle ağırlaşmış, yani mağdur
ölmüş olsa bile- salıverilmesine yol açacak düzenleme
yapıyorsunuz. Bir başka taraftan da bu suçların tutuklu failleri
tutuklu kalmaya devam ediyorlar. Bu ikircikli tutum doğru değil. Bu
suçların cezasını artırıyoruz ama bu suçları
bugüne kadar işleyenleri de salıveriyoruz. demek nasıl bir ceza
hukuku ve siyaseti anlayışıdır, biz anlayamadık.
Süregelen tartışmalarda teklif
sahiplerinden bazıları Siyasi suç diye bir suç yoktur, terör suçu
vardır. Ayrıca Avrupadaki terörle mücadeleyle Türkiyeyi bir
tutmamak gerekir. dediler. Bu değerlendirme karşısında
hayrete düşmemek mümkün değil. Şunun için: AKP geçmişte, o
günkü koşullarda mahkûm edilmiş bir siyasinin liderlik ettiği
bir parti. Siz unutmuş olabilirsiniz ama biz hatırlatalım. Güç
ele geçince insan geçmişini unutmamalı, geçmişte
yaşadıklarını bugün başkalarına, özellikle de
muhaliflerine yaşatmamalı. Bu konuda sizden daha tutarlı bir
duruş beklemek tüm toplumun hakkı.
Değerli arkadaşlar, defalarca söylendi ama
tekrar söylemekte fayda var: Terör tanımı siyasi konjonktüre
bağlı ve buna göre değişir yani zamanında, dün
terörist denilenlere bugün terörist denilemediği durumlar olabilir
veya tersi de olabilir. Mesela bu konuya sizden örnek verelim. Dün beraber
iş tutup makbul insanlar makbul cemaat Hoca Efendi dediğiniz
ama bugün terörist, terör örgütü, terör örgütü elebaşı olduğu
ortaya çıkan ve sizin de dört yıldır bu sıfatları
kullandığınız, kullanmak zorunda
kaldığınız durumlar ortaya çıkabilir. O yüzden bu nitelemeleri
evrensel kabulleri yani terörün uluslararası tanımlarını
esas alarak yapmakta fayda var yoksa mahcup olursunuz. Gerçi mahcup da
olmuyorsunuz ama belki bu durum değişir, bir gün mahcup olursunuz.
Her tweet atana, gazetecilere, siyasilere, şiddete
bulaşmamış, silaha el sürmemiş olanlara hemen terörist
yaftasını yapıştırırsanız olmaz.
Bakın, eskiden, fazla değil, on-on iki
yıl önce Genel Başkanınız mesela Bazı kitaplar
vardır ki bombadan daha tehlikelidir. demedi mi? Ergenekon için Ben bu
davanın savcısıyım. demedi mi? Bazılarınız
Türkiye bağırsaklarını temizliyor. demedi mi?
Bazılarınız da Türkiye vesayetten kurtuluyor. demedi mi?
Ergenekon davasının cezaları açıklanınca yandaş
basın 26ncı Genelkurmay Başkanının resmini de vererek
Cuntaya ceza yağdı. diye manşet atmadı mı? Hoca
Efendi dediğinizin teröristbaşı olduğu ortaya
çıktı, kahraman hâkimler, savcılar dediklerinizin terör örgütü
üyesi oldukları ortaya çıktı, bombadan daha tehlikeli
dediğiniz kitabın ise aslında sizin yıllarca görmek
istemediğiniz gerçekleri anlattığı ortaya çıktı.
Darbeci terörist dediğiniz, Ergenekon, Balyoz ve benzer kumpas
davalarının sanıkları beraat etti.
Arkadaşlar, niteleme yaparken dikkatli olmak
lazım. Terör Avrupada başka, Türkiyede başka. demeyin.
Şiddete bulaşmamış, silah kullanmamış, terörü ve
terör eylemlerini övmemiş, sadece sizin hoşunuza gitmese de
düşüncesini açıklamaktan öteye geçmemiş gazeteci, yazarçizer,
bilim insanı, avukat, siyasi ve sade vatandaşa terörist deyip
geçmişte düştüğünüz yanlışa tekrar düşmeyin.
Yaptığınız değişikliklere yansıyan hukuk
anlayışınızı görünce iyice gözünüzün
karardığını düşünüyor;
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla)
bir tweet
atanın terörist, basın açıklaması yapan her grubun terör
örgütü ilan edildiği, kitaba bomba, kaleme silah diyen bir
anlayış varken tek adam rejiminin geçmişten daha beter hukuki
bir baskıyla tahkim edileceğini öngörüyor; ülkemiz adına,
toplumsal barış adına, demokrasimiz adına, milletimiz
adına ve hukuk devleti adına bir hukukçu olarak kaygı duyuyorum.
İnşallah, bugünün muktedirleri yarınlarda hukuka ihtiyaç duymaz.
İstemeyiz ama öyle bir gün gelirse inanın
yaptığınız bu kanunlarla siz bile yargılanmak
istemezsiniz.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 61inci maddesinde geçen karşılanabilir
ibaresinin karşılanır olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Murat Çepni Hüda Kaya
Muş İzmir İstanbul
Tuma Çelik Serpil Kemalbay Pekgözegü Abdullah Koç
Mardin İzmir Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Abdullah
Koçun söz talebi var.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkanım, değerli halklarımız; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, komisyon
toplantıları dâhil olmak üzere yaklaşık olarak dokuz güne
yakın bir süredir biz bu kanun teklifinin tüm yönleriyle
değerlendirmesini yaptık, muhalefet olarak olumlu katkıda
bulunmak istedik. Bu kanun teklifinin hukuka, adalete, insan haklarına ve
vicdana uygun olmadığını çeşitli örneklerle ve
detaylarıyla dile getirdik ancak ne yazık ki sizin tutumunuz
sonucunda bu yasanın herhangi bir yerinde değişiklik
yapılmadığı gibi bir virgülüne dahi dokunulmadı.
Değerli arkadaşlar, peki, bu yasa teklifi
çerçeve olarak baktığınız zaman neyi getiriyor, tam olarak
neyi karşımıza getiriyor, onları madde madde hâlinde, tek
tek sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, bu yasa, resmî ideoloji
eleştirisini yapanların en masum taleplerini dahi şiddetle
bastıran bir anlayışın ürünüdür. Bir halkın kültürünü,
dilini yok sayan bir anlayışın getirmiş olduğu bir
yasa teklifidir. Bu yasa, günün getirmiş olduğu, dünyayı
etkileyen, ölümlerle sonuçlanan salgın karşısında önlemleri
önceleyen bir yasa teklifi değildir. İnsan yaşamını
önceleyen, düşünceye saygı duyan kapsayıcı bir düzenleme
asla değildir. İdeolojik ve politik zeminde tepki koyan muhaliflere
karşı getirilen bir yasa teklifidir. Eşitlikçi değildir,
ceza adaletinden yoksun bir tekliftir bu başlı başına.
Toplumsal barışa katkı sağlayan bir yasa teklifi asla
değildir. Anayasa metnine birkaç yerden kesinlikle
aykırıdır. Devlete karşı işlenen suçlar politik
olma özelliğiyle kapsam dışında tutulmuştur. Bu yasa
teklifi başta Kürt sorunu olmak üzere toplumu saran ve ortak
yaşamı olumsuz etkileyen sorunların çözümü bir yana,
derinleştirilmesine neden olabilecek bir yasa
yaklaşımıdır. İnfaz Hâkimliği Yasasında bir
değişiklik insanların can pazarı yaşadığı
bir dönemde asla uygun değildir, zaman açısından da uygun bir
yasa teklifi değildir. Cezaevlerindeki mahpusları cezaevlerinden
almak suretiyle ajanlığa ve yalancı tanıklığa
sürükleme yönünde getirilen bu düzenleme de yine insan haklarına ve
Anayasaya aykırı bir düzenlemedir. Toplumda infial yaratacak olan
bazı suç tiplerine getirilen özel af nedeniyle de yine Anayasaya
aykırı bir düzenlemedir. İç içe girmiş, ciddi
adaletsizliğe neden olacak olan bu yasa teklifi, Anayasanın 10uncu
maddesinde düzenlenen eşitlikçi yönüne de aykırı olan bir yasa
teklifidir.
Cezaevlerinde can pazarı varken, insanlar diken
üzerindeyken, büyük bir beklenti yaratılmışken, bu yasa teklifi,
ayrımcılıkla, ayrıştırıcılık
yönüyle ve yaşam hakkının ihlaliyle karşımıza çıkmış
olmasıyla da yine adalete sığmayacak olan bir yasa teklifidir.
Mahkemelerin yapısı, uygulama alanı, iyi hâlin
değerlendirilmesinde meslek odalarının, demokratik kitle
örgütlerinin fikirleri ve görüşleri alınmadan böyle bir düzenlemeye
gidilmiş olması da asla kabul edilebilecek bir durum değildir ve
bu nedenle de kabul edilecek bir yasa teklifi değildir.
İnfaz kurumu, idare ve gözlem
kurullarının yetkileriyle ilgili tek taraflı ve amacına
uygun olmayan düzenlemeler getirmesi nedeniyle de yine uygun düşmeyen bir
yasa teklifidir. Yasa teklifinde Cezaevinde hayatını yalnız
idame ettiremeyen ve toplumun güvenliği bakımından
ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı
değerlendirilen şeklindeki düzenleme tam bir ciddiyetsizlik
örneğidir. Çocuk mahpuslara yönelik ağırlaştırılmış
disiplin hükümlerinin getirilmesi de insan haklarına ve çocuk
haklarına aykırı bir düzenlemedir. Bu yasal düzenlemeyle, suçlar
arasında meşruiyette bir yaklaşım sorunu
yaratılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Kast hukuku, öfke,
düşmanlık ve ne yazık ki demokratiklik ilkesinden
uzaklaşması sebebiyle Anayasanın 2nci maddesine de açık
bir şekilde aykırı olan bir yasa teklifidir. Bu teklifi idarenin
korumacı ve statükocu yapısını tahkim etme projesi olarak
değerlendiriyor ve bundan sonra gelişebilecek bütün sorunlardan ve
bütün ölümlerden tarih önünde sorumlu olduğunu da belirterek hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 61inci
maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresini
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Altıntaş Bedri Yaşar
İzmir Ankara Samsun
Fahrettin Yokuş Ayhan
Erel
Konya Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Bedri
Yaşarın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Teklifinin 61inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik teklif edilen maddeyle
denetimli serbestlik altında bulunan ve denetimli serbestlik
müdürlüğü tarafından muhtaç durumda olduğu tespit edilen
kişilerin, kamuya yararlı bir işte ücretsiz
çalıştırılma yükümlülüklerini yerine getirirken, mutat
vasıtayla yaptıkları yol giderleri ile iaşe giderlerinin
karşılanması düzenlenmiştir. Bizim, tabii ki bu maddeye
diyebileceğimiz bir şey yok. Ama bununla beraber, bu akşam
Sayın Cumhurbaşkanımızın basın
toplantısını izledim. Tabii, Samsun Milletvekili olarak zaman
zaman burada da gündeme getiriyoruz, diyoruz ki: Sayın Cumhurbaşkanım,
sayın yetkililerimiz; hiç olmazsa, şu tarımla ilgili, çiftçiyle
ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Ama bugünkü basın
toplantısında da gördüğüm kadarıyla çiftçiyle ilgili
herhangi bir şey çıkmadı.
Tabii, önümüzdeki hafta sonu, cumartesi, pazar yine
sokağa çıkma yasağı var. Özellikle tarımın
yoğun olduğu büyükşehirlerde, Büyükşehir Yasası
marifetiyle artık köyler de büyükşehre dâhil olduğu için,
oralarda da sokağa çıkma yasağı var.
Şimdi, Samsunun Terme ilçesinin Gölyazı
köyünde vatandaşın -tarlasına gidecekse- tarlasına gitmesi
gerekiyor. Hiç olmazsa bu manadaki büyükşehirlerdeki köylere -muhtar
marifetiyle olabilir veya ilçe kaymakamı marifetiyle olabilir- izin
verilemez mi? Yani bugünlerde iki gün tarlaya gidilmemesi herhâlde çok ciddi
bir problem. Yani şehirdeki gibi Hafta sonu havalar günlük güneşlik,
şöyle sokağa, caddeye çıkalım, gezelim. diye köyde
yaşayan insanların bir derdi, bir sıkıntısı yok.
Hiç olmazsa bu manada belki bir izin verilebilir diye düşünüyorum.
Aynı şekilde, muhtarlarımız
arıyor, özellikle büyükşehir mahalle muhtarları. Biz 65
yaşın üzerindeyiz ama sokağa çıkma yasağı var.
Aynen sizlere ne tür talepler geliyorsa bize de aynı talepler geliyor. Biz
de aynı şekilde sokağa çıkmakta ciddi sorunlar
yaşıyoruz. diyor muhtarlarımız. Bize gelen talepler
muhakkak sizlere de geliyordur. Muhtar, yaşadığı bölgenin
en büyük mülki amiri; oradaki bütün sorunların muhatabı muhtar.
Yardım dağıtmada bile zorlanıyor. Köyde, beldede, ilçede,
mahallelerde yardım dağıtmada bile özellikle bu 65 yaş
üzerindeki muhtarlarımızın ciddi problemleri var.
Ee, şimdi, tabii, hep tarımdan
bahsediyoruz. İşte, bugünlerde gurur da duyuyoruz. Maske üretimidir,
solunum cihazı üretimidir; bunların artık Türkiye'de belli bir
aşamaya gelmiş olmasından, yardım isteyen ülkelere bu katkıların
sağlanmasından tabii ki bizler de mutlu oluyoruz. Ama bunun üçüncü
ayağı gıda. İşte, o gün, cuma günü iki saatte nelerin
olduğunu, insanların akın ettiği marketlerde de ne
aradığını gördük, gıda. Demek ki bununla ilgili de
muhakkak bizim adım atmamız lazım, çiftçiye tam da bugünlerde
destek olmamız lazım.
Tabii, tarımsal araziler derken özellikle
İşte, Samsunda, Çarşamba Ovasında bir santral
yapılıyor. Burası daha önce -işte, tarımsal arazidir,
değildir- mahkemeye gitti, işte, buraya ÇED Gerekli Değildir.
dendi, bu ÇED orta yerden kalktı, Gereklidir. dendi, tarımsal arazi
statüsünden çıktı. Mahkeme bütün bunları durdurdu ama ne oldu
biliyor musunuz? Santral de bitmek üzere.
Şimdi, arkadaşlar, bizde işler önden
gidiyor, kanun arkadan gidiyor. Bu saatten sonra, Çarşamba Ovasında
yapılan santralin ben şahsen o şartlarda
yıkılacağını tahmin etmiyorum ama kanunen de şu
an hiçbir ruhsatı yok, hiçbir izni yok, planı yok, orada bir plan
çalışması da yapılmamış. E şimdi,
yazık, buraya yapılan yatırımlar da bizim millî
servetlerimiz. Bunlara baştan izin veren
arkadaşlarımızın tekrar şapkasını önüne
koyup düşünmesi lazım. Bugün, o izinler iptal edilince
Oraya
yapılan yatırım da netice itibarıyla millî servettir.
Hâlâ aynı şeyi söylüyoruz; tarıma
destek olmak için, çiftçiye destek olmak için hâlâ zamanımız var. Çok
büyük talepleri yok. İşte Elektrik faturalarımızda
fiyatları aşağıya çekin, ödemeyelim; daha sonra ödeyelim,
hasılat dönemlerinde ödeyelim yani biz yılda bir ürün alıyoruz,
ürün dönemlerinde ödeyelim. diyorlar. Talepleri bu, bundan daha doğal
nasıl bir talep olabilir? Girdilerimizi aşağıya çekin.
diyorlar. Yani bugün, bizim Samsun bölgesinde gübre fiyatlarındaki
artış yüzde 20.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla)
Dolayısıyla, hiç olmazsa bu girdilerde belli destekler
sağlayın. Dünyada petrol fiyatları düştü yani petrolün
varili 26-27 dolara düştü ama biz hâlâ tarımı destekleme
adı altında bu girdilerde bile adım atmakta zorlanıyoruz.
Dolayısıyla buradan ben tekrar
uyarıyorum: Ziraat Bankası çiftçinin bankasıdır, Halk
Bankası esnafın bankasıdır. Bunları duyuyoruz ama
gerçekten bu destekler, bu dönemde çok gerekli, çok zaruri. Bu
adımların atılmasını bekliyoruz. Arkadaşlar da
zaman zaman ifade ediyorlar, şu an görevleri itibariyla da en fazla
çalışan bankalar bunlar. Yirmi dört saat usulüne göre
çalışıyorlar. Dün okudum, banka müdürünün biri de coronavirüsten
öldü; ona da Allahtan rahmet diliyorum. Çünkü bütün yük bunların
sırtında. Devletin ne tür katkısı varsa bu bankalar üzerinden
götürmeye çalışıyor.
Bugün, aynen Sayın Cumhurbaşkanı da
benim dün burada yaptığım konuşma gibi özel bankalardan
şikâyet etti. Sayın Cumhurbaşkanım, siz şikâyet
ederseniz millet ne yapsın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Şimdi, benim
gibi şikâyet ediyor.
BAŞKAN - Yalnız, bu ikinci
açışım, çok kısa yani selamlama cümlesi...
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Tamam Sayın
Başkanım.
Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımıza
da buradan sesleniyorum, diyorum ki: Siz Bankacılık Denetleme Kurulu
vasıtasıyla özel bankalara -bizim gibi şikâyet etmeyin- lütfen
nüfuz edin, onlar da gereğini yapsınlar.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
61inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 62nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Hüda Kaya Murat Çepni
İzmir İstanbul İzmir
Tuma Çelik Hüseyin Kaçmaz Gülüstan Kılıç Koçyiğit
Mardin Şırnak Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamunun suç ve suçluya nasıl
muamele edileceğine dair zihniyet ve hissiyatı herhangi bir ülkenin
uygarlık düzeyine dair en şaşmaz ölçülerden biridir. Bu infaz
yasası, toplumsal muhalefete ve siyasi taleplerine yönelik bir meydan
okumadır aslında. Bu infaz yasası, içinde bulunduğumuz,
faşizm diye değerlendirebileceğimiz bu koşullarda AKP
Genel Başkanının ya da AKP iktidarının parmak
salladığı, kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist
gördüğü, öteki gördüğü ve düşmanlaştırdığı
kurumun aslında yasallaştırılmasıdır.
Bu teklife baktığımızda, öyle
incelikli düşünülmüş ki bazı şeyler, açık cezaevinde
kalan tavuklar bile hesaba katılmış Bu tavuklar ne olacak?
diye. Bu tavuklar düşünülürken Kürt siyasetçiler, muhalif tutsak
gazeteciler, bebekli anneler, ağır hasta tutsaklar ve çocuklar
düşünülmemiş ama AKP iktidarı açık cezaevinde kalacak olan
tavukları düşünmüş.
Değerli arkadaşlar, teklifte
kırmızı çizgi olarak tespit edilmiş bazı suçlar
olduğu söylendi. Ceza hukukunda suçlar, ifade ettikleri
haksızlık içerikleri itibarıyla derecelendirmeye tabi tutulur; kırmızı
çizgi yoktur. Çizginin ötesinde veya berisinde olanlar diye bir ayrım
yok ve böyle bir ayrım yapılamaz; ancak bu, hukuk devletinde, uygar
toplumlarda olması gereken husustur. Ancak AKP iktidarının ve
ortağının getirdiği bu yasa teklifine
baktığımızda çocuk pornografisi ve çocuk cinsel sömürü
suçları af kapsamında; çocuklara müstehcen yani pornografik
yayın verme, satma ve çocukları pornografik filmlerde oynatma gibi
fiiller af kapsamında; çocukları fuhşa sürükleme, fuhşa
teşvik, tedarik ve aracılık af kapsamında.
Değerli arkadaşlar, bu yapılan
değişiklik hiçbir suretle coronavirüsle mücadele kapsamında
cezaevlerinin boşaltılmasıyla ilgili değil. Bazı
sözler verilmiş. Daha önce Cumhurbaşkanının kendisi de
söyledi, Devlete karşı işlenen suçlarda devletin, iktidarın
af yetkisi vardır ancak kişiye karşı işlenmiş
suçlarda bizim böyle bir hakkımız yok. dedi. Ancak affedilen suçlara
baktığımızda, aksine, AKP iktidarı -ki kendisine
karşı yapıldığını düşündüğü suçlar
bunlar yani muhalefet yapılmasını devlete karşı suç
addediyor- hukuksuzluklarını, yolsuzluklarını haber
yapmayı devlete karşı suç olarak nitelendiriyor ve öyle bir
terör tanımı geliştirdi ki kendisine karşı olan herkes
bu terör kavramına girebiliyor.
Değerli arkadaşlar, bu yasa, kabul
etmeseniz de, Anayasaya göre, Ceza Kanununa göre, Anayasa Mahkemesinin eski
kararlarına göre özel bir aftır. Defalarca söyledik, burada, bu
yasayla gayrimeşru âlemin evlatları serbest
bırakılıyor ancak bu ülkede, düşünen, yazan, çizen, sevgi
üretmeye çalışan siyasetçiler, gazeteciler maalesef ki cezaevinde,
daha doğrusu, bu dönem ismiyle ölüm evinde idama mahkûm ediliyor.
İlk defa yapılmıyor bunlar, ilk defa
düşmanca hukuk devreye konulmuyor. Sizler yıllarca Biz mağdur
edildik; biz statükoya, vesayete karşı itiraz hareketiyiz. dediniz
ama şu an vesayetin de statükonun da kralını yapıyorsunuz;
temsilcisi olmuşsunuz, ta kendisi olmuşsunuz. Böyle bir dönemde bile
düşmanca bir hukukla muhaliflerinize karşı yasalar çıkarabiliyorsanız
artık hukuktan, vicdandan bahsedemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, toplumsal uzlaşı, toplumsal barış; bu
ülkenin ihtiyacının olduğu tek şey bu.
Yıllarca Kürt meselesinde -ki hâlen devam ediyor-
kaba güç, kör şiddet ve silahlı çatışmalarla birçok
acı yaşadık. Bu ülkenin bütün kaynaklarını tanka,
topa, tüfeğe yatırdık ve şu an bu
yaptığınız yasayla siz, bu ülkenin geleceğine
düşmanlık tohumları ekiyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) PKKya terör örgütü diyor
musun sen? PKKya terör örgütü de.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O yüz
yıllık soruyu sormayı bırakın. Ayıp, ayıp!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın Recep
Özel, isminizi Googlea girdiğimde -geçmişinizi iyi
silememişler- takke çıkıyor orada, takke. (HDP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Çıkabilir. Doğru
bir şey söyledim. Sen PKKya terör örgütü diyor musun?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Size rağmen biz
nefrete teslim olmayacağız, kine teslim olmayacağız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen PKKya terör örgütü diyor
musun?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya
dinlesene!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Size rağmen,
biz hayata uyananlar, size rağmen bu ülkeye özgürlüğü
getireceğiz, barışı getireceğiz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan! Hadi oradan!
Hadi oradan!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Hadi
oradan! Hadi oradan! Seviyesiz!
