TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
93üncü
Birleşim
2
Haziran 2020 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, pandemiyle mücadele sürecinde
başta sağlık çalışanları olmak üzere emeği
geçen herkese teşekkürlerini sunduğuna ve milletvekillerinden yeni
normalde de Meclis çalışmalarında Sağlık
Bakanlığının önermiş olduğu tedbirlere
uymasını rica ettiğine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili
Hüseyin Yaymanın, 27 Mayıs darbesinin 60ıncı yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat Milletvekili Kadim
Durmazın, çiftçilerin borçlarına ve üretim sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili
Rıdvan Turanın, Mardin ve çevre illerde yaşanılan elektrik
kesintilerine ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 27 Mayıs darbesinin 60ıncı yıl
dönümü vesilesiyle başta Adnan Menderes ve arkadaşları olmak
üzere tüm demokrasi şehitlerini rahmetle andığına ve 29
Mayıs İstanbulun fethinin 567nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
2.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, bedelli askerliğin aşı geliştirilip
pandemi dönemi bitene kadar uzaktan eğitimle yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, cuma namazlarının yetmiş dört günün
ardından açık alanlarda, cami avlularında cemaatle
kılınmasına izin verenlerin bayram namazının cemaatle
kılınmasını neden sağlamadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
4.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, 25 Ekim 2019 tarihinde işten çıkarılan Sf Trade
Teknik Tekstil çalışanları Pınar Toy, Ayşe Erim,
Nurcan Köksal ve Sevcan Sarıoğlanın işlerine iade edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Sivas Milletvekili
Ulaş Karasunun, Sivas ili Hafik ilçesi Tuzhisar, Emre, Küpecik,
Durulmuş köyleri ile merkez ilçesine bağlı Çaygören köyü ve
Altınyayla ilçesi Kale, Şafak, Rifat Öçten ve Aydın
Mahallelerindeki tarımsal arazilerde yapılan toplulaştırma
çalışmaları nedeniyle vatandaşların
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, Siirt ili Pervari ilçesinde askerî
aracın devrilmesi sonucu şehit olan 2 askere Allahtan rahmet
dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde on sekiz yıl önce başlatılan
sağlıkta dönüşüm hamlesi ve sağlık
altyapısında gerçekleştirilen yatırımlarla Türkiyenin
bölgesinde hasta tedavi eden ülkeye dönüştüğüne ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Mersin ili çiftçilerinin mağduriyetinin giderilmesi
konusunda Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirliye seslenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, çoklu yargının olamayacağı gibi çoklu baronun da
olamayacağına ilişkin açıklaması
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine, salgın sürecinin Türkiyenin sağlık
altyapısının gücünü ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz
verilmesinin önemini ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, normalleşme döneminde vatandaşların
ihtiyaçlarını karşılamak, yerli üretimi desteklemek ve tüm
sektörlerde hareketlenmeyi sağlamak amacıyla kamu bankaları
aracılığıyla hayata geçirilecek olan kredi paketlerinin
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
11.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa ili Yenişehir ilçesi
Kirazlıyayla köyünde yürütülen maden projelerine karşı
köylülerin bir yandan yasal yollardan
hakkını ararken diğer yandan da demokratik yollardan
onurlu direnişlerini sürdürdüğüne ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, son yetmiş beş yılın en sıcak
mayıs ayının yaşanması nedeniyle zor durumda kalan
üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ilindeki yoğun dolu
yağışı nedeniyle zarar gören alanların afet bölgesi
ilan edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, Barış Çakanın ezana saygı
gösterilmesi talebi üzerine katledildiğine, rüzgâr ekenin
fırtına biçeceğine ilişkin açıklaması
15.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Saros Körfezine ÇED olumlu raporu mahkemece iptal
edildiği hâlde FSRU doğal gaz limanı yapılmak
istendiğine ilişkin açıklaması
16.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, zor durumda olan narenciye üreticilerini kapsayacak bir
doğal afet bölgesi ilanı ile çiftçilerin bankalara, Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi ve
tarım sigortaları alanının genişletilmesi yönünde bir
çalışmanın olup olmadığını Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, meralarda hayvan otlatmanın paralı hâle
getirildiğine ilişkin açıklaması
18.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, 12 Aralık 2019 tarihinde Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına devredilen hazine arazilerinden Antalya ili
Finike ilçesinde bulunan 89 parselle ilgili TOKİnin kendi
yönetmeliğine niçin uymadığını ve söz konusu
arazilerin satış nedenini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
19.- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlunun, yurttaşların gerçek gündeminin ekonomi, en
büyük dertlerinin ise iş ve aş olduğuna, pandemi sürecinde
başta sağlıkçılar olmak üzere emek veren herkese
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, 1 Haziran itibarıyla başlayan normalleşme
döneminde astım hastalığının Sağlık
Bakanlığının kronik hastalıklar listesinden hangi
gerekçeyle çıkarıldığını ve kamuoyunun
bilmediği bilimsel bir gelişmenin mi
yaşandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
21.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, Cumhurbaşkanlığı sistemine
geçilen ve başta dünya lideri Recep Tayyip Erdoğanın
olduğu bir zamanda pandemi dönemine girildiği için Allaha
şükrettiklerine ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili
Bekir Başevirgenin, Manisa ilinde meydana gelen dolu afeti nedeniyle
çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, pandemi sürecinde canlarını ortaya koyan ve bu
ölümcül sınavı başarıyla geçen sağlık
emekçilerinin bir defaya mahsus olmak üzere bitirdikleri okulun
unvanının sınavsız ve mülakatsız olarak verilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
24.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, çay üreticilerinin kotanın
kaldırılmasını ve taban fiyatın altında çay
alımına izin verilmemesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
25.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin ili Arhavi ilçesinde bulunan
hidroelektrik santrallerinin bölgenin ekolojik dengesini bozduğuna ve dere
yataklarından akan suyun kirlendiğinin tespit edildiğine
ilişkin açıklaması
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, salgın döneminde sıkıntı
yaşayan yükseköğrenim kredisi kullanan gençlerin ve elektrik borcunu
ödeyemeyen vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğanın, Birleşik
Taşımacılık Çalışanları
Sendikasının 13 üyesinin sürgün edilmesi tasarrufundan geri dönülüp
dönülmeyeceğini ve bu konuya ilişkin diyalog yolunun
kapatılmasının nedenini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
28.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, hava sıcaklığının mevsim
normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle gelir kaybına uğrayan
çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
29.- Balıkesir
Milletvekili Mustafa Canbeyin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın liderliği, hızlı ve organize kriz yönetimi,
güçlü sağlık altyapısı, ekonomik destekler ve milletin
duyarlılığıyla salgınla mücadelede dünyada örnek
alınan bir seferberlik yürütülerek salgının kontrol altına
alındığına ilişkin açıklaması
30.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, pandemi nedeniyle oluşan
mağduriyetlerin önlenebilmesi için kısa çalışma
ödeneğinin üç ay daha uzatılmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
31.- Gaziantep Milletvekili
Abdullah Nejat Koçerin, pandemiyle mücadeleyi Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde başarıyla sürdüren başta
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarına teşekkür ettiğine, Covid-19 nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlara ve ülkenin güvenliği için
şehit olan askerler ile polislere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
32.- Adana Milletvekili Tamer
Dağlının, Siirt ili Pervari ilçesinde askerî aracın
devrilmesi sonucu şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine,
25 Mayıs Adana ili Pozantı ilçesi ile 2 Haziran Kozan ilçesinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
33.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Çiftçi Kayıt Sistemi nedeniyle
tarımsal desteklerden yararlanamayan ve tabii afet sigortası
yaptıramayan çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilebilmesi için
Meclise sundukları kanun teklifine partilerden destek beklediklerine
ilişkin açıklaması
34.- İzmir Milletvekili
Kani Bekonun, kronik hastalığı bulunan, aylardır
çalışamayan ve ücret alamayan işçiler idari ve ücretli izinli
sayılmadığı gibi bu işçilerin hangi koşullarda
çalışma hayatına katılabileceği ve alınması
gereken önlemler konusunda bilgilendirme yapılmadığına,
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanını genelge
yayınlayarak işçileri ve işverenleri bilgilendirmeye
çağırdığına ilişkin açıklaması
35.- Muş Milletvekili
Gülüstan Kılıç Koçyiğitin, adil yargılanma talebiyle ölüm
orucu eylemi yapan Ebru Timtik ile Aytaç Ünsal için Adalet
Bakanlığını ve Meclisi bir an önce sürece müdahil olmaya
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
36.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, 2020/8 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Genelgesinde belirtilen idari izin
kapsamına hamileler, emziren anneler ve engelli personellerin de dâhil
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
37.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 27 Mayıs darbesinin 60ıncı
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
38.- Hatay Milletvekili
Serkan Topalın, yurt dışında bulunan ve pandemi sürecinde
mağduriyet yaşayan vatandaşların Hükûmetten destek
beklediğine ilişkin açıklaması
39.- Muş Milletvekili
Şevin Coşkunun, hasta tutuklu ve hükümlülere dair hiçbir önlem
alınmadığına ilişkin açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, adil yargılanma olması için ölüm
orucuna girmek zorunda kalınmaması, Ebru Timtik ile Aytaç
Ünsalın taleplerinin kabul edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
41.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, iktidarın sağlık
çalışanlarının hakkını ödemediğine
ilişkin açıklaması
42.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, pandeminin yanı sıra mayıs
ayının ikinci yarısında ani sıcaklık
değişimiyle 46 ildeki üreticilerin doğal afetleri
göğüslemek zorunda kalması nedeniyle Tarım ve Orman
Bakanını göreve çağırdıklarına ilişkin
açıklaması
43.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, ülkede adil yargılanma yok diye ve
başka bir yol bulamadıkları için ölüm orucunda olan Ebru Timtik
ile Aytaç Ünsalı kaybetmek istemediklerine ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, İzmir ilinde bazı ilçe milli eğitim
müdürlüklerince mesaj gönderilerek öğretmenlerin okul bahçelerinde
kılınacak cuma namazlarında dezenfektan ve mendil
dağıtmakla görevlendirildiğine ilişkin açıklaması
45.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Siirt ili Pervari ilçesinde askerî aracın
devrilmesi sonucu şehit olan Jandarma Astsubay Çavuş Celal Özkan ile
Jandarma Uzman Çavuş Burak Aydoğana, vefat eden Refah Partisi eski
Genel Başkanı Ahmet Tekdala Cenab-ı Allahtan rahmet
dilediğine, Aydın ili İncirliova Belediye Başkanı
Aytekin Kayaya yönelik saldırıyı şiddetle
kınadıklarına, coronavirüs salgınıyla mücadele
kapsamında alınan birçok kısıtlamanın
kaldırılmasını erken alınmış bir karar
olarak gördüklerine, Türk oyun şirketi Peak Gamesin Amerika merkezli
Zyngaya 1,8 milyar dolara satılmasının Meclisteki herkesi mutlu
ettiğine ilişkin açıklaması
46.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt ili Pervari ilçesinde askerî aracın
devrilmesi sonucu şehit olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine,
Güney Kıbrıs Rum Yönetimindeki Limasol kentinde Köprülü Hacı
İbrahim Ağa Camisine gerçekleştirilen saldırıyı
nefretle kınadıklarına, ABDnin Minneapolis kentinde siyahi
George Floydun polis tarafından öldürülmesinin arka planının
dikkatle takip edilmesi gerektiğine, pandemi döneminde Türkiyedeki sosyal
güvenlik sisteminin kapsayıcılığının ne kadar
önemli olduğunun bir defa daha görüldüğüne, 1 Haziran itibarıyla
başlayan yeni kontrollü sosyal hayat sürecinde de kurallara uymak
konusunda azami gayretin sarf edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
47.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 2 Haziran Ahmed Arifin ölümünün
29uncu ve Gezi direnişinin 7nci yıl dönümüne, 8 Mayısta
İstanbul ili Bakırköy ilçesindeki, 28 Mayısta Üsküdar ilçesi
Kuzguncuk semtindeki kiliseye yapılan saldırıların kabul
edilemeyeceğine, Hristiyan ve Ermenilerin kutsal alanlarına yönelik
saldırıları kınadıklarına, İçişleri
Bakan Yardımcısının başta Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları olmak üzere Avrupa İşkencenin
Önlenmesi Komitesinin raporlarında Türkiyede işkencenin
bulunmadığını raporladığı iddiasına,
işkencenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç
olduğuna ve zaman aşımı bulunmadığına
ilişkin açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, vefat eden Refah Partisi eski Genel
Başkanı Ahmet Tekdala ve şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, yeniden şehit haberlerinin gelmeye başlamasına
Meclisin seyirci kalmaması gerektiğine, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimindeki Limasol kentinde Köprülü Hacı İbrahim Ağa
Camisine gerçekleştirilen saldırıyı
kınadıklarına, Gezi olaylarının 7nci yıl
dönümüne, pandemi döneminde milyonların mağdur olmasının
sorumlusunun saray hükûmeti olduğuna, Meclisin görevinin birey için
özgürlük, aile için huzur, millet için refah, devlet için demokrasi olması
gerektiğine ve bu yöndeki mücadelelerine kararlılıkla devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
49.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Siirt ili Pervari ilçesinde şehit olan Mehmetçiklere
Allahtan rahmet dilediğine, ezelden ebede millet, bayrak, vatan ve devlet
için mücadele veren bütün şehitleri şükranla yâd ettiğine, 27
Mayıs darbesinin 60ıncı yıl dönümüne, millî iradeye sahip
çıkılmasının, demokrasi için mücadele vermenin Mecliste
grubu bulunan tüm siyasi partilerin ortak amacı ve hedefi olması
gerektiğine, milletin desteği, devletin stratejik aklıyla ortaya
konulan sağlık altyapısı sayesinde bugün süper güç olarak
ifade edilen devletlerden çok daha fazla vatandaşların
sağlığını güvence altına alan sürecin
başarıyla sürdürüldüğüne, şehir hastanelerinin ne kadar
stratejik bir aklın ürünü olduğunu yaşanan olayların
gösterdiğine, Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi,
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Prof. Dr. Murat
Dilmener Acil Durum Hastanesi ve Hadımköy Dr. İsmail Niyazi
Kurtulmuş Hastanesiyle milletin sağlığı korunurken
geleceği güvence altına alacak adımların
atıldığına, yılın ilk çeyreğindeki yüzde 4,6
büyümenin dünya ekonomileri kıyaslandığı zaman Türkiyenin
1inci sırada olduğunu gösterdiğine, 29 Mayıs
İstanbulun fethinin 567nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
50.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun
HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Malatya Milletvekili Ahmet
Çakırın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
54.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, uzman erbaşlarla ilgili hususlarda devam eden yasal
düzenleme çalışmalarını tamamlayarak Genel Kurul gündemine
getireceklerine ilişkin açıklaması
55.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, esas komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilen (2/2862) esas numaralı 5580
sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal tarafından geri alındığına
ilişkin önerge (4/76)
yazısı
2.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, (2/1927) esas numaralı 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanunu ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/77)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, öğrenim kredisi kullanmış
vatandaşların bunları geri ödemede yaşadıkları
sorunların incelenerek bu sorunlara çözümler üretilmesi amacıyla
23/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/549) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 2 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
demokratik seçim yöntemlerinin yok sayılmasının
yarattığı tahribatın tespiti amacıyla 21/5/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Ankara
Milletvekili Yıldırım Kaya ve arkadaşları
tarafından, YKS ve LGSnin ileri tarihe ertelenmesi talebinin
kapsamlı olarak incelenmesi amacıyla 2/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündem konularının
yeniden düzenlenmesine; 9 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde
Gündemin Seçim kısmında Sayıştayda boş bulunan 5
üyelik için seçim yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Bursa
Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
XI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kilis Milletvekili
Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 174)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan
Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2401) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 163)
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelikin, limon ihracatı için izin şartı konulmasının
nedenine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın
cevabı (7/28328)
2.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, 2019-2020 yılları ile 11 Mart-20 Nisan 2020 tarihleri
arasında ülkeye karayoluyla giren tıbbi malzeme ve gıda
ürünlerine ve sınır kapılarına PCR testi
laboratuvarları kurulmasına ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/28457)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TBMM personeli ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/28460)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, kamu ve özel kesimde istihdam
edilen engelli memur ve işçi sayısı ile boş bulunan engelli
kadrolarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/28880)
5.- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, sigorta ve vergi borçlarının
ödeme emri ve elektronik haciz işlemi uygulamalarının
koronavirüs salgını süresince ertelenmesi önerisine ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28889)
6.- Ankara Milletvekili Murat
Emirin, Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyası kapsamında toplanan
bağış miktarına ve yapılan harcamaya ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28890)
7.- İstanbul
Milletvekili Gürsel Tekinin, Cumhurbaşkanı ve Sağlık
Bakanı tarafından koronavirüsle ilgili açıklanan
sayıların birbirini tutmadığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/28892)
8.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, ham ayçiçek yağı ithalatında
gümrük vergisinin indirilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/28893)
9.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, 21 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede
açıklanan kişisel bakım ve hijyen ürünlerine getirilen ek
vergilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/28894)
10.- Diyarbakır
Milletvekili Remziye Tosunun, EBA üzerinden verilen eğitimlerde bazı
kelimelerin Türkçe olmadığı için
kullanılamadığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28895)
11.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, EBA üzerinden verilen eğitimlerde
bazı kelimelerin Türkçe olmadığı için
kullanılamadığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28896)
12.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Adananın Seyhan ilçesinde yabancı
uyruklu bir kişinin hayatını kaybettiği olaya ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28897)
13.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, koronavirüs salgını
dolayısıyla yurt dışında mahsur kalan
vatandaşların tahliye sürecine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28898)
14.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, koronavirüs salgını sürecinde
işletmeleri kapalı olan esnaftan pos cihazı kullanım bedeli
tahsil edilmesinin yarattığı mağduriyete ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28899)
15.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, bir elektrik dağıtım şirketinin
çiftçilerin borçları nedeniyle mazot ve gübre desteği paralarına
el koymasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/29032)
16.- Hakkâri Milletvekili
Sait Dedenin, İçişleri Bakanına yöneltilen soru önergeleri ile
ilgili verilere ve soru önergelerinin cevaplandırılmasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/29043)
17.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, 2011 yılında Antalyada bir
otelde hayatını kaybeden bir kişiye ve konuyla ilgili
soruşturma sürecine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/29044)
18.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Cizre Belediyesinin yönetici
kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/29045)
19.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Ağrı Belediye
Başkanının yurt dışında yaşayan bazı
kişilere maske gönderdiği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/29046)
20.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, İsveç tarafından Türkiyeye
teslim edilen bir kişiye yönelik kötü muamelede bulunulduğu
iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/29047)
21.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, Gaziantep ilinde faaliyetlerini sürdüren Vefa Sosyal
Destek Grubunda görevli bir kişinin sosyal medya
paylaşımlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/29048)
22.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Bingöl, Diyarbakır, Van ve Hakkârideki bazı
mezarların tahrip edilmesine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/29049)
23.- Mardin Milletvekili Tuma
Çelikin, Hakkâri ilindeki bazı mezarların tahrip edilmesine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/29050)
24.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, TBMM Televizyonunun yenilenmesi çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/29304)
25.- Kastamonu Milletvekili
Hasan Baltacının, TBMM Televizyonunun yenilenmesi
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/29305)
2 Haziran 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
93üncü Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, pandemiyle mücadele sürecinde başta sağlık
çalışanları olmak üzere emeği geçen herkese
teşekkürlerini sunduğuna ve milletvekillerinden yeni normalde de
Meclis çalışmalarında Sağlık
Bakanlığının önermiş olduğu tedbirlere
uymasını rica ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, pandemi
sonrasında yeni normale dönüşle beraber Meclis çalışmalarımıza
tekrar yoğun bir biçimde başlıyoruz.
Bu süreçte, pandemiyle mücadele sürecinde emeği
geçen herkese buradan bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz başta
sağlık çalışanlarımız olmak üzere.
Yeni normalde de Meclis
çalışmalarımızda milletvekillerimizden ricamız,
Sağlık Bilim Kurulunun ve Sağlık
Bakanlığımızın önermiş olduğu tedbirlere
uyarak, sosyal mesafeyi koruyarak ve maskelerimizi de ihmal etmeyerek
çalışmalara katılmamızdır.
Çalışmalarımızın
hayırlı olmasını diliyorum.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 27 Mayıs
askerî darbesinin 60ıncı yılıyla ilgili söz isteyen Hatay
Milletvekili Hüseyin Yaymana aittir.
Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, 27 Mayıs
darbesinin 60ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Yüce heyetinizin ve aziz milletimizin geçmiş
mübarek Ramazan Bayramı hayırlı uğurlu olsun. Allah nice
bayramlara çıkmayı hep birlikte nasip eylesin.
Bu vesileyle, yeni normale dönüş konusunda
üstün faaliyetlerde bulunan, çabalar gösteren Sağlık
Bakanımız başta olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarına emeklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Yine bu vesileyle, yine, dün Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde şehit olan askerlerimize -Pervaride- Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin
başı sağ olsun.
Yine, iki gün önce Hatay Altınözünde
Rahmetirahmana kavuşan şehidimiz Mehmet Günay kardeşimize de
tekrar Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailesine sabır diliyorum. Aziz
milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bugün 27 Mayıs darbesinin 60ıncı
yılı münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin
başında, rahmetli Başbakanımız Adnan Menderesi, Fatin
Rüştü Zorluyu ve Hasan Polatkanı rahmetle, şükranla ve
saygıyla anıyorum. Allah milletimize bir daha böyle acılar
yaşatmasın.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milletimizin demokrasi tarihi,
aslında, bir anlamda tersinden bir okumayla darbeler tarihidir. 27
Mayıs 1960 darbesi, bütün darbelerin kapısını aralayan,
darbelerin anası niteliğinde ve Başbakanı asan bir darbe
olarak tarihe kara bir leke olarak girmiştir ve milletimizin
vicdanında yokluğa mahkûm edilmiştir. 27 Mayıs 1960 darbesi,
Türkiye'de her on yılda bir darbelere kapı aralayan, önce 12 Mart
1971 darbesi, daha sonra 12 Eylül darbesi, daha sonra 28 Şubat postmodern
darbesi ve en son hain FETÖcü 15 Temmuz darbe girişiminin
kapısını aralamıştır. Bu anlamda, gerçekten,
60ıncı yılında bir kez daha lanetle kınayarak anmak
ve telin etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27 Mayıs darbesi, sadece
Başbakanımızı, bakanları idam etmekle
kalmamıştır, aynı zamanda Türkiye demokrasi tarihini, Türk
demokrasi tarihini bir partiler mezarlığına çevirmiştir;
siyasetin gelenekselleşmesine, kurumsallaşmasına mâni
olmuştur. 27 Mayıs darbesi, bir anlamda devleti millet
karşısında ayıplı, kınanan hâle getirmiştir,
diğer taraftan da milletimizi devlet karşısında bir anlamda
sakıncalı hâle getirmiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar, çok uğultu var,
lütfen, rica ediyorum.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) 27 Mayıs
darbesi, bir vesayet rejimi kurarak Türkiye demokrasisini rehin
almıştır, muhasara altına almıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27 Mayıs darbesi, bir darbe rejimi kurarak Türkiyede darbeleri
kalıcı hâle getirmek gibi, maalesef kötü bir geleneği
başlatmıştır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın önderliğinde ve Hükûmetimizin, Cumhur
İttifakının çabalarıyla, 27 Mayısın izlerini
silmek için Yassıadada bir Demokrasi ve Özgürlükler Adası
kurulmuştur. Bu Demokrasi ve Özgürlükler Adası, toplum
hafızasından ve Yassıadadan darbenin izlerini silmekle beraber,
aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız
Sayın Mustafa Şentopun başlattığı Yassıada
Mahkemesi kararlarının yok sayılması konusunda Türkiye
medyasında da çok önemli haberler çıkmıştır. Önce
Sayın Yavuz Donat bunu yazdı, sonra Sayın Abdulkadir Selvi
yazdı ve muhakkak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Yassıada kararlarının
yok sayılması konusunda bir karar alması tarihî bir
sorumluluktur ve bunu, Türkiye demokrasisine hepimizin ödeyeceği bir borç
olarak anmak isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gidenleri getirmek mümkün değildir. Gerçekten,
yaşananları yok saymak belki mümkündür fakat bu ayıbın yok sayılmaması gerekir
ve bir daha darbelerin olmaması için, bu konuda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından, 27 Mayıs darbesinden başlayarak darbecilerin
yaptığı tüm yönetmeliklerin, düzenlemelerin ve hukuksal
metinlerin ortadan kaldırılması çok çok önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Teşekkürler Başkanım,
sözlerimi tamamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, gerçekten darbelerle mücadele konusunda
dünyaya örnek olacak bir tavır geliştirmiştir. Nasıl ki
Türkiye demokrasisi dünyaya bir model olma, bir esin kaynağı olma
özelliği taşıyorsa, aynı şekilde, her on yılda
bir darbelere maruz kalan ve bu darbelerle mücadeleyi başarıyla
sürdüren, gerçekten iktidarıyla muhalefetiyle muhakkak bu konuda bir
adım atılması gerekmektedir.
Son sözüm şudur Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri: Türkiyede hâlâ 27 Mayıstan bu yana darbe seviciler
vardır, milletin iradesini oyla değil de darbeyle
değiştirmek isteyenler vardır. Bunlara Meclis kürsüsünden tekrar
sesleniyoruz: Türkiyenin kurtuluşu da milletimizin iradesi de
demokrasiden yanadır, seçimden yanadır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla)
ve asla darbelere müsaade
edilmeyecektir.
Hepinizi bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yayman.
Gündem dışı ikinci söz, çiftçi borçları ve üretim
sorunları hakkında söz isteyen Tokat milletvekili Kadim Durmaza
aittir.
Buyurun Sayın Durmaz.(CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, çiftçilerin
borçlarına ve üretim sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Siirtte göreve giderken
şehit olan Astsubay Çavuş Celal Özcan ve Jandarma Uzman Burak
Aydoğana Cenab-ı Haktan rahmet, aziz şehitlerimizden ötürü
aziz milletimize ve kahraman silah arkadaşlarına
başsağlığı diliyor, acılarını
paylaşıyorum.
(Uğultular)
KADİM DURMAZ (Devamla) - Sayın
Başkanım, Genel Kurulda yoğun bir uğultu var, izniniz
olursa
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen.
KADİM DURMAZ (Devamla) Gıda ve
Tarım Örgütü, salgının dünyada bir açlık krizine
dönebileceğine dair çok ciddi uyarılar yapmakta, içinde 55 ülkenin
olduğunu ve ülkemizin de bu 55 ülkeden biri olduğunu sık
sık yinelemektedir. İşte, bize düşen el birliğiyle,
gönül birliğiyle, birbirimizi anlayarak Ben yaptım da oldu. Ben
karar verdim. değil, ortak aklı kullanarak yeniden üretime güç ve
destek vermek durumundayız çünkü evde de olsa insanoğlu 3 öğün
yemeğini yemekle mükelleftir.
İşte, bu ortamda, üreticinin, köylünün,
çiftçinin yaşadıklarına hep beraber bir bakmamız
lazım. Çiftçi Kayıt Sisteminde kayıtlı 2 milyon 260 bin
çiftçimiz var. Bu çiftçilerin bankalara olan borcu 119 milyar 331 milyon,
Tarım Kredi Kooperatiflerine borcu 10 milyar; toplam 130 milyar borcu var.
İşte, hep milat dediğiniz 2002 yılında göreve
geldiğiniz günden bu yana bu ülkenin üreten çiftçisinin borcu, sizin
tarım politikasızlığınız yüzünden 40 kat
artmış arkadaşlar. Tohum, gübre, ilaç, akaryakıt, elektrik,
su, işçi; bütün sair borçları eklediğiniz zaman çiftçinin borcu
160 milyarı buluyor. Bu gidişatı erken görmüşüz, 2006
yılında Cumhuriyet Halk Partisi ve AK PARTİ el ele verip
Parlamentoda bir düzenleme yaparak millî gelirimizin, bütçemizin yüzde 1ini
üreticiye, köylüye, çiftçiye dağıtmayı bir kanun hâline
getirmişiz ancak gelinen noktaya baktığımızda, bütçede
birikmiş olan bu paranın tamamı 318 milyar lira ancak AK
PARTİ iktidarı ne kadarını dağıtmış
bunun? 141 milyarını. Yani Anadolu köylüsü, çiftçisi, üreticisi AK
PARTİ iktidarından 177 milyar alacaklı; bu borç
kıskacında, icralarda uğraşırken kafası rahat
değil, üretemiyor ve göreve geldiğinizde Türkiyenin 65 milyon
nüfusunun 22 milyonu köyde yaşarken, bugün sadece 83 milyonun 8 milyonu
köyde yaşıyor. İşte, tarımdan, üretimden çiftçiyi
kopardığınızın rakamları TÜİK verilerine
göre böyle. İşte, bu aziz millet şunu hak etmiyor: Anadolunun
bu bereketli topraklarında yoksul yaşamayı hak etmiyor. Ama bu yoksul yaşamanın
sebebi, tarım politikası olmayan, ortak akla önem vermeyen, üretici
birliklerini, ziraat odalarını, kooperatifleri dinlemeyen,
önemsemeyen AK PARTİ iktidarı ve onun liyakatsiz kadrosudur. İşte,
böyle bir ortamda çiftçi neyi bekliyor? Çiftçi, acilen bu borçlarının
ertelenmesi ya da yeni krediler değil arkadaşlar, seneye
ürettiğini 2 katına satamayacak bu çiftçi. İşte, gelin,
burada grubu olan 5 siyasi parti destek verelim, bu çiftçinin borçlarını
silelim. Bir de silince biz bahşiş falan da vermeyeceğiz,
anayasal haklarını kullanmasını
sağlayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da var, bire bir görüştüğümüz her
siyasi partideki arkadaşımız da bu konuda açık
olduklarını söylüyorlar ve bunu görüyorlar. Öyleyse bu desteği
vermek yüce Meclisteki 600 milletvekilinin boynunun borcu, Hükûmetin de en asli
görevi değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmaz, tamamlayın
sözlerinizi.
KADİM DURMAZ (Devamla) İşte, bu
topraklar aslında çok cömert, dökülen her damla alın terinin
karşılığını mutlaka verir. Türk köylüsü de icra
kapılarında sürünmeyi değil, artık bu milletin efendisi
olmayı, çoluğunu çocuğunu gurbete göndermeden Anadolunun
kıymetli ovalarında ürettikleriyle doymayı bekliyor.
Arkadaşlar, bu kürsüden defaten söyledik, dedik
ki: Artık bu kıyılarımıza gelen yatlara, o
yabancı bandıralı, bayraklarıyla ülkemizi gezen yatlara
verdiğiniz ÖTVsiz mazotu gelin şu Anadolu çiftçisine de verelim.
Bakın, şu anda, Anadoluda, arkadaşlar,
et kesiliyor, karkas et; 32 ile 37 lira. Hiç kasaplarda 80 liradan
aşağı et göreniniz var mı? Yok. Öyleyse, bunu bir ele
alıp ortak bir anlayışla köylünün doyacağı hâle
getirmemiz lazım. Yeme zam geldi 90-100 lira, süt 2 lira 20 kuruştan
1 lira 80 kuruşa düştü. Bundan haberiniz var mı? Bundan da yok.
Öyleyse, arkadaşlar, tarım politikanız iflas etmiştir.
Köylüden, çiftçiden, üreticiden yana bir
yaşamı hayata geçirmek hepimizin en asli görevi diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Durmaz.
KADİM DURMAZ (Devamla) Gelin, kulak verin ve
köylüyü de çiftçiyi de bu açmazdan kurtaralım diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Mardin ve çevre illerde tarımsal sulama amaçlı kullanılan
elektrikte yaşanan kesintiler hakkında söz isteyen Mersin
Milletvekilli Rıdvan Turana aittir.
Buyurun Sayın Turan. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın, Mardin ve
çevre illerde yaşanılan elektrik kesintilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli vekiller; size Dicle Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketi eliyle yapılan, yapılmakta olan bir zulüm hikâyesinden
bahsedeceğim.
Şu anda, şu saatlerde, daha önce de
olduğu gibi, DEDAŞın hizmet vermekle yükümlü olduğu
bölgede elektrik kesintileri tekrar başladı. Ramazanda, Bayramda bu
kesintiler devam etti. Mardinin Kızıltepe ve
Derik ilçeleri başta olmak üzere Urfa ve ilçelerinde, Diyarbakır ve
ilçelerinde DEDAŞın zulmü devam ediyor. Elektrik fiyatları bir
yıl içerisinde yaklaşık 2 kat arttı. Buna
karşılık, daha öncesinde, 2018de çiftçinin
kullandığı elektriğin yüzde 65ini devlet öderken, bu önce
yüzde 55e, şimdi de yüzde 45e düştü. Neyin ne kadar ödenip
ödenmediği belli değil. Zulüm öyle bir noktaya gelmiş durumda
ki.
Bakın, elektrik
deyince aslında her şeyden bahsediyoruz. Birincisi, çiftçinin,
buğday başta olmak üzere ürünleri tarlada, birinci ürünleri tarlada
yandı. Şimdi, çiftçilerin temel tedirginlik noktası ikinci ürününün
de yanmasını engellemek için ne yapabiliriz biçiminde
şekillenmiş durumda. Birinci ürün yandı ama mesele yalnızca
ürünün yanması değil, aynı zamanda hayvanlar susuz kaldı,
insanlar elektrik olmadığından dolayı suya ulaşamaz
hâle geldiler; köylerin yanındaki derelerden iptidai koşullarda,
neolitik dönemdeki insanların su temin ettiği gibi su temin etmeye
çalışıyorlar.
Yine, kronik
hastalığı olan çok sayıda insan var. Üç beş
kişiden bahsetmiyorum, binlerce aboneden bahsediyorum ben size. Kronik
hastalığı olan insanlar var, ventilatör kullanmak zorunda olan
insanlar var. Bu insanlar şu anda elektrik kesintisinden dolayı ciddi
bir risk altında.
Peki, niye böyle oluyor?
Böyle olmasının temel sebebi şu arkadaşlar: Bir defa,
devlet, bu konuda çiftçiye desteğini azalttı ama şirkete destek
vermekten imtina etmiyor.
Bakın, Dicle
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi, geçtiğimiz aylarda
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının en büyük ikinci
teşvikini kapmış durumda. Yani bir taraftan devletten bu kadar
ciddi teşvikler alırken, diğer taraftan da çiftçinin sesine ne
yazık ki kulak verilmiyor. Denilecektir ki: Ya borç varsa elektrik
kesilecek. Fakat mesele şu: Elektrik borcu olanın diyelim ki
elektriği kesildi, elektrik borcu olmayanın da elektriği kesik durumda
çünkü bir hat boyunca, bir trafo boyunca bütün abonelerin elektriği
kesiliyor. Dicle Elektrik, buna karşı dalga geçer gibi şöyle bir
çözüm önerisi bulmuş, diyor ki: Efendim, biz size jeneratör
vereceğiz, jeneratörleri çalıştıracaksınız,
elektrik böylece temin edilmiş olacak. Yani buna çocuklar bile güler. On
binlerce jeneratörün temin edilmesi, bunlara teknik desteğin
sağlanması, yerlerine götürülmesi, buradan elektrik
sağlanması mümkün değil.
Peki, ne olacak? Olacak şey şu
arkadaşlar: Eğer bu konuda ivedi adımlar atılmazsa ikinci
ürün de yanacak. Bölge çok önemli bir tarım havzası. Buğday
yandı; buğdayın tam da süt toplayacağı zaman yani
protein açısından nitelikli hâle geleceği zaman da elektrik
kesintisi sebebiyle suyun kesilmesi yüzünden buğday yandı. Şimdi
sıra mısırda. Aynı risk onlar için de geçerli. Meclisin bu
konuda mutlaka adım atması lazım ve çiftçiyi bu zulümden el
birliğiyle kurtarmamız olmazsa olmaz kabilinden bir durumdur
değerli arkadaşlar.
Yine, bölgede elektrik kesintileri gerçekten
çiftçilerin onurunu zedeleyecek biçimde yapılıyor. Yani âdeta
savaşa gider gibi, zırhlı personel
taşıyıcılarla, çok sayıda kolluk gücüyle beraber
çiftçilerin üzerine gidilip trafolardan elektrikler kesiliyor. Bunun sonucunda,
açık söyleyeyim, coronavirüs riskiyle karşı karşıya
olduğumuz bir dönemde, hava sıcaklığının 40
dereceye ulaştığı bir dönemde binlerce dekar alanın
üretimden uzaklaştırılması söz konusu olacak. Buralarda
ürünler üretilmeyecek. Bu, Türkiyenin ithalatçı tarım
politikalarını daha da provoke edecek olumsuz bir gelişme olarak
tarihin kara sayfalarına yazılmak durumunda kalacak değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) Şunu herkese sormak
istiyorum: Ramazanda, bayramda, havanın sıcak olduğu zamanda
çoluğu çocuğu susuz bırakmak, hayvanları susuz
bırakmak, ekinleri susuz bırakmak Allahtan reva mı? Devlet,
şirketlere verdiği desteği bir kenara koyup onun cüzi bir
miktarını üretim yapan çiftçiye, köylüye veriyor olsa bu problemler
ortada kalmayacak. Dolayısıyla DEDAŞ bu açgözlülüğünü bir
kenara bırakmalıdır, çiftçiyle oturup meseleyi nasıl
çözeceğine dair bir görüşme yapmalıdır, iktidar da bu
konuda çözüm sağlayıcı adımları ivedi olarak üretim
lehinde, çiftçi lehinde atmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz
vereceğim.
Sayın Şeker, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 27
Mayıs darbesinin 60ıncı yıl dönümü vesilesiyle başta
Adnan Menderes ve arkadaşları olmak üzere tüm demokrasi
şehitlerini rahmetle andığına ve 29 Mayıs
İstanbulun fethinin 567nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen hafta 27 Mayıs darbesinin 60ıncı
yıl dönümüydü. Bu darbe, tarihimizin en büyük ihanetlerinden ve en büyük
cinayetlerinden biri olup Türk demokrasi tarihinin kara lekesidir. Millî
iradeye karşı yapılmış 27 Mayıs 1960 darbesinde
idam edilen başta eski Başbakan Adnan Menderes ve
arkadaşları olmak üzere tüm demokrasi şehitlerini saygı ve
rahmetle anıyorum.
Yine, geçen hafta, 29 Mayıs, İstanbulun
fethinin 567nci yıl dönümüydü. Biz, toprakları değil gönülleri
fethetmeye gidiyoruz. diyerek bir çağı kapatıp bir
çağı açan İstanbulun fatihi Fatih Sultan Mehmet Han
İstanbulu fethederek Peygamberimizin de müjdesine mazhar olmuştur.
Bizlere bu cennet vatanı yurt kılan tüm ecdadımızı
rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, bedelli
askerliğin aşı geliştirilip pandemi dönemi bitene kadar
uzaktan eğitimle yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Daha önce, bedelli askerlik yasasında bir
aylık eğitimin fayda sağlamayacağını belirtip
yerine afetlerde görev almak üzere sivil savunma eğitimi verilmesini
önermiştik. Yaşadığımız olağanüstü
şartlarda, pandemi dönemi bitene dek bedelli askerlikte uzaktan
eğitime dönülmelidir. Dövizle askerlik için kullanılan uzaktan
eğitim platformu bu 40 bin kişi için de kullanılabilir.
Bedellilerin sevk gününden yetmiş iki saat önce, devletimizce belirlenen
bir sağlık kuruluşunda Covid testi yaptırmaları
bekleniyor. Yapılacak testin doğruluk oranı yüzde 60 iken,
testten sonra birliğe ulaşırken kapma ihtimali varken, salgın
bitmeden yollarda, kışlalarda, hastanelerde 40 bin insanla
yoğunluğu artırmanın gereği ve anlamı yoktur.
