TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
94üncü
Birleşim
3 Haziran 2020
Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, Covid-19 pandemi sürecine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaşın,
Kütahya çiftçilerinin hava koşulları nedeniyle
uğradığı mağduriyetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, 3
Haziran Gezi eyleminde yaralanarak hayatını kaybeden Abdullah
Cömertin ölümünün 7nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde,
Sağlık Bakanının koordinasyonunda ve Bilim Kurulunun
tavsiyeleri doğrultusunda pandemi sürecinin başarılı
şekilde yönetildiğine ve başarıyı perdelemek
isteyenlerin suni gündemlerle ülkeyi meşgul ettiğine ilişkin
açıklaması
2.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Kayseri ili Tomarza ilçesinde üretilen kabak çekirdeğinin yüzde
90ının yaşanılan don nedeniyle zarar gördüğüne ve
çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilebilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
3.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın,
Çanakkale ili Yenice ilçesinde faaliyet yürüten NESKO Madenciliğin
tazminat vermemek için SGK 29 koduyla işten
çıkardığı işçilerin işsizlik maaşından
faydalanmalarını da engellediğine ilişkin
açıklaması
4.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, yüz elli iki gündür Dersimde kaybolan Gülistan Dokunun neden
bulunmadığını, Zainal Abakarovu kimin koruduğunu,
Yılmaz Geyikin neden yakalanmadığını,
İçişleri Bakanının, Emniyetin, polisin gücünün Rosa
Kadın Derneğine, protesto yapan öğrencilere ve bahçesinde
oynayan çocuklara mı yettiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
5.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, Karaman-Konya Hızlı Tren Projesinin söz verilen tarihte
bitirilemediğine ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, SGK
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 7 Mayısta
yayınladığı coronavirüs nedeniyle hastalanan veya
hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının
durumunun meslek hastalığı sayılmamasına yönelik
genelgenin Anayasaya, iç hukuka ve uluslararası anlaşmalara
aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Türkiyenin çay üretiminde dünya 5incisi, tüketimde ise
dünya 1incisi olduğuna, çay üreticilerinin mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çiftçilere 2019 yılına ait ayçiçeği
desteklerinin bir an önce ödenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
coronavirüs nedeniyle kapalı olan birçok sektörün 1 Hazirandan itibaren
kapılarını açtığına ancak eğlence
sektöründeki işletmelerin hâlâ kapalı olması nedeniyle bu
sektörün çalışanları ile işverenlerine gerekli
desteğin sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, pandemi oluşturan coronavirüs enfeksiyonunun tüm dünya
ülkelerini sosyal güvenlik sistemleri ile sağlık sistemlerini
güvenilirliği yönünden teste tabi tuttuğuna ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ili
başta olmak üzere Çukurova bölgesindeki narenciye ve zeytin ürünlerinde
mevsim normallerinin üzerinde yaşanan aşırı sıcak ve
poyraz nedeniyle hasar meydana geldiğine, üreticinin ve bu sektörün tüm
paydaşlarının mağduriyetinin ortadan kaldırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 29 Mayıs İstanbulun fethinin 567nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
13.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, her
fırsatta Yol yaptık. diyen iktidar yetkililerini İmranlı-Karacaören
yolunu incelemeye, yapılmış olan bir yatırımın
altı ay içerisinde ne hâle geldiğini yerinde görmeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar ili çiftçilerinin mevsim normallerinin üzerinde
yaşanan hava sıcaklıklarının aniden düşmesiyle
oluşan don nedeniyle yaşadıkları mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, çiftçilerin coronavirüs salgını nedeniyle
borçlarını ödemekte büyük güçlükler yaşadığına
ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
coronavirüs salgını nedeniyle devlet okullarını kapatan
Millî Eğitim Bakanlığının özel okullara telafi
eğitim izni vermesinin fırsat eşitsizliği değil de ne
olduğunu, velilerin ödedikleri ücretleri özel okulların
yönetimlerinden geri talep etmesinin önüne geçilmesinin mi hesap
edildiğini, özel okulların maddi çıkarlarını
korumanın çocukların ve ailelerinin hayatlarını riske
atmaya değip değmeyeceğini öğrenmek istediklerine,
salgının başından beri idari izinde olan hamile
kadınların işbaşı yaptırılmasını
kabul etmediklerine, memleket meselelerinin konuşulacağı bir
memleket masası kurulmasının kime, nasıl bir zararı
olabileceğini anlayamadıklarına ve İYİ PARTİ
Genel Başkanı Meral Akşenerin memleket masası
çağrısını yinelemek istediklerine, İstanbulun
fethinin 567nci yıl dönümünde Ayasofya Camisinde Fetih suresinin
okunmasına, ramazan ayında Batı Trakyada yüz
yıllardır okunan ezan seslerinin salgın bahane edilerek
tartışma konusu hâline getirildiğine, koronavirüse yenik
düşerek hayatını kaybeden Rumeli Türkleri Kültür ve
Dayanışma Derneği eski Genel Başkanı Sadullah
Sipahioğluna Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
17.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul ilinde Gençlik Örgütlerinin polis ve bekçi şiddetine dikkat
çekmek için Kadıköy Boğa Heykeli önünde yapmak istedikleri
açıklamaya kolluk güçlerinin müdahale ettiğine ve 29 gencin gözaltına
alındığına, eşine gönderdiği mektubu sansürlenen
Selahattin Demirtaşa yönelik hukuksuzlukta sınır
tanınmadığına ve böyle bir yaklaşımı
şiddetle reddettiklerine, binlerce tutuklunun iletişim
hakkının yok sayıldığına, 3 Haziran Nazım
Hikmetin yaşamını yitirmesinin 57nci yıl dönümüne,
cezaevlerinde işkencelerin devam ettiğine ve Kırşehir
Cezaevindeki açlık grevine dikkat çekmek istediğine, yasa
yapımında muhalefeti etkisiz hâle getiren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin denetim yollarını
da etkisiz hâle getirdiğine ilişkin açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
3 Haziran büyük usta Nazım Hikmetin ölümünün 57nci yıl dönümüne,
vatandaşların yeni normalde de tedbiri elden bırakmaması
gerektiğine, sorunları çözme gayreti içinde olunursa Meclisin Meclis
olacağına, AK PARTİ Genel Başkanının polislere,
hemşirelere, din adamlarına ve öğretmenlere 3600 ek gösterge
verme sözünü ne zaman yerine getireceğini merak ettiklerine ve takipçisi
olacaklarına, coronavirüs pandemisinin yanı sıra hava
koşulları nedeniyle çiftçilerin zor durumda olduğuna, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan
Sarıbalın koordinatörlüğünde çiftçilerin
yaşadığı mağduriyetleri yerinde tespit ederek
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 19 ile heyetler
gönderileceğine, güvenlik teşkilatının şan ve
şerefini korumanın herkesin görevi olduğuna lakin hiçbir polisin
ve bekçinin hukukun dışına çıkma hak ve salahiyetinin
bulunmadığına ilişkin açıklaması
19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
coronavirüs salgınıyla mücadelenin devlet millet dayanışması
ile Bilim Kurulunun tavsiye kararları çerçevesinde başarılı
şekilde yürütüldüğü gibi normalleşme sürecinin de bilimsel ve
istatistiksel veriler ışığında yürütüldüğüne,
başka ülkelerdeki vatandaşlarının
sağlığını koruyan iradenin kendi ülkesindeki vatandaşlarının
yaşam hakkının teminatı olduğuna, Ayasofyada
İstanbulun fethinin 567nci yıl dönümünde Fetih suresi
okunduğuna, kendi coğrafyasında, ay yıldızlı al
bayrağının dalgalandığı her yerde kendi iradesini
ortaya koyan milletin hoşgörüyü de elden bırakmadığına
ilişkin açıklaması
20.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin HDP grup
önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun görüşülmekte olan
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın görüşülmekte olan
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekilleri Engin
Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- İstanbul Milletvekilleri Engin
Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- İstanbul Milletvekilleri Engin
Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
üzerinde mutabakat sağlanılan kanun tekliflerinin Genel Kurula
getirilmesi hâlinde seri şekilde görüşülebileceğine ve corona
tedbirleri kapsamında çalışma saatlerinin makul bir sürede
tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, vefat eden Rumeli Türkleri Kültür ve
Dayanışma Derneği eski Genel Başkanı Sadullah
Sipahioğluna Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 3/6/2020
tarihinde İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve 20 milletvekili
tarafından, aşı üretim kurumlarının durumları ve
aşı üretimi çalışmalarının
araştırılıp geliştirilmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 3 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 29/5/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
tarafından, pandemi sürecinde artan kadın cinayetleri ve
kadınların maruz kaldığı şiddetin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 2/6/2020 tarihinde Mersin
Milletvekili Cengiz Gökçel ve arkadaşları tarafından, tarım
sektörünün sorunlarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Haziran 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174)
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti
Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2401) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 163)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1413) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 192)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Iğdır
Milletvekili Habip Eksikin, koronavirüs salgını nedeniyle
mağdur olan esnafa destek verilmesi önerisine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/28900)
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, veteriner hekimlerin haklarına ve
sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın cevabı (7/29020)
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Yusufeli ilçesinde
tarım ve hayvancılıkla uğraşan 65 yaş üstü
vatandaşların sokağa çıkma
kısıtlamasının kaldırılması önerisine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/29030)
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, son günlerde buğdaylara zarar veren
sarı cüce ve bit kökü hastalığının
yayıldığı iddiasına ve Bakanlığın
aldığı önlemlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29163)
5.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Erzincan Binali Yıldırım
Üniversitesinin uzaktan eğitim uygulamasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/29186)
6.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Şırnak ilinde bir hastane
müdürünün Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyasına yapılan
bağışlara dair personelden bilgi istediği iddiasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/29188)
7.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, bir il milli eğitim müdürlüğünce
Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyasına yapılan
bağışlara dair okullardan bilgi istendiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/29189)
8.- İzmir
Milletvekili Ednan Arslanın, koronavirüs nedeniyle hayatını
kaybeden kişilere ve sağlık çalışanlarının
özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/29191)
3 Haziran 2020 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER : Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94üncü
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Covid-19 ve
pandemi süreciyle ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmaza aittir.
Sayın milletvekilleri, bugün sadece 15
arkadaşımıza 60a göre söz vereceğim. Bu bilgiyi de sizinle
paylaşayım.
Buyurun Sayın Gül Yılmaz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, Covid-19 pandemi sürecine ilişkin gündem
dışı konuşması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; coronavirüs salgını sebebiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken coronavirüs
salgınında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
Yine bu süreçte insanımızın
hayatını kolaylaştırmak için, başta sağlık
çalışanlarımız olmak üzere, emeği geçen herkese çok
teşekkürlerimizi, şükranlarımızı sunuyorum.
Çinde başlayan ve kısa sürede tüm
dünyayı etkisi altına alan Covid-19
pandemi sürecinde Türkiye, hastalığın ortaya
çıktığı ilk günden itibaren gelişmeleri yakından
takip ederek hayati tedbirleri zamanında almıştır.
Sağlık Bakanlığımız, ocak ayı
başında, Çinde dahi hiç vaka görülmemişken, ölüm olayı
yaşanmamışken hızlıca tedbirler almış, bünyesinde
kriz merkezi oluşturmuş ve akabinde de Bilim Kurulunu kurmuştur.
Gelişmiş olarak adlandırılan birçok ülkede huzurevlerinde kalan
yaşlılar ölüme terkedilirken, sağlık sigortası olmayanlar
bedeli 6-7 bin doları bulduğu için tedavi olamaz, test dahi
yaptıramazken, hastanelerde yatak sayısı, tıbbi malzeme
yetersizliğiyle yaşlı ve ağır vakalara durumu hafif
vakalara göre hasta tercihi yapmak zorunda kalınırken ülkemiz
bunları ücretsiz olarak tedavi etmiştir.
126 farklı devletten 75 bin
vatandaşımız ülkemize getirilmiş, uygun koşullarda ve
sürede karantina altına alınmıştır. Yine bu süreçte
tam donanımlı, ultra konforlu hastanelerimize, çok çamur
atılmaya çalışılsa da önemi sonradan daha çok
anlaşılan şehir hastanelerimize ilave olarak 5 yeni,
donanımlı, ultra konforlu hastanemiz hayata
kazandırılmıştır.
Yine bu hastanelerin pandemiden sonra sağlık turizminde de
değerlendirilebilecek olması sağlık turizminde oldukça
başarılı ve iddialı olan ülkemizi bu alanda lider konumuna
getirecektir.
Geçmişte her tür kriz döneminde dünyadan
yardım isteyen bir ülke durumundayken bugün dünya ülkelerinin
yarısından fazlasının tıbbi malzeme talep ettiği
ve 80den fazla ülkeye yardım eden bir ülke konumuna gelmek bu haklı
başarımızı taçlandırmıştır.
10 Martta ülkemizde ilk vakanın teşhisiyle
birlikte bu virüsle mücadele ve bunun ekonomik sonuçlarının
telafisiyle ilgili ihtiyaç duyulan ilave tedbirler hazırlanmış,
ekonomik destek programı kapsamında ilave kaynak aktarmak suretiyle
İşsizlik ve Kredi Garanti Fonu güçlendirilerek esnaf ve
sanatkârlarımıza destek verilmiştir. İstihdamı korumak
amacıyla kısa çalışma ödeneği, işsizlik
ödeneği, nakdi ücret desteği ile 4,5 milyonu aşkın
vatandaşımıza 6 milyar TL kaynak aktarılmış, 5,5
milyon aileye de bin TLlik nakdi destek sağlanmıştır.
Bugüne kadar atılan adımların toplam tutarı 260 milyar
TLye, ekonomimizdeki çarpan etkisiyse 600 milyar TLye ulaşmıştır.
Ayrıca 2 milyondan fazla mükellefin 66 milyar TLyi bulan muhtasar, KDV ve
prim ödemeleri de altı ay ertelenmiş, kamu bankaları kredi geri
ödemelerinde takip süresi doksan günden yüz seksen güne
çıkarılmıştır. Piyasaların normalleşme
sürecini hızlandıracak 4 yeni finansman paketi hayata
geçirilmiş; kamu bankalarından tarihin en düşük konut,
taşıt, tatil, sosyal hayatı destek kredi paketleri
açıklanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin 27 Mayıs 1960dan bu tarafa mücadele
ettiği bir virüs daha vardır ki bu virüs Covid-19dan daha
tehlikelidir. Bu da darbe virüsüdür.
27 Mayıs 1960dan sonra pek çok defa darbe,
muhtıra veya darbe girişimiyle demokrasimize yönelik
saldırılarla karşı karşıya
kalınmıştır. Darbeler ve darbe girişimleri ülkemizin
ilerlemesinin, gelişmesinin önündeki en büyük engel olduğu gibi,
demokrasi kazanımları yönünden de on yıllarca geriye gitmemize
sebep olmuştur.
Bu vesileyle buradan demokrasi şehitleri Adnan
Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorluyu saygı ve rahmetle
anıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Dünya ve hâliyle ülkemizin de küresel bir
salgınla uğraştığı, zor zamanlardan geçtiği,
herkesin büyük öz verilerle birbirlerine kenetlenerek aşmaya
çalıştığı bugünlerde, iktidarımızın
süreçte gösterdiği haklı başarıyı hazmedemeyen ve
yasal yollarla yani millet iradesiyle iktidara gelme umudu olmayanların
darbe imalarıyla dolu olan konuşmaları gerçekten bu ülkeye
yapılabilecek en büyük kötülüktür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Devamla) Yine milletin
inançlarıyla, değerleriyle uğraşmak, ezanla, camiyle,
kiliseyle uğraşmak ya da gencecik bir bedenin, bir acının
üzerinden yalan yanlış, provokatif açıklamalarla prim yapmak,
halkı kin ve nefretle kutuplaştırmaya çalışmak bu
memlekete yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Ancak şunu ifade etmek isterim ki farklı
araçlarla olsa da aynı yerden kurulan ve aynı amaca yönelik olan
provokatif söylemler ve eylemlerle artık bu milleti
kandıramayacaksınız. Bu millet ki insana verilen gerçek
değeri lafta değil, gerçek hizmeti görmüştür. Bundan sonra
ezanları susturmaya, milletin iradesini gasbetmeye, halkına hizmet
edenleri idama göndermeye artık kimsenin gücü yetmeyecektir. Milletimiz ne
darbecilere fırsat verecektir ne de darbe çığırtkanlarına
itibar edecektir.
Saygıyla
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz yavaş.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Grup
Başkan Vekili konuşuyor, lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Doğru
söylüyor, biz burada ayaktayız ya.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum yani doğru
söylediğimi ifade ettiğinizden dolayı ayrıca memnun oldum,
sağ olun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şunun için
söz aldım: Birilerini itham etti ama biz muhatap almıyoruz. Ben
sayın hatibin söylediklerinin tümüne
katıldığımızı tutanaklara geçirmek için söz
aldım. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Zeynep Hanım da sizi
alkışladı zaten Başkan.
Gündem dışı ikinci söz, çiftçilerin
uğradığı mağduriyet hakkında söz isteyen Kütahya
Milletvekili Ahmet Erbaşa aittir.
Buyurun Sayın Erbaş. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaşın,
Kütahya çiftçilerinin hava koşulları nedeniyle uğradığı
mağduriyetlere ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET ERBAŞ (Kütahya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Kütahyadaki çiftçilerimizin
hava koşulları nedeniyle uğradığı
mağduriyetler hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, tüm
dünyayı etkisi altına alan corona virüsü nedeniyle hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine
sabır, hastalarımıza acil şifalar diliyorum.
Virüsle mücadelede büyük fedakârlıklarla en ön
saflarda yer alan, unvanları ne olursa olsun tüm sağlık
çalışanlarımıza, eczacılarımıza, emniyet
teşkilatımıza, ordumuza, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın ülkemize getirilmesinde büyük
katkısı olan Dışişleri
Bakanlığımıza ve Türk Hava Yollarına, yurt
dışından gelen vatandaşlarımıza karantina
süresince ev sahipliği yapan Kredi Yurtlar Kurumuna ve burada isimlerini
tek tek sayamadığım devletimizin tüm birimleri ile bu süreçte
hayatın devamlılığı için çalışan özel sektör
çalışanlarına ve temsilcilerine sonsuz teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, yaklaşık bir
haftadır mevsim normallerinin 12-13 derece üzerinde seyreden hava
sıcaklığının eksi 2 derecelere düşmesi
çiftçilerimizin zarar görmesine neden olmuştur. 23-25 Mayıs tarihleri
arasında Kütahya merkez, Çavdarhisar, Hisarcık, Dumlupınar,
Tavşanlı, Emet ve Gedizde meydana gelen don olayında çok
sayıda çiftçimiz olumsuz yönde etkilenmiştir. Başta
mısır olmak üzere pancar, patates, domates, kiraz, vişne gibi
birçok ürün don nedeniyle zarar görmüştür. Çiftçilerimize geçmiş
olsun diyorum.
Tarlalarını yeniden ekmek zorunda kalan
çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi öncelikli beklentimizdir. Bu
çiftçilerimize acilen ücretsiz tohum desteği, tarlaları yeniden
ekilemeyecek durumda olanlar için ise ürünlerinin değeri kadar nakdî
destek sağlanmalıdır.
Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeli Beyin de her fırsatta vurguladığı gibi, tarlada
ekilen yalnızca tohum değildir, umuttur, hayaldir, yürektir, emektir.
Pandemi sürecinde tüm dünya şahit oldu ki insanlar tablet, televizyon veya
kıyafet kuyruğuna girmedi; ekmek kuyruğuna girdi, gıda
kuyruğuna girdi, su kuyruğuna girdi. Gıda ve suya sahip olan
ülkelerin esasında ne kadar büyük bir güce sahip olduğu ortaya
çıktı. Çiftçimiz huzurlu olmazsa, tarımımız üretimde
geri kalırsa nelerle karşılaşabileceğimizi bir kere
daha dünya ve bizler görmüş olduk.
Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizin
sorunları vardır. Devlet destekli tarım sigortası havuzu
TARSİM, ödemeleri geciktirmektedir. TARSİM sigortaları don
olayını kapsamamaktadır. Parçalı araziler
toplulaştırılmalıdır, sigortaya giremeyen arazilerden
veraset ve intikal vergisi alınmamalıdır.
Devlet Su İşleri sulama
yatırımlarına hız vermeli, yapılan su
kanallarının tarlalara su götürmesi için bir an önce
iyileştirilmesi sağlanmalıdır.
Süt fiyatı aynıyken yem fiyatı
artmaktadır. Gübre bir haftada 55 liradan 75 liraya çıktı. Bu
fiyat artışlarını bir an önce düzenlememiz lazım. Don,
sel, fırtına, dolu gibi afet durumlarında il özel idare
kaynaklarından acil fide yardımı yapılmalıdır.
Valiliklerimize, tarım il müdürlüklerimize, ziraat odalarımıza,
tüm kurumlarımıza ve sayın milletvekillerim buradan sizlere bir
çağrıda bulunmak istiyorum: İnsanlığı
geleceğe taşıyacak olan, toprağı nakış
nakış işleyen çiftçimize çare olalım, gereken desteği
verelim.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
son bölümünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle ilgili bazı
konulara değinmek istiyorum. 26 Mayıs 2020 tarihinde Türkiye ile KKTC
arasında imzalanan mali protokolün ekonomiye olumlu
yansıyacağı görülmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin 2 milyar 228
milyon liralık hibe desteğiyle haziran sonu itibarıyla KKTCde
maaş kesintileri sona erecek, ekonomi piyasaları daha da
hareketlenecektir. Bu desteğin sağlanmasında emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Bu ekonomik destek paketi, özelleştirmeler,
kamu reformu, altyapı sorunları, fiber optik internet ağı,
elektrik özelleştirmesi, tarım, sera ve
hayvancılığın gelişmesi ve turizmin gelişmesi
için yani sözün özü KKTCnin refahı için kullanılmalıdır.
İnşallah, seçim yaklaşıyor diye, boşta kalan herkesi
memur yapmaya kalkmazlar. Türkiye, KKTCnin kalkınması için tüm
adımları atmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erbaş, tamamlayın
sözlerinizi.
AHMET ERBAŞ (Devamla) Yükseköğretim
Kurulu Covid-19 nedeniyle üniversiteler arası geçişleri
kolaylaştırmıştır ancak bu geçişlerden KKTCdeki
üniversitelerde okuyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
öğrencilerimizi istisna tutmuştur. Bundan dolayı doğacak
mağduriyetleri ve eşitsizlikleri de göze alarak Kıbrısa
pozitif ayrımcılık yapmıştır. KKTC, Türkiye
Cumhuriyeti ve Türk milletinin çabalarının farkındadır.
Sadece son ekonomik destek ve YÖKün genelgesi bile Türkiye Cumhuriyetinin
Kuzey Kıbrısa bakış açısının siyaset üstü
olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Son olarak Güney Kıbrıs Limasolda
yıkılmak istenen tarihî Köprülü Camiyi hatırlatmak isterim.
Dünyayı saran ırkçılık saldırıları Güney
Kıbrısta da kendisini göstermiştir. Rum yönetimi İslam
düşmanlığını özendiren yaklaşımlardan bir an
önce uzaklaşmalı ve olayın faillerini bulmalıdır. KKTC
bizim millî meselemizdir, her zaman da böyle kalacaktır.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Abdullah Cömertin 7nci ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansura aittir.
Buyurun Sayın Güzelmansur.
3.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, 3
Haziran Gezi eyleminde yaralanarak hayatını kaybeden Abdullah
Cömertin ölümünün 7nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gezi direnişinin ve Gezide
hayatını kaybeden Abdullah Cömert kardeşimizin
vefatının 7nci yılı dolayısıyla gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet
Atakan başta olmak üzere Gezide hayatını kaybeden tüm
kahramanları minnetle, rahmetle anıyorum. Toplumsal yaşamın
hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük ve demokrasiyle
şekillendirilmesi ve güzelleştirilmesi uğrunda mücadele veren
tüm yurttaşlarıma bin selam olsun.
Değerli milletvekilleri, yedi yıl önce
bugün anayasal bir hakkı kullanarak demokratik ve barışçıl
bir eylemde yer alan, elinde Türk bayrağından başka bir şey
bulunmayan Abdullah Cömert, hedef gözetilerek, kanunlar hiçe sayılarak,
nişan almak ve vurulmak suretiyle bu yaşamdan kopartıldı.
Abdocan 22 yaşındaydı, gencecik bir fidandı, Gezi
direnişinin omurgasını oluşturan tüm gençler gibi
haklı talepleri, hayalleri, umutları vardı. Belirsiz bir geleceğe
uyanmaya, genç işsizliğin artmasına, istihdamda
liyakatsizliğe, yaşam tarzına müdahale edilmesine,
davranışları, konuşacakları, inançları, sosyal
yaşamı konusunda buyruklar verilmesine itirazı vardı.
Abdocan bir narenciye paketleme tesisinde işçiydi. Geziye katılan
tüm emekçiler gibi, emeğin sömürülmesinin, esnek ve güvencesiz
çalışmanın, taşeronun yaygınlaşmasının,
kötü çalışma koşullarının, iş
kazalarının son bulmasını istiyordu. Abdocan çevreciydi;
doğaya saygılı, çevreye duyarlı diğer Geziciler gibi,
ağaçların betona kurban edilmesini, parklar, meydanlar, ormanlar gibi
kamu alanlarının bir avuç azınlığa peşkeş
çekilmesini, yeşili sökerek, tarihi silerek yaratılan rant düzenini
durdurmak istiyordu. Abdocan vurulduğunda cebinden bir tek Atatürk posteri
çıktı. Diğer Gezi eylemcileri gibi bu ülkenin
kurtarıcısına, kurucusuna, ölümsüz liderine, ebedi
Başkomutanına saygılıydı, minnettardı. O yüzden,
Atatürke her bulduğu fırsatta hakaret edenlere, Cumhuriyetin
kuruluş felsefesini yozlaştıranlara Yeter artık! demek
için Gezideydi. Abdocan vurulduğunda elinde taş yoktu, silah yoktu,
sopa yoktu; elinde sadece Türk bayrağı vardı. Tıpkı
diğer vatansever Gezi eylemcileri gibi, terör örgütleriyle pazarlık
masasına oturanlara, bunlara ne isterlerse verenlere, Cumhuriyet
birikimlerini yabancılara peşkeş çekenlere, ülkenin ekonomik
bağımsızlığından ödün verenlere muhalifti; bu
nedenle meydanlardaydı. Gezide milyonlar meydanlardaydı çünkü AK
PARTİ döneminde özgürlüklerin kısıtlanması, rant
iştahıyla insanların yaşam alanlarının talan
edilmesi, bir avuç aşırı doyguna karşın milyonlarca
yoksul yaratan bir paylaşım düzeninin kurulması, demokrasi,
eşitlik, adalet, şeffaflık gibi değerlerin altının
oyulması, ortak aklın bir kenara itilmesi, sürekli Ben yaptım
oldu, bitti. mantığının güdülmesi milyonları
bezdirmişti. Tüm bu nedenlerle tamamen kendiliğinden gelişen bir
hareketti Gezi. Eylemleri demokratik ve barışçıldır. Gezi
hareketine katılanların talepleri haklı ve meşrudur. Bu
yüzden Gezi, güce tapanların, ikbalcilerin, yandaş kalemlerin,
çıkar odaklarının, maaşlı trol ordularının,
ihalecilerin, torpilli bürokratların iftiralarıyla,
saldırılarıyla karalanamaz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
demokrasiyi benimsemiş bir iktidarın Gezi hareketinin nedenlerini
anlamaya çalışması, eylemcilerin taleplerine kulak vermesi ve
Gezide öldürülen çocuklarına sahip çıkması, huzurla
uyuyabilmeleri için, adaleti sağlaması için gerekirdi ama ne
yazık ki iktidar bunu yapmadı. Özde değil sözde demokrat bir
iktidar olduğunuz için Amerikada aşırı polis gücü ve
şiddeti nedeniyle öldürülen George Floyd için taziye ve üzüntü mesajı
yayınlarken Abdullah Cömert, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem
Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş ve Ahmet Atakanın
adını bile anmadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Değerli
milletvekili arkadaşlarım, samimiyetsizlik, riyakârlık üzerine
kurulu bir sistem hiçbir zaman köklü, kalıcı başarılar
kazanmadı, bundan sonra da kazanmayacak. Dolayısıyla iktidara
tavsiyem, Gezi hareketini karalamak yerine hareketin benimsediği
dayanışma, eşitlik, çoğulculuk ve özgürlük gibi
değerleri benimseyin, sahiplenin.
Gezide hayatını kaybeden
çocuklarımızı bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum,
rahat uyuyun, mücadeleniz mücadelemiz olacak diyorum.
Sözlerime son verirken, mücadeleyi, vatan
sevdasını, Kuvayımilliye destanını en güzel ve
anlamlı dizelerle anlatan ölümsüz şairimiz Nazım Hikmet Rana
saygı ve rahmet duygularımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Evet, buyurun Sayın Şeker.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde,
Sağlık Bakanının koordinasyonunda ve Bilim Kurulunun
tavsiyeleri doğrultusunda pandemi sürecinin başarılı
şekilde yönetildiğine ve başarıyı perdelemek
isteyenlerin suni gündemlerle ülkeyi meşgul ettiğine ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, coranavirüs
bütün dünyayı neredeyse teslim almışken ülkemiz bu süreci
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde, Sağlık Bakanlığının
koordinasyonunda, Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda
başarılı bir şekilde yönetiyor. Açıklanan sosyal
destekler, ekonomik paketler, bulundukları ülkelerde tedavi olamayanlar da
dâhil olmak üzere yurt dışındaki
vatandaşlarımızın ülkemize getirilmesi, süper güçlerin de
içinde olduğu 100e yakın ülkeye sağlık malzemesi
yardımı yapılması ülkemizin gücünü,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
başarısını göstermektedir.
Ne yazık ki bu başarıyı
perdelemek isteyenler suni gündemlerle ülkeyi meşgul ediyorlar. Şair
Sezai Karakoçun dediği gibi Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir
karar vardır/ Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
2.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Kayseri ili Tomarza ilçesinde üretilen kabak çekirdeğinin yüzde
90ının yaşanılan don nedeniyle zarar gördüğüne ve
çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilebilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kabak çekirdeğinin yüzde 30u Tomarza ilçemizde
üretiliyor. Bu yıl Tomarza ilçemizde 140 bin dekar alana kabak
çekirdeği ekildi. Kabak çekirdeği birçok yönüyle desteklenmesi
gereken bir ürün iken her ne hikmetse kendi çiftçimizi desteklemek yerine
Çinden kabak çekirdeği ihraç ediyoruz.
Bu yıl don nedeniyle kabak çekirdeğinin
yüzde 90ı zarar gördü. Ayrıca patates, mısır ve fasulye de
zarar gören ürünlerden. Toplamda 1.200 çiftçimiz mağdur oldu. Öncelikle
hemşehrilerime geçmiş olsun diyor ve buradan yetkililere
sesleniyorum: Zaten zor durumda olan çiftçilerimizin mağduriyetini gidermek
için afet bölgesi ilan edin, çiftçilerimizin borçlarının silinmesi ya
da ötelenmesi konusunda gerekli çalışmaları yapın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ceylan
3.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın,
Çanakkale ili Yenice ilçesinde faaliyet yürüten NESKO Madenciliğin tazminat
vermemek için SGK 29 koduyla işten çıkardığı
işçilerin işsizlik maaşından faydalanmalarını da
engellediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale NESKO Madencilik işçileri şubat ayında
maaşları ödenmediği için kendilerini madene kapatarak hak arama
eylemi yaptılar. Eylem esnasında Sayın Vali ve Yenice
Kaymakamı tarafından işçilere ücretlerinin ödeneceği ve
çalışma koşullarının düzeltileceği sözü verildi. Devletin
sözüne güvenen işçiler 3 Martta eylemlerini sonlandırdı ancak
verilen söze rağmen NESKO işçilerin şubat maaşını
hâlâ ödememiştir. Tazminat vermemek için işçileri SGK 29 koduyla
işten çıkarmış ve yeterince mağdur etmemiş gibi,
işsizlik maaşından faydalanmalarını da
engellemiştir. 29un anlamı işçinin ahlak ve iyi niyet
kurallarına aykırı davranışı nedeniyle fesihtir.
Emeğinin karşılığını istemek
devriiktidarınızda ahlaksızlık olarak mı
nitelendiriliyor? Kimdir bu şirketin arkasındaki güç?
Buradan Çalışma ve Enerji Bakanlarına
sesleniyorum: Bu ahlaksızlığa, bu haksızlığa daha
ne kadar seyirci kalacaksınız?
BAŞKAN Sayın Kemalbay
4.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, yüz elli iki gündür Dersimde kaybolan Gülistan Dokunun neden
bulunmadığını, Zainal Abakarovu kimin koruduğunu,
Yılmaz Geyikin neden yakalanmadığını,
İçişleri Bakanının, Emniyetin, polisin gücünün Rosa
Kadın Derneğine, protesto yapan öğrencilere ve bahçesinde
oynayan çocuklara mı yettiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkürler.
Çocuklarımız, gençlerimiz ölüyor; katiller
ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşıyor. Bu
nasıl mümkün olabiliyor? Soruyorum: Yüz elli iki gündür Dersimde kaybolan
Gülistan Doku neden bulunmuyor? Baraj neden açılmıyor? Şüpheli
Zaynal Abarakovu kim koruyor? Cevap verilsin. Yine soruyorum: Siverekte 23
yaşındaki Sidar
Uygurları otomobilini solladı diye çekip vuran Yılmaz Geyik
neden yakalanmıyor, uyuşturucu baronu olduğu için mi
tutuklanmıyor? İçişleri Bakanının, Emniyetin, polisin
gücü Rosa Kadın Derneğine, protesto yapan öğrencilere,
bahçesinde oynayan çocuklara, evinin bahçesinde, duvarında oturan
halkımıza mı yetiyor? Gülistan Doku bulunsun, Sidar
Uygurların katili tutuklansın.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, değerli milletvekilleri,
lütfen Genel Kurul salonunda maskelerimizi çıkartmayalım.
Sayın Ünver.
5.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, Karaman-Konya Hızlı Tren Projesinin söz verilen tarihte
bitirilemediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Karaman-Konya Hızlı Tren Projesi söz verilen tarihte yine
bitirilememiştir. 2014te çok kısa sürede bitirileceği
söylenerek başlatılan projeyle ilgili olarak bugüne kadar bitirme
sözü vermeyen AK PARTİli siyasetçi neredeyse kalmamıştır
ama sözünü tutabilen henüz olmamıştır. TCDD Genel Müdürü 2017
yılında, Başbakan Binali Yıldırım 2018de, Bakan
Ahmet Arslan 2018 Mart ayında, haziranda, haziran ayındaysa
Cumhurbaşkanı Erdoğan yıl sonunda açılacağını
söyledi, açılmadı.
2019 yılı Ocak ayında verdiğim
soru önergesine Bakanlık 2019un sonunda açılacak. diye cevap
verdi, açılmadı. Sonra Bakan 2020 Mayıs ayında
açılacak. diye basına açıklamalarda bulundu, hâlen
açılmadı.
Şimdi farklı tarihler konuşulmaya
başlandı. Pandemi sürecindeki normal hayata dönüşte geçen süre
düşünüldüğünde bu yaz sonu dışındaki bir tarihin
konuşulması Karamana büyük haksızlık olur ve kesinlikle
kabul edilemez.
BAŞKAN Sayın Beko.
6.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, SGK
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 7 Mayısta
yayınladığı coronavirüs nedeniyle hastalanan veya
hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının
durumunun meslek hastalığı sayılmamasına yönelik
genelgenin Anayasaya, iç hukuka ve uluslararası anlaşmalara aykırı
olduğuna ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık
çalışanlarını halkımızla birlikte
alkışlayan iktidar gerçek yüzünü çok hızlı biçimde
göstermiştir. Coronavirüs nedeniyle
hastalanan veya hayatını kaybeden sağlık
çalışanlarının durumunun meslek hastalığı
sayılmamasına yönelik Sosyal Güvenlik Kurumunun
yayınlamış olduğu Genelge bu durumun en açık
kanıtıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün 7 Mayısta yayınladığı genelge hem
Anayasaya hem iç hukuka hem de uluslararası anlaşmalara
aykırıdır. Dünya Sağlık Örgütü, Covid-19 enfeksiyonu
geçiren bir sağlık çalışanının durumunun mesleki
maruz kalma sayılacağını ve sonucundaki
hastalığın da meslek hastalığı olarak
değerlendirileceğini açıklamıştır.
Uluslararası Çalışma Örgütünde benzer yönde kararlar
vardır. İş kazası, meslek hastalığı
kapsamında olan bir durumun böyle olmadığını
genelgeyle düzenlemesi her yönüyle sakattır ve kabul edilemez.
Yayımlanan bu genelgeyle büyük hak kayıplarının önü açılmıştır.
Bu genelge bir an önce geri çekilmelidir.
BAŞKAN - Sayın Bayraktutan
7.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Türkiyenin çay üretiminde dünya 5incisi, tüketimde ise
dünya 1incisi olduğuna, çay üreticilerinin mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Karadenizde çay üreticilerimiz perişan durumda
bulunmaktadır. Üretimde dünya 5incisi, tüketimde dünya 1incisi
olduğumuz bir üründe üreticilerimiz ne yazık ki kan
ağlamaktadır. Çay üreticileri, Hükûmetten özellikle üç şey
istemektedir: Kota ve kontenjan uygulamasına ÇAYKUR derhâl son vermelidir.
Özel kesime taban ve tavan fiyat uygulamasına geçilmelidir. Taban
fiyatın altında ürün alan cezalandırılmalı, çay kanunu
acilen çıkarılmalıdır. Özel sektör, ÇAYKUR, çay birlikleri,
kooperatif, sendika üreticilerini içine alacak bir çay kanunu mutlaka
yapılmalı, çayın tarladan sofraya kadar yolculuğu kanun
güvencesi altında olmalıdır. ÇAYKUR üzerinde kara bulut gibi
dolanan siyasi sarmallara derhâl son verilerek bürokrasi çarkından
kurtarılmalıdır. ÇAYKUR, Varlık Fonundan derhâl
çıkarılarak desteklenmeli ve borçları
yapılandırılmalıdır. Devlet bu konuda teşvik ve
destek vermelidir. Çayın tüm sorunlarının
tartışılacağı bir üst kurul oluşturulmalı,
kaçak çaya karşı sert tedbirler alınmalı, cezalar caydırıcı
olmalı, kaçak bulunduğu yerde yakalanmalıdır. Kısaca,
çay ve çay
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çayı
topladık, bitti. Çayı topladık.
BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu
8.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çiftçilere 2019 yılına ait ayçiçeği
desteklerinin bir an önce ödenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çiftçimizin 2019 yılına ait ayçiçeği
desteklerinin icmalleri yapılmaya başlandı, hatta Edirnede
tamamlandı ama alacakları kâğıda dökmek yetmiyor,
şimdi sıra ödemeye geldi. Bir an önce ayçiçeği desteklerini
çiftçilerimizin hesabına yatırın, çiftçimiz zor durumda, bu
desteği umutla bekliyor. Vatandaş, elektrik borcunu beş gün
geciktirirse elektriğini kesiyorsunuz, açma kapama ücreti
alıyorsunuz. Ama siz, çiftçilerimizin desteklerini hep geciktiriyorsunuz.
Ayçiçeği desteklerinin üzerinden bir yıl geçti. Sizin yerlilik ve
millîlik anlayışınız maalesef boş çünkü petrolden
sonra en çok ayçiçeğine döviz ödüyoruz.
Ey AKP, hiç üzülmüyor musun kendi çiftçin destek
alamazken başka ülkelerin çiftçileri sana ayçiçeği satıyor?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sen test
yaptırdın mı, gelme buraya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tabii
yaptırdım, sağlam, merak etme.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Ayrıca, dört
yıldır destekleme primi 40 kuruş. Dört yılda her şeye
zam geldi, nedense ayçiçeği destekleri hiç artmadı.
Son sözüm: Çiftçimizin 2019 ayçiçeği
desteklerini bir an önce ödeyin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Peşin para
ödüyoruz Ağabey, onların zamanında çay dökülüyordu denize.
BAŞKAN Sayın Bak, Sayın Tarhanla
konuşacaksanız sosyal mesafeye de uyarak şöyle yakına
gelin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yok.
BAŞKAN Sayın Yalım, buyurun.
9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
coronavirüs nedeniyle kapalı olan birçok sektörün 1 Hazirandan itibaren
kapılarını açtığına ancak eğlence
sektöründeki işletmelerin hâlâ kapalı olması nedeniyle bu
sektörün çalışanları ile işverenlerine gerekli
desteğin sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Ekonomi Bakanı ve Sayın
Sağlık Bakanının dikkatine: Covid-19dan dolayı
kapatılan birçok sektör 1 Hazirandan itibaren kapılarını
açtılar ve çalışmaya başladılar ancak eğlence
sektöründeki birçok işletme hâlâ kapalı. Bu sektörden ülke genelinde
1 milyon kişi geçimini sağlamakta, gelirini kazanmaktadır. Seçim
bölgem olan Uşakta 1.500 kişi bu sektörden geçimini sağlarken
yaklaşık üç aydır bu sektördeki 1 milyon kişiye gerekli
destek verilmedi. Birçoğu günlük yevmiyeyle kazancını
sağlarken bu sektördeki çalışanlar ile işverenlere acilen
gerekli destek verilmesi gerekmektedir ve gerekli önlemler alınıp bir
an önce bu sektörün açılması sağlanmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güneş
10.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, pandemi oluşturan coronavirüs enfeksiyonunun tüm dünya
ülkelerini sosyal güvenlik sistemleri ile sağlık sistemlerini
güvenilirliği yönünden teste tabi tuttuğuna ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çinin Wuhan eyaletinde
başlayan, tüm dünyaya yayılarak pandemi oluşturan coronavirüs
enfeksiyonu tüm dünya ülkelerini ve ülkemizi sosyal güvenlik sistemleri ve
sağlık sistemlerinin güvenilirliği yönünden teste tabi
tutmuştur. Allaha çok şükür, bu süreci ülke olarak ekonomik anlamda
bize göre daha gelişmiş olan ABD, İngiltere, İspanya ve
İtalya gibi ülkelere göre ölüm oranlarının azlığı
olsun, sağlık hizmetine ulaşım olsun, hizmetlerin ücretsiz
verilmesi yönünden değerlendirildiğinde başarılı bir
şekilde sürdürdüğümüzü hep birlikte müşahede etmekteyiz. Bu
başarıda başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğanın önderliğinde Sağlık
Bakanlığımızın iyi bir organizasyon yapması, 2006
yılında ülkemizdeki tüm vatandaşlarımızın tek bir
sosyal güvenlik çatısı altında toplanması, 2002
yılından beri sağlıkta yapılan değişim,
dönüşüm neticesinde standartları yüksek, modern cihazlarla
donatılmış şehir hastanelerinin ve diğer
hastanelerimizin yapılması, dünyayı yakından takip eden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo,
tebrik ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
11.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ili
başta olmak üzere Çukurova bölgesindeki narenciye ve zeytin ürünlerinde
mevsim normallerinin üzerinde yaşanan aşırı sıcak ve
poyraz nedeniyle hasar meydana geldiğine, üreticinin ve bu sektörün tüm
paydaşlarının mağduriyetinin ortadan
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
geçtiğimiz haftalarda, Adana başta olmak üzere Çukurova bölgesindeki
narenciye ve zeytin ürünlerinde, mevsim normallerinin üzerindeki
aşırı sıcak ve poyraz nedeniyle yüzde 80e varan oranda
hasar meydana gelmiştir. Bu durum narenciyede büyük bir rekolte
kaybına sebep olacak, dalda kalan ürününse büyüme aşamasındaki
kabuk kalitesini koruyamayacağı için ticari değeri de çok
düşük olacaktır. Tekrar söylüyoruz, bu durum narenciye üreticisi için
yıkıcı bir afettir. Bu kapsamda narenciye üreticisinin hasarının
karşılanması üretici için hayati bir değer
taşıyacaktır. Üreticinin yüzünü güldürüp bu sektörün tüm
paydaşlarının, geçimini sağlayan birçok insanın
mağduriyetinin ortadan kaldırılması
sağlanmalıdır. Çiftçinin zararı karşılanmalı,
borçları faizsiz ertelenmeli, üreticiye destek verilmelidir.
Aşırı sıcak ve poyrazın da sigorta kapsamına
alınması için TARSİMin gerekli düzenlemeleri
yapmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 29 Mayıs İstanbulun fethinin 567nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
29 Mayıs İstanbulun fethinin 567nci
yıl dönümüydü. Bir çağın kapanıp yeni bir çağın
açıldığı, köklü medeniyetimizin insanlık tarihine
damgasını vurduğu İstanbulun fethinin 567nci yıl
dönümünü kutluyorum.
İstanbulun fethi siyasal, sosyal ve kültürel
sonuçlarıyla dünya tarihinin akışını
değiştiren en büyük zaferlerimizden birisidir. Fethiyle sadece bir
şehir değil gönüller de fethedilmiştir. Konstantinopolis
İstanbul olmuş, Fatih Sultan Mehmetin hoşgörü ve adalete
dayanan yönetim anlayışıyla farklı inanç ve kültürlerin bir
arada rahatça yaşadığı bir şehir hâline
gelmiştir.
İstanbulun fethinin yıl dönümü
vesilesiyle bu eşsiz güzellikteki dünya şehrini bizlere miras
bırakan Fatih Sultan Mehmet Han ve aziz şehitlerimizi rahmet hürmet
ve minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karasu
13.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, her
fırsatta Yol yaptık. diyen iktidar yetkililerini
İmranlı-Karacaören yolunu incelemeye, yapılmış olan
bir yatırımın altı ay içerisinde ne hâle geldiğini
yerinde görmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivas ilimiz İmranlı ilçesinde bulunan ve
50ye yakın köyle bağlantı sağlayan 28 kilometrelik
İmranlı-Karacaören yolu yapımından altı ay sonra
kullanılamaz hâle geldi. Yolcuların can güvenliğini tehlikeye
atan bu güzergâhta yapımından kısa bir süre sonra çökmelerin
oluşması ihale süreci ve denetimle ilgili de birçok soru işareti
doğurmuştur. Özellikle kış şartlarının
ağır geçtiği ilimizde altı ay içerisinde çukurlar
oluşan yolda açıklamalarımızdan sonra yapılan yamalar
çözüm değildir. Her fırsatta Yol yaptık. diyen iktidar
yetkililerini İmranlı-Karacaören yolunu incelemeye,
yapılmış olan bir yatırımın altı ay
içerisinde ne hâle geldiğini gelip yerinde görmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
.
14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar ili çiftçilerinin mevsim normallerinin üzerinde
yaşanan hava sıcaklıklarının aniden düşmesiyle
oluşan don nedeniyle yaşadıkları mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, Afyonkarahisarlı çiftçiyi coronadan sonra don vurdu.
Mayıs ayında gündüz 38 dereceye yükselen hava
sıcaklığının aniden düşmesi ve yaşanan don
olayı neticesi Afyonkarahisar merkeze bağlı köy ve kasabalarda
ve özellikle Dinar. Emirdağ, Sandıklı, Şuhut ve
Sinanpaşa ilçe, köy ve kasabalarında ekinler büyük zarar
görmüştür. Patates, fasulye, mısır, kabak, haşhaş gibi
bitkilerde don olayının zararları açıkça görülmektedir. Bu
kapsamda Afyonkarahisarlı çiftçilerimizin bu doğal afetten
dolayı yaşadıkları zararların acilen
karşılanmasını, TARSİMin bu don olayını
sigorta kapsamına almasını, çiftçilerimizin hak ettiği
desteklemelerin ödenmesini ve özellikle yaz ve sonbahar döneminde kredi borcunu
ödeyecek olan çiftçilerimizin borçlarının faizsiz ertelenmesini talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Tutdere
15.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, çiftçilerin coronavirüs salgını nedeniyle
borçlarını ödemekte büyük güçlükler yaşadığına
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye genelinde çiftçilerimiz zor günler
yaşamaktadır. 2019 yılı verilerine göre Çiftçi Kayıt
Sistemine kayıtlı 2 milyon 260 bin çiftçimizin bankalara 119 milyar
331 milyon TL, Tarım Kredi Kooperatiflerine ise yaklaşık 10
milyar TL borcu bulunmaktadır; toplam borç 130 milyar
civarındadır. Bu rakama tohum, gübre, ilaç, mazot, elektrik, su ve
diğer giderler eklendiğinde Türkiye genelinde çiftçilerimizin toplam
borcu yaklaşık 150-160 milyar civarına ulaşmaktadır.
Corona süreci nedeniyle büyük mağduriyetler yaşayan çiftçilerimiz,
borçlarını ödemekte çok büyük güçlükler çekmektedirler, arazilerini
bankalara ipotek etmek, ürünlerini ucuza satmak zorunda kalmaktadırlar.
Buradan Sayın Cumhurbaşkanına ve
Tarım Bakanına açıkça çağrıda bulunuyorum:
Çiftçilerimizin üretmeye devam edebilmesi için, çiftçilerimizin kamu
bankalarına ve kooperatiflere olan borçlarının faizlerinin
silinmesi için gerekli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum sayın
milletvekillerimize.