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Isparta Milletvekili
Recep Özelin yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine, cezaevlerinde
ücret karşılığı verilmesi nedeniyle tutuklu ve
hükümlülerin maske kullanamadığına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yani bunu çözemeyeceğimizi biliyorum ama
söylemeden edemeyeceğim. Sayın Özel orada, en uçta oturup böyle bu
sataşmaları yapmaktan rahatsız olmuyor ama biz burada çok
rahatsız oluyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne konuştuğunu
biliyor musun? Sen onun ne konuştuğunu biliyor musun?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sana
mı soracağım?
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne konuştuğunu bilmiyorsan,
evet, bana soracaksın!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) İsmini
girince takken çıkıyor, takken! Dünün teröristleriyle birlikteydiniz!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sana onu giydiririm ben! Sana
onu giydiririm ben!
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Eğer sözünüz varsa, eğer bir itiraz varsa, Grup Başkan Vekiliniz
burada, sözü alır, yanıtını verir, biz de kendisine uygun
görürsek bir cevap veririz. Oradan bu yöntemi kabul etmiyoruz.
Sayın Başkan, ben şunun için söz
aldım aslında: Bu hapishanelere ilişkin -maalesef, başvuru
almaya devam ediyoruz- çokça olan bir talebi bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Sayın Akbaşoğlu burada. Bugün Şakran Cezaevinde
-Şakranı sadece örnek veriyorum, birçoğundan geldi, Vandan,
Kırıklardan, birçok cezaevinden; notlarımı aldım-
maske satılıyormuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Satılık yani hani, kantinden zor buluyorlarmış ve bu
maskeler satıldığı için tutuklu ve hükümlüler maske kullanamıyormuş.
Bu bilgiyi vermek istiyorum çünkü çok hayati bir mesele. Israrla Bakanlık,
ilgili birimler Maskeler satılmıyor. dediler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Nereyle ilgili bu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şakran Cezaevi. Yani Şakran bir örnek, bütün cezaevleri için
eğer varsa böyle bir uygulama, en azından bilgilendirilmek isteriz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel kürsüden konuşan
HDP hatibinin iddialarını reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Bunların hepsini zaten konuştuk, cevapları verildi,
tekrarlamamak noktasında ben söz almıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği
konuyla ilgili de araştırmayı yapıp bilgilendireceğim.
Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 62nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 62- 21/3/2007 tarihli ve 5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinin
yirmi ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Eşyanın değerinin az
olması halinde verilecek cezalar yarısına kadar, pek az
olması halinde ise üçte birine kadar indirilir. Yargıtay ilgili
dairesi her yıl güncellenmek koşuluyla 31 Aralık tarihinde
eşyanın değerinin azlığına ilişkin tarifeyi
belirlemekle yükümlüdür.
Hüseyin Örs Ayhan Erel Fahrettin Yokuş
Trabzon Aksaray Konya
Ayhan Altıntaş Dursun Müsavat
Dervişoğlu Yasin
Öztürk
Ankara İzmir Denizli
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Örsün.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Teklifi'nin 62nci maddesi üzerinde
İYİ PARTİ adına söz aldım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üzerinde
konuştuğumuz kanun teklifi maddesine baktığımızda,
teknik anlamda problemli hazırlanmış bir teklifle
karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha görüyoruz. Kanun
teklifleri hazırlanırken seçilen her cümlenin, kelimenin dikkatli bir
şekilde hazırlanması ve yazılması gerekir. Ancak bu
şekilde mevcut kanunlar ile yargı pratiği arasındaki uyumu
da sağlayabiliriz diye düşünüyoruz.
Konuştuğumuz teklifle birlikte ceza
hukukumuza iki yeni kavram geliyor arkadaşlar. Nedir bu kavramlar? diye
soracak olursanız, birincisi eşyanın değerinin hafif
olması ikincisi de eşyanın değerinin pek hafif
olması.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Vardı zaten, daha önce de vardı.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Bu iki kavram, hem Türk
dili açısından hem de hukuk terminolojisi açısından
baktığımızda anlaşılır açıklıktan
uzaktır. Zira eşyanın değerinin hafifliği diye bir
kavram bulunmamaktadır, Türk Ceza Kanununun 145 ve 150nci maddelerinde
değerin azlığı ifadesi
kullanılmıştır.
Arkadaşlar, ceza kanunlarında
terminolojinin yeknesak olarak kullanılmasıyla ileride
yaşanabilecek tartışmaların önüne geçilebilir
düşüncesindeyiz. Bildiğiniz üzere, baklava çalan çocuklar üzerinden
geliştirilen suça konu eşyanın değer
azlığı hususu suçla korunmak istenen hak ile ceza arasında
bir ilişki kurulmasını sağlamaktadır. Değer
azlığının ne ifade ettiğine dair tartışmalar
ancak on beş sene içerisinde belirli bir değerlendirme kriterine
oturmuştur. Şimdi ise değer hafifliği teriminin
yanında aynı zamanda bir de pek hafif değer tanımı
gelmiştir. Değerin azlığını ve pek
azlığını hâkime tanıyacağımız indirim
sınırları içerisinde ne kadar indirim uygulanabileceği
açısından hâkimin belirlemesinin daha yerinde olacağı
düşüncesindeyiz. Kanun tekliflerinin yeni sorunlar ortaya
çıkarması değil, mevcut sorunları ortadan
kaldırması beklenir. Bu nedenle teklif metninin bu hâliyle
yasalaşması korkarım ki ileride uygulamalarda da problemler
çıkaracaktır.
Değerli milletvekilleri, söz aldım, bu
vesileyle, kendi seçim bölgem Trabzondan esnaf
arkadaşlarımızdan gelen bazı talepler var ki bu taleplerin
Türkiyenin dört bir tarafındaki esnaf kardeşlerimizi de
ilgilendirdiğini düşünüyorum. Bu coronavirüs belası sürecinde
esnafımızın perişanlığını hepimiz
burada dile getiriyoruz. Bunların çözümüne yönelik de bir ekonomik paket
açıklandı ama maalesef, bu ekonomik paketin, toplumun bütün
kesimlerinin isteklerini ve dertlerini çözmekten uzak olduğunu
söylemiştik. Şimdi, Trabzondaki bir esnaf kardeşimiz bana mail
atmış, Ben gözlükçüyüm, SGKden vatandaşa gözlük yaptım,
faturasını gittim tahsil etmeye ama Senin prim borcun var, vergi
borcun var, SGKye borcundan dolayı parana el koyduk, vermiyoruz.
dediler. diyor. Olabilir, çünkü vatandaşlarımızın zaten bu
sürece gelmeden önce de birçok borcu vardı; devlete, kamuya borcu
vardı, vergi borcu vardı, SGKye borcu vardı, prim borcu
vardı. Bu yüzden de bu alacakları e-haciz yöntemiyle hesapları
bloke edilerek verilmiyordu. Yine, bir vatandaşımız Trabzondan
yazmış bana, diyor ki: POStan kesilen girdilerimize, paralarımıza
da e-haciz yöntemiyle el konulmuş. Dolayısıyla oradan da para
gelmiyor.
Şimdi, arkadaşlar, olağanüstü bir
süreçten geçiyoruz. Esnafımız zaten zor durumda; kirasını
vermiyor, yanında çalıştırdığı
tezgâhtarının parasını vermiyor. Bu nedenle, en
azından, bu pandemi sürecinde, geçtiğimiz, içinde bulunduğumuz
bu sıkıntılı dönemde zaten iş yapamayan, hatta
çoğu zaman siftahsız kapatıp evine giden
esnafımızı bu gibi kesintilerle mağdur etmeyelim. Yani
diyeceğim şudur ki: Esnafımızın bu pandemi süresince
vergiydi, SGK borcuydu, prim borcuydu gibi sebeplerle hesaplarına
e-hacizle bloke konularak el konulmasının, gelirlerinin
azaltılmasının önüne geçelim. Pandemi sürecinden sonra yine bu
uygulama devam edebilir. Bunu da bu arkadaşlarımın talebi olarak
yüce Meclisimin kürsüsünden dile getirmek istiyorum. İnşallah, bu
arkadaşlarımız, bir düzenlemeyle beraber, en azından bu
pandemi sürecinde evlerinin geçimini sağlayabilirler, belki
kiralarını ödeyebilirler diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 62nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 62- 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinin yirminci
fıkrasında yer alan bildirimde bulunmadan ibaresinden sonra gelmek
üzere Türkiye sınırları içerisinde üretilen tütün hariç olmak
üzere, ibaresi eklenmiştir.
Turan Aydoğan Süleyman Bülbül Alpay Antmen
İstanbul Aydın Mersin
Aysu Bankoğlu İsmail Atakan Ünver Abdurrahman Tutdere
Bartın Karaman Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Abdurrahman Tutderenin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, infaz yasasını görüşürken bir
anda kendimizi Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda bulduk. Gerçekten,
klasik bir torba kanun yapma tekniğinin bir örneğini de burada
görüyoruz. İşin açıkçası biz, Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunundaki düzenlemelerin coronavirüs mücadelesiyle ilgisini,
irtibatını kuramadık; inşallah teklif sahipleri bununla
ilişkin irtibatı, neden böyle bir şey yapma gereği
duyduklarını da ifade ederler.
Değerli arkadaşlar, 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun özellikle 3üncü maddesinin (20)nci
fıkrası Türkiyede yüz binlerce tütün üreticisini çok yakinen
ilgilendiriyor ve bu yasanın yürürlük tarihi 1 Temmuz 2020, yani iki ay
sonra bu yasa yürürlüğe girecek. Bu yasa neyi getiriyor? Tütün Üst
Kurulundan yetki belgesi almadan tütün satan, bulunduran, nakledenlere üç
yıldan altı yıla kadar hapis cezası getiriyor.
Düşünün, bu hapis cezaları 1 Temmuzda yürürlüğe girecek. Bugüne
kadar bu konuyu defalarca ifade etmiş olmamıza rağmen gerekli
yasal çalışmalar yapılamadı, süre tükendi, artık
işin sonuna geldik.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı halka
seslenişte çiftçilere diyor ki: Bir karış boş arazi
bırakmayacaksınız. Tamam, çiftçilerimiz arazilerini ekiyor,
ektiği ürüne sizin getirmiş olduğunuz yasa üç yıl hapis
getiriyor, bunu nasıl açıklayacaksınız? Çiftçi görevini
şimdi yapacak, gidecek nisan ayında, mayıs ayında ekimi
yapacak ancak temmuzda bu yasa yürürlüğe girdiğinde bu mahsulü
nasıl kaldıracak?
Değerli arkadaşlar, özellikle iktidar
partisinin milletvekillerine açıkça çağrıda bulunuyorum: Çok
ciddi bir sorunla karşı karşıya kalacağız temmuz
ayında. Onun için gelin, bu teklifimize destek olun. Yedi gündür burada
infaz yasası için bütün önerilerimizi, eleştirilerimizi söyledik,
hiçbirini dikkate almadınız ama hiç olmazsa yüz binlerce tütün
üreticisini yakinen ilgilendiren, onların gerçekten ekmeğiyle
alakalı olan şu yasaya, şu teklifimize bir destek olun, çiftçilerimizi
bu hapis tehdidinden hep beraber kurtaralım; aksi takdirde, corona
nedeniyle sizin şu anda infaz yasası teklifiyle
boşaltacağınız cezaevlerine 1 Temmuzdan sonra tütüncüler
girecek, kamuoyunda böyle bir algı var Acaba, cezaevleri tütün üreticileri
için mi boşaltılıyor? İşin açıkçası, benim
de aklıma gelmiyor değil. Eğer, siz, bu
değişikliği gerçekleştirmezseniz tütün üreticileri bu
tehditle karşı karşıya kalacaktır. Buradan
uyarıyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak bizler, Adalet
Komisyonundaki arkadaşlarımız bu öneriyi sundular, bu tehlikeyi,
bu tehdidi sizlere anlattılar, dinlemediniz. Genel Kurulda da ben partim
adına tekrar sizlere çağrıda bulunuyorum, sizleri
uyarıyorum. 1 Temmuzda bu yasa yürürlüğe girecek, yüz binlerce tütün
üreticisi mağdur olacak, çoğu insan cezaevine girecek.
Şimdi, burada getirmişsiniz, diyorsunuz
ki: Eşyanın değerinin hafif olması hâlinde verilecek
cezalar yarısına kadar, pek hafif olması hâlinde ise üçte birine
kadar indirilir. Bu kurtarmıyor ki değerli arkadaşlar. Bu
mevcut yasa yürürlüğe girdiğinde 10 gram tütün satan bir üretici on
iki ay ceza alacak, 50 kilo, 100 kilo satan üretici on sekiz ay ceza alacak,
tekerrür hâlinde bu cezalar 2ye katlanacak. Bunu nasıl
açıklayacaksınız? Bunun hukukla, mantıkla hiçbir
alakası yok. Onun için, iş işten geçmeden, mağduriyet daha
yaşanmadan, gelin, hiç olmazsa bu teklifi hep beraber çiftçimiz için,
köylümüz için hayata geçirelim. Zaten, coronavirüs dünyada yeni bir
anlayışı hayata geçirdi, bütün ülkeler sınırlarını
kapattı, kapatacak, ticaret değişti, üretim şekilleri de
değişti. Artık, sizin, şimdiye kadar çekindiğiniz
büyük sigara devleri, Philip Morrisler de size kızmayacak. O zaman, gelin,
kendi üreticinizden, kendi yerli ve millî tütününüzden yana tavır koyun,
bu yasayı hep beraber değiştirelim, çiftçilerimiz de
köylülerimiz de rahat bir nefes alsınlar.
2017de bir dizi düzenleme yaptınız ancak
yarım bıraktınız, aradan üç yıl geçti yasal
çalışmaları tamamlayamadınız, gerekli yönetmelikleri
çıkaramadınız, kooperatiflerin ürünü pazarlaması, satması
konusundaki engelleri bir türlü kaldıramadınız. Hâl böyle olunca
bu son iki ay içerisinde de kooperatiflerin kurulması, tesislerin
olması şu andaki şartlar itibarıyla mümkün görünmüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Dolayısıyla 1 Temmuzdaki bu tehlike, bu tehdit
canlılığını muhafaza ediyor. Tekrar tekrar Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki bütün gruplara, halk adına burada vekillik yapan
bütün milletvekillerine çağrıda bulunuyorum: Türkiyeyi 1 Temmuzda
çok ciddi bir tehdit bekliyor, yüz binlerce insana cezaevi yolu açılacak.
Gelin, bu yanlıştan hep beraber dönelim ve bu teklifi bugün burada
kabul edelim, çiftçilerimizi de üreticilerimizi de rahatlatalım diyor,
sizlere teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
62nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
63üncü madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 3
adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 63üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Tuma Çelik Hüda Kaya
İzmir Mardin İstanbul
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Murat Çepni Tulay Hatımoğulları
Oruç
Muş İzmir Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Çorum İstanbul Aydın
Zeynel
Emre Murat
Bakan Alpay
Antmen
İstanbul İzmir Mersin
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz, Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğitin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Corona bilançosu ülkemizde gittikçe
ağırlaşıyor ve gerçekten, can kayıpları
artık binli rakamları buldu. Bugün açıklanan rakamlarla 1.296
yurttaşımızın yaşamını yitirdiğini
öğrendik. Ben hepsine Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Fakat her kaybın, en
nihayetinde, alınmayan önlemlerden olduğunun da altını
çizmemiz gerekiyor. Devleti yönetme işi ciddi bir iştir ve bu
ciddiyet bugün yaşama kastettiği için, her alınmayan önlem de
aslında insanların yaşamına mal olduğu için çok daha
fazla önem arz etmektedir. Bu anlamda, geçen hafta cuma günü sokağa
çıkma yasağı ilanının şekli gerçekten trajiktir
yani. Bu ülke, deneme yanılmayla ülke yönetmeyi, devlet yönetmeyi
öğrenmeyecek herhâlde. Bu anlamda, bunu en hafif tabiriyle bir
ciddiyetsizlik olarak ele aldığımızı ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yedi gündür 207
sıra sayılı Yasa Teklifini görüşüyoruz ve biz burada
söylüyoruz ama ne yazık ki AKP sıralarına hiçbir şekilde
söz işlemiyor; söz, hükmünü yitirmiş durumda AKP açısından.
Ne kadar haksız, ne kadar hukuksuz, ne kadar vicdansız bir yasal
düzenleme olduğunu anlatıyoruz ama bütün bunları görmeyen,
gerçekten vicdanı kararmış, öç alma saikiyle bir yasal düzenleme
yapacak kadar da muhaliflerinden nefret eden, aslında düşman hukukunu
cezaların içeriğine, cezaya yedirmeye çalışan bir
akılla karşı karşıyayız.
Şimdi, bu düzenlemede ne yapıyorsunuz?
Bebekli, çocuklu kadınları, 65 yaşın üzerindeki
yaşlıları cezaevinde tutuyorsunuz ama örneğin, tehdit,
şantaj, gasp, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, kamu
hizmetlerinden yararlanma hakkını engelleme,
hırsızlık, kapkaç, yağma, mala zarar verme, dolandırıcılık
ve en önemlisi, çocuk pornografisi ve çocuk cinsel sömürü suçlarını,
TCK madde 226daki çocuklara müstehcen yani pornografik yayın verme,
satma, çocukları pornografik filmlerde oynatmak gibi fiilleri,
çocukları fuhşa sürükleme, fuhşa teşvik, tedarik ve aracılık
suçlarını affediyorsunuz değerli arkadaşlar. Başka?
Zimmeti affediyorsunuz, Sorun değil. diyorsunuz birisi zimmetine para
geçirdiyse. Rüşvet mi? O zaten sıradan bir mesele, takmayın.
diyorsunuz. Nüfus ticaretini, iftirayı suç olarak da hiç
değerlendirmiyorsunuz. Başka ne yapıyorsunuz? Göçmen
kaçakçılığı, zaten şu anda İçişleri
Bakanlığı neredeyse yol güzergâhlarını veriyor,
göçmenler nasıl sınır ihlali yaparlar diye. İnsan ticareti,
intihara yönlendirme, organ ve doku ticareti, kaçakçılık gibi
suçları da kapsam içine alıyorsunuz. Daha çok var, sayabilirim ama
sanırım, bunların her birini saymaya ihtiyaç yok.
Meselenin özü, sizin kimi affettiğiniz ama kimi
affetmek istemediğiniz, daha doğrusu kimi adaletsiz bir şekilde
cezaevinde ölümle baş başa bıraktığınız.
Kimi mi değerli arkadaşlar? Örneğin, varlıklarıyla
sizin bütün haksız, hukuksuz uygulamalarınızı deşifre
eden siyasetçileri, sizin yanlış, yalan haberlerinizi açığa
çıkaran, politikalarınızı açığa çıkaran
gazetecileri ve en nihayetinde tabii ki düşüncelerini bir tweetle
aslında duyurmak isteyen sıradan yurttaşı da cezaevine
koymak ve onları cezaevinde öldürmek istiyorsunuz. Siz, muhalefetin
canına kastedecek kadar gözü kararmış bir iktidar olabilirsiniz
ama şunu da unutmayınız: Bu özel affınız, toplum
vicdanında asla kabul edilmeyecektir ve sizler, bu çok ağır
suçlar için getirdiğiniz özel afla her zaman için tarihte bununla
anılacaksınız. Bunu söylemek gerekiyor değerli
arkadaşlar.
İkinci bir şey: Bu yasal düzenleme kapsam
itibarıyla aslında şuna benziyor, neye benziyor? Türkiyeyi,
Ömer El Beşirin Sudanına götürmek isteyen anlayışa
benziyor. Evet, siz, Türkiyeyi Ömer El Beşirin Sudanına benzetmek
istiyorsunuz değerli arkadaşlar. Yani hukukun üstünlüğünden,
üstünlerin hukukuna, şahsımın hukukuna geçen bir Türkiye
yaratmak istiyorsunuz ve bizlerin de bu şahsın hukukuna bir
şekilde katılmamızı, buna boyun bükmemizi, buna bir
şekilde sessiz kalmamızı istiyorsunuz. Bunu kabul
etmediğimizi ifade ediyoruz değerli arkadaşlar. Bu yasanın
çok çarpıcı bir özelliği daha var değerli arkadaşlar o
da şu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan. İktidarın ömrünün pamuk
ipliğine bağlı olduğunu gösteriyor aslında. Siz
yönetme krizini aşamadığınız için, siz toplumsal
rıza üretemediğiniz için, siz bu ülkenin işçisine, çiftçisine,
yoksuluna, kadınına bir gelecek vadedemediğiniz için şimdi
zora başvuruyorsunuz değerli arkadaşlar. Evet, çıplak zora
başvuruyorsunuz ve bu zorunuzu yasaların içine yedirecek şekilde
de gizlemeye çalışıyorsunuz. Bizden değilseniz cezaevinde
ölüm koridorlarında beklersiniz ama bizim safımıza geçerseniz, o
zaman da iktidarın nimetlerinden faydalanırsınız."
diyorsunuz. Biz bu tutumu reddediyoruz ve buna karşı da mücadele
edeceğiz.
Çok tipik bir şey daha söyleyeceğim.
Bugün, Gülistan Dokunun kayboluşunun tam 100üncü günü. Yüz gündür bu
ülkenin İçişleri Bakanlığı Gülistan Dokuyu
bulmadı. Gülistan Doku nerede, failleri niye gizliyorsunuz, kimi
koruyorsunuz, neden koruyorsunuz? diyerek sormak istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel konuşan hatip, hakikaten, birçok olumsuz
kelimeyi bir araya getirerek bizim üzerimize bocalamaya, bizim üzerimize atmaya
çalıştı ama bunların hepsini reddettiğimizi, asla ve
kata nefret saikiyle düşmanca hareket etmediğimizi teklifi
hazırlayan arkadaşlarımız bu infaz yasasının
çerçevesini ortaya koymak suretiyle Genel Kurulun bilginize
sunmuşlardır. Ben kayıtları geçmesi açısından
ifade ettim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Sayın Murat Bakan konuşacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ataşehir Meclis üyemiz Uğurcan Demir
kardeşimizi coronavirüs sebebiyle kaybettik, 27 yaşında ve genç
bir arkadaşımızdı. Ona Allahtan rahmet, sevenlerine ve
Cumhuriyet Halk Partisi gençlik kollarına da baş
sağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, zor günlerden
geçiyoruz, hem ülkemiz hem dünya zor günlerden geçiyor. Belki Hollywood
senaryolarında, felaket filmi senaryolarında görebileceğimiz bir
şey gerçek oldu: Bir virüs dünyaya yayıldı ve 2 milyon insan
şu an bu virüsten dolayı enfekte, 100 binin üzerinde insan
hayatını kaybetti. Elbette, en önemlisi sağlık ama
önümüzdeki süreçte sağlık kadar önemli, sosyal ve ekonomik
sonuçları olacak tartışmasız.İnançların, etnik
kimliklerin, siyasi düşüncelerin, sosyal durumun herhangi bir öneminin
olmadığı, herkesin virüse yakalanma riskinin olduğu bir
gerçek ancak bu salgından en çok etkilenecek olan da ne yazık ki
yoksullar ve etkilenmeye devam edecekler.
Değerli arkadaşlar, insanlığın
önünde bir sınav var. Ya bu coronavirüs daha adil, daha yaşanabilir,
daha demokratik, daha özgür bir dünyaya vesile olacak, bunu hep birlikte
yapacağız ya da tam tersi ırkçılığın,
bağnazlığın arttığı, otoriter rejimlerin
güçlendiği, zulmü, baskıyı, sömürüyü
artırdığı bir dünyaya vesile olacak. Bu, bizim elimizde,
hiçbir şey kendiliğinden olmuyor, bunu biz tercih edeceğiz.