2014 ve 2011 yıllarında, ortada böyle bir salgın yokken
kışlasız bedelli yapılmıştı. Salgın
bitene, aşı geliştirilene kadar bedellilerin uzaktan eğitimle
askerliğini yapması önemlidir diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, cuma
namazlarının yetmiş dört günün ardından açık
alanlarda, cami avlularında cemaatle kılınmasına izin verenlerin
bayram namazının cemaatle kılınmasını neden
sağlamadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Coronavirüs
nedeniyle, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın talimatıyla, yetmiş dört gün camilerde cemaatle
ibadet yasaklandı. Anadolu coğrafyasında çok sayıda
salgın ve olaya rağmen, ilk kez bu kadar süre camiler cemaate
kapatıldı. Cuma namazları, kandil geceleri, ramazan boyunca
teravih namazları yasak nedeniyle camilerde kılınamadı.
Bayram namazının Almanyada cami, stadyum ve kapalı mekânlarda
kılınması sağlanırken, ülkemizde Ramazan Bayramı
namazının, cumhuriyet tarihinde ilk kez cemaatle
kılınmasına izin verilmedi.
Soru şu: Bayramdan üç gün sonra, yetmiş
dört günün ardından, cuma namazının açık alanlarda, cami
avlularında cemaatle kılınmasına izin verenler, bayram
namazının cemaatle kılınmasını neden
sağlamadılar? Almanya gibi virüsün daha etkili olduğu bir ülkede
bu konuda duyarlı davranılırken, neden AKP iktidarı sosyal
mesafe korunarak bayram namazının kılınmasına izin
vermemiştir?
BAŞKAN - Sayın Çepni
4.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, 25 Ekim 2019
tarihinde işten çıkarılan Sf Trade Teknik Tekstil
çalışanları Pınar Toy, Ayşe Erim, Nurcan Köksal ve
Sevcan Sarıoğlanın işlerine iade edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) İzmir Gaziemir
Serbest Bölgede yer alan Sf Trade Teknik Tekstilde çalışan 4
kadın işçi -Pınar Toy, Ayşe Erim, Nurcan Köksal ve Sevcan
Sarıoğlan- DERİTEKS Sendikasına üye oldukları için 25
Ekim 2019 tarihinde işten çıkarılmışlardı. 4
kadın işçinin Serbest Bölge önünde hak arama mücadelesi aylardır
sürüyor. Firma haksız rekabet gerekçesiyle işçilere 100 bin TL maddi,
100 bin TL de manevi tazminat davası açtı. Tazminat davaları,
işçilere korku salmak suretiyle sendikal faaliyetleri engellemek
amacıyladır.
Direnişteki işçiler ve DERİTEKS
Şube Başkanı Makum Alagöz, yürüyerek Ankaraya, Meclise
gelecekler.
Sendikalı olmak en temel anayasal haktır,
işçi sınıfının patronları
karşısında güvencesidir. İşçiler işlerine iade
edilmelidir. Direnen onurlu kadın işçilerin yanındayız.
BAŞKAN Sayın Karasu
5.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas ili Hafik
ilçesi Tuzhisar, Emre, Küpecik, Durulmuş köyleri ile merkez ilçesine
bağlı Çaygören köyü ve Altınyayla ilçesi Kale, Şafak, Rifat
Öçten ve Aydın Mahallelerindeki tarımsal arazilerde yapılan
toplulaştırma çalışmaları nedeniyle
vatandaşların yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivas ilimiz Hafik ilçesine bağlı
Tuzhisar, Emre, Küpecik, Durulmuş köyleri, merkez ilçesine bağlı
Çaygören köyü, Altınyayla ilçemize bağlı Kale, Şafak,
Rıfat Öçten ve Aydın Mahallelerinde tarımsal arazilerde
toplulaştırma çalışması yapılmış,
çalışma Devlet Su İşleri tarafından sekiz ay içinde
tamamlanmıştır. Söz konusu çalışmada
vatandaşlarımız tarlalarını almış,
ekimlerini de bu çerçevede yapmıştır fakat Sivas İl
Tarım Müdürlüğü altı aydır tescil aşamasına gelen
bu arazilerin evraklarını oluşturmamış, bu yolla
arazilerin mera komisyonundan çıkmasını engellemiştir.
Vatandaşlarımızın tapularını
alamadığı durumlarda intikaller ve Çiftçi Kayıt Sistemi
kayıtları yapılamamaktadır.
Tarım ve Orman Bakanına sormak istiyorum:
Sivaslılar, verilmiş olan sözlerin yerine getirilmesini bekliyor.
Bitirilmiş bu çalışmanın engellemelere
takılmasının sebebi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Siirt ili Pervari ilçesinde askerî aracın devrilmesi sonucu şehit
olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde on sekiz yıl önce
başlatılan sağlıkta dönüşüm hamlesi ve
sağlık altyapısında gerçekleştirilen
yatırımlarla Türkiyenin bölgesinde hasta tedavi eden ülkeye
dönüştüğüne ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Siirt Pervaride şehit olan kahraman
askerlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Başarıyla yürüttüğümüz coronavirüsle
mücadele sürecini, tüm dünyaya örnek olarak, etkin tedavi yöntemleri,
zamanında müdahale, başarılı izolasyon, tüm
kurumlarımızın eş güdüm içerisinde çalışması
ve en önemlisi de güçlü sağlık altyapımızla geride bıraktık.
Akılcı politikalara ve kurallara riayet etmekte son derece hassas
davranan aziz milletimiz ve fedakârca çalışan sağlık
çalışanlarımız sayesinde yürüttüğümüz
başarılı mücadelenin olumlu sonuçlarına tanıklık
ettik.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliği ve gelecek vizyonuyla on sekiz
yıl önce başlatılan sağlıkta dönüşüm hamlesi ve
sağlık altyapısında gerçekleştirilen
yatırımlar sayesinde, zamanında hasta adam olarak görülen
ülkemizi, bölgesinde hasta tedavi eden Türkiyeye kavuşturduk. Bundan
sonra da yurdumuza yeni hastaneler kazandırarak dünya çapındaki
başarı hikâyemize yenilerini eklemeye devam edeceğiz diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersin ili
çiftçilerinin mağduriyetinin giderilmesi konusunda Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirliye seslenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Mersin, ülkemizin en önemli tarım kentlerinin
başında gelmektedir. Mersinimizde tarımsal üretim çok yönlü bir
şekilde yapılmakta, ülkemizin ekonomik kalkınma payına
ciddi katkılar sunmaktadır.
Seracılık da Mersinimizin tarımsal
etkinliğinin başında gelen üretim tekniklerinden biridir. Sene
başından bu yana sel, dolu, fırtına ve yangın gibi
doğal sebeplerden ve ihracata getirilen kısıtlamalardan
dolayı üretimde ciddi zararlar yaşanmış, Mersinli
üreticilerimiz büyük bir mağduriyetle karşı karşıya
kalmıştır. Emekleri, alın terleri heba olan üreticilerimiz
yaralarının sarılıp zararlarının
karşılanması adına devletimizin yardım elini
beklemektedir.
Tarım Bakanımız Sayın Bekir
Pakdemirli Beye seslenmek istiyorum. Üreticilerimizin
yaşadıkları mağduriyetleri giderelim, çiftçilerimizin
çığlıklarına kulak verelim, yüzlerini güldürelim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Antmen
8.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, çoklu
yargının olamayacağı gibi çoklu baronun da
olamayacağına ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, AKP Grup Başkan
Vekillerinin söylemlerinden anladığımıza göre, başta
barolar olmak üzere diğer bütün meslek örgütlerinin yapısıyla
oynanmak, seçim sistemi değiştirilmek ve çoklu baroya geçmek hayali
kurulmaktadır ama özellikle unutmayınız ki barolar hukukun
üstünlüğünü savunan, insan haklarını savunan ve işlerlik
kazandırılmasına yarayan salt meslek örgütleri değildir.
Barolar yargının kurucu unsurudur; yargının üç
sacayağından, eşit sacayağından biridir. Çoklu
yargı olamayacağı gibi, çoklu baro da olmaz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kılıç
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, salgın sürecinin
Türkiyenin sağlık altyapısının gücünü ve
sağlık hizmetlerinin ücretsiz verilmesinin önemini ortaya
koyduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Allahtan şehitlerimize rahmet, gazilerimize
şifa, bu salgının bir an önce geçmesini ve Gazi Meclisimize
yeniden kavuşmamızın hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Salgın döneminde yaşananlar
sağlık alanında yaptıklarımızın ehemmiyetini
göstermiş, salgın süreci Türkiyenin sağlık
altyapısının gücünün yanı sıra sağlık
hizmetlerinin ücretsiz olarak verilmesinin önemini ortaya koymuştur.
Türkiye hem mevcut imkânları en iyi şekilde kullanarak hem de yeni
imkânlar üreterek sağlık alanında farklı bir konuma
gelmiştir. Dünyanın coranavirüs salgınıyla âdeta
kavrulduğu günlerde ve öncesinde şehir ve acil durum hastanelerimizi
açmış olmamız oldukça önemlidir. Bu süreçte devletimizin kriz
yönetimindeki güçlü tutumu, Türkiyenin sağlık sisteminin
sağlamlığı, elde edilen başarılar milletimizin ve
tüm dünyanın takdirini toplamıştır. Başta Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Sağlık Bakanımız olmak
üzere emeği geçen ve katkı sunan herkese teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
normalleşme döneminde vatandaşların ihtiyaçlarını
karşılamak, yerli üretimi desteklemek ve tüm sektörlerde
hareketlenmeyi sağlamak amacıyla kamu bankaları
aracılığıyla hayata geçirilecek olan kredi paketlerinin
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Normalleşme döneminde
vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını geniş bir
yelpazede karşılamak, yerli üretimi desteklemek ve tüm sektörlerde
hareketlenmeyi sağlamak amacıyla, kamu bankalarımız aracılığıyla,
konut kredisi, taşıt kredisi, sosyal hayatı destek ve tatil
destek olmak üzere dört yeni kredi paketini hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda
sıfır konutlar için azami 12 ayı ödemesiz 15 yıla kadar
vade ve aylık yüzde 0,64 faiz oranıyla finansman imkânı
sunulacak. Ayrıca, aylık yüzde 0,49larda başlayan faiz
oranıyla taşıt kredi imkânı sunulacak. Sosyal hayatı
destek kredi paketi ve tatil için uygun şartlarda finansman imkânı
sunulacak. Paketin milletimize hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu...
11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa ili Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla
köyünde yürütülen maden projelerine karşı köylülerin bir yandan yasal
yollardan hakkını ararken diğer yandan da demokratik yollardan
onurlu direnişlerini sürdürdüğüne ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Bursada Yenişehir Ovası ve İznik Gölünü yok edecek olan maden
projeleri, flotasyon tesisleri, Kirazlıyayla köylülerinin
direnişlerine rağmen tam gaz devam ediyor. Son ÇED başvurularıyla
35 bin dönümlük tarım arazisi ile su toplama alanında
yaşamı ve üretimi felakete sürükleyecek çalışmalar
yapılıyor. Bir yandan yasal yollardan hakkını arayan
köylüler, diğer yandan demokratik yollardan onurlu direnişlerini
sürdürüyorlar. Topraklarını, ağaçlarını,
sularını savunan Kirazlıyaylalıları buradan
selamlıyor ve yalnız olmadıklarını bir kez daha
bildiriyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçel...
12.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, son yetmiş
beş yılın en sıcak mayıs ayının
yaşanması nedeniyle zor durumda kalan üreticilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Son yetmiş
beş yılın en sıcak mayıs ayını
yaşadık; bu sıcak çiftçiyi yaktı, üretici zor
durumdaydı hepten perişan oldu. Limon, portakal, mandalina dalında
kurudu, yüzde 90ı dibine döküldü; zeytin ve diğer çeşitlerde de
durum aynı fakat aşırı sıcaklar TARSİM
kapsamında değil. Sigorta yaptıranlar ne
yapacağını şaşırdı. Çiftçi, Ziraat
Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu, Sosyal Güvenlik
Kurumuna, elektrik şirketlerine, sulama birliklerine, piyasaya borçlu.
Kredi borçları çiftçinin belini büktü. Tabii afetlere karşı sigorta
yaptırın. diyorsunuz. Çiftçi, tarım sigortasını
yaptırmış ama sigorta, zararını
karşılamıyor. Çiftçilerimizin kredi borçları bir yıl
faizsiz ertelenmeli, yeni destekler verilmeli, 2020 yılı için
çiftçinin BAĞ-KUR primleri, elektrik ve su borçları devlet
tarafından ödenmelidir.
BAŞKAN Sayın Tutdere...
13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Adıyaman ilindeki yoğun dolu yağışı nedeniyle
zarar gören alanların afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Adıyamanda arpa ve buğdayda hasat
başladı ancak hasat döneminden önce yaşanan olumsuz hava
koşulları ve yoğun dolu nedeniyle çok sayıda çiftçimiz
mağdur olmuştur. 4 Mayıs tarihinde Tut ilçemizde Akçatepe ve
Yalankoz köyleri başta olmak üzere, köylerdeki bütün fıstık
bahçelerinde ciddi anlamda hasar meydana gelmiş, aynı şekilde 24
Mayıs tarihinde Kâhta, Samsat ilçelerimizde yaşanan yoğun
yağış ve dolu nedeniyle arpa, buğday ekili olan arazilerde
ciddi anlamda mağduriyet meydana gelmiştir. İlgili zararlar
İl Tarım Müdürlüğü tarafından tespit edilmiş ve bugüne
kadar zararlar ödenmemiştir. Buradan Tarım ve Orman
Bakanlığına ve Adıyaman Valiliğine açıkça
çağrıda bulunuyor, yoğun dolu yağışı
nedeniyle zarar gören alanların afet bölgesi ilan edilerek çiftçilerimizin
mağduriyetinin giderilmesini talep ediyoruz. Çiftçilerimize tekrar
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
BAŞKAN Sayın Aydemir
14.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
Barış Çakanın ezana saygı gösterilmesi talebi üzerine
katledildiğine, rüzgâr ekenin fırtına biçeceğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Hep söyledik, hayatlarını yalan ve iftira
üzerine tanzim edenlerin bütün sermayeleri kızarmaz bir yüz,
gıdaları ise acılar, ızdıraplar. Son maharetleri
Barış Çakan yiğidimiz. Mukaddesatına muhabbeti
canından etti. Kutsala küfrü maharet bilenler ise anında istifadeye
yöneldiler. Bırakınız Kürtçe müzik
tartışmalarını, Kürtleri istismar edip Kürtlerin
değerlerine küfredenlere ilahi tokat ise gecikmedi.
Barışımız ezana saygı talebi üzerine
katledilmişti. Barış yerli, Barış millî bir figür,
rahmet diliyoruz.
Bir başka ilahi tokat Gezi
Vandallığının yıl dönümünde okyanus ötesinde
yaşananlar. Yine, her vesileyle altını çiziyoruz ki rüzgâr eken
fırtına biçer. Binlerce kilometre ötelerden ocak batıranlar
ektiklerini biçecekler. Sünnetullahda şaşma olmaz. Ne diyor yerli
sima, millî dimağ Taşlıcalı Yahya: Giden odur galiba
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
Saros Körfezine ÇED olumlu raporu mahkemece iptal edildiği hâlde FSRU
doğal gaz limanı yapılmak istendiğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dünyanın en güzel denizlerinden olan Saros
Körfezimize FSRU doğal gaz limanı yapılmak isteniyor. Bu
pırıl pırıl doğayı yok etmek için niye
çabaladığınızı anlayamıyorum,
yurttaşlarımız da anlayamıyor. Burası fay hattına
7 kilometre mesafede. Burada böyle bir tesis yapmak risklidir. Verilen ÇED
Olumlu raporu mahkemece iptal edildi ve 10 farklı disiplinden 10
bilirkişi, raporda, 113 sayfada 14 ayrı uygunsuzluk tespit etti. AKP
şimdi, açık hukuksuz olan, iptal edilen ÇED raporuna rağmen
hukukun arkasından dolanmaya çalışıyor. Yeni bir ÇED raporu
hazırlamak yerine oldubittiye getirmeye çalışıyor. Karşımızda
corona fırsatçısı bir AKP zihniyeti var. Nasıl ki corona
vücudumuza girip bizi öldürmek için fırsat kolluyorsa, AKP de birilerine
rant sağlayıp doğamızı yok etmek için fırsat
kolluyor. Bu neyin aceleciliğidir? Bırakın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin, buyurun.
16.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, zor durumda
olan narenciye üreticilerini kapsayacak bir doğal afet bölgesi ilanı
ile çiftçilerin bankalara, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının
faizsiz olarak ertelenmesi ve tarım sigortaları alanının
genişletilmesi yönünde bir çalışmanın olup
olmadığını Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Tarım
ve Orman Bakanlığına: 45 dereceye kadar çıkan sıcaklar
ve ardından yaşanan şiddetli poyraz sebebiyle Muğla
ilimizde, Dalaman, Ortaca ve Köyceğiz ilçelerimizde yaklaşık 135
bin hektar alandaki narenciye zarar görmüştür. Bir tarafta salgın,
diğer tarafta artan maliyetler ve buna rağmen canını dişine
takarak üretmeye çalışan, kışın don ve doludan,
bugünlerde de sıcaklardan dolayı yüzde 80-90 ürün kaybı
yaşayacak olan narenciye üreticileri destek beklemektedir. Narenciye
üreticilerini kapsayacak bir doğal afet bölgesi ilanı
çalışmanız var mıdır? Çiftçilerin bankalara ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak
ertelenmesi ve önümüzdeki yıl için de faizsiz destek verilmesi yönünde bir
çalışmanız var mıdır? Tarım sigorta alanının
genişletilmesi, sıcaklık, kuraklık gibi afetlerin de
sigorta kapsamına girmesi için bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
17.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, meralarda
hayvan otlatmanın paralı hâle getirildiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti olağanüstü borçlanma ve
özelleştirme gelirlerine rağmen bugün nakit
sıkıntısı çekiyor ve bu sıkıntıyı
gidermek için ekonomik paketler de nedense hep vatandaşa yük olarak
biniyor. Utanmasalar soluduğumuz havadan para alacaklar. Şimdi de
meralardaki hayvanlardan hayvan başına para istemekteler. Bu
hayvanların aslında doğaya katkısı olduğunu da
ihmal ediyorlar. Bu şekilde hayvancılık doğal meralardan
çiftliklere, kapalı kapılar ardına itilmek isteniyor. Bu
hayvanlar doğanın dengesini koruduğuna göre o zaman Hükûmet
eğer otlanma parası istiyorsa, hayvan sahipleri de gübreleme ve
arıların yaptığı tozlaşma parası istesinler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özer
18.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, 12 Aralık
2019 tarihinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devredilen hazine arazilerinden Antalya ili Finike ilçesinde bulunan 89
parselle ilgili TOKİnin kendi yönetmeliğine niçin
uymadığını ve söz konusu arazilerin satış
nedenini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
TOKİ 12 Aralık 2019 tarihinde kendisine
devredilen hazine arazilerinden Antalya Finikede bulunan toplam 41 bin
metrekarelik alanlı 89 ayrı parselin toplu hâlde ihalesini
gerçekleştirmiştir. İhalenin hukuka aykırı ve kamu
zararı oluşturacak nitelikte olduğu, muvazaalı işlem
şüphesi içerdiği, ilgili yönetmeliğe uyulmayarak yerel
yönetimden görüş alınmadığı, ihalenin ilan
edilmediği, toplu hâlde satışla rekabete imkân tanımadan
ihale edilen arazide yabancılara satışlı yazlık villa
inşa edilme planlarının bulunduğu iddialarıyla Finike
Belediyesi tarafından yürütmeyi durdurma ve iptal davası
açılmıştır. Biz buradan soruyoruz: Bu iddialara göre,
TOKİ neden kendi yönetmeliğinde yazılı olan kuralı
hiçe saymıştır? Finikedeki söz konusu TOKİ arazisinin
satış nedeni nedir? İddia edildiği üzere, bu arazide
yabancılara satılmak üzere yazlık villa yapılması
amaçlanmış mıdır?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
19.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, yurttaşların
gerçek gündeminin ekonomi, en büyük dertlerinin ise iş ve aş
olduğuna, pandemi sürecinde başta sağlıkçılar olmak
üzere emek veren herkese teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) 100
yaşındaki Meclisimiz nihayet bugün çalışmalarına
başladı. Ara verme sürecinde seçim çevremde yaptığım
ziyaretlerde gördüm ki yurttaşlarımızın bir numaralı
sıkıntısı ve gerçek gündemi aslında ekonomi; en büyük
dertleri ise iş ve aş. Ne acıdır ki pandemi sürecinde bunca
büyük ve önemli sorunlara rağmen Meclisimiz çalışmadı.
Durmak yok, yola devam. demeyi dillerinden düşürmeyenler böyle
ağır bir süreçte ara vermeyi uygun gördüler. Gündemde acil ve önemli
konular var. Bugünden itibaren Gazi Meclis, dayanacak mecali kalmamış
halkımızın çözüm beklediği konulara ağırlık
vermek zorundadır. Halkın iradesi konumundaki Meclis,
yurttaşlarına sırtını dönemez, dönmemelidir.
Pandemi sürecinde başta
sağlıkçılar olmak üzere, emek veren herkese teşekkür
ediyorum ve normalleşme çabaları içindeki
yurttaşlarımızdan tedbirlere hassasiyet göstermelerini rica
ediyor ve hayırlı çalışmalar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Karadağ
Sayın Ceylan
20.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, 1 Haziran
itibarıyla başlayan normalleşme döneminde astım
hastalığının Sağlık
Bakanlığının kronik hastalıklar listesinden hangi
gerekçeyle çıkarıldığını ve kamuoyunun
bilmediği bilimsel bir gelişmenin mi
yaşandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı e-nabız
bölümüne yeni bir ekleme yaptı. Bakanlık, 2020/8 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Genelgesi hükmünce idari izinli
sayılacak kamu çalışanlarının kronik
hastalıkları listesini yayınladı. Astım
hastalığı, Sağlık Bakanlığına
bağlı Kronik Hastalıklar Daire
Başkanlığının internet sitesinde kronik hastalık
olarak belirtilmesine ve salgının ilk gününden itibaren, riskli
grupta olduğu uzmanlarca ekranlarda anlatılmasına rağmen, 1
Haziran itibarıyla başlayan normalleşme döneminde Sağlık
Bakanlığının e-nabız sisteminde
yayınladığı kronik hastalıklar listesinden
çıkarılmış gözüküyor. Dünya Sağlık Örgütünün
kronik hastalıklar bölümüne bakıldığında en başta
tanımlanan astım hastalığı hangi gerekçeyle kronik
hastalıklar listesinden çıkarılmıştır? 1 Haziran
itibarıyla çalışmaya başlayan astım hastaları
yüksek risk grubunda değiller mi, yoksa kamuoyunun bilmediği bir
bilimsel gelişme mi yaşanmıştır? Astım
hastalarına Covid-19 bulaşmıyor mu?
BAŞKAN Sayın Karahocagil
21.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilen ve başta dünya
lideri Recep Tayyip Erdoğanın olduğu bir zamanda pandemi
dönemine girildiği için Allaha şükrettiklerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Gözle
görülemeyen bir virüsün insanlığa anlattığı
temizliğin ne kadar önemli, tedbirin ne kadar gerekli,
sağlığın ne büyük bir hazine, insanın virüs
karşısında ne kadar aciz, dünyanın gerçekten fani, ölümün
ne kadar yakın ve Allahın ne kadar büyük olduğu dersi
inşallah hakkıyla alınmıştır. Bu döneme
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimiz ve
başımızda dünya lideri Recep Tayyip Erdoğanın
olduğu bir zamanda girdiğimiz için Allaha hamd ve şükrediyoruz.
Ve yine bu dönemde coronavirüsle savaşan Değerli Sağlık
Bakanımız ve Bakanlık çalışanlarını,
ülkemizdeki bütün sağlık çalışanlarının yanında
Amasyamız ve ilçelerindeki doktor, hemşire ve tüm sağlık
çalışanlarını, pandemi sürecini başarıyla götüren
Amasya Valimiz ile Sağlık İl Müdürümüz ve Pandemi Kurulunu,
Sağlık İl Müdürlüğü çalışanlarını
tebrik ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Başevirgen
22.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Manisa
ilinde meydana gelen dolu afeti nedeniyle çiftçilerin
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Manisada 14 Mayıstan bu yana olumsuz iklim
şartlarından dolayı üzüm ve zeytinde yüzde 50 ila 80
arasında silkmeler meydana gelmiştir. Bu silkmeler sadece merkezde
değil il genelinde de yaşanmıştır ve rekolteyi
etkileyeceği kesindir. Bazı bölgelerde meydana gelen dolu afeti
nedeniyle de tarım arazileri zarar görmüştür. İklim
değişikliği nedeniyle oluşan hasar TARSİM
kapsamında olmadığı için çiftçilerimiz mağdur olmuştur.
Önümüzdeki yıl üzüm silkmelerinin, üzüm yanıklarının
TARSİM sigorta kapsamına alınması gerekmektedir. Manisa
afet bölgesi ilan edilmeli ve çiftçimizin uğradığı zararlar
karşılanmalıdır. Ayrıca, mazot ve gübreden sonra en
önemli gider kalemi olan elektrik ödemelerinin hasat sonuna
bırakılması ve çiftçi borçlarında kredi borçları dâhil
tüm vergi borçlarının faizsiz ertelenmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bulut
23.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, pandemi
sürecinde canlarını ortaya koyan ve bu ölümcül sınavı
başarıyla geçen sağlık emekçilerinin bir defaya mahsus
olmak üzere bitirdikleri okulun unvanının sınavsız ve
mülakatsız olarak verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sağlık Bakanlığı, görevde
yükselme ve unvan değişikliği sınavını 19 Nisanda
yapacağını duyurmuş ancak pandemi tehdidi nedeniyle
sınavı belirsiz bir tarihe ertelemiştir. KPSSyle atanan ve 657
sayılı Kanuna göre devlet memuru kadrosunda çalışan
sağlık emekçilerinin çoğu virüs riskinin en yüksek olduğu
acil servislerde, yoğun bakımda, 112 acil yardım hizmetlerinde,
Covid-19 kliniklerinde yoğun bir şekilde görev almaktadır.
Yoğun çalışma saatleri, risk ve stres nedeniyle sağlık
emekçileri sınava hazırlanamamaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
çalışanlarını sınav ve mülakat stresinden korumak için
sınavsız unvan değişikliği
sağlamıştır. Pandemi sürecinde canlarını ortaya
koyan ve bu ölümcül sınavı başarıyla geçen sağlık
emekçileri bir defaya mahsus olmak üzere bitirdikleri okulların
unvanlarının sınavsız, mülakatsız olarak verilmesini
talep etmektedirler.
BAŞKAN Sayın Kaya
24.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, çay
üreticilerinin kotanın kaldırılmasını ve taban
fiyatın altında çay alımına izin verilmemesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bu yıl yaş çay taban fiyatı 3 lira 40
kuruş olarak açıklandı. Taban fiyat, bir ürüne devletin
koyduğu fiyatın en alt sınırıdır. Bu şu
demektir: Yaş çay en az 3 lira 40 kuruştan alınacak, bunun
altında bir fiyattan alınmayacak demektir ama durum öyle değil.
Bugün özel sektör 2,5 liradan çay alıyor. Çay üreticileri kota ve
kontenjan uygulaması nedeniyle ÇAYKURun almadığı
çayını düşük fiyattan özel sektöre satmak zorunda kalıyor,
mecburen satıyor çünkü satmazsa bozulacağını biliyor.
Bundan on sekiz yıl önce Sayın
Erdoğan Rizede Allahın verdiği çaya kota mı olur? Biz
iktidar olduğumuzda kotayı kaldıracağız.
demişti. Kota kalktı mı? Hayır, kalkmadı ve kota
nedeniyle çay üreticisinin emeği sömürülmeye devam ediyor. Çay üreticileri
artık bu sözün tutulmasını, kotanın
kaldırılmasını ve taban fiyatın altında çay
alımına izin verilmemesini talep ediyor.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
25.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvin ili Arhavi ilçesinde bulunan hidroelektrik santrallerinin bölgenin
ekolojik dengesini bozduğuna ve dere yataklarından akan suyun
kirlendiğinin tespit edildiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Artvinin Arhavi ilçesinde bulunan hidroelektrik
santrallerinin bölgenin ekolojik dengesini bozduğu, dere
yataklarından akan suyun HES adı altında yapılan
çalışmalar neticesinde kirlendiği tespit edilmiştir. Halk,
yaşamsal alanı içerisinde ekolojik dengeleri bozacak, bir daha
telafisi mümkün olmayacak tarih ve doğa tahribatını
istememektedir; getirisi götürüsünün yanında önemsiz kalan
yatırımları asla benimsememektedir. Arhavi halkı tarihî
yapıtların varlığının yanında bölgenin en
büyük çağlayanının da olduğu Mençuna Şelalesinin
bulunduğu Kamilet Vadisinde herhangi bir HES projesine anlam
verememektedir, halk bu oluşuma şiddetle karşı
çıkmaktadır.
Kamilet Vadisinde yetişen bitkilerin yüzde
40ı tıbbi niteliktedir. Ülkemizde Bern Sözleşmesi
kapsamına giren 87 türden 3ü Kamilet havzası
sınırları içerisindedir. Yaklaşık 1.100 bitki ve
biyolojik çeşitlilik açısından Kamilet Vadisi Türkiyenin en
önemli havzalarından biri konumundadır. Ayrıca, Türkiyede yüzde
14ü, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin
Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmeye tabi bitki
türlerinin 7sinin yer aldığı vadide, yakın tehdit
altında 8 tür tehlikeye düşebilecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
salgın döneminde sıkıntı yaşayan yükseköğrenim
kredisi kullanan gençlerin ve elektrik borcunu ödeyemeyen
vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, yükseköğrenim kredisi kullanan gençler bu salgın döneminde
sıkıntı yaşamaktadır. Birçok genç
çalışamadığından, işsiz olduğundan kredi
borçlarını ödeyememektedir. Bu nedenle gençlerin kredi borcu
ödemeleri ertelenmeli ve bu dönem için faiz işletilmemelidir. Kredi
borçlarının işe girene kadar ertelenmesi en uygun uygulama
olacaktır.
Diğer bir konu da vatandaşın elektrik
borçları nedeniyle elektriklerinin kesilmesidir. Bu dönemde evde
kalındığı için elektrik tüketimi artmaktadır.
Salgın günlerinde elektrik borcunu ödeyemeyen vatandaşlara Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu bir kolaylık sağlamalıdır,
borçları yapılandırılmalıdır, ödeme
kolaylığı sağlanmalıdır ama kesinlikle
vatandaşın elektriği borcundan dolayı kesilmemelidir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
27.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın,
Birleşik Taşımacılık Çalışanları
Sendikasının 13 üyesinin sürgün edilmesi tasarrufundan geri dönülüp
dönülmeyeceğini ve bu konuya ilişkin diyalog yolunun
kapatılmasının nedenini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Birleşik Taşımacılık
Çalışanları Sendikasının, Devlet Demiryollarında
çalışan ve aralarında BTS İzmir Şube Başkanı
Erdal Akyolun da olduğu 13 üyesi sürgün edildi. Demiryolu
çalışanları sürgünleri protesto etmek için Diyarbakır,
Adana, İzmir ve İstanbuldan Ankaraya yürüyor. Sürgün edilenler
arasında hâlen ağır hasta olan, eşi ve oğlu engelli
olan, eşi yatalak hasta olanlar ile kronik hastalar var. Bu hukuk
dışı uygulamaların geri alınması için
Demiryolları Genel Müdürlüğüyle görüşmek için defalarca randevu
talep eden Birleşik Taşımacılık
Çalışanları Sendikasına geri dönüş de
yapılmadı. Bu insanlar sürgünlerin geri alınması ve hülle
atamaların iptal edilmesini istiyorlar. Hukuksuz olması yanında
iş barışını da bozan bu tasarruftan geri dönülecek mi?
Bu diyalog yolunu kapatmanın nedeni nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
28.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, hava
sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi
nedeniyle gelir kaybına uğrayan çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Salgınlara, yüksek girdi maliyetlerine,
çiftçiyi fakirleştiren ithalat politikalarına ve ödenmeyen destekleme
primlerine rağmen üretmeye çalışan çiftçilerimiz hava
sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi
nedeniyle büyük bir gelir kaybına uğramıştır.
Narenciye ve zeytinde büyük rekolte kaybı vardır. AKP
iktidarından sonra sıcak hava da çiftçiyi vurmuştur.
Mağduriyetleri ortadan kaldırmak için çiftçilerin Ziraat Bankası
ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi ödemeleri, elektrik
dağıtım şirketlerine olan borçları, vergi ve
diğer borçları bir yıl faizsiz olarak ertelenmeli, çiftçimizin
üretime devam edebilmesi açısından dekar başına destekleme
ödemeleri yapılmalı, Devlet Su İşleri tarafından
alınan sulama suyu ücretleri bu yıl alınmamalı ya da
düşürülmeli, sıcak hava nedeniyle yaşanan kayıplar
TARSİM tarafından sigorta kapsamına alınmalıdır.
BAŞKAN Sayın Canbey
29.- Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbeyin,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın liderliği,
hızlı ve organize kriz yönetimi, güçlü sağlık
altyapısı, ekonomik destekler ve milletin
duyarlılığıyla salgınla mücadelede dünyada örnek
alınan bir seferberlik yürütülerek salgının kontrol altına
alındığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın güçlü liderliği, devletimizin hızlı
ve organize kriz yönetimi, güçlü sağlık altyapımız,
ekonomik destekler ve milletimizin duyarlılığıyla,
salgınla mücadelede, dünyada örnek alınan bir seferberlik
yürütüyoruz. Sadece pandemi sürecinde açtığımız 5 modern
hastaneyle sağlık sistemimizin gücüne güç kattık. Sağlıkta
dönüşüm seferberliğiyle bugüne kadar yapılan dev
sağlık yatırımları ve dünyada eşi olmayan sosyal
güvenlik sistemimizle salgından en az etkilenen ülkelerin
başında geliyoruz. Tüm bu çalışmalar neticesinde,
salgını kontrol altına almayı başararak normal değil
ama yeni normal hayata geçiş yaptık. Bundan sonraki süreçte, vatandaşlarımızdan,
fiziksel mesafe, maske ve temizliğe dikkat ederek tüm dünyaya örnek olan
bu mücadeleyi devam ettirmelerini istirham ediyor, kontrollü sosyal hayata
hızlıca adapte olarak bir an önce sağlıklı günlere
ulaşmayı diliyorum.
Bu zorlu süreçte, başta sağlık
çalışanlarımız olmak üzere, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
30.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun,
pandemi nedeniyle oluşan mağduriyetlerin önlenebilmesi için kısa
çalışma ödeneğinin üç ay daha uzatılmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Salgın
nedeniyle, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye ve bu kapsamda Malatyada
üretim, dağıtım ve ticaret faaliyetlerinin durma noktasına
gelmesi işsizlikte kalıcı, ciddi artışlara neden oldu.
İŞKUR verilerine göre, Malatyada, salgın sürecinde, kısa
çalışma ödeneği, nakit ücret desteği ve işsizlik
ödeneği kapsamında 37.640 çalışana ödeme yapıldı.
Anılan destek programlarından geçici destek alan bu kişiler, 1
Temmuz 2020 tarihinden itibaren doğal olarak işsiz kalacaklar ve bu
işsizler ordusuna katılacaklar dolayısıyla Malatyada
salgın öncesi 52 bin olan işsiz sayısı 100 binlere
varacaktır. Üretim ve ticaret alanındaki canlanmanın ve normale
dönmenin kısa vadede gerçekleşmesinin
karşılığı olmayan bir iyimserlik olacağı,
işsizliğin geniş halk kesimlerinde geçim sorununu
derinleştireceği, bu durumun yaratabileceği mağduriyetlerin
geçici olarak önlenebilmesi için ilk etapta kısa çalışma
ödeneğinin üç ay daha uzatılması Sayın Bakanımızdan
talebimizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Koçer
31.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
pandemiyle mücadeleyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde başarıyla sürdüren başta Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarına teşekkür ettiğine, Covid-19 nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlara ve ülkenin güvenliği için
şehit olan askerler ile polislere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tüm dünyanın coronavirüsle mücadele ettiği
bir dönemde ülkemizde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde yürütülen mücadeleyi başarıyla
sürdüren, başta Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca olmak
üzere, doktor, hemşire ve tüm sağlık çalışanlarımıza
yürekten teşekkür ediyorum. Mücadele sürecine destek veren polislerimize,
askerlerimize, yardım dağıtan Vefa
Sosyal Destek Grubu üyelerine şükranlarımı sunuyorum. Bu
vesileyle Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden sağlık
çalışanlarımız ve vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, tüm hastalarımıza acil şifa diliyorum. Ülkemizin
bölünmez bütünlüğü ve güvenliği için şehit olan asker ve
polislerimize Allahtan rahmet diliyorum. Coronavirüs sürecinde Türkiyenin tüm
dünyaya uzanan yardım elinden dolayı gururluyuz. Katkı koyan
herkese teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Dağlı
32.- Adana Milletvekili Tamer Dağlının, Siirt
ili Pervari ilçesinde askerî aracın devrilmesi sonucu şehit olan
askerlere Allahtan rahmet dilediğine, 25 Mayıs Adana ili
Pozantı ilçesi ile 2 Haziran Kozan ilçesinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
TAMER DAĞLI (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Siirtin Pervari ilçesinde şehit
düşen kahraman askerlerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
25 Mayıs Adana Pozantının, bugün ise
Adana Kozan ilçemizin düşman
işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümü. Cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk 31 Ekim 1918de geldiği Adanada on
bir gün kalmış ve 1923 yılında tekrar geldiğinde
Bende bu vekayiin ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adanada
vücut bulmuştur. demiştir. İstiklal ve istikbalimiz için
canını feda eden Gazi Mustafa Kemal Atatürke kurtuluş
destanımız için ilham vermiş kahraman ecdadımızı
rahmet ve minnetle yâd ediyorum, tüm hemşehrilerimin kurtuluş gününü
kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
33.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
Çiftçi Kayıt Sistemi nedeniyle tarımsal desteklerden yararlanamayan
ve tabii afet sigortası yaptıramayan çiftçilerin
mağduriyetlerinin giderilebilmesi için Meclise sundukları kanun
teklifine partilerden destek beklediklerine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 15-25
Mayıs tarihleri arasında ülkemizin 46 ilinde yaşanan doğal
afette çiftçilerimiz zor durumda kalmıştır.
