TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
98inci
Birleşim
11
Haziran 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Amasya Milletvekili
Mustafa Tuncerin, Atatürkün Amasyaya gelişinin ve Amasya Tamiminin
101nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, Atatürkün Amasyaya gelişinin ve Amasya
Tamiminin 101nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Aydın Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Aydın ilinde turizmde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Fatihin sembolü Ayasofyanın yeniden cami
olarak ibadete açılması gündemdeyken Sultanahmet Camisinin müzeye
çevrilmesini söylemenin aymazlık olduğuna ilişkin
açıklaması
2.- Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önalın, İŞKUR tarafından uygulamaya
konulan programların birçok sorunu da beraberinde getirdiğine
ilişkin açıklaması
3.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, coronavirüs salgınınından kara yolu
taşımacılığı yapan otobüs firmalarının
ve otobüsçülerinin de ekonomik olarak etkilendiğine ilişkin
açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 11 Haziran Kızılayın
kuruluşunun 152nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, coronavirüs salgını sebebiyle 2018
KPSS sonuçlarının geçerlilik süresinin bir yıl daha
uzatılmasını talep ettiklerine ve KPSS ücretlerine bu yıl
için zam yapılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, çiftçilerin yaşanılan pandemi
sürecinde girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle sulama birliklerine
olan borçlarını ödemekte zorlandığına ilişkin
açıklaması
7.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 10 Haziran Cengiz Aytmatovun
vefatının 12nci, 11 Haziran Kızılayın
kuruluşunun 152nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, 11 Haziran Kızılayın kuruluşunun 152nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, enflasyonla mücadelede taviz
verilmeyeceğine ilişkin açıklaması
10.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Covid-19 sebebiyle zor durumda olan şahıs
işletmelerinin pazara giriş ve pazarlamaya yönelik dijital
faaliyetlerine ilişkin giderlerinin de Destekleme ve Fiyat İstikrar
Fonundan karşılanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, çıkarılan Çarşı ve Mahalle
Bekçileri Kanunuyla bekçilerin yanında olduklarına ilişkin
açıklaması
12.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, köy statüsüne düşürülen Afyonkarahisar
ili Sinanpaşa ilçesi Güney kasabasının belediyeliğinin geri
verilmesi için yöre halkının kampanya
başlattığına, pandemi sürecinde kapanan internet kafe
işletmecilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, başarmanın şartının başarılacağına
inanmak olduğuna, savunma sanayisinde, sağlıkta, sporda,
tarımda ve ticarette özenilen ülke durumunda bulunulduğuna
ilişkin açıklaması
14.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzce ili Akçakoca, Cumayeri, Gölyaka,
Yığılca ve Gümüşova ilçelerinde 18 Temmuz 2019 tarihinde
yaşanan sel felaketi nedeniyle yıkılan köprülerin bir an önce
tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, Evde kal. çağrılarının
yapıldığı 11 Marttan 31 Marta kadar geçen yirmi günde 21
kadının öldürüldüğüne, adil yargılama
yapılmadığı ve katiller caydırıcı cezalar
almadığı sürece kadına şiddetin artmaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 10 Haziran Cengiz Aytmatovun
vefatının 12nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
17.- Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayelin, AB-Türkiye Dostluk Grubunun kuruluşunun
gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, AB-Türkiye Dostluk Grubunun kuruluşunun
gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Dünya Çevre Günü ile Çevre
Koruma Haftasına ilişkin açıklaması
20.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, termik santrallerin devreye
alınması için bilimsel çalışmaların yapılıp
yapılmadığını ve baca gazı emisyon ölçümlerinin
neden kamuoyuyla paylaşılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, TBMM Genel Sekreterliğinin
bulunduğu katta görevli 1 personelde corona virüsü tespit edildiğine
ve konunun hassasiyetle ele alınması gerektiğine,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 1 Haziran itibarıyla
idari izinleri kaldırılarak işbaşı
yaptırılan hamile kadınların en büyük risk
gruplarından birini oluşturmaları nedeniyle tekar idari izinli
sayılmaları gerektiğine, Van ili Erciş ilçesi Ulupamir
köyündeki HES çalışmalarının durdurulmaması hâlinde
bölgedeki Kırgız Türklerinin mağduriyet
yaşayacağına ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Libya Hükûmeti tarafından 25 Mart 2020 tarihinde
Barış Fırtınası Operasyonunun
başlatıldığına, 2 Ocak 2020 tarihinde Libyaya asker
gönderilmesine ilişkin tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilmesiyle hem Türkiyenin millî çıkarları doğrultusunda
adımlar atıldığına hem de bölgesel barışa
katkı sağlandığına, savunma ve savaş sanayisinde
gerçekleştirilen atılımların Türkiyenin diplomatik
başarısının faktörlerinden biri olduğuna ilişkin
açıklaması
23.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, vefat eden HDP Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun kayınpederine
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
24.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, vefat eden Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun kayınpederinin
yakınlarına başsağlığı dilediklerine,
açıklanan İstihdam Kalkanı Paketine, Cizre, Diyarbakır,
Hatay, Siirt il ve ilçelerinde pandemi sürecinde ikinci dalganın
yaşandığına ve Mecliste de böyle bir riskle karşı
karşıya olunduğuna, Çanakkale ilinde ruhsat süresi
dolmasına rağmen altın madenciliği faaliyetlerini sürdüren
Doğu Biga Madencilikin bölgeyi terk etmemesi nedeniyle
yaşanılanlar ile maden ocakları, termik santraller ve barajlarla
gelen yıkımın önüne geçilip geçilmeyeceğini, sonraki
kuşaklara yeni salgınlar mı
bırakılacağını öğrenmek istediğine,
Kırşehir Cezaevindeki mahpusların açlık grevine devam
ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, vefat eden HDP Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun kayınpederine Allahtan rahmet
dilediklerine, çoklu baro sistemine, Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin basın sektörü çalışanlarının
yıpranma payı almasına ilişkin kanun teklifinin Meclis
gündemine alınması gerektiğine, toplu iş sözleşmesi
yapılabilmesi için gerekli olan işkolu barajına ve süre
uzatımına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yardımcı
hizmetler sınıfında görevli personelin mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun Genel Kurulun 97nci Birleşiminde Sultanahmetin müze
olarak korumaya alınması gerektiğine yönelik sözlerinin
maksadını aştığına, TBMM Başkanı
Mustafa Şentopun imzasını taşıyan Yassıada
yargılamalarının geçersiz sayılmasını içeren yasa
teklifinin siyasi parti gruplarının görüşü alınmadan Meclis
Başkanlığına sunulduğuna, Başkanlık
Divanının Meclise giren yayınlar konusunda hassasiyet göstermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine, kayınpederi vefat eden
HDP Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluça başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, kayınpederinin vefatı nedeniyle Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluça
başsağlığı dileğinde bulunan Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşa ve
siyasi parti gruplarına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Genel Kurulun 97nci Birleşiminde yer alan O günün MHP
milletvekilli de gitti. ifadesindeki kastının Manisa Milletvekili
Erkan Akçay olmadığına ilişkin açıklaması
30.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Başkanlık Divanının
Meclisteki coronavirüs vakalarına yönelik detaylı bilgi alarak
açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Kütahya Milletvekili İshak Gazelin HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, yoğun dolu yağışı nedeniyle zarar
gören Bursa ili Keles ilçesi ile Kozağacı bölgesindeki Hereke, Çayören,
Davutlar, Denizler, Durak, Issızören, Harmancıkdemirci ve Yunuslar
köylerindeki çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
40.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, Akdeniz kıyı bölgesinde yaşanılan
aşırı sıcak hava nedeniyle turunçgillerde meydana gelen
zararın Hükûmet tarafından karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
41.- Kütahya Milletvekili
Ahmet Erbaşın, Kütahya ili Domaniç ilçesinde dolu
yağışı sonrası meydana gelen sel felaketiyle zor
durumda kalan çiftçilere ve Domaniç Belediyesine gereken yardımın
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, kaliteli yasamanın katkı alarak olacağına,
Rekabet Kurumunun uzmanlarının sağlık, eğitim ve ilaç
alanına farklı bir bakış açısıyla bakması
gerektiğine, 215 sıra sayılı Kanun Teklifine yönelik
Anayasaya aykırılık iddialarında ısrarcı
olduklarına ilişkin açıklaması
43.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Düzce Milletvekili Fahri Çakırın
görüşülmekte olan 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Düzce Milletvekili Fahri
Çakırın görüşülmekte olan 215 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Düzce Milletvekili Fahri Çakırın görüşülmekte
olan 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, iktidarın kendi politikaları
çerçevesinde muhalefet partilerini eleştirme hakkına sahip
olduğuna, milletten gizli hiçbir şey yapmadıklarına, çözüm
sürecinin amacına ve yatırımın her bölge için elzem
olduğuna ilişkin açıklaması
47.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, GAP tamamlandığında 1 milyon 58
bin hektarlık arazinin sulanacağına ve 1 milyon 270 bin
kişiye istihdam sağlanacağına ilişkin
açıklaması
49.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
50.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği mevzuatı
arasında uyumsuzluk olduğuna ilişkin açıklaması
51.- Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa
Elitaşın, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Cumhur İttifakı olarak Düzce ilinde eksiklikleri
gidermek için kurumlar bazında gayret gösterdiklerine ilişkin
açıklaması
53.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
54.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, liglerin başlamasının coronavirüs sürecinde risk
olduğuna ve maçların TRTden yayınlanmasının
Covid-19a karşı tedbir oluşturacağına ilişkin açıklaması
56.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, muhtarlık binalarına ait elektrik
faturalarının devlet tarafından ödenerek kamu hizmeti sunan
muhtarlara yeni yüklerin bindirilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
57.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4ncü
maddesindeki her türlü ibaresini sorunlu gördüklerine ilişkin
açıklaması
58.- Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa
Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
59.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, Rekabet Kurumunun bağımsız olması
gerektiğine, 2018 yılında çıkarılan kanun hükmünde
kararnameyle özerkliğinin ortadan kaldırıldığına
ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, Başkanlık
Divanı olarak, vefat eden HDP Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun kayınpederine Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, salgın sürecinin
başladığı tarihten bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çalışan 10 kişide Covid-19 testinin pozitif çıktığına
ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde uzun yıllardır kullanılan
pestisitlerin halk sağlığı ve çevre sağlığı
üzerinde yol açtığı zararların
araştırılması, gıdalarda ve sularda
bıraktıkları kalıntı düzeylerini tespit etmek için ne
gibi çalışmalar yapıldığının belirlenmesi
ile insan ve çevre sağlığını korumak için gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Haziran 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, baroların ve meslek birliklerinin antidemokratik
yöntemlerle hedef alınmasının araştırılması
amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 11 Haziran 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Bursa
Milletvekili Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından,
on sekiz yılda getirilen istihdam teşviklerinin ve ekonomik reform
paketlerinin beklenen iyileşmeyi yaratmaması ve bu paketlere
rağmen işsizlik oranlarındaki artışın
nedenlerinin araştırılması amacıyla 11/6/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Haziran 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Malatya Milletvekili
Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875)
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 215)
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Ocak 2020 tarihi
itibarıyla Kocaeli ilinde faaliyette olan ve pandemi süresince
faaliyetlerini durduran esnaf ve sanatkârların sayısına
ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/29180)
2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Dilekçe
Komisyonuna yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/29183)
3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin cevabı (7/29184)
4.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/29185)
5.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, Urfa ili
Siverek ilçesinde bir kişinin öldürülmesiyle ilgili soruşturma
sürecine ve çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gülün cevabı (7/29334)
6.- Hakkâri Milletvekili Sait Dedenin, Covid-19 salgını
süresince Hakkâri ilinde bulunan esnaf ve zanaatkârlar için verilen ekonomik
desteğe ve iflas eden esnaf sayısına ilişkin sorusu ve
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/29492)
7.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, koronavirüs testi pozitif çıkan
sağlık çalışanlarından meslek hastalığı
bildiriminde bulunanlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Fahrettin Kocanın cevabı (7/29586)
8.- Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezginin, son 10
yılda açılan boşanma davalarında dava sonunda hükmedilen
yoksulluk nafakası taleplerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gülün cevabı (7/29917)
11 Haziran 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz veriyorum.
Gündem dışı ilk söz, Atatürkün
Amasyaya gelişinin ve Amasya Tamiminin 101inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Amasya Milletvekili Mustafa Tuncere aittir.
Buyurunuz Sayın Tuncer. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Atatürkün Amasyaya gelişinin ve
Amasya Tamiminin 101nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul Milletvekilimiz Enis
Berberoğlunun milletvekilliği, Anayasaya ve hukukun evrensel
kurallarına göre, haksız olarak düşürülmüş, millet iradesi
yok sayılmış ve telafisi imkânsız zararlara yol açacak bir
durum yaratılmıştır. Enis Berberoğlunun
milletvekilliğinin düşürülmesi, içinde
yaşadığımız 20 Temmuz sivil darbe sürecinin bir
sonucudur. Bizler adaleti, hakkı ve hukuku sağlamak için demokrasi
mücadelemize yılmadan devam edeceğiz.
Yarın 12 Haziran. Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürkün Amasyaya gelişinin ve cumhuriyetimizin temellerinin
atıldığı günün 101inci yılı. Amasyalılar
olarak bugünü büyük bir coşkuyla ve sevgiyle on gün boyunca
kutlayacağız.
12-22 Haziran tarihi sadece Amasya için değil
Türkiye için de en önemli tarihlerden biridir. Yeni kurulacak devletin
müjdesinin verildiği ve şeklinin söylendiği gündür. Bu müjdenin
Amasyadan verilmesi ise tüm Amasyalılar için gurur verici ve övünç
doludur.
Değerli milletvekilleri,
Mustafa Kemal Atatürk Nutukta günün koşullarını ve
Osmanlı Devletinin son durumunu şu şekilde özetlemiştir:
"Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı.
O da hâkimiyeti milliyeye müstenit, bilakayduşart müstakil yeni bir Türk
devleti tesis etmek. Tatbikatına başladığımız
karar bu karar olmuştur. O dönemde ülkenin durumunu çok iyi tahlil eden
Mustafa Kemal Atatürk, mevcut durumdan çıkışın yolunun yeni
ve bağımsız bir devlet olduğunu ve bu devletin temelini de
millî egemenlik ilkesinin oluşturacağını kafasına
koyduktan sonra Samsuna doğru yola çıkmış, sonrasında
Havza ve devamında, 12 Haziranda Amasyaya gelmiştir. Amasyada on
gün kalan Mustafa Kemal 21 Haziran akşamı arkadaşlarıyla
Topçu Kışlasında toplanmış ve sabaha kadar süren
toplantı sonrasında, tarihe altın harflerle yazılan Amasya
Tamimi okunmuştur.
Amasya Tamimi bir kurtuluş ve kuruluş
belgesidir. Vatanın tamamı, milletin istiklali tehlikededir. Hükûmet
merkezi itilaf devletlerinin etkisi ve denetimi altında bulunduğundan
sahip olduğu sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu
durum, milletimizi adı var, kendi yok durumuna düşürüyor. Milletin
istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Amasya
Tamiminin özeti budur.
Değerli milletvekilleri, 101inci
yılında Amasya Tamimini çok iyi anlamalı ve kendimize rehber
edinmeliyiz. Özellikle ülkeyi yönetenler bu belgeyi ezberlemeli ve
özümsemelidir. Türkiye Cumhuriyetinin dış ve iç politikası
belirlenirken bu tamim içeriği rehber olarak alınmalıdır.
Hele devlet yönetiminde egemenliğin kayıtsız, şartsız
millette olduğu ilkesi asla vazgeçilmeyecek veya tırpanlanmayacak
şekilde kayıtsız ve şartsız korunmak zorundadır.
Aslında bu ilkeyi en iyi korumanın yolu ise 16 Nisan referandumuyla
geçilen tek adam rejiminden derhâl vazgeçmekten ve eksikleri giderilmiş
güçlü parlamenter rejime tekrar dönmekten geçmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Amasya Tamiminin 101inci yılında bir türlü
bitmeyen Amasya projelerimizden de bahsetmek isterim. Aydınca köyümüzün
kuzeyine Aydınca Barajı yapılması kararı alındı
ve bu karar doğrultusunda 29 Şubat 2011 tarihinde 31 milyon 580 bin
760 Türk Lirası bedelle ihale yapıldı. 19 Haziran 2012de
sözleşmesi tamamlandığında Ezinepazar, Uygur, Avşar,
Eskikızılca, Halifeli, Karaali, Karsan, Kale, Keşlik,
Küçükkızılca, Mahmatlar, Sarıyar, Tatar, Yolyanı,
Sarımeşe ve Aydınca köylerinin 33.300 dekarlık tarım
arazisini sulayacaktı. Böyle bir barajın yapılacak olması
bölge çiftçisini tam anlamıyla mutlu etti. İhale şartnamesine
göre işin tamamlanma tarihi 25 Mayıs 2016 tarihi yani dört yıl
öncesi iken maalesef, AK PARTİnin yanlış ekonomi ve
yatırım politikaları yüzünden bugüne kadar bitirilemedi. Aradan
geçen sekiz senelik sürede bitirilip hizmete açılamayan Aydınca
Barajının bu hızla devam ederse önümüzdeki sekiz yılda da
bitirilmesi çok zor görünüyor. Bölge halkı ve ülkemiz zarar etmeye devam
ediyor.
Yine, Merzifon ilçesinde tarihî eser konumunda olan
Kızlar Mektebi, aslına uygun restore edilecek ve buraya ilçe halk
kütüphanesi yapılacaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) - Bu amaçla 3 milyon 494
bin Türk lirası bedelle 2016 yılında ihalesi yapılıp
işe başlandı ancak diğer yatırımlar gibi bu proje
de yarıda kaldı ve şu anda da çalışma
yapılmıyor. İlçenin simge binalarından biri olan
Kızlar Mektebinin geleceği belirsiz bir vaziyet aldı.
Bitirilemeyen bir diğer proje
Taşova-Ayvacık kara yolu. Bölge için çok önemli olan ve âdeta
bölgenin yeni ticaret yolu olacak Taşova-Ayvacık kara yolu da
yıllardır bitirilemiyor. Meyvecisi, nakliyecisi, tüccarı
yıllardır fazla para harcamaya devam ediyor.
Yine, Gümüşhacıköy ilçemize
bağlı Beden ve Saraycık köyleri sulama göletleri, iş bitim
süreleri dolmasına rağmen bir türlü tamamlanıp hizmete
sokulamıyor. Köy yollarının asfaltlanması tamamlanamamış,
içme suyu sorunları tam anlamıyla çözülememiş onlarca köy
bulunuyor.
Velhasıl, 2020 yılı da Amasya için
sorunların çözüleceği değil, artarak büyüyeceği bir
yıl olarak geçecek gibi görünüyor.
Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz,
Amasya Genelgesi hakkında söz isteyen Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagile aittir.
Buyurun Sayın Karahocagil.
2.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Atatürkün Amasyaya
gelişinin ve Amasya Tamiminin 101nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Sayın Başkan, saygıdeğer Genel Kurul; sizleri sevgi,
saygı, muhabbetle selamlıyorum.
Bugünkü ve bundan sonraki tüm Genel Kurul
toplantılarımızın hayırlı olmasını,
hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk
ve beraberindekiler, bundan tam yüz bir yıl önce, hür
yaşamış milletimizin esarete zorlandığı,
vatanının elinden alınmaya çalışıldığı
bir dönemde, Millî Mücadeleyi başlatmak amacıyla 19 Mayıs
1919da Samsuna çıktı. Samsun ve Havzadaki
çalışmalarını bitirerek Amasyalıların yoğun
daveti üzerine 12 Haziran 1919 tarihinde Amasyamıza geldi. Mustafa Kemal
Atatürkü Amasyada karşılayan heyetin başında yer alan
Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi Paşam, bütün Amasya
emrinizdedir, gazanız mübarek olsun. diyerek Amasya halkının
Mustafa Kemal Paşanın yanında yer aldıklarını
kısa ve özlü bir şekilde ifade ediyordu. Amasya bu bakımdan
Mustafa Kemal Paşanın Millî Mücadelede halkın tam
desteğini aldığı önemli bir şehirdir. 12 Haziranda
geldiği Amasyadan 26 Haziran 1919 sabahı ayrılan Mustafa Kemal
Paşa, 21 Haziranı 22 Hazirana bağlayan gece Türkiye
Cumhuriyetinin doğum belgesi olan Amasya Tamimini
hazırlamıştır. Bu tamimle Vatanın bütünlüğü,
milletin istiklali tehlikededir. uyarısıyla Milletin istiklalini
yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. inanç ve
kararlılığı tüm dünyaya ilan edilmiş, milleti için
yaşayan Mustafa Kemal Paşanın milletiyle
kucaklaşması, milletiyle bütünleşmesi
sağlanmıştır.
Millî Mücadelenin ilk siyasi ve askerî
kararlarının alındığı bir şehrin
milletvekili olmanın gururuyla bu kutlu mücadeleyi başlatan ve
zaferle taçlandıran başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere,
bütün Kurtuluş Mücadelesi önderlerinin, şehit ve gazilerimizin aziz
hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Millî Mücadeleyi
hazırlayan gerekçeleri içinde özümseyen ve bu yolda bütün
değerleriyle ortaya çıkan Amasya, cumhuriyetin kurulmasına kadar
uzanan meşakkatli yola ilk katılan şehirdir. Bu itibarla övünç
duymak, onurlanmak en fazla Amasyalıların hakkıdır; biz
onur duyuyoruz. Bu onuru bizden öncekiler yaşadığı gibi
bizlere de yaşattılar, bizler de çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize
aktararak yaşatacağız.
Her ilin tarihine yazılan önemli günler
vardır. Bu tarihler ilin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik yönünü öne
çıkarır. Bazı tarihler vardır ki o ilin ismiyle
bütünleşir. Amasya için bu tarih sayıdan öte sıfat olur, tarihin
tarih olarak kayıtlara geçirilişinde satır başı olur. 12
Haziran 1919 gibi altı kalın çizgilerle belirlenebilecek bir
başka tarih kayıtlarda yoktur. Belki de bu tarihin diğerlerinin
önüne geçmesi, kendiliğinden değil de tarihimizin şeklini
belirleyişindeki özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bu tarih bir
milletin yeniden doğuşu, bir devletin kuruluşuna kadar uzanan
bir galeridir. Amasyanın tarihî olaylar karşısında
üstlendiği sayısız misyonu olmuştur.
Hatırlanacağı gibi, Osmanlı
Sultanı Yıldırım Bayezid ile Moğol İmparatoru
Timur Hanın 1402deki tutuştukları ve tarihimize Ankara Meydan
Savaşı diye geçen büyük kapışma cihan devletini
sarsmıştı. Devlet parçalanmış, Osmanlı
şehzadeleri arasında baş gösteren ayrışma Fetret
Dönemini yaşatmıştı. Osmanlı birliğini yeniden
sağlayabilmek için Amasyaya davet edilen Çelebi Mehmet, Cülüs Tepeden
Amasyalıların coşkun tezahüratı eşliğinde
karşılanmıştı. Bu davetle dağılmakta olan
Osmanlı Devletinin ikinci defa kuruluşu yine bu topraklar üzerinde olmuştu.
Neden bu açıklamaya ihtiyaç duydum? Bu tarihten
beş yüz yıl sonra bir 12 Haziran günü yine aynı yerde Mustafa
Kemal Paşanın karşılanmasının ardından
gelen olaylarda benzerlikler vardır. Zayıf düşen bir devletin
yeniden ayağa kaldırılmasında Amasyalıların
geleceği hissetmeleri vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Devamla)
Amasyadaki Cülüs Tepe, her iki olayın, her iki varoluş
heyecanının bire bir şahididir. Yeni devletlerin
kurulmasına şahit olan Amasyalılar tarihten gelen bu
geleneği bir kere daha yaşamışlardır.
Osmanlının ikinci defa kuruluşuna zemin ve imkân
hazırlayan Amasyalılar yeni Türk Devletinin, Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşuna zemin hazırlayacak olan o ünlü
bağımsızlık beyannamesinin ilanına da bu topraklar
üzerinde şahit olmuşlardır.
Tarihte şehzadeler şehri olarak bilinen
Amasyanın, Anadolunun şanlı direnişine başlanacak
yer olarak seçilmesi tam isabet idi. Çünkü Amasyada yedi bin beş yüz
yıllık tarihî bir birikim vardı, bilim vardı, sanat
vardı, coşku vardı ve sözün özü, aranılan özelliklerin tümü
vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Devamla) Bu
nedenle Mustafa Kemal gibi attığı her adımı ölçerek,
biçerek, cesaret ve bilinçle atan bir önderin Amasyayı bilerek seçtiğine
tüm kalbimle inanıyorum. 12 Haziran 1919da Mustafa Kemal ve
arkadaşlarının gelişiyle başlayan çalışmalar
semeresini vermiş, 22 Haziran 1919da Türkiye Cumhuriyetinin doğum
belgesi olarak gururla ve onurla anlattığımız, demokrasinin
tam tanımı olan Milletin istiklalini yine milletin azim ve
kararı kurtaracaktır. ifadesinin yer aldığı Amasya
Tamimi burada imzalanmıştır. Birileri tarafından hasta
adam diye tanımlanan bir milletin, 22 Haziran 1919 sabahı bütün
dünyaya karşı sesini yükselttiği günde bir cümle daha
Amasyanın kayalıklarında dalga dalga
yayılmıştı: Milletin istiklalini yine milletin azim ve
kararı kurtaracaktır. Tek cümle, tek hedef; işte,
kurtuluşun şekil ve detaylarının çizildiği belde.
Devletlerin yıkılıp devletlerin kurulduğu bu topraklarda
yeni bir bağımsızlık meşalesinin
kıvılcımlarının çakıldığı il olma
özelliği burada gizlidir. Bunun için Amasya ve 12 Haziran adı
altın harflerle, silinmemek üzere tarihimize
yazılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Devamla) Bu
inançla ve onurla ruhunu gönlümüzde, sorumluluğunu omuzlarımızda
taşıdığımız Türkiye Cumhuriyetimizin
doğduğu bu kentte görev yapmanın onuruyla nice yüz yıllar
diliyorum.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarına, cumhuriyet için can veren şehitlerimize,
gazilerimize ve cumhuriyet yolunda emeği geçen herkese bir kez daha minnet
ve şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Aydın ilinde turizmde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldıza aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Aydın ilinde
turizmde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan; değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz
Kuşadasını biliriz. Kuşadası 1960da limanı
yapılmış ve o zaman da gemiler yanaşarak Hristiyanların
Efese Meryem Anaya gelip yarım haçı olduğu bir bölgemiz.
1970de de bu limanımız tekrar yenilendi, devlet tarafından
işletildi ve genellikle kruvaziyer gemilerle beraber
Kuşadasını canlandıran bir limanımız. Ama
maalesef 2003 yılında, sizin iktidar döneminizde, Kuşadası Limanını
özelleştirdikten sonra oranın işletmesi Egeportta, maalesef ve
maalesef iki yıldan beri ayak bastı parası adı altında
10 euro ile 12 euro para alıyor. Ben size bir örnek vereceğim:
2015te 580 bin yolcu oraya inerken 2019 yılında 143 bin yolcu indi
değerli arkadaşlar. Samos tam karşımızda yani Samos
Yunanistanın adası ama havaalanı olan bir yer; Avrupadan gelen
müşterilerin yüzde 80i günübirlik, feribotlarla Kuşadasına
gelir ve bu yolcular, bu müşteriler genellikle nitelikli turistlerdir, iyi
para harcayan turistlerdir ve Kuşadasının esnafına ciddi
derecede para bırakırlar. Yani Kuşadasının taksicisi,
restoran sahibi, hediyelik eşyacısı, halıcısı,
dericisi ve bütün oradaki esnafların geçim kaynağı, genellikle
günübirlik Samosa gelen feribotların müşterileridir, geçim
kaynağı onlardır ama maalesef bu şirket, Denizcilik
İşletmeleri Müdürlüğü 27 lira fiyat vermesine rağmen,
onunda karşılığı 3,5 euro olmasına rağmen bu
şirket 12 euro ayak bastı parası alıyor. Peki, bu para
nereye geliyor, Hazineye geliyor mu? Hayır, arkadaşlar. Yerel
yönetimlere geliyor mu? Hayır, gelmiyor. Direkt o şirketin
kasasına giriyor yani Anayasaya da kanuna da aykırı
davranıyor. Bu ne demek? Zaten önümüzde sıkıntılar var
turizmde. Biz geçen sene 34,5 milyar dolar turizmden gelir elde ettik. Bu
hastalıktan dolayı Avrupa Birliği bize müşteri şu an
göndermiyor; Almanya, Fransa, Hollanda
Yani, korkumuz şu: 5 milyon Türk
orada yaşarken onların bile gelmesine engel oluyorlar. Biz ne yapacağız?
Kuşadası olarak Samosta o feribot seferleri iptal olduğu
takdirde, müşteri gelmediği zaman o bölgenin esnafı yok olacak
arkadaşlar, zaten esnaf sıkıntılıdır.
Ben, burada özellikle AKPnin Grup Başkan
Vekillerine sesleniyorum: Değerli arkadaşlar, Ulaştırma
Bakanı altyapı yapar, havaalanı yapar, yol yapar ama
işletmeyi başkası yapıyor. Zaten siz
havaalanlarının yüzde 90ını özelleştirdiniz. E peki,
Türk Hava Yolları kime bağlı? Ulaştırma
Bakanlığına. Türk Hava Yollarının Ulaştırma
Bakanlığıyla ne ilgisi var? Aslında, Türk Hava
Yollarını Turizm Bakanlığına devretseydiniz, bu turizm
gelirimiz 34,5 milyar dolardan 50 milyar dolara rahatlıkla geçebilirdi.
Türk Hava Yollarının 350 tane
uçağı var arkadaşlar; bu uçaklar Türkiye Cumhuriyetine hiçbir
fayda sağlamıyor. Sadece transit geçişlerinde kullanılıyor
değerli arkadaşlar. Yani, Iraktan, İrandan, diğer
ülkelerden diğer ülkelere transit geçen yolcuları taşıyor.
Türk Hava Yolları zarar ettiği zaman kim ödüyor parasını?
82 milyon ödüyor. Ben buradan Cumhurbaşkanına, bakanlara özellikle
sesleniyorum: Bir an önce bu sistemi değiştirin. Türk Hava
Yollarının yönetimini Turizm Bakanlığına devredin. 350
tane uçağınız var, o uçakları transitte
kullanacağınıza Avrupaya yönlendirin. Avrupadan direkt sefer
koyarsanız, evet, yolcu, müşteri buraya gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - 5 milyon Türk
Avrupada yaşıyor, en azından bu sene onların buraya
gelmesini sağlamamız gerekiyor, aksi takdirde
Geçen seneki 34,5
milyar dolarla dış açığı turizmden kapattınız
ama bu sene bu şekilde giderse üç dört ay sonra euro, göreceksiniz 10
lira; zaten 8 lira oldu, 10 liraya doğru gidiyor. Bu da hep Türkiyedeki
esnafımızın ve sahil bölgeleri esnafının
sıkıntılarını daha da derinleştirir.
Turizmde yaklaşık 700 bin insan aktif
çalışıyor, 700 bin, 500 bin de yan sanayide
çalışıyor, 1 milyon 200 bin. Şimdi, ben size soruyorum:
Sizin aktif olarak çalışan 700 bin insan için herhangi bir projeniz
var mı? Bu insanlar ne olacak? Turizm bölgesinde özellikle üniversite
öğrencileri -350 bin kişi- çalışıyor, kış
olduğu zaman da o parayla eğitimlerini sürdürüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Başkanım,
bir dakika rica edeyim.
Bu çocuklarımız şu an ortada
kaldı. Bu çocuklarımız için, bu konuda bir an önce önlem
alın.
Değerli arkadaşlar, yine -Tarım
Komisyonundaki AKPli arkadaşlarımız burada herhâlde- geçen sene
81 ilin ziraat odası başkanları Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldiler ve bizlerle, muhalefet partisi milletvekilleriyle görüştüler,
dediler ki: Pamuğun üretimi, maliyeti yüksek olduğu için bize prim
olarak 1,25 kuruş verirseniz, bir dahaki dönemde yani 2020de biz nefes
alarak tekrar ürünümüzü ekmeye başlayacağız. Yirmi gün önce
pamuk ekimi bitti. Geçen sene Türkiyede 580 bin hektar pamuk ekildi, 580 bin
hektar. Bu sene ne kadar biliyor musunuz? 320 bin hektar ekildi
arkadaşlar. Yani sizler 2020 yılında 1 milyon 200 bin ton
pamuğu ithal edeceksiniz. Bana Aydın Milletvekili olarak Aydındaki
çiftçi şunu diyor: İthal ettiğiniz ülkelerin çiftçileri neden
faydalanıyorsa, bize de o desteği verin, biz fazla bir şey
istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Yani siz önümüzdeki
dönemde 1 milyon 200 bin ton pamuk ithal edeceksiniz. Beyler, 1 lira 25
kuruş vermediğiniz için 280 bin hektar alan ekilmedi değerli
arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Şeker
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Fatihin sembolü
Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete açılması gündemdeyken
Sultanahmet Camisinin müzeye çevrilmesini söylemenin aymazlık
olduğuna ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Fatihin
İstanbulu fethetmesiyle camiye çevrilen Ayasofya, dört yüz yetmiş
dokuz yıldan beri cami olarak kullanılırken 1931de restorasyon
için halka kapatılır. 24 Kasım 1934 tarihinde, Atatürkün
imzasının da gerçek olup olmadığı
tartışılan (7/1589) sayılı Bakanlar Kurulu
Kararıyla müzeye çevrilen Ayasofyanın cami olması ecdadın
vasiyetidir.
Bugünlerde Fatihin sembolü Ayasofyanın
yeniden cami olarak ibadete açılması gündemdeyken kalkıp
Sultanahmet Camisinin de müzeye çevrilmesini söylemek aymazlıktır,
milletin fay hatlarıyla oynamaktır. Bu aziz millet bugüne kadar bu
zihniyete prim vermediği gibi bundan sonra da vermeyecektir. Demek ki
yıllar geçse de insanlar değişse de zihniyet
değişmiyor. Hani derler ya Benim oğlum bina okur, döner döner
yine okur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Önal
2.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, İŞKUR
tarafından uygulamaya konulan programların birçok sorunu da
beraberinde getirdiğine ilişkin açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemizin en büyük problemi olan işsizliğe
geçici çözüm üretebilmek amacıyla İŞKUR tarafından
uygulamaya konulan toplum yararına programlar birçok sorunu da beraberinde
getirmiştir. TYP kapsamında çalışan işçiler üç,
altı ve dokuz aylık sürelerle istihdam edilmekte, bu durum ülke
genelinde yüz binlerce insanımızın mağduriyet ve hak
kaybı yaşamasına sebep olmaktadır. Sadece
alındıkları iş kolunda değil, neredeyse her işin
yaptırıldığı bu insanlar çoğu zaman haftalık
kırk beş saatten fazla çalışmakta, bu durum, zaten asgari
ücret düzeyinde olan maaşlarına yansıtılmamaktadır.
Üstelik ne kadar fedakârca çalışsalar da süreleri dolduğunda
kendiliğinden işten çıkartılmaktadırlar. Amaçları
sadece iş, aş ve çocuklarının geçimi olan bu insanlar,
kadrolu çalışma hakkından yararlandırılmayı, asgari
ücret düzeyindeki maaşlarının artırılmasını,
işlerinin sürekli hâle getirilmesini, kısacası seslerinin
duyulmasını bekliyor.
BAŞKAN Sayın Erel
3.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, coronavirüs salgınınından
kara yolu taşımacılığı yapan otobüs
firmalarının ve otobüsçülerinin de ekonomik olarak etkilendiğine
ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Coronavirüs tüm sektörleri etkilediği gibi kara
yolu taşımacılığı yapan otobüs
firmalarını ve otobüsçüleri de derinden etkilemiştir. Kamu
hizmeti görevi yapan otobüsçülerimiz hayat normalleşinceye kadar
-uçaklarda olduğu gibi- KDV oranlarının yüzde 1e
düşürülmesini talep ediyorlar. Yolcu ücreti belirlenirken 15 Temmuz
Şehitler Köprüsü baz alınıyor ancak otobüslerin zorunlu olarak
Yavuz Sultan Selim Köprüsünden geçişleri sağlanıyor. Bu durum
yaklaşık 800 TL ödemeye ve bir buçuk saat zaman kaybına neden
oluyor. Otobüsçülerimiz hayat normalleşinceye kadar Fatih Sultan Mehmet
Köprüsünden geçmek istiyorlar. Ayrıca, Bakanlık, hava yolu ve taksi
taşımacılığını özendirirken otobüs
firmalarına karşı maalesef bu anlayışı göstermiyor.
Otobüsçülerimizin bu makul ve mantıklı taleplerinin yerine
getirilmesi kısmen de olsa rahat bir nefes almalarını
sağlayacaktır.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
4.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 11 Haziran
Kızılayın kuruluşunun 152nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
11 Haziran, aziz milletimizin yardımseverlik,
şefkat, merhamet ve dayanışma hasletlerinin sembolü olan
Kızılayın 152nci kuruluş yıl dönümüdür.
Ülkemizin ve sınır tanımayan
yardım faaliyetleriyle dünyanın en saygın kuruluşları
arasında yer alan Kızılay, milletçe gurur
kaynağımızdır. Afet zamanlarında milletinin yardımına
ilk önce koşan Kızılay, yüz elli iki yıldır yurt
dışında pek çok ülkede, özellikle komşularımız
Suriye ve Irakta, savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalmış
insanlara, gıda başta olmak üzere her türlü yardım
çalışmalarını yürütmektedir.
Kızılayın hayati öneme sahip
faaliyetlerinin başında kan hizmetleri gelmektedir. Ülkemizin kan
ihtiyacı gönüllü bağışçılardan Kızılay
vasıtasıyla karşılanmaktadır. Öyleyse tüm
vatandaşlarımızı Kızılaya kan
bağışında bulunmaya davet ediyoruz.
Bu vesileyle de başarılı
çalışmaları dolayısıyla tüm Kızılay ailesini
tebrik ediyor, Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
5.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, coronavirüs salgını
sebebiyle 2018 KPSS sonuçlarının geçerlilik süresinin bir yıl
daha uzatılmasını talep ettiklerine ve KPSS ücretlerine bu
yıl için zam yapılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Haziran ayı sonunda 2020 yılı KPSS
başvuruları başlıyor ancak tüm dünyayı olduğu
gibi ülkemizi de derinden etkileyen coronavirüs salgını sebebiyle
adaylar 2018 KPSS geçerlilik süresinin bir yıl daha
uzatılmasını talep ediyorlar çünkü yüksek puan alan birçok aday
düşük kadro kontenjanları ve yandaşa özel kadro ilanları
sebebiyle bu puanlarını kullanamadılar. Bunların içerisinde
çok sayıda sağlıkçı var, çok sayıda engelli var, çok
sayıda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına başvuran var. Genç işsizliğin yüzde
24,6 olduğu, her 4 gençten 1inin işsiz, 1inin de ne işte ne
eğitimde olduğu bir durumda gençlerimizin KPSSyle ilgili bir
diğer önemli endişesi de KPSS ücretlerine ilişkin. KPSS ücretlerine
geçen yıl yüzde 25 zam yapılmıştı, bu yıl tekrar
bir zam yapılmasın. KPSS, ÖSYMnin geçim kaynağı
olmasın. Halkın geçim kaynağı için halkımızı
işe yerleştirelim.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
6.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, çiftçilerin
yaşanılan pandemi sürecinde girdi maliyetlerinin yüksekliği
nedeniyle sulama birliklerine olan borçlarını ödemekte
zorlandığına ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sulama birlikleri borç
batağında çırpınıp duruyor.
Çalıştırdığı kişilerin
maaşlarını ödeyemeyen, SGK primlerini yatıramayan sulama
birlikleri, çiftçiden para tahsil etmeye çalışıyor.
Yaşanılan pandemi süreci de göz önünde bulundurulduğunda girdi
maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle çiftçilerin, sulama birliklerine ve
diğer kurumlara borçlarını ödemekte zorlandığı
bir dönemdeyiz. Yüksek rakamlara ulaşan SGK ve maliye borçlarını
ödeyemeyecek noktaya gelen sulama birlikleri, bu borçlarını sulama birim
fiyatlarına neredeyse yüzde 100 zammı ekleyerek çiftçiden tahsil
etmeye çalışıyor. Mazot pahalı, gübre pahalı, elektrik
pahalı, ilaç pahalı, sulama pahalı
Çiftçiler üretim yapmakta
zorlanıyorlar. Tarla sahiplerinin çoğu ekim yapmak yerine
tarlalarını kiraya veriyor ya da ekemiyor. Sulama birliklerinin birikmiş
olan SGK ve maliye borçlarının silinmesi veya
yapılandırılması çiftçilerin daha rahat bir nefes
almasına vesile olacaktır. Hükûmetin bu konuda gerekli
adımları atması, üreticilerimize ve çiftçilerimize gerekli
desteği sağlaması bu salgın döneminde hayati öneme
sahiptir.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Durmuşoğlu
7.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 10 Haziran Cengiz
Aytmatovun vefatının 12nci, 11 Haziran Kızılayın
kuruluşunun 152nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Çekimleri 1977 yılında Osmaniyenin
Kadirli ilçesinin Karatepe köyü civarında gerçekleştirilen ve Türk
sinemasının başyapıtlarından biri sayılan Selvi
Boylum Al Yazmalım romanıyla tanıdığımız
ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatovun aramızdan
ayrılışının 12nci yıl dönümünde rahmetle yâd
ediyorum.
11 Haziran 1868 tarihinde Osmanlı Yaralı
ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti adıyla kurulan, daha sonra
Hilali Ahmer Cemiyeti adını alan Türk
Kızılayının kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Milletimizin yardımlaşma ve dayanışma kültürünü
dünyanın neresinde olursa olsun ulvi amaçlar doğrultusunda harekete
geçirmeyi başaran yüz elli iki yıllık yardım
çınarımız, sınır tanımayan hizmetleriyle
alanında önde gelen kuruluşlardan biri olmayı sonuna kadar hak
edip ülkemizin yüz akı olmuştur. Bu güzide kuruluşumuzun
çatısı altında barışa, huzura, kardeşliğe ve
dostluğa hizmet anlayışıyla hayırlı faaliyetlere
imza atmış gönüllülerimize çok teşekkür ediyor,
Kızılayın gücünü bizlerin yardım ve desteklerinden
aldığını bir kez daha hatırlatmak istiyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gültekin
8.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, 11 Haziran Kızılayın
kuruluşunun 152nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
1868 yılında Osmanlı Yaralı ve
Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti adıyla kurulan Türk
Kızılayı, bugün kendi alanında
sınırlarını aşarak dünyanın önde gelen
sayılı iyilik hareketlerinden biri olmuştur. Türk Kızılayımız
dil, din, ırk ayrımı gözetmeden yaşanan afet ve hadiselerde
mağdurların ve mazlumların gölgesine
sığındığı bir güven kapısı olmuş,
ihtiyaç sahiplerinin barınma ve beslenme ihtiyaçlarını
karşılamış, kalıcı refaha yönelik pek çok
başarılı çalışmalar gerçekleştirmiştir.
Yaşadığımız pandemi sürecinde de aktif rol alan Türk
Kızılayı 75 bin aileye toplam 29 milyon 778 bin TL nakdî
yardım, ihtiyaç sahibi 308 bin aileye gıda kolisi, 612 bin hijyen
paketi ve 5 milyon 424 bin koruyucu ekipman dağıtımına imza
atmıştır. Kızılay, Vefa Sosyal Destek Grubu
çalışmaları kapsamında da evden çıkamayan
vatandaşlarımızın yanında olmuş ve her gün 15 bin
vatandaşımızın üç öğün sıcak yemek
ihtiyacını da karşılamıştır.
Bu vesileyle, Kızılay Niğde
şubemizi de salgın sürecindeki başarılı
çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, Türk
Kızılayımızın 152nci kuruluş yıl dönümünü
kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
9.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, enflasyonla mücadelede taviz
verilmeyeceğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizin uzun yıllar boyunca kanayan
yarası hâline gelen enflasyonla mücadele taviz verilmeden ve en iyi
şekilde yapılmaktadır. AK PARTİ iktidarlarından önce
oluşturulan bütçelerin neredeyse yüzde 70i faize gidiyor; enflasyon yüzde
60, yüzde 70 oranlarında bulunuyordu. AK PARTİ olarak 2013 Mayıs
ayında yüzde 4 civarına indirdiğimiz enflasyon Gezi
olaylarıyla birlikte tırmanışa geçti ancak mücadeleyi
bırakmayarak tekrar tek haneli seviyeye getirdik.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğanın da belirttiği gibi, enflasyonun
hedeflediğimiz seviyelere inmesini sağlayacağız ve bu
olumlu süreci istikrarlı bir şekilde sürdüreceğiz.
Amacımız 2020de yüzde 8,5 olarak tahmin edilen enflasyonu kademe
kademe düşürerek 2021de yüzde 6ya, 2022de tekrar yüzde 5in altına
indirip bu sorunu milletimizin gündeminden tamamen çıkaracağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
10.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Covid-19 sebebiyle zor
durumda olan şahıs işletmelerinin pazara giriş ve
pazarlamaya yönelik dijital faaliyetlerine ilişkin giderlerinin de
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27 Mayıs 2020 tarih ve 31137 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin
Desteklenmesi Hakkında Cumhurbaşkanı Kararında ülkemizde
faaliyet gösteren kolektif, komandit, anonim, limitet ve kooperatif
şirketlerinin yararlanabilecekleri sanal fuar katılım, sanal
ticaret heyeti ve e-ticaret sitelerine üyelik faaliyetlerine ilişkin
giderlerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan
karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak bazı meslek
odalarına ve kuruluşlara kayıtlı şahıs
işletmeleri nedense liste dışı
bırakılmıştır. Örneğin Gaziantep
Kunduracılar Odasına kayıtlı sanal fuar, ticaret ve
e-ticaretle uğraşan şahıs işletmeleri bu destekten
mahrum bırakılmışlardır. İçinde bulunduğumuz
Covid-19 sebebiyle zaten zor durumda olan şahıs işletmelerinin
bu destek kapsamına alınmaları konusunda düzenlemenin acilen
yapılması gerektiğini hatırlatıyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
11.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, çıkarılan
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunuyla bekçilerin yanında
olduklarına ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bekçilerimiz mahallelerin, cadde ve sokakların
daha güvenli ve sakin alanlar olmasına yardımcı olan, kamu
güvenliğini sağlayan ve görevli olduğu bölgeyi muhafaza eden,
kolluk faaliyetlerini yürütmekle görevlendirilen kişilerdir. Emniyet
verilerine göre, bekçilerimizin göreve başlamasıyla
hırsızlık ve kapkaç olaylarında önemli oranda
düşüş sağlanmıştır. Bazı kesimler
bekçilerimizin kimlik sorgulama ve silah kullanma yetkisine karşı
çıkmaktadır. Bekçiler kanunun vermiş olduğu yetkiyle
halkımızın can ve mal güvenliğini koruyup kamu
güvenliğini sağlarken kendi can güvenliğini nasıl
sağlayacak? Bu soruyu sormamız lazım.
Bu vesileyle, gecenin kartalları olan bekçilerimiz
için alınmış olan karar ile dün çıkarılan yasanın
doğru olduğunu bildirerek bekçilerimizin yanında ve destekçisi
olduğumuzu bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
12.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, köy statüsüne düşürülen
Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesi Güney kasabasının
belediyeliğinin geri verilmesi için yöre halkının kampanya
başlattığına, pandemi sürecinde kapanan internet kafe
işletmecilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesine
bağlı Güney kasabası belediyeliği elinden alınıp
köy statüsüne düşürüldü. Köylüler yargıya müracaat etti, yargı
belediyenin yeniden açılmasına karar verdi. 31 Mart yerel seçimleri
öncesi AKP Afyonkarahisar milletvekilleri de belediyenin yeniden
açılacağı sözünü verdi ancak yargı kararına
rağmen belediyenin açılma sözü tutulmadı. Vatandaş sesini
duyurmaya çalışıyor. Pandemi sürecinde bile köy halkı çoluk
çocuk, genç, yaşlı demeden bir kampanya başlattı
Yargı kararı uygulansın, verilen sözler tutulsun ve belediyemiz
yeniden açılsın. diye sosyal medya üzerinden haykırıyor.
Öte yandan, pandemi sürecinde kapanan internet
kafeler hâlâ açılmadı. Yaklaşık üç aydır, internet
kafesini kapatan işletmecilere hiçbir destek verilmedi ve internet
kafelerin de ne zaman açılacağı hâlâ belli değil.
Türkiyede sayıları 14 bini bulan internet kafe işletmecileri bu
konuda açıklama bekliyor.
BAŞKAN Sayın Aydemir
13.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, başarmanın
şartının başarılacağına inanmak
olduğuna, savunma sanayisinde, sağlıkta, sporda, tarımda ve
ticarette özenilen ülke durumunda bulunulduğuna ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Efendim,
bir feylesof Kendime güvendiğimde her şeyi
başaracağımı biliyorum. diyor. Bu tespitin hayata
yansıyan yığınla örneği var; en çarpıcı
olanı ülkemizin on sekiz yılda aldığı eşsiz
mesafedir. Hangi sahaya yönelseniz zirvelere yürüyüş gerçeğimizi
görürsünüz. Buna son örnek ilaç sanayisindeki hamlemizdir. 27 Mayısta
dünyadaki uyum kurallarını belirleyen Konseyin tam üyesi olduk. Zihin
haritamıza yüklenen Biz yapamayız. düşük düşüncesini
berhava edişimizin sonuçlarıdır bunlar.
İlayıkelimetullah uğruna âleme nizam vermiş millet
gerçeğimizi yeniden şaha kaldırdık. Savunma sanayisinde
özenilen ülke durumundayız. Sağlıkta destan yazıyoruz,
sporda öyle, teknolojik hamlelerde öyle, tarımda, ticarette,
hâsılı her sahada öyle. Lügatimizde kıskançlık yok,
tarzımızın bilgece sırrını söylüyoruz.
Başarmanın şartı başaracağına
inancındır, vesselam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
14.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzce ili Akçakoca, Cumayeri,
Gölyaka, Yığılca ve Gümüşova ilçelerinde 18 Temmuz 2019
tarihinde yaşanan sel felaketi nedeniyle yıkılan köprülerin bir
an önce tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
18 Temmuz 2019 tarihinde yaşanan sel felaketi neticesinde
ilimize bağlı Akçakoca, Cumayeri, Gölyaka başta olmak üzere
Yığılca ve Gümüşova ilçemizde 50 adet köprü, menfez ve dere
geçişi yıkılmıştır. Yıkılan köprü
ihaleleri geçtiğimiz ay içerisinde yapılmıştır.
Tekliflerin değerlendirilip bu ay içinde ihalenin kesinleşmesi ve
yapımların başlaması öngörülmektir. Bu arada,
Akçakocayı Uğurlu köyü üzerinden Sakaryanın Kocaali ilçesine
bağlayan Bezirgan Köprüsü de aynı selde yıkılmış
ancak ihale kapsamına alınmamıştır. Köprünün
yapımının Sakarya iline bağlı 3üncü Bölge
Müdürlüğü tarafından yapılması için bölge milletvekilleri
olarak gerekli girişimlerde bulunulmuş ve
sağlanmıştır. DSİ 3üncü Bölge Müdürlüğü
tarafından Bezirgan Köprüsünün yapılmasıyla ilimizde sel
felaketinin yıktığı köprülerin bir an önce tamamlanması
vatandaşlarımızı ziyadesiyle memnun edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan
15.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, Evde kal.
çağrılarının yapıldığı 11 Marttan 31
Marta kadar geçen yirmi günde 21 kadının öldürüldüğüne, adil
yargılama yapılmadığı ve katiller
caydırıcı cezalar almadığı sürece kadına
şiddetin artmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Feray Şahin, Aleyna Çakır, Miray
Yılmaz, Dilek Kaya, Ceren Kultaş, Hatice Çelik, Nargül
Yıldız, Ayşegül Aktürk, Emine Bulut, Zeynep Şenpınar
ve daha niceleri bu ülkede erkek şiddetinden yaşamlarını
yitirdi. Mutlu Kaya evde bakıma muhtaç yaşamaktadır. Evden
çıkmama çağrılarının yapıldığı 11
Marttan 31 Marta kadar geçen yirmi günlük süreçte 21 kadın öldürüldü.
Nisan ayında yine 20 kadın cinayeti işlendi. Mayıs
ayında 21 kadın öldürüldü, 18 kadın şüpheli şekilde
ölü bulundu. Adil yargılama yapılmayıp katiller
caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler
uygulanmadıkça bu şiddet artmaya devam edecektir. İstanbul
Sözleşmesini tam anlamıyla uygulayana kadar kadın
cinayetlerinin vebali AK PARTİ Hükûmetinin boynundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arkaz
16.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 10 Haziran Cengiz Aytmatovun
vefatının 12nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bir milletin kültür ve medeniyet ögelerini gelecek
nesillere sanat ve edebiyat insanları aktarır. Cengiz Aytmatov da
Türk milletinin anılarını, acılarını ve
Türkistana olan özlemini en güzel şekilde dile getiren isimlerdendir.
Cengiz Aytmatov, insanlığın büyük acılar çektiği,
Turan erlerinin esir olduğu ve dünyanın kan gölüne döndüğü bir
dönemde yazdıklarıyla bütün Türk dünyasında eserleri okunan bir
isim olmuştur.
Merhum Cengiz Aytmatovu rahmetle yâd ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karayel
17.-
Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin, AB-Türkiye Dostluk Grubunun
kuruluşunun gerçekleştirildiğine ilişkin
açıklaması
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün, Meclisimizde, Avrupa Parlamentosu üyeleriyle
dijital yollarla yaptığımız toplantıyla Avrupa
Parlamentosu çatısı altında Avrupa Birliği-Türkiye Dostluk
Grubunun kuruluşu gerçekleştirilmiştir. Daha önce 2009
yılında Türkiye'nin Dostları Grubu olarak kurulan ve 2017
yılına kadar devam eden bu grubun, 2017 yılından bu yana
Karma Parlamento Komisyonu Başkanlık Divanı üyelerinin
gerçekleştirdiği yoğun çalışmalar neticesinde yeniden
kuruluşu gerçekleşmiştir.
Bu Avrupa Birliği-Türkiye Dostluk Grubunun
amacı, Avrupa Parlamentosu çatısı altında Türkiye lehine
bir gündem oluşturmaktır. Yapılan toplantıya, Meclisimiz
üyelerinden Karma Parlamento Komisyonu Başkanı olarak benim
Başkanlık ettiğim toplantıya Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Kasım Gülpınar,
Parlamentolar Arası Birlik Delegasyonu Başkanı Sayın Ravza
Kavakcı Kan, Asya Parlamenter Asamblesi Başkanı Asuman
Erdoğan
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir
18.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, AB-Türkiye Dostluk Grubunun
kuruluşunun gerçekleştirildiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; açıkçası, ben de
Sayın Milletvekilimiz Karayeli tamamlayıcı bir metin
paylaşacağım sizinle.
Benden önce söz alan Avrupa Birliği-Türkiye
Karma Parlamento Komisyonumuzun Eş Başkanı Sayın Karayelin
de belirttiği gibi, birlikte Komisyon Başkanlık Divanında
görev yaptığımız bu dönemde, ülkemizi temsil ettiğimiz
bu dönemde somut bir başarı elde ederek Avrupa Birliği- Türkiye
Dostluk Grubunun kuruluşunu dün Avrupa Parlamentosu milletvekilleriyle birlikte
yaptığımız toplantıyla gerçekleştirdik. Dostluk
Grubunun üyeliğimizin ve müzakere sürecimizin dondurulduğu bu süreçte
kurulması hiç kuşkusuz çok önemli ve değerlidir. Komisyonumuzun
bu somut başarısıyla parlamenterler arası diyalogun gelişmesine
katkı sağlanmasıyla ve özellikle Avrupa Birliğiyle
ilişkilerimizde geriye gidişlerin yaşandığı;
hukuk, adalet, güçler ayrılığı, demokratik
kazanımlarımız gibi üyeliğimizin siyasi kriterlerinde
ilerlemeye katkı sunmasını ben de temenni ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Kılıç
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Dünya Çevre
Günü ile Çevre Koruma Haftasına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dünya Çevre Koruma Haftasındayız.
Geçmişte yaşanmış ve günümüzde de devam eden birçok çevre
felaketleri vardır. Atom bombası atılması ve nükleer
denemeler, bilhassa Çernobil Nükleer İstasyonu faciası ve bilhassa
yer altı ve de yer üstü kömür yangınları, Türkmenistan
doğal gaz yangını, Endonezyada çamur patlaması, özelde ABD
ve genelde dünyadaki elverişsiz ortamda çalıştırılan
maden ocakları, Türkistanda Aral Gölü kirliliği, ABD Montanada
bakır madenleri, Çinde elektronik atık çöplüğü, deniz ve
okyanuslarda, bir kısım karalarda plastik atıklardan oluşan
çöp adaları ve çöp dağları, ABDde Marshall Adasında
nükleer testler, Avustralya Mikronezyadaki fosfor madeni, ABDde kömür
yangını, Macaristanda ekolojik trajedi diye de
adlandırılan kızıl zehir, savaşların yol
açtığı çevre felaketleri. Çevre bize miras değil,
emanettir.
BAŞKAN Sayın Akın
20.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, termik santrallerin
devreye alınması için bilimsel çalışmaların
yapılıp yapılmadığını ve baca gazı
emisyon ölçümlerinin neden kamuoyuyla
paylaşılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, halkın tepkisini görünce samimiyetsizce şov
yapılarak kapatılan termik santraller bir bir devreye giriyor. Bundan
bir ay önce uyarmıştık, halkın endişelerini gidermeden
bu termik santralleri açmayın demiştik. Halkımız
endişeli çünkü şu sorular yanıt bekliyor: Santrallerin devreye
alınması için bilimsel ve güvenilir çalışmalar
yapılmış mıdır? Bu çalışmalarla beraber
ölçümü yapılan baca gazı salımları neden kamuoyuyla
paylaşılmamıştır? Yoksa hâlâ zehir mi saçıyorlar?
Yaşamları için, çevre için mücadele eden yöre insanlarını
tehdit ederek bu santrallerin mevzuata uygunsuz olarak açılmasına
izin verilmesine iktidardan bir Allahın kulunun sesi şimdi neden
çıkmıyor? Kimse milletin havasını kirletemez. diyerek
santralleri kapatan Sayın Cumhurbaşkanına alkış tutan
iktidar milletvekillerimiz bu sorulara yanıt verebilecekler mi?
Eksiklikleri giderilmeden santrallerin açılmasını izlemek
vicdanlarınızı yaralamıyor mu?
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağız.
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
21.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, TBMM Genel
Sekreterliğinin bulunduğu katta görevli 1 personelde corona virüsü
tespit edildiğine ve konunun hassasiyetle ele alınması
gerektiğine, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 1 Haziran
itibarıyla idari izinleri kaldırılarak işbaşı
yaptırılan hamile kadınların en büyük risk gruplarından
birini oluşturmaları nedeniyle tekar idari izinli
sayılmaları gerektiğine, Van ili Erciş ilçesi Ulupamir
köyündeki HES çalışmalarının durdurulmaması hâlinde
bölgedeki Kırgız Türklerinin mağduriyet
yaşayacağına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, HDP Grup Başkan
Vekili Saruhan Oluç Beyin muhterem kayınvalidelerinin(x) ebediyete
intikal etmiş olduğunu öğrendim. Kendilerine ve kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Bilindiği gibi, dün Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliğinde coronavirüslü 1 kişi tespit edildi ve
Meclis hastanesinde bugün neredeyse kuyruk var. Hassasiyetle ele
alınması icap eden bir konu olduğu kanaatini
taşıyorum. Personelde de ciddi bir panik havasının hâkim
olduğunu bu vesileyle ifade etmiş olalım.
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
rekabetin korunmasıyla ilgili bir kanun teklifi gelecek ve onun
müzakerelerini gerçekleştireceğiz. Her zaman olduğu gibi
hızlı bir biçimde komisyondan geçirilip Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine indirildi. Teklif 16 maddeden müteşekkil, bütünü
hakkında konuşacağız, maddeler üzerinde
konuşacağız, bunları oylayacağız. Neticesi
itibarıyla Parlamentoda sürekli karar yeter sayısının
üzerinde çoğunluk bulundurmak gibi de bir mecburiyetimiz var. Bu risk altındayken
bunu sistemli bir biçimde gerçekleştirmek yolunda doğru
adımların atılması gerektiği hususuna işaret
ediyorum.
Salgının başından beri
yaklaşık iki aydan fazla bir süredir idari izinde olan hamile
kadınlarımıza 1 Haziran itibarıyla yayımlanan Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle idari izinleri kaldırılarak işbaşı
yaptırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) En büyük risk gruplarından biri olan hamile
kadınlarımıza kendileri ve bebekleri için tehlike sürüyorken
işbaşı yaptırılmasını yeterli bulmuyoruz.
Hükûmet, aldığı kararlarla birçok kısıtlamayı
kaldırmış, adına kontrollü sosyal hayat denilen yeni bir
dönemi özellikle risk grupları için oldukça erken
başlatmıştır. Acilen ek bir kararnameyle, özelde ve kamuda
çalışan hamile kadınlarımıza idari izin verilmesi
temin edilmelidir.
Türkiyede bir çılgınlık
yaşanıyor bildiğiniz gibi, adına HES dediler, akan nerede
bir dere buluyorlarsa onun üzerine hidroelektrik santrali kuruluyor ve acele
kamulaştırma yöntemiyle buralar
kamulaştırıldıktan sonra da enerji sektörünün emrine
veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Türkiyenin birçok yerinden bu konuyla ilgili feryatlar
yükseliyor. Bunlardan bir tanesi de Van Ercişte Ulupamir köyü.
Burası biliyorsunuz, 1982 yılından itibaren
Kırgızlı soydaşlarımızın
yaşadığı bir köy. Bunlar zaten kendi
coğrafyalarından, kendi topraklarından buraya sürülerek geldiler.
Şimdi Yeşil olmazsa at olmaz, at olmazsa Kırgız olmaz
atasözünden hareketle eğer buradaki çalışmaları
durdurmayı beceremezsek oradaki Kırgızlı
soydaşlarımızı yeni bir sürgün daha bekliyor olabilir.
Burası tarım ve hayvancılık yapmaya son derece elverişli
bir yerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Aynı zamanda da Kırgız Türklerinin orada
hayatlarını idame ettirmeleri bakımından özel bir kültür
merkezidir. Bu konuyla ilgili, Hükûmeti tedbir almaya ve Kırgızlar
üzerinden bu zamana kadar yapılmış olumsuz propagandalara alet
olmamaya davet ediyoruz. Orada yaşayan Kırgızlı
soydaşlarımız aynı zamanda vatandaşlarımızdır,
onların hak ve hukukunu korumak da hepimizin boynunun borcu
olmalıdır.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay.
22.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Libya Hükûmeti tarafından 25 Mart
2020 tarihinde Barış Fırtınası Operasyonunun
başlatıldığına, 2 Ocak 2020 tarihinde Libyaya asker
gönderilmesine ilişkin tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilmesiyle hem Türkiyenin millî çıkarları doğrultusunda
adımlar atıldığına hem de bölgesel barışa
katkı sağlandığına, savunma ve savaş sanayisinde
gerçekleştirilen atılımların Türkiyenin diplomatik
başarısının faktörlerinden biri olduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dünya küresel bir felaket olan coronavirüsle
ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçlarıyla mücadele ederken Libyanın
Meşru Ulusal Mutabakat Hükûmeti son üç ay içinde darbeci Hafter milisleri
karşısında önemli başarılar
kazanmıştır. Libya Hükûmeti tarafından 25 Mart 2020
tarihinde Barış Fırtınası Operasyonu
başlatılmış ve bu operasyon mücadelenin kırılma
noktalarından birisi olmuştur. Libya ordusunun başkent Trablus,
Terhune ve diğer stratejik kentlerdeki önemli başarıları,
Hafter destekçisi bölgesel ve küresel aktörleri hayal kırıklığına
uğratmıştır. Suriyede ve Libyada ekonomik ve askerî
olarak kaosu besleyen Birleşik Arap Emirliklerinin ve Rus paralı
askerleri olan Wagner Grubunun Libya planları ellerinde
patlamıştır.
Hatırlanacağı üzere Türkiye
Cumhuriyeti ile Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti
arasında İstanbulda 27 Kasım 2019da Deniz Yetki
Alanlarının Sınırlandırılmasına
İlişkin Mutabakat ve Askerî İş Birliği
Muhtırası imzalanmıştır. Gazi Meclisimiz
tarafından 21 Aralık 2019 tarihinde kabul edilen Güvenlik ve Askerî
İş Birliği Mutabakatının hükümleri doğrultusunda
Libyanın Meşru Ulusal Mutabakat Hükûmetinin Türkiyeden askerî
destek ve iş birliği talebi söz konusu olmuştur. Bu talep
doğrultusunda 2 Ocak 2020de bu çatı altında Libyaya asker
gönderilmesine ilişkin tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisinde
oylanmış ve 325 oyla kabul edilmiştir.
Tarihin ve coğrafyanın yeniden
şekillendiği bir dönemde Türkiye hem millî çıkarları
doğrultusunda adımlar atmış hem de bölgesel
barışa katkı sağlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
2259 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararıyla Libyanın
tek temsilcisi kabul edilen Ulusal Mutabakat Hükûmetinin darbeci milislere
karşı kazandığı her zaferde Türkiyenin
katkısı bulunmaktadır. Türkiyenin bu süreçteki kritik hamleleri
Libyanın tarihsel hafızasında bir vefa nişanesi olarak
kalacaktır. Mavi vatan, taşeron darbecilere ve kendi kaderine terk
edilmemiştir.
Libya Başbakanı Serrac, 4 Haziran 2020
tarihinde Türkiyeye diplomatik bir ziyaret gerçekleştirmiş, Türkiyeye
ve Türk halkına şükranlarını iletmiştir.
Son dönemde, Türkiyenin savunma ve savaş
sanayisinde gerçekleştirdiği atılımlar, Türkiyenin
diplomatik başarılarının
hazırlayıcısının faktörlerinden biri olmuştur. Bu
kapsamda üretilen yerli ve millî İHA ve SİHAlar, Libyada Hafterin,
Suriyede rejimin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Irakın kuzeyinde de
PKKnın korkulu rüyası olmuştur.
Türkiye ile Libya arasında yakın gelecekte
planlanan ekonomik koordinasyonun hız kazanması süreci 2 ülke
açısından umut vericidir. Türkiye ve Libya arasındaki siyasi,
ekonomik ve kültürel ilişkiler, 2 ülkenin ortak tarih mirasına matuf
bir şekilde devam edecektir.
Teşekkür ederim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Dervişoğlu, buyursunlar.
23.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, vefat eden HDP
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
kayınpederine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması (x)
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Özür dilerim. Bir bilgilendirmeden
kaynaklı yanlışlığı düzeltmek istiyorum.
Saruhan Beyin kayınvalidesi
değil, kayınpederi vefat etmiş; kayınpederine Allahtan
rahmet diliyorum efendim ve tekrar kendisine ve sizlere de
başsağlığı diliyorum.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun, Başkanlık Divanı olarak vefat eden HDP
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
kayınpederine Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak
başta Grup Başkan Vekilimiz Sayın Saruhan Oluçun
kayınpederine ve tüm vefat edenlerimize Allahtan rahmet diliyoruz.
Şimdi, Halkların
Demokratik Partisi Grubu sözcüsü Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, vefat eden Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
kayınpederinin yakınlarına başsağlığı
dilediklerine, açıklanan İstihdam Kalkanı Paketine, Cizre,
Diyarbakır, Hatay, Siirt il ve ilçelerinde pandemi sürecinde ikinci
dalganın yaşandığına ve Mecliste de böyle bir riskle
karşı karşıya olunduğuna, Çanakkale ilinde ruhsat
süresi dolmasına rağmen altın madenciliği faaliyetlerini sürdüren
Doğu Biga Madencilikin bölgeyi terk etmemesi nedeniyle
yaşanılanlar ile maden ocakları, termik santraller ve barajlarla
gelen yıkımın önüne geçilip geçilmeyeceğini, sonraki
kuşaklara yeni salgınlar mı
bırakılacağını öğrenmek istediğine,
Kırşehir Cezaevindeki mahpusların açlık grevine devam
ettiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, evet,
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Saruhan Oluçun kayınpederi vefat ettiği için
kendisi bugün burada olamayacak. Saruhan Bey ve tüm yakınlarına bir
kez daha başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Bugünlerde Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrak İstihdam Kalkanı Paketinden bahsetti. Bu, iş gücü
piyasasının içine düştüğü derin krizin itirafı
niteliğinde aslında; veriler de bu krizin büyüklüğünü gösteriyor.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre nisan ayında
920 bin kişi ilk defa ihtiyaç kredisi kullandı, nisan ayında 920
bin kişi ihtiyaç kredisi kullandı arkadaşlar ve aynı anda
kullanılan bireysel kredilerin yüzde 48ini ihtiyaç kredileri
oluşturuyor. TÜİK mart ayında işsizlik verilerinin 0,9 puan
düştüğünü açıklayadursun, insanlar aslında borçlanarak
yaşamlarını idame ettirmek zorunda bırakıldı.
Normalleşme adıyla ekonomik krizden
çıkmanın yolunu ararken birçok ilde pandemi sürecinde vaka
sayılarında artış yaşanıyor. Adını
koymak lazım. Bazı illerde ikinci dalga yaşanıyor; Cizre,
Diyarbakır, Hatay, Siirt gibi birçok il ve ilçede on günde hastanelere
başvurular arttı, mahalle ve köyler karantinaya alındı ama
yeterli tedbir yok. Sadece Maske kullan, mesafeni aç. diyerek
yurttaşların üzerine yıkılamaz bu sorumluluk.
Ben aynı zamanda bir durumu daha dile getirmek
istiyorum: Mecliste de bu riskle karşı karşıyayız.
Yani, bir söz söylendi ve şimdi öğreniyoruz ki -bugün
Danışma Kuruluna katıldım- 1 pozitif vaka
çıkmış ve personele, birçok insana şu anda test
yapılıyor.
Sayın Başkan, sizden de rica
edeceğim; sonuçta burası Türkiye Büyük Millet Meclisi... 30a
yakın böyle vaka olduğu söyleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Şimdi, bunların söylenti düzeyinde kalmaması ve
gerçek durumun bize, bütün çalışan arkadaşlarımıza
izah edilmesi gerekiyor ve herkese de test yapılması gerekiyor.
Mesela dün antikor testi için yani bağışıklıkla ilgili
test için mücadele vermek zorunda kaldım. Bu durumu bilmeden
yaptırmaya gitmiştim. Hâlbuki herkesin bunu yaşaması ve
yaptırabilmesi gerekiyor. Sizden bunu rica ediyorum, lütfen bir ara
Meclisi, Genel Kurulu bilgilendirirseniz iyi olur.
Çanakkalede altın madenciliği
faaliyetleri sırasında binlerce ağaç keserek doğayı
katleden Kanadalı firma Alamos Gold ve Türkiye taşeronu Biga
Madenciliğin ruhsat süreleri dolmasına rağmen bölgeyi terk
etmemelerini ve üç yüz yirmi gündür orada çadır nöbeti tutan
direnişçilere destek veren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet, Biga Madenciliğin bölgeyi terk etmemesine karşı
orada üç yüz yirmi gündür çadır nöbeti tutan direnişçilere destek
veren 2 kişi jandarma tarafından gözaltına alındı ve
bu pandemi sürecinde nöbet tutan 5 kişiye de 70.850 lira idari para
cezası kesildi.
Şimdi, pandemi bize doğayı talan
ederek ekosistemi yerle bir etmenin maliyetini hâlâ göstermedi mi? Hâlâ biz
maden ocakları, termik santraller ve barajlarla gelen
yıkımın önüne geçmeyecek miyiz ve bizden sonraki kuşaklara
gerçekten yeni salgınlar mı bırakacağız? Bunu ifade
etmek isterim.
Son olarak, Sayın Başkan,
Kırşehir E Tipi Hapishanesinde mahpuslar açlık grevine devam
ediyor çünkü ayakta sayım sürekli dayatılıyor ve işkence,
kötü muamele yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Aileler, endişeyle bizi arıyorlar. Bunu kabul etmeyenlere
disiplin cezası verilip hücrede tecrit uygulanıyor. Aslında
açlık grevindeki mahpusların talebi çok açık, insan onuruna
yakışır muamele görmek.
Artık 12 Eylül kafalarından vazgeçin,
insanlara ayakta askerî sayımlar dayatmayın. Askerî vesayete
karşıyız dediniz, ayakta sayım yaptırmaya zorlayarak,
onlara kötü muamele yaparak insanların onurlarını zedelemeyin ve
gerçekten yaşamlarıyla oynamayın diyoruz.
Teşekkür ediyorum iyi bir çalışma
günü diliyorum Genel Kurula.
BAŞKAN Bilgilendirmeyle ilgili birazdan
sayın üyelerimizi bilgilendireceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Özgür Özel
konuşacaktır.
Buyursunlar Sayın Özel.
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, vefat eden HDP Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun kayınpederine
Allahtan rahmet dilediklerine, çoklu baro sistemine, Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin basın sektörü
çalışanlarının yıpranma payı almasına
ilişkin kanun teklifinin Meclis gündemine alınması
gerektiğine, toplu iş sözleşmesi yapılabilmesi için gerekli
olan işkolu barajına ve süre uzatımına, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yardımcı hizmetler sınıfında görevli
personelin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine, İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun Genel Kurulun 97nci
Birleşiminde Sultanahmetin müze olarak korumaya alınması
gerektiğine yönelik sözlerinin maksadını
aştığına, TBMM Başkanı Mustafa Şentopun
imzasını taşıyan Yassıada
yargılamalarının geçersiz sayılmasını içeren yasa
teklifinin siyasi parti gruplarının görüşü alınmadan Meclis
Başkanlığına sunulduğuna, Başkanlık
Divanının Meclise giren yayınlar konusunda hassasiyet göstermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, Halkların Demokratik Partisinin
Sayın Grup Başkan Vekili Saruhan Oluçun kayınpederinin
vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendik. Kendisine
ilettiğimiz başsağlığı dileğimizi bir kez de
burada görev yaptığı Parlamentoda tekrarlıyoruz, Allah
rahmet eylesin, grubumuz adına kendisine başsağlığı
dileklerimizi ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, 11 Haziran 1970, elli
yıl önce bugün sendikal özgürlüklere müdahale eden, onları
kısıtlayan Sendikalar Kanunu yasalaşmıştı. O
tarihte bu, DİSKin hızla güçlenmesine karşı yapılan
bir engelleme olarak algılandı ve 15-16 Haziran 1970teki büyük
eylemlerin, bu konudaki direnişin ve itirazın da sebebi olmuştu.
Bunu hatırlatmaktaki maksadımız, barolar, tabip odaları,
Türkiye mühendis ve mimar odalarının seçim kanunlarına yönelik
bir buçuk aydır nispi temsil diye başlayan, daha sonra çoklu baro
olan, Recep Tayyip Erdoğanın çoklu baroya önce aklının
yatmadığı, nispi temsil istediği, sonra nispi temsilden
vazgeçip çoklu baro meselesine döndükleri lüzumsuz, gereksiz bir
tartışmanın içindeyiz ve bu tip müdahalelerin elli yıl
sonra bile hatırlanıp o dönem bunun peşinde olanları
utandırdığının altını çizmek lazım.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin, örneğin, baro
başkanının ağzından çıkan bir söz,
yazdığı bir yazının altına attığı
imzanın mürekkebin damlası elli yılık, yüz
yıllık, bazı mesleklerde bin yıllık deneyimin
imbiğinden süzülüp gelir oraya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çoklu baro deyip Meslek
örgütlerinde rekabet olsun. dediğinizde öyle bir yanlış
işin içine girersiniz ki
Onların rekabet değil,
dayanışma içinde olmaları gerekir. Rekabet, mesleğe de çok
şey kaybettirir, ülkeye de kaybettirir. Bugün öyle bir şey
yaparsınız ki Barolar, siyasetin etkisi altında. falan gibi
laflar, o işi yaptığınızda bir bakarsınız;
ak avukatlar barosu, milliyetçi avukatlar barosu, iyi avukatlar barosu,
işte sosyal demokrat avukatlar barosu, demokrat avukatlar barosu
Sonra
siyaset, avukatların bir kısmını muhatap almaya, öbür
kısmını ötekileştirmeye; logoların içinde rabialar, siyasi
simgeler, zafer işaretleri, güneşler, altı oklar başlar ki
siz de şaşırırsınız nasıl oldu da biz
siyasetin bir parçası hâline getirdik bu işi diye. O yüzden bu
yanlışlar, elli yıl önce yapılıyordu. Elli yıl
sonra bu yanlışları tekrar etmemek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu Meclisin görevleri var
önünde. Çok önemli görevleri var, mesela 25 Aralık 2009da Anayasa
Mahkemesi, fiilî hizmet zammından sadece sarı basın kartı
olanların yararlanmasından dolayı bunu iptal edip dokuz
aylık süre verdi Meclise. O süre doluyor. Sarı basın kartı,
artık Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığında; yanlış bir iş. Bu konuda
Eskişehir Milletvekilimiz Utku Çakırözerin kanun teklifi var,
komisyonda bekliyor. Hızlı bir şekilde bu işin ele
alınması, bizleri takip eden Parlamento muhabirleri, sahada görev
yapanlar, yerel basın emekçileri, hepsi bunları beklerken bunu
artık gündemimize almamız gerekiyor, bunu hatırlatmam
lazım.
Meclisin önemli görevleri var. Geçen sene bir de
içinde bulunulan bir süreç var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, geçen sene bütün
grupların ikna olduğu 6356da Toplu İş Sözleşmesi meselesinde
yüzde 1lik baraj var. Yanlış olduğunu herkes kabul ediyor ve
bir yıllık süre tanındı. Bu yüzde 1lik barajı
geçecek güce gelebilsin çünkü örneğin, bir büyük alışveriş
marketinde bir sendika örgütlü ama tüm alanın yüzde 1i değil ama
oradaki işçilerin toplu iş sözleşmesi yapma hakkı elinden
gidiyor 4.500 işçinin falan. Hak verdik Doğrudur. dedik, bir
yıl süre uzatımı yaptık. O bir yılın altı
ayı pandemiyle geçti Sayın Başkan. Her şeye süre
tanınıyor, bu süre uzatması son derece önemli. Bunu başta
Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere tüm grupların dikkatine sunmak
isterim.
Bir başka konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yardımcı hizmetler sınıfında görevli 100e yakın
çalışma arkadaşımızın ek göstergeden
faydalanamadıkları ortada. Emekli olduklarında maaşları
düşeceğinden dolayı da endişelerini paylaşıyorlar
hepimizle. Daha önce de bunu söylemişlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin de dikkate alarak, bu
arkadaşlarımızın bu konudaki taleplerinin
Başkanlık Divanında ele alınması, bizimle birlikte
çalışan değerli emekçilerimizin sorunlarını
çözecektir. Size emanet ediyoruz Sayın Başkan.
O konuya değinmek istemem ama basın
toplantısında sordular, burada da bir arkadaş
Sayın
Kaboğlu dün konuşurken dedi, ardından da söyledik sırf
Ayasofyanın değil, örneğin Dolmabahçenin, Sultanahmetin de
müze olarak korumaya alınması lazım diye. Maksadını
aştığı anlaşılıyor ki soru soruluyor,
troller yazıyor. Ya Cami olmaktan çıkaralım. diyen yok,
Gözümüz gibi koruyalım. diyen var. Maksadını
aşıyorsa, aştığı kısmını geri
alıyoruz, rahatlasın arkadaşlar. Böyle bir şey olur mu?
Sultanahmetin cami olmaktan çıkarılıp müze yapılması,
maksadını aştıysa, aştığı
kısmını geri alıyoruz. Çok net söylüyoruz, sırf
rahatlasınlar diye. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Müsaadenizle bir iki husus
daha var.
Sayın Başkanım, dün gözünüze baka
baka Mustafa Şentopa bir tane nazar boncuğu taktım.
Anayasayı koruma kabiliyetini göstermeyen, çiğnetmeme kabiliyetini
göstermeyen, İç Tüzükü çiğnetmeme kabiliyetini göstermeyen
Şentop, nazar boncuğunu da bir gün taşıyamadı
arkadaş! Dedim ki Yassıada işi doğru, tek getirirseniz de
destek imzamızı atacağız ama bütün grupların siyasi
idam mağduriyetleri var, getirin, bütün siyasi idamları boşa
çıkaracak düzenleme daha da güzel olur. Tüm gruplarla
görüşeceğim demişsiniz. Nazar boncuğu olsun, hep
eleştiriyorum, bu da ona nazar boncuğu olsun. Onu da
düşürmüş. Sayın Başkan, kanun teklifini vermiş bütün
gruplarla görüşmeden. Bir, Meclis Başkanı imzası, eyvallah,
arkadan, Süreyya Sadi Bilgiç. Dedim ki herhâlde bütün grupların Meclis
Başkan Vekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O da olur ama İYİ
PARTİyi ne yapacağız diyordum. Bir baktım altına,
sadece AK PARTİ ve MHPnin grup başkan vekillerinin imzalarını
almış. Ya Yassıadada bile, Yassıadanın
yasını paylaşma ayıbını ortadan kaldırmada
bile ortaklaşamayan bir Meclis Başkanı. Kim? Sanki Cumhur
İttifakının Meclis Başkanı. Sen
tarafsızsın, görevin bu. Herkes Destek atarız. demiş,
şunu getirip sormuyor.