Şimdi, Sayın Grup Başkanvekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Türkkan, buyurun.
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
coronavirüs salgını nedeniyle devlet okullarını kapatan
Millî Eğitim Bakanlığının özel okullara telafi
eğitim izni vermesinin fırsat eşitsizliği değil de ne
olduğunu, velilerin ödedikleri ücretleri özel okulların
yönetimlerinden geri talep etmesinin önüne geçilmesinin mi hesap
edildiğini, özel okulların maddi çıkarlarını
korumanın çocukların ve ailelerinin hayatlarını riske
atmaya değip değmeyeceğini öğrenmek istediklerine,
salgının başından beri idari izinde olan hamile
kadınların işbaşı yaptırılmasını
kabul etmediklerine, memleket meselelerinin konuşulacağı bir
memleket masası kurulmasının kime, nasıl bir zararı
olabileceğini anlayamadıklarına ve İYİ PARTİ
Genel Başkanı Meral Akşenerin memleket masası
çağrısını yinelemek istediklerine, İstanbulun
fethinin 567nci yıl dönümünde Ayasofya Camisinde Fetih suresinin
okunmasına, ramazan ayında Batı Trakyada yüz
yıllardır okunan ezan seslerinin salgın bahane edilerek
tartışma konusu hâline getirildiğine, koronavirüse yenik
düşerek hayatını kaybeden Rumeli Türkleri Kültür ve
Dayanışma Derneği eski Genel Başkanı Sadullah
Sipahioğluna Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; pandemi sebebiyle bu sene eğitim öğretime
ara verilmesine rağmen Millî Eğitim Bakanlığı özel
okullara ayrıcalık tanıyan bir karara imza attı.
Salgın nedeniyle devlet okullarının yaz aylarında telafi
eğitimi yapmayacağını açıklayan Sayın Bakan, özel
okulların ise 15 Ağustos itibarıyla yüz yüze telafi eğitimi
yapabileceğini söyledi. Sayın Bakan eğitime ilişkin
almış olduğu bu kararla özel okulların
çıkarlarını önde tutmuş oldu. Coronavirüs
salgınıyla devlet okullarını kapatan
Bakanlığın özel okullara
telafi eğitim izni vermesi fırsat eşitsizliği veya
ayrımcılığı değil de nedir? Bu yolla velilerin,
özel okulların yönetimlerinden ücret geri talep etmesinin önüne geçilmesi
mi hesap edilmektedir? Hâl böyle ise özel okulların maddi
çıkarlarını korumak için çocuklarımızın ve
ailelerinin hayatlarını riske atmış oluruz. Buna değer
mi? Alınan bu kararı İYİ PARTİ olarak oldukça
sakıncalı gördüğümüzü özellikle ifade etmek istiyorum.
Kararın tekrar gözden geçirilerek vazgeçilmesini talep ediyoruz.
Salgının başından beri
yaklaşık iki aydan fazla süredir idari izinde olan hamile
kadınlarımıza 1 Haziran itibarıyla yayınlanan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle idari izinleri
kaldırılarak işbaşı
yaptırılmıştır. En büyük risk gruplarından birine
sahip hamile kadınlarımıza kendileri ve bebekleri için tehlike
sürürken işbaşı yaptırılmasını kabul
etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Daha geçtiğimiz
günlerde hamile bir hemşire kardeşimizin evladının kokusunu
alamadan hayata veda ettiğini hatırlarsanız, bu dediğimizin
ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olursunuz. Hükûmet
aldığı kararlarla birçok kısıtlamayı
kaldırmış, adına kontrollü sosyal hayat denilen yeni bir
dönemi özellikle risk grupları için oldukça erken
başlatmıştır. Acilen ek bir kararnameyle özelde ve kamuda
çalışan hamile kadınlarımıza idari izin verilmelidir.
Hükûmete Sayın Genel
Başkanımızın öncülüğünde daha önce yapmış
olduğumuz memleket masası çağrımızı burada bir
kez daha yinelemek istiyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında çözüm bekleyen
temel sorunlar her gün biraz daha büyümekte, pandemi salgını
nedeniyle değişen ekonomik dengelere, dış politikada
yeniden dağıtılan kartlara, son günlerde artan şehitlere ve
daha birçok soruna milletimiz öncelikli olarak çözüm beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İçeriye ve
dışarıya birlik, beraberlik algısı yayarak memleket
meselelerinin konuşulacağı bir memleket masası
kurulmasının kime, nasıl bir zararı olabilir? Hükûmetin,
milletin tüm renkleriyle ve farklı sesleriyle bir araya neden gelmek
istemediğini anlayamıyoruz. Buna rağmen milletimizin derdini
dert edinerek ve sadece milletimizi düşünerek Sayın Meral
Akşenerin memleket masası çağrısını burada bir
kez daha ısrarla tekrarlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbulun fethinin 567nci yıl dönümünde Ayasofya
Camisinde Fetih suresinin okunması Yunanistanda büyük yankı
uyandırmış, ülkenin Dimetoka kentinde bulunan ibadete
kapalı beş yüz yetmiş dokuz yıllık tarihî Çelebi
Sultan Mehmet Camisinin minaresine Yunan bayrağı
asılmıştı. Dışişleri Bakanı Sayın
Mevlüt Çavuşoğlu, bir televizyon kanalında Bu, saçmalık ve
haddini aşmaktır. Kur'an-ı Kerimin nerede ve ne zaman okunacağını
biz Yunanistana mı soracağız? şeklinde bir tepki verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakanın bu
tepkisini çok olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum ancak bu konuda bir
başka konuya dikkat çekmek istiyorum. Mübarek ramazan ayında
Batı Trakyada şehirlerde ve köylerde yüz yıllardır okunan
ve bunca yıldır kimseyi rahatsız etmeyen ezan sesleri
salgın bahane edilerek tartışma konusu hâline getirildi;
ezanların okunduğu mikrofonların ayarlarıyla oynamaya dönük
haksız ve hukuksuz girişimlerde bulunuldu. Bu hukuksuz tutumu kabul
etmemiz mümkün değildir. Bu konuyu ben soru önergesiyle Meclis gündemine
taşımıştım, buradan da sormak istiyorum: Batı
Trakyadaki soydaşlarımızın içinde bulunduğu bu
durumdan, ramazan ayında yaşadıkları bu haksız ve
hukuksuz durumdan Dışişleri Bakanının haberi var
mı? Soydaşlarımızın din ve vicdan özgürlüğü Lozan
Antlaşmasıyla garanti altına alınmasına rağmen
ramazan ayında karşı karşıya kaldıkları bu çirkin
tutuma Bakanlık olarak bir tepki verildi mi?
Son olarak bir şey daha ifade etmek istiyorum
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Geçtiğimiz günlerde,
Balkanlardan Türkiyeye okumaya gelen, Türkiyede okuyup gittikleri ülkelerde
bugün milletvekili, bakan, bürokrat olan birçok öğrenci kardeşimin
hamisi durumunda olan Rumeli Vakfının ve Rumeli Türkleri
Derneğinin eski Başkanı Sadullah Sipahioğlu
kardeşimizi çok genç bir yaşta, üç günde bu illet virüs yüzünden
kaybettik. Buradan bütün Rumeli camiasına, ailesine ve sevdiklerine
başsağlığı diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, vefat eden Rumeli Türkleri Kültür ve
Dayanışma Derneği eski Genel Başkanı Sadullah
Sipahioğluna Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Allah rahmet eylesin.
Değerli milletvekillerimiz 60a göre söz
talebinde bulunuyorlar, sisteme giriyorlar ama bundan sonra 60a göre hiçbir
söz talebini karşılamayacağım; tekrar Genel Kurulun
bilgisine sunuyorum.
Sayın Beştaş, buyurun lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul ilinde Gençlik Örgütlerinin polis ve
bekçi şiddetine dikkat çekmek için Kadıköy Boğa Heykeli önünde
yapmak istedikleri açıklamaya kolluk güçlerinin müdahale ettiğine ve
29 gencin gözaltına alındığına, eşine
gönderdiği mektubu sansürlenen Selahattin Demirtaşa yönelik
hukuksuzlukta sınır tanınmadığına ve böyle bir
yaklaşımı şiddetle reddettiklerine, binlerce tutuklunun
iletişim hakkının yok sayıldığına, 3 Haziran
Nazım Hikmetin yaşamını yitirmesinin 57nci yıl
dönümüne, cezaevlerinde işkencelerin devam ettiğine ve
Kırşehir Cezaevindeki açlık grevine dikkat çekmek
istediğine, yasa yapımında muhalefeti etkisiz hâle getiren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin denetim
yollarını da etkisiz hâle getirdiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, dün gençlik örgütlerine İstanbulda çok
şiddetli bir saldırı oldu. Gençlik örgütlerinin polis ve bekçi
şiddetine dikkat çekmek için Kadıköy Boğa Heykeli önünde yapmak
istedikleri açıklamaya kolluk, kalkanlarla coplarla müdahale etti ve 29
genci gözaltına aldı. Yaşamsal ihtiyaçlarını
karşılamak için dışarı çıkan insanların bile
polis ve bekçi şiddetine maruz kaldığını acı bir
şekilde görüyoruz. Gençler dün ne demişti? Normaliniz
şiddettir. diyerek demokratik ve barışçıl bir şekilde
yürüyüş yapmak istemişlerdi. Evet, gençlere yapılan
saldırıyla şunu söylediler: Evet, haklısınız,
bizim normalimiz bu, şiddetle hemhâliz yanıtı vermişlerdir.
Maalesef, bu iktidarın, işkence ve bekası şiddet normali
hâline gelmiştir. Bu ülkenin gençlerine geleceksizlik, işsizlik, çaresizlik,
hayat pahalılığı ve zorbalık reva görülüyor. Gençler
öfkelerini belli etmek istediklerinde şiddetle
karşılaşıyorlar ve haklılar, bu ülkenin normali
şiddet.
Evet, yeni bir gelişme oldu bugün, Sevgili
Selahattin Demirtaşın mektubu sansürlendi. Önceki dönem Eş
Genel Başkanımız Demirtaşa yönelik hukuksuzlukta hiçbir
sınır tanınmıyor.
Değerli milletvekilleri, bu 4 sayfalık
mektup, bunu kamuoyuna gösteriyorum, altta disiplin kurulu kararı var ve
sayı var, hiçbir yazı yok, sansürlenmiş mektup ve Mektubu kime
göndermiş? diye soruyorum: Mektubu eşine göndermiş, özel bir
mektup ama disiplin kurulu kararıyla 4 sayfanın tümü beyaz hâlde
eşine gelmiş postadan. Şimdi, biz bunu nasıl izah edelim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tabii,
bu Demirtaşın olduğu için öğrendik. Binlerce tutuklunun
mektuplarının sansürlendiğini, ailelerine verilmediğini,
iletişim hakkının da yok sayıldığını
biliyoruz. Yüz yüze görüş yasaklandı, görüntülü görüşme
yaptırılmıyor. Demirtaşın şahsında tüm
mahpuslar için söylüyorum: Ailesinden 1.500 kilometre uzakta Edirneye
gönderildi, bu rehin alma politikasına şimdi de sansür eklendi. Bu
kin, intikam ve nefretin sebebini gerçekten tekrar soruyoruz ve bu mektubun
orijinalinin derhâl ailesine verilmesini de buradan ifade etmek istiyorum.
Eşiyle yazışmalarını inceleyen ve sansürleyen böyle
bir yaklaşımı şiddetle reddettiğimizi ve
kınadığımızı da ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğer bir gündem: Bugün 3 Haziran, büyük usta Nazım Hikmetin
Moskovada sürgünde yaşamını yitirmesinin yıl dönümü. Büyük
ustayı saygıyla anıyoruz. Maalesef bugün de bu sürgün
politikası devam ediyor. Geçmişten ders alırsak ancak güçlü ve
güzel bir geleceği inşa edebiliriz. Nazımı hain ilan
edenlerin adı sanı unutuldu ama Nazımın şiirleri hâlâ
yaşıyor. Demek ki ortada bir sorun var, bu da demokrasi sorunudur.
Cezaevlerindeki işkenceler devam ediyor. Bugün,
Kırşehir cezaevindeki açlık grevine dikkat çekmek istiyorum. 19
Mayıstan bu yana üniversite öğrencileri olan tutuklular açlık
grevindeler ve açlık grevinin sebebi kendilerine uygulanan baskı,
baskı tehdidi, kaba dayak ve şiddet. Askerî bir disiplinle sayım
verilmesi isteniyor ve çoğu tek kişilik hücrelere konulmuş,
pandemiden dolayı hiçbir korunma olanakları yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ve buna
dair bir an önce çözümün gerçekleşmesi
Bu pandemide ölüme terk edilen
tutuklu ve hükümlülerin bir de açlık grevinde daha fazla,
yaşamlarını yitirmelerini kaldıramayız, bunu kabul
etmiyoruz. Bir an önce Kırşehir Cezaevine el atılsın.
Tabii, burada, Sayın Özgür Özel ile beni de
ilgilendiren bir mesele var. Emrah Kına -demin gösterdiğim sansür
gibi- bana ve Özgür Özele bir mektup göndermiş ve bu mektup kendisine
iade edilmiş. Bu durumu ifade etmek için bize mektup yazılmasına
bile izin verilmiyor. Kırşehir Cezaevini dikkatlerinize sunmak
istiyorum, açlık grevi çok ciddi bir aşamada.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizim
şu anda yasama organı olarak en büyük işlevlerimizden biri,
evet, denetimdir. Bu denetim yollarından biri de tabii ki soru
önergeleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Artık, son kez söz veriyorum.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Son
kez dediniz de ona baktım.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
hem yasa yapımına hem denetim yollarına büyük bir darbe vurdu.
Yürütmenin hazırladığı yasa teklifleri komisyonlarda
muhalefetin görüş ve önerileri dikkate alınmadan, uzmanlar
dinlenmeden, tek bir virgülü dahi değiştirilmeden maalesef aynen
geçiyor; araştırma önergelerimizin, içeriği ne olursa olsun,
çoğunluğun oligarşisine takılıyor, verdiğimiz
kanun teklifleri gündeme alınmıyor.
Soru önergelerine ilişkin
Soru önergelerimiz
-gelen resmî yanıtı paylaşıyorum- on beş gün geçtikten
sonra da yayımlanmıyor. Sadece İçişleri ve Adalet
Bakanlıklarını örnek vereceğim. İçişleri
Bakanlığının bu dönem, 27nci Yasama Döneminde partilerin
704 soru önergesine verdiği 9 yanıt var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Son
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yine,
Adalet Bakanlığı, tüm partilerin verdiği 3.553 soru
önergesinden sadece 154ünü yanıtlamış. Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2.078 soru önergesinden sadece
334ünü yanıtlamış. Bunlar resmî veriler. Verilen
yanıtların çoğu da baştan savma ve kesinlikle tatmin edici
olmaktan uzaktır. İşte, biz, bu yüzden
Cumhurbaşkanlığı sisteminin Meclisi tamamen etkisiz hâle
getirdiğini ve Meclisin buradan değil, başka yerlerden yönetildiğini
bir kez daha önemle ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
3 Haziran büyük usta Nazım Hikmetin ölümünün 57nci yıl dönümüne,
vatandaşların yeni normalde de tedbiri elden bırakmaması
gerektiğine, sorunları çözme gayreti içinde olunursa Meclisin Meclis
olacağına, AK PARTİ Genel Başkanının polislere,
hemşirelere, din adamlarına ve öğretmenlere 3600 ek gösterge
verme sözünü ne zaman yerine getireceğini merak ettiklerine ve takipçisi
olacaklarına, coronavirüs pandemisinin yanı sıra hava
koşulları nedeniyle çiftçilerin zor durumda olduğuna, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan
Sarıbalın koordinatörlüğünde çiftçilerin
yaşadığı mağduriyetleri yerinde tespit ederek
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 19 ile heyetler
gönderileceğine, güvenlik teşkilatının şan ve
şerefini korumanın herkesin görevi olduğuna lakin hiçbir polisin
ve bekçinin hukukun dışına çıkma hak ve salahiyetinin
bulunmadığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi,
durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi
kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovasına atlayacaktı.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Kurtuluş Savaşımızı en iyi anlatan iki destan
vardır; birisi, elbette ve hiç şüphesiz İstiklal
Marşımızdır, diğeri Kuvayı Milliye
destanıdır. Bu toprakların sesini yüreğinin incelikleriyle
yazan büyük şair, büyük usta Nazım Hikmeti 3 Haziran 1963 tarihinde
kaybettik. Yasaklara, baskılara karşı Nazım hep var oldu,
hep yaşadı ve yaşıyor. Rahmet ve minnetle büyük ustayı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
anıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
üç gün önce yeni normale girdik. Bir yandan hem maske noktasında hem
dezenfektan noktasında hem sosyal mesafe noktasında aziz
vatandaşlarımızı her şeye rağmen tedbiri elden
bırakmamaları konusunda uyarmayı, onlara bu ricada
bulunmayı bir görev sayıyorum. Lakin artık hayat devam ediyor,
hayatın gerçekleriyle de yüzleşme vaktidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin derdiyle hemhâl olursa meclis olma
özelliğini taşır; yüzleşip, sorunları görüp çözme
gayreti içinde olursa Meclis meclistir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİ
Sayın Genel Başkanının topluma verdiği bir söz var.
Polisimize, hemşirelere, din adamlarımıza ve
öğretmenlerimize 3600 ek gösterge verme sözünü Sayın Erdoğan ne
zaman yerine getirecek, merak ediyoruz, takipçisi olacağız, bunu
unutturmayacağız. Bunun bilinmesini de özellikle isterim.
Sayın Başkan, öte yandan, Covidle
uğraşırken bir yanda çöl sıcağı, hemen
peşinden ani soğuk, dolu ve poyraz Türkiye'nin muhtelif yörelerinde
çiftçilerimizi perişan etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak tarım politikalarından sorumlu Genel Başkan
Yardımcımız Orhan Sarıbalın koordinatörlüğünde
Adana, Adıyaman, Antalya, Çankırı, Çorum, Denizli,
Diyarbakır, Düzce, Elâzığ, Tunceli, Hatay, Kars, Ardahan, Kastamonu,
Konya, Mersin, Ordu, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde çiftçilerimizle
buluşup, çiftçilerimizin yaşadığı mağduriyeti
yerinde tespit edip alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 19 ile
milletvekili gruplarımız, heyetlerimiz gönderilecektir. Şimdiden
buradan, bizim arkadaşlarımız bölgede bu
çalışmayı yaparken Afrika sıcaklarından ve akabindeki
ani soğuk, dolu ve poyraz rüzgârlarından dolayı birçok stratejik ürünü bir dahaki sene
yiyemeyeceğimizi de dikkate alarak Hükûmetin de gerekli tedbirleri almasında
bir zaruret olduğunun altını da çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öte yandan, dün
burada şunu söylemiş idim: Her kurumda kurumun itibarını
lekeleyen mensuplar vardır. Polis teşkilatımızdan ve bekçi
teşkilatımızdan da bu çürükler ayıklanmalıdır.
Tümünü tenzih ederim ama memleketin değişik yörelerinden bekçilerin
vatandaşa ızdırap çektirdiğine, darp ettiklerine dair
olumsuz haberler gelmektedir; bunu doğru bulmuyoruz. Bekçiler terör
estirmesin. demiştim, mevkidaşım AK PARTİ Grup Başkan
Vekili arkadaşım benim polisleri ve bekçileri teröriste
benzettiğim mealinde bir tweet atmış, buna üzüldüğümü
belirtmek isterim. Ama bununla beraber şunu da söylemek mecburiyetindeyim:
Emniyet Genel Müdürlüğünden 33 bin polis memurunu terör örgütüyle
irtibatlı ve iltisaklı olduğu için siz tahliye ettiniz, tasfiye
ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Emniyet Genel Müdürlüğüne
33 bin teröristi ben yerleştirmedim. Polis
teşkilatımızın ve bekçi teşkilatımızın,
özetle güvenlik teşkilatımızın şan ve şerefini
korumak hepimizin görevidir. Lakin hiçbir polis ve bekçi kardeşimizin de
hukukun dışına çıkma hak ve salahiyeti yoktur.
Vatandaşımıza polis her vakit, her hâl ve şartta
şefkatlerini ve gülen yüzünü göstermek zorundadır. Bununla beraber,
burada polis hamaseti yapacağınıza, tekraren söylüyorum, Türk
polisi şehit olmaktan korkmuyor, emekli olmaktan korkuyor, 3600ü verin de
polisimizi ne kadar sevdiğinizi görelim diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
coronavirüs salgınıyla mücadelenin devlet millet
dayanışması ile Bilim Kurulunun tavsiye kararları
çerçevesinde başarılı şekilde yürütüldüğü gibi
normalleşme sürecinin de bilimsel ve istatistiksel veriler
ışığında yürütüldüğüne, başka ülkelerdeki
vatandaşlarının sağlığını koruyan
iradenin kendi ülkesindeki vatandaşlarının yaşam
hakkının teminatı olduğuna, Ayasofyada İstanbulun
fethinin 567nci yıl dönümünde Fetih suresi okunduğuna, kendi
coğrafyasında, ay yıldızlı al
bayrağının dalgalandığı her yerde kendi iradesini
ortaya koyan milletin hoşgörüyü de elden bırakmadığına
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii gündem ne olursa olsun salgın birinci gündemimiz.
Bu noktada salgınla mücadelemizi devlet millet
dayanışmasıyla hamdolsun başarılı bir
şekilde yürütmeye devam ediyoruz. Güçlü devletlerin salgına teslim
olduğu, sağlık bakanlarının bir bir istifa ettiği
ve başka ülkelere özgürlük götürenlerin kendi ülkesinde
vatandaşlarını salgına kurban ettiği bir süreci
yaşıyoruz. Ancak bizler vatandaşlarımızı sadece
devletimiz ve ülkemiz sınırları içerisinde değil, aynı
zamanda yurt dışında da takibini yapmak suretiyle, gerek
Norveçten gerek Mısırdan gerek dünyanın diğer
ülkelerinden getirmek suretiyle onları sağlıklarına
kavuşturmaya gayret ediyoruz. Tabii, bu noktada
yaptığımız çalışmayı, hem siyasi irade hem
millet-devlet dayanışması hem de stratejik ve bilimsel
aklın öne çıkması sayesinde yapıyoruz. Bilim Kurulunun
tavsiye kararları çerçevesinde süreç yürütülüyor. Bu noktada,
normalleşme süreci de yine hem
bilimsel hem de istatistiksel veriler ışığında
yürütülmektedir. Onun için, normalleşme bağlamında, kronik
hastalar ve hamile kadınların durumuna da hassasiyetle dikkat edilmek
suretiyle, özellikle hamile kadınların 32nci haftada başlayan
izinlerinin 24üncü haftaya düşürülmesi bu bilimsel veriler
ışığında yapılmaktadır. Bu noktada,
başka ülkelerde vatandaşlarının
sağlığını koruyan irade, kendi ülkesindeki
vatandaşlarımızın da hassasiyetle yaşam
haklarının teminatıdır. Bunun altını özellikle
çizmek istiyorum. Dünya Sağlık Örgütü ve
vatandaşlarımız, Sayın Cumhurbaşkanımıza,
Hükûmetimize teşekkürlerini ileterek Mecliste
aldığımız kararlarla sürecin yürütülmesindeki
başarılarımızı takdir etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Diğer taraftan,
özellikle Ayasofyada fethin 567nci yılında Fetih Suresinin
okunması, bizim milletimizin farklılıklara
saygısının bir göstergesidir. İnsanların genleri nasıl
varsa milletlerin, medeniyetlerin de genleri vardır. Bu milletlerin,
medeniyetlerin genleri döner dolaşır bir şekilde aslına
irca eder. Bakınız, coğrafyamız, özellikle, milletimizin
tarih boyunca farklı din, inanç, düşünce sistemlerine olan
hoşgörüsü, saygısı, birlikte yaşama kültürüne ilişkin
ortaya koyduğu duruşuyla kiliselerin, havraların,
sinagogların ve camilerin bir arada kardeşçe
yaşadığı bir coğrafya olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hatta, farklı
coğrafyalardan inancı ve özgürlüğü sebebiyle kaçanların
istikameti, her zaman bu hoşgörü iklimi, coğrafyası
olmuştur. Geçmişte Hristiyanlar, Yahudiler, Museviler her
coğrafyadan kaçarak bu milletin sinesine
sığınmıştır.
Bakınız, bugün de aynı
anlayış egemen olmaktadır. Evet, Ayasofyada Fetih suresi
okunmuştur, hamdolsun. Bu millet, kendi coğrafyasında, al
bayrağının dalgalandığı her yerde kendi iradesini
ortaya koymaktadır; aynı zamanda hoşgörüyü de elden
bırakmamaktadır.
Son bir yıllık süre zarfında,
Gaziantepte, yine bir müze niteliğinde olan eski Hanuka Sinagogunda
tarihî niteliği bulunan Hanuka Töreni, kırk yıl sonra ilk kez bu
sene kutlanmıştır. Yine, azınlık gruplarının
katıldığı Akdamar Kilisesi tanıtım
etkinliği, 2019 Aya İrini İstanbul etkinliği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, son kez
açıyorum.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
bu coğrafyada
hoşgörünün bir göstergesi olarak hayata geçmiştir.
Dimetokada, Balkanlarda bugün yeniden o eski zulmü hortlatmak
isteyenler kendi genlerinde var olanı göstermektedir.
Bakınız, fethin 567nci yıl dönümünde
Ermeni patrikliğinin 556ncı kuruluşunu da kutladık,
hayırlı olsun.
Bu, işte, Balkanlarda, Ortodoks dünyasında
farklı din ve mezheplere hoşgörünün, barışın, huzurun
nasıl ulaştırıldığını göstermektedir.
Ben, Ziya Paşanın sözleriyle sözümü
tamamlamak istiyorum. Biz, bizim medeniyetimizde var olan iklimi ortaya
koyarız, onun için: Ayinesi iştir kişinin, lafa
bakılmaz/Kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde.
Teşekkür ediyor, hayırlı çalışmalar
diliyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
20.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Cahit Özkanı dinlerken benim konuştuklarımı acaba
anlayamadı mı diye meraka düştüm, doğru mu anlıyorum?
Herhâlde anlayamadı. Ben Fetih suresinin Ayasofyada okunması konusunda
Yunanlılar tarafından gösterilen tepkiye Sayın
Dışişleri Bakanının ifadelerini doğru
bulduğumu, bu konuda çok olumlu bir hareket yaptığını
söylemiştim, önce. Bunu ben doğru anlamadı diye
düşünüyorum, bu ifadeleri duyunca.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yok, aynı
istikamette konuştuk, aynı istikamette.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Akabinde Sayın
Dışişleri Bakanına şunu sordum: Ramazan ayında
corona virüsü, pandemiyi fırsat bulup camilerden ezan yasaklayan Yunan
makamlarına karşı herhangi bir tepkisi oldu mu? Merak ettim. Ben
bunu bir soru önergesiyle dile de getirmiştim. Bunu konuşmamın
sonunda ifade etmiştim. Zannediyorum, maksat hasıl olmuştur
Sayın Cahit Özkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Kayıtlara
geçti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım
BAŞKAN Sayın Özkan, tam da Sayın
Türkkanın söylediği gibi oldu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Uzlaşı
arıyoruz ya, onun için.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Özkan.
21.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, aslında,
bizim aynı istikamette konuştuğumuzu ben şahsen
düşünüyordum. Burada, Yunanistanda hem soydaşlarımıza hem
de farklı inançta olanlara yapılan saldırıyı ifade
etmek için konuştum. Bu çok önemli.
Bakınız, bu coğrafyada bizler huzuru
ve barışı egemen kılmak için çalışmalar
yapıyoruz. Geçmişte, bugün Yunanistanın ortaya koyduğu o
şoven, müdahaleci, özgürlüklere alan tanımayan anlayış
Bizansta egemendi ve Bizansta ne denmişti fetihten önce? Kardinal külahı
görmektense Osmanlı sarığını tercih ederiz.
denmişti. Bugün, Yunanistanda hem soydaşlarımız hem de bu
krizler altında ezilen Yunan vatandaşları, âdeta o Bizanstaki
mağduriyeti farklı şekilde yine ifade etmektedir.
Aynı istikamette konuştuğumu ifade
etmek için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurulu
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 3/6/2020
tarihinde İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve 20 milletvekili
tarafından, aşı üretim kurumlarının durumları ve
aşı üretimi çalışmalarının
araştırılıp geliştirilmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 3 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 3/6/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve
20 milletvekili tarafından aşı üretim kurumlarının
durumları ve aşı üretimi çalışmalarının
araştırılıp geliştirilmesi amacıyla 3/6/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmuş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 3/6/2020 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Hayrettin
Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak aşı üretim
merkezlerinin durumu ve aşı üretimi hakkında vermiş
olduğumuz önergenin gerekçelerini açıklamak üzere söz aldım.
Selamlarımı sunarak başlıyorum.
Coronavirüs salgınıyla beraber gündeme
gelen aşı, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli konu
hâline gelmiştir. İnsan hayatında önemli olduğu kadar
hayvanlarda görülebilecek hastalıklar için de gerekli olan aşı,
bütün salgın hastalıklarda stratejik ürün olarak görülmektedir.
Ülkemizde aşı için kurulan tesislerin
tarihi bir hayli eskiye dayanır. Araştırma, üretim, kontrol,
denetim ve eğitim alanlarında faaliyet göstermek amacıyla bu
tesislerin ilki Sultan II. Abdülhamit tarafından İstanbul Pendikte
1901 yılında kurulmuştur. İkincisi, Atatürk tarafından
1928 yılında Ankarada kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha
Enstitüsüdür. Sonraları, değişik zamanlarda kurulmuş olan
Manisa Tavuk Hastalıkları Aşı Üretim ve Araştırma
Enstitüsü, Tarım ve Orman Bakanlığı Şap Enstitüsü,
Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü, Elâzığ
Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü, Konya Veteriner Kontrol ve
Araştırma Enstitüsü, Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma
Enstitüsü ile Samsun Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü çok
değerli hizmetler vermiştir. Ne var ki bu enstitülerin tamamına
yakınında aşı üretimi durdurulmuştur. Tarım ve
Orman Bakanlığına bağlı Manisa Tavuk
Hastalıkları Aşı Üretim ve Araştırma Enstitüsü
2004 yılında, Sağlık Bakanlığına
bağlı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi
Başkanlığı ise 2011 yılında
kapatılmıştır. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu hizmetleri
üretmek üzere büyük emek ve parayla kurulan söz konusu bu kurumlar;
1) Aşı ve biyolojik madde üretiminin
kamusal bir görev olarak
görülmemesi.
2) Biyoteknolojideki gelişmelere uygun olarak
yeni yatırımların
yapılmaması.
3) İhtiyaçların ithalat yoluyla karşılanması
yönünde oluşan siyasi
irade.
4) Stratejik önemlerine bakılmaksızın
özelleştirme yapma kararlarının alınması gibi
sebeplerle bugünlerde tamamen dışarıya bağımlı
hâle gelmiş, zor durumda kalmış bulunuyoruz.
Diğer yandan, konunun uzmanları tarafından
yapılan değerlendirmelere göre, üç yıllık aşı
ithalat bedeliyle millî aşı üretim tesislerimiz yeni teknolojilere
uygun olarak modernize edilebileceği gibi yeni tesisler bile
kurulabilecektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
sağlık ordusu çok başarılı bir sınav vermektedir.
Aşı üretiminde de bu sınavı başarıyla verebilecek
durumdayız, bunun örneğini de gördük. Aşı üretiminde ilk
adım, sahada enfeksiyon yapan virüsü laboratuvar ortamında izole edip
üretmekle atılır, sonra aşı çalışmaları
başlar. Bunu yapacak uzmanlarımızın olduğu
bilinmektedir. İşte, Ankara ve Erciyes Üniversitelerindeki bilim
insanlarımız kısa sürede virüsü izole ederek üretmeyi
başarmışlardır.
Peki, eksik olan nedir? Eksik olan, siyasi iradenin
anlayışıdır, bakış açısıdır,
sonuçlar başarısız olsa bile sadece kendilerinin
yaptıklarının doğru olduğuna inanmalarıdır.
Büyük zorluklarla, emeklerle, bedellerle kurulmuş olan millî tesislerimizi
satmakla veya kapatmakla hiçbir yere varılamaz. Yaşanmakta olan
coronavirüs salgınının meydana getirdiği sağlık,
sosyal ve ekonomik tahribat göz önüne alındığında bizim ne
yapmak istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Önceliğimiz, ülkemizin ihtiyaçlarının
karşılanması, komşularımıza ve ihtiyacı olan
bütün ülkelere destek olacak aşıların üretilebilmesi için millî
kaynaklarımızın ve bilim insanı gücümüzün seferber
edilmesidir. Bu amaçla, aralarında Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü ve
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi tarihî
kuruluşların da olduğu aşı üretim
kurumlarının durumları, eksikliklerinin giderilmesi,
kapatılanların yeniden ihya edilmesi ve alınacak bütün
tedbirlerin belirlenmesi için önergemize destek verilmesini bekliyor, Genel
Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüs
enfeksiyonu Türkiyede ve dünyada tüm hızıyla devam etmekte ve dünya
aşıyı aramakta, Türkiye aşıyı aramakta ama iktidarın
marifetiyle, aşı çalışmaları Türkiyede bilimsel bir
şekilde yapılamamaktadır. İşte, Refik Saydam
Hıfzıssıhha Enstitüsü, Manisa Aşı Enstitüsü
iktidarın döneminde kapatılmıştır. Bu çok net,
açık bir şekilde ortadadır.
Yerli ve millî olacağız. diyen kimdi? Bu
iktidar. Ama yerli ve millî olamayan, bu ülkede aşı enstitülerini
kapatan kim? Yine bu iktidar. Bu enstitüleri kapatıp, ardından
ithalata ağırlık verip, özel sektöre ağırlık
verip rant üzerinden bir ekonomi tesis etmeye çalıştı bu
iktidar; başka yaptığı hiçbir şey yok ve şu anda
Türkiyede ciddi, bilimsel bir aşı çalışması
yapılamıyor. Bu iktidarın bu topluma kötülüğünü yine net
bir şekilde görüyoruz.
Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak,
aşı çalışmaları nasıl yapılır, bilimsel
olarak anlatmaya çalışalım. PCR testi kullanılıyor.
Daha hızlı testler, ELISA ve hızlı tanı testlerinin
kullanılması lazım, bunun için de virüsün yapısal 4
proteininin bilinmesi lazım, bunların üretilip saflaştırılması
gerekiyor. Ve Bunu sadece ben yaparım. demek yetmiyor, multidisipliner
bir çalışma yapılması lazım. Üniversiteler, sanayi ve
tüm farklı bilim insanlarının bir araya gelmesi gerekiyor ama bu
ülkede, medyatik bir şekilde Ben aşı üretiyorum. diyen popüler
hâle geliyor. Bunlar kabul edilecek şeyler değil.
İlk önce virüsün izole edilmesi ve gen
dizisinin yapılması gerekmekte, daha sonra virüsün genlerinin
klonlanması, virüse ait proteinlerin saflaştırılması,
saflaştırılan proteinlerin hayvanlara enjekte edilerek virüsün
proteinlerine karşı antikor oluşturulması, virüse
karşı oluşan antikorların hayvanlardan elde edilmesi ve
antikorların saflaştırılması,
saflaştırılan antikorların preklinik, klinik öncesi,
çalışmalarının yapılması ve preklinik
aşamada başarılı olan antikorların büyük reaktörlerde
çok miktarda çoğaltılması ve bu şekilde
aşının geliştirilmesi sağlanabilir.
Ve bir de plazma bağışı meselesi
var. Plazma bağışı çok önemli, hayat kurtarıcı
biliyorsunuz. Plazma bağışını da enfeksiyonu geçiren
her kişi yapamıyor, bunun için de ELISA testleri ve hızlı
tanı kitleri önemli çünkü insandaki antikor miktarının tayin
edilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Özetle
söylemek istediğimiz: PCR testine göre çok daha hızlı olan ELISA
testleri ve hızlı tanı kitlerinin geliştirilmesi gerekiyor.
Çok lafa gerek yok, yapılması gereken bu, arkadaşlar, çok net.
Bunu yapmadan da aşı konusunda bir adım atamazsınız.
Ancak şu anda, testleri hızlandırdığımız
takdirde tanı hızlanır, netleşir ve aşı konusunda
da adım atılabilir.
Kendi imkânlarımızla
hazırladığımız bu düşük maliyetli ve güvenli
testleri yaygınlaştırabilirsek testler yapılabilir hâle
gelir. Hızlı test yaparak virüsün yayılımı da en rahat
bir şekilde engellenmiş olur çünkü tanı çok önemlidir. PCR
testlerinde belli bir süre geçince tanı gecikiyor ve virüs
yayılımı oluyor, o yüzden ELISA testleri ve hızlı
tanı kitlerinin bir an evvel yaygınlaştırılmasını
partimiz adına söylüyoruz ve önergeyi destekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grubu
adına Sayın Bedri Serter. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konumuz
hıfzıssıhha. Aramızda bu kelimeyi de önemini de bilmeyen
yoktur umarım. 1800lü yıllara gidelim: Padişah II. Abdülhamit,
mikrobiyolojinin gelişmesi için çok önemli adımlar atmış,
ne yapmış biliyor musunuz? Pasteur gibi bir adama, aşı yapımı
öğrenilsin diye Mecidiye Nişanı vermiş ve o tarihte
İstanbulda 200 ev alacak kadar para vererek kandırmış, 3
vatandaşımızı da asistan olarak yetişmesi için
yanına vermiş. İşte, bu ekip sayesinde ilk difteri
serumu o tarihte üretilmeye
başlanmış. Osmanlının ilk, dünyanın 3üncü kuduz
müessesesi kurulmuş, dünyada çiçek aşısının
uygulaması için kanun çıkarmış ilk devlet Osmanlı
olmuştur.
Dünya savaşları
yaşadığımız 1900lü yıllar, kuşkusuz
salgının daha çok insan öldürdüğü yıllardır. Doktor
Raşit Rıza ve Doktor Tevfik Salim o zor şartlarda tifüs aşısını
bularak Doktor Refik Saydam da bu aşıyı hazırlayarak dünya
literatürüne geçmişler. İşte, tam islimi üstünde bir isim olan
Doktor Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü kurmuş bir
milletin evlatlarıyız. O yıllarda, Mustafa Hilmi Bey
Gedikpaşa Hamamında boza şişesinin içinde aşı
yaparmış ve o dönem, İstanbul işgal altındayken bile
İngilizlere ve Fransızlara 220 bin doz aşı
satmışız.
Geldik 1923e: Cumhuriyetin kurulmasıyla
birlikte, ülkemizde aşıyla ilgili önemli adımlar
atılmıştır. O günlerde adı duyulan Refik Saydam
adına Hıfzıssıhha Enstitüsü Atatürkün talimatıyla
1928 yılında kuruldu hem de yasaya bağlı olarak, 1267
sayılı yasa. Hep milliyetçilikten bahsederiz ya, milliyetçiliğin
doğru anlaşıldığı o günlerde
Hıfzıssıhhanın kuruluş amacı sadece aşı
ve serum üretmek değil, aynı zamanda dışarıdan
alınan aşı ve ilaçların denetlenmesiydi. Hedeflere
ulaşılması çok sürmedi ve dört yıl sonra o koca
Hıfzıssıhha aşı üretimiyle dışa
bağımlılığı sona erdirdi. Ne olduysa 2000li
yıllardan sonra oldu. Özellikle Hıfzıssıhhanın kamusal
işlevini yerine getirmesi engellendi, sonra kademeli olarak aşı
üretimine son verildi. Sonra, kurum ağır ağır
dışa bağımlı hâle getirildi ve sonuçta, 2011de 663
sayılı KHKyle Hıfzıssıhhanın kapısına
kilit vuruldu. İşte, Hıfzıssıhhanın hikâyesi bu kadar.
Biraz da rakam vereyim isterseniz.
Hıfzıssıhha bitirildi ama tabii ki yaşam devam ediyor ve
virüsler üremeye ve Covid-19 gibi bir virüsle insanları yok etmeye devam
ediyor. Şu an itibarıyla Hıfzıssıhha gibi bir
enstitünün sıfırdan kurulmasının maliyeti 40 milyon dolar
yani 260 milyon TL sadece. Sağlık Bakanlığının
her yıl ithal ettiği aşıya kaç para verdiğimizi
biliyor musunuz? 13 milyon dolar veriyoruz. İşte, üç yıl boyunca
verilen 13 milyon doların toplamıyla mükemmel bir
Hıfzıssıhha Enstitüsü tekrar hayata geçirilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
BEDRİ SERTER (Devamla) Teşekkür ederim.
Biz Suriyeli mültecilere 40 milyar dolar
harcadık; bununla bin tane bilim merkezi kurabiliriz demek.
İşte, Hıfzıssıhhaya sahip çıksaydık
aşıda dışa bağımlı olmazdık, domuz
gribinde, kuş gribinde olduğu gibi, Covid-19da da ilaç ve
aşıları dış ülkelerden beklemezdik, medet
ummazdık. Henüz beyin fonksiyonlarımızı hedef alan bir
virüs ortaya çıkmamışken, düşünmek
yasaklanmamışken şimdi düşünme zamanı. Bizi
dışarıya bağımlı yapan kim ve kimlerdi?
Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Öznur Çalık, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İYİ
PARTİ Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Öncelikle coronavirüs
dolayısıyla hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan bir kez daha rahmet ve
hastalarımıza da acil şifalar diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarı öncesindeki Türkiyenin sağlık sistemine bir göz
attığımızda dünyanın en geri kalmış
sağlık sistemlerini görmek mümkündür; hasta kuyruklarından,
yıkık dökük hastanelere, ilaç sıkıntılarından
hastanelerde rehin kalan vatandaşlara kadar. Hepimiz zaten bunları
biliyoruz.
Biz iktidara geldik ve
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Sağlıkta
Dönüşüm Programını uyguladık. Daha önce dünyada
görülmemiş hız ve düzeyde sağlık göstergelerimizi
iyileştirdik. Anne, bebek ölüm oranlarını ciddi oranda
düşürdük ve bu başarılarımız dünya tarafından
takdir edilirken sağlıktaki dönüşüm bütün ülkelerin dikkatini
çekti.
Kıymetli milletvekilleri, ülkemizdeki
aşı üretiminden bahseden arkadaşlarımız, ilk
aşı üretimine Osmanlı döneminde
başlandığını söyledi. Sultan Abdülhamit Han döneminde
başlayan aşı çalışmaları, 1997 yılına
kadar verem, tifo, çiçek, tetanos gibi 100ü aşkın aşı
üretimiyle devam etmiş ve
artık Türkiyenin aşı üretimi 1997de sona ermiştir.
1997de sona eren aşı üretimi, 2001de AK PARTİ iktidarıyla
birlikte yeniden en önemli gündemlerimiz hâline gelmiştir. Biz, millî ve
yerli üretimin bir parçası olarak sağlıkta yerlileşmeyi,
millîleşmeyi çok önemsiyoruz. Dışa
bağımlılığımızın yüksek olduğu
ilaç, malzeme ve cihaz konusunda, özellikle 2023e kadar aşıyı
yerlileştirme konusunda çok kararlıyız. Özellikle,
aşıyı devlet eliyle, güvenilir şekilde, maliyetini
önemsemeden mutlaka yerlileştirmeli ve millîleştirmeliyiz diyoruz. Bu
çerçevede, ilk 2009da beşli karma aşı dediğimiz difteri,
boğmaca, tetanos, HIB ve çocuk felci aşılarını
ürettik, 2011de de dörtlü karmayı ürettik.
Şimdi, Sağlık
Bakanlığımız, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımız, Halk Sağlığı
Laboratuvarı ve TÜSEB aracılığıyla antiserum
çalışmaları, aşı, AR-GE projeleri ciddi manada
desteklenmekte. TÜSEB tarafından, 13 Marttan itibaren Covid-19 konulu
projelerin başvuruları alınmaya başlanmış
vaziyette. Bu vesileyle 8 klinik çalışma, 6 Covid-19 aşı
geliştirme, 6 adet tanı kiti geliştirme ve 11 adet temel
bilimler alanında olmak üzere toplam 31 adet projeye destek
sağlanmış bulunmakta. Ayrıca, aşı geliştirme
için çağrıya çıkılmış, projeler
alınmış, bilimsel değerlendirme aşamaları da
devam etmektedir. 2014te kurulan TÜSEB ve sonrasında, 2016
yılında kurulan Aziz Sancar Yerleşkesinde ülkemizde
aşı ve ilaç AR-GE çalışmalarının
yapılacağı Türkiye Aşı Enstitüsü
çalışmaları devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Bu eğitim ve üretim
tesislerinde, Covid-19a ilaveten diğer aşıların üretimi
için de gerekli olan eğitim ve üretim gerçekleştirilecektir.
Biyolojik Ürünler ve Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma
Merkezimizde antiserum üretimi yapılmaktadır. Hâlen tetanos, difteri,
akrep, yılan, kuduz antiserum üretimi devam etmektedir.
Ülkemizde stratejik ürün geliştirmek
amacıyla yüksek teknolojiye sahip ve tüm kabiliyetlerin tek elde
toplandığı bir bilim merkezi kurulması için
çalışmalar son hızıyla devam etmektedir. Bu merkez,
stratejik ürünlerin üretimi konusunda kamu ve özel sektöre araştırma
desteği verecek ve insan gücünün yerleştirilmesi
sağlanacaktır.
Türkiye coronavirüsle mücadelede dünyaya örnek bir
süreç yönetmektedir ve yönetmeye de devam etmektedir. AK PARTİyi
nasıl yıpratabiliriz değil, bu sürece nasıl katkı
sağlayabiliriz diye hepinizden destek beklemekteyiz. Biz millî ve yerli
savunma sanayimizi desteklediğimiz gibi, yerli ve millî biyoteknolojik
ürünleri de başta aşı olmak üzere sonuna kadar destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Bu vesileyle ülke için
özverili ve fedakârca hizmet eden, başta sağlık
çalışanlarımız olmak üzere, bütün
kahramanlarımızı saygıyla selamlıyorum ve bu zorlu
süreci hep birlikte, beraberce aşacağımıza inanıyorum.
Yerli ve millî aşı üretimine de son süratle devam ediyoruz.
Bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama
talebi var.
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın
Sancar, Sayın Gürer, Sayın Kaya, Sayın Hancıoğlu,
Sayın Taşcıer, Sayın Emir, Sayın Keven, Sayın
Aygun, Sayın Bankoğlu, Sayın Girgin, Sayın Alban,
Sayın Özer, Sayın Özkan, Sayın Beko, Sayın Kayan,
Sayın Tokdemir, Sayın Serter, Sayın Sertel.
Yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum,
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.32
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.56
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER :
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere devam ediyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 3/6/2020
tarihinde İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve 20 milletvekili
tarafından, aşı üretim kurumlarının durumları ve
aşı üretimi çalışmalarının
araştırılıp geliştirilmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 3 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ PARTİnin grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 29/5/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
tarafından, pandemi sürecinde artan kadın cinayetleri ve
kadınların maruz kaldığı şiddetin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 3/6/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
29 Mayıs 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş tarafından (7457
grup numaralı) pandemi sürecinde artan kadın cinayetleri ve
kadınların maruz kaldığı şiddetin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
3/6/2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Gülüstan
Kılıç Koçyiğit.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Nihayet, kırk sekiz gün aradan sonra Meclis
açıldı ve biz milletvekilleri de halkın sorunlarını
burada anlatma imkânına kavuşmuş bulunduk.
Tabii, kırk sekiz gün geçti, kırk sekiz
gün boyunca işçiler çalıştılar, işlerine gittiler,
Covidli koşullarda toplu taşıma araçlarında bir yerden bir
yere sürüklendiler, kadınlar kapatıldıkları evlerde
şiddete maruz kaldılar, tacize, tecavüze maruz kaldılar ve bu
konuda kadın örgütlerinin, bizlerin yaptığı
çağrılara AKP iktidarı hiçbir şekilde kulak asmadı.
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar, çok gürültü var,
lütfen, biraz sessiz olalım, rica ediyorum sayın milletvekilleri.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bütün bu kulak asmamalarına karşılık, bir de
İçişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı;
kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin Covid öncesi
dönemde ve Covid süresince azaldığını iddia etti. Peki,
gerçek böyle mi? Hayır, tabii ki gerçek böyle değil. Biz şunu
çok iyi biliyoruz ki Covid-19 süresince eve kapatılan kadınlar daha
fazla şiddete maruz kaldılar fakat bu şiddeti ifade edecekleri
mekanizmalar yoktu. Yani 183ü aradıklarında etkin bir şekilde
ulaşamadılar, 155i aradıklarında etkin bir şekilde
ulaşamadılar ya da arayıp da karşılarında bir
muhatap bulduklarında çoğu zaman bu bir erkek olduğu için
dertlerini anlatmadılar, çekindiler. Bununla beraber özellikle Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun aldığı karar nedeniyle Covid-19
süresince 6284 sayılı Yasanın
önleme kararlarında yükümlülere sağlık
koşulları nedeniyle bazı kısıtlamaların
uygulanamayacağına dair vurgusunun tehlikeli olduğunu buradan
ifade etmiştik, bir kez daha ifade etmiş olalım değerli
arkadaşlar.