Bakanlığın çiftçilerimize Çiftçi Kayıt Sistemini diretmesi
sonucu çiftçilerimiz TARSİM sigortası yaptıramamaktadırlar. Ancak
2014ten beri Tarım Bakanlığının uhdesinde bulunan
TÜKASın tarımsal destekle ilgili programı çerçevesinde
Türkiyedeki gübre ihtiyacının belirlenmesinde bu sistemden
gidilirken, maalesef TARSİM ve tarımsal destek ödemelerinde Çiftçi
Kayıt Sisteminden gidilmektedir. Bu nedenle de ülkemizde çiftçilerimizin
mağdur olduğunu ve her yıl tarımsal üretim yapan
çiftçilerimizin doğal afetle karşı karşıya
kaldığını, aynı zamanda tarımsal desteklerden
mağdur olduğunu görüyoruz. Üçte 1 oranında ÇKSde
kayıtlı olmayan çiftçilerimizin TÜKAS sistemine alınarak hem
tarımsal desteklerden faydalanmasını sağlayabiliriz hem de
her yıl doğal afetle karşı karşıya
kalmasının önüne geçebiliriz. Bu iş zor değil, hep birlikte
kanun teklifimize destek olun diyoruz. Bütün grupları Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun vermiş olduğu kanun teklifine destek olmaya ve çiftçilerimizin
hem tarımsal desteklere kavuşmasını hem de doğal
afetlerden korunmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sümer
Sayın Beko
34.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, kronik
hastalığı bulunan, aylardır çalışamayan ve ücret
alamayan işçiler idari ve ücretli izinli sayılmadığı
gibi bu işçilerin hangi koşullarda çalışma hayatına
katılabileceği ve alınması gereken önlemler konusunda
bilgilendirme yapılmadığına, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanını genelge yayınlayarak işçileri ve
işverenleri bilgilendirmeye çağırdığına
ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışan ve kronik hastalığı
bulunan, idari izinli sayılmasına rağmen özel sektörde fabrikalarda,
atölyelerde, şantiyelerde çalışan ve kronik
hastalığı bulunan, aylardır çalışamayan ve ücret
alamayan işçiler idari ve ücretli izinli sayılmadığı
gibi bu işçilerin hangi koşullarda çalışma hayatına
katılabileceği ve alınması gereken önlemler konusunda bir
bilgilendirme yapılmamıştır. 3 milyon kamu
çalışanının çalışma koşullarına
ilişkin Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı,
Sağlık Bakanı açıklama yapmakta, genelge
çıkarılmakta ancak 16 milyon aktif, sigortalı çalışan
işçinin çalışma yaşamına ilişkin kimse herhangi
bir açıklama yapmamaktadır. Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığını çalışanlar arasındaki
bu ayrımcı uygulamaya derhâl son vermeye ve kronik
hastalığı bulunan işçilerin çalışma
yaşamlarına ilişkin genelge yayımlayarak acilen
işçileri, işverenleri bilgilendirmeye çağırıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koçyiğit
35.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin, adil yargılanma talebiyle ölüm orucu eylemi yapan Ebru
Timtik ile Aytaç Ünsal için Adalet Bakanlığını ve Meclisi
bir an önce sürece müdahil olmaya çağırdıklarına
ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Adil yargılanma talebiyle açlık grevi ve ardından ölüm orucu
eylemi yapan Ebru Timtik ve Aytaç Ünsalın sağlık durumları
her geçen gün bozulmaktadır. Yakın dönemde konser
yasaklarının kalkması için ölüm orucu eylemi yapan Helin Bölek
ve İbrahim Gökçek ne yazık ki yaşamını yitirdi. Yine,
adil yargılanma talebiyle Mustafa Koçak da yaşamını
yitirdi. Avukatların eylemlerinin de aynı akıbetle sonuçlanmaması
için Adalet Bakanlığını ve Meclisi bir an önce sürece
müdahil olmaya çağırıyoruz. Geç olmadan adım
atılsın, adil yargılanma hakkı sağlansın, Ebru
Timtik ve Aytaç Ünsal yaşasın diyoruz.
BAŞKAN Sayın İlhan
36.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, 2020/8 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Genelgesinde belirtilen idari izin
kapsamına hamileler, emziren anneler ve engelli personellerin de dâhil
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2020/8 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Genelgesinde idari izinli kapsamına hamileler, emziren anneler ve engelli
personel dâhil edilmemiştir. Gerek Sağlık
Bakanlığımız gerekse de Dünya Sağlık Örgütü
başta olmak üzere uluslararası sağlık kuruluşları
pandemi sürecinin henüz zayıflama noktasına gelmediğini defaatle
ifade etmektedirler. Bu sebeple hamileliğin psikolojik ve fiziksel
açıdan çok zor bir süreç ve birçok açıdan handikabının
olduğu tartışılmaz bir gerçek olduğu düşünüldüğünde
hem bu personelimizin sağlık risklerini azaltmak hem de
vatandaşa hizmet sürecinde iş ve işlemlerin verimini
azaltabilecek olası durumların önüne geçmek adına
Cumhurbaşkanlığının bir an önce, geç olmadan idari
izinli kapsamına bu personelimizi eklemesi gerekmektedir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Taşkın
37.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
27 Mayıs darbesinin 60ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Türk demokrasi tarihine kara
leke olarak geçen 27 Mayıs 1960 darbesinin 60ıncı yıl
dönümüydü. Haksız ve hukuksuz bir şekilde darbeciler tarafından
idam edilen merhum Başbakan Adnan Menderes ile Bakanlar Fatin Rüştü
Zorlu ve Hasan Polatkanı rahmetle yâd ediyorum. Bu seneki anma programı
önemli bir açılışa da sahne oldu. Türk demokrasisi
açısından utanç dolu bir döneme tanıklık eden
Yassıadanın demokrasi bilincinin oluşması ve darbelerin
çirkin yüzüne ışık tutması için yeniden düzenlenerek
Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından
açılışı yapıldı. Menderesi ve
arkadaşlarını idam sehpasına çıkaranların ve
onları destekleyenlerin alınlarındaki kara leke hiçbir zaman
silinmeyecektir. Buna karşılık Menderes ve
arkadaşlarının milletimizin kalbindeki mümtaz yeri her zaman,
her geçen yıl daha da güçlenerek hep devam edecektir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
38.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, yurt
dışında bulunan ve pandemi sürecinde mağduriyet
yaşayan vatandaşların Hükûmetten destek beklediğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
1 Haziran itibarıyla yeni normale döndük.
Umuyoruz ki bu yeni normal, vatandaşlarımıza yeni sorunlar
açmaz.
Pandemi sürecinde önemli sorunlardan biri de yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
yaşadıkları zorlu süreç oldu. Bir kısmı ülkemize döndü
ancak önemli bir kısmı hâlâ yurt dışında ve çok büyük
mağduriyetler yaşıyor. Hasta olanlar var, yaşamını
yitirenler oldu, büyük çoğunluğu da işini kaybetti. Uzun
zamandır, ülkemize dönecek yol parası dahi bulamayan ve gayriinsani
koşullarda yaşam mücadelesi veren birçok vatandaşımız
var. Taşıdıkları Türkiye Cumhuriyetinin pasaportunu onur
sayan bu mağdur vatandaşlarımıza bir an önce destek
verilmeli ve yaban ellerde sahipsiz bırakılmamalıdır.
Vatandaşımız devletimizden, Hükûmetten acil destek bekliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Coşkun
39.- Muş Milletvekili Şevin Coşkunun, hasta
tutuklu ve hükümlülere dair hiçbir önlem alınmadığına
ilişkin açıklaması
ŞEVİN COŞKUN (Muş)
Teşekkürler Başkan.
Defalarca söylemiş olmamıza, gerekli tüm
kurumlar açıklama yapmış olmasına rağmen hasta,
tutuklu ve hükümlülere dair hiçbir önlem alınmamaktadır. Son iki ayda
2 ağır hasta tutuklu hayatını kaybetti, bunlardan biri
Sabri Kaya. Cezaevinde kalamaz raporuna rağmen cezaevinde tutuldu ve
tahliye edildikten beş altı saat sonra hayatını kaybetti.
Bir diğer hasta tutuklu da Vefa Kartal. Birçok hastalığı
vardı ve yapılan tahliye başvuruları reddedildi, Kartal
hayatını kaybetti.
Yüzlerce hasta, tutuklu ve hükümlü için Meclis
acilen önlem almalıdır. Yaşanacak her türlü kaybın
sorumlusu bu duruma kör, sağır ve dilsiz olanlardır.
BAŞKAN Sayın Gülüm
40.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, adil
yargılanma olması için ölüm orucuna girmek zorunda kalınmaması,
Ebru Timtik ile Aytaç Ünsalın taleplerinin kabul edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Avukat Ebru Timtik
152 gün, Avukat Aytaç Ünsal 121 gündür adil yargılanma talebiyle ölüm
orucundalar. Hiçbir hukuki dayanak veya delil olmaksızın
yargılanan avukatlara savunma hakları ihlal edilerek on yıllara
varan cezalar verildi. İlk duruşmada hiçbir delil
olmadığı için -aslında tutuklanmalarını
gerektirecek hiçbir durum olmadığı için- tahliye edilmelerine
rağmen gelen talimatlarla maalesef yeniden tutuklandılar. Tahliye
kararı veren heyet davadan alındı. Yani, özetle, bugün
cezaevinde bulunan birçok tutuklu ve hükümlü gibi aslında adil bir
yargılanma yapılmadı, tamamen siyasi iktidarın yaklaşımları
çerçevesinde cezalandırıldılar ve bugün, adil yargılanma,
adalet istemek için maalesef ölüm orucuna girmek zorunda kaldılar.
Biz buradan bir kez daha bu konuda bir
duyarlılık için seslenelim ve kimse adil yargılanma olması
için ölüm orucuna girmek zorunda kalmasın. Ebru ve Aytaçın talepleri
kabul edilsin, Ebru ve Aytaç yaşasın diyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
41.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
iktidarın sağlık çalışanlarının
hakkını ödemediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Nasıl ki bir savaşta asker gidip
savaşıyorsa coronayla savaşmak da bizim işimizdir
bilinciyle çalıştı sağlık emekçileri.
Vatandaşımızın hayatını kurtarmak için,
iyileştirmek için kendileri enfekte oldular, kendileri hastalandılar,
kendileri hayatlarını kaybettiler. Tıpkı Profesör Doktor
Cemil Taşçıoğlu, bebeği annesiz kalan Dilek Akçabelen
hemşiremiz gibi.
İktidar, sağlık
çalışanlarına Bu zor süreçte sizin hakkınız ödenmez.
dedi. Gerçekten de dediğini yaptı, sağlık
çalışanlarının hakkını ödemedi. Önce, ek ödemenin
üç ay boyunca ayrım yapmaksızın tüm sağlık
çalışanlarına tavandan ödeneceği söylendi ama söyledikleri
gibi olmadı. Bu zor süreçte
sağlık emekçilerine sorgusuz sualsiz nöbetler yazıldı.
Şimdi de bu iktidar sağlık emekçilerinin nöbet
paralarını ödemiyor.
Geçiş garantili köprülere, hastane garantili hastanelere milyon
dolarlar aktaran iktidar, nisan ayında 24 saat nöbet ücretini 8 saat
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN Sayın Kasap
42.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
pandeminin yanı sıra mayıs ayının ikinci
yarısında ani sıcaklık değişimiyle 46 ildeki
üreticilerin doğal afetleri göğüslemek zorunda kalması nedeniyle
Tarım ve Orman Bakanını göreve çağırdıklarına
ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Çiftçilerimiz salgın yetmezmiş gibi bu yıl bir de çok
çeşitli afetlerle uğraşmak zorunda kaldı. Mayıs
ayının ikinci yarısında 46 ilimizde üreticilerimiz don,
sel, dolu ani sıcaklık değişimi gibi ciddi doğal
afetleri göğüslemek zorunda kaldı.
Çiftçilerin ekip biçtiği ancak çiftçi kayıt sistemi ÇKSde yer
almadığı için sigorta yaptırılamayan ciddi araziler
var. ÇKS kaydı olmayan çiftçiye kanunen hak ettiği destekler
verilemiyor. Kütahya merkez, Gediz, Emet, Hisarcık, Çavdarhisar,
Dumlupınar başta olmak üzere hemen hemen bütün ilçelerimizde bu
afetten etkilenen, zarar gören ve zor durumda olan çiftçilerimiz var. Tüm
çiftçilerimizin sıkıntılarının en aza indirilmesi,
borçlarının faizsiz ertelenmesi, ÇKS kaydı olmayan çiftçilerimizin
sorunlarının giderilmesi için Tarım ve Orman
Bakanlığını göreve çağırıyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
43.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
ülkede adil yargılanma yok diye ve başka bir yol
bulamadıkları için ölüm orucunda olan Ebru Timtik ile Aytaç
Ünsalı kaybetmek istemediklerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yakından
tanıdığım 2 avukatla ilgili söz aldım. Ebru Timtik,
Aytaç Ünsal. Bir mahkemede gerçekten avukatlar yargılanırken toplam
159 yıl ceza alınır mı? Yani ortada şiddet yokken,
hiçbir şey yokken. Bu insanların başına bu geldi ve hem de
bu arkadaşlarımız salıverildikten sonra hemen mahkeme
heyeti değiştirildi. Siz ne düşünürsünüz? Evet, bu ülkede adil
yargılanma yok diye. Ve onlar başka bir yol bulamadıkları
için şu anda ölüm orucundalar. Onları kaybetmeyelim istiyoruz. Adalet
Bakanlığı buna bir cevap versin ve kendi
meslektaşlarımız olan bu insanları kaybetmeyelim. Adil
yargılanma talep ediyorlar, adil yargılansınlar diyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özen
44.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, İzmir
ilinde bazı ilçe milli eğitim müdürlüklerince mesaj gönderilerek
öğretmenlerin okul bahçelerinde kılınacak cuma namazlarında
dezenfektan ve mendil dağıtmakla görevlendirildiğine
ilişkin açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Teşekkürler Başkan.
İzmirde bazı ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri
öğretmenlere mesaj gönderip cami avlularına ve okul bahçelerinde
kılınacak namazda dezenfektan ve mendil dağıtmakla görevlendirdi.
Diyanetin yüz
binlerce çalışanı var, bir sürü kamu çalışanı
var. Öğretmenlere böyle bir görevin verilmesini ben bir öğretmen
olarak aşağılayıcı buluyorum ve kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 60a göre
olan bütün söz talepleri karşılanmıştır. Bundan sonra,
bugün, 60a göre başka hiçbir milletvekilimize söz vermeyeceğim.
Şimdi sayın Grup Başkan Vekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım.
Buyurun Sayın Türkkan.
45.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Siirt ili Pervari
ilçesinde askerî aracın devrilmesi sonucu şehit olan Jandarma
Astsubay Çavuş Celal Özkan ile Jandarma Uzman Çavuş Burak
Aydoğana, vefat eden Refah Partisi eski Genel Başkanı Ahmet
Tekdala Cenab-ı Allahtan rahmet dilediğine, Aydın ili
İncirliova Belediye Başkanı Aytekin Kayaya yönelik
saldırıyı şiddetle kınadıklarına,
coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan birçok
kısıtlamanın kaldırılmasını erken
alınmış bir karar olarak gördüklerine, Türk oyun şirketi
Peak Gamesin Amerika merkezli Zyngaya 1,8 milyar dolara
satılmasının Meclisteki herkesi mutlu ettiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün gece yine yüreklere şehit ateşi
düştü. Siirtin Pervari ilçesinde operasyona giden askerlerimizin içinde
bulunduğu zırhlı aracın viraj alamayarak uçuruma
yuvarlanması sonucu 2 askerimiz şehit oldu. Kazada 1i ağır
olmak üzere 7 askerimiz de yaralandı. Şehitlerimiz Jandarma Astsubay
Çavuş Celal Özcan ve Jandarma Uzman Çavuş Burak Aydoğana
Cenab-ı Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize de
acil şifalar temenni ediyorum.
Refah Partisi eski Genel Başkanı ve Saadet
Partisi Yüksek İstişare Kurulu üyesi Sayın Ahmet Tekdalın
vefat haberini aldık. Sayın Tekdala Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyorum; ailesine, yakınlarına ve dava arkadaşlarına
sabrıcemil niyaz ediyorum.
Aydın İncirliova Belediye
Başkanımız Aytekin Kaya ile 2 belediye personeli hafta sonu
kalabalık bir grup tarafından saldırıya uğradı.
Belediye Başkanımız Sayın Kayaya ve beraberindeki
kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz, bu
saldırıyı da şiddetle kınıyoruz. Belediye
Başkanımız yolsuzlukların üstüne gittikçe, tüyü
bitmemiş yetimin hakkını yedirmedikçe
saldırıların hedefi oldu. İYİ PARTİ olarak
Başkanımızın arkasında kararlı bir şekilde
dimdik duruyoruz. Her zaman yolsuzlukla mücadelemiz devam edecek, milletimizin
hakkına halel getirmeyeceğiz, belediyelerin sırtlarına yapışmış
keneleri tek tek ifşa edeceğiz.
Dün itibarıyla coronavirüsle mücadelede
farklı bir aşamaya geçildi. Hükûmet aldığı kararla
birçok kısıtlamayı kaldırdı. Adına kontrollü
sosyal hayat denilen yeni bir dönem başlatıldı. Bu karar, bize
göre erken alınmış bir karar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım sistemi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İYİ PARTİ
olarak Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere bizler
de Meclis kürsüsünden defalarca, pandeminin ülkemizde görüldüğü ilk günden
itibaren sokağa çıkma kısıtlaması dâhil birçok
sıkı tedbirin uygulanması gerektiğini dile getirdik fakat
bu uygulama zamanında yapılmadı. Yapıldığı
zaman da hayli geç kalındı; uygulanmaması da vaka
sayılarını ciddi anlamda artırdı. Şimdi ise yine
aynı tehlikeyle karşı karşıyayız. Toplu
taşıma araçlarında yüzde 50 yolcu kapasitesinin
kaldırılmasından AVMlerin açılmasına kadar
alınan birçok kararı da çok erken buluyoruz.
Toplu taşıma araçlarında yüzde 50
yolcu taşıma kapasitesi kaldırıldı. Şehirler
arası otobüslerde de bu kaldırıldı ama yüzde 50 yolcu
taşıyacağız diye otobüs şirketlerinin
uyguladığı otobüs bileti fiyatlarında herhangi bir indirim
olmadı. İnsanlar çok daha pahalıya seyahat etmeye devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım sistemi, toparlayın
sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kalabalıkların
birbirinin içine girmesi korkarız ki ikinci dalganın gelmesine
sebebiyet verecektir. Hükûmeti bu konuda verilen kararları tekrar gözden
geçirmeye ve tedbirleri birden değil kademeli olarak azaltmaya davet
ediyoruz.
Aslında baktığınızda hayat
normalleşmiyor, hayat anormalleşiyor.
Türk oyun şirketi Peak, Amerika merkezli
Zyngaya 1,8 milyar dolara satıldı dün. Böylece Zynga, kendi
tarihinin en büyük şirket satın almasını yaptı; 1,8
milyar dolara. Türkiyeden de ilk kez bir teknoloji girişimi 1 milyar
doların üzerinde bir rakamla satılmış oldu; bundan mutluluk
duymuş olmamız normal. Hakikaten gençlerin bu başarısı
bu Mecliste bulunan herkesi çok mutlu etmiştir. Yalnız aklıma
bir şey geldi: Sakaryadaki Tank Palet Fabrikası da 50 milyon dolara
satılmıştı değil mi?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bülbül
46.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt
ili Pervari ilçesinde askerî aracın devrilmesi sonucu şehit olan 2
askere Allahtan rahmet dilediğine, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimindeki Limasol kentinde Köprülü Hacı İbrahim Ağa
Camisine gerçekleştirilen saldırıyı nefretle
kınadıklarına, ABDnin Minneapolis kentinde siyahi George Floydun
polis tarafından öldürülmesinin arka planının dikkatle takip edilmesi
gerektiğine, pandemi döneminde Türkiyedeki sosyal güvenlik sisteminin
kapsayıcılığının ne kadar önemli olduğunun
bir defa daha görüldüğüne, 1 Haziran itibarıyla başlayan yeni
kontrollü sosyal hayat sürecinde de kurallara uymak konusunda azami gayretin
sarf edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Siirtin Pervari ilçesinde operasyona gitmekte olan bir askerî
aracın devrilmesi sonucu 2 askerimiz şehit
olmuş, 1i ağır olmak üzere 7 askerimiz de
yaralanmıştır. Şehitlerimize Allahtan rahmet dilerken
ailelerine ve yüce Türk milletine başsağlığı ve
sabır diliyorum. Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
Sayın
Başkan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimine ait Limasol kentinde
bulunan Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisine molotofkokteyliyle
gerçekleştirilen bir saldırı olmuştur. Bu alçak
saldırıyı şiddetle ve nefretle
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti makamları ve Türk devlet makamlarımız,
Dışişleri makamlarımız söz konusu saldırıya
ilişkin olarak birtakım açıklamalar yapmıştır ve
saldırıyı kınamışlardır, biz de bu açıklamalara
katılıyoruz.
İbadet
özgürlüğünün ve ibadet yerlerinin kutsallığının
korunması sorumluluğu burada Rum yönetimine aittir. Bununla
alakalı olarak eksik olan önlemler bir an evvel alınmalı ve bu
saldırıyı gerçekleştiren failler acilen
bulunmalıdır. Bu saldırı, çözümsüzlüğü direten,
Adadaki Kıbrıs Türkünün varlığını ve
menfaatlerini yok sayma ısrarında olan Rum tarafının kirli
arka planının ve kanlı geçmişinin günümüze
yansımasından başka bir şey değildir.
Sayın
Başkan, malum olduğu üzere, Amerikanın Minnesota eyaletine
bağlı Minneapolis kentinde Afro-Amerikalı siyahi bir gencin,
George Floydun polis gözaltısında, kameraların gözü önünde...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - ...nasıl can verdiğine bütün dünya şahit olmuş
oldu. Bunun arkasından, zaten pandemi sürecinden dolayı son derece
öfkenin yükselmiş olduğu Amerika Birleşik Devletlerinde
birtakım sokak gösterilerinin başladığına ve bunun
ülke geneline yayıldığına şahit olmaktayız. Öyle
anlaşılıyor ki, bu durum, sadece siyahi gençlere ve siyahi
insanlara, Amerikadaki siyahi vatandaşlara yönelik saldırılar
ırkçı, ayrımcı
birtakım uygulamalardan dolayı değil, arka planında
Amerikan seçimlerine kadar varan birtakım başka
çalışmaların da bu süreç içerisinde yürütüldüğünü
göstermektedir. Bunların dikkatle takip edilmesi gerekliliğini
buradan da ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Dünyada küresel
güç olarak ifade edilen Amerika Birleşik Devletlerinin sosyal devlet olma
yolunda ne kadar büyük eksikliklere sahip olduğunu da bu vesileyle
görmüş olduk. Yani Amerikanın vatandaşlarının
tamamını bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına
alamaması ve bugün gerçekleşen pandemideki vakaların yüzde
80inin özellikle alt gelir grubunda ve özellikle Latin ve siyahi kökenlilerde
olduğunu gördüğümüzde Türk devletinin, Türkiyenin de bu süreçte
yapmış olduğu çalışmanın, vermiş olduğu
mücadelenin değerini bir sefer daha ortaya çıkardığı
kanaatindeyiz. Bu noktada Türkiyedeki sosyal güvenlik sisteminin
kapsayıcılığının, sağlık sisteminin,
genel sağlık sigortasının kapsamının bütün
vatandaşlarımızı içine almasının ne kadar önemli
olduğunu bir defa daha görmüş olduk.
1 Haziran itibarıyla başlayan yeni
kontrollü sosyal hayat sürecinde de Türkiyede alınması gereken
önlemleri her defasında dile getirmeye devam edeceğiz ve bu kurallara
uyma konusunda azami gayret sarf edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Mesafeyi korumak,
maskemizi takmak ve temizliğimize, hijyenimize dikkat etmek son derece
önemli. Bu süreç içerisinde vatandaşımızın yine aynı
şekilde devlet-millet kenetlenmesiyle birlikte bu pandemi sürecini de en
az hasarla, en az vefat sayısıyla ve en az ekonomik kayıpla
geçirmesi noktasındaki temennilerimizi buradan bir defa daha dile
getiriyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Oluç, buyurun.
47.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 2
Haziran Ahmed Arifin ölümünün 29uncu ve Gezi direnişinin 7nci yıl
dönümüne, 8 Mayısta İstanbul ili Bakırköy ilçesindeki, 28
Mayısta Üsküdar ilçesi Kuzguncuk semtindeki kiliseye yapılan
saldırıların kabul edilemeyeceğine, Hristiyan ve
Ermenilerin kutsal alanlarına yönelik saldırıları
kınadıklarına, İçişleri Bakan
Yardımcısının başta Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararları olmak üzere Avrupa İşkencenin Önlenmesi
Komitesinin raporlarında Türkiyede işkencenin
bulunmadığını raporladığı iddiasına,
işkencenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç
olduğuna ve zaman aşımı bulunmadığına
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Ahmed Arif Türkiyenin en
önemli şairlerinden biri, ölüm yıl dönümü Ahmed Arifin. Kendisi
yaşarken bir o kadar değeri bilinmemiş bir şairdir.
Şiirlerinde özgürlüğü ve barışı işlemiştir,
kimliğini savunmaktan hiç geri durmamıştır. Şiirlerinde
baskı altına alınmış, cezaevlerinde hapsedilmiş,
hakları ve özgürlükleri kısıtlanmış, öldürülmüş
mazlumlar yer edinmiştir. Şiirlerini unutmuyoruz, kendisini de
unutmuyoruz. Ölüm yıl dönümünde Ahmed Arifi bir kez daha özlemle,
sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.
Yedi yıl önce bugünlerde Gezi Parkında
hayat bulan ve milyonlarca insanın etkinliklerinin, eylemlerinin
yaşandığı bir direnişin yıl dönümündeyiz.
Aslında Gezi direnişinde kolektif bir umut hareketi yeşerdi,
toplumsal adalet ve yerel demokrasi talebi yeşerdi. İnsanların
talepleri, barışçıl itirazları ve demokratik sivil
itaatsizliğe dair tutumları son derece önemliydi. Yerel demokrasi
istediler Bize de sorun burada alınacak kararları. dediler ama ne
yazık ki Gezinin sonucunda 11 can aramızdan ayrıldı.
Hayatını yitirenleri yedi yıl sonra bir kez daha saygıyla
anıyoruz.
Yedi yıl geçti, Gezi için çok yalan üretildi,
karalamak için çok çaba sarf edildi, insanlar yalan yanlış
iddianamelerle yargılandı, hâlen de yargılanmaya devam ediyor
ama Gezideki toplumsal adalet talebi ve yerel demokrasi talebi unutulmadı
ve öyle de hatırlanacak, bu mücadeleye bir umut
ışığı olarak devam edecek.
Sayın vekiller, maalesef, İstanbul'da son
ayda Hristiyan yurttaşlarımızın inanç alanlarına
saldırılar gerçekleşti. İstanbuldaki kiliselere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Önce 8
Mayısta Bakırköydeki kilisenin kapısı ateşe verildi.
Saldırgana Niye yaptın? diye sorulduğunda Coronavirüsü bunlar
başımıza bela etti. lafını kullandı. Daha sonra
yine İstanbulda 28 Mayısta Kuzguncuktaki kilisenin haçı
sökülüp yere atıldı, zanlı tutuklandı. Bunlar hiç kabul
edilebilir olaylar değil. Bu ülkede yaşayan Hristiyan
vatandaşlarımızın, Ermenilerin inanç alanlarına,
kutsal alanlarına yönelik bu tür nefret söylemiyle
saldırıları her seferinde kınıyoruz ve asla kabul
etmediğimizi bir kez daha söylüyoruz. Keza, Hrant Dink Vakfına
yönelik tehditlerin, tehdit mesajlarının gönderilmesi gibi. Aslında
bu nefret dilinin nereden kaynaklandığını ve nasıl
sürdüğünü gerçekten tartışmak ve konuşmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bu nefret
dilinden vazgeçilmediği müddetçe, bu nefret dilinden
uzaklaşılmadığı müddetçe, şiddetin, nefretin,
tahammülsüzlüğün önüne geçilmediği müddetçe bu tür olaylarla
karşı karşıya kalacağımızı bilelim ve
burada demokratik siyasete, bütün siyasi partilere çok önemli bir görev
düşüyor.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde
İçişleri Bakan Yardımcısı yaptığı bir
açıklamada, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları olmak üzere Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi
raporlarında da Türkiyede işkencenin
bulunmadığının raporlandığını iddia
etti.
Şimdi, Komitenin raporlarının
yayınlanması için 2016dan beri izin verilmiyor Türkiye
tarafından, iktidar tarafından. Komite bugüne kadar 29 rapor
hazırladı, bunların 25i kamuoyuna açıklandı, 4ü
-2017 ve 2019 raporları da dâhil olmak üzere- kamuoyuna
açıklanmadı. 2016dan bu yana hiçbir rapor yayınlanmadı.
CPTnin yani bu Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesinin kendi
faaliyet raporundaki cümleyi size hatırlatmak istiyorum: Türkiye,
Rusyayla birlikte yayınlanmamış raporları olan tek ülke.
2016dan 2019da kadar yapılan ziyaretlerimizin raporları
yayınlanmadı. Umuyoruz ki Rusya ve Türkiye yetkilileri CPT
raporlarının kendi yanıtlarıyla birlikte
yayınlanmasına izin verir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
İçişleri Bakan Yardımcısının söylediği
doğru değil ve maalesef, Türkiyede işkence vakaları devam
ediyor.
En son Diyarbakırda bir işkence
vakasıyla karşı karşıya kaldık, bir açık
kötü muamele vakasıyla karşı karşıya
kalındı. Kimlik kontrolü yapmak isteyen polislere ateş açan bir
kişi, polisin, maalesef, hayatını kaybetmesine yol açtı.
Ailesine başsağlığı diliyoruz. Bu kişi ve onun
yanındakiler yakalandılar ve teslim oldular ama sosyal medyaya da
fotoğraflarla yansıyan yaşadıkları gerçekten çok
açık bir kötü muamele ve işkence tutumuydu. Bu konuda bu
adımı atmış olan kişilerin idari ve adli
soruşturmaya tabi tutulmaları gerektiğini bir kez daha
söylüyoruz. Bu işkenceye yol veren, uygulayan bütün siyasi ve kolluk
ilişkiler açığa çıkarılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
İşkence, insanlığa karşı işlenmiş bir
suçtur, bir insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur. Hangi
nedenle olursa olsun hiç kimseye işkence yapılmamalıdır.
Bir kez daha bunu vurgulamış olayım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
48.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, vefat
eden Refah Partisi eski Genel Başkanı Ahmet Tekdala ve
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, yeniden şehit
haberlerinin gelmeye başlamasına Meclisin seyirci kalmaması
gerektiğine, Güney Kıbrıs Rum Yönetimindeki Limasol kentinde
Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisine gerçekleştirilen
saldırıyı kınadıklarına, Gezi
olaylarının 7nci yıl dönümüne, pandemi döneminde milyonların
mağdur olmasının sorumlusunun saray hükûmeti olduğuna,
Meclisin görevinin birey için özgürlük, aile için huzur, millet için refah,
devlet için demokrasi olması gerektiğine ve bu yöndeki mücadelelerine
kararlılıkla devam edeceklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle ben de Refah Partisi kurucusu Sayın
Ahmet Tekdalın vefatından dolayı duyduğumuz üzüntüyü
belirtmek isterim. Ailesine, sevenlerine, siyasi yol arkadaşlarına ve
ulusumuza başsağlığı diliyorum, mekânı Cennet
olsun inşallah.
Sayın Başkan, tabii, bir yandan, epeydir
çok duymamakla birlikte son zamanlarda ardı sıra şehit haberleri
ailelere ve ocaklara ateş düşürmeye başladı. Ben müteaddit
defalar söyledim, gene söylüyorum: Ülkemizin içinde asker ve polisimizin bu
kadar sık şehit olması Parlamentoda taziyeyle
geçiştirilecek bir durum değildir. Bu bakımdan, Parlamentonun
bir taziye çadırı olmadığını bir kere daha
hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani 1, 2, 3
şehidin artık kanıksanmış, normal, sıradan,
olağan gibi görülmesini de içselleştiremiyorum, kabul edemiyorum.
Şüphesiz, bu olaylarla ilgili siyaset yapmak, siyasi çıkarım
düşünmek gerçekten çok büyük bir hatadır, yanlıştır.
Bundan dolayı bir siyasi hülasa, değerlendirme yapmak istemiyorum ama
görüyorum ki bir zafiyet, bir ihmal, bir kusur var ki yeniden şehit
haberleriyle sarsılmaya, üzülmeye başladık. Her şeye
rağmen yürütme organını bu konuda bir kere daha uyarmayı da
bir görev sayarken Parlamentomuzun da bu işe el atmasının
gerektiğinin altını çiziyorum.
Şehitlerimize rahmet diliyorum, ailelerine,
milletimize başsağlığı diliyorum. Ancak bunun
artık son olmasını istiyorum, Meclisin de bu duruma daha fazla seyirci kalmaması gerektiğinin
altını çiziyorum.
Öte yandan, Güney Kıbrısta Limasolda Köprülü Hacı
İbrahim Ağa Camisine molotofkokteylli bir saldırı
düzenlendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bundan tabii kimse hoşnut olmaz,
herkes de bunu kınar. Kutsala saldırının kabul edilemez
olduğunun da bir kere daha altını çiziyorum. Nerede ve hangi
inanca sahip olursa olsun kutsala saldırmak insanlıkla bağdaşmaz.
Bir konuda insanlık noktasında bir test ve sınav
yapılacaksa kutsala saygının burada insanlık ölçeği
bakımından birinci sırada olması gerekir.
Sayın Başkan, betona karşı yeşil, baskıya
karşı boyun eğmeme, yasağa karşı özgürlük,
karamsarlığa karşı umudun dillendirildiği Gezinin
üzerinden yıllar geçti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açalım sistemi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gezide kaybettiğimiz 11
canımızı ben de rahmetle anıyorum.
Gezi bir adalet talebiydi. Temel hak ve özgürlüklerin muhafazası
güdüsüyle doğa, çevre ve yeşile hassasiyetle ilgili çok insani, çok
demokratik bir duruştu. Bu duruşun altında başka
şeyler arayarak Türkiyede toplumsal barışın
muhafazası da mümkün değildir.
Yeni normale dönüyoruz. Biraz sonra AK PARTİ grup önerisi üzerinde
konuşurken yeni normalle ilgili düşüncelerimizi açıklamakla
birlikte yeni normale dönüşümüzde insanüstü bir gayret ve performans
gösteren bütün sağlıkçılarımıza, sağlık
emekçilerimize, kısıtlamalara riayet eden vatandaşlarımıza,
her şeye rağmen eksiğiyle gediğiyle Sağlık
Bakanına teşekkür ederken coranavirüsle mücadelenin tıbbî
boyutunun en az hasarla atlatıldığını düşünmek
istiyorum ama ekonomik
boyutunun tam bir fiyasko olduğunu düşünüyoruz. İsraf, akıl
dışılık ve beceriksizlik sonucu Türkiyede
işsizliğin 2ye katlandığının, vatandaşın
borçlarının 2ye katlandığının ve
milyonların mağdur edildiğinin, mağdur olduğunun ve
bunun sorumlusunun da saray hükûmeti olduğunun altını bir kere
daha çizmek istiyorum.
Yeni dönemde Meclisimizin görevi birey için
özgürlük, aile için huzur, millet için refah, devlet için demokrasi
olmalıdır. Biz bu yönde mücadelemize kararlılıkla devam
edeceğiz.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
49.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Siirt ili Pervari
ilçesinde şehit olan Mehmetçiklere Allahtan rahmet dilediğine,
ezelden ebede millet, bayrak, vatan ve devlet için mücadele veren bütün
şehitleri şükranla yâd ettiğine, 27 Mayıs darbesinin
60ıncı yıl dönümüne, millî iradeye sahip
çıkılmasının, demokrasi için mücadele vermenin Mecliste
grubu bulunan tüm siyasi partilerin ortak amacı ve hedefi olması
gerektiğine, milletin desteği, devletin stratejik aklıyla ortaya
konulan sağlık altyapısı sayesinde bugün süper güç olarak
ifade edilen devletlerden çok daha fazla vatandaşların
sağlığını güvence altına alan sürecin
başarıyla sürdürüldüğüne, şehir hastanelerinin ne kadar
stratejik bir aklın ürünü olduğunu yaşanan olayların gösterdiğine,
Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi, Başakşehir Çam ve Sakura
Şehir Hastanesi, Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi ve
Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesiyle milletin
sağlığı korunurken geleceği güvence altına alacak
adımların atıldığına, yılın ilk
çeyreğindeki yüzde 4,6 büyümenin dünya ekonomileri kıyaslandığı
zaman Türkiyenin 1inci sırada olduğunu gösterdiğine, 29
Mayıs İstanbulun fethinin 567nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her şeyden önce ülkemizin, devletimizin, milletimizin
birlik, beraberlik ve kardeşliğini müdafaa için mücadele veren ve
toprağa şehit düşmüş kahraman askerlerimize, özellikle
Siirt Pervaride şehit olan Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet, ailelerine
ve aziz milletimize sabrıcemil niyaz ediyorum. Ezelden ebede bu millet
için, bayrak, vatan ve devlet için, dinimübin için mücadele veren
şanlı tarihimizdeki bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve
şükranla yâd ediyorum. Gazilerimize Allahtan acil şifalar niyaz
ediyorum.
Tabii, özellikle 27 Mayıs, milletimizin cephede
verilmiş olan istiklal mücadelesine karşı, aynen Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün dâhilî ve haricî bedhahlar diye ifade ettiği, maalesef
dâhilî bedhahların şahsi menfaatleri ile müstevlilerin siyasi
emellerinin tevhit ettiği, millî iradeye bir saldırıydı.
Milletimizin ve memleketimizin emanetine sahip çıkan Adnan Menderes ve
arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve pek çok
Demokrat Partili yargılanmış ve milletin adamları idam
sehpasına gönderilmişti. Aslında ortada idam edilen milletin
iradesiydi, demokrasimizdi, gençlerimizin ve ülkemizin aydınlık
geleceğiydi. İşte, 60ıncı yılını
yeniden hüzünle yaşadığımız 27 Mayısta milletimiz
milletin adamlarına sahip çıkmış ve yaslı ada
Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan tarafından demokrasi ve özgürlük mücadelelerinin
ziyaretçilerine açılmıştır, onun için çok
anlamlıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Geçmişle gelecek
arasında köprü olan, demokrasi tarihimiz açısından önemli olan
ve gençlerimizin millî iradenin hâkimiyeti için, demokrasimiz için verilen
fedakârlıkları hatırlaması açısından çok önemli
ve anlamlı buluyoruz; onun için millî iradeye sahip çıkmak,
demokrasimiz için mücadele vermek, Mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilerin
ortak amacı ve hedefi olmalıdır. Sözde değil özde bu
mücadeleye destek vermek durumundayız.
Evet, malum olduğu üzere yaklaşık üç
dört aylık süre zarfında sürekli Covid-19 salgını
gündemimizin birinci maddesi oldu ve hamdolsun milletimizin desteğiyle,
devletimizin stratejik aklıyla ortaya konulan sağlık
altyapısı sayesinde bugün süper güç olarak ifade edilen devletlerden
çok daha fazla vatandaşlarının canını koruyan,
onların sağlığını güvence altına alan bu
süreci de başarıyla sürdürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Süper güç olan süper
güçlerin hiç de öyle olmadığını, kâğıttan birer
kaplan olduklarını, kendi vatandaşlarının dahi can
güvenliğini korumaktan uzak olduklarını gördük.
Şehir hastanelerine çok itirazlar
yapıldı. Şehir hastaneleri sağlığa
zararlıdır. dediler ancak bunun ne kadar doğru stratejik bir
aklın ürünü olduğunu yaşanan olaylar gösterdi. Bakınız,
son bir haftalık süre zarfında özellikle 1.000 yataklı Feriha Öz Acil Durum Hastanesi, Çam ve Sakura
Şehir Hastanesi, yine 1.000 yataklı -çok kıymetli
hocalarımızdan- Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi ve yine son
olarak tarihî tecrübeyi günümüze aktaran, mirasımıza sahip çıkan
İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesiyle hamdolsun milletimizin
sağlığını korurken aydınlık
geleceğimizi güvence altına alacak adımlar attık, atmaya devam
ediyoruz. Onun için bu süreç hem sağlığımızı
korumak hem de ekonomik olarak milletimizi kalkındırmak için
başarılı bir süreç olarak yönetildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Özkan.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Özellikle
yılın ilk çeyreğinde Türkiyede yüzde 4,6 büyüme dünya ekonomileri
kıyaslandığı zaman 1inci sırada olduğumuzu
gösterdi. İnşallah bu sağlık altyapımız sayesinde
ikinci çeyrekte kontrollü bir üretimi de sürdürmek suretiyle, Allahın
izniyle yine büyüme noktasında, büyüme hedefleri istikametinde birinci
ülkeler içerisinde yer alacağız.
Son olarak, İstanbulun fethinin 567nci
yıl dönümünü kutladık. 567 yıl evvel bu tarihî ve
kahramanlığıyla gurur vesilesi olan şanlı
ecdadımız İstanbulun fethiyle gönülleri fethetti. Birlikte yaşama
kültürü, farklı inançlara saygı ve milletlerin ve medeniyetlerin
tarih boyunca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen
toparlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Milletimizin ve
medeniyetimizin tarih yürüyüşünde ortaya koyduğu muhteşem bir
tarihi andık ve onlara layık olarak, şanlı tarihimizin bize
bıraktığı mirası geleceğe taşıyoruz.