Hadi bizden utanmadın, hadi HDPyi
saymadın, hadi İYİ PARTİden çekinmedin. Kardeşim,
burada Demokrat Partinin Genel Başkanı, milletvekili ya; ona sor.
(CHP sıralarından alkışlar) Adamların
başbakanı asılmış, yıllar sonra kır
atıyla gelmiş, Meclise girmiş, İYİ PARTİden aday
gösterilerek seçim barajına takılmadan buraya
taşınmış Sayın Gültekine bile sormamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhur İttifakıyla
imzaları atmış. Sonra diyor ki: Ben tarafsızım. Ya
sen nasıl
Daha taraf olacak ne yapacaksın? Yani hakikaten şunu
geri çekip bu utancı Meclis tutanaklarından çeksin bari. Getirsin,
herkes imzalar.
Yassıadayı açmaya gidiyorlar. Hadi bizi
çağırmadınız. Arkadaş, Hüsamettin Cindoruk, eski
Meclis Başkanı, Yassıadanın en genç avukatı ya.
Hüsamettin Cindorukun koluna girsen bir şey kaybetmez, çok şey
kazanırsın ama bu tarihî fırsatları çarçur ediyor: Siyasi
istismar yapacağım, rantı kimseyle bölüşemem. Millet
görüyor. Cindorukun dışlandığı Yassıadadan size
ekmek çıkmaz. Sayın Gültekinin dışlandığı
Yassıada kanunundan ekmek çıkmaz. Bu siyasi istismarları
bırakın.
Bir de Sayın Başkan, bugün bir ayıp
yapıldı. Meclise bir tane dergi sokamazsınız: Siyasi
amblem var, o olmaz, o yasak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Abartılı hassasiyet
vardı. Çuval çuval bir dergi sokmuşlar. Reklamı olmasın
diye göstermeyeceğim, yoksa hepimiz getirip de -bir de yöneten siz
olmasanız, bundan sorumlu birisi olsa- gider orada o Şentopun önüne
atardık hepsini ama bir dergi, güya FETÖnün nasıl başterörist
olduğunu söylüyor; eyvallah ama içerikte ne Bülent Eceviti
bırakmışlar ne başka taraftan Süleyman Demireli. Ağza
alınmaz
Eski cumhurbaşkanlarına mason diyen bir
utanmazlık. Bu milletin kalbinde taht kurmuş, hayatını
kaybetmiş işte ne bileyim Zeki Alasyaya laf söylemeler
Utanç
verici, iğrenç bir yayın. Nasıl olduysa olmuş bu Meclise
girmiş, vekil odalarına dışarıdan
dağıtıyor çakalın biri. Sonra başvurunca aman Genel
Sekreter özür diliyor Yanlış oldu. İdare Amiri, şöyle bir
şey söylemiş Grup Başkan Vekilimize: İmzayı
attım ama ben içeriğe hâkim değildim, beni de eleştirebilirsiniz.
demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O, kendini eleştirdi
diye, ben eleştirmeyeceğim Sayın Haberalı ama bu
işlere dikkat edilsin. Bu rezilliklere sırf böyle bir siyasi istismar
için
Bir de yapanın kim olduğu belli değil, alsan baksan zaten
buradan okuduğunda kimseye bir fayda yok yani. Türkiye Cumhuriyetini
rezil etmekten başka bir şey yok ama bu tip yanlış
işlerin yapılmaması konusunda da Başkanlık
Divanını bir hassasiyete
Bu konuyu kendi Meclis Başkan
Vekilimizle beraber size ve diğer partilerin Meclis Başkan
Vekillerine emanet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş.
Buyurunuz Sayın Muş.
26.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine,
kayınpederi vefat eden HDP Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluça başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu hapishanelerde sayımla alakalı
bazı görüşler dile getirildi. Bugün İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Başkanımız bir toplantı
gerçekleştirdi, bu iddialar orada da dile getirildi. Orada yürütme erkinin
ilgili tarafları bu konuyla alakalı bilgi verdiler. Bu Covid
sürecinde bazı esneklikler sağlandı fakat sayımlarda
suistimale varan bazı gözlemler ortaya çıktı yani adam gelmiyor,
çıkıyor, kaçıyor vesaire gibi... Bu problemlerden dolayı
sayımı gerçekleştirme adına bazı adımlar
atıldı orada ama bu Covidle alakalı olan genel uygulama devam
ediyor, dolayısıyla bunu bir kere Genel Kurula ifade etmek isterim.
Bir diğer konu, Sayın Meclis
Başkanının ve benim de imzamın bulunduğu bu
Yassıada Mahkemesi kararlarının yok sayılmasıyla
alakalı. Burada biz bunu
imzaladık. Sayın Özgür Özel de bir ifadede bulundu fakat bugün
basın toplantısında şöyle bir şeyden, Deniz
Gezmiş ve birkaç kişiden daha bahsetti. Bu kanun teklifi, bir darbe
mahkemesinin kararlarıyla alakalı bir şey yani sadece
Yassıada Mahkemesinin ortaya koyduğu kararlarla alakalı bir
kanun teklifi, dolayısıyla Sayın Özelin söylediği gibi
başka isimler falan yok içerisinde. Çünkü o, bambaşka bir şey.
Bir darbe yapılmış, bir darbe mahkemesi kurulmuş ve o darbe
mahkemesiyle alakalı bir kanuni düzenleme. Bunu özellikle ifade etmek
isterim.
HDP Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç Beyin
kayınpederi, Rahmetirahmana kavuşmuş; biz de buradan kendisine
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, çok kısa bir cümleyle hani polemik için değil ama
önemli.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel...
27.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
dün ben burada da söyledim, dünkü basın toplantımda da söyledim,
bugün de söyledim, diyoruz ki: Yassıadayı tek getirecekseniz ona da
varız. Ama bütün partilerle görüşüp geçmişteki bütün siyasi
idamları geçersiz kılacak bir iş yaparsak daha hoş olur.
Ayrıca Deniz Gezmişler, 12 Mart Muhtırasının
sonrasındaki sürecin idam cezalarıdır. O da bir darbe sürecidir.
Ancak ne olursa olsun Şentopun yanlışı, eksiği Tek
de getirsen buradayız, varız. dendiği hâlde hiçbirimizi ve
özellikle de Demokrat Partinin Genel Başkanını bile
düşünmeyip bir ittifakın Meclis Başkanı gibi
davranmış olmasındandır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyursunlar Sayın
Kerestecioğlu.
28.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, kayınpederinin
vefatı nedeniyle Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluça başsağlığı dileğinde
bulunan Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşa ve siyasi parti gruplarına teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi,
Kırşehir Cezaevini dile getirmiştik, onunla ilgili Sayın
Mehmet Muşun ifadelerini tam anlayamadım Koğuşta kaçan,
göçen. gibi şeyler söyledi. Yani koğuşlarda herhâlde herkes
zaten koğuşun içerisinde bulunuyor ve sonuçta kaçacak bir yerleri de
yok. Üstelik de gerekçe olarak aslında İnsan Hakları
Komisyonunda toplantıda Koğuşların kalabalık
olması nedeniyle ayakta sayım. deniyor. Şimdi, bu, daha da
vahim bir şey, pandemi sürecinde koğuşların kalabalık
olmaması gerekiyor ve dediğim gibi, insanların onurlarıyla
oynanarak birtakım şeylere zorlanmamaları gerekiyor.
Darbelere gelince
Biz hayatımız boyunca darbelerle mücadele ettik, onların
muhatabı olduk, hele 12 Eylül darbesi, bizim canımızı en
çok yakan darbelerden biriydi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bir sağdan, bir soldan
denildiği zaman, o zaman arkadaşım olan Necdet
Adalıyı da ilk idam edilen insan olarak kaybetmiştim. Karşı
çıkacaksak bütün darbelere karşı çıkalım, senin
darben, benim darbem diye ayırmadan karşı çıkalım ama
-Yassıadaya da, evet, zaten karşı çıkıyoruz-
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Saruhan Oluçun da birçok kez ifade
ettiği gibi, Yassıadada demokrat, buraya gelince de Kenan Evren
olunmaz. O yüzden, hakikaten bütün darbelere karşı çıkmak
gerekiyor.
Saruhan Bey
adına da ben bütün gruplara ve size teşekkür ediyorum
başsağlığı mesajlarınız için.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Darbelerin her türlüsüne karşıyız, Kenan
Evrene de karşıyız; bu, iyi bilinsin,
karıştırmasınlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, geçmiş tutanak hakkında eskiden bir
konuşma imkânı vardı ama düzeltmeye muhtaç bir durum var, bir
dakikaya ihtiyacım var.
BAŞKAN
Buyursunlar.
29.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurulun 97nci Birleşiminde yer
alan O günün MHP milletvekilli de gitti. ifadesindeki kastının
Manisa Milletvekili Erkan Akçay olmadığına ilişkin
açıklaması (x)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, dün Sayın Mehmet Muş bir
tartışmada, işte, Madem şahsiyata girildi, ben de
gireyim. diye bir iş yaptı, bizim de ona cevap verdiğimiz
konuşmada -şimdi, tutanağa bakınca- benim yanlış
kalmasını istemediğim bir durum var. Kadınlara ters kelepçe
diye bir mevzu var, bütün herkes biliyor ve çok tepki almıştı o zaman.
Diyorum ki: Manisadan hepimize telefon geldi -niye gittiğimi
gerekçelendiriyorum- uygun görürse Erkan Akçay da o günleri anlatır.
Mevzu, kadınlara ters kelepçe takılma konusu. Bunda bir şey
yok. Hakikaten de hepimize geldi hatta Sayın Akçay da o zamanlar kendisine
soru sorulduğunda da Lüzumsuz bir şey. demiş yani tutuklamaya,
gözaltına bir şey değil de o ters kelepçe kötü bir görüntüydü.
Başörtülü, tesettürlü kadınları pek kötü bir hâle sokmuştu.
Bu kısmı doğru.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonra devam ederken diyorum
ki
Ben de gittim, o günün MHP milletvekilli de gitti. Şimdi bunu
değerlendirince şöyle bir sonuç çıkıyor: Sayın Akçay
da gitti oraya gibisinden. Oysa benim kastım, 7 Haziranda milletvekili
olup 1 Kasımda milletvekili seçilemeyen Manisa Baro
Başkanıydı. Kısa bir dönem, 25inci Dönem
milletvekilliği yapan zatı kastederek söylerken, böyle okuyunca,
olayın tarihine de bakınca -1 Kasımdan hemen sonra olmuş- sadece
Erkan Akçay oluyor sanki. Tutanakta Yukarıda da kendisi söyler. deyince
Erkan Beyi işaret etmiş gibi oluyor. Haksızlık olur, biz
zaten kendisiyle yaptığımız her görüşmede de şey
deriz
Kendisinin defterdarlık zamanından, benim eczacı
odası başkanlığı zamanımdan tanışarak
geliriz. Biri, birine kefil olacaksa bu konularda, biri bana iftira atsa Erkan
Bey, biri ona atsa ben ona kefil olurum, o kadar da koruyabiliriz. Tutanaklara
böyle geçsin efendim.
Teşekkür ederim.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun, salgın sürecinin başladığı
tarihten bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan 10
kişide Covid-19 testinin pozitif çıktığına
ilişkin açıklaması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
bilgiyi sizinle paylaşmak üzere sizlerden kısa bir müsaade istirham
ediyorum. Salgın sürecinin başladığı tarihten bu yana
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan, 9u Türkiye Büyük Millet
Meclisi personeli, toplam 10 kişide Covid-19 testi pozitif çıkmıştır.
Bu kişilerden 7sinin tedavisi tamamlanmış, kendileri
görevlerine başlamıştır. 1i, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çalışan bir televizyon kameramanı olmak üzere toplam
3 kişinin ise tedavi süreci devam etmektedir. Tespit edilen bütün
vakalarda gerekli tedbirler alınmış, testi pozitif çıkan kişilerle
temas ihtimali olan herkes teste tabi tutulmuş ve takip edilmiştir.
Bunların dışında bir vaka tespiti yoktur.
Bilginize efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Başkanlık
Divanının Meclisteki coronavirüs vakalarına yönelik detaylı
bilgi alarak açıklama yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, evvelsi gün testi pozitif çıkan
kişinin aynı zamanda çeşitli partilere evrak getirip götüren bir
kişi olduğu da söyleniyor. Şimdi, bu temas edilen kişiler
kimler oluyor? Yani gerçekten burada ben bunun tam, net bir açıklama
olduğunu düşünmediğimi ve daha detaylı olarak bu konuda
bilgi alınması gerektiğini ifade ediyorum.
BAŞKAN Takibatını yapalım
efendim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde uzun yıllardır
kullanılan pestisitlerin halk sağlığı ve çevre
sağlığı üzerinde yol açtığı zararların
araştırılması, gıdalarda ve sularda
bıraktıkları kalıntı düzeylerini tespit etmek için ne
gibi çalışmalar yapıldığının belirlenmesi
ile insan ve çevre sağlığını korumak için gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Haziran 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 11/6/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş
tarafından, ülkemizde uzun yıllardır kullanılan
pestisitlerin yol açtığı halk sağlığı ve çevre
sağlığı zararlarının
araştırılması, gıdalarda ve sularda
bıraktıkları kalıntı düzeylerini tespit etmek için ne
gibi çalışmalar yapıldığının tespit edilmesi
ve insan ve çevre sağlığını korumak için gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 11/6/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Fahrettin
Yokuş.
Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Pestisit, bir diğer deyimle
canlıkıran, kısaca, zararlı organizmaları engellemek,
kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için
kullanılan madde ya da maddelerden oluşan kimyasal
karışımlara denilmektedir. Bu kimyasal
karışımlar, tarım alanlarında daha fazla ürün almak ve
bununla birlikte böceklere, yabancı otlara, kemiricilere ve mantarlara
karşı kullanılmaktadır.
Pestisitler, orantısız kullanım
sonucunda kalıntılar meydana getirmektedir. Ülkemizde pestisitlerin
kalıntı sorunu; alıcı, üretici ve tüketicilerin eğitim
noksanlığından kaynaklanmaktadır. Kalıntı
sorununa çözüm getirebilmek için sorunun kaynaklarının bilinmesi
gerekmektedir. Biyoçeşitliliği, su temizliğini ve insan
sağlığını olumsuz yönde etkileyen pestisitler, kendi
içinde de kimyasal yapılarındaki benzerlikleri nedeniyle 64 aktif
maddeye ayrılmaktadır.
Pestisitler; imalat, depolama, pazarlama ve
kullanılma sırasında hava, su ve toprağa
karışarak hedef olmayan canlıları da olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu duruma bir de bilinçsiz ve dikkatsiz kullanımı da
eklersek suda, toprakta, bitkisel ve hayvansal besinlerde de artan oranlarda
birikmektedir.
Tarım ve Orman Bakanlığı, 19
Aralık 2018 tarihinde pestisitlerin bazılarının
kullanımına kısıtlama getirmiştir. Özellikle 2 aktif
madde içeren pestisitlerin kullanılmaması yönünde verilen karara
ilişkin, Bakanlık bu 2 aktif maddede de olan pestisitlerin 2020
Aralık ayına kadar uzatarak tohum ve fidecilikte yeniden
kullanılması yönünde duyuru yapmıştır.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19
salgını neticesinde halkın sağlığı,
sağlıklı gıdaya erişim, hayati derecede önem arz eder
duruma gelmiştir. Bu nedenle, maalesef hâlen biz kimyasal maddelerle
zehirlenmeye devam ediyoruz.
Pestisitlerin sağlığa etkileri
kısaca şöyle sayılıyor: Akut ve kronik hastalıklara
sebebiyet vermektedir. Türkiye nüfusunun yarıya yakını yani 38
milyon kişi, kronik hastalıklardan yakınmaktadır.
Pestisitler gibi bizim kontrolümüz dışında vücudumuza giren
zehirler, kronik hastalıkların oluşmasına sebep
olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, pestisit çeşitlerinin
aktif maddelerine göre bir sınıflama yapmıştır. Bu
sınıflamaya göre pestisitler, kanser riskini artıran
pestisitler, üreme sağlığını bozan pestisitler, son
derece tehlikeli olan pestisitler, çok tehlikeli pestisitler içinde yüksek
biyolojik birikime neden olan pestisitler ve uzun süre zehir etkisi
gösterebilen pestisitler olarak gruplandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
halkımızın pestisitlerden zarar görmemesi için Ege
Üniversitesinden Profesör Doktor Ali Osman Karababa ve Profesör Doktor Tayfun
Özkaya şunları söylüyor:
1) Toptancı hallerine kalıntı analiz
laboratuvarlarının kurularak maksimum kalıntı limitlerinin
üzerinde kalıntı tespit edilen ürünlerin
satışının engellenmesi ve yasal mevzuatta belirtilen cezai
hükümlerin uygulanması, belediyelere de ceza yetkisi verilmesi
gerekmektedir.
2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, pestisitlerin kullanılmadığı
tarımsal tekniklerin kullanılmasına destek vermelidir.
3) Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına ait laboratuvarlar ile özel yetki almış
laboratuvarların aynı sayıda etken maddeyi kontrol etmesi ve
elde edilen sonuçların kamuya açıklanması
sağlanmalıdır.
4) Kamu adına yapılan kalıntı
analizlerinde görev alan özel laboratuvarların kalıntı analizi
işini doğru ve güvenilir bir şekilde yapıp yapmadıkları
dikkatle denetlenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bir dakika
alabilir miyim?
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) 5)
Bakanlığın yürüttüğü kalıntı analizi
çalışmalarında, bir üründe tespit edilen pestisit
sayısının kaç tane olduğu da dikkate alınarak sonuçlar
değerlendirmelere tabi tutulmalıdır.
Yine, Birleşmiş Milletler Tehlikeli
Maddelerin İmhası Özel Raportörü Sayın Başkut Tunçak
şunları söylüyor: Bugünde ve bu çağda şirketlerin yüksek
düzeyde zararlı pestisitler olarak
sınıflandırılmış olan pestisitlerin sürekli
kullanımı, hem sürdürülebilir değildir hem de dünya çapında
insan hakkı ihlallerine yol açar.
Değerli milletvekilleri, bu bağlamda
ülkemizde uzun yıllardır kullanılan pestisitlerin yol
açtığı halk sağlığı ve çevre
sağlığı zararlarının
araştırılması, gıdalarda ve sularda
bıraktıkları kalıntı düzeylerini tespit etmek için ne
gibi çalışmalar yapıldığının tespit
edilmesi, insan ve çevre sağlığını korumak için
gerekli tedbirlerin alınması amacıyla önergemize destek
bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu
Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ülkemizdeki tarımsal üretimde
kullanılan bu pestisitlerin insan sağlığı, doğal
hayattaki diğer canlı türleri ve çevre sağlığı
açısından ciddi sorunlar yaratan zehirli kimyasalların
başında gelmesi nedeniyle bu konuda Meclis araştırması
isteniyor. Bu konuyla ilgili görüşlerimizi aktarmak isterim.
Türkiye tarımında kullanılan ancak
tüketiciler açısından, yol açtığı sağlık
zararları açısından pestisitlerin kanser riski, üreme
sağlığı bozulması, çok ciddi zehirlenmeler ve ölümlere
neden olabilecek riskler taşıdığı ifade edilmektedir.
Pestisitin ne olduğu konusu
Zararlı
organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da
zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden
oluşan karışımlar diye tanımlanıyor.
Bunların çeşitleri var: Bakteri öldürücüler, kuş öldürücüler,
böcek ve haşere öldürücüler; mantarlar için kullanılanlar, yabancı
otlara karşı kullanılanlar, yumuşakçalara karşı
kullanılanlar. Şimdi, tabii bunların Türkiyede yoğun
olarak kullanıldığını ve tarımda yoğun
olarak kullanılmasından kaynaklı olarak da çeşitli
sorunlara yol açtığını biliyoruz. Örneğin, Greenpeace
şöyle bir şey yapmış 2019 yılında: Ağustos,
ekim ve kasım aylarında Türkiyede faaliyet gösteren 5 büyük market
ve 1 semt pazarından otuzar adet domates, yeşil biber ve
salatalık olmak üzere toplam 9 örneği incelemiş. Bunların
14ünde kullanılması yasak pestisit çıkmış,
46sında ise hormonal sistem üzerinde etkili pestisitler tespit
edilmiş. Yani, aslında bütün bunlara baktığımız
zaman bizim, marketlerden, semt pazarlarından alışveriş
yapmış olduğumuz yiyeceklerimiz içerisinde bu ürünlerin
kimisinde yüzde 50, kimisinde yüzde 60 oranında
çıktığını görebiliyoruz.
Tabii, hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde
şu görülmüş: Anneye verilen pestisit beş saat sonra fetüse
geçiyor ve onun göz ve sinir sistemi ile karaciğerlerine yerleşiyor.
Yani o sadece, tüketen insanı etkileyen değil, örneğin bir
anneye geçtiği zaman oradan da çocuğuna intikal eden bir durum. O
anlamıyla, gıdalarımızı oluşturan, ülkemizin de
aslında çiftçilerini, üreticilerini ve bu anlamıyla da hepimizi
koruyan bu sistemin araştırılması ve zararlarının
tespit edilerek giderilmesi son derece önemlidir.
Tabii, tarım ve
hayvancılığı yok eden sadece bu pestisitler mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Hayır,
aynı zamanda, şu anda Mardin ve ilçelerinde Dicle Elektrik oradaki
tarımsal faaliyeti durdurmuş durumda. Yani bölgenin elektriğini
kesmiş ve tarım alanlarının sulanmasını
engelliyor. Buğday gitmiş, artık onu kurtarmak mümkün değil
ancak ekili pamuklar var ve arkasından diğer ürünler var, onları
kurtarma imkânı var ancak bu elektrik kesintisi ve buna bağlı
olarak su kesintisi -doğal olarak yaşanan su kesintisi- orada
tarımı olduğu gibi çökertmiş durumda.
Bir diğer konu da şu: Bu tarımı
konuşuyoruz sulama açısından. Ya, bu GAP projesi niye bitmiyor?
Yani altmış yıldır süren bu GAP projesi niye bitmiyor? Bunun
cevabını verebilecek olan biri var mıdır yani bir yetkili
kurum, bir kimse, bakanlık, Hükûmet, Cumhurbaşkanı? Kim verecek
bunun cevabını? Altmış yıldır bitirilmiyor.
Aslında bütün ana sistem tamamlanmış, sadece
dağıtım sistemleri kalmış ancak onlar bir türlü
yapılmıyor çünkü GAP biterse bölge halkı kalkınacak,
ekonomi canlanacak, acaba bundan dolayı mı?
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkanım, GAP, Türkiyenin en büyük projelerinden ve finansmanı
tamamen kendi millî imkânlarımızla yapılan bir proje, devasa bir
proje. Çok büyük bir kısmı da tamamlanmış vaziyette, yani
barajlarla alakalı büyük bir kısmını tamamladık,
sulama kanallarıyla alakalı çalışmalar devam ediyor; sadece
GAP değil, bölgede OSBlerden tutun da havalimanlarına kadar,
diğer yaptığımız limanlara kadar, tarım
arazilerinin sulanmasına kadar. Suruça tünelle su getirildi Suruç
Ovasının sulanması için. Dolayısıyla bölge
insanının zenginleşmesi, oranın ekonomik olarak
refahının yükselmesi bizim en temel önceliklerimizden ve biz bütün bu
çalışmaları yapıyorken geçenlerde yine yolda
çalışan 2 işçimiz PKK terör örgütünün saldırısı
sonucunda hayatını kaybetti, Rahmetirahmana kavuştu.
Oranın gelişmesine engel olan bir tek zihniyet var: PKK terör örgütü.
Ama buna rağmen yatırımlar o bölgeye gidecek ve en önemli
ekonomik teşvikler de o bölgeye veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Güneydoğu olmazsa yanmışsınız ya, verecek
cevabınız kalmıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Arsa tahsisi,
vergi tahsisleri, vergiyle alakalı avantajlar, SGKyle alakalı
avantajlar, elektrik kullanımıyla alakalı avantajlar yani pek
çok üretim maliyetini aşağıya çekecek teşvikler Hükûmet
tarafından özellikle o bölgemize, Güneydoğu Bölgesine
-altıncı bölge olarak belirlenmiş- veriliyor.
Maksadımız ne? Maksadımız daha çok yatırımcı
gitsin ve orada istihdam oluşsun, oralar zenginleşsin. Bunun önündeki
en büyük engel PKK terör örgütüdür. Onun da zaten ciddi şekilde beli
kırılmış vaziyette ve güvenlik arttıkça, insanlar
kendisini huzurlu hissettikçe yatırımlar daha da artacaktır.
Bunun da Genel Kurul tarafından bilinmesini arzu ettik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde uzun yıllardır
kullanılan pestisitlerin halk sağlığı ve çevre
sağlığı üzerinde yol açtığı zararların
araştırılması, gıdalarda ve sularda
bıraktıkları kalıntı düzeylerini tespit etmek için ne
gibi çalışmalar yapıldığının belirlenmesi
ile insan ve çevre sağlığını korumak için gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Haziran 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ayhan Barut.
Buyurunuz Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİnin grup
önerisi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Elbette ki bugünkü önerimiz tarım ilaçları
yani pestisitlerin insan sağlığı ve çevreye
zararlarının araştırılması. Mutlaka ki tarım
ilaçlarının araştırılması, sağlıklı
ve doğru kullanılması önemli bir konudur. Bugün size burada otuz
bir yıllık bir zirai ilaç bayisi ve bir ziraat mühendisi olarak, bu
konunun içerisinde yer alan bir arkadaşınız olarak konuşmak
istiyorum. Tarım ilaçları ve tarımsal ilaçların
kullanımı bu ülkenin bir gerçeğidir. Dolayısıyla bu
ilacımızın kullanılması için bize bahse söz konusu
olan ilacın Türkiye'deki pazarı yaklaşık 400-500 milyon
dolar civarıdır ancak kopardığı fırtına çok
büyüktür. Dolayısıyla bu sektörde konunun uzmanlarının
konuşması gerekirken ağzı olanın konuştuğu
bir sektör neredeyse, âdeta öyle bir sektör hâline gelmiş. Bu ilaçlarla
ilgili elbette ki ilaçların doğaya, çevreye, sağlığa
zararı vardır ama bir de şöyle bir şey var, ülkemizde
farklı agroekolojik koşullarda yetişen ve kültürel öneme sahip
olan 70 civarında ekonomik öneme sahip bir kültür bitkisi var ve bu
bitkilerin üzerinde de 500 civarında bir hastalık, zararlı,
yabancı ot etmenleri bulunmaktadır. İşte bunların
kontrolü için, bunların direkt tarımdaki zararlarını
önlemek için mutlak surette tarımsal ilaçların kullanılması
gerekiyor. Dolayısıyla bir insan hasta olduğunda nasıl ki
doktor kontrolüne gidiyorsa bitkinin de hastalık dönemlerinde bir zirai
ilaç bayisine ya da bir ziraat mühendisine gösterilmesi gerekiyor.
Zirai ilaçların, pestisitlerin
kullanılması ile kullanılmaması arasında yüzde 65e
yakın bir verim kaybının olduğunu söylemek istiyorum.
Şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar, sevgili
milletvekilleri; 16ncı yüzyılda ünlü bilim adamı Kimyager
Paracelsus demiş ki: Tüm maddeler aslında bir nevi zehirdir. Zehir
ile ilacı birbirinden ayıran tek fark dozdur. Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, tarımda kullanılan 4 D formülü
vardır; doğru ilacı doğru zamanda, doğru ürüne,
doğru dozda uygularsan zehirlilik oranı kalkar, biter. Ve
bunları da kontrolünü sağlayabilecek etkin, ehliyetli, uzman olan bir
ziraat mühendisi kontrolünde kullanmak gerekir değerli arkadaşlar.
Türkiyede yaklaşık 7 bin civarında
pestisitleri yani zirai ilaçları ulaştıran zirai ilaç bayisi
var. Ancak zirai ilaç bayilerinin hemen hemen tamamında ziraat mühendisi
olması gerekirken bu sayının yaklaşık yüzde 75
olduğunu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
AYHAN BARUT (Devamla) Ne zamanki sayıyı
yüzde 100e çıkarırsak yani etkin, ehliyetli, liyakatli
insanların kontrolüne bırakırsak bu alanda başarıya
ulaşabiliriz ve uygun bir dozda, uygun bir üretimi, uygun bir verimi
yakalayabiliriz değerli arkadaşlar.
Ayrıca şunu da söylemek istiyorum: Sürekli
Avrupa Birliğiyle ilgili mukayese yapılıyor. Tarım
ilaçları Avrupa Birliğine bağlı ülkelerde, örneğin
Hollandada hektara 16 ila 18 kilogram kullanılıyor, Belçikada
hektara 11 kilogram kullanılıyor, Türkiyede 2 kilogram, en
yoğun kullanılan güney illerinde ise hektara 3 kilogram
kullanılıyor.
Bazı önerilerde bulunmak istiyorum. Bu
iktidarın getirmiş olduğu bitki koruma ürünleri bayiliği
açmak için bir sınav zorunluluğu var, ziraat mühendislerine bu
sınav zorunluluğunun kaldırılması gerekiyor. Çünkü o
arkadaşlarımız ziraat fakültesinde yetkin ve etkin
eğitimini, donanımını almışlardır.
Tarım ilaçlarının mevcut ruhsatlarının kriterlerini
yeniden gözden geçirerek hem doz aşımı hem de o ruhsatların
güncellenmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN BARUT (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım, çok önemli.
BAŞKAN Buyursunlar.
AYHAN BARUT (Devamla) Özellikle sahte ve kaçak
ilaçların yurda girişinin önlenmesi gerekiyor. Sahte ve kaçak ilaçların
komşu ülkelerden daha ucuz, düşük formülasyonlar adı
altında ülkemize girişi yapılıyor. Bunların da
kaldırılması gerekiyor. Tek bir şirket üzerinden
tarımsal ilaçlarda ve gübrelerde uygulanan barkod ve karekod
uygulamasının da kaldırılması gerekmektedir
değerli arkadaşlar.
Tekrar söylüyorum: Tabii ki zirai mücadele
ilaçları tehlikelidir ancak doğru kullanıldığında
verim artışına neden olur, tehlikeli olmaktan çıkar. Tüm
bunların kontrolünü sağlayacak olan ziraat mühendisidir. Avrupa
Birliğinde yasaklanan ilaçların da Türkiyede, ülkemizde
alternatifinin bulunması koşuluyla da yasaklanması
gerekmektedir.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum, sağ olun, var olun. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Yunus Kılıç.
Buyurunuz Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları
başında bizi izleyen saygıdeğer üreticiler; tabii, Hunza
Türkleri var Afganistanın kuzeyinde yaşayan. Yaşları 70e
geldiği zaman ömrün yarısı diye kabul ediyorlar.
Hanımların doğurganlık yaşı 65-70e kadar
çıkıyor. Böyle yaşıyor olsak bu pestisitlerin,
kimyasalların hiçbirine ihtiyaç kalmayacak çünkü onlar
kullanmıyorlar, doğal üretiyorlar, güneşte kurutuyorlar ve böyle
besleniyorlar. Ama ne yazık ki dünya bir tane, üretim alanı belli ve
nüfus her geçen gün artıyor. Bu, bizi ve dünyayı, takdir edersiniz ki
endüstriyel bir tarımsal uğraşa itiyor yani daha küçük bir
alandan daha çok verim elde etme gayretine ister istemez bütün dünyayı
zorluyor. Bu durumda tabii teknolojiden yararlanmak gerekiyor. Bunun
yolları önce kültürel mücadele yöntemleri, biyolojik mücadele yöntemleri
-bunlar adım adım- eğer bunlarla da istenilen sonuç elde
edilemiyorsa daha çok ürün ve daha çok sağlıklı ürün elde
edebilmenin yolu ne yazık ki kimyasal mücadele.
Arkadaşlar, Türkiye, 1957 yılında
Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunuyla bu tür ürünlerin, bitkisel
mücadele ürünlerinin ruhsatlandırılmasını, bir kontrol
altına alma mekanizmasını zaten başlatmıştı.
Fakat 2010 yılında yine bizim çıkarttığımız
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanununda ve ona uygun çıkarılan yönetmeliklerde son şeklini
aldı. Dünya örneklerinden esinlenerek geliştirilen bir yönetmelik,
hatta gururla söylemek lazım dünyanın da biraz ilerisinde bir
yönetmelik. Çünkü dünyanın hâlâ belli kaygılarla
yasaklamadığı bazı ürünleri de Türkiye öncelikle yasaklayan
ülkelerden bir tanesi. O tarihten bu tarihe, arkadaşlar, çeşitli
bileşikler adı altında 187 aktif maddeli kimyasal piyasadan
kaldırıldı, ithalatı yasaklandı ve şu anda
kullanılmıyor. 17 tane ürün de şu anda takvime
bağlandı ve zamanla ortadan kaldırılacak.
Bakanlığın tabii burada önemli bir
fonksiyonu var. Tarım Bakanlığı aynı zamanda
ruhsatlandıran kurum. Bakanlık veri tabanı oluşturdu, her
üretici App Store gibi uygulamalardan açıp bakabilir. Ürünün
içeriğini, nasıl kullanılacağını, ne zaman
kullanılacağını takip etme imkânı var. Ruhsatı
var mı yok mu, halk sağlığına zararlı
mıdır değil midir, bitki sağlığını
koruyucu mudur değil midir, bunların hepsine bakabilir. Bunun
dışında yapabileceği şey izlenebilirlik. Ne kadar
üretiliyor, nerede kullanılıyor ve bitki bu kullanıldıktan
sonra ne zaman piyasaya sunulacak, insan sağlığına zarar
vermeden kullanılacak; bu süreçlerin tamamı kontrol altında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Hatta piyasaya ürün
sunulmadan önce, hasat öncesi pestisit denetimi yapılıyor. İlave
olarak hani belki gözden kaçırılmış endişesiyle
pazarlarda, hallerde yine hasat sonrası pestisit mücadelesi ve denetimi
yapılıyor.
Arkadaşlar, bütün alanların kontrollü bir
şekilde yapılmasıyla beraber yine 2002de, Türkiyede toplam
kullanılan pestisit miktarı 170 bin ton idi. Bugün ne kadar? 40 bin
ton yani Türkiye bu mücadeleyle yüzde 65in üzerinde pestisit
kullanımını düşürdü. Peki, hiç kullanmasak olur mu? Olmaz,
çünkü kullanmadığımız takdirde Türkiyenin yıllık
üretim kaybı aşağı yukarı 40 milyar liranın
üzerindedir. Biz, kontrollü, insan sağlığını, çevre
sağlığını, hayvan sağlığını
ve bitki sağlığını gözeterek bu süreci en iyi şekilde
takip eden bir sistemle bunu yürütüyoruz diyoruz.
Hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, baroların ve meslek birliklerinin
antidemokratik yöntemlerle hedef alınmasının
araştırılması amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Haziran 2020 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/6/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Haziran 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen (7665) grup numaralı baroların ve meslek birliklerinin
antidemokratik yöntemlerle hedef alınmasının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/6/2020 Perşembe
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, yine salgınla, yurttaşların
ekonomik sorunlarıyla çok ilgili bir konuyu gündeme getirdiğiniz ve
bu araştırma önergesini Meclise sunmamıza vesile olduğunuz
için sizlere teşekkür ederek söze başlamak istiyorum.
Gerçekten, biliyorsunuz, salgın günlerinde
elimiz yüreğimizde Sağlık Bakanlığının
açıklamalarını beklerken Hükûmet kanadından art arda meslek
odalarının seçim sisteminin değiştirilmesine ilişkin
açıklamalar geldi. Yani gündemimiz buydu bizim, şu anda da gündemimiz
bu; açlık, işsizlik, yoksulluk değil, pandemi değil.
Evet, bu ilk teşebbüs değildi fakat
örneğin, sabah akşam canlarını ortaya koyarak
çalışan sağlık çalışanları, meslek
örgütlerinin tam da bugünlerde türlü hileyle ellerinden alınmaya çalışılacağını
beklemiyorlardı eminim. Bu yüzden de biz çok haber alamıyoruz ama
yandaş yazarlar daha iyi haber alıyorlar. Bir köşe yazarı
çıktı, dedi ki: Bu dönemde doktorların moralini bozmamak için
TTBnin bu değişikliğe dâhil edilmeyeceği söyleniyor. Biz
de ondan öğrenmiş olduk, TTBnin, Türk Tabipleri Birliğinin
dâhil edilmeyeceğini. Evet, bu, partilerle müzakere edilmediği için
bu köşe yazarları bizlerden daha bilgili oluyor.
Dün 20 kadar baro ve baro temsilcisi Meclisi
ziyarete geldiler, daha doğrusu Mecliste görüşlerini partilere
aktardılar, düşüncelerini paylaştılar. Nasıl bir
değişiklik planlanıyor peki? Nispi temsil sistemine
geçilecekmiş, baro ve meslek birlikleri çoklu hâle getirilecekmiş,
oda seçimlerinde aldıkları oy oranında her grup yönetimde temsil
edilecekmiş. Böylece ne olacak? Örneğin, Devlet
Demiryollarının bir arazisine el mi konuluyor ya da bir maden
inşaatı için doğa mı katledilecek, halk
sağlığını tehdit eden virüse karşı yeterli
önlem alınmıyor mu; işte, bunlara karşı her zaman
harekete geçecek, raporlar hazırlayacak, davalar açacak olan meslek
örgütleri etkisizleştirilmeye çalışılıyor ve onlara
karar aldırılmamaya çalışılıyor. Ve siz bir de
bunu demokrasi adına yaptığınızı söylüyorsunuz
ya, gerçekten Pes! diyoruz. Yani hakikaten buna Pes! demekten başka
bir sözümüz yok.
Şimdi, üstelik, bir yandan yüzde 70 oyla
seçilen mühendislerin, avukatların, hekimlerin kendi meslek
odalarını yönetmesinden rahatsız oluyorsunuz, bir yandan da
Tekrar seçilemeyiz, geçen seferki gibi yüzde 52yi bile alamayız.
diyerek bu sefer, Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde yüzde
50 artı 1 oy alma şartının
kaldırılmasını önerme yönünde yol alıyorsunuz. Madem,
yine Rant projelerimize, ülkeyi diktatörlükle yönetmemizi kimse
karşı çıkmasın.ın adını demokrasi
koydunuz, o zaman gelin, bizim de bir önerimiz var: Mesela, Kabine de nispi
temsille seçilsin, bırakın bize İçişleri, Adalet, Teknoloji
gibi pek çok Bakanlığı, layıkıyla yapalım,
Kabineye de demokrasi gelsin gerçekten demokrasiden bahsediyorsanız ama
olmaz tabii çünkü amaç farklı; amaç, özelleştirmelere, rant
politikalarına ve antidemokratik uygulamalara karşı bilimden,
insandan, doğadan ve barıştan yana bir geleneği yıllar
boyunca korumuş meslek örgütlerini yani tam otoriteryanizm önündeki son
engelleri de önünüzden kaldırmak ve çoklu baro olursa da
beğenmediğinize de kayyum atamak belediyelerde ve birçok yerde
yaptığınız gibi.
Ama ben bir şeyi ifade etmek isterim: Siz
bakmayın Sayın Feyzioğlunu istediğiniz yönlere
çekebildiğinize ama o barolar ki o barolar Orhan Apaydının,
Halit Çelenkin, Gülçin Çaylıgilin, Medet Serhatın, Tahir Elçinin
ve daha sayamadığım yaşayan birçok
meslektaşımızın mücadelesinden, o gelenekten geliyor ve o
yolda yürüyoruz hepimiz. İşçi avukatlarla, feminist avukatlarla devam
ediyoruz ve haksızlık gördüğümüz her yerde karşı
çıkıyoruz. O yüzden, avukatlar boyun eğmezler, boyun
eğdirmeniz mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Son cümlem
BAŞKAN Buyurun efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tüm haksızlıklara karşı hem avukatlar hem
meslek örgütleri bunca yıllık gelenekleriyle karşı durmaya
ve mücadelelerini yürütmeye devam edeceklerdir. İşte, biz, bu
çabalarınızın neden olduğunu, gerçekten niyetinizin ne
olduğunu, nasıl bir demokrasi isteğinizi -tırnak
içerisinde- araştırmak için bir araştırma önergesi sunduk.
Buna Genel Kurulun desteklerini bekliyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, madde 60a göre yerimden söz talebim var.
BAŞKAN Buyursunlar.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatibin barolarla ilgili görüşleri kendi görüşleridir,
bizim kendi görüşlerimizi kendi hatibimiz açıklayacak. Fakat
konuşması sırasında Ülkeyi diktatörlükle yönetiyorsunuz.
gibi bir ifade kullandı, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye
Cumhuriyeti devletini yüzde 52yle seçilmiş bir Cumhurbaşkanı
yönetmektedir, bunun böyle bilinmesini arzu ederim. Diktatörlükle yönetilen
ülkelerde sayın hatibin yaptığı bu konuşmayı
kendisine yaptırtmazlar, bu konuşmayı da yapamaz. Bu da
kayıtlara geçsin istiyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
33.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Diktatörlükle yönetilen ülkelerde bu konuşmaları
yaptırırlar, sonra da bedel ödetirler, cezaevlerine koyarlar, kayyum
atarlar ya da suikastlarla bunu hallederler, çeşitli yöntemleri
vardır. İlla karşınızda her yerde Hitler
faşizmini ve gaz odalarını beklemeyin çünkü kapatılan
başka odalar vardır, kaybedilen insanlar vardır, her taraftan
yükselen adalet çığlıkları ve gazetecilerin özgür
olmadığı bir ülke vardır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, baroların ve meslek birliklerinin
antidemokratik yöntemlerle hedef alınmasının
araştırılması amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Haziran 2020 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ kendi
yok oluşunu engellemek için sahte darbe söylentileriyle gündem
değiştirmeye çalışmakta, her konuda
yarattığı yandaşlara şimdi de ak baro ve ak odalar
eklemek üzere harekete geçmektedir. Yaratılan yandaş kurullar ve
kurumlar tıkır tıkır işlemeye, yeni yandaşlar
eklenmeye devam etmektedir. 2017 referandumunda mühürsüz oyların yasaya
aykırı olarak geçerli sayılmasına, 31 Mart İstanbul
Belediye Başkanlığı seçimlerinde aynı şekilde
kullanılan 4 oydan 1 tanesinin iptali için oy kullanan kişilerin
Danıştay Başkanı seçilmesine hep birlikte şahit olduk.
Şimdi de sıra meslek birliklerinde. AK PARTİ Genel
Başkanı Erdoğan, Eylül 2019da Önümüzdeki dönemde ilk çözmemiz
gereken meselelerden birinin, barolar başta olmak üzere, tüm meslek
teşekküllerinin seçim yöntemlerinin temsilî demokrasiye uygun hâle
getirilmesi olduğuna inanıyorum. şeklinde bir açıklama
yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde de Ankara Barosu ile Diyanet
İşleri Başkanlığı arasında meydana gelen
gereksiz tartışma bahane edilerek, uzun zamandır bekletilen oda
seçimleriyle ilgili sistemin değiştirilmesi konusu yeniden gündeme
taşındı. Son MYK toplantısında ise Ankara Barosunun
ve benzerlerinin fütursuz saldırılarıyla karşı
karşıya geldik. Sadece bu örnek dahi meslek
kuruluşlarının seçim usullerinin yeniden belirlenmesiyle ilgili
denetimin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Oda ve barolarla ilgili
düzenleme konusunda derhâl çalışılmalı ve Meclisimizin takdirine
bunu sunmalıyız. dedi.
Her yasal düzenlemede yaptıkları gibi, bu
düzenlemede de yine uluslararası hukuk kuralları, yasa yapma
tekniği, devlet aklı değil, anlık ve tepkisel öfkenin ürünü
olarak düzenleme yapmaya kalkılıyor. Hukuki yollarla ele
geçirilemeyen, başta barolar olmak üzere tüm meslek odalarının
yönetimleri antidemokratik yollarla ele geçirilmek isteniyor, bu sebeple de
yasal düzenleme yapılıyor. Delege sisteminde adaletli bir düzenleme
yapılırsa bunun arkasında elbette oluruz. Ama oda üyeliğinin
zorunlu olmaktan çıkarılması ve odaların bölünerek ak
baro ve ak odalar meydana getirilmesine de karşıyız.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi
meslek birlikleri Ahilik geleneğinin günümüzdeki temsilcileridir ve en
önemli hususiyetlerden birisi de meslekte birliği ve bütünlüğü
sağlamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Türkiye
meslek içi bölünme sıkıntılarını 12 Eylül öncesinde
derneklerde bile çok ağır şekilde yaşadı ve bedel
ödedi. Silahlı polislerimiz POLDER ve POLBİR olarak ikiye
ayrılıp birbirine silah çektiler. Meslek odalarının
bölünmesi aralarına nifak girmesi sonucunu doğuracaktır. Meslek
odaları arasındaki bölünme insanlar arasındaki parçalanmayı
artıracaktır. Birlik olmak varken bölünme ve bölünmeyi teşvik
edecek yasalar çıkarmak kabul edilemez. Tez zamanda ak barolar ve ak
odalar yaratma hevesinden vazgeçilmelidir. Unutulmamalıdır ki
ayarını bozduğunuz kantar gün gelir sizi de tartar.
Saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Alpay Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, başta barolar
olmak üzere meslek örgütleri, Anayasamızın 135inci maddesinde hükme
bağlanmış kamu kurumu niteliğinde anayasal kurum ve
kuruluşlardır. Ancak baroların diğer meslek örgütlerinden
çok daha farklı bir görev, yetki ve işlevi vardır. Barolar,
başka hiçbir meslek örgütüne verilmeyen hukukun üstünlüğünü, insan
haklarını savunmak ve korumak yetki ile görevine sahiptir ve
demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve adaletin
koruyucusu ve kollayıcısıdırlar. İşte, tam bu noktada
yani halk için, demokrasi için, insan hakları için çalışma yapan
barolar ve meslek örgütleri AKP iktidarını rahatsız etmektedir.
18 yıllık AKP iktidarı, denizin bittiğini ve salt kendileri
ile yandaşları için süren sefanın, saadet günlerinin sona erdiğini
gördüğü için daha çok baskı, daha çok yıldırma ve daha çok
sindirme politikaları geliştirmeye çalışmaktadır.
İktidar, başta barolar olmak üzere, tabipler odası, Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bir kısım kamu
kuruluşu niteliğindeki meslek odalarının seçim sistemlerini
değiştirmek ama işin özünde avukatlık mesleğinin ve
baroların temel ayarlarıyla oynamak istemektedir çünkü çoklu baro ile
Anayasanın 135inci maddesine açıkça aykırı davranarak
baroları dernek statüsüne indirgeyip hukuku savunamaz hâle getirmeyi
hedeflemektedirler.
Peki, bu çoklu baro ve barolara müdahale kimin
projesidir? Hatırlayın değerli milletvekilleri, bu proje 2013
yılında bizzat hain ve alçak FETÖ elebaşının kendisi
tarafından hazırlanmış bir projedir. Değerli AKP
milletvekillerine buradan soruyorum: 2013 yılından sonra FETÖyle mücadele
ettiğinizi söyleyip duruyorsunuz, eyvallah. Şimdi, siz tam o yıl
hazırlanan bir FETÖ projesini getirerek mi FETÖyle mücadele edeceksiniz,
FETÖye böyle mi karşı çıkacaksınız, FETÖyü böyle mi
bu ülkenin başından defedeceksiniz? Barolara ve Tabipler
Birliğine müdahale etmek, FETÖye hizmet etmektir. Bu, aynı menzile
yürümeye benzemiyor mu sayın milletvekilleri?
Değerli milletvekilleri, geçen hafta Barolar
Birliği ve 80 baromuz, baroların seçim sisteminin
değiştirilmesi ve çoklu baro sistemiyle ilgili toplandılar ve
hep birlikte bir bildiri yayınladılar. Dün de Sayın Adalet
Bakanı, Sayın AKP Grup Başkan Vekilleri ve parti grubumuzla
görüştüler. Net bir biçimde Barolar Birliği ve 80 baro seçim
sistemlerinde oynanmasını ve çoklu baroyu kabul etmiyorlar, bunu
deklare ettiler. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak başta barolar ve
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bu
haklı taleplerini sonuna kadar destekliyoruz, sonuna kadar
yanlarındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, yapılması gerekli iş, barolar ve meslek
kuruluşlarını pasivize etmek değil ülkemiz için daha çok
demokratikleşme istemektir. Yapılması gerekli iş, özellikle
baroları Anayasada yürütme bölümünde değil yargının bir
sacayağı oldukları için yargı bölümünde hükme
bağlamaktır. Yapılması gerekli iş, AKP
koridorlarında dolaşan sözde hukukçuları değil
bağımsız ve objektif görev yapacak gerçek hukukçuları hâkim
ve savcı yapmaktan ibarettir. (CHP sıralarından
alkışlar) Yapılması gereken iş, yargının
tarafsız ve bağımsız olmasını
sağlamaktır. Yapılması gereken iş basit; barolar ve
meslek kuruluşlarının seçim sistemini bozmak, onları sessiz
birer dernek hâline getirmek yerine vatandaşın ekonomik, demokratik
ve insan haklarıyla ilgili taleplerini karşılamaktır.
Son söz size değerli AKP milletvekilleri;
gidiyorsunuz, ilk seçimde bu halk sizi gönderecek ve sizi hiç ama hiç
özlemeyecek.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın İshak Gazel.
Buyurunuz Sayın Gazel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSHAK GAZEL (Kütahya)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
HDP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Tabii, barolar, Anayasada düzenlenmiş meslek
örgütleri. Avukatlık Kanununun 76ncı maddesinde baroların
görevleri, baroların nasıl bir meslek örgütü olması gerektiği
ifade ediliyor ve zaten bu da ikinci fıkrasında Barolar,
kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.
diye ifade edilmiş. Şimdi, burada araştırma önergesinde
deniliyor ki: Barolar siyasal gelişmelerle ilgili görüş belirtiyor
ve bu da iktidarı rahatsız ediyor. Değerli arkadaşlar,
böyle bir şey yok. Şimdi, siyasal olaylarla alakalı görüş
belirtmek farklı bir şey, siyasi iktidarın
politikalarını yönlendirmek üzere bir vesayet odağı
oluşturacak bir baskı mekanizması oluşturmak üzere faaliyet
yapmak başka bir şey. En son, Ankara ve İzmir
Barolarının açıklamaları ve ardından Diyanet
İşleri Başkanına yapmış oldukları suç
duyuruları nasıl insan hakları savunuculuğuyla
bağdaşabilir? Diyanet İşleri Başkanı insan
haklarını mı ihlal etti? Diyanet İşleri
Başkanı kendi görevini yerine getirdi. Dedi ki: İslam hükümleri
budur, Kuran hükümleri budur, sünnet hükümleri budur. Ve bunu görevi
itibarıyla yerine getirdi; kimsenin hakkını ihlal etmedi,
kimseye herhangi bir şey yapmadı ama Ankara ve İzmir
Baroları sanki Diyanet İşleri Başkanı burada bir insan
hakkı ihlali yapıyormuş gibi gerçekten milletin büyük
çoğunluğunun iradesine aykırı bir açıklama yaptı.
Bunun savunulacak bir tarafı yok. Siz, ifade özgürlüğü deyince,
Ankara ve İzmir Barolarının açıklaması deyince bunu
demokratik bir olgunluk olarak değerlendiriyorsunuz ama karşı
tarafta biz, sizin bu demokratik olgunluk olarak değerlendirdiğiniz
açıklamanın aleyhine bir açıklama yaptığımız
zaman, demokratik haklarımızı ifade etmeye
çalıştığımız zaman, ifade etmeye
başladığımız zaman bunu da siyasi iktidarın
baskısı olarak nitelendiriyorsunuz. AK PARTİ bugün Türkiyenin
en çok oy almış partisidir ve Mecliste en büyük çoğunluğa
sahip partidir.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - İdi.
İSHAK GAZEL (Devamla) AK PARTİ tabii ki
bir siyasi irade ortaya koyacak ve bu siyasi iradeyi demokratik yollarla ifade
edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şunu da ifade
etmek istiyorum: Yangından mal kaçıran yok, AK PARTİ bu
düzenlemeyi geçtiğimiz dönemde de yapmaya çalıştı,
gündemimizde. Biraz önce HDP Grubunun sözcüsü dün 20 küsur baronun Meclise
geldiğini ifade etti; Adalet Bakanımızla da görüştüler, AK
PARTİmizin Grup Başkan Vekilleriyle de görüştüler. Süreci birlikte
yürütüyoruz, burada milletvekillerimizin her birisiyle biz istişare
ediyoruz daha iyi bir baro nasıl kurulabilir diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Gündeme getirdiniz,
yanınıza gelince vazgeçtiniz.
BAŞKAN Buyurun.
İSHAK GAZEL (Devamla) Şimdi, HDP grup
önerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın bir
konuşmasında şöyle dediği ifade ediliyor ve bu
eleştiriliyor, diyor ki: İlk çözmemiz gereken meselelerden biri, tüm
meslek teşekküllerinin seçim yönteminin temsilî demokrasiye uygun hâle
getirilmesidir. Ya, bu ifadede ne var? Sayın
Cumhurbaşkanımız temsilî demokrasiyi öne sürüyor, temsilî
demokrasiye uygun hâle getirilmesini ifade ediyor. Bugün barolardaki seçim
usulünün demokratik bir usul olduğunu kim iddia edebilir?
ALPAY ANTMEN (Mersin) Ben.
İSHAK GAZEL (Devamla) Yani eğer
demokratik usulle bir seçim yapılmış olsaydı Ankara ve
İzmir Baroları hem milletin iradesine aykırı bir
açıklamayı hem de avukatların büyük bir kısmının
karşı çıktığı bir açıklamayı yapmaya
cesaret edebilecekler miydi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Onun için biz baroların seçim usullerinin daha demokratik hâle getirilmesi
için de bir çaba sarf ediyoruz.
Bu vesileyle HDP grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu ifade ederek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Kütahya Milletvekili
İshak Gazelin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Aslında çok talihsiz bir bitiriş oldu sayın hatibinki
çünkü dedi ki: Ankara ve İstanbul Barolarının
başlarında eğer başka türlü bir temsil olsaydı
Diyaneti bu şekilde eleştirebilecekler miydi, bunu ifade
edebilecekler miydi?
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir)
Azınlık görüş olarak, azınlık; toplumun
karşı olduğu genel olarak.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Yani siz baronun
ifadesini insan hakları olarak değerlendiriyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İşte bunu demek aslında diktatörlük dediğimiz
şey. Siz bir avukatsınız aynı zamanda,
meslektaşız. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararları var. Düşünce dediğiniz şey şok edici dahi
olsa, ben şu anda size karşı şok edici bir ifadede de
bulunsam -hakaretten bahsetmiyorum ama- siz bunu düşünceyi ifade olarak
değerlendirmek durumundasınız. Ayrıca, Diyanet
İşleri Başkanlığı devletin bir kurumu olarak
çalışıyor. Böyle bir laik sistem de olmaz. Dediği söz
neydi, biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yine size bir hukukçu olarak hatırlatmak istiyorum ve sizi
gerçekten hukuk yoluna bu anlamda davet etmek istiyorum: O, LGBTlileri insan
saymadığı için aslında şöyle bir ifadede bulundu:
Eşcinsellerin lanetlendiği, zina ve eşcinselliğin
hastalığı da beraberinde getirdiği
Yani pandemi sürecinde
Diyanet İşleri Başkanından beklenen laf bu muydu?
EROL KAVUNCU (Çorum) Evet.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bu muydu?
EROL KAVUNCU (Çorum) Evet.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) O zaman bravo!
Ben, gerçekten bir insan hakları savunucusu ve
hukukçu olarak buna Evet diyorsanız söyleyecek bir laf bulamıyorum.
O zaman bunun sonrası gaz odalarıdır arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Muş
35.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, bu meslek örgütleri biliyorsunuz kamu niteliğindeki
meslek kuruluşları yani bunlar gönüllülük esasına tabi
değil. Dolayısıyla kanunla kurulmuş, kanunla zoraki
üyelikleri olan, kanunla bunların aidatının
toplandığı kamu niteliğindeki meslek
kuruluşlarıdır. Burada aslında bir kamu hüviyeti var
bunların yani sivil toplum kuruluşu vesaireden ziyade bir kamu
niteliği olan yapılar bunlar. Yani iş dünyasındaki
atıyorum- sanayici derneği gibi değil bunlar. Bir kere bunun
altını çizelim, sivil toplum bir tarafta var doğru ama
bunların bir kamu hüviyeti var, kamu gücü var aslında.
Bir diğer mesele, şimdi, siz
görüşlerinizi savunacaksınız. Siz, eşcinselleri,
lezbiyenleri savunacaksınız. Savunun. O sizin zihniyetiniz,
görüşünüz olabilir. E, biz de bunun yanlış olduğunu
söyleyeceğiz, döneceksiniz bizim sıralarımıza Nasıl
böyle bir şey söylersiniz? diyeceksiniz. Ya, siz ne kadar
savunuyorsanız, biz de bunun o kadar yanlış olduğunu
düşünüyoruz.(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ayet
okunmuştur, Allahın ayeti ne diyorsa biz onun
arkasındayız. Siz başkasını savunun. Bizim
savunduğumuz bu, bizim görüşümüzü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Eşcinsellik savunulacak, savunulmayacak bir şey değil
ki.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz siz
rahatsız olacaksınız diye görüşlerimizi saklayacak
değiliz. Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Görüşlerimiz
bunlardır. Diyanet İşleri Başkanı da Allahın
kelamını ifade etmiştir, bundan önceki bu işleri
yapanların nasıl helak olduğunu ifade etmiştir.
Dolayısıyla ayette açıktır, sabittir, Lût kavminin
başına gelenleri ifade etmiştir. Şimdi, Allahın
ayetini sizden mi korkacağız savunmayacağız? Siz
istediğiniz kadar LGBTyi savunun, bayrağını oraya
dikebilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkanım, uygun görürseniz Hüda Vekilime bu
konuda grubumuz adına bir dakikalık söz vermenizi rica edeceğim.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden Sayın Kaya
36.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HÜDA KAYA (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Daha önce farklı vesilelerle de
göstermiştik, internete girdiğiniz zaman da tekrar görebilirsiniz.
Biz muhafazakârız. Biz aile kutsiyetine sahip çıkıyoruz. diye
kendinizi kutsalların sahibi gibi iddia edemezsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Öyle bir şey
yapmıyoruz!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) Öyle
bir şey yapmıyoruz!
HÜDA KAYA (İstanbul) AKP Genel
Başkanının da LGBTler hakkında söylediği sözleri
girip internetten okuyun. Kaldı ki Diyanet İşleri, bir Müslüman
olarak beni temsil eden bir kurum asla değildir, meşru değildir.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) E,
tamam sıkıntıya girme. Niye sıkıntıya giriyorsun
o zaman?
HÜDA KAYA (İstanbul) Çocuklarımıza
öğretilen din derslerini aldırabilecek kadar bile bir güvene sahip
değildir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Siz vermeyin,
vermeyin siz! Siz aldırmayın çocuklarınıza ahlaki ders!
HÜDA KAYA (İstanbul) Diyanet bizim
adımıza ahkâm kesemez. Diyanet kendi düşüncesini söylüyorsa
barolar da kendi düşüncelerini söyleme hakkına sahiptir. Tekçi bir
durum yoktur ortada. Mezhepçi, Emevici düşünceyi bu topluma İslam
adına dayatma hakkına sahip değilsiniz.
EROL KAVUNCU (Çorum) Utan be, utan! Utan be!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ne diyorsun sen ya! Sen ne diyorsun?
HÜDA KAYA (İstanbul) Filiz
Başkanım, bir saniye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
HÜDA KAYA (İstanbul) Diyanet,
diyanetliğini yapacaksa, din adına konuşacaksa
hırsızlık için konuşmalı, çocuk tecavüzleri için
konuşmalı, Kur'an kurslarında tecavüze uğrayan erkek
çocukların hakkını savunmalı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne kadar
rahatsız oldunuz ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) Yolsuzluklar için
konuşmalı. Boş yere, haksız yere katledilen insanlar için
konuşmalı. Kur'anda insani değerlerin en temel hakkı olan
düşünce hakkı için, özgürlük için konuşmalı. İnsan
olmanın, dinin bütün temel hakları katledilirken kalkıp sadece
bütün kötülükleri tek bir noktada yoğunlaştırması onu,
Diyaneti meşru kılmaz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) O
senin düşüncen, o senin düşüncen!
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
HÜDA KAYA (İstanbul) - Siz önce
hırsızlığı engelleyin, yalancılığı
engelleyin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
Hırsızların Allah belasını versin.
EROL KAVUNCU (Çorum) Ya kime yalancı
diyorsun? Neye istinaden söylüyorsun? Hangi yalancılıktan
bahsediyorsun?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın vekiller kendi
konuştukları alanı çok iyi bilen birisinden cevap gelince epey
bir kaynaştılar ve rahatsız oldular, bunu görebiliyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Burası laik bir ülkeyse
eğer, o tek tipliğiniz insanlara inançları konusunda da
dayatmalar getiremez.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş)
Kimseye bir şey dayatmıyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bu konuda farklı görüşler vardır ve bunları
herkes ifade edebilir ama siz eğer LGBTlilerin -ki bir zamanlar oy almak
için Genel Başkanınızın çok iyi sözler söylediği
LGBTliler için- eğer insan ve var olma vasfını dahi kabul
edemiyorsanız zaten size söylenecek söz yok.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş)
Eyvallah, eyvallah!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Siz bu noktada kalmışsınızdır ve buradan
tekerlek aşağı doğru yuvarlanıyor.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) O da
senin düşüncen, o da senin düşüncen.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sana ne? Sana ne? Biz
buyuz, sana ne? Sana ne?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) O yüzden diyoruz Gidiyorsunuz. diye. Boşuna çaresizce
çırpınmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sadece, Sayın Grup Başkan Vekillerini,
arkadaşları özellikle Genel Kurulda daha saygılı bir ifadeyle
tutum almaya davet ediyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Kime
saygılı olacağımızı biliyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Çünkü Utan! Böyledir. diye ellerini kollarını
sallayarak oradan ayağa fırlamak
Gerçekten siz bir kadına
yapıldığında hemen kadın, kadın diye
çıkıyorsunuz ortaya. Bunu kimse yapmamalı, bunu da ifade etmek
isterim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kadını erkeği yok bunun
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş
38.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, burada her parti kendi görüşünü savunur. Bizim
görüşlerimiz bunlardır. Bizim görüşlerimiz sizi rahatsız
ediyor olabilir, siz bizim görüşlerimizden rahatsız olabilirsiniz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) - Mutlak doğru mu bu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu, sizin
bileceğiniz bir şey fakat siz rahatsız oluyorsunuz diye biz
görüşlerimizi değiştiremeyiz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Değiştirin demiyoruz ki.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz, herkesin
yaşama hakkının Anayasayla güvence altına
alındığı bir ülkede yaşıyoruz, bu bir temel kaide
fakat bizim bu meseleye yaklaşımımız bu arkadaşlar,
siz hoşlansanız da hoşlanmasanız da bu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) - Ya, bu hoşlanma meselesi değil ki.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi,
meselenin boyutu şu: Efendim, AK PARTİ Grubu niye böyle
düşünebiliyor? Yahu size mi soracağız ne
düşüneceğimizi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Ya, insanların varlığından
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
(x)
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, baroların ve meslek birliklerinin
antidemokratik yöntemlerle hedef alınmasının
araştırılması amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Haziran 2020 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup Önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarına sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve
arkadaşları tarafından, on sekiz yılda getirilen istihdam
teşviklerinin ve ekonomik reform paketlerinin beklenen iyileşmeyi
yaratmaması ve bu paketlere rağmen işsizlik oranlarındaki
artışın nedenlerinin araştırılması
amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Haziran 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 11/06/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve
arkadaşları tarafından, on sekiz yılda getirilen istihdam
teşviklerine ve ekonomik reform paketlerinin beklenen iyileşmeyi
yaratmaması ve bu paketlere rağmen işsizlik oranlarındaki
artışın nedenlerinin araştırılması
amacıyla 11/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1824
sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak,
görüşmelerinin 11/6/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Lale
Karabıyık.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İşsiz olmak, evine ekmek götürememek
nasıl bir şeydir, bunu yaşayan bilir. İşsizlik, bu
ülkenin en önemli sorunlarından bir tanesi ve biliyoruz ki işsizlik
sosyal bozulmaları da beraberinde getirmekte. 1988 ve 2002
yılları arasında Türkiyede ortalama işsizlik oranı
8,8 olmuştur ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin on sekiz
yıllık iktidarında işsizlik oranı ortalaması
yüzde 12,2 olmuştur değerli arkadaşlar. Kaldı ki bu,
görünen bir işsizlik oranı ama gerçekler böyle de değil,
yöntemler de defalarca değişti. Kaldı ki iki gün önce
işsizlik oranı açıklandığında, 27 milyon
çalışan 26 milyona düşmesine rağmen, işsizlik
oranının düştüğünün açıklanması da burada bir
gerçek. Değerli arkadaşlar, böyle bir matematik yok. Kaldı ki
iş bulmaktan umudunu kesen gençler de bu hesaba dâhil edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi 2002
yılında işsizlik oranını yüzde 10,3ten devraldı,
bu süre zarfında işsizliği düşüreceklerini, istihdam
yaratacaklarını defalarca iddia ettiler ve on sekiz yılda 15
istihdam teşvik paketi, artı, 5 ekonomi ve reform paketi devreye
soktular ama kesinlikle başarılı olamadılar.
Değerli arkadaşlar, bakın, 2004
Şubat, 2005 Mayıs, 2008 Mayıs, 2009 Haziran, 2010 Mart, 2011
Şubat, 2012 Nisan, 2015 Nisan aylarında; 2016da 3 defa, Haziran,
Temmuz, Eylülde; 2017de 2 defa, Şubat ve Aralıkta; 2018de yine 2
defa, Ocak ve Nisan aylarında; 2019da ise yine Şubat ve Nisan
aylarında istihdamı teşvik ve ekonomi paketleri
açıklandı. Mesela, 25 Şubat 2019da Hazine ve Maliye Bakanı
Sayın Berat Albayrak işverene prim ve vergi desteği
sağlanarak 2,5 milyon ilave istihdam yaratacaklarını söyledi.
Buna rağmen ne oldu? Bir yıl sonra 800 bin kişi daha işsiz
kaldı. Ayrıca Yapısal Dönüşüm Adımları,
İVME Kredisi, Nefes Kredisi, İstihdam Artırıcı
Ekonomi Paketi, Can Suyu Kredisi gibi güzel isimlerde paketler de
açıklandı ama hiçbir teşvik paketi bir sonuç yaratmadı,
kalıcı bir etkisi olmadı. Ayrıca bununla da
kalınmadı, istihdamı teşvik için 2020ye kadar son beş
yılda İşsizlik Fonundan 57,4 milyar liralık 18 çeşit
destek de verildi, yine sonuç aynı. İsterseniz hangi teşvik
sonucunda ne oldu şöyle bir bakalım; Adalet ve Kalkınma Partisi
2002de 10,3den devralmıştı demiştim. Hemen aynı
dönemde 10,8e tırmandı işsizlik oranı. Bunun üzerine
2004te 10,8ken teşvik paketi açıklandı, en fazla 10,3e kadar
geriledi ama hemen hızla yüzde 11, hemen ardından da yüzde 14e
fırladı. Başka bir örnek; 2012 Nisanda yeni bir bölgesel
teşvik paketi getirildi, bırakın işsizlik oranını
düşürmeyi, üç yıl üst üste artarak devam etti. 2015te işsizlik
oranı 10,7 olduğunda nisan ayında tekrar istihdam destekleme
paketi geldi ama ardından 2016da 10,7den 12,1e fırladı
işsizlik oranı. 2017 Şubat ayında istihdam
seferberliği, ilave istihdam teşviki getirildi, yetmedi, aynı
yıl aralık ayında istihdam seferberliğinde ikinci dönem
mottosuyla yeni bir teşvik paketi getirildi. Ne oldu? İşsizlik
oranı 2019da 13,5a çıktı. Sonuç olarak şimdi de iktidar
Ekonomik İstikrar Kalkanı açıklıyor ve büyük umutlar ve
hedefler veriyor ama şunu unutmayalım ki tek başına
teşvik paketleri hiçbir zaman çözüm değil, olamaz da, yapısal
reformlar da beraberinde gelmeli.
Ayrıca adalet, yargının
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, basın
özgürlüğü gibi kavramlarla ilgisi var mıdır iktidar bir oturup
düşünmeli. Yatırım nasıl gelir, güven ortamı
nasıl yaratılır, üretim ekonomisine nasıl geçilir?
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunları defalarca söyledik. Artık
gerçekleri görme zamanı değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
LALE KARABIYIK (Devamla) Oturun düşünün,
araştırın, neden işsizlik oranı düşmüyor. Ama
asla sorunu Covid sürecine bağlayamazsınız. Bunu dış
etkilere de bağlayamazsınız çünkü biz gelişmekte olan
diğer ülkelerden olumsuz ayrıştık. Sorun şu; ekonomiyi
doğru yönetemiyor iktidar, bunu lütfen kabul edin.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grubu
adına Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, on sekiz yıllık
iktidarınız döneminde biraz önce hatibin de belirttiği gibi
onlarca paket açıklandı. İşte, her paketten sonra da
Şu kadar istihdam sağladık. Buraya uçuyoruz. Buradan
kaçıyoruz. Dünya ekonomisinde inşallah cumhuriyetin 100üncü
yılında ilk 10un içerisinde yer alacağız. gibi söylemleri
dinledik ama gördük ki her paketten sonra istihdam artmak yerine düştü.
Bence buradan iktidarın bir sonuç çıkarması lazım. Neden
işsizlik artıyor, neden bu paketlere rağmen mesafe kat
edilemiyor, asıl üzerinde durulması lazım gelen konu bu. Bu
kadar yatırıma rağmen hâlâ işsizlik oranları
artıyor, çalışan sayısı azalıyorsa bu işte
bir yanlışlık var demektir, hiç olmazsa tersten de gitseniz
böyle bir sonuca ulaşırsınız diye düşünüyorum.
Şimdi, özellikle, üretime yatırım
yapmadan istihdamı artırmanız mümkün değil. İşe
daha temelinden başladığınız zaman... Özellikle meslek
liseleri için bunu söylüyorum. Mesela Samsunda 63 tane meslek lisesi var ama
bu meslek liselerinden mezun olan arkadaşlarımız mesleğini
yapmaktan aciz, acizlik bir tarafa o deneyim ve birikime sahip değil.
Elektrik bölümünden mezun olan bir arkadaşımız maalesef elektrik
bağlamada, bir sigortayı yerine takmada zorluk yaşıyor
veyahut mekanik bölümünden mezun olan bir arkadaşımız bir
parçayı tornaya takmada ayarlayıp bunda bir sonuç almada zorluklar
yaşıyor. Demek ki sizin gerçek manada üniversitelerle, meslek liseleriyle
üreticiler arasında, fabrikalar arasında sözde değil özde
köprüler kurmanız lazım, mesele burada. Yani, sizler daha
yatırıma burada başlamadığınız takdirde bir
sonuç almanız mümkün değil ama bütün bu
çıkardığınız paketlerden de olumlu bir sonuç
çıkmıyor. Madem bu işle ilgili sorunlarınız var, biz
size çözüm önerilerinde bulunuyoruz, diyoruz ki: Bakın, bu meslek
liselerini biraz gözden geçirin. Teknolojik yatırımlar yapın.
Mesela yazılım konusunda dünya pazarına
baktığınız zaman Türkiyenin payı yüzde 1lerin bile
altında. Buradan nereye varacak bizim çalışanlarımız?
Aynı şekilde, şu an, özellikle dışarıdan gelen
Suriyelisinden, Afganistanlısından... Bugün Rizede -takip ediyoruz-
Senegalliler çay toplamaya başlıyor. Yani bunların tamamı,
bu alanlarda çalışanların çoğu yasa dışı
çalışanlar. Dolayısıyla bugün 5 milyonun üzerinde
birilerinin Türkiyeye geldiğini düşünürseniz, bunlar da çok ciddi
oranda istihdamı negatif yönde etkiliyor. Dolayısıyla bizim
İYİ PARTİnin programında olduğu gibi, bölgesel
teşvikler yerine noktasal teşviklere önem vermenizi buradan
uyarıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun efendim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Diyoruz ki
Türkiyenin neresinde olursa olsun, hangi ilçesinde, hangi köyünde olursa olsun
-bugün Anadolunun Güneydoğu Anadoludan bir farkı yok ki- noktasal
teşviklere önem verin, bilime önem verin, bilgiye önem verin,
araştırmaya önem verin, AR-GEleri artırın, AR-GE
yatırımlarını artırın ki biz de nitelikli eleman
yetiştirelim. Yoksa burada, işte bugün 15-26 yaş arası her
4 gencimizden 1 tanesi işsiz. Yani üniversitelerden bol miktarda
öğrenci yetiştirmek önemli değil, onlara iş bulmak, onlara
istihdam sağlamak da başta iktidar olmak üzere sizlerin, bizlerin
görevi. Dolayısıyla bu araştırma önergesi çok önemli. Biz
buna -yani her şeyi, siyaseti bir tarafa bırakın- destek
vermenizi özellikle bekliyoruz. Çünkü netice itibarıyla
çıkardığınız istihdam paketlerinden bir sonuç
çıkmadığına göre bu işte bir arıza var. Gelin, bu
arızayı beraber tamir edelim diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Neredeyse iki yıllık bir süreçte
vekilliğimizin süresini doldurmuş oluyoruz ve iki yıl boyunca
Meclis her açıldığında araştırma önergeleri
veriliyor, Genel Kurulda bazı konular üzerine konuşuluyor. Ve
istatistiklere baktığımızda, iktidar dışında
birçok siyasi parti gerek dışarıda gerek Meclis çatısı
altındaki muhalefet partileri işsizlikle ilgili araştırma
önergeleri veriyorlar ve nedense İşsizlik yok. diyenler bu
araştırma önergelerini hep reddediyorlar. Ya,
araştıralım; yoksa çıkaralım ortaya, bunda hiçbir
şey yok. Biz de diyelim ki, Araştırdık; böyle bir şey
yok.
Bu Meclis kürsüsünde, Mecliste intihar
girişiminde bulunan işsizlerden defalarca söz ettik. Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı burada grup
konuşmasını yaparken, kişi geldi dedi ki: Ben açım,
işsizim, çoluk çocuğum aç. Yaka paça dışarıya
çıkarıldı. Böyle bir gerçek bu salonlara kadar gelmişse,
Cumhurbaşkanının yüzüne karşı söylenmişse, bunu
araştıralım ve bu işsizler kimler? Kadınlar giderek
artıyor; üniversite mezunları giderek artıyor ve işsizlik
öyle bir had safhaya geldi ki insanlar kendi yaşamları
dışında aileleriyle beraber perişan düzeyde.
Türkiyede istatistik kurumu, TÜİK denilen
kurum -herhâlde ismini değiştirmemiz lazım, Türkiye Üzülmesin
Kurumu böyle bir kuruma dönüştürmek lazım- toz pembe bir tablo
çiziyor, açıklıyor; ne diyor? Diyor ki: İşsizlik
değerleri düştü; işsizlik azalıyor, istihdam da
azalıyor. Bunu matematik bilenler nasıl oturtacak bilemiyorum ama
Türkiyede artık insanlar iş bulma umudunu kaybettiği için
kurumlara başvuramıyor.
Değerli vekiller, muhalefet ve iktidardakiler,
cep telefonunuzdaki mesajları açın, seçmenlerinizden size gelen
mesajların büyük çoğunluğu iş istekleri ve bu iş
nedir? Genellikle hizmet sektöründeki işler.
Peki, bölgelere baktığımızda
nasıl oluyor? Genelde benim geldiğim Batman kentinde,
Diyarbakırda, Vanda, Urfada büyük ölçekli işletmeler yok,
genellikle orta ve küçük işletmeler var; çoğunda da işsizlik
Pandemiyle beraber bu işsizlik daha da arttı ve ne yapıyoruz?
Siz, boyuna isim yaratıyorsunuz, can suyu diyorsunuz, nefes
diyorsunuz; nefes vermiyor, can suyu vermiyor; perişanlığı
artırıyor. Bir yığın teşvik paketi diyorsunuz
matruşka açar gibi, çıkan paketler boyuna sermayeye gidiyor.
Değerli vekiller, ismi İşsizlik Fonu;
İşsizlik Fonu, 2019a kadar yaklaşık 112 milyar para
topluyor, 80 milyar küsurunu sermayeye veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Sizin tercihiniz
sermayeden yana. İsmi İşsizlik Fonu; yüzde 30unu ancak
işsizlere veriyorsunuz ve bu da giderek insanların mağduriyetini
geliştiriyor.
Bir diğer konu; ya şimdi isim
koymuşuz: Mevsimlik işçi. Böyle bir şey mi var ya? SGKsi yok,
tanımı yok. Nereden gidiyor bunlar? Batmandan, Urfadan,
Adıyamandan. Peki, niçin biz buna dönmüyoruz? Niçin bu insanlar sadece
bir kaza yaptıklarında, yere düştüklerinde, ırkçı bir
muameleye tabi tutulduklarında konuşuyoruz? Gelin,
araştıralım, işsizlik ne oluyor? Transfer işçilerini
araştıralım, gelin konuşalım.
Diyarbakırda, Batmanda İçişleri
Bakanlığının genelgesiyle 9 binin üzerinde iş yeri
kapatıldı kahvehane dediğimiz, kıraathane
dediğimiz, kafe demiyorum ve lokanta, restoran. Orada çalışanların
çoğu günübirlik çalışıyor, zaten sosyal güvencesi yok.
Şu anda yüzde 40 düzeyinde işsizlik daha da arttı ve şimdi,
iş yerleri açılmaya başladı; yüzde 20 kapasiteyle çalışıyor.
İnsanlar aç, perişan. Nedeni ne? Teşviklerle olmuyor; gelin
araştıralım, öğrenelim. Eğer geleceğimizi
kurgulamak istiyorsak demokratik bir ortamda bunu yapabiliriz.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Bülent Tüfenkci.
Buyurun, Sayın Tüfenkci. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine,
grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Aslında, baktığımızda, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, verdiği öneri metninde 2002den bu yana
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde iş gücü piyasasını teşvik amacıyla
ne kadar teşvik verdiğimizi çok iyi bir şekilde
anlatmış, sıralamış ama üretime de ne kadar destek ve
teşvik verdiğimizi söylemeyi unutmuşlar.
Ülkemiz, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde son on sekiz yılda
uyguladığı ekonomik politikalarıyla ve güçlü ekonomisiyle
bugüne kadar her yıl büyüyerek geldi. Dünyada ticaret daralırken ve
korumacılık had safhaya çıkmışken Türkiye, darbe
girişimine, terör saldırılarına, planlı ekonomik
saldırılara rağmen 4 kat büyümeye devam etti. Her sene
yaklaşık 1 milyon gencimize biz istihdam sağladık; 1 milyon
gencin de her sene iş gücüne katıldığını
düşünürseniz, istihdamda AK PARTİ iktidarlarının neler
yaptığını anlayabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar -Hükûmetimiz bu
teşvikleri verirken- istatistiklere baktığımız zaman,
iş gücü piyasası reformlarımızın ve
teşviklerimizin bir neticesi olarak iş gücüne katılım ve
istihdam oranlarında son on yılda Avrupa Birliği ülkelerine
kıyasla Türkiye, ivmeli bir artış yaşadı. EUROSTAT
verilerine göre Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında,
iş gücünü en çok artıran -24 milyon 824 binden 32 milyon 525 bine- ve
istihdamını da 21 milyon 271 binden 28 milyon 525 bine artıran
ülke olarak 1inci sırada. Kadın istihdamında da iş gücünü
en fazla artıran ülke olarak Avrupada dikkat çekmektedir; bu, rakam
olarak Avrupa ülkeleri içerisinde Türkiyeyi kadın istihdamında da
birinci sıraya getirmiştir. İstihdama verdiğimiz önemi,
özellikle son Covid salgınında da görüyoruz. Örneğin
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
coronavirüs tedbirleri kapsamında açıkladığı pakette
yer alan kısa çalışma ödeneğindeki temel şart olan
işten çıkarmama şartında da bunu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
BÜLENT TÜFENKCİ (Devamla) Bu süreçte
işçi çıkarma sayısının az görülmesi
TÜİK, mart
ayına ilişkin iş gücü istatistiklerini açıkladı.