Arkadaşlar, ya insanlık, yaşayacak
başka bir gezegenimizin olmadığının, tüm cosmosda
belki de bu mavi gezegen dışında üzerinde yaşam olan
başka bir gezegen olmadığının farkına varacak;
toprağı, havayı, suyu koruyacak ya da aynı hızla
dünyayı, atmosferi, toprağı, suyu kirletmeye devam
edeceğiz. Her şey bizim elimizde.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada
olağanüstü koşullar da kaç gündür çalışıyoruz. Ben bu
Mecliste beş yıldır milletvekiliyim. Darbe yaşadık,
darbe gecesi burası, Meclisimiz bombalandı. Anayasa
değişikliği görüşmelerini yaptık, burada çok çetin görüşmeler
geçti. İç Tüzükü değiştirdik. Birçok yerel seçim, genel seçim,
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadık ama böyle bir
şey hiç yaşamadık. Değerli arkadaşlar, dünya en son
yüz yıl önce bunun benzerini yaşadı. Olağanüstü
koşullarda, burada ağzımıza maskemizi
takmışız, sokağa çıkma yasağının
olduğu günde de çalışıyoruz, olmadığı günde
de çalışıyoruz. Bugün sabah, burada Genel Kurul dört buçukta
bitti; biz tekrar geldik, ikide çalışmaya başladık.
Dolayısıyla biz bu
çalışmayı sadece 300 bin tutuklu ve hükümlünün olduğu
cezaevlerindeki sayıyı azaltmak için yapıyorsak yanlış
yapıyoruz ama eğer bu çalışmayı adaleti tesis etmek
için yapıyorsak doğru yapıyoruz değerli arkadaşlar.
Burada hepimizin tarihsel sorumluluğu var; ülkenin geleceğini
birlikte şekillendiriyoruz, bir bakıma tarih yazıyoruz. Bu
Mecliste daha önce yapılan infaz düzenlemeleri, bu Mecliste daha önce
çıkan af yasaları tekrar tekrar burada konuşuluyor. Rahşan
affından bahsediyoruz, başka şeylerden bahsediyoruz, yarın
bizim burada yaptığımız düzenlemelerden de bizden sonraki
Parlamento üyeleri bahsedecek, bunların hepsi tutanaklara geçecek; tarihi
biz birlikte yazıyoruz. Dolayısıyla
yaptığımız düzenlemeyle ya gerçekten iyi bir şey
yaparız, tarih adına doğru adımlar atarız ya da tarih
karşısında tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirmemiş
oluruz.
Arkadaşlar, bu yasa, adil bir yasa değil.
Barış Pehlivanı, Barış Terkoğulunu, Osman
Kavalayı, düşüncesinden ötürü cezaevinde olan insanları tahliye
etmeyen bir infaz yasası adil olamaz, adaletli olamaz. Gerçek
suçluları cezaevinden çıkaran ancak siyasal suçluları cezaevinde
tutan bir düzenleme adil olamaz, adaletli olamaz. Yargının bu kadar
siyasallaştığı bir dönemde, bir cemaatin yerini başka
cemaatlerin doldurduğu, sulh ceza hâkimlerinin kendilerine muhalif herkesi
istisnasız tutukladığı; bilhassa söz, yazı,
yürüyüş, örgütlenme özgürlüğü gibi ifade özgürlüğü
kapsamında değerlendirilecek suçların infaz indiriminden
yararlanmadığı bir düzenleme adil olamaz, adaletli olamaz.
Değerli arkadaşlar, Türk milleti
adına hüküm kuran mahkeme Osman Kavalayı beraat ettirdi. Beraat
kararının arkasından, Cumhurbaşkanı çıktı
Onu da bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar. dedi ve bunun üzerine
yeniden tutuklandı. Değerli arkadaşlar, hâkimin vicdani
kanaatinin değil, Cumhurbaşkanın vicdani kanaatinin geçerli
olduğu bir yargılama sistemi var şu an Türkiye'de. Adalete güven
duygusu yüzde 20ye düşmüş, AK PARTİye oy veren seçmenin
yarısı adalete güvenmiyor. Bu durumda, öncelikle, yargıyı
bu kadar siyasallaştıran sizlerin, sonrasındaysa hepimizin ortak
sorumluluğu, adalete güveni yeniden tesis etmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MURAT BAKAN (Devamla) İçinde
bulunduğumuz koşullar hepimize bir fırsat veriyor
arkadaşlar. Düzenleme her ne kadar infazda indirim olarak Meclise
gelmiş olsa da cezaevinde yatanların büyük bölümünün çıkacak
olması bu yasanın örtülü bir af olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla bir mutabakat gereklilik değil, zorunluluktur. On
sekiz saatlik komisyon çalışmasında her ne kadar muhalefetin
taleplerinin bir virgülü bile değişmemiş olsa da yasa öyle de
geçmiş olsa burada adil düzenlemeyi birlikte geçirebiliriz.
Emile Zola, Dreyfus davasıyla ilgili diyor ki:
Bir kişiye yapılmış haksızlık, bütün
insanlığa karşı yapılmış haksızlık
sayılır. Bu sözü hatırlatıyorum çünkü on binlerce insana
burada haksızlık ediyoruz değerli arkadaşlar. Gelin, bu
düzenlemeyi Meclis çoğunluğunuza dayalı olarak değil, bu
ülkede yaşayan tüm yurttaşların adalet duygusunu tatmin edecek
şekilde yeniden düzenleyelim, bu zor günlerde hepimizin ortak
geleceği için adaleti sağlayalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 63üncü
maddesinde düzenlenen 5607 sayılı Kanunun 5inci maddesinin (2)nci
fıkrasının birinci paragrafının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 63-"(2) 3 üncü maddede tanımlanan
suçlardan birini işlemiş olan kişi, etkin pişmanlık
göstererek suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki
katı kadar parayı Devlet Hazinesine;
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Altıntaş Yasin Öztürk
İzmir Ankara Denizli
Fahrettin Yokuş Ayhan Erel Bedri Yaşar
Konya Aksaray Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bedri Yaşar, buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, tabii, coronavirüs dolayısıyla
bizim de kayıplarımız var: Bakırköy kurucu üyemiz Süleyman
Tefek Bey, Bandırma İlçe Yönetim Kurulu üyemiz eğitimci Mehmet
Başaran, Gaziantep İl Başkan Yardımcımız Mesut
Mustafaoğlu. Bugün, yine, ülke genelinde 98 kaybımızla beraber
1.296ya ulaştı coronavirüsten dolayı
kayıplarımızın sayısı. Ben bütün
kayıplarımıza Allahtan rahmet diliyorum, hastane köşelerinde
şifa bekleyenlere de Allahtan acil şifalar diliyorum.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 63üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Değişiklik teklif edilen maddeyle,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda düzenlenen suçlar
bakımından kovuşturma evresinde etkin pişmanlık
hükümlerinin uygulanmasına imkân sağlanmaktadır. Ancak
atıfta bulunulan aynı kanunun 3üncü maddesinin (7)nci fıkrası,
ithali kanun gereği yasak olan eşyayı ithal eden kişinin
cezalandırılmasına ilişkindir; bu hususu kapsam
dışında bırakmak uygun görülmemektedir.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz
günlerde de Ankara Motorlu Araç Satıcıları Federasyonu bize bir
yazı yazmıştı. Bunların sayısı ülke
genelinde 20 binden daha fazla. Geçmişte farklı metotlarla ülkemize
araçlar girmişti, aslında devletin de bu konuda bilgisi vardı.
Bu araçlarla ilgili, üzerlerine mülkiyeti muhafaza konuldu. Daha sonra bir yasa
çıktı; bu yasadan da istifade ederek insanlar KDVlerini, vergilerini
yatırdılar ve bu araçların ruhsatları üzerindeki
tutuklamayı kaldırdılar ve bunlar bu araçların
tamamını da sattılar ama gel gör ki bu işin maddi
tarafı çözülmüşken diğer tarafta kaçakçılıkla ilgili,
cezalandırmayla ilgili davaları ve mahkemeleri devam etmekte. Bugün
tam da bu yasaları çıkarıyoruz. Dolayısıyla devlete
karşı işlenmiş bir suç var, bunun
karşılığında bir maddi karşılık var, bu
maddi karşılığı da devlet almış, suç ortadan
kalkmıştır. Bunun da bu maddeyle görüştüğümüz yasaya
ilave edilerek hiç olmazsa bu mağduriyetlerin de giderilmesinde fayda var.
Biz, şu an yaptığımız yasayla daha çok, kişilerin
kişilere karşı işlemiş olduğu suçlardan
doğan mahkûmiyetleri ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Hâlbuki bunun sonucunun ne olacağı konusunda bizim fikrimiz yok. Bunun
mağdurlarıyla ilgili bir düşünceniz var mı, bilmiyorum.
Öbür taraftan, hiç olmazsa bunun karşısı da devlet,
arkadaşlarımız da müeyyideleri yerine getirdiler; bunun da bu
maddeye eklenmesinde fayda görüyoruz. Yani bugünlerde
esnafımızın yanında olmamız lazım, üreticimizin
yanında olmamız lazım. Bundan önceki toplantıda çiftçilerle
ilgili söylemiştim, bugün esnafla ilgili de durum hiç farklı
değil.
Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız
basın toplantısında 25 bin liraya kadar bir katkı
sağlandığını, kredi müracaatlarına cevap
verildiğini söylüyor ama gerçekten, müracaatlar sizin tahmininizden daha
fazla. O gün tekrarlamıştım, bugün tekrarın üzerinden
geçiyorum: Ticaret Bakanlığının kendi denetiminde bulunan
birliklerde, odalarda, borsalarda toplanan çok ciddi rakamlar var yani ben
tahmin ediyorum ki 100 milyonlarca TLlik birikimleri var mesela Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliğinin, ticaret odalarının, hayvan
borsalarının. Dolayısıyla hiç olmazsa bunları kendi
üyelerine dağıtsınlar, onlar faizsiz olarak bunlardan istifade
etsinler diyorum. Şu ara bir türlü vergisel yapılandırma da
yapmadık. Zaten coronavirüsten önce de çok ciddi sıkıntılar
vardı ekonomiyle ilgili; borçlarının yapılanmasına
yönelik, sicillerinin silinmesine yönelik esnafımızın talepleri
vardı. Bugün, coronavirüsle beraber bunlar da yuvarlanınca, birikince
gerçekten altından kalkılamaz hâle geldi. Artık, gerçek manada,
bunları masaya yatırıp sorunlarına çözüm bulmamız
lazım. Bu sorunlar biriktiği takdirde, bizim ne ihracat
rakamlarımızla -zaten bu gidişle tutması mümkün değil-
ne de üretimle ilgili hedeflerimizi tutturmamız mümkün değil diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
63üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
64üncü madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır.
Okutacağım ilk 2 önerge aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 64üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Hüda
Kaya Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İzmir İstanbul Muş
Murat Çepni Tuma Çelik
İzmir Mardin
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Abdurrahman
Tutdere Alpay Antmen Süleyman Bülbül
Adıyaman Mersin Aydın
Tufan Köse Zeynel Emre Turan Aydoğan
Çorum İstanbul İstanbul
Murat Emir
Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz, Sayın Serpil Kemalbayın. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Genel
Kurulu selamlıyorum.
Coronavirüs günlerinde inşaat işçileri bir
işçi önderini kaybetti. Hasan Oğuz, Galataport şantiyesinde
çalışıyordu. Tıpkı Yalınayak İsmet
İsmet Demir gibi, emekçilerin onurlu mücadelesinde yerini alan Hasan
Oğuzun bayrağı yerde kalmayacak. DEV-YAPI-İŞe ve
ailesine, sevenlerine, yoldaşlarına baş
sağlığı diliyorum. Mücadelesini yaşatacağız.
Değerli arkadaşlar, bu Meclisin en 1inci
gündemi coronavirüsle mücadele olmalı ve şu anda
görüştüğümüz infaz paketini de bu çerçevede ele almamız gerekir
ve ayrıca, bu Meclisin coronavirüsle mücadeleyi günübirlik takip etmesi
gerekir. Şu anda can kaybı 1.296. Bu Mecliste de Allah rahmet
eylesin. sözleri yükselmeye başladı. Önümüzdeki günlerde çok daha
fazla göreceğiz fakat ne yazık ki pandemi doğru yönetilemiyor
Türkiyede ve önce tedbir, sonra tevekkül gerekir. Ne yazık ki hiçbir
şekilde tedbir alınmıyor. Cuma akşamı halk
sağlığı virüse teslim edildi ve yüz binlerce aile enfekte
oldu. Bir an önce, işçiler, yarından itibaren, on beş gün
ücretli izne çıkarılmalıdır.
Görüyoruz ki coronavirüsle mücadelede
yaşadığımız son Süleyman Soylunun istifası
meselesinde PR çalışması yapıldı, içerideki krize
biraz işaret etti bu konu fakat şu anlatılamadı: Neden bu
sokağa çıkma yasağının ön
hazırlıkları yapılmamıştı? Topluma
mantıklı hiç bir açıklama getirilemedi. Yine, bu
öngörüsüzlüğün tesadüf olup olmadığı ortada, herkesin
gözleri önünde. Yerel yönetimlerin bu işe neden
katılmadığı konusuysa coronavirüsle mücadeleyi
iktidarın siyasete alet ettiğinin bir göstergesi olarak burada bir
kere daha ortaya çıktı.
AKP iktidarı,
Hükûmet corona salgınına karşı halkı korumuyor;
patronların peşinde, onları korumaya çalışıyor.
Görünüşte herkese Evde kal. çağrıları yapılıyor
ama işçilere şöyle deniyor: İşçisin sen, işçi kal;
evde kalma. Bu konuda işçilerin taleplerini dillendirmek istiyorum ama
şöyle bir araştırmaya da dikkat çekmek istiyorum. 1,4 milyon
mülteci işçi salgın nedeniyle işe gidemiyor. Sigortasız
çalıştıkları için işsizlik ödeneği hakları
yok ve kaydı olmayan 1 milyon mülteci ve göçmen hastaneye gidemiyor. 5
milyon mülteci açlıkla karşı karşıya. Bunlara hemen
önlem alınması gerekiyor.
Yine, tüm
çalışanların yaşam hakkı garanti altına
alınmalı, acil olmayan tüm iş kollarında faaliyetler
durdurulmalı, sigortalı-sigortasız tüm işçiler için ücretli
izin verilmeli, bugüne kadar zorla çalıştırılan emekçilere
yaygın test yapılmalı, zorunlu faaliyette olan iş
kollarında iş güvenliği önlemi alınmalı, tüm fatura ve
borçlar ertelenmeli, göçmenin, evsizin, işsizin temel ihtiyaçları
karşılanmalı, hanelerin temel tüketim faturaları,
borçları ve ev kiraları iptal edilmeli, göçmen kampları ve
yaşam bölgelerinde test yapılmalı, temel ihtiyaçlar
karşılanmalı, kadına yönelik artan şiddete
karşı İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa
uygulanmalı, özel sağlık kuruluşları bir an önce kamu
kontrolüne geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine
erişimi bütünüyle parasız olmalı, servetten vergi alınarak
kaynak oluşturulması sağlanmalı, İşsizlik Fonu da
işsizlere tahsis edilmeli diyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu kadar kısa sürede hızlı bir şekilde
aktarmak gerekti ama bu önlemlerin hepsini eğer almazsak toplumdaki
yaygınlaşan pandemiyi, virüs salgınını önleyemeyiz.
Buna acil cevap vermemiz gerekiyor. Hapishanelerde ise burada defaatle
anlattık, arkadaşlarımız hukuki boyutunu da çok yaygın,
çok derin bir şekilde anlattı fakat ne yazık ki sizler
bariyerlerinizi örmüşsünüz, halk sağlığına
karşı ve hapishanedeki yurttaşların
sağlığına karşı en ufak bir sorumluluk
duymuyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bu bir
özel af ve özel af yasa teklifini, siyasilere ölüm yasası olarak
düşünüyorsunuz. Eşit infaz yasası yapmamayı, burada bir
marifet görüyorsunuz. Yedi gündür biz bunu tartıştık. Buradan
umuyorum ki bu yanlış yoldan dönersiniz. Bir kere daha size
sesleniyoruz: Lütfen, bu yanlıştan dönelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Sizin bu
sorumsuzluğunuz cezaevlerinde binlerce ölüme sebebiyet verebilir. Bir an
önce bu yanlış yoldan dönün diyoruz ve yine şu anda çok acil
yapılması gereken şey, Mustafa Koçak ve İbrahim Gökçekin
serbest bırakılmasıdır. Çünkü ölüm orucundalar, iki yüz
seksen altı gündür açlık grevindeler, Mustafa Koçakın kız
kardeşi de bugün açlık grevine başladı, Mustafa
Koçakın mesajını sizinle paylaşmak istiyorum, diyor ki
Evet, acılarım, ağrılarım çok fazla, artık
dayanılmaz ama bizden sonra kimse bir daha adaletle ilgili bir acı
çekmesin diye, ben bütün acıları çekmeye razıyım. Hiçbir
acı yarına kalmasın diye, ben hepsini bugün çekerim. Hepinizi
çok seviyorum. Haklı talepleri kabul edilsin, hem Grup Yorum üyesi olan
İbrahim Gökçekin hem de Mustafa Koçakın adil yargılanma talebi
var, mutlaka kabul edilmeli.
Yine, cezaevlerinde ölümler başladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Çok
kısa birkaç cümleyle
BAŞKAN - Sadece son cümlenizi alayım.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Adalet Bakanı açıkladı, 3 hükümlü şimdiden
yaşamını yitirdi ve 79 cezaevi personelinin de coronavirüs
pozitif çıktığı yine Adalet Bakanı tarafından
açıklandı. Bu size neyi ifade ediyor, daha kaç ölüm bekliyorsunuz
diyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerindeki ikinci söz talebi, Sayın Murat Emirin.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir zor, uzun ve de sağlıksız
bir kanun yapım süreci yaşıyoruz ve maalesef, sonuna
geldiğimiz şu günlerde, şu anlarda bile, bu kanun metninde
önemle, ısrarla üzerinde durduğumuz hiçbir konuda
halkımızın beklediği olumlu bir değişime
tanık olmadık. Oysa değerli arkadaşlar, ülkemizin ihtiyaç
duyduğu, halkımızın beklediği af düzenlemesi böyle mi
olmalıydı? Elbette hayır. Ülkemizde bir af ihtiyacı
olduğu apaçık ortada. Maalesef mahkemelerimiz adalet
dağıtmıyor ve yargımızın içerisinde
bulduğundu sorunlar o kadar ağır ki sizler de Adalet Bakanı
da Sayın Cumhurbaşkanı da hiç kimse de Türkiye'de
yargının ağır sorunları olduğunu görmezlikten
gelemez.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar,
yargının sorunlarından başlayın, cezaevlerinin
tıka basa dolu olduğunu göz önüne getirin, corona
salgınını gözünüzün önünde tutun, elbette ki Türkiye'nin bir af
ihtiyacı var ama öyle bir af ki toplumsal mutabakatla, herkesin iyi-kötü
katılacağı, toplumsal uzlaşının en üst seviyede
olacağı, mağdurların, mağdur yakınlarının
dahi az ölçüde rahatsız olacağı geniş kabullü bir af
yasası olmalıydı. Oysa, seçili suç tiplerine son derece
geniş olanak tanınırken ve neredeyse altı yıla kadar
hapis cezası yatmaksızın denetimli serbestlik yoluyla
dışarı çıkması sağlanırken, özellikle
düşünce suçları, siyasal suçlar bakımından hiçbir yenilik
getirilmiyor. Bu kabul edilemez ve bu af düzenlemesinin vicdanları
rahatlatmak bir yana vicdanları kanattığı, vicdanların
kabul edemediği o kadar açık ki ve sizlerin içerisinde de bu tip
düşünenlerin olduğu o kadar ortada ki çoğunuz sessiz
kalıyorsunuz ve Sayın Cumhurbaşkanı da bu konuda sessiz.
Çünkü bu af düzenlemesi, ülkemizin toplumsal barışına,
demokrasisine, geleceğine katkı verecek, adaletine, hukukuna
katkı verecek bir af düzenlemesi değil.
Değerli arkadaşlar, birkaç önemli hususu
tekrar dikkatinize sunmak isterim: Bakınız, corona virüsü artık
hapishanelerde görülmeye başlandı, ölümler yaşanmaya
başlandı. Oysa tutuklulara dahi herhangi bir kolaylık
sağlamıyoruz. Gaspçılara, hırsızlara, organize suç
örgütü kuranlara, uyuşturucu satanlara infaz rejiminde kolaylık getirirken,
serbest bırakırken henüz haklarında bir hüküm verilmemiş
kişilere bu olanağı tanımıyoruz, bu kabul edilemez.
Hem de biliyoruz ki maalesef Türkiyede tutukluluk artık bir ceza çektirme
biçimidir, cezanın kendisi olmuştur. Bunu mutlaka yapmak gerekir.
Diğer ikinci nokta değerli
arkadaşlar, bakınız, özellikle FETÖ döneminde onların
atadığı kişiler ve sizin atadığınız
yöneticiler sayesinde birçok memur sicil affı ihtiyacı duyuyor;
disiplin cezası almış haksız yere ve sicil affı
mutlaka yapılması lazım. Özellikle sağlıkçılar
açısından, meslektaşlarım açısından bir sicil
affı talep ediyoruz. Yani, bunca suça sağlanan bu
kolaylığın, bu serbestliğin başta
sağlıkçılar olmak üzere memurlardan esirgenmemesi lazım.
Bir örnek daha vereyim değerli arkadaşlar: Sizin için terörist
tanımı son derece geniş, size muhalefet eden, sizin
iktidarınızı eleştiren ve siyasi geleceğiniz
açısından tehlike olduğunu hissettiğiniz kim varsa o
kişiyi veya o düşünceyi yasaklıyorsunuz, tutukluyorsunuz,
gerektiğinde de hapislerde çürütüyorsunuz. Ama terörist tanımı
sizin elinizde bir lastik olmuş, her beğenmediğinize terörist
diyorsunuz. Mesela, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını
kullanan -ki anayasal bir haktır- kişiler bakımından son
derece geniş bir suç tanımı var ve cezaevlerinde binlerce bu
suçtan tutuklu ve hükümlü var. Bu nedenle ceza almış, idari para
cezası almış kişiler var, bu idari para
cezalarının dahi affedilmemesi düşünülemez, bunu da gündeminize
almanızı öneriyorum. Hiç olmazsa bu kişiler açısından
bu idari para cezalarının kaldırılması gerekir ve
Türkiyenin eğer böyle bir toplumsal uzlaşıya dayalı,
geniş tabanlı, katılımlı, kabul edeceği bir af
düzenlemesi yapılacaksa özellikle gazeteciler, yazarlar, düşüncesini
ifade edenler açısından da mutlaka -ve özellikle tutuklular
açısından- bir af düzenlemesi yapılması şarttır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MURAT EMİR (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 64üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Yasin Öztürk Fahrettin Yokuş
İzmir Denizli Konya
Ayhan Erel Ayhan Altıntaş Aksaray Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Altıntaşın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Teklifinin
64üncü maddesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu madde geçici maddeler içeriyor. Neler
hakkında? Dosyası inceleme ve infaz aşamasında
bulunanların yasadan yararlandırılması hakkında.