Evet, 1453ün 567nci yılını anarken
özellikle Zulüm 1453te başladı. denilen hadiseyi de milletimizin
vicdanına havale ettik. Evet, bu ülke milletiyle, devletiyle,
bayrağıyla, vatanıyla bölünmez bir bütün olarak inşallah
geleceğe taşınacak. Onun için, tarihimizdeki o kara lekelerle
mücadele ediyorsak, 27 Mayısla mücadele ediyorsak, darbelerle mücadele
ediyorsak, Zulüm 1453le başladı. diyenlerle de mücadelemiz devam
edecek diyor, hayırlı, başarılı bir hafta niyaz
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sizi kastetmedim
1453te başladı. diye.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Katılıyorum
Zulüm 1453te başladı. diyenlerle mücadelenize ama bunlar meczup,
sapkın zihniyetlerdir. Ben Sayın Grup Başkan Vekilinden
cumhuriyetimizi bir reklam arası görenlerle de mücadele edeceğini
söylemesini isterdim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, esas komisyon olarak
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, tali komisyon olarak da
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna
havale edilen (2/2862) esas numaralı 5580 sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal tarafından geri alındığına ilişkin önerge (4/76)
yazısı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, tali
komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonuna havale edilen (2/2862) esas
numaralı Kanun Teklifi İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal
tarafından geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan
Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, öğrenim kredisi
kullanmış vatandaşların bunları geri ödemede
yaşadıkları sorunların incelenerek bu sorunlara çözümler üretilmesi
amacıyla 23/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/549) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 2 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/6/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Lütfü Türkkan tarafından, yükseköğrenim gören öğrencilere
sağlanmış olan öğrenim kredilerini gelir yetersizliği
ve işsizlik sorunları nedeniyle ödeyemeyen gençlerimizin bu
borçlarının anapara ve uygulanan faizlerine dair
sıkıntılarını çözmek amacıyla 23/11/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/549) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/6/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İsmail Koncuk.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni dönemin
hayırlı uğurlu olmasını Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Bugün 2 Haziran, Adana Kozanın düşman
işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü. Bütün şehitlerimizi ve
gazilerimizi bu vesileyle rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu pandemi süreci
ekonomik, sosyal olarak Türkiyeyi, aslında bütün dünyayı, özelde
ülkemizi yeni bir döneme sevk etti. Sosyal devlet ilkesinin en güçlü, âdeta
zirveye çıkması gereken bir dönemi yaşıyoruz. Ekonomik
olarak, sosyal olarak, psikolojik olarak olumsuz etkilenmiş bir milletle
karşı karşıyayız. Dolayısıyla devleti
yönetmek iddiasında olan insanların
vatandaşlarımızın, insanlarımızın içinde
bulunduğu ekonomik, sosyal ve psikolojik durumu değerlendirerek
adım atma mecburiyeti hasıl olmuştur. Dolayısıyla
KYKyla ilgili borçları bu pandemi süreciyle de ilişkilendirmek
doğru bir yöntem olacaktır.
Bugünlerde yine gündemde Sayın Maliye
Bakanı Berat Albayrakın açıklamaları var, Sayın
Cumhurbaşkanının KYK borçlarının silinmesiyle ilgili
bir çalışma talimatı verdiğine dair basında çıkan
haberler var. Bunlar kapalı kapılar ardında olduğu için ne
derece doğru, çalışmalar ne noktada bunu bilmiyoruz ama 5 milyon
kredi borçlusu gencimizi ilgilendiren bir büyük problemle Türkiye
karşı karşıya. Yani buna kulağımızı
tıkayamayız, bana ne diyemeyiz, buna çözüm bulmak zorundayız.
Niye çözüm bulmak zorundayız? Çünkü iktidar on sekiz yılda istihdam
yaratamamış, genç işsizlik yüzde 26ları, 27leri
bulmuşsa bunun sorumluluğunu iktidarın üstlenmesi lazım.
Çünkü işsizlikle borç ödeme arasında ciddi bir bağlantı
var. Siz istihdam yaratamayacaksınız, iş
bulamayacaksınız ama 5 milyon insana dönüp Kardeşim, borcunu
öde, borcunu ödemezsen faiziyle alırım, e-haciz getiririm. gibi
yaptırımlara muhatap kılacaksınız. Böyle bir sosyal
devlet kavramı olamaz.
Dolayısıyla, işsizliğin bu kadar
artmış olduğu ülkemizde KYK borçlarıyla ilgili
yapılandırma kabul edilebilir ama yapılandırmanın
ötesinde yeni tedbirler almamız lazım. Bir kere, ilk etapta faizler
tamamen silinebilir, getirilecekse anaparaya yönelik bir yapılandırma
getirilebilir ama bu da mutlaka ve mutlaka işe giriş tarihiyle
bağlantılı olarak alınması gereken bir borç olarak
düşünülmeli. Biliyorsunuz, kredi borcu kredi ödemesi kesildikten iki yıl
sonra enflasyon oranında bir borç olarak tahakkuk ettiriliyor. Enflasyon
oranında tahakkuk ettirilen bu borç ödenmezse bu sefer de yüzde 1,40
oranında gecikme faiziyle faizlendiriliyor. Ne oluyor? Alınan borç 3
katına çıkıyor. Böyle bir borcu bu gençlerimizin ödeme
imkânı yok. Dolayısıyla, gerçekten sosyal devlet isek bu pandemi
sürecinin de birtakım bakış açılarımızı
değiştirmesi lazım yani gerçek anlamda sosyal devlet
kavramını Türkiyede uygulamak mecburiyetimiz var.
Şimdi, dün bir kredi paketi
açıklandı. Efendim, kredi borcu vermek, faizle borçlandırmak
sosyal devlet kavramıyla açıklanacak bir tedbir değildir; 20
milyon kredi borçlusu olan ülkede sosyal devlet bu tedbirleri alan devlet
değildir. Sosyal devlet, vatandaşı rahatlatmak adına,
birtakım alacaklarından, iddialarından vazgeçebilme ferasetini,
yüreğini gösterebilen devlettir.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2019 yılı sonunda, kullandığı KYK kredisini ödeyemeyen
üniversite mezunu sayısı 5 milyona ulaşmıştı. Bu
sayının daha da artacağını öngörmek zor değil.
Bir de ödenemeyen borçlara aylık gecikme faizi uygulanıyor; kimi
zaman oluşan borcun, alınan kredinin 2-3 katına
çıktığını görüyoruz. Vergi dairesi ya da e-devlet
üzerinden borçlar yapılandırılabilse de taksitler zamanında
yatırılmadığında borç ödenmemiş
sayılıyor. Bu durumda borç gecikme zammı eklenerek vergi
dairesine iletiliyor ve ödenmediğinde de icra işlemi
başlatılıyor.
En son 2019 yılındaki e-haciz
düzenlemesinden sonra da düşük ücretli çalışanların
maaşına e-haciz yöntemiyle el konulmaya başlandı.
Öğrenciliği daha yeni bitmiş, kıt kanaat geçinmeye
çalışan, kimisi işsiz kimisi asgari ücretle kendisine bir hayat
kurmaya çalışan gençlere sunduğumuz gelecek işte bu. Onlara
sadece Borçlanın. diyoruz. Bu kredilerin neden ödenemediğini
anlamak için aslında bu kredilerin neden
alındığını anlamak lazım yani neden onlar bu
kredileri almak zorunda kalıyorlar? Öğrenciler, en temel hakları
eğitim hakkından mahrum kalıyorlar. Evet, biz onlara
Borçlanın. diyoruz ve bu gençler, belki kendi alanında çalışmak
isteyen bir biyolog, bir kimyager, bir siyaset bilimci bu alanda
çalışmak yerine, sırf borçlarını ödemek için servis
sektörü gibi uzmanlık alanları dışındaki sektörlerde çalışmak
zorunda kalıyor. Üstelik de iş bulabilirlerse şanslı
sayılıyorlar çünkü arkadaşlar, genç nüfusun 24 yaşa kadar yüzde
24,24ü işsiz, üniversite mezunu gençlerin işsizlik oranı yüzde
32. Ha, Biz büyüyoruz mu diyorsunuz? Evet, böyle büyüyoruz; işsizlik
gerçekten büyüyor. Üstelik bunlar iş arayanlar, bir de iş aramaktan
artık umudunu kesip kayıtlara geçmeyenler, artık iş
aramayanlar var ve sürekli bu borçların silineceğine dair bir umut
içerisinde yaşıyorlar ve her seferinde hayal
kırıklığına uğruyorlar.
Eğitim sürecinde temel ihtiyaçların devlet
tarafından karşılanması lazım, borçla eğitim
olmaz. O nedenle bizim bu önergede de söyleyeceğimiz son söz şudur: 5
milyon kişi KYK borçlarıyla boğuşuyor, 300 bin kişi
hakkında e-haciz işlemi başlatıldı. Tüm öğrenci
borçları silinsin diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ednan Arslan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EDNAN ARSLAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ
Grubunun Kredi Yurtlar Kurumu kredisi geri ödemelerinde yaşanan sorunlara
ilişkin olarak vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları
başında bulunan vatandaşları şahsım ve parti
grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Zor bir dönemden geçiyoruz.
Yaşadığımız Covid-19 salgını sürecinde büyük
bir özveriyle çalışan, sağlık
çalışanlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum. Bu
salgın sürecinde başta sağlık
çalışanlarımız olmak üzere hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyanın her
yerinde gençlik, umut demektir; gençlik, gelecek demektir; gençlik, her alanda
gelişme ve yenilik demektir. Ülkemizde ise ne yazık ki gençlerimiz
büyük sorunlarla iç içe yaşamaktadır. Genç olarak üniversiteyi
kazanırsınız, karşınıza yurt sorunu çıkar;
mezun olursunuz, karşınıza iş sorunu çıkar. Resmî
verilere göre genç işsiz sayımız yüzde 25ler düzeyinde.
Salgın süreci de düşünüldüğünde bu sayının daha da
arttığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Üniversite gençliğinin sorunlarını
araştırmak için her eğitim öğretim yılında soru
önergeleri verdik. Bu önergelerde yer alan sorulardan biri de kaç
öğrencinin maddi yetersizlikler nedeniyle kaydının
silindiğiydi. İlgili Bakanlıktan gelen cevap ise hepimizin
üzerinde titizlikle düşünmesi gereken düzeyde. 2013-2014 öğretim
yılında 135 bin, 2014-2015 öğretim yılında 162 bin,
2015-2016 öğretim yılında 192 bin, 2016-2017 öğretim
yılında 212 bin, 2017-2018 öğretim yılında ise 408.948
öğrenci üniversitelerden kaydını sildirmiş; beş yılda
1 milyon 100 bin gencimiz yoksulluk ve olanaksızlıklar nedeniyle
üniversite hayatını sonlandırmıştır.
Durum bu kadar vahim iken benzer sorunlar
gençlerimiz mezun olduktan sonra da devam etmektedir. Uzun süre iş
bulamadıkları için öğrenim kredisini ödemekte zorlanan
gençlerimizin öğrenim kredisi borcu nedeniyle maalesef yasal takipleri
başlatılmış durumda. Toplam borçlu sayısı 5
milyon civarındadır. Gençlerimiz, uzun zamandır,
aldıkları bu kredileri geri ödemekte zorluk yaşıyorlar, bu
konuyla ilgili yüce Meclisimizden ilgi bekliyorlar. Çok sayıda genç
zorlukla okuyor. Biz, okuyan gençlerimize sahip
çıkamadığımız gibi, okulunu bitiren gençlerimize de
maalesef sahip çıkamıyoruz, onları hayata ayaklarında
prangayla başlatıyoruz, kiminin 20-25 bin TL civarında borcu
var, bu sayı her sene giderek artmaktadır. Bu gençlerimizin üzerinde
devletimizin e-haczi vardır; iş yok, para yok ama haciz var. Bu
gençlerin içinde bulunduğu zorluğu düşünebiliyor musunuz?
İş bulup çalışsalar bu borcu zaten ödeyecekler. Kimi
atanamayan öğretmen, kimi ise farklı meslek gruplarından mezun
olmuş ülkemizin geleceği gençler.
Yandaş holdinglerin vergi borcunu bir
çırpıda sileceksiniz ama sıra gençlerimize geldiğinde
hesaplarına haciz göndereceksiniz. Bu hangi vicdana, hangi
anlayışa sığar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arslan, tamamlayın
sözlerinizi.
EDNAN ARSLAN (Devamla) Peki Başkanım.
Gelin, bu gençlerimizin sorunlarını
araştıralım, çözüm için en uygun yolu bulalım, bu
borçların tamamını silelim; en azından, başlangıç
olarak derhâl faizlerini kaldıralım. Bu, bizim ülkemizin gençliğine
ve geleceğine olan borcumuzdur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nazım Maviş.
Buyurun Sayın Maviş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ
(Sinop) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. İYİ PARTİ grup önerisi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, biz, on sekiz
yıllık iktidarımız boyunca eğitimi ülkemizin hep en önemli
meselesi olarak gördük. Eğitime, bu ülkenin kalkınmasının,
gelişmesinin, nitelikli insan gücüne ulaşmasının yolu
olarak baktık. Bu nedenle, eğitimle ilgili her konuda cesur ve
kararlı adımlar attık. Gençlerimizin yükseköğretime
erişimi en temel hedeflerimizden biri oldu. Her ile üniversite açma
isteğimizin, KYK yurt sayısındaki
artışımızın, yurtlarımızın
standartlarının yükseltilmesinin, harçların
kaldırılmasının, burs ve kredi politikamızın
arkasında bu temel hedef vardı. Bu hedefe dönük politikalarımızda
iki temel kriteri esas aldık: Eğitimde fırsat
eşitliği, vatandaşımızın üzerindeki eğitim
maliyetini azaltmak. Yaptığımız her işi,
aldığımız her kararı bu bakış
açısıyla, bu hedefleri sağlamak için yaptık. Bu çerçevede,
üniversite sayılarını artırdık, 2002de 77 olan
üniversite sayısı bugün 208e çıktı. Harçları
kaldırdık, yurt kapasitemizi geliştirdik. Bugün,
yükseköğrenim yurtlarımız -774 yurdumuz- 700 bine yaklaşan
kapasitesiyle gençlerimize hizmet vermektedir. Ve bugün itibarıyla,
eğitim öğretimin açık olduğu dönemlerde
yurtlarımızın doluluk oranı yüzde 90a
ulaşmış, Kredi ve Yurtlar Kurumuna barınmak için
başvuran öğrencilerimizin yüzde 90ı yurtlarımıza
yerleştirilmiş bulunmaktadır.
Burs ve kredi imkânlarını
geliştirdik. 2002 yılında öğrencilere ödenen aylık
kredi miktarı 45 TL iken 2020 yılına gelindiğinde bu miktar
550 TLye çıkmıştır. Yüksek lisans öğrencilerine
1.100, doktora öğrencilerine 1.550 TL burs ve kredi ödenmektedir. 2002
yılından bugüne kadar burs ve öğrenim kredisi miktarındaki
artış yüzde 1.122 olmuştur. 2020 yılı Ocak ayı
itibarıyla 1 milyon 164 bin öğrenciye öğrenim kredisi, 420 bin
öğrenciye burs olmak üzere toplam 1 milyon 600 bin öğrenci burs ve
kredi imkânından yararlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, burada zaman zaman
gündeme getirildi, şunu da çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum:
Öğrenim süresinin bitiminden iki yıl sonra kredi geri ödemeleri
başlatılmaktadır. Ancak, buna rağmen, herhangi bir
öğrencimiz mezun olduktan iki yıl sonra henüz bir işte
çalışmaya başlayamamışsa ya da yüksek lisans veya
doktora öğrenimine devam ediyor ise veya vatani hizmetini yerine getiriyor
ise en geç taksitlerin başladığı ay e-devletten
başvuru yapmak suretiyle, işsizlik durumunda bir yıl,
öğrenim durumunda da öğrenim süresi bitene kadar zaten borç ve
taksitleri öteleniyor. Ayrıca, işsizlik nedeniyle, istediği
takdirde her yıl, henüz bir iş bulamamışsa Sosyal Güvenlik
Kurumunda herhangi bir kaydı olmamak kaydıyla burs ve kredilerini
erteleyebiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Maviş.
Buyurun.
NAZIM MAVİŞ (Devamla)
Dolayısıyla, bugün itibarıyla, sosyal devlet
anlayışımızın bir gereği olarak
öğrencilerimizin, gençlerimizin yükseköğretime erişiminin
sağlanması açısından fevkalade güzel imkânlar öğrencilerimize
sunulmuştur, bu imkânlar daha da artırılmaktadır. Covid
süreci içerisinde de kredi ve burs ödemelerine aksatılmadan devam
edilmiş ve bu dönem içerisinde de herhangi bir şekilde gecikme
zammı ve benzeri uygulamaya gidilmemiştir.
Ben, sözlerimi tamamlarken, bu salgın sürecinde
Kredi ve Yurtlar kurumlarımızda gerek sağlık
çalışanlarımız gerek Adalet Bakanlığında
görevli çalışanlarımız gerekse karantina altına alınan
vatandaşlarımızın barındırılması
konusunda gayret gösteren, emek sarf eden bütün KYK
çalışanlarımıza huzurlarınızda teşekkür
etmek istiyorum.
Bu ülkenin gençlerinin geleceği
aydınlık, geleceği parlak. Eğitim hepimizin ortak meselesi,
gençlerimiz hepimizin ortak meselesi, millî meselemiz. Dolayısıyla,
bu konuda gençlerimize sağlanacak her türlü imkân konusunda hep birlikte
seferberiz.
Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi var. Yoklama
talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Altay, Sayın Karadeniz, Sayın Öztunç,
Sayın Kaya, Sayın Kayışoğlu, Sayın Sümer,
Sayın Karabat, Sayın Gürer, Sayın Aytekin, Sayın Karasu,
Sayın Arslan, Sayın Emir, Sayın Beko, Sayın İlhan,
Sayın Sarıbal, Sayın Başevirgen, Sayın Barut,
Sayın Ceylan, Sayın Ünlü, Sayın Durmaz, Sayın
Tanrıkulu.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Değerli milletvekilleri, pusula veren
arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren arkadaşlar lütfen
Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan
Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, öğrenim kredisi
kullanmış vatandaşların bunları geri ödemede
yaşadıkları sorunların incelenerek bu sorunlara çözümler
üretilmesi amacıyla 23/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/549) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 2 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, demokratik seçim yöntemlerinin yok
sayılmasının yarattığı tahribatın tespiti
amacıyla 21/5/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/6/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
21 Mayıs 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen 7252 grup numaralı demokratik seçim yöntemlerinin yok
sayılmasının yarattığı tahribatın tespiti
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/6/2020 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
biraz sessizlik, çok büyük uğultu var.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbül.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Hakka yürüme tarihi olan Ahmed Arifi,
1994 yılında katledilen HADEP Urfa İl Başkanı Muhsin
Meliki ve Gezide yitirdiğimiz 11 canı saygıyla, sevgiyle
anıyorum.
Kayyum sürecine ilişkin hikâyeyi aslında
Türkiye kamuoyu çok iyi biliyor ama kısaca ifade etmek gerekirse, 2019
yerel seçimlerinde tüm yasal süreçleri, hukuki, ahlaki, vicdani, insani
süreçleri tamamlayarak aday olan ve 1.230u belediye meclis üyeliğine
seçilen belediye eş başkanlarımıza, belediyelerimize 19
Ağustos 2019 tarihi itibarıyla bir darbe yapılarak,
ırkçı, inkârcı bir darbe yapılarak kayyum
atanmıştır ve bu kayyum süreci zamana yayılarak devam
etmektedir.
Bakınız, birkaç gün önce 27 Mayıs
darbesinin yıl dönümüydü. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat,
15 Temmuz, fark etmiyor, tüm darbeler insanlığa karşı
işlenmiş bir suçtur ve kayyum darbesi de seçimle iradesini kullanan
insanlara, tutuklanan belediye başkanlarımıza, Kürt
halkına, seçmenlere, demokrasiye ve insan haklarına karşı
işlenmiş bir suçtur ve bu suç sistematik olarak işlenmeye devam
etmektedir. Şimdi, sistematik olarak bu suçu işleyenler bakın ne
yapıyorlar: 15 Mayıs Kürt Dil Bayramında kayyum atıyorlar,
Ramazan Bayramında kayyum atıyorlar, Ramazan Bayramında
gözaltı yapıyorlar, işkence yapıyorlar. Bu coronavirüsle
ittifak yaparak halkı, yöneticilerimizi, belediye
başkanlarımızı gözaltına alıp cezaevinde pandemi
koşullarına teslim ediyorlar. Şimdi, bunun adı
ırkçılıktır, bunun adı inkârcılıktır,
bunun adı darbedir, bunun adı faşizmdir, bunun adı
inkârdır; bunun başka hiçbir adı yoktur.
Iğdırda darbe yapanlar, kayyum atayanlar,
mahkeme sürecini izlemeye gittiğimizde 4 vekili adliyeye almama gibi bir
zorbalık yaptılar. Gerekçeyi sorduğumuzda ne diyorlar biliyor
musunuz: Şifahi talimat var. Kim vermiş bu şifahi
talimatı? Vekili adliyeye almama şifahi talimatını, faşist
talimatını kim vermiştir? Bu suçların hesabı tek tek
sorulacaktır. Hukuk nezdinde, insan hakları nezdinde, özgürlükler
nezdinde bu suçların failleri mutlaka yargılanacaktır.
Cumhuriyet Halk Partili belediyelere de dolaylı kayyum
atanmıştır. Büyükşehir belediyelerinin, belediye
başkanlarının yetkileri elinden alınarak, büyükşehir
belediyelerinin yapacağı faaliyetler tırpanlanarak dolaylı
bir kayyum atanmıştır. Dolayısıyla kayyum ataması,
sadece Kürt illerindeki belediyelere değil Türkiye genelinde sistematik
olarak uygulanan bir darbe uygulamasıdır. Bu darbe
uygulamasının hukukta yeri yoktur. Iğdır Belediye
Başkanımıza sorguda ne soruyorlar biliyor musunuz? Diyorlar ki:
Beş yıl önce senin üç saat telefonun kapalı kalmış,
niye kapalı kaldı? Seçim çalışması yapmayı suç
sayıyor, cenazeye gitmeyi suç sayıyor, böyle bir hukuk olabilir mi?
Bu, zorbalıktır; bu, ırkçılıktır; bu,
inkârcılıktır. Belediye başkanlarımıza dair hiçbir
somut suçlama kesinlikle yoktur. Burada yapılan ırkçılık ve
inkârcılık bağlamında HDPyi izole etmektir. Hani
başta, Ahmed Ariften söz ederek, Ahmed Arifi anarak başladım
ya, onunla devam etmek ve onunla bitirmek istiyorum:
Beşikler vermişim Nuh'a /
Salıncaklar, hamaklar / Havva Anan dünkü çocuk sayılır /
Anadoluyum ben, / Tanıyor musun? diye başlayan şiirini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, / Haraç
salmışlar üstüme. / Ne İskender takmışım, / Ne
şah ne sultan / Göç edip gitmişler, gölgesiz! diyor ya, bu
ırkçı, faşist zihniyet göç edip gidecektir gölgesiz. Cemevine
düşman, camiye hoparlör takan, caminin hoparlörüne provokasyon yapan,
Ermeninin kilisesine provokasyon yapan
Bakın, İçişleri Bakanı dedi ya:
Cami hoparlörüne müdahale edene ezan dinleteceğiz. Bir Alevi aktivisti
olarak buradan söylüyorum: O, cemevinin kapısını
kıranları, cemevinin kapısına niyaz ettireceğiz. Bunu
bir yere yazın lütfen. Bu kadar ırkçılık, bu kadar
inkârcılık, bu kadar zulüm ve zorbalık olmaz.
Bitirirken diyorum ki: 27 Mayısın, 12
Martın, 12 Eylülün, 15 Temmuzun, 28 Şubatın toplamı bir
ırkçılık, bir inkârcılık, bir faşizm
yaşıyoruz. Ferman Yezidin ise meydan Hüseyinindir. Direnişimizi,
demokrasi mücadelemizi, adalet mücadelemizi sürdüreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Mustafa Sezgin Tanrıkulu
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüde hep ifade
ettik; darbe sadece tankla, topla yapılmaz, sandıktan çıkan
sonucu tanımamak ve kayyum atamakla da darbe yapılır. Sonuçta bu
anlayışınız bir darbe anlayışıdır. 12
Eylül faşist darbesini hatırlayın. Tam o darbeden sonra,
Türkiye'deki bütün belediye başkanları alınmıştı,
yerlerine askerler atanmıştı. Şimdi aynı yöntemi
uyguluyorsunuz; seçilmiş belediye başkanlarını
alıyorsunuz, yerlerine vali veya kaymakamları atıyorsunuz.
Zihniyet bakımından 12 Eylül faşist darbesini yapanlardan hiçbir
farkı yok bu anlayışın ve bu, Meclisin iradesi yok
sayılarak yapıldı. Nasıl yok sayıldı?
Arkadaşlar, bakın, tutanaklar burada. 19 Ağustos 2016 tarihinde
bu Mecliste 411 sıra sayılı torba yasa tasarısı
görüşüldü. 53 ve 54üncü maddeleri kayyum atanmasına ilişkindi.
Ama burada bütün siyasi partiler, Milliyetçi Hareket Partisi dâhil olmak üzere,
bu maddeye itiraz ettiler tıpkı Komisyonda olduğu gibi ve Grup
Başkan Vekillerinin ortak imzasıyla kayyuma ilişkin 53üncü ve
54üncü maddeler burada görüşülmedi, geri çekildi ve torba yasa o
şekilde çıktı. Yani bu Meclisin Genel Kurulu kayyuma, darbeye
izin vermedi ama ne yaptınız? Anayasaya aykırı bir biçimde
yetki aldığınız kanun hükmünde kararnamelerle bu kez 4
Eylül 2016 tarihinde 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye bu
maddeleri eklediniz. Bakın, bu Parlamentodan geçmemiş Anayasaya
aykırı düzenlemeyi bu Parlamentonun iradesine rağmen Anayasaya
aykırı kanun hükmünde kararnameyle yaptınız. Bunun kanun
hükmünde kararnameyle olması demek Anayasaya uygun olması demek
değil, hukuk dışı olması demek değil, tamamen
darbe mantığıdır değerli arkadaşlar, tamamen
darbe mantığıdır ve şimdi demokrasiye
yaptığınız bu darbeyi 31 Marttan sonra da devam ettirdiniz.
51 Belediye Başkanını ve Urla Belediye
Başkanımızı hukuk dışı bir biçimde görevden
aldınız, yerlerine kayyum atadınız. Yalova Belediye
Başkanımız hakkında herhangi bir iddia
olmadığı hâlde görevden alındı, yerine Meclisten
seçildi. Bu, sandığı açıkça tanımamaktır, iradeyi
tanımamaktır değerli arkadaşlar ve hukuka çok ama çok
aykırı bir şey yapıyorsunuz. Oraları iyi bilen, bu
zihniyeti iyi bilen bir insan olarak söylüyorum. Hafızamız unutmaz.
Bütün bunları, bir hafızayı silmeye
çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Diyarbakırda o kadar büyük bir propagandayla iki yıl boyunca kayyum
çalıştı. Madem çok iyi iş yaptı neden Diyarbakır
halkı daha fazla bir destekle, bu sıralarda oturmuş Selçuk
Mızraklıyı seçti? Madem kayyumun uygulamaları
doğruydu halk bunu görmüyor mu? Bütün bunlar geri dönecek ve
hafızamız unutmayacak, bunu bilin ve bu kayyum uygulamasından
vazgeçin, demokrasiye yaptığınız darbeden vazgeçin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partili Hatip, kürsüde, sanki Milliyetçi Hareket
Partisi de kayyum işlemlerine karşıymış gibi bir ifade
kullandı. Milliyetçi Hareket Partisi, hukuka aykırı hareket
eden, seçilmiş olmuş olsa bile hukuka aykırı hareket eden,
gerek Ceza Kanununda gerekse diğer kanunlarda yer alan birtakım
suçları işleyen veya işlediği iddia olunan kişilerin
tedbiren İçişleri Bakanlığı tarafından görevden
el çektirilmesine ve yerlerine kayyum atanmasına karşı
değildir.
Anlayış olarak tabii ki seçimle gelenin
seçimle gitmesi normal olandır ancak herkes hukuka tabidir, o hukuk
kuralları çerçevesinde hareket etmek durumundadır. Buna
aykırı hareket edenler de hukuk önünde hesap vermek
durumundadır. Bu hesabı vermek zorunda olanların, aynı
şekilde, bu kamu görevini devam ettirmeleri doğru değildir. Bu
sebeple Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim, görevden el çektirilip kayyum
tedbirine başvurulmasına herhangi bir
karşıtlığımız yoktur. Özellikle terörle irtibat
ve iltisak veyahut da bu anlamda eylemleri olanların bu manada devlet
önünde hukuk önünde hesap vermesinin gerekli olduğu kanaatimizi tekrar
dile getiriyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan söz
alacağım çünkü benim kastettiğim cümlenin dışında
bir şeyler ifade etti. Ben tutanaklardan konuştum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, demokratik seçim
yöntemlerinin yok sayılmasının yarattığı
tahribatın tespiti amacıyla 21/5/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Çakır
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz istedim.
BAŞKAN Sayın Oluç, işlemi
başlattım, bitince size söz vereyim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
Yani sizi itham eden, herhangi bir şey yoktu,
Sayın Grup Başkan Vekili partileri adına açıklama
yapmıştır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Hatip kürsüde Sayın
Tanrıkulu, müsaade edin lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, tutanaktan konuştum. 19 Ağustos 20216 tarihli
tutanak burada.
BAŞKAN - Kayda girmiştir söyledikleriniz
Sayın Tanrıkulu.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Burada bütün siyasi partiler kayyuma ilişkin düzenlenmenin geri
çekilmesi konusunda ortak irade ortaya koymuşlar. Buna Milliyetçi Hareket
Partisi de dâhil. Tutanaklar burada. 2016 tarihinde bu Mecliste bütün siyasi
partiler bu konuda bir irade ortaya koymuşlar. O nedenle benim kastetmediğim
sözler söylediler. Tutanakları inkâr edemezsiniz, tutanaklar burada.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ben
tutanağı inkâr etmiyorum. Sizin kayyumla ilgili değerlendirmeniz
hatalıdır, saptırmadır. Açıkla MHP ne demiş
burada?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Ama geri çekmişsiniz, o zaman siz de karşı
çıkmışsınız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Geri
çekme iradesinin ne olduğunu da açıkla o zaman tutanaktan.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Bakın burada imzalarınız var, geri çekilmiş, bu
Parlamentodan geçmemiş.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Açıkla
MHP ne demiş orada. MHPnin ne dediğini açıkla.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) 2016
yılında AK PARTİnin peşine
takılmamıştınız. O yüzden.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Saptırma
konuyu!
BAŞKAN Sayın Ahmet Çakır, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇAKIR (Malatya)
HDP Grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Bazı belediyelerde belediye imkân ve
kaynaklarının terör örgütünün amaçları doğrultusunda
kullandığının, bu belediyelerin Türk hukuku sistemi yerine
terör örgütü yöneticilerinin talimatları doğrultusunda yönetilmeye
çalışıldığının
Bakanlığımız denetim görevlileri ve adli mercilerce tespit
edilip idari ve adli soruşturmalara konu olması nedeniyle görevden
uzaklaştırma tedbirinin uygulanması ihtiyacı ortaya
çıkmıştır.
Türkiyede yerel yönetimlerin güçlendirilmesi
hususunda son yıllarda reform niteliğinde bir çok düzenleme
yapılarak belediyeler ve il özel idarelerinin yetki alanları
genişletilmiş, gelirleri artırılmış ve vesayet
denetiminin kapsamı asgariye indirilmiştir. Bu kapsamda 2004
yılında 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 2005
yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5302 sayılı
İl Özel İdaresi Kanunu ve 5355 sayılı Mahallî İdare
Birlikleri Kanunu ile 2012 yılında 6360 sayılı Kanun Meclis
tarafından kabul edilmiştir. Bu düzenlemelerde
katılımcılık, şeffaflık, yerinden yönetim,
hizmette yerlilik gibi ilkeler esas alınmış ve yerel halkın
seçtiği temsilciler etkin olarak yönetimin esas sahibi hâline
getirilmiştir. Ülkemizde yerel yönetimlerin mali ve idari yetkilerinin
artırılması yönünde yapılan düzenlemeler neticesinde yerel
yönetimlere ilişkin mevzuatımız Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartına uygun hâle getirilmiştir.
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Hatip, maskenizi
takın.
AHMET ÇAKIR (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına göre mahalli idarelerin seçimle iş başına
gelen organlarının -yani belediye başkanı, belediye meclis
üyesi, il genel meclisi gibi- organlık sıfatını
kaybetmeleri ancak yargı kararıyla mümkündür. Görevden
uzaklaştırma, mahalli idarelerin seçimle iş başına
gelen organlarının veya bu organların üyelerinin terör veya
terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları ve bu örgütlerle
irtibat ve iltisakları sebebiyle yapılan adli soruşturma ve
kovuşturmalarda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Belediye Kanunu ve
diğer yasalara göre soruşturmanın selameti ve soruşturmaya
etki edecek etkenlerin ortadan kaldırılması amacının
yanı sıra kamu görevlisinin işlediği suçun niteliğine
ve yürüttüğü görevin önemine göre görevi başında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ÇAKIR (Devamla) Başkanım, bir
dakikada toparlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır, lütfen maskeyi
takalım öyle devam edelim.
AHMET ÇAKIR (Devamla) Başkanım, demin ki
arkadaşlar da çıkardılar da...
BAŞKAN Ben arkadan görmüyorum ama uyarı
gelince
Kusura bakmayın yani örnek olmamız gerekiyor.
Devam edin, tamamlayın sözlerinizi lütfen.
AHMET ÇAKIR (Devamla)
İçişleri
Bakanlığı tarafından uygulanan geçici bir tedbirdir.
Görevden uzaklaştırma işlemi, görevin sona erdirilmesi
olmayıp kamu görevlisinin az önce belirttiğim sebeplerle geçici
olarak görevden uzaklaştırılmasına yönelik bir
işlemdir. Ayrıca görevden uzaklaştırılan belediye
başkanları mali ve sosyal haklardan da yararlanmaya devam etmektedir.
Görevden uzaklaştırma işlemi idari yargı denetimine tabi
bir işlemdir, bunu da belirtmek istiyorum. Anayasanın 127nci
maddesinde, yine Belediye Kanununun 46ncı ve 47nci maddelerinde bunlar
çok açık bir şekilde görülmektedir.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Türkiyede, bu da bilinmelidir, 1.397 belediyemiz vardır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Valileri seçtirecektiniz,
şimdi, valileri belediye başkanlarının yerine
gönderiyorsunuz. Valileri halk seçsin. diyoruz biz.
AHMET ÇAKIR (Devamla) - Bunlardan 46 belediye
başkanı terörle ilgili suçlardan dolayı açığa
alınmıştır ve bunlarla ilgili yerlerine vekiller
atanmıştır.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Sayın Oluç, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Malatya Milletvekili Ahmet Çakırın HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bu
kayyum meselesini tartışmaktan çok uzaklaşamayacağız
belli ki bu dönem boyunca, sonuna kadar da tartışacağız.
Bakın, tekrar kayıtlara geçsin diye
söylüyorum: Hakkında işlem yapılmış olan ve görevinden
uzaklaştırılmış olan hiçbir belediye eş
başkanımızın ama hiçbir belediye eş
başkanımızın görevleri nedeniyle haklarında bir
soruşturma yoktur. Yalandır bu, külliyen yalandır. Tekrar
söylüyorum: Anayasayı ihlaldir bu hâliyle, çok açık ortada. Görevden
almak istedikleriniz hakkında soruşturma açıyorsunuz bir tane
hikâyeden, gizli tanık buluyorsunuz bir tane hikâyeden sonra o bulunan
gizli tanıkla soruşturma açılıyor ve görevden
uzaklaştırılıyor belediye eş
başkanlarımız. Yani, millî iradeye darbe yapıyorsunuz. 27
Mayısta yapılan ne ise sizin bugün yaptığınız
aynıdır, darbecisiniz. Millî iradeye yaptığınız
bu darbeyi, halkın iradesine yaptığınız bu darbeyi
halk asla kabul etmeyecektir. 65 belediyeden 12 belediye
bıraktınız. Sandıkta kazanamadığınız
her şeyi zorla, hile yoluyla elde ettiniz ama sanmayın
ki bu size yarayacak, sanmayın ki bu size yarayacak.
Dolayısıyla, bunu özellikle vurguluyoruz ve her
atadığınızda bir kez daha bunu size söyleyeceğiz.
Seçim ve sandık hukukunu ve adaletini yok sayıp çiğnemenizi bu
halkın iradesi asla, asla kabul etmeyecektir. Ve bu Kürt
düşmanlığının cevabını ilk seçimlerde
alacaksınız, bunu da böyle bilin.
BAŞKAN
Sayın Can...
53.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; bir defa bu benzetmeyi kabul etmemiz mümkün değil. 60ta
darbe olmuştur, Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde bir cunta
yönetime el koymuştur. Bu, bir darbedir, bunun aması yoktur.
Diğer taraftan,
Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devleti içerisinde işlemler devam
etmektedir. Hukuka aykırı bir şekilde, Ben seçimle geldim.
diye kimse hukuka aykırı davranamaz. Kimse en ziyadeye mazhar
değildir, imtiyaza tabi değildir. Yapılan işlemler idari
işlemlerdir. Yapılan işlemler yargı denetimine tabidir.
Yargıya müracaat edilerek varsa hatalar çözülebilir. Bu benzetmeyi kabul
etmemiz mümkün değildir, aynen iade ediyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, demokratik seçim
yöntemlerinin yok sayılmasının yarattığı
tahribatın tespiti amacıyla 21/5/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Yıldırım
Kaya ve arkadaşları tarafından, YKS ve LGSnin ileri tarihe
ertelenmesi talebinin kapsamlı olarak incelenmesi amacıyla 2/6/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 2/6/2020 Salı günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili
Yıldırım Kaya ve arkadaşları tarafından YKS ve
LGSnin ileri tarihe ertelenmesi talebinin kapsamlı olarak incelenmesi
amacıyla 2/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan 1805 sıra no.lu Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/6/2020 Salı günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Evet,
önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Yıldırım Kaya.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizleri televizyonları
başında izleyen ve heyecanla burada alacağımız
kararı bekleyen sevgili gençler, sevgili çocuklar, çok kıymetli
öğretmenlerim; dünyayı saran Covid-19 salgını hayatın
her alanını etkilediği gibi eğitim alanını da
ciddi anlamda etkiledi. Eğitim alanındaki uygulamalar uzaktan
eğitimle devam etmeye başladı, üniversiteler online sınav
sistemine geçti. Nisan, mayıs ve haziran aylarında yapılacak çok
sayıda sınav ileri tarihlere ertelendi ancak 27-28 Haziran 2020
tarihinde yapılacak Yükseköğretim Kurumları Sınavı
yani YKS ile 20 Haziran 2020 tarihinde yapılacak Liselere Geçiş
Sistemi yani LGS ertelenmedi. Aksine, 25-26 Temmuz tarihlerinde yapılacak
olan sınav öne alındı. Öne alınma gerekçesi şu ana
kadar ne YÖK tarafından ne ÖSYM tarafından ne Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından ne de Bilim Kurulu tarafından
açıklandı. Covid-19 riski gerekçe gösterilerek sınavları
ileri tarihe ertelemişlerdi. Covid-19 riski gittiyse biz neden en
güvenilir ortamda hâlâ maske takıyoruz? Demek ki Covid-19 riski hâlâ devam
ediyor. Eğer Covid-19 riski nedeniyle temmuzun sonuna YKS sınavı
alınmışsa tekrar hangi gerekçeyle 25-26 Haziran tarihine çekildi,
bu açıklanmadı.
