TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
97nci
Birleşim
10 Haziran 2020
Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokrasi
karakterinin her bir milletvekili için ortak payda olduğuna, Meclis
Başkan Vekili vasfıyla yürüttüğü çalışmalar
esnasında demokrasinin karakterine halel getirebilecek tutum ve
davranışlarından dolayı özür dilediğine ilişkin
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde zaman zaman
şartların ağırlığından ve uzun süren
müzakerelerden kaynaklı tartışmalar
yaşandığına ilişkin açıklaması
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, parti
gruplarının ve milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarını Meclisin mehabetine uygun, İç Tüzük
kuralları çerçevesinde götürme mecburiyetinin olduğuna, fiilî ve
fiziki hadiseleri asla tasvip etmediklerine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Meclis çalışmalarının topluma verilecek önemli
mesajları içermesi gerektiğine ve Meclisin temel
yaklaşımının demokratik politik kültürü geliştirmek
olduğuna, siyasi parti gruplarının, vekillerin kötü söze ve
fiziki saldırıya asla tevessül etmemeleri gerektiğine
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Türkiyedeki politik gelişmelerin Genel Kurul
çalışmalarını etkilediğine, milletvekillerine yönelik
herhangi bir fiilî müdahaleyi kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
demokrasinin yüceliğinin yönetenlerin sabır ve hoşgörüsüyle
doğru orantılı olduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
zıt görüşlerin tartışılmasının demokrasinin
varlığına işaret ettiğine, Genel Kurulun 95inci
Birleşiminde Grup Başkan Vekili Özgür Özele ve İstanbul
Milletvekili Sezgin Tanrıkuluna yönelik saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Covid-19
salgınından etkilenen toplumsal kesimleri korumak için ekonomi
yönetiminin tek formülünün borçlandırma olduğuna, 2020 bütçesinin
sorunlara çözüm getirme vasfını kaybetmesi nedeniyle yeni bir bütçe
planının Meclise getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın,
Muğla ilinde yaşanan çöl sıcakları nedeniyle narenciye
üreticilerinin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybekin
Afyonkarahisar ilinde asansörlerin bakım ve denetiminin Makine
Mühendisleri Odasından alınmasıyla yaşanılan
mağduriyetlerin giderileceğine yönelik sözünü tutmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
10.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlunun, Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin zarar eden çiftçinin olmadığı ve hayvan
ithalatını bitirmede kararlı oldukları yönündeki
ifadelerine karşılık canlı hayvan ithalatının
sürdürüldüğüne ilişkin açıklaması
11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özele yönelik saldırıyı
lanetlediğine, hak, hukuk ve adalet mücadelelerini sürdüreceklerine, 2
Haziran tarihinde yaşanan dolu yağışı nedeniyle
Kayseri ili Felahiye ilçesi Kuruhüyük, Darılı ve İsabey
Mahallelerindeki çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlerin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, hayvan yemi olarak kullanılmak üzere pelet ayçiçeği
kabuğu ithal edileceğine, pandemi sürecinde Tarım Kredi
Kooperatiflerinin ve çiftçilerin Ziraat Bankasındaki kredilerinde herhangi
bir indirimin yapılmamasının Türk tarımının
gelmiş olduğu noktayı gözler önüne serdiğine ilişkin
açıklaması
13.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
pandemi nedeniyle Hatay ili çiftçisinin uğradığı
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Türkiyenin salgın sürecinde sanayisi, teknolojisi, tarımı,
ticareti, hizmet altyapısı ve insani duruşuyla büyük bir devlet
olduğunun tüm dünyaya gösterildiğine ilişkin
açıklaması
15.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 11 Haziran Kızılayın kuruluşunun
152nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
16.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, sosyal
çalışmacıların mağduriyetlerinin giderilmesi için 2018
KPSS puanlarıyla ek atamalarının yapılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
17.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, 46 ilde
çöl sıcaklarından kaynaklı afetten dolayı narenciye
üreticilerinin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın,
ülkenin dünyayı sarsan salgında başarılı bir
sınav verdiğine, Erzincan ilinde kronik hâle gelmiş sulama
birliklerinin sorunlarının çözülmesine desteklerinden dolayı son
Başbakan Binali Yıldırıma, Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirliye ve dönemin Erzincan Valisi Ali Arslantaşa
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
Hükûmetin yaşanan pandemi sürecinde sağlık alanında
gösterdiği başarılarının yanı sıra ekonomi
alanında da milletin yanında olduğuna ilişkin
açıklaması
20.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir ili Mucur ilçesi Aydoğmuş,
Avcı, Büyükkayapa, Kurugöl, Küçükkayapa ve Pınarkaya köylerinde
yoğun dolu yağışı nedeniyle çiftçilerin
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, üretenin ve
tüketenin zarar ettiği sistemin değişmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin,
öğrencilerin mağduriyetlerinin önlenebilmesi için LGS ve YKS
sınavlarının ileri bir tarihe ertelenmesini talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
23.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Mardin ili Kızıltepe ve Derik ilçelerindeki elektrik
kesintileri nedeniyle yaşanılan mağduriyetlerin giderilmesi için
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana ve iktidara
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
24.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay
ili Arsuz ilçesinde hastane olmaması nedeniyle yaşanılan
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, ülkenin salgınla mücadelenin yanı sıra
ekonomi ve dış politikada da pek çok başarıya imza
attığına ilişkin açıklaması
26.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Mersin ilinin eşsiz tabiatı, tarihî ve
kültürel zenginlikleriyle önemli bir turizm merkezi olduğuna ilişkin
açıklaması
27.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, pandemi sürecinde YKS sınav tarihinin öne
alınmasıyla gençlerin ve ailelerinin yaşadıkları
mağduriyetin önlenebilmesi için İYİ PARTİ Grubu olarak hukuki
mücadele başlattıklarına, Hükûmetin ekonomi
politikalarının ekonomi alanında yaşanan problemlere çare
üretemediğine ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 10
Haziran Cengiz Aytmatovun vefatının 12nci yıl dönümüne,
ABDnin materyalist, Darwinist, ırkçı ve sömürgeci bakış
açısının Atlantikle sınırlı
olmadığına, coronavirüsle mücadelede ABD ve Avrupa
sınıfta kalırken varlığını insanımıza
hizmetkâr kılan Türkiye Cumhuriyetiyle övünülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun
İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporunun TÜİKin
resmî işsizlik verilerinin gerçeği yansıtmadığını
gösterdiğine, işçilerin kimi yerlerde kölelik koşullarında
çalıştırıldığına, Diyarbakır, Mardin ve
Siirt Valilerinin merkeze çekildiğine ve kayyum olarak atanan bu valilerin
yaptıklarının hesabını hukuk önünde sormaktan
vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel
Kurulun 95inci Birleşiminde yaşanılan fiziki şiddetin
içinde yer almaktan üzüntü duyduğuna, kurumsal ilişkilerde empati
yeteneğinin geliştirilmesinin önemli olduğuna, 15 Temmuz
şehit yakınları ve gaziler için toplanan paranın amacı
doğrultusunda kullanılması gerektiğine, Yassıada
yargılamalarını geçersiz kılan bir kanun teklifi yerine tüm
siyasi idamları geçersiz kılacak bir kararın daha anlamlı
olacağına ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
15 Temmuz şehit aileleri ve gazileri için kanunların belirttiği
şekilde yapılması gerekenlerin yerine getirildiğine,
partilerin meşru zeminde politikalarıyla, fikirleriyle Türkiyeye
katkıda bulunabileceğine, Parlamentoda şiddetin
yaşanmasını tasvip etmediklerine, eleştirilerinin
milletvekillerinin şahsına değil fikirlerine yönelik
olduğuna ilişkin açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın HDP grup önerisi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın HDP grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- İçişleri Komisyonu Başkanı
Celalettin Güvençin, Genel Kurulun 95inci Birleşiminde yaşanan
olayla ilgili üzüntülerini belirtmek istediğine ve Manisa Milletvekili
Özgür Özele geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin görüşülmekte
olan 174 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde
HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin 174 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, Gaziantep ve İstanbul illerinde sağlık
çalışanlarına yönelik saldırıları
kınadıklarına ve gerekli cezaların uygulanmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, polis
memurlarına verilen 3600 ek gösterge sözünün yerine getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
45.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Adana Milletvekili Kemal Peközün görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
50.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
55.- Manisa Milletvekili Özgür Özel, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün görüşülmekte olan
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
58.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
60.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
61.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
62.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
63.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
64.- Manisa Milletvekili Özgür Özel, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
65.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
66.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekilliğine Türkiye rekoru kırarak bütün
üyelerinin oyuyla geldiğine ilişkin açıklaması
67.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
68.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
69.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin aleyhinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve 174 sıra
sayılı Kanun Teklifine katkı sunan Başkanlık
Divanına, milletvekillerine ve bürokratlara teşekkür ettiklerine
ilişkin açıklaması
70.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin bekçilere hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, tarım
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Türkiye ekonomisine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
coronavirüs salgınıyla mücadelede Kocaeli ili Büyükşehir
Belediyesi ile ilçe belediyelerinin yaptığı
çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 9/6/2020
tarihinde Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu tarafından, Yükseköğretim Kurumları
Sınavına girecek olan gençlerimizin sınav kaygılarını
en aza indirgemek için gerekli çalışmaların yapılması
ve 2020 YKS tarihinin temmuz ayı sonrasına ertelenmesi
kararının ivedilikle alınması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 10 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 10 Haziran 2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, borçlandırmaya dayalı tedbirlerin olumsuz
etkilerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 4/6/2020 tarihinde İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecan ve arkadaşları tarafından,
salgın sürecinde yaşamını kaybeden ve bulaşa maruz
kalan sağlık çalışanlarının
durumlarının araştırılması amacıyla verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174)
2.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
Milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, koronavirüs salgını sürecinde
aktif çalışamayan ve ticari faaliyet gösteren araçların
çeşitli ödeme yükümlülüklerinin kaldırılmasına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/29610)
10 Haziran 2020 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 97nci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı
vardır.
Birleşime on beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere başlıyoruz.
Görüşmelere geçmeden önce,
izninizle, hülasanın hülasası diyebileceğim bir hususu sizinle paylaşmak
istiyorum.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokrasi karakterinin her bir milletvekili için
ortak payda olduğuna, Meclis Başkan Vekili vasfıyla yürüttüğü
çalışmalar esnasında demokrasinin karakterine halel getirebilecek
tutum ve davranışlarından dolayı özür dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokrasi
karakteri her birimiz için ortak bir paydadır. Bütün farklı düşüncelerimize,
fikirlerimize, tarzısiyasetimize rağmen bu ortak paydada bir araya gelmenin
hem Meclise karşı hem sayın üyelere karşı, başta Divan
olarak sorumluluğunu taşıyoruz. Buna binaen, Divan adına ve
Meclis Başkan Vekili vasfıyla dünden bugüne yürüttüğümüz çalışmalar
esnasında, elde olan veya olmayan sebeplerle, hassasiyet konusunda, gerekli
tutum ve davranışta dikkatli veya dikkatsiz olma konusunda, şahsım
adına meydana gelmiş olan eksikliklerden, yetmezliklerden ve demokrasinin
karakterine halel getirebilecek, zerreyimiskal kadar halel getirebilecek tutum ve
davranışlarımdan dolayı ben, tüm sayın üyelerden çok net,
açık, sözü evirip çevirmeden özür diliyorum. (Alkışlar) Bundan sonraki
çalışmalarımızın, ihtilaf, muhalefet hakkını
kullanacağımız doğrultuda yürürken tefrikaya, asla ve asla nefrete,
husumete sebebiyet vermeyeceğine dair de yine yüce huzurunuzda şahsım
adına diyorum ki: Vadolsun, vadolsun, vadolsun. (CHP, HDP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu minvalde Sayın Dervişoğlundan
başlayarak, İYİ PARTİ Grubu adına kendilerinin bize tavsiyeleri
olacak. Söz sırası kendilerinde.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde zaman zaman şartların ağırlığından
ve uzun süren müzakerelerden kaynaklı tartışmalar yaşandığına
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tavsiye dediniz, estağfurullah. Ben, görüş
ve düşüncelerimi yüce Meclisle paylaşacağım.
Dün yaşanmış birtakım olaylara istinaden
zatıaliniz bir açıklama yaptınız, parti grubum adına çok
teşekkür ederim.
Dün olup bitenleri çok fazla büyütmemek ama küçümsememek
de lazım. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, adı üstünde Meclis,
buranın meseleleri oturularak tartışılıyor ama zaman zaman
şartların ağırlığından kaynaklı, uzun süren
müzakerelerden kaynaklı, uzun çalışma saatlerinden kaynaklı,
görüşmelerin gerginliğinden kaynaklı birtakım tartışmalar
da oluyor. Bu tartışmaların zarafet içinde geçmesini temin etmek
bizim vazifemiz, İç Tüzük de buna zaten imkân tanıyor.
Dün, Sayıştayla ilgili seçimlerin yapılması
esnasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir önceki hafta içinde yaşadığı
olaylara bağlı olarak bizim açımızdan iş yavaşlatmak
diye tarif edilebilen ama bu İç Tüzüke istinat eden bir uygulamada bulundu.
Dolayısıyla bir protesto vardı ama içinde bir de zarafet gizliydi.
Dolayısıyla ben o uzun süren oylamaya vicdanen katılamamakla birlikte
demokrasiye inanmış bir arkadaşınız olarak zarafeti nedeniyle
itibar ettim, teşekkür ediyorum.
Daha sonra da Adalet ve Kalkınma Partisi buna mukabele
etti. O da önergelerin Komisyon tarafından kabulünü temin etti ve dolayısıyla
muhalefet partilerine Mademki işi yavaşlatıyorsunuz, biz de o zaman
size karşı İç Tüzükten kaynaklı haklarımızı
kullanıyoruz. dediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Bana kalırsa, Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı da
İç Tüzüke istinat etmesi bakımından fevkalade zarif bir karşı
duruştu. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna da teşekkür ediyorum.
Şimdi, işi bu kadar zarafet içerisinde gerçekleştirmemiz
mümkünken hiç yaşanmaması icap eden bir olayın muhatabı oldu
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Buradaki siyasi parti gruplarının elbette
ki birbirlerinden bekledikleri bir özür vardır; doğrudur, haklıdır
ama asıl özür dilenmesi gereken aziz milletimizdir çünkü Türkiye Büyük Millet
Meclisine bizleri meseleleri oturalım, konuşalım, tartışalım
diye gönderdiler; ayağa kalkıp birbirimizi itelim kakalım diye göndermediler.
Böyle bir sahneyle karşılaşmaları hâlinde de pek tabiidir ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Saldırı
var saldırı.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Arkada bir şey mi var şu anda görmediğim? (CHP sıralarından
Saldırı var. sesleri) İşte, onun üzerinde konuşuyoruz
ki mümkün mertebe de zarafetle çözelim diye.
Şimdi, bu tartışmayı neye dayandırıyoruz?
Uzun çalışma şartlarına. Buradan baktığımızda,
demek ki Meclisin çalışma koşullarını dikkate alarak program
yapacağız parti grupları olarak. Bu, uzun çalışma esnasındaki
tartışmaların biçiminden kaynaklanıyor. O zaman, yine, tedbir
alacağız tartışmaları doğru bir biçimde şekillendirmek
adına.
Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekili de
parti grubunun bütün mensupları da bizim kardeşimiz; Milliyetçi Hareket
Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisinin mensupları ve Grup Başkan
Vekilleri de. Bu lafları söylerken HDPyi de ayırmıyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin mehabeti neyi gerektiriyorsa onu yapmakla ve öyle davranmakla
kendimi mükellef hissediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Ben dünü unuttum Sayın Başkanım. İnanıyorum ki arkadaşlarımız
da unutma feraseti sergilerler. Mevlânanın bir sözüyle bitiriyorum: Dün dünde
kaldı cancağızım, artık başka şeyler söylemek
lazım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Erkan Akçay.
Buyursunlar Sayın Akçay.
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, parti gruplarının ve milletvekillerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını Meclisin mehabetine
uygun, İç Tüzük kuralları çerçevesinde götürme mecburiyetinin olduğuna,
fiilî ve fiziki hadiseleri asla tasvip etmediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2020 yılında, 23 Nisanda bu Gazi Meclisin,
yüce Meclisin 100üncü kuruluş yıl dönümünü idrak ettik ve bu 100üncü
kuruluş yıl dönümünü, üstelik bu corona salgını ortamı
içerisinde, iddia edebilirim ki son yılların en iyi manevi atmosferi ve
derinliği içerisinde idrak ettik. Bütün parti grupları, milletvekilleri
olarak bunun şuuru içerisinde olduğumuzu düşünüyoruz. Bu yüz yılda
ülkemiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi acı ve tatlı günleri gördü,-birlikte
yaşadık- zaman oldu darbelere maruz kaldı. Ve konuşmama başlarken,
aslında 15 Temmuz gecesi bu hain FETÖ saldırısında Meclisin
mehabetinin, dayanışmasının, sevgi ve saygısının,
birliğinin ve bu duyguların derinliğinin şuurunu şu anda
hissederek ve heyecan duyarak konuştuğumu ifade etmek istiyorum.
Tabii, bu yüz yıllık Meclis tarihimizde zaman
zaman önemli ve çeşitli hadiseler de yaşandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkanım, devam edin,
buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Siyaseti demokratik bir rekabet
ve yarış ortamının dışında gördüğümüz, bu
şekilde mütalaa edemeyeceğimiz hadiselere de maalesef tanık olduk.
Sebebi her ne olursa olsun bütün milletvekilleri ve parti grupları olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi çalışmalarını ve görüşmeleri Meclisin
mehabetine uygun, İç Tüzük kuralları çerçevesinde, sevgi ve saygı
içerisinde götürme mecburiyetimiz vardır.
Öyle düşünüyorum ki, sevgide serbestiyet, saygıda
mecburiyet vardır ve bu hepimiz için geçerli olan bir durumdur. Yine mecbur
olduğumuz bir tutum daha vardır, o da birbirimize karşı göstereceğimiz
sabır ve tahammüldür, bütün milletvekilleri ve parti grupları olarak biz
buna mecburuz. Gerilim istemiyoruz çünkü gerilim oldukça bunun neye, hangi tür davranışlara,
söz ve tutumlara evrileceğini kestirmek çoğu zaman mümkün olmayabiliyor
ve kontrol dışı davranışlara da sebep oluyor ve neticede
üzücü hadiseleri yaşıyoruz. Dünkü yaşanan hadiseleri de birleşimin
başından sonuna kadar birlikte mütalaa ettiğimizde ben inanıyorum
ki hepimizin -başta ben şahsım olarak ifade edeyim ama bütün parti
grupları ve milletvekili arkadaşlar olarak ifade etmek istiyorum- herkesin
hissesine düşeni alması ve muhasebemizi yapmamız gerekiyor. Yani
empatiyi mutlaka diri tutma mecburiyetimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bütün milletvekilleri ve parti
grupları, İç Tüzükten kaynaklanan haklarını kullanacaktır
ve bu haklar kullanılırken de mutlaka ölçülü olmak ve sabır ve tahammül
göstermek mecburiyetimizin olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki biz bu
Mecliste sadece birbirimizle, kendi kendimizle baş başa değiliz;
milletimize, topluma, ülkemize karşı ciddi sorumluluklarımız
var. Türkiye Büyük Millet Meclisi de âdeta Türkiye'nin laboratuvarı olarak
görülen bir yerdir ve aziz milletimizin aziz oylarıyla seçerek gönderdiği
temsilciler olduğumuz şuuruyla hareket ediyoruz ve ifade ettiğim
gibi medeni hukukun da bir kuralı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Medeni hukukun temel ilkesine
göre, herkesin, hepimizin kanuni haklarımızı -ki İç Tüzük hakları
olarak da ifade edebiliriz- bu İç Tüzükten kaynaklanan hakları kullanırken
iyi niyet kurallarına uymak ve ölçülü olmak mecburiyetimiz var. Fiilî ve fiziki
hadiseleri asla tasvip etmiyoruz ve bugüne kadar etmediğimiz gibi bundan sonra
da yine muhasebesini yapmak suretiyle üzücü davranışları, tutumları,
hele hele fiziki birtakım saldırıları asla tasvip etmediğimizi
ve etmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Dünkü yaşanan hadiseleri,
yaşanan gerilimleri bir daha yaşamamayı temenni ediyorum ve son derece
üzgün olduğumuzu da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ifade etmek istiyorum.
(CHP sıralarından Özür yok mu, özür? sesleri)
Tekrar, birbirimizi sevelim
Sevmekte
serbestiyet vardır, saygıda mecburiyet vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Birbirimizi
germeden, tahrik etmeden -dediğim gibi- hepimiz kendi muhasebemizi de yapmak
suretiyle, bundan sonra bu tür hadiselere de meydan vermemek için başta Grup
Başkan Vekilleri olarak hepimizin ve bütün milletvekillerimizin sorumlu davranacağına
inanıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Ne oldu şimdi?
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Oluç.
3.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Meclis çalışmalarının
topluma verilecek önemli mesajları içermesi gerektiğine ve Meclisin temel
yaklaşımının demokratik politik kültürü geliştirmek olduğuna,
siyasi parti gruplarının, vekillerin kötü söze ve fiziki saldırıya
asla tevessül etmemeleri gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Meclis çalışmaları
aslında topluma vereceğimiz önemli mesajları içermelidir her seferinde
ve Meclisin temel yaklaşımı demokratik politik kültürü geliştirmektir.
Eğer biz, bir demokrasi hedefinden, demokratik hak ve özgürlüklerden, hukukun
üstünlüğünden söz ediyorsak ki ediyoruz, o zaman olması gereken şey,
bu Meclisin bütün topluma, hem Türkiyede hem de dünya kamuoyu açısından
baktığımızda bütün dünyaya bu söylediklerinin gerçekleşmesi
için uğraşan bir kurum olduğu mesajını ve görüntüsünü vermesidir.
Yani hedef, demokratik politik kültürü geliştirmek olmalıdır.
Demokratik politik kültür dediğimiz zaman bunun
en temel öğeleri elbette ki konuşmak, karşılıklı diyalog,
konuları müzakere etmek, tartışmak; zaman zaman sert tartışmalar
da yapmak, birbirimizi anlamadığımız zamanlarda belki öfkelenmek
hepimizin başına gelen şeyler ama bütün bunları bir demokratik
müzakere anlayışı çerçevesinde konuşarak gerçekleştirmemiz
gerekiyor, aksi takdirde bu Meclisin topluma ve bütün dünyaya verdiği mesaj
hiç de iyi bir mesaj olmuyor. Evet, bizi bağlayan şey İç Tüzüktür,
bizi bağlayan şey anayasal hükümlerdir, bizi bağlayan şey birtakım
demokratik teamüllerdir, içtihatlardır.
Şimdi, bu açıdan konulara bakmamız ve
bunları uygulamamız gerekiyor esas itibarıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Asla başvurulmaması
gereken şey, vekillerin, bu tartışmalar sırasında, bu müzakereler
sırasında hiç anlaşamadıkları konularda bile, hiç anlaşamadıkları
konularda bile asla başvurmamaları gereken şey, birbirlerine karşı
kötü söz, hakaretamiz söz kullanmaları ya da şiddet kullanmaları,
fiziki saldırıda bulunmalarıdır. Bunlar kesinlikle olmaması
gereken ve kabul edilemez şeylerdir. Maalesef Meclis çalışmaları
içinde zaman zaman bu durumla karşı karşıya kalınıyor;
fiziki şiddet uygulanıyor, zaman zaman fiziki saldırılarda bulunuluyor,
zaman zaman da hakaretamiz sözler sarf ediliyor. Bunlar yaşandığı
zaman ortaya çıkan sonuç hiçbirimiz için iyi bir sonuç olmuyor, bunu bilmemiz
gerekiyor. Yani öfkemizi kontrol edememek aslında Türkiyede demokrasi mücadelesi
açısından, insan hak ve özgürlükleri açısından baktığımızda
iyi bir sonuç doğurmuş olmuyor. Ne görüyor toplum buraya baktığında?
Birbirinin üstüne yürüyen, küfreden, hakaret eden, saldıran vekiller görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Örnek bu oluyor
toplum açısından baktığımızda. Bu iyi bir örnek mi?
Yani biz burada bu mesajı verdiğimizde toplumda anlaşamayan farklı
kesimlerin birbirine yönelik aynı usulü uygulamasını mı önermiş
oluyoruz? Maalesef bunu önermiş oluyoruz. Onun için bu tür şeylerden uzak
durmak gerekiyor.
Ben dün yaşanmış olanlardan dolayı
öncelikle CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özele tekrar geçmiş olsun diyorum
ve -dün yaşananlar için de- şiddet görmüş bütün vekillere geçmiş
olsun diyorum. Bunun bir daha yaşanmaması için bütün parti gruplarının
hem Grup Başkan Vekillerinin hem de vekillerin azami hassasiyeti göstermesi
gerekiyor. Anlaşamasak bile bir uzlaşma kültürünü geliştirmek zorundayız,
anlaşamasak bile bir müzakere kültürünü geliştirmek zorundayız; başka
türlü demokratik siyaset alanını genişletmemiz mümkün olmaz.
Meclisin geleneği çok eskidir, işte yüz yılı
geçtiğimiz aylarda aştık. Evet, darbeler nedeniyle zaman zaman kesintiye
uğramış da olsa demokratik politik kültürün geliştirilmesi açısından
önemli bir geleneğe ve birikime sahiptir. Dolayısıyla Meclisteki
bütün siyasi parti gruplarının, grubu olmayan siyasi partilerin, Grup
Başkan Vekillerinin -elbette ki Başkanlık Divanı zaten işin
başında- ve bütün vekillerin bu hassasiyetle davranmaları, hakarete,
kötü söze ve fiziki saldırıya asla ama asla tevessül etmemeleri gerektiğini
bir kez daha vurguluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Biz müşteki sayılırız Başkanım,
önce Mehmet Bey konuşsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin ne dediğinizi duymak
istiyoruz Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Normal teamül sırayladır
da
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neyse, bu seferlik
böyle olsun.
BAŞKAN Sayın Muş, buyursunlar efendim.
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiyedeki politik gelişmelerin
Genel Kurul çalışmalarını etkilediğine, milletvekillerine
yönelik herhangi bir fiilî müdahaleyi kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurul çalışmaları, hepinizin malumları,
bazen yoğun oluyor, bazen daha rahat gündemimiz oluyor, Türkiye'deki politik
gelişmeler de bazen burayı etkileyebiliyor; bunu her zaman anlayışla
karşılayabiliyoruz, anlayışla karşılıyoruz ve
burada İç Tüzük noktasında muhalefet partilerinin atması gereken
adımlar konusunda da inanın biz samimiyetle bekliyoruz, o hakların
kullanılması konusunda en küçük bir itirazda bulunmuyoruz. Dolayısıyla
burada her siyasi partinin karşı tarafı anlayarak hareket etmesi
yasama faaliyetlerini çok daha rahat hâlde yürütmemizi sağlayacaktır.
Biz hiçbir şekilde herhangi bir milletvekiline yönelik fiziki bir müdahaleyi
kabul etmeyiz; sözle tartışırız, konuşuruz, kanaatlerimizi
ortaya koyarız; politikalarımızı ortaya koyarız; nihai
değerlendirmeyi halkımız yapar. O değerlendirmeler neticesinde
de kim ne hak ediyorsa sandıktan o reyle beraber çıkar. Temel meselelere,
Parlamento çalışmalarına ya da politikaya yaklaşımımız
aslında bundan ibarettir. Bir şeyi yüz kere tekrarlamak ile bir mesele
karşısında bir pozisyon alma arasında pek bir fark yok; pozisyonunuzu
aldıktan sonra aynı şeyi yüz kere tekrarlamanın bir katkısı
yok, bir manası yok; sizin orada aldığınız pozisyon toplum
tarafından takdir ediliyor. Dolayısıyla dün burada, muhalefet, doğrudur,
İç Tüzükten kaynaklı bir yavaşlatma yapmıştır; biz
de, çeşitli aralıklarla, sizlere İç Tüzükü uygulama konusunda taleplerde
bulunduk ve biz, grubumuz olarak bu süreci bütün sakinliğimizle bekledik; akabinde
biz de İç Tüzükten kaynaklanan haklarımızı kullandık.
Burada, muhalefet İç Tüzükten kaynaklanan haklarını kullanabildiği
kadar aynı zamanda 1inci grup ya da iktidar -hangi ismi kullanıyorsanız
kullanın- o da İç Tüzükten kaynaklanan haklarını kullanma salahiyetine
sahiptir. Nihayetinde bizim 291 kişiden oluşan bir grubumuz söz konusu
ve Parlamentonun, uzak ara, hemen hemen yarısını oluşturan bir
grubumuz söz konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dolayısıyla,
biz, bu grubumuzun da yasama faaliyetlerinin hukukunu koruyarak hareket etmek durumundayız.
Az önce ifade ettiğim gibi, daha önce, burada, bizim
Genel Başkan Yardımcımızın burnu kırıldı,
farklı yerlerde farklı arkadaşların başına başka,
maalesef, tasvip etmediğimiz durumlar geldi. Bunların hiçbirini tasvip
etmedik. Siyasi mücadeleyi politikalarla, fikirlerle yapmanın hep yanında
olduk, bunu her zaman destekledik.
Dediğim gibi, biz, bu ilkelerimizi koruyarak çalışmaların
sükûnetle yürütülebilmesi için elimizden geleni yapacağız ve hiçbir milletvekiline
-iktidar olsun muhalefet olsun- herhangi bir fiilî müdahaleyi kabul etmediğimizi,
kabul etmeyeceğimizi ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, demokrasinin yüceliğinin yönetenlerin
sabır ve hoşgörüsüyle doğru orantılı olduğuna, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde zıt görüşlerin tartışılmasının
demokrasinin varlığına işaret ettiğine, Genel Kurulun 95inci
Birleşiminde Grup Başkan Vekili Özgür Özele ve İstanbul Milletvekili
Sezgin Tanrıkuluna yönelik saldırıyı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, dün, Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Özgür Özele ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkuluya
yönelik saldırgan ve tasvibi mümkün olmayan tutum, başta MHP Grup Başkan
Vekilleri olmak üzere tüm siyasi partilerin Grup Başkan Vekillerini oldukça
rahatsız etmiştir; konuşmalarında da bunu kısmen dile getirdiler.
Tüm Genel Kurulun da bu konuda çok üzgün olduğunu biliyorum.
Şüphesiz siz de bu yaşananlardan dolayı
oldukça üzüldünüz. Nitekim bu sabah, nöbetçi Meclis Başkan Vekili sıfatıyla
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özelin makamına gerçekleştirdiğiniz
ziyaret bizim için kıymetlidir ve anlamlıdır. Bu yönüyle size de
teşekkürü bir borç biliyorum.
Sayın Başkan, Parlamento tecrübesi oldukça
kadim olan birisi olarak bu Mecliste çok münakaşalara, çok müzakerelere tanık
olduk. Ancak zaman zaman çok farklı fikirlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün her partiye verdiği haktan kaynaklı olarak kullanılmasındaki
gerilimin fiziki şiddete ve saldırıya dönüştüğü anlar geçmişte
hiç olmadı değil. Dün akşam da burada böyle bir hâl yaşandı
ve bu hâl, bu fiziki saldırı çok direkt, amasız, fakatsız kınanması
gereken bir hâldir.
Sayın Erkan Akçayın konuşmasını
dikkatle dinledim. Bu durumu tasvip etmediğini ve olaydan sebep üzgün olduğunu
beyan etmesinden dolayı kendisine teşekkür ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nitekim siyasi parti
Grup Başkan Vekilleriyle şahsınızın riyasetinde kürsü arkasında
yaptığımız toplantıda da Milliyetçi Hareket Partisinin
her 2 Sayın Grup Başkan Vekilinin de dün yaşanan olumsuz olaylardan
dolayı oldukça üzgün olduklarını da müşahede ettim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; demokrasinin
yüceliği yönetenlerin sabır ve hoşgörüsüyle doğru orantılıdır.
Demokrasi, münakaşa ve müzakereleri içerisinde şiddeti asla hoş görmez
ve içinde barındırmaz. Şiddetin girdiği yerde, gücü gücüne yetenin
devrinin başladığı yerde demokrasiden söz de edilemez. Birbirine
çok ama çok zıt görüşlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılması
demokrasinin varlığının işaretidir, en büyük işaretidir.
Tabii, çok zıt görüşlerin, sadece Mecliste değil, sokakta, meydanlarda
da rahat ve özgürce tartışılması hepimizin dileğidir.
Sayın Başkan, şu unutulmamalıdır:
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tansiyonun iz düşümü 83 milyonun tansiyonudur,
ülkenin her metrekaresine yansır. Sayın Genel Başkanımızın
müteaddit defalar kamuoyuyla paylaştığı gibi, Cumhuriyet Halk
Partisinin milletin refahı, huzuru ve mutluluğundan başka bir derdi
yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinin, Türkiyenin barışı ve birliğinden
başka bir derdi yoktur. Eminim ve umarım, bütün partiler için de bu böyledir.
Siyasette hoşgörü, Meclislerde iktidar kanadının hoşgörüsü de
işin olmazsa olmazıdır. Ben, bu bakımdan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, her milletvekilinin aynı kıymette olduğu yerde, burada
sadece grup başkan vekillerinin -bizlerin- değil, parti yöneticilerinin,
milletvekillerimizin aynı kıymette olduğu yerde
Bu tür arbedelerde,
itiş kakışlarda, o ona vurdu, şu şuna vurdu, bunlar
Hani,
Anadolu tabiriyle, kavgada yumruk sayılmaz. Lakin Grup Başkan Vekilleri
direksiyondadırlar, Grup Başkan Vekiline fiziki bir müdahale otobüsün
devrilmesine yol açar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Direksiyondaki bir
şoföre fiziki saldırıda bulunursanız o saldırı bütün
otobüse yapılmış sayılır. Bunun ayrıca bir hassasiyeti
de vardır.
Şunu belirtmek isterim ki geçmişte Sayın
Özgür Özelin de benim de -şimdi teferruatına girmeyeceğim, Milliyetçi
Hareket Partili arkadaşlarım çok iyi bilir- amasız ve fakatsız
özürlerimiz olmuştur. Özür bir erdemdir. Sayın Erkan Akçayın Bu
fiziki saldırıyı tasvip etmiyoruz ve üzgünüm. cümlesini de ben bir
özür olarak görüyor, kabul ediyor ve algılıyorum ve bundan sonra, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, vatandaşların da tasvip etmediği bu görüntülerin
yaşanmaması için zatıaliniz başta olmak üzere her birimizin
üstüne düşen sorumluluğu azami gayretle ve hassasiyetle yerine getireceğini
de umuyor ve diliyorum.
Tekrar ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi münakaşa
edilen, müzakere edilen yerdir. Her ne sebeple olursa olsun, hangi gerekçeye dayanırsa
dayansın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde saldırı, fiziki şiddet
asla ve asla kabul edilemez. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak son olmasını
temenni ederken, bir daha tekrar edilmemesini -kimden kime karşı gelirse
gelsin- dilerken dün yaşanan, gerek Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür
Özele gerekse İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkuluna
yapılan bu fiziki saldırıları kınadığımızı
da belirtiyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokrasinin Kâbesi olduğunu
ve buna tahammül etmeyenin de buna riayet etmeyenin de Mecliste yeri olmaması
gerektiğini düşündüğümü ifade ediyorum.
Tekrar, dünkü olaylardan dolayı üzüntülerini gerek
kürsü arkasında gerek Genel Kurulda belirten Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekillerine ve diğer siyasi partilerin -AK PARTİ, HDP ve İYİ
PARTİ- Grup Başkan Vekillerine ve şahıslarında gruplarına
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, tarım üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköze
aittir.
Buyurunuz Sayın Peköz. (HDP sıralarından
alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Kemal Peközün, tarım üreticilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarım üreticilerinin sorunları hakkında grubum adına
söz aldım. Birkaç başlıkta sizlere bunu sunmaya çalışacağım.
2019 yılı verilerine göre Çiftçi Kayıt
Sistemine 2 milyon 260 bin çiftçi kayıtlı. Bunların, 119 milyar
lirası bankalara, 10 milyar lirası da kooperatiflere olmak üzere 130 milyar
lira borcu bulunmaktadır. Bunun yanı sıra tohum, gübre, elektrik,
su ve benzeri giderler de hesaba katıldığında 150 ila 160 milyar
lira civarında bir borç çiftçilerin sırtında durmaya devam ediyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliğiyle yaptığımız
görüşmelerde, mayıs ayı içerisinde 46 ilde aşırı sıcaklık,
yağış, don, dolu ve benzeri afetlerden kaynaklanan çok ciddi olumsuzluklar
yaşandığını tespit ettik. Bu konuyla ilgili geçen hafta
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bir önerge maalesef reddedilmiş, değerlendirmeye
tabi tutulmamıştır.
Mayıs ayında, uzun süren poyrazdan sonra gelen
çöl sıcakları ve fırtına nedeniyle meyve üreticilerinin önemli
ölçüde zarara uğradıkları, meyvelerin yaklaşık olarak yüzde
95inin döküldüğü, dolayısıyla ciddi bir mağduriyet yaşadıkları
ve bu nedenle de önümüzdeki sene bahçelerini yeniden işleyemeyecekleri, yeniden
üretime hazırlayamayacakları bir durumla karşı karşıyayız.
TARSİM, Tarım Sigortası da, maalesef,
bu tür afetleri garanti kapsamına almıyor ve bu anlamda çiftçiye herhangi
bir destekte bulunmuyor çünkü poyraz, TARSİMin listesinde yer almıyor.
Ülkenin narenciye üretiminin üçte 1ini karşılayan,
vekili olduğum Adanada, yüzde 80-90 civarında bir ürün kaybı beklenmektedir.
Belki şu anda bunu çok hissetmeyiz ama beş altı ay sonra bunu çok
derinden hissetmeye başlayacağımızı ifade etmek istiyorum.
Tarım üreticilerinin yaşadığı
bu sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması gerekiyor. Bunun
için de öncelikle, tarıma bakış açısının değiştirilmesi
gerekiyor. İthalatçı rejimden vazgeçip, üretime destek olup, tarım
alanında faaliyet yürüten insanlara destek olunması, bunun için de ciddi
bir zihniyet değişimi gerekiyor.
Bu konuda neler yapılmalı? diye düşündüğümüz
zaman da şunları ifade etmek istiyorum: Corona süreci ve sonrasında
yaşanacak kayıpları önlemek için ülkemizde derhâl ülke ve bölgeler
düzeyinde yapılacak somut desteklemeler gerçekleştirilmeli, tarımsal
üretim planlamasıyla yerli üretim artırılmalıdır. Çiftçilerin
üretim için kullanmak zorunda oldukları gübre, tohum, ilaç, benzeri şeyler
için vergiler kaldırılmalı, bu anlamda destek verilmeli ve teşvik
edilmelidir. Çiftçilere tarım danışmanlığı yapılmalı,
ürünlerle ilgili her yıl için özel bir planlama yapılmalıdır.
2006da çıkartılan Tohumculuk Yasası başta
olmak üzere tarımı düzenleyen bütün yasalar, üreticinin aleyhine, büyük
şirketlerin ve büyük çiftliklerin lehine sonuçlar veriyor. Bunların mutlaka
en kısa zamanda değiştirilmesi gerekiyor. Tarım Sigortaları
Kanunu değiştirilmeli, yoksul çiftçilerin sigorta primleri devlet tarafından
karşılanmalıdır. Çiftçilere destekleme ödemesi yapılmalı,
afet yaşanan bölgelerdeki çiftçilerimizin SGK primleri ödemeleri, sulama ve
elektrik borçları hemen silinmeli, ertelemeden vazgeçilmelidir.
5488 sayılı Tarım Kanunu gereği bütçeden
tarıma ayrılan pay 2021 yılı ve daha sonraki yıllar için
en az yüzde 1 oranında gerçekleştirilmelidir. Tarımsal desteklerin,
sübvansiyon veya ayni desteklemeler hariç, gayrisafi millî hasılanın yüzde
1inden az olmaması gerekir. Söz konusu desteklemelere hiçbir koşulda
bloke konulmamalı, borçlara mahsup edilmemelidir. 2019 yılı destekleme
döneminin ödemelerinin tamamı derhâl ödenmelidir. 2020 yılı desteklemeleri
tebliği hemen yayınlanmalı, destekleme ödemelerinin yarısının
avans olarak ödenmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Çiftçilerin bankalara, kamuya
olan tüm borçları silinmeli ve çiftçilere sıfır faizli kredi verilmelidir.
Sulama yatırımları artırılmalı ve tasarruflu su sistemlerine
geçilmesi için çiftçilere destek olunmalıdır.
Hayvancılığın gelişmesi sağlanarak
üreticinin gelir artışı yanında vatandaşın sağlıklı
et, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal gıdaları tüketmesi için kalıcı,
özel önlemler alınmalıdır.
Küçük çiftçiler ve aile işletmeciliği mutlaka
özel olarak desteklenmelidir. Kırsaldan kentlere yaşanan yoğun ve
dengesiz göçün yarattığı sorunlar için kalıcı çözümler
bulunmalıdır. Yaklaşık 3,5 milyon hektarlık bir alanı
ekmekten vazgeçen çiftçilere yeniden tarım alanına dönmeleri için bir
yol önerilmeli, destek verilmelidir.
Son olarak, mütevazı bir şekilde de olsa iki
belediyenin yapmak istedikleri şeyleri sizlere anlatmak istiyorum. Silopi Belediyesi,
9 dönümlük arazide, Kadın Politikaları Müdürlüğünün öncülüğünde,
sebze ekimi çalışmalarıyla kolektif ekolojik gıda politikası
gerçekleştirmeye başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Bunun yanı sıra Kars
Belediyesi Tohumu toprakla, alın terini dayanışmayla buluşturuyoruz.
sloganıyla Karstaki ekilemeyen tarım arazilerini ekmeye ve çiftçilere
atalık tohum desteği vermeye başladı. Örnek olarak, bahçesi
olana fidan, tarlası olana tohum, arı yetiştiricilerine kovan, kaz
hayvancılığı yapanlara ise kümes dağıtımı
gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
Sözlerime son verirken Mardinde 40a yakın mahallede
yirmi sekiz gündür elektriksiz, susuz tarım arazilerinin hepsi kurudu; bu konu
da en kısa zamanda mutlaka çözülmelidir.
Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Türkiye ekonomisi hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Sayın Özkan
Yalıma aittir.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Türkiye ekonomisine ilişkin
gündem dışı konuşması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Değerli Divan, Sayın
Başkanım; Parlamentodaki tüm değerli arkadaşlarımıza
ve bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza saygı ve selamlarımı
sunuyorum.
Evet, ilk önce size Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkümüzün
bir fotoğrafını göstermek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Tabii ki bu yakasında bulunan, göğsünde bulunan o
İstiklal Madalyasına, Şeref Madalyasına da özellikle dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ilk önce, Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk ülkemizi, hepimizi kurtardı; bu güzel topraklarda yaşıyoruz.
Bununla birlikte cumhuriyetimizi kurdu, özgürlüğümüzü kazandı ve de bu
madalyayı hak etti. Akabinde, ölünceye kadar, 1938e kadar neler yaptı?
Tüm vatandaşlarımızın dikkatine: Yaklaşık on beş
yıllık iktidarı döneminde 46 adet ağır sanayi yatırımı
yaptı. Bunlar, Gölcük Tersanesi, Eskişehir Hava Tamirhanesi, Alpullu Şeker
Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası, Bünyan Dokuma Fabrikası,
Eskişehir Kiremit Fabrikası, Kırıkkale Elektrik Santrali, bunun
yanında Ankara Çimento. Bu şekilde devam ediyor. Yani toplam 46 adet.
On beş yıllık iktidar ömründe 46 adet çok önemli ağır sanayi
yatırımı yaptı ve en son yaptığı yatırım
Sivas Çimento Fabrikası. Maalesef, 1938 yılında vefat etti. Allah
rahmet eylesin diyoruz tekrar; mekânı zaten cennet, bundan eminiz. Yaptığı
bu yatırımlardan dolayı, bakın, bu fabrikalar sayesinde yani
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün on beş yıllık iktidarı boyunca
yaptığı 46 ağır sanayi yatırımı sayesinde
1929-1938 yılları arasında ağır sanayi üretimi yüzde 152
artarken toplam sanayi üretimi yüzde 80 artmıştır; kömürde yüzde
100, kromda yüzde 600, diğer madenlerde yüzde 200 artış olurken demir
üretimi -dikkatinizi çekerim- sıfırdan 180 bin tona çıkmıştır,
şeker üretimi 200 misli artmıştır. 1926da başlayan bu
yatırımlarla birlikte, sıfırdan, ülkemizin bütün ihtiyaçları
için gerekli ağır sanayi yatırımlarını tamamen yapmıştır
ve de ülkemize 46 adet çok önemli yatırımı kazandırmıştır.
Ta ki 2002 yılına kadar, bu dönemlerde toplam 3.917 adet ağır
sanayi yatırımı yapılmıştır. Ancak 2002de ne
oldu? 2002de AK PARTİ iktidara geldi. AK PARTİ Genel Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan, farklı bir yöntemle, farklı şeyler yapmaya
başladı. Atatürkümüzün ve ondan sonraki tüm liderlerimizin kurduğu
fabrikalar, devletin toplam 3.917 adet mal varlığı satılmaya
başlandı 2002 senesinden itibaren. 2002den itibaren şeker fabrikaları,
liman ve tersaneler, enerji santralleri, banka hisseleri, Gübre ve Sanayi işletmeleri,
TEKEL işletmeleri, elektrik dağıtım şirketleri, TÜRK TELEKOM,
PETKİM, Tank Fabrikası, TÜPRAŞ, kömür madenleri, araç muayene istasyonları,
demir çelik, alüminyum ve krom fabrikaları; buna benzer toplam 3.917 tane en
önemli ağır sanayi hamlelerimizi sattınız. Sattınız;
bunu da satan, ipi çeken Recep Tayyip Erdoğan. Ancak, bunları kime sattı?
Bunu da özellikle belirtmek istiyorum: Bunları özellikle -Yahudi lobisinin
ağırlıklı olduğu- İsraillilere sattı yani Yahudilere
sattı. Bunları sattığından dolayı çok para kazandı
Yahudiler ve bir gün Amerikaya gittiğinde ne yaptılar? Recep Tayyip Erdoğana
bir şeref madalyası verdiler onlara göre. İşte, Yahudi lobisinin
vermiş olduğu madalya, vermiş olduğu şilt. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte, burada dikkat edilecek olan, hassasiyet budur.
Birisi memleketimiz için kazandırırken birisi maalesef yok ediyor. Köprü
yapıyor ama milletin parasıyla, 10 kat daha pahalıya getiriyor.
Burada sözümü şuna getireceğim: Bakın,
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk vefatında bize çok önemli bir miras bıraktı,
Türk milletine önemli bir miras bıraktı. Nedir? Bu, kendi el yazısıyla
vasiyetidir ve bunlardan en önemlilerinden biri de Türkiye İş Bankası.
Bakın, zaman zaman Sayın Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: İş
Bankasını Cumhuriyet Halk Partisinin elinden alacağız. Cumhuriyet
Halk Partisi, İş Bankasında sadece gözlemcilik yapıyor. İş
Bankasından Cumhuriyet Halk Partisinin en ufak, 1 TLlik geliri yok. İş
Bankasının doğru gittiğini, doğru yönetildiğini kontrol
eden 4 önemli arkadaşımızla birlikte sadece gözlemcilik yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Biz, Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkün bıraktığı emaneti sonuna kadar savunacağız.
Bu mirası korumak, bizim hepimizin boynumuzun borcudur; bu miras, yüce Türk
milletinindir. İş Bankasını kimseye sattırmayacağız,
kimseye peşkeş çektirmeyeceğiz, bunu da herkes böyle bile; bunun
özellikle altını çiziyorum.
Diğer bir konu: Özellikle 2018 Haziran ayı
öncesi tüm vatandaşlarımıza bir söz verildi, dediler ki: Doksan
gün içerisinde polisimize, öğretmenimize, din görevlilerimize, sağlık
personelimize 3600ü vereceğiz. Buradan söz veriyoruz, ilk seçimlerde, 2020de,
2021de, 2022de, en geç 2023te, ilk iktidara geldiğimizde, Millet İttifakı
olarak biz 3600ü çıkaracağız; bunu herkes böyle bile. Akabinde en
önemli, ciddi derecede hak kaybı olan EYTliler
Buradan tüm vatandaşlarıma
sesleniyorum: Siz EYTli arkadaşlarımızın, tüm vatandaşlarımızın
EYT sorununu da çözeceğiz. Bu milletin hakkını kesinlikle başkalarına
peşkeş çektirmeyeceğiz. 3,5 milyon Suriyeliye 40 milyar dolar para
yedirilirken maalesef sizlerin hakkı verilmedi. Biz, bu hakları kesinlikle
size geri vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tekrar ediyorum: 3,5 milyon Suriyeliye 40 milyar dolar
para harcadılar ama maalesef, bizim emeklilikte yaşa takılan 6-7
milyon EYTlimize haklarını vermediler. Millet İttifakının
ilk iktidarında tüm EYTlilerin haklarını geri vereceğiz, geri
kazandıracağız, mağduriyetlerini sona erdireceğiz diyorum.
Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yerimden kısa
bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Uşak Milletvekili Özkan Yalımın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; genelde pek usulümüz değildir fakat konuşma
içerisinde cevap verme gereği hasıl olmuştur. Sadece AK PARTİ
Genel Başkanı değil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin seçilmiş
Cumhurbaşkanı sıfatı da var; bunu özellikle belirtmek isterim.
Bir diğer mesele: Cumhuriyetin ilk yıllarında
özel sermaye söz konusu değil, özel girişim yok. O dönemde yatırımların
pek çoğu devlet eliyle yapılıyor ve Türkiyenin temel ihtiyaçlarını,
gıda ihtiyaçlarını, giyinme ihtiyaçlarını karşılayacak
bu yatırımlar devlet eliyle yapılıyor. O günden bu güne geldiğimiz
zaman, her iktidar döneminde kademeli olarak özel sektör güçlendirilmiş, bir
noktaya kadar gelmiş. Bizim dönemimizde de özel sektör çok ciddi yatırımlara
ulaşmış, çok ciddi yatırımlar yapmış; şu
anda da çok ciddi yatırımlar yapıyor, savunma sanayisinden tutun
da -özellikle üretim anlamında- demir çeliğe kadar. Bugün özel sektör,
o dönemde devletin ürettiği demir çeliğin çok daha fazlasını
üretme kapasitesine ve kabiliyetine ulaşmış durumda. Dolayısıyla,
1920lerin Türkiyesini alıp, o dönemki sermaye yapısını alıp,
bugünle mukayese edip buradan farklı bir mana çıkarmanın bir anlamı
yok. AK PARTİnin özelleştirmeyle alakalı politikaları, ekonomiye
dair politikaları ortadadır. Millet bu politikaları, şimdiye
kadar atmış olduğu adımları takdir ettiği için de
AK PARTİyi iktidarda tutmuştur.
Bir diğer mesele de şudur, özellikle altını
çizerek belirtmek isterim: Orada bir fotoğraf, bir tablo gösteriliyor. Değerli
arkadaşlar, şimdi, bir şey yaptığınız zaman bir
araştırırsınız bunun ne olduğunu, ondan sonra bununla
alakalı çıkar kürsüde bir şeyler söylersiniz. Bu, ta Osmanlı
Döneminden bu zamana kadar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin o dönemde farklı
yerlerden kaçan Yahudilere açmış olduğu alandan dolayı
Yani
o dönemde Yahudiler zulüm altında, oradan kaçmışlar, Osmanlı
Devletine sığınmışlar. Türkiyenin soykırımlara
dair duruşu, konuşması, tavrı net olduğu için bu, Türkiye
Cumhuriyeti devletine verilmiş, Recep Tayyip Erdoğana değil. Bir
kere, bunun altının çizilmesini özellikle istirham ediyorum. Recep Tayyip
Erdoğan olmayıp başka bir Cumhurbaşkanı ya da Başbakan
olmuş olsaydı
Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletine, ta Osmanlıdan
başlayıp bugüne kadar savaştan kaçanlara kucak açmasından dolayı
verilen bir nişan veya bir tablo; ismine ne diyorsanız deyin. Bunun da
Genel Kurul ve kamuoyu tarafından özellikle bilinmesini arzu ettik, bu yanlış
alanları da düzeltmek istedik.
Teşekkür ederiz.
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
(Devam)
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, coronavirüs salgınıyla
mücadelede Kocaeli ili Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinin yaptığı
çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
coronavirüsle etkin mücadele için Kocaelide yerel yönetimlerin yaptığı
çalışmalar hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın İlyas
Şekere aittir.
Buyurunuz Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, coronavirüsle mücadelede
seçim bölgem Kocaelide belediyelerimizin yapmış olduğu çalışmalar
hakkında söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz, Çinde ortaya çıkan, dünyayı tehdit
eden coronavirüs salgınına karşı ilk savaş açan ülkelerden
oldu. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
başkanlığında, Sağlık Bakanlığımızın
koordinasyonunda ilk andan itibaren Covid-19la etkin mücadele çalışmaları
başlatıldı. İlk vaka görüldüğü andan itibaren Avrupa ülkeleri
ortalama kırk beş gün sonra tedbir almaya başlarken ülkemiz iki üç
gün içerisinde tedbirler alarak Avrupaya göre çok çok daha önceden tedbir alan
ülke oldu. 2002de AK PARTİ iktidarıyla başlatılan ve devrim
niteliğinde olan sağlık reformu, sağlık altyapı yatırımları
ve şehir hastaneleri, verilen hizmetin kalitesini, ölüm hızının
yavaşlamasını ve iyileşme oranının da hızla artmasını
sağlamıştır.
Değerli milletvekilleri, devletimiz, Hükûmetimiz
bu çalışmaları yaparken AK PARTİli belediyelerimizde de coronavirüsle
mücadelede önemli hizmetler yapıldı. Kocaelide özellikle Büyükşehir
ve ilçe belediyelerimiz Salgın Küresel, Mücadele Yerel diyerek gece gündüz
demeden, şov ve reklam yapmadan, mazeret uydurmadan, kendi bütçeleriyle vatandaşımıza
gıda yardımından sağlık malzemesi desteğine, çevre
temizliğinden kurumların ihtiyaçlarına kadar her alanda hizmet verdiler.
Büyükşehir Belediyemiz, bu kapsamda en önemli çalışmaları yaptı.
Örneğin, değişik periyotlarla kapalı ve açık alanların
dezenfeksiyonu, her ilçede muhtelif yerlere dezenfektan stantlarının kurulması,
2 milyonun üzerinde cerrahi maske üretiminin yapılması, vatandaşa
ücretsiz dağıtılması, sağlık çalışanlarının
akşam konaklama yerlerinin sağlanması ve ihtiyaçlarının
karşılanması, İl Pandemi Kurulunun kararıyla evde karantinada
olanların yurtlara yerleştirilmesi ve bunların ihtiyaçlarının
karşılanması, Gönül Kazan Projesiyle kendi ihtiyaçlarını
gideremeyenlere günlük sıcak yemek hizmetinin verilmesi, 65 yaş üzeri
kronik rahatsızlığı olan vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarının karşılanması, işini kaybeden ihtiyaç
sahibi ailelere, esnafa gıda yardımının yapılması,
su faturasını ödeyemeyenlere destek olunması, evde kalan vatandaşlarımıza
e-kütüphane hizmetinin sunulması, Büyükşehir Belediyesinin tiyatro ekibinin
oyunlarını e-tiyatroyla izleme imkânlarının sunulması,
Kocaelide okuyan üniversite öğrencilerimize ücretsiz internet hizmetinin sunulması,
aç kalan sokak hayvanlarına mama dağıtılması ve son olarak
Covid-19 sürecinde görev yapmış olan sağlık personeline ve ailelerine
ödül olarak birer haftalık kamp tatili yaptırılması gibi hizmetleri,
şov ve reklama kaçmadan özveriyle yapan, başta Büyükşehir Belediye
Başkanımız Doçent Doktor Tahir Büyükakın olmak üzere Gebze,
Darıca, Çayırova, Dilovası, Körfez, Derince, Karamürsel, Gölcük,
Başiskele, Kartepe ve Kandıra ilçe belediye başkanlarımıza
ve ekiplerine teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Şeker, İzmiti
unuttunuz. O ilçe değil mi?
İLYAS ŞEKER (Devamla) Saygıdeğer
milletvekilleri, Covid-19 bütün dünyayı neredeyse teslim almışken
ülkemizde bu süreçte, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde, Covid-19la ilgili tüm masrafların devlet tarafından
karşılanması, açıklanan sosyal ve ekonomik paketler, 114 ülkedeki
70 binin üzerindeki vatandaşımızın ülkeye getirilmesi, süper
güçlerin de içinde olduğu 100ün üzerinde ülkeye sağlık malzemesi
yardımının yapılması gibi hizmetlerin sunulması, ülkemizin
gücünü, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin başarısını
göstermektedir. Ne yazık ki bu başarıyı perdelemek isteyenler,
dünde kalanlar, suni gündemlerle ülkeyi meşgul ediyorlar. Mevlânanın
dediği gibi: Bugün yeni bir gün, yeni şeyler söylemek lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama İzmiti unuttunuz Sayın
Şeker.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Saygıdeğer
milletvekilleri, ülkemizin bu süreci başarıyla yürütmesine vesile olan
başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere, Evde
kal. çağrısına uyup Hayat eve sığar. diyerek evde kalan
vatandaşlarımıza, Biz bize yeteriz Türkiyem. diyerek Millî Dayanışma
Kampanyasına destek verenlere, bu sürecin en fedakârı olan 65 yaş
üstü büyüklerimize ve 20 yaş altı gençlerimize teşekkür ediyorum.
Bu salgın hastalıkta hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralı olanlara acil şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Sümer
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Covid-19 salgınından etkilenen toplumsal
kesimleri korumak için ekonomi yönetiminin tek formülünün borçlandırma olduğuna,
2020 bütçesinin sorunlara çözüm getirme vasfını kaybetmesi nedeniyle yeni
bir bütçe planının Meclise getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Covid-19 salgınından etkilenen toplumsal kesimleri
korumak için ekonomi yönetiminin bulduğu tek formül borçlandırma oldu.
Vatandaşların, esnafın ve KOBİlerin, başta bankalara olmak
üzere, borçları giderek artıyor. Özellikle nisan ayında borçlanmada
tam bir patlama yaşandı. KOBİlerin bankalara olan kredi borçları
nisan ayında bir önceki aya göre 95,7 milyar lira yani yüzde 14,4 oranında
arttı; 758,2 milyar lira gibi rekor bir seviyeye yükseldi. KOBİlerin
borcu geçen yılın aynı ayına göre yüzde 19 oranında yani
121 milyar lira arttı. Bu yılbaşına göre ise 142,9 milyar lirayla
yüzde 23,2 oranında artmış oldu. Şu an bankaların donuk
alacaklarına ilişkin doksan gün olan asgari gecikme süresi salgına
karşı alınan önlemler kapsamında 31 Aralık 2020 tarihine
kadar yüz seksen güne çıkarıldı. Bu sürenin sona ermesiyle birlikte
KOBİleri bir borç yükü bekliyor. 2020 için onaylanan bütçe, sorunlara çözüm
getirme vasfını kaybetmiş oldu. Yeni bir bütçe planı Meclise
getirilmeli önerimizi bir kez daha buradan tekrarlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erbay
8.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, Muğla ilinde yaşanan çöl
sıcakları nedeniyle narenciye üreticilerinin yaşadığı
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Muğlamızda geçtiğimiz yıl yaklaşık
400 bin ton narenciye ve 100 bin ton nar üretilmişti. Ancak bu sene bu üretimin
yüzde 90a yakını olmayacaktır çünkü mayıs ayında Muğla
ilimiz tarihinde daha önce yaşanmamış çöl sıcaklarıyla
karşı karşıya kalmıştır. Arkasından, şiddetli
esen poyrazla birlikte çiçekten meyveye yeni dönen ürün yere dökülmüştür. Muğlada
Köyceğiz, Ortaca, Dalaman, Fethiye ve Seydikemerde narenciye üreticisi tarihin
en büyük mağduriyetini yaşamaktadır. Tarım Bakanı ve yetkililere
sesleniyorum: Zamansız bir şekilde yaşanan bu çöl sıcakları
öngörülemeyen bir afettir. Yıllardır üreterek ülkemize büyük miktarda
döviz girdisi sağlayan narenciye üreticimiz devletimizden destek beklemektedir.
Bölgemiz acilen afet bölgesi ilan edilmelidir. Narenciye üreticimizin bu zararı
TARSİM kapsamında değerlendirilmelidir. Üreticilerimizin kredi borçları
faizsiz şekilde en az bir yıl ertelenmeli ve nakdî yardım yapılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Köksal
9.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Belediye Başkanı
Mehmet Zeybekin Afyonkarahisar ilinde asansörlerin bakım ve denetiminin Makine
Mühendisleri Odasından alınmasıyla yaşanılan mağduriyetlerin
giderileceğine yönelik sözünü tutmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
Afyonkarahisar merkezde Makine Mühendisleri Odasının bakım ve denetimi
altında olan asansörlerin bakım ve denetimi odanın elinden alınıp
yaklaşık üç yıl önce AYK adlı bir şirkete verilmiştir.
Söz konusu şirketin asansör kontrollerinde adil davranmadığı,
bazı yerlerde daha sık, bazı yerlerde ise daha seyrek denetim yaptığı
gelen şikâyetler arasındadır. Bu konuda özellikle apartman yöneticileri
ve kat malikleri mağdur olmuştur. Konuyu çözeceğini ve Afyonkarahisarlı
hemşehrilerimin asansörlerinin bakım ve denetim işini yeniden Makine
Mühendisleri Odasına vereceğinin sözünü veren Afyonkarahisar Belediye
Başkanı Mehmet Zeybekten yaşanan bu mağduriyetin acilen çözülmesini
ve seçim öncesi vermiş olduğu sözün tutulmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakırlıoğlu
10.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin zarar eden çiftçinin olmadığı ve
hayvan ithalatını bitirmede kararlı oldukları yönündeki ifadelerine
karşılık canlı hayvan ithalatının sürdürüldüğüne
ilişkin açıklaması
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarım Bakanı geçtiğimiz gün Bu ülkede
yalan kolay satılıyor; zarar eden çiftçimiz yok. diyerek zarar ettiğini
söyleyen çiftçimize yalancı demiştir. Aynı Bakan, daha önce de hayvan
ithalatını bitirme konusunda son derece kararlı olduklarını,
kimsenin besicinin ekmeğiyle oynamasına izin vermeyeceklerini, 26 Ekim
2019 tarihinden itibaren yeni başvuru almayacaklarını da söylemiş
Canlı hayvan ithalatına izin yok. demişti. On yılda 8,5 milyar
dolar canlı hayvan ithalatına kaynak ayıran bir ülkenin bakanı
için söylemesi gereken kelimeler bunlar aslında ancak bugün, Hayvancılık
Genel Müdürlüğünün açıklamasından canlı hayvan ithalatının
son sürat sürdüğünü, 2020 yılında 350 bin hayvan ithal edileceğini,
ithalatın ancak 2022de biteceğini öğrendik. Tarım Bakanı
Yalan kolay satılıyor. diyor fakat yalan bu kadar da ucuz olmamalı.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
11.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, CHP Grup Başkan Vekili Özgür
Özele yönelik saldırıyı lanetlediğine, hak, hukuk ve adalet
mücadelelerini sürdüreceklerine, 2 Haziran tarihinde yaşanan dolu yağışı
nedeniyle Kayseri ili Felahiye ilçesi Kuruhüyük, Darılı ve İsabey
Mahallelerindeki çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Halkın haklı sesi Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Özgür Özele yönelik çirkin saldırıyı lanetliyorum. Hak,
hukuk, adalet mücadelemiz devam edecek. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra
da halkın sesi olmaya devam edeceğiz.