Dolayısıyla, bu maddeye bir itirazımız yoktur.
Bilindiği üzere, ülkemiz de bütün dünya gibi coronavirüs salgını
tehdidi altında. Bu tehdide karşı başta devletimiz ve
belediyelerimiz olmak üzere alınan önemli tedbirler var. Her ne kadar
muhalefet belediyelerini yok saysanız da bu belediyeler çok değerli
hizmetler yaptılar tüm engellemelerinize rağmen.
Marifet, iltifata tabidir. Takdir edildikçe
insanlarda daha iyisini yapma arzusu ortaya çıkar. Takdir etmezseniz,
görmezden gelirseniz zamanla çalışkanlık da körelir. Marifet,
iltifata tabidir dedik de hatalar da eleştiriye tabidir.
Eleştirmezseniz bunu düzeltmeye çaba harcanmaz. Sonra da daha büyük
sorunlarda Neden? diye sormaya yüzünüz olmaz.
Keşke Hükûmetimiz her şeyi güzel kontrol
edebilseydi. Önce maske konusunda sıkıntılar yaşandı;
aceleye getirdiniz, beceremediniz. Planınızda noksanlar vardı.
Oturup üstüne düşünmek, tartışmak yerine belli ki oldubittiye
getirmeye uğraştınız.
CHPli Profesör Doktor Gaye Usluer bir tweet
atmıştı Maskeler eczanelerde dağıtılsın.
demişti. Tweetle ilgili yorum yazanlara baktığımız
zaman, özellikle AK PARTİ vekilleri, AK PARTİye
yakınlığıyla bilinen hocalar, yazarlar, hukukçular,
milletvekili adayları Gaye Hanıma hakarete varan ifadelerle
karşı çıkmış ve bunun olmasını bir
akıl tutulması olarak görmüşlerdi. Baktım da Hükûmet
eczanelerden dağıtılması kararı alınca bu isimler
aynı şeyleri Hükûmet için yazamamışlar. En azından bir
tweetle bu hata dediğimiz durumu eleştirebilselerdi.
Buradan hareketle görüyoruz ki istişare
maalesef yalnızca kendi içinizde oluyor. Hâlbuki fikirler
çatışmalı ki ortak akılla doğru sonuca
ulaşılabilsin. Eskilerin dediği gibi Barikayıhakikat
müsademeyiefkârdan doğar.
Örneğin, cuma günü
yaşadığımız olay,
sağlıkçılarımızın fedakârca çabalarını
sekteye uğrattı. Bunun nedeni nedir? Kriz yönetimindeki
beceriksizlik. Tabii ki bu işi yalnızca bir kişiye
bırakırsanız başarılı bir kriz yönetimi
bekleyemezsiniz. Sizi eleştirecek insanları da bu süreçte
yanınızda bulundurmanız şarttır ki
hatalarınızı göresiniz.
Geçen hafta hepimiz gördük ki Hükûmet, süreci kendi
içinde dahi koordineli bir şekilde yürütememekte, vatandaşın can
sağlını korumak için gerekli tedbirleri alırken doğru
kararları verememektedir. Belediyelerin dahi son anda haberi
olmuştur. Yahu bu belediyeler kamu kurumu, böyle zamanlarda onlardan
yararlanmayacaksanız ne gerek var? Bizden değildir. diyerek
ayrım yapıyorsunuz. Hoş mu sizce? Cuma gecesi, sokağa
çıkma yasağına iki saat kala kamuoyuna duyurulan ve panik
yaratan açıklamalar amatörceydi. Beklerdik ki, Sayın Bakan, ha
yarım saat önce ha sonra mantığıyla hareket etmeseydi de
ilk elden açıklamayı endişeye mahal vermeyecek şekilde
yapsaydı, halk da panikle sokaklara dökülmeseydi. Devlet, insanların
böyle endişelenmesine, korkmasına müsaade etmemeli. Maalesef,
Sayın Bakanın 10 Nisandaki uygulaması, bu konuda yetersiz olduğunu
gösterdi. Çok fazla kişi sokağa çıkmadı. dedi fakat
ailelerin topyekûn çıkmasını beklemek abesle iştigal. 250
bin kadar insan, aileleriyle değerlendirdiğinizde çok büyük rakam.
Kaldı ki önümüzdeki hafta işlerine dönecekler. Dün, Sayın Bakan
hatayı üstlenerek, göstermelik istifasını sundu. Bu Hükûmette
bakanların istifa yetkisinin olmadığını bilmiyor
galiba, sadece azledilirler. Yine de umuyoruz ki salgın, cuma günkü
kargaşada iyice büyümemiştir; halkımızın kendi
karantinalarını uygulaması ve fedakâr sağlık
çalışanlarımızın emekleri boşa gitmemiştir.
Fakat, ne hazindir ki böyle bir zamanda istişarenin, iş
birliğinin, liyakatin önemini buradan konuşuyoruz. Esas üzücü olan da
sanırım bu. Umarım, bundan sonraki kriz yönetimi
hususlarında bu durumdan ders alınır.
Biraz önce, AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Akbaşoğlundan, Kuveytte mağdur olan
işçilerimizin getirildiği hakkında bilgi aldık, çok memnun
olduk. Ürdünde de mağdur durumda olan işçilerimiz var, onlar bana
ulaştılar, onların da bir an önce ülkemize dönmeleri için
bakanlıklarımızı göreve davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
64üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime saat ona kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:21.44
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
207 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
65inci madde üzerinde önerge işlemlerinde
kalınmıştı.
Evet, 65inci madde üzerinde 2si aynı
mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır. Okutacağım ilk 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
65inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Hüda Kaya Murat Çepni
İzmir İstanbul İzmir
Tuma Çelik Gülüstan Kılıç Koçyiğit
Mardin Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Abdurrahman Tutdere Tufan Köse Süleyman
Bülbül
Adıyaman Çorum Aydın
Zeynel Emre Alpay Antmen Turan Aydoğan
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Hüda Kayanın.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın vekillerimiz, değerli arkadaşlar; cahiliye bilgisizlik değildir,
hakikati bilinçle reddetmektir, cehaleti bilinçle tercih etmektir. Ebu Cehili
hepimiz biliyoruz. Ebu Cehil cahillerin babası demekti ama
bilgisizlikten dolayı cahillerin babası denmedi ona. Bilakis
kendisi en az 6-7 dil bilen uluslararası bir diplomat ve entelektüel bir
şahsiyetti ama hakikati bilinçle reddettiği ve gerçeksizliği
bilinçle tercih ettiği, inkâr ettiği için cahillerin babası
olarak tarihe geçmiş oldu. Yani insanı insan yapan bilincidir arkadaşlar,
düşünmesidir, vicdanıdır. Bilinç olmazsa niyetler olmaz, ameller
amel olmaz. Bir ibadete, bir amele başlarken bile olmazsa olmaz
şartlardan biri niyettir yani bilinçtir arkadaşlar yani insanı
insan yapan bilincidir yani farkındalığıdır yani
düşünebilmesidir, sorgulayabilmesidir. Yani bu ne demektir? İnsan
sürüleşmemelidir. İnsanın sürü psikolojisine girmemesi
gerekmektedir; insanın -bilinciyle- kendi şahsına münhasır,
onurlu, izzetli, şerefli bir varlık olarak sürüleştirenlere karşı
kendi farkındalığının bilincinde olması demektir.
Eğer insan sürü olmayı kabul ederse onu sürenler olur, onu götüren
çobanlar olur. Fakat biz ilahi mesajlara, evrensel yasalara, insan olmanın
temel değerlerine baktığımız zaman, insanı insan
yapan bilincin, fıtratın, özelliğin, özgürlüğünün,
vicdanının, bilincinin, ifade özgürlüğünün, düşünme
özgürlüğünün, eleştirme özgürlüğünün, var olma özgürlüğünün
ne demek olduğunun farkında olmak olduğunu görüyoruz
arkadaşlar.
İşte, bu infaz yasası devlete
karşı işlenen suçlar derken iktidarı eleştiren
herkesin otomatikman terörize edilmesi demek, sürüleşmeyenlere
karşı bir cadı avı yapmak demektir arkadaşlar. Tarihte
olduğu gibi, yeryüzünde insanlık var olduğundan bu yana bugün de
sürüleşmeye karşı bilincini kaybetmek istemeyen, düşünen
onurlu insanlar hep olmuştur, bugün de olmaya devam edecektir.
İşte, sizlere tarihsel bir fırsat değerli arkadaşlar.
Ya sürüleşeceğiz ya bilincimizle, vicdanımızla,
inancımızla insanlığı tercih edeceğiz. Sürüleşmek
istemeyen, eleştiriden, muhalefet etmekten, sorgulamaktan,
aklını kullanmaktan, söz etmekten, yazmaktan vazgeçmeyenlere terörist
muamelesi yapmayacağız. Dinlemeyi öğreneceğiz. Onların
da insan olduğunu, can taşıdığını
anlayacağız arkadaşlar. Ancak bu şekilde
vicdanımızın, insanlığımızın
gereğini yerine getirebilmiş olacağız. İşte, onun
için Hazreti İbrahime Tek kişilik bir ümmetti. demişlerdi.
Evet, o, neden tek kişilik ümmetti? Çünkü sürüye kapılmadı,
egemenlere baş eğmedi, zulme karşı susmadı, tek
başınaydı ama tek başına bir ordu gibiydi, tek
başına bir parti gibiydi, tek başına bir vakıf
gibiydi, bir topluluk gibi bilinciyle, direnciyle, direnişiyle tarihte
adı yazıldı ama İbrahimi sürüleştirmeyenler de tarihe
adını yazdırdılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) - Hemen selam vereyim
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ederim.
Bugün ya İbrahim gibi, egemenlerin
sürüleştirme politikalarına karşı onurluca direnmenin
yolunu tercih edeceğiz ya da İbrahim gibi düşünen ve direnenlere
karşı zalimce politikaları tercih etmek zorunda
kalacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Süleyman Bülbülün.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hazreti İbrahimin
gayesi Allahı aramak.
HÜDA KAYA (İstanbul) İbrahimi
tanıyamamışsın.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Allahı
arıyor, Allahı. O ulvi değerler üzerinden hareket ediyor.
HÜDA KAYA (İstanbul) İbrahimi
öğrenmeniz lazım.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Allahı
arıyor.
HÜDA KAYA (İstanbul) İbrahimi hiç
tanımamışsınız, kesinlikle
tanımamışsınız.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Çok iyi tanıyorum
elhamdülillah, onun milletinden olduğumu biliyorum ben.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Arkadaşlar,
bittiyse ben de başlayayım.
Sayın Başkan, yarım dakika
alacağım var, hakkımı isterim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ataşehir Belediye Meclis üyemiz Uğurcan Demir,
Covid-19dan vefat etti, genç bir arkadaşımızdı, 27
yaşındaydı; Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Bu
salgından vefat eden vatandaşlarımıza da rahmet diliyorum.
Tabii, infaz kanun değişikliğini
konuşuyoruz. Artık bir haftadan beri konuştuğumuz
konularda, bu tehlikenin cezaevlerine de sirayet ettiğini, bugün
Sayın Adalet Bakanından öğrendik. Cezaevlerinde de pozitif
vakalar var, ölümler var. Artık bu salgın bütün kesimlere sirayet
etmeye başladı, bu çok önemli arkadaşlar. Anayasanın
yaşam hakkını düzenleyen maddesine göre, devlet, vatandaşlarının
nerede olursa olsun yaşam hakkını korumak ve koruyucu önlemleri
almak zorunda, bu, ister cezaevinde olsun ister dışarıda olsun
ister evde olsun. Devletin en büyük sorumluluğu bu. Devlet eğer bu
yaşam hakkını koruyamazsa yarın bunun sorumluluğunu
karşılamak durumunda.
Bu salgın öyle bir şey ki bu salgınla
birlikte cezaevlerinde bulunan vatandaşlarımız, hükümlüler ve
tutukluların eli kolu bağlı. Dışarıdaki
vatandaş her türlü tedbiri alabilir ama cezaevinde bulunan hükümlü ve
tutuklu devletten bekler, devletten bekler, devletten beklemeye de hakkı
vardır. Bunun için biz bu infaz yasa teklifi geldiği zaman birinci
planda bakmak istediğimiz nokta şuydu: Ne olur? İnfaz demek ne
demek? Topluma kazandırmak demek. Cezaevine düşen hükümlüyü -cezasını
çekerken- topluma kazandıracak birçok çalışmayı ortaya
koymamız lazım.
Baktım, infaz kanun teklifinde kadınlar
yok, kadınlarla ilgili bir şey göremedim. Kadınların
cezaevinde topluma kazandırılmasıyla ilgili hiçbir madde
içeriğini göremedim. Yani eğitim kültür mekânları
açısından olsun kadınla ilgili birimler olsun anneleriyle
birlikte kalan çocuklar için kreş ve anaokullarıyla olsun, özel
hizmet veren danışma merkezleri olsun kadınlarla ilgili bir
şey yok. Yani bu infaz paketinde 1inci maddeden, 10uncu maddeye kadar
infaz kanunu hükümleri vardı, 10dan 13e kadar TCKdeki 3 tane
artırım maddesi vardı. Daha sonrada infaz, koşullu
salıverilme ve denetimli serbestlikle ilgili hükümler vardı. Ama
cezaevinde tutuklu olan, hükümlü olan, çocuklarıyla beraber olan
kadınlarla ilgili hiçbir hüküm yoktu.
Islah, infaz kanununun temeli ıslahtır,
topluma kazandırmaktır. Bu kanunda felsefe yok, bu kanunda insan yok
arkadaşlar. Bu kanunda, AKPnin söz verdiği
yandaşlarını dışarı çıkarmak var; bu kanunda
bu var. İnfazda eşitlik yok, ayrımcılık var. Nerede
Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik, nerede Anayasanın
17nci maddesindeki yaşama hakkı; nerede 36, nerede 25-26, nerede
basın özgürlüğü? Yok. Bu bir gerçek arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, biz şunu
söyledik: Devlete yönelik suçlarda af yetkisi devlete aittir. Kişilere
ilişkin suçlarda ise af yetkisi kime aittir? Kişilere aittir. Bunu
kim söyledi? Sayın Tayyip Erdoğan söyledi. Neden konuşmuyor bu
konuda, neden konuşmuyor? Çorluyu konuşmuyor. Affediyorsunuz
taksirle adam öldürmeyi. Neden konuşmuyorsunuz? Somayı konuşmuyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, size kısaca
nelerin affedildiğini bir dakika içinde söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Bakın
arkadaşlar, affa giren suçlar: Tefecilik, zimmet, irtikâp, rüşvet,
tehdit, şantaj, hırsızlık, kapkaç, yağma,
dolandırıcılık, taksirle adam öldürme, insan ticareti, para
ve belgede sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma, çocuk pornografi
ve çocuk cinsel sömürü suçları, çocukları müstehcen yani pornografik
yayın verme, çocukluk pornografik suçlarla oynatmakla ilgili fiiller,
çocukları fuhuşa sürükleme, fuhuşa teşvik, tedarik ve
aracılık suçları yani zora düşen esnaf hapse
atılırken gaspçının, hırsızın,
dolandırıcının affedilmesi var.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yok, yok.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Yani eline silah
almamış, şiddete bulaşmamış kişileri
kapsamıyor ama milletin kanına giren mafya ve çeteleri kapsıyor.
İşte, bu, bu; bu yasa teklifi bu.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 65inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ümit
Özdağ Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
İstanbul Aksaray Konya
Ayhan Altıntaş Derviş Müsavat
Dervişoğlu Yasin
Öztürk
Ankara İzmir Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ümit Özdağın.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; petrolü kontrol ederseniz ülkeleri,
gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz. Napolyon,
orduların midelerinin üzerinde yürüdüğünü söylemiştir.
Gıda, en temel stratejik maddelerin başında gelir. Bundan
dolayı İsviçre onlarca yıldır, dünyada alay konusu
olmasına rağmen stratejik gıda stoklarını muhafaza
etmekten vazgeçmemiştir. Türkiye'de ise artan nüfusumuza ve nüfusumuza
eklenen 7 milyon yabancıya rağmen tarımın, gayrisafi millî
hasıla içerisinde dolar bazında çok ciddi bir düşüş içinde
olduğunu görüyoruz. Düşüşün oranı yüzde 30dur, değeri
son on senede 20 milyar dolardır. Özetle, 2011-2020 arasında
tarım sektörünün gayrisafi millî hasıla içindeki
ağırlığı üçte 1 oranında
azalmıştır. Tarım sektörünün ana girdileri olan tohum,
gübre, mazot, yem, canlı hayvan alanlarında büyük ölçüde ne
yazık ki dışa bağımlıyız.
Corona krizi gıda sektöründe küresel tedarik
zincirini büyük ölçüde kırdı. Önümüzdeki üç yıl devletler yeni
bir olası salgına karşı psikolojik baskı altında,
bir yandan stratejik gıda stoku gerçekleştirirken diğer yandan
da dış satımı durduracaklar. Türkiye, önümüzdeki yıllarını
tarım ve hayvancılık alanında bağımsız ve
kendi kendine yeterli olmak için değerlendirmelidir.
Değerli milletvekilleri, devletin elindeki
arazilerin çiftçilerimizin ekim için kullanımına açılması
doğru bir adımdır. Çiftçiye tohumun yüzde 70inin bedava
verilmesi çok doğrudur, bunlar için tebrik ediyorum. Ancak, bunlar yeterli
değildir. Çiftçiye mazot indirimi yapılması gerekiyor üretimi
arttırmak için. Keza gübrede dışa
bağımlılığın hızla azaltılması
gerekiyor. Tohumda dışa bağımlılıktan hızla kurtulmalıyız.
Organik tarımı daha güçlü bir şekilde teşvik etmeliyiz ve
her şeyden önemlisi köylerimizi yeniden tesis etmeliyiz. Bunun için
Büyükşehir Belediyesi Yasasının önümüzdeki günlerde muhakkak
gözden geçirilmesi gerekiyor çünkü köylerde yaşayan insan olmazsa
tarımı ve hayvancılığı teşvik etmeniz mümkün
değil ve Büyükşehir Yasası birçok köyü mahalle hâline getirip,
köylünün sırtına inanılmaz bir ekonomik yük yükleyerek,
onları üretimden ve köyden koparmıştır. Bir an önce bu
adımların, ülkenin aç kalmaması için atılması
kaçınılmaz.
Değerli milletvekilleri, öte yandan
Sağlık Bakanı 19 Mart 2020de bir açıklama yaptı ve
dedi ki: Devlet ve özel hastaneler, 13.211i ileri düzeyde olmak üzere toplam
25.466 erişkin yoğun bakım kapasitesine sahiptir. Sayın
Cumhurbaşkanı da bugün bir başka açıklama yaptı ve
1.518 hastanede, 100 bini tek kişilik olmak üzere 240 bin yatağa
sahibiz. Yoğun bakım yatak sayımız 40 bin olmuştur.
dedi. Bunun anlamı, yirmi dört gün içerisinde 15 bin yoğun bakım
yatağının artmış olması demek. Eğer bu
gerçekten başarıldıysa, herhâlde dünya tarihinde bir ilk; yok,
başarılmadıysa, Cumhurbaşkanı ile Sağlık
Bakanının rakamları arasında neden böyle bir fark var,
herhâlde bu önümüzdeki günlerde kamuoyuna izah edilir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve
Sayın Başkana yine Toparlayın. deme fırsatı
vermiyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum ben de size
Sayın Özdağ.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
65inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
66ncı madde üzerinde 3 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 66ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tufan Köse Süleyman Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan Aydoğan Abdurrahman Tutdere Alpay Antmen
İstanbul Adıyaman Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Tufan Kösenin.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, söylenebilecek
her şey aşağı yukarı söylendi, birçok eksiklik
belirtildi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak da bu kadar eksikliği olan bir
teklife olumlu oy vermeyeceğimizi de söyledik.
Şimdi, ben başka bir cepheden bakmak
istiyorum. Bu kanunda empati yok. demiştim geçenlerde. Tabii, empati
yapma yeteneği, kendimizi başkalarının yerine koyma
yeteneği hem kişilerin hem toplumların olgunluk seviyelerini gösteren
çok önemli bir kavram. Geçtiğimiz günlerde Gezi davası
sonuçlandı ve Gezi davasının tek tutuklu sanığı
Osman Kavalaya hükmen, hükümle beraber hem beraat kararı hem de tahliye
kararı verildi. Osman Kavala sekiz yüz kırk gündür,
yaklaşık -ne oluyor- iki buçuk yıldır falan cezaevinde.
Biraz sonra sevdikleriyle kavuşacak, onlarla kucaklaşacak; hem o
sevdiklerini kucaklayacak hem sevdikleri Osman Kavalayı kucaklayacak ama
o anda -işlemleri biraz uzatılıyor falan- birileri diyor ki:
Dur, sen gidemezsin bir yere. Kim diyor? O çok bahsettiğimiz
yazılı sınav notları 70lerden 60lara, 50lere çekilen ve
kırk beş saniyelik mülakatlarla işe alınan AKPnin Gençlik
Kolu Başkanı, Kadın Kolları üyesi, efendim, ilçe yöneticisi
falan avukatları var ya, onlardan biri işte; sulh cezaya hâkim
olmuş, sulh ceza mahkemesine. Böyle sıralı itirazı
olmayan... Özgürlüğe adım
atmasına tam ramak kalmışken fırsat verilmeden-
yetiştirilen bir kararla diyorlar ki: Sen cezaevine tekrar gideceksin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Mehmet Moğultay
dönemlerini hatırlıyorlardır belki. Mehmet Moğultay
dönemleri çok geride kaldı.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Ya, şimdi, ben kendimi
koyuyorum yerine; sekiz yüz kırk gündür cezaevindesiniz, sekiz yüz
kırk gün sonra tam çıkacaksınız, böyle hiç gereksiz, olmayan
bir soruşturma
Anayasal düzene muhalefet etmekle filan tekrardan
cezaevine konuluyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onama mı
istiyorsunuz, bozma mı istiyorsunuz? diyorlardı, geride kaldı.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Yani bu, sekiz yüz kırk
günlük mahpus hayatından çok daha ağır bir durum değil
midir arkadaşlar? Yani bu, insana yapılabilecek bir şey midir?
Bu, zulüm değil midir? Bunu affetmiyoruz biz. Bunlara bu yasada bir
şey yok. Korkunç bir iş yapılmış. Tabii, şimdi
sulh ceza hâkimleri dedik; birçok konuşmamda söyledim, birçok
arkadaş da söyledi. Sulh ceza hâkimleri böyle de diğerleri
nasıl, ona bakıyor musunuz siz? Bir Anayasa Mahkemesi
Başkanımız var, Zühtü Arslan.