Millî Eğitim Bakanlığı kendi
bünyesinde yaptığı sınavları erteledi. 6 Haziranda
yapacağı Bursluluk Sınavını 5 Eylül 2020 tarihine
erteledi, Kalfalık ve Ustalık Sınavını ise ağustosun
sonuna erteledi. Millî Eğitim Bakanlığı kendi
yapacağı sınavları ertelerken neden YKS sınavları
bir ay geriye çekildi, bunun izahatı orta yerde duruyor.
Covid-19 riski varsa LGSye girecek çocuklar için de
YKSye girecek gençler için de o gün sokaklara çıkacak milyonlar için de
bu tehlike devam ediyor. Sosyal mesafe kurallarını hayata geçirebilmeniz
için sınavların 80 metrekarelik sınıflarda
yapılması gerekiyor ama siz de biliyorsunuz ki bizim
sınıflarımızın en büyüğü 40 metrekarelik. Bu
sınıflarda bu sınavların yapılması mümkün
değil.
Diğer yandan, LGS ve YKSnin haziran
ayında yapılmama nedeninin turizm sektörüyle ve Turizm
Bakanının otelleriyle ilgili olduğu, öğrenciler
arasında konuşuluyor. Çocuklarımızın böyle şeyler
konuşması
Ben bir öğretmen olarak bundan hicap duyuyorum.
YKS ve LGSye girecek çocuklar
korktuklarını, psikolojik sorun yaşadıklarını,
hazırlıklarını yapamadıklarını döne döne
anlatıyorlar.
Değerli milletvekilleri, bu çağrım
sizlere; bir siyasetçi kimliğiyle çağrı yapmıyorum, bir
öğretmen kimliğimle konuşuyorum, bir baba kimliğimle
konuşuyorum: İçinizde torunu, çocuğu YKS sınavına
girecekler var, ben eminim ki evinizde sizin başınızın
etini yiyorlar Bu koşullarda biz bu sınava
hazırlanamıyoruz. diyorlar. Bu çocukların feryadını
duyalım. Gelin, bugün siyaseti bir kenara bırakalım; Adalet ve
Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik
Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ PARTİ hep birlikte 3,5
milyon çocuğumuzun sesine kulak verelim. Ne olur buna kulak versek, bu
çocukların sorununu çözsek? Yani temmuzun sonunda bu sınav
yapılsa neyi kaybederiz? Kaybedeceğimiz hiçbir şey yok.
Eğer buna uymaz, bu kuralları yok sayarsak kaybedeceğimiz
çocuklarımız olabilir. Allah göstermesin, bir çocuğumuzun
tırnağına taş değse hangimiz bu vebalin altından
kalkabiliriz? Elinizi yüreğinize koyun, yüreğinizin sesini dinleyin.
Çocuklarınızın çığlığı sizin
yüreklerinizde ve kulaklarınızda çınlıyor, bunu biliyorum.
Lütfen siyasi davranmayalım. Bugün gelin, hem Bilim Kuruluna hem
Sağlık Bakanlığına bir öneri götürelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Bilim Kurulunun ve
Sağlık Bakanlığının bir kararı var, diyor
ki: 18 yaşına kadar olan çocuklar sokağa çıkamaz. Allah
aşkına, bu sınava kimler giriyor? 25 yaşında ya da 30
yaşında sınava giren mi var? Eğer 18 yaşındaki
çocuklarımız sokağa çıkamayacaksa, Bilim Kurulu ve
Sağlık Bakanlığı bu kararı almışsa biz
bu kararın doğru olduğuna inanıyoruz. O zaman gereğini
Parlamento, Bilim Kurulu ile Sağlık Bakanıyla birlikte
yapsınlar.
Son çağrım buradan
çocuklarımıza: Eğer bu Parlamento sizin
çığlığınızı duymazsa, sizin sesinize ses
olmazsa -siz derslerinize çalışın, siz yarın sınav
olacakmış gibi çalışmaya devam edin, Türkiye Akademinin 12
Haziranda ve 13 Haziranda yapacağı deneme sınavlarına
katılın- bu mücadeleyi sizin adınıza, söz veriyoruz, biz
yürüteceğiz. Siz dersinize çalışın; öğretmenleriniz,
anneniz, babanız bu mücadelenin temsilcisi olsun.
Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın İsmail Koncuk.
Buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında siyasi bir konudan bahsetmiyoruz,
tamamen pedagojik bir konudan bahsediyoruz. 2,5 milyon gencimizin,
evladımızın feryadını bu ülkede duymayan kalmadı.
Sanal âlemde trend topic oldular, herkes duydu ama maalesef iktidar
duymadı, duymazdan geldi, görmezden geldi.
Değerli milletvekilleri, 2,5 milyon gencimiz YKS
sınavına girecek. YKS sınavı iki bölümden oluşuyor. Az
önce Yıldırım Bey işin pandemi boyutunu filan da
anlattı, ben o tarafına girmeyeceğim; o tarafı var, ancak
işin pedagojik boyutu nedir? Temel yeterlilik sınavı, alan
yeterlilik sınavı olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Bakın,
bazı okullar bu pandemiden önce birinci dönemde öğrencilerini sadece
temel yeterlilik alanında yetiştirdiler. Çünkü böyle pandeminin
geleceği, salgın olacağı bilinmiyordu. Sadece temel
yeterlilik veya sadece alan yeterlilik üzerine eğitim verdiler ama ikinci
dönem gelince bu salgın süreciyle karşı karşıya
kaldık ve bu okullarımız -bunların büyük bir
çoğunluğu da özel okullar- hangi alandaysa o alanda verilmesi gereken
bilgileri öğrencilere veremediler.
Tabii, temmuzun sonuna alınması, bu ilan
edildi, denildi ki 25-26 ya da 26-27 Temmuzda sınavı
yapacağız. diye. Devlet bir şeyi söylemişse onu yapar.
Yani, mesela sınav eylüle alınabilirdi ama siz sınav gibi bir
konuyu önceye hem de bir ay öncesine alamazsınız. Akıl sahibi,
pedagoji ilminden, eğitim öğretimden anlayan, öğrencilerimizin
psikolojisini anlayabilecek hiç kimse bunu yapamaz ama siz bunu
yaptınız.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
düşünün, programınızı yapıyorsunuz Ben şu
tarihler arasında matematik çalışacağım, şu tarihlerde
Türkçe çalışacağım. diye bir plan yapıyorsunuz ve tam
o planınızı uygulamaya elli dört gün kala Hükûmet bir
açıklama yapıyor, diyor ki Sınavı otuz gün önceye
çekiyorum. Niye? Turizm sektöründe bir arıza yaşanmasın, turizm
sektörü canlansın. Yani turizm sektörüne 2,5 milyon
evladımızın geleceğini feda ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunu kabul edebilmek
mümkün değildir. Dolayısıyla aynen katılıyorum,
Yıldırım Kayanın söylediğine aynen
katılıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koncuk, tamamlayın
sözlerinizi.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bu siyasi bir
konu değil. Bundan bir rant elde etmek gibi bir derdimiz falan söz konusu
değil. Rantı da sizin olsun. Kararı siz verdiniz; gelin, yine o
26-27 Temmuzda yapılmak üzere çocuklarımızın o
psikolojisini kurtaralım.
Efendim, Temel yeterlilik sınavını
otuz dakika uzattık. Bak, bak, bak
Ya, arkadaş, temel yeterlilik
sınavı bir hız sınavı, hız. Yani orada ne kadar
hızlı olduğunuz size avantaj sağlıyor. Yani otuz
dakika uzattığınız zaman çocuklarımıza iyilik mi
yapmış oluyorsunuz? Ya da Barajı 10 puan geriye çektim. Bunlar
pedagoji ilmiyle, sınavın gerçekliğiyle asla
bağdaşmayan konular. Zaman var, gelin, bu inadınızdan
vazgeçin diyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
YKS ve LGS sınavlarının ileri bir tarihe ertelenmesi talebinin
kapsamlı olarak incelenmesi için Meclis araştırması
açılması önergesi hakkında grubumuzun görüşlerini sizinle
paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
YKS sınavının 20-21 Haziran tarihinde
yapılması planlanıyordu. Daha sonra, bütün
insanlığı tehdit eden Covid-19 salgını nedeniyle 25-26
Temmuza ertelenmesi kararı verildi. Okul öncesi eğitimden
yükseköğretime kadar eğitimin her kademesinde eğitime ara
verildi. LGSnin de zamanında yapılmayacağını
öğrenciler ve aileleri öngörüyordu. Eğitim kurumlarının
kapatılması, eğitime ara verilmesi, sınavların
ertelenmesi gibi önlemlerin hiçbir tanesi geniş halk
yığınları tarafından eleştirilmedi, buna
karşı çıkılmadı. Tam tersine, bu önlemlerin
alınmasıyla ilgili kararların geciktiği yönünde
eleştiriler yapıldı, biz de bu eleştirilere
katıldık. Ancak 25-26 Temmuzda yapılması planlanan YKS
sınavlarını, bir gün karar verdiniz ve 26-27 Haziran tarihinde
yapacağız. dediniz. Sınav tarihinin erkene
alınmasının nedeni salgın tehlikesinin ortadan
kalkması değil, salgın tehlikesi hâlâ devam ediyor. Nitekim,
Millî Eğitim Bakanı da konuyla ilgili açıklama
yaptığında tam şunları söyledi, dedi ki: Sınava
çocuklar kendi okullarında girecek. Sınav iki oturum hâlinde
yapılacak. Sabahleyin çocuklara ayrı maske
dağıtacağız, öğleden sonra da ayrı maske
dağıtacağız. Ayrıca salonları da fiziksel, sosyal
mesafeye uygun bir şekilde düzelteceğiz. Demek ki neymiş?
Salgın tehlikesi ortadan kalktığı için sınav tarihleri
erkene alınmamış. Peki, ne için alınmış? Herkesin
ısrarla söylediği gibi, ekonomik nedenlerle sınav tarihi erkene
alınmış. Turizm sezonunun ortasına geliyor diye milyonlarca
öğrencinin sınav tarihiyle bir biçimde oynadınız.
Bakın, her zaman söylüyorum, daha önce de
söyledim, bir gün Adalet ve Kalkınma Partisinin icraatlarının
tarihi yazılacak. Emin olun, o tarih yazıldığında en
başarısız olduğunuz alan olarak eğitim alanı gösterilecek.
Ama bunun bedeli çok ağır olacak, sadece Adalet ve Kalkınma
Partisi için değil, bu ülkede yaşayan herkes için ve bu ülkenin
geleceği açısından kayıp anlamına gelecek. Çünkü
eğitim alanındaki her olumsuzluğun bedelini sadece bugün
değil, on yıl sonra, yüz yıl sonra bu ülke ödemeye devam edecek.
Bir şey söyleyeyim: Allah göstermesin, bu
önümüzdeki hafta, bir iki hafta içerisinde hasta sayısında
artış oldu; yine, Allah göstermesin, vefat edenlerin
sayısında artış oldu; ne yapacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Sınav tarihleriyle tekrar tekrar mı oynayacaksınız?
Bakın, şimdiye kadar 3 kez oynadınız. Haziranın
20-21inde yapmayı öngörüyordunuz, Temmuzun 25-26sına ertelediniz,
sonra 26-27 Hazirana geri aldınız ve yarın öbür gün belki tekrar
tekrar oynayacaksınız. Büyüme rakamlarıyla oynuyorsunuz,
enflasyon sepetiyle oynuyorsunuz, döviz kuruyla oynuyorsunuz, lütfen sınav
tarihleriyle bu kadar çok oynamayın. Çünkü, bu tarih dediğimiz
şey çocuklarımızın umudu, çocuklarımızın
geleceği, çocuklarımızın hayatının bizzat
kendisidir. Bu yüzden, önceki kararınızın arkasında durun
ve sınav tarihini 26-27 Temmuzda gerçekleştirin diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Orhan Erdem, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet,
şu an yaralı olanlara acil şifalar diliyorum ve rahmetli Genel
Başkan Ahmet Tekdalı da burada anmak istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi
hakkında söz aldım, AK PARTİ Grubu adına.
Sınavları önce temmuza aldık sonra
neden tekrar Haziranın 27-28ine çekilmesi -YKSde ve LGSde- konusunu
gündeme getirdik? Şimdi, dünyada ilk defa
karşılaşılan, bu boyutta bir pandemiden bahsediyoruz.
Hükûmet, haklı olarak -o kargaşa içerisinde önce sağlık
sisteminin çalıştığını görmek, vakaların
sayısını azaltmak gerekiyordu- çok ciddi kararlar aldı ve
normalleşmeyi sağlayacak günleri bize gösterdi. Aldığı
her kararda da Bilim Kurulunun önerilerini yerine getirdi. Bilim Kurulu önce bu
sınavların ertelenmesini önerdi, normalleşmeyle birlikte de öne
alındı. Şimdi biz burada, çocukların psikolojisiyle daha
fazla oynamayalım. Bu çocuklar -2,5 milyon- sınava girecek. Temmuz
ayında sınav yapılmasını Yıldırım Bey, İsmail
Bey, eğitimi bilenler içine sindirebilir mi? Bu bir tedbir kararıydı.
O sıcakta, siz bu çocukları nasıl sınava
alacaksınız? 700 bin yükseköğretim sınavında, 200 bin
LGSde görevli bulmanız gerekiyor. Talep olmazsa
öğretmenleri zorla başlarına nasıl dikeceksiniz?
Bunların hepsi hesap edilerek planlanmış şeyler ve
öğrencilerimize bir avantaj sağlandı. İlk defa bir dönemin
müfredatı konmadı, büyük bir avantaj. Yine, 190 puanlık merkezî
sınavla girmede 10 puanlık düşüşle en az 200 bin
öğrenciye avantaj sağlandı ve salonların
çoğaltılması tedbirleriyle, bu normalleşmenin ilk adımlarıyla
adımlar atıldı.
Şimdi, durup
dururken, hani normalleşmeyi görmüşken temmuzda sınav
yapmanın bir anlamı var mı? O sıcakta, o görevli bulamama
ve birçok başka problemin içinde. Burada bizim bakmamız gereken,
ölçme ve değerlendirmede bir sıkıntı var mı? Yok.
Hatta avantajlar var. Bunun tebrik edilmesi gerekir, şükredilmesi gerekir.
Öğrencilerimiz, bu
bizim tartışmalarımıza hiç kulak vermesinler. Her ne kadar
siyasi demesek de bunlar siyasi tartışmalar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ORHAN ERDEM (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu sınavlar
Allahın izniyle gününde yapılacak. İnşallah
başarılı olurlar, huzurla girerler. Tedbirler de tabii ki
alınacak. Bakın, burada Meclis de açıldı. Dün, evvelki gün,
kurumların hepsinde çalışmalar başladı. Yani, biz bir
ömür boyu artık bu pandeminin esiri mi olacağız? Allaha çok
şükür güçlü bir liderimiz var, aldığı tedbirlerle; güzel
bir Bakanımız var, aldığı tedbirlerle tüm
kurumlarımız dünyada örnek olan bir normalleşme
sağladı. Bugün birçok köşe yazısında Türkiyeye tebrik
yazıları var. Bu normalleşme içinde, sınavları da
gününe yakın, bir hafta sonrasına almak en doğalıydı.
Doğru bir şekilde kararlar verildi. Öğrencilerimize
başarılar diliyoruz; hiçbir şeyden etkilenmeden tedbirleriyle bu
sınava girecekler, başarılı olacaklar.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır,
yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın
Kaya, Sayın Karabat, Sayın Kaya, Sayın Kayışoğlu,
Sayın Aydoğan, Sayın Antmen, Sayın Özer, Sayın Polat,
Sayın Sümer, Sayın Barut, Sayın Çelebi, Sayın Özel,
Sayın Demirtaş, Sayın Tığlı, Sayın Emecan,
Sayın Özcan, Sayın Ceylan, Sayın Kılınç
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Yıldırım
Kaya ve arkadaşları tarafından, YKS ve LGSnin ileri tarihe
ertelenmesi talebinin kapsamlı olarak incelenmesi amacıyla 2/6/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatleri ile gündem konularının yeniden düzenlenmesine; 9 Haziran
2020 Salı günkü birleşiminde Gündemin Seçim kısmında
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için seçim yapılmasına
ilişkin önerisi
2/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/6/2020 Salı günü (bugün)
toplanamadığından, İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Cahit
Özkan
Denizli
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun; 2, 3, 4, 9, 10, 11, 16, 17, 18, 23, 24, 25, 30 Haziran
2020 salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
2, 3, 9,10, 11, 16, 17, 18, 23, 24, 25, 30 Haziran 2020 salı,
çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00e kadar, 4
Haziran 2020 Perşembe günkü birleşiminde ise 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
9 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde gündemin Seçim
kısmında Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için seçim
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerinde ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Hakkı Saruhan Oluçun.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; bütün dünyayı etkisi
altına alan bir pandemi sürecinin hâlen içerisindeyiz. İlk
vakanın Türkiyede görüldüğü 10 Mart tarihinden bu yana da Türkiyede
coronavirüs salgınına karşı bir mücadele veriliyor, hem
toplumda hem siyaset alanında. Hayat neredeyse tümüyle tersine döndü bütün
bu süreçte ve bütün bu süreç boyunca Parlamento kırk beş gün
çalışmadı. Sorunlara çare bulunması ve çare olunması
gereken süreçlerde iktidarıyla muhalefetiyle bütün partilerin birlikte
ortak akıl üretmeleri gereken bir süreçte, bütün siyasi partilerin
sorumluluk alması gereken bir süreçte salgına yönelik bütün
adımlar saraya bırakıldı, kararlar oradan alındı;
Meclis, bütün bir toplum ve muhalefet partileri alınan kararları
yalnızca takip etmekle kaldı. Oradan alınan kararlara mahkûm
edildik. Yasama organı belki de yakın tarihinin bu kadar ciddi bir
sorun karşısındaki en işlevsiz dönemini yaşadı;
yok yani, Meclis yok oldu. Fabrikalar çalıştı, atölyeler çalıştı,
inşaatlar çalıştı, zorunlu olmayan üretim alanlarında
işçiler, emekçiler çalışmaya devam etti ama Meclis tatildi,
Meclis çalışmadı.
HDPli 13 belediyeye bu salgın sürecinde kayyum
atandı, halk iradesi yok sayıldı, arkadaşlarımıza
operasyon yapılıp gözaltı, tutuklama yapıldı. Birçok
ilde son derece tuhaf bir şekilde polis ve bekçi şiddeti
yaşandı yurttaşa karşı, İstanbulundan Cizresine
kadar ama Meclis tatildi. Salgında çalışmak zorunda olanlar,
işini kaybedenler, ekonomik krizden ötürü yoksullaşanlar, işsiz
kalanlar, gözaltına alınanlar, artan baskı ve otoriterliği
yaşayanlar oldu ama Meclis tatildi bütün bu sürede. Şimdi, bütün
bunları yaşadık biz. Türkiye demokrasisizliğe,
hukuksuzluğa, şiddete, nefret diline biraz daha fazla mahkûm edildi
ama Meclis bütün bu olayların dışında kaldı.
Şimdi, sayın vekiller, Meclis
açıldı, çok güzel; buna hiçbir itiraz yok. Bu ülkede coronavirüs
salgınından etkilenmiş olan, işini kaybetmiş olan,
aşını yitirmiş olan, yoksullaşan, işsiz kalan
insanların ekonomik sorunları birinci meselemiz olması
gerekirken Meclis bekçileri tartışıyor. Yani sanki bütün toplum
Ya, şu bekçiler yasasını bir an evvel çıkartın da
Türkiyede biraz daha otoriterleşme yaşansın, biz de
rahatlayalım. diyor. Bizim de ilk yaptığımız iş
bekçileri tartışmak oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Hâlbuki bütün kamuoyu
yoklamaları gösteriyor; kamuoyu yoklamasına da gerek yok,
çıkın, gidin markete; çıkın, gidin sokağa; bakın,
konuşun insanlarla, insanların birinci meselesi işsizlik, ikinci
meselesi yoksulluk. Toplumun üçte 2si yapılan bütün yoklamalarda birinci
mesele işsizlik, ikinci mesele yoksulluk diyor; sosyal haklar, ekonomik
haklar diyor. Biz neyi tartışıyoruz? Bekçiler meselesini. Peki,
tartışalım, iyi güzel de, çok tartışalım,
tartışmayla neyi sağlayacağız? Yani toplumun
ihtiyaçlarına cevap mı vermiş olacağız? Hayır.
Kimin ihtiyacına cevap vermiş olacağız?
İktidarın. İktidar, kendi bekasını sürdürebilmek için
bu yasa teklifini getiriyor. Bununla da yetinmiyor, önümüzdeki hafta yeni
teklifler gelecek, onlar da toplumun ihtiyaçlarına cevap veren şeyler
değil, iktidarın bekasını sağlamak üzere gelmiş
olan teklifler olacak. Bunu bir kez daha dikkatinize sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grubu
adına Sayın Engin Altay.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisi üzerinde söz aldım.
AK PARTİ grup önerisi özetle diyor ki: Haziran ayı boyunca denetim
faaliyeti yapmayacağız. Bu hafta Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifini görüşeceğiz. Salı ve çarşamba günleri
24.00e kadar çalışacağız, perşembe günü bitene kadar
çalışacağız. Eyvallah.
Ben şunu isterdim: Bu Meclis kırk sekiz
gün sonra açıldı; yeni döneme, yeni normale başladık dün.
Önemli bir tarih, hem yeni normal hem Meclis açıldı.
Vatandaşlarımızın kısıtlamalara yüksek
duyarlılığı, sağlık
çalışanlarımızın insanüstü performansıyla Covidle
mücadele sürecinde bir noktaya gelindiğini varsayıyoruz ve
öngörüyoruz. Meclisin bugün yapması gereken, Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu Teklifini görüşmek olmamalıydı. Ben bunu çok
uygun bulmuyorum, yakışık almamıştır. Niye
almamıştır, ilaveten, biliyor musunuz? Son günlerde özellikle
toplumda bir de güvenlik kaygısı arttı insanlarda. Şundan
zannetmeyin; terör örgütlerinden sebep, gaspçılardan, mafyadan sebep
değil; bekçilerden ve polislerden kaynaklı, insanlarımıza
yönelik şiddet olaylarından sebep; insanlar bekçi ve polis
kaynaklı güvenlik kaygısı taşırken Meclis bu kanunu
görüşmemeliydi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Polislere
yapmayın bunu!
ENGİN ALTAY (Devamla) Meclis bugün
Sağlık Bakanımızın
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Türkiyede böyle
bir kaygı yok, polisten kaygı duymuyor kimse.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Daha dün bir
polisimizi toprağa verdik, polislere yapmayın bunu!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne diyorsun, ne?
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) Konuşuyoruz
burada, edepsizlik yapma! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sensin edepsiz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Benden çok
konuştun oturduğun yerden!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ayıp be
ayıp!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakanlık
yapmışsın bir de bu memlekette!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Terbiyesiz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Terbiyesiz de sensin!
Ayıp ya!
BAŞKAN Arkadaşlar
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ayıp,
ayıp!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
yerinize oturun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
sizin ayrıca uyarmanız gerekir, aralıksız iki dakika laf
attı ya. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
lütfen
Tamamlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Neyi söyleyeceğimi
sizden öğrenecek değilim, bir. İkincisi de düzenli orada
otursaydın
Bugün şehit polislerimize rahmet diledim ve bunun
sorumluluğunun da bu Mecliste olduğunu söyledim ben. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama bu, polisin vatandaşı
yerlerde sürüklemesine, tekmelemesine müsaade etmez; bunu hoş göremeyiz,
böyle bir şey yok.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Nerede polis
vatandaşı yerde sürüklemiş?
ENGİN ALTAY (Devamla) Dürüst olun, dürüst
olun! Demagoji yapmayın!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen
yapıyorsun, sen!
ENGİN ALTAY (Devamla) Vatan, millet,
Sakarya edebiyatıyla milletin aklıyla ve hâliyle alay ederek bu
ülkede siyaset götüremezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Zaten öyle bir
şey yapan yok!
ENGİN ALTAY (Devamla) Değerli arkadaşlar,
şimdi, bugün olması gereken şuydu: Sağlık
Bakanımız buraya gelecekti ki bugün Mecliste basın
toplantısı yaptı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Covidin iki
ayağı var, birisi ekonomik ayağı. Tıbbi
ayağında sağlık çalışanlarımıza ve
Sağlık Bakanımıza teşekkür ettik ama ekonomik
ayağında yürütme tam bir fiyasko içinde, bunu da söyledim. Biz
bunları söylemek için buradayız. Efendim Polisimiz şehit oldu
Allahım rahmet eylesin. Onda da sizin desteklediğiniz Hükûmetin
sorumluluğu ve dahli var. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Maskeniz
düştü, maskeniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama bu, polisin,
bekçinin vatandaşa kaba kuvvet kullanmasına meşruiyet
kazandırmaz, böyle bir demokrasi yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Maskeniz
düştü, maskeniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şehit
edebiyatı yapıp milleti yerlerde tekmeletemezsiniz, buna müsaademiz
asla olmaz, olmayacaktır da. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunları konuşacağız, bunları
konuşmak için buradayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Meramımı anlattırmadınız,
niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz bilmem.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Maskeniz
düştü, maskeniz. Maskenizi takar mısınız?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Amerikadan
mı bahsediyor?
ENGİN ALTAY (Devamla) Amerikada
olanların benzerleri oldu Çorluda, benzerleri oldu neredeyse.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Türkiyede öyle
bir sıkıntı yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Zeytinburnunda,
Kadıköyde, Tekirdağ Çorluda, Şırnakta, Cizrede
İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Vatandaşımız polisten çok memnun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Tabii, tabii.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum.
Bakın, maskenin arkasından da ben sizi duyabiliyorum.
Evet, açalım sistemi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Polisi bu kadar
düşünseydiniz
Türk polisi ne diyor biliyor musunuz: Vekilim
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Maskenizi
takın, maskenizi!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Dinleyin burayı.
İşinize gelmiyor değil mi? Vekilim, Türk polisi şehit
olmaktan korkmuyor, emekli olmaktan korkuyor. diyor. Getirin polisin 3600ünü.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Öyle yalandan polis hamasetiyle, bayrak hamasetiyle, şehit hamasetiyle
Bir kere, bu ayıptır, ayıptır.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Vereceğiz,
vereceğiz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Verin de gelin,
Verdik. deyin.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Vereceğiz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Konuşmamı
yapamadım. Şunu söylemem lazım.
BAŞKAN Bakınız, 2 sefer
uzattım.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi,
yakışan şuydu: Sağlık Bakanımız gelseydi,
Covid-19la hep birlikte verdiğimiz mücadelenin geldiği durumu yüce
Meclise, bizlere, dolayısıyla aziz milletimize burada anlatıp
Hesap verme demiyorum, adamcağız elinden geleni yaptı, daha
iyisini yapacaktı Erdoğan engel oldu; ben öyle düşünüyorum, ben
öyle düşünüyorum. Dolayısıyla olması gereken buydu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, tamamlayın sözlerinizi
lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bugün, Meclise
yakışan şuydu: Covidle mücadelede yaşamını
yitiren sağlık emekçilerinin şehit sayılmasını
sağlayacak yasayı hep birlikte, el birliğiyle burada yapabilmekti.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Siz
daha yasası çıkmadan gördüğüne yumruk atan, gördüğüne cop
sallayan bekçi kanunu teklifiyle bu Meclisi bugün açmakla yanlış bir
iş yaptınız, onu söylüyorum. Bu, şu anlama gelmesin: Biz
bekçilik müessesine karşı da değiliz, elbette olacak. Ama, bu
kanun teklifi için şöyle kabaca söylersek sizler, bizler milletvekiliyiz,
bir de danışmanlarımız var,
yardımcılarımız var, yardımcılarımıza
bizim, milletvekillerinin yetkisini veriyorsunuz ama ehliyet, liyakat, görevin
gerektirdiği nitelikler aranmadan, olmadan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Vali
yardımcısına, vali yetkisi veriyorsunuz, vali makamında
otururken.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) İlaveten, bu
getirdiğiniz kanun teklifi, Anayasaya da birkaç bakımdan
aykırıdır. Umarım, dilerim, Meclis bu
yanlışından döner.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Haydi artık, yeter
ya, 4 kere nostalji yaptın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu kanun teklifi tadile
muhtaçtır. AK PARTİ yöneticilerine sesleniyorum: Uzlaşmaya da
açığız, istişareye de açığız, görüşmeye
de açığız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. Sayın
Altay, kayıtlara geçti.
ENGİN ALTAY (Devamla) Gelin, hep birlikte,
illa bu kanun teklifini görüşecekseniz, oturalım bunu hem Anayasaya
uygun bir hâle getirelim hem vali ile vali yardımcısını
aynı kefeye koymayalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
kürsüden grubumuza bu hususu hamaset vesilesi yaptığımıza
ilişkin haksız bir iddia ve sataşmada bulunmuştur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gruba değil,
hayır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlar
oradadır.
Ben kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır, şöyle efendim:
Desteklediğiniz Hükûmet üzerinden dedi.
Buyurun, sataşma vardır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biz de burada ayaktayız, raf elması değiliz, bizim
de meramımızı sormanız icap eder.
BAŞKAN Siz de konuşunca
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır. Bir dakika
Ben, bana düzenli olarak sataşan -sataşma
değil- beni taciz eden Hakan Beye, bu işi istismar ettiğini
söyledim. AK PARTİ Grubunu tenzih ediyorum, kastetmedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Özkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi Cahit
Beye neye göre söz verdiniz? Bu noktada Cahit Beye neye göre söz verdiniz?
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilinin başıyla
sonu birbirine tamamen tezat teşkil eden konuşmasını
dinledik.
Biliyorum, konuşmasının devam eden
bölümlerinde o da bu milletin polisine, güvenlik güçlerine haksızlık
yaptığını anlamış olacak ki
konuşmasını tamamlarken polise hamaset yapmakla hitabını
bitirdi.
BAŞKAN Sayın Özkan, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burası tarihe not düşülen, milletimizin
emanetiyle mücadele ettiğimiz bir makamdır. Şimdi, buradan Grup
Başkan Vekili -sataşmaksa sataşmak, haydi bakalım,
söylüyorum- ne dedi? Polisimize karşı tedirginliklerin
arttığı bir dönemde böylesi bir düzenleme olamaz. dedi. Ne
demek bu, ne demek? Benim Mehmetçikim, polisim, bekçim bu ülkenin
güvenliğini, huzurunu, barışını -özgürlük diyoruz ya-
özgürlüğünü korumak için canını siper edecek, ondan sonra biz de
onların durumuna ilişkin iyileştirme yapmayacağız. Ne
yapsanız da sizleri alkışlamayacağız. diyen bu
yanlış anlayış, maalesef, burada Mehmetçikimiz için,
güvenlik güçlerimiz için yaptığımız düzenlemeye itiraz
etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
3600ü verin, 3600ü.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Çete
olmuşsunuz, çete!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Burada Sayın
Bakanımızın yapmış olduğu itiraz bellidir.
Mehmetçikimiz, polisimiz can verirken, toprağa şehit düşerken
kalkıp da Mehmetçikimizle, polisimizle ilgili tedirginliklerin
arttığı bir dönemde ifadesini asla kabul etmiyoruz. Burada
tedirginliği artıran terör örgütleridir, Türkiye
düşmanlarıdır, ihanet odaklarıdır; reddediyoruz, kabul
etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Müsaade edin Sayın
Çavuşoğlu.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kendi söz alma
gerekçesine dayandırdığı tüm hakaret ya da
sataşmayı kürsüde bana yaptı, beni hamasetle suçladı,
konuştuklarımın hamaset olduğunu söyledi. Ben de aynı
gerekçeyle söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, sizden önce, sataşmadan
dolayı Sayın Çavuşoğluna söz vereceğim, Cahit Bey
sataştığı için sonra da tekrar size söz vereceğim.
Sayın Çavuşoğlu, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle
sizleri saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Ben sataşmadan söz aldım. Tabii, dünden bu
yana yüreğimizi paramparça eden bir olayla karşı
karşıyayız biz. Belki diğer şehirlerde olan
arkadaşlarımız bundan haberdar değil veyahut da bu
acıyı derinden yaşamıyor olabilirler ama dün Bursada 83
doğumlu Erman Özcan bir kavgayı ayırmaya
çalışırken kurşunların hedefi oldu ve şehadet
şerbeti içti. Onun 5 yaşında bir oğlu vardı, gencecik
bir eşi vardı. Dünkü feryat figanı görünce bugün burada
polislere bu sözleri edenler karşısında susmam kendimi inkâr
anlamına gelirdi, susamazdım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Covidden ölen
doktorlara aynı hassasiyeti niye göstermediniz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) İkinci
konu, bir polis arkadaşımız 65 yaşında ayağı
kırılan bir annemizi Tokatta sırtına alıp gerekli
yere ulaştırmakla meşguldü.
AHMET KAYA (Trabzon) O polis bizim de polisimiz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Üçüncü olarak,
elinde bir kürekle polisimize saldıran bir kişi
karşısında bırakın silahına davranmayı
sadece elleriyle kendini korumak gibi bir yöntemi şiar edinen bir polise
sahibiz. Polislerden bu kadar neden rahatsızsınız? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Farkında mısınız, içinize bir
parti kaçtı ve o parti sizi kendisi gibi yaptı. Allaha emanet olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Arkadaşlar, kendinize dikkat edin,
sinirlenmeyin.
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Millet de, Türk
polisi de sizi de bizi de dinliyor. Hepimizin niyetini de görüyor, merak etmeyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, tarihe not
düşüyoruz, tarih yazılıyor, tarih.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Türk polisinden niye
rahatsızsınız? sözünü size iade ederim. Bu bir hadsizliktir, bu
bir edepsizliktir.(CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İfadeler tarihe
geçti.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Her meslekte, her
kurumda kurumun itibarını rencide eden olumsuz unsurlar çıkar.
Bu Mecliste de çıkar, yargıda da çıkar, bürokraside de
çıkar Beştepede de çıkar, her yerde çıkar.
Ayıptır! (CHP sıralarından alkışlar)
Şunu zannediyorsanız Polisim, kahraman
polisim derim, bayrak derim, bilmem ne derim
Böyle bir şey yok, herkes
her şeyi görüyor. Polise kurşun sıkan, askere kurşun
sıkan her kim olursa olsun alçaktır, haindir, şerefsizdir! (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu bin kere söyledik Hakan Bey.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Daha çok tevil etmen
lazım, daha çok tevil etmen lazım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sabahtan beri
ağzını açmadın, ben burada şehit polislerimizi yâd
ettim, sen neredeydin o zaman, sen neredeydin?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Daha çok tevil etmen
lazım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama, yine söylüyorum,
polisi şu kadar seviyorsan -on sekiz senedir memleketi idare ediyorsunuz-
lafımı tekrar ettirme bana. Türk polisi şehit olmaktan
korkmuyor, emekli olmaktan korkuyor diye bağırıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ama bu, şu demek değil: Polise
sıkılan kurşunu, devlet, o eli bulsun, o eli koparsın,
katı, amansız mücadele etsin terör örgütleriyle, hep söyledik ama bu
Arada polisler şehit oluyor, o zaman polisler vatandaşı
yerlerde tekmeler. olmaz. Sayın Erdoğan Amerikadaki Floydla ilgili
açıklama yaptı, ben beklerdim ki Sayın Erdoğan, Çorludaki
benim Sinoplu hemşehrilerimi, bir aileyi eşkıya evi basar gibi
eve girip aile efradını yerlerde sürükleyen polise de iki laf edeydi,
iki laf edeydi. (CHP sıralarından alkışlar)
İçişleri Bakanını aradım, git sor İçişleri
Bakanına, niye görevden almış o polisleri o zaman, niye
almış?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Demek ki gerekeni
alıyorlar.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bireysel
hataları genele yayamazsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Her
teşkilatın içinde olduğu gibi polis teşkilatının
içinde de polis teşkilatını zedeleyecek, ona itibar
kaybettirecek olumsuz unsurlar vardır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Buradan yola
çıkarak CHPyi Polisten rahatsızsınız. diye itham etmek
sadece ve sadece aymazlıktır, bir adım ileriye gidiyorum
edepsizliktir! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çavuşoğlu
Arkadaşlar, müsaade edin, duyamıyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Söyleyeceklerimi
söyledim ancak
(AK PARTİ sıralarından Edepsiz dedin
sesleri)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Daha ne diyeyim,
az bile söyledim.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Edepsizsin
sen!
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin,
bakın Sayın Çavuşoğlunu duyamıyorum.
Sayın Çavuşoğlu, buyurun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, bu üsluba cevap vermeyi zül addederim. Uslübu beyan
aynıyla insandır, dolayısıyla bundan ibarettir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Kayıtlara geçti.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Konuşuyor,
boş konuşuyor
BAŞKAN Sayın Aydoğan
Arkadaşlar lütfen
Zaten zor nefes alıyorum,
bağırttırmayın arkadaşlar kürsüden, yapmayın.
Buyurun
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, (2/1927)
esas numaralı 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/77)
9/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç Tüzük 37ye göre (2/1927) esas numaralı
Kanun Teklifimin değerlendirilmek üzere gündeme alınması
hususunu bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Ali Çelebi
İzmir
BAŞKAN Teklif sahibi, söz isteyen İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Askerlik, kendi bedeninden sıyrılıp
kendini gelecek nesillerin varlığında bulmaktır. Asker,
direnişin ve yiğitliğin cevheridir. Bu anlamda kurşun ve
şarapnel yağmurlarında, mayın pusularında Bir kolum
fazla, bir bacağım fazla. diyerek paramparça vatan olan, ecdat
mezarını çiğnetmeden evlatlarımızın
beşiğini koruyan kahraman şehitlerimizi saygı ve minnetle
anarken yarı şehitlerimiz olan gazilerimizi saygıyla
selamlıyorum. Hâlen görevlerinin başında olanlara da sonsuz
selam olsun.
Şimdi söz konusu polis, Türk Silahlı
Kuvvetleri ve jandarmaysa emin olun onlarla ilgili en çok çalışan
parti biziz, istatistikler zaten ortadadır. Dediniz ya Sizi başka
bir şeye benzetiyorlar. diye. Atatürkün çok güzel bir sözü var,
hayır: Biz bize benzeriz. Bizi kimse başka bir şeye
dönüştüremez.
97 bin çalışanı, 100 bin emeklisiyle
beraber 200 bin kişilik uzman çavuş camiasının özlük
haklarında mesleki güvencelerine dönük Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok
kapsamlı bir kanun teklifi verdik, bu içeriği sizlere arz
edeceğim:
1) Kadro. Vatan savunmasının
sözleşmesi olmaz diyoruz. Sözleşmeyle görev yapıyor uzman
erbaşlarımız, uzman çavuşlarımız. Bu sorun acil
olarak çözülmelidir. Hiçbir kanun ve yönetmeliğe dayanmadan şu an
sözleşme fesihleri yapılmaktadır bu kahraman askerlerin.
2) 3600 ek gösterge. Bakın, en fazla şehit
veren camia. 3600 gösterge böyle bir camia için konuşulur mu burada?
Eğer şehit olsa cenaze namazını kıldıracak imama
3600 gösterge vermeyi düşünüyorsunuz ama uzman erbaşlara vermeyi düşünmüyorsunuz.
Burada bir terslik var. (CHP sıralarından alkışlar)
3) Görev süreleri. Doğu tayin sürelerinin
çokluğu nedeniyle meslek hayatının birçoğunu ev götürülemez
garnizonlarda ve üs bölgelerinde ailelerinden yoksun olarak geçiriyorlar. Yani
doğu görev süreleri adil bir şekilde düzenlenmeli.
4) Kıdem. Yeni göreve başlayan bir uzman
erbaş ile yirmi yıllık hizmetini tamamlamış bir uzman
erbaş arasında çok fazla bir fark yok, özellikle maaş ve özlük
hakları bakımından. Bu kanunda bu da düzenleniyor.