Felahiye ilçemizin Kuruhüyük, Darlı ve İsabey
Mahallelerinde 2 Haziran tarihinde yaşanan dolu yağışı
çiftçilerimizi zor duruma soktu. Başta buğday ve arpa olmak üzere, şeker
pancarı, nohut gibi ürünlerde büyük zararlar görüldü. Ektiği ürünler mazot,
gübre, elektrik gibi temel girdi maliyetlerini bile karşılayamayan çiftçilerimizin
mağduriyetlerini giderin yoksa seneye ne ekili bir tarla ne de ekecek bir çiftçi
bulabilirsiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aygun
12.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, hayvan yemi olarak kullanılmak
üzere pelet ayçiçeği kabuğu ithal edileceğine, pandemi sürecinde
Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve çiftçilerin Ziraat Bankasındaki kredilerinde
herhangi bir indirimin yapılmamasının Türk tarımının
gelmiş olduğu noktayı gözler önüne serdiğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Saman
ithalatını biliyor idik ama şimdi, ithal pelet ayçiçeği kabuğunu
da AK PARTİ iktidarında gördük. Rusyadan ithal edilen ve tonu 670 liradan
satılan ayçiçeği kabuğunun hayvanlarımıza yem olarak kullanılması,
geldiğimiz âcizliği ortaya koymaktadır. Geçmişte kalorifer yakıtı
olarak kullanılan pelet ayçiçeği kabuklarının şimdi ise
hayvanlarımıza yem olarak kullanılması, ülke tarımının
geldiği noktayı ortaya koymaktadır. Yabancıların ürünlerinden
sonra çöplerini de ithal eder duruma gelmemiz, Türk tarımının bittiğini
gözler önüne sermektedir. Millîlikten, yerlilikten bahseden AK PARTİ iktidarında
Türk çiftçisinin gelmiş olduğu, Türk tarımının gelmiş
olduğu nokta işte budur.
Yine, bakınız, pandemi sürecinde birçok sektörde,
konutta, taşıtta ve diğer kredilerde faiz indirimi yapılmasına
rağmen, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve çiftçilerin Ziraat Bankasındaki
kredilerinde herhangi bir indirim yapılmaması, Türk tarımının
ve dünyadaki tarımın gelmiş olduğu noktayı gözler önüne
sermiştir. Türk çiftçisinin AKP iktidarında geldiği nokta maalesef
budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
13.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, pandemi nedeniyle Hatay ili çiftçisinin
uğradığı mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yıllardır büyük bir ekonomik kayıp yaşayan
Hatay ilimizde ayakta kalan sektörlerden biri de tarımsal üretimdir. Pandemi
nedeniyle şimdi tarım sektörü de büyük bir sıkıntının
içine girdi. Hataylı çiftçilerimiz ekonomik sıkıntıdan hasat
yapamaz hâle geldi. Çiftçilerimiz ne yazık ki şimdi iflasın eşiğindeler.
Hükûmet bir an önce çiftçimize destek vermelidir; bunun için: Çiftçilerimizin ürettiği
tüm ürünler devlet desteği kapsamına alınmalıdır; tarımsal
girdilerde fahiş fiyat artışının önüne geçilmelidir; tarımda
kullanılan enerji devlet desteği kapsamına alınmalı, çiftçi
elektrik şirketlerine mahkûm edilmemelidir; çiftçinin ürettiği tarımsal
ürünlerin fark ödemeleri ve desteklemeler acilen ödenmelidir; çiftçi kredileri en
az bir yıl ötelenmeli ve yeniden yapılandırılarak düşük
faizle uzun vadeye yayılmalıdır. Hükûmet çiftçimizin sesini duymalı
ve bir an önce sorunlarını çözmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
14.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Türkiyenin salgın sürecinde sanayisi,
teknolojisi, tarımı, ticareti, hizmet altyapısı ve insani duruşuyla
büyük bir devlet olduğunun tüm dünyaya gösterildiğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemize hizmet yolunda attığımız
her adım, sarf ettiğimiz her kelam, geçirdiğimiz her an bizim için
şereflerin en büyüğüdür. Türkiyenin büyüklüğü nüfusumuzun çokluğundan,
ekonomimizin rakamlarından, silahlarımızın menzilinden, şehirlerimizin
şatafatından ibaret değildir asla ve olmayacaktır. Türkiye sanayisi,
teknolojisi, tarımı, ticareti, hizmet altyapısı yanında
asıl insani duruşuyla büyük bir devlet olduğunu salgın sürecinde
tüm dünyaya göstermiştir, göstermeyi de sürdürecektir. En önemli gücümüz olan
birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktığımız
müddetçe Allahın izniyle bizi yolumuzdan alıkoyacak hiçbir engel görmüyoruz.
Büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşmaya dünden
daha yakın ve daha kararlı olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 11 Haziran Kızılayın
kuruluşunun 152nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)- Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bugünler Kızılay, Hilâl-i Ahmerin kuruluş
yıl dönümüdür. Kan verme, insan hayatına verilen değere uygun olarak
teşvik edilen bir uygulamadır. Yapılan iş, bir muhtacın
ihtiyacını karşılamak olduğu için kan verme ücretle değil,
bağış şeklinde olmalıdır. Her kim bir hayatı
kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur, kim bir başkasının
kederini giderirse Allah da onun kederini giderir ve ona kolaylık kapılarını
açar.
İnsanlar yardımlaşarak ayakta dururlar,
dolayısıyla kan bağışı, salih bir amel olarak sadaka
hükmündedir. Ülkemizde her dört saniyede 1 ünite kana ihtiyaç vardır, her bir
kan bağışı 3 kişinin hayatını kurtarmaktadır.
Dolayısıyla kan acil değil sürekli bir ihtiyaçtır. Kan bağışı
nice canlara hayat verir, nice umutları yeşertir.
BAŞKAN Sayın Erel
16.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, sosyal çalışmacıların mağduriyetlerinin
giderilmesi için 2018 KPSS puanlarıyla ek atamalarının yapılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,
üniversitelerin sosyal hizmet bölümünden mezun olan sosyal çalışmacılar
için 2019 yılında personel alımına çıkmış ve
tercih sonuçlarını 6 aralıkta açıklamıştı. Ancak
aralık ayından bu yana ataması gerçekleştirilen personelin tamamına
tebligat gelmediği için göreve başlayamamışlardır. Altı
aydan fazladır bekleyen adaylar, tebligat bekledikleri süreçte başka bakanlıkların
alımlarına başvurup mükerrer atamaya sebep olmuşlardır.
Bu nedenle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının
bine yakın kadrosu boş kalmış durumdadır. Sosyal çalışmacılarımız
mağduriyetlerinin giderilmesi için bir an önce 2018 KPSS puanlarıyla ek
atamalarının yapılmasını heyecanla ve sabırsızlıkla
beklemektedirler.
BAŞKAN Sayın Şahin
17.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, 46 ilde çöl sıcaklarından kaynaklı
afetten dolayı narenciye üreticilerinin yaşadığı mağduriyetlerin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler Sayın
Başkan.
46 ilimizde narenciye ürünleri çöl sıcaklarından
kaynaklı afetten dolayı zarar görmüştür, ürünler telef olmuştur.
Bu durum, masrafları 2 kat artan çiftçilerin borç yükünü artırarak maliyetleri
yükseltmiş, belini bükmüştür. Bölgemizde Erzin, Dörtyol, Payas, Samandağ,
Defne, Arsuz en çok zarar gören ilçelerdir. Erzinin tek geçim kaynağı
narenciyedir.
Çiftçilerin doğal afetlerden dolayı yaşadığı
zararlarının tamamının karşılanması ve tarımsal
sigortanın kapsamının genişletilmesi gerekmektedir.
Tarımsal ürünlerin canlı cansız üretim
araçları ve tesisleri dâhil tüm tarımsal varlığın toplam
parasal değerinin belirlendiği miktar yüzde 40tan en az yüzde 10a düşürülmelidir.
Tarım sigortalarının kapsamına aşırı
sıcak etkili su kaybına bağlı meyve dökümü durumu eklenmeli,
Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olma şartı kaldırılmalıdır.
Sigorta şartları her çiftçinin ulaşabileceği
hâle getirilmelidir.
Çiftçinin borçları faizsiz en az iki yıl ertelenmeli,
üretimin önü açılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Karaman
18.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, ülkenin dünyayı sarsan salgında
başarılı bir sınav verdiğine, Erzincan ilinde kronik hâle
gelmiş sulama birliklerinin sorunlarının çözülmesine desteklerinden
dolayı son Başbakan Binali Yıldırıma, Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirliye ve dönemin Erzincan Valisi Ali Arslantaşa
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ülkemizin de içinde bulunduğu salgın nedeniyle
alınan tedbirler ve kararlar doğrultusunda -geçirmiş olduğumuz
son iki aydan sonra- ara verilmiş olan Meclis çalışmalarının
hayırlı ve başarılı olmasını diliyorum. Ara verilen
bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükûmet yetkililerinin
ülke ve dünya genelinde takdire şayan hizmetlerinden dolayı kendilerine
şükranlarımı sunuyorum.
Süreç çok iyi idare edilmiş, millet olarak dünyayı
sarsan salgında ülkemiz çok başarılı sınav vermiştir.
Devlet milletinin, millet de devletinin yanında olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Ekilemeyen yer kalmasın.
sloganıyla çıktığımız bu yolda çiftçilerimizin hep
yanında olduk, olacağız da. Bu süreçte çiftçilerimizin yüzünü güldürecek
birçok uygulamalarımız oldu.
Seçim bölgem Erzincanda kronik hâle gelmiş sulama
birliklerinin sorunlarını çözüp il özel idaresine devrini sağladığımız
an itibarıyla sulama kanallarımız toprağı yeşertmeye
başlamıştır.
Sulamayla ilgili desteklerinden dolayı son Başbakanımız
Sayın Binali Yıldırıma, Tarım ve Orman Bakanımız
Sayın Bekir Pakdemirliye ve bugün Burdur Valiliğine atanan Erzincan Valimiz
Sayın Arslantaşa teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
19.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, Hükûmetin yaşanan pandemi sürecinde
sağlık alanında gösterdiği başarılarının
yanı sıra ekonomi alanında da milletin yanında olduğuna
ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Hükûmetimiz, yaşanan pandemi sürecinde sağlık
alanındaki başarılarının yanında, özellikle ekonomi
alanında milletimizin yanında olmaya devam etmiştir.
Tüm dünyanın yaşadığı ekonomik
daralmaya karşın, ülkemizin gösterdiği proaktif ekonomi yönetimi
sayesinde süreci en az hasarla atlatıyoruz. Bu süreçte 2 milyondan fazla mükellefin
prim borçları altı ay ertelendi. Sosyal koruma kalkanı çerçevesinde
kısa çalışma ödeneği, işsizlik ödeneği verildi. 5,5
milyon aileye bin TL destek verildi. 192 bin firmamıza kefaletli İşe
Devam Desteği finansmanı sağlandı.
Bugüne kadar atılan adımların tutarı
260 milyar TL; böylece bu kapsamda yapılan çalışmaların büyüklüğü
çarpan etkisiyle 600 milyar TLyi aşmıştır. Bu başarılı
ve milletimizi önceleyen ekonomi yönetimi için başta Sayın Cumhurbaşkanımıza,
Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayraka teşekkür ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
20.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir ili
Mucur ilçesi Aydoğmuş, Avcı, Büyükkayapa, Kurugöl, Küçükkayapa ve
Pınarkaya köylerinde yoğun dolu yağışı nedeniyle çiftçilerin
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Kırşehir ilimizde geçen hafta meydana gelen
dolu yağışı nedeniyle Mucur ilçemize bağlı birçok
köyde ve bölge civarında maddi hasar meydana gelmiştir.
Yoğun dolu yağışı, Mucur ilçemizdeki
köylerde tarımla uğraşan çiftçilerimizin arazilerinde ciddi zarar
ve hasara yol açarak olumsuz yönde etkilemiştir. Son aylarda yaşanan salgınla
mücadele süreci de düşünüldüğünde, yerli üretimin en büyük emekçileri
çiftçilerimiz için her türlü desteğin sağlanması önem arz etmektedir.
Mucur ilçemizde, Aydoğmuş, Avcı, Büyükkayapa,
Kurugöl, Küçükkayapa, Pınarkaya köyleri ile Rışvan Karakuyu bölgesi
ciddi hasar alan yerler arasındadır. Çiftçilerimizin mağduriyetinin
giderilmesi ve zararlarının karşılanması yönünde gerekli
yardım ve desteğin yapılmasına ilişkin olarak ivedilikle
harekete geçilmesi adına buradan başta Tarım ve Orman Bakanımız
olmak üzere tüm yetkililere sesleniyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Barut...
21.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, üretenin ve tüketenin zarar ettiği sistemin
değişmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, son on
yılda, üretici ürününü üretirken elektrikten mazota, gübreden tohuma kadar
tüm girdiler en az 3-4 kat arttı. Üreten çiftçi kazanamıyor, tüketici
de pahalıya almak zorunda kalıyor. Bu sistem böyle yürümez, bu sistem
sıkıntılı. Hem Hal Yasası değişmeli hem de üretici
desteklenmelidir. Hasat zamanı yapılan ithalat hem tarımı ve
üretimi hem de hal esnafını olumsuz etkiliyor. Üreticiye darbe vuran,
tarımsal üretimi çok olumsuz etkileyen ithalatın kesinlikle yasaklanması
gerekiyor. Salgın nedeniyle arz ve talep dengesi bozulduğu için yaz meyve
ve sebzeleri halde kaldı. İthalat yasaklanırken ihracatın da
önünün açılması gerekiyor. Çiftçinin ürünü maliyetinin altında çok
ucuza gidiyor veya satamıyor, esnaflarımız ise pazarlayamıyor
ama ne hikmetse tüketiciye ürünler 5-6 kat fiyatla satılıyor. Üreten ve
tüketenin zarar ettiği bu sistemin artık değişmesi gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Başevirgen...
22.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, öğrencilerin mağduriyetlerinin
önlenebilmesi için LGS ve YKS sınavlarının ileri bir tarihe ertelenmesini
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pandemi süreci devam ederken yapılmak istenen LGS
ve YKS sınavlarının ertelenmesi hakkındaki teklifimiz geçen
hafta AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Bu sene LGSye 1,8 milyon, YKSye ise
2,5 milyon öğrenci girecek. Millî Eğitim Bakanlığı kendi
bünyesinde yaptığı sınavları ertelerken bu sınavların
ertelenmemesi demek, 4,3 milyon öğrencinin ve ailelerinin hayatının
riske atılması demek. Gelecekleri bir sınava bağlı olan
çocuklarımızın şimdi, o sınav yüzünden hayatlarını
riske atmak vicdanlara sığmaz. Bu sınavların daha uygun bir
tarihe ertelenmesi hâlen bütün öğrencilerimizin ortak talebidir. Bakanlığın
sınavda uygulanacak tedbirleri açıklamak yerine, öğrencilerimizin
bu haklı çağrısını dikkate almasını ve sınavların
ileri bir tarihe ertelenmesini tekrar talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Sayın Tutdere...
23.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Mardin ili Kızıltepe
ve Derik ilçelerindeki elektrik kesintileri nedeniyle yaşanılan mağduriyetlerin
giderilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana ve iktidara
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Geçen hafta Genel Başkanımızın görevlendirmesi
üzerine Mardin ilindeydik. Mardin ilinde, Derik ve Kızıltepe ilçelerinde
özellikle elektrik kesintileri nedeniyle vatandaşlarımız çok ciddi
anlamda mağdur durumdadır. Ekonomik krizle, coronayla mücadele eden yurttaşlarımızın
elektrik dağıtım şirketinin gerçekten hukuk dışı,
ölçülülük ilkesine uymayan uygulamaları nedeniyle mağduriyetleri katbekat
artmıştır. Derik ilçesinde 43 köy, Kızıltepe ilçesinde
yaklaşık 20 köyün içme suları dahi kesilmiş durumdadır.
Köyler içme sularını elektrik şebekesinden aldığı
için, şu anda orada bulunan yurttaşlarımız temiz suya dahi ulaşamamaktadırlar.
Türkiyede, 2020 yılında 60 köyde insanlar içme suyu bulamıyorlar.
Ben buradan iktidara ve Sayın Cumhurbaşkanına çağrıda bulunuyorum:
Sizin yönetmiş olduğunuz Türkiyede, insanların en temel insan hakkı
olan temiz suya ulaşma hakkı ihlal edilmektedir, bu mağduriyeti bir
an evvel giderin, insanlarımızın bir an evvel temiz içme suyuna ve
tarımda kullanılan suya ulaşmalarını sağlayın
diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
24.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay ili Arsuz ilçesinde hastane olmaması
nedeniyle yaşanılan mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Arsuz, çok geniş bir alana dağınık
olarak yayılan ve normalde 93 bin olan nüfusu, yazın 300 bine erişen
bir turizm merkezi olarak Hatayın en büyük ilçelerindendir. Arsuzda bir hastane
yoktur, en yakın hastane 70 kilometre mesafededir ve hızlı müdahale
yapılmadığı için birçok vatandaşımız hayatını
kaybetmektedir. 2018de yer tahsisi yapılmasına karşın, iki
yıldır ihale yapılmadığından Arsuzlu kan kaybından
yitip gitmektedir. Son bir haftada gerçekleşen trafik kazalarında yine
2 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Hayatını
kaybeden hemşehrilerim Samet Öcal ve Adil Gökmeydana rahmet diliyorum. Halk
isyan noktasına gelmiştir; ilçeyi Dikkat! Bu ilçede hastane yoktur, hastalanmamaya
özen gösterin. pankartlarıyla donatmış, oturma eylemleri ve imza
kampanyalarıyla sesini duyurmaya çalışmaktadır. Hükûmet, halkın
bu haklı isyanını duymalıdır, ihaleyi bir an önce yapmalıdır;
bir an önce, Arsuz hastanesine kavuşmalıdır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
25.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, ülkenin salgınla mücadelenin
yanı sıra ekonomi ve dış politikada da pek çok başarıya
imza attığına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemiz, son dönemde, salgınla mücadelenin yanı
sıra, ekonomi ve dış politikada da pek çok başarıya imza
atmıştır. Geçmişte, kriz dönemlerinde dünyadan yardım isteyen
Türkiye, bugün sağlık yardımı ve ihracat talebinde bulunan 125
ülkeye olumlu karşılık vererek dünyaya yardım eder duruma gelmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan önderliğinde çalışma hayatında da normalleşme
sürecimiz hızla devam etmektedir. Bu kapsamda, 25 yaş altı ve 50
yaş üstü vatandaşlarımızın kolay şekilde istihdam
edilmesi sağlanacak, kısmi ya da esnek çalışma alanında
iş gücü piyasamızı daha da verimli hâle getirecek düzenlemeler hayata
geçirilecektir. Allahın izniyle, 2023 hedeflerimize ulaşmaya en yakın
olduğumuz bu dönemde, evlatlarımıza 2053 ve 2071 vizyonlarını
gerçekleştirebilmeleri için emanet edeceğimiz büyük ve güçlü Türkiyenin
inşasında durmadan, yorulmadan çalışmaya devam edeceğiz
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
26.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersin ilinin eşsiz
tabiatı, tarihî ve kültürel zenginlikleriyle önemli bir turizm merkezi olduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Her bakımdan gelişen ve büyüyen Türkiyenin
güneyinde parlayan yıldızı, Akdenizin incisi Mersin, tarihî, kültürel
zenginlikleri ve eşsiz tabiatıyla önemli bir turizm merkezidir. Türkiyenin
en uzun sahillerinden birine sahip olan Mersin, Tarsustan Anamura kadar ziyaretçilerine
birçok alternatifler sunar. Deniz, kum ve güneş turizminin yanında, inanç
ve kültür turizmi açısından da çok zengin bir potansiyele sahiptir. Tarsusta
bulunan Ashab-ı Kehf Mağarası, Makam-ı Şerif Camisi, Ulu
Camisi, Gülnarda bulunan Zeyne Türbesi önemli ziyaret yerleri olduğu gibi
Hristiyanlara da önemli ziyaret makamları olduğu için ev sahipliği
yapmaktadır. Anlatmakla bitiremeyeceğimiz güzellikleri görmek ve bir gastronomi
şehri Mersine ait lezzetleri tatmak için, Covid-19 salgınıyla mücadelede
normale geçtiğimiz şu günlerde, ruhen ve bedenen dinlenmek isteyen herkesi
Mersine davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Dervişoğlu, buyursunlar.
27.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, pandemi sürecinde
YKS sınav tarihinin öne alınmasıyla gençlerin ve ailelerinin yaşadıkları
mağduriyetin önlenebilmesi için İYİ PARTİ Grubu olarak hukuki
mücadele başlattıklarına, Hükûmetin ekonomi politikalarının
ekonomi alanında yaşanan problemlere çare üretemediğine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu tekrar saygılarımla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi Yükseköğretim Kurumları
Sınavı yaklaşmaktadır, YKS diye tarif ediliyor. Bu alanda
ciddi belirsizlikler söz konusudur. İktidar, maalesef, gençlere karşı
olan görev ve sorumluluğunu yerine getirememiş gibi görünmektedir. Bugünkü
iktidar, 2002 yılından itibaren eğitim sisteminde büyük bir ciddiyetsizlikle,
neredeyse işi yazboz tahtasına çevirmeye götürmüştür. Eğitim
sistemindeki değişikliklerden hepimizin başı dönmüştür.
Bu karmaşık, geride bıraktığımız günlerde, Türkiyeyi
yönetenler, gençler için bu süreci kolaylaştırmak, endişelerini azaltmak
için bizim de desteklediğimiz bir karar vermişti ve YKS sınav tarihleri
ileri alınmıştı ama sonradan ne olduysa ani bir kararla, YKS
tarihi sorumsuzca tekrar öne alındı. Gençlerin hangi şartlar altında
sınava çalıştığı da bu süreçte umursanmadı. Ailelerin
çocuklarına ne zorluklarla imkân sağlamaya çalıştığını
herhâlde görüp bilmiyorsunuz ya da merak etmiyorsunuz. Bu büyük yanlışı
düzeltebilmek, sizin ve ailelerinizin mağduriyetlerine son verebilmek için,
geri dönüşü olmayan zararların oluşmasına engel olmak bakımından,
hiçbir siyasi amaç gözetmeksizin sınav takviminin gençlerin planlarına
uygun hâle getirilmesi için İYİ PARTİ adına bir hukuk mücadelesi
başlattık, bu hafta karar verilmesini bekliyoruz.
Ayrıca, ekonomi alanında da ciddi problemler
yaşanıyor. TÜRK-İŞin 2020 için açıkladığı
son rakamlara göre açlık sınırı 2.438 lira, yoksulluk sınırı
ise 7.942 liradır. Türkiyede 2020 yılı için belirlenen net asgari
ücret ise 2.324 lira olup 10 milyona yakın olduğu tahmin edilen asgari
ücretliler açlık sınırının altında yaşam mücadelesi
vermektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
TÜİKin açıkladığı son istihdam verilerine göre ise 26
milyon 753 bin çalışanımız bulunmaktadır. Yani çalışanlarımızın
yüzde 40a yakını açlık sınırının altında
kalmaktadır.
Diğer yandan, SGKnin açıkladığı
verilere göre ise sadece son bir yılda, genel sağlık sigortası
primini kendi ödeyemeyecek duruma düşen vatandaş sayısı 500
bini aşmıştır. Bu, işsizler ordusuna katılan 500 binden
fazla vatandaşımız daha oldu demektir.
Ekonomi her geçen gün daha da yara almaya devam ediyor.
Vatandaşlarımız asgari veya düşük ücretlerle geçim mücadelesi
vermekte. İşsizlik ki bilhassa genç işsizliği çığ
gibi büyümektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Tüm bunlara karşın, Hükûmetin ekonomi politikaları da artık
çare üretememektedir. Çare vardır, Türk milleti mecbur ve mahkûm değildir
ama gün gelecek, gerçekler gün ışığına çıkacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Başkanım, Erkan Akçay, buyursunlar.
28.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 10 Haziran Cengiz Aytmatovun vefatının
12nci yıl dönümüne, ABDnin materyalist, Darwinist, ırkçı ve sömürgeci
bakış açısının Atlantikle sınırlı olmadığına,
coronavirüsle mücadelede ABD ve Avrupa sınıfta kalırken varlığını
insanımıza hizmetkâr kılan Türkiye Cumhuriyetiyle övünülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün, Türk dünyasının ve dünya edebiyatının
büyük ismi Cengiz Aytmatovun vefatının yıl dönümü. Bu vesileyle
Cengiz Aytmatovu rahmetle yâd ediyorum.
Türk dünyasının kültürel zenginliğini
eserleriyle bütün dünyaya tanıtan Aytmatov, dünya edebiyatına mal olmuş
en önemli kalemlerden birisidir; Cengiz Hana Küsen Bulut Cemile Dişi
Kurdun Rüyaları gibi eserleriyle, insanın tarih içinde kazandığı
değerlerini destansı anlatımıyla Türk ve dünya edebiyatında
eşsiz bir başarıyı yakalamıştır. Milletinin değerlerini
ve insani erdemleri unutan, toplumuna yabancılaşan karakterleri Gün Olur
Asra Bedel adlı eseriyle mankurt olarak niteleyen ve mankurtlaşma deyimini
dünya literatürüne kazandıran Aytmatovu vefatının yıl dönümünde
rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Amerika Birleşik Devletlerinde Anma Günü olarak kutlanan 25 Mayıs 2020
tarihinde, Minnesota eyaletinde George Floyd isimli siyahi vatandaş gözaltı
işlemi sırasında polislerin orantısız güç kullanarak, boğarak
öldürmeleri sonucunda hayatını kaybetmişti. Irkçılık karşıtı
gösteriler mevzubahis eyaletle sınırlı kalmamış ve ABDnin
birçok eyaletine sıçramıştır. Her toplumsal olayın geri
planında tarihsel bir gerçeklik vardır. Floydun Nefes alamıyorum.
sözü ABDnin ırkçı bilinçaltının ve politikalarının
delili olmuştur. Floyd olayı, köle ticaretiyle başlayan, siyahi halkın
asırlar süren dramını ve günümüzde polis şiddeti şeklinde
nükseden Batı sisteminin yapısındaki ırkçılık hastalığını
tekrar gün yüzüne çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 17 Temmuz 2014 tarihinde Garner,
9 Ağustos 2014 tarihinde Brown adlı siyahi bir vatandaş Nefes alamıyorum.
sözleriyle Batının ırkçı, Darwinist, materyalist ve sömürgeci
zihniyetini gözler önüne sermiştir. ABDnin bu materyalist, Darwinist, ırkçı
ve sömürgeci bakış açısı sadece Atlantikle sınırlı
değildir. ABD, emperyal hedefleri doğrultusunda Afganistanda, Irakta,
Suriyede illegal birçok operasyon düzenlemiş ve kıyımlara neden
olmuştur.
Sayın Genel Başkanımız ülkemizde
ve bölgemizde sinsi oyunlar peşinde olan ABDnin gizli emellerini çoğu
kez vurgulamıştır. Oyun kuranın bir gün kendi oyununa kurban
gideceğini, 16 Eylül 2017 tarihinde Genel Başkanımız Sayın
Devlet Bahçeli şu sözlerle ifade etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyursunlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) ABD ve İngiltere öncelikle
kendi işine bakmalı. Haksız, hukuksuz ve hadsiz politik tasavvur
ve tavırlardan acilen ve derhâl geri dönmelidir. Bölgemizde fitneye mihmandarlık
yapan ABD, gelecekte kendi eyaletlerinde baş gösterebilecek bağımsızlık
arayışına ne diyecektir? Mesela, Kaliforniyanın içten içe büyüyen,
devamlı zemin tutan ayrılma talepleri iyice somutlaşır, gün
yüzüne çıkarsa ABD ne yapacaktır?
Değerli milletvekilleri, Amerikan rüyası denilen
spekülasyonun iç yüzü çoktan ortaya çıkmıştır. ABD, coronavirüsle
mücadelede kurumlarıyla ve organizasyonuyla sınıfta kalmış
fakat bu başarısızlık ABDyle sınırlı kalmamıştır.
Sözde insan haklarının beşiği olan Avrupa, yaşlılarını
ve çocuklarını hastanelere almamış, yağmacı bir zihniyetle
yardım gemilerine el koymuştur. Bu hususta varlığını
insanımıza hizmetkâr kılan Türkiye Cumhuriyetiyle ne kadar övünsek
azdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Batı, vatandaşının nefesini keserken
Türkiye tüm kurum ve kuruluşlarıyla insanlığa nefes olmuştur.
Ayırt etmeksizin her insanına el uzatan devletimiz, tüm dünyaya cihanşümul
devlet olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti,
tıbbi yardımlarıyla, hiçbir talebi boş çevirmemiş ve her
kıtaya Türkiyenin, Türk milletinin merhamet mührünü vurmuştur. Tarih,
hafızası şaşmayan beşerî bir ilimdir, ve yine aynı
tarih, dünya nefes alamazken insanlığa ve elinin ulaştığı
her kıtaya nefes olmaya çalışan Türkiye Cumhuriyetini altın
harflerle nakşedecektir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyursunlar, Sayın Oluç.
29.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonunun İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporunun
TÜİKin resmî işsizlik verilerinin gerçeği yansıtmadığını
gösterdiğine, işçilerin kimi yerlerde kölelik koşullarında çalıştırıldığına,
Diyarbakır, Mardin ve Siirt Valilerinin merkeze çekildiğine ve kayyum
olarak atanan bu valilerin yaptıklarının hesabını hukuk
önünde sormaktan vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARIHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim,
Sayın Başkan.
Sayın vekiller, işsizlik verileri, manipüle
edilmiş ve gerçekleri yansıtmayan işsizlik verileri açıklandı
ve ilginç bir şekilde, bütün dünyada pandemi döneminde, coronovirüs döneminde
işsiz sayısı artarken Türkiyede ne hikmetse -manipüle edildiği
için rakamlar, tabii ki biliyoruz- işsiz sayısı artmamış.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu,
bugün açıklanan işsizlik rakamları karşısında bir
rapor çıkardı hemen. İşsizlik ve İstihdamın Görünümü
başlığını taşıyor rapor ve yaptıkları
bütün araştırmalarla bu raporda, sayısal dökümlerle birlikte, TÜİKin
resmî işsizlik verilerinin gerçeği yansıtmadığını
çok net olarak göstermiş durumdalar. DİSK Covid-19 en az 6 milyon istihdam
kaybına yol açmıştır. Covid-19 etkisiyle revize edilmiş
geniş tanımlı işsizlik 13 milyonu aşmıştır.
Revize edilmiş geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde
39 olarak görünmektedir diyor. Raporlarında çok detaylı bir araştırma
yapılmış vaziyette ve iddiaları, çok açık bir biçimde istihdamın
düştüğü, işbaşında olanların sayısının
ve çalışma sürelerinin düştüğü ve ümitsiz işsizlerin sayısının
patladığı doğrultusunda. Yani iş aramayıp çalışmaya
hazır olanların sayısında ve ümitsiz işçilerin sayısında,
bir patlama yaşandığı doğrultusunda bir rapor olmuş,
önemli veriler taşıyor. Elbette ki TÜİKin manipüle edilmiş
rakamlarıyla karşılaştırdığımızda çok
daha gerçekçi verilerin ortaya konduğunu görüyoruz.
Dün de söylemiştim, TÜİK rakamları manipüle
etmek için sadece TÜİK Başkanını ve Başkan Yardımcısını
değil, bölge müdürlerini de değiştirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yakında TÜİKi,
Hazine ve Maliye Bakanının yanındaki odaya taşıyıp
aslında onun istediği verileri yayınlamasını sağlayacaklar
gibi görünüyor.
Şimdi, işsizlik bu durumdayken kimi yerlerde
de gerçekten kölelik koşullarında insanların çalıştırıldığını
görüyoruz. Hatay Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu pamuk tarlalarında
çalışacak tarım işçilerinin günlük yevmiyelerini 52 lira olarak
belirlemiş, işçilere yemek ücreti verilmemesi kararı alınmış
ve bir ay boyunca çalışan işçiler asgari ücretin altında çalışacaklar,
her türlü haktan ve hijyenden yoksun çalıştırılacaklar. Gerçekten
vahim bir durum; baktığımızda yemek parasının verilmemesi
ve sabah saat 06.30da başlayıp akşam 16.30da iş bırakma
kuralının işleyeceği, 16.30dan önce iş bırakılsa
da saat başına 7 lira yevmiyeden düşürüleceği sanki çok matah
bir yevmiye veriliyormuş gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) En son TÜRK-İŞin
açıkladığı açlık sınırı 2.492 liraydı,
net asgari ücret biliyoruz 2.324 lira; pamuk işçilerine reva görülen ücret
günlük 52 liradan 1.560 lira oluyor, o da eğer otuz gün çalışacak
olurlarsa. Gerçekten mevsimlik işçiler kölelik koşullarında çalıştırılıyor,
sigorta kapsamında çalıştırılmıyorlar. İşçilerin
bu koşullarda çalıştırılmasının insanlık
dışı olduğunu özellikle bir kez daha vurgulamak istiyoruz ve
bu konunun Meclis açısından da ciddi bir konu olduğunun bütün gruplar
tarafından görülmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.
Son olarak değinmek istediğim konu, bir valiler
kararnamesi yayınlandı ve bu valiler kararnamesine göre Diyarbakır,
Mardin ve Siirt Valileri merkeze çekildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlıyorum
efendim.
Diyarbakır, Mardin ve Siirt Valileri bizi niye ilgilendiriyor?
Bunlar aynı zamanda kayyum olarak atanmış olan Valilerdi. Biliyorsunuz,
kayyumlar meselesini biz her hafta birkaç kez konuşmak durumunda kalıyoruz.
Bu valilerden kayyum olarak atanmış olan valilerden Mardin Valisi Mustafa
Yaman, daha evvel çeşitli devlet görevlerinde de bulunmuş olan bir kişiydi;
Dersimde, Giresunda, Kırklarelide, Balıkesirde çalışmalar
yapmış ve her çalıştığı yerde mutlaka hakkında
usulsüzlük, yolsuzluk, hırsızlık gibi soruşturmalar yapılmış
olan, bazılarında mahkûm olmuş olan ama mahkûmiyeti ertelenmiş
olan bir kişiydi; Mardine 2 kere Vali olarak atandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Sayıştay
raporları ortaya çıktı, faturalar vardı biliyorsunuz, İçişleri
Bakanına ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına çeşitli
hediyeler verdi, hediyeler verdiğini iddia etti; o faturaları da ortaya
koyduk. Bütün raporlarda aslında hırsızlık, yolsuzluk ve usulsüz
harcama konusunda birinci sırada yer alan bir kişiydi Mardin Valisi ve
sonra kayyum olarak atanmış olan Mustafa Yaman. Şimdi, merkeze alınmış
kendisi. Söyleyelim; merkeze alındı diye hukuk önünde hesap vermekten
kurtulabileceğini sanmasın. Onu kayyum olarak atamış olup da
bu yaptığı hukuksuzluklara, usulsüzlüklere ve hırsızlıklara
çanak tutmuş olanlar da dâhil olmak üzere, bu yapılanların hesabı
mutlaka hukuk önünde sorulacak.
Tabii ki Diyarbakır Valisi de kayyum olarak atandı,
pandemi döneminde sahte dezenfektan dağıtan bir kişiydi, unutmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Siirt kayyumu yeni
atandı, onun da ilk yaptığı işin Kürtçe kütüphaneyi yıktırmak
ve tabelalara musallat olmak olduğunu elbette ki unutmuyoruz.
Şunu söylemek istiyorum, son cümle: Kayyum olarak
atanmış olan 3 Valinin -şimdi merkeze alındılar ama- yaptıklarını
unutmayacağız ve onların yaptıklarının hesabını
hukuk önünde sormaktan da asla vazgeçmeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Özel.
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurulun 95inci Birleşiminde yaşanılan
fiziki şiddetin içinde yer almaktan üzüntü duyduğuna, kurumsal ilişkilerde
empati yeteneğinin geliştirilmesinin önemli olduğuna, 15 Temmuz şehit
yakınları ve gaziler için toplanan paranın amacı doğrultusunda
kullanılması gerektiğine, Yassıada yargılamalarını
geçersiz kılan bir kanun teklifi yerine tüm siyasi idamları geçersiz kılacak
bir kararın daha anlamlı olacağına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Kapanmış bir konuyu açmak adına değil
ama herhâlde bir saate yakın üzerinde konuşulan bir konuda olayın
taraflarından biri olarak birkaç cümle sarf etmem de beklenir.
Şimdi, öncelikle, dün yaşanan olayların
belli bir yerinden sonraki kısmında yani işin içine şiddet karıştıktan
sonraki kısmının içinde yer almaktan büyük bir üzüntü duyuyorum.
Bana yapılanı elbette tasvip etmiyorum. Bana o girişimde bulunan
arkadaşın daha sonra başına gelenler veya bugün içinde bulunduğu
durum benim de yüreğimi eziyor. Bu iş, gerçekten Mecliste bir tek olmaması
gereken bence de bu var. Tüm partilerin Grup Başkan Vekillerinden önemli şeyler
duyduk.
Tabii bu arada Sayın Sezgin Tanrıkuluna yapılan
ve hiçbirimizin kabullenmediği, sizin de kabullenmediğiniz bir girişimin
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından kurumsal olarak sahiplenilmemiş
olmasını ve kendisine bir telefon açılarak durumdan duyulan üzüntünün
iletilmiş olmasını da çok önemsiyoruz; gerisinin çok fazla önemi
yok ama bu önemlidir Türkiye için.
Sizin ziyaretiniz çok kıymetlidir; şereflendirdiniz,
duygularınızı paylaştınız, o açıdan teşekkür
ediyoruz. Dün o olaylar yaşanırken zaten en büyük özrü... Kim, neyi ne
kadar söyleyebiliyor, ne yapıyor çok önemli değil -gözümde gözlüğüm
de yoktu- en büyük özür, o olayı gerçekleştiren arkadaşa Bu, bizim
töremizde yok. diye yapılan eleştiridir; benim için en büyük özürdür
o.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her siyasi partiden, Başkanlık
Divanından arayan soran, odaya uğrayan, telefon eden herkese teşekkür
ediyoruz.
Meselenin, en sert şekilde müzakerelerin bile hiç
bir zaman kaba kuvvete dönüşmemesine ilişkin burada oluşan ortak
kanaat ve tekrarlanan kıymetli ifadelerin bir vücut bulmasını önemsiyoruz.
Çünkü bu Meclis, on yedi ay hiçbir tartışmanın kavgaya dönüşmediği
bir dönem de geçirmişti. Dünkü tatsızlığın böyle bir sürecin
kapısını aralaması umudu yüreğimdeki ağrıyı
hafifleteceği gibi bambaşka bir sevince de dönüştürür, keşke
böyle bir kazanımımız olsa!
Sayın Başkan, meselenin diğer kısmıyla
ilgili yani dün İç Tüzükün verdiği bir hak kullanılırken tarafımızdan
yapılan engelleme, uzatma ve kabinlere girip de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir arkadaşımızın
milletvekili iken ertesi gün hapse konulması ve bir diğer siyasi partiden
2 arkadaşımızın da aynı hukuksuzlukla, kanun tanımazlıkla
karşılaşması bizim içimizi yakıyordu. Biz oraya girdik
Arkadaşımızı düşünüyoruz. dedik, çok kişinin de
canını sıktık; bunun farkındayız ama şunu söyleyelim:
Bir empati kurmak gerekirse dün, o üç saatlik sürede sıkılan hiçbir can,
örneğin, Adana Yüreğirde kamera görüntüleriyle hiçbir suçunun olmadığının
ispatlandığı gencecik bir çocuğun bayram dâhil on gününü karantina
dolayısıyla cezaevinde bir hücrede geçirirken sıkılan canı
kadar sıkılmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün sıkılan hiçbir can,
İzmirde bir provokasyonu paylaştı diye -provokasyonu yapanlar yakalanmıyorken-
çocuğundan, ailesinden ayrılan, yaşlı anne babasından ayrılan
ve bayramı Aliağa Kadın Cezaevinde geçiren bir can kadar sıkılmamıştır
ve hiçbirinizin canı bir milletvekili arkadaşınız, hem de Meclis
Başkanı O kanaatte değilim, ben bunu okutmam. Mahkemenin yargılamayı
sürdürmesi doğru değil. diye Komisyonda da aynısını söylemişken
bir şekilde tutum değiştirip okuttuğunda arkadaşınız
yanı başınızdan alınıp da Maltepe Cezaevine konduğunda
bizim canımızın sıkıldığı kadar sıkılmamıştır.
Bizim dün yapmaya çalıştığımız mesele, bu can sıkılmasına
hiç olmazsa bir küçük zerrecik kadar sizi ortaklaştırabilmekti ve bu konuşmayı
yapacaktım sonrasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O yüzden kişisel ilişkilerde,
beşerî ilişkilerde o daha kolay ama kurumsal ilişkilerde de bir empati
yeteneğini geliştirmek lazım. Öyle ki güç elinizde olduğunda
sizin yaptıklarınızın geçmişte birilerinin elinde güç varken
size yapılanlarla mukayesesi noktasında baktığınızda
güç aldığınız, temel aldığınız, kaynak aldığınız
bazı mağduriyetlerin beterleri bazı kişilere yaşatılırken
belki de farkında olmadan bir siyasi unutkanlık, siyasi Alzheimer hâlinin
bu ülkeye çok şey kaybettirdiğini de görmek lazım.
Çok fazla başka konulara değinmek durumunda
değilim ama inanılmaz telefon var. Lütfen, bir çığlık yanıt
bekliyor. Dün 15 Temmuz gazileri bir toplantı yaptılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepimizi arıyorlar, onları
dinleyin; onlar size ulaşmaya çalışıyorlar, mutlaka da ulaşıyorlar;
onların sesi olun ve şöyle düşünün: 15 Temmuzda o insanlar şehit
olduklarında onların aileleriyle ve gazilerle dayanışma isteyen
herkes, yardım hesaplarına o parayı onlara varacak diye gönderdi.
Bunu Sayın Hocam, bir dakikalık konuşmalarından çok zaman feyzaldığımız
Sayın Müftüm de herhâlde takdir eder ki o insanlar o bağışı
yaparken o insanlara ulaşsın diye verdiyse
Biz bir vakıf kuracağız.
Kurduk. uğraş uğraş üç yılda zor kurdurduk. Para nerede?
Para yok. Para nerede? Bankada. Nemalandı, 309 milyonken 308 milyon oldu; en
kötü yatırım aracıyla 496 milyon TLsi olmalıydı bu insanların
ve bu, o insanlara verilmeliyken Biz vakfa koyacağız. Heykel yapacağız.
bilmem ne, o insanların içini serinletmiyor. Bunlar 1di, 3tü, 5ti; dün kaç
kişi oldular, gördünüz. Bir dinleyin, onlarla bir empati kurun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de son sözüm yine Sayın
Şentopa; hep yaptıklarını eleştiriyoruz, bu sefer yapmakta
olduğu bir şeye destek vereceğiz, diyeceğiz ki: Yassıada
yargılamalarını geçersiz kılan bir kanun teklifi hazırlığı
varmış; doğrudur, hiçbir itirazımız olmaz ve destekleriz.
Sayın Şentopun bunu tüm partilerle istişare ederek, bizim açımızdan
ilk adını anmamız gereken Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın ama her siyasi partinin siyasi idamlarla sözde itibarsızlaştırıp
ortadan kaldırdıkları ya da uyguladıkları ya da uygulamadıkları
siyasi idam kararlarının tamamının hükümsüz kılınacağı
bir çaba çok daha anlamlı olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tek başına Yassıadaya
da Evet. diyeceğiz ama çok daha anlamlısı, bu Parlamentonun siyasi
idamları geçersiz kılacak bir çabası olur. O zaman da otuz dokuz
yıl önce bugün 12 Eylül cuntasının idam ettiği Veysel Güneyin
de içinde bulunduğu -bugün idam edildiği için söylüyoruz- tüm siyasi idamları,
tüm siyasi partilerle görüşerek geçersiz kılacak bir karar çok daha anlamlı
olur. Bu da Sayın Şentopa, canımızı çok sıkan, canımızı
çok üzen, bizi kahreden, kendisiyle çelişen Şentopa herhâlde bir nazar
boncuğu gibi bir tane de desteğimiz olsun.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Mehmet Muş.
Buyurunuz Sayın Muş.
31.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 15 Temmuz şehit aileleri ve
gazileri için kanunların belirttiği şekilde yapılması gerekenlerin
yerine getirildiğine, partilerin meşru zeminde politikalarıyla, fikirleriyle
Türkiyeye katkıda bulunabileceğine, Parlamentoda şiddetin yaşanmasını
tasvip etmediklerine, eleştirilerinin milletvekillerinin şahsına
değil fikirlerine yönelik olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz hem şehitlerimizin ailelerine, geride
kalanlarına hem de 15 Temmuzdaki gazilerimize, Hükûmetimizce, devletimizce
ilgili kanunlarımızda belirtilen şekilde yapılması gereken
neyse yapılmıştır; bundan sonra da yapılmaya devam edilecektir.
Burada bahsedilen konunun ne olduğuna ben de detaylıca, ayrıca bir
daha bakacağım. Ama bizim mevzuatımız noktasında ne yapılması
lazımsa hepsi yapılmıştır; bunu özellikle ifade etmek isterim.
Bir diğer konu da: Değerli arkadaşlar,
biz siyasi rekabete sonuna kadar varız, buna hiçbir zaman itiraz etmeyiz; bunu
da her zaman Türkiyede destekleriz. Partiler meşru zeminde politikalarıyla,
fikirleriyle, kanaatleriyle mücadele ederek Türkiyeye katkıda bulunabilirler;
bunun alanı bellidir. Fakat bizim geçmişte geldiğimiz gelenek bellidir,
yaşadıklarımız bellidir, şiir okumaktan aldığımız
cezalar bellidir. O dönem yaşadıklarımızın bugün Türkiyenin
karşı karşıya olduğu meselelerde bizim demokratik standartların
geliştirilmesi için attığımız adımlar da bellidir,
yapılan Anayasa değişiklikleri ile hukuki düzenlemelerimiz de ortadadır,
mevcuttur. Meşru anlamda siyaset yapan hiç kimsenin önünün kesilmemesi için
bugün Türkiyede ortaya attığımız, ortaya koyduğumuz düzenlemeler
mevcuttur herkes kanaatini, fikrini bu Parlamento çatısı altında
özgür bir şekilde ifade edebilsin diye, kanaatlerini ortaya koyabilsin diye.
Nereye kadar? Burada ilgili mevzuatımızda suç teşkil edebilecek durumlar
ortaya çıkıncaya kadar. Onun haricinde biz hiç kimseyi görüşünden,
fikrinden, zikrinden, politikasından dolayı eleştirmedik. Türkiyenin
hassasiyetleri mevcuttur, Türkiyenin hassasiyetleri ortadadır. Bu noktada
mevcut, bu Parlamentoda 600 milletvekilimiz var, bu hassasiyetler konusunda kiminle
konuşursanız çok büyük bir kısmı bugün bizim ortaya koyduğumuz
anlayışı destekleyecektir, milletimize de sorsanız bunu destekleyecektir
diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
Parlamentoda şiddetin, milletvekilleri arasında bu tip olayların
olmasını asla tasvip etmeyiz, kabul etmeyiz ama şunu unutmayalım:
Değerli arkadaşlar; Her parti kendi politikasını, kendi fikirlerini
Parlamentoda dile getirecektir, buna hakkı var ama bir partiye veya birden
fazla partiye ne kadar muhalefet görevi verildiyse bir başka partiye de iktidar
görevi verilmiştir. Ben muhalefetim demokratik sistem içerisinde ben konuşurum,
eleştiririm ama bana kimse bir şey diyemez. Ben bu meşru haklardan
faydalanırım ama iktidar bu noktada İç Tüzükten kaynaklı haklarını
kullanamaz. diyemeyiz. Bu sistem içerisinde muhalefet her ne kadar kendi fikirlerini,
kanaatlerini özgürce ortaya koyabilme ve İç Tüzük hükümlerinden faydalanma
hakkına sahipse bir o kadar da iktidar grubu ya da birinci grup, birinci parti
grubu aynı haklara sahiptir diyoruz, yaklaşımımız budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bütün milletvekili
arkadaşlarımız bizim için kıymetlidir. Bizim burada eleştirilerimiz
hep fikirleri olmuştur; milletvekillerinin şahsına, milletvekillerinin
ailesine, milletvekillerinin geldiği yere, etnik kökenine, rengine, tenine,
inancına bir eleştirimiz hiçbir zaman, hiçbir dönemde olmamıştır.
Fikirleri sonuna kadar eleştiririz, tasvip etmediklerimizi dile getiririz,
kanaatlerimizi ortaya koyarız ama her bir milletvekili bizim için kıymetlidir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, 9/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, Yükseköğretim
Kurumları Sınavına girecek olan gençlerimizin sınav kaygılarını
en aza indirgemek için gerekli çalışmaların yapılması ve
2020 YKS tarihinin temmuz ayı sonrasına ertelenmesi kararının
ivedilikle alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Haziran 2020 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
10/6/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/6/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Dursun
Müsavat Dervişoğlu tarafından Yükseköğretim Kurumları Sınavına
girecek olan gençlerimizin sınav kaygılarını en aza indirgemek
için gerekli çalışmaların yapılması ve 2020 YKS tarihinin
temmuz ayı sonrasına ertelenmesi kararının ivedilikle alınması
amacıyla 9/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmuş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerin 10/6/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak üzere
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İmam Hüseyin Filiz.
Buyursunlar Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2020 YKS tarihinin temmuz ayı sonuna ertelenmesiyle ilgili İYİ PARTİ
Grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, mart ayından beri
Covid-19 kaynaklı endişelerin yanı sıra Yükseköğretim Kurumları
Sınavı tarihinin 2 kez değiştirilmiş olması, gençlerimizin
sınava hazırlık sürecini son derece olumsuz etkilemiştir. İçinde
bulunduğumuz pandemi sürecinde, gençlerimiz aylardır evde kapalı
kalarak motivasyon kaybı yaşamış ve her akşam test, vaka,
entübe ve ölüm sayıları gibi konuları takip ederek bir yandan da
sınava çalışmak zorunda kalmışlardır. YKS için ÖSYMnin
ilk açıkladığı tarih 20-21 Haziran iken 26 Mart tarihinde YÖK
Başkanının YKSnin 25-26 Temmuzda yapılacağını
açıklaması gençlerimizi biraz olsun rahatlatmıştı. Ancak
daha sonra, 5 Mayıs tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
YKS tarihinin bir ay önceye alınarak 27-28 Haziran tarihine geri çekilmesi
sınava girecek olan 2,5 milyon öğrencinin moral ve motivasyonunu bozmuş
ve sınava hazırlanmak için yeteri kadar zamanları olmayacağı
endişesine kapılmalarına neden olmuştur; sınav stresine
bir de zaman stresi ilave edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu değişikliğe
karşılık barajın 180 puandan 170 puana çekilmesi ve sınav
süresinin 35 dakika uzatılması yani her soru başına düşen
sürenin 1,25 dakikadan 1,5 dakikaya çıkarılmış olması bir
avantaj gibi düşünülse de sınava yeteri kadar hazırlık yapamamış
olan gençlerimizin sıkıntılarını ortadan kaldırmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, asıl sorun, gençlerimizin
arzu ettikleri bölümlere girip giremeyecekleri yani istikbal sorunudur. Niçin böyle,
bunu açıklamak istiyorum; sınav sonuçlarında 1 puanlık bir fark
öğrenci sıralamasını nasıl değiştiriyor, bunu
izah etmek istiyorum. İlk 10 bine girmiş bir öğrencinin 1 puan düşük
alması, örneğin 2 bininci sıradayken 3 bininci sıraya gelmesi
demektir. Bu sıralama ilk 50 binde 5 bin kişilik bir sıralama atlaması
meydana getirmekte, ilk 100 binde de 20 ila 30 bin kişinin sıralamasında
değişikliğe neden olmaktadır. Ayrıca, yeni uygulamada bölümlere
ve fakültelere girebilmek için başarı sıralaması önemlidir.
Programlara göre başarı sıralaması, mesela tıp programlarında
sayısalda en düşük 50 bininci olmak gerektiği düşünüldüğünde,
1 puanın öğrencinin gireceği fakülte ve bölümü nasıl etkilediği
iyice görülecektir.
Değerli milletvekilleri; bu bakımdan YKS tarihinin
temmuz sonuna ertelenmesi bir ay süre kazandıracağından gençlerimizin
gelecekleri açısından önemlidir. Bu yapılmadığı takdirde
gençler bugünleri hep hatırlayacak ve Biraz daha zaman olsaydı şimdi
şu bölümde okuyor olacaktım. diye iç geçirecekler ve hayıflanacaklardır.
Ayrıca gözden kaçırmamamız gereken bir önemli nokta daha var, o da
gençlerimizin geleceklerini ilgilendiren konularda sık sık yapılan
değişikliklerin onların ileriye yönelik endişelerinin de artmasına
sebep olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin geleceği
gençlerimize sahip çıkmak ve onların seslerini duymak zorundayız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın gençlerin sesini duyacağını
ve bu vebalin altında kalmayacağını ümit ederek partimizin vermiş
olduğu araştırma önergesine evet demenizi bekliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Kemal Bülbül.
Buyursunlar Sayın Bülbül. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 10 Haziran 1981 tarihinde, 12 Eylül faşist
rejimi tarafından hunharca katledilen, idam edilen Veysel Güneyi ve 12 Eylül
faşizmi tarafından katledilen tüm insanları sevgiyle saygıyla
anıyorum.
Dün, Sayın Özele ve Sayın Tanrıkuluna
yapılan saldırıyı da kınıyorum. Burada yüz yüze bakan,
ortak mekânda bulunan insanlar olarak şiddeti bir yöntem olarak seçmenin bir
hastalık hâli olduğunu ve bunun bir an önce giderilmesi, erdemli bir tutum
sergilenmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Bu sınav konusu, hemen bu sıralarda oturan
herkesin gelip geçtiği bir süreçtir. Sınavların tarihini değiştirmek,
sınavlara dair her türlü olumsuzluk direkt sosyal, kültürel yaşamı
etkileyen bir şeydir. Sınava giren öğrenci, sınava girmiş
olmak için girmiyor; yaşam söz konusu, yaşam. Öğrenci yaşam
derdinde, Bakanlık tarih derdinde; gel de çık işin içinden. Böyle
bir şey olabilir mi? Zaten coronavirüs psikolojisi, zaten yoksulluk psikolojisi,
zaten şiddet psikolojisi, zaten sistematik otoriter, totaliter, inkârcı,
retçi bir psikoloji de işin içerisindeyken bir de sınavların tarihiyle
oynamak gençlerimizin, giderek ailelerinin, giderek toplumun direkt etkilendiği
bir şey. Milyonlarca genç giriyor sınava, on-on beş kişinin
dâhil olduğu bir şey değil; kaldı ki burada söz konusu olan
rakam da değil. Dolayısıyla bu konuda yapılacak her şeyin
ölçülerek, biçilerek yapılması lazım.
Bizim bildiğimiz -biz Ziya Selçuku tanıyoruz-
Sayın Selçuk bu konularda hassastır; bir eğitim bilimcidir, eğitim
psikolojisini de çok iyi bilir ama Millî Eğitim Bakanlığını
Sayın Selçuk mu yönetiyor, başka birileri mi yönetiyor, onu bilmiyoruz.
Sayın Selçuk bu tür hatalara, bu tür gaflara, bu tür hak ihlallerine gelmemesi
gereken bir eğitim bilimci. Nasıl oluyor da böyle şeyler yaşanıyor,
bunu anlamak mümkün değil.
Veli Baba diyor ki: Gel gönül giyin hırkayı/
Fakirlerin üstü olmaz/ Bir meydanda mey olmazsa/ O meydanın mesti olmaz./ Yeşil
olmaz yanan kömür/ Gevher olmaz kara demir/ Yüz bir defa etsen çamur/ Derya kumu
desti olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yani, sevgili dostlar, değerli arkadaşlar;
burada biz, gevher, topluma yararlı bir şey yapmak istiyor isek ölçüp
biçerek, tartarak, anlayarak, hakkaniyetle ve içinde bulunduğumuz tüm koşulların
neye tekabül ettiğini anlayarak yapmak durumundayız; öyle tesadüfen, öyle
çalakalem, öyle Zaten YKS yapacağım efendim, bugün de yapsam, yarın
da yapsam olur. gibi bir mantıkla olmaz. İnsanların, ailelerin,
toplumun ve buradan çıkacak bilim insanlarının üreteceği bir
yaşam ve Türkiyenin geleceği söz konusu. Bu geleceği iyi ölçüp biçmek
bakımından bu önergenin gereğinin yapılması gerektiği
kanısındayım.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Yıldırım Kaya.
Buyursunlar Sayın Kaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekranları başında heyecanla bizi bekleyen
sevgili öğrenciler; biraz önce, İYİ PARTİnin araştırma
önergesi duyulduğunda gençlerden mesaj aldım, umarım sizler de almışsınızdır.
Diyorlar ki: Yıldırım amca, Yıldırım ağabey,
Yıldırım Öğretmenim, bırakın sınavın ertelenip
ertelenmemesini, Meclis Genel Sekreterliğinde bir çalışanda corona
testi pozitif çıkmış; sağlığınıza dikkat
edin, siz bizim için önemlisiniz.
Çocuklar, sevgili öğrenciler, siz bizim her şeyimizsiniz,
siz bu ülkenin geleceğisiniz; bizim bir önemimiz yok, önemli olan sizsiniz
ama ne yazık ki sizin geleceğinizi, kaygılarınızı
düşünebilen ve bunun gereğini yerine getirebilen bir çalışma
yapamıyoruz; bunun için üzgünüz. Bizim canımız, bu ülke için, bu
ülkenin geleceği olan gençler için feda olsun.
Mecliste tüm önlemlere rağmen, kapıdan çıkıyoruz,
maskeyi değiştirip yeni bir maskeyle geliyoruz, her türlü tedbir alınıyor
ama burada bile corona çıktığına göre, el insaf, biraz düşünmemiz
gerekmiyor mu? Bu çocukların kaygılarını, kuşkularını
hep birlikte anlamamız gerekiyor. Daha önce, geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bir araştırma önergesi verdik, Milliyetçi Hareket Partisi
ile Adalet ve Kalkınma Partisinin ortak kararıyla reddedildi. O tarihte
şu çağrıyı yaptık, artık çocuklarımıza şunu
söylüyoruz: Siz bu sınava girecekseniz, belli ki bu karardan bunlar vazgeçmeyecekler.
Sevgili öğrenciler, -o zaman yapılması gereken- sizden bir öğretmen
olarak, bir ağabeyiniz olarak, bir kardeşiniz olarak şunu istiyorum:
Sınava girin, sınavda başarı elde edin. Bize en büyük yanıtı
o zaman vermiş olacaksınız. Hazırlık için günde 300 soru
çözüyorsanız, soru çözme sayısını 400e çıkarın.
Türkiye Akademi diye bir akademi kuruldu. Sizin Hakkârideki
çocuklarınıza da Edirnedeki çocuklarımıza da katkı sunuyor.
12 Haziranda LGSye girecek çocuklarımız için, 13 Haziranda da iki aşamalı
YKSye girecek çocuklarımız için ücretsiz deneme sınavı yapılacak.
Bu saatten sonra İYİ PARTİnin önerisi
kabul edilir ve Bilim Kurulunun kararı doğrultusunda adım atılırsa
amenna. Artık, öğrencilerimiz bu çalışmayı dört elle yürütüyorlar.
Öğrencilerin sırtından, okulların sırtından, öğretmenlerin
sırtından çok siyaset yapıldı. Artık, öğretmenlerin
sırtından, öğrencilerin sırtından siyaset yapmaktan vazgeçelim.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Öğretmenlere 3600 ek gösterge
sözü verenler bu sözlerini unuttular. Burada, öğretmen meslektaşlarıma
da bir çağrım var: Sakın ola sınavda görev almaktan imtina etmeyin.
Sağlık çalışanlarının o cesaretli ve kararlı
tutumunu siz de çocuklarınıza sahip çıkarak sınavda gözetin.
Millî Eğitim Bakanına da buradan bir çağrım
var: Sayın Ziya Selçuk, bu okulların dezenfektan işlemlerini çöz.
Bu çocukların maske sorununu çöz. Bu çocuklar tedbirli olarak sınava gidebilme
cesaretini göstersinler. Bunu yapamıyorsanız, Millet İttifakının
belediyeleri sonuna kadar tüm hizmeti sunmaya hazırdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Son olarak şunu söylüyorum: Biz öğrencilerimize
iyi örnek olmak zorundayız; dün yaşanan, öğrencilerimize kötü bir
örnektir, şiddetle kınıyorum. Bu Parlamentoda şiddete asla hiç
kimse yönelmemelidir. Sokaklar da özgürleşecek Parlamento da özgürleşecek.
Bunu gençlerimiz gerçekleştirecek, gençlerimizin yolu açık olsun diyorum.
Onlara da başarılar diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Orhan Erdem
Buyurunuz Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri izleyen öğrencilerimiz,
izleyiciler; öncelikle hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
İYİ PARTİ Grubunun önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Geçen hafta
da aynı konuda konuşmuştuk CHPnin önerisinde.
Bir kere, bu sınav durup dururken ertelenmedi. Seyri
belli olmayan bir salgınla dünya karşılaştı, sokaklarda
yerlere düşerek ölen insanları gördük, ülkelerin sağlık sistemleri
çöktü. Türkiyede LGS ve YKSde 4 milyon çocuğumuzu korumak için Bilim Kurulunun
kararıyla sınavlar ertelendi. Bu erteleme tarihi kesin değildi, kesin
olsa ÖSYM, sınav sorularını hazırlama grubunun kapalı ortama
girme tarihini de açıklardı. Bu bir tedbir tarihiydi ve sonradan, sağlık
sistemi dünyada çok örnek bir şekilde Türkiye tarafından yürütüldü, bu
işi götürülebileceğimiz anlaşılınca tekrar bir hafta sonrasına
tarih açıklandı. Bunların hepsi Bilim Kurulunun kararıyla yapıldı.
Bu sınav bir başka sınava benzemiyor. Sınavın öncesinde
hazırlık için kırk beş gün kapalı ortama giren heyet var.
Arkasından bir ayda sınav sonuçları açıklanıyor. Tercihler,
kayıtlar, ek yerleştirmeler; kırk beş gün-iki ay da böyle bir
süreç var, eylülün ikinci yarısında bitiyor. Eylülde, temmuz sonunda yapacağınız
bir sınav; yeni dönemin, okulların üç ay sonra açılması demek.
Tabii ki bir tehdit varsa bunların hepsi dikkate alınır ama kontrol
altına aldıysanız -Allah göstermesin- yeni bir salgın gelmediği
takdirde, büyümediği takdirde bu sınavlar tarihinde yapılacak.