-Bazıları TÜİKle ilgili olumsuz tablo da çizse değerli
arkadaşlar, TÜİKin hesaplamaları dünya standardında,
dünyada da bu kontrol ediliyor.- Mart ayı verilerine göre işsizlik
oranı Türkiyede binde 9 oranında azaldı. Bu süreçte dünyada işsizlik
oranı artarken Türkiyede azalıyorsa bunun sebebi
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde, AK PARTİ hükûmetlerinin uyguladığı
tedbirlerle, teşviklerle, istihdam paketleriyle oluyor. Eğer biz
kısa çalışma ödeneğini veya işten çıkarmama
noktasındaki yasağı getirmeseydik, bu rakamlar noktasında
üretimi teşvik etmeseydik, yeni istihdam alanlarını
artırmasaydık Avrupada da teşvikte bu kadar öne
çıkmazdık, istihdamda öne çıkmazdık.
Bu nedenle biz, CHP grup önerisine hayır oyu
vereceğiz. Eğer istihdamda, teşvikte neler
yaptığımızı öğrenmek istiyorlarsa bizi izlemeye
devam etsinler.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, tartışmaya yetişemediğim
için
Barolar ve meslek örgütleri için karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum
öneriyi: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayı yeterlidir Sayın
Kerestecioğlu; öneri kabul edilmemiştir.
Sayın vekillerin yerlerinden 60a göre söz
talepleri var, söz vereceğim.
Sayın Aydın...
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, yoğun dolu
yağışı nedeniyle zarar gören Bursa ili Keles ilçesi ile
Kozağacı bölgesindeki Hereke, Çayören, Davutlar, Denizler, Durak,
Issızören, Harmancıkdemirci ve Yunuslar köylerindeki çiftçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün akşam Bursanın Keles ilçesinde
başlayan ve yarım saatten fazla süren dolu
yağışında tarım alanları büyük zarar gördü.
Çiftçilerimize buradan geçmiş olsun diyorum.
Özellikle Kozağacı adı verilen
bölgede Hereke, Çayören, Davutlar, Denizler, Durak, Issızören,
Harmandemirci, Yunuslar köyündeki kiraz, çilek, vişne, erik, ceviz gibi
ürünler dolu yağışı nedeniyle yüzde 100 hasar gördü.
Çiftçiler ürün hasadı umuduyla beklerken çok da
borçlanmışlardı; dünden bu yana şimdi geleceklerini kara
kara düşünüyorlar. Tarım Bakanlığının bir an önce
konuya el atarak çiftçinin zararını tanzim etmesi gerekiyor.
Bakanlığın yöreyi öncelikle 2090 sayılı Doğal
Afet Kanunu kapsamına alması, bu kanun kapsamında da tek geliri
çiftçilik olan köylülerin tespitinin yapılarak zararlarının
nakdi yardım olarak tanzim edilmesi, ayrıca kredi borcu
olanların da borçlarının bir yıl süreyle ertelenmesi ve
çiftçinin bu yıl bahçeleri için yaptıkları girdi maliyetlerinin
karşılanması ivedilikle gerekmektedir.
Bir kez daha geçmiş olsun diyorum.
BAŞKAN Sayın Özer...
40.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Akdeniz kıyı bölgesinde
yaşanılan aşırı sıcak hava nedeniyle
turunçgillerde meydana gelen zararın Hükûmet tarafından
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz haftalarda Akdeniz kıyı
bölgesinde yaşanan aşırı sıcak hava nedeniyle
turunçgillerde kuruma ve dökülmeler oldu. Örneğin, Antalyadaki ürün
zararı yüzde 70lere vardı. TARSİM, geçtiğimiz günlerde
sıcak hava zararının giderilmesine yönelik
çalıştıklarını, görevlilerin sahada olduğunu
açıkladı. Bu açıklamayla zannedildi ki üreticinin
mağduriyeti giderilecek, zararlarına destek olunacak. Meğer
TARSİM, sıcak hava zararının gelecek yıldan itibaren
sigorta kapsamına alınmasını planlıyormuş. Peki
ya, bugünkü zarar ne olacak? TARSİM bu zararı neden görmezden
geliyor? Mağdur çiftçi bugün desteklenmezse yarını nasıl
çıkartacak? TARSİM çalışmalarını
hızlandırmalı ve bu yılı da planlama kapsamına
almalıdır. Eğer çiftçiye kötü gününde destek olması için
var olduğu söylenen TARSİM bu zararı karşılamayacaksa
Ekilmedik bir karış tarım arazisi bile
bırakmayacağız. diyen Hükûmet gereken desteği vermelidir;
çiftçinin borçları en az bir yıl süreyle faizsiz ertelenmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erbaş
41.-
Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaşın, Kütahya ili Domaniç ilçesinde
dolu yağışı sonrası meydana gelen sel felaketiyle zor
durumda kalan çiftçilere ve Domaniç Belediyesine gereken yardımın
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET ERBAŞ (Kütahya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Kütahya Domaniç ilçemizde dolu
yağışı sonrası meydana gelen sel felaketinde
tarım arazileri çok ciddi şekilde zarar görmüştür Domaniç Devlet
Hastanesine giden kara yolunda çökmeler meydana gelmiştir. Herhangi bir
can kaybımızın yaşanmaması en büyük tesellimizdir.
Çiftçilerimiz ve belediyemiz yaşanan felaketten dolayı zor durumda
kalmış olup çözüm noktasında devletimizin yardım elini
beklemektedir.
Geçen ay don olayı yaşayan Kütahyalı
çiftçilerimiz, bu kez de sel felaketiyle karşı karşıya
kalmıştır. Süratli bir şekilde ilgili
bakanlıkların tüm birimleri devreye girmeli, acil eylem planı
belirlenmeli, tüm emekleri sular altında kalan çiftçilerimizin ve Domaniç
Belediyemizin yaraları bir an evvel sarılmalıdır diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
Sayın Arık
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.07
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor, gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Malatya Milletvekili
Bülent Tüfenkci ve 110 milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 215 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurunuz Sayın Sıdalı.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
piyasa sisteminin varlık, etkinlik ve devamlılığı
konusunda başka hiçbir unsur rekabet kadar stratejik bir öneme sahip
değildir. Piyasa dediğimiz şey asgari her şartta
oluşabilir. Ancak piyasa sistemini faydalı hâle getiren unsur
piyasalar değil, bizzat rekabettir. Rekabetin işlediği bu
kavramın ilgili mevzuat ve düzenleyici, denetleyici kurumlarla güvence
altına alındığı bir ortamda firmaların temel
amacı tüketicilerin isteklerini daha ucuz ve daha kaliteli bir
şekilde karşılayarak rakiplerine ticari üstünlük
sağlamaktır.
Bir diğer ifadeyle rekabet,
sağladığı yarış ortamıyla birlikte AR-GE
faaliyetlerinin, teknolojik gelişmeleri takibin, inovasyon ve
çağı yakalamanın da anahtarı konumundadır.
Verimliği artıran en önemli parametrelerden biri olan rekabet,
kurallara uygun bir şekilde uygulandığında toplumun
yararını gözeten bir süreçler bütünüdür.
Ülkemizde rekabet, Anayasamızın
Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi
başlıklı 167nci maddesinde de güvence altındadır.
Yani rekabetin korunması anayasal bir zorunluluk. Bu çerçevede ise 1994
yılında Rekabet Kanunu çıkarıldı, 1997
yılındaysa Rekabet Kurumu kuruldu. Bu kanun ve Kurumun
varlığı rekabeti düzenleyici bir etki yaratması
bakımından olumludur fakat bu Kurumun bağımsız bir
denetleyici ve düzenleyici kurul olması gerektiği de göz ardı
edilmemelidir. Zira, kanunu çıkarmak ve kurumu kurmaktan daha çok bunu
hakkıyla uygulamak büyük önem taşımaktadır, aksi bir durum
amaca hiçbir şekilde hizmet etmeyecektir.
Kurum ve kanunlarımızda hem
vatandaşımızın menfaatini korumak hem de yerel ticari
kurumlarımızı ulusal ve uluslararası rekabete hazır ve
uyumlu hâle getirmek ana hedefimiz olmalıdır. Bu kanun teklifiyle hedefimiz
tüketiciye seçme özgürlüğü yaratmak, fırsat eşitliğini
sağlamak, rekabet eden ürünlerle vatandaşımıza refah
sunabilmek ve adil paylaşım sağlayabilmek olmalıydı.
Eş zamanlı olarak işletmelerin haklı kazancını
korumak ve haksız kazancını engellemeliydik. Burada adaletin
terazisi hassastır, aşırı her düzenleme teraziyi bozmaz,
kırar.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz bu kanun teklifiyle 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun revize edilmesi ve Avrupa Birliği
mevzuatıyla uyumlaştırılarak modern bir yapıya
kavuşmasının amaçlandığı söyleniyor. Bu, teknik
olarak doğru bir yaklaşım fakat hepimizin bildiği gibi yüce
Meclis çatısı altında, asli görevlerinden biri kanun
tekliflerinin Avrupa Birliği mevzuatına uygunluğunu denetlemek
olan Avrupa Birliği Uyum Komisyonu bulunuyor. Farklı kanun
tekliflerinin uygunluğu için bu Komisyondan zaten görüş
almıyorsunuz, bunu biliyoruz ama doğrudan Avrupa Birliği
mevzuatını ilgilendiren maddelerde dahi görüş
almamanızı gerçekten yadırgıyoruz. Daha önce de defalarca
tali komisyonları şeklen belirlediğinizi, görüşlerine gerek
dahi duymadığınızı söyledik. Bu teklifte ise Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunu tali komisyon olarak bile
atamayışınızı artık iyi niyetli görmemiz mümkün
değildir. Bu durum, sizin, Meclisin komisyonlarına olan
bakış açınızın da açık bir göstergesidir. Bu
sakıncalı bakışın Meclisimizin yasama yetkisine hiçbir
katkısı yoktur, aksine zararı vardır. Kanunlar kalıcı
olmak üzere detaylı hazırlanmalı, hazırlık sürecinde
ilgili komisyonların, sivil toplum kuruluşlarının, sanayi
ve ticaret odalarının görüşleri mutlaka
alınmalıdır. Bu tarz sipariş ve
kopyala-yapıştır yasalarla ne mevzuata uyum
sağlayabilirsiniz ne de ülkede rekabeti layıkıyla tesis
edebilirsiniz. Bu şekilde çıkardığınız yasalar kadük
kalmaya ve sıklıkla yenilenmeye mahkûm olurlar. Kendi
komisyonlarından faydalanmayan Meclis parça parça kanun yaparsa aynı
kanunları tekrar tekrar yapmaya devam etmek zorunda kalırız.
Bakalım, bu kanunun eksiklerini ne zaman tekrar bu kürsüde konuşulurken
göreceğiz.
Sayın milletvekilleri, Rekabetin Korunması
Hakkında Kanundaki bugünkü
değişiklikleri konuşmadan önce, normalde özerk bir nitelikte
olan Rekabet Kurumunun özerkliğini yok eden kanun
değişikliklerine de bakmak gerekir. 2018 yılında
yapılan bir düzenlemeyle Kurumun yetkili karar organı olan Rekabet
Kuruluna üye seçilmesi teamülleri köklü bir değişikliğe gitti.
Önceden bu Kurul çoğulcu ve katılımcı bir
anlayışla TOBBun, Yargıtayın, Danıştayın ve
ilgili bakanlıkların kendi içinden göstereceği adaylardan
oluşuyordu. Ancak 2018 değişikliğiyle Kurulun tüm üyelerini
atama yetkisi doğrudan Cumhurbaşkanına bırakıldı.
Ekonomiye duyulan güven tartışmalarını hatırlarsak
eğer, tıpkı Merkez Bankasının
bağımsızlığı konusu benzeri bir çıkmazı
yaşıyoruz. Güven vermeyen bir kurulun kararları da saygı
görmez. 2018e kadar Rekabet Kurulu üyeleri, az önce saydığım
kurumların kendi iç dinamiklerinde, kurumsal demokrasilerini
çalıştırarak kendi bağımsız kurumsal
tercihleriyle en fazla liyakat sahibi kişilerden belirlenirdi. Bu sayede,
hem Kurum içerisindeki ilgili kişilerin bireysel gelişimleri için bir
hedef ve kazanç sağlanıyordu hem de bu Kurumun bağımsız
ve ilkeli karar algısına en uygun liyakatli tercihler ortaya
çıkarılıyordu. Bu kadar özenle seçilen profesyonel
kişilerin yarattığı güven algısı, hizmetine
girdiği Rekabet Kurumuna da çok ciddi bir kurumsal kimlik
kazandırıyordu. Ancak 2018de getirilen değişiklikle,
üyelerin direkt ve tartışmasız bir şekilde doğrudan
Cumhurbaşkanınca atanması, oluşmuş tüm teamülleri
yıkmakla kalmayıp hem yerli firmalarda hem de yabancı
yatırımcılarda derin bir güvensizlik ve tereddüt ortaya
çıkardı. Kurumun kaybettiği özerklik ve sonrasında
yaşadığı bu güven kaybı, Avrupa Birliği
tarafından hazırlanan 2019 Türkiye İlerleme Raporunda da yer
buldu. Şöyle ki: Bu olumsuz gelişme, açıkça, Rekabet Kurumunun
işleyişi bakımından sorunlu olarak nitelendirildi.
Bu tarz güven
kaybettiren olumsuz uygulamalar keşke sadece bir kurumla veya sadece bir
uygulamanızla sınırlı kalsa. Aslında, ülkeye dair
alınacak benzer tüm kararları bir tek imzaya endekslediniz. Mutlak
güç biz olalım, gerisi önemli değil; yeter ki gücü kaybetmeyelim.
anlayışıyla kararlar alıyorsunuz. Toplumda
karşılığınız azaldıkça
sıkışıyor ve Devletin kurumlarını güçsüz hâle getirelim,
günü kurtaralım. diyorsunuz. Sizin bugünleriniz
vatandaşlarımızın yarınlarına mal oluyor.
Devlet
dediğimiz yapı, tüm vatandaşların her alanda ve her ortamda
kendisini tam güvende hissettiği kurumların özelinde yaşar.
Cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar uzanan ve köklü teamülleri yıllara
dayanan, toplumun tüm kesimlerince yüksek güven duygusuyla sahiplenilen
kurumlarımızı daha da yücelteceğinize bu
uygulamalarınızla âdeta yok ediyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun değişikliği
teklifi, olumlu maddelerinin yanında, birtakım sakıncalı ve
üzerinde müzakere edilmeden hazırlanmış maddeleri de içeriyor.
Olumlu bulduğumuz başlıklardan biri de minimis
uygulamasının getirilmesidir. Bu uygulamayla Rekabet Kurumu, yüksek
cirolu ihlal iddiaları hakkında soruşturma açacak, düşük
cirolu konuları soruşturmasız çözüme kavuşturacaktır.
Olumlu bulduğumuz bu düzenlemeyi daha iyi hâle getirmek adına,
soruşturulmayan ihlallerin tazminat hakkının saklı tutulması
düşünülebilir, böylece KOBİlerin doğacak mağduriyetlerinin
de önüne geçmiş oluruz.
Diğer olumlu bulduğumuz konuysa
uzlaşma ve taahhüt mekanizmasının Rekabet Kanununda hayata
geçirilmesidir. Bu durum, uzun ve zahmetli soruşturma süreçlerinin
taraflar arasında uzlaşmayla sona erdirilmesini
sağladığı için hem Rekabet Kurumuna hem de firmalara
kolaylık sağlayacaktır. Fakat bunların yanında, teklif
metninde sakıncalı olarak gördüğümüz ve ileriye dönük sorunlar
yaratacağını düşündüğümüz maddeler de bulunmakta. Bu
maddeler hem gerekçede yer alan Avrupa Birliği mevzuatına uyum
konusuna aykırılıklar taşıyor hem de temel hak ve
hürriyetler konusunda ihlaller barındırıyor.
Örneğin, 3üncü maddeye bakalım: Teklifte
yer alan
teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık
paylarını ya da malvarlıklarını devretmeleri
şeklindeki yapısal tedbirleri nihai kararında bildirir. ifadesi
çok muallaktır ve uygulanması çok sakıncalı sonuçlar
doğurabilir. Bu maddeyle Rekabet Kuruluna başka bir yerde ve kanunda
olmayan yapısal tedbirler alma yetkisi veriliyor. Kurulun şirketlere
yönelik uygulayacağı devir emirleri bu muğlak tanımlarla
açıklanamaz. Bu uygulama, ilerleyen zamanlarda mülkiyet hakkı
üzerinden büyük hak ihlallerine yol açabilir. Üyelerinin tek elden siyaseten
atanması ise zaten tartışmalı duruma gelmiş olan bir
kurula böyle üst düzey bir yetkinin verilmiş olması yerli ve
yabancı yatırımcıda büyük bir güven boşluğuna
sebep olur. Bu maddenin yasalaşması, içinden geçtiğimiz zorlu
ekonomik kriz döneminde atılacak en faydasız adım
olacaktır.
2019 yılına
baktığımızda, tarihsel sürecin aksine, hiç bir milyar
dolarlık bir birleşme olmamış, 500 milyon dolar üzerinde
ise tek işlem var, o da meşhur geçiş garantili köprü. 2019
yılında 233 birleşme ve satın alma gerçekleşmiş,
işlem hacmi ise 5,3 milyar dolar. Bu veriler, bize, 2018e göre işlem
hacminde yüzde 56, işlem sayısında yüzde 9 daralma olduğunu
gösteriyor. Bu, 2019 yılından sonraki en düşük işlem
hacmimiz. Bu kanundaki sınırlayan hükümler bu rakamların daha da
azalmasına sebep olacaktır.
Bağımsız kurumlara ilişkin
düzenlemeler Genel Kurula geldiğinde ilk bakmamız gereken konu,
teklifte hukukun üstünlüğüyle çelişen madde bulunup
bulunmadığıdır çünkü bu kurumlar hukuken güvence
altına alınmış, idari, organik ve işlevsel
bağımsızlık ilkeleri içerisinde hareket etmek
zorundadır, siyasi otoritenin gölgesinde değil.
Diğer yandan, genel bir değerlendirme
yapacak olursak, fikrî mülkiyet haklarında olduğu gibi rekabet
hukukunda da uzmanlaşmış mahkemelerimiz bulunmamaktadır.
Hukuki ihtisas olmadan verilecek olan kararlar adaleti ve güveni zedeler ve
siyasallaştırır. Bu maddeye Avrupa müktesebatı
açısından baktığımızdaysa bu mevzuata uyumla
bağlantısının ne olduğunu anlayamadık. Buradan
bizim anladığımız, mülkiyet hakkına müdahaledir. Böyle
bir müdahale usulü hiçbir Avrupa Birliği ülkesinin kanunlarında yer
almıyor. Amacından uyumsuz bir kanun teklifi hazırlamak, bu
konuda ilgili kanun maddesi üzerinden başka tasarruflar
planlandığı endişesi yaratıyor. Burada
unutulmaması gereken temel konu, haksız rekabeti engelleme ve
cezalandırmanın başka, mal varlığına el
koymanın başka bir şey olduğudur. Kötü niyetlilerin elinde,
bu madde, bir şirketin parçalanarak el değiştirmesine yönelik
bir araca dönüşebilir. Sermaye kontrolü Aman ha! derken şimdi de
Şirket kontrolü mü? dedirten sağlıksız bir maddedir.
Bugün görüştüğümüz değişikliklerin ne kadar
yanlış olduğunu Avrupa Birliği tarafından
hazırlanacak olan 2020 Türkiye İlerleme Raporunda Olumsuz gelişmeler
başlığında muhtemelen okuyacağız.
Kanun teklifi metninde yer alan bir diğer
problemse 4üncü maddedir. Bu maddeyle, kartellerin ortaya
çıkarılmasında yerinde inceleme yetkisinin daha da
artırıldığı belirtilmekte, bu yetkiyle Rekabet
Kurumuna her türlü bilgiyi çoğaltma, veri kopyalarını alarak
daha sonra inceleme yetkisi tanınıyor. Bu kanun teklifi kişisel
verilerin korunması ve ticari sırların güven altında
tutulmasına karşı ciddi bir tehdittir. Bilinçli veri
ifşalarının yaptırımlarını belirlemeden
verilen bu yetki çok tehlikelidir, kötüye kullanılmaya açıktır.
Ticari casusluğun dünyada çok etkin olduğu
bir dönemden geçiyoruz. Ulusal şirketlerimiz bu kanunun kurbanı
olabilir. Rekabette Türk şirketlerini güçlü kılan ticari
sırlarının yabancı rakiplerimizin eline altın tepside
geçmesine sebep olabiliriz; kaş yapalım derken göz
çıkarmamalıyız. Bu bağlamda, veri güvenliği, gizlilik
ve kişisel verilerin yeterli düzeyde korunabilmesinin yanı sıra
hukuki güvenliğin sağlanabilmesi için ilgili Rekabet Kurumu personeli
hakkında, kullandıkları yetkinin
ağırlığıyla orantılı yaptırımlar
belirlenmesi çok yerinde olacaktır. Bu konuda cezai sorumlulukların
çerçevesi çizilmeli, diğer yandan da mağduriyete uğrama ihtimali
bulunan özel şirketlere yasal güvence verilmelidir. Yoksa bu durum ileride
devlete karşı tazminat davalarının açılmasına
sebep olabilir.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin 11inci
maddesinin ayrıca gözden geçirilmesini buradan ısrarla teklif
ediyorum. Bu maddeyle Kurum çalışanlarının hukuki
sorumlulukları ve soruşturma esasları belirlenmeye
çalışılıyor. Rekabet Kurumu personeli ve BDDK arasında
bir paralellik öngörülüyor. Yani Kurul üyeleri ve personelinin
yargılanması amir iznine tabi olacak. Bu kapsamda Kurul
başkanının ve üyelerinin yargılanmasının iznini
bakan verecek. Kurumun diğer personelinin yargılanmasının iznini
ise Kurum başkanı verecek. Bu keyfiyet yaratabilecek durum kabul
edilemez. Kurul başkanı ve üyelerinin atama esaslarına
bakıldığında, zaten tek bir kişinin tasarrufuyla
atandığı ortadadır. Dolayısıyla, siyaseten
sahiplendiği atamayı aynı şekilde yargılama ve
soruşturma iznini verme yetkisini de sahiplenme ihtimali hukukun
tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Şöyle ki: Bu
durum, zaten özerk yapısını zedelediğiniz,
tarafsızlığına şüphe düşürdüğünüz ama
aslında bağımsız bir idari otorite olarak görev yapan,
yapması gereken Rekabet Kurumunun siyasallaşmasına da sebep
olur. İfade ettiğimiz bu siyasallaşma algısının
yalnızca bir iddiadan ibaret olmadığını, zaten
hâlihazırdaki Kurum Başkanı ve Başkan
Yardımcılarının sosyal medyada açıkça
yaptığı paylaşımlarından görebiliyoruz.
11inci maddede teklif edilen yargılama izni
güvencesinin verilmesi durumunda, hem Rekabet Kurulu üyelerinin hukuka
aykırı faaliyetlerinin önünü açar hem Kurumun siyasete alet
olmasına neden olur hem de Anayasamızın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesini ihlal eder.
Sayın milletvekilleri, rekabet
eşitliğinin sağlanması konusunun üzerine bu kadar
konuşmuşken biraz da siyasi empati yapalım isterim. Birkaç sorum
olacak: Devletin ve milletin televizyonu olan TRTnin ekranlarının
muhalefet hariç herkese açık olması, bir siyasi parti tarafından
orantısız şekilde kullanılması; RTÜKün yasal
haklardan elde ettiği ceza verme yetkisini iktidara muhalif gazete ve
televizyonlara karşı kullanması; Millet İttifakı
büyükşehir belediyelerinin İller Bankasından alabildikleri kredi
miktarının aynı şehrin Cumhur İttifakçı ilçe
belediyelerinden bile az olması; valilerin yalnızca Cumhur
İttifakının milletvekilleriyle toplantı yapması, diğer
muhalefet vekillerinin davet bile edilmemesi; İYİ PARTİyi
kurduğumuz günlerde havaalanlarındaki İyi uçuşlar.
ifadelerinin bile kaldırılması siyasi rekabet ihlali değil
midir? Bunlara daha onlarcasını eklemek mümkün.
On sekiz yıllık iktidarınızda
siyasi rekabet etiğine dair ne kadar yazılı yazısız
kural varsa ihlal edildi. Rekabet Kurulunun siyasi partileri denetleme gibi bir
yetkisi olsa şüphesiz en büyük cezayı AK PARTİye kesmek zorunda
kalırlardı. Korkarım, Rekabet Kurumu bu kanun teklifinin 3üncü
maddesine göre belirli sayıda milletvekilini AK PARTİden
ayırmak zorunda kalırdı.
Sayın milletvekilleri, Anayasadan güç alan söz
konusu bağımsız devlet kurumları ülkenin en itibarlı
kuruluşları olmak zorundadır. İtibarı olmayan,
toplumun tüm kesimlerince doğruluğu tartışılan ve
kurumsal yapısı zedelenen kurum ve kuruluşlar ne beklentileri
karşılayabilir ne de güven verebilir.
Peki, bugünlere nasıl ve niye geldik?
Getirdiğiniz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
kanunların yerini kararnameler, milletvekillerinden oluşan
bakanların yerini atanmışlar aldı. Bununla beraber,
bağımsız devlet kurumlarına yaptığınız
atamalarda liyakat gitti, sadakat geldi. Bu bakış açısıyla
yaptığımız ve yönettiğimiz söz konusu uygulamalar
başta yatırımcıların güven kaybetmesine sebep oldu.
Tek bir kişinin ifadelerinin üzerinden yürütülen politikalar, son
yıllarda ülkemize yurt içinde ve de yurt dışında çok
şeyler kaybettirdi. Getirdiğiniz düzenlemeler bu keyfîliği
azaltmak yerine daha da fazla artırıyor ve uluslararası arenada
ülkemizin rekabet gücünü azaltıyor.
Hukukun üstünlüğünü esas alan, gerçek kuvvetler
ayrılığının uygulandığı, güçlü ve
bağımsız demokratik kurumlara sahip, üretim ekonomisine
yönelmiş, uluslararası kredibilitesini artırmış, bir
kişinin keyfiyetinde değil, devlet aklıyla uzun vadeli,
akılcı ve dengeli planlar yapmış, kendi kendine yeten ama
dünyayla ilişkili olan bir ülke hâline gelmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Bunun için ise
tek yol, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme
geçmek ve onun gerekliliklerine göre hareket etmektir.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Abdurrahman Başkan.
Buyurunuz Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya)
Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri ve
televizyonları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Temel amacı, mal ve hizmet piyasalarındaki
rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma,
karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu
hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli
düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını
sağlamak olan 4054 sayılı Kanun 1994 yılında
yürürlüğe girmiştir. Rekabet Kurumu 1997 yılında
teşkilatlanmasını tamamlayarak faaliyetlerine
başlamıştır.
Rekabet Kurumunun faaliyet alanları rekabet
hukuku kurallarının uygulanması, rekabet savunuculuğu ve
politika geliştirme olarak 3 başlık altında ele
alınabilmektedir. Rekabet hukuku kurallarının uygulanması,
düzenleme ve denetleme faaliyetlerini içermektedir. Rekabet savunuculuğu,
diğer kamu kuruluşlarıyla rekabetin faydaları konusunda
kamuoyunu bilinçlendirerek rekabet ortamının tesisine ve
geliştirilmesine yönelik faaliyetleri kapsamaktadır. Politika geliştirme
ise ekonomi politikalarına rekabetçi bakış
açısını dâhil etmeye yönelik girişimler ile Kurumun
uygulamalarına yön vererek ilkelerinin belirlenmesine yönelik
faaliyetlerdir.
Kurum, yürüttüğü bu faaliyetlerle serbest
ticaretin üzerindeki engellerin kaldırılması ve bu suretle
piyasalarda rekabetin geliştirilmesini sağlamaktadır. Rekabetçi
piyasaların varlığı ise tüketici refahının
artmasına, ekonomik büyümeye, fiyat istikrarına, yabancı
yatırımların çoğalmasına, adaletli gelir
dağılımına ve uluslararası rekabet gücünün
yükselmesine katkıda bulunmaktadır.
Bilindiği üzere rekabet hukuku, pek çok
disiplinle iç içe olan, uluslararası etkileşime açık, akademik
çalışmalardan beslenen, sürekli değişen ve gelişen bir
çalışma alanıdır. Rekabet Kurumu faaliyete
başladığı günden beri böyle dinamik bir alanda faaliyet
göstermenin sorumluluğunu taşımaktadır. Bu
sorumluluğun gereği olarak Kurum, ulusal ve uluslararası
piyasalardaki gelişmeleri sürekli takip etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Rekabet Kurumu, dünyadaki rekabet hukuku düzenlemelerini ve
uygulamalarını izlemekte, paydaşlarıyla iletişim ve
paylaşım olanaklarını yaratarak uygulamaları
hakkında bilgi ve görüş alışverişinde bulunmakta ve
akademik gelişmelerle yakından ilgilenmektedir. Bu faaliyetleri
kurma, geçmiş tecrübelerinden ders çıkarma, geleceğe
zamanında hazırlanma ve ülkemizdeki rekabet hukuku düzenlemelerini ve
uygulamalarını devamlı iyileştirme imkânı vermektedir.
Ülkemizde rekabet hukukunu geliştirmeye yönelik bu çalışmalar,
sonuçlarını öncelikle tüketici refahına sağlanan
katkıyla göstermektedir. OECD metodolojisi kullanılarak yapılan
çalışmalarda, Kurumun tüketici faydasına yılda ortalama
3,28 milyar Türk lirası katkı sağladığı ortaya
konulmuştur. Söz konusu fayda, Kurumun yaptığı
yıllık harcamaların yaklaşık 51 katıdır; bir
başka ifadeyle, Kurum tarafından harcanan her 1 Türk lirası
tüketicilere 51 Türk lirası katkı olarak geri dönmektedir.
Rekabet hukukuyla güvence altına alınan
piyasalarda firmaların önceliği tüketicinin taleplerini daha ucuza,
daha kaliteli ve daha etkin biçimde karşılamaktır. Böyle bir
ortamda araştırma geliştirme faaliyetleri, inovasyon ve
yenilikçi ürünler firmalar arası yarışın önemli
parametreleri olmaktadır. Rekabet otoriteleri, piyasalarda rekabetin
geliştirilmesini sağlamak yoluyla fiyat istikrarına da
dolaylı katkıda bulunmaktadır. Bu katkıları iki
başlık altında toplamak mümkündür:
Birincisi, piyasalarda rekabetin
varlığının korunması, orta ve uzun vadede düşük
fiyat seviyelerini sağlamak yönüyle fiyat istikrarının
bozulmasını önlemeye katkı sağlamaktır.
İkincisi ise, doğrudan rekabet hukuku
kurallarının uygulanmasıyla daha kısa sürede sonuçları
görülebilecek etkilerdir. Yatırımcıların, yatırım
kararlarını belirlerken dikkate aldıkları unsurlardan biri
rekabet hukuku kurallarını etkili bir şekilde uygulayan bir
rekabetin otoritesinin varlığıdır. Zira, bu durum, ilgili
ülkedeki kamu otoriteleri tarafından piyasalarda faaliyet gösteren tüm
teşebbüslere eşit şartlar sunulacağı, yerel
teşebbüslere ayrımcı davranılmayacağı yönünde
yatırımcıya güven vermekte ve böylece ülkeye yabancı
yatırımların girişine dolaylı katkı
sağlamaktadır.
Rekabeti kısıtlayıcı
uygulamaların gelir dağılımı üzerinde de olumsuz
etkilerinin bulunduğu, rekabet kurallarının etkin bir
şekilde işlemediği piyasaların refah paylaşımında
adaletsizliklere yol açabileceği kabul edilmektedir. Zira rekabeti
kısıtlayıcı uygulamalar çok sayıda kişiyi olumsuz
etkilerken bu uygulamayı gerçekleştirerek kartel veya tekel kârı
elde edenler genellikle az sayıda kişiden oluşan bir zümre
olmaktadır. Ayrıca rekabetin kısıtlanmasının yol
açtığı yüksek fiyatlarda ve daha düşük kaliteli ürünlerden
en çok etkilenenler genellikle toplumun en dar gelirli kesimleridir. Rekabeti
kısıtlayıcı uygulamaların önlenmesi özellikle
haksız refah transferlerinin önüne geçilmesi suretiyle daha adaletli bir
gelir dağılımına dolaylı katkı
sağlamaktadır. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik ve
teknolojik gelişmelerin etkisiyle üretim imkânları artmış,
iletişim ve ulaşım araçları gelişmiş ve
ucuzlamış, bunların sonucunda ticari faaliyetler ülke
sınırlarını aşmıştır.
Dolayısıyla teşebbüsler sadece ülke içerisindeki
teşebbüslerle değil, uluslararası piyasalarda faaliyet gösteren
teşebbüslerle de rekabet eder hâle gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Rekabet Kurumunun 2019 yılı faaliyetleri
incelendiğinde ilgili yılda toplam 312 adet dosyanın
sonuçlandırıldığı görülmektedir. 2018
yılında karara bağlanan dosya sayısının toplam
355 olduğu dikkate alındığında 2019 yılında
sonuçlandırılan toplam dosya sayısında bir önceki yıla
nazaran yaklaşık yüzde 12 oranında bir azalış
olduğu görülmektedir.
Kurum, 2019 yılında 2019-2023 dönemine
ilişkin stratejik planını yayımlamıştır.
Belirlenen misyonu ve vizyonu gerçekleştirmek adına rekabet hukukunun
uygulanması, rekabet savunuculuğu ve politika geliştirme olmak
üzere 3 temel eksende yeni amaçlar ve hedefler ortaya konmuştur. Bu
çerçevede insan kaynağının yurt içi ve yurt dışı
eğitim programları, seminerler ve konferanslarla bilgi, yetenek ve
kapasite merkezli olarak sürekli geliştirilmesi yönünde
çalışmalara ve etkinliklere devam edilecektir. Rekabet Kurumu
verdiği isabetli kararlarla şeffaf ve katılımcı
çalışma anlayışıyla ve nitelikli insan
kaynağıyla kamuoyu nezdindeki ilgili bütün paydaşların
güvenini kazanmış bir kurum olarak bu konumunu gelecek yıllarda
da sürdürmek ve önümüzdeki rekabet hukuku uygulamalarını
geliştirmek için azami gayret sarf etmektedir.
Rekabet hukuku, ekonomi ile hukukun
kesiştiği bir alan olarak modern ekonomilerin sağlıklı
işleyebilmesi bakımından çok önemli bir görevi ifa etmektedir.
Zira, bu hukuk dalının koruduğu rekabet kavramı piyasa
ekonomisinin etkin işleyebilmesi bakımından stratejik ve merkezî
bir konumdadır. Rekabet Kurulunun asli görevleri, rekabet hukuku kurallarını
uygulamak ve önündeki engellerin kaldırılmasını
sağlayarak kartelleşmeyi, tekelleşmeyi engelleyerek
tüketicilerin refahı için çalışan piyasaların
varlığını temin etmektir.
Rekabet hukuku ile güvence altına alınan
piyasalarda firmaların önceliği tüketicilerin taleplerini daha ucuz,
daha kaliteli ve daha etkin bir biçimde karşılamaktır. Rekabet
otoriteleri, gerçekleştirdikleri piyasa gözetimi fonksiyonu ile diğer
ekonomi politikalarını tamamlamak suretiyle de önemli bir rol
üstlenmektedir. Zira, devletin para ve maliye politikalarına ilişkin
aldığı kararların etkin sonuçlar doğurabilmesi ve ülke
ekonomisinin sağlıklı büyümesini temin etmesi
bakımından kartellerin ve tekellerin egemen olmadığı
piyasaların varlığı elzemdir. Ekonomiyi doğrudan ve
dolaylı olarak etkilemesi nedeniyle piyasaların istikrarı
bakımından önem arz eden rekabet hukuku aynı zamanda hukuki
engelle birlik sağlayarak, ülkemiz için ihtiyaç duyulan
yatırımlara da elverişli bir zemin hazırlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun, Rekabet Kurumunun göreve başladığı 5/11/1997
tarihinden bu yana uygulanmaktadır.
Yapılan düzenlemelerden bir diğeri Avrupa
Birliği mevzuatında da yer alan yapısal tedbirler
hakkındadır. Söz konusu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin
yetki açıkça belirtilmek suretiyle rekabet ihlalleriyle etkili mücadele
bakımından Rekabet Kurumu önemli bir araca kavuşmaktadır.
Ayrıca rekabet ihlallerine ilişkin delillerin elde edilmesinde en
önemli yetkilerden olan yerinde inceleme yetkisinin kapsamı daha da netleştirilmektedir.
Bütün bunların yanı sıra kamu kaynaklarının daha
verimli bir şekilde kullanılabilmesini temin etmek için de
çeşitli düzenlemeler yapılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle
pazar payı ve ciro gibi kıstaslar göz önüne alınarak
belirlenecek eşiklerin aşılmadığı anlaşma,
uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarının
soruşturma konusu yapılmaması mümkün
kılınmaktadır.
Kamu kaynaklarının daha verimli
kullanılmasını temin etmek üzere yer verilen düzenlemelerden bir
başkası, rekabet kaygılarının giderilmesinde
başvurulan yollardan biri olan ve Avrupa Birliğiyle bir çok ülke
uygulamasında yer alan taahhüt müessesesine ilişkindir. Bu kapsamda
rekabet ihlallerine yönelik soruşturmaların neden olacağı
kamusal maliyetlerin azaltılması, ihlallerin ve sürecin hızlı
ve kesin bir şekilde sonlandırılması sayesinde elde
edilecek kamusal faydalar dikkate alınarak, Avrupa Birliği ile bir
çok ülke uygulamasında yer alan uzlaşma müessesesi getirilmektedir.
Söz konusu düzenlemelere ilaveten Rekabet Kurumunun idari işleyişini
daha etkin kılmaya yönelik olarak da teklifte bazı düzenlemelere yer
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; rekabet hukuku alanında ülkemizin uzun zamandır
ihtiyaç duyduğu değişiklikleri yapmayı hedefleyen bir kanun
teklifini görüşüyoruz. Öncelikle şunu ifade etmekte fayda görüyorum:
Rekabet hukuku piyasa ekonomisinden elde edilmesi beklenen faydaların
sağlanması için olmazsa olmaz araçlardan biridir. Ekonominin,
kartellerin ve tekellerin eline düşmemesi, hızlıca
değişen piyasalarda tüketici refahının
artırılması için Rekabet Kurumunun etkin biçimde faaliyet
göstermesi şarttır. Objektif olarak değerlendirildiğinde bu
kanun teklifinin de söz konusu hedefe uygun olarak hazırlandığı
görülmektedir. Kanun teklifiyle yapılan, Kurumun yirmi üç yıllık
tecrübesi göz önüne alınarak ülke ihtiyaçlarına uygun düzenlemelerin
yapılması ve Rekabet Kurumumuzun gelişmiş ülkeler
seviyesine çıkarılmasından ibarettir.
Bununla birlikte kanun teklifinde bazı
düzenlemelerin amaçlarının daha net anlatılması,
gerçeği yansıtmayan bazı yanlış anlamaların da
önüne geçecektir. Bunlardan ilki, kanun teklifinin 3üncü maddesinde düzenlenen
tedbirlerdir. Bu madde genel olarak Rekabet Kurumuna bir rekabet ihlalinin
ortadan kaldırılması için aşamalı olarak bazı
tedbirlerin uygulanması yetkisini vermektedir. Buna göre Rekabet Kurumu
ekonomiye ve tüketiciye zarar veren bir rekabet ihlalini ortadan kaldırmak
için önce davranışsal birtakım tedbirler uygulayacaktır
yani şirketlerden bazı davranışlarına son vermesini
isteyecektir. Bundan sonuç alınamadığı hâllerde rekabet
ihlalinin ortadan kaldırılması için gerekli ve ihlalle
orantılı olmak koşuluyla yapısal birtakım tedbirlere
başvurabilecektir yani yapısal tedbirler başvurulacak son
çaredir. Kaldı ki bu süreçte şirketlere altı ay süre vermek de
dâhil olmak üzere hukuki belirlilik sağlamak için gerekli düzenlemelerin
yapılması konusunda azami hassasiyet gösterildiği görülmektedir.
Bir başka ifadeyle, getirilen düzenlemenin amacı, teşebbüslerin
mal varlıklarına el koymak değil tam tersine kamu menfaatine
aykırı olan bir tekelin ya da kartelin yol açtığı
zararın bütünüyle ortadan kaldırılmasıdır.
Baktığımız zaman, bu tür düzenlemelerin ABnin de
aralarında olduğu tüm gelişmiş ekonomilerde olduğunu
görüyoruz.
Değinmek istediğim bir başka
düzenleme, teklifin 4üncü maddesindeki yerinde inceleme yetkisidir. Kanun
maddesiyle verilen yetkinin hedefi ekonominin ve tüketicilerin en büyük
düşmanı olarak kartellerdir, kişisel veriler değildir.
Tüketicinin cebinden çalma hedefi taşıyan kartellerin, teknolojinin
son nimetlerini kullanarak gizlice faaliyet gösterdikleri herkesin malumudur.
Kanunun mevcut hâline baktığımızda, Rekabet Kurumunun,
kartellerin gizliliği karşısında defter ve evrak gibi
unsurları incelemekle sınırlandırıldığı
görülmektedir. Artık her şeyiyle dijitalleşen ekonomide bu
yetkinin modernizasyonunun gerektiği açıktır.
Dolayısıyla yapılan değişiklik bu modernizasyonu
sağlamakta, kartellerle mücadelede Rekabet Kurumunun araçlarını
eşitlemektedir. Bu yetki, teşebbüslerin verileriyle sınırlı
olup kişilerin şahsi bilgileri bu denetim yetkisinin kapsamı
dışındadır. Kaldı ki ABnin de aralarında
olduğu tüm gelişmiş ekonomilerde kartellerle mücadele için geliştirilmiş
bu tür yetkilerin bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla
kişisel verilerin ihlal edildiğine yönelik endişeler yersizdir,
kurumlara güven ise esastır. Söz konusu kanun teklifinde uzlaşma ve
taahhüt gibi Rekabet Kurumunun daha hızlı ve etkin işlemesine
imkân veren yeni araçlar getirilirken idari yönden de Kurum etkinliğinin
artırılmasının hedeflendiğini görmekteyiz. Malumunuz,
Anayasa Mahkemesinin, Kurumun kadro ihdas ve iptal yetkisini iptal eden bir
kararı olmuştu. Yani personele ilişkin hükümler, Anayasa
Mahkemesi kararı sonrasında buna uygun biçimde Kurum
kadrolarının kanunda belirtilmesinden ve daha etkin işleyiş
için kadroların sadeleştirilmesinden ibarettir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde seçim bölgem olan güzel
Antalyamızın sorunlarına bir miktar değineceğim.
Bilindiği üzere üç aydan uzun bir süredir devam eden pandemi sürecinde
turizm sektörümüz yüzde 80, tarım sektörümüz ise yüzde 40 oranında
etkilenmiştir. Turizm sektörümüz beş ila altı ay olan sezonunun
yarısını yitirmiş, kalan sürede ise ancak yüzde 20sini
telafi edebilecektir.
Dört yıldızlı oteli bulunan bir
arkadaşım diyor ki: Bu sezon otelimi açmazsam 1 milyon TL, açarsam 6
milyon TL kaybedeceğim, ne yapacağımı bilmiyorum. Bu söz
çok şeyi özetliyor, hani Kırk katır mı, kırk
satır mı? meselesi gibi.
Özellikle otellerimiz alacakları müşteri
sayısında, sosyal mesafe gereği yüzde 50 ziyaretçiyi ancak
alacağı ve iki aylık kısa sezonda ne kadar rantabl
kullanabileceklerini de sizlerin takdirlerine bırakıyorum.
Ayrıca bu otellerimizin tur şirketlerine geri ödeyeceği
rezervasyon ücretleri ve genel giderlerini de ekleyince durumun çok vahim
olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle Antalya Merkez, Alanya,
Manavgat, Kemer ve Kaş başta olmak üzere tüm ilçelerimizdeki
esnaflarımız turizm sezonuna göre dükkânlarını
yenilemişler ve satacakları malların siparişlerini
vermişlerdir. Bu ürünlerle ilgili çeklerini de temmuz, ağustos, eylül
ve ekim aylarına kesmişler, maalesef mallarını
satamadıkları için çeklerini ödeme zorluğuna
düşmüşlerdir. Buna bir de kira ve personel giderleri eklenince hepsi
kara kara düşünmeye başlamıştır. Bir esnaf çocuğu
olarak esnaflarımızın sorunlarını çok iyi
anlamaktayım. Bırakın borçlarını ödemeyi,
siftahsız dükkân kapattıkları için evine bir şey götürmekte
zorlanmaktadırlar. Bu sebeple, kira desteği ve uzun vadeli krediyle
çeklerini ödeme imkânına kavuşmaları
sağlanmalıdır. Sayın Bakanım, siz de buradayken bu
konuyu da size arz etmiş olayım.
Tarımsal üretim, bu süreçte yetersiz iş
gücü ve ürünlerini pazara sunamamaları sebebiyle önemli ölçülerde
aksamıştır. Daha sonraları, çiftçilerimize verilen izinle
zararları bir miktar azalmıştır. Antalyamızın en
önemli sektörlerinin tarım ve turizm olduğu düşünülürse bir nevi
doğal afet benzeri bir zarara sebep olmuşlardır. Bu pandemi
sürecinde bir kez daha anlaşılmıştır ki çiftçilerimiz
başımızın tacıdır. Bir ziraat mühendisi olarak
çiftçilerimize elimizden gelen her türlü desteği
sağlayacağımızı Gazi Meclisimizin kürsüsünden ifade
ediyorum.
Konuşmamı Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçeli Beyin çiftçilerimize yönelik şu veciz
sözleriyle bitirmek istiyorum: Toprağın bereketi birlik, dirlik ve
güvenliğin farikasıdır. Toprağın dilini ve
dimağını bilen birisiyim. Çiftçilerimizin meselelerini,
beklentilerini, hedeflerini yakından takip eden bir maziye ve müktesebata
sahibim. Tarlalara ekilen yalnızca tohum değildir; bundan daha fazla
olan, umuttur, hayaldir, yürektir, emektir, gönüldür. Çiftçilerimiz Türk
milletinin ümit çeşmesi, ürün ve üretim meşalesidir. Onlar
çalışıyorsa biz doyarız, onlar varsa biz ayakta
kalırız.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmama başlamadan önce garip bir durum
olduğunu görüyorsunuz. Salonun bana göre sağ tarafında iyi kötü
vekillerimiz var ama sol tarafta hiç kimseyi görmüyorum neredeyse, 3 kişi
görüyorum, 2 de burada var, 5 kişiymiş pardon.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Biz varız
Hocam.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Biz iktidar olmaya
hazırlanıyoruz, onlar gidiyor.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Yani, iktidar
partisinin, Sayın Cumhurbaşkanımızın sık sık
dile getirdiği ve taraftar olduğunu söylediği serbest piyasa
ekonomisinin, bu ekonomik rejimin anayasası olan rekabet
yasasının konuşulduğu bir günde gerçekten bu kadar
koltuğun boş kalmış olması, tabii, sizleri daha fazla
düşündürmeli doğrusunu isterseniz, biz neyin ne olduğunu
biliyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben öncelikli
olarak rekabetle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum çünkü bu kanun
gerçekten çok özel bir kanun bir tarafıyla. Özel olmasının
sebebi çok teknik yanları olan bir kanun yani bu ekonomik olarak da çok
teknik, hukuki olarak da çok teknik olan bir konu dolayısıyla da ben
kısa da olsa bu rekabet yasaları niye gerekli diye bir sorunun
cevabını sizlerle paylaşmaya çalışayım.
Bir kere, biliyorsunuz iktisadın babası
kabul edilen veya serbest piyasa ekonomisinin ilk teorisyeni olan Adam Smith bir
serbest piyasa ekonomisi kavramı etrafında bir tanımlama
yaptı o günün kapitalizminin üzerinden yapılan gözlemlerle ve bir
anlamda -ayrıntısına girmeyeceğim ama- serbest piyasa
ekonomisi eğer işlerse -ki o zaman da lordlar vesaire vardı
engeller çıkarıyorlardı- bir ülkenin kıt
kaynaklarının en iyi şekilde dağılmasını
sağlayacak olan bir rejim olarak tanımlamıştı.
Dolayısıyla iktisatçılar da siyasetçiler de uzun,
aşağı yukarı yüz elli yıl kadar bir sürede serbest
piyasa ekonomisinin bütün sorunları çözeceğine dair bir inançla
iş yaptılar. Fakat, gerçekten de o zamanlar işletmeler küçüktü
dolayısıyla da rekabet gerçekten gerçekleşiyordu bir bakıma
belki. Fakat yüzyılın sonuna doğru geldiğimizde veya 20nci
yüzyılın başına doğru geldiğimizde, teorinin
öngördüğü, küçük işletmeler dünyasından
farklılaşmış olduğunu gördüler bazı
iktisatçılar. Yani gördüler ki bazı büyük firmalar var ve piyasada
her şeyi belirliyorlar ve piyasada bu kadar güçlü firmaların
oluşmasının teorik bir sebebi de yok veya en azından
tartışmalı. Dolayısıyla da bu, iktisat camiasında
epey uzun süre tartışılmış bir konu. Fakat pratik
olarak, siyasi olarak şöyle bir noktaya gelindi, bütün Batı
dünyası için söylüyorum, Ya, bu serbest piyasa ekonomisi sonuç olarak
bazı temerküzlere yol açıyor, bazı firmaların ekonomik güç
elde etmelerine, bu ekonomik gücü kötüye kullanarak daha da büyümelerine sebep
olan bir süreci besliyor. Dolayısıyla da bunların bir biçimde
zapturapta alınması lazım gelir. diye bir düşünce
gelişti. Diyebilirim ki 1900lü yıllardan önce, 1894-1895
yıllarında Amerikada ilk defa rekabet yasası gündeme geliyor,
bir yasa hazırlanıyor ve bu yasaya göre şirketlerin ekonomik güç
elde etmeleri ve piyasada rekabeti önlemeye yönelik davranışları
bir biçimde zapturapta alınmış oluyor. Dolayısıyla da
bundan sonra daha çok karma ekonomi denilen bir dönem başladı belki
veya sosyal devlet diyebilirsiniz belki. O dönemlerde şöyle bir kabul
geçerli oldu: Birtakım kanunlarla, antitröst kanunları denilen yani
rekabeti
Biz hani Türkiye'de özel sektörün tepkisini çekmemek için, o zamanlar
Rekabeti Koruma Yasası diye bir tabir getirdik, bu, bizde
kullanılan bir tabirdir, dünyada başka yoktur bu. Ama antitröst
yasaları bir, ikincisi de regülasyonlar yani bazı iş
kollarının devlet tarafından regüle edilmesini sağlayan
koşulların tanımlanması biçiminde bir çerçeve içinde
serbest piyasa ekonomisinde gücün, ekonomik gücün piyasayı bozmaması
için gerekli önlemler olarak görüldü ve öyle yaşandı.
1980lere geldiğimizde -şimdi sebeplerine
girmeyeceğim, uzun bir tartışma ve konuşma konusu olur-
Adam Smith zamanındaki algıya, anlayışa tekrar bir geri
dönüş oldu. Buna biz neoliberal politikaların
başlangıcı diyebiliriz O dönemde şöyle bir şey söylendi:
Piyasalarda giriş çıkışlar serbest olduğu sürece
hiçbir firma tekel olamaz. diye bir anlayış belirlendi ve
dolayısıyla da regülasyonlar kaldırıldı. Özellikle
Amerikada deregülasyon biliyorsunuz Washington Consensusu denilen
consensusun altındaki temel meseleden bir tanesi serbestleştirmeydi,
bir tanesi özelleştirmeydi ve bu dönem böyle yaşandı. Kaça kadar
yaşandı? 90lara kadar yaşandı. 90larda tekrar rekabet
yasalarına ve regülasyonlara bir dönüş oldu. Hızla geçtim
buraları. Dolayısıyla da içinde bulunduğumuz dönem yine
rekabet yasalarının, regülasyonların önem kazandığı
bir dönem esasında. Çünkü, herkes görüyor ki şirketler dünyası,
çeşitli taktiklerle, çeşitli stratejilerle pazarın büyüğünü
elde etmek, büyük pazar elde etmek ve böylelikle de rekabeti önlemek ve kârlarını
artırmak tabii ki
Dolayısıyla da bu anlayışa
karşı olarak da rekabet yasaları tekrardan gündeme gelmiş
oldu.
Şimdi, buradan bizim hikâyemize gelelim
isterseniz. 1980de biliyorsunuz rahmetli Özal Türkiyede serbest piyasa
ekonomisi olacak. dedi. Daha önceki, daha karma ekonomi diyebileceğimiz
bir yapıdan serbest piyasa ekonomisine evrilmeye çalıştık
ve kendisi, ilginçtir pek de bilinmez ama Özal birkaç defa deneme
yapmıştır, antikartellerle ilgili düzenleme yapmaya
çalışmıştır fakat hepsi bu Mecliste kadük
olmuştur, geçirilmemiştir. Çünkü Türkiye özel sektörü bundan
hoşlanmamaktadır. Çünkü Türkiyede öyle bir tezgâh vardır ki
firmalar istediğini istedikleri gibi yapabilirler ve dolayısıyla
da istediklerini engellerler, istediklerini desteklerler ve böylelikle de toplumda
üretilmiş olan ürün üzerinden ortaya çıkan kârları büyük ölçüde
onlar ele geçirebilirler. Şimdi, 80lerde bu
başarısızlık diyelim, rekabet yasaları gündeme gelmiş
olmasına rağmen kadük kalması meselesi ta 90lara kadar
vardı. 90lara geldiğimizde, hatırlayacaksınız,
rahmetli İnönü ve rahmetli Demirelin kurduğu 49uncu Hükûmet
vardı, bir koalisyon hükûmetiydi ve o günleri hatırlayanlar
bilecektir, bir demokratik hava esiyordu gerçekten. Birbirine neredeyse
tarihsel olarak rakip 2 parti birlikte koalisyon kurmuştu ve bir
bakıma işler gayet de iyi gidiyordu ve bu yasa o esneklik içinde
kuruldu.
Geçenlerde Sanayi Komisyonunda da söyledim,
şimdi de söylemekte yarar var, o zaman biz bu Kurumu kurarken özerk bir
kurum olmasını istedik yani sadece özel sektörün etki
alanının dışında değil, aynı zamanda devlet
alanının da dışında bir kurum olsun istedik. Neden
böyle istedik? Şu sebeple tabii ki: Devlet işletmeleri de piyasalarda
rekabeti bozabiliyor ve siyaset, devlet işletmeleri üzerinde ekonominin
çarklarına ve rekabetin oluşmasına etki ediyor.
Dolayısıyla da bu Kurumun özerkliği çok temel bir mesele olarak
kabul gördü, zaten dünyada da böyledir, bizde de böyle kabul edildi ve bu
Kurumun oluşması sağlandı.
Kurul nasıl oluşacaktı diye
baktığımızda, 11 kişiden oluşuyordu ve bu 11
kişi içinde siyasete ait 3 kişinin dışında toplumun
çeşitli kesimlerinden üyelerin yer aldığı bir kurum
düşünüldü yani Üniversitelerarası Kuruldan Odalar Birliğine,
Yargıtay ve Danıştaya kadar çeşitli kurumlardan ikişer
kişi aday gösterilerek Bakanlar Kurulu tarafından 11 kişi
seçilerek bir bağımsız kurum oluşturulmaya
çalışıldı. O zamanlar biz idari hukukçulara dedik ki: Ya
böyle bir şey yapmak istiyoruz, bağımsız olsun, özerk
olsun. O zamanın idari hukukçu hocaları bize dediler ki: Bu ülkede
idari yapımız, idare hukukumuz buna müsait değildir. İdare
hukukunda özerk bir yapı olamaz, olacaksa devletin kurumu olması
lazımdır. Fakat biz -demin de söylediğim gibi- o günün
gevşemiş demokratik koşulları altında bir anlamda bunu
yapabildik. Yani en azından 11 kişiden oluşan ve bunu tek bir
siyasi kurumun atadığı değil, çeşitli kurumların
tercihlerinin yansıdığı bir biçimde bir yönetim kurulu ya
da bir üst kurul oluştu. Bunun yanı sıra, bu Kurulun bütçesinin
de özerkliği sağlayacak bir şekilde oluşması
sağlandı. O zamanlar verilen cezalardan yüzde 25 civarında bir
pay Kurula kalacaktı ve Kurul kendini öyle idare edecekti yani Kurulun
bütçesi devletle ilişkili değildi. Fakat arkadaşlar, daha
sonraki yıllarda bu işler değişti ve önce, 2005
yılında bu 11 kişiden oluşan Kurul kaldırıldı,
yerine, 3ünün siyaset tarafından belirlendiği bir biçimde 7
kişiden oluşan bir Kurul hâline getirildi. Daha sonraki yıllarda
-şimdi tarihlerini hatırlamıyorum ama- mesela Kurulun kendi başkanını
aday gösterme şansını elinden aldılar ve sonunda, yanılmıyorsam
2012de, 649 sayılı mı nedir, bir kanun hükmünde bir
kararnameyle Kurul esas itibarıyla Bakanlığa
bağlanmış oldu. Şimdi, dolayısıyla
arkadaşlar konuştuğumuz veya konuşacağımız
Rekabet Kurumu ve Yasası esas olarak, amaç olarak ve teorik olarak
bağımsız olması, özerk olması gereken bir kurumken
tıpkı o dönemde bizim danıştığımız
idare hukukçu profesörlerin bize söylediği gibi özerk bir kurum
olamadı, şu anda geldiğimiz yerde de özerkliği asla söz
konusu değil çünkü 7 kişiyi Cumhurbaşkanının kendisi
atıyor zaten. Dolayısıyla da ben Varlık Fonuyla ilgili
olarak geçen gün yaptığım bir konuşmada Varlık Fonuna
Sayın Cumhurbaşkanının ekonomide eli demiştim, bu da
galiba sopası olacak gibi gözüküyor. Bunun ayrıntısını
konuşacağız çünkü maddelere girince çeşitli maddelerde söz
hakkımızı kullanacağız ve
itirazlarımızı söyleyeceğiz fakat ben geri kalan
zamanımı şöyle kullanmak istiyorum. Şimdi, Rekabet Kurumu
oldu da ne oldu? Yani Rekabet Kurumu bunca yıldır -97de
yanılmıyorsam çalışmaya başladı- bunca geçen
zaman içinde gerçekten ne yaptı diye baktığımızda;
arkadaşlar, şimdi vereceğim bilgiler gösteriyor ki Rekabet
Kurumunun esasında bunları değil, şu anda kendi kanununun
ima ettiği şeyleri sonuna kadar yapabilme alanını
doldurması için bir şeyler yapması lazım. Çünkü Rekabet
Kurumu Türkiyede adına yoğunlaşma dediğimiz
tekelleşme, kartelleşme sürecine neredeyse hiçbir katkıda
bulunmamış gibi gözüküyor. Şimdi, bunu ben yıllardır
söyleyen insanlardan biriyim, araştırmalar yapmış
insanlardan biriyim fakat ben söylediğim zaman işte
Şimdi de
Halkların Demokratik Partisinin yani sizin ifadenizle terörizmle
iltisaklı bir partinin bir milletvekiliyim ve şimdi tabii ki benim
araştırmalarıma referans vererek konuşmamın herhangi
bir kıymetiharbiyesi olmayacak sizler açısından. Onun için ben
şöyle bir tercihte bulundum: 2019 yılında Merkez
Bankasından yanılmıyorsam 4-5 tane uzmanın dâhil
olduğu, başında da Chicago Üniversitesinden çok
başarılı bir iktisatçının yer aldığı
bir heyetle yapılan bir çalışmada yapılan tespitleri size
göstermek istiyorum. Tabii göstermek istiyorum dediğim yani uzaktan,
görmeyeceksiniz muhtemelen ama. İlginç olan şu, bu
çalışmada: 2012 tarihinden sonra tekelleşme, kartelleştirme
dediğimiz süreci ölçen birtakım ölçüler var. Bunlardan biri, dört firma
yoğunlaşma oranı veya yirmi firma yoğunlaşma
oranı dediğimiz ölçüler veya Herfindahl İndekslerinden yine bu
literatürle üretilmiş olan bir indeksle bu yoğunlaşmanın,
tekelleşmenin sürecini ölçmemiz mümkün. Fakat bizim bunu TÜİKin
verdiği bilgilerle yapmamız çok zor çünkü en azından
yanılmıyorsam beş altı yıl geriden geliyorlar zaten,
vermiyorlar güncel bilgileri. Ama bunlar, tabii, Merkez Bankası
kaynaklarını kullandıkları için, bilgilerini de
kullandıkları için -benim anladığım kadarıyla,
bence- bizim bulmamızın mümkün olmadığı bir veri
setiyle çalışmışlar ve şöyle bir sonuç
çıkmış: 2012den sonra, bakın -tarih de çok ilginç,
bilmiyorum görebiliyor musunuz- bu, dört firma yoğunlaşma
oranlarını gösteriyor, bu da Herfindahl İndeksi gösteriyor.
Bakın, ikisi de roket gibi yukarı doğru
fırlamışlar. Bunlar neyi söylüyor? Bunlar şunu söylüyor:
2012den sonra Türk ekonomisinde tekelleşme süreci artmış.
Peki, niçin artmış? diye sorabilirsiniz, Ne oldu da arttı?
Ben size söyleyeyim ne olduğunu: 2011de çıkarılan ve sadece
Rekabet Kurumu değil, bütün diğer kurumları da devlete
bağlayan, daha doğrusu Adalet ve Kalkınma Partisinin -bence-
kurduğu Hükûmete bağlı hâle getiren
Devlet organı
değil artık bunlar bence, yani bunların devlet kurumu olabilmesi
için topluma ilişkin, belli bir mesafeden eşit davranması
gereken kurumlar olmasına rağmen öyle olmadığından
giderek söylüyorum size bunu, özerkliği kalkmış bir kurum
olduğundan dolayı söylüyorum, efendim
Merkez Bankasının
desteklediği bir çalışmada ortaya çıktığı
gibi, 2011den sonra yani 2012 tarihinden itibaren yani bu kurumlar
bakanlıklara bağlandıktan sonra yoğunlaşma
oranları hızla artmış. Peki, yoğunlaşma
oranları hızlı artınca ne olur? diye sorabilirsiniz.
İyi, işte kârlılık artmış. filan diyebilirsiniz.
Öyle değil yani niçin öyle değil? Çünkü bu rekabet sürecinin normal
bir kâr marjıyla yaşanan bir süreç olması gerekirken
-bakın, yine bir tablo göstereceğim- şurada ortalama kâr
marjlarının yine bir roket gibi yukarıya doğru
çıktığını görüyorsunuz. Şurada yeşille
gösterdiğim küçük sanayi sayılabilecek olan firmaların
kârları, bu da büyük firmaların kârları. Görüyorsunuz, mesafe
giderek açılan bir şekilde büyüyor.
Şimdi, dolayısıyla da buradan
şunu söylememiz mümkün: Olan şey nedir? Türkiyede olan şey
şudur: 2011den itibaren Rekabet Kurumunun
bağımsızlığı yok edildikten sonraki süreçte
başka sebepler de var ama onlara şimdi girmeyeyim- Türkiye
artık serbest rekabet veya serbest piyasa ekonomisinden vazgeçmiştir.
Bu piyasa ekonomisi denilen ekonominin adı komuta ekonomisidir
arkadaşlar, komuta ekonomisidir. Şu anda bir komuta ekonomisi içinde
şirketlerimiz faaliyet gösteriyor. Ne demek bu? Şu demek
arkadaşlar: Komuta ekonomisi demek piyasada verilen kararların çok
az sayıda sanayici ve iş adamı ve çok az sayıda siyasetçi
tarafından veriliyor olması demek. Serbest piyasa ekonomisinden biz
çoktan uzaklaşmış durumdayız. Zaten bu söylediklerim de
bunu gösteriyor. Ne oluyor diye baktığımızda, tekelleşme
artıyor. Tekelleşme artınca ne oluyor? Firmalar pazar gücü elde
ediyorlar. Dolayısıyla da ne yapıyorlar? Fiyatları
şişirmeye başlıyorlar, kâr marjlarını yükseltmeye
başlıyorlar, markupları daha yüksek koymaya
başlıyorlar ve küçük firmaların aleyhine olmak üzere ve tabii,
tüketicilerin aleyhine olmak üzere yüksek fiyatlar üretiyorlar. Daha bir sürü
bulgusu var bu çalışmanın ama oralara girmeyeyim artık
çünkü zaten çok az bir zamanım kaldı.
Şimdi, bu kanunun gerçekten bu kadar az ilgiyle
karşılanmış olmasını ben hakikaten
kınıyorum. Demin de ifade ettiğim gibi konuşmanın
başında, bir anayasa anlamına gelebilecek olan yani içinde
bulunduğumuz ekonomik koşulları büyük ölçüde dizayn eden bir
kanunla karşı karşıyayız ve bu kanunun konuşulması
sırasında bu kadar az sayıda insanın olması bence
düşündürücü.
Özetle, Türkiyede, Adalet ve Kalkınma Partisi,
iktidarının en azından bir döneminden sonra diyeyim, hani
hakkaniyetli davranayım -o da 2009-2010 yıllarıdır- 2009
yılına kadar biraz daha makul bir politika izlemiştir, kabul
edilebilecek işler yapmıştır. Fakat 2009dan sonra -2008
krizi bizi 2009da vurdu- benim anladığım kadarıyla, Adalet
ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bence kimyası bozuldu, ne
yapacağını bilmiyordu çünkü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Galiba sürem bitti.
Sayın Başkanım, bir dakika daha
verirsiniz, değil mi?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Başka bir
zamanda yine bu konudan devam etmek isterim ama şunu söyleyeyim size:
Adalet ve Kalkınma Partisinin gerçekten şirazesi bozuldu. Yani hiç
olmazsa eskiden
Serbest piyasa ekonomisiyle bizim Halkların Demokratik
Partisi olarak sorunlarımız var, bizim eleştirilerimiz var. Biz
serbest piyasa ekonomisinin böyle olmasını istemiyoruz veya Rekabet Kurumunun
böyle çalışmasını istemiyoruz ama her ne ise, mevcuttan
gidecek olursak görüldüğü kadarıyla kurumların tek tek
Cumhurbaşkanlığına bağlanması ve böylelikle bir
komuta ekonomisinin yaratılmış olması bugün içinde bulunduğumuz
ekonomik krizin de ana sebebidir arkadaşlar, pandemi falan değildir
ana sebebi; bu ülkede ekonomik kararları çok az sayıda insanın
alıyor olmasıdır sorun. Dolayısıyla da bunu
dikkatinize getirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bitti galiba.
Bir şey daha söyleyebilir miyim acaba, izin
istesem sizden?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Buyurun Hocam,
dinliyoruz biz yani.
BAŞKAN Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim, sağ olun.
Bir şey daha söyleyeceğim: Bunu yine,
Komisyonda konuşurken de söyleme ihtiyacı hissetmiştim. Çünkü
gerçekten de Türkiyede Adalet ve Kalkınma Partisinin içinde
bulunduğu bu şiraze bozukluğu mesela, medya sektörüne
inanılmaz bir şekilde yansımış vaziyettedir
arkadaşlar. Bugün medya sektörü devletten yani davet usulüyle üstelik
ihale alan çok büyük şirketlerin uzantıları olarak
çalışmaktadır. Dolayısıyla, onun için bizi
çıkarmıyorlar. Onun için muhalefeti genel olarak
çıkarmıyorlar ve onun için bir algı operasyonu
Ki Adalet ve
Kalkınma Partisinden arkadaşlar bize söylerler bunu çoğunlukla
ama şunu söyleyeyim: Algı operasyonu yapma imkânı sizin
elinizde, bizim değil.
Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu.
Buyurunuz Sayın Bakırlıoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin geneli üzerinde söz almış bulunuyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 4054 sayılı
Kanun yani Rekabetin Korunması Hakkında Kanun 1994 yılında
çıkmış ancak uygulamaya konulması ise 1997
yılını bulmuştur. Bu süre zarfında özellikle teknoloji
alanında yaşanan değişimin üretim biçimlerinde ve
ilişkilerinde değişime yol açmış olması ülkemizde
olduğu gibi serbest piyasa ekonomisini benimseyen ülkelerin de rekabet
politikalarını tekrardan gözden geçirilmesini elzem hâle getirmiştir.
Bu süre içinde Avrupa Birliği rekabet hukukunda da ciddi
değişiklikler meydana gelmiştir. Bugün
tartıştığımız kanun teklifiyle, 4054
sayılı Kanun Avrupa Birliği mevzuatına uygun hâle
getirilmek istenmektedir. Esasında bu amaçla 2008 ve 2014 yıllarında
iki ayrı kanun tasarısı Meclisimize gelmiş ancak nedense bu
tasarılar kadük duruma düşmüş. 2014 tarihli, dönemin
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan imzasını
taşıyan 38 maddelik tasarıyı incelemek bugün ele
aldığımız kanun teklifinin yeterli olup olmadığını
anlamamız açısından önemli. Bu 2014 tarihli tasarıda
antitröst ve birleşmeler alanında Avrupa Birliği
müktesebatına uyum düzeyini artıracak düzenlemelerin yanında
rekabet savunuculuğu kavramına yer verilmiş, ilgili kurum ve
kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyonu
artırmak için rekabet istişare kurulu oluşturulması
hedeflenmiş ve Rekabet Kurulunun toplantı ve çalışma
usulleri netleştirilmeye çalışılmış. Yani özetle
2014 yılında kadük kalmış olan tasarı şu anda
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinden hem içerik olarak daha zengin
hem de ihtiyacı karşılama açısından daha uygun bir
metin olarak gözükmekte.
Değerli milletvekilleri, Komisyon
çalışmaları esnasında üzerinde durduğumuz,
eleştiri getirdiğimiz önemli hususlardan birisi de teklifte, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonuyla doğrudan ilgili,
ilişkili 4 madde olmasına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının teklifi tali komisyonlara
göndermemesiydi. Oysa tali komisyonların görüş, öneri ve
raporları nitelikli yasa yapma açısından hayati önem
taşımaktadır. Teklifin gerekçelerine bakarsak veya daha önce
kadük kalmış tasarıların gerekçelerini okursak
esasında amaçlanan rekabet hukukumuzu Avrupa Birliği mevzuatına
uyumlu hâle getirmek olduğunu görüyoruz. Peki, bu teklif kanun hâline
gelirse 4054 sayılı Kanun yani rekabet politikamız, rekabet
hukukumuz Avrupa Birliğiyle tam uyumlu hâle gelecek mi? Bu soruya
yanıt vermek için Avrupa Birliğinin rekabet politikasının
genel çerçevesini bilmemiz ve Avrupa Komisyonunun Türkiye raporlarına
bakmamız gerekmektedir. Avrupa Birliği rekabet hukuku ve
politikasının temel hükümlerinin 5 başlık hâlinde
olduğunu görmekteyiz. Bunlar da nedir? Birincisi: Rekabeti bozucu
anlaşma ve uygulamaların yasaklanması, hakim durumun kötüye
kullanılmasının engellenmesi, şirket birleşme ve
devralmaları yoluyla gerçekleşen yoğunlaşmanın
denetimi, kamu tekel ve imtiyazlarına ilişkin hususlar ve topluluk
düzeyinde rekabeti olumsuz yönde etkileyebilecek devlet yardımlarının,
desteklerinin izlenmesi ve denetim altına alınması. Bu genel
çerçeve içinde Avrupa Komisyonu 2019 yılında Türkiye raporuna
bakarsak Avrupa Birliği, Türkiyeyi rekabet politikası alanında
ancak belirli düzeyde hazırlıklı olarak görmektedir, hatta
devlet destekleri otoritesinin bağımsızlığı konusunda
belirli bir şekilde gerileme olduğu da raporda açıkça
belirtilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği
bizden yani Türkiyeden, kabaca özetlememiz gerekirse 3 tane şey
istemektedir: Birincisi, geciktirmeksizin, Devlet Desteklerinin İzlenmesi
ve Denetlenmesi Hakkında Kanunun ikincil mevzuatının
hazırlanarak uygulamaya konulması, ilk istekleri bizden bu.
İkincisi, işlevsel olarak bağımsız bir devlet
destekleri otoritesinin kurulması ve son olarak da antitröst ve
birleşmeler alanında Avrupa Birliği müktesebatına uyum
düzeyini artırmak için mevzuatın gözden geçirilmesi. Biz bugün,
burada, bu kanun teklifiyle sadece antitröst ve birleşmeler alanında
Avrupa Birliği uyum düzeyini artırıcı düzenlemeler
yapacağız, daha doğrusu, yapmaya çalışacağız
çünkü Avrupa Birliği mevzuatı kaynaklı olarak
hazırlandığı söylenen kanun teklifinin bir
kısmının yazımında uygulamayı
zorlaştırabilecek ve şirketler açısından belirsizlikler
yaratabilecek hususların olduğunu, bazı uygulamaların
gerçekleşmesi için tali düzenlemelerin yapılması
gerektiğini ve bu düzenlemeler yapılmadan, örneğin, rekabet
hukukunda uzmanlaşmış mahkemelerimiz yokken kendi kendine
değerlendirme sistemine geçmenin ileride hukuki belirsizliklere sebebiyet
verebileceğini Komisyon çalışmalarında sıklıkla
dile getirdik.
Bu kanun teklifinin 1inci maddesinde 4054
sayılı Kanunun 4üncü ve 5inci maddelerinde açıkça
sayılan şartları taşıdıkları takdirde
firmalara Rekabet Kurumuna başvurmadan, kendi kendine değerlendirme
yaparak muaf olup olmadıklarına karar verme hakkı
tanınıyor. Ancak biraz evvel bahsetmiş olduğum gibi-
rekabet hukukunda uzmanlaşmış mahkemelere sahip olmadan böyle
bir uygulamaya geçilmesi akıllara Kendi kendine değerlendirme için
henüz erken mi? sorusunu getirmekte.
2nci maddede birleşme ve devralmalara
ilişkin esasları belirlerken hâkim durum testi yerine, etkin
rekabetin önemli ölçüde azaltılması testine geçilmesi
amaçlanıyor ancak burada da kavramların
muğlaklığı dikkat çekmekte.
8inci maddeyle Kurulca belirlenecek pazar payı
ve ciro gibi eşikleri aşmayan anlaşma, uyumlu eylem ve
teşebbüs birliği kararlarının soruşturma konusu
yapılmaması öngörülmekte. Bu maddeyle de de minimis kuralı
mevzuatımıza girmiş olacak.
9uncu maddeyle mevzuatımıza uzlaşma
ve taahhüt müessesesi ve kavramları gelecektir.
Değerli milletvekilleri, bir de Komisyonda
tartışmalara yol açan, geri çekilmesini ısrarla istediğimiz
ancak önergeyle düzeltmeye çalıştığımız bir
3üncü madde var. Bu değişiklikle Rekabet Kurulu artık hâkim
durumu kötüye kullanan bir şirketi tespit ettikten sonra idari para
cezasının yanında yapısal tedbirler de öngörebilecek.
Firmaların belirli faaliyetlerini veya ortaklık paylarını
ya da mal varlıklarını devretmelerini emredebilecek. Teklif
davranışsal ve yapısal tedbirlerin ihlalle orantılı
olması şartına bağlanmakta ve bu durum istisnai durum
olarak düzenlenmektedir teklifte ancak üyelerinin tamamının bir
kişi tarafından atanan rekabet otoritesine böyle bir yetkinin
verilmesi mülkiyet hakkına aykırıdır, hukuk devleti
ilkelerine aykırıdır.
Diğer bir tartışmalı kanun
maddesiyse 4üncü maddedir. Bu maddeyle Rekabet Kurumunun piyasadaki
kartelleşmeyi engellemek adına yaptığı yerinde
inceleme işlemi sırasındaki yetkileri genişletilmek
istenmektedir. Bu maddede idareye tanınan geniş takdir yetkisi, hukuk
güvenliği, ticari sır, kişisel verilerin korunması
bakımından tartışmalıdır. Teklifin geri kalan 5,
6, 7, 10, 11 ve 13üncü maddeleriyse Rekabet Kurumunun personel düzenlemelerini
içermektedir. Yani aslında bu teklifin rekabetin korunması ve Kurumun
işlevsel hale getirilmesinden daha çok kurumda kadro açmak, kadro
sayısını artırmak ve birilerine yer bulmak için
getirildiği görülmekte. Diğer düzenlemelerin dostlar
alışverişte görsün kabilinde kaldığı bizlerce
tespit edilmiş durumda.
Evet, bu kanun teklifiyle, yoğunlaşma ve
birleşmeler alanında Avrupa Birliği müktesebatına uyum
düzeyini artıracak birtakım mevzuat değişiklikleri
yapılmakta ancak bunları kanunlaştırmak tek başına
yeterli değil. Yani yasal çerçeveyi AByle uyumlu hâle getirebilirsiniz
belki ancak kurumsal çerçeve olarak da Rekabet Kurumunu Avrupa
Birliğindeki benzer rekabet otoritelerine benzetmeniz gerekmektedir. Bunun
yolu da Rekabet Kurumunun mali ve idari özerkliğinden geçmektedir.
Değerli milletvekilleri bir de teklifin Anayasaya
aykırılık açısından değerlendirilmesi
gerekmektedir. Muhalefet şerhimizde de belirttiğimiz gibi teklifin
3üncü, 4üncü ve 6ncı maddeleri özelinde Anayasaya
aykırılıklar söz konusudur. Söz konusu maddeler Anayasanın
mülkiyet ve miras hakkını düzenleyen 35inci madde, çalışma
ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48inci maddesine ve tekelleşme ve
kartelleşme yasağını düzenleyen 167nci maddesine
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Konseyi,
Türkiye raporunda Rekabet Kurumunun başkan ve üyelerinin
Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanmasının
Kurul üyelerinin eğitim ve sektör deneyimi konusunda mesleki niteliklerine
ilişkin herhangi bir objektif ölçütün, şartın
olmamasının kurulun bağımsızlığına
zarar verdiğine özellikle vurgu yapmaktadır. Rekabet Kurumunu
bağımsız bir otorite hâline getirmeden Kurum
çalışanlarının mesleki niteliklerine ilişkin objektif
kriterleri koymadan, bu yönde düzenlemeler yapmadan bu teklif maddelerinin
yasalaşmasının inanın ki hükmü yoktur ve sonuçta da maksat
hasıl olmayacaktır. Bunu tesis edecek yani Rekabet Kurumunu nispeten
daha bağımsız bir otorite hâline getirebilecek önergelerimiz ne
yazık ki Komisyonda kabul edilmedi. Esasında önergemiz -yani
Komisyonda vermiş olduğumuz önerge yeni değildi- kabul
edilmiş olsaydı 4054 sayılı Kanunun 22nci maddesinde
yapılacak değişiklikle Rekabet Kurumunun oluşma biçimini
2018 yılından önceki hâline getirecektik. Bu sayede,
Cumhurbaşkanının tek taraflı ve keyfî atama yetkisine
kısmen de olsa son verecek, Kurul üyelerinin atanması sürecine
Yargıtay, Danıştay, Ticaret Bakanlığı ve Odalar
ve Borsalar Birliğini katmış olacaktık. Kurumun
yapısını etkileyen tahribat yalnızca Kurul üyelerinin ne
şekilde teşekkül edeceğinin belirlenmesiyle
sınırlı değil. Kurul üyelerinin görev sürelerini belirleyen
madde 2018 yılında bir KHKde yapılan değişiklikle
belirsiz hâle getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, buraya kadar sizleri
kanun teklifinin maddeleri hakkında kısaca bilgilendirdim. Bu kanun
teklifiyle rekabet hukukumuzun Avrupa Birliğiyle uyumlu hâle getirilmek
istendiğini ancak bunun sadece antitröst ve birleşmeler alanıyla
sınırlı kaldığını görüyoruz. Kurumsal
çerçeveyi AByle uyumlu hâle getirmekten ise oldukça uzak olduğumuzu
rahatlıkla söyleyebilirim. Avrupa Komisyonu, her raporunda ısrarla
devlet destekleri otoritesinin bağımsızlığına ve
devlet destekleri mevzuatının yetersizliğine atıf yapmakta
hatta yıllar içerisinde bu konuda gerileme olduğunu da belirtmekte.
Avrupa Birliği bu konuda yani devlet destekleri konusundaki otoritenin
bağımsızlığı hususunda ısrarlı ancak
biz de ülke olarak bu konuda bir şey yapmamakta en az Avrupa Birliği
kadar ısrarlıyız. Ortada bir kanunumuz var, adı Devlet
Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun. Kanun
numarası 6015 ve 2010 yılında kabul edilmiş. Kanunun
amacı, devlet desteklerinin Avrupa Birliği anlaşmalarına
uygun olarak düzenlenmesi. Evet, bu konuda kanun yapmışız ancak
ortada ikincil mevzuat yok, yönetmelikler yok. Kanunda bir devlet destekleri
izleme ve denetleme kurulundan bahsedilmekte ancak bu kurul
lağvedilmiş ve Cumhurbaşkanlığına
bağlanmış.