Şimdi, şöyle bir olay
hatırlatacağım, belki bilmeyenler vardır aramızda: 16
Temmuz 2016 ya da 17 Temmuz 2016 günü -tam bilmiyorum tarihi; 16 veya 17,
ikisinden biri; 16 olmayabilir o telaşla da 17 muhtemelen- Anayasa
Mahkemesi üyelerinin oturduğu lojman olmalı, oraya polisler
baskın yapıyor. Ankara cumhuriyet savcısının emriyle
gidiyorlar Alparslan Altanın evine, Anayasa Mahkemesi üyesi. Nasıl
atandığını bir kısım arkadaşlar bilir
burada. Denizcilik Müsteşar Yardımcısıyken bir sürü alavere
dalavereyle hak etmediği yere Anayasa Mahkemesi üyesi olarak
atanıyor, yedek üye olarak önce. Şimdi, bu arkadaşın evine
gidiyor polisler ve bu arkadaşı suçüstü hâliyle gözaltına
alıyorlar. Hâlbuki yüksek yargı mensuplarının hatta
yargı mensuplarının suçüstü hâli haricinde gözaltına alınmaları
mümkün değil; bir suçüstü hâli de yok. Kim var orada? Zühtü Arslan var,
Anayasa Mahkemesi Başkanı. Başka kim var? Bir de Nuri
Necipoğlu, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı. Bakın,
Türkiyenin en üstündeki 2 yargı mahkemesi mensubu başkanı var,
seslerini çıkartamıyorlar. Yani bir yüksek yargı mensubu
polisler tarafından gözaltına alınıyor, seslerini
çıkartamıyorlar. O gün Türkiyede yargı bitiyor, zaten
yargı çok azalmıştı bu dönemde -on sekiz yıldır-
zaten yargının herhangi bir hükmü kalmamıştı ama o
gün, bu iş biraz daha ayyuka çıkıyor.
Daha sonra ne oluyor arkadaşlar? Çok sürmüyor,
birkaç ay sonra -ekim ayı gibi zannedersem- Anayasa Mahkemesi normal
içtihatlarını değiştiriyor ve Olağanüstü hâl
kararnamelerini biz inceleyemeyeceğiz. diyorlar. Daha sonra neler oluyor,
neler.
Hatırlıyor musunuz, bir 30 Ağustos
resepsiyonunda bu Anayasa Mahkemesinin Başkanı Sayın
Cumhurbaşkanının önünde neredeyse yerlere kadar eğiliyor,
belki muhtemelen -açıları filan hesaplandı ama ben şimdi
söylemeyeyim- dizlerini bile büküyor. Böyle bir yargı var, Anayasa
Mahkemesi Başkanı
Tabii sulh ceza hâkimi öyle, Anayasa Mahkemesi
Başkanı böyle.
Danıştay Başkanı nasıl?
Yani bunlar böyle de Danıştay Başkanı çok mu iyi? Bir
kızı var Danıştay Başkanının,
Başkanın adı Zerrin Güngör, kızının ismi Gonca
Hatinoğlu. Hâkim olarak atanıyor Elâzığa, bir gün sonra
Yargıtaya tetkik hâkimi olarak Ankaraya geri dönüyor. Çok sürmeden de
hemen Cumhurbaşkanlığı Hukuk Hizmetleri
Başkanlığında Daire Başkanı yapılıyor.
Peki, bu Zerrin Hanım ne yapıyor? Zerrin Hanım da bir adli
yıl açılışında -Cumhurbaşkanı birine atarlanıyordu
ya hani Baro Başkanına o zaman; atarlanıyor,
bağırıyor, çağırıyor- neredeyse, olmayan
cübbesinin düğmelerini iliklemeye çalışıyor,
eğilmekten çok daha kötü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
hâkimlik çok önemli bakın. Hâkim, Arapça bir sözcük; hikmet sahibi, bilge,
her şeyi sonsuz bir bilgelikle kusursuz eden. Aynı zamanda Yüce
Rabbimizin de 99 isminden biri. Çok önemli, bakın, herkesten yüksek bir
yerde oturuyor. Mitolojide de böyle yarı tanrı filan gibi
tanımlanıyor aslında bunlar. O yüzden de düğmesiz cübbeler
giyiyorlar. E, şimdi bu bahsettiğim sulh ceza hâkimi,
bahsettiğim Anayasa Mahkemesi Başkanı, bahsettiğim
Danıştay Başkanı bu tanımlara uyuyor mu? Böyle
hâkimlerin verdiği kararlarla bugün cezaevinde yatan yüzlerce, binlerce
insan var. Biz bunlara niye ayrım yapıyoruz bu coronavirüs
günlerinde?
Değerli arkadaşlarım, çok söylendi,
bu adaletsiz ve zalim düzeni değiştirmeden cezaevlerindeki bu
sayıyı azaltmamız mümkün değil.
Bakın, ben son söz olarak şunu
söyleyeceğim. Hrant Dinkin eşi Rakel Dink bir şey söylüyor
kocası öldürüldükten sonra, eşi öldürüldükten sonra: Bir bebekten
bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey
yapılamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUFAN KÖSE (Devamla) - Bu yasa, bir bebekten bir
katil yaratan karanlığı hiçbir şekilde sorgulamıyor. O
yüzden biz bu yasaya hayır diyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
66ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 66:
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Kanunun
5inci ve 17nci maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Tuma Çelik Hüda Kaya
İzmir Mardin İstanbul Murat Çepni Gülüstan Kılıç Koçyiğit Ayşe Acar Başaran
İzmir Muş Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Ayşe
Acar Başaranın.
Buyurun Sayın Başaran (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Değerli
arkadaşlar, herkese merhaba.
Günlerdir 207 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde konuşuyoruz; on sekiz saat komisyonda konuştuk.
Günlerdir de bu Mecliste, bu koşullar altında, bu corona günlerinde
bir yargı paketini konuşuyoruz. Şimdi ben kısaca buraya
nereden geldik, onu söyleyeyim çünkü çok şey ifade ettik. Günlerdir
anlatıyoruz, hani bir düzenleme olur, bir düzeltme olur ufacık bir
yerinde. Ya bu iktidar Yanlış yaptık, böyle olmaz bu iş.
diye bir düzeltir dedik, yok. Ama nereden buraya geldik, ben kısaca
anlatayım. Hatırlarsanız, bir süre önce Adalet Bakanı,
Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: Türkiyede yargıya güven
azaldı, problem var, onun için biz reform yapacağız.
Yargıda reform, böyle anlattılar bir salon toplantısında.
Sonra ilk paket geldi. Yargıda reform dedikleri, yargıyı daha
berbat bir hâle getiren bir paketti. Biz hep dedik belki sonrasında olur,
sonrası işte bu kanun teklifi, 207 sayılı Kanun Teklifi.
Corona günlerinde, aslında ülkenin bambaşka şeyleri
konuşacağı bir dönemde, 11 kanunda değişiklik üzerinde
günlerdir konuşuyoruz günlerdir; pardon, tabii, biz konuşuyoruz
muhalefet olarak, siz okumuyorsunuz, konuşmuyorsunuz, sadece el
kaldırıp indiriyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz bir yıl
okuduk, bir yıl çalıştık, şimdi sıra sizde.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Buraya da
gelip oturmuyorsunuz, oy verme zamanı koştur koştur bir
geliyorsunuz, işte, gelip burada oy vermek için yetişmeye
çalışıyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz bir
yıldır çalışıyoruz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Çünkü zaten
sizin derdiniz değil. Binlerce insan cezaevinde ne yaşıyor?
Binlerce insan şu anda cezaevlerinde sağlıksız
koşullarda ölümle yüz yüze mi? diye bir derdiniz olmadığı
için, buraya gelip dinleme zahmetinde bile bulunmuyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) Bize niye
sataşıyorsunuz? Bize sataşmayın.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Ama
arkadaşlar, bugün Adalet Bakanı açıklama yaptı, 75 infaz
memurunda corona hastalığı çıkmış, 75. Bu, kabul
ettiği sayı. 3 mahpus açık cezaevinde yaşamını
yitirmiş; bu da kabul edilen sayı ama bu sayının daha fazla
olduğunu biliyoruz. Ama bu, sizin derdiniz olmadığı için,
burada zahmet edip oy kullanmaya geldiğinizde bile bin türlü laf söylüyorsunuz
muhalefete Bizi niye buraya getiriyorsunuz? diye. Ya, bu bile derdiniz
değil.
SALİH CORA (Trabzon) Niye
sataşıyorsunuz bize ya?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Genel Kurula kadar alt
komisyonda, komisyonda gerekli çalışmayı yaptık, az biraz
da siz oyalanın.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) -
Arkadaşlar, 11 kanunda düzenleme var bunda, 11. Ben
hatırlatayım, tarihe not düşelim, bunu yapıyoruz
artık. Tabii, bu tarih sizin için nasıl bir tarih olacak, dönüp
baktığınızda ne hissedeceksiniz, ben bilemem. Çocuklarınız
dediğimizde çocuklarınız demeyin diyorsunuz ama vallahi 80
darbesi döneminde Anayasaya Evet. diyenin kendisi de çocukları da sahip
çıkamadı aldığı karara.
Şimdi, bu kanun şöyle lanse edildi
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sizin darbe
seviciliğiniz var. İllaki demokratik düzeni darbecilerle beraber
kıyaslıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Söz
alın, cevap verin.
OYA ERSOY (İstanbul) Dinle, dinle!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Grup
Başkan Vekili bu şekilde sataşmaz. Eğer size bir
sataşmam olduğunu düşünüyorsanız kürsüden söz
alırsınız. Bu da yeni bir usul olarak karşımıza
çıkıyor.
Şimdi, 11 kanun; bunlardan iyiye giden bir tane
düzenleme yok, tek bir reform sayılabilecek bir adım yok,
demokratikleşmeyle ilgili tek bir adım yok. Ne yapıyorsunuz? Kendinize
bağlı infaz hâkimlerini iyice
kalıcılaştırıyorsunuz. Koşullu salıvermeyle
ilgili düzenleme yapıyorsunuz, denetimli serbestlikle ilgili düzenleme
yapıyorsunuz ama taraflı ve kendinize göre, işte terörist, size
göre terörist, bize göre siyasi tutsak dediğimiz insanları bir
şekilde cezaevinde ölüme terk edip diğerlerini kayırarak
yapıyorsunuz bunu. Cezaevindeki koşulları iyice
ağırlaştırıyorsunuz, bu kanun teklifinin tümünde,
gazete kısıtlaması getiriyorsunuz, basın yayın her
türlü içeriye girişi engelleme, şu ana kadar fiilî engellemeyi
kalıcılaştırıyorsunuz. Yakalama kararını
öyle bir hâle getiriyorsunuz ki yakalanacak kişinin, belki etrafında
bütün tanıdıklarının, bütün herkesin evine gidip arama
yapma yetkisini tanıyorsunuz kendinize, bunu niye yaptığınız
çok belli.
Yine idare ve gözlem kurulları kuruyorsunuz,
idare ve gözlem kurullarını kendinize bağlı bir biçimde
kuruyorsunuz, hepsi sizin memurlarınızdan oluşan kişiler ve
buna göre karar alacaklar.
Disiplin cezalarını daha da
genişletiyorsunuz, kurumun dışındaki savunma
hakkını bile kapsayacak söylem ve eylemleri disiplin kararı
hâline getiriyorsunuz, yine hastanede yapılan herhangi bir eylem ve söyleme
disiplin cezası verilmesi konusu yapıyorsunuz. Şimdi, corona
günlerinde, işte, tam bunu tartışıyorsunuz, tıpkı
corona günlerinde aldığınız bütün kötü kararlar gibi bu
kötü karar da sizin sicilinize işlenecek. Ama keşke, sizin sicilinize
işlemekle kalsaydı, binlerce insan, aileleriyle beraber milyonlarca
insan tedirginlikle, kaygıyla şu Meclisi dinliyor kaç gündür?
Başkan, rica etsem, bir dakikayla
toparlıyorum, son konuşmalar zaten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Milyonlarca
insanın gözü burada, bu Mecliste, Bir düzenleme çıkar mı, bu
Meclis üstüne düşen sorumluluğu yerine getirir mi diye beklenti
içerisindeyken, siz, dün de günlerdir ifade ettiğimiz gibi, belli
suçları kendinize göre toplumsal olarak bir tehlike görmeyip
dışarıya salıyorsunuz ama size göre tehlikeli olanları,
size göre, bakın, sizin iktidarınıza göre tehlikeli
olanları, söz söyleyenleri, sizin yaptığınız
suçları gazetelerde yazanları, size muhalif olanları,
kadınları, akademisyenleri içeride ölüme terk ediyorsunuz, işte,
bu siciliniz, maalesef, sadece sizin için değil, bu toplum için de büyük
bir tehlike, toplumsal barış açısından büyük bir tehlike.
Bakın, bu insanlardan, aileleriyle beraber milyonlarca insandan söz
ediyorum ve siz, bu toplumun belki onlarca belki yüzlerce yıllık
barışının altına, temellerine bir dinamit koyuyorsunuz
bu teklifle ve buraya gelip oy verirken bile bin türlü hakaret ediyorsunuz
bizlere. Artık ben vicdan demiyorum, artık ben izan demiyorum,
artık ben tarihiniz demiyorum; sizin kararınız ama son kez sizi
bu insanların sesini duymaya çağırıyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 66ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Erel Arslan Kabukcuoğlu
İzmir Aksaray Eskişehir
Yasin Öztürk Ayhan Altıntaş İbrahim Halil Oral
Mersin Ankara Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; ta Komisyondan bu tarafa
düzenlemekte olduğumuz kanun metninin bazı eksiklikleriyle milletin,
vatandaşın vicdanında yer bulmadığını
söylemiştik. Özellikle kader mahkûmu diye nitelendirdiğimiz
insanların bu düzenlemeden faydalanmaması, vicdan sahibi
insanların kabul edemeyeceği bir durum.
Muhakkak sizlere de çokça mesajlar geliyordur,
müsaade ederseniz, ben bunlardan 2 tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bizim alt komşularımız, bir dairede, kalabalık, 16-17
kişi yaşıyorlardı. Çok gürültü yapıyorlardı,
arada rica ediyorduk ama küfür ediyorlardı. Pazar sabahı saat
05.00te yine gürültü başladı. Onların alt komşusu
aradı, Polisi aradım, bakmadı. Siz arar
mısınız? dedi. Polisler geldi; kalabalık, evde polisle
münakaşaya girdi. Polis, büyük ağabeyi karakola götürürken evde kalan
tüm erkekler bizim kapımıza dayandılar demirlerle. Polisi geri
aradık, geldi, bunları zorla aşağıya indirdi. Babama
dediler ki: Gel zararını karşılasınlar. tehlikeli
insanlar babam da Olmaz. dedi. Balkondan bakıyorduk, babam çıkar
çıkmaz 8 kişi babama saldırdı. Kardeşim 21
yaşındaydı. Biz aşağıya ininceye kadar babam
kusmaya başlamıştı. Sokakta polislerin yanında annemi,
beni, kardeşimi darp ettiler. Takviye geldi, ambulansa bile götüremediler
bizi. Annem sokakta sürüklenirken eteği başına geçmişti.
Hastaneye götürdüler, hastaneden çıkmadan onlar serbest
kalmıştı, bizim haberimiz yoktu. Ertesi gün hastane
çıkışında doktor benden bir film daha istedi. Ben de annem
ile babamı bekletmemek için eve yolladım, kardeşim de evdeydi ve
eve gittiğimizde onlardan biri beni merdivende yakaladı, bana
saldırdı, pantolonumu parçaladı. Kardeşime
bağırdım, o da o an bizim dairede merdivenin başından
aşağıya doğru ateş etti. Bu ateş sonucunda biri,
on yedi gün sonra öldü; biri de silah sesine çıkıyor; içeriden
Çıkma. diyorlar. Çıkan, seken kurşunla olay yerinde
hayatını kaybetti. Seken kurşunla ölen kişi için olası
kastla on yedi yıl altı ay, diğeri için on iki yıl sekiz ay
toplamda otuz yıl yatarımız oldu. Kardeşim 2 üniversite
mezunu, başarılı, terbiyeli bir çocuktu. Mektubun biri bu.
Biri de: 26 yaşında uyuşturucu
bağımlısı bir sapık tarafından
kaçırıldım. Saatlerce bir konteyner içinde tutuldum, dayak
yedim, hakarete ve cinsel saldırılara uğradım. Şahıs
bir süre tutuklu kaldı ve sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest
bırakıldı. Serbest kaldıktan sonra erkek kardeşim bu
şahsı yaraladı, şahıs basit tip müdahaleyle üç gün
sonra hastaneden çıkmasına rağmen, benim kardeşim öldürmeye
teşebbüsten on iki yıl ceza aldı, yetmedi, hayatımı
mahveden şahıs on dört yıl almıştı. Beni kurtaran
6 polisin şahitliğinde, Adli Tıp Kurumunun raporuna ve 155 Polis
İmdat hattında bulunan yardım çağrısı
kaydıma rağmen, dosya Yargıtay tarafından bozuldu. Benim
kardeşim on iki yıl alırken, bana bunları yaşatan
şahıs altı yıl dokuz ay ceza aldı, dosyası
Yargıtayda, daha cezaevine girmedi ama kardeşim, TCK 81den hâlâ
cezaevinde. Saygın bir aileyiz. Bu olayla birlikte hayatımız ve
itibarımız yerle bir oldu.
Şimdi, cinsel istismara maruz kalan ben mi
suçluyum? Fail tutuksuz yargılandığı için psikolojisi
bozulan ailem ve o psikolojiyle onu yaralayan kardeşim mi suçlu? Yoksa
faili serbest bırakıp sonrasında bu yaşananların
sebebi olan, yüce adaletine sığındığımız
mahkeme heyeti mi suçlu? Yoksa tecavüzcünün dosyasını bozup onu yedi
yılla ödüllendirirken benim kardeşimi on iki yıla mahkûm eden
Yargıtay mı?
Bugün benim sesim siz olun, hiçbir şey olmasa
bile kendi vicdanlarında boğulsunlar. Tek isteğim,
adımı vermeyin.
Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi,
buna benzer, Türkiyede binlerce kader mahkûmu diye nitelendirdiğimiz,
namusunu, anasını, bacısını, malını korumak
amacıyla, hedef gözetmeksizin meydana gelen hadiseler neticesinde eli kana
bulaşan, eli silaha uzanan insanlar var. Buradan bu insanların
faydalanmaması, maalesef, kamu vicdanını zedelemiştir.
Bilgilerinize sunarım.
Saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
66ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 4 önerge vardır. Okutacağım ilk 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 67nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Hüda Kaya Murat Çepni
İzmir İstanbul İzmir
Tuma Çelik Gülüstan Kılıç Koçyiğit Ömer Faruk Gergerlioğlu
Mardin Muş Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan Köse Süleyman Bülbül Zeynel Emre
Çorum Aydın İstanbul
Turan Aydoğan Alpay Antmen Abdurrahman Tutdere
İstanbul Mersin Adıyaman
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Alpay Antmende.
Buyurun Sayın Alpay Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, teklifin 67nci
maddesinde hükme bağlanmak istenen, işyurtlarında
çalışan mahkûmlar yanında tutuklulara da ücret ve fazla mesai
ödenmesi ve kâr payı verilmesi doğrudur; doğrudur ama şu an
ceza ve tevkifevlerinde görevli bütün personelin özlük haklarının
hâlâ düzeltilmemiş olması ise çok daha vahimdir.
Değerli milletvekilleri, gelelim esas konuya.
Adalet Komisyonunda on sekiz saat aralıksız görüşülen ve bugün
itibarıyla yüce Meclisimizde yedi gündür aralıksız
görüştüğümüz af teklifinin son maddelerine geldik. İlk günden
beri, size bir şey anlatmaya çalışıyor ve bu af teklifinize
katkı vermeye uğraşıyoruz. İlk günden beri, bu teklifin
adil olmadığını, eşit olmadığını
ve vicdan içermediğini defalarca söyledik. İlk günden beri Gelin, bu
teklifi hep beraber vicdanlı ve adaletli bir yasaya dönüştürelim.
dedik ama siz ne yaptınız? Önergelerimizin tamamına
Hayır. dediniz, yetmedi; bir Sayın Grup Başkan Vekiliniz
sosyal medyada verilen önergelerle dalga geçti. Neyiyle dalga geçiyorsunuz
Allah aşkına? Yetmedi mi? Bırakın şu algı
operasyonlarınızı.
Peki, o zaman açık konuşalım. Hiç
önerge vermeseydik de çete üyeleri, kadınları darbedenler ve
dolandırıcılar dışarı çıkarken,
gazetecilerin, yazarların, muhaliflerin, düşünce suçlularının
içeride kalmasına ortak mı olsaydık? İlerde bu teklif
yüzünden çıkan birisi bir kadını öldürdüğünde, bu teklif
yüzünden çıkan birisi birini dolandırdığında, bu
teklif yüzünden çıkan birisi bir diğerini gasbettiğinde, bu
teklif yüzünden çıkan birisi bir dükkânı ya da evi soyduğunda
Biz, bu günaha ortak olmuyoruz, biz, bu günaha ortak olmayacağız.
Biz, bu adil olmayan, eşit olmayan, vicdan taşımayan, hukukun
evrensel normlarıyla bağdaşmayan teklifinize payanda olmayı
reddediyoruz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Siz, çete üyelerini, kadınları darbedenleri, hırsızları
ve dolandırıcıları dışarı çıkarın;
gazeteciler, yazarlar, muhalifler, düşünce suçluları içeride
kalsın, çek suçlularını hapse atın. Bu, size
yakışır, biz, buna ortak değiliz.
Değerli milletvekilleri, günlerdir bu teklifi
eşit, adil, hukuki ve vicdanlı bir hâle getirelim diyoruz. Biz,
olumlu ve adil bir çaba beklerken siz ne yaptınız? Hiçbir şey.
Bakınız, görüştüğümüz af
meselesi, bu salgın günlerinde 3-5 maddeyle bir günde yapılabilecek
bir iş iken günlerdir, Benim dediğim dedik.
mantığıyla hiçbir düzeltmeye yanaşmayıp bu af
işini siz geciktirdiniz. Bir hafta önce cezaevlerinden çıkacak
mahkûmları fazladan bir hafta orada tuttunuz, gecikmeden sadece ve sadece
siz sorumlusunuz.
Değerli milletvekilleri, eşit, adil,
hukuki ve vicdanlı olmayan bu af teklifinizi biraz sonra kabul edeceksiniz
ama bakın, mesela tarihe not düşelim: Dosya, ilk derece mahkemesinde
hüküm verildikten sonra bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya
geldiğinde, sanık tutuklu ise kişinin salıverilmesine veya
tutuklama yerine adli kontrol tedbiri uygulanmasına yönelik taleplerle
ilgili olarak ya da resen bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay
yanında ilk derece mahkemesine UYAP üzerinden karar verme yetkisi
verilmesi bu kanun teklifinin en hatalı hükümlerindendir, bunun
zararlarını ilerleyen zaman içinde göreceksiniz. Mesela, infaz
kanununda mükerrirlere ilişkin hükümde yapılan
değişiklikle, tekerrür bazı suçlar bakımından etkisini
artık kaybedecektir. Bakın, mesela teklifinizde yer alan istisnalar
arasında sayılan suçların gelişigüzel belirlenmesi,
suçların niteliğinin gözetilmemesi adaletsiz uygulamalara neden
olacaktır. Mesela, birçok madde, örneğin geçici 6ncı madde
haksızlık ve hukuksuzluklar yaratacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemelerde,
aynı hukuki değeri koruyan ve haksızlık muhtevası
itibarıyla birbirine yakın olan suçlardan dolayı farklı
işlemlere tabi tutulması, Anayasadaki eşitlik ve hukuk devleti
ilkeleri bakımından Anayasaya açıkça aykırıdır.