İYİ PARTİ çocukların sınav
kaygısı, yoğun endişe diyor, geçen hafta da aynı şeyi
konuştuk, biz iki haftadır üst üste bu yoğun endişeyi, bu kaygıyı
artırıyoruz. Çocukların üzerinden bu kaygıyı alalım,
bu sınav tarihinde yapılacak, bu iş bitmiştir, bunun kararını
Bilim Kuruluna dayanarak yetkililer vermiştir ve çocuklarımıza da
hiçbir dönemde olmayan avantajlarla. Bir, hem 8inci sınıfın hem
12nci sınıfın ikinci dönem müfredatı sınava konulmuyor,
çocukları büyük bir sınav konusuna çalışmaktan kurtarıyor.
İki, yine ilk defa bu yıl 135 dakikalık TYTye 30 dakika ek ve en
önemlilerinden biri 180den 175e çekilerek de 200 bine yakın öğrenciye
merkezî yerleştirmede tekrar bir avantaj sağlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ORHAN ERDEM (Devamla) Teşekkür ederim.
Bunları gördüğümüzde bütün dünyada sınavlar
defalarca ertelenmiş, öne alınmışken bunu gündemde tutmak yanlış.
Yavrularımız hiç kaygı içinde olmasın. Benim kızım
Aleyna da sınava girecek, biz de bu şeyleri yaşadık; ertelendi,
geldi. Keyfî olmadı ki bunlar, hepsini anlatıyoruz. O bakımdan, Hükûmetimiz
bütün tedbirleri aldı, Sayın Yıldırımın bir şeyi
hatırlatmasına gerek yok, 3 katına varan sınıflar hazırlandı,
sınıfların hepsi dezenfekte ediliyor, 2 katına yakın sınav
görevlisi, 900 bin sınav görevlisi var. Kısacası, dünyada bu Covid-19u
başarıyla götürmüş ülkemiz bu konuda da bütün tedbirlerini alıyor,
yavrularımız merak etmesin, bir sorun olursa gerekeni yine Hükûmetimiz
yapacaktır. Biz onların bu kaygısını bugün burada bitirelim,
bir daha gündemde tutmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ERDEM (Devamla) Hepsine başarılar diliyorum,
Allah onların yardımcısı olsun, gönüllerine göre inşallah
emeklerinin karşılığını alsınlar diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, 10 Haziran 2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, borçlandırmaya dayalı
tedbirlerin olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 10 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/6/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/6/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Haziran 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan
Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup
Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından -(7647) grup numaralı-
borçlandırmaya dayalı tedbirlerin olumsuz etkilerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/6/2020
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak üzere
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Garo Paylan konuşacak.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, coronavirüs salgınına
ciddi bir ekonomik krizle girmiştik, 8 milyon işsizimiz vardı. Değerli
arkadaşlar, bu krizle birlikte, bizim tespitlerimize göre 8 milyon işsizimize
7 milyon işsiz daha eklendi ve işsiz sayısı 15 milyona yükseldi.
Milyonlarca insanımız işsiz, aşsız kaldı, yüz binlerce
işletme kepengini kapattı. Değerli arkadaşlar, böyle bir durumda
sosyal bir devlete düşen nedir? Vatandaşının, esnafının,
dar gelirlinin, işsizin yanında olmak. Değerli arkadaşlar, yaklaşık
üç ay geçti coronavirüs salgınından beri; Tayyip Erdoğan ve Hükûmet
ne verdi vatandaşlarımıza bu dönemde? IBAN numarası verdi arkadaşlar,
Bende kaynak yok, sen bana para gönder. dedi ama Tayyip Erdoğan dün bir açıklama
yaptı. Bakın, Berat Albayrak diyor ki: Biz 260 milyar lira destek verdik,
geniş tanımlı olarak 600 milyar lirayla piyasayı destekledik.
Ama Tayyip Erdoğan bir rakam verdi. Dar gelirli vatandaşımıza
ne vermişler? 5,5 milyon vatandaşımıza biner lira vermişler
bu dönemde. Bakın arkadaşlar, bu bin lira tek seferlik yapılmış
bir ödeme. Üç ay için verildiğine göre aylık ne yapar? 333 lira yapar.
Günlük ne yapar? 11 lira yapar. Bakın, günde 11 lira veriyor. Peki, bir öğünde
ne yapar? Günde 3 öğün var ya; bir öğünde arkadaşlar, 3 lira 70 kuruş
yapar. Peki, 4 kişilik bir aileye bunu verdiğini düşündüğümüzde,
kişi başına ne yapar? Kişi başına, bir öğünde
90 kuruşu reva görüyor AKP iktidarı. Değerli arkadaşlar, önemli
bir çay-simit hesabı vardı, hatırlarsınız. İşte,
vatandaşımıza bir simidi bile reva görmedi bu vicdansızlar,
bu corona döneminde maalesef arkadaşlar.
Biz dedik ki: Gelin, bütçe tercihlerini değiştirin,
saraylara, yandaşlara, silahlara akan kaynakları durduralım; gelin,
vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını güvence altına
alalım. Yapmadılar. Peki, gelir veremeyen bir iktidar ne yapar? Borç
verir arkadaşlar. İşte, vicdansız iktidarlar veya sosyal devlet
kuralını uygulamayan iktidarlar, vatandaşlarını borca boğarlar.
Gelir veremediler, şimdi borcu şişiriyorlar. Bakın, neler yapıyorlar?
Diyorlar ya: 0,69dan ev kredisi, 0,79dan araba kredisi. Hadi gelin, gidelim
şuradaki Ziraat Bankası şubesine, Halk Bankası Şubesine.
0,69dan ev kredisi almak istiyorum. desin bir vatandaş bakalım. 0,79dan
araba kredisi almak istiyorum. desin bakalım. Alabiliyor mu? Hayır, alamıyor.
Çünkü o şubelere bir milletvekili, bir AKP ilçe başkanı, il başkanı
telefon açmadan o krediler verilmiyor. Yandaş müteahhitlerin batık kredileri,
değerli arkadaşlar, 0,69dan kamu bankaları tarafından finanse
ediliyor. İşte, bu çerçevede destekler, krediler verilebiliyor ve bunun
sonucunda da ne oldu arkadaşlar? Müteahhidin 400 bin liraya satamadığı
ev, şimdi 600 bin liraya -neymiş- 0,69 kredileyle satılıyormuş
vatandaşa. İşte, büyük tezgâh burada arkadaşlar, ciddi bir tezgâhla
karşı karşıya vatandaşımız. 400 bin liraya peşin
alacağı daireyi -efendim neymiş- 0,69la 600 bin liraya satıyormuş.
Büyük tezgâh var, batık yandaş kredilerinin kurtarılma hikâyesi var.
Bir yandan başka ne var? Merkez Bankası da, şimdi, 20 milyarlık
yatırım kredisi açıkladı.
Değerli arkadaşlar ya, yatırım kredisi
verilsin, güzel. Merkez Bankası niye bu yatırım kredisini veriyor?
Hangi kriterlere göre veriyor? Kimlere veriyor bu kamu kaynaklarını biz
biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Bakın, biz her şeyi bütçe üzerinden görüşürdük,
bütçe dışı olarak bu harcamalar yapılıyor. Merkez Bankasından,
saraydan gelen talimatlara göre yatırım kredileri verilecek. Kamu bankaları,
AKPden gelen talimatlara göre ev kredisi, araba kredisi, ticari krediler verecek.
İşte, büyük delikler bu şekilde oluşuyor.
90lı yıllarda, Merkez Bankası ve kamu
bankaları, arkadaşlar, bu şekilde hortumlandı. Şimdi, yeni
dönemde de piyasaya geçici olarak can vermek için Merkez Bankası ve kamu bankaları
hortumlanıyor. Bu, geçici bir rahatlama yaratabilir, açıkça söyleyeyim.
Biliyorsunuz, her ilaç, geçici olarak bünyeyi rahatlatır ama bünye kanserse,
siz geçici olarak böyle kortizon veriyorsanız bir rahatlama yaratır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
GARO PAYLAN (Devamla) 2018de de bunu yaptınız,
sonucu ne oldu? Büyük bir ekonomik krizle karşılaştık, dolar
7,20ye fırladı.
Şimdi geçici olarak dünyada da bol para dönemi var.
Ne var efendim, biz de Türk lirası basalım, piyasaya verelim, piyasa
rahatlasın. diyorsunuz, yandaşlarınıza kaynaklar aktarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bunun sonu karanlıktır.
Bütçe dışı harcamalarla, kamu denetimi dışı harcamalarla
yandaşlarınızı ihya edebilirsiniz ama bunun sonucu da büyük,
daha büyük bir ekonomik krizdir. Eninde sonunda bu ekonomik kriz ateşi vurduğunda,
bu sefer, 15 milyon işsize daha çok sayıda işsiz katılacaktır.
Bu yoldan vazgeçmek için yapabileceğimiz şey, Meclisin devreye geçmesidir.
Meclis, ekonomik krize karşı alınacak tedbirleri görüşmek üzere
bir araştırma komisyonu kurmalıdır. Bu vicdansız ve adaletsiz
yönetime karşı, vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını
güvence altına alacak tedbirleri almalıdır. Bu açıdan önergemize
desteklerinizi bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
pek kısa bir söz talebim var uygun görürseniz.
BAŞKAN Buyurun efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın hatibin ekonomiye yaklaşımına, ekonomiyle alakalı
meselelere dair söylediklerine
Kendi programını açıklayabilir. Fakat
burada ortaya attığı bir iddia vardır, bunu ispatlaması
gerekir: Vatandaş konut kredisine veya krediye müracaat ettiği zaman
bir ilçe başkanı, bir AK PARTİ milletvekili ya da iktidar partisinden
bir yönetici aramadığı müddetçe bu insanlar kredi alamıyorlar.
Şimdi, bu, ciddi bir iddiadır. Sayın Paylan bunu eğer ispat
edemezse kendisini müfteri ilan ediyoruz, kendisini yalancı ilan ediyoruz çünkü
bir iddiayı ortaya koyuyorsanız bunu da ispatlamak zorundasınız.
Bu, birinci konu.
Bir diğer konu, Türkiye hem sağlık olarak
hem ekonomik olarak bu süreci en iyi yöneten ülkelerdendir. Birazdan hatibimiz ekonomik
anlamda ne kadar destek verdiğimizi açıklayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Burada gelir anlamında
sıkıntısı olan vatandaşlarımıza, belli bir gelirin
altında olan vatandaşlarımıza doğrudan bir yardım
yapıldığı gibi, işletmelerin ayakta kalabilmesi ve istihdamlarını
sürdürebilmesi, insanların işini kaybetmemesi, tedarik zincirinin kırılmaması
için de çok ciddi teşvikler yapılmıştır. İşletmeleri
ayakta tutacaksınız ki onlar çalışanlarını tezgâhın
başında, mağazasında, işletmesinde tutabilsinler.
Ekonominin temel mantığıdır arz-talep
dengesi. Eğer bir yerde konut fiyatları yükselmişse ona olan talep
azalır. Eğer bir yerde konut fiyatları yükseliyorsa demek ki orada
talepte bir artış söz konusudur. Bu arz-talep dengesi ekonomiye giriş
sınavında verilen bir derstir.
Bir diğer mesele de bu kaynakların piyasaya
etkisiyle beraber 600 milyarı geçen bir rakama tekabül ediyor. Bunu da Genel
Kurulun bilgisine sunmak isterim.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyorum. Eğer bunu ispat edemezse müfteri ilan ediyoruz.
dedi.
BAŞKAN Buyursunlar Sayın Paylan.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklaması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Muş,
biliyorsunuz, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank şube müdürleri
kamu yöneticileridir. Onlar kamuya açık açıklama yapamazlar ama ben şahsen
görüştüm. Binlerce başvuru var. diyor her şube. 0,69la krediyi
kim istemez? Mevduat faizinin altında sonuç olarak; binlerce başvuru var.
Vatandaşımız gidiyor, başvurusunu yapıyor ve arkadaşlar,
bu başvurunun sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Şube müdürleri vatandaşa
Kotamız yok. diyor. Niye? O şubeye diyelim ki 100 vatandaşa kredi
verme hakkı verilmiş, o şubeye 10 bin kişi başvurmuş,
100 kişiye verecek. Şimdi, şube müdürü bu 100 kişiyi nasıl
seçecek? Hadi buyurun! Nasıl seçiyor biliyor musunuz? Aynen şube müdürünün
ifadesi: Efendim, gelen talepleri değerlendiriyoruz ve sonucunda AKPden gelen
telefonlara göre bu kredileri veriyoruz. diyor. Aynen böyle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne alakası var
ya? Hangi şube kardeşim ya? Söyle.
GARO PAYLAN (Devamla) Aynen böyle!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söyle, ispat et.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
doğrusu bu.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) AKP öyle bir şey
yapmaz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söyle, hangi milletvekili
aramış. İspatla Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, Sayın Muş,
gidin bunu araştırın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Araştır.
GARO PAYLAN (Devamla) Gidin bunu araştırın.
Eğer bir krediyi 100 kişi alabiliyorsa, 10 bin kişi başvurmuşsa
bu krediyi kim alır?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hangi milletvekili
aramış?
GARO PAYLAN (Devamla) HDPliler mi alır, İYİ
PARTİliler mi alır, CHPliler mi alır, yoksa AK PARTİliler
mi alır? Hadi, buyurun, değerlendirin. Biz telefon açsak Bir vatandaşa
verin. diye, bizim sözümüz mü geçer, sizin sözünüz mü geçer? 90lı yıllar
da böyleydi. 90lı yılların iktidarları bankalara telefon açardı,
Şu kişiye kredi verin, şu şirkete kredi verin. derlerdi, o
şirketler kurtarılırdı.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Aklında AK PARTİ
mi kaldı?
GARO PAYLAN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
yine o karanlık delik canlandırıldı. Şimdi, yine, Ziraat
Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank şube müdürlerine, genel müdürlerine
AKPliler telefon açıyor: Şu kişiye kredi ver, bu kişiye kredi
verme, şu şirkete kredi ver, bu şirkete kredi verme. diyor ve yeni
bir karanlık delik yaratılıyor arkadaşlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kim, kim? İsim
ver.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, harcanan, kamu kaynağıdır;
harcanan, tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır ve arkadaşlar, bu hak
adaletsiz bir şekilde dağıtılıyor. Bu konuda sizleri uyarıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Bu yolun sonu daha büyük bir
ekonomik krizdir arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
iddiamızı tekrarlıyorum. İsim verip, banka şubesi verip
hangi milletvekili olduğunu söylemediği müddetçe kendisi müfteridir, yalancıdır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yakayım mı
o şube müdürünü?
MEHMET MUŞ (İstanbul) İspatlamadığı
müddetçe yalancıdır Garo Paylan, yalancı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) O şube müdürünü
görevden mi alacaksın hemen?
MEHMET MUŞ (İstanbul) İspatlamadığı
müddetçe müfteridir.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Müfteri, yalancı!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hemen onu görevden mi
alacaksın?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Özel bankalar da veriyor.
Hangi milletvekiliyse söyle.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) O şube müdürünü
hemen görevden mi alacaksın?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Özel bankalar da veriyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ben ne olduğunu
biliyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hangi milletvekiliyse
söyle. Söylemediği müddetçe, ispatlamadığı müddetçe yalancıdır
Garo Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ya, öbür türlü başını
mı yakayım?
HÜDA KAYA (İstanbul) Gidin de başını
yakın o zaman, değil mi?
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, 10 Haziran 2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, borçlandırmaya dayalı
tedbirlerin olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 10 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Bedri Yaşar
Buyurunuz efendim. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, geçtiğimiz hafta
Samsundan 2 şehidimiz var. Birincisi, şehit Polis Memurumuz Atakan Arslan
ve yine, geçtiğimiz hafta pazar günü defnettiğimiz şehit Onbaşımız
Ercan Zengini rahmetle anıyorum. Tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin
diyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, özellikle Covid-19
virüsünün piyasayı etkilemediğini söylemek, ekonominin rayında olduğunu
söylemek biraz abesle iştigal gibi. Yani bulunduğunuz sokakta, caddede,
çiftçide, köylüde, esnafta gerçekten çok ciddi sıkıntılar var. Tamam,
belli kaynaklar aktarıldığını buradan ifade ediyorsunuz
ama bu kaynaklar yeterli değil, bu kaynakların ekonominin çarklarının
dönmesi konusunda çok da ciddi mesafe katedemediğini buradan ifade etmek istiyorum.
Yine, aynı şekilde, tabii, esnafımızın
da bizden beklentileri var. Özellikle şu an yine Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşmeler var, vergi ve SGK borçları var. Biz şimdi bütün bu borçları
özellikle haziran ayında -ki hazirana öteledik, haziran ayı da geldi çattı-
sonuç itibarıyla aynen trafik lambası gibi, bir önceki lambadaki araçları
bir sonraki kavşağa yığmış olduk. Yani şu an
ekim ayı içerisinde tahakkuk edenleri, ötelenenleri de dikkate aldığınız
takdirde bunların ödenmesi çok da mümkün görünmüyor. Bu mağduriyetler
aynı şekilde devam edecek gibi duruyor. Dolayısıyla özellikle
bu vergi, sigorta yapılandırması, kamuya ait olan borçların
yapılandırılması konusunda ben buradan bir kez daha ifade ediyorum;
şu an Plan ve Bütçe Komisyonunda bunların görüşmeleri devam ediyor.
Bununla ilgili de biz bir önerge vereceğiz. Ümit ediyoruz ki dikkate alınır,
bu borçların yapılandırılması konusunda bir mesafe katetmiş
oluruz.
Yine, aynı şekilde, 1 Hazirandan itibaren normalleşme
başladı. Yeni kredi paketleri açıklanıyor ama dediğimiz
gibi, mümkün olduğunca bankalar bu kredileri şartları yerine getirenlere
kullandırmaya gayret ettikleri sürece zaten ekonomisi bozulmuş, şartları
bozulmuş esnafın bunun şartlarını yerine getirmesi de mümkün
değil.
Ben bu kürsüden bir şey daha ifade etmek istiyorum:
Özellikle vatandaşlarımızın mahalle bakkallarından, mahalledeki
kasaptan, mahalledeki manavdan alışveriş yapmasını özellikle
istirham ediyorum çünkü netice itibarıyla büyük marketlerden yapılan alışverişlerin
şeklini, şemailini biliyoruz. Dolayısıyla kötü günde, zor günde
yanınızda olan bakkalı, manavı, berberi, kasabı unutmayın;
alışverişlerinizi oradan yapın ki onların da hiç olmazsa
ekonomiye katkısı olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Tabii, bu arada işini tekrar oluşturamayan
bir sürü esnaf var. Bu geçtiğimiz zaman dilimi içerisinde 500 bin iş yeri
kepenk kapatmış. Bunların tekrar işine dönmesi mümkün değil.
Tabii, dünyada ekonomide bu virüsten dolayı ciddi sıkıntılar
var. Bütün ülkelerde ekonomi kötüye giderken -büyümeyi bir tarafa bırakın-
hepsi eksi değerlerden bahsederken Sayın Ekonomi Bakanımız işte
Yılda, ilk çeyrekte yüzde 4,5 büyüdük, bundan sonra da büyümeye devam ediyoruz.
dediği sürece bizler bu problemlerin altından kalkamayız. Problemleri
halının altına süpürdüğünüz sürece bunlara çözüm üretemezsiniz.
Dolayısıyla bugün şartların ağırlığı
ortada, dolayısıyla oturup, şapkamızı önümüze koyup, düşünüp
bununla ilgili Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği
gibi Hiç olmazsa bu önemli meselede memleket masası etrafında toplanalım,
bir çözüm üretelim. diyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Veli Ağbaba.
Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, eğer ülkede geziyorsanız,
şehirlerinize gidip ziyaret yapıyorsanız ülkenin çok ciddi bir krizle
karşı karşıya olduğunu görmemek için kör olmanız lazım.
Var olan ekonomik kriz, pandemi dönemiyle birlikte artarak etkisini hissettiriyor.
Değerli arkadaşlar, ülkede önemli bir kriz
var. Bakın, bugün açıklanan rakamlara göre işsiz sayısı
14 milyona yaklaşmış, kayıt dışılık yüzde
35 seviyesinde, her 3 gençten 1i iş bulamıyor, hem çalışanlar
hem çalışamayanlar perişan durumda. Hani Biz çok yardım yapıyoruz.
diyorsunuz ya, yardımı nasıl ölçebiliriz? Başka ülkelerin kendi
yurttaşlarına ne kadar yardım yaptığına bakarak ölçebilirsiniz.
Dünyada ekonomik paket açıklayan ülkelerin kendi yurttaşlarına yapmış
olduğu yardım yüzde 18 civarında. Türkiye, 4,5 milyon çalışanına
6 milyar; 5,5 milyon yoksuluna 5,5 milyar para veriyor. Dünyada oran yüzde 18. Hazine
ve Maliye Bakanının açıklamış olduğu ekonomik paket
500 milyar. Bu rakama baktığımız zaman, yüzde 2,2 vermişiz.
Dünyayla karşılaştırın yüzde 2,2yi. Her ulusa seslenişte
102 ülkeye yardım ettik. diyor. Söylüyorum: İşçiye ve işsize
yapılan yardım toplam 11 milyar lira yani dünyaya yardım etmiş
ama kendi yoksulunu unutmuş. İşsiz böyle, esnaf nasıl bakalım.
Değerli arkadaşlar, toplam 1 milyon 800 bine
yakın esnafımız var, bunun ancak üçte 1ine kredi verilebilmiş.
Örneğin, kararnameyle kapatılan esnaf iş yeri sayısı 252.600.
252.600 esnaf çalışmadan nasıl ödeyecek? Esnaf perişan, çalışamayan
perişan, sokakta çalışan perişan; belki bilmezsiniz ama evinize
gelen temizlikçiler perişan, aç durumda. Siz bu durumda ne yapıyorsunuz?
Gerginlik üreterek, Türkiyede demokrasiyi yok ederek bunu çözmeye çalışıyorsunuz.
Topyekûn demokrasimiz bir saldırıyla karşı karşıya.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, bir taraftan,
seçimle alamadığınız belediyelere kayyum atıyorsunuz; diğer
taraftan, Anayasaya aykırı olduğunu adınız gibi bildiğiniz
hâlde, milletvekillerinin milletvekilliklerini düşürüyorsunuz. Basın üzerinde
olağanüstü baskı var. OdaTV çalışanlarını, Tele1 çalışanlarını
tutukluyorsunuz. Ne? Casusluk.
Başka? Değerli arkadaşlar, korku dağları
o kadar sarmış ki, demokrasiyi o kadar sallıyorsunuz ki İzmirdeki
Banu Özdemiri, -sizin yönettiğiniz Diyanetin hatası sonucunda- paylaşımı
sonucunda tutukluyorsunuz. Eren Yıldırımdan korkuyorsunuz, CHPnin
Gençlik Kolları Başkanından. Âdeta demokrasimiz bir saldırıyla
karşı karşıya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
VELİ AĞBABA (Devamla) Düşman yaratıyorsunuz.
Düşman kim? Her toplantıda ne diyor? Ce-Ha-Pe
Utanmasalar Coronayı
bu ülkeye Ce-Ha-Pe getirdi. diyebilirler. Derler mi derler. (CHP sıralarından
alkışlar) Ce-Ha-Peye saldırıyorlar, demokrasiye saldırıyorlar.
Değerli arkadaşlar, demokrasimiz bir saldırıyla
karşı karşıya. Yapılması gereken şey -dünyada
örnekleri var- Anayasaya sahip çıkacaksınız, hukuka, yargıya
emir vermeyeceksiniz. Ancak bu şekilde ekonomik krizden çıkabiliriz. Yeni
düşmanlar yaratarak, Bay Kemal diyerek bu krizden çıkamazsınız.
Bakın, bu ara sizin aranız çok iyi Maocularla,
Maocularla maşallah aranız iyi. Aynı manşetleri atıyorsunuz,
aynı konuşmaları yapıyorsunuz. Bakın, ben, size Maonun
bir sözünü hatırlatmak isterim: Bir çiçek açsın, bin fikir yarışsın.
(CHP sıralarından alkışlar) Bir çiçek açsın, bin fikir
yarışsın. Ülkenin eğer ekonomik krizden çıkmasını
istiyorsanız, şu anda dünyada örneği olmayan yapıcı muhalefet
yapan, her krizde öneri sunan Cumhuriyet Halk Partisi ve onun Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlunu dinlersiniz.
Yoksulun yanında mısınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Başkanım,
hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın, hep, bu
ülkede her şeyi AKP yapıyor. Yanlışı kim yapıyor?
Bazen faiz lobisi, bazen dolar lobisi, bazen üst akıl, bazen dış
güçler
İyi şeyleri AKP yapıyor, kötü şeyleri bunlar yapıyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Ya, on sekiz yıldan beri ülkeyi
yöneten sizsiniz. Bak buradan bir şey söyleyeyim: Türkiyeye gelmiş en
büyük faiz lobisi kim biliyor musunuz? En büyük faiz lobisi saray, AKP. Çünkü en
çok faiz ödeyen, kazancımızı, alın terimizi tefecilere, faizcilere
teslim eden sizsiniz. Bu ülkenin de en büyük faiz lobisi sizsiniz ve en büyük dolar
lobisi sizsiniz. Tarihimizin en yüksek dolar kurunu yaşıyoruz, 7 lira.
Dolar lobisi de sizsiniz, faiz lobisi de sizsiniz.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
60a göre yerimden bir söz talebim olacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın
HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı devraldığı
zaman Türkiyede 100 liralık verginin 85 lirası faizlere gidiyordu, şu
an topladığımız 100 liralık verginin 12 lirası faize
gidiyor. Dolayısıyla bu önemli bir göstergedir; bağırarak, belli
demokrasiden dem vurarak olmuyor arkadaşlar, resmî ve gerçek rakamlar bunlardır.
Bir diğeri: Türkiye'nin demokrasisi her geçen gün
güçlenmektedir. Eğer Türkiyede demokrasi yok. derseniz, şu an iktidara
ağzınıza geleni saydınız, bunları yapamazsınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz yapabiliyor musunuz,
yapabiliyor musunuz, milletvekilisiniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yerel seçimlere girdiğiniz
zaman seçim kazanamazsınız, hep kaybedersiniz. İstanbulu, Ankarayı
kazanabildiğinize göre demek ki Türkiyede demokratik bir standart ve bir hukuk
sistemi işliyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Kayyum atıyorsunuz!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Demokrasinin olmadığı
bir yerde sizin hiç iktidar ümidiniz olmaz ve konuştuğunuz gibi Biz AK
PARTİyi sandıkta yeneceğiz. gibi bir cümleyi kullanma ihtiyacı
duymaz ve hissetmezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Demek ki Türkiyede
bir demokrasi standardı var ki siz de sandık yoluyla iktidara gelmek için
çalışıyorsunuz, çabalıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, siyasi partiler birbirleriyle
mücadele ederler. Şimdi, muhalefet her ne kadar iktidarı eleştiriyorsa
da iktidar da siyasi mücadele içerisinde muhalefeti eleştirecektir. Bu, siyasetin
en temel kuralıdır.
Burada gazeteciler yok, basın yok. Şimdi, dün
benim burada yaptığım bir konuşmayı bile muhalif bir gazeteci
öyle çarpıtmış ki ağzına geleni
Yalanın bini bir
paraya ekleyerek yazan onlarca gazeteci var. Şimdi, bunlar işlerine geldiği
gibi yazarken hiç kimse bunlara ses çıkarmıyor ama bir taraftan da
Sadece
gazetecilikten değil, ben o konulara da girmek istemiyorum, bir bakalım
dosyasında ne çıkacak, hukuk ne karar verecek; peşinen bir insanı
suçlu ilan etmiyoruz, neticeyi hep beraber bekleyip göreceğiz. Ama bir taraftan
da böyle bir medya var, Türkiyede bunu görmezden gelip tamamen iktidarı suçlama
niyetindeki eleştirilere katılmadığımızı ifade
etmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Özel
34.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii bir
bütün hâlinde bu konuşmayı uzaya yollasanız, on sekiz yıldır
dünyayla irtibatı olmayan bir astronot dinlese bir bütün hâlinde hakikaten
kabul edilebilir bir konuşma. Ama bir gerçek var ki 31 Mart tarihinde bir seçim
yapıldı. 31 Mart tarihinden önce AK PARTİnin bakanları Ankaranın
bütün ilçelerini gezdiler, seçerseniz de görevden alacağız iması
yaptılar. Sayın Soylunun bu sözlerini en son Genel Başkanları
ima etti seçilse de gereği yapılacak diye. Yani önceden seçmeni tehdit
eden bir yönlendirme.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seçmenden büyük bir demokrasi tokadı
ve İstanbulun şaşkınlığı! Kendi söylediği
sözün zihninde yankılanmasına tahammül edemeyen AK PARTİ zihniyeti,
AK PARTİyi yöneten akıl İstanbulu kaybeden Türkiyeyi kaybeder,
İstanbulu verirsek Türkiyeyi veririz ve o meşhur YSK darbesi ve Millete
gittik millete, halka gittik.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Demokrasi yok, oraya
gel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendileri 13.600 farkı
Hayır,
böyle bir şey yok. diyerek eldeki yargı gücüyle, yargıya baskıyla
gittiler
Millet ne yaptı biliyor musunuz? Millet bunlara Kardeşim, sana
verilen oy millî irade, başkasına verilince kirli irade; oylar murdar
oldu dediğinizde, sana oy verdiğimizde millî irade baş tacı,
Ekrem İmamoğluna verilince alaşağı yaparsan
dedi ve
unutulmayacak bir ders daha verdi, 806 bin fark.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Demokrasi yok onu anlat.
Anlat, anlat
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yapılmış, kazanılmış
bir seçimi iptal ettirmeyi göze alacak kadar demokrasiden kopukluk ve milletin buna
verdiği tarihî bir ders. Bunu kendine Benim yönettiğim ülkede muhalefet
seçim kazanabiliyor. demek, bu cümleyi kurmaya ihtiyaç duyabilmek bile, o ülkede
demokrasinin doğrudan tartışma hâlinde olduğunu, çıktığı
sıklet terazisinde on sekiz yıl önceye karşı 100 kat eksik bastığını
gösteriyor. Yoksa sizin buna niye ihtiyacınız var? Seçimler yapılıyorsa,
İstanbulu, Ankarayı ana muhalefet partisi kazanıyorsa demokrasi
vardır. Kardeşim, demokrasi zaten bunun için vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sen bu sonuca YSKyle darbe yapıyorsan,
sonra da milletten tokadı yiyince aklın başına ancak bir zerre
geliyorsa ama hâlâ bu ülkede ana muhalefetin ve Meclisin 3üncü çok sandalyesi olan
partinin seçilmiş belediye başkanlarına kayyum atıyorsan, millet
Çek elini buradan. diyor da sen çekmiyorsan size şu üçlemeyi mecburiyetten
hatırlatıyorum. Bir Siirt üçlemesi var, Siirtte okunan bir şiir:
Camiler kubbemiz, minareler süngümüz. deyince, dediler ki: Halkı kin ve
düşmanlığa sevkten ceza, hapis, siyasetten men. Siirtte başlayan
bir hikâye. Sonra, CHP dedi ki: Bir parti seçiliyorsa, Meclise geliyorsa ama Genel
Başkanı Başbakan olamıyorsa Anayasayı değiştirmeye
biz varız. Sonra, iki, Siirtteki bütün milletvekilleri karşılıklı
istifa ettirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum efendim.
Yapılan seçimle Recep Tayyip Erdoğan Siirt
Milletvekili olarak geldi, yemin etti, Başbakan oldu; Siirt üç...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biliyoruz onları
ya, biliyoruz, sen demokrasiyi anlat.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Meydanında şiir okuyup
mağdur olduğunuz, ardından milletvekili seçip Genel Başkanınızı
buraya taşıyan o Siirtliler, 31 Martta bir belediye başkanı
seçtiler, siz oyla alamadığınız Siirte kayyum atamaya tenezzül
ettiniz. On sekiz yılda demokrasinin sıklet terazisinde 100 kat daha hafif
bastığınızın ispatıdır Siirt üçlemesi. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
35.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Milletin verdiği
her karara saygılıyız. On sekiz yıldır seçim kaybeden ana
muhalefet yerel seçimlerde belli kentleri kazanınca demokrasi oluyor, kaybedince
demokrasi olmuyor. On sekiz yıldır siz tokadı yemişsiniz, bu
seçimlerde de belli alanda kazanmışsınız. Şimdi, ortaya
bir hizmet koyacaksınız, ona göre değerlendirileceksiniz.
Kayyumların neden atandığı, Sayın
Başkan, kayyumların neden atandığı toplum tarafından
gayet iyi biliniyor.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Vallahi bilmiyoruz.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Darbe, darbe, darbe!
VELİ AĞBABA (Malatya) Sizden daha büyük darbeci
yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Toplum, millet gayet
iyi biliyor. Eğer devletin mali imkânları, merkezî hükûmetten giden vergiler
bir şekilde farklı alanlarda kullanılıp orada millete hizmet
yerine kamyonlar, iş makineleri terör için servis ediliyorsa biz buna müsaade
etmeyeceğiz, bundan sonra da müsaade etmeyeceğiz. Kamu kaynakları
millete hizmet için kullanıldığı müddetçe de hiç kimseyle alakalı
ne Hükûmet olarak ne de parti olarak bizim bir eleştirimiz söz konusu olmaz
diyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir cümle, aynı şekilde bitireceğim, müsaade edin.
BAŞKAN Sayın Oluçun sırası var
ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pardon, tamam.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Buyurun, buyurun
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir cümleyle
bitireceğim. Diyor ki: Siz on sekiz yıldır tokadı yemişsiniz.
Demokrasilerde seçim kaybedilir, düşersin, kalkarsın. Demokrasi varsa,
demokrasiye inanıyorsan seçmenin her söylediği şey baş tacı
ve düşersin kalkarsın, düşersin kalkarsın; demokrasiden nasibini
almadıysan, ülkeyi diktayla yönetiyorsan seçmen bir kere vurur bir daha kalkamazsın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyursunlar Sayın Oluç.
37.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Muş kayyumlarla ilgili bir şey söyleyince
cevap verme ihtiyacı doğdu. Geçen hafta da burada konuşmuştuk.
Şimdi bakın, sizin söylediğinizin gerçekten mesnedi yok çünkü şöyle
mesnedi yok: Yani siz her bunu söylediğinizde
Belediyenin kaynakları,
imkânları halka hizmet için değil de başka yerlere usulsüz şekilde
kullanıldı. iddianız var ya, bu nedenle kayyum atıyorsunuz
ya, buna dair biz diyoruz ki bir tane mahkeme kararı getirin, buna dair bir
tane belediye başkanının bu suçlamayla hakkında dava açılmış
olsun ve yargılanıyor olsun, bunu gösterin. Bakın, geçen hafta burada
örnek verdik: Bekir Kaya, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı,
geçmiş dönem, şu anda cezaevinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bekir Kaya şu
anda cezaevinde, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı. Onda da
aynı iddiaları ortaya sunmuştunuz, kayyum atanmasıyla ilgili.
Sizin İçişleri Bakanlığınızın, ha sizin İçişleri
Bakanlığınızın müfettişlerinin raporları ortaya
çıktı ve Bekir Kaya hakkındaki bu iddiaların tamamının
asılsız olduğu, karşılığı olmadığı
bu müfettiş raporlarında ortaya çıktı. Biz, size geçen hafta
geldik bunları gösterdik, siz hâlâ böyle diyorsunuz ama. Neden bu böyle biliyor
musunuz değerli vekiller? Çünkü başka türlü kendinize ve halka anlatamıyorsunuz
kayyum atanmasını. Yani bu mesnetsiz iddialar üzerinden ancak anlatabiliyorsunuz.
Yok Ahmet Türk, Mardin
Biraz evvel Mardin kayyumunu konuşuyorduk. Ahmet Türkün
yerine kayyum atandı. Ahmet Türk şimdi beraat etti o yargılandığı
davadan, beraat etti, yok. Bunların hepsi mesnetsiz iddialar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlıyorum
efendim.
Hiçbir belediye eş başkanı hakkında
bu yönlü verilmiş bir mahkeme kararı yok, öyle bir yargılama yok.
Sizin gönderdiğiniz müfettişlerin hazırladığı bu doğrultuda
bir rapor yok. Olmayan bir şey üzerinden konuşuyorsunuz çünkü rahat değilsiniz
rahat, vicdanınız rahat değil. Vicdanınız rahat olmadığı
için halka da anlatamıyorsunuz bunu. Ancak bu tür uyduruk şeylerle halkı
ikna etmeye çalışıyorsunuz, doğru değil. Ortada bir karar
yok. Gösterin, çıkartın, getirin deyin ki Şuraya şöyle bir
harcama yapmış usulsüz olarak, şu kaynağı şöyle kullanmış
şu belediye eş başkanı. Yok efendim. Biz söylüyoruz, getirin,
gösterin, varsa boynumuz kıldan ince diyoruz; yok.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, 10 Haziran 2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, borçlandırmaya dayalı
tedbirlerin olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 10 Haziran 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Abdullah Nejat Koçer.
Buyurunuz Sayın Koçer. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kısaca, grup önerisinde, pandemi sürecinde alınan
ekonomik tedbirlerin olumsuz etkilerinin araştırılması isteniyor.
Önce bir hakkı teslim etmemiz gerekiyor: Türkiye başarılı bir
salgın süreci yönetmiştir ve yönetmeye devam ediyor. Dünya Sağlık
Örgütü Türkiye Temsilcisi bakın ne diyor: Alınan tedbirler ve izlenen
politika çok etkileyici. Türkiye, dünyaya örnek oluyor. Bununla kalmıyor,
Türkiyede alınan tedbirlerin bir yayın hâline getirilerek Dünya Sağlık
Örgütü içinde yayınlanması kararı aldıklarını söylüyor
ve Türkiyeye teşekkür ediyor. Ankara, salgını birçok ülkeden daha
iyi idare etti. diyor The Economist ve Türkiye'nin pandemi süreci ve ekonomik tedbirlerine
ilişkin yayınlanan değerlendirme yazısında şunları
ifade ediyor: Türkiye bütün ekonomiyi komaya sokmak yerine, gençlerin ve yaşlıların
evde kalmalarını istedi. Tüketiciyle doğrudan muhatap olan işletmeler,
çalışanlar hariç, herkesten işe gelmelerini istedi. Büyük şehirlerde
hafta sonları ve tatillerde sokağa çıkma yasağı uyguladı.
Şöyle diyor The Economist: Strateji işe yaramış görünüyor.
Türkiye bu zorluğun üstesinden geldi. Son yirmi yıl içinde Sayın
Erdoğan ve hükûmetleri sağlık hizmetleri için 10 milyarlarca dolar
akıttı ve son olarak uluslararası havaalanları büyüklüğünde
hastane ağını kurdu. Bunu dünyaca meşhur, bilinen The Economist
yazıyor. Bu yazının sonunda da şu deniliyor: Muhalefet partilerinin
iktidara gelebilmeleri için bu kadar sıkı çalışabilecekleri
mümkün gözükmüyor.
Sayın milletvekilleri, coronavirüs salgını
küresel ticareti ve dünya ekonomisini sarsarken Türkiye ne yaptı? 5.5 milyon
ailesine biner lira sosyal yardım desteği, asgari ücrete verdiği
destek, kısa çalışma ödeneği desteği, vergi ötelemeleri
ve her kesim için uygulanan ayrı ayrı destek paketi gibi uygulamaları
devreye aldı. Türkiye ne yaptı? Türkiye tedarik zincirini hiç aksatmayarak
üretti ve ihraç etti, gıda güvenliğini sağladı, medikal güvenliğini
sağladı. Yatırım yapmaya ve proje üretmeye de bu süreçte devam
etti. Avrupa Birliği, G20 ve OECD ülkeleri içerisinde birinci çeyrekte yüzde
4,5lik bir büyümeyle 1inci sıraya yerleşti. Pandemi sürecinde de, ikinci
çeyrekte de OECD, AB ve dünya ülkeleri içerisinde yine iyi bir yere oturacağını
ümit ediyorum. Nisan ayı ve mayıs ayı ihracatındaki düşüş
de kısıtlı kaldı. Burada da önemli bir başarı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Banka kredisi başvurularında
partizanlık yapıldığı iddiasını buradan reddetmek
istiyorum. Vatandaşının, çalışanının, işvereninin
devletimiz yanında oldu. Daha geçen temmuz ayı yüzde 24 olan faiz oranı
bugün yüzde 8,25 noktasına gelmiştir ve bu çok önemli ve takdir edilecek
bir şeydir.
Özellikle bu faiz puanları buraya geldi, bu puandan
para bulunmuyor düşüncelerini de kabul etmek mümkün değil.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiyede
çarklar dönüyor, üretim büyümeye devam ediyor. Zamanında alınan akılcı
tedbirler, ekonomik tedbirler ve önlemler sayesinde ekonomimiz hamdolsun iyi durumda,
kontrol altında, çok kısa zamanda, çok daha iyi bir duruma geleceğine
inancımız tamdır.
Bu düşüncelerle HDP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19'uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, 4/6/2020 tarihinde İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan
ve arkadaşları tarafından, salgın sürecinde yaşamını
kaybeden ve bulaşa maruz kalan sağlık çalışanlarının
durumlarının araştırılması amacıyla verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Haziran
2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
10/6/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/6/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan ve arkadaşları
tarafından salgın sürecinde yaşamını kaybeden ve bulaşa
maruz kalan sağlık çalışanlarının durumlarının
araştırılması amacıyla 4/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1819 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
10/6/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak üzere
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Emine Gülizar Emecan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Emecan.
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; dünya, pandemi nedeniyle
zor günlerden geçmektedir. Ülkemizde de Covid-19 nedeniyle birçok vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybedenler arasında
sağlık çalışanlarımızla birlikte farklı iş
kollarında çalışan vatandaşlarımızın da bulunduğu
bir gerçektir. Kısaca, çalışanlarımız bu dönemde salgının
yarattığı her türlü riskle karşı karşıyadır.
Ayrıca, virüsün yakalanan kişiler üzerinde kalıcı bir sağlık
sorunu bırakıp bırakmadığı konusunda ise bilimsel
çalışmaların devam ettiğini görüyoruz.
Bu süreçte Dünya Sağlık Örgütü, Covid-19u
bir salgın hastalık olarak ilan etmişken bu gerçek görmezden gelinmiş,
virüse yakalanma oranları yüzde 6,5 gibi yüksek bir oran taşıyan
sağlık emekçilerimiz başta olmak üzere çalışanların
bu riskle ilgili haklarını koruması gereken SGK, daha önce salgın
hastalığa yakalanan çalışanları iş kazası statüsüne
sokan uygulamayı özel bir genelge yayınlayarak iş kazası statüsünden
çıkarmıştır. SGKnin yayınladığı genelgede
5510 sayılı Kanunun 15inci maddesindeki sigortalının, iş
kazası ve meslek hastalığı dışında kalan ve iş
göremezliğine neden olan rahatsızlıklar, hastalık hâlidir.
ibaresine atıf yapılarak Covid-19 virüsünün bulaşıcı bir
hastalık olduğu dikkate alındığında söz konusu salgına
maruz kalan ve sağlık hizmeti sunucularına müracaat eden sigortalılara
hastalık kapsamında provizyon alınması gerekmektedir. denilmektedir.
Oysa 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanununun 3üncü maddesinin (g) bendine göre iş kazası şöyle tanımlanmaktadır:
İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet
veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay...
Yine, 5510 sayılı Kanuna göre meslek hastalığı şöyle
tanımlanıyor: Sigortalının çalıştığı
veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan
bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı
geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hâlleridir.
Bütün bu yasal gerçekliklerin bir genelgeyle görmezden gelinmesi mümkün değildir.
Değerli vekiller, bu kanunlar iş kazasını ve meslek hastalığını
açıkça tanımlamaktadır.
SGK bu genelgeyle ne demektedir?
1) Covid-19 sonucunda geçici olarak iş göremeyecek
olan işçilere geçici iş göremezlik ödeneği ödenmeyecek.
2) Yaşamını kaybedenlerin ailelerine iş
kazasından kaynaklanan ölüm geliri ödenmeyecek.
3) Kamu görevlilerine kanunda belirtilen vazife malullüğü
aylığı ödenmeyecek.
Yukarıda açıkça belirttiğimiz gibi SGKnin
bu genelgesi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanununa ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa açıkça aykırılık taşımaktadır. Covid-19
salgını hastalığının iş kazası ve meslek
hastalığı olarak değerlendirilmemesi milyonlarca çalışan
açısından büyük hak kayıplarına neden olacaktır. Covid-19
tanısı almış sağlık çalışanı sayısının
7.428 kişi olduğu bilgisi 29 Nisan 2020 tarihinde Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca tarafından açıklanmıştır değerli vekiller.
Bu süreçte maalesef 24 sağlık çalışanımız ise hayatını
kaybetmiştir.
Ülkemizde milyonlarca ücretli çalışan, şartlar
ve zorunluluk gereği pandemi sürecinde iş sağlığı
ve güvenliği önlemlerinden yoksun olarak çalışmak zorunda kalmıştır.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin,
sendikaların ve meslek odalarının rapor ve tespitlerine göre bugüne
kadar en az 13 bin civarında çalışan da Covid-19 virüsüne yakalanmıştır.
Yine, bu süreç içerisinde işçiler ve kamu görevlileri başta olmak üzere
en az 145 çalışan Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
Çalışanlar, bu hastalığa çalıştıkları süre
içerisinde yakalanmışlardır.
CHP olarak bu konuyla ilgili kanun tekliflerimizi verdik.
Bu salgın sürecinde yaşamını kaybeden ve bulaşa maruz kalan
çalışanlarımızın durumlarının araştırılması,
mağduriyetlerinin giderilmesi ve coronavirüsün meslek hastalığı
ve iş kazası sayılmasının gerekçelerinin ortaya çıkarılması
için acilen Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir komisyon kurulmalı ve çalışanlarımızın
mağduriyetlerini giderme yönünde adımlar atılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Aylin Cesur.
Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye Covid-19 sürecini en baştan beri geç kalınarak
alınmış veya eksik alınmış önlemlerle yürüttü. Bugün
de üzülerek ifade ediyorum ki çok erken ve toplu normalleşme kararlarıyla
bu sürecin yeni bir dönemini yaşıyoruz. Süreçte en yüksek risk grubu altındaki
sağlık çalışanları ve bugüne kadar binlerce sağlık
çalışanının enfekte olması, onlarcasının da hayatını
kaybetmesi göz önünde
Dünya Sağlık Örgütü, sağlık çalışanlarıyla
ilgili bir rehber hazırladı ve bunun bir meslek hastalığı
olarak kabul edilmesini istedi. Türkiye ne yaptı? Biz kanun teklifi verdik
8 tane, 110 tane önerge sunduk Covid sürecinde, iktidar partisi ve ortağı
tarafından reddedildi. Sağlık çalışanları şehit
sayılsınlar dedik, teklif ettik, 30 Martta reddedildi. Türk Tabipleri
Birliği bizim gibi Covid-19 meslek hastalığı kabul edilmeli
diye çalışmalarını yaparken SGK ne yaptı? Coronavirüsün
bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirtip Hastalık
olarak provizyon alınması gerekir. diye bir genelge yayınladı.
Hangi hukuksal ve bilimsel veriler ölçüt alınarak bunu yaptı belli değil
ama bir genelgeyle kanunların yok sayılması modasına Aile Bakanlığı
da uymuş, buradan bunu anlıyoruz.
Bugün milyon kişiye düşen vaka sayısına
baktığınızda Türkiyede 2.042, bizden yetmiş beş gün
önce bununla ilk karşılaşan ülke olan Çinde 58, Japonyada 136,
Güney Korede 232. Hani çok iyiyiz deniyor ya, çok iyi yönettik süreci; deminden
beri böyle bir efsane var, işte durumunuz ortada.
Milyon kişiye düşen ölüm sayısına
bakalım. Ölüm sayımız az ya, Türkiyede 56, Çinde 3, Japonyada
7, Güney Korede 5. Buna her şey iyi, artık normalleşebiliriz diyebilir
miyiz? Diyorsunuz. Süreç geç ve yanlış kararlarla çok uzadığı
için ve normalleşmek gerçekten de vatandaş bakımından artık
dayanılamaz bir süreç olduğunda gerekli olduğu için riske atmadan
bunu yapmanız gerekiyor.
Şimdi, 21 Martta AVMleri kapattınız.
Toplam 277 vakanız ve toplam 21 ölümünüz vardı. Bugün her gün 3 katı
vaka ve her gün o kadar ölümünüz var ama açtık her şeyi, normalleşiyoruz.
Şimdi bu hangi kafa? Yakın bir zamanda yeni piklerle karşılaşacağımızın
maalesef haberini vererek bunun altını çizmek lazım ve mutlaka ve
derhâl alınması gereken tedbirleri söylemek lazım.
Bir; test yapma kriterlerini değiştireceksiniz.
Dünya Sağlık Örgütü, dünyaya günde 40 milyon test yapın diyor. Bu,
Türkiyede 400 bin test yapar. Sadece İstanbulda 80 bin test yapmanız
lazım. Her gelen hastaya tek bir semptom bile varsa test yapmalısınız.
Özellikle sağlık çalışanları başta olmak üzere herkese
tarama yapmalısınız. Amerika bunu yapıyor, dünya bunu yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
AYLİN CESUR (Devamla) İki haftada bir Amerika
ve dünyada diğer birçok ülke sağlık çalışanlarını
tarıyor.
İki; ölüm kaydındaki kodlama tartışmalarına
derhâl son vermeniz gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütünün önerdiğine
geçmelisiniz. Çünkü eğer yapamazsanız filyasyonu tam yapamazsınız,
onu yapamayınca da yeni vakaları ve yeni ölümleri göze alırsınız.
Bunu yapacaksınız.
Üç; bulaştırıcılık katsayısı
olan R0. Ben sordum, ilk çıktım, R0 kaçtır? diye. Sağlık
Bakanımız çıktı, bir ortalama R0 verdi. 0,76 olmaz. İstanbulda
milyon kişi başına 180 vakanın olduğu ilde R0ı 0,76
olarak kimseye yutturamazsınız. Her yerde bölgesel R0 hesaplayacaksınız,
şeffaf olarak açıklayacaksınız ve çıkacaksınız
normalleşmeyi ona göre yapacaksınız. Kuru alkışla olmuyor
değerli milletvekilleri. Sağlıkçıları alkışlayarak
riski azaltamazsınız, yeni ölümler ve yeni vakalar demektir ve yeni iflaslar
demektir süreç uzadıkça. Türkiye bir an önce normal hayata dönmelidir, evet.
CHPnin önerisini destekliyoruz. Bu kararları, bilimsel gerçeklikleri esas
alarak ve dünyanın kabul ettiği normlar ölçüsünde almanız gerekiyor,
yoksa bugün yumuşak yaptığımız bu eleştiri veya önerilerimizin
yarın, günü geldiğinde hesabını soracağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Semra Güzel.
Buyurunuz Sayın Güzel. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, CHP grup önerisi adına
söz almış bulunmaktayım.
Evet, bugün tüm dünyada Covid-19 pandemisi var ve tüm
dünya bu pandemiyle mücadele ediyor. Covid-19 pandemisinin başladığı
ilk günden beri hem Dünya Sağlık Örgütünün hem de tüm sağlık
örgütlerinin temel kaygılarından ve çağrılarından biri
sağlık emekçilerinin yüksek risk altında olduğu ve virüsten
korunmaları için en üst düzeyde önlemlerin alınması gerektiğine
dairdi. Fakat ülkemizde gördük ki Türkiyedeki hastanelerde bile yeterince koruyucu
sağlık ekipmanı yokken, birçok sağlık çalışanı
virüse karşı korunmasız çalışıyorken Türkiye koruyucu
ekipmanları dış ülkelere ihraç etti.
Değerli milletvekilleri, virüsle bire bir temas
hâlinde olan ve yüksek risk grubunda olan sağlık çalışanlarının
bu süreçte verdikleri yoğun emeğe karşılık iktidardan görebildikleri
tek şey alkışlar ve kahramanlık söylemleri oldu. Oysa, 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda
açıkça belirtildiği gibi, iş yerlerinde ve işin yürütümü sırasında
meydana gelen ve ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen yahut bedenen
engelli hâle getiren her türlü olay iş kazasıdır.
Toplumun birçok kesiminde Evde kal. çağrıları
yapılırken sağlık emekçileri büyük bir özveriyle çalıştı.
Fakat sağlık emekçileri halk sağlığı için, virüsün
yaygınlaşmasını durdurmak için çalışırken, hem
ruhen hem fiziki olarak normal şartların çok çok üstünde yıprandı
ve en büyük riski göğüsledi ama bunun karşılığında
7 Mayıs günü SGK bir genelge yayımladı ve Covid-19un iş kazası
ve meslek hastalığı kapsamına alınamayacağını
duyurdu. Sağlık örgütleri üç aydır ısrarla kaç sağlık
çalışanının enfekte olduğunu ve kaçının yaşamını
yitirdiğini Hükûmete soruyor fakat ısrarla açıklama yapılmıyor.
Sayıların korkunç noktada olduğunu, 10 binden fazla sağlık
emekçisinin bu süreçte enfekte olduğunu ve 43 sağlık emekçisinin
hayatını kaybettiğini hem SES hem tabip odası kendi imkânlarıyla
araştırarak duyurdu. Ayrıca, bu verilere sağlık emekçilerine
düzenli test yapılmadığı için tanı konamayan vakaları
da eklersek sayı çok daha fazla.
Değerli milletvekilleri, sağlık emekçisini
koruyamayan ve haklarını gasbeden bir iktidarın halk sağlığını
ne kadar önemsediği tartışmaya açıktır. Bu süreci büyük
bir özveriyle göğüsleyen sağlık emekçilerinin bizlerden alacağı
var, bizlerin onlardan değil. Sırf meslek hastalığı haklarını
çalışanlara vermemek adına bir genelge yayımlayıp Covid-19un
meslek hastalığı kavramı içerisinden çıkarılması,
halk tabiriyle köylü kurnazlığıdır. Bir an önce bu yanlıştan
dönülmelidir ve Covid-19 iş kazası ve meslek hastalığı
tanımı içerisinde yer almalıdır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Orhan Yegin.
Buyurunuz Sayın Yegin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil
eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu önergeden hareketle, Covid-19 nedeniyle hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine sabırlar
diliyor ve bu hastalığa yakalanmış ve tedavi altında olan
vatandaşlarımıza da Yüce Allahtan acil şifalar diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, virüsün Çinde ortaya
çıkmasının ardından 20 Ocaktan itibaren tedbir almaya başlayan
Hükûmetimiz, özellikle Türkiye'de ilk coronavirüs vakasının 10 Martta
tespit edilmesinin ardından, bilimsel tavsiyeler çerçevesinde tedbirleri süratle
hayata geçirerek, devletimiz ve milletimizle birlikte el ele vererek, hamdolsun,
çok güzel bir süreci yürüttük ve süreç yönetimi devam etmektedir. Sadece bir veriyi
burada paylaşmak isterim. Kötü yönettik, şöyle başladık, öldük,
bittik, birçok şey anlatılıyor; belki bulunulan pozisyondan, daha
önceki hatiplerin bulunduğu pozisyondan böyle söylemeleri gerektiğine
dair bir kanaatleri, bir kaygıları olabilir. Sadece bir veri söyleyelim
biz: Vaka/ölüm oranları kıyaslandığı zaman, hamdolsun,
bu karşılaşılan pandemiyle mücadele sürecinde, Türkiye, vaka/ölüm
kıyaslamasında dünyada ülkelerin sıralamasında en altlarda ki
sıralamada 83lerde, 84lerde yerini almıştır.
AYLİN CESUR (Isparta) Hiç öyle değil, Avrupa'da
3üncüyüz hâlâ.
ORHAN YEGİN (Devamla) AK PARTİ hükûmetleri
döneminde, on yedi yılda, sağlıkta hem altyapı hem hizmet sunumu
noktasında yapılan olağanüstü işler, bu süreçte ne kadar güçlü
ve ne kadar güzel bir mücadeleyi ortaya koymamız gerektiğinin de temelini
oluşturmuş ve hamdolsun, hangi konuda kıyaslarsanız kıyaslayın,
ilaca erişimden sağlık hizmetinin sunumuna kadar, yoğun bakımlardan
tutun da üretilen ürünlere kadar, ilaçların erişimine kadar her konuda,
Allah'a sonsuz şükürler olsun
Bu, hepimizin gururudur; muhalefetiyle iktidarıyla
bu ülkenin başardığı, bu ülkede son on yedi yılda ortaya
konulan ve bütün milletimizin istifadesine sunulan çok kıymetli bir başarıdır.
Ülke olarak -iktidarı sevelim, sevmeyelim- bununla gurur duymalı ve bundan
dolayı gerçekten bu iktidarın sahiplerine çok özel bir teşekkür etmemiz
gerektiği kanaatindeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kıymetli milletvekilleri, dünyanın süper güçleri
maskeyle, maskeye erişimle, şununla bununla uğraşırken
biz, hamdolsun, çok kısa sürelerde, İstanbul'daki havalimanları pistlerinde
kırk beş elli günde sahra hastanelerin değil, daha gerçek hizmet
sunacak, uzun dönemli hizmet sunacak hastanelerin inşaatlarını ortaya
koymuşuz, solunum cihazları üretmişiz, bunu dünyaya ihraç etmişiz
ve dünyanın süper güçlerine maskeden tutun da tuluma kadar, ilaca kadar birçok
yardım malzemesini de göndererek bir krize düştüğünde sadece kendini
düşünen değil
KEMAL PEKÖZ (Adana) Maske dağıtamadınız
ya, aylarca maske dağıtamadınız.
ORHAN YEGİN (Devamla)
bir krize düştüğünde
kendi imkânlarıyla o krizi başka coğrafyalarda yaşayan kim varsa
elindeki imkânları mümkün olduğunca verimli kullanıp onlara da yardım
etmeye çalışan yardımsever bir millet olma geçmişimizi yeniden
tahkim etmiş, bu süreci bu anlamda da çok güzel bir şekilde atlatmış
durumdayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Başkanım, müsaadenizle
BAŞKAN Buyurun efendim.
ORHAN YEGİN (Devamla) Aslında yapılan
çok şey var. KGF kredilerinden tutun da esnafa açılan finansal imkânlara
kadar, kısa çalışma ödeneklerinden yararlanma durumundan tutun da
kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartlarını
sağlayamayan çalışanlara aylık ödenen paralara kadar; 5,5 milyon
aileye 1.000 TLyi kapılarına, evlerine kadar götüren bir sürece kadar
çok olağanüstü işleri hakikaten bu süreçte başardık.
Hükûmetimizi, bu çalışmayı ortaya koyan
vatandaşımızı, bakanlıklarımızı, çalışanlarımızı,
bürokratlarımızı, bu sürece destek veren, bu kanunların buradan
çıkmasına omuz veren, gece gündüz çalışan bütün Meclisimizi
hakikaten hep beraber gönül rahatlığıyla kutlamamız lazım
çünkü bu süreci hep beraber çok güzel yönettik.
Şimdi şu genelgeyle ilgili tek bir cümle söyleyeceğim
müsaadenizle. Buradaki genelge, Covid-19 hastalığına yakalananlarla
ilgili olarak SGKnin çıkardığı genelge. Covid hastalığıyla
ilgili olarak gelen sigortalılara provizyon almaları gerektiğini
belirten bir genelge olup hastalığa yakalanan sigortalıyı ne
iş kazası kapsamına almakta ne de iş kazası kapsamının
dışına çıkarmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Son cümlem
BAŞKAN Buyurun efendim.
ORHAN YEGİN (Devamla) Bir olayın SGK açısından
iş kazası sayılabilmesi için sigortalının SGKye başvurması
ve bu başvuru doğrultusunda da olayın müfettişlerce incelenmesi
gerekmektedir ve bu yayınlanan genelge, Covid-19 hastalığına
yakalananlar için de başkaları için de hepsi için de sınırlayıcı
veya genişletici herhangi bir hüküm içermemektedir; çok net bir şekilde
söylüyorum, bunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Ayrıca, grup önerisinde bahsedildiği gibi benzer
bir salgın hastalığa yakalanan çalışanları daha önce
iş kazası statüsüne sokan başka bir genelge, biz aradık taradık
bulamadık, varsa onu bize de ulaştırırsanız çok seviniriz.
Özetle şunu söyleyeyim: Eksikler, noksanlıklar
olabilir. Dinamik bir süreç yaşıyoruz. Bu eksiklikler, bu noksanlıklar,
bu Mecliste hepimizin katkılarıyla varsa- tartışılır,
konuşulur, tamamlanır.
Biz, Türkiye olarak, doğurduğu çocuğu
ameliyat parasını ödeyemediği için hastanelerde rehin bırakan
anne babaların; annesi, babası, bir yakını vefat ettiğinde
parasını ödeyemediği için cenazesini hastanelerde rehin bırakan
evlatların, çocukların olduğu Türkiyeden, bugün yurt dışından
bir tweet attığında, babasını gidip evinden alıp,
uçakla getirip Türkiyede tedavi ettiren bir ülke konumuna, bir Türkiye konumuna
geldik. Rahat olun, merak etmeyin bütün sorunlar hep beraber aşılır
inşallah.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebi efendim.
BAŞKAN Öneriyi oylayacağım ama yoklama
talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın Tanrıkulu, Sayın
Zeybek, Sayın Yalım, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Emecan, Sayın
Bankoğlu, Sayın Köksal, Sayın Kayışoğlu, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Özkan, Sayın Hakverdi, Sayın Kaplan,
Sayın Keven, Sayın Kılıç, Sayın Karabıyık, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Şahin, Sayın Karaca, Sayın Erbay.
Teşekkür ediyorum.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın milletvekillerimiz
lütfen salondan çıkmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyoruz.
Kapanma
Saati: 17.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, 4/6/2020 tarihinde İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan
ve arkadaşları tarafından, salgın sürecinde yaşamını
kaybeden ve bulaşa maruz kalan sağlık çalışanlarının
durumlarının araştırılması amacıyla verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Haziran
2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı
ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 174)
(x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Dünkü Birleşimde,
İç Tüzük'ün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici
madde 1 dâhil 10 ila 18inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
söz isteyen sayın milletvekillerimizden önce Komisyonun bir söz talebi var,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
İçişleri Komisyonu Başkanı Celalettin Güvençin, Genel Kurulun
95inci Birleşiminde yaşanan olayla ilgili üzüntülerini belirtmek istediğine
ve Manisa Milletvekili Özgür Özele geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikli olarak, dünkü
yaşanan olaylarla ilgili üzüntülerimi belirtmek istiyorum.
Sayın Özgür Özele geçmiş olsun dileklerimi
bir kere daha iletiyorum. Ayrıca Manisada yaptığımız görev
sırasında, adaletle yönetim yaptığımız hakkındaki
teşekkür ve takdirlerine özellikle teşekkür ediyorum. Bugünkü çalışmaların,
Meclisimizin, Gazi Meclisimizin şanına yakışır, uyum içerisinde,
verimli geçmesini içtenlikle temenni ediyorum. Hepinizi ayrı ayrı selamlıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Behiç Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelik.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 174 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi bu teklif 1966 tarihli çarşı
ve mahalle bekçileri hakkındaki 772 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırıyor,
onun yerine kendini ikame ediyor. Buna gerek var mı? Bu, tartışma
konusu. Zannediyorum yeni bir kanun yapmaya da gerek yok ama ısrarla yeni bir
kanun dayatılıyor.
Aslında her siyasi hareketin bir öncelikler listesi
vardır. Milletin de bir öncelikler listesi vardır. Önemli olan, milletin
öncelikleri ile partilerin önceliklerinin mümkün olduğunca örtüşmesidir.