Peki, ne oldu? Bakın 11 Mart ile 31 Mart
tarihleri arasında 21 kadın öldürüldü, mart ayında toplam 29
kadın öldürüldü, nisanda 20 kadın öldürüldü, mayısta 21
kadın öldürüldü. Bu kadınları kim öldürdü? Eşleri,
babaları, oğulları ya da erkek arkadaşları öldürdü. Bütün
bunlarla beraber ayrıca henüz ölüm nedeni belli olmayan çok fazla
sayıda şüpheli ölümün de olduğunu iyi biliyoruz değerli
arkadaşlar.
Peki, bu erkekler kadınları nerede
öldürdü? Yüzde 80i evlerinde öldürdü. Evet, 20 kadından 18i kendi evinde
ve en yakınları tarafından öldürüldü değerli
arkadaşlar. Bu ne demek? Yani, şiddet evin içerisinde ve en
yakınları bu şiddeti uygularken aslında kadınlar
korumasız, bu şiddetle baş başa
bırakılmış durumdalar.
Başka ne var değerli arkadaşlar?
Burada infaz yasası geçirilirken çok defa söyledik, ifade etmeye
çalıştık. Dedik ki: Siz
şu anda yaralama, taciz ve benzeri suçlardan tutuklu olanları tahliye
edeceksiniz ama bu insanlar şiddet failleri ve gittikleri evlerde yeni
şiddet işlerine bulaşacaklar, yeniden şiddet
uygulayacaklar, yakınlarını yaralayacaklar, belki öldürecekler.
Siz kulak asmadınız ve Ceylan Aslan isimli 9 yaşındaki bir
çocuğumuz ne yazık ki bu süreçte yaşamını yitirdi.
Başka ne yaptınız? Bütün
söylediklerimize kulak asmadınız. Bir Kadına yönelik şiddet
önleme acil planı uygulamadınız değerli arkadaşlar,
bunu yapmadınız. 183ü, 155i etkin bir şekilde
kullanmadınız. ŞÖNİMlerin etkin bir şekilde
olmasını sağlamadınız. Başka ne
yaptınız? Bütün bunların karşısında artan
kadın yoksulluğunu, artan kadın işsizliğini görmezden
geldiniz.
Evet, elimde DİSKin verileri var.
İşsiz kadın sayısı 2014ten 2019a yüzde 52
artmış yani 2 milyon değerli arkadaşlar. Evet, bu anlamda,
bu pandemi sürecinde şu anda öngöremediğimiz oranda, doğru
düzgün istatistiki bilgilerden yoksun olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor.
Başka ne oldu? Siz sosyal paketler
açıkladınız beş sermaye grubuna,
yandaşlarınıza ama kadınlar için özel olarak
hazırlanmış bir sosyal destek programınız ne
yazık ki olmadı. Kadınları pandemi sürecinde de görmezden
geldiniz. Kadına yönelik şiddeti pandemi sürecinde de görmezden
geldiniz ama bu da size yetmedi değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu da size yetmedi, ne yaptınız? Siz
kadına karşı şiddetle mücadele eden dernekleri
bastınız. Evet, Rosa
Kadın Derneğini bastınız, kapısını kırdınız,
başkanını göz altına aldınız, üyelerini göz
altına aldınız, yetmedi tutukladınız. Tevgera Jinên
Azadı (TJA) onu kriminalize eden açıklamalar yaptınız,
hedef gösterdiniz. Oysaki Rosa Kadın Derneği Türkiyede
ŞÖNİMlerle çalışıyor, kadına karşı
şiddetin önlenmesinde hem Diyarbakırda hem de bölgede çok etkin bir
mücadele yürütüyordu. İşte sizin zihniyetiniz bu değerli
arkadaşlar. Siz kadına karşı şiddetin
karşısında değil, kadına karşı şiddet
uygulayanın yanındasınız ve bizatihi iktidarınız
kadına karşı şiddetin kaynağı hâline
gelmiştir. Kadınları sizin iktidarınızdan ve sizin
şiddetinizden korumak gerekiyor diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin HDP grup
önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum.
Hatibin kürsüden yaptığı konuşmaları reddediyoruz.
Bugüne kadar Hükûmetimiz ve parti grubu olarak yaptığımız
yasal düzenlemelerde kadına karşı şiddetin etkin ve yeterli
şekilde ortadan kaldırılması için pek çok yasal düzenleme
yaptık. Anayasal ve yasal reformlar yaptık, pozitif
ayrımcılığı ve özellikle kadına karşı
şiddetin önlenmesine dair aile içi şiddet yasasını
çıkardık. Onun için bu iddiaları reddediyoruz. Türkiye,
demokratik hukuk devletidir, bu çerçevede tüm yasal süreçler işlemektedir.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, gerçekler var gerçekler, gerçeklere bakın.
BAŞKAN Sayın Beştaş...
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Grup Başkan Vekilinin, Sayın
Mevkidaşımın söylediklerini
Hani reddetmek kolay da bir de
hakikat var. Ben, geçen hafta -sadece bir örnek- Rosa Kadın Derneğine
yönelik operasyonda on altı saat Diyarbakır Adliyesinde
soruşturmayı izledim avukatlarla birlikte. 12 kişi
tutuklandı, bunların 8i kadındı ve 3.5 yaşındaki
Dilgeş annesiyle beraber cezaevine gönderildi. Bu kadın derneği
sadece kadın hakları mücadelesi veren, sadece kadına yönelik
şiddete, kadın cinayetlerine karşı etkinlikler yapan bir
dernekti ve bu derneğin yöneticilerine sorulan soruları bizzat dosyadan
aktarıyorum: 8 Mart mitingini neden tertiplediniz? Mor eylem zincirini
neden oluşturdunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yasal denen
yargısal süreçler var. Neticede yargı kararı verir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kadınlara yönelik bu danışmanlık hizmeti niye veriliyor
gibi
Hatta o kadar ileri gittiler ki dernek başkanının bir
telefon tapesinde arkadaşı diyor ki: Neden moralin bozuk? Ya
savaş var, moralim bozuk. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kolluğun ve hâkimin sorduğu soru: Savaşa neden moralin
bozuldu? deniyor. Bu kadar absürt, bu kadar gayriciddi, bu kadar mesnetten
yoksun bir iddiayla tutuklandılar. Üstelik bir böbreği olmayan,
diğer böbreğiyle şu anda her an ölüm tehlikesi geçiren
Dilgeşi de annesiyle beraber cezaevine gönderdiler. Bütün kadın
hakları savunucularına yönelik iktidarın tutumu budur,
başka söze gerek yok. (HDP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yargı kararı
verir. Türkiye demokratik hukuk devleti. Her şey hukuk önünde cereyan
ediyor, suç işleyen varsa cezasını görür.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 29/5/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
tarafından, pandemi sürecinde artan kadın cinayetleri ve
kadınların maruz kaldığı şiddetin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Muhammet Naci Cinisli konuşacak. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlarım.
Toplumumuzun kanayan yarası kadına
karşı şiddetle ilgili söz almış bulunuyorum.
Coronavirüsün yayılmasını durdurmak için geniş bir zamana
yayılan sokağa çıkma yasağı kararları
alındıkça ev içi şiddet olaylarının hızla
arttığını duyuyoruz maalesef. Dünya genelinde de aynı
sebeple kadına karşı ev içi şiddetin artış
gösterdiği bir süredir birçok ulusal ve uluslararası kuruluşun
dikkat çektiği bir gelişme. Çin, İtalya, İspanya, Kanada
gibi dünyanın pek çok farklı ülkesinde kadına yönelik şiddet
vakaları artıyor. Birleşmiş Milletlerin salgın
döneminde kadına yönelik şiddete dair geçtiğimiz ay
hazırladığı rapora göre Fransada 17 Martta uygulanmaya
başlanan karantinadan sonra aile içi şiddetin yüzde 30 oranında,
Arjantinde ise 20 Martta geçilen karantina uygulamasından sonra acil
çağrı hatlarına ulaşan vakalarda yüzde 20 oranında
artış kaydedilmiş. Ülkemizde de kadın örgütleri
tarafından yapılan açıklamalarda vaka sayısında ciddi
oranda artış olduğu bildiriliyor. Evde kal, güvende kal.
söylemi hayatımıza girdiğinden beri kamu başvuru
hatları olan 155 ve 183 acil yardım telefon hatlarına gelen
aramaların oldukça arttığını biliyoruz. Evde kal,
güvende kal. derken pandemi sürecinde pek çok kadının evlerinde
güvende kalamadıklarını anlıyoruz.
Coronavirüsle başlayan karantina dönemine
ilişkin özel bir durum ise şiddet gören kadınlar ve
çocukların süreç sırasında şiddet faillerinden
kaçamaması, Türkiyede kadına karşı şiddetin en fazla
görüldüğü yerin evler olması. Pandemi öncesinde ülkemizde erkek şiddeti
sonucu hayatını kaybeden kadınların yüzde 60ı ev
içinde şiddet sonucu öldürülüyorlardı. Bu demek oluyor ki Türkiyede
kadınlar evlerinde şiddetle yüz yüze. Diğer yandan
ısrarlı uyarılarımıza rağmen İnfaz
Yasasıyla salıverilmelerine engel olamadığımız
şiddet failleri cezaevlerinden tahliye ediliyorlar; tahliyeleri ise
şiddet mağduru olan kadınlara bildirilmiyor, açık
cezaevlerinden izne çıkanlara denetimli serbestlik tedbiri
uygulanmıyor. İnfaz Yasasıyla sokağa salınan
hükümlülerin yeniden suç işlemelerinin önüne geçmemiz, kadına
karşı işlenebilecek olası şiddetleri önlememiz
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, coronavirüs önlemleri
kadınların kendilerini şiddetten koruyabilmelerinde engel
oluşturmamalı. Hâkimler ve Savcılar Genel Kurulunun 30 Martta
açıkladığı Covid-19 kapsamında ilave tedbirlere göre,
6284 sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarında
yükümlülerin coronavirüs kapsamında sağlığı tehdit
etmeyecek şekilde değerlendirilmesi, üzerinde düşünmemiz gereken
bir menfi gelişme. Kolluk güçleri kadına yönelik şiddet
olaylarına müdahale ve işlem konusunda uyarılmalı.
Kadınların başvurularının corona salgını
bahanesiyle göz ardı edilmesinin kabul edilmez olduğunun ilan
edilmesi gerekir.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Aysu Bankoğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYSU BANKOĞLU (Bartın)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, ne yazık ki kadınlar öldürülmeye
devam ediyor; İstanbul Sözleşmesinin ve erkek şiddetinin
Hükûmet tarafından görmezden gelinmesinin sonucu her geçen gün
artıyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformunun sadece mayıs ayındaki verilerine bakarsak 21
kadının öldürüldüğünü, 18 kadınınsa şüpheli bir
biçimde ölü bulunduğunu görüyoruz. İçişleri
Bakanlığı ise bu yıl 91 kadın cinayeti olduğunu
savunuyor. Hikâyelerini tek tek, isim isim bildiğimiz kadınlardan
oluşan veriler en az 120 cinayete ve 66 şüpheli ölüme işaret
ediyor. Ne yazık ki pandemi sürecinde de artan bu şüpheli ölümlerin
muhakkak aydınlatılması gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bakın, Gülnur, Manisada işe giderken
sokağın ortasında öldürüldü, 22 yaşındaydı.
Zeynep, Muğlada eski erkek arkadaşı tarafından defalarca
bıçaklanarak öldürüldü, 25 yaşındaydı hem Gülnura hem
Zeynepe ve tüm kadın arkadaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk Partili kadın milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte bir heyet hâlinde Kahramanmaraşa
gittik. Zeynepin ailesinin yanına, onlara
başsağlığı dileklerimizi iletmeye gittik. Zeynepin
acılı annesi Aruz ana Adalet istiyorum. diye ağıt
yakıyordu. Bu ülkedeki yüz binlerce kadının sesi olmak
istiyorum. diyordu ve Benim kızımın, Zeynepimin
başına gelenler başka kız çocuklarının,
başka kadınların başına gelmesin istiyorum. diye
haykırıyordu. Gerçekten içimiz kan ağladı değerli
arkadaşlar. Aruz ana, sen merak etme, bu ülkede herkes için en başta
da kadınlar için adalet mücadelemize devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizim bu konuda bir
sorumluluğumuz var ve biz bu sorumluluğumuzun farkındayız.
İlerleyen günlerde Muğlaya da giderek davanın takipçisi
olacağız ve desteğimiz hep onlarla olacak.
Her zaman söylüyoruz ve bir kez daha tekrarlamak istiyorum:
İstanbul Sözleşmesini etkin bir şekilde uygulamak
zorundayız, sadece imzalamak ya da bununla övünmek yetmiyor ne yazık
ki. Sözleşmenin şartlarının yerine getirip
getirilmediğini de denetlemek durumundayız çünkü İstanbul
Sözleşmesi yaşatır diyoruz ve 6284 sayılı Kanun da
gereği gibi uygulanırsa kadın cinayetlerini önleyebiliriz
diyoruz.
Israrla vurguladığımız bir
başka nokta ise kadına yönelik şiddet davalarında iyi hâl
ve haksız tahrik indirimlerinin uygulanmamasıdır. Değerli
arkadaşlar, devletin, herkesin olduğu gibi kadınların da
can güvenliğini koruma konusunda anayasal düzeyde bir sorumluluğu var
ancak bu sorumluluk atılacak somut adımlarla hayata geçirilmek
zorundadır, buna ilişkin adımları Mecliste atmak bizim
sorumluluğumuzdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Milletvekilleri ve
siyasiler bunun için çalışmalıdır; konuyu örtbas etmek ya
da halının altına süpürmek için değil, ya da karanlık,
köhnemiş zihniyetleri yaşatmak için değil. AKPli belediye
meclis üyesi Zeynepin vefatının ardındın bir açıklama
yaptı, şöyle söylüyordu: Özgürlük düşkünü bir kadın ve
gayrimeşru yaşantısı içinde geçen bir ölüm hikâyesi.
Yazıklar olsun diyorum. Utanmıyor musunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Yaşam hakkı ve eşitlik mücadelesi
için kadına şiddete Hayır. diyoruz, bu ülkede kadınlar
kendi kararlarını özgürce alabilmeliler diyoruz. Böyle bir Türkiyeyi
ise biz inşa edeceğiz çünkü bizim bir tek kadının bile
öldürülmesine, şiddet görmesine tahammülümüz yok, umarım sizlerin de
yoktur.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ali Özkaya, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekillerimiz,
bizleri ekranları başında izleyen aziz milletimiz; öncelikle,
coronavirüsten, bu hastalıktan bir an önce bütün milletimizin, ülkemizin
ve insanlığın kurtulmasını Yüce Allahtan temenni
ediyorum ve vefat edenlere de Allahtan rahmet diliyorum. HDP Grubunun
vermiş olduğu öneriyle ilgili de grubumuz adına söz
almış bulunuyorum.
İnfaz Kanunu çerçevesinde cezaevinden
çıkanların kadın cinayetlerini artırdığı
söyleniyor ve bununla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması
talep ediliyor. Bu kanunun başından sonuna kadar bütün
çalışmalarında bulunmuş bir arkadaşınız
olarak, her aşamasında emeği olan bir insan olarak bunun
doğru olmadığını, haksız bir isnat olduğunu
bilerek ve tamamını yaşayan birisi olarak söylüyorum. Cumhuriyet
tarihi boyunca af veya infaz veya şartlı erteleme
Onlarca kanun
çıktı. Bu kanunla cezaevindeki 300 bini aşan hükümlülerin
içinden yaklaşık 100 bin veya üzerindeki insan cezaevinden tahliye
oldu. Cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar çok insanın cezaevinden
çıktıktan sonra daha az sayıda suçun işlendiği bir
dönem olmadı. Bu da bizim yaptığımız kanunun ne kadar
doğru, ne kadar iyi düşünülmüş, isabetli bir düzenleme olduğunu
gösteriyor.
HDP Grubu başından sonuna kadar bütün
herkesin derhâl tahliye olmasını istemişti. Bu ne demekti? Eli
kanlı PKK, katil terör örgütü -bütün şiddet unsurları dâhil-
FETÖ dâhil bütün suçluların hepsi çıksın istiyordu; hepsi
çıksın ki toplumda şiddet sarmalı artsın ve toplum
bundan huzursuz olsun. Biz bunların hepsine, terör suçlarına, cinsel
suçlara, adam öldürmeye bu kanun çerçevesinde asla müsaade etmedik.
İçişleri Bakanlığının
yapmış olduğu tespite göre 2019 yılında beş
aylık sürede 140 hanımefendi öldürülmüşken,
kadınımız öldürülmüşken aynı dönemde bugün bu sayı
91e düşmüş. Bu çok büyük bir rakam elbette ki ama yüzde 35
azalmış.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Kadınımız değil, kadın.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Keşke bir tane dahi
kadınımız öldürülmese ama bunu yaşayarak görüyoruz ki
insanoğlu, Hazreti Ademin çocukları Habil ile Kabil... Kabil,
Habili öldürdü. İnsanlığın tamamı Kabilin
çocukları. Yani o günden bugüne kadar olan bu zulüm maalesef devam ediyor
ama biz AK PARTİ olarak adam öldürmenin, kadına karşı
şiddetin cezalarını artırdık, hepsinin cezasını
artırdık, İnfaz Kanunundaki düzenlemeleri de bu çerçevede
koruduk. Dolayısıyla bu, doğru bir öneri değil.
Bir önceki yasama yılında aile
bütünlüğüyle ilgili araştırma komisyonu kurulmuştu, ben de
o Komisyonunun yöneticilerindendim. Bütün Türkiyeyi ve hatta dünyanın
değişik ülkelerini gezdik, gördük, tedbirlerimizi aldık ve 399
sayılı Raporumuzu da yazdık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bu rapordaki
düzenlemelerimizin çok önemli bir kısmını
kanunlaştırdık veya genelgelerde geçirdik ama yapmamız
gereken elbette ki işler var. Fakat şunu unutmayın
arkadaşlar, bu konuda İçişleri
Bakanlığımızın aldığı önleyici
tedbirler, Adalet Bakanlığımızın etkin müdahaleleri,
Aile Bakanlığımızın çalışmaları
çerçevesinde gerçekten, ciddi manada sayı azaldı.
Coronavirüs döneminde tedbir alınmadı.
Bu da doğru değil. HSKnin genelgesi burada. Meclisin
çalışmasına ara verdiği, bütün kamunun, özel sektörün
coronavirüs nedeniyle çalışmasına ara verdiği bir dönemde
mahkemelerde nöbetçi hâkimler bu tedbirlere karar verdi ve bu tedbirlerle
ilgili kararlar alındı. Elbette ki böyle önemli bir ortamda
tedbirlerin daha dikkatli alınmasının arzu edilmesi son derece
doğrudur, bu tedbirler de bu çerçevede alınmıştır.
Adliyeler açılmıştır, hâkimler devam etmiştir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
anlamazsınız kadınların sorunlarından.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) 153 ve 183e müracaatlarda
ulaşılamamış. Hakikaten bu hangi somut veriye dayanarak
söyleniyor, bunu anlamak çok zor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) İçişleri
Bakanlığının açıklamaları da burada. Burada da
müracaatlar alınmış, müracaatlar çerçevesinde
değerlendirilmiş.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sığınma evlerinin adresi
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Suçla, suçluyla etkin
bir şekilde mücadele edilmiş.
İnsan eşrefimahlukattır. Kadın
da erkek de çocuk da hepsi bizimdir, aile de hepsi bizimdir. Bunu korumak
hepimizin, Meclisin, milletin görevidir diyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum
(HDP
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, duyamadım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Önce bir
cevap verseydim Başkan. Söz istemiştim, ayaktayım.
BAŞKAN Yoklama mı istiyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Karar
yeter sayısı isteyecektim. Sanırım yoklama var ama cevap
vereceğim önce.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama
istiyoruz, yoklama öne geçer.
Sayın Başkan, kafanızı
kaldırsanız göreceksiniz ama
BAŞKAN Yoklama geç kaldı ama öne geçer,
peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ağır ithamlar var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Peki, karar yeter sayısı
arayacağım, işlemi yapacağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Toplantı yeter
sayısı... Karar yeter sayısı nereden çıktı?
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
öne geçer ancak ben işleme başlamadan önce kalkıp
kalkmadıklarını bilemiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Toplantı yeter
sayısı istenirken karar yeter sayısı aranmaz ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İkisini de arar.
BAŞKAN Ben ikisinden birini
yapacağım, hangisini tercih ediyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Toplantı yeter
sayısı Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yoklama
olsun.
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
arayacağım, yoklama yapacağız.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın Akın, Sayın
Tanal, Sayın Gökçel, Sayın Gürer, Sayın Kaya, Sayın
Aydın Özer, Sayın Taşcıer, Sayın Arı, Sayın
Sındır, Sayın Polat, Sayın Çelebi, Sayın
Kılıç, Sayın Özkan, Sayın Özel, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Kadıgil, Sayın Bankoğlu,
Sayın Özdemir.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Sisteme giremeyip pusula gönderen sayın
milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.52
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER :
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III - YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 29/5/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından,
pandemi sürecinde artan kadın cinayetleri ve kadınların maruz
kaldığı şiddetin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Haziran 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Beştaş buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biraz önce, önergemiz üzerindeki konuşmada söz
istemiştim ama hızlılığınız gereği bir
türlü olmadı.
Şimdi, sayın hatip, bizi itham etti, dedi
ki: İnfaz paketinde -şiddet uygulayanlar vesaire bazı
kategorileri söyleyerek- herkesin serbest bırakılmasını
istediler ki şiddet sarmalı büyüsün. Bu, büyük bir iftira; bu, büyük
bir hadsizlik; bu, aynı zamanda büyük bir haksızlık. Biz
şunu dedik ve bugün de söylüyoruz: Pandemi sürecinde kadına ve
çocuğa yönelik suçlar hariç, bütün tutuklu ve hükümlüler, çeşitli
adli kontrol ve benzeri tedbirlerle bir kere korumaya alınsınlar,
evlerine gitsinler; her türlü yöntem olabilir. Çünkü içeride ölümle yüz
yüzeler. Ve bu dediklerimiz, çok kısa bir süre içinde
doğrulandı.
Sadece iki isim vereceğim: Sabri Kaya, 30u
aşkın sefer yoğun bakıma kaldırılarak öldükten
sonra tahliye edildi, hasta tutukluydu, mahpustu. Yine, Vefa Kartal, Edirne
Cezaevinde hasta hükümlüydü, o da vefat etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Cenazeler çıkmaya devam ediyor.
Kadına yönelik suçlara ilişkin
söylediklerinin de gerçek olmadığını biliyoruz. Bizim
söylediğimizin tam tersi bir paket çıkarıldı. Çocuklu
anneler arasında ve çocuklar arasında ayrım yapıldı.
Bugün Dilgeş -metafor olarak- Arin 3 yaşında cezaevinde ama
başka suçlardan çocuklar eve gittiler. Hasta mahpuslar arasında bile
ayrım yapıldı.
Bugün Sebahat Tunceli, Gültan
Kışanakı, Selahattin Demirtaşı, İdris Balukeni
ve daha binlerce insanı şiddetle eşdeğer ve şiddetle
iletişim hâlinde göstermelerini kabul etmiyoruz, onlara aynen iade
ediyoruz ve şiddetle aralarına bu şiddet ikliminde mesafe
koymalarını önemle öneriyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kabul etmiyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 2/6/2020 tarihinde Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçel ve arkadaşları tarafından, tarım sektörünün
sorunlarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Haziran 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 3/6/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
ÖNERİ
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel ve
arkadaşları tarafından tarım sektörünün
sorunlarının araştırılması amacıyla 2/6/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1806 sıra
no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 3/6/2020
Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Cengiz Gökçel,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; corona virüsü, tüm
sektörleri olumsuz etkiledi. Vatandaş, evine ekmek götüremiyordu,
şimdi çalışacak iş de kalmadı. Esnaf perişan,
işçi perişan, üretici perişan. Hele çiftçi, hepsinden beter
hâlde.
Dünya tarımın önemini kavradı. Birçok
ülke tarım sektörüne özel destekler veriyor, hem üreticiyi korumaya hem de
tarımsal üretimi artırmaya yönelik önlemler alıyor, AKP
iktidarı ise 2019da ödenmesi gereken destekleri yeniymiş gibi
anlatıyor, 2020nin destekleme bütçesine bir kuruş bile eklemiyor.
Oysa 2020 yılında Covid salgını nedeniyle Dünya
Sağlık Örgütü ve Dünya Ticaret Örgütünün bir açıklaması
var: Virüs devam ettiği sürece gıdaya ulaşım hem
zorlaşacak hem de başka ülkelerden temini mümkün olmayacak. Gıda
ürünü ithal eden ülkelere duyurulur arkadaşlar.
Bu gerçekler ortadayken AKP tarımla
alakalı ne yaptı? Yerli üretimin artırılmasıyla ilgili
hiçbir yeni destek vermedi ya da bir proje üretmedi. Varsa yoksa yeni kredi,
varsa yoksa yeni borç. Niçin?
Değerli arkadaşlar, çiftçilerimiz AKPnin
on sekiz yıllık iktidarında yalnız
bırakıldı, piyasa şartlarında ezildi, doğal
afetlerle başa çıkamadı. Üretim maliyetlerinin yüksekliği
nedeniyle üretimden zarar etti. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi
Kooperatiflerine, Sosyal Güvenlik Kurumuna, elektrik şirketlerine, sulama
birliklerine, piyasaya borçlu hâle getirildi.
Bugün Bismillah deyip tarlasına, bahçesine
adımını atan her bir çiftçi 70 bin lira borçlu. Tüm dünya corona
virüsü nedeniyle çiftçisine destek ödemesi açıklıyor, AKP borca
batmış çiftçiye yüzde 9 faizle kredi vermeye
çalışıyor; dolarla alım garantisi verdiği elektrik
şirketlerine, hukuksuz bir şekilde el koyduğu sulama
birliklerine kaynak aktarmak için yapıyor bunu. Üstelik ihracatçıya
7,25 faizle bulunan kredi, çiftçiye gelince yüzde 9 oluyor.
Değerli arkadaşlar, çiftçinin derdi borçla
da sınırlı değil, mayıs ayı içinde 46 ilimizde
doğal afetler meydana geldi. Tarımsal üretimimiz olumsuz etkilendi.
15-25 Mayıs tarihleri arasında aşırı sıcaklar, hortum,
aşırı yağış, don ve dolu gibi afetler ve ani hava
değişimleri yaşandı. Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde aşırı sıcakların ardından
fırtına, hortum afetleri, İç Anadolu ve Doğu Anadolu
Bölgelerinde ise aşırı soğuk, dolu yağışı
meydana geldi. Bu ani değişiklikler nedeniyle birçok bölgede bitkiler
strese girerek meyvelerini döktü, yanma ve lekelenme meydana geldi, çok
sayıda sera yerle bir oldu. Başta Mersin, Adana, Hatay, Antalya,
Muğla, Aydın, İzmir olmak üzere, limon, mandalina ve portakalda
aşırı sıcaklardan kaynaklanan rekolte kaybı yüzde
90ı buldu ancak üreticiler tarım sigortası
yaptırmasına rağmen, aşırı sıcakların
TARSİM kapsamında değerlendirilmemesi nedeniyle çiftçi ne
yapacağını bilemez hâle geldi.
Değerli arkadaşlar, iklim
değişiyor, küresel iklim değişikliğine bağlı
olarak ani hava değişikliklerinin ülkemizde daha sık görülmesi
bekleniyor. Tarım yönetiminin buna hazırlıklı olması,
üreticiyi koruyacak ve güvende hissettirecek önlemleri bir an önce alması
gerekiyor. Bunu nasıl yapabiliriz? Cumhuriyet Halk Partisinin parti
programı ve seçim bildirgesi bunları tek tek anlatıyor.
Hazineye ait 2/B statüsündeki parçalı ve hisse ihtilafı olan arazide
üretilen ürünlerin tamamı tarım sigortası kapsamına
alınmalı, sorun çözülmeli diyoruz. Tarım Sigortaları
Kanunu değiştirilmeli, yoksul çiftçilerin sigorta primlerinin
tamamı devlet tarafından karşılanmalı.
Tarım sigortasında dolu paketi, don paketi
gibi ayrımlar ortadan kaldırılmalıdır. Doğal
afetin ne olacağını ne
çiftçi ne TARSİM yetkilileri bilemez. Mayıs ayında bu kadar
aşırı sıcağı ve yoğun afet yaşamayı
kimse beklemiyordu. Tarım sigortası yaptırmış
çiftçilerin, şu anda, başta aşırı sıcak nedeniyle
dökülen narenciye ürünleri ve diğer doğal afetlerden zarar gören
çiftçilerin zararları TARSİM tarafından mutlaka
karşılanmalıdır. Yani TARSİM poliçesi yaptırarak
kendini güvence altına aldığını düşünen
çiftçilerimizin, bu mağduriyeti mutlaka giderilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Burada konuyu evirip
çevirmeye hiç gerek yok arkadaşlar. TARSİM Bilim ve Danışma
Kurulu sıcakların sigorta kapsamına alınması konusunda
tavsiye kararı verecek, TARSİM Yönetim Kurulu kararı alacak,
Cumhurbaşkanı onaylayacak, bu iş bitecek. Bu kadar basit. (CHP
sıralarından alkışlar) Eğer ülke çiftçisini, ülke
insanını düşünüyorsanız bu kararı mutlaka alıp
hayata geçirirsiniz çünkü geçmişte buna benzer örnekler oldu. On bir
yıl ziraat odası başkanlığı yaptım, on bir
yıl görev yaptığım dönemde tarım
sigortalarının yaygınlaşması için elimden gelen bütün
çabayı verdim. Dolu afeti oluyor, eksper geliyor, diyor ki: Burada dolu
afeti yok, fırtına zarar vermiş. Zararı ödemiyor.
Değerli arkadaşlar, burada kavram
karmaşasına son vererek tabii afetlerle alakalı tek bir poliçe
altında tarım sigortaları yaptırılmalı ve
çiftçilerimizin mağduriyetleri bu şekilde önlenmelidir diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Sayın
Başkanım, selamlamak için
BAŞKAN Bitirin sözlerinizi.
Buyurun.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Burada, eğer biz
gerçekten yerli üretimi artıracaksak -corona virüsü de bize gösterdi-
insanımızın gıdaya olan ihtiyacını kaliteli,
sağlıklı ve ucuza temin edeceksek mutlaka doğal afetlere
karşı çiftçilerimizi güvence altına alacağız,
çiftçimizi üretimde tutacağız, çiftçi borçlarını, Sosyal
Güvenlik Kurumu borçlarını, banka kredi borçlarını
sıfır faizle erteleyeceğiz, çiftçimize nefes
aldıracağız ve vatandaşımıza bahsettiğim
şekilde güvenli gıdayı tükettireceğiz.
Yüce kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tarımda 5 milyar
cari fazlamız var hamdolsun yerli üretimle. Yerli üretimle 5 milyar
fazlamız var. Katma değerli ürünler üretip ihraç ediyoruz. Tarım
endüstrisinde hamdolsun çağ atladık.
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Fahrettin yokuş.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin malumu olduğu üzere, son yetmiş
beş yılda ilk defa mayıs ayında çok yüksek ısı
değişikliklerine Anadolumuz maruz kaldı, bu sebeple de on
binlerce çiftçimiz mağdur oldu. Bu hususta Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Genel Başkanı Sayın Şemsi Bayraktar Bey
şunları söylüyor: Mayıs ayı içerisinde 46 ilde etkili olan
doğal afetler tarımsal üretimi olumsuz etkiledi. 15 Mayıs ve 25
Mayıs tarihleri arasında önce aşırı
sıcaklıkların görüldüğü, sonrasında ise
yağış, don, dolu, kırağı, aşırı
soğuk, fırtına, hortum gibi doğal afetler
yaşandı. On gün içerisinde gerçekleşen ani hava
değişimi hemen hemen tüm bölgelerde afete neden oldu. Doğal
afetler ve diğer zorlu koşullarla mücadele eden çiftçilerimiz ülkenin
gıda güvenliğini sağlamaya devam ediyor. Son yıllarda iklim
değişikliğinin etkileriyle üst üste yaşanan doğal
afetler, çiftçimizi üretimi sürdüremez hâle getirdi. Bu şartlarda üretim
yapan çiftçimiz her türlü desteği hak ediyor. Ani sıcaklık
değişimi, tüm ürünlerde aşırı sıcak ve
aşırı soğuk TARSIM kapsamına
alınmalıdır. Afet yaşayan çiftçilerimizin kredi
borçları bir yıl faizsiz olarak ertelenmelidir. Çiftçi bir taraftan
uğradığı zarar nedeniyle gelir kaybına uğrarken,
diğer taraftan sigorta primini ödemek durumundadır. Bu durumdaki
çiftçilere destekleme ödemesi yapılmalıdır. Afet yaşanan
bölgedeki çiftçilerimizin SGK prim ödemeleri, sulama ve elektrik borçları
bir yıl ertelenmelidir.
Yine Ziraat Odası Başkanımız
diyor ki: Bu afetten Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Aksaray, Ankara,
Antalya, Ardahan, Aydın, Batman, Bilecik, Bingöl, Bolu, Burdur,
Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Elâzığ,
Eskişehir, Gaziantep, Hakkâri, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir,
Kastamonu, Kars, Kayseri, Kırklareli, Kırıkkale,
Kırşehir, Konya, Kütahya, Mersin, Muğla, Muş, Niğde,
Rize, Sakarya ve Sinop, Şanlıurfa, Tekirdağ, Tunceli, Uşak,
Van, Yozgat illerimiz başta olmak üzere 46 ilimiz etkilendi.
Yine, Sayın Başkanın ifadesiyle,
Akdeniz Bölgemizde narenciye, diğer bölgelerimizde ise yoğun olarak
zeytinden buğdaya, patatesten kayısıya, bademden erik, armut,
elma, şeker pancarına, kekik, lavanta, ada çayı, tütün,
bağ
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
kavun,
karpuz, antep fıstığı, pamuk, nar, çay gibi birçok ürün
zarar gördü. Bunlar defalarca mecliste ifade edilmesine, Sayın Genel
Başkanımız basın toplantısıyla bunları ifade
etmesine rağmen, Hükûmetimiz hâlen bu hususta herhangi bir harekete
geçmiş değil.
Şimdi, Konya Meram Ziraat Odası
Başkanı Sayın Murat Bey bana Sayın Başkanım,
Sayın Vekilim, orada şöyle söyle: Çiftçilerimiz, coronavirüs
süresince aynı sağlık çalışanları gibi
kendilerini feda ederek sokağa çıktılar, tarım arazilerine
gittiler, ölümü göze alarak ürettiler, üretmeye devam ettiler 83 milyon aç
kalmasın diye ama Hükûmetimizden ne bir alkış aldılar ne de
bir paket açıldı çiftçiler için. diye serzenişte bulunuyor.
Vallahi haklı. Ben, çiftçilerimizi buradan alkışlıyorum
fedakârlıklarından dolayı ama Hükûmetinizi de vicdanlı
olmaya davet ediyor, çiftçiye sahip çıkmanızı diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ömer Öcalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son birkaç aydır 46
ili etkileyen afet olayları maalesef Urfayı da etkilemiştir.
Urfada, başta fıstık olmak üzere birçok ürün üzerinde dolu
yağışı ve sağanak yağış etkisini
göstermiştir; doluyla birlikte fıstık ağacında bulunan
yaprağıyla birlikte ürün komple gitmiştir.
Şimdi, ben, buradan bir fıstık
ağacı nasıl yetiştirilir, nasıl ürüne gelir,
nasıl emek verilir, biraz o boyutuyla ele alacağım. Urfalı
vekil arkadaşlarımız var her partide onlar da bilirler. Bir
fıstık ağacından, ekildikten sonra en az on beş
yıl sonra ya da yirmi yıl sonra ancak ürün alınabilmektedir. Bir
çocuk gibi on sekiz yıl, yirmi yıl, çiftçi o ağaca hizmet etmek
zorundadır, emek vermek zorundadır, o tarlayı sürmesi gerekiyor,
gübresini atması gerekiyor, ilaçlaması gerekiyor. O ağaç yirmi
yaşına gelene kadar, yirmi yıl boyunca o ağacın
altında çömelip o ağacı doğrultması,
kaldırması bir insan ömrüne bedeldir.
İktidar ne yapıyor? İthalat
politikası. Daha yeni baktım, 2020nin ilk dört ayında 5,22
milyar dolar tarım alanında ithalat gerçekleştirilmiş, buna
da Yerli ve millî politikalar demektedirler. Çiftçi, sizden tarım
politikası üretmenizi bekliyor.
Bakınız, Viranşehirde,
Ceylânpınarda çiftçi soğan üretmiş, soğanı tarladan
toplayamıyor. Pazarla üretici arasındaki o aracı unsurları
kaldıracağınızı söylediniz; pazarda 4-5 lira olan soğan,
gidin bakın tarlada 1 lira bile değil. Bu aracıları niye
kaldırmıyorsunuz ya da bu ithalat politikalarınızı
niye gözden geçirmiyorsunuz? Çünkü ithalat baronlarınız var,
onları zengin etmeniz gerekiyor. Kim takar yerli çiftçiyi? Kim takar
alın teriyle gece gündüz çalışan emekçiyi?
Urfa ülkenin 3üncü büyük şehridir tarım
noktasında, ülke tarım topraklarının yüzde 5ini
barındırıyor. Gidin bakın, hepsi kan
ağlamaktadır. Öyle hamasetle, yüksek sesle Biz yerliyiz, millîyiz.
demekle olmuyor, çiftçiyi desteklemeniz gerekiyor. Bakınız, bir
doğal afet olayıdır; çiftçi ekmiş
fıstığını, ürünü bekliyor, hasılatını
kaldıracak, maalesef, bir doğa olayı geldi. Buna dönük bir politikanız
var mı? Ya da geçen yıl 5-6 liraya, 7 liraya olan soğanın,
patatesin kilosu şu an tarlada 1 liradır, Tarım
Bakanlığı ne iş yapıyor? Tarım
Bakanlığının bürokratlarının ülke
tarımını organize ve koordine etmesi gerekmiyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi, lütfen.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bir yıl o ürüne
aşırı yüklenme var, çiftçi o ürüne yöneliyor ve arz talep
dengesizliği oluyor, o ürün, maalesef, tarladan toplanmıyor,
diğer yıl ise çiftçi o üründen zarar ettiği için o ürünü
ekmiyor, tekrar, sonraki yıl o ürünün fiyatı otomatikman artıyor.
Biz iktidara sesleniyoruz: Çiftçinin, emekçinin,
alın teri veren insanların çıkarlarını, menfaatlerini
düşünün, ithalat baronlarını düşünmeyin.
İlk dört ayda 1 milyon ton buğday
dışarıdan getirmişsiniz. Konya burada, Ankara burada
Buğday deposudur. diye söylüyoruz, maalesef, artık ülkede her
şey ithal ediliyor. Bu noktada Hükûmetin bu politikalarını
gözden geçirmesi gerekiyor, çiftçiye, emekçiye sahip çıkması
gerekiyor. Gerçi kültürlerinde emekçiye, çiftçiye sahip çıkmak yoktur ama
biz burada görevimizi yapıyoruz ve uyarıyoruz.
Saygılar ve selamlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Yunus Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) Evet,
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tabii, tarım
hepimizin hürmet etmesi gereken meşakkatli bir sektör ama ne yazık ki
iklim şartlarına, çevreye son derece duyarlı, onlara açık
da bir alan. Meşakkatli, sıkıntılı bir üretim
yapıyor çiftçimiz ama doğal afet riski de tarımda her zaman olan
bir şey. 46 il saydı milletvekili arkadaşlar, bunların
birçoğunda şükürler olsun ki lokal hasarlar var, lokal
sıkıntılar var. Bunlar bu yıla özgü bir şey de
değil, hemen hemen her yıl bazı bölgelerde iklim
şartlarına bağlı, dolu, fırtına, aşırı
yağmur, sel gibi benzer sebeplerle bu tür ürün kayıplarımız
olmakta.
Ne yapıyor Tarım Bakanlığı
bu durumlarda? Çok hızlı bir şekilde tespit yapıyor. Bütün
arkadaşlar aslında buna hâkimler. Hani Hiçbir şey
yapılmıyor. diyorsunuz ya, Bakanlık anında tespitlerini
yapıyor, hatta şu kadar da iyi niyetli davranıyor: Onun ne kadar
bir hasara tekabül ettiğini hesaplayıp hemen, anında ödemeyi
yapmıyor, hasat zamanına kadar da bekliyor ki gerçek hasar
miktarı ortaya çıksın. İlk tespitlerini yapıyor,
valilikler acil yardım ödeneği talep ediyorlar ve bunlar kısa
sürede çiftçinin eline ulaşıyor ama gerçek tespitler hasat döneminde
yapılıyor ve çiftçinin hak ettiği kalan kısım da
çiftçiye aktarılıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tüm çiftçileri
kapsamıyor.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Şimdi, bu yıla has
ayrı bir sıkıntı var saygıdeğer milletvekilleri.
Aşırı ısınmadan kaynaklanan meyvelerdeki bu dökülme
olayı bu yıla has bir sıkıntı. Konuşan
milletvekili arkadaşlarımız da Fahrettin Bey de Cengiz Bey de
söylediler, altmış yıldır böyle bir
sıkıntıyla karşılaşılmamış ve
görülmemiş. Hatırlarsanız, TARSİM, 2006 yılında
AK PARTİyle geldi. Türkiyede tarımsal alanda bir sigorta
geleneği, bilgisi, donanımı yoktu. TARSİMi biz getirdik ve
hatırlayın, ilk geldiği yıl sadece dolu kapsam
içerisindeydi, bugün 20-30un üzerinde kalem var. Yani genişleyen bir alan
ve biliyorsunuz, TARSİMde yüzde 50 devlet desteği var. Ne yazık
ki buna rağmen, yıllardır anlatılmasına rağmen
hâlâ, şu anda sıkıntı çekilen alanlardaki
sigortalılık oranı yüzde 20 ile 30 arasındadır,
bazı illerimizde de hâlen, ne yazık ki yüzde 4ler
civarındadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) TARSİM
destek vermediği için çıkıyor onlar.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Daha çok anlatmamız
lazım, insanımızı TARSİM sigortasından yararlandırmayı
becermemiz lazım.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Anlatmayın, sermayeyi destekleyeceğinize tarımı
destekleyin.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Şimdi, TARSİMde
kayıtlı olan, primlerini ödemiş olanların
uğramış oldukları zararlarla alakalı hiçbir
sıkıntı çekmeyecekleri açık. Kimler bu
sıkıntıyı çekecek? Sigorta yaptırmayanlar. Yine de,
buna rağmen devlet, afet kapsamında değerlendiriyor, bu
tespitleri yapıyor, acil yardım ödeneğinden destek veriyor, daha
sonraki hasat döneminde de kalan kısmıyla alakalı destek vermeye
devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi
lütfen.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Arkadaşlar, TARSİM
-tekrar ediyorum- yüzde 50si devlet tarafından karşılanan ve
vatandaşın verdiği primin daha fazlasını afet
hâllerinde vatandaşa ödeyen bir kuruluştur. TARSİMi 2006
yılında biz kurduk, bugüne
kadar toplamış olduğu primin miktarı 5,2 milyar
liradır. Afetlerden dolayı vatandaşa ödemiş olduğu ne
kadar biliyor musunuz? 6,5 milyar liradır. Yani TARSİM,
aldığından daha fazlasını çiftçisine ödemiş olan
bir organizasyondur. Ben buradan bütün çiftçimizi TARSİM
sigortasından yararlanmaya davet ediyorum çünkü yüzde 50 devlet
desteği burada var ve bu sıkıntılı zamanlarda
Ama
şunu gene de söylemek lazım, ziraat zor bir sektördür ve devlet her
zaman üreticisinin yanındadır, bütün zararları telafi
edilecektir ve borçları da -sizin talep ettiğiniz gibi-
ertelenecektir, taksitlendirilecektir diyor çiftçimizin tekrar yanında
olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir
yoklama talebi vardır, o işlemi yapacağız.
Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın Sancar, Sayın Gökçel,
Sayın Gürer, Sayın Tanal, Sayın Aygun, Sayın Özkan, Sayın
Durmaz, Sayın Hancıoğlu, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Aytekin, Sayın Yılmazkaya, Sayın Ünlü, Sayın
Özdemir, Sayın Arslan, Sayın Karasu, Sayın Ünver, Sayın
Keven, Sayın Bankoğlu.
Değerli milletvekilleri, yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 2/6/2020 tarihinde Mersin
Milletvekili Cengiz Gökçel ve arkadaşları tarafından, tarım
sektörünün sorunlarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Haziran 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kilis Milletvekili
Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 174 sıra sayılı
Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 9uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET
ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
174 sıra sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu
Teklifinin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlarım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, uğultu
nedeniyle ses duyamıyoruz Başkan, bizim ses duymamızı
sağlar mısınız?
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Covid-19 salgını sürecinde, ülkemizde,
bugüne kadar -resmi rakamlara göre- hayatını kaybeden 4.585
vatandaşımıza Allahtan rahmet, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yatarak tedavi gören tüm
hastalarımıza da acil şifalar diliyorum. Pandemi nedeniyle
canları pahasına gece gündüz görev yapan sağlık
camiamıza üstün gayretleri nedeniyle başarılar diliyorum.
Sayın Sağlık Bakanı
Sağlık çalışanlarımızı hep beraber
alkışlayalım. dedi. Memnuniyetle alkışlıyoruz.
Bu alkışları taçlandırmak için, görevleri esnasında bu
illete yakalanıp vefat eden sağlık
çalışanlarımızın, askerimiz, polisimiz gibi görev
şehidi sayılmalarını içeren İYİ PARTİ kanun
teklifimize desteklerinizi bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, şayet bizim kanun
teklifine destek vermek istemiyorsanız siz kanun teklifinizi getirin, biz
canla başla destek verelim.
Yine, sağlık çalışanları ve
emniyet mensupları için 3600 ek
gösterge sözünüzü yerine getirmenizi talep ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 22 Ocak 2020 tarihinde esas komisyon olarak İçişleri
Komisyonuna havale edilen Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi,
28-29 Ocak tarihlerinde Komisyonda görüşülmeye başlandı. Yine
tam bir AK PARTİ klasiği yaşadık. Konusunda uzmanların
ve hiçbir sivil toplum kuruluşunun görüşü alınmadan,
katılımları da olmadan, AK PARTİnin Bu teklifi ben
düzenledim, noktasına dokundurmam, geçiririm.
mantığını bırakmasını, eksik ve
yetersizlikleri giderme konularındaki görüş ve önerilerimize
değer vermesini milletimiz adına beklemekteyiz.
24 Nisan 1914te çıkarılan Çarşı
ve Mahalle Bekçileri Kanunu, 14 Temmuz 1966da 772 sayılı Yasayla
yeniden düzenlendi.
Hükûmetin getirdiği Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu teklifinin gerekçesinde 14/7/1966 tarihli ve 772
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu değişen
mevzuat çerçevesinde güncelliğini yitirmiş, günün hukuki ve sosyal
şartlarını takipten çok uzak kalmış ve ihtiyaçları
karşılamaz hâle gelmiştir. denilmekte. Oysa Güncelliğini
yitirdi. denilen 772 sayılı Kanunda, bekçilerin özlük işlerine
ilişkin ayrı bir bölüm ve ayrıntılı düzenlemeler
mevcuttu. Getirilen kanun teklifi, bekçileri genel kolluk
teşkilatları bünyesine dâhil ederken, bekçilerin özlük hakları
konusunda 772 sayılı Kanunun gerisinde kalmaktadır.
Değerli arkadaşlar, hukuk normları
içselleştirilmiş yönetimler, suçu, hukuk devleti ve
caydırıcı yasalarla önleyebilmenin şartlarını
oluşturur. Huzur ve barışın silahlı güçle değil,
adalete olan güveni artırmakla kalıcı olacağını
bilir. Peki, böyle olması gerekirken siz ne yapıyorsunuz? Yeni bir
kolluk kuvveti yaratıyorsunuz yani silahlı gücü
artırıyorsunuz. Bir ülkede güvenlik silahla değil, Hazreti Ömer
gibi adaletli yönetimle tesis edilebilir.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ olarak bazı maddelerde önemli gördüğümüz eksiklikleri ve
yanlışları önerilerimizle birlikte sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Teklif metninin 1inci maddesinde geçen
çarşı ibaresinin hukuki kapsamının belli olmaması,
kanunun uygulanabilmesinin önünü kapatmaktadır. 24 Nisan 1914 ve 14 Temmuz
1966da çarşı tarifi bugünkünden farklıydı, AVM
kavramı yoktu, bu nedenledir ki çarşı ibaresi
tanımının hukuki çerçevesi çizildikten sonra teklif metnine
eklenmesi gerekmekteydi.