Değerli milletvekilleri, devlet kendi eliyle,
mesela kamu iktisadi teşekkülleri eliyle rekabeti engelleyebildiği
gibi, verdiği teşviklerle, birtakım teşebbüslere
sağladığı vergi avantajlarıyla, birtakım aflarla
da rekabeti engelleyebilir; belirli gruplara, şahıslara avantajlar
sağlayarak rekabet koşullarını bozabilir ki biz bunun
örneklerini ülkemizde sıklıkla görmekteyiz. İşte bu
nedenle, devlet desteklerinin, devlet yardımlarının izlenmesi ve
bunun bağımsız bir otorite tarafından yapılması
gereklidir. Bu konuda bağımsız bir otorite yoksa, yasa
olmasına rağmen ikincil mevzuat yoksa işin doğrusu ortada
rekabet kavramı da yok demektir. Peki, rekabet kavramı, rekabet
politikaları neden bu kadar önemli? Rekabet hukukunu önemli yapan şey
ne? Malum, içinde bulunduğumuz iktisadi modelde malların ve
hizmetlerin hatta emeğin fiyatını piyasa belirlemekte ve bu
modele de serbest piyasa ekonomisi denilmekte. Böyle bir ekonomik modelde en
azından teorik olarak devlet piyasaya müdahale etmez, piyasalar herkese
açıktır, piyasaya ilişkin bilgiler herkesin emrindedir ve
rekabet, bu, pazar ekonomisinin zorunlu şartıdır; pazar
ekonomisi, rekabet ilkesine dayanır da diyebiliriz. Rekabetin
olmadığı ve korunmadığı ekonomilerde özgürlükçü
bir ortam oluşmaz ve sürdürülemez ve sonuçta tekellerin, kartellerin hâkim
olduğu kaotik bir ekonomik düzen ortaya çıkar. Böyle bir düzende
iktisadi güç az sayıdaki teşebbüs ve bireylerin eline geçer ve bu
durum toplumun genelinin aleyhinedir. Kamu kaynakları, toplumun geri
kalanının yerine, belli bir zümreye veyahutta son günlerdeki bilinen
ifadesiyle yandaşlara aktarılır. Bu nedenledir ki rekabet
politikası, iyi işleyen bir piyasa ekonomisi oluşturmak için
devletçe kullanılan bir araçtır. Burası önemli, bir kere daha
tekrar ediyorum: Rekabet politikası, iyi işleyen bir piyasa ekonomisi
oluşturmak için devletçe kullanılan bir araçtır. Peki, bu araç
devlet tarafından yanlış kullanılırsa, düzgün dizayn
edilmemişse, eksikse, tam değilse ne olur? Bağımsız
olması gereken rekabet otoritesi bir kişiye bağımlı
ise ne olur? Ve o kişi aynı zamanda yürütmenin başıysa,
yasamayı ve yargıyı tasallut altına almışsa ne
olur?
Değerli milletvekilleri, dünyada altyapı
yatırımlarında en fazla ihale alan 10 firmanın 5 tanesinin
ülkemizden çıkmış olmasının bir izahı var
mıdır, mantıklı bir açıklaması var
mıdır? Bu durum tesadüf olabilir mi? O hâlde böyle bir ülkede rekabet
kavramından bahsedebilir miyiz? Bugün bu ülkede gazetelerin neredeyse
tamamı aynı manşetleri atmakta. Farklı manşet atan
gazeteler ve televizyon kanallarına ise fahiş cezalar veriliyor.
Farklı düşünen, gerçeklerin peşinde koşan, hakikatin
peşinde koşan gazeteciler ise hapse atılıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir ekonomide, böyle bir ülkede
demokrasiden bahsedebilir miyiz? Medyada kartelleşmenin olduğu bir
ülkenin aynı zamanda demokratik olabilmesinin imkânı var
mıdır?
Bakınız, 2003 yılında
yürürlüğe giren bir Kamu İhale Kanunumuz var. Bugüne kadar 150
defanın üzerinde değişikliğe uğramış.
İstisnaları belirten 3üncü maddede, başlangıçta 6 tane
bent vardı. Bugün bu bent sayısı 29a çıkmış
durumda hatta şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan
torba kanunun 1inci maddesinde Kamu İhale Kanununa yeni bir istisna
getirilmek istenmekte. Alfabemizde harflere yer kalmadığına göre
bu sorun nasıl aşılacak, hakikaten ben de merak ediyorum.
İhalelerde esas usul açık ihaledir. İstisnai olması gereken
pazarlık usulü neredeyse hemen her ihalede karşımıza
çıkmakta. Pazarlık usulü ihale, rekabetin ortadan
kalkmasıdır, kamunun zarar etmesidir, kamu kaynaklarının
belli odaklara, belli ceplere transfer edilmesidir.
Değerli milletvekilleri, belli sayıdaki
firmayı ihaleye davet ederek yapılan ihalelerin toplamı 2003
yılında sadece 768 milyon liraydı. 2017 yılına
gelindiği zaman ise bu tutar 45 milyar liraya çıkmış ne
yazık ki. Yani rekabet politikaları, denetleyen ve düzenleyen
kurumların bağımsızlığı, yargı bağımsızlığı,
yolsuzluk, kayırmacılık, bunlar, esasında, hepsi birbiriyle
bağlantılı kavramlar.
Uluslararası Şeffaflık Derneği,
her sene, yolsuzluk algı endeksini yayınlıyor. 2018
yılında, 180 ülke arasında Türkiye 78inciydi; 2019da 91inci
sıraya gerilemişiz. 36 OECD ülkesi arasında 35inci sırada
yer almaktayız. Derneğin 2019 yılı Raporunda Türkiyeyle
ilgili söyledikleri enteresan: Güçler ayrılığının
düşük düzeyde olduğu, denetleme ve düzenleme
kuruluşlarının üzerindeki siyasi etkinin çok güçlü olduğu
belirtilmekte. Yargı bağımsızlığı ve
basın özgürlüğünün olmadığının ise altı
çizilmekte. Daha evvel kayırma, iltimas, yolsuzluk yok muydu? Vardı
elbet ancak önceden yapılan, Devlet İhale Kanununun etrafından
dolaşmaktı; şu an yapılan ise bizzat kanun yaparak
kayırmacılığın merkezîleştirilmesidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde rekabetin bilhassa
devlet eliyle, özellikle kamu ihalelerinde ortadan
kaldırıldığı açıktır. Burada serbest
ekonomiden bahsedemeyiz. Bu modelin adına serbest piyasa ekonomisi
diyemeyiz. Biraz evvel hatip talimat ekonomisi demişti, Esra Çeviker
Gürakar da buna kayırma ekonomisi demişti kitabında. Bu
sistem, olsa olsa ahbap çavuş kapitalizmidir. Yanlış
anlaşılmasın, serbest piyasa ekonomisi meraklısı
değilim, serbest piyasa ekonomisinin putlaştırılmasına
da karşıyım. Yeni sağın, neoliberalizmin dünyaya
mutluluk getirmediği ortada ancak pazarın serbest olması
kuralsız olacağı anlamına da gelmez. Bu durumun panzehri
hukukun üstünlüğüdür. Bu durumun panzehri bağımsız
denetleme otoriteleridir, bağımsız kurullardır. Bu durumun
panzehri şeffaflıktır, demokrasidir, haber alma
özgürlüğünün önündeki engellerin kalkmasıdır, rekabet
ortamının tesisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bugün tartıştığımız
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda yapılan
değişiklikler yeterli değildir. Öncelikle, Rekabet Kurumunun
bağımsızlığını tesis etmemiz gerekmektedir;
Rekabet Kurumu bir kişinin keyfiyetine bırakılamayacak kadar
önemlidir. Yani, ihtiyacımız, yeni bir rekabetin korunması kanunudur,
yeni bir anlayıştır; ihtiyacımız olan, yeni bir
rekabet politikasıdır.
Sonuç olarak, bu teklif, idari ve mali
özerkliği olmayan Rekabet Kurumunun kurumsal yapısında herhangi
bir düzeltme yapmamakla birlikte, mülkiyet hakkı ve teşebbüs
hürriyeti aleyhine sonuçlar doğurabilecek şekilde devlet müdahalesini
kolaylaştırmaktadır.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
Sayın Tahsin Tarhan konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Tarhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üzülerek de boş koltukları görüyoruz.
Malatya Milletvekilimiz Bülent Beyin imzası var; sağ olsun, kendisi
burada. Aynı zamanda 110 milletvekili bu kanun teklifine imza
atmış, iktidar sıralarında 10 milletvekili var; demek ki
kendileri de bu kanun teklifine sahip çıkmıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Çok değerli milletvekilleri, ülke 2018den bu
yana, iki yıldır ağır bir ekonomik krizde. Ekonomi
çökmüş durumda, işsizlik ve daralmada rekora doğru gidiyoruz.
Hepimiz biliyoruz, 2018de, seçim çalışmalarında
Başkanlık sistemi gelince ekonomi uçacak, kararlar tek elden
alınacak, bütün sorunlar çözülecek. dendi ancak ekonominin hâli ortada.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
mayıs verilerine göre, kapanan şahıs şirketleri bir
yılda yüzde 21 artmış, açılan şirket sayısı
ocak-mayıs arası yüzde 14 azalmış. Ocak-nisan döneminde ise
ülke çapında 4.709 şirket kapandı. TÜİKin
açıkladığı işsizlik rakamlarına
bakıyorsunuz, mart ayı işsizlik oranı yüzde 13ün üzerinde.
Kısa çalışma ödeneği ve zorunlu izin sonucu 4,5 milyon
kişi askıda. Son bir yılda 1 milyon 662 bin kişi
işinden oldu. Sadece mart ayında 1 milyon kişi işini
kaybetti, işsiz sayısı 4 milyon sınırına
ulaştı. Rekabetçi bir piyasa ekonomisi için öncelikle gerekli olan
yeni bir rekabet kanunu teklifi değil, ekonomideki sorunları çözmek.
Değerli milletvekilleri, teklif edilen kanun
ülkemizde piyasa rekabetini bozan asıl sorunlar konusunda hiçbir adım
atmamaktadır. Rekabetin hemen hiç korunmadığı iki büyük
alan var. Bu alanlardan ilki medya, ikincisi, baktığımız
zaman, inşaat sektörü.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, kamu
ihaleleri ve inşaat sektörüne baktığımız zaman
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün medya sahipliği
izleme raporuna göre, bugün Türkiyede en çok okunan 10 gazeteden 9unun sahibi
iktidarla ticari ilişkileri olan 5 holding. AKP medyada ileri
tekelleşme dönemine geçmiş durumda, oysa medya alanında rekabet
olmazsa olmaz çünkü medyada rekabet halkın doğru ve tarafsız
habere ulaşma özgürlüğünün teminatıdır.
İnşaat sektöründe tablo bundan farklı
değil. Son beş yılda kamunun verdiği 100 milyon lira ve
üzerindeki toplam 327,8 milyar liralık ihalelerin yarısını
sadece üç beş şirket almış. AKP iktidarı, kendi eliyle
fiilî tekeller yaratıyor. Rekabet Kurumu nerede merak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı,
2018de Kurulun özerkliğini kaldırdı, 2020de ise Kurumun
özerkliğini kaldırıyor. Rekabet Kanunu AKP iktidarı
döneminde 2003, 2004, 2005, 2008, 2011 ve 2018 tarihinde değişti.
Kanunun değişikliklerden önceki hâli bugünden daha yeterliydi.
2018de kanun hükmünde kararnameyle Kurulun özerkliği ortadan
kaldırıldı. Daha önce Yargıtay, Danıştay, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği, Kalkınma Bakanlığı ile
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı üye atanması sürecinde öneride
bulunabiliyordu. Başkanlık sistemi denen bu sistemde bütün üyeler
tek adamın atamasına bırakıldı. Bugün itibarıyla
Cumhurbaşkanı istediği kişiyi istediği zaman göreve
getirip görevden alabiliyor. Böyle bir anlayışla rekabet korunabilir
mi, böyle bir anlayışla özerklik sağlanabilir mi? Komisyonda
dile getirdik, yeni madde önerdik; önergemiz AKP milletvekilleri
tarafından reddedildi, durum değişmedi. Kurulun yapısı
böyle kaldığı müddetçe dünyanın en iyi yasasını
yapsak da rekabet ortamı iyileşmeyecek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, kanun teklifi,
şirketler için böl, parçala, yönet düzenini önermekte. Bu şartlarda
ülkemize yabancı sermaye gelmez, yerli sermaye de ürker, yatırım
yapmaz.
Temel maddeleri değerlendirirsek; örneğin,
teklifin 3üncü maddesi Komisyonda çok tartışıldı. AK
PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ gruplarının önergesiyle
bir ölçüde düzeltildi. Yapısal tedbir hemen uygulanmayacak,
şirketlerin altı ay süresi olacak ama yine sorun var. Rekabet
Kuruluna Deli Dumrul yetkisi veriliyor çünkü bu madde onu gösteriyor. Mahkeme
kararı olmadan şirketleri bölebilecek Kurul. Bu madde, mülkiyet
hakkını düzenleyen Anayasanın 35inci maddesi ve
çalışma hürriyetini düzenleyen Anayasanın 48inci maddesine
aykırı; kaldı ki dayanak gösterdikleri Avrupa Birliği
mevzuatına da aykırı. Avrupanın hiçbir ülkesinde idari
kurallar şirketleri bölmüyor. Ortada çok ağır bir rekabet ihlali
durumu varsa onu tespit ediyor; karar, nihayetinde mahkemelerin.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin
geleceği bakımından önemli bir karar anındayız.
Yapısal tedbir yetkisini bu hâliyle Kurula verirsek, bu ülkede mülkiyet ve
teşebbüs hürriyeti biter, şirketler kendilerini güvende hissetmezler,
yatırımlarını başka ülkelere kaydırma
yarışına girerler. Ayrıca, tamamen siyasete bağlı
bir kurula mülkiyeti bölme yetkisi verirsek yabancı sermayeyi
unutmamız gerekir. Elin adamı neden parasını Türkiyeye
getirsin? Neden ülkemize yatırım yapsın?
4üncü maddeye gelince, Defterlerini, fiziki ve
elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve
belgelerini inceleyebilir -buraya kadar sorun yok- bunların
kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir. hükmünü getiriyor; böyle
bir şey olamaz. Kimse kendi bilgilerinin dışarıya
sızmasını istemez. Bir memura bunun teslim edilmesini kimse
istemez.
Değerli milletvekilleri, böyle bir şey
kabul edilebilir değil. Kişisel veriler, ticari sırlar,
avukat-müvekkil ilişkisi, Rekabet Kurumunu ilgilendirmeyen ve zaten
bakmaması da gereken çok sayıda veri var. Kanunun bu hâli şirket
ve çalışanları için felaket, bütün verilere el konuluyor. Oysa,
Anayasanın 20nci maddesi kapı gibi duruyor önümüzde. Özel
hayatın gizliliği anayasal güvence altına alınmış
durumda, dahası Kişisel Verilerin Korunması Kanunu da var.
Gelin, bu yanlıştan dönelim, Anayasa Mahkemesinden dönecek bu
değişikliği kabul etmeyelim.
Değerli milletvekilleri, getirilen teklifin
kabaca yarısı yani 5inci, 6ncı, 7nci, 11inci, 12nci ve
13üncü maddeleri personelle ilgili. Çok ciddi hukuksuzluklar ve hak
kayıpları var o maddelerde. Her şeyden önce, Anayasa
Mahkemesinin 2013te iptal ettiği kanun maddesi ufak
değişikliklerle 2020de karşımıza çıkıyor.
Kadrolar konusunda Cumhurbaşkanına verilen esasları belirleyen
yetki de Kurula verilen takdir yetkisi de yanlış ve Anayasa'ya
aykırı. Kadroyla ilgili her şeyin kanunla belirlenmesi
lazım. Ayrıca, teklif kanunlaşırsa pek çok sayıda
memur eski işinden başka işlerde
çalıştırılacak. Bu, mobbing demek değerli
milletvekilleri. Bu memurların maaş kaybı, emeklilikleriyle
ilgili hak kayıpları olacak. Neden Anayasa'yı çiğneyerek
memurların haklarına dokunuyoruz değerli milletvekilleri?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
Sayın Bülent Tüfenkci. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
2008 küresel krizi, 2016 hain FETÖ
saldırısı, 2018 kur saldırısı ve bunların
yanında karşı karşıya kaldığımız
pek çok şoka ve jeopolitik gerilime rağmen Türkiye ekonomisi 2002 ile
2019 arasında ortalama yüzde 5,4 büyüme kaydetmiştir. Bu 5,4 büyüme
gerçekten önemli bir rakamdır ve bu büyümeyle Türkiye, her yıl 1
milyon gencine iş ve aş sağlamıştır. Bu
gelişmede uygulanan ekonomik politikaların etkinliği, ekonomik
temellerin sağlam olması ile alınan tedbirler krizlerden ne
kadar başarıyla çıktığımızın
göstergesi.
Dünya Covid-19 salgınıyla mücadele ederken
dünya ticaretinin de yüzde 6 oranında küçülmeye gideceği
öngörülmektedir. Türkiye, gerek salgınla yaptığı
başarılı mücadele gerekse açıkladığı destek
paketleri ve aldığı ekonomik önlemlerle dünyanın dikkatini
çekiyor. Hükûmetimiz yakaladığı büyüme rakamlarının,
istihdamın istikrarlı bir şekilde devam etmesi için ticaret
erbabına da her türlü desteği veriyor.
Bu kanun teklifiyle, 1994 yılında kabul
edilen ve Rekabet Kurumunun göreve başladığı 1997
yılından bu yana uygulanmakta olan 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda kapsamlı değişikliler
yapılması öngörülmektedir. Bu kanunun değişiklik
ihtiyacını ortaya çıkaran hususlar, kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten günümüze kadar olan dönemde ulusal ve uluslararası
piyasalarda yaşanan değişim, teknoloji alanındaki
yenilikler ve mehaz Avrupa Birliği rekabet hukukundaki gelişmeler
olarak özetlenebilir. Bu minvalde kanunun modernizasyonuyla Kurumun
etkinliğinin artırılması önemli bir ihtiyaç olarak
karşımızda durmaktadır. Nitekim günümüzde
dijitalleşen, hızla değişen piyasalar ve bu piyasalarda
oluşan aksaklıklar rekabetin tesisi için daha etkin ve
hızlı bir biçimde karar almayı gerektirmektedir.
Bu teklifle, hem ekonomimiz piyasa
aksaklığının yol açtığı hantallığa
karşı korunacak hem de tüketici refahının
artırılması güvence altına alınacaktır.
Ayrıca, dünya standartlarında bir Rekabet Kanunuyla da yeniden, yeni
doğrudan yatırımlar için daha elverişli bir ortamın
tesisi hedeflenmektedir.
Bu noktada özellikle vurgulamak istediğim bir
başka husus da kanun teklifi çalışmalarında mehaz Avrupa
Birliği mevzuatı ile uygulamasının önemli bir kaynak
teşkil ettiğidir. Ayrıca, kanun teklifi
hazırlıklarında ülkemizin bu alandaki yirmi yılı
aşkın birikimi de bizlere yol gösterdi.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi
teknik bir kanun olup idari işleyiş dâhil olmak üzere 16 maddeden
oluşan bir tekliftir. Kanun teklifinin ilk maddesiyle muafiyet rejiminde
kendi kendine değerlendirme yönteminin netleşmesi ve böylelikle
hukuki belirginliğin artması hedeflenmektedir. Bu düzenleme
teşebbüslerin bu alanda daha hızlı hareket edebilmelerine,
gereksiz işlem ve süre maliyetlerinden kurtulmalarına imkân
tanıyacaktır. Yapılan değişiklikle Rekabet Kurulunun
bu alandaki münhasır yetkisi kaldırılmakla birlikte
teşebbüslerin isteğe bağlı olarak Kuruma başvuru
hakkı da getirilmiştir. Böylece rekabet hukuku
uygulamasının adli sistem içinde daha fazla yer bulmasıyla
tabana yayılması sağlanacaktır. Birleşme ve
devralmaların Rekabet Kurumumuzun kontrolünde, ülkemiz gereksinimlerini de
karşılayacak şekilde, başta Avrupa Birliği olmak üzere,
tüm gelişmiş ekonomilerde benimsenen etkin rekabetin önemli ölçüde
azaltılması testine geçilecektir. Yapılan değişikliklerle
mevcutta uygulanan hâkim durum testinin eksiklikleri de giderilmiş olacak.
Rekabet ihlalleriyle etkili mücadele edebilmek amacıyla rekabetin
tesisinde elde edilecek kamu menfaatini de göz önüne alırsak yapısal
tedbirlerin uygulanmasına getirilen yenilikler de bu yasada var.
Değerli arkadaşlar, yasanın
uygulanmasında davranışsal tedbirlerin yetersiz kalması
hâlinde yapısal tedbirlere başvurulacak. Burada bazı
arkadaşlar bunu mülkiyete müdahale olarak algılasa da esasında
bu yasa düzenlemesi kesinlikle mülkiyet hakkına müdahaleyi içermemekte,
davranışsal tedbirin yetersiz kaldığı anlarda nadiren
başvurulacak yapısal tedbirleri öngörmektedir. Burada da
teşebbüslere kendilerini düzeltebilmeleri için altı ay süre
verilmekte.
Kanun teklifiyle, ekonomimizin ve tüketicilerimizin
en büyük düşmanı olan kartellerle mücadele noktasında da önemli
düzenlemeler geliyor. Tüketicimizi koruma noktasında ve
şirketlerimizi koruma noktasında Rekabet Kurumunun elini
güçlendirmiş oluyoruz.
Bildiğiniz gibi, özellikle 1994 yılında
elektronik ortamda verilerin tutulması veya defterlerin tutulması söz
konusu değildi. O zamanki düzenlemelerde alınan belge olarak yazılı
belgelere yer verilmişti ama bugünkü gelişen teknolojiyle birlikte
dijital verilerin de Kurum tarafından alınması noktasında
bir düzenleme yapılarak özellikle rekabet hukukunda Kurumun eli
güçlendirilerek haksız rekabetin önüne geçilmesinin yolu
açılmıştır.
Bu düzenlemeyi yaparken kapsamı da çok dar
tuttuk. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Avrupa Birliğindeki
düzenlemeler bu düzenlemelerin de çok ilerisinde yer almaktadır. Kanun
teklifi, kamu kaynaklarının daha verimli bir şekilde
kullanılabilinmesini temin etmek, rekabet hukukunu daha etkin
kılabilmek için, Avrupa Birliği mevzuatıyla da uyumlu bir
biçimde, 3 yeni araç getirmektedir. Böylelikle Rekabet Kurumunun tüketici
refahında daha çok etki doğuran ihlallere odaklanabilmesi
hedeflenmektedir. Bu araçlardan ilki, rekabeti kayda değer ölçüde
kısıtlamayan uygulamaların soruşturma konusu
yapılmamasını sağlamakta ve Rekabet Kurumunun tüketici
refahında daha çok etki doğuran ihlallere odaklanmasını
sağlamaktadır. Bu kapsamdaki araçlardan bir diğeri olan taahhüt
müessesiyle de rekabetçi endişe doğurabilecek uygulamaların
kanundaki uzun soruşturma süreçlerine gerek duyulmaksızın sona
erdirilmesine olanak tanınacaktır. Böylelikle hem
rekabetçi endişeler çok daha az kamu kaynağı kullanılarak
giderilecek hem de teşebbüsler uzun soruşturma süreçlerinin yol
açabileceği maliyetlerden kurtulacaktır. Bu kapsamdaki araçlardan
üçüncüsü olan uzlaşma müessesesi, yapmış olduğu ihlalin
farkına varan ve bunu kabul eden teşebbüslerin
başvuracağı bir usuldür ki bu, piyasa tarafından da
istenilen bir husustur. Bu usule başvuran teşebbüsler hem idari para
cezalarında indirime hak kazanabilecek hem de soruşturma süreçlerinin
hızlı sonlandırılması nedeniyle işlem
maliyetlerinden de tasarruf edecek.
Söz konusu
düzenlemelere ilaveten değerli arkadaşlar, Rekabet Kurumunun idari
işleyişini daha etkin kılmaya yönelik olarak da kanun teklifinde
bazı düzenlemelere yer verdik. Bu çerçevede, Kurulun kadro iptal ve ihdas
yetkisi, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasayı da dikkate
alarak kadro dereceleri ile sayılarına ilişkin temel
kuralların yasada açık olarak düzenlenme zorunluluğu üzerine hazırlanmıştır.
Sonuç olarak
değerli arkadaşlar, kanun teklifi çerçevesinde yapılacak
değişikliklerle Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun
modernize edileceği, Rekabet Kurumunun etkinliğinin
artırılacağı ve böylelikle mal ve hizmet piyasalarında
rekabetin geliştirilmesi suretiyle ekonomimizin daha
sağlıklı işletilmesine katkı
sağlanacağı hususunu özellikle vurgulamak isterim.
Yine, bu yasayı
hazırlarken sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili
paydaşların da görüşüne azami ölçüde başvurduk ve gerek
onların görüşlerini dikkate alarak gerekse muhalefetin Komisyonda
verdiği önergelerin de bazılarını kabul ederek mümkün
olduğu kadar kolektif bir yasa teklifi hazırlamaya
çalıştık.
Tekrardan Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi teklifin tümü üzerinde yirmi dakika süre ile soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz; bu sürenin on dakikası
sorulara, kalan on dakikası ise cevaplara aittir.
İlk soru Sayın Kılıça aittir.
Buyurun Sayın Kılıç
Yok.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Önümüzdeki hafta gençlerimiz liselere giriş
sınavlarına girecekler. Sınavın
yaklaştığı bu dönemde ailelerin ve
çocuklarımızın ne kadar stresli olduğunu da hepimiz
biliyoruz. Sınav tarihiyle oynayarak gençlerimizi ek bir strese soktunuz.
Buradan Millî Eğitim Bakanlığını da bir konuda
duyarlı olmaya çağırıyorum: Bakanlık disleksi, dikkat
bozukluğu gibi sorunları olan çocuklarımıza sınavda
özel gözetmen ve ek süre veriyor. Bu doğru bir uygulama ancak üstün
zekâlı çocuklarımızda böyle bir durum yok. Üstün zekâlı
çocuklarımız arasında aynı zamanda disleksi ve dikkat
bozukluğu olanlar var. Üstün zekâlı olmaları bu
sorunlarını ortadan kaldırmıyor. Bu çocuklarımız
da böyle bir desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Üstün zekâlı bu
çocuklarımızın bu sorununun çözülmesi için Millî Eğitim
Bakanlığını acil olarak önlem almaya
çağırıyorum. Bu özel çocuklarımızı da sınav
sistemimize kurban etmeyelim.
LGSye girecek tüm gençlerimize başarılar
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda tarımsal sulamada
kullanılan elektrik enerjisi fiyatlarından ve çiftçilerimize elektrik
enerjisi temin eden kurumlardan dolayı çok ciddi şikâyetler
gelmektedir. Elektrik faturalarını incelediğimizde, geçen
yıl aynı döneme ait faturalar ile bu yıl aynı döneme ait
faturalar karşılaştırıldığında yüzde
100ü aşan artışlar görülmektedir. Böyle bir durumda
tarımsal üretimin devamlılığı giderek imkânsız
hâle gelmektedir. Elektrik enerjisi fiyatları bu doğrultuda devam
ettiği takdirde Amik Ovamızda yetiştirilen birçok ürünün
üretilmesi imkânsız hâle gelecektir. Buradan Enerji Bakanına
sesleniyorum: Tarımda üretimin devamı açısından
kullanılan elektriğin birim fiyatlarının acilen
düşürülmesi gerekmektedir ve bu, üretici için büyük önem arz etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Hatayda üretime değil
ranta dönük yanlış ekonomi politikaları, üstüne yanlış
Suriye politikası, bunun da üstüne pandemi eklenince Hatay ekonomisi
çöktü. Hatayın 2020nin ilk beş ayındaki ihracatı geçen
yıla göre yüzde 25 azaldı. Hatayda 2019 Mart ayında 2 milyar
327 milyon lira olan takipteki alacaklar 2020 Mart ayında 2 milyar 729
milyona çıktı yani bir senede Hataydaki takipteki alacaklar 402
milyon lira arttı. Hatay takipteki alacaklar sıralamasında 81 il
içerisinde 10uncu sırada. Bu veriler Hatayda işsizliğin,
yoksulluğun artmasına neden oluyor. İşte bu nedenle Hatayda
intihar vakaları artıyor. Kendini yakan işsiz babaları,
çöpten ekmek parası çıkarmaya çalışan engelli
çocuklarımızı görüyoruz. İktidar bu kötü gidişata ne
zaman dur diyecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kocaeli Gebze Öğretmenevi ve Akşam Sanat
Okulu Müdürlüğü bünyesine İş Kanununa tabi çalışanlar
nisan ve mayıs aylarında maaş alamadı. Ayrıca, kamu
işçilerine 2 periyotta ödenmesi gereken 2020 yılı tediye ücretleri
de ödenmedi. Mağduriyetin nedeni öğretmenevinin 25/3/2020 tarihinde
sağlık personeli için konaklama tesisi olarak
kapatılmış olması. Kapatma kararı 31/8/2020 tarihine
kadar devam edecek. Bu işçiler maaşlarını döner sermaye
üzerinden alıyor. Kurum sosyal tesis olarak hizmet vermediği için
döner sermaye geliri yok. İşçilerin maaş mağduriyetinin
giderilmesi ve geçmişe dönük maaş ödemelerinin yapılması
gerekir.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hemen her meslek dalında ve sektörde
olduğu gibi sağlık alanında da atama bekleyen yüz binlerce
kişi var. Plansız ve bir öngörüye dayanmayan eğitim sisteminin
sonucu olan ve giderek büyük bir toplumsal sorun hâline gelen üniversiteli
işsiz sayısını artık azaltmamız lazım. Pandemi
sürecinde Sağlık Bakanlığı tarafından
yapılan 32 bin atamanın sadece 18 bini sağlık personeli;
geride, 39 ayrı branşa mensup, atama bekleyen 600 bin
sağlıkçı kaldı. İçinden geçtiğimiz süreçte
sağlık çalışanlarının nasıl büyük bir
fedakârlıkla çalıştığına hepimiz tanık
olduk. Bu süreçten bir başarı öyküsü çıkartılacaksa bu
öykünün en büyük kahramanları sağlık emekçileridir. Açılan
yeni hastaneler zaten çalışma yükü ağır olan
sağlıkçılarımızın yükünü fazlasıyla
artırdı. Bunu hafifletmek için yeni sağlık personeli
ataması yapılmalıdır. Uzun vadede ise sağlık
eğitiminde bir planlamaya gidilerek eğitim almış ancak
alanında iş bulamayan sağlıkçı ayıbından
Türkiye kurtulmalıdır.
BAŞKAN Sayın Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu pandemi süresi boyunca işsiz, beş
parasız insanlar yumağı oluştu yeniden. EYTliler emekli
olmayı bekliyor. PIKTES öğretmenleri atanmayı bekliyor. Engelli
öğretmenler, engelli memur adayları, atanamayan öğretmenler,
sağlıkçılar, ücretli öğretmenler, usta öğreticiler,
sözleşmeli memurlar ve 112 acilciler atama ve kadro bekliyor. Gençlerimiz
intiharın eşiğinde. 10 milyona yakın işsiz ordusu,
mimar, mühendis ve şehir plancısı iş; emekli ve memur maaş
düzenlemesi; çiftçi, köylü destek ve çözüm bekliyor ama iktidar her nedense
bilimsel veriler ışığında ülkesinin geleceği için
çalışan TMMOB ve adaleti mülkün temeli gören, bağımsız
savunmayı esas alan barolarla uğraşıyor. Hükûmet edenlerin
bir an önce vatandaşın gerçek gündemine dönmesini ümit ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, üniversitelerin yüksek lisans, doktora programına
girişte aranan yabancı dil sınavı Covid-19 nedeniyle ÖSYM
tarafından 27 Eylüle ertelendi fakat üniversiteler yüksek lisans ve
doktora programına ağustos ayında veya eylül ayının
başında öğrenci alırlar. Bu nedenle ya YDS ağustos
ayına alınmalı ya da yüksek lisans, doktora programına
giriş ekim ayına ertelenmelidir.
Diğer konu: Kenelerin
ısırmasıyla Kırım Kongo kanamalı ateşi diye
bilinen hastalık oluşmaktadır. Özellikle Orta Karadeniz ve
İç Anadolunun kuzey kesimlerinde görülen vakalar yine ortaya çıkmaya
başladı. Covid-19dan çok daha öldürücü olan Kırım Kongo
kanamalı ateşinden dolayı ölümler görmeye başladık,
acilen önlem alınmalıdır. Özellikle kırsal alanda
çalışan, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlara
yönelik eğitimlerin ve denetimlerin, kontrollerin
artırılması gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ülkemizde 10 milyona yakın engelli yurttaş
bulunuyor. Herkesin aynı zamanda engelli adayı olduğunu
unutmadan, toplumda engelli yurttaşlarımız için
duyarlılık ve farkındalık oluşturmak zorundayız.
Biliyoruz ki engel yoktur, engelleyenler vardır. Engelli
yurttaşlarımızın en büyük sorunlarından biri de kamuda
ve özel sektörde istihdamdır. Belirli oranda engelli personel
çalıştırma zorunluluğu bulunsa da bu kontenjan
doldurulmuyor. Bu durum, sağlıklarıyla ilgili, sosyal, kültürel
ve ekonomik olarak problemlerle boğuşan engelli
yurttaşlarımızı daha da mağdur ediyor.
Sayıları 100 bini aşan engelli memur adayları, 2018de
yapılan e-KPSSde yetersiz alım olduğu için hâlâ atanmayı
bekliyor. Yaklaşık beş ay sonra yeni bir e-KPSS yapılacak.
Yüksek puanla hâlâ atanmayı bekleyen lisans, ön lisans ve ortaöğretim
mezunu engelli memur adaylarımızın sesini duyun artık.
Meclise sunduğumuz engelli istihdamı oranını artırmaya
çalıştığımız yasa teklifine destek bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaplan
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Salgın şartlarında dahi üretimini
sürdüren, iç piyasa taleplerini karşılamak için canla başla
çalışan sanayicilerimize verilen destekler yetersiz kalmaktadır.
Üretimin bel kemiği sanayi ve sanayicilerimizin özellikle bankalara olan
kredi borçlarının yapılandırılması gerekmektedir.
Sanayicilerimizin daha önce yapılandırılmış
kredilerinin faiz oranlarının güncel faiz oranlarına göre
yeniden yapılandırılması için hem devlet hem özel
bankalarla görüşülerek revize edilmesi konusunda adımlar
atılmalıdır. Gümrüklerini kapatan ülkelere ihracat yapan
firmaların mağduriyetlerinin giderilmesi için KGF ve EXIMBANK
limitlerinin artırılması gerekmektedir. Sanayicilerimizin belini
büken oldukça yüksek maliyetli kredi borçlarının, yekten, en az
altı ay süreyle alınmaması için Sayın Bakana
çağrıda bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Komisyon
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
9 arkadaşımız soru sordu, kendilerine
teşekkür ediyorum ama sorular içerisinde Komisyonumuzu doğrudan
ilgilendiren bir soruyu göremedim. Muhakkak ki ilgili bakanlıklar,
değerli milletvekili arkadaşlarımızın değerli
katkılarını, görüşlerini Türkiye Büyük Millet Meclisini
izleyerek ya da Genel Kurul tutanaklarını değerlendirerek bu
konuyla ilgili cevaplarını saygıdeğer milletvekillerimize
göndereceklerdir.
Ben, yalnız, şu aşamada şunu
ifade edebilirim: Çok değerli milletvekili arkadaşlarımız,
kanunun geneli üzerinde yaptıkları görüşmelerde fikirlerini
ifade ettiler. Komisyonda da çok ahenkli, uyumlu bir çalışmayı
gerçekleştirdiğimizi ifade etmek istiyorum.
Buradan tüm siyasi parti grup temsilcisi, Komisyon
üyesi milletvekili arkadaşlarımız samimiyetle, içlerinden geldi,
doğru olduğuna inandıkları konuları çok ciddi bir
şekilde gündeme getirdiler, tartıştık, birlikte
değerlendirmeye çalıştık. Tabii, hepsinde
uzlaşmamız mümkün olmadı, kısmi olarak
uzlaştığımız konular, uzlaşamadığımız
konular
Bir kısmını da Genel Kurul aşamasında,
değerli milletvekili arkadaşlarımızın
yaptıkları değerlendirmeler çerçevesinde, gündeme alalım,
onu da değerlendirelim. diye ifade ettik.
Sadece Komisyonumuzdan milletvekilleri bu
görüşmelere katılmadılar, çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarımız da başka komisyonda olmalarına
rağmen Komisyon aşamasına gelerek onlar da fikirlerini ifade
etmeye çalıştılar. Bazıları Avrupa Birliği
nezdinde değerlendirmelerde bulundu. Bir kısım
arkadaşımız ihtisas alanları olduğunu
düşündükleri Anayasa konusunda, hukuki konularda değerlendirmelerde
bulundu. Onlara da yaptıkları değerlendirmeden dolayı
teşekkür ediyorum.
Burada konuşulan sürede özellikle dikkatimi
çeken Kanun teklifinin 3üncü maddesinde ifade edilen mülkiyet
hakkının Anayasaya aykırı bir şekilde ihlali var
mıdır? konusu gündeme getirildi. Bu konu Komisyonda da sorulan ve
zihinlerde soru işareti ortaya çıkaran bir durumdu. Bunu ilgili kanun
teklifini veren değerli arkadaşımıza, Kurum yetkililerine,
Başkanına, Hükûmet temsilcisine, Değerli Bakan Yardımcımıza
ifade ettik. Şunun da altını tekrar çizerek ifade ediyorum ki
3üncü maddede konulan meseleler; bir, davranışsal değişimi
ortaya koymak; iki, yapısal tedbirleri almak konusunda bütün siyasi
partilerimizin grubuna mensup milletvekillerinin ortak imzasıyla bir cümle
ilave ettik. Bu cümlede 3üncü maddenin sonuna Davranışsal
tedbirlerin sonuç vermediğinin nihai kararla tespit edilmesi hâlinde
ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine, yapısal tedbire
uyması için en az 6 ay süre verilir. ibaresi tüm siyasi partiden milletvekili
arkadaşlarımızın imzasıyla gerçekleşti. Burada,
bir süre verme, doğrudan doğruya cezai müeyyidenin uygulanmasına
geçmek yerine, altı ay süre içerisinde yaptırım için bir zaman
kazanımı ifade ettik.
Bakın, değerli arkadaşlar, bunu hem
Avrupa uygulamalarından hem dünya uygulamalarından
davranışsal etkileriyle, yaptıkları rekabeti bozucu,
tüketicinin aleyhine olan bir durum söz konusu olduğu takdirde Rekabet
Kurumu bunu denetliyor, inceliyor, diyor ki: Sen tekelci olma yolundasın,
oligopol olma yolundasın. Fiyatları istediğin gibi belirleyerek
buradan aşırı kâr elde etme gibi durumun söz konusu, ben böyle
bir aşırı kâra müsaade etmem, davranışsal olarak bunu
değiştir, fiyatlarını makul seviyeye çek. Bununla ilgili
uyarısını gerçekleştiriyor. Firma veya firma teşebbüs
birlikleri bu konuyla ilgili eğer uyarıları yerine getirmezse bu
sefer, tekelci olma yolundaki büyümeyle ilgili, tekelci olma yolundaki
sürekliliği devam ettiği takdirde, davranışları devam
ettiği takdirde yapısal değişimle ilgili bir karar ortaya
çıkarıyor. Eğer bu kararı firma almazsa
Bizim
aklımıza şöyle bir soru geldi: Eğer bu yapısal
değişimi yapmadığı takdirde, Kurum kendiliğinden
mi
Örneğin, Sen yüzde 20 hisseni başkasına devredeceksin,
devretmek mecburiyetindesin. diye Kurum kendiliğinden bu devir
şartını yerine mi getirecek? diye sorduk, öyle bir şeyin
olmadığını ifade ettiler.
Şimdi, tekrar Değerli Kurum
Başkanına sordum: Bu konuda yaptırım nedir, müeyyide nedir?
Eğer bu kararla ilgili, bizim önergeyle yaptığımız
altı ay süre uzatılmasıyla ilgili karar verildiği takdirde
firmaya bir önceki yılın yıllık cirosunun on binde 5i
oranında günlük ceza uygulaması yapılıyor. Bu ceza
uygulamasının amacı nedir? Piyasadaki rekabeti bozucu
şekilde ortaya çıkan davranışlarından veya
yapısal dönüşümü yapmadığından dolayı aşırı
kâr elde ettiğinden, maksimum kârın öngörülebilir olmaktan
çıkıp aşırı bir noktaya gitmesinden kaynaklı
rekabetini veya bunu en azından kamu adına bir kaynak temini, kamu
adına bir müeyyide uygulayarak günlük on binde 5 oranında ceza
yaptırımını ortaya koyuyor. Bu ne olabilir? Teşebbüs
veya teşebbüs grubu, bu cezayla ilgili, on binde 5 günlük cezayla ilgili
yargı yoluna başvurabilir. Yargı, kararını verir.
Kurumun kararı doğruysa yargının verdiği karara ya
uyacak, yapısal değişimi yapacak ya da her gün yıllık
cirosunun on binde 5i olmak üzere günlük müeyyideyi uygulamak mecburiyetinde
kalacaktır diye ifade etmek istiyorum. Yani, burada değerli
milletvekili arkadaşlarımızın ve bizim de hassasiyetimiz,
ilk bakışta sanki Kurumun isteği üzerine yapısal değişimi
yapmak mecburiyeti Başkalarının mülkiyet hakkına ihlal var
mı, müdahale var mı, Anayasaya aykırı bir durum var
mı? diye endişe duyduk, birlikte bunu değerlendirdik ama bize
gelen bilgi çerçevesinde bunun olmadığını ve
açıklamaların da bu şekilde olduğunu gördük ki mülkiyet
hakkına doğrudan müdahalenin olmadığını ifade
etmek istiyorum.
Kanun teklifini veren değerli milletvekilimiz,
Malatya Milletvekilimiz, önceki dönemlerde Ticaret Bakanlığı
yapan arkadaşımız, burada on dakikalık
konuşmasında gerçekten çok güzel, madde madde ve sizlerin
eleştirileri doğrultusunda da teklif üzerindeki
açıklamalarını yerine getirdi.
Değerli arkadaşlar, zaten Komisyonda 2
madde üzerinde ihtilafımız söz konusuydu. Biri, kanun teklifinin
3üncü maddesindeki bu yapısal kararla ilgili olan kısımdı.
Yine az önce de ifade ettiğim gibi, siyasi parti gruplarının
ortak önergesiyle buradaki ihtilaf, soru işareti ortadan kalkmış
oldu. İkinci konu da kanun teklifinin 4üncü maddesinde ortaya çıkan
defterlerin, belgelerin incelenmesiyle ilgili. Madde metninde şu var:
Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde
tutulan her türlü verilerini ve belgelerini inceleyebilir, bunların
kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir. konusu. Bunun muhalefet
şerhini yazarken değerli arkadaşlarımıza daha
anlaşılır bir şekilde ifade etmelerini, bizim de bunu Genel
Kurul aşamasında değerlendireceğimizi ifade ettik. Bu
aslında bizim Komisyonumuzda gündemde olan bir madde değildi fakat bu
teklif biliyorsunuz, 15 Mayıs tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderildi, 15 Mayıs tarihinde Komisyonumuza havale edildi. O süre
içerisinde paydaşlar, sivil toplum örgütleri de bunu inceleyebilirlerdi.
Biz 2 Haziran tarihinde saat 15.00te görüşmelere başladık fakat
bir sivil toplum örgütü 16.30da hem bizim Komisyonumuzun mailine bir mail
atmış hem de siyasi parti gruplarına bu maili
atmışlar. Biz 15.00te Komisyon görüşmelerine
başlıyoruz, 16.30da bu görüşlerini dile getirdiler ve o sivil toplum
örgütünün temsilcisine açıklama imkânı sunduk. Avrupa Birliği
Komisyonu üyesi olan değerli milletvekili arkadaşlarımız da
vardı. Biz bunu Avrupa Birliği müktesebatına uygun olup
olmadığı konusunda kurumdan sorduk. Bakın, Avrupa Birliği
mevzuatına uyumlu, AB uygulamasındaki yerinde inceleme yetkisi 1/2003
sayılı Tüzükün 20nci maddesinde düzenlenmekte. Ben bunu
Saygıdeğer Komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve Grup
Başkan Vekillerine ilettim. Elimde, Avrupa Birliği
müktesebatının 20nci maddesi burada ifade ediliyor. Hemen hemen
aynısını tercüme ederek bizim 15inci maddede bunu ortaya
koyuyorlar. Avrupa Birliğinden yapılan tercümeyi ifade etmek
istiyorum:
a) Teşebbüslerin her türlü mal
varlıklarına girmeye,
b) Tutulduğu ortama
bakılmaksızın işleriyle ilgili her türlü defterlerini ve
kayıtlarını incelemeye,
c) Bunların her türlü kopyasını
almaya,
d) İşletmelerini ve defterleri,
kayıtları incelemenin gerekli kıldığı süre
boyunca mühürlemeye yetkili kılınmaktadır.
Bu noktada, kanun değişikliğiyle,
Avrupa Birliği mevzuatında bulunan mühürleme yetkisinin
getirilmediğini vurguluyoruz. Avrupa Birliğinde mühürleme yetkisi
var, bizim mevzuatımızda mühürleme yetkisinin
olmadığını vurgulamak
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tercüme
yanlış yapılmış Başkan. Onun bize orijinali
verilirse tercümeye verelim, o tercüme yanlış.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Tanal, Sibel
Hanım orada, Sibel Hanıma herhâlde sizin grubunuz vermiştir.
Ben Sibel Hanımın tercüme edeceğine inanıyorum, güveniyorum.
Sibel Hanıma gönderdik. Değerli Grup Başkan Vekilimize ve
Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Sayın Tarhana da bunu verdim.
İnşallah Sibel Hanıma ulaştırmışlardır.
Ulaştırdılar mı Sibel Hanım size? Bakmışlar.
Ben o şekilde olduğuna inanıyorum, görüyorum. Yani
açıkçası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 3üncü maddede
verilen bilgi de yanlış Başkanım.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bilgi yanlışsa
bürokratlardan hesabını sorarız Sayın Tanal.
Bakın değerli arkadaşlar, tekelci bir
piyasayla, piyasadaki gücünden kaynaklanan rekabet bozucu -Türkiye için
konuştuğumuzda- 82 milyonun aleyhine bir düzenleme, fiyat oluşturmaya
kalkan birisi varsa Rekabet Kurumunun bu konuda alacağı tedbirlerin
hepimiz tarafından desteklenmesi gerekir. Bunun amacı piyasadaki
rekabeti bozucu, haksız rekabetin beraberinde getirdiği ve tekelci
olma hakkını ortaya koyarak yüksek fiyatlarla tüketicinin kıt
kaynaklarını elinden almaya dönük yaptığı
çalışmaları Rekabet Kurumunun elinden almasının
aslında hepimiz tarafından takip edilmesi, takdir edilmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Tekrar, hem Komisyonda katkı sağlayan
Komisyon üyesi değerli milletvekillerimize hem de Komisyon üyesi
olmayıp da katkı sunan değerli milletvekillerimize ve burada da
konuşma yaparak yine katkı sunan değerli milletvekillerimize
teşekkür ediyorum. Hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, kaliteli yasamanın katkı alarak
olacağına, Rekabet Kurumunun uzmanlarının sağlık,
eğitim ve ilaç alanına farklı bir bakış
açısıyla bakması gerektiğine, 215 sıra
sayılı Kanun Teklifine yönelik Anayasaya aykırılık
iddialarında ısrarcı olduklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederiz.
Öncelikle Komisyonun çalışma şekli,
Komisyondaki diyalog ortamı ve muhalefetten olabildiğince katkı
almaya yönelik bir irade olduğu ortada. Komisyon
çalışmalarındaki arkadaşlarımız aktardı.
Bunu çok doğru buluyoruz. Bütün komisyonların da benzer bir
şekilde yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu birincisi
ihtisas komisyonlarının önemini ortaya koyuyor yani her kanunu Plan
ve Bütçe Komisyonuna
Orayı alt Meclis gibi çalıştırmak iyi
sonuç vermiyor. Kaliteli yasama ancak katkı alarak olur. Belli düzeltmeler
var ama hassas olduğumuz, Anayasaya aykırılığına
dikkat çektiğimiz husus çok kritik. Özellikle Avrupa Birliğinden
örnek alıyoruz. deyip de Avrupa Birliğinden esas örnek
alınması gereken şey kurumun, kurulun oluşturulma
biçimiyken burada bir kişinin her şeye karar verdiği ve onun
atadığı bir kurul olunca Avrupadaki örneği alıp
buraya getirince iyi bir şey çıkmıyor ortaya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve böylesine
aşırı yetkilerle donatılmış bir kuruma bir tek
karar vericinin yaptığı atama ile Avrupadaki kurulların
oluşma biçimini karşılaştırdığınızda
arada büyük bir tezat var.
Bir de Sayın Başkan, müsaadenizle
Rekabet
Kurumundan çok çekmiş birisiyim ben Türk Eczacıları Birliği
Genel Sekreteriyken. Odalarda denetimler, Türk Eczacılar Birliğine
ağır cezalar
Çünkü burada fırsat, imkân varken şunu
söylemek isterim bir katkı sağlamak için: Bazı konularda
alabildiğine rekabet olabilir ama mesela sağlık hizmet sunumu
gibi, ilaç gibi hem stratejik hem insani ve ticari yönünün minimize edilmesi
gereken bir üründe Eczacılar birbirleriyle kıyasıya rekabet
etsin. Efendim, açık indirme yapsınlar. gibi öyle yanlış
işler yaptılar ki zamanında eczacıların birbiriyle
rekabeti halk sağlığını tehdit eder boyutlara
geliyordu. Bunu bütün doneleriyle de ortaya koyduk. Rekabet Kurumunun her
sektöre farklı bakıp bazı alanları -mesela ilaç sektörü
demeyiz biz eczacılık alanı deriz- çok özel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
anlamaya yönelik analiz
etmesi gerekir. Zamanında Hastadan katılım payı almayan
eczane ne güzel rekabet yapıyor. deyip, Rekabet Kurumuna başvurup,
destek görüp odalara cezalar kestirdi bu Kurum. Oysaki katılım
payının bir mantığı var, hastayı maliyetin
farkında etme gibi; iğneyi kendine, çuvaldızı
başkasına gibi. O katılım payını almamak için
başka imkânlar yaratılıp geçmişteki o istismarlara
karşı ne kadar mücadele verdik ve işi ne kadar doğru bir
noktaya taşıdık...
Rekabet Kurumu uzmanlarının,
hukukçularının başta sağlık alanına bakarken,
eğitim alanına bakarken, ilaç alanına bakarken çok başka
bir bakış açısıyla bakmaları lazım. O konuda
zaten dünya kadar mahkeme kazandık Kuruma karşı ve bir noktaya
geldi. Bundan sonraki bakış açısında, rekabetin aksak
rekabet olması gereken yerlerde, hizmetle rekabet olması gereken
yerlerde farklı piyasacı anlayışların çok tehlikeli
olduğunu düşünüyoruz. Anayasaya aykırılık
iddiamızda ısrarcıyız. Bu konuda birlikte müzakere edilen,
bazı katkılar alınan ama en önemli katkıya direnilen
sürecin de Genel Kurul aşamasında telafi edilmesini ümit ediyoruz.
Teşekkür ederim.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Oylamaya geçmeden önce yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın
Bayır, Sayın Şevkin, Sayın Şahin, Sayın Köksal,
Sayın Özcan, Sayın Yalım, Sayın Tanal, Sayın Tokdemir,
Sayın Güzelmansur, Sayın Tığlı, Sayın Önal,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Barut, Sayın Emecan,
Sayın Kaplan, Sayın Özdemir, Sayın Ünlü, Sayın Topal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 215 sıra sayılı Kanun
Teklifinin maddelerine geçilmesine ilişkin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN - Pusula veren sayın
milletvekilleri lütfen ayrılmasın.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 10uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Rekabet, piyasa ekonomisinin zorunlu bir
şartıdır ve piyasa ekonomisi, rekabet ilkesine dayanır.
Serbest rekabete dayalı bir ekonomi, hem kaynakların etkin
kullanımını sağlar hem de rakip malların
fiyatlarının düşmesine, pazarda daha büyük paya sahip olmak
isteyen işletmelerin kalitelerini artırmalarına yol açar.
1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 3üncü maddesine göre rekabet
kavramı Mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında
özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarış.
şeklinde tanımlanmıştır. Ancak teşebbüslere
özgürce karar verebilmelerini sağlayan rekabet hakkı, zaman içinde
kötüye kullanılmış, sayıları sınırlı
olan üreticilerin, birbirleriyle rekabet edecek yerde, daha çok kazanmak için
iş birliği yapmaları, piyasadaki rekabeti kısıtlayarak
kartel ve tekelleşme yolunda gitmeleri, kamu otoritelerinin bu duruma
müdahalesini zorunlu kılmıştır.
Piyasaların sağlıklı
işleyişini sağlamak için gerekli düzenlemeleri zamanında
yapan ve onlara uyulup uyulmadığını anında denetleyen
bir kurum olarak devlet, ekonominin en önemli faktörüdür. Devlet, bu görevini
1994 yılında 4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunun kabul edilmesi ve 1997 yılında bu kanunu
uygulamakla yükümlü otorite olan Rekabet Kurumunun tesis edilmesiyle yerine
getirmiştir.
Mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti
engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve
uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini
kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve
denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamak
amacıyla kurulan Rekabet Kurumu, görevini yaparken
bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci ve kişi,
Kurumun nihai kararını etkilemek amacıyla emir ve talimat
veremez. Rekabet hukukunun uygulayıcısı, idari
yaptırım gücüne sahip olan Rekabet Kurumu, kanun yapıcı
tarafından siyasetin etkisinden uzak kalabilmesi için büyük ölçüde siyasi
otoriteden bağımsız bir yapıyla kurulmuştur.
Uygulamada, kamu yararının gözetilip
gözetilmeyeceği, düzenleyici kurumun yapısıyla
bağlantılıdır. Düzenleyici kurum, siyasetten ve
düzenlediği piyasadan bağımsız fakat aynı zamanda hesap
verebilir bir yapıda olduğu ölçüde kamu yararının
gözetilmesi mümkün olacaktır. Ne var ki, son dönemde yapılan yasal
düzenlemeler, Kurumun bağımsızlığını tehdit
eder niteliktedir. Kurumun yönetim organı olan Rekabet Kurulunda siyasi
otorite tarafından belirlenen üyelerin sayısı
artırılmıştır. Kurul üyelerinin siyasi otorite
tarafından atandığı ve görevden alınabildiği bir
kurumun aldığı kararların ne siyasi piyasa ekonomisi ne
serbest piyasa ekonomisi ne de yabancı yatırımcılar
tarafından olumlu değerlendirilmeyeceği ortadadır.
Sayın milletvekilleri, devletin rekabet
koşullarını düzenlemek kadar haksız rekabeti önlemek ve
tüketiciyi korumak gibi asli bir görevi de vardır. Bunun en son
örneğini, corona salgınının ülkemizde görüldüğü ilk
günlerde yaşadık. Ne oldu hatırlayalım; maske
fiyatları ortalama yüzde 600-700 oranında arttı, aynı
şekilde dezenfektan ve kolonya fiyatları da. Bunları geçelim;
vatandaşlarımızın bir anda marketlere
doluşmasıyla makarna fiyatları bile arttı. Rekabet Kurulu,
bu durumda haklı olarak devreye girdi ve coronavirüs salgını
sürecinde tıbbi, koruyucu ve kumaş maskelerin üretimi ve
satışı alanında faaliyet gösteren 10 teşebbüs
hakkında soruşturma başlattı.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, uğultudan hatibi
dinleyemiyoruz efendim. Himmetinizi rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
sayın hatibi can kulağıyla dinleyelim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sonuçta yoklama
isteyen de yok, dışarıda kuliste sohbetinize devam
edebilirsiniz.
Bu, müdahale edilmesi gereken bir süreçti ve Rekabet
Kurulu görevini yaptı. Hükûmetin maskeyle sınavını gördük,
yaşadık. İhale yasağı konuldu, belediyelerle maske
dağıtımı konusunda inatlaşıldı,
Satış yasak, biz dağıtacağız. denildi, sonra
Beceremedik, hadi satın. kararı alındı. Sağlık
sektöründe tek kullanımlık ürünlerin ihracatı,
bağış şartıyla izne tabi kılındı.
Şu an maskeye erişim sorunu çözülmüş
gibi görünse de maske fiyatları yine normal satış
fiyatının çok üstünde. Bu seferki neden, karaborsacıların
Fırsat bulduk, hangi fiyattan verirsek gider. mantığı
değil, maske üretimi yapılacak kumaşın karaborsaya
düşmesi. Virüs öncesi maske üretiminde kullanılan nonwoven yani
dokunmamış kumaşların fiyatları piyasada 4-5 kat
arttı. Virüs öncesi kilogram fiyatı 1,8 dolardan satılan kumaşın
fabrika fiyatı 12 dolara kadar yükseldi, maske kumaşı karaborsaya
düştü. Kumaşın girdi maliyetlerinde fiyatın yükselmesine
neden olan herhangi bir artış yok; tek artış, salgın
nedeniyle oluşan talep.
İçeride maske üretimi artınca maske
ihracatına yönelik yasak kalktı, ihracatı yapacak firmaya
Hükûmet tarafından şart konuldu: Yaptığın ihracat
kadar bana da bağış yapacaksın. Şimdi, maske
üreticisi, kilosunu 4-5 kat fazla para vererek 12 dolardan
aldığı dokunmamış maske kumaşına bir de
bağış baskısı yüklenince 12 dolar daha ekleyerek
kilosunu 24 dolara mal etmeye başladı. Şahsınızın
büyüklüğünü diğer ülkelere göstermek için maske gönderebilirsiniz ama
bunun maliyetini üretici ve ihracatçıdan çıkaramazsınız.
Biz burada rekabetin koşullarını, kurallarını
görüşmek üzere bir kanun teklifi görüşüyoruz ancak maske ihracatı
yapan kendi tacirimizin uluslararası pazarda rekabet gücünü devlet eliyle
yıkıyoruz. Bağış, gönüllü olur ama İlla da
bağış yapacaklar. diyorsunuz, o zaman
bağışı maske kumaşı üreten firmalardan
alabilirsiniz.
Özetle, Hükûmet maske sorununa bir çözüm
bulamadı, anlaşılan, görev yine Rekabet Kuruluna düşecek.
Rekabet, piyasa tekelleşmesi ve karaborsalaşmasına -Sayın
Komisyon Başkanının da soru-cevaplarda ifade ettiği gibi
güncel bir durum kişisel değil- sektörel bir örnek verdim.
Umarım, Rekabet Kurulunun dikkatini çeker, gereğini yapar ve ihracat
yapan firmalarımıza da maske tüketen vatandaşlarımıza
da faydalı bir iş yapmış olurlar.
Değerli milletvekilleri, 1994 yılında
kanunlaşan ve 1997 yılında uygulanmaya başlanan Rekabet
Kanunu, yirmi üç yılda çeşitli değişikliklere
uğramıştır ama uluslararası ölçekte mal ve hizmet
piyasalarındaki değişim, ulusal rekabet kanunları ve
yaklaşımları da bu değişimi yetersiz kılmıştır.
Ayrıca, Avrupa Birliği ve gelişmiş ülke uygulamalarına
paralel olarak mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti korumak ve
geliştirmek amaçlarına hizmet edecek daha etkili bir rekabet hukuku
sisteminin yerleşmesi de gerekmektedir.
AK PARTİsinin kanun teklifi gerekçesinde dile
getirdiği gibi bu amaç yolunda bir kanun çıkarılmasına,
kamunun yararına tabii ki karşı değiliz. Ancak AK
PARTİsinin getirdiği her kanun teklifi gibi bu teklifte de amaç ve
sonuç arasında çelişen noktalar vardır. Teklifin bu hâliyle
Genel Kurulda yasalaşması, iktidar gücü karşısında
kendini koruyamayan basın sektörü örneğinden yola çıkarak
söylüyorum, iş dünyasını da iktidara karşı daha da
korumasız hâle getirecektir.
Özellikle, yüksek cirolu işletmelerin
kartelleşmesine engel olmak üzere silahsız kolluk kuvveti gibi
çalışan Rekabet Kurulu, şu an 1i başkan, 1i başkan
yardımcısı olmak üzere 7 üyeden oluşmaktadır. Kanun
teklifiyle bütün üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından atanacak bir
kurum hâlini alacak, yetki ve yetkisizliği de
bağımsızlığı da aynı oranda
değişime uğrayacaktır. Özerk yapı ve
bağımsız karar alma hürriyetiyle uzaktan yakından
alakası olmayan bu madde değişikliğinin Avrupa
Birliğine uyumla da bir alakası ne yazık ki yoktur.
İş dünyası da Rekabet Kurulu
yönetiminde oluşacak bu değişimden endişe etmektedir ve bu,
haklı bir endişedir. Bugün, ülkemizde her kurum, kuruluş ya da
kişi; iktidarı karşısına alması ya da
eleştirmesi durumunda bile başına geleceklerin
farkındadır. Ülkemizde hiçbir kurum ve kuruluşu, peşinen
siyasi baskıyla karar alıyorlar şeklinde
yıpratamayız ama geçmişte bunun ihtimal dâhilinde olması
düşünülerek üye ataması konusunda iktidara sınırlama
getirilmiş. Ancak bugünkü hükmi yapıda yani yeni
Cumhurbaşkanlığı sisteminde kurum ve
kuruluşlarımızın bağımsız karar verebilme
yetkisini nereye kadar, nasıl kullanabildikleri de ortadadır.
İş dünyasını tedirgin eden
başka bir madde de kartelleşmenin önüne geçilmesi için ihbar
mekanizmasının devreye sokulmasıdır. İhbar üzerine
hisseni devret yaptırımında bulunabilme yetkisi, Rekabet Kurulunun
hâkim durumun kötüye kullanılmasına yol açacağı
endişesini de beraberinde getirmektedir. Mal veya hizmet
piyasasındaki etkin rekabetin azalması sonucunu doğuracak
birleşme ya da hisse devri, hukuka aykırı ve yasak. Teklife
göre, eğer böyle bir durum saptanırsa Rekabet Kurulu
yaptığı inceleme sonunda şirketlere Ortaklık
payını ya da mal varlığını devret. diyebilecek.
Bu yeni yetki, yapısal tedbir olarak adlandırılmaktadır.
Rekabet Kurulu, bu tedbire 4 şekilde başvurabilecektir: İhbar, şikâyet,
Bakanlık talebi veya resen. İktidara itiraz edenlerin
yargılanmasında kullanışlı bir işlevi olan ihbar
ve şikâyet mekanizması, anlaşılan o ki sermaye
şirketleri üzerinde iktidarın sopası olarak
kullanılacaktır. Öyle ki bu yapısal tedbir, Türk Sanayicileri ve
İş Adamları Derneği TÜSİAD, tarafından da
uygulanamaz bulunmuştur. TÜİSAD, bu maddenin metinden tamamen
çıkarılmasını istediğini söz konusu öneri
çalışmalarında kayda geçirmiştir. Peki, iş
dünyasının kaygıları nereden kaynaklanmaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Tabii ki AK
PARTİsinin, AK PARTİsi iktidarının uygulamalarından.
Özellikle büyük ölçekli kamu ihalelerinde birçok firmanın bizden olanlar
ya da olmayanlar şeklinde davet usulüyle saf dışı
bırakıldığı bir ortamda ihbar mekanizmasının
da devreye alınması, sektörün kaygılarını haklı
çıkarmaktadır. Ekonomi, ticaret, rekabet; güven üzerine kuruludur, kırılganlığı
kaldırmaz; sermaye, güvensizliği satın almaz; güvensiz ortamda
ne dış yatırımcı ne de ülkemizin sermayedarları
yatırım yapar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Halil Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 215 sıra sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli izleyicileri saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak piyasa ekonomisi kuralları işletilerek tekelci
oluşumların ve rekabete aykırı eylemlerin önlenmesini arzu
etmekteyiz. Diğer yandan, kamunun ekonomideki rolünün yol gösterici,
düzenleyici ve denetleyici faaliyetlerle
sınırlandırılmasını ve özel sektör dinamizmiyle,
teşebbüs gücünün desteklenmesiyle istikrarlı bir büyüme
sağlanabileceğini düşünmekteyiz. İçinde bulunduğumuz
çağda girişimcilerin büyümesinin, gelişmesinin yanı
sıra teknolojinin hızı öylesine baş döndürücüdür ki bu
süratli değişimlere ülkeler ve hukuk sistemleri âdeta yetişmek
için ciddi çabalar harcamaktadırlar.
Bu kapsamda, piyasalardaki ekonomiyi ve ticareti
etkin kılan en önemli konulardan birisi de rekabet konusudur. Ticaret
hayatında daha kaliteli ürün ve hizmet sunabilmek, kullanılan araç
gereçlerin teknolojik yönden gelişim ve devamını sağlayabilmek,
yenilikçiliğin ve inovasyonun faydalarından istifade edebilmek, ancak
rekabetin etkili gücüyle mümkün olabilmektedir.
Bu bakımdan, ticari hayatta rekabet
dışı, adil olmayan ve dışlayıcı
yaklaşımlardan zarar gören girişim ve girişimciler,
haklarını korumak için piyasa üstü bir otoriteye ihtiyaç
duymuşlardır. Bu gelişmeler çerçevesinde, ülkemizde tüm ekonomik
sektörlerde rekabet şartlarının sağlanması,
korunması ve geliştirilmesi amacıyla 1994 yılında
Rekabet Kanunu kabul edilmiş, 1997 yılında ise Rekabet Kurumu
kurulmuştur. Kurumun müdahaleleriyle bugüne kadar çok sayıda tekel
oluşumu engellenmiş, piyasalarda rekabetçi bir düzenin hâkim
olması ve bu suretle tüketicinin refahının yükselmesi
sağlanmıştır. Son döneme bakıldığında
Rekabet Kurulunun, 2019 yılında 341 nihai karar aldığını
ve alınan bu nihai kararların yüzde 20sinin rekabet ihlali, yüzde
61inin birleşme, devralma ve özelleştirme kararlarından, yüzde
10unun menfi tespit ve muafiyet başvurularından ve son olarak yüzde
8inin de diğer konulardan oluştuğunu görmekteyiz. Diğer
taraftan, Kurum, yine aynı dönemde 282 milyon TLlik idari para
cezası verirken söz konusu bu dönemde de 15 soruşturma
tamamlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, günümüzde tüm
dünyada rekabet hukukunun piyasalarda haklı ve dürüst bir rekabet
ortamının sağlanarak toplumsal refahın
artırılması amacına hizmet ettiği görüşü, genel
olarak kabul olmuş bir gerçektir. Bu bakımdan bizler, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Kurumun bu alandaki faaliyetlerinin desteklenmesi
gerektiğini düşünmekteyiz. Rekabet Kurumunun ülkemiz ekonomisindeki
rolünü daha da artırmak, bunun sonucunda Kurumun Türkiye'nin ekonomi
politikasına endeksli referans bir yapı olabilmesini sağlamak,
hepimizin başlıca görevi olmalıdır. Yine, bu kapsamda,
küçük işletmelerimizi ayakta tutarak gelişimlerini sağlamak ve
meslek yatırımcılarımızı korumak adına
Kurumun inisiyatif almasına imkân tanınması da bizim
açımızdan önem arz etmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün
görüşmekte olduğumuz Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin iyi
anlaşılması için bazı temel noktaların
hatırlanması yerinde olacaktır. Rekabet Kanunumuzun
mehazını teşkil eden Avrupa Birliği rekabet hukuku
sisteminde mülga 17/62 sayılı Tüzükün uygulanmaya
başlanmasından sonra, Komisyona bildirim dağları olarak
adlandırılacak derecede yüksek sayıda başvuru
yapılmıştır. Bu trendin önlenmesi amacıyla de
minimis duyuruları, rekabetin kısıtlanmasına ilişkin
genel duyurular ve blok muafiyet tüzükleri yayımlanmış, bireysel
başvurular iyi niyet mektubu adı verilen yöntemle
yanıtlanmıştır.
17/62 sayılı Tüzük, Avrupa Birliği
rekabet hukukunda 2003 yılında gerçekleştirilen reform sürecinde
kabul edilen 1/2003 sayılı Tüzükle yürürlükten
kaldırılmış ve muafiyet kuralları, doğrudan
uygulanabilir bir istisna sistemi temelinde yeniden düzenlenmiştir.
Ülkemizde mehaz Avrupa Birliği Antlaşmasının 101inci
maddesinin üçüncü fıkrasıyla uyumlu olarak Rekabet Kanununun 5inci
maddesiyle getirilen muafiyet sistemi, yaklaşık olarak yirmi üç
yıldır uygulanmaktadır. Bu süre içerisinde geçmişte
Avrupada yaşanan gelişmelerin bir benzeri de ülkemizde
yaşanmış, Kurum, faaliyetinin ilk yılında bildirim
dosyalarının oluşturduğu iş yüküyle karşı
karşıya kalmıştır. Bu yük, zamanla azalmışsa
da geçen sürede yılda 40 dolayında muafiyet ve menfi tespit
başvurusu gerçekleşmiştir. Bunun yanı sıra muafiyet ve
menfi tespit kararlarında şart ve yükümlülük
uygulamalarının sağlıklı bir zemine oturması da
mümkün olmamıştır. Bildirim sayısını
azaltması beklenen grup muafiyeti tebliğleri dahi zaman zaman aksi
yönde etki doğurmuş, teşebbüsler, grup muafiyeti kapsamında
olup olmadıklarının tespiti için bile kuruma
başvurmuşlardır. Hatta Kurul tarafından anlaşmanın
grup muafiyeti kapsamında sayılabilmesi için gereken
şartları belirten kararlar verilmek suretiyle şartlı grup
muafiyeti tarzında, mehazda rastlanmayan ara bir statü
oluşturulmuştur.
Değerli milletvekilleri, dile getirdiğimiz
söz konusu gelişmeler hep birlikte değerlendirildiğinde
ülkemizde de Avrupa Birliği hukukundaki uygulamaya benzer nitelikte bir
reformun hayata geçirilmesi kaçınılmaz bir hâl
almıştır. Görüşmekte olduğumuz teklifin 1inci
maddesiyle bu ihtiyaç giderilerek reel ekonomi içindeki aktörlerin başvuru
ve işlem yükleri en aza indirilmektedir. Yine teklifin 2nci maddesinde
birleşme-devralmaların kontrolü için Avrupa Birliği rekabet
hukukunda 2003 yılında gerçekleşen reformla kabul edilen etkin
rekabetin önemli ölçüde azaltılması ölçütü, Rekabet Kanunumuzun
7nci maddesine dercedilmektedir. Böylelikle, Rekabet Kurumunun hâkim durum
yaratmayan ancak işlem sonrasında oluşan pazar
yapısının barındırdığı çeşitli
riskler nedeniyle piyasadaki rekabet düzeyinin azalmasına neden
olacağı görülen birleşme-devralma işlemlerine de müdahale
edebilmesi sağlanmış olacaktır. Teklifin 3üncü maddesiyle
Avrupa Birliğindeki reform düzenlemeleri izlenmekte ve 1/2003
sayılı Konsey Tüzüğünün 7nci maddesiyle uyumlu olarak Rekabet
Kuruluna yapısal tedbir kararı alabilme yetkisi sağlanmaktadır.
Mehaz Avrupa Birliği hukukundan farklı olarak ülkemiz gerçekleri de
dikkate alınmış ve yapısal tedbirlere doğrudan
doğruya değil, davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği
hususunun yeni bir soruşturma sonucunda tespit edilmiş olması
durumunda karar verilmesi sağlanmıştır.
Teklifin 4üncü maddesinde de yine, mehaz Avrupa
Birliği hukukundaki gelişmeler dikkate alınmış ve
Avrupa Birliği Komisyonunun 1/2003 sayılı Konsey Tüzüğünün
20nci maddesiyle genişletilen yerinde inceleme yetkileri Rekabet Kuruluna
da tanınmıştır. Burada da mehaz tüzükteki yetkilerin
tamamı alınmamış, dijital verilerin incelenmesine
ilişkin hukuki altyapı
sağlamlaştırılmıştır. Bu yetkinin
kullanılmasıyla dijital verilerin güvenliği bakımından
ayrı bir sorumluluk da Rekabet Kurumuna yüklenmektedir. Bu bakımdan
incelemelere ilişkin ikincil mevzuat ve ilgili diğer düzenlemeler
büyük bir ciddiyetle yapılabilmelidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiyenin
rekabet hukukuyla tanışması yaklaşık yirmi beş
yılı geride bırakmıştır. Bu süreçte Rekabet
Kurumunun görev alanıyla ilgili faaliyetleri azımsanmayacak
niteliktedir. Son dönemde özellikle bu kanun çalışmasıyla önemli
bir aşama kaydeden Ticaret Bakanımız ile Rekabet Kurumu Başkanımıza buradan teşekkür
etmek isterim.
Önümüzdeki süreçte Rekabet Kurumu özellikle
inovasyona destek olmak adına girişimcilerin önünü açacak
şekilde hızlı kararlar alabilmelidir. Ticaret
savaşlarının tüketici üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek
üzere rekabet analizinde tüketici refahı kavramına daha fazla yer
verilebilmelidir.
Bu düşüncelerimizle kanun teklifimizin ülkemize
ve ekonomimize hayırlar getirmesini diliyor, teklife destek
vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle her alanda olduğu gibi, getirilen bu
kanun teklifiyle de firmaların
üzerinde bir mali hegemonya kurulmaya
çalışıldığının izlerini görebildiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii,
rekabet hukukunun aslında bütün siyasi hesaplardan
bağımsız, dışarıdan kimsenin müdahale
edemeyeceği özerk bir yapıya sahip olması gereken statü
olduğunu baştan söylemeliyiz. Ancak bugün bu durum böyle midir? Bir
rekabet düzenlemesine neden ihtiyaç duyulur? Biraz bunun tarihsel arka
planına bakmamız gerekir.
1960larla birlikte düşmeye başlayan kâr
oranları dünya kapitalist sisteminin yeniden yapılanmasının
önünü açmıştır. 1970lerle birlikte sistemin krizi, petrol
şokları gibi gelişmelerle iyice şiddetlenmiş,
çıkış arayan küresel kurumlar ve onların ideologları
sosyal refah devleti uygulamalarını hedef tahtasına
oturtmuşlardır. Buna göre, kârlılık oranlarının
düşmesindeki en önemli neden, kamunun sermaye aleyhine büyüyerek
sermayenin kârlılık alanını emmesidir. Bir taraftan
dünyanın yaklaşık üçte 1inin dünya kapitalist sisteminin
kapsama alanında olmayışı, buna karşılık,
dünya yüzeyinde sosyal refah devleti uygulamalarının çeşitli
biçim ve düzeyleriyle varlığını sürdürüyor olması
küresel sermayenin faaliyet alanlarını daraltmaktaydı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında
dünya tarihinde bir parantez olarak okunabilecek sosyal refah devleti
uygulamaları, eğitim, sağlık, ulaşım,
barınma gibi yurttaşların temel ihtiyaçlarının
yurttaşlar lehine kamusal müdahaleyle karşılanmasına
fırsat sunuyordu. Bu da piyasanın geçerli olmadığı
yani kârlılığın asgari seviyede olduğu alanların
varlığını mümkün kılıyor, tekel
kârlarının alanını ise daraltıyordu. Bu nedenle,
küresel sermaye ve iktidar tekelleri devlet-piyasa
karşıtlığından hareket eden sermayenin önündeki tüm
engellerin kaldırılması gerektiğini dayatan bir politikalar
bütününü devreye koymaya başladılar.
Özellikle, 1980lerle birlikte sermayenin büyük bir
akışkanlık kazanarak dünya yüzeyinde hareket etmesi süreci yani
küreselleşme yeni dönemin parolası olarak dolaşıma
sokuldu. Neoliberalizm olarak adlandırılan yeni sağ ideoloji
bu sürecin ruhu olarak yaygınlık kazanmaya başladı. Agresif
bir kamu karşıtlığı temelinde, kamusal ve toplumsal
olan her şeye bir karşı saldırı dalgası olarak
neoliberal politikalar, serbest ticaret rejimi, özelleştirmeler ve
deregülasyon biçimindeki üçlü sacayağının üzerinde
yükselmektedir. Sermayenin kârlılık alanlarının ve
akışkanlığının artırılması
neoliberalizmin temel amacıdır. Bu amaç doğrultusunda çevre ve
yarı çevre ülkelerde, 1974 Şili ve 12 Eylül 1980 Türkiye askerî
darbelerinde olduğu gibi zorla yürürlüğe sokulmaya
çalışılan neoliberal politikalar, merkez kapitalist ülkelerdeyse
1977 İngilterede Thatcher, 1980de ABDde Reaganın göreve
gelmesinde olduğu gibi seçimlerle hayata geçirilmeye başlandı.
Şimdi 12 Eylül 1980 askerî darbesini hatırlarsak, 24 Ocak
Kararlarının uygulatılabilmesi için
yapıldığının çokça
tartışıldığını, söylendiğini ve bu
konuda tespitler olduğunu ifade etmemiz gerekir.
Washington Uzlaşması olarak tarif edilen
bu dönem neoliberal politikalar piyasaya büyülü bir biçimde sunularak her derde
deva bir iksir olarak sunulmuştur. Piyasanın her iktisadi sorunun ve
dolayısıyla her toplumsal sorunun panzehiri olduğu
tartışmasız bir şekilde postüla olarak dolaşıma
sokulmuş o dönemde. Ancak aradan çok uzun bir zaman geçmeden
kamusallık karşıtı agresif neoliberal atağın
istenen sonuçları vermediği ortaya çıkmaya
başlamıştır. Serbest piyasanın hiç de öyle iddia
edildiği gibi kendinden menkul bir varoluşa sahip ve muhteşem
bir biçimde işleyen bir mekanizma olmadığı ortaya
çıkan sorunlarla izaha gerek kalmayacak bir biçimde açığa
çıkmıştır. 1990ların başlarında küresel kurumlar,
iddia edilenin aksine devletin ya da kamunun tümden devre dışı
bırakılarak dizginsiz bir piyasa ekonomisine teslim olan sermayenin
de yararına olmadığını deneyimlerle görmeye
başlamışlardır. Bu nedenle yeni bir yaklaşım
geliştirerek neoliberalizmde tadilatlara girişildi ve Post-Washington
Uzlaşması olarak tarif edilen bir sürecin de önü
açılmış oldu. İşler bir piyasa ekonomisinin
sağlanması için piyasayı düzenleyen ve denetleyen kamusal
kurumların varlığının elzem ve hayati olduğu
savunulmaya başlandı. İşte üst kurullar olarak Türkiyede
de kuruluşları gerçekleştirilen kamusal kurumlar böyle bir
tarihsel arka plana sahiptir. Neoliberalizmin tadilatıyla serbest piyasa
ekonomisini denetleyici ve düzenleyici amaçlarla pek çok alanda üst kurullar
oluşturulmuştur. Rekabet Kurumu da piyasadaki tekelleşmeleri
kamusal müdahalelerle engellemek amacıyla ihdas edilmiş olup esasen
bir antitröst mekanizma olarak hayata geçirilmiştir. Türkiyede Rekabet
Kurumu, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya
kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve
piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye
kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri
yapmak üzere 1994 yılında kurulmuştur.
1994 yılında kabul edilen 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna göre kurulan
Kurum ancak üç yıl gecikmeyle 1997 yılında faaliyetine
başlayabilmiş. Kuruluşunda Hiçbir organ, makam, merci ve
kişi Kurulun nihai kararını etkilemek amacıyla emir ve
talimat veremez. hükmüyle idari ve kaynaklarını kendi yaratabilmesi
açısından da mali özerkliğe sahip bir kurum olarak
kurulmuştur çünkü özerk olmanın ana koşuluna göre mali
kaynaklarında bir yere bağımlı olmaması gerekir. Yani,
devlete, hükûmete, idareye, siyasetçiye, bir kuruma, başka bir kuruma
bağlı olmaması gerekir; mali kaynaklarını da
kendisinin oluşturabilmesi gerekir ki 1994 yılındaki bu
düzenlemeyle de Kurumun özerkliği aslında sağlanmış.