AK PARTİ için bu bir makas gibi oldukça farklılaşmış, AK
PARTİ milletin gündeminden uzaklaşmıştır.
Millet Açız. diyor, İşsiziz. diyor.
Millet hayat pahalılığından şikâyet ediyor, millet geçim
sıkıntısına işaret ediyor. Millet kamu emvalinin toplu
soygunundan şikâyet ediyor; gelir adaletsizliğinden, aşırı
vergilemeden şikâyet ediyor, torpilden, rüşvetten, zimmetten, vurgun ve
talandan dert yanıyor. Millet, kamusal yaşamda aşırı değer
aşınmasından, yalan ve sahtekârlıktan şikâyet ediyor. İktidardan
bu yakınmalara bir çözüm geliyor mu? Hayır. Bu bakış açısıyla
meseleye yaklaşınca zannediyorum, Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin yasama listesinin son sıralarına dahi konması
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bu teklifle ilgili olarak
İçişleri Komisyonunda da bulunarak birkaç söz alarak eleştirilerimizi
izhar etmiştik ancak kabul edilen metin küçük değişikliklerle aynen
Genel Kurula arz edilmiş oldu. Tabii bu, iktidarın tercihidir. Bu da gösteriyor
ki iktidar, halkın gündeminden düşmüştür, esasen iktidar bütünüyle
halkın gönlünden de düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, bekçilerin işe alınması,
giriş sınavları, bu sınavları yapacak merci, atama kriterleri
gibi düzenlemeler bütünüyle partizan iradenin tercihine terk edilmektedir. Halkın
sükûn ve istirahatini temin, suç ve kabahatlerin işlenmesinin önüne geçmek,
kişilerin görev mahallinde durdurulabilmesi ve makul sebep gerekçelerinin adaletli
ve hakkaniyetli olarak nasıl uygulanacağı endişesi büyük bir
güven bunalımını da beraberinde getirmektedir.
Ben, teklifin 9uncu maddesinden başlamak isterim:
Burada 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 16ncı maddesine
atıf yapılıyor ve polise verilen zor kullanma ve gerektiğinde
silah kullanma yetkisinin bekçilere de yayıldığını burada
ifade ederken bu konuda çıkarılacak yönetmelikte, bekçilerin bu yetkiyi
kullanırken tadat edilerek yönetmeliğin yapılmasını, kullanma
yetkisini tadat ederek yönetmelikte yer verilmesi fevkalade önem arz etmektedir.
10uncu madde genel kolluğa yardımcı bir
güç olarak bekçilik kurumunu ifade ediyor. Gerçi bu söz konusu teklifin 2nci maddesinde
de Genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak üzere, emniyet ve jandarma
teşkilatı bünyesinde silahlı bir kolluk şeklinde zaten ifade
edilmişti.
11inci madde, çarşı ve mahalle bekçilerinin
kolluk hizmet ve görevlerinin dışında çalıştırılma
yasağını ifade ediyor.
12nci madde çalışma saatlerini düzenliyor.
Burada da ciddi eleştiriler yapılmıştı. Gün batımından
gün doğumuna kadarın anlamının, nasıl olacağının
yine keza yönetmelikte ayrıntılı düzenlenmesinde yarar olan bir madde.
Ayrıca 13üncü madde disiplin, ödül ve performans
değerlendirmelerini Emniyet ve Jandarmayla eşleştirerek düzenliyor.
Takip eden diğer maddeler zaten uyum maddeleridir
ve yürütme ve yürürlük maddelerinden ibarettir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AK PARTİ tarafının muhalif olan tüm parti ve yapılara karşı
toptan, sürekli olarak vatan haini iş birlikçi zelil yalancı gibi
suçlamalarla gerginlik yaratması, örneğin İYİ PARTİyi
terör örgütleriyle iş birliği içinde gösterip karalama yapması Türk
siyasetinin düşürüldüğü seviyenin de bir itirafıdır. Hâlbuki
bunlarla beraber olanlar kuşkusuz kendileridir. Esasen her partinin, bu arada
iktidar partisinin de bir anlamının olduğunu biliyoruz ancak Ya
bendensin ya da yoksun. mantığı AK PARTİnin kendi varlığının
da inkârıdır. Böyle bir husumet siyasetinin girdabı, bu siyaseti
takip edenleri öncelikle yutar. Türk tarihi bu siyaset yüzünden siyasi mevta olan
nice insanlardan bahseder. Dolayısıyla herkese demokrasi lazımdır,
herkese hukuk lazımdır; adalet, insaniyet, eşitlik lazımdır.
Evet, bu ilkeleri gözetiyorsanız varsınız.
Değerli milletvekilleri, balık baştan
kokar. Eğer AK PARTİ yetmiş beş yılda kazandığımız
çok partili siyasi hayatın teamüllerini, tecrübelerini terk ederek tek parti
otokrasisine dayanmışsa Türk milletinin vicdanında mahkûm olmuş
demektir. Demokrasi, bizzat iktidar eliyle fiilen tahrip ediliyorsa güven ortamı
kalmamış demektir. Hâkim ve savcılar, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensupları, diplomatlar, bürokratlar otokrasiye biat ettirilmişse kimse
yarınından emin olamaz. Sermayeye, ekonomiye, şirketlere doğrudan
müdahalelerle tasarrufa ilişkin emniyet sarsılmışsa, sermaye
piyasası saraya endeksli hâle getirilmişse, borsa ve Merkez Bankasına
güven bu sebeplerle ortadan kalkmışsa durum vahim demektir.
Değerli arkadaşlar, işte bu koşullarda,
bekçi yasası teklifinin gelmesi ister istemez insanı kuşkulandırıyor.
İktidara düşen, kuşkuyu ortadan kaldırmak, toplumu rahatlatmaktır.
Bekçilerin partizan bir atama yöntemiyle işe alınması, herkeste şüphesiz
kuşkulara yol açacaktır. Bu yıl sonunda 30 bine kadar çıkacak
olan bekçi sayısından ziyade kimler, hangi kıstaslarla bekçileri
işe alacak, bunu araştırmamız gerekiyor. Kariyer ve liyakat
gözetilecek mi bekçi alımında? Bunlar bilinmemektedir. Dolayısıyla
deniyor ki: Acaba paramiliter bir örgüt mü oluşturuluyor? veya Bekçilik,
yerel jurnalcilik olarak mı kuruluyor? Bunu, Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Türkkan da ifade etmişti. Acaba böyle bir bekçilik kurumu mu oluşturuluyor?
İktidar, tüm bunları cevaplayarak kamuoyunu ikna etmelidir. Nitekim, bu
konuda yapılan bekçi alımlarındaki partizan dayatmalardan dolayı
bunu kısmen dinlemeyen birkaç valinin görevden alındığını
da burada sizlerle paylaşmak isterim.
Evet, buradan, iktidarı özellikle ikaz ediyorum:
Bekçilerin üzerinden elinizi çekin. Bir, bekçiler, vali ve kaymakamlarca objektif
kriterlere uygun olarak sınavla işe alınabilir. İki, siyasi
müdahale asla olmaz. Üç, partinin silahlı örgütü algısı yaratılmamalı,
buna özellikle çok dikkat etmek gerekiyor. Bu şekilde oluşturulacak bir
bekçilik kurumunun ülkemiz için fevkalade yararlı olacağına dair
kanaatimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; temennim odur ki bu eleştirilerimiz dikkate alınır,
yapılacak yönetmeliklerde bu hususlar özellikle yönetmelik bünyesinde ifade
edilir.
Konuşmama son verirken hepinize tekrar saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Ahmet Özyürek.
Buyurunuz Sayın Özyürek. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 174 sıra sayılı Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilsinler ki şehitlerimiz hiçbir zaman ölmez. Cennet
vatanımızın her köşesinde, her karış toprağı
için mücadele eden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Şehitler
ölmez, vatan bölünmez. Bunu bir kez daha burada açıklamak istiyorum.
Yine, Covid-19 mücadelesinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
ve tedavi gören hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Covid-19 mücadelesinde
büyük başarı elde eden Sağlık Bakanlığımıza,
sağlık çalışanlarımıza ve bu çalışmada emeği
geçen bütün herkese yürekten teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, çarşı ve mahalle
bekçileri teşkilatı, yardımcı bir kolluk gücüdür ve diğer
kolluk kuvvetleriyle karıştırılmamalıdır. Çarşı
ve mahalle bekçileri, sokaklarda yaya olarak görev ifa etmekte olup devletin varlığını
buralarda hissettirmektedirler. Bir hukuk devletinin görevi yalnızca, bir suç
işlendiğinde faillerini yakalamak ve cezalandırmak değil, aynı
zamanda, caydırıcı tedbirlerle suç işlenmeden suçu engellemektir.
1966 tarih ve 772 sayılı Çarşı ve
Mahalle Bekçileri Kanunu, değişen mevzuatla birlikte güncelliğini
yitirmiş, hukuki ve sosyal şartları takipten çok uzakta kalmış
ve ihtiyaçları karşılayamaz hâle gelmiştir. Bu amaçla çarşı
ve mahalle bekçilerinin görev ve yetkileri, işe alınma, çalışma
şartları, özlük haklarının güncel mevzuat çerçevesinde düzenlenmesi
ve hukuki statünün tespit edilmesi amacıyla kanun teklifi hazırlanmıştır.
Bu kanun teklifiyle çarşı ve mahalle bekçi adaylarında aranacak özel
şartlar, yapılacak sınavın şekil ve usulleri, bekçilere
verilecek hizmet içi eğitim ve yetişme esasları, kursların açılma
zamanı, yerleri ve süreleri, bekçilerin görevleriyle ilgili olarak riayet etmeleri
gereken hususlar ile bu kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar
İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle
belirlenmektedir. Çarşı ve mahalle bekçilerinin halka yardım görevi
kapsamında mahalle sakinlerinin istirahat, sağlık ve selametini sağlamaya
yönelik görevleri şöyle sayılmıştır: Yolda kazaya uğrayan,
hastalanan veya yardıma muhtaç vatandaşlarımıza yardım
etmek; yardıma ihtiyaç duyduğu tespit edilen şiddet mağduru
veya istismara uğrama riski taşıyan kadın, çocuk ve kimsesizleri,
engelli ve aciz olanları en yakın kolluk birimine teslim etmek; bir semt
veya sokak sormak için başvuran vatandaşa bilgi vermek; doğum, ölüm,
hastalık, kaza, yangın ve afette yardım isteklerini karşılamak;
toplum sağlığını tehdit eden hayvanı tespit ettiğinde
engellemek veya kolluk birimine ve belediyeye haber vermek.
Çarşı ve mahalle bekçilerinin kamu düzeni ve
kamu güvenliğini sağlama kapsamında önleyici, koruyucu ve bu amaçla
yerine getireceği adli görev yetkileri sayılmaktadır. Bir suç veya
kabahatin işlenmesini önlemek; suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını
sağlamak; işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit
etmek; hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş
olan kişilerin tespiti; kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya
mal varlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya
muhtemel bir tehlikeyi önlemek amacıyla görev saatleri içerisinde, görev bölgelerinde
kişileri ve araçları durdurabileceği, kimlik sorabileceği düzenlenmektedir.
Kamuoyunda kanuna muhalefet eden bazı çevrelerce,
çarşı ve mahalle bekçileri teşkilatı sanki ayrı bir kollukmuş
gibi yanlış bir algıya sebep olacak açıklamalar yapılmıştır.
Çarşı ve mahalle bekçilerinin genel kolluk kuvvetlerine yardımcı
bir kolluk gücü olacağı hususu açıkça, yeterince belirtilmiştir.
Aynı zamanda, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 16ncı maddesinde belirtilen
hâllerde zor ve silah kullanma yetkisini haiz olacakları yer almaktadır.
Aslen kolluk vazifesi ifa eden çarşı ve mahalle bekçilerinin her türlü
suçla ve suçluyla olay mahallinde ani karşılaşmaları muhtemeldir.
Acil müdahale gerektiren bir olay anında silah ve zor kullanması pek tabiidir.
Buradaki silah ve zor kullanma yetkisi keyfî bir uygulama olmayıp çarşı
ve mahalle bekçileri zaruret hâlinde kullanabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri, son olarak da kendi seçim
bölgem olan Sivasımızla ilgili birkaç konuyu dile getirmek istiyorum.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kenevir çok önemlidir. Dünyada kenevir üretimi
yaygın olarak yapılmakta ve ülke olarak bu sektörün içinde olmak bizim
için önem teşkil etmektedir. Kenevir bitkisi, normal şartlarda yetişen
bir ağaca göre çok kısa bir süre içinde yetişmektedir. Böylece 1
dönüm kadar kenevir ekilmesi hâlinde 25 ila 30 dönümlük orman alanınca oksijen
üretimi sağlanabilmekte ve ortamda bulunan radyasyonu temizlemektedir.
Sağlık sektöründe kenevirin kanser, kalp hastalıkları,
astım, sara, migren ve mide rahatsızlıklarının ilaç üretiminde
kullanılması, üretiminin bizim için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Aynı zamanda, ağır sanayide kenevir işlendiği zaman çelikten
daha güçlü hâle gelmektedir, bu da ortaya çıkan ürünün daha dayanıklı
olmasını sağlamaktadır. Tekstil alanında kumaş ve
ipliğin ham maddesi olduğu bilinmekle birlikte, gıda, içecek olmak
üzere kozmetik, kişisel bakım, kâğıt ve yapı malzemesi,
bina kaplaması, kiremit, mobilya ve sayabileceğimiz birçok ürünün kenevirden
üretildiğini bilmekteyiz. Ama ülkemizde kenevir yetiştirilmesi kısıtlandığından
dolayı maalesef bunu üretemiyoruz. Ama ne var ki kenevirden üretilen herhangi
bir ürüne ihtiyaç olduğunda, bunu yurt dışından ithal edip ülkemizde
bu ürünü kullanabiliyoruz. Eğer bunu ithal edip ülkemize getiriyor, ham maddesini
imalatta kullanıyorsak
O zaman, Sayın Cumhurbaşkanımızın
söylediği gibi 20 ile verilmişti. Gerekiyorsa coğrafi olarak, konum
olarak uygun illerimizde -buna ihtiyaç varsa- kenevir ekilmesini ben buradan şahsım
olarak öneriyorum. Sivasımız da coğrafi olarak, konum olarak gerçekten
-kenevire ihtiyaç var- kenevir ekimi için çok müsaittir.
Sayın Cumhurbaşkanımız bundan on
beş ay önce, Sivasta gerçekten kenevir yetiştirilmesi gerektiğini
söylemiş -coğrafi olarak, konum olarak uygun olduğundan ve çiftçilerimiz
de buna ihtiyaç duyduğundan- Evet, Sivasa da 20nci il olarak keneviri veriyorum.
demişti. Tarım ve Orman Bakanımızdan buradan rica ediyoruz:
Sayın Cumhurbaşkanımızın Sivasa 20nci il olarak müjdelemiş
olduğu kenevirin bir an önce Sivasa verilmesini istiyoruz çünkü buradan beni
dinleyen Sivasımızdaki çiftçilerimizin kulağı şu anda
Meclistedir. Ben de Sivastaki yiğit insanların ve çiftçilerimizin buradan
bir sesi olarak diyorum ki: Tarım ve Orman Bakanımız, lütfen, Sayın
Cumhurbaşkanımızın vermiş olduğu keneviri artık
bir an önce Sivasa verin.
İkinci önemli konuysa Sivasımızın
ekonomik olarak gelişmesi için, sanayinin büyümesi için, işsizliğin
azalabilmesi için, istihdamın büyümesi için olmazsa olmazlarımızdan
bir tanesi de 6ncı bölgedir. Sivasımızda organize sanayi bölgemiz
vardır, 170 tane fabrikamız var hâlihazırda, yeni yapılan Demirağ
Organize Sanayi Sitemiz var, altyapısı oluşturulmuş, lojistik
anlamında kolay olsun diye de raylı sistem yapılmıştır.
Yatırımcılar haber bekliyor, yatırımcılar hazır.
Hem Sivaslı yatırımcılarımız hem de ülkemizde yaşayan
iş adamları ve yurt dışından Sivasa yatırım
yapmak isteyen insanlar şunu bekliyorlar; hem Sivas Ticaret Odası Başkanımıza
hem de biz milletvekillerine söyledikleri şu: Sayın Vekilim, Sayın
Ticaret Odası Başkanım; Sayın Cumhurbaşkanımızın
vermiş olduğu 6ncı bölge yani özel teşvik yasası tam olarak
Sivasa verilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
AHMET ÖZYÜREK (Devamla) Sanayi Bakanımızla
görüştüğümüzde Sayın Varank şunu söyledi: Evet, Sayın
Cumhurbaşkanımız kenevirle birlikte özel teşvik yasasını,
6ncı bölgeyi Sivasa verdi. Biz sözümüzdeyiz, bunu imzalayacağız.
Biz de diyoruz ki: Sayın Sanayi Bakanım, on altı ay oldu. Allah aşkına,
Sivasın yiğidoları yatırım bekliyor, iş bekliyor,
artık orada istihdamın açılmasını bekliyor çünkü üniversiteyi
bitiren gençlerimiz yarın orada iş bulacak yani özel teşvikten faydalanmak
isteyen yatırımcıların tek beklediği Sivasın 6ncı
bölgeyi alması, özel teşvikten faydalanmasıdır. Onun için, Sayın
Cumhurbaşkanımızın vermiş olduğu keneviri ve 6ncı
bölgeyi 2 bakanımızdan istiyoruz.
Buradan 174 sıra sayılı Çarşı
ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi
ifade ediyor ve bu kanun teklifinin hayırlı olmasını Cenab-ı
Allahtan niyaz ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli arkadaşlar, geçen hafta perşembe
günü bu Mecliste halkın iradesine bir darbe gerçekleşti, Mecliste resmen
bir darbe metni okundu ve bunun sonucunda ise DTK Eş Başkanı yine
Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven, yine Diyarbakır Milletvekilimiz
Musa Farisoğulları ve İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu
tutuklandı. Meclis, talimatla milletvekilliği düşürdü ve bir noter
görevini gördü. Aslında Meclis bu hâliyle kendi varlık gerekçesine gölge
düşürmüştür. Dolayısıyla biz, öyle oldubittiye getirilecek,
Ben yaptım oldu. denilecek bir durumla karşı karşıya
değiliz. Biz bu darbeyi kabul etmiyoruz, her yerde de bunun karşısında
mücadele edeceğiz. Kimse bize bu durumu hukukla izah etmeye kalkmasın,
bunun hukuki bir mesele olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz
çünkü bir hukuk sistemi yok, hukuk hileleri var. Bakın, Leyla Güven, Musa Farisoğulları
27nci Dönemde milletvekili seçildi, aslında yargılandıkları
dosyaların durdurulması gerekiyordu ama durdurulmadı, dokunulmazlıkları
yokmuş gibi davranıldı, sizin de kumpas olarak tanımladığınız
KCK ana davasında yargılandılar, ceza aldılar, milletvekillikleri
düşürüldü ve akabinde de tutuklandılar.
Biz, bu darbeleri bu Mecliste ilk defa yaşamıyoruz.
Bakın, 2 Mart 1994te DEP milletvekilleri de bu Meclisin çatısı altından
çıkarıldılar, gözaltına alındılar ve tutuklandılar.
Yine 4 Kasım 2016 tarihinde, içerisinde Eş Genel Başkanlarımız
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve milletvekillerimizin olduğu
arkadaşlarımız tutuklandı, dokunulmazlıkları kaldırıldı.
Yine bu 4 Haziranda yani geçen hafta perşembe günü yaşanan darbe bunların
devamıdır. Bu yöntemler bize çok tanıdık, bildiğimiz yöntemler,
aynı aklın ürünü olduğunu çok iyi biliyoruz ama şunu da bilmenizi
istiyoruz: Siz saldırdıkça, bu darbelerle müdahale ettikçe bizler daha
fazla büyüyoruz, daha fazla çoğalıyoruz. Bakın, Diclelerin, Zanaların
vekilliğini düşürdünüz, ne oldu? Arkadaşlarımız demokratik
siyaset mücadelesini her yerde vermeye devam ediyorlar. O dönem onları bu Mecliste
alkışlarla protesto edip linç eden o muktedirleri hiç kimse tanımıyor.
Sizleri de tanımayacak, onlar gibi siz de tarihe kara leke olarak geçeceksiniz,
hatta geçtiniz. Yine, biz biliyoruz, bu saldırılarla, bu darbelerle niyetiniz
demokratik siyaseti ortadan kaldırmak. Bunun için her yolu ama her yolu deniyorsunuz.
Bakın, biz, her gün partimize bir operasyonla uyanıyoruz.
Daha dün Diyarbakırda, Mersinde, Bitliste partili arkadaşlarımız
gözaltına alındı. Hatta, bunların içerisinde, 23 yaşındaki
Şenay Hayme evinde -bakın, 23 yaşında genç bir kadın- cinsiyetçi
küfürler eşliğinde iki saat Sen terörist gibi bakıyorsun. denilerek
işkenceye uğradı. Bu zulmün, bu işkencenin nedenini biz çok
iyi biliyoruz. Çünkü siz, muhalifiniz olarak gördüğünüz partimizi tasfiye etmek
istiyorsunuz; bütün bu adımlar bunun sonucudur.
Bakın, partimizin fikriyatından gerçekten çok
korkuyorsunuz. Çünkü siz de biliyorsunuz ki HDPnin olduğu yerde hırsızlık,
talan, emek sömürüsüne yer yok. Adalet, özgürlük ve demokrasi mücadelesi HDPyle
boy verir. İşte siz bu demokrasi mücadelesinden çok korkuyorsunuz, onun
için demokrasiye savaş ilan ettiniz.
Bakın, kriz, kaos ve suni gündemlerle iktidarınızı
sürdürme telaşındasınız. Bunun için de HDPye saldırarak
aslında ülkeyi dizayn ediyorsunuz, şekillendirmeye çalışıyorsunuz.
Böylece işsizliği, yoksulluğu, hırsızlığı
örtbas edeceğinizi düşünüyorsunuz. Bunun için partimiz hedefte, bizler
hedefteyiz, arkadaşlarımız hedefte. Unutmayın ki bunları
yaparken bu ülkeye en büyük kötülüğü sizler yapıyorsunuz; kutuplaştırıyorsunuz,
ayrıştırıyorsunuz, bölüyorsunuz, güçlünün haklı olduğu
bir sistem inşa ediyorsunuz. Devleti devlet yapan bütün mekanizmaları
çökerttiniz. Bunları size söylediğimiz için, işte bunun için, hedefteyiz.
Değerli arkadaşlar, bakın, partimize,
vekillerimize, belediyelerimize yönelik her gün ama her gün istisnasız yalan
söylüyorsunuz. Grup Başkan Vekilimiz de söyledi, bakın, Van Büyükşehir
Belediye Eş Başkanımız Bekir Kaya şu an cezaevinde tutuklu,
tutuklandığı dönemde de bu kürsüde şunu söylüyordunuz, yani
o yandaş medyanın da desteğiyle, diyordunuz ki: İşte, örgüte
köprü yapmış, yok yeşil alanları örgütün talimatıyla yapmış,
yok bilmem nerelere çuvallarla para göndermiş. Ama bakın, İçişleri
Bakanlığının ve savcının raporlarında bu iddiaların
yalan olduğu bir kez daha açığa çıktı.
Siz arkanıza bir trol ordusu almışsınız,
hakikati ters yüz ediyorsunuz. Kim para verirse düdüğünü çalan bir rezil medya
var. Gerçekten artık içerisinde oldukları durum budur, rezil bir medya.
Bu medyanın 28 Şubatta sizin için neler söylediğini biz çok iyi biliyoruz,
siz de çok iyi biliyorsunuz ama bugün bu medya sizin talimatınızla, 7/24,
yalan makinesi gibi programlar yapıyor. HDP şunu yapacak, HDP bunu yapacak,
HDP bunu söylüyor, şunu söylüyor. diye yalan ve iftiralara el atmış
durumdalar. Resmen suç icat ediyorlar, suç. Emin olun ki HDP ve Kürt düşmanlığı
size bir şey kazandırmaz, tarihte de bunun onlarca örneği var.
Bakın, tüm darbelerin arkasında olan o karanlık
akıllarla bugün iş tutuyorsunuz. Yine geçmişte olduğu gibi Vay
yanıldık, kandırıldık. demeyin diye sizi bir kez daha
burada uyaralım: Bu gittiğiniz yol yol değil.
Değerli arkadaşlar, sizin yaptıklarınız
saymakla bitmiyor maalesef. Yine, bu ülkede en başta adaleti öldürdünüz. Kürtlere,
muhaliflere, kadınlara düşman hukuku uyguluyorsunuz. En bariz örneklerini
corona sürecinde yaşadık. Bakın, coronadan kaynaklı onlarca
kişiyi tahliye ettiniz. Peki, Musa Farisoğulları hem milletvekili
hem kronik hasta, o neden coronadan kaynaklı tahliye edilemiyor, cezası
ertelenemiyor? Coronaya karşı Kürtlerin bağışıklığı
mı var? Hayır. Corona herkesi etkiliyor ama maalesef siz muhaliflere,
Kürtlere düşmanlık konusunda bağışıklık kazanmışsınız,
bu meselenin özü de budur.
Şimdi, kalkıp bize yasayla, kanunlarla izahatlarda
bulunacaksınız ama biz biliyoruz ki bütün bu yaptıklarınız
evrensel hukuk karşısında suçtur. Siz emirlerinizle, keyfî uygulamalarınızla
bir hukuk yaratmışsınız. Bakın, biz burada onlarca defa
söyledik, bir anneye koli içerisinde cenaze gönderdiniz. E, bu da hukuka uygundu
sizin için. Yine İnfaz Yasası geçti, hırsızı, arsızı,
çeteyi, mafyayı bıraktınız ama muhaliflerinizi, hasta, ölüm
döşeğindeki muhalifi, tutukluyu bırakmadınız, yaşlı
insanları bırakmadınız. Bunu söylediğimizde bu da hukuka
uygundu sizin için. Yine, işkence seslerini dinlettiniz bütün Türkiyeye, buna
da dediniz ki: Yasaya uygundur, hukuka uygundur. Siz kendinize özel bir hukuk
oluşturmuşsunuz, yaptığınız bütün suçları bununla,
yarattığınız bütün suçları bu şekilde aklıyorsunuz.
Bakın, şu an görüşülmekte olan bekçiler
yasa teklifi de bunun somut bir örneğidir. Bu yasaya neden ihtiyaç duyduğunuzu
yani, kolluğun yapamadığı, polisin yapamadığı
ne var ki siz bugün bu teklifi -bekçiler aracılığıyla- yasalaştırmak
istiyorsunuz. Bu, açık ve net paramiliter güç oluşturma girişimidir.
Muhaliflerinizi gözetme ve denetim altına alma, baskı uygulama rejiminin
ön adımıdır, bunun girişimidir; her yerde insanlar denetlenecek,
takip edilecek.
Bakın, bu yasa teklifiyle bekçilere, kimlik sorma,
silah kullanma, üst araması yapma, gösteri ve yürüyüşleri önleme yetkisi
veriliyor. Basın açıklaması yaptığınızda, demokratik
hakkımızı kullandığımızda karşımızda
bu sefer de bu sınırsız yetkiyle yetkilendirilmiş bekçileri
göreceğiz.
Değerli arkadaşlar, daha önce sayısı
4 bin civarında olan bekçi sayısı bugün 21 bin üstünde. Toplam polis
ve bekçi sayısı 310 bin kişi. Bu hâliyle polis ve bekçi sayısı
birçok ülkenin ordusundan daha fazla. Peki, buna neden ihtiyaç duyuluyor? Yani varsa
bu kadar bol kaynak o zaman eğitime sağlığa, istihdama ayırın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bu yasa daha çıkmadan bu bekçilerin karıştığı çok
ciddi hak ihlalleri var. Bakın, bu yasa geçtikten sonra gerisini artık
siz düşünün. Bundan sonra bu kürsüde bekçilerin karıştığı
hak ihlallerini ve vahim durumları tartışır duruma geleceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
uygun görürseniz yerimden pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bekçilerin son sayısı 28 bindir. Bunu Genel
Kurulda ifade etmek isterim.
Bir diğer mesele, bu milletvekilleriyle alakalı,
hüküm giyildikten sonra, kesinleştikten sonra yapılan usuli işlemle
milletvekillikleri düşürülmüştür.
Bakın, dün yine HDP sıralarından birisi
Enis Berberoğlu tahliye edildi, Leyla Güven tahliye edilmiyor, çünkü o Kürt
denmişti. Biz bu ayrımcı, bu faşist dili o zaman da lanetledik,
şimdi de lanetliyoruz. Dün Leyla Güven de prosedürlerini tamamladıktan
sonra -herkes hangi hukuka tabi ise- tahliye edildi.
Şimdi, bunu söyleyenler utanıyor mu? Utanmıyor.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Başta siz utanıyor musunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sürekli, Kürtlere yönelik
böyle yapılıyor, Kürtlere yönelik şöyle yapılıyor... Ne
oldu? Leyla Güven tahliye edildi, demek ki aynı hukuk ona da uygulandı.
Bunu söyleyenler kızarıyor mu veya bu beyanlarını düzeltiyorlar
mı? Düzeltmiyorlar. Dertleri şu: Nasıl olur da biz, Kürtleri buradan
soğutur, koparırız da ayırırız ve Türkiyeyi böleriz.
Bunun başka hiçbir izahı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Buradan Türkiye düşmanı
HDPye şunu söylemek isterim: Bu milletvekilinizle alakalı hüküm sabittir,
okunmuştur.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Türkiye düşmanı sizsiniz!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, bakın,
Leyla Güven Gerillaya katılım da olacak, savaş da olacak, çatışmalar
da...
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Biz öyle demedik, sizin medyanız çarpıttı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Buna tek laf edemiyor.
Siz burada varsanız, siyasi zemindeyseniz, meşru zeminde siyaset yapıyorsanız
buyurun yapın ama bir tek şey var burada: Terörle aranıza mesafe
koyacaksınız. Uluslararası sistemin bile terör örgütü olarak tanıdığı
PKKyı siz gerilla olarak nitelendiriyorsanız, terör örgütü olarak görmüyorsanız,
kusura bakmayın, bunun hukuki müeyyideleriyle karşılaşırsınız.
Aynı şekilde, Musa Farisoğlulları,
bakın, Eren Bülbülü şehit eden teröristin cenazesinde... Arkadaşlar,
bu bir irade beyanıdır, diyor ki: Ben ona sahip çıkıyorum.
Siz bunları yaptığınız müddetçe hukukun müeyyideleriyle
de karşı karşıya kalacaksınız. Aranıza mesafe
koyun, görüşlerinizi ifade edin, siyaset zemini herkese açıktır.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Musa Farisoğulları niye cezaevinde, hangi suçtan cezaevinde?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan, yerimden söz alacaktım ama Türkiye düşmanı
HDP! sözü basbayağı bir sataşmadır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet, Türkiye düşmanı
HDP!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sizden
daha büyük düşman olur mu Türkiyeye? Bırakın insanını,
dağını, ormanını, her şeyini perişan ettiniz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gidiyorsunuz yani hezeyanınız
bundan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz geliyorsunuz, öyle
mi!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
- Siz istediğiniz kadar Türkiye düşmanı! deyin, doğuda da
batıda da halklarımız bizi kucaklıyorlar.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Biz hiç kimsenin hayal kurma
özgürlüğünü kısıtlamıyoruz. İstediğiniz kadar hayal
kurabilirsiniz!
Türkiye karşıtlığına izin vermeyeceğiz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
- Gene aynı şekilde, göreceksiniz, en yakın bir seçimde HDP, bundan
beş sene önce nasıl mücadele ederek bu Meclise Türkiye'nin bütün renkleriyle
geldiyse ve ışıl ışıl geldiyse ve insanlar nasıl
bundan büyük bir mutluluk duyduysa
Ama siz başkalarını suçlarken
kalkıp içinizden siyasi darbe çıkarttığınız hâlde,
kendiniz bir komisyonu bile doğru dürüst kurup yargılamadığınız
hâlde, siyasi darbeci olduğunuz hâlde bugün de aynı sivil darbeye devam
ediyorsunuz. Göreceksiniz, ilk seçimde gidiyorsunuz, hezeyanınız bundan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gayet rahatız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Bu yüzden panik hâlindesiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gayet rahatız,
gayet rahatız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Bunu anketler de gösteriyor, her yer gösteriyor.
Biz yeni bir hamlenizin olduğunu hiç düşünmüyoruz,
o kadar eskisiniz ki, o kadar eskisiniz, o kadar olur. Yani, Leylaların adı
değişiyor. 90larda Leyla Zanaya ne yaptıysanız aynı akıl,
aynı devlet aklı, bugün de Leyla Güvene aynısını yapıyorsunuz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) PKKya da terör örgütü der misiniz
oradan?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Az önce söylediğiniz şey, Enis Berberoğlu dört gün önce bırakıldı,
Leyla Güven ise daha salı günü bırakıldı.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Önce terör örgütünü tanımlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Leyla Güvenin zaten o kadar azıcık bir şeyi vardı ki devlet
alacağından, aslında hiç girmeyebilirdi cezaevine ama Utanmıyor
mu bunu diyenler? diyorsunuz ya, siz utanmıyorsunuz hiç, hiç utanmıyorsunuz.
Kalkıp bunu marifetmiş gibi söyleyebiliyorsunuz. Burada yankılandı
ya Faşizme karşı omuz omuza! sokaklarda da yankılanacak daha
fazla ve bunun korkusunu yaşıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
O yüzden kalkıp yeni bir paramiliter güç oluşturmaya çalışıyorsunuz
bekçilerle, başka kolluklarla.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kolluk, kolluk, bu
vatanın evlatları!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Çünkü sizin ne televizyonlarda ne başka bir yerde bizimle bir araya gelip
de ne beş senedir yaşadığımız süreci, neler yaptığınızı
ya da Türkiyede neler olduğunu, o bombaların nasıl patladığını,
kimlerin patlattığını, bunları konuşmaya; Ceylânpınarda
polisleri kimin öldürdüğünü, neden o davaların kapandığını,
burada araştırma önergelerimizi neden reddettiğinizi, Darbe Araştırma
Komisyonunun başına neden Şaban Dişliyi getirdiğinizi
ve Gültan Kışanakı burada ifade verdikten sonra gerçekleri söylediği
için ertesi gün Diyarbakırda tutukladığınızı, bunları
anlatacak ne CNNde ne HABERTÜRKde ne yandaş herhangi bir medyanızda
yüzünüz yok. Gidiyorsunuz, hezeyanınız bundan.
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) PKKyı terör örgütü
olarak görmeyen Türkiye düşmanı HDP sözcüsünün iddialarını reddediyoruz.
Biz gayetde buradayız.(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Tekrar sataşmadan
MEHMET MUŞ (İstanbul) On sekiz yıldır,
Gidiyorsunuz. diyenler hiç gelemediler. Biz buradayız, yarın da burada
olacağız. Biz bu ülkenin gerçeğiyiz. Mehmet olmaz Ahmet olur, Mustafa
olur ama yine buradayız, merak etmeyin. Size burayı bırakmayacağız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Devlet düşmanı
sizsiniz! Devlete bu kadar zarar veren, sizden daha fazla devlet düşmanı
yok! Kime devlet düşmanı! diyorsunuz siz?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Önce terör örgütüne, PKKya terör
örgütü diyeceksiniz. Bunu öğreneceksiniz, ondan sonra konuşacaksınız.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, buyursunlar.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
- Sayın Başkan, normalde yine bu lafı asla kabul etmediğimizi
söyleyerek, düşmanlık yapanın on sekiz yıldır özellikle
de son beş senede kimler olduğunu bildiğimizi ifade ederek sataşmadan
söz almak isterim ama sizi zor durumda bırakmak istemiyorum, sadece tutanaklara
geçsin diye buradan ifade ediyorum. Kimsenin elinde öyle mezuralar yok. İçinizden
terör örgütü çıktı, içinizden ve bir tek siyasi ayak bulamadınız,
bulmadınız çünkü.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Muharrem Erkek.
Buyurunuz Sayın Erkek. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, basın niçin vardır?
Basın, yönetenlere hizmet etmek için değil yönetilenlere hizmet etmek
için vardır. Özellikle iktidarı sorgulamak, araştırmak, denetlemek,
eleştirmek için vardır basın. Bugün 100e yakın gazeteci cezaevinde,
10 bine yakın gazeteci işsiz. İki gün önce 2 gazeteci daha sabaha
karşı, erken saatlerde evlerinden gözaltına alındılar.
Biri OdaTVnin gazetecilerinden, Haber Müdürü Müyesser Yıldız. Müyesser
Yıldız, FETÖ döneminde, FETÖnün Emniyette, yargıda hâkim olduğu
dönemde OdaTV davasından yaklaşık on altı yıl cezaevinde
yattı. Beraat etti, çıktı, avukatları dedi ki: Hakkınızı
kuvvetlendirmek için, tescil ettirmek için tazminat alın. Çünkü haksız
tutuklama karşısında vatandaşın devletten tazminat alma
hakkı var. Müyesser Yıldız ne dedi biliyor musunuz? Devletin yargıcı,
polisi hata yapabilir, devleti yönetenler hata yapabilir ama ben devletime tazminat
davası açmam. dedi, açmadı Müyesser Yıldız, açmadı. FETÖ
darbe teşebbüsü davalarının tamamını takip ediyordu, önemli
yazılar yazıyordu, FETÖyle mücadele eden önemli gazetecilerden biri.
Süleyman Soylu, kendisi hakkında, onu terörle ilişkilendirdiği için
ağır ithamlarda bulundu, Süleyman Soyluyu savcılığa şikâyet
etti ve onun hakkında 1 liralık tazminat davası açtı. Millî
Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar 250 bin liralık manevi tazminat
davası açtı Müyesser Hanım hakkında. Değişik bir gazeteci
ama Müyesser Yıldızdan kesinlikle ve kesinlikle ne casus çıkar ne
vatan haini çıkar, öyle bir gazeteci ama muhalif bir gazeteci. (CHP sıralarından
alkışlar)
İsmail Dükel, Tele 1in Ankara Temsilcisi. Sabah
altı otuzda evine gidiliyor, evinde yok İsmail Dükel; o sabah erken çıkmış
evinden çalışmak için. Bir evi daha var ve gazete de var, orada da çalışıyor,
eşi biraz rahatsız olduğu için Covid sebebiyle her zaman evinde kalmıyor.
Altı otuzda geliyorlar, İsmail Dükel evinde yok. Sonra telefon ediyor
ailesi, yedi otuz gibi İsmail Dükel geliyor, komşusu, avukatı da
ona yardımcı oluyor. Ya, İsmail Dükel evinde yokken, avukatı
evinde yokken arama yapılır mı, bilgisayarlar, CDler alınır
mı? Alıyorlar. Şimdi, bunlar hangi dönemde oluyordu? FETÖnün Emniyete,
adliyeye hâkim olduğu dönemlerde oluyordu. Hukuka da aykırı, bakın
hukuka da aykırı. Alıyorsanız imajını çıkartıp
vermeniz lazım ilgilisine, değil mi?
Şimdi, avukatlarının dosya içeriği
hakkında hiçbir bilgisi yok ama basın yazıyor, basın sürekli
bir şey yazıyor. Çok ilginç bir şey söyleyeyim: Avukatları müvekkillerinin
imzaladığı arama tutanaklarını istiyor -biliyorsunuz, müvekkilin
imzaladığı o arama tutanağı gizliliğe tabi değildir-
vermiyor savcılık biliyor musunuz. Ceza Muhakemesi Kanunu çok açık,
arama tutanağını vermek zorundasınız. Neden? Neden hukuka
uygun soruşturmalar yapılmıyor? Eskiye mi dönüyoruz, bir şeyler
mi oluyor? Gazeteciler her yerden bilgi alabilir, araştırır. İktidar
partisinin içinden de bilgi alıyor, muhalefet partilerinin içinden de bilgi
alıyor, devletin içinden de ordunun içinden de alır; kamuoyunun, kamu
yararına uygun bir şey görürse haberleştirir de. Halkın haber
alma hakkı vardır. Devlet hukuka aykırı bir şey yapıyorsa
onu da haberleştirebilir.
Şimdi, bu gazetecileri gözaltına aldınız,
kim sevindi, ben çok merak ediyorum. Çünkü bunlar gerçekten FETÖyle, terörle mücadele
eden gazetecilerdi. Acaba kim sevinmiş olabilir? Ya, bağımsız
yargı istenmiyor; bağımsız, özgür basın istenmiyor; bağımsız,
güçlü baro istenmiyor; bağımsız Merkez Bankası, RTÜK, TÜİK
istenmiyor; bu doğru bir şey değil. Demokrasiyi yok ettiniz. Bakın,
bunu çok samimi söylüyorum, siyaseten değil. Nasıl bu hâle geldik biz?
Demokrasi bu mu? Demokraside denetleme, denge, muhalefet, eleştiri ne kadar
güçlü olursa
İşte Meclis de denetleyecek yürütmeyi, bugün görüyoruz,
yürütmenin vesayeti altında. Niye buna müsaade ediyorsunuz Cumhur İttifakı
olarak, neden? Yürütmenin vesayeti, bu kadar ağır vesayeti, milletvekilliklerinin
düşürülmesi
O konuya değinmek istiyorum, çok önemli. Anayasa Komisyonunda
beraberdik. Sayın Şentop ne dedi? Geçici 20nci maddeye dayanıyorsunuz
siz. Geçici 20nci madde ne diyor? Geçici 20nci madde burada, lütfen açın
okuyun. Geçici 20nci madde yalnızca ve yalnızca 83üncü maddenin ikinci
fıkrasının birinci cümlesini istisna getiriyor. 83/3, 83/4 duruyor,
onunla ilgili bir düzenleme yok. Geçici madde neyi getirdi 20 Mayıs 2016da?
Geçici maddeyi Meclis ekledi Anayasaya, 20 Mayıs 2016da. Ne diyor geçici
madde? Bakanlıkta, Meclis Başkanlığında, Karma Komisyonunda
bekleyen bir dosya varsa ilgili mercilere, yargı mercilerine gönderin. Gönderdik,
geçici maddenin işi bitti o anda, geçici madde görevini yaptı, siz bunu
kalıcı hâle getiriyorsunuz. Sayın Şentop Anayasa Komisyonunda
ne dedi? Özellikle bunu belirtiyorum ki rapora geçsin, yanlış anlaşılmalara
yer vermeyelim, bu milletvekilleri tekrar seçilirse yeniden dokunulmazlık kazanır.
Ben hukuki bir değerlendirme yapıyorum, siyasi değil, lütfen, özellikle
de Cumhur İttifakına. Bakın, 83üncü maddenin dördüncü fıkrası:
Tekrar seçilen milletvekili hakkında -ki onu bir bütün değerlendirmeniz
lazım öndeki fıkralarla- soruşturma ya da kovuşturma yeniden
dokunulmazlığının kaldırılmasına bağlıdır.
diyor. Bakın, Dokunulmazlığının kaldırılmasına
bağlıdır. demiyor, Yeniden dokunulmazlığının
kaldırılmasına bağlıdır. diyor. Şimdi, siz 26ncı
Dönemde dokunulmazlığı kaldırdınız, dediniz ki
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben de bakıyorum.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Lütfen okuyun, beraber okuyalım.
Şimdi, siz dokunulmazlığı kaldırdınız,
dediniz ki: Bu milletvekili yargılanacak. Tamam, sonra tekrar aday oldu,
millet oy kullandı, onu tekrar seçti. Ne dedi seçmen, ne dedi millet? Demokrasi
ya. Sen bunu yargılama kardeşim, ben bunu milletvekili olarak seçiyorum
tekrar, o Mecliste görev yapacak. Görev yapacak, durdur yargılamayı.
dedi. Millet bunu söylerken siz ne yaptınız? Dokunulmazlığı
yeniden kaldırmadan devam ettirdiniz. Ya, Anayasa gasbedildi, seçme seçilme
hakkı, siyasi faaliyette bulunma hakkı gasbedildi.
Bakın, değerli milletvekilleri, şunu samimiyetle
arz etmek istiyorum: Bizim Meşrutiyet Dönemimizin de Cumhuriyet Dönemimizin
de temeli Meclistir. Biz saltanattan, monarşiden cumhuriyete geçerken, tek
parti sisteminden çok partili hayata geçerken, kuvvetler ayrılığına
geçerken demokrasiye geçerken temel öznemiz hep Meclis oldu, siyasi güç merkezi
Meclistir. Bizim cumhuriyetimizin, tarihimizin, kültürümüzün temelinde bu vardır.
Siz Meclisi korumazsanız, Meclisi itibarsızlaştırırsanız,
Meclisi işlevsizleştirirseniz, milletvekillerini hapse gönderirseniz,
Anayasayı çiğnerseniz, Türkiyeye en büyük kötülüğü yaparsınız,
en büyük kötülüğü.
Yargı ele geçirildi, hukuk devleti yok edildi. Yargı
nasıl ele geçirildi, hepimiz çok iyi biliyoruz. Ve maalesef, bugün yalnızca
yargı silah olarak kullanılmıyor, yasama organı da silah olarak
kullanılıyor; çok acı ama gerçek. Nasıl ele geçirildi yargı?
1995 ve 2001 Anayasa değişiklikleri demokratikleşme yönündeki Anayasa
değişiklikleriydi ama 2010 ve 2017 tam tersiydi: Yargıyı ele
geçirme operasyonları. Hâkimler ve Savcılar Kurulunu ele geçirirseniz
yargıyı doğrudan ve dolaylı yönden ele geçiriyorsunuz, bu bir
gerçek. Yargıtay üyelerinin tamamını Hâkimler ve Savcılar Kurulu
belirliyor; Danıştay üyelerinin dörtte 3ünü Hâkimler ve Savcılar
Kurulu, dörtte 1ini Cumhurbaşkanı belirliyor; YSK Yüksek Seçim Kurulu
üyeleri de Danıştay ve Yargıtaydan geliyor; Anayasa Mahkemesinin
13 üyesini Cumhurbaşkanı atıyor. Meclisin onayı var mı?
Nitelikli çoğunlukla Meclis onaylıyor mu? Hayır.
Ben, özellikle Cumhur İttifakına seslenmek
istiyorum: Böyle bir sistem doğru mu? Yürütme yargıyı dizayn ediyor,
bu doğru mu? Parlamenter sistem yok artık. Siz ne diyordunuz: Kuvvetler
ayrılığı daha güçlenecek, Meclis daha güçlü olacak, yargı
daha güçlü olacak. O zaman neden yürütmenin vesayetine sokuyorsunuz yargıyla
Meclisi? Cumhurbaşkanı bu sistemde yürütmeyi temsil ediyorsa, tek başına
neden yargıya atamalar yapıyor? Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin
bir kısmını Meclis seçmeli nitelikli çoğunlukla -ama her aşamada
nitelikli çoğunlukla- diğer kısmını da birinci sınıfa
ayrılmış hâkimler ve yüksek yargı mensupları seçmeli kendi
içinden; o zaman yargı bağımsız olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Yargı bağımsız
ve tarafsız değilse demokrasiyi de koruyamazsınız çünkü demokrasinin,
Anayasadaki hak ve özgürlüklerin güvencesi yargıdır. Onun için, hani,
yargı reformu tartışıyoruz ya, gerçek anlamda bir yargı
reformu istiyorsak, eğer samimiysek, bunları yapmalıyız, Hâkimler
ve Savcılar Kurulu en başta. Çünkü tarihte de böyle, yargıyı
ele geçiren iktidarlar demokrasiyi ve hukuku yok ediyor. Onun için işte, milletvekilleri
bu durumda, milletvekilleri cezaevinde, akademisyenler, avukatlar, gazeteciler
Farklı düşüneni terörle iltisaklandırıyorsunuz. Çok doğru
değil.
Bakın, Osman Kavala; üç yıla yakın tutukluluğu,
üç yıla yakın. Hükümlü değil. Tutuklama olur mu üç yıla yakın?
Kinle, intikamla devlet yönetilmez çünkü devletin dini adalettir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin 174 sıra sayılı Kanun Teklifinin
ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
sayın konuşmacıyı dinledim. Gazetecilerin muhalif olması
Tabii ki olmalı, olsun, daha fazla olsun, araştırsın, gazetecilik
yapsın. Biz meseleye şöyle bakarız: Bu, iktidar için bir avantajdır.
Neden bir avantajdır? Gazetecinin meselelere yaklaşması, toplumu
aydınlatması iktidar için bir avantajdır. Bu bir anlamda da iktidarı
daha çok çalışmaya motive eder. Fakat burada dosyanın içeriğiyle
alakalı herhangi bir bilgimiz yok. Sayın Erkekin söylediği bir mesele
var tutanaklarla alakalı, bakacağım o konuya. Biz burada Müyesser
Yıldızı peşinen suçlu ilan etmiyoruz, dosyasında ne var
bilmiyoruz, içeriğinde ne var bilmiyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Tutukluyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Belki savcılık
aşamasında serbest bırakılacak, tutuksuz yargılanacak,
onu bilemiyorum. Dolayısıyla peşinen Müyesser Yıldız casustur,
suçludur. diyemiyoruz, demiyoruz. Dolayısıyla, görmemiz lazım, dosyanın
içerisinde ne olduğunu biz bilmiyoruz. Bildiğim kadarıyla, basından
takip ettiğim, 1 asker de gözaltına alınmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
dolayısıyla biz peşinen bir hüküm vermiyoruz. Buradaki süreci bekleyeceğiz
ve takip edeceğiz. İnsanların gazetecilik yapmasıyla alakalı
en büyük teminat biziz. İnsanlar gazetecilik yapsınlar, araştırsınlar,
doğruları araştırsınlar, doğruları kamuoyuna,
topluma ulaştırsınlar. Burada bizim bir çekincemiz söz konusu değil.
Bakın, burada bir başka mesele, Sayın
Erkekin konuşmasını dinledim fakat bir çelişkiye dikkat çekmek
istiyorum: Bu dokunulmazlıklar meselesi Anayasanın geçici 20nci maddesine
göre kaldırıldı, doğru. Bizim Cumhur İttifakıyla
sayımız yetiyor mu? Yetmiyor. Bu çıkışlar ilk CHP Genel
Başkanı tarafından dile getirildi: Yiğitsen kaldır kardeşim,
benimkini de kaldır. Hadi, neredesiniz? Getirin Parlamentoya. E, getirdik;
bu sefer CHP buna destek verdi ve dokunulmazlıklar kaldırıldı,
yargılamaların önü açıldı. Şimdi diyorsunuz ki: Ama bu
tekrar seçildi, dokunulmazlığı var. E, hani siz dokunulmazlıklara
karşıydınız? Değerli arkadaşlar, bakın, dokunulmazlıklar
Bizim hâlen meseleye yaklaşımımız odur; milletvekilinin dokunulmazlığı
olmalı, meseleye yaklaşımımız budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Fakat burada öyle bir
popülizm yapıldı ki sanki biz bu meseleden kaçan, sanki biz bu meseleden
korkan bir tarafız gibi bir kamuoyu oluşturuldu toplumda. Bu, yanlıştı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) FETÖcüleri ne yaptınız,
FETÖcüleri? Onlar niye yargı önüne çıkmıyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir popülizm
olmaz. Milletvekilinin dokunulmazlığı olur, doğru bir şeydir,
bunu destekliyoruz ama bunun kaldırılması için girişimleri yapan
ana muhalefettir, Cumhuriyet Halk Partisidir. Şimdi diyorlar ki: Dokunulmazlık
zırhına büründü, neden yargılandı? Arkadaşlar, bakın
Soruşturma, kovuşturma olmaz. diyor. Yargılaması yapılmış,
üst mahkemeye gitmiş, yeni bir soruşturma yok, yargılamayla alakalı
devam eden bir süreç var.
Sayın Erkeke şunu hatırlatmak isterim:
Bakın değerli arkadaşlar, bir şeyi konuşuyorken, bir şeyi
söylüyorken önünü arkasını düşünerek hareket etmek durumundasınız.
O gün popülizm yapıyorken bugünleri hesap edeceksiniz. Bunun önünü açtığınız
zaman bu yargılamalar olur ve gelir, burada okunur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkanım,
niye bir FETÖcü fezlekesi gelmiyor bize ya? Bir FETÖcünün fezlekesi gelmedi ya!
Size soru olarak soruyorum Sayın Başkan.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Hayır, Muammer Güler
niye mahkûm olmuyor? Muammer Güler niye mahkûm olmuyor, neden davası görülmüyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muharrem arkadaşımız
söz istiyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Yerimden çok kısa
BAŞKAN Buyurun Sayın Erkek.
42.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Şimdi, tabii, ben özellikle
çok başka bir şey anlattım. 26ncı Dönemde kalkan dokunulmazlıklar
27nci Dönem farklı bir dönem; yeniden seçilmiş milletvekilleri, yeniden
dokunulmazlık kazanmış.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yargılama devam
ediyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) İşte, yargılama
durur. Yargılamaya devam etmeniz için yeniden dokunulmazlığını
kaldırmanız lazım. Salt çoğunluk yetiyor dokunulmazlığı
kaldırmak için. Bizim amacımız
Siz Anayasayı niye açıkça
çiğniyorsunuz? Üstelik, Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmış.
Sayın Şentop dedi ki: Bu konuda bize sunulmuş bir uzman görüşü
yok. Binali Yıldırım döneminde, bakın, 3 anayasa hukukçusunun
raporu var, uzman görüşü. Biz şunu soruyoruz: Anayasa Mahkemesi yarın
Hak ihlali var, Anayasaya aykırılık var. derse ne yapacaksınız?
Niye beklemediniz Anayasa Mahkemesinin sonucunu neden?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu beraat anlamına
gelmiyor, siz bunu biliyorsunuz; tekrar yargılanıyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Siz, dokunulmazlığı
olan bir milletvekilini yargıladınız, milletvekilliğini düşürdünüz,
cezaevine gönderdiniz. Bu, demokrasiye bir darbedir; bizim anlattığımız
bu.
Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz de bunu anlatıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN - Şahıslar adına Sayın
İbrahim Halil Oral.
Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ismi dahi yanlış
konulmuş bir kolluk kuvvetiyle alakalı düzenlemeyi burada görüşüyoruz.
Biz, gerek geldiğimiz fikrî gelenek gerekse de İYİ PARTİnin
duruşu gereği asla ve asla devletimizin polisini, askerini, bekçisini
üzmek istemeyiz. Gece bekçilerinin kendi görevlerini yapmasında da bir sorun
görmüyoruz, bekçilerimizin asayişi sağlamada çok önemli katkı sunacağına
da gönülden inanıyoruz ancak özellikle bekçilerle alakalı, vatandaşımızda
olumsuz bir algı yükselmektedir.
Bu teklif de tamamıyla adaletsizlikler ve sorunlar
içermektedir. Bekçi alımlarından tutun, disiplin ve ödül sistemlerine
kadar bu kanun suistimallere açıktır. Birkaç hafta önce İYİ
PARTİ Ankara İl Başkanımız Sayın Yetkin Öztürkün
sosyal medyada paylaşarak gündeme getirdiği, Etimesgutta bekçiler ile
bir vatandaşımızın arasında yaşanmış olan
son derece üzücü hadiseyi bir noktada ve bu noktada örnek verebiliriz. Bir vatandaşımız
çöp atmaya çıktığında bekçiler tarafından durdurulmuş
ve sonrasında ise darbedilmiştir. İl Emniyet Müdürlüğü ise vatandaşın
değil bekçilerin darbedildiği mealinde garip bir açıklama yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, Emniyet görevlileri daha
konuyla alakalı açıklama yapmadan, yandaş medya ve troller kıymetli
İl Başkanımızı hedef almıştır. Bazı
gazeteler ve yazarlar İl Başkanımıza yalancı diyecek
kadar haddini aşmıştır. Beslendikleri iktidarın varlığını
vatandaşın varlığından önemli gören bu hadsizlere gerekli
cevabı Türk milleti ve İYİ PARTİ mutlaka ve mutlaka sandıkta
verecektir. Devlet vatandaşın huzurunu korumak için bekçileri göreve getiriyorsa,
bekçilerin içinden bir kesimin vatandaşın huzurunu bozduğu noktada
gereğini yapmak zorundadır.
Kıymetli milletvekilleri, bekçilere gece görev yapan
polis gibi yetkiler yüklemek, yeterli eğitim ve tecrübe sahibi olmayan personelinin
hatalar yapmasına sebebiyet verecektir. Bu yetkiler bekçilerimizin de can güvenliğini
tehlikeye atabilecek noktadadır. En çok, bekçilerin işe alım süreçlerini
şeffaf olmayan, tamamen İçişleri Bakanlığı tarafından
belirlenecek düzenlemelerle yapmak toplumumuzda AK PARTİ Gençlik Kollarından
kolluk kuvveti kuruluyor. algısını güçlendirmektedir. İktidar,
asayişe katkı sağlayacak gece bekçilerini böyle ithamlara maruz bırakacak
düzenlemelerden mutlaka kaçınmalıdır. Şeffaf işe alım
süreçlerini ve kendine has disiplin, ödül düzenlemelerini içeren bir kanun çıkarmak
daha uygun olacaktır.
Sayın milletvekilleri, milletimizin gündemi yaşanan
ekonomik krizlerdir. Bu krizler de coronavirüs süreciyle başlamamıştır.
Zaten kangren olmuş bir ekonomimiz vardı, maliyemiz ve hazinemiz çatlaklarla
doluydu. Salgın bu çatlakların derinleşmesine ve yıkımlara
yol açtı. Kırk sekiz gün aradan sonra açılan Mecliste bu kadar tartışmalı
bir kanunu görüşmeyi diretmek akıl alacak iş değildir diye düşünüyorum.
Geçen hafta ve dün yaşadığımız gerginlikten gördüğümüz
üzere, hoşgörü, demokrasi ve adalet noktasında çok derin sorunlarımız
vardır. Hukuk kararlarının siyasi atmosfere göre ortaya çıkması
adalet duygusunu yaralamaktadır. Doğru işler yanlış yollarla
yapılırsa doğruya halel gelir. Teröre bağlı kim olursa
olsun cezasını görmelidir ancak bu ceza tam demokrasi ve adalet dairesi
içinde verilmelidir. Demokrasi ve milliyetçilik ikiz kardeş gibidir. Ben bir
Türk milliyetçisi olarak demokratik teamüllerin sonuna kadar işletilmediğini,
istişarenin yapılmadığını ve her işin ülkemizin
geleceğine zarar verdiğini ve vereceğini düşünüyorum. Bu nedenle
iktidar, devlet sorumluluğu göstererek bu ve benzeri meseleleri yeniden değerlendirmeli,
toplumun adalet duygusunu sarsmayacak düzenleme ve teamüller tekrar ele alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Teşekkür
ederim.
Son olarak ifade ediyorum ki şahsım da dâhil
olmak üzere bu çatı altındaki sorumluluğumuzu daha iyi düşünmeli,
her hareketimizle topluma örnek olduğumuzu unutmamalıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına Sayın
Cemal Enginyurt.
Buyurunuz Sayın Enginyurt. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Değerli milletvekilleri,
çarşı bekçileriyle ilgili kanun teklifi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Kanunun hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Haktan niyaz ederim.
Çarşı ya, hakikaten Çarşı her şeye
karşı misali oldu. AK PARTİ ve MHP ne yaparsa yapsın her şeye
karşı olma misali, elinizden geldiğince karşı çıkıyorsunuz.
Elli yıl önce bekçiler, bizim hayatımızda
çok anlamlı -ki birçoğunuzun hayatında, benim yaşıtımda
olanlar için- çok önemli, çok kıymete değer insanlardı. Bizim için,
bekçi dedeydi, bekçi babaydı; mahallenin huzuruydu, mahallenin huzuruydu, mahallenin
güveniydi. Esasında bekçileri kaldırmakla bu ülkede bir yanlış
yapılmıştı ve yıllar sonra tekrar bekçilik müessesesi hayata
geçirilerek bir yanlıştan -bana göre- dönülmüş oldu.
Bekçilerin hayatımıza girdiği şu
çok kısa zaman diliminde, benim memleketim Ordu başta olmak üzere, eminim
ki Türkiye'nin birçok yerinde artık çocuklarımızı çok rahat
sokağa gönderebilir olduk; gelmediklerinde endişe etmez olduk; mahallede
çakal takımı, ipsiz sapsızlar nara atıp kavga eder olmaktan
uzaklaştılar, bir huzura ulaştık. Fakat her kesimde, her insan
topluluğunda yanlışlar olabileceği gibi bekçi kardeşlerimiz
-ki yaşları 20-25 arasında- yanlış yaptıklarından
dolayı, hata ettiklerinden dolayı veya gün içerisindeki stresle karşılıklı
sert bir tartışma
Ki biz milletvekili olmamıza rağmen, bu Mecliste
seçilmişler olarak birbirimizle çoğu kere çok acımasız kavgalar
edebiliyoruz. E, bu bekçi kardeşlerimiz de ister istemez insan olmanın
gereği- belki yanlış, belki haksız uygulamalar yapmıştır.
Ama bu kin ve nefret ne? Bekçiye eşkıya muamelesi yapmak ne oluyor? Bekçiye
âdeta terörist gibi davranmak ne oluyor? Bu memlekette terörist arıyorsanız,
PKKlı vatan hainleri var, FETÖcü şerefsizler var, Pensilvanyadaki sümüklünün
itleri var! Öyleyse bekçiden ne istiyoruz ki böylesine acımasız davranıyoruz?
Onun için, bu yasayla çıkarılacak bekçi kardeşlerimizin
hak ve hukukları doğrudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok önemli
bir kanun yerine getiriliyor. Ben bu kanunu hazırlayanlara çok teşekkür
ediyorum. İnşallah bekçi kardeşlerimiz burada yapılan eleştirileri
de dikkate alırlar, daha sıcak, daha sempatik bir tavır sergilerler.
Bunlar hiç kimsenin kolluk kuvveti değildir, hiç
kimseyi tehdit için de kurulmadılar. Bu memlekette eğer birileri başkaldıracaksa,
birileri bu ülkede isyan başlatacaksa veya darbe yapacaksa bekçiye de gerek
yok, polise de gerek yok, 83 milyon Türk milleti darbeye karşı gelir.
(MHP sıralarından alkışlar) Onun için, bu kanunun hayırlara
vesile olmasını tekrar niyaz ediyor, hazırlayanlara teşekkür
ediyorum.
Bu arada, infaz koruma memurlarıyla ilgili bir iki
cümle sarf etmek istiyorum. Kırk beş günden bu tarafa hapishane hayatı
yaşıyorlar. Cezaevlerinde büyük tehlikelere maruz kalıyorlar, daha
iki gün önce Rizede bir infaz koruma memuru acımasızca bıçaklandı.
Bu kardeşlerimizin emniyet hizmetleri sınıfına dâhil edilmesi
gerekir. Bu yasa görüşülürken -İçişleri Bakan Yardımcımız
da burada, Hükûmetimiz burada, Cumhur İttifakı olarak buradayız-
söz verilen 3600 de yerine getirilmeli, infaz koruma memurlarıyla birlikte
gümrük, orman muhafaza memurları ve polis kardeşlerimizin beklentileri
gündeme taşınmalıdır.
Ayrıca -Sayın Mehmet Muş burada, AK PARTİliler
burada- bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyorum:
Sayın Cumhurbaşkanımız esnafımızın derdiyle dertlendi,
birçok meseleyi çözdü. İnşallah en kısa zamanda -Sayın Doğan
Kubat Sayın Cumhurbaşkanımıza iletilmek üzere- şu internet
kafeleri de bir an önce hayata geçirelim, buralarda insanlar her geçen gün iflasa
doğru gidiyor, internet kafeleri de açalım diyor, hepinize saygı
ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi on beş dakika süreyle soru
ve cevap işlemi yapacağız. Bu sürenin yarısı sorulara,
yarısı da cevaplara ayrılacaktır.