5) Astsubaylığa geçiş yüzdelerinin
artırılması. Tecrübeliler ama üst kadrolara,
astsubaylığa geçmekte yüzde 7. Bunun da düzeltilmesi gerekir.
6) Yönetmelik sorunları, sağlık
yönetmeliği. Bakın, eğer bir uzman çavuş bir yıl
içerisinde doksan gün hava değişimi alırsa sözleşmesi
feshediliyor. Bunun düzeltilmesi gerekir, sağlık yönetmeliğinin
değişmesi gerekir, atama ve sicil yönetmelikleri yok, düzenlenmesi
gerekir.
7) Baskı, mobbing olmadan kadro görevlerini
yapmaları gerekir. Kadro görevleri var ama çaycı olan var,
kazancı olan var, inşaatçılık yapan var, tuvalet, banyo
temizleyenler var. Dolayısıyla bu kadro görevlerinin de düzenlenmesi
gerekir.
8) Zati tabanca. Şimdi, bekçi kanunu geldi,
bekçiler kırk gün eğitim alacak, silah veriyoruz; değil mi? Ama
ömrünü dağda savaşmakla geçiren uzman çavuşumuza silah
vermiyoruz. Böyle bir terslik var.
9) 6000 sayılı Kanun mağdurları.
Bakın, bu konu da çok önemli. 3269 sayılı Yasa 1992de
çıkıyor ve uzman çavuşlarımızın yaş haddi
45, o zaman için. Yıllar geçiyor, daha sonra bazıları 45
yaşına geldiğinde emekli oluyor. Ama olamayanlar için sonradan
bir düzenleme yapılıyor. O da şu: 6000 sayılı Kanun
26ncı madde. Yani yirmi, yirmi beş sene uzman çavuşluk
yapmış bir kişi, mağdur olmasın diye, birkaç ay sivil
memur olarak çalıştırılıyor. Ama buradaki terslik
şu: Sivil memur olarak emekli ediyoruz. Yani yirmi, yirmi beş sene
uzman çavuşluk yapmış, bir ay -hatta bir gün olanlar da var-
sivil memurluk yapmış, en düşük memur statüsünden bunları
biz emekli ediyoruz, uzman çavuş kartlarını vermiyoruz, özlük
haklarını vermiyoruz. Bu, düzeltilmelidir. Daha sonra yaş haddi
52ye çıkarıldı, 52yle bu sorun çözüldü.
Sosyal tesis sorunları var, lojman
kontenjanlarıyla ilgili sorunlar var, yaşam alanlarında
sıkıntılar var.
Bir de memuriyete geçiş problemleri var, o da
şu: Daha evvel, iki sene çalışma
karşılığı kamuya geçebiliyorlardı; bu, daha sonra
yedi sene oldu ama yedi sene olduktan sonra iki sene görev yapıp daha önce
ayrılmış kişiler şu an kamuya giremiyor. Böyle bir
mağduriyet var, bunun da çözülmesi gerekir.
Şimdi, bir sitem şiiri var onlardan,
şöyle söylüyorlar:
Yardan gelen mektuplar al kanlara bulandı,
Boynu bükük bir yavru bizden size kalandı.
Önce vatandı elbet, ondan gayrı
yalandı.
Canlara canan verdik, siz ne verdiniz?
Bizde vatan sağ olsun, böyle bilir
uzmanım,
Ay yıldızlı bayrağım, odur
benim sol yanım.
Keşke binlerce olsa, helal ona bir canım.
Sel olup çağlayan verdik, siz ne verdiniz?
diyorlar
Gelin, bu sorunu çözelim diyorum. Kartal
yuvalarındaki sonsuz nöbetlere devam eden kahramanlara yüce Meclisten bir
selam olalım diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Özkan.
Söz talebiniz mi var Sayın Özkan?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet.
BAŞKAN Mikrofonu açalım arkadaşlar.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, uzman
erbaşlarla ilgili hususlarda devam eden yasal düzenleme
çalışmalarını tamamlayarak Genel Kurul gündemine
getireceklerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu bilgilendirmek üzere, biraz önce
görüşmüş olduğumuz İç Tüzükün 37nci maddesine
ilişkin, uzman erbaşlarla ilgili husus hakkında şu anda
etki analizleri devam eden çalışmalarımız vardır.
Özellikle kendilerine beylik silahı verilmesi noktasında ve özellikle
emeklilikle, intibakla ilgili hususlarda ve yine emekli maaşları
arasındaki farklılığın giderilmesine ilişkin
şu anda etki analizleri devam eden yasal düzenleme
çalışmamızı tamamlayarak en kısa zamanda, inşallah,
Genel Kurulun gündemine getireceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet Komisyonunda boş bulunan
ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Kilis Milletvekili
Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 174 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Lütfü Türkkanın.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi hakkında İYİ
PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce Parlamentoyu saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun teklifi İçişleri Komisyonunda 29
Ocakta kabul edilmişti. Teklif, Komisyondan geçtikten hemen sonra bir
basın toplantısı düzenlemiş ve getirilen bu kanun
teklifiyle ilgili görüşlerimi o zaman beyan etmiştim. Bugün de benzer
noktalara vurgu yapmak istiyorum.
Bekçilerle ilgili çıkarılan kanun, en son
1966 yılına ait yani yaklaşık elli dört yıl evvel
yapılmış. O dönem ve sonrasında, bizim bildiğimiz
mahalle bekçileri gece asayişi korumak amacıyla polis kuvvetlerine
yardımcı olan bir teşkilat. 1991 yılında mevcut
bekçilerin tümü sokaklardan çekilip yardımcı hizmetlere getirildiler.
2008 yılında yeni bir kanun değişikliği
yapıldı, bekçiler yardımcı hizmetlerden alınıp bu
sefer emniyet hizmetleri sınıfına tekrar geçirildiler. 1995
yılından 2016ya kadar çarşı ve mahalle bekçisi
alımı hiç yapılmadı. Mahalle bekçileri 2016
yılında geri döndü.
Şimdi, Hükûmet yeni bir düzenlemeyi de önümüze
getirdi. Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu adıyla getirilen
teklifin gerekçesi şöyle yazılmış; gerekçeyi okumak
istiyorum müsaade ederseniz: 14 Temmuz 1966 tarihli ve 772 sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu değişen mevzuat
çerçevesinde güncelliğini yitirmiş, günün hukuki ve sosyal
şartlarını takipten çok uzak kalmış ve
ihtiyaçları karşılayamaz hâle gelmiştir. Gerekçedeki
güncelliğini yitirmiş ifadesi makul ve anlaşılır
gibi duruyor aslında ancak günün hukuki ve sosyal
şartlarını takipten çok uzak kalmış ve
ihtiyaçları karşılayamaz hâle gelmiş cümlesini okuyunca
şöyle bir durup düşünmek ve sormak lazım: Hangi hukuki ve sosyal
şartlar ve hangi ihtiyaçlar? Bunları tartışmamız
gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında her şey Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğanın daha önce söylediği bir cümleyle başladı.
Sayın AK PARTİ Genel Başkanı demişti ki: Gece
yatarken bekçi düdüğü duymak istiyorum. Böyle bir ifadede bulundu ve her
şey ondan sonra gelişti. Bu aslında bir talimattı aynı
zamanda. Gece bekçi düdüğü duymak istiyorum.
20 Temmuz 2018 tarihinde İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu, Arnavutköy Polis Akademisinde
yaptığı konuşmada da şöyle dedi:
Cumhurbaşkanımızın Ben gece yatarken bekçi düdüğü duymak
istiyorum. isteği ve talimatı üzerine bekçi alımlarına
başladık. 2016 yılından bugüne kadar yaklaşık
9.500 bekçi göreve başladı, 7 bin bekçi için planlamaları
yaptık, 10 bin kişilik daha kadro ihdas edeceğiz. Kamuoyu bir
anda gündeme giren bekçilik sisteminin hayata geçirilmesinin asıl nedenini
duyduğunda 2016dan bu yana 10 bine yakın bekçinin göreve
alındığını da yeni öğrenmiş oldu.
Aslında, Sayın Erdoğanın duymak
istediği bekçi düdüğü sesi Müjdat Gezenin oynadığı
Bekçi filmini akıllara getirdi. Bu filmde Murtaza üzerine vazife olmayan
her şeye burnunu sokan, mahallenin kedilerine bile savaş açan bir
bekçi karakteriydi. Şekerpare filminde vardı rüşvet yemez
Bekçi Cumali ve Kemal Sunalın unutulmaz filmlerinden olan Bekçiler
Kralındaki Bekçi Şaban karakterleri. Bunlar hep bekçiyle ilgili
aklımıza ilk gelenler. Cumhurbaşkanı Erdoğan gece
yatarken bekçi düdüğü duymak istediğinde bu karakterleri
düşünerek nostaljik bir istek olduğu akla gelmiştir belki de ancak
bugün bekçilerle ilgili düzenlemede getirilenlere
bakıldığında olayın hiç öyle olmadığı
ortada arkadaşlar. Bekçiler, çaldıkları düdüklerle nostaljik bir
duygu olmanın boyutunu aşmış durumda çünkü, polis yetkileriyle
donanmış olarak geliyorlar artık.
Peki, bekçi düdüğüne duyulan özlemden bekçilerin
eline silah verilen bu sürece nasıl geldik? Böyle başladı, bekçi
düdüğüne özlem duyarken birden o bekçinin eline silah verdiğimiz bir
sürece girdik. Eğer bu bir ihtiyaç ise Türkiyenin asayiş problemi
nasıl bu kadar büyüdü? Yok eğer böyle değilse neden polis gibi
yetkili ve silahlı bekçilik teşkilatı kuruluyor? Bu
soruları sormamız ve bunlara cevap aramamız gerekiyor diye
düşünüyorum. Ya da şöyle mi yorumlamalıyız: Aslında Türkiyenin
değil millî güvenliği, iç asayişi bile bozulmuş durumda.
Polis sayısı artırıldığı hâlde
sokakların, mahallelerin ve caddelerin güvenliği sağlanmaya
yetmiyor. Yani, vatandaş için evinin kapısının
dışı vahim derecede güvensiz bir durumda ki bekçilik sistemine
geri dönülüyor. Bunu mu anlamalıyız? Ve yine durum o kadar vahim ki
bekçilere polislerin kullanabileceği silah kullanma, araç durdurma, kimlik
sorma hakkı, üst ve araç arama, olay yerine müdahale gibi yetkiler
veriliyor. Bu yeni nesil bekçilere neden tekrar ihtiyaç duyuldu ve kime hizmet
ediyorlar ve edecekler meçhul. Genel kanının yeni rejimin
bekçiliğini yapacak olmaları ve bireysel yaşama müdahale
olduğu apaçık ortadadır.
Bekçilere verilen yetkilere
baktığımızda bir başka gerçek de sürekli Abdülhamit
dönemine özenen ve o dönemden kopya çeken Hükûmetin günümüz jurnalcilerini
oluşturmak istemesi. Jurnalci bir sisteme doğru gidiyoruz yani
bekçilerle beraber jurnalciliğin daha yaygın olduğu bir sistem
oluşturuluyor. Yani, bekçiler, insanlar hakkında bilgi depolamaya
yarayan araçlar hâline mi gelecek? Siyasi iktidar, bir mahallede yapmak
istediklerini o mahallede totaliter devlet otoritesiyle yapabilir. Yeni bekçi
uygulaması, bu adımların en büyüğünü oluşturuyor desek
yanlış olmaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yeni bekçilik uygulaması gibi inzibati güçlerle nihai
olarak nereye varılmak isteniyor, merak konusu. İktidar kendisine ait
bir paralel polis ve ordu teşkilatı arayışında mı
yoksa kendisine sürekli paramiliter bir güç devşirme peşinde mi? AK
PARTİnin kafasında canlandırdığı bir Türkiye
modeli var. O modeli hayata geçirmek için üstelik çok zamanı da
kalmadı çünkü iktidarlarının her gün biraz daha eridiğinin
onlar da farkında. İktidarları eriyen bütün totaliter
yönetimleri düşünün, geçmişteki totaliter rejimlere, Nazilere,
Mussoliniye, Çavuşeskuya bakın benzer şeyleri görürsünüz.
Unutmayın, bütün baskıcı iktidarlar giderken
baskılarının dozunu artırarak giderler. On sekiz
yıllık bu hesabı vermekten korktuğunuz için
koltuklarınıza yapışmaya çalışıyor
olabilirsiniz. Kabul edin artık bu gerçeği, kanallarınız,
medyanız, trolleriniz ne söylerse söylesin, bu halk artık size
inanmıyor. Aslında iktidarın istediği çok net, hiç
kelimelerin arkasında saklanmaya, lafı dolandırmaya, uzatmaya da
gerek yok. Bekçiliğin yeniden gündeme getirilmesinin zamanlaması da
çok anlamlı aslında. AK PARTİ iktidarı gücünü,
desteğini yitirdiği zaman bir bakıyorsunuz, arkasından
bekçilik kanunu gelmiş, buna benzer, işte, seçim kanunu, Siyasi
Partiler Kanunu gelmiş. Bunların hepsi AK PARTİ
iktidarının gücünün eridiği döneme denk geliyor. Gücünü
yitirmemek için farklı yollara, daha çok zora başvuruyor AK
PARTİ. Kurduğu baskının sürmesi için de toplumu
yakından denetleyip sindirebileceği daha çok kolluk kuvvetine ihtiyaç
duyuyor. Tabii, bu kanun teklifinin getirilmesinin amacı yalnız bu da
değil, bekçilere verilen yetkilere bakarsak iktidar aynı zamanda ne
diyor biliyor musunuz? Biz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi denilen bu ucube düzene, tek adam sistemine, daha iyi uygulamak
istediğimiz bu modele, bu sisteme bekçi arıyoruz. diyor. Aradıkları
şey bu, iktidarın söylemek istediği bu, başka bir şey
değil.
İYİ PARTİnin başından beri
dile getirdiği, parlamenter sisteme dönüşün artık elzem
olduğunu herkes görüyor ve toplumumuz da artık bunu istediğini
daha yüksek sesle dile getiriyor. Yapılan anketlere bakıyorsunuz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen bu ucube
sistemin memlekete hayır getirmediğini söyleyenlerin yüzdesi 65lere
çıkmış. Bu yüzden siz Bize bekçi lazım. diyerek bu kanun
teklifini getiriyorsunuz. Bu pencereden bakıldığı zaman
sizi de çok haksız bulmuyorum aslında. Kısaca, asayiş için
değil, getirdiğiniz düzeni korumak ve kollamak adına bekçi
dediğiniz milis güçlerine yasal bir kılıf giydiriyorsunuz. Bizim
gözümüzde bu yasa teklifi böyle değerlendiriliyor.
Bu büyük yığınak, Türkiyenin
karşı karşıya olduğu dış tehditlerden
değil, sallanan iktidarı muhtemel iç tehditlerden korumak içindir.
Güvenlik vatandaşın değil, Hükûmetin öncelikli
kaygısıdır. Vatandaşın mevcut sistemden şikâyeti
arttıkça Hükûmetin korunma ihtiyacı da ona paralel olarak
artıyor. Yani, Sayın Cumhurbaşkanının yatmadan düdük
sesi duymak istemesi boşuna değil. Şimdi soruyorum: Bu bekçiler
mahalle bekçisi mi? Bu bekçiler ahlak bekçisi mi? Bu bekçiler rejim bekçisi mi?
Daha kanun geçmeden kendilerine verilecek yetkiyi kullanmaya
başladılar bile. Çıkın bakın, sokaklar bütün
bunların örnekleriyle dolu; Kayseride de var, Kocaelide de var,
İstanbulda da var, Ankarada da var. Şimdiden İrandaki o ahlak
polisi gibi davranmaya başladılar. Bekçilerin gece parkta
dolaşanlara, yürüyüş yapanlara, işinden geç saatte
çıkanlara, gece saatinde eve gitmeye çalışan hanımlara
nasıl davrandığını görmeniz için biraz
basını takip etmeniz yeterli. Ama Hayır, biz bunları
görmüyoruz, gözümüze bir gözlük taktık, bütün bunları görmüyoruz.
derseniz eyvallah, görmemeye devam edin.
Bu kanun henüz çıkmadan, bekçilere yetki
verilmeden, onların hareket tarzının nasıl olduğuna
dair birçok örnek var önümüzde. Neredeyse her gün bir bekçi vakası
duyuyoruz; ya arkadaşını yaralıyor ya vatandaşlarla
tartışıyor ya da kendilerine daha yasal olarak yetki
verilmemişken birtakım tatsız olaylara sebebiyet veriyor. Bu
olaylar devam ediyor, korkuyorum, devam da edecek.
Bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum: Bu
örneklerin çoğalmaması, artmaması en büyük dileğimiz.
Dileğimiz diyorum ama bizde kanunlaştırmaya
çalıştığınız bu bekçilik uygulaması
aslında neye benziyor biliyor musunuz? Nazi Almanyasındaki kolluk
kuvvetlerinin 2020 yılına uyarlanmış
hâline, evet, aynen onlara benziyor. Geçmişte Hitlerin Almanyasında
yaptığı zorbalıklar ve sokakta
çıkardığı kavgalarla kötü bir şöhrete sahip nasyonal
sosyalistlerin politik savaşma örgütü vardı, kahverengi üniforma
giyerlerdi. Onlara kahverengi gömlekliler demişlerdi. Daha sonra bunlar
önemini yitirince Nazilerin SS askerlerine, subaylarına görev devrettiler.
Şimdi görüyoruz ki Hitlerin kahverengi gömlekli rejim bekçilerini iktidar
bugüne uyarlamaya çalışmış. Ancak,
iktidarınızı korumak için kendinize yarattığınız
bu bekçilere çok güvenmeyin derim ben. Bütün ülkelerde, dünya siyasi tarihinde,
liderleri, rejimleri, sistemi koruyacak tek bir unsur vardır, o da millet.
Hiç bir militer güç, hiç bir kahverengi gömlekli Hitleri nasıl
koruyamadıysa; Saddam, oluşturduğu, önce 15 binden sonra 150 bin
kişiye çıkarttığı, başına Bosnadan
getirdiği bir insan kasabıyla kendini ve sistemini koruyamadıysa
bunların hepsi beyhude işlerdir. Millete güvenmek yeterli; bu millet
sizi de korur, bizi de korur, sistemi de korur, rejimi de korur. Hiç böyle
diğer yollara sapmaya, başka yerlerden medet ummaya gerek yok çünkü
biliniz ki bir sıkıntı hâlinde ilk teslim olan bunlar oluyor.
Geçmişte oldu, devrilen liderlerin yakınındaki, çevresindeki ilk
teslim olanlar kendilerini korumakla görevli olanlardı. 15 Temmuz hain
darbesinde gördük, Genelkurmay Başkanının yanındaki,
Cumhurbaşkanının yanındakiler ilk hain çıkmadılar
mı, değil mi? Millete güvenmek esas, bunlar beyhude işler. Bu
beyhude işlerle uğraşmak yerine, milletin güvenini tekrar
nasıl sağlayacaksınız, onunla ilgili biraz kafa yorun
derim.
Değerli
arkadaşlar, sokaklarımızda huzur ve asayiş tabii ki
olmalı, kolluk kuvvetleri elbette caydırıcı olmalı ama
sokaklar da korku vermemeli insanlara. Sokaklarda onlarca polis yetmezmiş
gibi, şimdi bir de bir o kadar bekçi görmek insanlarda bir güven duygusu
oluşturmuyor, tam tersine, korku, psikolojik baskı ve güvenlik
konusunda bir şeylerin ters gittiği algısı yaratacak,
inanın! Bir şeyler var ters giden; bu kadar polis, bu kadar bekçi
niyedir diye merak edersiniz. Yurt dışına gittiğinizde,
Londrada yürürken bir atlı polis görürseniz
Herhâlde görürsünüz,
başka türlü bir şey göremezsiniz, ancak bir olay vukuunda insanlar
polise başvurur ve polis oraya gelir. Şimdi biz sokaklarda yürüyoruz,
ciddi anlamda bir polis görüyoruz yani bu kadar asayiş problemi mi var?
Eğer varsa Türkiye, bu kadar mı asayişin bozuk olduğu bir
ülke, nasıl geldi bu hâle? Eğer yok, kendinizi korumak
kaygısıyla yapıyorsanız, biraz evvel ifade ettim, dünyada
bu şekilde kendisini ve sistemini koruyan hiçbir lider kalmadı,
olmayacak da bundan sonra.
İnsan hakları, hukuk, etik eğitimi
verilmeden, kırk günlük bir eğitimle görevlendirilmiş binlerce
bekçinin ileride daha ne gibi hukuksuzluklara imza atacağı belirsiz.
Bazı emniyet kuvvetlerinin skandal uygulamalarını görünce
kırk bir günlük formalite bir eğitimin ardından apar topar almak
istediğiniz ve eline silah verdiğiniz bekçiler için iç
açıcı öngörüler gelmiyor aklımıza çünkü siz OHALi
kaldırdınız ama OHAL dönemindeki gibi ülkeyi yönetmek ve
sokakları gözetim altında tutmak istiyorsunuz. Ülkede bir güvensizlik
problemi var. Asayişi, hukuku tam anlamıyla ve herkese adil olarak
uygulayarak caydırıcı yasalarla suçu önleyebilir ve
azaltabilirsiniz. Böyle olması gerekirken siz ne yapıyorsunuz? Yeni
bir kolluk kuvveti yaratıyorsunuz. Bir iktidar bunca polise niye ihtiyaç
duyar, hiç aklınıza getirdiniz mi? Bekçilere verilen silahlı
koruma yetkisi kimi, kimden korumak için? Bir ülkede güvenlik silahla mı,
huzur ve barışla mı tesis edilir? Bunu tekrar düşünmeye
davet ediyorum sizi.
Kanun teklifinin maddeleriyle çok fazla detaya
girmek istemiyorum, arkadaşlarım da bu konuda gayet iyi
hazırlandılar, onlar da size ifade edecekler. Bu kanun teklifinde
birçok eksik ve muğlak ifade var, örneğin çarşı ve mahalle
bekçileri diyor. Hangi çarşı? Mesela Akmerkezde bekçi mi olacak,
merak ediyorum. Veyahut da Kocaelide bizim Symbol Alışveriş
Merkezinde bekçi mi olacak? Çarşı tanımlanmamış,
hukuka uygun tanımı yok bunun, bu ibarenin tanımı yok.
Göreve devam eden veya ilk defa atanacak mahalle bekçilerinin
atamalarının, 657 sayılı Kanunun 72nci maddesi
uyarınca hizmetlerin gereklerine, özelliklerine göre Türkiye'nin ekonomik,
sosyal, kültürel ve ulaşım şartları yönünden benzerlik ve
yakınlık gösteren iller gruplandırılarak tespit edilen bölgeleri
arasında adil ve dengeli bir şekilde yapılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Bekçilerle ilgili, örneğin, bir tayin yok,
kendi mahallesine bırakıyorsunuz, o mahallenin asayişi ondan
sorumlu; aradaki suç gruplarıyla olan ilişkisi sonucu o mahallede suç
gruplarını da yönlendiren, belki onlarla da iş birliği
yapan bir konuma gelebilirler. Bunların aynı yerde, kendi
yetiştikleri bölgede görev yapmaları yerine, polisler gibi yer
değiştirerek görev yapmalarının çok daha uygun
olduğunu düşünüyorum. Hukukun temel prensiplerinden olan idarenin
tarafsızlığı ilkesiyle de çelişiyor bu. Bu hâliyle
yasalaşacak bir düzenleme, görev yapan bekçilerin bölgede hâlihazırda
bulunan şahsi ilişkilerini ya da uzun süre görev yapmaları
sayesinde edinecekleri şahsi ilişkilerini hukuka aykırı
olarak kullanmalarına sebep olabilir. Nasıl olur? demeyin, kendi
mahallelerinde ya da şehirlerinde kendisi imtiyazlı olacak;
bunların çoğu da genç insanlar, kendilerini imtiyazlı görecek ve
ondan sonra, biraz evvel arz ettiğim, belki de o suç örgütleriyle
onları korumak için birtakım iş birliğine yanaşacak.
Bu, çok tehlikeli. Aslında, mahalleye güven derken güvensizlik zerk
ediyorsunuz farkına varmadan. Örneğin, İstanbul'un arka
mahallelerinde üzerindeki üniformayı suistimal eden bir bekçiyi düşünün.
Bu mahalle, örneğin, Taksimin, Karagümrükün, Bakırköyün arka
sokakları olacağı gibi, Etiler gibi gelir düzeyi yüksek
mahallelerin civarında da olabilir veya gecekondu semtleri de olabilir.
Mahallelerimizde Meksikadaki gibi sokak ticaretinin dönmesini
istemiyorsanız bekçilerin kendi ikamet ettikleri şehirlerde görev
almasının önüne geçmeniz gerekiyor; aksi hâlde, bu dediğim
problemler hemen karşınıza çıkar, çok da uzun sürmez. Buna
ilave olarak siyasilerle hukuka aykırı bir iletişim kanalı
oluşturmalarına ve tarafsız duruşlarını
kaybetmelerine de vesile olur. Bu sebeplerle bekçilerin zorunlu yer
değiştirme usulüyle görev yapmaları daha uygun olur diye
düşünüyoruz. Bunu bir kere daha tekrarlamak istiyorum.
Amacınız, suçluyla mücadele etmenin
yanı sıra en başta suçu ve suça teşvik eden
koşulları ortadan kaldırmak olmalı. Suç bir salgın
gibi. O yüzden, bu salgını kaynağında yok etmezseniz,
şehirlerimiz artan göç ve çarpık kentleşmeyle zaten
başlı başına bir bataklık gibi, bunların
sayılarını çoğaltırsınız. Asıl sorunun
kaynağı buradan başlıyor zaten. Bir de inkâr ettiğiniz
ve giderek toplumda ağır yaralar açan ekonomik kriz
ortamını da düşünürseniz, tüm bu şartlar psikolojisi zarar
görmüş suça eğilimli insanlar yaratmakta. Öncelikle ekonomik
şartları iyileştirmemiz, çarpık kentleşmeye son
vermemiz ve yeni istihdam alanları yaratmamız gerekiyor yoksa suç
salgınını polisle, bekçiyle önleyemezsiniz.
Jurnalcilik ya da kişisel özgürlüklerin
sınırlandırılmasından başka bir işe
yaramayacak olan bekçilik sistemi yerine sorunun gerçek kaynağına
inmeliyiz. Unutmayın suç, bir düzensizliğin ve sistemin
işlemeyişinin sonucudur. Birkaç kırık penceresi olan bir
bina düşünün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Camlar tamir
edilmemişse Vandallar birkaç cam daha kırmaya meyillidir. Sonunda
bina boş ise tüm camları kırabilir; gecekonduysa, terk
edilmişse yangın dahi çıkarabilirler. Sokaklarımız da
tıpkı böyle. Bir mahalle suçla anılıyorsa ve bu da orada
yaşayanlar, hatta polis merkezleri tarafından normal bir durum hâlini
aldıysa varın olacakları siz düşünün.
Kendi bölgemde de bu tip mahalleler var. Orada
oturanları ilzam etmek istemiyorum ama onlar da polisin ilgilenmemesinden,
suçluların, suç işlemeye meyilli insanların kendilerini taciz
ettiğinden o kadar çok şikayetçiler ki. Cesareti olan suçlu veya suça
meyilli insanlar, sistem işlemediğinden yakalanma ya da uyarılma
korkusu bile yaşamıyorlar. Ne kadar bekçi dikerseniz dikin, önce o
mahalledeki koşulları iyileştirmeniz ve o
vatandaşlarımıza değerli olduklarını
hissettirmeniz gerekiyor. Böylece suçu kaynağında bitirmiş
olursunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Genel olarak getirilen
düzenlemelere baktığımızda, böyle bir kanun teklifiyle
iktidarın kendisini de sıkıntıya sokacağını
düşündüğümüz, rejim muhafızları veya Beştepe
muhafızları gibi yeni kuvvetleri icat etmesini değil, toplumun
huzurunu, toplumun müreffeh hayata geçişini sağlayacak somut çözümler
getirmesini beklediğimizi ifade ediyor, yüce Parlamentoyu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Sermet Atay.
Buyurun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşma yapmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tarihi binlerce yıllık olan köklü devlet
yapımız, her çağda kendini yenilemiş, gelişmelere ve
değişime ayak uydurmayı bilmiş, milletimizin
sorunlarını çözmek, huzurunu ve refahını sağlamak
hususunda devletin imkânları ölçüsünde tedbirler almıştır.
Güvenlik meselesi de bu tedbirler çerçevesinde günün ihtiyaçlarına göre
gelişmiş ve bu gelişimin gereği olan yeni mevzuat
oluşturulmuştur.
Devletimizin iki bin iki yüz otuz yıllık
düzenli ordu, yüz seksen bir yıllık Jandarma teşkilatı, yüz
yetmiş beş yıllık polis teşkilatı güvenlik
konusundaki tecrübelerin göstergesi ve özetidir. Bu tarihler, bu
teşkilatların adı konularak teşekkül ettirildiği
tarihlerdir.
İnsanlar, tarihin her döneminde, esaret
altında bile yaşamlarını sürdürebilmiş, bir
şekilde hayatını devam ettirmiştir fakat düzensiz ve
güvenliksiz bir ortamda insanların yaşamını sürdürebilmesi
mümkün olamamıştır. Medeniyetler hep bu güvenli, emin ortamlarda
gelişmiş ve yükselmiştir. Güvenliğin ve emniyetin
sağlanamadığı yerlerde eğitim, sağlık ve
barınma gibi ihtiyaçların sağlanması pek mümkün
olmamıştır. Bu itibarla, insanın birinci ihtiyaçları
arasında güvenlik ve emniyet önemli bir yer tutmaktadır.
Ülkemizin ve vatandaşlarımızın
ihtiyaçları doğrultusunda emniyeti, asayiş ve güvenliği
sağlamak için çeşitli zamanlarda farklı teşkilatlar
teşekkül ettirilmiş olup çarşı ve mahalle bekçileri
teşkilatı da bu amaçla kurulmuştur ve genel kolluk kuvvetlerine
yardımcı silahlı bir kolluk gücü olma sıfatını
kazanmıştır.
Kökleri Osmanlıya dayanmaktadır
çarşı ve mahalle bekçilerinin. 12 Mayıs 1914te
çıkarılan Çarşı ve Mahalle Bekçileri Hakkında
Kanun-ı Muvakkatla şehir ve köylerde bekçilerin bulunması zorunlu
hâle getirilmiştir. 14 Temmuz 1966 tarih ve 772 sayılı Çarşı
ve Mahalle Bekçileri Kanununun yürürlüğe girmesiyle yardımcı
kolluk olarak varlığını devam ettirmiştir. 1/12/1970
tarihinde ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
yardımcı hizmetler sınıfında çarşı ve
mahalle bekçisi unvanıyla yer almıştır. 1976
yılı öncesi il özel idarelerine bağlı, Emniyet ve Jandarma
emrinde görev yapan çarşı ve mahalle bekçileri kadroları, 1976
Mali Yılı Bütçe Kanununun 37nci maddesiyle İçişleri
Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesine
aktarılmıştır. 8/5/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5757
sayılı Kanunla, yardımcı hizmetler
sınıfında bulunan çarşı ve mahalle bekçileri emniyet
hizmetleri sınıfına geçmiştir.
1995 yılı öncesinde göreve başlayarak
hâlen aktif görevine devam eden 1.475 çarşı ve mahalle bekçisi
bulunmaktadır. Emniyet teşkilatına 1995 yılından 2016
yılına kadar çarşı ve mahalle bekçisi alımı
yapılmamıştır. 2016 yılı ve sonrası
yapılan alımlarla Emniyet teşkilatına bugün itibarıyla
70i kadın olmak üzere 26.791 çarşı ve mahalle bekçisi
alımı yapılmış olup hâlen aktif olarak 28.266 bekçimiz
görev yapmaktadır. Çarşı ve mahalle bekçileri için devletimiz
29.892 kadro ihdas etmiş olup 2019/1. Dönem olarak ilan edilen asil ve
yedek kazanan adayların belirlendiği ve istihdam süreci devam eden
8.242 çarşı ve mahalle bekçisinin 2020 yılı içerisinde
görev yapacakları illere atamaları yapılmıştır.
Hâlen 1.041 çarşı ve mahalle bekçisinin işlemleri devam etmekte
olup tamamlandığında sayılarının 29.307
olması beklenmektedir.
Günümüzde artan asayiş ve terör olayları,
bekçilerin göreve başlamasıyla düşen suç oranları göz önüne
alındığında bu kadroların
artırılmasının yerinde olacağı
düşüncesindeyiz. Bu kapsamda, milletvekillerimizce hazırlanan
önümüzdeki bekçilik kanunu teklifi günün ihtiyaçlarına göre yeniden revize
edilmiş ve yüce Meclise tevdi edilerek İçişleri Komisyonunda
görüşülmüş, tartışılmış ve kabul edilerek
Genel Kurula gelmiştir.
2016 yılı itibarıyla yeniden
alımı yapılan ve aktif hâle getirilen çarşı ve mahalle
bekçiliği sistemiyle bekçiler gece yaya devriye görevi ifa ederek suçu
önlemekte, meydana gelen suçun şüphelilerinin yakalanmasında ve
sorumluluk alanına giren bölgelerde asayişin sağlanmasında
etkin bir şekilde görev almaktadır. Ancak mevcut kanun görev, yetki
ve sorumluluk bakımından günümüz ihtiyaçlarını karşılayamamakta
ve uygulamada kullanılmayan -özlük hakları, mali haklar, disiplin
işlemleri gibi- hükümler yönünden sıkıntı ortaya
çıkmaktadır.
Bu kapsamda, bu amaçla görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle çarşı ve mahalle bekçilerinin Emniyet
ve Jandarma teşkilatlarında istihdam edilerek söz konusu
teşkilatların kadroları içerisinde teşkilatın
mevzuatına tabi olarak görev yapmaları, çarşı ve mahalle
bekçilerinin görevlerinin ana hatlarıyla korunması, bunlarla birlikte
uygulamada karşılaşılan tereddütlerin giderilmesi
amacıyla görevlerinin sınıflandırılarak
netleştirilmesi, çalışma saatlerinin haftalık
çalışma süresi belirtilmek suretiyle belirlenmesi, devlet memuru
statüsü kazanmış olduklarından işe alınmasına
ilişkin şartların 657 sayılı Kanunla uyumlu hâle
getirilmesi ve güncellenmesi öngörülmektedir.
Bu kapsamıyla, bekçilerin mesleğe
girişleri, çarşı ve mahalle bekçilerinin istihdamı valilik
ve kaymakamlıkça tespit edilen ihtiyaçlara binaen 772 sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu, Çarşı ve Mahalle Bekçiliğine
Giriş Sınav Yönetmeliği, Güvenlik Soruşturması ve
Arşiv Araştırması Yönetmeliği, Emniyet
Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği
hükümleri doğrultusunda yapılmaktadır.
Alım olması durumunda illere göre
alımı yapılacak çarşı ve mahalle bekçisi sayısı,
şartları, başvuru yerleri, başvuru ve sınav tarihleri,
istenecek belgeler ile gerek görülen bilgiler, başvurma süresinin
bitiminden en az on beş gün önce
Cumhurbaşkanlığının belirlediği kurumun sitesi
ile Emniyet Genel Müdürlüğü veya Polis Akademisi Başkanlığı
resmî internet sayfası ya da diğer uygun iletişim
araçlarıyla duyurulmaktadır.
772 sayılı Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanununda ilk atamaya yetkili amir valiler ve kaymakamlar olarak
belirlenmiştir. İlk ataması yapılan çarşı ve
mahalle bekçilerine Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin Meslek İçi
Eğitim ve Yetiştirme Esasları ile Kursların Düzenlenme
Şekil ve Usullerini Gösterir Yönetmelik doğrultusunda Polis Akademisi
Başkanlığında üç ay ve meslek içerisinde iki ay olmak üzere
toplam beş ay süreyle eğitime alınacaklarına dair düzenleme
yapılmaktadır.
Göreve yeni başlayan bekçilerimizin yüzde
19,4ü üniversite mezunu -ki bu sayı 5.480 kişiye tekabül etmektedir-
yüzde 17,2si -yani 4.845 kişi- yüksekokul mezunudur, yüzde 59,8lik -yani
16.911 kişilik- kısmı lise mezunu olup yüzde 3,3ü -yani 932
kişi- ortaokul mezunu, çok az bir yüzdesi, binde 3ü -98 kişi-
ilkokul mezunudur.
Çarşı ve mahalle bekçiliğinin
yürürlüğe girmesi ve bekçilerin göreve başlamasıyla, 2018
yılı ve 2019 yılı
karşılaştırıldığında ülke genelinde
hırsızlık suçlarında yüzde 8,7 düşüş, özellikle
evden hırsızlık suçunda yüzde 15,3 düşüş olduğu
görülmüştür. Günlük evden hırsızlık sayısı 2018
Ocak-2020 Mart arasında İstanbulda yüzde 71den 19a, Ankarada
yüzde 24ten 2ye, İzmirde yüzde 15ten 4e düşmüştür.
1 Eylül 2018 ile 31 Mayıs 2020 tarihleri
arasında, bekçilerimiz tarafından 130.680 şahıs
hakkında adli işlem yapılmış olup 4.862
hırsızlık olayına müdahale edilmiş, 1.219 kayıp
çocuk bulunarak ailelerine teslim edilmiş, 3.959 yetişkin kayıp
şahıs bulunmuş, 75.753 aranan şahıs hakkında
işlem yapılmış, 276 kilo 832 gram uyuşturucu toz -yani
eroin, kokain benzeri- 82.918 hap ele geçirilmiştir.
Esasen, bekçilik teşkilatının tekrar
aktif olarak devreye alınması sonucunda son iki yılda, Türkiye
genelinde mal varlığına karşı meydana gelen olaylarda
2019 yılının ilk on bir ayında yüzde 8,7 azalma meydana
geldiği gibi, bu olayların aydınlatılması da yüzde 3,9
oranında artmıştır.
Türkiye genelinde asayiş hizmetleri
kapsamında alınan tedbirlerle, tüm hırsızlık
olaylarında son bir ayda yüzde 13,4 azalma meydana gelmiş
olmasının yanında, aydınlatma oranında da yüzde 4lük
bir artış sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çarşı ve mahalle bekçi teşkilatı,
diğer kolluk kuvvetleriyle karıştırılmamalıdır.
Bu teşkilat, motorize bir teşkilat değildir; sokaklarda yaya
olarak görev ifa etmekte olup geceleri en ücra sokaklara kadar girerek devletin
varlığını oralarda hissettiren bir
teşkilattır.
Bir hukuk devletinin
görevi sadece suç işlendiğinde failleri yakalamak, cezalandırmak
değildir. Devletin en önemli görevi ve özelliklerinden bir tanesi,
caydırıcı tedbirlerle suçu işlenmeden engellemek, tabiri
caiz ise testi kırılmadan tedbir almaktır. Devletimizin,
sahadaki vatandaşların malına, ırzına, çoluğuna,
çocuğuna gelecek her türlü tehdide bir gözcüsü, bir koruyucusu olarak
istihdam ettiği bekçiler, suçun önlenmesinde ciddi rolü olan aktörlerdir.
Her gün gözümüzün önünde
kendi çocuklarımızın uyuşturucu girdabına
sürüklenmesi, ülkedeki metropol illerin belirli mevkilerinde her
köşebaşında çocuklarımızın uyuşturucuyla
zehirlenmesi, mala karşı işlenen suçlardaki artışlar
bu teşkilatın önemini daha da artırmıştır. Söz
konusu mahallelerin özellikle suça teslim olması, asayişsizliğin
baş göstermesi İçişleri Bakanlığımızı
harekete geçirmiş, Bakanlık yetkilileri ve milletvekilleri
çarşı ve mahalle bekçileri teşkilatını yeniden
aktifleştirme yönünde adım atmış ve kanun teklifi önümüze
gelmiştir.
722 sayılı
Kanun, değişen mevzuat çerçevesinde güncelliğini yitirmiş,
günün hukuki ve sosyal şartlarını takipten çok uzak
kalmış, ihtiyaçları karşılayamaz hâle gelmiştir.