Kurumun gelirleri, bakanlık bütçesine konulacak ödeneğin yanı
sıra önceleri kesilen cezalardan elde edilen gelirlerden oluşurken
daha sonra yapılan değişiklikle yeni kurulacak şirketlerin
sermayeleri ile sermaye artırımlarındaki belli bir pay
oranı alınarak kendisini idame ettirmiştir. İdari ve mali
açıdan özerk olan bu Kurum özellikle 2011 ve 2012 yıllarında
çıkarılan iki KHKyle özerkliğini yitirmiştir.
Rekabet Kurulu ilk olarak 11 üyeden
oluşmaktaydı, daha sonraki değişikliklerle bu üye
sayısı 7 üyeye indiriliyor ve daha sonra da 2011 ve 2012de
çıkartılan KHKlerle de Kurumun tüm üyeleri Bakanlar Kurulu
tarafından seçiliyor ve arkasından da içinde bulunduğumuz tek
adam rejimiyle birlikte Bakanlar Kurulu filan da devre dışı
bırakılıyor ve tamamen tek kişi Rekabet Kurumunun bu 7
üyesini tek başına seçiyor, görevden alıyor, atıyor, her
şeyini kendisi belirliyor. Böyle bir ortamda yani bağımsız,
özerk, kendi kendine karar verebilen, piyasayı denetleyebilen, piyasadaki
çeşitli oluşumları engelleyebilen yani piyasanın aleyhine
oluşumları engelleyebilen bir ortam da ortadan
kaldırılmış oluyor. Yani, bir kişi neye karar
veriyorsa, kendisi diyorsa ki Ya, burada böyle bir durum var. o duruma cevap
vermek durumunda o Kurum, vermiyorsa zaten sonunun ne olacağını
kendisi de biliyor o Kurumun üyeleri, bilirler yani, bunun birçok örneği
var. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu Rekabet Kurumu niye
önemli, bütün bunları anlattık. Tabii, AB uyum süreci için
yapıldığı ifade ediliyor, buralara itirazımız
var. AB Komisyonuna, Anayasa Komisyonuna yasanın önceden gidip buralarda
Avrupa Birliği kriterlerine uygun olup olmadığının, işte
Anayasaya uygun olup olmadığının incelenmesi, denetlenmesi
gerekiyordu, ondan sonra ilgili komisyona gelmesi gerekiyordu, bunlar
yapılmadı.
Tabii, Rekabet Kurumu bir taraftan da bizim
hayatımızı şuradan da etkiliyor yani siyaset yapan insanlar
olarak: İşte, medya sektörü buradaki en iyi örnektir, burada
ayrıca da bahsedildi, diğer hatipler de belirttiler. Medya sektörü
şu anda tekelleşmenin en büyük örneği. Fakat, Sayın Rekabet
Kurumu Başkanı da burada sanırım, kendisine bizim Komisyon
üyelerimiz Plan ve Bütçe Komisyonunda soruyorlar Bu konuda rekabet durumunu
aşan bir tekelleşme söz konusu mu medyada? diye ancak kendisi
göndermiş olduğu yazılı cevabında Medyada bir
tekelleşme yok. diyor. Yani medyada tekelleşmenin
olmadığını söylemek nasıl bir kritere
bağlıdır bilemiyorum. En azından, hadi atılan
başlıkları geçtik yani bütün gazetelerin aynı manşeti
atmasını geçtik, o şirketlerin yapılarının,
şirket ortaklıklarının, ortaklıkların birbiriyle
olan ilişkilerinin dahi incelenmesi bize aslında medyadaki bu
tekelleşmeyi çok rahatlıkla anlatır.
Diğer taraftan da bu, Hükûmetin bir sopası
olarak da yasayla getiriliyor. Şöyle ki: Diyelim ki iktidar, Hükûmet,
bankalar üzerinde bir talepte bulunuyor kendi siyasetine uygun olarak,
bankalara Kredi verin. diyor; özel bankalar da kendi çıkarlarına
uygun olmadığı için bunu kabul etmiyorlar yani piyasa
şartlarına uymadığını, ekonomik koşullar
açısından yeterli olmadığını, ekonomik verilere
göre onların, Hükûmetin istediği şekilde kredi veremeyeceğini
ifade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (Devamla)
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Peki, ne oluyor
o zaman? O zaman, işte iktidarın istediğini yapmazsan ne olur?
Cezalarla karşı karşıya kalırsın. Çeşitli
bahanelerle de o bankalar hizaya getirilebiliyor.
Yani buradan şunu ifade etmek gerekir: Bu
yasalar ne kadar allı pullu, çok güzel olsa dahi, Rekabet Kurumu gibi
kurulların özerk olmadığı sürece, kendi mekanizması
içerisinde karar verebilecek yeteneğe ve niteliğe sahip
olmadığı sürece yasaları ne kadar da güzel yaparsak
yapalım -bu konudaki yasaları- bunun hiçbir
karşılığı ve geçerliliği yoktur. En nihayetinde
tek adam o Kurula kimlerin geleceğini, Kuruldan kimlerin
çıkarılacağını belirlemektedir ki bu da zaten bu
yasanın, özerkliğin ve serbest piyasa ekonomisinin ruhuna
aykırıdır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Tacettin Bayır.
Buyurun Sayın Bayır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde hâlâ üretim
sevdalısı insanlarımız var. Bizim asıl
amacımız da, bu insanların haksız rekabete karşı
korunması, tekelleşmenin önüne geçilmesi, kartelleşmeye izin
verilmemesi, tüketicinin haklarının korunması gibi
yatırımcıya güven verip yerli ve yabancı
yatırımcıyı yani sermayeyi üretimin içine çekmek
zorunluluğumuz vardır. Çünkü bugün ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomi ve istihdam sorunumuzu ancak bu şekilde çözebiliriz.
Değerli arkadaşlar, yerli malı
kullanımının önemini her fırsatta bu kürsüden defalarca
sizlerle paylaşmıştım. İşsizliğin çözümünün
ancak ve ancak yeni fabrikalar açarak, yerli malı üretimi ürünlerini
kullanarak istihdam sorununun bu şekilde çözülebileceğinin,
böylelikle işsizlerin, işsizlikten ümidini kesen
vatandaşlarımızın sadece kamu kurum ve
kuruluşlarında, belediyelerde değil, özel sektörlerde iş
bulabileceğinin altını çizmek isterim. Tabii, bunun önünü açmak
için de ülkemizde güçlü, bağımsız bir adalet sisteminin
olması gerektiğini de belirtmekte fayda var.
TÜİK, dün, mart dönemine ait iş gücü ve
istihdam verilerini açıkladı. Son bir yılda, çalışmaya
hazır olduğu hâlde iş bulma ümidini yitirenlerin veya
çeşitli nedenlerle iş aramaktan vazgeçenlerin sayısındaki
artış ise 1 milyon 459 bin. Aslında bu,
vatandaşlarımızın devletine olan güveninin her geçen gün
azaldığının bir göstergesidir. Geniş tanımlı
işsiz sayısı, son bir yılda 1 milyon 237 bin artarak 9
milyon 418 bin kişiye ulaşmıştır. TÜİKin yeni
açıkladığı rakamlarda gerçekten, bugüne kadar
iktidarın zaman zaman aklımızla alay ettiğine şahit
olmuştuk ama artık sadece aklımızla değil matematik
bilgimizle de alay ediyorlar. Dünkü gazetelere
baktığınızda, çalışan insan sayısında
yaklaşık 1 milyon 600 bin kişi azalmasına rağmen yani
işsizlik oranının azaldığını iddia
ediyorlar. Yani nasıl oluyor bu? Çalışan insan sayısı,
bundan altı ay önceye göre 1 milyon 600 bin azaldığı hâlde
işsizlik oranı nasıl azalıyor? Yani aklımızla
alay etmeyin lütfen. Bu rakamları, gerçekçi, doğru rakamlar ve
doğru verilerle önümüze koyun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üç gün önce, ülkemizde perakende ve toptan satış
alanında öncü firmalardan bir yapı markete uğradım;
akıl alır gibi değildi. Belki kulaklarınıza
inanamayacaksınız ama raflarda naylon poşet içerisinde bahçe
toprağı vardı ve naylonun üzerine dikkat ettiğimde Made in
Belgium yazıyordu. Yani bu ülkede artık bahçe toprağı bile
Belçikadan getiriliyor; Belçika dediğiniz yer Konyadan küçük bir yer.
Gerçekten endişe duydum ve kaygılandım. Kendi markalarımızın
üretildiği ürünler olması gerekirken Almanyadan, Fransadan,
İtalyadan, Belçikadan ithal ettiğimiz ürünleri piyasaya satmaya
çalıştığımızı üzülerek görüyoruz. Biz hangi
ara bu duruma geldik? Gerçekten sorunun cevabı iktidar döneminde
saklı herhâlde. İktidarınız döneminde Çinden ithal
ettiğimiz ayakkabıları, metal el aletlerini, çocuk
oyuncaklarını, hayatımızın her alanında yer alan
hemen hemen bütün ürünleri -kısacası samana kadar- ithal eder duruma
geldik. Umarım ve diliyorum ki bu yanlıştan bir an önce döneriz.
Saygıdeğer milletvekilleri, kırk iki
yıllık siyaset yaşamının dışında bir
sanayici olarak bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak isterim. Bizim
için şu anda yapılması gereken en önemli işlerimizden bir
tanesi, bu yasa teklifi içerisinde, özellikle uygulanan ekonomi
politikaları sonucunda yabancı sermayenin ülkeyi terk etmeye
başladığını göz önüne almak durumundayız. Tekrar
yabancı sermayeyi yatırım yapmaya teşvik etmeliyiz. Yine
bugün gazetelerde bir gıda firması olan Starbucksın 400
şubesini kapatma kararı aldığını okuduk hep birlikte,
üzülerek. Bu yabancı sermaye neden ülkemizi terk ediyor? Bu yerli sermaye
neden yatırım yapmıyor?
Yabancı sermaye bir ülkeye yatırım
yapmadan önce acaba nelere bakar? Bir: Mülkiyetimde olan fabrikalar,
yatırımlar acaba elimden alınır mı? Önce bunu
sorgular yabancı sermaye. Sahip olduğum şeyler elimden
alınırsa, tarafsız yargı ve demokrasi var ise o ülkede,
yargıya gittiğimde mallarımı geri alabilir miyim? diye
bakar yabancı sermaye. Devlet beni üretimde yarattığım
katma değer açısından korur mu, bana sahip çıkar mı?
diye düşünür. Ve bu soruların cevabı eğer Evet. ise,
Evet. diyebiliyorsak işte o zaman sermaye yatırım yapar; yok,
bu soruların cevabı Hayır. ise bugün içinde olduğumuz
gibi yabancı sermaye ve yerli sermaye bu ülkeyi terk eder. Neden bunun
üzerinde duruyorum? Çünkü bugün istihdam sorunuyla karşı
karşıya kaldığımız çok açık; bu yasa
teklifiyle bunun çözülmesi gerekli diye düşünüyorum. İşsizlik,
bizim çözmemiz gereken en büyük sorunlarımızdan bir tanesidir.
Şimdi, bu yasanın içerisinde bir ticari
sır meselesini de Komisyonda dile getirdim Sevgili Komisyon
Başkanımıza ve anlatırken dedim ki, İzmirde 2011
yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi
basıldığında, bir düzmece FETÖ savcıları
tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesinin bilgisayarlarına
el konulmak istenmiştir. Yine, o dönemde orada çalışan
arkadaşlarımız ve hukukçularımızla, o bilgisayarlara
yükleme çalışmasının engellenmesi için bütün avukat
arkadaşlarımızla belediyeye gittik ve gördük ki art niyetli
bazı kişiler aslında orada delil oluşturmak için
bilgisayarlara yükleme yapmaya kalktılar.
Şimdi, bugüne geldiğimizde biz böyle bir
şeyi bir iş adamının yaşamayacağı
güvencesini nasıl vereceğiz? Yani kişi, Ya, bu aynı
şey benim başıma gelirse. diyen yatırımcı
parasını niye riske etsin? Üretim yerine daha farklı gelir
kaynaklarına, dövize, altına yatırım yaparak riski azaltmak
isteyecektir yani istihdam yaratan fabrikalar kurmayacaktır. Bir gece
yarısı inceleme memurunun şirketinize gelip de siyasi talimatla
iş yerinde arama yapmayacağının, bilgisayarınıza
el koymayacağının, özel tabletinize el koymayacağının,
ticari sırlarınızı ve dijital verilerinizi
almayacağının ve bir başkasına vermeyeceğinin bir
garantisi var mıdır?
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Öyle bir şey
yok ki Türkiyede.
TACETTİN BAYIR (Devamla) Sevgili
Arkadaşım, çıkar konuşursun, lütfen cevap verme
oturduğun yerden. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Rekabet Kurumu
personeli üretim yapan kişilere karşı, bir sopa gibi, ceza kesen
müessese olarak kullanılmamalıdır. Yapısal tedbir
adı altında mülkiyet devrine yargı kararı olmadan imza
atmak skandaldır, Kurumu büsbütün itibarsız hâle getirir. Zaten tüm
üyelerini Cumhurbaşkanının atadığı, çoğu
Kurul üyesinin AKP ve saraya selam tweeti atmadan mesaiye
başlamadığı bir Kurul, Allah aşkına son
yıllarda kaç tane büyük kartel dosyasının üzerine
gitmiştir?
Bakınız, maddelerde gördüğüm en büyük
problemlerden bir tanesi de liyakat mi, sadakat mi? Ne yazık ki liyakat
göz ardı edilmiştir, sadece saraya sadakat göz önüne
alınmıştır. Burada bu Kurulun elemanları liyakat
sahibi, işi bilen insanlar olmalıdır, liyakate
bakılmalıdır. Eğer Rekabet Kurumu bu konuda hakem konumunda
ise hâkim olarak konuya son kararı verecek ihtisaslaşmış
mahkemeler belki de yargı reformunda düşünülmelidir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği -Rifat Beyin kulakları çınlasın, bugüne
kadar AKP iktidarına devamlı destek verdiler- Türk Sanayicileri ve
İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) -ona keza- fabrika
sahipleri, holding sahipleri, ticaret odaları, sanayi odaları,
ticaret borsaları, size sesleniyorum: Niye sesinizi yükseltmiyorsunuz,
işlerinizden memnun musunuz, gidişattan memnun musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
TACETTİN BAYIR (Devamla) Şimdi, bu
yasayı uygulayacak, vergisini ödeyen, ülkeye döviz kazandıran bu
insanları dikkate almayacak mısınız? Komisyonumuza
TÜSİADın ve TOBBun önerisi vardı, reddettiniz, şaşırttınız
bizi, bugüne kadar size destek vermişlerdi. Bugün görüyoruz ki onlarla
bile karşı karşıya gelme noktasındasınız.
Buradan TOBBa ve TÜSİADa tekrar sesleniyorum: Ekonomi iyi mi,
işleriniz iyi mi, gerçekleri bizim kadar göremiyor musunuz? Dostlar
alışverişte görsün mantığıyla birtakım
işler yapılmış, çiftçiye verilmesi gereken kredi medya
gruplarını satın alan kurumlara verilmiştir.
Bakın, Avrupa Birliği ilerleme raporu bile
sizin karnenizi elinize vermiş, Teşkilat yapısı verimsiz.
Kurum, saraya göbekten bağlı. Kartel dosyalarının üzerine
gitme sayıları düştü." diyor. Bunu Avrupa Birliği
söylüyor, ben söylemiyorum. Rekabet Kuruluna eleştirilerini aslında
aynen okumam gerekiyor ama zamanım yetmeyecek biliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
TACETTİN BAYIR (Devamla) Ne yazık ki bu
konuda, 2018deki Rekabet Kurumu kararlarına karşı yapılan itirazlar
sonucunda karara bağlanan 95 karardan yüzde 86sı ulusal mahkemeler
tarafından onaylanmıştır. Bu şu demektir
arkadaşlar: Yani sadece 9 tanesi Kurumu haklı görmüştür. Bu bile
bizim bu Kurumu gözden geçirmemiz ve yapılandırmayı düzeltmemiz
gerektiği anlamını taşır.
Avrupa Birliği raporu devlet destekleri
konusunda yasal çerçeveyi yetersiz bulmaktadır. Devlet desteği
kontrolü uygulamak için gerekli uygulama mevzuatı mevcut değildir.
Türkiye henüz müktesebata uyum için bir eylem planı kabul etmemiştir.
Kurumsal çerçeveyle ilgili olarak Devlet Desteklerini İzleme ve Denetleme Kuruluna
idari konularda destek olan bu Kurulun yönetimini üstelenen eski Devlet
Destekleri Genel Müdürlüğü lağvedilmiştir. Devlet Desteklerinin
İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanunun uygulanması
amacıyla oluşturulan idari yapı yürürlükten
kaldırılmıştır. Bunları biz söylemiyoruz, Avrupa
Birliği söylüyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına Sayın
Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Demin geneli üzerine konuşmuştum,
şimdi şahsım adına konuşuyorum. Birinci
konuşmamda maddeler üzerinde görüş belirtmemiştim,
arkadaşlarım konuşacaklar o konularda fakat ben yine de birkaç
maddeye itirazımızın olduğunu ve bu maddelerle ilgili de
görüşlerimizi belirtmek isterim. Yani deminki konuşmamda
altını çizdiğim gibi bu kanunla ilgili olarak bizim problemimiz
özerkliğini yitirmiş bir kurum olmasıdır Rekabet Kurumunun,
yoksa getirilen önerilerin çoğu başka rekabet kurumlarının
da benimsediği öneriler; de minimis kuralı mesela, yıllardan
beri uygulanıyor veya işte birtakım testler, hâkim durum testi
veya rekabeti azaltıp azaltmadığını ölçen testler.
Fakat arkadaşlar, eğer bir kurum bu kadar hassas bir konuda bir
iş yapacaksa bu konularda verdiği kararların güvenilirliği
gerekir. Bu sağlanmadığı sürece bence hiçbir önemi yok.
Şimdi, arkadaşlar Bu maddelere niye
itiraz ediyorsunuz? Bakın, bunu Avrupa Birliği müktesebatına
uyum sürecinin bir parçası olarak düşünebilirsiniz. Şu, şu
maddeler Avrupa Birliğinin tüzüğünde, şurada burada var. Sorun
nedir? diyorlar. Arkadaşlar, sorun şu: Biliyorsunuz, yıllardan
beri, yani aşağı yukarı Kurum kurulduğundan bu yana,
Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz çerçevesinde bir konu var;
devlet yardımları. Eğer AB uyum süreciyle ilgili bir hassasiyeti
yerine getirmekse meselemiz o zaman devlet yardımları konusunu da
gündeme getirelim. Bunu getirmiyoruz. Peki, ne getiriyoruz? Bakın, ben
size söyleyeyim: 4üncü maddenin muafiyet rejimine -birazdan
arkadaşlarım üzerinde konuşacaklar ama ben kısaca
söylemiş olayım- bazı yenilikler getirilmek isteniyor. Peki,
olabilir çünkü biliyoruz ki Rekabet Yasasının en önemli maddesi
4üncü maddedir ve 4üncü madde firmalar arası iş birliklerinin fiyat
anlaşmalarını yasaklayan bir maddedir. Fakat kanun koyucu
bazı iş birliklerinin, bazı birlikte
davranışların topluma yararlı olacağı kanaatiyle
bazı istisnai durumları belirleyerek Bu konularda muafiyet
verebiliriz. demiştir; bizim kanunumuzda da denmiştir ve dolayısıyla
da yıllardan beri bir muafiyet rejimi benimsenmiş ve yürürlükteydi.
Şimdi diyorlar ki arkadaşlar: Bu, bizim iş yükümüzü çok
artırdı çünkü her anlaşma, sözleşme yapan firma, Rekabet
Yasası kapsamına düşmekten korktukları için bizden muafiyet
almak istiyorlar, bu da bizim dosyalarımızı kabartıyor.
Fakat getirilen öneri ne diye baktığımızda, getirilen öneri
kendi kendini denetleme gibi ifade edilebilecek olan bir
yaklaşımın benimsendiğini söylüyor ve bunu da Avrupa
Birliğinin tüzüğüne bağlıyorlar. Evet, böyle bir şey
var hakikaten. Firmaların yaptıkları sözleşmelerde
Muafiyet rejimi içinde mi, değil mi?ye kendilerinin karar
verebildiği bir sistem var fakat arkadaşlar, bunun bir yolu, bunu
açtığımız zaman bu yolun esasında gideceği yer
bizim normal mahkemelerimizdir. Dolayısıyla da bir tarafıyla
baktığımızda, normal mahkemelerimizin iş yüküne
baktığımızda, diğer taraftan konunun uzmanlık
isteyen bir konu olmasından baktığımızda
hâkimlerimizin bu konularda karar verme şansı yok arkadaşlar.
Ama bir anlamıyla böyle bir yetkiyi veya karar mekanizmasını
böyle bir biçimde devretmiş oluyoruz.
Buna benzer konular var ama herhâlde bu akşam
bunların hepsini konuşacağız.
Benim sürem bitmek üzere. Son birkaç cümleyle
bitireceğim ama Sayın Başkan, bir dakika kullanayım ben de.
BAŞKAN Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben aslında şunu demek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Önemli kelime burada bence özerklik. Eğer bu
Kurum özerk olsaydı, samimi olarak söylüyorum, ben bu
değişikliklere hayır demezdim ama biliyorum ki bu Kurul
şu anda 7 üyesiyle Cumhurbaşkanı tarafından
atanmış bir kuruldur ve bu Kurulun bağımsız
davranmasının maddi temeli yoktur. Dolayısıyla da ben bir
vatandaş olarak, bir vekil olarak şunu söyleyebilirim ki böyle bir
kurumun aldığı kararlar benim gözümde Hükûmetin kendi tercihleri
çerçevesinde alacağı iradi kararların bir uzantısı
olacaktır. Ki bu, yasanın objektif olarak uygulanması
gerekliliğini de ortadan kaldıran bir konudur. Dolayısıyla
buna ben şahıs olarak da itiraz ettiğimi söylemek istedim.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
Sayın Fahri Çakır.
Buyurunuz Sayın Çakır.
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifi hakkında söz aldım.
Hiç şüphesiz kanunlar ihtiyaçtan, zaruretten
yapılma ihtiyacı ortaya çıkar ve yapılır. Bu kanun da
rekabeti korumakla alakalı, Rekabet Kurumu ve Kuruluyla alakalı bu
kanun da hiç şüphesiz yine ihtiyaçtan ortaya
çıkmıştır, zarureten ortaya çıkmıştır,
keyfiyetten değil ancak bu kanunun mahiyetine, ruhuna bakarsak burada hem
üretici var hem tüketici var, istihdamın kendisi var. Dolayısıyla
haksız rekabeti önlemeye yönelik ciddi düzenlemeler var. 16 maddelik kanun
teklifinin ruhunda tekelleşmeyi önlemek var ve bütün samimiyetimle ifade
ediyorum ki bu kanunun kırmızı çizgisi tekelleşmeyi
önlemek.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapmayın!
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) Evet, evet
tartışırız, Komisyonda da tartıştık.
Bakınız, hiçbir kanun nihai değil, dört dörtlük değildir.
İhtiyaca binaen, zamanı geldiğinde ihtiyaçlara karşı
kanuni düzenlemeler yapılır. Bu Meclislerin varlığı da
buna istinaden vardır zaten. Dolayısıyla yüzde yüz, dört dörtlük
tam mükemmel midir? Elbette ki değildir. Ancak kanunun ruhunda şu
vardır: Biz yetkiyi vereceğiz, sorumluluğu vereceğiz,
bırakacağız. Hayır. Arkadaşlar, yetkiyi
verdiğimize sorumluluk, sorumluluğu verdiğimize de yetkiyi
mutlaka beraber vermemiz lazım ancak tekelleşmeyi de önlemek için
üretimin önünü açmak lazım. Üretim ekonominin, ticaretin olmazsa
olmazı, üretim yapmayan her ekonomi dünyanın neresinde olursa olsun
batmaya mahkûmdur. Ancak üretimle alakalı kısımda üreticinin
tedirginliğini, üreticinin özellikle kalkıp rekabet yapmakla
alakalı önündeki bütün engelleri önünden bir bir kaldırmak da bizim
görevimiz hiç şüphesiz. Teşvik etmek lazım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğru da,
Düzcedeki sel felaketiyle ilgili hasarlar ödenecek mi?
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) - Çünkü üretici olmazsa,
üretmezsen istihdam olmaz, iş olmaz, aş olmaz ancak üretirsen bunlar
olur ama ürettiklerini haksız rekabete kurban edersen, fahiş
fiyatlara kurban edersen ne olur? Tüketici ucuza alamaz, tüketemez
dolayısıyla birileri fahiş kârlarla cebini doldurur. O nedenle
rekabeti hem savunmak hem de uygulamak zordur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğru da,
Düzcedeki fırtınaya
gelelim. Oradaki fındıkçının zararı ne olacak Vekilim?
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) Sayın Tanal,
bunları bilen insanlarız, yaşayarak geliyoruz. Yaşayarak
geliyoruz Sayın Tanal. Bakınız, burada şu var,
kantarın topuzunu kaçırmamak lazım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Düzcedeki
fırtınanın zararı ne olacak, Düzcedeki
fındıkçı ne olacak?
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) Bakın,
kantarın topuzu kaçarsa ne olur? Bakınız, bu ülkede AK
PARTİ iktidarı var on sekiz yıldan beri. Üreten bir ekonomi
ortaya koyduk. Bakın, bu ülkenin ekonomisi ligini atlamış ve
süper lige çıkmıştır kim ne derse desin. Bakınız...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yapma ya!
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) Evet.
Bu ülkenin başına son on sekiz yılda
gelenler, tarihe baktığımız zaman, Türkiye ölçeğinde
başka bir ülkenin başına gelseydi şimdi haritada
bulamazdınız. Allah aşkına bu gerçeği nasıl yok
sayıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Düdük çalar, PKK belası var -Allah bin kere
belasını versin- PKKya terör örgütü diyemeyen HDP var, ona
şemsiye tutan Cumhuriyet Halk Partisi var, peşine eklenmiş
İYİ PARTİ var. Ondan sonra, kalkıp burada diyeceksin ki,
iş yok, aş yok! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler, HDP sıralarından Yuh! sesleri)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) FETÖyü ürettiniz siz, getirdiniz milletin başına!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) PKK sizin içinizde, FETÖ içinizde!
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) - Güneydoğuya
iş götüren biziz, aş götüren biziz. Yatırımı götüren
de biziz. Yatırım makinelerini yakan sizin güzelleme
yaptığınız PKK terör örgütü. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) PKK senin içinde!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
İmralıda masaya oturan kim, onu söyle! Haburda teröristleri
kırmızı halılarla karşılayan kimdi, onu söyle.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Söyleyecek sözün kalmadı, tek çaren bu
değil mi, başka çaren yok.
Sıkıştığınız zaman buna
başlıyorsunuz.
FAHRİ ÇAKIR
(Devamla) Vurmayın masalara kardeşim! Sizin yüreğiniz
yetiyorsa bu kürsüye çıkın, bu kürsüden deyin ki: PKK terör
örgütüdür. Yiğitseniz, yüreğiniz yetiyorsa çıkın söyleyin.
Bütün sözleri geri alacağım.
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Haburda teröristleri beraat ettiren kim, onu söyle.
FAHRİ ÇAKIR
(Devamla) - FETÖ denilen terör örgütüyle iş tutan PKKya güzellemeler
yaparak AK PARTİ iktidarını kötüleyemezsiniz.
HÜDA KAYA
(İstanbul) İktidar bitmiş, çok acizsiniz!
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Nereden geldiniz buraya!
FAHRİ ÇAKIR
(Devamla) Tayyip Erdoğan tek başına
.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Siz PKKnın da, FETÖnün de
ortağısınız, on sekiz yıl ortaklık
yaptınız.
HÜDA KAYA
(İstanbul) Teröristlerin babasısınız!
FAHRİ ÇAKIR (Devamla)
- Yok diktatör
Tayyip Erdoğanın on sekiz senede Türkiyeyi
getirdiği yer bellidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FAHRİ ÇAKIR
(Devamla) Dolayısıyla bu ülke ilk 20 ekonominin içerisindeyse,
işte bu, AK PARTİnin sayesindedir. Ancak hiçbir zaman nihai
değildir. Biz millet için varız. (CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Siz millet düşmanısınız, millet.
FAHRİ ÇAKIR
(Devamla) - Millet için çalışmaya, iş üretmeye, aş üretmeye
size rağmen devam edeceğiz.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Soyguncusunuz.
FAHRİ ÇAKIR
(Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.22
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde
Sayın Kerestecioğlunun söz talebi var.
Buyursunlar Sayın Kerestecioğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Düzce Milletvekili Fahri
Çakırın görüşülmekte olan 215 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Maalesef Rekabet Kurulu görüşülürken bile ya da
ne görüşüyor olursak olalım düzeyli bir siyasi eleştiri ya da
düzeyli bir tartışma yürütülemiyor bu Mecliste ve
sıkışılan her noktada işte Terör;
başımıza bunlar geldi. Sanki on sekiz yıldır
iktidarda olan bir parti yok, başkaları iktidardaymış ve
onlar yönetmiyormuş gibi davranan bir iktidar söz konusu.
Şimdi, bu tutanaklara
baktığımız zaman hatip diyor ki: Güneydoğuya iş
götüren biziz, aş götüren biziz, yatırımı götüren de
biziz. Bakın, 1979dan beri devam eden dev GAP projesi bölgesi tek başına
yoksulların yüzde 30unu içeriyor. Siz nereye bir şey
götürmüşsünüz? Hani bu kadar engelleme varsa eğer o zaman siz zaten
bu ülkeyi yönetemiyorsunuz demektir. Yani hem Uğraşıyoruz;
bitirdik, ettik, teröre şöyle yaptık, böyle yaptık. diyorsunuz,
ondan sonra yapamadıklarınızı ortaya koyduğumuzda da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bu, gerçekten usandırıcı bir siyaset. Yani Meclis
açıldığından beri bunu defalarca söyledik. Getirdiğiniz
yasalar belli; Bekçiler Yasası, Rekabet Kurulu. Yani ya sermayeye
yandaş olacaksınız ki onu bile yapamıyorsunuz. Orada da
şirketlere özel denetimler getiriyorsunuz, her türlü denetimi
sağlıyorsunuz; onların üzerinde ciddi tehlikeler yaratacak
maddeler var bu kanunun içerisinde. Onun dışında da insanlar
yoksul, buharlaşan işsizlik var aynı zamanda görünen
işsizliğin dışında. Artık iş arayıp da
umudunu kesmiş olan ve iş aramak için başvurmayan
insanların sayısında dramatik bir artış var.
İnsanlar bu sorunların konuşulmasını bekliyor ama siz
Yok, hayır, HDP de, HDP; terörle arasına mesafe koysun. Ya
kardeşim, siz kendi işinize bakın ve bu ülkeyi gerçekten
yönetebiliyor musunuz, yönetemiyor musunuz ona bakın. Biz diyoruz ki:
Yönetemiyorsunuz. Siz, işte, kendi içinizden çıkan bir örgütü bile
başka partilere mal etmeye çalışarak böyle bir siyasi akıl
yürütüyorsunuz, FETÖyü bile başkalarına mal ediyorsunuz. Artık
gerçekten usanç verici bir siyaset biçimi içindesiniz; yorucu bu. Başka da
diyecek bir sözüm yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) PKK da
FETÖ de Amerikanın kurduğu örgütler, paralı askerler.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
44.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Düzce
Milletvekili Fahri Çakırın görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Saygıdeğer milletvekilleri, kanunlar üzerinde
görüşmeler yapılırken, karşılıklı
müzakerelerde bulunurken birtakım münakaşaların
çıkması kadar doğal bir şey yok ama ne zaman bir
tıkanıklık söz konusu olsa -ki bugün herhangi bir
tıkanıklığa da rastlamadık- bu iş ve
işlemlerin doğru bir biçimde yönetilmesi ve yürütülebilmesi için
bütün partilerin Grup Başkan Vekilleri olarak gayret sarf ediyoruz.
İstiyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde münakaşalardan
kaynaklı bir gerginlik yaşanmasın, nezaket ve nezahet üslubumuza
hâkim olsun ama her ne hikmetse bir arkadaşımız
çıkıyor ya birinin tansiyonu artıyor konuşuyor ya birinin
şekeri yükseliyor konuşuyor, işi mutlaka kendilerine de zarar
vermesi muhtemel bir boyuta taşıyor. Şimdi, konuyla hiç
alakası yokken işte FETÖ meselesi, PKK meselesi falan
Ya, biz sizin
soru ve cevap algoritmalarınızı biliyoruz. Yani aslında ben
sormak isterim Bu görüş, bu kanaat Fahri Beyin şahsi görüşü mü
ya da Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşü mü? O sebeple mi kürsülere
taşınıyor? diye ama sizleri de zor durumda bırakmak,
müzakereleri çıkmaza taşımak istemiyorum.
Şimdi, geldiniz, ifadeniz aynen şu:
Bakın, diyorsunuz ki PKKya terör örgütü diyemeyen bir HDP var, ona
şemsiye tutan Cumhuriyet Halk Partisi var, peşine eklenmiş
İYİ PARTİ var. Ondan sonra da kalkıp burada diyeceksin ki
iş yok, aş yok! vesaire. Ya, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde
işin olmadığı, aşın olmadığı ne
zaman konuşulursa PKKyla bir muhataplık ilişkisiyle
karşı karşıya mı bırakılacağız
biz? Sonra, yağmurda kim kalırsa isteyen ona şemsiye tutabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bugün hiç konuşmadım da müsamahanızı
istirham ediyorum.
BAŞKAN Estağfurullah efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Özgür Beyin de zaten belagati, hitabet kabiliyeti çok
elverişlidir, bu konuyla ilgili söyleyecek lafı vardır diye
düşünüyorum.
Ama şimdi ben size dönsem desem ki: Şu
sıralarda bulunan HDP İmralıda yaptığınız
görüşmeleri, Kandilde yaptığınız görüşmeleri,
Dolmabahçede yaptığınız görüşmeleri, Osloda
yaptığınız görüşmeleri deşifre etse rahatsız
olmayacak mısınız? Bunu sizin yüzünüze çarpmamız her
vesileyle gündeme getirdiğiniz için bizim açımızdan bir zaruret
oluyor, siz belki bunu -zatıalinize özellikle söyleyeceğim ama
kendisi orada yok- şeref addediyor olabilirsiniz. Sizin bazı
şeref saydıklarınız bizim açımızdan zül
addediliyor, bilinmesini istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
45.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Düzce Milletvekili Fahri Çakırın
görüşülmekte olan 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
dinlerken hatibi daha ağır bir şey duyduğumuzu
düşündük ve tepki gösterdik. Sonra siyasette olmayan bir şey söyledi.
Buradan açık söyleyeyim: Bu Meclisin tüm üyelerine, bir yağmur
gördüğümde elimde şemsiye varsa şemsiye tutmaktan kaçmam. Onun
dışındaki mülahazasına şöyle bir yanıt vermek
gerekir: Bu partinin başına son on sekiz yılda neler geldi?
Başka bir ülkeye gelse ne olurdu? diyor. Tahmin ediyorum
Yani
aslında fena bir argüman değil -oradan başkalarına
sataşıp bunları söylemeden- işte, darbe girişimini
söylersin, onu söylersin, bunu söylersin falan
Orada da o darbeyi
yapanların o sıklete nasıl kavuştukları sorgulanır;
bu bir siyasi tartışmadır gider. Ama Neler
başımıza geldi neler. diyorsunuz, sonra da işte,
açlık konuşuyorsunuz, sefalet konuşuyorsunuz falan filan. Bu
benim aklıma şöyle veciz bir fıkra getirir; fıkradır
herhâlde. Bir yaşlı amca yaşını söylemeyeyim, o
yaşta olanlar moral bozukluğuna kapılmasın, hasta
olanı vardır- ölüm döşeğindedir; hanımını
-eşini- yanına ister, elini tutar, eşinin gözlerine bakar,
duygusal bir veda konuşmasına başlar. Hatırlıyor
musun, 30 yaşında büyük bir trafik kazası geçirdim? Yoğun
bakımda yattım, elim elindeydi. 40 yaşında elektrik
çarptı, yandım, hastanede, elim elindeydi. 50 yaşında
şu felaket geldi, elim elindeydi. 60 yaşında kalp krizi
geçirdim, baypas oldum, ölüyordum, gözümü açtım, elim elindeydi ve hâlen
deyip birden aklına gelir. Git be başımdan, musibet seni, bütün
uğursuzluk sende. der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi siyaseten -hepinize Allah uzun ömür versin- ecel
yaklaştığında başınıza gelen bütün
olumsuzlukları düşünüyorsunuz, düşünüyorsunuz,
düşünüyorsunuz da
Dönüp işi muhabbete değil, el ele
tutuştuğunuza, en yakınınızdakine sorun Bu kadar
musibet nereden geldi? diye. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
46.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, iktidarın kendi
politikaları çerçevesinde muhalefet partilerini eleştirme
hakkına sahip olduğuna, milletten gizli hiçbir şey
yapmadıklarına, çözüm sürecinin amacına ve
yatırımın her bölge için elzem olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi, muhalefetin her ne kadar eleştiri hakkı varsa iktidarın
da söz söyleme hakkı var.
Şöyle bir anlayış hiçbir zaman
olmamalı: Biz muhalefetiz, biz iktidara her şeyi söyleyeceğiz
ama iktidar bize hiçbir şey söylemeyecek çünkü biz muhalefetiz. Böyle bir
anlayış olmaz. Dolayısıyla, iktidar da kendi
politikaları çerçevesinde muhalefet partilerine eleştirilerini
yöneltecektir; bu en doğal hakkıdır, en tabii
hakkıdır.
Burada, ben, yapılan konuşmadan,
çıkarılan tantanadan şunu anladım: Herhâlde ağır
bir hakaret, bir küfür falan var ortada ki milletvekilleri rahatsız oldu
dedim. Bu da bizim tasvip edeceğimiz bir şey değildir yani bir
hakaretin, bir küfrün olmasını tasvip edemeyiz. Fakat okuduktan sonra
öyle bir şey olmadığına geldik.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kürsüde
siz Adalet ve Kalkınma Partisine çok sert eleştiriler
yapacaksınız. Mukabil olduğu zaman Bunu yapamaz AK PARTİ
Onun da bir politikası var, onun da bir stratejisi var; onun da dünya
meselelerine, memleket meselelerine bir yaklaşım açısı var,
bir yaklaşım tarzı var; dolayısıyla, o da özgür bir
şekilde bu kürsüden fikirlerini, kanaatlerini ortaya
çıkaracaktır, ortaya koyacaktır.
Şöyle bir huyumuz var: Biz ne yaptıysak
milletten gizli saklı hiçbir şey yapmadık şimdiye kadar,
bundan sonra da yapmayız. Sanırım, Sayın
Dervişoğlunun kastettiği, çözüm süreciyle alakalı
meselededir. Sakladığımız bir şey yok Sayın
Dervişoğlu yani gizli kapaklı bir şey yapmadık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl yok! Nasıl
yok!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada, o dönemki
görüşmelerle alakalı da şimdi, HDP açıklarsa şöyle
olur
buyursun, istediği şeyi açıklayabilir, ne istiyorsa
açıklayabilir, kürsü orada. Bundan hiçbir zaman rahatsızlık
duymayız, hiçbir şeyden de endişe duymayız.
Amacımız, PKK denen terör örgütünü Türkiyenin gündeminden
çıkarıp tasfiye etmekti; bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve AK PARTİnin
mühim bir hedefiydi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çözüm sürecinin de
amacı buydu; meşru zeminde siyaset ama silah yok, dağ yok, PKK
yok, terörist yok. Meşru zeminde siyaset yap, fikrini savun, kanaatini
belirt; amacı buydu. Bunun ötesinde, Şöyle olacaktı, böyle
yapacaktı
Ha, bunun böyle olmadığı görülünce, bu
uğurda problemler olduğu görülünce devlet bu sefer gereken
adımları atmıştır, Hükûmet de gereken
adımları atmıştır. Dolayısıyla, meselenin
özü budur, hiçbir zaman da milletten saklayarak, gizleyerek bir şey
yapmayacağız. Dolmabahçe de kameraların
karşısında oldu, burada yapılacak olan görüşmeler de
devletin ilgili kurumları tarafından izin verilerek, millete
söylenerek yapıldı.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Onların hepsini cezaevine attınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla, isteyen istediğini bu kürsüden açıklayabilir,
bakın, ne biliyorsa.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; şunu ifade etmek isterim: Yatırım her bölge
için elzem bir şeydir. Vergiyi ilgili hükûmet toplar, sorumlu parti,
iktidara gelen parti; o topladığı vergileri, bir bütçe yapar ve
tekrar onları vatandaşa götürür. Eğer siz bu mekanizmayı
çalıştırırsanız, vatandaş toplanan vergilerden ve
yapılan dağıtımdan memnunsa, hizmet olarak, gelir olarak,
dağıtım olarak memnunsa hükûmeti kredilendirir ve iktidarda
tutar ya da değiştirir. Dolayısıyla, muhalefet iktidara
gelmek için uğraşır, iktidar görevini sürdürmek için uğraşır.
Şimdiye kadar AK PARTİ bunu başarılı bir şekilde
yerine getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ve
güneydoğuyla alakalı birkaç şey söyleyeyim size, yapılan
yatırımlarla alakalı. Bakınız, geçenlerde Ilısu
Barajı açıldı, devasa bir eser. Hamdolsun, çok ciddi sayıda
da arazi sulanacaktır, enerji üretilecektir bu ülkenin kaynaklarıyla.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hasankeyf
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yine, Silvan
Barajının yüzde 66sı, yüzde 70i bitmiştir. 300 bin
kişiye istihdam sağlayacaktır -bunların dünya
istatistikleriyle alakalı bir hesaplaması vardır- binlerce
hektarlık arazi sulanabilir arazi olacaktır, verim birkaç kat
artacaktır, sulu tarıma geçilecektir.
Bir şey daha ifade etmek isterim, GAPla
alakalı şunu ifade edeyim: Bizden önceki hükûmetlerin
başlattığı bir projedir; Türkiyenin en büyük, en önem
verdiği projelerdendir ve biz de burada çok ciddi yatırımlar
yaptık, ciddi kaynaklar ayırdık ve bir noktaya kadar geldi
proje. Amacımız bu projeyi bitirmek, her şeye rağmen
bitirmektir; bölgede sulu tarımı, enerjiyi, buna bağlı
olarak endüstriyel tarımı geliştirmektir. Bu projeyi de,
nasıl Silvan bitecekse -az kaldı, yüzde 66sı, 70i bitti-
Ilısu bittiyse, GAPın da tamamının bütün
etaplarının bittiğini hep beraber inşallah
yaşayacağız ve onun açılışını da hep
beraber, bütün Parlamento üyeleri olarak gidip orada yaparız diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
47.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Mehmet Muşa yaptığı
açıklama için teşekkür ediyorum. Çözüm sürecinde PKK terör örgütünün
etkinliğini ortadan kaldırabilmek amacıyla
başlatılmış bir projeden bahsettiler ama sonuçları
bekledikleri gibi olmadı. Biz, o projenin başında da karşı
duruşumuzu sergilemiştik. Aslında, bakarsanız, keşke
çıktığınız yolda başarılı
olsaydınız da biz mahcup olsaydık.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Şimdi, PKKnın anladığı dille konuşuyorsun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum )
Hadi oradan be!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Anlamadım
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Şimdi,
PKKnın anladığı dille konuşuyorsun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum )
Hadi canım sen de!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya, bir durun
arkadaşlar. Arkadaşlar, Grup Başkan Vekili konuşuyor...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Siz, istediğiniz şeyleri konuşalım,
istediğiniz şeyleri tartışalım istiyorsunuz. Sizin
soru-cevap algoritmanızı biz çözdük. Dolayısıyla, ben
burada görüşlerimi ifade ediyorum. Sesinizi yükselterek beni susturacak
değilsiniz, sizin de görüşlerinize elbette itibar ediyorum. Ben dedim
ki: Kandile gittiler, Kandilde HDP yoktu; İmralıya gittiler,
İmralıda da HDP yoktu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kim vardı?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Demek ki doğru bir iş yaparken yanlış bir
işe bulaşmışsınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
İmralıya giden HDPydi ya. HDP gitti İmralıya.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Biz, bunu saklamaya uğraşıyoruz Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, siz ikide bir gündeme getirip bunu yüzünüze çarpmamıza
niye vesile oluyorsunuz diye aslında sizin adınıza
hayıflanıyorum, beni doğru anlamanızı istirham
ediyorum; dediğim bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Dervişoğlu, kimler gitti? Hayır, şöyle, Bunlar gitmedi.
diyorsunuz ya, kimler gitti? Onları açıklayın. Burada
sakladığımız bir şey yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ondan sonra hapse attınız.
BAŞKAN Buyurun efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Onu ben bilmiyorum. Şimdi, bakın, bazı yere
giderken Adalet ve Kalkınma Partisi olarak gittiniz, bazı yere giderken
Hükûmet olarak gittiniz, bazı yere giderken de devlet olarak gittiniz. O
müzakereleri kimlerle yaptıysanız bu sorunun cevabını onlar
verir ve dolayısıyla bir mahcubiyet alanı oluşur diyorum.
Biz bunu gündeme getirmezken ikide bir bunu gündeme getirmeniz ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde tartışma konusu yapmanız iktidar grubu olarak
size yakışmıyor diyorum. Ayrıca başka bir şey
daha söylüyorum: Siz ne kadar söylerseniz söyleyin bu itham, bu ilzam bize yakışmaz
ve bize yapışmadığı gibi sizlere de yakışmaz.
İstirham ediyorum, kısır tartışmaların bir
anlamı yok, testiyi doldurmaya çalışalım. Kırılan
bir testi var ise onu yapıştırmaya çalışalım.
Saygılar sunuyorum efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
48.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, GAP
tamamlandığında 1 milyon 58 bin hektarlık arazinin
sulanacağına ve 1 milyon 270 bin kişiye istihdam
sağlanacağına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu, az önceki
istatistiklere bir yenisini daha eklemek istiyorum GAPla alakalı.
Bakın, 2002 yılına kadar 198 bin hektarlık arazinin
sulanabilmesi gerçekleştirilmiş, şu an itibarıyla 570 bin
hektar arazi sulanabilir hâle gelmiş, dolayısıyla
yaklaşık 3 kat artırılmış sulanabilir arazi ve
projenin tamamı bittiğinde ise 1 milyon 58 bin hektarlık arazi
yani 3 katına çıkardık. İnşallah, bu geldiğimiz
yolu tamamladığımız vakit de 1 milyon 58 bin olacaktır
ve toplam 1 milyon 270 bin kişiye istihdam sağlamış olacaktır.
Az önce bu verileri atladım, bunları da kamuoyuyla paylaşmak
istedim.
Sağ olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
49.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, sabah güne
şöyle başladık: Meclis Başkanı, Yassıada
yasını Meclisteki Demokrat Partinin Genel Başkanıyla bile
paylaşamayacak kadar Cumhur İttifakının Meclis
Başkanı gibi davranmış, 2 partiden imzaları
almıştı, bunu eleştirdik ve Sayın Gültekin Uysal
-Demokrat Partinin o günden bugüne partide olduğu, Mecliste olduğu
bir dönem, hem de logosuyla- Yassıadaya davet de edilmedi, imzasına
da başvurulmadı; bu eksikliği dile getirmiştik. Şimdi,
biraz daha yakınlara gelince, akla, neredeyse elli yıllık bir
cumhuriyet projesi olan GAP ve Süleyman Demirelin GAPı gaptırmam
lafı geliyor. Süleyman Demirelin
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Karıştırma, o uçakla alakalı, o, bu projeyle alakalı
değil. GAPı gaptırmam bir uçak meselesi Sayın Özel.
Meseleyi bil, meselenin özeti o. Turgut Özalla aralarındaki bir uçak
meselesidir o.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır canım, bak,
mesele şu: Süleyman Demirelin onu hangi espriyle söylediğini
biliyoruz, uçağın adının GAP olduğunu ama Süleyman
Demirelin, -biraz önce İYİ PARTİnin bana hak etmediğim
şekilde söylediği o iltifatı herhâlde belagat da- o zeki ve çok
anlamlı üslubuna bakarsanız, GAPın kendi projesi olduğunu,
onu kimseye gaptırmayacağını söylüyordu. Şimdi,
Yassıadayı Demokrat Partiden alanlar, Adalet ve Doğru Yol
Partisinden de GAPı gaptılarsa daha diyecek bir şeyim yok.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Soru ve cevap işlemindeyiz.
Sekiz dakikasını soru, yedi
dakikasını da cevap olarak değerlendireceğiz.
Şimdi ilk soru Sayın Tanalın.
Buyurunuz Sayan Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sizin vasıtanızla
Cumhurbaşkanlığına, ilgili Bakanlığa ve Düzce AK
PARTİ milletvekillerine soruyorum: Hafta sonu ben Düzce ilimizdeydim.
Düzce ilimizin Akçakoca ilçesinde 22 Mayıs 2020 tarihinde meydana gelen
şiddetli rüzgâr ve fırtına sonrasında 37 köyümüzde toplam
29.400 alanda zarar oluşmuştur. Meydana gelen fırtınadan
dolayı 1.905 çiftçimiz zarar görmüştür. Bu zarar nedeniyle AK
PARTİ Düzce Milletvekili Fahri Çakıra sesleniyorum -bu zarar gören
37 köye bugüne kadar gitmemiştir- Düzcelilerin bu zarar ziyanı ne
zaman ödenecektir? Düzcelilerin bu mağduriyeti, aynı şekilde 18
Temmuz 2019 tarihinde Düzcede yaşanan felaketten dolayı,
Akçakocanın Bezirgan Köprüsü dediğimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, 4üncü maddeyle ilgili
Komisyon
Başkanı Sayın Elitaş yok sanırım, beni referans
olarak göstermişti ama Kurum Başkanı Sayın Küle burada.
Evet, şimdi, 4üncü maddedeki defterlerin, fiziki ve elektronik ortam ile
bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verinin incelenmesi ve
kopyalanması konusu Komisyonda da oldukça tartışıldı
Sayın Başkan ve bunda bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu konusunda
bir mutabakat vardı, Genel Kurulda da bu konuda bir düzenleme
ihtiyacı vardı. Sayın Elitaş beni de referans göstererek Avrupa
Birliğindeki düzenlemeye atıf yaptı. Ancak Avrupa Birliğindeki
düzenlemede, inceleme konusunda defterler ve bütün kayıtlar ama kopyalama
konusunda ise (c) fıkrasında bütün veriler içerisinden bir
ayıklama ile bir kopyalama süreci, yine (e) fıkrasında da
konuyla ilgili ve soruşturma kapsamında gibi ibareleri vardır.
Bizde ise bu ibareler yok, inceleme yapacak Kurum personeline
sınırsız, keyfî bir yetki vermekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Genç yaşta hastanelerde deneyim
kazanmış 120 bin sağlık meslek lisesi mezunu hemşire
atama bekliyor. Sağlık meslek lisesi mezunu hemşireler, KPSSden
aldıkları 80-90 puanla atanamıyor. Her gün tarafımıza
onlarca telefon, mesaj geliyor; buradan seslerini duyurmak yüce Meclis
huzurunda bizlere düşüyor. Sağlık Bakanlığı
onaylı diplomalarıyla sağlık meslek lisesi mezunu
hemşireler emeklerinin ve kazanılmış haklarının
karşılığını almak istiyor. Mesleklerini yerine
getirmek için hak kazandıkları diplomayla gerek özel sektörde gerek
devlet kurumlarında çalışmak isteyen sağlık meslek
lisesi mezunu hemşirelerin atamaları bir an önce yapılmalı,
mağduriyetleri giderilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2 tane sorum var: Bir; 1 Hazirandan itibaren
normalleşme sürecine geçtik, kahvehaneler açıldı ancak
müşterileri yok. Çay, şeker, kahve, oralet, maden suyu, meyve suyu
aldılar ancak kahveye gelen kimse yok. 65 yaş üstünün çoğu
emekli, ceplerinde para yok. Kiraları var, elektrik ve su ödemeleri var,
çalışanlarına ödeme yapacaklar. Kahveci esnafımıza
yardım etmeyi düşünüyor musunuz?
İki; çok açık ve net soruyorum: Corona
salgını öncesi zaten yurttaşlarımız BAĞ-KUR ve
SGK prim borcunu ödeyemiyordu, devlete ait vergileri veremiyordu, bir de
salgın geldi işler daha da kötüleşti. Başta motorlu
taşıtlar vergisi ve diğer vergiler olmak üzere prim
borçları, öğrenci kredileri ve trafik cezalarına
yapılandırma var mı? Yurttaşlarımız yeni bir
yapılandırma bekliyor, herkes sicil affı bekliyor.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Adanada 5 bin, Türkiyede yaklaşık 350 bin kişi üç, altı
ve dokuz aylık sürelerle toplum yararına programla
çalışmaktadır. TYPnin amacı, yoğun işsizlik
sıkıntısı yaşayan illerde vatandaşlarımızı
istihdam etmek, onların mağduriyetlerini gidermek olması
gerekirken kıdem ve ihbar tazminatı gibi hiçbir sosyal haklardan da
faydalanamayan işçilerimiz bu dönemde işsizlik korkusu yaşıyorlar.
Pandemi süresince maddi sıkıntılarla boğuşan bu
işçilerimizin 30 Haziranda iş süreleri doluyor. Bu kapsamda
çalışan işçiler üç aylık işçi çıkarma
yasasından da faydalanamıyorlar. Binlerce kişinin işinden
olduğu, vatandaşın işsizlikle boğuştuğu
salgın döneminde işten çıkarmalar yasaklanırken TYP
kapsamında çalışan vatandaşlarımızın iş
süreleri neden uzatılmıyor? Buradan sesleniyorum: Böyle bir dönemde
bu işçilerimiz nasıl iş bulacak, ne iş yapacak, ailelerini
nasıl geçindirecekler? Sesimize kulak verin ve bu
çalışanlarımızın mağduriyetini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Covid-19 salgını yaşadığımız
bugünlerde sağlık personeline saldırılar devam etmektedir.
Fedakârca çalışan sağlık personeline
saldırıları önlemeliyiz. Saldırı yapanların yeni
yasal düzenlemeye rağmen tutuklanmaması, elini kolunu sallayarak
dolaşması sağlık personelini daha çok üzmektedir. Bu arada
hasta olan veya hayatını kaybeden sağlık personelinin hâlâ
durumu netleşmemiştir. İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununa göre, geçirilen hastalıkların ve ölümlerin
bu etapta değerlendirilip meslek hastalığı ve iş
kazası olarak değerlendirilerek tazminat hakları
sağlanması ve bu konuda güvence verilmesi gerekirken -bir yorumlamaya
ihtiyaç varken- hâlâ bu konuda bir belirsizlik ve uygulamada da belirsizlik
devam etmektedir.
BAŞKAN - Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
KYK kredisi, işsizlik kaygısı,
faturalar, masraflar
Öğrenciler ve yeni mezunlar Türkiyede ekonomik
zorluk yaşayan kesimlerin başında geliyor. Milyonlarca genç
okuldan mezun olur olmaz hayatına borçlu olarak başlıyor, bu
zorluklara bu yıl bir de pandemi eklendi. Bu süreçte iş bulmakta
zorlanan mezunlar ise kara kara düşünüyor. İş bulanlar ve ödemelerini
yapanlar da pandemi nedeniyle ödemeleri durdurmak zorunda kaldı. Her 3
üniversite mezunu gençten 1inin işsiz olduğu ülkemizde öğrenim
kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu sayısı 5 milyona
dayandı, 280 bin öğrenciye icra geldi. Mezunlar
İstiyorsanız diplomamı geri alın, zaten işsizim,
yeter ki borcum silinsin. noktasına geldi. Sosyal devletin gereği
olarak öğrencisine destek olan devletin bu parayı borç olarak kabul
edip geri istemesi izah edilemez. İktidara soruyorum: KYK
borçlarını silecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, sorulan sorularda
Komisyonumuzu ilgilendiren bir soru gelmiştir, diğer
sorularımızı ilgili Bakanlıklarımıza ileterek
cevaplarının en kısa zamanda sizlere ulaşmasını
temin edeceğiz.
Sayın Sibel Özdemir, 4üncü maddede, Avrupa
Birliğinden alındığını söylediği kanunun,
orada incelemeye giden uzmanın görev tanımının
yapıldığı, yetkilendirildiği ama bizim kanunumuzda
olmadığını söyledi.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Ben öyle
bir şey söylemedim.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Mevcut kanunumuzun 15inci maddesi ikinci
fıkrasında bu tanımlanmıştır ve incelemeye giden
uzmana da yetki belgesi verilerek incelemeye gönderilmektedir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitti mi Sayın
Köktaş?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ben cevabımı verdim,
anladığımız soru buydu.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Ancak
benim ifadelerim öyle değildi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen tekrar et ifadeni.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Tekrar edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
müsaadenizle, kaliteli bir yasamaya imkân vermek için
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Özgür Bey, çok
usule uygun değil ama
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Bitti. diyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Tamam, eyvallah,
zamanımız var yani, zamanımız var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sibel Hanım,
buyurun.
BAŞKAN Sayın Ceylan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonra talep ederiz, Sayın
Ceylana geçelim, soru varmış.
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ülke olarak pandemiyle mücadele ederken bir de yaşanan iklim
değişikliğinin yıkıcı etkilerine maruz
kaldık. 15-24 Mayıs tarihleri arasında önce 40 dereceleri gören
aşırı sıcaklar, sonra eksi 1 dereceye düşen
aşırı soğuklar, dolu, don ve fırtına maalesef
bitkisel üretime zarar verdi. Hava değişiminden etkilenen üretim
alanlarının bir bölümünün yeniden ekim için hazırlanması
gerekiyor, bu da yeni maliyet demek; tohum, mazot başta olmak üzere,
çiftçinin yeniden borçlanması hasatta gecikme demek. Çiftçilerin
uğradıkları zararın hızla tespit edilmesi ve yeniden
üretim şartlarının devlet tarafından
olgunlaştırılması gerekmektedir. Acil olarak çiftçi
borçları ertelenmeli ve faizsiz kredi sağlanmalıdır.
Yaşanan afetlerin TARSİM kapsamı dışında
olması çiftçinin zararının tazmin edilmesini olanaksız hâle
getirmiştir. TARSİMin bu tür zararları kapsayacak şekilde
sigorta kapsamının genişletilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sultandağı ve Çay
ilçelerinde yetişen ve bölgede adı tadiki adıyla anılan
kiraz maalesef don nedeniyle büyük zarar gördü. Bu noktada, ağaçlarda çok
büyük bir hasar var, oradaki üreticiler büyük bir mağduriyet
yaşadı ve TARSİM don kapsamına
almadığını belirtti. Kiraz üreticileri zaten pazarlama
sıkıntısı yaşarken şimdi bir de bu don yüzünden
uğradıkları zararların tazminiyle
uğraşıyorlar. Bu zararların en kısa sürede, önlerine
bürokratik engel konulmadan tazmin edilmesi ve kiraz üreticisinin
kirazlarını rahat bir şekilde pazarlamasını, hak
ettiği parayı, emeğin karşılığını
almasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İnsanlar faaliyetleriyle doğal
yapıyı her gün daha da bozmakta, doğal hayatı ve kendisini
tehlikeye sokmaktadır. İnsanlığı kuşatan en büyük
tehlike dünyamızın doğal dokusunun korunması problemidir.
Geleceğimiz doğanın korunmasına bağlıdır.
Çevre kirliliği geçmişte birçok çöküşlere yol
açmıştır. Çevre sorunları, üretim ve tüketim
dengesizliğinin dışa vurmuş bir sonucudur. Sorunun en temel
sebebi, sosyoekonomik kalkınma süreçlerinin, ekosistemlerin kendini
yenileyebilmesine izin vermeyecek şekilde kullanılmasıdır.
Çevresel ilişki ve etkileşimleri anlayıp kavramadan çevreyi
korumak ve çevresel sorunları çözebilmek mümkün değildir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sorularımızı aldık ilgili
kurumlara iletilmek üzere, inşallah bunların da cevabını
verdireceğiz.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, milyona yaklaşan sayıda, ehliyetini kaybeden, bir
şekilde ehliyetini veren insanımız var. Bunların büyük bir
kısmı ekmeğini ehliyetiyle kazanıyor.
Dolayısıyla, Hükûmetimizden bir kereye mahsus olmak üzere ehliyet
affı çıkarmasını bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
18 Temmuz 2019 tarihinde Düzcede yaşanan sel
felaketi nedeniyle Düzcelilerin mağduriyetinin ancak yüzde 10u
ödenmiştir. Uğurlu köyünün Bezirgan Köprüsü bir yıl geçtiği
hâlde hâlen yapılamamıştır. Esmahanım köyünde 5 tane
köprü var, 3 tane köprü yıkılmıştır, hâlen
yapılamamıştır. Düzcelilerin bu mağduriyeti, bugüne
kadar, Esmahanımdan tutun, Uğurlu köyü, Melenağzı köyü ve
diğer tüm köylerin bu mağduriyeti giderilmemiştir. Sayın AK
PARTİli Düzce milletvekillerine ve onlarla birlikte hareket eden
-işte, Cumhur cephesisiniz- MHP milletvekillerine sesleniyorum: Bu bir
yılı aşkındır geçen bu süre içerisinde bu köprüleri
niye yapmıyorsunuz? Vatandaşın bu mağduriyetini niye
gidermiyorsunuz? Vatandaş tarlasına gitmek için traktörle geçiyor,
traktörü olmayan geçemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kasap
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
1 milyonun üzerinde sağlık
çalışanı var, bu pandemi sürecinde oldukça mağdur olan bir
kesim var. Aile hekimlerine, hastalarla direkt muhatap olmalarına
rağmen hiçbir ek ödeme, döner sermaye artırımı
yapılmadı. Doksan gündür evine gidemeyen yoğun bakım
personeli ve hastanede çalışan hemşireler var. Bunlar yemek ve
ulaşım giderlerini kendi ceplerinden karşılıyorlar. Ek
ödenek olarak verilen maksimal bin liralık ücret bu
şahısların, bu sağlık çalışanlarımızın
harcamalarını karşılamaktan bile uzaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Komisyon, cevap için
buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
sorulan sorular madde metniyle, kanun teklifiyle alakalı değil. Biz
bunu ilgili kurumlara bildireceğiz, onlar arkadaşlarımıza
bilgi verecekler.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Özdemir, söz talebiniz var.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
50.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, görüşülmekte olan 215
sıra sayılı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği mevzuatı
arasında uyumsuzluk olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Evet.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Elitaş, ilk değerlendirmesinde
bana da atıf yaparak ve beni de referans göstererek Avrupa Birliği
mevzuatı ile bugünkü kanundaki 4üncü maddedeki düzenlemeyi
karşılaştırmıştı. Bu kanunu -kendisinin de
belirttiği gibi- Komisyonda oldukça detaylı görüştük. Ve burada
bizim söylediğimiz, maddeyle Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile
bilişim sistemlerinde tutulan her türlü veri
kavramını
getiriyoruz biz.
Şimdi, Avrupa Birliği kanun maddesine
baktığımız zaman -ki ben Komisyonda da bu maddeyi
incelemiştim- şimdi, burada sorun, Avrupa Birliği bir inceleme
noktasında, (b) bendinde, buradaki bütün defterler ve diğer bütün kayıtları
inceleme yetkisi veriyor; (c) bendinde, bizdeki gibi bütünleştirmeyerek,
ayrım yaparak bu veriler içerisinden, defterler ve kayıtlar
içerisinden bir ayıklama ve bir kopyalama işlemi yapabileceğini
söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Yine,
Sayın Elitaş, (e) fıkrasında da konuyla ilgili, bizim de
Komisyonda belirttiğimiz gibi, burada bir sınırlama getirmemiz
gerekiyor. Her türlü veriden ziyade, ya konuyla ilgili ya da soruşturma
kapsamındaki her türlü elektronik ortamdaki verilerine bir
kısıtlama gerekiyor. Yani bizim getirdiğimiz kanun ile Avrupa
Birliği mevzuatı arasında bir uyumsuzluk var. Yani inceleme ve
kopyalamayı ayırmış fıkralarda Avrupa Birliği
mevzuatı; madde 20 ki bu da Komisyona verilen bir inceleme yetkisi. Biz, burada,
Rekabet Kurumunun belirlediği bir kurum personeline
sınırsız ve keyfî bir yetki veriyoruz. Yani kurumdaki ve
elektronik bilişim ortamındaki hangi verileri alacak kurum personeli?
Yani Avrupa Birliği ile arasında bir farklılık var.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, izin
verir misiniz?
BAŞKAN - Buyursunlar efendim.
51.-
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sibel Hanım,
teşekkür ederim.
Yalnız, 15inci maddenin mevcut düzenlemesinde
şu var: İnceleme, Kurul emrinde çalışan uzmanlar
tarafından yapılır. Uzmanlar incelemeye giderken yanlarında
incelemenin konusunu, amacını ve yanlış bilgi verilmesi halinde
idari para cezası uygulanacağını gösteren bir yetki belgesi
bulundururlar. İncelemenin amacı ve konusu Kurul tarafından
belli olduktan sonra, uzmanlar o amaç ve konu kapsamında incelemeyi
gerçekleştiriyorlar. Kanundaki maddenin ikinci fıkrasında yazan
bu.
İsterseniz şöyle yapalım: Sizin
uzmanlığınıza inanıyorum, güveniyorum; biraz sonra,
burada -biz şeyleri yapalım- 3üncü maddede
arkadaşlarımızla bir görüşün. O tercümeyle buradaki
arkadaşlarımızla bir görüşün, orada değerlendirelim.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Zaten
böyle bir karar alınmıştı Genel Kurul aşamasında
tartışılırken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur Başkanım, olur,
doğrudur yani çalışsınlar.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
52.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Cumhur İttifakı olarak
Düzce ilinde eksiklikleri gidermek için kurumlar bazında gayret
gösterdiklerine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Tanal, Cumhur İttifakının
adını zikrederek, özellikle Düzcede Milliyetçi Hareket Partisinin de
adını zikrederek partimize sataşmıştır ama
açıklama getirmek açısından -Komisyonun belki bilgisi yoktur,
bölge milletvekili olarak biz, 3üncü Bölgede Bezirgan Köprüsü adını
verdiğimiz köprü için -Sakarya ili ile Düzce ilinin
sınırında olan bir köprüdür- DSİ 3üncü Bölgeyle
görüşmeler yaptık, 3üncü Bölge tarafından yapılması
için gerekli girişimlerde bulunduk ve 3üncü Bölge tarafından
yapılacaktır. 18 Temmuzda yani daha bir yıl olmadı
Sayın Tanal, 18 Temmuzda geçen yıl yaşanan sel felaketinde 50ye
yakın köprü, menfez ve dere geçişi yıkılmıştır
maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Tamamlayalım efendim.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) - İlimizde pandemi
sürecinde maalesef bunların ihalesini yapamamışlardır ama
geçen ay ihale tamamlandı. Bugünkü bir dakikalık söz almada da ben
ifade ettim bunu. İhalenin kesinleşmesi ve yapımının
başlaması için 2 firma başvuruda bulunmuştur.
Biz, Düzce ilimizde yapılacak bütün
işlemleri ve eksiklikleri takip ediyoruz Cumhur İttifakı olarak
ve eksikliklerini gidermek için elimizden gelen gayreti kurumlar bazında
gösteriyoruz. Sadece şahsım adına söylemiyorum bunu, Cumhur
İttifakı adına söylüyorum, diğer 2 milletvekili
arkadaşımla biz Düzcede bir şeyler yapılsın, bir
şeyler üretilsin diye çaba gösteriyoruz ama Düzceyi bir gün, iki gün
ziyaret ederek bütün sorunlarına matufmuş gibi açıklamalarda
bulunmak çok doğru değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayın hatip benim adımı zikrederek Bir iki
gün Düzcede dolaşmakla sorunları tespit edemez. diyerek açık
ve net bana sataşmada bulunmuştur. Sataşma nedeniyle söz
istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika Sayın
Tanal.
Buyurun.
53.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Düzcenin
sorunları saymakla bitmez. Köylerde çöp toplanmıyor çöp; çöp
bidonlarını koymamışsınız.
İkinci bir husus, Düzcede işsizlik had
safhada.
Üçüncü bir husus, hava kirliliği had safhada.
Dördüncü bir husus, Düzcede şu anda mevcut olan
köylerde mevcut olan kuyular temizlenmiyor, dezenfekte yapılmıyor.
Bir başka husus, Yığılca ile
Düzce arasındaki yol yapılmıyor.
Bir başka husus, hakikaten Türkiye'nin en
kaliteli balı Yığılcada oluyor, orada
arıcılık bitirildi.
Yani, evet, şu anda Cumhur İttifakı
anlamında MHPnin ancak bu dönem belki kabahati olabilir ama önceki
dönemin faturası AK PARTİnin ama yapmadılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum
Sayın Başkan, toparlıyorum, özür dilerim.
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Düzceliler oy
veriyor, desteği veriyor ama hizmete gelince Düzcelilere hizmet
yapılmıyor. Yazık, günah değil mi? Yani bu Düzcelilerin
kabahati mi, oy vermekle suç mu işliyorlar? O zaman mademki Düzceliler bu
oyu veriyor, Düzcelilere hak ettiği bu hizmeti vermek
zorundasınız.
Mesela, şunu söyleyelim: Bugün Akçakocaya
üniversite sözü verilmiş, sadece işletme fakültesi sözü
verilmiş, yapılmamış, siyasal bilgiler fakültesi
yapılmış; birinin 350 öğrencisi var, birinin 180
öğrencisi var. Yazık, günah değil mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, ikinci bir
sataşmaya meydan vermeyelim efendim.
54.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Tabii, sataşmak gibi
bir hedefimiz yok ama şunun bilinmesi lazım: Gerçekten,
Yığılca yolunda çalışmalar başladı. Ama
maalesef pandemi döneminde birtakım sıkıntılar ve
kış döneminde olduğu için mart ayında
başlayacaktı çalışmalar ve çalışmalar şu
anda başladı Sayın Tanal, sizin haberiniz yok ama şu anda
çalışmalar başladı Yığılca yolunda.
Arıcılık konusunda
Yığılcaya teşvikler veriliyor ve biz takip ediyoruz yine
oradaki hemşehrilerimizin çalışmalarını.
Son dönemde yapılan doğal gaz
çalışmalarıyla hava kirliliği alt sınırlara
indirildi ve daha da indirilmesi, daha yaşanabilir hâle gelmesi için
çalışmalarımızı yürütüyoruz. Onun haricinde
söyledikleriniz tamamen bir kurgu ve bilmiyorsunuz, tanımıyorsunuz
Düzce halkını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir) Valla çok iyi
tanıyoruz.
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
o yüzden çok
yanlış ifadeler kullanıyorsunuz.
BAŞKAN Peki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben ne söyledim? Yani
bakın, Düzcelilerle ilgili, doğal gazın ucuz
satılmasıyla ilgili kanun teklifi verdim. Ya, Allah rızası
için ya! Hava temizliği açısından
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Birinci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya Necdet
İpekyüz
Ankara İstanbul Batman
Kemal
Bülbül Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı
Antalya Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede denetleyici, düzenleyici özerk kurumlar
1990larda kurulmaya başlandı ve geldiğimiz aşamada sistem
değişikliyle beraber giderek bu kurumlar yavaş yavaş yok
olmakta, terk edilmekte hatta Meclisin yetkileri bile alınmakta.
Rekabet Kurulu kurulmuş 90larda ve amacı
tekelleşmeye karşı kartellerin, olası firmaların veya
birçok kurumun kendi arasındaki rekabetini önlemek, zor getiren tekellere
karşı mağduru korumak; çok iyi bir şey, fakat
geldiğimiz aşamada Rekabet Kurumu giderek kendi yetkilerini neredeyse
devredecek.
Geneli üzerinde konuşmalar yapıldı
birinci bölümle ilgili konuşmalar yapıldı, Sevgili
Katırcıoğlu benim konuşacağım 1inci maddeyle
ilgili bir açıklamayı da yaptı. 1inci madde dediğimiz
aslında bu yasanın 4üncü maddesi ve 5inci maddesini içermektedir.
Bu yasada bir mal ve hizmet alım satımında bütün
mağdurları korumak için, herhangi bir boykotu korumak için, herhangi
bir rekabeti, fiyatı korumak için, olası boykotu engellemek için,
tekellerin yapacağı şeylerden mağdur olmamak için bir önlem
getirmiş ve bir muafiyet yetkisi vermiş kurula çünkü bazı mağdurları
da korumak lazım. Şimdi, kurul ne yapıyor? Bu muafiyet yetkisini
alıyor, mahkemelere devrediyor. Türkiyede bir taraftan Hükûmet mahkemeler
yetmiyor, mahkemeler olamıyor, mahkemelerin uzmanlığı
lazım, yeni mahkemeler açılması lazım diyor. Dosyalar birikiyor.
Vatandaş bir dosyayı gönderdiğinde nelerle
karşılaşıyor? Bunları kısaltmak için çaba
harcanırken şimdi tekrar bu getiriliyor. Peki, ne olacak?
Mahkemelerin Türkiyedeki durumu belli. Mahkeme bir karar alamayınca
kalkacak, bilirkişiye verecek. Bilirkişi bir karar aldıktan
sonra mahkeme karar verdiğinde Rekabet Kurulu kendisindeki yetkiyi
mahkemelere vermiş oluyor. Peki, bütün bunların hepsini ele
aldığımızda, normalde bu kurulun daha özerk, daha
denetleyici olması gerekirken artık direkt Cumhurbaşkanı tarafından atanan kişiler
tarafından özerkliği, denetleyiciliği yok edilmekte, başka bir yere devredilmekte.
Arkadaşlar, bir diğeri -burada muafiyetle
ilgili tartışmamızda- bu yasa getirildiğinde olay
neymiş? Avrupa Birliği müktesebatına uyum için bu getiriliyor.
Ya, demezler mi size Bu Avrupa Birliğine uyumu işinize gelince ne
güzel allandırarak pullandırarak, ballandırarak
anlatıyorsunuz, işinize gelmeyince de Takmıyoruz. diyorsunuz?
Bakın, bu yılın, 2020
yılının ilk başında Avrupa Parlamentosunun
Dışişleri Komisyonunun ilk yaptığı ziyaret Türkiyeye;
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğluyla,
İçişleri Bakanı Süleyman Soyluyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, burada İçişleri ve Dışişleri
Komisyonlarıyla görüştüler, siyasi partilerle görüştüler ve
Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türkle görüştüler
-şu anda Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türkün
yerine kayyum atandı- ve ne söylediler Türkiyeye verdikleri mesajda?
Dediler ki: Türkiyede hukukun üstünlüğü kalmamış. Avrupa
Birliğiyle uyumda, siyaset ve hukuk konusunda çeşitli
sıkıntılar yaşanmakta. Bir: Demokratik şekilde
seçimlere giden bir ülkede kayyum atamaları, Avrupa Birliğinin ne
müktesebatında ne yaşamında doğru bulunmuyor ve rekabet
dediğiniz şey açısından da zaten uygun değil. Hiç
oraya girmiyorum.
Bir diğeri: Gazetecilere ilişkin Gerek
Ahmet Altanla ilgili, başka gazetecilerle ilgili alınan kararlara
niye uyulmuyor? Arkadaşlar, bu Mecliste, kürsüde çok konuşma
yapmış olan ve siyaseten rekabetle baş edemediğiniz için
bugün zindanda olan, cezaevinde olan Selahattin Demirtaşla ilgili,
18inci maddeyle ilgili bir karar aldı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, onunla ilgili konuşuldu. Şimdi, burada, Avrupa
Birliğine uyum müktesebatından söz ediliyor. Ya, demezler mi Bu,
sizin işinize gelince hesabınıza geliyor, işinize gelmeyince
gelmiyor. Önemli olan, siyasette, demokraside, insan haklarında bunu
yapmak lazım. İş insanı Osman Kavalayla ilgili karar
alındı, mahkeme beraat verdi, mahkeme heyeti değiştirildi
ve tekrar tutuklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bütün bunlara
gelince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini, Avrupa Birliğini
takmamak, işinize gelince Biz Avrupa Birliğine uyum yasası
çerçevesinde müktesebatta bunu yerine getiriyoruz
Bunun karşılığı
şudur: Sermaye söz konusuysa sermayeyle ilgili bir şeye
kılıf uydurmak için -Avrupa Birliği de oluyor, uluslararası
evrensel hukukta olabiliyor- başka şeyleri uygulayabiliyorsunuz ama
siyaseten rekabet edemediğiniz kurumlara karşı, partilere
karşı, medyaya karşı, sivil toplum kuruluşlarına
karşı kötü uygulamaları çıkartıyorsunuz ve Meclisi de
-onama- bir notere dönüştürüyorsunuz. Bu, kabul edilemez.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 1inci maddesiyle 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 5inci
maddesine eklenen fıkrada yer alan "tespit edilmesi ibaresinin
"karara bağlanması şeklinde değiştirilmesini ve
çerçeve 1inci maddenin en sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kurum kendisine yapılan başvuruları
en geç üç ay içerisinde sonuçlandırır.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli
Balıkesir
Manisa
Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin Haydar
Akar
İzmir
Adana
Kocaeli
Sibel
Özdemir
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere, Sayın Sibel Özdemir.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de teklifin 1inci
maddesi üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Benim üzerine söz aldığım maddede,
rekabetin korunması hakkındaki mevcut kanunumuzun 5inci maddesinde
bir değişiklik yapılıyor. Maddeyle, Avrupa Birliği
kriterlerine uyum alanında yapılan yine bir düzenleme olarak
getiriliyor. Yapılan bu değişiklikte teşebbüsler kanunun
4üncü ve 5inci maddelerinde açıkça sayılan muafiyet
şartlarını taşıdıkları takdirde, Rekabet
Kurumunun onay şartı olmadan kurulca yayımlanan grup muafiyeti
kararları hakkında kendi değerlendirmeleriyle muafiyet
kararı alabilecekler. Yine, talep eden teşebbüsler tabii ki Rekabet
Kurumuna da başvuru yapabilecekler. Ancak kurul tarafından muafiyet
verilmesine ilişkin açık bir ifadeye yer verilmemiş. Biz burada
tespit ifadesiyle sorunlar, sıkıntılar
yaşayacağımızı, karara bağlanması
ifadesinin kullanılmasını, yine önergemizde de
belirttiğimiz gibi kurumun kendisine yapılan başvuruları en
geç üç ay içerisinde sonuçlandırmasını teklif ediyoruz ve
takdirlerinize sunuyoruz.
Geneliyle ilgili ve doğal olarak, Avrupa
Birliği uyum süreciyle ilgili de görüşlerimi paylaşmak istiyorum
sizlerle: Bu teklif metninin gerekçesini oluşturan ve birçok hatibin de
üzerine vurgu yaptığı Avrupa Birliği müktesebatına,
hukuksal mevzuatına uyum düzenlemelerinin yer aldığı bu
teklifin benim de üyesi olduğum Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna tali
komisyon olarak sevk edilmemiş olmasını açıkçası
muazzam bir eksiklik olarak görüyorum. Tali komisyonların görüş
raporu sunma durumları konusunda, bu konuda da Meclis
Başkanlığına bir soru önergesi vermiştim. Komisyonda
da belirtmiştim, bu verileri sizlerle de paylaşmak istiyorum:
Değerli milletvekilleri, 27nci Dönemde, 11 Mart tarihine kadar 2.691
kanun teklifinin 1.984ü tali komisyonlara havale edilmiş ancak bu 1.984
kanundan sadece 2 kanunla ilgili bir komisyondan görüş
alınmış. Görüldüğü gibi, bu veriler de gösteriyor ki son
dönemde ihtisaslaşma ve ihtisas komisyonlarının etkin
çalıştırılmaması sonucunda maalesef nitelikli yasama
yapma sürecinin yok sayıldığına şahit oluyoruz.
Teklife baktığımızda temel
gerekçe Avrupa Birliğine uyum. olarak belirtildi ancak 16 maddenin
sadece 4 veya 5 maddesi rekabet hukukunun Avrupa Birliği mevzuatına
uyumuyla ilgili -ki onları da hâlâ tartışıyoruz, sorunlu ve
eksik- geriye kalan maddeler ise kurumun kadrolarıyla ilgili düzenlemeler.
Getirilen bu rapor -birçok hatibin de belirttiği gibi, ülke raporlarında
belirtilen- rekabet hukukumuzdaki eksiklikler ve özellikle de düzenleyici ve
denetleyici bir kurum olan Rekabet Kurumunun
bağımsızlığı ve özerkliğiyle ilgili bu temel
sorunu çözmekten çok uzak. Komisyonda bu konudaki
uyarılarımızı dile getirdik maalesef dikkate
alınmadı. Bunun da ötesinde Avrupa Birliğine uyum amacıyla
getirilen bu maddeler açıkçası Avrupa Birliği mevzuatıyla
da -az evvel de tartıştığımız gibi- uymak
yanında bazı çelişkileri de beraberinde getirmekte.