3üncü maddeyle, İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğünce yapılacak yazılı sınav
sorularının Emniyet Genel Müdürlüğündeki sınav komisyonunca
değerlendirilmesinde, geçmişte olduğu gibi aksaklıkların
ve haksızlıkların meydana gelmemesi için optik okuyucuyla
yapılması zarureti vardır. Ayrıca, sözlü yani mülakat
sınavında haksızlığın ve hukuksuzluğun önüne
geçilebilmesi, itirazların değerlendirilmesi aşamasında
hakkaniyetin gözetilerek yerine getirilmesi ve kamu vicdanında yara
açılmaması için video kamera kaydı bulundurulması zorunluluğunun
mutlaka yerine getirilmesi gerekir.
4üncü maddede mahalle bekçilerinin görev ve
yetkilerinin yanı sıra, göreve başlama ve atanma usulleri de
düzenlenmiştir. Ancak bahse konu hüküm uhdesinde mahalle bekçilerinin
görevlerini zorunlu yer değiştirme suretiyle ifa etmesini düzenleyen
bir husus yer almamaktadır. Bu, ciddi bir eksikliktir. Kamu görevi ifa
edeceği belirtilen mahalle bekçilerinin kendi memleketlerinde ya da ikamet
ettikleri bölgede görev yapmaya başlamaları veya görev
yaptıkları bölgede çok uzun süre çalışmaları idare
hukukunun temel prensiplerinden olan idarenin tarafsızlık ilkesine de
aykırıdır. Evet, bu hâliyle yasalaşacak bir düzenleme
mahalle bekçilerinin görev yaptıkları bölgede önceden bulunan
şahsi ilişkileri veya uzun süre görev yapmaları sayesinde
edinecekleri şahsi ilişkileri hukuka aykırı olarak
kullanmalarına sebebiyet verebilecektir. Yine, bu durum mahalle
bekçilerinin siyasilerle hukuka aykırı bir iletişim kanalı
oluşturmalarına ve tarafsız duruşlarını
kaybetmelerine neden olabilir. Kısaca, mahalle bekçilerinin de
polislerimiz gibi zorunlu yer değiştirme usulüyle görev
yapmaları bir zarurettir.
6ncı maddenin (ç) bendiyle bekçilere kamu
düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve
karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk
kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri alma yetkisi verilmektedir.
Buradaki önleyici tedbirler çok muğlak ve geniş kapsamlı bir
ifadedir. Bunun açık, yalın ve net olarak belirtilmesi gerekmektedir.
Bu hâliyle uygulamada büyük sorunlar yaşanacaktır. Yine, bu maddenin
(g) bendinde de muğlak ifadeler bulunmaktadır. Halkın sükûn ve
istirahatini bozan ve başkalarını rahatsız eden hâllerden
kasıt nedir, bunların açıkça belirtilmesi gerekir. Bugün
insanlar düşündüklerini söylemeye korkarken özel hayatlarına da
müdahalenin ucu açık hâle getiriliyor. Şimdi, sormak lazım: Bu
bekçiler mahalle bekçisi mi, ahlak bekçisi mi, rejim bekçisi mi? Daha
şimdiden İrandaki ahlak polisi gibi davranılan hadiseleri
basından okuyoruz. Kanundaki muğlaklık nedeniyle bekçilerin gece
parkta dolaşanlara, yürüyüş yapanlara, işinden geç saatte çıkanlara,
gece eve gitmeye çalışan kadın vatandaşlarımıza
namus bekçisi gibi davranmayacağının garantisi var
mıdır? Kaldırılması öngörülen 1966 tarihli Kanunun
3üncü maddesinin (B) fıkrasının 1inci bendinin (e) ve (f) alt
bentlerinde belirtildiği üzere açık olması kanunun daha
sağlıklı uygulanması bakımından büyük önem arz
eder.
Ayrıca teklifimizin 7nci maddesi
Anayasamızın 17nci maddesine aykırıdır.
Hâlihazırda durdurma ve kimlik sorma yetkisi genel kolluk kuvvetlerinde
iken tekrardan bu yetkinin genel kolluk kuvvetlerine yardımcı kolluk
olarak istihdam edilen bekçilere verilmesi sakıncalı ve gereksizdir.
Uygulamada basına düşen çirkin olayların
yaşandığını görmekteyiz. 7nci maddenin teklif
metninden çıkarılmaması hâlinde ne yapmanız
gerektiğini söyleyeyim size: (2)nci fıkranın birinci cümlesinde
yer alan makul bir sebep ibaresini somut suç şüphesi gibi daha net bir
ifadeyle değiştirmeniz gerekmektedir. (3)üncü
fıkrasının üçüncü cümlesinde geçen sair surette ibaresi de
çıkartılmalıdır. (4)üncü fıkrasında yer alan
makul süre ibaresinin de daha net ifade edilmesinin uygulama
kısmında keyfîliği ortadan kaldıracağı bir
gerçektir. Son olarak AK PARTİnin teklifinde (6)ncı
fıkranın birinci cümlesinde El ile dıştan kontrol dâhil
gerekli tedbirleri alabilir. deniliyor. El ile dıştan kontrol.
ibaresinin teklif metninden çıkarılması gerekiyor değerli
arkadaşlar. Bu millet içinde otobüse, dolmuşa, taksiye binmeyen
mütedeyyin kadınlar var; otobüse binip erkeğin
kalktığı yere oturmayan kadınlar var. Polislerimizin bile
uygulamadığı böyle bir şeyi bekçilerimize uygulasınlar
diye nasıl dayatırsınız. Siz, eşinizin,
akrabanızın ya da tanıdığınız bir
kadının erkek bekçi tarafından elle aranmasına,
dokunulmasına müsaade eder misiniz? Bu, kabul edilemez bir fiildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlar mısınız
sözlerinizi, buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Vatandaşlarımıza Anayasayla verilen bu
dokunulmazlığı ihlal etmeden arama yapmanın bir yolu var,
onu da söyleyeyim size arkadaşlar. Kanunda Üst araması dedektörle
yapılır. deseydiniz, bekçilerimize üst arama dedektörü vererek bu
infial yaratacak uygulamanın da önüne geçerdiniz. Mesele bu kadar basit
ama söylediklerimizi dinleyen var mı?
9uncu maddede bahse konu genel kolluk kuvvetlerine
yardımcı olmak üzere atanan bekçilerin, genel kolluk kuvvetleri kadar
silah kullanma yetkisine sahip olmasının sakıncalı
olacağı öngörülmekte olup silah kullanma yetkisi ancak somut olayla
orantılı olacak şekilde ve zaruri görülen hâllerde verilmelidir.
12nci maddede çalışma saatleri 40 saat
olarak belirtilmektedir. Hemen akabinde yine Emniyet ve asayiş
gerektiği durumlarda haftada bir gün istirahat verilmesi kaydıyla bu
süre artırılabilir. denilmekte. 40 saatlik çalışma
süresini 6 güne böldüğümüzde 6,6 saat çalışması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Oysa 2nci
fıkrasında Günlük çalışma saatleri esas olarak
güneşin batışı saatinden doğuşu saatine kadar
olan zaman dilimini kapsayacak şeklinde düzenlenir. deniyor, bunu da
ortalama 11 saat olarak değerlendirirsek bir gün istirahat
verdiğimizde 6 gün 66 saat çalışma hükmü getirilmiş oluyor.
Aslında, bekçi kardeşlerimiz bu yasaya göre istenildiği zaman 66
saat çalıştırılabilecek. Dolayısıyla, bunun
adaletsiz bir çalışma getireceğini düşünüyorum. Bunun daha
gerçekçi bir şekilde düzenlenmesi, Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO) sözleşmelerine göre hareket edilmesi gerekir.
Yine 12nci maddenin (3)üncü fıkrasında
bekçilere kamu düzeni ve güvenliğiyle ilgili yetki veriliyor. Kamu düzeni
ve güvenliği yetkisi hâlihazırda emniyet güçlerimizdeyken bu yetkinin
bekçilere de verilmesinin sakıncalı olduğunu belirtmek
istiyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Ümit Yılmaz.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 14 Temmuz 1966 tarih
ve 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanununun
yürürlükten kaldırılarak yeniden düzenlenmesi için hazırlanan
kanun teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve bizleri
televizyonları başında seyreden yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce dün Siirt ilimizin
Pervari ilçesinde askerî aracın devrilmesi sonucunda şehit olan
kahraman jandarmalarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına ve
yüce Türk milletine başsağlığı diler, başta
Düzceli hemşehrim Şuayip Gönül olmak üzere aynı kazada yaralanan
askerlerimize acil şifalar dilerim.
Değerli milletvekilleri, demokratik toplumlarda
kolluk kuvvetlerinin önemi insan hak ve hürriyetlerinin korunmasında,
vatandaşların kendini güven içinde hissetmeleri ve mesken emniyeti
açısından gün geçtikçe artmaktadır. Güvenlik hizmetleri ilgili
kuruluşlarca verilirken vatandaşların beklentileri yönünde
şekillendirilmesi, halka yakın, halkın problemlerini sahada
çözebilecek ve caydırıcı olarak yapıların
kurulması veya kurulu yapıların buna göre etkinleştirilmesi
gerekmektedir.
Bekçilik teşkilatı Türk toplumunun
Osmanlı İmparatorluğu zamanından beri var olan
kurumlarından biridir. 1914 yılında bekçilik uygulaması
yasalaşarak kurumsal hâle gelmiştir. 1923 yılında cumhuriyetin
ilanıyla beraber hizmetlerine devam eden bekçilik teşkilatı,
1966 yılında çıkarılan Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunuyla il özel idaresine bağlı yardımcı bir kolluk
kuvveti hâline getirilmiştir. 1976 yılında yapılan
değişiklikle il özel idaresinden alınarak Emniyet Genel
Müdürlüğü teşkilatına bağlanan bekçilik kadroları 2008
yılıyla beraber yardımcı hizmetler
sınıfından Emniyet hizmetleri sınıfına
geçirilmiştir. Bu geçiş döneminde kadro sayılarında azalma
veya kesinti olmuşsa da Türk toplumunun içinde asayişin ve
güvenliğin sağlanmasında bekçilerimiz her zaman hizmet eder
hâlde olmuşlardır. 2008 yılında yardımcı
hizmetler sınıfından alınarak 5757 sayılı
Kanunla Emniyet hizmetleri sınıfına dâhil edilen
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu sizler de takdir edersiniz
güncellenmesi gereken bir kanundur. Aradan geçen 54 yıl içinde
şehirlerdeki hızlı nüfus artışlarının
yanı sıra şehirlerin yaşam şartlarında,
sosyokültürel durumlarında, fiziki şekillerinde
değişiklikler yaşanmıştır. Bunların
yanı sıra değişen mevzuat çerçevesinde güncelliğini
yitirmiş olan, günün hukuki ve sosyal şartlarını takipten
çok uzak kalmış, günümüz ihtiyaçlarına karşılık
veremeyen güvenlik anlayışının değiştiği
günümüzde Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanununun düzenlenmesi inkâr
edilemez bir gerekliliktir.
21 yıl ara verdikten sonra 2016
yılıyla tekrar alımına başlanan çarşı ve
mahalle bekçilerinin sayısında anlamlı bir artış
meydana gelmiş, İçişleri Bakanlığımızın
planlarına göre de gelmeye devam edecektir. Emniyet Genel
Müdürlüğünün verilerine göre 2016 yılına gelindiğinde
çarşı ve mahalle bekçilerinin sayısı 1.527ye kadar
düşmüştür. 2016 yılı itibarıyla alımların
başlaması neticesinde günümüzde sayı 70i kadın olmak üzere
28.246 adede ulaşmıştır. Hazırlanan kanun teklifiyle
bekçilerin görev alanları halka yardım, önleyici ve koruyucu görev ve
yetkiler, adli görev ve yetkiler olmak üzere üç bölüme
ayrılmıştır. Görev alanları dâhilinde son
yıllarda sayıları artan ve görev yapmaya başlayan
bekçilerin, Emniyet teşkilatında önemleri ve hizmetleri de aynı
oranda artmıştır. Eski Kanuna göre hizmet yapmalarına
rağmen, bekçilerin sayısındaki anlamlı artışla
son bir yıl içerisinde evden hırsızlık vakaları günde
ortalama 282den 151e düşerek yüzde 47lik bir azalma
sağlandığı İçişleri
Bakanlığının yaptığı tespitlerde
görülmüştür.
Burada birkaç münferit olayı baz alarak 30 bine
yakın personeli olan bekçilik teşkilatını karalamaya
yönelik açıklamaları doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Her meslekte
yanlış yapan insanlar olmuştur ve olacaktır. Önemli olan,
bu hataları yapanların adalet önünde hesap vermeleridir.
Değerli milletvekilleri, son günlerde kamuoyunu
meşgul eden Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu hakkında en
çok konuşulan ve tartışılan konuların
başında yeni bir kolluk kuvveti oluşturulduğu iddiası
gelmektedir. Oysa gerek 1966 yılında çıkarılan Kanunda
2008 yılında yapılan değişiklikle gerekse yeni
hazırlanan teklifin 2nci maddesinde bekçilerin kolluk kuvvetine
yardımcı sıfatı belirtilmektedir. Kanunda bile
yazılan sıfatına rağmen, bir kişiye bağlı
yeni bir kolluk kuvveti oluşturulacağına dair dayanaksız
iddialar kafa karışıklığı oluşturmaktan
başka bir şeye yaramayan safsatalardır.
Dün burada konuşan bir hatibin
yaklaşımına göre, bu kanun teklifini kendileri getirse
olurmuş ancak Cumhur İttifakının bir ortağı
getirince olmazmış türünden yaklaşımları doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Komisyon görüşmelerinde en çok
tartışılan konuların başında gelen bir diğer
konu da bekçilerin eğitim seviyeleriyle alakalı yapılan
değerlendirmeler olmuştur. Bu konu hakkında yapılan
tespitlere göre yeni alınan bekçilerin eğitim seviyelerinde
karşımıza çıkan tablo şu şekildedir: Alınan
çarşı ve mahalle bekçilerinin eğitim durumu yüzde 61i lise,
yüzde 16sı yüksekokul, yüzde 20si üniversite mezunu şeklindedir.
Yeni alınan çarşı ve mahalle bekçilerinin eğitim durumuna
baktığımızda, İçişleri Komisyonunda görevli bir
milletvekilinin dediği gibi cahil sürüsü olmadıkları bu veriler
ışığında görülmektedir.
Komisyonda tartışılan konulardan biri
de çarşı ve mahalle bekçilerinin mesleki eğitim sürelerinin
kısalığıyla alakalıdır. Bu konuda Emniyet Genel
Müdürlüğünden alınan bilgiye göre bekçilerin eğitim süreleri
mesleğe başlamadan önce Polis Akademilerinde üç ay eğitim
almakla başlamaktadır. Bu eğitim süresinin arkasından
atandıkları yerde göreve başlamadan önce iki ay daha eğitim
alarak göreve başlamakta oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından ifade edilmiştir. Çarşı ve mahalle bekçilerinin
görevi süresince alacakları meslek içi eğitimlerin devam edeceği
yine bu ifadelerin içerisinde geçmektedir. İç güvenlik gibi önemli bir
birimin parçası olacak olan çarşı ve mahalle bekçilerinin önemli
bir zaman diliminde eğitim aldıkları görülmekteyse de meslek içi
eğitimlerinin ihmal edilmeden tamamlanması oldukça önemlidir.
Komisyonda en çok tartışılan konuysa
çarşı ve mahalle bekçilerine üst arama yetkisinin verilmesiydi. Bu
konuda hazırlanan teklifin madde gerekçesinde kullanılan ifadelerin
yanlışlığı Komisyonda tartışılmış
ve teklifin ilgili maddesi yani 7nci madde önce tekliften
çıkarılmış sonra gerekçede kullanılan irite edici
kelimeler çıkarıldıktan sonra tekrar teklife konulmuştur.
Gerekçede düzeltilme yapılması doğru bir yaklaşım olmuştur.
Üst arama yetkisi her ne kadar kanunla düzenlenmiş olsa da keyfî uygulama
yapılamayacağı makul bir sebep dâhilinde üst araması
yapılabileceği 7nci maddede ifade edilmiştir. Getirilen kanun
teklifiyle çarşı ve mahalle bekçilerinin kolluk hizmet ve görevleri
dışında çalıştırılamayacağı
belirtilmiş, çalışma saatleri haftalık 40 saat olarak
düzenlenmiştir. Ayrıca getirilen teklifle çarşı ve mahalle
bekçilerinin disiplin, ödüllendirme ve performans değerlendirme
işlerinde istihdam edildikleri kolluk kuvvetine göre Emniyet ya da
Jandarma hizmetleri sınıfı mensuplarına uygulanan
hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
Tabii, Sayın Bakan Yardımcımız
şu anda burada yok ama ben bekçilik kanunuyla alakalı olmasa da gene
İçişlerini ilgilendiren birkaç konu hakkında Sayın
Komisyonumuza teklifte bulunmak istiyorum. Sayın Başkanım, biliyorsunuz
geçen yıl B grubundan A grubuna geçişlerde komiserlerimizin
yaşadığı mağduriyeti
çıkarttığımız kanun teklifiyle gidermiştik,
kanunlaştırdık. Ancak son yayınlanan yönetmelikle kanunun
çıktığı andan itibaren uygulanacak olan düzenleme geriye
dönük hak kayıpları yaşanmasına sebep olmuştur. Bu
personel tecrübesiyle ve bilgi birikimiyle Emniyet teşkilatına hizmet
etmekte ve katkı sağlamaktadır. Bu mağduriyetin hukuki
yollar aranmadan giderilmesi ve A grubuna geçen bu komiserlerimizin geriye
dönük haklarının iadesi doğru bir uygulama olacaktır diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Bir diğer konu da Suriyeli mülteciler için
kurulan kamplarda çalıştırılmak üzere alınan güvenlik
ve temizlik görevlileriyle alakalıdır. Bu işçiler, 2018
yılında taşeron kadroya alınarak doğru bir uygulama
yapılmıştır. Göreve alındıkları dönemde
sosyal durumları ve yaşları gözetilmeyen bu personel
kampların kapanmasıyla beraber ülkenin çeşitli İl Göç
İdarelerinde geçici olarak görevlendirilmektedir. Asgari ücretle geçinen
bu personelimizin evi, ailesi ve kurulu düzenleri yaşadıkları
illerde olduğu için zor durumda kalmışlardır. Bu
kardeşlerimizin sorununun çözümü için yapılacak çalışma
bellidir. Personel eksikliği olan İl Göç İdarelerine
ihtiyacına göre personel alınması -ki bu rakam 1.500 kişi
civarındadır- bu personelin, yine memleketlerinde kalacak olan personelin
valilik kadrolarında bulundukları bölgelerde değerlendirilmesi
hem vatandaşlarımızın mağduriyetini önleyecek hem de
1.500 kişiye yeni istihdam sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Selamlıyorum
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bu
değerlendirmeler ışığında yeniden düzenlenen
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanununun gerekliliği
ortadadır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak getirilen
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanununu desteklediğimizi ve Genel
Kuruldan geçmesi için elimizden gelen desteği vereceğimizi bilmenizi
istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mahmut Toğrul
(HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, (2/2555) esas
numaralı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin birinci
bölümü üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili
emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili
yurttaşlarımızı burada saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, mevcut yasa teklifi
getirildiği dönem itibarıyla gerçekten manidar bir dönemdir. Türkiye
genelinde, kolluğun yurttaşlara uyguladığı açık
şiddetin her geçen gün arttığı bir dönemde bu teklifi
görüşüyoruz. Daha geçen ramazan ayında kolluğun yurttaşa
yönelik şiddetini ortaya koyan onlarca görüntüyle karşılaştık.
Mardin Nusaybin, Ankara Etimesgut, Tekirdağ Çorlu, İstanbulda
Kadıköy, Sultanbeyli, Eyüpsultan, Zeytinburnu, Adana, Şırnak
Cizrede, Gaziantepte otoban gişelerinde yaşanan polis ve bekçi
şiddetine dair ortaya çıkan görüntüler Türkiyede kolluğun açık
şiddetini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.
Türkiye İnsan Hakları Vakfının
11 Mart-11 Mayıs arasında yaşanan hak ihlalleri raporuna göre
tedbirlere uymadıkları gerekçesiyle 61 kişi polis ve bekçi
şiddetine, işkence ve kötü muameleye maruz kalmış, deyim
yerindeyse sokaktaki işkencenin kurumsallaştığı bir
dönemden geçiyoruz. Bekçilik müessesesinin hukuki tarihçesine
baktığımız zaman Türkiye, Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Yasasıyla ilk olarak 1966 senesinde
tanışmış, daha sonra 2008 yılında aynı
Kanunda yapılan bazı değişikliklerle bekçiler,
yardımcı hizmet sınıfından Emniyet Hizmetleri
sınıfına geçirilmiş ve o zaman yetkileri bir miktar da olsa
azaltılmıştır. Ta ki 29 Nisan 2017 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan 690 sayılı KHKyle 7 bin yeni personel alımı
hayata geçirilene kadar, deyim yerindeyse dönemsel olarak uyutulan bu müessese
ne zaman iktidar tarafından ihtiyaç duyulursa pişirilip tekrar
toplumun önüne getiriliyor. Peki, iktidar neden yardımcı kuvvetlere
ihtiyaç duymaktadır? Zaten hâlihazırda başka devletlerin
ordudaki personeli kadar polis ve İçişleri Bakanlığına
bağlı kamu görevlisi bulunmaktadır. Dahası, Türkiyede her
185 yurttaşa 1 polis düşüyor. Bu sayıya bekçilerin de eklenmesiyle
iktidarın savaş politikasının takip edilmesinden başka
bir şey akla gelmiyor.
Genel kolluğa bağlı
yardımcı statüdeki bekçiler, sunulan yeni kanun teklifiyle, genel
kolluğun hemen tüm yetkileriyle donatılmış. Bu durumda
sorulması gereken soru şudur: Genel kolluk varken, hemen hemen de
aynı yetkilerle donatılmışken alternatif, daha doğrusu
paralel bir kolluk rejimi oluşturmanın amacı nedir? Bu soru, ne
teklifin genel gerekçesinde ne de madde gerekçelerinde tatmin edici bir
şekilde cevaplandırılmamıştır.
Bu devasa büyüklükteki kolluk
sayısının yanında yardımcı kuvvetlere ihtiyaç
duyması, iktidarın açık bir şekilde siyasal
programını devreye koymasıdır. Nitekim, tarihte sıkça
görüldüğü gibi iktidarlar, halk nezdinde meşruiyetini
yitirdiğinde, yardımcı kuvvetlerin oluşması ve
palazlanmasına zemin hazırlamıştır. Toplumsal
yaşam bir gerilim sahasına dönüştürülmüş, hak ihlalleri,
iktidar kaynaklı şiddet ve ölüm üretmiştir.
AKP, 2015 Haziran seçimlerinde tek başına
iktidar olma yetkisini kaybettiği süreçten sonra demokratik ve meşru
halk iradesine saygı duymak yerine gittikçe otoriterleşmiştir;
hukuk dışına çıkmış, evrensel hukuk ilkelerini,
demokratik hak ve özgürlükleri adım adım yok saymış ve
çiğnemiştir. Bugün de iktidar, kendi iktidarını ayakta
tutmak ve ömrünü uzatmak için şiddet üretmektedir. Hiçbir liyakat
gözetmeksizin iktidar partisi teşkilatları ve bazı derin güç
odakları tarafından hazırlanan listelerle işe alınan
bekçiler, tek adamın güvenliğini sağlayabilir ancak bu tarz
girişimlerin iktidarın toplumsal muhalefetten duyduğu güçlü
korkudan kaynaklandığını da unutmamak gerekir. Oysaki iktidar, kendi ürettiği kötücül
politikalarıyla toplum içerisinde büyük bir güvenlik sorunu
yaratıyor. İktidarın kendi varlığı
başlı başına bir güvenlik problemi olmuştur. Bu yasa
teklifi yargısız infazlara, aşırı ve gereksiz güç kullanımı
sonucu yaşanacak ölümlere davetiye çıkarmaktadır. AKP-MHP
ittifakı gitgide otoriterleşen güvenlik paradigmasıyla aynı
hızda tüm hak ve özgürlükleri yutacak, ortadan kaldıracak
şekilde kolluk kuvvetlerinin yetkilerini genişletiyor.
Yurttaşların iktidardan duyduğu hoşnutsuzluk arttıkça
iktidar her gün yeni bir baskı düzeni ve denetim mekanizması
getiriyor. Türkiyede giderek otoriterleşen bir siyasi yapıya
dönüştüğü için hiç kuşku yok ki güvenlik güçleri de
otoriterizmin en belirgin görüntüsü hâline geliyor. Bugün ortaya çıkan
manzarada otoriterleşmeye yönelik ortaya çıkan siyasi söylemler
kolluk kuvvetlerinde vücut buluyor; iktidar, söylemleri sertleştikçe,
kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı dil
kullandıkça bundan cesaret alan kolluğun şiddeti de aynı
oranda artıyor. Üzerine üniforma giyen herkes kendini devlet olarak
görüyor; bu anlamda, devletin zor kullanma gücünün bir üniformayla kendilerine
verilmiş olduğunu zannediyorlar. Yurttaşa vuruyor, Ben
devletim. diyor yani Devlet vurabilir. diyor. Devlet vuramaz değerli
arkadaşlar, devletin vurmasının kaynağı hukuktur.
Devlet infaz edemez, ancak hukuk çerçevesinde cezalandırabilir. Bu Meclis
ne zaman güvenlik nedeniyle bir düzenleme yapsa bu, topluma hak ihlali olarak
geri dönüyor.
Bu teklif bizim için ne ifade ediyor, biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Polisin yetişemediği yerde
bekçinin şiddeti ve kötü muamelesiyle, işkencesiyle
karşılaşacağımızı ifade ediyor. Bugüne kadar
zabıtanın yardımcı kuvveti olarak adlandırılan
bekçiler teklifin yasalaşmasıyla birlikte polisin yardımcı
kuvveti olacaktır; polisle aynı haklara sahip, hem de silahlı.
Ülkedeki silahlı personel sayısı 443 bine çıkacak, bu da
her 180 yurttaştan 1ine 1 polis düşmesi sonucunu doğuracak.
Peki, güvenlik görevlisi sayısı
arttıkça suç düşüyor mu değerli arkadaşlar? Hayır; tam
tersine, bu kez de güvenlik personellerinin şiddetiyle
karşımıza çıkıyor. Türkiye demokratik hukuk devleti
anlayışından uzaklaştıkça kolluk güçlerinin
şiddeti de her geçen gün ona paralel olarak artıyor, şiddet olaylarını
azaltmak istiyorsak başta yapmamız gereken demokratikleşmeyi
sağlamaktır. Yapılması gereken gerçek bir hukuk devleti
ilkeleriyle yönetilmektir; yoksa, şu anda verilen görüntü tipik bir polis
devleti görüntüsüdür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidara geldiği dönemde AKPnin
işkenceye sıfır tolerans söylemi ve iddiası maalesef
çökmüştür. Ancak şimdi makamların yerine geçerek, adli
makamların yerine geçerek ve yargıyı da tehdit aracı olarak
kullandıkları bir süreçte görüntülerde gördüğümüz gibi
kolluğun şiddet uygulamasında herhangi bir engel yok, siyasi
otoritenin koruyucu şemsiyesi ve yargının cezasızlık
tutumu bütün bu şiddeti sıradanlaştırıyor. Suç
işleyen kolluk meslektaşları, amirleri, teşkilatları
ve siyasi irade tarafından kollanacaklarından emin bir şekilde
hareket ediyorlar. Bunu bildikleri için yurttaşlara, milletvekilleri dâhil
olmak üzere, cesaretle saldırabiliyorlar. Aslında kolluk şiddeti
hep vardı, hatta bazen infazlara da dahi dönüşebiliyordu.
Bu yeni değil, bize göre bu durumun iki nedeni
var, biri cezasızlık, diğeri de özellikle İçişleri
Bakanlığının tavrı ve tarzında olmak üzere siyasi
iktidarda yaşanan bu şiddete yol verme tavrıdır. Eskiden işkence
ve kötü muamele kapalı mekânlarda yapılır ve duyulması
istenmezdi. Fakat uzun bir süredir yeni rejimin vizyonu ve yüzü
anlaşılsın, korku iklimi hâkim olsun diye görünür bir
şekilde yapılıyor. Çünkü iklimini hâkim kılmanın
aracı, korku iklimini hâkim kılmanın aracı olarak
iktidarın son olarak çözümü ise bekçilik yasa teklifini kanunlaştırmak.
İktidarınız, toplumda yarattığı öfkeden korkuyor,
Ben bu öfkeyi ancak şiddetle bastırabilirim. diye düşünüyor.
Bu şiddet politikası aslında toplumu yönetemeyen, kriz yaşanan
ülkede iktidarın topluma göz dağı vermesinden başka bir
şey değildir. İktidar öyle bir milis kuvveti yaratıyor ki
Almanya, Fransa, Ukrayna, İsrail gibi ülkelerin ordularından daha
büyük bir polis ve bekçi gücü yaratıyor.
Değerli milletvekilleri, toplumu kuşatan
insan hakları ihlallerine kılıf hazırlayan bütün yasalarda
yapıldığı gibi bu yasada da bir sis perdesi
yaratılarak yaratacağı sonuçlar toplumdan gizlenmeye
çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Örneğin,
bekçiler, yolda hastalanan, kazaya uğrayan ve genel durumu itibarıyla
yardıma ihtiyacı olanlara yardım edecekmiş, istismara
uğrama riski taşıyan kadın ve çocukları, engellileri
de en yakın kolluk birimlerine teslim edecekmiş. Peki, gerçek böyle
mi? Kameralar önünde bel kıran, kol kıran, yumruk atan hatta
kurşun dahi sıkan kolluk kuvvetlerini görünce bunun hiç
inandırıcı bir tarafı kalmıyor.
Aslında bu kanun teklifiyle hedeflenen her
mahallede her sokakta bir ahlak bekçisi yaratmaktır. 2020 yılı
itibarıyla iktidarın bir beka kalkanına ihtiyaç duyması
tesadüf değildir çünkü Türkiye halkları, AKP iktidarının
politikaları sebebiyle ciddi bir ekonomik ve siyasi kriz
yaşıyor. Bir yandan yoksulluk, işsizlik, gelir
dağılımındaki adaletsizlik, geçim sorunu gibi ekonomik kriz
derinleşiyor, diğer yandan ise Kürtlerin, Alevilerin,
kadınların, gençlerin demokratik hak taleplerine karşı
iktidarın her türlü şiddet aracını devreye koyması
siyasi krizi derinleştiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bağlıyorum,
son birkaç cümle Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Geldiğimiz
noktada, Türkiyede siyasi iktidar ile toplum arasındaki gerilim had
safhaya çıkmış durumdadır. Bu karanlık dönemden
çıkışın yolu daha fazla güvenlik bahanesine sığınarak
militarizasyonu artırmak değil, aksine demokrasiyi güçlendirmek,
özgürlükleri artırmak ve adaleti tesis etmekten geçer. O açıdan, bu
bekçi yasası buna hizmet eden bir yasa değil. Biz buna
karşı muhalefet edeceğimizi şimdiden ifade ediyoruz. Umut
ediyoruz ki Hükûmet, bu tür güvenlikçi politikalardan vazgeçer, demokrasiyi,
adaleti seçer ama çok da ümitvar olmadığımızı
kamuoyuna buradan duyurmak isterim.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Erkan Aydın. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
174 sıra sayılı Kanun Teklifi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle acil olarak gelen bu bekçi kanunundan önce
yaşadığımız pandemi sürecinde
sağlıkçılarımızın bende bir
sağlıkçı, eczacı olarak doktorların,
hemşirelerin yaşadığı sıkıntıları
en önce burada konuşsaydık. Ben bu salgın süresinde, bu hastalıktan
ölenlerin en azından meslek hastalığı kapsamına
alınıp öyle işlem görmesi ya da iş kazası
kapsamına alınıp geride kalanlarının bir teselli
olabilmesiyle ilgili bir kanun teklifi vermiştim. Onları
konuşsaydık burada çok daha anlamlı ve ülkenin geleceğiyle
daha bağlantılı olurdu. Ancak Hükûmet, iktidar öncelikle
bekçilik kanununu getirdi. Şimdi oraya gelelim.
Bu kanunu biz komisyonda 28-29 Ocak tarihinde 4 ay
önce görüştük, çekincelerimizi belirttik. Bazı maddelerde iktidar
partisinin komisyon üyesi kadın milletvekillerinin katkısıyla da
metinden çıkarttık ancak sakıncalı olanları da halâ
anlatmaya devam ediyoruz. Bu niye geldi? 66 yılında çıkan bir
kanun, 772 sıra sayılı. Genel gerekçede yazmışlar:
Günün gereksinimlerine uygun yapmak için bunu getirdik. denilmiş. Ancak
şöyle bir baktık bu kanun ne oldu da durup dururken ülkenin gündemine
geldi diye. 4 Haziran 2018 tarihinde
İçişleri Bakanı -Sayın Bakan Yardımcısı da
buradaydı ama içeride sanırım- mahalle ve çarşı
bekçilerinin yemin töreninde bekçilere hitaben diyor ki: Sayın
Cumhurbaşkanımız Gece yattığımızda eskisi
gibi bekçi düdüklerinin seslerini duyarak uyuyalım. Halkımız da
bunları duyarak uyusun. diyor. Ve Sayın İçişleri
Bakanı Soylu da kendi ifadeleriyle o 2018deki yemin töreninde bunu bir
emir telakki ettiğini ve derhâl
kanunu hazırlayıp getireceğini söylüyor, ardından da bu
kanun önümüze geliyor. İşte size alın yeni sistem;
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi. Yukarıdan saraydan
bir emir, aşağıda dahiliye nazırı emri hemen telaki
edip kendisine görev bilip yerine
getiriyor ve normal bir hukuk devletinde olması gereken süreçler
yerine bir kişinin isteği emir telakki edilip koca Mecliste bunlar
görüşülüyor. Kaldı ki şu anki 1.100 odalı saraydan bekçi
düdüğünün sesi nasıl duyulacak, onu da bilemiyorum.
Şimdi, biz bunları konuşurken, orada
birtakım olaylar konusunda çekincelerimizi anlatırken bu kanun
teklifi önümüze geldi. Şunu da belirtmem gerekir: Biz Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifine temelinde karşı değiliz
çünkü bakıyorum, dünden beri yandaş basında sanki Cumhuriyet
Halk Partisi buna karşı. Bekçiler ile partimizi karşı
karşıya getirmeye çalışan bir anlayış söz konusu,
onun altını çizelim. Biz, kanun teklifinin içerisindeki bazı
sakıncalı maddelere karşıyız.
Sayın İçişleri Bakanlığı
hazırlamış, bize, Komisyon üyelerine bir kitapçık
göndermiş. Bilmiyorum bunu kendisi gördü mü, inceledi mi ama ilk
sayfasında da bekçileri işlem yaparken gösteren bir fotoğraf
koymuş. Bakın, burada ne yapıyor bekçi, biliyor musunuz? Vatandaşa
kimlik soruyor. Hâlbuki bu kanun teklifinin gelme sebeplerinden biri
İzmirde açılan bir davada ve Mardin Artukluda açılan bir
davada mahkemenin Bekçinin böyle bir görevi yok kardeşim, sen kimlik
soramazsın. demesi ve vatandaş lehine karar vermesi. Bu kanun teklifi
daha Genel Kuruldan geçmeden, Resmî Gazetede yayınlanmadan,
İçişleri Bakanlığı gönderdiği kitapçıkta,
bekçinin aslında usulsüz bir iş yaptığını, kanuna
aykırı bir iş yaptığını
fotoğrafıyla da belgelemiş. Bilmiyorum Sayın Bakan bunu
gördü mü, inceledi mi ya da bunları kim yaptı, belli değil.
Yine gelelim bu kanun teklifiyle ilgili yapılan
diğer şeylere. Bakın, memlekette asıl gündem şu anda
ne? İş, aş, işsizlik, enflasyon, ekonomi
Burada bütün
milletvekilleri 10 telefon alıyorsa, 9u işle ilgili, hepimiz
yaşıyoruz. Ancak, ülkede geldiğimiz nokta şu
arkadaşlar: Türkiye'de iş bulmak için 3 tane kuruma gidebiliyorsunuz.
Nereler? Bir tanesi polislik, diğeri uzman çavuşluk, bir diğeri
de yeni düzenlemeyle bekçilik. Gene rakam vermiş, 29 bin bekçi işe
almışlar -ocakta Komisyonda bu 22 bindi, bu dört ayda 7 bin daha
alınmış- bunların yüzde 20si -5.484ü- üniversite mezunu.
Yani biz üniversiteleri açtık açtık, insanları doldurduk,
bunlara iş vereceğimize, kendi alanlarında iş
yaratacağımıza ne yaptık? Kardeşim, sen git ya bekçi
ol ya polis ol ya da uzman çavuş ol. diyoruz ama biz bilimi, teknolojiyi,
ilimi, irfanı kullansaydık ne olabileceğine bir örnek vereyim:
İsmet İnönünün torunu bir oyun şirketiyle 1,8 milyar dolara Amerikaya
satış yaptı. Bu ne demek biliyor musunuz, 1,8 milyar dolar? 10
milyar TL yaklaşık girdi sağladı. Yani, o gençleri siz
burada güvenlikçi hizmetlere sunacağınıza bilimi, aklı,
ilimi, irfanı
Atatürkün Benimle ilim arasında tereddütte
kalırsanız ilimi tercih edin. dediği gibi, onu tercih edenlerin
de ülkeye nasıl katkı sağladığını
Tek bir
satış ki Türkiyenin bugüne kadar yaptığı en büyük
satış ve ihracat olan bir oyun şirketi. O da kimin? Rahmetli
İsmet İnönünün torununun. O yüzden bunları bırakalım
da gerçekten ülkenin neler yapması gerektiğine odaklanalım.
Şimdi, biz her çıkan
konuşmacıyı dünden beri izliyoruz. Ne anlatıyor?
İzmirde şu oldu, Çorluda bu oldu, Mardinde bu oldu, Bursada bir
bekçinin karıştığı olayda mahkeme bekçiyi dokuz ay mahkûm
etti. Gene İçişleri Bakanlığı bürokratları
sağ olsun güzel bir çalışma yapmış. Arkadaşlar,
diyor ki: Bekçilerin şüpheli olarak karıştığı
olay sayısı 1.028. Basına yansıyan 5-10 tane ama
Bu
bekçiler 2018 yılından beri aktif olarak görev almaya
başlamış, 66 yılından beri kanun var ama. Bu arada
1.028 tane de şüpheli olaya karışmış. Peki, niye bu
böyle oluyor? Yüzde 20si üniversite mezunu ancak işe alım
-Komisyonda da görüştük- İçişleri
Bakanlığının yapacağı bir sınavda 50 puan
alma şartına bağlı. 50yi aldınız
yazılı sınavda, sonra mülakat, sağlık raporu, spor, daha
sonra kırk bir günlük bir eğitim; kırk gün ile kırk
beş gün arasında. Bunu ne olarak veriyorsunuz? Beline silahı
veriyorsunuz Çık kardeşim sokakta nasıl istiyorsan, yetkin
olmamasına rağmen kimlik sor, makul sürede istediğini
alıkoy... Senin görevin bunlar değil. Bu yetkileri verdiğin
zaman da asıl kolluk kuvvetlerinin yapması gereken işi adam
kendine vazife ediniyor. Ve kolluk kuvvetlerinde sayı ne? 500 bine
yakın polis, 60 bine yakın korucu, gene 500 bine yakın özel
güvenlik kuvvetleri, özel görev yapan, beline silah alan güvenlik güçleri var.
Yani 1 milyona yakın silahlı bir kolluk varken yetmiyor, şu anda
30 bin olmuş, 40 bin mi, 50 bin mi alacak, ne olduğu belli olmayan
bir sayıya doğru giden kolluk güçleri.
Yani bizim burada
konuştuklarımız
Sanki biz bekçilik müessesine
karşıyız, Cumhuriyet Halk Partisi bunların tamamen
karşısında, istemezükçülük yapıyormuş gibi bir
algı yaratılıyor, bunun altını çizelim. Bu kanunun
içerisinde üç dört tane madde var ki çok basit -Grup Başkan Vekillerimiz,
bakan yardımcısı, Komisyon üyeleri orada konuşuyor-
düzeltelim, hep birlikte çıkalım ve bizim o çocukken bildiğimiz
mahallenin bekçi amcasına, herkesin tanıdığı, bildiği
o yere geri dönelim. Bunu yapmaz isek işte gördük, tipini beğenmediğini,
gece yaşam tarzını beğenmediğini ya da önceden
husumeti olan birini çağırıp, yolda çevirip, kimlik sorup,
alıkoyup, darbedip
1.028 tane olay olmuş, bunlar İçişleri
Bakanlığının gönderdiği rakamlar. Bakın,
şurada da Süleyman Soylu diyor, bizim Komisyon üyelerine geldi. Biz
söylesek Yok öyle bir şey. der iktidar milletvekilleri ama
çalışmışlar, göndermişler. Dolayısıyla
aslında Bakanlıktaki verilerde de bu çekince var. Bizim yapmamız
gereken ne? Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
diyor, o zaman milletin lehine, vatandaşın sıkıntı
yaşayacağı iki üç maddeyi burada düzeltelim -Komisyonda bir iki
düzeltme yapmıştık- bunu yapalım hep birlikte, bu kanun
çıksın, halkımızın da gerçekten ihtiyacı olan bir
kanun olsun. Aksi takdirde Bizim çoğunluğumuz var, biz böyle
istedik. dediğinizde ister istemez kamuoyunda da birçok şüphe, bu konuyla ilgili
birçok ön yargı meydana geliyor. Bunu ortadan kaldırmak hepimizin
elinde diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ERKAN AYDIN (Devamla) - Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyor, hoşça kalın diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına söz talepleri
tamamlanmıştır. Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçeceğiz.
Şahıslar adına ilk söz Sayın
Musa Piroğlunun.
Buyurun. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, sözlerime büyük usta, komünist şair Nazımın
dizeleriyle başlamak istiyorum. Sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman/ Vatan ki onların evidir sevgilim, bunlar
vatana düşman. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Ülkede bir sürü sorun var, halk ağır bir
sefaletle uğraşıyor, insanlar işsiz, kadınlar
katlediliyor ve sokaklarda insanlar, hapishanelerde avukatlar açlık grevinde adalet arıyor
ve iktidar bütün bunların ortasında bekçi kanununu getiriyor. Bizim
herkesten bir farkımız var, biz bekçi kanununun temeline de ruhuna da
kendisine de karşıyız. Biz, halka karşı her çeşit
zor örgütünün kendisine karşıyız.
İktidar bekçi kanununu getiriyor. Ne zaman
getiriyor? Amerikada insanlar polis terörü için sokaklara döküldüğü zaman
getiriyor. Anadolu Ajansından TRTsine, Cumhurbaşkanından
televizyonda konuşanına, herkes polis şiddetini protesto ediyor.
Başkalarının ırkçılığını
lanetlemek, başka devletlerin polis şiddetini protesto etmek kolay.
Ben dün Kadıköydeydim. 50-60 tane genç Amerikadaki polis şiddetini
protesto için bir basın açıklaması yapacaktı. 500 tane
polis getirdiler ve o polisler o gençleri coplarla, kalkanlarla eze eze
gözaltına aldı. Ben yanlarındaydım ve polis terörünün ne
olduğunu ben orada gördüm. Şimdi bekçi kanununu getirerek aynı
şeyi yapmaya çalışıyorlar. Amerikada halk ayakta. George
Floyd'un ırkçı bir polis tarafından öldürülmesine
karşı ayakta ama sadece bir ırkçılığa
karşı ayaklanma değil o. Çünkü Amerikada sadece bu salgın
döneminde 100 bin insan öldü, Amerikada 30 milyon insan işsiz kaldı.
Ölenlerin yüzde 80i yani yaklaşık 80 bini siyahlardan ve Latinlerden
oluşuyor. İşsiz kalanların çoğu da onlardan
oluşuyor. Ve Amerikan Hükümeti de aynı şeyleri yapıyor.
Derler ki: İnsanlar Beyaz Sarayın önüne
yığıldığında Trump sığınağa
kaçmış. Çok doğaldır. Halk harekete geçtiğinde, halk
ayağa kalktığında zorbalar sığınaklara
sığınırlar, sığınağa kaçarlar. Ve biz
şimdi bekçiye silah vermeyi, bekçiyi güçlendirmeyi tartışıyoruz.
Peki, ne zaman tartışıyoruz.? Salgın döneminde polislerin
Eyüpte, polislerin Zeytinburnunda, polislerin Kadıköyde insanları
tartakladığı, evlerinin kapılarını kırmaya
çalıştığı ve onlara sövdüğü, her çeşit
hakareti yapıp onları elleri kelepçeleyip gözaltına
aldığı zaman tartışıyoruz. İktidar bir
kolluk kuvveti yaratıyor.
Ben buradan bütün halklara sesleniyorum. Bu
iktidarın bu yasası onların hem niyetlerini hem
korkularını ortaya koyuyor. Bu yasayla bu iktidar halka
karşı yeni bir silahlı güç yaratmaya çalışıyor.
Korkusu mu? Korkusu basit. Gezi başkaldırısının 7nci
yılındayız. Bu ülkenin en onurlu hareketinin 7inci
yılındayız ve biz biliyoruz ki Gezinin korkusu hâlâ sarayın
bin odası arasında dolaşmaya devam ediyor. Ve iktidar bütün bu yolsuzluğu,
bütün zulmü, sefaleti ve yoksulluğu engellemek için, bu ülke
halkının elini toprağa basıp başını
kaldırmasını engellemek için, haksızlığa ve
adaletsizliğe karşı çıkmasını engellemek için zor
aygıtlarını güçlendirmeye, halkın karşısına
polisle, bekçiyle çıkmaya çalışıyor.
Ben buradan açık ve net bir şey söylemek
istiyorum. Gezinin yarıda bıraktığını bu halk
tamamlayacak. Zulüm ekiyorsunuz ve öfke biçeceksiniz. Bu sefaletin, bu
yoksulluğun, halka karşı bu hoyratlığın ve
zorbalığın karşılığını bu halktan
alacaksınız. Amerikada olanlardan korkun. Geziyi
hatırlayın ve yeni bir Geziyi bekleyin. Ama yeni Gezi eskisi gibi
olmayacak. Zorbalığı, sarayın saltanatını
süpürecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Tehdit mi
ediyorsunuz?
MUSA PİROĞLU (Devamla) Ben kimseyi
tehdit etmiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz bunları dağa
kaçıranlara söyleyin.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Tekrar ediyorum.
Üstüne alınan çok rahat alınabilir. Zorba kimse,
hırsızı kim koruyorsa, katili kim koruyorsa o üstüne
alınacak. Halk ayağa kalkacak ve bu iktidarı da iktidardan geri
kalan hepsini de süpürecek ve bunun için bu zorbalığa ihtiyaç
duymayacak. Halkın kendi vicdanı bunun hesabını soracak ve
bu bekçi kanunuyla bu polis yasalarıyla bunu engelleyemeyeceksiniz, bunu
böyle bilin. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu yeni bir kanun değil, 1960lı yıllarda
yapılmış ve o zamandan bu zamana kadar bu asayiş birimi
görev yapmakta ve bekçiler uzaydan gelmiyor arkadaşlar, bu milletin
evlatları onlar da. Akşam güneşin batışından sabah
güneşin doğuşuna kadar sokaklarda
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini
sağlıyorlar.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Bekçiden bizi kim koruyacak?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizim birinci
parti olarak da AK PARTİ hükûmetleri döneminde de temel görevimiz,
Hükûmetin anayasal görevi vatandaşının can ve mal
güvenliğini sağlamaktır. Kolluğun görevi
vatandaşının başını yastığa rahat
koymasını temin etmek, illegal yapılanmaların, terör
örgütlerinin onlara haraç kesmesini, dükkânlarını talan etmesini,
onlara zorla kepenk kapattırmasını engellemektir.
Bekçide silah var. Bekçide silah yeni bir şey
değil arkadaşlar.
Geceleyin insanların can ve mal güvenliğini korumak için
görevlendirdiğimiz bir güvenlik biriminin elinde sadece düdük olmaz, tabii
ki silahı olacak. Kurulduğu ilk günden itibaren de bunların
belinde silah var. Yeni bir düzenleme değil, mevcut düzenlemenin
güncellenerek bugünlere getirilmesiyle alakalı meseledir.
Zorba kim varsa karşısında biz
varız; zorbalara lanet ediyoruz, zorbaların arkasına
sığınanlara da lanet ediyoruz.
Geziyle alakalı kanaatlerimiz de bellidir;
Gezi bir vandalizmdir, Gezi bir terör estirmedir, Gezi belediye otobüslerini
yakma yıkmadır. Engelli vatandaşın simit
tezgâhını ters çevirip vatandaşın dükkânını
tuvalete çeviren haydutlardan oluşur. Bizim bu meseleye
yaklaşımımız budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
RIDVAN TURAN (Mersin) Üç yüz haftadır
Erdoğan bunların görüntüsünü gösterecek.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Kadın derneğinin kapısını kırdınız ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, müsaade
edin.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiyede siyasal
iktidarın nasıl değişeceği bellidir. Bekleyin, 2023
yılı geldiği zaman millet bize yetki verirse biz ülkeyi
yönetmeye devam ederiz, bize yetki vermezse yetki verdiği kişi, yetki
verdiği yönetim kadrosu gelir, ülkeyi yönetir.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Siz kayyumcusunuz,
kayyumcu!