Bu amaçla, çarşı ve mahalle bekçilerinin görev ve yetkilerinin,
işe alınma ve çalışma şartlarının, özlük haklarının
güncel mevzuat çerçevesinde düzenlenmesi ve hukuki statülerinin tespit edilmesi
amacıyla bu kanun teklifi önümüze gelmiş bulunmaktadır.
Bu kanun teklifinin
1inci ve 2nci maddesiyle, çarşı ve mahalle bekçilerinin genel
kolluk kuvvetlerine yardımcı bir silahlı kuruluş
olduğu ve meslek amirlerinin istihdam edildikleri Emniyet, Jandarma
teşkilatı içerisinde hiyerarşiye uydurulması
öngörülmektedir. Çarşı ve mahalle bekçilerinin bir sınavla alınacağı,
bu sınav sonucunda hastalık ve engel hâli olmadığı sağlık
kurulu raporuyla tespit edilen bekçilerin Emniyet ve Jandarma
teşkilatlarına İçişleri Bakanının onayıyla
aday memur olarak atanması, adaylık süresinin iki yıldan fazla
olamaması, adaylık süresi içerisinde verilen temel ve
hazırlayıcı eğitimlerde başarılı
olanların asaleten atamalarının yapılması
öngörülmüştür.
Bu kanunun 3üncü ve
4üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle adaylık süresi içerisinde
temel hazırlayıcı eğitim devrelerinde
başarısız olanlar ile adaylık süresi içerisinde hâl ve
hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak durumları ve
devamsızlıkları tespit edilenlerin, disiplin cezası
almış olanların İçişleri Bakanı onayıyla
ilişiklerinin kesilmesi düzenlenmiştir.
Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 5inci maddesinde, halka yardım görevi
kapsamında, mahalle
sakinlerinin istirahat, sağlık ve selametini sağlamaya yönelik
görevleri sayılmıştır: Yolda hastalanan, kazaya
uğrayan, yardıma muhtaç vatandaşımıza yardım
etmek; yardıma ihtiyaç duyduğu tespit edilen, şiddet
mağduru veya istismara uğrama riski taşıyan kadın,
çocuk ve kimsesizleri, engelli ve âciz olanları en yakın kolluk
birimine teslim etmek; bir semt veya sokak sormak için başvuran
vatandaşa bilgi vermek, yardımcı olmak; doğum, ölüm,
hastalık, kaza, yangın ve afette yardım isteklerini
karşılamak; büyük afetlerde halkı uyarmak; toplum
sağlığını tehdit eden bir hayvanı tespit
ettiğinde engellemek, kolluk ve belediyeye haber vermek olarak
sıralanmıştır.
Kanunun 6ncı maddesinde, çarşı ve
mahalle bekçilerinin kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlama
kapsamında önleyici ve koruyucu görevleri sayılmakta olup bu
kapsamda, görev saatleri içerisinde, görevlendirildikleri bölgede devriye
hizmeti yürütmek; vatandaşımızın mallarının
korunmasında noksan tedbirleri tamamlattırmak; görev saatleri içerisinde
tespit ettikleri şüpheli durum ve kişileri genel kolluk birimlerine
bildirmek; kamu düzenini bozacak mahiyetteki hareketleri genel kolluğa
bildirerek önleyici tedbir almak; uyuşturucu, kumar ve fuhuşla
mücadele kapsamında şüpheli gördüğü yerleri genel kolluk
birimine bildirmekle görevli kılınmış olup
vatandaşımızın can, mal ve ırzına yönelik
saldırı ve tehditleri önleyip genel kolluk birimleri gelinceye kadar
gerekli önlemleri almak, vatandaşımızın huzur ve
istirahatini bozanları engellemek; elektrik, su, doğal gaz ve
kanalizasyon gibi arızaları genel kolluk birimlerine bildirip önlem
almak; sokak ve geçitlerde trafiğe mâni olan taşıtları ve
engellerin kaldırılmasını sağlamak ve gerektiğinde
bunu kolluk birimine bildirmek gibi tedbirleri almakla da görevli ve
yetkilidir.
Bu kanunla yeni bir yetki getirilmeyip mevcut
kanundaki yetkiler halka yardım, önleyici ve adli yetkiler olarak 3 grup
hâlinde ve günümüzde uygulanabilirlik durumuna göre yeniden düzenlenmektedir.
Bunun tek istisnası, hâlen yönetmelikte belirtilen kimlik sorma yetkisine
-ki bu, mahkeme kararlarıyla istenen bir hükümdür- ihtiyaç duyulmuş
olup Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununda olduğu gibi bu kanun teklifinde
de açıkça bu yetkiye yer verilmiştir.
Madde 7yle, bir suç ve kabahatin işlenmesini
önlemek; suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını
sağlamak, işlenen suç ve kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit
etmek; hakkında yakalama emri bulunan şahısları tespit etmek;
topluma yönelik, kişilerin vücut bütünlüğü veya mal
varlığı bakımından mevcut ve muhtemel tehlikeyi
önlemek amacıyla görev saatleri içerisinde ve görev bölgelerinde
kişileri ve araçları durdurabileceği ve kimlik sorabileceği
düzenlenmektedir.
Hâlen uygulanmakta olan 1966 tarihli Çarşı
ve Mahalle Bekçilerinin Vazife Yönetmeliğinin 16ncı maddesi
Bekçiler bölgeleri
içerisinde dolaşan şüpheli şahısları takip eder ve
hüviyetlerini araştırır. hükmü gereği, kimlik sorma
yetkilerini kullanan bekçilerin yönetmelikten aldıkları bu yetki
-Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununda olduğu gibi- kanunla
düzenlenmiştir, yani yönetmelikte var olan yetki
kanunlaştırılmış olmaktadır.
Durdurma ve arama yetkisinin kullanılabilmesi için makul bir
sebebin bulunması gerektiği, süreklilik arz edecek ve keyfîlik
oluşturacak bir biçimde durdurma işleminin
yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, makul şüphe, Adli ve Önleme Aramaları
Yönetmeliğindeki madde 6ya göre, hayatın akışına
göre somut olaylar karşısında duyulan şüphedir; ihbar ve
şikâyeti destekleyen emarelerin var olması gereklidir. Makul sebep
ise konunun uzmanları tarafından ortak görüşle
anlamlandırılıp değerlendirilen bir olgudur.
Polis Vazife ve Salâhiyetleri Kanununda durdurma yetkisinin
kullanılabilmesi için makul şüphenin bulunması gereklidir. Kanun
teklifine göre de bekçilerin durdurma yetkisini kullanabilmesi için makul
sebebin bulunması gerekir. Durdurma yetkisinin kullanma
sınırı belirlenmiş olup bekçiler bu yetkiyi, ancak suçu
önlemek, suçüstü hâlinde failleri yakalamak, hakkında yakalama veya zorla
getirme kararı olanları tespit etmek ve kişilerin hayatı,
vücut bütünlüğü veya mal varlığı bakımından ya da
topluma yönelik mevcut veya muhtemel tehlikeyi önlemek amacıyla
kullanabilecektir.
Çarşı ve mahalle bekçisi, kimliğini sorduğu
kişiye öncelikle kendi kimlik belgesini gösterecek, daha sonra
durdurduğu kişiye kimliğini sorabilecek ve durdurma sebebine
ilişkin sorular sorabilecektir.
Çarşı ve mahalle bekçisinin durdurduğu kişi
üzerinde, aracında silah ve tehlike oluşturan bir eşyanın
bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı hâlinde gerekli
tedbirleri alabileceği düzenlenmektedir ve makul şüphenin
varlığı hâlinde Adli ve Önleme Aramaları
Yönetmeliğinde tarif edildiği şekilde, durdurulan kişinin
üzerindeki elbiseler çıkarılmaksızın yoklama biçiminde
kontrol yapılır. Bu yoklamanın elle, ince arama olmayacak
şekilde, kaba arama tabiriyle tarif edilen şekilde
olacağı, kişide silah bulunduğu sonucunu çıkarmaya
yeterli şüphe meydana gelirse kendiliğinden silah ve suç
eşyası araması yapılabileceği düzenlenmiştir.
Suçluyla karşılaşan bekçinin kendi can güvenliği ve
suç delilinin ele geçirilmesi, suçlunun yakalanıp kanun önüne
çıkarılması için arama yetkisi şarttır; aksi takdirde,
bekçinin görevini yapmaması zafiyeti ortaya çıkacaktır.
Çarşı ve mahalle bekçilerinin madde 8le kamu düzeni ve kamu
güvenini sağlamak amacıyla ifa edeceği adli görev ve yetkileri
sayılmaktadır. Bu kapsamda, çarşı ve mahalle bekçisi,
suçüstü ve suç işlendikten sonra suç delilleri meydanda iken şüpheliyi
yakalamak; şüphelinin kendisine veya başkasına zarar vermesini önlemek hususunda
tedbirleri almak; delilleri muhafaza altına almak; varsa olayın
tanıklarını ve adres bilgilerini genel kolluk birimlerine
bildirmekle görevli ve yetkilidir. Bekçiler, bu kanunla, hakkında
tutuklama ve yakalama kararı çıkarılmış şüpheliyi
gördüklerinde derhâl yakalamak, bağlı bulunduğu genel
kolluğa teslim etmekle görevli ve yetkili
kılınmıştır.
Hâlihazırda, mevcut uygulamaya göre,
çarşı ve mahalle bekçileri, 2008 yılında kanunla emniyet
hizmetleri sınıfına dâhil edilmeleriyle birlikte, bu
sınıfta yer alan diğer polis amir ve memurlarında
olduğu gibi adli ve idari tedbirler dışında
silahlarını her zaman taşımaktadırlar. Bekçiler, 1966
yılından bu yana yürürlükte bulunan mevcut kanuna göre silah
taşımakta ve yine mevcut kanuna göre Polis Vazife ve Salâhiyetleri
Kanununda polise verilen silah kullanma yetkisini kullanmaktadırlar.
Son zamanlarda, bazı kesimlerde ve
Komisyonumuzda çarşı ve mahalle bekçileri sanki ayrı bir kolluk
gücü gibi eleştiriler dile getirilmiş ise de 10uncu maddede,
çarşı ve mahalle bekçilerinin genel kolluk kuvvetlerine
yardımcı bir kolluk gücü olacağı açıktır. Mevcut,
1966 tarihli 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanununun 2nci maddesinde çarşı ve mahalle bekçi
teşkilatının, en büyük mülki amirin emrinde, genel zabıtaya
yardımcı, silahlı bir kuruluş olduğu açık bir
şekilde tarif edilmiştir. Aynı kanunun 5inci maddesinde,
çarşı ve mahalle bekçilerinin 2559 sayılı Kanunun
16ncı maddesinde belirtilen hâllerde silah kullanabileceği hükmü
mevcut olup yeni düzenlemede 9uncu maddeyle, Polis Vazife ve Salȃhiyet
Kanununun 16ncı maddesinde belirtilen şekilde silah
taşıma ve kullanma yetkisi çarşı ve mahalle bekçilerimize
de verilmiştir. Bu, bir ayrıcalık değil, çarşı ve
mahalle bekçilerimizin görevini layıkıyla yapabilmesi ve can
güvenliği için bir zorunluluktur.
Önceki dönemlerde, bekçilerin kolluk kuvveti
değil de yardımcı personel gibi görevi olmayan konularda
kullanıldığı açık bir gerçek olup çarşı ve
mahalle bekçilerinin başka görevlerde kullanılmaması için
11inci maddeyle, kolluk hizmetleri görevleri dışında her ne
olursa olsun çalıştırılamayacağı açıkça
belirtilmiştir.
Çarşı ve mahalle bekçilerinin
çalışma süresi kırk saat olup haftada bir gün istirahat
edecekleri, çalışma saatlerinin güneşin
batışından doğuş saatine kadar olan zaman dilimini
kapsayacağı, belirtilen çalışma süresi ve saatleri
dışında çalıştırılamayacağı hüküm
altına alınmıştır.
Aynı kanunun 15inci maddesiyle, jandarma
hizmetinde çalışan çarşı ve mahalle bekçilerinin uzman
jandarmayla eşit statüde olacağı belirtilmiş olup bu husus,
çarşı ve mahalle bekçisinin jandarma hizmetinde yerinin ve rütbesinin
belirlenmesi açısından önemli bir düzenlemedir.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 36ncı maddesinde yapılan değişiklikle,
çarşı ve mahalle bekçilerinin jandarma hizmetleri
sınıfına da dâhil edilmesi ve jandarma hizmetleri
sınıfında yer alan çarşı ve mahalle bekçileri
hakkında, emniyet hizmetleri sınıfında yer alan emsali
çarşı ve mahalle bekçilerinin mali ve sosyal haklarının
uygulanmasına ilişkin düzenleme de yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun teklifinin Komisyon görüşmeleri sırasında
ve sonrasında bir çok farklı görüş ortaya sürülmüş olup bu
kanun teklifi farklı şekillerde topluma lanse edilmeye
çalışılmıştır. Öyle ki çok garip bir
şekilde, kanunda açıkça çarşı ve mahalle bekçiliğinin
görev ve yetkileri sınırlandığı hâlde ve bu çok net
olmasına rağmen, sanki yeni bir bağımsız kolluk
teşkilatı kurulduğu yönünde toplumda yanlış bir
algıya sebebiyet verecek açıklamalar yapılmıştır.
Yapılan düzenlemelerin keyfî olduğu, kanunsuz olduğu gibi
muhalefet gerekçeleri sıralansa da bunların hiçbir somut, elle
tutulur bir temele dayanmadığı açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERMET ATAY (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Atay.
SERMET ATAY (Devamla) - Buradaki Keyfîlik
kelimesiyle ne kastedilmektedir? Polis ve Jandarma teşkilatlarına
yardımcı bir teşkilatın kurulması ve suç
işlenmeden önce tedbir alarak suçun önlenmesi amacının neresi
keyfîliktir? Biraz önce bahsettiğimiz ve rakamlarını
verdiğimiz suçlardaki azalmadan bu düzenlemeyi keyfî olarak
niteleyenlerin haberi yok mudur? Teklifin Komisyon görüşmelerinde dile getirilen
muhalefet şerhlerini aynen naklediyorum: Teklif, bekçileri kolluk
olarak isimlendirmekten kaçınan yürürlükteki 772 sayılı
Kanun'dan ayrılarak çarşı ve mahalle bekçilerini
yardımcı silahlı kolluk kuvveti olarak nitelemektedir. denmektedir.
Oysa 772 sayılı Kanunun 2nci maddesi açıkça
"Çarşı ve mahalle bekçi teşkilatı, en büyük mülki
amirinin emrinde, genel zabıtaya yardımcı, silahlı bir
kuruluştur. der. Asıl belirsizlik buradadır. Genel
zabıtaya yardımcı bir silahlı kuruluş olarak
belirlenen çarşı ve mahalle bekçileri teşkilatı kolluk gücü
değilse nedir? İfa ettiği görev itibarıyla bir kolluk
vazifesi yapan bu teşkilatı kolluk gücü olarak nitelendirmezsek bu
hizmetin adını ne koyacağız? Meselenin özü: Bu
teşkilat yardımcı bir kolluk gücü görevi ifa ettiğinden,
yeni düzenlemeyle işin adı konulmuştur; bu, açık ve nettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERMET ATAY (Devamla) - Devletimizin
devamlılığı, asayişin ve güvenliğin tesisi,
vatandaşımızın huzur ve selameti için atılan bu
adımı destekliyor; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kanunun
Türkiye Cumhuriyeti devletimize, İçişleri
Bakanlığımıza ve kolluk kuvvetlerimize hayırlara
vesile olmasını; yeni göreve başlayacak ve görevdeki
bekçilerimize ve cefakârca çalışan tüm güvenlik güçlerimize
başarılar diliyoruz. Ve bir kez daha yineliyoruz, bekçilik kadrosunun
mutlaka artırılması gerektiğini arz ediyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bir önceki oturumda kürsüde konuşurken Hakan
Beyin benim konuşmama yönelik sataşma değil de hakaretamiz bir
tacizde bulunduğu zannıyla ben de olmasaydı iyiydi
diyebileceğim bir laf ettim kendisine, keşke böyle olmasaydı.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; kırk sekiz günlük aradan
sonra Meclis açıldı ve gündemimizdeki ilk konu bekçiler yasa teklifi.
Teklifin tümüne ve maddelerine ilişkin değerlendirmelerden önce, bu
konuyu hangi konjonktürde tartışıyoruz sorusunu ele almak
istiyoruz çünkü öncelikle bu konuyu tartıştığımız
ortamı konuşmamız gerekiyor. İktidar grubu olarak,
bunları söylememizden hiç hazzetmiyorsunuz, biliyoruz ama söyleyelim yine
de.
Bakın, otoriter yönetimlerde toplumlar
sessizliğe zorlanır; muhalif seslerden hoşlanılmaz,
eleştiriye tahammül gösterilmez. Yönetilenler, ezilmişler,
dışlanmışlar otoriter rejimlerde konuşamazlar,
konuşsalar bile seslerini duyuramazlar. Bu gibi toplumlarda terör her
türlü baskının bahanesi niteliğindedir. Topluma terör korkusu
pompalanır, sonra muhalifler terörist ilan edilir. İşte, bugün
yaşadığımız da tam olarak budur, aslında tam bir
iktidar terörü uygulanmaktadır.
Otoriter iktidarların en çok korktuğu,
gerçeklerin söyleniyor olmasıdır. Yurttaşlar için otoriter
iktidarlara karşı direniş, iktidara hakikati söyleme cesaretidir
aynı zamanda. Türkiyede haksızlığa, hukuksuzluğa,
adaletsizliğe, zulme, baskıya karşı çıkanların sesi
duyulmuyor. Günümüz Türkiyesinde muhalefet etmek, hakikati söyleme cesaretini
göstermek ve sesi duyulmayanların sesi olmak demektir aynı zamanda.
Bugün, sesi duyulmayanların sesi hakikatin ta kendisidir. Ne yazık ki
Türkiyede bir kez daha devletin partileştiği bir dönem
yaşıyoruz. Tarih yeni aktörler ve yeni koşullarda tekerrür etti
ve geçmişte yaşanan tek parti döneminin devlet-parti örtüşmesi
bir kez daha zuhur etti. İşte, bu nedenle de iktidar mensupları
ve yandaşları tarafından, iktidara muhalefet etmek devlet ve
millet düşmanlığı olarak tarif edilmektedir. Muhalif
olanlara gayrihukuki yaptırımlar uygulanması haklı ve
meşru görülmektedir. Valilerin Adalet ve Kalkınma Partisi il
başkanları, kaymakamların Adalet ve Kalkınma Partisi ilçe
başkanları, mahkemelerin de Adalet ve Kalkınma Partisi hukuk
bürosu gibi çalıştığı bir dönemi yaşıyoruz.
Türkiye'nin otoriterleşmesinin en açık
görünümü, yürütmenin her düzlemde aşırı güçlenmesidir. Bu bir
mutlak iktidar yaratma durumudur, mutlak iktidar.
(Uğultular)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, çok uğultu var.
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessizlik rica
ediyorum, lütfen
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bugünkü
otoriterliğin kökleri, yüz yıl önce batmış bir
mutlakiyetçiliği ihya ederek toplumu zapturapt altına alma, hukukun
üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun işlediği bir sistemi
kalıcılaştırma hırsında yatmaktadır. Bu,
iktidarın hırsıdır aynı zamanda.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
döneminde Türkiye ağır bir demokrasi krizi içine girmiştir. Bu
çok açık, bütün dünya da bunu görüyor, sadece biz değil. Kuvvetler
ayrılığının ortadan kalktığı ve
kuvvetlerin tek kişide birleştirildiği, yargının
bağımsız ve tarafsız olmadığı, her türlü
kararın tek kişi tarafından verildiği, iktidara yönelik
yolsuzluk iddialarının üstünün örtüldüğü, basın
özgürlüğünün bulunmadığı, tüm muhalif seslerin
bastırıldığı, özgürlüklerin ancak siyasal iktidardan
olanlar için çizilen çizgiler içinde kullanılabildiği, eğitimin
bilimden koparıldığı, üniversitelerin iktidarın emrine
sokulduğu, her özerk olması gereken devlet kurumunun iktidara
bağlandığı, devletin partileştiği bir ülkenin
demokrasiyle yönetildiğini söylemek mümkün değildir. İşte,
bu koşullarda bekçiler kanun teklifini konuşuyoruz. Bu olağan
bir durum değil, olağanüstü bir durum.
Bakın, hukuk devleti değil, polis devleti
örnekleri pandemi döneminde bile sürdü; tuhaf ötesi bir şey. Örneğin,
bayram sürecinde sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle
polisler ve bekçiler yurttaşlara yasağı gerekçe göstererek
birçok yerde şiddet uyguladı. İçişleri
Bakanlığı kimi olayda fail polisleri açığa
aldığını belirten açıklamalar yaptı ama
bunların göstermelik olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Sadece bayram
günlerinde yaşananlara bakalım: Tekirdağın Çorlu ilçesinde
darp, ev baskını, camlar ve kapılar kırıldı;
İstanbul Kadıköyde sözlü ve fiziksel şiddet; İstanbul
Zeytinburnunda çocuklara ters kelepçe ve gözaltı; arabasının
alarmını durdurmak isteyen yurttaşa darp, mahalle sakinlerine
şiddet; Eyüp Esentepede darp; Sultanbeylide darp ve ters kelepçe;
Cizrede darp; Edirne Keşanda şiddet, biber gazı, havaya
ateş; Adanada 13 yaşındaki çocuk ve babasına darp, havaya
ateş; Batmanda darp; Diyarbakırda ters kelepçe, hakaret;
Ağrı Patnosta darp ve gözaltı. Bunlar sadece bayram sürecinde
yaşananlar, bayram sürecinde.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 11
Mart-11 Mayıs arasındaki yani bayram öncesi dönemde yaşanan hak
ihlalleri raporunu açıkladı ve diyor ki: Covid salgınıyla
mücadele kapsamında alınan sokağa çıkma yasaklarına ve
diğer tedbirlere uymadıkları gerekçesiyle 58i polis, bekçi
tarafından; 3ü de belediye zabıtaları tarafından olmak
üzere 61 kişi şiddete, işkence ve kötü muameleye maruz
kaldı. 2 kişi de maruz kaldığı şiddet sonucu
hastaneye kaldırıldı. Tuhaf ötesi bir durum. Nedir bunlar?
Bunlar iktidarın yeni normalinin ipuçlarıdır. Bu uygulamalar
toplumda bir korku ve tehdit yaratmaya dönüktür. Polis ve bekçi
sayısını artırarak toplumun tamamına uygulanan
şiddet politikası, iktidarın artık yönetemiyor
olduğunun, toplumsal, siyasal ve ekonomik alanda halklara, topluma
uygulanan baskı politikalarının artacağının bir
göstergesidir çok açık bir biçimde.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanının, Cumhurbaşkanı sıfatıyla
salgın önlemlerini açıkladığı konuşmaların
üçte 2sini muhalefete hakaret etmekle geçirdiği bir ülkeden söz ediyoruz.
Salgın önlemlerinin açıklandığı konuşmalardan söz
ediyorum. Toplumda dayanışma ve birlikte salgına karşı
mücadele ihtiyacının en yüksek olduğu günlerde oldu bunlar. En
tepe böyle yaparsa mahalledeki bekçi, polis de öyle yapar işte.
Şimdi, neden bekçiler bir kez daha gündeme
geldi? 256 bin polis var, 190 bin jandarma var -yaklaşık
rakamları söylüyorum- 21 bin bekçi oldu. Toplamda 467 bine yakın bir
İçişleri Bakanlığı ordusu var. Yeni tahkimat hevesi
neden? Soruyoruz Ne oluyor? Bu soruyu sormayalım mı yani muhalefet
olarak? İşte bu koşullarda bekçileri
tartışıyoruz. Peki, yeni kanun teklifi ne öngörüyor? Yeni bir
paralel kolluk, çok açık. Bekçiler zor ve silah kullanma yetkisine sahip
olacak, kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve
karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk
kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri alacak, makul buna
geleceğiz biraz sonra- bir gerekçeyle durdurma yetkisini kullanacak,
kimlik veya diğer belgeleri isteyebilecek, kişinin şüphe
uyandırması durumunda üst araması yapabilecek,
araçlarının görünmeyen bölümlerinin açılmasını
isteyecek. Kim yapacak bütün bunları? Eğitimsiz bekçiler yapacak.
Şimdi, bu durum bizleri bu konuşmaları yapmaya itiyor ve siz
bekçilerle parti devletinize yeni silahlı güçler ekliyorsunuz; mesele
ortada, niyetiniz vahim.
Kanun teklifinin genel gerekçesi, bekçilerin
Türkiyedeki kolluk mimarisi içindeki yerinin tespitine ilişkin
çeşitli ifadeler içeriyor. Bu mimariye göre bekçiler silahlı bir
kolluk olarak tanımlanıyor ve yardımcı kuvvet olarak
kabul ediliyor. Genel gerekçede halkın problemlerini sahada çözecek
yapıların etkinleştirilmesi ibaresi var. Yani bekçiler,
sokaklar başta olmak üzere her türlü mahallî bölgede, muğlak olarak
tanımlanan halkın problemleri bahanesine sığınarak
yürütme erkinin gündemini halkın arasında işletecek, çok
açık. Masum bir bekçi yasa teklifiyle karşı karşıya
değiliz. Yardımcı kuvvetlere ihtiyaç duyulması,
İçişleri Bakanlığı kapsamındaki emniyet
güçlerinin kanunla tanımlı görevleri dışındaki
amaçlarına da işaret ediyor. Elbette ki bu amaçlar, iktidarın
kendi siyasal ajandası üzerinden gerçekleştirilmek istenecektir.
Yoksa zaten hâlihazırda bahsedilen kuvvetlere büyük bütçeler
ayrılıyor, başka devletlerin ordudaki personel
sayılarını aşacak büyüklükte kamu görevlisi zaten istihdam
ediliyor. Yani büyük bir iç istibdat ordusu sizin iktidarınızın
döneminde yaratılıyor. Bekçilerin buna eklenmesi, iktidarın
baskı anlayışının tahkim edilmesinden başka
hiçbir şey değildir. Nitekim tarihte sıkça görüldüğü üzere
uzun süreli iktidarlar yıpranmaya yüz tuttuğunda, yardımcı
kuvvetlerin oluşturulması ve palazlanmasına zemin
hazırlanmış ve toplumsal yaşam bir gerilim sahasına,
hak ihlalleri ortamına ve iktidar kaynaklı şiddete sevk edilmiştir.
İktidar otoriterleştikçe, hukuk dışına
çıktıkça, evrensel hukuk ilkelerini ve demokratik hak ve özgürlükleri
adım adım yok sayıp çiğnedikçe yeni kuvvetlere ihtiyaç
duymaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
birlikte rejimin, devletin, toplumun güvenliği tek adamın
güvenliği içerisinde eritilmiştir. Tüm bunlardan ötürü, güvenlik
politikaları değişmiş yardımcı kuvvetler
denilen militer güçler iktidar tarafından devreye alınmıştır.
Militer diyorum, siz paramiliter anlayın bunu. İşte, böylesi bir
tek adam güvenlik mimarisinin içine bekçiler yerleştirilmiştir.
Hiçbir liyakat gözetmeksizin iktidar partisi teşkilatları ve
bazı iktidar odakları tarafından hazırlanan listelerle
işe alınacak olan ve alınmakta olan bekçiler tek adam rejiminin
güvenliğini sağlayabilir ama bu tarz bir girişimle,
iktidarın toplumsal muhalefetten duyduğu güçlü korkudan dolayı
bizatihi toplum için büyük bir güvenlik sorunu yaratılmış
oluyor.
Liyakat usullerinden uzak bir kadrolaşma
olacağı çok açık. Hatta, toplumun içinde çok ciddi korkular var.
Mesela iktidarın Suriye Millî Ordusu adı altında
örgütlediği grupların bir kısmına Türkiye
vatandaşlığı verildiği biliniyor.
Vatandaşlık alan bu kişilerin bekçi yapılıp sokaklarda
iktidarın muhafızları olarak kullanılacaklarına dair
ciddi şüpheler var. Bu şüpheleri gidermek gerekiyor, bu son derece
ciddi bir sorundur.
Evrenseldir, evrensel bir kuraldan bahsediyorum;
otoriter yönetimler toplumu baskı altında tutmak için devreye
koydukları güvenlik politikaları neticesinde hukuk devletinden
güvenlik devletine geçiş yapmaktadır ve güvenlik devletleri korku
üzerinden kurulur ve iktidarlar açısından, bu korkuyla birlikte, her
ne pahasına olursa olsun ayakta tutulmak istenir. Güvenlik devleti
baskıcı iktidarını korku üzerinden
işlevselleştirir ve meşrulaştırır,
yurttaşlar ise haklarından mahrum edilir; bugün
yaşadığımız tam da budur ve biz bu ortamda bekçiler
yasasını tartışıyoruz. Nihayetinde güvenlik devleti,
hukuk devletinin temel niteliği olan hesap verilebilirlik, suç-ceza
diyalektiği ve müeyyide özelliğini ortadan kaldırmaktadır.
Böylece, bir polis devletinin kapıları aralanmış olur ve
adli erkin sönükleştirilmesiyle kolluk güçlerinden hesap sorulamazlık
genel bir kural hâline getirilir. Hukuk devletinin baypas edilmesiyle
yurttaşlık hakları aşınır. Bugün
yaşadığımız budur. Bunun adı cezasızlıktır,
işte siz bunu uyguluyorsunuz.
İktidar gitgide otoriterleşirken güvenlik
politikası da aynı hızda tüm hak ve özgürlükleri yutacak,
ortadan kaldıracak şekilde genişletilmektedir.
Yurttaşların iktidardan duyduğu hoşnutsuzluk arttıkça
iktidar her gün yeni bir baskı ve denetim mekanizması üretmektedir.
İktidarın tanımladığı güvenlik ihtiyaçları
bugün halkın huzur ve güvenliğini değil, otoriter tek adam
rejiminin ihtiyaçlarını öncelemektedir. Adalet ve Kalkınma Partisinin
güvenlik politikası, bugün yurttaşlar için en büyük güvenlik sorunlarından
biri hâlini almıştır. Çünkü devlet içinde ve toplum üzerinde
kendi egemenliğini kurmak ve korumak pahasına toplum açıkça
militarize edilmekte ve kamplaştırılmakta, silahlanma
teşvik edilmekte ve bu, bizzat kamu kaynakları kullanılarak
yapılmaktadır.
Özellikle iktidara yakınlığıyla
bilinen kişilerin toplumu tehdit eden ve iç savaşa gönderme yapan
açıklamaları, 15 Temmuz sonrası kaybolan silahların
akıbetine ve paramiliter bir yapıya ilişkin de ciddi emareler
sunmaktadır. Bakın, Sevda Noyan, Mehmet Emin Göç, Fatih Tezcan;
bunların bu yönlü açıklamaları kamuoyunda ciddi bir tepkiye
neden olmuştur, sizler de biliyorsunuz. Kimisi Benim listem hazır,
bizim aile 50 kişiyi götürür. dedi, kimisi Listelerden haberiniz var
mı sizin, ailenizi nasıl koruyacaksınız? dedi. AKP gençlik
kolları üyesi olduğu anlaşılan Mehmet Emin Göç de bir
kavanoz dolusu mermi görüntüsünü sosyal medya hesabından paylaşarak
CHP ve HDPlileri tehdit etti. Nereden alıyorlar bu cesareti?
İktidardan, sizin cezasızlık politikalarınızdan
alıyorlar.
Şimdi, son beş yılda Türkiye
tarihinde görülmemiş şekilde ruhsatsız silah
satışı yapılmış, kayıp ve çalıntı
silah sayısında 6-7 kat artış olmuş vaziyettedir. 15
Temmuzdan sonra kaybolan 200 bin adet silahın akıbeti de ayrıca
değerlendirilmesi gereken bir konudur.
İktidarın güvenlik paranoyasıyla
kendinden olan olmayan ayrımı keskinleştirilmekte, asayiş
ve güvenlik mekanizmaları iktidar tarafından çok açıkça
suistimal edilmektedir. İşte bu koşullar altında bekçilik
müessesesini tartışıyoruz ve bu getirilen kanun teklifini bu
hâliyle toplum yararına bir güvenlik mekanizması şeklinde
değerlendirmek maalesef mümkün değildir. Parti kuvveti olarak
bekçileri tasarlıyorsunuz, vahim bir durumdur bu. İktidarın
sokaktaki gözü, hafiyesi ve kelepçesi olacak bir parti kuvveti yaratmaya
çalışıyorsunuz.
Şimdi, bakın sizin partinizin Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Ocak 2020 tarihli
açıklamasında dedi ki: Artık şehirlerimizin dış
güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız,
içerideki düzeni de sadece kolluk gücüyle
sağlayamayacağımız bir yere gelmiş durumdayız,
yeni fikirler geliştirilmeli. Bu açıklamanın akabinde
yardımcı kuvvet olarak bekçilerle ilgili yasal düzenleme TBMM
gündemine geldi ve emir yüksek yerden olduğu için kanun teklifi bugün
tartışılıyor. Bekçilerin bir bütün olarak partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminde iktidara bağlı
olacağı açık ve nettir. Bekçiler parti kuvveti olarak
kullanılacaklardır, bu açık ve nettir. Dolayısıyla bu
parti kuvvetleri hem demokratik hak taleplerine karşı hem de
özellikle muhalif muhitlerde baskı aracı olarak hem de genel olarak
toplumun denetlenmesi için kullanılmak istenecektir, bu büyük bir
tehlikedir. Yakın tarihimizde, üstelik içinde bulunduğumuz
coğrafyada bunun örnekleri görülmüştür, Baas rejimlerini sizlere
hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, 2020 yılı itibarıyla
iktidarın bir beka kalkanına ihtiyaç duyması tesadüf
değildir. Beka tartışmaları zaten hep iktidarın
bekası tartışmalarıdır, bunu söyledik. Çünkü Türkiye
halkları, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
politikaları sebebiyle ciddi bir ekonomik ve siyasi krizin içine
sürüklenmiştir. Bir yandan yoksulluk, işsizlik, gelir
dağılımında adaletsizlik, geçim sorunu gibi ekonomik krizin
göstergeleri, diğer taraftan demokratik hak taleplerine karşı
iktidarın her türlü şiddet aracını devreye koyması
krizleri tetiklemektedir.
İrtifa kaybediyorsunuz ve panikle bu önlemleri
alıyorsunuz. İktidar demokrasi ve adalet politikalarını
devreye koymak yerine devletin şiddet aygıtlarına daha fazla
sarılmakta, dolayısıyla toplumun güvenliğini, adil
yaşamını ve refahını değil kendi
bekasını öncelemektedir.
Nihayetinde karşı karşıya
olduğumuz gerçeklik şudur: Bekçilik sisteminin
kurumsallaşması ve yoğunlaşmasıyla birlikte toplum
üzerindeki baskı artırılmak, iktidarın bekasını
korumasının araçları oluşturulmak, Türkiyede hukuk devleti
daha fazla aşındırılmak, toplumsal taleplerin şiddetle
bastırılması için zeminler yaratılmak istenmektedir.
Şimdi, sayın vekiller, bu bekçilerin var
oldukları dönemde -yakın dönemi kastediyorum- çok sayıda ihlal
ve soruna neden oldukları yargı tarafından tespit
edilmiştir. Teklifin geneline hâkim olan anlayış bu tespitleri
hiçe saymakta ve ihlallere, kılıf ve hukuksuz uygulamalara yasal
zemin oluşturmayı amaçlamaktadır. Üstelik yargıya intikal
etmiş olaylar münferit de değildir. Bekçi uygulaması
başladığından beri -son dönemi kastediyorum, özellikle 2016
sonrasını- toplumun farklı kesimlerinden pek çok kişi
bekçiler tarafından şiddete ve hak ihlaline maruz
bırakılmıştır.
Şimdi, saymakla bitmez bu örnekler ama biraz
konuşalım. Adalet ve Kalkınma Partisinin
anlayışına göre kişileri durdurma ve kimlik sorma yetkisini
kullanmak için aranan makul sebep nedir acaba? Makul sebep,
ayrımcılığın ve kötü muamelenin gerekçesi yapılan
bir anahtar niyetine kullanılmaktadır bugün, bu son derece ciddi bir
sorundur.
Bakın, İzmirde 2 bekçinin çok kısa
bir zaman zarfı içinde, 2 kişiye defalarca kimlik kontrolü yapmak
istemesi üzerine çıkan tartışma yargıya intikal etti,
mahkeme bekçileri haksız buldu. Sonra, bir benzer olay Mardinde
yaşandı, oradaki mahkeme de bekçilerin kimlik
soramayacağını belirtti. O zaman ne oldu? Önce uygulamalar
yapıldı, bu uygulamalara yargı engel çıkarınca
şimdi yasal kılıf yaratılıyor buna. Yani aslında
bütün otoriter yönetimlerin yaptığı gibi önce uygulama
yapılıyor, sonra buna uygun yasa çıkarılıyor.
İşte bu, hukukun askıya alınması
anlayışının çok net ve açık örneğidir, tek tek
baktığımızda bunları açıkça görüyoruz. Bekçilerin
yaptıkları hak ihlallerinin örneklerini tek tek
saydığımızda sonuç ne görünüyor biliyor musunuz?
Eğitimsiz bir silahlı güç toplum açısından büyük bir
sıkıntı ve tehlike oluşturmaktadır, o görünüyor.
Örneklere bakın, yani tek tek illerde yaşanan; Trabzonundan
İzmirine, İstanbulundan Diyarbakırına kadar yaşanan
örneklere bakın, görünen budur; eğitimsiz silahlı gücün
yarattığı sorunlar. Yani size bir kez daha söyleyelim: Daha
fazla güvenlik, daha fazla tahakküm ve güvencesizlik getirir, bunu bilin.
Geldiğimiz noktada, iktidar ile toplum
arasındaki gerilimler had safhaya çıkmaktadır. Siz sadece
toplumun yarısını, en iyi ihtimalle yarısını
temsil ediyorsunuz, toplumun tamamını değil.
Dolayısıyla, toplumun diğer yarısını göz ardı
eden ve karşısına alan bir politika ve uygulama, bu toplumda
büyük bir güvencesizlik ve büyük bir kriz, sıkıntı yaratır.
Bunu bilmemizin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu karanlık
dönemden çıkışın yolu daha fazla güvenlik bahanesine
sığınarak militarizasyonu artırmak değil, aksine
demokrasiyi güçlendirmek, özgürlükleri artırmak ve adaleti tesis etmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Dolayısıyla, Meclisin bugün asıl konuşması gereken,
OHAL kalktıktan sonra dahi ısrarla başvurulan antidemokratik
uygulamalara son verilmesidir çünkü güvenlik bahanesi bu ülkede daha fazla
güvenliği değil, daha fazla tahakkümü ve güvencesizliği
getirmektedir. Yani Adalet ve Kalkınma Partisinin güvenlik bahanesi daha
büyük krizleri ve güven sorununu ortaya çıkarmakta, yeni hak ihlallerine,
demokrasi ve insan haklarından uzaklaşmaya ve dolayısıyla
yeni gerilimlere kapı aralamaktadır. Bu nedenle bu kanun teklifine
muhalefet edeceğiz, bütün maddelerinde konuşacağız,
gerekçelerimizi anlatacağız. Bu kanun teklifinin bu hâliyle
geçmesinin toplum açısından çok büyük bir sıkıntı
yaratacağını bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan, söz
talebiniz mi var?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçmesi
için
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hatibin kürsüden
iktidar terörü ifadesini reddediyoruz. Her şeyden önce,
Cumhurbaşkanlığı makamı Anayasayı korumakla
görevli ve bunun gereğini yerine getiren makamdır. Parlamentoda
yapmış olduğumuz yasal düzenlemeler de hukukumuzu,
özgürlüğümüzü, demokrasimizi ve güvenliğimizi teminat altına
almak için yapılmış çalışmalardır. Bu anlamda
yasayla, yasanın arkasındaki siyasi irade ve yasanın
gerekçeleriyle ilgili yapmış olduğu iddiaları reddediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ali Öztunç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülger
ve 55 milletvekilinin verdiği Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu
Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini aktarmak üzere
huzurunuzdayım, hepinize saygılar sunuyorum.
Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülger
ve 55 milletvekilimiz bu kanun teklifini hazırlamış, vermiş
değerli arkadaşlar. Şu anda 55-56 AK PARTİ milletvekilinin
imzaladığı bu kanun teklifi var ama AK PARTİ
sıralarında yaklaşık 20 milletvekili var. Kendiniz
hazırlayıp sunduğunuz kanun teklifine dahi sahip
çıkmıyorsunuz arkadaşlar. Bakın, daha da vahimi ne biliyor
musunuz? Teklifi hazırlayan Sayın Hilmi Dülger de yok burada. Olmaz
arkadaşlar! Eğer bir kanun teklifi hazırlandıysa, kanun
teklifini hazırlayan milletvekili burada olacak, eleştirileri
dinleyecek, eksiklik varsa onları söyleyeceğiz, siz de belki bunlarla
ilgili değişiklik yapacaksınız. Sayın
Cumhurbaşkanı yeni sisteme geçerken diyordu ki: Bundan sonra yasama
organı kanun yapacak. Eyvallah. Peki, bu kanunu yasama
organının milletvekilleri mi hazırlıyor? Hayır.
Bakanlıkların bürokratları hazırladı yine. Bu kanunda
da öyle oldu. İçişleri Bakanlığının
bürokratları bunu hazırladılar, getirdiler. Nereden belli? AK
PARTİ sıralarında 20 milletvekili olmasından belli.
Konuşmamdan sonra Sayın Özkan yerinden belki söz talebinde
bulunacaktır. Eğer sonra söz talebinde bulunursa, tutanaklara geçmesi
için bir şeyler söyleme ihtiyacı duyarsa, kendisinden rica ediyorum,
AK PARTİ milletvekillerinin neden Genel Kurul salonunda
olmadığını da lütfen açıklasın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Oylama yap
bakalım, kaç kişiyiz? Hepimiz buradayız.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) 1966 yılında
hazırlanan bir yasa var, bekçilikle ilgili, bekçilerle ilgili bir yasa
var. Şüphesiz ki
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) İşin
gücün bu.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Ya, ayıp oluyor ha,
vallahi ayıp oluyor. Samimi söylüyorum Sayın Vekilim, ayıp
oluyor ya! Yani, bakın Sayın Vekilim, sürekli burada oturuyorsunuz,
her çıkan hatibe laf atıyorsunuz.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Sen bize laf
atıyorsun.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Siz buraya
milletvekilliği yapmaya mı geldiniz, laf atmaya mı geldiniz ya!
Bir dur Allah aşkına, bir dur ya!
Yanlış bir şey mi söylüyorum
arkadaş? 20 milletvekili var, kanun teklifini hazırlayan AK
PARTİ, 20 vekil var ya! Ey millet, kanun teklifi hazırlayıp
gönderiyorlar, sahip dahi çıkmıyorlar ya! Ne diyeceğiz yani
söylemeyecek miyiz? (CHP sıralarından alkışlar)
66 yılında hazırlanan bekçi kanunu
var mı? Var. Güncellenmesi gerekir mi? Evet, gerekir, yapılması
gerekir. Biz, bu kanunun pek çok maddesine destek oluyoruz; doğru,
yapılması gerekir, güncellenmesi gerekir ama maalesef Adalet ve
Kalkınma Partisi yine araya birkaç madde serpiştirmiş. Yepyeni
bir kolluk kuvveti oluşturuluyor, silahlı kolluk kuvveti. Normal bir
siyasal iktidar olsa deriz ki: Eyvallah, belki ihtiyaç vardır, bir
silahlı kolluk kuvvetine ihtiyaç olabilir. Ama maalesef geçmişinizde
çok ciddi bir sabıka var. Bu memlekette Emniyet Genel Müdürlüğüne
Fetullahçı polisleri getiren siz değil misiniz? Emniyet Genel
Müdürlüğünde binlerce polis, memur, amir, müdür 15 Temmuzdan sonra ihraç
edilmedi mi? Kimin zamanında alındı bunlar?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) OHALden dolayı
niye geri gelsin istiyorsun?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Geçmişe
bakıyoruz, geçmişte Emniyeti Fetullahçılara teslim ettiniz,
yarın bekçilik müessesesini de başka bir yere teslim edebilirsiniz
Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) OHALden
atılanlar geri gelsin. diyorsun. Niye diyorsun o zaman?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Sayın Özkan, siz
Grup Başkan Vekilisiniz, lütfen tahammül edin. Siz, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekilisiniz, lütfen tahammül edin
konuşmalarımıza. Ben, muhalefet partisinin milletvekiliyim;
tabii ki eleştireceğim, tabii ki kendime göre doğruları
söyleyeceğim ama laf atmak olmaz. Ayıp, ayıp!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, bırak
muhalefet yapsınlar
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yapsın ya
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bırak
konuşsunlar adamlar ya! Altmış yıldır muhalefettesiniz
siz ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum,
lütfen!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bırak
konuşsunlar adamlar ya! Altmış yıldır muhalefet
yapıyorlar zaten, biraz daha devam etsinler.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bakan.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifinin bazı maddeleri ciddi
sıkıntılı. Bunlar nedir biliyor musunuz, ben size
söyleyeyim: Şimdi, bekçiye kırk bir gün eğitim verilecek, sadece
kırk bir gün. Bu kırk bir günlük eğitimde, temel hukuk dersi on
sekiz saat, demokrasi ve insan hakları dersi altı saat -altı
saat yahu, vicdan- devletin idari yapılanması altı saat, halkla
ilişkiler altı saat, trafik ve ilk yardım altı saat,
mesleki yazışmalara ilişkin ders altı saat, mevzuat on
sekiz, silah eğitimi ve atış elli dört saat; toplam iki yüz on
altı saat, kırk bir günlük bir eğitim verilecek.
Şimdi, bu, eksik, yanlış; daha fazla
eğitim vermek gerekiyor. Bizim bir uyarımız budur, bunu söylemek
durumundayız. Lise mezunu bir kardeşimizi alacağız, bekçi
yapacağız, bu kardeşimize iki yüz on altı saat
eğitimden sonra diyeceğiz ki: Al sana tabanca, git görevini yap.
Bakın, polislerde bile sıkıntı yaşanıyor daha
fazla eğitim almasına rağmen. Bu eğitim süresinin artırılması
gerekiyor, bu önemlidir.
Peki, biz bu eğitimi böyle verdiğimiz için
ne oluyor biliyor musunuz? Son zamanlarda bakarsanız, her gün bekçilerle
ilgili haberler var, her gün. Buna da yalan diyebilirsiniz ama maalesef gerçek,
birkaç tanesini okuyayım: 13 Ekimde, İstanbul Ataşehirde 52
yaşındaki Erol Kemerci, servis aracında yüksek sesle müzik
dinlediği gerekçesiyle bekçiler tarafından darbedildi, iki gün
yoğun bakımda kaldı. Aralık ayında Bağcılarda
inşaat işçisi M.A ve İ.A. isimli 2 kardeş, bekçiler
tarafından uzun süre bekletilmelerine tepki gösterince darbedildi. Temmuz
başında Beşiktaşta eğlenmek için bir bara giden 2
gece bekçisi çalınan müziği beğenmedikleri için öfkelendiler,
havaya ateş açtılar. İzmirde O.G. isimli genç, kimliğini
göstermediği gerekçesiyle 3 bekçi tarafından gözaltına
alındı, darbedildi. Her gün böyle sayısız haberler var.
Yani rüşvetinden tutun -tabii hepsini söylemiyorum,
bazılarının- aynı zamanda başka davalara kadar
sıkıntılı durumları var. Bunun sebebi eğitimin az
olması, bu eğitimin artırılması gerekiyor, bir defa
bunu söylemek istiyorum. Gelin, bu yasadaki eğitimle ilgili maddede bunu
düzenleyelim, bu önemli diye düşünüyoruz.
Elle sıvazlama meselesi vardı. Kanun
teklifinde diyordu ki: Bekçi elle sıvazlayabilir. işte. Allahtan
Komisyonda konuştuk. Adalet ve Kalkınma Partisinin
saygıdeğer kadın milletvekilleri de buna tepki gösterdiler;
teşekkür ediyorum kendilerine. Sıvazlama işini
çıkarttık, sıvazlama yok. Yani nasıl yazarlar bunu?
Nasıl koymuşlardır? Bu kanun teklifini hazırlayan
milletvekili arkadaşlarımız mı koydu
sıvazlamayı, Bakanlık mı koydu bilemiyorum ama nasıl
sıvazlama? Elini koyar, hiç elini çekmeden sıvazlaya sıvazlaya
üst araması yapar. diyor. Bu, yanlıştı,
çıkarıldı ama başka yetkiler verildi.
Silah kullanma yetkisi verilmesi
yanlıştır. Geçmişte bekçi neydi? Mahallenin babacan,
sevecen ağabeyiydi, öyle değil mi? Bekçi, geçmişte zaman zaman
mahalleli ile kolluk kuvveti arasında da görev yapardı. Yani, mahallede
bir sorun varsa, polis geldiyse, kolluk kuvveti geldiyse bekçi araya girer:
"Ya, burada, bir yanlış anlaşılma var. Bu, iyi adam,
hoş adamdır. Bak, bu, bunu yapmaz. der, düzeltir idi. Şimdi,
bekçiyi bire bir kolluk kuvveti hâline getiriyoruz. Bekçiye diyoruz ki: Al
sana silah. Aha da maaş şu kadar fazla, polis kadar maaş. Sen
mahalleyi koru. Ya, bekçiye polisin yetkisi bire bir veriliyor ise polise ne
gerek var? O zaman polise de gerek yok. Ya da polislik müessessini
genişletelim, onlar bekçi gibi görev yapsınlar geceleri. O gece
bekçilik işinde zaten bir de şöyle bir sıkıntı var
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen maskeleri
takalım. Maskesiz oturmayalım Genel Kurulda.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Bu corona günlerinde,
zaman zaman sokağa çıkma yasaklarında seçim bölgelerimize gidip
gelirken özellikle, ben, Kahramanmaraşa giderken birkaç kez de
rastladım -uyardım da- yolu kesmişler, bekçi yolu çeviriyor.
Arabayı bekçi durduruyor, bekçi soruyor. Ya, bekçinin görevi gece
başlar arkadaşlar. Kanun açık: Hava karardıktan sonra
aydınlanana kadar. Ama maalesef Emniyet teşkilatında polisler,
bekçiyi kendi böyle yardımcıları gibi, asistanları gibi
görüyorlar ve görevi onlara yaptırıyorlar. Bu da yanlış.
Bekçi akşam başlayacak -gece hava kararınca başlayacak-
mesaiye, sabah bitirecek.
Yine, bir eksiklik, teklifte var: Altı gün
çalışacak, haftada bir izin. diyor. Ya, her gün akşamdan sabaha
kadar çalışacak bu adam; bir gün ya, Allah için bir gün izin olur mu!
Onun da değişmesi gerekiyor, bir gün izin kurtarmaz, olmaz; yanlış
olur.
Bir başka konu: Gece saat on birde bir
kardeşimiz, bir hanımefendi çıktı iş yerinden tekstil
fabrikasında çalışıyor- evine gidiyor, servisten indi.
Servisten indiği yerden evine gidene kadar bekçi çevirdi. Bekçi diyor ki
bu kardeşimize: Ben senden şüphelendim; şüphelendiğim için
bu kanunun da bana verdiği yetkiye dayanarak üstünü arayacağım.
Neymiş yetki? 7nci madde Makul bir sebebin bulunması gerekiyor.
diyor. Kime göre makul bir sebep arkadaşlar, kime göre? Şimdi bana
göre makul sebep, başka bir şeydir, Alpay Beye göre başka bir şeydir,
Sayın Özkana göre başka bir şeydir. Herkese göre makul bir
sebep vardır. Şimdi, Ben, makul sebep buldum, ben seni
arayacağım. diyecek. Kim? Bekçi.
28 bin bekçi var, maalesef sadece 70 kadın
bekçi var. Bakın, şu anda bekçi sayısı 28.266. Kadın bekçi
sayısı 70. Akşam çevirdi bekçi, hanımefendiyi arayacak, üst
araması yapacak. Arayabilir mi? Olmaz. Kim arayacak? Kadın polis
bulup getirecek. O saatte kadın polisi buldun, bulamadın,
olmadı. Kim? Kadın bir devlet memuru. Nereden bulacaksın, gece
bir, iki. Kim? Bir kadına soracağız, herhangi bir
vatandaşa; kabul ederse o arayabilir. Kim kabul eder böyle bir şeyi?
Hangi kadın kabul eder? Etmez. Peki, ne olacak? O hanımefendiyi o
bekçi isterse yine makul sürede tutar. diyor. Kime göre makul süre değerli
arkadaşlar?
Sayın Özkan, kime göre? Size göre makul süre
belki bir saattir. Bana göre on saattir. Burada bir eksiklik var, bir
yanlışlık var; bunu gidermemiz gerekiyor. Bu, iyi niyetli bir
eleştiri, iyi niyetli bir düzeltme önerisidir değerli
arkadaşlar. Lütfen, her söylediğimizi muhalefet olarak
algılamayın her söylediğimizi kötüye yormayın diyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, polislere
aylarca eğitim vereceğiz, diyeceğiz ki: Gel kardeşim, sen
şu eğitimi al. Saatlerce sınavlar yapılacak, polis olacak.
Peki, niye biz bekçiye yazılı sınavda 50 puan şartı
koyuyoruz? 50 puan alan herkes, mülakata girecek; niye, biliyor musunuz?
Mülakatta AK PARTİ il ve ilçe başkanlıklarından gelen
listeler geçsin diye. Madem öyle, KPSS koyun. Öğretmene kaç diyorsunuz?
Müzik öğretmeni 80 puan, Türkçe öğretmeni 90 puan KPSS alt limiti
diyorsunuz, değil mi? Ya da ne bileyim matematik öğretmeni 81 puan,
bekçi 50 puan! 50 puan al, mülakata gel. Mülakatta ne filmlerin
döndüğünü herkes biliyor herhâlde, var mı bilmeyen? (CHP sıralarından
alkışlar) Bu teklife mülakata ilişkin, yazılı
sınava ilişkin bir maddenin kesin ve net olarak eklenmesi gerekiyor.
Bakın, silahlı ciddi bir kolluk kuvveti
oluşturuluyor, şu anda 28.266 bekçi var, her yıl ortalama 10 bin
bekçi alınıyor, beş yıl sonra 70-80 bin, belki de 100 bin
olacak; belki de 20 bin, 20 bin alınacak, bilemiyoruz. Kolluk kuvvetleri
üzerinden bir çeşit -kayıtlara geçsin, Sayın Özkan da buna cevap
verir- rejim muhafızları oluşturulmak isteniyor. Rejim
muhafızlığının yaşandığı ülkelerin
hâli ortada, rejim muhafızlarının neler yaptığı
ortada. Bu uygulama yanlış.
Biz bekçi kanununa karşı değiliz,
bekçi kanunu olmalı; mahallesinin o sevecen, o bildiğimiz tatlı,
yüzü gülen, vatandaşla kolluk kuvveti arasında görev yapan bekçi
ağabeylerimizin olması gerekiyor. Eline silah vereceksin, beline cop
takacak, önüne gelene istediğini yapacak! Her gün de gazetelerde,
televizyonlarda okuyoruz.
Zorunlu eğitim kaç yıl oldu? On iki
yıl, değil mi? Zorunlu eğitimi on iki yıl yapıyoruz
ama diyoruz ki: Sen, iki yüz saat, kırk bir gün çalış, gel, biz
sana silah verelim, sen bekçilik yap. Bir defa, kendinizle
çelişiyorsunuz, kendinizle ters düşüyorsunuz.
Yazılı sınav meselesini söyledik,
yazılı sınavın mutlaka olması gerekiyor. Bakın,
Emniyette 293 bin personel var, Jandarma da var. Şimdi, bir de 100 bine
yakın bekçi getiriyorsunuz. Ne, amaç ne? 500 bin silahlı insana neden
ihtiyaç duyulur? Neden kurulur böyle bir şey? Makul bir sayıda bekçi
alırsın, görevlendirirsin; aldığın makul sayıdaki
bekçi, görevini yapar, kolluk kuvveti ile vatandaşın arasında
köprü olur ama belli ki kendinize bir ak ordu kurmak istiyorsunuz. AK
PARTİnin Gençlik Kollarından silahlı adamlar yaratmak
istiyorsunuz. Bu, topluma büyük bir zarar verir, büyük bir hata olur.
Uzman çavuşlar meselesi var. Hazır,
Sayın Bakan Yardımcısı da buradayken
Bazı uzman
çavuşlar şu sebepten, bu sebepten görevden istifa etmişler.
Çocuğu hastalanmış, bırakmak zorunda kalmış; başına
talihsiz bir olay gelmiş, ailesinin başına talihsiz bir olay
gelmiş, görevini bırakmak zorunda kalmış, istifa
etmiş. Şimdi, o uzman çavuşlar yeniden göreve dönmek istiyorlar;
Hayır. diyorsunuz. Ya, adam, eğitimini almış, tecrübesi
de var, öyle böyle bir süre görev de yapmış. Hazır uzman
çavuş varken neden yeni uzman çavuş almaya ihtiyaç duyuyorsunuz? Ben,
Sayın Bakan Yardımcısı buradayken, kendisine, böyle bir
çalışma yapılmasının gerekliliğini iletmek
istiyorum.
Sayın Özkan, siyaset, söz verince tutma
işidir. Sayın Cumhurbaşkanı, siyaset meydanında,
seçimlerde Emniyet teşkilatına bir söz verdi, polislere bir söz
verdi, dedi ki: Beni tekrar seçerseniz 3600 meselesini çözeceğim.
Polislerin 3600üyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Göstergeyle ilgili bu
sorunu ne zaman çözmeyi düşünüyorsunuz? Yoksa Biz bunu meydanda söyledik,
seçim zamanı söyledik; hop, oyları da aldık, iktidara geldik.
Şimdi, biz, o sözü unuttuk. mu diyorsunuz? Polislerin
3600le ilgili sorunu ciddidir, bu sorunun çözülmesi gerekmektedir. Lütfen,
bizim 3600le ilgili verdiğimiz teklifleri kabul etmiyorsanız siz
verin, bunu artık çözün. Emniyet teşkilatı, bekçi kanunu
konuşulurken bile polisler bizi çeviriyorlar 3600 ne olacak? diyorlar
ya. Adamların tek bir derdi var, 3600 meselesi. Lafa gelince burada
polisle ilgili güzel konuşuyorsunuz, lafa gelince mangalda hiç kül
bırakmıyorsunuz, maşallahınız var, o konuda çok
iyisiniz, helal olsun size ama icraata gelince sıfır; laf çok, icraat
yok. Gelin, polislerin 3600 meselesini hep birlikte bu Parlamento çözsün. Ha,
siz hazırlamazsanız zaten Bakanlık hazırlıyor, Bakanlığa
söyleyin, Bakanlık bu konuda bir çalışma yapsın.
Ben birkaç cümle de
başka bir konuda etmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın,
burada kadın milletvekillerimiz de var, geçtiğimiz hafta,
affedersiniz, bayramın 1inci günü 25 yaşında bir genç
kardeşimiz, Zeynep Şenpınar isminde bir kız
kardeşimiz, Muğlada hunharca öldürüldü. Benim
Kahramanmaraşlı hemşehrimdi; 25 yaşında gencecik bir
kız, yeni mezun olmuş, öğretmenliğe atama bekliyor. Biri
tarafından rahatsız ediliyor, Emniyete gidiyor diyor ki: Beni rahatsız
ediyor, bana koruma verin, güvenliğimi alın. Uzaklaştırma
kararı aldırıyor. Sonra, üzerine baskı geliyor, baskı
üzerine gidiyor, baskıda olduğunu söyleyerek vazgeçiyor,
Baskıdaydım. diyor. Bu kızcağız katledildi,
öldürüldü.
Ben otopsi raporunu gördüm,
inanır mısınız, kalbine 2 bıçak vurmuş, 20ye
yakın bıçak vurmuş vücuduna; yazıktır, günahtır.
Hemen bir gün sonra Rizede bir hanımefendi, yanlış
hatırlamıyorsam, eşi tarafından öldürüldü. Arkasından
Diyarbakırda oldu.
Kadın cinayetleri
her gün ama her gün duyuluyor, var. Buna ilişkin bu sorunu çözecek olan
tek yer de burası. Çünkü burası, milletin iradesinin tecelli
ettiği yerdir. Gelin, bu konuda bir komisyon kurulsun, siz verin teklifi,
çoğunluk zaten sizde. Bir komisyon kurulsun, sebepleri araştırılsın
yani neden acaba? Belki bir çözüm bulunabilir, belki bir tespit yapar Hükûmet,
Meclis, devlet. Belki deriz ki: Ya arkadaş, şu şu şu,
eğitimde şundan kaynaklı bir sıkıntı var. Bu düzeltilirse belki on
beş yıl sonra bu iş kalkar, belki başka bir yol
bulunabilir. Bunun için bir komisyonun kurulması gerektiğini
düşünüyorum. Belki konumun dışındaydı ama benim
hemşehrim olması ve bu kızımızın rahmetli
olmasının canımı çok yakmasından dolayı da bunu
Meclisin dikkatine sunmak istedim.
Sayın Özkan, birazdan ayağa
kalkacağınızın farkındayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Kalkmayacak mı?
Peki.
O zaman tekrar teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum.
Sağ olun Sayın Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şahıslar adına ilk söz, Sayın
İbrahim Özden Kaboğlunun.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 174 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
Konuyu önce neden Anayasaya uygunluk
açısından ele almak gerektiğini belirteceğim, şu
açıdan: Biz, bir yasanın Anayasaya uygun olup
olmadığını değerlendirirken komisyonlarda
uluslararası sözleşmelere veyahut mahkeme kararlarına veya
Anayasanın yorumuna gitme gereği duymuyoruz çünkü 38inci madde
açık metnine ve ruhuna diyor. Burada yaptığımız,
hazırladığımız yasaların çok büyük bir
kısmı, Anayasanın metnine aykırılık teşkil
ediyor. Bu nedenle İç Tüzük madde 38 gereği Anayasaya uygunluk ön
incelemesini öngörüyoruz, öneriyoruz fakat bu kabul edilmiyor tıpkı
bu yasal düzenlemede olduğu gibi.
Bu yasal düzenlemenin ilk bakışta en
olumlu tarafı, torba yasa olmaması ama gelin görün ki 15 maddelik
yasa, bir parça yasa, parçalanmış yasa. Şöyle ki: Birinci
kategori, bu yasa başka yasalara yollama yapıyor, PVSKye
örneğin; ikincisi, yönetmeliklere yollama yapıyor; üçüncüsü ise
düzenlediği yaklaşık olarak 4-5 maddede açıkça Anayasa'ya
aykırı hükümler öngörüyor ama Anayasa'nın özüne değil,
Anayasa'nın yorumuna değil; açıkça Anayasa'nın metnine
aykırılık teşkil eden hükümler, ben burada sadece
değineceğim.
Değinilmeyen bir husus: Bu yasa, 6360
sayılı Yasa, Türkiye'yi ikiye bölen yasa, aslında polis ve
mahalle/çarşı bekçisi yoluyla Türkiye'nin bölünmesini daha da
derinleştirmektedir. Dolayısıyla örneğin, Rizenin bir
köyünde bekçi olmayacak ama bitişiğinde Trabzonda mahallede bekçi
olacak. Bu yasa, bundan habersizdir ve Türkiye'nin bölünmesini derinleştirmektedir.
İkinci olarak; bu yasa, hukuki belirlilik
bakımından, güvenlik açısından, güvenlik ilkeleri
açısından Anayasa'ya aykırıdır. Şöyle ki:
Yardıma muhtaç olarak değerlendirilen
Peki, yardıma muhtaç
olan kişilerin değerlendirilmesi nasıl yapılacak? Bu
kişileri bekçi, kolluğa nasıl teslim edecek? Sonra, açıkça
aykırılık dediğimiz: Gösteri ve yürüyüşün ve
karışıklıkların önlenmesi amacıyla
Peki, iyi de
karışıklık ne demektir? Anayasa madde 34te böyle bir
kavram yok. O zaman siz karışıklığın önlenmesi
amacıyla bekçiye açık bir yetki tanıyorsunuz, keyfîliğe
kaçacak bir yetki tanıyorsunuz.
Bunun yanında, kimlik sorma yetkisi, esasen
Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek
Peki, bir suç veya kabahatin
işlenmesini önlemeyi bekçi nasıl belirleyecek, nasıl saptayacak?
Bu da belli değil. İçeriğini hangi ölçüte göre belirleyecek?
Dolayısıyla bu da Anayasaya açıkça aykırı.
Şimdi, öyle aykırılıklar var ki
bekçi, polisin yardımcısı olarak öngörüldüğü,
düzenlendiği hâlde, polisin, hangi ölçütlere göre durdurma yetkisini
kullanacağı, ilgili yasasında belli fakat bekçi için bu yetki
kullanılmıyor Makul bir sebebin bulunması hâlinde. diyor. Amir
için geçerli olan ölçütler, memuru için geçerli değil. Bu da
Anayasanın 19uncu maddesine açıkça aykırılık
teşkil ediyor.
Bunun yanında -tabii, belirtildi- kontrol
yetkisi, dıştan üstünü arama. Peki neresine kadar? Pekâlâ, bu
düzenlemeye göre, mahrem yerlerini arayabilir, hiçbir engel yok ama tabii ki
bu, tamamen Anayasaya aykırı. Anayasa Mahkemesi, bunu iptal etmez ise
zaten kendi varlık nedenini yadsımış olur.
Şimdi, silah kullanma yetkisi, Anayasaya
yaşam hakkı açısından açıkça aykırıdır.
Neden aykırıdır? Bunu Komisyonda somutlaştırdık.
Aslında bu yetki, polise bile verilen fazla yetkidir ve bu yetkinin
kullanılmasından bizzat polisler şikâyetçidir. Bu yetki, öznel
nedenlerle kullanılıyor ve bu bakımdan öldürmelere neden
olunuyor. Bu açıdan, silah kullanma yetkisi, Anayasanın 17nci
maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Ben, Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu
Teklifinin belli başlıklarına değinmekle yetindim. Demek
ki üç parçalıdır ve bu üç parçalı olan yasanın üçüncü
parçası, özellikle yönetmeliklere yollama yapan kısmından
oluşuyor. Kanunla belirtilmesi gereken hususlar, yönetmelikle
belirlenecek. Nedir? Göreve giriş. Zaten Anayasa Mahkemesi bunu iptal
etti, Yasayla düzenleyeceksin. diyor. O zaman siz, hem 70inci maddeye
aykırılık teşkil eden hem de Anayasa madde 153/sona
aykırılık teşkil eden bir düzenleme yapmış
oluyorsunuz. Demek ki bu yasa, sadece yönetmeliğe yollama yapan
kısımlarıyla değil, PVSKye yollama yapan
kısımlarıyla değil, esasen bekçilere alt birim olarak
tanınan yetkiler açısından da Anayasaya
Bakın, yorum demiyorum; şöyle yorum
yapabiliriz, şöyle tartışabiliriz, ben diyorum ki: Kanal
İstanbul, Anayasaya aykırıdır. Bu, bir yorumdur, bunu
tartışabiliriz ama burada Anayasaya
aykırılıkları tartışmaya gerek yok çünkü
Anayasanın sözüne açıkça aykırıdır. Siz, hâkim
veyahut da amirin verdiği bir yetkiyle kullanılacak olan bir kolluk
yetkisini böyle bir koşul olmadan bekçiye verdiğiniz zaman bu,
Anayasanın açıkça öngördüğü madde 19a aykırılık
teşkil edecektir. Bu bakımdan bir tartışma
bulunmamaktadır.
Şimdi, son bir buçuk ayda büyük tarihler
kutladık. Şimdi, biraz da konuya siyasal ve anayasal açıdan
bakalım; 23 Nisan, 14 Mayıs, 19 Mayıs, 27 Mayıs, 29
Mayıs gibi büyük tarihler. Bakın, dikkat edin, 27 Mayısı
farklı biçimlerde algıladık ve 61 Anayasasını
eleştirirken MGKyi getirdi, vesayet kurumunu getirdi. diye
eleştirdik, eleştirdiniz. Ama dikkat edin, 2017 Anayasa
değişikliği, bütün kolektif siyasal karar alma
mekanizmalarını lağvetti, başta Hükûmet olmak üzere.
Tuttuğu tek bir kurul, Millî Güvenlik Kurulu. Eğer Millî Güvenlik
Kurulu, bir vesayet kurulu ise o zaman 61 Anayasasındakinden çok daha
güçlü bir kurul, tek siyasal karar mekanizması olarak Anayasamızda
durmaktadır.
Şimdi, bu bakımdan konuya
baktığımız zaman bu yaklaşımı, tarihsel
değerlendirmeleri objektif yapmamızda yarar var. Cumhuriyet
diyoruz, cumhuriyetin kurucuları. 23 Nisanı kutladık. Cumhuriyet
nasıl kuruldu? Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti sayesinde kuruldu.
Oysa 100üncü yılı, hükûmetsiz Türkiyeyle kutladık. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama dahası var. Hani,
diyebilirsiniz ki: Biz cumhuriyeti tanımıyoruz, biz
Osmanlıya
Hayır, o da değil, Divan-ı Hümayun, 2nci
padişah Orhandan itibaren Divan-ı Hümayun, başta sadrazam olmak
üzere kolektif karar alma mekanizması
İşte 2017 Anayasa
değişikliğiyle bütün kolektif karar alma
mekanizmalarını lağvettik ve Covid-19, Sayın Cumhurbaşkanının
hem devlet başkanı olarak hem yürütmenin başı olarak her
hafta düzenli olarak bakanları toplama mecburiyetini ortaya
çıkardı ve tabii ki Anayasada bakanlar kurulu
olmadığı için, böyle bir kurul bulunmadığı için
buna kabine dendi ama kabine diye de bir kavram yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Böylece Türkiyenin bir kolektif siyasal karar alma
mekanizmasına ihtiyacının bulunduğunu Covid-19 musibeti
hatırlattı Sayın Cumhurbaşkanına da. Zannediyorum,
Cumhur İttifakı mensupları bundan ders çıkarıyorlar ve
binlerce kaybımıza rağmen, demokratik hukuk devletine geçiş
konusundaki çalışmalarımıza ivme kazandırmamız
için bunu bir tarihsel fırsat olarak görmemizde yarar var.
Dolayısıyla, sonuç olarak, sayın
vekiller, dönecek olursak bu bekçi kanununa, parlamentolar, tarihsel olarak
özgürlükleri savunma mekânları olarak doğdu, mutlak monarşiye
karşı özgürlükleri koruma mekânları olarak doğdu; biz
özgürlükleri boğucu düzenlemeye müsaade etmeyelim, aynı zamanda
vesayetten de kurtulmak için çaba gösterelim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
talebi, Sayın Kemal Çelikin.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMAL ÇELİK (Antalya) Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisimizi en samimi duygularımla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmem gereken, her kanunda olduğu
gibi Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu da ayrıntılı
bir şekilde AK PARTİ Grubunda, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda,
muhalefetle de istişare edilerek ayrıntılı bir şekilde
görüşülmüştür, her yönüyle değerlendirilmiştir, bunu
öncelikle hatırlatmak isterim.
Türkiye, bulunduğu coğrafi konumu
itibarıyla güvenli bir ülke olmak zorundadır. Güvenli bir ülkenin
esası da tabii ki hem iç güvenliktir hem dış güvenliktir.
Türkiye, son yıllarda, özellikle 15 Temmuzdan sonra Cumhur
İttifakından aldığı güçle de özellikle dış
güvenlik konusunda çok başarılı sonuçlar
almıştır. Türkiyede yıllardır iç güvenlik ile
dış güvenlik iç içeydi. Yani, dış güvenlik, iç güvenlik
tehdidine; iç güvenlik de dış güvenliğe sebep oluyordu, böyle
bir sorunumuz vardı ama artık Türkiye, terörü kaynağında
kurutmak suretiyle dış güvenliğini sağlamış, bu
da iç güvenliğimizin sağlanmasına neden olmuştur.
Artık Türkiyenin şehirlerinde, metropollerinde terör olayları
yoktur, kitlesel eylemler yoktur, bir Kayseri olayı, bir
Beşiktaş olayı, bir Reina olayı, efendim, İzmirdeki
terör örgütlerinin eylemleri, bunların hepsi, PKKnın ve
DEAŞın eylemleri artık bitirilmiştir. Yani, Türkiye,
huzurlu ve güvenli bir ülke olmuştur. O hâlde AK PARTİnin ve Cumhur
İttifakının yaptıkları doğrudur ve bundan sonra
da yapacakları doğru olacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
dış güvenlikte Allaha şükürler olsun ki DEAŞla mücadelede
Türkiye büyük bir başarı kaydetmiştir. PKKyla mücadelede de kim
ne derse desin, PKK içte de bitmiştir dışta da bitecektir,
çeşitli hevesleri vardır ama bunlara da Türkiye müsaade etmeyecektir.
Türkiyeye rağmen bu bölgede kimse söz söyleyemez, o hâle geldik, Allaha
şükürler olsun.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki burada iç güvenlik de önemli. Artık
Türkiye, küresel bir güç ve bölgesel bir güç olarak hem iç güvenliğini hem
dış güvenliğini sağlayacaktır. Bu kapsamda çok hafif
görmeyelim, yani bazı arkadaşlarımızın bekçilerimizi,
bekçiliğin önemini hafif görmemesi lazım. Sokakların güvenliği
önemlidir. Bakınız, örneğin Amerikada başkanların
seçimi esnasında sokakların güvenliği önemli bir unsur olarak
ortaya çıkar. Sokakların güvenliği hakkında ne
yapacaksınız? denir. İşte, Türkiye burada bunu
zamanında da çözmüş. Bir ara bekçilerin yerine polisler görev
yapmış ama Türkiye şimdi o noktada değil artık.
Türkiye, dış terörü bitirmiş, dış güvenlik tehdidini
bitirmiş, yerli ve millî silahlarıyla belli bir hamle
yapmış. Artık sıra, insanlarımızın huzuru,
gençlerimizin huzuru, çocuklarımızın geleceğindedir.
Nedir o hâlde, ne
yapacağız içeride? Evet, iç güvenlik tedbirlerimiz devam edecek,
uyuşturucuyla mücadelemize devam edeceğiz ama uyuşturucunun
çocuklarımıza musallat olmamasını
sağlayacağız; tabii, çocuklarımız, gençlerimiz,
kızlarımız sokaklarında geceleri de rahatça
yürüyebilecekler.
Bekçinin görevi budur,
yani, vatandaşa güven verir. Devletin önemi nedir? Devlet, güven demektir,
huzur demektir; bunu öncelikle belirtelim, huzur demektir. O hâlde terörle
mücadelede, bu asayişle olan güvenlik sorununda Türkiye huzur ve
güvenliği sağladıkça huzursuz olanları da görüyoruz. Evet,
Türkiye düşmanları huzursuz olacaktır ama başka
arkadaşlarımızın da huzursuz olmalarına gerek yoktur.
Şimdi, bir bekçi;
bu bekçi, hepimizin bildiği bekçi ama bekçileri, işte milis gücü, rejimin bekçisi
Bunlar çok hafif şeyler bir kere. Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyetinde
rejimin bekçisi millettir, millî iradedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Rejimin bekçisi budur bir kere. Bir
de milis kuvveti deniyor. Ya, bekçiye milis kuvveti denir mi? Çok
yanlış şeyler ve bu dil, başka bir dil yani. Bu dil,
Türkiyede kullanılmaması gereken bir dildir; polise, bekçiye hiç
kimse milis kuvveti diyemez, milis gücü diyemez. Bizim Allaha
şükürler olsun- çok demokratik seçimimiz var. Demokratik seçim sayesinde
on sekiz yıldır AK PARTİ iktidardadır ve ülkeyi de huzurlu
bir noktaya getirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, geldiğimiz
noktada Türkiye çok daha fazla huzurlu olmak zorunda. Niçin? Ben, Antalya
milletvekiliyim. Turizm çok önemli, en büyük gelir kaynaklarımızdan
birisi. O hâlde nasıl olacak? Türkiyede asayiş olaylarının
belli bir alt düzeye inmesi gerekiyor. Bunun için de bekçilerimizin çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Bekçileri hafife almayalım ve bunu daha
değişik olarak nitelemeyelim. Efendim, silah kullanacakmış.
Arkadaşlar, kimse silah
Çok nadir, milyonda bir veya binde bir bazı
münferit olaylar olabilir ama bunu genelleştiremeyiz,
genelleştirmemiz mümkün değildir. Bekçilerimiz huzur ve güvenin sağlanmasında
ana unsur hâline gelmiştir çünkü kanunlara bağlıdır. Hukuk
devletinde yaşıyoruz. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisindeki
arkadaşımız hangi mevzuatların veya hangi konuların
okullarda okutulduğunu, hangi derslerin verildiğini saydı:
Hukuk, en başta; insan hakları, en başta; güvenlik, en
başta; tüm bunları bekçilerimize öğretiyoruz, öğretmek
zorundayız. Tabii mesleki eğitim de veriyoruz ve şu var,
Türkiye
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yetersiz, yetersiz.
AHMET KAYA (Trabzon) Eğitim şart.
KEMAL ÇELİK (Devamla)- Evet, eğitim
şart tabii ve eğitimimizi de gayet iyi veriyoruz. Bir kere, bekçiler
alınırken Emniyet Genel Müdürlüğünün kriterleri çok
ağırdır yani bir santimi bırakın, yarım santim
kısa olanı almazlar; kilo, sağlık konusu vardır. Ve
Emniyet Genel Müdürlüğünün bugün kriterlerine hiç kimse
Yanlış. demesin. Biliyorsunuz ayrı bir spor
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Eğitim
önemli değil mi? Boya mı bakılıyor?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
arkadaşlarım, halk eğitim merkezleri çobanlara
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen rahatsız
olmayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, halk eğitim merkezlerinde çobanlara verilen
eğitimin süresi daha fazla.
BAŞKAN Ya, rica ediyorum yani
bırakın hatip konuşmasını bitirsin. Yerinizden
bağırıyorsunuz, ne dediğinizi de anlamıyorum.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Sayın Tanal,
yeter, sizi çok dinledik.
BAŞKAN Sayın Öztunç, siz
başlattınız. Siz konuşurken bu kadar müdahale oldu mu?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ya, hiçbir
şey demedim Sayın Başkan ya. Ben ne dedim Sayın
Başkan?
BAŞKAN Yanlış gördüm o zaman
altından şeyin
Buyurun.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Şimdi, ilk
alınırken, polisler göreve başlamadan önce yapılan
mülakatlar da spor ağırlıklıdır ve kameraların
altında gayet düzenli bir şekilde, hak edemeyenlerin elendiği
bir sistem uygulanır, hem polislerde hem bekçilerde uygulanır. Burada
öyle rejimin polisi, AK PARTİnin bekçisi bu tür şeyleri geçelim.
Yani AK PARTİ döneminde özellikle 15 Temmuzdan sonra Türkiye huzur ve
güvene kavuşmuştur ama bundan huzursuz olanlar da vardır,
huzursuz olanlar da huzursuz olmaya devam edecek, biz de huzuru sağlamaya
devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun var
olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım
BAŞKAN - Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, özür dilerim sizden.
Şimdi, halk eğitim merkezlerinde çoban
sertifikası almadan çoban yapmıyorlar. Çobanın almış
olduğu eğitim süresi bekçilere verilen eğitim süresinin daha
üstündedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim, kayıtlara
geçmiştir.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
163 sıra sayılı Kanun Teklifi ile
Dışişleri Komisyonunun Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Uluslararası
Kombine Yük Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2401) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 163)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 3 Haziran 2020
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.07