Buyurunuz Sayın Altaca Kayışoğlu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Benim Komisyona değil iktidara sorularım olacak.
15 Temmuz gazileri ve şehit yakınları
için toplanan 309 milyon lira -ki bugün faiziyle hesaplandığında
470 milyon civarı oluyor- bu para nereye gitti?
Yine, Beşiktaştaki terör saldırısında
şehit olan 39u polis 46 vatandaşımız için toplanan 52 milyon
lira nereye gitti?
Yine, Kaddafiden alınan ve gazi ve şehit yakınları
derneğine verileceği açıklanan 250 bin dolar nereye gitti?
Katarlılara verilen Tank Palet Fabrikasına
50 milyon dolarlık yatırım yapılacaktı. Yapıldı
mı? Ne zaman yapılacak?
Bu soruları millet adına soruyor ve cevabını
bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, salgınla
mücadele dönemi ülkemizde akla karayı bir kez daha gösterdi. Zaten kriz içerisindeki
ekonomi tamamen çöktü. İş bilmezlerin elindeki ülkemiz uçuruma sürükleniyor.
Esnafından çiftçisine, işçisinden emeklisine herkes canının
derdine düşmüş, ocaklar tütmez olmuş. Halka destek olacakları
yerde, iyice borca sokuyorlar. Güya bizi kıskanan Almanya 127 milyar euro destek
paketi verirken bizim ülkede ise IBAN istedikleri milletin aklıyla dalga geçiyorlar.
İhtiyaç akçesine bile el koydukları Merkez Bankası, şimdi, yandaşlara
dağıtmak için para basıyor. Yandaşın çarkı dönerken
yurttaşın ocağı sönüyor.
Ülkemizde 21 milyon icra dosyası bekliyor. 8 milyonu
aşkın işsiz perişan hâlde. Çiftçinin borcu 160 milyar lirayı
aşmış durumda. Salgında işini kaybeden yurttaşlarımıza
destek verin, aile destek sigortası kanununu çıkarın, milletimiz
nefes alsın. Bu karışıklığı yaratan sizlersiniz.
BAŞKAN Sayın Keven
ALİ KEVEN (Yozgat ) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Yozgat Boğazlıyan ilçemizde dolu afetinde zarar
gören çiftçilerimize buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Ovakent, Devecipınar, Belören, Yazıkışla,
Müftükışla ve Oğulcuk köylerinde etkili olan dolu afetinde ne yazık
ki 11 bin dekar tarım arazisi büyük ölçüde zarar gördü. TARSİM sigorta
eksperleri, zarar gören tarlalarda tespit çalışmaları yapmaktadır.
Ancak yüzde 10 ila 17 arasında zarar oranı yazılmaktadır. Bu
oran, çiftçimizin gördüğü zararın çok çok altındadır. Ayrıca
mülkiyet durumundan dolayı sigortası bulunmayan veya kiralama yoluyla
ekim yapılan tarlalarda da çiftçimizin mağduriyeti giderilmelidir.
Geçen yıl, Yozgatta gerçekleşen taşkın
ve dolu afetini afet kapsamına almadınız ve 40 bin dekar arazide
çiftçiler perişan edildi. Bu sefer de aynı hata tekrar edilmesin ve Boğazlıyanlı
çiftçilerin zararı mutlaka karşılansın, borçlarına faizsiz
erteleme yapılsın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Pandemi sürecinde ekonomik krizle birlikte doğal
yaşam ve tarımsal üretimin önemini herkes gördü. Sadece ekonomik değil,
sağlık açısından da bu alanların öneminin kavranmasını
ülkemiz için bir kazanca dönüştürebiliriz. Bu fırsatı doğru
değerlendirebilirsek şehirlerdeki nüfus artışını da
önleme imkânımız olabilir. Ziraat odalarının verilerine göre,
1994 krizinde tarımda istihdam 7,7 milyon kişiden 8,7 milyon kişiye;
2001 krizinde 7,8 milyon kişiden 8,1 milyon kişiye; 2008 krizinde 4,9
milyon kişiden 5,2 milyon kişiye yükselmişti. Bu krizle birlikte
oluşabilecek tersine göçe hazırlıklı olmak ve teşvik edebilmek
için öncelikle köylerin altyapı sorunları çözülmeli, tarımsal ve
kırsal nüfusu gençleştirmek için ise internet, iletişim ve ulaşım
gibi sorunlar halledilmeli, eğitim ve sağlık hizmetleri geliştirilmeli,
özellikle küçük aile işletmelerinin uygulayabileceği projeler geliştirilmelidir.
Projeler için teknik elemanlar ve danışmanlar görevlendirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim.
Geçen yıl 26 Ekimde hem AKP Genel Başkanı
hem de Tarım ve Orman Bakanı ayrı ayrı Besilik hayvan ithalatı
zorunlu olmadıkça yapılmayacak. demişti. Dün basına bakınca,
Bakanın bu sefer 2021den sonra yapılmayacak. dediğini okuduk.
Bu arada yüz binlerce hayvan geldi ülkemize. Gemilerle dünyanın her yanından
besilik sığır ithal edip duruyoruz. Yabancı şirketler sizin
ithal ettiğiniz hayvanları sosyal medya hesaplarına koyarak reklamlarını
yapıyor artık. Sonuçta hayvan ithalatında durum tam AKP işi,
dedikleri ile yaptıkları birbirine tamamen zıt. Demek ki siz ithalat
yapmadan ülkemizi, halkımızı doyuramıyorsunuz. İnsanlarımıza
verebileceğiniz bir şey kalmadı. On sekiz yıllık iktidarınızın
sonunda ancak -cek, -cak diyebiliyorsunuz. Sizin izlediğiniz yanlış
politikalar nedeniyle ülkemizin kaynakları yabancıların cebine akıyor.
Çiftçimizden esirgediğiniz paraların katbekat fazlasını yabancı
çiftçilere, ithalat yapan yandaşlara veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Dünya Çevre Koruma Haftasını idrak ediyoruz.
İnsan, canlılar içinde çevreyi en üst düzeyde algılayabilen varlıktır
çünkü göklerde ve yerde olan her şey hizmetine verilmiş, yeryüzünde emaneti
yüklenen varlık olması sebebiyle de sorumlu tutulmuştur. Ayrıca,
içinde hayatın devam ettiği şu dünyada hava, toprak, güneş,
su gibi doğal kaynaklar, yalnız insanın değil, yeryüzündeki
tüm canlıların ortak malıdır.
Rûm suresi 41inci ayette İnsanların kendi
işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır.
Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını
dünyada onlara tattıracaktır. buyurulmuştur. Sorumsuzca davranış
ve çevreyi bilinçsizce kullanıp tahrip etmenin acı sonuçlarını
hep beraber yaşamaktayız. Çevreye bir emanet olarak bakmalı ve ortak
bir duyarlılık oluşturmalıyız.
BAŞKAN Sayın Kabukçuoğlu...
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hastalıklarla mücadelede görev yapanların başında
aile hekimleri gelmektedir. Covid-19la mücadelede büyük özveri gösteren sağlık
ordusuna, Sağlık Bakanının vadettiği tavandan ek ödemenin
yapılmaması bir yana, Covid-19 testi pozitif çıkıp ev izolasyonuna
alınan aile hekimlerine maaşlarının yarısının
ödenmemiş olması onların moral ve motivasyonunu bozmuştur. Hekimlerimizin,
hayatlarını ortaya koyup görev yaparken virüse yakalandıkları
için âdeta cezalandırılıyor olmaları kabul edilemez. Bu durumun
Sağlık Bakanlığınca acilen çözüme kavuşturulması
gerekmektedir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Aygun...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 3600 ek
gösterge sözü verdik Emniyet teşkilatına, öğretmenlerimize, sağlık
hizmeti yapanlara. İmamlara ve uzman çavuşlara da vermeyi düşünüyor
musunuz?
Yine, Tekirdağın Saray, Çorlu, Ereğli,
Süleymanpaşa ilçelerinde depremden sonra birçok okulumuz kapsam dışına
alındı ve boşaltıldı. Ama o günden bugüne kadar herhangi
bir bakım onarım veya işlem yapılmadı. Okul dönemi yaklaşıyor.
Yine acaba Biz yaptık, oldu. mantığıyla mı gideceğiz?
Bir an evvel, Sarayda ve diğer ilçelerdeki okulların bakım onarımını
yapmamız gerekiyor.
Yine, bakınız, kadro yetersizliğinden
dolayı Tekirdağdaki Emniyet teşkilatında sıkıntılar
yaşıyoruz. Metropol olan Çorlumuzda, Çerkezköyümüzde ve Süleymanpaşada
polis gücümüzün eksikliğinden dolayı gasp, uyuşturucu ve birçok alanda
sıkıntılar yaşıyoruz. Acaba Tekirdağdaki emniyet
güçlerinin kadrosunu güçlendirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkanım, 10uncu maddede Bekçiler
genel kolluk kuvvetlerinin yardımcısıdır. deniliyor. Komisyon
Başkanından şunu öğrenmek istiyorum: Genel kolluk tanımının
içerisine, bu birimin içerisine ne giriyor? Jandarma, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Sahil Güvenlik, orman muhafaza, trafik polisi, belediye zabıtası giriyor
mu girmiyor mu? Ne giriyor, bunu bir açıklayıp iletin. Yani, sadece burada
polisin yardımcısı diye ibare yanlış geliyor bana. Bunu
bir açıklığa kavuşturmanızı istirham ediyorum, bir.
İki: 1995ten 2016 yılına kadar alınan
bekçilerin kaçı lise mezunu, kaçı üniversite mezunu, kaçı yüksekokul
mezunu? 2016dan sonra yani sizin devrihükûmetiniz döneminde alınan bekçilerin
kaçı lise, kaçı yüksekokul, kaçı üniversite mezunu? Ayrıntılı
bilgi verirseniz sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Komisyon
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sorular genellikle yasayla ilgili değil, dolayısıyla
temas edip ilgili Bakanlıklara gönderileceğini belirtmem gerekiyor. Ama
Sayın Tanalın soruları ve bir de Tekirdağda emniyet birimlerinin
güçlendirilmesiyle ilgili sorular var; onlara da, Bakan Yardımcımız
burada, gereğini yaparlar diye düşünüyorum.
Sayın Kayışoğlu bu 15 Temmuz
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Böyle olmaz Başkan,
ya Yazılı cevap verecekler. diyecekler veyahut da cevap verecekler.
Düşünüyorum.la top taca atılmaz Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Topu taca atmıyorum. Sayın
Bakan Yardımcısı burada, yanımda, dinliyor ve kayda alıyor
şu anda.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım, yanında
duruyor zaten. Yani yazılı cevap vereceklerse Yazılı cevap
verecekler. deyin bize.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Düşünüyorum.
demek ne demek?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kayda aldı diye Yapacağız.
diyor işte. Yapıldığını bildirecekler sonra.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İyi, teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önce yapacaklar, sonra yapıldığını
bildirecekler.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyoruz Sayın
Grup Başkan Vekilim.
Evet, paralarla ilgili -gene Bakan Yardımcımızdan
aldığımız bilgi- vakfın kurulduğunu ve yarın
ilk toplantısını yapacağını Genel Kurulun bilgilerine
sunuyorum. Gene burada çok tekrar edildi, toplanan paralar hesapta duruyor, başına
herhangi bir şey gelmiş değil.
Sayın Barut corona yardımlarıyla ilgili
neler yapıldığını sordu. Bugün bu Mecliste Gaziantep Milletvekilimiz
Nejat Beyin güzel bir konuşması oldu. The Economistten alıntılar
yaptı. Yani, o konuşmayı tekrar tavsiye ediyorum.
Yozgat Boğazlıyandaki dolu zararıyla
ilgili ve çiftçilerin desteklenmesiyle ilgili talebi Sayın Tarım Bakanına
ileteceğiz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Tüm Türkiyede
oldu, 25 ilde var.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Her yerde
değil, Manisada da var biraz. Onları Sayın Bakanımız değerlendirecektir
diye düşünüyorum.
Sayın Sümer bu tarımsal
üretimle ilgili yorum yaptı, izin verirseniz ben de kısa bir yorum yapmak
isterim. Türkiye, şu anda tarımsal üretimde Avrupada 1inci, dünyada
7nci ülke konumundadır, tartışmasız.
Köylerin desteklenmesiyle
ilgili gene hoşgörünüze sığınarak bir şey söylemem lazım:
Bu ülkenin köyleri boşalmıştı çünkü köylerde yaşama şansı
yoktu, köylerin içerisine girilmiyordu, ulaşım çok sıkıntılıydı
ama 2005 yılında başlatılan KÖYDES programlarıyla köyler
önce ulaşılır oldu, şu anda da büyük ölçüde köylerin altyapısı
tamamlanarak yaşanabilir hâle geldi. Hatta sevindirici bir şeyi de paylaşmam
lazım kayıtlara geçmesi adına: Birçok köyümüzde tersine göç başladı.
Büyük şehrin yoğunluğundan bunalanlar, özellikle emekliler köylerde
yer alıp dönüşe başladılar, birçok kentimizde bunu gözlemliyorum.
Bunu da sizlerle paylaşmayı bir görev biliyorum.
Çevre Koruma Haftasını
Sayın Kılıç dile getirdi, ben de kutluyorum. Daha yaşanabilir
bir çevre için hepimizin duyarlı olmamız gerektiğini net bir şekilde
ifade etmek gerekir.
3600 ek gösterge konusu
çok konuşuluyor; bana göre çok doğru tartışılmıyor,
çok önemli bir konu, kamu personeli bu konuda umuda sevk ediliyor, çözümü zor, herkes
bekliyor, üzerinde çok çalışılması gereken bir konu diye belirtmek
istiyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Sevk edenler
kimler? Seçim meydanlarında kimler söz verdi Sayın Başkan?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Tanal, 10uncu maddeyle ilgili bir şey söylüyorsunuz. Şimdi, burada Bakan
Yardımcımız Sayın Ersoyla da konuştum, kayıtlara
girmesi adına bunu söylemem lazım, teşekkür ediyorum.
Çarşı ve mahalle
bekçisi münhasıran geceleri çalışacak ve emniyet, asayiş hizmetlerinde kolluk hizmetlerine
yardımcı olacaktır; görevleri gereği diğer işlerde
kullanılmaları söz konusu olmayacaktır. Bunun burada tekrar kayda
girmesi de iyi oldu diye düşünüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Eksik ama
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hâlen süre var ama, o
süreyi kullanabilir Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kemalbay Pekgözegü
MAHMUT TANAL (İstanbul) Eksik söylediniz. Hem
geceleyin orman muhafızı da çalışıyor
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Hayır. Bak...
MAHMUT TANAL (İstanbul)
geceleyin Millî İstihbarat
da çalışıyor, geceleyin Sahil Güvenlik de çalışıyor,
geceleyin Gümrük Muhafaza da çalışıyor. Yardımcı kuvvet
yani genel emniyet hizmetleri dediğiniz zaman, Sayın Başkanım,
yanınızda, sağınızda, solunuzda hukukçular var; girin internete
genel kolluk kuvvetleri nedir diye, sözlük anlamı bile, idare hukukundaki anlamı
bile, bunların hepsi giriyor. Siz bunu hangisi için alıyorsunuz, bize
bunu anlatın.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Çok açık ve net. Anlamamakta
direnebilirsin. Çarşı ve mahalle bekçileri, genel kolluk kuvvetleri olarak
adlandırdığımız Jandarma ve Emniyetin asayiş hizmetlerine
-kayıtlara girsin- geceleri yardımcı olmak üzere görevlendirilmişlerdir.
Bu yasa bu amaçla çıkarılmaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yetersiz! Ya açık
ve net değil. Jandarma ve polis dışında görevlendirmeyeceğiz.
deyin veyahut da
Yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN İzninizle, son soruyu alıyorum.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Şunu tamamlayayım Başkanım:
10uncu maddeyi, 2nci maddeyle birlikte değerlendireceksiniz. Bakın,
bu çok açık. 2nci maddenin (2)nci fıkrası Emniyet ve Jandarma
teşkilatlarında istihdam edilen çarşı ve mahalle bekçilerinin
Başka bir şey, Sahil Güvenlik vesaire yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O zaman, 10uncu maddedeki
genel kolluk kuvveti ibaresini kaldırın, 2nci maddede
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Ya, 2nci maddede özel düzenlenmiş
zaten, açık yazıyor, burada.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yanlış! Yanlış!
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Yanlış değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bal gibi yanlış!
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Yanlışsa önerge verirsiniz.
Bir yanlışlık yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Önerge veririz... Yapıcı
muhalefet anlamında size bunu söylüyorum, yapın bunu. Yahu, bu bir şey
değil ki
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son soruyu alıyoruz. İzninizle
efendim.
Sayın Pekgözegü
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Komisyon şu konuyu tartışmıştır
diye tahmin ediyorum. Emniyette kayıp silahların anormal düzeyde arttığı
anormal düzeyde arttığı söyleniyor ve 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra Türkiyede 200 bine yakın silahın kayıp olduğu söyleniyor
ve Türkiyede bazı medya kuruluşlarında bazı insanlar listeler
yaptıklarını söylüyorlar, yine bazı insanlar öldürmeye teşebbüs
edecekleri listeler oluşturmuşlar, bazıları Bir mangayı
donatacak kadar silahım var. diye açıklamalar yapıyor. Bu kayıp
silahlar hakkında bilgi verebilir misiniz, kayıp silahlar nerededir?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Ben cevap vereyim.
BAŞKAN Çok kısa Sayın Komisyon, lütfen.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Milletvekili, Değerli
Milletvekili, bakın, sosyal medyadaki, vesairedeki birtakım teyitsiz bilgilerin
aslı astarı yok. Bakanlık yetkilileri yanımda; Emniyetin, Bakanlığın
gündeminde kayıp silah, vesaire diye bir şey yok kayıtlarda. Ha,
bazıları haddi aşıyorsa, provokasyon yapıyorsa, şunu
bunu diyorsa da bununla ilgili yapılacak iş, ilgili cumhuriyet savcılıklarına
dilekçe vermek, hepimizin, hep beraber bu tür açıklamalara, provokasyonlara
karşı bu Mecliste demokrasinin, hukukun yanında dimdik durmaktır.
Bizim tavrımız ve tarzımız budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 60a göre Sayın Yılmazkayaya
söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Gaziantep ve İstanbul illerinde sağlık çalışanlarına
yönelik saldırıları kınadıklarına ve gerekli cezaların
uygulanmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sağlıkta şiddet durmuyor, durmayacak.
Daha bugün Gaziantep ve İstanbulda doktor ve sağlık çalışanlarımıza
yapılan hem sözel hem fiziksel saldırıları kınıyoruz.
Kime olursa olsun fiziki ya da sözlü şiddetin her türlüsüne Hayır. diyoruz.
Hayatlarını hiçe sayarak coronavirüs salgınıyla canla başla
mücadele eden, tüm insanlığın minnettar olduğu, Türkiyede de
aylardır coronavirüs nedeniyle gece gündüz demeden; yer, zaman ve mekân kavramı
gütmeden hastalar için fedakârca hizmet veren sağlık çalışanlarına
yönelik bu saldırılar asla kabul edilemez.
Bugün, Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Hastanesinde
covid hastasına bakan sağlık çalışanımızın
burnu kırıldı. Toplumda yaygınlaşma eğilimi gösteren
şiddet eylemleri sağlık kurumlarını da ciddi biçimde etkilemekte
ve çalışanların tükenmişliğine ve verimsizliğine neden
olmaktadır. Eğitim düzeyi ayırt etmeksizin toplumdaki bütün bireyleri
etkileyen şiddet olgusu nerede ve kime uygulanırsa uygulansın kesinlikle
kabul edilemez. Bu eylemde bulunanları kınıyoruz ve gerekli cezanın
derhâl uygulanmasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 10uncu madde üzerinde 3
önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 10'uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Ensar
Aytekin Ali
Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar
Tüzün Mahmut
Tanal Faruk
Sarıaslan
Bilecik İstanbul Nevşehir
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu
Ankara Adana İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu
Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun katılmadığı
aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Sayın Mahmut
Tanal.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
10uncu madde aynen şu şekilde: Başlık
Genel kolluk kuvvetlerine yardım görevi Çarşı ve mahalle bekçileri
mevzuatla genel kolluk kuvvetlerine tevdi edilen görevlerde genel kolluk kuvvetlerine
yardımcı olurlar.
Şimdi, ben Sayın Komisyon Başkanına
ve yanındayken İçişleri Bakan Yardımcısına sordum:
Bu genel kolluk tanımından ne anlıyorsunuz? Genel kolluğun
içeriği nedir? Yani burada bu mahalle ve çarşı bekçileri genel kolluğun
yardımcısıysa
Şu anda Sayın Komisyon Başkanı
yerine oturan görevli Komisyon üyesi arkadaşımız 1982 yılında,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde benimle birlikteydi, aynı dönemden
arkadaşımdı. İdare hukukunu rahmetli Lütfi Duran Hocadan okumuştuk.
Rahmetli Lütfi Duran Hocamızın kitaplarına bakıldığı
zaman, genel kolluk kuvvetini açık ve net düzenliyor. Nedir bu genel kolluk
kuvvetleri? Bir, Emniyet Genel Müdürlüğü; iki, Jandarma Genel Komutanlığı;
üç, Sahil Güvenlik teşkilatı; dört, Gümrük Muhafaza Müdürlüğü; beş,
Millî İstihbarat; altı, orman muhafaza; yedi, trafik polisi; sekiz, belediye
zabıtası; dokuz, sonradan gelen, diğer hocaların eklediği
özel güvenlik teşkilatı. Şimdi, burada soruyu soruyoruz, Efendim,
sadece Jandarma ve polis. deniliyor. Bu, mevcut olan 10uncu maddenin ruhuna külliyen
aykırı, Sayın Komisyon Başkanının verdiği cevap.
Yani Komisyon Başkanı bildiğim kadarıyla siyasal mezunu, eğer
siyasalda Türkiyenin yönetim hukukuyla ilgili böyle bir soru gelmiş olsaydı
sınıfta bırakırdı hocalar, sınıfta kalırdı
bu arkadaşımız; açık ve net. Şimdi, burada kamuoyuna yanlış
bilgi vermeyelim yani burada aldığınız bekçi, bu 10uncu maddeye
göre genel kolluğun yardımcısıysa bahsettiğim hepsinin
yardımcısı olması durumundadır.
İkinci bir konu, efendim deniliyor ki: Bu bekçilere
başka bir görev verilemez, görev de kabul edemez. Şimdi, İçişleri
Bakan Yardımcısı yerinde oturuyor, peki mevcut olan polis yasasına
göre polisler başka bir amaç için başka bir görevde kullanılabilir
mi? Kullanılamaz. Kanun öyle diyor. Peki, kullanılıyor mu? Bal gibi,
polislere görevleri dışında işler veriliyor. Sabahtan akşama
kadar tebligat görevini yapmıyor mu polisler? Yazık, günah değil
mi ya? O polisler postacı mı, tebligat memuru mu yoksa gerçekten güvenliği
sağlamakla mı görevli?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ateş ölçüyorlar, ateş.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yani ateş ölçüyor. Bakın,
işe bakın siz! Yani polislere kendi görevleriyle ilgili görev yaptırmıyorsunuz,
sabahtan akşama kadar tebligat memuru, postacı gibi kullanıyorsunuz,
Efendim, biz, bekçilere görevlerinden başka bir iş vermeyeceğiz
Lütfen, ilk önce, Emniyet mensuplarına görevleriyle ilgili olmayan başka
işler vermeyin. Yazık, günah! Siz, Emniyet mensuplarını esas
görevleriyle ilgili olmayan işlerde kullanıyorsanız bu, bekçilerle
ilgili haydi haydi yapılır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu ülkede
istihdamın yaratılması için, insanların işe alınması
için ne gerekiyorsa destek veriyoruz ancak şuna karşıyız: Burada,
bekçiyi alırken bir, kariyer planlaması açısından; iki, liyakat
açısından alıyor musunuz, almıyor musunuz? Sorun burada.
Şimdi, sorduğum soru: Arkadaş, 2016 öncesi
bu ülkede bekçi var mıydı? Vardı. 95ten itibaren alındı
mı? Alındı. 95ten bugüne kadar alınan bekçilerin içerisinde
üniversite mezunu var, yüksekokul mezunu da var, lise mezunu da var. Peki, yeni
aldığınız bu dönemde
Allah rızası için, çok mu zor
bir soru ya? 2016dan sonra kaç lise mezunu var, kaç üniversite mezunu var, kaç
yüksekokul mezunu var diye soruyoruz, cevap veremiyorsunuz, Yazılı cevap
vereceğiz. diyorsunuz. Çünkü cevap verilirse muhtemelen ne olacak? Boşluğa
düşecek. Bunun kamuoyunda bilinmesi istenmiyor. Bu ne demek? Yapboz tahtasına
dönüştürüyorsunuz. Yazık, günahtır! Emniyet mensuplarının
bu durumuyla oynamayın.
Şimdi, ne diyoruz biz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Başkanım bitireceğim
ben, özür dilerim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şunu söylüyoruz: Hangi yetkiler ortak? Bakın
polisin durdurma yetkisi var mı? Var, bekçinin de var. Kimlik sorma yetkisi
polisin var, bekçinin var. Yoklama, kontrol yetkisi polisin var, bekçinin var. Efendim,
yoklama ve muhafaza altına alma yetkisi her ikisinin var, zor kullanma her
ikisinin var, silah kullanma her ikisinin var, suça el koyma yetkisi her ikisinin
var. Peki, arkadaş, zaten Türk Ceza Kanunu madde 98de, yine Türk Ceza Kanunu
madde 278de suçu bildirmeme zaten suç; vatandaş olarak benim de görevim, sizlerin
de görevi, dışarıdaki her vatandaşın görevi. Bu anlamda,
peki, mademki polis onun amiri, o da polisin yardımcısıysa polis
bekçiye talimat verebiliyor mu? Yardımcı ya, yardımcısıysa
asilin yani üst rütbede bulunanın bekçiye görev vermesi gerekmiyor mu? Gerekiyor.
Peki, arkadaşlar, bunun amiri gönderildiği karakolun komiseri değil
ki veya Jandarmaysa o Jandarma komutanlığı ona o talimatı, o
yetkiyi vermiyor ki. O bekçi hangi vali, hangi kaymakamın yetkisindeyse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Otuz saniyede bitireceğim
Başkanım, özür diliyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, mevcut olan
bekçi hangi karakoldaysa o karakolun komiseri veya amiri yetki veremiyor, görevlendiremiyor;
ona görevlendirmeyi yapan, onun amiri, disiplin amiri o bölgedeki ita amiri dediğimiz
kaymakam veya validir. Bu anlamda, Emniyet mensupları ile bekçiler arasında
iki başlılık var. Bu iki başlılık Emniyete zarar verir.
Bunu yapmayın. Mademki siz Emniyet mensuplarının yardımcılarıdır.
diyorsunuz o zaman, hangi karakolda görev yapıyorsa o karakola da o yetkiyi
verin.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir kısa söz talebim olabilir mi?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, polis memurlarına
verilen 3600 ek gösterge sözünün yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
hem Komisyon Başkanımızın 3600le ilgili söylediğinden
hem de Sayın Tanalın söylediklerinden esinlenerek şunu söylemem
lazım: Şimdi, herkese 3600 ek gösterge sözü veriliyor ama herhâlde bu
konuda beklentisi en yüksek olup en çok kandırılan, her seçimden önce
Kesin, bu sefer söz. denilip mağdur olan polisler.
Şimdi, darbe olur, o çalışır; darbede
hem çatışır, sonra önemli bir kısmı içeri atıldıktan
sonra, darbe sonrası o çalışır; maç olur, herkes maça gider,
o çalışır; seçim olur, o çalışır; lider gelir, miting
olur, o çalışır; salgın olur, o çalışır, ateş
ölçer, kontrol yapar; evde kalırız, o çalışır. Bu polis
memurlarımıza bu 3600 ek gösterge artık analarının ak sütü
gibi helaldir. Bu sözün tutulması lazımdır. Bu sözü en son, 24 Haziran
seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan son mitinginde de tekrarlamıştır.
Bu sözün tutulması lazım. Biz polisimizin 3600 ek göstergesinin zaman
geçirilmeden verilmesini talep ediyoruz efendim.
Teşekkür ederiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın Tanala bir cevap vermek istiyorum
bir hususta.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Komisyon.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın Tanal 2016 yılı
sonrasında alınan bekçilerle ilgili, sayılarla ilgili bir soru sormuştu.
Emniyet yetkililerimizden aldık, onu zabıtlara geçsin diye söylüyorum:
Ortaokul mezunu 535, lise mezunu 16.217, yüksekokul mezunu 4.721, üniversite mezunu
5.473; toplam 27.006 ve yıl sonu itibarıyla toplam bekçimiz 28.479 kişi
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 1995-2016, hiç ortaokul
mezunu yok. 1995 ile 2016 arasında ortaokul mezunu hiç yok.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Bekçi alımı da yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet bekçi... Ama 1995-2016
arasında alınan bekçilerin içinde ortaokul mezunu yok.
İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET
ERSOY Hiç bekçi alınmamış, o yüzden.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O dönem yok ama. Ortaokul
mezunu bekçi yok. Zaten söylemek istediğim bu, vurgulamak istediğim bu.
BAŞKAN Diğer konuşmacımız,
Sayın Kemal Peköz.
Buyurunuz efendim.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 10uncu madde üzerine söz almış bulunuyorum.
10uncu maddeyle ilgili tartışmalar bir hayli
yapıldı ama bir bütün olarak biz bu 10uncu maddenin ve aynı zamanda
kanunun bir bütününün, AKP tarafından kendisine sadece yeni bir güvenlik kuvveti
oluşturmak üzere oluşturulduğunu dolayısıyla da her şeyi
yozlaştırdığı gibi bunu da yozlaştırıp kendi
çıkarına kullanmak için bir yol aradığını düşünüyoruz,
onun için de bir bütün olarak bu kanuna karşıyız. Bu kanunu kabul
etmiyoruz.
Değerli arkadaşlar, burada çeşitli tartışmalar
yapılıyor. 70 yaşındayım, elli iki yıldır da
siyasal mücadelenin içerisindeyim, yirmi altı yıldır da Kürt sorununun
çözümünü programının göbeğine oturtmuş olan partiler silsilesinde
mücadele ediyorum. Bu süre içerisinde 2 darbe, 3 muhtıra, 5 tane de darbe girişimi
gördüm. Bunların her birisi ülkeyi önemli ölçüde geriye götürdü ama hiçbiri
AKP iktidara geldikten sonraki uygulamaları kadar ülkeyi geriye götürmedi.
On sekiz senelik bir iktidar döneminizde, ülkeyi özgürlükler açısından
inkâr, baskı, yok etme, katletme, sindirme, asimile etme politikalarınız
nedeniyle tam yüz on sekiz sene geriye götürdünüz. 2 Mart 1994te darbe yapıldı.
Daha sonra, iktidara geldiğiniz dönemde, bu darbelere karşı olduğunuzu
söylediniz ama 4 Kasımda, kendiniz aynı darbeyi çok daha acı bir
şekilde gerçekleştirmiş oldunuz.
Değerli arkadaşlar, son dönemlerde, özellikle
AKP iktidarında her gün yeni bir şeyle uyanıyoruz. Bayramın
ilk günü Diyarbakırda Rosa Kadın Derneğine yapılan bir baskınla
uyandık ve yöneticileri göz altına alındı. Orada yönetici olan,
aynı zamanda Bağlar Belediye Meclis Üyemiz olan Gönül Aslan, 3 yaşındaki
tek böbrekli çocuğuyla birlikte göz altına alındı ve on iki
gün cezaevinde kaldıktan sonra, dün tahliye oldu. Biz o zaman da dile getirdiğimizde,
yine bunlar dikkate alınmadı ve üzerinde durulmadı. Şu anda
743 çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde. Bu 743 çocuğun 543ü sıfır-3
yaş grubunda, 200ü 4-6 yaş grubunda. O sıfır-3 yaş grubunda
olan bebeklerden 37si 6 aylıktan daha küçük. Çocukların anneleriyle birlikte
cezaevlerinde yaşamak zorunda kalmalarının, onların gelecekteki
yaşamlarında çok ciddi psikolojik ve sosyal sorunlar yaratacağını
herkes çok iyi bilebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bizim bu sorunları tartışmamız gerekirken, Türkiyenin ekonomik
sorunlarını tartışmamız gerekirken, Türkiyede işsizliği
tartışmamız gerekirken, bu pandemi döneminde milyonlarca insanın
yeniden işsiz kaldığını tartışmamız gerekirken,
dükkânını açamaz duruma gelen, iflasla karşı karşıya
kalan esnafların durumunu tartışmamız gerekirken, tarımda
yaşananlar nedeniyle iklim değişiklikleri ve fırtınalar,
vesaireler nedeniyle yaşananların giderilmesi için tartışmamız
gerekirken ve işsizliğe çözüm bulmamız gerekirken, özgürlük sorununa,
basın özgürlüğü sorununa çözüm bulmak için tartışmamız
gerekirken biz burada kendilerine yeni bir dayanak noktası, yeni bir mekanizma
oluşturmak üzere getirdikleri bir kanunu tartışmak istiyoruz. Oysaki
bu Meclisin görevleri bunlar olmamalı. Bu Meclisin görevleri, Türkiye'nin sorunlarını
tartışmak üzere bir araya gelmek, Türkiyenin sorunlarının çözümü
için yollar aranmak, iktidarıyla, muhalefetiyle, yapıcı tavırlarla
bu ülkenin sorunlarını çözmek olmalı. Oysaki AKP, her zaman olduğu
gibi burada da yine sadece kendisinin işine geleni yapıyor; mesela Darbelere
karşıyız. diyor ama aslında darbelere karşı olmadığını
hep beraber biliyoruz. Sadece ve sadece başkasının, kendisi dışında
başkasının darbe yapmasına karşı oysaki kendisi darbe
yaptığı zaman bunları gayet rahat uygulayabiliyor ve ona rağmen
Darbecilere karşıyız. diye söyleyebiliyor. Evet, siz darbecilere
karşı değilsiniz, sadece sizden başkasının darbe yapmasına
karşısınız. Bu tavrınızdan vazgeçmediğiniz sürece
ülke huzura ermeyecektir, bu ülkeye ne huzur ne barış gelmeyecektir. Umarım,
kısa sürede aklınızı başınıza toplar, bu yoldan
vazgeçersiniz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
isterseniz oylamadan sonra verin, isterseniz şimdi verin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana
Milletvekili Kemal Peközün görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
hatibin konuşmasında yok etme, sindirme, asimilasyon, baskı kurma
gibi itham ve iddiaları söz konusudur partimize yönelik. Bunları bir kere
reddettiğimizi, kesinlikle kabul etmediğimizi ifade etmek isterim. Şunu
belirteyim: Burada hatip şundan rahatsız olabilir: PKK esnafa kepenk kapattıramıyor,
PKK insanlara eskisi gibi haraç kesemiyor, PKK orada, bölgede siyasi aktörleri katledemiyor,
şehit edemiyor; bundan bir rahatsızlığı olabilir çünkü
bu yöntemlerle bölge insanı, bölgede yaşayan insanlar, vatandaşlarımız
hep baskı altında tutuldu ve bu beyefendiler de bunun üzerinde yüzerek
bu koltuklarda oturdular. Dolayısıyla rahatsızlığınızın
ve hazımsızlığınızın bu olduğunun farkındayım.
Bunun Genel Kurul tarafından bilinmesini özellikle arzu ederim. Yok etme, sindirme,
asimilasyon, baskı kurma; tamamına karşıyız.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Uzaylılar yapıyor sanki!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiye 83 milyonla
bir ve beraberdir diyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
46.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biz de aynı teraneleri dinlemekten yorulduk gerçekten.
Hani HDPyle HDP olarak konuşurlarsa biz de karşılık verebileceğiz,
memnun oluruz bundan ama hani Pe-Ke-Keyle konuşmak istiyorlarsa onu bilemeyeceğiz
yani burada konuşabilecekleri herhangi bir kimse yok herhâlde oradan diye düşünüyorum.
Ayrıca, baktığınızda, mesela
hepimiz için çok önemli bir değer olan Tahir Elçinin parkının adını
herhâlde gelip Pe-Ke-Ke değiştirmemiştir değil mi? Yani onu
kimin değiştirdiğini gayet iyi biliyoruz. Aynı şekilde,
Ahmedi Hani Kültür Merkezinin ya da birçok yerde, atanan kayyumların, orada
Kürtler yoğunluklu olarak yaşadığı hâlde, İngilizce
tabela koyabildiğini, kalkıp da Kürtçe tabelayı kaldırdığını
da biliyoruz. Bunları da herhâlde Pe-Ke-Ke yapmıyordur değil mi?
Bunları da kimin yaptığını gayet iyi biliyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Pe-Ke-Ke değil,
Pe-Ka-Ka Pe-Ka-Ka!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
- O yüzden ben ne diyeceğimi bilirim, siz ne diyeceğinizi bilirsiniz.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ka diye bir ses yok. Türkçe
öğrenin, Türkçe!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
- Biz ne sizin mezuralarınızla mesafelerle konuşuruz ne sizin dilinizle
konuşuruz. Kendi dilimizle konuşuruz, sizin o öfke dilinize de demokratik
olmayan siyaset dilinize de hiç ihtiyacımız yok bizim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sevgi dilimiz var,
sevgi. Kardeşlik dilimiz var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
- Biz gerçekten, başka bir dille konuşuruz, onu da halkımız
anlar diyorum.
Teşekkürler Sayın Başkan. (HDP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin 10uncu maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Çarşı ve mahalle bekçileri mevzuatla genel
kolluk kuvvetlerine tevdi edilen görevlerde genel kolluk kuvvetlerine yardım
ederler.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz Metin
Ergun Adana Gaziantep Muğla
Orhan
Çakırlar Hasan
Subaşı
Edirne Antalya
BAŞKAN BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz, Sayın Hasan
Subaşının.
Buyurunuz Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin
10uncu maddesiyle ilgili konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu kanun teklifi görüşülmeye başlandığından
beri, günlerdir Paramiliter güç mü tesis etmek istiyorsunuz? Jurnalcilik mi yaptıracaksınız?
Parti kolluğu mu, rejim muhafızlığı mı, paralel kolluk
mu kurmak istiyorsunuz? Ahlak bekçiliği mi düşünüyorsunuz? gibi iddia
ve isnatlar hatipler tarafından sıkça dile getirildi. Bir de Sayın
Cemal Enginyurtun Bu kanun teklifine, bekçi babalara muhalefet niye bu kadar karşı?
diye farklı bir çıkışı oldu.
Şunu ifade etmek isterim ki bekçi babaya karşı
olan
Huzur ve güveni tesis etmek için bu konuda gayret veren bekçilerimize, çalışanlarımıza
kimsenin bir itirazı yoktur fakat bu kanun teklifini hazırlayan iktidarın,
biraz önce sıraladığım iddia ve isnatlardan kurtulabilmesinin
iki yolu var bana göre: Birincisi; alınan, atanan bekçilerin sınav sistemi
adil ve şeffaf bir sistemle yapılıyorsa ve bu bekçiler, AK PARTİnin
referansı olmaksızın, vatan evlatları içinden, bu işi layıkıyla
yapabilecek kişilerden seçiliyorsa itiraz olmayacaktır.
İkincisi, 25-30 yaşındaki gençlerin beline
silahı verip de Sen de yardımcı kolluk kuvveti gibi yakala, üst
ara, durdur, tut. diye yetki verirseniz ve bu insanlara 6 saat demokrasi ve adalet
dersi, 6 saat halkla ilişkiler, 54 saat silah kullanma ve toplam 216 saat ders
vererek kırk bir gün eğitimle ve bu yetkilerle mücehhez silahı beline
takarsanız binlerce, on binlerce ciddi sorunu ülkenin içine bomba gibi koymuş
olursunuz.
Bakın, yetişmiş bir polis ama insan haklarından
ve adalet nosyonundan yoksun, insanlıktan yoksun yetişmiş ABDli
bir polis, George Floyd olayında bir siyahi yurttaşını yakaladı
ve tuttu, dokuz dakika süre içinde ölümüne neden oldu; sadece Amerika değil,
bütün dünya karıştı. Bu bir eğitimli polisti, belki de yıllarca
tecrübe sahibi olan, eğitimli bir polis ama insan haklarından ve insanlıktan
yeterince nasibini almamış bir polis.
Cahil cesareti demek istemiyorum ama gözü karalık
AK PARTİnin gençlik kolları referansıyla, binlerce kişiyi,
20-30 yaşındaki gençleri, bu yetkilerle beline silahı
Tekrar ediyorum,
onları saymak isterim: adalet ve demokrasi dersi 6 saat,, halkla ilişkiler
6 saat, trafik ve ilkyardım 6 saat, silah eğitimi 54 saat, temel hukuk
eğitimi, idari yapı, mevzuat, mesleki yazışma dâhil 216 saat.
Bununla bu yetkileri vermeniz çok ciddi gözü karalıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bugün, bu George Floyd
olayından sonra, adaletin, insan haklarının olmadığı,
hukukun olmadığı bir yerde neler olabileceğini hem Amerika Birleşik
Devletleri hem dünyanın bütün Batı medeniyetleri de dâhil öğrenmiş
oldu. Bu olaydan sonra, ben inanıyorum ki insan hakları ve adalet çokça
gündeme gelip sorgulanacaktır, bütün otoriter ve totaliter rejimler sorgulanacaktır.
Trump da zaten komplo teorilerini sıralamaya başladığına
göre çok şey değişecektir. Yeni Türkiye dediğiniz Türkiyede
de inanıyorum ki adalet, insan hakları ve hukuk ön plana çıkacak
ve otoriter rejimler sorgulanmaya başlanacaktır.
Saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Katırcıoğlu
İstanbul Ankara İstanbul
Züleyha
Gülüm Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bekçiler Kanununun bir bütün olarak ülkenin güvenlik
meselesi olduğunu daha önceki hatiplerimiz de bizler de söz aldığımızda
dile getirdik; tabii, güvenlik meselesinin de sadece güvenlik güçlerinin sayısını
artırmakla çözülemeyeceğini de ifade ettik.
Bir bütün olarak ülkedeki hak, adalet, demokrasi, bütün
bu meseleler güvenlik sorununun ana kollarıdır. Şimdi, bunlarla ilgili
olarak, son zamanlarda, özellikle HDP üzerinden bir kapatma furyası tartışılıyor;
her gün televizyonlarda HDP kapatılsın. HDP şunun için kapatılmalı,
bunun için kapatılmalı. diye yaygara kopartılıyor. Bunun organizasyonunu
da Hükûmetin, iktidarın dışarıdan destekli yandaşı
Doğu Perinçek yapıyor.
Şimdi, Doğu Perinçek kim? Solcular, sosyalistler
Doğu Perinçekin kim olduğunu iyi öğrenmişler, tespit etmişler
ve bunu dışlamışlar, atmışlar. Şimdi, gitmiş
kendisini iktidarın yanında bir yere konumlandırmış ve
her gün televizyonlarda yaygara kopartıyor. Kendisi benim İstanbul 3üncü
bölgeden aldığım oy kadar Türkiye genelinden oy alamamış.
Hepsi bu kadar yani bütün gücü de bu.
Şimdi, Perinçek gibiler, bu organizasyon ekibine
katılanlar, bununla birlikte hareket edenler; hani mahallelerde kötü esnaflar
vardır, kıskançtır, fesattır, çekemezdir, komşusunun yanındaki
dükkânın kapanmasını ister, o esnafın kapatılmasını
ister ki oradaki müşterilerin kendisine koşacağını düşünür.
Kendisine geleceğini düşünür; bunlar HDPyi bir market, HDPye oy verenleri
de müşteri zannediyorlar yani HDP kapatılırsa oradaki müşteriler
kendilerine koşar zannediyorlar. Ya akıllanmadınız mı?
Yani hâlâ mı aklınız başınıza gelmedi? Yani HEPi
kapattınız, DEPi kapattınız, ÖZDEP kapattınız, HADEPi
kapattınız, DTPyi kapattınız ve her kapattığınız
süreçte de bu siyaset güçlenerek buraya geldi. Bakın burada 3üncü sırada
oturuyor bu parti, 3üncü sırada. Yani HDPnin kapatılmasıyla sıranızı
yükselteceğinizi filan düşünüyorsanız boşuna hayal kuruyorsunuz
ya da birileri buralara oturacağını zannediyorsa, dışarıdan
gazel okuyarak HDPli 1 milletvekilinin aldığı oyu bile alamayanlar
HDP kapatılınca bu sıralara geleceklerini zannediyorlarsa hayal kuruyorlar.
Onlar fesattır, kötü niyetlidir; onların yaptıklarıyla HDP ve
HDP siyaseti sadece güçlenir çünkü halk bunu çok iyi görüyor. Siz ne kadar iftira
atarsanız, ne kadar yalan söylerseniz söyleyin, bunun karşılığını
sandıkta alıyorsunuz.
Hani konuşuyorsunuz ya Kürtler sizi şöyle
sevmiyor, siz Kürtlere böyle düşmansınız. diye, Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerde neyin nasıl olduğunu, hangi sonuçların
alındığını, bütün baskı gücünüze, devletin bütün imkânlarına
rağmen oralarda herhangi bir sonuç alamadığınızı ve
halkın iradesini zorla nasıl gasbettiğinizi herkes çok açık
bir şekilde görüyor.
Şimdi, Doğu Perinçekten bahsetmişken
bir şeyi daha ilave etmek isterim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bize ne Doğu Perinçekten?
ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Niye üzerinize alınıyorsunuz?
Biz anlatıyoruz, niye üzerinize alınıyorsunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bana ne, bana ne!
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Şimdi, 2 Temmuz
93 Madımak katliamında, Sivas Madımak katliamında bir gerekçe
sunuldu yani o zaman ki yaygın genel medya şöyle bir gerekçe sundu, dedi
ki: Bu Madımak katliamı, Aziz Nesinin provokasyonuyla olmuştur.
Neydi o provokasyon yani iddia ettikleri provokasyon neydi? Aziz Nesinin Salman
Rüşdi'nin yazdığı Şeytan Ayetleri kitabını
yayınlamasıydı, bunu iddia ediyorlardı. Şimdi, peki, gerçek
böyle miydi? Geçen gün Aziz Nesinin oğlu bunu anlatıyor ve şu anda,
2 Temmuz Sivas Madımak katliamında vefat edenlerin ailelerinin avukatları
da mahkemeye dilekçe verdi Doğu Perinçekin dinlenmesi için. Neden? Çünkü o
gün yani 2 Temmuz 93te, o tarihlerde Salman Rüşdinin kitabını,
Şeytan Ayetleri kitabını yayınlayan Aziz Nesin değildi,
Doğu Perinçekti, Aydınlık dergisiydi. Bu anlamıyla daha biz
o tarihten Doğu Perinçekin kimlere ve nelere hizmet ettiğini biliyoruz.
Bugün Doğu Perinçekin peşinden koşanlar, onun arkasından HDP
kapatılsın. yaygarası kopartanlar da çok geç kalmadan onun kim olduğunu
öğrenecekler.
Hepinize geçmiş olsun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
vallahi Doğu Perinçek bizim ortağımız değil, yandaşımız
değil.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ortağınız, ortağınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada siz nasıl
siyaset yapıyorsanız o da siyaset yapan bir parti; bizimle bir birlikteliği
yok, onunla bizim bir ortaklığımız yok.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sana söylemediler
mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz ittifakımızı
yaptığımız zaman kiminle ittifak yaptığımız
ortada, gayet açık, seçik, resmî görünüyor; gayriresmî bir şey yok, gayriresmî
bir şey yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani,
Pervin Hanımın dediği gibi Artık kapalı kapılar
ardından ittifak yapmayacağız. Biz açık yapıyoruz; bakın,
ortağımız da burada.
Bir diğer mesele de şudur: Arkadaşlar,
kimsenin kimseyi kapattığı yok. Parti kapatmalara biz, AK PARTİ
olarak ilkesel olarak karşı olan bir partiyiz; hatırlatırım
size.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Belediye
kapatıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ve bunun için Anayasa
değişikliği maddesi getirdik. O dönemde Anayasa değişikliği
maalesef buradan geçmedi, geçemedi, düştü o madde ama biz bunu getirdik, biz
bunu getirdik. Dolayısıyla biz ilkesel olarak parti kapatmalara karşıyız.
Bir başka mesele: Sayın Hatip, yalan söyleyen
sizlersiniz, biz değil; bir yalanı söyleyip ondan sonra onu tekrarlayıp
ona inanan sizlersiniz, biz değiliz.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hangi yalanı
söylemişiz, onu söyleyin de cevap verelim o zaman, hangi yalanı söyledik?
Lütfen kayıtlara geçin Sayın Başkanım,
ben o kürsüden hangi yalanı söylemişsem Sayın Muş söylesin,
biz de cevabını verelim. Böyle Yalan söylüyorsunuz. ile olur mu bu işler?
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 11inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 11- (1) Çarşı ve mahalle bekçileri kolluk
hizmet ve görevleri dışında her ne surette olursa olsun başka
bir işte çalıştırılamaz ve başka görevler verilemez.
Ömer
Fethi Gürer Ensar
Aytekin Ali
Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
İlhami
Özcan Aygun Yaşar
Tüzün Faruk
Sarıaslan
Tekirdağ Bilecik Nevşehir
Zeynel
Emre
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Zeynel Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye'nin çok ciddi sorunları var;
ekonomiye ilişkin sorunları var, işsizlik sorunu var, dış
politika sorunu var, eğitimde onlarca problemi var ama biz, bir türlü Türkiye'nin
gerçek sorunlarını gündeme getirmiyoruz, bunları konuşmuyoruz.
Beş yıldır milletvekiliyim, beş yıldır sıklıkla
bu kürsüde söz alıyorum, çoğu kez Ya, yaptığınız
yanlıştır, böyle olmaz, haksızlıktır, hukuksuzluktur,
zulümdür. demekle geçiyor. Şimdi bakın, maalesef, Türkiye sizin yüzünüzden
yerinde sayıyor. Yasama dokunulmazlığı meselesinde açıkçası
böyle alfabenin asını, bsini, csini konuşmak istemiyorum; bu Parlamentoya
gelen birinin bunları bilmesi, anlaması lazım. 1790 yılında
Fransız İhtilalinden sonra kurucu meclis yasama dokunulmazlığı
meselesini ihdas etmiş o günden bugüne kadar tüm parlamentolarda böyle bir
müessese var. Türkiyede bunu bizim kullanmaya başlamamız 1876 Anayasasına
dayanır, o günden beridir mevzuatımızda var. Asıl çıkma
nedeni muhalefet milletvekillerini iktidar baskısından korumak ve özgürce
işlerini yapabilmelerini sağlamaktır. Ne zaman ki ülkelerde bağımsız
ve tarafsız yargı inşa edilmiş, o zaman dokunulmazlık sınırlandırılmıştır.
Biz, dönüyoruz dolaşıyoruz, bu meseledeki mantıksızlıklar
üzerine konuşup duruyoruz.
Şimdi bakın, değerli arkadaşlar;
ben milletvekili olarak ömür boyu dokunulmazlık sahibi miyim? Değilim.
Sizler sahibi misiniz? Değilsiniz. Her seçildiğimizde geçici olarak bunu
kazanıyoruz. Öyleyse, her dokunulmazlık kaldırılması da
o döneme özgüdür. Ömür boyu dokunulmazlığım olmadığı
için, ömür boyu da dokunulmazlığımı kaldıramazsınız.
Enis Berberoğlunun dokunulmazlığını 26ncı Dönemde
kaldırdınız, 27nci Dönemde adam dokunulmazlığını
elde etti, kaldırmadan vekilliğini düşürdünüz. Ya, bu Parlamentoya
bunu nasıl yaptınız, bu kadar basit bir şey!
Hepimizin siyasi görüşleri var, partileri var, liderle
ilişkileri var. Anlıyorum, milletvekillerinin kendi partilerinin genel
başkanlarına karşı çıkması kolay bir şey değil
ama bakın, bu kadar da olmaz. Allah kimseyi şöyle bir duruma düşürmesin
Bakın, kayda düşüyor, ben söylüyorum: Bir gün ki eğer ben sözümü
yemek zorunda kalacaksam Lanet olsun! derim, siyaset yapmam arkadaş. Bugünkü
Meclis Başkanı Anayasa Komisyonu Başkanıyken -tutanağı
var ya, ifadesi var- soruyorlar kendisine, diyor ki: Bu, 26ncı Dönem için
geçerlidir, 27nci Dönemde seçilirse onunla ilgili işlem yapmak için tekrardan
dokunulmazlığın kaldırılmasına bağlı. Tutanak
burada ya! Şimdi, bu insan bu sözünü yiyor. Niye? Talimat geliyor. Allah aşkına,
sizin vicdanınız buna el veriyor mu yani? Bu mesele, Enis Berberoğlu
meselesi ya da A, B, C meselesi değil; Parlamentonun hukukunu koruyun, kendi
hukukunuzu koruyun.
Değerli arkadaşlar, dokunulmazlığa
ilişkin söylenecek onlarca şey var, zamanı geldikçe konuşmak
lazım, dünya örneklerini anlatmak lazım ama emin olun, Türkiye boşuna
zaman kaybediyor. Ne yaptığınızı bilmiyorsunuz bence. Her
gün uyanıyorsunuz -bir ülke düşünün- bakıyorsunuz, bir gazeteci ajan
diye gözaltına alınmış. Haber değeri var mı? Var.
Siyasetçiler araştırmalı mı, bakmalı mı? Araştırmalı.
İnanın, artık kimse içeriğini merak etmiyor; ben o dosyaların
çoğunu okuyan bir milletvekiliyim, hepsinde benzer durum, artık insanlar
merak etmiyor. Ya, bir ülkede bu kadar ajan olur mu? Bu bütün ajanlar da size muhalifler
içinden mi çıkıyor? Devlet sırları ortada geziyor da bu muhalif
gazetecilerin elinde mi dolaşıyor bunlar? (CHP sıralarından
alkışlar) Ya, bu mantıksızlık, mantıksızlık!
Artık bu saçmalığa eyvallah demeyin ya! Rezil oluyorsunuz, bakın
biz de sizin yüzünüzden dünyaya rezil oluyoruz. Dünyada basın özgürlüğünde
rezil rüsva bir durumdayız, kimse bunlara inanmıyor artık. Bu ayıptan
Türkiyeyi kurtarın, böyle bir veri yok.
Değerli arkadaşlar, yargıya ilişkin
meseleleri düzeltmeden biz bir şeyi düzeltemiyoruz. Ve ne zamanki konuşulursa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ZEYNEL EMRE (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Konuşmamızın hepsi şunun üstüne geliyor:
Yargı âdeta sizin oyuncağınız olmuş; konjonktüre göre,
zamana göre nasıl, hangi şartlarda siz iktidarda kalabilirsiniz diye bir
oyun planı yapıyorsunuz; yargı da onu yerine getirmek üzere hareket
eden bir organ hâline gelmiş durumda. Bu, sürdürülebilir bir iş değil.
Türkiyeye çok büyük zarar veriyorsunuz. Emin olun bir doyum noktasına ulaştı
bu kumpaslar; size siyaseten de faydası yok, eriyorsunuz. Bundan ötürü mutluyuz,
Türkiyeye zarar verdiğiniz için mutsuzuz; bunun için haykırıyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) 60a göre söz talebim
var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada cevap vermek istemezdim sayın hatibe.
Bizim dokunulmazlıklar noktasındaki yaklaşımımız dün
nasılsa bugün de aynı. Biz, milletvekilliğinin dokunulmazlığının
olması gerektiğini savunuyoruz; biz baştan beri bunu savunuyoruz.
Fakat her çıkan hatip konuşuyor, biz de her seferinde bu sürece nasıl
gelindiğini hatırlatmak durumunda kalıyoruz, kayıtlara giriyor.
5 Ocak 2016, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
Dokunulmazlıklar kaldırılsın. diyor, aradan zaman geçiyor
-diğerlerini atlıyorum- 20 Nisan 2016 Açık ve net söylüyoruz, kaldırılsın.
diyor. Aşağıya geliyoruz, yine başka partilerden var. Burada
sanki dokunulmazlığı kaldırmak istemeyen, toplum nezdinde bundan
kaçan biziz ve bizim Cumhur İttifakı olarak bakın, arkadaşlar,
ikimizin oyu yetmiyor, kaldırılıyor. Nasıl kaldırılıyor?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Talimatla alıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Müsaade buyurun.
Bakın, değerli arkadaşlar, geçici 20nci
madde ekleniyor. Şimdi, söyleniyor, şu deniliyor: Seçildiği için
tekrar dokunulmazlık
Bakın, ben bir hukukçuya bunu anlatmak istemezdim
fakat Seçildiği için tekrar dokunulmazlık zırhına bürünmüştür.
diyor. Doğru, seçildiği için dokunulmazlık kazanmıştır
fakat Anayasanın geçici 20nci maddesi şunu söylüyor:
yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına ilişkin dosyaları bulunan milletvekilleri
hakkında, bu dosyalar bakımından
Bakın dönem demiyor,
bu
dosyalar bakımından Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesi hükmü -yani bu dokunulmazlık maddesi- uygulanmaz. Demiyor
ki: 26ncı Dönem dokunulmazlığı kaldırılmıştır,
27nci Dönem dokunulmazlığı kaldırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu dosyalarla alakalı
dokunulmazlık kaldırılmıştır ve yargılama devam
eder. Dolayısıyla bunun dönemlerle bir alakası yok, bunun bir kere
altını çizmek isteriz.
Bir diğer konu: Az önce bir şey söyledi sayın
hatip -katılıyorum Zeynel Beye- diyor ki: Aslında muhalefeti korumak
içindir dokunulmazlık. Doğru, peki böyle bir şey varken niye rest
çekip Hodri meydan! Yiğitseniz gelin. dediniz? Madem muhalefeti korumak içindi
bu, o gün dokunulmazlığı kaldırmak için uğraştınız,
bugün de diyorsunuz ki: Seçildi, tekrar dokunulmazlık zırhına bürünür.
Siz buna karşı değil miydiniz? Burada ilkesel bir paradoks var, bir
çelişki var.
İkincisi, şunu Genel Kurulun takdirine sunuyorum:
Bu dokunulmazlıklar değerli arkadaşlarım, dönem için kaldırılmadı,
dosyalar için kaldırıldı, bu dosyaların yargılamaları
yıllar içerisinde devam etti. Bunun da kayıtlara geçmesini önemsediğimiz
için özellikle ifade ettim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatibimize cevaben söyledi, cevap
hakkını grubumuz adına, yerinden olmak üzere, takdir ederseniz Zeynel
Emre Bey kullanacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Emre.
49.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Şimdi, Sayın
Başkan, meseleyi ısrarla anlamazlıktan gelmek istiyorlar. Bakın,
ben sizin partiniz de dâhil olmak üzere, bu Parlamentodaki tüm siyasi partilerin
seçim bildirgesini okudum, sizin de bildirgenizde var dokunulmazlıkların
kaldırılması, sınırlandırılması, herkeste
var bu. Bunu ilkesel olarak savunmak ayrı bir şey ancak şimdi tartıştığımız
mesele o değil. Şimdi tartıştığımız mesele
şu: 26nci Dönemde kalkmış ve o zaman bir yasanın uygulanmasında
ihtilaf varken o yasanın yasa yapım sürecindeki muhataplarının
yani yasamanın iradesine bakılır. Bakın ne diyor Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ Katılmıyoruz Başkanım. diyor, Başkan
söz alıyor, devam ediyor, diyor ki: Bir konuyu aydınlatayım, Anayasanın
83üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz.
Bir de malumunuz 83üncü maddenin dördüncü fıkrası var o da şudur:
Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin
yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Doğrudur.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Dolayısıyla
bu hükme ilişkin bizim herhangi bir düzenlememiz olmadığı için
burada bu hüküm yerinde durduğundan, dolayısıyla tekrar bir seçim
olması hâlinde seçilenlerin dokunulmazlığını yeniden kazanacağını
bu hüküm dolayısıyla burada ifade etmek istiyorum, burada yanlış
anlaşılmaları gidermek için
MEHMET MUŞ (İstanbul) Doğrudur, Sayın
Başkan, biz de bunu söylüyoruz zaten.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Burası çok açık,
burada zaten yirmi aydır bunun okunmamasının sebebi dokunulmazlık
kaldırılması konusunda yeniden bir işlem yapılmaması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısa, bitirsin efendim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Kaldı ki daha önce
Bölge Adliye Mahkemesinin örnek kararları var; benzer durumda aynı şeye
atıf yapmış. Şimdi Biz dokunulmazlıkları kaldırmadık,
bir kereye mahsus geçici düzenleme yaptık. Bunu...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır, bir kereye
mahsus kaldırmadık, dosyalar için kaldırdık, Zeynel Bey.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Şu anda dokunulmazlık
var, Anayasada duruyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Var, duruyor; doğru.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) 83üncü madde yani bir
partinin ilkesel olarak yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığını savunup dokunulmazlığının
sınırlanmasını savunması ilkesel olarak doğrudur ama
tutup da sadece bir kereye mahsus bunu kaldırıp sanki sürekli devam edecekmiş
gibi işlem yapması da yanlıştır. Buna kimsenin hakkı
yok.
Son bir not: Anayasa 14 kapsamındaki suçlarla ilgili
zaten mevcut dokunulmazlık işlemez. Bakın somut olayda bu dahi yok,
bu dahi yok. Bu kadar açık bir hukuksuzluk var. Bunun tartışılacak
bir yanı yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz.
50.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
sadece Genel Kurula buradaki hükmü uygulayacağım.
Zeynel Beyin dediği Milletvekili seçildiği
zaman dokunulmazlığı kazanır. doğru kazanır, buna
bir itiraz yok. Bakın, Anayasanın geçici 20nci maddesini okuyorum, kim
ne anlıyor, şu Parlamentoda bakalım ne anlıyoruz? Bakın
aynen okuyorum: Bu maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği
tarihte soruşturmaya veya soruşturma ya da kovuşturma izni vermeye
yetkili mercilerden, Cumhuriyet başsavcılıklarından ve mahkemelerden;
Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına ve Anayasa ve Adalet komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Başkanlığına intikal etmiş
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin
dosyaları bulunan milletvekilleri hakkında -bakın burası çok
önemli- bu dosyalar bakımından, Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz. Yani dokunulmazlık
uygulanmaz. Şimdi, eğer seçilen milletvekili yeni bir soruşturmayla
karşı karşıyaysa dokunulmazlık zırhını alıyor
ama bu arkadaşların dokunulmazlıkları kaldırılan dosyalardan
yargılamaları geldiği için
Anayasanın geçici 20nci maddesi
çok açık, seçildiği zaman tekrar dokunulmazlık kazanıyor, doğru;
o dokunulmazlığı kazandıktan sonra yeni bir dosyaya işlem
yapamıyorsunuz, açamıyorsunuz. Yani bunu burada okudum. Kim, ne anlıyorsa
burada konuşalım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Anlaşılmayacak
bir şey kalmadı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Zoraki bir durum var
Sayın Başkan.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) 83 dördüncü fıkra
çok açık.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Anlaşılmaması
için muhalefet olmak lazım.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
51.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, tabii, Sayın Muş da hukukçu değil, ben de hukukçu değilim
ama hepimizin hem okuduğunu anlama kabiliyeti var hem de yasaların nasıl
uygulanacağı ve yargıya nasıl yön vereceği konusunda yerleşmiş
kazanımlar var. Bir yasanın metni var -şimdiki yaptığımız
gibi önerge işlemi- metni okuyorsunuz, eğer metinde bir çelişki varsa
gerekçeye bakıyorsunuz, gerekçe de yeterli değilse mahkemeler dahi yasama
sürecindeki tutanaklara bakıyorlar. Soru-cevap işleminin yapılmasından
dahi murat budur; daha iyi anlaşılması ve yasayı yapanın
niyetinin uygulayan tarafından açıklıkla kavranması. Şimdi,
aynı şeyi okuyoruz. Biz anlıyoruz ki bundan, eğer bu milletvekili
yeniden dokunulmazlık kazanırsa soruşturma, yürümekte olan dava duracak,
Meclis yeniden dokunulmazlığını takdir ederse devam edecek.