RIDVAN TURAN (Mersin) Kabataştaki deri
ceketlileri de biliyoruz, gösterin onları, gerçekten.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Diyarbakırda bekleseydin. Beklemeyen sensin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Farklı
hülyalarla, farklı rüyalarla Türkiyede iktidarın
değişmeyeceğini bu Parlamentoda herkesin öğrenmesi
lazım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
O size mahsus.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir diyorum, teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Kayyumlar
kimin iradesi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, bekçilik yasasına ilişkin
niye böyle bir zamanlama tercih edildi, tahmin etmek akıl kârı
değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Meral Hanım,
bu aradan önce buradaydı, zamanlaması değil
2,5 aydır
bekliyordu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ve tam
da polis şiddetinin, kolluk şiddetinin, işkencenin, sokaktaki
vandalizmin bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde peki bu
silahlı kolluk gücü kırda jandarma, şehirde polis, şimdi
gece de bekçi bu şiddeti yaygınlaştırırsa
vatandaşı kim koruyacak?
Bugün bir olay açığa çıktı. Bir
köpek, galiba kolluğun, polislerin köpeği. Korkunç bir işkence
görüntüsü var, yetkililerin açıklaması şu: Efendim,
şüpheli köpeğe saldırmış -yani bir insanın
köpeğe saldırması nasıl oluyor bilmiyorum- köpek de onu
dişlemiş, bu ondan meydana gelmiş. Yani akıl kârı
olmayan izahatlarla karşı karşıyayız. Bunu kamuoyu
görüyor ve sadece görüntüler basına yansıdığı zaman
görevden el çektiriliyor. Bu, basına yansımayan, halkın
görmediği görüntülerde yaşanan işkencenin ve şiddetin
hesabını kim verecek? Nusaybindeki küçücük çocuğun o
şekilde şiddet görmesi sonucunda on beş gün sonra, basına
yansıdıktan sonra kaymakamlık Görevden aldık. dedi. Bu da
aslında bir olayın itirafıdır.
Son olarak şunu da söyleyeyim: Geziye yönelik
Haydutluktur. vesaire vesaire o sözleri kabul etmek mümkün değil. Gezi,
milyonların barış, özgürlük, eşitlik
çığlığıydı.(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz öyle
bakıyoruz, siz öyle bakıyorsunuz.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ve buna
ilişkin söylenen hiçbir sözün karşılığının
olmadığını söyleyenler de gayet iyi biliyor. Gezi üzerinden
birilerine fatura kesmenin anlamı yok. Doğrudur; egemenlik
kayıtsız, şartsız milletin olmalıdır ama şu
anda bu iktidarın yönetiminde millet yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı
BAŞKAN Açalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Millet
olsaydı, bizim 65 belediyemizden 11i kaldı, o millet iradesine el
konulmazdı, gasp edilmezdi. Kendilerine oy verenler millet ama bize oy
verenler kim peki? Siirt yurttaşları bu halkın üyeleri değil
mi? Ağrının, Iğdırın, Diyarbakırın,
Mardinin, Vanın halkı o belediye başkanlarına oy verince
onlar irade olmuyor mu? Bu yüzden millet iradesi kavramını
gerçekten kabul etmiyoruz, bu milleti ayıran, kutuplaştıran,
kamplaştıran zihniyetle kesinlikle sandıkta demokratik
yöntemlerle ve her türlü demokratik tepkiyle mücadele etmeye devam
edeceğiz.
BAŞKAN - Peki.
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden tekrar bir söz talebim var, ben hiçbir parti grubuna
sataşmadım.
BAŞKAN - Buyurun.
27.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi,
Geziye siz öyle bakarsınız, bizim nasıl
baktığımızı ifade ettim. Siz öyle bakmayın, bu
şekilde bakacaksınız. diye size bir söylemimiz yok. Siz
istediğiniz şekilde bakabilirsiniz, bizim
bakışımız bu arkadaşlar. Siz nasıl öyle
bakıyorsanız, biz böyle bakıyoruz, biz bunu bu şekilde de
milletimize anlatıyoruz. Dolayısıyla bizim bakışımızda
gram değişiklik yoktur bu meseleyle alakalı.
İkinci konu; değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi, o zaman kolluk kuvvetinin hiçbiri olmasın.
Jandarmayı da çekelim, özel harekâtı da çekelim, polisi de çekelim,
bekçiyi de çekelim, kolluk kuvveti olmasın.
Vatandaşın can ve mal güvenliğini
sağlamak devletin anayasal görevidir. Peki, bundan neden
rahatsızlık duyuluyor? Eğer kamu görevlisi suç işlerse
hukuk devreye girer, hukuk gereğini yapar. (HDP sıralarından
gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hukuksuzlukla
olabilir mi? Hukuk nerede?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Arkadaşlar,
dinleyin.
Bakın, hukuk gereğini yapar.
Provokasyonmuş, kutuplaştırmakmış, bakın,
bunlar bizde olmaz. (HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, bu
söylenenlerde sizi ilzam eden herhangi bir şey yok, lütfen. Siz öyle
düşünüyorsunuz, biz böyle düşünüyoruz. diyor, buna itiraz etmenizi
gerektiren bir şey yok.
Buyurun, siz de toparlayın Sayın Muş,
lütfen.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Hukuk yok ki. Hukuk mu
bıraktılar!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Toparlıyorum.
Bu ülkenin 83 milyon yurttaşının
tamamını kucaklayan bir anlayışımız var.
Bakın, size şunu ifade edeyim: Geçenlerde
Etimesgutta bir gencimizi, bu ülkenin bir evladını katlettiler.
Olayı ne diye lanse etti, ne diye lanse etti HDP? Hâlen o tweetler
hesaplarında duruyor: Kürtçe şarkı dinlediği için onu
katlettiler. (HDP sıralarından Aynen öyle. sesleri)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
- Aynen öyle.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Aynen
öyle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yalan
Yalan,
provokasyon, kışkırtma, ayrıştırma,
kutuplaştırma, faşizmdir bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, son cümlelerinizi alayım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çocuğun
babası olayı anlatıyor, aile olayı anlatıyor.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Dedesi ile
kuzeni de anlatıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çocuğu
katledenler yakalanıyor, savcılığa teslim ediliyor,
hepimizi derinden üzen bir hadise fakat buradan bile, utanmadan
sıkılmadan, kızarmadan Kürt olduğu için bunu
yaptılar. diyorsunuz.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Aynen
öyle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Arkadaşlar,
bakın, canın Kürtü, Türkü, Arapı yok; can, candır;
kaybedilen canın etnik kökenine bakılmaz, kaybedilen her bir can bu
ülkeden gidiyor. Meseleye böyle bakmıyorsunuz, her bir meseleyi buraya
koyup Acaba biz buradan kaç kişiyi daha bu ülkeden, bu devletten
soğuturuz? diyorsunuz. Daha önce de Batmanda Kürtçe şarkı söylendiği
için gece kulübünü veya düğün salonunu kapattı. dediniz. Yalan
ortaya çıktı, vatandaş şikâyet etmiş, canlı müzik
ruhsatı yokmuş, ondan kapatılmış.
Değerli dostlar, bu örnekleri
çoğaltabiliriz, bunun kimseye faydası yok, size de faydası yok,
ülkeye de faydası yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Tutanaklara x diye geçiyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, dünden beridir bu mesele ısrarla
ısıtılıyor, vurgulanıyor. Yandaş medyada bir linç
kampanyası var. Özellikle, dün, daha evladını defnetmeden, yirmi
dört saat dolmadan, A Haberde canlı yayında bu meseleye
babalarını konuk etmeleri de bir telaş, bir kapatma, bir
olayı karartma çabası olduğunu gösteriyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz bir ziyaret
edin o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Doğrudur, doğrudur, beni söylüyorsa ben o tweeti attım; bizden
binlerce, on binlerce tweet atıldı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz de ziyarete
gidin aileye, hadi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ziyarete
gittik, ziyarete gittik.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) İçişleri
Bakanımız ziyarete gitti, bir de siz gidin ziyarete, bakalım
nasıl karşılıyorlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, bir dinlerseniz ne dediğimi anlayacaksınız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Biz her yurttaşımızın
acısını paylaşırız ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, öncelikle, biz ailesine
başsağlığı diliyoruz. Umarız ve dileriz -bunu
yürekten istiyorum- Barış, Kürtçe müzik dinlediği için
öldürülmüş olmasın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çocuk müzik dinlemiyor
ki.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Özür dileyin ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama buna
karar verecek olan ne İçişleri Bakanıdır ne iktidar
grubudur ne biziz ne başkasıdır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Babasını
dinleyin, babasını dinleyin.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Buna
yargı karar verecek, yargı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Niye o zaman
Kürtçe müzik dinlediği için. diyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Televizyonlarda
BAŞKAN Babanın ifadesi var, ona itibar
etmek lazım herhâlde ama müsaade edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, lütfen, bu mesele önemli, müsaade edin.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bir de
lütfen siz de Meclis Başkan Vekili olarak
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hâlen duruyor
tweetiniz de!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Babanın ifadesi olduğunu biliyorum. Babanın ifadesinin
yanında, dedenin, kardeşin, oradaki insanların da ifadesi var.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Peki, yargı karar
vermeden siz niye karar verip tweetinizde Şarkı söyledi diye
öldürüldü. diyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben
bütün bu ifadelere rağmen
Bizim 7 milletvekilimiz oradaydı. Biz
taziyeye gitmeye de devam ediyoruz, edeceğiz. O çocuk sonuçta bir can;
toprağa düştü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz de takip
edeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sebebi ne olursa olsun, sebebi ne olursa
olsun bu, kabul edilemez.
Şimdi şunu söylüyorum: Yargıyı
bekleyelim, hepimiz bekleyelim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Niye
attınız tweeti?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yargı
olayın sonucunda ne karar verecek, telaşsız, sakin, bunu
izleyelim. (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tweet niye
attınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu
izleyelim diye.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bir tweet
attı
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Çünkü
olaya ilişkin elimizde çok fazla veri var. Bizim olaydan hemen sonra
görüşen vekilimiz var, bunu kapatıyorum. Ama başka bir
çağrı yapıyorum, başka bir çağrı yapıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yargı
kararı da
BAŞKAN - Tamamlayınız sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
burada Kürtçe, Kürt dili üzerinde, Kürtler üzerinde, Kürt halkının
üzerinde hiçbir baskı yokmuş gibi, sanki Kürt dili her yerde özgürce
konuşuluyormuş gibi
OYA ERONAT (Diyarbakır) Tabii ki
konuşuluyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
daha
önce böyle bir sorun hiç olmamış gibi, böyle uzayda
yaşıyormuş gibi bu olaya tepki göstermelerini de anlıyorum.
Tabii, şunu da anlıyorum: George Floydun
ölümünden, o vahşice katlinden sonra bu hassasiyeti hepimiz
taşımalıyız. Bu mesele ayrı bir mesele ama ben
çağrıda bulunuyorum: Tek dil iddianızdan vazgeçtiniz mi? Biz
burada kürsüde bir cümle selamlama yaparken tutanaklara x" olarak
geçmesinden vazgeçilecek mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya
arkadaşlar, resmî dili ülkenin belli. Ya, resmî dili belli ülkenin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Benim
vekili olduğum ilde kayyum ilk iş olarak Celadet Ali Bedirhanın
Kürtçe kütüphanesini yıktı, ilk iş yıktı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kardeşiz ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kardeşiz ya! Kürtçe üzerindeki anayasal yasaklar, diğer mevzuattaki
yasaklar kalkacak mı? Gelin, Barış Çakan buna vesile olsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Barış
Çakanın bununla alakası yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Gelin,
iyi bir adım atalım. Kürt dili üzerinde, Kürtler üzerinde bu inkâr,
imha, asimilasyon politikası devam ettiği müddetçe maalesef
bunları tartışacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar kifayetimüzakere.
Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum.
Lütfen, ölüm üzerinden
Biz iki gündür bu konuda bir
şey demedik, bilerek demedik çünkü taziye devam ediyor. Biz ailenin
acısına saygı duyuyoruz. (AK PARTİ ve HDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Çünkü yalan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yalan
atan biz değiliz, bunu gayet iyi biliyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Muş, kifayetimüzakere
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi açısından.
Bakın, Türkçe de bizim, Kürtçe de bizim. (HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizin olsaydı
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Niye?
Rahatsız mı oldunuz? Sizin mi sadece? Rahatsız mı oldunuz,
sadece sizin mi? Ne oldu? Neden rahatsız oldunuz? Bu cümlenin neyi
rahatsız etti sizi?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yalan
söylüyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) CHP Grubu da
burada, MHP de burada, İYİ PARTİ Grubu da burada. Ülkemizin
resmî dili Türkçe.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Mezarlığın
tabelasını indirdiler ya, niye karşı
çıkmıyorsunuz o zaman?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Niye
tabela kurup da Kürtçeyi siliyorsun peki? (AK PARTİ ve HDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Burada siz
Türkçenin dışında, hangi lisanı, İngilizce de
konuşsanız, Fransızca da konuşsanız, Arapça da
konuşsanız, Almanca da konuşsanız bizim
kayıtlarımıza o şekilde girer. (HDP sıralarından
Yasak! sesleri) Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî dili Türkçedir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yalan
söylüyorsun.
BAŞKAN Bu söyledikleriniz de bu şekliyle
kayda girdi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İnsanlar
arasında devlet dairelerinde kullanılan dil Türkçedir.
Dolayısıyla farklı dilleri herkes konuşabilir ama
arkadaşlar, siz buradan başka bir dille konuşunca, öbürü
başka bir dille konuşunca birbirimizi nasıl
anlayacağız?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmazkayaya bir şey sormak
istiyorum: Bayram Bey, Covid, doktorlara uğramıyor mu, hele kalp
damar cerrahlarına?
Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
görüşmelere devam ediyoruz.
Şahısları adına ikinci söz
Sayın Mustafa Hilmi Dülgerin.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin tümü üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, dün Siirtte şehit
olan kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine,
milletimize başsağlığı diliyorum.
Ayrıca yaklaşık dört aydan bu yana
bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de mücadelesini verdiğimiz
Covid-19 salgınında, bu konuda cansiparane çalışan kahraman
sağlık ordusunun tüm neferlerine, tüm mülki idare amirlerine, tüm
emniyet güçlerine ve vefa destek ekibine huzurlarınızda
teşekkürü bir borç biliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaklaşık bir saatten beri burada yapılan
konuşmaları hayretle takip etmekteyim. Fakat gördüğüm konu
şu: 21inci yüzyıl ne acıdır ki algıların
olgulara galip geldiği, görüntülerin ve sadece söylemlerin gerçeklerin
önünü flu bir perdeyle kapattığı bir yüzyıl olarak tarihe
geçecektir.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sizin
yaptığınız iş zaten algı.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Dün
burada selamlaştığımız bir milletvekili
arkadaşımız sıranın orasında değil
burasında olunca Kanun teklifini veren milletvekili Mecliste yok. diyebiliyor.
Neden? Bu kürsünün, bu mikrofonun, bu kameranın ne acıdır ki
böyle bir güzelliğine mi desek, yoksa onun iştahına mı
kapılıyor desek bir şey bulamıyorum, ben bunu
takdirlerinize sunuyorum. Oysa siyaset, çözüm üretme yeridir. Bugün,
görüşmekte olduğumuz kanun, kökü Osmanlıya dayanan ve 1966
yılından bugüne yürürlükte olan bir Bekçilik Kanununun günümüz
şartlarına revize edilmesinden başka bir şey değil. Az
önce Grup Başkan Vekilimiz de anlattı; arkadaşlar, yeni bir
şey yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Eline silah
veriyor; nasıl yeni bir şey yok!
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Bize
öğrettiler ki, ya konuş sözünden ilham alsınlar ya da sus bir
şey biliyor sansınlar. Oysa getirilen eleştirilerin hepsinin
fındık fıstık kabuğunu doldurmadığını
bugün herkes biliyor ama söylenecek bir şey yok.
Biraz önce burada konuşan hatip polis
devletinden bahsediyor. Evet, bilgi başka bir şey bilmemek başka
bir şey. Bilgisizliğin de ayrıca bir cesareti var, Cahil
cesareti derler buna. Acaba Amerikada, İngilterede polisle hiç yüz yüze
bulundu mu onu söyleyenler?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çok bulundum çok.
10 bin tane oy kullandım, yurt dışında doktora yaptım;
oraları çok iyi bilirim.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Ben biraz
olsun şöyle başlarını kaldırıp yurt
dışına bakılmasına
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Asıl cahillik
budur işte, asıl cahillik budur, görmeden konuşmaktır.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Dinle be
dinle!
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Aynı
şekilde benim ev sahibi kadın bundan otuz iki yıl önce çok basit
bir olaydan dolayı demişti ki Ben polisle karşılaşmak
istemiyorum. Allah kimseyi polisle karşılaştırmasın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Oraya
çıkıp böyle boş konuşmak budur işte.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla)
Dolasıyla dinlemek için susmak lazım. Doktoralar bunu öğretmiyor
Sayın Vekilim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunları sadece irfan ehlinden öğrenirsiniz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen gördün mü
oraları ki böyle konuşuyorsun?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla)
Ayrıca, Geziye bel bağlayanların bu millete bir şey
vermediklerini
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Belli
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Susarak
dinlenilir bu da bir irfan dersinden alınan cümledir.
Ayrıca Geziye bel bağlayanların
neler yaptıklarını ve milletin nasıl tokadını
yediklerini de söylemeye gerek yok diyorum.
Getirilen düzenleme sadece ve sadece mevcut kanunun
günün şartlarına uygun olarak
revize edilmesinden, Emniyet Teşkilatı Kanununa uydurulmasından
başka bir şey değildir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyor
ve bu kanunun bekçilerimize, memleketimize, milletimize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçeceğiz,
on beş dakika süreyle sürenin yarısını sorular,
yarısını da cevap için kullanacağız.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Virüsten sonra
ani hava değişimleri de çiftçiye büyük zarar verdi. Farklı
bölgelerde afet boyutunda yağan dolu ciddi hasarlara yol açtı. Dün,
Niğde ilinde, özellikle Çiftlik ilçesinde tahıl ürünü büyük oranda
zayi oldu. Kitreli, Mahmutluda bahçelerde üründe önemli zararlar oluştu,
Divarlı, Bozköy, Azatlı, Kula gibi bölgelerde hububat üreticisi
mağdur durumda. Çiftçilere Çiftçi Kayıt Sisteminde ve TARSİM kapsamında
olsun olmasın zararları tespit edilerek acil destek verilmelidir.
Çiftçi borçları ve senelik faizleri silinmelidir ve yeniden farklı
ürün ekimi için çiftçiye bedelsiz ilaç, gübre, tohum desteği
sağlanmalıdır. Çiftçi büyük zarara
uğramıştır. Don etkisiyle Altunhisar, Bor,
Ulukışla ve Çamardında oluşan ürün kayıpları da saptanıp bu
bağlamda acil önlemler uygulanmaya alınmalıdır.
Teşekkürler Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Komisyon Başkanları, bu
teklifin adı Çarşı Ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifi. Türk
Dil Kurumuna baktığımız zaman çarşının
tanımı şu: Bir kentte gereksinim mallarının
satıldığı, dükkânların, alışveriş
yerlerinin bulunduğu bölge, yer.
Peki, alışveriş merkezleri var.
Şimdi, yani burada, çarşı, mahalleden daha büyük bir yer mi?
Yani çarşı dediğimiz mahallenin herhangi bir yerindeki dükkân,
alışverişin vesairenin yapıldığı bir yer
anlamına geliyor. Burada çarşıyı koymanızın
maksadı, esbabımucibesi nedir? Yani çarşı dediğimiz
zaman, aynı zamanda çarşı kavramı
Beşiktaş
Jimnastik Kulübünün taraftarlarından oluşan bir grubun da adı
Çarşıdır. Yani bu ne zaman kuruldu? 1982 yılında
kurulan bir grup, resmî. Yani bunu bilmiyorsanız ben mi şimdi size
öğreteceğim?
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Belki o Çarşıyı da
koruyacaklardır.
Sayın Aygun? Yok.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Tanal çarşılardan bahsetti, ben
de çarşılardan devam etmek istiyorum. Edirne, tarihî
çarşılar açısından Türkiyede 2nci büyük ilimiz. En çok
tarihî çarşı 600 esnafla Edirnede bulunuyor. Selimiye Camisinin
içinde 1 çarşımız var, Edirnemizin ortasında 1
çarşımız var; 2 tane çarşımız var. Bu tarihî
çarşılar Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ve Genel Müdürlüğe
bağlı kira ödüyorlar ve sözleşmelerle yapıyorlar. Çoğu
turistik eşya satıyor. Bunların çoğunun şu anda hiçbir
satışı yok. Neden yok? Çünkü pandemi nedeniyle buralar
kapalıydı. Üç ay süreyle kiraları alınmadı ama
öğrendik ki bu üç aylık süre diğer aylara eklenmiş.
Devletimiz bu kiralarla herhâlde büyük paralar kazanmayacak ama
esnafımızın yanında olmasını belirtmesi
açısından bu kiraların alınmamasını ve bu pandemi
süresince de kiraların alınmamasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Emecan
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizdeki sığınmacı
çocuklarına Türkçe dil eğitimi başta olmak üzere birçok konuda
eğitim veren, KPSS ve mülakat puanı üstünlüğü esasına
dayalı olarak atamaları yapılan, güvenlik
soruşturmasından geçen 4 bin civarındaki PIKTES öğretmeni,
2021 yılında bitecek olan proje sonrası geleceklerinden
endişe duymaktadır. Dört yıllık bir tecrübeye sahip olan bu
öğretmenlerimiz, Avrupa Birliği fonlarıyla desteklenen proje
bittiğinde en az beş yıl görev yapmış öğretmenler
olacaklardır. Bu emek ve tecrübeleri göz önüne
alındığında, Millî Eğitim Bakanlığı bu
öğretmenlerimizin kendi branşlarına atamalarının
yapılacağı hususunda güvence vermelidir, aksi takdirde çok zor
koşullarda görev yapan 4 bin öğretmenimiz aileleriyle birlikte
mağduriyet yaşayacaklardır. Bu konuda bir adım
atılacak mıdır? Millî Eğitim Bakanı Sayın Ziya
Selçuktan bir açıklama yapmasını ve PIKTES öğretmenlerinin
gelecek kaygılarını gidermesini bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Irkçılık insan ırklarının
birbirlerine üstünlüğünü temel alır. Irkçılar çoğunlukla
kendi ırkının diğerlerinden üstün olduğuna ve
diğerlerine hükmetmeye hakları bulunduğuna inanır hatta
başka soydan gelenleri de aşağılarlar; insanları
renklerine, dillerine, fiziksel özelliklerine, yaşadıkları
coğrafyalarına ve inançlarına göre gruplandırıp
ayrımcılığa tabi tutarlar. Irkçılık cereyanı
tarih boyunca günümüze kadar sayısız yıkım,
kırım, köleleştirme ve
acılara yol açmıştır. Irkçılığı ve
ırkçıları lanetliyorum, ırkçılığın her
türlüsüne hayır diyorum. 1705 tarihli Kölelik Yasasının
ilgili maddesi şöyledir: Bu yönetim bölgesindeki tüm zenciler, melez ve
Kızılderili köleler taşınmaz mal olarak elde tutulacak,
kölesini öldüren efendi tüm cezalardan muaf olacaktır.
Irkçılık bir insanlık suçudur.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Komisyona soruyorum: Polisin görevinin
üstüne çıkarak hukuksuz bir şekilde şiddet
uyguladığı, işkence vakalarının her geçen gün
arttığı, Ankara Emniyetindeki işkence
vakalarının hâlen aydınlatılmadığı, Diyarbakır
Emniyetinde işkenceden dolayı çığlıkların
arşa çıktığı bir ortamda böyle bir bekçi yasasına
niye ihtiyaç duydunuz? Kırk bir günlük eğitimle eline silah verilen,
her türlü suistimale açık bir güvenlik görevlisi hukuk devletine uyar
mı? Polis tarafından kaçırıldığı iddia
edilen, kaçırılan kişiler hakkında herhangi bir
netleşme ve açıklama yapmadan böyle bir yasaya niye başvurdunuz?
BAŞKAN Sayın Koçyiğit
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanun teklifinde görev ve yetkiye ilişkin
hükümlerdeki belirsiz ifadelerin temel hak ve özgürlükler için tehlike oluşturup oluşturmayacağını
Komisyon düşünüyor mu? Bunun tehlike oluşturup
oluşturmayacağını sormak istiyorum.
Ayrıca çarşı ve mahalle bekçilerinin,
yardımcı kolluğun örgütlenmesi ve özlük işleri
konularının kanunla düzenlenmemiş olması ve birçok yerde
yönetmeliğe atıf yapılması da yine keyfiliğe ve
yürütmenin güdümünde bir kolluk gücü oluşumuna yol açmayacak
mıdır? Bu konudaki sorunları nasıl gidermeyi
düşünüyorlar?
BAŞKAN Sayın Pekgözegü
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Komisyona soruyorum; evli olduğu erkeğin
şiddetinden kaçmak için karakola giden kadın,
sığınmaevine yönlendirildi ancak aynı karakolda
çalışan ve eşinin arkadaşı olan komiser şiddete
maruz bırakılan kadının adresini saldırgana verdi. Mor
Çatı sordu: İlgili yönetmelikte belirtildiği üzere
sığınakların adresinin, telefon numarasının,
kadınların, çocukların ve sığınak
çalışanlarının kişisel bilgilerinin gizli
tutulması esastır. Bütün ilgililer bu gizliliğin
korunmasından sorumludur. Görev ihlali yapan, gizliliği ihlal eden
personel hakkında işlem yapılmalıdır. Sığınağın
yerini bildiren polise nasıl bir işlem
yapılmıştır? Bekçiler birkaç saat insan hakları dersi
alarak bu tür ihlalleri yapmaktan nasıl alıkonulabilir?
BAŞKAN Komisyon, buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sorularla ilgili çok
teşekkür ediyoruz.
Soruların Kanunla ilgili
olanları var, olmayanları var. Sayın Gürer Niğde ilinde
meydana gelen zararlarla ilgili Tarım ve Orman
Bakanlığımızdan destek istedi. Bu konuda malumları
olduğu üzere ilgili bakanlar tüm sektörlerin desteklenmesi adına
gereken çalışmaları yapıyorlar. Bu süreçte, corona
sürecinde 11,5 milyar lira gibi önemli bir miktar halkımıza, ihtiyaç
sahiplerine çeşitli adlar altında aktarıldı. Bu konuyu da
Sayın Bakanlığa ileteceğimizi takdirlerinize sunuyoruz.
Sayın Tanal çarşı
kavramı üzerinden bir soru sordu. Burada mı, ayrıldı
mı? Bilmiyorum
Sayın Tanal, hukukçu. Çarşı grubuyla, Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunundaki adı karşılaştırmayı çok
doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O da espri
yaptı zaten ya!
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu yeni bir kanun değil. Takdir edilmelidir ki
devletlerde kurumlar, müesseseler bir günde oluşmuyor. Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanununun temeli 1914 yılına gitmekte ve 1914
yılında bu ad konulmuş bulunmaktadır. Bir asırdan
fazladır olan bir müessesenin adını değiştirmenin çok
anlamlı olmadığı ortadadır diye düşünüyorum.
Dolayısıyla gelenek yaşatılmıştır, müessese
yaşatılmıştır, yeni bir şey
yapılmamıştır diye ifade etmek isterim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Çarşının tarifi ne Başkanım, onu söylemediniz.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Nasıl?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çarşı ne
demek?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Çarşı
kanunda da var, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde de var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne demek?
BAŞKAN Efendim, soru işlemi bitti
Sayın Tanal, şimdi cevap kısmındayız.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Çarşı
alışveriş yapılan yer, konuşuruz ayrıca. Ama bir
geleneği yaşatma adına bence çok yerinde davranılıyor.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti köklü bir devlet, gelenekleri olan bir devlet;
müesseselerinin ve kurumlarının gelenekleri var, anlamı var,
marka değeri var; bu aynı şekilde devam ettirilmiştir. Biz
yerinde olduğunu düşünüyoruz çok açık ve net bir şekilde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Beşiktaş
kulübünün adı da Çarşı Başkanım.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) O ayrı bir
şey.
Şimdi, Edirneden Sayın
Gaytancıoğlunun vakıflarla ilgili talebi
Sadece Edirnede
değil, bütün illerimizde bu tür bir sorun var. Vakıflar öteledi üç ay
süreyle, Darda olanlar ödemesin. denildi. Biz de bunu iktidar, çoğunluk
partisi vekilleri olarak görüşüyoruz, şartların elverdiği
ölçüde yardımcı olunmasını sağlamaya
çalışıyoruz, hepimiz takipçisiyiz bu konunun.
Bu, 4 bin öğretmenle ilgili de müsaade
ederseniz şunu söylemek isterim: Avrupa Birliğinden, diğer
yerlerden alınan projelerle gerek sağlık
çalışanlarının gerek öğretmenlerin görev
yapmaları, çalışmaları, üretim yapmaları doğal.
Bunlara pozitif ayrımcılık yapılabilir mi kamuya
istihdamda? Malum, kamuya alımda genel sınavlardan geçme zorunluluğu
var ama Meclisimiz adına Sayın Bakana böyle bir talebi iletebiliriz;
takdir onun.
Sayın Kılıç ırkçılıkla
ilgili veciz sözlerde bulundu. Ben de günün anlam ve önemine uygun olarak,
Amerikada yaşananlardan sonra bir kere daha çok açık ve net bir şekilde
ırkçılığa karşı olduğumuzu, insanlar
arasında ayrımı kabul etmediğimizi, insanlardaki
üstünlüğün ancak ahlak ve iyi niyette olduğunu bir kere daha teyiden
söylemeyi görev biliyorum.
Sayın Gergerlioğlu Böyle bir yasaya niye
gerek duydunuz? diyor. Emniyet ve asayiş hizmetlerinin ihtiyacı
olduğu için gerek görüldü. Çok konuşuldu ama özeti şu:
Çarşı ve mahalle bekçiliği kurumu müessese olarak yüz
yıldan fazladır sistemimizin içerisindedir; önce, vilayetlerinin
emrindedir, yardımcı hizmetler sınıfında başlamıştır,
gelişen şartlarla emniyet hizmetleri sınıfına dâhil
edilmiştir. Şimdi bu yasayla çok yerinde olarak emniyet hizmetleri
sınıfına yardımcı birim olarak net bir tanım
yapılmaktadır. İnşallah yüce Meclisin takdiriyle. ve yeni
gelişen şartlarda yetişmiş, en az lise mezunu, bölgede
oturan, bölgeyi iyi bilen insanların istihdamıyla hiç şüphemiz
yok ki o bölgelerde halkımızın geceleri daha rahat
yaşaması, güvenlik içerisinde yaşaması adına büyük
katkılar sağlayacaklardır. Bu konuda 2018 Eylülünden 31 Mayıs
2020ye kadar yaptıkları uygulamaları ben bugün birkaç yerde
paylaştım ki okursam zaman alır- çok açık ve net bir
şekilde, görev yaptıkları bölgelerde
hırsızlığın azalmasına, asayişe müessir
olayların sayısının azalmasına önemli katkı sağladılar;
çok önemli bir deneyim yaşadık.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Herkes evdeydi zaten
nasıl hırsızlık yapsınlar?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Bir de yüce Meclisin
takdirine şunu sunmak isterim: Çarşı ve mahalle bekçileri görevi
kötüye kullanamaz mı? Elbet kullanır; polisin kullanabildiği
gibi, hâkimin kullanabildiği gibi, her kamu görevlisinin
kullanabildiği gibi seçtiğimiz eğittiğimiz her kamu
görevlisi gibi yapabilir ancak gene burada altını çizerek söylemek
istiyorum: Türkiye, bir hukuk devletidir. Komisyonda
arkadaşlarımıza Bakanlık yetkililerimiz çok açık,
detay bilgi verdiler. Bugün Türkiyede disiplin mevzuatının en
ağır işletildiği kurum hiç tereddüdümüz olmasın ki
Emniyet teşkilatıdır. Her yıl Emniyet
teşkilatından yüzlerce insan, yetişmiş polis memuru kanuna,
tüzüğe, yönetmeliklere ve disiplin hükümlerine uymadığı
için ihraç edilmektedir hatta Sayın Bakan bir toplantıda Ben
Çalışma Bakanlığı yaptım; görev yaptığım
sürede hiçbir zaman personelin disipliniyle ilgili bir konu gündemimize gelmedi
ama İçişleri Bakanlığı görevim sırasında
sürekli disiplin konularıyla uğraşıyoruz. dedi. Bu da
işin doğası gereğidir, İçişleri Bakanı
bununla uğraşmak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, son cümlelerinizi alayım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çalışma
Bakanı disiplinsizlikleri tolere mi ediyor Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin
Sayın Tanal.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Bu da işin gereğidir
çünkü polis, kanunla silah taşımaktadır, kanun gücüyle
insanların kontrolünü yapmaktadır. Bu uygulamalar sırasında
yanlış yapılması mümkündür, olmaktadır da tüm dünya
ülkelerinde olduğu gibi.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sorumun cevabını alamadım.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Burada
rakamları okuyarak sizleri meşgul etmek istemem ama kesinlikle
disiplin mevzuatı uygulanmakta ve gereken yapılmaktadır.
Türkiyedeki emniyet ve asayiş hizmetleri de Avrupadan daha iyi
durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar teşekkür
ediyorum, süre tamamlanmıştır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sorumun cevabını alamadım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sorumun cevabı verilmedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Şimdi, birinci bölümde yer alan
maddeleri varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, Sayın Başkan sorularımıza cevap
verirken dedi ki Çalışma Bakanlığında hiç disiplin
dosyası bize gelmedi
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) İçişleri
Bakanlığı
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İçişleri
Bakanlığında da hiç tolere olmadı
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yani
bir evrak memuruyla güvenlik gücü aynı mı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani şunu mu söylemeye
çalışıyor: Çalışma Bakanlığında görev
yaparken disiplin suçu işleyen kamu görevlileri hakkında işlem yapılmıyor
mu demek istedi?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Hayır, hayır.
BAŞKAN Öyle söylemediğini biliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati:18.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER : Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
1inci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu İmam Hüseyin Filiz
Adana İstanbul Gaziantep
İsmail Koncuk Ümit Özdağ
Adana İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Hüda Kaya Serpil Kemalbay Pekgözegü Ali Kenanoğlu
İstanbul İzmir İstanbul
Kemal Peköz Ömer Faruk Gergerlioğlu Murat Çepni
Adana Kocaeli İzmir
Kemal Bülbül
Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Ümit Özdağın.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya tarihinin benzersiz
dönemlerinin birinden geçiyoruz. Daha önce de küresel salgınlar
olmuştu ancak insanlığın ortak bilincini eş
zamanlı olarak bu kadar derinden etkileyen bir salgın
yaşanmamıştı. Türkiye de 1 Hazirandan itibaren salgın
sonrası normalleşme dediğimiz sürece geçmeye
çalışıyor ancak dünyanın ve Türkiye'nin önündeki sürecin
bildiğimiz anlamda normal olmayacağını anlıyoruz.
Önümüzdeki dönemde, soğuk savaş
sonrası kurulan küreselleşme sürecinin büyük bir kırılma ve
küresel üretim ve tedarik zincirinin yeniden örgütlenmesi süreci
yaşanacak. Bu çerçevede, tek kutuplu dünya düzeni sona ererken iki kutuplu
dünya kaosunda ABD ile Çin arasında büyük bir jeopolitik rekabet
yaşanacak, Avrupa Birliği yeniden belki parçalanarak yapılanacak,
Afrika ve Orta Doğuda insani çöküntü alanları ve
başarısız devlet modelleri ortaya çıkacak.
Değerli milletvekilleri, işsizlik,
tarımsal üretimin düşmesi, fiyatların artması ve devletin
korumacı önlemler almasını yaşayacağız. Küresel
salgının yıpratıcı psikolojik etkisiyle gergin
toplumların sosyal patlamalar yaşaması için uygun bir zemin
oluşmaktadır. ABDde başlayan olayların başka ülkelere
de sıçraması beklenmelidir. Bütün bu kaos ortamından devletler,
istihbarat örgütleri ve terör örgütleri istifade edeceklerdir ve bu hiç
şaşırtıcı değildir. Özetle, önümüzdeki süreçte
devletlerin ve toplumların güvenliği büyük tehditlerle
karşı karşıya olduğu için güvenlik reformu
geliştirmenin, güvenliğe geniş bakış açıları
geliştirmemizin gerekliliği açıktır. Corona
salgını, terör örgütleri başta olmak üzere birçok düşman
karargâhı için dersler alınan süreç olmuştur. Önümüzdeki
dönemde, bu süreçten öğrenilenler ülkemize karşı da
kullanılabilir. Hatta son günlerde gerçekleşen bazı
saldırılar, ülkemizi de bazı güçlerin kontrollü kontrolsüz
karıştırmak istediğini göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün, Amerika
Birleşik Devletlerinde yaşanan ve haklı bir halk tepkisi olan
sürecin içinde yabancı servislerinin ajanlarının ve terör
örgütlerinin yer aldığına dair bilgiler gelmektedir. ABD
tarihinin en büyük iç ayaklanmasına neden olma potansiyeline sahip
olayların başlangıcının bir grup polisin bir zenci
gencin ölümüne yol açan eylemi olduğunu biliyoruz. Olağanüstü gergin
bir süreci yaşayan Amerikan toplumunda, ABD için aslında sıradan
olan polis şiddeti bu sefer bir patlama yaşatmıştır.
Eğer bugün, ABD bir millî güvenlik krizi yaşıyorsa bunu
tetikleyen bir polis memuru olmuştur. Bu husus, bize, güvenlik güçlerinin
eğitim ve psikolojisinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, yasayla getirilmek
istenen bekçilik sistemi bize uzak ve yabancı bir sistem değildir; aksine,
biz yaştakilerin çocukluğunun tonton bekçi amcası
hafızalarımızda olumlu bir imajdır ancak bu imaj bekçilerin
toplumlarla iç içe, dost, amca, ağabey, bizden, mahallemizden biri
oluşuyla ile yakından ilgilidir. Sistemin yeniden kurulmaya
başladığı bugünlerde ise bekçilerle ilgili oluşan imaj
ne yazık ki bizim bildiğimiz imaj değildir. Bekçiler, toplumun
önemli bir kesimi tarafından da mahallenin değil, iktidar partisinin
gücü olarak algılanmaktadır. İktidarın otoriter rejimi
takviye edici uygulamaları bu algının oluşmasına ve
güçlenmesine neden olmaktadır. Bekçiler otorite tesis etmek ve saygı
görmek için kolaylıkla ve aşırı şiddete başvurma
potansiyeline sahip bir görüntü sergilemektedir. Geçtiğimiz günlerde bir
bekçinin sokak ortasında bir vatandaşı -silah kullanması
zorunlu değilken- nasıl vurduğunu gördük. Öte yandan, aynı
güvenlik teşkilatının bir başka mensubu, bir polis memuru
kardeşimiz kendisine kürekle saldıran bir kişiye karşı
meşru müdafaa hakkını kullanacakken silah kullanmadı; demek
ki eğitim olağanüstü önemli, bekçileri de sokağa
bırakırken bu eğitimden gayet kapsamlı bir şekilde
geçirmeliyiz. Bekçi arkadaşlarımızın ağır silah
eğitimi aldığını da biliyoruz, demek ki önemli bir
eğitim sürecinden geçiyorlar ama psikolojik hazırlık da çok
önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika eklerseniz bu sefer
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, güvenlik güçlerinin halkla ilişkiler konusunda
eğitimli olması şarttır. Halkla ilişkiler konusunda
bilinçli bir güvenlik gücü mensubunun devletin ve halkın güvenliğini
koruma konusunda daha yararlı olacağı açıktır.
Bekçilerimizin bütün halkın güvenliği için
çalışacağı, parti yandaşı olmayacağı,
mahallenin ağabeyi, kardeşi olarak hissedilmesi gerektiği konusu
üzerinde hassasiyetle durulmalı, bekçilerin eğitimi
sırasında bu konu önemle vurgulanmalıdır.
İYİ PARTİ olarak, otoriterleşme
sürecine karşı politik duruşumuzu bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da en etkili şekilde ortaya koyarken diğer yandan,
iktidarı millî güvenlik meselelerinde uyarmaya devam edeceğiz.
Sonuç olarak, İYİ PARTİ olarak kanun
teklifinin 1inci maddesinde kullanılan çarşı ibaresinin idare
hukukumuzda, ceza hukukumuzda ve anayasa hukukumuzda bulunmaması nedeniyle
yasa teklifinden çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ali Kenanoğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Çarşı Ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin
1inci maddesi üzerine HDP Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Bu kanun teklifinin 1inci maddesi, çarşı
ve mahalle bekçisi olarak istihdam edileceklerde aranacak şartları,
çarşı ve mahalle bekçilerinin ataması ve adaylık
süreçlerini, görev ve yetkileri ile çalışma şekillerinin
nasıl olacağını düzenleyen amaç maddesidir. Tabii ki
çarşı ve mahalle bekçilerinin atama ve adaylık süreçleri,
yetkileri ile çalışma şekillerinin şeffaf ve net bir
biçimde açıklanması, kanun teklifinin daha iyi bir biçimde
anlaşılması açısından önemli sayılabilir. Ancak
bu kanun teklifinde daha ilk maddeden itibaren bir eksiklikle karşı
karşıyayız ve o da tanım maddesinin yer almaması.
Burada dile getirildi, özellikle bu tanım maddesinde, çarşı
nereye denir, mahalle neresidir, kanunlarımızda
çarşının yeri var mıdır, hükümlerde geçmekte midir?
Örneğin, AVMler çarşı mıdır, Mısır
Çarşısı, pazar yerleri, Taksim Meydanı, sahil
kenarları, Kızılay Meydanı, kordon boyu, bütün bunları
çarşı kapsamında değerlendirebilecek miyiz, bunlar
sorulmaktadır.
Diğer taraftan da, mahalle kavramı,
biliyorsunuz, özellikle büyükşehirlerin ilan edilmesiyle birlikte köy
kapsamındaki yerler ve hâlen dahi köy olarak yaşamını
sürdüren, fiziki koşullarını köy olarak yaşayan yerler de
büyükşehir kanunuyla birlikte mahalle kapsamına alındı.
Dolayısıyla, bu bekçi kanunu kapsamına bu köyler de giriyor mu,
bunların da tanımları açısından ortaya konulması
gerekir.
Tabii, diğer bir konu, esas mesele burada
güvenlik sorunu meselesi olarak dile getiriliyor. Güvenlik sorunu meselesi
kolluk kuvvetleri sorunu meselesi midir yani sayıyla
oluşturulabilecek bir mesele midir, bunu ortaya koymak gerekir. Yani
komşularından ölüm listesi hazırlayabilecek bir nefret
ortamının, ikliminin oluşturulduğu bir yerde bekçi
sayısının artırılmasıyla, kolluk kuvvetleri
sayısının artırılmasıyla güvenlik ve huzur
sağlanabilir mi, bunu tartışmak gerekiyor. Bizim bu konudaki
görüşümüz çok nettir ve demokratik ülkeler açısından da
baktığınız zaman bunun cevabı çok nettir: Hiçbir
şekilde demokratik olmayan ülkelerde, nefret suçlarının sürekli
övüldüğü ve yaygınlaştığı bir yerde kolluk
kuvvetleriyle bu sorunları aşmak da mümkün değildir. Şimdi,
Amerika çok iyi bir örnek bu konuda, George Floyd katliamından sonra
ortaya çıkan görüntü, aslında dünyanın
jandarmalığına soyunan, dünyayı kolluk kuvvetleriyle dizayn
etmeye çalışan Amerikanın kendi ülkesinde, kendi sokaklarında
ne hâle geldiğini ve nelerle
karşılaştığını hep birlikte izliyoruz. Demek
ki neymiş? Güvenlik sorunu demokrasiymiş, demokrasi sorunuymuş,
hak ve adalet sorunuymuş; bunu da çok net bir şekilde oradan gördük.
Bir taraftan, ülkede ekonomik sorunlar gitgide
artıyor ve ekonomik sorunlar arttıkça da toplumsal
kalkışmaların, toplumsal olayların artacağı da
bekleniyor. Bu, kimi kurum kuruluşlarca da araştırma
şirketlerince de ya da konunun uzmanı olduğunu ifade eden
insanlarca da dile getiriliyor. Peki, bunun karşısında Hükûmet
ne yapıyor? Ekonomik sorunları çözebilecek, insanların
işsizlikten dolayı intiharlara sürüklenmesini engelleyebilecek
birtakım tedbirler almak yerine, işsizlikten ve ekonomik sorunlardan
kaynaklı olarak oluşabilecek toplumsal olayları engellemek için
kolluk kuvvetlerinin sayısını artırıyor.
Bakın, 27 Mayıs tarihli Kamu İhale
Kurumu bültenine göre Emniyet Genel Müdürlüğünün ihalesinde alınan,
öne çıkan mühimmatları ben size sayacağım: 1 milyon adet
plastik mermi, 103 bin adet biber gazı, 44 bin adet açılır
kapanır cop, 50 bin adet fişek, 10 bin adet sis havanı, 1 milyon
adet zırh delici fişek, 10 bin adet gösteri el bombası
diye
sıralanıp gidiyor. Şimdi, buna baktığınız
zaman, ne oluyor yani bir iç savaşa mı hazırlanıyoruz,
nedir bu durum? Yani ülkede ekonomi kötüye gittikçe bu tür güvenlik
tedbirlerini artırmak çözüm değil; tam tersine, bu süreci daha da
hızlandıran bir nokta olur.
Şimdi, burada vatandaşın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Kamuoyundaki en
büyük kaygı, bu bekçilerin demokratik devletin bekçisi değil, parti
devletinin bekçisi olması yönündeki kaygıdır. Şimdi, bu
kaygı nereye dayanıyor? Yani öyle hamaset filan değil; bu
bekçilerin nasıl işe alınacağına bakıyorsunuz, 70
puanın üzeri alanlar işe alınıyor. Peki, bu 70 puan
nelerden oluşuyor? Bunun yüzde 25i fiziki yeterlilik, yüzde 25i
yazılı sınav, yüzde 50si de mülakat. Şimdi, biz
mülakatın liyakat değil, sadakat olduğunu çok iyi biliyoruz ve
bütün kurumların mülakat esasıyla doldurulan personellerle nasıl
çökertildiğini ve nasıl tahrip edildiğini de biliyoruz.
Dolayısıyla, bu konudaki kaygılarda vatandaş, yurttaş
ve kamuoyu haklıdır. Yani bu bekçiler demokratik devletin bekçisi
değil, parti devletinin bekçisi olacak. Bu konudaki kamuoyu
algısını da ispatlayan bunların alım durumudur.
Değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum ama
ALİ KENANOĞLU (Devamla)
Başkanım, sözüm kesilmişti.
BAŞKAN - Selamlama için açıyorum, buyurun.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Tamam.
Burada sıkça ifade edildi, Her meslekte hata
yapanlar olabilir; önemli olan, hata yapanların hukuk önünde hesap
vermesi. denildi. Cemevi önünde katledilen Uğur Kurtun katili o polis
sadece 12.100 lira para cezasıyla mesleğine de hayatına da çoluk
çocuğuyla birlikte devam ediyor ama Uğur Kurtun çocuğu öksüz
bir şekilde, annesi de kahrından hastalanıp, kanser olup
yaşamını yitirdi, öldü. Bunu da burada ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu,
teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 1nci
maddesinde yer alan aranan şartlara ibaresinin aranan koşullara,
adaylık süreçlerine ibaresinin adaylık dönemi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan Aydoğan Erkan Aydın Ali Öztunç
İstanbul Bursa Kahramanmaraş
Nurhayat Altaca Kayışoğlu Haşim Teoman Sancar Mahir Polat
Bursa Denizli İzmir
Ensar Aytekin
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ensar Aytekinin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 1inci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hiç kuşku yok ki
Genel Kurula gelen, getirilen her kanun teklifinin mutlaka bir toplumsal talebi
karşılamak, bir ihtiyacı, bir sorunu gidermek için
getirildiği açıktır. Ancak bu kanunun bu yönüyle ilgili
çeşitli tereddütler vardır. Aslında her şey, Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğanın bir gün çıkıp
Akşamları yatarken bekçi düdüğü sesi duymak istiyorum.
demesiyle başladı. Bu isteği İçişleri Bakanı
Sayın Soylu emir saydı, 27 Ocak 2019da polis okulu mezuniyet
töreninde bu emrin gereğini yerine getireceğini söyledi. Bekçilik
sistemi ülkemizin yabancı
olduğu bir sistem değildir. Eskiden, mahallede herkesçe
tanınan, çoğu zaman da sevilen bekçiler dönem dönem bekçi amcalar
olarak anılırdı. Sonra ne olduysa 2007de AKP iktidarıyla
kaldırıldı, şimdi ise yeniden gündeme getiriliyor. Toplam
30 bin kişilik bir kitleden söz ediyoruz ve bu kişilere yalnızca
kırk günlük eğitim verip, beline silah takıp sokaklara
gönderiyoruz; amaç toplumu korumak. Bir polis o silahı takmak için en az
iki yıl, asker en az iki-iki buçuk yıl beklerken, bekçilere kırk
bir günde silah veriyoruz ve verdiğimiz yetkilerle yeni, amirsiz bir
kolluk olarak bu sınıfı
inşa ediyoruz. Peki, bu yeni kolluk ne yapıyor? Yüzlerce
örneğin arasından birkaç tanesine bakalım:
Örneğin, yer Malatya; vatandaş alkollü, 4
bekçi vatandaşa müdahale ediyor, vatandaş direniş gösteriyor,
bekçilerden birisi panikleyip silahını çekip ateşliyor,
arkadaşını başından yaralıyor, derken diğer
2 bekçi ile vatandaş bıçakları çekip birbirine giriyor. Sonuç: 2
bekçi bıçakla delik deşik edilmiş, hastanede; 1 bekçi
ağır yaralı, hastanede; vatandaş hastanede, silahı
çeken bekçi panik hâlinde.