İşte, madde 3ü tartıştık; rekabete aykırı
eylemlerde yapısal tedbirler alma yetkisi. Burada gerçekten
teşebbüslerin mal varlıklarına, ortaklık paylarına el
koyma yetkisi getiriliyor; bu Avrupa Birliği mevzuatında böyle bir
düzenleme yok. Ayrıca bizim Anayasamıza
aykırılığını da tartışıyoruz
bunun, yani bunu tartışmak dahi gerçekten ciddi bir geriye gidiş
olarak gözüküyor. Teklif sahibi Sayın Bakan, Sayın Tüfenkci Avrupa
Birliğinde bundan daha ileride uygulamalar var. dedi. Ama değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliğinde, hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde
bir kişi özerk ve bağımsız bir kurumun
yapısını, başkanını belirlemiyor; bir kişi
bir kuruma talimat vermiyor. Böyle bir durumla karşı
karşıyayken böyle bir düzenleme muazzam kaygıları da
beraberinde getiriyor.
Madde 4ü Sayın Komisyon Başkanıyla
da müzakere ediyoruz, konuştuk az evvel de. Avrupa Birliği
mevzuatında daha teknik ve daha detaylı düzenlemelerle
uyumlaştırma yapmamız gerekiyor. Yani dijital verilerin
güvenceye alınması, ticari sırlar, yatırım ve ekonomi
ortamında hukuka güven ve güvence, ticari sırların güvence
altında olması önemli bir düzenlemedir. Bu her türlü
kavramının bir düzenlemeye ihtiyacı var.
Diğer bir konu, devlet destekleri. Gerçekten
Avrupa Birliği -birçok hatip söyledi- mevzuatı, rekabet hukuku
devleti bir özel sektör olarak görüyor ve bizim mevzuatımız da
devletin her türlü desteğini, özelleştirmelerini, ihalelerinin de
incelenmesini ve denetlenmesini isteyen bir mekanizma istiyor bizden.
İlerleme raporları bize böyle bir yükümlülük vermişken, biz de
Avrupa Birliğiyle uyumlaştırılan bir rekabet yasası
yapıyorken böyle bir düzenleme eksik. Bunun mutlaka bu kanun teklifi
içerisinde yer alması yani devlet desteklerini inceleyen, izleyen ve
denetleyen bir düzenlemenin mutlaka bu kanun teklifinde olması
gerekiyordu.
Açıkçası, değerli milletvekilleri, en
temel ama en ciddi sorun elbette Rekabet Kurumunun özerkliği ve
bağımsızlığı sorunu. Bununla ilgili, gerçekten,
Avrupa Birliği bizi şiddetle uyarıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Çok özür
dileyerek
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
burada bizi özellikle uyarıyor, liyakate ve
uzmanlığa dayalı farklı kurumsal deneyimlerin güvence
altına alındığı bir kurumsal yapı kurmamızı
istiyor. Bu sorun hâlâ ortada duruyorken diğer düzenlemeler,
açıkçası, bir anlam ifade etmiyor çünkü bizde kurulun üyeleri
doğrudan partili Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor, bu
da siyasi kadrolaşma ve kurumun
bağımsızlığının ve özerkliğinin ortada
olmadığını açıkça gösteriyor bize.
Kanun teklifinde birçok kadro düzenlemesi var; bu
kadro düzenlemeleri bu sorunları, çözüm getirmediği gibi, daha çok
arttıracak.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Avrupa
Birliğine üyelik müzakerelerinde bir ilerleme kaydetmek için bu
şekilde kısmi, eksik, sorunlu yasaların maalesef bir
karşılığı yok değerli milletvekilleri.
Başta rekabet hukukunun da önemli bir
parçası olduğu gümrük birliğinin güncellenmesini ve üyelik
sürecimizde bir aşama kaydetmek istiyorsak Avrupa Birliğiyle ilgili
hepimizin bildiği temel sorun alanlarımız olan güçler
ayrılığı ilkesi, hukukun üstünlüğü tarafsız
ve bağımsız bir yargı ve en önemlisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla)
bağımsız işleyen -ki bu yasa teklifinin de aslında
konusu bu- özerk, kurumsal yapıların varlığı,
işleyişi konularında kapsamlı düzenlemeler yapmak ve en
önemlisi, uygulamak olmalıdır. Bizim temel sorumluluğumuz bu
olmalıydı ancak özerk ve bağımsız, düzenleyici ve
denetleyici, güçlü bir rekabet kurumu oluşturulmadan Avrupa Birliği
nezdinde bu düzenlemenin maalesef bir karşılığı
olmayacağı uyarısında ben ve grubumuz tekrar bulunuyoruz.
Hepinizi sabrınız için saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kurum kendisine yapılan başvuruları
en geç üç ay içinde sonuçlandırır.
Ayhan
Altıntaş Behiç
Çelik İbrahim
Halil Oral
Ankara Mersin Ankara
Durmuş
Yılmaz Yasin
Öztürk
Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, Türk dünyasına ve Türk kültürüne çok
büyük hizmetler yapmış, Kültür Bakanlığına
bağlı Ankara Türk Dünyası Müzik Topluluğunun da
kurucularından olan Ali Özaydını vefat yıl dönümünde
rahmet ve minnetle anarak başlamak istiyorum. Mekânı cennet olsun.
Saygıdeğer milletvekilleri, rekabet,
piyasa ekonomisinin en temel unsurudur. Rekabet olmazsa adaletsizlikler olur,
tekelleşme olur. Rekabet doğru kontrol edilmezse de suistimaller
yaşanır. Ticaretin güçlü olması, ülkemizin gelişmesi için
her alanda rekabetin güçlü ve sağlıklı olması gerekir.
Doğru düzenlenmeyen rekabet, karaborsanın da önünü açar. Yüce dinimiz
de piyasada tekelleşmeyi, karaborsayı ve her türlü hileyi yasaklamıştır.
İnançlarımızla uyumlu ekonomik anlayış ve yaklaşımlar
toplumsal huzuru destekleyecektir. Büyük İslam alimi ve mezhep kurucusu
İmamı Azam Ebu Hanifeye göre, bir menkul ve gayrimenkul
paylaşma hakkında sahip olanların sırf fiyatları
yükseltmek amacıyla aralarında anlaşarak ortaklık
kurmaları caiz değildir. Çünkü bu takdirde serbest rekabet
ortamını ortadan kaldırmış ve mal ile ilgili bir
tekelcilik oluşturmuş sayılırlar. Bu da piyasaya suni bir
dış müdahale sayılır. Ülkemizde rekabet ortamı son
derece yaralı bir durumdadır. Bir firma iktidara yakınsa
rekabeti kazanmış durumdadır, değilse batmaya mahkûmdur.
Aynı malı üreten 2 firma varsa rekabet kuralları değil
iktidara yakınlıkları kıstas olmaktadır. Sayın
Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin 5
müteahhit dediği ve âdeta inşaat sektörünü tekelleştirmiş
olan firmalar gibi pek çok firma iktidar gücüyle ülkemizde rekabeti
baltalamış, haksız kazanç yoluyla da bitirmiştir. Getirilen
bu düzenleme de Rekabet Kurumunun
bağımsızlığını yaralamakta ve
Cumhurbaşkanlığının doğrudan etkisini de ortaya
çıkarmaktadır. Ancak buradaki problem bu kanuni düzenleme değil,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ta kendisidir. Denge ve
denetleme sistemleri kurulmadan devlet geleneklerimizde yeri hiç olmayan bir
sistemi siyasi kutuplaşmalardan faydalanarak uygulamaya koyan iktidar,
bürokrasiyi de ticareti de yerle bir etmeye devam etmektedir. Bu soruların
tek çözümü güçlendirilmiş ve eksiklikleri giderilmiş bir parlamenter
sistemden geçmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri teklifin 1inci
maddesi Avrupa Birliği mevzuatıyla bir uyum sağlama amacı
taşımaktadır. Kamu yararına ve ticari gelişmeye vesile
olabilecek bazı hususlarda uygulanan muafiyetlerle alakalı düzenleme
getiren bu maddede bazı eksiklikler ve belirsizlikler vardır.
Öncelikle İYİ PARTİnin de komisyonda savunduğu üzere
Muafiyet kapsamında yapılacak başvurulara ilişkin gerek
duyulan ilave bilgilerin sağlanması için geçen süreler hariç kurula
başvuru tarihinden itibaren altmış gün içinde karar alır.
Başvuruya ilişkin detaylı inceleme gerekmesi hâlinde bu süre en
fazla altmış güne kadar uzatılabilir. hükmü eklenerek süre
kesinleştirilmesi gerekmekteydi ancak bu düzenleme kabul görmedi. Bu,
sürelerin uzatılmasına ve mağduriyetlerin yaşanmasına
sebebiyet verecektir. Bu düzenlemeyle, Rekabet Kurumunun dışında
mahkemeler de karar verebilir hâle gelebilecektir. Bununla alakalı da bir
düzenleme yapılmalı, hem Rekabet Kurumunun yetkileri zedelenmemeli
hem de mahkemelerin uzatması gibi durumların ticari zararlara ya da
kamu zararlarına yol açması engellenmelidir.
Değerli milletvekilleri, bir süredir Avrupa
Birliği mevzuatıyla bizim mevzuatımız arasında
uyumlaştırma çalışmaları görmekteyiz ancak büyük resme
baktığımızda iktidarın Avrupa Birliği
üyeliği noktasında yaptığı bir şeyi göremiyoruz,
başlayan bir müzakere, bir görüşme yok. Herhâlde iktidar, Avrupa
Birliği üyeliğinden vazgeçti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Mademki Avrupa Birliğiyle alakalı bir vizyonumuz yok, bu
uyumlaştırmalar yerine, ortak akılla, kendi ekonomik
şartlarımıza uygun kanuni düzenlemeler
yapılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
55.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, liglerin başlamasının
coronavirüs sürecinde risk olduğuna ve maçların TRTden
yayınlanmasının Covid-19a karşı tedbir
oluşturacağına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatibin konuşmasını büyük bir memnuniyetle
dinlediğimi ifade edeyim özellikle kuvvetler ayrılığı
ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili.
Söz alma sebebim sizin vasıtanızla iktidar
partisine, hükûmete bir çağrı. Yarın bu saatlerde ligler
başlamış olacak, seyircisiz oynanıyor. Neden seyircisiz
oynanıyor, Covid tedbiri. Doğru mu? Doğru. Liglerin
açılmasını çok isteyenler vardı, bunun bir risk olduğu
söyleniyordu ama bu risk alındı maçlar oynanıyor ama çok büyük
bir risk var. Bu maçlar televizyondan şifreli veriliyor, bu ne demek?
Kahvehanelerde maç izlemek için kümelenmek demek, maçı olan eve toplanmak
demek, bunun önüne geçemezsiniz. Bu ülkenin futbol sevgisi bu şifreli
maçlar başladığında covid için büyük tehlikedir. Buradan
samimi çağrımızdır: Yayıncı kuruluş için
maçların başlatıldığı falan söyleniyor ama
yıllardır bu işten çok iyi paralar kazanılıyor. Onlar
biraz fedakârlık mı yapar ya da bu para o kuruma ödenir, TRTden
maçlar takır takır verilirse herkes evinde izler. Zaten bu kadar
eziyet çekmiş insanlarımıza hem bir jest olur hem de covide
karşı ciddi bir tedbir olur yoksa yarından itibaren her
kahvehane ve maç olan her ev yeni bulaş riskidir. Bu konuda samimi, ciddi
bir çağrı yapıyoruz ve bir beklentimiz vardır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Bülbül
İstanbul Ankara Antalya
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Hüda Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Rekabet Kurumuyla ilgili yasanın 2nci maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum.
Maddeyle ilgili ufak bir değinide
bulunacağım. Rekabetin önemli ölçüde azaltılması testi
uygulanırken işleme konu teşebbüslerin hâkim durumda olup
olmadığı değil, uygulanan işlemin etkin rekabete olan etkileri
göz önüne alınmaktadır. Bu noktada, rekabetin önemli ölçüde
azaltılması testinin kullanılması vakaların
değerlendirilmesinde kurulun takdir yetkisini de genişletmektedir.
İşte bu nedenle de eğer bir birleşme veya devralma hâkim
durum yaratsa veya hâkim durumu güçlendirse bile ilgili pazardaki rekabetin
önemli ölçüde azaltılmadığı tespiti yapılarak
işleme izin verilmesi de mümkün görünmektedir. Yani özerkliğini
yitirmiş bir kurum olarak Rekabet Kurulunun değerlendirme ve takdir
yetkisinin her iki yöne doğru genişletilmiş olması
hükûmetlerin ellerinin, şirket birleşme ve satın alma
konularında da etkili olacağı endişesini
doğuracaktır.
Değerli arkadaşlar, sizler de takip
ediyorsunuz, köylülerden tarlaya, esnaftan işçiye, işsizden çöplerden
yemek toplayan hatta bulamayan hatta artık yemek toplayanlara kadar
Kredisini ödeyemeyen, borcunu ödeyemeyen esnaflara teşvik kredileri
verilecek, destekler verilecek. dendiği hâlde Bankalardan bizim belli
bir limitimiz var, bunlar da tespit ediliyor. deyip de işçisinin
maaşını ödeyemeyen, kirasını, kredisini ödeyemeyen
küçük ölçekli esnaflar, daha geçtiğimiz hafta görüşmeler yapıp
geldiğim, pek çok kesim var. Kesinlikle ne destek alabiliyorlar ne kredi
alabiliyorlar ve insanlarımız, toplumumuz
Bakın,
yıllardır diyoruz, can boğazda artık. Gerçekten çok vahim
durumdalar ama her geçen gün, her geçen saat, AKP iktidarı sürecinde
artık halkımız nefes alamaz hâle geldi arkadaşlar.
Bakın, Türkiye uçtu diyorsunuz, ekonomi
düzeldi. diyorsunuz sadece yandaş olan, bir avuç pastayı
paylaşanların yükselmesinden başka Türkiyenin öyle uçtuğu
falan yok. İnsanlar artık sokaklarda artık yemek
dilenciliği yapar hâle geldi. Türkiyede görmediğimiz
manzaraları görüyoruz. Ve geçtiğimiz günlerde yine bir video
yayınlandı, mecburi askerlik yapan bir gencin içeride ırkçı
söylemlerle neredeyse hem şiddete başvurulacak hem de linç
edilebilecek noktaya nasıl geldiğini sizler de görmüşsünüzdür.
Biliyorsunuz, sık sık asker ölümleri oluyor, sebepsiz ölümler oluyor,
intihar diye açıklanan fakat işkence gördüğü raporlarla,
ailesinin tespitiyle de ortaya çıkan askerlerimiz oluyor. Bunlarla ilgili
gelen mesajlarda Bizler çocuklarımızı askere nasıl
gönderelim, bu uygulamalar nelerdir, nedendir, neden bu düzeltilmiyor? Bu
zihniyet, bu pratik, bu uygulama
Evlatlarımıza niye orada insan gibi
muamele yapılmıyor? Bunların düzeltilmesi lazım; zihniyet,
mevzuat, her neyse el atılması gerekmektedir.
Bir taraftan bakın, KHKliler her gün sosyal
medyada kendilerini duyurmaya, seslerini iletmeye çalışıyorlar.
İnsanlar gerçekten intiharın eşiğindeler, sosyal güvence
yok, iş bulamıyorlar. Her yerde; yurt içi, yurt dışı,
sağlık, iş, çocuklarının okuluyla ilgili, en
sıradan insani bir hakla ilgili bile KHKli sicili
karşılarına çıkıyor arkadaşlar.
Ve bir taraftan zaten 2nci dalga başladı
ülkemizde ve dünyada pandemiyle ilgili. Cezaevlerinin durumu yine ortada, yine
bebekler
Yüzlerce bebek, binlerce kadın ve düşündükleri,
eleştirdikleri için, sadece insani vatandaşlık vazifelerini
yaptıkları için insanların binlercesi cezaevlerinde ve hâlâ biz
bu Mecliste onlar için bir çözüm bulabilmiş değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Ve bir taraftan her gün yine devam eden kadın
cinayetleri, tacizler, tecavüzler ve her gün sokaklarda ya da evlerinde
öldürülmeye devam edilen kadınlar var. Çözüm? Hiçbir şey yok ama
yaptıkları politikaların tamamı iflas eden iktidar
yetkilileri varsa yoksa Terör, terör, terör diye saldırmaya gayret
ediyorlar. Siz, kadınların cinayete kurban gitmesini önlemeye
çalıştınız da size herhangi bir örgüt mü engel oldu? Siz aç
kalan insanlara sosyal statü, iş, ekmek buldunuz da size bir terör örgütü
mü engel oldu? Siz özgürlüklerin, barışın, huzurun önünü
açtınız da hangi terör örgütü size engel oldu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Terörün kendisi
önünde engel.
HÜDA KAYA (Devamla) - Yaptığınız
beceriksizlikleri hiçbir kılıfla örtemezsiniz, hiçbir kutsalı
istismarla örtemezsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Terörün kendisi
barışın önünde engel.
HÜDA KAYA (Devamla) Öyle, Diyanetin arkasına,
bayrağın arkasına, başörtüsünün arkasına,
Allahın, kitabın arkasına saklanarak hiçbir
beceriksizliğinizi örtemeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yok,
saklanmıyoruz, saklanmıyoruz. Saklanmıyoruz, gayet becerikliyiz.
HÜDA KAYA (Devamla) O kadar aşikâr ki;
iktidar tükendi, politikaları iflas etti, kendi de uçurumun dibine
yuvarlandı, halkı da uçuruma yürüttü ve izah edemediği noktada
sadece saldırmakla kendini,
başarısızlıklarını örtmeye
çalışıyor. Ama iflas gün gibi açık; beceriksizlik,
başarısızlık gün gibi açık. Artık ülkeyi
yaşayamaz, nefes alamaz hâle getirdiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Beş dakika
yedi dakika oldu ya.
HÜDA KAYA (Devamla) - Bu ülkeye, bu halka en büyük
iyiliğiniz çekip gitmek olacak.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu provokatif dili
kabul etmiyoruz. Barışın, kardeşliğin, huzurun
önündeki en büyük engel terör örgütüdür; bunun da bilinmesini arzu ederim. Biz
gayet becerikliyiz, milletten aldığımız yetkiyi de
kullanacağız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.51
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci birleşiminin beşinci oturumunu
açıyorum.
215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oyalarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 7nci maddesinin birinci
fıkrasında geçen araçları ibaresinin unsurları
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli
Balıkesir Manisa
Haydar
Akar Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Ahmet Akın.
Buyurunuz Sayın Akın. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle kanunun 7nci maddesinin birinci
fıkrasında değişiklik yapılması isteniyor,
değişiklik de Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde
yapılıyor. Şimdi, buradan sormak isterim: Buradaki hangi
maddeler Avrupa Birliği çerçevesiyle alakalı? Orijinal maddeler
neler? Komisyonda da bunu dile getirmiştik. Oradaki orijinal maddeleri
görmek istiyoruz, İngilizce metinleri -hangi dilde olursa olsun- görüp
incelemek istiyoruz ki buna nasıl bir ihtiyaç doğdu?
Ayrıca, değerli milletvekili
arkadaşlarım, Rekabet Kurumunun özerkliğini,
bağımsızlığını öne çıkaracak bir
teklifle karşı karşıya da değiliz. Zaten böyle bir
teklifin, bağımsızlığı olacak, özerkliği
olacak bir teklifin buradan, AK PARTİden gelmesi de beklenir mi?
Beklenemez. Çünkü AK PARTİ iktidarında ekonomik ve sosyal sektörlerde
düzenleme, denetleme ve yönlendirme faaliyetlerinde bulunan
bağımsız denetleme kurumları böyle midir? Bunu hepinizin
sorgulamasını isterim. Mesela, bağımsız
mıdır? Mesela, gerçekten, denetim hakkıyla, hukukuyla
yapılıyor mu? Mesela, Rekabet Kurumu üyelerini kim atıyor?
Bağımsız olması gereken kurum Başkanını kim
atıyor? Kim atıyor? Sayın Cumhurbaşkanı atıyor. Peki,
Sayın Cumhurbaşkanı kim? AK PARTİnin Genel
Başkanı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçek
anlamda değerlendirdiğiniz zaman bakın, enerji sektöründe EPDK,
bankacılık sektöründe BDDK, para politikalarında Merkez
Bankası da böyle, hele hele TÜİKe baktığınız
zaman içler acısı bir durumda yani enflasyon rakamlarını
Maliye Bakanının istediği gibi açıklayıp, ortaya sunan
TÜİK. İşsizlik rakamları açıklandı.
Şimdi ben size buradan soruyorum; Allah
aşkına, elinizi vicdanınıza koyu, 83 milyon
vatandaşımız adına soruyorum: İşsizlik
rakamlarına siz inandınız mı? Bütün dünyada işsizlik
rakamları çoğalırken bizde azalıyor. İnsanların
ve milletimizin aklıyla dalga geçmeyi bırakın. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü gerçek anlamda
Enflasyona
diyorsunuz ki mesela, yüzde 12. Şimdi arkadaş, ben Balıkesir
Milletvekiliyim, Balıkesirde çalışıyorum, pazarlara
gidiyorum. Orada bir teyzenin yanına gidin. Alın yanınıza,
fileyi de alın, gidin bakalım enflasyon kaç? Eğer o teyzeme, o
anneye, o babaya enflasyon yüzde 12 derseniz Hadi git oradan! der. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte bu Hadi git oradan!
kelimesi önümüzdeki ilk seçimlerde AK PARTİye söylenecek, bunu net olarak
söylüyorum. Ayrıca bakın, şimdi bu fileyi alıp
çıkamazsınız. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı
sahaya inin. dedi. Ben şimdi merak ediyorum, bir AK PARTİli
milletvekiliyle yan yana pazara çıktığım zaman oradaki
vatandaşa ne diyecek? Enflasyon yüzde 12 mi? Yo, yüzde 60 en az. Hatta
bakın, elektrik faturası gelecek adama, doğal gaz faturası.
Arkadaşlar, gerçek anlamda size bir arkadaş tavsiyesi: Lütfen,
milleti kandırmayın çünkü milletimiz yemiyor, hele aziz Türk milleti
bunları hiç yemez. Ayrıca, eskiden saygın bir kurum olan Türkiye
İstatistik Kurumu, maalesef, iktidarınızda Türkiye ikna eder
kurumu oldu. Öyle değil mi? Neden, çünkü Türkiye Cumhuriyetinin iyi
yönetilmediğini gösteren verileri saklamak, şekillendirmek, yeniden
yaratmak için sizler bu nedenleri kullanarak TÜİKi kullanıyorsunuz.
Peki, iktidar ne yapıyor? Şimdi, zaten
bağımlı olan Rekabet Kurumu, bağımsız olması
gereken kurumun başkan yardımcısının
sayısını bu kanun teklifiyle 1 kişi artırmak istiyor.
Şimdi, bunun gerekçesi ne? Kurumun verimliliğini artırmak.
Arkadaşlar, şimdi buna inanıyor musunuz? Allah aşkına,
1 kişi
Mesela, şu ana kadar kurumlarınızda bir iş
tanımınız var mı? Şu andaki başkan
yardımcılarının yaptığı iş
tanımı neler? Hangi işler eksik? Önce bunu millete anlatın.
Bunu Komisyonda da söyledik, anlatın. Çünkü bakın, bu millete bu
süreçte israftan bahsederseniz, önce o kemeri sizin, kendinizin
sıkması lazım. Hükûmetlerinizde ve şu anda, inanın,
israf diz boyu. Size 83 milyon vatandaşımız adına
söylüyoruz: Önce kendin kemerini sık, ondan sonra vatandaşa kemer
sıktır. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için
bunların bedelini sizin ödemeniz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) Müsaade var mı
Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun efendim.
AHMET AKIN (Devamla) - Ayrıca, soruyorum
sizlere: Burada atananlar, burada atanan kişiler kimler olacak?
Şimdi, AK PARTİ yakınları, damatları, gelinleri mümkün
mü? Mümkün. Hiç Mümkün değil. demeyin, ülkemizin en tepesindekilerin ne
durumda olduğunu siz zaten biliyorsunuz. Değerli arkadaşlar,
örnekler her yerde, liyakat yerlerde. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte böyle olduğu sürece biz asla ileriye
gidemeyiz. Sonuç nedir? Bağımsız ama kendisi bağımlı
kurumlar.
Ayrıca, serbest piyasa ekonomisini allak bullak
ettiniz. Esnaf, çiftçi, herkes zor durumda. Belki siz gittiğiniz zaman
size söylemiyor olabilirler ama inanın, önümüzdeki seçimde size
bunların cevabını verecekler.
Yabancı sermaye
Hakkın, hukukun,
adaletin, kurumların bağımsızlığının,
liyakatin olmadığı bir yerde, düşünün, yatırım
gelir mi? Yatırımcı bir kuş gibidir, ürkütmeyin. Zaten
ülkemizin üzerindeki bütün kuşları ürküttünüz, yatırım
gelmesin diye her şeyi yaptınız, ülkemizi bir ithalat cenneti
hâline getirdiniz ama siz giderayak bunları yapıyorsunuz. Sayın
Özgür Özel söylüyor: Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 2nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"değiştirilmiştir ibaresinin "yeniden
düzenlenmiştir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Altıntaş Behiç
Çelik Feridun
Bahşi
Ankara
Mersin
Antalya
Yasin
Öztürk Durmuş
Yılmaz
Denizli
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Sayın Feridun Bahşi.
Buyursunlar Sayın
Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, rekabetin korunmasını sağlamak amacıyla
oluşturulan Rekabet Kurumu bağımsız bir kurumdur ancak
yapılan bu düzenleme Kurumun
bağımsızlığını tehdit eder niteliktedir.
Kurumun yönetim organı olan Rekabet Kurulu, bir partinin de Genel
Başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından
atanmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanının bugüne kadarki
icraatlarından ne kadar ehil kişiler atadığını
gördük. Yapılan atamalarla Türkiyenin hâli de ortada.
Değerli
milletvekilleri, devletin sosyal, siyasal ve ekonomik yapısını
dünya rekabet şartlarına uydurmak şarttır.
Uluslararası rekabet gücünü hedeflemeyen bir politikayla
başarılı olmak da mümkün değildir. Küresel rekabetin artan dünyasında
millî yapılar daha önemli hâle gelmiştir. Bu bakımdan dünya
milletler liginde konumumuzu ele almak, dünyayla kıyaslamak gerekir.
Geliştik, kalkındık nutukları Hükûmetin en çok
kullandığı sözler ancak Türkiye, insani gelişmişlik
sıralamasında 59uncu sırada. Müteşebbisi dünyaya
açtık, her yerde varız. sözleri için
baktığımızda ise Küresel Rekabet Endeksinde 61inci
sırada. Her yıl oyuncak gibi oynanan eğitim sisteminin kalite
sıralamasında 99uncu sırada; Katar, Malezya, Endonezya,
İran ve Pakistan gibi ülkelerin gerisinde kaldık.
Şimdi bir de
Hükûmetin o en
çok sevdiği demokrasi ve millî irade nutuklarının
karşılığına bakalım. Demokrasi Endeksinde
Gambiya, Pakistan ve Nijeryadan sonra 110uncu sırada. Yolsuzluk
Algısı Endeksinde 91inci sıradayız yani devlet malı
deniz, yemeyen domuz.
Değerli milletvekilleri, hemen her
konuşmamızda adalet, hukuk, yargı
bağımsızlığından söz ediyoruz. Tek adam rejiminin
getirdiği baskıcı sistem hâkimlerin bağımsızca
hareket etmesini engellemekte, karar verirken Acaba saray ne der? korkusu
yaşatmaktadır. Daha önce de defalarca ifade ettiğimiz gibi,
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde yerimiz, 126 ülke arasında 109uncu
sırada. Basın Özgürlüğü Endeksi ise tam bir facia, 157nci
sıradayız. Daha iki gün önce ülkemizin 2 güzide araştırma
gazetecisi Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel saçma iddialarla
gözaltına alındı. Her 2 gazeteciyi de yakından tanır
ve severim. Her 2si de sadece gazetecilik yapan gazetecilerdir; kimsenin
yandaşı değillerdir, kalemlerini kimseye satmazlar. Üstelik
Müyesser Yıldız FETÖ kumpaslarıyla da tutuklanmış bir
cesur yürek, mücadele sembolüdür. Tutuklu gazeteciler sayısı
bakımından nüfus oranına göre dünya 1incisiyiz.
Değerli milletvekilleri, Covid-19 dünya
ekonomisiyle birlikte Türk ekonomisine de büyük zarar verdi. Özellikle
tarım sektörü büyük sıkıntılarla karşı
karşıya kaldı. Önemli bir tarım ülkesi olan ülkemizde
çiftçiler, girdi maliyetleri nedeniyle ürettiğinin karşılığını
alamamaktan yakınmaktadır. Tarım sektörü istihdamda da günden
güne azalmaktadır; TÜİK ve SGK verileri de bunları açıkça
göstermektedir. Buna göre, Türkiyede çiftçi sayısı son on iki
yılda yüzde 48 azalmıştır. Tarım alanları ise
yüzde 12,5 düşmüştür. Sebze bahçeleri alanı ise aynı
dönemde yaklaşık yüzde 15 küçülmüştür. Son on sekiz yılda
tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısıysa yüzde 44
azalmıştır. SGK verileri kayıtlı çiftçi
sayısının her yıl giderek azaldığını
ortaya koymaktadır. 2008de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı,
2019da 600 bine düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener yaptığı yurt
gezilerinde toplumun tüm kesimleriyle sıkıntılarını
konuşmuş, dinlemiş ve grup toplantılarımızda dile
getirmiştir. Edirnenin Keşan ilçesinde buğday ve ayçiçeği
eken çiftçi kuraklık nedeniyle buğday üretiminde ürün kaybı
yaşayacağını söylemiş ve Trakya çiftçisini kötü günler
beklediğini ifade etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Antalyadaki seracılığın veya narenciye üreticisinin durumu
da yine içler acısıdır. Özellikle mayıs ayı içerisinde
yaşanan çöl sıcakları sebebiyle ortaya çıkan ürün
kaybının da tahammül sınırlarını çok
aştığı ortadadır. Bu feryatlara iktidar mutlaka çözüm
bulmalı, kulaklarını tıkamamalıdır.
Bu sorunların bir an önce çözüme
kavuşturulması ve tarımda Türkiyenin hak ettiği yere
gelebilmesi temennisiyle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
BAŞKAN Sayın Şevkin, 60a göre bir
söz talebiniz var.
Buyursunlar.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
56.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, muhtarlık binalarına ait
elektrik faturalarının devlet tarafından ödenerek kamu hizmeti
sunan muhtarlara yeni yüklerin bindirilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Başkan.
Demokrasinin yapı taşı
muhtarlarımız, mahallelerinin özgür ve hür iradeleriyle göreve
seçtiği kişilerden oluşuyor. Aylık sadece 1.970 lira
maaş alan muhtarlarımız, Adanada Enerjisanın kestiği
cezalar nedeniyle çaresizlik yaşıyor. Belediyelerin parklarında
yapılan muhtarlık binaları geçmişten bu yana
elektriğini bu parklardan alıyordu. Enerjisa, şimdi, abonelik
zorunluluğu getirdi. Enerjisaya abone olmak için giden
muhtarlarımıza 3 ila 40 bin lira arasında değişen,
geçmişe dönük, borç çıkarıldı ve cezalar kesildi.
Cezalarını ödeyemeyen Adana Yüreğirdeki
yaklaşık 30 muhtarlık binasının elektrikleri kesildi.
Mahallelerde zor şartlarda hizmet veren muhtarlarımıza
yapılan bu ayıba derhâl bir son verilmelidir. Kamu hizmeti sunan,
özlük haklarına iyileştirme yapılması beklenen muhtarlara
yeni yükler bindirilmesi kabul edilemez. Borçları bir an önce silinip
abonelikleri gerçekleştirilmeli, bundan sonra muhtarlık
binalarına gelecek elektrik faturaları da devlet tarafından
ödenmelidir. Aksi takdirde, muhtarlık yapacak kimseyi bulamayacağız.
Teşekkürler.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN 3üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya Kemal
Bülbül
Ankara İstanbul Antalya
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Sayın Kemal Bülbül.
Buyurunuz Sayın
Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL
(Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum, herkese iyi geceler.
Rekabet Kurulu
yasasının Avrupa Birliği sürecine uyum sağlamak
maksadıyla ele alındığı ve bu amaçla yeniden düzenleneceği
söyleniyor. Mademki Avrupa Birliğine uyum sağlamak gibi bir
kaygı var, mademki Avrupa Birliğine dâhil olmak gibi bir kaygı
var; o hâlde;
1) Nefret
suçlarını, burada da her dakika nefretle söylenen söylemleri suç
sayan bir düzenleme yapalım.
2) Cemevleriyle
ilgili Avrupa Birliğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
vermiş olduğu kararı niye uygulamıyorsunuz?
3) Zorunlu din
dersiyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği
kararı uygulamamakla suç işliyorsunuz.
Selahattin
Demirtaş hakkındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını
uygulamamakla suç
işliyorsunuz.
Basın özgürlüğü ve gazetecilerin
çalışmaları hakkında yaptığınız tüm
fiiller suçtur.
Terörle Mücadele Yasası denen, düşünceyi
suç sayan, her türlü konuşmayı suç sayan bu ucubeyle ilgili düzenleme
yapmamakla bir suç ortaya çıkıyor.
Siyasi partiler ve seçim yasasıyla ilgili
düzenleme yapmak için şimdi yeni arka planda oyunlar oynanıyor. Yok
dar bölge, yok geniş bölge, yok
sıkıştırılmış şey falan. Bununla ilgili
makul bir çözüm çok rahatlıkla bulunabilir, herkes de bunu istiyor.
Kadın hakları ve özgürlüklerle ilgili
düzenleme niye yapılmıyor?
Tam da bu noktada Ayasofya camisi ibadete
açılacak. derken bizim bir önerimiz var: Ayasofya camisi ibadete
açılsın; perşembe günleri cem yapılsın, cuma günleri
cuma namazı kılınsın, pazar günü de Hristiyan
dostlarımız ayin yapsınlar, hadi. Peki, Ayasofya camisini açmak
isteyenler Hacı Bektaş dergâhı ve kapatılmış
alevi dergâhlarını niye açmayı düşünmüyorlar?
Düşünmezler çünkü ortada kinle, nefretle bakılan bir şey var.
Kum tanesi de bir çöldür, anlayana damla göldür, içindeki kini öldür, o zaman
insan olursun; mesele burada. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu yapılan şeyler,
bakınız, bunların ilahi adaletteki karşılığı
şudur: Herkes yaptığını çekecek. İlahi adalet
böyle der, Ettiğinizi bulacaksınız. der. İnsani adalet ne
der? Mazlumlar zalimden hakkını alacak. der. Hukuki adalet ne der?
Suç olan her şey yargılanacak. der. Ve bunların hepsini kutsi
değerler üzerine söylüyoruz. Ne İslami literatürde ne bir başka
literatürde ne hukukta ne adalette böylesi bir dil yoktur. Her an, her dakika
nefret söylemiyle suçlamaya kalkan ve biz söylediğimizde de şöyle
diyen: Elbette biz iktidar olarak cevap vereceğiz. Tabii ki cevap
vereceksiniz. Ancak iktidar olmanın sorumluluğu -her an sözünü
hatırlattığınız o Şeyh Edebali var ya,
niyazım olsun ona- hakkın ve hakikatin mürşidi Şeyh
Edebaliyi yeniden okuyun, der ki: Taç giyen baş akıllanır.
İktidar çözüm bulmak zorundadır, sorun yaratmak zorunda
değildir; iktidar öz eleştiri yapmak zorundadır. Öz
eleştiri erdemdir, öz eleştiri hakikattir, öz eleştiri
adalettir, öz eleştiri kemâlâttır. Lakin bunların hiçbiri yok ve
ısrarla bir şey söyleniyor. Şimdi de bir güruh
başlamış: HDP kapatılsın. Kimdir bu güruh?
Darbeciler. Önce gittiniz FETÖ darbecisiyle iş birliği
yaptınız, şu anda da Doğu Perinçek darbecisiyle.
Bakınız, darbecilerin burnu darbe
çukurundan çıkmaz. Bu darbecilerden size, Türkiyeye, demokrasiye, insan
haklarına ve özgürlüklere kesinlikle hiçbir yarar gelmez. Böyle derseniz
biz de Biz siyaset yapacağız, adalet için, özgürlük için,
eşitlik için, laik demokratik Türkiye için. deriz ve meydan okuruz. O
meydan okumayı da nasıl yaparız?
Şimdi izninizle onu da söyleyeceğim
Sevgili Başkan.
SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) Bir de teröre
meydan okuyun!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Sözümü kesme lütfen!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkürler.
Ben de bu dünyaya geldim sakinim,
Kalsın benim davam, divana kalsın,
Muhammed Ali'dir benim vekilim,
Kalsın benim davam, divana kalsın.
Yorulan yorulsun ben yorulmazam,
Dünya kadısından ben sorulmazam,
Hakikat makamından ben ayrılmazam,
Kalsın benim davam, divana kalsın.
Pir Sultan Abdal'ım, dünya kovandır,
Giden adil beyler, gelen ihvandır,
Hakikat divanı ulu divandır,
Kalsın benim davam, divana kalsın.
Pir Sultan Abdala aşk olsun; biz bu
divanı uhrevi âlemde değil dünyevi âlemde kuracağız ve
mazlumlar zalimden hakkını alacak. Yüce Pir Sultan, sen bunu böyle
bilesin.
Hepinize aşkla sevgi ve saygılar. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3üncü maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 9uncu maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bu 6 ay içerisinde Kurul kararına
karşı yargı yoluna gidilmişse kararın uygulanması
idari yargının yapısal tedbirlerle ilgili kararı kesinleştirmesinin
sonrasına bırakılır.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Müzeyyen
Şevkin İbrahim
Özden Kaboğlu Haydar
Akar
Adana İstanbul Kocaeli
Tacettin
Bayır
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 3üncü madde
üzerinde çok konuşuldu, duruldu; gerçekten bu yasa önerisinin ana
maddelerinden biri. Komisyonda da bu madde üzerinde çok durduk.
Avrupa Birliği gerekçede oldukça geniş bir
yer aldı. O nedenle, Kopenhag Kriterleri ve Avrupa Birliği yer
aldığı için, hatırlatma niteliğinde, 4 sütun söz
konusu: Hukuk devleti, demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisi.
Buradaki sorunumuz, ölçü olarak, acaba bunların asgari standartlarını
yansıtıyor mu? 4üncü sütunda, bizim bu yasa önerisi
Piyasa
ekonomisiyle ilgili olarak 2 ana direk söz konusu, kurumsal anlamda. Birincisi
Rekabet Kurulu, ikincisi ise Kamu İhale Kurumu. Bu iki kurumun bağımsız
idari otorite olarak yapılanması gerekiyor, piyasa ekonomisinden söz
edebilmek için ama ne Rekabet Kurulu ne de Kamu İhale Kurumu bu
bağımsız idari otorite yani özerk ve uzman birimler statüsünde
değil çünkü bunların atanması, işleyişi, görev ve
yetkileri için Avrupa Birliği hukukunda asgari ortak ilkeler var,
bunları karşılamıyor.
Burada söz konusu olan düzenleme, denetleme ve
yaptırım zincirinde, esasen düzenleme aşamasında, şu
anda yaptığımız gibi yasama organı var. 2nci
aşama olan denetim ve piyasanın düzenlenmesini ise bizzat Rekabet
Kurulu yapıyor fakat 3üncü aşama olan yaptırım
aşaması Kuruldan çok, bağımsız idari otoriteden çok
-öyle olduğunu varsayalım- yargıya ait. İşte burada
3üncü maddede öyle bir sorunla karşı karşıya bulunuyoruz
ki aslında 3üncü maddenin yeni yazım biçimiyle
yansıttığı sorun, yargısal denetimle de
aşılması güç bir sorun çünkü burada aslında 2nci karar
yetkisi veriliyor; o da yapısal karar yetkisi, davranışsal
karardan sonra yapısal karar yetkisi. Davranışsal karar yetkisi
anlaşılabilir, giderilmesi ve kaçınılması gereken
hususlara ilişkin karar fakat davranışsal karar yetkisinden
yapısal karara geçiş konusu son derece muğlak ve bunun için
öngörülen kavramlar, 4, 6 ve 7nci maddeler, gönderme yapılan maddelerde
kullanılan ölçütler aslında sadece bir idari kurulun değil bir
yargı otoritesinin bile, bir yargı mercisinin bile üstesinden gelmesi
zor olan kavramlar.
Bu açıdan -tabii ki maddeyi yeniden okuyacak
değilim ama- şöyle bir zorlaştırma söz konusu: Karar 2
aşamalı hâle getirildiği gibi 4, 6 ve 7nci maddelerin ihlali
kümülatif ihlal koşuluna bağlı olduğu hâlde şu anda,
yürürlükteki metinde, şimdi veya biçiminde, bu maddelerden herhangi biri
ihlal edilirse bu durumda yapısal yaptırımla
karşılaşabilecek.
Şimdi, bu çerçevede, ilgili maddelerde yer alan
kavramlara baktığımız zaman Bunları, hukuk düzeni
açısından nasıl değerlendiririz? sorusunu sormamız
gerekiyor çünkü gerçekten bu kavramlar son derece karmaşık,
muğlak ve belirsiz kavramlar.
Acaba, Anayasaya göre bunların durumu nedir?
dediğimiz zaman, Anayasada karşımıza çıkan
başlıca maddeler, 35inci madde -çok değinildi- mülkiyet
güvencesi olan madde; 48inci madde -değinildi- piyasa ekonomisi,
çalışma özgürlüğü; bir de 167nci madde.
Şimdi, bu maddelerde yer alan ölçütler ile bu
kanunun ilgili maddelerinde yer alan ölçütler örtüşmüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Çok
farklı kavramlar söz konusu ama bu 3 maddede kullanılan ölçütler ile
kanunda kullanılan ölçütler örtüşmediği gibi, Anayasa madde 13e
de açıkça aykırı çünkü madde 13te sadece
sınırlanabilir özgürlükler ve ölçülü olmalı, mutlaka yargı
kararıyla olmalı.
Oysa, şimdi, siz mülkiyet hakkından yoksun
kılıyorsunuz ve böyle bir, idareye bağımlı bir birim yoluyla
bunu yapıyorsunuz. Bu şekilde bir yazım, yargı
organına bile verilmesi zor bir yetki olduğu hâlde
35inci madde
Kamu yararı, toplum yararı. diyor, 48inci madde Millî ekonominin
gerekleri, sosyal amaçlar, güvenlik ve kararlılık. diyor ve devam ediyor
167de benzer kavramlarla ama burada bu düzenlemeye
baktığımız zaman, 3üncü maddeye yapılan ekleme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan toparlayayım.
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Büyük bir boşluk var. Büyük boşluk olmasının nedeni
-Komisyonda da tartıştık- İç Tüzük 38 gereklerinin yerine
getirilmemesinden kaynaklanıyor. Anayasa yok bu teklifte, Avrupa
Birliği var ama Avrupa Birliğinin Kopenhag Kriterleri adını
verdiğimiz kriterlerle tamamen yabancılaşmış bir durum
söz konusu. Bu nadiren uygulanabilecek bir yaptırım. dendi ama
böyle bir kavram yok, böyle bir güvence yok. Tabii, Rekabet Kurulu üyelerini
tenzih ediyorum ama burada söz konusu olan, Avrupa Birliğinin hiçbir
devletinde rastlamadığımız devlet yetkilerinin, yürütme
yetkilerinin 1 kişide toplanması. Bu, sadece bize özgüdür ve Tanzimat
öncesi döneme ilişkindir. Bunu düzeltmediğimiz sürece, zannediyorum
bu konuları buralarda çok daha konuşacağız.
Teşekkür ederim hepinize. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylamadan önce, yoklama
talebi var.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın
isimlerini tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Köksal, Sayın
Şevkin, Sayın Uysal, Sayın Tarhan, Sayın Erdan
Kılıç, Sayın Bulut, Sayın Karabat, Sayın Ceylan,
Sayın Bankoğlu, Sayın Serter, Sayın Başarır,
Sayın Çelebi, Sayın Özcan, Sayın Bakan, Sayın Göker,
Sayın Önal, Sayın Özdemir, Sayın Kaboğlu, Sayın Ünver,
Sayın Tanal, Sayın Çakırözer.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Teklifi'nin 3üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"değiştirilmiştir ibaresinin "yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Ayhan
Altıntaş Behiç
Çelik Hüseyin
Örs
Ankara Mersin Trabzon
Durmuş
Yılmaz Yasin
Öztürk
Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Hüseyin Örs.
Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz
aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Biraz evvel Sayın Grup Başkan Vekilim çok
önemli bir hususa temas etti, ben de aynı konuya dikkatinizi çekmek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz pandemi tedbirleri
kapsamında 26ncı haftada ara verilen Süper Lig maçları
başlıyor ve açılış maçı da bir tesadüf olarak
lider Trabzonsporumuzun İzmirde Göztepeyle oynayacağı maçla
olacak. Buradan bu sebeple bir çağrıda bulunmak istiyorum: Bu maçların
şifreli kanallarda yayınlanması nedeniyle birçok
vatandaşımız evlerde, kahvehanelerde, restoranlarda, çay
bahçelerinde bir araya geleceklerdir, bunu biliyoruz. Mesafe
kurallarının çok zorlanacağı bir şekilde
insanlarımız bir arada olacaktır. Bu nedenle lig
maçlarının özellikle kalan sekiz hafta boyunca, pandemi tedbirleri
kapsamında, lig maçlarının TRTden şifresiz olarak
yayınlanmasının iyi olacağı düşüncesindeyim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuda
yayıncı kuruluşla gereken görüşmeler yapılabilir,
yarın epeyce bir zamanımız var. Devletimizin de buna gücünün yeteceğini
biliyorum, inanıyorum. Ayrıca bu pandemi sürecinde evlerinde kalan,
sıkıntılar çeken vatandaşlarımıza da bir moral
desteğimiz olsun. Bu konuda bütün siyasi partilerin de desteğini
bekliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, üzerinde
konuştuğumuz bu madde de Rekabet Kuruluna yapısal tedbirler alma
yetkisi verilmektedir. Bu yapısal tedbirlerle Rekabet Kuruluna mal
varlıklarının, ortaklık paylarının veya iş
kollarının elden çıkartılmasını sağlama
yetkisi verilmektedir. Yapısal tedbirlere daha önce uygulanan
davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği durumlarda
başvurulacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla
davranışsal tedbirin denenmesi, yapısal tedbir için bir ön koşul
şeklinde algılanabilir. Aynı zamanda Kurulun nihai
kararında yapısal tedbirleri bildireceği de yer almaktadır.
Bu durum ise uygulamada artık her nihai kararın içerisinde bir
davranışsal, bir de yapısal tedbir görmeye başlamamız
ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada davranışsal
tedbirin yetersiz kaldığının nasıl tespit
edileceğine ilişkin bir netlik de bu düzenlemede yer
almamaktadır. Ayrıca yapısal tedbire geçiş
yapılması kararı alınırken teşebbüslere herhangi
bir ilave savunma veya söz hakkı da verilmemektedir.
İlgili madde gerekçesinde yapısal
tedbirlerin davranışsal tedbirler işe
yaramadığında devreye girecek istisnai bir tedbir
olmasının teşebbüslere hukuki güvenlik
sağlayacağı belirtilmektedir. Yine aynı kapsamda
tedbirlerin ihlalle orantılı olması gerektiği de madde
metninde yer almaktadır. Her ne kadar bu şekilde bir hukuki güvenlik
tesis edildiği belirtilmişse de bu görüşe katılmak pek
mümkün değildir. Çünkü yapısal tedbirler nitelik ve muhteviyat
itibarıyla çok ağır sonuçlar doğurabileceği gibi
sağlanan hukuki güvenlik unsurları da yeterli değildir. Özellikle
davranışsal tedbirden yapısal tedbire geçiş
aşamasında yapılan değerlendirmenin belirsiz olması ve
bu aşamada teşebbüslere bir savunma imkânı verilmemesi
uygulamanın hukuki güvenlikten yoksun olduğunun da göstergesidir.
Ayrıca önerilen bu düzenleme Anayasanın
Çalışma ve sözleşme hürriyeti başlıklı 48inci
maddesiyle de doğrudan ilgilidir. 48inci maddede, temel hak olarak
ifade edilen istenilen alanda çalışma ve sözleşme yapma
hürriyeti, istenilen alanda çalışmama ve sözleşme yapmama hürriyetlerini
de içerir. Bunu rekabet hukuku bakımından ele
aldığımızda teşebbüsler bir alanda
çalışmamaya ya da belirli bir konuda sözleşme yapmaya
zorlanamazlar. Önerilen değişiklik metninde yer alan teşebbüslerin
belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da mal
varlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal
tedbirler vurgusu bu anlamda Anayasanın 48inci maddesinde verilen temel
hak ve hürriyete açıkça aykırıdır. Zira sözü edilen
düzenleme bir kamu tüzel kişisi olan Rekabet Kurumuna teşebbüslere
istemedikleri sözleşmeleri yapmaya, çalışmak istedikleri
alanları terk etmeye zorlayıcı yapısal tedbirler alma
yetkisi vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Ayrıca bu maddeyle
ilgili söylemek istediğim diğer bir önemli husus da -son cümlem olur-
Kurul üyelerinin tamamının Cumhurbaşkanı tarafından
atandığı ve daha da önemlisi görevlerinden
alınabildiği bir rekabet otoritesine böylesi önemli yetkilerin
tanınması serbest piyasa ekonomisine ve en önemlisi de yabancı
yatırımcılar açısından olumsuz bir etki
yaratacağı endişesindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 4üncü madde üzerinde 3 önerge
vardır, okutup aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya Garo
Paylan
Ankara İstanbul Diyarbakır
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Antalya Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Garo Paylan.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gecenin bu vaktinde
yasa çıkarmaya çalışıyoruz. Neymiş efendim? Rekabet
Kurumuna yeni yetkiler verecekmişiz, Rekabet Kurumu da
bağımsız ve tarafsız olarak rekabeti
sağlayacakmış. Değerli arkadaşlar, içinizde buna
inanan bir kişi varsa gerçekten çıksın söylesin.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Hepimiz
inanıyoruz.
GARO PAYLAN (Devamla) İnanan bir kişi
varsa
Cumhurbaşkanının tam vesayetinin altında olan bir
Rekabet Kurumu rekabeti sağlayacakmış.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Sen inanıyorsun,
konuşuyorsun.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Türkiyede şu anda bir rekabet var mı? Bakın,
bütün kamu ihalelerini 5 müteahhit alıyor, 5 yandaş müteahhit
alıyor. Basına karteller hâkim, bu şirketlerin patronları
aynı zamanda basının patronu, tam bir hâkimiyet var. Rekabet
Kurumu ağzını bile açamıyor.
Değerli arkadaşlar, ironik bir şey
var biliyor musunuz? Rekabet Kurumunun görevini yapabilmesi için önce siyasette
rekabet olması lazım. Siyasette eşit rekabet yoksa Rekabet
Kurumu da görevini yapamaz. Bakın, Sayın Recep Tayyip Erdoğan
AKP Genel Başkanı, öyle değil mi? Devletin bütün
imkânlarıyla siyaset yapıyor, ağzını
açtığında bütün kanallar canlı yayına geçiyor. Biz de
siyaset yapıyoruz, biz de bu ülkenin 3üncü büyük siyasi partisiyiz. Bizim
konuşmalarımızı tek bir yayın organı vermiyor,
eş genel başkanlarımız tutuklanmış,
belediyelerimize kayyum atanmış, tekrar seçime girmişiz, tekrar
belediyelerimize kayyum atanmış, tekrar seçime girmişiz, tekrar
milletvekillerimizi, arkadaşlar, burada bir darbeyle düşürttünüz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne darbesi?
Anayasa, Anayasa!
GARO PAYLAN (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi ve
HDP'li milletvekillerine darbe vuruldu arkadaşlar. Hangi rekabetten
bahsediyorsunuz? Eğer siyasette rekabet yoksa ticarette asla rekabet olamaz.
Rekabet Kurumu aynı şekilde Sayın
Cumhurbaşkanının vesayeti altındadır ve adım
atamaz.
Değerli arkadaşlar, bakın,
demokrasiler denge ve denetleme rejimleridir. Eğer Meclis yürütmeyi
dengeleyip denetleyemiyorsa, saraydan gelen fermanlara bir tek mühür basmak
dışında bir görev yapmıyorsa orada bir rekabetten
bahsedemezsiniz. Bizim görevimiz sarayı dengelemek ve denetlemek.
Denetleyebiliyor muyuz? Hayır, tam tersine darbeler yiyoruz.
Eğer yargı sarayın sopasına
dönüşmüşse, savcılar ve hâkimler sarayın emriyle maalesef
tutuklama ve mahkûmiyet kararları veriyorlarsa orada bir dengeleme ve
denetlemekten bahsedemeyiz arkadaşlar.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, bakın,
başka bir dengeleyici, denetleyici kurum güya. Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu medya üzerinde bir sopa, bir Demoklesin kılıcı
vazifesini görüyorsa ortada bir rekabetten bahsedemezsiniz arkadaşlar.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
güya düzenleme ve denetleme kurumu. Bakın ne dedi Maliye Bakan
Yardımcısı? Biz bankaları zapturapt altına almak
istiyoruz. dedi. Öyle değil mi? Bankalara baskıyla, sopayla kredi
verdiriyorsunuz. Allahınızı severseniz, piyasa
şartları iyi olsa bankalar kredi vermek istemez mi? Siz ayakkabı
satmak istiyorsanız eğer piyasa şartları iyiyse
satarsınız. Bankalar da para satmak için var; demek ki
şartları iyi görmüyorlar, satmıyorlar. Siz sopayla, BDDK
sopasıyla kredi verdirmeye çalışıyorsunuz. Bu mudur rekabet
şartları?
Ya, bir de İstatistik Kurumumuz var, evlere
şenlik. En son 34 yaşındaki bir başkan, iki yıl önce
girmiş, iki yılda ne hikmetse, bakın, düşünün, -yirmi
yıllık, otuz yıllık bürokratlar var, onlar başkan
olamamış- iki yılda TÜİKe, Türkiye İstatistik
Kurumuna başkan olabildi bir kişi. Niye? Sayın Emine
Erdoğanın Özel Kalem Müdürünün eşiymiş efendim, ondan
dolayı başkan olmuş. Sonra ne oluyor? Enflasyon kaç
açıklanacak? Efendim, size kaç lazım? Berat Bey, size kaç lazım
enflasyon? 7,5 açıkla. Büyüme kaç lazım? 5 açıklayayım
mı? 4,5 iyidir, 5 diye abartma; 4,5 açıkla. İşte,
arkadaşlar, böyle olduğunda, ülkede rekabetten bahsedemezsiniz.
Bakın, değerli arkadaşlar, Rekabet
Kurumu bu maddeyle ne yapacakmış? Gidecek, işletmelerde her
türlü belgeye el koyabilecek. Ya, her türlü belge diye bir
sınırsızlık olur mu arkadaşlar? Ya, Cumhurbaşkanının
vesayetindeki bir Rekabet Kurumuna bu yetkiyi verirseniz ne olur, biliyor
musunuz? Arkadaşlar, yandaş şirketlerin rekabette bir
şekilde öne geçmesi için yandaş olmayan şirketlere baskın
yapılır, bütün belgelerine el koyulur, tekeller yaratılır.
Hani, kartellere, tekellere karşı mücadele için Rekabet Kurumuna
yetki veriyorsunuz ya; tam tersine, Cumhurbaşkanı her şeyi
saraya bağlamak istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan,
müsaadenizle
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Ekonomide de her şeyi
saraya bağlamak istiyor. Bakın, imrendiği yalnızca bir
kişi var; Putin, Rusyanın çarı Putine imreniyor. Çünkü
Rusyanın çarı Putinin her sektörde bir oligarkı var, rekabet
istemez, o oligarkla siyaset-ticaret ilişkisini görür. Petrokimyada bir
oligarkı vardır, perakendede bir oligarkı vardır, o
oligarkla iş yapılır. Diğer şirketler ne
olmuştur? İşte, rekabet şartları yok edildiği
için o oyuncular ya piyasadan çekilmiştir ya da sopayla yok edilmiştir
arkadaşlar. Yapmamız gereken, Rekabet Kurumuna bu yasayı
çıkarmak değil; siyasette rekabeti sağlamak, eşit rekabeti
sağlamak, siyasette adaleti sağlamak, yargının
bağımsız olmasını sağlamak, Türkiyenin bir hukuk
devleti olmasını sağlamak arkadaşlar; dengeleyici,
denetleyici kurumların hepsinin özerk olmasını sağlamak.
Eğer bunları yapabilirsek Rekabet Kurumu da görevini yapar; Meclis de
dengeleme, denetleme görevini yapar; yargı da bağımsız ve
tarafsız bir şekilde görevini yapar ve arkadaşlar, Türkiye o
zaman başka bir noktaya gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Yoksa, hep beraber
kaybetmeye devam ederiz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.43
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
4üncü maddesi üzerinde Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 4 4054 sayılı Kanunun 15inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
a) Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile
bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve belgelerini
inceleyebilir, gerektiği takdirde bunlara ilişkin imaj ve fiziki
örnek alınması işlemlerini gerçekleştirebilir, bu
yetkilerin kullanılması esnasından ve bilgilerin Kurumun
bünyesinde yerinden tutulduğu dönemde tüm gizlilik ve veri koruma
önlemlerinin alınması Kurumun sorumluluğundadır.
Ayhan
Altıntaş Behiç
Çelik Ayhan
Erel
Ankara Mersin Aksaray
Durmuş
Yılmaz Yasin
Öztürk
Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif kapsamında düzenleyicilere oldukça
geniş yetkiler tanıyan maddede Kurumun bilgi ve belge toplama
kabiliyetlerinde yapılması planlanan revizyondur. Kurumun yerinde
inceleme ve belge toplama kabiliyetinin sınırlarını dijital
ortamlara doğru genişleten değişiklik, fiziki ve elektronik
ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü veriyi alma imkânı
tanımaktadır. Bu değişiklikle fiziki ve dijital tüm
mecralarda bulunan tüm hassas bilgiler kapsama girmektedir ve bu bilgilere
maruz kalacak ilgili kurum personeli bakımından özel düzenlemeler
getirilmelidir. Veri güvenliği, gizlilik ve kişisel verilerin yeterli
düzeyde korunabilmesi ve hukuki güvenliğin sağlanabilmesi için ilgili
kurum personeli hakkında kullandıkları yetkinin
ağırlığıyla orantılı yaptırımlar
öngörülmesi isabetli olacaktır. Özellikle bilinçli veri ifşaları
veya sızdırmaları gibi durumlar karşısında cezai
sorumluluklar veya hürriyeti tahdit edici cezalar gündeme gelmelidir.
Ayrıca gerek ülkemizde gerekse dünyada veri
güvenliğinin artan önemi karşısında çelişki
oluşturabilecek olan bu denli geniş veri toplama yetkileri, özellikle
veri güvenliğinin kritik olduğu sektörler açısından
yabancı yatırımcıları tedirgin edecektir. Ülkemize
yönelebilecek yeni yatırımların motivasyonunu
düşürebileceği gibi mevcut yabancı yatırım ve sektör
paydaşlarını da Türkiyede büyütmekten alıkoyacaktır.
Öte yandan, bu maddeyle
yasallaştırılması planlanan yetkiler uygulamada zaten uzun
yıllardır kullanılmakta idi. Kurul, bugüne kadar bu
uygulamayı yasal bir dayanaktan yoksun biçimde
gerçekleştirmiştir. Bu maddeyle konuya yasal bir zemin
kazandırılmaya çalışılması bugüne kadar süregelen
uygulamanın dayanaktan yoksun olduğunu ve açık hukuki
düzenlemelerin getirilmesi güvenlik olmaksızın icra edildiğini
göstermektir. İlgili değişiklik sonrası
gerçekleştirilecek yerinde incelemelerle elde edilen veriler bilgisayar
ortamında yetkililerce kopyalanabilecek ve bu şekilde delil olarak
kullanılabilecek yani aslında elde edilen verilerin sonradan
değiştirilmesini teknik olarak mümkün kılan bir ortamda bu
verilerin yetkililerce temin edilebilmesi mümkün hâle gelecektir. Bu durumun
yerinde inceleme esnasında hakkında delil toplanan teşebbüs veya
teşebbüs birliğinin savunma hakkının tehlikeye
sokulacağı yönünde bir endişe yaratacağı açıktır.
Bu sebeple, hangi durum ve şartlar altında bilgi ve belgelerin
suretlerinin elektronik ortamda alınması yoluna gidileceğinin
netleştirilmesi, bu yönteme sadece talep edilen bir bilginin suretinin
elde edilememesinin başkaca bir yolunun mümkün olmadığı
hâllerde başvurulmasına hukuki belirlilik sağlanması
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu akşam saatlerinde seçim bölgem
Aksarayımızın Güzelyurt ilçesine bağlı Ihlara
beldemizde şiddetli yağış ve dolu yüzünden arpa,
buğday, kabak ve fasulye ekili alanlar çok büyük zarar görmüştür.
Daha önce de yine Eskil, Sultanhanı, Eşmekaya yörelerimizde meydana
gelen yağıştan çiftçilerimiz büyük bir zarar görmüştü,
zararları tespit edilmişti ama maalesef bugüne kadar kendilerine bir
ödeme yapılmadı. Biz, çiftçilerimizin uğradığı bu
zararın devletimizin imkânlarıyla bir an önce giderilmesini sevgili
Aksaraylılar adına buradan rica etmekteyiz.
Yine, 656 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle kamu kurumlarında çalışan taşeron
işçiler kadroya geçirilmişti. Ancak bu kadroya geçirilen taşeron
işçileri çalıştıkları kurumlarda üvey evlat muamelesi
görmekte, hak etmedikleri şekillerde, işlerde bir köle gibi
çalıştırılmaktadır; aldıkları ücrete
baktığımızda da yaptıkları işlerle
orantılı olmadığı gayet açıktır. Eşit
işe eşit ücret şeklinde prensiple bu çalışan
işçilerimizin alın terlerinin
karşılığının verilmesi hakkaniyet ve adalet
ilkesine uygun olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, kamuda
çalışan taşeron işçilerin büyük bir kısmı yüzde
30-yüzde 70 gibi bir hizmet ayrımıyla, bizce de bilinmeyen saçma bir
sebeple kamuya geçirilmemiştir. Bu vatandaşlarımız da bu
işçilerimiz de hâlâ mağdurlardır. Hükûmetimizin bu alanda
yapacağı bir düzenlemeyi heyecan ve sabırsızlıkla
beklemektedirler.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 4üncü maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 15inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "her türlü ibaresinin
önüne "soruşturmaya konusuyla ilgili ifadesinin eklenmesini ve 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 15inci
maddesi birinci fıkra (a) bendinin devamına aşağıdaki
cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Teşebbüs ve teşebbüs birliklerinin
bağımsız avukatları ile bu teşebbüs ve teşebbüs
birlikleri arasındaki, savunma hakkının kullanılması
veya hukuki danışmanlık alınması amacıyla
hazırlanan her türlü belge ve yazışma avukat müvekkil
gizliliği imtiyazından yararlanır. Bu tür belge ve
yazışmalar yerinde inceleme kapsamında incelenemez ve suretleri
Rekabet Kurumu meslek personeli tarafından alınamaz yahut suretleri
alınmış olsa dahi Kurul kararına esas teşkil edemez.
Bu tür belge ve yazışmaların teşebbüs ve teşebbüs
birliklerinin kendi birimleri arasında raporlanmasına ilişkin
belge ve iç yazışmalar ile bağımsız avukattan hukuki
danışmanlık alınmasına yönelik
hazırlayıcı belge ve yazışmalar da bu imtiyazdan
yararlanır.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Haydar
Akar Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin
Kocaeli İzmir Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Müzeyyen Şevkin.
Buyurunuz Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar).
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum.
4054 sayılı Kanunun 15inci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile
bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve belgelerini
inceleyebilir, bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini
alabilir.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar dijital
bir dünyaya geçmiş olsak da her türlü verilerin dijital ortamda
olduğu bu süreçte sanki bu düzenleme iyiymiş gibi görünmekle beraber
bir sürü çekinceleri de beraberinde getirmektedir ne yazık ki. Rekabet
Kurulu görevlilerinin herhangi bir işletmeye ait her türlü evrakı,
dijital veriyi, bilişim sistemine depolanmış bütün bilgileri
hiçbir sınır ve hiçbir ticari sır gözetmeksizin
kopyalaması, çıktı alabilme yetkisini barındırması,
suistimale açık bir konudur. Mevcut maddelerde evrak ve belgelerden birer
suret almak mümkünken, yeni teklifte bu verilerin her birinin çıktı
örnekleri kopyalarıyla beraber alınabilecek ve bu kopyalarda hiçbir
sınır tanınmayacaktır.
Kurul eliyle -her türlü dijital veri- inceleme
gerekçesiyle teşebbüslerin fiziki, elektronik ve bilişim sistemindeki
her türlü veri, alınması gerekli olup olmadığına
bakılmaksızın kopyalanacak ve alınacak arkadaşlar.
Böyle bir uygulama, hukuk güvenliği bakımından sorunludur.
Yerinde inceleme yapacak görevlilerce herhangi bir siyasal talimatla bir
işletmenin ticari sırlarının ortaya
çıkarılmaması, işletmenin itibarının
zedelenmemesi ya da piyasada verilerin dolaşıma açılmaması
için yasal temsilciler huzurunda verilerin, listelenerek bilgi, veri kopyalama
işlemlerinin yapılması gereklidir. Söz konusu işlemlerin
yasayla sınırlandırılması, kopyalanan verilerin,
amacı dışında asla kullanılmaması ve
paylaşılmamasına ilişkin hukuki düzenleme ve yükümlülükler
açıkça kanuna yazılmalıdır.
Ayrıca, iş dünyasından da bu
maddelere ilişkin rahatsızlıklar belirtildi, Komisyonumuza
iletildi. TÜSİADın Komisyonumuza ilettiği görüş ve öneri
metninde bu maddeye ilişkin sakıncalara vurgu yapılmakta,
hakkında soruşturma açılan şirket çalışanlarının
cep telefonları ile tabletlerinin şirkete değil, kişilere
ait olması durumunda nasıl önlemler alınacağının
belirsizliği üzerinde durulmakta ve sınırlama gereğinin
altı çizilmektedir. Veri güvenliğinin artan önemi
karşısında çelişki oluşturabilecek olan bu denli
geniş veri toplama yetkileri, özellikle veri güvenliğinin kritik
olduğu sektörler açısından yabancı
yatırımcıları tedirgin edecektir. Bize gelen öneride
Ülkemize yönelebilecek yeni yatırımların motivasyonunu
düşürebileceği gibi, mevcut yatırımcı, yabancı
yatırımcı ve sektör paydaşlarının da
işlerini Türkiyede büyütmekten alıkoyabilecektir. denilmektir.
İş dünyası bu sureti alınan
belge ve yazışmalarla ilgili çekincelerine avukat-müvekkil
gizliliği imtiyazının zedeleneceği kaygısını
da eklemiştir.
Evet, değerli milletvekilleri, Rekabet Kurulu
gerekli olmayan bilgilerin de kopyalamasının, daha da kötüsü, bu
verilerin sonradan değiştirilebilmesinin teknik olarak mümkün hâle
getirilebildiği bir süreci yaşayacaktır. Burada ticari sır,
mülkiyet hakkının korunması, avukat-müvekkil ilişkisi
açılarından büyük bir sorun doğabilir. Hukuki güvenlik
boşluğunu gidermek amacıyla tüm veri ve evrakların
listelenmesi ve ticari sırları içeren veri ve bilgilerin ayrı
bir şekilde dosyalanması, dosyanın firma temsilcilerinde hazır
olduğu bir ortamda açılması, kurul çalışanları
tarafından da kayda alınması gerekiyor. Tabii, avukat ve
müvekkil ilişkisine yönelik yazışmaların da kesinlikle
örnek alma ve kopyalama işleminden muaf tutulması gerekiyor.
Teklif, bu hâliyle Anayasada yer alan özel hayat
ile aile hayatının gizliliğiyle ilgili 20nci maddesine de
aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla, bu
maddenin acilen çekilmesi ve teklifin geneli üzerinde değerlendirmelerde
değindiğimiz üzere, kurumlar ve sivil toplumdan üye olmadan ve süre
sınırı olmadan doğrudan doğruya
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi de özerk
olmasının önünde engel olacak, kurumun 4054 sayılı Kanunun
20nci maddesinde belirtilen idari özerkliğini de ortadan
kaldıracaktır.
Evet, değerli milletvekilleri, teknik konu
böyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Şimdi,
gelelim bu pandemi döneminde hani çok övündünüz ya Sağlık sistemi;
uçtuk, kaçtık. falan diye. Bu pandemi dönemine de bir değinmek
istiyorum: 5 maskeyi 50 kere değişiklik yaparak
dağıtamadınız, İçişleri Bakanını istifa
noktasına getirdiniz, sokağa çıkma yasağı konusunda
bir türlü tutarlı davranamadınız; bütün dünya,
vatandaşlarına yardım kampanyaları yaparken siz, IBAN
numarası vererek vatandaşın cebindeki 10 liraya göz koydunuz.
Ayrıca, aşevlerinde yoksullara para toplamaya çalışan
belediyelerimizin hesaplarına el koydunuz.
ALİ ŞAHİN(Gaziantep) Çifte
vatandaşlarımızın
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Evet,
vatandaşlarımıza bunu yaptınız. Bütün dünya
vatandaşına yardım ederken, çiftçinin tarlada ürettiği
ürünü tarlada kalırken siz, ne yazık ki bu pandemi sürecinde
İskenderun Limanından Urfaya canlı hayvan ithal ettiniz. Sanki
çok zorunlu bir şeymiş gibi İrandan karpuz ithal ettiniz.
Mısır ithal ettiniz, soğan ithal ettiniz, patates ithal ettiniz;
Türk çiftçisini maalesef mağdur ettiniz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Çok özür
dilerim, hemen tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız, buyurunuz
efendim.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Hani, o çok
övündüğünüz şehir hastaneleri falan var ya, onlar dururken nedense
stratejik önemi olan Atatürk Havalimanındaki o pistleri hiç gözünüzü
kırpmadan takır takır kırdınız. Aslında,
Allah korusun, herhangi bir savaş anında
Daha geçen sene
kullanımda olan Atatürk Havalimanında, sanki başka yer
yokmuş gibi orada pandemi hastanesi oluşturdunuz. Nerede kaldı
şehir hastaneleri arkadaşlar? Yandaş müteahhide para aktararak
bunu yaptınız.
Başka ne yaptınız? Millet
canıyla uğraşırken belediye
başkanlarımızı görevden aldınız. Millet
canıyla uğraşırken Gençlik Kolları
Başkanımızı hapse attınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Millet canıyla
uğraşırken çocuklarımızın geleceğiyle,
psikolojisiyle oynadınız; YKS ve LGSyi 2 kere bir
uzattınız, bir geriye aldınız arkadaşlar.
Evet, yine, bu insanlar canıyla
uğraşırken milletvekillerimizin görevine son verdiniz,
gazetecilerin haber verme özgürlüğüne son verdiniz. Yetmedi, İş
Bankası, TMMOB ve baroyla da uğraşıyorsunuz. Yetti
artık! Milletin derdiyle dertlenin diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
57.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 215 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4ncü maddesindeki her türlü ibaresini sorunlu gördüklerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, biz, tabii, 4üncü maddeyi önergemizle iyi bir hâle getirmek
istedik, maalesef kabul edilmedi. Komisyon Başkanım Sayın
Elitaşın dinlemesi kritik efendim. 4üncü maddeyi iyi bir hâle
getirmek istedik, mümkün olmadı, müzakere de ettik. Şimdi, dijital
verilerin kopyalanması maddesinde özellikle her türlü ifadesini biz hâlâ
çok sorunlu görüyoruz ve dün de konuşmuştuk. Şimdi, bunun
ikincil mevzuatla düzenlenebileceği söyleniyor. Bu, olumlu bir şey
ama ikincil mevzuat yapılırken de, daha sonra mahkemeler karar
verirken de eğer kanun metninde açıklık yoksa gerekçeye, onda
yoksa tutanaklara başvuruluyor. Sayın Elitaşın, özellikle,
bir soruşturma kapsamında bu işin yapılıp
yapılamayacağı ve kopyalanacak verilerin soruşturmayla
sınırlı, o konuya yönelik verilerle sınırlı
tutulması gibi hiç olmazsa hem ikincil mevzuat çalışmalarına
ışık tutacak, yön verecek bir Meclis iradesini teyidine ihtiyaç
var diye düşünüyoruz. Takdir, Komisyon Başkanımızın.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Komisyon.
58.-
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bu konuyu değerli Grup Başkan Vekili
arkadaşımızla, Cumhuriyet Halk Partisinden konuyla ilgili arkadaşlarımızla
değerlendirdik; diğer muhalefet partilerinden de bir kısım
arkadaşlarımızla değerlendirme imkânı bulduk. Bu
önergeyi sakıncalı bulduklarını ifade eden sivil toplum
örgütlerinden -ki ilk konuşmada da soru-cevap kısmında ifade
ederken de konuşmuştuk- büyük bir sivil toplum örgütümüzün
başkanıyla bu konuyu istişare ettik. Telefonda kendileriyle de
görüştük. Onlar, bu konuyla ilgili yaptığımız izahat
çerçevesinde, zaten mevcut kanuni düzenlemede var olduğunu, bizim buraya
getirdiğimiz ilave konusunda, sadece elektronik ortamın ilave
edilmesinin gerektiği, yasa metninde bulunmayan fakat inceleme ve
denetleme anında zihinlerde herhangi bir istifham oluşmaması
için Dijital ortama, elektronik ortama girilip girilmeyeceği konusunda
bir ihtilaf konusu hasıl olur mu acaba? diye kurumun bizden istediği
bir talep. Nitekim sivil toplum örgütü başkanı ve
hukukçularından aldığımız istişare çerçevesinde
oturduk, bunları konuştuk, 2 kez telefon görüşmesi yaptık.
Onlar, yasa maddesinin olması gerektiğini, elektronik ortamın da
bu yasa maddesi içerisinde bulunması gerektiğini ama biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesinde söylenen müvekkil-hukukçu-avukat
ilişkisi nezdinde korunmanın yapılması gerektiğini
ifade ettiler.
Ben kurumla yaptığım görüşmeler
ve yasadan anladığımız süreç ve biraz önce de Sibel
Hanımın Avrupa Birliği metnini tercüme ettiği şekilde
ve arkadaşlarımızla yaptığımız konuşma
noktasında sadece denetim konusuyla ilgili evraklara ulaşma izninin
eğer böyle evraklar varsa sistemde aldıkları herhangi bir belge,
harddiskti diğer şeyleri ayıklayarak, sadece konuyla ilgili,
meseleyle ilgili belgeleri dosyalarına koyabilecekler ve onları belge
olarak kullanma imkânlarının var olacağını -kanun
koyucu olarak bizim niyetimiz de bu- ifade etmek istiyorum. Her türlü bilgi,
belge, o alınan evraklar veya malzemeler içerisinde var olacak, ama bu var
olan bilgi, belgenin şahsi olanlarla veya konu dışı olanlar
varsa kurumun inceleme yetkisi dâhilinde olmayacağının kanun
koyucu olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi Komisyonu Başkanı
olarak ifade etmek istiyorum.
İkincil mevzuatta da bunu düzenlemenin mümkün
olabileceğini nitekim konuştuk, görüştük; ikincil mevzuatta da
bu düzenleme yapılacaktır diye ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz teşekkür ediyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona
soracağım, Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 5- 4054 Sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 22nci maddesinin birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Rekabet Kurulu, Kurumun karar organı olup
biri Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere toplam yedi üyeden
oluşur. Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Ticaret
Bakanlığının, iki üyeyi Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin her boş üyelik için kendi kurumları içinden veya
dışından göstereceği ikişer aday arasından, birer
üyeyi ise Yargıtay ve Danıştay'ın kendi kurumları
içinden göstereceği ikişer aday arasından atar. Ticaret
Bakanlığı kontenjanından gelecek üyelerden birisi, Kurum personeli
arasından atanır. Cumhurbaşkanı, Kurul üyeleri
arasından Başkan ve İkinci Başkanı atar.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Haydar
Akar Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin
Kocaeli İzmir Adana
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz olmadığından dolayı
katılamıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Komisyon Başkanının, Komisyonu, Komisyon sıralarına
davet etmesi ve salt çoğunluğa ondan sonra bakması lazım.
Sayın Elitaş bunu gayet iyi bilir. Komisyon üyelerinin Komisyon
sırasına ulaşıp ulaşmaması kendi takdirleri ama
bir davet gerekiyor.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Grup Başkan
Vekilim, İç Tüzükü az çok bildiğimi herhâlde bilirsiniz. Meclis
Başkanımız onu söylerken, önergeyi okurken zaten, dedi ki:
Madde ihdası var. Komisyon salt çoğunlukta olursa
soracağım Komisyona. Bu, bütün siyasi parti gruplarındaki
Komisyon üyelerine davettir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, o zaman bizim
arkadaşlarımız gelsinler.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yani Komisyon üyesi
arkadaşlar bu davete uyup buraya gelebilirlerdi. Ben de bakarım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geliyorlar efendim.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, Başkan salt
çoğunluğu sordu ama bize.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
ama
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama geciktiniz davete
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
ama sizin davet etmeniz lazım.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
hayır, benim davet yetkim yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, belki salt çoğunluğu yakalarlar, müsaade edin,
gelsinler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şöyle bir şey var:
Sayın Başkanım, burada bürokrasi bizim misafirimiz,
başımızın tacı ama bürokrat arkadaşlar orada
otururken milletvekilleri oraya gidip oturamayacağı için Komisyon
Başkanına bürokrat arkadaşları dışarı davet
etmek düşer. Bu sistemde böyle yapmak gerekiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, davet edin.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Özgür Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öbür türlü, milletvekili asla
yapmaz da- gidip de bürokrata Kalk, ben oturacağım. demez, böyle
bir şey olmaz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, davet edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama, Komisyon
Başkanının bürokrat arkadaşlardan izin isteyip komisyonu
davet etmesi lazım.
SANAYİ TİCARET ENERJİ TABİİ
KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Özgür Özel, Komisyon
Başkanının öyle bir yetkisi yok, Meclis Başkan Vekilinin
yetkisi vardır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman buyursunlar.
SANAYİ TİCARET ENERJİ TABİİ
KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Meclis Başkan Vekili, yetkisine dayanarak
Ben böyle böyle bir şey yapıyorum. dedi ve Komisyonu davet etti
zaten. İç Tüzükü siz de bilirsiniz, ben de bilirim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Etmedi. Davet ederseniz, biz
komisyondaki yerimizi alırız.
SANAYİ TİCARET ENERJİ TABİİ
KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, ben İç Tüzüke aykırı bir
davranışta bulunamam. Sayın Başkan davet edebilir. İç
Tüzükte yazmıyor böyle bir hüküm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Komisyon üyelerini davet eder misiniz?
BAŞKAN Buyursunlar, başımız
üzerinde yeriniz var. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) 11 kişi daha
gelirse salt çoğunluk olacak gibi geliyor.
SANAYİ TİCARET ENERJİ TABİİ
KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Komisyon üyesi
arkadaşlar buraya geleceklerse o zamana kadar bir şey ifade etmek
istiyorum aslında bu maddeyle ilgili. Bürokrat
arkadaşlarımızdan bu konuyla ilgili bilgi aldık, Avrupa
Birliğinde durum nedir diye: Değerli arkadaşlarımız
haklı olarak bu önergede de diyorlar ki Sayın Tahsin Tarhan dâhil diğer
arkadaşlarımız Ya bu böyle atansa. Bakın Fransada
Fransız rekabet otoritesini bakanın önerisiyle
Cumhurbaşkanı atıyor. Almanyada Almanya rekabet kurumunda kurul
yok; sadece başkan var, altında daireler yer alıyor.
Başkanı Federal Ekonomi Bakanı atıyor. Burada Cumhurbaşkanı,
kurul üyelerinin atamasını yapıyor. Yani Almanyada sadece
Federal Ekonomi Bakanı, kurul başkanını atama yetkisini
haizken yine Fransada Fransız bakanın önerisiyle Cumhurbaşkanı
bu yetkilileri atarken
Yani Fransayla özdeş gibi, bu şekilde. Onun
için bu açıklamayı da bu fırsatta yapma ihtiyacı
hissetmiş oldum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Aynı
Fransayız, aynı standartta.
SANAYİ TİCARET ENERJİ TABİİ
KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Komisyonda yeterli
çoğunluk olmadığından katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyursunlar Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bürokrat arkadaşlar
gelirken önergemiz işleme alınamadı malum sebepten. Hiç
değilse, Tahsin Tarhana yerinden bir dakika bu konuyla ilgili bir söz
hakkı isterim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Peki, buyursunlar Sayın Tarhan.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
59.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Rekabet Kurumunun
bağımsız olması gerektiğine, 2018 yılında
çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle özerkliğinin ortadan
kaldırıldığına ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Çok değerli
milletvekilleri, Rekabet Kurumu, bağımsız olması gereken
bir kurum. 2018de kanun hükmünde kararnameyle kurulun özerkliği ortadan
kaldırılmış. Eğer bu kanun geçerse kurumun tamamı
tek kişinin atamasıyla belirlenecek. Bizim önerimiz aslında
yatırımcılar açısından önemli. Yargıtay üye
versin, Danıştay üye versin, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
üye versin, yine Cumhurbaşkanı tarafından atansın.