Biz öyle anlıyoruz, bizim gibi anlayan mahkeme var, yargılamaları
durduran mahkemeler var; dün örnekleri anlatıldı. Sayın Mehmet Muş
öbür türlü anlıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır canım!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onun gibi anlayan mahkeme var,
yargılamaya devam etmiş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
bunlara yönelik itirazlar yapılmış, mahkeme kabul etmemiş bunları.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada çelişki varsa ne yapacağız?
Gerekçeye bakacağız. Çelişki varsa ne yapacağız? Tutanağa
bakacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Muş, iktisatçı;
Özgür Özel, eczacı. Ama Anayasa Komisyonunun Başkanı, Anayasa tarihi
profesörü, hukukçu soru-cevapta Komisyon adına diyor ki: Soru: Bu kişiler
yeniden seçildiklerinde bu hüküm olacak? Mustafa Şentop da tutanak altında,
tarihe not ve uygulamacıya kanıt olarak diyor ki: Duracak, yeniden kaldırılırsa
devam edecek. Bu söylendiğinde Afyon Milletvekiliniz Ali Bey, buna inanmayıp
Mustafa Şentopa telefon açtı dün, sonra da kürsüde dedi ki: Sayın
Şentopu aradım, böyle böyle diyorlar. O da dedi ki: Ben hâlâ öyle düşünüyorum,
ben hâlâ öyle düşünüyorum ve yeniden dokunulmazlık kazanılınca
yargılamanın durması lazım. dedi.
Şentopun tarihî tutarsızlığı,
tutanak ile bugün söylediği arasında değil, Şentopun tarihî
tutarsızlığı şudur: Hata yaptığını
düşündüğü mahkemenin kararı gelince Anayasaya aykırı ve
inadına yürütülmüş bu süreçte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
dönem sonuna bırakma teamülü
de varken, kendisi de bunu yapacağını söylemişken ve böyle yapmaktayken
nasıl olmuşsa olmuş, Sayın Şentop bir sabah kalkmış,
bunu okutmaya karar vermiş ya da onun kararını bir başka etki
değiştirmiş.
Söyleyeceğimiz bundan ibarettir efendim.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Sayın vekiller, sadece kayıtlara geçmesi
için söz aldım. İki kısa konuya değineceğim. Birincisi,
bu dokunulmazlığın kazanılması meselesi. Her yasama dönemi
için ayrı ayrı olan dokunulmazlık meselesi var, bu net. Çünkü bu
dokunulmazlık tartışması yani Türkiyenin icat ettiği bir
konu değil biliyorsunuz Sayın Muş. Yani biz bunu evrensel ilkelerden
almışız taşımışız buraya yani günün birinde
Türkiyedeki hukukçular bir dokunulmazlık icat edelim diye bunu bulmamışlar.
Şimdi, uluslararası alanda bunun nasıl uygulandığı
belli. Bunu hukukçular da biliyorlar zaten böyle olduğunu, burası tartışmasız
bir konu. Kayıtlara geçmesini istediğim mesele şu: Bizim düşürülen
2 vekilimiz var ya, onlar da 2018 seçiminde yeniden seçilerek ve biri yeniden seçilerek
-2015te seçilmişti şimdi 2018de yeniden seçildi- diğeri de ilk
defa 2018de vekil oldu; 2si de yasama dokunulmazlığını kazandılar
o seçim sonunda. Yani sizin dediğiniz 20nci maddeyle, Anayasanın geçici
20nci maddesiyle bu 2 vekilimizin hiçbir alakası yok. Yani, Anayasanın
20nci geçici maddesi bu Mecliste çıkarıldığı zaman bu
arkadaşlarımız vekil değildi zaten, vekil değillerdi
MEHMET MUŞ (İstanbul)
14üncü madde...
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
ne Musa Farisoğulları
ne Leyla Güven. Dolayısıyla tartışmaya bu da kayıtlara
girsin diye söylüyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onlarınki Anayasanın
14üncü maddesi Saruhan Bey.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
ismimiz geçtiği için kısa bir açıklama yapayım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ali Bey tamam, vasıl
oldu.
Devam edelim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin 11inci maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Çarşı ve mahalle bekçilerinin kolluk hizmet
ve görevleri dışında her ne suretle olursa olsun çalıştırılmaları
yasaktır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Orhan
Çakırlar
Adana Antalya
Edirne
Hüseyin
Örs İmam
Hüseyin Filiz Metin
Ergun
Trabzon Gaziantep Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Hüseyin Örs.
Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin
11inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ adına söz aldım, hepinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede Çarşı
ve mahalle bekçileri kolluk hizmet ve görevleri dışında her ne suretle
olursa olsun çalıştırılamazlar. denilmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde birçok kurumda
personelin görevleri dışında çalıştırıldığı,
yetkileri haricinde sorumluluk yüklendiği gerçeğini göz ardı etmeyelim
diyorum. Bu kimi zaman herhangi bir baskı olmadan gerçekleşse de çoğu
zaman da amir ya da müdürlerin makam gücünü kullanarak personelin rızası
olmadan görevi dışında çalıştırılması şeklinde
gerçekleşmektedir. Bu noktada ilgili kanun teklifinde yer alan bu maddeye genel
itibarıyla karşı olmadığımızı ancak bir
düzenlemeye ihtiyaç olduğunu da ifade etmek isterim. Bekçi kardeşlerimiz
ya görevleri dışında çalıştırılırsa bu duruma
ilişkin herhangi bir yaptırım var mıdır? Herhangi bir cezai
işlem uygulanacak mıdır? Madem bu personelin görev ve amaçları
dışında çalıştırılmasına karşıyız,
o hâlde görevi kötü kullanmaya mahal vermemek adına bu maddeye kesin ve net
ifadelerle bununla ilgili yaptırımların da eklenmesi gerektiğini
ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu
bölümünde bölgemle ilgili birkaç sorunu da dile getirmek istiyorum. Anayasamızın
56ncı maddesine göre herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.
Hepimizin malumu zor bir dönemdeyiz. Dünyayı ve Türkiyeyi her anlamda olumsuz
yönde etkileyen Covid-19 salgını sürecinden geçiyoruz. Bu küresel salgının,
insan ve doğa ilişkisine insandan kaynaklı olumsuzlukların net
olarak görülmesi ve bu ikili ilişkinin yeniden gözden geçirilmesi, doğanın
üzerindeki baskının azaltılması için bir fırsat olmasını
dileyerek hem bölgem Doğu Karadenizde hem de ülkemizin diğer bölgelerinde
yaşamakta olan doğa katliamları ve çevre kirliliğine dikkatlerinizi
çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yaylaları, dereleri,
ormanları ve eşsiz doğasıyla insanı büyüleyen Karadeniz
Bölgemiz son yıllarda ekolojik yıkımın âdeta merkezi hâline
gelmiştir. Yaylaları imara açmak için yapılan yollarda binlerce ağaç
kesilmiş, HESler nedeniyle dereler kururken kırmızı benekli
alabalıklarımızın da maalesef soyu kurutulmuştur. Bu da
yetmemiş, siyanürlü maden aramalarıyla bölgenin geçim kaynağı
olan fındık ve çay tarımına darbe indirilmiş, dereler çamur
akar olmuş, su tutulmasının yapıldığı bölgelerde
heyelanlar meydana gelmiş, dere yataklarının denizle buluştuğu
Karadeniz kıyılarının rengi değişmiş, balık
yuvalarımız tahrip olmuştur.
Bu konularla ilgili bu kürsüde defalarca konuştum,
soru önergeleri verdim, araştırma önergeleri verdim. Bir Kamilet Vadisi,
Artvin Cerattepe, Sürmene Çamburnu, Araklı Taşönü, Gümüşhane Dipsiz
Göl, Amasra Termik Santrali, Çaykara Uzungöl, Akçaabat deniz dolgusuyla ilgili çevre
tahribatlarını bu kürsüde dile getirmiştim. Son olarak da Giresunda
Çanakçı Deresi üzerinde yapılmak istenen 5inci HES projesi, bölge halkını,
orada yaşayan vatandaşlarımızı isyan noktasına getirmiştir.
Aynı dere üzerinde 4 tane HES varken 5inci HESi yapmak tek kelimeyle bir
doğa katliamıdır. Bu konuyu Genel Başkanımız Sayın
Meral Akşener öncülüğünde İYİ PARTİ olarak üç gün önce
Türkiye gündemine taşıdık. Çanakçı halkının yanında
olduk ve gördük ki Türkiyenin dört bir yanında iyilerden Çanakçıya
büyük bir destek geldi ve o akşam verdiğimiz mesaj çok önemliydi. Nihayet
bizim çağrımız ses getirdi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ertesi gün yani 8 Haziran günü Çanakçıyla ilgili ÇED raporunu iade ettiğini
duyurdu. Umarız bu bir daha gündeme gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Ben de hem Trabzon hem de
bölgenin milletvekili olarak kendi seçim bölgemdeki ve Türkiyenin dört bir tarafındaki
bu çevre katliamlarının, çevre kirliliğiyle ilgili yapılan HESler,
maden ocakları, taş ocaklarıyla ilgili konuların takipçisi olacağımı
sizlere arz ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On beş dakika birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
12nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 12nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Semra
Güzel Kemal
Peköz Filiz
Kerestecioğlu Demir
Diyarbakır Adana Ankara
Ali
Kenanoğlu Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Sayın
Semra Güzel.
Buyurunuz Sayın Güzel. (HDP sıralarından
alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülen kanun teklifinin
12nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Maddeyle, bekçilerin
gece gündüz, her vakit çalışabilecekleri öngörülmektedir. Maddenin içerisine
sıkıştırılan ve asıl önemli olan ise Bakanlık
uygun görürse güvenlik ve kamu düzeni durumunda da çalışabilecekleridir.
Biz söyleyelim Bakanlık hangi durumları uygun görüyor; ekseriyetle ev
baskınlarını ve demokratik hakların kullanımının
engellenmesini. Bunun için bekçilere gerek yok aslında. Bölge illerinde neredeyse
kişi başına 1 güvenlik görevlisi düşüyor ve öyle ki kimi zamanlar
bir yurttaş, günde 4-5 defa GBT uygulamasına maruz kalıyor. Şehirde
dolaşan zırhlı araçlar ise her yıl en az 8-9 kişinin yaşamına
mal oluyor. Güvenlik adı altında topluma en büyük darbe olan militarizm
koşulları dayatılıyor.
Değerli milletvekilleri, maalesef ki bu kürsüye
her çıktığımızda, sorumluluğumuz muhalefet etmek olsa
da muhalefeti yok sayan, sözün hükmünün kalmadığı, iktidarın
muhalefete demokrasinin şartı olarak değil de düşman hukukuyla
baktığı koşullarda konuşmanın ağırlığını
taşıyoruz. Bu ağırlığa bir yenisi daha eklendi ve
geçen hafta 3 milletvekilinin vekillikleri düşürüldü. Yurttaşlık
hakkı olan ve Anayasada yer alan demokrasinin en temel direği olan seçme
ve seçilme hakkına darbe yapıldı. Her zaman yaptığınız
gibi inkâr etseniz de bu suçun adı darbedir ve faili de Hükûmettir. Diyarbakır
ve Hakkâri milletvekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi ve aynı gece
kaçma ihtimalleri yokken onlarca polis eşliğinde apar topar alınıp
cezaevine gönderilmesi, sadece bir HDPlinin demokrasi hakkına değil tüm
halkın iradesine bir saldırıdır.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan Diyarbakırda
yaşayan ve her gün halkın içerisinde olan bir vekil olarak şunu dile
getirmek istiyorum: Sadece HDPliler değil, şehirde yaşayan birçok
insan, bu darbeci zihniyetin ürünü olan kayyumlardan, vekilliklerin düşürülmesinden,
ekonomik koşullardan ve şehirde her yerde panzer görmekten, sürekli GBT
uygulaması yapılmasından ve iki günde bir yapılan ev baskınlarından
bıkmış durumda.
Diyarbakırda, haftada en az iki üç defa, demokratik
siyaset yürüten insanların evlerine baskın yapılıyor. Bunu,
iki hafta önce Rosa Kadın Derneğine ve TJAya yapılan baskında
gördük. Dün sabah, yine Diyarbakırda, Bitliste, Muşta, Mersinde demokratik
siyaset çalışması yürüten aktivistler, hukuksuz ev baskınlarıyla
gözaltına alındılar. Bu baskınlar yüzlerce polisle, uzun namlulu
silahlarla, sabah beşte kapılar kırılarak yapılıyor.
Bütün mahalle sakinleri ayağa kaldırılıyor. Bir ev basıldığı
zaman başta aile üyeleri olmak üzere tüm mahalleye psikolojik şiddet uygulanıyor
ve bu, kişilerin adresleri belliyken, varsa bir soruşturma veya iddia
ifadeye çağrılabilecekken, kapılar kırılarak yapılıyor.
Parti çalışanlarımızdan tutun da
belediye eş başkanlarımıza, milletvekillerimize kadar, asılsız
iddialarla, saraya bağımlı yargı tarafından verilen kararlar
sonucu kriminalize etme durumu mevcut. Ama partimiz, halkın bağrından
kopup gelen bir partidir ve yıllardır mücadele ede ede, bedel ödeye ödeye
bu aşamaya gelmiştir. Öyle, AKPnin üç beş yıllık faşist
uygulamalarıyla pes edecek, bu halkın gerçekliğinin değişmesine
pabuç bırakacak bir parti değildir.
Ankaradan her şey güllük gülistanlık görülüyor
olabilir. Diyarbakıra gelin, sokaklarda gezin, halk size kan kusuyor; iki
lafından biri İktidardan ne zaman kurtulacağız? oluyor.
Değerli milletvekilleri, kayyum atayınca, vekilliklere
el konulunca bu halk AKPli olmuyor. Hayaliniz bu ise söyleyelim: Bu, sadece bir
hayal. Ben size realiteyi söyleyeyim: Bu ülkenin 16 bakanı var, Diyarbakıra
gelin sorun, halkın bildiği bir ikiyi geçmez ama sokaklarda Musa Farisoğullarını
herkes tanır, Leyla Güveni herkes tanır. Kayyumun adını kimse
bilmez ama şu anda cezaevinde olan Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız
Selçuk Mızraklıyı herkes tanır. Realite budur işte, HDP
aslında budur işte. Siz, bu hakikati ev baskınlarıyla yok edebileceğinizi
mi düşünüyorsunuz? Sizler Biz onların başını ezersek,
başı ezilenin gövdesi hareketsiz kalır. sanıyorsunuz. Ama HDPnin
başı biz değil bu halktır. Biz sadece bu halkın hizmetkârlarıyız
ve size bir çift lafımız var: Elinizden geleni yapmaya devam edin. Bizim
yolumuz da siyasetimiz de nettir, bizimle yürüyen halkımızın da nettir.
Böylesi bir halk gerçekliği karşısında er ya da geç mahkûm edilecek
olan, sizin faşist zihniyetiniz ve demokrasi düşmanlığınızdır.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
faşizm ve demokrasi düşmanlığı iddialarını kabul
etmiyor, Meclisin en faşist partisine bunları iade ediyoruz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Dediğinize
kendiniz de güldünüz farkındaysanız. Vallahi bravo!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz size güldük.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin 12nci maddesinin (3)üncü fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hasan Subaşı Orhan
Çakırlar
Adana Antalya
Edirne
Ayhan Erel İmam
Hüseyin Filiz Metin
Ergun
Aksaray Gaziantep Muğla
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tutanağa
geçmesi açısından bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Mehmet Muş Meclisin
en faşist partisi diye bir tanımlama kullandı. Bu tanımlama,
Mecliste daha faşist partiler, daha az faşist partiler yani faşist
partiler olduğu algısını yaratır ki tutanaklar açısından
tarih önünde hepimizi mahcup eder. Bu konuyu CHP Grubu olarak reddettiğimizi
ve bu ifadenin düzeltilmeye muhtaç olduğunu takdirlerine sunuyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaten Ayferi Göze, Siyasal
Düşünceler ve Yönetimler kitabında faşizmin tanımını
yapıyor.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte olan kanun teklifinin 12nci
maddesi üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan için en zor şey her gün insan kalabilmektir.
İnsan, iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir. Türk dünyasının
büyük edebiyatçısı, fikir ve dava adamı, bozkırın bilgesi,
eserleriyle adını tüm dünyaya duyuran yazar ve devlet adamı Cengiz
Aytmatovu ölümünün 12nci yılında saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri, Doğu Türkistan çöllerinde
inşa edilen ve içerisinde birlerce Türkistanlı kardeşimizin tutulduğu
toplama kamplarında her gün daha da çileler, eziyetler, işkenceler çekilmez
hâle gelmektedir. Bugün 3 milyondan fazla bizim kan kardeşimiz, din kardeşimiz
olan Müslüman Türk kardeşlerimiz Doğu Türkistandaki toplama kamplarında
tutsak edilmekte, işkencelere ve aşağılamalara maruz kalmaktadırlar.
Kamplarda 20 kişi bir odada kalıyor. Yemek ve tuvalet ihtiyaçlarını
buradan karşılıyorlar. Aynı anda uyuyamadıkları için
nöbetleşe uyumak zorundalar.
Kadın kardeşlerimizin bulunduğu hanelere
Çinli erkek memurlar yerleştirilerek dünyada emsali görülmemiş soykırım,
ahlaksızlık ve asimilasyon politikası uygulanmaktadır. 2 yaşından
küçük çocukların çok büyük bir kısmı ailelerinden zorla alınarak
sözde anaokullarına yerleştiriliyor ve bu oran neredeyse yüzde 90 civarında.
Çince dışında bir dille iletişim
kurulmasının yasaklandığı ve ihlali durumunda, ağır
cezalar uygulanan bu söz konusu eğitim kurumu görünümlü kamplarda alıkonulan
çocuklar Çin devletini, liderlerini, ateist-komünist yaşam tarzını
sevmek için yetiştirilmektedirler. Doğu Türkistandaki Çin zulmünü dünyaya
duyuran ve Temsil Edilmeyen Milletler ve Halklar Örgütünün üyesi, Dünya Uygur Kongresinin
lideri Dolkun İsanın Çinin talebi üzerine ülkemize girişi yasaklanmıştır.
10 milyona yakın yabancı uyruklu vatandaşın yurdumuza girmesinde
sakınca görmeyen devletimiz, siyasi irade; kan kardeşimiz, din kardeşimiz,
soydaşımız Dolkun İsa Bey için sınırlarımıza
niçin duvar çekmiştir, niçin kapatmıştır? Türk dünyası
bu sorunun cevabını aramaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 12nci maddesiyle çarşı ve mahalle
bekçilerinin çalışma saatleri belirlenmektedir. Ancak maddenin 3üncü
fıkrasında bekçilere kamu düzeni ve güvenliğiyle alakalı yetkiler
verilmektedir. Kamu düzeni ve güvenliği yetkisi hâlihazırda emniyet güçlerinde
ve ilgili güvenlik birimlerinde iken bekçilere de bu yetkinin verilmesinin sakıncalı
olacağını düşünmekteyiz. Kanunda belirtildiği gibi bekçiler
genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olarak istihdam edilmektedir. Eğer
Türkiyede iç güvenlikte bir zafiyet varsa, iç güvenlikte bir problem varsa mevcut
olan polis kadrolarını güçlendirerek, polis sayısını artırarak
bu sorunun çözüleceğinin daha mantıklı ve uygun olacağı
kanaatindeyiz.
Yine bekçilerin çalışma saatlerine baktığımızda
kanun maddesinde
güneşin batış saatinden doğuş saatine
kadar olan zaman dilimi... deniliyor. Kış aylarında özellikle 16.30da
güneşin battığını, sabah sekize doğru güneşin
doğduğunu dikkate alırsanız demek ki bekçiler, üç gün veya iki
buçuk gün çalışmak durumunda kalacaktır. Burada bir eksiklik vardır,
bunun da düzenlenmesi gerekmektedir.
Yine bekçilerimizin çalışma şartlarıyla
birlikte anlaşılmaktadır ki haftada yetmiş beş saate varan
bir çalışma mesaisi içerisinde olacaklardır. Bunların günümüzde
polisler gibi yaptığı mesainin karşılığını
alamama gibi bir durumla karşı karşıya gelmeleri de söz konusudur.
Bu nedenlerle maddenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN EREL (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Tekifinin 12nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinin, üçüncü fıkrasının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını, ikinci fıkrasına
şekilde ibaresinden sonra gelmek üzere sekiz saati geçmemek üzere ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Ensar
Aytekin Ali
Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar
Tüzün Faruk
Sarıaslan İlhami
Özcan Aygun
Bilecik Nevşehir Tekirdağ
Uğur
Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Uğur Bayraktutan
Buyursunlar Sayın Bayraktutan. (HDP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu Parlamento kürsüsünde özellikle polislerin özlük hakları
ve 3600le alakalı geçmiş dönemlerde çok konuşma yaptım. Bundan
önce yapmış olduğum konuşmada -iyi hatırlıyorum- parlamenter
demokrasi vardı, bu sıralarda Bakanlar Kurulunu temsil eden Millî Eğitim
Bakanı oturuyordu. Önce şaşırmıştım -İçişleri
Bakanlığına hitap etmem gerekirken- sonra demiştim ki: Atanamayan
öğretmenlerin polis olduğu bu ülkede polislerin sorunlarını
tartışırken Bakanlar Kurulu sıralarında da Millî Eğitim
Bakanının oturması bu kadar doğaldır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bekçilerle
alakalı düzenleme getiriliyor, muhtemelen şimdi, yasa hükümlerine baktığımız
zaman önümüzdeki günlerde de bu bekçilerle alakalı sorunları tartışacağız,
buna ilişkin gündeme bazı şeyler getireceğiz. Öncelikle, polislerle
alakalı -biraz önce milletvekili arkadaşlarımız da ifade etti,
sevgili Tanal da ısrarla vurguladı- 3600le alakalı ciddi bir beklenti
var, bu düzenlemenin bir an önce olması gerekiyor.
Sevgili milletvekili arkadaşlarım, bakın,
polisi hatırlamamız için illa da al bayraklı tabutlar içerisinde,
onun önünde konuşma yapmamıza gerek yok, o al bayraklı tabutların
önünde Sizin mekânınız cennet olsun, siz cennete gidiyorsunuz. demeye
gerek yok. Ne yazık ki AKP Hükûmeti -bunu söylerken üzülüyorum- polisin dirisini
sevmiyor, ölüsünü seviyor değerli arkadaşlarım. Bununla alakalı
mutlaka bir düzenlemenin yapılması gerekiyor.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Yanlış bir
ifade.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bak, çok yanlış
bir ifade kullanıyorsun, düzelt onu. Sayın Bayraktutan, polisin ölüsünü
sevmek yanlış bir ifade, doğru değil, yanlış yapıyorsun.
Polisin ölüsünü seviyor. ne demek ya?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Sayın Muş,
ben ne dediğimi biliyorum. Bakın, 3600le alakalı bu düzenlemenin
bir an önce yapılması gerekiyor, önce onun ifade edilmesi gerekiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yanlış yapıyorsun,
yanlış. Doğru değil, yanlış yapıyorsun. Böyle
ifade olmaz. Ana muhalefet milletvekilisin sen.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Bakın, sonra cevap
verirsiniz. Bakın, ben ne dediğimi bilen insanım, buna cevap verirsiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın,
polisle alakalı, 3600le alakalı bir düzenlemeyi bir an önce yapın,
Parlamento gündemine getirin ve polise hak etmiş olduğu hakkı verin,
öncelikle onu ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, çarşı
ve mahalle bekçileriyle alakalı da 12nci maddede çalışma saatleriyle
alakalı bir düzenleme getiriyoruz. Çalışma saatlerinde ne yapıyoruz,
önce onu ifade edelim. Diyoruz ki: Hafta içerisinde kırk saatlik bir çalışma
süresi vardır. Buna ilişkin bir istisnada Emniyet ve asayişin gerektirdiği
durumlarda haftada bir gün izin vermek koşuluyla çalışma saatlerini
artırabiliriz. deniliyor.
Emniyet ve asayiş çok afaki, çok subjektif bir değerlendirme,
değerli arkadaşlarım, bunu emniyet ve asayişe bağladığınız
zaman bunun altından kalkamazsınız. Yarın öbür gün emniyet ve
asayiş kılıfına uydurarak her türlü çalışma saatini
ortaya koyabilirsiniz.
İkinci fıkrasında başka bir düzenleme
getiriyorsunuz -ki o doğrudur- Bekçiler güneşin batmasından güneşin
doğuşuna kadar olan saatler içerisinde çalışabilir. diyorsunuz
ama hemen arkasından getirdiğiniz bir düzenlemede, güvenlik ve kamu düzeniyle
alakalı bir durum ortaya çıktığı zaman, bunda da çalışma
saatleriyle alakalı bir genişletme ortaya koyuyorsunuz, bunu da kabul
etmek mümkün değil. Neden kabul etmek mümkün değil? Bu da yine subjektif
bir düzenleme.
Bakın, değerli arkadaşlarım, kanunların
Anayasaya uygunluğunun anayasal, yargısal denetimini yapan Anayasa Mahkemesi
diye bir kurum var. Anayasada düzenlenen 50nci madde gayet açık, çalışma
hürriyeti ve saatleriyle alakalı diyor ki: Bununla alakalı bir düzenleme
yaparsan eğer -ücretli izin de dâhildir buna- mutlaka bunu kanunla yapmak zorundasın.
Şimdi, burada bir düzenleme getiriyorsunuz -buna ilişkin düzenlemeyi getirenler
dikkate aldı mı bilmiyorum- bu düzenlemeyi, değerli arkadaşlarım,
yönetmeliklerle yapmaya çalışıyorsunuz. Bunu yönetmeliklerle yapmanız
mümkün değildir. Yarın öbür gün eğer buna ilişkin bir yargısal
denetim Anayasa Mahkemesinin önüne giderse altından kalkamayacağınız
bir iptal gerekçesi ortaya çıkabilir, bunu da bir muhalefet milletvekili olarak
sizlerin takdirlerine sunmak istiyorum.
Bir iki şeyle de sözlerimi bitirmek istiyorum, değerli
arkadaşlarım. Bakın, özellikle, geçen hafta yaşadığımız
Enis Berberoğlu olayından sonra, arkadaşlarımız 83/4le
alakalı düzenlemeleri ortaya koydular, yeni dönemde dokunulmazlığın
nasıl olacağına ilişkin hükümleri ortaya koydular. Ben başka
bir şey söyleyeceğim. Bakın, burada düşman ceza hukukuyla alakalı
uygulamalar yapılıyor, değerli arkadaşlarım. Ceza İnfaz
Kanununun 18inci maddesini hukukçu milletvekillerin hepsi bilirler. Burada, özellikle,
taksirli suçlarda beş yılın üzerinde, kasıtlı suçlarda
üç yılın üzerinde suçlarla alakalı yakalama çıkartılıyor.
Biliyorsunuz, bunun altındaki suçlarda mutlaka bir davetname çıkartılır
-hukukçular iyi bilirler- on gün içerisinde teslim olmazsa yakalama çıkartılır.
Şimdi, burada, arkadaşlar bakın, Sayın
Berberoğlu, infazla alakalı beş yıl on ay ceza alıyor,
geride kalan bir yıl sekiz aylık bir süre var değerli arkadaşlarım.
Bu düzenlemeyi yapan savcı, başsavcılık bu yakalamayı o
gece talimat verdiği zaman bilmiyor mu bunun açık cezaevine çıkıp
ertesi gün tahliye olacağını? Benden, hepimizden daha iyi bildiğinden
eminim. Bu kapalı kapılar ardında istişare yapılıyor,
bunu bilmesine rağmen, bu gerçeği, ertesi gün tahliye olacağını
bilmesine rağmen acele acele
Ki yirmi dört yıl avukatlık yapmışımdır
-yargılamanın içinde bulunan arkadaşlar iyi bilirler- bu yakalamaların
savcılığa nasıl verildiğini bilen arkadaşlarınızdan
biriyim arkadaşlar; nasıl ötelendiğini, nasıl paket yapıldığını,
kimlere nasıl VIP muamele yapıldığını uygulamanın
içinden gelen bir arkadaşınız olarak iyi biliyorum.
Bunu şunun için anlatıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Başkanım,
bağlayacağım, bir dakikanızı istirham ediyorum.
Burada düşman ceza hukukuyla alakalı, özellikle
bu sürelerle alakalı, yakalamayla alakalı acele yapılması, Sayın
Enis Berberoğluyla alakalı VIP uygulaması yapılması, değerli
arkadaşlarım, düşman ceza hukukunun ve Anayasanın 83üncü maddesinin
dördüncü fıkrasındaki uygulamanın ne kadar subjektif olduğu,
16. Ceza Dairesinin de nasıl sınıfta kaldığını
göstermesi açısından garabet içeren bir örnektir değerli arkadaşlarım.
Bakın, daha iki gün önce gazetecilerle alakalı
bir yakalama kararı verildi. Arkadaşlar, bu ülkenin demokratik bir ülke
olmasını istiyoruz. İnsanların sabah kapıları çalındığı
zaman onun sütçü olduğunu beklediği bir ülke olmasını istiyoruz.
Oğlu anlattı, İsmail Dükelin oğlu anlattı, polisler gidiyorlar
İsmail Dükel evde yok. Muhtemelen yarın öbür gün tutuklamaya sevk edildiği
zaman diyecekler ki: Kaçma şüphesi vardır. İsmail Dükele telefonda
polisler haber veriyorlar, oğlu haber veriyor; öyle geliyor tutuklama kararı
var diye. Şimdi, yarın öbür gün bu gerekçeyle bir kaçma şüphesi olabilir
mi değerli arkadaşlarım? Şu düşman ceza hukukunu, kin gütme
saikini bir kenara bırakın, bu ülkeyi umudun ve özgürlüğün ülkesi
yapalım değerli arkadaşlarım.
Beklentimiz ve talebimiz budur diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul)- Sayın Başkanım,
kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bayraktutanı dinledik. Yalnız
Sayın Bayraktutan eleştireceğim derken kullandığı
ifadenin nereye gittiğini anlamıyor herhâlde, ağzından çıkanı
kulağı duymuyor. AK PARTİ polisin ölüsünü sever. diyor. Yazıklar
olsun size ya! Vallahi billahi size yazıklar olsun! Bu nasıl bir ifadedir
ya? Polisin ölüsünü sevmek ne demek ya? Siz belki seviyor olabilirsiniz ama biz
bu kahraman vatan evlatlarının her zaman arkasındayız, her zaman
yanlarındayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sen rahat uyu diye o kahramanlar mücadele ediyor. Bunu reddediyoruz, bu ifadeyi
lanetliyoruz, yazıklar olsun diyorum. Yani bunun en hafif ifadesi budur. 3600
ek göstergenin vaadini bizzat verdik ve şimdiye kadar biz hangi vaadimizi vermişsek
yapmışızdır, yerine getirmişizdir; rahat ol, çalışmalar
bitince bunu da buraya getireceğiz. Bunu defaatle söyledik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, bir diğer mesele, burada
hukuki eleştirme yaparsınız; Anayasanın 83ünü anlatırsınız,
84ünü anlatırsınız, Geçici 20sini ben böyle anlıyorum. dersiniz,
mahkemenin verdiği kararı eleştirirsiniz ama Türkiye Cumhuriyeti
devletinin... Bakın, bayrakları var burada ve Parlamentosu, burada şunu
demezsiniz: Düşman ceza hukuku uygulanıyor. Hangi hukuk mevzuatımızda
düşman ceza hukuku yazıyor? Şimdi, zıvanadan çıkmış
vaziyette. Eleştireceğim derken nerede durduğunu, nerede duracağını
maalesef bilemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şeyin
kabul edilmesi mümkün değil. Eleştir kardeşim, sana göre hukuka aykırı
olabilir. Hâkimler ona göre karar vermiştir, Parlamento düşürmüştür.
Zaten bu eleştirilere bir itirazımız yok ama çıkıp da bunu
Ya arkadaşlar, bunlar hepsi gelip geçer, şu kayıtlarda konuştuğunuz
ifadeler kalır. Otuz sene sonra Bir CHP milletvekili düşman ceza hukukundan
konuşuyor. diye anılır. Yanlış şeyler bunlar, doğru
şeyler değil, reddediyoruz, kabul etmiyoruz.
Genel Kurula saygıyla anlatmak istedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
53.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Şimdi, aslında öyle bir tutarsızlık
ve öyle bir çelişkiyle karşı karşıyayız ki
Biraz
önce, hem de Grup Başkan Vekili sıfatı taşındığı
hâlde, bir siyasi partiyle polemiği sürdürürken diyor ki: Bu Meclisin en faşist
siyasi partisi sizsiniz. Sanki bu Mecliste faşist, orta faşist, daha
faşist siyasi partiler varmış gibi. Maksat ne? Maksat, karşısındakine
karşı çarpıcı bir sözle polemik noktasında dikkati çekmek,
herhâlde odur, herhâlde hepimize faşist diyecek hâli yok ama ben yine de
tutanağa şerh düştüm.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sana ne! Sen Faşist
değilim. de.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Değerli Milletvekilimiz Uğur
Bayraktutan iyi bir hukukçu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tabii, gördüm hukukçuluğunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Partimizin de çok önemli görevlerinde
bulunuyor hukukçu kimliğiyle ve Polise karşı, şehit cenazelerinde
en güzel sözleri söyleyip de polisin görev yaptığı sırada onların
bu fedakârlığını görmezden gelmeyi kabul etmiyoruz. derken
anlamı kuvvetlendiren çarpıcı, dikkat çekici bir eleştiride
bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Öyle bir şey
demedi ki.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, o polis ki
AK PARTİli
siyasetçiler, vadediyorsunuz, sonra da Allah nasip ediyor, bu vaatleri yerine getirmek
için buradasınız. Şimdi siz, siyasi hayatı imkân verenler, 7
Haziranda polise 3600 ek gösterge sözü vermediniz mi? 1 Kasımda vermediniz
mi? 24 Haziran seçiminde Cumhurbaşkanınız -partinizin Genel Başkanı-
o gün çıkıp da son mitinginde, o polisleri de şahit tutarak 3600
ek gösterge sözü vermedi mi? Maç olur, polis çalışır; darbe olur,
önce çatışır, sonra gece gündüz çalışır; miting olur,
öncesinde çalışır, sonrasında çalışır.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Şov yapma, şov
yapıyorsun.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Senden daha iyi biliyoruz
biz, sıkma canını.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Onu en iyi bilen biziz
zaten.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Nasıl çalıştıklarını
ben biliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pandemi olur, ateş ölçer,
kimlik bakar, ona bakar, çalışır. Evde kal, polis çalışır.
3600 ek göstergeye söz verirsiniz, bu sözü tutmazsınız, şimdi de
hazırlıklar tamamlanınca
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Onu da yaparız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İlk söz verdiğiniz polislerden
emekli olalı yedi sene, sekiz sene, on sene olanlar var yahu! Birazcık
korkun. Bazı kusurlar
İyi yaptığınızı düşündüğünüz
bir şeyle övünmek varken eksiklikte de birazcık yerinin be kardeşim
ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pardon Başkanım
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu da yaparız, bunu da yaparız.
Yapın, ondan sonra söyleyin. Bütün muhalefet partileri 50 kere hatırlattı.
Artık burada da alttan mı alacağız ya? Allah aşkına
birazcık insaf!
Ha, düşman ceza hukuku, hakkında dünya kadar
kitaplar yazılan, doktora tezleri olan, dünya siyasi tarihinin de yargı
tarihinin de bir gerçeği.
Arkadaşlar, bakın, sizin karşı tarafa
nasıl hissettirdiğiniz değil, karşı tarafın sizin
karşınızda, kudretiniz karşısında kendisini nasıl
hissettiği önemli ve şunu söylüyoruz size: Aynen Hitlerin toplama kampındakilere,
Sovyetler Berline girince kapıları açıp Aynı gemide
demesinde
o Yahudiler ne hissediyorsa, Türkiyedeki muhalifler, başınız sıkışınca
Aynı gemideyiz. dediğinizde aynı şeyi hissediyorlar. Çünkü
güç elinizdeyse, sıkıntı yoksa, elinizdeki kamu gücüyle karşınızdaki
sizden olmayan herkesi un ufak etmeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Orantısızca, acımadan,
vicdanlarınızın sesini hiç dinlemeden yapıyorsunuz bunu ve insanlar
bize karşı bir düşman ceza hukuku uygulanıyor diye düşünüyor.
Şöyle ki: Mahkemeler beraat veriyor, oradaydım Beraat ettiniz. dediler,
alkışlarla sevinerek çıktılar, başka bir dosyadan tutuklama,
o dosya tekrar çöktü, şimdi üçüncü dosyadan tutuklama çünkü Sayın Erdoğan
diyor ki Birisini beraat ettirmeye kalktı. Türk milleti adına yemin
altında karar okuyor adam. O ettirir, sen ettiremezsin ama Türk hukuk sisteminde
olmayan bir şey var: Millet jürisinin sözcüsü sanıyor kendisini. Birisini
zihninde, vicdanında mahkûm ettiyse, hiçbir mahkeme, hiçbir hâkim onu beraat
ettirmeye gücü yetmiyor. Gerekirse açılması gereken kapıları
açmayıp salınması gerekenleri salmayıp bir başka talimatla
yeni tutuklamalar yaptırıyorsunuz. Bu düşman ceza hukuku değil
de nedir? Bu gece yatmadan Allah aşkına iki dakika şu konuyu düşünün,
başka bir şey istemiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
54.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
bu ifadeleri biz sürekli Sayın Özelden dinliyoruz, bu yeni bir şey değil
söyledikleri. Burada kullanılan ifade, değerli milletvekilleri, yanlıştır,
doğru bir ifade değildir. Eğer siz bir düşman hukukundan bahsediyorsanız,
devletin sahibi biz değiliz, devletin sahibi millet, o zaman Türkiye Cumhuriyeti
devleti sizin düşmanınız, siz Türkiye Cumhuriyeti devletini düşman
olarak görüyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oha!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Arkadaşlar düşman
olarak gördüğünüz bir yerde ne arıyorsunuz?
Burada olması gereken şudur: Bu ifadeyi, sağdan
soldan demagoji yaparak etrafından dolanmanın manası yok. Arkadaşlar,
ifadelerin ikisi de yanlıştır, doğru olmamıştır,
şık kaçmamıştır. Bunların arkasında durup savunmanın
manası yok. Siyasi eleştirilere zaten bir şey dediğimiz yok.
İkincisi, Sayın Özel, vallahi, sizin nasıl
hissettiğiniz beni çok ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren, milletimizin kendisi.
Siz kendinizi farklı hissedebilirsiniz, değişik hissedebilirsiniz
ama bizi ilgilendiren, milletimizin ta kendisidir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok kısa
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
55.- Manisa Milletvekili Özgür Özel, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
esas mesele şu: Demokrasilerde devletler herkese karşı aynı
hukuku uygularlar ancak demokrasilerde devlet herkese karşı aynı
hukuku uygularken karşınızdaki bir otoriter rejimse, o rejimi elinde
tutan kişi, zümre ya da parti, aynı hukuku uygulama safhasında bazılarına
karşı düşmanca, bazılarına karşı nötr, bazılarına
karşı da lüzumsuz dostça uygular.
MEHMET MUŞ (İstanbul) O size göre!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir uyuşturucu baronunu partinizin
kudretlisi serbest bıraktırabiliyorsa, ona hak etmediği dost hukuku,
normal olarak kimsenin etkisi ve tepkisi olmayan yerde belki devlet hukuku ama karşınızdaki
bir muhalif gazeteciyse, bir muhalif milletvekiliyse o zaman işte aynı
kanun ona düşman hukuku
Bir terör tanımı yaparsınız, yemin
etseniz başınız ağrımaz; hiçbir gazeteci gazetecilik suçundan
içeride yatmaz çünkü gazetecinin haber yapmasını dahi terör faaliyetine
sokarsınız. İşte, uygulamada dost hukuku ile düşman hukukunun,
Zindaştiyi salıveren zihniyet ile gazetecileri mahkûm eden zihniyetin,
vekillerimizi hapse tıkan zihniyetin ta kendisi budur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
otoriter rejim değil, yeni sistemin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı;
alışacaksınız, seçilmiş Cumhurbaşkanı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her Cumhurbaşkanı seçilmiş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bak, bir daha söylüyorum,
seçilmiş Cumhurbaşkanı. Halk tarafından seçilmiş, yeni
sistemin ilk Cumhurbaşkanı! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım, Hitler
de seçilmişti, Esad da seçilmişti.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Erol
Katırcıoğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul İzmir Ankara
Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Züleyha
Gülüm
İstanbul Bitlis İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Serpil Kemalbay
Pekgözegü.
Buyurunuz Sayın Pekgözegü. (HDP sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Değerli Milletvekilimiz Musa Farisoğulları
nezdinde zindanlardaki tüm siyasi tutsakları selamlıyorum.
Yaşam hakkı her şeyin üstündedir ve o
yüzden şuradan başlamak isterim sözlerime: Aytaç Ünsal yüz yirmi dokuz
gündür açlık grevinde, Ebru Timtik yüz altmış gündür açlık grevinde.
2 avukat yüz elli dokuz yıl hukuksuzca cezaya çarptırıldılar
2 avukat olarak. Adalet açlığında insanlar ölmesin istiyoruz çünkü
insanları öldürüyorsunuz. Ağzınızda çok sık kullandığınız
bir laf var İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. diye, devleti
bilemem ama insanları her gün öldürüyorsunuz.
Mustafa Koçakı öldürdünüz, İbrahim Gökçeki
öldürdünüz, Helin Böleki öldürdünüz; Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik yaşasın
istiyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Aybüke öğretmeni
kim öldürdü? Ereni kim öldürdü?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, burada bekçi yasasını konuşuyoruz. Türkiyede bekçiye
neden ihtiyaç var? Diyorsunuz ki: Asayiş için bekçiye ihtiyaç var. Peki, arkadaşlar,
1 doktora 500 hasta düşüyor, 1 hemşireye 415 hasta düşüyor, 1 polise
185 kişi düşüyor, 1 avukata 700 kişi düşüyor. Bu kadar çok güvenlikçi
bir politika izliyorsunuz, bu kadar çok polis istihdam ediyorsunuz fakat size yetmiyor
ve asayişin bozulduğunu söylüyorsunuz. Türkiyeyi yirmi yıldır
yönetiyorsunuz, asayiş niye bozuk, Türkiyede neden bu kadar çok şiddet
var, bu kadar çok çatışma var, bu kadar çok sorun var, hesabını
veremiyorsunuz. Daha çok bekçiyle bu sorunları çözemezsiniz. Türkiyede insanlar
her gün gelir uçurumunda en büyük şekilde adaletsizliğe maruz kalıyor.
Zengini daha zengin yaptınız, yoksulu daha yoksul yaptınız;
şimdi yoksulları susturmak için polis devletini güçlendirmek istiyorsunuz,
bir de bekçileri çıkardınız.
Türkiyede, evet, istihdama ihtiyaç var fakat mahalle
bekçilerini istihdam etmenize ihtiyaç yok, mahallelerimizde bekçiye ihtiyaç yok.
Mahallelerimizde neye ihtiyaç var biliyor musunuz? Mahallelerimizde mahalle kreşlerine
ihtiyaç var. Eğer birilerini istihdam etmek istiyorsak o zaman kreşler
açalım ve burada kadınları istihdam edelim, erkekleri istihdam edelim,
yurttaşlarımızı istihdam edelim; kamusal hizmetleri artıralım,
kamu hizmetlerinde işsizleri istihdam edelim. Ama Türkiyede halka daha çok
faşizm uygulamak için, paramiliter bir güç olarak AKPnin arka bahçesini kollamak
için bekçilere hiç ihtiyaç yok.
Türkiyede güvenceli politikalarla her gün, gerçekten
çok ağır demokratik suçlar işliyorsunuz, demokrasiyi tahrip ediyorsunuz.
Oysa herkesin güvenceye ihtiyacı var, güvenceli bir toplumda yaşamaya
ihtiyacı var. Örneğin herkesin işe ihtiyacı var, herkesin ekmeğe,
aşa ihtiyacı var, herkesin yaşam korkusu görmeden, bütün kadınların
can korkusu görmeden yaşamaya ihtiyacı var. Bunları sağlayabiliyor
musunuz? Hayır, bunları sağlayamıyorsunuz. Çalışma
yaşamında büyük bir terör var, büyük bir şiddet var, sömürü var.
İnsanlar eve ekmek götürmek için iş yerlerinde ölüyorlar bu ülkede ve
sizin döneminizde en ağır iş cinayetleri işleniyor. Somayı
hatırlayın, 301 maden işçisi bir günde yaşamını yitirdi
ve siz ancak ailelerine tekme atmaktan başka bir şey yapmadınız.
İşçiler her gün ölüyor ve bunu durdurmuyorsunuz. Bunun için çare arayalım,
bunun için müfettişler istihdam edelim. Yapmamız gereken bu.
Siz Kirazlıyayla köylülerine polisi, askeri, bekçiyi
göndermek istiyorsunuz çünkü onların tarlalarına, bahçelerine şirketlerin
el koymasını istiyorsunuz.
Yine, Kaz Dağlarında, uluslararası şirketlerin
Kaz Dağlarının o güzelim doğasını yağmalamasını,
zehirlemesini istiyorsunuz, oraya giden doğa savunucularına şiddet
uygulamak için bekçiye, polise, askere ihtiyaç duyuyorsunuz yani şiddette ihtiyaç
duyuyorsunuz. Yani, güvenlik adı altında halkın toprağını,
halkın tarlasını, bahçesini, halkın yaşam hakkını
ihlal etmek istiyorsunuz, bunun için bekçiye ihtiyaç duyuyorsunuz.
Yine, Salihli Hacıbektaşlı köyünde jeotermal
yapmak istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Şirketlerle
kaymakam eliyle, vali eliyle, kolluk eliyle el ele vermişsiniz, o tarlaları,
onların yaşam alanlarını yağmalamaya gidiyorsunuz, halk
sokağa çıktığı zaman, köylü sokağa çıktığı
zaman faşizm uyguluyorsunuz, oraya polisleri ve ileride belki bekçileri yığmak
istiyorsunuz. Bunlardan vazgeçmenizi istiyoruz.
Türkiyede bekçilere ihtiyaç yok, Türkiyede elektrik
şirketlerinden, altın şirketlerinden ve jeotermal şirketlerinden,
sömürü şirketlerinden kurtulmaya ihtiyaç var, Türkiyenin eşitlikçi, özgür,
adil bir yaşamı inşa etmeye ihtiyacı var. Ve Halkaların
Demokratik Partisi olarak, bizim istediğimiz şey, güvenlikçi politikalardan
uzak durmamız ve halklarımız için güvenceli bir Türkiye yaratmamız,
herkesin kendini güvende hissettiği, hiçbir gün aç kalmayacağı, güvende
hissedeceği bir Türkiye yaratmaktır, bunun için mücadeleye devam ediyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün görüşülmekte olan
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Az önce sayın
hatip, grubumuza dönerek bazı isimler saydı ve Bunları öldürdünüz.
dedi. Biz kimseyi öldürmedik ama sözcülüğünü ve savunuculuğunu yaptığınız
PKK terör örgütü onlarca masum çocuğu katletti, onlarca genç kızı
dağa kaçırdı ve ben size katlettiği 2 yavrumuzdan bahsedeyim.
HÜDA KAYA (İstanbul) Ne biçim konuşuyor bu
ya! İyice haddinizi aştınız! Ne edep var ne ölçü var!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nupelda ve Ayaz; biri
9, diğeri 4 yaşında. Bunların vebali sizin boynunuzdadır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Oluç...
57.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilinin
partimize yönelik söylediğini kendilerine aynen iade ediyorum. Yalnız
iade ederken de bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum: Sizin maddi ve manevi
anlamda sözcülüğünü ve destekçiliğini yaptığınız IŞİD,
El Kaide türevi bütün örgütler, Ahrar-uş Şam...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Canı cehenneme
hepsinin, sen de aynısını söyle Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) ...en son HTŞ
dâhil olmak üzere ve devletin içine yerleştirerek büyütüp sonunda bir darbeye
yol açtırdığınız...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hepsinin canı
cehenneme, hepsini lanetliyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) ...FETÖ olmak üzere,
bütün terör örgütleriyle ilgili çalışmalarınız, ilişkileriniz
tarihe bütün kayıtlarıyla geçmiştir, bunu da size hatırlatmak
istiyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hepsini lanetliyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu terör iktidarının
yaptıklarının haddi hesabı yoktur. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Bitmiyor, Hükûmetinizin pratiği
bu!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hepsini lanetliyorum
Sayın Başkan. Sayın Oluçun saydığı bütün terör örgütlerini
lanetliyoruz, hepsi ayağımızın altındadır, hepsiyle
de en çetin mücadeleyi veriyoruz, buna PKK dâhil.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi...
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Önergenin oylanmasından önce bir yoklama
talebi var.
Sayın Özel, Sayın Hakverdi, Sayın Tüzün,
Sayın Kaya, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Ünsal, Sayın
Şevkin, Sayın Bayraktutan, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Gökçel,
Sayın Kılıç, Sayın Köksal, Sayın Gürer, Sayın Erdoğdu,
Sayın Tığlı, Sayın Sümer, Sayın Bülbül, Sayın
Şahin, Sayın Zeybek, Sayın Süllü.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı yoktur,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Pusula veren sayın milletvekilleri, lütfen dışarı
çıkmayalım.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
174 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 13üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 13- (1) Çarşı ve mahalle bekçilerinin
disiplin, ödüllendirme ve performans değerlendirme işlemlerinde uygulanacak
hükümler kanunla düzenlenir.
Ömer
Fethi Gürer Ensar
Aytekin Ali
Öztunç
Niğde
Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar
Tüzün Faruk
Sarıaslan İlhami
Özcan Aygun
Bilecik Nevşehir Tekirdağ
Cengiz
Gökçel
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Cengiz Gökçel.
Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde her şey bir adamın iki dudağı
arasında. İnisiyatif alabilen idareci kalmadı. Tarım Bakanı
derseniz hayal dünyasında, hiçbir çiftçi zarar etmiyormuş, herkes çok
mutluymuş. Genel Kurulun olmadığı her gün sahadayım, mutlu
olan bir çiftçi bile göremedim. Sayın Bakan belli ki tarım ürünlerini
ithal ettiği ülkelerdeki çiftçilerden bahsediyor, Türk çiftçisi kan ağlıyor.
Arkadaşlar, dün TARSİM yöneticileri bir açıklama
yaptı. Aşırı sıcaklardan kaynaklanan zararları karşılayamayacağız.
dedi. Çalışmaları sürüyormuş, belki seneye sigorta kapsamına
alınırmış; bu nasıl iştir, anlamadım. Çiftçinin
bu yıl desteğe ihtiyacı var çünkü ürünleri yanmış, donmuş,
dolu vurmuş, fırtınadan dökülmüş, doğal afetlerden zarar
görmüş. Karşılayın kardeşim çiftçinin bu zararını.
Çiftçi fahiş fiyatlara sulamış, ilaçlamış, gübrelemiş,
bir afetle hepsini kaybetmiş ama iktidardan beklediği desteği göremiyor,
sırtını yasladığı devlet arkasından çekiliyor.
Çıkıyorsunuz Çiftçi sigorta yaptırmıyor. diyorsunuz. Sigortasını
yaptırmış olan çiftçiyi bile korumayan sigortayı çiftçi niye
yaptırsın? Sigorta yaptıranı korursan çiftçi sigorta yaptırmaya
devam eder ve çiftçi -üretimini artırarak- üretimde kalır. Ancak, maalesef
AKP iktidarı çiftçiyi yalnız bıraktı, kaderine terk etti. Değerli
arkadaşlar, AKP sadece çiftçileri kaderine terk etmedi.
2002 yılında Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklarla
mücadele edeceğiz. diyerek iktidara geldiler. Bugün, şehit aileleri için
toplanan bağışlara bile göz diktiler. 15 Temmuz gazilerinin eylemi
vardı. Şehit yakınları ve gaziler için vatandaş boğazından
kıstı, para topladı, tam 309 milyon lira. Nerede bu para? Beşiktaştaki
hain saldırıda 39 polis, 7 sivil vatandaşımız şehit
oldu. 52 milyon lira para toplandı, nerede bu para, bilen var mı arkadaşlar?
AKP Genel Başkanı gitti, Kaddafiden 250 bin dolar para aldı. Şehit
ve gazi derneklerine vereceğim. dedi. Değerli arkadaşlar, ben sormaktan
utanıyorum, bilen var mı, nerede bu paralar? Hamasete gelince mangalda
kül bırakmıyorsunuz, maşallah! Sahtekârlık konusu olunca Sülün
Osmana taş çıkarıyorsunuz. Satmadık köprü, peşkeş
çekmedik arazi bırakmadınız, parsel parsel sattınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi gözünüz Mersin Marinada. 2010 senesinde Mersin
Marinayı yandaşa verdiniz. Dediniz ki: Sen burayı yüzde 5 yapı
yoğunluğuyla yap, işletmek için de şu kadar sene sana. Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir şey soruyorum: Vatandaşlar mı kanuna
uyarlar -hukukçular çok daha iyi bilir- kanunlar mı vatandaşlara uydurulur?
2013 yılında ne hikmetse Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Mersin Marinanın 1/1000lik imar planında küçük
bir değişiklik yaptı. İhaleyi verdikten sonra yapı iznini
2 katına çıkardı, 2 kat fazla rant verdi. Peki, bunun karşılığında
devletin kazancı oldu mu? İnsan ya sözleşme süresinin kısalmasını
ya da şirketin devlete ödediği kiranın artmasını bekliyor
değil mi? Arkadaşlar, bu konu hakkında soru önergesi verdim, Sayın
Bakan da yanıtladı. Yanıtı özetliyorum: Yatırımcının
kara kaşına, kara gözüne yapmışlar bu değişikliği.
Ne sözleşme süresi kısalmış ne kirada bir artış olmuş.
Ama yandaş müteahhit köşe olmuş, köşe. Sonra burası davalık
oldu. İdare mahkemesi Hop kardeşim! Alt ölçekli plan üst ölçekli plana
uymak zorunda. Senin yaptığın değişiklik üst plana uymuyor.
dedi, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
bu işi kendine görev bildi, 5 Haziranda ilana çıktı. Üst planı
alt plana uydurmaya çalışıyorlar.
Şimdi size tekrar soruyorum: Vatandaş mı
kanuna uyar, kanun mu vatandaşa uydurulur? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Gökçel.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Muz cumhuriyetine döndürdünüz
ülkeyi, muz cumhuriyetine! İlla birilerine yardım mı etmek istiyorsunuz?
Kardeşim, çiftçiye hakkı olan desteği verin, işçiye hakkı
olan desteği verin, esnafa hakkı olan desteği verin. Üç ay işten
çıkarmayı yasaklamakla iş bitmiyor. Bu esnaf işçisine maaşı
neyle ödeyecek, nasıl ödeyecek, ona çare bulun. İşsizlik Fonundaki
130 milyarı cebe indirmeyin, hakkı olana verin. İnsanlar eline geçen
üç-beş kuruşu kiraya, faturaya yatırmak zorunda kalıyor. Üç
ay dükkânını açamayan esnafın telefonunu kesti TÜRK TELEKOM. Bankalar,
kapalı dükkândan POS cihazı parası alıyor. Esnaf kan ağlıyor,
Kirayı ödeyemiyorum, kira desteği istiyorum. diyor.
Değerli arkadaşlar, ülkeyi ne hâle getirdiniz,
biliyor musunuz? Bir kadınımızın akşam sokaklarda Artık
yemek var mı? diye bağırdığı bir ülke hâline getirdiniz.
Sizlerden utanıyorum! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Yalancının
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İddialarını
kabul etmiyoruz. Eğer bir sahtekâr arıyorsa, büyük bir aynanın karşısına
geçip kendisine bakabilir. Böyle bir konuşma yapmasından dolayı da
biz kendisinden utanıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın Başkanım,
ben ben diye söz etmekten utanan bir insanım ama hayatını çiftçilikle
kazanan, alın teriyle kazanan ve ayağının çarığıyla,
şalvarıyla Cumhuriyet Halk Partisine, Parlamentoya gelmiş namuslu
bir insanım. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hiç öyle görünmüyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Çarık nerede, çarık?
Çarığın nerede? Çarığı ne zaman giydin sen? Çarık
giydiğin yok ya! Yalan söylüyorlar.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Ama Marinadaki imar usulsüzlüğünü,
yandaşa para kazandırmayı sahtekârlık olarak düşünmeyenlere
de ben, ne diyeceğimi bilemediğimi söylüyorum. Aynı sözü kendisine
iade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin 13üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Çarşı ve mahalle bekçilerinin disiplin,
ödüllendirme ve performans değerlendirme işlemlerinde istihdam edildikleri
genel kolluk kuvvetine göre emniyet ya da jandarma hizmetleri sınıfı
mensuplarına uygulanan hükümlerin aynısı uygulanır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Metin
Ergun Hasan
Subaşı
Adana Muğla Antalya
Orhan
Çakırlar İmam
Hüseyin Filiz İbrahim
Halil Oral
Edirne Gaziantep Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
İbrahim Halil Oral.
Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin 13üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, Türk dünyasının dünyaca ünlü yazarı,
büyük Kırgız romancı Cengiz Aytmatovu anarak başlamak istiyorum.
Mekânı cennet olsun, Allah rahmet eylesin.
Kıymetli milletvekilleri, Komisyon ve Genel Kurul
sürecinde hem kamuoyundan gelen hem de Genel Kurulda dile getirdiğimiz çekincelerin
tamamı iktidar tarafından göz ardı edildi. İçişleri Bakanlığının
daha yasalaşmamış bir teklifi yasalaşmış gibi sosyal
medya hesaplarından paylaşarak bekçi-polis yetki karşılaştırması
yapması dahi toplumdaki tepkinin görüldüğünün bir itirafıdır.
İçişleri Bakanlığı Aslında, o iş öyle değil.
demeye çalışmıştır. Bütün bunlar, gelecekte yaşanacak
en ufak olayları bile toplumsal travma hâline getirmenin önünü açmıştır.
AK PARTİ yine ortak aklı değil, Ben yaptım, oldu. mantığını
tercih etmiştir. Ne diyelim, Türk milleti ariftir, ferasetlidir, milletimiz
neyin ne olduğunu açıkça görmektedir ve cevabını da inşallah
en kısa sürede sandıkta verecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, çiftçilerimizden
her gün telefonlar alıyoruz, çiftçilerimiz her gün feryat ediyor. Mazot, elektrik,
gübre gibi artan girdi maliyetleri sebebiyle bugün çiftçilikle geçinen birçok ailemiz
geçimini temin edemez bir hâlde iflasın eşiğine gelmiş durumdadır.
Çiftçilerimiz bu kadar zor ekonomik şartlar altında iken geçtiğimiz
15 Mayıs ve 24 Mayıs tarihleri arasında Ege, İç Anadolu ve Akdeniz
Bölgelerimizde sıcaklık değerlerini mevsim normallerinin çok üstüne
çıkartan çöl sıcakları yaşanmıştır. Ancak TARSİM
sigortası kapsamına sıcaklık ve fırtınanın yol
açtığı zararlar girmemektedir. denilmiştir. TARSİM sigorta
mevzuatında değişiklik yapılarak aşırı sıcakların
ve rüzgârların neden olduğu zararların da sigortalanacağı
teminat altına alınmalıdır ve almalıdır. Zaten tarım
sektörü zordadır. Bu gibi çözülebilir sorunları da çiftçimize yük olarak
bindirmemek gerekir. Genel manada tarım sektörü borçlar sebebiyle mağdurdur.
Bunu, bu kürsüden defalarca dile getirdik. Çiftçilerin Ziraat Bankasına ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları faizsiz bir yıl ertelenmeli,
kredi limitleri de en az yüzde 25 artırılarak nakit girdisi sağlanmalıdır.
Tarım olmazsa Türkiyenin geleceği olmaz, bunu da çok iyi idrak etmek
zorundayız değerli arkadaşlarım. Bu noktada coronavirüs süreci
öncesinde şeker pancarı üreticisini rahatlatacak bir karar vererek avans
ödemelerini gerçekleştiren Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine
de teşekkürü bir borç biliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, son olarak Doğu
Türkistandaki soydaşlarımızla alakalı bir öneride bulunmak
istiyorum.
Geçtiğimiz hafta Amerika Birleşik Devletlerinde
Senato ve Temsilciler Meclisinin onayıyla Doğu Türkistandaki Müslüman
Uygur Türklerinin yaşadıkları zulümleri ortaya koyan, oradaki insan
hakları ihlallerini işaret eden ve bu sebeple Çine yönelik yaptırımlar
içeren bir karar alındı. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi
olarak ve büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bundan şahsen utandım.
Dini, dili, tarihi bizimle bir olan Uygurlar için böyle bir kararı ve yasayı
çıkarması gereken bizler iken siyasi de olsa Amerika Birleşik Devletleri
çıkarmıştır. Bu hususu ayrıntılı olarak gündeme
taşıyacağım ancak şu çağrıda bulunmak istiyorum:
Gelin, bütün parti grupları olarak ortak bir akılla bu meseleyi gündeme
alalım ve Çini kınayan, Çine insan hakları noktasında tepki
koyan ve yaptırımlar içeren bir karar alalım. 21inci yüzyılda
toplama kampları kurup canımız olan Uygur Türklerine buralarda zulmeden
rejime Dur! diyelim.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 4 önerge vardır. Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Züleyha Gülüm Ali
Kenanoğlu
Ankara
İstanbul İstanbul
Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclis söze ve demokratik
protesto hakkına karşı şiddetle karşılık veren
bir yer midir? Maalesef öyledir. Ben buradaki deneyimlerimde birçok kez bunu gördüm.
Ama bunun arkasından şöyle bir şey de oluyor: Aynı zamanda o
şiddet görüntüleri içerisinde, genellikle böyle fotoğraflara baktığınızda
bir grup erkeğin kümelendiğini, kadınların geride kaldığını
görüyorsunuz ve aynı zamanda da ciddi olarak bu ara verildiği zaman olduğu
için tutanaklara da geçmeyen ve burada aslında geçsin diye, evet, anamıza
avradımıza diyerek küfrediliyor. Yani buna hiçbirinizin hakkı yok.
Gerçekten bunu hiçbir şekilde kabul etmediğimizi ve ondan sonra da kendi
adrenalinizi yükseltip, arkasından da sakinleyip hoşbeş etmenizi
de kabul etmediğimizi buradan ifade etmek isterim. Yani biz kadınlar olarak
da ayrıca o şiddet görüntülerinin dışında tekrar şiddete
uğruyoruz, sizin ettiğiniz küfürler yüzünden.