Bir başka olay; yine, İstanbulda bir
bekçi Annemin ameliyatı var. diyerek meslektaşlarını
dolandırmış, sonra da 11 Mayısta istifa edip kayıplara
karışmış. Dolandırılan miktar 346.500 lira.
Yine, Çorlu, Esentepe ve Eyüpte iki hafta önce
sokağa çıkma yasağında ekmek almak için
dışarı çıkan vatandaşları bekçiler döve döve
gözaltına aldılar, bu şiddete müdahale edenlere de
saldırdılar.
Kırk bir günlük eğitim sonucu, hiçbir
vasfı olmayanlara verilen silahın ve üniformanın etkisiyle
sokaktaki vatandaşa saldıran, Ben devletim, ya hizaya geç ya da döve
döve seni hizaya getiririm. diyen bir kolluk inşa ediliyor. Bu konu
komisyonda da tartışıldı, orada da söyledik: Bunun
adını kolluk olarak koymayın. Bu, yeni bir paralel unsur icat
edebilir. dedik. Ki iktidar paralel yaratmayı çok sever, bu konuda da
mahirdir.
Bir diğer konu, daha kanunu çıkmadan
kimlerin bekçi yapılacağına ilişkin listeler AKPnin il,
ilçe başkanları elinde geziyor, ilgili milletvekillerine veriliyor.
Bu yeni atamaların İçişleri Bakanı onayıyla merkezî
sistem şeklinde yapılması Anayasaya aykırı olsa da
AKPnin klasik hukuk bilmezliği burada da kendini gösteriyor: Ben
yaparım hukuku da buna uydururum
Sayın milletvekilleri, bu yılın
başında Şehir ve Güvenlik Sempozyumunda konuşan
Cumhurbaşkanı Erdoğan Artık şehirlerimizin
güvenliğini sadece kolluk güçleriyle koruyacak durumda değiliz, yeni yollar
geliştirilmeli. açıklamasını yapmıştı. Bu
yeni yollar bekçiler mi? Bu kolluğa neden ihtiyaç duyuyorsunuz, bir olay
mı bekliyorsunuz? Polisin ve jandarmanın çözemeyeceği hangi
soruna merhem olacaklar? Yani bu kolluk hangi gerekçeye
dayandırılıyor, bunlar cevapsız.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bu
bekçiler eski sistemdeki mahallenin bekçi amcası değil, AKPnin emir
erleri olacaktır. Esasen, Cumhurbaşkanının duymak
istediği ses, bizzat şahsının çalmak istediği düdük
sesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ENSAR AYTEKİN (Devamla) Tıpkı,
günümüzde otoriter bir rejimle yönetilen İrandaki Besic timi gibi,
tıpkı faşist İtalyadaki kara gömlekliler gibi,
tıpkı bir zamanlar Hitler Almanyasındaki kahverengi gömlekli
fırtına birlikleri gibi; tesadüfe bakın ki bizim bekçilerimizin
de kahverengi gömlekleri olacak.
Bu gerekçelerle bu maddeye karşı
çıkıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Serpil Kemalbay Pekgözegü Kemal Peköz
İstanbul İzmir Adana
Kemal Bülbül Murat Çepni Ömer Faruk Gergerlioğlu
Antalya İzmir Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
Ömer Faruk Gergerlioğlu...(HDP sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; size, herhâlde yüzlerce
yıl unutamayacağımız bir fotoğrafı gösteriyorum.
Kimse bu fotoğrafı unutamıyor, Amerikalılar
unutamıyor, dünya unutamıyor, Türkiye de unutamıyor. Bakın,
Amerikan halkı ne diyor? ...(x) diyor.
Nefes alamıyoruz. diyor. George Floyd Nefes alamıyorum. diyordu,
dokuz dakika boyunca polis onun boynuna bastı ve öldürdü. Peki, bunlar
sadece Amerikada mı oluyor? Hayır, alın size Türkiye örnekleri:
Polisin görevi hukuk dışına çıkarak yaptığı
şiddet olaylarını, binlerce olayı görüyorsunuz. Polis,
hukuk devletini korumalıdır, polis devletinin aygıtı
değildir.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir hukuk
devletinde insan hakları ve güvenlik dengesi vardır. Tabii ki bir
hukuk devletinde güvenlik görevlileri olacak ve hukuku korumaya
çalışacaktır. Diğer vatandaşları da suç
işleyene karşı korumaya çalışacaktır ama bir de
bunu yaparken insan haklarına dikkat etmek zorundadır. Bizim
eleştirdiğimiz güvenlik görevlilerinin insan haklarını
ayaklar altına almasıdır. Amerikada Nefes alamıyoruz.
diyen siyahiler var, Türkiyede Nefes alamıyoruz. diyen Kürtler,
Aleviler, solcular, Ermeniler, KHKliler her kesimden insan var. (AK PARTİ
sıralarından Yalan bunlar. sesleri)
METİN YAVUZ (Aydın) Hadi oradan!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hadi oradan!
KADİR AYDIN (Giresun) Arkasından
kalleşçe vurulan polisler de nefes alamıyor.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Mazlum
ve ezilen insanlar var ve bu topluma nefes aldırmak istemeyen sizsiniz ama
biz bunu kabul etmiyoruz.
Bakın, bekçi yasası bir mahalleye
hizmet yasası değildir. Bekçi
yasası; iktidarın az eğitimli, emir kulu hâline gelmiş...
Adına bekçi demiyorum ben, bu farklı bir polis gücü
yasasıdır, bekçi demeyin bu yasaya, bu farklı bir polis gücü
yasasıdır. Bunda anlaşalım.
Şu anda bakın, İçişleri
Bakanlığı ve iktidar 2016 yılından beri 16 milyon kez
suç işledi, nasıl biliyor musunuz? 2016dan beri bekçiler kimlik
sorma yetkileri olmadığı hâlde 16 milyon kişiye kimlik
sormuşlar arkadaşlar. Mahkemeler bunu yargılamış ve bu
uygulamaları mahkûm etmiş, İçişleri
Bakanlığı yönetmelikle cevap vermiş, yasayla değil.
Yasayı çiğneyen bir İçişleri Bakanlığı ve
iktidar görüyoruz. Ne getiriyorsunuz?
Kırk bir saat eğitim almış, bunun sadece altı
saati insan hakları eğitimi olan ve eğitimsiz bir polis kadrosu
getiriyorsunuz, yeni bir kadro getiriyorsunuz. Bu yasa, halkın
korunması, mahallenin korunması yasası değildir. Bu yasa
devletin kendisini halktan koruma yasasıdır, devletin kendisini
adaletten koruma yasasıdır ve
zulmetme yasasıdır. Başka bir şey değildir.
Bakın, Kadıköydeki darba uğrayan
kurye, polise ne diyordu? Senin bana vurmaya hakkın var mı?
diyordu. Polis, ne diyordu? Ben, sana vurmaya karar vermişsem
doğrudur. diyordu. İşte, bu iktidarın polis devleti
uygulamasının netleşmiş bir görüntüsüdür. Bütün bu
uygulamalar varken siz kalkıp yeni bir polis gücü oluşturmaya
çalışıyorsunuz. Ankara Emniyetindeki işkence
vakalarını geçtiğimiz sene 26 Mayısta Ankara Barosu
raporladı. Ankara Cumhuriyet Savcılığı soruşturma
açtı ama Türkiyede işkence cezasızlıkla biter. Ne oldu?
İçişleri Bakanlığı Ankara Emniyetindeki işkence
vakaları için idari soruşturma açtı mı?
Hayır. Adli soruşturmanın bir yıl sonrasında, baronun
net tespitlerinden sonra yürüyen herhangi bir adli süreç var mı?
Hayır. İşiniz gücünüz, her şeyi sümen altı etmek ve
bir polis devleti kurmaktır, hukuk devletinden uzaklaşmaktır.
Bakın, Diyarbakır emniyetinden yükselen işkencedeki
çığlık sesleri sosyal medyadan dünyaya duyuruluyordu.
Ayıptır ya!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Dün işkenceden utanırdı
görevliler, bugün işkence seslerini sosyal medyadan kamuoyuna, dünyaya
sunuyorlar.
Bakın, ben size
bir resim göstereceğim. Geçtiğimiz günlerde HDP Ankara il
binamızın önünde Kemal Peköz Vekilimiz ve Ankara İl Eş
Başkanlarımızla bir açıklama yapacaktık; 2
milletvekili ve eş başkanlar. Polis milletvekiline
saldırdı. Bakın, bizi darbetmeye çalıştı,
üzerimize saldırdı, kargaşada alttan tekme vurmaya çalışıyordu
polis memurları. Utanç verici bir hâldir. Bakın, bugün iktidarda olabilirsiniz
ama yarın muhalefete
düştüğünüzde size bir polis saldırırsa yine bir
insan hakları savunucusu olarak biz karşı
çıkacağız. (HDP sıralarından alkışlar) Siz
şimdi karşı çıkmayı bir deneyin, size tavsiye ederim;
insan haklarından zarar gelmez, ben yıllardır insan hakları
savunuculuğu yapıyorum. Ayrımsız, hangi iktidar olursa
olsun bunu yapıyorum ve sonuna kadar da yapacağım.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Gergerlioğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, benim kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun görüşülmekte olan
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
bir polis devleti değil, Türkiye bir hukuk devletidir.
Görüştüğümüz yasa da, alınan bekçiler de bir partinin, bir
zümrenin değil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu görevlileridir. Burada
Sayın Hatip bir şeyi dile getiriyor, Amerikadaki olaydan esinlenerek
Türkiyede bazı uyarlamalarda bulunuyor. Değerli arkadaşlar, kamu malını
yakıp yıkıyor, vatandaşın tezgâhını
dağıtıyor. Kolluk kuvveti buna müdahale ettiği zaman
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
İnsanın canını alıyor, kalbinden vuruyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Efendim, Kolluk
kuvveti buna müdahale edemez. Peki ne yapacak kamu düzenini sağlamak için
kolluk kuvveti? Eğer kendi görevinin dışına
çıkıyorsa, hukuk dışına çıkıyorsa orada
hukuk devreye girer ama kolluk kuvveti asayişi temin ve tesis etmek
zorundadır.
Burada nefes alamayanlar yanlış ifade
edildi. Nefes alamayanlar PKKnın katlettiği şehitlerimizdir.
Nefes alamayanlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
PKKnın
şehirlere gönderdiği canlı bombaların katlettiği
annelerdir. Nefes alamayanlar PKKnın yollara sakladığı,
yolların içerisine gömdüğü mayınlara basıp
hayatını kaybeden çocuklardır. Nefes alamayanlar bunlardır.
Türkiyenin gerçeği bunlardır. Bunları başkalarıyla
karıştırmayalım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, Buyurun.
30.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yani kolluk gücü kolluk kuvveti tabii ki işini
yapar ama işin sınırları nedir? Hukuki
sınırlardır. Herkes konumunu, statüsünü ve görevinin sınırlarını
hukuktan alır. Bizler nasıl alıyorsak kendi yetkilerimizi,
haklarımızı, sorumluluklarımızı biliyorsak polis
de aynı kurallara uymak zorundadır. Polis vatandaşın can ve
mal güvenliğini korumak zorundayken, kanunla kendisine bu görev verilmişken
vatandaşa işkence yapması polisin görevi dâhilinde değildir.
Suç işliyor, polis suç işlemez diye bir kural yoktur. Size,
keşke yanımda olsaydı, bir resim göstereyim. Diyarbakırda
galiba baş harfleri M.E.C yanlışsam düzeltirim tutanaklardan,
çocuk şüpheli, doğru bir cinayetten alınmış,
alınabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Şimdi yüzüstü yatırılmış 2 fotoğraf var.
Birinde eli arkada böyle polis otosunda, diğeri de yüzükoyun yine eller
arkada. Şu fotoğraf, yüzükoyun eller arkada.
BAŞKAN Ha şu jilet meselesi
hatırladım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Peki
İçişleri Bakanlığı açıklaması ne? Diyor ki:
Ağzında jilet var, polise zarar vermek istedi, o yüzden eliyle
kullandı. Ya bir kere bir yalan bu kadar da aleni yapılmaz ki.
Alenen bir işkence var ortada, kameralar önünde sırtına
basılmış ve bu, dünyaya da
meşrulaştırılıyor. Biz işte buna
karşıyız. Vatandaşın can ve mal güvenliğini
korurken polisin işkence yapma hakkı yoktur; bu gücü onlara hiç kimse
vermesin, bunun altında herkes kalır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İşkence
bambaşka bir şey ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
arada, teslim edildiğini de söyleyelim yani eksik oldu.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 2'nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "silahlı bir kolluk olarak ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Ali Öztunç Yaşar Tüzün
Niğde Kahramanmaraş Bilecik
Faruk Sarıaslan Ali
Mahir Başarır
Nevşehir Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ali Mahir Başarırın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Sayın Grup Başkan Vekili hukuk
devleti dedi. Anayasamıza göre de 2nci madde Türkiye Cumhuriyetinin
bir hukuk devleti olduğunu açıkça belirtiyor. Ne kadar
farkındayız bilmiyorum ama bir hukuk devletinde vatandaşlar,
bireyler nasıl hukukla sınırlandırılıyorsa
devleti yönetenlerin de iktidarın da polisin de valinin de bekçinin de bir
hukukla sınırlandırılması gerekmektedir, hukuk devleti
budur zaten ancak böyle bir anlayışla hukuk devletine
ulaşabiliriz. Bir ülke düşünün, vatandaşlarının temel
hak ve özgürlüklerini sürekli sınırlarken bekçiden
Cumhurbaşkanına kadar kendisi sınırsız yetkiler
alıyor. Bekçiler yasası geldi, gencecik çocuklara eğitim
vermeden ya da yirmi günlük bir eğitimle diyelim, silah takıp beline
sokağa yolluyorsunuz. Sonra, en küçük tartışmada bu silahı
kullanıyor, gencecik insanları öldürüyor ya da dövüyor ya da
sakatlıyor. Peki, bunu denetleyebilecek bağımsız bir
yargı var mı ülkede? Hayır, Anayasa Mahkemesinin üyelerinden,
Yargıtaydan, istinaftan ilk derece mahkemelerine kadar saray atıyor.
Böyle bir hukuk devleti olur mu? Bunun adı bir demokrasi, hukuk devleti
değil faşist bir yönetimdir.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu yasa
Anayasanın 2nci, 123üncü, 128inci maddelerine açıkça
aykırıdır. Polislere verilen yetkilerin aynısını
bekçilere veriyorsunuz. Şimdi, bakıyorum polislere; lise, lisans,
yüksek lisans eğitimi almış polisler altı ay ile iki
yıl arasında bir eğitim alıyor. Peki, bekçiler? Kırk
gün. İnsan hakları, hukuk eğitimi bir elin
parmaklarını geçmiyor saat olarak ama polisle aynı yetkileri
alıyor.
Hukuk devleti diyor Sayın Grup Başkan
Vekili. Bakın, HMK, Hukuk Muhakemeleri Kanunu görüşülüyor şu
anda Komisyonda, milletvekili arkadaşlarımız orada; haftaya da
önümüze gelecek. Orada bir madde geliyor, hukuk hâkimlerine, duruşma
sırasında duruşmayı seyreden avukatları
duruşmadan çıkarma yetkisi veriyorsunuz. Savunma hakkı, aleniyet
ilkesi
Bakın, adaletten, yargıdan bahsediyorum ama kırk gün
eğitim alan bekçiye adli görevler yüklüyorsunuz, üst arama yetkisi
veriyorsunuz; böyle bir hukuk devleti olabilir mi?
Eleştirdiğimiz zaman, sürekli olarak
terör deniyor, güvenlik deniyor. Bakın 2002ye, Türkiye'de 2002
yılında göreve geldiğinizde kaç polis vardı? 130 bin.
Şimdi kaç polis var? 330 bin; 2,5 katından fazla. Peki, 2002de kaç
şehit vermişiz? İktidara geldiğinizde, 7
evladımız, polisimiz şehit olmuş. On sekiz yılda kaç
şehit vermişiz? 3 bini geçmiş. Burada güvenlik sorunu mu var,
bir yönetim sorunu mu var? Bakın, bu ülkede iktidara geldiğinizde
1999, 2000, 2001, 2002de 70
evladımız şehit olmuş, şimdi, 4 binlerde. Bunun
sorumlusu kim? Bekçiler mi?
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Siz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Biz
değil mi(!)
O gün bu ülkeyi yöneten bir Başbakan
vardı. Halkın, vatandaşının güvenliğini
düşünüyordu, Bülent Ecevit vardı ama bugün halkın
güvenliğinden daha çok sarayın güvenliğini düşünen bir Recep
Tayyip Erdoğan var. Bence temel sorun bu.
Asker
2002de 500 bin askerimiz var. Şimdi,
750 bin askerimiz var. Niye güvenliği sağlayamıyorsunuz? Niye bu
insanlar ölüyor? Temel sorun AKPde, bu yönetimde. Terörü bu şekilde
çözemiyorsunuz. Terörü yaratan parti, ülkeyi kan gölüne döndüren parti
çıkmış partileri, halkı terörle tehdit ediyor. Biz
gidersek ülke kan gölüne döner. diyor. Hayır, siz giderseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Hani,
Cumhurbaşkanı saraydan o düdük seslerini özlemliyor ya, o sokakta
cıvıl cıvıl insanlar olur, huzurlu insanlar olur, o düdük
sesleri olur, huzursuzluğu yaratan AKPnin bu zihniyeti. Hukuka güvenin,
Anayasaya güvenin. Bu Anayasayı siz yaptınız ama her gelen
yasa bu Anayasaya aykırı, ceza kanunlarına aykırı,
idare hukukuna aykırı. Olmaz, olmaz!
Bir kez daha söylüyorum, özellikle 3 maddede büyük
sıkıntı var. Bekçilerle ilgili hiçbir sorumuz yok ama o
çocuklara da yazık ediyorsunuz. Hak etmedikleri bir yetkiyi veriyorsunuz.
Yarın bir suça karıştıklarında siz Pardon. dersiniz
ama onlar cezaevine girer. Siz her şeyden kendinizi
sıyırırsınız, böyle bir özelliğiniz var. Teflon
tava gibi bu AKP iktidarı ama o çocuklara, ölen vatandaşa yazık
olur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın görüşülmekte olan
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her siyasi parti ülkeyle
alakalı değerlendirmelerini mutlaka yapacaktır. Siz
çıkarsınız bu terörü nasıl bitireceğinizi kamuoyuna
anlatırsınız, nasıl mücadele edeceğinizi
anlatırsınız. Ona göre hangi yetkiyle hangi vaatle
gelmişseniz ülkeyi yönetirsiniz.
Şimdi, burada kullanılan bir ifade var
terörü yaratan parti. Ne demek bu? Terörü yaratan parti ne demek? Böyle bir
ifade olur mu ya? Ağzından çıkanı duymuyor hatip, ne
söylediğini bilmiyor. Dünyadan haberin yok senin. Terörü yaratan parti
ne demek arkadaşlar? Sen ilişki hâlinde olduğun, kurduğun
ittifaklara bak, oradan teröre tek kelime edemeyenlere bak, onların
sırtını sıvazlayıp acaba beni destekler de ben bir
seçim kazanır mıyım diye hayaller kur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İstanbulda sen böyle seçim
kazandın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İstanbulda,
Ankarada sen böyle seçim kazandın. Çıkmış diyor terörü
yaratan parti. Hadi oradan! Siz bu ifadelerin daha
ağırlarını kullandınız, kullandınız,
kullandınız. Hâlâ 25, 25, 25 sayıyorsunuz. O da maksimum,
altı var üstü yok. Senin parti olarak söylediklerine bu millet güvense
şimdiye kadar on sekiz senedir seçim kaybetmez iktidara gelirdin. Kürsüden
anca konuşuyorsunuz, başka bir icraatınız yok. (CHP
sıralarından gürültüler) Nasıl mücadele edeceksin kardeşim?
Adamın elinde silah varsa, kolluk kuvveti gider, o silahı alır.
Sanki her taraf güllük gülistanlık, Türkiyenin
etrafında hiçbir ateş çemberi yok, Türkiye bu anlamda tedbir
almayacak. Arkadaşlar, Irakta ne oluyor? Suriyede ne oluyor? Türkiyenin
diğer hinterlandında neler oluyor? Bunlardan bihaber misiniz? Gül
dağıtarak mı burada güvenliği
sağlayacaksınız? Siz onlara gülle gittiğiniz zaman onlar
size silah doğrultmayacaklar mı? Bu şekilde mi çözeceksiniz? Bir
diğeri
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet sözlerinizi tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamamlıyorum.
Temel hak ve özgürlükler kısıtlanıyor Türkiyede. Hangi temel
hak ve özgürlükler kısıtlanmış, açıklayın
arkadaşlar bunları. Hangi kanun düzenlemesi getirildi ve
insanların temel hak ve özgürlüklerinden hangileri
kısıtlandı, hangileri vardı, hangileri bugün yok, bunu
ortaya koyacaksınız. Bunu ortaya koyamayanlar ise faşist
zihniyete sahip olanlardır. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sabır. Müsaade
edin, sizin Grup Başkan Vekiliniz de cevap verecek şimdi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
konu, yahu daha Komisyondan haber veriyor, Komisyonda şu yasa
görüşülüyor. 18inci maddede yapılan değişiklikten haberi
yok, bir de hukukçu olacak. Oradan örnek veriyorsan 18inci maddeyle
alakalı Komisyonun yaptığı değişikliği de
bileceksin, değiştirmiş Komisyon. Yapılan
değişikliği, yapılmamış gibi Meclis kürsüsünde
unutuyor arkadaş, bu kadar bihaber. Bu kadar bihaber olan bir partinin
milletvekilleri ülke yönetimine talip oluyorlar. Heyhat! 18 sene daha
beklersiniz siz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Evet, teşekkürler.
Sayın Muş, maskenizi düzeltin.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Grup Başkan Vekili,
hatibimizin kürsüde yaptığı konuşma kadar konuşmayı
yerinden yaptı, olur, saygı duyuyorum ama dünyadan bihaber olmakla,
yanlış bilgi vermekle ve faşistlikle suçladı. Mahir
Başarır sataşmadan cevap versin istiyoruz.
BAŞKAN - Başka şeyler de söyledi,
buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir sürü şey söyledi, ya 5 kere cevap
vermek lazım ama Mahir Bey bir kerede halletsin bakalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Recep Özel can kulağıyla dinliyor, buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Evet,
Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki Biz terörü nasıl
yarattık?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz
yaratmadık.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) İstanbul seçimlerinden de örnek verdi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Öyle
bir şey demedi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Sayın Grup Başkan Vekili, İstanbul seçimlerinde TRTde Osman
Öcalanı ben mi çıkardım, sen mi çıkardın, söyler
misin? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Her şeyin yalan senin, her şeyin!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Çözüm mahkemelerini Habura ben mi
yaptım, sen mi yaptın, söyler misin? Soruyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Hayatın yalan, hayatın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Seçim kazanmak adına Osman
Öcalanın arkasına ben mi sığındım, sen mi
sığındın, söyler misin?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Bağırma, bağırma!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bakın, 18 yıldır seçim
kaybettik. Ama hiç onurumuzu, şerefimizi asla kaybetmedik biz, asla
kaybetmedik biz. (AK PARTİ sıralarından Hadi oradan sesleri)
Allah hiçbir partiyi, hiçbir lideri Osman Öcalana muhtaç etmesin ama siz
oldunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ne mutlu ki
İstanbul ve Türkiye ona rağmen size dersinizi verdi.
Biz hep seçim kaybediyoruz değil mi?
İstanbulu, Ankarayı, İzmiri kim aldı? Recep Tayyip
Erdoğan mı?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Evet
Recep Tayyip Erdoğan, aday olmadı ki.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Biz
kazandık biz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Aday
olmadı ki.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
İki: Bu ülkede demokrasi, insan hakları varmış!
Barış Terkoğlu ve arkadaşları cezaevinde değil
mi? (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen sakin, rica
ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Gazeteciler cezaevinde değil mi?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Suç işliyor
ki cezaevinde.
TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) Teröristler cezaevinde.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Milletvekillerine fezleke gelmiyor mu? Söyler misin. Hukuka güven endeksinden
dünyada sonlardasın sonlarda. Dön bir aynaya bak, dön bir aynaya bak. Bu
ülkede hukuk güvenliği mi var? Grup Başkan Vekillerimiz konuşur
fezleke gelir. Ya bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Adanadaki
pırıl pırıl bir gence iftira attı. Bakın tahliye
oldu. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, Sayın Başarır,
teşekkür ediyorum.
Sataşmalarda ilave süre yok teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz yerel
seçimlerden önce
BAŞKAN - Arkadaşlar müsaade eder misiniz?
Sayın Muşu duyamıyorum.
Açalım mikrofonu arkadaşlar.
Duyamıyorum arkadaşlar müsaade edin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, terörü biz yaratmadık, biz terörün başını
ezdik. Yerel seçimlerden önce PKKnın ele başlarının
dağdan, Kandilden Biz, hepimiz, isim de veriyor, CHPsi, HDPsi AK
PARTİ, MHPye karşı birleşmemiz lazım. diyor. O zaman
gıkınız çıkmadı. Şimdi küheylan kesildiniz. Gıkınız
çıkmadı. Sırrı Süreyya Önder diyor ki: 2014 seçimlerinde
Kılıçdaroğlu diyor ki: Bize destek verin ama belli
olmasın.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Gizli gizli
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gizli gizli verin
çünkü halktan tepki alırız. Ya madem halktan korkuyorsunuz, tepki
alacaksınız, madem HDP size zarar verecek, korkuyorsunuz, niye
işbirliği yapıyorsunuz? Çıkın alenen yapın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Adamlara niye
haksızlık yapıyorsunuz o zaman? (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Hem görünmeyelim, hem gizli yapalım; buna tek kelime edemediler. Keza HDP
yöneticileri şunu söyledi onlara: Biz olmadan yoksunuz. Onun için
sesleri çıkmıyor. Çıkın, hadi, ikna edin, hadi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kürsüden iddia etti,
kürsüden. Grup Başkan Vekili çıksın
BAŞKAN Sayın Altay
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Osman, bağırma
Osman.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bağırma!
BAŞKAN Sayın Altay
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakan yaptık seni sus
diye.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O kadar
bağırdın bakan oldun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kürsüden söyledi,
kürsüden, niye cevap vermediniz? (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade eder
misiniz, rica ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sükûneti
sağlayabilirseniz meramımı anlatacağım.
BAŞKAN Efendim, bu benim problemim değil,
sükûneti sağlayamamak yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sükûneti
sağlamak sizin sorumluluğunuz Başkanım, ne demek.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Göreviniz ya,
nasıl sizin göreviniz değil?
BAŞKAN Aşağı mı inmem
lazım yani?
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İç Tüzük
60a göre yerimden söz talep ediyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
33.- İstanbul Milletvekilleri Engin
Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Sayın Mehmet Muş bir doğruyu söyledi, milletvekilimiz de bir
hususu söylerken ifadesini yanlış kullandı, o da şu: PKK
terör örgütünü -eğer kasıt oysa- ve terörü AK PARTİ
yaratmadı. 1983te başlayan, 3 Kasım 2002de neredeyse
sıfırlanmış olan ve tek büyük terör örgütü olan -tehdit
bakımından- PKK terör örgütünü AK PARTİ hortlattı.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Yazıklar olsun!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama tablo,
rakamlar ortada.
ŞAHİN TİN (Denizli)
Bırakın ya!
NİLGÜN ÖK (Denizli) Nerede? Nerede?
Rakamları
ENGİN ALTAY (İstanbul) 3 Kasım
2002de
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
AK PARTİ
hükûmetleri sıfır terör teslim aldı, ciddi bir tehdit olarak bir
tek PKK terör örgütü var idi, o da bertaraf edilmiş idi. On sekiz
yılda AK PARTİ hükûmetlerinin yanlış politikaları,
tutarsız politikaları sonucu PKK terör örgütünün üstüne FETÖ terör
örgütü ve IŞİD terör örgütü de en az PKK terör örgütü kadar, hatta
yerine göre ondan daha büyük bir tehdit hâline geldi ve bu yüce Meclise bomba
atılabildi. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun
sorumlusu da eğer CHP'yse, benim Sayın Muşa bir tavsiyem var,
milletin aklıyla alay etmesin, millet onu sevmez.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) CHP.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Siz alay
ediyorsunuz, siz.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Bence milletin
aklıyla siz alay ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Seçim
kaybedilebilir, biz seçim kaybettik ama son seçimi de yerel seçimleri de biz
kazandık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Dolayısıyla seçim kazanmak doğruluğun tek ölçeği
değildir. Bazen, yanlış partiler de seçim kazanabilir.
Doğruluğun ölçüsü rakamlardır.
Biz diyoruz ki: Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Cumhurbaşkanımız -iddia ettik, defaatle ettik, buradan 100 kere
söyledim-. PKK terör örgütüne, FETÖ terör örgütüne, IŞİD, DAEŞ
diye bilinen terör örgütünün mensuplarına yardım yataklık etti,
onlarla görüşmeler yaptı, yaptırdı. dedik. Her konuda dava
açan Recep Tayyip Erdoğan bu konuda neden Sayın Genel Başkana ya
da bize dava açmaz, çok da merak ederim. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
34.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Çok uzatmayacağım. HDPnin adı
geçtiği için söz aldım.
Doğrudur, biz 31 Mart seçimlerinde bir seçim
taktiği olarak oy verdik, nereye oy verdiğimiz belli. Size
kaybettireceğiz. dedik ve bunu da başardık. (Gürültüler) Bu bir
ittifak değil ki, bu bir ittifak değildir. Biz bunu her yerde
söyledik. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Niye
bağırıyorsunuz? Niye böyle zıpladınız? Derdiniz
ne, derdiniz ne? Size kaybettireceğiz. dedik, kaybettirdik. Bizim
taktiğimiz oydu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi diğeri Sayın Başkan... (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Eğer devam edecekseniz sizi
beklerim. Yani ne diyorsunuz anlamak istiyorum gerçekten.
Ben size defalarca söylediğimiz bir hakikati
bir kez daha yüzünüze söylüyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Bize
değil CHPye söyleyin, onlar kabul etsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca Sayın Grup Başkan Vekilini hele ki HDP seçmenini böyle
vebalı gibi göstermekten men ederiz. (HDP sıralarından
alkışlar) Biz, burada oturuyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben değil,
Sırrı Süreyya Önder diyor onu, Sırrı Süreyya Öndere
söyleyin onu. O, CHP için söylüyor onu, bana söylemeyin. Sırrı
Süreyya Önder söylüyor onu, ona söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz,
HDPye oy veren milyonlarca insana bu ülkenin yurttaşı
değilmiş gibi
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben demiyorum,
Sırrı Süreyya Önder söylüyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
HDP
demokratik siyasette iddiasını görmüyormuş gibi
davranmayın, davranmayın. Bunu kesinlikle kabul etmeyiz ve gece
gündüz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Grup Başkan
Vekili laf atar mı ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Evet,
ben size hiç laf atmadım gerçekten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Peki, tamam.
Hayır, ben hatırlatıyorum size
Sırrı Bey söyledi diye, ben söylemedim.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
bütün
medyada, bütün kanallarda HDPyi konuşmaktan duymadınız ya!
HDPyi konuşun da HDPyi gerçekten HDP olarak konuşun. Dün gece
-bütün Türkiyeye ilan ediyorum- iki saat a Haber izledim ya, iki saat, böyle
işkence gibiydi ama izledim. Ya böyle bir şey olamaz ya! Goebbelsi
Goebbelsi öyle şey yapmışlar arkada bizim burada
İlk
Goebbels ben söyledim, birileri bizden söyledi. Şimdi, yalan atmanın
yöntemlerini utanmadan bize yüklüyorlar, garip bir şey. Öyle bir
propaganda ki anlatıyorlar, anlatıyorlar biz güçleniyoruz çünkü halk
bizim ne kadar haklı ve ne kadar iyi bir noktada durduğumuzu gayet
iyi görüyor. Siz saldırmaya devam edin ama HDP bu ülkede demokratik
geleceğin, onurun teminatıdır. HDP mücadeleden vazgeçmeyecektir,
siz ayrımcılığınızla, ötekileştirmenizle,
kamplaştırmanızla bu ülkenin tarihine kara sayfalara not
edileceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Grup Başkan Vekili,
Sayın Beştaş, bu ifadeler benim değil, 2014 seçimlerinden
önce büyükşehir belediye başkan adayınız Sırrı
Süreyya Önder diyor ki Bize Kemal Bey geldi, bizi destekleyin ama belli
olmasın, halktan tepki alırız
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İki
parti arasındaki görüşme niye ilgilendiriyor sizi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir dinleyin
arkadaşlar
Sizin adayınız açıkladı, sizin
adayınız bunları açıkladığı zaman o günden
bu güne kadar sesiniz çıkmadı. Dolayısıyla, madem -bunu
CHPye söylüyorum- çekinilecek bir parti, niye işbirliği
yaptınız? Bunu söyledim onlara, siz üzerinize alınmayın ve
kimin ne olduğunu halk gayet iyi biliyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
Diğer bir mesele, şimdi, Sayın Altay,
FETÖyle alakalı konuşuyor. Sayın Altay, 2014 seçimlerinden
önce, bakın Pensilvanyaya gidiyor
Sizin genel başkan
yardımcılığınızı yapmış isimlerdi,
bunlar ifade ediyorlar. Gidiyorsunuz, orada görüşme yapılıyor
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Nereye?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Amerikaya.
Dönüşte Recep Tayyip Erdoğan kaçacak. ifadeleri
KEMAL PEKÖZ (Adana) Siz kucak
kucağaydınız!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Birgül Ayman
Gürel, 2014 seçimlerinden önce Evet, CHP, o zaman cemaat diyordu, cemaatle
iş birliği yaptı. diyor. Sizin kendi Genel Başkan
Yardımcınız bunlar.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) FETÖ
sizsiniz, siz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
mesele, 17-25 Aralıkta FETÖcülerin elinde ne kadar kaset, montaj, yalan
haber varsa CHPye veriyor, CHP bunları Meclis duvarlarına
yansıtıyor; şu Gazi Mecliste bunu yaptınız.
Madem bu bir terör örgütüydü, siz Meclisi bombalayan
bir terör örgütüyle AK PARTİyi devirmek için neden iş birliği içerisine
girdiniz, bunun bir cevabını verin bize, bunun bir cevabını
vermeniz lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralardan gürültüler)
Hatta, o gün, bu terör örgütünün medya
kuruluşlarına müdahale ediliyorken, CHPnin milletvekilleri
kendilerini o medya kuruluşlarının önünde polise direnmek için
konumlandırdılar ve bunu Genel Başkanlarının
talimatıyla yaptıklarını içeri girip çıkan
milletvekilleri de ifade etti. Hatta ve hatta, o dönem Bank Asyanın
kapatılma sürecinde milletvekilleriniz, Başvurdum,
maaşımı Bank Asyadan alacağım. diyecek kadar ileri
gittiler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp ya!
Ayıp ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Altay,
lütfen, lütfen
(CHP sıralardan gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz, meşru
anlamda, meşru zeminde mücadele ederek bir partiyi seçimde yenebilirsiniz
ama Meclisi bombalayan bir terör örgütüyle AK PARTİyi devirmek için neden
iş birliği yaptınız, ne için onları savundunuz? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizin
içinizden çıktı.
BAŞKAN Arkadaşlar
AHMET KAYA (Trabzon) Biz FETÖ örgütü derken siz
Hoca Efendi diyordunuz.
BAŞKAN Sayın Altay buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlar ısrarla bana resimler
getiriyorlar Tayyip Bey ile Fetullah Gülenin, AK PARTİnin bütün üst
kadrosunun resimlerini
(CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bunlara gerek yok, bunları
millet biliyor zaten.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bayatladı,
bayatladı onlar!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) -
Kasım Gülek!
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin
lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi
şunu söyleyeyim
Başkanım, uyarsanıza, onları
uyarır mısınız?
BAŞKAN Efendim, herkesi uyarıyorum,
bütün salonu.
Arkadaşlar, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Evet, Mecliste her şey yapılır, siyasi polemik
yapılır, tartışma yapılır, münakaşa
yapılır, bunlar olur. Mecliste bir şey yapılmaz, Mecliste
dedikodu yapılmaz. Falanca şunu söyledi, bir tarihte feşmekânca
şunu söyledi diye
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dedikodu değil
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Bunu, buraya bir Grup Başkan Vekilinin getirmiş olmasını
bir mevkidaşım olarak yadırgadım. Falanca şunu
söyledi, feşmekânca şunu söyledi diye yüzlerce şey burada
söylenebilir, yüzlerce şey. Şimdi, önce onu bir söyleyeyim,
yakıştıramadım. Birincisi, Mecliste dedikodu yapılmaz
Sayın Başkanım. İkincisi, bu Parlamentoda, ben bütün
grupları meşru görüyorum, yasal görüyorum, legal görüyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben de öyle
görüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Siz, bu, HDPyi gayrimeşru ilan etmek, gayrimeşru göstermek
-onları savunmak benim işim değil ama- bu, en hafif ifadeyle
sandığa saygısızlıktır ama ben asıl bir
şey söyleyeceğim: Başkan Mehmet Bey 17-25 Aralıkta bizi devirmek
için FETÖyle iş birliği yaptınız, onların ele
geçirdiği delilleri Meclis duvarlarına yansıttınız.
diyor. Bir yolsuzluğu, asrın, rüşvet ve nüfuz suistimali
yolsuzluğunu AK PARTİnin devleti teslim ettiği polisler,
yargıçlar, istihbaratçılar ortaya çıkardı diye sineye mi
çekseydik?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Kötü biri geliyor diyor ki: Mehmet Bey, şurada adam öldürülmüş, sen
kötü birisin. Ben, sen dedin diye Oraya gitmem. mi diyeceksin? Ya, 17-25,
aklandınız, ayrı bir şey yani yargıda şimdilik
aklandınız. Siz değil, o işi yapanlar
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Tezgahlayanlar
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Zaten o işi yapanlar masum olsaydı hepsinin AK PARTİde siyasi
hayatı devam ederdi, hepsini siyasetten tahliye ettiniz ama
savcının, hâkimin önüne koyamadınız.
Mesele şudur: Pensilvanyaya
giden tek bir CHP yetkilisini Mehmet Muş bana göstersin
milletvekilliğinden istifa ederim. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Ama al sana Pensilvanya kardeşim, al!
Amerikaya gitmek suç değil. Bank Asya. diyorsun, utanmadan. Bank Asya
Yönetim Kurulu üyesi, Asya Emeklilik Başkanını Özel Sigorta Üst
Kurulunun genel müdürü yapmaktan daha ayıp olabilir mi, merak ediyorum. Bank Asyanın
Başkanını, Asya Emeklilik Başkanını Özel
Emeklilik Üst Kurulu Genel Müdürü yapacaksın, ondan sonra bana FETÖ
ilişkisi bulaştırmaya çalışacaksın. FETÖ
ilişkisi, illiyeti, aidiyeti, bağı, irtibatı herkese
bulaşır; bize bulaşmaz. Sizi söylemiyorum bile çünkü siz suçunuzu
itiraf ettiniz. Tayyip Erdoğan dedi ki: Ey Cenab-ı Allahım,
beni affet; aziz milletim, beni affet. Siz bunu herhâlde unuttunuz. Onun için,
bizim şimdi, Meclisi bombalayan teröristlere vaktizamanında devletin
en kılcal damarlarını, kozmik odasını,
yargısını, Emniyetini, Jandarmasını teslim etmekle
büyük günah işlediniz. demek gibi bir
haklılığımız var, sizin de
başınızı öne eğip oturmak gibi bir mecburiyetiniz var.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, uzatmayacağım.
BAŞKAN Sayın Muş
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi
Sayın Altaya
Sayın Altay, bir Yapı illegal bir
yapıya bürünmüş, ondan sonra mücadele edilmeye
başlanmış -ve bu, televizyonlarda konuşuluyor- ya, bu
yapıyla bu mücadele veriliyorken CHP Genel Merkezinde, Zaman gazetesinden
Hanım Büşra Erdalın eliyle, o dönemin yöneticileriyle, Kemal
Beyle ne işleri var? Arkadaşlar, olay ortaya çıkmış,
mücadele ediliyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Muş;
soru-cevap işlemiyle gidersek bu tartışma hiç bitmez.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi, bunu yok sayacağız, ondan sonra, efendim
2002de gitti, 2003te gitti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi Genel Müdürü niye
atadı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Meclis dedikodu
yeri değildir. kesinlikle değildir arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, Genel Müdürü niye
atadı?
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Alenileşmiş şeyler, kamuoyuna yansımış
şeyler konuşulur, her yerde konuşulur, her zaman konuşulur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel Müdürü niye
atadı, onu söyle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
mesele, bakın, değerli arkadaşlar, FETÖnün başındaki
bir tek kişiye beddua etti, bir tek kişiye beddua etti, bir tek
lidere beddua ediyor; Recep Tayyip Erdoğana.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık son cümlelerinizi
alayım Sayın Muş.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir şefaat
hakkım olsa falanca falanca falanca kişi için kullanırım.
Geçmişte şu Başbakan, şu Cumhurbaşkanı da bizim
önümüzü çok açtı. dediği, saymadığı lider yok ama bir
kişiye beddua ediyor. O uzun adam. diyor -öyle söylüyorlar- Recep
Tayyip Erdoğan önümüzü kesti. O bizi tasfiye etti. diyor.
Sayın Altay, bu ülkeye AK PARTİnin
yaptığı hizmetlerle -FETÖyü tasfiye ederek- inanın, bundan
sonra bu ülkeyi yönetecek olan siyasi iktidarlar çok daha rahat
yöneteceklerdir. Bizim bu büyük hizmetlerimizle, hasbelkader siz de bir seçim
kazanırsanız, daha rahat yöneteceksiniz ülkeyi. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
Sayın milletvekilleri, bakın, Grup
Başkan Vekilleri konuşuyor, bir de sizin arkadan
bağırmanıza gerek yok ve hakikaten kifayetimüzakere artık.
Buyurun Sayın Altay.
38.- İstanbul Milletvekilleri Engin
Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mehmet Bey
şunu da itiraf etmiş oldu, beddua üzerinden. Fetullah Gülen
adlı teröristin Recep Tayyip Erdoğana bedduasının sebebi
şu: Recep Tayyip Erdoğan, ona Gel, devleti yüzde 50, yüzde 50 ortak
yöneteceğiz. demiş, devlete çöreklendirmiş. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sonra,
Tayyip Erdoğan bundan cayınca haklı olarak haklı olarak
derken, oraya bir şey vermiş olmak için söylemeyelim- adam da Tayyip
Erdoğana kinini kusmuş. Niye? Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülene
verdiği sözü tutmamış. O benim sorunum değil,
aralarındaki beddua meselesi beni ilgilendirmez. Bundan, hem Sayın
Muşun hem Fetullah Gülenin bedduasından çıkan sonuç
şudur: Tayyip Erdoğan ile Fetullah Gülen yirmi yılı
aşkın bir süre ortaklık yapmışlardır, Tayyip
Erdoğanın ortağı da bu Meclisi
bombalamıştır; nokta. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, tek ortağımız milletimizdir, milletimizin
dışında hiç kimse ortağımız
olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu Teklifinin 2nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan tespit edilir ibaresinin belirlenir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu İsmail Koncuk Fahrettin Yokuş
Adana Adana Konya
Dursun Ataş Aydın Adnan Sezgin Enez Kaplan
Kayseri Aydın Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Aydın Adnan Sezginin.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanun Teklifine ilişkin görüşmelerimiz,
edebiyatımızın önemli bir karakteri Bekçi Murtazanın
yaratıcısı Orhan Kemalin vefat yıl dönüm günü
başladı. Orhan Kemali ve ölüm yıl dönümü bugün olan mahpushane
ağabeyi büyük şairimiz Nazım Hikmeti saygıyla
anıyorum, ruhları şad olsun.
Sayın milletvekilleri, Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifini tartışıyoruz ve çok
yaygın, çok derin endişeler ifade ediliyor. Oysa, sonuçta bir
yardımcı kolluk gücü düzenlemesidir bu. Toplumda endişe
değil, tam tersine güven ve rahatlama yaratmalıydı ama öyle
olmuyor. Bekçilere genel kolluk kuvvetleriyle eş düzeyde silah kullanma
yetkisi verilmesi korkutuyor. İktidarın özel bir milis gücü
oluşturmasından söz ediliyor, bu kadronun iktidar tarafından
uygulanan baskıların, özellikle mahalle baskısının bir
aracı haline getirilmesinden söz ediliyor, faşizm tehdidi telaffuz
ediliyor, faşizmin tarihsel geçmişi yoklanıyor. Oysa, 1966da,
arkasında yüzde 54 oy olan Adalet Partisi Hükümeti o dönemdeki bekçi kanun
tasarısını gündeme getirdiğinde, tartışmalar hiç
bu minvalde seyretmemiş. Bugün Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu
Teklifi vesilesiyle bu denli endişe, korku samimi olarak dile getiriliyorsa,
bunun müsebbibi AK PARTİ iktidarının ve Sayın
Erdoğanda tecessüm eden tek adam rejiminin hoyrat söylemi, hoyrat
icraatı; koruyucu, kucaklayıcı olmak yerine korkutucu ve
kutuplaştırıcı olan tutumu, güven verememesi. Demokrasi ve
hukukun üstünlüğü anlayışından uzaklaşan
normsuzluğun ve iktidar tarafından tahrik edilen huzursuzluğun
hâkim olduğu bir ülkede bu kaygıların dile getirilmesi tabiidir.
Maalesef, Türkiyede artan kolluk gücü
şiddetinin de hemen her gün yeni örneklerini müşahede ediyoruz. Bunun
esas sorumlusu emniyet mensuplarımız, polisimiz değil, bu
tutumlara neden olan yönetim anlayışıdır, yönetim
hoyratlığıdır, hoyratlığın fazilet gibi
takdim edilmesidir. İktidarı eleştiren herkes terörist ve
hain olarak damgalanırsa, iktidara bağlı kolluk güçleri de
masumları terörist ve hain addedip kendilerini onlarla mücadeleye
adayacaktır elbette. Devlet açıkça ve belirgin şekilde parti
devleti hâline getirildikçe sahada yanlışlar ve ihlaller katlanarak
artacaktır. Eleştirilerimizi emniyet mensuplarımızı
yıpratmak amacıyla değil, onlara güven ve inancın yeniden
inşasını sağlamak için dile getiriyoruz. Onları
cumhuriyetin, demokrasinin kolluk kuvvetleri olarak görmek istiyoruz.
ABD bugünlerde polis şiddetinin
tetiklediği büyük bir toplumsal sarsıntı yaşıyor
-sıkça değinildi- bir örnek oluşturuyor, kötü bir örnek,
ırkçılığa bulanmış bir örnek. Bugüne kadar ABD
toplumunu kutuplaştırıcı bir tutum izleyen Trump, bu
olaylar üzerinden, gözü dönmüş bir şekilde seçim kampanyası
yönetiyor, ABDyi yakmaya hazır. Trumpın
karşısındakiler de artık ona düpedüz bölücü diyorlar.
Elbette kimse bu olayların ABDyi bölmesini beklemiyor. Trumpın
bölücülüğü toplumsal uzlaşı ruhuna, toplumsal uyum hedefine karşı
bölücülüktür. Topluma karşı, millete karşı ağır
suçtur. Türkiyede de iktidar bu gelişmelerden gerekli dersleri
çıkartıp bugüne kadar izlediği tutumu gözden geçirmeli,
zihniyetini farklı şekilde biçimlendirmeye gitmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Ne var ki AK
PARTİ sözcülerinin anlaşılmaz bir iç huzur, dış huzur
denklemi kurmaları, bekçiler için öngörülen altı saatlik insan
hakları eğitimini muhteşem bir tedbir gibi takdim etmeleri
ümidimizi çok kırıyor. Biz, yine, toplumun sağlığı
ve huzuru açısından normalleşmeye ihtiyacımız
olduğunu tekrarlıyoruz, Meclisimizin de güvenlik politikaları ve
düzenlemeleri dâhil her alanda bu normalleşmeye aktif katkı sağlamasını
diliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Madde de mi, önergede mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Maddede.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
III YOKLAMA
(İYİ PARTİ sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - 2nci madde oylaması öncesinde
bir yoklama talebi vardır, onu gerçekleştireceğiz.