Aslında çok farklı bir şey söylemiyoruz ama buna dahi destek
alamıyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN 5inci madde üzerinde 3 önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail
Atakan Ünver Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın
Karaman Kocaeli Balıkesir
Müzeyyen
Şevkin Haydar
Akar Tacettin
Bayır
Adana Kocaeli İzmir
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın İsmail Atakan Ünver.
Buyurunuz Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
üzerinde görüşüyoruz. Ben size siyasi rekabetin korunmasından ve
siyasi rekabeti bozan işlerden bahsedeceğim.
Geçen hafta, millî egemenliğin vücut
bulduğu bu ulu çatı altında milletin iradesine yargı
aracı kılınarak darbe yapıldı. Yapılan bu
darbeyi, 1inci parti milletvekilleri, hukuki olduğu gerekçesiyle
savundular. Madem bu karar Anayasaya, İç Tüzüke ve hukuka uygun,
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu için söylüyorum, Meclis
Başkanlığı bu kararı okutmak için niye iki yıl
bekledi? Madem bu uygulamanın hukuki olduğunu savunuyorsunuz, iki
yıl bu kararı bekletenlere söyleyecek bir sözünüz yok mu? Madem
İşlem hukukidir. diyorsunuz, bu yüce çatı altında neden
iki yıldır hukuksuzluk yaptınız? Hukuk, birilerinin
inisiyatifiyle var olmaz, yok da olmaz; bu karar niye şimdi okundu? Meclis
Başkanı Yargı paketlerinden ve infaz hükümlerinden
yararlanıp yararlanmayacağını görmek için beklettik.
diyor. Bunu bekleyen, Anayasa Mahkemesinin kararını niye beklemez?
Niye beklemez? Talimat alırsa beklemez.
Hukuk vicdandır; hâkim, kararını Türk
milleti adına ve vicdani kanaatine göre verir. Enis Berberoğlunun
yargılanmasından başlayarak milletvekilliğinin
düşürülmesine kadar geçen süreçte katkısı olanların ve
arkasında duranların hiçbirisinde vicdan yok, vicdan.
Bakınız, bazıları bu kararların
ne kadar hukuki, yapılanların ne kadar doğru olduğunu
hararetle savunuyor, anlatmaya çalışıyor. Bu konuda
anlatılan masalların benzerlerini biz kumpas davalarında, 12
Eylül 2010 referandumunda çok dinledik. Hukukçu diye ekranlara
çıkarılıp FETÖnün önüne koyduğu şeyleri
canhıraş savunanlardan çok dinledik. O gün konuşanların
bazıları bugün de konuşuyor ve biliyoruz ki o gün
konuştuklarının hepsi yalandı, yanlıştı ve yine
biliyoruz ki bugün anlattıklarının da tamamı
yanlış. Bunun böyle olduğu, bir gün mutlaka ortaya çıkacak.
Bu yapılanları savunanlar, o gün geldiğinde vicdanlarıyla
baş başa kalacaklar; acaba kendi vicdanlarına hesap
verebilecekler mi?
Size muhalefet edenlerin yıllar önceki
tweetlerini, sözlerini ortaya döküp çeşitli yaftalar
yapıştıracaksınız, güdümlü yargıya mahkûm
ettireceksiniz ama sizlerin FETÖyle ilgili tweetleriniz, sözleriniz, işleriniz
hakkında hiçbir şey söylenemeyecek! Niye? Çünkü 17-25 Aralık
milat. Niye milat, Ergenekon davası değil, kumpas davaları
değil? Yargıda milat olur mu?
Hadi orada milat koydunuz, size başka bir
şeyden bahsedeyim: Daha bir yıl öncesinde kırmızı
bültenle aranan Osman Öcalanı TRTye çıkaran kim? İmralıya
adam gönderip getirdiği mektubu, yerel seçimleri manipüle etmek için
Anadolu Ajansı aracılığıyla servis ettiren kim?
Sizsiniz. Peki, bunun miladı ne? Sizin dışınızdaki
herkes FETÖcü, hain, terörist! Siz herkesi terörle ilişkilendirerek ne
yapmak istiyorsunuz? Terörü sürsen yapışmayacak olanlara terörist,
hain, casus diyerek kime göz kırpıyorsunuz?
Hukukta tarihsel bir prensip var, mücrim
çoğaldıkça yani cürüm, suç işleyen çoğaldıkça suç
ortadan kalkar. Siz herkese terörist, hain diyerek gerçekten terörist
olanları, hain olanları temize mi çıkarmaya
çalışıyorsunuz? Gerçekten siz ne yapmak istiyorsunuz?
Sizin için ne adalet ne hukuk ne de demokrasinin bir
değeri var. Demokrasi, sizin için bir amaç değil, bir araç hatta
demokrasi sizin için işinize gelmediğinde ineceğiniz bir
tramvay. Bu noktada şunu söylemek isterim: Siz yıllardır
meşruiyetini sandıktan alan bir siyasi hareket olduğunuzu iddia
ettiniz, savunageldiniz. Bugün geldiğimiz noktada sizin sandığa,
demokrasiye, seçime, adalete, hukuka inancınızın
olmadığını görüyoruz. Daha bir sene önce İstanbulda
seçimi türlü türlü gerekçe ve kumpaslarla iptal ettirmediniz mi? Ettirdiniz. O
dönem söylediklerinizin hiçbirinin doğru olmadığını
İstanbulda yaşayan yurttaşlarımız verdiği
oylarla ortaya çıkardıkları 806 bin oy farkıyla yüzünüze
vurmadı mı? Vurdu. Siyasetçiler olarak sandık sonucu
beklemediğimiz gibi çıksa da hukuka uygun bir seçim
yapılıyorsa sonuca saygı göstermek mecburiyetindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Aksi,
kendini inkâr etmek olur ama siz öyle yapmıyorsunuz, yapmadınız;
7 Haziran 2015te yapmadınız, 16 Nisan 2017de yapmadınız,
31 Mart 2018de yapmadınız. Milletimiz, 31 Martta ve iptal edilen
İstanbul seçimlerinde size tarihî bir ders verdi, hâlâ bunun
hazımsızlığını yaşıyorsunuz. Bu ülkede
sadece siz yaşamıyorsunuz. Ülkenin en az yarısı, sizin
politikalarınızı, sizin söylediklerinizi benimsemiyor, sizin
gibi düşünmüyor; bunu kabul etmek zorundasınız. Sizin derdiniz,
ülkeyi kimin iyi yöneteceğinin mücadelesini vermek değil. O yüzden,
yaptığınız her şey, millet iradesini manipüle etmeye
yönelik; ne yaparız ne ederiz millet iradesini gerçekle değil,
algıyla, kurguyla, düzmeceyle, kumpasla nasıl yönlendiririz derdindesiniz.
Sizin tek derdiniz, düşmanlar yaratıp su alan gemiyi batmaktan
kurtarmak ama ne yaparsanız yapın gemi su almaya devam ediyor ve
edecek. Kaptan, geminin su almasını önleyemeyecek.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde geçen yer alan ibaresinin
bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tulay
Hatımoğulları Oruç Garo
Paylan Filiz
Kerestecioğlu Demir
Adana Diyarbakır Ankara
Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül Kemal
Peköz
Bitlis Antalya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurunuz Sayın Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Suudi Arabistandan, Kuveytten,
Sudandan, Bahreynden ve daha birçok ülkeden Türkiyeli işçilerin sesleri
yükseliyor.
Hatayda geleneksel ayrımcı politikalardan
dolayı doğru düzgün bir fabrika kurulmadı, doğru düzgün
istihdam alanları yaratılmadı. Adana, işçilerin iş
bulmak için göç ettiği bir kent iken şimdi işçi göçü veren bir
kent konumuna gelmiş durumda. Tarım işçilerinin bu yılki
yevmiyesi 52 TL olarak belirlenmiş. İşte, hâl böyleyken,
Türkiyede yaşayan Arap nüfusunun önemli bir bölümü, Orta Doğu ve
Kuzey Afrika ülkelerinde yaşamlarını idame ettirmek, ailelerinin
geçimini sağlamak için işe giderler; bu, 1970 senesinden bu yana
böyledir. Fakat bu işçilerden hiç kimsenin haberi yoktur, bu ülkenin
haberi yoktur bu işçilerden; ta ki şu an 128 işçi
kardeşimiz, Covid-19a yakalanana kadar. Ve şu anda o kadar kötü
koşullarda yaşamaktalar ki yurt dışında, her bir evde
8-10 kişi yaşamak durumundalar.
Şu anda, hayatını kaybeden Umut Arpacı
-yaklaşık üç haftadır Suudi Arabistanda cenazesi bekletiliyor,
Türkiyeye getirilemiyor- Kerim İntizamoğlu, Mehmet Oduncu; yani,
şu anda Türkiyeye getirilmesi beklenen 3 cenaze var ve bununla ilgili
hiçbir girişim yapılmıyor. Zeynel Nehir, Mithat Sürmeli oldukça
ağır hastalar ve bunun yanı sıra 128
yurttaşımız, şu an bir an önce Türkiyeye gelmeyi bekliyor.
Yine, bunun yanı sıra binlerce yurttaşımızın bize
ve birçok milletvekiline de geldiğini biliyorum; bu listelerin
Dışişleri Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına
da ulaştırıldığını biliyorum ama bu manada
hiçbir çalışma yapılmadı.
Bakın, pandemi günlerinde Suriyenin içindeki
demografik yapıyı değiştirmek için onlarca, yüzlerce
otobüsle Pandemide evde kal. dedikleri dönemlerde insanları Kuzey ve
Doğu Suriyeye taşıyabildiniz. Ama şu an, yurt
dışında bekleyen binlerce işçimizi Türkiyeye getirmeyi bir
türlü akıl edemiyor, bir türlü bu konuyu kendimize iş gibi
görmüyoruz, Burada karantina yerimiz yok. diyorsunuz. Türkiye 6-7 bin
işçiye karantina yeri bulunmayacak bir ülke midir? Bunu, varın
pandemiyle mücadeledeki puanınızı buradan almanızı
öneriyoruz.
Evet, değerli milletvekilleri, önümüzdeki hafta
15-16 Haziran yani büyük işçi direnişinin yaşanmasının
50nci yıl dönümüdür. İşçinin emeğini yok sayan, daha çok
kâr elde etmek dışında hiçbir amacı olmayan, işçinin
canına kıyan, sermayeyi ve muhamisi olan iktidara karşı
işçiler, elli sene önce 15-16 Haziranda büyük tarihî bir direnişe
imza atmışlardır. Ben buradan 15-16 Haziran işçi
direnişini selamlıyorum.
İşsizliğin, yoksulluğun,
açlığın, güvencesizliğin, ücret ve hak
gasplarının bu kadar artmış olduğu bu dönemlerde
özellikle pandemi günlerini Allahın lütfu sayan iktidar, bir yandan Evde
kal. dedi, bir yandan işçiyi üretime gönderdi, Sen üret. dedi, çünkü
senin canının bir kıymeti, bir önemi yok ve şu günlerde
Cumhurbaşkanı istihdam paketi tamamlayıcı emeklilik
diyerek işçinin kıdem tazminatına bir kez daha göz
dikmiştir. İşverenin işçiyi işten
çıkarmasının önünü açan, bu bariyeri ortadan kaldıran ve
işçiyi savunmasız bırakan, haklarını gasbeden bu hukuk
dışılığın, vicdansızlığın
asla bu Meclisten geçmemesi gerekiyor.
Corona günlerinde emeğin ve bilimin önemi çok
daha fazla açığa çıkmıştır. Corona günlerinde
sermayedarlar olmasa da işçiler bu ülkeyi, bu dünyayı ayakta
tutabileceğini göstermiştir. Burada, bu ülkede ve dünyada halk
sağlığını düşünmeyen iktidarlar olsa da gerçek
bilim insanları insanlığın yaşama tutunması,
insanlığın devam etmesi, bu dünyanın ayakta kalması
için nasıl emek verdiklerini bu corona günlerinde bizlere defalarca
gösterdiler ve buradan bir kez daha bu uğurda emek harcayan bilim
insanlarına, yaşamımızı idame etmemize destek
sağlayan bütün emekçi, işçi kardeşlerimize teşekkür
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Sermayenin
sömürü çarkları büyüdükçe, tek adam rejiminin kılıcı
bilendikçe, baskıcı rejimin zulmü arttıkça, darbe üstüne darbe
yaptıkça, demokrasi, hukuk, insan hakları ayaklar altına
alındıkça, çeşitli provokasyonlarla toplumu ve muhalefeti dizayn
etmeye çalıştıkça ömrünüzü uzattığınızı
sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Mazlumların, ezilenlerin
ve sömürülenlerin burada bu Mecliste bulunan siyasi partilere rağmen
tabanda nasıl mayalandığını eminim sizler de
görüyorsunuz ve bu maya ki bu toplumu bu zulüm cenderesinden kurtaracak,
sizlerden kurtaracak.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Behiç
Çelik İmam
Hüseyin Filiz
Ankara Mersin Gaziantep
Yasin
Öztürk Durmuş
Yılmaz
Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında Sayın
İmam Hüseyin Filiz konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Filiz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili olarak
İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Bu maddeyle, 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 31inci maddesinde yer alan,
başkanlık hizmetlerinin yürütülmesinde, başkana
yardımcı olmak amacıyla görevlendirilen başkan
yardımcılığı sayısı 2den 3e
çıkarılmaktadır. Bizim için de bir sakıncası yoktur.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle
Avrupa Birliği mevzuatının Türk rekabet hukuku mevzuatına
kazandırılması ön görülmüştür ancak kanun teklifinin alt
komisyon olarak Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda görüşülmemesi
yanlış olmuştur. Maalesef bu yanlışlar sürekli yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, rekabet piyasa
ekonomisinin gereğidir. Serbest rekabete dayalı bir ekonomi, hem
kaynakların etkin kullanımını sağlar hem de rakip
malların fiyatlarının düşmesine, pazarda daha büyük paya
sahip olmak isteyen işletmelerin kalitelerini artırmalarına yol
açar. Mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici uygulamaları
ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye
kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli, adil ve şeffaf
düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını
sağlamak Rekabet Kurumunun görevleri arasındadır.
Değerli milletvekilleri, Rekabet Kurumunun ne
kadar önemli olduğunu anlatmak, ithal ürünler ile yerli ürünlerin
rekabetiyle ilgili olarak birçoğunuzun bildiği bir tipik örnek vermek
istiyorum: 1950li yılların başında Amerikanın
yönlendirmesiyle sulu tarıma yönelen Türkiyede, ihtiyaç duyulan pistonlu
motor ve su pompası ikilisinden oluşan motopomplar ithal ediliyordu.
1954 yılında yerli motopompların imalatı gündeme geldi. O
yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesi Motorlar Enstitüsünde
akademisyen olan, Almanyada eğitim görmüş, Deutz Fabrikasında
araştırmacı mühendis olarak çalışmış olan
Erbakan, 5 ila 15 beygir gücü arasında tek ya da çift silindirli dizel
motorlar ile pompalar üretmek için bir proje ve plan hazırlamış,
hükûmetin sağladığı 1 milyon 300 bin dolarlık krediyle
1956 yılında 300 ortaklı Gümüş Motor Fabrikasını
kurmuştur. Erbakan adıyla bütünleşen Gümüş Motor,
Türkiye'nin ilk yerli motor fabrikası olmuştur. Gümüş Motor,
1960 yılında üretime geçti ve o gün için piyasada 7 bin TLye
satılan ithal motopompların yerlisini 5 bin TLden satmaya
başladı. Başarıyı yakalayan Gümüş Motor
ithalatçıların ve yabancı firmaların hedefi hâline geldi.
İthal motopompların fiyatları hemen 4 bin TLye düşürüldü,
rekabet edebilmek için Gümüş Motor fiyatını 3.500 TLye çekti.
İthal motopomp camiası rekabet değil, Gümüş Motoru
boğarak öldürmek istiyordu ve fiyatlarını 2.800 TLye düşürdü.
Bu durum karşısında Gümüş Motor rekabeti kaybetti, hisseleri
düşüşe geçti. İşte 1960-1963 arası Gümüş Motor
öyküsü Batının Türkiye'de yerli motor yapılmasına
fırsat tanımak istemediğinin, rakip
tanımadığının, ülkemizi pazar olarak görmek
istediğinin güzel bir örneğidir. Gümüş Motorun adı da daha
sonra Pancar Motora dönüştü ama o da yaşayamayacaktı.
Türkiye'nin yerli sanayi potansiyeli görmezden gelindi, vizyonsuzlukla,
sorumsuzlukla sahip çıkılmadı, ehliyetsiz yönetimler sonucu
1990larda artan zarar süreci 2000 yılında fabrikanın
kapanmasıyla noktalandı. Bu örnekleri çoğaltmamız
mümkündür.
Değerli milletvekilleri, bu
anlattıklarımla söylemek istediğim şey, Rekabet Kurumu gibi
bir kurumun gerekliliğine işaret etmektir. Rekabet Kurumu, 1994
yılında çıkarılan kanun gereği 1997de kurulmuş,
ilk önce 11 üyeden oluşurken daha sonra üye sayısı 7ye
indirilmiş ve 2018 yılından itibaren de kurum üyelerinin
tamamı Cumhurbaşkanı tarafından atanmaya
başlanmıştır. Bu kanun teklifinin esas ruhunun tekelleşmeyi
engellemek olduğu söylense de partili Cumhurbaşkanlığı
sistemiyle kurum üyelerinin atamaları tekelleşmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bu tür kurumların bağımsız
olması gerekir. Rekabet Kurumu da öyle olmalıdır. Hiçbir organ,
makam, merci ve kişi Kurumun kararlarını etkilemek amacıyla
emir ve talimatlar vermemelidir. Olması gereken budur.
Son olarak diyorum ki üretiyorsanız rekabet
edersiniz, istihdam yaratırsınız, aksi takdirde sadece pazar
olursunuz. Piyasalarda yer alabilmek için sadece bilgi ve teknoloji değil,
aynı zamanda rekabetçi, yerli ve millî kafa yapısına sahip olmak
gerekir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bravo!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 6ncı madde
üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Bülbül
İstanbul
Ankara
Antalya
Mahmut
Celadet Gaydalı Dirayet
Dilan Taşdemir
Bitlis
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Burcu
Köksal
Kocaeli Balıkesir Afyonkarahisar
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Tacettin
Bayır Haydar
Akar
Manisa İzmir Kocaeli
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurunuz Sayın
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 18 Mayısta Afrinde Sultan Murat Tugaylarına
bağlı çeteler tarafından 16 yaşında bir kız
çocuğu kaçırıldı. Melek Nebih Halilin 5 Haziranda ise bir
zeytinlik alanda cenazesi bulundu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin
verdiği bilgiye göre Melek Nebih evliliğe zorlandı,
evliliği reddedince bu Sultan Murat Tugayına bağlı çeteler tarafından
kaçırılıyor, sonra tecavüze uğruyor ve katlediliyor. Yine
hem Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin hem de Uluslararası Af
Örgütünün açıkladığı raporlara göre 2018den beri Afrinde
toplam 564 kadına karşı suç işlendi. Afrinde kadınlar,
çeteler eliyle zorla kaçırılıyor, evliliğe zorlanıyor.
Yine binlerce sivil kaçırıldı, kaybedildi, birçoğunun
akıbeti hakkında hâlâ bilgi yok. Yine gözaltına alınanlara
ağır işkenceler yapıldığını, evlerinin
yağmalandığını, yani bir tür insanlığa
karşı suçlar işlendiğini biz Afrinde zaten biliyoruz. Bu
çetelerin de sizler tarafından desteklendiğini, bütün bu uygulamalara
göz yumduğunuzu da biliyoruz, uluslararası raporlar da bu boyutta
zaten açıklamalar yapıyor.
Değerli arkadaşlar, evet, Afrin bir
kadın kentiydi ama desteklediğiniz çetelerden kaynaklı bugün Afrin,
kadınlar açısından bir cehenneme dönüşmüş durumda.
Bakın, Melek Nebih katledildiği dönemde benzer bir ırkçı
katliam Amerikada yaşandı, biliyorsunuz, Floyd katledildi bir
ırkçı polis tarafından ve aslında dünyada çokça tepki alan
bir katliamdı, bir cinayetti. Sizler de Genel Başkanınız da
bununla ilişkin açıklamalar yaptı, takipçisi
olacağını söyledi ama bakın, sizin aynanız Floyd,
Amerika değil; sizin aynanız Melek Nebih ve Afrindir. O açıdan
da bir kez daha bu çetelerin insanlığa karşı
uyguladığı suçlar karşısında bu suçlara göz
yummayın, bu politikayı desteklemekten vazgeçin.
Değerli arkadaşlar, yine seçim bölgem olan
Ağrının Doğubeyazıt ilçesinin -biliyorsunuz orada
İran sınırı var- İran sınırına şu
an TOKİ eliyle 144 kilometrelik bir duvar örülüyor. Bu duvarlar gerçekten
halkın geçim kaynağı olan tarlalar üzerinde inşa ediliyor
ve ciddi anlamda insanlar mağdur ediliyor. Hem Ağrıda hem
Iğdırda bu konuyla ilgili çokça telefon da alıyoruz. İnsanlar
gerçekten ciddi anlamda mağdur çünkü ekili tarlalar üzerine bu duvarlar
örülüyor. İnsanlar ektiği tarlayı biçemiyor,
hayvanlarını otlatamıyor, bu anlamda ciddi bir mağduriyet
yaşanıyor.
Yine özellikle Doğubeyazıta
bağlı Dağdelen, Başköy, Ortaköy, İncesu, Üzengili, Yiğityatağı,
Kızılkaya, Somkaya, Sarıçavuş gibi birçok köyde ciddi
mağduriyetler var. Köylüler yetkililere başvuruyor,
haklarını arıyorlar ama herhangi bir sonuç alınamıyor.
Tarlasına bile giderken GBT uygulamalarına
köylüler maruz kalıyor. Dolayısıyla hani tüm dünyada
aslında bir utanç vesikası olan bu duvarlar bütün dünyada ortadan
kaldırıldı, bu politikalara son verildi ama AKP bütün
dünyayı geriden takip ediyor, insanları mahkûm ettiği bu duvar
politikasını yeniden yeniden güncelliyor. Bunun birçok örneğine
bizler de tanık olduk.
Yine değerli arkadaşlar,
Ağrıdan konuşmuşken devam edeyim. İlimizin birçok
sorunu var ama bu sorunlardan son dönemde özellikle coronavirüsten
kaynaklı kentte de ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
Son bir ayda Ağrıda coronavirüs vakalarında ciddi bir
artış var, gözlemlerimiz bu yönde. Özellikle 1 Haziranda
normalleşme denilen, aslında yeterince alınmayan önlemlerin
tümüyle ortadan kaldırılmasından kaynaklı kentte
coronavirüs vakalarında bir yükselme görülüyor. Daha önce burada
önlemlerin alınması konusunda aslında çokça uyarıda
bulunmuştuk. Yine diğer milletvekillerimizle birlikte bir basın
toplantısı da düzenlemiştik ama gerçekten önlemler
alınmadı. Yine Gürbulak Sınır Kapısı
açıldı. Yeteri düzeyde tedbir alınmadığından
kaynaklı bu ciddi bir riski de beraberinde barındırıyor.
Yine kentte dezenfektan ve maske kullanımı
konusunda ciddi sorunlar var. AKP biraz şovlarla işi yürüttüğü
için yerel yöneticileriniz de böyle benzer uygulamalar yapıyorlar.
İşte Ağrıda basın açıklaması yapıp
Biz Amerikaya maske göndereceğiz. dediler ama oysa Ağrı
halkının büyük bir çoğunluğu maskeye ulaşamıyor.
Yani Amerikaya gönderilecek maske var ama Cumhuriyet Caddesinde
dağıtılacak maske yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
SALİH CORA (Trabzon) Savcı Bey
çalışıyor, örnek bir belediye başkanı.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Evet, çok çalıştığını biliyoruz, evet,
doğrudur.
Yani 1 Temmuzda biliyorsunuz düğün
salonları ve taziye evleri açılacak, bu bağlamda gerçekten
coronavirüs riskinin daha fazla büyümemesi için bir an önce önlemlerin
alınması gerekiyor. Bu konuda bir kez daha bu uyarıyı da
burada yapma gereği duyuyorum.
Teşekkürler
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Diğer konuşmacı Sayın Burcu Köksal.
Buyurunuz Sayın
Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ekonomik istikrarsızlığın kol gezdiği,
işsizliğin, yoksulluğun arttığı, KOBİlerin,
esnafın, iş insanının borç batağına
sürüklendiği bu dönemde rekabet hukukuyla ilgili değişiklik
teklifini görüşüyoruz. Bu kriz ortamında iş dünyası için,
girişimciler için gerekli olan şey rekabet hukukunu
değiştirmek değil, bilakis ekonomiyi düze çıkartıp
mevcut firmaları, iş yerlerini ayakta tutmak ve yeni firmaları piyasaya
sokmak. Oysa yaptığınız şey, üyelerinin
tamamını AKP Genel Başkanının atadığı
Rekabet Kurulunu denetim altında tutup istediğiniz her kararı o
kurula aldırmak.
Liyakatin yerini
saraya sadakatin aldığı bu devirde bu kurul sarayın
isteğinden ayrı hareket edebilecek mi Allah aşkına? Ulusa
sesleniş adı altında hemen hemen her konuşmasında
Cumhuriyet Halk Partisine hakaretler yağdıran
Cumhurbaşkanı, Rekabet Kurulu üyelerini liyakat esasına göre
atayabilecek mi, buna inanıyor musunuz? Zaten bu ülkede o ne istiyorsa o oluyor.
Bakıyorsunuz, bir tweetle sokağa çıkma yasağını
kaldırıyor. Nerede kaldı Bilim Kurulu, Sağlık
Bakanı? Bakıyorsunuz, bir saatte milyonlarca gencin kaderiyle
oynayıp YKS sınavını öne alabiliyor, nerede kaldı
akademisyenlerin, eğitimcilerin görüşü? (CHP sıralarından
alkışlar) Bakıyorsunuz, sırf baro seçimlerini kendi
istediği ekip kazanmadığı için yargıdaki
bağımsız kalabilmiş tek sacayağı olan
savunmayı ele geçirebilmek için böl-yönet-parçala taktiğiyle çoklu
baro sistemini hayata geçirmek istiyor. Onun için, bir düzenleme getirmek için
size talimat veriyor ve Meclise o düzenlemeyi getirmek için burada cansiparane
çalışıyorsunuz. Hâkim, savcılara talimat
yağdırıyor, istediği kararı aldırıyor. Bu
ülkede mahkemelerde
verilen kararlara baktığınızda, savcılığın
açtığı ya da açmadığı soruşturmalara
baktığınızda yargının ne kadar
bağımsız olduğunu zaten görebiliyorsunuz. Bakanları o
atıyor, atamış olduğu bakanların kararlarını
beğenmediği zaman o kararları da o değiştiriyor.
Seçilmiş milletvekilimiz, halkın seçtiği Enis
Berberoğlunun milletvekilliğini onun atadığı
teknokrat Cumhurbaşkanı Yardımcısı kararıyla
burada düşürüyor. Yürütme onda, yargı onda ama yetmiyor yasamaya da
hükmediyor. Nerede vadettiğiniz kuvvetler ayrılığı?
Başkanlık sistemiyle şaha kalkacaktık ama Türkiyede
şaha kalkan dolar ve euro oldu. 2018 Ocak ayında 1 dolar 3,76
liraymış, bugün 1 dolar 6,84 lira olmuş. 2018de
başkanlık seçimine gittik, ilk seçimiydi başkanlık
sisteminin. O ilk seçimde hepiniz büyük Türkiye için ben de varım dediniz
ama şimdi Türkiyeye baktığımda şu iki
yıldır büyüyen borçlar oldu, büyüyen işsizlik oldu, büyüyen
yoksulluk oldu, büyüyen enflasyon oldu. (CHP sıralarından
alkışlar) Son bir yılda 1 milyon 662 bin kişi işinden
oldu. Araştırmalar 2,5 milyon daha çalışanımızın
işinden olacağını öngörüyor. İşsizlik
artıyor, işsizlikle beraber yoksulluk artıyor.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Kim demiş onu?
BURCU KÖKSAL (Devamla) Dinle, dinle de bir
şeyler öğren be! Dinle! Halktan kopuksun zaten. Dinle şurada,
dinle! Halktan kopuksunuz zaten. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Allah, Allah!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Arkadaşlar,
lütfen
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Ülkedeki orta direk
çöküyor. Orta direğin çökmesiyle beraber ülke ekonomisi de çöküyor, sosyal
hayat da çöküyor. Yatağa aç giren çocukların olduğu bir ülkede
fırsat eşitliğinden söz edebilir miyiz? Sanayiciler kan
ağlıyor, üretim azaldı; otomotivde yüzde 23, giyimde yüzde 20,
bilgisayar ve elektronikte yüzde 23 düşüş var. Üretim azaldı, iç
pazar daraldı. Millet borç batağında perişan oldu.
İcra dairelerindeki dosya sayısı 20 milyon 500 bini buldu.
Mayıs 2020 itibarıyla yurttaşlarımızın kredi
kartı ve tüketici kredisi borcu 645 milyar liraya yükseldi. Gençlerimize
bakıyorum yüzde 70i ailesinden destek alarak yaşama tutunabiliyor.
Her 4 gençten 1i işsiz ve her 100 gençten 62si yurt
dışında gelecek kurmak istiyor.
Başkanlık sisteminde dünyanın en
pahalı mazotunu kullanmaya mahkûm ettiğiniz çiftçileri de
perişan ettiniz. Çiftçinin tohum, mazot, gübre ve benzeri borçları
160 milyar liraya dayandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Sayın Başkan,
toparlayacağım.
BAŞKAN Buyurunuz.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Ziraat Bankası ve
tarım krediye olan borçlarını altı ay ertelediniz
ertelemesine ama ertelenen borç miktarı 6 milyar lira ve altı ay
sonra bu çiftçi, üretim maliyeti sürekli artan ve zararına zarar
katılan bu çiftçi bu parayı nasıl ödeyecek? Allah
aşkına bir söyleyin, Millî Piyangodan para mı çıkacak?
Aklınızı başınıza alın artık. Bu ülke
trol aklıyla yönetilemeyecek kadar değerli bir ülke. Bu ülke, bu
güzel Türkiye devlet aklıyla yönetilmeyi hak ediyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayenizde küçük esnaf da tarih olacak. Sadece son
iki ay içerisinde 15.948 iş yeri temelli kapandı. Ama
başkanlık sisteminin yaradığı bir kesim var, sadece
bir tek kesim; o da sizin kankanız olan yandaş müteahhitler.
İşte, halkını görmeyen, feryadını duymayan ama
geçilmeyen otoyol ve köprü için, binilmeyen uçak için, tedaviye gidilmeyen hastane
için garanti ettiğiniz paraları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
BURCU KÖKSAL (Devamla)
yandaş müteahhitlere
tıkır tıkır ödeyip de vatandaşın bin liralık
sosyal yardımını çok görenler ilk sandıkta tokadı
yiyecekler.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Feridun
Bahşi Şenol
Sunat
İzmir Antalya Ankara
Hüseyin
Örs Fahrettin
Yokuş
Trabzon Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Şenol Sunat.
Buyurunuz Sayın Sunat. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım İYİ PARTİ
adına. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Rekabet, müteşebbislere ve teşebbüslere
özgürce karar verebilmesini sağlayan bir kavram aslında ama her
konuda olduğu gibi rekabet hakkı zaman içinde kötüye
kullanılmış, özellikle son yıllarda bunu
yaşıyoruz. Sayıları sınırlı olan
üreticilerin birbiriyle rekabet edecek yerde piyasadaki rekabeti
kısıtlayarak tekelleşme ve kartelleşmeye gitmeleri yeni
girişimcilerin önünü kapatmış ve bu kapatma da her geçen gün
artarak devam ediyor.
Evet, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti
engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve
uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetleri
kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri
yaparak rekabetin korunmasını sağlamak amacıyla kurulan
Rekabet Kurumu bağımsız olmalıdır değerli
milletvekilleri. Çünkü Rekabet Kurumu otoriteden bağımsız bir
yapıyla kurulmuştur ama giderek siyasi otorite tarafından
belirlenen üye sayısı arttırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, siyasi iktidar tarafından
üyelerinin atanabildiği ve görevden alınabildiği bir kurumun
aldığı kararların tabii ki ekonomide olumlu bir sonuç
doğurmayacağını hepimiz iyi değerlendirmeliyiz.
Devlet ne yapar sayın milletvekilleri?
Sayın milletvekilleri her ne kadar dinlemiyorlar ama rekabet
koşullarını düzenler. Ne yapar devlet? Haksız rekabeti
önler. Ne yapar devlet? Tüketiciyi korur. Öyle mi bizim ülkemizde? Biz hukuk
devleti miyiz kanun devleti miyiz bir kere buna karar vermek durumundayız.
Bir kere, demokratik kuralları uygulamıyorsanız ve hukuk devleti
değilseniz rekabet ortamını oluşturamazsınız.
Bu teklifle bütün üyeler
Cumhurbaşkanımız tarafından atanacak, yetki ve
yetkisizliği de bağımsızlığı da
değişime uğrayacak. Efendim Avrupa Birliğiyle uyumlu bir
hâle getireceğiz. deniyor; gülüyorum, zaten Avrupa Birliği de
kalmadı. Her konuda olduğu gibi, bu ucube
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde her kurumun
bağımsız karar alabilme yetkisi ortadan kalkıyor, personel
yapısı değişiyor. Zaten liyakate hiç önem vermediğiniz
ortada.
Siyasette bile adil bir rekabet ortamının
olmadığı yerde siyasetin güdümündeki kartel ve tekellerin
diğer işletmelere hayat hakkı tanımayacağı da
ortadadır. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünün olmadığı
yerde rekabet ortamı asla oluşamaz. Demokrasi bir şekilde
fırsat eşitliklerini ortaya koyar değerli milletvekilleri.
Demokratik ülkelerin teminatı özgür basındır. Özgür basın
varsa özgür toplum vardır değerli milletvekilleri. Neler
yaşadığımızı son dönemlerde hepimiz biliyoruz.
Gelin, hep birlikte bu ucube sistemi
değiştirelim ve 27nci Dönem milletvekilleri olarak, gelecek
nesillerimize en azından aydınlık bir gelecek sağlayacak
iyileştirilmiş parlamenter sistemi getirelim. Bu
tartışmalarla ve kavgalarla enerjimizi tüketmeyelim.
Sayın milletvekilleri, eşitsizlikler
olduğu takdirde ülkemizde çok şey yaşanıyor, yani
fırsat eşitliğinin olmadığı bir ülkede adalet ve
toplumsal adalet asla olamaz. Bakın, çok yazan, çizen kardeşlerimiz
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Hani, 2011
yılında siyasi iktidarın çıkarmış olduğu
6191 sayılı Kanunla profesyonel orduya geçiş olarak ifade
edilen adımlar atıldı, sözleşmeli er ve erbaşlar
alındı.
Sözleşmeleri yedi yıldı ama bu 6191
sayılı Kanunda Bunlar, yedi yıl sonunda kamu kurum ve
kuruluşlarına atanırlar. diye madde vardı. Evet, yedi
yıl sonunda bu gençlerimiz -ki bu askerlerimiz sınır
harekâtına katılmış, orada yaralanmış, sınır
içi, sınır dışı savaşmış- şu anda
ne yapacaklarını bilmeden kapı önüne konmuş vaziyetteler
yani belirsizlik var.
Aynı zamanda özel sektöre
başvurduklarında da bunlar anlaşılmadıkları için
Askerden ayrıldık, işe girmek istiyoruz. dediklerinde iş
yerlerinde Acaba bunlar FETÖden atılmış mı? gibi bir
imaj doğduğundan bu çocuklarımız sıkıntıda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Sayın vekiller
olarak özellikle iktidar vekillerine sesleniyorum: Ne düşünüyorsunuz bu
konuda? Birçok iş kolunda olduğu gibi bu çocukları ortada
bırakmayın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi 7nci madde üzerinde 3 önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin çerçeve 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Bedri
Serter Tacettin
Bayır Haydar
Akar
İzmir
İzmir Kocaeli
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Bedri Serter.
Buyurunuz Sayın Serter. (CHP
sıralarından alkışlar)
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 7nci madde
başuzman ve uzman yardımcılıklarındaki kadroların
özlük haklarına sahip olmasıyla ilgili.
Tabii ki bu Rekabet Kurumu neyle rekabet ediyor,
nasıl bir kurum, doğru düzgün anlamış değiliz ve bu
maddede de bizim olumsuzluk şerhimiz var. Ama ben tabii, bu maddeyle
beraber, İzmir Milletvekili olarak son dönemde ve Covid-19 başlamadan
önce de Türkiye ekonomisinin nereye gittiğinin hepimiz çok
farkındaydık. Hakikaten çok ciddi bir işsizlik
sıkıntısıyla karşı karşıyayız,
bunların hepimiz çok farkındayız. Şu anda 13 milyona
yakın gizli, gizli olmayan işsiz var. Bu çocuklarımıza
nasıl iş bulabiliriz diye biz Cumhuriyet Halk Partisi kadroları
olarak kafa yormaktayız. Tabii ki buradaki 600 milletvekili de aynı
düşüncede, aynı seviyede bunları düşünmek mecburiyetinde.
Çünkü bu evlatlarımızın hiçbiri yabancı evlat değil,
hepsi bizim çocuklarımız. Türkiye nüfusunda yaş
ortalamaları 31,5. Düşünebiliyor musunuz ki bu ortalamaları 31,5
yaşındaki çocuklarımız bizlerden ekmek parası
beklemekte, süt parası beklemekte; evine, eşine bir elbiselik almak
için gitmekte, çocuğuna bir ayakkabı alsın diye mücadele etmekte
ama Covid-19 zaten sanayinin de ticaretin de tuzu biberi oldu. Covid-19dan
önce de 9 milyonlarda gizli ve gerçek olan bir işsizlik vardı;
Covid-19la beraber maalesef ki bütün dünyada -sadece Türkiyede değil-
sanayi de ticaret de ekonomi de çöktü. Bu çökmeyle beraber bunun altından nasıl
kalkarızı düşünmek mecburiyetinde kaldık. Biliyorsunuz,
Covid-19la tabiat bile kendine geldi. Bir anekdot anlatayım sizlere.
Bana, bir mezarcı arkadaşım telefon açtı Abi, şu anda
mezarlıktayım, sincaplar mezarların üstünde sanki dua
ediyorlar. dedi. O hâle geldi. Demek ki iklimi o kadar bozmuşuz ki,
tabiatı o kadar bozmuşuz ki tabiat kendine geldi. Her şerde bir
hayır olarak düşünmek gerekiyor bu türlü bazı
hastalıkları ama korunmamız da gerekiyor tabii.
Ben size İzmirden biraz bahsedeyim.
İzmirde şu anda 14 tane organize sanayi bölgemiz var, 2 tane de
serbest bölgemiz var. Bu 14 organize sanayi bölgemizin ben içindeyim,
sanayiciyim ve oradaki arkadaşlarımın tırnakları
acıdığı anda benim parmaklarım patlıyor, bunu da
çok net olarak yaşamaktayım. Arkadaşlar, fabrikaların yüzde
50si boş, çalışmıyor ve zaten Covid-19la beraber
işçilerine izin verdiler, doğal olarak
çalıştırmamaları lazım. Şu anda ne üretecek, kime
satacak, nasıl hayatını idame ettirecek? Şaşkın
sanayici, size samimi söylüyorum şaşkın. Burada Hükûmetin
yapması gereken tek şey direkt olarak üretim ekonomisini
canlandırmak mecburiyetinde ama sadece daha önce verilen KGF kredileri
gibi verdim gitti tabela şirketine 20 milyon, tabela şirketine 5
milyon
Böyle yok, bunu takip etmemiz lazım. Bu krediler nereye gidiyor,
hangi makine yatırımına gidiyor, nasıl, kaç tane işçi
çalıştırıyorsun, getir kardeşim bu verileri
Hükûmetin
alt kademelerinde çalışan, şehirlerde çalışan,
organize sanayi bölgelerinde çalışan bir yığın sistem
var. Bu sistemi iyi kontrol etmek mecburiyetindeyiz. İşte burada da
liyakat söz konusu oluyor. O liyakatli insanları oralara oturttuğumuz
zaman Türkiye ekonomisini canlandırmamak elde değil.
Bu ekonominin bir canlandırması da, bizim
projelerimizden biri de tarım sanayisinin hayata geçirilmesi. Mutlaka
Türkiye'de tarım sanayisinin hayata geçirilmesi lazım. Üç tarafı
denizlerle çevrili, denizi görmeyen insanlarımız var,
ayağını suya sokmamış, denizi görmemiş insanlarımız
var. Bu kadar denizden kaçamayız. Dibimizdeki Yunanistan dünyadaki bütün
gemi ticaretine hâkim; bizim üç tarafımız denizlerle çevrili,
saysanız elin parmakları kadar denizcilik şirketimiz yok,
çoğunu da yurt dışına kaptırdık. Hiçbir şey
kalmadı, hayat kalmadı bize. Ve düşünün, 2005 ve 2006lara
götüreyim sizi, Çinden gelen her gemi Türkiye'de bir fabrika kapattı, her
gemi ama ne oldu? Sıfır gümrüklemeyle, sıfır vergiyle
soktuk, her gelen gemi bir fabrika kapattı. Ve ben bunu bangır
bangır o tarihlerde bağırdım, sonra uyandık, mobilya
sektörü gitti, oyuncak sektörü gitti, tekstil sektörü gitti, ayakkabı
sektörü gitti ve şimdi ne yapıyoruz? Onları canlandırmak
mecburiyetindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
BEDRİ SERTER (Devamla) Başkanım,
teşekkür ederim.
Tarım ekonomisiyle çocuklarımızı
doğduğu yerde doyurmak mecburiyetindeyiz. Büyük şehirler
artık taştı; Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin,
Antalya taştı, iş imkânı yok, belediyelerimizin
kapılarında kuyruk var. Her gün yüzlerce telefon geliyor Ya, Vekilim,
Allah aşkına çocuğumu sok. Allah aşkına şu
iş yerinde bana bir iş bul." diye. Demin geldi bir tanesi,
kanser tedavisi görüyor, ağlayacağım ya adama, yalvarıyor
Kızımı bir işe sok, ben ölmeden onu işte
göreyim." diye. Ama bunları hep beraber çözmek mecburiyetindeyiz.
İşte iş, ekonomi ve tarımın,
hayvancılığın ve deniz sanayinin el ele vererek olması
lazım. Yol yapacağız, köprü yapacağız, kanal
yapacağız ama bütün paralarımızı oraya
harcamayacağız, üretime harcayacağız. 13,5 milyon gencimiz
bizden dediğim gibi- ekmek, su, süt ve evine aş götürmek istiyor. Aç
insanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
BEDRİ SERTER (Devamla) 11 milyon insan ayda
evine 590 lira para sokuyor. 11 milyon insan. 590 lirayla Allah aşkına
nasıl geçinirsiniz ya. Şurada 10 kişi yemeğe gitsek
milletvekili olarak, Meclis lokantasında ödediğimiz hesap hemen hemen
o para. Biraz bunlara, içe dönmemiz lazım, içimizi
kalkındırmamız lazım. İç pazarımızı
canlandırmak mecburiyetindeyiz. İhracat da yapamıyoruz
artık, bütün kapılar kapandı, ne zaman açılacağı
belli değil. Ama şu var: Türkiye mihenk taşında, 4 saatlik
mesafede 1 milyar insana hitap edebilecek güçteyiz, bunu hepimiz çok net
bilmekteyiz. Ondan dolayı iç üretimimizi canlandırmak mecburiyetindeyiz.
Çocuklarımız doğduğu yerde doymak mecburiyetinde.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde geçen
yararlandırılır ibaresinin faydalandırılır
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya Kemal
Bülbül
Ankara İstanbul Antalya
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifinin 7nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
7nci maddeyle 4054 sayılı Kanunun
36ncı maddesinin birinci fıkrası yürürlükten
kaldırılıyor. Söz konusu birinci fıkrada Üç yıl
çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla konuları ile ilgili
hazırlayacakları ya da daha önce hazırlamış
oldukları uzmanlık tezinin Kurulca kabul edilmesi hâlinde Rekabet
Uzmanı unvanını alırlar. denmektedir. Burada üç yıl
çalışma koşulu ve uzmanlık tezi hazırlamak ibareleri
kaldırılıyor. Bu usulün kaldırılması kurum içi
nitelikli kadroların oluşmasında da sıkıntıya
neden olacaktır. Rekabet Kurumunun özerk bir yapıya sahip olduğu
düşünüldüğünde bu kadroların yine kuruma has kanunlarla
şekillenmesi hukuki kargaşanın da önüne geçecektir. Eğer
tez yazma ya da üç yıl çalışma gibi koşulların
kaldırılmaması ve mevcut durumun devam edeceği hedefleniyor
ise birinci fıkranın çıkarılmasının bir
anlamı yoktur. Dolayısıyla bu hususta daha
açıklayıcı bir yaklaşım sergilenmesi yerinde
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
üzere geçtiğimiz hafta Sayın Leyla Güven, Sayın Musa
Farisoğulları ve Sayın Enis Berberoğlunun
milletvekilliği düşürüldü. Halk iradesiyle seçilen ve Meclis
çatısı altında bir iradeyi temsil etme yetkisi kazanan
milletvekillerine yönelik olarak tüm hukuki yollar tüketilmeden, alelacele
vekilliklerinin düşürülmeleri parlamento hukukuna doğrudan darbe,
halk iradesine ket vurmaya yönelik bir girişimden başka bir şey
değildir. Darbelerin ne topluma ne de bunu yapanlara hiçbir faydası olmamıştır,
olmayacaktır. Özellikle Sayın Leyla Güven ve Musa
Farisoğullarına yönelik hazırlanan mahkeme
kararlarının bazılarının Fetullahçılar
tarafından kaleme alındığı da bilinmektedir. Bizlere
yönelik parmak sallayarak İşinize gelince tarafsız yargı,
işinize gelmeyince taraflı yargı diyorsunuz. diyenler,
işlerine gelince bağımsız yargı, işlerine
gelmeyince FETÖcü savcı ve hâkimler diyerek toplumun aklıyla alay
ediyorlar. Mesele Kürt olunca, Kürtün siyasi kazanımları olunca
demokrasi de, hukuk da, insan hakları da teferruat oluyor. Bizler çok iyi
biliyoruz ki Sayın Leyla Güven ve Musa Farisoğulları özelinde
tüm siyasilere ısmarlama fezlekelerle talimatlı yargılamalar
gerçekleştirdiniz. Unutulmamalıdır ki faşizmin her
hamlesinde geri adım atarsanız bir süre sonra kaçacak yer
bulamazsınız.
Değerli milletvekilleri,
bakıldığı zaman tek adam rejimi bugün yargıyı
siyasetin sopasına, Meclisi AKPnin tasdik kurumuna, valileri AKPnin il
başkanına, kaymakamları AKPnin ilçe başkanına,
bürokrasiyi AKPnin teşkilatına, elçilikleri AKPnin makam verme
aracına dönüştürmüştür. Böyle bir rejimde Meclis de maalesef
işlevsizleştirilmiştir. Mecliste demokrasicilik oyunu yerine
demokrasi mücadelesi verilmelidir. 3 vekilin Meclisten
çıkarılması tek adam rejiminin Meclisi etkisiz hâle
getirdiğinin en somut örneğidir. Sivil toplum kuruluşları
ve meslek odalarına her fırsatta ayar vermeye çalışan,
basını muhalefet yaptı diye susturmaya çalışan, kendi
dışında herkesi hain ilan eden bu istibdat rejiminin tek
amacı, Meclisi işlevsiz bir kuruma dönüştürmektir.
Biliyorsunuz ki iktidarın 7 Haziran 2015
seçimlerinde kimyası bozuldu, 31 Mart 2019da ise dengesi bozuldu.
Barış masasının AKP tarafından devrilmesi milliyetçi,
şovenist yaklaşımların devlet yönetiminde egemen
olmasının asıl sebebi. Her kurum ve her şey üzerinde derin
tahribatlar yaratıldı. Bakıldığı zaman hazine
dahil tüm kurumlar ve değer yargılarının içi
boşaltılmış durumda. Ekonomide, siyasette, temel hak ve
hürriyetlerde ne yazık ki bir dibe vurmuşluk söz konusu. Keza
dışarıdan da itibarını yitirmiş bir iktidar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Demokrasi güçleri
bunun böyle devam edemeyeceğinin farkındadır. Türkiyenin
demokratik bir cumhuriyet olmasını arzu eden herkes faşizmle
mücadele etmelidir. ABDde yaşananlara faşizm ve
ırkçılık diye tepki göstermiş gibi yapanlar sıra kendi
ülkelerine geldiğinde ABDyle aynı taktiklerle halka savaş
açtıklarını unutuyorlar. AKP ve yandaşlarının
aynı anda Gezi direnişine küfür ederken ABDdeki protestolara
alkış tutması çelişki değil zevahiri
kurtarmaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar
İzmir Antalya Samsun
Hüseyin
Örs Fahrettin
Yokuş
Trabzon
Konya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünya üzerinde ortaya çıkan
küreselleşmeyle birlikte verimlilik, yenilik, rekabet gibi konular her
geçen gün biraz daha önem kazanmaya başlamıştır.
Türkiyenin rekabet gücü artırılmalı diyoruz ama bugün
Türkiyenin genelde kurumlarına baktığımız zaman
Rekabet Kurumu, Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu, TRT Kurumu, ne kadar
kurum varsa bunlar serbest piyasa ekonomisinin gerekleri diye
düşünülmüş ve kurulmuş, bunların bağımsız
idaresiyle de serbest piyasa ekonomisinin cereyan edeceğini
varsaymışız. Ama maalesef, bugün bu kurumların
bağımsızlığından bahsetmemiz veyahut da
görevlerini tam manasıyla icra ettiğini söylememiz mümkün değil.
Gerçekten yabancı sermayenin ülkemize gelmesini
istiyoruz ama bizler de zaman zaman yurt dışında ticari
faaliyette bulunan insanlar olarak gittiğimiz yerde hep Bu serbest piyasa
ekonomisinin temel şartları çalışıyor mu, yani bu
ülkede hukuk var mı, demokrasi var mı? Pazarda üreteceğiniz
mal arasından rekabet şansınız var mı yok mu? buna
bakarız, buna göre de yatırımlarımızı
yönlendiririz. Mesela özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız ulusa
sesleniş konuşmasında da şunu söylüyordu: Haksız
fiyat artışlarıyla vatandaşımızın
mağduriyetine sebep olanların peşine düşeceğiz. Kimle
beraber? İşte İçişleri Bakanımızla, MASAKla
beraber bunların peşine düşeceğiz. Sabahtan akşama
kadar fırsatçıları, stokçuları kovalamaktan sanki Hükûmet
başka bir iş yapamaz hâle gelmiş gibi. Peki on sekiz
yıllık yönetiminizde bu stokçular, bu faizciler, özellikle belli
dönemleri fırsata çevirmeye çalışan bu insanlarla ilgili
dünyanın hiçbir yerinde böyle bir takip yok, varsa da kurum ve
kuruluşlar bunların üzerine gidiyor. Tabii, özellikle bunları
biraz da Hükûmet oluşturuyor. Ben şimdi size söyleyeyim: Bakın,
demir yolları
Şu an Asyadan Avrupaya biz demir yollarını
oluşturduk. İşte, Pekinden kalkan bir tren Avrupaya kadar
gidiyor. Peki, Demiryollarının bununla ilgili yetki verdiği
sadece bir tane şirket var. Yani sadece bu şirket üzerinden bu
nakliye işlerini yapabiliyorsunuz. Bu ayrıcalık sadece bir
şirkete tanınmış.
Aynı şekilde, bugün, asfalt
Biliyorsunuz,
Türkiye asfalt açısından, petrol açısından zengin bir ülke
değil. Özellikle, İrandan, Iraktan, Suriyeden bizim ülkemize
asfalt girişi var. Özellikle bu bölgede ticaret yapanlar bilir, bu
ülkelerden asfalt geliyordu, bir ay önce ne oldu biliyor musunuz? Sadece bir
kişiye yetki verildi, sadece bir firma buradan asfaltı getiriyor,
yurt içinde bunun dağıtımını yapıyor. Ne oluyor?
Bakın, bir işi bir kişi yapıyorsa otomatikman rant
oluşuyor. Bu neye dönüyor? İşte, buradan aldığı
asfaltı, Türkiyede rafinerilerin belli bir fiyatı var, o rafineri
fiyatlarından 50-100 lira aşağıya piyasaya sürüyor.
Hâlbuki, serbest rekabete bırakılmış olsa bu rakamın
rafineri fiyatlarından 300-400 lira aşağıya
olacağını biliyorum. Yani burada ne oluyor? 100 lira
düşüyor ama bu 300 lira sizlerin, bizlerin cebinden gidiyor. Asfaltı
en fazla kim tüketiyor? Devlet kurumları tüketiyor. Devlet
kurumlarının bütçesi nereden oluşturuluyor? Sizlerden, bizlerden
toplanan vergilerle bu bütçeler oluşturuluyor, belediyelere gidiyor,
belediyelerden de bu asfaltı satın alıyor. Pahalı
aldığı her asfalt sizin sağladığınız
imtiyazlarla pahalı alınmış oluyor. Ha fırından
ekmek çalmışsınız ha da bu imtiyazlarla bu paraları
birilerine aktarmışsınız, bunun hiçbir farkı yok.
Aynı şekilde, bakın, enerji
sektöründe -hani, rekabetten size örnek olsun diye söylüyorum- kişilere
tahsis ettiğiniz zaman kilovatsaati 13,1 sentti; açtınız bunu
ihaleye, şu an güneş enerjisinde 5 sentle, 6 sentle, 7 sentle bir
sürü talip var. Hâlbuki, daha önce siz bunu 13,1 sente satın almayı
garanti ediyordunuz. Aynı şekilde rüzgâr, 7,4 sentle bu enerjiyi
satın almayı taahhüt ediyordunuz. Bundan iki ay önce ihaleler
açıldı, 3 sentlere, 2 sentlere hatta Hiç garanti istemiyoruz. diyen
firmalar çıktı, bu şekilde yatırımlar
yapılıyor.
Arkadaşlar, rekabetten, serbest piyasadan
vatandaş fayda görür, bizler fayda görürüz, üreticilerimiz fayda görür,
onun için bundan korkmayalım. Böyle belli imtiyazları belli
kişilere sağlamakla bir sonuç elde edemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla)
Karayollarının yaptığı ihaleler var. Rakamsal bazda
söylüyorum, yüzde 80i davet usulüyle yapılmış, 21/bye göre
yapılmış. Açın bakın birim fiyatları ortada.
Yüzde 20si de açık ihaleyle yapılmış.
Arkadaşlar, biz bu memlekette yatırım
yapılmasına karşıymışız gibi
algılanmasın, aynı şeyi söylüyoruz. Şehir
hastanelerini de rekabete açsanız inanın fiyatlar düşer.
Aynı şekilde havaalanlarını rekabete açsanız fiyatlar
düşer, yapım maliyetleri ne olursa olsun. İşte, her kürsüye
çıkan 5 tane firmadan bahsediyor. Tabii olsun, Türkiyenin büyük
firmaları olsun ama açın rekabeti, 5 değil 125 tane olsun.
İnşaat sektöründe dünyada söz sahibiyiz ama böyle giderse
firmalarımızın tamamı bu rekabet ortamını,
rekabetle bu işlerin elde edilemeyeceğini bildiği sürece
TOKİ ihaleleri de böyle. İşte TOKİde mesela rekabet var.
Bakın, fiyatlar belli bir yere geldi. Rekabet derken düşük
tenzilattan bahsetmiyorum yani yüzde 30-40lı tenzilatlardan değil,
uygun tenzilatlardan bahsediyorum, uygun rakamlardan bahsediyorum. Bunlarla
verildiği zaman inanın bundan memleketimiz kazanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyursunlar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla)
Dolayısıyla, rekabetten
Özellikle, mesela tarımda niye rekabet
edemiyoruz? Bakın, on sekiz yıllık iktidarınız
döneminde tarımın gayrisafi millî hasıladaki payı yüzde
7lere düştü. Neden? Ya, düşürün mazot fiyatını. Bizim
çiftçimiz üretemiyor mu, beceremiyor mu? Becerir. Siz çiftçinin üretim, rekabet
gücünü dışarıdan ithal ettiğiniz pirinçle, buğdayla
kırmaya çalışmayın, mazot fiyatını düşürün,
onlar zaten rekabet ederler.
Onun için bu kanunlar önemlidir ama ümit ediyorum ki
bunlar en azından uygulanabilir olsun da Türkiye'de de gerçek bir rekabet
ortamı oluşsun, milletimiz de bundan fayda görsün diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 8- 4054 sayılı Kanunun 41 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Kurul; pazar payı ve ciro gibi ölçütleri
esas alarak rakipler arasında fiyat tespiti, bölge veya müşteri paylaşımı
ve arz miktarının kısıtlanması gibi açık ve
ağır ihlaller hariç olmak üzere, piyasada rekabeti kayda değer
ölçüde kısıtlamayan anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği
karar ve eylemlerini soruşturma konusu yapmayabilir. Bu fıkra
kapsamında soruşturma yapılmamış olması eylemden
zarar görenlerin yahut zarar görecek olanların mahkemeler nezdinde dava
açma haklarını ortadan kaldırmaz
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Feridun
Bahşi Dursun
Ataş
İzmir Antalya Kayseri
Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş Arslan
Kabukcuoğlu
Mersin Konya Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önerge katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Görüşmekte olduğumuz Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maalesef düzenleyici, denetleyici kurumların
çoğu göstermeliktir. Kurumlar, kendi mazisi, bilgi birikimi ve tecrübesi
olan sosyal yapılardır. Nobel Ödülüne namzet Daron Acemoğlu
Ülkeleri ayakta tutan kurumlardır. diye kurumları tarif etmektedir.
Bir Kamu İhale Kurumu mevzuatı 190dan
fazla değişikliğe uğramıştır.
Görüşmekte olduğumuz Rekabet Kurumunun da 7 kez mevzuatı
değişmiştir. Her şey o kadar değişkendir ki bir
buçuk yılda ülkemizde 24 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkmış ve tekrar bu kararnameleri düzeltmek için 31 tane daha
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
yayımlanmıştır.
Kanun teklifiyle, Rekabetin Korunması
Hakkındaki Kanunun güncellenmesi ve Avrupa Birliği mevzuatına uyumlaştırılarak
çağdaş düzeyin yakalanmasının, Rekabet Kurumunun aktif ve
dinamik hâle getirilmesinin amaçlandığı, de minimis
uzlaşma taahhüt gibi yeni kavramların Türk rekabet hukukuna kazandırılacağı
ve böylece daha etkili bir rekabet hukuk sisteminin yerleşmesinin
sağlanacağı ifade edilmektedir. De minimis kuralına göre,
açık ihlaller hariç tutulmak kaydıyla piyasa rekabetini kayda
değer düzeyde kısıtlamayan, anlaşma uyumlu eylem ve teşebbüs
birliği kararları soruşturma konusu yapılmayacaktır. Avrupa
Birliği Komisyonunun de minimis kuralı kriteriyle bir ürün
pazarında tarafların toplam pazar payından yüzde 10u
aşmıyorsa rakipler arasında anlaşma, rekabet
kurallarından bağışık tutulmaktadır.
Anlaşmanın tarafları rakip değil, toplam pazar payları
da yüzde 15i geçmiyorsa aynı bağışıklıktan
yararlanmaktadırlar. Türk Rekabet Kurumunda de minimis
tanımına göre yönetmelikle belirlenecek pazar payı ya da cironun
altında ihlal iddialarında Rekabet Kurumu konuyu incelemeyecektir.
Tabii ki kartel niteliğindeki rakipler arasında fiyat tespiti, bölge
veya müşteri paylaşımı ve arz kısıtı gibi
açık ve ağır ihlaller ise kapsam dışı
bırakılmaktadır. Bu yasa teklifinde de minimis kriteri net bir
şekilde ortaya konulmamış, kanunla tanınması gereken
bu kriterlerin tebliğe bırakılmış olması kanuna
güveni azaltacak, muhtemelen istismarları artıracaktır veya bu
kadar tutarsız fikir ortamında belki de ayda bir ölçüt
yayınlanacaktır. De minimis kuralının uygulamaya
konulmasıyla şunlar iddia edilmektedir: Rekabet Kurumu ekonomik
büyüklüğü fazla olmayan konulara kaynak ve enerji ayırmayacak,
böylece daha fazla ihtiyaç duyulan konularda gereken enerjisi ve zamanı
olacaktır. Aynı şekilde yargıya aksedecek
uyuşmazlıkların ortadan kalkması sayesinde
yargının yükü de hafifleyecektir.
8inci madde değişiklik teklifimizle tüm
bunların yanında de minimis kuralının olması,
tüketicinin hukuken hakkının aranmasına engel olmayacak,
mahkemeler nezdinde dava açarak kayıplarının önüne geçilecektir
veya Rekabet Kurulunda beklemekte olan bir uyuşmazlığın
varlığı hâlinde tüketici sonucu beklemeden yine yargı
nezdinde hakkını arayabilecektir. Böylece hem de minimis
kuralı işletilecek hem de taraflar arasında ya da vatandaşın
kafasında bir uyuşmazlık olursa bunun için yargı yolu da açık
tutulacaktır. Bu, daha rekabetçi ve daha hakkaniyetli bir uygulama
olacaktır.
Saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 8inci maddesiyle 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 41inci maddesinde
eklenen fıkradan gibi ifadesinin çıkarılması, ölçütleri
ifadesinin ise ölçütlerini şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Utku
Çakırözer Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Ahmet
Akın
Eskişehir Manisa Balıkesir
Tacettin
Bayır Haydar
Akar Müzeyyen
Şevkin
İzmir Kocaeli Adana
Tahsin
Tarhan
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Utku Çakırözer.
Buyursunlar Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Şüphesiz ki rekabet, rekabet hukuku ve bu
hukukun uygulanmasından sorumlu Rekabet Kurumu ekonomimiz
açısından çok önemlidir. Kanunun gerekçesinde de Avrupa
Birliğiyle uyumlu bir rekabet hukuku getirileceğinden bahsedilmekte
ancak içine baktığınızda bu metin AB standartlarından
bizi, Rekabet Kurumunu, rekabet hukukunu daha da uzaklaştıran bir
mahiyettedir. Tabii, bu, bizler için yeni bir durum değil çünkü
sağlıklı rekabet koşullarının
oluşmasının birinci şartı Türkiye'nin bir hukuk
devleti olmasıdır, güçler ayrılığına, hesap
verebilirliğe dayalı bir demokrasi olmasıdır ama maalesef
bu noktadan çok uzaktayız. Halk iradesiyle seçilmiş, aralarında
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlunun da bulunduğu
parlamenterlerin milletvekillikleri düşürülüp cezaevine yollanıyorlarsa,
aylarca, yıllarca cezaevinde tutuluyorlarsa, televizyonlar, gazeteler,
haber siteleri sansürle, ambargoyla susturuluyorsa, hepimizin haber alma
hakkımızın güvencesi olan gazeteciler cezaevlerinde aylarca,
yıllarca tutuluyorsa biz burada hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım,
ne konuşursak konuşalım hiçbir anlamı yoktur, Avrupa
Birliğine bir milim dahi yaklaşamayız.
Burada size yanımdaki bir resmi
göstereceğim; bu, şu anda Ankara Adliyesinde hâkim sorgusu
altındaki 2 gazetecinin fotoğrafı. Şu anda biz burada
Avrupa Birliğine yaklaşacağız. derken 2 gazeteci sadece
konuştukları için, kendilerini arayanlarla konuştukları
için sabah baskınlarıyla evlerinden gözaltına
alındılar, dört gün gözaltında tutuldular, hâlâ
gözaltındalar, önce savcının, şimdi de sorgu hâkiminin
karşısındalar.
Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız
ve Tele1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel şu anda sorgudalar. Askerî
casuslukla suçlanıyorlardı ama hem Müyesseri hem de İsmaili
yakından tanıyanlar onların casuslukla uzaktan yakından
ilgileri olmayan, mesleklerine ve vatanlarına âşık 2 haber
emekçisi olduğunu bilirler. Nitekim savcılık ifadesi
sonrasında askerî casusluk suçlamasının düştüğünü ve
gizli bilgilerin açıklanması suçlamasıyla hâkim
karşısına çıktıklarını öğreniyoruz.
İddialardan anlıyoruz ki birisi
onları aramış. Değerli arkadaşlarım, gazeteci
herkesi arar, herkesle de konuşur; haberini ancak böyle yapabilir.
Aramıyorsa, konuşmuyorsa işini eksik yapıyor demektir.
Gazetecinin haber kaynaklarıyla konuşması asla suç değildir.
Bu görüşmeler sonrasında gazeteci haber değeri olduğuna,
halkın bilgilenme ihtiyacının
karşılanacağına kanaat getirirse haberini yapar. Burada
yapılmış bir haber bile yokken 2 gazeteci sabah
baskınıyla ailelerinin önünde evlerinden alınıyor, dört gün
gözaltına alınıyor, askerî casuslukla suçlanıyor. Bunlar,
bizi, bırakın Avrupaya yakınlaştırmayı mevcut
konumumuzdan daha da geri götürmekte. İşte, bu nedenle Türkiye,
basın özgürlüğünde dünya sonuncusu, işte bu nedenle hukukun
üstünlüğünde dünya sonuncusu.
Öte yandan değerli arkadaşlarım,
eğer ille de bir yerde casusluk arayacaksanız, o zaman Türkiye
Cumhuriyetinin kozmik odasına girenlere ve onların siyasi
destekçilerine bakacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum:
Artık haberden terör, gazeteciden terörist üretmekten vazgeçin; eski FETÖ
taktikleriyle uydurma yeni davalar yaratarak gazetecileri zindanlara atmaktan
vazgeçin.
Barış Pehlivan ve Barış
Terkoğlu Ergenekon kumpaslarında aylarca Silivride
yatırıldılar, şimdi üç aydır yine aynı
zindandalar Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik,
Aydın Keserle birlikte. Müyesser Yıldız bir yıl
haksız hukuksuz yatırıldı Ergenekon kumpaslarında,
bugün yine tutuklanması isteniyor. Oda TV on yıl sonra yine hedefte;
gerçek habercilik yapan Tele1, Halk TV sürekli hedefte. Yaptığımız
yargı reformlarına rağmen Cumhuriyete, Sözcüye, Birgüne,
Evrensele ve yüzlerce gazeteciye yönelik sindirme, yıldırma,
korkutma davaları sürmekte ama ne yaparsanız yapın, ne kadar
korkutmaya, sindirmeye çalışırsanız çalışın
Müesserler, İsmailler, Barışlar yine haber yapmaya, yine bu
halka gerçekleri anlatmaya devam edecek.
Değerli arkadaşlarım, Rekabet
Kanunundan bahsederken medyada rekabetin adım adım yok edilmesinden
bahsetmemek olmaz. Türkiyede basın özgürlüğünün önündeki temel
engellerden biri de budur. Diyebilirsiniz ki Rekabet yok mu? İşte
farklı farklı gruplar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın Başkan,
bitireceğim.
BAŞKAN Buyursunlar.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Baktığınızda, o grupların hepsinin bir bütün olarak
bir tekelin, bir kartelin parçası olduğunu görüyorsunuz. O tekel de
tek adam iktidarıdır. Bu grupların tümü iktidarla çıkar
ilişkisi içindedir. Ülkenin en büyük 40 medya kuruluşunun sahipleri
inşaat, enerji, madencilik ve turizm sektörlerinde iş yapıyor,
hepsi devletle iş yapıyor. En çok okunan 10 gazeteden 9u yine
Hükûmetle ilişki içinde olan şirketlere ait. Sonuç:
Baktığınızda gazetelerin birkaç istisna
dışında neredeyse tamamı aynı manşetlerle
çıkmakta, televizyonlar aynı haberlerle yayın yapmakta. Tüm
gazeteleri sadece tek bir şirketin dağıtmakta olması bile
yine haber alma hakkımız açısından tehdit içermektedir. Bir
yandan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan
Biz, daha özgür, daha çoğulcu bir Türkiye, tüm fikirlerin temsil
edildiği bir basın arzuluyoruz. diyor, diğer yandan
medyanın yüzde 95i saray etkisinde yönetilmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Son cümlelerim, selamlama
cümlelerim
BAŞKAN Buyursunlar.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bu ülkede basın
özgürlüğünü, medyada hür rekabet ortamını sağlayamadığımız
sürece hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım ne rekabet
hukukunu sağlayabiliriz ne Avrupa standartlarını
yakalayabiliriz. Çözüm gazeteciyi, siyasetçiyi cezaevine koymaktan vazgeçmekte,
çözüm medyada tekelleşmeyi önlemekten geçmektedir. Bir gazetecinin
özgürlüğünü yitirmesi hepimizin, 83 milyonun özgürlüğünü
yitirmesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde geçen ilişkin
ibaresinin dair olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya Kemal
Peköz
Ankara İstanbul Adana
Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül
Bitlis
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Kemal Peköz.
Buyurunuz Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkındaki Kanunun 41inci maddesine yeni bir fıkra eklenmekte,
eklenen fıkrayla Avrupa Birliği mevzuatı dikkate alınarak
bir düzenleme yapılıyor. denilmekte. Getirilen bu kanun teklifiyle,
Rekabet Kurumuna şirket sahiplerinin mülkiyetine dek uzanan yapısal
tedbirler alma konusunda geniş yetkiler veriliyor. Yasa teklifine
teşebbüsler açısından oldukça önemli olan yapısal
tedbirlerle ilgili birtakım hükümler de eklendiğini görüyoruz. Bir
faaliyetin varlığının veya ortaklık hisselerinin devri
gibi yapısal tedbirler ekonomik hayatta çok ciddi değişiklikler
ortaya çıkartabilir. Temel hak ve özgürlükler üzerinde bu kadar ciddi etki
yaratabilecek, böylesi bir yetkinin yargı kararı olmaksızın
bağımsızlığını yitirmiş idari makama
verilmesini doğru bulmuyoruz.
Öte yandan, böylesi geniş yetkili Rekabet
Kurumu gibi kurumların gerçekten katılımcı bir biçimde
kamusal çıkarları savunan, güvenilir kurumlar olması hâlinde bu
anlamlı ve kabul edilebilir olabilir. Ülkemizde, bu durum dikkate
alındığında yetkiler küçük bir azınlığa
çıkar sağlamak dışında başka bir işe
yaramayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değinmek istediğim başka bir konu, vekili
olduğum Adananın meslek odaları bir çağrıyla imza
kampanyası başlattılar. Yapılan bu açıklamayla
Yumurtalıkta yapımı devam eden Çin sermayeli Emba Hunutlu
Termik Santrali inşaatının durdurulması ve projenin iptal
edilmesi istendi. Hâlihazırda Adanada, Yumurtalıkta 2003
yılından bu yana çalışan Sugözü isimli bir termik santral
çevreye yeterince zehir saçmaya devam ediyor. Bu yetmiyormuş gibi yeniden
bu termik santrale sadece 1.800 metre mesafede ikinci bir termik santral
yapılması için çaba sarf ediliyor. Yumurtalık Emba Termik
Santrali ÇED Raporunda, partikül madde oranının Dünya Sağlık
Örgütü sınırlarının 3 katı yani metreküpte 83
mikrogram olduğu ifade ediliyor. Sugözü Kömürlü Termik Santralinin
çalıştığı bölgede 2009da 5 olan kanser vakası
2014te 60a çıkmıştır; beş sene içerisinde 18 bin
olan nüfus 17 bine inmiş ama kanser vaka sayısı 11 kat
artmış, kanser türlerinde de yüzde 275 artış meydana
gelmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
hava kalitesi ölçüm istasyonu verilerine göre, Adanalı 2019da iki yüz
otuz altı gün yani yılın yüzde 65inde Dünya Sağlık
Örgütünün sınır değerleri üzerinde kömür kaynaklı partikül
madde yani kirli hava solumuştur. Bu konuda soru ve araştırma
önergeleri verdik ama şu ana kadar herhangi bir sonuç alamadık.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı verilerine göre, kentte
bazı bölgelerde hava kirliliği sınır değerlerinin
aşıldığı ve hava kalitesinin sağlıksız
düzeyinin de altında hassas ibaresiyle seyrettiği ifade
edilmektedir. Ulusal sınırı en fazla 50 olması gereken
metreküp başına hava kirletici partikül miktarı Merkez
Yüreğir ilçesinde 104 olarak ölçülmüştür.
Adanada hayatını kaybeden her 5
kişiden 1i hava kirliliğine bağlı hastalıklardan
dolayı yaşamını yitirmektedir. Adanaya temiz hava isteyen
meslek odaları ve derneklerin yanındayız. Adanayı kirli
havadan kurtarın diyoruz.
İki gün önce Adanada bir operasyon
yapıldı; 61 kişi, içinde 6 aylık bebekleri olan
kadınlar da gözaltına alındı ve şu anda hâlâ
gözaltındalar.
Yine, iki gün önce Silvanda bir operasyon
başlatıldı. Silvanın Üçdirek Mahallesinde, burada, köye
300-400 metre mesafede otlayan büyükbaş hayvanlara helikopterlerle
ateş edildi; 7 büyükbaş hayvan öldürüldü, geri kalanların bir
kısmı da köylüler çıkıp kontrol edemedikleri ve
arayamadıkları için kayıp durumdadır. Bunlara da artık
son verilmesi gerekiyor. Bugüne kadar yapılanların hiçbir tanesi
Türkiyeye bir fayda sağlamadı, ne Türkiyenin işsizliğini
eksiltti ne üretimini artırdı ne de Türkiyede yaşanan sorunlara
çözüm oldu. Bunlardan vazgeçilmeli ve insanların artık
hayvanlarına, canlarına, mallarına kastedilmekten de
vazgeçilmelidir.
Saygılar sunuyorum, iyi sabahlar diliyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi 9uncu madde
üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Semra
Güzel Kemal
Bülbül
İstanbul Diyarbakır Antalya
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Filiz
Kerestecioğlu Demir
Adana Bitlis Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Semra Güzel.
Buyursunlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülen kanun
teklifinin 9uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
kanun teklifiyle Rekabet Kurumu, durumunu kötüye kullanan bir şirketi
soruşturmadan geçirdikten sonra bu firmaya idari para cezası
kesebilecek. Kurum üyelerinin tamamının Cumhurbaşkanı
tarafından atandığı ve daha da önemlisi, görevlerinden her
an ayrılabilecekleri bir rekabet otoritesinde böylesi bir yetkinin
tanınması mali alanı düzenleme çabasıdır ve kabul
edilebilecek bir yanı yoktur.
Sizin kendi otoriteniz etrafında biat
kültürüyle şekillenen her politikanın sonucunda bu halk zulüm
görmeye, daha da yoksullaşmaya başladı. Biz bunu en net olarak
pandemi sürecinde gördük. Pandemi süreci başladığından beri
ısrarla hiçbir kaygıya yer vermeyecek şekilde sürecin
şeffaf, bilimsel veriler ışığında ve adaletli bir
şekilde yürütülmesi gerektiğini dile getirdik. Başta Dünya
Sağlık Örgütü olmak üzere dünyadaki ve Türkiyedeki pek çok
sağlık örgütü virüsün henüz kesin bir tedavisinin
bulunmadığını ve bundan sonraki süreçlerde de corona virüsü
hayatımızın bir parçası olarak görmemiz gerektiğini ve
buna göre tedbir alınması gerektiğini ifade etti. Fakat
Sağlık Bakanlığı salgın sürecini şeffaf
yürütmedi. Her akşam yeni bir vaka sayısı ve hayatını
kaybedenlerin sayısını paylaşmak şeffaflık
değildir. Bakanlık, Covid-19 ölümlerini Dünya Sağlık
Örgütünün belirlediği kodlara göre raporlamamaktadır. U07.2 koduna
uygun kaç hasta var bilmiyoruz, testlerin ne kadarının mükerrer test
olduğunu bilmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunları neden
anlatıyoruz? Bu sürecin
başarısızlığının nüveleri 1 Hazirandan sonra
çok daha fazla ortaya çıktı. Türkiyede normalleşme adı
altında başlatılan süreç sonrası vaka sayılarında
çok ciddi bir artış olduğu görülmektedir. İkinci bir dalga
bütün dünyada havaların soğumasıyla beklenirken, Türkiyede birinci
dalganın pikini bölgede sözde normalleşmeden sonra gördük. Bugün
başta bölge illeri olmak üzere birçok vaka artışı normalin
çok çok üstünde. Cizrede 60ın üzerinde sokak karantinaya
alınmış durumda, ilçe hastanelerine gelen hastalar yer
olmaması dolayısıyla çevre illerdeki hastanelere
yönlendiriliyor. Urfada daha iki gün önce 2 mezra, 2 mahalle ve 5 bina
karantinaya alındı. Maskeye erişimi olmayan yurttaşlar
virüse karşı korumasız bir şekilde dolaşıyor ve
maskeler şu anda parayla satılıyor. Diyarbakır Halk
Sağlığı Müdürlüğünün açıklamasına göre;
kentte 24.495 kişi karantinaya alındı. Bir hafta önce kentte 900
olan vaka sayısı şu anda 1.500 dolaylarında. 1 Hazirana
kadar Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde corona
hastalarının bulunduğu 1 klinik varken şu anda 5 klinikte
hasta yatmakta. Kentteki yatak kapasitesi dolu, hastalar evde izole edilmekte.
Kaç gündür Diyarbakır Tabip Odası bas bas bağırıyor:
Diyarbakırda birinci dalga pik yapmış durumda. diye, fakat
yeterli tedbir alınmıyor ve virüs çok hızlı bir
şekilde yayılıyor ama iktidar, bu süreçte bu gerçekliği
hatırlatan Van, Mardin, Şanlıurfa Tabip Odası yöneticileri
hakkında soruşturma başlatıyor; gerekçesi ise halk arasında
korku ve panik yaratmak. Ortada bir korku ve panik durumu varsa bu da Hükûmetin
salgını durduramama korkusudur. İktidar, hiçbir sağlık
örgütünü bu sürece dâhil etmemekle, sadece merkezî politikalarla bu süreci
yöneteceğini düşündü ama iktidar görmek istemese de vaka
artışı hızında merkezî politikaların çok büyük
bir etkisi var.
Değerli milletvekilleri, Diyarbakırda
kendisine de kayyum atanan kayyum, halka sahte dezenfektan
dağıtmaktan, süslü arabalar üzerinde şarkı, türkü çalmaktan
başka bir şey yapmadı. Bugün, bastırdığınız,
sindirmeye çalıştığınız bölge illerinde vaka
artış hızı almış başını gidiyor.
Sürecin şeffaf yürütülmemesi, baskı ve tedbirlerin devam etmemesi,
kayyumların halka ne maddi ne manevi hiçbir destek sunmaması,
salgın tedbirlerinin yeterli alınmaması bu süreci
tetiklemiştir. Sağlık örgütleri ve yerel yönetimlerle birebir
temas hâlinde olmak, onları bu sürecin parçası hâline getirmek
salgın sürecinde en önemli adımlardan biridir. Kahramanlık rolü
oynamaktan bir an önce vazgeçilmeli ve normalleşme adımlarında
artan coronavirüse dair çok daha ciddi tedbirler alınmalıdır.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 9uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun
43üncü maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinden önce gelmek
üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini, aynı maddeye
eklenmesi öngörülen yedinci fıkrada yer alan "yüzde yirmi beşe
kadar ibaresinin "yüzde ona kadar şeklinde
değiştirilmesini, eklenmesi öngörülen sekizinci fıkranın
teklif metninden çıkarılmasını, dokuzuncu fıkrasının
başına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Taahhüt müessesi rekabet ihlallerinden
doğan tüketici zararlarının tazmini düzenleyen bu Kanunun 57, 58
ve 59 uncu maddelerine aykırı bir şekilde uygulanamaz.
"Uzlaşma süreci gizli olarak yürütülür.
Uzlaşma görüşmesi öncesinde uzlaşma tarafları
haklarındaki iddialar, deliller ve ayrıca verilecek ceza
hakkında yeterli ölçüde bilgilendirilir.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Tacettin
Bayır Haydar
Akar Müzeyyen
Şevkin
İzmir Kocaeli Adana
Ali
Mahir Başarır
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Sayın Ali Mahir Başarır.
Buyurunuz Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de Utku Vekilimin kaldığı yerden
devam etmek istiyorum. Evet, Ankara Adliyesindeydik milletvekili
arkadaşlarımızla; 2 gazetecinin, yürekli gazetecinin
yanındaydık. Evet, savcılığa ifade verdiler; ifade
toplam iki saat sürdü ama bu gazeteciler dört gündür gözaltındaydı. İlginç!