Yapılması gereken iş, hükümlülerin işledikleri suçlardan
hareketle değil, suçların örgütlülük, tehlikelilik, mükerrerlik gibi
durumlarının göz önünde bulundurulması iken, bu düzenlemeniz
eksik, hatalı, yanlış, vicdansız olmuştur, adalete
uygun değildir, adil değildir, eşit değildir. Uyarması
bizden, gerisinin takdiri, suçu, günahı, vebali size aittir diyor,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifi
gördüğümüz kadarıyla onaylanacak ama cezaevlerindeki sorunlar
bitmeyecek. Hükümlü ve Tutuklu Haklarını İnceleme Alt Komisyonu
olarak cezaevlerinde ziyaretlere gittik, birçok cezaevinde gözlemler yaptık
ve gerçekten çok vahim insan hakları ihlalleri gördük. Biz, bu ihlalleri
raporlarımızda ayrıntılı bir şekilde
anlattık.
Son zamanlardaki cezaevleri raporları, belki de
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır ihlallerle dolu olan
raporlarıdır arkadaşlar ve bu raporların oluşumu, iktidar
partisi vekillerinin de engelleyemeyeceği bir şekilde
gerçekleştirilmiştir çünkü koğuşlarda, oradaki göz
yaşartan ihlalleri, her farklı partiden vekillerle beraber çok net
bir şekilde gördük ve raporladık. Neler gördük?
Bakın, size en son gittiğimiz Keskin
Cezaevinden bir örnek vereyim ve o cezaevindeki bazı siyasi
koğuşların hâlinin hiç değişmeyeceğini de
bildiğim için girdiğimiz bir kadın koğuşundan size
örnek vereyim. Cezaevinden çıkmasına izin vermediğiniz
insanların durumu nasıl, bir de benden dinleyin çünkü biz gözümüzle o
koğuşlardaki felaketi, sefaleti ve gerçekten son derece üzücü
görüntüleri gördük. Keskin Cezaevinde girdiğimiz kadın
koğuşu 8-10 kişilik bir koğuştu. Kadınlar bizi
ayakta karşıladılar. Biz vekiller olarak onların hâlini
hatırını sorduk ve Neler yaşıyorsunuz
anlatın." dedik. Kadınlar bizi koğuşun üst kattaki
yatak odasına çıkardı. 8-10 kişilik koğuşta 21
kadın, 1 çocuk kalıyordu. Üst kata çıktık, üst katın
iki duvarında da bir su sızıntısı vardı, rutubet
vardı ve akıyordu, hatta yataklarının üstüne su
damlıyormuş, yatakları çekmişler. Keskinde geceleri çok
soğuk olmasına rağmen, içerisi çok kalabalık olduğu
için camları mutlaka açıyorlarmış. Camın dibindeki
hasta oluyormuş, camı kapattığı zaman odadakiler
havadan boğuluyormuş; bunu anlattılar.
Yine, cezaevi gözlem kurullarının
yetkilerini artırdınız bu yasa teklifindeki maddelerle. Belki
siz, o koğuşları görmeyen vekiller olarak bunun ne anlama
geldiğini çok bilemediniz ama biz o kadınlardan, erkeklerden
dinlediğimizle, cezaevi gözlem kurulunun yetkilerinin
artırılmasının ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz.
Bakın, kadınlar şunu söylüyordu bize,
ağlayarak anlatıyorlardı: Jandarmalar baskın
yaptıklarında, içeri girdiklerinde, arama yaptıklarında
âdeta bir düşman koğuşu ararmış gibi muamele
yapıyordu ve biz, koğuşumuza aramadan sonra geri
döndüğümüzde yerde iç çamaşırlarımızı buluyorduk,
askılıklarımızın kırık olduğunu
buluyorduk, kitaplarımızın yerlere
atıldığını görüyorduk. Biz ne yaptık ki bunu bize
reva gördüler? diyorlardı. Bu dediklerime itiraz etmeyin çünkü bunlar
raporlarımızda da var. Diyarbakır raporunda, Elâzığ
raporunda, Silivri raporunda tüm bu ihlaller var, hiç itiraz etmeyin, hepsi
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu cezaevindeki çocukların durumu daha
vahim. 800den fazla bebek ve çocuk var, 0-1 yaş arası 200 bebek var.
Biz, onları, o havalandırmalarda gördük. Annesi diyordu ki:
Çocuğumun hiç oyuncağı yok. 1 tane bisikleti var, başka
bir oyuncak yok, içeri alınması çok sorun.
Yine, Diyarbakır Cezaevine gittiğimizde 4
yaşındaki küçük Dildayı görmüştük. İsmini bile
unutamıyorum, demek ki bende bir iz bırakmış değil mi?
O çocuğun fizyolojik ve psikolojik açıdan neler
yaşadığını orada biz hepimiz gördük. Bu çocuklar hem
beslenmesi yetersizdi hem de psikolojik açıdan çok önemli sorunlar
yaşıyorlardı. Daha önemlisi, bu çocukları da geçin, anne
baba mahpus olduğu için binlerce çocuk şu anda dede, nine, teyze, dayı
yanında perişan durumda ve bu yasayı en çok da onlar bekliyor
arkadaşlar, en çok da onlar bekliyorlar ve şu anda bu yasada
ayrımcı bir sonucun çıkması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Ben ilave süreyi verdim Sayın
Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Tamam Sayın
Başkan.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Sözümü
bitireyim.
BAŞKAN Tamamlayın sözünüzü.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Bakın, burası gerçekten çok önemli. Hepiniz anne veya babasınızdır.
Ben o dramlara şahitlik ettim. Cezaevlerinde 800ünü aşkın
bebek, çocuk var, herkes bunu biliyor ama ben daha çoğunu biliyorum. Nedir
biliyor musunuz? Anne ve babası birlikte mahpus olduğu için 3-4
çocuklu ailelerin perişan olduğunu, çocukların akrabaları
yanında sersefil olduğunu, silme, hepsinin psikolojiklerinin bozuk
olduğunu çok yakından biliyorum. Bu, gerçekten sadece o aileleri
değil, bizim neslimizi mahveden bir durumdur arkadaşlar, bu konuya
böyle bakalım. Yarın öbür gün bu çocuklar psikolojik sorunlar
yaşadığında belki milyarlar dökeceğiz bu
sorunları halletmek için. Şu anda çok basitti bu çocukların anne
babalarına özgürlük yolu açmak veyahut da evde hapis ve benzeri yollarla,
adli tedbirlerle bir yol açabilmek çok çok önemliydi ama maalesef, bu
fırsat kaçırıldı. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Gergerlioğlu.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 67nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiş ibaresinin
ilave edilmiş ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Erel Arslan Kabukcuoğlu
İzmir Aksaray Eskişehir
Yasin Öztürk Ayhan Altıntaş
Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Günlerdir konuşuyoruz, on sekiz saatte
alelacele yasa teklifini Komisyondan geçirdiniz. Adalete güveni daha fazla
zedeleyecek, toplum vicdanını yaralayacak uygulamalardan vazgeçmeliyiz,
daha aklıselimle toplumun tüm kesimlerinin üzerinde
uzlaştığı düzenlemeler yapmalıyız. AK PARTİ
milletvekilleri hep bir ağızdan muhalefeti topyekûn kanun teklifinin
çıkmasına engel olmakla itham etmektedirler. Madem bizi
dinlemiyorsunuz o zaman sizin dinleyeceğinizi umduğum iki tane örnek
vermek istiyorum: Birinci örnek, Yeniçağ gazetesinde 24 Eylül 2019
tarihinde yayımlanan bir habere göre, ülkemizdeki yüksek yargı
organlarından Anayasa Mahkemesinin Başkan Vekili Engin
Yıldırım, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Sisteminin
Desteklenmesi Ortak Projesinin kapanış konferansında:
Yapılan kamuoyu araştırmalarında, maalesef, ortaya
çıkan bir sonuç var. Türk yargı sistemine güven son derece düşük.
Belki şu veya bu yargı organı olarak
bakıldığında az bir şekilde farklılıklar
meydana geliyor olabilir ama genel olarak Türkiyede yaşayan insanlar Türk
yargı sistemine pek fazla güvenmiyor. Bu, çok ciddi bir sorun.
Yargıyla muhatap olanların yargıya güveni muhatap olmayanlara
göre çok daha düşük. demiştir.
İkinci örnek, yine diğer bir yüksek
yargı organımız Yargıtayın eski Başkanı
İsmail Rüştü Cirit, İhlas Haber Ajansına 7 Mart 2020
tarihinde verdiği demeçte, Antalyada Fikri ve Sınai Mülkiyet
Suçları Çalıştayında şu uyarılarda bulunma
ihtiyacını duymaktadır: İnsan hakları alanında
sıfır ihlal olması gerçekleştirilecek bir amaç değil,
sürekli ve yoğun çabayla ulaşılmak istenen bir ideal olarak
nitelendirilebilir. Adalet sistemi, ülke ekonomisi dâhil olmak üzere,
toplumdaki herkesi ve her sektörü doğrudan ilgilendirmektedir. Bu nedenle,
yargı sistemine ilişkin sorunlar toplumun her kesiminin meşru
bir alanı içindedir. Tüm adalet aktörlerinin ve karar vericilerin bu
gerçeğin farkında olması gerekir. Toplumun yargıya güven
duymadığı bir hukuk sisteminde yargı bağımsızlığı
ve tarafsızlığı sağlanamaz. Yargı etiği
ilkeleri ile insan haklarının korunması ve hukuki
güvenliğin sağlanması arasında çok sıkı bir
bağ vardır. İyi hukukçular yetiştiremezsek ve onları
geliştiremezsek hangi sistemi getirirsek getirelim başarılı
sonuçlar elde edemeyeceğimizin farkında olmalıyız. diyor
Sayın Cirit.
Değerli arkadaşlar, on yedi
yıllık iktidarınızda yargıya güven her geçen yıl
azaldı. Öğretim görevlisi olmadan açılan hukuk fakülteleri,
hukukçu olmadan atanan dekanlar hukuk eğitimini iyice
sıradanlaştırdılar. Son darbeyi de mülakat sistemiyle
liyakati öteleyen, sadakate yer veren, partiden referans getirmeyen
kişileri hâkim, savcı yapmayarak vurdunuz.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener Türkiye adalet arıyor. Hukuk, adalet vatandaş içindir.
Adaleti tesis edemezseniz milletin vicdanında mahkûm olursunuz.
demektedir. Şimdi bir teklif getirmişsiniz,
yaptığınız tüm bu yanlış uygulamalarla tıka
basa doldurduğunuz hapishaneleri boşaltmaya
çalışıyorsunuz. AK PARTİ milletvekillerinden beklerdik ki
getirdiğiniz bu düzenlemelerle yargıya olan güveni artıracak,
toplumda adalet duygusunu pekiştirecek teklifler sunulsun ve savunulsun.
Maalesef bu konuda tek bir söz duymadık.
Şehrim Eskişehirde Hacı Süleyman
Çakır Huzurevinde 70 kadar mukim insan vardır. Bunlarda corona virüsü
tespit edilmiş olup hepsi hastaneye
kaldırılmıştır. Acil şifalar diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 67nci maddesiyle
değiştirilen 4301 sayılı Kanunun 8inci maddesinin
dördüncü fıkrasının ve aynı maddeye eklenen beşinci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İşyurtlarının yıllık
bilançolarında tahakkuk edecek her türlü faaliyet dışı
gelirleri ve faizler hariç olmak üzere kârlarının % 30'unu
aşmamak üzere;
a) İşyurtlarında
görevli personel, işçi ve hükümlüler ile tutuklulara, yıllık net
ücretinin % 50'sini geçmemek üzere memur maaş katsayısının
(10.000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak miktara
kadar ve çalıştıkları süre ile yaptıkları
işin özellik ve güçlüğüne göre,
b) Yukarıda
belirtilen bent uyarınca dağıtılan kâr payından kalan
miktar işyurtları kurumunda toplanarak, bu miktardan işyurdu
faaliyetlerinde çalışmayıp sözleşmeli olarak
çalışanlar da dahil olmak üzere fiilen ceza infaz kurumlarında
çalışan personele, yıllık net ücretinin % 10'unu geçmemek
üzere memur maaş katsayısının, (4.000) gösterge rakamı
ile çarpımı sonucu bulunacak miktara kadar ve
çalıştıkları süreye göre,
İşyurtları Yüksek Kurulu Kararı
ile kâr payı ödenebilir. Bu fıkranın (a) bendi kapsamında
yapılan kâr payı ödemesi (b) bendine göre yapılacak kâr
payı ödemesinden az olamaz. Ödemeler, çalışmayı takip eden
bütçe yılında ve bir defada yapılır.
"Dördüncü fıkrada ödenebileceği
belirtilen kâr payından kalan miktar içinden ayrıca üstün gayret ve
başarı gösteren işyurdu çalışanları ile tutuklu
ve hükümlülere, sözleşmeli olarak çalışanlar da dahil olmak
üzere ceza infaz kurumunda çalışan personele
İşyurtları Yüksek Kurulu Kararı ile kâr payı ödeme
tavanının yüzde otuzuna kadar teşvik ödemesi yapılabilir.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Zeynep
Gül Yılmaz Arife
Polat Düzgün
Çankırı Mersin Ankara
Meliha Akyol Fehmi Alpay Özalan Selahattin Minsolmaz
Yalova İzmir Kırklareli
Hasan Çilez
Amasya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, işyurtlarının
yıllık bilançolarında tahakkuk edecek kârlarının
dağıtımının usul ve esasları belirlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş önerge doğrultusunda 67nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
68inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 68inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE-68) 2/7/2012 tarihli ve 6352 Sayılı
Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın
Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların
Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan terör
suçları ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Murat
Çepni Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Hüda
Kaya
İzmir Muş İstanbul
Serpil Kemalbay Pekgözegü Tuma Çelik Oya Ersoy
İzmir Mardin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Oya
Ersoyun. (HDP sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Genel Kurulu
selamlıyorum.
Yedi gündür Meclisi aralıksız
çalıştırarak canhıraş çıkarmaya
çalıştığınız teklifin sonuna geldik. Önce corona
salgını nedeniyle diyerek bu teklifi savunmaya kalktınız,
daha sonra ilk günden itibaren iddianızın gerçek
olmadığı ortaya çıktı ve coronayla ilgisi
olmadığını itiraf ettiniz. Evet, sizin derdiniz
cezaevindeki mahpusların sağlığı ve can güvenliği
değil. Sizin derdiniz, salgın karşısında halkın
sağlığını korumak olmadığı gibi, suç
eylemlerinden halkı korumak da değil. Sizin tek derdiniz var,
iktidarınızı korumak, corona koşullarını
fırsata çevirip yandaşlarınızı cezaevinden
çıkarmak. Sırf onları çıkarabilmek için öyle bir teklif
hazırladınız ki kadın katillerini, çocuk
istismarcılarını, iş cinayetlerinin faillerini,
uyuşturucu tacirlerini koruyup kollarken, düşünce ve
eleştirilerini dile getiren yurttaşlarımızı, haber
yapıp gerçekleri yazan gazetecileri, aydınları,
sanatçıları, bilim insanlarını, iktidara muhalif
siyasetçileri, halkın oyuyla seçilmiş milletvekillerini, belediye
başkanlarını, meclis üyelerini kapsam dışı
bırakıyor, cezaevlerinde ölüme terk ediyorsunuz. Biz buradan
defalarca söyledik, hukukçular söyledi, barolar söyledi, kadın örgütleri
söyledi ama dinlemiyorsunuz çünkü emir, büyük yerden.
Bu teklif adrese teslim bir özel aftır.
Açık açık söyleyin burada, elinizdeki listede kimler var,
canhıraş cezaevinden çıkarmak istedikleriniz kimler? Buyurun,
Cumhurbaşkanının bir af yetkisi var, daha önce de kullandı,
Sivasta 33 insanımızı diri diri yakan, Sivas
katliamının sorumlularından Ahmet Turan Kılıçı
affettiği gibi elinizde ne varsa onu da affetsin. Kendi
iktidarınızı kurtarmak için Meclisi neden bu konuda malzeme yapıyorsunuz,
alet ediyorsunuz? Biz bir aydır Coronaya karşı halkı
koruyacak acil önlemler almak için Meclisi çalıştıralım.
dedik ve siz, sırf bu yasayı çıkarabilmek için,
milletvekillerinin sağlığını da tehlikeye atarak yedi
gündür sabahlara kadar burada bizi çalıştırıyorsunuz.
AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Direndiğiniz için o.
OYA ERSOY (Devamla)
Evet, direniyoruz, direnmeye devam edeceğiz. Bu ülkede
diktatörlüğün kurulmasına direnmeye devam edeceğiz, faşizme
karşı direnmeye devam edeceğiz çünkü bu bizim geleneğimiz.
AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Biliyoruz, niye şikâyet ediyorsun?
OYA ERSOY (Devamla)
Önce haftada bir gün, salı günü Meclisi
çalıştırdınız, yaptığınız şey
patronlara 100 milyar ayırmak oldu. Temizlik işçileri
çalışırken, sağlıkçılar çalışırken
Meclis halk için önlemleri almadan kapatılamaz. dedik, yıllardır
biriken uluslararası sözleşmeleri getirdiniz ve Mecliste
çalışıyor gibi yaptınız. Biz İşten
atılmalar yasaklansın, işçilere ücretli izin, halka geçim
ücreti. dedik, siz halka Evde kal, aç kal; evde kal, işsiz kal.
dediniz, üstüne de yardım istediniz. Halk can derdindeyken siz
bağış kavgası çıkardınız. Bu ülkede
coronayla uğraşmak yerine, coronaya karşı mücadele
edenlerle uğraştınız. Hemen, acil, yaygın test
yapın. dedik, yapmadınız ama Sağlık
Bakanlığındaki dostları sayesinde hastaneye yatıp
testi yaptıranlar, Covid-19 testleriyle oyun oynayanlar sosyal medyada
paylaştı; bunları gördük.
AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Sen hangi ülkeden bahsediyorsun?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, 7nci günün sonundayız, sadece
bir saat çalışmamız kaldı, lütfen.
OYA ERSOY (Devamla)
Halk can derdindeyken siz koruma altındaki doğal alanları
yapılaşmaya açtınız, Kanal İstanbulun ilk ihalesini
siz yaptınız, Salda Gölünde inşaat başlattınız,
8 HDPli belediye başkanımızı görevden alıp kayyum
atadınız, gerçekleri söyleyenleri gözaltı tehdidiyle, polis ve
yargı sopasıyla susturmaya çalıştınız, 10 Nisan
gece yarısı açıkladığınız sokağa
çıkma yasağıyla coronavirüsü kontrolden çıkaran bir karara
daha imza attınız, halkı sokaklara döktünüz. Yaşanan
paniğin sorumlusu sizsiniz, sizin halkı düşünmeyen, halka
doğru bilgi vermeyen, halkta güvensizlik yaratan tutumunuzdur. Plansız ve
programsız hareket ediyorsunuz, alınması gereken önlemleri,
yapılması gerekenleri zamanında yapmıyorsunuz. Kamuoyu
baskısıyla zoraki adımlar atıyorsunuz ama bu adımlar
zamanında olmadığı için etkisiz oluyor.
Şimdi, yaptığınız şey
bir başarı hikâyesi yazmak ve bunun için de algı yönetiyorsunuz
ve bu tutumunuz halkın sağlığını tehdit ediyor,
halk can derdinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla)
siz kendi
iktidarınızın çıkarı için 11 kanunda
değişiklik yapan infaz teklifiyle Meclisi oyalıyorsunuz.
Uyarıyoruz, bu tutumunuzdan vazgeçin. Bakın, bugün,
DEV-YAPI-İŞ Avrupa Yakası Temsilcisi Hasan Oğuzu
bulaşıcı hastalık sebebiyle kaybettik. Hasan, Galataport
şantiyesinde çalışıyordu, orada işçiydi. 20 Martta
hiçbir önlem alınmadığı için işi bırakmışlardı.
3 Nisanda şantiyede 3 pozitif vaka çıktı, 7 Nisanda Hasan kalp
krizi geçirdi, tüm belirtiler Covid-19u gösterdi ve Hasanın ölüm sebebi
bulaşıcı hastalık olarak kayıtlara geçti. Zorunlu
olmayan işlerin devamına karar veren iradeniz bu ölümlerin sorumlusudur.
Israrla diyoruz, bu salgın cezaevlerinde sıçrarsa baş edilemez,
sağlık sistemi bunu kaldırmaz. Ne yapacaksınız?
Cezaevlerini mezarlık hâline mi çevireceksiniz? (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin çerçeve 68'inci maddesine (1) numaralı fıkra olarak
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu Kanunun uygulamasıyla ilgili olarak
5275 sayılı Kanunun,
a) 105/A
maddesinin (4) numaralı fıkrası,
b) 106.
maddesinin (9) numaralı fıkrasında yer alan ve bunun
infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz hükmü,
c) 110'uncu
maddesinin (9) numaralı fıkrasının (c) bendi hükümleri
üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine
göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır
işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişilerin 30/03/2020
tarihine kadar bu şekilde işlemiş oldukları suçlarla ilgili
olarak uygulanmaz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Turan Aydoğan Ali Şeker
İstanbul İstanbul İstanbul
Süleyman Girgin Engin
Özkoç
Muğla Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mehmet Akif Hamzaçebinin.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, coronavirüsle girmiş
olduğu hayat mücadelesini kaybederek vefat eden Ataşehir Belediye
Meclis Üyemiz Sevgili Uğurcan Demire Allahtan rahmet diliyorum;
ailesine, yakınlarına ve Ataşehir Belediyesine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yasalar adil
olmalıdır, yasalar hukuka uygun olmalıdır, yasalar
meşru olmalıdır. Bir yasanın arkasında Parlamento
çoğunluğunun olması, onu yasa yapmaya yetebilir ama onu
meşru kılmaya yetmez. Yasaların meşru olabilmesi için,
aynı zamanda doğru olması yani adil olması gerekir.
Meşruiyet -siyasal bir kavram- bir siyasal sistemin, bir liderin, bir
siyasal kararın, bir yasanın arkasında Parlamento
çoğunluğunun olmasından ibaret bir kavram değildir. Elbette
bu şarttır ancak bunun yanında bu yasanın adalete uygun
olması gerekir, o takdirde ancak o yasa, o karar, o lider, o sistem
meşru sayılabilir. Meşruiyet, bir kararın, yasanın
toplum tarafından tanınma değeridir, ona atfedilen
değerdir.
Şimdi, sokağa çıkın, sorun,
seçim bölgelerinize gidin, gidiyorsunuz; bu yasayla ilgili olarak size
memnuniyetini ifade eden kişi sayısı, memnuniyetini ifade
etmeyenlerden, şikâyetçi olanlardan çok çok azdır değerli
arkadaşlar. Eğer, bir yasa toplumu bölüyorsa, bir
kucaklaşmayı sağlayamıyorsa orada problem var demektir. Tam
bin yıl önce Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk Siyasetname isimli kitabında
çok meşhur bir sözüdür, şöyle der: Küfr ile belki amma zulm ile
payidar kalmaz memleket. Haksızlık yapıyorsanız, zulüm
yapıyorsunuz demektir. Bu, bütün insanlık tarihi boyunca böyledir,
tarihimizden buna birçok örnek verebiliriz.