Sayın Türkkan, Sayın Öztürk, Sayın
Beyaz, Sayın Sunat, Sayın Ataş, Sayın Örs, Sayın
Yokuş, Sayın Koncuk, Sayın Nuhoğlu, Sayın
Çakırlar, Sayın Bahşi, Sayın Kaplan, Sayın Cinisli,
Sayın Çulhaoğlu, Sayın Çelik, Sayın Kabukcuoğlu,
Sayın Cesur, Sayın Subaşı, Sayın Erel, Sayın Tatlıoğlu.
Değerli milletvekilleri, pusula veren
arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
Yoklama için 3 dakika süre veriyor, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.40
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER :
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III YOKLAMA
BAŞKAN 174 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN - 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, sık sık
yoklamalarımız var, oylamalarımız var; bilgi olarak Genel
Kurulla paylaşıyorum.
3üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Serpil Kemalbay
Pekgözegü Hüda Kaya
Adana İzmir İstanbul
Ömer Faruk Gergerlioğlu Kemal Bülbül Murat Çepni
Kocaeli Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüda Kayanın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bekçi yasa teklifiyle ilgili, partim adına,
3üncü madde hakkında söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bekçi yasa teklifiyle
ilgili tartışıp konuşurken elbette ki toplumun düzenini,
huzurunu, güven duymasını; insanlarımızın, evlerinde
endişesiz, tasasız bir şekilde gözünü rahatlıkla
kapatıp uyuyabilmesini, kadınların gecenin hangi saati olursa
olsun sokakta, caddede rahatlıkla gezebilmesini, güven içerisinde hiçbir
şeyden çekinmemesini, gençlerin sokak aralarında caddelerde
başına bir iş gelmeden, cop yemeden, kurşunlanmadan huzur
içerisinde gece gündüz gezilebilen sokaklar, gezilebilen mahalleleri biz
istiyoruz, hepimiz istiyoruz. Böyle bir ülke olsun istiyoruz.
Elbette ki yönetimler halkının
güvenliğini sağlamak için tabii ki gerekli önlemleri alırlar.
Ama bir toplum ki bir ülke ki yönetimin en tepesinden, her kademesindeki yetkililer
halkı sürekli tahrik eden, provoke eden, bölen, ayrıştıran,
ötekileştiren, nefret pompalayan söylemlerle halkın arasını
bölerse her türlü sosyal, adalet, vicdan, özgürlük, insan hakları,
ekonomik her türlü imkânları imkânsızlığa dönüştürür,
insanlar konuşamayacak, nefes alamayacak, eleştiremeyecek, sosyal medyada bir cümle bile yazamayacak
hâllere gelirse, komşu komşuya güven hissedemezse tabii ki bu halk
artık güvensiz, birbirine saygı duyamayan, sahip çıkamayan bir
toplum hâline gelir.
Biraz önce eleştirileri cevaplarken AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Muş, genelde sık sık
başvurdukları savunmalar içerisinde Biz halkımızın
güvenliğinden sorumluyuz. Halkımızın güvenliğini
sağlamayacak mıyız? Teröristlere fırsat mı
vereceğiz? Çetelere fırsat mı vereceğiz? gibi ifadeler
kullanıyor. Sanki dersiniz biz bekçi yasa teklifini eleştirirken
çeteleri savunuyoruz. Sanki biz bu yasayı eleştirirken teröristleri
savunuyoruz.
Sevgili arkadaşlar, yandaş ekranlarda gece
gündüz en şarlatan teröristler Karılarınızı, çocuklarınızı
bizden nasıl koruyacaksınız? diye halkı tehdit ediyor.
Sizlerin ekranlarında bu halkı tehdit ediyorlar. Siz halkı
potansiyel bir düşman olarak görmeyeceksiniz. Bu halk kimseye düşman
değil. Siz, komşularını listeleyen Sadece benim ailem bile
50 kişiyi götürür. Komşularımdan da kaç kişi listemde var,
yeri gelince hallederiz. Biz 15 Temmuzda boşta bulunduk. diyen
kişilerin bu toplumun en büyük düşmanı olduklarını
görün. Asıl önlem almanız gerekenler, komşularının
güvenliğini sağlamanız gerekenler işte bu insanlar,
işte bu zihniyet. Önce bu zihniyetin hesabını
sormalısınız. Ama ekranlarınızı gece gündüz bu
insanlara açıp ortam veren, halkı, kendinizden olmayanı, sizi
eleştiren bütün çevreleri tehdit eden, kadınları ve
çocukları ganimet alma tehdidiyle ortalıklarda sözler savuran
psikopat insanlara fırsat veren, ekran açan sizlersiniz,
şımartan sizlersiniz. Bu insanlar sırtını size
dayıyor. Siz önce bu zihniyetin, bu şarlatanların, bu utanmazların
hesabını vermelisiniz.
Amerikadaki Floyd gösterilerindeki
orantısız şiddeti kınamak kolay. 19 yaşındaki
Suriyeli göçmen çocuk Ali Hemdan, ellerine silah verdiğiniz görevliler
tarafından Nefes alamıyorum. bile demeden, diyemeden kalbinden vuruldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ederim
Başkan.
Kemal Korkutu Nefes alamıyorum. bile
diyemeden kalbinden vurdunuz Diyarbakırda Nevruz sabahında ve Ali
İsmail Korkmaz, bakın Geziden bahsediyorsunuz. Amerikanın
Gezisine selam çakarsınız. Türkiyedeki sizleri eleştiren
gençler en apolitik gençler; Gezide siz o gençleri görecektiniz, keşke
görseydiniz, keşke tanısaydınız. Ali İsmail Korkmaz,
siviller ve güvenlik güçleri tarafından döve döve öldürüldüğünde, bu
ülkenin yöneticisi kalktı dedi ki: Benim esnafım neyi ne
yapacağını bilir. dedi. İşte bekçilik yasa teklifi
sokaklardaki bu çeteleri resmî olarak kamufle etme, sarayın paralel
ordusunu kurma girişimidir.
Ali İsmail Korkmazların hesabı bundan
dolayı verilememiştir. Bundan dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerini alayım.
Buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum. Hemen
bitiriyorum.
İşte bugün George Floyd hadisesi neyse
Berkin Elvanın, ekmek almaya giden 14 yaşındaki bir
çocuğun katledildikten sonra, daha cesedi soğumadan, annesinin
meydanlarda yuhalatılmasını bu iktidar bir ayıp olarak
hanesine düşmüştür. Öyle uzaktakine selam çakmakla bu iş bitmez.
Bekçilik yasa teklifi bu ülke için korkulu günlerin gelmesine sebep olacak bir
tekliftir.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada bir kanun teklifini müzakere ediyoruz. Kanun teklifinin
içeriğiyle alakalı eleştiri yapabilirsiniz ama bu
eleştiriden ziyade partimize yönelik aslı astarı olamayan,
ağzında ne kadar suçlama ifadesi varsa bize yönlendiren bir yöntem
burada izledik.
Şimdi şunu ifade etmek isterim. Halkı
asla ve asla potansiyel bir düşman olarak biz görmedik, görmeyiz. 83
milyon bu ülkenin ortak vatandaşı. Birisi çıkmış
televizyonlarına komşularını tehdit ediyor, 50 kişiyi
götürürüm. diyor, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bu AK
PARTİnin görüşünü yansıtmaz. Bununla alakalı resmî
açıklamalarımızı yapmışız, hâlen onun
üzerinden AK PARTİ bunu yapıyor. gibi konuşmanın
manası, anlamı yok.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Niye tutuklamadınız?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir diğer
konu: Efendim, ganimet alacaklar. Onlara biz ekran açıyormuşuz,
onlara biz fırsat veriyormuşuz
Bunu konuşanların canı
cehenneme. Bunların partimizle yakından uzaktan bir alakası yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Savcılar,
hukuk bunlara ne gerekiyorsa sonuna kadar yapmalı. Buradaki
açıklamamız çok net. Bununla alakalı açıklamaları
yapmamıza rağmen hâlen Bunları siz koruyorsunuz, sırtlarını
size dayıyorlar
Bunlar bize sırtlarını dayamıyor ama
siz, sırtınızı nereye dayadığınıza bir
bakın; içerideki Figen Hanıma sorun, nereye dayıyormuş
sırtını.
Bir diğer mesele: Bir polisin Suriyeli bir genç
kardeşimizi vurması hadisesi hepimizi derinden üzdü. Hukuk devreye girdi,
tahkikat yapıldı, olaya müdahale edildi. Bu olayı alıp
elleri kelepçeli olan George Floydun öldürülmesiyle mukayese edip aynı
şeyde ifade etmek
Bakın, nefes alamayanlardan az önce bahsettim,
bir kere daha bahsedeyim: Tuncelide PKK terör örgütünün jandarma
karakolundaki, oradaki görevlilerimizi şehit etmek için hani yola
döşediği mayınlara basan 4 yaşındaki Nupelda ile 8
yaşındaki ağabeyini, o evlatlarımızın ismini bir
kere anabildiniz mi? Anamazsınız çünkü onlar
sırtınızı dayadığınız örgüt
tarafından katledildiler.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Saçmalıyorsun!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Değerli
arkadaşlar, bir diğer mesele,
Bütün bu çeteleri alıyor, bunlarla Bekçiler Kanununa bir kamuflaj
oluşturmaya çalışıyorsunuz. deniliyor. Değerli arkadaşlar,
yakından uzaktan alakası yok. Biz, çetelerle, terörle, örgütlerle
mücadele etmek için burada varız, vatandaşın can ve mal
güvenliğini sağlamak için varız. Biz, 83 milyonun;
Lazıyla, Kürtüyle, Türküyle, Alevisiyle bu ülkede yaşayan bütün
etnik kökenlerin tek birinin kılına zarar gelmemesi için mücadele
ediyoruz. Sizin ne anladığınızı bilmiyorum ama bizim
anladığımız bu.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Onun
için rahatsız oluyorlar zaten.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hatibimize doğrudan Yalan atıyor. dedi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ee, yalan
atıyor. Doğru mu söylüyor?
BAŞKAN Efendim?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hatibimize doğrudan sataşmada bulundu Yalan atıyor. diyerek.
Sataşmadan dolayı kürsüden söz almak istiyoruz.
HÜDA KAYA (İstanbul) Ben talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Müteakiben 60a
göre söz talep ediyorum Sayın Başkan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi
bekliyorum, Nupeldanın katillerine tek laf edecek mi? Bakalım, ne
diyecek. Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HÜDA KAYA (Devamla) Arkadaşlar, polemik
yapmayın. Polemikle iş yapmayın. Cevap veremediğiniz
yerlerde olayı saptırmayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hangisine
veremedik cevap? Söyleyin, hangisine veremedik cevap.
HÜDA KAYA (Devamla) Bakın, çok net söylüyorum.
Siz böyle kadınlarınızı, çocuklarınızı
bizden nasıl koruyacaksınız? diye
MEHMET MUŞ (İstanbul) Canı
cehenneme onların.
HÜDA KAYA (Devamla)
IŞİD
mantığıyla
MEHMET MUŞ (İstanbul) IŞİDin
de canı cehenneme.
HÜDA KAYA (Devamla)
muhaliflerin kadınlarını,
çocuklarını, ganimet alma, el koyma gibi tehdit eden bir insana, bir
hasta insana ne yaptınız? Tek bir şey yaptınız
mı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz
yapmayacağız, hukuk yapacak, devlet yapacak.
HÜDA KAYA (Devamla) Gerçek olmayan şeyler
söyledi. dediniz. Sözlerimin içinde tek bir yalan veya ütopik hiçbir şey
yok, hepsi gerçektir. Berkin Elvan yalan mı? Ali Hemdan yalan mı?
Kemal Korkut yalan mı? Ali İsmail Korkmaz yalan mı? Hangisine
yalan diyeceksiniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nupeldaya da cevap
ver. Yasin Börüye de cevap ver.
HÜDA KAYA (Devamla) Taybet İnan yalan
mı? Hangisi yalan?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Yasin Börü
yalan mı?
HÜDA KAYA (Devamla) Biz burada örgüt
propagandası yapmıyoruz. Biz burada bekçiliği müzakere ediyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yasin Börüyü de
anın.
HÜDA KAYA (Devamla) Yaptığınız
yasanın sokaktaki çetelere yüz verdiğini, sokaktaki mafya
yapılanmalarına resmî organizasyon, kılıf yüklediğini
ifade ediyoruz. Bu kadar net, bu kadar gerçek.
Kaldı ki öyle terörist ithamlarıyla
kendi ayıplarınızı örtemezsiniz. AKP iktidarı 28
Şubattan bu günlere en kirli yapılarla, en darbeci yapılarla dün
de ittifak yaptı, bugün de ittifakını sürdürüyor ve siz bu politikalara
kurban oluyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yasin Börüyü de
anın bir dahaki sefere, lütfen.
HÜDA KAYA (İstanbul) Yasin Börü,
biliyorsunuz, tam bir devlet işidir. Tam sizin işiniz o.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nupeldayı
da, onu da anın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
HÜDA KAYA (İstanbul) Yüzü
kapalıların kim olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Yasin Börüyü hiç
dilinize dolamayın. Yasin Börüyle ilgili kaç defa önerge verdik, siz
örtüyorsunuz. Yalancısınız. Örttünüz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yalancı
sizsiniz, biz değiliz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Erene ne diyeceksin,
Erene?
HÜDA KAYA (İstanbul) Yasin Börü meselesinin
ortaya dökülmesini istemiyorsunuz çünkü suçlusunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yalancı
sizsiniz, biz değiliz.
BAŞKAN Sayın Kaya, müsaade edin.
Sayın Muş, Sayın Altaya söz verdim,
rica ediyorum, lütfen.
Sayın Altay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
üzerinde mutabakat sağlanılan kanun tekliflerinin Genel Kurula
getirilmesi hâlinde seri şekilde görüşülebileceğine ve corona
tedbirleri kapsamında çalışma saatlerinin makul bir sürede
tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) İnsani bir
gerekçeyle söz talep ettim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Genel Kurulda bütün
partilere mensup olan doktorlar olduğunu biliyorum. Şu anda Genel
Kurulda bulunan hekim vekil arkadaşlarımızın ne
düşündüğünü merak ediyorum? Şunun için yedi sekiz saattir
BAŞKAN Çalışma
şartlarımızla ilgili mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, ben nefes
alamıyorum, zaten zor nefes alan bir adamdım, bu maskeyle nefes
alamıyorum. Ha bu bir mazeret diye söylemiyorum,
çalışmayalım diye demiyorum, asla.
BAŞKAN Seçim öncesi söylemeyin zaten yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama şimdi,
Sayın Başkanım, corona tedbirleri kapsamında
çalışacaksak çoğunluk partisinin şunu yapması gerekir.
Nasıl belli tedbirler alınıyorsa süre konusunda da makul
olabilmek için ne yapar? Muhalefet partilerinin de üzerinde mutabakat
sağladığı kanun teklifleriyle buraya gelir. Örneğin,
somutlaştıracağım, şu anda Adalet Komisyonunda devam
eden Hukuk Muhakemeleri Kanunu Teklifi var, 60 madde. Bütün partilerin
Büyük
çapta sorunsuz bir teklif yani zararsız ihtiyaca binaen gelmiş. Böyle
bir teklif gelir ve Parlamentoda corona tedbirleri kapsamında da belli bir
anlayış içinde seri bir şekilde görüşülebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lakin bu bekçilik
kanunu teklifi altı aydır zaten öteleniyor öteleniyor. Ötelenme
sebebi: Muhalefet partilerinin kimi rezervleri, tereddütleri. Hâl böyle olunca
şimdi, böyle corona tedbirleri içinde münakaşaya muhtaç, müzakereye
değil münakaşaya muhtaç bir teklifi getiriyorsunuz yol
alamıyoruz ama biz yoklama isteyince vallahi billahi üzülüyorum. AK
PARTİli sayın milletvekillerimizin, orada, 200 kişinin
aynı anda dar bir alana gelip yoklama vermesinde bile sosyal mesafeyi
ortadan kaldırıyoruz. Şimdi, Hükûmetimiz, Sağlık
Bakanımız, Cumhurbaşkanı diyor ki: Sosyal mesafe, sosyal
mesafe. Millet, AK PARTİ milletvekillerimizi orada mecburiyetten
kaynaklı sosyal mesafeyi ihlal etmiş görünce vatandaş sosyal
mesafeye bakar mı? Benim tavsiyem şudur, önerim şudur: Bu kanun
altı ay ötelendi, bir üç gün sonra çıksa bir şey olmaz ama
gerçekten AK PARTİli milletvekillerimizin sağlığından,
kendimden de, arkadaşlarımdan da endişem var. Bir genel
öneridir, ortaya bir öneri atıyorum. Genel Kurulun çalışma
saatlerini makul bir sürede tutalım. Hiçbir Sayın milletvekilimizin
saçının kılına halel gelsin, sağlığı
bozulsun istemem. Bunu öneriyorum. Doğrusu budur. Böyle münakaşaya
muhtaç bir kanunu corona tedbirleri kapsamında dayatmak, kendi
milletvekillerinizin sağlığıyla oynamaktır. Bunu da
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sorun yok, çalışma kararımız
saat 12.00ye kadar.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 3üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Adaylarda aranacaklar şartlar ve sınav
MADDE 3-(1) Çarşı ve mahalle bekçisi
olarak istihdam edileceklerde; en az lise mezunu olmak koşuluyla 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48inci
maddesinde sayılan genel şartlar ile İçişleri Bakanlığınca
çıkarılan yönetmelikle belirlenen eğitim, yaş,
sağlık ve fiziki yeterlilik gibi özel şartlar aranır.
(2) Çarşı ve mahalle bekçisi olarak
istihdam edilmek için İçişleri Bakanlığınca
çıkarılan yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara göre
yazılı olarak yapılacak giriş sınavında başarılı
olmak şarttır.
Ömer Fethi Gürer Ensar Aytekin Ali Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar Tüzün Faruk Sarıaslan İlhami Özcan Aygun
Bilecik Nevşehir Tekirdağ
Nihat Yeşil
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Nihat Yeşilin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
NİHAT YEŞİL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Çarşı
ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan evvel 57 yıl
önce ölen memleket şairi Nazım Hikmeti rahmetle anıyorum.
Aynı zamanda yine büyük şairimiz Ahmet Arifi de rahmetle
anmış olayım ve Gezide şehit olan tüm gencecik
çocukları da buradan rahmetle anmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tüm arkadaşlarım andılar, bu anlamda
konuyu uzatmak istemiyorum. Sevgili Başkanımın da ifade
ettiği gibi... Ama biz bu Genel Kurula bu kanunu getirirken Türkiyenin en
acil sorunuymuş gibi, saat 12.00ye kadar sanki yangından mal
kaçırıyor gibi... Zaten yapılanı
yapmışsınız. Yapılma noktasında
aldığınız kararla da üç gün sonra olsa ne olur olmasa ne
olur, onu zaten yapmışsınız ama gerçekten halkın
sağlığı ve başta kendi
sağlığımız olmak koşuluyla... Grup Başkan
Vekilimin de ifade ettiği gibi 12.00ye kadar mahkûm ederek...
İşte hurra 55 arkadaşımız burada kanun teklifi veriyor
ama ne garip ki 55 arkadaşımızdan bir tanesi kalkıp burada
maddeleri savunabilecek bir konuyu gündeme getirmiyor.
Değerli
arkadaşlar, Genel Kurulumuza gelen teklifi 55 milletvekili
arkadaşımız imzalayarak İçişleri Komisyonuna
getirmişti. Orada sorularımızı sayın milletvekilleri
yerine bakanlık bürokratları cevaplamaya çalıştılar.
Bugün de teklifte imzası olan birkaç milletvekili arkadaşım
şu an gene -dün Ali arkadaşım- bunu dile getirirken hemen
öfkeyle karşı çıktılar. 55
arkadaşımızın imzaladığı teklif metnini dile
getiremiyorlar. Böyle olmaz arkadaşlar, Çoğunluk bizde.
anlayışıyla
Bu yüce Meclisin çatısı altında
yapılan kutsal işe biraz olsun saygı duyun. Siyasi olarak
farklı düşünebiliriz doğaldır ama millet adına her
birimiz sorumluluk taşıyoruz. Biz bu kanunun hukuki, idari, mali,
teknik boyutlarını ortaya koyup itirazlarımızı yaptığımızda,
yarın ortaya çıkacak aksaklıklar, haksızlıklar
yaşanmasın diye mücadele veriyoruz. Bildiğimizi yaparız.
anlayışıyla iş yapıp sonra yine kendi yaptığınız
işi düzeltmeye kalkıyorsunuz. En azından bu yüce
çatının ağırlığına yakışır
şekilde hareket edelim.
Değerli
arkadaşlar, bütün gündemimizi bıraktık, oturduk 1966
yılında çıkan bir yasanın güncelleşmesini
tartışıyoruz. 66 yılında çıkıyor, 95
yılından 2018 yılına kadar herhangi bir şey yok.
FETÖ darbe girişimini bahane ederek
tekrar bekçilik kanunu
Eğer ihtiyacınız varsa alın
kardeşim, eğitilmiş insan gücü dediğimizde potansiyel
anlamda polis mi alacaksınız, jandarma mı alacaksınız.
Önerimiz hep bu oldu ama arkadaşlarımız gene sanki biz bekçilik
yasasına karşıymışız gibi, olmayan yetkileri
O
günkü koşullarda, 1966 yılında çıkan yasayla günümüzün
şartlarında teknik, idari, mali konudaki
duyarlılıkları görerek bunu eleştirmek en doğal
hakkımız. Ve neden bu güce ihtiyaç... Varsa ihtiyacınız,
buyurun tekrar
O güvenlik kuvvetlerini almaya biz karşı değiliz
ki. Siz bir tarafta bunu diyorsunuz
3600 göstergeyi polis
memurlarımızın hiçbirine -bu sözü vermenize rağmen-
getirmiyorsunuz, maddi anlamda düzenini sağlamıyorsunuz. Siyasi
anlamda bunu politik malzeme olarak kullanıyorsunuz ama ne idari anlamda
ne ekonomik anlamda ne yaşamsal anlamda onlara gereken hakkı hukuku
vermiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, on sekiz
yıldır iktidardasınız. Açlığa çare mi buldunuz,
yoksulluğu mu bitirdiniz, işsizliği mi azalttınız,
genç beyinlerimizin özgürce çalışıp teknoloji ürettiği
şirketlerle dünyaya ihracat mı yaptınız, halkı
doyurduktan sonra elinizde kalan üretim fazlası tarım ürünleriyle
Afrikaya yardım mı yaptınız? On sekiz yıllık bir
süreçte nasıl bir farklılık yarattınız, ben size
söyleyeyim. İşsizlik tam gaz, açlık arşa değdi,
yoksulluk dağ gibi, emek yok, üretim yok, çözüm yok ama laf çok. Liyakat
yerine sadakati esas aldınız, adil paylaşım yerine
rantçılığın önünü açtınız, çözüm yerine sürekli
yeni sorunlar ürettiniz. Bütün bunları yalnızca siyasi iktidarınızı
devam ettirmek için yaptığınızı halkımız
görmüyor mu? Şimdi bütün dertlerimizi bir kenara koyduk,
vatandaşımızın bütün sorunlarını çözdük ve
sıra bekçilerin uyum yasasına mı geldi değerli
arkadaşlar?
Şimdi, yarın belli konularda toplum bu
çocuklara reaksiyon verirse ne yapacaksınız? Bir de
kalkıyorsunuz sınavsız İçişleri
Bakanlığı uhdesine veriyorsunuz, KPSSyi önemsemiyorsunuz, sınavla bunları almıyorsunuz,
torpille aldığınız
Zaten şüphe
uyandırdığınız, bizim karşı
çıktığımız nokta bu. Diyoruz ki: Adaletli, hukuka
bağlı, bilinçli, eğitilmiş insan gücüyle bunları
yapın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
NİHAT YEŞİL (Devamla) - Bakın
değerli arkadaşlar, sınavla alınmayan bu
arkadaşlarımızı, temel hukuk on sekiz saat, demokrasi ve
insan hakları altı saat, mevzuat bilgisi on sekiz saat, trafik
güvenliği için altı saat, devletin idari yapısı için
altı saat, sosyal ve psikolojik kitle yönetimi altı saat, halkla
ilişkiler ve iletişim altı saat, yanaşık düzen on iki
saat, silah ve atış bilgisi elli dört saat, müdahale ve yöntem
teknikleri kırk iki saat, uygulamalı çarşı ve mahalle
bekçiliği otuz altı saat, mesleki yazışma altı saat ve
derken iki yüz on altı saatte topluma sunuyorsunuz, toplumun toplumsal
sorunlarını çözmek için en hassas olan konuda bu
duyarlılığı göstermiyorsunuz. Bizim karşı
çıktığımız nokta bu. Siz en az ortaokul mezunu
diyorsunuz, sonra alıyorsunuz lise diyorsunuz, üniversite mezunu
arkadaşlarımız diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT YEŞİL (Devamla) -
Çocuklarımız işsizken, işi olmazken, toplumun önünde
bunlara çözüm bulunmazken kendinize yandaş noktasında bu hareketi
yapmaya çalışıyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi vardır, onu yerine
getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın
Tüzün, Sayın Sarıaslan, Sayın Karabat, Sayın Bülbül,
Sayın Kaya, Sayın Aydoğan, Sayın Hancıoğlu,
Sayın Yeşil, Sayın Aygun, Sayın Sancar, Sayın Çelebi,
Sayın Emre, Sayın Şevkin, Sayın Tığlı,
Sayın Özkan, Sayın Şahin, Sayın Özel, Sayın
Kılınç.
Yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur, birleşime on beş dakika ara veriyoruz.
Kapanma Saati: 21.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER :
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 174 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesinde Nihat Yeşil ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunu Teklifinin 3üncü maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
(2) Çarşı ve mahalle bekçisi olarak
istihdam edileceklerde İçişleri Bakanlığı
tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenen usul ve esaslara
göre yapılacak giriş sınavında başarılı
olmak şartı aranır.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu Dursun Ataş
Adana İstanbul Kayseri
İmam Hüseyin Filiz Aylin Cesur Enez Kaplan
Gaziantep Isparta Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Aylin Cesurun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli konuşmalar yapıldı.
Hepimizin amacı, burada, teklifte eğer eksikler, kusurlar varsa
onların tamamlanması.
Kanun teklifinin geneline
baktığımız zaman, belirsiz, ucu açık ve
tartışılabilir nitelikle olan kısımlar var.
Bunların değiştirilmesi veya tamamlanması gerekiyor. 3üncü
maddeyle bekçilerimize kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş
ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel
kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri almak yetkisi verilmekte.
Mahalle ve çarşı bekçilerinin, anayasal bir hak olan gösteri ve
yürüyüş hakkını engellemek amacıyla hangi önleyici
tedbirleri nasıl alacağı sorusunun cevabı net bulunmuyor.
(Uğultular)
AYLİN CESUR (Devamla) Sayın Başkan,
biraz sessizliğe davet edebilir miyiz?
BAŞKAN Siz devam edin.
AYLİN CESUR (Devamla) Teşekkür ederim.
İdareye ve kolluk kuvvetinin inisiyatifine
bırakılmayacak kadar toplumsal düzeyde hassas olan bir konunun
sınırlarının net olarak çizilmesi gerekiyor. Anayasa
Mahkemesi ve İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu birçok
karar var. Bunlara göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı demokratik bir toplumun sağlam temeller üzerine oturması
için bir ön koşul niteliğinde. Genel kolluk kuvvetinin müdahalesinin
bile evrensel norm ve Anayasayla sorgulandığı bir süreçte polisin
yetkilerinin çarşı ve mahalle bekçilerine ucu açık ve
sınırlandırılmamış bir şekilde verilmesi
uzun vadede Anayasa Mahkemesine gidecek kadar hak ihlallerini ve yeni
tartışmaları getirebilir.
Yine, maddenin (g) bendindeki, halkın sükûn ve
istirahatini bozan hâllerin açıkça belirtilmesi keyfî uygulamaların
önüne geçecektir.
Değerli milletvekilleri, neden çarşı
ve mahalle bekçilerine polisin hakları verilmekte? Bunun
mantıklı bir açıklamasının yapılması
gerekiyor, itirazlar var. Bu kanunla yeni bir özel kolluk kuvveti mi
doğuyor? Bu özel kolluk kuvveti kişilerin özel yaşamlarına
ve alanlarına sızabilecek konum ve yetkilerle mi
donatılıyor?
Bunun ciddi rahatsızlık
oluşturmasına ilişkin örnekler var daha evveline ait.
Örneğin, İzmir 35inci Asliye Ceza Mahkemesi ve Mardin 2nci Sulh
Ceza Hâkimliğinin, vatandaşın çarşı ve mahalle
bekçilerinin kimlik sormaması konusundaki ısrarı sonucunda,
çarşı ve mahalle bekçilerinin kimlik sormaması gerektiğine
dair kararları var. Bekçiler, polisler gibi yetkilerini kullanırken
hâkim ve mülki amirin onayını almalılar.
Şimdi, sonuç olarak açıkça görülmekte ki
kanun teklifiyle yardımcı olmak eylemi geniş bir şekilde
yorumlanmış ve görevi kötüye kullanma, orantısız güç
kullanma veya kolluk kuvvetleri arasında yetki çatışması
gibi bazı istenmeyen vakalara neden olabilecek düzenlemeler var.
Şimdi, yardımcı olmak derken
Burada polislerle ilgili hakları hep beraber konuşuyorsunuz, az önce
de şahit olduk. Yardımcı olacaksanız polise 3600 ek
gösterge sözünüzü tutun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Yeni dediğiniz Türkiyede sorunları çözmek için
burada, milletin hak ve egemenliğinin temsil edildiği bu yüce kurumda
verilecek kararlarla sorunları bir bir çözmek için yasalar yapmamız
gerekiyor.
Sonuç olarak, sayısal çoğunluğun, Ne
istersek yaparız anlayışınızla işleyen ve aslında
artık işleyemediği için, işleyemediği her uzvunda
alarm veren Türkiyemizi bir dolama cumhuriyeti hâline getirdiniz. Dolama
nedir biliyor musunuz? Dolama enfekte olur ağrır, kızarır,
şişer, tedavi edilmezse büyür ve o uzvu kaybedersiniz. Tedavi etmezseniz
acısı kalbinize vurur. Son raddede yine etmezseniz, uzuv gider.
Hemfikiriz ki güvenlik demokrasinin olmazsa olmaz ve
en önemli parçası. Güvenlik için daha doğruyu ve iyiyi aramak elbette
çağımızın gereği. Burada kanun yaparken yeni
tartışmalara yol açacak sonuçlara varmaması gerektiğinin
altını çiziyorum. Bugün bekçiler aracılığıyla
güvenliği; dün yargıdaki düzenlemelerle hukuku; yarın, kim bilir
kimler aracılığıyla memleketin hangi uzvunu dolama
yaparsanız yapın, biz olması gerekeni söylemeye devam
edeceğiz. Problemlerin hâlen tedavisi varken biz
uyarılarımızı yapacağız, biz de hakkı
olanlar için söylemeye mecburuz. Çok kötü yönettiğiniz bir Covid-19
sürecini bir algı operasyonuyla dünyadaki en kötü ülkelerle
karşılaştırma yaparak çok iyi yönetmiş gibi sundunuz
memlekete. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) ve eğer bu
kürsüde dediklerimizi yapsaydınız bugün 5 bin can gitmeyecekti ve
hâlen içinde bulunduğumuz süreçte hatırladığımız
insanlar var onların hakkı var. Ekipmanımız yeterli
değil, bizi kim koruyacak? diyen ve koruyamadığımız
için giden 58 yaşındaki operatör Doktor Salih Cenap Çevlinin
hakkı var. Kızlarım çok küçük, sahip çıkarsınız
değil mi? diyerek bize veda eden 56 yaşındaki Doktor Yavuz
Kalaycının hakkı var. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Vedasını, doktor
arkadaşına Sağlık ocağında kalan işleri
hallediver. diye 50 yaşındaki Erdinç Şahin kardeşimin
hakkı var. Belediyeye Eczanelerimizin dezenfekte edilmesini talep ve rica
ediyoruz. diyerek giden ve yirmi dört gün sonra yanıt alan, ardında
yedi aylık bebeğini yetim bırakan 37 yaşındaki
Eczacı İsmail Durmuş kardeşimin hakkı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYLİN CESUR (Devamla) Yoğun bakımda
son sözü: Anneciğim seni çok seviyorum, çok özledim. Diyen 33
yaşındaki hemşire Dilek Tanrıver Tahtalının
hakkı var. Siz de yetkilerinizi dolama cumhuriyeti hâline
getirdiğiniz cumhuriyetimizi içinde mutlu, barış, ve huzur
içinde yaşamaya susamış milletimizin hakkı için artık
sorun yaratacak kanunlar yerine beraberce sorun çözecek kanunlar çıkarmaya
kullanın, yukarıda Hak var diyorum ve sözlerimi Nazıma
Allahtan rahmet dileyerek onun sözleriyle tamamlıyorum: Saraylar,
saltanatlar çöker / Kan susar bir gün zulüm biter / Menekşeler açar üstümüzde
/ Leylaklar da güler / Bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır /
Bir de yarınlar için direnenler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Maskesi düşmüş
Başkanım, maskesi
BAŞKAN Ben göremiyorum ki arkadan maske var
mı yok mu? Var maske, var efendim ben görüyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Değerli arkadaşlar 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere 4 adet önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Gülüstan Kılıç Koçyiğit Kemal Peköz
İstanbul Muş Adana
Murat Çepni Ömer Faruk Gergerlioğlu Kemal Bülbül
İzmir Kocaeli Antalya
Serpil Kemalbay Pekgözegü
İzmir
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Dursun Ataş Fahrettin Yokuş
Adana Kayseri Konya
Hüseyin Örs İsmail Koncuk
Trabzon Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğitin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
selamlıyorum.
Evet, bugün 3 Haziran ve 3 Haziran 1994
yılında Eş Genel Başkanımız Sayın Pervin
Buldanın eşi Savaş Buldanın da aralarında
olduğu Adnan Yıldırım ve Hacı Karayın da ölüm
yıl dönümü. Bu vesileyle onları rahmetle ve minnetle
andığımı ifade etmek istiyorum ve bir kez daha Eş
Genel Başkanımızın acısını da paylaştığımızı
ifade etmek istiyorum.
Geçmişte bu karanlık cinayeti
işleyenlerin bir aklı vardı, onlar da güvenlikçi yöntemlerle
ülkenin sorunlarını çözmek istiyorlardı. Kürt iş
adamlarını katlederek, kontrgerilla masalarında planlar yaparak
faili meçhullerle asit kuyularıyla ve türlü işkencelerle Kürt
halkını sindirmek istiyorlardı. Sanırım bu yöntemlerden
bir ders çıkarmamız gerekiyordu ama bugün
baktığımızda iktidar partisinin geçmiş bu
acılardan hiçbir ders çıkarmadığını, aksine bütün
bunları aratacak yeni uygulamaları da hayata geçirmeye
çalıştığını ne yazık ki acıyla izliyoruz.
Evet, biz daha demokratik bir ülke için, eşitlik ve özgürlüğün hâkim
olduğu bir ülke için mücadele ederken AKP her yerde tekçi zihniyetini bize
dayatmaya devam ediyor.
Şimdi, tek adam rejimini 16 Nisan şaibeli
referandumuyla geçirdiniz ama size yetmedi, yargıyı
tekelleştirip araçsallaştırdınız, yargı eliyle
aslında sizin politik olarak muhalifiniz olanları tasfiye ediyorsunuz
ve cezaevlerine koyuyorsunuz; ama yetmiyor size. Korkuyorsunuz. Niye
korkuyorsunuz? Çünkü on sekiz yıldır bu topraklarda yaşayan
herkesin ahını aldınız. On sekiz yıldır
zulmediyorsunuz. 18 yıldır ah biriktiriyorsunuz, ve bu nedenle
korkuyorsunuz. Korktuğunuz için de daha fazla tereddüt yaşıyor
ve daha fazla güvenlikçi politikalara sarılıyorsunuz. Aslında
polisi özellikle 15 Temmuz sonrasında oldukça geniş yetkilerle donatmıştınız,
yetmemiş; polise, aslında askerde olması gereken olağanüstü
teçhizatların alınmasının yolunu
açmıştınız ve bütün bunlarla bir şekilde kendinizi
koruyacağınızı düşünüyordunuz. Ama bu da size yetmedi,
çünkü güvende değilsiniz ve halka dayanmadığınız için,
aslında politik olarak, toplumsal olarak meşruiyetinizi
yitirdiğiniz için şimdi meşruiyet
kaynağınızı askerî zora, aslında bir dikta yönetimine
yaslamaya, dayandırmaya çalışıyorsunuz. Ne
yapıyorsunuz? İşte, paramiliter güçleri, paramiliter ordunuzu
yasal kılıflar içerisine koyarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirip, bekçilik yasası altında ülkeye anlatmaya, yutturmaya
çalışıyorsunuz. Peki, kafanızın arkasında ne var?
AKP il, ilçe teşkilatlarınızdan
topladığınız, gençlik kollarından
topladığınız kişilerin eline silah verip onları
yasal görevliymiş gibi toplumdaki muhaliflerin ve bu toplumda sizin
anlayışınıza uygun yaşamayanların
karşısına dikme aklı var. Yani aslında siz her gün
vandallık diye tırnak içerisinde ifade ettiğiniz o Gezinin
yeniden olmasından korkuyorsunuz, toplumsal itirazın yükselmesinden
korkuyorsunuz. Amerikadaki George Floyda gözyaşı döktüğünüzü
ifade edip acısını paylaşırken bu ülkedeki
yaşanan ihlallerin birebir müsebbibisiniz ve bunu da hiç
umursamıyorsunuz. Bakın, 31 Mart gecesi Diyarbakırda bir ev
basıldı; 3 çocuklu bir aile köpeklerin işkencesine maruz
kaldı. Bu, işte sizin iktidarınız. Siz bütün bu
insanlık karnenizle sadece Türkiyede değil dünya tarihine
şimdiden geçtiniz. Siz Roboskiyi yaptıktan sonra Roboskinin emrini
verenleri, onları taltif eden, onların rütbelerini,
konumlarını arttıranlarsınız. Siz, Taybet ananın
cenazesini yedi gün yedi gece sokakta tutanlarsınız. Siz, ekmek
almaya giden Berkini vuranlar, Ceylan Önkolun parçalarını annesinin
eteğinde toplaması zorunda bırakan iktidarsınız. Onun
için size güvenmiyoruz. Çok iyi biliyoruz ki siz, bu ülkenin altını
dinamitlemeye çalışıyorsunuz, demokratik, eşitlikçi,
özgürlükçü, toplumsal düzeni yıkmaya çalışıyorsunuz ve
kendi ideolojik kodlarınıza göre yeni bir devlet, yeni bir rejim
inşa etmek istiyorsunuz. İşte orada biz devreye giriyoruz. Evet,
dün size nasıl direndiysek, bugün de direneceğiz, yarın da
direneceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Asla ama asla bu tek adam diktatörlüğünü
ilerletmenize ve faşizmi kurumsallaştırmanıza izin
vermeyeceğiz değerli arkadaşlar.
Şunu unutmayın, bakın, Trump niye
mahzene kaçtı? Eğer halkı tarafından sevilen bir lider
olsaydı, halkın bağrına bastığı bir lider
olsaydı, o gün gider o göstericilerin yanında durur, onlarla beraber
o polisi lanetlerdi ama mahzene kaçtı. Neden? Çünkü suçlu, çünkü
haksız, çünkü eziyor, çünkü aslında bir grubun lideri o. Kimin?
Sermaye sınıfının. Kimin? Burjuvazinin. Yani halkın
lideri değil, halkın temsilcisi değil. Onun için bu örnekten
ders çıkarmanızı umuyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
PKKnin ağababası da o.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
İyi ki PKK var; her şeyi PKKye yükleyip ne güzel işin içinden
çıkıyorsunuz. Soruların cevabını verin, soruların
cevabını. İnsanlar niye ölüyor, niye? Çocuklar niye ölüyor?
Bunun cevabını verin. (HDP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yasin
Börü niye öldü, Yasin Börü? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar müsaade edin.
Evet, aynı mahiyetteki önerge üzerinde ikinci
söz Sayın İsmail Koncukun.
Sayın Koncuk buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
İddialarınızı kabul etmiyoruz, tamamını
reddediyoruz. Türkiye demokratik hukuk devletidir. Her şey hukuk
çerçevesinde, millî iradenin tecellisiyle cereyan etmektedir.
BAŞKAN Sayın Özkan, kayıtlara
geçti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Söylenen
her şey hakikattir, her şeyin bir karşılığı
var. Uğur Kaymazdan da, hepsinden de bir
karşılığı var yani.
BAŞKAN Buyurun Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında bizim yaşlarımızda olan
vekillerimizin bekçilik dönemini hatırlamaları tabii nostaljik bir
şey aynı zamanda. Güzel hatıralarımız da var
bekçilerimizle. Bizim çocukluğumuzda gerçekten bekçilerle çok ciddi
hatıralarımız var biz kaçardık onlar kovalardı filan.
Değerli milletvekilleri, bekçilik, aslında
Osmanlı Döneminden kalma bir uygulama ama 24 Nisan 1914 tarihinde
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu çıkmış, 1966da 772
sayılı Kanun çıkmış. Tabii, burada, 1974 yılında
son bekçi alımı yapılmış. 1974 yılından
sonra bekçi alımı yapılmamış ve 2008 yılında
AK PARTİ iktidarı tarafından geriye kalan 8.152 bekçi polis yapılmış.
Şimdi, burada aklımıza şu soru
geliyor: 2008 yılında -buradan hareketle- bekçiliği
lağveden AK PARTİ iktidarı. 2008 yılında
lağvetmiş; kalanlar, polis yaparak bekçiliği fiilen ortadan
kaldırmış.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Görülen lüzum üzerine.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Hangi lüzum
bilmiyorum tabii, düdük sesi özlemi herhâlde.
Şimdi, aynı AK PARTİ 2019
yılında yeniden bekçi almış. Elbette bekçilerimize
karşı değiliz, istihdam yaratmak son derece önemli. Tabii,
torpille yandaşı istihdam etmediğiniz sürece, adaletle milletin
evlatlarına yaklaştığınız sürece her alanda
yaratılan istihdamı destekleriz.
Aslında bunun açıklanması lazım.
Hani eski Türkiye yeni Türkiye filan. Acaba bizim duyduğumuz özlem
gibi eski Türkiyeye mi bir özlem duymaya başladınız; o soru
aklımıza geliyor. Aslında, bu kanun 772 sayılı
Kanunun gerisinde bir kanun, o kanun daha etraflıca düzenlenmiş bir
kanun. Mesela bakın, bekçiler 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 36ncı maddesinin 7inci bölümünde emniyet hizmetleri
sınıfında sayılıyor orada var mahalle bekçileri.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Var
mı?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Var, 7nci
fıkrasında var. 8inci maddede jandarma hizmet kolu var. Şimdi, bu kanunla jandarma hizmeti
içerisinde de bekçiliği zikrediyoruz. Yani hem bekçiler emniyet hizmetleri
sınıfı içerisinde orada ifade ediliyor hem bu kanuni düzenlemede
jandarma hizmetleri sınıfı içerisinde de zikrediliyor. Yani
bekçiler hem emniyet sınıfı içerisinde, hem jandarma
sınıfı içerisinde.
Eski de bir sendikacı olunca burada aklıma
şu geliyor: Önümüzdeki süreçte bazı hukuki problemler
yaşayabilir miyiz? 1990lı yıllarda bekçiler yani 1974
yılında alınan o son bekçiler 1990lı yıllar boyunca
ta siz onları polis yapana kadar Bizi polis yapın. diye feryat
ettiler. Kaç yıl boyunca? On sekiz yıl boyunca feryat ettiler. O
dönemde yazılan yorumları okuyorum hatta 2008 yılında sizin
onları emniyet hizmetleri sınıfına almanızla ilgili
çıkardığınız kanunu, düzenlemeyi, vekil
yorumlarını okuyorum; feryat figan ediyorlar. Elbisesinin renginden
dahi rahatsız olan bekçiler var o tarihte. Niye rahatsız? Polis olmak
istiyor ama polis olamıyor ve Polisin birtakım hakları var.
diyor Benim niye benzeri haklarım yok? diye feryat ediyor. Bakın,
işin çalışma hayatı boyutuna baktığımız
zaman gerçekten bekçiler bu feryatlarında haklı. Şimdi işe
giren bu bekçiler de önümüzdeki süreçte feryat edecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koncuk, tamamlayın
sözlerinizi.
İSMAİL KONCUK (Devamla) 772
sayılı Kanunun gerisinde dedim, orada bazı ödüllerle ilgili
hükümler var, burada o da yok. Mesela, hayati tehlikesi olma ihtimaline
karşın, olaylara müdahale eden bekçilere yılda 3 defa ödül
veriliyor, bir maaş tutarında 3 defa. Burada böyle bir düzenleme yok,
yani 772nin uzağında bir kanuni düzenleme yeni bir düzenleme de
olsa. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte, çalışma hayatında
hep bahsederim, işte, yeni yeni istihdam türleri yarattınız,
bekçileri de farklı statüye aldınız. Keşke bekçi yerine
bunları polis olarak alsaydınız, polis olarak
alsaydınız. Yani polis olarak da olabilirdi, yeni görevler
yüklenebilirdi; polis teşkilatına aldığınız
polisler, bekçininkine benzer görevlerle görevlendirilebilirdi ama
yapmadınız.
Çalışma hayatında inşallah yeni
bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmayız
diyorum, kanunun hayırlı uğurlu olmasını Yüce
Allahtan niyaz ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 4üncü
maddesinin (3)üncü fıkrasında yer alan eğitim devrelerinin her
birinde ifadesinin eğitim süreçlerinin sonunda olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan Aydoğan Erkan Aydın Ali Öztunç
İstanbul Bursa Kahramanmaraş
Mahir Polat Utku Çakırözer Haşim Teoman Sancar
İzmir Eskişehir Denizli
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Utku Çakırözerin. Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizi etkisi altına alan bu salgın
sürecinde kırk sekiz gün sonra yeniden toplanan Meclisimizde
önceliğimiz yeni bir silahlı kolluk gücü kurmak
olmamalıydı; önceliğimiz, sayıları 10 milyonu
aşan işsizlerimize iş yaratmak, üç aydır kapalı olan
esnafımızın ödeyemediği kirasına, stopajına
destek çıkmak, doğal afetlerle sarsılan çiftçimize destek olmak,
salgınla mücadelenin en ön safındaki sağlık
çalışanlarımızın özlük haklarını düzenlemek,
Demiryollarında hukuksuzca sürgün edilen demir yolcularımıza
sahip çıkmak olmalıydı.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki
ülkemizde, sokaklarımızda huzur ve güvenlik hepimizin temel arzusu.
Bu uğurda görev yaparken şehit düşen kahraman polisimiz,
askerimiz ve tüm güvenlik güçlerimizi rahmetle anıyorum. Salgın
döneminde sağlığımız için görev yapan, vefa
ekiplerinde, yol kontrollerinde 7/24 özveriyle çalışan polisimize,
Jandarmamıza minnetimizi ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede
güvenliği sağlamanın yolu sadece kırk bir gün eğitimle
eline silah vereceğimiz bekçilerden yeni bir silahlı kolluk gücü
oluşturmak değildir. Biz bekçilik ve bekçilere karşı
değiliz ama objektif kriter olmadan partizanca belirlenecek binlerce
bekçinin orantısız güç ve keyfî yetkilerle donatılmasına
karşıyız. Bu kanunla, zor ve silah kullanma yetkisi, araç
durdurma, kimlik sorma, üst arama yetkisi, gösteri, yürüyüş ve
karışıklıklara müdahale yetkisi verilmekte ve tüm bunlar
daha kanun bile yokken bekçilerden kaynaklı pek çok kötü muamele, hak
ihlali örnekleri ortadayken yapılıyor. İşte, gördük;
taşıdıkları üniformanın saygınlığının
bilincindeki Emniyet güçlerimizi tenzih ederim ama bu bilinçte olmayan
bazı polis ve bekçilerin Çorluda, Zeytinburnunda, Eyüpte,
Kadıköyde, Cizrede vatandaşlarımıza yönelik kabul
edilemez darp ve kötü muamele görüntüleri hepimizi derinden incitmişken
şimdi bu keyfî ve ölçüsüz yetkiler verilmesini kabul edemiyoruz.