Savcılığa ifade verirken sulh ceza mahkemesi salonu
hazırlanıyordu; ışıkları açıldı, kâtip
çağırıldı, bilgisayarlar açıldı. Savcı daha
tutuklamaya sevk etmemişti. İşte Türkiyedeki yargının
hali bu. Belki savcı serbest bırakacak. Anlaşmalı mı
bunlar?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Anlaşmalı.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Neden 2
gazeteci dört gündür gözaltında?
İkinci bir durum; Emniyetten casus olarak
çıktılar, savcıya geldiler; Türk Ceza Kanunu 328
değişti 329 oldu. Bir gazeteciyi, bir babayı, yürekli bir
insanı yargılıyorsunuz. Bu kadar ciddiyetsiz bir yargılama
olur mu?
Diğer bir durum; bakın, bu gazeteciler
casusluktan yargılanıyor. Dosyada gizlilik kararı var;
dosyayı biz görmedik, avukatları görmedi, onlar da dosyayı
bilmiyor ama şu Sabah gazetesi dört gündür dosyayı anlatıyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Bir tane yürekli savcı yok
mu? Hangi hakla gizlilik kararı olan dosyayı dört gündür yayın
yapıyorsun, 2 gazeteciyi linç ediyorsun diyemiyor ama hiçbir delil yokken
bu 2 gazeteci şu anda tutuklanmak üzere mahkemeye sevk edildi. Ben
mahkemenin kapısındaydım, 2 gazeteci orada ne diyor biliyor
musunuz? Niye mahkemenin kapısındaydın üşürsün. (AK
PARTİ sıralarından Evet
sesi) Hiç utanmıyorsun
değil mi? Çok yazık! 2 tane gazeteci kapıda oturuyordu. Ne
hissettim? Bu ülkedeki yürekli gazeteciler mahkeme kapısında ama
kalemini kiraya verenler sarayın kapısında. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu ülkede bakın, köşe yazanlar
yüreğiyle cezaevinde, sarayı yazanlar köşe dönüyor. Bu
gazeteciler mahkeme kapısında, Cumhurbaşkanını övenler
uçakta seyahat ediyor. Yazık, yazık gerçekten! Neden
tutuklanıyorlar? Ben eminim, savcı daha ifade alırken
tutuklayacak mahkeme hazırlanıyordu. Şimdi mahkemeye gidiyorlar,
neresi hazırlanıyor biliyor musunuz? Cezaevi. Eminim koğuşları
hazırlanıyordur. Neden? Neden? Neden bu kadar çok gazeteci,
siyasetçi, sanatçı, bilim adamı tutuklanıyor? Hiç üzülmüyor
musunuz bu konuda? Yasa yapıyoruz. Neyin yasasını yapıyoruz
biz? Kişi güvenliği yok bu ülkede, hukuki bir ahlak
kalmamış bu ülkede. Ben eminim o sulh ceza mahkemesi hâkiminin
vereceği karardan. Yıllarını bu insanlar basına,
kalemlerine vermişler. O haber yaptıkları televizyon
programlarından maaş almıyorlar ama dün, sizin Medyadan Sorumlu
Başkan Yardımcısı zaten havadan taş atsak bir
sıfata düşüyor AK PARTİde- Emre Cemil Ayvalı medya sorumlunuz
ne dedi; bak: Biz FETÖyle anlaştık. O bacaksız çocuk
FETÖyle anlaştık, Kemalist subaylara bir kumpas yapmak
zorundaydık. dedi. Ne oldu? İstifa etti, İzmirdeki evinde de
oturuyor; o niye tutuklanmıyor peki? Neden tutuklanmıyor? (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Şimdi, İsmail Dükel, Barış Terkoğlu, Müyesser
Yıldız; bu gazetecilerin ortak özelliği 2002-2014/2015
yılları arası FETÖyle mücadele ediyorlardı, FETÖyle
uğraşıyorlardı bakın. Ben merak ediyorum, FETÖyle
anlaştınız mı? FETÖ bunlardan intikam mı alıyor?
Gizli bir anlaşmanız mı var? Özellikle 15 Temmuzdan sonra
FETÖye saldıran, FETÖyü ortaya çıkaran gazetecileri tutuklamak gibi
bir göreviniz mi var sizin? Sizin Grup Başkan Vekiliniz bu beyefendiyi
kastetmiyorum- bıyıksızdı o zaman, Balyoz davasında
müdahildi. Diğer Grup Başkan Vekiliniz, Samanyolu TVde, Balyoz
davasını takip edenleri Bakın, burada, çekin, çekin. diyordu
ve bu insanlar, yürekli insanlar FETÖyle mücadele ediyordu. Şimdi ödül
olarak tutukluyorsunuz. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Feridun
Bahşi Muhammet
Naci Cinisli
İzmir Antalya Erzurum
Hüseyin
Örs Fahrettin
Yokuş
Trabzon Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyursunlar Sayın Cinisli. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Rekabetin korunmasını hukukun ve
ekonominin beraber sağlıklı bir şekilde
işleyebilmesiyle sağlayabiliriz. Tekelleşmemiş,
kartelleşmeden uzak, rekabetin adilane bir şekilde gelişmesine
olanak sağlayan düzenlemeler ve denetlemeler şüphesiz ekonomimizin
yararına. Plansız, güven telkin edemeyen,
istikrarsızlığın ve kuralsızlığın
sıklıkla görüldüğü piyasa koşullarında rekabet
hukukundan söz etmek ise algı oluşturmaktan başka bir şey
değil. Aslında, rekabet ortamının oluşturulması
için en etken husus, ekonomimizin ama esasen demokrasimizin içinde
bulunduğu krizden çıkarılması, yeniden istikrar ve güven
vadeden bir yapının tesis edilebilmesidir. Hakiki demokrasiyle
beslenen ekonomik ortamda da hem üretici hem de tüketicinin lehine büyümeler,
araştırma geliştirme alanında yenilikler tabiatıyla
yer bulur.
Bugün, belli başlı sektörlerin AK
PARTİye yakın ailelere
paylaştırıldığı, keyfiyetin kural
sayıldığı, hür teşebbüs ve hür düşüncenin
fazlasıyla sınırlandırıldığı bir
ortamda bu konuları konuşmanın bir faydası
olmadığını bildiğim hâlde, kanun teklifiyle ilgili
fikirlerimi paylaşmaya devam edeceğim. Hür teşebbüse özgürce
karar verebilme imkânı sağlayan rekabet hakkı zaman zaman kötüye
kullanılabilir. Sayıları sınırlı bazı
üreticilerin birbirleriyle rekabet edecek yerde daha çok kazanmak için iş
birliği yaparak ve piyasadaki rekabeti kısıtlayarak
kartelleştikleri ve tekelleştikleri görüldüğünde devlet eliyle
müdahale kaçınılmaz olmalıdır. Şüphesiz ki rekabet ve
rekabetin hukuk temelinde konumlanması, yatırımcıların
haklarının korunması ekonominin tüm aktörleri için hayati
önemdedir. Piyasaların sağlıklı işleyişini
sağlamak için gerekli düzenlemeleri zamanında yapan ve onlara uyulup
uyulmadığını anında denetleyen bir yapı olarak
devlet, aslında ekonominin en önemli kural koyucusudur. Bu bakımdan,
rekabet hukukunun uygulayıcısı idari yaptırım gücüne
sahip Rekabet Kurumu, kanun yapıcı tarafından, siyasetin
etkisinden uzak kalabilmesi için siyasi otoriteden bağımsız,
idari ve mali özerkliğe sahip bir yapıyla kurulmuştu. Ancak 2011
ve 2012 yıllarında çıkarılan KHKlerle özerkliğini
yitirmeye başlayan Rekabet Kurumu, günümüzde Kurul üyelerinin siyasi
otorite tarafından atandığı ve görevden alınabildiği
bir Kurum hâline geldi. Böyle bir Kurumun aldığı kararların
ne serbest piyasa ekonomisi ne de yabancı yatırımcılar
tarafından olumlu değerlendirilemeyeceği ortada. Rekabet
Kurumunun özerk yapısının korunması gerekiyor. Ayrıca,
ihtisası rekabet hukuku olan mahkemelerin ihdas edilmesi ihtiyaç
dâhilindedir.
Değerli milletvekilleri, teklifle Rekabet
Kurumu Kanununun aktif ve dinamik bir hâle getirilerek güncellenmesi ve Avrupa
Birliği mevzuatıyla uyumlaştırılarak çağdaş
düzeyin yakalanmasının amaçlandığı ifade ediliyor.
Uzlaşma ve taahhüt gibi yeni kavramların da Türk rekabet hukukuna
kazandırılacağı ve böylece daha etkili bir rekabet hukuk
sisteminin yerleşmesinin sağlanacağı belirtiliyor. Üzerinde
söz aldığım maddeyle, Avrupa Birliği mevzuatında yer
alan taahhüt kavramının Türk rekabet hukuku mevzuatına ve
uygulamasına kazandırılması teklif ediliyor. Ortaya
çıkan rekabet kaygılarının giderilmesi için ilgili
teşebbüs veya teşebbüs birlikleri tarafından verilen
taahhütlerin yeterlilikleri ve zamanlamaları dikkate alınarak Kurulca
kabul edildiği durumlarda, taahhütte bulunan teşebbüs veya
teşebbüs birlikleri hakkında soruşturma
açılamayabileceği ya da yürütülen soruşturmaların sona
erdirilebileceği de teklif içerisinde.
Diğer yandan, Avrupa Birliği
mevzuatında ve birçok ülke uygulamasında yer alan uzlaşma
kavramının Türk rekabet hukuku mevzuatına da
kazandırılması öngörülmekte. Böylelikle hem soruşturma
sürecinin kısaltılarak hızlı bir şekilde
sonuçlandırılması hem de bunlara ilişkin dava süreçlerinin neden
olacağı kamusal maliyetlerin azaltılabileceği
amaçlanıyor. Rekabet Kanununa dâhil edilmesi teklif edilen uzlaşma
imkânı ve taahhüt mekanizmasını daha önce vergi düzenlemeleriyle
ilgili görüştüğümüz tekliflerde de
tartışmıştık. Bu düzenlemenin sağlıklı
bir şekilde uygulanmasına İYİ PARTİ olarak önem
veriyoruz. Mevcut düzende, Rekabet Kurumu, firmalar hakkında
soruşturma başlattıktan sonra bunu sonuna kadar sürdürmek ve
ihlal tespiti varsa Ceza Yönetmeliğine uygun olarak firmalara ceza vermek
durumunda. Rekabet Kanunumuz yürürlüğe girdikten sonra, Avrupa
Birliği tarafından benimsenen uzlaşma ve taahhüt
mekanizmalarıyla hem rekabet kurumları hem de firmalar için oldukça
uzun ve zahmetli soruşturma süreçlerinin taraflar arasında
uzlaşmayla sona erdirilmesi hedeflenmişti. Teklifle değiştirilmesi
düşünülen ilgili hükümler de bu mekanizmaları hayata geçirmeyi
amaçlamakta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Rekabet Kurumunun etkin çalışmasına
yönelik bir adım olacağından uzlaşma ve taahhüt
kavramlarına destek veriyoruz ancak taahhüt kavramı tüketicilerin
zararlarının tazmini ve tazminat davalarının etkin bir
şekilde görülmesi hususunda geliştirilmeye muhtaç. Uzlaşma
kavramının ise idari para cezasında yüzde 25e kadar olan ve
yüksek sayılabilecek bir indirim içermesi; ayrıca, uzlaşmaya
başvurma süresini uzlaşma kavramının verimli bir
şekilde işlemesini engelleyebilecek bir şekilde
kısıtlaması nedeniyle pürüzler içermekte olduğunu ifade
eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10uncu maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 45inci maddesinin ikinci
fıkrasının son cümlesinin başına Taraflar ve
soruşturma yapan personel bakımından ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Haydar
Akar Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin
Kocaeli İzmir Adana
Serkan
Topal
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Serkan Topal.
Buyurunuz Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Az önce
Sayın Ali Mahir Beyin konuşmasını dinledik; gerçekten
yürekli gazeteciler, cesaretli gazeteciler, kalemini satmayan gazeteciler bu
ülkede her zaman vardır, var olmaya devam edecektir ve onlar var oldukça
da bizler özgürlük türkülerini söylemeye devam edeceğiz, bunu burada ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, maddeye gelince,
şimdi, teklifin genel gerekçesinde, rekabet hukuku ekonomi ile hukukun
kesiştiği alan olarak tanımlanmakta ve ekonominin
sağlıklı işleyebilmesi bakımından önemli bir
görevi ifa ettiği belirtilmektedir. Elbette, bu tanımlamalar önemli.
Ekonominin sağlıklı işlemesi, sermayenin tabana
yayılması ekonominin sağlıklı gelişmesi
açısından kaçınılmazdır. Rekabet, bu noktada, toplumun
yararı için kullanılan önemli bir olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Ekonomi kendi dinamikleri
içerisinde rekabeti zorunlu kılar; tekelleşme, kartelleşme gibi
piyasa hâkimliğine asla geçit vermez. Bunun temel koşulu olarak
ekonomiye ve ekonomik dinamiklere siyasi etkilerin olmaması gerekiyor
ancak bunu burada maalesef göremiyoruz. Çağdaş ekonomilerin temel
kavramlarından biri de tam rekabet piyasasının
oluşmasına kamu otoritesinin olanak sağlamasıdır.
Korumacı ve yandaş yaratma anlayışı, ihale sistemini
kısık hâle getirmek rekabetin önündeki en büyük engeldir.
Bu ülkede yaşanan siyaset-ekonomi
ilişkisi, ne yazık ki, bırakın rekabeti serbest hâle
getirmeyi, neredeyse kartelci bir yapıyı ortaya çıkardı.
Rekabetin korunması yerine, birilerinin korunmasını öne alan,
başkalarına yaşam hakkı tanımayan,
dolayısıyla maliyet-kâr ilişkisini zirve yaptıran, bunun
yanında kamu kaynaklarıyla yeni güçler ortaya çıkaran bir
anlayış rekabeti nasıl koruyacak?
Bir yandan, kamu ihaleleri bir gruba verilerek âdeta
imtiyazlı şirket yaratan, aynı şirketlere medya
kurumlarını da bünyelerine katmaları dayatılan, sermayenin
bir gecede el değiştirdiği bir anlayış nasıl
rekabet sağlayacak değerli arkadaşlar?
Tabii, bu, sadece ticarette değil, aynı
zamanda siyasette de böyledir. Aynı anda 30 ulusal TVnin canlı
yayınla verdiği siyasi bir toplantının
karşısında sadece sosyal medyada yer alan medyayla bunlara
nasıl cevap verilir, nasıl rekabet sağlanacak? Bu ülkede
öğretmen görmeden liseyi bitiren bir çocuk ile ileri fen eğitimi
uygulayan bir çocuk aynı sınavda nasıl rekabet sağlayacak,
nasıl rekabet edecekler birbirleriyle?
Değerli arkadaşlar, aslında bu,
tamamen bir yönetim sorunudur, bir anlayış sorunudur. Siyaseten bu
sorun çözülmeden ne toplumsal ne de ekonomik olarak istenen rekabet ortamı
kesinlikle oluşamaz. Örneğin, bir TV programına ceza veren RTÜK,
bir başkasına benzer olayda göz yumuyor ve buna da Rekabet Kurumu bir
şey yapmıyorsa haksız rekabet nasıl önlenecek? Bir siyasi
partinin bayram reklamını yayınlamaktan dahi kaçınan bir
ulusal medya varsa ve buna da Rekabet Kurumu bir şey yapmıyorsa hangi
sağlıklı ekonomiden, hangi sağlıklı rekabetten
konuşacağız? Özgür olması gereken basın Grup
şirketleri ihale alıyor. diye haberleri manipüle ediyorsa, aynı
basın kendi grup şirketlerinin veya ürünlerinin açık veya gizli
reklamını yapıyorsa rekabet nasıl sağlanacak?
Değerli arkadaşlar, bunun için biz
demokrasi diyoruz. Demokrasi olmazsa rekabet olmaz; demokrasi, müdahale
kültürünü reddeder; demokrasi, ortak aklı, hakkı, hakkaniyeti öne
alır; demokrasi varsa adalet olur; demokrasi varsa şeffaflık
olur; demokrasi olursa adil siyaset, sosyal devlet olur. Bu yüzden, biz her
zaman demokrasi sosyal adalet hak, hukuk, adalet diyoruz ama yine iktidar
görmezlikten geliyor. Umarım, bir gün hak, hukuk, adalet kazanacak, bizler
kazanacağız.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinde geçen halinde
ibaresinin durumunda olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya Kemal
Bülbül
Ankara
İstanbul Antalya
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu
Adana Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Biraz nizam, biraz saygı, sadece bu, nezaket yani. Hani, buraya
hepimiz milletvekili olup gelmişiz. Soyadlarını söyleyip buradan
çocuklar gibi çocuklar dahi yapmaz- gülerek dalga geçmek yani bilmiyorum kime
yakışır bu Mecliste ama siz kendinize
yakıştırıyorsanız diyecek bir şey yok.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu saatte burada neden konuşuyoruz? Rekabet Kurulu için
mi? Hayır, bir yudum adalet için. Yani devam ediyoruz, her maddede önerge
veriyoruz, neden yapıyoruz bunu? Gerçekten bir yudum adalet için.
Arkadaşlarımız konuştu, hepimiz farklı
haksızlıkları anlatıyoruz bu ülkede olan. Evet,
vekillikleri düşürüldü arkadaşlarımızın ve onu öyle
görüyorsunuz ki, sanki hani olağan, rutin bir şey olabilir, hani bu
da oldu, olsun geçsin gibi
Hayır, böyle değil. Yani ben daha önce de
söyledim Grup Başkan Vekilliğim döneminde 11
arkadaşımızın vekilliği düşürüldü ve buna maruz
kaldım. diye. Şimdi, gene aynı şekilde 3 milletvekilimizin
vekilliği düşürüldü. Yani biz demokrasi oynuyor muyuz yoksa gerçekten
buna ulaşmaya mı çalışıyoruz? Biz vallahi
ulaşmaya çalışıyoruz, bütün samimiyetimizle ulaşmaya
çalışıyoruz. Ne kadar bizi her seferinde kriminalize etmeye
çalışsanız da başka bir şey anlatmaya
çalışıyoruz.
Şimdi ben, sadece bizden değil, başka
bir adalet hikâyesi anlatmak istiyorum: Avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç
Ünsalın bir yıllık tutukluluklarının ardından
çıkarıldıkları 10 Eylül 2018deki ilk duruşmada
mahkeme heyeti oy birliğiyle tahliyelerine karar verdi, tüm
avukatların tahliyesine karar verdi. Peki, mahkemenin verdiği tahliye
kararının üzerinden on saat geçtikten sonra ne oldu dersiniz?
Savcılık karara itiraz etti. Yeni dönemin işkencesi budur. Eski
dönemlerde daha fazla fiilî işkence olabilir, ben 12 Eylülü de yaşamış
ya da 1990ları da görmüş bir insanım ama bugün, fiilî
işkenceye de dönüldü fakat fiilî işkencenin dışında
başka bir işkence var bu ülkede, tutukluluk hâli; at içeri, ne kadar
kalacağı belli olmasın ya da serbest bırak, hemen
ardından, belki daha cezaevinden çıkarken itiraz edilsin ve tekrar
içeri al. Bu, ciddi bir psikolojik işkence de aynı zamanda. Evet,
mahkeme heyetine kararın geri aldırılması yeterli
görülmedi, karardan hemen sonra mahkeme heyeti yerine başka bir heyet
atandı ve bu daha önceki heyetin tüm üyeleri de başka başka
yerlere sürüldü. Sonra ne oldu? Bu heyet duruşmalarda dosya
içeriğinin tartışılması taleplerini reddetti.
Avukatlar yargılanıyordu yani isyan ettiler ya Biz
tartışmak istiyoruz, kendimizi savunmak istiyoruz. diye. Hayır,
mütalaa vermesi için savcı dahi zorlandı; 2 kere müzekkere gönderildi
savcıya Mütalaa ver. diye, zorlandı. Kabul etmeyince başka bir
savcıdan mütalaa alındı. Ve mahkeme, sadece itirafçı
sanıklar, gizli tanıklar dinlenerek toplamda yüz elli dokuz yıl
ceza verdi bu avukatlara. Şimdi, bakın, ben samimiyetle söylüyorum,
hani açlık grevi zaten onaylanacak onaylanmayacak diye
tartışılacak bir şey değildir belki. Ben bir eylem
biçimi olarak onaylamam ama tarihte görülmüştür yani İrlandada Bobby
Sands cezaevinde ölmüştür çünkü başka bir çıkışı
olmadığı için yapmıştır bunu. Şimdi,
avukatları -sevgili meslektaşım- Several Ballıkaya diyor ki
-Halil Cibranın bir sözünü de hatırlatıyor ama-
Savunmaları olarak görev alan biz avukatlar yargılamada bu
adaletsizliği, hukuksuz uygulamaları engelleyecek bir yöntem
bulamadık. Bulamadık. diyor ve Ne yazık ki onlar da adalet
talebini hayatlarını ortaya koyarak bulmaya
çalışıyorlar ve duyurmaya çalışıyorlar. diyor ve
ondan sonra Halil Cibranın bu sözünü hatırlatıyor: Adalet için
ölünür mü? İnsanın kendini savunmak için kendine
kıydığı da olur. Çok acı bir şey çünkü bu ülke
gerçekten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyursunlar.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yaşadığımız toprakların hiç
yabancı olmadığı durumlar bunlar. Ama bu 2
arkadaşımızın, yakından da
tanıdığım, genç, heyecanlı ve her
haksızlıkta orada olmak isteyen bu 2
arkadaşımızın görüşlerine katılın,
katılmayın, hiç önemli değil ama bu kadar adaletsiz bir yargı
sürecinden geçen bu arkadaşlarımızın ölmesine izin
vermeyelim. Sayın Adalet Bakanı, Sayın Başkan, sayın
vekiller, sayın barolar, sayın avukatlar; bunu hep birlikte
yapalım. Çünkü ondan sonra ne diyeceksiniz biliyor musunuz? Bugün size çok
can yakmış bir başka savcıyı hatırlatmak isterim:
Zekeriya Öz ve onunla ilgili çıkan bir haber, bugünkü haber. Firari
savcı Zekeriya Özün 10 milyon doları aşan hesabı ortaya
çıktı. Şimdi, bu yargılamaları yapan savcılar,
hâkimler nasıl anılacaklar? Bir başka Zekeriya Öz mü yaratmak
istiyorsunuz? Yapmayın bunu. Herkes adalete erişmek istiyor bu
ülkede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, bir yudum adalet için, buna ses olmak için gecenin bu
saatinde burada konuşuyoruz ve hepimiz gerçekten halkın
oylarıyla geldik buraya. Yani buna birazcık itibar edelim ya.
Gerçekten buna birazcık
Gözlerim dolacak
Hoşçakalın. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylamadan önce bir yoklama
talebi var.
Sayın Özel, Sayın Bakan, Sayın
Şevkin, Sayın Ünsal, Sayın Bulut, Sayın Barut, Sayın
Tarhan, Sayın Bankoğlu, Sayın Serter, Sayın Ceylan,
Sayın Çelebi, Sayın Özcan, Sayın Erdan Kılıç,
Sayın Karadeniz, Sayın Ünver, Sayın Baltacı, Sayın
Özdemir, Sayın Göker, Sayın Topal, Sayın Durmaz.
Süremiz üç dakika.
Pusula veren sayın vekillerimiz lütfen
ayrılmasın.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Pusulaları kontrol ediyoruz.
Emine Yavuz Gözgeç? Burada.
Semra Kaplan Kıvırcık? Burada.
Metin Yavuz? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
Milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 215 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin
birinci fıkrasında yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğu Feridun
Bahşi Dursun
Ataş
İzmir Antalya Kayseri
Fahrettin
Yokuş Zeki
Hakan Sıdalı
Konya Mersin
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge
hakkında konuşmak isteyen Sayın Dursun Ataş.
Buyurunuz Sayın
Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 215 sıra
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Gecenin bu saatinde Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
olarak 17 Nisanda çalışmalarımıza kırk sekiz gün ara
vermiştik. O ara verme döneminde Meclis Başkanına AVMler
açıkken Türkiye Büyük Millet Meclisi neden kapalı? diye haklı
olarak sorulduğunda, Sayın Başkan acil bir gündemin
olmadığını söylemişti. Ancak ülkemizde acil
düzenlenmesi gereken pek çok gündem varken, milletimiz sorunlarına
Meclisten çare beklerken Meclis açıldığından beri yani iki
haftadır çok acilmiş gibi Bekçi Kanunu ve bugün de Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun Teklifi görüşülüp Meclis maalesef ki
oyalanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, keşke bu Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
Teklifinde düzenlendiği gibi siyasi partiler arasında da adaletli
bir çekişmeyi sağlayabilselerdi, keşke bu rekabet ortamında
seçimler yapılabilseydi ama maalesef ki ticarette bu rekabette
adilliği sağlamaya çalışıyorsunuz ama siz hiç adil değilsiniz
AKP olarak, bunu da bir kenara not edelim lütfen.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki, ülkemizin pek çok sıkıntısı
varken, içinden geçtiğimiz şu zor günler de ortadayken, acil
düzenleme bekleyen pek çok konu varken acelesi olmayan düzenlemeleri Meclise
getirerek tıpkı Ayasofya konusunda olduğu gibi, iktidarın
ülkeyi yönetemediği gerçeğini gizleme, milleti ve milletin Meclisini
başka konularla oyalama taktiğinden başka bir şey
değildir.
Değerli
milletvekilleri, milletimiz pandemiyle mücadele ederken, vatandaşımız geçim
derdi ve işsizlikle boğuşurken, gençlerimiz gelecek
kaygısı taşırken, ülkemizde tarım,
hayvancılık, sanayi, hizmet sektörü gibi pek çok sektör can
çekişirken iktidar suni gündem oluşturarak ülkenin gerçek
sorunlarının üstünü kapatmaya çalışmaktadır.
İktidarın gündeminde olmasa da bizim gündemimizde, evine ekmek
götüremeyen işsizlerimiz, hayvanı para etmeyen hayvancımız,
üretim yapamaz hâle gelmiş çiftçilerimiz, doğal gaz ve elektrik
faturalarını ödeyemeyen vatandaşımız, siftah yapamadan
akşam eden esnafımız, geçinemeyen emeklilerimiz, geçim
sıkıntısı yüzünden intihar eden insanlarımız var.
AKPnin umurunda değil ama bizim gündemimizde sınav tarihleriyle
oynanıp turizm için feda edilen öğrencilerimiz, üniversiteden mezun
milyonlarca işsiz gencimiz, işsizlik yüzünden öğrenim kredisini
ödeyemeyen, icra takibi başlatılan 280 bin üniversite mezunumuz, söz
verildiği hâlde Tarım Bakanlığı tarafından
ataması yapılmayan gençlerimiz, mali yapılandırma bekleyen
4 milyon vatandaşımız, TYP kapsamında çalışan
güvenlik görevlilerimiz, taşerondan kurumlara geçirilerek, Kadroya
alındın. denilerek yüzde 4 zamla asgari ücretin altında
geçinmeye çalışan vatandaşlarımız var.
İYİ PARTİ olarak gündemimizde
emeklilikte yaşa takılanlar var; öğretmenlerimize, hemşirelerimize,
polislerimize, uzman çavuşlarımıza ve din görevlilerimize söz
verip tutmadığınız 3600 gösterge sözü var; sizin korumaktan
âciz kaldığınız, şiddete uğrayan kadınlar,
istismara uğrayan çocuklar var. Biz bu ülkeyi seviyoruz. Bizim gündemimizde,
geçiş garantili otobanlara, köprülere, hasta garantili hastanelere
ödediğimiz milyonlarca dolar var; yandaş dernek ve vakıflara
aktarılan paralar var; iktidarın vatandaşın parasıyla
lüks ve israf harcamaları var; yandaş şirketlerin silinen vergi
borçları var. Bizim gündemimizde, pandemi sürecinin kahramanı ve
aynı zamanda mağduru olan
sağlıkçılarımızın sorunları var; vatan
savunmasının belkemiği astsubaylarımızın, uzman
çavuş ve erbaşlarımızın sorunları var; ücretli ve
PICTES öğretmenlerinin sorunları, KHKyle işten atılıp
mahkeme kararıyla suçsuz olduğu anlaşılan, işine
dönemediğinden mağdur olan binlerce vatandaşımız var.
Bizim gündemimizde, iktidarın sopası hâline gelen yargının
bağımsızlığı, tutuklanan gazeteciler, milyonlarca
Suriyelinin oluşturduğu sorunlar, iç ve dış güvenlik
tehditleri, depremler için alınacak önlemler, içinde bulunduğumuz
ekonomik krizi engelleyecek önlemler yer alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
DURSUN ATAŞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, tüm bunlar çözüm bekleyen sorunlar olarak
karşımızda dururken AKP önümüze sürekli gerçek gündemin
dışında alakasız kanun teklifleri getiriyor. Kısacası,
AKPnin ve sarayın gündemi farklı, vatandaşın gündemi farklı.
Maalesef AKPnin gündeminde vatandaş yok diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.32
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
215 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
İkinci bölüm üzerindeki ilk konuşmacı
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ PARTİ
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun teklifiyle teklif sahiplerinin amacı,
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun
güncellenmesi ve Avrupa Birliği mevzuatıyla
uyumlaştırılarak çağdaş düzeyin yakalanması ve
böylece Rekabet Kurumunun aktif ve dinamik hâle getirilmesi olarak iddia
ediliyor. Yine teklifle de minimis, uzlaşma ve taahhüt gibi yeni kavramların
Türk rekabet hukukuna kazandırılacağı ve böylece daha
etkili bir rekabet hukuk sisteminin yerleşmesinin
sağlanacağı ifade ediliyor.
Öncelikle olaya genel açıdan bakalım.
Rekabet ne demektir? Rekabet yarışma demektir, rakiplerin
yarışması demektir. Rekabet Kurumunun kuruluşunda da bir
yarışma, bir değerlendirme beklemek doğal değil midir?
Ama Kurum Başkanı da Kurum üyeleri de Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Sayıştay, Yargıtay,
sivil toplum kuruluşları gibi kurumlardan seçilerek gelmiyorlar. Bu
durumda bir yarışma söz konusu değil. Ayrıca, sadece
Cumhurbaşkanının karar verdiği bir yapıya kurum demek
ne kadar doğrudur sorusu akıllara geliyor.
Başımdan geçen veya bir dinlediğim
olayı anlatmak istiyorum. ISO 9001 danışmanlarından birisi
anlatmıştı. Bir aile şirketine denetime gitmişler.
Karşılarındaki patronun genç oğluna sormuşlar Firmada
kurumsallaşmaya nasıl karar verdiniz? diye. Cevap: Babam karar
verdi. Peki, firmada yatırımlara nasıl karar veriyorsunuz?
Cevap: Babam karar veriyor. Fiyatları nasıl belirliyorsunuz?
Cevap: Babam belirliyor. Bu cevaplar üzerine danışman Siz tam
babalık bir firma imişsiniz, kurumsallaşmaya hiç
ihtiyacınız yok. demiş. Bu örnekteki gibi, kurumlarımızda
da her şeye Cumhurbaşkanı karar veriyor. O zaman adına
Rekabet Kurumu değil Cumhurbaşkanlığı Rekabet
Ofisi diyelim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Ekonomist Daron Acemoğlu Ülkelerin
başarılı olamamasının sebebi kısıtlı
kaynaklar değil kurumların eksikliğidir. diyor. Bu konuda
dünyada ses getiren koca bir kitap yazmıştır.
Söz rekabetten açılmışken
mesleğim olan akademik hayattan bir örnek vermek istiyorum. Amerikan
üniversitelerinde on yıllardır uygulanan bir kural vardır;
doktora yaptığınız üniversitede hemen hoca olarak
çalışamazsınız, başka bir üniversiteye gitmeniz
beklenir. Bunun sebebi, aynı üniversitede kalanlar aynı ekolden
yetişmiş olurlar ve yeni görüşlere açık olmazlar; bir nevi
üniversite içi akraba evliliği olmuş olur. Başka üniversiteye
gidilerek farklı bakış açısı kazanılır ve farklı
üniversiteler arasında da en iyi doktoralıları kapma
yarışı olur. Bir anlamda üniversiteler doktora
mezunlarını yarış pistine sürerler.
Rekabet her zaman faydalıdır. Siz de
iktidar partisi olarak muhalefetle yarışmaktan fayda beklemelisiniz.
Her şeyi sizin gibi düşünen bir muhalefet faydalı olmaz.
Demokrasilerde eşit şartlarda siyasi rekabet esastır. Kamu
kurumlarına eleman alırken de hem iktidar yanlılarını
alıp hem de farklı düşünenleri kamudan
dışlarsanız aldığınız kişiler
yarışmadan, rekabete girmeden seçilmiş olurlar ve verimlilik
düşer. Kamusal alanda da liyakate dayalı rekabet şarttır.
Bugün Kamuya eleman alımında, medyada, kamu ihalelerinde, kamusal
yardım ve desteklerin dağıtılmasında eşitlik ve
adalet vardır. diyebilir miyiz? Türkiyeye gelen bir turistin ilk
göreceği televizyonun, ilk okuyacağı gazetenin muhalif olma
şansı var mı?
TRTden TÜİKe, BDDKden Kızılaya
kadar tüm kurumlarımız kurumsal niteliklerini yitirmiş
durumdadır. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak kurumları oluşturma
açısından kısmi bir başarı
sağlamıştık ama son yıllarda bu kurumlarımız
tamamen kayboldu.
Kanun teklifine gelecek olursak iyi niyetle
hazırlandığı muhakkak. Teklifin ruhunda Bize yetki verin,
bu yetkileri alalım, biz iyi niyetliyiz, bu yetkileri kötüye
kullanmayız. anlayışı hâkim ama unutmayalım ki
cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Fetullah
Gülen cemaatine de FETÖ olmadan önce iyi niyetle yaklaşmadınız
mı?
Avrupa Birliğine uyum sağlanması
gerekçesi yasaya makyaj sağlamış. Ancak, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu Üyemiz Sibel Özdemir Hocamızın Komisyonda
belirttiği üzere Avrupa Birliği mevzuatına tam uyum
sağlanamamış. Avrupada olmayan yetkiler yasa ile Rekabet Kurumuna
veriliyor, ticari kurumların mülkiyetine el konabiliyor. Bunun
karşılığında Kurum personelini, cezai ve idari
bakımdan koruyacak imkânlar sağlanıyor.
Sadece Avrupadaki de minimis uzlaşma ve
taahhüt müessesesinin yasal zemine konulması bizce de uygundur. Bu
açıdan teklife bakışımız olumludur. Firmalar ve
teşebbüsler açısından yeni imkânlar
sağlanmıştır, ama esas olarak 3 noktada teklif bizi tatmin
etmemektedir.
Teklifte Rekabet Kurumuna yapısal tedbirler
alma yetkisi verilmektedir. Teklif yasalaşırsa bundan böyle Rekabet
Kurulu artık kartel kuran firmaları ya da hâkim durumunu kötüye
kullanan bir şirketi, soruşturma yapıp tespit ettikten sonra,
idari para cezası yanında yapısal tedbirler de öngörebilecektir.
Teklifteki ifadesiyle Firmaların belirli faaliyetlerini veya
ortaklık paylarını ya da mal varlıklarını
devretmelerini karar altına alabilecek. Bu yapısal tedbirler
mülkiyet hakkına önemli bir müdahaledir.
Bu nedenle de Rekabet Kurulu bu tedbirlere ancak
davranışsal tedbirlerin işe yaramaması hâlinde ihlalle
orantılı olarak ve istisnai olarak başvurabilecek. denilerek
teşebbüslerde oluşabilecek korkulara karşı rahatlanma
sağlanmak istenmiştir. Ayrıca, Yapısal tedbire uyması
için firmaya en az altı ay süre verilir. ifadesinin ilave edilmesi de çok
rahatlatıcı olmuştur. Bu hususta ortak karar alan Komisyona
teşekkür borçluyuz. Ancak daha önce söylediğim gibi, yetkinin kötüye
kullanılmasını önlemek için her zaman iyi niyet yetmeyebilir.
Özellikle, kurul üyelerinin tamamının Cumhurbaşkanı tarafından
tayin edildiği bir rekabet otoritesine bu yetkinin verilmesi firmalar
açısından risk yaratabilir ve özellikle yabancı
yatırımcıları ürkütebilir.
Bir diğer itiraz noktamız ise
şirketlerin incelenmesini kolaylaştırmak adına, elektronik
ortamdaki tüm veri ve yazışmaların kopyalarının
alınıp Rekabet Kurumuna götürülerek incelenmesi imkânı
sağlanmasıdır. Buraya kadar mutabıkız. Avrupa
Birliği mevzuatında sadece inceleme konusuyla ilgili verilerle
sınırlı olan bu kopyalama işlemi Kuruma da bazı
yükümlülükler getirmelidir. Bu yetkinin kullanılması
sırasında ve bilgilerin Kurum bünyesinde tutulduğu dönemde, tüm
gizlilik ve veri koruma önlemlerinin alınması Kurumun
sorumluluğunda olmalıdır. Kurul, Başkan, üyeleri ve
personeli bu bilgileri başkasına açıklayamaz ve
başkasının yararına kullanamazlar. diye eklemeler
yapılması gereklidir. Özellikle, bilinçli veri ifşaları
ve/veya sızdırmaları gibi durumlar karşısında
cezai sorumluluklar belirlenmelidir. Her yetki sorumluluk da getirmelidir. Bu
sorumlulukların hukuki yaptırımları da teklifte açıkça
belirtilmelidir.
Son itiraz noktamız ise 11nci maddede yer alan
Kurum personelinin cezai ve hukuki sorumluluğuna ilişkin olarak 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 104ncü maddesinin
kıyasen uygulanmasıdır. Bu maddeye göre Kurul, Başkan ve
üyeleri ile Kurum personelinin görevleriyle bağlantılı olarak
işledikleri suçlara ilişkin soruşturmalar Kurul, Başkan ve
üyeleri için ilgili Bakanın; Kurum personeli için ise Başkanın
izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre yapılır. Bu maddeye
neden ihtiyaç duyulduğuna dair teklifin gerekçesinde açıklama
yapılmamıştır. Neden BDDKyle ilişkilendirmeye ihtiyaç
duyulmuştur? Mevcut yasanın hukuki ve cezai sorumluluğu
düzenleyen hükümleri yetersiz mi kalmaktadır? Bu maddeyle 4üncü maddedeki
ticari ve özel bilgilerin kopyalanması beraber düşünüldüğünde
firmalar açısından tereddütlere yol açacaktır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamı
tamamlamadan önce tekrar hatırlatmak istiyorum. Göç yolda düzülür.
mantığı doğru değildir. Bir sorun çıkarsa kanun
çıkarırız diye rahat olmak kanun yapıcılarına
yakışan bir tavır değildir. Kanun teklifi veren
kişilerin de kanunları yapanların da tabiri caizse
takıntılı olması gerekir, her türlü kötü ihtimali
düşünmelidir. Bu sayede geleceği doğru şekilde
şekillendirebiliriz. Bu sayede yarınımız da bellidir. Sık
sık kanun değiştirmemize gerek kalmaz. Ayrıca, ekonominin
belkemiği de aslında güvendir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Güven, kişilere
değil kanunlara duyulur. Kişiler gelip geçicidir, kişilere
duyulan güven de. Ama kanunlar doğru hazırlanırsa hem yerli hem
de yabancı yatırımcı ona göre hareket edecek ve ne
yöneticilerden ne de güçlü şirketlerden çekinmeyecektir. Bir daha ki kanun
tekliflerinde bu mantığı bulacağımızı
umuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Metin Nurullah Sazak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi dünyada yeni bir dönem
başlıyor. İnsanlığın teknoloji, bilim,
endüstriyel gelişmelerle kendini aştığını, uzayda
tatil hayalleriyle dünyaya meydan okuduğunu sandığı bir
dönemde insanoğlu aklının
sınırsızlığıyla övünürken bedeninin
sınırını acı bir gerçekle hatırladı.
Yıllardır bilim çevrelerince yakından tanınan coronavirüs
geçirdiği mutasyonla pandemi yaratarak dünya gündemine oturdu.
Yaşanılan süreçle ilgili gerçekler dünya genelinde zaman ilerledikçe
aydınlatılacak ya da birileri tarafından belki de üzeri
örtülerek karartılacaktır. Bunları izleyip göreceğiz.
Nedenleri ve sonuçlarını araştırmak için zamana veya daha
çok bilgi birikimine ihtiyaç olmakla birlikte Covid-19 pandemisinin açıkça
ortaya koyduğu tartışmasız sonuçları da mevcuttur.
Pandeminin sınırlandırılması için en temel gereklilik
olan sosyal izolasyon, son yıllarda kimseye ihtiyacı
olmadığını düşünen, sosyal medyayla sosyalleşen,
insanlarla temastan kaçınan, sadece kendini önemseyen yeni insan
formatına sadece ben olarak yaşamanın ne olduğunu,
kısacası filmin sonunu göstermiştir. Evlerde tek
başına otururken çok önem verdiğimiz ben kavramının
tek başına bir şey ifade etmediğini, komşusuyla,
iş, okul arkadaşıyla bir selamının
karşılıklı alınmasının hayatlarımızda
ne anlama geldiğini gösterdi. Parkların sadece kaydıraklardan
ibaret değil, içerisindeki diğer çocuklarla anlam ifade ettiğini
evden çıkamadığımızda gördük. Bu küçük virüs bizlere
sadece kendimizi önemsemenin, sadece ben olmanın
anlamsızlığını, bizi biz yapan şeyin
birliğimiz olduğunu öğretti. Bu sıkıntılı
sürecin ülkemiz için hayırlarla sonuçlanacağına inanarak
özellikle içinde bulunduğumuz yüzyıl ve yaşadığımız
kıymetli coğrafyada necip Türk milletinin ihtiyacı olan birlik
ruhunun aktifleşmesine vesile olacağını umuyorum.
Son dönemlerde özgürlük insan hakları
adalet ve barış kelimeleriyle süslenerek servis edilen bölücülük
masallarının güçlü bir devlet ve her türlü oyuna karşı
devletine güvenen milletin varlığında hükümsüz olduğunu gördük.
Türk devleti zor koşullar altında milletinden aldığı
güven, kökünden aldığı güç, geninden aldığı
akılla kısa zamanda teşkilatlanarak dünyaya kriz nasıl
yönetilir gösterdi. Zamanında yedi düvel ordularına postalsız
verdiği savaşı, bugün ufacık virüslere karşı
çelik gibi yetişmiş sağlık ordusu, kendi ürettiği
solunum cihazları ve bütün birimleriyle yaptığı
hızlı istişarelerle verdi.
Çocuklarımız evde sıkıldı,
yaşlılarımız cam kenarında kaldı ama devlet,
millet el ele zor günleri inşallah atlatacağız.
Ekonomik olarak ise pandeminin
başlamasıyla bütün dünyayla birlikte Türkiyede de beklenmeyen bir
süreç başladı. Esnafımız siftah yapamadığı
günlere kederlenirken, dükkânını açamadığı aylar
yaşadı. KOBİlerimizin ve sanayilerimizin yatırım
planları bilinmeyen tarihlere kadar askıya alındı.
Ekonominin bütün ayaklarında hayatın durmasına bağlı
durağanlıklar yaşandı. Doğal felaketin
oluşturduğu olumsuz ekonomik sıkıntılarla elden
geldiğince olumlu bir katkı süreci oluşturduğumuz
ortadadır. Gönlümüzden geçen Türk devletinin mefkûresinde tahayyül
ettiğimiz refah düzeyinin olmasıdır. Elbette Allahın
izniyle her adım bizi o günlere taşıyacaktır. Pandemi
süreci, sınırları içerisinde her ulusun kendine yetebilmesi
gerekliliğini açığa çıkarmıştır. Türkiyenin
son yıllarda özellikle üzerinde durduğu yerli ve millî üretim,
ekonomik kalkınma adımlarının doğruluğunu ve
gerekliliğini göstermiştir. Serbest piyasada yerli ve millî üretimin
yükseldiği yükseleceği bir dönem başlamıştır.
Pandemi sürecinin zor ekonomik günlerinde,
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, milletimiz biz bize
yeteriz diyerek kenetlenirken, kamu bankaları tüm sektörlerde
hareketlenmeyi sağlamak ve vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 1 Haziran tarihinde
düşük faizli kredi paketini açıklamıştır. Bu paket
Covid-19 salgınından etkilenen hane halkı ile yerli üreticileri
desteklemek amacıyla oluşturulmuş olmasına
karşın, bazı işgüzar firmalar tarafından fiyat
artışı yapıldığı bilgisi maalesef kamuoyuna
yansımıştır.
Aynı zamanda pandeminin başladığı
ilk dönemde tedbirler hayata geçirilirken, hayati önemi haiz ihtiyaç
malzemeleri olan kolonya, maske ve temizlik ürünleri başta olmak üzere
fırsatçıların yapmış olduğu ciddi fiyat
artışları serbest piyasanın işlerliği için devlet
otoritesinin gerekliliğini açık bir şekilde ortaya
koymuştur.
Serbest piyasa ekonomisinin yürürlükte olduğu
ülkelerde, tüketici hakkı gözetilerek oluşturulan rekabet
kanunları insan merkezli hizmet kurumlarıdır. Sermaye ve sermaye
sahiplerinin oluşturduğu piyasada, devlet tarafından alınan
kararlarla ülke ekonomisinin sağlıklı ve millî bir zeminde
kalkınması ilkesi benimsenmiştir. Mal ve hizmet
piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar
verilebilmesini sağlayan yarış olarak tanımlanan rekabet,
zamanla üreticilerin birbirleriyle rekabetleşmek yerine birleşerek
daha çok kazanmak için monopolleştiği bir düzene dönüşünce kamu
otoritesiyle düzen ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
1997den bu yana 4054 sayılı Rekabetin
Rekabetin korunması hakkındaki kanun ilk
kez 1994 yılında çıkarılmış, 2003, 2004, 2005,
2008, 2011 ve 2018de değişikler yapılmıştır.
Bugün üzerinde konuştuğumuz kanun teklifinde de, deneyimlerinden yola
çıkarak ve
Avrupa Birliği mevzuatında yer alan
yapısal tedbirlerin getirilmesi, rekabet ihlalleriyle etkili mücadelede
Rekabet Kurumu açısından oldukça önemli bir araç
Rekabet ihlallerinin tespitine ilişkin
delillerin elde edilmesinde, bir hayli kolaylık sağlayacağı
öngörülen yerinde inceleme yetkisi de oldukça önemlidir. Yerinde incelemelerde,
defter, fiziki ve elektronik bilişim kayıtlarının
incelenmesi hususundaki Kurum yetkisi genişletildiğinden gizlide
kalan olası ihlallerin tespiti kolaylaşacaktır. Bu durum
aynı zamanda Kuruma hem kişisel veriler hem de ticari sırlar
için ilave güvenceler sağlanması gerekliliğini
oluşturmaktadır.
Kurum başkanı, üyeler ve personelin
görevleri nedeniyle işledikleri veya kendilerine karşı
işlenen suçlar bakımında kamu görevlisi sayılacakları
ve bu bağlamda cezai ve hukuki sorumluluklarına kıyasen 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 104'üncü maddesi hükümleri
uygulanacağı belirtilmiştir.
Yapılan düzenleme ile pazar payı ve ciro
gibi kıstaslar göz önüne alınarak belirlenecek eşiklerin
aşılmadığı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs
birliği kararlarının soruşturma konusu
yapılmaması mümkün kılınmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
METİN NURULLAH SAZAK (Devamla) Avrupa
Birliği mevzuatındaki rekabeti kayda değer ölçüde
sınırlamayan bu uygulamadan "de minimis olarak
bahsedilmektedir.
Yapısal tedbir uygulamaları, yerinde
incelemeler ve dijital verilerin toplanması, daha önce bahsettiğimiz
üzere, Rekabet Kurumunun ihlalleri tespit ve cezai
caydırıcılık açısından mücadelesinde
kolaylık sağlayacaktır. Kurum personelinin almış
olduğu yetki ve sorumluluklar arttıkça, cezai sorumluluk ve özlük
haklarının da kanuni olarak sağlam temellere
dayandırılması gerekliliği, Rekabet Kurumunun güven ve
etkinliği açısından zaruridir. Bağımsız bir Kurum
olarak çalışmakta olan Türk Rekabet Kurumu, genişletilmiş
yetkileriyle kamusal çıkarları savunan, güvenilir
varlığıyla Türk ekonomisi ve serbest piyasanın doğru
işlerliği açısından olmazsa olmazıdır.
Kanun teklifinin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi ve necip milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın Kenanoğlu.
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine söz aldım. Tabii yapacağım konuşma birinci bölüm
üzerine yapmış olduğum konuşmanın devamı
anlamındadır, o niteliktedir, bunu ifade etmek isterim.
4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkındaki Kanunun değiştirilmesine yönelik yapılan
çalışmalar uzun süredir gündemdeydi. Bu kapsamda öncelikli olarak
2008 yılından itibaren süregelen çalışmanın ürünü
olarak 2014 yılında rekabetin korunması hakkında değişiklik
tasarısı, kamuya açık bir şekilde çeşitli sektörlerde
faaliyet gösteren teşebbüs birlikleriyle hukukçu ve akademisyenlerin
görüşlerine sunulmuş ancak uzun süre yürütülen bu
çalışmalardan bir sonuç elde edilememiştir. Yeni hazırlanan
ve sunulan kanun teklifinin rekabet hukuku sisteminde esaslı
değişikliklere yol açacak unsurları ihtiva ettiği
görülmektedir. Bunlar arasında Kurulun münhasır görülen muafiyet
yetkisinin mahkemelere de verilmesi, taahhüt ve uzlaşma müesseselerinin
mevzuata kazandırılması, Kurumun yerinde inceleme yetkisinin
genişletilmesi ve yapısal tedbirler alınmasına imkân
verilmesi, birleşme ve devralma işlemlerinin kontrolünde hâkim durum
testinin terk edilip rekabetin önemli ölçüde
sınırlandırılması gibi birtakım önemli
değişikliklerden söz edilebilir. Öte yandan de minimis uzlaşma
ve taahhüt gibi yeni kavramlar ilk defa rekabet hukukuna girmektedir.
Ayrıca, kısmi de olsa AB mevzuatına ve uygulamalarına
uyumun benimsendiği söylenmektedir. AByle uyum amaçlanırken
öncelikle, AB ülkelerinin çoğulcu yönetim anlayışı gözden
kaçırılmış, buna karşın idari otoritenin
yetkileri artırılmıştır. Böyle olduğu için de
savunma tarafını koruyacak hükümlere yer verilmemiştir.
Öte yandan, yasa teklifinin mevzuattaki birçok
belirsizliği netleştirmeye çalıştığı
söylense de belirsizlik içeren birçok hükmün hukuki belirlilik ve güvence
sağlayacak şekilde olmadığını görebiliyoruz.
Getirilen bu kanun teklifiyle, Rekabet Kurumuna şirket sahiplerinin
mülkiyetlerine dek uzanan yapısal tedbirler alma konusunda geniş
yetkiler verilmektedir. Kurum, şirketlerin belirli faaliyetlerini veya
ortaklık paylarını ya da mal varlıklarını
devredebilmelerini emredebilecektir. Teklifte, bu yönteme davranışsal
tedbirlerin işe yaramaması hâlinde ihlalle orantılı olarak
başvurabileceği belirtilse de bu değişikliğin AB
mevzuatına uyumla hiçbir bağlantısının
olmadığı açık bir şekilde ortadadır.
Yasa teklifine teşebbüsler açısından
oldukça önemli olan yapısal tedbirlerle ilgili olarak birtakım
hükümlerin eklendiği görülmektedir. Bir faaliyetin mal
varlığının veya ortaklık hisselerinin devri gibi
yapısal tedbirler ekonomik hayatta çok ciddi değişiklikler
ortaya çıkarabilecek niteliktedir. Temel hak ve özgürlükler üzerinde bu
kadar ciddi etki yaratabilecek böylesi bir yetkinin yargı kararı
olmaksızın bağımsızlığını
yitirmiş bir idari makama verilmesi endişe
uyandırıcıdır. Gerçi, yani, yargı da
bağımsızlığını kaybetmiş durumda bir
anlamıyla, bunu da söyleyebiliriz burada.
Bu bağlamda, yasa teklifinin Anayasaya uygun
olup olmadığı da tartışılması gereken
konuların başında gelmektedir. Öte yandan böylesi geniş
yetkiler Rekabet Kurumu gibi kurumların, gerçekten
katılımcı bir biçimde, kamusal çıkarları savunan
güvenilir kurumlar olması hâlinde anlamlı ve kabul edilebilir
olabilir. Ülkemizdeki durum dikkate alındığında bu
yetkilerin küçük bir azınlığın çıkarını
sağlamak için kullanacağı açıktır. Rekabet Kurumunu
antitröst bir mekanizma olmaktan daha fazla uzaklaştıran aksine mali
alanda tek adam otoritesini sağlamaya çalışan bu yasa teklifine
karşı olduğumuzu ifade etmek isterim.
Bu kanun teklifiyle teşebbüslere muafiyet verme
yetkisi Rekabet Kurumundan alınıyor, AB hukukunda da yer alan bir
biçimde teşebbüslerin kendilerine bırakılıyor. Bu ise
istemeleri hâlinde mahkemelerden bu yönde karar çıkarabilecekleri anlamına
gelmektedir. Peki, bizde böyle yetkin, ihtisas sahibi mahkemeler var mı?
Olmadığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, çok
kolay muafiyet alınabilir veya yanlış kararlar
çıkarılabilir. Böylesine teknik analizi gerektiren bir hususta bu
yetkinin Kuruldan alınmasının sakıncaları daha ilk
baştan teklifin ruhunu yansıtmaktadır. Birleşme ve devralma
işlemlerinde rekabetin önemli ölçüde azaltılması testine
geçilerek AB rekabet hukukuna bir paralellik yaratılmaya
çalışılmıştır. Özerkliğini yitirmiş bir
Rekabet Kurumunun değerlendirme ve takdir yetkisinin genişletilmesi
hükümlerinin, ellerinin, şirket birleşimi ve satın alma
konusunda da etkili olacağı endişesini doğuracağı
açıktır.
Diğer taraftan, belirli bir faaliyetin veya
ortaklık hisselerinin devri gibi yapısal tedbirler, ekonomik hayatta
özellikle kişilerin temel hak ve özgürlüklerinde çok ciddi
değişiklikler ortaya çıkarabilecek nitelikte tedbirlerdir. Bu
kadar önemli, temel hak ve özgürlükler üzerinde bu kadar ciddi etkileri
olması muhtemel kararların, yargı kararı olmadan bir idari
makam tarafından alınmasına karar vermeden önce anayasal
açıdan da konunun tartışılması gerekir.
Nitekim, 4054 sayılı Kanunun 9uncu
maddesine getirilecek bu değişiklik, açıkça Anayasanın 12,
13, 35, 48 ve 167nci maddeleriyle çelişmektedir.
Bir başka maddede ise Kurumun, teşebbüs
faaliyetlerini incelerken her türlü veri ve belgeleri incelenebileceğinden
söz ediliyor. Değişikliğin bu hâli, şirketlere ve üçüncü
şahıslara ait her türlü verinin dolaşıma açılması
riskini ortaya çıkarmaktadır. Özellikle hukuki güvenlik konusunda
boşluk bulunması suistimale açık bir anlam
oluşturmaktadır. Rekabet Kurumuna böylesine kapsamlı bir yetki
verirken hem kişisel veriler hem de ticari sırlar için ilave
güvencelerin sağlanması usul ve esasların belirsizliğe yol
açmayacak şekilde ayrıntılı bir şekilde belirlenmesi
gerekmektedir.
Kurumun özerkliğini yitirdiğini
söylemiştik. Tek adam rejimine geçildikten sonra, öngörülen bu
değişiklikle Kurum üyelerinin tamamının
Cumhurbaşkanı tarafından atandığı ve daha da
önemlisi görevlerinden alınabildiği bir durumla karşı
karşıyayız. Rekabet ortamını düzenlemekle görevli bir
üst kurulun siyasi otoriteden bağımsız hareket edebilme
yetkisini kaybedeceği, teşebbüsler arası uyuşmazlık
hâlinde siyasi baskı hissiyatıyla siyasi otoriteden yana tercih kullanabileceği
riski taşıyacağı ortadadır. Bu durum mali anlamda da
tek adam otoritesini güçlendirmektedir. Bu düzenlemeyle Rekabet Kurumunun yeni
sisteme uyumlu olmasının hedeflendiği açıktır. Ancak
yapılan teknik düzenlemelerin ötesinde Kurumun ruhuna zarar verecek bir
boyuta taşımıştır. Her an görevden alınma
tehlikesiyle karşı karşıya olan bir kurul üyesinin
nasıl kararlar alacağı maalesef tartışmaya açık
hâle getirilmiştir. Bu teklifle, Rekabet Kurumunun özerk olarak hareket
etmesi ve karar alabilmesine dair temel dayanaklar ortadan
kaldırılmaktadır. Kurum, tipik bir kamu kurumu niteliğine
dönüştürülmek istenmektedir, böylece Kurumun kuruluş felsefesi
ortadan kaldırılmış olacaktır.
İktidar biziz, her yeri biz belirleriz, her
alanı da biz yönetiriz. anlayışının artık okul
aile birliklerine kadar sirayet ettiğini hepimiz kendi mahallelerimizden
iyi biliyoruz. Yani bir okulun yardımlaşma kurumu olan okul aile
birliklerinin dahi iktidarın müdahalesiyle kendilerine yakın olan
insanlar tarafından yönetilmesini sağlayacak birtakım
düzenlemeler ve müdahalelerin yapıldığını çok iyi
biliyoruz. Bütün bu koşullar altında bir rekabetten bahsetmek, ticari
hayatına olumlu bir katkıdan bahsetmek mümkün değildir. Bunu
sağlayabilmek için özellikle bu Kurumun özerkliğini
sağlayabilecek birtakım yasal değişiklikler ve düzenlemeler
oluşturulması gerekiyor. Esasında, Rekabet Kanununda bir
değişiklik yapılacaksa, bu Kurumun düzenlemesinde bir
değişiklik yapılacaksa öncelikle bu Kurumun özerkliğini
sağlayabilecek değişiklikler yapılması gerekirdi. Yani
bu anlamıyla bu yasanın Rekabet Kurumunun, sermayenin ve
piyasaların hayrına bir iş olmadığını
belirtmek isterim. Bu kurum mali alanda otoriterleşmeyi
sağlamaktadır. Bu kanun, Rekabet Kurumunun tek adam rejimine uyumlu
hâle getirilmesine yönelik bir kanun değişikliğidir. 2011 ve
2012 yılında KHKyle Rekabet Kurumunun yönetsel anlamda
özerkliği kaybettirilmiştir, şimdi de bu kanunla yapısal
olarak da özerkliği kaybettirilmektedir. Yani Rekabet Kurumu, bizden
önceki hatiplerin de belirttiği gibi artık rekabeti ifade eden bir
kurum olmaktan çıkıp Cumhurbaşkanının emir ve
talimatlarıyla hareket eden bir kurum hâline dönüşmüştür.
Söyleyeceklerimiz bundan ibaret.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Müzeyyen Şevkin.
Buyurunuz Sayın Şevkin.(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, ülkemiz devasa sorunlarla
uğraşırken bir de pandemi varken 2003 yılında Avrupa
Birliği müktesebatına girmiş olan bu Rekabet Kurumu
kanunlarının 2 kez Meclis Komisyonlarında gündeme gelmesine ve
kadük olmasına rağmen gecenin bu saatinde -sabahın neredeyse
ilerleyen saatlerinde- bu pandemi ortamında, bu sağlıksız
ortamda bu kadar gecikmeden sonra neredeyse sabaha yakın bir saatte görüşülmesi
ayrı bir handikap elbette.
Madem bu kadar acelemiz vardı, niçin 2003ten
beri bu yasalaşmadı? Bu da ayrı bir konu.
Evet, Avrupa Birliğine uydurmaya
çalışıyoruz, güzel. Bu kanun maddelerinin Avrupa Birliğine
2 maddesi uydurulmaya çalışılıyor, birebir tercüme
yapılıyor ama bu tercümede nedense Avrupa Birliğinin o tercüme
kısmında kurulun atanan üyelerinin tamamının
Cumhurbaşkanı tarafından atanmasıyla ilgili, Avrupa
Birliği ülkelerinde görmediğimiz bir şeye rastlıyoruz. Tek
kişinin iki dudağı arasından çıkan 7 kişilik bir
kurulun atanması söz konusu.
Evet, değerli milletvekilleri, 5, 6, 7, 10, 11,
12 ve 13üncü maddeler personel yasasıyla ilgili.
Tabii, ikinci bölüm, 10, 12 ve 13üncü maddeler
kurum personel düzenlemelerini içermekte.
Madde 11de Rekabet Kurulu üyeleri ve kurum
personelinin görevleriyle ilgili cezai ve hukuki sorumluluklar
Bankacılık Kanunu esas alınarak BDDK personeliyle aynı
şartlarda değerlendiriliyor. Hani, bunu da anlamakta biraz güçlük
çektik, komisyonda da aynı şeyleri konuşmuştuk. Yani neden
böyle bir ihtiyaç doğdu, onu da anlayabilmiş değiliz. Görevle
ilgili suçlarından dolayı açık ve yeterli emarelerin olması
gerekiyor. Kurul ve kurulu yazılı görevlere ilişkin karar, eylem
ve işlemlerin sebebi, gerek görev sırasında gerekse görevden
ayrılma sırasında açılmış her dava kurum aleyhine
açılmış olarak sayılıyor.
Yine, 12nci maddenin birinci fıkrasında
getirilen araştırmacı kadrosu, hakikaten sorunlu bir kadro çünkü
liyakati olmayan ve kendi mesleki uzmanlık alanında olmayan
kişiler ilgisiz bir alana atama yapılabiliyor arkadaşlar. Yani
torba kadro niteliği taşıyan araştırmacı kadrosu
kabul edilemez bir şeydir. Liyakat ve mesleki uzmanlıkların göz
önünde bulundurulmadığı uygun yeni kadrolar
tanımlanmalı ve atamalar buna uygun yapılmalı diye
düşünüyoruz. Detay kadroların mutlaka burada yazılması
gerekiyor. Kurumun ihtiyaç duyduğu işte
çalıştırılmak suretiyle söz konusu personele, ola ki siyasi
bir yıldırma amacı taşıyacağı göz önünde
bulundurulmalı, ayrıca da bu personel mobbing uygulanması gibi
bir tehlikeyle de karşı karşıya. Anayasanın 128inci
maddesindeki, personelin hem mali hem de özlük haklarının kanunla
düzenleneceği hükmüne ve sözleşme hürriyetine de bu madde
aykırıdır ve mutlaka kanun maddeleri içerisinden
çıkarılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu
saydığımız şeyler kapsamında bütün üst kurullar
görevlerini yerine getirirken tarafsız ve özerk olmak
durumundadırlar. Siyasi talimatlardan uzak, atamalarda sadakatin değil
liyakatin olduğu bir rekabet kurulunu ve kanununu bu ülke hak ediyor diye
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, evet,
baktığımız zaman ekonomideki mevcut durum son derece
olumsuz bir seyir izliyor, küçük ve orta boy işletmeler ciddi bir üretim
ve kredi darboğazında. TOBBun nisan ayı verilerine göre kapanan
şahıs şirketi sayısı bir yılda yüzde 31
oranında artmış, açılan şirket sayısıysa bir
yılda yüzde 57 azalmıştır. Ekonomik krizin derinleştiği
ocak-nisan döneminde ülke çapında 4.405 şirket
kapanmıştır. Pandemi döneminde işsizlik artmasına
rağmen TÜİK ve İŞKUR el ele vererek işsizliği
düşürme kararı almış ve TÜİKin 10 bölge müdürünün
görevden alınmasının ardından hemen bir gün sonra, kâğıt
üzerinde, işsizlik rakamlarının da düşürülmesiyle ilgili
komik bir durum yaşanmıştır maalesef. Hatırlatmakta
fayda görüyorum ki işten atmanın yasaklandığı 9
Nisanda 309 bin kişi işsizlik maaşına başvurdu. Ne
yazık ki işsizlik maaşına başvuranların sayısı
salgın öncesine göre 2 katına çıktı ve
Vatandaşlarımız bu maaşını alabildi mi? diye
sorduğumuzda ne yazık ki kocaman bir Hayır. Mart ve nisanda
başvuru yapanların sadece yüzde 29u bu haklardan
yararlanabilmiş durumda.
Değerli milletvekilleri, coronavirüs sürecinde
halkımızın tamamı birtakım sorunlar
yumağıyla karşı karşıya ne yazık ki. Türkiye'nin
her yerinde olduğu gibi Adanada da tabii ki birtakım
sıkıntılar yaşanıyor. Adana kadim bir kent.
Geçmişten bu yana sıcakkanlı vatandaşların
iyilikseverliği, tarihî ve doğal varlıkları, deniz ve
yaylaya yarımşar saat arayla ulaşabilen, çok çeşitli
özelliklerine rağmen işsizlikte büyük bir sorun yaşıyor.
Adana, gerek devlet gerekse özel sektör yatırımlarında hak
ettiği payı alamıyor. Adanada son on yılda tam 55 fabrika
kapanmış durumda arkadaşlar. Dünyanın sayılı
3üncü büyük tarım toprağı olan Çukurova gibi bir alanda
işsizlikte başkent ne yazık ki Adanamız. Burada
iktidarın neden yönünü Adanaya dönmediği konusunda da bir soru
sormak isteriz işin doğrusu, hazır kürsüye
çıkmışken.
Adanada tarım topraklarının
azalmasına, çiftçinin topraktan uzaklaşmasına elbette ki
gönlümüz razı değil. Adanalıları borçlandıran hafif
raylı sistemin söz verilmesine rağmen Ulaştırma
Bakanlığına devredilmemesine tepkiliyiz. Dünyanın en stratejik
ve aynı zamanda kâr eden birkaç havalimanından biri olan, üstelik de
kentin içerisinde bulunan havalimanı çevresinde yeterli arazi
olmasına rağmen bu Şakirpaşa Havalimanının
genişletilmemesine ve iyileştirilmemesine bir anlam verememekteyiz.
Bir stadyumun altı yılda tamamlanamaması, yine belli
şekilde Yüreğirde, Ceyhanda, Seyhanda, Karataşta,
Tufanbeylide yatırım programlarında yer almasına
rağmen hastanelerin hâlâ bir türlü tamamlanamaması konusu
Adanalılar olarak canımızı yakıyor.
Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesinde bir
arpa boyu yol alınamaması, Bakanlar Kurulu kararıyla turizm
teşvik bölgesi ilan edilmiş olan Karataş ve
Yumurtalıkın ne yazık ki çok yakın bir zamanda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu turizm teşvik
bölgesinden çıkarılmış olması da ayrı bir
handikaptır.
Evet, değerli milletvekilleri, biz Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleri olarak -Türkiye Cumhuriyetinde
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olarak
adlandırılan ve yaklaşık iki yıldır uygulanmakta
olan rejimin bileşenleri- ülkenin içinde bulunduğu Covid-19
salgını koşullarında daha da derinleşen ekonomik
krizden çıkması için gerekli olan ortak aklın harekete geçmesini
sağlayacak düzenlemeler yerine kısa erimli ve perspektiften uzak
çözümler peşinde koşan AKPye burada muhalefet etmeye elbette devam
edeceğiz.
Rekabet hukuku ancak sağlıklı piyasa
koşullarında anlamlı olabilir. Suni ve subjektif, günübirlik
oyalama taktikleriyle, halkımızın derdine derman olacak yasal
düzenlemeler bir türlü hayata geçmemektedir. Meclisin öncelikleri halkın
sorunları olmasına rağmen, uzaktan eğitim sistemindeki
başarısızlık misali, Mustafa Kemalin Egemenlik,
kayıtsız şartsız milletindir. şiarıyla
kurduğu Gazi Meclisimiz de uzaktan ve tek bir kişinin erişimiyle
hareket ettirilmeye çalışılmaktadır. Bizler Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleri olarak her türlü baskıya ve saptırılma
girişimlerine karşı milletimizin derdiyle dertlenmeye devam
edeceğiz. Halkımızın göz ardı edildiği yönetim
anlayışına karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Evet, bu Meclis çatısı altında, atanmış da olsa
bakanların görevlerini yapması gerektiğini
hatırlatacağız. Tamamı halkımızın haklı
talep ve isteklerinden oluşan soru önergelerimize Meclis
İçtüzüğüne rağmen yanıt vermeyen Cumhurbaşkanı
Yardımcısı ve bakanlara her zamankinden daha çok soru
soracağız, bunu milletimiz adına yapacağız. Meclisin
işlevsizleştirilme girişimlerine karşı dimdik ayakta
duracağız.
Teşekkür ediyorum gecenin bu saatinde
dinlediğiniz için arkadaşlar. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
Sayın Lütfi Kaşıkçı.
Buyurun Sayın Kaşıkçı. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün
görüşülmekte olan kanun teklifi üzerine konuşmayacağım, ilk
önce onu belirtmek isterim. Bugün, son bir aydır bu yüce çatı
altında konuşulan narenciye üreticilerimizin problemleri
hakkında sizlerle konuşmak istiyorum.
Tabii, narenciye üretimi seçim bölgem olan
Hatayı da çok yakinen ilgilendiriyor. Narenciye üreticilerimizin
sorunlarına geçmeden önce, Türkiye narenciye üretimi ve ihracatıyla
ilgili birtakım verileri sizlerle paylaşmak istiyorum: 2019
yılı Türkiye narenciye üretimi yaklaşık 4 milyon tonun
üzerindedir. 2019 yılında üretilen narenciyenin yaklaşık 1
milyon 613 bin tonu çeşitli ülkelere ihraç edilmiştir. Bu
rakamları oranlarsak, 2019 yılında ülkemizde üretilen
narenciyenin yüzde 34ü ihraç edilmiş ve bu ticaretten ülkemiz toplamda
755 milyon dolar kazanç elde etmiştir.
Türkiyede, yaş meyve ve sebze ihracat
rakamlarına baktığımızda 2019 yılında toplam
4 milyon ton yaş meyve ve sebze ihracatı
yapıldığı ve bu ihracatın ekonomik büyüklüğünün 2
milyar 260 milyon dolar olduğu görülmektedir. Tüm yaş meyve ve sebze
ihracatımızın miktar olarak neredeyse yüzde 40ını,
ekonomik büyüklük olarak da yaklaşık yüzde 33ünü tek
başına narenciye karşılamaktadır. Ülkemizde
narenciyeyle ilgili rakamlar bu şekildeyken ilimiz Hatayda ise narenciye
üretim ve ihracat rakamları şu şekildedir: 2019 yılı
itibarıyla, ilimiz genelinde narenciye ekim alanı toplamda 258.100 dekar
olarak gerçekleşmiş ve bu alanda yapılan üretim ile toplamda
878.234 ton narenciye elde edilmiştir. Hatay genelinde üretilen
narenciyenin 420.970 tonu ihraç edilmiş ve bu ticaretten
yaklaşık 194 milyon dolarlık bir ticaret hacmi de
yakalanmıştır.
Türkiye geneli narenciye ihracatının
yaklaşık yüzde 26sını tek başına Hatay ilimiz
gerçekleştirmiş. Hatay, narenciye ihracatında Mersin ilimizden
sonra 2nci sırada yer almıştır. Sadece Hatay ve Mersin
illerimizde yapılan narenciye ihracatı tüm ülke
ihracatımızın miktar olarak yüzde 65ini, ekonomik büyüklük
olarak ise yüzde 68ini oluşturmaktadır.
Böylesine önemli bir sektör bu yıl bir
problemle karşı karşıya kaldı değerli
milletvekilleri. Karşı karşıya
kaldığımız problem şu: Halk arasında Afrika
sıcakları dediğimiz, bizim ise aşırı
sıcaklar olarak tarif ettiğimiz bir afet karşısında,
narenciye ağaçlarımızın meyveleri yaklaşık yüzde
70 yanarak döküldü. Geriye kalan yüzde 30luk kısımda ise şöyle
bir problem var: Ağaç tüm enerjisini geriye kalan o yüzde 30luk meyveyi
geliştirmek ve büyütmek için harcayacağından muhtemelen normal
büyüklüğünün daha üstünde narenciye ürünleri elde edilecek. Elde edilen bu
narenciye ürünlerinin de hiçbir ekonomik değerinin
olmadığını eğer hesaba katarsak aşırı sıcakları
ve elde edilecek diğer ürünlerin de ekonomik bir değerinin
olmadığını üst üste koyduğumuz zaman, bu yıl
narenciyeden narenciye üreticilerimizin herhangi bir para
kazanamayacağı sonucu ortaya çıkacak.
Biz geçtiğimiz hafta da Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekilleri olarak basın odasında narenciye üreticilerimizin
problemlerini tek tek dile getirdik. Bugün Sayın Bakanımız sabah
saatlerinde narenciye üreticilerinin problemleriyle ilgili bir açıklama
yaptı. Sayın Bakanımızın yaptığı bu
açıklamayı olumlu görüyoruz ancak eksik gördüğümüz bazı
kısımlar da var, o kısımları da özellikle buradan
paylaşmak istiyorum. Sayın Bakanımız özellikle
aşırı sıcakların önümüzdeki yıl TARSİM
kapsamı içerisine alınmasıyla ilgili böyle bir
çalışmanın olduğunu ifade etti. Bunu üreticilerimiz
gerçekten çok olumlu görüyorlar. Çünkü aşırı sıcaklar
TARSİM kapsamı içerisinde değerlendirilmediğinden,
aşırı sıcaklardan kaynaklanan zararı da TARSİM
karşılamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) Çiftçilerimizin
bir beklentisi daha vardı: Ziraat Bankasına olan borçların
ertelenmesi. Sayın Bakanımız bugün Ziraat Bankasına olan
borçlar ertelenecek. dedi ancak ne kadarlık bir zaman erteleneceğini
ifade etmedi. Üreticilerimizin bizlere ilettiği talep en az iki yıl
bu borçların faizsiz bir şekilde ertelenmesidir. Biz, yine,
şöyle bir problemle karşı karşıya kalacağız:
Bu yıl aşırı sıcaklardan dolayı narenciyede
oluşan zararın da biz hükûmetten çiftçilerimize verilmesiyle ilgili
basın açıklaması yapmıştık ancak bugün Sayın
Bakanımızın yaptığı açıklamada bu cümleyi
göremedik yani çiftçilerimizin, narenciye üreticilerimizin bu yılki
yaşadığı zarar ne olacak, orası bir soru işareti
olarak duruyor. Ben bu soru işaretinin de çiftçilerimiz
açısından aydınlığa kavuşmasını temenni
ediyor ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 11inci madde üzerinde 2 önerge var.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Semra
Güzel Necdet
İpekyüz
Ankara Diyarbakır Batman
Ali
Kenanoğlu Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; 11inci madde üzerine söz almış
bulunuyorum.
Mevcut mevzuatta Kurulun başkan ve üyeleri
görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan
dolayı 4483 sayılı Kanun hükümlerine tabi değilken, yeni
teklifle bu durum değişmiş; böylece, kurum başkanı,
üyeler ve personelin özerk davranmasına dair güvence ortadan
kaldırılmıştır. Kurul başkanlığı
üyeleri kamu görevlisi sayılmış, cezai ve hukuki sorumluluk
bakımından Bankacılık Kanununun 104üncü maddesi
hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir. Kurulun Başkan
ve üyeleri hakkında soruşturma başlatılması
Bakanlığın iznine bağlanmıştır. Bu durum,
kurumun, siyasi talimatlarla hareket eden, iktidara biat eden bir
anlayışla idare edildiği algısına ve uygulamasına
neden olacaktır.
Yani biz, şu anda, bu Kurulun en önemli
yapısının özerk olması gerektiğini ifade ediyoruz ve
Kurul üyeleri bu maddeyle birlikte, diğer taraftan da bir yargı
tehdidiyle de karşı karşıya. Yani iktidarın
dediğini yapmayan, iktidarın istediği şekilde davranmayan,
bütün üyelerinin tek adam tarafından atandığı
yetmiyormuş gibi, bu sefer de bunların üzerinde, hani buna
rağmen direnen olursa, buna rağmen iktidarın söyledikleri
dışında herhangi bir tavır sergileyen olursa bunun
karşısında da bu defa yargı sopası gösteriliyor ve
daha önceki yargı güvencesi ortadan kaldırılarak bu sefer,
bunların yargılanması Bakanlığın iznine tabi
oluyor. Yani bu durum bir bütün olarak Rekabet Kurulunun özerk
yapısını ve bağımsız yapısını
tümden ortadan kaldıracak ve tartışmasız bir durumdur.
Dolayısıyla bu teklifle Rekabet Kurumunun özerk olarak hareket etmesi
ve kararlar alabilmesine dair temel dayanaklar ortadan kaldırılmakta,
Kurum tipik bir kamu kurumu niteliğine dönüştürülmek istenmektedir.
Böylece, Kurumun kuruluş felsefesi ortan kaldırılmış
olacaktır. Daha önce, Yargıtay, Danıştay, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği, Kalkınma Bakanlığı ile Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı üye atanma sürecinde öneride bulunabiliyordu.
Kurul en başta 11 kişiden oluşmaktaydı. 2005
yılında bu sayı 7ye düşürüldü ve zaten bütün üyeler
şu anda tek bir kişinin atamasına
bırakılmıştır. 2018den önce Yargıtay, Danıştay,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Kalkınma Bakanlığı
ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından önerilen üyeler
arasında yapılan atamalarla belirlenen üyeler, 2018 yılında
yapılan bu değişiklikle Rekabet Kurumunun karar organı
olup, biri başkan biri ikinci başkan olmak üzere
Cumhurbaşkanı tarafından atanan toplam 7 üyeden oluşuyor
denilerek, bu ifade edilerek Kurumun özerkliği önemli bir ölçüde ortadan
kaldırılmışken bu teklifin bu 11inci maddesiyle birlikte
de artık Kurumun hiçbir şekilde özerkliğinden ve
bağımsızlığından bahsetmek mümkün değildir.
Biz biliyoruz ki özellikle bu iktidar döneminde
yargı tamamen iktidarın kontrolü altında ve onun
talimatıyla yönetilen ve yönlendirilen bir kurum hâline dönüşmüş
durumda. Verilen mahkeme kararları bu kürsüden defalarca
tartışıldı ve anlatıldı, örnekleriyle de
anlatıldı- yani yargı serbest bıraksa da yargılama
sonucunda hâkim bir serbestlik kararı verse dahi hemen arkasından
uyarılarak savcının itirazıyla o karar tersine
çevrildiği gibi, o kararı veren hâkimler de başka yerlere sürülmektedir.
Yaşanılan durum budur ve birçok örnekleriyle de özellikle partimizin
siyasetçileri, milletvekilleri buna çokça maruz kalmıştır ve
kalmaya da devam etmektedir. Bu anlamıyla, bu maddeyle birlikte bu Kurul
üyeleri üzerinde de yargı tehdidi oluşturulmuştur, oluşturulmak
istenmektedir. 11inci maddenin özü ve muhteviyatı budur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Önergeyi oylamaya sunmadan önce yoklama
talebi var.
Sayın Özel, Sayın Karabat, Sayın
Şevkin, Sayın Ünsal, Sayın Erdan Kılıç, Sayın
Kaya, Sayın Bulut, Sayın Durmaz, Sayın Serter, Sayın
Çelebi, Sayın Özcan, Sayın Ceylan, Sayın Tarhan, Sayın
Tanal, Sayın Özdemir, Sayın Çakırözer, Sayın Kasap,
Sayın Bakan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın
milletvekilleri, lütfen dışarıya çıkmayalım.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 04.01
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 04.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 215 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından
önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama işlemi için iki dakika süre veriyorum.
Pusula veren sayın milletvekillerimiz lütfen
dışarı çıkmasınlar.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Belgin Uygur? Yok.
Salih Cora? Burada, mükerrer. (CHP
sıralarından Ooo sesleri)
Hasan Çilez? Burada.
Sena Nur Çelik? Yok.
Zeynep Yıldız? Burada, mükerrer.
Necip Nasır? Burada.
Muhammet Müfit Aydın? Burada, mükerrer.
Rıza Posacı? Burada, mükerrer.
Ahmet Çolakoğlu? Burada, mükerrer.
Çiğdem Koncagül? Yok.
Nilgün Ök? Burada, mükerrer. (CHP
sıralarından Ooo sesleri)
Mustafa Elitaş? Burada, mükerrer.
Fuat Köktaş? Burada.
Metin Nurullah Sazak? Burada, mükerrer.
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter
sayısı bulunamadığından, alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 12 Haziran 2020 Cuma günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 04.21
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisinin 47nci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim Tutanak Dergisinin 40ıncı sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 10/06/2020 tarihli 97nci Birleşim Tutanağının 440ıncı sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 215 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.