Konumuza geliyorum, konumuz, düzenlenen
karşılıksız çeklerin, karşılıksız
çıkmış olması nedeniyle o çek hakkında
Karşılıksızdır. işlemi yapıldıktan
sonra işleyen süreçte hapse mahkûm olan vatandaşlarımız. Bu
kürsüden bunu daha önce birkaç kez sizlerin bilgisine sundum. Arkadaşlar,
bir af yasası diyorum ama iktidar partisi Hayır, af değil, bu
şartlı salıverilme veya Cezaların ertelenmesi
yasası. diyor, her neyse, düzenlenen bu yasada birçok suç bu kapsamda
değerlendiriliyor; zimmet, rüşvet, nüfuz ticareti, görevi kötüye kullanma,
ihaleye fesat karıştırma, yağma, dolandırıcılık,
daha da çoğaltabiliriz bunları. Bu suçluların hepsi bu
yasanın getirdiği kolaylıklardan faydalanacak ve büyük bir
kısmı bu yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren
cezaevlerinden tahliye edilecek. Peki, karşılıksız çek,
düzenlenen çekin karşılıksız çıkmış
olması nedeniyle hapse mahkûm olan vatandaşları neden bu yasadan
yararlandırmıyoruz? İktidar partisinin bazı yetkilileri
-aslında bazı değil, iktidar partisinin söz sahipleri, iktidar
partisi grubu diyemem asla- diyor ki: Efendim, çeke olan güveni korumamız
lazım. Arkadaşlar, çeke olan güven, devlete olan güven hepsi
önemlidir ama siz devlete olan güveni yok ediyorsunuz, sadece çek nedeniyle
değil başka birçok suçu da bu kapsama dâhil etmeyerek. Devlete olan
güven çok daha önemli değil midir? Ekonomide istikrar yoksa, ekonomiye
güven yoksa, devlete güven yoksa, ekonomi politikalarında çeke güven mi
kalır?
Size gerçek hayattan birkaç örnek vereceğim.
Bakın, bir vatandaşımız bana şöyle bir yazı
yazıyor: Yapmış olduğum tesislerin
açılışını 2 kez Sayın Cumhurbaşkanı
gerçekleştirdi. Son beş yılda bitirmiş olduğum
işlerin tutarı 528 milyon liradır, devam eden işlerin
tutarı -8 iş- 206 milyon TLdir. 8 bin TL aylık sigorta primi ve
vergi ödemesi yapıyordum, 850 kişi istihdam ediyordum, 2018
seçimlerine doğru hak edişlerimi alamadım,
sıkıştım. Bana Devam et, hak edişlerde sorun
olmayacak, sana ödeme yapacağız. dediler, işime devam ettim,
makinelerimi sattım. Bugün beş yıl hapis cezam var, kaçıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bir
başka vatandaşımız ise şöyle yazıyor: Kırk
dört yıllık fabrikamı ve mağazalarımı kaybettim,
her şeyimi kaybettim, ailem dağıldı. 2018 krizinde
çeklerimi ödeyemedim.
Sevgili arkadaşlar, dolandırıcılar
yararlanıyor. Hatta kim yararlanıyor biliyor musunuz? Bütün
kamuoyunun bildiği bir kader kurbanı daha yararlanıyor bu
yasadan, onu kader kurbanı -parantez içinde ünlem işareti koyuyorum-
olarak isimlendiriyorum, Tosuncuk. Tosuncuk, tam 120 bin vatandaşımızdan
para toplayıp bugün Güney Amerikada keyif sürüyor.
Topladığı paraların tutarı 600 milyon dolar. Bu yasa
çıktığında Tosuncuku affedeceksiniz, bu, yazık,
batmış iş adamlarını affetmeyeceksiniz.
Sayın Başkan, Sayın AK PARTİ
Grup Başkan Vekili, görüşmeye ara verelim, şu konuyu bir
değerlendirelim efendim.
Teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 68inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan yürüklükten kaldırılmıştır
ibaresinin çıkarılmıştır ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Erel Yasin Öztürk
İzmir Aksaray Denizli
Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Altıntaş
Eskişehir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Yüce Türk milleti; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 68inci
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif edilen maddeyle doğrudan açık ceza
infaz kurumunda infaz edilecek cezalar kalıcı bir düzenlemeyle
belirlenmektedir. Bu nedenle, aynı hususu geçici olarak düzenleyen 6352
sayılı Kanunun geçici 3üncü maddesinin (2)nci fıkrası
yürürlükten kaldırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tarım Bakanlığının 21 ilde
yazlık ekimi yapılacak ürünler için yüzde 75 tohum desteği
vereceği açıklandı. 21 il içerisinde seçim bölgem Aksaray da var
ve bundan dolayı Sayın Tarım Bakanına teşekkürlerimi
sunmuştum. Ancak, çiftçi hemşehrilerim beni arayarak Dağ, fare
doğurdu. dedi. Neden öyle söylüyorsunuz dediğimde Aksaraya sadece
1.200 kilogram mısır, 10 ton fasulye tohumu gelmiş.
Aksarayda yaklaşık 204 bin dekar tarlada
mısır ekimi yapılıyor, verilen mısır sadece 3 bin
dekara yetiyor. Dolayısıyla 201 bin dekarımızda tohum için
herhangi bir gelişme yok. Yine Aksarayda 13 bin dekarda fasulye
tarımı yapılıyor; 10 ton fasulye tohumu ancak 1.000 dekara
yetiyor, geri kalan 12 bin dekarda tohum yok.
Yani kamuoyunda şöyle bir algı var: Sanki
Tarım Bakanlığı talep eden her çiftçiye hibe tohum
veriyormuş gibi algılanıyor. Oysa böyle bir şey yok.
Sayın Tarım Bakanı hangi ile, hangi tohumu gönderecek ve bundan
sonra göndermeye devam edecek mi, onu açıklasın ve oradaki
vatandaşlarımızı bu konuda aydınlatsın ki onlar
da ekimlerini ona göre yapsınlar. Aksarayda gencecik Tarım Müdürü,
bu alanda büyük bir uğraş veriyor ama imkânları
kısıtlı.
Ülkemizde atılan adımlar var ancak
sorunları çözmek mümkün değil. Yine, üretici büyük fedakârlıklarla
kendi içerisinde dayanışma ve imeceyle tohumu, fideyi toprakla
buluşturuyor. Aksaray Ziraat Odası, elinden geldiğince orada
ekim yapacak insanlarımıza fide veriyor -Ziraat Odası
Başkanımız Emin Koçaka da buradan teşekkür ediyorum- ama
onların da imkânı sınırlı, devletin
imkânlarının devreye girmesi gerekiyor.
Yine, çiftçinin elini güçlendirmek, rekoltesini
artırmak, ekimi yapılacak olan yazlık ekimde de ürünü
artırmak, teşvik etmek amacıyla mazotun, gübrenin, ilaç, enerji
ve işçilik gibi girdilerin fiyatlarının düşürülmesi
gerekiyor. Yem fiyatları artıyor, çiftçilerimiz için üretim
artık çok maliyetli, devletimizin üretim maliyetini azaltmak için tüm
girdilerde fiyat indirimine gitmesi gerekiyor, çiftçilerimizden vergi
almaması gerekiyor.
Yine, bugün, çiftçimiz üretemezse nasıl
geçineceğini, borçlarını nasıl ödeyeceğini
düşünüyor. Çiftçilerimizin yaşadığı bu endişeyi
ortadan kaldırmak için, dediğim gibi, girdi maliyetlerinin
düşürülmesi ve çiftçilerimize devlet tarafından ürün alım
garantisi getirilmelidir. Mesela, buna örnek olarak, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı, cumartesi, pazar sokağa çıkma
yasağı konulunca pazarcıların elinde kalan sebze meyveyi
satın alarak, hem onların mağduriyetini önlemiş oldu hem de
yoksul vatandaşlara bunu dağıtarak sosyal belediyeciliğin
en güzel örneğini verdi. Devletimiz de Mansur Beyi takip edebilir,
tıpkı maske dağıtımında olduğu gibi.
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda,
maske bedava dağıtılacak deniliyor ama Çorumda Ticaret ve
Sanayi Odası üyelerine gelen bir mesaj var: Sayın üyemiz,
işletmelerinizde çalışanların maske
ihtiyaçlarının karşılanması için Sağlık
Bakanlığı Uluslararası Sağlık Hizmetleri AŞnin
web sayfasında yer alan linke tıklayarak ücreti mukabilinde maske
temin edilecektir. Bilgilerinize. Demek ki maske bedava değilmiş,
isteyen parasıyla da satın alabiliyormuş.
Yine, günümüzde süt alımları azaldı,
peki arz fazlası ürünler ne olacak? Henüz bir çalışma
yapılmış değil. Örnek olarak daha önce Et ve Süt Kurumu arz
fazlası sütleri almış, işlemiş ve süt tozuna
çevirmişti. Arz fazlası ürünler için bu tip
çalışmaların ve üretim planlamasının acilen
yapılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Bunların nasıl
değerlendirileceği bir plana bağlanmalıdır. Eğer
çiftçilerimiz üretmezse, köylümüz üretmezse Allah muhafaza kıtlık
kapıdadır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
68inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
69uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 69uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 69 Bu Kanun 01/07/2020 tarihinde
yürürlüğe girer.
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Abdurrahman
Tutdere
İstanbul Mersin Adıyaman
Turan Aydoğan Tufan Köse Süleyman Bülbül
İstanbul Çorum Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Turan Aydoğanın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ölüm toplasa da çiçekleri çiçekte tohum biter mi?
Uğurcan Demir, yol arkadaşımız, İstanbuldan, genç
kardeşimiz, mimar, meclis üyemiz; kaybettik. Canımız
yanıyor, rahmet diliyorum, yattığı yerde incinmesin
diyorum.
Biz, bu salondaki boş sandalyelere bile
derdimizi anlattık, hatta avizelere bile anlattık bu yedi gün
içerisinde. Size anlatamadığımızı düşünüyordum
ama vazgeçtim bugünkü, dünkü, dün akşamki tablodan sonra. Gördüm ki
aslında size de anlattık ama siz nötrsünüz, ön
yargılısınız. Aslında burada nefret tohumları
ekiliyor diye düşünmeye başladım. Nereden itibaren? En son,
MİT Kanununa ilişkin ayrık tutma önergenizden itibaren ve
üzerindeki istişarelerinizden itibaren bunu düşünmeye
başladım ve çok üzülüyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin içerisinde birlikte
yeşertebileceğimiz bütün alanları yok ediyorsunuz, çok
üzülüyorum. Burada biçimsel olarak da içerik olarak da meşruluğu çok
tartışılacak bir çalışmayı yapıyorsunuz. Biz
aslında elimizi uzatıyoruz, yüreğimizi uzatıyoruz,
bilgimizi uzatıyoruz, donanımımızı uzatıyoruz,
toplumdan aldığımız enerjiyi uzatıyoruz; elinizin
tersiyle itiyorsunuz ve bu noktaya kadar geldik.
Unutmayın ki biz hassas bir partiyiz, Genel
Başkanı adalet için 450 kilometre yürümüş bir partiyiz biz. Biz
o yürüyüşten sonra adalet için özel olarak çalıştaylar
yapmış bir partiyiz. Biz burada 2020 bütçesi görüşülürken sizin
bütün adaletsizliklerinizi 200 küsur sayfalık kitap hâline getirip size
kara kitap diye hediye etmiş bir partiyiz. Bizi buralardan
algılayacaksınız.
Burada sadece eşitlik ve adalet üzerine
kurgulanması gereken bir infaz yasasından bahsettik, hiçbir şey
yapmadınız. Bu Meclis yedi gündür çalışıyor ve siz
hiçbir şey yapmadınız. Yapmadığınız gibi,
bir ayıbı daha üzerine eklediniz önergeyle beraber. Kişiye özel
yasa yaptınız. 6 tane gazeteciden korkuyorsunuz, fikirlerini yazan 6
tane gazeteciden korkuyorsunuz. Türkiyede MİT Kanununa muhalefetten kaç
kişi içeride yatar bundan sonra, bilmiyorum ama 6 gazeteci için özel hüküm
koyuyorsunuz.
Bakın, ben size söyleyeyim: Bu insanlar sizin
bu koyacağınız yasalardan falan çekiniyor olsaydılar çoktan
size yağdanlık olmuştular etrafınızdakiler gibi. Var
ya, şimdi bir örnek vereceğim, bir yağdanlık gazeteci var,
Fuat Uğur. Ekrem İmamoğlu bundan on-on beş gün önce Ya,
İstanbulda sokağa çıkma yasağı getirilmesi gerekir,
tedbir almamız gerekir. dediğinde Ekrem İmamoğluna
FETÖcülerle ve işte, PKKyla, DHKP-Cyle iç içe, kendine öz yönetim ilan
edecek kardeşim, bu OHAL istiyor. falan filan
Nedeni, sokaklar
boşalacak ve böyle bir şey olacak diyecek bir paranoyak
anlayış, bir yağdanlık. Ne yaptı daha sonra biliyor
musunuz? Sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde döndü
dedi ki: Size mi haber verecektik, tabii ki sokağa çıkma ilan
edecektik.
Şimdi, bu hastalıklı
anlayışa göre, Ekrem İmamoğlu sokağa çıkma
yasağı istedi diye terörist, öyle ya, bu, bu anlama geliyor.
Aynı hastalıklı anlayış, geçen akşam sizin iki
saat kala ilan ettiğiniz sokağa çıkma yasağından sonra
sokağa çıkanları eleştirirken diğer yağdanlıklar
gibi tabloya bakın, 15 Temmuz gecesi gibi diye yazdı o marketlere
giden insanlarla ilgili. Bu hastalıklı yağdanlıkların
fikrine göre, herkes terörist. İşte, biz de dedik ki bu
kanunları yaparken biraz daha dikkatli olalım. Düşünen
insanları fikrini ortaya koymaya çalışan insanları anayasal
haklarından yararlandıracak şekilde kanunlar yapalım.
Nedir? Anayasanın 25, 26, 27nci maddesinden 28inci maddesine kadar
Düşünce, düşünceyi açıklama, bilim ve sanat özgürlüğü
diye özgürlükler tanımladık.
Şimdi, sizin iktidarınızın
döneminde 75 yaşında bir komedyen bir gece sizi eleştirdi diye
sabah beşte gözaltına aldınız, terörist muamelesi
yaptınız; yaptınız, Metin Akpınara
yaptınız, Müjdat Gezene yaptınız. İşte,
anlayış bu olunca bu anlayışa karşı doğru
normları koymak zorunda kalıyoruz biz. Aldınız, götürdünüz,
sonra terörist değil. diye geri bıraktınız. Bu hâkimler,
bu savcılar da sizin yarattığınız hâkim ve
savcılar işte. Bu silsile içerisinde insanların teminatı
olmak zorundayız.
Bakın, sizin döneminizde, artık,
televizyonlarda hiciv yapılmıyor. 2007den, 2008den sonra, en son,
buradaki insanların hatırladığı hiciv
sanatçısı Olacak O Kadar programını yapan Levent
Kırcaydı Allah rahmet eylesin. Şimdi, hiçbir televizyonda
siyasi hiciv yapılmıyor, utanmak lazım bundan, arlanmak
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Tamamlayacağım efendim.
Az önce söylediğim bilim ve sanat hürriyetinin
öldürüldüğü anlamına geliyor bu. Bakın, etrafınızda
görebilirseniz, hani yöresel şivelerle dalga geçmenin
dışında, sıradan, 15inci yüzyıl hicvinin
dışında bir şey görebilirseniz, gelin, beraber izleyelim.
Eleştiren kim olursa içeri tıkıyorsunuz. Gelin, bunları
engelleyelim dedik, bunun için emek verdik burada, çare üretmeye
çalıştık ama nötrsünüz, vicdanlarınıza seslendim ben.
Vicdanlarınızla ilgili laf söyleyemem, biz burada
mevkidaşız. Biz burada belki -siz vazgeçeceksiniz bu tutumunuzdan-
ileride istişare hâlinde başka işler yapacağız ama
burada beceremedik, vebali sizin üzerinizedir. Bu
çıkaracağınız yasa meşru değildir. Göreceksiniz,
belki de bu Mecliste tekrar önümüze başka bir yasa getireceksiniz, Bu
iş tutmadı. diyeceksiniz, çok uzun sürmeyecek. Belki bizimle
ortaklaşacaksınız ama o zaman sakın ola demeyin ki: Biz
CHP zihniyeti tarafından iğfal edildik. Bu
yaptığınız işi bile CHP zihniyeti diye
açıklamaya sakın kalkmayın.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın
görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifinin 69uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Sayın konuşmacı grubumuza
hitaben dedi ki: Nötrsünüz, ön yargılısınız. Bunun, iki
kavramlaştırmanın birbiriyle çelişki arz ettiğini
takdirinize sunmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Efendim, hatta başka bir şey
de söyledi ama o kısmını anlamadım.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 69uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde 69 Bu Kanun yayımı tarihini
takiben yürürlüğe girer.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Arslan Kabukcuoğlu Ayhan Erel
İzmir Eskişehir Aksaray
Yasin Öztürk Ayhan Altıntaş Ümit Beyaz
Denizli Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ümit Beyazın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerine İYİ
PARTİ adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her
yaptığında hikmet, uyguladığı her politikaya
başarı atfeden AK PARTİ, salgın karşısındaki
duruşunu, uyguladığı sağlık tedbirlerini
alkışlamamızı istiyor, sahte bir başarı hikâyesi
yazıp toplumun da buna inanmasını bekliyor; oysa durum hiç de
anlattıkları gibi değil. Salgın ülkemize gelmeden önce
beş haftalık bir avantaja sahiptik. Ülkemizde vaka görülmesi hâlinde
de ellerinde bir eylem planı olduğunu belirttiler. Türkiyenin tedbir
almada ilk harekete geçen ülke olduğunu ısrarla belirttiler. Günlerce
iktidar öyle bir hava oluşturdu ki alınan tedbirlerle coronavirüs
salgını bizim ülkemize uğramayacak zannettik. İlk
vakanın üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen
salgınla mücadelede nasıl bir strateji belirlendi hâlâ kimse
anlamış değil ama sürekli uykusuz kalan başarılı
bir Sağlık Bakanından bahsediliyor.
10 Ocakta Bilim Kurulu oluşturdunuz. Şubat
ayında 21 bin 500 vatandaşımızı umreye gönderdiniz, bu
umrecilere son kafile haricinde herhangi bir karantina uygulamadınız,
son kafilenin nasıl karantinaya alındığını da
ekranlardan gördünüz. Vakaların en çok olduğu ABDnin New York
uçuşlarını bile yakın zamana kadar kapatmadınız.
Önce, Eğitim devam edecek. dediniz, sonra okulları
kapattınız. Spor müsabakalarını ertelemekte geciktiniz.
İlk vakayı 11 Martta açıkladınız oysa Aytaç Yalman
hastanede yatıyordu, ölümünü bile gizlediniz. Evde kal ve sosyal
izolasyon çağrıları yaptınız ama evde kalmak için
evde kalmanın koşullarını oluşturmadınız.
Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini isteyen herkesi hedef
hâline getirdiniz. Salgın yayılırken bilgileri şeffaf
biçimde paylaşmadınız ve salgının gerçek
boyutlarını milletten gizlemek istediniz. İlgili kurumlar ve
toplumsal yapıları dışladınız. Toplumsal
dayanışma sağlayacak belediyelerin yardım kampanyasına
bile tahammül edemediniz. Şubat ayında, Bütün
hazırlıkları yaptık, bütün tedbirleri aldık, elimizde
herkese yetecek kit var. demenize rağmen elinizde ne test kiti ne de
sağlık çalışanlarımızı koruyacak koruyucu
malzemeler bile yoktu. Sağlıkçılarımızı koruyacak
malzemeleri ancak mart ayının 20sinden sonra temin edebildiniz.
Hastaları ve hastaların temaslarını bulmak için gerekli
test kitini devreye sokmanızsa mart ayının sonunu buldu. Bu
testleri yapacak laboratuvarlarımız var.
Laboratuvarlarımızın belirlenmesinde zincirleme hatalar
yaptınız. Önce birkaç laboratuvar belirlediniz, daha sonra
onların sayısını artırmak zorunda kaldınız.
Bu salgına bakacak hastaneleri tespit ederek, tıp fakültesi
hastanelerini önce devre dışı bıraktınız, sonra
diğerlerinde olduğu gibi bundan vazgeçip tıp fakülteleri
hastanelerini de sürece dâhil ettiniz. Salgını kontrol altına
almanın en geçerli yolu sokağa çıkma yasağı
kararını bir türlü alamadınız,
aldığınız iki günlük yasak kararını da elinize
yüzünüze bulaştırdınız. Ölümlü vakalarda hasta giriş
kodlarını değiştirerek bu ölümleri salgın listesine
dâhil etmediniz. Bütün bu yaşananlar bize ortada bir başarı
hikâyesini değil, bu krizi yönetemediğinizi göstermektedir çünkü kriz
yönetiminizi Bilim Kurulunun önerileriyle değil, ekonomik ve politik
kaygılarla yönetiyorsunuz. Salgını durdurmak, kontrol
altına almak için kesin ve katı tedbirler almak yerine,
adımlarınızı zamana yaydınız. Herkes için
zorlayıcı kesin karantina önlemlerini almak yerine, sorumluluğu
gönüllülük üzerinden halka yüklediniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Etmeyenler. Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 69uncu maddesinde bulunan kanun ibaresinin yasa olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Tuma Çelik Hüda Kaya
İzmir Mardin İstanbul
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Murat Çepni Dirayet Dilan
Taşdemir
Muş İzmir Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dirayet Dilan Taşdemirin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu özel af
yasasının son maddesine geldik. Günlerdir, tüm muhalefetimize
rağmen dediğim dedik tavrınızdan vazgeçmediniz yani bu
tavrınızla bu ülke daha fazla demokratikleşmedi, inanın
daha fazla totaliter bir rejimin inşasının önünü
açtınız. Sizlere de hayırlı olsun. Yani pragmatik olarak
cezaevlerinde muhaliflerinizi bırakmak istemiyorsunuz, biliyoruz, bunun
için de bir direniş içindesiniz. Ama hem bu yasanın içeriği,
mantığı, bu corona günlerinde yaptığınız bu
şey tam anlamıyla bir akıl tutulması. Bence bu akıl
tutulması meselesi üzerine biraz düşünün. Allahtan da size akıl
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu ayrımcı
yasanın yarattığı hak ihlallerini biz daha uzun
uzadıya buralarda konuşacağız. Siz de göreceksiniz ki, bu
ayrımcı yasanın insanlara nasıl trajediler
yaşatacağını, cezaevlerinde hangi hak ihlallerine neden
olacağını biz daha uzun bir dönem hep birlikte
konuşacağız.
Biz, bu kürsüde, bu yasanın hak ihlallerine
neden olacağını bütün, farklı birçok boyutuyla gündeme
getirdik. Ama ben, biraz, bu yasanın aslında kadınlar
açısından nelere mal olabileceğini paylaşmak istiyorum. Evet,
biz biliyoruz, bu yasanın ağır faturasını bir kez daha
kadınlar ödeyecek çünkü bu yasadan erkekler cesaret alacak. Özcesi
şöyle bir mantığa da bürünebilirler: Yaparım, döverim,
gider yatarım; ne de olsa birkaç ay sonra çıkarım. Yani zaten o
erkekler öyle kolay kolay da tutuklanmadı. Kadınlara şiddet
uygulayan erkeklerin tutulması için, tutuklanabilmesi için,
yargılanabilmesi için kadın örgütleri, kadınlar yıllarca
mücadele verdi, zar zor bu yasaları değiştirdi ama siz dönüp
dolaştınız, tekrar aynı mantığa büründürdünüz.