Biliyorsunuz, bu hafta Gezi direnişinin 7nci
yıl dönümü. Özgür, demokratik ve kardeşçe yaşanacak bir ülke
hayalini kuran milyonların sesi, Gezi protestolarında
yitirdiğimiz gençlerimizi buradan saygıyla anıyorum. Ali
İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Berkin Elvan ve
pırıl pırıl diğer çocuklarımızı
maalesef güvenlik güçlerimizin orantısız güç kullanımı
neticesinde kaybettiğimizi hatırlatmak isterim. Biz kayıplarımızdan,
yaşanan acılardan ders almalıyız derken, can
güvenliğimizi emanet ettiğimiz polisimiz görevini temel hak ve
özgürlüklerimizi koruyarak yapmalıdır derken, şimdi sadece
kırk bir günlük eğitimle -polislerden bile daha fazla yetkiyle- yeni
bir silahlı kolluk getirilmesini özgürlüklerimize, demokrasimize yönelik
kaygı verici yeni bir müdahale alanı olarak görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede
huzurun, güvenin sağlanması sadece kolluk güçlerinin
sayısını 500-600 binlere çıkarmakla olmaz. Huzurun
asıl kaynağı refahtır, iştir, aştır. Yoksulluğu,
işsizliği, gelir dağılımındaki adaletsizliği
ortadan kaldırmalıyız ama yüce Meclise getirdiklerinize bir
bakalım. Bir yanda eğitimsiz
ve silahlı bir yeni kolluk gücü kuruyorsunuz diğer yanda ülkenin ve
vatandaşların menfaatlerini her şeyden üstün gören
barolarımızı, meslek odalarımızı susturacak
yasalar hazırlığındasınız. Daha dün iktidar
partisinin sözcüsü Gayriresmî olarak barolarla temaslarımız oldu.
Meclis tatile girmeden kanunu çıkarmak istiyoruz. diyor. Barolar ise
Böyle bir görüşme yok. diyor. Kimle neyi görüştünüz, derhâl
açıklanmalıdır. Salgınla mücadele eden Türkiyenin gündemi
yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini koruyan
barolarımızı bölmek, kutuplaştırmak,
etkisizleştirmek olmamalıdır. Avukatlar yargının
kurucu unsurudur. Avukatlık Kanunuyla düzenlenen hukukun üstünlüğünü
ve insan haklarını savunmak, korumak görevi barolara çağdaş
hukuk devletinin hâkim kılınması rolünü de vermektedir.
Türkiyede avukatların, baroların çözüm
bekleyen onlarca sorunu var. Bir yanda
bağımsızlığını yitiren yargının
içinde adalet arama mücadelesi veriyorlar, diğer yanda adliyeler
kapalı ve üç aydır ekonomik sıkıntı içindeki avukatlar
hiçbir destek görmedi. Niteliksiz hukuk fakülteleri ve çağdaş hukuk
eğitimine olan ihtiyaç ortada. Tüm bunlar çözüm beklerken baroları
işlevsiz kılacak, yurttaşların hak ve özgürlerinin barolar
tarafından korunmasını engelleyecek oldu bittilere biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar direneceğiz.
Diğer yandan değerli
arkadaşlarım, benzer bir başka darbe de akademik meslek
odalarına vurulmak isteniyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğine kayıtlı bir mühendis olarak
odalarımızın Anayasa ve 6235 sayılı TMMOB Kanunuyla
düzenlenmiş kamusal mesleki denetim yetkililerinin ortadan
kaldırılması ve iktidarın vesayeti altına
alınması girişimlerini kabul edilemez buluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Meslek
kuruluşlarının kamusal görevini yerine getirmesi, ancak iktidara
tabi olmadan, baskı altında kalmadan, yalnızca bilimsel
gereklilik ve kamunun menfaatini göz önünde tutarak faaliyet yapmasıyla
olanaklıdır. TMMOB demek kentlerin, kıyıların,
ormanların, doğal yaşam alanlarımızın güvencesi
demektir. TMMOB, Atatürk Orman Çiftliğini, Alpu Ovasını, Salda
Gölünü, Olimposu, Fırtına Vadisini, Munzuru yok etmek, Kaz
Dağlarını dümdüz etmek isteyenlere karşı verilen
mücadeledir. Odaların mesleki denetim süreci dışına
çıkarılmasının sonucu bellidir. Doğal kaynaklarımız,
yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz, tarihî ve kültürel
mirasımız kuralsız ve kontrolsüz talan edilecektir. Barolara,
TMMOBa yapılacak Anayasa'ya aykırı müdahaleler hem
demokrasimize hem de ülkemize kaybettirecektir.
Son söz olarak, on binlerce yeni silahlı ama
eğitimsiz bekçi alarak; sivil toplumu, odalarımızı,
barolarımızı susturarak Türkiye'de huzur, güven, refah
sağlanamaz. Ülkemizi ve yurttaşlarımızı bu otoriter
anlayışla, bu baskılarla nefes alamaz duruma getirmeyin diyoruz.
Çıkış daha fazla demokrasidir, daha fazla hukuk devletidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin (2)nci
fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Adaylık süresi içerisinde en az üç ay süreyle
temel ve hazırlayıcı eğitimler verilir.
Mehmet Muş Muhammed Levent Bülbül Yunus Kılıç
İstanbul Sakarya Kars
Bekir Kuvvet Erim Orhan Yegin Mehmet
Doğan Kubat
Aydın Ankara İstanbul
Metin Gündoğdu
Ordu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı önerge üzerinde konuşma yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle çarşı ve mahalle bekçilerine
verilecek temel ve hazırlayıcı eğitimlerin en az üç ay
süreli olacak şekilde düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Züleyha Gülüm Kemal Peköz
İstanbul İstanbul Adana
Ömer Faruk Gergerlioğlu Kemal Bülbül Murat Çepni
Kocaeli Antalya İzmir
Serpil Kemalbay Pekgözegü
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Züleyha Gülümün.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Merhabalar.
Evet, bekçi yasasını
tartışıyoruz. Gerçekten çok ihtiyacımız vardı. Bu
kadar problemin olduğu bir dönemde en çok tartışmamız
gereken herhâlde güvenlik açısından da bekçilerdi ki bunu getirdiniz
diye düşünmek istiyorum, başka türlü de bir şey
bulamıyorum. Ama Kimin güvenliği? diye sormak lazım? Herhâlde
buradaki güvenlikten kastınız halkın güvenliği değil;
yoksulların, emekçilerin, kadınların güvenliği değil
çünkü bekçilerin aslında bugüne kadar gösterdiği pratiğin
kendinin, halka karşı halkın güvenliğini
sağlamadığı, kadınların güvenliğini
sağlamadığı, emekçilerin, yoksulların güvenliğini
sağlamadığı ya da hayvanların güvenliğini
sağlamadığı çok açık. Belli ki bu güvenlik sorunu
aslında iktidarın güvenlik sorunu ve kendi güvenliğini, kendi
bekasını garanti altına almak için önümüze tekrar bu paketi
getirdi. Neden korkuyorsunuz da getiriyorsunuz, gerçekten düşünmek
gerekiyor. Çünkü yaptıklarınızın sonucunun
farkındasınız. Gerçekten, on sekiz yıllık
iktidarınız, hele de pandemi döneminin yarattığı
sonuçlar ve bu politikalarınızın kendi halkta bir
hoşnutsuzluk yaratıyor. Evet, bunun siz de
farkındasınız, biz de farkındayız. Bugüne kadar sizi
desteklemiş olanlar da: Bu kadarı da olmaz, artık bu ülke bu
hâliyle gitmiyoru söylüyor ve siz bütün bunları gördüğünüz için de
Acaba bu halkı nasıl susturabilirim, hangi araçlarla
susturabilirim? diye yeni yol ve yöntemler geliştirmeye
çalışıyorsunuz. Bekçi yasası da aslında böyle bir
yasanın kendisi. Bunu yaparken aynı zamanda Emniyet müdürlüğü
için ihaleler açıyorsunuz ve bu ihalelerde gaz spreyleri, plastik mermiler
gibi toplumsal olaylarda kullanılan, halka şiddet için
kullandığınız araçları da bu arada satın
almayı ihmal etmiyorsunuz. Çünkü şunu biliyorsunuz: Bu halk
artık gerçekten diyor ki: Özgürlük istiyorum, adalet istiyorum,
eşitlik istiyorum; yoksul olmak istemiyorum, aç kalmak istemiyorum, her
şeyin yükünün benim sırtıma yüklenmesini istemiyorum. Bunun da
farkındasınız, bunun elbette ki demokratik eylemlerle,
demokratik hak arama bilinciyle sokaklarda da gösterileceğini, meydanlarda
da gösterileceğini biliyorsunuz ve
buna karşı da tedbir almak için işte bekçileri getiriyorsunuz;
polisiniz yetmiyor, diğer emniyet güçleriniz yetmiyor. Aynı zamanda
diyorsunuz ki: Daha fazla gaz lazım, daha fazla mermi lazım; daha
fazla benim iktidarımı koruyacak mekanizmalara, kurumsal
yapılara ihtiyacım var. Bu nedenle de silahlı bir gücü kendi
iktidarınız için düzenlemeye başladınız, bekçinin
adı budur. Hani, geçmişte böyle güzel, sevimli falan
hatırlanırmış ama öyle değil, sizin aslında halka
baskı uygulamak için getirdiğiniz bir kurumsal yeni yapı. Birçok
mekanizma gibi, aslında sadece o da değil.
Şimdi, ne yetkiler veriliyor? Bakın, en
tehlikeli yetki silah kullanma yetkisi. Bu ülkede silah kullanma yetkisi güya
eğitim almış olan emniyet güçlerine verildiğinde nasıl
sonuçlar ürettiğini hep beraber biliyoruz; kaç insanın emniyet
güçlerinin silah kullanmasıyla öldürüldüğünü, kaç insanın sakat
bırakıldığını hep beraber biliyoruz ve şimdi
siz diyorsunuz ki: Ben doğru düzgün insan hakları, demokrasi, hukuk
eğitiminden geçmemiş, kısa süreli bir göstermelik eğitimle
sahaya süreceğim kişilerle bunları sağlayacağım.
Bu, aslında çok daha fazla ölümün önünü açmak demek. Bugüne kadar
bekçilerin yaptıklarını zaman olmadığı için
sıralayamıyorum burada ama bundan önceki örneklerin kendi bile
bekçilerin bundan sonra ne yapacağını çok açık bir
şekilde gösteriyor.
Bir diğer şey ne? Aslında, bekçiler
sizin adınıza ahlak bekçiliği de yapacaklar. Sizin düşünce
sisteminize, sizin bakışınıza göre bir toplum dayatmaya
çalışıyorsunuz, bir yaşama biçimi dayatmaya çalışıyorsunuz;
buradan da buraya müdahale etmek istiyorsunuz. Ne yapacaksınız?
Bekçiler aracılığıyla kadınların
hayatlarına, yaşam biçimlerine, giyimlerine kuşamlarına
müdahale etmeyi düşünüyorsunuz. LGBT+lara cinsel yönelimlerinden
dolayı baskı uygulamayı, onlara şiddet uygulamayı
düşünüyorsunuz. Yani kendi zihniyetinizi sokaklara, meydanlara bekçiler
aracılığıyla aslında yaymayı düşünüyorsunuz.
Diğer bir yapmak istediğiniz şey, sizin
ajanlarınızı yaratmak, toplum içerisinde size muhalif
olanları, sizin politikalarınızı beğenmeyenleri, buna
karşı demokratik hakkını kullanacak olanları önceden
bekçiler aracılığıyla tespit edip gözaltına almak,
tutuklamak, işten atmak yani bugüne kadar
uyguladığınız baskı yöntemlerini daha da fazla
artırarak bunları bu şekilde susturmaya
çalışıyorsunuz. Yani bekçi yasası aslında bir susturma
yasasından öte değildir.
Şimdi, eğitim aldığını
söylediğiniz polis bile bugünlerde, özellikle son dönemlerde neler
yapıyor bir bakın; rastgele onlarca evi basıp köpekle
işkence yapıyor. Yani kendisinin işkence yapmasını
geçtik, artık polisler köpekleri kullanarak işkence yapıyor. O
da yetmiyor, işkence görüntülerini sosyal medyada
paylaşıyorsunuz artık. Bu kadar da normalleştirdiniz,
işkencenin kendini bile normalleştirdiniz. Sorun daha fazla güvenlik
anlayışıyla çözülemez, sorun silahlı güçlerle çözülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Sorunun çözümü daha fazla
demokraside, bu ülkede barışın toplumsallaşmasında, bu
ülkeye barışın gelmesinde, insan haklarının
gelmesinde; özgürlüklerin, demokrasinin, eşitliğin, adaletin
gelmesindedir. Gözünüzü lütfen bu tarafa doğru çevirin ve gerçek çözümü
buralarda arayın, daha fazla baskıda aramayın.
Son olarak sağlık emekçilerinden bahsetmek
istiyorum. Sağlık emekçileri gerçekten bu dönemde en zor koşullarda
hayatları pahasına çalışan emekçiler ama
haklarını veriyor musunuz? Hayır. Yine, sağlık
emekçileri için sürekli bir baskı ortamı, sürekli
haklarının çalındığı bir süreç
yaşıyoruz. Sağlık emekçileri bu dönemde neler söylüyor,
biliyor musunuz? 3600 ek gösterge talepleri var. Beş yıla bir
yıl yıpranma payı talepleri var. Temel ücretin en
düşüğü yoksulluk sınırının üstünde olacak
şekilde temel ücretin yükseltilmesi talepleri var. Ek ödemelerde adalet
sağlansın isteniyor, eşitlik sağlansın isteniyor. Yine,
ek ödemelerin emekliliğe yansıması isteniyor. Kadrolu, güvenceli
olarak atamalarının yapılması isteniyor. Son olarak da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi,
selamlamayı.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Yeni hastaneler
açıyorsunuz. Yeni hastaneler açıyorsunuz ama bu hastanelerde
çalışacak sağlık emekçisi alımı
yapmıyorsunuz. Milyonlarca insan KHKlerle işten atıldı, bunları
geri almıyorsunuz. Güvenlik soruşturması adı altında
insanların iş taleplerini reddettiniz, bunları
almıyorsunuz; var olan, zaten çok yoğun koşullarda
çalışan sağlık emekçilerini geçici görevlendirme adı
altında yeni hastanelerde görevlendiriyorsunuz. Bundan vazgeçin, yeni
sağlık emekçilerini göreve alın, sağlık
çalışanlarının çalışma koşullarını
düzeltin.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 5inci
maddesinin (1)inci fıkrasının (b) bendinin madde metninden
çıkarılmasını, (ç) bendindeki acele ibaresinin acil
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Ensar Aytekin Ali Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar Tüzün Faruk Sarıaslan İlhami Özcan Aygun
Bilecik Nevşehir Tekirdağ
Haşim Teoman Sancar
Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) -Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın Haşim Teoman Sancarın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Malum 1966 yılından bu yana
alışılagelmiş, kültürümüzün, değerimizin,
âdetlerimizin içinde yer alan bekçi amcamızı tabii ki Cumhuriyet Halk
Partisi olarak hiçbir zaman gönlümüzün dışında bırakmadık.
Bekçilik yasasına Cumhuriyet Halk Partisinin karşı olduğuyla
ilgili sabahtan beri yapılan yandaş medya yayınları da
aslında gerçeği yansıtmamaktadır. Ama ne var ki, tabii ki
burada, tüm 83 milyon vatandaşımıza mal olacak yeni bir
yasanın çekincelerini, tereddütlerini anlatmak da hepimizin bir
vatandaş olarak boynunun borcudur.
Değerli arkadaşlar, 1966
yılından bu yana, ta bu geceye kadar bekçilik yasasının ana
standartları bellidir. Bekçi, adı üzerinde, mahallenin sorumlusu,
yediemini, şehremini ve orada güvenlikle ilgili geceleyin bir nefese sahip
olan bir görevlidir. Ama bugün, bir anda, çok kısa bir sürelik
eğitimle ve bununla ilgili -değerli bekçi kardeşlerimizi de
çıkardınız, şu anda alandalar- bir eğitim almadan,
bekçilerimizi maalesef hemen aynı anda yetkilendirerek aslında sadece
onunla karşılaşacak vatandaşa değil, yeni çıkacak
heyecanlı genç bekçilere de burada yanlış yapmış
oluyorsunuz, onlara da kötülük yapmış oluyorsunuz farkında
olmadan. Ama diyorum ya, başından beri, iktidara geldiğinizden
beri her atamanızda, her bir yasanızda, her acil çıkarmak istediğiniz
bir yasa tasarısında bir yandaşlık sezdiğimiz için her
yasadaki samimiyetsizliğinizi burada da maalesef görüyoruz. O yüzden de
iki gündür, daha biz bir kelime etmeden Neden polise
karşısınız, neden bekçiye karşısınız?
diye asla karşılığı olmayan söylemlerde
bulunuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, 19-20
yaşındaki bekçi kardeşlerimiz çıkacaklar, bir görev
alacaklar, ekmek parası kazanacaklar. Acilen diyorsunuz ki: Bunlar
alanlarda belinde silahlı gezsin. Arkadaşlar, Polis Vazife ve Salâhiyet
Yasası var, burada bunların aldıkları eğitimler var;
demokratik insan hakları, devletin idari yapısı, silah ve
atış bilgisi, temel hukuk, mesleki yazışma, polis müdahale
yöntemleri ve trafik güvenliği. Bunları bir polis kardeşimiz en
az iki yıl okuyarak, akademilerde altı yıl okuyarak elde
ediyorlar. Siz diyorsunuz ki: Yirmi günde, otuz günde, kırk günde olsun.
Benim üzerinde söz aldığım 5inci madde de yine bekçi
kardeşimize şiddet mağduru, istismara uğrama riski
taşıyan kadın ve çocukları, âcizleri en yakın genel
kolluk birimlerine teslim etme; doğum, ölüm, hastalık, kaza,
yangın, afet, acele hâller, su baskını gibi toplum
sağlığını ve güvenliğini tehdit eden konularda
müdahale etmeye davet etme yetkisi veriyor.
Değerli arkadaşlar, ben size soruyorum:
Bekçi kardeşlerimiz AFAD eğitimi aldı mı, gece
atış eğitimi aldı mı, polis salahiyet
kanunlarından bir tanesiyle ilgili bir ders gördü mü? 19 yaşında
çocuğun beline takıyorsunuz tabancayı, veriyorsunuz eline
kimliği; takıyor telsizi, o çocuk da geceleyin saat ikide ne
yapacağını bilmiyor. İşte o yüzden de bugüne kadar bir
buçuk yılda 1.500e yakın bekçi ile vatandaş arasında darbe
yaşandı, tartışma yaşandı ve vukuat
yaşandı; bunlar mahkemeye yansıyan konular,
yansımayanları söylemiyorum bile. Onun için bir maddeyi
çıkarırken geceleyin acele çıkarma isteğinizi anlayabilmek
mümkün değil. Muhtemelen saraydan bu talimat geliyor, Acil
çıkaralım, acil çıkaralım
1966dan 2020ye kadar bekleyen
yasa 2020nin üç ayı konuşulsa ne olur, dört ayı konuşulsa
ne olur? Ama böyle bir huyunuz maalesef yok. Ondan sonra da aynı
yasayı 50 kere değiştiriyorsunuz. Ne gibi? Aynı bedelli
askerlikteki gibi. Bir bedelli askerliği bile çocuk oyuncağına
çevirdiniz; 4 sefer kanun değiştirip birinde 30 bin, birinde 15 bin,
birinde 18 bin, birinde 36.500 lira yaptınız. Birinde temel
eğitimi kaldırdınız, ötekinde temel eğitimi yirmi gün
yaptınız, daha sonra otuz gün yaptınız. Şimdi 41 bin
çocuk sizden haber bekliyor. 41 bin genç, iş adamı, esnaf, memur
bedelli askerlikle ilgili aslında mağdur. Yani öyle bir duruma
getirdiniz ki İşimden aşımdan olmayayım. diye kredi
çeken, 36.500 lirayı size teslim eden gencimiz şu anda Türkiyede
iş bunalımında, maddi bunalımda, ekonomik bunalımda,
ruhsal bunalımda. Bu sebeple, bir yasayı çıkarırken Ben
yaptım, oldu. demekten artık Allah aşkına yorulun, Allah
aşkına vazgeçin; Biz yapalım, oldu. Birlikte
paylaşalım. deyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla)
Teşekkür ederim.
Ama arkadaşlar, artık siz Biz
yapalım. deseniz de bu millet, bu memleket sizinle hiçbir şey
yapmayacak. İnşallah, önümüzdeki iktidarlarda, Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarında, sosyal iktidarımızda mutlu, huzurlu,
birlik ve beraberlik içinde aydınlık bir Türkiye olacak diyorum,
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
III.-YOKLAMA
(İYİ PARTİ sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Peki.
Bir yoklama talebi vardır, yoklama
işlemini yapacağım.
Sayın Türkkan, Sayın Sunat, Sayın
Örs, Sayın Ataş, Sayın Koncuk, Sayın Nuhoğlu,
Sayın Çakırlar, Sayın Oral, Sayın Yokuş, Sayın
Bahşi, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Cesur, Sayın
Kabukcuoğlu, Sayın Erozan, Sayın Çelik, Sayın Yaşar,
Sayın Öztürk, Sayın Altıntaş, Sayın Kaplan, Sayın
Sıdalı.
Evet, yoklama işlemini başlatıyorum,
iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.21
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER :
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN 174 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesinde Haşim Teoman Sancar ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
Değerli milletvekilleri pusula tespiti
yapacağım.
Sayın Ali Özkaya? Burada.
Sayın Çiğdem Koncagül? Burada.
Sayın Arife Polat Düzgün
Sayın Akif Çağatay Kılıç?
Burada.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Evet toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu
Teklifinin 5inci maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan
bakımından ibaresinin amacıyla ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Dursun Ataş İmam Hüseyin Filiz
Adana Kayseri Gaziantep
Fahrettin Yokuş Hayrettin Nuhoğlu
Konya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hayrettin Nuhoğlunun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çarşı ve
mahalle bekçileri kanun teklifinin 5inci maddesi üzerine söz aldım,
selamlarımı sunuyorum.
Bu kanun kapsamına alınan bekçilerin halka
yardım görevi bu madde kapsamında sayılmaktadır.
Halkın emniyetini ve sağlığını korumaya yönelik
olduğu için bunlara bir itirazımızın
olmadığını ifade etmek mümkündür. Ne var ki düzenlemede yer
alan yardıma ihtiyaç duyduğu değerlendirilen ibaresi belirsiz
olmakla kalmıyor bekçinin keyfî yargısına ve kararına
bırakılıyor. Bu ciddi sorunlar doğurabilecek potansiyele
sahip ifadenin değiştirilmesi şarttır. Yardım talep
eden veya yardıma ihtiyaç olduğu hâlde talep edemeyecek durumda olan
şeklinde bir ifade olabilirdi.
Diğer taraftan, teklifin tamamına bakacak
olursak kanun yapma tekniği açısından sorunlu olduğu, hatta
Anayasaya aykırılığı söz konusudur. Kanunun
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.
ifadesini de çok sakıncalı bulmaktayız. Asıl düzenleme
yetkisini İçişleri Bakanlığına yani yürütmeye
bırakma isteği yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisini
arkadan dolaşarak ekarte etme anlamına gelir ki kabul edilmesi mümkün
değildir. Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Polis Vazife
ve Sâlahiyet Kanununa müdahale etmeye yönelik hamleleri de makul bir
davranış olarak göremeyiz. Halkın huzur ve güvenliği için
yapılacak düzenlemeler artık teknolojik gelişmelere
çağdaş ve toplumsal anlayışlara uygun olarak yapılması
gerekir. Bakın, bu konuda Cumhurbaşkanı da benzer bir görüş
belirtmiştir. 2 Ocak 2020de Ankarada Şehir ve Güvenlik
Sempozyumunda yaptığı açıklamada Artık
şehirlerimizin güvenliğini surlarla koruyamayacağımız,
içerideki düzeni de sadece kolluk gücüyle
sağlayamayacağımız bir duruma gelmiş bulunuyoruz. Bu yeni
duruma karşı yeni yöntemler geliştirmemiz gerekiyor. Her ülke ve
toplum, kendi ihtiyaçlarına uygun çözümleri kendi üretmelidir.
demiştir.
Bu açıklamaya uygun olarak demek istediğim
şudur: Gelin, bu kanun teklifini geri çekin, Sayın
Cumhurbaşkanının söylediklerine uygun olarak çözüm getirelim. En
iyi çözümü bulmak için Genel Başkanımız Sayın
Akşenerin teklif ettiği memleket masasında toplanalım. Bu
kanun teklifiyle birlikte ihtiyaç duyulan diğer bütün konular
konuşulsun, çözüm bulunsun.
Değerli milletvekilleri, bu ülke hepimizin. Bu
devlet, atalarımızın canlarıyla, kanlarıyla
verdiği destani bir Kurtuluş Savaşı sonrası
kurulmuş çok kıymetli bir devlettir. Bu kurtuluş destanının
ruhunu zedeleyecek ve âdeta o kuruluş felsefesine
karşıymış gibi yapılan hamleler, düzenlemeler ve
hazırlıklar hiç kimseye fayda sağlamaz. Bu vesileyle
hatırlatmak isterim ki kanunlardan önce,
toplumun huzura ve sükûnete ihtiyacı vardır hem de çok acilen
vardır. Artık herkes bu gerginlikten, bu hakaret dilinden, bu
ötekileştiren, kamplaştıran, kindarlaştıran üsluptan
yoruldu. Bütün milletimizin Cumhurbaşkanlığına güvenmek ve
inanmak isteği var. Bu isteğe duyarsız
kalınmamalıdır. Partili Cumhurbaşkanlığı
sistemi için ısrarlardan vazgeçmek, tıkanan sistemi iyileştirip
çalışır duruma getirmek gerekir. Bu sistem
başarılı bir deneme olamamıştır, halk
desteği çok azalmıştır. Güçlendirilmiş parlamenter
sistem, büyük çoğunluk tarafından arzu edilmektedir.
Bir de şunu söylemek istiyorum, Sayın
Cumhurbaşkanı 83 milyonun Cumhurbaşkanıdır, benim de
Cumhurbaşkanımdır. Ben, Anayasaya göre ettiği yemine
sadık kalmasını istiyorum. Cumhurbaşkanının yemin
metninde yer alan üzerime aldığım görevi
tarafsızlıkla yerine getirmek için ibaresi Sayın
Cumhurbaşkanının parti Genel Başkanı gibi davranmasına
engel teşkil etmektedir. Ben böyle okuyorum, böyle anlıyorum, böyle
uygulanmasının hem Anayasanın getirdiği bir mecburiyet
olduğu hem de Türk milletinin birliği ve geleceği için şart
olduğunu düşünüyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 5inci
maddesinin 1inci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Yolda hastalanan, kazaya uğrayan,
düşüp kalan ve genel durumu itibarıyla yardıma muhtaç olanlara
yardımcı olmak,
Arzu Erdem Ayşe Sibel Ersoy Ümit Yılmaz
İstanbul Adana Düzce
Esin Kara İsmail Özdemir
Konya Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY
(Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Arzu Erdemin.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi, ekranları başında bizi
izleyen aziz Türk milletini ve basın mensuplarımızı
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun
teklifiyle milletimizin problemlerini sahada çözecek yapıların görev
ve yetkilerinin belirlenmesi ve yetkinleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Böylelikle güvenlik hizmetleri, hizmet bekleyen ve mağduriyet yaşayan
milletimizin beklentileri yönünde şekillenecektir. Kökleri Osmanlıya
dayanan ve emniyet ve jandarma teşkilatlarımıza
yardımcı olmaları amacıyla istihdam edilen çarşı
ve mahalle bekçileri yapılan düzenlemeyle yardımcı hizmetler
sınıfından emniyet hizmetleri sınıfına
geçirilmiştir. Çarşı ve mahalle bekçilerimizin adli, önleyici,
koruyucu görev ve yetkileriyle görevli oldukları mülki sınırlar
içerisinde milletimizin istirahat, sağlık ve emniyetini
sağlamaya yönelik görev ve yetkileri bu düzenlemeyle belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, toplumlara ulus olma
özelliğini kazandıran, vazgeçilmez bazı değerler
vardır; bu değerlere millî ve manevi değerler denir.
Millî değerlerimiz öncelikle şanlı
şerefli tarihimiz, bayrağımız, dilimiz, dinimiz, gelenek
göreneklerimizdir; bunlara sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu arada
belirtmemiz gerekir ki Rabbim vatanımızı böldürmesin,
bayrağımızı indirmesin, ezanımızı da
dindirmesin.
Manevi değerlerimiz ise bir milleti bir arada
tutan, devleti güçlü kılan en önemli unsurlardan biridir. Toplumlara
millet olma özelliğini bu değerler kazandırır. Manevi
değerler toplum bireylerini birbirine bağlamakta, aralarındaki
ortak bilinci oluşturmaktadır. Sevgi, saygı, adalet, ahlak, din,
hoşgörü, vicdan manevi değerlerimiz arasında yer almaktadır
ancak ne yazık ki hepimiz zaman zaman manevi değerlerimizle ilgili
eksilmeler var mı? diye kendimizi sorgulamaktayız; bu nedenle de
zaman içinde şiddet, terör, hırsızlık gibi ahlak
dışı davranışlar yayılarak devletin ve milletin
güvenliğini ve bütünlüğünü tehdit eden birer unsur hâline
gelmektedir. Virüsle mücadele süreci manevi değerlerimizin önemini bir kez
daha gözler önüne sermiştir. Bu süreçte, Türk milleti olarak bizi biz yapan
bu değerlerimize daha çok sahip çıkmalı, onları
yaşatmak için çalışmalıyız.
Çarşı ve mahalle bekçileri, şiddet
mağduru, şiddete ya da istismara uğrama riski taşıyan
kadın ve çocukları, kimsesizleri, engellileri ve âcizleri en
yakın genel kolluk birimlerine teslim etmekle görevlidir. Aynı
zamanda, milletlimizin sağlık ve güvenliğini
sağlamaları bakımından, yolda hastalanan, kazaya
uğrayan, düşüp kalan ve genel durumu itibarıyla yardıma
ihtiyacı olanlara yardım etmek; bir semt, yer, yol veya sokak sormak için
başvuranlara gerekli bilgileri vermek; doğum, ölüm, hastalık,
kaza, yangın veya afet gibi büyük tehlike arz eden durumlarda mahalle
sakinlerini derhâl uyarmak ve yardımcı olmak; milletimizin
istirahatini bozanları ve başkasını rahatsız edenleri
engellemek; milletimizin can, mal, ırzına yönelik saldırı
ve tehditleri önlemek; genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar gerekli
tedbirleri almak; herhangi bir suç işlenirken veya işlendikten sonra
izleri meydanda iken şüphelileri yakalamak, suç delilerinin kaybolmamasını
sağlamak ve bunun için tedbirler almak; olay tanıklarının
kimlik ve adreslerle bilgilerini tespit edip kolluk birimlerine teslim etmek;
toplum sağlığını ve güvenliğini tehdit eden bir
hayvana rastlandığında verebileceği zararları
engellemek amacıyla gerekli tedbirleri alıp oradan
uzaklaştırmak, ilgili kolluk birimlerine haber vermek
sorumluluğu içerisindeler.
Bu vesileyle, sözlerime son verirken öncelikle terör
örgütlerinin tamamıyla mücadele eden başta vatanımızın
bölünmemesi için mücadelesini yürüten Emniyet teşkilatımıza,
Türk Silahlı Kuvvetlerimize, yine aynı şeklide
yardımlarıyla destek olacak olan mahalle bekçilerimize, tüm Jandarma
teşkilatımıza, Polis Özel Harekâtımıza ve korucularımıza
saygılarımı, selamlarımı iletiyorum ve
saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde iki adet aynı mahiyette
önerge vardır. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu İmam Hüseyin Filiz
Adana İstanbul Gaziantep
Enez Kaplan Dursun Ataş Şenol Sunat
Tekirdağ Kayseri Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahiplerini okuyorum:
Hüda Kaya Abdullah Koç Murat Çepni
İstanbul Ağrı İzmir
Kemal Peköz Ömer Faruk Gergerlioğlu Kemal Bülbül
Adana Kocaeli Antalya
Serpil Kemalbay Pekgözegü
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Şenol Sunatın.
Buyurun Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi
üzerine İYİ PARTİ grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri şu ana kadar -özellikle
de 2019 tarihli İçişleri Bakanlığının resmî
internet sitesinde- 29 bin çarşı ve mahalle bekçisi olduğunu
görüyoruz. Bu sayının artacağı aşikâr.
Şimdi, teklifin 6ncı maddesinde aklı
karıştıran bazı maddeler var: Kamu düzenini bozacak
mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların
önlenmesi amacıyla genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici
tedbirleri almak. Buradaki önleyici tedbirler nedir,
açıklanmalıdır. Nasıl alacak?
Yine Halkın sükûn ve istirahatını
bozanları ve başkalarını rahatsız edenleri
engellemek. görevleri arasında. Nasıl olacak? Halkın sükûn ve
istikrarını bozanlar nedir, bozan hareketler nedir, bunlar üzerinde
durmak gerekir. Bu kanun teklifinin en önemli maddelerinden biri, daha önceki
hatiplerin de ifade ettiği gibi, zor ve silah kullanma yetkisine
bekçilerin sahip olması.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede Türk ceza
hukukunda polisin vatandaşı hangi koşulda durduracağı,
kimlik soracağı, önleme araması yapacağı kanunen
açıkça düzenlenmiştir, zor ve silah kullanma yetkileri
bakımından da aynı düzenlemeler mevcuttur. Bekçilerin eskiden
beri silah taşıma ve kullanma yetkileri vardı, evet ama yakalama
amacıyla silah kullanma yetkisi geliyor. Polis yakalamak amacıyla
kişiye doğrudan ateş edemez. Bunu da biliyoruz. Sadece
meşru savunma hâlinde kendini ve başkasını korumak için
kişiye yönelik ateş edebilir. Bekçiler de elbette meşru savunma
durumunda silah kullanabilirler ama yakalama amaçlı silah kullanma yetkisi
çok özel bir yetki ve bu yetkiyi doğru kullanmak için çok iyi bir
eğitim gerekiyor. Polisin dahi ülkemizde bu konuda çok büyük eksiği
olduğunu hepimiz olaylardan, medyaya yansıyan konulardan biliyoruz.
Bekçilerin, polise yardımcı kolluk olmasından dolayı
polisten çok daha az ve sınırlı bir eğitimleri
olduğunu, bu nedenle polisin her kullandığı yetkinin
bekçiye verilmemesi gerektiğini bir kere daha hatırlatmak istiyorum
ki bekçilerin eğitiminin çok az olduğunu, acilen disiplin
bakımından önlem alınmadığı takdirde büyük
sorunlara sebebiyet vereceğini hepimizin çok iyi algılaması
gerekli. Ya bu kadar yetki verildikten sonra maaşları da hemen hemen
polislere yakın olmasından dolayı -ki bekçilerin şu andaki
mevcut bekçilerin polislik unvanını, polislik statüsüne gelmek
isteklerini de biliyoruz- bırakın, bekçi şeyini kapatalım o
zaman polis olarak ekleyelim, polisin de görevleri içine mahalle ve
çarşı konusunda da görev ekleyelim.
Şimdi değerli milletvekilleri, ülkemizde
yüzde 85i ruhsatsız olmak üzere yaklaşık 25 milyon kişide
silah bulunuyor. Şiddet olaylarında yüzde 69 oranında
artış var. Silah alımını kolaylaştırıp
mermi hakkını beş katına çıkaran düzenlemeleri yaparak
bu sorunu daha da derinleştirdiniz. Bu durum giderek ciddi bir tehdit
oluşturuyor. Silahın meşrulaştırılması,
şiddetin meşrulaştırılmasıdır. Biz bugün
kolluk güçlerini değişik, çeşitli şekilde artırmak
yerine silahlanmayla ilgili düzenlemeleri tekrar gözden geçirerek silah
kontrolünü yapabilecek bir yasa hazırlanmasını burada
konuşmalıydık.
Değerli milletvekilleri,
vatandaşlarına güvenli bir gelecek vadetmeyen iktidarların,
demokrasiden uzaklaşan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi
Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Devamla)
-totaliter
yönetimlerin tarihine bakıldığında- bu tür
değişik kolluk güçlerinin olduğunu görüyoruz, biliniyor.
Bekçileri polis yetkisiyle donatma girişimi de ister istemez bizlerde de
bazı kuşkular yaratıyor, yeni bir paramiliter güç devşirme
yolunda mı ilerleniyor diye düşünüyoruz, maalesef, çünkü o güven
ortamı asla olmadı iktidarınız boyunca. Mevcut
iktidarın özel kuvveti olarak organize edilebileceği ve
sayıları on binleri bulan ideolojik, askerî olarak
eğitilmiş bir bekçi ordusu ihtimalini de asla göz ardı etmiyoruz
ve takipçisiyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Abdullah Koçun.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın
Başkan, sayın vekiller; AKP Hükûmeti militarizmi ve paramiliter
bir yapıyı an itibarıyla
yasallaştırmak istiyor yani başka bir anlatımla polis
devletini kurmak istiyor, hukuk devletinin askıya
alındığı bir yapıyı yasallaştırmak
istiyor.
Bakın, Türkiye İnsan Hakları
Vakfının coronavirüs sürecinde sokağa çıkma
yasağında tespit ettiği ihlallerden ben size birkaç tane saymak
istiyorum. 78i polis ve bekçi şiddeti olmak üzere, toplam 81 tane şiddet
olayıyla karşı karşıya kaldık biz. Bakın,
Ağrının Patnos ilçesinde jandarma komutanlığınca
20 kişi gözaltına alındı ve kötü muameleye maruz
kaldılar, üstüne üslük bir de her birine 3.150 lira para cezası
kesildi. Mardin Nusaybinde 8 yaşındaki çocuk darp edildi ve biz bunu
neredeyse canlı yayında izledik. Adanada Ali El Hemdan
göğsünden vurularak yaşamını yitirdi. Kayyum protestosunu
gerçekleştiren Ankara il örgütümüze müdahale yapıldı ve Eş
Başkanımız Vezir Coşkun Parlakın kafası yarıldı,
milletvekillerimiz darbedildi. Tekirdağ Çorluda evleri önünde oturan aile
üyeleri çok sayıda polis tarafından darbedildi. İstanbul Eyüp
Esentepede ekmek almak için sokağa çıkan kişiler bekçiler
tarafından darbedildi. İstanbul Sultangazide sokağa çıkan
2 kişi izin belgeleri olmadığı gerekçesiyle bekçi ve
polisler tarafından darbedildi. İstanbul Zeytinburnunda bir grup
polis çocukları darbederek ters kelepçeyle gözaltına aldı.
Ankara Etimesgutta çöp dökmeye çıkan bir genci bekçiler taarruz ederek,
darbederek gözaltına aldı. Edirne Keşanda polis, evlerinin
önünde duran Roman yurttaşlara şiddet uyguladı ve biber
gazı sıktığı an neredeyse gene canlı yayında
bütün Türkiye izledi. 31 Mayıs 2020 tarihinde Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğünde işkence vakaları meydana geldi ve kıyafetleri
olmadan kişi yerlerde sürüklendi.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye
bir silah deposuna çevrildi. Bu şiddet olayları normal değil.
Toplum şiddet sarmalına sürüklenmiş durumdadır.
İktidar, polis, bekçi ve şiddet uygulayan diğer görevlilerde çok
ciddi bir şekilde sendrom oluşmuş durumdadır. Bir sendromla
biz karşı karşıyayız. Bu iktidarın psikolojisi
normal değil. Normal bir psikolojiyle biz karşı
karşıya değiliz çünkü halkına şiddet uygulayan,
ayrımcılık uygulayan ve aynı zamanda halka kötü muamele
eden bir siyasal iktidarla biz karşı karşıyayız.
Bakın, ne yazık bu iktidar aynı zamanda ırkçı
uygulamalarıyla Kürt halkına ciddi şekilde zulmetmektedir, Kürt
halkına düşmanlık etmektedir. Bu da bütün bu vakalarla ortaya
çıkan ciddi bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, bu iktidarın
yönetim şekli sorunludur. Bakın, ırkçılık had safhaya
ulaşmıştır. Irkçılık bu iktidarın
uygulamalarıyla sokağa kadar inmiş durumdadır. Şiddet
üretmektedir bu iktidarın politikaları. Çok ciddi bir şekilde
halkta ayrım gözetilmeksizin şiddet uygulanmaktadır. Hukuku
uygulamak yerine memuru kollamakta ve hukuku çiğneyerek hukuk ilkesinden
çok ciddi bir şekilde uzaklaştırılmaktadır. Sendrom
hâli bu iktidarda hâkimdir. Ciddi bir şekilde benzer nitelikteki
olağan Vietnam sendromuna benzer bir sendrom maalesef şu anda
Türkiyenin semalarında dolaşmaktadır. Bakın, burada
yapılması gereken şey şudur: Toplumsal tepki göstermek
şarttır. Etkili kitlesel barış hareketi uygulamak ve bunu
ayyuka çıkarmak zorundayız. Çatışmanın,
baskının, şiddetin toplumsal bir meşruiyeti artık
kalmamıştır. Toplumun nezdinde hiçbir meşruiyeti
kalmamıştır. Bu iktidarın bu şiddet
uygulamalarının meşruiyeti de kalmamıştır.
Bakın, yok sayarak, toplumları yok sayarak, şiddet uygulayarak
bu toplum bu hâle getirilerek bu iktidar bir yere varmak istiyorsa asla varamayacaktır.
Bakın, yapılması gereken nokta şudur: Bu şiddete
karşı olan uygulamayı, şiddete karşı olan bu
tepkiyi ve mücadeleyi siyasallaştırmak ve siyasal dili
oluşturmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Ne yazık ki bu iktidar
dün itibarıyla, an itibarıyla Türkiyeyi barışa
götürebilecek, Türkiyeyi sokak çatışmalarından kurtarabilecek
ve şiddet sarmalından kurtarabilecek bir yapıdan
uzaklaşmış durumdadır ne yazık ki Türkiye toplumunun
ortasına dinamit yerleştirilmektedir. Biz, burada bütün iktidara ve
bütün halkımıza sesleniyoruz: Bakın, ne olursa olsun sokakta
demokratik hakkımızı kullanmak zorundayız,
kitleselleşerek kitle hâlinde bu iktidarın bu uygulamalarına
karşı durmak durumundayız. Neden mi diyorsunuz çünkü eğer
böyle devam ederse tehlike kapıdadır, hiç kimse kendini güvende
hissetmeyecektir, bizim iktidara uyarımız budur.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Tehdit mi ediyorsun sen?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tehdit
mi ediyorsun, ne yapıyorsun? Ne demek o?
ABDULLAH KOÇ (Devamla) İktidar bu
uygulamalarından vazgeçmek zorundadır.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İsyan
çağrısı mı yapıyorsun sen?
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Vazgeçmezse toplumu bir
arada tutamazsınız, gelin iktidardaki bu mevcut olan
uygulamalarınızdan vazgeçin, toplumun barıştan başka
çıkar yolu yoktur.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İsyan
çağrısı mı yapıyorsun sen?
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Barış,
barış!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) PKK terör örgütü,
Kürtüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle 83 milyon
vatandaşımızın barışını, huzurunu
tehdit etmektedir. PKK terörüyle mücadelemiz devam edecek.
Türkiye şefkatli kollarıyla 83 milyonu
kucaklayarak aydınlık yarınlara götüreceğiz. Allahın
izniyle. Ne yaparsanız yapın bu kutlu yolculuk
durdurulamayacaktır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Demokratik tepkiden söz ediyoruz, tehdit diyorsunuz.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir...
7nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 7nci
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ömer Fethi Gürer Ensar Aytekin Ali Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar Tüzün Bayram Yılmazkaya Faruk Sarıaslan
Bilecik Gaziantep Nevşehir
İlhami Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep)- Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bayram Yılmazkayanın.
Buyurun Sayın Yılmazkaya.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 7nci maddesiyle ilgili
değişiklik hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, salgın döneminde, ülkemizin ve
vatandaşlarımızın, başta sağlık ve ekonomik
olmak üzere birçok sorunu var iken Meclisimizin ilk işi bekçi
arkadaşlarımıza geniş yetkiler veren yasa teklifini
görüşmek oldu. Üstelik dünyada ve ülkemizde kolluk kuvvetlerinin şiddet
uygulaması tartışılmaktayken, maalesef bu teklif
hızlıca Meclisimize gelmiştir. Acaba neden?
Değerli arkadaşlar, oysa
sorunlarımız sayamayacağımız kadar çok. Bakın,
liseli gençlerimiz daha önce ilan edilen tarihten bir ay önceye alınarak
hayatlarının en önemli sınavına sokuluyor. Gelin, bu
gençlerimizi tartışalım, konuşalım, bu sorunu çözelim.
Gelin, açık öğretim eğitimi gören binlerce gencimizin 29
yaştan 22 yaşa indirilip aniden yoklama kaçağı durumuna
düşmesini konuşalım. Tecil hakları, bedelli hakları ve
üniversiteye kayıt yapma haklarını düzeltmeyi
konuşalım. Gelin, salgında ölen sağlık personelimizin,
doktorlarımızın görev şehidi olmasını
konuşalım. Gelin, değerli arkadaşlar, Covid-19
salgınından dolayı Nisan ayı celbinde olacak iken 20
Hazirana kalan bedellilerin durumunu, sıkıntılarını
konuşalım; sayıları 40 bini geçen bu grubu sağlık
yönünden tehlikeye atmayalım. Nisan ayında bedelli yapacağı
için iş yerini, borcunu, kredisini, KPSS sınavını dahi
ayarlamışken Haziranda gitmek zorunda
kaldıklarından dolayı bütün planları bozulan bu
vatandaşlarımızın mağduriyetini konuşalım.
Bu gençlerimizi, bu seferlik, yurt dışı bedelli yapanlar gibi
uzaktan eğitime alıp salgından da koruyalım, bunlara çözüm
olalım. Ama maalesef Yok, illaki ilave kolluk kuvvetini, bekçi kanununu
konuşalım. diyorsunuz. Bu acele niye? Zaten ülkemizde birçok ülkeden
daha fazla, mevcutta 180 kişiye bir kolluk kuvveti düşmekte. Güvenlik
görevlisi sayısı arttıkça suç azalmıyor arkadaşlar,
aksine, son günlerde kolluk kuvvetlerimizin şiddeti daha da artmakta. Bu
kanunda gösteri ve yürüyüş bakımından gece bekçilerimize verilen
yetki anlamsızdır. Düzenlemede karışıklık
sözcüğü belirsizdir. Yine, önleyici tedbirlerin somut olarak ne gibi
tedbirleri kapsayacağı belirsizdir. Bakın, bu keyfî uygulamalara
neden olan, belirsiz bir ibareden yola çıkarak silah taşıyan
yardımcı kolluk mensuplarına verilecek kapsamı belirsiz bu
yetki, Anayasamızın 2nci maddesindeki hukuk devleti ilkesiyle de
uyumlu değildir. Yine, engellemek ibaresinin somut tedbirleri ne
kadar karşılayacağı
da belirsizdir. Bu da hak ve hürriyetler açısından Anayasa 13üncü
maddeye aykırıdır.
Kimlik sormada
olası orantısız güç ve işte, bu belirsizliklerle
olması ihtimali artan polis ve bekçi şiddetine dair görüntüler
maalesef bizleri üzmektedir. Vatandaşa dayak atılıyor, herkesin
önünde dayak atan görevli Ben devletim. diye bağırıyor ve hiç
çekinmiyor, rahatsız bile olmuyor arkadaşlar. Bu aşırı
güç yaralanma ve ölümlere neden olabilecektir, işte, bunun vebali çok
büyük olur. Belirli bir liyakat olmaksızın mülakat ile iktidara
yakın referanslarla sayıları 30 bine ulaşacak bekçi
kardeşlerimize, arkadaşlarımıza karşı bu hâliyle
toplum karşısında ön yargı oluşturup iktidarın
yeni ilave kuvveti gibi algılanmalarına neden olacaksınız.
Sonuçta, dikkatli olmaz isek Meclis eliyle polis devleti görünümü ortaya
çıkacaktır. Biz bekçilik kanununa karşı değiliz ancak
tipik polis devleti görüntüsünde olmayıp hızlıca demokratik
hukuk devleti görünümüne dönüşmeliyiz. Şiddetin daha çok konuşulduğu,
hukukun azaldığı, olmadığı düzen dünyanın
hiçbir yerinde karşılık bulamaz değerli arkadaşlar. Bu konuda mutlaka dikkatli
olalım. Siyasi iktidar ve kolluk güçleriyle halk arasında gerilimin
olmaması için uğraşmalıyız. Demokrasi güçlendirilmeli,
hukuku ön plana, adaleti ön plana almalıyız diyorum, yanlıştan
dönelim diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:23.06
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 23.07
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER :
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, 163 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti
Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2401) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 163)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 192 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1413) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 192)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 4 Haziran 2020
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanış Saati:23.08
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 174 S. Sayılı Basmayazı 2/6/2020 tarihli 93üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.