İkinci bir konu: Dün akşam 9uncu maddede konuşma
hakkım vardı ve bu teklifin en önemli maddelerinden biri, bekçilere silah
kullanma yetkisinin verilmesini düzenleyen madde ve bu hakkım gasbedildi burada.
Bu incelikle yapılan bir şey değil bence çünkü protesto başka
bir şeydir ama muhalefetin konuşmasını engellemek, o hakkı
gasbetmek başka bir şeydir ve bunu bütün kamuoyunun bilmesini istiyorum.
Bu nasıl yapıldı? Açıkça yalan beyanda bulunan bir İçişleri
Komisyonu var burada, resmen yalan beyanda bulundunuz. Yani bizim bekçilere silah
yetkisi verilmemesi üzerine önergemize katıldığınızı
söylediniz, ondan sonrasında da oylamada o maddeye yani yetki verilmesine evet
verdiniz. Böyle bir şey olmaz. Bunun adı incelik falan değil, bunun
adı İç Tüzüke uymak falan değil, gerçekten yalan beyanda bulunmak.
Bunları belirtmek isterim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, salgın günlerinde
toplumun Meclise ihtiyacı vardır; insanlar işlerini kaybediyor, maaşlarını
alamıyor, tüm dünyayı etkileyen bir salgınla karşı karşıyayız.
Meclisin çalışması gerekiyor dedik ve Meclis çalışmaya
başladığında ilk görüştüğümüz şey ne oldu? Bekçilerle
ilgili yasa teklifi. Şimdi, sormak istiyorum gerçekten: Salgın sırasında
siz bir vatandaşın çıkıp da Ülkede polis, asker yeterli değil,
bize acil bekçi lazım. dediğini duydunuz mu? Ya da bekçilerle ilgili
bu yasanın işsizliğe faydası var mı sizce, bunun için mi
getiriyorsunuz? Yurttaşlar geçim sıkıntısını, sağlıkları
konusunda endişelerini konuşurlarken sizce bekçilere silah verilmesini
mi konuşuyorlar? Hayır. Siz ülkenin gündeminden tamamen farklı bir
yerdesiniz çünkü halkın değil, halka rağmen iktidarın selameti
artık tek önemli meseleniz.
Evet, biz bunu niye getirdiğinizi birçok kez ifade
ettik. AKP, MHP kadrolarından oluşan maaşlı bir kitle yaratmak
istiyorsunuz. Yurttaşların iktidardan duyduğu hoşnutsuzluk arttıkça
her gün yeni bir baskı ve denetim mekanizması üretiyorsunuz ve AKPnin
güvenlik paradigması bütün yurttaşlar için en büyük güvenlik sorunlarından
biri hâlini aldı; toplum açıkça militarize ediliyor ve karşıtlıklar,
kutuplaşmalar yaratılıyor, silahlanma teşvik ediliyor ve bütün
bunlar aslında bizlerin kamu kaynakları kullanılarak yapılıyor.
Bugüne kadar izlenen güvenlik siyaseti toplumda gerçekten huzur hissinin oluşmasına
katkı sağladı mı? Eğer öyle olsaydı herhâlde en güvenli
bölgeler Kürtlerin yaşadığı yerler olurdu.
Diğer yandan, hâlen kadına yönelik şiddet
konusunda uzmanlaşmış kolluk birimleri yok ve siz eğitimsiz
bu kitleyi yeniden, belki de bir ahlak zabıtası şeklinde toplumun
üzerine salacaksınız ve bu yetkiyi veriyorsunuz. Oysa bizim asıl
konuşmamız gereken polisin yetkilerinin sınırlandırılması
ve ısrarla başvurulan antidemokratik uygulamalara son verilmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
- Evet, bu, yeni siyasi hamleniz olarak gözüküyor ama daha önce de dediğim
gibi asla yeni değil. Ben buna yeni demenin gerçekten yeni sözcüğüne
karşı ayıp olacağını düşünüyorum, tamamen eski
bir anlayış.
Bu arada, sözlerime son verirken Cumhurbaşkanlığı
Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Yönetmeliği yayınlandı. Daha önce
9 kişilik bir kurul tarafından oy çokluğuyla verilen ödül kararı
artık doğrudan Cumhurbaşkanının onayına sunularak
verilecekmiş. Öyle bir noktaya geldiniz ki, hani bir yaşlı general
vardı, hatırlarsınız; baş harfleri K ve E olan; kendisinin
ressam olduğunu düşünüyordu ve Picassonun resimlerine bakıp Ben
ondan daha iyisini yaparım. diyordu. Şimdi, sanıyorum artık
sanata da el attınız; hayırlı olsun!
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 14üncü
maddesine esaslar ibaresinden sonra gelmek üzere Adalet Bakanlığı,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının
görüşü alınarak ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Ensar
Aytekin Ali
Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
İlhami
Özcan Aygun Faruk
Sarıaslan Yaşar
Tüzün
Tekirdağ Nevşehir Bilecik
İbrahim
Özden Kaboğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyursunlar Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 14üncü madde üzerinde
söz almış bulunuyorum.
14üncü madde yönetmeliklere yollama yapıyor. Aslında,
başlangıçtaki konuşmamda bu yasa önerisinin 3 ayağının
olduğunu; birinin kendi maddeleri, diğerinin gönderme maddeler, 3üncü
ayağının ise yönetmelikler olduğunu belirtmiştim ve yönetmeliklerin
neden sorunlu olduğunu da açıklamıştım. Çünkü bu kadar
kritik bir yasada, kolluk yardımcılarına bu denli yoğun yetkiler
tanıyan bir yasanın uygulanmasının çoğul bir biçimde yönetmeliklere
bırakılmasının tehlikelerine ve Anayasaya uygun olup olmadığı
sorununa dikkat çekmiştim. Bu açıdan bunu yeniden vurguluyorum. Tabii
ki bu yasa ciddi olarak Anayasaya aykırı maddeleri nedeniyle değerlendirilecektir.
Bu vurguyu yaptıktan sonra Anayasaya, anayasa hukukuna, anayasa uzmanlarına
çok yollama yapıldı. Belki de burada ilkin anayasacılar konuşmalıydı
fakat diğerlerinin konuşmaları da kuşkusuz çok değerli,
dokunulmazlıkların kaldırılması üzerine.
Burada hemen belirtmemiz gereken ilk husus şudur:
Anayasanın kalıcı maddeleri ile geçici maddelerini birbirine karıştırmayalım.
Geçici madde geçicidir, kalıcı maddeyse kalıcıdır. Geçici
maddenin süresi belirli koşulların gerçekleşmesine bağlıdır
ama kalıcı maddeler her zaman uygulanan maddelerdir. Nitekim, geçen perşembe
günü burada tanık olduğumuz 3 vekilin milletvekilliklerinin düşürülmesine
dair irade de Anayasanın kalıcı maddelerinin uygulanmasına
bağlıdır; o çerçevede buraya getirildi ve o açıdan ben kısa
bir değerlendirme yapacağım. Evet, çok konuşuldu geçici madde-kalıcı
madde ilişkisi. Madde 83 çerçevesinde seçimle yeniden dokunulmazlığın
kazanılacağı konusunda hiçbir kuşku yok ama esasen burada okunmakla
kullanılan madde hükmü, Milletvekilliğinin, kesin hüküm giyme
durumu,
işte madde 84/2.
Sayın vekiller, kuşkusuz bu Meclisin sadece
dörtte 1i hukukçudur ama hukukçu olmaya gerek yok bu maddeyi yorumlamak, anlamak
için. Kesin hüküm, 1982de yazılmış olan bu metne göre, o zamanın
yüksek mahkemelerinden -en son başvurulan merci olarak- alınabilecek sonucu
ifade etmekteydi. Fakat 2010 Anayasa değişikliğiyle yürürlüğe
giren ve 2012de uygulanmaya başlayan Anayasa Mahkemesi önündeki bireysel başvurudan
itibaren buradaki kesin hüküm artık Anayasa Mahkemesinin de karar vermesi sonunda
oluşan hüküm, hatta ondan sonra Avrupa Mahkemesi
Nitekim geçen yılın
başında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı,
3 anayasa hukuku uzmanından görüş istedi ve bu 3 anayasa hukuku uzmanının
bildirdiği ayrı ayrı görüşe göre -gerek Engin Alanın dosyasını
değerlendirdiler gerek Enis Berberoğlunun dosyasını- Anayasanın
36, 40, 83, 84, 148inci maddeleri çerçevesinde henüz devam etmekte olan bir yargı
süreci olduğunu beyan ettiler ve dolayısıyla sürecin beklenmesi gerektiği
görüşünü ortaya koydular. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
da bu görüşlere uygun olarak 4 Hazirana kadar bekletti ve bu bekletme Anayasa'ya
uygundu. 4 Haziranda burada bunun okunması ise Anayasa'ya açıkça aykırılık
teşkil etmektedir. Bunu ben bir partiye mensup vekil olarak söylemiyorum; bu
vekiller, söz konusu vekiller A partisine veya bir başka partiye mensup olsalardı
da benim görüşüm değişmeyecekti; dosyadaki görüşler zaten orada
belirtiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Biz
milletvekilliğinin düşürülmesine taraftar bulabiliriz, hiçbir vekilin
olmaması gerekiyor, düşünülmez ama bununla yapılan işlemin anayasal
olup olmadığı konusunda görüşümüz açıkça ortaya konulmalı,
yoksa bir şeye taraftar olmak veya karşı olmak biçiminde olmamalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kesin hüküm olarak Yargıtay kararını
kullandı ama Türkiye Büyük Millet Meclisi şu anda devam etmekte olan,
önünde dosyanın devam ettiği Anayasa Mahkemesini kullanmadı. Yani
bir yandan Yargı süreci kesinleşmiştir. diyor, öbür yandan Anayasa
madde 148e göre devam etmekte olan yargı sürecini kullanmadı. Şimdi,
bu konularda açık olmalıyız, burada partiler ötesi konuşabilmeliyiz
çünkü bu hükümler, partiler ötesi hükümlerdir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, bu konuda tartışırız
sizinle.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Dün
ben bir öneride bulundum komisyon kurulması konusunda, aslında bu bir
yapıcı muhalefet örneğiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Anayasa
madde 104 çerçevesinde gündemde olan uygulamanın Anayasa'ya uygun olup olmadığı
konusunda bir komisyon yoluyla anayasal görevimizi yerine getirelim; bu, aslında,
sizlerin savunduğu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
sürdürülebilirliği açısından da çok önemliydi, esasen benim gibiler
vermemeliydi ama sizlerin evet oyu vermesi gerekirdi tutarlılık açısından
çünkü gerçekten bir kişinin Türkiyeyi hem yürütme olarak hem düzenleyici işlem
sahibi olarak yönetip yönetemeyeceği noktasında düğümleniyor. Dolayısıyla
buna yapıcı muhalefet örneğini sergiledik ama kabul görmedi tıpkı
dokunulmazlıkta olduğu gibi veyahut da şimdi Ayasofya düşünülüyor,
orada da yargı araçsallaştırılıyor.
Benim görüşüme göre Topkapı Sarayı da
müze olarak korunmalı, Ayasofya da müze olarak korunmalı, hatta Sultanahmet
de müze olmalı çünkü bunlar artık bizim kendi şeyimiz değil,
kendimize özgü değil, insanlığın ortak mirasıdır bunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Toparlıyorum
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, beş dakikaya beş
dakika oldu.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Anayasa hukukçusunun kurallara
uyması lazım yani, haktan hukuktan bahsediliyor.
BAŞKAN Buyursunlar.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Anayasamız 63üncü maddesinde bunu öngörüyor ve
esasen laik Türkiye Cumhuriyetinin evrensel değerleri benimsemesi açısından
da bunlar dünya ölçeğinde mirastır.
Yargıyı kullanmayalım. Yargıyı
kullanmayalım.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Kullanmıyoruz zaten.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Pekâlâ
Cumhurbaşkanı kendi işlemiyle yapabilir ama siz bugünden Danıştay
karar verecek. diye her gün konuşmaya başladığınız
zaman Danıştay bağımsız olarak karar veremez. O nedenle,
Anayasamız yasama, yürütme ve yargı
Biz kuralı burada Anayasaya
uygun olarak koyalım, yürütme onları uygulasın, yargıya da dokunmayalım,
bağımsız olarak karar versin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yargı bağımsız,
bağımsız.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Biz
şuna inanalım: Hepimiz Anayasa madde 81e göre Anayasanın üstünlüğüne,
hukukun üstünlüğüne ortak ant içmiş bulunuyoruz.
Hepinize saygılarımı sunarım. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
Sayın Kaboğlunun eleştirilerine cevaplarımız kayıtlarda
mevcuttur, tekrar bir cevap vermeyeceğiz.
Sayın Kaboğluna söyleyeceğim şudur:
Kendileri iktidara geldiklerinde, yapabilirlerse, Sultanahmeti müzeye çevirirler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tutanağa
geçsin ki Sayın Kaboğlunun yargı bağımsızlığı
konusunda Danıştaya sürekli göreceği bir mahkemenin tarihini hatırlatmak
yargıya
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) Sayın
Başkanım, Özgür Özel niye maske takmıyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Senin Grup Başkan Vekilin
de konuşuyorken
Hayır sizinkiler de takmıyor, hepimiz öyleyiz ki.
Kürsüde de takılmıyor, öyle anlaştık.
Sayın Başkan, Sayın Kaboğlu yargı
bağımsızlığı ve
RECEP ÖZEL (Isparta) Kaboğlu konuştu, sen
onu ne diye şey yapıyorsun, hoca konuştu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sana ne Recep Bey, sana ne? Takdir
etti riyaset makamı, cevap veriyoruz. Grup Başkanın, Meclis Başkan
Vekilin
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir usul var mı ya?
Böyle bir usul var mı? Hocaya kim cevap verdi? Hocanın dediğini mi
açıklayacaksın ya? Ya kardeşim hocanın konuştuğunu
mu açıklayacaksın? Hadi oradan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclis Başkan Vekili takdir
etti, cevap veriyoruz. Sana takdir eder, sen de verirsin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya kardeşim, hocanın
konuştuğunu mu açıklayacaksın?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Recep Bey, sen YSK adına konuşuyorsun
da ben hocam adına niye konuşamıyorum ya? (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Onun adına konuşmuyorum
kardeşim. Hadi oradan! Hocayı anladık biz ya, hocayı anladık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Kaboğlu konuşması sırasında yargıya müdahaleleri
eleştirmek için görülecek bir davanın tarihini
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Ya ne yapıyorsunuz ya? Arkadaşlar oturalım,
oturalım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir kez
daha hızla tekrarlayacak olursam: Bir mahkeme tarihine sürekli atıf ve
dikkat çekmenin mahkemeye vereceği karar üzerinde baskı yapmaktan
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) Sayın
Grup Başkan Vekili Maske tak. dedim, nezaketle davrandım. Kötü bir şey
söylemedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam. Bana da dediniz ama yanlış
bir şey o. Grup Başkan Vekilleri olarak hafta başı konuştuk.
Meclis Başkanı da konuşurken takmadı. Orada da açabiliyoruz,
burada da açıyoruz. Bu konuyu da birbirimize sorun etmiyoruz, önümüz açık.
Sayın Başkanım, bir mahkeme tarihini ve
o karara yürütmenin duyduğu ilgiyi sürekli anımsatmanın mahkemeye
talimat yerine geçeceğini söyledi deneyimli bir hukukçu, bu dersi dünyanın
dört bir yanında Türkçe, İngilizce, Fransızca veren bir profesör
olarak; istifade eden eder, etmeyen etmez ama bir gerçek var ki Ayasofya konusunda
mahkeme kararını bağımsızca verecek, siz de kendi kararınızı
vereceksiniz. İYİ PARTİ dün bir önerge verdi, siz -mahkemeden beklediğiniz
kararı- varıp da İYİ PARTİnin önergesine gönlünüzden geçen
şekilde bir evet oyu vermeye cesaret edemiyorsunuz, sonra yargı üzerinde
tahakküm kurarak sonuç almaya çalışıyorsunuz. İYİ PARTİnin
samimiyet testinden Ayasofya konusunda da bir kere daha sınıfta kaldınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
60.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
bununla alakalı açıklamalarımız mevcuttur. Sayın Özele
tavsiyem, kayıtlardaki açıklamalarımızı okumasıdır.
İYİ PARTİnin verdiği önerge araştırma önergesidir,
bizim karşı olduğumuz. Araştırılacak mesele değil,
işin daha farklı boyutta
Okursa buradan istifade edebilir.
Sayın milletvekilleri, burada dikkatinizi bir şeye
çekmek istiyorum: Sayın Kaboğlu aslında bir zihniyeti ifade etti.
İmkân olsa, elimizden gelse Sultanahmeti de müzeye çevireceğiz. diyor,
Ayasofyayı yaptıkları gibi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ne var bunda? Sen Hacı
Bektaşın dergâhını müze yapıyorsun da
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı
ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 14üncü maddesinin (1)inci fıkrasında
yer alan İçişleri Bakanlığınca ibaresinin İçişleri
Bakanlığı tarafından ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Metin
Ergun
Adana Antalya Muğla
Orhan
Çakırlar İmam
Hüseyin Filiz Hüseyin
Örs
Edirne Gaziantep Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Sayın
Hüseyin Örs.
Buyursunlar Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 14üncü
maddesi üzerine söz aldım, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ilgili maddeyle, bu kanunun
uygulanmasına ilişkin hususların İçişleri Bakanlığı
tarafından çıkarılan yönetmeliklerle düzenlenmesi öngörülmektedir.
Teklife genel itibarıyla baktığımızda bekçilerin hak ve
görevlerinin uygun bir şekilde düzenlenmediğini de ifade etmek isterim.
Bu maddede, bekçilerin haklarına, yükümlülüklerine ilişkin yasal düzenlemelerin
kanunlardan ziyade yönetmeliklerle yapılmak istenmesi de ayrı bir tartışma
konusudur, bunu da ayrıca vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz Doğu
Karadeniz Bölgesinde çay sezonu başladı. Ben de bugün burada ÇAYKURu
konuşmak, ÇAYKURun ekonomik durumunu ve nasıl yönetildiğini ya da
yönetilmediğini yüce Meclise arz etmek istiyorum. Mevcut durumu özetleyen bir
cümleyle sözlerime başlayacağım. Arkadaşlar, ÇAYKUR, AK PARTİ
döneminde kötü idare edilmiş, zararı katlanarak artan bir kurum hâline
getirilmiştir. ÇAYKUR, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında kâr eder durumdayken
2017 yılında Varlık Fonuna devredilmişti, bunu hepimiz biliyoruz.
İşte ne olduysa da o tarihten sonra olmuştur. Az da olsa kâr eden
ÇAYKUR, 2017 yılında -işte elimde Sayıştayın denetim
raporu var- 267 milyon 742 bin 417 TL zarar etmiştir. Yine, 2018 Sayıştay
raporuna baktığımız zaman, bu raporda da ÇAYKURun zararı
657 milyon 86 bin 397 TLdir. Sonrasında, 2019 yılında ÇAYKURun
kendi web sitesinden 30 Mart tarihinde aldım, kendisinin bağımsız
bir denetleme firmasına yaptırdığı belge bu- 1 Ocak-31
Aralık 2019 tarihleri arasında, bir yıllık zararının
da 733 milyon 528 bin 821 TL oldu; bu , şu anda ÇAYKURun web sitesinde de
yayınlanmaktadır.
Şimdi, baktığımız zaman, ÇAYKUR
son üç yılda zarar eden bir kurum hâline gelmiştir ve üç yılda ÇAYKURun
zararı 1,5 milyardan fazla durumdadır. Bu süreçte sanki pandemi Doğu
Karadenize uğramamış, bu Covid-19 çay üreticisini pas geçmiş
gibi davranan ama spor kulüplerine, televizyonlara ve radyolara; çay, şemsiye,
kupa gibi hediyeliklere milyonlarca lira para döken ÇAYKURun neden zarar ettiğini
sormak, sorgulamak hepimizin sorumluluğundadır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, görünen köy kılavuz
istemez, buradan söylüyorum. ÇAYKUR iyi idare edilmiyor, ÇAYKUR kötü idare ediliyor.
Bakın, bir durumu daha arz etmek istiyorum sizlere. Yıllardan beri ÇAYKURda
bir gelenek oluşmuş, ÇAYKURu illaki AK PARTİye mensup biri yönetecek.
Arkadaşlar, kısa bir kronolojik hatırlatmada bulunmak istiyorum.
2003te ÇAYKUR Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı olan kişi 2011de
AK PARTİden milletvekili aday adayı oldu. E, olsun. Aday yapılmayınca
DOKAPa başkan olarak atandı, Yerine de eski bir milletvekili, AK PARTİli
milletvekili getirilip Genel Müdür yapıldı. 2018de bu AK PARTİli
eski milletvekili Genel Müdür istifa ettirildi. İstifasıyla boşalan
makama yine, daha önce AK PARTİden milletvekili aday adayı olan ama aday
yapılmayan kişi tekrar atandı. E olsun. Getirildi ama -2018de getirildi-
daha bir yılı dolmadan istifa ettirilip 31 Mart yerel seçimlerinde AK
PARTİnin Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yapıldı
ve seçildi. Kendisine de başarılar dilerim. Onun yerine de AK PARTİ
Rize İl Başkanının kardeşi vekâleten atandı ama AK
PARTİden Sakaryada Büyükşehir Belediye Başkanı olan kişi,
eski Genel Müdür tekrar ÇAYKUR Yönetim Kuruluna atandı. Yav, hem Sakaryada
Büyükşehir Belediye Başkanı hem de ÇAYKURun Yönetim Kurulu hem de
ÇAYKURun Yönetim Kurulu üyesi yaptınız bunu. Yani bu nasıl iştir.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Yiyin
efendiler, yiyin!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doymadılar,
doymadılar!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Koca bir büyükşehri
idare ederken ÇAYKUR Yönetim Kurulu üyeliğindeki ısrarınızın
nedeni nedir, gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. İşte bu şekilde
idare ettiğiniz ÇAYKUR, son üç yılda, geçmiş yirmi yılda ettiği
zararların toplamının katbekat üstünde zarar eden bir kurum hâline
gelmiştir.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: ÇAYKUR,
AK PARTİli siyasetçilerin depo makamı olmaktan çıkarılmalıdır.
(CHP sıralarından alkışlar) ÇAYKUR, liyakat sahibi kişilere
emanet edilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Yönetmelik
MADDE 14- (1) Çarşı ve mahalle bekçilerinin
çalışma usul ve esasları, alacakları meslek içi eğitim,
giyecekleri kıyafet ve görevde kullanacakları teçhizatlar ile bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin diğer hususlar İçişleri Bakanlığınca
çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
Mehmet
Muş Muhammed
Levent Bülbül Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul Sakarya İstanbul
Bekir
Kuvvet Erim Bahar
Ayvazoğlu Semiha
Ekinci
Aydın Trabzon Sivas
Metin
Gündoğdu Orhan
Yegin
Ordu Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMİL
YAMAN (Kocaeli) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, çarşı ve mahalle bekçilerinin çalışma
usul ve esasları, alacakları meslek içi eğitim, giyecekleri kıyafet
ve görevde kullanacakları teçhizatlar ile bu kanunun uygulanmasına ilişkin
diğer hususların İçişleri Bakanlığınca çıkarılan
yönetmelikle belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 15inci madde üzerinde 2
önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 15'inci maddesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Ensar
Aytekin Ali
Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar
Tüzün Faruk
Sarıaslan İlhami
Özcan Aygun
Bilecik Nevşehir Tekirdağ
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Züleyha
Gülüm Necdet
İpekyüz
Ankara İstanbul Batman
Ali
Kenanoğlu Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMİL YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurunuz Sayın Kayışoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugüne kadar buraya getirilen kanunlar üzerinde
maalesef muhalefet partilerinin eleştirileri, önerileri dikkate alınmıyor.
Hani hep bize diyorsunuz ya Hep eleştiriyorsunuz. Siz de yaptığımız
katkıları, önerileri hiç dikkate almıyorsunuz. Bu kanundaki düzenlemeler,
birçok madde hakikaten Anayasaya, insan haklarına aykırı olarak
düzenleniyor. Bir örnek vereceğim somut bir şekilde ve geçeceğim:
Şimdi, bu kanunda durdurma yetkisi veriyorsunuz bekçilere ve buradaki gerekçeyi
makul bir sebep olarak açıklıyorsunuz. Yani sadece bu makul sebep kime
göre, hangi somut durumlarda uygulanacak, bir açıklaması yok maalesef.
Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununa bakıyoruz, örneğin, daha geniş
kapsamlı bir tanım var orada polisi daha çok sınırlandıran.
Orada ne diyor? Polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği
izlenime dayanan makul bir sebep diyor. Makul bir sebep ama somut bir durumdan
bahsediyor, tecrübeden bahsediyor yani koşulları daha da sınırlandırıyor.
Oysa bekçiye çok genel bir ifadeyle bu yetkiyi veriyorsunuz. Bunlar kabul edilebilir
değil arkadaşlar.
Bakın, bir kanundaki tek bir kelimenin insanların
özgürlüğünü, hayatlarını nasıl etkilediğini, kötü niyetli
yorumcuların elinde geçen hafta uygulandığı gibi nasıl
kötü bir şekilde uygulandığını gördük mü? Gördük. Ne diyorsunuz
milletvekillerinin dokunulmazlığının düşürülmesiyle ilgili?
Geçici madde var, geçici 20nci madde.
Peki, geçici 20nci maddede, o gün sadece o dosyalar
belirtilirken amaç ne? O değişiklik yapıldıktan sonra Meclise
gelen dosyaları kapsamadığını belirtmek için konulmuş
o madde. Peki, soruyorum: O geçici maddede, Anayasanın 83üncü maddesinin
dördüncü fıkrasının o madde için uygulanmayacağı yazıyor
mu? Hayır, yazmıyor. Yazmadığına göre, Anayasanın
83üncü maddesinin dördüncü fıkrası orada durduğuna göre uygulanacak
mı? Evet, uygulanacak. Bakın, bu şuna benzer: Diyelim ki Seçim Kanununda
bir değişiklik yaptınız. Ne diyor Anayasa? Yapılan değişiklikler,
bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. diyor. Ama uygulanmasını
istiyorsanız, o maddenin uygulanmayacağını geçici maddeye yazıyor
musunuz? Yazıyorsunuz. Burada yazıyor mu? Yazmıyor. Demek ki her
bir kelimeyi ölçerek, biçerek, tartarak, kötü niyetli uygulayıcılara böyle
yorumları bırakmayacak şekilde, bu kanunu da bu şekilde düzenlemek
gerekiyordu.
Şimdi, biz yine de milletin vekilleri olarak burada
adaletsizlikleri dile getirebiliyoruz, buradan haykırabiliyoruz, size söyleyebiliyoruz
ama ülkenin dört bir yanında adaletsizlikler yaşayıp sesini duyuramayan
insanlar var. Fıratın kıyısında kaybolan kuzunun hesabını
veren bir adalet anlayışından sonra, şimdi, köylülerin kuzularını
kaybedenlerin adaletini savunanlarla karşı karşıyayız.
(CHP sıralarından alkışlar)
Nasıl karşı karşıyayız?
Bakın, Kirazlıyayladan Emine, ağlıyor. Niye ağlıyor
biliyor musunuz? Topraklarını savunuyor, suyunu savunuyor, merasını
savunuyor ama her gün yoğun bir baskı altında çünkü Kirazlıyaylada
devletin bütün kamu gücü Lübnanlı şirketin çıkarına çalışsın
diye resmen tahsis edilmiş. Köyün yolları kapatılıyor ve oraya
çevrecilerin gitmesi, sadece bir basın açıklaması yapması dahi
engelleniyor. Üstelik aynı şehirde farklı ilçelerde aynı kişiler
aynı basın açıklamasını yapacakken birinde izin veriliyor,
birinde izin verilmiyor çünkü burada siyasileri arkasına almış bir
Lübnanlı şirket var ve bu kadınlar gözaltına alınıyorlar
ve ağlıyorlar. Seslerini duyuramıyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Diyordu ki Sevgi teyze televizyonda: Sayın Cumhurbaşkanım,
ne istedin de vermedik, ne istedin de vermedik? Tek adam dedin, ona da evet dedik.
Birisi gelsin, Allah aşkına, şurada ÇED raporu verdiğiniz yerleri
bir görsün. Dedi ama herkesin maalesef gözleri, kulakları, dilleri; kör, sağır,
ve lal.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyursunlar.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Evet,
arkadaşlar, bu adaletsizlik Mecliste, ülkenin dört bir yanında, her yerde
yoğun bir şekilde yaşanırken bir yandan da çok ciddi bir şekilde,
özellikle Covid salgını fırsata çevrilerek, ülkenin ırmakları,
ülkenin meraları, toprakları, tarım alanları birilerine peşkeş
çekiliyor ve maalesef, böyle giderse ırmağının akışına
ölünecek bir Türkiye kalmayacak.
Hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
cevaplarımız kayıtlarda mevcuttur. Hatibin diğer iddialarına
cevap verme gereği hissetmiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen diğer konuşmacımız Sayın Necdet İpekyüz.
Buyursunlar Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından
alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan,
değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saraydan gelen bir talimatla Meclisin millet iradesine
geçen hafta bir darbe yapıldı ve maalesef, geçen hafta tanıklık
ettiğimiz sadece bir siyasi darbe değildi ve ilk darbe de değildi.
Yaşanan neydi? Daha önce yaşanan olayların tekrarıydı.
Ve buradan Leyla Güven, Musa Farisoğulları ve Enis Berberoğlunu
da saygıyla selamlıyorum.
Bazen hafızalarımızı tazelememiz
lazım, unutmamamız lazım. Yapılan uygulamalar bizi nereden nereye
getiriyor? Son yirmi altı yılda 27 vekilin dokunulmazlığı
ve vekilliği düşürülmüş. Bunlar ayakkabı kutularında para
mı çalmışlar, bunlar yolsuzluk mu yapmışlar, hırsızlık
mı yapmışlar, ne yapmışlar?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) PKK terör örgütüne
destek olmuşlar.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Türkiyenin gerçeğini
gündeme getirirken bu gerçekle karşı karşıya kalmışlar
ve isimleri hâlâ unutulmuyor. Siz, rahmetle anacağımız Orhan Doğan
dediğinizde her yerde saygıyla dile getiriliyor, Leyla Zana dediğinizde
insanlar saygıyla dile getiriyor. Buna benzer birçok isim sayılıyor
ve nereden nereye geldik? Dokunulmazlıklar kaldırılıyor, vekillikler
düşürülüyor.
Arkadaşlar, son yıllarda, baktığımızda,
insanlar özgürlük isteklerini ve fikirlerini dile getirdiğinde ya kayyum atanıyor
ya engeller çıkartılıyor. İnsanlar depremden, yardımdan
söz ettiğinde, ekonomideki krizden söz ettiğinde, pandemideki bir sıkıntıdan
söz ettiğinde direkt yaftalanıp bir suç şekline dönüştürülüyor.
Bir başka örnek vereyim: Sağ olun, zaten sizler
artık Türkiyede literatüre yeni kavramlar getiriyorsunuz. Kayyuma kayyum atayan
bir yönetime dönüştünüz. Siirt, Iğdır, Diyarbakır ve Mardin
valilerini görevden alıyorsunuz, iki aylık sürelerle kayyum atamıştınız,
şimdi, kayyumun yerine kayyum atıyorsunuz. Hukuksuz bir uygulamayı
tümüyle keyfiyete dönüştürüyorsunuz. Ve bakın, burada bir isim söyleyeceğim:
Sayın Ahmet Türk. Parti kapattınız, Genel Başkandı, vekilliği
düştü. Ne yaptınız? Dokunulmazlığını düşürdünüz,
kaldırdınız, vekilliği düştü. Ne oldu? Birçok tartışma
oldu. Ahmet Türk hep Ahmet Türktü, Mardine Belediye Başkanı oldu. Ne
oldu? Kayyum atadınız; tekrar aday oldu, tekrar seçildi, tekrar kayyum
atadınız ve aynı kayyumu şimdi alıp çekiyorsunuz, yeni
bir kayyum getiriyorsunuz. Arkadaşlar, bunlara darbe denir, seçilmiş
insanların getirdiği iradenin gasbedilmesi denir, özgürlüklerin kısıtlanması
denir ve geldiğimiz aşamada, şimdi, bu bekçi yasasıyla beraber
aslında belki de şunu konuşmak lazım: Türkiyede boyuna, içeride
kolluk güçlerinin artırılması, cezaevlerinin artırılması,
insanlar muhalefet ederken, sivil toplum örgütleri muhalefet ederken sivil toplumla
ilgili yasaları değiştirmeye çalışmak, insanları basın
açıklamasında mağdur etmek, insanları sokakta mağdur etmek
Cezaevlerinde düşünce ve ifade suçlularına -hiçbir şey yapmadan-
pandemi sürecinde bile yapılan işkence gözle görülür bir hâlde ayyuka
çıkmışken sizler hiçbir zaman demokrasiden söz edemezsiniz ve giderek
iç güvenliği özgürlükleri kısıtlamak adına, düşünceyi kısıtlamak
adına bir tehlikeye dönüştürürsünüz. Niçin? Çünkü gidiyorsunuz. Niçin?
Çünkü artık bir hükmünüz kalmadı. Niçin? Çünkü siz ancak bir korkuyla
bu süreci devam ettirebilirsiniz.
Bekçilerle ilgili yapılan düzenlemede artık
fotoğraflar ve dile getirilen, bu kısıtlı imkânlara rağmen
medyada çıkan fotoğraflar herkesi tehlikeye düşürmekte ve kaygılandırmakta.
Son iki günde Türkiye İnsan Hakları Vakfı
ve İnsan Hakları Derneği, 1 Ocak 2020 ile 1 Haziran 2020 arasındaki
beş aylık süreçte işkence, kötü muamele ve fiziki şiddet sebebiyle
başvurmuş binden fazla insanın başvurularını bizlerle
paylaştı ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı ile İHDye
başvuranlar zaten sınırlı sayıda insanlar ve bunların
yaklaşık yüzde 30u -ne zaman, biliyor musunuz- Covid-19 nedeniyle itirazları
üzerine kötü muameleye tabi tutulmuşlar.
Siz bekçilerle ilgili düzenlemeyi böyle devam ettirirseniz,
içeride sürekli polis devletine dönüştürürseniz, siz insanların güvenliğini
değil, kendi güvenliğinizi sağlamış oluyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Arkadaşlar, buradan
bir şey anımsatayım. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin koridorunda
bazı kimseler özel korumalarla geziyorsa bu Meclisin ayıbıdır.
İnsanları bu Meclise girerken bile, dikkat edin, yemekhane koridorlarında,
dışarıda bile bu hâle getirmişsiniz. Bu Mecliste insanlar eğer
bizlerin huzurunda kendilerine güvenemeyip korumalarla geziyorsa vay milletin hâline.
İlk bekçilerle ilgili düzenlemeyi düşündüğünüzde
Memlekette hırsızlık artmıştı. diyordunuz, sonra
peşinden getirdiniz, şimdi 5 katına kadar çıkacak sayıda
bir sürece dönüştürdünüz. Türkiyede, siz Hükûmete geldiğinizde, dışarıdaki
silahlı güçlerin sayısı ile içerideki silahlı güçlerin sayısı
arasında ters bir orantı gelişti. Sürekli içerideki güvenliği
gündemde tutup -şu anda sayısı 600 bine varan bir kolluk gücü içeride
var- herkese bir korku imparatorluğu yaratmaya çalışıyorsunuz.
Bu düzen sürmez, güvenlik güçlerinin öncelikli görevi
bir toplumda güveni sağlamaktır. Siz güveni sağlayamazsanız,
güvenlik güçleriyle hiçbir zaman dünyada da başka yerde de güvenlik sağlanamamıştır.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Güvenlik güçleri güvenliği
sağlamak için vardır Sayın Başkanım, halkın güvenliği
için.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Önce güven.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından
önce yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Karabat, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Gürer, Sayın Kayan, Sayın Yavuzyılmaz,
Sayın Zeybek, Sayın Şevkin, Sayın Köksal, Sayın Ünver,
Sayın Bülbül, Sayın Gökçel, Sayın Durmaz, Sayın Kılıç,
Sayın Şahin, Sayın Demirtaş, Sayın Tokdemir, Sayın
Zeybek, Sayın Tanrıkulu, Sayın Tanal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Erol
Katırcıoğlu Züleyha
Gülüm Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
İstanbul
Ankara
Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul
Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR
AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Dilşat Canbaz Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya.
DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Genel Kurul üyeleri; Türkiye âdeta bir polis devletine dönüşmüş
durumdadır. Son dönemde artan polis şiddeti ve buna bağlı olarak
insan haklarına yönelik hak ihlalleri her geçen gün artmaktadır. En asgari
demokratik taleplerimiz dahi iktidar direktifiyle polis şiddetine uğramaktadır.
Emekçilerin, kadınların, gençlerin 12 Eylül darbecilerinin yaptığı
ve oldukça yetersiz ve cılız olan anayasal hakları dâhil birçok alan
da polisler tarafından tanınmamaktadır. Öyle ki birçok demokratik
protesto ve etkinliklerde polis müdürleri ve amirleri bu hakları tanımadıklarını
iktidardan aldıkları güçle çekinmeden ifade edebilmektedirler. Cezasızlık
ve iktidarın sağladığı dokunulmazlık zırhı
kolluk kuvvetlerini her geçen gün keyfî davranmaya yöneltmekte, buna bağlı
olarak da polis şiddeti her geçen gün artmaktadır. Görev ve üslubun sınırlarını
aşan kolluk güçlerinin bu tavır ve yönelimleri artık istisnai bir
durum olmaktan ziyade genel ve yaygın bir tavra dönüşmüştür.
Geçmişten bugüne, iktidarın polis güçlerine
sağladığı bu imtiyaz ülke tarihini kanlı sayfalarla doldurmuştur.
Hatırlayalım 1992de Cizre Nevrozunu, 1995te Gazi Mahallesini, 1 Mayıs
Mahallesini, Ali Korkmazı, Ethem Sarısülükü, Berkin Elvanı, Uğur
Kaymazı, Dilek Doğanı ve burada ismini sayamayacağımız
birçok kişiyi. Birçok insan polis şiddeti nedeniyle kitlesel veya tek
tek yaşamlarını yitirmişlerdir. Bunun karşılığında
ise birçoğunun ya uzun yargılamalar sonunda ya da zaman aşımından
dosyaları kapatılmış; ya beraat ettirilmiş ya da göstermelik
cezalar almıştır. Emniyet ve Jandarma içindeki ırkçı örgütlenmeler
bugün artık kendisini gizleme gereği duymayacak kadar cüretkârdır.
Birçok Emniyet mensubu ırkçı ve faşist örgütlenmelere sempatilerini
saklama gereği duymamaktadır. Eğer iktidar, Emniyet ve Jandarma içindeki
hukuk tanımaz bu grupları korumaya devam eder ve bunlara karşı
hukuksal ve idari tedbirler almazsa ülkemizi oldukça zor günler beklemektedir.
ABDde ırkçı saldırılara karşı
olduğunu beyan eden AKP ve Genel Başkanı Tayyip Erdoğan öncelikli
olarak kendi coğrafyasına bakmalı, başta Emniyet teşkilatı
olmak üzere ülkemizde el altından korunan kamu ve sivil ırkçı faşist
örgütlenmelere karşı acil harekete geçmelidir.
Bugün bekçilere yönelik yeni yetkileri ve bir kanun teklifini
görüşüyoruz. Bugün bizler açısından nelerin getirileceğini ve
bu yasa geçerse ne kadar hak ihlali olacağını önümüzdeki süreçlerde
göreceğiz.
Kurulduğu günden beri AKP gençlik örgütleriyle doğrudan
ilişkisi olduğu iddia edilen bekçilere yönelik bu yetki artırımı,
yarın için oldukça sıkıntılı süreçlere neden olacak. Psikososyal
değerlendirme yapmadan, siyasi referanslarla alınan bekçilerin ideolojik
ve siyasal konumlanışı, demokratik toplumsal muhalefete yönelik konumlandırıldıkları
yönünde haklı kaygılara neden olmaktadır. Daha yeni denilebilecek
bekçiliğin kısa sürede birçok hak ihlali iddialarıyla gündeme gelmesi
bu haklı kaygıları kuvvetlendirmektedir.
Gerçek bir demokrasinin kıstası, muhalefetin
talep ve eleştirilerini ifade etme özgürlüğüdür. İktidarın muhalefete
karşı konumlandırdığı yargı ve polis gücüne ek
olarak bekçilerin yetkilerinin artırılması demokratik mücadele yöntemlerine
ve muhalefete yönelik açık bir kuşatma girişimidir. AKP iktidarı
her defasında kolluk güçlerini daha sınırsız yetkilerle donatırken
muhalefeti, halkı polis ve bekçi şiddetine karşı koruyacak gerçekçi
ve yaptırım gücü olan hiçbir yasal düzenlemede ve denetimde de bulunmamaktadır.
Bugün iktidar toplumsal muhalefetin talep ve önerilerine
terör hain yaftası yapıştıradursun, polisleri, bekçileri
sınırsız ve sorumsuz yetkilerle donatsın, hakikat olan ve haklı
olan er ya da geç galip gelecektir. Erdoğan denetimindeki AKP iktidarı
da emekçilere karşı patronları, doğaya karşı betonu,
hakikate karşı yalanı kollayan, koruyan adaletsiz ve haksız
yönetim biçiminden artık vazgeçmelidir. Bu yönetim anlayışının,
ülkedeki sorunları çözmek bir yana dursun, olan sorunları boyutlandırdığını
ve yeni sorunları ortaya çıkardığını göreceğiz
ve görmekteyiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyursunlar Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kayıtlara girmesi
açısından: Hatibin partimize yönelik iddialarını reddediyoruz.
İkincisi: Yetkililere sorduk, Emniyet ve Jandarma
içindeki ırkçı örgütlenmeler nelerdir diye; yetkililerden böyle bir örgütlenme
olmadığını
Sayın hatip -varsa- bu ırkçı örgütlenmelerin
isimlerini kamuoyuyla ve Meclisle paylaşsın.
Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Amblemlerini takıyorlar, amblemleriyle fotoğrafları var.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 16ncı maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
(2) Diğer kanunlarda 772 sayılı kanuna
yapılan atıflar bu kanuna yapılmış sayılır.
Ömer
Fethi Gürer Ensar
Aytekin Ali
Öztunç
Niğde Balıkesir Kahramanmaraş
Yaşar
Tüzün Faruk
Sarıaslan İlhami
Özcan Aygun
Bilecik Nevşehir Tekirdağ
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR
AYDIN (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Rafet Zeybek.
Buyursunlar Sayın Zeybek. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz çok ağır
bir demokrasi ve adalet sorunu yaşıyor. Hepimiz biliriz, demokrasinin
asla vazgeçilmezi olan kuvvetler ayrılığı, maalesef yok edilme
noktasına gelmiştir. Yasama ve yargı, yürütmenin kontrolü altına
sokulmuştur. Yine, hukuk devletinin olmazsa olmazı olan bağımsız
yargı, maalesef bitirilmiş, yargı da yürütmenin kontrolü altına
sokulmuştur. Artık Anayasa uygulanmıyor, yasalar uygulanmıyor;
fiilî durumlara göre ülke yönetilir hâle gelmiştir. Bütün bunların yanında,
çok vahim bir olaydan bahsedeceğim; kumpas. Dün uygulamaya sokulan kumpas,
bugün aynı şekilde devam ettirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Ergenekon, Balyoz ve benzeri
kumpas davalarını hepimiz biliyoruz. Biz o zaman Bu davalar kumpastır
hatta biz bu davaların avukatıyız. dedik. Siz de Bu davalar, bu
olaylar gerçektir, biz de bu davaların savcısıyız. dediniz.
Sonra, kumpas olduğu ispatlandı, o zaman Başbakan olan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan Biz yanıldık, biz aldatıldık. dedi.
Hatta Allahım ve milletim bizi affetsin. dedi. Tabii, Allah affeder mi etmez
mi bilmeyiz ama bu millet Recep Tayyip Erdoğanı affetmeyecek. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü o zaman o kumpas davalarını FETÖyle birlikte
AK PARTİ iktidarı hazırladı. Onların kontrolü altında
o davalar açıldı. Onca insan FETÖ ve AK PARTİ iktidarı tarafından
yıllarca, aylarca cezaevinde yatırıldı; şimdi, FETÖ olayından
sonra devam ediyor yine, asıl vahim olan da bu. Hadi, o zaman Ya, bir terör
örgütü, evet kumpas kurdu. dedik, siz de kabul ettiniz. Aynı kumpaslar bugün
yine devam ediyor. Bakın, gazeteciler kumpaslarla tutuklanıyor, siyasiler
kumpaslarla tutuklanıyor.
Değerli arkadaşlarım, eğer bir ülkede
siz adaleti bitirirseniz, bilerek ve isteyerek kumpas kurarsa kendi vatanına,
kendi milletine bir kumpas kurarsa yürütme, bu devletin geleceği tehlikededir.
Bu devletin geleceğini tehlikeye atıyorsunuz siz. Hep kendiniz de söylüyorsunuz,
eğer adalet yoksa devlet yoktur. Siz şimdi, bunca kumpastan sonra, Türkiyede
hâlâ bağımsız yargı var, adalet dağıtılıyor
diyebiliyor musunuz? Vatandaş diyemiyor. Bakın, yüzde 20lere düşmüş
güven yargıya, siz hâlâ hiç sıkılmadan Bağımsız yargının
kararlarını uyguluyoruz. diyorsunuz. Hangi yargı bağımsızlığı?
Yargı, Cumhurbaşkanının gözüne bakıyor, sesine bakıyor,
oradan gelen işarete bakıyor.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Sanki kendin anket
mi yaptırdın, yüzde 20 bilmem ne diyorsun? Hangi ankete göre?
RAFET ZEYBEK (Devamla) Yaptırdım.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Yazıklar olsun!
Kendi niyetine göre söylüyorsun.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Sizin
Yargıtay Başkanınız
dedi Yüzde 30'lara düştü. diye.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Hadi oradan!
RAFET ZEYBEK (Devamla) Sizden önce yüzde 70lerdeydi,
bitirdiniz yargıyı. (CHP sıralarından alkışlar) Devleti
çökertiyorsunuz, devleti! Daha konuşuyorsunuz ya, Allah Allah! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Hani yargı
bağımsızdı? Kendine göre konuşuyorsun, kendi beynindekine
göre konuşuyorsun oraya çıkıp.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Ben yıllarca o şeyde
görev yapmıştım, o zaman diyordum: Bu FETÖ bu ülkenin geleceği
için tehlike
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
RAFET ZEYBEK (Devamla)
ve tehdittir dediğimde,
bana vatan haini dediniz vatan haini (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi kimmiş vatan haini, kimmiş? FETÖnün her istediğini yapan
mı vatan haini, ona karşı gelenler mi vatan haini? Bunun önce hesabını
verin, bunun hesabını verin. Batırdınız bu ülkenin yargısını,
batırdınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hatibin ifadelerini
reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Kendi söyledikleriyle, kendi anlattıklarıyla
hatibi baş başa bırakıyoruz. FETÖyle ilgili, nasıl etkin
mücadele ettiğimiz ortadadır. FETÖ bir terör örgütüne dönüştüğü
zaman kimlerin FETÖyle iş birliği yapıp AK PARTİye karşı
ortak hareket ettiği de mevcut, kayıtlarda, ifadelerimizde bulunmaktadır.
Saygıyla selamlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Grup Başkan Vekilinin
söylediklerinden ziyade, tutanaklar üzerindeki hassasiyetimden dolayı, Rafet
Beyin muhteşem konuşmasının alkışı uzun sürünce,
tutanaklarda hem Sayın Grup Başkan Vekilinin konuşması hem CHP
sıralarından alkışlar yazacak, sakın üstüne alınmasın,
alkışımız Rafet Zeybekedir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici 1inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Katırcıoğlu Ali
Kenanoğlu
Ankara
İstanbul
İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Tulay
Hatımoğulları Oruç
Bitlis
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR
AYDIN (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Aşağı yukarı, benden sonra konuşacak
yok galiba, en son konuşmacı benim ve ben Plan ve Bütçe Komisyonunda olduğum
için buradaki toplantıya çok sık katılamadım, onun için de şu
soruyu cevaplayamadım ya da belki cevaplamışlardır ama duymadım:
Biz niçin bunu yapıyoruz? Niçin mahalle ve çarşı bekçileriyle ilgili
bir kanun düzenlemesi yapıyoruz? Doğrusunu isterseniz, ben buna bir cevap
buldum, sizlerle paylaşacağım fakat önce şu soruyu sormak lazım
galiba: Bekçilik müessesesi nereden geliyor? diye baktığımızda,
benim kabaca öğrendiğim, bildiğim kadarıyla, oldukça eskiye
giden bir hikâyesi var. Yani İncilde sözü ediliyor imiş, daha sonra,
özellikle Mısır, Osmanlı İmparatorluğu, Yunanistan gibi
ülkelerde kullanılmış mahalle bekçileri ama sadece bu coğrafyada
değil, aynı zamanda Avrupada da kullanılmış. Örneğin
İngilterede 12nci, 13üncü yüzyıldan itibaren kullanılmış,
Amerikada 16ncı yüzyıldan sonra kullanılmış. Velhasıl
eski bir müessese. Şimdi bazı arkadaşlarımızın Ya,
bu müessese, Osmanlıdan kalmış bir müessesemiz bizim, dolayısıyla
bir marka müessese, bunu yaşatalım, o sebeple bu kanunu getirdik. dediklerini
öğrendim. Arkadaşlar, ben size şunu önereyim: Eğer gerçekten
Osmanlıdan bir kurum alınacak ve marka değeri olan bir kurum alınacak
ve bugün için bir kanunla geçerli hâle getirilecek gibi bir amacımız varsa
ben size ahilik teşkilatını öneririm; günümüze de çok uygun doğrusunu
isterseniz çünkü ahilik teşkilatı esas itibarıyla üretimle ilişkili
hiç olmazsa, güvenlik gibi bir amaçla değil. Ama anladığım kadarıyla,
bu değil tabii ki... Yani Böyle bir marka kurum var; işte, bunu yeniden
gündeme getirelim. amacı -bence- benimsediğiniz amaç olamaz gibi geliyor
bana.
Şimdi, bu sorunun cevabını ben aradığımda
şöyle bir gerçekle karşılaştım, o da şu: Biliyorsunuz,
bekçiler gece çalışırlar. Peki, niye gece çalışırlar,
niye böyle bir ihtiyaç doğmuş? Çünkü değerli milletvekilleri, bu
sorunun cevabını vermek için geriye gittiğimizde, geçmişte,
elektriğin icat edilmediği dönemlerde, şehirleşme sürecinde,
sokaklar meşale veya gaz lambalarıyla aydınlatılmak durumunda
kalınırmış dolayısıyla da karanlıkların,
bir anlamda, suç işleme eğiliminde olan insanlar için bir imkân olduğu
gözlemi üzerine, bekçilik müessesesi, anladığım kadarıyla bütün
dünyada da geçerli olmuş.
Şimdi, benim yine görebildiğim kadarıyla,
bu müessese, aslında, bütün dünyada polis teşkilatıyla iç içe geçmiş
ve iki ayrı müessese olmaktan çıkmış, tek bir polis teşkilatı
içinde eritilmiş; bir tek Amerikayla ilgili bir örneği var: Floridada,
bildiğim kadarıyla, anladığım kadarıyla bekçilik müessesesi
devam ediyor ama diğer Batı ülkelerinin çoğunda, özellikle Amerikada,
artık gece bekçiliği diye bir müessese kalmamış.
Şimdi, arkadaşlar, bu sorular -tahmin edersiniz-
beni tatmin etmedi ve şöyle bir yere geldim: Türkiye gerçekliği içinden
baktığımızda, mahalle ve çarşılarda kimler yaşıyor?
Arkadaşlar, Türkiyede varlıklı kesim artık mahalle ve çarşılarda
yaşamıyor. Bugünün Türkiyesinde, özellikle varlıklı kesimler
açısından baktığımızda, varlıklı kesimler
artık ya villalarda yaşıyorlar ya sitelerde yaşıyorlar
ya da rezidanslarda yaşıyorlar. Dolayısıyla da çarşı
ve mahallelerde yaşayanlar genellikle çalışanlar, esnaf ve zanaatkârlar.
Peki, niye şimdi bu kanun teklifi geldi ve bu anlamda, çalışan kesime
yönelik bir güvenlik tedbiri olarak düşünüldü?
Sayın Başkan, bana bir dakika daha verir misiniz?
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Çünkü sayın vekiller,
gerçek şu: Çok ciddi bir ekonomik kriz yaşıyoruz ve bu kriz ne siteleri
vuracak ne rezidansları vuracak ne de villaları vuracak; vuracak olduğu
yer belli: Küçük esnaf, zanaatkârlar ve genel olarak, çalışan yoksul kesimler.
Dolayısıyla da onların yaratabilecekleri güvenlik tehlikelerini zapturapta
almak ihtiyacından dolayı, siz, bence, gündemde herhangi bir karşılığı
olmayan bir konu olarak bekçiler kanununu buraya getirdiniz. Arkadaşlar, bu,
özetle şudur bence: İktidarınız giderek daha fazla baskıcı
bir iktidar olmaya doğru evriliyor. Bugün itibarıyla 300 milyonluk Amerikadaki
güvenlik güçleri sayısına yakın bir güvenlik gücü var olan -polis
teşkilatı, Jandarma teşkilatı anlamında söylüyorum- bir
Türkiyede bekçilik müessesesine ihtiyaç yoktur. Bekçilik müessesesine nerede ihtiyaç
vardır? İşte söylediğim gibi, ekonomik sorunlara karşı
isyan etme potansiyeli taşıyan çalışan kesimlerin baskı
altında tutulması için düşünülmüş olan bir yasadır bence;
o sebeple de bizim herhangi bir şekilde desteklememiz mümkün değildir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin geçici 1inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki "altı ibaresinin "bir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Ensar
Aytekin Faruk
Sarıaslan
Aydın
Balıkesir Nevşehir
Ali
Öztunç İlhami
Özcan Aygun Ömer
Fethi Gürer
Kahramanmaraş Tekirdağ Niğde
Yaşar
Tüzün
Bilecik
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR
AYDIN (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Süleyman Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (CHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; güvenlik ve özgürlük, demokratik ülkelerin arasında
denge kurmak zorunda oldukları iki büyük unsurdur. Özgürlük dengesini ve güvenlik
dengesini kuramayan ülkelerde demokratik yapıdan uzaklaşılır
ve o ülke artık otokrasi hâline gelir. Otokrasinin bir anlamı da artık,
korku imparatorluğu içerisinde kişilerin anayasadan doğan hak ve
özgürlüklerini ortaya koyamadıkları, anayasal hak ve özgürlüklerini ortaya
koydukları zaman cezaevi yollarına giden baskı ve sindirme politikalarının
etkili olduğu bir devlet biçimi olmasıdır.
Güvenlik uygulamaları artırılarak özgürlükleri
koruyabilir miyiz ya da özgürlüklerimizi genişleterek güvenliğimizi sağlayabilir
miyiz? Dengeyi nerede sağlayacağız? Bu dengeyi şurada sağlayabiliriz:
Denge denetlemenin var olduğu, tek kişinin karar vermediği, belirli
grupların ötekileştirilmediği ve toplumsal, kitlesel eylemlere, özgürlüklere
izin verildiği demokratik ülkelerde bunu sağlayabiliriz.
Bakınız arkadaşlar, ülkemizde açık
ve net, parti devleti anlayışı var. Biraz önceki tartışmada
Sayın AKP Grup Başkan Vekili Söylenenler Türkiye Cumhuriyeti devletine
karşı söylenmiştir. diyor. Artık özdeşleşmiş,
demokrasi bir tarafta, özgürlükler bir tarafta, burada yapılan tüm eleştirileri,
AKPnin yapmış olduğu icraatlara karşı eleştirileri
tam anlamıyla devlet iç güdüsüyle kendi sahipleniyor; parti devleti anlayışı.
Parti devleti anlayışı, 2017deki referandumdan sonra 2018de -iki
sene önce- yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
denilen bu anlayış, tam anlamıyla kararların tek kişi tarafından
verildiği ve bakanlık hiyerarşisinin bir kenara itildiği, sarayda
bir hiyerarşinin oluştuğu, Hukuk Politikaları Kurulu, Kültür
Kurulu, Eğitim Kurulu, turizm kurulu adı altında, sarayda belirlenen
yasa teklifleriyle bakanlık bürokrasisinin bir kenara atıldığı,
bakanların bile yapılacak işlerden haberinin olmadığı
bir sistem. Bir bakıyorsunuz, sabah sokağa çıkma yasağı
kararı veriliyor; bir bakıyorsunuz, on saat sonra Sokağa çıkma
yasağını ben kaldırdım. diyebiliyor. Yukarıdaki iktidar
her şeyi biliyor, sağlığı biliyor, hukuku biliyor, kültürü
biliyor, eğitimi biliyor, danışmadan biliyor ve yasama yok, kuvvetler
ayrılığı yok. Kuvvetler ayrılığı olmayınca
yasama etkisiz hâlde, yürütme tam anlamıyla bütün kuvvetleri toplamış
durumda. Bu durumda ne oluyor? Güvenlik kuvvetlerini artırmakla işsizliği,
güvenlik kuvvetlerini artırmakla toplumsal muhalefeti susturma yoluna gidiliyor.
250 bin polis var, 190 bin jandarma var. Bu memlekette güvenlik politikalarını
artırıp 21 bin bekçiyi getirmenin ve memlekette milletin tenceresi kaynamazken
milletin talepleri varken iş, aş, işsizlik sorunu, varken aciliyet
olarak bu yasa teklifini getirmenin amacı, acaba, işsizliği ve ekonomik
buhranı bu tür güvenlik tedbirleriyle önlemek mi diye düşünüyorum. Hakkımız
var bunu düşünmeye. Neden hakkımız var? Tavşanlı halkı,
kapatıldığı hâlde deneme çalışmaları yapan termik
santrale karşı isyan edip Biz kül istemiyoruz, kirlilik istemiyoruz.
diye eylem yapıyor. Tavşanlı Kaymakamının dün, basın
açıklaması yaptığı zaman Ben oraya jandarma yığarım.
Ben oraya sosyal mesafeden ceza yazarım. diyebileceği kadar güvenlikçi
politikalar!
Aydında Kuyucularda, Beyköyde yasaya aykırı
yapılan jeotermale karşı çıkıp da orada eylem yapan köylü
kadınlara -teyzelerimiz, analarımız- sosyal mesafe koyamadıklarından
dolayı 3.150 lira ceza yazılan bir Türkiye burası arkadaşlar.
Aynı günlerde, sokağa çıkma yasağı
varken o Vali Yardımcısı, JESlerden sorumlu Vali Yardımcısı
Didimde, JEScilerle beraber, sokağa çıkma yasağı kapsamına
giren insanlarla beraber, yata binip geziye çıkıyor ama o köylülere 3.150
lira sosyal mesafe cezası yazılıyor, Tavşanlıda yazılıyor,
Aydında yazılıyor; güvenlikçi politikalarla yazılıyor.
Bu ne demektir? Demokrasiden uzaklaşılan ülkelerde olur. Denge, denetleme
olmaz. Ne olur? Parlamenter olmaz. Parlamenter rejimde konuşanlara parlamenter
denir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Dün ne oldu arkadaşlar
burada? Cumhuriyet Halk Partisi olarak oy kullanma hakkımızı yavaşlatarak
burada milletvekilliği antidemokratik olarak düşürülen, Anayasa ihlal
edilerek milletvekilliği düşürülen bir milletvekilimize destek olmak amacıyla
yaptığımız eyleme karşı ne yaptılar? AKP Grubu
ne yaptı? Komisyon, vermiş olduğumuz önergelere Uyarız, katılıyoruz.
diyerek bizim konuşma hakkımızı engelledi. İşte bu
da yasama hakkını, bizim, parlamenterlerin yasama hakkını engelleyen
bir olay. Yürütme her şeyi biliyor, yasama yok, yargı yok, yargı
bağımsızlığı yok, yargı tarafsızlığı
yok. Hâkimlere, savcılara talimat veriliyor, ondan sonra çıkıp da
Vicdanlarınıza göre karar verin. diyor. Kim diyor? Sayın AKP devlet
başkanı diyor, parti devletinin başındaki diyor. Hangi savcı,
hâkim vicdanına göre karar verecek? Kavalayı üç yıldan beri vicdana
göre karar verip de mi tahliye ettirmiyorsunuz? Barışları onun için
mi tahliye ettirmiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, devletin dini adalettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Toparlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hukuk bir gün herkese yarar.
Hiç unutmam, 2011de, 2013te Silivri davalarına giren o Silivri davalarında
bulunan hâkim ve savcılar şu anda ya kaçak ya da cezaevinde. Hiç unutmam,
Silivri mahkemelerinde söylenmiş olan bir söz vardı: Ey hâkim bey, yattığın
zaman, yastığa başını koyduğun zaman rahat uyuyabiliyor
musun? Bunların hesabı, yargısı, yargının hesabı,
demokrasiye, özgürlüklere karşı yapılan ihlallerin hesapları
bir gün sorulur ve sorulacaktır arkadaşlar.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
61.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün görüşülmekte
olan 174 sıra sayılı Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul)
- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri hatibi dikkatle dinledik. Türkiyede,
parti devleti kavramını toplumumuza öğreten, Türkiye kamuoyuna sokan
CHPdir.(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiyenin devlet
partisi CHPdir.
ALİ MAHİR BAŞARIR
(Mersin) Devleti
kuran partidir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - CHP, öyle bir partidir
ki kendi parti ilkelerini Anayasaya dercetmiştir. Eğer bir parti devleti
arıyorsanız, kendinize bakacaksınız. İl başkanlarını
vali olarak belirlemiş bir partidir. Kendisi dışında hiçbir
partiye müsaade etmemiştir.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Şimdi,
valiyi belediye başkanı yapıyorsunuz.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) - Şimdi, bir diğer mesele de şudur değerli arkadaşlar:
AK PARTİ seçimle, seçim kazanarak iktidara gelmiştir.