Bu tutumla aslında kadınları
erkeklerin insafına bırakıyorsunuz, onları şiddetle
baş başa bırakıyorsunuz. Yani nüfusun yarısı olan
kadınların sağlığı, güvenliği, toplumsal
yaşama katılmış mı katılmamış mı;
bunlar çok da sizin için önemli değil, çok da ilgilendiğinizi de
düşünmüyoruz. Aksi bir tutum olsaydı, en azından, bu yasayla
ilgili tartışma yürütüldüğünde kadın örgütlerinin
yürüttüğü kampanyalara biraz kulak asardınız,
kadınları dinlerdiniz, gerçekten kadınlar ne yaşıyor,
ne düşünüyor; biraz buna kulak kabartırdınız.
Değerli arkadaşlar, elbette ki kadına
yönelik şiddet belli bir zamanla, mekânla sınırlı
değil, biz bunu çok iyi biliyoruz. Hatta bu Meclis kürsüsünde, bu Meclisin
içerisinde de kadına yönelik şiddet uygulanıyor, kadın
bedeni üzerinden cinsiyetçi hakaretlerde, cinsiyetçi söylemlerde bulunuluyor.
Ya, Mecliste bazen bir bütün olarak kadınlar yokmuş gibi
davranılabiliyor. Dolayısıyla, burada önemli olan şey, bu
kadına yönelik şiddetle mücadelede sizin ne
yaptığınızdır, hangi mantıkla hareket
ettiğinizdir, hangi mekanizmaları önerdiğinizdir ama sizin
pratiğinize dönüp baktığımızda pek de kadından
yana bir tavır almadığınızı, böyle bir mekanizma
derdiniz olmadığını da biz çok iyi biliyoruz. Çünkü,
hayatta durduğunuz yer buna pek müsaade etmiyor, bunun da
farkındayız, kadınlar da farkında. Onun için de
kadınlar çokça şunu söylüyor: Ya, destek olmuyorsunuz, bari köstek
olmayın. Çünkü genelde tutumunuz, kadın mücadelesine özellikle
kadın özgürlük çizgisi önünde bir köstek olma hâli. Mesela neler
yaptınız, belki beş dakikaya sığdıramam, o kadar
çok şey yapıldı ki. Dünyada yerel yönetim bağlamında
en demokratik işleyiş olan eş başkanlık sistemine
savaş ilan ettiniz, bir anda eş başkanlık sistemimizi suç
ilan ettiniz. Kadınların karar mekanizmalarına
katılmasını istemiyorsunuz, neden? Çünkü belki kadınlar
karar mekanizmasına katılmış olsaydı, inanın, bu
sıralarda siz değil, kadınlar oturmuş olacaktı, belki
yarınızdan fazlası kadın olacaktı. Elbette ki bu da
sizin işinize çok gelmiyor. Hani, kadınlar otursa ne güzel olurdu,
çok da yerinde bir karar olurdu.
Yine, kayyumlar belediyelerimizi gasbettiğinde,
yıllardır kadınların verdiği mücadeleyle
oluşturduğu mekanizmaları, özgürlükçü mekanizmaları yerle
bir ettiniz. Danışma merkezlerimizi kapattınız. Yine,
yerelde kadınları bir şekilde şiddetle baş başa
bıraktınız.
Değerli arkadaşlar, yine bu kadın
mekanizmalarını ören, kadın özgürlük çizgisinde ısrar eden
kadın öncüleri hedef hâline getirdiniz. Bugün, cezaevinde binlerce
kadın var. Eşit temsiliyet meselesinde sadece
yaptığınız tek bir şey var, o da tutuklarken
Hatta
bazen kadınları erkeklerden daha fazla tutukluyorsunuz. Bizim
partimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Kadın-erkek diye bakmıyor mahkemeler, suç mu diye bakıyor, suç.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Suç diye bir şey yok, suç sizin icadınızdır, önce onu
size hatırlatayım. Bu bağlamda suç sizin icadınız. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Dolayısıyla, şu
tutukladığınız kadınlar aslında dünyayı güzelleştiren
kadınlardır, sizin çizdiğiniz sınırların
içerisine sığmayan kadınlardır.
Size bir kez daha bir öneride bulunmak istiyorum:
Kadınların özgürlük mücadelesinden çok korkmayın, inanın ki
kadınların mücadelesi sizleri de özgürleştirecektir çünkü siz
bir özgürlük yanılsaması yaşıyorsunuz, bunun farkında
değilsiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
69uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
70inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 70inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 70- Bu Kanunu Cumhurbaşkanı
yürütür.
Zeynel Emre Alpay Antmen Abdurrahman Tutdere
İstanbul Mersin Adıyaman
Turan Aydoğan Tufan Köse Süleyman Bülbül
İstanbul Çorum Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Zeynel Emrenin.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 70 maddelik bir
görüşme trafiğinin en sonuna geldik. 70 maddede 3 siyasi partiden
yetmişer önerge verildi, toplam 210 önergeyi de reddettiniz. Burada,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, söylediğimiz hiçbir şey
olmadığı gibi, diğer muhalefet partilerinin söylediği
hiçbir şey de yerine gelmedi. Bu konuda geneli üstünde açıklama
yaparken de söyledik: Böylesine bir düzenleme muhakkak uzlaşmayla
çıkmalıydı. Anayasa hükmü, 87nci madde açık; 360 oy
aramanız lazımdı, bunu yapmadınız. Biz şunu
görüyoruz: Birkaç seneden beri AKP bir girdaba girmiş durumda,
yanlış yaptıkça da o girdabın içinde dönüp dolanıyor
ve karanlığa doğru gidiyor. Biz bu girdabın içine
girmeyeceğiz, Türkiyeyi de bu girdabın içine sokmayacağız,
bu girdaptan çıkaracağız. Biz bu işte yokuz çünkü
açıkça Anayasaya aykırıdır bu teklif. Biz bu işte
yokuz; hakkaniyetli, adaletli bir düzenleme değildir bu;
eşitliğe aykırıdır, vicdanları kanatan bir
düzenlemedir. Biz bu işte yokuz; bundan sonra işlenecek
hırsızlıkların, rüşvetin, gasbın,
çeteciliğin, adam vurmanın müştereken faili
durumundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Biz
bu işte yokuz; Türkiyede 44 bin tutuklu için düzenleme yapın.
dedik, bununla ilgili bir düzenleme yapmadınız; bunu özellikle
söyledik. Hiçbir alanda dediğimizi yapmadınız. Ve biliyorsunuz,
adalet heykelinde heykelin gözü kapalıdır, bir elinde kılıç
vardır, o kılıç keskindir; bir elinde terazi vardır,
dengeyi gösterir. Siz o heykelin gözünü açtınız. O kılıç
keskin değil, kör durumda; adaletin terazisi de
dağılmış durumda.
Değerli arkadaşlar, siz, bakın,
gazetecilerle ilgili, aydınlarla ilgili, yazarlarla ilgili, tweet
atanlarla ilgili ne söylesek diyorsunuz ki: Efendim, o örgüt cümlesinde
geçiyor. Ya, siz madem bu kadar hassasınız örgüte, cumhuriyet tarihi
boyunca sizin kadar PKKya göz yuman mı oldu? Sizin kadar şehirlere
bombalar gömülürken izleyen, valilere Dokunmayın. talimatı veren
başka bir iktidar oldu mu?
Bakın FETÖ, FETÖ diyorsunuz, 17-25
Aralık milat. diyorsunuz. Hukukta böyle bir milat yoktur ama velev ki
-bir an için böyle düşünün- bunu milat kabul edelim, şu anda,
17-25ten sonra on dört tane Millî Güvenlik Kurulu kararı var, hepsi
FETÖyü terör örgütü olarak görüyor, Türkiye için önlenmesi gereken bir örgüt
olarak görüyor. Buna rağmen, bakın, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı ne tespit ediyor: Darbeden bir ay önce -FETÖ
istediği için- bu Mecliste AKP Grubu 38 milletvekiliyle imza veriyor,
FETÖnün isteği doğrultusunda yasa çıkarıyor ve darbe
sonrası, cumhuriyet savcısı uyardıktan sonra
albayların emekliliğe sevk edildiği yasayı geri
alıyorsunuz. Şimdi ben size soruyorum: Örgüt üyesi olmamakla birlikte
örgüte yardım etmek nedir arkadaşlar, bir anlatsanıza bize. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu kavram, sizin,
amacınıza ulaşmak için kullandığınız bir
perde, emin olun, o perdeyi açacağız, halk bütün gerçeğiyle
sizin yaptıklarınızı görecek.
Sizi teklifinizle baş başa
bırakıyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu işte yokuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kayıtlara geçmesi açısından ifade etmek
istiyorum ki: AK PARTİ iktidarları döneminde, PKKyla da DHKP-Cyle
de DAEŞle de PYDyle de, adı ne olursa olsun bütün terör
örgütleriyle en büyük mücadeleler ve en büyük başarılar ortaya konulmuştur.
Bu, şeksiz ve şüphesiz bir gerçektir, bunun bilinmesini isterim.
Ayrıca, ceza ve suçların
tanımlamasına ilişkin değil, ceza infazının
yerine getirilmesine ilişkin bir paketi görüştük.
Dolayısıyla, bu konuyla ilgili suçlar ve cezalarıyla ilgili bir
tanzim değil, suçun cezasının çekilmesiyle ilgili bir düzenleme
getirilmiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 70inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde 70: Bu Kanun Hükümleri
Cumhurbaşkanınca yürütülür.
Ayhan Erel Dursun Müsavat Dervişoğlu Arslan Kabukcuoğlu Aksaray İzmir Eskişehir Ayhan
Altıntaş Yasin
Öztürk
Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dursun Müsavat Dervişoğlunun.
Buyurun Sayın Dervişoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. Her zaman olduğu gibi hızlı bir biçimde kanun
çıkarıyoruz. Komisyonda yaklaşık on sekiz saatlik bir
maratondan sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdiğimiz
bu kanun teklifinin son maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Mükerrer beyanlardan azami ölçüde uzak durmaya
gayret sarf edeceğim çünkü bu 70 maddeyle ilgili olarak siyasi partilerin
vermiş olduğu önergeler esnasında yapılan konuşmalarda
neredeyse söylenmeyecek, söylenmemiş laf kalmadı. Şimdi, o kadar
lafı söyledik, o kadar önergeyi verdik, herhangi bir
değişikliğin gerçekleşmesini de temin edemedik. O sebeple,
ifadelerimiz Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
boyutunda kalmıştır. Konuşulacak ne varsa
konuşulmuştur. Muhalefetin uyarı ve önerilerine de itibar
edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, gerçekleri kabul etmek
mecburiyetindesiniz. On sekiz yıllık devriiktidarınızda
adalet sistemiyle çok oynadığınız için toplum nezdinde
güven kaybına uğramak durumuyla karşı karşıya
kaldınız. Adalet duygusunun zedelendiği toplumlarda zedelenmeyen
müessese kalmaz.
(Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçelinin Genel
Kurul Salonunu teşrifi sırasında MHP sıralarından
ayakta alkışlar, AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Hoş geldiniz efendim.
İşte, biz bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bunun sonuçlarıyla uğraşıyoruz. Cezaevlerimizde
tutuklu ya da hükümlü olan sadece 300 bin kişi değil derdimiz. Nüfusu
bize benzeyen diğer ülkelerle bir durum mukayesesi
yaptığımızda, yaklaşık aynı nüfusa sahip
olduğumuz Almanyada 82 bin tutuklu ve hükümlü olduğu gerçeğini
görüyoruz. Bizim bugün 300 bin tutuklumuzun yanında, 850 bin civarında
ceza dosyası da mahkemelerde bekliyor.
Bir torba kanun çıkıyor, adı infaz
kanunu ama bu kanunun 70 maddesinde 12 ayrı kanunda düzenleme
yapılıyor; İnfaz Hâkimliği Kanunu, Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Kanunu,
Çocuk Koruma Kanunu, MİT Kanunu, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu... Üst üste, alt alta
sıralamışız ve netice itibarıyla melekler ile
şeytanları aynı torbaya doldurmuşuz.
Şimdi, bu kanunun 70 maddesi içerisinde muhalif
olduğumuz maddeler var, muvafık olduğumuz maddeler var ama
bunları ayrı ayrı tasnif edip oynayabilme imkânına sahip
değiliz. Buna benzer olayları geçmiş dönemde yapılan
yargılanmalar aşamasında da sıklıkla gördük.
Ergenekon, Balyoz vesaire gibi kamuoyu gündeminde derin yaralar açan
birtakım yargılamaların esas itibarıyla adalet düzeninde
oynamaya bağlı olarak ortaya çıkan kumpasların
sonuçları olduğu gerçeğini de gördük.
Şimdi, ben bu kanuna evet diyeceğim,
kanuna evet dediğimde kabul etmediğim birçok şey var.
Kafamıza göre terörle, terörist tanımı yapıyoruz mesela.
Benim geldiğim kök ve gelenek bellidir. Bu memleketin
evlatlarının canına kıyan ve yaklaşık yarım
asırdan beri Türkiye Cumhuriyeti devletinin birlik ve beraberliğini
ortadan kaldırmaya çalışan PKK terör örgütüyle ilgili bir
kişinin bile cezaevinden çıkmasını istemiyorum, sonsuza
kadar zindanlarda çürüsünler arzusu taşıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Aynı şekilde, devletin silahını
millete yönelten, Fetullah Gülen terör örgütü denilen emperyalizmin
uşaklarının da birinin bile cezaevinden çıkmasını
istemiyorum, zindanlarda çürümelerini istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bana laf atmayın, çok az vaktim var, bana laf
atmayın. Bakın, beni maziye döndürmeyin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Mazin orada,
senin mazin orada.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Yahu, size bir ithamda bulunmuyorum, bir gerçeğin altını
çiziyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Başkan.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Keşke
maziye dönsen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Yahu, yapmayın arkadaşlar. Buranın bir mehabeti var,
anlıyorum ama nezaketi de var, Allah rızası için bunu ihmal
etmeyelim, rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen sessiz, son
maddeye geldik, yedi günün sonundayız, rica ediyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Şimdi, bu kanun teklifi birazdan yasalaşacak. Ben, bu kanun
teklifinin hem ihtiyaçları karşılamadığını
hem de beklentilere cevap vermediği gözlemliyorum, ortak akılla
yapılmadığına inanıyorum, muhalefetin görüş ve
düşüncelerine itibar edilerek hazırlanmadığını
görüyorum. Yakın zamanda, bu çıkardığımız kanunla
ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu olumsuzlukları düzeltmek
adına yeniden toplanacağımız kanaati hâkim bir kanaattir
bende. İhtiyaç ve beklentiyi karşılamayan, kendi içinde
garabetler barındıran bu yasa teklifine evet oyu
kullanmayacağımızı Türk milletinin huzurunda beyan ediyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 70inci maddesinde bulunan kanun ibaresinin yasa olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay Pekgözegü Hüda Kaya Murat Çepni
İzmir İstanbul
İzmir
Tuma Çelik Gülüstan Kılıç Koçyiğit Meral Danış
Beştaş
Mardin Muş Siirt
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, yedi gündür buradayız. Halkların
Demokratik Partisi adına, grubumuz adına ilk sözü de ben
almıştım, son söz de bana denk düştü ama bu kadar
konuşma karşısında, bu kadar yüz yüze bakarken hiçbir
düzeltme yapılmamasına -içimden geldiği gibi söylüyorum-
inanamıyorum, gerçekten inanamıyorum. Yedi gündür biz size her
maddeye ilişkin, her düzenlemeye ilişkin burada dakikalarca,
saatlerce, sabahlara kadar bir şeyler anlatmaya çalıştık,
çok şey söyledik. Ama siz ne yaptınız? Olumlu, adaletten, haktan
hukuktan, özgürlükten, insanlıktan yana tek bir kalem
oynatmadınız ama aleyhe çokça önerge verdiniz. Mesela, kişiye
özgü kanun yapma ününüze yeni bir ün kattınız; gazeteciler için özel,
gazeteciye özgü bir fıkra eklediniz. Yine, disiplin affı meselesinde
öyle bir düzenleme yaptınız ki hukukçu olarak okurken yarım saat
çözmeye çalışıyorum, matematik formülü gibi, geometri çözüyorum,
hangi kanun nereye atıf yaptı. Ve bunu sadece söyleyerek geçireceğim:
Evet, TMK, devlet aleyhine işlenen suçlar, dokunulmazlığa
karşı işlenen suçlar ve devlet sırlarına ilişkin
olanlar disiplin affı dışında tutuldu ama uyuşturucu
var disiplin affında, çocuğa karşı işlenen suçlar var
disiplin affında, insan öldürmeye ilişkin suçlar var disiplin
affında, kadına karşı şiddet uygulayanlar var disiplin
affında, kadın cinayetleri var. Bütün kadın örgütlerine ve
kadınlara sesleniyorum: Bu Mecliste bu yasayı getirenler, kadına
düşmanlığın çıtasını çok çok yükseklere
koydular. Evet, işte son maharetiniz de bu oldu.
Değerli milletvekilleri, sadece söylemekle
kalmadık; tarihe notlar düşüldü, hem de yazılı olarak
düşüldü. Hani bir atasözünde var ya Söz uçar yazı kalır.
işte bunlar, tarih karşısında hiçbir zaman
savunamayacağınız şeylerdir. Tarih iyiyi de kötüyü de
yazacaktır. Bu vicdansız paketle daha kendi partisinin
tamamını ikna edememiş iktidar, toplumu ikna edeceğini
sanarak geçici olarak kendini kandırmaya çalışıyor ama bunun
faturasının sizin için çok ağır olacağından hiç
şüpheniz olmasın. Bakın, kuruluşundan beri iktidar partisi
içinde yer alan ve bugün de sarayda danışma kurulunda bulunan parti
büyüğünüz Bülent Arınç, bu paketi -senaryosu Necip Fazıl
Kısakürekten alınan Reis filmindeki- vicdansızlık ve
ahlak yoksunluğuyla bir gören sosyal medya paylaşımında
bulundu. Merhum hukuk profesörü, Profesör Doktor Faruk Eremin Bir Ceza
Avukatının Anıları kitabına göndermelerde bulundu.
Söz konusu kitaba göre bu paketin insan değil, suçlu
aradığını yazdı. Suçu değil, insanı yok etmeye
çalıştığınızı söyledi. Yine, bu kitabın
en veciz sözlerinden biri Bana öyle geliyor ki adalet
yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini
baştan almamalıdır. Bunu biz değil, sizin büyüğünüz
söyledi. Cumhuriyet tarihinin en fazla ve en yüksek sayıda suç ve
suçlusunu zoraki yöntemlerle üreten iktidarsınız. Sonradan telafi
edilemeyecek mağduriyetleri yaratmaya maalesef, devam ediyorsunuz.
Yapın efendiler, yapın!
Sevgili kadınlar, çok değil, birkaç
yıl içinde kim özgür, kim sanık sandalyesinde olacak göreceğiz
hep birlikte.
Ant olsun ki yaptıklarınızın
hesabı sadece öbür dünyaya kalmayacak, vicdansızlık ve siyasi
ahlak yoksunluğuyla bu günah işleyenlerin burnundan fitil fitil
geldiğini hepimiz birlikte göreceğiz. O gün geldiğinde
Aslında, ben, isteyerek ve inanarak desteklememiştim. demenizin
hiçbir anlamı kalmayacak. Bizden önce, yakınlarınızın
nasıl yakalarınıza yapıştığını hep
birlikte göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tüm
evrenin tarihini kendinizle başlatıyorsunuz. İnsanlık
tarihinden süzülen değerlere düşmanlık yapıyorsunuz. Halkta
güven duygusunu yok ettiniz. Güven duygusu şu anda 82 milyonda
kalmadı, size oy verende de vermeyende de kalmadı. Beş
yıldır burada sizinle mesai yapıyoruz, ben Güvensizlik nedir?
diye sorulduğunda maalesef, iktidar partisini işaret edebilirim çünkü
bir söylediğiniz diğerini tutmuyor. Ve vicdanı öldürdünüz,
adaleti öldürdünüz, hukuku öldürdünüz, ahlaki değerlerimizi öldürdünüz,
hiçbir şeyi sağlam bırakmadınız, yerle bir ettiniz.
Biliyorsunuz aslında, yürütemiyorsunuz,
bilmediğinizi kabul etmiyorsunuz. Bu yasa teklifinin 360 oyla
geçeceğini bile size kabul ettiremedik, 360 milletvekili gerekiyor. Bu bir
özel aftır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
affı yeterli sayınız olmadan biraz sonra kabul edecek ve
diyeceksiniz ki: Bu, Anayasaya uygun. Hayır, değil. Sizin için her
şey kendi faydanız, her şey kendi çıkarınız. Dün
bir hatibimiz söylemişti Hannah Arendtin çok bilinen bir sözü var:
Kötülüğün sıradanlığı. Bunu herkes bilir aslında,
çoğunlukla bilir ama kötülüğün sıradanlığı
kavramı bile bunu karşılamıyor, tarihten süzülen bu kavram
bile karşılamıyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Örgütlü kötülük. demişti, hayır, sizin dilinizle, teşkilatlandırılmış
bir kötülükle Türkiye yurttaşları karşı karşıya.
Tabii ki, bu teklife Hayır. diyoruz ve bunun hesabını
Biz,
her zaman, burada direnişimizi çocuklarımıza,
torunlarımıza, halka anlatabiliriz ama siz
anlatamayacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
70inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylanmasının açık oylama şeklinde yapılmasına
dair 2 istem vardır.
Şimdi, istem sahibi Sayın
milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 207 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki oylamanın İç
Tüzükün 143üncü maddesine göre açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve talep ederiz.
Meral Danış Beştaş? Burada.
Hakkı Saruhan Oluç? Burada.
Tuma Çelik? Burada.
Mehmet Ruştu Tiryaki? Burada.
Dirayet Dilan Taşdemir? Burada.
Garo Paylan? Burada.
Gülüstan Kılıç Koçyiğit? Burada.
Muazzez Orhan Işık? Burada.
Habip Eksik? Burada.
Hüda Kaya? Burada.
Mensur Işık? Burada.
Tulay Hatımoğulları Oruç? Burada.
Murat Çepni? Burada.
Ömer Öcalan? Burada.
Murat Sarısaç? Burada.
Hüseyin Kaçmaz? Burada.
Şevin Coşkun? Burada.
Mahmut Toğrul? Burada.
Nuran İmir? Burada.
Abdullah Koç? Burada.
BAŞKAN Diğer talep sahiplerini
okutuyorum:
Engin Özkoç? Burada.
Süleyman Bülbül? Burada.
Zeynel Emre? Burada.
Yasin Öztürk? Burada.
Ahmet Kaya? Burada.
Turan Aydoğan? Burada.
Sibel Özdemir? Burada.
Deniz Yavuzyılmaz? Burada.
Burhanettin Bulut? Burada.
İsmail Atakan Ünver? Burada.
Murat Bakan? Burada.
Mustafa Sezgin Tanrıkulu? Burada.
Alpay Antmen? Burada.
Kadim Durmaz? Burada.
Murat Emir? Burada.
Emine Gülizar Emecan? Burada.
Süleyman Girgin? Burada.
Nazır Cihangir İslam? Burada.
Ayhan Erel? Burada.
Mustafa Adıgüzel? Burada.
BAŞKAN Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık oylama
elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama
sonucu:
Oy sayısı :330
Kabul :279
Ret :51 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Enez Kaplan
Burdur Tekirdağ
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 14 Nisan 2020 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.17
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(´) 207 S. Sayılı Basmayazı 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.