ALİ MAHİR BAŞARIR
(Mersin) Yalovada mı!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Çok partili hayata
geçtiğimiz 1946 seçimleri -ki biliyorsunuz nasıl oy kullanıldığını;
açık oy, kapalı tasnif-haricinde tek başına iktidara gelip kazanabildiği
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
CHPnin hiçbir seçim
yoktur. Dolayısıyla Bu, parti devleti, parti devletinin mantığı
Bunları biz bilmeyiz, bunların kurucu, felsefi babaları sizlersiniz,
sizlerin büyükleridir.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
62.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Halk Partisinin tek başına siyasi parti olduğu dönemdeki
süreci parti devleti diye nitelendiriyorlar. Ne mutludur ki savaş meydanlarından
gelen ve Atatürkün iki büyük eserimden biri diye övgüler düzdüğü ve emanet
ettiği Cumhuriyet Halk Partisi, iki tane başarısız denemeden
sonra çok partili rejime geçilmiş, 1946 seçimlerinin yarattığı
ortamdan sonra 12 Temmuz Beyannamesiyle yani yargı denetiminde adil, şeffaf,
gizli oy, açık tasnif ilkesinin taahhüt edildiği, altına Demokrat
Partinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanlarının ve dönemin
Başbakanının rızasının ifade edildiği, her iki
tarafın bu yeni seçim sistemine güveneceği ve dünyanın Türkiye'deki
serbest seçimleri tanıyacağı taahhüdünün verilebildiği bir süreci
yaşamış, yaşatmış bir partiyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 14 Mayıs 1950, İsmet
Paşanın seçim mağlubiyetidir; yanına gelirler Herhâlde yönetimi
bunlara vermeyeceksin? derler. İsmet Paşa der ki: Bu, benim en büyük
mağlubiyetim şüphesiz. Paşa meydan muharebelerinden geliyor, yedi
düveli yenen, Atatürkün en yakın silah arkadaşı. Ama şüphesiz,
Türkiye demokrasisinin zaferi. der. Kesin seçim sonuçları on gün sonra açıklanacak
olmasına rağmen, yaverini Demokrat Parti Genel Merkezine yollar Paşa
devir teslime hazırdır. der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle seçim sistemi dediğinizde,
Cumhuriyet Halk Partisinin tarihinde bu geçiş, bu gurur varken bir mağlubiyeti
kendisine gurur görebilirken iktidara serbest seçimlerle gelip Anadolu Ajansını
seçim gecesi yüzde 70ten başlatıp üç gün önce araştırma şirketine
yüzde 70i duyurtup seçim akşamı manipülasyonlarıyla 31 Mart İstanbul
zaferini YSK iptalleriyle ve geldiği zaman tarafsız Cumhurbaşkanı
varken öncesinde, sırasında, sonrasındaki OHALin de yarattığı
güvensizlik, baskı ve eşitsizlik ortamında küçük bir farkla ve bugün,
bütün propagandanın altının boş çıktığı
bir referandumla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum Başkanım.
değiştirilen bir sistemde, gece 33 erimizi Münbiçte şehit verip
yüreğimiz yanarken sabahleyin il başkanları toplantısını
canlı yayında verip aynı dolma kalemle sabah Manisaya Vali, öğleden
sonra il başkanı atayanların bize söyleyecek hiçbir sözü yoktur.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyursunlar Sayın Muş.
63.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Uzatmadan, bir şeyi
daha ifade edeceğim.
Sayın Başkanım, Türkiyenin çok partili
siyasi hayata geçmesi CHPnin bir lütfu değildir, İkinci Dünya Savaşından
sonra demokrasi yanlısı güçler kazandığı için zoraki geçmiştir;
CHPye kalsa elli sene daha çok partili hayata geçmeyecekti. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ondan önce neden geçmemiştir? Var olan partileri neden
kapatmıştır? Kendisine rakip olan herkesi kapatmıştır.
(CHP sıralarından gürültüler)
Bir diğer konu şudur: Şimdi, Sayın
Başkan ne demek istiyorsun? Yani Demokrat Parti seçimi kazanmış,
yönetimi devretmeyecektin! Ne demek? Lütuf mu? Seçimi kazanmış adam, tabii
ki yönetimi devredeceksin, tabii ki vereceksin yönetimi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, bir lütuf değil ki! Sen kazan seçimi, sen de yönetimi
devral! (CHP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Adamların kazandığı
seçimi bile iptal ettiniz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
64.- Manisa Milletvekili Özgür Özel, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, demokrat
olmak Mehmet Muşa şeklen de olsa ne çok yakışıyor ya!
Keşke...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizim ruhumuzda demokrasi
var, ruhumuzda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geçen 31 Mart seçimlerinde, kendi
partisi içinde Ya, İstanbulu bize kim kaybettirdi? muhasebesinde -Ekrem
İmamoğlu kazanamaz ya- sayılan isimler vardı Berat Albayrakla
birlikte. O isimler: Bir sayın eski kadın bakan, bir çok değerli
İstanbulda siyaset yapan Grup Başkan Vekili. Onlar İsmet Paşaya
gidildiği gibi gittiler, İstanbulu verirsek Türkiyeyi veririz. dediler,
razı ettiler, 31 Mart seçimini YSKden iptal ettirdiler ve 806 binlik farkın
müsebbibi oldular; şimdi de gülüyorlar. Ama Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanı, AK PARTİnin şu anki Genel Başkanı gibi kazandığı
seçime rağmen mazbatayı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ...iptal ettirme tenezzülüne girişmediği
için Türkiyeye demokrasi geldi, Türkiyenin başarısı. Seçim, Demokrat
Partinin başarısı. Bu demokratlık İsmet Paşanın
ve partimizin onur nişanesidir. Sizin gibi kaybettiği seçimi iptal ettirenlerden
olmadık, hiç bir zaman da olmayacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Bitiriyoruz efendim.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Dam başında
saksağan, vur beline kazmayı. Ne alakası var ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
65.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
kendi partisinin kuruluş tarihini bilmeyen, kendi mahallesinden delege seçilemeyen
Özgür Özel bana demokrasi dersi anlatmasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Delege seçilsin, öyle
gelsin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
66.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekilliğine Türkiye rekoru kırarak bütün
üyelerinin oyuyla geldiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok keyifli bir yere geldik. Ben diyorum ki Bizde demokrasi var, sizde yok., kendisi
de bana argüman sunuyor.
Ben Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilliğine
ilinde Türkiye rekoru kırıp ön seçimde 13 bin oyun 11.650sini alıp
bütün üyelerinin oyuyla gelmiş, bu Grup Başkan Vekilliğine 5 seferdir
grubunun yaptığı seçimlerde, çoklu yarışta seçilip gelmiş
birisiyim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Geç onları geç!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama bizim mahallede 600 CHP üyesinin
oy kullandığı bir seçimde -benim ismim yer almasına rağmen-
bir listeye sırf Özgür Özelin adını oraya koymuşlar diye seçim
kazanılmasının garantisi yoktur.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, CHPnin farkıdır;
bunu eksiklik olarak gösterenlerin parti içi demokraside benden alacak çok dersi
var. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
uzatmayacağım. Çok değerli Genel Kurulun affına sığınarak
ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) Hadi yeter ya! Bırakın
bu kayıkçı kavgasını.
BAŞKAN Buyurun Sayın Mehmet Muş.
67.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın milletvekilleri,
kendi mahallesinin bile tahammül edemediği Özgür Özele bizim ne kadar tahammül
ettiğimizi görüyorsunuz; bu bizim hoşgörümüz, bu Türkiyenin hoşgörüsü,
mahallesi tahammül edememiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
68.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu esprili
konuşmalara da bu Meclisin ihtiyacı var. Özgür Özel, mahallesinde bütün
üyelerin oy kullandığı yerde firesiz oy alır ama Özgür Özeli
yazdılar diye kırkar adaylı 2 listeden illa Özgür Özelin yazılı
olduğu taraf kazanmaz; CHPnin farkı budur ama eğer kimin kime tahammülü
konusunda bir iddia sahibiyse hodri meydan, ister gelsin bizim mahalleden ister
onun mahalleden karşılıklı dar bölge seçime girelim, kim kimin
alnını karışlıyor görelim! (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gel, bekliyorum!
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin geçici madde 1in birinci fıkrasında yer alan altı
ay ibaresinin üç ay ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Orhan
Çakırlar
Adana Antalya Edirne
Metin
Ergun İmam
Hüseyin Filiz Arslan
Kabukcuoğlu
Muğla Gaziantep Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ KADİR AYDIN (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 1inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bekçilik, kendi tarihimize bakarsak Osmanlılara
kadar uzanmaktadır. Osmanlılarda asesbaşılık olarak adlandırılan
bu meslek grubunun Fatih Sultan Mehmet döneminde hayata geçirildiği rivayet
edilmektedir. Modern anlamda ise bekçilik ilk olarak 1914 yılında Çarşı
ve Mahallât Bekçileri Hakkında Kanunla düzenlenmiş, 772 sayılı
Kanunla yardımcı kolluk olarak varlığını sürdürmüş
ve en son bekçi alımı 1974 yılında yapılmıştır
ancak 1991 yılında mevcut bekçilerin tümü sokaklardan çekilip yardımcı
hizmetlerde görevlendirilmiştir. 2007 Genel Seçimleri öncesinde görevde olan
8.152 bekçi ani bir kararla polis yapılmış ve dolayısıyla
kökeni Osmanlıya dayanan ve pazvant adı verilen gece bekçiliği
kaldırılmıştır. Belki de bekçiler hakkında verilmiş
en hayırlı karar buydu. 18 Mart 2016 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan
kararnameyle bekçi alımı yapılacağı duyurulmuş ve
5 pilot ilden başlanmak suretiyle bekçi alımlarına tekrar başlanmıştır.
29 Ocak 2020 tarihinde bekçilere kimlik sorabilme ile adli görevler verilmesi gibi
düzenlemeler içeren Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonunda kabul edilmiştir. Teklif
incelendiğinde tanınan yetkilerin tamamı kamu güvenliği açısından
kulağa hoş gelen tabirlerdir. Kim istemez ki bir suçlunun yakalanmasını
veya kim istemez tehlikesiz bir mahallede güvenle yaşamayı? Gelgelelim
kazın ayağı hiç de öyle değil. Bekçilere tanınan bu yetkiler
hâlihazırda polis ve jandarmada zaten mevcut. Aynı yetkilere sahip üçüncü
bir silahlı teşkilatı kurmanın neyin çabası olduğunu
anlamak mümkün değil. Her iki teşkilatta da sayısal olarak yetersizlik
var mı? Öyle bir durum yok. Eğer öyleyse daha fazla alım yaparak
polis ve jandarmayla bu açığın kapatılması mümkündür.
Ayrıca, günümüzdeki teknolojinin getirdiği
imkânlar, örneğin MOBESE kameraları, örneğin motorize polis teşkilatı
pek çok açığı kapatmakta ve böyle bir gece bekçiliğine ihtiyaç
göstermemektedir.
Değerli milletvekilleri, milletimiz yetkilerin kötüye
kullanılmasından dolayı yeterince mağdur edilmiştir. Yeterli
eğitim verilmeden bir insana zor ve silah kullanma, durdurup üst arama yetkisi
vermek çok sıradan bir şey değildir.
Sizlere yakın zamanda meydana gelen olayları
hatırlatmak istiyorum. Geçtiğimiz şubat ayında Antalya Konyaaltı
ilçesinde bir bekçinin kaçan şüpheliyi ateş edip vurması, Malatyada
havaya ateş açan bir bekçinin meslektaşını yaralaması,
23-26 Mayıs tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasaklarında
yaşanan kolluk şiddeti vakaları; Özellikle İstanbul Eyüpte
yaşanan olayda kolluk gücü olarak polislerin vatandaşı etkisiz hâle
getirmesinden sonra yerdeki vatandaşı bekçinin tekmelemesi, İstanbul
Kadıköyde de bir polisin motosikletli kuryeyi darbedip hakaret etmesini iki
bekçinin film izler gibi izlemesi.
Tüm bu olaylardan çıkan sonuç şudur: Üç aylık
kursla birisine silah vermek, olaylara doğru müdahale edebileceğini, önleyip
durdurabileceğini düşünmek çok geniş bir hayal dünyası gerektirir.
Bekçilik müessesesi bahsi geçen sebeplerle ayrıntılı bir biçimde
değerlendirilmelidir. Günümüzün teknolojik donanımı, bir yerleşim
merkezini sokak sokak, cadde cadde gözlenebilir hâle getirmiştir.
Yapılması gereken bekçilik müessesinin kaldırılmasıdır.
Var olan bekçilik kadrosunda bulunanlar da gerekli eğitime alındıktan
sonra polis kadrosuna aktarılmaları uygun olacaktır.
Saygılarımı sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanunu Teklifinin 17nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE 17 - Bu kanun yayımı tarihinden on gün
sonra yürürlüğe girer.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar Metin
Ergun Adana Edirne Muğla Hasan Subaşı
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş Antalya
Gaziantep Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR
AYDIN (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın Altıntaş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin
17nci maddesindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifte, Hükûmetin çıkardığı
kanunlarda sık rastladığımız bir durum var: Hükûmet genellikle,
önce fiilî durumu yaratıyor, arkasından kanun tekliflerini fiilî duruma
uygun hâle getiriyor. "Fiilî durum nedir? diye soracak olursak şu anda
iç güvenliğimiz polis ve Jandarma teşkilatı üzerine kurulmuş
ama şimdi, buna bir bekçilik müessesini ilave ediyoruz. Hâlihazırda birçok
eşitsizlik içeren güvenlik hizmetlerinde işe alınma, eğitim
seviyesi, görev tanımı, maaşlar açısından farklılıklara
yol açan bir düzenlememiz var. Bari bu yasa teklifiyle de daha önce birkaç defa
dile getirdiğiniz ve söz vermiş olduğunuz 3600 ek göstergeyi de polislere
verseydiniz. Jandarma personelinde 3600 olan ek gösterge polislerimizde 1100, 1500
ve 3000 olarak uygulanmakta. Dolayısıyla, polislerimiz de bu eşitliği
bekliyorlar. Keşke polis emeklilerimizin de mağduriyetini giderseydiniz.
2006 yılında verilen 100 liralık iyileştirmenin de bir an önce
güncellenmesini bekliyorlar. Bunları da bari hayata geçirseydik.
Değerli milletvekilleri, bekçilerle ilgili gündeme
gelen bazı haberler maalesef toplumun bekçiye olan bakışını
olumsuz etkilemekte. Tabiidir ki her mesleğin iyisi kötüsü olur, onda şüphe
yok fakat burada önemli olan, yöneticilerin yanlışlıkların üzerini
örtmeye çalışmamasıdır. Amerikadaki olayların büyümesinin
nedeni, polisin zanlıyı nefessiz bırakması değil, bundan
daha çok, bu suçlu polise yaptırım uygulanmamasından kaynaklanıyor.
Suçluları koruma durumu, zaten geçmişinde ırkçılık olan
bir toplumda ırkçılığın hortlaması olarak görülmüştür.
Ben size yakın takip ettiğim bir örnek vereyim.
Seçim bölgem olan Ankara Etimesgutta 17 Mayıs akşamı saat 22.00de
çöp dökmeye giden bir genç arkadaşımız bekçilerin tacizine maruz
kalıyor. Nerede? Oturduğu apartmanın giriş kapısında.
Olayı balkondan gören annesi, astım hastası babası ve 12 yaşındaki
kardeşi de bu genci bekçilerin elinden almaya indiğinde bekçilere destek
için gelen polis ekibince aileye biber gazlı, coplu müdahale yapılıyor.
Daha sonra, yere yatırılıp ters kelepçeyle karakola götürülüyorlar.
Olayın görüntülerini içeren yan apartmandaki kamera kayıtları polis
tarafından sökülüyor. Ailenin en üzüldüğü nokta bekçilerin ve polislerin
terörist diye hakaret etmeleri. Kaldı ki genç vatandaşımız
Hakkaride askerdeyken gazi olmuş, mayın patlaması sonucunda kulakları
iyi işitemiyor. Biz, bunu gündeme getirdik. Sonra ne oldu? Ankara Emniyeti
hiçbir dayanağı olmadan açıklama yaptı, açıklamada kısacası
Benim polisim, benim bekçim hata yapmaz. dedi. Daha fazla detaya girmeyeceğim,
bu konuda tweetler attım. Ankara Emniyet Müdürlüğü bu kadar kesin konuşmadan
önce kamera görüntülerini yayınlasa da gerçeği öğrensek.
Fakat her zaman da olumsuz örneklerle karşılaşmıyoruz.
Örneğin, geçtiğimiz Ramazan Bayramında Tekirdağ Çorluda ortaya
çıkan görüntüler vardı, 2 vatandaş sokağa çıkma yasağını
ihlal etmişti, bölgeye sevk edilen polis ekibi ile vatandaşlar arasında
önce tartışma çıkmış, vatandaşlar -iddiaya göre- polisi
tehdit etmişti, sonra olay polisin aşırı güç kullanmasıyla
son buldu. Bu olayın sonucunda Tekirdağ Valiliği olayda aşırı
güç kullandığı iddia edilen polisleri işten el çektirdi ve adli
ve idari soruşturma başlattı. Sayın Vali Benim polisim hata
yapmaz, ne dediyse odur. demedi. Bu durum aslında vatandaşa güven vermiştir,
güvenlik güçlerinin içindeki iş bilmezlere de ders olmuştur. En azından,
güvenlik güçlerinin, polis teşkilatının adı lekelenmemiştir.
Bundan sonra da güvenlik güçlerimizin adını
lekeleyecek davranışlara müsamaha edilmeyeceğini umuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 17nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 17- (1) Bu Kanun yayımlandığı
tarihte yürürlüğe girer.
Ömer
Fethi Gürer Yaşar
Tüzün Ensar
Aytekin
Niğde Bilecik Balıkesir
Faruk
Sarıaslan İlhami
Özcan Aygun Ali
Öztunç
Nevşehir Tekirdağ Kahramanmaraş
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR
AYDIN (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Sayın
Veli Ağbaba.
Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi Mehmet Muşu
dinleyince hakikaten AKPnin ne kadar ilginç bir parti olduğunu düşünmeden
edemedim. Öyle ki ne zaman kime ne söyleyeceğini, kimi ne zaman ne yapacağını
hiç bilemeyiz. Bakın, birkaç tane örnek vereceğim ben size.
TAMER DAĞLI (Adana) İlginç görmek istiyorsan
aynaya bak!
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi size de
geleceğim.
Öyle vekillersiniz ki bazen bir bakıyorsunuz birine
darbeci diyorsunuz, bakıyorsunuz bazen birini kahraman yapıyorsunuz.
Kimin ne zaman demokrasi kahramanı olacağını, kimin ne zaman
darbeci olacağını veya ne zaman kimin terörist olup kimin vatansever
olacağını bilemiyoruz. Bakın, bu gruptaki milletvekilleri, -muhtemelen
sizler de- 2015te, 2016da Ahmet Hoca dediğiniz derin adam dediğiniz
Ahmet Davutoğlunu burada ayakta alkışlıyordunuz. Değil
mi Doğan Kubat? Ayakta alkışlıyordunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyleydi, doğru.
VELİ AĞBABA (Devamla) Sonra adamı darbeyle
görevden aldınız, selam vermez oldunuz. Daha önce sokaklarda, meydanlarda
Davutoğlu diyordunuz; şimdi tu kaka oldu.
Değerli arkadaşlar, bakın, 12 Eylül 2010a
kadar devleti teslim ettiğiniz, önünde selam durduğunuz, gidip makamında
ziyaret ettiğiniz, randevu almak için araya aracı koyduğunuz -tırnak
içinde- Fetullah hoca efendi hazretleri ne hâle geldi, Türkiyeyi ne hâle getirdiniz
bir düşünün.
Değerli arkadaşlar, yine, hele bu barış
sürecini, çözüm sürecini bir hatırlayın; o zaman, MHPye -yeni ortağınız
MHPye- neler söylediğinizi de bir hatırlayın, çok söyleyip de aranızı
bozmak istemem ben sizin, neler söylediniz bir hatırlayın.
Şimdi, yine o zaman akil adamlar vardı, akil
adamlar. Hatırlıyor musunuz yere göğe sığdıramadığınız
akil adamları? Şimdi kapınızdan geçmiyorlar. Gazetecisi var,
siyasetçisi var.
Hele hele değerli arkadaşlar, hatırlar
mısınız bilmiyorum, yine bu - şimdi sürekli suçluyorsunuz ya-
16 Temmuz günü, darbeden bir gün sonra buraya biri geldi, sizler ayakta alkışladınız,
şimdi ona darbeci diyorsunuz. Kim? Kemal Kılıçdaroğlu.
Şimdi, burada -bakarsanız utanır mısınız
bilmiyorum- Özgür Özel oturuyor. Özgür Özeli 15 Temmuz günü alnından öpüyordunuz,
yüzünü yalıyordunuz, alkışlıyordunuz; buraya kürsüye çıktığı
zaman -şurada hanımefendinin oturduğu yerde- elleriniz şişti
alkışlamaktan Özgür Özeli; şimdi Özgür Özele darbeci diyorsunuz.
Yani, kimin ne zaman darbeci olduğuna, yarın kimin ne yapacağına
karar veremezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, bir örnek vereyim, Yenikapıda miting yapıyorlar:
Aman Kemal Kılıçdaroğlu gelsin. Araya bakan mı girmedi, genel
başkan yardımcıları mı girmedi, STK başkanları
mı girmedi, sendika başkanları mı girmedi? Ne için? Kemal Kılıçdaroğlunu
Yenikapıda yanınızda tutmak için. Şimdi ne oldu, şimdi
ne oldu? Allah aşkına Kemal Kılıçdaroğluna bu lafları
söylerken hiç utanmıyor musunuz, hiç yüzünüz kızarmıyor mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, o kadar ilginç
bir partisiniz ki her şeyden bir darbe üretiyorsunuz. Hatırlar mısınız
bilmiyorum ama bakın bir afiş göstereceğim. Burada ne yazıyor?
1 Nisan geliyor, hesaplaşma zamanı yaklaşıyor. Ne zaman? 2017.
Ya bu gofretten darbeci ürettiniz, darbeci! Firma ne yaptı? Reklamı geri
çekti, özür diledi. Kim yaptı? Trol ve troliçeler; onların içinde milletvekili
var, siyasetçi var.
Yine değerli arkadaşlar, bakın, Rıza
Sarrafa Amerika dava açtı, ne dediniz? Siyasi bir darbe yapılıyor.
dediniz. Arkadaşlar, aslında baktığımız zaman bu darbe
konusuna, siyasi tarihimizde en çok darbeyi yapan kurumun ismi AKP. Bakın,
örnek vererek anlatacağım size.
Arkadaşlar, bakın, darbeyi bazen kararnameyle
yaptınız, bazen kalkan ellerle yaptınız. Şimdi, Kenan Evren
uyansa der ki: Yahu bu bizim çocuklar beni geçti. Ben silahla, postalla yapıyordum;
bunlar bazen kalkan parmaklarla, bazen kararnamelerle yapıyorlar. Örneğini
anlatayım size, biraz önce söyledim: 5 Mayıs 2016; yüzde 49,5 oy alan,
sizi de listesinde milletvekili yapan Ahmet Davutoğlunu bir akşam bir
lafla, bir sözle görevden aldınız. Darbe ne? Seçilmişlerin görev
yapmasını önlemek.
Başka örnek ister misiniz? 6 Mayısta -Beyefendi
nerede, nerede Recep Özel?- Recep Özelin de üyesi olduğu, kontrolünüz altına
aldığınız YSK, 6 Mayısta İstanbulluların iradesine
darbe yaptı.
Başka örnek var mı? Değerli arkadaşlar,
ben size bir soru sorayım: Yüzde 70 mi büyük yüzde 30 mu? Yüzde 30un yüzde
70den büyük olduğunu siz öğrettiniz bu memlekete.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Diyarbakır Bağlarda
yüzde 70 oy alan adama mazbatayı vermediniz, yüzde 30 oy alan adama mazbata
verdiniz. Tuşbada da öyle
Değerli arkadaşlar bakın, yine hatırlar
mısınız bilmiyorum, bir de hani vardı ya Kadir ağabey,
hatırlıyor musunuz? Kadir ağabeye ne oldu? Bir de Melih ağabeyiniz
vardı, Melih ağabeyiniz; o ne oldu? Ya bunların hepsini, alkışladığınız
adamları bir günde görevden aldınız. (CHP sıralarından
alkışlar). Ya, insan düşünüyor, örneğin bunu CHP Grubundan biri
yapsa yüz yıl sokağa çıkamayız. Mehmet Muş diyor ki: 1930daki
CHP, il başkanlarını vali yaptı. Siz ne yaptınız?
Valileri il başkanı yaptınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın biz diyoruz
ki: 20 Temmuz sivil darbe sürecini yaşıyoruz. Ne demek istiyorum? 12 Eylülden
hiçbir farkı yok. 12 Eylül ne yaptı? Basını baskı altına
aldı. Ne yaptı? Aydınları cezaevine attı. Ne yaptı?
Siyasetçileri tutukladı. Onlar silahla yaptı, siz yargı eliyle yapıyorsunuz.
Aynı korku iklimini yarattınız, aynı korku iklimiyle 16 Nisan
referandumunu yaptınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
VELİ AĞBABA (Devamla) 12 Eylül ne yaptı,
darbe sürecinde korkutarak ne yaptı? Bir referandum yaptı, yüzde 92. Siz
ne yaptınız? OHAL ilan ederek bir darbe sürecinde referandum yaptınız,
yine bir darbe sürecinde 24 Haziran seçimlerini yaptınız. Peki, şimdi
Kenan Evrenden ne farkınız var? Kenan Evrenden bir farkınız
var: Kenan Evren 5 kişiydi, siz 1 kişisiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bilin ki hani diyor ya
Dünya 5ten büyüktür. Türkiye 1den büyüktür. Bu darbenin hesabı sorulur
arkadaşlar.
Bakın başka örnekler de var: Ya, şimdi
İlker Başbuğu terör örgütünün lideri yaptınız, sonra İlker
Başbuğu biz yapmadık. dediniz.
Ergenekon, Balyoza darbe dediniz, hâlâ 1930u konuşuyorsunuz.
Ya, gel bugünü konuşalım, bugünü! Bugün bir darbe dönemi yaşanıyor
ve bu darbecinin ismi de AKP. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ ( İstanbul)
Sayın Başkan, konuşma baştan aşağı partimize,
grubumuza ve şahsıma olmak üzere sataşmalarla dolu bir konuşmadır.
Dolayısıyla İç Tüzük 69a göre bir söz talebimiz var sataşmadan
dolayı, onu kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın görüşülmekte olan 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHPnin kafasına vura, vura, vura, vura Recep
Tayyip Erdoğan yüzde 52yle bu ülkenin seçilmiş meşru Cumhurbaşkanıdır.
öğreteceğiz, bunu öğreneceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Seçilmiş, meşru Cumhurbaşkanı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kafaya vura vura.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Aklın
vurmakta. Kafa vurmakta.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, tabii CHP bu
darbe işlerine çok meraklı Ahmet Hocayı şöyle gönderdiniz.
Ahmet Hoca, kongreyle gitti; kongre yapıldı, kongrede değişti,
yerine Binali Yıldırım geldi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yüzde 49,5 oy aldı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne kongresi be!
MEHMET MUŞ (Devamla) Fakat, bak siz ve Genel Başkanınız
nasıl yönetime geldiniz? Kasetle, adi bir kasetle geldiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Önce Deniz Baykalı ziyaret ediyorlar Genel Başkanım; arkandayım,
yanındayım, aday olmam ne demek? Sabahı günü Önder Savla birlikte
Baykalı gönderdiler. Sonra, Kılıçdaroğlu geldikten sonra, oturduktan
sonra Önder Sava da yol verdi, onu da gönderdi. (CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi CHP, meşru bir zeminde olsa o kaset kumpasının arkasından
Genel Başkanının arkasında dimdik dururdu, dimdik dururdu; duramadınız.
Genel Başkanınızı bir kaset için harcadınız o zaman.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
17 Aralık sonrası
Bunu daha önce söyledim,
kayıtlarda var, hafızayı beşer, nisyan ile maluldür, aslında
üç ayda bir tekrar gerekir ama CHPye her gün tekrar etmeniz gerekiyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Üç saate bir, üç saatte.
MEHMET MUŞ (Devamla) Dolayısıyla belki
üç saatte bir tekrar etmemiz lazım. Bakınız, CHPnin yöneticileri,
belli milletvekilleri Amerikada FETÖnün ileri gelenleriyle bir görüşme yapıyorlar,
buraya dönüyorlar ve Recep Tayyip Erdoğan kaçacak. Recep Tayyip Erdoğan
kaçacak. diyorlar, mart seçimleri öncesi. Bunlar Amerikadan dönüyorlar, 17-25
Aralık yargı darbesi oluyor. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) FETÖyle siz görüştünüz,
siz! Sıraya girdiniz icazet almak için.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Görüntü var
mı?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) FETÖden icazet almak
için sıraya girdiniz, sıraya!
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu kumpasçı dedikleri,
Ergenekon kumpasını yaptı. dedikleri FETÖ, bunların eline
ne tutuşturduysa, ne verdiyse onları bu Meclis kürsüsünden konuştular,
bu koridorlarda konuştular, bu Gazi Meclisin bu güzel duvarlarına yansıttılar.
Ve 17-25ten sonra mart seçimlerine gidiyorken FETÖnün kanalına çıkıp
Genel Başkanları diyor ki: Yeminle, göreceksiniz, Recep Tayyip Erdoğan
kaçacak, başka çaresi yok, yurt dışına çıkacak. Kiminle
yapıyor bunu? FETÖyle. (CHP sıralarından gürültüler)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Beraber yürüdünüz onlarla.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Ajanlık yaptınız.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Siz FETÖnün sosyal bir tabanının
olduğunu düşündünüz, bize karşı onlarla iş birliği
yapıp AK PARTİyi devirmek için iş birliğinin içerisine girdiniz.
Siz ilkeli olsaydınız baştaki duruşunuzu ortada da korurdunuz.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Kandırıldık.
dediniz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne istediler de vermediniz
siz? Kendiniz söylüyordunuz Ne istediniz de vermedik? diye.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
15 Temmuz darbe girişimine önce darbe dediler, sonra kontrollü darbe dediler,
sonra tiyatro dediler. Değerli milletvekilleri, bu ifadelerin tamamı
CHPnin yöneticilerine ait.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
Bakın, şimdi, bugün gün boyunca bu konuşmalar
dile getirildi. 2016da dokunulmazlıkların kalkması için Hodri meydan,
hodri meydan, hodri meydan! dediler.
RECEP ÖZEL (Isparta) Efelendiler, efelendiler.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Genel Başkanları
şunu söylüyor: Bakın, arkadaşlar, bu düzenleme Anayasaya aykırı
ama evet vereceğiz. Arkadaşlar, Anayasaya aykırı olan bir
şeye nasıl evet verirsiniz ya, siz nasıl partisiniz; ben anlayabilmiş
değilim. Hem Genel Başkanları Bu Anayasa değişikliği
Anayasaya aykırı. diyor hem de Destek vereceğiz. diyor.
Değerli milletvekilleri, eğer bir tutarlılık
arıyorsanız bir bakacaksınız kendinizde var mı, yok mu;
ondan sonra başkalarını tutarsızlıkla eleştireceksiniz.
Şimdi de Neden dokunulmazlıklar yok? Seçildi, dokunulmazlık zırhı
kazandı, onun arkasına sığınıyor. laflarını
ortaya atıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bakın, 20 Temmuz hadisesi
önemlidir. O dönem devlet olağanüstü bir durumla karşı karşıya
kalmış, Meclisten olağanüstü hâl kararname yetkisi alıyor ve
bu karşı karşıya kaldığı durumla mücadele ediyor
yani bir darbe girişimine karşı mücadele ediyor devlet.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, o 20 Temmuzda
bu meşru Parlamentonun onaylayarak Hükûmete verdiği yetkiye darbe diyecek
kadar millî iradeden uzaklaşan bir anlayışla karşı karşıyayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tabii, şöyle yapmak lazım. Aslında, normalde bu kadar ağır
hakaretler, iftiralar, ithamlar, bühtanlar olunca doğrudan söz talep etmem
lazım ama usul olarak sorayım, tekrarlamama gerek var mı birkaçını?
Yoksa bu ağır sataşmadan İç Tüzük 69a göre kürsüden cevap hakkımızı
kullandıracak mısınız?
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubumuz adına Sayın
Veli Ağbaba efendim.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Mecliste teröristleri nasıl
ağırladığını anlat.
4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Gel, burada konuşsana.
Gel de al cevabını. Gel, iftiracı, utanmaz, iftiracı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bak, ben size söyleyeyim, Mehmet Muş, sen
eksik söyledin, ben size söyleyeyim: Davutoğlunun il başkanı atama
yetkisini elinden aldınız, MYKde aldınız, Davutoğlunu
istifa ettirdiniz, hatırlayın. İl başkanı atama yetkisini
aldınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sana ne! Bunlardan sana ne!
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi, gelelim
bu FETÖ meselesine, kasete gelelim, kasete. Ya, kasetin yönetmeni FETÖ, kameramanı
FETÖ, senaristi FETÖ, yapımcısı AKP, AKP! (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Oyuncusu kim, oyuncusu?
VELİ AĞBABA (Devamla) Ne diyordun MHPli
vekillerin kaseti çıktığı zaman, Deniz Baykalın kaseti
çıktığı zaman, tarafınızdan yayınlandığı
zaman, ne yapıyordun? Gözlüğü takmış izliyor, Bu, özel değil;
genel, genel
diyordu. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Deniz Baykal nerede? Deniz Baykal, bu partinin
hâlâ milletvekili.
Değerli arkadaşlar, bakın, ben size söylüyorum:
Hem de isim vererek sataşayım. Ya kaç Grup Başkan Vekilisiniz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Sana ne!
VELİ AĞBABA (Devamla) 5 ya, 5. Bak, eski
Grup Başkan Vekiliniz İlknur İnceöz -sataşıyorum daha-
türban takmıyor, başını bağlamıyor; Fetullahın
huzuruna gidiyor, türban takıyor. Ya o, şıh mı? Orası cami
mi, mescit mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Başka bir şey, bugün, şimdi, bıyık
bırakmış ya bıyık. Kim? Cahit Özkan. Ya Cahit Özkan, FETÖde
avukatların sözcüsü değil miydi? Şimdi kimin sözcüsü? (CHP sıralarından
alkışlar) Cahit Özkan, Fetullahın sözcüsüydü. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Başka bir şey söyleyeyim, ya resimler var,
resimler; AKPnin Danışma Kurulu üyelerinin, neredeyse MYKsinin tamamının
Fetullah Gülenin önünde diz çöktüğü fotoğraflar var! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
VELİ AĞBABA (Devamla) Gelin bulun bir tane!
Gelin bulun bir tane CHPli vekilin FETÖyle bir resmini bulun, ne diyorsanız
yapacağım! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; zorunuza gidiyor mu? Gitsin! Utanıyor musunuz?
Utanın! Bunları hatırlatıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ya, FETÖ diyor, 15 Temmuz diyor. 15 Temmuz darbesini
kim yaptı? FETÖ yaptı. Ergenekonda, Balyozda, askerî casuslukta o komutanları
cezaevine kim attı? Siz attınız, siz, AKP attı. Savcısı
kim? Recep Tayyip Erdoğan! (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, buranın savcısıyım. diyordu. Yurtsever, Atatürkçü subayları
cezaevine attınız, yerine general yaptığınız, paşa
yaptığınız insanlar 15 Temmuzda burayı bombaladı.
Ne diyor Davutoğlu? (AK PARTİ sıralarından O adamın adını
ağzına alma! sesleri) MİT müsteşarıyla Mehmet Dişlinin
ihracını istedik, emekliliğini istedik, kabul etmediler. diyor.
Kim bombaladı? Mehmet Dişli. 250 şehidin kanında, bu Meclisin
çatısına atılan bombada sizin ortaklığınız var,
ortaklığınız! O şehitlerin kanında sizin eliniz var.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
burada grubumuza sataşma ortadadır. Dolayısıyla kürsüden söz
hakkımızı kullanmak isterim.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Vallaha kürsüyü aslında değiştirmek
lazım bu konuşmadan sonra.
METİN YAVUZ (Aydın) Başkanım, çıkma
oraya ya
Elini sürme, dokunma oraya.
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dokunmuyorum, tamam.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sükûneti sağlayalım lütfen. Şimdi, bakınız, burada önemli
şeyler var aslında.
AHMET KAYA (Trabzon) Zekeriya Özü anlat!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bazen, konuşuyorken
kendi kendinizi deşifre edersiniz. Şimdi, ben az önce bir kasetle geldiniz
dedim, Evet, bu kaseti FETÖ yaptı. Onun her şeyini FETÖ hazırladı.
dedi. Peki, FETÖnün hazırladığı bir kasetin arkasına sığınıp
Sayın Baykalı niye harcadınız? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Niye harcadınız
arkadaş? Bu kaseti FETÖ yapmış ve biliyorsunuz, bu kaseti FETÖnün
yaptığını bile bile bunu yaptınız. Niçin yaptınız,
neden yaptınız? Niçin yaptınız, neden yaptınız? (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Hâlâ telefonlarınızda.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, az önce Sayın
Özel
Değerli milletvekilleri, bakın, ben şunu
yapmak istemezdim ama Veli Ağbaba burada milletvekillerimize yönelik bazı
söylemlerde bulundu.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Yalan mı
söyledi?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yalan mı, yalan
mı? Hepsi doğru.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ergenekondan bahsediyor
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Yalan mı?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yalan mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) Rahat ol, rahat; geliyor
bak, şimdi açıklayacağım, dur, rahat ol!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Yalan mı?
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Yalan mı söyledi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Rahat olun ya, hoplamayın,
hoplamayın; sakin olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Hoplamıyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) FETÖnün dizinin dibinde
fotoğraf çektirmediniz mi? Yalan mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, Sayın Başkan,
burada Ergenekon, Balyoz darbeleriyle alakalı
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ergenekonun savcısı
değil miydiniz, yargıcı değil miydiniz?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Ergenekonun savcısıyım.
diyen kimdi?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
o dönem oradaki insanlarla
dalga geçen Hanım Büşra Erdalı Sayın CHP Genel Başkanı
CHPnin Oval Ofisinde ağırlıyor. Niye ağırlıyorsunuz?
Ve oradaki Ergenekoncularla dalga geçen Hanım Büşra Erdal ve Zaman gazetesini
17-25ten sonra sırf bize karşı, biz bunlarla mücadele ediyoruz diye
Oval Ofiste ağırladı arkadaşlar; bunların görüntüleri
var. Şimdi, bir insanın ilkesi olur.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Zaman gazetesini siz
okuyordunuz, siz aboneydiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, gelelim, madem
milletvekillerinden dem vuruyorsunuz; bu insanlar, bu yapı suç işlemeye
başladığından itibaren buna mesafe koydular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ama eğer bizim Grup
Başkan Vekilimizden bahsediyorsanız burada kısa bir anekdot, kısa
bir paragraf okuyacağım; bakın, iyi dinleyin
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) FG plakalı araçla
dolaşan kim? Onu bir söyleyin.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Kamuoyunda çeşitli
isimlerle anılan, işte FETÖ terör örgütü diye yetkililerin ifade ettikleri
Manisadaki bir inanç grubuna, bir cemaate, kendilerini hizmet hareketi olarak
ifade eden kişilere karşı yapılmış bir operasyondan
sonra bugün Emniyet Müdürlüğünde bu tutukluları, gözaltında olanları
ziyaret ediyoruz; 4 tanesiyle görüştüm. Bilin bakalım bu kim? (AK PARTİ
sıralarından Özgür Özel sesleri)
RECEP ÖZEL (Isparta) Özgür.
METİN YAVUZ (Aydın) Özgür.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bilin, kim bu? Şimdi,
eğer bir Grup Başkan Vekili arıyorsan, bak, öndeki Grup Başkan
Vekiline bak. Biz meseleleri hiçbir zaman şahsileştirmedik. Hiçbir zaman
şahsileştirmedik ve ben bugüne kadar bunu ifade etmedim, konuşmadım,
dosyamda duruyordu. Ama ne zamanki bu işi şahsileştirip milletvekillerine
bir şahsi suikasta girerseniz bizden karşılığını
alırsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Arkadaşlar, bunların
gerçekliği de, dürüstlüğü de her şeyi de bu paragrafta yer alıyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) FETÖyle etle tırnak
gibiydiniz, FETÖyle etle tırnak gibiydiniz. Ne istediniz de vermedik. diyordunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şahsıma doğrudan sataştı. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yalan de, yalan de.
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar, önce siyaset biraz
rekabet ama biraz da nezaket işidir. Mesela
(AK PARTİ sıralarından
Ooo! sesleri)
RECEP ÖZEL (Isparta) Yalan de, yalan de.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Atlamayın, dinlemeyi
öğrenin, dinlemeyi öğrenin. Kes be kes! Saygısız, saygısız!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başka bir şey söyleyeceğim.
Şimdi, Sayın Başkanım, bu arkadaşlar
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bu kadar korkmayın benden, benden bu kadar korkmayın.
Bakın, bu hâliniz size şunu çağrıştırıyor, diyorsunuz
ki: Bu Özgür Özel konuştuğu zaman öyle şeyler söylüyor ki Mehmet
Muş baş edemiyor, biz gürültü yapalım duyulmasın. Yapmayın.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar.
RECEP ÖZEL ( Isparta) Yalan de, yalan de sen, boşver.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ben yalan diyorum. Benim Mehmet
Muşun söylediğine cevap vermeden inecek hâlim yok. Benim başka bir
uyarım olacak.
METİN YAVUZ (Aydın) - Önce cevap ver.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O uyarım şu: Arkadaş,
bakın şunu yapıyorlar, diyorlar ki: Özgür Özel konuştuğunda
benim Grup Başkan Vekilim cevap veremez, ben onu konuşturmayayım.
Vallahi de konuşurum billahi de konuşurum.
METİN YAVUZ (Aydın) - Mert ol mert!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Benim söyleyeceğim şu,
şuradaki arkadaşa
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru mu yalan mı? Doğru
mu yalan mı sen onu söyle?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu Meclisin hangi milletvekili
olursa olsun, bu kürsüye bu corona şartlarında gelip de hepimizin sağlığı
için bu kürsü dezenfekte edilirken bir hatip ayrılınca, -hangi partiden
olursa olsun, gözünün içine bakarak söylüyorum- Başkanım yaklaşma,
orasını çok kirletti, çok virüslü. Bu laflar nezakete yakışmaz.
Bu laflar yakışmaz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Görüntüyü bir izle, bir izle ne
yaptığını.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, Görüntüyü izle.
dediğin şu: 500 kişi bağırıyorsun, buradaki insanın
durumuyla alay edip o çağrışımı yaptırmak yakışık
bir şey değil, sana tavsiye etmem.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkanım, bitirelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi gelelim Mehmet Muşun
dediğine
Hem vallahi de hem billahi de, yeminle söylüyorum ki o görüntüde,
o görüntü dışında bu Özgür Özelin bu FETÖyle ilgili
RECEP ÖZEL (Isparta) Gel, gel!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Dur, görüntüye geliyorum. İnsanda
birazcık sabır, birazcık
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Anlatacağım, anlatmayayım mı? Bana mı yapıyorsun onu?
Yazık ya! Uçakta gördüğünde böyle yapmıyorsun ama yazık, yapma.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Özgür Özelin
ömrühayatında bu FETÖyle ilgili bir tek cümlesi, bir tek olumlu sözü olmadığı
gibi Ergenekonun savcısından, 2011 yılında odasını
basmak suçundan Özese tarafından mahkemeye verilmiş, şimdi muhakkikler
bizim ifadelerimizle onu yargılıyor; Balyozu takip etmiş, askerî
casusu söylemiş, bu konuda 3 tanesi resmî kitabı olan birine bunu diyorsunuz
ya olanı söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Kitap yazdı kitap!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Manisadan hepimize telefon geldi.
Uygun görürse Erkan Akçay da o günleri anlatır. 2013 yılı mı
2014 yılı mı ne. Mevzu, kadınlara ters kelepçe takılma
konusu. Manisada kadınlar, -daha sonradan birçoğunun da irtibatı,
iltisakı ortaya çıktı- eşlerinin pozisyonlarından, o zaman
bizim hâkim olmadığımız ama sizin çok hâkim olduğunuz terimlerle,
ablalar operasyonu bilmem ne, ters kelepçeyle ve
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Açıklamandan
çok hâkim olduğun belli, açıklamandan her şey belli.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
devrin Adalet Bakanının
da daha sonra üzüntülerini ifade ettiği, Yanlış oldu. dediği
ters kelepçe uygulamasından
Ben de gittim, o günün MHP milletvekilleri de
gitti;(x) o meseleye biz kadınlara karşı
yapılan muameleden ötürü orada
(AK PARTİ sıralarından Aa!
sesleri)
Arkadaş, arkadaş, bir tane
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Özgür Özele FETÖye bir tane
destek, bir tane yaklaşım, bir tane samimiyet
Ben size şunu söyleyeyim:
İlknur İnceöz
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Cevap veremedin,
ona sataşıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Neyine cevap veremedim? Samimiyetle
açıklıyorum. Şunu yapmayı çok iyi bilirim: Her birinizin Fetullah
Gülen hoca efendinin karşısında diz çöktüğünüz, ona Hoca Efendi
dediğiniz, ona methiyeler düzdüğünüz, elinden lokma yiyip de dua etmek
için, bir kaşık su içmek için yalvardığınız zamanlarda
biz mücadele ediyorduk. Ben size şunu söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisinin
Grup Başkan Vekili Özgür Özel bu FETÖ mücadelesinde sonuna kadar mücadele ederken
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Kalp krizi geçireceksin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkanım,
bunu bitirmeden inmem.
HASAN TURAN (İstanbul) Başkanım, iki
dakika daha!
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Arkadaş, içinizde yüz yüze
kalınca
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sen de aynı
şeyi yaptın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
her biriniz dünyanın bu
konudaki en samimi itiraflarıyla konuşurken bizim FETÖ meselesindeki yaklaşımımıza,
bak, Mehmet Muş
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Kim, kim? Kim
o, kim, söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Çok net söylüyorum, çok net, çok
net.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Geveleme,
geveleme; söyle kim?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Konuşacağım arkadaş.
Çok net. istediğiniz kadar engelleyin, konuşurum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yalan söyleme.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sabaha kadar konuşurum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Konuş.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Mehmet Muş! FETÖ darbesine
Cumhuriyet Halk Partisi daha darbenin iması değil
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Laflarınızı
dinliyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Dinleyeceksin tabii.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Dinliyoruz işte.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ağabey, dinlerseniz anlatacağım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bak, böyle olursa bu kürsüden
inmem.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi inme, hadi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) İnmem, sabaha kadar konuşurum.
RECEP ÖZEL (Isparta) İndiririz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Hadi indir.
RECEP ÖZEL (Isparta) İndiririz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Hadi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Başkan, indirir ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkan, Cumhuriyet
Halk Partisinden Özgür Özel ve Cumhuriyet Halk Partisi FETÖ darbesinin, bir darbenin
iması değil kendisi yapılırken koştular, geldiler. O darbeye
darbe dedik.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Beraberdiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Siz 20 Temmuz günü kendi darbenizi
ilan edip de askerlerin yapacağını sivil darbeyle yapmaya kalkınca,
siz gidip de bütün partiler FETÖyle mücadele için dayanışma teklif ederken
bu Meclis yerine yasama yetkisini Cumhurbaşkanı alınca o yetkiyle
biraz önce Muşun dediği gibi kafasına vura vura bütün muhalifleri
sindirip bir tek adam rejimi kurmaya çalışınca da ve bütün bilgiler
ve belgeler önceden haber alınan, önlenmeyen, sonuçlarından istifade edilen
bir darbenin kusurunu taşıdığınız ortaya çıkınca
teşhisi de koymuştur. Söyleyeceğimiz söz budur, altında kaldığınız
da budur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bildiğiniz, önlemediğiniz,
sonuçlarından yararlandığınız bir darbeyi yaptınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 174 sıra sayılı
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifinin 18inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 18- Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı
tarafından yürütülür.
Ömer
Fethi Gürer Yaşar
Tüzün Ensar
Aytekin
Niğde
Bilecik Balıkesir
Faruk
Sarıaslan Ali
Öztunç İlhami
Özcan Aygun
Nevşehir
Kahramanmaraş Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif metnindeki ifade bozukluğunun düzeltilmesi
amacıyla teklif edilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 86ncı
maddesine göre bir kişiye lehte, bir kişiye aleyhte söz vereceğim.
Lehte söz alan Sayın Adil Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADİL ÇELİK (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi
hakkında şahsım adına ve lehte konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizin çok değerli üyelerini ve
ekran başında bizi izleyen aziz milletimizi en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Çarşı ve mahalle bekçilerimizle -2018 yılı
Eylül ayından itibaren veriyorum bu verileri- bugüne kadar geçen sürede 127.911
şahıs hakkında adli işlem yapılmış, 3.643 hırsızlık
olayına müdahale edilmiş ve hırsızlık olaylarında
yüzde 25 düşüş sağlanmış, 1.032 kayıp çocuk bulunmuş,
3.154 kayıp şahıs bulunmuş, 56.168 aranan şahıs hakkında
işlem yapılmış, 237 kilogram esrar, eroin, kokain benzeri uyuşturucu
ve 28.679 adet uyuşturucu hap ele geçirilmiş, ayrıca uzun namlulu
silah, 2 bin adet tabanca, av tüfeği, el yapımı patlayıcı
vesaire, muhtelif yasaya aykırı silah parçaları ele geçirilmiştir.
Ayrıca belirtmek istiyorum ki: İçinden geçtiğimiz
zorlu salgın sürecinde, 22 Mart 2020 tarihinden itibaren Vefa Sosyal Destek
Gruplarında 65 yaş ve üzeri ile kronik rahatsızlığı
bulunan, ikametlerinden ayrılmalarına kısıtlama getirilen vatandaşlarımızın
tüm temel ihtiyaçlarının karşılanması için diğer kurumlarla
birlikte Emniyet Genel Müdürlüğünce de personel görevlendirmesi yapılmıştır.
Vefa Sosyal Destek Gruplarında 11.020 polis, 6.343 çarşı ve mahalle
bekçisi görevlendirilmiştir.
Bu kadar değerli verilere konu olan çarşı
ve mahalle bekçiliği sistemi Hükûmetimiz döneminde 2016 yılı itibarıyla
yeniden işlevsel hâle getirilmiş bulunmaktadır. Bekçiler geceleyin
yaya devriye görevi ifa ederek suçu önlemekte, şüphelilerin yakalanmasında
ve sorumluluk alanına giren bölgelerde asayişin sağlanmasında
etkin bir şekilde görev almaktadır. Ancak mevcut kanun görev, yetki ve
sorumluluk bakımından günümüzün ihtiyaçlarını karşılamaktan
uzaktır. Bu kapsamda çarşı ve mahalle bekçilerinin Emniyet ve Jandarma
teşkilatlarında istihdam edilerek söz konusu teşkilatların kadroları
içerisinde teşkilatın mevzuatına tabi olarak görev yapmaları,
çarşı ve mahalle bekçilerinin uygulamada karşılaştıkları
tereddütlerin giderilmesi, sınıflandırmanın yapılması,
çalışma saatlerinin diğer devlet memurlarıyla uyumlu hâle getirilmesi
-devlet memuru statüsü kazandıklarından- işe alınmalarına
ilişkin şartların 657 sayılı Kanunla uyumlu hâle getirilmesi
hedeflenmektedir. Genel olarak kanun teklifimizle, çarşı ve mahalle bekçilerinin
adli, önleyici, koruyucu görev ve yetkileri ile görevli oldukları mülki sınırlar
içerisinde halkımızın huzuru ve güvenliğini sağlamaya yönelik
görev ve yetki çerçevesi belirlenmektedir. Bu kapsamda, çarşı ve mahalle
bekçilerinin, genel kolluk kuvvetlerimiz olan Emniyet ve Jandarma teşkilatları
bünyesinde yardımcı olmak üzere istihdam edilen silahlı bir kolluk
olarak düzenlenmesi ve sınav, atama ve çalışma şartlarının,
hukuki statülerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır.
Önceki hatiplerin Yepyeni silahlı bir kolluk kuvveti
oluşturuluyor. şeklinde ifadeleri olmuştur. Kökleri Osmanlıya
dayanan çarşı ve mahalle bekçilerimiz, aynı zamanda cumhuriyet tarihimiz
boyunca da varlıklarını sürdürmüştür. Zaten, mevcut kanunun
2nci maddesine göre de silahlı bir kuruluştur, bu yeni bir durum değildir.
Kaldı ki geçmiş yıllarda polise verilen yetkilerden rahatsız
olan ve diline dolayan zihniyet, görüyoruz ki aynı şekilde devam ediyor.
657ye göre devlet memuru olan çarşı ve mahalle bekçilerimize lüzumu hâlinde
görevleriyle mütenasip yetkinin verilmesi elbette gereklidir. Sokak aralarında
sadece gözetleme yapsın, devriye gezsin diye bekçi alınmaz. Olayların
gelişimine göre kullanılması icap edecek basit yetkilerin de esirgenmemesi
gerektiği kanaatindeyim. Asayiş olayları olurken bekçileri seyirci
olmaktan çıkarmak gerektiği açıktır. Buradaki en önemli husus,
bireysel özgürlükler ve kamu güvenliği arasındaki doğru dengeyi kurmaktır.
Yoksa taşları bağlayıp köpekleri salmak herhâlde murat edilmemektedir.
Bir hatibin, çobanın almış olduğu
eğitim süresi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ÇELİK (Devamla) Sayın Başkanım,
bir dakika herhâlde, değil mi?
BAŞKAN Buyurun.
ADİL ÇELİK (Devamla) Burada çok değişik
eleştiriler geldi eğitim süresine ilişkin. Biliyorsunuz, kanunda
zaten adaylık süresi var, iki ay ile bir yıl arasında değişiyor
ve bu, Bakanlık uhdesinde olan bir konu. Eğitimin süresi ileriye doğru
düzeltilecektir. Mevcut, göreve başlatılan 7 bin civarındaki bekçiye
de üç ay eğitim verilecektir. Burada süre yeterli olmadığı için
eğitim seviyesini belirtemiyorum; 28 bin bekçimizin 5.484ü üniversite, 4.844ü
yüksekokul mezunu. Ve yine olaylarla ilgili bir tarama yaptığımız
zaman 2016 yılından bugüne dört buçuk yıllık sürede idari anlamda
da yargı anlamında da çok az sayıda
Gönül ister elbette hiç olmamasını
ancak bu olayların da bahsedildiği gibi kriminal düzeyde olmadığını
münferit olduğunu görmekteyiz. Ben
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kaç kişi orta okul
mezunu.
ADİL ÇELİK (Devamla) Mahmut Bey, var burada
veriler paylaşırım. Burada keyfîliğe asla müsamaha gösterilmediğini
ve gösterilmeyeceğini de belirtiyorum. Bunun da bilinmesini istiyorum. Maksadımız
vatandaşın huzurunu ve güvenliğini daha da etkin bir şekilde
sağlamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ADİL ÇELİK (Devamla) İnşallah,
görüşülen bu teklif bu amaca hizmet edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülen kanunun başta çarşı ve mahalle bekçilerimiz olmak
üzere devletimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte söz alan Sayın Yaşar
Tüzün.
Buyurunuz Sayın Tüzün (CHP sıralarından
alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu ilerleyen saatinde kanunun son konuşmacısı
olarak bir genel değerlendirme de yapmak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, bugün çok sayıda hatip
arkadaşımız, Türkiyede gelinen noktadaki demokrasinin önemine değindi.
Özellikle 27nci Dönem AK PARTİ milletvekili arkadaşlarıma seslenmek
istiyorum.
Bakınız, 22nci Dönemde kampanya sürecinde
her iki partinin Genel Başkanları yani o günkü Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Sayın Deniz Baykalla birlikte, AK PARTİ Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan televizyon kanallarına çıktığında,
Biz iktidar olduğumuzda, tek başına iktidar olduğumuzda dokunulmazlıkları
kaldıracağız, kaldırmaya 80 milyonun huzurunda söz veriyoruz.
dediniz. Dediniz mi? Dediler mi? Hatta ve hatta Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili
olan aday arkadaşlarım notere gidip bizzat taahhütname imzaladılar.
Bizim iktidarımızda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak kürsü
dokunulmazlığı hariç, tüm dokunulmazlıklar kalkacak. dediler.
Dolayısıyla, sevgili arkadaşlarım, seçim bittikten sonra sözünde
durmayan, sözünü yerine getirmeyen bir grupsunuz; öncelikle bu itirafı kabul
ediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız, diğer bir yönüyle sizler inançlı,
ibadetli arkadaşlarsınız, hepimiz öyleyiz, saygı duyuyoruz ama
akşam yatağa yattığınızda, şöyle bir düşündüğünüzde
bir ibadeti de Cumhuriyet Halk Partisi için gerçekleştiriniz. Bugün burada
27nci Dönem milletvekili olarak sizler görev yapıyor iseniz Türkiyede demokrasiye
inanmış, demokrasinin varlığını sürdürmüş Cumhuriyet
Halk Partisi sayesinde buradasınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) İbadet mi yapacağız
senin yüzünden! Sen nasıl konuştun böyle ya!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) O CHPyle bu CHPnin
uzaktan yakından ilgisi yok!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Bir dakika, burada 22nci
Dönemden olan arkadaşlarım var, Sayın Recep Tayyip Erdoğan siyasi
yasaklı olduğunda, milletvekili olmadığında biz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak şöyle düşündük: Bu ülkede halkın üçte
1 oyunu alan bir parti, Parlamentoda üçte 2 çoğunluk kurmuş ise o partinin
Genel Başkanı aynı zamanda Başbakan olmalıdır. diyerek
4 maddelik Anayasa değişikliğini yaptık, 8 defa oy kullandık.
Niçin kullandık? Demokrasiye olan inancımızdan kullandık. Dolayısıyla,
sadece demokrasi adı altında Cumhuriyet Halk Partisini suçlayarak hiçbir
yere gelemezsiniz değerli arkadaşlar. Bu gerçekleri, tarihî dokuyu bir
kez daha huzurunuzda söylemek istedim.
Sevgili arkadaşlarım, gelelim kanuna; biz İçişleri
Komisyonunda zaten Komisyon üyeleri olarak gerekeni söyledik. Bakınız,
19 maddelik bir kanun teklifi görüşüyoruz, tamamı 19 madde ve bunu temel
kanun olarak Meclisin gündemine getiriyorsunuz. Temel kanun nedir? Toplumun temelini
ilgilendiren, toplumun tamamını ilgilendiren bir kanundur yani bir Medeni
Kanun gibi 80 milyonu ilgilendiren bir kanundur ama öyle bir âdet, gelenek hâline
getirdiniz ki maalesef 19 maddelik bir kanunu dahi temel kanun olarak Meclisin gündemine
getiriyorsunuz. Bu doğru değil, bu yanlıştan vazgeçmeniz için
bir kez daha uyarıyorum.
Sevgili arkadaşlar, biz bu teklifin tamamına
karşı değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bekçilik müessesesine
karşı değiliz ama söylemek istediklerimizi ne Komisyonda ne de Genel
Kurulda anladınız. 1966da kanun yapanlar -bakınız bu kanun
27 Temmuz 1966da çıkmış- bugün bizim yaptığımızdan
daha iyi tasarı ve teklif hazırlamışlar. Diyoruz ki Çarşı
ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi. Çarşı neresidir, mahalle neresidir?
Bunun adını koymaktan niye âciziz. Bu teklife desek ki gece bekçileri
kanunu teklifi. Bunda ne sıkıntı var, ne sorun var?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sadece
gece yapmayacaklar.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Yani, çarşı
nedir, mahalle nedir? Bunu düzeltelim diyoruz, öneride bulunuyoruz, kabul etmiyorsunuz
arkadaşlar.
Siz, aynı zamanda, bu teklifte en hassas bir bölümü
kaçırıyorsunuz. Bakın, arkadaşlar, o da nedir biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Geçmişte, 1966da bu
kanunu hazırlayanlar kolluk kuvvetinin yardımcı hizmet sınıfıdır
demişler. Yani, bir yardımcı hizmet. Şimdi, Jandarma gibi, Emniyet
gibi yeni bir kolluk kuvveti kurmak istiyorsunuz ve bu teklife bu metni yerleştiriyorsunuz.
Diyelim ki siz 30 bin bekçi aldınız, belki de bir 20 bin daha alacaksınız
ama siz bu teklife kolluk kuvveti derseniz sizin belki de siyasi ömrünüz yetmeyecek
ama yeni gelen hükûmet, yeni gelen partiler kolluk kuvveti adı altında
belki de 500 bin bekçi alacak arkadaşlar. Dolayısıyla bu teklif metninde
üçüncü bir kolluk kuvveti olarak geçmesinin son derece yanlış olduğunu
belirtmek istiyorum. Yine Anayasaya aykırılıklarını arkadaşlarımız
defalarca söyledi ama son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Burada İçişleri
Bakanlığının çok değerli bürokratları var, Bakan yardımcısı
var. Bakanı görmüyoruz işte, sadece bütçe görüşmelerinde görüyoruz,
bir daha görme şansımız yok. Sevgili arkadaşlar, kamuoyunun
gündeminde olan büyük bir toplumsal hareketlilik mi bekleniyor denilen bir konu
var. Şimdi Bakanlığımızın açmış olduğu
bir ihale var. İhalede, tarihleri de var, efendim 100 bin adet biber gazı,
efendim 40 bin adet el bombası, 1 milyon adet plastik mermi
Bakanlığın
15 Haziran-25 Haziran arasında da böyle bir ihale ilanı var. Şimdi,
gerçekten milletvekili olarak ve bir yurttaş olarak merak ediyorum: Böyle bir
ihaleye niçin ihtiyaç duyulmuştur? Yoksa önümüzdeki süreçte bu ülkede böyle
bir toplumsal hareketlilik mi bekleniyor? diye sormadan geçemeyeceğim.
Kanunun, özellikle bekçi kardeşlerimize ve ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
69.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün görüşülmekte olan 174 sıra
sayılı Kanun Teklifinin aleyhinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve 174 sıra
sayılı Kanun Teklifine katkı sunan Başkanlık Divanına,
milletvekillerine ve bürokratlara teşekkür ettiklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Tüzünü
dinlerken Akşam eve gittiğiniz zaman CHP için ibadet yapın. gibi
bir ifade anladım ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok yahu!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onu herhâlde dua maksadıyla
söyledi diye düşünüyorum, bir dil sürçmesi diye düşünüyorum. İbadet
Allah için yapılır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dua edin." dedi, CHP için
değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dua içindir. Düzeltilmesi
için ben söz aldım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Düzeltti, düzeltti.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dile getirdiği
diğer meseleyi de ben Hükûmette ilgili bakanlığa soracağım,
Bu rutin bir süreç midir, nedir? diye onu da soracağım.
Tüm katkı sunan milletvekillerine, Başkanlık
Divanına, muhalefet partisinin Grup Başkan Vekillerine ve milletvekillerine,
ilgili bürokratlara biz de AK PARTİ Grubu olarak çok teşekkür ediyoruz,
Başkanlık Divanına saygılarımızı sunuyoruz.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanakta düzeltme var Başkanım,
bir cümleyle düzeltsin.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) İnananlar olarak hepimiz
dua ediyoruz; AK PARTİliler de ediyor, Cumhuriyet Halk Partililer de ediyor.
Dolayısıyla, Allah için edilen dualar ama bugün burada, bu grupta, Parlamentoda
görev alıyorsanız Cumhuriyet Halk Partisinin de desteğini unutmayın
demek istedim; tutanaklara geçsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bana da kısa bir söz verebilir misiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
70.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 174
sıra sayılı Kanun Teklifinin bekçilere hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir cevap hakkı için değil ama bir seslenme, bir hatırlatma için
söz aldım, çok kısa söyleyeceğim; o da şu: Kanunları çıkıyor,
hayırlı uğurlu olsun bekçi kardeşlerimize. Biz Türk toplumu
olarak bekçileri seviyoruz. Biz bekçiyi Orhan Kemalin Murtazasından tanıyoruz.
Orhan Kemalin Murtazası Türkiyedeki bütün insanların sempatiyle okuduğu,
izlediği, kendi mahallesiyle özdeşleştirdiği bekçidir. Bütün
bekçi arkadaşların Murtaza gibi, devletine sadık ve eşit görev
yapan gerçek bekçiler olmasını, birilerinin onlardan istediği gibi
tekçi olmamalarını bekliyoruz.
Teşekkür ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55
Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan, Malatya Milletvekili Bülent
Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
Milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu olmadığından,
alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 11 Haziran 2020 Perşembe
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.08
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 174 S. Sayılı Basmayazı 2/6/2020 tarihli 93üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 11/6/2020 tarihli 98inci Birleşim Tutanağının 66ncı sayfasında yer almaktadır.